bitkilerin sessiz dili - xn--sevgiyaynlar

Transkript

bitkilerin sessiz dili - xn--sevgiyaynlar
EYLÜL 2014 Sayý: 549 Fiyat: 7 TL
BÝTKÝLERÝN SESSÝZ DÝLÝ
DÜNYA HAYATI BÜYÜK BÝR ÝMTÝHAN
GELECEK 500 YILDA FÝZÝK
ÝÇÝNDEKÝLER
Aylýk Kültürel ve
Siyasi Dergi
Cilt: 46 Sayý: 549 Eylül 2014
Onur Baþkaný:
Dr. Refet Kayserilioðlu
Sahibi ve Genel Yayýn Müdürü:
Ayþegül Kayserilioðlu
Yazý Ýþleri Müdürü:
Güngör Özyiðit
Yayýn Kurulu:
Güngör Özyiðit
Nelda Bayraktar
Hale Ürkmezgil
Haberleþme
ve Okur/Abone Ýliþkileri:
0535 4554223 - 0549 7220248
Yönetim Yeri:
Hayri Eðmezoðlu Sk. Ýkizler Ap.
No: 8 D: 32 Erenköy/Ýst.
Baský:
Hedef Dijital Baský
Taksim Cad. No: 19/A
Taksim/Ýstanbul
Fiyatý: 7 TL
Yýllýk Abone: 80TL
Yurt Dýþý: 100 TL
Kapak resmi:Vladimir Volegov
Dünya Hayatý Büyük
Bir Ýmtihandýr ....................................... 2
Dr. Refet Kayserilioðlu
Mucize de Gördüler ama ..................... 8
Ahmet Kayserilioðlu
Hak dedi, Hak etti
Hakk’a gitti ......................................... 14
Güngör Özyiðit
Açlýk ve Yoksulluk .............................. 20
Nihal Gürsoy
“Ýnancýn Biyolojisi” ............................. 25
(Kitap Tanýtýmý)
Seyhun Güleçyüz
Bitkilerin Sessiz Dili ........................... 30
Derleyen: Þule Kayserilioðlu
Yalan - III ........................................... 36
Çeviren: Nelda Bayraktar
Gelecek 500 Yýlda
Fizik ................................................... 40
(Canlý Kryon Celsesi)
Dergimizin internet sitesini
www.sevgidunyasidergisi.com, www.dostluk.org
adreslerinden ziyaret edebilirsiniz
SEVGÝ DÜNYASI
Sevgili Dostlar
Sevdiðiniz, gönlünüze aldýðýnýz, dost bildiðiniz insanlarýn sizi
gerçekten anladýðýný, tüm içtenliðiniz ve açýklýðýnýzla konuþtuðunuz
zaman duygularýnýzý hissettiðini sanýrsýnýz deðil mi? O kiþilerin sizin
gözlerinizin içine baktýðýnda gönlünüzü, oranýn temizliðini ve güzelliðini gördüðünü, en sessiz ya da en isyankâr zamanlarýnýzda sizi
tanýmýþ olduðundan hiçbir yanlýþ düþünce ve zanna kapýlmadan sizi
kendi gibi bileceðini umarsýnýz deðil mi? Gerçek dost, gerçek
arkadaþ, gerçek anne ve baba, bunlarýn sizin gönlünüzü kendi gönüllerinden daha önde düþünüp gördüklerini düþünürsünüz deðil mi?
Böyle insanlar o kadar azdýr ki dünyada... gerçek dost, gerçek
arkadaþ ve gerçek anne baba bile olsalar bu beklediðiniz, umduðunuz
ve düþündüðünüz gibi insanlarý bulmak ve tanýmak bir kader ve lütuf
iþidir. Bunun nedeni insanlarýn kýt görüþlü, bencil, sevmeyi bilmeyen
ve korkak oluþu deðildir çoðu zaman. Çünkü insan sevgiden
varedilmiþ olarak sevmekten geri duramaz. Bunun baþlýca nedeni her
insanýn kendi derdi ile dopdolu oluþu ve bunun farkýna varamayýþýdýr.
