PDF SAYI 113 - Hayat Online

Transkript

PDF SAYI 113 - Hayat Online
Sorumluluk
Duygusu ve
İnsan
Yeni Gençlik Yapıları Alternatif mi,
Geçiş Süreci mi?
Dr. Yusuf IŞIK 05
A.Engin KARAHAN 07
Gurbet
Mektupları-26
M. Salih AYDIN 22
Bugün
Bir Tekne
Daha Battı
Murat KUBAT 11
Emeklilik Prim
Ödemelerine
Zam Geldi!
Yaşar CİMŞİT 09
Vergi İşlemlerinizde
Gerekli Bilgi
ve Belgeler
Asım TOZOĞLU 04
10
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Aylık Ücretsiz Gazete / Kostenlose Monatliche Zeitung
Sayı/Nr.: 113 • Yıl/Jahre: 13 • Şubat / Februar 2016 / Rebiü’l-Ahir 1437
ALMANYA’DA ISSA-TÜRK
ÜNİVERSİTELERİ TANITIM GÜNLERİ
(11-13 MART 2016 ESSEN) 14
Hasene Derneği’nden ACİL KIŞ
YARDIMI Suriyeli Çocuklara
Kışlık Giysi Yardımı 15
KUDEM ve İFİS&İZ İşbirliği ile
Mannheim’da Kurulan Avrupa’nın En
Büyük Bilimsel İslam Kütüphanesi
10.000 Cilt Yeni Esere Daha Kavuştu
Ahmet Baydaroğlu
Türkü, Medeniyetimizin Ses Bayrağıdır 17
Türk Hava Yolları Friedrichshafen
Havalimanından 27 Mart 2016 İtibarı
İle Yeni Tarifesi İle Günlük Sefer
Sunmaya Devam Ediyor 19
Aile Korur
ATİB Genel Başkanı
İhsan ÖNER
20-21
“Olmazsa
Olmazımız
Türkçemizdir”
)X%
_.
$OWÝQNÕSH
+HODO(WYH(WhUQOHUL
XXXBMUJOL·QFEF
ATİB Kadın Kurultayı Köln’de Toplandı 08
Almanya’da Vardiyalı Çalışanlara Ustalık Eğitimi 06
Villingen Belediye Başkanı IGMG Freiburg
Donau Bölge Merkezini Ziyaret Etti 13
NRW-YEREL SEÇİMLERE KATILMA GİRİŞİMİ
DÜSSELDORF’TA SEÇİM HAKKI MİTİNGİ 12
Aile Korur
Şubat · Februar 2016 · Rebiü’l-Ahir 1437
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
editörden ][ 3
[email protected]
Gelin özellikle aile konusundaki eksikliklerimizi temel İslami
kaynakların ışığında yeniden gözden geçirip giderelim. Ve görülecektir ki; sıkıntılarımızın büyük çoğunluğu kendiliğinden
ortadan kalkacaktır.
Sevgili dostlar
Aile hepimiz için önem arzetmektedir. Sıkıntılı zamanlarımızda
sığınılacak bir koy, sevinçli zamanlarda neşenin paylaşıldığı mekan olmuştur her zaman.
Modern zamanlarda aileyi toplumu parçalamak adına kullanmak
için ne gerekiyorsa yapıldı. Belki
dünyanın değişik bölgelerinde aile
kavramı farklı şekillerde algılansa
bile içerdiği mana herkes için aynı
şeyi ifade ediyor.
Ama bizlerde yani müslümanlarda
ve özellikle de Türkiye müslümanlarında aile çok daha özel bir mana
ifade etmektedir.
Aile Nedir?
1. Evlilik ve kan bağına dayanan,
karı, koca, çocuklar, kardeşler arasındaki ilişkilerin oluşturduğu toplum
içindeki en küçük birlik:
2. Toplum bilimi Karı, koca ve
çocuklardan oluşan topluluk:
3. Aynı soydan gelen veya aralarında akrabalık ilişkileri bulunan
kimselerin tümü:
4. Birlikte oturan hısım ve yakınların tümü.
5. Halk ağzında Eş, karı.
6. Aynı gaye üzerinde anlaşan
ve birlikte çalışan kimselerin bütünü.
Anne, baba ve onların çocuklarından oluşan en küçük toplumsal
kurum. Toplumlar ailelerin bir araya
gelmesiyle oluşur. İnsanlar tarih öncesi çağlardan beri aileler hâlinde
yaşar. Zaman içinde Aile değişmemiş,
ancak ailenin üyelerinde ve üyelerin
görevlerinde bazı değişmeler olmuştur. Endüstri devriminden önce yaygın olan kalabalık aile türüne geniş
aile adı verilir. Endüstri devrimi sonrasında ortaya çıkan ve yalnızca
anne, baba ve çocuklardan oluşan
aile türüne de çekirdek aile denir.
Ailenin Önemi
Aile, bireyin ve toplumun fonksiyonlarında en temel öğedir. Aile,
bireyin yaşamında çok önemli bir
yer tutan beslenme, bakım, sevgi
ihtiyacı, duygusal gelişim, psikolojik
gelişim, eğitim, kültürel değerleri
kazanma, sağlıklı zeka gelişimini
sürdürme gibi temel ihtiyaçlarını
karşıladığı birincil yer ve çevredir.
Aile üyeleri arasındaki ilişkiler ve
aile ortamı, psikososyal yönden gelişen bireyin en çok etkileşime uğradığı yerdir. Bu ilişkiler, bireyin
kendine güvenmesini, kendine ve
diğer bireylere sevgi duymasını, kimlik kazanmasını, kişilik gelişimini,
sosyal beceriler geliştirmesini ve
topluma Adaptasyon sürecini olanaklı
hale getirir.
Aile birliğinde, aileyi oluşturan
bireyler birbirinden etkilenir. Bu durumu aynı vücutta bulunan organlara
benzetebiliriz. Her yönden etkileşim
içerisinde, bir bütün olarak, aileyi
yaşayan bir organizma saymak yanlış
olmaz. Organların birindeki arıza,
diğer organların ritmini, işleyişini
ve fonksiyonelliğini etkiler.
Ailenin kendi içerisinde etkileşen
bir sistem oluşu, bu yapı içerisinde,
bu yapıyı oluşturan üyelerin bazı
kurallara uyması zorunluluğunu getirir. Bu yapı içerisindeki her birey
kurallara uymak, karşılıklı olarak
rolleri üstlenmek ve mevcut yetkileri
paylaşmak durumundadır.
Bu tanımların herbirini kabul etmek mümkündür. Ama aile bulunduğumuz zaman dilimi içerisinde
yukarıda açıklanan görevi yerine getirebiliyor mu? Modern zamanda
bir çekirdek aile tutturdu gidiyor.
Düşünün bakalım; hangimiz aile denince sadece anne-baba ve çocuklar
aklımıza geliyor. Bizim için aile denince anne-baba, dede-nine, halateyze, amca-dayı, yeğen-torun v.s.
daha da genişletebiliriz.
Bizden bu değerleri almak için
bir çekirdek ailedir tutturmuşlar gidiyor. Yeni evlenen çiftler; yok ben
ayrı oturmak istiyorum, yok ben
senin annenle bir arada durmam,
yok senin ablan bana karışamaz,
yok yok yok...
Yeni bir yuva kuracaklarken, sözde modern bir hayat adına yuvayı,
yuvacık haline getirmeye çalışıyorlar.
Hayat tecrübeleri olmayan gençler,
zamanla sıkıntılar yaşayınca ve tabi
onlara yol gösteren olmayınca bir
bakıyorsunuz; birbirini severek evlenen iki genç birbirlerine düşman
olarak aileyi dağıtıyorlar. Ama o beğenmedikleri geniş ailedeki tecrübeliler onlara yol gösterse idi bunların
olması elbette mümkün olmayacaktı.
Türk toplumu özelinde müslüman
coğrafyanın yaklaşık 150 yıldır yaşamadık zulüm, yaşamadık işkencesi
kalmadı. Milyonlarca insanımız savaşlar ve benzeri sebeblerden dolayı
öldü. Milyonlarca yetim, öksüz kaldı.
Ama Türk toplumu ayakta durmasını
bildi. Neden mi? işte birilerinin beğenmediği geniş aile kurumunun bizim toplumumuzda geçerli olmasından. Ama son elli yıldır bizim
toplumumuzu da saran çekirdek aile
hastalığı yaklaşık yirmi sene içerisinde
bizi tanınmaz bir hale getirdi. Çocukların anne-babasını saymasını bıraktık, anne-babalarını bir hiç uğruna
diyebileceğimiz sebeblerden dolayı
öldürür oldular. Araştırın bakın; Batıdaki bu tür olaylar niye bizim tarz
toplumlarda da olmaya başladı. Nedenini açık olarak göreceksiniz.
Gelin özellikle aile konusundaki
eksikliklerimizi temel İslami kaynakların ışığında yeniden gözden
geçirip giderelim. Ve görülecektir
ki; sıkıntılarımızın büyük çoğunluğu
kendiliğinden ortadan kalkacaktır.
Bu vesile ile Cenab-ı Allah çalışmalarımızı bereketlendirsin, şuurlandırsın.
Çalışmak bizden başarı Allah`tandır.
Allah`a emanet olun.
Not: Milli Görüş Davasının Duayenlerinden Fehim Adak Ağabey Cenab-ı Hakk`a yürüdü. Merhuma Cenab-ı Allah`tan rahmet; ailesi ve Milli
Görüş Camiasına sabr-ı cemil niyaz
ederim. Birer Fatiha rica ediyorum.
Kıymetli Kardeşim Nevzat Bölge
ile Ceylan İpek Hanımefendi nikahlanmışlardır. Her iki kardeşime de
iki cihan saadeti dilerim.
has
bi
hal
Sinan AKTÜRK
Impressum / Künye
Hayat
Aylık Ücretsiz Gazete
Şubat- Februar 2016
Rebiü`l-Ahir 1437
Sahibi ve
Genel Yayın Yönetmeni
Sinan AKTÜRK
Yayın Kurulu
Dr. Yusuf Işık, Oğuz Üçüncü,
Mehmet Ateş, Fikret Ekin,
Mahmut Aşkar, Yaşar Cimşit,
Cengiz Şahbaz,
A.Engin Karahan
M. Salih Aydın, Habib Yazıcı,
Gülsen Aktürk, Sinan Aktürk,
İskender Güngör, Ali Atik,
Halit Erdemir, Murat Kubat
Merkez
Königsbergerstr. 16
61169 Friedberg
Tel: 06031-162411
Fax: 06031-738644
E-Mail: [email protected]
Web: www.hayatonline.eu
Baskı: Sunprint GmbH Offenbach
UNUTMAYIN!
Vergi İşlemlerinizde
Gerekli Bilgi ve Belgeler
04 ][ dosya
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
• Vergi karnesi “Lohnsteuerbescheinigung” (varsa eşinizin de vergi karnesi)
• Şayet bizde işlemleri yaptırtmadıysanız, bir önceki seneye ait “BESCHEID”
• Yurtdışından alınan emekli gelirleri
• Banka hesap numaranız
• Evlenme/boşanma/ayrılma tarihi
• Eşinizin ve çocuklarınızın do um
tarihi
• Alınan hastalık/işsizlik/annelik parasının alınan kurum tarafından belgesi
• Eşlerden biri emeklilik parası alıyor
ise gelen emeklilik parasının bildirisi
• 18 yaşından büyük çocuklar için
okul/meslek e itimi belgesi
• İşlem yapılan yıl içerisinde dünyaya
gelen çocuklar için doğum belgesi
• Türkiye`de veya dış ülkelerde olan
bütün çocuklar için okul belgesi gereklidir.
• Faiz / Kar payı gibi gelirlerin belgeleri (Örneğin Merkez bankası)
• Derneklere yapılan bağışlar için
bağış belgesi
• Hastalık/Araba/Hayat/Kaza/Sigortaları /Yurt dışı hastalık sigortası için
belgeler (Bu sigortalar yıllık bürüte
orantılı olarak belirlendiği için bürütün
yüksek olduğu durumlarda geçersizdir.)
Asım TOZOĞLU
Şubat · Februar 2016 · Rebiü’l-Ahir 1437
[email protected]
• Hastane/gözlük/diş/ilaç masrafları
cenaze-defin masrafları, boşanma masrafları (bu masraflar da bürüte ve
çocuk sayısına orantılı olarak kabul
edildiği için, az miktarlar vergi iadesinde
etkili olmamaktadır)
• Sizde veya aile fertlerinin birisinde
bedensel veya zihinsel özür var ise,
bunun için özürlülük kimliği veya belgesi
• İş yolu uzaklığı (tek yön)
- İş icabı değişik yerlere gitmek zorunda kalıyorsanız (montaj veya insaat
işçiliği gibi) veya şöför olarak çalışıyorsanız iş yerinizden yılda kaç gün ve
günde kaç saat çalıştığınıza dair bir
belge (Bescheinigung über die Einsatzwechseltätigkeit/ Fahrtätigkeit)
- İş icabı evinizde bilgisayar kullanmanız gerekiyorsa veya bir çalışma
odanız var ise bunların gerekliliği için
iş yerinizden bir belge ve bunların masrafları.
- İş yerinizin size ulaşması gerektiği
durumlarda telefon masrafları
- Mesleğinizde ilerlemek icin eğitim
alıyorsanız;
Kurs ücreti, yol masrafı, Kitap ve
gerekli malzemelerin faturaları
- Çalışma odasının masrafları
• Türkiye’de SGK’ya ödenen sigorta
pirimleri
• Oturduğunuz evle ilgili tamiratların
işçilik masrafları (bacacı, asansör bakımı,
vs. evin yanmasrafları hesabında bakabilirsiniz)
• Çocukların anaokul ve kreş masrafları
• Birinci dereceden akrabalara (Anne/
Baba/ Büyükanne/ Büyükbaba/ Kayınvalide/ Kayınpeder) yapılan bakım:
• Bakım yapılan kişiler 65 yaşından
genç iseler sadece -emekli iseler- çalışamayacak kadar hasta iseler – 6 yaşından küçük çocuklara bakıyorlarsa –
kabul olmaktadır. Aksi halde iş ve işçi
bulma kurumundan iş aradıklarına dair
belge
• Bakıma muhtaç kişiler Türkiye`de
yaşıyor iseler:
- Türkiye`den her şahıs için ayrı
ayrı vali veya kaymakamlıktan bakım
belgesi
- Havale makbuzları ve bunların bakım yapılan kişiler tarafından alındığına
dair Türkiye`den gelen ödendi bildirileri
- (Bu belgelerin eksikliğinde bakımların vergi dairesi tarafından kabul edilemeyeceğine dikkat ediniz!)
• Dikkat! Bakım miktarı 2015 yılı
için azami 4.236.- EURO’dur. Fakat
bunda havalelerin yılın içerisinde ilk
defa yapıldığı ay gözönünde bulundurulduğu için, havalelerin Ocak ayından
itibaren ve en fazla 3 ay aralıklarla ya-
pılmış olması gerekmektedir. Örneğin
ilk havale Haziran ayında yapılmışsa
kişi başına sadece 2.118.- EURO kabul
edilmektedir.
• Bakıma muhtaç kişiler Almanya’da
yaşıyor iseler:
- Kendilerinin yardım aldıklarına
dair bir beyan (Bu formu bizden temin
edebilirsiniz.)
- Varsa buradaki gelirlerinin belgeleri
(Hastalık-İşsizlik-Emeklilik parası belgesi
vs.)
- Havaleler (Aynı evde yaşıyor iseniz
havale gereksizdir.)
- Gelirler göz önünde bulundurularak
bu kişilere 2015 senesinde yıllık 8.472.EURO’ya kadar ve 2016 senesinde
yıllık 8.652.- EURO’ya kadar bakım
yapmak mümkündür.
- Almanya’da yaşayan ve 21 yaşını
doldurmuş olan çocuklarınız varsa, bu
çocuklara çocuk parası alınmamışsa ve
bu çocukların gelirleri yoksa veya çok
düşükse bu zaman içerisinde de geçimini
siz temin etmişseniz, bakım gösterebilirsiniz.
- Vergi işlemlerinizi geriye dönük
olarak 4 yıl için, istisnai durumlarda
geriye dönük 10 yıl için, yaptırtabilirsiniz.
Diğer sorularınızda size her zaman
yardımcı olmaya hazırız.
fından cemaata aktarılmasının önemine
vurgu yaptı. Eğitim faaliyetlerinin en
iyi şekilde takip edilmesi ve geliştirilmesi
yönünde açıklama yaptı. Yeni alınan
bölge merkezi hakkında bilgilendirmede
bulunarak yardımlarından dolayı cemiyetlere teşekkür etti.
IGMG Genel Merkez İrşad Başkan
Yardımcısı Ali Bozkurt RNS Bölgesinde
olmaktan mutlu olduğunu ve çalışma-
larını yakinen takip ettiklerini söyleyerek
memnuniyetlerini ifade etti. Ev sohbetlerinin önemine değindi. Ardından
teşkilatlanma, eğitim, İrşad, kurumsal
iletişim ve sekreter, sosyal hizmetler,
Gençlik teşkilatı, Hacc ve seyahat birimleri bilgilendirmede bulundular.
İkindi namazı ve moladan sonra
infak klibi seyredildi. Dilek ve temenniler
alındıktan sonra IGMG Genel Merkez
Teşkilatlanma Başkan Yardımcısı Mehmet Ateş teşkilat çalışmalarından genel
merkezin eğitim çalışmalarına değindi.
Toplantının sonunda daha önce yapılan istişarelerin sonucunda IGMG RNS
Bölge Başkanı Şerif Aslan`ın görev süresinin bir dönem daha uzatılması kararı
açıklandı.
Hediye takdiminden sonra program
son buldu.
IGMG RNS Bölgesinde Şerif Aslan İle Yola Devam
I
GMG RNS Bölgesi Germersheim cemiyetinde Şube Başkanları toplantısı
yapıldı. Açılış Kur`an-ı Kerimini Özer
Demiral okuyarak yoklamayı İbrahim
Gündüz yaptı.
Ardından IGMG RNS Bölge Başkanı
Şerif Aslan sözü alarak katılımcılara
hoşgeldiniz dedi ve gündemdeki olaylara
değinerek infak kampanyasının cemiyetlerde mutlaka hocaefendiler tara-
dünyaya "benim olan dünya" nazarıyla
bakılması anlamına gelir. Her yolu
mübah görmek kadar kötü bir şey
yoktur. Meselâ hastalıklı sevgi, insanın
kendisine olan tutgunluğu, bencilliklerimiz şaşı olmanın ya da bütünüyle
körleşmenin de nedenleridir.
Körlük, akıl için en önemli fiil
olan bakmayı yok eder ve aklı ortadan
kaldırır. Şaşılık ise, hakikatı olduğundan başka gösterir, onu bozar
ve akıl için malzeme olan görme duygusunun bozukluğu aklı manipüle
eder, aklı kötüye kullanır.
Önce kendimize karşı olan sorumluluklarımızı yerine getirip kendimizden aileye, millete, ümmete ve
bütün insanlığa ve oradan da her
türlü tabiat düzenini aşan ve mükemmelliğin ideal tarzda gerçekleşmiş
olduğu tabiat-üstü aleme kadar yükselen tarzda insan kendisini aşmayı
Dr. Yusuf IŞIK
İ
Fert ve toplum olarak yaşadığımız buhranları yok
etmek, vahyin ışığında aklı kullanarak sorumluluklarımızı yerine getirmekle mümkündür.
nsan sorumlu bir varlıktır. Sorumluluk, onun akıllı varlık oluşundan dolayıdır. Diğer canlılardan
sorumluluk duygusuna benzer davranışlara rastlansa da bu davranışlar
içgüdülerden kaynaklanır.
Sorumluluk, öncelikle bizim kendi
kendimizin yüklendiği insanî bir varoluş halidir. Sorumluluğun olmadığı
yerde de ahlâk yoktur. İnsan olmak
bu sorumluluklarla olan mesafemiz
tarafından belirlenir.
Sorumluluklarımızı yok eden, onları
öğüten, buharlaştıran, bizi kendimizden, ailemizden, milletimizden, ümmetimizden ve Allah'tan uzaklaştıran
şey sorumluluklarımız karşısındaki
duygusallıklarımızdır.
İnsan, duygusal bir varlık olmakla
birlikte, aynı zamanda duygusallığını
aşan bir varlıktır. Çünkü duygular
yanıltıcıdır, aldatıcıdır. Hakikat karşısında şaşmaz bir durumda sahip
olmamız gereken ilkeler duygulardan
çıkmaz.
Duygular, zaman ve mekâna göre
değişir ve "ben" merkezli olduğu için
de bütün insanlığı kucaklamaktan
uzaktır. Zira duygusallıklar, bencilliğin
de nedenlerinden birisi olabilir.
Hiçbir menfaat hissine kapılmadan,
hayvanî tarafımızı aşmamızı gerektiren
ahlâk, bu duygusallıkları da aşmayı
gerektirir. Yoksa beşer olmaktan
insan olmak dediğimiz duruma geçiş
mümkün olmaz.
Sorumluluk bizi başkalarına bağlar.
Bir bakıma sorumluluk, aramızda organik bağlar bulunan başkalarıyla
aramızdaki harçtır. Bu harcın yok
olması, bizi başkalarından uzaklaştırır,
başkalarıyla olan ilişkilerimizi ortadan
kaldırır, daha mükemmel eylemlere
neden olacak her türlü ahlâkî gayeyi
yok eder.
Sorumlulukların üstünü örten duygusallıklar, bizi kendimize mahkûm
eder. Kendimize göre bazen acımasız,
bazen melankolik bir dünyanın esiri
haline getirir ve hakikatı acımasız ya
da melenkolik dünyadan ibaret görmeye başlarız. Bu, kendi duygusallıklarımızın neden olduğu bencilliğimizin bütün varlığımızı kuşatması,
dosya ][ 05
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Sorumluluk Duygusu ve İnsan
Şubat · Februar 2016 · Rebiü’l-Ahir 1437
[email protected]
denemelidir.
Hayat, bu açıdan insanın kendi
kendisini kendi eylemleriyle denediği
bir varoluş alanıdır. Duygusallıklarımız,
bu aşmanın önündeki en büyük engellerimizdir. Çünkü bizi kendimize,
bir başkasına, paraya, makama, ihtiraslara, şehvete ve hazlara esir hale
getirir. Bu türlü esaret biçimleri de
bizi insan ve ahlâk varlığı olmaktan
önemli ölçüde çıkarır.
