sayi 12 k - Sağlik Ve insan Dergisi

Transkript

sayi 12 k - Sağlik Ve insan Dergisi
AYLIK SAĞLIK VE YAŞAM DERGİSİ / SAYI 12 / ARALIK 2012
Röportaj:
Prof. Dr. Vural KAVUNCU
Hayatın İçinden:
Seksenler’in Rukiye’si:
Özlem TÜRKAD
Portre:
Dünyagöz Yönetim Kurulu Başkanı:
Eray KAPICIOĞLU
Kurumlarımız:
Sağlık Bakanlığı İletişim Merkezi:
‘ALO 184’ SABİM
Kampus:
MEDİPOL ÜNİVERSİTESİ
Burada Hayat Var!
Gezelim Görelim:
Çikolata ve Dantel Şehri:
BRÜJ
YAYIN DANIŞMA KURULUMUZ
AYLIK SAĞLIK VE YAŞAM DERGİSİ
Yıl: 1 Sayı: 12 • ARALIK 2012
EsasMedya Ltd. Şti. adına
Prof. Dr. Ahmet SERPER
Hacettepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Dekanı
Bülent AKARCALI
Eski Sağlık ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Eski Turizm Bakanı
Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü
M. Esat GÜZELGÖZ
Yayın Koordinatörü
Ayşe GÜZELGÖZ
Prof. Dr. Cevdet ERDÖL
TBBM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşleri Komisyonu Başkanı Ankara Milletvekili
Editör
Hande AYDEMİR
Prof. Dr. Elif DAĞLI
Sağlık Enstitüsü Derneği Başkanı
Esra KAZANCIBAŞI ÖZTEKİN
Sağlık Editörü / Yazar / Yayıncı
Prof. Dr. Hasan Fevzi BATIREL
Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı
Prof. Dr. Haydar SUR
İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı
Prof. Dr. İskender PALA
Uşak Üniversitesi Öğretim Üyesi Atatürk Kültür,
Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yönetim Kurulu Üyesi
Prof. Dr. Metin DOĞAN
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Rektörü
Prof. Dr. Murat TUNCER
Hacettepe Üniversitesi Rektörü
Prof. Dr. Mustafa SOLAK
Afyon Kocatepe Üniversitesi Rektörü
www.saglikveinsandergisi.com
[email protected]
Prof. Dr. Necdet ÜNÜVAR
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu Üyesi Adana Milletvekili
Yayın Türü
Yaygın Süreli
Prof. Dr. Nesrin DİLBAZ
Üsküdar Üniversitesi Öğretim Üyesi
Osman GÜZELGÖZ
Sağlık Bakanlığı İletişim Koordinatörü
Öznur ÇALIK
TBMM Nüfus ve Kalkınma Grubu Başkanı Malatya Milletvekili
Prof. Dr. Sabahattin AYDIN
Medipol Üniversitesi Rektörü
Prof. Dr. Sait EĞRİLMEZ
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi
Göz Hastalıkları ABD Öğretim Üyesi
Hukuk Danışmanı
Av. Bekir EREN
Kurumsal İletişim ve Reklam
M. Suat GÜZELGÖZ
Görsel Yönetmen
Mustafa HORUŞ
Grafik Tasarım
EsasMedya Tasarım
Yayın İdare Merkezi
Aşağı Öveçler 1328. Sokak 15/3
Çankaya / Ankara
Tel : 0312 472 44 63
Faks: 0312 472 44 83
Basım Yeri
İmaj İç ve Dış Ticaret A.Ş.
Macun Mah. 3. cad.
No: 2 (A Girişi) İstanbul Yolu 6. km.
Yenimahalle / ANKARA
Tel : 0312 397 91 40
Basım Tarihi
Aralık 2012, ANKARA
Prof. Dr. Tevfik ÖZLÜ Kaynak gösterilmeden yazılar iktibas
edilemez, alıntı yapılamaz. Yazılar
yayınlansın, yayınlanmasın yazarlarına
iade edilmez. Yazılarda kısaltma yapılabilir.
Hukuki sorumluluk yazarlarına aittir.
®EsasMedya - 2012
®ISSN: 2146-829X Doç. Dr. Tuncay DELİBAŞI
Prof. Dr. Yunus SÖYLET
Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Farabi Hastanesi Başhekimi,
Hasta Hakları ve Sağlıklı Yaşam Derneği (HAKSAY) Başkanı
Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi Klinik Şefi / Uluslararası Sağlık Federasyonu (USAF) Genel Başkanı
İstanbul Üniversitesi Rektörü Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Üyesi Üniversite Hastaneleri Birliği Derneği Başkanı
ÜCRETSİZDİR.
Destek ve katkıları için
SAĞLIK BAKANLIĞI’na teşekkür ederiz.
/saglikinsandrg
/saglikveinsandergisi
www.saglikveinsandergisi.com
1. Yaşımızda
Kocaman Bir Çocuk Olduk!
SAĞLIK, ülkemizin her bireyini yakından ilgilendiren özel bir
alan.
Bu alanla ilgili değişim ve gelişmeleri hepimiz yakından
izliyor ve hassasiyetle değerlendiriyoruz. Paydaş sektörler
ve kurumlar açısından da sağlık pek çok özelliği içinde
barındıran önemli bir hizmet sahası. Bu sahada insanımız
adına atılan önemli adımlar ve sunulan yenilikler oldukça
dikkat çekici.
Sağlık ve İnsan Dergisi ilk sayılarımızdan itibaren ifade
ve iddia ettiğimiz gibi sağlık alanının en önemli ve
prestijli platformlardan birisi oldu. Yola çıkarken bu
iddiamızı içtenlikle dile getirmiş ve her sayıda bunu sizlere
ispatlayacağımızı söylemiştik.
Sizlerden aldığımız geri dönüşler, 1 yaşımızı yeni
tamamlamış olmamıza rağmen bizim için mutluluk ve
gurur vesilesi oldu. Çünkü size karşı sözümüzü tuttuk
ve sektörün bütün paydaşları ile sürdürdüğümüz
birlikteliğimizin ürünlerini pırıl pırıl bir dergi ile ortaya
koyduk.
Bütün bunları yaparken önce ticareti değil HİZMET’i
düşündük. Sağlık Bakanlığımızın yürüttüğü Sağlıkta
Dönüşüm Programı’nın başarılarına ayna tutarken, yapıcı
öneri ve eleştirilere yer vererek eksiklerin tamamlanmasını
istedik.
Elde edilen başarıda payı olan bütün kurum ve kuruluşların
görüşlerini her sayımızda değerlendirdik. İnsanımızın
sağlığı için kendi çapımızda bir şeyler yapmak isterken,
sağlığın insanının da unutulmaması gerektiğini
yayınlarımızla vurguladık.
Sağlık ve İnsan Dergisi’nde yer alan yazılar, makaleler,
portreler, röportajlar, özel bölümler hatta ilan ve reklamlar
bile dikkat çekti ve çok beğenildi. Ciddi ve samimi bir sağlık
yayıncılığının nasıl yapılacağını hem biz yaşadık hem de
sizlerle paylaştık.
Bize yola çıktığımız ilk andan itibaren destek olan ve
katkılarını esirgemeyen; Sağlık Bakanımız Sayın Prof.
Dr. Recep AKDAĞ başta olmak üzere, Bakanlığın bütün
birimlerine, maddi ve manevi desteklerini esirgemeyen
sağlık sektörünün ilgili bütün kurum ve kuruluşlarına,
yazıları ile dergimizi zenginleştiren ve etkili kılan yazar,
akademisyen, hekim ve sağlık çalışanlarına, her zaman
bize güç veren çok değerli Yayın Danışma Kurulu
Üyelerimize, eleştirileri ile bizi yönlendiren okurlarımıza
ve dostlarımıza, dergimize emeği geçen herkese
şükranlarımızı sunuyoruz.
Sağlık ve İnsan Dergisi 2013 yılından itibaren “ABONE”
sistemine geçerek yoluna devam edecek. Dergimize abone
olan her okurumuza Sağlık ve İnsan Dergisi’ni kurye ile
özel olarak göndereceğiz. Böylelikle sizlerle kurduğumuz
iletişimimiz daha da güçlenmiş olacak.
Bu vesile ile 2013 yılının insanımızın sağlığı ve sağlığımızın
insanı için güzellikler getirmesini umuyor, daha güzel
dergilerle daha güzel günlerde buluşmak dileğiyle hepinize
sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz.
M. Esat GÜZELGÖZ
İÇİNDEKİLER
Haber:
Hepatit A Aşısı Çocukluk Dönemi
Aşı Takvimine Eklendi
Kapak Konusu:
6
Ülkemizde 112 Acil Sağlık Hizmetleri
10
Haber:
Helikopterlerin Her Sortisi
2 Kişiye Can Oldu
14
Haber:
Koçak Farma Bu Yıl da
Altın Havan Ödülü Aldı
16
Akılcı İlaç Kullanımı
18
Ülkemizde Endikasyon Dışı İlaç Kullanımı
20
Haber:
Pfizer, Aşı Üretim Tesisini Pendik’te Açtı
22
Hayatın İçinden:
Seksenler`in Rukiyesi Özlem Türkad
24
Sağlık Bilişim Derneği
ve Sağlık Bilişim Vizyonu
26
Haber:
Sağlık ve Bilişim Dünyası ‘Uluslararası
Sağlık Bilişim Zirvesi’nde Buluşuyor!
28
Portre:
Eray Kapıcıoğlu
30
Sağlıkta Performansın
İnsan Kaynaklarına Yönelik Ölçümü (3)
34
Türkiye Dünyada En Yaygın
Dişsizlik Yaşayan Ülkeler Arasında
40
46
Haber:
2 Türk Doktordan Dünyada Bir İlk
42
48
Röportaj:
Kampus:
Kronik Hastalıklar Üzerine
Medipol
Üniversitesi
Prof. Dr. Vural
Kavuncu
52
46
Sağlık Bakanlığı İletişim Merkezi
Haber:
‘Alo
184’
SABİM Dünyada Bir İlk
2
Türk
Doktordan
54
42
48
Röportaj:
“İstanbul
Health Expo”
Medikal Sektörün
Kampus:
Kronik
Hastalıklar
Üzerine
Global
Alıcılarını
İstanbul’da
Buluşturacak!
Medipol
Üniversitesi
Prof.
Dr. Vural
Kavuncu
57
52
46
Dünya
AIDS Gününde
Sağlık
İletişim Merkezi
Haber:Bakanlığı
Bakanlıktan
Risk
‘Alo
184’
SABİM
2 Türk DoktordanUyarısı
Dünyada Bir İlk
58
54
48
Röportaj:
Haber: Health Expo” Medikal Sektörün
“İstanbul
Kronik Hastalıklar Üzerine
Hekim ve
Eczacı Gözüyle
Hayatın
Kadrajı
Global
İstanbul’da
Buluşturacak!
Prof. Dr.Alıcılarını
Vural Kavuncu
60
57
52
Haber:
Dünya
AIDS Gününde
Sağlık Bakanlığı
İletişim Merkezi
Harvard’lı
Türklerin
Beyin Mucizesi
Bakanlıktan
Risk Uyarısı
‘Alo 184’ SABİM
62
58
54
Haber:
“İstanbul Health Expo” Medikal Sektörün
Hematopoetik
Hekim
ve
Eczacı
Hayatın
Global
Alıcılarını
İstanbul’da
Buluşturacak!
Kök
Hücre
Nakli –Gözüyle
Kemik İliği
NakliKadrajı
64
60
57
Türkiye’nin
Deneyimli
Haber:
Dünya AIDSEn
Gününde
Kalp
Uzmanları
Harvard’lı
Türklerin
Beyin Mucizesi
Bakanlıktan RiskMedipol’de!
Uyarısı
69
62
58
Tamamlayıcı
Sağlıkta Yeni Dönem Başlıyor:
Haber:
Hematopoetik
Hedef
5
Milyon
Hekim
ve
Eczacı
Hayatın
Kök Hücre Nakli Sigortalı
–Gözüyle
Kemik İliği
NakliKadrajı
72
64
60
Haber:
Türkiye’nin
En Deneyimli
Haber:
Aile
Hekimlerine
Kanser
Görevi
Kalp
Uzmanları
Medipol’de!
Harvard’lı
Türklerin
BeyinTarama
Mucizesi
74
69
62
Haber:
Tamamlayıcı
Sağlıkta Yeni Dönem Başlıyor:
Hematopoetik
Sağlık Diplomatlarıyla
Sınırlar Kalkacak
Hedef
5
Milyon
Kök Hücre Nakli Sigortalı
– Kemik İliği Nakli
76
72
64
Gezelim
Görelim:
Haber:
Türkiye’nin
En Deneyimli
Çikolata
ve
Dantel
Şehri:Tarama
BRÜJ Görevi
Aile
Hekimlerine
Kanser
Kalp Uzmanları
Medipol’de!
78
74
69
Film:
Haber:
Tamamlayıcı Sağlıkta Yeni Dönem Başlıyor:
Inception
Sağlık
Sınırlar Kalkacak
Hedef Diplomatlarıyla
5 Milyon Sigortalı
80
76
72
Gezelim
Haber: Görelim:
Kitap
Çikolata
ve DantelKanser
Şehri:Tarama
BRÜJ Görevi
Aile Hekimlerine
78
74
Film:
Haber:
Inception
Sağlık Diplomatlarıyla Sınırlar Kalkacak
80
76
Gezelim Görelim:
Kitap
Çikolata ve Dantel Şehri: BRÜJ
78
Film:
Inception
HEPATİT A AŞISI
ÇOCUKLUK DÖNEMİ AŞI TAKVİMİNE EKLENDİ
Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ, Eylül 2012 itibarıyla Türkiye’de çocuk aşılama
oranlarının yüzde 97 ile dünyanın en yüksek aşılama oranları arasında yer aldığını bildirdi
Hepatit A aşısının çocukluk dönemi aşı takvimine eklenmesi nedeniyle Sheraton Otel’de tanıtım toplantısı düzenlendi. Sağlık Bakanlığı
Bağışıklama Danışma Kurulu Üyesi
Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, burada
yaptığı konuşmada, 2005 yılına
kadar Türkiye’de 7 hastalığa karşı
bağışıklama sağlandığını söyledi.
‘’Bundan 6-7 sene öncesinde, Hepatit A’nın aşı takvimine konulduğunu rüyamızda bile göremezdik’’
6
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
diyen Ceyhan, Türkiye’nin bugün
aşılamada birçok ülkenin önünde
olduğunu ifade etti.
Hepatit A’nın basit hastalık olduğu inancının aksine ölüme bile yol
açabildiğini kaydeden Ceyhan,
Türkiye’nin ABD, Arjantin, İsrail, Katar, Panama, Suudi Arabistan ve
Uruguay’dan sonra bu aşıyı ulusal
aşı takvimine ekleyen 8. ülke olduğunu bildirdi.
Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ
ise konuşmasında, bugün çok sevindirici, güzel bir birliktelik yaşandığını, çocuklar için hayırlı bir başlangıcın bütün ülkeye duyurulması
için bir araya gelindiğini ifade etti.
1984’te Karabük’te devlet hizmetine başladığında 24 yaşında olduğunu anlatan Akdağ, o dönem çocuk
hastalıklarının teşhis ve tedavisine
ilişkin bir rehber kitaptan çok yararlandığını, üzerindeki şiirin de kendisini çok etkilediğini ifade etti.
‘’Bir çocuk, ölünce boğmacadan ya da kızamıktan
Gökte bulut olunca
Yağmur olup düşünce yere
Can vermek için çiçeklere
Sorar vururdu camlara takır takır
güce geçmişte de sahiptik.
Bütün mesele o güzel canlara
ne kadar değer veriyoruz, onları neyin önünde tutuyoruz,
neyin gerisinde bırakıyoruz;
bunun vizyonunu oluşturmaktır, bunun kararını vermektir’’ diye konuştu.
Gerekeni yaptınız mı
Yaptınız mı gerekeni’’
dizelerini okuyan Bakan Akdağ; ‘’Nedendir
bilmem ama 30 yıl geçmiş olmasına rağmen bu şiiri her okuduğumda duygulanıyorum. Çünkü aslında büyük milletin çocukları olarak biz çocuklarımızı koruyacak
‘’Bu karar sağlık çalışanlarının
yükünü artırıyor’’
‘’10 yılda Türkiye’de çocuklar adına
sağlıkta inanılmaz şeyler değişti, sadece aşılama değil’’ diyen Bakan Akdağ,
bundan 10 yıl önce Türkiye’de doğan her
bin çocuktan 30’u hayatını kaybederken,
bu oranın şu anda binde 8’in altına
düştüğünü, 2015 yılında ise binde yedinin
altına indirileceğine inandığını kaydetti.
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
7
Hükümetinin sağlığa çok büyük
önem verdiğini ve büyük bir dönüşüm için kollarını sıvayarak sağlıkta
dönüşümü gerçekleştirdiğini anlatan
Akdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Biz Hükümet olarak, Sağlık Bakanlığı olarak bir karar aldığımızda bu
karar, çoğu zaman sağlık çalışanlarının yükünü biraz daha artırıyor. Siz 7
antijenle belirli bir sayıda aşı yaparken, bunu 13 antijene çıkarırsanız,
birçok aşı birkaç kere yapılıyor, 13
antijenin uygulanması için çok daha
fazla emek gerekiyor. Bu sağlık çalışanlarının üzerindeki yükü, sahadaki
yükü daha da artırıyor ama bu yeni
yapılanmayla, Aile Hekimliğiyle, kırsaldaki gezici hizmetlerle bunun üstesinden gelebildik.”
Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ, Türkiye’nin bugün aşılamada
dünyanın en iyi birkaç ülkesi arasına girdiğini, bunun hem aşı türleri
hem kalite hem de çocuklara kolay
uygulanabilirlik açısından böyle
olduğunu söyledi.
8
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
“Aşı üretimini de gerçekleştirebileceğiz” bunun Başbakan Recep Tayyip
Yüksek aşılama yüzdelerine sağlık
çalışanları sayesinde eriştiklerini dile
getiren Bakan Akdağ, ‘’2002’de göreve geldiğimde Diyarbakır’da çocuk
aşılama oranı yüzde 49, Hakkâri’de
yüzde 44, Şırnak’ta yüzde 37 idi. Bugün bu şehirlerimizde dâhil olmak
üzere ülkemizin bütün bölgelerinde
toplamda aşılama oranlarımız yüzde
96-97’nin üzerine çıktı. 2002’de
Türkiye ortalaması maalesef yüzde
70’lerdeydi. Eylül 2012 itibarıyla
çocuk aşılama oranlarımız yüzde
97 ile dünyanın en yüksek aşılama
oranları arasında’’ diye konuştu.
Zatürre aşısının formülasyonu, enjektöre dolumu ve paketleme işlemlerinin Türkiye’de yapıldığını belirten
Akdağ, “Şu anda belki antijenleri
üretilmiyor ama ben inanıyorum ki
Türkiye’de yakın gelecekte, bunların
da çalışmalarını yapıyoruz, sıfır noktasından başlayarak aşı üretimini de
gerçekleştirebileceğiz” dedi.
Aşılama bütçesinin 2002’ye göre 40
kat arttığını bildiren Bakan Akdağ,
Erdoğan’ın sağlığa verdiği büyük
önem ve ekonomi yönetiminin
sağlık için para harcamanın önemini
anlamalarından kaynaklandığını söyledi. Akdağ, “Burada ülkenin siyasi ve
ekonomik istikrarının önemi var. Aşıya
20 milyon liranın altında bir para
harcarken 10. yılda bunu 400 milyon
liraya çıkarmış olmak tabii ki kolay
değil” değerlendirmesinde bulundu.
Sağlıklı yaşam için para ve vakit harcamaktan da, mesai sarf etmekten
de kaçınmadıklarını dile getiren Bakan Akdağ, Türkiye’nin bu konuda
her geçen gün bir adım daha ileriye
gittiğini kaydetti.
Akdağ, Hepatit A aşısının ulusal aşı
takvimine dâhil edilmesinde emeği
geçen herkese ‘Türk milletinin çocukları adına’ şükranlarını sundu. Bu
arada toplantıda, “aşıyla hastalıkları
aşıyoruz” sloganın kullanıldığı kamu
spotu filmi de izlendi. Toplantının
ardından, spotta rol alan çocuklar Bakan Akdağ’a çiçek sundu. Akdağ da
çocuklara hediyeler vererek fotoğraf
çektirdi.
kapakkonusu
ÜLKEMİZDE
112 ACİL
SAĞLIK HİZMETLERİ
Prof. Dr. Ali Coşkun
Acil Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü
Acil Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü; afet ve acil durumlarda sağlık hizmetlerini sağlamak, hastane öncesi
acil sağlık hizmetleri konularında eğitim yapmak, yönetim ve destek süreçlerini planlamak, koordine etmek,
yürütmek ve denetlemekle görevlidir. Daha önce Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü bünyesinde
daire başkanlığı seviyesinde hizmet
verilmekte iken, 2 Kasım 2011’de
yayımlanan kanun hükmünde kararname ile Acil Sağlık Hizmetleri Genel
Müdürlüğü kurulmuştur.
Ülkemiz başta depremler olmak
üzere sel, toprak kayması, çığ düşmesi
gibi doğal afetlere sıkça maruz
kalmaktadır. Doğal afetlerin yanı
sıra endüstriyel kazalar ve toplumsal
olaylar gibi olağan dışı durumlarda
hızlı ve etkin bir şekilde müdahale
ederek ölümlerin önlenmesi ve
sakatlıkların azaltılması Genel Müdürlüğümüzün öncelikli hedefleri
arasında yer almaktadır.
10
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
Ulusal Medikal Kurtarma Ekipleri
(UMKE)
UMKE’ye olan ihtiyaç 1999 Marmara
depreminde bütün hatlarıyla hissedilmiştir. Bunun sonucu olarak 2004
yılında, ASOP (Afetlerde Sağlık Organizasyonu Projesi) adı altında bir
UMKE yoksunluğu projesi tanımlanmıştır. 2005 yılı başında ilk il kurulumunu gerçekleştirerek yıl sonunda
UMKE kurulan il sayısı 51’e yükselmiştir. Ülke genelinde tüm illerdeki
yapılanmasını 2006 yılı sonu itibariyle tamamlamıştır.
UMKE’ler; başta deprem olmak üzere
tüm doğal ve insan kaynaklı afetlerde,
afet sonrasında olmazsa olmaz unsur
olan, insanın yaşatılmasına yönelik
medikal kurtarmayla alakalı tüm faaliyetleri gerçekleştirir. Bu faaliyetleri
olay yerinde, enkazın altında yapacak
kapasitede bilgi birikimine ve donanıma sahiptirler. Böylece afetzedelerin kurtarılma süreçlerinde oluşabilecek muhtemel ölüm ve sakatlıkları en
aza indirmeyi hedeflemektedir.
Bugün itibariyle yurt içi ve yurt dışında profesyonel anlamda medikal
kurtarma ve müdahale hizmetlerinde görev yapmaya hazır 5000’in
üzerinde UMKE personeli mevcuttur.
UMKE personelinin eğitimleri her yıl
planlı bir şekilde devam etmektedir.
Özellikle sahada yapılan eğitim tatbikatları, personelin bu yöndeki gelişimine büyük katkı sağlamaktadır.
Bölgesel yapılan tatbikatlarla diğer
kamu kurum ve özel sivil toplum kuruluşları ile koordineli çalışmalar yürütülmektedir.
Bakanlığımızın son on yılda yaptığı
reformlarla ülkemiz, dünya da “Model Ülke” olarak kabul edilmektedir.
Artık yabancı heyetler bizim politikalarımızı ve de uygulamalarımızı incelemekte, en önemlisi de; bunu kendi
ülkelerine adapte etmek üzere, sık sık
ülkemizi ziyaret etmektedirler. Yine
ülkemiz, gerek Doğu ve Güneydoğu
Avrupa ülkelerinin Afet karşısında
bilinçlendirilmesi ve etkinlik düzeylerinin artırılması konusunda gerekli
desteği sağlamaktadır.
112 Kara Ambulans Hizmetlerimiz:
Bu hizmet vatandaşımızın herhangi
bir acil hastalık veya yaralanma
halinde, günün 24 saatinde 112 telefon numarasını çevirmesiyle başlar.
Her ilimizde bulunan komuta kontrol
merkezine ulaşan çağrılar, aciliyetine karar verilerek değerlendirilir.
Olay yerine en yakın istasyondan,
içerisinde doktor veya paramedik,
acil tıp teknisyeni bulunan tam donanımlı ambulans görevlendirilerek
olay mahaline ulaşması ve hasta ya
da yaralıya olay yerinde gerekli tıbbi
müdahaleyi yaparak ihtiyaç varsa tedavi göreceği hastaneye nakledilmesi şeklinde son bulur.
Acil sağlık sisteminin güçlendirilmesi amacıyla 112 acil sağlık hizmetleri
ülke geneline tüm kırsal bölgeleri
kapsayacak şekilde yaygınlaştırılmış,
son 10 yılda 112 istasyon sayısı 481
den 1.854’e çıkarılmıştır.
%90’ların üzerine çıkarak gelişmiş
ülkelerdeki vakaya ulaşma süreleri
yakalanmıştır.
Yaygın istasyon ağı ve profesyonel
ekipler ile gelen acil çağrıların kentlerde ilk 10 dakikada ve kırsal alanda ilk 30 dakikada ulaşma oranları
Her türlü coğrafi ve iklim şartlarında
müdahale edebilmek amacıyla kar
üstünde gidebilen ambulanslar temin
edilmiş, kar nedeniyle ulaşılamayan
112 acil sağlık hizmetlerinde kullanılan ambulans sayısı son 10 yılda
617’den 2.939’a çıkarılmıştır.
UMKE’NİN BUGÜNE KADAR KATILDIĞI
BAŞLICA ÖNEMLİ GÖREVLER:
YURTDIŞI: İran Bam Depremi
Pakistan Depremi
Sudan insani yardım organizasyonu
Afganistan sel ve toprak kayması
Endonezya Depremi
Endonezya Tsunami Felaketi Irak’tan yaralı nakilleri
Haiti Depremi
İsrail’den yaralıların nakilleri Pakistan sel felaketi
Arnavutluk ve Karadağ sel baskını
YURTİÇİ:
Konya Zümrüt Apartmanı çökmesi
Diyarbakır Askeri Lojmanlarında patlama
Bursa İntam Binası çökmesi
İstanbul’da iki katlı bina çökmesi
Kütahya, Sivas ve Pamukova tren kazası
Isparta uçak kazası
Kıbrısçık ve Kahramanmaraş Helikopter Kazası
Rize Ovit dağında çığ kurtarma
Van Depremi
Ankara Ostimdeki patlamalar
Sivas Koyulhisar Krom Madeni Göçüğü
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
11
hasta kalmamıştır. Bu gün itibarıyla
224 adet kar paletli ambulans, 20 adet
önünde kar bıçağı bulunan kombi paletli snow-trak ambulanslarımız ve 35
adet 4 sedyeli ambulanslarımız hizmet vermektedir.
Adalardan ve sahil bölgelerimizden
hasta naklini sağlamak amacıyla 4
adet deniz ambulansı temin edilerek
İstanbul, Balıkesir Marmara Adası, Çanakkale Gökçeada’da vatandaşlarımızın hizmetine sunulmuştur. Deniz
ambulanslarımızla, hizmete girdiği
2007 yılından itibaren toplam 3242
hasta taşınmıştır.
Tüm illerimizde 112 komuta kontrol
merkezlerinin dijital sistem altyapısı
tamamlanmıştır. Ayrıca Bakanlık bünyesinde kurulan kriz merkezinde 24
saat online takip yapılmaktadır. Dijital
sistem altyapısı ile illerde gelen çağrıların dijital haritalar üzerinden yer tespiti, ses kayıtları, ambulans ve helikopterlerin takibi ile hastanelerdeki kritik
yatak durumları izlenebilmektedir.
112 acil sağlık hizmetleri 2011 yılında toplam 2.680.571 hastaya hizmet
sunmuştur.
Hava Ambulans Hizmetlerimiz
Ülkemizde eksikliği hissedilen ve
acil sağlık hizmetlerini dünyada
örnek gösterilen bir düzeye ulaştıran
hava ambulans hizmetleri ile uzak
mesafeler kısalmış, organ nakli ve
hızlı müdahale ile can kayıpları ve
sakatlıkların önlenmesinde büyük
aşama kaydedilmiştir.
Tam donanımlı kara ambulansları ile
yürütülen 112 acil sağlık hizmetlerinde olumsuz hava ve yol şartlarında
ulaşımı sağlayacak paletli ambulanslar
ile deniz ambulanslarının hizmete girmesinin ardından ülkemizde ilk defa
uygulamaya konulan hava ambulansları ile yeni bir dönem başlatılmıştır.
Helikopter Ambulanslarımız
Ambulans helikopter hizmeti 28
Ekim 2008 tarihinde 2 helikopter ile
başlamıştır. Mart 2009 tarihine kadar ambulans helikopter sayısı 7’ye
çıkarılmış olup; Ankara, İstanbul,
Antalya, Diyarbakır, İzmir, Kayseri ve
Erzurum’da birer adet olmak üzere
konuşlanarak hizmet vermeye başlamıştır.
Hava ambulans helikopterlerde bir
doktor, bir yardımcı sağlık personeli, görevin yerine getirilebilmesi için
Sivil Havacılık mevzuatına uygun bir
sorumlu pilot ve ikinci pilot olmak
üzere dört görevli bulunmaktadır.