Kendi derdi ile dopdoludur; çünkü dünyaya gidip geliþlerinde bilgisizlik ve tecrübesizlikten yaptýklarý birikir, toplanýr, büyür, çoðalýr ve
onun bu plandan kurtulup yükselmesine imkân vermeyecek þekilde
onu geri çeker ve çaðýrýr. O yine yeni bir kararla geri gelir, o kararýný
sonradan hatýrlamaz, umursamaz veya saçma bulur dünya iþleri
içinde. Yumaklara, denklere yeni ilaveler yapar, onlarýn anlamlarýný
her dünyaya geliþinde kavuk gibi baþýna takar, aðýrlýðýyla bunalýr.
Farkýna varamaz çünkü derdinin sebebini dýþarýda arar ve
baþkalarýný suçlar. Sevgili insan iþte böyle yüklüdür, kendiyle doludur,
dertlidir. Bunu biraz olsun hisseden ve bilenler az çok yüklerini býrakmaya baþlamýþ, hafiflemiþ olanlardýr ve bunu yapma yolunda olanlara merhamet, hoþgörü ve sabýr gösterirler; onlardan almak ve beklemek yerine onlara vermeyi önde tutarlar. Sayýlarý az olduðu için bu
veriþ önceleri onlara yanlýzlýk, sevgisizlik ve hýyaneti getirecektir ister
istemez. Eðer niyetlerinde kararlý iseler, tek yolun ve çarenin, kaynaðýn kendisinde olduðundan yüzde yüz emin olacaklardýr. Kaynaðýn
uzaktan esintisi, kokusu bile yetecektir her yeri gül bahçesi etmeye.
Belki o zaman Zaman bile yaðmaya verilebilir.
En Derin Sevgilerimizle
SEVGÝ DÜNYASI
1
SEVGÝ DÜNYASI
2
Ýnsaný ve her þeyi
Sevgisinden Yaratan,
insan yaratýldýðýndan beri
ona yol gösterici bilgileri
gönderip durmuþtur.
O bilgilere uyarak
doðru yolu bulmamýzý,
doðruda ve iyide durarak
kurtulmamýzý istemiþtir.
Bu, þüphesiz Yüce Allah'ýn
bir lûtfudur.
Ýmtihanda kazanmak ve
kaybetmek ise insanýn
kendi gayretine baðlýdýr.
Dr. Refet Kayserilioðlu
Dünya Hayatý
Büyük Bir Ýmtihandýr
SEVGÝ DÜNYASI
Hz. MUSA,
ÝNANANLAR,
AHDÝNDEN
DÖNENLER
Kuranda, Bakara
suresinde Hz. Musa'nýn
macerasý anlatýlýr: “Sizi,
Firavun ailesinden de kurtarmýþtýk ki, (onlar) size
azabýn en kötüsünü revâ
görüyor, oðullarýnýzý boðazlayýp, kadýnlarýnýzý sað
býrakýyorlardý. Ve bunda
sizin için Rab'binizden
büyük bir imtihan vardý.
Sizin için denizi yarmýþtýk,
sizi kurtarmýþ ve Firavun
ailesini boðmuþtuk. Siz de
bunu görüyordunuz.
Musa ile kýrk gece için
sözleþmiþtik. Sonra siz
onun ardýndan buzaðýyý
(Tanrý) edinmiþtiniz.
(Kendinize böylece) zulmediyordunuz. Bundan
sonra da yine, belki
þükredersiniz diye, sizi
affetmiþtik. Yola gelesiniz
diye Musâ'ya kitap ve
furkan (gerçekle bâtýlý
birbirinden ayýran ölçü)
vermiþtik.” (49 - 53)
Hz. Musa kendisine
peygamberlik görevi
verildikten sonra Ýsrail
oðullarýný korumuþ,
Firavunu inandýrmaya,
Allah'ýn buyruklarýna
uydurmaya çok çalýþmýþtý.
Baþarýya ulaþamayýnca
3
Ýsrail oðullarýný Mýsýr'dan
çýkarýp vaat edilen ülkeye
(þimdiki Filistin'in olduðu
yere) getirmeye çalýþmýþtý.
Yaradan Musa eliyle
kavmine ve insanlara birçok
mucizeler göstermiþti.
Deniz, Musa ve kavmi
geçerken yarýlmýþ, onlar
geçtikten sonra ayný yarýktan geçmek isteyen Firavun
ve askerleri boðulmuþlardý.
Musa'ya inanan, onunla ve
Yaradan'la ahit yapan Ýsrail
oðullarýndan, tek Tanrýya
inanmalarý, O'nun buyruklarýna uymalarý istenmiþti.