Öyleyse duygular, içgüdüler, heyecanlar, aklı aşan imkânsız istekler
akıl ve irade tarafından denetim altına
alınmalı, ahlâkın değer sistemi tarafından elemeye tabi tutulmalı ve eylemlerimizi daha mükemmel eylemlere
götürecek yoldaki engeller temizlenmelidir.
Fert ve toplum olarak yaşadığımız
buhranları yok etmek, vahyin ışığında
aklı kullanarak sorumluluklarımızı
yerine getirmekle mümkündür.
Sorumluluk şuuruna sahip siyasetçilere, bilim insanlarına, toplum
önderlerine, dînî ve kültürel kurum
ve kuruluşlara ve de medya ve sanat
camiasına ihtiyaç var.
06 ][ haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Şubat · Februar 2016 · Rebiü’l-Ahir 1437
Almanya’da Vardiyalı Çalışanlara Ustalık Eğitimi
A
lmanya’nın Köln şehrinde vardiyalı
çalışan ya da mesleğini yükseltmek isteyenler için bu tarzda
faaliyet gösteren ilk Türk okulu açıldı.
Öğretim görevlisi (Doçent) Tarık
Ünal Almanya’da ustalık okulu ihtiyacını
görerek elde ettiği tecrübeleri de birleştirerek Köln’de ustalık eğitimi vereceği Institut für Fach und Führungskräfte (IFF) enstitüsünü kurdu.
TÜV Rheinland sertifikalı enstitü,
vardileyi çalışanlara uygun eğitim saatleri
ve dersleri tablet bilgisayardan her ortamda takip imkanları da sunacak. IFF
enstitüsünde mevcut işlerinden dolayı
mesleklerini yükseltmekte zorlanan
vardiyalı çalışan endüstri metal, lojistik,
elektronik ve mekatronik alanlarında
ustalık eğitimi verilecek.
ALMANYA’DA BİR İLK
Büyük ilginin gördüğü açılışta okulun
sunumunu yapan Tarık Ünal, “Almanya’da ilk defa özel olarak vardiyeli
işçiler için bir model geliştirdik. Bu
model sayesinde vardiyeli işçiler ya da
kalfalıktan ustalık belgesi almak isteyen
endüstri metal, lojistik, kimya, elektronik ve mekatronik alanlarında ustalık
eğitimi verilecek. Titizlikle seçtiğimiz
doçentlerimiz eğitimi verecekler. Akıllı
tahtaların kulanıldığı sınıflarda öğrencilerimize vereceğimiz ücretsiz tabletler
sayesinde ustalık kurslarını her vardiyede
çalışanlara uygun şekilde, sabah, öğleden
sonra ve haftasonu olmak üzere üç
değişik saate göre alabilecekler.
Örneğin, Üç modelimiz bulunuyor.
Biri tam gün gelenler, bunlar saat
08:30’den 14:00’e kadar eğitim alacak.
Ustalık kursunu 6 ayda bitiriyorlar.
Vardiyeli işçilerin kursu 9 ay sürüyor.
İlk ders saat 08:30 ile 12:00 arası.
İkinci ders 15:30 ile 19:00 arası olacak.
USTALIK SINAVINI KAZANAMAYANA BEDAVAYA ÖZEL KURS
Almanya’da Türk kökenli olup bu
tür bir enstitü kuran başka bir okul
olmadığını hatırlatan Ünal, “Yaptığımız
araştırmaya göre bazı Türk şirketleri
kurslar veriyor, ancak hiç birinde bu
sertifikasyon, bu lisasnlar mevcut değil.
Biz yaptığımız işten o kadar eminiz ki;
eğitimimize rağmen talebemiz IHK ustalık sınavını geçemezse ona 40 saatlik
özel sınav hazırlık kursu hediye ediyoruz. Normalde 600 ile 1200 Euro arasında ücrete tabidir ancak biz bu miktarı
talep etmiyoruz” dedi.
KURSLARA DEVLET TEŞVİĞİ
Mevcut kurslara katılanlar için devlet
teşviğininde olduğunu belirten Ünal,
“Kurslarda” MS – Projeckt, MS –
Office, GüKG IHK, NLP, Rhetorik,
REFA Schein, Qualitätmanagement, Arbeitsrecht, Management & Mitarbeiterführung” eğitimleri verilecek. Ustalık
kursları 5 bin 490 Euro bir ücrete
tabi. Talebe baştan hiç bir şey ödenmiyor, 5 bin 490 Euro’yu kredi olarak
alınıyor. Devlet iki yıl sonra 2 bin 861
Euro’sunu faizsiz şekilde geri ödüyor.
Ustalık eğitim ücreti ve yol masrafları
gibi giderler vergiden de düşülebiliyor”
dedi.
Cottbuser Str. 1, 51063 Köln adresindeki IFF’ye ayrıca 022184638747, 0172-1470094 numaralı
telefonlar veya, www.iff.institute internet sayfası ve info [at] iff [dot] institute, T [dot] Uenal [at] iff [dot] institute mail adresleri üzerinden ulaşılabiliyor.
Yeni Gençlik Yapıları
Alternatif mi, Geçiş Süreci mi?
Birçoğu mevcut yapılanmalara alternatif olmaktan çok geçiş sürecini oluşturan oluşumlar
olmaktan ileriye gidemeyeceklerdir. Hem geleneksel hem de yeni yapılanmaların başarılı ve
başarısız olan taraflarını göz önünde tuttuğumuzda gençlik yapılanmalarında hem geleneksel
yapıların hem de yeni oluşumların olumlu taraflarını gözönünde tutarak nasıl bir yöne
gidilebileceği ele alınmak zorunda.
S
erimizin önceki yazılarında Avrupa’da göç sürecinde ve sonrasında
gelişen Gençlik Yapılarının oluşumu
ve aktüel yaşadıkları sıkıntıları ele
almıştık. Serinin bir sonraki konusuna
geçmeden, bir okuyucumuzdan gelen
bir değerlendirmeyi paylaşıp ele alacağız.
Okuyucumuz A. S. son yazımızdan sonra
şöyle bir değerlendimede bulunuyor:
“Göçmenlikten yerleşikliğe diye
adlandırdığınız dönüşümün gençlik
çalışmalarına neden bu şekilde yansıdığı
sorusunu sorarken, cemiyetlerin sadece
kendi içlerinde değil etraflarında olup
bitenlerin de etkili olduğunu
düşünüyorum. Yani “sorun sistemde”
derken belki çerçeveyi biraz genişletip
cemiyetlerin de hareket alanlarını belirleyen (kısıtlayan) mevcut yapıyı da hesaba
katmak gerekiyor. Aksi taktirde meseleyi
sadece bir anlayış veya zihniyet problemine indirgemiş oluruz gibi geliyor bana.
Neticede bugün gençlerin, kendi yaşam
gerçekliklerinden uzak bir “şanlı tarih”
anlatısına sarılmaları, tam da bu yaşam
gerçekliğiyle alâkalı bir durum aslında.
50 senedir burada yaşadıkları halde
hâlâ yabancı muamelesi gören insanların
“buralı” olmaktansa bir hayal dünyasında
yaşamayı tercih etmeleri pek de şaşırtıcı
değil bence.”
Okuyucumuz değerlendirmesi ile haklı
olarak bu seride ele aldığımız çerçevenin
dışında kalan bazı etkenlere de dikkat
çekmekte. Tabiiki aktüel gençlik
yapılanmalarının yaşadıkları sıkıntıları
tek sebebe indirgemek doğru ve sağlıklı
olmayacaktır. Ama bu yazı serimizde
harici etkenlere bakmadan önce bizzat
çalışmaları
yürütenlerin
değiştirebilecekleri kendi duruş ve çalışma
perspektiflerini ele almayı tercih ediyoruz.
Genelde harici etkenler kurumların içinde
sorun tesbiti yapılırken sık sık ele alınıp
tartışılmakla birlikte, ne yazıkki içerden
kaynaklanan birçok sorunu da kenara
itmek için kullanılmakta. Harici etkenleri
gözardı etmemek gerekmekle birlikte
kendi bakış açısından kaynaklanan birçok
aksaklıkların varlığı da bizzat olumsuz
harici etkenlere bağlı olmuyor. Bazen
de ne yazıkki harici etkenler bu iç
yapıdaki sorunları görmezden gelinmesi
için kullanılırken, “Ne yapalım, sorun
başka yerde, yapabileceğimiz birşey yok”
diyerek sorunların kenara itilmesine sebep olabiliyorlar.
Yeni Gençlik Yapıları
Son sayılarda geleneksel gençlik
dosya ][ 07
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
yapılarının muhatap kitlede gerçekleşen
değişikliklerle birlikte yaşadıkları sıkıntıları
ele almıştık. Özellikle gençlik yapılarının
bağlı bulunduğu kurumların bünyesine
mensup olarak değerlendirilmesi gereken
azımsanamıyacak sayıda bir kesimin
artık bu geleneksel yapıların bünyesinde
sorumluluk almadığını ve bu yapıların
dışında arayışlara girdiklerini tesbit
etmiştik.
Yeni oluşan bu yapılara yakından
baktığımızda hem federal seviyede merkezi yapılanmaların olduğu gibi, eyalet
ve lokal çerçevede de bazı oluşumların
ortaya çıktığını görüyoruz. Farklı alanlarda faaliyet gösteren bu inisyatiflerin
ortak merkezi bir yapısı mevcut değil.
Yine de birçok aktörün sosyal çevrelerinin
genişliğinden dolayı birçok kesişme
noktalarının oluştuğunu görebiliyoruz.
Tüm farklılıklara rağmen bu yapıların
bazı ortak karakteristiklerini tesbit edebiliriz.
1) Yerel Dil: Yeni gelişmekte olan
bu yapıların neredeyse istisnasız bir
ortak noktaları varsa, o da ya tamamıyla
ya da en azından çoğunlukta faaliyetlerinin bulunulan ülkenin yerel dilinde
gerçekleşiyor olmasıdır. Kullanılan dil
artık ataların geldiği ülkenin dili değil,
gençlerin bulunduğu ülkelerinin, okulda
ve üniverstede konuşup geliştirdikleri
ve özellikle profesyonel hayatlarında da
bila istisna kullandıkları dildir.
Çalışmalarda yerel dilin kullanılması ise,
diğer ortak karakteristiklerin de yerine
gelmesi için başlıca şartı teşkil ettiğini
de söyleyebiliriz.
2) Farklı Köken: Ortak dil olarak
yerel dilin kullanılıyor olması bu yapılarda
farklı kökenlerden insanların biraraya
gelmesine imkan sağlamakta. Bu tür
yapılarda aktif olan gençlerin birçoğu
sadece kendi atalarının geldiği ülkeden
gelmiş olan insanların biraraya geldikleri
kurumlar ile sınırlı kalmak istemediklerini
ifade etmekteler. Özellikle ebeveynleri
ya da genç yaşta kendileri İslam’a geçmiş
olan gençler de bu tür oluşumlarda
dindaşları ile birlikte çalışma imkanı bulmaktalar.
3) Y ü k s e k E ğ i ti m S e v i y e s i:
Bahsettiğimiz yeni yapıların büyük
çoğunluğunun idareci ve katılımcıları
üniversteye giden ya da üniversite
mezunları arasından oluşmaktalar.
4) Network Yapısı: Geleneksel gençlik
yapıları temelde yerel kurum ve
kuruluşlara bağlı ya da bağlantılı
çalışmalar üretirken, yeni gençlik
yapılanmaları dediğimiz oluşumlar daha
çok ferdi olarak aktif olan ve geniş bir
coğrafyaya yayılmış olan genç insanların
biraraya gelmesiyle oluşuyor. Yerel bazda
ancak sınırlı yapılanan ya da hiçbir
yapılanmaya sahip olmayan bu oluşumlar
daha çok insanları biraraya getirerek
network oluşumuna imkan vermesiyle
tanınmaktalar.
Kalıcı Olabilme Sorunu
Geleneksel gençlik yapılarında kendilerine yer bulamayan ya da bunlarla
hiç tanışamayan gençlere yönelik bir
cazibe oluşturdukları bu ortak karakteristiklerine rağmen kalıcılıklarına yönelik
şüphe uyandıran bazı ortak özellikleri
de gözardı edemeyiz. Bunları şu şekilde
sıralayabiliriz:
1) Elitizm: Birçok oluşum genel müslüman genç toplumuna yönelik faaliyet
geliştirmiyor. Sadece sınırlı bir kesimle
muhatap olan bu oluşumlar muhatap
A. Engin KARAHAN
Şubat · Februar 2016 · Rebiü’l-Ahir 1437
[email protected]
oldukları kitleyi de genelde yüksek eğitim
almış olan gençlerle sınırlandırmaktalar.
2) Sosyal Göçebelik: Yeni oluşmakta
olan bu yapılar bir taraftan gençlere
yönelik çekici bir yön oluşturabilirken,
uzun süre devam edecek bir bağlılık
oluşturamamaktalar. Bu oluşumlarda
faaliyetlere katılan gençler genelde sadece
bu oluşuma değil, aynı zamanda başka
farklı oluşumlara da katılıp görev almaktalar. Bu da fazla derinlemesine bir
tecrübe oluşumuna ve duygusal bağlılığa
imkan vermemekte. Anlık ilgi ve
alakalarının karşılanmadığını düşündükleri
andan itibaren katılımcılar buldukları
bir sonraki oluşuma geçişleri çok hızlı
gerçekleşebilmekte, kurumsal kalıcılık
yerine sosyal alanda bir tür göçebelik
oluşmakta.
3) Kurumsal Devamlılık: Yeni oluşan
birçok yapıda olduğu gibi bahsettiğimiz
yeni gençlik yapılanmaları da kurumsal
devamlılık açısından en büyük tehlikeyi
ilk kurucu ekibin aktif faaliyetleri
bırakmasında yaşamaktalar. Birçok
oluşumda ikinci ve üçüncü idareci nesline
sorumluluğun
geçişi
ya
gerçekleştirilememekte, ya da kurumun
dağılım sürecine geçilmiş olmakta.
4) K ur u m sa l H a f ı z a : Hem
katılımcıların sık sık değişmesinden
dolayı, hem de idarî yapının daha tam
oturtulamamasından dolayı yeni oluşan
bu tür oluşumlarda edinilen tecrübelerin
aktarımını sağlayacak olan kurumsal
hafızanın oluşumu gerçekleşememekte.
Oluşumların devamlılığı sağlanamadığı
durumlarda aktörlerin sosyal hizmet
alanından ayrılmaları ve tamamen iş
hayatına yoğunlaşmalarıyla birlikte edinilen tecrübelerin kaybedilmesi de sık
sık karşılaşılan bir durum olmakta.
Bu
sorunları
gözönünde
tuttuğumuzda
yeni
gençlik
yapılanmalarının çok azı kalıcılık noktasına
ulaşabileceklerdir. Birçoğu mevcut
yapılanmalara alternatif olmaktan çok
geçiş sürecini oluşturan oluşumlar olmaktan ileriye gidemeyeceklerdir. Hem
geleneksel hem de yeni yapılanmaların
başarılı ve başarısız olan taraflarını göz
önünde
tuttuğumuzda
gençlik
yapılanmalarında hem geleneksel yapıların
hem de yeni oluşumların olumlu
taraflarını gözönünde tutarak nasıl bir
yöne gidilebileceği ele alınmak zorunda.
Sonraki Yazı: Gençlik Yapılanmalarının
Gelecekleri - İmkan ve İhtimaller
ATİB Kadın Kurultayı Köln’de Toplandı
08 ][ haber
1
2. ATİB Kadın Kurultayı çok coşkulu
ve kalabalık bir katılımla Köln’de gerçekleştirildi.
ATİB üyesi dernek ve cemiyetlerde görev
alan kadın temsilcilerin katıldığı kurultayın
açılış konuşmasını yapan ATİB Kadınlar
Teşkilatı Başkanı Hacer Diker; dış göçün
en çok Türk kadınlarını etkilediğini belirterek; "Kadın meselesi ve bu meseleye yönelik çözüm önerilerinin ülkeden ülkeye,
toplumdan topluma farklılık göstermektedir.
Her milletin kendine özgü bir kadın anlayışı
var, fakat kadının sosyal hayatta temsil
konusu da oldukça önemlidir. Bu nedenle,
Alman resmi kurumları, kadını modern ve
tektipçi bir yaklaşımla ele almak yerine
kadınları toplumsal, kültürel ve etnik farklılıklarıyla kabul etmek durumundadır"
dedi. Bu noktada sivil toplum kuruluşlarının,
müslüman kadınlar için daha iyi koşulların
oluşturulması ve bu yönde bir politikanın
geliştirilmesi yönünde adım atmaları gerektiğini söyledi.
ATİB Kadınlar Kurultayı için özel şiir
yazan ve müslüman Türk hanımlarına
hediye eden Ozan Yusuf Polatoğlu kendi
sesinden okuduğu şiir ile dinleyicileri mest
etti.
Ozan Yusuf’tan sonra kürsüye gelen
ATİB Genel Başkanı İhsan Öner, Avrupadaki
tüm teşkilatların kadınlarımızın çalışmalarıyla
ayakta durduğunu, kadınlar olmaksızın
teşkilatlarımızın ayakta kalamayacağını
özellikle vurguladı.
Kadınların teşkilatlarda sadece lahmacun
yaparak, kermesler düzenleyerek işlerinin
bitmediğini; artık dernek ve teşkilat başkanı
olarak da, cemiyet hayatına girmesinin
mümkün olduğunu savundu. "Güzel Türkçemize sahip çıkmaz isek dilimizi, kültürümüzü, değerlerimizi kaybetmekle karşı
karşıya bulunmaktayız" diyen ATİB Genel
Başkanı İhsan Öner, çocuk eğitiminin anaların elinden geçtiğini ve annelerin bilinçli
olmaları gerektiğini dile getirdi.
Kısa bir müzik arasından sonra söz alan
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
SPD Müslüman Kadınlar Platformu sözcüsü
Selma İlkhan Yılmaz, Almanya’da cinsiyet
eşitliğinin istenen düzeyde olmadığını vurgulayan konuşmasında, özellikle göçmen
kadınların istihdam alanında ve toplumsal
hayatta daha fazla sorunla karşılaştığını
ifade etti. Türkiye Ekonomik Poltikalar
Vakfı’nın yaptığı son bir araştırmaya göre;
Almanya’daki göçmen topluluklar içinde
en eğitimsiz ve en az çalışan grubun Türk
kadınları olduğu, fakat bunun farklı sebeblerinin bulunduğunu söyledi. ‘1970`lerde
göçmen kadınının kimliği Türk ve İşçi iken
11 Eylül saldırısından sonra bu tanım yerini
Müslüman ve Kadın kimliğine bıraktı. Bu
olaydan sonra Almanya’da yaşayan müslüman kadının kendini ispat etmesi oldukça
güçleşti. Alman medyası, sürekli ezilen,
erkek eğemenliği altında yaşayan zavallı
müslüman kadınlar imajını işledi. Diğer bir
başka sorun da Türk kimliğinin yerini bir
anda müslüman kimliğin almasıdır. Yani
kadın olmanın getirdiği zorluklar var iken
bir de olumsuz bir imajla anılan müslüman
kimlik ile anılır oldular’ dedi.
Uzun yıllar CDU Türk Alman Platformu’nda görev yapan Nergis Bölükbaşı ise
yaptığı sunumda; uyum sürecini başarıyla
yürütmek için, Alman toplumu ile iç içe,
birlikte ve diyalog içinde olmaya davet
etti. Güzel Türkçemiz kadar, Almancanın
da önemine dikkat çeken Bölükbaşı, kadınımızın toplumun her alanında görev almaya
çağırdı.
Üçüncü konuşmacı Sosyal Pedagog Sevgi
Mala Çalışkan ise kendi hayat tecrübelerinden de örnekler vererek, Almanya’da
büyüyen çocuklarımızın en büyük eksikliğinin
sevgi ve ilgisizlik olduğunun altını çizdi.
Anne ve babaları çocuklarına daha çok zaman ayırmaya ve anlayışlı olmaya çağırdı.
Aralarındaki müzikal sunumlar ve tiyatro
gösterileri 12. ATİB Kadın Kurultayı’na
ayrı bir renk kattı. Kurultay, halk müziği
sanatçısı Fatma Sudem’in verdiği nefis bir
konserle tamamlandı.
Şubat · Februar 2016 · Rebiü’l-Ahir 1437
\HQL
%.
$OWÝQNÕSH
+HODO(WYH(WhUQOHUL
XXXBMUJOL·QFEF
Şubat · Februar 2016 · Rebiü’l-Ahir 1437
dosya ][ 09
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
D
eğerli okuyucular Almanya’da
hiç bir yerde çalışmayan Ev
hanımları SSK’lı olarak Yurtdışı borçlanması ile emekli olabilirler.
Almanya ve Türkiye arasındaki Sosyal
Güvenlik Anlaşması gereği çocuk
doğumları Yurtdışı sigorta başlangıcı
olarak kabul edilmektedir. Almanya’da doğum yapan bayanların çocuklarının (Deutsche Rentenversicherung)’a (Kindererziehungszeiten)
yapılmasını ihmal etmemenizi hatırlatırız. Bayanların Almanya’da çocuk doğumundan dolayı emeklilik
yaşı ile beraber maaş bağlanır, daha
geniş bilgi için uzmanlardan destek
alarak başvuruda bulunmanızı tavsiye
ederim.
Yurtdışı borçlanmada dikkat edilmesi gereken konuların en başında
nereden emeklilik müracaatınızın
olduğudur. BAĞ-KUR’dan mı yoksa
SSK’dan mı ikisi arasındaki önemli
farklar ödenecek meblağ ile alınacak
maaştır. Bundan dolayı müracat etmeden mutlak bir uzman desteği
almanızı tavsiye ederim.
Değerli okuyucular 2016 yılının
ilk altı ay için gelen ve asgari ücretle
