2012 Aralık Sayı - xn--sevgiyaynlar

Transkript

2012 Aralık Sayı - xn--sevgiyaynlar
ARALIK 2012 Sayý: 528 Fiyat: 7 TL
SEVGÝ ÜZERÝNE
CANLILARDAKÝ MUHTEÞEM OLUÞUMLAR
KEHANET
ÝÇÝNDEKÝLER
Ümit ..................................................... 2
Aylýk Kültürel ve
Siyasi Dergi
Cilt: 44 Sayý: 528 Aralýk 2012
Dr. Refet Kayserilioðlu
Canlýlardaki Muhteþem
Oluþumlar ............................................ 4
Ahmet Kayserilioðlu
Onur Baþkaný:
Dr. Refet Kayserilioðlu
Sevgi Yayýnlarý Tic.Ltd.Þti. adýna
Sahibi ve Genel Yayýn Müdürü:
Ayþegül Kayserilioðlu
Yazý Ýþleri Müdürü:
Güngör Özyiðit
Yayýn Kurulu:
Güngör Özyiðit
Nelda Bayraktar
Hale Ürkmezgil
Ýtaat Ýkilemi .......................................... 9
Güngör Özyiðit
Kehanet ve Kâhinlik .......................... 13
Zuhal Voigt
Meher Baba ....................................... 20
Derleyen: Nihal Gürsoy
Önümüzde Duran Görev ................... 25
Haberleþme
ve Okur/Abone Ýliþkileri:
P.K: 227 Beyoðlu/Ýstanbul
(Ýslâm ve Bilim - v)
Yönetim Yeri:
Ceylan Sk. No: 9/bod.kat
Güzelyalý, Pendik/Ýst.
Topluluðun Vizyonu .......................... 32
Baský:
Hedef Dijital Baský
Taksim Cad. No: 19/A
Taksim/Ýstanbul
Fiyatý: 7 TL
Yýllýk Abone: 75 TL
Yurt Dýþý: 90 TL
Kapak Resmi: Josephine Wall
Yalçýn Kaya
(Yaþamýn Yapraklarý)
Nelda Bayraktar
Sevgi Üzerine .................................... 36
Masumi Toyotome
Kýlýçlar Köprüsü ................................. 39
(Canlý Kryon Celsesi)
Dergimizin internet sitesini
www.sevgidunyasidergisi.com, www.dostluk.org
adreslerinden ziyaret edebilirsiniz
SEVGÝ DÜNYASI
1
Sevgili Dostlar
Bir bilgiye, bir yola, bir gerçeðe inanan, sevgiyle baðlanan, gördüðü ve
duyduðu anda onun içinde olup onu yaþamak isteyen kiþilerin çok kolay
düþüverdikleri yanýlgýlar vardýr: 1. Kendisi o yola, o bilgiye ve gerçeðe, tüm
varlýðý ile baðlandýðý için, diðerlerinin de ayný hýzla ve tereddütsüz ayný þeyi
yapacaklarýný düþünür. Eðer yapamýyorlarsa suçu kendinde arar önce; yeterince çaba göstermemiþ olsa gerektir, ya iyi anlatamamýþtýr gerçeðini ya da
iyi örnek olamamýþtýr. Bu kendini görevli olarak görenlerin deðiþmez kaygýsý
olmakla birlikte, kesinkes kabul edilmelidir ki, herkesin kendi hýzý, kendi
ölçüleri, kendi deðerleri vardýr. 2. Kendisi baðlandýðý bilgiyi, gerçeði hayatýndaki her þeyin üstünde tutar; diðer konularý hep onun ýþýðýnda deðerlendirir, atacaðý adýmlarý ona göre atar. Bu onun için o kadar doðal, kolay ve
olmasý gereken bir haldir ki, bazen en yakýnýndakilerin bile bunu bir takýklýk
hattâ bir tür delilik gibi görmeleri onu þaþýrtýr ve incitir. Oysa bilmelidir ki,
bu kendini adayýþ herkeste kademe kademe kendiliðinden geliþen, herkeste
eninde sonunda olacak olan bir durum deðil, tamamen kiþinin seçimleriyle
ilgili bir olgudur. Bir insan inansa da, inandýðýný hayatýndaki bir numaralý
yere koyup koymama hakkýna sahiptir. 3. Kendisi büyük gerçeðin yanýnda o
gerçeði yansýtan kimi insanlarýn, bizzat kendisinin de hatalarýnýn ve kusurlarýnýn olabileceðini, önemli olanýn o bilgi, o yol olduðunu kabul etmiþtir.
Çünkü geçmiþteki öykülerden, mesellerden bunun örneklerini biliyordur.
Ayrýca inanç gibi bir olgu iþin içine giriyorsa düz aklýn, düz mantýðýn her
zaman açýklamalara yetmeyeceðini de görmüþtür. Bunu herkesin de böyle
düþüneceðini zanneder tüm iyi niyetiyle. Ýnandýðýný yürekten seven, o inancý
yansýtanlara büyük bir merhamet duyar. Oysa baþkalarý ameliyat masasýndaki canlýyý didikler gibi didikledikçe didiklerler her þeyi, saygýdeðer bir þey
býrakmaksýzýn. Ýþte burada bir seçim yapma zamaný gelir. Her þeyi bir kenara
býrakýp kendi gerçeðini savunmayý mý seçecektir yoksa insan kardeþlerini
daha da çok sevmeyi ve onlara hizmette devam etmeyi mi? Yunus Emre, her
zaman olduðu gibi yine gel imdadýmýza:
“Yaratýlaný hoþgördük, Yaradan’dan ötürü” Dediðin gibi olsun.
O Sevgili’nin sevgisinden varettikleri her cefaya deðer, öyle deðil mi?
En Derin Sevgilerimizle
SEVGÝ DÜNYASI
Dr. Refet Kayserilioðlu
Ümit
Ü
mit bir insanýn geleceðe olumlu bir düþünceyle bakmasýdýr.
Bir þeyin olmasýný isteyen,
bunu çok arzu eden insan geleceðe
ümitle bakar. Ümit, gönlümüzün ateþleyicisidir. Gönlümüz ümitle alevlenir
ve yoluna girer. Ümit karamsar
düþüncelerin atýlmasýdýr. Ümit
ettiðimiz þeyin olmasýný bütün
kalbimizle isteriz. Onun olmamasý bizi
üzer, olmasý sevindirir. Ümit gönlümüzün bir hedefe istekle baðlanmasýdýr. O hedefin gerçekleþeceðine
candan inanmamýz, onun olmasý için
çaba harcamamýzdýr. Ümit eden insan
karamsar düþünceleri atar ve ümit
ettiði þeyin olmasý için bütün enerjisini
harcar.
“Ümitsizlik halkasýna
girmeyin. Kaybolur da, sonra
etrafýnýzda hayrýnýza döneni
göremezsiniz”
Bizim Celselerimiz
Ümit gönüle heyecan veren, geleceðe bilinçli bakmamýzý saðlayan bir
ruh halidir. Ümit eden insan mutludur,
ümit ettiði þeyin gerçekleþeceðini bilir.
Arada olamama ihtimalini düþündüðü
zaman üzülür, olmasýný ister ve bu
yönde bütün çabasýný harcar.
SEVGÝ DÜNYASI
Ümidin az, orta, çok gibi çeþitli dereceleri vardýr. Ümidin gerçekleþmesi, ona olan isteðimizin fazlalýðý ile
orantýlýdýr. Yani ümit ettiðimiz þeyi
çok istersek, onun gerçekleþmesi kolay, az istersek veya olacaðýndan þüphe edersek, onun olmasý þüphelidir.
Ümit ettiðimiz þeyi ve onun nasýl
gerçekleþeceðini de biliriz. Onun için
bu yönde düþünerek, bu yönde gönlü
hazýrlamak þarttýr. Düþüncemizi ve
gönlümüzü hazýrlamak, bu yönde hep
olumlu düþünmekle gerçekleþir. Ümit
ettiðimiz þeyin olacaðýndan emin olmamýz lâzýmdýr, o mutlaka olacak ve
gerçekleþecektir. Bu düþünce ve bu
inanç bizi aktive eder. Olacaðýna
inanmamýz, o yönde çaba harcamaya
sevk eder bizi. Ýnancýmýz kuvvetli ise,
inandýðýmýz, olmasýný istediðimiz þey
konusunda çok çaba harcarýz. Gerçek
inanmak için, inanacaðýmýz gerçeði
çok etraflý düþünmemiz þarttýr. Onun
gerçekleþmesi için yapmamýz gereken
hareketleri, önceden hesaplamak da icap eder. Ümit bizi
bir hedefe baðlar. O hedefi
gerçekleþtirmek için bütün
güçlerimizi seferber etmemiz
gerektiðini biliriz. Böyle büyük çaba harcanarak beklenen ümitler mutlak gerçekleþir. Ümit ettiðimiz þeye el
ucuyla baðlanmamak, onu
bütün varlýðýmýzla istemek
gerekir. Ümit, hayatýmýzýn
hareket merkezini belirler.
3
Ümidin kuvvetli olmasý, ümit ettiðimiz þeye candan inanmamýz, o gerçekleþtiðinde kazanacaklarýmýzýn
neler olacaðýný iyice düþünmemiz
demektir.
Ümit hayatýmýza hýz veren veren bir
etkendir. Ümit bizi ateþler. Olmasýný
istediðimiz þeyi daha çok gönülden
isteriz. O yöndeki çabalarýmýzda þevkimiz artar. Yaptýklarýmýzý daha sevgi
ile ve tüm enerjimizi vererek yaparýz.
Sonra olumlu yöndeki düþüncelerimizi artýrmamýz, yani ümidimizin
gerçekleþtiði zamanki kazançlarýmýzý
daha çok düþünmemiz gerekir.
Hayatýn merkezi olarak ümit, insaný
daha istekli, daha coþkulu bir hale
getirir. Bu haldeyken hayat daha parlak, daha cazibelidir. Gelecek ümit
doludur. Her günümüzü ayrý bir heyecan ve þevkle yaþarýz Hayat bizim
için monoton olmaktan çýkar, daha
çekici ve etkileyici olur.
Resim: “Ümit Feneri” Thomas Kinkade
SEVGÝ DÜNYASI
4
Canlýlardaki
Muhteþem Oluþumlar
Ahmet Kayserilioðlu, Psikolog
BEDENÝMÝZDE
GEREKSÝZ HÝÇBÝR ÞEY YOK!..
Geçmiþte, Ýstanbul Üniversitesi'nin
ünlü kadýn-doðum profesörlerinden
Kazým Arýsan'a, röportajýmda çoðumuzun
aklýný kurcalayan iki önemli soru yöneltmiþtim:
"Ahmet Kayserilioðlu - Kadýn ve
Doðum Uzmaný olduðunuzdan size
üreme ile ilgili bir soru yöneltmek
istiyorum. Erkek ve diþi hücrenin
buluþarak
zigot
oluþmasýnda
muhteþem olaylar peþ peþe gelmektedir. Üremenin hangi devresine
bakarsak bakalým, insaný hayrete
düþüren ahenkli, amaçlý olaylarla
karþýlaþýyoruz. Bu konuda neler
söylersiniz?
Kâzým Arýsan - Canlýlarýn en
küçük ünitesi olan hücreler, her canlýnýn bir örneði, bir temsilcisidir.
Meselâ
insan
vücudundaki
hücrelerin çekirdeklerindeki kromozom ve genlerin sayýsý hepsinde
aynýdýr. Hücrelerimizin çekirdeklerinde 46 kromozom vardýr.
Biliyoruz ki, bir yavrunun meydana
gelebilmesi için biri erkek, biri diþi iki
hücrenin
birleþmesi
gerekir.
Bunlarýn her birinde 46 kromozom
olduðuna göre oluþan yeni hücre 92
kromozomlu olacak ve pek tabii
yaþamayacaktý. Ýþte burada korkunç
bir mekanizma iþe karýþýyor ve birleþme olmadan önce erkek ve diþi
hücrenin kromozom sayýlarý yarýya
yani 23'e iniyor. Böylece birleþme
sonucunda oluþan yavrunun ilk
hücresi de 46 kromozomlu olmuþ
oluyor. Bu planlý ve gayeli olayý
hemen tesadüf diye kestirip atmak,
ancak düþünce tembellerinin iþi olsa
gerek. Belli ki olayý belli bir hedefe
yönelten madde ötesi bir bilinç, bir
zekâ, bir etken iþe karýþýyor ve olayý
perde arkasýndan yönetiyor... Ýnsan
vücudundaki hücrelerin nasýl akýl
almaz bir iþbölümü ile çalýþtýklarýný
þu örneðim daha güzel anlatacak ve
vücudu yöneten manevi bir zekânýn
varlýðý daha net görülecek: Vücudumuzun bütün hücrelerinin çekirdeklerindeki
kromozom ve
genlerin her
bakýmdan birbirinin tamamen ayný olduðunu biliyoruz.
Gözümüzdeki
hücre ile karaciðerimizdeki
hücrede
bu
yönden hiçbir
SEVGÝ DÜNYASI
5
fark yoktur. Buna raðmen her biri
nasýl deðiþik vazifeler görüyorlar?!..
Ýþte milyarlarca birbirinin ayný
hücreyi kendi görevlerine uygun
hale getirecek öyle bir düzenek iþe
karýþýyor ki bu düzen ve ustalýk
karþýsýnda sadece seyredip sessiz
kalmak galiba en iyisi.
varlýðýndan söz edilmiþti. Bademcik
ve apandisit gibi. Fakat bugün
onlarýn da yararlý ve gerekli olduðu
anlaþýlmýþtýr. Ben bugün vücudumuzda lüzûmsuz hiçbir þey görmüyorum. Böyle lüzûmsuz bir organdan bahsedilirse bunu bilgimizin
eksikliðine yorarým.
Meselâ karaciðerdeki bir hücreyi
ele alalým. Bu hücre belli bir görevi
yapacak hale þöyle getiriliyor:
HÝSTON denen bir maddeyle o
hücrenin gen gruplarý âdeta bir
kablo ile sarýlýrmýþ gibi kuþatýlýyor;
sadece o hücreye görevini yaptýracak olan gen açýk býrakýlýyor ve o
karaciðer hücresi ancak açýk kalan
genden gelen emirleri yerine
getirdiðinden belirli bir fonksiyon
yapýyor. Vücudumuzdaki milyarlarca
hücrenin genlerinin yapacaðý iþe
göre Histon maddesi ile bu þekilde
sarýlmasý ne demektir?!.. Bu, tesadüflerle olabilecek bir þey midir?
ASLA!.. Mutlaka bilgili ve bilinçli manevi bir yöneticisi var bedenimizin.
Bunu kabul etmek zorundayýz!..
Nitekim birçoklarý "Erkek menisindeki milyonlarca erkek tohum hücresinin (spermatozoit) bir savurganlýk olduðunu söylüyorlar. Çünkü
aþýlamayý sadece bir tanesi yapýyor,
öbürleri hiçbir iþe yaramýyor" diyorlar. Konuyu az bildiklerinden böyle
peþin yargýya varýyorlar. Spermatozoitler kadýn yumurtasýna varýncaya
kadar çok tehlikeli bir yolculuk
yaparlar. Milyonlarca spermatozoit
yumurtaya en önce varmak için
yarýþa girerler. Bu yarýþý mutlaka en
güçlü olaný kazanacaktýr. Bu suretle
en kudretlisinin seçilmesi saðlanýyor. Daha önemli bir sebep de
þudur: Diþi yumurta fallop borusuna
geldiði zaman birbirine baðlý bir
hücre grubu tarafýndan korunur.
Spermatozoitlerden birinin yumurta
içine girebilmesi için bu koruyucu
hücre gruplarýnýn eritilmesi gerekir.
Ýþte spermatozoitler bu hücreleri
eritici bir salgý, bir ferment çýkarýrlar.
Ahmet Kayserilioðlu - Sayýn profesör, mesleðiniz gereði yýllardan
beri insan vücudunu etüd ediyorsunuz.
Bedenimizde faydasýz, gereksiz
ve hattâ zararlý bir organa veya
düzeneðe hiç rastladýnýz mý? Bunu
þunun için soruyorum: Eðer tesadüflerle, rastlantýlarla oluþmuþ isek
bazý gereksiz fazlalýklarýn da olmasý
icap ederdi!..
Kâzým Arýsan - Bütün organlarýmýz harikulâde vazife görecek bir
tarzdadýr. Geçmiþ dönemlerde
anlamsýz gibi görünen organlarýn,
6
Bir tek spermatozoitin salgýsý bu duvarý delmeye yeterli olmadýðýndan,
milyonlarcasýnýn salgýsý ile bu gerçekleþtiriliyor. Görülüyor ki israf ne
kelime, bilâkis spermatozoitlerin
milyonlarca olmasý mutlaka gerekmektedir."
BÝYOLOG OLMASAK DA...
Sayýn profesör çok önemli bilgiler vererek aklýmýzý kurcalayan sorularýmýzý
aydýnlýða kavuþturmuþtu. Ama bunlarýn
çoðu ancak konunun uzmaný kiþilerin
bilebileceði inceliklerdi.
Sokaktaki insandan böyle bir uzmanlýðý
nasýl bekleyebiliriz? Ancak insan
bedenindeki muhteþem oluþumlarýn bir
kýsmýný olsun farketmek için, böyle
uzmanlýklar gerekli deðil ki... Beþ duyumuzu kullanýp üzerinde derin düþünmek
yeter de artar bile. Býrakýn günümüzü,
ilkçað insaný bile bu ihtiþamýn ayýrdýna
varabilir. Nitekim varmýþlardýr da...
** Sadece kulak kepçemize bir göz
atalým isterseniz. Tam da duyma merkezimizin giriþinde sesleri toplamak için
orada bulunuþuna hemencecik tesadüf mü
diyeceðiz?.. Tüm insanlar örneðin
yanaklarýnda gereksiz bir kepçe ile niçin
doðmuyorlar öyleyse.
Ýþe yaramadýðý için Âdem'den bugüne
kesip atsak bile, çocuklarýmýz yine onunla doðarlar. Asýrlardýr sünnet oluyoruz ve
Çinli kadýnlar güzel olsun diye ayaklarýný
yýllarca çok dar ayakkabýlara koydular
ama çocuklar yine sünnetsiz, kýzlar yine
normal ayaklý doðmayý sürdürdüler.
Çünkü þimdi iyice biliyoruz ki, vücuttaki
deðiþiklikler çocuklara geçmiyor. Ancak
SEVGÝ DÜNYASI
sperm ve yumurtadaki deðiþiklikler
çocuklarýmýzý etkiliyor. Lamarc'ýn zürafalarýn yüksek aðaçlarýn yapraklarýna ulaþma çabalarýndan dolayý boyunlarýnýn
uzadýðý tezi bugün bilimsel bir safsatadýr.
Ömür boyu halter de yapsak, çocuðumuzun normal vücutla doðacaðý bugün
biyolojik bir gerçektir.
** Parmaklarýmýzýn üst ucunda týrnakla
desteklenmemiz ne kadar yararlý. Tesadüfen alt ucunda olsaydý ne yapardýk
acaba? Týrnak diplerimiz canlý ama çok
þükür ki uçlarý cansýz. Ya bir de canlý
olsaydý nasýl kesebilecektik onlarý bir
düþünün!..
** Bilgimizi biraz artýrýp küçük dilimize alýcý gözle bakýnca, yemekleri yutarken onun nefes borusunu kapatmasýndaki büyük hikmeti anlamamýz kolay
oluyor. Sadece o kadar mý? Gevezelikle
hem konuþup hem de yiyeceðimiz de
hesaba katýlmýþ. Bu durumda küçük dil
devre dýþý kaldýðýndan, yemekler akciðere
gitmesin diye, nefes borusunun giriþi
duyarlý tüylerle donatýlmýþ. Aksýra týksýra
lokmalarý dýþarý püskürtmeseydik, akciðere gittiklerinde ölmemiz bile sözkonusuydu. O duyarlý tüylerin nefes deðil de
tesadüfen yemek borusu giriþinde konumlandýrýlmýþ olmasýný düþünmek bile
istemiyorum.
** Ayaðýmýzýn tabanýna kavis verilmesi
bile, bir hesaba dayanýyor. Kavisli þekil
vücut aðýrlýðýna karþý, kemiklere destek
verir. Bu kavisten yoksun olan düz tabanlar bu yüzden yürüme zorluðu çekerler.
Kemerli yapýlar taþýyýcý sistemleri dayanýklý hale getirdiði için insanlarýn yaptýðý
binalarda ve köprülerde de kullanýlýrlar.
SEVGÝ DÜNYASI
Vücudumuzdaki bu harika düzenleri
görmemiz için hepimizin biyoloji bilgini
olmamýz gerekmediðini söylemekte haklý
olduðumu sanýrým onayladýnýz. Ama
þimdi dünyamýz internetle, deðiþik kitaplarla bilgi bombardýmaný altýnda. Öyleyse
sadece bunlarla yetinmeyip, canlýlardaki
biraz daha sofistike harika düzenlerden,
güvenilir kaynaklardan yapacaðým aktarmalar düþüncelerimizi daha da aydýnlatacaktýr. Canlýlardaki bu harika oluþumlarý
bir bir sýraladýktan ve her türün kendine
özgü, sadece biyologlarý deðil, matematikçileri bile hayran býrakan olaðanüstü
içgüdülerden söz ettikten sonra, bunlarýn
bir tasarýmcý, bir yapýcý iþe karýþmadan
kendiliðinden ve tesadüfen olup olmayacaðýný uzunca tartýþacaðýz. Darwin teorisini, yani türden türe geçilerek yaþamýn
çeþitlendiðini kabul etmekle beraber;
bunun sadece türlerdeki gen varyasyonlarý (çeþitliliði) ve doðal seçilimin mi
eseri olduðu ya da bu kurallarý uygulayan
ilâhi düzenin hünerli varlýklarýnýn görünmeyen ellerinin mi iþe karýþtýðý tartýþmamýzýn ana eksenini oluþturacak.
