2012 Aralık Sayı - xn--sevgiyaynlar
Transkript
2012 Aralık Sayı - xn--sevgiyaynlar
ARALIK 2012 Sayý: 528 Fiyat: 7 TL SEVGÝ ÜZERÝNE CANLILARDAKÝ MUHTEÞEM OLUÞUMLAR KEHANET ÝÇÝNDEKÝLER Ümit ..................................................... 2 Aylýk Kültürel ve Siyasi Dergi Cilt: 44 Sayý: 528 Aralýk 2012 Dr. Refet Kayserilioðlu Canlýlardaki Muhteþem Oluþumlar ............................................ 4 Ahmet Kayserilioðlu Onur Baþkaný: Dr. Refet Kayserilioðlu Sevgi Yayýnlarý Tic.Ltd.Þti. adýna Sahibi ve Genel Yayýn Müdürü: Ayþegül Kayserilioðlu Yazý Ýþleri Müdürü: Güngör Özyiðit Yayýn Kurulu: Güngör Özyiðit Nelda Bayraktar Hale Ürkmezgil Ýtaat Ýkilemi .......................................... 9 Güngör Özyiðit Kehanet ve Kâhinlik .......................... 13 Zuhal Voigt Meher Baba ....................................... 20 Derleyen: Nihal Gürsoy Önümüzde Duran Görev ................... 25 Haberleþme ve Okur/Abone Ýliþkileri: P.K: 227 Beyoðlu/Ýstanbul (Ýslâm ve Bilim - v) Yönetim Yeri: Ceylan Sk. No: 9/bod.kat Güzelyalý, Pendik/Ýst. Topluluðun Vizyonu .......................... 32 Baský: Hedef Dijital Baský Taksim Cad. No: 19/A Taksim/Ýstanbul Fiyatý: 7 TL Yýllýk Abone: 75 TL Yurt Dýþý: 90 TL Kapak Resmi: Josephine Wall Yalçýn Kaya (Yaþamýn Yapraklarý) Nelda Bayraktar Sevgi Üzerine .................................... 36 Masumi Toyotome Kýlýçlar Köprüsü ................................. 39 (Canlý Kryon Celsesi) Dergimizin internet sitesini www.sevgidunyasidergisi.com, www.dostluk.org adreslerinden ziyaret edebilirsiniz SEVGÝ DÜNYASI 1 Sevgili Dostlar Bir bilgiye, bir yola, bir gerçeðe inanan, sevgiyle baðlanan, gördüðü ve duyduðu anda onun içinde olup onu yaþamak isteyen kiþilerin çok kolay düþüverdikleri yanýlgýlar vardýr: 1. Kendisi o yola, o bilgiye ve gerçeðe, tüm varlýðý ile baðlandýðý için, diðerlerinin de ayný hýzla ve tereddütsüz ayný þeyi yapacaklarýný düþünür. Eðer yapamýyorlarsa suçu kendinde arar önce; yeterince çaba göstermemiþ olsa gerektir, ya iyi anlatamamýþtýr gerçeðini ya da iyi örnek olamamýþtýr. Bu kendini görevli olarak görenlerin deðiþmez kaygýsý olmakla birlikte, kesinkes kabul edilmelidir ki, herkesin kendi hýzý, kendi ölçüleri, kendi deðerleri vardýr. 2. Kendisi baðlandýðý bilgiyi, gerçeði hayatýndaki her þeyin üstünde tutar; diðer konularý hep onun ýþýðýnda deðerlendirir, atacaðý adýmlarý ona göre atar. Bu onun için o kadar doðal, kolay ve olmasý gereken bir haldir ki, bazen en yakýnýndakilerin bile bunu bir takýklýk hattâ bir tür delilik gibi görmeleri onu þaþýrtýr ve incitir. Oysa bilmelidir ki, bu kendini adayýþ herkeste kademe kademe kendiliðinden geliþen, herkeste eninde sonunda olacak olan bir durum deðil, tamamen kiþinin seçimleriyle ilgili bir olgudur. Bir insan inansa da, inandýðýný hayatýndaki bir numaralý yere koyup koymama hakkýna sahiptir. 3. Kendisi büyük gerçeðin yanýnda o gerçeði yansýtan kimi insanlarýn, bizzat kendisinin de hatalarýnýn ve kusurlarýnýn olabileceðini, önemli olanýn o bilgi, o yol olduðunu kabul etmiþtir. Çünkü geçmiþteki öykülerden, mesellerden bunun örneklerini biliyordur. Ayrýca inanç gibi bir olgu iþin içine giriyorsa düz aklýn, düz mantýðýn her zaman açýklamalara yetmeyeceðini de görmüþtür. Bunu herkesin de böyle düþüneceðini zanneder tüm iyi niyetiyle. Ýnandýðýný yürekten seven, o inancý yansýtanlara büyük bir merhamet duyar. Oysa baþkalarý ameliyat masasýndaki canlýyý didikler gibi didikledikçe didiklerler her þeyi, saygýdeðer bir þey býrakmaksýzýn. Ýþte burada bir seçim yapma zamaný gelir. Her þeyi bir kenara býrakýp kendi gerçeðini savunmayý mý seçecektir yoksa insan kardeþlerini daha da çok sevmeyi ve onlara hizmette devam etmeyi mi? Yunus Emre, her zaman olduðu gibi yine gel imdadýmýza: “Yaratýlaný hoþgördük, Yaradan’dan ötürü” Dediðin gibi olsun. O Sevgili’nin sevgisinden varettikleri her cefaya deðer, öyle deðil mi? En Derin Sevgilerimizle SEVGÝ DÜNYASI Dr. Refet Kayserilioðlu Ümit Ü mit bir insanýn geleceðe olumlu bir düþünceyle bakmasýdýr. Bir þeyin olmasýný isteyen, bunu çok arzu eden insan geleceðe ümitle bakar. Ümit, gönlümüzün ateþleyicisidir. Gönlümüz ümitle alevlenir ve yoluna girer. Ümit karamsar düþüncelerin atýlmasýdýr. Ümit ettiðimiz þeyin olmasýný bütün kalbimizle isteriz. Onun olmamasý bizi üzer, olmasý sevindirir. Ümit gönlümüzün bir hedefe istekle baðlanmasýdýr. O hedefin gerçekleþeceðine candan inanmamýz, onun olmasý için çaba harcamamýzdýr. Ümit eden insan karamsar düþünceleri atar ve ümit ettiði þeyin olmasý için bütün enerjisini harcar. “Ümitsizlik halkasýna girmeyin. Kaybolur da, sonra etrafýnýzda hayrýnýza döneni göremezsiniz” Bizim Celselerimiz Ümit gönüle heyecan veren, geleceðe bilinçli bakmamýzý saðlayan bir ruh halidir. Ümit eden insan mutludur, ümit ettiði þeyin gerçekleþeceðini bilir. Arada olamama ihtimalini düþündüðü zaman üzülür, olmasýný ister ve bu yönde bütün çabasýný harcar. SEVGÝ DÜNYASI Ümidin az, orta, çok gibi çeþitli dereceleri vardýr. Ümidin gerçekleþmesi, ona olan isteðimizin fazlalýðý ile orantýlýdýr. Yani ümit ettiðimiz þeyi çok istersek, onun gerçekleþmesi kolay, az istersek veya olacaðýndan þüphe edersek, onun olmasý þüphelidir. Ümit ettiðimiz þeyi ve onun nasýl gerçekleþeceðini de biliriz. Onun için bu yönde düþünerek, bu yönde gönlü hazýrlamak þarttýr. Düþüncemizi ve gönlümüzü hazýrlamak, bu yönde hep olumlu düþünmekle gerçekleþir. Ümit ettiðimiz þeyin olacaðýndan emin olmamýz lâzýmdýr, o mutlaka olacak ve gerçekleþecektir. Bu düþünce ve bu inanç bizi aktive eder. Olacaðýna inanmamýz, o yönde çaba harcamaya sevk eder bizi. Ýnancýmýz kuvvetli ise, inandýðýmýz, olmasýný istediðimiz þey konusunda çok çaba harcarýz. Gerçek inanmak için, inanacaðýmýz gerçeði çok etraflý düþünmemiz þarttýr. Onun gerçekleþmesi için yapmamýz gereken hareketleri, önceden hesaplamak da icap eder. Ümit bizi bir hedefe baðlar. O hedefi gerçekleþtirmek için bütün güçlerimizi seferber etmemiz gerektiðini biliriz. Böyle büyük çaba harcanarak beklenen ümitler mutlak gerçekleþir. Ümit ettiðimiz þeye el ucuyla baðlanmamak, onu bütün varlýðýmýzla istemek gerekir. Ümit, hayatýmýzýn hareket merkezini belirler. 3 Ümidin kuvvetli olmasý, ümit ettiðimiz þeye candan inanmamýz, o gerçekleþtiðinde kazanacaklarýmýzýn neler olacaðýný iyice düþünmemiz demektir. Ümit hayatýmýza hýz veren veren bir etkendir. Ümit bizi ateþler. Olmasýný istediðimiz þeyi daha çok gönülden isteriz. O yöndeki çabalarýmýzda þevkimiz artar. Yaptýklarýmýzý daha sevgi ile ve tüm enerjimizi vererek yaparýz. Sonra olumlu yöndeki düþüncelerimizi artýrmamýz, yani ümidimizin gerçekleþtiði zamanki kazançlarýmýzý daha çok düþünmemiz gerekir. Hayatýn merkezi olarak ümit, insaný daha istekli, daha coþkulu bir hale getirir. Bu haldeyken hayat daha parlak, daha cazibelidir. Gelecek ümit doludur. Her günümüzü ayrý bir heyecan ve þevkle yaþarýz Hayat bizim için monoton olmaktan çýkar, daha çekici ve etkileyici olur. Resim: “Ümit Feneri” Thomas Kinkade SEVGÝ DÜNYASI 4 Canlýlardaki Muhteþem Oluþumlar Ahmet Kayserilioðlu, Psikolog BEDENÝMÝZDE GEREKSÝZ HÝÇBÝR ÞEY YOK!.. Geçmiþte, Ýstanbul Üniversitesi'nin ünlü kadýn-doðum profesörlerinden Kazým Arýsan'a, röportajýmda çoðumuzun aklýný kurcalayan iki önemli soru yöneltmiþtim: "Ahmet Kayserilioðlu - Kadýn ve Doðum Uzmaný olduðunuzdan size üreme ile ilgili bir soru yöneltmek istiyorum. Erkek ve diþi hücrenin buluþarak zigot oluþmasýnda muhteþem olaylar peþ peþe gelmektedir. Üremenin hangi devresine bakarsak bakalým, insaný hayrete düþüren ahenkli, amaçlý olaylarla karþýlaþýyoruz. Bu konuda neler söylersiniz? Kâzým Arýsan - Canlýlarýn en küçük ünitesi olan hücreler, her canlýnýn bir örneði, bir temsilcisidir. Meselâ insan vücudundaki hücrelerin çekirdeklerindeki kromozom ve genlerin sayýsý hepsinde aynýdýr. Hücrelerimizin çekirdeklerinde 46 kromozom vardýr. Biliyoruz ki, bir yavrunun meydana gelebilmesi için biri erkek, biri diþi iki hücrenin birleþmesi gerekir. Bunlarýn her birinde 46 kromozom olduðuna göre oluþan yeni hücre 92 kromozomlu olacak ve pek tabii yaþamayacaktý. Ýþte burada korkunç bir mekanizma iþe karýþýyor ve birleþme olmadan önce erkek ve diþi hücrenin kromozom sayýlarý yarýya yani 23'e iniyor. Böylece birleþme sonucunda oluþan yavrunun ilk hücresi de 46 kromozomlu olmuþ oluyor. Bu planlý ve gayeli olayý hemen tesadüf diye kestirip atmak, ancak düþünce tembellerinin iþi olsa gerek. Belli ki olayý belli bir hedefe yönelten madde ötesi bir bilinç, bir zekâ, bir etken iþe karýþýyor ve olayý perde arkasýndan yönetiyor... Ýnsan vücudundaki hücrelerin nasýl akýl almaz bir iþbölümü ile çalýþtýklarýný þu örneðim daha güzel anlatacak ve vücudu yöneten manevi bir zekânýn varlýðý daha net görülecek: Vücudumuzun bütün hücrelerinin çekirdeklerindeki kromozom ve genlerin her bakýmdan birbirinin tamamen ayný olduðunu biliyoruz. Gözümüzdeki hücre ile karaciðerimizdeki hücrede bu yönden hiçbir SEVGÝ DÜNYASI 5 fark yoktur. Buna raðmen her biri nasýl deðiþik vazifeler görüyorlar?!.. Ýþte milyarlarca birbirinin ayný hücreyi kendi görevlerine uygun hale getirecek öyle bir düzenek iþe karýþýyor ki bu düzen ve ustalýk karþýsýnda sadece seyredip sessiz kalmak galiba en iyisi. varlýðýndan söz edilmiþti. Bademcik ve apandisit gibi. Fakat bugün onlarýn da yararlý ve gerekli olduðu anlaþýlmýþtýr. Ben bugün vücudumuzda lüzûmsuz hiçbir þey görmüyorum. Böyle lüzûmsuz bir organdan bahsedilirse bunu bilgimizin eksikliðine yorarým. Meselâ karaciðerdeki bir hücreyi ele alalým. Bu hücre belli bir görevi yapacak hale þöyle getiriliyor: HÝSTON denen bir maddeyle o hücrenin gen gruplarý âdeta bir kablo ile sarýlýrmýþ gibi kuþatýlýyor; sadece o hücreye görevini yaptýracak olan gen açýk býrakýlýyor ve o karaciðer hücresi ancak açýk kalan genden gelen emirleri yerine getirdiðinden belirli bir fonksiyon yapýyor. Vücudumuzdaki milyarlarca hücrenin genlerinin yapacaðý iþe göre Histon maddesi ile bu þekilde sarýlmasý ne demektir?!.. Bu, tesadüflerle olabilecek bir þey midir? ASLA!.. Mutlaka bilgili ve bilinçli manevi bir yöneticisi var bedenimizin. Bunu kabul etmek zorundayýz!.. Nitekim birçoklarý "Erkek menisindeki milyonlarca erkek tohum hücresinin (spermatozoit) bir savurganlýk olduðunu söylüyorlar. Çünkü aþýlamayý sadece bir tanesi yapýyor, öbürleri hiçbir iþe yaramýyor" diyorlar. Konuyu az bildiklerinden böyle peþin yargýya varýyorlar. Spermatozoitler kadýn yumurtasýna varýncaya kadar çok tehlikeli bir yolculuk yaparlar. Milyonlarca spermatozoit yumurtaya en önce varmak için yarýþa girerler. Bu yarýþý mutlaka en güçlü olaný kazanacaktýr. Bu suretle en kudretlisinin seçilmesi saðlanýyor. Daha önemli bir sebep de þudur: Diþi yumurta fallop borusuna geldiði zaman birbirine baðlý bir hücre grubu tarafýndan korunur. Spermatozoitlerden birinin yumurta içine girebilmesi için bu koruyucu hücre gruplarýnýn eritilmesi gerekir. Ýþte spermatozoitler bu hücreleri eritici bir salgý, bir ferment çýkarýrlar. Ahmet Kayserilioðlu - Sayýn profesör, mesleðiniz gereði yýllardan beri insan vücudunu etüd ediyorsunuz. Bedenimizde faydasýz, gereksiz ve hattâ zararlý bir organa veya düzeneðe hiç rastladýnýz mý? Bunu þunun için soruyorum: Eðer tesadüflerle, rastlantýlarla oluþmuþ isek bazý gereksiz fazlalýklarýn da olmasý icap ederdi!.. Kâzým Arýsan - Bütün organlarýmýz harikulâde vazife görecek bir tarzdadýr. Geçmiþ dönemlerde anlamsýz gibi görünen organlarýn, 6 Bir tek spermatozoitin salgýsý bu duvarý delmeye yeterli olmadýðýndan, milyonlarcasýnýn salgýsý ile bu gerçekleþtiriliyor. Görülüyor ki israf ne kelime, bilâkis spermatozoitlerin milyonlarca olmasý mutlaka gerekmektedir." BÝYOLOG OLMASAK DA... Sayýn profesör çok önemli bilgiler vererek aklýmýzý kurcalayan sorularýmýzý aydýnlýða kavuþturmuþtu. Ama bunlarýn çoðu ancak konunun uzmaný kiþilerin bilebileceði inceliklerdi. Sokaktaki insandan böyle bir uzmanlýðý nasýl bekleyebiliriz? Ancak insan bedenindeki muhteþem oluþumlarýn bir kýsmýný olsun farketmek için, böyle uzmanlýklar gerekli deðil ki... Beþ duyumuzu kullanýp üzerinde derin düþünmek yeter de artar bile. Býrakýn günümüzü, ilkçað insaný bile bu ihtiþamýn ayýrdýna varabilir. Nitekim varmýþlardýr da... ** Sadece kulak kepçemize bir göz atalým isterseniz. Tam da duyma merkezimizin giriþinde sesleri toplamak için orada bulunuþuna hemencecik tesadüf mü diyeceðiz?.. Tüm insanlar örneðin yanaklarýnda gereksiz bir kepçe ile niçin doðmuyorlar öyleyse. Ýþe yaramadýðý için Âdem'den bugüne kesip atsak bile, çocuklarýmýz yine onunla doðarlar. Asýrlardýr sünnet oluyoruz ve Çinli kadýnlar güzel olsun diye ayaklarýný yýllarca çok dar ayakkabýlara koydular ama çocuklar yine sünnetsiz, kýzlar yine normal ayaklý doðmayý sürdürdüler. Çünkü þimdi iyice biliyoruz ki, vücuttaki deðiþiklikler çocuklara geçmiyor. Ancak SEVGÝ DÜNYASI sperm ve yumurtadaki deðiþiklikler çocuklarýmýzý etkiliyor. Lamarc'ýn zürafalarýn yüksek aðaçlarýn yapraklarýna ulaþma çabalarýndan dolayý boyunlarýnýn uzadýðý tezi bugün bilimsel bir safsatadýr. Ömür boyu halter de yapsak, çocuðumuzun normal vücutla doðacaðý bugün biyolojik bir gerçektir. ** Parmaklarýmýzýn üst ucunda týrnakla desteklenmemiz ne kadar yararlý. Tesadüfen alt ucunda olsaydý ne yapardýk acaba? Týrnak diplerimiz canlý ama çok þükür ki uçlarý cansýz. Ya bir de canlý olsaydý nasýl kesebilecektik onlarý bir düþünün!.. ** Bilgimizi biraz artýrýp küçük dilimize alýcý gözle bakýnca, yemekleri yutarken onun nefes borusunu kapatmasýndaki büyük hikmeti anlamamýz kolay oluyor. Sadece o kadar mý? Gevezelikle hem konuþup hem de yiyeceðimiz de hesaba katýlmýþ. Bu durumda küçük dil devre dýþý kaldýðýndan, yemekler akciðere gitmesin diye, nefes borusunun giriþi duyarlý tüylerle donatýlmýþ. Aksýra týksýra lokmalarý dýþarý püskürtmeseydik, akciðere gittiklerinde ölmemiz bile sözkonusuydu. O duyarlý tüylerin nefes deðil de tesadüfen yemek borusu giriþinde konumlandýrýlmýþ olmasýný düþünmek bile istemiyorum. ** Ayaðýmýzýn tabanýna kavis verilmesi bile, bir hesaba dayanýyor. Kavisli þekil vücut aðýrlýðýna karþý, kemiklere destek verir. Bu kavisten yoksun olan düz tabanlar bu yüzden yürüme zorluðu çekerler. Kemerli yapýlar taþýyýcý sistemleri dayanýklý hale getirdiði için insanlarýn yaptýðý binalarda ve köprülerde de kullanýlýrlar. SEVGÝ DÜNYASI Vücudumuzdaki bu harika düzenleri görmemiz için hepimizin biyoloji bilgini olmamýz gerekmediðini söylemekte haklý olduðumu sanýrým onayladýnýz. Ama þimdi dünyamýz internetle, deðiþik kitaplarla bilgi bombardýmaný altýnda. Öyleyse sadece bunlarla yetinmeyip, canlýlardaki biraz daha sofistike harika düzenlerden, güvenilir kaynaklardan yapacaðým aktarmalar düþüncelerimizi daha da aydýnlatacaktýr. Canlýlardaki bu harika oluþumlarý bir bir sýraladýktan ve her türün kendine özgü, sadece biyologlarý deðil, matematikçileri bile hayran býrakan olaðanüstü içgüdülerden söz ettikten sonra, bunlarýn bir tasarýmcý, bir yapýcý iþe karýþmadan kendiliðinden ve tesadüfen olup olmayacaðýný uzunca tartýþacaðýz. Darwin teorisini, yani türden türe geçilerek yaþamýn çeþitlendiðini kabul etmekle beraber; bunun sadece türlerdeki gen varyasyonlarý (çeþitliliði) ve doðal seçilimin mi eseri olduðu ya da bu kurallarý uygulayan ilâhi düzenin hünerli varlýklarýnýn görünmeyen ellerinin mi iþe karýþtýðý tartýþmamýzýn ana eksenini oluþturacak. BU HARÝKA OLUÞUMLAR GÖSTERÝ ÝÇÝN DEÐÝL ** BINGILDAK