Ambulans helikopterlerin donanımında hasta ve yaralıyı en yakın
sağlık kuruluşuna ulaştırırken ihtiyaç
duyulabilecek her türlü tıbbi cihaz
bulunmakta olup havada iken adeta
bir yoğun bakım hizmeti verilebilmektedir. Ayrıca yeni doğan vakalarının taşınmasında gerekli olan küvöz
ve yeni doğan ventilatörü gibi malzemeler de helikopterde mevcuttur.
Bugüne kadar helikopterlerde uçuş
esnasında yeniden canlandırma da
dahil her türlü tıbbi acil müdahale
eksiksiz olarak uygulanmış durumdadır.
03 Eylül 2009 tarihinde 10 adet ambulans helikopter daha hizmete
girerek toplam ambulans helikopter sayısı 17’ye ulaşmıştır. Ülkenin
coğrafi yapısı ve ulaşım şartları, nüfus
yoğunluğu, hâkim meteorolojik şartlar ve stratejik bölgeler göz önüne
alınarak konuşlanma yerleri tespit
edilmiştir. Şu anda 15 ilde Ankara ve
İstanbul’da ikişer adet, diğer illerde
ise (Çanakkale, Bursa, İzmir, Antalya.
Afyon, Adana, Kayseri, Diyarbakır,
Van, Erzurum, Trabzon, Konya ve
Samsun) birer adet olmak üzre 17
adet ambulans helikopterle hizmet
yürütülmektedir.
Ambulans helikopterler gündoğumu-günbatımı arasında hizmet vermekte olup, hizmetin başladığı tarihten bugüne kadar 26.199 saat uçarak
13.546 hasta/yaralı ve 92 organ nakli
vakası taşımışlardır.
Ambulans Uçaklar;
Biri turbojet, diğeri turboprop olmak
üzere iki adet ambulans uçak 16 Nisan 2010 tarihinde hizmete girmiştir.
Her iki uçakta Ankara Esenboğa Hava
Meydanında konuşlanmıştır.
Ambulans uçaklar 24 saat esasına
göre hizmet vermekte olup, bugüne kadar 9.015 saat uçmuş ve 3.295
hasta/yaralı ile 244 organ nakli vakası
taşımıştır.
Ambulans uçaklar yurt dışında bulunan vatandaşlarımız ile ülkemizde
bulunan yabancı ülke vatandaşlarına da hizmet vermektedir. Bugüne
kadar (02.12.2012) yurt dışından ülkemize 182 hasta/yaralı, ülkemizden
de yurtdışına 15 hasta/yaralı olmak
üzere toplam 197 hasta/yaralı nakledilmiştir.
Ulusal Zehir Danışma Merkezi (UZEM)
Merkez, ülkemizde tedavi maksatlı
kullanılan ilaçlar, böcek ilaçları, tarım ilaçları, mantarlar ve çeşitli bitkilerle olan zehirlenmelerden, zehirli
hayvan ısırmalarına ve sokmalarına
kadar geniş yelpazedeki zehirlenmelerde hem halka hem de sağlık
çalışanlarına yönelik olarak 24 saat
hizmet vermektedir.
Ayrıca, zehirlenmelerde gerekli antidot/antitoksin ihtiyacını da karşılayan Merkeze, ihtiyaç duyulduğunda danışma hizmeti almak amacıyla
Türkiye’nin her yerinden 114 numaralı telefondan ulaşılabilir.
AMBULANS HELİKOPTER İLE EN FAZLA TAŞİNAN VAKA İSTATİSTİĞİ
12
Hastalık Dağılımları
Toplam
Yüzdesi
Kardiyovasküler Hast. 3540
%26.34
Travma 2331 %17.34
Yenidoğan Hast. 1498 %11.14
Organ Nakli 92 %0.68
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
AMBULANS UÇAK İLE EN FAZLA TAŞINAN VAKA İSTATİSTİĞİ
Hastalik Dağilimlari
Toplam
Yüzdesi
Kardiyovasküler Hast.
714 %24.
Yenidoğan Hast. 420 %14
Nörolojik Hast. 314
%10
Organ Nakli 244 %6.75
Türkiye’de ulusal olarak çalışan tek
danışma merkezi olan UZEM’in görevleri:
• Danışmanlık
• Antidot Temini ve Dağıtımı
• İstatistiksel Çalışmalar
• Hekim ve Halka Yönelik Eğitim Faaliyetleri
• Bilimsel Faaliyetler
• Uluslararası Kuruluşlarla İlgili Faaliyetler
samında temel eğitim, ileri yaşam
desteği eğitimi, çocuk ileri yaşam
desteği eğitimi, travma resüsitasyon
eğitimi ve ambulans sürüş teknikleri
eğitimleri verilmektedir.
Genel Müdürlüğümüzün Lojistik ve
Teknik Hizmetler Daire Başkanlığının
görevidir.
Afet ve olağandışı durumlarda sağlık hizmetlerini gerçekleştirmek
üzere yetiştirilen Ulusal Medikal
Kurtarma Ekiplerinin eğitimleri
devam etmektedir. Bugüne kadar
4909 UMKE personeline eğitim verilmiştir. İlkyardım eğitimleri devam
etmektedir. Bugüne kadar toplamda 377.135 kişiye sertifikalı ilkyardım eğitimi verilmiştir.
1. Ambulans ekipleri ve UMKE’lerin
her türlü ihtiyacının tahsis ve dağıtımını sağlamak,
Diğer görevleri ise:
2. Olağan ve olağandışı durumlarda
Bakanlık ile diğer kurumlar, il müdürlükleri ve sahada görev yapan
ekipler ile kesintisiz haberleşmenin sağlanması,
Acil Sağlık Hizmetlerinde Eğitim
Programları
LOJİSTİK VE TEKNİK HİZMETLER
3. 112 Acil Sağlık Hizmetlerinin yürütülmesini sağlayacak olan otomasyon sistemlerinin tesis edilmesi,
112 acil sağlık hizmetlerinde çalışan
personelin hizmet kalitesini artırmak
amacıyla yapılan zorunlu eğitimler
devam etmektedir. Bu eğitimler kap-
Afet ve olağandışı durumlarda ihtiyaç duyulacak malzemelerin, afet
öncesi, sırası ve sonrasında depolama ve tahsis hizmetlerini sağlamak
4. Afete yönelik araç gereç ve malzeme envanterlerini tutmak, bunlara
ilişkin her türlü yazılım, donanım ve
kiralama hizmetlerini planlamak.
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
13
HELİKOPTERLERİN HER SORTİSİ
2 KİŞİYE CAN OLDU
Sağlık Bakanlığının Acil Sağlık Hizmetleri bünyesindeki ‘Hava Ambulans Sistemi’ kapsamında hizmet
veren 19 helikopter ile 4 uçak bugüne kadar 130 kez organ nakli için
havalandı. Her sorti en az 2 kişiye
can oldu. Bakanlığın ‘Hava Kuvvetleri’
olarak adlandırılan filosu bağışlanan
organları zamanında ulaştırdı.
Hayat maratonunda nakile 130 sorti!
Zamanla yarışın yaşandığı organ nakillerinde görev alan hava ambulansı ile helikopterler, ölüm kalım maratonunda ibreyi hayata çevirmeyi
başardı. 2008 yılında 2 helikopter ile
başlanan, bugün sayısı 19’a ulaşan
14
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
ambulans helikopter ve 4 uçak, organ nakli bekleyenlerin imdadına zamanında yetişti.
Bağış rakamları sevindiriyor
Sağlık Bakanlığının Hava Ambulans
Sistemi sayesinde organ nakli için
105 kez ambulans uçak, 25 kez de
ambulans helikopterler havalandı.
Bu sayede bağışlanan organın bekletilmeden doğru kişiye zamanında
ulaştırılması sağlandı.
Sağlık Bakanlığı verilerine göre organ
nakline ilişkin rakamlar da artı yönde
seyrediyor. 2002 yılı ile 2011 yılı sonu
verileri karşılaştırıldığında kadavra
verici sayısı 111’den 334’e, kadavradan yapılan böbrek nakli sayısı ise
189’dan 521’e ulaştı. Karaciğer nakil
sayısı 82’den 282’ye çıkarken, kalp
nakli sayısı da 20’den 93’e yükseldi.
2002 yılında Türkiye’de toplam 23
adet olan böbrek nakli merkezi bugün itibariyle 62’ye çıkarıldı. Karaciğer nakli merkezleri sayısını 15’ten
33’e çıkaran Bakanlık, kalp nakli merkez sayısını da 6’dan 9’a ulaştırdı. Ayrıca bugün itibariyle üç olan akciğer
nakli merkezi sayısının artması bekleniyor. Üç akciğer nakli merkezinin
ruhsat alma aşamasında olduğunu
öğrenildi. Nakil bekleyenlerin imdadına yetişen ambulans uçak ve helikopterler zamanı ‘hayata’ çeviriyor.
KOÇAK FARMA
BU YIL DA
ALTIN HAVAN ÖDÜLÜ ALDI
Eczacı Dergisi Altın Havan İlaç ve Eczacılık Sektörü Başarı Ödülleri 5 Kasım 2012 saat 20:00’de Marmara Üniversitesi Haydarpaşa Kampüsü Ord.
Prof. Reşat Kaynar salonunda İlaç ve
Tıbbi Cihaz Kurumu Başkanı Dr. Saim
Kerman’ın açılış konuşması yaptığı
törende sahiplerine verildi. Teknolojik gelişiminin bir göstergesi olan “Yılın Sanayi Ürünü Ödülü”nü bu yıl da
Koçak Farma’nın “Kanda Pıhtılaşmayı
Önleyen Biyoteknoloji Ürünü Enoxaparin Sodyum Etken Maddesi ve
16
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
Bitmiş Ürün Üretimi Projesi” kazandı.
Bu proje aynı zamanda, 2012 Tübitak
10.Teknoloji Ödülleri Yarışmasında da
finalist olmuştur.
Koçak Farma “Onkoloji İlaçları ve
Hammaddeleri Üretimi Projesi” ile de
“2011 Eczacı Altın Havan Yılın Sanayi
Ürünü” ödülünü almıştır.
Bu çalışma da 2011 TÜBİTAK 9.Teknoloji Ödülleri Yarışmasında finalist olmuştur.
Ar-Ge çalışmaları ve yenilikçi ilaçları
ile ön plana çıkan Koçak Farma’nın
Ceo’su Uzm. Dr. Hakan Koçak’ın şirketle ilgili aşağıdaki açıklamaları ulusal ilaç sanayimizin bugününe ışık
tutacaktır:
“Koçak Farma” Çerkezköy Organize
Sanayi Bölgesi’nde 140.000 m2 alan
üzerinde kurulu 70.000 m2 kapalı
alana sahip modern tesislerinde bağımsız entegre ünitelerde ilaç aktif
maddesi ve beşeri ilaç üretilmektedir. Beşeri ilaç üretimi çeşitlerine göre
(solid, likit, yumuşak jelatin kapsül,
steril, hormon, antikanser, penisilin
ve penisilin türevleri, sefolosporin,
penem ve biyolojik ürünler) GMP (iyi
üretim uygulamaları) kurallarına uygun olarak dizayn edilmiş bağımsız
binalarda yapılmaktadır. İleri teknoloji donanımlı, uluslararası standart
ve kalitede üretim yapan tesisimiz,
Avrupa Birliği Sağlık Otoriteleri tarafından denetlenmiş ve Avrupa Birliği
GMP kurallarına uygunluğu onaylanmıştır.
Koçak Farma ilaç ve ilaç hammaddelerinin (özellikle antikanser, biyoteknoloji ve hormon) üretiminde
dünyada sınırlı sayıda ilaç üreticisinin
sahip olduğu gelişmiş teknolojileri
ülkemizde kullanıma sokarak yerli
ilaç sanayiinin gelişmesine öncülük
etmiştir.
Koçak Farma’nın onkoloji ürünlerini üretebilme kabiliyeti uzun yıllar
boyunca yüksek teknolojiye yatırım
yapması, bilimsel işbirlikleri, uluslararası gelişmeler, kuralları sürekli
izlemesi (ICH, cGMP, ISO 9001, ISO
14001, OHSAS 18001, ISO 17025) ve
özellikle Ar-Ge çalışmaları sonucunda kazanılmıştır.
Onkoloji ilaçları ve hammaddelerinin üretimi projesi kapsamında 30’a
yakın kanser ilacı ilk jenerik olarak ülkemizde üretilerek ülke ekonomisine
önemli bir katkı sağlanmış ve stratejik öneme haiz ilaçlar kolaylıkla erişilebilir hale getirilmiştir.
Sağlık sektörünün geleceğini oluşturan biyoteknolojik ve hedefe yönelik
akıllı ilaçlar tedavi üstünlükleri nedeniyle pazar payını gittikçe artırmaktadır.
Şirketimiz bu amaçla Ar-Ge yatırımlarını artırmış, biyoteknolojik ve
inovatif ürünlere yönelerek iç ve dış
pazarlarda teknolojik ve ekonomik
rekabetle büyümeyi başarmıştır. Bu
bağlamda kanda pıhtılaşmayı önleyen Enoksaparin Sodyum etken
maddeli OKSAPAR adlı ilacımız üretilmiştir. Bu ilaç Türkiye’de üretilen ilk
biyobenzer üründür. Avrupa Birliğinde henüz bir biyobenzer ürün yoktur.
Kullanıma hazır enjektör formundaki
ilaç robotik teknoloji donanımlı hatlarda steril üretim teknolojisi ile üretilmektedir. Bu ilacın yerli üretimi de
ilaç harcamalarında önemli tasarruf
olanağı sağlamıştır.
İlaç sektöründe teknoloji çok hızlı bir
şekilde değişmektedir. Teknoloji ve
Ar-Ge’ye yatırım yapan firmalar gelecekte ayakta kalabilecektir. Günümüzde teknoloji ve yenilik yeteneği,
rekabet üstünlüğünün ve sürdürülebilir ekonomik gelişmenin belirleyici
unsurlarından biri haline gelmiştir.
Koçak Farma yenilikçi buluşlarla Teknolojik bilgiyi daha ileriye taşımak
ve gelişime katkıda bulunmak amacı
ile AR-Ge birimi ve pilot üretim tesisi
kurmuştur.
Ar-Ge bölümü bilimsel araştırma kültürüne ve organik sentez yapabilme
bilgi ve becerisine sahip akademisyen ve uzman kadrolardan oluşmaktadır.
Halen bazı biyoteknolojik ilaçların ve
onkolojik ajanların Ar-Ge çalışmaları
sürdürülmektedir.
Türk İlaç Sanayinin iç ve dış piyasalarda rekabet gücünü ve pazar payını
artırması için Ar-Ge ve ileri teknoloji
odaklı yatırımlara ağırlık vermesi gerekir. Uzun vadeli doğru stratejiler
Türkiye’yi küresel Ar-Ge merkezi ve
teknolojik ilaç üretim üssü haline getirebilir.
Şirketimiz bu amaçla Ar-Ge yatırımlarını artırmış, biyoteknolojik ve
inovatif ürünlere yönelerek iç ve dış
pazarlarda teknolojik ve ekonomik
rekabeti öngören “stratejik vizyon
projesi”ni uygulamaya koymuştur.
2010;2011 ve 2012’nin Koçak
Farma’nın yeni teknolojilere ve katma değeri yüksek yenilikçi ilaçlara
yatırım yılları olduğunu ve bu sürecin
gelecek yıllarda da devam edeceğini
söyleyebilirim.
Görüldüğü gibi, Koçak Farma inovatif Ar-Ge çalışmalarına ağırlık vererek
Onkoloji ve Biyoteknoloji konularında yeni buluşlarla patent ve veri koruma engelini aşmaya çalışırken elde
ettiği bilgi ve deneyimle yeni projeler
geliştirerek ekonomik ve teknolojik
yönden sürdürebilir bir büyümenin
altyapısını oluşturmaya çalışıyor.
Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu (ISO) arasında yer alan firma
sektörde hızla büyüyen kuruluşlar
arasında ilk sıralarda yer almaktadır.”
UZM. DR. HAKAN KOÇAK
KİMDİR?
1977 yılında Kabataş Erkek Lisesinden, 1984 yılında Cerrahpaşa Tıp Fakültesinden mezun olan Koçak, aynı
fakültede iç hastalıkları uzmanlığını
tamamladı. İstanbul Çamlıca Askeri
Hastanesinde tabip asteğmen olarak
askerlik görevini yaptıktan sonra Koçak Farma’da çalışmaya başlayarak ilaç
sektörüne girdi. Halen Koçak Farma’da
CEO olarak görev yapıyor. Koçak, evli
ve bir erkek çocuğu sahibidir.
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
17
AKILCI
İLAÇ KULLANIMI
Ecz. Hatice Demet ÇELİK
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), bir insanlık hakkı olarak sağlık ve sağlığa
erişmekte eşitlik ilkesinden hareketle, ilaca erişebilirliğin uzun vadeli ilaç
politikalarının ayrılmaz bir parçası
olarak görülmesi gerektiği sonucuna
varmıştır. Daha geniş bir çerçeveden
bakıldığında bu konu tüm sağlık politikasının bir parçası, daha da genişletildiğinde bir ülkenin ekonomik ve
sosyal politikalarının bir bileşeni olarak değerlendirilmiştir.
Tüm dünyada yanlış, gereksiz, etkisiz
ve yüksek maliyetli ilaç kullanımı çeşitli boyutlarda sorunlara neden olmaktadır. Bu etkiler arasında hastalık
ve ölüm oranlarında artış, ilaçların
yan etki riskinin artması, parasal kaynakların yanlış tüketilmesiyle sonuçta temel ilaçlara bile ulaşılabilirliğin
azalması, tedavi maliyetlerinin daha
da yükselmesi, acil ve temel ilaçlara
karşı gelişebilecek dirence bağlı olarak, tedavinin ekonomik ve sosyal
maliyetinin artması sayılabilir. Bu nedenlerden dolayı dünyada çeşitli çözüm yolları üretilmeye, geliştirilmeye
çalışılmıştır. Bu bağlamda dünyada
“Akılcı İlaç Kullanımı (AİK)” çalışmaları
başlatılmıştır.
1985 yılında Nairobi’de yapılan DSÖ
toplantısı AİK çalışmaları için başlangıç sayılmaktadır. AİK, DSÖ tarafından; kişilerin klinik bulgularına ve bireysel özelliklerine göre uygun ilaca,
uygun süre ve dozda, en düşük maliyette ve kolayca ulaşabilmeleri olarak
tanımlanmıştır.
18
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine
göre, dünya genelinde tüm ilaçların
yaklaşık % 50’si uygun olmayan şekilde reçetelenmekte, satılmakta veya
uygulanmaktadır. Tüm hastaların
yarısından fazlası da ilaçlarını doğru
şekilde kullanamamaktadır.
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde
de yanlış ve gereksiz ilaç kullanımı
halk sağlığını ve tedavi maliyetlerini
etkileyen ciddi bir sorundur. Bugüne
kadar otorite ve meslek örgütleri tarafından, akılcı ilaç kullanımı ilkelerinin ülke çapında yaygınlaştırılmasına
yönelik birçok çalışma yapılmıştır.
Bakanlığımızca Ekim 2010 tarihinde
kurumsallaşma yönünde önemli bir
adım atılmış, İlaç ve Eczacılık Genel
Müdürlüğünde Akılcı İlaç Kullanımı
Şube Müdürlüğü kurulmuştur. Sağlık Bakanlığının yeniden yapılandırılması çalışmaları kapsamında AİK
faaliyetleri 19 Mart 2012 tarihinden
itibaren Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumu, Akılcı İlaç Kullanımı, İlaç
Tedarik Yönetimi ve Tanıtım Dairesi
bünyesinde Akılcı İlaç Kullanımı Birimi tarafından sürdürülmektedir.
Akılcı İlaç Kullanımının sağlanmasında sorumluluk sahibi taraflar olarak
hekim, eczacı, hemşire, diğer sağlık
personeli, hasta/ hasta yakını, sektör,
düzenleyici otorite, meslek örgütleri
ve diğer (Medya, Akademi vb.) gruplar sayılabilir.
Akılcı olmayan ilaç kullanım şekilleri
arasında çoklu ilaç kullanımı, ilaçların gereksiz ve aşırı kullanımı, klinik
rehberlere uyumsuz tedavi seçimi,
piyasaya yeni çıkan ilaçların uygunsuz tercihi, ilaç kullanımında özensiz
davranılması (uygulama yolu, süre,
doz vs.), uygunsuz kişisel tedavilere
başvurulması, gereksiz yere antibiyotik tüketimi, gereksiz yere enjeksiyon
önerilmesi, gereksiz ve uygunsuz
vitamin kullanımı, bilinçsiz gıda takviyesi ve bitkisel ürünlerin kullanımı,
ilaç-ilaç etkileşimleri ve besin-ilaç
etkileşimlerinin ihmal edilmesi yer
almaktadır.
Akılcı olmayan ilaç kullanımı hastaların tedaviye uyumunun azalmasına,
ilaç etkileşimlerine, bazı ilaçlara karşı
direnç gelişmesine, hastalıkların tekrarlamasına ya da uzamasına, advers
olay görülme sıklığının artmasına, tedavi maliyetlerinin artmasına neden
olur.
AİK, ilacın üretiminden tüketimine,
dağıtımından imhasına kadar birçok
süreçleri kapsamaktadır. Bu amaçla
ülke çapında AİK faaliyetlerini yürütürken illerde koordinasyonu sağlamak amacıyla 81 ilde AİK il temsilcileri belirlenmiştir. Ayrıca Hastane
Hizmet Kalite Standartları gereğince,
hastanelerde planlama yapmak ve
faaliyetlerde bulunmak amacıyla da
AİK ekipleri oluşturulmuştur.
Kurumumuzca Sağlık personellerinin
ve halkın farkındalığının artırılması
ve davranış değişikliği oluşturulması
amacıyla çeşitli faaliyetler yürütülmektedir. Tanıtım, eğitim, izleme değerlendirme ve geri bildirim sistemi
ve idari düzenlemeler başlıkları altında yürüttüğümüz bu faaliyetlerden
kısaca söz etmek isteriz.
AİK ile ilgili tanıtım faaliyetleri konusunda bilgi paylaşımının sağlanabilmesi ve farkındalığın artırılması için
basın yayın aracılığıyla programlar
yürütmekte ve www.akilciilac.gov.tr
resmi web sitesinde de AİK hakkında
güncel bilgiler sunmaktayız.
AİK ile ilgili eğitim faaliyetleri kapsamında ilköğretimden başlayarak,
sağlık mesleği eğitimlerinde ve mezuniyet sonrasında gerek yüz yüze
gerekse de uzaktan Akılcı İlaç Kullanımı eğitim programları uygulamaktayız. Bu sayede olumlu yönde
davranış değişikliği oluşturmayı hedeflemekteyiz.
Birinci basamakta aile hekimlerimizce yazılan reçetelerin izleme,
değerlendirme ve geri bildiriminin
yapılabilmesine yönelik bir proje geliştirerek elektronik altyapısını kurduk.
hekimlere ulaşabilecek şekilde geliştirilmesini ve yaygınlaştırılmasını hedeflemekteyiz.
Akılcı İlaç Kullanımının teşviki için
başta “Beşerî Tıbbi Ürünlerin Tanıtım
Faaliyetleri Hakkında Yönetmelik”
olmak üzere bir takım idari düzenlemeler yaptık. Bu düzenleme ile
beraber tanıtım faaliyetlerinin AİK
ilkelerine uygun olarak yapılmasını
hedefledik. Yine bu kapsamda bilimsel kongre ve sempozyumlarda
AİK ile ilgili oturumlar bulunmasını
temin etmiş olduk.
nın sağlanabilmesi açısından öncelikle soğuk zincir ilaç grubu ilaçlara
sıcaklık zaman indikatörü yerleştirilmesini planladık. Bu husustaki teknik çalışmalarımızı sürdürmekteyiz.
Diğer taraftan özellikle terapötik
indeksi dar ve toksik etkileri yüksek
olan ilaçların, güvenli ilaç kapağı ile
üretilmelerinin sağlanması amacıyla
da çalışmalar yürütmekteyiz.
Akılcı İlaç Kullanımının güvenlilik parametresi gereği, ilaç takibinin güvenli
olması-
Proje pilot olarak Nisan
2012’den itibaren 32 ilimizde
randomize seçilmiş hekimlerle uygulanmaya başladı.
Pratik olarak bu geri bildirim ve hekimler arası
kıyaslamalı analiz ile hekimlerin reçeteleme davranışlarının Akılcı İlaç Kullanımı açısından olumlu
yönde etkilenmesini ve
toplumda Akılcı Olmayan İlaç Kullanımı ile
ortaya çıkan sorunlarda
azalma
sağlanmasını
amaçlamaktayız. Sağlık
bilgi sistemlerinin izleme ve değerlendirme
yapmaya uygun hale getirilmesi ile birlikte reçete
izleme, değerlendirme ve
geri bildirim sisteminin tüm
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
19
ÜLKEMİZDE ENDİKASYON DIŞI
İLAÇ KULLANIMI
Uzm. Dr. Banu BAYAR
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu
Ülkemizde hastalarımızın ilaca erişimi için hali hazırda kullanmakta
olduğumuz 3 farklı yol, 3 farklı seçenek vardır. Bunlar içerisinde en temel
ve öncelikli yöntem Bakanlığımızca
ruhsatlandırılmış ilaçların kullanımıdır. Bunun dışında endikasyon dışı
ilaç kullanımı ve insani amaçlı ilaca
erken erişim programları da ihtiyaç
durumunda başvurulan diğer seçeneklerdir.
Herhangi bir hastalığın tedavisinde
asıl olan; güncel tedavi rehberleri
doğrultusunda etkililiği ve güvenilirliği bilimsel ve yeterli sayıda klinik
çalışmalar ile kanıtlanmış, ilgili endikasyonda standart dozu belirlenerek
Sağlık Bakanlığınca ruhsatlandırılmış
ilaçları kullanmaktır. Bu kapsamın
dışında kalan ilaçlar ile yapılması
zorunlu olan tedaviler için Bakanlığımızın izni gerekmektedir. Ülkemizde
onaylanmış endikasyonların dışında
ve/veya standart dozların üstünde
ilaç kullanımı ile ülkemizde henüz
ruhsatlandırılmamış ilaçların şahsi
tedavi amacıyla yurt dışından getirti20
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
lerek kullanımı hususları “endikasyon
dışı ilaç kullanımı” olarak adlandırılmaktadır. Ruhsatlı tedavi seçenekleri
kalmayan ve hastalığında ilerleme
görülen hastalar için; bilimsel verilere dayanılarak hastaların doktorları
tarafından Kurumumuza ‘’endikasyon dışı ilaç kullanım başvurusu’’ yapılmaktadır.
Endikasyon dışı ilaç kullanım başvurusu; 2009/36 sayılı genelge ve eki
olan “Endikasyon Dışı İlaç Kullanım
Kılavuzu” doğrultusunda hasta bazında, hastanın sorumluluğunu alan
doktor tarafından yapılır. Başvuru
için hastanın doktoru tarafından doldurulup imzalanmış “Endikasyon Dışı
Talep Formu”, hasta ve/veya hasta
yakını tarafından imzalanmış “Bilgilendirilmiş Hasta Olur Formu” ve ilgili
ilaç için “Sağlık Kurulu Raporunun bir
örneği” Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç
ve Tıbbi Cihaz Kurumu’na gönderilir. Bazı ilaçlar için özel hazırlanmış
“Bilgilendirilmiş Hasta Olur Formu”
ve özel belgelerin de gönderilmesi
gerekmektedir. Tüm bu formlara ve
belgelere www.titck.gov.tr internet
adresinden ulaşılabilmektedir. Bazı
tanılarda ve bazı ilaçlarda ilgili tetkik
sonuçları, epikriz ve ilgili ilacın iste-
nen endikasyonda etkinliği ve güvenilirliği konusundaki literatür başvuru evraklarına eklenmelidir.
Kurumumuza gelen başvurular, ilgili
birim ve ilgili bilimsel danışma komisyonları tarafından bilimsel açıdan
değerlendirildikten sonra ilgili birim
tarafından başvuru konusunda karara varılır. Karar sonucu resmi yazıyla
başvuruyu yapan doktora kargoyla
ve/veya e-mail ile gönderilir.
Kurumumuz web sayfasında “Endikasyon Dışı İlaç Kullanım Kılavuzu”
kapsamında Bakanlığımız ek onayı
alınmadan kullanılabilecek endikasyon dışı ilaçlar listesi’’ yer almaktadır.
Bu listedeki ilaçlar için tanımlanan endikasyonlarda Kurumumuza başvuru
yapmaya gerek bulunmamaktadır.
Endikasyon dışı kullanım başvurusu
uygun bulunan hastalarda tedaviye
devam etmek gerekiyorsa, onay süresi bitimine en fazla 1 ay kala hastanın
doktoru tarafından “Etkililik Yan Etki
Geribildirim Formu” ve “Bilgilendirilmiş Hasta Olur Formu” doldurularak
başvuru yapılmalıdır. Hastanın tedaviye verdiği cevap, yan etki görülüp
görülmediği mutlaka bu başvuruda
belirtilmelidir.
Ülkemizde ruhsatlı olmayan veya
ruhsatlı olup piyasada olmayan ilaçların yurtdışından getirtilebilmesi
için hasta bazında başvurular, yine
hastanın sorumluluğunu alan doktor
tarafından Kurumumuza yapılmalıdır.
Başvurular ilgili birim ve ilgili bilimsel
komisyonlar tarafından değerlendirildikten sonra karara varılır. Başvurudaki ilacın kullanımı uygun görülürse
onay yazısına ‘’yurtdışından ithali
uygundur’’ ibaresi eklenerek aynı
zamanda Türk Eczacıları Birliği’nin
(TEB) o ilacı o hasta için ithal etmesine izin verilmiş olunur. Onay verilen
ilaçların yurtdışından getirtilebilmesi
için hastanın sağlık kurulu raporu aslı
veya aslı gibidir onaylı örneği, reçete
aslı, nüfus cüzdanı fotokopisi ve iletişim bilgilerinin TEB’e gönderilmesi
gerekmektedir.