ölçü alınarak ‘’Yurtdışı Borçlanmasına’’ zam gelmiştir. Emeklilik için
düşünen gurbetçilerimizin Temmuz
2016`ya kadar yarı yıl zammı gelmeden müracat etmeleri kendi menfaatlari içindir.
Her ülkede yeni yılın girmesiyle
Yaşar CİMŞİT
- Yurtdışı Borçlanma Emeklilik Günlük Prim Ödemelerine Zam Geldi.
- Yabancı Plakalı Araçların Türkiye’deki Kullanma Zamanı 24 Aya Çıkarıldı.
- Almanya’da Hiç Çalışmayan Ev Hanımlarının Çocuk Doğumundan Dolayı
SSK’dan Borçlanarak Emekli Olabilirler. Çocukların (Deutsche Rentenversicherung)’a Kayıtlarının Yapılması Gerekmektedir.
- Yurtdışı Borçlanma ile İlgili BAĞ-KUR ve SSK’lı
Arasındaki Farklar Nelerdir?
bir çok değişiklikler ve zamlar da
beraber başlar.
Türkiye’de yeni yıl ile beraber
Gurbetçilerimizi ilgilendiren yeni kanunları sıralıyorum.
1. Yurtdışı Borçlanma Emeklilik
Günlük Ödeme 17,58 TL oldu.
2. Yabancı Plakalı Araçların Türkiye’de 24 ay kalma imkanı yasalaşmıştır.
3. Bedelli Askerlik 1000 Euro`ya
indirildi.
4. Yurtdışında yaşayan T.C. ve
Mavi Kart sahipleri 27 yaşını bitirmeden Çeyiz hesabı açtırarak bu
yasadan faydalanabilirler.
Bu köşede mail ile sizden gelen
soruların çokluğundan sadece sırasıyla cevap verebiliyorum, anlayaşınıza sığınıyorum.
Soru: İsminin yazılmasını istemeyen bir bayan, 09.02.1974 doğumluyum. 17 yaşında meslek öğrenimine başladım ve 1991 yılında
evlendim. İlk çocuğum 1992`de 2.
çocuğum 1994`te doğdu. 2009 yılında Alman vatandaşlığına geçtim.
Nasıl emekli olabilirim?
Cevap: İsminin yazılmasını istemeyen okuyucu hanım, Türkiye’de
mutlaka SSK`lı olarak çalışınız. Alman vatandaşlığına geçiş tarihiniz
emekli olmanıza mani değildir. SSK`lı
olarak çalışma yaptıktan sonra
SSK‘dan 48 yaşında emekli olabilirsiniz.
Soru: Ben Serap Teklem. Doğum
tarihi 10.09.1961 Almanya`ya 1972
yılında geldim. İlk olarak 1979
yılında işe başladım. 1978 yılında
evlendim ilk çocuğum 1982, ikinci
çocuk 1986 yılında dünyaya geldi.
Türkiye`de 2011 yılında 60 günlük
SSK`lı olarak çalışmışlığım oldu.
Kaç yaşında emekli olabilirim ve
ne kadar ödemem gerekiyor?
Cevap: Serap hanım vatandaşlık
durumunuzu belirtmemişsiniz. Sayet
Türk vatandaşlığınız mevcutsa hemen
emekli olursunuz ki yaşınız dolmuş
hemen maaş alabilirsiniz. Yeni gelen
zamlarla beraber ödemeniz gereken
meblağ: 63.288 TL`dir.
Soru: Ben Seyyit Ali Sağlam.
03.03.1975 doğumluyum. Evlilik
yolu ile 1993 yılında Almanya ‘ya
geldim fakat iş başı yapma tarihi
Eylül 1994. Türk vatandaşıyım. Ne
zaman emekli olabilirim ve ne kadar
ödemem gerekir?
Cevap: Seyyit Ali bey Türkiye
SSK`lı olarak çalışmışlığınızı belirtmemişsiniz, eğer TR’de SSK`lı olarak
çalışır iseniz, 54 yaşında emekli olabilirsiniz.
Soru:
Ceyda
Alkaymak
01.01.1968 doğumluyum. 1985
yılında Almanya’ya geldim. 1986
yılında Meslek Eğitimi yaptım. 1990
yılında evlendim ve ilk çocuğum
1992 yılında dünyaya geldi. 2. çocuğum 1995 ve 3. çocuğum 2000
[email protected]
yılında oldu. Nasıl emekli olabilirim?
Cevap: Ceyda Hanım, Türkiye’de
SSK`lı olarak çalışıp çalışmadığınızı
belirtmemişsiniz, eğer çalışmanız
mevcutsa 5075 günden 46 yaşında
borçlanarak emekli olabilirsiniz.
Şayet SSK çalışmanız yoksa 7000
günden borçlanarak Bağ-Kur`dan
emekli olabilirsiniz.
Soru:
Sevda
Keresteci
03.09.1972 doğumluyum. Küçük
yaşta Almanya’ya geldim. 16 yaşında
meslek eğitimi aldım. 21 yaşında
ilk çocuğum oldu. Türkiye`de 2011
yılında izindeyken SSK`lı olarak 25
gün çalıştım. 2009 yılında Alman
vatandaşlığına geçtim. Nasıl emekli
olabilirim ve ne kadar ödemem gerekiyor?
Cevap: Sevda hanım Türkiye’de
SSK`lı olarak çalışmanız sizin ödemeniz gereken meblağı ciddi şekilde
azaltıyor. 47 yaşında emekli olabilirsiniz. Ödemeniz gereken TL olarak
yaklaşık olarak 98.000 TL`dir, 2018
yılından itibaren en az 1500 TL
maaş alırsınız. Alman vatandaşlığınız
emekli olmanıza mani değildir.
Emeklilik Danışma Merkezi:
Gräfenaustr.20,
67063 Ludwigshafen.
Tel: 0621-629 029 55
Fax: 0621-685 675 72
GSM: 0172 7063816
E-mail: [email protected]
Frankenthal Büyükşehir Belediye Başkanı Yeni Görevine Başladı
G
eçtiğimiz günlerde, Mayıs
ayında yapılan seçimlerden başarı ile çıkan Martin Hebich Frankenthal¬`in yeni
Büyükşehir Belediye Başkanı
oldu. Seçimlerden önce bütün
camileri ve sivil toplum kuruluşlarını da ziyaret eden Hebich
bu konuda da bir ilke imza
atmış oldu.
Bu ayın başında Congeressforum salonunda devir teslim
töreninde Frankenthal Eski Büyükşehir Belediye Başkanı Theo
Wieder, Ludwigshafen Büyükşehir Belediye Başkanı bayan
Eva Lohse, işadamları, STK`lar,
dernek başkanları, çevre belediye başkanları, IGMG RNS Bölgesi Basın Yayın Başkanı ve
Uyum Meclisi Üyesi Frankenthal
Milli Görüş Hicret Camii sorumlusu Mehmet Çalay, DİTİB
Frankenthal Merkez Camii Başkanı Salih Erdoğan,VIKZ İmam
Hatibi ve Uyum Meclis Üyesi
Yaşar Bezgin, RP Eyalet Milletvekili Christian Baldauf, TDU
Yönetim kurulu Üyesi Sertaç
Bilgin ve çok sayıda vatandaş
katıldı.
Program sıcak bir ortamda
geçti ve konuşmacılar kısa bir
şekilde yaptıkları çalışmalardan
bahsettiler. Yeni Belediye Başkanı Hebich yeni görevinde hiçbir ayrım gözetmeden herkesin
belediye başkanı olacağını ve
Frankenthal için ne gerekiyorsa
yapacağını söyledi.
İlerleyen dakikalarda verilen
ikramlarla program son buldu.
10 ][ haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Şubat · Februar 2016 · Rebiü’l-Ahir 1437
KUDEM ve İFİS&İZ İşbirliği ile Mannheim’da
Kurulan Avrupa’nın En Büyük Bilimsel İslam
Kütüphanesi 10.000 Cilt Yeni Esere Daha Kavuştu
M
erkezi Mannheim’da bulunan İslâmî Araştırmalar ve Kültürler
Arası İşbirliği Enstitüsü (İFİS&İZ),
Avrupa
Müslümanları
Kültürevi
(KUDEM)’den aldığı finansal destekle yedi
yılı aşkın bir süredir Avrupa’nın en kapsamlı
bilimsel İslam kütüphanesi projesini gerçekleştirme noktasında emin adımlarla
ilerlemeye devam ediyor. Yürütülen planlı,
disiplinli ve kararlı çalışmalar neticesinde
kütüphane bünyesinde 100.000 cilt eserin
toplanması hedefleniliyor.
Kütüphanenin kuruluşu ve geliştirilmesi, Prof. Dr. Hüseyin İlker Çınar Hocaefendi’nin (Osnabrück Üniversitesi İslâm
İlahiyatı Enstitüsü Tefsir Anabilim Dalı
Başkanı) denetim ve gözetiminde, ilgili
bilim adamlarından ve akademisyenlerden
oluşan bir uzman komisyon ile işbirliği
halinde gerçekleşmektedir.
Son olarak islamî ilimlere ilişkin yazılan
ve piyasada bulunan bütün bilimsel türkçe
eserler – yaklaşık iki yıl süren planlı, disiplinli ve kararlı bir çalışma ve koordinasyon neticesinde – ilgili yayınevleri tek
tek taranıp, mevcut olanlar yayınevlerinden
temin edilerek, piyasada olmayan ve
baskısı bitmiş eserler de sahaflar taranmak
suretiyle, bulunabilenler biraraya getirilerek, kütüphaneye hamdolsun kazandırılmış bulunmaktadır. Türk akademik literatüründe mevcut olup, öncesinde kü-
tüphanede bulunmayan islamî ilimlere
dair kitapların neredeyse tamamını envanterine katmayı başararak, yaklaşık
10.000 cilt bilimsel Türkçe esere daha
kavuşan kütüphane, bu genişlemeyle beraber şu an itibariyle 35.000 cilt esere
ulaşmış bulunmaktadır. Bu vesile ile KUDEM ve İFİS&İZ, bu projede yer alan
ilim-irfâna sevdalı müntesip ve üyeleri
başta olmak üzere, kütüphanenin kurulması ve geliştirilmesi noktasında maddîmanevî destek veren veya kitap bağışında
bulunan tüm kişi, kurum ve yayınevlerine
teşekkür etmektedir.
Kütüphane’de toplanan bu kitaplar,
bir sonraki aşamada uzman kütüphaneci
ve genç akademisyenler tarafından fişlenerek, kütüphane kataloğuna geçirilecektir.
Bu arada temin edilmesi planlanan yeni
kitapların listelerini oluşturma çalışmaları
da tamamlanmak üzeredir. Bu kapsamda
bilimsel niteliğe sahip yaklaşık 15.000
adet Arapça ve 3.000 adet Almanca eser
tespit edilmiş olup, önümüzdeki süreçte
bu eserler de büyük bir aşk ve şevkle
ilgili uzman akademisyenlerce yerlerinde
toplanılarak inşaallah yakın bir gelecekte
| IFIS&IZ •
kütüphaneye kazandırılacaktır. Hâlihazırda
altı dilde (İngilizce, Almanca, Fransızca,
Arapça, Türkçe ve Farsça) yazılmış, yaklaşık
35.000 eserden müteşekkil eşsiz bir envantere sahip olan kütüphane, yakın zamanda üniversite öğrencilerinin, akademisyenlerin ve diğer ilim taliplerinin hizmetine sunularak, yapacakları araştırmalar
için bulunmaz bir kaynak ve zengin bir
bilgi hazinesi oluşturacaktır.
Batı dillerinde (İngilizce, Almanca ve
Fransızca) islâmî ilimler hakkında kaleme
alınan ciddi bütün bilimsel eserleri bünyesinde toplama derdinde ve hedefinde
olan kütüphane, hedefi olan 100.000 bilimsel esere ulaştığında sahasında hem
doğu dillerinde ve hem de batı dillerinde
yazılmış bilimsel eserleri bünyesinde toplaması hasebiyle dünyanın sayılı kütüphaneleri arasına girecektir.
Sözkonusu kütüphanenin genişletilmesi
ve geliştirilmesi noktasında ulaşılan şu
aşamada, hedeflerin daha süratli gerçek-
leştirilebilmesi adına hayırseverlerin katkıları istirham edilmektedir. Bu katkılar
finansal destek şeklinde olabileceği gibi
ilgili kitap ve eserlerin kütüphaneye bağışlanması şeklinde de olabilir. KUDEM
ve İFİS&İZ, yaptıkları çalışmaların bugüne
kadar olduğu gibi bundan sonra da emin
adımlarla ve büyük bir kararlılıkla süreceğini bildirmekle beraber, zamanı ve
mekanı doğru okuyarak en uygun bir biçimde bilime ve insanlığa katkı sağlamayı
hedefleyen ve Avrupa’da eşi benzeri bulunmayan bu hizmete destek olmaya çağırmaktadır.
Bağışlarınız İçin
Banka Hesap Numaramız:
IFIS&IZ e.V.
Sparkasse Rhein Neckar Nord
Verwendungszweck:
“Kütüphane – İsim Soyisim”
IBAN:
DE18 6705 0505 0038 7855 16
BIC: MANSDE66XXX
Kitap Bağışlarınız İçin
Posta Adresimiz:
IFIS&IZ – Institut für Islamische Studien und Interkulturelle Zusammenarbeit
e.V.
Gutenbergstr. 11-15
68167 Mannheim / Almanya
Bugün Bir Tekne Daha Battı
Biz ise adeta alıştık ve kanıksadık. Belki de en büyük felaket buydu; acıya
karşı duyarsızlaştık. Sıradanlaştı, yaşam alanı bulamadığı ülkelerini terketmek
zorunda kalan mültecilerin umuda yolculuk kazaları. Umudun adı hiç bu
kadar ölümle özdeşleşmemişti. Ölüm hiç bu kadar umuda yaklaşmamıştı.
Oysa aslolan yaşamak ve yaşatmaktı.
B
ugün bir tekne daha battı; içerisinde çocukları taşıyan. Gecenin sessizliğinde, biz uyurken. Annelerin elleri çocuklarından
ayrıldı, herkes can derdine düştü,
biz uyurken, gecenin bir vaktinde,
sessiz ve sedasız. Bugün insanlığımızdan 33 can daha gitti, hem de
uyurken, farkında olmadan. Bugün
bir tekne daha battı, anneler evlatlarından, evlatlar annelerinden ayrı
düştü, çocukları sular kapladı. Çocuklar masumca çırpındı ve kendini
denize bıraktı. Geride kalan, kurtarılan yakınların feryatları, acılar,
dramlar...
Bu anlamsızlaşan dünyada kendilerinin insanca yaşayabileceği, savaştan uzak bir hayat kurabileceği
bir toprak parçası bulabilmek için
denize açıldılar. Yaşadıklarının ve yaşananların anlamı neydi? Üzerlerine
atılan varil bombalarının, silahtan çıkan kurşunların makul bir anlamı
olabilir miydi?! Anlamak, anlam vermek mümkün müydü? Zaten anlam
verememişlerdi, doğup büyüdükleri,
koşup oynadıkları, ağlayıp sevindikleri,
hatıralarla dolu evlerinden, yerlerinden ve yurtlarından çıkarılmak zorunda kalışlarına. Kimisi ise anlayabilecek bir yaşta dahi değildi; doğduğu
topraklarda yürüme, koşma fırsatı
dahi bulamamıştı, ayrılmıştı annesinin
dosya ][ 11
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
kucağında, yaşama ve umuda doğru.
Başkaları bu yolculuğu ‘umuda yolculuk’ olarak zikrediyordu ama o
anlam veremiyordu; arkalarında ateş,
önlerinde deniz. Adeta siz bu dünyada
fazlalıksınız der gibiydi.
Umut denilen ülkenin adı suların
ötesindeydi. Oraya ulaştıklarında tüm
acılar dinecekti. Bombalar artık üzerlerine düşmeyecek, silahlar masum
bakışlarına yönelmeyecekti. Ama bilselerdi, umut dedikleri yolculuğun
son durağında kendilerini bekleyenin
istenmemek olduğunu; bilselerdi,
yük olarak görüleceklerini; bilselerdi,
geri gönderilmeleri için pazarlıklar
yapıldığını; bilselerdi, gelmemeleri
için sınırlarını tel örgülerle ören ülkeler olduğunu; bilselerdi, kucağındaki
çocuğu ile kaçmaya çalışan bir babayı
çelme takarak düşüren ‘tarafsız’
basın mensuplarının kendilerini kar-
MUrat KUBAT
Şubat · Februar 2016 · Rebiü’l-Ahir 1437
şılayacağını; kim bilir, çıkmazlardı
belki adı umut olan, sonu ölümle
noktalanan bu yolculuğa... Kirli bir
savaşın masum kurbanı oldular onlar.
Güçlü ülkeler kendi hesaplarının peşine takıldı, dünya sessiz kaldı. Gücü
yetenler güçleri yettiği kadar taşın
altına ellerini koydu. Ama sonuç kaçınılmaz oldu, acı oldu, çok acı oldu.
Biz ise adeta alıştık ve kanıksadık.
Belki de en büyük felaket buydu;
acıya karşı duyarsızlaştık. Sıradanlaştı,
yaşam alanı bulamadığı ülkelerini
terketmek zorunda kalan mültecilerin
umuda yolculuk kazaları. Umudun
adı hiç bu kadar ölümle özdeşleşmemişti. Ölüm hiç bu kadar umuda
yaklaşmamıştı. Oysa aslolan yaşamak
ve yaşatmaktı. İnsanlık olarak ne
yaşayabiliyor, ne de yaşatabiliyoruz.
Biz bir insanın ölümünün tüm insanlığın ölümü olduğuna inanıyoruz.
Biz aslolanın yaşamak ve yaşatmak
olduğunu düşünüyoruz. Bu inancımızın da, düşüncemizin de insanlık
ortak paydasında yankı bulmasını
talep ediyoruz. Ve insanlığın bu vahşete kuvvetli ses çıkarmamasına da
şaşırıyoruz. Oysa yalnızca mülteciler
değil, insanlığımız da ölüyor; biz
uyurken, sessiz ve sedasız, gecenin
karanlığında.
Sorarım; ölen masum çocuklara
hangi ‘suçlarından’ dolayı öldürüldüğü
[email protected]
sorulduğunda, bu yakıcı soru kimleri
yakar? Fert fert, toplum toplum ne
yaptığımıza bakıldığında, halimiz nice
olur?
Deniz de acıya doydu. Çocukların
masumiyetini denizler de kaldırmıyor
ve çocuk bedenleri karaya vuruyor;
insanlığın yüzüne çarpar gibi. Hatırlayınız Aylan bebeği. Aynı sonu paylaşan tüm çocukların, kadınların, masumların sembolü olmuştu. Kırmızı
tişörtü ile yüzüstü yatıyordu sahilde;
sanki insanlığın ayıbını görmek istemiyormuşcasına. Sanki küsmüş, ‘sizlerle oynamıyorum’ demek istermişcesine. Aylan bebeğin cansız bedeni
insanlığın vicdanını sözde harekete
geçirmiş gibi oldu ama o görüntülerin
üzerinden o kadar çok ‘Aylan’ hayatını
kaybetti ki! Güçlü gücünün kullanmaz,
güçsüz çaresiz ne yapacağının bilmez
ve masum ‘Aylan’lar hayatını kaybetmeye devam eder.
Ne kadar da çok acı var. Bu kadar
çok acıyla nasıl yaşıyoruz, bu kadar
çok acıya rağmen ne kadar çok kahkaha atıyoruz, şaşırıyorum kendime.
İnsanlık sığınacağımız en son adaydı.
O adanın her geçen gün ayağımızın
altından kayıp gittiğini hissediyorum.
Söyler misiniz lütfen; Vicdan ve merhametin terki diyar ettiği bir dünyada
geriye ne kalır?
Trabzonsporlu Futbolcu Mustapha Yatabare Sierra Leone’de Cami Yaptırdı
T
rabzonspor’un Fransa birinci ligi takımı Montellier’e
kiraladığı Mustapha Yatabare Hasene Derneği’nin Afrika’da
yürüttüğü çalışmalardan cami
yapımı ve imarı projesine destek
verdi. Aynı zamanda Mali Milli
Takımı futbolcusu olan Yatabare
projeye yaptığı bağışla Sierra
Leone’de cami yaptırdı.
Hasene Derneği Başkanı Mesud Gülbahar ve tecrübeli futbolcu
Mustapha Yatabare geçtiğimiz
haftasonu Montellier’in RC Epernay ile oynadığı kupa maçının
ardından bir araya geldi. Sierra
Leone’de cami yapımı ve imarı
projesine verdiği destekten dolayı
Mustapha Yatabare’ye teşekkür
eden Gülbahar, milli futbolcuya
bir de plaket takdim etti.
Anlamlı bir çalışmaya destek
olduğundan dolayı memnuniyetini
dile getiren Mustapha Yatabare
formasını imzalayarak başkan
Mesud Gülbahar’a hediye etti.
Afrika’da kurban ve kumanya
kampanyası, yetim ve su kuyusu
projeleri gibi çalışmalarının yanısıra cami yapım ve imarı, yetimhane yapım ve imarı gibi çalışmalarla da faal olduklarını belirten Hasene Derneği başkanı
Gülbahar şunları aktardı: “Avrupa’ya gelen mülteci kardeşlerimize
yardım ulaştırdığımız gibi, dün-
yanın uzak coğrafyalarında farklı
mağduriyetler içerisinde olan
mazlum ve mağdurlara da yardım
ulaştırıyoruz. Afrika’da birçok
ülkede insanlar ibadetlerini yapacak mekanlardan mahrum.
Farklı çalışmalar bağlamında bulunduğumuz bölgelerde bize sık
sık bu eksikliği gidermemiz noktasında talepler geliyordu. Bu
taleplere hayırsever bağışçılarımız
aracılığı ile cevap vermeye çalışıyoruz. Mustapha Yatabare de
bu projemize destek vererek Sierra Leone’de cami yapımına vesile oldu. Hassasiyetinden dolayı
Mustapha Yatabare’ye birkez
daha teşekkür ediyorum.”
12 ][ haber
N
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Şubat · Februar 2016 · Rebiü’l-Ahir 1437
NRW-YEREL SEÇİMLERE KATILMA GİRİŞİMİ
DÜSSELDORF’TA SEÇİM HAKKI MİTİNGİ
RW-Yerel Seçimlere Katılma Girişimi 2 Mart Çarşamba günü
saat 16.00’da Düsseldorf Eyalet
Meclisi önünde bir miting düzenleyerek
seçme ve seçilme hakkı için toplanan
50 bin imzayı Meclis Başkanı Carina
Gödecke’ye ile Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Bovermann’a verecek.