VE KIKIRDAKLI PARMAKLAR: Anneden en aciz doðan bizleriz. Biyologlar, insanlarýn geliþmelerini hayatýn içinde sürdürmeleri için bir embriyon olarak dünyaya geldiðini söylerler. Ýnsanýn doðacaðý ortamýn þartlarýna uygun olarak geliþmesi hedeflendiðinden, diðer hayvan yavrularý oldukça büyük beyinlerle doðduklarý halde 7 bizler normalin çeyreði kadar küçük beyinlerle doðarýz. Uzun çocukluk ve gençlik yýllarý boyunca beynin normale ulaþmak için büyümesi, kafatasý tarafýndan engellenmesin diye kemiklerin birleþme yerlerinde geç kapanan boþluklar vardýr. Ayrýca kemik sertleþmesi de gayet yavaþ seyreder. Hepsi bu kadar da deðil. Sadece insan yavrularý kafasýnda büyük býngýldaklarla doðar ve kafatasý kemikleri arasýndaki boþluklar, geç eriþkinlik dönemine kadar tam olarak kapanmaz. Ellerimizin de yaþayacaðýmýz ortamýn þartlarýna ve yapacaðýmýz iþe göre hünerler kazanmasý için önlem alýnmýþ. Parmak uçlarýnýn bebeklerde kýkýrdaksý olmasý sadece insana özgüdür. ** BÝTKÝ MÝ, HAYVAN MI?: Hayvanlar âleminde Prof. Richard Dawkins'in favorisi yapraklý deniz ejderidir (Phycodurus eques). "Olasýlýksýzlýk Daðýna Týrmanmak" kitabýnda aynen þunlarý söyler: "Yapraklý deniz ejderi, bedenini deniz yosununa dönüþtüren bir tür denizatýdýr. Bu ona koruma saðlamaktadýr. Çünkü deniz yosunlarý arasýnda yaþar ve onu orada görebilmek hayret verici bir þekilde zordur. Taklit yeteneði en basit baðlamda, olaðandýþý bir þekilde, tesadüfi olamayacak kadar iyidir." (S:24) 8 ** MÝDYENÝN SIRTINDA SAHTE BALIK: Söz favorilerden açýlmýþken Harvard profesörü evrim biyologlarýndan Stephen Jay Gould'un (1941-2002) gözdesi, geçmiþte de kendisinden söz ettiðim tatlý su midyesi Lampsilis'in büyük hünerini nasýl unutabiliriz? Yazarýn" Darwin ve sonrasý" kitabýndan özetledikten sonra 105. Sayfadaki yorumuyla yazýmý noktalamak istiyorum. Dip çökeltilere kýsmen gömülmüþ ama arkasý dýþta kalarak yaþayan midyenin, açýktaki sýrt bölgesinde küçük bir sahte balýk oluþumu vardýr. Bu balýk sahte olmasýna raðmen, ona gerçeklik kazandýrmak için, aerodinamik bir gövdesi, iyi tasarlanmýþ kanatcýklarý, kuyruðu ve göz delikleri de bulunmaktadýr. Ýnanýlmasý zor ama bu kanatcýklar ritmik hareketlerle dalgalanarak ona yüzüyormuþ gibi bir görünüm kazandýrmaktadýr. Aslýnda midyeye bir hamallýk görevi yükler gibi görünen bu sahte balýk oluþumunun öyle bir mantýklý gerekçesi var ki, yazarýn "gözdem" demesine yerden göðe SEVGÝ DÜNYASI hak veriyor insan. Bu midyenin öyle garip bir üreme biyolojisi var ki, bu sahte balýk olmasaydý neslinin devamý imkânsýzdý. Çünkü bu midyenin larvalarý, büyümelerinin ilk evresinde balýklarýn içinde bir yolculuða çýkmak zorundalar. Balýðýn aðzýndan girip solungaçlarýna ulaþmalarý gerekiyor. Sahte balýk burada görev alýyor. Aslýnda o bir tuzak. Balýklarýn midyeye yaklaþmalarý için bir davetiye. Orada bir av var sanarak hedeflenen balýklar yaklaþýr yaklaþmaz anne midye larvalarýný kesecikten dýþarý boþaltarak, önemli bir kýsmýnýn balýk tarafýndan yutulmasýný gerçekleþtirmiþ oluyor. Bundan sonrasý genetik programlarýnýn adým adým iþlemesiyle larvalarýnýn gerçek bir midyeye dönüþmesine kalýyor artýk. Gould'un gözdesiyle ilgili söyledikleri özetle bu. Ve sonunu þöyle baðlýyor: "Sahte balýðýn uyumsal önemi konusunda fazla kuþkumuz olamaz ama bu uyum nasýl evrimleþmiþ olabilir? Kesecikle manto kanatcýðý böyle bir hile için nasýl biraraya gelmiþ olabilir? Sezgilerimiz en azýndan baþlangýç evrelerinde balýða pek benzemeyen ara formlardan geçerek doðal seçilim yoluyla oluþma açýklamasý yerine; þanslý bir kazayý ya da önceden belirlenmiþ bir yönelimi daha akla yakýn bulacaktýr. Lampsilis'in karmaþýk balýðý, Darwincilikteki derin bir ikilemin klasik bir örneðidir." SEVGÝ DÜNYASI 9 Ýtaat Ýkilemi Güngör Özyiðit, Psikolog 22 Aðustos1944 günü, Hitler, General Von Schaltitz'e þifreli bir telgraf çeker. Bu telgrafta þu emir yazýlýdýr: "Paris darf nur als trümmerfeld in die hand des feindes fallen." Yani "Paris düþmanýn eline bir moloz yýðýný olarak geçmelidir" demektedir Hitler. Muhabere subayý Von Bressendorf, bu emrin ne anlama geldiðini hemen anlar. Çünkü daha önce, Hitler'in emriyle Paris'in 45 tarihi köprüsüne, Eyfel kulesine, Elysee sarayýna pek çok kültürel, tarihi ve endüstriyel yapýlara Alman istihkâmcýlarý dinamit döþemiþ ve patlayýcýlarý yerleþtirmiþtir. Bunlar patlatýldýðý anda, Paris kenti yerle bir olacak, harabeye döne- cek ve çýkacak yangýnlarla kentin merkezi yok edilirken, yüz binlerce Parisli de ölecektir. Diðer taraftan telgraf emrinin geldiði 22 Aðustos günü Amerikan, Ýngiliz, Fransýz kuvvetleri Paris'e çok yaklaþmýþlardýr. Alman üsteðmen bütün olacaklarý düþünüp, gözünün önünde canlandýrdýktan sonra Hitler'den gelen telgrafý komutaný general Von Chultitz'e götürmez. Ertesi gün olan 23 Aðustos 1944'e kadar elinde tutar bekletir. Ertesi gün biraz ürkek bir þekilde generale gider ve telgrafý verir. General'in emri okuduktan sonraki tepkisinden anlar ki, o da kendisi gibi bir kültür kenti olan Paris'in General von Choltitz SEVGÝ DÜNYASI 10 yok edilmesinden yana deðildir. O nedenle general de telgraftaki emre uymamak için 24 saat oyalanýr. 25 Aðustos günü ise müttefik ordularý Paris'e girip Alman subaylarý esir alýrlar ve Paris böylece kurtulur. Þimdi olayý aklýn ýþýðý altýnda deðerlendirelim: Düz mantýða göre savaþ hali içinde Von Bressensdorf bir muhabere subayý olarak Hitler'den gelen þifreli telgrafý Generale iletmemekle vatana ihanet suçu iþlemiþtir. Ayný þekilde, ertesi günü emri öðrenen General Von Chultitz de bunu 24 saat savsaklayarak vatana ihanet suçunu sürdürmüþtür. Eðer bu iki subayýn tutumlarýndan Hitler'in veya Gestapo'nun o anda haberi olsaydý, ikisi de tutuklanýr ve kurþuna dizilirdi. Ýþte onlar böyle bir riski de göze alarak Hitler'e karþý, ama insanlýktan yana tavýr koyarak Paris'i yerle bir etmek yerine, düþmanlarýn gelip kendilerini esir almasýný beklediler ve Paris'i bir kültür mirasý olarak kurtarmayý baþardýlar. O yüzden Von Bressensdorf'a Fransa'nýn üstün hizmet madalyasý verildi. ÝNSANLIK DÜÞMANI ADOLF EICHMANN Tersine bir örnek olarak, Adolf Eichmann'ý gösterebiliriz. Toplama kamplarýnda Yahudileri yakma, gaz odalarýnda yok etme emrini kýlý kýpýrdamadan uygulayan Eichmann, Kudüs'te insanlýk suçundan yargýlandýðý mahkemede masum olduðunu ileri sürüyor ve kendisinin sadece konumu gereði verilen emri yerine getirdiðini söylüyor. Böylece kendine ve insanlýða yabancýlaþmýþ bir bürokratý ve örgüt adamýný simgeliyordu. Vataný için doðru olaný yaptýðýný sanýrken, insani deðerleri hiçe sayarak insanlýða karþý suç iþliyordu. Týpký Mussolini, Hitler, Stalin gibi acýmasýz diktatörlere körü körüne baðlý olanlarýn, vatana ihanet etmemek için, onlarýn emirlerini yerine getirirken insanlýða ihanet etmeleri gibi... Bu tür ters uygulamalar demokratik ülkelerde de yaþanabilir. Nitekim 1950'lerde Amerika'daki Solcu Avý hareketi sýrasýnda sayýsýz aydýnýn caný yakýlmýþ, hayatý söndürülmüþtür. ONUR SAVAÞI Yakýn tarihimizde, Mustafa Kemal düþmanla iþbirliði yapan Sarayýn iradesine uymakla, ona baþkaldýrmak arasýnda bir seçim yapmak zorunda kaldý. Ve seçimini yaptý: Halkýn onuru ve baðýmsýzlýðý adýna Saraya karþý çýktý. Bunun üzerine Ýstanbul Hükümetince âsi ilân edilip, müftü tarafýndan hakkýnda ölüm fetvasý çýkarýldý. Ama o, inandýðý ve güvendiði ulusu ile el ele baðýmsýzlýk savaþýný kazandý. Baþka ezilen ülkeler için de örnek alýnan bir umut ýþýðý oldu. Ýnsanlar görevleri gereði kimi zaman buyruða uyma veya uymama konusunda böyle bir ikileme düþerler. Vatana ihanet ile Ýnsanlýða ihanet arasýnda bir seçimde bulunmak durumunda kalabilirler. Burada seçimini bütünün hayrýna ve insanlýðýn genel yararýna kullanmak akla uygun bir davranýþ olduðu kadar, cesareti de gerektirir. SEVGÝ DÜNYASI ÝTAATÝN ve ÝTAATSÝZLÝÐÝN FATURASI Tarih boyunca egemen güçler tarafýndan insanlýða itaat etmenin bir erdem, itaatsizliðin ise, istenilmeyen bir davranýþ olduðu öðretildi. Oysa din kitaplarýnýn da belirttiði gibi, insanlýk tarihi Âdem ile Havva'nýn "yasak meyve" konusundaki itaatsizliði ile baþlýyor. Öylece insana öðrenme, geliþme ve kiþi olma, özgürce seçimlerde bulunma olanaðý saðlanýyordu. Bundan böyle insan hazýr bulduðu bir cennetten çýkýp, kendi denemeleriyle, akýl ve gönül gücünü kullanarak, bütünüyle insan olmayý öðrenmek, özündeki Tanrýsal potansiyeli gerçekleþtirmek zorundaydý. Güce kayýtsýz þartsýz baþ eðme yerine, haklý bir nedenle baþ kaldýran insan, o sayede kendinin ve haklarýnýn bilincine varmýþtýr. Gücün karþýsýnda diz çöküp, aman dileyen bir köle olmaktansa, ayakta vuruþarak onurlu bir insan gibi ölmeyi yeð tutmuþtur. Ve insanlýk tarihi bir anlamda haksýzlýklara karþý bir hak arama ve hakkýný alma mücadelesidir. Ne var ki egemen güçler, deðiþik politikalarla, ince metotlarla, insanlarýn beyinlerini yýkayarak, onlarý iþe ve eðlenceye boðarak, düþünme eyleminden alýkoyma yoluyla iktidarlarýný bugüne dek sürdürebilmiþlerdir. O nedenle egemen güçlerin veya son günlerin moda deyimiyle "güç odaklarý"nýn en korktuðu þey özgür düþüncedir. Bunlar en çok 11 düþünen insana düþmandýrlar. Erich Fromm'un "Ýtaatsizlik Üzerine Denemeler"inde belirttiði gibi özgür düþünceden çekinmelerine neden olan þey korkudur. Özellikle deðer verdikleri inançlarýnýn, yanýlsamadan baþka bir þey olmadýðýnýn kanýtlanma korkusu. Ýçinde yaþadýklarý kurumlarýn zararlý olduðunun ortaya çýkmasý korkusu. Ve nihayet kendilerinin sandýklarýndan daha az saygýdeðer çýkma korkusu... Düþünün bir kere, insanlar mülkiyet konusunda özgürce ve hakça düþünürse zenginlerin durumu nice olur? Genç kadýnlar ve erkekler cinsellik üzerine serbestçe eðilirse, o zaman yürürlükteki ahlâkýn ikiyüzlülüðü ortaya çýkmaz mý?! Askerler ve siviller savaþ hakkýnda rahatça düþünüp konuþurlarsa, askeri disiplin nasýl saðlanýr?! Onun için özgür düþünceye hayýr! Çünkü insanlar özgür düþündüklerinde - olabilir ki ve büyük olasýlýkla - onlar gibi düþünmeyebilirler. Ýyisi mi onlara hazýr elbiseler gibi, düþünceleri de biz üretip verelim diye düþünmüþ güç odaklarý. Bu da özgürlükten ve sorumluluktan korkan, kolaya kaçan ve beleþi seven çoðu insanýn iþine gelmiþ. Çaðýmýzda Avrupa kýtasýnýn en seçkin Ýspanyol düþünürü Ortega, günümüzde insanýn bir tür akýl tutulmasýna uðradýðýna deðinerek þu saptamada bulunuyor: "Zihin, genelde kiþiliðin bir köþesine atýlmýþ, kullanýlmadýðýndan ötürü küflenmiþ durur. Çoðu insan dýþardan 12 hazýr alýp, üstünde hiç kafa yormadýðý, kendi akýl makinesinin üretmediði formüllerle yaþar." Oysa insaný en onurlu bir varlýk konumuna yükselten þey akýl ve onun çalýþmasý demek olan düþünme eylemi. Ýnsan düþünerek yaþama egemen olabilir, kendini bilir ve yine düþünceleriyle ta Tanrý'ya gidip gelebilir. Ortega, insanýn düþünmeme yoluyla kendini düþürdüðü durumu da þöylece tanýmlýyor: "Düþünce insanoðlunun kendi kendisinin efendisi olmasý için tek yoldur. Günümüz insaný giderek o efendiliði yitirmekte ve bizde sanki insanlýk düzeyinin altýna düþüyormuþ gibi bir izlenim uyandýrmakta." ÝTAATSÝZLÝÐE GÝDEN YOL: ÝTÝRAZ, ÝSYAN, ÝNKÂR Ne her itaatsizlik bir erdemdir ne de her itaat bir boyun eðme. Bizi bir otoriteye uymaya veya uymamaya yönelten gerekçeler eðer akla ve mantýða uyuyorsa ve insanlýðýn yüce deðerleriyle örtüþüyorsa ancak o zaman erdemli bir davranýþtan söz edilebilir. Akýl ve mantýkla varýlmýþ bir inanç olmaksýzýn, baský zoruyla veya dýþlanma korkusuyla salt bir insana, kuruma ve güce yönelik, dýþa dönük itaat boyun eðmedir. Kiþinin kendi aklýyla kabul edip, gönlüyle kucakladýðý bir inanca uymasý (içe dönük itaat) ise, otoriteye boyun eðme deðil, onu onaylama ve ona katýlmadýr. SEVGÝ DÜNYASI Ýnsanýn herhangi bir otoriteyle -Tanrý, kiþi, kurum, ideoloji- iliþkilerinde itaatsizliðe varan yol, þöyle bir çizgi izler: Otoritenin söyledikleri aklýmýza pek yatmaz. Mantýðýmýza uymaz. Bunun doðal sonucu olarak içimizden bir itiraz sesi yükselir. Uyumsuzluklar artýp, çeliþkiler çoðaldýkça, itiraz sesleri yerini isyana býrakýr. Onca çeliþkiyi ve tutarsýzlýðý mantýk kabul etmez ve akýl isyan eder. Tutarsýzlýklar daha da artýp iþ saçmaya vardýðýnda, insan otoriteyi tümüyle inkâr eder. ÝTAATE GÝDEN YOL: ÝNANÇ, ÝTÝMAT, ÝTAAT Ýtaate götüren yol ise, þu zorunlu duraklardan geçerek hedefe varýr. Otoritenin söyledikleri akýl ve mantýðýmýza uygun düþer. Olaylarýn sýnanmasýndan yüz akýyla çýkar. Bilimin sonuçlarýyla uyuþur. Yine otoritenin söyledikleriyle yaptýklarýnýn birbirini tutmasý, otoriteye karþý itimat duymamýzý saðlar. Söylediklerine akýl ve mantýkla inandýðýmýz, davranýþlarýnýn sözlerine uygunluðunu görerek itimat ettiðimiz bir otoriteye uyup itaat etmekle doðru bir davranýþta bulunmuþ oluruz. Zaten yetke (otorite) yetkinlikten gelir. Otorite olmak, ortaya koyduðu yetkin, yeterli deðerlerden dolayý insanlarýn sevgisini, saygýsýný ve hayranlýðýný kazanmaktýr. Bu da güvenilir, sözü dinlenir ve gösterdiði ýþýklý yolda peþinden gidilir olmakla kendini belirtir. SEVGÝ DÜNYASI 13 Ýnsanoðlunun Az Bilinen Yetenekleri Kehanet ve Kâhinlik Derleyen ve Çeviren: Zuhal Voigt eleceði öðrenme isteði... Baþladýðý herhangi bir iþin, tuttuðu bir yolun nasýl sonuçlanacaðýný bilme, saðlýk sorunlarýnýn, para konularýnýn veya insan iliþkilerinin nasýl geliþeceðini, kýsaca yaþamýn kendisine ne gibi iyilikler ya da kötülükler hazýrladýðýný keþfedebilme arzusu... G Bu yüzden çoðumuz gazete ve dergilerin burçlarla ilgili yorumlarýný, inanmadýðýmýza kesin inanarak, yine de göz ucuyla okur; özellikle hanýmlar, dost ve arkadaþ toplantýlarýnda kapattýðýmýz kahve fincanlarýný, fal bakmakla ünlenmiþ tanýdýklarýmýzýn önüne þaka yollu sürüveririz. Bu tutku, yerküre üzerinde yürüdüðü ilk zamanlardan beri insanoðlunu avucu içine almýþ, en basit halktan, en kudretli hükümdarlara, hattâ günümüzün önde gelen politikacýlarýna kadar hemen herkesi büyüleyegelmiþtir. Tarihte kâhinlerden, büyücülerden medet ummuþ olan, hattâ savaþlarýný, evliliklerini onlardan aldýklarý yorumlara göre yapmýþ pek çok krallar, kraliçeler, devlet büyükleri olmuþ olduðu gibi, günümüzde de hâlâ pek çok insan, falcýlara, kendisini medyum olarak 14 SEVGÝ DÜNYASI tanýtan kiþilere taþýnýp durmaktadýr. Böyle kiþiler arasýnda pek çok sahte medyumun, bu yoldan para kazanan pek çok kiþinin bulunduðunu söylemeye de gerek yoktur. Bu konuda siyahý beyazdan ayýrmak çok zor bir iþ olmakla beraber, elimizde "onlarý meyvelerinden tanýmak" gibi bir anahtarýmýz da mevcuttur. Saðduyumuz, mantýðýmýz ve aklýmýz bu yolda en deðerli yardýmcýlarýmýzdýr. Bugünün modern insaný olarak geleceði öðrenebilme kaygýmýzýn altýnda, her ne kadar yaþamýmýz için bütün tedbirleri almýþ; edinebileceðimiz en iyi mesleði edinmiþ, biriktirebildiðimiz kadar para biriktirmiþ, çevremizi satýn alabileceðimiz kadar çok maddi nesneyle doldurmuþ, yakýnlarýmýz için elimizden gelenin en iyisini yapmýþ, saðlýðýmýza bilgimizin yettiðince dikkat etmiþ de olsak yine de sonraki günlerde neler yaþayabileceðimizin bir garantisini elimizde tutamýyor olmamýz yatar. Kýsaca kendi yaþamýmýzýn sahibi olmayýþýmýz týpký kendi bedenimizin içinde neler olup bittiðini ve neler olabileceðini de bilemememiz gibi. Örneðin herhangi bir zamanda bir ekonomik kriz mali durumumuzu etkileyebilir veya günlerden bir gün ani bir hastalýk tüm dünyamýzý alt üst edebilir. Bilim buna korkularýmýz diyor ve korkularýmýz yüzünden geleceði bilmek istediðimizi vurguluyor. Yine bilim, bazý hayvanlarýn