Kurumumuz yurt dışından ilaç temininin önündeki bürokratik engelleri
kaldırarak vatandaşlarımızın ilaca
erişimini kolaylaştırmaya yönelik uygulamalar geliştirmiştir. Kurumumuz
web sitesinde yayımlanan ‘’Yurtdışı
İlaç Listesi’’ kapsamındaki ilaçlar için
tanımlanan endikasyonlarda Bakanlık ek onayına gerek olmadan yurt-
dışından getirtilmek istenen ilaç için
başvuruların doğrudan TEB’e yapılması bu uygulamalardan biridir.
Hastanelerin acil durumlarda kullanması için bulundurması gerekli olup
ülkemizde olmayan ilaçların ithal
edilebilmesi için ilgili hastane, hangi
ilaçtan ne miktarda istediğini belirten
bir yazıyla Kurumumuza başvuruda
bulunmakta, uygun bulunan ilaçlar
TEB tarafından ilgili hastane için yurt
dışından temin edilmektedir.
Ülkemizde endikasyon dışı ilaç kullanımı başvuruları en çok Onkoloji
– Hematoloji alanında yapılmaktadır.
Kurumumuz elektronik kayıt sisteminde bulunan kayıtlardan 2011 yılı
içinde yapılmış endikasyon dışı ilaç
kullanım başvuruları incelendiğinde
bu başvuruların %95’inde ilgili ilacın
kullanımı uygun bulunmuş, %5’inde
ise ilgili ilacın kullanımı uygun bulunmamıştır. Endikasyon dışı ilaç
kullanım başvurusunun ret edilme
gerekçelerinde ilk sırayı ‘’standart
tedavi seçeneklerinin tüketilmemiş
olması’’ almaktadır. Yine 2011 verilerine bakıldığında endikasyon dışı
ilaç kullanım başvurularının en çok
sırasıyla Ankara, İstanbul, İzmir ve
Antalya’dan geldiği görülmektedir.
Başvuruların büyük çoğunluğu üniversite hastanelerinden yapılmıştır.
İlaçların endikasyon dışı kullanımı,
sanıldığının aksine pek çok ülkede
yasaldır. Fakat morfin, fentanil gibi
ilaçların endikasyon dışı kullanımları
diğer ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de yasal değildir. Hekimler izin
alarak endikasyon dışı ilaç yazabilirken, ilaç firmalarının endikasyon
dışı ilaç kullanımını teşvik etmesi ve
tanıtımını yapması Kurumumuzca
yayımlanan Beşeri ve Tıbbi Ürünlerin
Tanıtım Faaliyetleri Hakkındaki yönetmelikle yasaklanmıştır.
Nüfusun giderek artan bir yüzdesinin
bu ilaçlarla tedavi edildiği göz önüne
alınırsa endikasyon dışı ilaç kullanımında temkinli olmakta fayda vardır.
Çoğu endikasyon dışı ilacın ciddi yan
etki riskleri vardır. Uzun dönem etkinlik ve güvenilirlik sonuçları bilinmemektedir. Bu nedenle endikasyon
dışı ilaç kullanırken fayda ve zarar
oranları çok dikkatli hesaplanmalı,
hasta güvenliği hususu her zaman
ön planda tutulmalıdır.
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
21
Pfizer,
AŞI ÜRETİM TESİSİNİ PENDİK’TE AÇTI
Pfizer, yeni doğan çocukların pnömokok bakterisinin yol açtığı zatürre, orta kulak iltihabı gibi hastalıklara karşı bağışıklanmasında
kullanılan Konjüge Pnömokok Aşısı
(KPA) üretimi için ABD ve İrlanda’nın
ardından dünyadaki 3. tesisini BirgiMefar Grup ortaklığıyla Türkiye’de
açtı.
Sağlık Bakanlığının Ulusal Aşı Takviminde de yer alan ve dünyanın
önemli biyoteknoloji ürünlerinden
olan KPA’nın üretimi için yapılan yatırımla Türkiye pnömokok aşısı açısından kendi ihtiyacını karşılayan ülke
konumuna gelirken, 3 yılda toplam
22
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
21 milyon doz aşı Sağlık Ocağı ve Ana
Çocuk Sağlığı Merkezlerinde uygulanmak üzere Bakanlığa sunulacak.
Pendik’te kurulan tesisin açılışında konuşan Sağlık Bakanlığı Bakan Yardımcısı Agâh Kafkas, tesisin
Türkiye’de açılmasının ülke adına
önemli olduğunu söyledi. Türkiye’de
10 yıl önce kimi bölgelerde aşılama
oranın yüzde 50’nin altında olduğunu, bugün ise bütün ülke insanın
aşılanmasının büyük ölçüde gerçekleştirildiği bir düzeye gelindiğini
kaydeden Kafkas, aşı çeşitliliği açısından da önemli mesafe kat ettiklerini ifade etti.
Mefar gibi yerli bir üreticinin Pfizer
gibi önemli bir şirketle işbirliği yaparak büyük bir üretim gerçekleştirmesinin Türkiye’nin altyapı anlamında
önemli bir adımı olduğunu dile getiren Bakan Yardımcısı Kafkas, tesiste
üretimi yapılacak aşının Türkiye’nin
aşı portföyünün yüzde 45’ine yakınını oluşturduğunu söyledi.
Pfizer Gelişen Pazarlar Bölge Başkanı
Ahmet Göksun ise Pfizer’ın, Türkiye’yi
bölgesinde lider ve gelecek yatırımlar için önemli potansiyele sahip
stratejik bir ortak olarak gördüğünü
belirtti.
Pfizer’ın, ileri teknoloji yatırımlarının
Türkiye’ye çekilmesi konusunda daha
iyi bir ortam yaratmaya yönelik çalışmalara endüstri ortağı olarak destek
vermeye devam edeceğini kaydeden
Göksun, “Sağlık Bakanlığı’nın yatırımların teşvik edilmesine yönelik kararlı
tutumu Pfizer’ın yatırım kararlarında
belirleyici olmuştur. Bundan sonra
da Pfizer, ülke ekonomisine katkı
sağlayacak yeni yatırım fırsatlarını
değerlendirmeyi sürdürecektir” diye
konuştu.
Pfizer Global Tedarik Birimi Pfizer
Türkiye Teknik Genel Müdürü Suat
Kumser de Türkiye’de ilk kez formülasyon aşamasından itibaren bir
aşının üretiminin gerçekleştirileceği
bu yeni tesis yatırımıyla Türkiye’nin
kendi ihtiyacı olan aşısını üretebilir
hale geldiğini söyledi. Pfizer Türkiye organizasyonu olarak 1957’den
beri ilaç sektöründe faaliyet gösterdiklerini ve ürünlerin yüzde 70’inin
Türkiye’de üretildiğini belirten Kumser, bu ürünlerin 18 ayrı ülkeye ihraç
edildiğini ifade etti. Kumser, bu tesisin Pfizer’ın global organizasyonunun ABD ve İrlanda’dan sonra KPA’yı
üretmek üzere dünyada 3. üretim
merkezi olarak seçilmesi açısından
Türkiye adına gurur duyduklarını dile
getirdi.
BirgiMefar Grup Genel Müdürü Şefik Renda ise Pfizer’ın KPA’nın kendi
bünyeleri dışında dünyada ilk defa
üretim yeri için Türkiye’den Mefar
İlaç’ı ortak seçmesinden dolayı onur
duyduklarını söyledi.
Pfizer Biyolojik Ürünler Operasyon Birimi Başkan Yardımcısı Mike McDermott da “Türkiye, aşı kampanyalarını
gündeminin önemli bir maddesi haline getiren ileri görüşlü bir devlete
sahip” dedi.
Konuşmacılar ve konuklar, konuşmaların ardından kurdele kesilerek açılışı gerçekleştirilen tesisi gezdi.
Türkiye’nin yıllık 6 milyon dozluk
ihtiyacını karşılayacak
Verilen bilgiye göre, yıllık 75 milyon
doz üretim kapasitesine sahip tesis,
Türkiye’nin yıllık yaklaşık 6 milyon
dozluk ihtiyacını karşılarken, gelecekte yetişkin aşılaması gibi artan
ihtiyaçlara da cevap verebilecek.
Projenin hayata geçirilmesi için Pfizer Türkiye, Pfizer Global ve Mefar
İlaçları’ndan ekipler birlikte çalıştı.
Sağlık Bakanlığının ve Pfizer Global
Kalite Yönetim Grubunun denetim
süreçlerinden geçen tesiste üretilecek aşı, her yıl Türkiye’de doğan tüm
bebeklere Sağlık Ocağı ve Ana Çocuk
Sağlığı Merkezlerinde ücretsiz olarak
yapılacak.
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
23
hayatıniçinden
SEKSENLER`İN RUKİYESİ
ÖZLEM TÜRKAD:
“ÜRETEMEDİĞİMDE
KİLO ALIRIM”
Seksenler dizisinin Rukiye`si Tiyatro Sanatçısı Özlem Türkad, çocukluğundan bu yana hep kilolu olduğunu, hayatının kilo alıp vererek
geçtiğini söylüyor. Diyet yaptığı dönemlerde disiplini elden bırakmıyor
ama depresyona girdiği anda kilo almaya başlıyor. En çok da üretmediği,
çalışmadığı dönemlerde depresyona giriyor. Aslında psikolojik destek
almanın yaranına inanıyor ama hiç
destek almamış.
Doktorlarla çok mesafeli bir ilişki içinde olmak yerine birebir ilişkide olmayı sevdiğini söyleyen Türkad, Dergimizin Yayın Danışma Kurulu
Üyesi Esra Kazancıbaşı Öztekin`in
hazırlayıp sunduğu A Haber`in sağlık programı Medikal`in ‘Ünlülerle
Sağlık Sohbetleri Köşesi’ne konuk
oldu. İşte, Özlem Türkad ile yapılan
keyifli sağlık sohbeti: · Kendinize sağlık karnesi verecek olsanız 10 üzerinden kaç puan verirsiniz?
“Sağlığıma dikkat ederim ama hastalık hastası değilim, kendimi dinlemem. Var olan sorunu abartmam
hatta yokmuş gibi davranırım. Bu iyi
bir şey mi, kötü bir şey mi bilmiyorum.
24
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
Düzenli olarak; kan testleri, jinekolojik
muayene, meme kontrolu yaptırırım.
Bu anlamda iyi bir puan hak ediyorum. Ancak kilo alıp verme konusunda çok sağlıklı bir profil çizmiyorum.”
çünkü belim ve dizim ile ilgili sağlık
sorunlarım var. Kardiyo yaparken bile
biraz zorlanıyorum. Sadece kısa yürüyüşler yapabiliyorum.
Fazla kilolar sağlıkla ilgili birçok sorunu tetikliyor. Kilo aldığımda belimde· Çocukluğunuzdan beri hep var mıydı ki fıtığın da, dizimdeki menüsküsün
kilo probleminiz, en çok hangi
de ağrısı artıyor. Tartıya çıkıp da kilo
aldığımı görünce, “sağlıklı düzene
durumlarda kilo alıyorsunuz?
geçiyorum” deyip biraz daha seb“Evet, hep vardı. Çok zayıf olduğum
zelere, salatalara yüklenip öyle besbir dönemi hatırlamıyorum. Oyunculenmeye gayret ediyorum. Daha çok
luğa ara verdiğim geçiş dönemlerinhareket etmeye çalışıyorum ve kilo
de yaşadığım depresyon nedeniyle veriyorum.
kilo problemiyle karşılaşmışımdır
hep. Hiçbir şey yapmadığınız, hiçbir Sonra şımarıklık dönemi başlıyor,
şey üretemediğiniz ve çalışamadığı- “aman canım nasılsa kilo verdim, bunız bir geçiş dönemi olur hayatınızda, gün de kendimi ödüllendireyim” diişte o dönemler benim depresyona yorum ve o ödüller bitmiyor...”
girmek için en güzel dönemlerimdir.
O dönemlerde mutlaka kilo alırım.”
· Çok sık kilo verip kilo aldığınızı söylediniz. Diyet yaparak mı kilo veriyorsunuz ve sonra neden kilonuzu
koruyamıyorsunuz?
“Diyet ile kilo verdiğim çok dönemler
oldu. Diyet ile birlikte spor yaparak
da kilo verdim zaman zaman fakat
spor yapmak benim sağlığıma zararlı
· Daha çok hangi besinlerle
ödüllendiriyorsunuz kendinizi?
“Tatlıya çok karşı koyabilen biri değilim. Abur cuburu çok fazla sevmiyorum açıkçası ve evde olmadığı zaman eksiliğini hissetmiyorum. Ama
önümde olunca bir dipsomani durumu var. Sette de eğer masamızın
üzerinde bir şeyler varsa, el gidiyor o
bitene kadar.” “DİYET YAPARKEN PAZARTESİ
SENDROMUM YOKTUR.”
· Diyet yapanlarda çoğunlukla, “Pazartesi başlarım, aybaşında başlarım,
yılbaşında...” gibi bir tavır vardır.
Sizin diyete başlama kararınızda öyle
bir durum söz konusu mu?
“Benim öyle bir pazartesi sendromum olmuyor. Hayatımda planladığım bir seyahat varsa ve orada tatmam gereken gözüme kestirdiğim
farklı lezzetler varsa diyeti o yolculuğun sonrasına erteliyorum. Karar
verirsem istikrarlı bir şekilde diyet
yaparım.”
· Botoks ve estetik operasyonların bir
oyuncunun mimiklerini önleyebileceğini ve nihayetinde oyunculuğunu
olumsuz etkileyebileceğini
düşünüyor musunuz?
“Fazla müdahalenin mimikleri bozduğunu düşünüyorum. Bizim işimizde fiziği korumanın bir önemi var,
daha güzel görünmenin bir önemi
var; anlıyorum. Ama çok güzel yaşlanan oyuncularımız da var. Onları
ekranda ve sinema perdesinde gördüğümde çok beğeniyorum. Ben
de umarım öyle yaşlanırım, öyle çizgilerim oluşur diye düşünüyorum.
Estetik yaptıranlara tabiî ki çok saygı
duyuyorum ama onun bir ayarı var
galiba, o ayar biraz kaçtığında hani
yüzü başka bir hale getirdiğinde,
sıkıntılı oluyor. Estetik operasyonu
bir kez yaptıran `onu yaptırdım, biraz da şurayı yaptırayım` ruh halinde
oluyor ve ameliyatlar zincirleme gidiyormuş.”
· Türkiye’de ruh sağlığı çok önemsenmiyor. Hep beden hastalanınca
doktora gidiliyor fakat ruhumuzda
hastalanabiliyor. Siz hiç psikolojik destek aldınız mı, alma ihtiyacı
hissettiniz mi?
“İhtiyaç hissettim fakat hiç almadım.
Neden almadığımı sorarsanız, bilmiyorum. Güvensizlik ya da inanmamak değil, psikolojik destek almanın
yararı olduğuna, kişiye iyi geleceğine inanıyorum ama nedense hayatımda önem sırasında hep gerilerde
durdu.” “BENİ İYİ TANIYAN BİR DOKTORUN
HASTASI OLMAYI TERCİH EDERİM”
· Sizin doktorunuz nasıl biri olmalı? Devlet hastanesinde çalışan bir
doktor mu, üniversite hastanesinde
çalışan bir doktor mu yoksa özel hastanede çalışan bir doktor mu sizin
doktorunuz olmalı?
“Açıkçası benim tercih edeceğim
doktorun çalıştığı hastane hiç önemli değil. Sadece beni çok iyi tanıyan
yani benim sürecimi çok iyi tanıyan
ve çok iyi bilen bir doktorun hastası
olmayı tercih ederim. Çok şükür ağır bir hastalık geçirmedim hayatım boyunca, uzun bir tedavi dönemi yaşamadım. Ailemde de
olmadı. Eğer olursa güvendiğim birinin tavsiye edeceği doktora giderim
diye düşünüyorum.
Birebir ilişkiyi seviyorum. Doktorların
profesyonellikleri vardır ya insanlarla
böyle bir mesafelidir. O mesafeyi biraz kıran doktorlarla ben galiba daha
iyi anlaşabiliyorum. Açıkçası kendi
derdimi doğru anlatıp doğru enformasyon almak için biraz uğraşıyorum
doktorlarla.”
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
25
kurumlarımız
SAĞLIK BİLİŞİM DERNEĞİ
VE SAĞLIK
BİLİŞİM VİZYONU
Yasin KELEŞ
Sağlık Bilişim Derneği
Yönetim Kurulu Başkanı
Sağlık Bilişim Derneği, ülkemizde
sağlık bilişim sektörünün gelişimine
katkı sağlamak, kamu ve özel sektör
sağlık bilişim profesyonellerini bir
çatı altında birleştirerek sektörel sinerji oluşturmak amacıyla kurulmuş,
bu alanda çalışan uzmanlara işlerini daha verimli yürütebilmeleri için
gerekli bilgi paylaşımını sağlayan
platform olmayı hedefleyen bir sivil
toplum kuruluşudur.
Sağlık Bilişim Derneği; global bilgi
paylaşımı, sürekli öğrenme, sosyal
etkileşim, deneyim paylaşımı ile
mesleki gelişim değerleri çerçevesinde, üyelerinin iş dünyasındaki
başarılarına destek olmayı amaçlamaktadır.
Sağlık Bilişim Derneği gerçekleştirdiği
eğitim ve paylaşım toplantıları ile üyelerinin dünyadaki tüm gelişmelerden
anında haberdar olmalarını sağlamakta ve kişisel gelişimlerine katkıda bulunmaktadır. Bu eğitim ve paylaşımlarda sektör liderleri ile dernek üyeleri bir
araya getirilerek sağlık bilişimi alanındaki güncel bilgiler ve teknolojik gelişmeler paylaşılmakta ve üyeler arası
sinerji oluşturulmaktadır.
Sağlık Bilişim Derneği aynı zamanda uluslararası sağlık bilişim sektörü
lider ve akademisyenleri ile Türkiye
sağlık ve bilişim sektörü yöneticilerini başta Sağlık Bilişim Zirvesi olmak
üzere pek çok organizasyonda buluşturmakta, sektörün geleceğini belirleyen uluslararası zirveler düzenlemektedir.
Gelişim araçları:
Uzman Toplulukları
Sağlık Bilişiminin benzer iş ve ilgi
alanlarındaki
profesyonellerinin,
kendi aralarında iletişim ortamları
geliştirmelerine destek olarak, topluluklar oluşması sağlanmaktadır.
Sürekli Öğrenme
Üyelerin profesyonel gelişimlerine
katkıda bulunmak amacıyla; mesleki
ve kişisel gelişim eğitim programları
düzenlenmektedir.
Sağlık Bilişim Derneğinin Amacı
Sağlık Bilişim Derneğinin öncelikli
amacı dünyadaki sağlık kurumları
teknoloji liderlerinin bir araya geldiği
bir paylaşım platform oluşturmaktır.
26
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
Sağlık Bilişim Derneği bu amaca ulaşmak için kamu kurum ve kuruluşları,
sektörel meslek örgütleri ve sivil toplum kuruluşları ile ortak çalışmalar
yürütmekte, sektördeki firmalar ile
ilişkilere liderlik etmekte ve üniversiteler ile akademik işbirliği çalışmaları yapmaktadır. Ayrıca tıp/sağlık
bilişimi hakkında bilgi içeriği üretilmesi, teknolojik gelişmelerin takip
edilmesinin sağlanması, sektörel ve
mesleki bilgilerin paylaşıldığı ortamların oluşturulması ve sürekli gelişen,
değişen teknoloji ile ilgili eğitimler
organize ederek dernek üyelerinin
mesleki gelişimine katkı sağlanması
gibi yöntemler izlemektedir.
Değerlerimiz
Sağlık Bilişim Derneği, üyelerinin günümüzün ve geleceğin iş dünyasının
liderleri arasında yerlerini almalarına
destek olmayı amaçlamaktadır.
Sağlık Bilişim Derneği liderlik anlayışı
doğrultusunda üyelerimiz; vizyoner,
birlikte çalıştığı insanları tanıma yeteneğine ve sorumluluk anlayışına
sahip, paylaşımcı, disiplinler arası düşünebilen, hızlı ve doğru kararlar alabilen, iş etiği ve evrensel değerlere
saygılı kişilerden oluşmaktadır.
Sağlık Bilişim Derneğinin öncelikli hedefleri arasında, üyelerinin mesleki ve
kişisel hayatlarındaki üretkenliklerini
en üst seviyeye taşıyabilmeleri için
onlara destek olmak yer almaktadır.
Sağlık Bilişim Derneği olarak, sorumluluk ve gönüllü çalışmanın gereklerini ortaya koyarak, üyelerin kişisel
ve toplumsal sorumluluk bilincini
benimsemesine ve bu doğrultuda
harekete geçmesine katkı sağlanmaktadır.
SAĞLIK VE BİLİŞİM DÜNYASI
‘ULUSLARARASI
SAĞLIK BİLİŞİM
ZİRVESİ’NDE
BULUŞUYOR!
Sağlık ve bilişim dünyasının liderlerini buluşturan en büyük organizasyon
olan Uluslararası Sağlık Bilişim Zirvesi’13 bu yıl 10 -13 Ocak 2013 tarihleri arasında CNR Fuar Merkezinde
gerçekleşiyor. “Sağlıkta İnovasyon”
ana teması ile sektörün gündemini
ve geleceğini belirleyecek olan zirvede, sağlık bilişimi alanında dünyadaki
yeni gelişmeler, sağlık ve bilişim sektörü profesyonelleri ile paylaşılacak.
Sağlık Bilişim Derneği liderliğinde
düzenlenen ve Sağlık Bakanlığı, İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü, Sosyal
Güvenlik Kurumu, Kültür ve Turizm
Bakanlığı, CNR Holding, OHSAD, İstanbul Medipol Üniversitesi, İstanbul
Üniversitesi ve Marmara Üniversitesi
desteği ile hayata geçen Uluslararası Sağlık Bilişim Zirvesi’13 kapsamında; Türk siyaset, kamu ve iş dünyasının önde gelen isimleri, sektöre
yön veren liderler, akademisyenler,
yöneticiler ve kanaat önderleri, sağlık
bilişimindeki gelişmelerin sağlık sektörüne getireceği yenilikler ve sağlıkta inovasyon ile etkin kaynak kullanımı konularını değerlendirecek.
Uluslararası Sağlık Bilişim Zirvesi’13 kapsamında sağlık ve bilişim
sektörünün ortak çalışması olarak hayata geçirilen yeni projeler, dünyadaki bu alandaki en son uygulamalar,
sektörün geleceği ve özellikle ‘’Dijital
Hastane’’ projesi gibi konularda sek28
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
törün kanaat önderlerinin görüşlerini
paylaşacağı çok önemli panel ve konferanslar da gerçekleşecek.
zamanlı çalışan bir hastane kompleksi olan Dijital Hastane Platformu zirve
süresince ziyarete açık olacak.
Sağlık Yönetiminin Yeni Çağı, Geleceğin Şehir Hastaneleri, Yönetimde
Bilişimin Değişen Rolü, Sağlık Bilişimi
ile İlaç ve Tıbbi Cihaz Yönetimi, Farklı Hastane Modellerinde Yönetişim,
Gelişen Türkiye’de Gelişen Sağlık
Bilişimi, Yeni Yapılanmada Dijital Veriyi Kim Nasıl Yönetecek? Üniversite
gözüyle Sağlık Bilişiminde ARGE,
Sağlık Sektöründe Sosyal Medya ve
İnternet Kullanımı, Kamuda Stratejik
Planlama, Stratejik Planlamanın Paydaşlara Etkileri, Stratejik Planlama
ve Performans Programı, Yeni ARGE
Teşvikleri ve Fonlar, Kamu ve ARGE,
İnovasyon, Bulutta Sağlık, Hemşirelik
Bilişimi konularının tüm boyutlarıyla ele alınacağı Uluslararası Sağlık
Bilişim Zirvesi’13, Kamu Hastaneler
Birliği Ceoları ve Amerika, İngiltere,
Almanya ve Hindistan başta olmak
üzere dünyanın pek çok ülkesinden
sektör liderinin katılacağı “Dünya
Sağlık Bilişimcileri Buluşması” gibi
çok önemli buluşmalara da ev sahipliği yapacak.
Sağlık ve bilişim dünyasını buluşturan Sağlık Bilişim Zirvesi’13 kapsamında, ikinci kez düzenlenecek olan
“Altın Steteskop Ödülleri” de gerçekleşecek.
Ayrıca zirve kapsamında dünyanın ilk
ve tek Dijital Hastane Platformu da
kapılarını ziyaretçilerine açıyor. Sağlık
bilişimi alanında yeni gelişmeleri ve
son teknolojileri tek bir çatı altında
toplayan, 1000 m2’lik alanda gerçek
Sağlık Bilişim Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Yasin Keleş, bu yıl ikincisi
düzenlenen zirveye dair şu açıklamaları yaptı:
“Uluslararası Sağlık Bilişim Zirvesi’13 geçtiğimiz yıl 1700 üzerindeki
rekor katılımcı sayısını, bu yıl 3 katına yükselterek, 5000’e yakın sağlık
yöneticisine ev sahipliği yapmayı hedefliyor. Dünyanın pek çok ülkesinden sektör liderlerini bir araya getirdiğimiz zirvede yine sağlık ve bilişim
dünyasının geleceğini değerlendirip,
gündemini belirleyeceğiz. Özellikle
dünyadaki tüm yeni teknolojileri tek
çatı altında topladığımız Dijital Hastane Platformu mutlaka görülmeli.
Zirve sağlık ve bilişim sektöründe
bulunan tüm yönetici ve profesyonellere açıktır. Etkinlikte işlenecek
konular ve Dijital Hastane Platformu
tüm yöneticilerin kişisel ve kurumsal
geleceğini yapılandırmasına ve önümüzdeki 10 yılda sağlık bilişimindeki
değişim hakkında derinlik kazanmasına olanak sağlayacaktır.”
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
29
portre
30 metrekarelik
nalbur dükkanından
uluslararası hastane
zincirine uzanan bir
başarı hikayesi:
Eray KAPICIOĞLU
Dünyagöz Hastaneler Grubu
Yönetim Kurulu Başkanı
30
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
1957 yılında Trabzon’un Of ilçesinde doğan Eray Kapıcıoğlu, ortaokul
sonrasında kendi isteği ile iş hayatına
atılır. Henüz çocukluktan gençliğe
geçmeden, 30 metrekarelik bir nalbur dükkânında hayatı ve çalışma
hayatını öğrenir. Başarılı oldukça
ticareti sevmeye başlayan Kapıcıoğlu,
ticarete duyduğu ilgiyi farklı iş alanlarıyla pekiştirir. 14 yaşındayken inşaat
malzemesi toptancılığına, ardından
inşaat sektörüne ve son olarak da
sağlık sektörüne adım atar. Emeğin değerini küçük yaşta öğrenen
Eray Kapıcıoğlu’nun 30 metrekarelik
nalbur dükkanında başlayan başarı hikayesi, Türkiye ve Dünya’nın en
önemli branş hastanelerinden biri
olan Dünyagöz Hastaneleri’ne kadar
uzanır.
Tembel parayla hiç işim olmadı,
kazandığımı işe yatırdım!
“Babam, küçük çapta inşaat işleriyle uğraşırdı. Ben de ona yardım
ediyordum. Her fırsatta ticaret yapmak istediğimi, özellikle ailemizin
tecrübesi gereği, inşaat malzemeleri
dükkânı açmak istediğimi dile getirirdim. Babam önce direndi, okuluma
öncelik vermemi istedi. Bunun üzerine ben de hem okulumu hem de
dükkânı birlikte idare edeceğime dair
onu ikna ettim. Böylece babam bana
1971’de küçük bir dükkân açtı. O dönemde sabah 5’te kalkıyor; dükkânı
açıp okul saatine kadar dükkândaki
işlerle uğraşıyordum. Sonra da okula
gidiyordum. Akşamları da okuldan çıkıp işyerine gidiyordum. Hafta sonları
sabahtan geceye kadar çalışıyordum.
Öyle ki ticaret yapmak çok hoşuma
gidiyordu.” diyen Eray Kapıcıoğlu,
1974 yılında Mecidiyeköy 1. Taşocağı
Caddesi’nde taksitle bir dükkân satın
alır. Eray Kapıcıoğlu ilk dükkânını ve
inşaat sektörüne nasıl girdiğini şöyle
anlatıyor: “Burası büyük bir dükkândı
ama tüm dükkânı dolduracak ma-
lım yoktu. Önce dükkânın küçük bir
bölümünü inşaat malzemeleriyle
doldurdum ve geri tarafını sunta ile
kapattım. Ön taraftan satış yapmaya
başladım. Zamanla mal çoğaldıkça
dükkânın tamamını kullandım. Sabah 06.00’dan gece 23.00’e kadar
çalıştım. Hafta sonları da dükkânı
açtım ve kazandığım parayla sürekli
ek ticaret yaptım. Benim tembel parayla hiç işim olmadı. 1987’ye kadar
işi iyice büyüttüm ve sektörün tüm
önemli inşaat malzemesi markalarının toptan satıcısı oldum.”
Ancak Eray Kapıcıoğlu, yaptığı iş ile
hiçbir zaman yetinmez ve kazandığı
parayı başka işlere yatırarak büyür.
İnşaat malzemesi sattığı sırada 2030 dairelik inşaatlar yapmaya başlar.