Girişim başkanı öğretmen-yazar Bahattin Gemici; “Demokrasi mücadelesi
veriyoruz. Almanya’da, AB ülkeleri dışından gelen 4.5 milyon göçmen için
seçme ve seçilme hakkı istiyoruz. Tüm
yurttaşlarımızı ve Alman dostlarımızı
şimdiden büyük miting için hazırlık yapmaya çağırıyoruz” dedi.
Farklı görüşlerden 70’in üzerinde
dernek ve federasyonu bünyesinde toplayan NRW-Yerel Seçimlere Katılma Girişimi, 2 Mart 2016 Çarşamba günü
saat 16.00’da Düsseldorf Eyalet Meclisi
(Landtag) önünde büyük bir miting
yapma kararı aldı. Girişim başkanı Bahattin Gemici ve yürütme kurulu üyeleri
Dr. Aysun Aydemir, Şeref Çağlar, Dilara
Gürsoy, Dr. Erol Alkanoğlu, Dr. Mustafa
Tosun, Av. Serap Çalık, Hüseyin Sağ,
Ebubekir Gürbüz, Alper İnci, Erkan Altunordu, Adil Emsen ve Ramazan Özdemir yaptıkları ortak açıklamada şu
görüşlere yer verdiler:
“Kuzey Ren Vestfalya (NRW) Eyaleti’nde etkinlik gösteren Türk toplumunun tüm kuruluşları olarak aramızdaki görüş ayrılıklarını bir kenara bıraktık
ve ortak noktalarda birlikte hareket
etme kararı aldık. Amacımız Almanya’da
eşit haklara sahip olmak; bunun için
öncelikle belediyelerde seçme ve seçilme
hakkını almak, yabancı düşmanlığına
karşı durmak ve anadilimiz Türkçemize
sahip çıkmaktır.
Girişim olarak aylardır yoğun bir
çalışma yürütüyoruz. NRW- Eyalet Anayasa Komisyonu’nda Avrupa Birliği dışından gelen ülke vatandaşlarına yerel
seçimlere katılma hakkının görüşüldüğü
şu dönemde toplumumuzun sesini duyurmak için afiş ve bildiri yayımladık,
basın açıklamaları yaptık. Meclisteki
parti gruplarıyla görüşmeler başlattık.
50 bin imza toplamak için açtığımız
kampanya sürüyor.
2 mart tarihinde NRW-Eyalet Meclis’i
önünde büyük bir miting düzenleyeceğiz
ve mecliste grubu bulunan tüm parti
temsilcilerine söz hakkı vereceğiz. Yerli
yabancı tüm basın temsilcilerinin önünde
topladığımız imzaları Eyalet Meclis Başkanı sayın Carina Gödecke’ye ve Anayasa
Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Bovermann’a teslim edeceğiz. Mitinge büyük
bir katılım olması hakkımızda verilecek
kararı olumlu yönde etkileyecektir. Onun
için derneklerimizin, camilerimizin ve
yurttaşlarımızın şimdiden hazırlık yapmalarını istiyoruz. İhtiyaca göre NRWEyaleti’nin bir çok kentinden otobüsler
kaldıracağız. Konu bütün Almanya’yı ilgilendirdiği için diğer eyaletlerdeki yurttaşlarımızdan da destek bekliyoruz.
Çocuklarımızın ve gençlerimizin geleceği için, oturduğumuz şehirde söz
sahibi olmak, haksızlıklıklara, dışlanmaya,
yabancı düşmanlığına dur demek ve Alman komşularımızla bu ülkede barış
içinde bir arada yaşamak için tüm yurttaşlarımızı mitingimize çağırıyoruz.”
Şubat · Februar 2016 · Rebiü’l-Ahir 1437
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
haber ][ 13
Villingen Belediye Başkanı IGMG Freiburg Donau Bölge Merkezini Ziyaret Etti
Keskin Kardeşler Babaları İçin Mevlid Okuttular
A
lmanya'nın Baden Württemberg
eyaletinin güneyinde bulunan
Villingen Şehri Belediye Başkanı
geçtiğimiz günlerde IGMG FreiburgDonau Bölge Merkezini ziyaret etti.
Villingen Belediye Başkanı Dr. Kubon'u başta IGMG Freiburg Donau
Bölge Başkanı Özcan Kuri olmak üzere,
Yürütme Kurulu üyeleri merkezde
karşıladılar.
IGMG Freiburg Donau Bölge Tanıtma Başkanı Veli Erdoğan ve Bölge
Başkanı Özcan Kuri çalışmalar hakkında
belediye başkanını bilgilendirirken, ziyaretlerinden dolayı kendilerine teşekkür ettiler.
Karşılıklı sohbet ve konuşmalardan
sonra, Dr. Kubon yaptığı konuşmasında
birlikte çalışabileceklerinin önemine
dikkat çekti.
Toplantının sonunda, Hasene Yardım Derneği hakkında IGMG Freiburg
Donau Bölge Başkanı Özcan Kuri tarafından bilgi verildi. Toplantı, toplu
hatıra resmi ile son buldu.
F
rankenthal ve çevresi tarafından
sevilen işadamları Ulvi ve Abdurrahman Keskin kardeşlerin
bir süre önce vefat eden babaları rahmetli Şahabettin Keskin için mevlid
okutuldu.
Frankenthal`deki evlerinde okutulan
mevlide, Frankenthal, Mannheim, Ludwigshafen çevresi işadamları, sivil toplum kuruluşları temsilcileri, çevre camilerinde görev yapan hocaefendiler
IGMG Mannheim Çarşı camii imamı
Abdullah Döğer, IGMG Viernheim Sultan Ahmet Camii İmamı Nihat Çiftçi,
RNS Bölge İrşad Başkanı Erol Ergün,
IGMG RNS Bölge Basın Yayın Başkanı
ve Frankenthal Uyum Meclis Üyesi
Mehmet Çalay, IGMG Frankenthal Hicret Camii Teşkilatlanma ve Eğitim
Başkanı Şenol Kar, Mannheim VIKZ
AM 14.-15 MÄRZ 2016 / ESSEN - DEUTSCHLAND
Ulu Camii imamı İsmail Yılmaz, Frankenthal VIKZ imamı ve Uyum Meclis
Üyesi Yaşar Bezgin, Mannheim DİTİB
Yavuz Sultan Selim camii imamı Salih
Sarı, Saadet Partisi Frankenthal temsilcisi Hasan Yazır, Frankenthal DİTİB
Merkez Camii Başkanı Salif Erdoğan
Frankenthal DİTİB Merkez camii imamı
Menderes Yazıcıoğlu, Keskin ailesinin
sevenleri ve çok sayıda vatandaş katıldı.
Daha sonra IGMG RNS Bölgesi
Frankenthal Hicret Camii öğrencilerinden Avrupa Kur`an-ı Kerim okuma
ikincisi olan Hüseyin Ferhat Yazır ikindi
ezanını okudu. Duaların, Yasinlerin,
ilahilerin ve mevlid-i şerif`in okunmasından sonra misafirlere verilen ikramların ardından Keskin ailesine taziyeler sunularak program son buldu.
14 ][ haber
I
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Şubat · Februar 2016 · Rebiü’l-Ahir 1437
ALMANYA’DA ISSA-TÜRK ÜNİVERSİTELERİ TANITIM GÜNLERİ
(11-13 MART 2016 ESSEN)
SSA Uluslararası Öğrenci Hizmetleri Derneğinden Dr. Dursun Aydın Bey 12-13
Mart 2016 tarihinde Essen`de yapacakları
çalışma hakkında bilgiler verdi.
ISSA Uluslararası Öğrenci Hizmetleri
Derneği Ankara'da Türk Üniversitelerini tanıtmak ve uluslararası öğrencilere danışmanlık
vermek amacı ile kurulmuştur. Dernek
olarak, 12-13 Mart 2016 tarihleri arasında
Almanya'da Türk Üniversiteleri tanıtım etkinlikleri düzenleyeceğiz. Almanya'da Üç
milyona yakın vatandaşımız yaşamakta olup
çok sayıda üniversite okuyacak gencimiz
vardır. Bu gençlerimiz Almanya'da istediği
her bölümde okuyamamaktadır. Bunun yanı
sıra son yıllarda artan sosyo-kültürel zorluklar
ile karşılaşmakta olup anavatanda eğitim
görme istekleri artmıştır. Aynca 2015 yılı
sonu itibarı ile Almanya'dan gelip Türkiye'de
okuyan öğrenci sayısı 1500'lere yaklaşmış
olup her gün bu sayı artmaktadır. Erasmus
programı kapsamında da Türkiye'ye gelecek
çok sayıda Türk ve Alman öğrenci vardır.
TÜRK ÜNİVERSİTE
TANITIM KONFERANSI
Sergiden önce, 12 Mart 2016 tarihinde,
otel toplantı salonunda Türk Üniversitelerinin
anlatıldığı KONFERANS düzenlenecektir. Bu
konferansın birinci bölümünde katılımcı üniversiteler 20 dakika kurumlarını anlatan
sunumlar yapacaklardır. Konferansın ikinci
bölümünde soru-cevap ve tartışma olacaktır.
12 Mart akşamı konu ile ilgili acentelerin,
üniversite temsilcilerinin ve Türk Konsolosluğu
yetkililerinin katıldığı bir GALA yemeği düzenlenecektir.
“ANAVATANDAN MANZARALAR”
SERGiSiNDE ÜNİVERSİTE TANITIMI
Etkinlikler kapsamında aynı otelde Türkiye'nin Kültür ve Doğal güzelliklerini anlatan
“ANADOLU'DAN MANZARALAR” adlı sergi
düzenlenecektir. Türk Üniversiteleri salonda
sergi süresince tanıtım yapmaları için stand
açacaklardır. Her üniversite ziyaretçilere
kendi kurumunu anlatacak ve tanıtacaktır.
Sergi 12-13 Mart 2016 tarihlerinde
açık olacaktır. Bu sergi süresince çeşitli çekilişler ve sosyal etkinlikler yapılacaktır.
PROGRAMIN AMACI
Türkiye'deki üniversitelerin imkanlanı
ve eğitim fırsatları hakkında Almanya'da
yaşayan vatandaşlarımızı bilgilendirmektir.
Programda lisans, lisans üstü, doktora eğitimleri ve burs imkanları hakkında bilgiler
verilecektir. Programa vakıf ve devlet üniversiteleri katılım sağlayacakladır. Aynca bu
programla her iki ülke arasındaki eğitim işbirliği güçlendirilmesi hedeflenmiştir.
Dr. DURSUN AYDIN
(ISSA TURKEY Başkanı)
Telefon: 0090 532 417 74 98
0090 312 419 07 68
E-posta: [email protected]
Web: http://issa.org.tr
ALMANYA İLETİŞİM:
Şaban Malkoç:
(Almanya Proje danışmanı)
0174-9392055
e posta: [email protected]
Habib Saran
(Almanya Organizasyon Sorumlusu)
0174 5454548
e posta: [email protected]
Şubat · Februar 2016 · Rebiü’l-Ahir 1437
Hasene Derneği’nin Umre
Çalışmaları Bereketli Geçti
H
asene Derneği IGMG Hac-Umre Seyahat Şirketi’nin düzenlediği
Aralık umresine katıldı ve binlerce umreciye çalışmalarını
anlatma fırsatı buldu. Tanıtım çalışmaları umrecilerin kaldığı
hotelde açılan Hasene stantında yapıldı ve üç hafta boyunca sürdü.
Umreciler su kuyusu, yetim, acil yardım, adak ve akika kurbanı ve
katarakt çalışmalarına yardımda bulundu. Umre çalışmalarını takip
etmek üzere Hasene Avusturya Linz bölge temsilcisi Bayram Ali
Kukal ve Kuzey Bavyera temsilcisi Servet Göne görev yaptı.
Umrecilerin 56 su kuyusu bağışında bulunduğunu ifade eden
Hasene görevlisi Bayram Ali Kukal şunları aktardı: “Umreye katılan
her kafileyi bir su kuyusu açtırmaları noktasında teşvik ettik. Su kuyularını, kuyu isimleri olarak kafilenin bölge isimleri ve akabinde
‘Aralık 2015 Umrecileri Hayratı’na şeklinde bir ibare ile açtıracağımızı
beyan ettik. Türkiye’den gelen umreciler de bir su kuyusu açtırmak
için işlemlerini başlattı. Su kuyusuna destek olan tüm yardımseverlerimize teşekkür ediyorum.”
Üç hafta boyunca yoğun bir çalışma temposuyla çalıştıklarını
söyleyen Kukal “Standımız hotelin hemen girişinde, herkesin
görebileceği bir noktada kuruluydu. Bunun yanısıra farklı noktalarda
açtığımız Hasene çalışmalarının özetini yansıtan roll-uplar açtık. Su
kuyusu, yetim ve genel tanıtım broşürleri dağıttık. Suriye’de ne tür
çalışmalar yürüttüğümüzü soran umrecilere Suriye raporu çalışmamızı
takdim ettik. Adak akika bağışında bulunanların yanısıra katarakt
çalışmasına ve acil yardım çalışmasına katkıda bulunan hayırseverlerimiz
de oldu. Sadaka verenler oldu. Kumbaralarımıza yardımda bulunanlar
vardı. Kafilelerin ayrı ayrı eğitici ve bilgilendirici programları oluyordu.
O programlarda söz alarak çalışmalarımızı anlattık. Bağışçılarımızın
yanı sıra kreşe verilen çocuklar da bizleri ziyaret edenler arasındaydı:
Çocuklara balon ve şeker vererek sevindirdik. Sabah dokuz buçuktan
gece geç vakte kadar çalışmalarımızı sürdürdük.
Kimi zaman tek bir kişiye bir saat çalışmalarımızı anlattık, kimi
zaman kafilelere projelerimizi tanıttık. Çalışmalarımızı ilk defa
duyanlar da vardı. Tanıtım faaliyetlerimizden birinde Hasene’yi yeni
tanıyan bir umreciye su kuyusunu anlattık. Bir su kuyusu açtırabileceğini
ifade etti. Başka hangi çalışmalar yaptığımızı sordu. Yetim çalışmamızı
tanıttık. Çalışmalarımızdan etkilenmiş olacak ki, bir yetime kefil
olacağını söyledi. Gerekli evrakları doldururken, iki yetim olsun ve
ardından üç yetim olsun diyerek üç yetime sahip çıkmak istediğini
beyan etti” diye konuştu.
Su kuyusu açılması için kolundaki bileziği bağışladı
Bilhassa su kuyusu ve yetim çalışmalarına ilginin yoğun olduğunu
belirten Kukal, tanık olduğu ilginç bir olayı paylaştı: “Yetimlere
dönük çalışmalarımız neticesinde 79 yetime kefil bulduk. Umreciler
hangi ülkelerdeki yetimlere sahip çıktığımıza, yetimlere nasıl para
ulaştırdığımıza, su kuyusu projesine dönük olarak su kuyularını
nerede ve nasıl açtığımıza, su kuyularını bizim açıp açmadığımıza
dair sorular yönelttiler. Hatta bir umreciye çalışmaları anlatırken su
kuyularının açılması için kendisinin de bizzat çalışabileceğini söylemesi
dikkatimizi çekti. En çok ilgimizi çeken hadise, kolundaki bileziği su
kuyusu açılması için veren bir hanımefendinin davranışıydı. Bu
davranış, insanımızın fedakarlık noktasında güzelliğini yansıtan bir
hadiseydi.”
haber ][ 15
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Hasene Derneği’nden ACİL KIŞ YARDIMI
Suriyeli Çocuklara Kışlık Giysi Yardımı
H
asene Derneği’nin acil kış
yardımı kapsamında yürüttüğü, battaniye ve kışlık
giysi yardımını ihtiva eden yardımların dağıtımına başlandı. Bilhassa mültecilere dönük olarak
düşünülen acil kış yardımlarının
ilk dağıtımı İstanbul’un Sancaktepe
semtinde yapıldı. Semtte bulunan
Eyüp Sultan Camii’nde Kur’an’ı
Kerim öğrenimi gören 25 Suriyeli
çocuğa mont, çizme ve eşofman
takımı yardımı yapıldı. Çalışmalara
Hasene Türkiye Şubesi görevlilerinden Ömer Söyleyenoğlu ve Almanya’dan Akil Altuntaş katıldı.
Mültecilere dönük olarak acil
kış yardımlarının dağıtımına devam
edeceklerini belirten Ömer Söyleyenoğlu şunları paylaştı: “Yardım
yapılan mülteci çocukların bazıları
uzaktan yürüyerek gelip camide
eğitim görüyor. İstanbul’da bulunan kimi mülteci ailelerini evlerinde
ziyaret edip, soba yardımı yaptık.
Mülteciler evlerinde bizlerin, diğer
yardım kuruluşlarının ve komşularının verdiği yardımlarla ihtiyaçlarını gidermeye çalışıyorlar.
Kış şartlarında çaresiz kalan mültecilere el uzatmaya devam edeceğiz. Türkiye’nin her ilinde Suriyeli
mültecileri bulmak mümkün ve
yardıma ihtiyaçları var. Battaniye
ve kışlık giysi yardımları İstanbul
başta olmak üzere Ankara, Aksaray, Afyon, Eskişehir ve Aydın’da
sürecek. Dağıtım yapılacak her
şehre ilk etapta 500’er battaniye
ve kışlık ayakkabı, pantolon, eşof-
man takımı ve monttan oluşan
300’er çocuk kıyafeti gönderildi.”
Yapılan yardımlarla mülteci
çocuklarını sevindirdiklerini ifade
eden Akil Altuntaş, ülkelerini terkeden mültecilerin Kur’an eğitimi
alma gayretlerini takdirle karşıladığını belirtti ve “Ülkelerinde
yaşanan iç savaştan dolayı yerlerini
ve yurtlarını terketmek zorunda
kalmışlar. Başka ülkelerde kendilerine bir yaşam alanı açmaya çalışıyorlar. Her türlü zorluğa rağmen Kur’an öğrenimi görme noktasındaki duyarlılıkları takdire şayandır. Yine bu haftasonu Hasene
Türkiye şubemiz aracılığıyla 150
mülteci aileye battaniye yardımı
yapılacak” diye konuştu.
Fehim Adak Ağabeyi Cenab-ı Hakk’a Uğurladık
F
ehim Adak, yaklaşık 3 yıldır
kanser ve kalp yetmezliği
tedavisi görüyordu. Adak,
Hacı Bayram Camisi'nde kılınacak
ikindi namazının ardından tasavvuf
alimlerinden Abdülhakim Arvasi'nin
kabrinin bulunduğu Ankara'nın
Keçiören ilçesindeki Bağlum semtinde bugün toprağa verildi.
Mardin'de 1931 yılında doğan
Adak, İstanbul Teknik Üniversitesi
Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü'nü bitirmiş, Mardin İI Bayındırlık Müdürü, DSİ Diyarbakır Bölge Müdürü, DSİ Ankara Murakabe Müşavere Kurulu
Üyesi, 4(XV), 5(XVI), 20 ve 21.
Dönem Mardin milletvekilliği, Ticaret, Bayındırlık, Gıda Tarım ve
Hayvancılık ile Devlet Bakanlığı
görevlerinde bulunmuştu. Adak,
evli ve 6 çocuk babasıydı.
Uzun süredir tedavi gören
Adak'ı son olarak dün Ömer Vehbi
Hatipoğlu ziyaret etmiş, sevenlerinden dua istemişti.
SON YOLCULUĞUNA
UĞURLANDI
Fehim Adak (85) için Hacı
Bayram-ı Veli Camii’nde ikindi namazını müteakip cenaze namazı
kılındı. Cenazeye yakınları başta
olmak üzere TBMM Başkanı İsmail
Kahraman, Adalet Bakanı Bekir
Bozdağ, Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Faruk Çelik, Saadet Partisi
Genel Başkanı Mustafa Kamalak,
Saadet Partisi eski Genel Başkanı
Recai Kutan, İçişleri eski Bakanı
Abdülkadir Aksu ile siyaset dünyasının önemli isimleri katıldı.
“Milli Görüş”ün sembol isimlerinden olan ve Necmettin Erbakan’ın yakın arkadaşı olarak bilinen
merhum Fehim Adak’ın başkentte
özel bir hastanede, yaklaşık 3
yıldır kanser ve kalp yetmezliği
tedavisi gördüğü öğrenildi.
Sevenlerinin omuzlarında, cenaze aracına taşınan Adak’ın naaşı,
tasavvuf alimlerinden Abdülhakim
Arvasi’nin kabrinin bulunduğu Ankara’nın Keçiören ilçesindeki Bağlum semtinde toprağa verildi.
Aile Kavramı ve
Peygamberimiz (s.a.v)
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
T
ek bir nefisten eşler yaratan ve o
ikisinden de kadın ve erkeği yaratan
Allah, kadın ve erkeğin kendisini
tanımasını ve iman etmesini murad
etmiştir. Onları varlığın sahibini tanıma
yeteneğiyle donatmış, bu yeteneklerini
kullanma ortamı olarak dünyayı seçmiş
ve insanı orada halife kılmıştır.
Kadın ve erkek arasında vuku bulan
ya da bulacak meşru beraberliğin temelinde, Allah’ı tek ilah olarak tanımak,
tevbe ve haya etmek vardır. Tüm insanlığın
temelini oluşturan bu birlikteliğe bugünkü
ifadelerimiz ile evlilik ve aile demekteyiz.
Oluşumunun temelinde her ne kadar
bir kadın ve bir erkek olsa ve kendilerinden
nesiller oluşmuş olsa da aile kavramı günümüze değin çeşitli farklılıklarla anlaşıla
gelmiştir: Tarih boyunca olduğu gibi,
yaşadığımız toplumun kültür aktarımında
da önemli bir rolü olan aile, endüstrileşme
devrimine kadar bir adamın hanesinde
bulunan herkesi kapsamaktaydı. Çiftin
anne-babasından tutun, meşru, gayr-ı
meşru çocukları, hizmetlileri, beslemeleri
ve akrabaları, evin reisi olan erkeğin ailesinin bir parçasıydı. Hal bu iken şehirleşme,
makinalaşma ve benzeri sebeplerle
endüstrileşen toplum aileyi daha küçük
bir sınır içine almış ve 20. yüzyılın
başlarından itibaren, çekirdek aile
kavramıyla anne baba ve çocuklarından
oluşan, en küçük toplum birimi anlaşılır
olmuştur. Kitle iletişim araçlarının