geçmiþle ilgili bazý hatýrlamalarý olduðunu varsaysa bile - þahsen katýlmadýðým bir tezle- yeryüzünde geleceði hakkýnda düþünceler taþýyan tek canlýnýn insan olduðunu kabul ediyor. Ýnsan olarak gelecek bir zaman parçasýný yaþayacaðýmýzý idrak ediyor ve bu zaman parçasýnda olacaklarý merak ediyoruz. Ama bir de, biz sormadan da, gelecek olan zaman parçasýndan haber verenler var. Onlar tarihte de her zaman vardýlar ve þimdi de varlar: Kâhinler! Yeni Þehir'deki Ateþ ve Kulak Kepçesine Konuþanlar 1994 yýlýnda, Roma Millî Kütüphanesinde, Ýtalyan Gazetecisi Enza Massa'nýn eline, çoktandýr kaybolduðu düþünülen eski bir kitap geçtiðinde, gazeteci haným heyecandan titredi. Kitabýn adý "Vaticinia Nostradami" (Nostradamus'un Kehanetleri) idi ve içinde, 1566 yýlýnda ölmüþ olan tüm zamanlarýn en tanýnmýþ kâhini, matematikçi ve astrolog Nostradamus'un, her birinin bir kehaneti anlattýðý, kendi çizdiði 80 resim bulunmaktaydý. Bu resimlerin anlamýný bulmaya çalýþan Nostradamus yorumcularý, özellikle bir resmin ne demek istediðini, 11 Eylül 2001 yýlýnda, New York'taki World Trade Center'a SEVGÝ DÜNYASI 15 (Dünya Ticaret Merkezi/Ýkiz Kuleler) yapýlan saldýrýdan sonra açýk bir þekilde gördüler. Bu resim yanmakta olan bir kuleyi gösteriyordu ve kulenin pencerelerinden fýþkýran alev dilleri, büyük bir patlamanýn ifadesiydi. Bu resimle ilgili kehanette ise þunlar söyleniyordu: demirden evler" den söz ederek, tanklarý tarif etmiþti. "Ýnsanlar büyük kazanlarý suyla doldurarak altýný ateþliyor ve onlarý tekerlekler üzerine ve gemilere koyuyorlar" diyerek buharlý makinelerin ortaya çýkýþýný tasvir eden de oydu. "45. Meridyenin geçtiði yerde gökyüzü tutuþacak. Ateþ "Yeni Þehir"e yaklaþacak. Ayný anda Norman'larýn denendiði yerde, muazzam alevler yükselecek." Bavyera'lý koyun çobaný Matthias Stromberger de, icad ediliþinden 100 sene kadar önce, telefonu þu sözlerle haber vermiþti: "Saatlerce sürecek uzaklýklar ötesinden insanlar birbirlerinin kulak kepçelerine konuþacaklar." Ayný halk kâhini, "Ormanlara demirden caddeler yapýlacak ve Klautzenbach (oturduðu yer) yanýndan demirden köpek havlayarak geçecek" diyerek demiryolunu ve buharlý trenleri anlatmýþtý. Ayný zamanda: "Ormanýn önüne demirden cadde yapýlacak. O bittiðinde olaylar baþlayacak" diyerek o bölgeye yapýlan tren yolunun açýlýþ töreninin yapýldýðý ayný günde, 1. Dünya Savaþý'nýn baþlayacaðýný da bildirmiþti. Yorumculara göre, "Yeni Þehir" New York'u, "Normanlar" deyimi ise, "Nordmen" yani kuzeyde yaþayanlarý kastediyor. (Burada Amerika'nýn kuzeyi kastediliyor) New York'un kuzey yarýkürede, 40'ýncý meridyen üzerinde bulunduðu düþünülürse, kehanetin gerçeðe yakýnlýðý iyice ortaya çýkýyor. "Denenmek" deyimi ile de, bu olayla bu insanlarýn büyük bir imtihan, bir sarsýntý ile karþý karþýya kalacaklarý da anlaþýlýyor ki, bunun da böyle olduðunu 2001'den beri ABD'de yaþananlardan izlemiþ bulunuyoruz. Nostradamus'un kehanetleri arasýnda, Atom bombasýna , Papa II. Johannes Paul'a yapýlan suikasta, Prenses Diana'nýn ölümüne iþaret eden deyiþler olduðu da yorumcularýn açýklamalarý arasýnda yer alýyor. Nostradamus konusu, baþlý baþýna incelemeye deðer bir konu. 1658 yýlýnda Prag'da, 90 yaþýnda bir kadýn yaþama veda etti. Kendisi tüm Avrupa'da "Praglý Sibylle" olarak tanýnýyordu ve bu kadýn baþka birçok kehanetleri arasýnda, "Bayraðýnda acayip bir haç taþýyan çok kudretli bir adam iktidara gelecek" diyerek, geliþinden 300 sene kadar önce, gamalý haçlý sembolüyle, Hitler'i haber vermiþti. Yine Praglý Sibylle, "Zincirler üzerinde yürüyen SEVGÝ DÜNYASI 16 Meçhul Fransýz Kâhin 1914 senesinde, 1. Dünya Savaþýnýn ilk yýlýnda, Colmar'da (þimdiki Fransa) görev yapan bir Alman piyade eri, cepheden ailesine yazdýðý mektuplarda, bir Fransýz askerini sorguya çektiðini ve bu kâhine benzer acayip kiþinin inanýlmasý zor þeyler söylediðini anlatýyordu: "Almanya savaþý kaybedecek, savaþ beþ sene kadar sürecek ve sonra ihtilâl gelecek. Daha sonra da ortalýkta o kadar çok para olacak ki, pencereden savursan hiç kimse paralarý çalmayacak. "Fransýz askeri, bu ifadesiyle açýkça, Almanya'nýn beþ seneye kadar (4 sene) sürecek olan 1. Dünya Savaþý'ný kaybedeceðini, savaþ sonuna yakýn patlayan Rus Ýhtilâlini ve sonrasýnda Avrupa'da baþ gösteren korkunç enflasyonu haber veriyor. Gerçekten de o zamanki enflasyon o boyutlardaydý ki ve para öylesine hýzla deðer kaybetmiþti ki, milyonlarca insan birkaç gün içerisinde her þeyini kaybetmiþti. Þahsen eþimin Avrupa'daki ailesinde de bu maddi felaketin yaþandýðýný ve ailenin Alman büyükbabasýnýn, kendisine kalan koskoca bir miras ile yakýnlarýna ancak bir öðle yemeði yedirebildiðinin öyküsünü defalarca dinlemiþimdir. Yalnýzca Alman Piyade erinin mektuplarýndan kehanetlerini öðrenebildiðimiz Fransýz kâhini baþka þeyler de söylemiþ: ".... Takriben 32 senesinde, alt tabakadan bir adam ortaya çýkacak ve Almanya'da herkesi eþitleyecek ve bunu, insanýn tüm eklemlerinden suyunu çýkaracak bir haþinlikle yapacak. Her gün yeni kanunlar koyacak, birçoklarý bundan çok çekecek ve hattâ ölecekler. Sonra 38 senesi gelecek, saldýrýlar ve savaþ baþlayacak. Sene sayýsý 45 olunca, Almanya her taraftan sýkýþtýrýlacak ve Ýkinci Dünya Savaþ'ý son bulacak. O adam da yok olacak ama halký ortada kalacak ve tamamen yaðma edilecek." Meçhul Fransýz'ýn bu sözlerinin hiçbir açýklamaya gereksinimi yok. Yakýn tarihi biraz bilen birisinin bile, bu þaþýlasý sözlerin, tamamýyla Hitler'i, 2. Dünya Savaþý'ný ve onun Almanya için acý sonucunu anlattýðýný kavramamasýna olanak yok. Kennedy ve Titanic 1904-1997 arasýnda yaþamýþ olan ABD'li falcý Jeane Dixon, kristal bir küreye bakarak geleceði gördüðünü söylemekteydi. Mayýs 1956'da, Amerikan gazetesi "Parade"nin Pazar ilavesine verdiði bir söyleþide, 1960 yýlýndaki Amerikan seçimlerini demokrat partili adayýn kazanacaðýný ama bu baþkanýn görev süresinin sonuna kadar yaþamayacaðýný haber vermiþti. O zaman dikkate alýnmayan bu sözlerin, 1960'da baþkan olan ve 22 Kasým 1963'de Dallas'ta öldürülen John.F.Kennedy' yi kastettiði, tabii ki olaydan sonra anlaþýldý. SEVGÝ DÜNYASI 17 ma esnasýndaki hýz aynýdýr, çarpýþma saati Titan'da 24.00, Titanic'de 23.40'dýr, her iki felakette de olay Nisan ayýnda geçmektedir ve her iki gemideki yolcu sayýsý aynýdýr. Robertson, Titanic felaketinden 3 yýl sonra yaþama veda etmiþ ve kendisi hiçbir zaman kehanet iddiasýnda bulunmamýþtýr ama bir hayâl ürünü olan bir romandaki olayýn, 14 yýl sonra aynen gerçekleþmesi durumunu da bugüne kadar hiç kimse açýklayamamýþtýr. 14 Nisan 1912'de, Atlantik'te bir buz daðýna çarptýktan sonra batan lüks "Titanic" gemisini herkes bilir. Öyküsü defalarca yazýlmýþ ve en sonuncusu ve en ünlüsü 1997'de çekilen çeþitli filmlere de konu olmuþtur. Ama, Titanic'in batýþýndan 14 yýl önce, 1898'de basýlmýþ olan, Amerikalý yazar Morgan Robertson'un "Titan'ýn Batýþý" isimli romanýndan herhalde herkesin haberi yoktur. Robertson bu romanýnda, dünyanýn en büyük ve en güvenli olduðu sayýlan ve batmayacaðýna inanýlan Titan isimli bir yolcu gemisinin Atlantik'te yaptýðý seferde, bir buz daðýna çarparak, tüm yolcularý ile birlikte batýþýný ve çok az kiþinin felaketten kurtulabildiðini anlatýr. Romanla gerçek arasýndaki benzerlikler bu kadarla da bitmiyor. Titanic 270 metre iken, Titan 260 metredir, buz daðýyla çarpýþ- Tüm dünyayý yýllarca meþgul etmiþ ve etmekte olan Titanic olayý etrafýnda baþka kehanetler de mevcuttur. 10 Nisan 1912'de, yani felâketten dört gün önce, deniz kýyýsýndaki evinde oturmakta olan Amerikalý ev kadýný bayan Marschall, birdenbire denizde, evinin önünden geçmekte olan Titanic'i gördü ve panik içinde ayaða fýrlayarak haykýrdý: "Bu gemi Amerika'ya gelemeyecek! Bu gemi batacak!" Marschall bir vizyon görmüþtü ve geminin baþýna ne geleceði içine doðmuþtu. Bilim Kehanet Sýrlarý Peþinde Hassas kiþilerin, telepatik yeteneði olanlarýn bu çeþit vizyonlar gördüðü, uyarýlar aldýðý çok defa görülmüþ ve görülmekte olan bir þeydir. Günümüz bilimi, böyle vizyon olaylarýna "Ýkinci Yüz" adýný veriyor ve gelecekten haber alma ve kâhinler konusuna da el atýyor 18 ve böyle bir olayýn nasýl gerçekleþtiðini araþtýrýyor. Çeþitli araþtýrmalar yapan bilim adamlarýna göre, gelecekte olacak olaylardan haber alabilmek mümkün. Böyle bir yetenek ölçülebilir ve dahasý, bu yetenek aslýnda her insanda mevcut! ABD Princeton Üniversitesi son zamanlarda yaptýðý bir dizi deneylerle, gelecekten haber verebilme olgusunun sýrlarýný aydýnlatmak istiyor. Bilim, insanlarýn gelecekten haber alabildiðinin farkýnda ve zaman ve mekânýn geçerli olmadýðý bir alanda depolanmýþ bilgilere ulaþmanýn mümkün olup olmadýðýný soruyor. Princeton Üniversitesinin 1988'de yayýmladýðý deney sonuçlarýnda, öncelikle insan bilincinin makinelere etki edip edemediði araþtýrýlmýþtý. Bunun için de, çeþitli ülkelerdeki denek insanlara, Zufallsgeneratore (Tesadüf Jeneratörleri) daðýtýlmýþtý. Bu jeneratörler, bir saniyede ortalama 100 tesadüfi atýþ meydana getirecek þekilde ayarlanmýþtý. Jeneratörler deneklerin kullandýðý bilgisayarlara baðlanmýþtý. Bilimciler, deneklerin kendi bilinçleriyle bu tesadüf oranýný deðiþtirip deðiþtiremeyeceðini kontrol ediyorlardý. Gündelik yapýlan kontroller, gerçekten de deneklerin tesadüf oranýný deðiþtirdiðini ortaya koymuþtu. Yani insan bilinci makineleri etkileyebiliyordu. Ýþin þaþýlacak baþka yanlarý da araþtýrma sýrasýnda ortaya çýkmýþtý ki, o da mesafenin bu etkilemede bir rol oynamadýðý gibi, etkilemenin gecikmeli olarak da gerçekleþtirilebildiðiydi. Yani bilincin makineyi etkilemesi, zaman ve mekânýn dýþýnda cereyan ediyordu. SEVGÝ DÜNYASI Ama bilimcileri en fazla þaþýrtan þey, 2001'de meydana geldi. Jeneratörlerin tesadüfi atýþlarý 11 Eylül günü sabahý, ilk uçak World Trade Center'e çarpmadan az önce birden aþýrý yükselme göstermiþ ve bu yüksek sayýlar 13 Eylül gün bitiþine kadar devam etmiþti. Baþka bir deyiþle, deneklerin henüz New York'ta olup bitenlerden haberleri yokken, bilinçleri bir þekilde olacaklardan etkilenmiþ ve jeneratörleri de etkilemiþti. Benzer sonuçlarý Princeton Üniversitesindeki araþtýrmayý yöneten bilim adamlarý, Prenses Diana'nýn ölümü olayýnda da tespit etmiþlerdi. Bilim adamlarýnýn bu deneylerden çýkardýðý sonuç, zaman ve mekâna baðýmlý olmayan kolektif bir bilinç düzeyinin mevcut olduðu ve tüm insanlarýn bir þekilde bu düzeyle baðlantý halinde bulunduðu gerçeði. Bu düzeye de "Küresel Bilinç" adýný veriyorlar. Þimdi sorduklarý soru ise, birçok insaný etkileyecek doða felâketleri veya insan eliyle meydana getirilmiþ olan olaylarýn, "Küresel Bilinç" düzeyinde büyük bir enerji yaratýp yaratmadýklarý ve birtakým hassas kiþilerin veya kâhinlerin bu düzeye kolayca giriþ yaparak böylece gelecekten haber verme yeteneðine sahip olup olmadýklarý. Ve bilim adamlarý, bu soruya "evet" cevabýný veriyorlar. Bu þekilde de gelecekten haber alma olgusunu bilimsel düzeyde kabul etmiþ oluyorlar. Her insanýn prensipte bu düzeyle doðal olarak ilintisi olduðu düþünülürse de, rüyalarýn, ilhamlarýn, sanatsal faaliyetlerin kaynaðýnýn da bu küresel bilinç olduðunu, bilim adamlarý þimdi anlayabiliyorlar. Bu takdirde, insanlýðý ilgilendiren tüm bilgilerin SEVGÝ DÜNYASI asýrlar boyu bu düzeyde kümelenmiþ ve istiflenmiþ olduðu da düþünülecek olursa, bilim adamlarýnýn, kendileri için yepyeni olan bu keþif konusunda ne denli heyecanlandýklarý da ortada. Hepimizin yaþamýnda, normal olarak bilinen yollardan açýklayamadýðýmýz birtakým hususlar olmuþtur. Gelecekte olacak bazý þeyleri önceden bildiðimiz ya da en azýndan rüyamýzda gördüðümüz, bazý olaylar veya kiþiler hakkýnda ikaz mahiyetinde durumlarla karþýlaþtýðýmýz, bizi terk edip öteki âleme gitmiþ yakýnlarýmýzdan çeþitli biçimlerde gelen haberler veya gördüðümüz vizyonlar, içimize doðan durumlar gibi. Bunlar, bugün bilimin "Küresel Bilinç" adýný verdiði ortamla temaslarýmýzdýr herhalde. Ama adý ne olursa olsun, bunlar, maddeden ibaret olmadýðýmýzýn ve görünenle ölçülebilenin dýþýndaki yaþamýmýzýn delilleridir. Ayrýca, yalnýzca görülen ve ölçülebilenin geçerliliði tanýmlamasý da bugünkü bilimin verileri ile deðerini kaybetmektedir, çünkü Kuantum fiziði bugün her þeyin ölçülemeyeceðini ispatlamakta veya tersine, Princeton Üniversitesi'nin deneylerindeki gibi, bilincin, yani görülüp ölçülemeyenin fiziksel etkileri ölçülebilmektedir. Psikolog Jan Ehrenwald'a göre ise, özel hassasiyetleri sayesinde gelecekten haber verebilen insanlar, "determinist olmayan bir mikrofizik boyuta", bir çeþit dördüncü boyuta bakabilen kiþilerdir ve bu dördüncü boyutta, sebep-netice baðlantýsý geçerli olmayýp, bilgiler zaman ve mekân olgularý dikkate alýnmaksýzýn 19 iletilirler. Bu "Küresel Bilinç" kavramýnýn baþka türlü bir açýklamasý. Bilim, kâhinlerin ve gelecekten haber verenlerin, tahmin ederek veya hesaplayarak sonuçlar çýkarmak yoluyla mý geleceði bildiði konusunu da kurcalýyor ve bu teoriyi de yine kendisi çürütüyor. Gelecek araþtýrmacýsý (Futurolog) Filozof Andreas Ginger: "Gelecek araþtýrmasý aslýnda yanlýþ tahminlerin tarihidir" diyor. Yapýlan hesaplarda hep olaðan geliþmeler göz önüne alýndýðýndan ve olaðan olmayanlar hesaplara girmediðinden, sonuçlar çoðunlukla yanýltýcý olmaktadýr. Oysa kehanet ve durugörü denen þeyler, tam da olaðanýn dýþýna çýkan olaylarý haber verirler. Örneðin 1870'de Londra'da atlý araba sayýsý o derece artmýþtý ki, 30 seneden kýsa bir zamanda tüm Londra caddelerinin yarým metre at pisliði ile kaplanacaðý düþünülüyor ve buna çare aranmaya çalýþýlýyordu. Oysa gelen yýllarda otomobiller ortaya çýktý ve bu korkulan durum hiçbir zaman gerçekleþmedi. Görüldüðü gibi, bilim bugüne kadar açýklanamayan olaylar olarak vasýflandýrýlan birçok konuda gerçeðe çok yaklaþmýþ bir konumda. Günümüzün katý fiziksel dünyasýnýn duvarlarý, yine fiziðin ve müspet bilimin kabul ettiði yöntemlerle, hayli zorlanýr duruma gelmiþ bulunuyor. Gelecek sayýlarýmýzda "Kehanet ve Kâhinler" konusuna biraz daha yakýndan bakmayý deneyeceðiz. Alýntýlar: PM Bilim Dergisi/ Joseph Scheppach SEVGÝ DÜNYASI 20 Meher Baba (Mervan Þehriyar Ýrani - Merwan Sheriar) “Hal ile ifade edilen anlayýþ içine yerleþmiþ olmak, aydýnlanmadýr.” Derleyen: Nihal Gürsoy HAYATI 25 Þubat 1894-31 Ocak 1969 yýllarý arasýnda yaþamýþtýr. 