“1989’da Marmara Ereğlisi’nde 79
villalık bir inşaat projesini tamamlayarak, inşaat yapımında da büyük başarılar elde ettim. Bu süreçte, Avrupa
Hastanesinin kurulduğu lokasyonu
arsa olarak satın almıştım. Önce, buraya bir iş hanı inşa ettim.” diyen Kapıcıoğlu için Fulya’daki inşaat bir dönüm noktası olur.
1991 yılında birkaç doktor arkadaşının tavsiyesiyle sağlık sektörüne
atılır. “Bu süreçte ilk olarak, İstanbul
Fulya’daki binayı, doktor arkadaşlarımın tavsiyesiyle hastaneye çevirerek
sağlık sektörüne ilk adımı attım.
1994’te Gayrettepe’de Metropol Hastanesinin olduğu yeri Çocuk Esirgeme Kurumundan kiraladım ve yeni
bir hastane inşaatına başladım. Bu
hastaneyi 1994 yılına kadar işlettim.
Sonra da bu iki hastaneyi Florance
Nightingale Grubu’na devrettim.
O dönemde, tam hizmet hastanesi
düşüncesi zihnime pek oturmamıştı.
Bir branş hastanesi üzerinden büyümenin daha rasyonel olacağına
karar verdim. Türkiye’de özel bir göz
hastanesi olmadığını tespit ettim ve
1996 yılında Türkiye’nin ilk branş hastanesini Levent’te kurdum.” diyerek
sadece kendi kariyerinde değil aynı
zamanda Türkiye’de de sağlık alanında bir dönüm noktası yaratır.
Kapıcıoğlu düşünür. Uzmanlık hastanesi kurmanın Türkiye’nin de
ihtiyacı olduğuna inanarak
“70
milyon kişi 140 milyon göz demekti. İyi bir çalışmayla Türkiye’de bir
göz hastanesinin çok iyi tutacağını
düşündüm. Göz hekimi olan birkaç
arkadaşımla oturup fizibilite yaptım.
Levent’teki binayı hizmete açtık. 10
doktorla başladık. Amacımız şu idi:
Göz branştır ama gözün içinde de
20’ye yakın branş var. Biz, bir branş
hastanesi açacağız diyerek yola koyulduk dünyaya açılmak hedefiyle
adını Dünyagöz koyduk.”
Dünyaya açılmak hep hedefimizdi,
bu yüzden “Dünyagöz”
Bugün, gözün lazerden retinaya,
çocuk göz sağlığından göz estetiğine, gözün tüm branşlarında yüzlerce farklı tedavi yöntemi ile dünyada 18 ayrı noktada hizmet veren
Dünyagöz’ün 1500’e yakın çalışanı,
uzman bir hekim kadrosu var.
Eray Kapıcıoğlu’nun başarı anlayışıyla hizmet veren Dünyagöz, göz
alanındaki tüm yenilik ve teknolojilerin yakın takipçisi olur. “Dünya
ile eş zamanlı olarak göz sağlığı alanındaki tüm yenilikleri şubelerimize
getiriyoruz. Buna en son ve en güzel
örnek; femtosaniye lazerle katarakt
ameliyatıdır. Femtosaniye lazer yardımı ile katarakt ameliyatları artık
bıçaksız olarak gerçekleşebiliyoruz.
Bu hasta için çok büyük bir konfor.
Nasa’nın onayladığı gözlükten kurtulma amaçlı lazerin gelişmiş teknolojisi LASIK’ı da ilk defa Türkiye’ye
getiren grup Dünyagöz Hastaneler
Grubudur.” diyen Eray Kapıcıoğlu, bu
sayede sadece Türkiye’de değil, dünya çapında göz alanında uzmanlığını
ortaya koyar.
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
31
Sağlık turizminin en önemli
yatırımcılarından biriyiz
diğer tüm göz tedavilerinde hizmet
veriyoruz.” sözleriyle anlatıyor.
Dünyagöz Hastaneler Grubunun 5
yıldızlı otel konforu sunan hastaneleri, kısa zamanda dünyanın her
köşesinden gelen yabancı hastalara
dünya standartlarında sağlık hizmeti
vermeye başladı. Hollanda, Almanya,
İngiltere, Avusturya, İsviçre ve Norveç gibi Avrupa ülkelerinin yanında
birçok Ortadoğu ülkesinden gelen
hastalar, Dünyagöz’ün alanında uzman hekimleri tarafından son teknolojiler kullanılarak tedavi görme
şansına sahip oluyor.
Frankfurt, Köln ve İngiltere ofislerinden farklı olarak, göz hastalıklarının
doğru teşhis ve tedavisini gerçekleştiren branşlaşmış kadrosu, göze özel
tasarlanmış ameliyathaneleri ile her
türlü göz cerrahilerinin yapıldığı büyük bir merkez olan Dünyagöz Frankfurt, hem özel hem de devlet sigortası sahibi Alman halkı ve Avrupa’da
yaşayan Türk vatandaşlarının hizmet
alabileceği bir merkez haline gelir.
Yurtdışındaki ilk merkezini 2004
yılında Amsterdam’da hizmete sokan Eray Kapıcıoğlu, hastalardan
gelen yoğun talep üzerine Frankfurt, Köln ve Londra ön muayene
klinikleri açarak Avrupa’ya yoğun
bir sağlık hizmeti vermeye başlar.
2011 yılında Frankfurt’ta Türkiye’nin
Avrupa’daki ilk hastanesini hizmete sokan Eray Kapıcıoğlu bu projeyi; “Dünyagöz Frankfurt oldukça
büyük bir yatırım. Frankfurt’un en
prestijli bölgelerinden Schaumainkai Caddesi’nde yer alan hastanede,
hizmet kalitesi ve özel olarak dizayn
edilen odaları ile 5 yıldızlı otel konforuyla Avrupalılara en gelişmiş lazer
teknolojisi Femto-LASIK, katarakt ve
32
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
Türkiye’de sağlık turizmi alanında
başarılı işlere imza atan Eray Kapıcıoğlu, yurtdışından gelen hastaların
hem tedavilerinin yapıldığı hem de
Türkiye’nin tarihi kültürel güzelliklerini hastalara tanıtacak profesyonel
bir sistem kurar. 11 farklı dilde hizmet veren uzman Türk doktorları ve
sağlık personeli, yabancı hastaların
tedavilerini gerçekleştirmede önemli
başarılar elde eder.
Eray Kapıcıoğlu; “Hastalar kendilerine Dünyagöz’ün sunduğu ekonomik
tedavi olanaklarının yanı sıra, ileri
teknoloji, hijyenik koşullar ve kaliteli
hizmetten faydalanma şansını yakalıyorlar. Sağlık turizm paketlerimizle
hastalara vize, uçak, otel, şehir turu
dâhil seçenekler sunuyoruz. Tüm
hastanelerimizde mescidin yanı sıra
sinagog ve şapel de bulunuyor. 107
yabancı ülkeden her yıl ortalama 30
bin yabancı hastaya sağlık turizmi
alanında hizmet veriyoruz. Lazer,
katarakt, retina ve göz estetiği konusunda farklı ülkelerden tercih ediliyoruz.” sözleriyle başarısını ortaya
koyuyor.
Türkiye, Dünyagöz ile
bir dünya markası haline gelecek
Eray Kapıcıoğlu, Türkiye’de 14 şubede ve yurt dışında 4 ayrı noktada hizmet veren dünyanın en
büyük göz hastanesi zinciri olan
Dünyagöz’ün yeni hedeflerini şöyle açıklıyor: “Kurumumuzun bilimsel ortamlarda uzman ve saygın bir
kurum olarak anılması bize gurur
veriyor. Bundan sonra bizler için
önemli olan istikrarlı ve hedeflerimiz
doğrultusunda planlı bir büyüme
politikası ile hareket etmek. Bu kapsamda 2013 yılı içinde Kayseri, Gaziantep, İzmir ve Londra’da açılacak
şube ve hastanelerle çok daha geniş
bir coğrafyaya yayılacağız.”
Eray Kapıcıoğlu, amacının sadece oftalmoloji camiasında değil bireyler
nezdinde de dünyanın akla gelen ilk
göz sağlığı markası olabilmek olduğunu söyleyerek iddiasını da ortaya
koyuyor.
SAĞLIKTA PERFORMANSIN
İNSAN KAYNAKLARINA
YÖNELİK ÖLÇÜMÜ (3)
Prof. Dr. Kamil Ufuk BİLGİN
Türkiye ve Ortadoğu Amme
İdaresi Enstitüsü (TODAİE)
Sağlıkta Bireysel Performans
Ölçümünün Amacı
Sağlık performans ölçüm ve yönetiminin amacı, aslında Sağlık yönetimi temel amacıyla örtüşmektedir.
Çünkü, hedef kitle olan hastalara en
uygun hizmeti sunmak, Sağlık hizmeti sunan bütün kamu kurum ve
kuruluşlarının kurulma amacıdır. Bu
34
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
temel amaca ulaşmak için sayılabilir
ve süreli hedefler ile sayılabilir ölçüt
ve göstergeler belirlemek ise, Sağlık
performans ölçüm ve yönetiminin
amacıdır. Diğer bir deyişle, Sağlık performans ölçüm ve yönetiminin amacı, etkin bir Sağlık yönetimi için en
somut yönetim anlayışı ve uygulamasıdır. Ancak, Sağlık performans ölçüm
ve yönetimin kapsamı, seçeneksiz ve
karşılıksız kamu yararına yapılması
gereken ve devleti devlet yapan asli
kamu hizmetleri “adalet, içişleri, dışişleri, savunma, içgüvenlik ve maliye” ile
modern devlet hizmetleri içinde sayılan ve sosyal devlet hizmetleri olarak
bilinen karşılıksız yardım ve çevre sorunlarına yönelik hizmetlerin dışında
kalan diğer kamu hizmetlerinin için-
de yer almakta ve artık “yarı kamusal hizmet” kapsamına girmektedir.
Dolayısıyla, devletin bizzat ve sadece
kendisinin üretmek zorunda olmadığı hizmetlerde kamu performans
ölçüm ve yönetimi söz konusudur.
Yukarıda sayılan kamu hizmetleri için
ise, performansı kısmen yönetmek ve
ölçmek mümkün olmaktadır. Örneğin iş yoğunluğu açısından en uygun
yere mahkeme kurmak; en etkili güvenlik hizmeti için en uygun silahları
satın almak; en uygun içişleri ve dışişleri için en uygun örgütlemeye ve en
uygun insan kaynağını almak ve yetiştirmek; en yüksek vergi miktarına
ulaşmak için en uygun vergi denetimi
yapmak gibi.
Sağlık performans ölçüm ve yönetiminin temel amacı, Sağlık kurumlarının hedeflerine ulaşmalarını
sağlamaktır. Zira, kurum insan kaynakları olarak sağlık kurumu personelinin performans ölçümünde kullanılan ölçütlere göre çalışma eğilimleri
olacağından, performans ölçme ölçütleriyle, aslında çalışanlara nelerin
önemli olduğu konusunda gerekli
mesajlar verilmiş olur. Öte yandan,
hastane performans yönetim sistemi
getirilmeden, kurumsal anlamda mal
ve hizmet üretiminde tam olarak başarılı olunması pek mümkün değildir.
Örneğin, çoğunlukla başvurulan performans ölçütü olarak verimliliğin,
yanlış kullanılması ve gerçekleri yansıtmaması söz konusu olabilmektedir
(Akdeniz–Durmaz,1998:86). Temel
amaçlarını yönetsel, geliştirmeye yönelik ve araştırmaya yönelik olmak
üzere üç grup altında toplayabileceğimiz Sağlık performans ölçüm ve
yönetimi amaçlarını, ayrıntısına indiğimizde aşağıdaki gibi sıralayabiliriz
(Barutçugil, 2004:126) :
• Hastane hedefleri, açık ve tanımlanmış bireysel hedeflere dönüştürmek;
• Hedeflerin gerçekleştirilmesi için
gerekli olan performans ölçütlerini belirlemek;
• Belirlenen performans ölçütlerini,
personele zamanında ve adaletle
uygulamak;
• Performans sonuçlarıyla, gerçek-
leşen başarıyı karşılaştırmak ve
değerlendirmek;
• Başhekim
ile personel arasında
etkin bir iletişim ve anlayış ortamı
yaratmak;
• Performansın
geliştirilmesi için
başhekim ve personelin ortak çabasını sağlamak;
• Sağlık personelinin başarılarını tanımlamak ve ödüllendirmek;
• Hastane yönetimi ve personelinin
güçlü ve zayıf yönlerini tanımlamak;
• Geribildirimle personeli desteklemek ve motivasyonlarını artırmak;
• Sağlık-geliştirme ve kariyer planla-
ması için yönetime gerekli bilgiyi
sağlamak.
Sağlıkta Bireysel Performans
Ölçümünün İlkeleri
Sağlıkta performans ölçümü, performans yönetimi anlayışı temel
alındığında ekonomik, verimli ve etkili olmaya odaklanmış bir kurumsal
yönetim ile tüm bunlara ulaşabilmek
için ölçülebilir hedefler koymayı ve
bu hedeflere ilişkin olarak çıktıları/
ürün veya hizmetleri sürekli ölçmeyi
gerekli kılan bir denetim olmaktadır
(Bilgin, 2004:14). Sağlıkta performans ölçüm ve yönetiminde başarı
ve etkinlik için temel ilkelerden yararlanılması gerekmektedir. Bu ilkelerin
hastane içi olanları ekonomiklik, verimlilik ve etkinlik veya etkililik ilkeleri olurken; hem hastane içi hem de
dışı iş ve hizmet ilişkisi olan kitle için
açıklık, hukukilik ve hesap verebilirlik
ilkeleri olmaktadır.
Ekonomiklik (economic) İlkesi:
Performansı sağlayan kavramların
başında ekonomiklik gelmektedir.
Tutumluluk olarak da kullanılan bu
kavram, kamusal kaynakları israf etmemek anlamına gelmektedir. Kamusal mal ve hizmetlerin üretiminde
en az girdinin kullanımı olan ekonomiklik, kamu yönetiminde en uygun
kaynak ve malzemenin, “en uygun”
biçimde seçilmesi ve tüketilmesidir.
Aslında, Sağlık performans ölçüm ve
yönetiminde aranan pek çok özellikten söz etmek mümkün iken, varlığını ve önemini kaybetmeyen başlıca
özellik, ekonomiklik olmuştur. Çünkü, henüz üretime geçmeden önceki
aşamada ele alınan bu ilke ve özellik
gereği, bütçe, araç-gereç ve teknoloji, hammadde ve toprak ile emekten
oluşan temel üretim kaynaklarının
yanı sıra, kullanılan ve tüketilen kamusal kaynaklarının doğru seçimi
gerekir.
Verimlilik (productivity) İlkesi: Eğer
en ekonomik kaynak ve malzeme
sağlanmışsa, bunların girdi olarak
hizmet üretimine katılması sonucu
en uygun çıktı mal ve hizmetlerin
üretilmesi, verimliliktir. Aslında, söz
konusu girdilere göre daha çok çıktı beklentisi verimlilik olmakla birlikte, kamu yönetiminde bu sürece
“en doğru üretim” demek gerekir.
Yönetim Bilimi’nin temelini atan
F.W.Taylor’un başlattığı üretkenlik
ölçümleri, günümüz kurumlarında
kendini performansın en önemli
özelliklerden biri olan verimlilik olarak göstermiştir. Mal ve hizmetlere
olan talep artarken, kaynakların kıt
olmasının anlaşılması, kamu veya
özel bütün kurumlarda üretim girdilerinden yararlanma düzeyinin, diğer
bir deyişle verimliliğin yüksek olmasını gerektirmiştir.
Etkililik (efficiency) İlkesi: Performansın kamu yönetimi ve Sağlık
kamu hizmeti bakımından en çok
öne çıkan kavramı ise, etkililiktir.
Aslında en uygun kaynak ve malzemeyle hedeflenen en uygun mal ve
hizmetin üretilmesi anlamına gelen
etkililik kavramı; kamu yönetiminde kısaca hedef kitlenin memnun
edilmesidir. Bu nedenle etkililik, “en
akıllıca” yönetimdir; hizmet edilen
kitleye en çok yansıyan performanstır. Hedef kitle hastaların, bireysel ve
kurumsal performansı görebildiği
özelliktir. Başlangıçta kapitalist anlayışa uygun olarak özel sektör için
geçerli olan kâr-maliyet etkileşimine
eklenen ekonomiklik ve verimlilik;
kamu sektörü için de geçerli olmuş
ve sadece kamu yararı anlayışına
göre mal ve hizmet üreten kamu yönetimi anlayışına da, ekonomiklik ve
verimlik kavramları girmiştir. Ancak,
her iki sektörün de hedef kitlesindeki bilinçlenme sonucu performansı
belirleyenin sadece ekonomiklik ve
verimlilik olmadığı, bunlar içeren bir
üretim süreci sonrasında özel sektör
için müşteri memnuniyetinin, kamu
sektörü için de kamusal beklentilerin karşılanması gerektiği, diğer bir
deyişle etkili ve etkin olmak gerektiği
ortaya çıkmıştır.
Açıklık İlkesi: Açıklık ilkesi, kamu
yönetimi anlayışına has bir Sağlık
performans yönetimi ve ölçümü ilkesidir. Bu ilkeye göre, bazı kısıtlar dışında hiçbir kamusal karar ve eylem,
kapalı kalamaz. Açıklığa uyumlu bir
yönetim anlayışına sahip olmak, kamudaki performansın yine kamunun
istek ve şikayetlerini dikkate alarak
performansın yönetilmesini sağlar.
Bunun başarılması halinde ise, Sağlık
kurumlarını daha etken kılar.
Çağdaş kamu yönetiminin getirdiği
yeniliklerin başında açıklık ilkesi gelmektedir. Bu ilke, aynı zamanda Sağlık performans ölçüm ve yönetiminde kamuya uygun bir performans
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
35
ölçütüdür. Şeffaflık veya saydamlık
diye de ifade elden açıklık ölçütü,
temel olarak Sağlık kurumlarınca
gerçekleştirilen yönetsel her türlü
karar ve eylemlerin, hedef kitle halk
tarafından da bilinmesi, görülmesi;
duyurulması, saklanmaması, gizli tutulmaması anlamında denetlenmesi
demektir. Ancak, bu ilkenin devlet
sırrı, meslek sırrı, özel hayatın gizliliği
gibi bazı kısıtları bulunmaktadır. Aslında, kamuda açıklık ölçütü, bir diğer kamusal performans ölçütü olan
hesap verebilirliğin temelini de oluşturmaktadır. Çünkü, Sağlık yönetimi
tarafından alınan karar ve eylemleri
bilmeyen bir hedef kitlenin, Sağlık
yönetimden hesap sorması da beklenemez. Dolayısıyla, bir Sağlık kurumu
hastanenin performans ölçümünde,
“yeterince saydam davranılıyor mu?”,
“yeterince açıklama yapılıyor mu?”,
“bu açıklamalar zamanında ve net
olarak gerçekleştiriliyor mu?” türünden açıklık ölçütü kullanıcı sorularının sorulması gerekmektedir.
Açıklık ilkesinin kullanımı açısından
ele alınması gereken önemli bir konu
ise, saydamlık adına Sağlık kurumlarının yeterli olduğunun ve iletişim
kanallarının açık olduğunun varsayıldığında, hedef kitle olarak halkın
bu saydamlıktan beklenti oranının,
gelişmemiş ya da demokratik kültürü
eksik olan toplumlarda düşük olma
olasılığıdır. Zira, saydamlığa olan
inanç ve yasal zorunluluğa karşın,
gerek hizmet etme ve sorumluluğu
olan veya yönetim yetkisine sahip
olan taraf olarak, gerekse yeterince
bilgi sahibi olması gereken vatandaşlar olarak eksik etkileşim veya bireysel
çıkarların öne çıkması, zaman zaman
Sağlık performans yönetimi gereği saydamlık ölçütünün kullanımını
veya etkinliğini azaltabilmektedir.
Hukukilik İlkesi : Hukukilik ilkesi
adından da anlaşılacağı üzere, Sağlık
performans ölçüm ve yönetiminde
tüm kamusal karar ve eylemlerin hukuka uygun olması demektir. Ancak,
burada önemli olan hukuk adına
sadece yasal sınırlar içinde kalmak
değil, hakkaniyetli ve adil olmaktır.
Dolayısıyla, Sağlık performans ölçüm ve yönetiminde hukukilik ilkesiyle, mevzuatın arkasına sığınan bir
36
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
geleneksel Sağlık yönetimi anlayışı
ve uygulaması yerine, gerekli temel
hukuk anlayışına göre yönetim söz
konusudur.
Hukukilik ilkesi, Sağlık kurumlarınca
gerçekleştirilen Sağlık hizmet üretimi
ile diğer kamusal etkinliklerin hukuka
uygun olması anlamına gelmektedir.
Ancak, hukukilik ilkesi, esasen sınırları insan haklarına, vatandaşlık haklarına, sosyal, ekonomik, kültürel ve diğer haklara kadar genişletilebilecek
bir ilke olmakla birlikte; bu hakların
yasa ve benzeri mevzuatla somutlaştırılması ölçüsünde, uygulamaya
aktarılması mümkün olabilmektedir.
Zira, uluslararası sözleşme niteliğindeki kabullerin olması, bunun gerekiyorsa iç hukuka uydurulması durumunda ancak, hukukilik ölçütünün
tam anlamıyla Sağlık kurumlarındaki
yönetici ve personel tarafından uygulanması söz konusudur. Hukukilik
ilkesinin Sağlık performans ölçüm ve
yönetimine en somut etkisi, Kanunsuz Emir verilemez kuralıdır.
Hesap Verebilirlik İlkesi : Sağlık
performans ölçüm ve yönetiminde
hesap verebilirlik ölçütü, kamuda
performans yönetimi anlayışının
önemsenmesi gerektiğini ortaya çıkaran, en ciddi ilke olmuştur. Zira,
hükümet etme gücünün tek elde
toplanarak kişi hak ve özgürlükleri
için zaman zaman sınırlayıcı bir etken olabilmesi ile halkın bilinç düzeyindeki artış ve teknolojik iletişim
sonucu, kamuyu yönetenleri halkın
istek ve beklentilerine göre hareket
etmek zorunda bırakılmıştır (Balcı,2003:115). Bu duruma, modern
devlet anlayışının getirdiği halkın
yararına bakış açısı eklenince, kamu
kurum ve kuruluşlarının daha yüksek
performansla çalışması ve profesyonel kamu yönetimi anlayışının bir gereği olarak hesap verebilirlik ilke ve
ölçütü anlam kazanmıştır.
Kamu yönetimindeki yeni gelişmeler,
kamu yönetimi kavramındaki kamu
ve yönetim sözcüklerinin, anlamca
değişmesi sürecine girmesine neden
olmuştur (Nohutçu-Balcı,2003:16).
Çünkü, sanayi devriminin egemen
ideolojisi olan liberalizmle, kamu
yararının ancak serbest piyasa ekonomisi tarafından ve tek tek vatan-
daşların yararlarının toplamıyla sağlanacağı fikri; 1929 Dünya ekonomik
krizinden sonra ise, Keynezyen Refah
devleti anlayışının getirdiği kamunun çıkarını en iyi devletin koruyacağı fikri günümüzde, yerini edilgen
değil etken kamu bilincine bırakmıştır. Kamu yönetimi anlayışındaki bu
değişiklikler sonucu, devlet ve onun
yürütme örgütü kamu yönetimi bir
amaç olmaktan çıkmış, kamunun yararını ve refahını sağlamada bir araç
olması gerektiği; böyle bir aracın ise,
sahipleri olan kamu tarafından korunabileceği bu nedenle de, kamunun
yönetildiği anlayış değil, kamunun
yönettiği bir kamu yönetimi anlayışı
giderek gücünü göstermeye başlamıştır (Nohutçu-Balcı,2003:18).
Yönetsel anlamda kısaca yönetimin
aldığı karar ve eylemlerden dolayı,
hizmet verdiği hedef kitleye gereken
veya istenen açıklamalarda bulunması anlamına gelen hesap verebilirlik; Sağlık yönetimi ve ölçümünde
de bunu sadece ilkece değil eylemce
de kabul etmesi ile hedef kitleler olarak halkın da bu açıklamayı sürekli,
sistemli, araştırıcı ve sorgulayıcı bir
kültürle istemesini gerektiren bir
çaba olmaktadır. Kamu yönetiminin
emanet yetki ve bütçeyle ne kadarlık
bir performansa ulaştığının hesabını
soran ve bir kamu performans ölçütü
de olan hesap verebilirlik, aşağıdaki
ilke ve esasları içermektedir (Stoker,1999:49) : • Sağlık yönetiminde tutulan kayıtların doğru tutulması ve bunların
doğrulanması;
• Hedef kitlenin bilgi edinme hakkının bazı istisnalarla karşılanması;
• Sağlık hizmetinden sorumlu kişi ya
da kişilerin resmen belirlenmesi;
• Sorumluların
sorumluluklarını,
yaptıklarını ve yapmadıklarının
nedenlerini ve gerekçelerini açıklamak zorunda olmaları;
• Sağlık hizmet performansına iliş-
kin olumsuzluklar olduğunda,
gerekenin yapılması konusunda
sorumluluk üstlenilmesi;
• Yapıcı ve olumlu eleştiriler dışında
eleştirilerin de gelebileceğinin kabul edilmesi;
• Başarıları ödüllendirme ile olum- • Yeni kamu yönetimi anlayışının bir • Gözlem kalitesini artırır.
suzlukları cezalandırmanın kabul
edilmesi;
• Hesap vermenin, gerekirse görevi
kaybetmeyi de içerdiğinin bilinmesi.
Günümüzde hesap verebilirliğin
çeşitli uygulamaları bulunmaktadır. Örneğin, halkın siyasilere seçim
öncesi vaad ettiklerini yerine getirmeleri konusunda seçimlerde siyasi
açıdan hesap sorması; yasaların verdiği yetkilerle örneğin bilgi edinme
hakkı yasası, tüketici haklarının korunması gibi yasalarda yer alan hak
ve yöntemlerle hesap sorulması;
son olarak bürokrasinin yönetici ile
insan kaynağının profesyonel anlayışla hareket edip, kamu performans
yönetimi anlayışıyla kamu hizmeti
sunmaları konusunda halkın bireysel veya meslek örgütü kurarak ya
da sendikal örgütlenerek hesap sorması veya söz konusu hedef otoritelerin hesap vermesidir. Sağlık ölçüm
ve yönetiminde hesap verebilirliğin
temel amacı, bürokrasinin daha çok
vatandaşa hesap verir hale getirilmesi ve böylece demokraside yol
katedilmiş olunmasıdır. Bu temel
amaç çerçevesinde, hesap verebilirlik performans ölçütü sayesinde
ulaşılan belli bazı sonuçlar da söz
konusudur. Bunlar, hesap verebilirliğin aynı zamanda aşağıda sayılan
yararları olmaktadır (Aucoin-Heinktzman,2000:45):
parçası sayılan yönetişim türü girişimlere, örneğin sivil toplum örgütlenmelerinin oluşumuna katkı
sağlar.
Ancak, hesap verebilirliğin yukarıda
sayılan yararlarının tam anlamıyla sağlanabilmesi için uygulamada karşılaşılan bazı engellemelerin
aşılması ya da sorun olarak görülüp
çözüme kavuşturulması gereklidir.
Hesap verebilirliğin söz konusu iki
önemli engeli bulunmaktadır (Caiden,1989:26-28) :
• Sağlık
kurum ve kuruluşlarında
çalışan memurların kamunun
menfaati yerine, kendi menfaatlerini öne çıkarması hatta yolsuzluk
yapmaları;
• Sağlık
yönetici ve personelinin
halkın istek ve şikayetlerini duymazlıktan gelmesi.
Sağlıkta Performans
Ölçümünün Faydaları
Sağlık performans ölçümünde karşılaşılan çeşitli güçlüklere karşın, çok
sayıda faydası bulunmaktadır. Sağlık
performans ölçümünün, yöneltilen çeşitli eleştirilere karşın, performans yönetimi anlayışının getirdiği
olumlu özelliklerinin analiz edilmesi,
izlenmesi ve etkili bir biçimde uygulanabilmesi durumunda yönetime
aşağıdaki faydaları sağlayacağı söylenebilir (Glendinning,2002:162):
• Hesap verebilirlikle, Sağlık yöne- • Sağlık personeli insan kaynaklarıtiminde yetkilerin kötüye kullanılması ve yetersiz hizmet verilmesi
önlenir;
• Sağlık hizmetleri üretimi için ge-
rekli girdilerin, performans ölçüm
ve yönetimi anlayışına uygun kullanılmasına etki eder;
• Sağlık yönetimince alınan karar ve
eylemlerin hukuki olmasına büyük etkisi olur;
• Sağlık
kurum ve kuruluşlarınca
gerçekleştirilen hizmetlerde, halkın istek ve beklentilerine de yanıt
verecek nitelikte olmasını sağlar;
nın bireysel performansı geliştirir;
• Sağlık personelinin gizilgüç performansını ortaya çıkarır;
• Gelecekteki sağlık personeli kaynağı ihtiyacını planlar;
Sağlık performans ölçümünün en
önemli faydası, bireysel performans
değerlendirmesinde ortaya çıkmaktadır. Zira, objektif bir değerlendirme sistemi kurabilen kamu kurum
ve kuruluşlarında, böylece sağlık
personelinin zayıf ve güçlü yanları
belirlenebilmekte; bu konuda onların başarılarını geliştirici önlemler
alınabilmekte; diğer taraftan çalışanların da başarı dereceleri hakkındaki
değerlendirmeleri öğrenerek, performanslarını geliştirme yönünde çaba
sarf etmeleri mümkün olabilmektedir (Ergun-Polatoğlu,1992:288). Sağlık performans ölçümü ile ulaşılmak
istenen bu amaçların gerçekleştirilmesi durumunda ise, etkili bir performans yönetim sisteminin sağlık
kurum ve kuruluşlarına sağlayacağı
genel faydaları şu şekilde sıralayabiliriz (Barutçugil,2004:127):
• Yönetimin iş ve sonuçları üzerindeki denetimini artırır;
• Yönetimin
sorunları erken belirleme ve önlem alma yeteneğini
artırır
• Çalışanların hedefleri ile hastane
hedefleri arasında bağlantılar kurarar, motivasyon etkisini artırır;
• Yönetimin
sonuçlarla ilgili beklentilerinin açıklıkla anlaşılmasını
sağlayarak iletişimi geliştirir;
• Performans,
standartlara uygun
davranmamayı objektif ve ölçülebilir şekilde tanımlayarak, iyileştirici ya da disiplin sağlayıcı eylemleri
destekler;
• Geribildirimin, çalışanlara yöneti-
min öznel ölçütlerine göre değil,
daha objektif verilebilmesini sağlayan bir sistem yaratır;
• Hastane amaçlarını gerçekleştirir; • Yönetimin ücretlerle ve yükselt• Hastanedeki manevi gücü artırır;
melerle ilgili kararlarını alırken kullanacağı objektif ölçütler sağlar;
• Hasta memnuniyetini sağlar;
çalışan için performans kayıt• Performans – ücret dengesini sağ- • Her
larının merkezcil bir şekilde ve gelar;
• Rekabet üstünlüğü yaratır;
nellikle insan kaynakları yönetim
biriminde tutulmasını sağlar.