kuşatmasıyla da sosyolojik bu tanım
resimleştirilmiş ve ideal aile modeli iki
çocuklu sağlıklı birer anne babadan oluşan
bir
fotoğraf
gibi
hayatımıza
yerleş(tiril)miştir. Bugün birçoğumuzun
da aile nedir sorusuna cevap olarak bu
tanımı getirmesi, zihinlerimizdeki aile
kavramının ne olduğunu ayrıntılardaki
farklılıklara rağmen bu resme paralel olarak ortaya koymaktadır. Bu nedenle Peygamber Efendimiz (s.a.v)in aile hayatı
nasıldı? diye sorduğumuzda, kafamızdaki
aile modelininin ve tanımının ne olduğunu
hatırlayarak soru ve olguya tekrar
bakmanın yerinde olacağı kanaatindeyiz.
“Allah’ın Resulü’nde sizin için güzel
bir örnek vardır”1 ayeti doğrultusunda,
asırları aşan bir örnek model olan Allah’ın
Resulü’nun aile anlayışını şüphe yok ki,
Kur’an-ı Kerim belirliyordu. Ölçüleri hududullah ile belirlenen aile anlayışı iman
edenler için bireysel ve toplumsal olarak
sorumluluk sahibi olmak adına EHL kelimesi ile adlandırılmıştır. Ayrıca, iman
edenlerle etmeyenlerin oluşturdukları toplulukların aile olarak nitelendiği ayetlere
bakarsak, Allah’ın Rasulü, Sevgili Peygamberimiz (s.a.v)in aile hayatının bugün
Şubat · Februar 2016 · Rebiü’l-Ahir 1437
Sultan BALKAYA
16 ][ dosya
[email protected]
bizim algıladığımız aile hayatından çok
farklı olduğu görülecektir. Onun ailesi,
eşi ve çocuklarından çok daha fazlasıydı.
Kızları, torunları, damatları ve amcaları
gibi kan bağı olan akrabalarından başka,
suffede ders yapanlar, yanında hizmetini
görenler de onun ailesinin mensuplarıydı.
“Ehlini ve kendini, yakıtı taşlar ve insanlar
olan yakıcı ateşin azabından koru”2 ayetinin
ilk muhatabı olarak O, her sabah kızı Fatıma’nın kapısının önüne gelerek onları
sabah namazına davet ediyordu.
Sosyal toplumdan ayrı ve kopuk yaşamayan, alemlere rahmet olan, hiçbir
insana nefsi için buğz etmeyen ve tüm
ilişkilerinde adaleti önceleyen bir insan
olduğuna şahit olduğumuz Sevgili Peygamberimizin hayatını ne bütünüyle bir
koca, ne bütünüyle bir komutan, ne de
bütünüyle bir baba olarak geçirmediğini
bilmekteyiz. Onun bize örneklik eden
yanı, bütün bu sıfatlarının yanı sıra ve
dahi bunların üzerinde, hayatının tamamını
kul olma sorumluluğunda yaşaması idi.
Allah’a kul olma telaşının ve mutlululuğunun nasıl ve ne olduğunu bize yaşayarak
göstermişti. Dolayısıyla onunla birlikte
yaşayan herkes, O’nun bu hassasiyetinin
hal şekline muhatab olmuş, Allah için
sevmiş ve Allah için yüz çevirmiştir.
Nasıl bir aile olmalı sorusuna, Allah’ın
Resulü’nden bir örnek aranıyorsa, bu
örnek biraz daha yakından bakılmak ve
üzerinde biraz daha derinlemesine düşünülmek kaydı ile açık ve ortadır. Allah’ın
Resulü’nun eşine ve çocuklarına davranışlarını müstakil olarak ele almak ve bir
bütünün parçasından kopararak, bugünün
aile anlayışıyla sınırlamak vahyin yaşanmasında pratik olan sünneti eksik algılamamıza neden olur. Onun yaşamının ve
ilişkilerinin tek belirleyicisi olan Allah’ın
rızası idi. Tüm ilişkilerine bu bağlamdan
bakabilmesi ve ilkelerinin bu doğrultuda
olması, çatışması en aza indirgenmiş bir
iletişim kurmasının en önemli gerekçelerindendir. Etrafındakilere hoş bir uslup
ile davranması, şahsi değil sorun ve olay
merkezli tutumunun bir neticesidir. Bildiğimiz kadarıyla, geçmişten hiç kimsenin
şahsi hayatı Hz. Peygamberin hayatı kadar
açık ve şeffaf değildir. Ellerinde apaçık
böyle bir model bulunan müslüman aileler,
kaynağa dönüş yapmalı ve bu kaynaktan
faydalanarak zararı mümkün olduğunca
azaltma gayreti göstermelidirler. Zira
Modernizmin bireyselliği öne çıkaran ve
toplumu atomize eden baskısı3 karşısında,
çekirdek aile, aileyi aile yapan işlevini yitirmiştir. Toplumu her yönüyle kuşatan
bu akımın, maalesef müslüman aileyi de
etkilediği bir gerçektir.
‘Böylece, sizler insanlara birer şahit
(ve örnek) olasınız ve Peygamber de size
bir şahit (ve örnek) olsun diye sizi orta
bir ümmet yaptık. Her ne kadar Allah’ın
doğru yolu gösterdiği kimselerden başkasına ağır gelse de biz, yönelmekte olduğun ciheti ancak; Resûl’e tabi olanlarla,
gerisingeriye dönec ekleri ayırd edelim
diye kıble yaptık. Allah, imanınızı boşa çıkaracak değildir. Şüphesiz Allah, insanlara
çok şefkatli ve çok merhametlidir’ (2/
143) Ayeti gereğince, vasat bir topluluk
olarak nebevi örnek ışığında topluma alternatifler üretmek ve sunmak gerekmektedir.
Peygamber Efendimiz, kendisine vahyolunanı yanındakilere bildirmiş ve yanındakilerden derhal bunu ailelerine öğretmelerini istemiştir. Birlikte öğrenen
ve birlikte düşünen aile, vahyi bir toplumu
ancak böylelikle şekillendirecektir. Dikkat
edilirse burada beslenme kaynağı Resul
ve Onun getirdiğidir. O toplumu oluşturan
ailelerin, bilmedikleri herhangi bir durum
karşısında soru sorup cevabını bekledikleri
tek merci Allah’ın Resulü idi. İçinde bulundukları adet ve kültürden beslenmiyor
ve aile yahut toplum yaşamlarını bundan
beslenerek oluşturmuyorlardı. Allah’ın
terbiyesinden geçen Resul onlar için fevkalade güzel bir örnekti ve bu onlara yetiyordu.
Bugün çocuk eğitimi, eşler arası iletişim
gibi genelde aile üzerine fikri yapımızı
oluşturan popüler teorilerin, on sene önce
çok farklı olduğuna hatta bazılarının şimdilerde asla yapılmamasının gerekli olduğunun söylenmesine dikkati çekersek; sürekli değişim ve arayış içinde olan bu
teorilerin çareden çok sorun oluşturduğunu
söyleyebiliriz. Dahası bu teorileri İslami
pratiğe uydurma çabaları, aslında kaynak
olarak Efendimizden faydalanma pencerelerini Müslüman ailelere kapamaktadır.
Örneğin; ‘İyi bir iletişim için eşinize söylemeniz gereken on tatlı söz’ benzeri
öğütler, çeşitli vesilelerle zihinlere yerleştirilirken, bununla birlikte Peygamberin
eşlerine tatlı dilli olması örneği verilebilmektedir. Bizi aydınlatmasını beklediğimiz
kitaplar, seminerler, filmler ve konferanslar
dahi tüketim toplumu diye klasik bir nitelemede bulunabileceğimiz bir toplumun
sunduğundan başkasını bize sunamıyorken
ve bu karanlıklar içinde aydınlık bu kadar
yanımızda iken onu görmekte zorlanmaktayız. Böyle bir halde yapılan davranışın
hangisinin kulluk dairesinde hangisinin
ise istenen tüketicilik dairesinde olduğu
ayrımı zorlaşacaktır. Hâlbuki neyin Resulün
davranışı olabileceği bilgisi ve bilinci aileyi,
kesinlikle kendisini fesada götüren yollardan uzaklaştırmada etkili olacaktır.
Dış etkenleri mazeret gösterme ve
çaresizlik hisleri kısır döngüsünden çıkmak
için peygamberin işaret ettiği ve bize yaşadığını örnek alıp, çözümler üretmeliyiz.
Bu aynı zamanda, Kur’an-ı Kerim’de
örneği verilen kirlenmiş bir toplum olan
Mısır halkının içinde evleri mescidler
yapma çaresidir. Adı geçen evler, dışarıdan
gelen (cahiliyye) zihinsel kirlenmeden arınma ve cahiliyenin fiziksel ve zihinsel baskısına karşı birer yardımlaşma evleridir.
Aile büyükleri, anne ve babalar, amcalar
teyzeler, evleri, sıcak sohbet ortamları,
manevi hazzın olduğu ibadet yerleri tadına
getirmek için çaba göstermelidirler. Ancak
bu ortamlar, evlerin toplu ama bireylerin
yalnız olduğu günümüz ortamlarına alternatif bir çözümdür. İlham kaynağımız
ise hayatı, namazı, bütün ibadetleri ve
ölümü, yanlızca Alemlerin Rabbi Allah
için4 olduğuna şahidlik ettiğimiz Sevgili
Pegamberimiz Muhammed Mustafa (s.a.v)
dır.
1- Ahzab 21
2- Tahrim 6
3- GUENON, Modern Dünyanın Bunalımı
4- Enam 162
Şubat · Februar 2016 · Rebiü’l-Ahir 1437
söyleşi ][ 17
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Ahmet Baydaroğlu
Türkü, Medeniyetimizin Ses Bayrağıdır
Arkadaşımız Mahmut Aşkar Bey`in
yaptığı söyleşiyi sunuyoruz.
Hayat:
Sizi otuz yıldan beri bir Türk Halk
Müziği Sanatçısı olarak tanıyoruz. Hayat
okuyucuları için bir de sizin ağzınızdan
sizi kısaca tanıyalabilir miyiz?
Ahmet Baydaroğlu
Uzun zamandır üzerinde hesaplar
yapılan kardeşçe bir arada yıllarca yaşayan
insanların birbirine düşürülmeye çalışıldığı
Doğu Anadolu bölgesinin Bitlis iline bağlı
şirin bir Selçuklu beldesi olan Adilcevaz‘da
dünyaya gelmişim. İlk, orta ve lise tahsilimden sonra yüksek tahsil için İzmir’e
gittim. O dönemlerde hüküm süren
öğrenci olaylarından dolayı tahsilimi
yarıda bırakıp İstanbul‘a yerleştim. İstanbul Radyosu stajiyer THM (Türk
Halk Müziği) sanatcılığı imtihanını
kazandım. Bir süre devam ettikten sonra
Avrupa‘ya göç eden ilk insanımızın gerekçeleriyle, yani maddi imkânsızlıklar
nedeniyle Almanya‘ya geldim. 35 yıldır
Anadolu‘yla bağlarını muhafaza eden
cemiyetlerde, derneklerde bizim olan
türküleri bizden olanlara yani
Anadolu‘dan manen kopmamış ve
yüreğinde Anadolu sevdası, muhabbeti
olanlara, okumaya, okumakla da
kalmayıp, türkülerin taşıdığı medeniyet
değerlerini geride izler bırakarak yarına
taşımaya çalışıyorum.
Hayat:
Bazen Türkiye’de ama çoğu zaman
da Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinde
proğram yapıyor, sahne alıyorsunuz.
Türkiye seyircisiyle Avrupa’daki seyirciniz
arasında bir farklılık var mı?
Ahmet Baydaroğlu
Maalesef madden ya da manen sahip
olduklarımızın ciddi anlamda değerini
bilemiyoruz ve çok hoyratça ziyan ediyor,
tüketiyoruz. Türkiye’de de öyle bir kaç
istisnasına rağmen genel olarak zevkin
eğlencenin aracı haline getirilmiş türküler.
Burda ise yine birkaç istisnai durum
hariç, bir aidiyet vesilesi, dertleşme,
geldiği topraklara hayali de olsa bir yolculuk vasıtası olarak okunuyor dinleniyor
türküler. Nasıl bir medeniyete ve kültüre
sahip olduğumuzun izleri aranıyor türkülerde, çünkü türküler medeniyetimizin
kültürümüzün köşe taşlarıdır ve bu medeniyeti meydana getirenlerin harcıdır,
çimentosudur, betonudur.
Hayat:
Anadolu insanı türküyle yatıp türküyle
kalkar tabiri caizse...
Hayat:
Yeni nesillerin türküyle arası nasıl?
Bir türkücü olarak, gidişattan memnun
musunuz?
Ahmet Baydaroğlu
Değişen dünyada maalesef türküler
de bir evrim yaşıyor. Evrilirken devriliyor,
devrilirken sağı solu, eli yüzü kırılıyor,
yaralanıyor. Toprağın bağrını deşen Veysel Baba‘nın gül ile karşılık bulmasının
yerini dikenler alıyor. Türküler bir medeniyet tezahürü olması, ses bayrağımız
olarak gönderde dalgalanması gerekirken, ötekileştirmenin aracı olarak
kullanılıyor. Ama ümitvarım. Yeni yetişen
nesillerde özellikle samimi Alevi-Bektaşi
öğretisinin engin donanımı ile yetişen
gençlik, türkülere cansiperane sahip
cıkıyor. Hem yaşıyor hem yaşatıyorlar.
Hayat:
Türkü sizce ne ifade eder? Türkü
size neyi veya neleri çağrıştırır?
Ahmet Baydaroğlu
Türkü mensubiyetinden şeref
duyduğum medeniyetimizin milletimizin
ses bayrağıdır. Düne ait ne varsa bize
taşıyan en önemli mirastır. İnsana dair
ne varsa içinde bulabildiğimiz bir yürek
kabarmasıdır. Hatıraların ve hafizanın
diri tutulmasını sağlar türküler. Mesela
“Şol Revan’da balam kaldı” türküsünü
dinlerken bugün sınırlarımız dışında
kalan Erivan’ın bu medeniyetin bir zamanlar bir parçası olduğu, ya da, “burası
Muş’tur, yolu yokuştur” türküsünü dinlerken Yemen’i ve ecdadın Yemen’de
yaşadıklarını, verdiği mücadeleyi hatırlatır.
Örnekleri uzatmak mümkün fakat kısaca
türküler, Yunusları, Karacaoğlanları,
Dadaloğlunu, Pir Sultanı, Reyhani’yi,
Sümmani’yi, Çobanoğlu’nu, Veysel Baba’yı
çağrıştırır, hatırlatır. Hatıraları
olmayanların hatıra bırakma şansları da
yoktur. Bugün dün ile alakalı
yaşanmışlıkları öğrenmenin bir yolu da
türkülerdir. Yarın gelecek olanların bu
günü öğrenmeleri için dünden yolculuğa
başlayıp bugün verdiğimiz molada
azığımızı türküler yapıp yarına yürümeliyiz.
Hayat:
Biraz da kendi çalışmalarınızdan bize
bahsedin: Neler var gündeminizde?
Ahmet Baydaroğlu
Malum teknolojinin geldiği noktada
artık eskisi gibi albüm çalışması olmuyor
maalesef. Bir iki eserlik çalışmalar oluyor.
İnternet üzerinden dinleyicilere ulaştırmak
üzere televizyonda haftalık halk müziği
programı çalışmalarım oldu. Avrupalı
Türklerin ilk televizyonu, “Kanal Avrupa”da tekrar bir programa başladım.
Hayat:
Ahmet Bey son olarak ne söylemek
istersiniz?
Ahmet Baydaroğlu
Avrupa’da insanımızın mevcut durumu ve geleceğine yönelik başlatmış
olduğunuz beyin fırtınasının taşıyıcısı
olan Hayat Gazetesi’ne başarılar dilerken,
böylesine kaliteli bir neşriyatta röportaj
fırsatı verdiğiniz için size teşekkür ediyorum.
“Gönül gel seninle
muhabbet edelim
Araya kimseyi alma sevdiğim
Ya benim kimim var
kime yalvarayım
Kaldır gönlündeki karayı gönül”
Ana sütü gibi helal, ana sütü gibi
duru, ana sütü gibi temiz türkülerimiz
milletimizin dostluğu samimiyeti, muhabbeti için dünya durdukça söylensin,
söylenmeye devam edilsin.
Hayat:
Ahmet Bey, biz de çok teşekkür
ederiz.
ATİB Plochingen Türk Kültür Merkezi Bilgi Yarışması Düzenledi
A
vrupa Türk İslam Birliği
Plochingen Türk Kültür
Merkezi bilgi yarışması
düzenledi. Dernek eğitim faaliyetlerine katılan kız ve erkek
öğrencilerin yarıştığı programa ATİB BW Bölge Başkanı
Davut Özyurt, ATİB GYK Üyesi Ünal Göktaş, Gençlik Kolları
Eski Başkanı Süleyman Yıldırım, Gençlik Kolları Eski Eğitim Sorumlusu Uğur Göktaş
ve Dernek Başkanı Serdar
Düzgün ile yönetim kurulu
ve üyeleri katıldılar.
Eski Gençlik Kolları Başkanı Süleyman Yıldırım ve
Gençlik Kolları Eski Eğitim
Sorumlusu Uğur Göktaş'ın
jüri üyeliği yaptığı bilgi yarışmasında Dernek Din Görevlisi
Mehmet Yaygın ve Bayan Din
Görevlisi Gülizar Hoca Hanım`dan eğitim alan öğreciler
kıyasıya yarıştılar. Dört grup
erkek, iki grup kız olmak
üzere altı gruptan oluşan yarışmada Genel Kültür, Tarih
ve Din alanında sorular soruldu.
Program sonunda kız grubu birici olurken erkek grubu
da ikinci ve üçüncülük dereceklerini aldı. İlk üçe giren
yarışmacılara ödülleri takdim
edildi.
18 ][ röportaj
I
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Şubat · Februar 2016 · Rebiü’l-Ahir 1437
IGMG Hac-Umre GmbH’dan 7’den 70’e
Tüm Aile Fertleri İçin Özel Umre Hizmetleri
GMG Hac-Umre Birim Başkanı Tahir
Köksoy ile 7’den 70’e tüm aile fertleri düşünülerek sunulan umre hizmetlerini konuştuk.
Genel olarak yılın hangi dönemlerinde umre çalışmaları ön plana çıkıyor?
Bunların birbirinden farkı nedir?
Bundan on sene önce “umre”
denildiğinde sadece Ramazan Umresi
akla gelirdi. Son yıllarda umre potansiyelimizin artışı sebebiyle her ay umre
organizesi yapılmaktadır. Bunun en
büyük etkeni Avrupa’da okul tatillerin
yeterli uzunlukta oluşudur. Emekliler
için özel programların oluşu da bu potansiyeli yükseltmektedir. Umre hizmetlerimize Ocak-Şubat aylarında Fransa ve Hollanda Umresi ve Türkiye’den
Hennes Tour Şirketimizin düzenlediği
umre organizasyonları ile start veriyoruz. Umrelerimize imkânı olan her
şehir ve ülkeden umreci katılabiliyor.
Nisan Umresi ise Paskalya tatilinde
gerçekleştirilmekte olup okul tatili münasebeti ile gençlerimiz ağırlıklı olarak
bu paketi tercih etmektedirler. Aynı
zamanda son iki yıldan beri düzenlenen
Aralık Umresi veya diğer adıyla Yılbaşı
Umresi de ciddi bir talep oluşturdu.
Bu dönemde okul ve resmî kurumların
tatil oluşu özellikle talebeler ve çalışanlar
açısından umre organizasyona talebi
artırdı.
Yine
son
yıllarda
oluşturduğumuz 55 yaş üstü emekliler
için özel fiyata tâbi 2 ve 3 haftalık
programlarımız da ciddi bir rağbet
görmektedir.
Umre programlarınız kısa ve uzun
dönem umreler olarak çeşitlilik gösteriyor. Bunlar arasındaki farkı kısaca
aktarır mısınız?
Suudi Arabistan’daki inşaatlardan
dolayı umrecilerimiz Ramazan ayının
dışında kutsal topraklarda maalesef 1
ay kalamıyorlar. Ancak emekliler için
oluşturduğumuz kafilemizde 3 haftalık
programlar sunuyoruz. Gençlere kısaca;
çalışan ve okuyan kitleye hitap ettiğimiz
için onlar da zaten 2 haftadan fazla
kalamıyorlar.
Dolayısı
ile
programlarımızın bir çoğunda 2 hafta
planlaması yapılmaktadır.
U mr e ça lı şma l a rın ın A v ru pa ’d a
yaşayan Müslümanlar için önemi nedir?
İnsanlarla umre esnasında sohbet
imkânına sahip oluyoruz. Tabii ki onların
duygularını bir iki cümleyle
sınırlandırmak pek mümkün değil; lakin
bir gencimizin ifadesi beni çok
etkilemişti: “Ben dinimi burda, umreye
geldiğimde tanıdım.” Bu ifadenin çok
önemli olduğunu düşünüyorum. Burada
yapılan ibadetin ve buradaki manevi
iklimin her yönü ile insanı etkilediği
aşikâr. Kul, Rabbi ile en yakın olduğu
merkeze gidiyor. Efendimiz (s.a.v.)’i
ziyaret ediyor, bu mübarek topraklara
gelen gençlerin ve genç ailelerin yüzlerindeki ifade onların yaşadıkları
muhteşem duyguyu en güzel şekilde
yansıtıyor. Dolayısı ile Avrupalı
Müslümanların bu hazzı ve güzelliği
mutlaka evlatlarına genç iken
yaşatmaları gerektiğini düşünüyorum.
Özellikler gençlerin umreye gitmesini
arzu ediyorsunuz. Bu hususta gençleri
teşvik edecek ne gibi hizmet ve imkânlar
sunuluyor?
Gençlerimize özel genç rehberlerimiz
var. Gençlik teşkilatımız ile “Abi–Kardeş”
projesi çerçevesinde gençlerin birbiri
arasında tanışıp kaynaşmalarını
sağlıyoruz. Aynı şekilde Kadınlar Gençlik
Teşkilatımız da “Abla–Kardeş”
çalışmaları ile genç bayanlar arasında