BU HARÝKA OLUÞUMLAR
GÖSTERÝ ÝÇÝN DEÐÝL
** BINGILDAK VE KIKIRDAKLI
PARMAKLAR: Anneden en aciz doðan
bizleriz. Biyologlar, insanlarýn
geliþmelerini hayatýn içinde
sürdürmeleri için bir embriyon
olarak dünyaya geldiðini
söylerler. Ýnsanýn doðacaðý
ortamýn þartlarýna uygun
olarak
geliþmesi
hedeflendiðinden, diðer hayvan
yavrularý oldukça büyük
beyinlerle doðduklarý halde
7
bizler normalin çeyreði kadar küçük
beyinlerle doðarýz. Uzun çocukluk ve
gençlik yýllarý boyunca beynin normale
ulaþmak için büyümesi, kafatasý tarafýndan engellenmesin diye kemiklerin birleþme yerlerinde geç kapanan boþluklar
vardýr. Ayrýca kemik sertleþmesi de gayet
yavaþ seyreder. Hepsi bu kadar da deðil.
Sadece insan yavrularý kafasýnda büyük
býngýldaklarla doðar ve kafatasý kemikleri
arasýndaki boþluklar, geç eriþkinlik dönemine kadar tam olarak kapanmaz.
Ellerimizin de yaþayacaðýmýz ortamýn
þartlarýna ve yapacaðýmýz iþe göre hünerler kazanmasý için önlem alýnmýþ. Parmak
uçlarýnýn bebeklerde kýkýrdaksý olmasý
sadece insana özgüdür.
** BÝTKÝ MÝ, HAYVAN MI?: Hayvanlar âleminde Prof. Richard Dawkins'in
favorisi yapraklý deniz ejderidir (Phycodurus eques). "Olasýlýksýzlýk Daðýna
Týrmanmak" kitabýnda aynen þunlarý
söyler: "Yapraklý deniz ejderi, bedenini
deniz yosununa dönüþtüren bir tür denizatýdýr. Bu ona koruma saðlamaktadýr.
Çünkü deniz yosunlarý arasýnda yaþar ve
onu orada görebilmek hayret verici bir
þekilde zordur. Taklit yeteneði en basit
baðlamda, olaðandýþý bir þekilde, tesadüfi
olamayacak kadar iyidir." (S:24)
8
** MÝDYENÝN SIRTINDA SAHTE
BALIK: Söz favorilerden açýlmýþken
Harvard profesörü evrim biyologlarýndan
Stephen Jay Gould'un (1941-2002)
gözdesi, geçmiþte de kendisinden söz
ettiðim tatlý su midyesi Lampsilis'in
büyük hünerini nasýl unutabiliriz?
Yazarýn" Darwin ve sonrasý" kitabýndan
özetledikten sonra 105. Sayfadaki yorumuyla yazýmý noktalamak istiyorum.
Dip çökeltilere kýsmen gömülmüþ ama
arkasý dýþta kalarak yaþayan midyenin,
açýktaki sýrt bölgesinde küçük bir sahte
balýk oluþumu vardýr. Bu balýk sahte
olmasýna raðmen, ona gerçeklik kazandýrmak için, aerodinamik bir gövdesi, iyi
tasarlanmýþ kanatcýklarý, kuyruðu ve göz
delikleri de bulunmaktadýr. Ýnanýlmasý zor
ama bu kanatcýklar ritmik hareketlerle
dalgalanarak ona yüzüyormuþ gibi bir
görünüm kazandýrmaktadýr.
Aslýnda midyeye bir hamallýk görevi
yükler gibi görünen bu sahte balýk oluþumunun öyle bir mantýklý gerekçesi var ki,
yazarýn "gözdem" demesine yerden göðe
SEVGÝ DÜNYASI
hak veriyor insan. Bu midyenin öyle garip
bir üreme biyolojisi var ki, bu sahte balýk
olmasaydý neslinin devamý imkânsýzdý.
Çünkü bu midyenin larvalarý, büyümelerinin ilk evresinde balýklarýn içinde
bir yolculuða çýkmak zorundalar. Balýðýn
aðzýndan girip solungaçlarýna ulaþmalarý
gerekiyor. Sahte balýk burada görev alýyor. Aslýnda o bir tuzak. Balýklarýn midyeye yaklaþmalarý için bir davetiye. Orada
bir av var sanarak hedeflenen balýklar
yaklaþýr yaklaþmaz anne midye larvalarýný
kesecikten dýþarý boþaltarak, önemli bir
kýsmýnýn balýk tarafýndan yutulmasýný
gerçekleþtirmiþ oluyor. Bundan sonrasý
genetik programlarýnýn adým adým iþlemesiyle larvalarýnýn gerçek bir midyeye
dönüþmesine kalýyor artýk.
Gould'un gözdesiyle ilgili söyledikleri
özetle bu. Ve sonunu þöyle baðlýyor:
"Sahte balýðýn uyumsal önemi konusunda fazla kuþkumuz olamaz ama bu uyum
nasýl evrimleþmiþ olabilir? Kesecikle
manto kanatcýðý böyle bir hile için nasýl
biraraya gelmiþ olabilir? Sezgilerimiz en
azýndan baþlangýç evrelerinde balýða pek
benzemeyen
ara
formlardan geçerek
doðal seçilim yoluyla
oluþma açýklamasý
yerine; þanslý bir
kazayý ya da önceden
belirlenmiþ bir yönelimi daha akla yakýn
bulacaktýr. Lampsilis'in karmaþýk balýðý,
Darwincilikteki derin
bir ikilemin klasik bir
örneðidir."
SEVGÝ DÜNYASI
9
Ýtaat Ýkilemi
Güngör Özyiðit, Psikolog
22
Aðustos1944 günü, Hitler,
General Von Schaltitz'e þifreli bir telgraf çeker. Bu telgrafta þu emir yazýlýdýr: "Paris darf nur
als trümmerfeld in die hand des feindes
fallen." Yani "Paris düþmanýn eline bir
moloz yýðýný olarak geçmelidir"
demektedir Hitler.
Muhabere subayý
Von Bressendorf, bu
emrin ne anlama geldiðini hemen anlar.
Çünkü daha önce,
Hitler'in emriyle Paris'in 45 tarihi köprüsüne, Eyfel kulesine, Elysee sarayýna
pek çok kültürel, tarihi ve endüstriyel
yapýlara Alman istihkâmcýlarý dinamit
döþemiþ ve patlayýcýlarý yerleþtirmiþtir.
Bunlar patlatýldýðý
anda, Paris kenti yerle
bir olacak, harabeye döne-
cek ve çýkacak yangýnlarla kentin merkezi yok edilirken, yüz binlerce Parisli
de ölecektir.
Diðer taraftan telgraf emrinin geldiði
22 Aðustos günü Amerikan, Ýngiliz,
Fransýz kuvvetleri Paris'e çok yaklaþmýþlardýr. Alman üsteðmen bütün olacaklarý
düþünüp, gözünün
önünde canlandýrdýktan sonra Hitler'den
gelen telgrafý komutaný general Von
Chultitz'e götürmez.
Ertesi gün olan 23
Aðustos 1944'e
kadar elinde tutar
bekletir. Ertesi gün
biraz ürkek bir þekilde generale gider
ve telgrafý verir.
General'in emri
okuduktan sonraki
tepkisinden anlar ki, o
da kendisi gibi bir
kültür kenti olan Paris'in
General von Choltitz
SEVGÝ DÜNYASI
10
yok edilmesinden yana deðildir. O
nedenle general de telgraftaki emre
uymamak için 24 saat oyalanýr. 25
Aðustos günü ise müttefik ordularý
Paris'e girip Alman subaylarý esir alýrlar ve Paris böylece kurtulur.
Þimdi olayý aklýn ýþýðý altýnda deðerlendirelim: Düz mantýða göre savaþ
hali içinde Von Bressensdorf bir muhabere subayý olarak Hitler'den gelen
þifreli telgrafý Generale iletmemekle
vatana ihanet suçu iþlemiþtir. Ayný þekilde, ertesi günü emri öðrenen General
Von Chultitz de bunu 24 saat savsaklayarak vatana ihanet suçunu sürdürmüþtür. Eðer bu iki subayýn tutumlarýndan Hitler'in veya Gestapo'nun o anda
haberi olsaydý, ikisi de tutuklanýr ve
kurþuna dizilirdi. Ýþte onlar böyle bir
riski de göze alarak Hitler'e karþý, ama
insanlýktan yana tavýr koyarak Paris'i
yerle bir etmek yerine, düþmanlarýn
gelip kendilerini esir almasýný beklediler ve Paris'i bir kültür mirasý olarak
kurtarmayý baþardýlar. O yüzden Von
Bressensdorf'a Fransa'nýn üstün hizmet
madalyasý verildi.
ÝNSANLIK DÜÞMANI
ADOLF EICHMANN
Tersine bir örnek olarak, Adolf
Eichmann'ý gösterebiliriz. Toplama
kamplarýnda Yahudileri yakma, gaz
odalarýnda yok etme emrini kýlý kýpýrdamadan uygulayan Eichmann, Kudüs'te insanlýk suçundan yargýlandýðý
mahkemede masum olduðunu ileri
sürüyor ve kendisinin sadece konumu
gereði verilen emri yerine getirdiðini
söylüyor. Böylece kendine ve insanlýða
yabancýlaþmýþ bir bürokratý ve örgüt
adamýný simgeliyordu. Vataný için
doðru olaný yaptýðýný sanýrken, insani
deðerleri hiçe sayarak insanlýða karþý
suç iþliyordu. Týpký Mussolini, Hitler,
Stalin gibi acýmasýz diktatörlere körü
körüne baðlý olanlarýn, vatana ihanet
etmemek için, onlarýn emirlerini yerine
getirirken insanlýða ihanet etmeleri
gibi... Bu tür ters uygulamalar
demokratik ülkelerde de yaþanabilir.
Nitekim 1950'lerde Amerika'daki Solcu
Avý hareketi sýrasýnda sayýsýz aydýnýn
caný yakýlmýþ, hayatý söndürülmüþtür.
ONUR SAVAÞI
Yakýn tarihimizde, Mustafa Kemal
düþmanla iþbirliði yapan Sarayýn iradesine uymakla, ona baþkaldýrmak arasýnda bir seçim yapmak zorunda kaldý. Ve
seçimini yaptý: Halkýn onuru ve baðýmsýzlýðý adýna Saraya karþý çýktý. Bunun
üzerine Ýstanbul Hükümetince âsi ilân
edilip, müftü tarafýndan hakkýnda ölüm
fetvasý çýkarýldý. Ama o, inandýðý ve
güvendiði ulusu ile el ele baðýmsýzlýk
savaþýný kazandý. Baþka ezilen ülkeler
için de örnek alýnan bir umut ýþýðý oldu.
Ýnsanlar görevleri gereði kimi zaman
buyruða uyma veya uymama konusunda böyle bir ikileme düþerler. Vatana
ihanet ile Ýnsanlýða ihanet arasýnda bir
seçimde bulunmak durumunda kalabilirler. Burada seçimini bütünün hayrýna ve insanlýðýn genel yararýna kullanmak akla uygun bir davranýþ olduðu
kadar, cesareti de gerektirir.
SEVGÝ DÜNYASI
ÝTAATÝN ve ÝTAATSÝZLÝÐÝN
FATURASI
Tarih boyunca egemen güçler tarafýndan insanlýða itaat etmenin bir erdem,
itaatsizliðin ise, istenilmeyen bir
davranýþ olduðu öðretildi. Oysa din
kitaplarýnýn da belirttiði gibi, insanlýk
tarihi Âdem ile Havva'nýn "yasak
meyve" konusundaki itaatsizliði ile
baþlýyor. Öylece insana öðrenme,
geliþme ve kiþi olma, özgürce seçimlerde bulunma olanaðý saðlanýyordu.
Bundan böyle insan hazýr bulduðu bir
cennetten çýkýp, kendi denemeleriyle,
akýl ve gönül gücünü kullanarak,
bütünüyle insan olmayý öðrenmek,
özündeki Tanrýsal potansiyeli gerçekleþtirmek zorundaydý.
Güce kayýtsýz þartsýz baþ eðme yerine, haklý bir nedenle baþ kaldýran
insan, o sayede kendinin ve haklarýnýn
bilincine varmýþtýr. Gücün karþýsýnda
diz çöküp, aman dileyen bir köle
olmaktansa, ayakta vuruþarak onurlu
bir insan gibi ölmeyi yeð tutmuþtur. Ve
insanlýk tarihi bir anlamda haksýzlýklara
karþý bir hak arama ve hakkýný alma
mücadelesidir. Ne var ki egemen
güçler, deðiþik politikalarla, ince
metotlarla, insanlarýn beyinlerini yýkayarak, onlarý iþe ve eðlenceye boðarak,
düþünme eyleminden alýkoyma yoluyla
iktidarlarýný bugüne dek sürdürebilmiþlerdir. O nedenle egemen güçlerin veya son günlerin moda deyimiyle "güç odaklarý"nýn en korktuðu
þey özgür düþüncedir. Bunlar en çok
11
düþünen insana düþmandýrlar. Erich
Fromm'un "Ýtaatsizlik Üzerine
Denemeler"inde belirttiði gibi özgür
düþünceden çekinmelerine neden olan
þey korkudur. Özellikle deðer verdikleri inançlarýnýn, yanýlsamadan baþka
bir þey olmadýðýnýn kanýtlanma
korkusu. Ýçinde yaþadýklarý kurumlarýn
zararlý olduðunun ortaya çýkmasý
korkusu. Ve nihayet kendilerinin
sandýklarýndan daha az saygýdeðer
çýkma korkusu... Düþünün bir kere,
insanlar mülkiyet konusunda özgürce
ve hakça düþünürse zenginlerin durumu nice olur? Genç kadýnlar ve erkekler cinsellik üzerine serbestçe eðilirse,
o zaman yürürlükteki ahlâkýn ikiyüzlülüðü ortaya çýkmaz mý?!
Askerler ve siviller savaþ hakkýnda
rahatça düþünüp konuþurlarsa, askeri
disiplin nasýl saðlanýr?! Onun için
özgür düþünceye hayýr! Çünkü insanlar
özgür düþündüklerinde - olabilir ki ve
büyük olasýlýkla - onlar gibi düþünmeyebilirler. Ýyisi mi onlara hazýr
elbiseler gibi, düþünceleri de biz üretip
verelim diye düþünmüþ güç odaklarý.
Bu da özgürlükten ve sorumluluktan
korkan, kolaya kaçan ve beleþi seven
çoðu insanýn iþine gelmiþ. Çaðýmýzda
Avrupa kýtasýnýn en seçkin Ýspanyol
düþünürü Ortega, günümüzde insanýn
bir tür akýl tutulmasýna uðradýðýna
deðinerek þu saptamada bulunuyor:
"Zihin, genelde kiþiliðin bir köþesine
atýlmýþ, kullanýlmadýðýndan ötürü
küflenmiþ durur. Çoðu insan dýþardan
12
hazýr alýp, üstünde hiç kafa yormadýðý,
kendi akýl makinesinin üretmediði formüllerle yaþar."
Oysa insaný en onurlu bir varlýk konumuna yükselten þey akýl ve onun
çalýþmasý demek olan düþünme eylemi.
Ýnsan düþünerek yaþama egemen olabilir, kendini bilir ve yine düþünceleriyle ta Tanrý'ya gidip gelebilir. Ortega,
insanýn düþünmeme yoluyla kendini
düþürdüðü durumu da þöylece tanýmlýyor: "Düþünce insanoðlunun kendi
kendisinin efendisi olmasý için tek
yoldur. Günümüz insaný giderek o
efendiliði yitirmekte ve bizde sanki
insanlýk düzeyinin altýna düþüyormuþ
gibi bir izlenim uyandýrmakta."
ÝTAATSÝZLÝÐE GÝDEN YOL:
ÝTÝRAZ, ÝSYAN, ÝNKÂR
Ne her itaatsizlik bir erdemdir ne de
her itaat bir boyun eðme. Bizi bir
otoriteye uymaya veya uymamaya
yönelten gerekçeler eðer akla ve mantýða uyuyorsa ve insanlýðýn yüce deðerleriyle örtüþüyorsa ancak o zaman
erdemli bir davranýþtan söz edilebilir.
Akýl ve mantýkla varýlmýþ bir inanç
olmaksýzýn, baský zoruyla veya dýþlanma korkusuyla salt bir insana, kuruma
ve güce yönelik, dýþa dönük itaat
boyun eðmedir. Kiþinin kendi aklýyla
kabul edip, gönlüyle kucakladýðý bir
inanca uymasý (içe dönük itaat) ise,
otoriteye boyun eðme deðil, onu onaylama ve ona katýlmadýr.
SEVGÝ DÜNYASI
Ýnsanýn herhangi bir otoriteyle -Tanrý,
kiþi, kurum, ideoloji- iliþkilerinde itaatsizliðe varan yol, þöyle bir çizgi izler:
Otoritenin söyledikleri aklýmýza pek
yatmaz. Mantýðýmýza uymaz.
Bunun doðal sonucu olarak içimizden
bir itiraz sesi yükselir. Uyumsuzluklar
artýp, çeliþkiler çoðaldýkça, itiraz sesleri yerini isyana býrakýr. Onca çeliþkiyi
ve tutarsýzlýðý mantýk kabul etmez ve
akýl isyan eder. Tutarsýzlýklar daha da
artýp iþ saçmaya vardýðýnda, insan
otoriteyi tümüyle inkâr eder.
ÝTAATE GÝDEN YOL:
ÝNANÇ, ÝTÝMAT, ÝTAAT
Ýtaate götüren yol ise, þu zorunlu
duraklardan geçerek hedefe varýr.
Otoritenin söyledikleri akýl ve mantýðýmýza uygun düþer. Olaylarýn sýnanmasýndan yüz akýyla çýkar. Bilimin
sonuçlarýyla uyuþur. Yine otoritenin
söyledikleriyle yaptýklarýnýn birbirini
tutmasý, otoriteye karþý itimat duymamýzý saðlar. Söylediklerine akýl ve
mantýkla inandýðýmýz, davranýþlarýnýn
sözlerine uygunluðunu görerek itimat
ettiðimiz bir otoriteye uyup itaat
etmekle doðru bir davranýþta bulunmuþ
oluruz. Zaten yetke (otorite) yetkinlikten gelir. Otorite olmak, ortaya koyduðu yetkin, yeterli deðerlerden dolayý
insanlarýn sevgisini, saygýsýný ve
hayranlýðýný kazanmaktýr. Bu da güvenilir, sözü dinlenir ve gösterdiði ýþýklý
yolda peþinden gidilir olmakla kendini
belirtir.
SEVGÝ DÜNYASI
13
Ýnsanoðlunun Az Bilinen Yetenekleri
Kehanet ve Kâhinlik
Derleyen ve Çeviren: Zuhal Voigt
eleceði öðrenme isteði... Baþladýðý
herhangi bir iþin, tuttuðu bir yolun
nasýl sonuçlanacaðýný bilme, saðlýk
sorunlarýnýn, para konularýnýn veya insan
iliþkilerinin nasýl geliþeceðini, kýsaca yaþamýn
kendisine ne gibi iyilikler ya da kötülükler
hazýrladýðýný keþfedebilme arzusu...
G
Bu yüzden çoðumuz gazete ve dergilerin
burçlarla ilgili yorumlarýný, inanmadýðýmýza
kesin inanarak, yine de göz ucuyla okur;
özellikle hanýmlar, dost ve arkadaþ toplantýlarýnda kapattýðýmýz kahve fincanlarýný, fal
bakmakla ünlenmiþ tanýdýklarýmýzýn önüne
þaka yollu sürüveririz.
Bu tutku, yerküre üzerinde yürüdüðü ilk
zamanlardan beri insanoðlunu avucu içine
almýþ, en basit halktan, en kudretli hükümdarlara, hattâ günümüzün önde gelen politikacýlarýna kadar hemen herkesi
büyüleyegelmiþtir.
Tarihte kâhinlerden, büyücülerden medet
ummuþ olan, hattâ savaþlarýný, evliliklerini
onlardan aldýklarý yorumlara göre yapmýþ pek
çok krallar, kraliçeler, devlet büyükleri olmuþ
olduðu gibi, günümüzde de hâlâ pek çok
insan, falcýlara, kendisini medyum olarak
14
SEVGÝ DÜNYASI
tanýtan kiþilere taþýnýp durmaktadýr. Böyle
kiþiler arasýnda pek çok sahte medyumun, bu
yoldan para kazanan pek çok kiþinin bulunduðunu söylemeye de gerek yoktur. Bu konuda siyahý beyazdan ayýrmak çok zor bir iþ
olmakla beraber, elimizde "onlarý
meyvelerinden tanýmak" gibi bir anahtarýmýz
da mevcuttur. Saðduyumuz, mantýðýmýz ve
aklýmýz bu yolda en deðerli yardýmcýlarýmýzdýr.
Bugünün modern insaný olarak geleceði
öðrenebilme kaygýmýzýn altýnda, her ne kadar
yaþamýmýz için bütün tedbirleri almýþ;
edinebileceðimiz en iyi mesleði edinmiþ,
biriktirebildiðimiz kadar para biriktirmiþ,
çevremizi satýn alabileceðimiz kadar çok
maddi nesneyle doldurmuþ, yakýnlarýmýz için
elimizden gelenin en iyisini yapmýþ,
saðlýðýmýza bilgimizin yettiðince dikkat etmiþ
de olsak yine de sonraki günlerde neler
yaþayabileceðimizin bir garantisini elimizde
tutamýyor olmamýz yatar. Kýsaca kendi
yaþamýmýzýn sahibi olmayýþýmýz týpký kendi
bedenimizin içinde neler olup bittiðini ve
neler olabileceðini de bilemememiz gibi.
Örneðin herhangi bir zamanda bir ekonomik
kriz mali durumumuzu etkileyebilir veya günlerden bir gün ani bir hastalýk tüm dünyamýzý
alt üst edebilir.