1894 yýlýnda Hindistan Poona'da Ýran asýllý bir ailenin çocuðu olarak dünyaya gelmiþtir. Gerçek adý Mervan Þehriyar'dýr. Mervan Þehriyar daha sonraki yýllarda sevenlerinin ona yakýþtýrdýðý Meher Baba (Þefkatli baba) adýyla dünyanýn dört bir yanýnda tanýnacaktý. Henüz 19 yaþlarýnda iken, bisikletiyle okula gidiyordu, gözüne bir aðacýn altýnda oturan, battaniyesine bürünmüþ oldukça yaþlý bir kadýn iliþti. Kadýn, dikkatli gözlerle ona bakýyordu, yoluna devam etmek istediyse de bunu baþaramadý. Karþý koyamadýðý bir güçle yaþlý kadýna doðru çekiliyordu. Birden bütün seslerin yavaþladýðýný ve giderek kesildiðini duyumsadý, yaþlý kadýnýn yanýna vardýðýnda ise, sanki zaman dur- SEVGÝ DÜNYASI muþtu. Kadýn onu alnýndan öperek gülümsedi. Mervan'ýn, Tanrý ve insanlýkla yaþadýðý aþk ilk öyle baþladý. Bu kadýn, 125 yýllýk hayatý esnasýnda efsaneleþmiþ Hazret Babajan adlý Müslüman bir evliyadan baþkasý deðildi. Mervan'ýn alnýna koyduðu öpücükle, onun sonsuz ve ebedi varlýðýnýn tanrýsal yanýyla tamamen bütünleþmesini saðladýðý söylenir. Daha sonraki dokuz ay boyunca Mervan, bilinci tamamen kapalý, ateþler içinde, nöbet ve sayýklamalarla dolu zor bir süreçten geçer. Bir þeyler yemesi ve düzelmesi için uðraþan annesi ise oðlunun delirdiðini düþünerek kapý kapý dolaþýr, doktor arar. Ancak yapýlan tüm tedavi ve müdahaleler fayda vermeyince umudunu kaybetmek üzere olan kadýn Hazret Babajan'ý çaðýrýr. Evliya kadýn, anneye merak edilecek bir þey olmadýðýný, oðlunun çok saðlýklý olduðunu sadece seçilmiþ biri olarak dünyayý uyandýrmaya geldiðini ve onun gerçek varlýðýný kazandýðýný söyler. Bu sözlerden en çok etkilenen ise Mervan'ýn babasýydý. Çünkü yýllar önce memleketi Ýran'da yaþarken yaptýðý bir meditasyon esnasýnda gayet açýk ve net bir biçimde kulaðýna fýsýldayan ses þöyle söylemiþti. "Hindistan'a gitmelisin. Orada doðacak olan çocuðun Tanrý arayýþýna son verecek." Daha sonraki yýllarda Babajan, Mervan'a oldukça yoðun bir eðitim verdi. Bu eðitim esnasýnda Mervan'ýn tamamen aydýnlandýðý söylenir. Aydýnlanmasýný takip eden 7 yýl boyunca sürekli seyahat ettiði biliniyor. Dünya'nýn en önemli ruhani liderlerini ziyaret etti, onlarla sohbet etti, birlikte 21 vakit geçirdi, öðretilerini inceledi. Daha sonralarý ise onlarý överek yüceltmiþ ve "Babajan'dan ilâhi mutluluðu, Shirdi Sathya Sai Baba'dan ilâhi gücü ve Upasni Maharaj'dan ise ilâhi bilgiyi öðrendim" demiþtir. Tarihler 1921'i gösterdiðinde Meher Baba fonksiyonunu tam olarak yerine getirmeye baþlamýþtý. Dünya'nýn pek çok yerinden takipçileri vardý. Bir süre sonra adýna kurulan aþram bugün hâlâ Ahmetnagar þehri yakýnlarýndadýr ve adý Mererabad'dýr. Her inançtan ve her sýnýftan insanýn çekinmeden gelebildiði, ruhu acýyanýn, bedeni sýzlayanýn, yiyecek ekmeði, giyecek elbisesi olmayanýn koþulsuz kabul edildiði ve hizmet verildiði bu aþramda fakirleri barýndýran sýðýnaklar, ücretsiz hasta tedavi eden bir hastane ve dispanser bulunuyordu. Meher Baba, burada cüzzamlýlarý elleriyle yýkýyor, hastalara bakýyor, yoksullarla birlikte sofraya oturuyor ve Hindistan'ýn kast sisteminin en alt sýnýfýnýn tuvaletlerini temizliyordu. Kendisinden ve fikirlerinden yararlanmak için onunla beraber olmaya özen gösteren Mahatma Gandhi, Meher Baba için "Ben onun týrnaðýndaki kir bile olamam" demiþtir. Halen tüm dünyada Sufizmin ve Tasavvuf öðretisinin en büyük üstadlarýndan sayýlan Meher Baba, öðretisinin kuramsallaþmasýný istememiþ, ölümünden sonra ise aþramýn yýkýlmasýný istemiþtir. Bugün sadece mezarýnýn bulunduðu Meherabad'a binlerce ziyaretçi gitmektedir. Kendisi ve takipçileri tarafýndan kaleme alýnan pek çok kaynak olmasýna raðmen bunlardan sadece iki tanesi dilimize çevrilmiþtir. 22 1925 yýlýnda henüz çok gençken aldýðý bir kararla tüm sevenlerini þaþýrtacaktý Meher Baba. "Cehaletin muazzam gücünden insanlýðý kurtarmak için susuyorum" demiþ ve tam 44 yýl boyunca buna sadýk kalarak hiç konuþmamýþtýr. Kendisini izleyenlerle bir kara tahta üzerinde alfabe harfleri ve þekillerle çizimler vasýtasýyla iletiþim kuruyordu. Oruç ve inzivalarýný ileriki yaþlarýnda saðlýðýnýn bozuk olduðu dönemlerde de sürdüren Meher Baba aslýnda 1952 ve 1956 yýllarýnda geçirdiði iki trafik kazasý nedeniyle yürümekte oldukça zorlanýyordu. Buna raðmen uyuþturucuyla mücadele etme konusunda oldukça önemli çalýþmalar yürütmüþ, 1962 yýlýnda ise Batýlý ve Doðulu takipçilerini Hindistan'da toplayarak bir Doðu Batý buluþmasý gerçekleþtirmiþtir. Meher Baba'nýn düþünsel ve günlük yaþamýný merak edenler için ise yine kendi ifade tarzýyla anlattýklarý ilgi çekicidir: "Benim düþünce ve uðraþlarýmý bilmek isteyenlere ancak þunu söyleyebilirim: Benim içsel dünyam ve yaþantým hakkýnda ancak Tanrýyla bir olmayý deneyimleyebilenler ve istekli olanlar fikir sahibi olabilirler. Dýþ etkinliklerim ise, bir öðrencim tarafýndan 'Yayan Yürüyenler' kitabýnda açýkça anlatýlmýþtýr. Oyun oynamaktan çok hoþlanýrým, kriket, bilye, uçurtma uçurmak, dans etmek ve müzik dinlemekten. Bunlar için seyrek fýrsatým olmasýna raðmen bu zamanlarý deðerlendiriyorum. Sinema filmleri seyrederim, özellikle komedi filmlerine ilgim var ve mizah öyküleri dinlemeyi çok rahatlatýcý buluyorum. Ayrýca, sonsuz gücün ve ilâhi görkemin kaynaðý olan insan ruhunun türlü ikilikler içerisinde, SEVGÝ DÜNYASI bilgisizce ve bencilliðinin esiri olarak öylesine çaresiz görünmesindeki mizahý da izler dururum. Arada sýrada sohbetlerimde sevenlerime þarap ikram ederim. Tanrýsal esriklik veren ve O'nunla bir olmaya yardým eden þarabýn üzüm þarabý deðil de, aslýnda aþk þarabý olduðunu anlamalarý için. Ben hiçbir dine karýþmam ve herkesin kendi inancýný yerine getirmesine taraftarým Tanrýya duyulan sevgiyle karþýlaþtýrýldýðýnda, yapýlan ayinlerin ve þeklinin fazla bir önemi yoktur. Tanrýya duyulan sevgi, insanýn kendini bilmesi ve özünü bulmasýyla sonuçlanýr, bu hale gelmiþ bir insan ayýrt etmeksizin herkesi ve her þeyi sever. "Benimle yakýn ilgisi olanlara ve isteyenlere tanrýsal bilgi sunabilir ve ruhsal öðütler verebilirim. Baþlangýcý olmayan baþlangýçtan bugüne ben, neysem oyum. Baþkalarýnýn övgülerinin ve karþý çýkýþlarýyla bunun bir ilgisi yoktur. Son otuz bir yýldýr korumakta olduðum sessizlik, taþýdýðým gerçeði örtmeye deðil, onu göstermeye yöneliktir. Gerçeði, varlýðýnýzýn özü olarak görmeye baþladýðýnýzda tüm korkularýnýzdan çaresizliðinden kurtulursunuz. Ýþte o zaman siz, yaþama sahip olan her þeyle bir ve bütün olduðunuzu bilirsiniz. Tüm çekiþme ve çeliþkiler anlamsýzlaþýr. Ýnsanlýða diyorum ki: "Ýman edin" tam bir boyun eðmeyle Tanrýya dönün ve tanrýsal sevgiyi alýn. Keza siz, bir ve bölünmez olan ilâhi yaþamýn parçasýsýnýz. Bu tanrýsal yaþamla birlikte titremeyen tek bir zerre yoktur. Kimsenin umutsuzluða kapýlmasýna gerek yok. Ermiþlerin en ulularý kadar, günahkârlarýn en büyükleri de ayný þaþmaz tanrýsal güvenceye sahiptir." SEVGÝ DÜNYASI Yukarýda yaþamýna dair bilgiler vermeye çalýþtýðýmýz Meher Baba'nýn öðretisi yüz binlerce insan tarafýndan izlenmiþtir. Temeli Tasavvuf öðretisine ve nefis terbiyesi ve denetlemesine dayanan öðretisi burada tamamen ifade edilemeyecek kadar geniþ ve kapsamlýdýr. Arzu edenler "Tanrý Konuþur" adlý eserinden detaylý olarak inceleyebilirler. Biz kýsaca temel konulardaki bazý görüþlerini anlatmaya çalýþacaðýz burada. DÜNYA BARIÞI HAKKINDA Bugün insanlar her yerde haklý olarak dünya barýþý sorununa ilgi duyuyor. Dünya barýþý, herhangi bir maddi güç veya dogmalar ya da ne kadar etkili olursa olsun, örgüt ve kuruluþlar aracýlýðýyla saðlanamaz. Yalnýzca tanrýsal bir dokunuþ insanlýðý kurtarabilir. Tanrý insanlýðý hiç bir zaman karanlýk ve kritik dönemlerinde yalnýz býrakmamýþtýr. Bugün insanlýðýn içinde bulunduðu en büyük tehlike kendisidir. Ýnsanlar arasýndaki kardeþliði saðlayacak olan yalnýzca yüksek idealler ve görev duygusu deðildir. Bundan çok daha fazlasýný içerir. Bugün birlik için en acil ihtiyaç sevgidir. Sevgiyi doðrulamak için baþka kanýt gerekmez, sevgi kendi kendini doðrulayacaktýr. Sevgi ve onun getirdiði anlayýþ derinliði insanýn sonsuz zenginliðini ortaya çýkaracak ve bütün sorunlarý çözecektir. SEVGÝ HAKKINDA Sevginin kaynaðý hepimizin içindedir. Sevgi ayný zamanda içimizdeki sonsuz mutluluðun da özüdür. Sefaletin süregit- 23 mesinin nedeni de yine hepimizin içinde var olan bencilliktir. Hoþnutluk ve zevk bencilce iþlerden elde edildiði sürece, sefalet hep var olacaktýr. Yalnýzca Tanrýnýn sevgisi ve merhametiyle insan, yeryüzündeki sefaletin derslerini okuya okuya, sonsuz mutluluk kaynaðýnýn asýl kendi içinde olduðunu ve çekilen tüm acýlarýn, kendi sonsuz özvarlýðý üzerindeki örtüyü kaldýrmaya yönelik bir sevgi çabasý olduðunu anlamayý öðrenecektir. TEKÂMÜL HAKKINDA Tanrý, kusursuz biçimde sonsuz ve bölünmezdir. O'nsuz ve O'nun dýþýnda hiçbir þey varolamaz. Tanrý ayný zamanda sizdeki ikiliðin "bir"liðindedir. Tanrý, sizin içinizde olduðuna ve siz de Tanrýnýn içinde olduðunuza göre, kaba (maddesel), incelikli (Süptil) ve zihinsel dünyalar sizin kendi varlýðýnýzýn içindedirler ayný zamanda. Týpký derin uykudaki insanýn içinde bilincin uykuda olmasý gibi, tam bilinç de ruhumuzda uykuda olarak bulunur. Ýlk önce, uykuda ya da uyanýklýkta görülen titrek ýþýklý düþlerle, daha sonra da kaba (maddesel) küredeki madenler, bitkiler ve hayvanlar dünyasýnda ard arda gelen deneyimlerle kendini göstermeye ve evrimleþmeye baþlar; ta ki bilincin ortaya çýkmýþ olduðu insan aþamasýna varana dek. Ýnsan bilinç sahibi olmasýna raðmen, yine de dualite ortamýnýn ikiliði ve bunun getirdiði zýt deneyimler arasýnda sýkýþýp kalýr. Sýkýþtýðý yerden, bilerek veya bilmeyerek onu gerçek özüne doðru yönlendirebilmek için uðraþýp duran ruhun bilincidir ve siz onun yardýmýyla 24 kendi tükenmez varlýðýnýzýn gücüne, gerçek sevgiye ve bilgiye ulaþýrsýnýz. Tekâmül; daha ileri insan, üstün insan, tanrýsal insan ve daha sonrasýný da içeren deneyimler ve tecrübelerle devam eder. DÝNLER HAKKINDA Dinler, insaný tüm kýsýtlamalardan kurtarmak amacýyla var olmuþlardýr ama iyi anlaþýlamadýklarýnda dinin kendisi hapseden bir kafes olur. Tüm dünya dinleri, ayný sonsuz ve evrensel gerçeði anlatýr. Ancak insanýn zayýflýðý nedeniyle dinler, uygulamada tanrýsallýk okyanusuna açýlan kapýlarý üzerine sýmsýký kapayan, körü körüne þekilci bir baðlýlýðýn sembolü olmuþlardýr. Dinin asýl cevheri bu deðildir, ayrýca bütün büyük peygamberlerin yüce amacýna da aykýrý olan bu uygulama þekle tapmadýr. Ýnsanlýðý kendi yaratmýþ olduðu hapishaneleri yýkýp, tanrýsalca ve korkusuzca sevmeye çaðýrýyorum. Ayrýca "Ben" sýnýrlýðýnýn üzerine çýkmaya davet ediyorum. Arayýþ içindeki insanlýðýn, dinsel ayrýmcýlýðýn ve dogmatik formüllerin ötesindeki evrensel gerçekliðe ulaþmasýný diliyorum. BÝRLÝK HAKKINDA Tüm yaþamýn bozulmaz birliðini ve onun yok edilemez, kimseye devredilemez tanrýsallýðýný ve özde bir ve ebedi olduðunuzu bilin! Siz, sonsuz bilginin sevginin ve gücün varisleriniz. Bu sonsuz varoluþun tadýna varabilmeniz için, tek yapmanýz gereken; sizi yaþamýn gerçek amacýndan uzaklaþtýran bilgisizliði üzerinizden kaldýrýp SEVGÝ DÜNYASI atmanýz, bencillik, benlik ya da ben duygusunun yalnýzca tanrýsal sevgi, þefkat ve merhametle yok olduðunu anlamak ve uygulamaktýr. Ýþte benim çaðrým budur. Çaðrýma kulak verenler, insanlýða gerçek hizmeti vermek için kendilerini hazýrlasýnlar! Ýnsanlýða, görünürdeki sýnýf, din, kültür, eðitim, ýrk farklýlýklarýný gözetmeden bir olduklarý bilincini aþýlasýnlar. Biliniz ki, iþin sonunda ne kadar sevdiðiniz, sevginizdeki inceliðiniz, hoþgörü ve baðýþlamanýz, alçak gönüllülüðünüz ve yumuþaklýðýnýz, merhamet ve cömertliðiniz önemli olacaktýr. Yaþamýn amacýna varýldýðýnda, insan tüm kayýplarýný onarmayý, tüm yaralarýný iyileþtirmeyi, tüm hatalarýný düzeltmeyi, tüm acýlarýný bal eylemeyi, tüm gerilimlerini gevþetmeyi, tüm muammalarý çözmeyi baþaracak, yaþamýn gerçek ve tam anlamýna eriþecektir. Kaynaklar: "Doðu Öðretileri" - Meher Baba, "Ýmdat Üstad Aranýyor" - Iþýk Menderes, "Tanrý Konuþur" - Meher Baba SEVGÝ DÜNYASI 25 Ýslâm ve Bilim - V Önümüzde Duran Görev Yalçýn Kaya B ilimsel geliþimi anlamak için bir araþtýrma baþlatmadan önce, kiþinin, bilimsel giriþimle ilgili olarak temel bir anlayýþa varmasý gerekir: Modern bilimin felsefesinin ve iþleme tarzýnýn ne olduðu, doðaya ve eðitim sisteminin kalitesine olan baðýmlýlýðý ve ürettiði -bilimin geliþmesinde yaþamsal önem taþýyan- düþünceler ve deðerler sistemi, temel kavramlar olarak öncelikle anlaþýlmalýdýr. Bu baðlamda, Ýslâm kültürünün kopmaz baðlarla geçmiþle baðlantýlý olduðunun bir gerçek olarak görülmesi þarttýr. Bu nedenle bilimin içinde bulunduðu durumu ciddi bir þekilde çözümleyecek olan herkesin, bilimin Ýslâm uygarlýðýna nasýl girdiði ve yaklaþýk 500 yýl boyunca nasýl yeþerip geliþtiði konusunda derin bir anlayýþa sahip olmasý gerekir. Kiþi bu baðlamda, birdenbire önemli ve güç sorularla karþý karþýya kalmaktadýr. Bunlar, Müslümanlar'ýn biliminin, kendine özgü Ýslâmî bir karakteri olup olmadýðý, halk kültürüyle ne denli baðdaþtýðý, onu besleyen toplumsal güçlerin ne olduðu, kendisine karþý oluþan dinsel muhalefetin yapýsý ve kapsamý gibi sorulardýr. Özellikle de, Ýslâm toplumunda bilimin ve ilmin, 1000 yýl önce doruða çýkmasýnýn ardýndan, gerilemesine yol açan güçleri anlamak önem taþýmaktadýr. Bu güçler bugün de önem taþýmaya devam etmektedir. Baþka bir düzeyde, bilimin teknolojiyle olan yakýn baðlantýsýný (toplumdaki üretken güçler, politik ve ekonomik gücün daðýlým modelleri ve bunlarýn dönüp teknoloji seçimi ve sanayileþmeyi nasýl etkilediði gibi konularýn ýþýðýnda) araþtýrmak gereði doðmaktadýr. Müslüman ülkelerde, bilimin bugün içinde bulunduðu kasvetli durumuna iliþkin olarak anlattýklarýmýz, bu durumun önümüzdeki yýllardaki süresiyle ilgili olarak yaptýðýmýz karamsar öngörü ve bilimsel geri kalmýþlýkla ilgili olarak sýraladýðýmýz nedenler bazý okurlarý gücendirebilir. Ama buradaki esas amaç, birilerini memnun etmek deðil, objektif ve nesnel olmaktýr. Gerçek iyice anlaþýlmadýkça, yapýcý bir deðiþiklik konusunda hiçbir umut ola- 26 maz. Bilim, özellikle de insanî sorunlara akýlcý bir yaklaþým, Ýslâm kültürüne yabancý sayýlýrsa, tüm insanlýðýn beþte birini oluþturan Müslümanlar onursuz ve aþaðýlanmýþ bir varlýk olarak acý çekmeye devam edeceklerdir. Ama Müslüman topraklarýnda bilimin bir kez daha yeþermesi isteniyorsa deðiþik bir yaklaþým gerektiðinin gittikçe daha çok Müslüman tarafýndan anlaþýlmasý, gelecek açýsýndan umut vaat etmektedir. Avrupa uluslarý karanlýk bir çað yaþarken Ýslâm dünyasýnda bilimin geliþmesi sonra da yavaþ yavaþ sönmesi konusu birçok araþtýrmacýyý ilgilendirmiþtir. George Sarton'ýn, "Introduction to the History of Science" adlý eserinin giriþinde bu konuda þöyle bir yaklaþýmý vardýr: "Rönesanstan sonra Batý uluslarýnýn ilerleyip Doðu'nun geri kalmasýnýn nedeninin açýklamasýný þöyle yapýyorum: Bu çaðda gerek Batý gerekse Doðu uluslarýnýn her ikisi de skolastik (sorgulamanýn yasaklandýðý düþünce tarzý) belâsýna uðradýlar. Batý skolastikle baþa çýkmasýný bildi, Doðu bu iþi beceremedi. Çünkü Batý deneysel yöntemi bulmuþtu, Doðu ayný yöntemi bulmuþ olsa bile iyi uygulayamadý. Fakat niçin? Bunun yanýtýný vermek olanaksýzdýr. Acaba bu, Doðu uluslarýnýn bazý üstün zekâlý çocuklar gibi, vaktinden önce yetiþerek yine vaktinden önce geliþmelerinin sonucunda birdenbire duraklamýþ olmalarýyla açýklanamaz mý?" Araþtýrmamýzýn ilerleyen bölümlerinde Ýslâm'da bilimin yükselme ve çöküþ süreçlerine ayrýntýlý olarak deðinerek bu SEVGÝ DÜNYASI çöküþün nedenleri konusunda bazý ipuçlarý bulabileceðimizi sanýyorum. BÝLÝM: ÖZÜ VE KÖKENÝ "Doðanýn düzenli olduðuna iliþkin inanç, henüz evrensellik kazanmamýþtýr. Bize vahþilerin tamamen keyfî bir evrende yaþadýðý söylenmektedir, ama hâlâ yaðmur duasý yapan topluluklara rastlýyoruz. Ama bu topluluklar, Güneþin sabit bir þekilde durmasý için dua etmekte tereddüt geçirebilirler; bunun da nedeni, astronominin, meteorolojiden daha geliþmiþ bir bilim dalý olmasýdýr." (J.W.N. Sullivan) Bilim hep var olacaktýr, zira insanlýðýn geleceði ile bilim birbirine kopmaz baðlarla baðlýdýr. Dünya yüzündeki uygar insan varlýðýnýn devamý bilime (ama evrensel moral ilkelerle yönlendirilen bilime) dayanmaktadýr. Ýnsanoðlu, bilim olmadan, rüzgâr ve fýrtýna karþýsýnda çaresiz kalmýþ, dert ve hastalýklardan kýrýlmýþ ve mantýksýz batýl inançlar karþýsýnda dehþete kapýlmýþtýr. Sahip olduðu benzersiz araç, yani aklý boþa gitmiþti. Daha sonra insanlar bilimi yaratmýþ ve bilim de onlarý batýl inançtan kurtarmýþtýr. Bununla birlikte, günümüzde bilimin þiddetli bir