güzel programlara imza atıyorlar. Pek
çok özel sohbet ve buluşma programları
tertip ediyorlar. Bu programlarda kimi
zaman hatip olarak genç ve herkes
tarafından beğenilen hocalarımızı davet
ederek orada umrecilerimiz ile
buluşturuyoruz. Gençlik Gecesi tertip
ederek programımızda Kâbe imamlarını
ağırlıyoruz. Toplu tavaflar ile
programımıza unutulmayacak bir heyacan katıyoruz. Psikolog ve aile
danışmanları ile de gençlerimizin
sorunlarına ve ailelerin problemlerine
çözüm üretmeye çalışıyoruz.
Umrede sunduğunuz kreş hizmetleri
şüphesiz aileler için büyük bir kolaylık.
Bize bu hizmetten biraz söz eder misiniz? Mesela kaç yaşından itibaren çocuklar kreşe bırakılabiliyor?
Son yıllarda sunduğumuz kreş hizmetleri umre çalışmalarımıza güzellik
kattı. Bu vesile ile IGMG Eğitim
Başkanlığından
kardeşlerimize
şükranlarımızı sunuyoruz. Ciddi bir
altyapı çalışması ile uzman eğitmenler
eşliğinde 2014 yılında 350 civarı
çocuğumuza kreş ve eğitim hizmeti
sunulmuştur. Mekke ve Medine’de
belirli saatlerde 2 ile 10 yaş arasındaki
çocuklarımızı kabul ediyoruz. Bu sayede
aileler çocukları ile rahat tavaf yapabiliyor ziyaretlerini de daha rahat
gerçekleştirebiliyorlar. Bu hizmetimizle
daha ziyade ailelerin bu önemli beldelere
çocukları ile ziyaret gerçekleştirmeleri
sağlanırken, çocuklarımıza İslam’ın ana
temellerini anlatmak için önemli bir
fırsat yakalandığını düşünüyorum. Çünkü “öğretmek” fiilini çok önemsiyorum.
Aileler için sunduğunuz diğer özel
olanaklarınız nelerdir?
Aileler için müstakil oda hizmetleri
veriliyor. Aynı zamanda 12 ile 25 yaş
arası gençler ile üniversite okuyan
gençlerimize özel fiyatlar sunuluyor.
Tabii 2-12 yaş arası çocuklarımız için
özel indirimli fiyatlarımız bulunuyor.
Emekliler ve yaşlılar için olan paketlerinizden söz eder misiniz?
Projelerimizin ağırlık noktası esasen
gençlerimiz. Ancak hayırlı çalışmalara
her zaman öncü olmuş büyüklerimizi
de unutmak mümkün değil. 55 yaş
üstü büyüklerimize özel fiyatla belirli
tarihlerde 2 ve 3 haftalık programlar
sunuyoruz. Seçtiğimiz tarihlerin iklim
olarak uygun olmasına ve Mekke ve
Medine’nin sakin bir dönemine denk
gelmesine özen gösteriyoruz. Böylesinin
onlar için daha uygun olacağını
düşünüyoruz. Bu kafileye rağbetin giderek artması ne kadar isabetli bir
hizmet yaptığımızı göstermektedir.
İrşad umrenin olmazsa olmazı diyebiliriz, bize bu yönde yapılan hizmetleri
aktarır mısınız?
İfade ettiğiniz gibi umre irşaddır.
Bizler de her 45 kişiye verdiğimiz
kafile ve grup başkanlarımız ile her
kafileye tahsis ettiğimiz hoca hanımlar
ile
mukaddes
topraklardaki
kardeşlerimize özel hizmetler vermekteyiz. Öte yandan hatiplerimiz ve
eğitmenlerimiz ile çeşitli sohbet ve programlar sunmaktayız. Zaten bizi farklı
kılan ve teveccühün artmasına en büyük
etken yürüttüğümüz irşad faaliyetlerimizdir. Kardeşlerimize burada maneviyat dolu bir umre yaşatmaya
çalışıyoruz.
Umrecilere umre öncesi ve sonrası
ne gibi olanaklar sunmaktasınız?
Herşeyden önemlisi umrecilerimizi
uçuşlardan önce düzenlediğimiz seminerler ile bilinçlendiriyoruz. Onlara
umre malzemelerini teslim ederek ordaki ihtiyaçlarına karşılık vermeye
çalışıyoruz. Kafileler daha yola çıkmadan
burda bir kaç defa yaptıkları seminerler
ile birbiriyle kaynaşma imkânı buluyor
ve bir aile hâline geliyor. Yapılan programlar ile arkadaşlık, dostluk köprüleri
inşa ediliyor. Döndükten sonra bölgelerimiz tarafından tertip edilen umre
buluşmaları ile hasret gideriyor ve o
güzel günleri tekrar yâd ediyoruz.
Türkiye’den akrabaları ile birlikte
umre yapmak isteyen Avrupalı Müslümanlara bu kolaylık nasıl sağlanıyor?
4 sene önce kurulan Türkiye
Şirketimiz “Hennes Tour” ile aileleri
İstanbul’da buluşturarak umreye aynı
kafilede gönderiyoruz. Yıl boyunca bu
imkânı sunuyoruz. Türkiye’deki umreci
adayları işlemlerini oradan Hennes Tour
aracılığı ile yaptırıyor, Avrupa’da umrecilerimiz de işlemleri burda yaparak
umre programlarına dâhil oluyor. Hac
ibadeti içinse Türkiye’de yalnızca kura
çekilişinde çıkan hacı adaylarına bu
imkânı sunuyoruz. Herhangi bir yakını
ile umre yapmak isteyen kardeşlerimizin
bizi aramaları yeterli olacaktır.
Son olarak “Umreye gitmek isteyenlerin ilk tercihi neden IGMG HacUmre ve Seyahat Şirketi olmalı” dersek
okuyucularımıza bu konuda neler söylersiniz?
IGMG Hac–Umre Seyahat Şirketimiz
hamdolsun Avrupalı Müslümanların ilk
tercihi oluyor. Bu da teşkilatımıza güvenmeleri ve çocuklara, gençlere, genç
ailelere, talebelere ve 55 yaş üstü emeklilere yani tüm aileye verdiğimiz hizmetlerden dolayı bizleri tercih etmeleri
ile açıklanabilir. Teveccühlerinden ötürü
şükranlarımızı sunuyoruz. Herkese en
azından bir “Hac” veya “Umre”yi Millî
Görüş farkı ile yapmalarını tavsiye
ediyorum.
Şubat · Februar 2016 · Rebiü’l-Ahir 1437
haber ][ 19
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Türk Hava Yolları Friedrichshafen Havalimanından 27 Mart 2016
İtibarı İle Yeni Tarifesi İle Günlük Sefer Sunmaya Devam Ediyor
SSe
Sef
Sefe
Sefer
e
Ƶ
Ƶŵ
EƵŵĂƌĂƐŦ
EƵŵĂƌĂ
E
EƵŵĂƌĂƐ
EƵŵĂ
EƵŵ
EƵŵĂƌ
EƵ
M
ayıs 2013 yılından bu yana
Friedrichshafen Havalimanında hizmet veren Türk Hava
Yolları 27 Mart 2016 itibari ile yeni
tarifesi ile günlük sefer sunmaya devam ediyor.
Ayrıca iç ve dış hatlarda daha fazla
bağlantı verilebilmesi için parçalı tarife
uçuşları sunacak. Böylece Friedrichshafen'den Pazartesi, Çarşamba, Cuma
ve Pazar olmak üzere sefer 18:35
olarak icra edilirken Salı, Perşembe
ve Cumartesi günleri sabah 11:15
olarak icra edilecek.
Yeni tarife ile iç hatlarda kazanılan
bazı bağlantılar şöyledir: Denizli, Diyarbakır, Hatay, Sivas, Bodrum, İzmir,
Trabzon.
Geniş çevrede yaşayan Türk nüfusunun yanısıra Alman vatandaşlarının
da sıkça kullandığı Türk Hava Yolları
seferleri Bodensee bölgesi için bir
zenginlik olarak görülmektedir. Nitekim bölgeyi günlük seferler ile
Dünya ile bağlamakta.
300´üncü uçağını teslim alan Türk
Hava Yolları 116 Ülke olmak üzere
toplamında 286 noktaya uçarak dünyanın en fazla ülkesine uçan havayolu
ünvanını taşıyor. Bağımsız Skytrax
kuruluşu tarafınca 5. Kez Avrupa’nın
en iyi Havayolu seçilen Türk Hava
Yolları dünya sıralamasında 4. Sırada
yerini korumakta. 5 yıldızlı Havayolu
olma yolunda ilerliyen Türk Hava Yolları global anlamda bir çok sponsorluğa
imza attı. Önümüzdeki günlerde izleyicileriyle beyaz perdede buluşacak
“Batman Süpermen'e karşı” filmine
sponsor olarak başarılı bir pazarlama
statejisi izleyen Türk hava Yolları böylece dünya çapında kendinden söz ettiriyor.
Friedrichshafen Müdürü İbrahim
Günaydın Friedrichshafen hattı açılışından bu yana THY tercih eden yolculara teşekkür ederken, hizmet kalitelerini daha da yukarıya çekmenin
gayreti içinde olduklarını ifade etti.
27.03.2016 29.10.2016
^ĂůŦ͕WĞƌƔĞŵďĞ͕ƵŵĂƌƚĞƐŝ
TK 1387
01.04.2016 28.10.2016
WĂnjĂƌƚĞƐŝ͕ĂƌƔĂŵďĂ͕ƵŵĂ͕WĂnjĂƌ
^ĂůŦ͕WĞƌƔĞŵďĞ͕ƵŵĂƌƚĞƐŝ
27.03.2016 29.10.2016
14:46
08:25
10:20
FDH
IST
15:50
17:40
FDH
IST
22:15
18:35
FDH
IST
15:00
11:15
IST
FDH
WĂnjĂƌƚĞƐŝ͕ĂƌƔĂŵďĂ͕ƵŵĂ͕WĂnjĂƌ
01.04.2016 28.10.2016
TK 1388
ĂĂƌŦ
s
sĂƌŦ
sĂ
sĂƌ
sĂƌŦƔ
ĂĂů
<
<Ăů
<Ă
<ĂůŬ
<ĂůŬŦ
<ĂůŬŦƔ
TK 1385
TK 1386
ççU günleri
ggü
günl
günle
gün
Uççu
U
Uçu
Uçus
N
EEND
ND
R
SSTA
START
STAR
STTTSTA
20 ][ röportaj
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Şubat · Februar 2016 · Rebiü’l-Ahir 1437
ATİB Genel Başkanı İhsan ÖNER
A
“Olmazsa Olmazımız Türkçemizdir”
TİB Genel Başkanı İhsan Öner Beyle ATİB
Genel Merkezinde gerçekleştirdiğimiz
röportajı sunuyoruz. İhsan Bey kendine
has samimi üslubuyla sorularımıza içtenlikle
cevaplar verdi.
- İhsan Bey son dönemde müslümanların
halini nasıl görüyorsunuz. Avrupa özelinde?
Allah`tan başka kimsenin önünde eğilmem.
Doğru bildiğim yollardan arkama bakmadan
yürürüm. İki yüzlülüğü sevmem, nefret ederim.
Ama İslam coğrafyasının ve özellikle
Almanya`daki tüm teşkilatlar da dahil maalesef
benim değerlendirmem budur; müslümanlar
samimi değil, iki yüzlü, herkes fitnenin fesatın
peşinde, birbirini karalamaya çalışıyor. Düz
durmuyor, Allah`ın yardımı bu yüzden İslam
cografyasına gelmez. Ne zamanki biz hep lafta
ve şekilcilikte müslümanlığımızı yaşıyoruz,
İslam`ın şartını beşe bağlamışız, insanları
kandırma, dalavere yapma, üçkağıda getirme
v.s. bunlar müslümanda olması gerekmeyen
şartlar değil, orucunun tutuyor musun, namazını
kılıyor musun, tabii namaz da niyet ile alakalı
bir ibadettir. Birileri spor şeklinde de
algılayabiliyor. Desinler için iş yapan insanlar,
Allah korkusundan uzak, herkes birbirinin
aleyhinde, bu anlayış içerisinde İslam
cografyasının bir yere gelebileceğine
inanmıyorum.
Allah bizi ıslah etsin diye düşünüyorum.
Maalesef bugün kelle kesen de Allahü Ekber
diyor, kellesi kesilen de Lailahe illallah diyor.
Bunu hiç kimse sorgulamıyor. Halbuki Allh
ayetlerinin bir çoğunda “Ey iman edenler hiç
düşünmez misiniz, hiç idrak etmez misiniz”
diyor. Biz düşünmüyoruz, Müslüman düşünmez,
müslüman araştırmaz, müslüman ezbercidir;
birisi bir şey söyler hemen onu kapar, onunla
kendini tatmin etmeye, yol almaya çalışır.
Ondan sonra da “biz niye bu haldeyiz” sorusunu
sorar.
Mekke`nin fethi yeni bir medeniyetin
doğuşudur. İstanbul`un fethi yeni bir Türk
İslam medeniyetinin doğuşudur. İstanbul`un
fethini kutlar, oradaki arka plandaki gerçek
manayı idrak etmez. Mekke`nin Fethini kutlar,
oradaki gerçek manayı idrak etmez. İşte
Mehmet Akif`i anar ama anlamaz. Maalesef
anlamadan dinlemeden şekilcilikle bu işleri
yaparız. İftarda sema gösterisi olur, düğünde
sema gösterisi olur ama onun manasını idrak
etmez. Artık sema bir folklor haline dönüşmüş,
düğününde bir tarafta göbek atar, öbür tarafta
sema gösterisi yapar. Müslümanın hali müslüman coğrafyasının hali budur. Müslümanlar
birbiri ile uğraşır, biri diğerinin nerede hatasını
bulur ve büyüteçle büyütür, başka yerlere
servis ederimin peşinde. Yav bu benim din
kardeşimdir, hatasını örtmeliyim demez, onu
yaymakla uğraşır.
Avrupa`ya baktığımda halimizi çok farklı
görmüyorum.
- Buradan hareketle ATİB olarak kendi
cemiyetlerinizde özel çalışmalarınız var mı?
Y ani kü ltü re l ça lı şm ada n t utu n, eğ iti m
çalışmasından tutun, ticari çalışmadan tutun,
pek çok çalışma için özel bir yol belirlediniz
mi?
Avrupa Türk İslam Birliği kurulurken kendisine bir slogan belirlemiştir. Hakkın olduğu
yerde olacağız. “Hak nerede ise biz oradayız.”
Ben göreve geldiğimden beri bunun çalışmalarını
yapıyorum. Ahmed`in Mehmed`in olduğu yerde
olmayın, Hakkın olduğu yerde olun, günün
adamı olmayın, insana bağlanmayın, şahıslar
önemli değil, şahıslar gelir geçer, davanızın
özüne inin, samimi olun. Biz bir aileyiz, birbirimize kenetlenip birbirimize sahiplenelim.
Ancak o zaman başarı gelir. Samimiyetin
olmadığı yerde başarıya ulaşmak şansınız
yoktur. Arkanıza bakmadan yürümelisiniz ki
bir yerlere varabilesiniz. Eğer işbirliği yaptığınız
insanlarda samimiyetsizlik varsa iki de bir
arkaya dönerseniz yol alamazsınız. Her arkaya
dönüş bir zaman kaybıdır. Hep bu minval
üzere 4 yıldır çalışmalarımı götürmeye çalıştım.
Allah`a şükürle olsun geçenlerde “Gençlik
Kurultay”ımızı yaptık. Gençlerimiz toplandılar.
Almanya genelinde tüm derneklerimizde gençlerimiz genç kızlarımız teşkilatlandılar. Hafta
sonları kamp çalışmaları yapıyorlar. Bazı derneklerimizde bizim AKEV dershaneleri
dediğimiz, ev ödevlerine yardım dersleri yapılan
çalışmalarımız var. Şimdi bir yeni projemiz
başladı. „Bana bir masal oku“ bunu Köln`de
başlattık. Almanya geneline de yaymak istiyoruz.
Yani iki bayan kardeşimiz belirli yaş gurubundaki
çocukları topluyor, onlara masal anlatmaya
çalışıyor.
“Olmazsa olmazımız Türkçemizdir” diyoruz.
Her yerde verdiğim bir örnek var; Bir dedenin,
bir babanın bir oğlu Almanya`ya bir oğlu
Fransa`ya gitmişse, eğer bu bir babanın çocukları
ana lisanlarını unuturlarsa ileride birbirleri ile
anlaşamazlar. Almanca bilir Türkçe bilmez,
Fransızca bilir Türkçe bilmezse bunların anlaşma
dili bitmiştir. Anlaşmanın sağlanamadığı bir
yerde aile bütünlüğü kaybolmuştur. Bir dedenin
torunları birbirleri ile anlaşamaz noktaya
gelmişlerdir böyle bir tehlike ile karşı karşıya
kalmışız demektir.
İçerisinde bulunduğumuz göçün 55.-56.
yıla giriyoruz. Yabancılar olarak en zor dönemden geçiyoruz. Pegida`dır, mülteci
olaylarıdır, İslam coğrafyasındaki bu
karışıklıklardır. Burada heryerde söylüyorum;
samimi olarak bu işten korkan Almanlar var.
Yani hep artniyet aramayalım. İğneyi kendimize
batıralım, sonra cuvaldızı başkasına batıralım
böyle bir atasözümüz var. Yani bir müslüman
olarak sen İslam coğrafyasındaki bu
gelişmelerden etkilenmiyor musun. Zaten
yıllardır İslam aleyhinde olan bu toplumun
medyası işte yönetenleri v.s. sürekli bu işi
kullanıyor. Bu olaylarda bu insanların gözünün
önünde cereyan ediyor. Samimi olarak korkuyor
insanlar. 40 yıllık komşusuna mesafe koymaya
çalışıyor. Burada kendimizi yargılamamız lazım,
kendimizi sorgulamamız lazım. Biz nerede
yanlış yapıyoruz, biz nasıl yanlış yapıyoruz.
Dolayısı ile bu gelişmeler ışığında bizim birbirimize sahip çıkmamız gerekir.
Kadınlarımızın çalışmalarını destekliyoruz.
Kadın kolları demiyoruz, gençlik kolları demiyoruz, ATİB Gençlik, ATİB Kadınları diyoruz.
Gençlere yönelik tiyatro çalışmaları başlattık.
Şu anda 85`e çıktı bu çalışmalara katılan genç
sayısı. Mülhheim`da, Remscheid`da, Bielefeld`de
bu çalışmalar yapılıyor. Türkiye`den hocalar
geliyor, psikologlar geliyor, çocuklara kendine
güven testleri yapılıyor. Belki bir piyes çalışmaları
yapılıyor. Her zaman söylüyorum; kendi kültürel
değerlerinden kopuk bir kimlik ki İslami kimlik
de koysan adını bunun, kendi ecdadının takip
ettiği orta yol müslümanlığını, tarihini
ögretememişsen bu çocuklardaki dini kimlik
bazen Afganistandaki Talibana, bazen da
Irak`tak Işide ayrılır. Onun için kendi kültür
değerlerimizi, folklorumuzu, müziğimizi, tiyatromuzu, edebiyatımızı, resmimizi, mutfağımızı,
her türlü değerlerimizi çocuklarımıza öğretirsek,
kimlikli şahsiyetler oluşturabilirsek, hem burada
bizim geleceğimizin teminatı konusunda faydalı
olur hem de insani değerlerin -bu egonun
hakim olduğu, bencilliğin ön safta olduğusafhaya geçtiği artık insanlara bakarken duruşa
değil de kuruşa bakarak hareket eden insanlar,
işte vicdana değil de cüzdana bakarak hareket
eden insanların olduğu bu ego toplumunda;
ana baba sevgisinin, kardeş sevgisinin, aile
sevgisinin, insan sevgisinin kaybolmaya başladığı
bu toplumda, bizim kendi kültürümüzde varolan; yaratılanı Yaratandan dolayı severim
sevgi anlayışının hakim olacağı yeni bir medeniyet oluşması, hani ecdadımızın geçmişte;
“güneş bir gün batıdan doğacaktır” sözündeki
kastedilen güneş sabah doğan akşam batan
güneş değil, bir medeniyet güneşi doğacaksa
onun bu batıda temelleri atacak çalışmalara
yönelik faaliyetlere ağırlık vermemiz gerekir
diye düşünüyorum.
Bütün sivil kitle kuruluşlarının bundan
sonra çok daha samimi bir şekilde gurup taassubundan
kurtularak
tek
başına
yapamayacağımız bir çok şey var. Ama birlikte
olmamız halinde yapabileceğimiz çok şey
olduğuna inanıyorum. ATİB`in maddi imkanları
kısıtlı olabilír, belki fiziki mekanları kısıtlı
olabilir; ama bu mekanlara sahip olan fakat
fikri eksikliği olan eleman eksikliği olan kurumlar
olabilir, maddi imkanı, parası olup da mekanı
olup da imkanı olan arkadaşlarla bir araya
geldiğimizde -birisi unu getirir, birisi şekeri
getirir helvayı yapmış oluruz.
Bizim artık olmazsa olmazlarımızdan birisi
çift lisanlı ana okullarının mutlaka tesis edilmesidir.
- Bu noktada bir çalışma başlattınız mı
yoksa teori boyutunda mı?
Şu anda pek çok cemiyetimizde ancak
hafta sonları anaokulu projeleri uyguluyoruz.
Bir kaç teşkilatımızda bu istikamette çalışmalar
da var. Fiziki mekanı olan. Mesela Darmstadt
Anaokulu yapma çalışmaları içerisinde. Diğer
kurumların da bu çalışmaları olduğunu duyuyoruz. Herkes kendi çapında faaliyetler yapıyor.
Ama bu çalışmanın tek başına olmasındansa
birliktelik halinde işin üzerine gidilerek çözülmesi
gerektiğine inanıyorum. Netice itibariyle
arkadaşlarımız arasında fikri bazda çok ayrılıklar
olduğunu düşünmüyorum. Bundan iki ay önce
Mainz cemiyetimizin kermesinde bir Alman
gazeteci bana şunu sordu; ATİB ile DİTİB
arasındaki fark nedir? Birisi A ile başlıyor,
öbürü de D ile başlıyor demiştim. Yani dolayısıyla
genel manada bu kurumların cemaatlerine
baktığımızda camilere giden insanlara
baktığımızda hepsinin aynı düşünce içerisinde
olduğunu görürsünüz.
Buradaki teşkilatların gerçek manada birer
sivil toplum kuruluşu haline gelmeleri elzemdir.
Siyasi partiler, cemaat anlayışları bir ayrıcalık
oluşturmamalıdır. Ben her zaman ATİB cemaatine şunu söylerim; Hangi siyasi partiyi
seçerseniz seçin, ben sizin hangi siyasi partiye
oy vereceğinize karışmam. Ama teşkilatlarımızda