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
37
KALDER’DEN
MEDICANA INTERNATIONAL ANKARA HASTANESİ’NE
4 YILDIZ
Medicana International Ankara Hastanesi 21. Ulusal Kalite Ödülüne ilk
başvurusunda 4 yıldız yetkinlik belgesi ile Katılım Beratı aldı.
EFQM Mükemmellik Modeli Çerçevesinde her geçen gün kendini yenileyen ve geliştirdiği projelerle Uluslararası kalite standatlarını yakalamak
için çaba gösteren Medicana İnternational Ankara Hastanesinin çabaları sonuçsuz kalmadı.
Konu ile ilgili Medicana International Ankara Hastanesi Genel Müdürü
Oğuz Engiz; “EFQM çalışmalarına
ilk olarak
2 0 1 0
yılında
aldı-
ğımız
eğitim
ile başladık. 2011
yılında ilk öz
değerlendirmemizi yaparak ilerlediğimiz
yolu
gördük ve bu öz
değerlendirmeye yönelik olarak da iyileştirme ve
yenileşme projelerimizi geliştirdik.
Bu projeler ışığında aldığımız yol bizi
Kalder’in başvurusuna götürdü. Hazırladığımız raporu Kalder’e sunarak,
değerlendiricilerimiz ile birlikte 1-5
Ekim 2012 haftasında keyifli bir süreç
yaşadık. Değerlendirilmemiz hem
ilerlediğimiz
yolu görmemizi
hem de kat ettiğimiz yolu
görmemizi sağladı. Böylelikle 4 yıldız
Yetkinlik ödülümüz aldık. Hedefimiz
Ulusal Kalite Büyük Ödülü. Bu yoldaki tüm iyileşim çalışmalarına kararlılıkla devam edeceğiz” dedi.
21 Kasım 2012 gecesi İstanbul Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayında
Medicana International Ankara Hastanesi Genel Müdürü Oğuz Engiz
hastane adına sertifikayı teslim aldı.
ASTRAZENECA DOĞU AVRUPA
BİLGİ SİSTEMLERİ DİREKTÖRÜ
YAVUZ KUBAN OLDU
Yenilikçi İş Modelleri ve Bilgi
Sistemleri’nde lider olmayı hedefleyen AstraZeneca, Yavuz Kuban’ı yönetim ekibine kattı.
Boğaziçi Üniversitesi Elektronik Mühendisliği Bölümü’nde lisans eğitimini tamamlayan M. Yavuz Kuban,
Mühendislik yüksek lisansını Amerika Birleşik Devletleri Louisiana State Üniversitesi’nden işletme yüksek
lisansını da Koç Üniversitesi’nden
aldı. Siemens’de Satış Mühendisi
ve Karel Elektronik’te Teknoloji Di38
38
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
rektörü olarak çalışan Kuban, 1999
yılında ilaç sektörüne geçiş yaparak Amerika Birleşik Devletleri’nde
İş Teknolojileri Direktörü, Global İş
Teknolojileri Direktörü ve Global
Hizmetler Direktörü pozisyonlarında görev yaptı.
22 yıllık teknoloji tecrübesi ile AstraZeneca ailesine katılan Yavuz
Kuban, Kasım 2012 itibarıyla Doğu
Avrupa Bölgesi Bilgi Sistemleri Direktörü olarak göreve başladı. Doğu
Avrupa Bölgesi’ne bağlı 22 ülkeyi
İstanbul’dan yönetecek olan Kuban,
aynı zamanda AstraZeneca Türkiye
Yönetim Ekibi’nde yer alacak.
Yavuz Kuban yeni görevi ile ilgili olarak; “İlaç sektöründeki büyük dönüşüm döneminde AsraZeneca’nın yenilikçi değişim sürecine katılabilmek
büyük bir fırsat. Bilişim ekibi olarak,
AstraZeneca’nın sektöre liderlik etmeyi hedeflediği bu süreçte, hem
destekçi hem de öncü olmak istiyoruz” dedi.
TÜRKİYE DÜNYADA EN YAYGIN
DİŞSİZLİK YAŞAYAN ÜLKELER ARASINDA
“22 Kasım Diş Hekimliği Günü” ve
“Toplum Ağız Diş Sağlığı Haftası” dolayısıyla Türk Diş Hekimleri Birliği’nce
bir toplantı düzenlendi. Toplantıya
Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ
da katıldı.
Türk Diş Hekimleri Birliği Genel Başkanı Taner Yücel toplantıda yaptığı
konuşmada Türkiye’de diş hastalıklarının yaygınlığının yüzde 90 civarında olduğunu söyledi. 5-9 yaş grubundakilerin süt ve daimi dişlerindeki
ortalama çürük, dolgulu ve çekilen
diş sayısının 5,2; 0-14 yaş arasındakilerin ise 3,67 olduğunu kaydeden
Taner Yücel, 0-14 yaş grubundakilerde ayrıca başlangıç çürüğü sayısının
ortalama 2,5 olduğunu belirtti. Yücel,
Türkiye’de kişi başına ortalama dolgu
sayısının ise 1 olduğunu bildirdi. 65
yaş ve üstündekilerde dişsizlik oranının yüzde 67 olduğunu dile getiren
Yücel, bu oranla Türkiye’nin dünyada
en yaygın dişsizlik yaşayan ülkeler
arasında en başlarda yer aldığını belirtti. Diş sağlığıyla genel sağlık arasındaki ilişkinin dünyada önemsenen
bir konu olduğunu dile getiren Yücel,
diş hekimlerinin bu konuda etkin rol
almasının önemine işaret etti.
Diş Hekimlerinin sorunlarını dinleyen
ve diş sağlığı ile ilgili çeşitli konulara dikkat çeken Sağlık Bakanı Prof.
Dr. Recep Akdağ ise Türkiye’de ağız
ve diş sağlığı konusunda farkındalık
40
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
oluşmadığını, buna yönelik 2013’de
bir kampanya başlatılmasının planlandığını belirterek, diş fırçalama ve
diş ipi kullanma alışkanlığı kazandırılmasının önemine işaret etti. Ağız
ve diş sağlığı ile sistemik hastalıklar
arasında ciddi bir ilişki bulunduğunu
vurgulayan Bakan Akdağ, yürütecekleri kampanyada diş hekimlerinin
etkin rol almasının öngörüldüğünü
bildirdi.
Çok basit hastalıklarda bile hekime başvuru olurken diş sağlığı gibi
önemli bir konuda gecikme yaşandığını, son dönemde diş hekimine başvurulduğu için diş kayıpları meydana
geldiğini ifade eden Akdağ, “Kişinin
genel sağlığıyla ağız ve diş sağlığı
arasında önemli ilişki var. Buna gereken önemi vermeliyiz” diye konuştu.
Ağız ve diş sağlığı hizmetleri konusunda son yıllarda önemli adımlar
attıklarını dile getiren Akdağ, diş hekimi ve diş ünitesi sayısının arttığını,
yeni ağız ve diş sağlığı merkezleri
açıldığını söyledi.
2002’de kamuda 1 yılda 360 bin diş
dolgusu yapılırken bugün bu sayının
8 milyona yaklaştığını bildiren Sağlık Bakanı Akdağ, ancak bunun da
yetersiz olduğunu ifade etti. Akdağ,
Türkiye’de ağız ve diş sağlığı tedavilerinin devlet tarafından karşılandığına
işaret ederek, Avrupa’da bu tedavilerin sigorta kapsamında bulunmadı-
ğına dikkati çekti. Ağız ve diş sağlığı
konusunda gelecek yıl başlatılması
planlanan kampanyayla ilgili de bilgi
veren Akdağ, hedef grubu olarak 3
yaşa kadar çocuğu olan annelerin, 6
yaş grubundaki çocukların, gebelerin
ve engellilerin belirlendiğini bildirdi.
Sağlık Bakanı Akdağ, serbest diş hekimlerinden hizmet alınmasıyla ilgili
bir soru üzerine bunun birinci derecede finansman meselesi olduğunu
bildirdi. Sosyal Güvenlik Kurumunun
(SGK) bu konuda Türk Diş Hekimleri
Birliği ile bir çalışma yürüttüğünü
anımsatan Akdağ, “SGK, bu finansman meselesini, özellikle koruyucu
tarafını öne alarak bir şekilde halledebileceğimiz bir model üzerinde
diş hekimlerimizle çalışıyor. 2013’de
gerçekleşebilir mi, doğrusu bilmiyorum. Biz de Sağlık Bakanlığı olarak bu
konuda ara yüz oluşturmaya gayret
ediyoruz” dedi. Ağız ve diş sağlığı hizmetlerinin 20-30 kat artmasına rağmen ihtiyacın bunun çok ötesinde
olduğunu dile getiren Akdağ, “Kamuya ait kuruluşlarda bu ihtiyacı karşılarken biz de zorluk çekiyoruz. Bu kapasitenin özel sektörün imkânlarının
kullanılarak artırılması elbette bizim
de isteyeceğimiz bir husus, ama temelde bu bir finansman meselesi.
İşin finansman meselesinin çözülmesi lazım” şeklinde konuştu.
kampus
Burada Hayat Var!
Hızla ve emin adımlarla büyüyen bir üniversite
Medipol Üniversitesi geçen yıllarda
eğitime başlayan Tıp Fakültesi, Diş
Hekimliği Fakültesi, Eczacılık Fakültesi, Hukuk Fakültesi ve Sağlık Bilimleri
Fakültesi Bölümleri’ne bu yıl Sağlık
Meslek Yüksekokulu’nu dahil ediyor.
Gelecek yıllarda bu fakülteleri Eğitim,
Mühendislik-Mimarlık, İktisadi ve
İdari Bilimler, İletişim, Güzel Sanatlar
Fakülteleri ile Sosyal Bilimler Meslek
Yüksekokulu ve Yabancı Diller Yüksekokulu takip edecek.
Doğru yerden
başlamak isteyenlerin tercihi
Medipol Üniversitesi 2012-2013
eğitim dönemini, sağlık eğitiminde
önemli atılımlar ve yeniliklerle başlatıyor. Bünyesinde dört ayrı hastaneyi barındıran Türkiye’nin en büyük
özel-üniversite hastane kompleksi
Medipol Mega (Genel, Kalp Damar
Cerrahisi, Onkoloji, Ağız Diş ve Çene
Hastalıkları İhtisas Hastaneleri) ile
sağlık alanındaki iddiasını sürdürüyor. 2012-2013 eğitim döneminde
Medipol Üniversitesi’ni tercih eden
öğrencileri eğitimde büyük fırsatlar
ve ayrıcalıklar bekliyor.
Erasmus değişim programıyla
yurt dışında eğitim görme fırsatı
Geçen yıl Erasmus Beyannamesi alan
Medipol Üniversitesi, öğrencilerine
42
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
Haziran 2012’den itibaren başka bir
Avrupa ülkesinde değişim öğrencisi
olarak eğitim alma olanağı sağlıyor.
Erasmus, “Exchange Student” olarak
da bilinen, yükseköğretim kalitesini
artırmak için Avrupa’daki yükseköğretim kurumlarının birbirleriyle çok
yönlü iş birliği yapmalarını teşvik etmeye yönelik, bir Avrupa Birliği programıdır.
Hukuku alanlarında yüksek lisans
programları yer alıyor. Hukuk herkese
lazım misyonuyla hareket eden Medipol Üniversitesi, Türkiye’de hukuk
alanının öncü isimlerinden oluşan
güçlü isimlerle iddialı olduğunu bir
kez daha ortaya koyuyor.
Ticari değil, özgün
ve yoğun bir eğitim anlayışı
Hukuk Camiasının Önde Gelen İsimleri Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi genç hukukçular için Kavacık’ta
Medipol Hukuk Fakültesinde
Türkiye’de sağlık bilimlerinden sonra
alanında uzman akademisyenleriyle
birlikte sosyal bilimlere de iddialı bir
giriş yaparak geçen yıl eğitime başlayan Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi, öğrencilerini Prof. Dr. M. Akif
Aydın, Prof. Dr. Yücel Sayman, Prof.
Dr. Nevzat Koç, Yrd. Doç. Dr. Levent
Korkut gibi seçkin hukuk adamları ve
ümit vadeden genç akademisyenlerle derslerde, uygulamalı çalışmalarda
ve ders dışı zamanlarda buluşturuyor.
Çağdaş hukuk insanları yetiştiriyor.
Genç hukukçuları yargıçlarla, savcılarla, avukatlarla, siyaset adamlarıyla,
güncel hukuksal sorunlarını tartışmaları ve onların tecrübelerinden
yararlanmaları için biraraya getiriyor.
Gerçek olayları ve davaları uygulamalı derslere taşıyor. Ayrıca Fakültede, Marmara Üniversitesi işbirliği ile
Kamu Hukuku, Özel Hukuk ve Sağlık
dünyanın en iyi üniversiteleriyle yarışacak standartlarda bir kampüs ve
zengin bir kütüphane hazırlıyor.
Üniversitede, birebir eğitime ve
aktif iletişime önem veriliyor. Ayrıca
öğrencilerin yararlanabileceği yurt
dışı değişim programları ve fakültedeki ücretsiz yabancı dil eğitimiyle
öğrencilerin kendilerini geliştirmelerine olanak sağlanıyor.
Türkiye’ye Örnek Olacak Bir Model
Medipol Mega Sağlık Kompleksi, bir
üniversite hastanesi olarak Türkiye’ye
örnek olacak bir model oluşturuyor.
Hastanenin imkânlarını üniversiteye seferber edebilen ve hastaneyi
de kendi akademik kadrosuyla destekleyen, güçlendiren bir üniversite
modeli olarak Medipol Üniversitesi,
Türkiye’de bir ilk…
Medipol Mega Hastaneler
Kompleksi’nde staj yapma ayrıcalığı
Medipol Üniversitesi, öğrencilerine
Türkiye’nin en büyük özel sağlık yatırımı olan ve bünyesinde Genel, KalpDamar Cerrahisi, Onkoloji, Ağız Diş ve
Çene Hastalıkları ihtisas hastanelerinin yer aldığı Medipol Mega’da eğitim alma ve pratik yapma ayrıcalığını
sunuyor. Tıp Fakültesi, Diş Hekimliği
Fakültesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi
ve eğitime bu sene başlayacak olan
Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu öğrencileri stajyer ve intörn olarak
Medipol Mega’da uygulama yapabilme imkânına sahip oluyor.
Medipol Mega; 470 yatak kapasitesi,
133 yoğun bakım yatağı, 25 ameliyathanesi ve 260 poliklinik odası ile
100 bin metrekarelik bir alana sahip.
Dört farklı ihtisas hastanesi ve yüzlerce kliniği ile her türlü sağlık ihtiyacına
tek bir çatı altında cevap veren Medipol Mega, tamamı akıllı sistemlerle
donatılmış modern altyapısı ve ileri
teknolojisi ile sağlık alanında olduğu
kadar eğitim alanında da önemli bir
hizmet sunmaya hazırlanıyor.
Türkiye’nin En Büyük
Üniversite Diş Hastanesi
Medipol Mega’da, SGK anlaşmalı
Türkiye’nin en büyük üniversite diş
hastanesi hizmet veriyor. Her biri alanında uzman, Türkiye’nin önde gelen
akademisyen diş hekimlerinden oluşan bir kadro, 150 ünitlik kapasite,
dişe özel son sistem teknolojik altyapı ve bilimsel tedavi yaklaşımları ile
eğitim, araştırma ve hizmette farkını
ortaya koyuyor.
ABD ve Avrupa’nın belli başlı
merkezlerinde erişilebilen araştırma
olanakları Medipol Üniversitesi
ayrıcalığıyla şimdi Türkiye’de
Rejeneratif ve Restoratif Tıp Araştırmaları Merkezi Rejeneratif ve Restoratif Tıp Araştırmaları Merkezi,
hastalık ve kazalarla hasar görmüş
vücut bölümlerinin onarılması ve yenilenmesi ile ilgili temel araştırmalar
yapacaktır. Öğrenciler sadece ABD ve
Avrupa’nın belli başlı merkezlerinde
erişilebilen araştırma olanaklarına
daha lisans eğitimi aşamasında Medipol Üniversitesi’nde kavuşacaklardır.
Merkezde rejeneratif araştırmaların
öncelikle yoğunlaşacağı alanlar, sinir
sistemi ve kalp dokusunun hasarlardan sonra onarılması ve fonksiyonlarının geriye kazandırılması olacak
ve kapsam gittikçe diğer doku ve
organ sistemlerini de içine alacak
şekilde genişletilecektir. Bitkisel tedaviden akupunktura, hipnozdan
beslenme alışkanlıklarına kadar çok
Medipol Üniversitesi Yeni Bölümleri
ve Türkiye’nin En Büyük Özel Üniversite Hastane Kompleksi
ile Eğitimde Gücüne Güç Katıyor
farklı tamamlayıcı tıp uygulamalarının ileri teknolojik altyapı ve tartışma
götürmeyecek uluslararası standart
yöntemlerle potansiyel etkilerinin
araştırılması da merkezin inceleme
konuları arasında olacaktır. İki kıtayı
birleştiren üniversite Medipol Üniversitesi İstanbul’un merkezinde, tarihi yarımadada, kentin her yerinden
ulaşım kolaylığı olan merkezi konumda bir “kent üniversitesi” olarak Haliç
Yerleşkesinde eğitime başladı. Bu yıl
ise 220 dönümlük bir alanda, ormanla iç içe, otoyola komşu, ulaşımı yine
çok kolay bir konumda olan Kavacık
Yerleşkesi’ne taşınan Hukuk Fakültesi, Beslenme ve Diyetetik Bölümü
ve Sağlık Meslek Yüksekokullarıyla
eğitime devam edecektir. İnşaatı
hızla devam etmekte olan Kavacık
Yerleşkesi’ne önümüzdeki yıllarda
diğer bölümler de taşınacaktır. Yerleşke; spor tesisleri, banka, alışveriş
merkezi, kafe ve restoranlar, konferans salonları, kültür-sanat yapıları ve
üniversite hastanesiyle öğrencilere
yepyeni bir dünyanın kapılarını açacaktır.
Medipol Üniversitesinde kendi alanında başarılı lisans öğrencileri, belirlenen koşulları yerine getirdikleri
takdirde ilgi duydukları ikinci bir dalda lisans eğitimi görme imkanı buldukları gibi, ikinci bir dalda sertifika
edinmek üzere ücretsiz bir yan dal
eğitimi de alabiliyorlar.
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
43
Scott Routley
DOKTORLARI
ŞAŞIRTTI
On yılı aşkın süredir bitkisel hayatta
olan Kanadalı hasta Scott Routley bilim adamlarına “acı içinde olmadığı”
mesajını iletmeyi başardı. Bu, çevresiyle iletişim kuramayan ve ileri düzeyde beyin tahribatı geçirmiş olan
bir hastanın, tıbbi durumuyla ilgili
sorularını yanıtlayabildiği ilk vaka.
39 yaşında olan Scott Routley’e, beyinsel faaliyetleri MRI cihazında incelenmekteyken sorular yöneltildi.
Routley’in doktoru, elde ettikleri bu
yeni bilginin, tıp ders kitaplarının
yeni baştan yazılması anlamına geldiğini söyledi. Bitkisel hayata giren
hastalar, komadan çıktıktan sonra
uyanık halde ve gözleri açık dönemler geçiriyor ama kendileri ya da dış
dünya hakkında hiçbir şey algılayamıyor.
Routley’in bundan 12 yıl önce geçirdiği bir otomobil kazasında, beyninde ileri düzeyde hasar meydana gelmişti. O zamandan bu yana geçirdiği
tüm incelemelerde hiçbir bilinç ya da
iletişim kurabilme işareti göstermemişti.
44
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
‘SCOTT DÜŞÜNEBİLİYOR’
İngiliz nöroloji uzmanı Western Ontario Üniversitesinde Beyin ve Akıl Enstitüsü ekibine başkanlık eden Prof.
Adrian Owen, Routley’in kesinlikle
bitkisel hayatta olmadığını belirtiyor.
Prof. Owen, “Scott bilincinin açık olduğunu, düşünebildiğini gösterdi.
Beynini defalarca taramadan geçirdik. Beyinsel faaliyetleri, sorularımıza
bilerek cevap verdiğini gösteriyor.
Nerede ve kim olduğunu biliyor.”
dedi ve bunun tıpta çığır açacak bir
saptama olduğunu kaydetti.
Prof. Adrian Owen, “Yıllardır bitkisel
hayattaki bir hastaya kendisi açısından önem taşıyan birşey sorabilmek
istiyorduk. Gelecekte hastanın yaşam
düzeyini geliştirebilmek için neler yapabileceğimizi de sorabiliriz. Bu kendilerine sağladığımız eğlendirici faaliyetler veya günün hangi saatlerinde
yıkanmak, beslenmek istedikleri gibi
şeyler olabilir.” dedi.
Scott Routley’nin anne ve babası, bitkisel hayattaki oğullarının bilincinin
her zaman yerinde olduğuna ve baş-
parmağını kaldırarak ya da gözlerini
hareket ettirerek iletişim kurabildiğine inandıklarını söylüyor. Ancak tıp
görevlileri, anne babanın bu görüşünü kabul etmiyordu.
Routley’nin on yıl boyunca nöroloğu
olan, halen Londra’da çalışan Prof.
Bryan Young da, beyin görüntüleme
sonuçlarının yılladır yapılan davranış
değerlendirmelerinin tümünü değiştirdiğini ve tıp kitaplarının, Prof.
Owen’ın teknikleri de eklenerek güncelleştirilmesi gerektiğini kaydetti.
BBC’nin Panorama programında, İngiltere ve Kanada’da bir yılı aşkın süredir bitkisel hayatta bulunan ve en
düşük düzeyde bilinci açık durumda
olan hastaların gelişimi izlendi.
Steven Graham adlı bir başka Kanadalı hasta da, geçirdiği beyin tahribatı sonrasında yeni bilgileri hatırlayabildiğini ortaya koydu. Graham,
kız kardeşinin bir kızı olup olmadığı
sorusuna “evet” cevabını verdi. Hastanın yeğeni 5 yıl önce geçirdiği
otomobil kazasından sonra dünyaya
gelmişti.
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
45
KANSERLİ İKİZLERE, AYNI ANDA KARACİĞER NAKLİ YAPILDI
2 TÜRK DOKTORDAN
DÜNYADA BİR İLK
Şanlıurfa’da karaciğer kanseriyle
dünyaya gelen tek yumurta ikizi Ceylin ve Ecrin’e, eş zamanlı ameliyatla
anne-babalarından karaciğer nakli
gerçekleştirildi.
Doğuştan karaciğer kanseri olan tek
yumurta ikizi kız kardeşlere, aynı
anda karaciğer nakli yapıldı. 13 aylık
ve henüz 7 kilo olan Ceylin ve Ecrin
kardeşler, anne ve babalarının karaciğerlerinin yarısı ile hayata tutunurken, operasyon dünyada bir ilk olarak
literatüre geçti.
Ceylin ve Ecrin, Şanlıurfa’da 29 yaşındaki Mehmet ve 26 yaşındaki Rabia
Fırat çiftinin çocukları olarak dünyaya geldiler. Cihan adlı yedi yaşında
bir ağabeyleri daha vardı. Kolay bir
hamilelik döneminin sonunda dünyaya geldiler ve son derece sağlıklı
görünüyorlardı. Fakat beşinci ayda
Ecrin’in karnı birden şişmeye başladı, yüzü hiç gülmüyor aksine sürekli
ağlıyordu. Fırat ailesi soluğu Harran
Üniversitesi Tıp Fakültesinde aldı.
Tetkiklerin sonucu ise aileyi tam anlamıyla şoke etti; minicik bebeğin
karaciğerinde 11 santimlik bir kitle
vardı. Bütün veriler doğuştan kanser
olduğunu gösteriyordu.
Harran Üniversitesindeki doktorlar
hastaları başkente göndermeye karar verdi. Ecrin anne ve babasıyla birlikte Ankara’ya Sami Ulus Araştırma
Hastanesine doğru yola çıktığında
46
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
kardeşi Ceylin, ağabeyi ve akrabalarıyla birlikte Urfa’da kaldı. Ancak
doktorlar tek yumurta ikizi kardeşinin de kanser hastası olabileceğini
düşündü. Nitekim haklı da çıktılar.
Henüz bir şikâyeti olmamasına karşın Ceylin’de de benzer bir kitle olduğu saptandı. 10 kilonun altında
organ nakli olma şansının az olduğu
söylendi. Kemoterapiye başlandı ve
kilo alana kadar tam 7 seans minik
bedenleri zorlu tedaviye maruz kaldı. Yine de risk vardı zira kanser diğer
organlara sıçrayabilirdi.
Kemoterapi sürecinde doktorları,
Memorial Hastanesinden Prof. Dr.
Koray Acarlı ve bu nakiller konusunda dünyaca ünlü Münci Kalayoğlu’na
danışmayı da ihmal etmedi. Karaciğerin çeşitli yerlerine sıçramış bu
kanseri, karaciğer nakli yaparak temizlemeyi planladılar. Fırat ailesi,
kızlarıyla birlikte hemen İstanbul’a
hastaneye davet edildi. Okmeydanı
Memorial Hastanesinde durumları
incelendi. Anne ve babalarının karaciğerleri bu minik bedenlere uyuyordu ancak tek yumurta ikizleri olduğu
için aynı anda nakil yapılması gerekiyordu. Her şey ayarlandı, ameliyathaneler hazırlandı ve ekipler ikiye
ayrıldı. Ameliyatlar çok başarılı geçti.
Ceylin ve Ecrin kardeşler şimdi çok
sağlıklı ve anne-babalarının hediyesi
yeni hayatlarına adım atıyorlar.
Doktorlar ameliyatı yorumladı:
“Kopya ameliyatın bir benzeri yok”
Prof. Dr. Münci Kalayoğlu: “Aynı anda
iki organ nakli gerçekleştirdik. Bebekler tek yumurta ikizi olduğu için
aynı anda anne ve babalarından organ aldık. Bu kopya ameliyatın dünyada bir benzeri daha yok... Aslında
biz kadavradan nakil yapmayı tercih
ederdik ancak insanlar çocuklarının
organlarını bağışlamayı düşünmüyorlar bile. Hâlbuki bu çocuklarımızın
yepyeni hayatları oluyor.”
Prof. Dr. Koray Acarlı: “Bu kadar minik
bebeklere karaciğer nakli yapılabileceğini cerrahlar bile bilmiyordu.
Hâlbuki daha önce biz 4,5 kiloluk bir
çocuğumuza bile nakil yaptık. Doğuştan karaciğer kanseri çok özel bir
durumdur ve bu çocuklar için nakil
tamamen iyileşme anlamına geliyor.”
röportaj
Prof. Dr. VURAL KAVUNCU ile
KRONİK HASTALIKLAR
ÜZERİNE
“Hekimlerimizin, hastaların çalıştıkları işlerine ve günlük aktivitelerine bir an önce
geri dönmesi ile yaşam kalitesini bir tedavi hedefi olarak görmeleri, hastalıkların
zamanında tanınması ve uygun tedavilerinin başlanması için özellikle birinci
basamak hekimlerine yönelik çalışmalar önem kazanmaktadır.”
48
Sayın Prof. Dr. Vural Kavuncu, sizi uzun
yıllardır Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon
alanında yaptığınız çalışmalardan tanıyorduk, 2011’den beri çalışmalarınızı TBMM’de yürüttüğünüzü biliyoruz,
okuyucularımıza kendinizi tanıtabilir
misiniz?
ve meslek derneklerinde yöneticilik
yaptım, sosyal sorumluluk projelerinde görev aldım. 24. Dönemde
Adalet ve Kalkınma Partisi Kütahya
Milletvekili olarak seçildiğim için
çalışmalarımı TBMM çatısında yürütmekteyim.
İstanbul Tıp Fakültesi’ni 1988 yılında
bitirdikten sonra aynı üniversitede Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon alanında
uzmanlığımı aldım. Fırat Üniversitesi
Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalını kurdum, fizyoloji alanında
ikinci doktoramı yaptım. 1998 yılında
doçent unvanı, 2004 yılında Afyon
Kocatepe Üniversitesinde Profesör
unvanını aldım, burada pek çok idari
görevde bulundum. Kaplıca tedavileri ve sağlık turizmi konusunda eğitim, sağlık hizmeti ve organizasyon
alanlarında çok sayıda proje liderliği
Yıllarca hekimlik yapmış bir öğretim
üyesi olarak kronik hastalıklara
yaklaşımınızı açıklamanız mümkün mü?