saldýrýyla karþý karþýya bulunduðu açýktýr. Bir bakýma bu yeni bir þey deðildir; tarih süreci içinde bilim karþýtý akýmlar her zaman olmuþtur. Özellikle de, inancý ne olursa olsun dinsel dogmacýlar, Tanrý'dan esinlenen ahlâký yok eden, Tanrý tanýmaz bir arayýþ olarak tanýmladýklarý bilime, uzun bir zamandýr aðýr suçlamalar getirmekteler. Ama bugün, bilime karþý düþ kýrýklýðý çok daha büyük bir ölçekte görülebil- SEVGÝ DÜNYASI 27 mektedir. Bilimin daha iyi bir dünya için verdiði sözlerin birçoðu yerine getirilmemiþtir. Kimilerine göre bilim, dünyayý evrensel çapta bir köye dönüþtürmüþ olabilir, ama henüz köylülere, birbirleriyle konuþmayý ve birbirlerini anlamayý öðretebilmiþ deðildir. Duyarlý ekosistemleri endüstriyel uygarlýðýn atýklarýyla, geriye dönülmeyecek biçimde yok edilmekte olan, tehlikeli bir biçimde kirletilmiþ bir dünyada yaþýyoruz. ruhunu boðucu bir ideolojinin zincirlerinden kurtarmanýn ve bugüne kadar hiç düþünülmemiþ seçenekler yaratmanýn zamanýnýn geldiði savunulmaktadýr. Genellikle bilimin deðerini anlayanlar, tehlikeli emelleri olan militarizm yanlýlarýdýr. Ayrýca, bahar çiçeklerini botaniðe; muhteþem gün batýmlarýný meteorolojiye indirgeyen, bir tür indirgeyici bilimsel düþünce tarzý da mevcuttur. Ayrýca, nükleer silah mucidi Oppenheimer'in günahýnýn nükleer gölgesinden kurtulamayacaðýz gibi geliyor bana. Ýnsanoðlunun, varlýðýný sürekli olarak idame ettirmesine artýk muhakkak gözüyle bakýlamaz. Örneðin ABD'li düþünür Herbert Marcuse (1898-1979) bilimsel yönteme eleþtiri getirerek þöyle diyordu: "Bilimsel yöntem önceleri doðaya egemen olmayý, onu dönüþtürmeyi, doðanýn güçlerini insanlýðýn yararýna kullanmayý amaçlamýþken, daha sonra kullandýðý araçlar yüzünden insanýn insan üzerindeki egemenliðine dönüþen bir yöntem olmuþtur." Ýnsanlýðýn, genellikle bilime atfedilen önemli sorunlarýnýn, aslýnda bilimin kötüye kullanýlmasý sonucu mu ortaya çýktýðý yoksa bu sorunlarýn bilimsel giriþimin doðrudan doðruya doðasýnda ve özünde mi olduðu konusunda birçok tartýþma yapýlmýþtýr. Bu tartýþma, bilimin bazý uygulamalarýnýn, insanoðlu için büyük ve hattâ onulmaz þiddette bazý sorunlar yarattýðýna iliþkin savlarýn ötesine geçmektedir; hemen hemen herkes bu konuda hemfikirdir. Asýl önemli olan þudur: Bir adým ileri giden bilim karþýtlarý, bilimsel epistemolojinin (bilimsel bilginin bizzat özü ve araþtýrma tarzý) onulmaz bir þekilde hatalý olduðunda ýsrar etmektedirler. Bu nedenle, insan Bilime getirilen eleþtiriler daha 16. Yüzyýlda baþlamýþtý. François Rabelais (1494-1553) þöyle diyordu: "Bilinçsizce ve sorumsuzca yapýlan bilim ve sanat ruhun yýkýmý demektir." Bilim karþýtlýðý düþünceler günümüzde bile sürmektedir. Þimdi, olabildiðince özlü bir þekilde sýradan ya da geleneksel bilimi tanýmlamaya çalýþalým. Bunu yaparken, bilim felsefecilerinin anlaþýlmasý zor tartýþmalarýndan çok, bir bilim adamýnýn bilim anlayýþýný irdeleyelim. BÝLÝM NEDÝR? "Bilim nedir?" sorusuna yanýt verebilmek için, çaðdaþ bilimsel düþüncenin özünde bulunan bir kavramlar sözlüðü sunmamýz gerekir. Gerçekler: Bilim, gerçeklerin var olduðu varsayýmýyla baþlar. Örneðin bir bilim adamý, duyunun dimaða yaptýðý etmenleri ya da cihazýnýn kaydettiði ölçümleri "gerçekler" olarak kabul eder. Bu gerçekler geçerli sayýlýr; yeter ki, 28 deðiþik ve baðýmsýz gözlemciler ayný þey üzerinde ayný fikirde olsun ya da deðiþik zaman ve mekânlarda yinelenen bir gözlem benzer sonuçlar versin. Bu þekilde, bireylerin öznel fikir ve inançlarý saf dýþý edilir. Buna bir örnek verelim: Farz edelim ki, yeterince güçlü teleskoplarla donanmýþ birkaç gözlemci, Jüpiter'in uydularýnýn yörüngesel hareketi, boyutlarý ve þekilleri hakkýnda görüþ birliðine vardý. Bu durumda da, bu kiþilerin gözlemleri geçerli gerçekler olarak kabul edilecektir. Dikkat edilmesi gereken tek þey, bu kiþilerin, gizlice kafa kafaya verip ortaya bir þeyler atmalarýna izin vermemektir. Vardýklarý sonuçlara birbirlerinden baðýmsýz olarak varmalarý gerekir. Öte yandan, (dindarlýðý ve kutsiyetinden kuþku duyulmayan) bir derviþin hayal ve esinleri, doðrulanamadýðý, tekrarlanamadýðý ve kiþiselleþtirildiði için bilimsel gerçekler olarak kabul edilemez. Yasalar: Gerçekler, gruplara ayrýlarak düzenlenir; ayný gruba ait gerçekleri bir arada tutan iliþkiye de yasa ya da ilke denir. Yasalar ya da ilkeler, gözlemlenenlerin sistemleþtirilmesinden baþka bir þey deðildir. Ýki örnek vermek gerekirse: * “Belli miktarda bir gaz, kabýnýn üzerinde, sýcaklýðýyla doðru orantýda basýnç uygulayacaktýr.” (Boyle Yasasý) * “Karakter özelliklerinin kalýtýmý, ebeveynden çocuða geçen ve cinsel süreçte, tüm olasý yollarla yeniden birleþen birimlerce uzlaþtýrýlmalýdýr.” (Mendel Yasasý) SEVGÝ DÜNYASI Yasalarý formül haline getirmek için gerçeklere sahip olmak çok önemlidir. Ama aralarýnda bir seçim yapma kapasitesine sahip bir beyin yoksa, gerçekler tek baþlarýna bir iþe yaramazlar; öyle bir beyin ki, gerçeðin ruhunu görebilsin. Ýyi bir bilim adamýný, sýradan bir bilim adamýndan ayýran þey budur. Kimi bilim felsefecileri bu tür bir düþünme yöntemini sýradan düþünme yöntemlerinden ayýrarak "sezgisel düþünme yöntemi" adýný veriyor ve bilimsel buluþ baðlamýnda bunun önemini vurguluyorlar. Hipotezler: Bunlar, araþtýrýlmakta olan ve gözlem ya da deneyle sýnanacak olan þeylerle ilgili olarak belli bir ön anlayýþý anlatan (tanýmlayan), deðiþken ya da geçici varsayýmlardýr. Ýþte size iki hipotez: * “Akciðer kanseri olasýlýðý, günde içilen sigara sayýsý ile doðru orantýlýdýr.” * “Belli bir yerde, daha fazla kiþi yaðmur duasýna çýkarsa yaðan yaðmur miktarý artýrýlabilir.” Yukarýdaki hipotezlerden herhangi birine geçerlilik kazandýrmak için yeterli miktarda bilgi toplanmalý ve bu þekilde, önceden kestirilemeyen düzensiz deðiþimlerin meydana gelmesi görece önlenmelidir. Aksi takdirde, içilen sigara sayýsýna göre insan ömründe artýþlar, yaðmur duasý yapan kiþilerin sayýsýna göre de, yaðan yaðmurda düþüþ meydana geldiði gibi tuhaf sonuçlarla karþýlaþýlacaktýr! Kuram (Teori): Kuram, düþüncenin çekirdeðinde yatan ve geçerli alaný içinde bütüncül bir tanýmlama ortaya koyan, SEVGÝ DÜNYASI büyük kavramsal bir çerçevedir. Ama kuram buna ek olarak, bazý kesin kýstaslara da uymalýdýr: * Bilinen tüm deneysel veya gözlemsel bilgilerle tutarlý olmalýdýr. * Söyleyecek yeni þeyleri olmalýdýr; yani, daha önce bilinmeyen ama sýnanabilecek gerçekleri önceden kestirmelidir. Bir kuramýn, inançla süslenmiþ dar bir hipotezin ötesine geçmesi için, salt dar bir gözlemler dizisini açýklamak amacýyla düzenlenmemiþ olmasý gereklidir. Gerçek bir kuramýn baþlýca özelliði, çok geniþ bir olgular yelpazesiyle baðlantýsý ve ilgisi olmasýdýr. Örneðin, Newton'un yerçekimi kuramýnýn, bir kriket topunun üzerinde, karýnca ile olduðu kadar, hedefine giden bir mermi, ayýn dünya çevresindeki hareketi, dünyanýn Güneþ'in çevresindeki yörüngesi Güneþ'in öteki yýldýzlarla (gezegenlerle) iliþkisi ile de baðlantýsý ve ilgisi vardýr. Burada önemli olan husus, evrenselliktir. Yeni bir gerçeðin her belirtisini açýklamak için baþka bir kuram üretmeye gerek yoktur. Öte yandan, bilimsel kurama iliþkin tümüyle evrensel bir tanýmlama olmadýðý kabul edilmelidir. Seçkin bir bilim felsefecisi olan Karl Popper, bir kuramýn bilimsel sayýlabilmesi için, onun yalanlanabilir (yanlýþlanabilir) olmasý gerektiðini vurgulamaktadýr. Bu da kiþinin; kuramýn uygulanmasýnýn, "kuram yanlýþ mý, doðru mu?"nun kesin bir yanýtýna yol açacaðý bir durumu açýklýkla tanýmlanmasý gerektiði anlamýna gelir. Bu yüzden, bazý þey- 29 leri açýklayan ama önceden hiçbir þey kestiremeyen bir kuram yanlýþlanamaz. Gerçi yanlýþlama kýstasý yararlýdýr ve bilimi bilim olmayandan ayýrmamýzda yardýmcý olur, ama kusursuz da deðildir: Bir yararlý olmayýþýna iliþkin bir örnek verelim: Elementer partiküllerin (parçacýklarýn) "üstün sicim" (super string) kuramýný ele alalým. Bu kuramýn son hedefi, doðadaki bütün temel güçlerin birleþtirilmesi ve evrendeki her türlü parçacýðýn önceden kestirilmesi üzerinde durulmaktadýr. Hattâ bu kuram, Her Þeyin Kuramý anlamýnda TOE (Theory of Everything) olarak bilinmektedir. Ne yazýk ki "üstün sicim" kuramýndan, deneye tâbi kehanetler çýkarmaya en üstün beyinler bile, bugüne kadar baþarýlý olamamýþlardýr. Bunun da nedeni, sözkonusu kuramýn matematiksel yönden formüle edilmesini çok güç olmasýdýr. Bu kuramýn tahminleri, yalnýzca evrenin ilk yaratýlýþ zamanýnda var olmuþ akýl almaz büyüklükteki enerjilerin ölçeðinde sözkonusu olmaktadýr. Bugüne kadar dünyanýn en büyük atom siklotronlarýnda bile deneye tâbi tutulabilecek, kesin olan hiçbir þeye rastlanmamýþtýr. Bu nedenle de, "üstün sicim" kuramý, yanlýþlama kýstasýna göre sýnýfta býrakýlmýþtýr. Öte yandan, insanlar, "bilimsel deðil" diye bunu çöpe atmaya hazýr deðildir. Çünkü; geçmiþte çok baþarýlý olmuþ kuramsal ilkeler üzerine kurulmuþtur; bilinen hiçbir olayla tutarsýz deðildir ve en azýndan, tüm mevcut bilgileri birleþtirmek ve en sonunda da yeni 30 bir þey keþfetmek konusunda, akla yakýn bir umut vaat etmektedir. Böylece "üstün sicim" kuramý þu anda sýnanmamasýna karþýn, gelecekte sýnanabilecektir. Tümevarým ve Tümdengelim: Verilerdeki düzenliliklere bakarak, tümevarýmsal yolla bilgi toplanabilir, basit yasalar yapýlabilir. Örneðin güneþin her gün, doðuda doðup, batýda battýðýný gördükten sonra, tümevarým yöntemiyle, Güneþ'in yarýn da ayný þekilde hareket edeceði sonucunu çýkarabiliriz. Öte yandan tümdengelim farklý çalýþýr. Burada, ise, birtakým genel kurallarla baþlar, sonra da, mantýk yürüterek belli sonuçlar çýkarýrýz. Bilimsel Yöntem: Sonunda, gerekli kavramlarý tanýmladýktan sonra, bilimsel yöntem denen þeyi tanýmlayabiliriz. Temelde bu yöntem, aþaðýda belli bir sýraya göre dizilmiþ adýmlardan ibarettir: * Sorunu tanýmlamak. Bu, öz, yapý, etkiler ve öteki þeylerle etkileþim vb. bakýmýndan bilinmeyen bir þey olabilir. Ya da; þeyler, olaylar veya simgeler arasýndaki, izah edilmemiþ ya da yeterince izah edilmemiþ iliþkiler olabilir. "Bilinmeyen", bilinen yasalar ve kuramlar baðlamýnda bilinmeyen anlamýndadýr. * Sorunla ilgili tüm literatürü (yazýlý malzemeyi) saptayýp incelemek ve verileri, mevcut kavrayýþ düzeyimize göre düzenleyip analiz etmek. Böylece, bu verilerin yeni bir þey iþaret edip etmediði ya da var olan çerçeve içerisinde anlaþýlýr bir þey olup olmadýðý açýða çýkacaktýr. * Eðer sorun gerçekse, yani yeni bir þey var da anlaþýlmýyorsa, o zaman, yeni SEVGÝ DÜNYASI önemli ipuçlarý saðlayabilecek, bir gözlemler, deneyler çerçevesi düzenlemek. * Mantýksal hipotezlerin formüle dökülmesi için yeterli ipuçlarý elde edilince, en kolay, estetik ve doyurucu görünen hipotezi seçmek. * Seçilen hipotezden çýkan çeþitli sonuçlarý belirlemek ve geçerliliðini sýnamak için gözlemler, deneyler tasarlamak. * Bir dizi onay elde edilmiþ olsa bile, yalnýzca bir-iki kural dýþý durum açýklanamýyorsa, hipotez þüphelidir ve öteki hipotezlerin formüle dökülüp sýnanmasý gerekmektedir. * Eðer bir hipotez, hiçbir istisnaya yer vermeyecek düzeyde baþarýlý ise, yasa statüsüne çýkartýlabilir. * Yasa, yeni bir gözlemi ya da deneyi açýklayamaz durumda olmadýðý sürece doðru kabul edilecektir. Böyle bir durumda, yasa, statüsünü artýk kaybedeceði için, yukarýdaki iþlemler yenilenerek, yeni hipotezler aranmalýdýr. Gerçek bilimsel ilerleme, bu tür mantýk yoluyla dengelenmiþ iþlemler yardýmýyla gerçekleþmeyebilir; bazen þans (önceden kestirilemeyen olaylar) ve yaratýcýlýk, basit bir doðrusal yaklaþýma direnebilir. Basit gibi görünen, sorunu tanýmlama meselesi ve hipotezlerin çerçevesini çizme ve deneyleri düzenleme operasyonu... Tüm bunlar bilimden ziyade bir sanattýr. Ama belli bir kurama ulaþmak için izlenen özel yol ne olursa olsun, gerçeði bulmanýn kaçýnýlmaz yöntemi deney ve gözleme baþvurudur; kuramýn SEVGÝ DÜNYASI sonuçtaki yararlýlýðý da, kaç tane bilinen olguyu açýkladýðý ve ne kadar yeni þey söyleyebileceðinde yatmaktadýr. Bilim adamlarý, didinip duran iþçi karýncalar misali, bu dev bilgi hazinesinin oluþmasýna yardýmcý olan birer hizmetkârdan baþka bir þey deðildirler. Tarihin belli bir anýnda var olan stoktan alýp, buna biraz da kendilerininkini katarlar. Çok kýsa bir süre sonra, yaptýklarý iþler bireysel baþarýlarda hep olduðu gibi, özümsenir, yerlerine baþka bir þey konur ve kaybolur. Büyük bilim ustalarýnýn elde ettiði sonuçlar, modern bilimin parçasý haline gelir; kimse de özgün yapýtlarý incelemek gereði duymaz. Ýbni Hayyam'ýn Kitab-Al-Manazýr adlý eserindeki optiði ya da Newton'un Principia'sýndaki mekaniði inceleyen fizik bölümünden mezun bir öðrenci, bunu, kariyeri ve fizik anlayýþý için ciddi bir risk pahasýna yapmýþtýr. Sözkonusu öðrencinin modern bir kitabý incelemesi onun için çok daha yararlýdýr. Zira modern bir kitap, bu büyük adamlardan itibaren, konularý iyileþtirmek, geniþletmek, genelleþtirmek ve basitleþtirmek için durup dinlenmeden çalýþan binlerce emekçinin, birbirinin üstüne eklenen çabalarýný içerir. Bilimde ilerleme, bilimin içinden gelir. Bilimsel Devrimlerin Yapýsý (The Structure Of Scientifýc Revolutions) adlý kitabý, bilimsel metodoloji incelemelerinde kilometre taþý olan Thomas Kuhn, bilimsel emekçilerin ezici çoðunluðunca uygulanan normal bilim ile devrimci bilimi ayýrt etmektedir. Normal bilim, bilimsel çalýþmanýn, kabul edilmiþ bir benim- 31 seme ve uygulama bütünü içinde yürütüldüðü bir süreçtir. Kuhn bu bütüne model (paradigma) demektedir; bu model çerçevesinde çalýþan bilim adamlarý, bilginin sýnýrlarýný sonuna kadar (yani, modelin açýklama ve tahmin gücünü yitirdiði noktaya kadar) zorlamaktadýrlar. Örneðin, Newton'un mekanik bilimi, ýþýk hýzýndan az hýzlarýn sözkonusu olduðu olaylar için güzel bir model oluþturmuþtu; ama bu koþul deðiþince, geçerliliðini yitirmeye baþladý. Bu noktada, normal mekanik biliminden, Einstein tarafýndan geliþtirilen devrimci mekanik bilimine doðru büyük bir kavramsal atýlým oldu. Ancak, günümüzde, Einstein'ýn mekanik bilimi normal bilim sayýlmaktadýr. Gerçekten de, devrimci bilimin ömrü kýsa olmaktadýr. Bir kez, normal bilimi yutup, onun ötesine geçerek üstünlüðünü sergiledi mi, bilim adamlarýnca çok geçmeden model olarak benimsenir ve normal bilimin parçasý haline gelir. Bilimin bu birikimci ve deðiþken yapýsý, onu, din, felsefe, sanat gibi, insanoðlunun öteki büyük kurumlarýndan ayýrýr. Dindar bir kiþi için din, birbirini izleyen kuþaklar tarafýndan ekleme yapýlamayan veya alýp götürülemeyen, sonsuz ve deðiþmez gerçeklerin varlýðýna dayanmaktadýr. Ona göre akýl üst üste istiflenerek büyütülen bir þey deðildir; akýl, baþlangýçtan beri vardýr. Son temyiz mahkemesi bu dünyada deðil, öteki dünyadadýr ve bilim ile din ilke olarak birbiriyle baðdaþabilir ama iki ayrý dünyaya aittirler ve birbiriyle karýþtýrýlmalarý doðru deðildir… SEVGÝ DÜNYASI 32 Yaþamýn Yapraklarý Topluluðun Vizyonu Robin Alfred ve Kosha Anja Joubert'in "Beyond You & Me" isimli çalýþmasýndan bir bölüm. Çeviren ve Derleyen: Nelda Bayraktar "Zamaný gelmiþ bir fikirden daha güçlü hiçbir þey yoktur." Victor Hugo "Kendini bir gayeye adamýþ olan küçük bir grup insanýn dünyayý deðiþtirebileceðinden asla þüpheye düþmeyin. Zira dünyayý bugüne kadar yalnýzca bu deðiþtirmiþtir." Margaret Mead H er proje veya her topluluk vakti gelince büyüyecek olan yalnýzca tek bir tohumdan, yani hayal edilen ve büyüyüp gerçekleþene kadar beslenen bir fikirden ortaya çýkmýþtýr. Fikirler bize hiç