Bilim buna korkularýmýz diyor ve korkularýmýz yüzünden geleceði bilmek istediðimizi vurguluyor. Yine bilim, bazý hayvanlarýn geçmiþle ilgili bazý hatýrlamalarý
olduðunu varsaysa bile - þahsen katýlmadýðým
bir tezle- yeryüzünde geleceði hakkýnda
düþünceler taþýyan tek canlýnýn insan
olduðunu kabul ediyor. Ýnsan olarak gelecek
bir zaman parçasýný yaþayacaðýmýzý idrak
ediyor ve bu zaman parçasýnda olacaklarý
merak ediyoruz. Ama bir de, biz sormadan
da, gelecek olan zaman parçasýndan haber
verenler var. Onlar tarihte de her zaman
vardýlar ve þimdi de varlar: Kâhinler!
Yeni Þehir'deki Ateþ ve
Kulak Kepçesine Konuþanlar
1994 yýlýnda, Roma Millî Kütüphanesinde,
Ýtalyan Gazetecisi Enza Massa'nýn eline, çoktandýr kaybolduðu düþünülen eski bir kitap
geçtiðinde, gazeteci haným heyecandan titredi. Kitabýn adý "Vaticinia Nostradami" (Nostradamus'un Kehanetleri) idi ve içinde, 1566
yýlýnda ölmüþ olan tüm zamanlarýn en tanýnmýþ kâhini, matematikçi ve astrolog
Nostradamus'un, her birinin bir kehaneti
anlattýðý, kendi çizdiði 80 resim bulunmaktaydý. Bu resimlerin anlamýný bulmaya çalýþan
Nostradamus yorumcularý, özellikle bir
resmin ne demek istediðini, 11 Eylül 2001
yýlýnda, New York'taki World Trade Center'a
SEVGÝ DÜNYASI
15
(Dünya Ticaret Merkezi/Ýkiz Kuleler) yapýlan
saldýrýdan sonra açýk bir þekilde gördüler. Bu
resim yanmakta olan bir kuleyi gösteriyordu
ve kulenin pencerelerinden fýþkýran alev dilleri, büyük bir patlamanýn ifadesiydi. Bu resimle ilgili kehanette ise þunlar söyleniyordu:
demirden evler" den söz ederek, tanklarý tarif
etmiþti. "Ýnsanlar büyük kazanlarý suyla
doldurarak altýný ateþliyor ve onlarý tekerlekler üzerine ve gemilere koyuyorlar" diyerek
buharlý makinelerin ortaya çýkýþýný tasvir eden
de oydu.
"45. Meridyenin geçtiði yerde gökyüzü
tutuþacak. Ateþ "Yeni Þehir"e yaklaþacak.
Ayný anda Norman'larýn denendiði yerde,
muazzam alevler yükselecek."
Bavyera'lý koyun çobaný Matthias
Stromberger de, icad ediliþinden 100 sene
kadar önce, telefonu þu sözlerle haber vermiþti: "Saatlerce sürecek uzaklýklar ötesinden
insanlar birbirlerinin kulak kepçelerine
konuþacaklar." Ayný halk kâhini, "Ormanlara
demirden caddeler yapýlacak ve Klautzenbach
(oturduðu yer) yanýndan demirden köpek
havlayarak geçecek" diyerek demiryolunu ve
buharlý trenleri anlatmýþtý. Ayný zamanda:
"Ormanýn önüne demirden cadde yapýlacak.
O bittiðinde olaylar baþlayacak" diyerek o
bölgeye yapýlan tren yolunun açýlýþ töreninin
yapýldýðý ayný günde, 1. Dünya Savaþý'nýn
baþlayacaðýný da bildirmiþti.
Yorumculara göre, "Yeni Þehir" New
York'u, "Normanlar" deyimi ise, "Nordmen"
yani kuzeyde yaþayanlarý kastediyor. (Burada
Amerika'nýn kuzeyi kastediliyor) New
York'un kuzey yarýkürede, 40'ýncý meridyen
üzerinde bulunduðu düþünülürse, kehanetin
gerçeðe yakýnlýðý iyice ortaya çýkýyor. "Denenmek" deyimi ile de, bu olayla bu insanlarýn büyük bir imtihan, bir sarsýntý ile karþý
karþýya kalacaklarý da anlaþýlýyor ki, bunun da
böyle olduðunu 2001'den beri ABD'de yaþananlardan izlemiþ bulunuyoruz. Nostradamus'un kehanetleri arasýnda, Atom bombasýna
, Papa II. Johannes Paul'a yapýlan suikasta,
Prenses Diana'nýn ölümüne iþaret eden deyiþler olduðu da yorumcularýn açýklamalarý
arasýnda yer alýyor. Nostradamus konusu,
baþlý baþýna incelemeye deðer bir konu.
1658 yýlýnda Prag'da, 90 yaþýnda bir kadýn
yaþama veda etti. Kendisi tüm Avrupa'da
"Praglý Sibylle" olarak tanýnýyordu ve bu
kadýn baþka birçok kehanetleri arasýnda,
"Bayraðýnda acayip bir haç taþýyan çok
kudretli bir adam iktidara gelecek" diyerek,
geliþinden 300 sene kadar önce, gamalý haçlý
sembolüyle, Hitler'i haber vermiþti. Yine
Praglý Sibylle, "Zincirler üzerinde yürüyen
SEVGÝ DÜNYASI
16
Meçhul Fransýz Kâhin
1914 senesinde, 1. Dünya Savaþýnýn ilk
yýlýnda, Colmar'da (þimdiki Fransa) görev
yapan bir Alman piyade eri, cepheden ailesine
yazdýðý mektuplarda, bir Fransýz askerini
sorguya çektiðini ve bu kâhine benzer acayip
kiþinin inanýlmasý zor þeyler söylediðini
anlatýyordu: "Almanya savaþý kaybedecek,
savaþ beþ sene kadar sürecek ve sonra ihtilâl
gelecek. Daha sonra da ortalýkta o kadar çok
para olacak ki, pencereden savursan hiç
kimse paralarý çalmayacak. "Fransýz askeri,
bu ifadesiyle açýkça, Almanya'nýn beþ seneye
kadar (4 sene) sürecek olan 1. Dünya
Savaþý'ný kaybedeceðini, savaþ sonuna yakýn
patlayan Rus Ýhtilâlini ve sonrasýnda
Avrupa'da baþ gösteren korkunç enflasyonu
haber veriyor. Gerçekten de o zamanki
enflasyon o boyutlardaydý ki ve para öylesine
hýzla deðer kaybetmiþti ki, milyonlarca insan
birkaç gün içerisinde her þeyini kaybetmiþti.
Þahsen eþimin Avrupa'daki ailesinde de bu
maddi felaketin yaþandýðýný ve ailenin Alman
büyükbabasýnýn, kendisine kalan koskoca bir
miras ile yakýnlarýna ancak bir öðle yemeði
yedirebildiðinin öyküsünü defalarca dinlemiþimdir.
Yalnýzca Alman Piyade erinin mektuplarýndan kehanetlerini öðrenebildiðimiz Fransýz
kâhini baþka þeyler de söylemiþ: ".... Takriben
32 senesinde, alt tabakadan bir adam ortaya
çýkacak ve Almanya'da herkesi eþitleyecek ve
bunu, insanýn tüm eklemlerinden suyunu
çýkaracak bir haþinlikle yapacak. Her gün
yeni kanunlar koyacak, birçoklarý bundan çok
çekecek ve hattâ ölecekler. Sonra 38 senesi
gelecek, saldýrýlar ve savaþ baþlayacak. Sene
sayýsý 45 olunca, Almanya her taraftan
sýkýþtýrýlacak ve Ýkinci Dünya Savaþ'ý son
bulacak. O adam da yok olacak ama halký
ortada kalacak ve tamamen yaðma edilecek."
Meçhul Fransýz'ýn bu sözlerinin hiçbir açýklamaya gereksinimi yok. Yakýn tarihi biraz
bilen birisinin bile, bu þaþýlasý sözlerin,
tamamýyla Hitler'i, 2. Dünya Savaþý'ný ve
onun Almanya için acý sonucunu anlattýðýný
kavramamasýna olanak yok.
Kennedy ve Titanic
1904-1997 arasýnda yaþamýþ olan ABD'li
falcý Jeane Dixon, kristal bir küreye bakarak
geleceði gördüðünü söylemekteydi. Mayýs
1956'da, Amerikan gazetesi "Parade"nin
Pazar ilavesine verdiði bir söyleþide, 1960
yýlýndaki Amerikan seçimlerini demokrat partili adayýn kazanacaðýný ama bu baþkanýn
görev süresinin sonuna kadar yaþamayacaðýný
haber vermiþti. O zaman dikkate alýnmayan
bu sözlerin, 1960'da baþkan olan ve 22 Kasým
1963'de Dallas'ta öldürülen John.F.Kennedy'
yi kastettiði, tabii ki olaydan sonra anlaþýldý.
SEVGÝ DÜNYASI
17
ma esnasýndaki hýz aynýdýr,
çarpýþma saati Titan'da 24.00,
Titanic'de 23.40'dýr, her iki
felakette de olay Nisan ayýnda
geçmektedir ve her iki gemideki
yolcu sayýsý aynýdýr. Robertson,
Titanic felaketinden 3 yýl sonra
yaþama veda etmiþ ve kendisi
hiçbir zaman kehanet iddiasýnda
bulunmamýþtýr ama bir hayâl
ürünü olan bir romandaki
olayýn, 14 yýl sonra aynen
gerçekleþmesi durumunu da
bugüne kadar hiç kimse açýklayamamýþtýr.
14 Nisan 1912'de, Atlantik'te bir buz daðýna
çarptýktan sonra batan lüks "Titanic" gemisini
herkes bilir. Öyküsü defalarca yazýlmýþ ve en
sonuncusu ve en ünlüsü 1997'de çekilen
çeþitli filmlere de konu olmuþtur. Ama,
Titanic'in batýþýndan 14 yýl önce, 1898'de
basýlmýþ olan, Amerikalý yazar Morgan
Robertson'un "Titan'ýn Batýþý" isimli romanýndan herhalde herkesin haberi yoktur.
Robertson bu romanýnda, dünyanýn en büyük
ve en güvenli olduðu sayýlan ve batmayacaðýna inanýlan Titan isimli bir yolcu gemisinin
Atlantik'te yaptýðý seferde, bir buz daðýna
çarparak, tüm yolcularý ile birlikte batýþýný ve
çok az kiþinin felaketten kurtulabildiðini
anlatýr. Romanla gerçek arasýndaki benzerlikler bu kadarla da bitmiyor. Titanic 270 metre
iken, Titan 260 metredir, buz daðýyla çarpýþ-
Tüm dünyayý yýllarca meþgul
etmiþ ve etmekte olan Titanic
olayý etrafýnda baþka kehanetler
de mevcuttur. 10 Nisan 1912'de,
yani felâketten dört gün önce,
deniz kýyýsýndaki evinde oturmakta olan Amerikalý ev kadýný
bayan Marschall, birdenbire denizde, evinin
önünden geçmekte olan Titanic'i gördü ve
panik içinde ayaða fýrlayarak haykýrdý: "Bu
gemi Amerika'ya gelemeyecek! Bu gemi batacak!" Marschall bir vizyon görmüþtü ve
geminin baþýna ne geleceði içine doðmuþtu.
Bilim
Kehanet Sýrlarý Peþinde
Hassas kiþilerin, telepatik yeteneði olanlarýn bu çeþit vizyonlar gördüðü, uyarýlar
aldýðý çok defa görülmüþ ve görülmekte olan
bir þeydir.
Günümüz bilimi, böyle vizyon olaylarýna
"Ýkinci Yüz" adýný veriyor ve gelecekten
haber alma ve kâhinler konusuna da el atýyor
18
ve böyle bir olayýn nasýl gerçekleþtiðini
araþtýrýyor. Çeþitli araþtýrmalar yapan bilim
adamlarýna göre, gelecekte olacak olaylardan
haber alabilmek mümkün. Böyle bir yetenek
ölçülebilir ve dahasý, bu yetenek aslýnda her
insanda mevcut!
ABD Princeton Üniversitesi son zamanlarda yaptýðý bir dizi deneylerle, gelecekten
haber verebilme olgusunun sýrlarýný aydýnlatmak istiyor. Bilim, insanlarýn gelecekten
haber alabildiðinin farkýnda ve zaman ve
mekânýn geçerli olmadýðý bir alanda depolanmýþ bilgilere ulaþmanýn mümkün olup
olmadýðýný soruyor.
Princeton Üniversitesinin 1988'de yayýmladýðý deney sonuçlarýnda, öncelikle insan bilincinin makinelere etki edip edemediði
araþtýrýlmýþtý. Bunun için de, çeþitli ülkelerdeki denek insanlara, Zufallsgeneratore
(Tesadüf Jeneratörleri) daðýtýlmýþtý. Bu jeneratörler, bir saniyede ortalama 100 tesadüfi
atýþ meydana getirecek þekilde ayarlanmýþtý.
Jeneratörler deneklerin kullandýðý bilgisayarlara baðlanmýþtý. Bilimciler, deneklerin
kendi bilinçleriyle bu tesadüf oranýný
deðiþtirip deðiþtiremeyeceðini kontrol ediyorlardý. Gündelik yapýlan kontroller, gerçekten
de deneklerin tesadüf oranýný deðiþtirdiðini
ortaya koymuþtu. Yani insan bilinci
makineleri etkileyebiliyordu.
Ýþin þaþýlacak baþka yanlarý da araþtýrma
sýrasýnda ortaya çýkmýþtý ki, o da mesafenin
bu etkilemede bir rol oynamadýðý gibi, etkilemenin gecikmeli olarak da gerçekleþtirilebildiðiydi. Yani bilincin makineyi etkilemesi,
zaman ve mekânýn dýþýnda cereyan ediyordu.
SEVGÝ DÜNYASI
Ama bilimcileri en fazla þaþýrtan þey,
2001'de meydana geldi. Jeneratörlerin tesadüfi atýþlarý 11 Eylül günü sabahý, ilk uçak
World Trade Center'e çarpmadan az önce birden aþýrý yükselme göstermiþ ve bu yüksek
sayýlar 13 Eylül gün bitiþine kadar devam
etmiþti. Baþka bir deyiþle, deneklerin henüz
New York'ta olup bitenlerden haberleri
yokken, bilinçleri bir þekilde olacaklardan
etkilenmiþ ve jeneratörleri de etkilemiþti.
Benzer sonuçlarý Princeton Üniversitesindeki araþtýrmayý yöneten bilim adamlarý,
Prenses Diana'nýn ölümü olayýnda da tespit
etmiþlerdi.
Bilim adamlarýnýn bu deneylerden çýkardýðý
sonuç, zaman ve mekâna baðýmlý olmayan
kolektif bir bilinç düzeyinin mevcut olduðu
ve tüm insanlarýn bir þekilde bu düzeyle
baðlantý halinde bulunduðu gerçeði. Bu
düzeye de "Küresel Bilinç" adýný veriyorlar.
Þimdi sorduklarý soru ise, birçok insaný
etkileyecek doða felâketleri veya insan eliyle
meydana getirilmiþ olan olaylarýn, "Küresel
Bilinç" düzeyinde büyük bir enerji yaratýp
yaratmadýklarý ve birtakým hassas kiþilerin
veya kâhinlerin bu düzeye kolayca giriþ
yaparak böylece gelecekten haber verme
yeteneðine sahip olup olmadýklarý. Ve bilim
adamlarý, bu soruya "evet" cevabýný veriyorlar. Bu þekilde de gelecekten haber alma
olgusunu bilimsel düzeyde kabul etmiþ oluyorlar. Her insanýn prensipte bu düzeyle doðal
olarak ilintisi olduðu düþünülürse de,
rüyalarýn, ilhamlarýn, sanatsal faaliyetlerin
kaynaðýnýn da bu küresel bilinç olduðunu,
bilim adamlarý þimdi anlayabiliyorlar. Bu
takdirde, insanlýðý ilgilendiren tüm bilgilerin
SEVGÝ DÜNYASI
asýrlar boyu bu düzeyde kümelenmiþ ve
istiflenmiþ olduðu da düþünülecek olursa,
bilim adamlarýnýn, kendileri için yepyeni
olan bu keþif konusunda ne denli heyecanlandýklarý da ortada.
Hepimizin yaþamýnda, normal olarak bilinen yollardan açýklayamadýðýmýz birtakým
hususlar olmuþtur. Gelecekte olacak bazý þeyleri önceden bildiðimiz ya da en azýndan
rüyamýzda gördüðümüz, bazý olaylar veya
kiþiler hakkýnda ikaz mahiyetinde durumlarla
karþýlaþtýðýmýz, bizi terk edip öteki âleme gitmiþ yakýnlarýmýzdan çeþitli biçimlerde gelen
haberler veya gördüðümüz vizyonlar, içimize
doðan durumlar gibi. Bunlar, bugün bilimin
"Küresel Bilinç" adýný verdiði ortamla
temaslarýmýzdýr herhalde. Ama adý ne olursa
olsun, bunlar, maddeden ibaret olmadýðýmýzýn ve görünenle ölçülebilenin dýþýndaki
yaþamýmýzýn delilleridir.
Ayrýca, yalnýzca görülen ve ölçülebilenin
geçerliliði tanýmlamasý da bugünkü bilimin
verileri ile deðerini kaybetmektedir, çünkü
Kuantum fiziði bugün her þeyin ölçülemeyeceðini ispatlamakta veya tersine, Princeton
Üniversitesi'nin deneylerindeki gibi, bilincin,
yani görülüp ölçülemeyenin fiziksel etkileri
ölçülebilmektedir.
Psikolog Jan Ehrenwald'a göre
ise, özel hassasiyetleri sayesinde
gelecekten haber verebilen insanlar,
"determinist olmayan bir mikrofizik
boyuta", bir çeþit dördüncü boyuta
bakabilen kiþilerdir ve bu dördüncü
boyutta, sebep-netice baðlantýsý geçerli olmayýp, bilgiler zaman ve
mekân olgularý dikkate alýnmaksýzýn
19
iletilirler. Bu "Küresel Bilinç" kavramýnýn baþka türlü bir açýklamasý.
Bilim, kâhinlerin ve gelecekten haber
verenlerin, tahmin ederek veya hesaplayarak
sonuçlar çýkarmak yoluyla mý geleceði bildiði
konusunu da kurcalýyor ve bu teoriyi de yine
kendisi çürütüyor. Gelecek araþtýrmacýsý
(Futurolog) Filozof Andreas Ginger:
"Gelecek araþtýrmasý aslýnda
yanlýþ tahminlerin tarihidir"
diyor. Yapýlan hesaplarda hep olaðan
geliþmeler göz önüne alýndýðýndan ve olaðan
olmayanlar hesaplara girmediðinden, sonuçlar
çoðunlukla yanýltýcý olmaktadýr. Oysa kehanet
ve durugörü denen þeyler, tam da olaðanýn
dýþýna çýkan olaylarý haber verirler. Örneðin
1870'de Londra'da atlý araba sayýsý o derece
artmýþtý ki, 30 seneden kýsa bir zamanda tüm
Londra caddelerinin yarým metre at pisliði ile
kaplanacaðý düþünülüyor ve buna çare aranmaya çalýþýlýyordu. Oysa gelen yýllarda otomobiller ortaya çýktý ve bu korkulan durum
hiçbir zaman gerçekleþmedi.
Görüldüðü gibi, bilim bugüne kadar açýklanamayan olaylar olarak vasýflandýrýlan
birçok konuda gerçeðe çok yaklaþmýþ bir
konumda. Günümüzün katý fiziksel
dünyasýnýn duvarlarý, yine fiziðin ve müspet
bilimin kabul ettiði yöntemlerle, hayli zorlanýr duruma gelmiþ bulunuyor.
Gelecek sayýlarýmýzda "Kehanet ve
Kâhinler" konusuna biraz daha yakýndan bakmayý deneyeceðiz.
Alýntýlar: PM Bilim Dergisi/ Joseph Scheppach
SEVGÝ DÜNYASI
20
Meher Baba
(Mervan Þehriyar Ýrani - Merwan Sheriar)
“Hal ile ifade edilen
anlayýþ içine
yerleþmiþ olmak,
aydýnlanmadýr.”
Derleyen: Nihal Gürsoy
HAYATI
25 Þubat 1894-31 Ocak 1969 yýllarý
arasýnda yaþamýþtýr. 1894 yýlýnda
Hindistan Poona'da Ýran asýllý bir ailenin
çocuðu olarak dünyaya gelmiþtir. Gerçek
adý Mervan Þehriyar'dýr.
Mervan Þehriyar daha sonraki yýllarda
sevenlerinin ona yakýþtýrdýðý Meher Baba
(Þefkatli baba) adýyla dünyanýn dört bir
yanýnda tanýnacaktý. Henüz 19 yaþlarýnda
iken, bisikletiyle okula gidiyordu, gözüne
bir aðacýn altýnda oturan, battaniyesine
bürünmüþ oldukça yaþlý bir kadýn iliþti.
Kadýn, dikkatli gözlerle ona bakýyordu,
yoluna devam etmek istediyse de bunu
baþaramadý. Karþý koyamadýðý bir güçle
yaþlý kadýna doðru çekiliyordu. Birden
bütün seslerin yavaþladýðýný ve giderek
kesildiðini duyumsadý, yaþlý kadýnýn
yanýna vardýðýnda ise, sanki zaman dur-
SEVGÝ DÜNYASI
muþtu. Kadýn onu alnýndan öperek
gülümsedi. Mervan'ýn, Tanrý ve insanlýkla
yaþadýðý aþk ilk öyle baþladý. Bu kadýn,
125 yýllýk hayatý esnasýnda efsaneleþmiþ
Hazret Babajan adlý Müslüman bir
evliyadan baþkasý deðildi. Mervan'ýn
alnýna koyduðu öpücükle, onun sonsuz
ve ebedi varlýðýnýn tanrýsal yanýyla tamamen bütünleþmesini saðladýðý söylenir.