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
Bildiğiniz gibi sağlıklı toplum, ruh ve
beden bütünlüğünü dengeleyebilen
sağlıklı bireylerin varlığı ile mümkün
olabilir. Ülkemizin geçirdiği büyük
değişimde sağlık bakımlarında iyileşme neticesinde insan ömürleri
uzamakta ve yaşlı nüfusumuz artmaktadır. Buna ek olarak hızlı bir
kentleşme süreci içerisindeyiz ve
buna bağlı hareketsizlik ile aşırı bes-
lenme gibi yaşam tarzı değişiklikleri,
kronik hastalıkların ve bu hastalıklara bağlı yükün giderek artacağını
göstermektedir. Ülkemizde 3 erişkinden biri aşırı kiloludur, 3 kişiden birinde hipertansiyon bulunmaktadır.
Bir Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyonu
uzmanı olarak, hipertansiyon, diabet gibi bilinen kronik hastalıkların
yanında, kas ve iskelet sistemi hastalıklarının da nüfusumuz için ciddi
bir tehdit oluşturduğunu belirtmek
isterim. Örneğin 70 yaşından büyük
5 kişiden 2’sinde diz osteoartriti var;
bu hastaların %80’inde hareket kısıtlılığı bulunuyor, %25’i önemli günlük
aktivitelerini gerçekleştiremiyor. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre
15 ve daha yukarı yaştaki bireylerde
bel bölgesi kas iskelet sistemi ile ilgili
problem sıklığı %16’nın üzerinde; romatizmal eklem hastalığı ise %11’e
yakın. Türkiye Sağlıklı İş Gücü Rapo-
runa göre Türkiye’de 3 çalışandan 1’i
boyunlarında, omuzlarında ve kollarında kas ağrısı olduğunu bildiriyor.
TUİK 2011 çalışması, hanelerinde
ikamet eden nüfusun yaklaşık 4’te
1’inin yani yaklaşık 12 milyon kişinin
günlük bir işi yerine getirirken “güçlükle” karşılaşmakta olduğunu ortaya
koymuştur.
O halde iş yaşamı dediğimizde aklımıza
kronik ağrılar geliyor diyebilir miyiz?
Evet, 3 kişiden 1’i kadar yüksek bir
orandan söz ediyoruz. Bildiğiniz gibi
kronik ağrılar, yaşamın fiziksel, mental ve sosyal olmak üzere birçok boyutunu etkileyerek yaşam kalitesini
azaltıyor, ruh sağlığı olumsuz etkiliyor. Kronik ağrı çeken hastaların iş
gücüne katılımları azalıyor ve hatta
erken emeklilik talep ediyorlar.
Sağlıklı İş Gücü Türkiye raporuna göre önemli kas iskelet sistemi
hastalıklarından biri olan Romatoid
Artrit’in etkileri günlük görevlerin
yerine getirilmesini zorlaştırarak pek
çok kişiyi işten ayrılmaya zorlamakta. Bu hastalık iş kapasitesini ve verimliğini önemli boyutlarda etkiliyor
ve sonunda iş göremezliğe neden
oluyor. Yapılan çalışmalar Romatoid
Artritli hastalarda topluma göre işini kaybetme riskinin yaklaşık 2,5 kat
daha fazla olduğunu göstermiştir. Bir
diğer sık görülen kronik hastalık olarak, Ankilozan Spondilit hastalarında da işsizlik oranı genel nüfusun 3
katı. Ülkemizde yapılan bir çalışmada
Ankilozan Spondilit hastalarının yalnızca 3’te 1’i işlerine bir değişiklik
olmadan devam edebiliyor, diğerleri
daha hafif bir işe geçiyor veya emekli
oluyorlar. Bu hastalar ortalama olarak 36 yaşında emekli olarak, en aktif
yıllarında işlerini bırakmak zorunda
kalıyorlar.
Tüm bu etkileri dikkate alındığında kas iskelet sistemi hastalıklarının
engellenmesine yönelik tedbirlerin
alınmasının, hastalıkların zamanında
tanınması ve engellilik gelişimine yol
açmadan tedaviye başlanmasının,
engellilik gelişmiş olan kişilerin ise
yaşam kalitelerinin korunmasının
çok önemli olduğu görülmektedir.
Kas iskelet sistemi hastalıklarının
toplumumuz üzerindeki etkisinin
azaltılması için sporun ve aktif yaşamın da bir parçası olduğu “Önleme,
Zamanında Tanı, Zamanında Girişim,
Tedavi ve Rehabilitasyon” programlarının ön plana çıkartılması gereklidir.
Bu noktada vekil kimliğinizle
kronik hastalıklara yaklaşımınızı
ve bu alandaki çalışmalarınızı bize
anlatmanız mümkün müdür?
Kronik kas iskelet sistemi hastalıkları
birey ve toplum üzerinde çok büyük
yükler oluşturuyor. Doktor muayenesi, laboratuvar tetkikleri ve tedavi
giderleri gibi doğrudan maliyetlerin yanı sıra istirahat raporları, erken
emeklilik ve gelişen özürlülüğe bağlı
masraflar gibi dolaylı maliyetlerin
önemli rakamlara ulaştığını görüyoruz. Hasta başına toplam yıllık maliyet 18.000 – 20.000 Euro arasında ve
özellikle dolaylı maliyetler çoğu Avrupa ülkesinden yüksek. Kas iskelet sistemi hastalıklarının topluma maliyeti
gayri safi milli hasılanın %2,6-3,8’ini
oluşturuyor. Türkiye raporlarında, kas
iskelet sistemi hastalıklarının 3 gün
veya daha uzun süren hastalık izinlerinin yarısından ve kalıcı iş görememezliğin %60’ından sorumlu olduğu
belirtiliyor.
Bu nedenlerle zamanında teşhis ve
tedavi uygulaması maliyeti azaltıcı
en önemli faktör olarak görülüyor.
Bu tür şikayetlerin ortaya çıkmasına
yol açabilecek durumları engelleyici
tedbirlerin geliştirilmesi çok önemli.
Dolayısıyla ülkemiz kaynaklarının verimli kullanılması, yaşlanan nüfus açısından bu hastalıkların da diğer ciddi
kronik rahatsızlıklarla birlikte ulusal
bir kamu sağlığı önceliği haline getirilmesi önem taşıyor. Biz Yaşlıların ve
Özürlülerin Sorunlarını Araştırma Çalışma Grubu olarak bu alanda yoğun
çalışmalar yürütüyoruz.
Çalışma grubunuzun hedeflerinden
kısaca bahseder misiniz?
Çalışma Grubu olarak hedefimiz toplumumuzdaki oldukça sık rastlanan ve
büyük bir yük oluşturan kas ve iskelet
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
49
sistemi hastalıklarının mümkün olduğunca engellenmesi; bu hastalıklara
bağlı oluşan engelliliğin geciktirilmesi, engellilik durumlarında ise ulaşılabilirliğin artırılması noktalarında gerekli tüm adımların atılması. Kapsamlı
bir eylem yaklaşımıyla toplumun tüm
kesimlerini içerecek ve hastalığın ortaya çıkışının engellenmesinden, engellilik gelişiminin engellenmesine
ve engelli kişilerin toplum içinde aktif
tutulmasına dek geniş bir yelpazeye
yönelik girişimler planlanıyor.
50
larının minimum düzeye indirilmesi;
zamanında tanı ve tedavi ile hastalarımızın sağlıklarının ve aktivitelerinin
mümkün olduğunca uzun süre korunmasıdır. Bu amaçla bugüne dek
bu konuda pek çok çalışma yapılmış
durumdadır. Bunlara ek olarak hekimlerimizin, hastaların çalıştıkları işlerine ve günlük aktivitelerine bir an
önce geri dönmesi ile yaşam kalitesini bir tedavi hedefi olarak görmeleri,
hastalıkların zamanında tanınması
ve uygun tedavilerinin başlanması
için özellikle birinci basamak hekimlerine yönelik çalışmalar önem
kazanmaktadır.
Toplumsal farkındalığın artırılarak
önleyici tedbirlere önem verilmesi, işgücü kayıplarını azaltıcı, erken
emekliliğin getireceği yükleri azaltıcı özellikler taşıyor. Ayrıca toplumun
hastalıklar konusunda bilinçlenmesi
erken tanı konmasını destekleyici
özellikte. Toplumun konuya ilgisinin
çekilmesi için farklı disiplinlerin çalışmalarının birleştirilmesine dönük
faaliyetler önem kazanıyor.
daha fazla bilinç kazanmaları önemli;
bu hastalıkların engellenmesi için iş
hayatında çalışan sağlığının ve güvenliğinin korunması, mesleki risklerin önlenmesi, korunma ve ergonomi eğitimleri verilmesi gerekiyor. Bu
amaçla çalışma ortamında risk değerlendirmesi yapılarak ergonomik
risk faktörlerinin ve bu risklere karşı
alınacak önlemlerin belirlenmesi ve
çalışanların risklere karşı eğitilmesi
zorunlu hale getirildi. Bu uygulamaların desteklenmesi ve denetlenmesi
sürdürülmekte olan öncelikli konular. Ayrıca işyeri hekimliğinin geliştirilmesi konusundaki çalışmalar da
sürüyor. Kas ve iskelet sistemi hastalıklarının engellenmesi alanında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile
de çalışmalar yürütmekte ve işçi ve
işverenlerimizi bu hastalıkları engellemek üzere eğitme çalışmalarımıza
devam etmekteyiz.
İşçi sağlığı ve güvenliği de önemli bir
konu, bu konuda da çalışmalarınız
var mı?
Sayın vekilim, konu ile ilgili olarak
vermek istediğiniz mesajları alabilir
miyiz?
Ayrıca engellilik gelişmiş bulunan
vatandaşlarımızın da toplum içinde
aktif tutulmaları çalışmaktayız. Bu
amaçla fiziksel engelli kişilerin toplum hayatından ve iş yaşamından
kopmasına neden olan engellerin
ortadan kaldırılması için gerek işyerlerinde gerekse kamuya açık alanlarda gerekli düzenlemeler yapılmakta,
yaşlı ve engelli dostu kentler oluşturulmaktadır.
İşveren ve işçilerin meslek hastalıkları
ve sağlıklarının koruması konusunda
Sonuç olarak hedefimiz toplumumuzda kas iskelet sistemi hastalık-
Çok teşekkür ederiz.
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
51
kurumlarımız
SAĞLIK BAKANLIĞI
İLETİŞİM MERKEZİ
‘ALO 184’ SABİM
SABİM
Ocak 2004 yılında faaliyete başlayan
Sağlık Bakanlığı İletişim Merkezidir.
-SABİM Alo 184 Çağrı Merkezi’ne bugüne kadar 6 milyon çağrı ulaştı.
-Günlük ortalama 6 bin çağrı karşılanmaktadır.
-Gelen çağrıların % 90’ı ilk 24 saat içerisinde sonuçlandırılarak vatandaşlara geri dönüş sağlanmaktadır.
YAPILANMA
130 operatör, 50 çözümleyici, 6 sevk
yetkilisi, 5 birim sorumlusu, 1 birim
koordinatörü ve idari çalışanlarla
toplam 200 personelden oluşmaktadır.
SABİM KURULUŞ AMAÇLARI
• Sağlık sektöründe değişim ve ge-
lişim amacıyla, ilgili tüm tarafların
görüş ve önerilerini almak,
• Bakanlık merkez ve taşra teşkilatı
arasında mevcut iletişimi güçlendirmek,
• Özdenetimi sağlamak,
52
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
• Yeni uygulamalar hakkında kamuoyunu bilgilendirmek,
• Olağanüstü hal ve kriz durumla-
rında, diğer kurum ve kuruluşlar
ile eşgüdümlü çalışarak; vatandaşlarımıza bilgi akışı sağlamak.
TEKNİK ALTYAPI
dan ülkemize gelen ve Türkçe bilmeyen hastaların, sağlık hizmeti
ve hasta hakları ile ilgili şikâyetleri
tercümanlar aracılığı ile kayıt altına alınıp takip edilmektedir.
SABİM; bilgi alma sürecinde önemli bir işlev sergilemektedir.
Hekimliği Uygulamasında;
• Yazılım altyapısı 24 saat sesli kayıt • Aile
SABİM’ i arayan vatandaşlarımız
imkânı sağlamaktadır.
• Tüm veriler depolanmaktadır ve
aile hekimlerini öğrenebilmektedirler.
yedeklenmektedir.
• İstenilen
içerikler raporlanabil-
mektedir.
FAALİYET ALANLARI
• Temmuz 2009 tarihinden itibaren
Tam Dumansız Türkiye’ye merhaba dedik.
Toplumun tüm kesimlerini ve özellikle gelecek nesilleri, başkalarının
içtiği sigara ve tütün ürünlerinin
dumanının zararlı etkilerinden korumak amacıyla yeniden düzenlenen yasa uygulanmaya başlandı.
Bu süreçten itibaren SABİM; sigara ihbar hattı olarak da görev yapmaktadır.
• Alo 184 hattını arayan, yurt dışın-
SABİM ve KRİZ
Kriz durumlarında sağlık hizmetlerinin en doğru şekilde planlanıp yürütülmesinde ve kamuoyunun doğru
ve yeterli bilgilendirilmesinde iletişim büyük önem taşımaktadır.
-SABİM; kuş gribi, domuz gribi gibi
kriz durumlarında kamuoyunun bilgi ihtiyacını karşılayabilmek adına
önemli bir rol üstlenmiştir.
-Ekim 2011 tarihinde gerçekleşen
Van Erciş depreminde de depremzede vatandaşlarımızın yakınlarını
bulmak, sevk edildiği hastaneleri öğrenmek ve sağlıkları hakkında bilgi
almak adına sağlık çalışanları ve vatandaşlarımız arasında köprü vazifesi
görmüştür.
ÖRNEK İKİ VAKA
SABİM; başvuru içerikleri doğrultusunda, gerektiğinde, Sağlık Bakanlığı
dışındaki kurum ve kuruluşlarla da
iletişime geçmekte ve kurumlar arası işbirliği gerçekleştirmektedir.
13.07.2009 tarihinde, Gaziantep Havaalanı eski terminal binasında yapılan onarım çalışmaları sırasında
nedeni bilinmeyen bir yangında iki
er ağır yaralanmıştır. Aynı gün saat
18.00 sularında, Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde görevli Dr. Beyhan hanım merkezimizi
arayarak bu yangında ağır derecede
yanan (%80) iki er’in hastanelerine
getirildiğini ancak erlerin acilen uçak
ambulansla GATA’ya sevk edilmeleri
gerektiğini belirterek SABİM’ den
yardım istemiştir.
Merkezimiz gerekli irtibatları sağlayarak, Etimesgut Hava Üssü’nden nö-
betçi Yarbay’a ulaşmış, gece görüşlü
helikopter temin edilip, askerleri
G.A.T.A.’ya nakletmiştir.
25 Şubat 2010, saat 3.00 sularında
merkezimizi arayan bir vatandaşımız,
yıllardır eşi tarafından şiddete maruz kaldığını belirtmiş, SABİM’ den
mağduriyetinin giderilmesi adına
yardım talep etmiştir.
Konu, bir başka bakanlığın alanıdır, ancak; biz SABİM’ de arayan
vatandaşımıza hayır dememeyi
ilke edindik.
72 telefon görüşmesi sonucunda,
şiddete uğrayan hanımefendiyi koruma altına aldırarak, ertesi sabah, Kadın Sığınma Evi’ne yerleştirilmesini sağladık.
SABİM’i şikâyet amaçlı arayan vatandaşlarımızın, bilgi eksiklikleri çözümleyicilerce anlaşılmakta ve bilgi
eksikliği giderildiğinde, şikâyet unsuru ortadan kalkmaktadır.
SABİM; doğru bilgi alışverişini sağlayarak, çalışanla, hizmet alanı karşı
karşıya getirmemektedir.
Aksine; vatandaşlarımızın sağlık çalışanlarına yönelik empati düzeyini
yükseltmektedir.
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
53
“İSTANBUL HEALTH EXPO”
MEDİKAL SEKTÖRÜN
GLOBAL ALICILARINI
İSTANBUL’DA
BULUŞTURACAK!
Küresel dünyada 300 milyar dolara yakın büyüklüğe ulaşan medikal
sektöründen Türkiye’nin aldığı payın
artırılmasına yönelik stratejilere “İstanbul Health Expo” Fuarı ev sahipliği
yapacak. 10-13 Ocak 2013 tarihleri
arasında CNR EXPO İstanbul’da düzenecek fuar ile eş zamanlı olarak
“Uluslararası Sağlık Bilişim Zirvesi” de
gerçekleştirilecek. CNR Holding Kurumsal İletişim Başkanı ve İcra Kurulu
Üyesi Özhan Carda, Türk medikal sektörünün yakın dönemde 500 milyon
dolar olan ihracat hedefine fuarın
önemli katkılar yapacağını belirtti.
Carda; Avrupa, ABD, Orta Doğu ve
Asya Pasifik ülkelerinden çok sayıda
alıcı grubunun fuara davet edildiğini
eş zamanlı yapılacak zirve ve İstanbul
Health Expo’ya 20 bin profesyonel ziyaretçi beklediklerini söyledi.
Türkiye’nin medikal alandaki yerini
güçlendirmeyi ve rekabet halinde olduğu pazarlardan daha fazla pay almasına maksimum destek sağlamasının hedeflendiği “İstanbul Health
Expo - Medikal Ürün, Hastane Donanımları, Sağlık Bilişim ve Teknolojileri,
Laboratuvar Sistemleri, Evde Bakım
Ürünleri ve Sağlık Turizmi Fuarı” sektörü İstanbul’da bir araya getiriyor. 20
bin m2 alanda 30’u yurt dışından 250
firmanın katılımıyla yapılacak fuarda,
Türkiye’nin bu alandaki teknoloji, do54
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
nanım ve hizmet kalitesi pazar alıcılarına sunulacak.
Amaç, sektör ihracatına daha fazla
destek
CNR Holding Kurumsal İletişim Başkanı ve İcra Kurulu Üyesi Özhan Carda, T.C. Sağlık Bakanlığı öncülüğünde
sağlıkta reform niteliğinde adımların
atıldığını belirterek, sektörün teknoloji alanında da ilerleme gösterdiğini
söyledi. Kalite ve hizmet anlayışında
büyük bir değişimin yaşandığını ifade eden Carda, “Yeniliklerin fuarda
sergilenerek sektörün iç ve dış pazar
hedeflerine katkı sağlamayı amaçlıyoruz” dedi.
Carda, fuar ile eş zamanlı olarak Sine
Fuarcılık sponsorluğunda “Uluslararası Sağlıkta Bilişim Zirvesi” nin
gerçekleştirileceğini de ifade etti.
Zirvenin ana temasının “Sağlıkta
İnovasyon” olarak belirlendiğini kaydeden Özhan Carda, “Sağlık Bilişim
Zirvesi yurt içi ve yurt dışından 6
bine yakın üst düzey sağlık yöneticisini İstanbul’da bir araya getirecek.
Fuarı ve zirveyi; Türkiye başta olmak
üzere ABD, Almanya, Hindistan, İngiltere, İrlanda, İsveç ve İtalya ile Asya
Pasifik ülkeleri, Orta Doğu ve Balkan
Yarımadası’ndan 20 bin profesyonelin ziyaret etmesini bekliyoruz.
Komşu ülkelerin sağlık bakanlarını
ve ilgili bürokratlarını organizasyona
davet ettik. Irak Sağlık Bakanı Mecid
Muhammed Emin ile Irak’ta görüşmelerimiz oldu. Beraberinde alım
heyetiyle fuara gelmesi konusundaki
temaslarımız sürüyor. İngiltere’den
30, ABD’den 40, İsveç’ten 10, Irak’tan
80 kişilik alıcı grupları fuara geliyor.
Libya’dan gelecek alım heyeti de ülkemizdeki hastanelere hasta gönderimi konusunda adımlar atacak” şeklinde konuştu.
Fuar kapsamında CNR EXPO’nun Ana
Fuaye kısmında, teknolojinin teşhis
ve tedavi yöntemlerine yansıması ile
sağlık yazılımlarının yer alacağı ‘Dijital Hastane’ de ziyarete açılacak.
İstanbul Health Expo’nun ürün
gruplarından bazıları: Ameliyathane
cihazları, acil ve yoğun bakım ekipmanları, ortopedik cihaz ve protezler, fizik tedavi rehabilitasyon alet
gereç ve sistemleri, ultrasonografiler,
doppler cihazları, dializ makinaları,
MR ve tomografi cihazları, elektrokoterler, EKG ve EMG cihazları, hasta
yatakları, hastane mobilyaları, ventilasyon sistemleri, hijyenik klima
sistemleri, güç kaynakları, biokimya
kitleri, seroloji kitleri; laboratuvar alet
ve ekipmanları, medikal giysiler, hastane içi haberleşme sistemleri, ilaç
hammaddeleri ve sarf malzemeleri.
Buradan kesiniz.
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
55
DÜNYA
AIDS GÜNÜNDE
BAKANLIKTAN RİSK UYARISI
Sağlık Bakanlığının 1 Aralık Dünya
AIDS Günü nedeniyle düzenlediği
toplantıdan Türkiye’ye risk uyarısı
geldi. Toplantıda konuşan Türkiye
Halk Sağlığı Kurumu Başkan Yardımcısı Dr. Mehmet Ali Torunoğlu,
hastalığın artış gösterdiği Doğu Avrupa-Orta Asya bölgesinde köprü
görevi gören Türkiye’de bu yıl hasta
ve taşıyıcı sayısına 776 kişinin daha
eklendiği bilgisini verdi.
Hastaların hala toplumsal yaşamda
ayrımcılığa maruz kaldığını, ancak
hastalığın dokunma ve yakın temas
gibi yollarla bulaşmadığını vurgulayan Torunoğlu, “Hastaların damgalanması hala büyük bir sorun. Eskiden AIDS belirli bir kesimin hastalığı
olarak bilinirdi, ama şimdi eşlerinin
virüsü taşıması nedeniyle
ev
kadınlarında
bile bu hastalık görülüyor” dedi.
Hastaların yaşam boyu ve düzenli tedavi almalarının şart olduğunu
dile getiren Başkan
Yardımcısı Torunoğlu
“Virüs taşıyıcılarının
AİDS hastası olmaması için erken tanı
ve tedavi çok önemli.
Hastalık aşamasına geçen hasta sayısı giderek
düşüyor, ama yine de
geç tedaviye başladığı
için kaybettiğimiz hastalar oluyor” diye konuştu.
Hastalığın kontrolüne yönelik yeni stratejilerle ilgili bilgiler
veren Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu Başkan Yardımcısı Dr.
M. Ali Torunoğlu, tanı konulduktan
sonra ne kadar erken ilaç tedavisine
başlanırsa bulaştırma riskinin azaldığını ve tedavide başarı şansının arttığını anlattı.
Torunoğlu, hem kişiyi hem de toplumu korumak için
uygulanacak
önemli
stra-
tejilerden birinin hastaların en kısa
sürede ilaca erişmesi olduğunu ifade
ederek şu bilgileri aktardı: “Aslında
SGK hastaların ilaçlarını karşılıyor.
Sosyal güvencesi olmayanlar için
yeşil kart çıkarmak mümkün. Ancak
kimi zaman hastalar hastalıklarını
saklamak, deşifre olmamak için ilaç
almaktan veya test yaptırmaktan kaçınıyor. Sağlık Bakanlığı olarak
bunu engellemek için tanı
tedavi protokolü kapsamında bilim kurulumuz
liste hazırlayacak, biz
de Sağlık Bakanlığı
olarak bu ilaçları
hızla
temin
ederek hastalara ulaştıracağız.”
“Hastaların
cebind e n
para
çıkacak
mı” sorusu üzerine
ise Torunoğlu,
“Bununla
ilgili
gerekli prosedürü
tamamladıktan, Bakanlar Kurulu kararı çıktıktan
sonra hastalara ücretsiz vereceğiz. Ceplerinden para çıkmayacak” şeklinde konuştu.
Sağlık Bakanlığının verilerine
göre, ilk kez 1985 yılında 3 hasta
AIDS tanısı aldı. Bugüne kadarda
toplam 4 bin 936 kişiye HIV taşıyıcısı,
bin 56 kişiye de AİDS tanısı konuldu.
27 yıllık dönemde hastalığın daha
çok orta yaştakiler ve gençlere bulaştığı saptandı.
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
57
HEKİM VE ECZACI GÖZÜYLE
HAYATIN KADRAJI
FOTOĞRAF YARIŞMASINDA
DERECEYE GİRENLER AÇIKLANDI
58
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
GlaxoSmithKline (GSK) Türkiye ve
Atlas dergisi işbirliği ile bu yıl üçüncüsü düzenlenen “Hekim ve Eczacı
Gözüyle Hayatın Kadrajı” isimli fotoğraf yarışması sonuçlandı. Yarışma tıp
doktorları ve diş hekimleri, Eczacılar,
Tıp ve Eczacılık Fakülteleri öğrencileri
olmak üzere üç kategoride yapıldı.
Tıp doktorları ve diş hekimleri kategorisinde birinciliği Dr. Baran Bozkurt, ikinciliği Dr. Erdal Kınacı, üçüncülüğü ise Dr. Fahri Yılmaz aldı.
Eczacılar kategorisinde Ecz. Memduh
Ekinci birinci, Ecz. İhsan Selçuk ikinci
ve Ecz. Mete Andırın üçüncü oldu.
Tıp ve eczacılık fakülteleri öğrencileri
kategorisinde birinciliği Cengiz Gökhan, ikinciliği Zeki Oğuzhan Bayraklı
ve üçüncülüğü Neslinur Kara kazandı.
Sağlık profesyonellerinden büyük
ilgi gören yarışmada birincilere Ni-
kon D7000+18/105, ikincilere Nikon
D5100+18/55, üçüncülere ise Nikon
D3100+18/55 makine ödül verildi.
Ayrıca mansiyon kazanan katılımcılar
da birer adet Olympus Tough TG-310
fotoğraf makinesi kazandı
Yarışmanın sonuçlanması ardından
bir açıklama yapan GSK Türkiye Genel Müdürü Dr. Emin Favdıllıoğlu
şunları söyledi:
“Hekimlerimiz, eczacılarımız ve genelde sağlık hizmeti veren profesyoneller hayata çok farklı ve duyarlı
açılardan bakabiliyor. Hekim ve Eczacı Gözüyle Hayatın Kadrajı yarışmamızda bu farklı bakışın en güzel örneklerini görme olanağı buluyoruz.
Jürimiz birbirinden güzel eserleri değerlendirmekte, dereceye girenleri
ve mansiyon sahiplerini belirlemekte
hayli zorlandı. Ben yarışmaya katılan
tüm hekimlerimizi, eczacılarımızı ve
öğrencilerimizi kutluyor, kendilerine teşekkür ediyorum. Güzelliklerle
dolu, keyifli bir etkinlik oldu. Sağlık
profesyonelleriyle böyle bir etkinlikte
bir araya gelmek GSK Türkiye olarak
bizi çok mutlu etti.”
Yarışmanın jürisi GSK Türkiye Genel
Müdürü Dr.Emin Fadıllıoğlu, GSK
Türkiye İletişim ve Dış İlişkiler Müdürü Pınar Rüstemoğlu, Atlas Yayın
Direktörü Murat Köksal, Atlas Yayın
Yönetmeni Özcan Yüksek, Atlas Fotoğraf Editörü Sinan Çakmak, Foto
Atlas Editörü Oktay Uludağ ve Mimar Sinan Üniversitesi Fotoğraf bölümü Başkan yardımcısı Doç. Ozan
Bilgiseren’den oluştu.
Sonuçlara ve kazanan eserlere www.
hayatinkadraji.com adresinden ulaşmak mümkün.
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
59
HARVARD’LI TÜRKLERİN
BEYİN MUCİZESİ
ABD’de Harvard Üniversitesinde görevli Türk araştırmacılar liderliğindeki mühendisler, MIT (Massachusetts
Instıtute of Technology) ile ortak
geliştirdikleri çalışma sonucunda
laboratuar ortamında üç boyutlu
beyin dokusu üreterek, büyük bir
başarıya imza attı. Yeni dizayn edilen
bu teknikle beyindeki bağlantılar
çalışılarak kişisel tıp’a önemli katkılar sağlanacak. Yarı iletken endüstrisinde kullanılan teknikler ile MIT ve
Harvard Tıp Fakültesinden Türk mühendisler basit ve ucuz bir yöntem
geliştirerek beyin dokularını laboratuar ortamında üç boyutlu şekilde
oluşturdular.
Bu yeni teknik ile canlı beyin dokuları
orijinaline benzer şekilde inşa edilebiliyor. Bu sayede bilim insanları nöronların nasıl bağlantı kurduklarını
ve kullanılan ilaçların kişiden kişiye
nasıl etki gösterdiğini tahmin edilebilecek. Ayrıca, araştırmacılara göre
bu teknik ile organ sistemlerindeki
hasarlı dokuların yerine yenileri ile
değiştirilecek biyo-mühendislik harikası dokuların geliştirilmesinin de
önü açılmış olacak.
Harvard-MIT Sağlık Bilimleri ve Teknolojileri (HST) bölümünden Prof.
Utkan Demirci, Nörobiyoloji içine bu
tür kontroller ve manipülasyonlar getirerek, pek çok farklı yönlerin araştırılabileceğini vurguluyor.