siyasi parti propagandası yaptırmam. Gençlerimizin daha çok buradaki meselelere yönlendirilmesi gerektiğine inanıyorum. Türkiye
siyasetine yönlendirerek değil, o çocuklarımızın
çoğunluğu burada daha doğru düzgün Türkçe
konuşamıyor. Eğer siyaset yapılacaksa buradaki
siyasi partilere gitmeliler. Buradaki siyasi partilere angaje olmalılar. Bazen konuşuluyor
şurada şu kadar Türk kökenliler var diye. Var
tabi Almanlar maalesef burada siyasete ilgi
duymuyor. Siyasi partilere bakın üyelerinin
%80`i 70 yaşın üzerindedir. Ama gençler
olarak gidip oraya angaje olabilirsiniz.
Almanya`da tepeden atama biryerlere gelemezsiniz. Yani Bayan Merkel kalkıp da işte
Mainz`da falan kişi milletvekili olacak demez.
Oradaki üyeler kendileri belirler. Burada basamak basamak çıkarak biryerlere gelebilirsiniz.
Buranın metodu budur, doğru olan da budur.
Yoksa Türkiye`deki atama sistemi gibi memur
atar gibi milletvekili adayı atayarak böyle demokrasi olmaz. Ben Türkiye`nin bu sistemini
her zaman yargılıyorum. Türkiye`de demokratik
sistem eksik uygulanıyor dediğimiz de birileri
tenkit ediyor. Benim anlatmak istediğim odur.
Onun için de seçilen milletvekili kendi tabanına
dönmüyor. İşte bu bile Türkiye`deki ve Almanya`daki siyaset anlayışının farklı olduğunu
gösteriyor. Öyleyse Avrupa ülkelerinde
yaşıyorsak, çocuklarımızı siyasete angaje edeceksek ki ben gençlerimize bunu anlatıyorum;
siyasete girin, sendikaya girin, sivil kitle
kuruluşlarına girin. Kendimizi kabul ettirmenin
bir tek yolu vardır; kendi içimizde bizim
Elazığ`da bir tabir var; “san sağa pişir san
sağa ye / kendin pişir kendin ye.” Böyle
olursanız bu toplum sizi kabul etmez. Siz bu
toplumun her katmanında olmak zorundasınız.
Sivil kitle kuruluşlarında olacaksınız.
Sendikalarında olacaksınız, partilerinde
olacaksınız ve oralarda çalışmalarınızı yürüteceksiniz. Tabiki kendi değerlerinizin yaşandığı
cemiyetlerinize ehemmiyet vereceksiniz, önem
vereceksiniz. O cemiyetlerde de faaliyetler
yapacaksınız. Ben gençlerimizin cemiyetlerde
görev yapmalarını, cemiyet çalışmaları içerisinde
bulunmalarını hem tahsil hayatlarında, hem
gelecekteki çalışma hayatlarında kendilerine
çok büyük yol göstereceğini söylüyorum. Yani
bir müesseseye giren çocuklar bile gelip bizden
belge alıyorlar. Ben şu sivil kitle kuruluşunda
Şubat · Februar 2016 · Rebiü’l-Ahir 1437
3-4 senedir çalışıyorum diye. O bile bir yerlere
girmesinde yeterli sayılıyor.
Onun için cemiyetlerimizin elbette kendi
teşkilatlarımızı da ihmal etmeden ama sivil
kitle kuruluşlarını yöneten arkadaşlarımız mesela biz eskiden ayda bir altı haftada bir biraraya gelirdik. Son bir yıldır biraraya gelemiyoruz.- biraraya gelme noktasında samimi
olmalıdır. Hangi işimiz bizim biraraya gelmemizden daha önemli olabilir. Eğer buna önem
verilmiyorsa ben bir samimiyetsizlik olduğuna
kanaat getiriyorum. Bu şekilde olursa bizler
buralarda bir arpa boyu yol alamayız. Kendi
kendimizi aldatırız.
- Buradan hareketle biraraya gelinmesinde
illa da İslam Konferansı gibi bir çalışmamı
olması lazım, yoksa elzem şekilde biraraya
gelinebilmesi için özel bir tavsiyeniz var mı?
4-5 yıldır devam eden bir geleneğimiz
vardı. Sonra bu iş biraz savsaklandı. Bazılarımız
gelmemeye başladı. Yerine birilerini göndermeye
başladı. Öyle olunca da tavır koymak gerekti.
Hep biraraya geldiğimizde teklifimiz şu
oluyordu. Her bir teşkilattan 4 tane akil adam
toplamda 20 civarı akil adam biraraya gelsin.
Gidelim bir hafta sonu 3 gün 3 gece bir otelde
oturalım. Bütün meseleleri masaya yatıralım.
Bunların hangisini hangi kuruluş halledebilir.
Hangisini beraber halledebiliriz. 3 yıl bunun
için uğraştım ama bir türlü bu noktada bir
mesafe katedemedik. Otel tutuldu, iptal edildi.
En son pes ettim. Artık kendi kendime şuna
inandım; laf ola beri gele. İşte sünnet olayı
olacak da biraraya gelecek de ki oraya da
çoğu zaman Genel başkanlar gelmiyor. Mesela
bir Büyükelçi veya Başkonsolos davet ederse
belki oralarda biraraya geliyoruz. Yemek yiyip
dağılıyoruz. 4 yıllık dönem içerisinde maalesef
bu samiyeti sağlayamadık. Biz biraraya gelmeyi
sağlayamazsak her teşkilat kendi taassubu ile
ben daha çok kahramanım der. Kahramanlık
ölçümüz ne? Yani kahramanlık taslanıyor diye
söylemiyorum. Herkes kendi başına birşeyler
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
yapmaya çalışıyor. E biz birlikteyiz. Nerede
birlikteyiz. Belki birbirimizin aleyhine
konuşmuyoruzdur. Ben her toplantıda adı ne
olursa olsun Allah rızası için çalışan herkese
teşekkür ediyorum.
ATİB mütevazı bir teşkilattır. Referans isminde bir dergimiz var. Her sayısında bir
konu alarak onu yorumlamaya çalışıyoruz.
Maalesef bunu kim için yapıyoruz, okumayan
müslümanlara yapıyoruz. Dergiyi çıkarıyoruz
ama okunduğundan emin değiliz. Ama biz
ısrarla çıkarmaya devam edeceğiz. Okuyanlar
vardır diye. Doktora çalışması yapan pekçok
kişinin de dergimiz hakkında olumlu tepkileri
de olmuştur. Azerbaycandan gelen doktora
çalışması yapan bir bayan arkadaşımız bize
daha sonra teşekkürlerini iletmiştir. Doktora
çalışmasına dergimizin çok katkısı olduğunu
iletti. Mütevazı çalışmalar yapmaya çalışıyoruz.
Bizim önemsediğimiz şudur; bir birliktelik
meydana gelirse teşkilatların illa da birleşmesi
gerekmiyor. Müşterek adım atma yani her
kurum gene olduğu yerde bulunsun ama; belli
projelerde beraber hareket edilsin. Bu şekilde
insanımıza daha iyi hizmetler verilir diye
inanıyorum.
-Son dönemde T.C. resmi makanlarının
Almanya`daki sivil toplum kuruluşlarına proje
bazında destekleri var. Bu desteklerin daha
verimli olabilmesi açısından sizlerin resmi makamlara tavsiyeleriniz oluyor mu?
Biz ATİB olarak Türkiye`de bir hafta sonu
bir çalıştay yaptık. Tüm ATİB yönetim kurulu
ve cemiyet başkanlarının katıldığı. Yurtdışı
Türkler Akraba Topluluklar Başkanlığı ile birlikte. Çok güzel bir çalıştay olduğunu
düşünüyorum. Gerçekten bu çalıştayı yapan
arkadaşlarımızı da samimi gördüm. Mesela
bizim yaptığımız Çanakkale projesi örnek proje
seçildi YTB tarafından. YTB bizim dergi projemize destek veriyor. Bu arada imkanları
doğrultusunda bu tür projelere destek veren
T.C. yetkililerine de teşekkür etmek istiyorum.
Gerek pasaport harçlarının düşürülmesinde
gerekse askerlik parasının düşürülmesinde
emeği geçenlere teşekkür etmek istiyorum.
Mustafa Yeneroğlu kardeşimizin de katkıları
yadsınamaz diye düşünüyorum.
Bizim çizgimiz bellidir; yanlış gördüğümüz
şeyleri söyleriz, vicdanımızla tartarak. Doğru
gördüğümüz şeyleri doğru deriz. İktidarın da
muhalefetin de yanlışı ve doğruları varsa söyleriz.
En büyük sıkıntılarımızın başında Türkçemiz
meselesi gelmektedir. Sayın Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan Başbakanken Genel
başkanlar ile yaptığı bir toplantıda bu meseleyi
yani Türkçemiz meselesini ve Mavi Kartlı
insanımızın emeklilikleri ile ilgili meseleyi gündeme getirmiştim.
Hükümet yetkililerine şunu söylüyoruz.
Özellikle Alman resmi makamları ile görüşmeler
yapıldığında sivil kitle örgütlerinden konusunda
uzman olan kişileri resmi heyetler içerisinde
götürmeleridir. Alman muhatablar karşısında
kendi lisanını konuşan ve bu işin içerisinde
olan onların her türlü negatif argümanlarına
karşı gerçek argümanlar koyabilen -Türkiye`den
gelen yönetici bunları bilmez Almanlar bir
argüman getirip yolunu kapatabilir- ama ben
işin içinde olursam getirilen negatif argümana
karşı daha pozitif bir argüman getirerek o
argümanı orada çürütebilirim. Dolayısı ile
Türkiye`den gelen yetkililerin önünü açmış olurum.
Mesela niye Türkçe dersi okullarda tercihe
dayalı olarak okutuluyor. Halbiki Almanya`da
tam aksi bir gelenek vardır. Ben şunu istemiyorum diye bir gelenek vardır. Ama bu maalesef
bilerek yapılan bir olaydır. Almanya`da sivil
kitle kuruluşlarının Türkçemiz ile ilgili meseleyi
çözmesi mümkün değildir. Burada bulunan
ancak %40 kadar bir kitle sivil kuruluşların
etki alanındadır. Geri kalan % 60 bunun
dışındadır. Böyle olunca da bu kitlenin çocukları
da bunun dışındadır. Öyleyse Türkçe meselemizi
röportaj ][ 21
bizler normal müfredat içerisinde okullara
taşımalıyız. Bu da öyle öğleden sonra boş
saatlerde Türkçe dersi verilmesi değil, notların
sınıf geçmede geçerli sayılacağı mesela İngilizce
gibi Türkçenin de müfredata alınmasını istiyoruz.
Bu nasıl gerçekleşir. Türkiye`deki resmi makamlar, Almanya`daki sivil kitle kuruluşları ve
Alman resmi makamları bir araya gelir, bu
mesele konuşulur tartışılır ve karara bağlanır.
Buradaki yavrularımızın kendi ana dillerini
öğrenmelerine fırsat tanınmış olur. Bu konuda
herkesin üzerine düşen görevler var. Ama sivil
kitle kuruluşları bunu kendi başlarına çözemezler. Bu ancak iki devletin oturarak sivil
kitle örgütlerini de işin içine dahil etmeleri ile
çözülebilir.
-Son olarak okuyucularımıza söylemek
istediğiniz şeyler nelerdir?
İnsanlarımız meselelerine sahip çıksınlar.
Ana dillerine sahip çıksınlar. Evlerinde mutlaka
Türkçe konuşsunlar. Çocuklarına ısrarla Türkçe
müzik dinletsinler. Türkçe fıkralar, masallar
anlatsınlar. Çocukların birbirleri ile Türkçe
konuşmalarına dikkat etsinler. Çünkü dilin
olmadığı yerde kimlik olmaz. Kimliğin ana
müeyyidelerinden birisi dildir. Dilimizi
unuttuğumuz zaman birşeyimizi kaybetmiş
oluruz. Sivil kitle örgütleri birbirleri ile daha
samimi bir şekilde diyalog kursunlar. Benim
dört yıldır başaramadım şeyi inşallah bizden
sonra gelen arkadaşlarımız başarırlar. Biraraya
gelsinler ve gelecek nesillerimize sahip çıksınlar.
Çünkü Türkiye`nin güçlenmesi bizim burada
güçlenmemiz demektir. Oylarını muhakkak
versinler ama siyasete bu kadar angaje
olmasınlar. Bizim esas meselelerimizin çözümü
buradadır.
Buradaki
meselelerimize
yoğunlaşsınlar. Çocuklarına, torunlarına sahip
çıksınlar. Lisanlarını öğretsinler. Adetlerini,
gelenek ve göreneklerini öğretsinler. Ancak
bu şekilde bizim gelecekte cami derneklerimizin
devamını sağlamamız mümkün olabilir.
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Yıkılan, dökülen, sökülen, atılan da cabası. Kuşbakışı bütün
bu olanları görmek ise bu olanları hissetmek değildir.
Hakikatin çarkını geriye çevirmekle geçen bir ömür ve bu
düzene karşı direnen hakikat.
S
elam olsun memleketimin yağız
insanına, selam olsun gurbetimin
garib kuşlarına. Selam olsun Hz.
Hüseyin gibi Hüseyin’ce haksızlıklığa
karşı gelene, selam olsun Hz. Zeynep
gibi Zeynep’çe Yezidlere haykırana.
ALLAH’ın selamı, rahmeti, bereketi,
mağfireti, hidayeti ebedi ve daima
üzerinize olsun.
Dostlar!
ALLAH c.c. bir ayetlerinde şöyle
buyuruyor:
“Ey iman edenler, kazandıklarınızın
iyi olanından ve sizin için yerden bitirdiklerimizden infak edin. Kendinizin
göz yummadan alamayacağınız bayağı
şeyleri vermeye kalkışmayın ve bilin
ki, şüphesiz Allah, hiçbir şeye ihtiyacı
olmayandır, övülmeye layık olandır.”
(Bakara Suresi Ayet 267)
“Akrabalara, çevresi çaresi olmayan
yoksullara, yolda kalan muhtaç yolcuya,
ALLAH’ın tanıdığı - belirlediği sorumluluğu yerine getir ve onların haklarını
ver. Malını layık olmayan yerlerde
harcayarak saçıp savurma. Mallarını
la yık olmayan ye rlerde harcayarak
saçıp savuranlar şeytanın -şeytan karakterli ahlâksız azgınların- şeytani
güçlerin kardeşleridir. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankördür.” (İsra Suresi
Ayet 26-27)
Allah-u zü’l Celâl maddi ve manevi
paylaşmamızı kaynaşmamızı istiyor.
Ya biz ne yapıyoruz. Hayata yanlış
açıdan bakıyoruz. Hayata yanlış açıdan
bakınca herşey bizlere olumsuz görünüyor. İnsanoğlu nefsine daha çok
düşkün oluyor. Çok azı müstesna. Fakat! Yukarılardan aşağıya doğru kuşbakışı bakınca bir hareketlilik görünür
gözlerimize. Herkes birşeyin peşinde
koşup birşeyleri feda eden veya bencil,
asalak insanlarla doludur sokaklar.
Neyin doğru neyin yanlış olduğunu
çoğumuz bilmeden, ne olduğunu bilemeden. Bir koşturmaca başlar her sabah, istisnalar hariç 70-80 senelik
ömüre bedel müddeti olan ama hesapları ömründen fazla olan. Birçok
merhale geçilir, inişli yokuşlu, kimisi
hayata meydan okumak ister, kimisi
olaylara teslim olur, direnmeden.
Hırs insana haksızlık yapmaya hazır
hale getirirken, haksızlık yapılan hak
aramak aklına gelmez. Haksızlık yapan
zaten kendi tırnaklarını sökmüştür,
kendisine eziyet olsun diye, bir anlık
dünyalık için. Ah ne günlerden ne
günlere geldik, haklılar haksız oldu,
verilecek hükmü bekler. Ve insanlık
olarak hiç durulmadık, hep kendi kalemize gol atar olduk. Ölüm olduğunu
bildiğimiz bir hayata meydan okuduk,
cürmümüzü aşarak. Verilen müddet
bitince çekip gittik, geriye dönülmez
yurda. İstesekte istemesek de, bu
kader bizi bulacak. Yıkılan, bozulan,
haksızlık yapılanları, sömürülen toprakları, sahte yargılalanları, uygulanmayan adaleti, doğruluğu, helali, güzellikleri, saygıyı, sevgiyi geride bırakarak. Yalan dolanlar havada dolaşırken
kurtuluşun hakka teslim olmak olduğunu bilmeyen yoktur. Aile yapımız
çatırdamış, çekirdek aile kavramı bile
yıkılmaya yüz tutmuştur. Ahlakın ne
olduğunu bilmeyen milyarlarca insan
olan bir dünya’da yaşarken, sinemizde
bir yürek taşıdığımızdan haberimiz
bile yoktur. Artık insana dünya zehir
olmuştur adeta. Her köşede ağıtlar,
ahlar nice yuvaları nice canları nice
yavrucakları yakar olmuştur.
Evimizdeki Çocuklarımızdan herhangi biri.
Herhangi bir çocuğun ailesi hakkında kısa bir iç geçirmesi:
Yahu bunlarda neyin nesi, kendileri
anlatırken benim ninem şöyle masal
anlatırdı, dedem böyle bizimle kırlara
giderdi, babam hergün saçlarımı ok-
şardı, annem bizimle ilgilenirdi, komşularımız, akrabalarımız, tanıdıklarımız
hepsi güleryüzlü, sevgi ve saygılıydık
diye. Ya biz öyle miyiz, kreşlerde okullarda ve genel hayatta bunların hiçbirini
görmedik. Para ile sevgi alınmıyor ve
sevginin olmadığı yerde saygıda olmuyor.
Evin hatununun söylediklerine kulak
veriyoruz.
Ey oğul! Sana gerçekleri söylesem
ne kadar dinleyeceksin. Utanmadan
bir de hatalarını savunacaksın. Sonra
da beni güzel bir suçlayacaksın. En
iyisi ben senin sigara içtiğini babana
söylemeliyim. Bütün işlediğin suçlar
sonunda benim başımda kalıyor. Bunlar
da ne ya; baba, oğul hep aynı kafada,
arada hep ben kalıyorum. Güya evin
annesi, kadını, hizmetçisi, aşçısı, ütücüsü, temizlikçisi, dadısı, çamaşırcısı,
bulaşıkcısı, artık ne derseniz.
Diğer taraftan baba!
Aynı anda evin ekmek getireni çocukların babası evin hatununun eşi
eve ekmek getirmek için emeğinin
hakkını vermektedir. Çocuklarım muhannete muhtaç olmasın diye. İş dönüşü
yorgun argın evine gelip birazcık güleryüz görmek yerine, daha kapıdan
girmeden suratlar asık ve şikayetler
kulakları tırmalarken dinlenmek için
yatak odasına gidip yatağa yatacakken
bile duydukları kulaklarında çınlar ve
yine duyduğu sözler beyninde akisler
yaparken uyku muallakta kalır. Ya bir
Şubat · Februar 2016 · Rebiü’l-Ahir 1437
M. Salih AYDIN
Gurbet Mektupları-26
22 ][ özel köşe
[email protected]
de anne çalışıyorsa ve baba evde
yardım etmiyorsa kavga gürültüsüz
geçmeyen günler ve evdekilerin psikolojik durumu gelin siz hesap edin.
Bütün bunlar niçin mi olur?
Sevginin ve saygının yerini para
almışken, tüketim hızlanmışken, elinde
olmayan 15-20 yıllık parayı harcayarak
ailenin temelini dinamitlemek ve hayatını zehirlemekle eşdeğer. Hayatın
ritmine ne kadar da kaptırmışız kendimizi.
Yıkılan, dökülen, sökülen, atılan
da cabası. Kuşbakışı bütün bu olanları
görmek ise bu olanları hissetmek değildir. Hakikatin çarkını geriye çevirmekle geçen bir ömür ve bu düzene
karşı direnen hakikat. Rahat yaşamak
hayatı tatmak gerçekleri görmemek
belleklere yerleşmişken, nefse kolay
gelene evet demek seni ahirette kurtarmayacaktır. Artık hayatı paylaşmadığımız ve bireysel yaşadığımız şu
dünyada, maddi olarak da paylaşamıyoruz.
Peygamber Efendimiz şöyle demiştir:
Çocuk bulunmayan evde bereket
Kenzül-İrfân; 338/844. Meyoktur. (K
navî’den)
Kimin çocuğu varsa, onunla çocuklaşsın. (İİbn Mıhled, Ahbârus-Sığar,
s.: 135.)
“Bir insanın bakmakla yükümlü olduğu aile fertlerini ihmal etmesi günah
Riyazü’s-Saolarak kendisine yeter” (R
lihin, C. 1, s. 331)
Çocuklarınıza gereken ikramı yapın
Kütüb-i
ve terbiyelerini güzel yapın. (K
Sitte, cilt: 17, sayfa: 473, Hadis No:
7091)
Allah yolunda harcanan paraların
sevabı en çok olanı, aile fertlerine
harcanan paradır.’’ (Riyazü’s-Salihin,
C. 1, s. 329)
Hz. Ali şöyle demiştir:
“Çocuklarınızı bulunduğunuz zamandan başka bir zaman için yetiştiriniz. Çünkü onlar, sizin zamanınızdan
başka bir zaman için yaratılmışlardır.”
Sizleri düşünmeye davet ediyorum.
Ve bu minval üzere sizleri ALLAH’a
emanet ediyorum, dostlarım.
Selam ve dua ile.
IGMG Hadsch-Umra Reisen GmbH
Boschstr. 61-65 | D-50171 Kerpen
T: 02237 9746-0 | F: 02237 9746-19
E-Mail: [email protected] | Web: www.igmghacumre.com