Daha sonraki dokuz ay boyunca
Mervan, bilinci tamamen kapalý, ateþler
içinde, nöbet ve sayýklamalarla dolu zor
bir süreçten geçer. Bir þeyler yemesi ve
düzelmesi için uðraþan annesi ise oðlunun delirdiðini düþünerek kapý kapý
dolaþýr, doktor arar. Ancak yapýlan tüm
tedavi ve müdahaleler fayda vermeyince
umudunu kaybetmek üzere olan kadýn
Hazret Babajan'ý çaðýrýr. Evliya kadýn,
anneye merak edilecek bir þey
olmadýðýný, oðlunun çok saðlýklý
olduðunu sadece seçilmiþ biri olarak
dünyayý uyandýrmaya geldiðini ve onun
gerçek varlýðýný kazandýðýný söyler.
Bu sözlerden en çok etkilenen ise
Mervan'ýn babasýydý. Çünkü yýllar önce
memleketi Ýran'da yaþarken yaptýðý bir
meditasyon esnasýnda gayet açýk ve net
bir biçimde kulaðýna fýsýldayan ses þöyle
söylemiþti. "Hindistan'a gitmelisin. Orada doðacak olan çocuðun Tanrý arayýþýna
son verecek." Daha sonraki yýllarda Babajan, Mervan'a oldukça yoðun bir eðitim verdi. Bu eðitim esnasýnda Mervan'ýn
tamamen aydýnlandýðý söylenir.
Aydýnlanmasýný takip eden 7 yýl boyunca sürekli seyahat ettiði biliniyor.
Dünya'nýn en önemli ruhani liderlerini
ziyaret etti, onlarla sohbet etti, birlikte
21
vakit geçirdi, öðretilerini inceledi. Daha
sonralarý ise onlarý överek yüceltmiþ ve
"Babajan'dan ilâhi mutluluðu, Shirdi
Sathya Sai Baba'dan ilâhi gücü ve
Upasni Maharaj'dan ise ilâhi bilgiyi
öðrendim" demiþtir.
Tarihler 1921'i gösterdiðinde Meher
Baba fonksiyonunu tam olarak yerine
getirmeye baþlamýþtý. Dünya'nýn pek çok
yerinden takipçileri vardý. Bir süre sonra
adýna kurulan aþram bugün hâlâ
Ahmetnagar þehri yakýnlarýndadýr ve adý
Mererabad'dýr. Her inançtan ve her sýnýftan insanýn çekinmeden gelebildiði, ruhu
acýyanýn, bedeni sýzlayanýn, yiyecek
ekmeði, giyecek elbisesi olmayanýn
koþulsuz kabul edildiði ve hizmet verildiði bu aþramda fakirleri barýndýran
sýðýnaklar, ücretsiz hasta tedavi eden bir
hastane ve dispanser bulunuyordu.
Meher Baba, burada cüzzamlýlarý
elleriyle yýkýyor, hastalara bakýyor, yoksullarla birlikte sofraya oturuyor ve
Hindistan'ýn kast sisteminin en alt
sýnýfýnýn tuvaletlerini temizliyordu.
Kendisinden ve fikirlerinden yararlanmak için onunla beraber olmaya özen
gösteren Mahatma Gandhi, Meher Baba
için "Ben onun týrnaðýndaki kir bile olamam" demiþtir. Halen tüm dünyada
Sufizmin ve Tasavvuf öðretisinin en
büyük üstadlarýndan sayýlan Meher Baba,
öðretisinin kuramsallaþmasýný istememiþ,
ölümünden sonra ise aþramýn yýkýlmasýný
istemiþtir. Bugün sadece mezarýnýn
bulunduðu Meherabad'a binlerce
ziyaretçi gitmektedir. Kendisi ve takipçileri tarafýndan kaleme alýnan pek çok
kaynak olmasýna raðmen bunlardan
sadece iki tanesi dilimize çevrilmiþtir.
22
1925 yýlýnda henüz çok gençken aldýðý
bir kararla tüm sevenlerini þaþýrtacaktý
Meher Baba. "Cehaletin muazzam
gücünden insanlýðý kurtarmak için susuyorum" demiþ ve tam 44 yýl boyunca
buna sadýk kalarak hiç konuþmamýþtýr.
Kendisini izleyenlerle bir kara tahta
üzerinde alfabe harfleri ve þekillerle
çizimler vasýtasýyla iletiþim kuruyordu.
Oruç ve inzivalarýný ileriki yaþlarýnda
saðlýðýnýn bozuk olduðu dönemlerde de
sürdüren Meher Baba aslýnda 1952 ve
1956 yýllarýnda geçirdiði iki trafik kazasý
nedeniyle yürümekte oldukça zorlanýyordu. Buna raðmen uyuþturucuyla
mücadele etme konusunda oldukça
önemli çalýþmalar yürütmüþ, 1962 yýlýnda ise Batýlý ve Doðulu takipçilerini
Hindistan'da toplayarak bir Doðu Batý
buluþmasý gerçekleþtirmiþtir. Meher
Baba'nýn düþünsel ve günlük yaþamýný
merak edenler için ise yine kendi ifade
tarzýyla anlattýklarý ilgi çekicidir: "Benim
düþünce ve uðraþlarýmý bilmek isteyenlere ancak þunu söyleyebilirim: Benim
içsel dünyam ve yaþantým hakkýnda
ancak Tanrýyla bir olmayý deneyimleyebilenler ve istekli olanlar fikir sahibi olabilirler. Dýþ etkinliklerim ise, bir
öðrencim tarafýndan 'Yayan Yürüyenler'
kitabýnda açýkça anlatýlmýþtýr. Oyun
oynamaktan çok hoþlanýrým, kriket,
bilye, uçurtma uçurmak, dans etmek ve
müzik dinlemekten. Bunlar için seyrek
fýrsatým olmasýna raðmen bu zamanlarý
deðerlendiriyorum. Sinema filmleri
seyrederim, özellikle komedi filmlerine
ilgim var ve mizah öyküleri dinlemeyi
çok rahatlatýcý buluyorum. Ayrýca, sonsuz
gücün ve ilâhi görkemin kaynaðý olan
insan ruhunun türlü ikilikler içerisinde,
SEVGÝ DÜNYASI
bilgisizce ve bencilliðinin esiri olarak
öylesine çaresiz görünmesindeki mizahý
da izler dururum. Arada sýrada sohbetlerimde sevenlerime þarap ikram ederim.
Tanrýsal esriklik veren ve O'nunla bir
olmaya yardým eden þarabýn üzüm þarabý
deðil de, aslýnda aþk þarabý olduðunu
anlamalarý için. Ben hiçbir dine karýþmam ve herkesin kendi inancýný yerine
getirmesine taraftarým Tanrýya duyulan
sevgiyle karþýlaþtýrýldýðýnda, yapýlan
ayinlerin ve þeklinin fazla bir önemi yoktur. Tanrýya duyulan sevgi, insanýn kendini bilmesi ve özünü bulmasýyla sonuçlanýr, bu hale gelmiþ bir insan ayýrt
etmeksizin herkesi ve her þeyi sever.
"Benimle yakýn ilgisi olanlara ve
isteyenlere tanrýsal bilgi sunabilir ve ruhsal öðütler verebilirim. Baþlangýcý
olmayan baþlangýçtan bugüne ben, neysem oyum. Baþkalarýnýn övgülerinin ve
karþý çýkýþlarýyla bunun bir ilgisi yoktur.
Son otuz bir yýldýr korumakta olduðum
sessizlik, taþýdýðým gerçeði örtmeye
deðil, onu göstermeye yöneliktir.
Gerçeði, varlýðýnýzýn özü olarak görmeye
baþladýðýnýzda tüm korkularýnýzdan çaresizliðinden kurtulursunuz. Ýþte o zaman
siz, yaþama sahip olan her þeyle bir ve
bütün olduðunuzu bilirsiniz. Tüm çekiþme ve çeliþkiler anlamsýzlaþýr. Ýnsanlýða
diyorum ki: "Ýman edin" tam bir boyun
eðmeyle Tanrýya dönün ve tanrýsal sevgiyi alýn. Keza siz, bir ve bölünmez olan
ilâhi yaþamýn parçasýsýnýz. Bu tanrýsal
yaþamla birlikte titremeyen tek bir zerre
yoktur. Kimsenin umutsuzluða kapýlmasýna gerek yok. Ermiþlerin en ulularý
kadar, günahkârlarýn en büyükleri de
ayný þaþmaz tanrýsal güvenceye sahiptir."
SEVGÝ DÜNYASI
Yukarýda yaþamýna dair bilgiler vermeye çalýþtýðýmýz Meher Baba'nýn öðretisi
yüz binlerce insan tarafýndan izlenmiþtir.
Temeli Tasavvuf öðretisine ve nefis terbiyesi ve denetlemesine dayanan öðretisi
burada tamamen ifade edilemeyecek
kadar geniþ ve kapsamlýdýr. Arzu edenler
"Tanrý Konuþur" adlý eserinden detaylý
olarak inceleyebilirler. Biz kýsaca temel
konulardaki bazý görüþlerini anlatmaya
çalýþacaðýz burada.
DÜNYA BARIÞI HAKKINDA
Bugün insanlar her yerde haklý olarak
dünya barýþý sorununa ilgi duyuyor.
Dünya barýþý, herhangi bir maddi güç
veya dogmalar ya da ne kadar etkili olursa olsun, örgüt ve kuruluþlar aracýlýðýyla
saðlanamaz. Yalnýzca tanrýsal bir
dokunuþ insanlýðý kurtarabilir. Tanrý
insanlýðý hiç bir zaman karanlýk ve kritik
dönemlerinde yalnýz býrakmamýþtýr.
Bugün insanlýðýn içinde bulunduðu en
büyük tehlike kendisidir. Ýnsanlar arasýndaki kardeþliði saðlayacak olan yalnýzca
yüksek idealler ve görev duygusu
deðildir. Bundan çok daha fazlasýný
içerir. Bugün birlik için en acil ihtiyaç
sevgidir. Sevgiyi doðrulamak için baþka
kanýt gerekmez, sevgi kendi kendini
doðrulayacaktýr. Sevgi ve onun getirdiði
anlayýþ derinliði insanýn sonsuz zenginliðini ortaya çýkaracak ve bütün sorunlarý
çözecektir.
SEVGÝ HAKKINDA
Sevginin kaynaðý hepimizin içindedir.
Sevgi ayný zamanda içimizdeki sonsuz
mutluluðun da özüdür. Sefaletin süregit-
23
mesinin nedeni de yine hepimizin içinde
var olan bencilliktir. Hoþnutluk ve zevk
bencilce iþlerden elde edildiði sürece,
sefalet hep var olacaktýr. Yalnýzca
Tanrýnýn sevgisi ve merhametiyle insan,
yeryüzündeki sefaletin derslerini okuya
okuya, sonsuz mutluluk kaynaðýnýn asýl
kendi içinde olduðunu ve çekilen tüm
acýlarýn, kendi sonsuz özvarlýðý üzerindeki örtüyü kaldýrmaya yönelik bir sevgi
çabasý olduðunu anlamayý öðrenecektir.
TEKÂMÜL HAKKINDA
Tanrý, kusursuz biçimde sonsuz ve
bölünmezdir. O'nsuz ve O'nun dýþýnda
hiçbir þey varolamaz. Tanrý ayný zamanda sizdeki ikiliðin "bir"liðindedir. Tanrý,
sizin içinizde olduðuna ve siz de
Tanrýnýn içinde olduðunuza göre, kaba
(maddesel), incelikli (Süptil) ve zihinsel
dünyalar sizin kendi varlýðýnýzýn
içindedirler ayný zamanda.
Týpký derin uykudaki insanýn içinde
bilincin uykuda olmasý gibi, tam bilinç
de ruhumuzda uykuda olarak bulunur. Ýlk
önce, uykuda ya da uyanýklýkta görülen
titrek ýþýklý düþlerle, daha sonra da kaba
(maddesel) küredeki madenler, bitkiler
ve hayvanlar dünyasýnda ard arda gelen
deneyimlerle kendini göstermeye ve
evrimleþmeye baþlar; ta ki bilincin ortaya
çýkmýþ olduðu insan aþamasýna varana
dek. Ýnsan bilinç sahibi olmasýna raðmen, yine de dualite ortamýnýn ikiliði ve
bunun getirdiði zýt deneyimler arasýnda
sýkýþýp kalýr. Sýkýþtýðý yerden, bilerek
veya bilmeyerek onu gerçek özüne doðru
yönlendirebilmek için uðraþýp duran
ruhun bilincidir ve siz onun yardýmýyla
24
kendi tükenmez varlýðýnýzýn gücüne, gerçek sevgiye ve bilgiye ulaþýrsýnýz. Tekâmül; daha ileri insan, üstün insan, tanrýsal insan ve daha sonrasýný da içeren
deneyimler ve tecrübelerle devam eder.
DÝNLER HAKKINDA
Dinler, insaný tüm kýsýtlamalardan kurtarmak amacýyla var olmuþlardýr ama iyi
anlaþýlamadýklarýnda dinin kendisi hapseden bir kafes olur. Tüm dünya dinleri,
ayný sonsuz ve evrensel gerçeði anlatýr.
Ancak insanýn zayýflýðý nedeniyle dinler,
uygulamada tanrýsallýk okyanusuna
açýlan kapýlarý üzerine sýmsýký kapayan,
körü körüne þekilci bir baðlýlýðýn sembolü olmuþlardýr. Dinin asýl cevheri bu
deðildir, ayrýca bütün büyük peygamberlerin yüce amacýna da aykýrý olan bu
uygulama þekle tapmadýr. Ýnsanlýðý kendi
yaratmýþ olduðu hapishaneleri yýkýp, tanrýsalca ve korkusuzca sevmeye çaðýrýyorum. Ayrýca "Ben" sýnýrlýðýnýn üzerine
çýkmaya davet ediyorum. Arayýþ içindeki
insanlýðýn, dinsel ayrýmcýlýðýn ve dogmatik formüllerin ötesindeki evrensel
gerçekliðe ulaþmasýný diliyorum.
BÝRLÝK HAKKINDA
Tüm yaþamýn bozulmaz birliðini ve onun yok edilemez,
kimseye devredilemez tanrýsallýðýný ve özde bir ve ebedi
olduðunuzu bilin! Siz, sonsuz
bilginin sevginin ve gücün varisleriniz. Bu sonsuz varoluþun
tadýna varabilmeniz için, tek
yapmanýz gereken; sizi yaþamýn
gerçek amacýndan uzaklaþtýran
bilgisizliði üzerinizden kaldýrýp
SEVGÝ DÜNYASI
atmanýz, bencillik, benlik ya da ben duygusunun yalnýzca tanrýsal sevgi, þefkat ve
merhametle yok olduðunu anlamak ve
uygulamaktýr. Ýþte benim çaðrým budur.
Çaðrýma kulak verenler, insanlýða gerçek
hizmeti vermek için kendilerini hazýrlasýnlar!
Ýnsanlýða, görünürdeki sýnýf, din, kültür, eðitim, ýrk farklýlýklarýný gözetmeden
bir olduklarý bilincini aþýlasýnlar. Biliniz
ki, iþin sonunda ne kadar sevdiðiniz,
sevginizdeki inceliðiniz, hoþgörü ve
baðýþlamanýz, alçak gönüllülüðünüz ve
yumuþaklýðýnýz, merhamet ve
cömertliðiniz önemli olacaktýr. Yaþamýn
amacýna varýldýðýnda, insan tüm kayýplarýný onarmayý, tüm yaralarýný
iyileþtirmeyi, tüm hatalarýný düzeltmeyi,
tüm acýlarýný bal eylemeyi, tüm gerilimlerini gevþetmeyi, tüm muammalarý
çözmeyi baþaracak, yaþamýn gerçek ve
tam anlamýna eriþecektir.
Kaynaklar: "Doðu Öðretileri" - Meher
Baba, "Ýmdat Üstad Aranýyor" - Iþýk
Menderes, "Tanrý Konuþur" - Meher
Baba
SEVGÝ DÜNYASI
25
Ýslâm ve Bilim - V
Önümüzde Duran Görev
Yalçýn Kaya
B
ilimsel geliþimi anlamak için bir
araþtýrma baþlatmadan önce,
kiþinin, bilimsel giriþimle ilgili
olarak temel bir anlayýþa varmasý gerekir:
Modern bilimin felsefesinin ve iþleme
tarzýnýn ne olduðu, doðaya ve eðitim sisteminin kalitesine olan baðýmlýlýðý ve
ürettiði -bilimin geliþmesinde yaþamsal
önem taþýyan- düþünceler ve deðerler sistemi, temel kavramlar olarak öncelikle
anlaþýlmalýdýr.
Bu baðlamda, Ýslâm kültürünün kopmaz baðlarla geçmiþle baðlantýlý olduðunun bir gerçek olarak görülmesi þarttýr.
Bu nedenle bilimin içinde bulunduðu
durumu ciddi bir þekilde çözümleyecek
olan herkesin, bilimin Ýslâm uygarlýðýna
nasýl girdiði ve yaklaþýk 500 yýl boyunca
nasýl yeþerip geliþtiði konusunda derin
bir anlayýþa sahip olmasý gerekir.
Kiþi bu baðlamda, birdenbire önemli
ve güç sorularla karþý karþýya kalmaktadýr. Bunlar, Müslümanlar'ýn biliminin,
kendine özgü Ýslâmî bir karakteri olup
olmadýðý, halk kültürüyle ne denli baðdaþtýðý, onu besleyen toplumsal güçlerin
ne olduðu, kendisine karþý oluþan dinsel
muhalefetin yapýsý ve kapsamý gibi sorulardýr. Özellikle de, Ýslâm toplumunda
bilimin ve ilmin, 1000 yýl önce doruða
çýkmasýnýn ardýndan, gerilemesine yol
açan güçleri anlamak önem taþýmaktadýr.
Bu güçler bugün de önem taþýmaya
devam etmektedir. Baþka bir düzeyde,
bilimin teknolojiyle olan yakýn baðlantýsýný (toplumdaki üretken güçler, politik
ve ekonomik gücün daðýlým modelleri ve
bunlarýn dönüp teknoloji seçimi ve sanayileþmeyi nasýl etkilediði gibi konularýn
ýþýðýnda) araþtýrmak gereði doðmaktadýr.
Müslüman ülkelerde, bilimin bugün
içinde bulunduðu kasvetli durumuna
iliþkin olarak anlattýklarýmýz, bu durumun önümüzdeki yýllardaki süresiyle
ilgili olarak yaptýðýmýz karamsar öngörü
ve bilimsel geri kalmýþlýkla ilgili olarak
sýraladýðýmýz nedenler bazý okurlarý
gücendirebilir. Ama buradaki esas amaç,
birilerini memnun etmek deðil, objektif
ve nesnel olmaktýr.
Gerçek iyice anlaþýlmadýkça, yapýcý bir
deðiþiklik konusunda hiçbir umut ola-
26
maz. Bilim, özellikle de insanî sorunlara
akýlcý bir yaklaþým, Ýslâm kültürüne
yabancý sayýlýrsa, tüm insanlýðýn beþte
birini oluþturan Müslümanlar onursuz ve
aþaðýlanmýþ bir varlýk olarak acý çekmeye
devam edeceklerdir. Ama Müslüman
topraklarýnda bilimin bir kez daha yeþermesi isteniyorsa deðiþik bir yaklaþým
gerektiðinin gittikçe daha çok Müslüman
tarafýndan anlaþýlmasý, gelecek açýsýndan
umut vaat etmektedir.
Avrupa uluslarý karanlýk bir çað yaþarken Ýslâm dünyasýnda bilimin geliþmesi
sonra da yavaþ yavaþ sönmesi konusu
birçok araþtýrmacýyý ilgilendirmiþtir.
George Sarton'ýn, "Introduction to the
History of Science" adlý eserinin giriþinde bu konuda þöyle bir yaklaþýmý
vardýr:
"Rönesanstan sonra Batý uluslarýnýn
ilerleyip Doðu'nun geri kalmasýnýn
nedeninin açýklamasýný þöyle yapýyorum:
Bu çaðda gerek Batý gerekse Doðu uluslarýnýn her ikisi de skolastik (sorgulamanýn yasaklandýðý düþünce tarzý) belâsýna uðradýlar. Batý skolastikle baþa çýkmasýný bildi, Doðu bu iþi beceremedi.
Çünkü Batý deneysel yöntemi bulmuþtu,
Doðu ayný yöntemi bulmuþ olsa bile iyi
uygulayamadý. Fakat niçin? Bunun
yanýtýný vermek olanaksýzdýr. Acaba bu,
Doðu uluslarýnýn bazý üstün zekâlý
çocuklar gibi, vaktinden önce yetiþerek
yine vaktinden önce geliþmelerinin sonucunda birdenbire duraklamýþ olmalarýyla
açýklanamaz mý?"
Araþtýrmamýzýn ilerleyen bölümlerinde
Ýslâm'da bilimin yükselme ve çöküþ
süreçlerine ayrýntýlý olarak deðinerek bu
SEVGÝ DÜNYASI
çöküþün nedenleri konusunda bazý
ipuçlarý bulabileceðimizi sanýyorum.
BÝLÝM: ÖZÜ VE KÖKENÝ
"Doðanýn düzenli olduðuna iliþkin
inanç, henüz evrensellik kazanmamýþtýr.
Bize vahþilerin tamamen keyfî bir
evrende yaþadýðý söylenmektedir, ama
hâlâ yaðmur duasý yapan topluluklara
rastlýyoruz. Ama bu topluluklar, Güneþin
sabit bir þekilde durmasý için dua etmekte tereddüt geçirebilirler; bunun da
nedeni, astronominin, meteorolojiden
daha geliþmiþ bir bilim dalý olmasýdýr."
(J.W.N. Sullivan)
Bilim hep var olacaktýr, zira insanlýðýn
geleceði ile bilim birbirine kopmaz
baðlarla baðlýdýr. Dünya yüzündeki uygar
insan varlýðýnýn devamý bilime (ama
evrensel moral ilkelerle yönlendirilen
bilime) dayanmaktadýr. Ýnsanoðlu, bilim
olmadan, rüzgâr ve fýrtýna karþýsýnda
çaresiz kalmýþ, dert ve hastalýklardan
kýrýlmýþ ve mantýksýz batýl inançlar
karþýsýnda dehþete kapýlmýþtýr. Sahip
olduðu benzersiz araç, yani aklý boþa gitmiþti. Daha sonra insanlar bilimi yaratmýþ ve bilim de onlarý batýl inançtan kurtarmýþtýr. Bununla birlikte, günümüzde
bilimin þiddetli bir saldýrýyla karþý
karþýya bulunduðu açýktýr. Bir bakýma bu
yeni bir þey deðildir; tarih süreci içinde
bilim karþýtý akýmlar her zaman olmuþtur.