Prof. Utkan Demirci, MIT Media Labs
ve McGovern Enstitüsünde biyoloji,
beyin ve bilişsel bilimler mühendisi
60
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
Prof. Ed Boyden’in kıdemli yazarlığında ve Harvard-MIT Sağlık Bilimleri
Teknolojileri, Harvard Tıp Okulu ve
Birgham and Women’s Hospital’da
doktora sonrası çalışmalarını yürüten
Dr. Umut Atakan Gürkan’ın başyazarlığında yeni tekniğin tanımlandığı bu
makale 27 Kasım 2012 tarihinde Advanced Materials’da yayınlandı.
Araştırmacılar, bu tip mühendislik
harikası dokuların karmaşık mimarisini oluşturabilmek için hidrojel tabakaları üzerine, sıçan primer korteksten alınan karışık beyin hücrelerini
gömüyorlar.
Bu tabakalar, daha sonra ışık kullanılarak hidrojeller ile çapraz bağlantılar
oluşturabilecek bağlantılı katmanlara istifleniyor. Şekilleri değişen plastik
fotomaskeler ile jellerin katmanlarını
kapsayan araştırmacılar, böylece jelin
maruz kaldığı ışık miktarını kontrol
ederek çok katmanlı doku yapılarının
3 boyutlu olarak şekillerini kontrol
edebiliyorlar.
Bu tip fotolitografiler, yarı iletken
üzerine bütünleşmiş devreler oluşturmak içinde kullanılır. Bu işlemlerin oluşturulması için fotomask
oluşturma makinelerine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu da birkaç bin dolara
mal olmaktadır. Fakat bu çalışma ile
araştırma ekibi dokuları birleştirmek
için çok daha hesaplı bir yöntem
geliştirdi. Doku küpleri tek bir vücut
hücresi ile karşılaştırıldığında 10 mikronluk bir hassasiyetle yapılabilir. Yelpazenin diğer ucunda araştırmacılar,
100.000 hücre ve 900 milyon bağlantıyı bir milimetre küp içinde oluşturmayı hedefliyor.
Çalışma ekibinde bulunmayan Carneige Mellon Üniversitesi Makine
Mühendisliği bölümünden Profesör
Metin Sitti; bu tekniğin ucuz, güvenilir
ve karmaşık yapılara izin vermesi açısından sağladığı avantajla 3 boyutlu
doku oluşturmada ihtiyaçları karşıladığını belirtiyor. Doğal beyin dokusunda
olduğu gibi sinirlerin nasıl bir bağlantı
ve iletişimde olduğunu belirlemekte
bu tekniğin temel bazı sorulara cevap
olacağı ön görülmektedir. Prof. Boyden de kısa bir süre içerisinde sinir
hücrelerin nasıl birbiri ve çevresi ile
iletişim kurduklarının detaylı bir şekilde aydınlatılacağını düşünüyor.
Prof. Boyden, bu çalışmaların bir başka uygulamasının da nörolojik hastalarda ilaç etkinliğinin ne olabileceğini
doktorlara sunabilme imkânın sağlanabileceğini ve bu sayede kişiler üzerinde birçok ilaçlar deneyip doğru ilacı bulmak için uzun yıllar harcamaya
gerek kalmayacağını belirtiyor.
Bu yayının diğer yazarları, sırasıyla
Harvard Tıp Okulu (HMS) ve Sağlık
bilimleri Teknolojilerinde (HST) ziyaretçi olarak lisansüstü çalışmalarını
sürdüren Yantao Fan, Yine HMS ve
HST’de doktora sonrası çalışmalarda
bulunan Feng Xu ve Emel Sokullu
Urkac, HMS ve HST’de ziyaretçi tıp
öğrencisi olan Güneş Parlakgül. MIT
lisansüstü öğrencileri Burcu Erkmen
ve Jacob Berstein ve son olarak da
Tsinghua Üniversitesi profesörü
Wangli Xing’dir.
HEMATOPOETİK
KÖK HÜCRE NAKLİ – KEMİK İLİĞİ NAKLİ
Prof. Dr. Seçkin ÇAĞIRGAN
Hematopoetik kök hücreler kan hücrelerini üreten ve temel olarak kemik
iliğinde yerleşik olan kök hücrelerdir.
İlk başarılı kök hücre nakilleri, 1970’li
yıllarda nakledilen kök hücreler vericinin kemik iliğinden özel iğneler ile
genel anestezi altında kalça kemiğinden toplanarak yapıldığı için Kemik İliği Nakli olarak tanımlanmıştır.
1990’lı yıllara kadar kök hücrelerin
kaynağı olarak kemik iliği kullanılmıştır. Normal koşullarda periferik
kanda da çok az sayıda, kemik iliğinden geçen ve dolaşan hematopoetik
kök hücreler bulunur. Değişik tedavi
uygulamaları ile kök hücrelerin kemik iliğinden kana geçişinin belirgin
olarak artırılabileceğinin saptanması ve aferez adı verilen hücre ayrıştırma cihazlarının geliştirilmesi ile,
1990’lı yıllarda yeni bir kemik iliği
oluşturacak miktarlarda kök hücrenin periferik kandan da toplanabileceği gösterilmiştir. Aferez yöntemi
ile periferik kandan toplanan kök
hücrelerin kullanımı ile yapılan nakiller periferik kök hücre nakli olarak
adlandırılır. Sonuç olarak kemik iliği
nakli ile periferik kök hücre nakli aynı
amaçla kullanılan hematopoetik kök
hücre nakilleridir. Günümüzde, genel anestezi gerektirmemesi, daha
kolay uygulanması ve özellikle verici
açısından daha az rahatsızlık verici
olması nedeniyle çoğunlukla kemik
iliği yerine periferik kök hücre nakli
uygulanmaktadır.
Hematopoetik kök hücre nakli,
başlıca kemik iliği kökenli kanserler
olan akut lösemiler (kan kanserleri) ve multipl myelom ile lenf bezi
kanserleri olan lenfomalarda (Hodgkin-Hoçkin- veya Hodgkin dışı lenfomalar) yaşam kurtarıcı veya yaşamı
belirgin uzatan tedavi yöntemi olarak uygulanır. Ayrıca kemik iliğinde
kan yapımının ortadan kalktığı aplastik anemi olarak tanımlanan kemik
iliği hastalığında, kalıtsal bir hastalık
olan ve ülkemizi de ilgilendiren Akdeniz anemisinde (Talassemi), bazı
doğumsal bağışıklık sistemi yetersizliklerinde yaşam kurtaran ve hastalığı iyileştiren tek tedavi yöntemi
olabilir. Kronik lösemili uygun hastalarda, özellikle ilaç tedavileri ile yeter-
62
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
li kontrolün sağlanamadığı durumlarda hematopoetik kök hücre nakli
uygulanabilir.
Hematopoetik kök hücre nakli
uygulamaları allojeneik veya otolog
kök hücre nakli olarak yapılabilir.
Allojeneik kök hücre nakli bir başka
kişiden yapılan nakildir. Otolog nakil
ise kişinin kendi kök hücrelerinin toplanıp, hastaya yüksek doz kemoterapi uygulandıktan sonra, yüksek doz
kemoterapi ile tamamen kalıcı olarak
yok olan kemik iliğini tekrar yapılandırmak için yapılan nakildir.
Allojeneik kök hücre nakli başlıca
akut lösemilerde uygulanır. Allojeneik kök hücre naklinin uygulanabilmesi için hasta ile vericinin HLA
olarak adlandırılan ve anne-babadan
kalıtılan doku gruplarının tam olarak
aynı olması gerekir. Bu durum ise
ancak kardeşler arasında sağlanabilir. Bu nedenle allojeneik nakiller
genellikle kardeşler arasında yapılır.
Kardeşler arasında doku gruplarının
tam uyumlu olma olasılığı ise %25-30
oranlarındadır. Bu nedenle allojeneik
nakil yapılması gerekli olan hastaların
önemli bir kısmında kardeşler arasında uygun bir verici saptanamaz. Nadiren aile içinde anne-baba, çocuklar
veya 1. derece akrabalar arasında
tam uyumlu bir verici saptanabilir.
Bu nedenle kardeşlerden uyumlu bir
verici saptanamaz ise diğer aile üyelerinin doku grupları araştırılır. Aile
içinde verici saptanamayan hastalar
için günümüzde özellikle gelişmiş ülkelerde önemli bir kaynak kemik iliği
bankalarıdır. Bugün dünyada birbiri
ile internet yolu ile ilişkili olan kemik
iliği bankalarında doku grupları kayıtlı yaklaşık 15 milyon gönüllü verici
adayı vardır. Hastanın doku grupla-
Advertorial
rı bu bankalardan taranarak uygun
bir akraba dışı verici bulma olasılığı
oldukça yüksektir. Ancak ülkemizde
akraba dışı verici araştırmak oldukça
sorunludur. Bunun en önemli nedeni
ulusal kemik iliği bilgi bankalarımızın
yetersiz, gönüllü verici sayısının çok
az olmasıdır. Bilindiği kadarıyla ulusal gönüllü verici adayı sayısı yaklaşık
30000’dir. Ulusal bazda akraba dışı
verici bulunabilmesi için bu sayının
artırılması gerekir. Çok sayıda allojeneik kök hücre nakli uygulanması
gereken hastamız kısa sürede uygun
aday saptanamaması nedeniyle halen yaşamını yitirmektedir.
Kemik iliği kökenli bir kanser olan
multipl myelom hastalığı ile lenf bezi
kanserleri lenfomalarda ön planda
otolog kök hücre nakli uygulanır.
Hematopoetik kök hücre nakli belirli
bir süre için bağışıklık sistemini belirgin olarak zayıflattığı ve buna bağlı
ciddi, yaşamı tehdit eden enfeksiyonların gelişimine zemin hazırladı-
ğı için enfeksiyon riskinin azaltıldığı
özel izolasyonu sağlanmış ünitelerde
yapılması gerekir. Bu ünitelerin havadaki partikülleri temizleyen özel
havalandırma üniteleri ile donanımlı
olması gerekir. Gelişebilecek yaşamsal komplikasyonların tanımlanabilmesi ve kontrol altına alınabilmesi
için birçok bilim dalı ile işbirliğinin
ve hastanenin bunu sağlayabilecek
donanımda olması gerekir. Kök hücre nakli ekibinde yer alan hekim ve
hemşirelerinin de bu alanda yeterli
deneyime sahip olması tedavinin başarısı açısından çok önemlidir.
Avrupa’da yılda yaklaşık 25000 hastaya allojeneik veya otolog kök hücre nakli yapılmakta, bir çok hasta bu
tedavi yöntemi ile yaşama dönmektedir. Gelişmiş ülkelerde yılda her 10
milyon nüfusa karşılık gelen kök hücre nakli sayısı yaklaşık 400 düzeyindedir. Ülkemizde bu istatitiki duruma
göre yılda yaklaşık 3000 hastaya kök
hücre nakli yapılması gerektiği söy-
lenebilir. Son 5 yılda ülkemizde hematopoetik kök hücre nakli alanında
önemli gelişmeler olmuştur. Son yıllara kadar bu sayı yılda 500 düzeyindeyken son 1-2 yılda 2000’li sayılara
ulaşmıştır. Çok sayıda insanımız bu
tedavi yöntemine ulaşamadığı için
yaşamını kaybederken, son yıllardaki
gelişmeler daha fazla sayıda hastamızın bu tedaviye ulaşabilir hale gelmesine yol açmıştır. En önemli gelişme,
daha önce çok az sayıda olan kemik
iliği nakli merkez ve yatak sayısında
son yıllardaki belirgin artıştır. Özellikle özel merkezler bu artışı sağlamış,
kamu ve üniversite hastanelerinde
var olan tıkanıklığı ortadan kaldırmıştır. Ancak bu artış sağlanırken dikkat
edilmesi gereken durum yeterli ekiplerin oluşturulmasıdır. Hematopoetik
kök hücre nakli tam bir ekip işi olup,
bu alanda yeterli deneyime sahip
hekim ve hemşireler ile bu ekibi destekleyecek diğer bilim dallarının da
bulunması çok önemlidir.
Advertorial
TÜRKİYE’NİN DENEYİMLİ
KALP UZMANLARI
MEDİPOL’DE!
Kalp sağlığınızla ilgi her türlü teşhis ve tedavide Medipol Üniversitesi
Kalp Damar Cerrahisi Hastanesi 7/24 hizmet veriyor.
Türkiye’nin en önemli kalp kadrosu,
son teknoloji ile donatılan Medipol
Üniversitesi Kalp Damar Cerrahisi
Hastanesi’nde bir araya geldi.
Medipol Üniversitesi Kalp Damar
Cerrahisi Hastanesi, alanlarında
uzman deneyimli güçlü ekibi, son
teknolojiyle donatılmış modern alt
yapısı ve ileri tanı ve tedavi yöntemleriyle yenidoğandan erişkine her yaş
grubuna hizmet veriyor. Hastanede,
800 gramlık prematüre bebeklerden
64
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
90 yaşındaki hastalara dek her yaştan
hastanın kalp sorunlarına her türlü
müdahale yapılabiliyor. Türkiye’de
“ilk” defa uygulanan bir yöntemle,
açık kalp ameliyatına gerek kalmadan 4 santimetrelik küçük bir kesi
yardımıyla gerçekleştirilen kalp
ameliyatları ve radyasyonsuz aritmi tedavisi, hastaneyi bir adım öne
çıkartıyor. Hem ulusal hem de uluslararası arenada önemli bir referans
merkezi olmaya aday hastanede,
deneyimli hekimler tarafından, koro-
ner anjiyografi (kasıktan ve koldan),
bypass, balon/stent, boyun, bacak
ya da böbrek damar tıkanıklarının,
dirençli hipertansiyonun, doğuştan
kalp deliklerinin ameliyatsız tedavisi,
ritm bozukluklarında Carto ve EnSite yöntemleriyle ablasyon (yakma),
dondurarak tedavi (cryoablasyon),
kalp yetersizliği pilleri (biventriküler), şoklama pilleri (ICD), kalp kapak,
varis gibi her türlü işlem ve ameliyat
başarıyla gerçekleştiriliyor.
Soldan sağa: Doç. Dr. Fethi Kılıçaslan, Doç. Dr. Celal Akdeniz, Prof. Dr. Volkan Tuzcu, Prof. Dr. İrfan Barutçu, Prof. Dr. Muhsin Türkmen,
Prof. Dr. Halil Türkoğlu, Prof. Dr. Atıf Akçevin, Yrd. Doç. Dr. Bekir Kayhan, Yrd. Doç. Dr. Tijen Alkan Bozkaya, Yrd. Doç. Dr. Cihangir Ersoy
KALBİNİZDE NE VARSA
Türkiye’nin en önemli kalp hekimlerinden oluşan güçlü kadrosu, ileri teknolojik
alt yapısı ve modern tedavi yöntemleriyle Medipol Üniversitesi Kalp Damar
Cerrahisi Hastanesi hizmetinizde!
Türkiye’nin
en
önemli
kalp
cerrahlarından Prof. Dr. Halil Türkoğlu
ve Prof. Dr. Atıf Akçevin, çalıştıkları
hastanede her türlü cerrahi işlemi yapabilecek bir ekibe ve teknolojik alt
yapıya sahip olduklarını anlattılar. Bazı
hastanelerin sadece erişkin cerrahisi,
hatta erişkin cerrahisinin bazı alanlarında hizmet verdiklerini kaydeden
ikili, Medipol Üniversitesi Kalp Damar
Cerrahisi Hastanesi’nde, prematüre
doğmuş bebeklerden ileri yaştaki
hastalara kadar her yaştaki hastanın
kalp sorunlarına her türlü müdahaleyi
yapabildiklerini söylediler.
mar Cerrahisi Ana Bilim
Dalı Başkanı Prof. Dr. Halil Türkoğlu, güçlü bir
yenidoğan yoğun
bakım ünitesine sahip olduklarını
ve özellikle
prematüre ►
800 gramlık prematüre bebekten
90 yaşındaki hastaya
Çocuk ve erişkin kardiyolojisi ile kalp
damar cerrahi açısından uyum içinde
olan güçlü bir ekibin Medipol’de bir
arada çalıştığını vurgulayan Kalp Da-
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
65
► bebeklere müdahale edebildiklerini söyledi. 26 adet yoğun bakım
yatağı ile kalp cerrahisine özel tam
teşekküllü 2 adet ameliyathaneye
sahip olduklarını anlatan Dr. Türkoğlu, “Kalp Damar Cerrahisi Hastanemiz; erişkin kardiyolojisi, çocuk
kardiyolojisi, koroner bypass uygulama, kalp kapağı tamir ve değişim
uygulama, doğumsal kalp hastalıkları cerrahisi, atardamar hastalıkları
girişimi, anjiyo uygulama, toplardamar hastalıkları girişimlerinin (varis
cerrahisi) tümünü bir arada yapabilen bir merkez.” dedi.
66
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
Sağlıkta bir ilk:
Çocuk kalp ameliyatlarında kesi
boyutları 12 cm’den 4 cm’ye indi
Türkiye’de “ilk” defa Medipol Üniversitesi Kalp Damar Cerrahisi
Hastanesi’nde uygulanan bir yöntemle çocuk kalp ameliyatları, açık
kalp ameliyatına gerek kalmadan,
4 santimetrelik küçük bir kesi yardımıyla gerçekleştiriliyor. Dr. Türkoğlu,
kesi boyutlarında yaşanan bu olumlu
gelişmenin, hastaların yaş ilerledikçe
büyüyen ve belirginleşen kesi izlerini
yok etmek için tekrar ameliyat masasına yatmasını engellemekte çok
önemli olduğunu belirtiyor.
Kalp atarken ameliyat
Ekibin diğer bir özelliği de kalp
atarken de ameliyat yapabilmeleri.
Cerrahi travmanın yaşanmaması ve
hücrelerin korunmasının kısmen de
olsa sağlanması, yöntemin avantajlarından sadece ikisi.
Tek kalp atımında tüm kalbin 3 boyutlu görüntülenmesi
Hastanedeki teknolojik alt yapıya da değinen Akçevin, Türkiye’de
Medipol’ün de aralarında bulunduğu sadece birkaç merkezde olan 3D
ekokardiyoloji sayesinde kalbin anatomik yapısını 3 boyutlu olarak daha
iyi görebildiklerini söylüyor.
Advertorial
KALP RİTMİ BOZUKLUKLARINDA
TÜRKİYE’DE BİR İLK
Kalp ritm bozuklukları (aritmi), kalp ritminin
düzensizleşmesi, yani anormal kalp ritmidir
ve genelde kalbinde herhangi bir anormallik
olmayan çocuklarda ortaya çıkar. Kalp atışları
hızlanır ve kişi kalp atışlarını rahatlıkla hisseder. Heyecanlanma ya da herhangi bir fiziksel aktivite sırasında oldukça belirginleşir,
kalp ritimleri düzensiz fakat yavaş olabilir.
Kalbin atması sırasında tekleme hissedilir.
Medipol
Kalp
Damar
Cerrahisi
Hastanesi’nde Kardiyoloji-Elektrofizyoloji
Uzmanı Prof. Dr. Volkan Tuzcu başkanlığında, çocuklarda radyasyonsuz aritmi
tedavisi uygulanarak kanser gibi ağır yan
etkileri olan radyasyon kullanımı minimize ediliyor; hatta bazı hastalarda sıfırlanıyor. Medipol Elektrofizyoloji Merkezi’nde
yakma ve dondurma yöntemi ile yapılan
aritmi tedavisinde sorunlu hücreler -80
derecede donduruluyor. Elektrofizyolojik
Çalışma ve Ablasyon adı verilen bu girişimsel cerrahi yaklaşık 2-3 saat sürüyor ve hasta
ertesi gün taburcu oluyor.
DOĞUMSAL KALP HASTALIKLARI
TEDAVİ EDİLEBİLİYOR
Kalpte delik, kapaklarda darlık, kapak
ve odacıkların tam gelişmemesi gibi
doğumsal kalp hastalıklarının çok
büyük bir kısmının nedeni tam olarak bilinmiyor. İstatistiklere göre her
1000 bebekten 8’i kalp hastalıklarıyla
dünyaya geliyor. Gelişen cerrahi yön-
temler, anestezi teknikleri ve yoğun
bakım hizmetleri sayesinde bebeğin
kalbindeki anormallikler çok ağır da
olsa ameliyatla düzeltilebiliyor.
Anne karnında teşhis imkanı
Ayrıca anne karnındaki bebeğin kalbinde oluşan doğumsal kalp hasta-
lıkları fetal ekokardiyografi ile tanılanabiliyor; ancak bu incelemenin zor
ve komplike olması, işlemi yapacak
uzmanın deneyimli olmasını gerektiriyor. Bu nedenle, fetal ekokardiyografinin uzmanlaşmış merkezlerde
yapılması büyük önem taşıyor.
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
67
Advertorial
KALP CHECK-UP’I KİMLER YAPTIRMALI?
Sağlıklı, şikayeti olmayan kişilerin 35 yaşından itibaren kalp kontrollerini 5 yılda bir yaptırmaları önerilir.
Ailesinde erken yaşta (50 yaşın altında) kalp hastalığından ölümler olan ya da sebebi açıklanmamış ani kayıplar bulunan kişiler
ise, şikayeti olmasa dahi 30 yaşından itibaren en az bir kez kalbini
kontrolden geçirmelidir.
Kalp krizi geçirme riski taşıyanlar
Ailede kalp hastalığı olduğu bilinenler
Stresli ve hareketsiz hayat tarzına sahip olanlar
Tipik olmayan göğüs ağrısı olanlar
Kalbi besleyen damarlarda doğuştan yapısal bozukluğu olanlar
Kolesterol yüksekliği olanlar
Yüksek tansiyonu olanlar
Şeker hastalığı olanlar
Obezite hastası olanlar
Sigara kullananlar
35 yaş üstündeki erkekler ve menopoza girmiş kadınlar
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
AMELİYATSIZ
KALP KAPAK DEĞİŞİMİ
Medipol Üniversitesi Hastanesi
TAVI Ekibi, TAVI (Transkateter Aort
Kapak Implantasyonu) yöntemiyle ameliyatsız kalp kapak değişimi
yapabiliyor. Medipol, TAVI yöntemini Türkiye’de uygulayabilen
birkaç merkezden biri. Yöntem,
Prof. Dr. Muhsin Türkmen ve Prof.
Dr. Atıf Akçevin başkanlığındaki
bir ekip tarafından uygulanıyor.
TAVI işlemi, lokal anestezi altında,
narkoz verilmeden, anjiyo laboratuvarında hastanın kasığından
girilerek gerçekleştiriliyor. Kalp
transplantasyonu da, programda
olan çalışmalardan biri.
TÜM BİRİMLERDE
SGK İLE ANLAŞMA
Kalp damar cerrahisi ve kardiyoloji ameliyatları tüm
dünyada oldukça pahalı tedaviler. Tedavi masrafları,
30 ile 100 bin doları bulabiliyor. Medipol Üniversitesi
Hastanesi’nin tüm birimlerinin SGK ile anlaşması
olması sayesinde hastalar katkı payı ödeyerek tedavi
olabiliyorlar.
68
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
SAĞLIK DİPLOMATLARIYLA
SINIRLAR
KALKACAK
Afet ve acil durumlarda yardımların başka ülkelere ulaşmasında
karşılaşılan sorunun Sağlık Diplomatlarıyla aşılması hedefleniyor. Konu ile
ilgili açıklamalarda bulunan Sağlık
Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Ömer
Faruk Koçak: “Sınırların kolay aşılması,
küresel örgütlerin aktif rol alması ve
yardımların süratle ulaştırılması ciddi
bir sağlık diplomasisi gerektiriyor” dedi.
Ankara Afet ve acil durumlarda başka ülkelere gönderilen yardımların
yerine zamanında ulaşmasında yaşanan sorunun “sağlık diplomatları”
ile aşılması hedefleniyor. Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Ömer
Faruk Koçak, ülke sınırlarının kolay
aşılamamasından kaynaklanan bu
sorunun çözümü için ciddi bir sağlık
diplomasisi gerektiğini bildirdi, Sağlık Bakanlığı’nın Cenevre Lisansüstü
Eğitim Enstitüsü ile düzenlediği “Küresel Sağlık Diplomasisi Kursu” ile
ilgili bilgi veren Müsteşar Yardımcısı
Ömer Faruk Koçak, sağlık diplomasisinin, “Sağlıkla diplomasinin ortak
alanı” diye tanımlandığını, diplomasinin artık ülkeler arasında değil ülkelerin sınırlarını aşan konularda da
yürütüldüğünü, diplomatlar dışında
teknik konularda çalışanların da rol
almaya başladığını söyledi.
Hükümet dışı kuruluşların da fiili ve
teorik olarak bu işin içine girmeye
başladığını belirten Koçak, ihtiyaç
olarak ortaya çıkan sağlık diplomasisinin böyle bir değişimden kaynaklandığını, yeni yeni tanımlanmaya
başlandığını bildirdi, Kursu alanlar
arasında hem diplomasi hem de sağlık alanında üst düzey yöneticilik yapanların bulunduğunu ifade eden
Koçak, “Sağlık teknik, diplomasi özel
nitelikler gerektiren bir alan. Dolayısıyla bu teknik bilgilerle niteliklerin
bir araya gelmesi gerekiyor. Sağlık
profesyonellerinin diplomasi niteliklerini kazanması, bu kabiliyetleri
edinmesi, teknik alanda da diplomatların kendilerini geliştirmesi gerekiyor. Kursu bu amaçla düzenledik”
diye konuştu.
“AFETLERDE SORUN YAŞIYORUZ”
Acil hallerde ve afetlerde sağlık hizmetlerinin başka ülkelere ulaşmasında sorunlar yaşadıklarını dile getiren
Koçak, şunları belirtti: “Bu temel olarak ülke sınırlarının kolay aşılamamasından kaynaklanıyor. Ülke sınırlarının kolay aşılmasını sağlayacak
diplomatik faaliyetlerdir. Sağlığın
insani yönünün diplomasinin müzakere gücüyle birleşerek sınırları
daha kolay aşması, küresel örgütlerin daha aktif rol alması, yardım sağlayabilecek ülkelerin imkânlarının
süratle ulaştırılması ciddi bir sağlık
diplomasisi gerektiriyor. Önümüzdeki
en önemli gündem maddelerinden
biri de bu olacak.” Koçak, kursa
Türkiye’nin yanı sıra Azerbaycan,
Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan,
Tacikistan, Türkmenistan, Mısır, Libya,
Ürdün ve Sudan’dan katılan sağlık
diplomatlarının, kendi aralarında
iletişim ağı kurarak ilerde fikirlerini
paylaşabileceklerini söyledi.
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
69
KEMİK İÇİNDE ERİYEBİLEN İMPLANTLARA
TÜRK İMZASI
Gazi Üniversitesi, ortopedi ameliyatlarında
devrim yaratacak bir implantın
geliştirilmesine imza attı.
Türk bilim adamları tarafından, ortopedi ameliyatlarında kullanılan ve ikinci bir ameliyatla çıkarılması gereken
çelik veya titanyum alaşımlarının yerini alacak vücut
içinde eriyebilen geçici implant malzemesi geliştirildi.
Araştırmaya imza atan ekipten Gazi Üniversitesi Teknoloji Fakültesi İmalat Mühendisliği Bölümü Doktora Öğrencisi ve Araştırma Görevlisi Faruk Mert, her yıl
milyonlarca kişinin kemik kırılmasına maruz kaldığını ve
tedavide kullanılan geçici implantların çıkarılmasında
çeşitli problemler yaşadığını ifade etti. Mert, insan
organizmasında eriyebilen ‘biyobozunur implantlar’ için
önemli adım attıklarını ve bu implantların ikinci ameliyat sorununa alternatif bir çözüm sunduğunu belirtti.
Vücutta iki yıl içinde yok oluyor
Faruk Mert, “Kırıkların tedavisinde vücut içinde eriyebilen geçici implant malzemelerinin kullanılması
bu alanda büyük önem taşıyor. Kullanılan malzeme kompozisyonu ve kütlesine bağlı olarak
bu implantların vücut içerisinde bir veya iki
yıl içerisinde eriyebileceği tahmin edilmektedir” dedi.
Çalışmayı Almanya’daki HZG Araştırma
Merkezinde bazı araştırmacıların yardımıyla yürüttüklerini söyleyen Mert,
projede ayrıca Gazi Üniversitesi’nden
çok sayıda araştırmacının da bulunduğunu ifade etti.
Dört yıl sürecek projede, birçok
farklı disiplinden bilim adamının
yeni implant malzemesinin geliştirilmesi ve uygulanması için
çalıştığını ifade eden Faruk
Mert, “Vücut içinde eriyebilen implantlarla, cerrahın
ikinci iş yükü, hastanın
ameliyat korkusu ve ulusal
sağlık sistemleri için ekstra maliyetler ortadan
kalkacak. Birçok sanayi
kuruluşundan projeyi
hayata geçirme teklifini aldık” ifadelerini
kullandı.
70
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
BAHÇEŞEHİR ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ (BAU TIP)
VE MEDİCAL PARK HASTANELER GRUBU
GÜÇLERİNİ BİRLEŞTİRDİ
Türkiye’de öncü bir eğitimin adresi olacak olan Bahçeşehir Üniversitesi Medical Park
Göztepe Hastane Kompleksi’nin lansmanı, 7 Aralık 2012 Cuma günü gerçekleştirildi.
Bahçeşehir Üniversitesi (BAU) yeni
akademik dönemde öğrenci kabul
etmeye başlayacak olan tıp fakültesi için Türkiye’nin en büyük hastane
zincirlerinden Medical Park ile işbirliği anlaşması imzaladı. Bahçeşehir
Üniversitesi Tıp Fakültesi, sağlık alanında ilk yıl 50 milyon dolarlık yatırım
yapacak.