ummadýðýmýz bir yerde veya zamanda gelebilir. Örneðin duþ alýrken aklýmýza bir fikir gelir ve "Bunu mutlaka yapmalýyým" deriz. Bazen de "Dün öðleden sonra ormanda yaptýðým yürüyüþle ilgili bir þiir yazmalýyým" deriz. Fikrimizi açýkça ortaya koyabilmek için baþkalarýnýn yardýmýna ihtiyaç duyduðumuz zamanlar da olur. Bu fikir biraz hayal gibi görünebilir. Örneðin: "Ýnsan atýklarýnýn deðerlendirilmesiyle ilgili farklý bir yöntem bulmak istiyorum" gibi bir düþünce gelir aklýmýza. Bunu daha gerçekçi kýlmak için de yardýma, paraya, sosyal aðlara ve medyada yer almaya ihtiyaç duyarýz. Belki de fikir çaresizlikten doðmuþtur. "Kararlarý almanýn mutlaka bundan daha iyi bir yöntemi olmalý" der ve daha kapsamlý fikir ve yatay düþünmeye uygun bir ortama ihtiyaç duyarýz. Bu veya baþka bir þekilde içimizde bir düþünce doðduðunda: "Bu benim fikrim çünkü doðrudan benim eðitimimden ve tecrü- SEVGÝ DÜNYASI belerimden doðmuþtur" veya "bu fikrin zamaný gelmiþti ve bana nasip oldu" diyebilir veya "bu fikir hem benden hem de benden öte bir kaynaktan gelmiþtir" diye düþünebiliriz. Sonuç olarak bir vizyondan daha kiþisel bir þey yoktur ve ayný zamanda bir vizyonun içinde bulunan gerçekliðe dönüþtürme gücü, daha büyük bir bütünle baðlantýsýndan güç alýr. Gerçek vizyonlar üretilmez, keþfedilirler. Onu nasýl görürsek görelim, tecrübelerimiz bize içimizde doðmuþ olan bu fikre nasýl bakmamýz, onu nasýl beslememiz ve nasýl büyütmemiz ve onu hem kendimizi ilhamlandýrmak hem de baþkalarýnýn bize katýlmalarýný saðlamak için insanlarý nasýl cesaretlendirmemiz ve zor zamanlarda vizyonumuzu hâlâ ilk sýcaklýðýnda nasýl sürdürebilmemiz gerektiðini öðretmiþtir. Gönlünüzdeki Hakiki Niyeti Geliþtirin ve Onu Rafine Bir Hale Getirin Ne yapmak istediðinizi iyice netleþtirin. Nereye ulaþmak istediðinize dair zihninizde ve gönlünüzde kuvvetli bir imaj yaratýn. Bunu öylesine ilham dolu bir hale getirin ki, onu her imgelediðinizde büyük bir neþe ve mutlulukla dolun ve bunu defalarca yapmayý ister hale gelin. Kendinize bununla ilgili sorular sorun: "Bu imajýn benim hayattaki amacýmla nasýl bir baðlantýsý var?", "Yarattýðým imaj benim en hakiki deðerlerimi ne derece yansýtýyor?", "Bu imgelemim tümüyle hayata geçtiðinde, hayatým neye benzeyecek?", Gönlünüzde bununla ilgili gölgeli veya karanlýk yerler var mý diye de kontrol edin. Örneðin: "Ýçimde bunun mümkün olmadýðýna inanan parçalarým var mý, onlarý ikna edebilir miyim, bu yönlerimin bana söylediði deðerli mesajlar var mý, yoksa onlar sadece çenesini 33 kapatmalarýný söylemem gereken rahatsýz edici eski alýþkanlýklarým mý?" diye sorun. Ýþte düþüncelerimizi bu þekilde bir arýndýrma sürecinden geçirmemiz, gönlümüzdeki hakiki niyeti yayýnlama fonksiyonu da görür. Bu süreç yardýmýyla, fikrimiz bir vizyona dönüþür. Gerçekliði bize doðru çeker. Bu nedenle kendinize biraz zaman ayýrarak bu fikrin manyetizmasýnýn kendini iyice ortaya çýkarmasýný bekleyin. Niyetinizin açýk ve net olmasý sizin için en büyük güçtür. Vizyonunuzu baþkalarýyla paylaþýlmaya dayanabilecek güce gelinceye kadar kalbinize yakýn tutun. Bazen birilerinin size gelerek þöyle söylediklerine tanýk olmuþsunuzdur: "Büyük bir fikrim vardý. Ortak ve ekolojik evlerle ilgili bir proje yaratmak istiyordum. Gazeteye bir ilân verdim, ilk toplantýya 20 kiþi geldi. Bu beni çok heyecanlandýrdý. Ama þimdi aradan iki yýl geçti ve hâlâ - insanlarýn katýlýmýný nasýl saðlarýz, parayý nasýl buluruz ve nasýl çalýþtýrabiliriz, hattâ bu bir topluluk mu, bunun gerçekten manevi bir boyutu var mý gibi - detaylar üzerinde... konuþuyoruz. Henüz araziyi bile bulamadýk." Buradaki sorun bu fikrin çok sayýdaki insanla zamanýndan önce paylaþýlmýþ olmasýdýr. Tecrübelerimize göre bir vizyon önce bir veya üç kiþinin gönüllerine ve akýllarýna gelir. Gidilecek yönün netliði, amaç ve niyetin geliþtirilmesiyle ilgili fikirlerin ve inançlarýn öncelikle bu küçük grubun içinde tutulmasý gerekir. Sadece bu çekirdek grup, bu maceranýn önemli noktalarýnda: "Gidilecek yol, varýlacak hedef, vizyon (esas amaç nedir?), ana süreçler, kimlerin katýlmasý gerekir, karar verme süreçleri, liderlik ve hiyerarþi nasýl olmalýdýr?" tarzýndaki sorulara cevaplar 34 aramalý, bunlar iyice anlaþýldýktan sonra baþkalarý ile paylaþmalýdýrlar. Ýnsanlar iþte o zaman neye katýldýklarýný iyi biliyor olurlar. Bizce, salt bu nedenle hiçbir baþarýlý giriþim bir komite tarafýndan baþlatýlmamýþtýr bugüne kadar. Çünkü vizyon bu þekilde çalýþmaz. Bir vizyonun dünyada ifade bulmasý için açýk ve net bir kanala ihtiyacý vardýr. Örneðin Body Shop vizyonu-Anita Roddick, Virgin-Richard Branson, Microsoft-Bill Gates, Findhorn Vakfý-Peter ve Eileen Caddy ve Dorothy McLean böyle doðmuþtur. Eðer bir vizyonun baþlangýçta üç kiþiden fazlasý ile hayata geçirildiðini duyduysanýz, bize haber verin. Vizyonu Misyonla Karýþtýrmayýnýz Projenizin vizyonu arzulanan hedeftir. Bu, projenizin dünyaya yapmak istediði katkýdýr. Vizyonunuz: Anýlmaya deðer, Ýlham verici, Açýk/Net Ulaþýlabilir (Herkesin hayatýna uyarlayabileceði bir þey) Ve paha biçilemez (ölçülemez) olmalýdýr. Yolunuzda paha biçilmesi gerekli olan çeþitli hedefler ve gayeler olabilir, ki bunlar faydalý ve iyidir ama eðer sizin vizyonunuz da paha biçilebilir ve ölçülebilir bir þey ise, ona ulaþtýðýnýzda ne yapacaksýnýz? Elinizde geriye hiçbir þey kalmaz. Bu nedenle vizyonunuz týpký Kutup Yýldýzý gibi size daima yön göstermeli, sizi kendine doðru çekmeli, yolunuz ekonomik veya baþka nedenlerden dolayý zorlaþtýðýnda hatýrlanacak ve kuvvet verecek bir þey olarak kalmalýdýr. Vizyon Vizyon, anýn kaosunda gizli olan ve size yeni imkânlarýn kapýsýný açabilecek potansiyel amacý görebilmektir. SEVGÝ DÜNYASI Vizyon, hayatýn tam içindeyken onun nasýl olabileceðini önceden görebilmektir. Vizyon hayata nihai amacýný baðýþlayan en derindeki insani ve soyut deðerlerle ilgili bir kavramdýr. Ve vizyon hayatýn nicelikleriyle ilgili deðil, nitelikleriyle ilgili olmalýdýr. Projedeki Herkesin Vizyona Sýký Sýkýya Baðlý Olmasý Gerekir Ýþin baþlangýcýnda kalbinizde (veya ilk safhalarýnda sadece birkaç kiþinin bildiði bir sýr olan) sýký sýkýya tuttuðunuz ve diðer insanlara açýk etmediðiniz vizyonunuz, onu açýkça ilân ettikten ve yaþamaya baþladýktan sonra artýk herkesin bilmesi ve baðlanmasý gereken bir safhaya ulaþmýþ olur. Bazý projelerde bu yazýlý olarak ilân edilir ve herkesin açýkça görmesi saðlanýr. Örneðin, Almanya'da bulunan Zegg isimli bir ekoköy, yerleþkelerinin tam ortasýna dev bir ilân panosu koyarak, üzerine projelerinin ana ilkelerini yazmýþtýr. Bunun dýþýnda vizyonunuzu tartýþmak için düzenli toplantýlar yapabilir, mektuplar veya e-postalar yazabilirsiniz. Ýnsanlar, bireysel vizyonlarý kolektif mânâda da ifade bulduðunda, geç saatlere kadar tek bir amaç uðruna severek ve þikâyet etmeden çalýþabildiklerinde, extra iþleri yük saymadýklarýnda, bütünün hayrýna fazladan yol katettiklerinde o vizyona tam olarak baðlanmýþ sayýlýrlar. Vizyonun Sürekli Olarak Yeniden Yaratýlmasý Gerekir Bir vizyon, projenin vizyonla ilgili cümlelerinden oluþmaz. Vizyon, gönlümüzdeki öz dileði herkesin ortaklaþa paylaþtýðý yüksek bir gayeye odaklayan bu cümlelerin ardýndaki kuvvettir. Bazen bu cümleleri oluþturan SEVGÝ DÜNYASI sözcükler fazla kullanýlmaktan dolayý esas anlamlarýný yitirebilirler. Ya da biz onlarýn en derindeki mânâlarýný yitirebilir ve bizi artýk ilhamlandýrmakta baþarýsýz olan günlük yorumlarýnda kendimizi kaybedebiliriz. Bir vizyonu deðerlendirebilmek için en anlamlý kriter o vizyonun yarattýðý eylemlerdir ve bizi en zor anlarda dahi yolumuzda tutabilecek olan gücüdür. Bu nedenle, topluluklarýmýzda sürekli olarak vizyon ifademizin ardýndaki kaynakla baðlantý kurmak için gerekli alaný oluþturmamýz gerekir ki, hep ýþýldasýn. Ve þunu hatýrdan hiç çýkarmamalýyýz ki, vizyon içinde bulunduðumuz mevcut ana en iyi cevaptýr ve yaratmak istediðimiz þeyin bir ifadesidir. Gerçeði nasýl þekillendirmek istediðimizi ve önümüzde beliren gelecek için nasýl bir sorumluluk almamýz gerektiðini de bize anlatan odur. Vizyon çalýþmasý kalbimizdeki arzuyu ve niyeti odaklamanýn hiç bitmeyen bir sürecidir. Kalbin Reçetesi (Sheikh Din Muhammed Abdullah AlDayemi isimli Bangladeþli bir spiritüel lider tarafýndan yazýlmýþtýr.) * Kendinizle ilgili ciddi ve asla tavizkâr ve kayýrýcý olmayan bir ahlâki envanter hazýrlayýn. * Hatalarýnýz ve zayýflýklarýnýz için baðýþlanma dileyin * Öz deðerlerinize uygun bir hayat yaþamanýzý saðlayan bir yaklaþým belirleyin * Kendinizi bunun için adayýn * Þükrünüzü daim kýlacak davranýþlar geliþtirin ve bunlarý alýþkanlýk haline getirin * Korkuyu, cesaret kýrýklýðýný, razý ol- 35 mazlýðý, olumsuzluðu ve tepkisel isyaný bir kenara koyun ve bunlarý düþmanlarýnýz belleyin * Doðrunun kendisiyle ve kendinizi tamamlama sürecinizde sizi koþulsuz biçimde destekleyenlerle arkadaþ olun * Savunmacý tarzdan kendinizi kurtarýn * Tanrý'ya ve sizi sevenlere kul olma talimi yaparak, tevazunuzu geliþtirin. * Tüm bunlarý, onlarý yapmak içinizden gelmese dahi yapýn. Yazarlar Hakkýnda Bilgi Kosha Anja Joubert 1968 yýlýnda Güney Afrika'da ayrýmcýlýk yýllarýnda doðdu. Yaþadýðý tecrübeler onu kültür içi iletiþim konusunda çalýþmalar yapmaya itti. Joubert topluluklarda güven ve derin bað duygusu tesis etme konusunda uzman oldu. Bu amaçla yaptýðý yoðun seyahatlerden sonra Almanya'da bulunan Sieben Linden Ekoköyüne yerleþti. Almanya'da uluslararasý düzeyde EDE kurslarý düzenlemekte ve organizasyonal öðrenme ve geliþim süreçlerinde topluluklara danýþman olarak hizmet vermektedir. Evli ve iki çocuk annesidir. Robin Alfred Londra'da on beþ yýl boyunca hem eðitimci hem de sosyal hizmet idareciliði yaptýktan sonra 1995 yýlýnda Findhorn Vakfýna geldi. Burada ilk önce topluluðun ana yönü, baðlý olduðu deðerler ve bu yönde yapýlmasý gerekenler çerçevesinde birlik saðlama çalýþmalarýndan sorumlu oldu. Robin Alfred son altý yýldan beri Findhorn Vakfýnýn akademik üyesi olup grup dinamikleri, farklýlýklarla çalýþma, çatýþmalarý çözme, liderlik ve bir ekoköyün yaratýlmasýndaki sosyal boyutlarýn tüm yönlerine odaklanan modül çalýþmalarýna liderlik yapmaktadýr.. 36 SEVGÝ DÜNYASI Sevgi Üzerine Japon düþünür Masumi Toyotome'nin sevgi üzerine söyledikleri: "Dünyada sevilmek istemeyen kiþi yok gibidir" diye baþlýyor. Ama "Sevgi nedir, nerede bulunur, biliyor muyuz?" diye soruyor. Sonra da anlatmaya baþlýyor. Masumi'ye göre dünyada 3 tür Sevgi vardýr. Bunlar, eðer, çünkü ve raðmen sevgi türleridir. Birincinin adý "Eðer" türü sevgi: Belli beklentileri karþýlarsak bize verilecek sevgiye bu adý takmýþ yazar. Örnekler veriyor: Eðer iyi olursan baban, annen seni sever. Eðer baþarýlý ve önemli kiþi olursan, seni severim. Eðer eþ olarak benim beklentilerimi karþýlarsan seni severim. Toyotome en çok rastlanan sevgi türü budur diyor. Bir þarta baðlý sevgi. "Ýstediði bir þeyin saðlanmasý karþýlýðý olarak vaat edilen bir sevgi türüdür bu" diyor yazar. Nedeni ve þekli bakýmýndan bencildir. Amacý sevgi karþýlýðý bir þey kazanmaktýr. Resim: “Öpücüðe Baþlama” Josephine Wall Yazara göre evliliklerin pek çoðu "Eðer" türü sevgi üzerine kurulduðu için çabuk yýkýlýyor. Gençler birbirlerinin o anki gerçek hallerine deðil, hayallerindeki abartýlmýþ romantik görüntüsüne aþýk oluyor ve beklentilere giriyorlar. Beklentiler gerçekleþmediðinde, düþ kýrýklýklarý baþlýyor. Sevgi nefrete dönüþüyor. En saf olmasý gereken anne baba sevgisinde bile "Eðer" türüne rastlanýyor. Yazar bir örnek veriyor. Bir genç Tokyo Üniversitesi giriþ sýnavlarýný kazanarak babasýný mutlu etmek için çok çalýþýyor. Okul dýþýnda hazýrlama kurslarýna da gidiyor. Ama baþarýlý olamýyor. Babasýnýn yüzüne bakacak SEVGÝ DÜNYASI hali yok. Üzüntüsünü hafifletmek için bir haftalýðýna Hakone kaplýcalarýna gidiyor. Eve döndüðünde babasý öfkeyle sýnavlarý kazanamadýn. Bir de utanmadan Hakone'ye gittin? diye baðýrýyor. Delikanlý "Ama baba vaktiyle sende bir ara kendini iyi hissetmediðinde Hakone kaplýcalarýna gittiðini anlatmýþtýn" diyor. Baba daha çok kýzarak delikanlýyý tokatlýyor. Çocuk da intihar ediyor. Gazeteler intiharýn anlýk bir sinir krizi sonucu olduðunu söylediler, yanýlýyorlardý diyor yazar. Delikanlý babasýnýn kendisine olan sevgisinin yüksek düzeydeki beklentilerine baðlý olduðunu anlamýþtý. Ýnsanlar "Eðer" türü sevginin üstünde bir sevgi arayýþý içindeler aslýnda. Bu sevginin varlýðýný ve nerede aranmasý gerektiðini bilmek bu genç adamýn yaptýðý gibi yaþamý sürdürmekle, ondan vazgeçmek arasýnda bir tercih yapmakla karþý karþýya kaldýðýmýzda önemli rol oynayabilir diyor Masumi Toyotome. Ýlginç deðil mi? Ýkinci tür: "Çünkü" türü sevgi Toyotome bu tür sevgiyi þöyle tarif ediyor: Bu tür sevgide kiþi bir þey olduðu, bir þeye sahip olduðu ya da bir þey yaptýðý için sevilir. Baþka birinin onu sevmesi, sahip olduðu bir niteliðe ya da koþula baðlýdýr. Örnek mi? "Seni seviyorum. Çünkü çok güzelsin, yakýþýklýsýn, baþarýlýsýn." "Seni seviyorum. Çünkü o kadar popüler, o kadar zengin, o kadar ünlüsün ki. "Seni seviyorum. Çünkü bana güven veriyorsun. "Seni seviyorum. Çünkü beni üstü açýk arabanla, romantik yerlere götürüyorsun". Yazar, Çünkü türü sevginin , Eðer türü sevgiye tercih edileceðini anlatýyor. Eðer türü sevgi bir beklenti koþuluna baðlý olduðundan büyük ve aðýr bir yük haline gelebilir. Oysa zaten sahip olduðumuz bir nitelik yüzünden 37 sevilmemiz hoþ bir þeydir egomuzu okþar. Bu tür olduðumuz gibi sevilmektir. Ýnsanlar olduðu gibi sevilmeyi tercih ederler. Bu tür sevgi onlara yük getirmediði için rahatlatýcýdýr. Ama derin düþünürseniz, bu türün Eðer türünden temelde pek farklý olmadýðýný görürsünüz. Kaldý ki bu tür sevgi de, yükler getirir insana. Ýnsanlar hep daha çok insan tarafýndan sevilmek isterler. Hayranlarýna yenilerini eklemek için çabalarlar. Sevilecek niteliklere onlardan biraz daha fazla sahip biri ortaya çýktýðý zaman, sevenlerinin, artýk ötekini sevmeye baþlayacaðýndan korkarlar. Böylece yaþama sonsuz sevgi kazanma gayretkeþliði ve rekabet girer. Ailenin küçük kýzý yeni doðan bebeðe içerler. Sýnýfýnýn en güzel kýzý, yeni gelen kýza içerler. Üstü açýk BMW'si ile hava atan delikanlý, Ferrari ile gelene içerler. Evli kadýn kocasýnýn genç ve güzel sekreterine içerler. O zaman bu tür sevgide güven duygusu bulunabilir mi? diye soruyor Toyotome. Çünkü türü sevgi de, gerçek ve saðlam sevgi olamaz diyor. Bu tür sevginin güven duygusu vermeyiþinin iki nedeni daha var. Birincisi; acaba bizi seven kiþinin düþündüðü kiþi miyiz korkusu. Tüm insanlarýn iki yani vardýr. Biri dýþa gösterdikleri öteki yalnýzca kendilerinin bildiði. Ýnsanlar sandýklarý kiþi olmadýðýmýzý anlar ve bizi terk ederlerse korkusu buradan doðar. Ýkincisi de ya günün birinde deðiþirsem ve insanlar beni sevmez olurlarsa endiþesidir. Japonya'da bir temizleyicide çalýþan dünya güzeli kýzýn yüzü patlayan kazanla parçalanmýþ. Yüzü fena halde çirkinleþince, niþanlýsý niþana bozup onu terk etmiþ. Daha acýsý ayni kentte oturan anne ve babasý, hastaneye ziyarete bile gelmemiþler, artýk çirkin olan kýzlarýný. Sahip olduðu sevgi, sahip olduðu güzellik temeli üstüne kurulmuþ olduðundan bir günde ölmüþ. Güzellik kalmayýnca sevgi de kalmamýþ. Kýz birkaç ay sonra kahrýndan 38 ölmüþ... Japon yazar toplumlardaki sevgilerin çoðu "Çünkü" türündendir ve bu tür sevgi, kalýcýlýðý konusunda insaný hep kuþkuya düþürür diyor. Peki o zaman, gerçek sevgi, güvenilecek sevgi ne? Ve iþte