Özellikle de, inancý ne olursa olsun dinsel dogmacýlar, Tanrý'dan esinlenen
ahlâký yok eden, Tanrý tanýmaz bir arayýþ
olarak tanýmladýklarý bilime, uzun bir
zamandýr aðýr suçlamalar getirmekteler.
Ama bugün, bilime karþý düþ kýrýklýðý
çok daha büyük bir ölçekte görülebil-
SEVGÝ DÜNYASI
27
mektedir. Bilimin daha iyi bir dünya için
verdiði sözlerin birçoðu yerine getirilmemiþtir. Kimilerine göre bilim, dünyayý
evrensel çapta bir köye dönüþtürmüþ olabilir, ama henüz köylülere, birbirleriyle
konuþmayý ve birbirlerini anlamayý
öðretebilmiþ deðildir. Duyarlý ekosistemleri endüstriyel uygarlýðýn atýklarýyla,
geriye dönülmeyecek biçimde yok
edilmekte olan, tehlikeli bir biçimde kirletilmiþ bir dünyada yaþýyoruz.
ruhunu boðucu bir ideolojinin zincirlerinden kurtarmanýn ve bugüne kadar
hiç düþünülmemiþ seçenekler yaratmanýn
zamanýnýn geldiði savunulmaktadýr.
Genellikle bilimin deðerini anlayanlar,
tehlikeli emelleri olan militarizm yanlýlarýdýr. Ayrýca, bahar çiçeklerini
botaniðe; muhteþem gün batýmlarýný
meteorolojiye indirgeyen, bir tür
indirgeyici bilimsel düþünce tarzý da
mevcuttur. Ayrýca, nükleer silah mucidi
Oppenheimer'in günahýnýn nükleer gölgesinden kurtulamayacaðýz gibi geliyor
bana. Ýnsanoðlunun, varlýðýný sürekli
olarak idame ettirmesine artýk muhakkak
gözüyle bakýlamaz.
Örneðin ABD'li düþünür Herbert
Marcuse (1898-1979) bilimsel yönteme
eleþtiri getirerek þöyle diyordu: "Bilimsel
yöntem önceleri doðaya egemen olmayý,
onu dönüþtürmeyi, doðanýn güçlerini
insanlýðýn yararýna kullanmayý amaçlamýþken, daha sonra kullandýðý araçlar
yüzünden insanýn insan üzerindeki egemenliðine dönüþen bir yöntem olmuþtur."
Ýnsanlýðýn, genellikle bilime atfedilen
önemli sorunlarýnýn, aslýnda bilimin
kötüye kullanýlmasý sonucu mu ortaya
çýktýðý yoksa bu sorunlarýn bilimsel
giriþimin doðrudan doðruya doðasýnda
ve özünde mi olduðu konusunda birçok
tartýþma yapýlmýþtýr. Bu tartýþma, bilimin
bazý uygulamalarýnýn, insanoðlu için
büyük ve hattâ onulmaz þiddette bazý
sorunlar yarattýðýna iliþkin savlarýn ötesine geçmektedir; hemen hemen herkes
bu konuda hemfikirdir. Asýl önemli olan
þudur: Bir adým ileri giden bilim karþýtlarý, bilimsel epistemolojinin (bilimsel
bilginin bizzat özü ve araþtýrma tarzý)
onulmaz bir þekilde hatalý olduðunda
ýsrar etmektedirler. Bu nedenle, insan
Bilime getirilen eleþtiriler daha 16.
Yüzyýlda baþlamýþtý. François Rabelais
(1494-1553) þöyle diyordu: "Bilinçsizce
ve sorumsuzca yapýlan bilim ve sanat
ruhun yýkýmý demektir." Bilim karþýtlýðý
düþünceler günümüzde bile sürmektedir.
Þimdi, olabildiðince özlü bir þekilde
sýradan ya da geleneksel bilimi tanýmlamaya çalýþalým. Bunu yaparken, bilim
felsefecilerinin anlaþýlmasý zor tartýþmalarýndan çok, bir bilim adamýnýn bilim
anlayýþýný irdeleyelim.
BÝLÝM NEDÝR?
"Bilim nedir?" sorusuna yanýt verebilmek için, çaðdaþ bilimsel düþüncenin
özünde bulunan bir kavramlar sözlüðü
sunmamýz gerekir.
Gerçekler: Bilim, gerçeklerin var
olduðu varsayýmýyla baþlar. Örneðin bir
bilim adamý, duyunun dimaða yaptýðý
etmenleri ya da cihazýnýn kaydettiði
ölçümleri "gerçekler" olarak kabul eder.
Bu gerçekler geçerli sayýlýr; yeter ki,
28
deðiþik ve baðýmsýz gözlemciler ayný
þey üzerinde ayný fikirde olsun ya da
deðiþik zaman ve mekânlarda yinelenen
bir gözlem benzer sonuçlar versin. Bu
þekilde, bireylerin öznel fikir ve inançlarý
saf dýþý edilir.
Buna bir örnek verelim: Farz edelim
ki, yeterince güçlü teleskoplarla donanmýþ birkaç gözlemci, Jüpiter'in uydularýnýn yörüngesel hareketi, boyutlarý ve
þekilleri hakkýnda görüþ birliðine vardý.
Bu durumda da, bu kiþilerin gözlemleri
geçerli gerçekler olarak kabul edilecektir.
Dikkat edilmesi gereken tek þey, bu kiþilerin, gizlice kafa kafaya verip ortaya bir
þeyler atmalarýna izin vermemektir.
Vardýklarý sonuçlara birbirlerinden
baðýmsýz olarak varmalarý gerekir. Öte
yandan, (dindarlýðý ve kutsiyetinden
kuþku duyulmayan) bir derviþin hayal ve
esinleri, doðrulanamadýðý, tekrarlanamadýðý ve kiþiselleþtirildiði için bilimsel
gerçekler olarak kabul edilemez.
Yasalar: Gerçekler, gruplara ayrýlarak
düzenlenir; ayný gruba ait gerçekleri bir
arada tutan iliþkiye de yasa ya da ilke
denir. Yasalar ya da ilkeler, gözlemlenenlerin sistemleþtirilmesinden baþka bir þey
deðildir. Ýki örnek vermek gerekirse:
* “Belli miktarda bir gaz, kabýnýn
üzerinde, sýcaklýðýyla doðru orantýda
basýnç uygulayacaktýr.” (Boyle Yasasý)
* “Karakter özelliklerinin kalýtýmý,
ebeveynden çocuða geçen ve cinsel
süreçte, tüm olasý yollarla yeniden birleþen birimlerce uzlaþtýrýlmalýdýr.”
(Mendel Yasasý)
SEVGÝ DÜNYASI
Yasalarý formül haline getirmek için
gerçeklere sahip olmak çok önemlidir.
Ama aralarýnda bir seçim yapma kapasitesine sahip bir beyin yoksa, gerçekler
tek baþlarýna bir iþe yaramazlar; öyle bir
beyin ki, gerçeðin ruhunu görebilsin. Ýyi
bir bilim adamýný, sýradan bir bilim
adamýndan ayýran þey budur. Kimi bilim
felsefecileri bu tür bir düþünme yöntemini sýradan düþünme yöntemlerinden
ayýrarak "sezgisel düþünme yöntemi"
adýný veriyor ve bilimsel buluþ baðlamýnda bunun önemini vurguluyorlar.
Hipotezler: Bunlar, araþtýrýlmakta olan
ve gözlem ya da deneyle sýnanacak olan
þeylerle ilgili olarak belli bir ön anlayýþý
anlatan (tanýmlayan), deðiþken ya da geçici varsayýmlardýr. Ýþte size iki hipotez:
* “Akciðer kanseri olasýlýðý, günde
içilen sigara sayýsý ile doðru orantýlýdýr.”
* “Belli bir yerde, daha fazla kiþi yaðmur duasýna çýkarsa yaðan yaðmur miktarý artýrýlabilir.”
Yukarýdaki hipotezlerden herhangi
birine geçerlilik kazandýrmak için yeterli
miktarda bilgi toplanmalý ve bu þekilde,
önceden kestirilemeyen düzensiz deðiþimlerin meydana gelmesi görece önlenmelidir. Aksi takdirde, içilen sigara sayýsýna göre insan ömründe artýþlar, yaðmur
duasý yapan kiþilerin sayýsýna göre de,
yaðan yaðmurda düþüþ meydana geldiði
gibi tuhaf sonuçlarla karþýlaþýlacaktýr!
Kuram (Teori): Kuram, düþüncenin
çekirdeðinde yatan ve geçerli alaný içinde
bütüncül bir tanýmlama ortaya koyan,
SEVGÝ DÜNYASI
büyük kavramsal bir çerçevedir. Ama
kuram buna ek olarak, bazý kesin kýstaslara da uymalýdýr:
* Bilinen tüm deneysel veya gözlemsel
bilgilerle tutarlý olmalýdýr.
* Söyleyecek yeni þeyleri olmalýdýr;
yani, daha önce bilinmeyen ama sýnanabilecek gerçekleri önceden kestirmelidir.
Bir kuramýn, inançla süslenmiþ dar bir
hipotezin ötesine geçmesi için, salt dar
bir gözlemler dizisini açýklamak amacýyla düzenlenmemiþ olmasý gereklidir.
Gerçek bir kuramýn baþlýca özelliði, çok
geniþ bir olgular yelpazesiyle baðlantýsý
ve ilgisi olmasýdýr. Örneðin, Newton'un
yerçekimi kuramýnýn, bir kriket topunun
üzerinde, karýnca ile olduðu kadar, hedefine giden bir mermi, ayýn dünya
çevresindeki hareketi, dünyanýn Güneþ'in
çevresindeki yörüngesi Güneþ'in öteki
yýldýzlarla (gezegenlerle) iliþkisi ile de
baðlantýsý ve ilgisi vardýr. Burada önemli
olan husus, evrenselliktir. Yeni bir
gerçeðin her belirtisini açýklamak için
baþka bir kuram üretmeye gerek yoktur.
Öte yandan, bilimsel kurama iliþkin
tümüyle evrensel bir tanýmlama olmadýðý
kabul edilmelidir. Seçkin bir bilim felsefecisi olan Karl Popper, bir kuramýn bilimsel sayýlabilmesi için, onun yalanlanabilir (yanlýþlanabilir) olmasý gerektiðini
vurgulamaktadýr. Bu da kiþinin; kuramýn
uygulanmasýnýn, "kuram yanlýþ mý, doðru
mu?"nun kesin bir yanýtýna yol açacaðý
bir durumu açýklýkla tanýmlanmasý gerektiði anlamýna gelir. Bu yüzden, bazý þey-
29
leri açýklayan ama önceden hiçbir þey
kestiremeyen bir kuram yanlýþlanamaz.
Gerçi yanlýþlama kýstasý yararlýdýr ve
bilimi bilim olmayandan ayýrmamýzda
yardýmcý olur, ama kusursuz da deðildir:
Bir yararlý olmayýþýna iliþkin bir örnek
verelim: Elementer partiküllerin
(parçacýklarýn) "üstün sicim" (super
string) kuramýný ele alalým. Bu kuramýn
son hedefi, doðadaki bütün temel güçlerin birleþtirilmesi ve evrendeki her
türlü parçacýðýn önceden kestirilmesi
üzerinde durulmaktadýr. Hattâ bu kuram,
Her Þeyin Kuramý anlamýnda TOE
(Theory of Everything) olarak bilinmektedir. Ne yazýk ki "üstün sicim" kuramýndan, deneye tâbi kehanetler çýkarmaya en
üstün beyinler bile, bugüne kadar baþarýlý
olamamýþlardýr.
Bunun da nedeni, sözkonusu kuramýn
matematiksel yönden formüle edilmesini
çok güç olmasýdýr. Bu kuramýn tahminleri, yalnýzca evrenin ilk yaratýlýþ zamanýnda var olmuþ akýl almaz büyüklükteki
enerjilerin ölçeðinde sözkonusu olmaktadýr.
Bugüne kadar dünyanýn en büyük atom
siklotronlarýnda bile deneye tâbi tutulabilecek, kesin olan hiçbir þeye rastlanmamýþtýr. Bu nedenle de, "üstün sicim"
kuramý, yanlýþlama kýstasýna göre sýnýfta
býrakýlmýþtýr. Öte yandan, insanlar, "bilimsel deðil" diye bunu çöpe atmaya hazýr deðildir. Çünkü; geçmiþte çok baþarýlý
olmuþ kuramsal ilkeler üzerine kurulmuþtur; bilinen hiçbir olayla tutarsýz
deðildir ve en azýndan, tüm mevcut bilgileri birleþtirmek ve en sonunda da yeni
30
bir þey keþfetmek konusunda, akla yakýn
bir umut vaat etmektedir. Böylece "üstün
sicim" kuramý þu anda sýnanmamasýna
karþýn, gelecekte sýnanabilecektir.
Tümevarým ve Tümdengelim: Verilerdeki düzenliliklere bakarak, tümevarýmsal yolla bilgi toplanabilir, basit yasalar yapýlabilir. Örneðin güneþin her gün,
doðuda doðup, batýda battýðýný gördükten
sonra, tümevarým yöntemiyle, Güneþ'in
yarýn da ayný þekilde hareket edeceði
sonucunu çýkarabiliriz. Öte yandan tümdengelim farklý çalýþýr. Burada, ise, birtakým genel kurallarla baþlar, sonra da,
mantýk yürüterek belli sonuçlar çýkarýrýz.
Bilimsel Yöntem: Sonunda, gerekli
kavramlarý tanýmladýktan sonra, bilimsel
yöntem denen þeyi tanýmlayabiliriz.
Temelde bu yöntem, aþaðýda belli bir
sýraya göre dizilmiþ adýmlardan ibarettir:
* Sorunu tanýmlamak. Bu, öz, yapý,
etkiler ve öteki þeylerle etkileþim vb.
bakýmýndan bilinmeyen bir þey olabilir.
Ya da; þeyler, olaylar veya simgeler
arasýndaki, izah edilmemiþ ya da yeterince izah edilmemiþ iliþkiler olabilir.
"Bilinmeyen", bilinen yasalar ve kuramlar baðlamýnda bilinmeyen anlamýndadýr.
* Sorunla ilgili tüm literatürü (yazýlý
malzemeyi) saptayýp incelemek ve verileri, mevcut kavrayýþ düzeyimize göre
düzenleyip analiz etmek. Böylece, bu
verilerin yeni bir þey iþaret edip etmediði
ya da var olan çerçeve içerisinde anlaþýlýr
bir þey olup olmadýðý açýða çýkacaktýr.
* Eðer sorun gerçekse, yani yeni bir
þey var da anlaþýlmýyorsa, o zaman, yeni
SEVGÝ DÜNYASI
önemli ipuçlarý saðlayabilecek, bir gözlemler, deneyler çerçevesi düzenlemek.
* Mantýksal hipotezlerin formüle
dökülmesi için yeterli ipuçlarý elde
edilince, en kolay, estetik ve doyurucu
görünen hipotezi seçmek.
* Seçilen hipotezden çýkan çeþitli sonuçlarý belirlemek ve geçerliliðini sýnamak için gözlemler, deneyler tasarlamak.
* Bir dizi onay elde edilmiþ olsa bile,
yalnýzca bir-iki kural dýþý durum açýklanamýyorsa, hipotez þüphelidir ve öteki
hipotezlerin formüle dökülüp sýnanmasý
gerekmektedir.
* Eðer bir hipotez, hiçbir istisnaya yer
vermeyecek düzeyde baþarýlý ise, yasa
statüsüne çýkartýlabilir.
* Yasa, yeni bir gözlemi ya da deneyi
açýklayamaz durumda olmadýðý sürece
doðru kabul edilecektir. Böyle bir
durumda, yasa, statüsünü artýk kaybedeceði için, yukarýdaki iþlemler yenilenerek, yeni hipotezler aranmalýdýr.
Gerçek bilimsel ilerleme, bu tür mantýk
yoluyla dengelenmiþ iþlemler yardýmýyla
gerçekleþmeyebilir; bazen þans (önceden
kestirilemeyen olaylar) ve yaratýcýlýk,
basit bir doðrusal yaklaþýma direnebilir.
Basit gibi görünen, sorunu tanýmlama
meselesi ve hipotezlerin çerçevesini
çizme ve deneyleri düzenleme operasyonu... Tüm bunlar bilimden ziyade bir
sanattýr. Ama belli bir kurama ulaþmak
için izlenen özel yol ne olursa olsun,
gerçeði bulmanýn kaçýnýlmaz yöntemi
deney ve gözleme baþvurudur; kuramýn
SEVGÝ DÜNYASI
sonuçtaki yararlýlýðý da, kaç tane bilinen
olguyu açýkladýðý ve ne kadar yeni þey
söyleyebileceðinde yatmaktadýr.
Bilim adamlarý, didinip duran iþçi
karýncalar misali, bu dev bilgi hazinesinin oluþmasýna yardýmcý olan birer
hizmetkârdan baþka bir þey deðildirler.
Tarihin belli bir anýnda var olan stoktan
alýp, buna biraz da kendilerininkini katarlar. Çok kýsa bir süre sonra, yaptýklarý
iþler bireysel baþarýlarda hep olduðu gibi,
özümsenir, yerlerine baþka bir þey konur
ve kaybolur. Büyük bilim ustalarýnýn elde
ettiði sonuçlar, modern bilimin parçasý
haline gelir; kimse de özgün yapýtlarý
incelemek gereði duymaz.
Ýbni Hayyam'ýn Kitab-Al-Manazýr adlý
eserindeki optiði ya da Newton'un
Principia'sýndaki mekaniði inceleyen
fizik bölümünden mezun bir öðrenci,
bunu, kariyeri ve fizik anlayýþý için ciddi
bir risk pahasýna yapmýþtýr. Sözkonusu
öðrencinin modern bir kitabý incelemesi
onun için çok daha yararlýdýr. Zira modern bir kitap, bu büyük adamlardan
itibaren, konularý iyileþtirmek, geniþletmek, genelleþtirmek ve basitleþtirmek
için durup dinlenmeden çalýþan binlerce
emekçinin, birbirinin üstüne eklenen
çabalarýný içerir.
Bilimde ilerleme, bilimin içinden gelir.
Bilimsel Devrimlerin Yapýsý (The Structure Of Scientifýc Revolutions) adlý kitabý, bilimsel metodoloji incelemelerinde
kilometre taþý olan Thomas Kuhn, bilimsel emekçilerin ezici çoðunluðunca
uygulanan normal bilim ile devrimci bilimi ayýrt etmektedir. Normal bilim, bilimsel çalýþmanýn, kabul edilmiþ bir benim-
31
seme ve uygulama bütünü içinde yürütüldüðü bir süreçtir. Kuhn bu bütüne
model (paradigma) demektedir; bu
model çerçevesinde çalýþan bilim
adamlarý, bilginin sýnýrlarýný sonuna
kadar (yani, modelin açýklama ve tahmin
gücünü yitirdiði noktaya kadar) zorlamaktadýrlar. Örneðin, Newton'un
mekanik bilimi, ýþýk hýzýndan az hýzlarýn
sözkonusu olduðu olaylar için güzel bir
model oluþturmuþtu; ama bu koþul
deðiþince, geçerliliðini yitirmeye baþladý.
Bu noktada, normal mekanik biliminden,
Einstein tarafýndan geliþtirilen devrimci
mekanik bilimine doðru büyük bir
kavramsal atýlým oldu.
Ancak, günümüzde, Einstein'ýn
mekanik bilimi normal bilim sayýlmaktadýr. Gerçekten de, devrimci bilimin
ömrü kýsa olmaktadýr. Bir kez, normal
bilimi yutup, onun ötesine geçerek üstünlüðünü sergiledi mi, bilim adamlarýnca
çok geçmeden model olarak benimsenir
ve normal bilimin parçasý haline gelir.
Bilimin bu birikimci ve deðiþken yapýsý,
onu, din, felsefe, sanat gibi, insanoðlunun öteki büyük kurumlarýndan ayýrýr.
Dindar bir kiþi için din, birbirini
izleyen kuþaklar tarafýndan ekleme
yapýlamayan veya alýp götürülemeyen,
sonsuz ve deðiþmez gerçeklerin varlýðýna
dayanmaktadýr. Ona göre akýl üst üste
istiflenerek büyütülen bir þey deðildir;
akýl, baþlangýçtan beri vardýr.
Son temyiz mahkemesi bu dünyada
deðil, öteki dünyadadýr ve bilim ile din
ilke olarak birbiriyle baðdaþabilir ama iki
ayrý dünyaya aittirler ve birbiriyle
karýþtýrýlmalarý doðru deðildir…
SEVGÝ DÜNYASI
32
Yaþamýn Yapraklarý
Topluluðun Vizyonu
Robin Alfred ve Kosha Anja Joubert'in
"Beyond You & Me" isimli çalýþmasýndan bir bölüm.
Çeviren ve Derleyen: Nelda Bayraktar
"Zamaný gelmiþ bir fikirden daha güçlü hiçbir þey yoktur."
Victor Hugo
"Kendini bir gayeye adamýþ olan küçük bir grup insanýn dünyayý
deðiþtirebileceðinden asla þüpheye düþmeyin. Zira dünyayý bugüne
kadar yalnýzca bu deðiþtirmiþtir."
Margaret Mead
H
er proje veya her topluluk vakti
gelince büyüyecek olan yalnýzca tek
bir tohumdan, yani hayal edilen ve
büyüyüp gerçekleþene kadar beslenen bir
fikirden ortaya çýkmýþtýr.