Bahçeşehir
Üniversitesi
(BAU)
Medical Park Göztepe Hastane
Kompleksi’nde gerçekleşen tanıtım
toplantısına, Bahçeşehir Üniversitesi
Mütevelli Heyeti Başkanı Enver Yücel, Medical Park Hastaneler Grubu
Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem
Usta, Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şenay Yalçın, Bahçeşehir
Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof.
Dr. Türker Kılıç, Dünya Beyin Cerrahisi
Derneği Federasyonu Başkanı Prof.
Dr. Peter Black ve Harvard Üniversitesi Dana Farber Kanser Enstitüsü Genetik Uzmanı Prof. Dr. Charles Stiles
katıldı.
Anlaşmayla birlikte Medical Park
Göztepe Hastanesi, önemli bir eğitim-araştırma hastanesi olarak hizmet verecek. Ayrıca BAU TIP’ı tercih
eden öğrenciler, dünyanın en önemli
üniversiteleri ile yapılan işbirlikleri
sayesinde uluslararası deneyim yaşama olanağına sahip olacak. Öğrenciler eğitim süreleri boyunca; Harvard
Üniversitesi Dana Farber Kanser
Enstitüsünde 1 yıl araştırma, her yıl
Harvard Üniversitesinde 1 aylık klinik staj, Cenevre Üniversitesi Kalp
Sağlığı Merkezi’nde çalışma ve araştırma, Yale Üniversitesi Nörogenetik
Laboratuvarı’nda araştırma, Florida
Üniversitesi Anatomi Laboratuvarlarında çalışma ve Stanford Üniversitesinde biyomedikal alanında araştırma yapma imkanı bulacak. Ayrıca
hazırlık sınıfı okuyacak olan öğrenciler, İngilizce eğitimlerini Bahçeşehir
Üniversitesinin Washington DC ve
Toronto’daki kampüslerinde alacaklar.
Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü
Prof. Dr. Şenay Yalçın, üniversite olarak Türkiye’nin en iyi tıp fakültesini
oluşturmayı, uluslararası nitelikte
hizmet verecek profesyonel sağlık
elemanlarını yetiştirmeyi ve sadece
Türkiye’de değil, tüm dünyada çığır
açacak bilimsel çalışmalara öncülük
etmeyi hedeflediklerini söyledi. Yalçın, “BAU Tıp Fakültesi, klinik çalışmalarını Türkiye’nin en büyük ve etkin
hastaneler grubu Medical Park ile
yürütmeye karar vererek, yurt dışın-
da Harvard, Stanford, Yale, Florida ve
Cenevre gibi son derece saygın tıp ve
sağlık merkezleriyle geliştirmekte olduğu iş birliği zincirine yeni halkalar
eklemeyi sürdürmektedir. Bahçeşehir Üniversitesi olarak sağlık alanında
sahip olduğumuz tüm programları,
önümüzdeki öğretim yılında öğrenci alacağımız BAU Tıp Fakültemiz ile
taçlandıracağız.” dedi.
Bahçeşehir Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Türker Kılıç,
Türkiye’nin iki önemli isminin güçlerini birleştirerek çok önemli bir ilke
imza attıklarını ifade ederek, “BAU TIP
Türkiye’nin en iyi tıp fakültesi olmak
üzere yola çıkıyor. Öğrencilerimiz yalnızca hasta bakmayı, hekim olmayı
değil, bilimsel araştırma yapmayı da
öğrenecek. Araştırma merkezimizde
Türk ve yabancı tanınmış bilim insanları ile ilk sınıftan itibaren birlikte çalışacaklar. Yalnızca TUS değil, isteyen
öğrenciler Amerikan USMLE sınavına
da hazırlanacak, ilk yıl Harvard Tıp
Fakültesi’nde klinik staj yapacaklar.
Bu üstün kaliteli eğitim ve araştırma ortamı içerisinde öğrencilerimiz
özenle seçilmiş öğretim üyeleri ile
kuşkusuz ki Türk tıbbını bir dünya
markası yapmamıza yardımcı olacaktır.” şeklinde konuştu.
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
71
AİLE HEKİMLERİNE
KANSER TARAMA GÖREVİ
Sağlık Bakanlığı yılda yaklaşık 15 bin kadının yakalandığı meme
kanserine karşı harekete geçiyor.
Sağlık Bakanlığı, obeziteden sonra
meme kanserine de savaş açtı. Risk
grubundaki 50-69 yaş arası kadın
vatandaşlara ulaşmak amacıyla 2013
yılında aile hekimleri kanser taramalarında görev alacak. Her aile hekimi,
hedef yaş grubundaki olan bireyleri
tarama testleri için Kanser Erken Teşhis Tarama ve Eğitim Merkezleri’ne
(KETEM) ya da en yakın mamografi
merkezine davet edecek. Ülkemizde
yılda yaklaşık 15 bin kadına meme
kanseri teşhisi konuluyor. Sağlık Bakanlığı Kanser Daire Başkanı Doç. Dr.
Murat Gültekin, tüm kadın kanserlerinin 4’te birini meme kanserinin
oluşturduğunu, gelişmiş ülkelerle
kıyaslandığında ülkemizde görülen
meme kanseri sıklığının daha düşük
olduğunu kaydetti.
Erken evrelerde tespit edilen meme
kanserlerinin tedavi oranlarının çok
yüksek olduğunu aktaran Gültekin,
“Ancak, ileri evrelerde hem yaşam
süreleri kısıtlı hem de uygulanılan tedaviler hastalar için yaşam kalitesini
düşürüyor. Radikal meme cerrahisi,
kemoterapi ve radyoterapi ile hem
hastaların yaşam kalitesi düşürüyor
hem de tedavi maliyetleri artıyor”
dedi.
Meme kanseri tanı ve taramasında
fizik muayene yöntemleriyle birlik72
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
te çeşitli görüntüleme modellerinin
kullanılabildiğini anlatan Gültekin,
“Her ne kadar bazı farklı yayınlar yapılmışsa da görüntüleme yöntemleri
içerisinde mamografi, etkinliği kanıtlanmış tek yöntemdir. Günümüzde
Dünya Sağlık Örgütü ve Uluslararası
Kanser Araştırma Ajansı tarafından
meme kanseri taramalarında altın
standart olarak kabul ediliyor. Yapılan geniş çalışmalarda mamografik
tarama sayesinde meme kanserine
bağlı ölümlerde yüzde 16-36 arasında değişen oranlarda azalma olduğu
anlaşıldı” diye konuştu.
da periyodik muayeneler içerisinde
aile hekimlerimizce yapılacak.”
“Meme kanseri tarama programlarında hedefimiz; önümüzdeki 2
yıl içerisinde, yurt genelinde vatandaşlarımızın en az yüzde 70’ini
Avrupa Birliği Kalite Standartlarına
uygun ve tek elden yürütülen bir
tarama programına almak” diyen
Gültekin şöyle devam etti: “Hedef
gruptaki tüm kadın vatandaşlarımıza ulaşmak amacıyla 2013 yılında
aile hekimlerimiz de kanser taramalarında görev alacak. Bu şekilde, her aile hekimi, hedef yaş grubundaki bireyleri tarama testleri
için KETEM’lere ya da en yakın mamografi merkezine davet edecek.
Meme kanseri yanı sıra; rahim ağzı
ve bağırsak kanserinin taramaları
2013 yılında kanser taramalarında
gezici tarama cihazlarının kullanılmaya başlanacağını söyleyen Doç.
Dr. Murat Gültekin, “Yürüttüğümüz
pilot projelerde gezici cihazlar ve aile
hekimlerinin tarama programlarına
dâhil edilmesi ile beklentimizin üzerinde taramalarda yüzde 80-90’lara
ulaşan kapsama oranlarına ulaşıldı.
Avrupa genelinde dahi yüzde 70’lik
kapsama oranına ulaşabilmiş sınırlı
sayıda ülke var. Öte yandan yurt genelinde uygulanılan kalite kriterleri
günümüz teknolojisine uyarlanarak,
ilgili meslek dernekleri ile işbirliği
içerisinde tarama programlarının
değerlendirilmesinde kullanılmaya
devam edecek” dedi.
Doç. Dr. Murat Gültekin, toplum tabanlı taramalara katılan bireylerde
teşhislerin büyük oranda erken evrede yapıldığını belirtti. “Ulusal tarama standartlarımıza göre hedef yaş
grubu olan 50-69 yaş arasındaki her
kadının 2 yılda bir mamografi çektirmesi gerekir” diyen Gültekin, ülke
genelinde ücretsiz yürütülen tarama programlarına her vatandaşın en
yakın Kanser Erken Teşhis Tarama ve
Eğitim Merkezleri üzerinden ulaşabildiğini vurguladı.
AB KALİTE ÖDÜLLÜ
A SINIFI HASTANE
 Kanser merkezi
 Kemoterapi merkezi
 Radyoterapi merkezi
 Kanser cerrahisi
 Kalp-Damar cerrahisi
 Tüp bebek merkezi
 Yenidoğan yoğun bakım merkezi
 Genel yoğun bakım merkezi
 PET/CT - 128 Kesitli Multislice CT
Ortadoğu’nun Sağlık Merkezi Şanlıurfa’da...
İmam Bakır Mahallesi Recep Tayyip Erdoğan
Bulvarı No:132 - Merkez/Şanlıurfa
Telefon: +90 414 314 44 46
444 63 00
73
SAĞLIKwww.osmortadogu.com
ve İNSAN / ARALIK 2012
TAMAMLAYICI SAĞLIKTA
YENİ DÖNEM BAŞLIYOR:
HEDEF 5 MİLYON SİGORTALI
Mapfre Genel Grubu CEO’su ve Yönetim Kurulu Başkan Vekili Serdar
Gül, “SGK kapsamında yaklaşık 65
milyon kişi bulunuyor. Tamamlayıcı
sağlık sigortasıyla sisteme 5 yılda 5
milyon yeni sigortalı girmesini bekliyoruz” şeklinde konuştu.
Sosyal Güvenlik Kurumu ile özel
hastaneler arasındaki fiyat farkını
ortadan kaldıracak olan tamamlayıcı sağlık sigortası uygulaması
yapılan anlaşmayla fiilen başladı.
Konuyla ilgili açıklama yapan Mapfre Genel Grubu CEO’su ve Yönetim
Kurulu Başkan Vekili Serdar Gül,
Türkiye’de 1 milyon 600 bin kişinin
özel sağlık sigortası olduğunu belirterek, sektöre ilişkin şu bilgileri
verdi:
“Türkiye’deki özel sağlık sigortası
prim büyüklüğü 2 milyar 400 mil74
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
yon lira. Özel sağlık sigortalarında
kişi başı ortalama prim ücreti ise
yaklaşık 2 bin 400 lira. Özel Sağlık
Sigortalı sayısı, toplam nüfusumuzun yüzde 2’sidir. Türkiye’de SGK
kapsamında yaklaşık 65 milyon kişi
bulunuyor. ‘Tamamlayıcı Sağlık Sigortası’ sistemi ile sektöre 5 yılda 5
milyon yeni sigortalı girmesini bekliyoruz.”
‘Tamamlayıcı Sağlık Sigortası’ uygulamasının Medical Park Hastaneler Grubu ve Mapfre Genel Sigorta
işbirliğinde ilk kez Türkiye’de uygulanmaya başlandığını bildiren
Serdar Gül, sağlık sektöründe çığır açacak ‘Tamamlayıcı Sağlık Sigortası’ uygulaması ile SGK’lıların,
Medical Park Hastanelerinde fark
ödemeden hizmet alabileceklerini
söyledi.
Uygulamanın sağlık ve sigorta sektöründe yeni bir dönemi başlatacağını söyleyen Serdar Gül, “Yıllardır
üzerinde konuşulan ‘Tamamlayıcı
Sağlık Sigortası’, Medical Park ve
Mapfre Genel Sigorta işbirliğinde
Türkiye’de ilk kez hayata geçti. Bir
yıldır üzerinde çalıştığımız ürün,
SGK’lılara büyük avantaj sağlayacak. Tamamlayıcı Sağlık Sigortası’
yaptıranlar, Medical Park hastanelerinde fark ödemeden tedavi olabilecekler” diye konuştu.
SGK’lıların özel sağlık sigortasının
yaklaşık 3’te 1 fiyatına Tamamlayıcı Sağlık Sigortası’ poliçesi alabileceklerini ifade eden Gül, “Fiyatlar
İstanbul dışındaki illerde daha da
düşük olacak. Kişiler ayakta ve yatarak tedavi teminatı alabildikleri gibi
sadece ‘yatarak’ teminatını da seçebilecekler” dedi.
gezelimgörelim
ÇİKOLATA VE DANTEL ŞEHRİ
BRÜJ
Avrupa’nın en etkileyici şehirlerinden biri olan Brüj (Brugge), Belçika
Flaman bölgesindeki Batı Flandra
başkenti ve aynı zamanda hiç bozulmadan günümüze kadar gelen çok
güzel bir orta çağ şehridir. Savaşlardan etkilenmediği için eski halini tamamen korumaktadır. Aynı zamanda
Belçika’nın en önemli turistik yerlerinden biri olan Brüj, UNESCO’nun
koruması altındadır ve 2002 Avrupa
kültür başkenti olmuştur.
Brüj tarihsel süreçte Romalılar, Vikingler, İskandinavlar, Flamanlar,
Normanlar ve İngilizlerin egemenliğine girmiştir. Tarih boyunca önemli
bir ticaret merkezi olmuştur.
Venedik’de olduğu gibi şehir birçok
kanalın kenarında bulunmaktadır.
Venedik’ten farklı olarak kanalları,
küçük ve hayallerdeki oyuncak evlere benzer evler süslüyor. Kanallar
arasında güzel yeşil park ve bahçe-
76
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
leri, kanallarda yüzen kuğuları görürsünüz.
Brüj, kanalları ve güzel mimarisinin
yanı sıra değişik Belçika çikolataları
da Brüj’ü daha çok sevmenize sebep olabilir. Midye seviyorsanız tarihi meydanda tencere içinde servis
yapılan meşhur midyelerinin tadına
bakabilirsiniz. Dantelleri ve el yapımı
oyuncakları da ilginizi çekecektir.
Brüj, Belçika’nın başkenti Brüksel’den
90 kilometre uzaktadır ve trenle rahatlıkla gidilebilir. Tatillerde çok yoğun turist akınına uğradığı için hafta
içi gezmekte fayda olduğu söylenebilir. Bu yolculukta iki şehir arasında
bulunan Gent de görmeye değer güzel bir şehir…
Görülecek yerlerin başında şehrin
sembollerinden biri olan Çan Kulesi, orta çağ döneminde yapılmış
birçok küçük binanın bulunduğu
Beguinage,12.yüzyılda inşa edilmiş
olan Roma Katolik kilisesi Holly Blood Bazalikası, şehrin ana kilisesi olan
St.Salvador Katedrali, rasathane olan
Beisbroek Gözlem evi,Brevery De
Halve Maan Bira Fabrikası, şehrin en
büyük salonu olan Concert Gebouw
Konser Salonu, şehrin merkezi olan
Markt Meydanı, barok tarzındaki
Adalet Sarayı ve bir çok müze gelmektedir. Turistik olmasına rağmen
yerel havasını koruyabilmiş ender
yerlerden biri Brüj... Ara sokaklarda
gezmekten de zevk alabilirsiniz.
Brüj küçük bir şehir ve görülecek
yerlerin de çoğu merkezde birbirine
çok yakın olduğu için yürüyerek veya
bisikletle; kanallarda ise tekneyle gezebilirsiniz. Bunun için bir tam gün
ayırmak yeterli olacaktır. Sokaklardaki küçük yerel dükkanlar da gezilmeli
ama hafta sonu için plan yapıyorsanız pazar günleri birçok dükkanın
kapalı olma ihtimalini de göz önüne
almalısınız.
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
77
INCEPTION
“Olay Yeri Zihniniz”
Bu ay sizlere sunacağımız filmimiz Türkçeye “Başlangıç” olarak
çevrilen, bilim kurgu türünde bir
film: İnception... Bilim kurgu sineması dâhilerinden Christopher Nolan tarafından yazılan ve yönetilen
film, ABD/İngiltere ortak yapımı bir
yabancı sinema ürünü. Christopher
Nolan daha önce de “The Prestige” (2006), “Batman Begins” (2005),
Momento (2000) gibi adından söz
ettiren filmlerle ismini duyurmuştu. İzleyicileri tarafından oldukça
beğenilen İnception da yayınlanmasından kısa bir süre sonra son 25 yılın
en iyi filmleri arasında gösterilmiştir.
Filmin başkarakteri Dom Cobb, Leonardo DiCaprio tarafından canlandırılmaktadır. Dom Cobb çok yetenekli
bir hırsızdır. Uzmanlık alanı, zihnin
en savunmasız olduğu rüya görme
anında, bilinçaltının derinliklerindeki değerli sırları çekip çıkarmak ve
78
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
onları çalmaktır. Cobb’un bu ender
mahareti, onu kurumsal casusluğun
tehlikeli yenidünyasında aranan bir
oyuncu yapmıştır. Ancak, aynı zamanda bu durum onu uluslararası bir
kaçak yapmış ve sevdiği her şeye mal
olmuştur.
Cobb’a içinde bulunduğu durumdan
kurtulmasını sağlayacak bir fırsat
sunulur. Ona hayatını geri verebilecek
son bir iş; tabi eğer imkânsız başlangıcı tamamlayabilirse...
anlaşılan tehlikeli düşmanlarına karşı
hazırlıklı kılabilir. Bu, gelişini sadece
Cobb’un görebildiği bir düşmandır.
Filmin merkezinde Cobb’un Mal (Marion Cotillard tarafından canlandırılıyor) için duyduğu tutku ve geçmişe
bu yüzden saplanması, rüyalarına
sığınması yer alıyor. Rüyaları ve bilinçaltını temel alan yapım, izleyicilerini
de karakterlerin zihnine doğru yolculuğa çıkarıyor.
Mükemmel soygun yerine, Cobb ve
takımındaki profesyoneller bu sefer tam tersini yapmak zorundadır;
görevleri bir fikri çalmak değil onu
yerleştirmektir. Eğer başarırlarsa ve
bir fikri zihnin derinlerine yerleştirebilirlerse mükemmel suç bu olacaktır.
Film mükemmel aksiyonlarla süslenmiş bir yapım ve bu nedenle her
karesi dikkatle izlenmesi gerekiyor.
Zaman zaman kurgunun içinde kaybolabilir ve sınırların zorlandığı, gerçeğin anlaşılır kılındığı zaman/mekan
düğümlerini çözmek için zihninizi
zorlamak zorunda kalabilirsiniz.
Ama ne dikkatle yapılan planlamalar, ne de uzmanlıkları, onları, her
hareketlerini önceden tahmin ettiği
Başlangıç son sahnede açık kapı bırakıyor ve olası devam filmlerini müjdeliyor.
eph
Jos e)
,
)
dn
ito
(Sa (Aria
e
e
b
n
:
ag
na
ESİ er Nola
ata llen P
.
Y
W
k
E
ph
ÜN
8d
lan
Ken l) ,
N K Christo her No ere , 14 obb) , rd (Ma
İ
M
:
t
C
FİL tmen hristop / İngil aprio ( Cotilla
e
C
D
iC
on
Yön ryo :
, AB rdo D , Mari
0
a
1
n
a
Se
ur)
: 20
on
ım ar: Le (Arth
p
a
l
Y
cu evitt
un
L
Oy donr
o
G
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
79
kitap
HASTANE VE SAĞLIK KURUMLARI YÖNETİMİ
Sağlık kurumlarının rolleri ve işlevleri giderek genişlemektedir. İşlevlerdeki genişleme, sağlık kurumlarının yapısal olarak karmaşıklaşmasına
yol açarken, yönetimini de güçleştirmektedir. Bu kitap, sağlık kurumlarının yönetimiyle ilgilidir. Sağlık kurumlarının etkili ve verimli çalışmasını
sağlamak yöneticilerin temel misyonudur ve bu misyonu gerçekleştirmek için yöneticilerin bilimsel birikimlerinin bulunması gereklidir. Sağlık kurumları yönetimi, özgün bir disiplindir. Sağlık kurumları yönetimi,
işletmecilik, yönetim ve organizasyon ilke ve teorilerinin sağlık alanına
uyarlanması olarak görülmemelidir. Charles Austin,“ What is Health Administration” isimli makalesinde, Sağlık Kurumları Yönetimini; “tıp ve
sağlık hizmetleri alanına özgü bir yönetim disiplini olarak ortaya koymuş; sağlık alanında ortaya çıkan yönetim ihtiyacının karşılanmasına
yönelik olarak gelişen, bu nedenle de tıp ve sağlık hizmetlerinin tüm boyutlarına işletmecilik perspektifiyle inceleyen, uzmanlaşmış bir yönetsel
disiplin” olarak aktarmaktadır.
Yazar: Şahin Kavuncubaşı
Selami Yıldırım
Sayfa: 564
Dil: Türkçe
Yayınevi: Siyasal Yayınevi
Yayın Tarihi: 2010
Bu kitap, sağlık kurumları yönetimi alanına ilgi duyan öğrenciler yanında, bu alanla ilgili bilgi ve becerilerini genişletmeye çalışan profesyonellere de yönelik olarak hazırlanmıştır. Kitapta yer alan konuların güncel
hayatta hangi tür sorunlara çözüm getirdiğini gösterebilmek için her
bölümde birkaç tane gazete ve dergi haberleri “güncel yaşamdan yansımalar” başlığında verilmiştir. Bu haberler, örnek olay olarak da görülebilir. Kitapta birçok terimin İngilizce karşılıkları, kavramların ortaklığını
sağlamak amacıyla bilinçli olarak verilmiştir.
BORA’NIN KİTABI
Yazar: Ayşe Kulin
Sayfa: 256
Dil: Türkçe
Yayınevi: Everest Yayınları
Yayın Tarihi: 2012
MUTLU OLMAK
İSTEYEN ADAM
Yazar: Laurent Gounelle
Çevirmen: Işık Ergüden
Sayfa Sayısı: 200
Dili: Türkçe
Yayınevi: Pegasus
Yayın Tarihi: 2012
Acımasız günlerin gölgesinde geçen çocukluğunun yaralarını sarmak ve geçmişini silmek için İstanbul’a gelen
genç bir adam: Bora. Tar hayatını değiştiren aşkı bulup
umudu yeşerdiğinde, geçmişi yeniden karşısına çıkacak
ve kendi öyküsünü anlattığı Bora’nın Kitabı onu bir girdabın içine sürükleyecek.
Gizli Anların Yolcusu’ndan tanıdığımız Bora’nın hazin öyküsüyle Ayşe Kulin, sadece genç bir adamın kişisel varoluş
mücadelesini değil, bu coğrafyanın zorlu koşullarında bir
insan, bir âşık, bir birey olabilmenin imkânsızlığını da anlatıyor.
Bora’nın Kitabı kabuğundan sıyrılmaya ant içmiş insanların büyük mücadelesinin romanı.
80
SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012
İnandıklarımız Gerçekliğimiz Olabilir
Bir düşünün. Bali’de tatildesiniz. Eve dönmeden
önce bir şifacıya görünüyorsunuz. Aslında bir
şikâyetiniz yok. Sadece onun ününü duymuş olduğunuz için görüşmek istiyorsunuz...
Dünya çapında insanların dilinden düşmeyen Mutlu Olmak İsteyen Adam, gerçekten mutlu olmaktan
bizi alıkoyan şeylerden kurtulmayı öğrendiğimiz an,
elde edebileceğimiz yeni imkânlar dünyasıyla bizi
tanıştırıyor.
.p
an
il
m_
ru
ku
e_
iv
ct
ma
ar
ph
ABONE OLUN
df
SİZE DAHA
SAĞLIKLI
ULAŞALIM
1
2
/1
21
9/
19
5:
PM
C
M
Y
CM
MY
CY
CMY
K
AYLIK SAĞLIK VE YAŞAM DERGİSİ / SAYI 12 / ARALIK 2012
KA
PA
K
SAYI 12
İlaç
ve
KO
N
US
U:
SA
YI
· ARALIK 2012
Tıb
b
Yen i Ciha
i Dö zda
nem
11
AY
L
IM
· K
AS
IK S
AĞ
LIK
VE
YA
Ş
12
20
AM
DE
U
US
N
KO
ve
a
lıkt ans
Sağ rform
Pe
K
PA
KA
www.dunyaopttk.com
www.dunyaopttk.com
Röportaj:
So port
a
sy
Fat al Gü j:
v
Hayatın İçinden: ih A enlik
C
MEDİPOL ÜNİVERSİTESİ
Burada Hayat Var!
Kurumlarımız:
Sağlık Bakanlığı İletişim Merkezi:
K
Gezelim Görelim:
Çikolata ve Dantel Şehri:
BRÜJ
u
nUsU
ite
Kal
mp
kaPak kO
bir adanmışlık tercihi
u
aN
uK
R
ON
le
öl Sİ
e
Dİg
ye NİVeRSİt
S
Fta
ha
Nı
bİR
eü
teP
Bil
E
NI
SİT
KA
ER
ÖM
BA
.
NİV E
İTİM
DR
K Ü İT
EĞ
.
ÜR EZ
Lİ
OF
AT OB
MİL
AT VE
PR
UM ME
UR EN
K
LA
RZ SL
VIL
ŞE
: E BE
SE
ite LI
İM
cIK
ers LIK
IcA
İŞ
niv AĞ
IS
DIZ
nÜ U•S
TH
Ü
IL
Z
lte
FE
NY
se TUR
GÖ
ük
S’Ü
İN
LÜ
n Y LON
’da A
ğu A B
Do ’D
ını KYA
Işığ ADO
in
im KAP
RÖ
PO
PO
sın
da
m
SAĞLIK
R E aRa
RT N K
P O yma
AJ
(TIP) EĞİTİMİ
RT ıRımcı
PO
Ka
HA
s:
C
D a ET T
ha
E
İleri PE Ü
Ge
z
ye.. NİV
PR elim
. En
E
G
A
İyiy RSİT
Ha G’I A öreli
ES
e...
m:
ya
D
İ
“O tın İç IM
A
An
” G inden DIM
GE
eld
:
ZM
iğin
EK
de
...
le
Sü
ab
eK
RÖ
a
R’D
ha
.N
DR
ba
OF.
N
SO
PR
Ai e
ca
l
Hek aFyON KO
iuvalsı:
iğ
iye ilim ym
ma
i Uy
gul
a
Ka
lD
aş
n Çetİnsaya’dan;
Ka
ı
yÖk başkanı gökha
ub
ağ
um
am
ttİN
uR bakıŞ
tÜrkİye’De saĞlık eĞİtİMİne genelt Kbİr
aç
Re
e
Ü
AŞ
IK
EN
DÜ
AR
PORTRETürk
POD
R
Cih TRE
at
ite
DÜ
RT
RE
VE
YS
EL’
RU
•
TU
AJ R
RT R DİNÇE
SAYI 7 / TEMMUZ 2012
e
ind
izm zırız
ur
a
k T şa H
ı
ğlı
Sa Yar
U
US
KO
N
“Şim
d
Bi i Her
r
H
eki Ailen
m
i
Var in
”
KA
PA
K
YI
SA
9/
EY
L
LÜ
20
12
ES
İ
İTE
BE
Z
EO
R
“Aş öpor
Ad k Ter taj:
a
b
m
ı Yo iye E
d
l
a
So endir
kan
,
dır
”
ME
V
EN
NDhastalıklarıyla İlgİlİ bİlMeMİz gerekenler
Meslek
rektÖr
İstanbUl ÜnİVersİtesİ
iv
Sağ
ir b Mo
Prof. Dr. yunus SÖYLET
l ip b
del
Uyg nıekSMahes
i
l
eriu
l
a
ma ekleri
lı Eğ nin
itim
i
Dağlarda Çocuk eOlmak
ğerl
Müzikle Terapi
ers / Müzikoterapi
uS el ün
mP ns
Ka evre
KA
PA
D
OK
YA
’DA
BA
LO
N
SA
ĞL
ES
L
Aşağı Öveçler 1328. Sokak 15/3
Çankaya / Ankara
Tel : 0312 472 44 63
Faks: 0312 472 44 83
Kampus:
Eray KAPICIOĞLU
“SA
Seksenler’in
Rukiyesi:AR: urum
EN ĞLIK
uB
‘ALO 184’ SABİM
aşk
T
Özlem TÜRKAD
SÜ ÖNE A G
an
E
ı:
RD ML
ÜR İ ŞA Rİ ÖD
ÜL
EB RTI EME
İLİR
SİS
·
TE
OL
SA
MİN
Ğ
MA
ÜZ LIK
İN
SID
E
ER
IR”
İNE ĞİTİM
·
İ
KA
M
SÖ U H
ZL
A
DÖ EŞ STA
NE
NE ME
Lİ
L
Mİ
BA YÖN ERİN
D
ŞL
E
AD TİC E
İ
I
IKL
IB
www.saglikveinsandergisi.com
[email protected]
Portre:
Dünyagöz Yönetim Kurulu Başkanı:
Prof. Dr. Vural KAVUNCU
Rö
beyaz ÖnlÜklÜ fakÜlt R
eler
Sağlık ve İnsan Dergisi 2013 yılından itibaren
“ABONE” sistemine geçerek yoluna devam
edecek. Dergimize abone olan her okurumuza
Sağlık ve İnsan Dergisi’ni kurye ile özel olarak
göndereceğiz. Böylelikle sizlerle kurduğumuz
iletişimimiz daha da güçlenmiş olacak.
RG
İSİ
/S
AY
I
11
/K
AS
IM
20
12

Benzer belgeler