sevgilerin en gerçeði: Üçüncü tür sevgi: "Raðmen" Bir koþula baðlý olmadýðý için ve karþýlýðýnda bir þey beklenmediði için? Eðer türü sevgiden farklý bu. Sevilen kiþinin çekici bir niteliðine dayanýp böyle bir þeyin varlýðýný esas olarak almadýðý için Çünkü türü sevgi de deðil. Bu üçüncü tür sevgide insan bir þey beklediði için deðil bir þeyler eksik olmasýna raðmen sevilir. Güzelliðe bakar mýsýnýz? Raðmen sevgi. Esmeralda, Quasimodo'yu dünyanýn en çirkin, en korkunç kamburu olmasýna raðmen sever. Asil, yakýþýklý, zengin delikanlý da Esmeralda'ya çingene olmasýna raðmen tapar. Kiþi dünyanýn en çirkin, en zavallý, en sefil insaný olabilir. Bunlara raðmen sevilebilir. Burada insanýn, iyi, çekici ya da zengin konum edinerek sevgiyi kazanmasý gerekmiyor. Kusurlarýna, cahilliðine, kötü huylarýna ya da kötü geçmiþine raðmen olduðu gibi, o haliyle sevilebiliyor. Bütünüyle çok deðersiz biri gibi görünebiliyor ama en deðerli gibi sevilebiliyor. Japon yazar yüreklerin en çok susadýðý sevgi budur diyor. Farkýnda olsanýz da, olmasanýz da, bu tür sevgi sizin için yiyecek, içecek, giysi, ev, aile, zenginlik, baþarý ya da ünden daha önemlidir. Bunun böyle olduðundan nasýl emin olursunuz? Haklý olduðunu kanýtlamak için sizi bir teste davet ediyor. Þu soruma cevap verin diyor. Kalbinizin derinliklerinde, dünyada kimsenin size aldýrmadýðýný ve hiç kimsenin sizi sevmediðini düþünseydiniz, yiyecek, elbise, ev, aile, zenginlik, baþarý ve üne olan ilginizi yitirmez SEVGÝ DÜNYASI miydiniz? Kendi kendinize “Yaþamýmýn ne yararý var?” diye sormaz mýydýnýz? Devam ediyor Toyotome: Þu anda en sevdiðiniz kiþinin sizi sadece kendi çýkarý için sevdiðini anladýðýnýzý bir düþünün. Dünya birden bire baþýnýzýn üstüne çökmez miydi. O an yaþam size anlamsýz gelmez miydi? Diyelim sýradan bir yaþamýnýz var. Günlük yaþýyorsunuz. Günün birinde gerçek, derin ve doyurucu bir sevgi bulacaðýnýzdan umudunuz olmasa, kalan hayatinizi nasýl yaþardýnýz? diye soruyor ve yanýtlýyor: Öyleleri ya iyice umutsuzluða kapýlýp intihar ediyorlar ya da iyice daðýtýp yaþayan ölü haline geliyorlar. Toyotome, hem de nasýl iddialý savunuyor Raðmen sevgiyi. Bugün yaþamýnýzý sürdürebilmenizin nedeni Raðmen türü sevgiyi þu anda yaþamanýz ya da bir gün bu sevgiyi bulacaðýnýza inancýnýzdýr. Son sözlerinde biraz umutsuz, Toyotome. Bugün yaþadýðýmýz toplumda herkesi doyuracak bu sevgiyi bulmak zor. Çünkü herkesin sevgiye ihtiyacý var. Kimsede baþkasýna verecek fazlasý yok? diye açýklýyor. Anlatýyor: Yakýnýmýzda olan birinin bu sevgiyi bize vermesini bekleriz. Ama o da ayný þeyi baþkasýndan beklemektedir. Peki bu dünyada sevgi ne kadar var. Yazara göre, açlýðýmýzý biraz bastýracak kadar. Ve de yemek öncesi tadýmlýk gelen iþtah açýcýlar gibi. Bu minnacýk tadým, bizi daha müthiþ bir sevgi açlýðýna tahrik ve teþvik ediyor. Bu minnacýk tadým sevgiye ne kadar muhtaç olduðumuzu anlatýyor. Büyük bir hýrsla ana yemeðin gelmesini ve bizi doyurmasýný bekliyoruz. Hani nerede? Hepsi o. Ve asýl çarpýcý cümle en sonda: DÜNYADAKÝ EN BÜYÜK KITLIK, RAÐMEN TÜRÜ SEVGÝNÝN YETERÝNCE OLMAYIÞIDIR. Masumi Toyotome'nin "Three Kinds of Love" adlý eserinden alýnmýþtýr. SEVGÝ DÜNYASI 39 Kýlýçlar Köprüsü Canlý Kryon Celsesi, 29 Eylül 2012 Toronto, Ontario - Kanada Lee Carroll kanallýðý ile verilmiþtir. Çeviren: Necati Tarýman S elamlar sevgili varlýklar, ben Manyetik Hizmetten Kryon'um. Planlar çerçevesinde sizler þu aþamada bizim insanlýk için karar noktasý adýný vereceðimiz durumun tepe noktasýna varmak üzeresiniz. Sizin bunu benim gördüðüm ýþýk altýnda görebilmeniz için ilk önce iki þeyi anlamanýz gerekmektedir. Birincisi, biraz geriye doðru giderseniz, sizinle olan ilk iletiþimimde size insan bilincinin deðiþmekte olduðunu söylemiþtim. En baþýndan itibaren gezegenin özellikleriyle ilgili olarak verdiðim bilgilerde insanlýðýn bir deðiþim geçir- mekte olduðunu, buraya çok özel bir amaçla gelmiþ olduðumu ve bu amacýn da dünyanýn manyetik özelliklerini deðiþtirmek olduðunu ifade etmiþtim. Size Kryon grubunun bu iþi 2002 yýlýnda sonlandýracaðýný ve bunu takiben de dünyayý terk edeceðini söylemiþtim ve gerçekten de söylediklerim gerçekleþti. Tüm bunlar sizlerin insanlýk olarak baþarmýþ olduðunuz iþlere bir tepkiydi ve bazýlarýnýz söylenenlerden gerekli sonuçlarý çýkararak bunlarýn hepsinin tamamen ekinoks yalpalanmasý süreci içinde yer aldýðýný (Güneþinizin 40 Galaksinin orta çizgisi ile hizalandýðý 36 yýllýk bir pencere, gezegenin 26.000 yýllýk salýnýmýnýn baþlangýcý ve sonu) söylemiþtim. (Not: Ekinoks yalpalanmasý (precession of the equinoxes) Dünyanýn ekseni etrafýnda saat yönünde salýnarak gök ekseninde bir daire oluþturmasýna ekinoks yalpalanmasý denilir. Her 71.6 yýlda 1 derece yalpalanarak bu 360 derecelik döngü 25.765 yýlda tamamlanýr.) Bu astronomik özellik ayrýca ezoterik (batýni) olarak (metafizik olarak) kadim insanlarýn söyledikleri ile de uyuþmaktadýr, þimdiye kadar olanlar içinde insanlýk için en önemli ve içinde çok büyük bir enerji amacý taþýyan karar noktasý. Ben bu nedenle buraya geldim ve benim ilk mesajlarýma bir kez daha bakarsanýz, benim niye gelmiþ olduðumu, insanlara bir þeyler olmakta olduðunu ve olanlarýn insanlarýn geleceðiyle ilgili olduðunu anlarsýnýz. 22 yýl önce bunlarý size anlattým ve 1993 yýlýnda ilk kitabýmýz yayýnlandý (Kryon 1. kitap). Þimdi aradan bu kadar yýl geçtikten sonra artýk 2012 yýlýna ulaþtýk ve söylediklerimizin hepsi tamý tamýna gerçekleþti. O zamanlar sizlere potansiyelleri söylemiþtik; bunlarýn bazýlarý insanlýðýn potansiyelleri haline geldi, bazýlarý ise olmadý. Biz sadece potansiyellerle uðraþýrýz ama bugün sizin geleceðiniz ile ilgili en güçlü potansiyellerden söz edeceðiz. Ýkincisi, size hatýrlatmak ve sizin de unutmamanýzý isterim ki, bu gezegene geldiðinizde her biriniz tümü ile kendinize özgü idiniz. Þu oturduðunuz yerde kaç yaþýnda olduðunuz hiç önemli deðildir çünkü her biriniz yaþlý bir ruhsunuz. Bunun gibi mesajlarý dinlemeye, SEVGÝ DÜNYASI izlemeye ve okumaya eðilim gösterenler yaþlý ruhlardýr. Ama biz bu hususu daha önce de ve birçok kez dile getirmiþtik. Elimizde olan kendine özgü bir gruptur ve hepinizin bu dünyaya vardýðýnýzda meydana gelmiþ olan gerçeklik kývýlcýmýný hatýrlamanýzý istiyorum. Bir bebek olarak bu dünyaya geldiðinizde, sizin anýlarýnýza kilitlenen kuantumluk henüz belirginken ve anýlar kulaklarýnýzýn içinde çýnlarken, "Ýþte bu yaþam fark yaratacak olan yaþamdýr" demiþtiniz. Hattâ aranýzdan bazýlarý, "Ben neden yaþýyorum?" diye sormuþtu. Sizler kim olduðunuzu biliyorsunuz. Siz etrafýnýzdaki koþullar ve durumlar nedeniyle tam karanlýða gömülmüþ durumdayken, biz oradaydýk. Size neden burada olduðunuzu söyleyeceðim. Siz eski ruhlar çok uzun zaman önce baþlamýþ olduðunuz görevi tamamlamak üzere buradasýnýz. Bu karar noktasýdýr ve benim açýmdan bakýldýðýnda, bu nokta çoktan geçilmiþtir. Önünüzde artýk baþka test yoktur çünkü artýk o noktayý aþtýnýz. Sizin zaman çizelgenize göre bundan sonra 18 yýl daha geçecek. Dolayýsýyla, bu yýlýn sonunda 2012 yýlýnýn iþareti gündönümüne gelince, sadece bir iþaret olacak, baþka hiçbir þey deðil. 3 boyut zamanýnda bir kutlama noktasý. Bu noktada baþarmýþ olduðunuz için kutlama yapacaksýnýz. Ve sadece þunu söylemekle yetineceðim ki, dünya denilen bu aydýnlanmýþ mekâný yaratmýþ olanlar þu anda sizin baþardýðýnýzý biliyorlar. Göklerde þimdiden kutlamalar baþladý, ama buna raðmen size önceden olacaðýný söylediðimiz þeyler gerçekleþiyor ve endiþelenen kimseler var. SEVGÝ DÜNYASI Ýfþa edilmiþ Kýlýçlar Köprüsü Size þimdi "açýða vurulmuþ (ifþa edilmiþ) olan Kýlýçlar Köprüsü" dediðim þeyi söyleyeceðim. Söyleyeceklerim bundan nesiller sonra olacak þeyler olmayýp, þimdi olanlardýr, en kýsa sürede olacak olanlardýr. Kýlýçlar Köprüsü geldi. Bazýlarýnýz bu bilgiyi daha sonra Kutsal Kitapta yer alan kadim kehanetler ile mukayese edecek þekilde geniþlettiniz ve bunu yaparken sizin hesaplamanýza olanak verecek þekilde tarih ve olaylarý biraraya getirmeye çalýþtýnýz. Hattâ bazýlarýnýz, "Ah, Kýlýçlar Köprüsü, bu dünyada savaþlarýn meydana geleceði zaman olmalý. Bu Kýyamet ve beklenen Mahþer zamaný geldi" dediniz. Sevgili varlýk, sana þimdi diyorum ki, Mahþer baþka bir dünyada, baþka bir zamanda oluþuyor! Artýk bu kehaneti sizlerin baþýna gelmeyecek olan bir olay olarak sýnýflandýrabilir ve devreden çýkarabilirsiniz. Þimdi, yeniden söylüyorum sevgili varlýk: Eskiden yapýlmýþ olan kehanetleri burada geliþmekte ve geliþecek olan olaylara uyarlamaya ve monte etmeye çalýþmayýn. Eðer hatýrlýyorsanýz, o eski kehanetlere göre sizler 1000 yýlýn sonunda ölmüþ olacaktýnýz. Oysa þimdi 2012 yýlýna kadar sað salim geldiniz. Siz artýk kadim insanlarýn, güney ile kuzeyin birleþtiðini görmüþ olan eski yerli halklarýn þu anda geçerli 41 olan kehanetine geçtiniz, Tüylü Yýlan kehâneti ve Akbaba kehaneti ve Kartal kehâneti. Bu önceki peygamberlerden hiçbiri tarafýndan tahmin edilememiþ olduðu þekliyle gezegendeki bir enerji hareketidir. Peygamberler deðil ama yerli halklar bu kehaneti yaptýlar. Çünkü onlar insanlýðýn 5. karar noktasýný aþtýðýný ve bizim "Ýnsan Bilincinin Büyük Deðiþimi" diye adlandýrdýðýmýz bir sonraki bölüme geçtiðini gösteren bazý zaman kesirlerinin potansiyellerini görmüþlerdi. Bundan sonra ne olacak? Kýlýçlar Köprüsü. Gelin bunu analiz edelim. Ýzin verirseniz size bu ifadeyi söylediðimizde aklýmýzda ne olduðunu söyleyelim. Ve ayrýca burada söylenmiþ olmayan herhangi bir þeyi bu söz üzerine inþa etmemenizi istiyoruz. Size verilmiþ olandan fazlasýný yansýtmayýn. Size verilmiþ olan þeylerden gizli anlamlar çýkarmaya çalýþmayýn, çünkü size söylenebilecek her þeyi söyleyeceðim. 42 Köprü Bu gizli, saklý deðil, açýktýr. Bu bir köprüdür, öyleyse ilk önce buna bakalým. Bu köprü ne iþ görüyor ve neden orada olmalýdýr? Eh, tebrikler sevgili varlýklar çünkü bir karar noktasý her zaman bir köprü deðildir. Bu bazen bir yarýktýr; insanlýðýn içine düþebileceði ve bunun sonucunda her þeye yeniden baþlamak zorunda kalacaðý bir yarýk. Veya hiçbir köprünün bulunmadýðý bir karar noktasý ve bu da her þeyin ayný kalacaðý ve hiçbir þeyin deðiþmeyeceði anlamýna gelir. Hiçbir deðiþiklik olmaz ve eskiden neye sahipseniz, onlarýn daha fazlasýna sahip olursunuz - hiçbir yer olan ve asla yazýlmamýþ olan bir gelecek. Ama olan kesinlikle bu deðildir. Evet, bu pek çok kez yazýldý sevgili varlýklar ama sizin kutsal kitaplarýnýzda deðil tabii. Ortaðým bu dünyadan gittikten çok sonra yeni kitaplar gelecek. Tabii ki ortaðým yeniden geri gelecek ama bu yaþamý bittikten çok sonra o günlerin peygamberleri olarak göreceðiniz kiþiler tarafýndan yeni kitaplar yazýlacak. Onlar gezegende daha sonra neler olacaðýndan söz edecekler ve insan tabiatýndaki deðiþimi görecekler. Onlar bedensel insanlýðýn kuantumlaþmasýna meyleden þeyi görecekler -çok, çok uzun zaman önce Pleiadeslilerin baþýna gelmiþ olan þeyin baþlangýcý siz köprüyü geçerken burada da olacak. Ama bu çok uzak gelecek. Ya þimdiden ne haber? Þu anda geçmekte olduðunuz köprü var olmanýn eski ve yeni paradigmalarý arasýnda yer almaktadýr. SEVGÝ DÜNYASI Nihayetinde tüm insanlýk köprüyü geçecek ama bu þu anda o kadar yeni ki, köprüyü sadece çok yaþlý ruhlar geçebiliyor zira onu görebilen ve bunun için akaþlarý hazýr olanlar sadece onlar. Ama sizin þunu bilmeniz gerekir: Köprü herkese aittir ve siz mecazi olarak köprüyü geçtikten sonra diðerleri sizi takip edecektir. Onlar köprüyü geçecekler ve fakat bunu yaptýklarýnýn farkýna bile varmayacaklar. Onlar yeni tür bir gerçeklik inancýna geçmektedirler. Bundan sonra sýra gelecekte olacaklar hakkýndaki beklentiler ile ilgili eski paradigmalardan vazgeçilmesine gelecektir. Bundan sonra sýra savaþ içermeyen bir geleceðin yeni paradigmasýnýn kabulündedir. Bundan sonra sýra size olabileceði söylenen bir uygarlýktan farklý olan bir uygarlýða bakýþa gelecektir. Ýþte köprü budur. Bu çok güzel bir þeydir. Aslýnda, bir köprünün var olmasý baþlý baþýna güzel bir þeydir. Köprü çok uzun bir süre boyunca yaratýlmýþtýr. Zamansal açýdan bakýldýðýnda, bu köprünün oluþacaðýný 30 yýl öncesine kadar bilmiyorduk. Ýþte yeni enerji böyle bir þeydir. Ýnsanlýðýn özgür iradesi var ve eðer enerji birikimi bir köprü kurulmasý veya kurulmamasý için momentum yaratmýþ olsaydý, çok güçlü bir potansiyel olmazdý ve yoktu. Ama yine de ufak bir potansiyel vardý. 1987 yýlýndaki Uyumlu Yakýnlaþma gerçekleþtiðinde köprünün kurulmakta olduðunu biliyorduk. 1989 yýlýna gelindiðinde üst yapý tamamlanmýþtý. 1993 yýlýnda ise köprü kurulmuþtu. O SEVGÝ DÜNYASI aþamada Sovyetler Birliði'nin çöküþüne ve Avrupa'daki eski düþmanlarýn bir ekonomik ittifak oluþturmalarýna þahit oldunuz. Bir þeyleri parçalamak yerine onlarý birleþtirme fikri çok yeniydi. Diktatörler devrilmeye baþladýlar ve köprü kuruldu ama her þey o kadar yavaþ gerçekleþti ki, insanlýðýn çoðu bunun farkýna bile varmadý. Ama sizler deðiþimin gelmekte olduðunu hissettiniz, deðil mi? Ýþte köprünün ifade ettiði anlam budur. Size köprü hakkýnda ne demiþtik? Köprüyü geçme konusunda eski enerjiye takýlýp kalmýþ olanlarýn bu iþten pek memnun olmayacaklarý dýþýnda aslýnda pek fazla bir þey söylemedik. Eski enerji sizin kaçmanýzý istemez! Eski enerji sizin köprüyü geçmenizi istemez çünkü o köprüyü geçemez. Bunu biliyor muydunuz? Eski enerji köprüyü geçemez. Binlerce yýldan beri bildiðiniz insan tabiatýna ait paradigmalar köprünün bu tarafýnda kalmak zorundadýrlar. Eski enerji köprüyü geçemez çünkü köprü sevgi, þefkat ve ýþýk içinde olmayan her þeyi reddeder. Eski zamanýn insan tabiatý da dahil olmak üzere, karanlýk olan hiçbir þey oradan geçemez. Ama þimdi hitap etmekte olduðum insanlar þu anda zaten köprünün üstündeler. Yaþlý ruh, bu senin tasarýmýndý ve bu sözler ile birlikte doðumdan hemen sonra doðum rüzgârý ile birlikte sana söylenmiþ olan, bunun senin son yaþamýn olabileceði hakkýndaki sözler þimdi kulaklarýnda çýnlamaktadýr. Öyleyse bundan sonra ne olacak? 43 Kýlýçlar Þimdi kýlýçlardan söz edelim: Siz kýlýç sözcüðünü duyduðunuzda aklýnýza ilk gelen þey savaþtýr. Kýlýçlar Köprüsü bir savaþtýr ve biz bunu size söyledik. Kýlýç kelimesi mecazi olarak kullanýlmaktadýr ve bir çok þeyi ifade edebilir. Onun için size bunlarý söylediðimizde ne ifade etmek istediðimizi size anlatalým. Birincisi: Kýlýçlar gerçekten de savaþta kullanýlan silahlardýr. Ufukta bir savaþ görünüyor. "Kryon, bu gerçek bir savaþ olacaðý anlamýna mý geliyor?" Potansiyel olarak, evet. Þu anda Ortadoðu'nun için için yanmakta olduðunu size söylememiz gerekir. Bu herhalde sizin de dikkatinizi çekmiþtir. Þimdi bir an durup olaylarý bir inceleyelim. Siz hangi enerji içinde büyüdünüz? Ortadoðu'nun enerjisi neydi? 