Fikirler bize hiç ummadýðýmýz bir yerde
veya zamanda gelebilir. Örneðin duþ alýrken
aklýmýza bir fikir gelir ve "Bunu mutlaka yapmalýyým" deriz. Bazen de "Dün öðleden sonra
ormanda yaptýðým yürüyüþle ilgili bir þiir
yazmalýyým" deriz. Fikrimizi açýkça ortaya
koyabilmek için baþkalarýnýn yardýmýna
ihtiyaç duyduðumuz zamanlar da olur. Bu
fikir biraz hayal gibi görünebilir. Örneðin:
"Ýnsan atýklarýnýn deðerlendirilmesiyle ilgili
farklý bir yöntem bulmak istiyorum" gibi bir
düþünce gelir aklýmýza. Bunu daha gerçekçi
kýlmak için de yardýma, paraya, sosyal aðlara
ve medyada yer almaya ihtiyaç duyarýz. Belki
de fikir çaresizlikten doðmuþtur. "Kararlarý
almanýn mutlaka bundan daha iyi bir yöntemi
olmalý" der ve daha kapsamlý fikir ve yatay
düþünmeye uygun bir ortama ihtiyaç duyarýz.
Bu veya baþka bir þekilde içimizde bir
düþünce doðduðunda: "Bu benim fikrim
çünkü doðrudan benim eðitimimden ve tecrü-
SEVGÝ DÜNYASI
belerimden doðmuþtur" veya "bu fikrin
zamaný gelmiþti ve bana nasip oldu" diyebilir
veya "bu fikir hem benden hem de benden öte
bir kaynaktan gelmiþtir" diye düþünebiliriz.
Sonuç olarak bir vizyondan daha kiþisel bir
þey yoktur ve ayný zamanda bir vizyonun
içinde bulunan gerçekliðe dönüþtürme gücü,
daha büyük bir bütünle baðlantýsýndan güç
alýr. Gerçek vizyonlar üretilmez, keþfedilirler.
Onu nasýl görürsek görelim, tecrübelerimiz
bize içimizde doðmuþ olan bu fikre nasýl bakmamýz, onu nasýl beslememiz ve nasýl büyütmemiz ve onu hem kendimizi ilhamlandýrmak
hem de baþkalarýnýn bize katýlmalarýný saðlamak için insanlarý nasýl cesaretlendirmemiz
ve zor zamanlarda vizyonumuzu hâlâ ilk
sýcaklýðýnda nasýl sürdürebilmemiz gerektiðini öðretmiþtir.
Gönlünüzdeki Hakiki Niyeti Geliþtirin ve
Onu Rafine Bir Hale Getirin
Ne yapmak istediðinizi iyice netleþtirin.
Nereye ulaþmak istediðinize dair zihninizde
ve gönlünüzde kuvvetli bir imaj yaratýn. Bunu
öylesine ilham dolu bir hale getirin ki, onu
her imgelediðinizde büyük bir neþe ve mutlulukla dolun ve bunu defalarca yapmayý ister
hale gelin. Kendinize bununla ilgili sorular
sorun: "Bu imajýn benim hayattaki amacýmla
nasýl bir baðlantýsý var?", "Yarattýðým imaj
benim en hakiki deðerlerimi ne derece yansýtýyor?", "Bu imgelemim tümüyle hayata
geçtiðinde, hayatým neye benzeyecek?",
Gönlünüzde bununla ilgili gölgeli veya karanlýk yerler var mý diye de kontrol edin.
Örneðin: "Ýçimde bunun mümkün olmadýðýna
inanan parçalarým var mý, onlarý ikna edebilir
miyim, bu yönlerimin bana söylediði deðerli
mesajlar var mý, yoksa onlar sadece çenesini
33
kapatmalarýný söylemem gereken rahatsýz
edici eski alýþkanlýklarým mý?" diye sorun.
Ýþte düþüncelerimizi bu þekilde bir arýndýrma sürecinden geçirmemiz, gönlümüzdeki
hakiki niyeti yayýnlama fonksiyonu da görür.
Bu süreç yardýmýyla, fikrimiz bir vizyona
dönüþür. Gerçekliði bize doðru çeker. Bu
nedenle kendinize biraz zaman ayýrarak bu
fikrin manyetizmasýnýn kendini iyice ortaya
çýkarmasýný bekleyin. Niyetinizin açýk ve net
olmasý sizin için en büyük güçtür.
Vizyonunuzu baþkalarýyla paylaþýlmaya
dayanabilecek güce gelinceye kadar kalbinize
yakýn tutun. Bazen birilerinin size gelerek
þöyle söylediklerine tanýk olmuþsunuzdur:
"Büyük bir fikrim vardý. Ortak ve ekolojik
evlerle ilgili bir proje yaratmak istiyordum.
Gazeteye bir ilân verdim, ilk toplantýya 20
kiþi geldi. Bu beni çok heyecanlandýrdý. Ama
þimdi aradan iki yýl geçti ve hâlâ - insanlarýn
katýlýmýný nasýl saðlarýz, parayý nasýl buluruz
ve nasýl çalýþtýrabiliriz, hattâ bu bir topluluk
mu, bunun gerçekten manevi bir boyutu var
mý gibi - detaylar üzerinde... konuþuyoruz.
Henüz araziyi bile bulamadýk."
Buradaki sorun bu fikrin çok sayýdaki
insanla zamanýndan önce paylaþýlmýþ
olmasýdýr. Tecrübelerimize göre bir vizyon
önce bir veya üç kiþinin gönüllerine ve akýllarýna gelir. Gidilecek yönün netliði, amaç ve
niyetin geliþtirilmesiyle ilgili fikirlerin ve
inançlarýn öncelikle bu küçük grubun içinde
tutulmasý gerekir. Sadece bu çekirdek grup,
bu maceranýn önemli noktalarýnda: "Gidilecek
yol, varýlacak hedef, vizyon (esas amaç nedir?), ana süreçler, kimlerin katýlmasý gerekir,
karar verme süreçleri, liderlik ve hiyerarþi
nasýl olmalýdýr?" tarzýndaki sorulara cevaplar
34
aramalý, bunlar iyice anlaþýldýktan sonra
baþkalarý ile paylaþmalýdýrlar. Ýnsanlar iþte o
zaman neye katýldýklarýný iyi biliyor olurlar.
Bizce, salt bu nedenle hiçbir baþarýlý giriþim
bir komite tarafýndan baþlatýlmamýþtýr bugüne
kadar. Çünkü vizyon bu þekilde çalýþmaz. Bir
vizyonun dünyada ifade bulmasý için açýk ve
net bir kanala ihtiyacý vardýr. Örneðin Body
Shop vizyonu-Anita Roddick, Virgin-Richard
Branson, Microsoft-Bill Gates, Findhorn
Vakfý-Peter ve Eileen Caddy ve Dorothy
McLean böyle doðmuþtur. Eðer bir vizyonun
baþlangýçta üç kiþiden fazlasý ile hayata geçirildiðini duyduysanýz, bize haber verin.
Vizyonu Misyonla Karýþtýrmayýnýz
Projenizin vizyonu arzulanan hedeftir. Bu,
projenizin dünyaya yapmak istediði katkýdýr.
Vizyonunuz:
Anýlmaya deðer, Ýlham verici, Açýk/Net
Ulaþýlabilir (Herkesin hayatýna uyarlayabileceði bir þey) Ve paha biçilemez (ölçülemez) olmalýdýr.
Yolunuzda paha biçilmesi gerekli olan
çeþitli hedefler ve gayeler olabilir, ki bunlar
faydalý ve iyidir ama eðer sizin vizyonunuz
da paha biçilebilir ve ölçülebilir bir þey ise,
ona ulaþtýðýnýzda ne yapacaksýnýz? Elinizde
geriye hiçbir þey kalmaz. Bu nedenle vizyonunuz týpký Kutup Yýldýzý gibi size daima
yön göstermeli, sizi kendine doðru çekmeli,
yolunuz ekonomik veya baþka nedenlerden
dolayý zorlaþtýðýnda hatýrlanacak ve kuvvet
verecek bir þey olarak kalmalýdýr.
Vizyon
Vizyon, anýn kaosunda gizli olan ve size
yeni imkânlarýn kapýsýný açabilecek potansiyel amacý görebilmektir.
SEVGÝ DÜNYASI
Vizyon, hayatýn tam içindeyken onun nasýl
olabileceðini önceden görebilmektir.
Vizyon hayata nihai amacýný baðýþlayan en
derindeki insani ve soyut deðerlerle ilgili bir
kavramdýr. Ve vizyon hayatýn nicelikleriyle
ilgili deðil, nitelikleriyle ilgili olmalýdýr.
Projedeki Herkesin Vizyona
Sýký Sýkýya Baðlý Olmasý Gerekir
Ýþin baþlangýcýnda kalbinizde (veya ilk
safhalarýnda sadece birkaç kiþinin bildiði bir
sýr olan) sýký sýkýya tuttuðunuz ve diðer insanlara açýk etmediðiniz vizyonunuz, onu açýkça
ilân ettikten ve yaþamaya baþladýktan sonra
artýk herkesin bilmesi ve baðlanmasý gereken
bir safhaya ulaþmýþ olur. Bazý projelerde bu
yazýlý olarak ilân edilir ve herkesin açýkça
görmesi saðlanýr. Örneðin, Almanya'da bulunan Zegg isimli bir ekoköy, yerleþkelerinin
tam ortasýna dev bir ilân panosu koyarak,
üzerine projelerinin ana ilkelerini yazmýþtýr.
Bunun dýþýnda vizyonunuzu tartýþmak için
düzenli toplantýlar yapabilir, mektuplar veya
e-postalar yazabilirsiniz.
Ýnsanlar, bireysel vizyonlarý kolektif mânâda da ifade bulduðunda, geç saatlere kadar
tek bir amaç uðruna severek ve þikâyet
etmeden çalýþabildiklerinde, extra iþleri yük
saymadýklarýnda, bütünün hayrýna fazladan
yol katettiklerinde o vizyona tam olarak
baðlanmýþ sayýlýrlar.
Vizyonun Sürekli Olarak
Yeniden Yaratýlmasý Gerekir
Bir vizyon, projenin vizyonla ilgili cümlelerinden oluþmaz. Vizyon, gönlümüzdeki öz
dileði herkesin ortaklaþa paylaþtýðý yüksek bir
gayeye odaklayan bu cümlelerin ardýndaki
kuvvettir. Bazen bu cümleleri oluþturan
SEVGÝ DÜNYASI
sözcükler fazla kullanýlmaktan dolayý esas
anlamlarýný yitirebilirler. Ya da biz onlarýn en
derindeki mânâlarýný yitirebilir ve bizi artýk
ilhamlandýrmakta baþarýsýz olan günlük
yorumlarýnda kendimizi kaybedebiliriz. Bir
vizyonu deðerlendirebilmek için en anlamlý
kriter o vizyonun yarattýðý eylemlerdir ve bizi
en zor anlarda dahi yolumuzda tutabilecek
olan gücüdür.
Bu nedenle, topluluklarýmýzda sürekli
olarak vizyon ifademizin ardýndaki kaynakla
baðlantý kurmak için gerekli alaný oluþturmamýz gerekir ki, hep ýþýldasýn. Ve þunu
hatýrdan hiç çýkarmamalýyýz ki, vizyon içinde
bulunduðumuz mevcut ana en iyi cevaptýr ve
yaratmak istediðimiz þeyin bir ifadesidir.
Gerçeði nasýl þekillendirmek istediðimizi ve
önümüzde beliren gelecek için nasýl bir
sorumluluk almamýz gerektiðini de bize anlatan odur. Vizyon çalýþmasý kalbimizdeki
arzuyu ve niyeti odaklamanýn hiç bitmeyen
bir sürecidir.
Kalbin Reçetesi
(Sheikh Din Muhammed Abdullah AlDayemi isimli Bangladeþli bir spiritüel lider
tarafýndan yazýlmýþtýr.)
* Kendinizle ilgili ciddi ve asla tavizkâr
ve kayýrýcý olmayan bir ahlâki envanter
hazýrlayýn.
* Hatalarýnýz ve zayýflýklarýnýz için
baðýþlanma dileyin
* Öz deðerlerinize uygun bir hayat yaþamanýzý saðlayan bir yaklaþým belirleyin
* Kendinizi bunun için adayýn
* Þükrünüzü daim kýlacak davranýþlar
geliþtirin ve bunlarý alýþkanlýk haline
getirin
* Korkuyu, cesaret kýrýklýðýný, razý ol-
35
mazlýðý, olumsuzluðu ve tepkisel isyaný bir
kenara koyun ve bunlarý düþmanlarýnýz
belleyin
* Doðrunun kendisiyle ve kendinizi
tamamlama sürecinizde sizi koþulsuz
biçimde destekleyenlerle arkadaþ olun
* Savunmacý tarzdan kendinizi kurtarýn
* Tanrý'ya ve sizi sevenlere kul olma talimi yaparak, tevazunuzu geliþtirin.
* Tüm bunlarý, onlarý yapmak içinizden
gelmese dahi yapýn.
Yazarlar Hakkýnda Bilgi
Kosha Anja Joubert 1968 yýlýnda Güney
Afrika'da ayrýmcýlýk yýllarýnda doðdu.
Yaþadýðý tecrübeler onu kültür içi iletiþim
konusunda çalýþmalar yapmaya itti. Joubert
topluluklarda güven ve derin bað duygusu
tesis etme konusunda uzman oldu. Bu amaçla
yaptýðý yoðun seyahatlerden sonra
Almanya'da bulunan Sieben Linden
Ekoköyüne yerleþti. Almanya'da uluslararasý
düzeyde EDE kurslarý düzenlemekte ve organizasyonal öðrenme ve geliþim süreçlerinde
topluluklara danýþman olarak hizmet vermektedir. Evli ve iki çocuk annesidir.
Robin Alfred Londra'da on beþ yýl boyunca hem eðitimci hem de sosyal hizmet idareciliði yaptýktan sonra 1995 yýlýnda Findhorn
Vakfýna geldi. Burada ilk önce topluluðun ana
yönü, baðlý olduðu deðerler ve bu yönde
yapýlmasý gerekenler çerçevesinde birlik
saðlama çalýþmalarýndan sorumlu oldu.
Robin Alfred son altý yýldan beri Findhorn
Vakfýnýn akademik üyesi olup grup dinamikleri, farklýlýklarla çalýþma, çatýþmalarý çözme,
liderlik ve bir ekoköyün yaratýlmasýndaki
sosyal boyutlarýn tüm yönlerine odaklanan
modül çalýþmalarýna liderlik yapmaktadýr..
36
SEVGÝ DÜNYASI
Sevgi Üzerine
Japon düþünür Masumi Toyotome'nin sevgi üzerine söyledikleri: "Dünyada sevilmek istemeyen
kiþi yok gibidir" diye baþlýyor. Ama "Sevgi nedir, nerede bulunur, biliyor muyuz?" diye soruyor.
Sonra da anlatmaya baþlýyor. Masumi'ye göre dünyada 3 tür Sevgi vardýr. Bunlar, eðer,
çünkü ve raðmen sevgi türleridir.
Birincinin adý "Eðer" türü sevgi:
Belli beklentileri karþýlarsak bize verilecek
sevgiye bu adý takmýþ yazar. Örnekler veriyor: Eðer iyi olursan baban, annen seni sever.
Eðer baþarýlý ve önemli kiþi olursan, seni severim. Eðer eþ olarak benim beklentilerimi
karþýlarsan seni severim. Toyotome en çok
rastlanan sevgi türü budur diyor. Bir þarta
baðlý sevgi.
"Ýstediði bir þeyin saðlanmasý karþýlýðý
olarak vaat edilen bir sevgi türüdür bu" diyor
yazar. Nedeni ve þekli bakýmýndan bencildir.
Amacý sevgi karþýlýðý bir þey kazanmaktýr.
Resim: “Öpücüðe Baþlama” Josephine Wall
Yazara göre evliliklerin pek çoðu "Eðer" türü
sevgi üzerine kurulduðu için çabuk yýkýlýyor.
Gençler birbirlerinin o anki gerçek hallerine
deðil, hayallerindeki abartýlmýþ romantik
görüntüsüne aþýk oluyor ve beklentilere
giriyorlar. Beklentiler gerçekleþmediðinde,
düþ kýrýklýklarý baþlýyor. Sevgi nefrete
dönüþüyor. En saf olmasý gereken anne baba
sevgisinde bile "Eðer" türüne rastlanýyor.
Yazar bir örnek veriyor. Bir genç Tokyo
Üniversitesi giriþ sýnavlarýný kazanarak
babasýný mutlu etmek için çok çalýþýyor. Okul
dýþýnda hazýrlama kurslarýna da gidiyor. Ama
baþarýlý olamýyor. Babasýnýn yüzüne bakacak
SEVGÝ DÜNYASI
hali yok. Üzüntüsünü hafifletmek için bir haftalýðýna Hakone kaplýcalarýna gidiyor. Eve
döndüðünde babasý öfkeyle sýnavlarý kazanamadýn. Bir de utanmadan Hakone'ye gittin?
diye baðýrýyor. Delikanlý "Ama baba vaktiyle
sende bir ara kendini iyi hissetmediðinde
Hakone kaplýcalarýna gittiðini anlatmýþtýn"
diyor. Baba daha çok kýzarak delikanlýyý
tokatlýyor. Çocuk da intihar ediyor.
Gazeteler intiharýn anlýk bir sinir krizi
sonucu olduðunu söylediler, yanýlýyorlardý
diyor yazar. Delikanlý babasýnýn kendisine
olan sevgisinin yüksek düzeydeki beklentilerine baðlý olduðunu anlamýþtý. Ýnsanlar "Eðer"
türü sevginin üstünde bir sevgi arayýþý içindeler aslýnda. Bu sevginin varlýðýný ve nerede
aranmasý gerektiðini bilmek bu genç adamýn
yaptýðý gibi yaþamý sürdürmekle, ondan
vazgeçmek arasýnda bir tercih yapmakla karþý
karþýya kaldýðýmýzda önemli rol oynayabilir
diyor Masumi Toyotome. Ýlginç deðil mi?
Ýkinci tür: "Çünkü" türü sevgi
Toyotome bu tür sevgiyi þöyle tarif ediyor:
Bu tür sevgide kiþi bir þey olduðu, bir þeye
sahip olduðu ya da bir þey yaptýðý için sevilir.
Baþka birinin onu sevmesi, sahip olduðu bir
niteliðe ya da koþula baðlýdýr. Örnek mi?
"Seni seviyorum. Çünkü çok güzelsin,
yakýþýklýsýn, baþarýlýsýn."
"Seni seviyorum. Çünkü o kadar popüler, o
kadar zengin, o kadar ünlüsün ki.
"Seni seviyorum. Çünkü bana güven veriyorsun.
"Seni seviyorum. Çünkü beni üstü açýk arabanla, romantik yerlere götürüyorsun".
Yazar, Çünkü türü sevginin , Eðer türü
sevgiye tercih edileceðini anlatýyor. Eðer türü
sevgi bir beklenti koþuluna baðlý olduðundan
büyük ve aðýr bir yük haline gelebilir. Oysa
zaten sahip olduðumuz bir nitelik yüzünden
37
sevilmemiz hoþ bir þeydir egomuzu okþar. Bu
tür olduðumuz gibi sevilmektir. Ýnsanlar olduðu gibi sevilmeyi tercih ederler. Bu tür sevgi
onlara yük getirmediði için rahatlatýcýdýr.
Ama derin düþünürseniz, bu türün Eðer türünden temelde pek farklý olmadýðýný görürsünüz. Kaldý ki bu tür sevgi de, yükler getirir
insana. Ýnsanlar hep daha çok insan tarafýndan
sevilmek isterler. Hayranlarýna yenilerini
eklemek için çabalarlar. Sevilecek niteliklere
onlardan biraz daha fazla sahip biri ortaya
çýktýðý zaman, sevenlerinin, artýk ötekini
sevmeye baþlayacaðýndan korkarlar. Böylece
yaþama sonsuz sevgi kazanma gayretkeþliði
ve rekabet girer. Ailenin küçük kýzý yeni
doðan bebeðe içerler. Sýnýfýnýn en güzel kýzý,
yeni gelen kýza içerler. Üstü açýk BMW'si ile
hava atan delikanlý, Ferrari ile gelene içerler.
Evli kadýn kocasýnýn genç ve güzel sekreterine içerler. O zaman bu tür sevgide güven
duygusu bulunabilir mi? diye soruyor Toyotome. Çünkü türü sevgi de, gerçek ve saðlam
sevgi olamaz diyor. Bu tür sevginin güven
duygusu vermeyiþinin iki nedeni daha var.
Birincisi; acaba bizi seven kiþinin
düþündüðü kiþi miyiz korkusu. Tüm insanlarýn iki yani vardýr. Biri dýþa gösterdikleri
öteki yalnýzca kendilerinin bildiði. Ýnsanlar
sandýklarý kiþi olmadýðýmýzý anlar ve bizi terk
ederlerse korkusu buradan doðar.
Ýkincisi de ya günün birinde deðiþirsem ve
insanlar beni sevmez olurlarsa endiþesidir.
Japonya'da bir temizleyicide çalýþan dünya
güzeli kýzýn yüzü patlayan kazanla parçalanmýþ. Yüzü fena halde çirkinleþince, niþanlýsý
niþana bozup onu terk etmiþ. Daha acýsý ayni
kentte oturan anne ve babasý, hastaneye
ziyarete bile gelmemiþler, artýk çirkin olan
kýzlarýný. Sahip olduðu sevgi, sahip olduðu
güzellik temeli üstüne kurulmuþ olduðundan
bir günde ölmüþ. Güzellik kalmayýnca sevgi
de kalmamýþ. Kýz birkaç ay sonra kahrýndan
38
ölmüþ... Japon yazar toplumlardaki sevgilerin
çoðu "Çünkü" türündendir ve bu tür sevgi,
kalýcýlýðý konusunda insaný hep kuþkuya
düþürür diyor. Peki o zaman, gerçek sevgi,
güvenilecek sevgi ne? Ve iþte sevgilerin en
gerçeði:
Üçüncü tür sevgi: "Raðmen"
Bir koþula baðlý olmadýðý için ve karþýlýðýnda bir þey beklenmediði için? Eðer türü
sevgiden farklý bu. Sevilen kiþinin çekici bir
niteliðine dayanýp böyle bir þeyin varlýðýný
esas olarak almadýðý için Çünkü türü sevgi de
deðil. Bu üçüncü tür sevgide insan bir þey
beklediði için deðil bir þeyler eksik olmasýna
raðmen sevilir. Güzelliðe bakar mýsýnýz?