Benzer belgeler

PDF SAYI 65 - Hayat Online

PDF SAYI 65 - Hayat Online ile Ceylan İpek Hanımefendi nikahlanmışlardır. Her iki kardeşime de iki cihan saadeti dilerim.

Detaylı

PDF SAYI 95 - Hayat Online

PDF SAYI 95 - Hayat Online ile Ceylan İpek Hanımefendi nikahlanmışlardır. Her iki kardeşime de iki cihan saadeti dilerim.

Detaylı

54. sayi PDF sayfalar.qxd

54. sayi PDF sayfalar.qxd ile Ceylan İpek Hanımefendi nikahlanmışlardır. Her iki kardeşime de iki cihan saadeti dilerim.

Detaylı

PDF SAYI 58 - Hayat Online

PDF SAYI 58 - Hayat Online ile Ceylan İpek Hanımefendi nikahlanmışlardır. Her iki kardeşime de iki cihan saadeti dilerim.

Detaylı

PDF SAYI 111 - Hayat Online

PDF SAYI 111 - Hayat Online önemlisi ümmet için birlik ve beraberlik istiyoruz. Kabul eyle!.. Amin Bu vesile ile Cenab-ı Allah çalışmalarımızı bereketlendirsin, şuurlandırsın. Çalışmak bizden başarı Allah`tandır. Allah`a eman...

Detaylı

PDF SAYI 66 - Hayat Online

PDF SAYI 66 - Hayat Online ile Ceylan İpek Hanımefendi nikahlanmışlardır. Her iki kardeşime de iki cihan saadeti dilerim.

Detaylı

PDF SAYI 54 - Hayat Online

PDF SAYI 54 - Hayat Online ile Ceylan İpek Hanımefendi nikahlanmışlardır. Her iki kardeşime de iki cihan saadeti dilerim.

Detaylı