40'lý yýllarda enerji neydi? Ýsrail Devleti'nin kurulmasý ile birlikte her iki tarafta da bir nefret duvarý oluþturuldu. Duvar o kadar kalýndý ki, çocuklar dili anlayýp konuþmaya baþlar baþlamaz, her iki tarafýn çocuklarýna da diðerlerinden nefret etmeleri öðretildi. Onlara düþmanlarýnýn kimler olduðu söylendi. O zamanlar neredeydiniz? Bazýlarýnýz henüz buraya gelmemiþtiniz. Sizler buraya geldiðinizde ve gençliðinizde Ortadoðu'da neler olduðunu farkýnda mýydýnýz? "Nefret neyle ilgili?" diye sorabilirsiniz. Ya size bunun aile içi bir kan davasý olduðunu söylesem, ne derdiniz? Yahudi bir üstadýn iki oðlu ile ilgili bir sorun bu. Biri Araplar'ýn atasý oldu, diðeri de Yahudi olarak kaldý. Aslýnda bunu duy- 44 mak ve bilmek istemezler ama her ikisi de Yahudi'dir. (Bunu onlara söylemeyin). Eðer soya bakarsanýz, bu husus açýkça belli olur ama bu yine de ya tam ve kesin bir çözüm veya savaþ durumu ortaya çýkarabilir. Bu durum dünya için bu nefretin neden olduðu bir yangýn ile sonuçlanabilir. Ýþte bu Nostradamus'un kehanetlerinde ve sizin Kutsal Kitabýnýzda sözü edilen durumdur ama artýk gezegen için geçerli olan kehanet deðildir. Bununla birlikte, nefret varolmaya devam etmektedir. Nefret bugün de, o zaman olduðu kadar büyüktür ama 40 yýl önce terörizm neredeydi acaba? Terörizm o zaman tecrit edilmiþ durumdaydý. Asýl darbeye maruz kalanlar Ýsrail ile Filistin'de ve bu bölgenin çevresinde yaþayanlar oldu ama ateþ þimdi her yeri sarmýþ gibi görünüyor ve sizler de endiþelisiniz. Cevap eski enerjinin bu nefretin belirli bir alanda kontrol altýnda tutulmasýndan çok memnun olduðudur çünkü böylece bu sýkýntý bir taraftan sürdürülürken, öbür taraftan yangýn diðer yerlere de (üçüncü taraflara) sýçramamýþ olacaktýr. Üçüncü taraflar partiye istenmeyen ýþýk getirmeye eðilim gösterirler. Birdenbire, tüm dünya iþin içine girer ve tüm senaryoyu gözlerinin önünde görüverirler. Aynen eski çaðlardan beri süregelmekte olduðu gibi, eski tüfekler savaþ isterler. Köprü üstündekiler ise ýþýk tutmakta ve dünyaya köprüden nasýl geçileceðini göstermektedir. Hattâ Ýsrail, Filistin ve Ýran'daki gençler bile ýþýk tutmaktadýr. Bu ýþýk eski tüfekleri sarmýþtýr ve onlar çileden çýkmýþ durumdadýrlar çünkü onlar artýk "nefret savaþýný" yitirmek üzeredir. SEVGÝ DÜNYASI Bir savaþ olacak mý? Neler oluyor? Alttan alta bir þeyler olduðunu hissedebiliyorsunuz, deðil mi? Bazýlarýnýz artýk haberleri incelemek istemiyor çünkü yarýnýn getirebileceði þeylerden korkuyorsunuz. Üstelik daha yýlýn sonu bile gelmedi! Bir savaþ olacak mý? Burada konuþtuðumuz þu anda bile Ortadoðu'da küçük bir savaþýn patlama potansiyeli var. Size eðer Ortadoðu'da bir savaþ olursa, bu savaþýn tüm dünyaya yayýlacaðý ve sizin bundan sað kurtulamayacaðýnýz söylendi. Size þimdi diyorum ki, bu eski paradigmadýr. Çünkü eðer böyle bir savaþ olursa, savaþ partisine kimin katýlmama kararý alacaðýný iyi gözleyin. Zira bu gezegende artýk oluþmakta ve yayýlmakta olan yeni bilinç vardýr. Ve size þunu söylemek isterim: Herhangi bir yöne eðilim göstermeksizin sizin geleceðinizle ilgili potansiyelleri dikkate aldýðýmýzda, bir savaþýn patlamasý veya patlamamasý köprü baðlamýnda o veya bu yönde herhangi bir sonuç doðurmayacaktýr (köprü açýsýndan fark etmeyecektir). Sonuç itibarý ile Ýran'da olacak olan, durum her nasýl ve hangi yönde geliþirse geliþsin, deðiþmeyecektir ve size bunun nedenini de söyleyeceðim. Çünkü eski tüfeklerin yerini alacak (onlarýn iþlerini devam ettirecek) kimse yoktur. Gençlerden onlarýn yolunu takip edecek olanlar pek azdýr. Sanki kendileri tüm ulusu temsil etme yetki ve hakkýna sahipmiþ gibi satranç tahtasýndaki taþlarý nefret dolu olarak oraya buraya oynatan eski tüfekler vardýr gerçi, ama onlar artýk bir þeyi temsil etmekten uzaktýrlar. Belki de patlayan bir savaþ nedeniyle aþýrýlýklar SEVGÝ DÜNYASI ile yüklü olan bir zaman gerçekten gelebilir ama savaþtan kaynaklanan bu aþýrýlýklar o ülkede bir devrim olmasýna yol açacaktýr. Buradakilerde baskýn eðilim savaþ karþýtý eðilimdir. Yeni bir savaþ isteyip istemediklerini Ýsraillilere sorun bakalým. Hayýr diyeceklerdir ama onlar da düþmanlarýnýn savaþa neden olacaðýndan endiþe etmektedirler. Onlarýn düþmanlarý kimlerdir ve deðiþen nedir sevgili varlýklar? Siz Suriye, Mýsýr ve Libya'da ne olup bittiðini bildiðinizi mi sanýyorsunuz? Öyle mi düþünüyorsunuz? Oralarda yaþayanlarda inançlarý ve düþmanlarýnýn kim olduðuyla ilgili olarak yeni bir ayarlanma yapýlmakta olduðunu söylememe izin verin. Burada söz konusu olan, onlarýn kendi hükümetlerinden neler isteyip bekledikleridir. Onlarýn hepsinin sonuç olarak ne istediklerini size söylememe izin verin. Bu istekleri önümüzdeki 20 yýlda görmeyebilirsiniz ama onlar okullar ve hastaneler istiyorlar. Onlar sizin maðazalarýnýzda neler varsa, onlara sahip olmak ve ayrýca hangi kurallarýn geçerli olduðunu ve bunlara nasýl uyulacaðýný onlara dikte eden küçük bir grubun baskýsýna maruz kalmaksýzýn kendi peygamberlerine ibadet etme özgürlüðü (ibadetlerini kendi peygamberlerinin ve kitaplarýnýn söylediði þekilde yapma özgürlüðü) istiyorlar. Onlar Muhammed'i kendi usullerince onurlandýrmak ve O'nun tarafýndan tasarýmlanmýþ olduðu þekilde onun içinde bulunan Tanrý sevgisini görmek istiyorlar. Ýþte olan budur. Savaþ iþte budur. Sorun eski enerjinin buna karþý çýkmasý ve savaþmasýnda yatmaktadýr. Çünkü bu insanlar istediklerini elde ederlerse, eski enerji kontrolü kaybedecektir. 45 Bir paradigma deðiþimi oluþmaktadýr ve siz bunu ilk önce orada göreceksiniz ama bu görüntü o kadar da güzel olmayabilir. Onun için sizin sýký durmanýzý istiyorum. Nostradamus'un son dakikada söylemiþ olduklarýný ortaya serip, "Nostradamus haklýymýþ" demeyin. 1987 yýlýndan itibaren söylemiþ olduðu hiçbir þey tezahür etmedi. Birdenbire Kutsal Kitapta bulunan esinlemelerde söylenmiþ olanlara bakýp onlarý gerçek gibi algýlamayýn, çünkü orada söylenenler 30 yýldan beri hiç gerçekleþmedi. Hiçbir þey oralarda söylenmiþ olduðu gibi olmadý. Þu anda gerçeðe uygun olan tek olgu Orta Doðuda sorunlarýn halen devam etmekte olduðudur. Tüm o kehanet dörtlükleri yere düþtü, geçersiz oldu ve gerçekleþmedi. Zamanlama onlarýn þimdi gerçekleþmesi için hiç doðru deðildir. Bir bakýn çevrenize ve etrafa. Hâlâ, "Oluyor, oluyor, hepsi gerçekleþiyor!" diyenler var tabii etrafta. Çünkü onlar korku ve kontrol iþine yatýrým yapmýþ olanlardýr. Bazýlarý bunlarýn gerçekten olmasýný istiyor ve yuvaya giderek Tanrý'ya kavuþmanýn tüm bu olaylarýn zirve noktasý ve tamamlanmasý olacaðýný düþünüyor. Ama yuvaya gidiþin yolu köprüden aþýp savaþsýz bir dünyaya ulaþmaktan geçiyor. Ýþte Köprü budur. Eski enerji çok zor pes eder. Kýlýç baþka ne anlama gelir? Kýlýç bir semboldür, gerçek için mecazi bir sembol. Kýlýçlar Köprüsü ise gerçeðin köprüsüdür. Bazý törenlerde kýlýçlar baþlarýn üzerinde çapraz tutulur (çatýlýr). Bunu anlayabiliyor musunuz? Ýþte biz bunu böyle görüyoruz. Köprüye ulaþana 46 kadar önünüzde zorlu bir yol olacak mý? Evet ama siz bu dünyaya geldiðiniz andan itibaren bunu biliyordunuz sevgili varlýklar. Kaldý ki, zorluklar olmasý bir dünya savaþý olacak anlamýna da gelmez ve zaten öyle bir anlamý da yoktur. Þu anda Orta Doðuda nefreti devam ettirip ettirmeme konusunu çözüme kavuþturma baðlamýnda çalýþma yapan insanlar var. Bu insanlar birbirlerine güvenmiyorlar ama iþlerin þimdiye kadar olduðu gibi sürmesini de istemiyorlar. Mevkilerini kaybetmiþ olan veya kaybetmenin eþiðinde olan diktatörler ile bunlarýn yerini almýþ veya alacak olup bir zaman sonra komþularýyla ilgili pozisyonlarýný yumuþatacak ve politikalarýný daha ýlýmlý hale getirecek olanlar var. Bunlarýn nedeni insanlarýn artýk okullar, hastaneler, yollar ve çocuklarý için güvenlik istediklerini kavramýþ olmalarýdýr. Bunlar sizin için hayal edilmesi çok zor olan hususlar mý? Medya dehþet peþinde koþuyor ve sizlerin sadece birbirinizi katletme iþiyle meþgûl olduðunuzu yazmakta ve söylemektedir. Ben sizlerin onlarla röportaj yapmanýzý istiyorum. Sürekli ekranlarda ve haber bültenlerinde gördüklerinizle deðil, buralarda görünmeyen ve ekranlarda ve haberlerde görünenlerle ayný inanca sahip olan anneleri ve babalarý ile görüþün. Onlar size, "Bize barýþ verin; bizimle uðraþmayýn; býrakýn kendi yolumuzdan giderek kendi kültürümüzde büyüyüp geliþelim. Bizler bomba yapmak istemiyoruz. Biz þefkat duygusu ve ortamý istiyoruz." diyeceklerdir. Ýþte köprü budur. Ýþler iyileþmeden önce kötüleþebilir ve biz size bunu bundan SEVGÝ DÜNYASI önce defalarca söyledik. Ama siz bu nedenle buradasýnýz. Zaman içinde nefreti yaratan az sayýdaki kiþinin gerçekten az sayýda olduðu görülecektir. Çoðunlukta olanlarýn fikirleri ve görüþleri yaygýnlaþacak ve onlar azýnlýðýn yerini alacaktýr. Bundan sonra yapacaklarýnýz çok önemlidir. Bu ne olacaktýr? Bundan korkacak mýsýnýz, yoksa þefkat duygusu ile yaklaþýp, anlayýþ gösterecek ve sonuçta tüm heybetinizle ve dimdik köprüden karþýya mý geçeceksiniz? Korku içinde bir köþeye büzülüp beklediðiniz þeyleri gördüðünüzde endiþe içinde kývranacak mýsýnýz? Eski enerji kolay pes etmez. Gerçeklik kýlýcý aktif ve iyi durumdadýr ve gerçek ýþýkta hükmünü sürdürecektir. Sizin anlamaya baþladýðýnýz baþka hangi gerçek olabilir? Þefkat duygusunun hakim olduðu bir dünyada, þu anda uðraþmakta olduðunuz meselelere benzer, dürüstlük ve doðruluk dýþý hususlarýn yer almadýðý bir dünyada, iþlerin yürümesi ile ilgili gerçekten ne haber? Ýþ yapma yolu deðiþecek, hükümetler deðiþecek ve bankacýlýk deðiþecektir. Bir gün gelecek ve siz gezegenin en karanlýk köþelerinde bile iþlerin yürütülmesi yollarýný gerçek anlamda deðiþtirmiþ olduðunuzun farkýna varacaksýnýz. Bu genel olarak beklentilere uyan bir þey deðildir ve siz o zaman gerçekten fark yaratmýþ olduðunuzu anlayacaksýnýz. Ben þu anda Kanada'dayým ve bunu biliyorum, ama Amerika'da bu mesajý dinleyen ve okuyan izleyicilere þunu söylemek isterim: Hazýrlanýn! Zira henüz o raddeye gelmemiþ olsa da çökecek SEVGÝ DÜNYASI olan, dürüstlükten ve doðruluktan nasibini almamýþ ve artýk bir daha kurtarýlmayacak olan kurumlar var. Bunlarýn içinde en büyüðünün ilaç sanayi olduðunu bundan önce söylemiþtik ve þimdi bunu yine söylüyoruz. Bu kaçýnýlmaz sonuçtur. Bu hemen þimdi olmuyorsa, o zaman bilemedin 10 yýl sonra olacaktýr. Bu kaçýnýlmaz sonuçtur ama onlar yine de hayatta kalmak için savaþacaklardýr ve köprüyü geçenlerden olmayacaklardýr. Zira köprünün diðer tarafýnda yeni bir yol ve yöntem vardýr, üstelik sadece ilaç için deðil, ayný zamanda bakým konularý için de. Þu anda düþünülmemiþ olan, þu anda mevcut olan hiçbir sistemi temsil etmeyen paradigmalar yaþlýlarýn ve kýdemlilerin farkýnda bile olmadýklarý kavramlara sahip olan genç zihinler tarafýndan yaratýlacak ve geliþtirilecektir. Bugün dürüstlük ve doðruluktan nasibini almamýþ olanlar yarýn çökeceklerdir. Siz sadece hazýrlýklý olun. Bunlarýn hepsi köprünün diðer tarafýnda olanlarýn bir parçasýdýr. Eski enerji bunlardan hiç hoþlanmayacaktýr ve eski enerji baðýmlýlarý ve köleleri itiraz edeceklerdir. Elektrik üretmek için yeni yöntemler, suyu arýtmak için yeni metotlar ve beslenme için yeni yollar olacaktýr. Bunlarýn hepsi gelecekte köprünün diðer tarafýnda yer almaktadýr. Hepsi orada ve sizin köprüyü geçmenizi bekliyor. Korkmayýn. Iþýk iþçisi, bu senin hep beklemiþ olduðun bir þeydir ve senin hep istemiþ olduðun gelecektir. Bu nedenle doðdun ve bu nedenle halen yaþýyorsun. Ne kadar yaþlý olduðunun hiç önemi yoktur. Arkanda kalmýþ olan yýllarý sayma; oralara gitmeye kalkma; sadece gerekeni yap. Ben sizlerin yaþamýnýzý bizim 47 gördüðümüz gibi görmenizi istiyorum. Bu gezegende þu anda yaratmýþ olduklarýnýzýn enerjisi ile yaþamýþ olduðunuz tüm yaþamlar elinizdedir çünkü Ruh sizi böyle görmektedir. Sizin dünya yüzeyinde býrakmýþ olduðunuz ayak izi çok büyüktür ve þu anda köprüyü geçiþ süresinde yapmakta olduklarýnýz çok önemlidir. Sadece yaþamlar boyunca biriktirilmiþ olan bilgeliðe sahip olan yaþlý ruhlar o köprüyü hareket ettirebilir ve çabucak aþabilir. Nihai Özellik Kýlýçlar ile ilgili son þey kutlamadýr. Ýnsanlar çatýlmýþ olan kýlýçlarýn altýndan geçtiðinde ne olur? Buradaki genel fikir nedir? Bu evliliktir, öyle deðil mi? Öyleyse son olarak size köprü üzerindeki evlilik sembolünü söyleyelim. Bunun pek çok anlamý vardýr! Bu o ana dek olanla, olabilecek olanýn evliliðidir. Þefkat ile insan ruhunun evliliðidir, sizin gezegendeki ruh varlýðýnýzýn yaratýcý tohumlarýnýz (Pleiadesliler) ile evliliðidir, sizin ile sizin evliliðinizdir. Bu kuzey ile güneyin birleþmesidir. Bu çok güzeldir. Bu Kýlýçlar Köprüsüdür. Siz belki bugün buradasýnýz veya bu mesajý dinliyor ve okuyorsunuz ve bunlarýn hepsi sizin için çok yeni ve "Ben yaþlý bir ruh olup olmadýðýmý bilmiyorum. Ben bu geçiþin bir parçasý mýyým? Ben köprüden karþý geçiyor muyum?" diye soruyorsunuz kendi kendinize. Size þunu söylememe izin verin: Bunu analiz etmeyin! Size bir olguyu söylememe izin verin. Eðer þu anda dinliyorsanýz veya okuyorsanýz, o zaman siz bunun bir parçasýsýnýz. Bu dinlemek, okumak ve SEVGÝ DÜNYASI 48 bilmek amacýyla sizi bu sayfaya, bu sandalyeye getiren tek þeydir. Eðer ilgileniyorsanýz, o zaman olayýn bir parçasýsýnýz. Þunu yeniden söylemek isterim: Fazla analiz yapmaya kalkmayýn. Pek çoklarý uyanacak ve takip edecek. Siz yaþadýðýnýz sürece köprü orada olacaktýr. Sizin ne yapmanýz gerekiyor? Sadece olduðun gibi ol yaþlý ruh. Ýþe git ve ýþýðýný orada göster ve yay. Etrafýndakiler için þefkat duygusu beslediðini göster. Belki de buna inanmayan ailene git, ama onlar hakkýnda yargýda bulunma. Bunun yerine onlara þefkat göster çünkü senin içinde Tanrý'nýn bir parçasý var. Þimdi üstatlarýn bu durumda ne yapacaklarýný düþün. Onlar orada durup hüküm vermiyorlar, onun yerine senin yaþamýný kutluyorlar. Karþýnda kim olursa olsun, onlarýn yaþamlarýný kutla. Müþfik Tanrý'nýn ve içinde bulunan ve senin geleceðini þekillendirecek olan kutsal tohumlarýn örneðini oluþtur. Korkma!.. Medyanýn bundan sonra söyleyecekleri, Orta Doðuda bundan böyle olacaklar, sonraki yýllarda olacak olanlar hep eski enerjinin tepkisinin bir parçasý olacaktýr. Karanlýk köprüyü geçemez ve onun için onlar öleceklerdir. Ve ben insanlardan söz etmiyorum. Ben nefret enerjisinin kendisinin öleceðinden ve ortadan kaybolacaðýndan söz ediyorum. Vaat budur ve þu anda bunu deðiþtirebilmek için tam ve özgür iradesi olanlara hitap ediyorum ama size yine de diyorum ki, siz bunu yapmayacaksýnýz çünkü itme gücü (moment) çok fazla. Top þimdiden size doðru yuvarlanmaya baþlamýþtýr. 20 yýldan beri bunun geldiðini görüyordunuz. Bu dünyada barýþýn hakim olmasý hakkýna sahipsiniz. Bu sizin planlarýný yapmýþ olduðunuz bir zamandýr. Üstelik bunun örneði de var çünkü Pleiadesliler bunu yaptýlar, Orion'dan gelenler bunu yaptýlar, Okturyonlular bunu yaptýlar. Þimdi parçasý olduðunuz gezegenler sisteminin ebeveynlerinin, ebeveynlerinin, ebeveynleri bunu yaptýlar. Þimdi de siz bunu yapýyorsunuz. Eski enerjinin son kalýntýlarý ortadan yok olana kadar önünüzde uzun bir süreç uzanýyor. Þimdi yeniden söyleyeceðim: Bir gün gelecek ve siz eski günleri (bugünü) düþünerek "Ýnsanlýk ne kadar da barbarmýþ meðerse!" diyeceksiniz. Ve bizim gördüðümüz de budur yaþlý ruh. Ýþte bizim gördüðümüz budur. Ve öyledir. KRYON “Lütfen Yeni Yýlda Aboneliðinizi Yenilemeyi Unutmayýnýz!..” Deðerli Okuyucularýmýz Sevgi Dünyasý Dergimiz Haziran 2007 tarihinden baþlamak üzere yalnýzca abonelerimize ulaþmaktadýr. Bizlerle olmaya devam etmek istiyorsanýz, Haberleþme adresi: [email protected] ve PK: 227 Beyoðlu/Ýstanbul. En içten sevgilerimizle Sevgi Dünyasý Adý, Soyadý: ..................................................... Adres: ..................................................... Posta Kodu: ..................................................... Ýlçe: ..................................................... Ýl: ..................................................... Tel: ..................................................... 2012 yýlý için Tek Dergi fiyatý: 7 TL. Abone ücreti: Yurt içi (75 TL) ................ Yurt dýþý (90 TL) ................ Posta Çeki No: 385999 (Sevgi Yayýnlarý)