Raðmen sevgi. Esmeralda, Quasimodo'yu
dünyanýn en çirkin, en korkunç kamburu
olmasýna raðmen sever. Asil, yakýþýklý, zengin
delikanlý da Esmeralda'ya çingene olmasýna
raðmen tapar. Kiþi dünyanýn en çirkin, en
zavallý, en sefil insaný olabilir. Bunlara raðmen sevilebilir. Burada insanýn, iyi, çekici ya
da zengin konum edinerek sevgiyi kazanmasý
gerekmiyor. Kusurlarýna, cahilliðine, kötü
huylarýna ya da kötü geçmiþine raðmen
olduðu gibi, o haliyle sevilebiliyor.
Bütünüyle çok deðersiz biri gibi
görünebiliyor ama en deðerli gibi sevilebiliyor. Japon yazar yüreklerin en çok susadýðý
sevgi budur diyor. Farkýnda olsanýz da,
olmasanýz da, bu tür sevgi sizin için yiyecek,
içecek, giysi, ev, aile, zenginlik, baþarý ya da
ünden daha önemlidir. Bunun böyle olduðundan nasýl emin olursunuz? Haklý olduðunu
kanýtlamak için sizi bir teste davet ediyor.
Þu soruma cevap verin diyor. Kalbinizin
derinliklerinde, dünyada kimsenin size aldýrmadýðýný ve hiç kimsenin sizi sevmediðini
düþünseydiniz, yiyecek, elbise, ev, aile,
zenginlik, baþarý ve üne olan ilginizi yitirmez
SEVGÝ DÜNYASI
miydiniz? Kendi kendinize “Yaþamýmýn ne
yararý var?” diye sormaz mýydýnýz?
Devam ediyor Toyotome: Þu anda en
sevdiðiniz kiþinin sizi sadece kendi çýkarý için
sevdiðini anladýðýnýzý bir düþünün. Dünya
birden bire baþýnýzýn üstüne çökmez miydi. O
an yaþam size anlamsýz gelmez miydi?
Diyelim sýradan bir yaþamýnýz var. Günlük
yaþýyorsunuz. Günün birinde gerçek, derin ve
doyurucu bir sevgi bulacaðýnýzdan umudunuz
olmasa, kalan hayatinizi nasýl yaþardýnýz?
diye soruyor ve yanýtlýyor: Öyleleri ya iyice
umutsuzluða kapýlýp intihar ediyorlar ya da
iyice daðýtýp yaþayan ölü haline geliyorlar.
Toyotome, hem de nasýl iddialý savunuyor
Raðmen sevgiyi. Bugün yaþamýnýzý sürdürebilmenizin nedeni Raðmen türü sevgiyi þu
anda yaþamanýz ya da bir gün bu sevgiyi
bulacaðýnýza inancýnýzdýr.
Son sözlerinde biraz umutsuz, Toyotome.
Bugün yaþadýðýmýz toplumda herkesi doyuracak bu sevgiyi bulmak zor. Çünkü herkesin
sevgiye ihtiyacý var. Kimsede baþkasýna verecek fazlasý yok? diye açýklýyor. Anlatýyor:
Yakýnýmýzda olan birinin bu sevgiyi bize vermesini bekleriz. Ama o da ayný þeyi baþkasýndan beklemektedir. Peki bu dünyada sevgi ne
kadar var. Yazara göre, açlýðýmýzý biraz
bastýracak kadar. Ve de yemek öncesi tadýmlýk gelen iþtah açýcýlar gibi. Bu minnacýk
tadým, bizi daha müthiþ bir sevgi açlýðýna
tahrik ve teþvik ediyor. Bu minnacýk tadým
sevgiye ne kadar muhtaç olduðumuzu anlatýyor. Büyük bir hýrsla ana yemeðin gelmesini
ve bizi doyurmasýný bekliyoruz. Hani nerede?
Hepsi o. Ve asýl çarpýcý cümle en sonda:
DÜNYADAKÝ EN BÜYÜK KITLIK,
RAÐMEN TÜRÜ SEVGÝNÝN YETERÝNCE
OLMAYIÞIDIR.
Masumi Toyotome'nin "Three Kinds of Love" adlý
eserinden alýnmýþtýr.
SEVGÝ DÜNYASI
39
Kýlýçlar Köprüsü
Canlý Kryon Celsesi,
29 Eylül 2012 Toronto, Ontario - Kanada
Lee Carroll kanallýðý ile verilmiþtir.
Çeviren: Necati Tarýman
S
elamlar sevgili varlýklar, ben
Manyetik Hizmetten Kryon'um.
Planlar çerçevesinde sizler þu
aþamada bizim insanlýk için karar noktasý
adýný vereceðimiz durumun tepe noktasýna varmak üzeresiniz. Sizin bunu benim
gördüðüm ýþýk altýnda görebilmeniz için
ilk önce iki þeyi anlamanýz gerekmektedir. Birincisi, biraz geriye doðru giderseniz, sizinle olan ilk iletiþimimde size
insan bilincinin deðiþmekte olduðunu
söylemiþtim. En baþýndan itibaren gezegenin özellikleriyle ilgili olarak verdiðim
bilgilerde insanlýðýn bir deðiþim geçir-
mekte olduðunu, buraya çok özel bir
amaçla gelmiþ olduðumu ve bu amacýn
da dünyanýn manyetik özelliklerini
deðiþtirmek olduðunu ifade etmiþtim.
Size Kryon grubunun bu iþi 2002 yýlýnda
sonlandýracaðýný ve bunu takiben de
dünyayý terk edeceðini söylemiþtim ve
gerçekten de söylediklerim gerçekleþti.
Tüm bunlar sizlerin insanlýk olarak
baþarmýþ olduðunuz iþlere bir tepkiydi ve
bazýlarýnýz söylenenlerden gerekli
sonuçlarý çýkararak bunlarýn hepsinin
tamamen ekinoks yalpalanmasý süreci
içinde yer aldýðýný (Güneþinizin
40
Galaksinin orta çizgisi ile hizalandýðý 36
yýllýk bir pencere, gezegenin 26.000 yýllýk salýnýmýnýn baþlangýcý ve sonu)
söylemiþtim. (Not: Ekinoks yalpalanmasý
(precession of the equinoxes) Dünyanýn
ekseni etrafýnda saat yönünde salýnarak
gök ekseninde bir daire oluþturmasýna
ekinoks yalpalanmasý denilir. Her 71.6
yýlda 1 derece yalpalanarak bu 360 derecelik döngü 25.765 yýlda tamamlanýr.)
Bu astronomik özellik ayrýca ezoterik
(batýni) olarak (metafizik olarak) kadim
insanlarýn söyledikleri ile de uyuþmaktadýr, þimdiye kadar olanlar içinde insanlýk için en önemli ve içinde çok büyük
bir enerji amacý taþýyan karar noktasý.
Ben bu nedenle buraya geldim ve benim
ilk mesajlarýma bir kez daha bakarsanýz,
benim niye gelmiþ olduðumu, insanlara
bir þeyler olmakta olduðunu ve olanlarýn
insanlarýn geleceðiyle ilgili olduðunu
anlarsýnýz. 22 yýl önce bunlarý size anlattým ve 1993 yýlýnda ilk kitabýmýz yayýnlandý (Kryon 1. kitap). Þimdi aradan bu
kadar yýl geçtikten sonra artýk 2012 yýlýna ulaþtýk ve söylediklerimizin hepsi
tamý tamýna gerçekleþti. O zamanlar
sizlere potansiyelleri söylemiþtik; bunlarýn bazýlarý insanlýðýn potansiyelleri
haline geldi, bazýlarý ise olmadý. Biz
sadece potansiyellerle uðraþýrýz ama
bugün sizin geleceðiniz ile ilgili en güçlü
potansiyellerden söz edeceðiz.
Ýkincisi, size hatýrlatmak ve sizin de
unutmamanýzý isterim ki, bu gezegene
geldiðinizde her biriniz tümü ile kendinize özgü idiniz. Þu oturduðunuz yerde
kaç yaþýnda olduðunuz hiç önemli
deðildir çünkü her biriniz yaþlý bir ruhsunuz. Bunun gibi mesajlarý dinlemeye,
SEVGÝ DÜNYASI
izlemeye ve okumaya eðilim gösterenler
yaþlý ruhlardýr. Ama biz bu hususu daha
önce de ve birçok kez dile getirmiþtik.
Elimizde olan kendine özgü bir gruptur
ve hepinizin bu dünyaya vardýðýnýzda
meydana gelmiþ olan gerçeklik kývýlcýmýný hatýrlamanýzý istiyorum. Bir bebek
olarak bu dünyaya geldiðinizde, sizin
anýlarýnýza kilitlenen kuantumluk henüz
belirginken ve anýlar kulaklarýnýzýn
içinde çýnlarken, "Ýþte bu yaþam fark
yaratacak olan yaþamdýr" demiþtiniz.
Hattâ aranýzdan bazýlarý, "Ben neden
yaþýyorum?" diye sormuþtu. Sizler kim
olduðunuzu biliyorsunuz. Siz etrafýnýzdaki koþullar ve durumlar nedeniyle tam
karanlýða gömülmüþ durumdayken, biz
oradaydýk. Size neden burada
olduðunuzu söyleyeceðim. Siz eski ruhlar çok uzun zaman önce baþlamýþ
olduðunuz görevi tamamlamak üzere
buradasýnýz. Bu karar noktasýdýr ve
benim açýmdan bakýldýðýnda, bu nokta
çoktan geçilmiþtir.
Önünüzde artýk baþka test yoktur
çünkü artýk o noktayý aþtýnýz. Sizin
zaman çizelgenize göre bundan sonra 18
yýl daha geçecek. Dolayýsýyla, bu yýlýn
sonunda 2012 yýlýnýn iþareti gündönümüne gelince, sadece bir iþaret olacak,
baþka hiçbir þey deðil. 3 boyut zamanýnda bir kutlama noktasý. Bu noktada
baþarmýþ olduðunuz için kutlama yapacaksýnýz. Ve sadece þunu söylemekle
yetineceðim ki, dünya denilen bu aydýnlanmýþ mekâný yaratmýþ olanlar þu anda
sizin baþardýðýnýzý biliyorlar. Göklerde
þimdiden kutlamalar baþladý, ama buna
raðmen size önceden olacaðýný söylediðimiz þeyler gerçekleþiyor ve endiþelenen kimseler var.
SEVGÝ DÜNYASI
Ýfþa edilmiþ Kýlýçlar Köprüsü
Size þimdi "açýða vurulmuþ (ifþa
edilmiþ) olan Kýlýçlar Köprüsü" dediðim
þeyi söyleyeceðim. Söyleyeceklerim bundan nesiller sonra olacak þeyler olmayýp,
þimdi olanlardýr, en kýsa sürede olacak
olanlardýr. Kýlýçlar Köprüsü geldi.
Bazýlarýnýz bu bilgiyi daha sonra Kutsal
Kitapta yer alan kadim kehanetler ile
mukayese edecek þekilde geniþlettiniz ve
bunu yaparken sizin hesaplamanýza
olanak verecek þekilde tarih ve olaylarý
biraraya getirmeye çalýþtýnýz. Hattâ
bazýlarýnýz, "Ah, Kýlýçlar Köprüsü, bu
dünyada savaþlarýn meydana geleceði
zaman olmalý. Bu Kýyamet ve beklenen
Mahþer zamaný geldi" dediniz.
Sevgili varlýk, sana þimdi diyorum ki,
Mahþer baþka bir dünyada, baþka bir
zamanda oluþuyor! Artýk bu kehaneti sizlerin baþýna gelmeyecek olan bir olay
olarak sýnýflandýrabilir ve devreden
çýkarabilirsiniz. Þimdi,
yeniden söylüyorum sevgili
varlýk: Eskiden yapýlmýþ
olan kehanetleri burada
geliþmekte ve geliþecek olan
olaylara uyarlamaya ve
monte etmeye çalýþmayýn.
Eðer hatýrlýyorsanýz, o eski
kehanetlere göre sizler 1000
yýlýn sonunda ölmüþ olacaktýnýz.
Oysa þimdi 2012 yýlýna
kadar sað salim geldiniz. Siz
artýk kadim insanlarýn,
güney ile kuzeyin birleþtiðini görmüþ olan eski yerli
halklarýn þu anda geçerli
41
olan kehanetine geçtiniz, Tüylü Yýlan
kehâneti ve Akbaba kehaneti ve Kartal
kehâneti. Bu önceki peygamberlerden
hiçbiri tarafýndan tahmin edilememiþ
olduðu þekliyle gezegendeki bir enerji
hareketidir. Peygamberler deðil ama yerli
halklar bu kehaneti yaptýlar. Çünkü onlar
insanlýðýn 5. karar noktasýný aþtýðýný ve
bizim "Ýnsan Bilincinin Büyük Deðiþimi"
diye adlandýrdýðýmýz bir sonraki bölüme
geçtiðini gösteren bazý zaman kesirlerinin potansiyellerini görmüþlerdi.
Bundan sonra ne olacak? Kýlýçlar
Köprüsü. Gelin bunu analiz edelim. Ýzin
verirseniz size bu ifadeyi söylediðimizde
aklýmýzda ne olduðunu söyleyelim. Ve
ayrýca burada söylenmiþ olmayan herhangi bir þeyi bu söz üzerine inþa
etmemenizi istiyoruz. Size verilmiþ olandan fazlasýný yansýtmayýn. Size verilmiþ
olan þeylerden gizli anlamlar çýkarmaya
çalýþmayýn, çünkü size söylenebilecek
her þeyi söyleyeceðim.
42
Köprü
Bu gizli, saklý deðil, açýktýr. Bu bir
köprüdür, öyleyse ilk önce buna bakalým.
Bu köprü ne iþ görüyor ve neden orada
olmalýdýr? Eh, tebrikler sevgili varlýklar
çünkü bir karar noktasý her zaman bir
köprü deðildir. Bu bazen bir yarýktýr;
insanlýðýn içine düþebileceði ve bunun
sonucunda her þeye yeniden baþlamak
zorunda kalacaðý bir yarýk. Veya hiçbir
köprünün bulunmadýðý bir karar noktasý
ve bu da her þeyin ayný kalacaðý ve
hiçbir þeyin deðiþmeyeceði anlamýna
gelir. Hiçbir deðiþiklik olmaz ve eskiden
neye sahipseniz, onlarýn daha fazlasýna
sahip olursunuz - hiçbir yer olan ve asla
yazýlmamýþ olan bir gelecek. Ama olan
kesinlikle bu deðildir.
Evet, bu pek çok kez yazýldý sevgili
varlýklar ama sizin kutsal kitaplarýnýzda
deðil tabii. Ortaðým bu dünyadan gittikten çok sonra yeni kitaplar gelecek. Tabii
ki ortaðým yeniden geri gelecek ama bu
yaþamý bittikten çok sonra o günlerin
peygamberleri olarak göreceðiniz kiþiler
tarafýndan yeni kitaplar yazýlacak. Onlar
gezegende daha sonra neler olacaðýndan
söz edecekler ve insan tabiatýndaki
deðiþimi görecekler. Onlar bedensel
insanlýðýn kuantumlaþmasýna meyleden
þeyi görecekler -çok, çok uzun zaman
önce Pleiadeslilerin baþýna gelmiþ olan
þeyin baþlangýcý siz köprüyü geçerken
burada da olacak.
Ama bu çok uzak gelecek. Ya þimdiden
ne haber? Þu anda geçmekte olduðunuz
köprü var olmanýn eski ve yeni paradigmalarý arasýnda yer almaktadýr.
SEVGÝ DÜNYASI
Nihayetinde tüm insanlýk köprüyü geçecek ama bu þu anda o kadar yeni ki,
köprüyü sadece çok yaþlý ruhlar geçebiliyor zira onu görebilen ve bunun için
akaþlarý hazýr olanlar sadece onlar. Ama
sizin þunu bilmeniz gerekir: Köprü
herkese aittir ve siz mecazi olarak
köprüyü geçtikten sonra diðerleri sizi
takip edecektir. Onlar köprüyü geçecekler ve fakat bunu yaptýklarýnýn farkýna
bile varmayacaklar. Onlar yeni tür bir
gerçeklik inancýna geçmektedirler.
Bundan sonra sýra gelecekte olacaklar
hakkýndaki beklentiler ile ilgili eski paradigmalardan vazgeçilmesine gelecektir.
Bundan sonra sýra savaþ içermeyen bir
geleceðin yeni paradigmasýnýn kabulündedir. Bundan sonra sýra size olabileceði söylenen bir uygarlýktan farklý olan
bir uygarlýða bakýþa gelecektir. Ýþte köprü
budur. Bu çok güzel bir þeydir. Aslýnda,
bir köprünün var olmasý baþlý baþýna
güzel bir þeydir.
Köprü çok uzun bir süre boyunca
yaratýlmýþtýr. Zamansal açýdan
bakýldýðýnda, bu köprünün oluþacaðýný 30
yýl öncesine kadar bilmiyorduk. Ýþte yeni
enerji böyle bir þeydir. Ýnsanlýðýn özgür
iradesi var ve eðer enerji birikimi bir
köprü kurulmasý veya kurulmamasý için
momentum yaratmýþ olsaydý, çok güçlü
bir potansiyel olmazdý ve yoktu. Ama
yine de ufak bir potansiyel vardý.
1987 yýlýndaki Uyumlu Yakýnlaþma
gerçekleþtiðinde köprünün kurulmakta
olduðunu biliyorduk. 1989 yýlýna
gelindiðinde üst yapý tamamlanmýþtý.
1993 yýlýnda ise köprü kurulmuþtu. O
SEVGÝ DÜNYASI
aþamada Sovyetler Birliði'nin çöküþüne
ve Avrupa'daki eski düþmanlarýn bir
ekonomik ittifak oluþturmalarýna þahit
oldunuz. Bir þeyleri parçalamak yerine
onlarý birleþtirme fikri çok yeniydi.
Diktatörler devrilmeye baþladýlar ve
köprü kuruldu ama her þey o kadar yavaþ
gerçekleþti ki, insanlýðýn çoðu bunun
farkýna bile varmadý. Ama sizler
deðiþimin gelmekte olduðunu hissettiniz,
deðil mi? Ýþte köprünün ifade ettiði
anlam budur.
Size köprü hakkýnda ne demiþtik?
Köprüyü geçme konusunda eski enerjiye
takýlýp kalmýþ olanlarýn bu iþten pek
memnun olmayacaklarý dýþýnda aslýnda
pek fazla bir þey söylemedik. Eski enerji
sizin kaçmanýzý istemez! Eski enerji sizin
köprüyü geçmenizi istemez çünkü o
köprüyü geçemez. Bunu biliyor muydunuz? Eski enerji köprüyü geçemez.
Binlerce yýldan beri bildiðiniz insan tabiatýna ait paradigmalar köprünün bu
tarafýnda kalmak zorundadýrlar. Eski
enerji köprüyü geçemez çünkü köprü
sevgi, þefkat ve ýþýk içinde olmayan her
þeyi reddeder.
Eski zamanýn insan tabiatý da dahil
olmak üzere, karanlýk olan hiçbir þey
oradan geçemez. Ama þimdi hitap etmekte olduðum insanlar þu anda zaten
köprünün üstündeler. Yaþlý ruh, bu senin
tasarýmýndý ve bu sözler ile birlikte
doðumdan hemen sonra doðum rüzgârý
ile birlikte sana söylenmiþ olan, bunun
senin son yaþamýn olabileceði hakkýndaki sözler þimdi kulaklarýnda çýnlamaktadýr. Öyleyse bundan sonra ne olacak?
43
Kýlýçlar
Þimdi kýlýçlardan söz edelim: Siz kýlýç
sözcüðünü duyduðunuzda aklýnýza ilk
gelen þey savaþtýr. Kýlýçlar Köprüsü bir
savaþtýr ve biz bunu size söyledik. Kýlýç
kelimesi mecazi olarak kullanýlmaktadýr
ve bir çok þeyi ifade edebilir. Onun için
size bunlarý söylediðimizde ne ifade
etmek istediðimizi size anlatalým.
Birincisi: Kýlýçlar gerçekten de savaþta
kullanýlan silahlardýr. Ufukta bir savaþ
görünüyor. "Kryon, bu gerçek bir savaþ
olacaðý anlamýna mý geliyor?" Potansiyel
olarak, evet. Þu anda Ortadoðu'nun için
için yanmakta olduðunu size söylememiz
gerekir. Bu herhalde sizin de dikkatinizi
çekmiþtir. Þimdi bir an durup olaylarý bir
inceleyelim. Siz hangi enerji içinde
büyüdünüz? Ortadoðu'nun enerjisi
neydi? 40'lý yýllarda enerji neydi? Ýsrail
Devleti'nin kurulmasý ile birlikte her iki
tarafta da bir nefret duvarý oluþturuldu.
Duvar o kadar kalýndý ki, çocuklar dili
anlayýp konuþmaya baþlar baþlamaz, her
iki tarafýn çocuklarýna da diðerlerinden
nefret etmeleri öðretildi. Onlara düþmanlarýnýn kimler olduðu söylendi. O zamanlar neredeydiniz?
Bazýlarýnýz henüz buraya gelmemiþtiniz. Sizler buraya geldiðinizde ve
gençliðinizde Ortadoðu'da neler
olduðunu farkýnda mýydýnýz? "Nefret
neyle ilgili?" diye sorabilirsiniz. Ya size
bunun aile içi bir kan davasý olduðunu
söylesem, ne derdiniz? Yahudi bir
üstadýn iki oðlu ile ilgili bir sorun bu.
Biri Araplar'ýn atasý oldu, diðeri de
Yahudi olarak kaldý. Aslýnda bunu duy-
44
mak ve bilmek istemezler ama her ikisi
de Yahudi'dir. (Bunu onlara söylemeyin).
Eðer soya bakarsanýz, bu husus açýkça
belli olur ama bu yine de ya tam ve kesin
bir çözüm veya savaþ durumu ortaya
çýkarabilir. Bu durum dünya için bu
nefretin neden olduðu bir yangýn ile
sonuçlanabilir. Ýþte bu Nostradamus'un
kehanetlerinde ve sizin Kutsal Kitabýnýzda sözü edilen durumdur ama artýk gezegen için geçerli olan kehanet deðildir.
Bununla birlikte, nefret varolmaya
devam etmektedir. Nefret bugün de, o
zaman olduðu kadar büyüktür ama 40 yýl
önce terörizm neredeydi acaba? Terörizm
o zaman tecrit edilmiþ durumdaydý.
Asýl darbeye maruz kalanlar Ýsrail ile
Filistin'de ve bu bölgenin çevresinde
yaþayanlar oldu ama ateþ þimdi her yeri
sarmýþ gibi görünüyor ve sizler de
endiþelisiniz. Cevap eski enerjinin bu
nefretin belirli bir alanda kontrol altýnda
tutulmasýndan çok memnun olduðudur
çünkü böylece bu sýkýntý bir taraftan
sürdürülürken, öbür taraftan yangýn diðer
yerlere de (üçüncü taraflara) sýçramamýþ
olacaktýr. Üçüncü taraflar partiye istenmeyen ýþýk getirmeye eðilim gösterirler.
Birdenbire, tüm dünya iþin içine girer ve
tüm senaryoyu gözlerinin önünde
görüverirler. Aynen eski çaðlardan beri
süregelmekte olduðu gibi, eski tüfekler
savaþ isterler. Köprü üstündekiler ise ýþýk
tutmakta ve dünyaya köprüden nasýl
geçileceðini göstermektedir. Hattâ Ýsrail,
Filistin ve Ýran'daki gençler bile ýþýk tutmaktadýr. Bu ýþýk eski tüfekleri sarmýþtýr
ve onlar çileden çýkmýþ durumdadýrlar
çünkü onlar artýk "nefret savaþýný"
yitirmek üzeredir.
SEVGÝ DÜNYASI
Bir savaþ olacak mý? Neler oluyor?
Alttan alta bir þeyler olduðunu hissedebiliyorsunuz, deðil mi? Bazýlarýnýz artýk
haberleri incelemek istemiyor çünkü
yarýnýn getirebileceði þeylerden korkuyorsunuz. Üstelik daha yýlýn sonu bile
gelmedi! Bir savaþ olacak mý?
Burada konuþtuðumuz þu anda bile
Ortadoðu'da küçük bir savaþýn patlama
potansiyeli var. Size eðer Ortadoðu'da bir
savaþ olursa, bu savaþýn tüm dünyaya
yayýlacaðý ve sizin bundan sað kurtulamayacaðýnýz söylendi. Size þimdi diyorum ki, bu eski paradigmadýr. Çünkü
eðer böyle bir savaþ olursa, savaþ partisine kimin katýlmama kararý alacaðýný iyi
gözleyin. Zira bu gezegende artýk oluþmakta ve yayýlmakta olan yeni bilinç
vardýr. Ve size þunu söylemek isterim:
Herhangi bir yöne eðilim göstermeksizin
sizin geleceðinizle ilgili potansiyelleri
dikkate aldýðýmýzda, bir savaþýn patlamasý veya patlamamasý köprü baðlamýnda o veya bu yönde herhangi bir sonuç
doðurmayacaktýr (köprü açýsýndan fark
etmeyecektir).
Sonuç itibarý ile Ýran'da olacak olan,
durum her nasýl ve hangi yönde geliþirse
geliþsin, deðiþmeyecektir ve size bunun
nedenini de söyleyeceðim. Çünkü eski
tüfeklerin yerini alacak (onlarýn iþlerini
devam ettirecek) kimse yoktur.
Gençlerden onlarýn yolunu takip edecek
olanlar pek azdýr. Sanki kendileri tüm
ulusu temsil etme yetki ve hakkýna sahipmiþ gibi satranç tahtasýndaki taþlarý
nefret dolu olarak oraya buraya oynatan
eski tüfekler vardýr gerçi, ama onlar artýk
bir þeyi temsil etmekten uzaktýrlar. Belki
de patlayan bir savaþ nedeniyle aþýrýlýklar
SEVGÝ DÜNYASI
ile yüklü olan bir zaman gerçekten
gelebilir ama savaþtan kaynaklanan bu
aþýrýlýklar o ülkede bir devrim olmasýna
yol açacaktýr. Buradakilerde baskýn eðilim savaþ karþýtý eðilimdir.
Yeni bir savaþ isteyip istemediklerini
Ýsraillilere sorun bakalým. Hayýr diyeceklerdir ama onlar da düþmanlarýnýn savaþa
neden olacaðýndan endiþe etmektedirler.
Onlarýn düþmanlarý kimlerdir ve deðiþen
nedir sevgili varlýklar? Siz Suriye, Mýsýr
ve Libya'da ne olup bittiðini bildiðinizi
mi sanýyorsunuz? Öyle mi düþünüyorsunuz? Oralarda yaþayanlarda inançlarý
ve düþmanlarýnýn kim olduðuyla ilgili
olarak yeni bir ayarlanma yapýlmakta
olduðunu söylememe izin verin. Burada
söz konusu olan, onlarýn kendi hükümetlerinden neler isteyip bekledikleridir.
Onlarýn hepsinin sonuç olarak ne istediklerini size söylememe izin verin. Bu
istekleri önümüzdeki 20 yýlda görmeyebilirsiniz ama onlar okullar ve hastaneler
istiyorlar. Onlar sizin maðazalarýnýzda
neler varsa, onlara sahip olmak ve ayrýca
hangi kurallarýn geçerli olduðunu ve
bunlara nasýl uyulacaðýný onlara dikte
eden küçük bir grubun baskýsýna maruz
kalmaksýzýn kendi peygamberlerine
ibadet etme özgürlüðü (ibadetlerini kendi
peygamberlerinin ve kitaplarýnýn
söylediði þekilde yapma özgürlüðü) istiyorlar. Onlar Muhammed'i kendi usullerince onurlandýrmak ve O'nun tarafýndan
tasarýmlanmýþ olduðu þekilde onun
içinde bulunan Tanrý sevgisini görmek
istiyorlar. Ýþte olan budur. Savaþ iþte
budur. Sorun eski enerjinin buna karþý
çýkmasý ve savaþmasýnda yatmaktadýr.
Çünkü bu insanlar istediklerini elde ederlerse, eski enerji kontrolü kaybedecektir.
45
Bir paradigma deðiþimi oluþmaktadýr
ve siz bunu ilk önce orada göreceksiniz
ama bu görüntü o kadar da güzel
olmayabilir. Onun için sizin sýký durmanýzý istiyorum. Nostradamus'un son
dakikada söylemiþ olduklarýný ortaya
serip, "Nostradamus haklýymýþ" demeyin.
1987 yýlýndan itibaren söylemiþ olduðu
hiçbir þey tezahür etmedi. Birdenbire
Kutsal Kitapta bulunan esinlemelerde
söylenmiþ olanlara bakýp onlarý gerçek
gibi algýlamayýn, çünkü orada söylenenler 30 yýldan beri hiç gerçekleþmedi.
Hiçbir þey oralarda söylenmiþ olduðu
gibi olmadý. Þu anda gerçeðe uygun olan
tek olgu Orta Doðuda sorunlarýn halen
devam etmekte olduðudur.
Tüm o kehanet dörtlükleri yere düþtü,
geçersiz oldu ve gerçekleþmedi.
Zamanlama onlarýn þimdi gerçekleþmesi
için hiç doðru deðildir. Bir bakýn çevrenize ve etrafa. Hâlâ, "Oluyor, oluyor,
hepsi gerçekleþiyor!" diyenler var tabii
etrafta. Çünkü onlar korku ve kontrol
iþine yatýrým yapmýþ olanlardýr. Bazýlarý
bunlarýn gerçekten olmasýný istiyor ve
yuvaya giderek Tanrý'ya kavuþmanýn tüm
bu olaylarýn zirve noktasý ve tamamlanmasý olacaðýný düþünüyor. Ama yuvaya
gidiþin yolu köprüden aþýp savaþsýz bir
dünyaya ulaþmaktan geçiyor. Ýþte Köprü
budur. Eski enerji çok zor pes eder.
Kýlýç baþka ne anlama gelir?
Kýlýç bir semboldür, gerçek için mecazi
bir sembol. Kýlýçlar Köprüsü ise gerçeðin
köprüsüdür. Bazý törenlerde kýlýçlar
baþlarýn üzerinde çapraz tutulur (çatýlýr).
Bunu anlayabiliyor musunuz? Ýþte biz
bunu böyle görüyoruz. Köprüye ulaþana
46
kadar önünüzde zorlu bir yol olacak mý?
Evet ama siz bu dünyaya geldiðiniz
andan itibaren bunu biliyordunuz sevgili
varlýklar. Kaldý ki, zorluklar olmasý bir
dünya savaþý olacak anlamýna da gelmez
ve zaten öyle bir anlamý da yoktur.
Þu anda Orta Doðuda nefreti devam
ettirip ettirmeme konusunu çözüme
kavuþturma baðlamýnda çalýþma yapan
insanlar var. Bu insanlar birbirlerine
güvenmiyorlar ama iþlerin þimdiye kadar
olduðu gibi sürmesini de istemiyorlar.
Mevkilerini kaybetmiþ olan veya kaybetmenin eþiðinde olan diktatörler ile bunlarýn yerini almýþ veya alacak olup bir
zaman sonra komþularýyla ilgili pozisyonlarýný yumuþatacak ve politikalarýný
daha ýlýmlý hale getirecek olanlar var.
Bunlarýn nedeni insanlarýn artýk okullar,
hastaneler, yollar ve çocuklarý için
güvenlik istediklerini kavramýþ
olmalarýdýr. Bunlar sizin için hayal
edilmesi çok zor olan hususlar mý?
Medya dehþet peþinde koþuyor ve sizlerin sadece birbirinizi katletme iþiyle
meþgûl olduðunuzu yazmakta ve söylemektedir. Ben sizlerin onlarla röportaj
yapmanýzý istiyorum. Sürekli ekranlarda
ve haber bültenlerinde gördüklerinizle
deðil, buralarda görünmeyen ve ekranlarda ve haberlerde görünenlerle ayný inanca sahip olan anneleri ve babalarý ile
görüþün. Onlar size, "Bize barýþ verin;
bizimle uðraþmayýn; býrakýn kendi yolumuzdan giderek kendi kültürümüzde
büyüyüp geliþelim. Bizler bomba yapmak istemiyoruz. Biz þefkat duygusu ve
ortamý istiyoruz." diyeceklerdir. Ýþte
köprü budur. Ýþler iyileþmeden önce
kötüleþebilir ve biz size bunu bundan
SEVGÝ DÜNYASI
önce defalarca söyledik. Ama siz bu
nedenle buradasýnýz.
Zaman içinde nefreti yaratan az sayýdaki kiþinin gerçekten az sayýda olduðu
görülecektir. Çoðunlukta olanlarýn fikirleri ve görüþleri yaygýnlaþacak ve onlar
azýnlýðýn yerini alacaktýr. Bundan sonra
yapacaklarýnýz çok önemlidir. Bu ne olacaktýr? Bundan korkacak mýsýnýz, yoksa
þefkat duygusu ile yaklaþýp, anlayýþ
gösterecek ve sonuçta tüm heybetinizle
ve dimdik köprüden karþýya mý geçeceksiniz? Korku içinde bir köþeye
büzülüp beklediðiniz þeyleri gördüðünüzde endiþe içinde kývranacak mýsýnýz?
Eski enerji kolay pes etmez. Gerçeklik
kýlýcý aktif ve iyi durumdadýr ve gerçek
ýþýkta hükmünü sürdürecektir.
Sizin anlamaya baþladýðýnýz baþka
hangi gerçek olabilir? Þefkat duygusunun hakim olduðu bir dünyada, þu anda
uðraþmakta olduðunuz meselelere benzer, dürüstlük ve doðruluk dýþý hususlarýn
yer almadýðý bir dünyada, iþlerin
yürümesi ile ilgili gerçekten ne haber? Ýþ
yapma yolu deðiþecek, hükümetler
deðiþecek ve bankacýlýk deðiþecektir. Bir
gün gelecek ve siz gezegenin en karanlýk
köþelerinde bile iþlerin yürütülmesi yollarýný gerçek anlamda deðiþtirmiþ
olduðunuzun farkýna varacaksýnýz. Bu
genel olarak beklentilere uyan bir þey
deðildir ve siz o zaman gerçekten fark
yaratmýþ olduðunuzu anlayacaksýnýz.
Ben þu anda Kanada'dayým ve bunu
biliyorum, ama Amerika'da bu mesajý
dinleyen ve okuyan izleyicilere þunu
söylemek isterim: Hazýrlanýn! Zira henüz
o raddeye gelmemiþ olsa da çökecek
SEVGÝ DÜNYASI
olan, dürüstlükten ve doðruluktan nasibini almamýþ ve artýk bir daha kurtarýlmayacak olan kurumlar var. Bunlarýn içinde
en büyüðünün ilaç sanayi olduðunu bundan önce söylemiþtik ve þimdi bunu yine
söylüyoruz. Bu kaçýnýlmaz sonuçtur.
Bu hemen þimdi olmuyorsa, o zaman
bilemedin 10 yýl sonra olacaktýr. Bu
kaçýnýlmaz sonuçtur ama onlar yine de
hayatta kalmak için savaþacaklardýr ve
köprüyü geçenlerden olmayacaklardýr.
Zira köprünün diðer tarafýnda yeni bir
yol ve yöntem vardýr, üstelik sadece ilaç
için deðil, ayný zamanda bakým konularý
için de. Þu anda düþünülmemiþ olan, þu
anda mevcut olan hiçbir sistemi temsil
etmeyen paradigmalar yaþlýlarýn ve
kýdemlilerin farkýnda bile olmadýklarý
kavramlara sahip olan genç zihinler
tarafýndan yaratýlacak ve geliþtirilecektir.
Bugün dürüstlük ve doðruluktan nasibini
almamýþ olanlar yarýn çökeceklerdir. Siz
sadece hazýrlýklý olun. Bunlarýn hepsi
köprünün diðer tarafýnda olanlarýn bir
parçasýdýr. Eski enerji bunlardan hiç
hoþlanmayacaktýr ve eski enerji baðýmlýlarý ve köleleri itiraz edeceklerdir.
Elektrik üretmek için yeni yöntemler,
suyu arýtmak için yeni metotlar ve
beslenme için yeni yollar olacaktýr.
Bunlarýn hepsi gelecekte köprünün diðer
tarafýnda yer almaktadýr. Hepsi orada ve
sizin köprüyü geçmenizi bekliyor.
Korkmayýn. Iþýk iþçisi, bu senin hep beklemiþ olduðun bir þeydir ve senin hep
istemiþ olduðun gelecektir. Bu nedenle
doðdun ve bu nedenle halen yaþýyorsun.
Ne kadar yaþlý olduðunun hiç önemi yoktur. Arkanda kalmýþ olan yýllarý sayma;
oralara gitmeye kalkma; sadece gerekeni
yap. Ben sizlerin yaþamýnýzý bizim
47
gördüðümüz gibi görmenizi istiyorum.
Bu gezegende þu anda yaratmýþ olduklarýnýzýn enerjisi ile yaþamýþ olduðunuz
tüm yaþamlar elinizdedir çünkü Ruh sizi
böyle görmektedir. Sizin dünya
yüzeyinde býrakmýþ olduðunuz ayak izi
çok büyüktür ve þu anda köprüyü geçiþ
süresinde yapmakta olduklarýnýz çok
önemlidir. Sadece yaþamlar boyunca
biriktirilmiþ olan bilgeliðe sahip olan
yaþlý ruhlar o köprüyü hareket ettirebilir
ve çabucak aþabilir.
Nihai Özellik
Kýlýçlar ile ilgili son þey kutlamadýr.
Ýnsanlar çatýlmýþ olan kýlýçlarýn altýndan
geçtiðinde ne olur? Buradaki genel fikir
nedir? Bu evliliktir, öyle deðil mi?
Öyleyse son olarak size köprü üzerindeki
evlilik sembolünü söyleyelim. Bunun
pek çok anlamý vardýr! Bu o ana dek
olanla, olabilecek olanýn evliliðidir.
Þefkat ile insan ruhunun evliliðidir, sizin
gezegendeki ruh varlýðýnýzýn yaratýcý
tohumlarýnýz (Pleiadesliler) ile evliliðidir,
sizin ile sizin evliliðinizdir. Bu kuzey ile
güneyin birleþmesidir. Bu çok güzeldir.
Bu Kýlýçlar Köprüsüdür.
Siz belki bugün buradasýnýz veya bu
mesajý dinliyor ve okuyorsunuz ve bunlarýn hepsi sizin için çok yeni ve "Ben
yaþlý bir ruh olup olmadýðýmý bilmiyorum. Ben bu geçiþin bir parçasý mýyým?
Ben köprüden karþý geçiyor muyum?"
diye soruyorsunuz kendi kendinize. Size
þunu söylememe izin verin: Bunu analiz
etmeyin! Size bir olguyu söylememe izin
verin. Eðer þu anda dinliyorsanýz veya
okuyorsanýz, o zaman siz bunun bir
parçasýsýnýz. Bu dinlemek, okumak ve
SEVGÝ DÜNYASI
48
bilmek amacýyla sizi bu sayfaya, bu sandalyeye getiren tek þeydir. Eðer ilgileniyorsanýz, o zaman olayýn bir parçasýsýnýz.
Þunu yeniden söylemek isterim: Fazla
analiz yapmaya kalkmayýn. Pek çoklarý
uyanacak ve takip edecek. Siz yaþadýðýnýz sürece köprü orada olacaktýr.
Sizin ne yapmanýz gerekiyor? Sadece
olduðun gibi ol yaþlý ruh. Ýþe git ve
ýþýðýný orada göster ve yay. Etrafýndakiler
için þefkat duygusu beslediðini göster.
Belki de buna inanmayan ailene git, ama
onlar hakkýnda yargýda bulunma. Bunun
yerine onlara þefkat göster çünkü senin
içinde Tanrý'nýn bir parçasý var. Þimdi
üstatlarýn bu durumda ne yapacaklarýný
düþün. Onlar orada durup hüküm vermiyorlar, onun yerine senin yaþamýný
kutluyorlar. Karþýnda kim olursa olsun,
onlarýn yaþamlarýný kutla. Müþfik
Tanrý'nýn ve içinde bulunan ve senin
geleceðini þekillendirecek olan kutsal
tohumlarýn örneðini oluþtur. Korkma!..
Medyanýn bundan sonra söyleyecekleri, Orta Doðuda bundan böyle olacaklar, sonraki yýllarda olacak
olanlar hep eski enerjinin tepkisinin bir parçasý olacaktýr.
Karanlýk köprüyü geçemez ve
onun için onlar öleceklerdir.
Ve ben insanlardan söz etmiyorum. Ben nefret enerjisinin
kendisinin öleceðinden ve
ortadan kaybolacaðýndan söz
ediyorum. Vaat budur ve þu
anda bunu deðiþtirebilmek için
tam ve özgür iradesi olanlara
hitap ediyorum ama size yine
de diyorum ki, siz bunu yapmayacaksýnýz çünkü itme gücü
(moment) çok fazla. Top þimdiden size
doðru yuvarlanmaya baþlamýþtýr.
20 yýldan beri bunun geldiðini görüyordunuz. Bu dünyada barýþýn hakim olmasý
hakkýna sahipsiniz. Bu sizin planlarýný
yapmýþ olduðunuz bir zamandýr. Üstelik
bunun örneði de var çünkü Pleiadesliler
bunu yaptýlar, Orion'dan gelenler bunu
yaptýlar, Okturyonlular bunu yaptýlar.
Þimdi parçasý olduðunuz gezegenler sisteminin ebeveynlerinin, ebeveynlerinin,
ebeveynleri bunu yaptýlar. Þimdi de siz
bunu yapýyorsunuz. Eski enerjinin son
kalýntýlarý ortadan yok olana kadar
önünüzde uzun bir süreç uzanýyor. Þimdi
yeniden söyleyeceðim:
Bir gün gelecek ve siz eski günleri
(bugünü) düþünerek "Ýnsanlýk ne kadar
da barbarmýþ meðerse!" diyeceksiniz. Ve
bizim gördüðümüz de budur yaþlý ruh.
Ýþte bizim gördüðümüz budur.
Ve öyledir.
KRYON
“Lütfen Yeni Yýlda
Aboneliðinizi
Yenilemeyi
Unutmayýnýz!..”
Deðerli
Okuyucularýmýz
Sevgi Dünyasý Dergimiz
Haziran 2007 tarihinden
baþlamak üzere yalnýzca
abonelerimize ulaþmaktadýr.
Bizlerle olmaya devam etmek istiyorsanýz,
Haberleþme adresi: [email protected] ve
PK: 227 Beyoðlu/Ýstanbul.
En içten sevgilerimizle
Sevgi Dünyasý
Adý, Soyadý:
.....................................................
Adres:
.....................................................
Posta Kodu:
.....................................................
Ýlçe:
.....................................................
Ýl:
.....................................................
Tel:
.....................................................
2012 yýlý için Tek Dergi fiyatý: 7 TL.
Abone ücreti:
Yurt içi (75 TL)
................
Yurt dýþý (90 TL) ................
Posta Çeki No: 385999 (Sevgi Yayýnlarý)

Benzer belgeler

2008 Temmuz Sayı - xn--sevgiyaynlar

2008 Temmuz Sayı - xn--sevgiyaynlar Fiyatý: 7 TL Yýllýk Abone: 75 TL Yurt Dýþý: 90 TL

Detaylı

bitkilerin sessiz dili - xn--sevgiyaynlar

bitkilerin sessiz dili - xn--sevgiyaynlar Önümüzde Duran Görev ................... 25

Detaylı