Fakat Musa, yeni bilgiler ve
buyruklar almak için, 40
günlüðüne Tur daðýna çýkýnca, kavmi sapýtmýþ, eski
putperestliðine dönmüþ,
kendilerine altýndan bir
buzaðý heykeli yaparak ona
tapmaya baþlamýþtý. Musa
daðdan, Museviliðin temel
ilkeleri olan, on emri alýp
döndüðünde, kavminin
sapýttýðýný görmüþ, çok
üzülmüþ, çok kýzmýþtý.
Sonra onlarý tekrar doðru
yola çekmiþ, Yaradan da
belki þükrederler diye onlarý
affetmiþti.
Musa'ya verilen Kitap,
yani Tevrat, Ýsrailoðullarýnýn büyük çoðunluðunu
hayra çekmiþ, onlarý düzeltmiþ, iyi, doðru, buyruklara
uyan, hayýrlý insanlar yapmýþtý. Ama gelen bilgileri
ve buyruklarý gönüllerine
sindiremeyenler, isteklerinden, nefislerinden,
çýkarlarýndan, kopamayanlar
doðru yolda gidememiþler,
sözlerinden ve ahitlerinden
dönmüþler, türlü belâlara
çarpýlmýþlardýr.
Zamanla Musevilik bozuldu, araya birçok safsata
girdi. Ýnsanlýk da ilerledi,
Yaradan'ýn katýndan yeni
bilgilerin yeni öðütlerin
gelmesine gerek duyuldu.
HIRÝSTÝYANLIKTA
ÝNANMA
Daha sonraki zamanda
gelen Hz. Ýsa bu yeni bilgileri, yol gösterici bu yeni
buyruklarý, hikâyeler ve
meseller içinde vererek
benimsetmeye çalýþtý. Matta
Ýncili Bap 13'deki mesel
ilahi bilgilerin alýnmasýný ve
benimsenme gereðini, kimlerin benimseyemediklerini
ne güzel belirtiyor. Kýsmen
günümüz Türkçe'sine çevirerek nakledelim:
“Çiftçi tarlasýna tohum
ekerken, bazýlarý yol
kenarýna düþtü ve kuþlar
gelip onlarý yediler. Bir
kýsmý, topraðý çok
olmayan kayalar üzerine
düþtü, sürdü (filizlendi),
topraðýn derinliði
olmadýðý, kök salamadýðý
SEVGÝ DÜNYASI
4
için, Güneþ doðunca
yandý, kurudu. Bir kýsmý
dikenler üzerine düþtü,
dikenler çýkýp onlarý boðdular. Bir kýsmý da iyi
toprak üzerine düþtüler.
Bazýsý yüz, bazýsý altmýþ,
bazýsý otuz kat semere
verdiler.”
Biraz aþaðýda da bu
meselin anlamýný açýklýyor:
“Þimdi ekinci (çiftçi)
meselini siz dinleyin. Kim
melekût sözünü (Ýlâhi kaynaktan gelen bilgileri) iþitir
de anlamazsa, þerir (vesvese
veren) gelip onun yüreðinde
ekilmiþ olaný kapar. Yol
kenarýna ekilmiþ olan budur.
“Kayalýklar üzerine
ekilmiþ olan da odur ki,
doðru sözü duyunca sevinçle alýr. Fakat kendisinde
derine gitmiþ kök yoktur.
(Yani o bilgileri gönlüne
indirememiþ, benimseyememiþtir. Çünkü saplantýlarýndan, küçüklüklerden
ve ihtiraslarýndan kopamamýþtýr.) O sözden (o bilgilerden) dolayý sýkýntý ve
ezâ olunca hemen sürçer.
(En küçük bir sýkýntýda o
doðru bilgileri býrakýr,
inkârcýlardan olur.)
“Dikenler arasýna ekilmiþ
olan da odur ki, sözü iþitir.
Ama dünyanýn kaygýsý,
zenginliði, aldatýcýlýðý sözü
boðar ve söz semeresiz olur.
(Yani yüce bilgileri duyar
ama dünya iþlerine, zevklerine, parasýna, þöhretine
öylesine dalmýþtýr ki doðru
sözü dinlemez, ona uymak
gereðini duymaz bile.
Onlara bilgiler etkisiz kalýr)
“Ýyi toprak üzerine
ekilmiþ olan da odur ki,
sözü iþitir. Anlar (benimser,
gönlüne indirir, onlara
uygun yaþamaya baþlar) ve
gerçekten semere verir.
Bazýsý yüz, bazýsý altmýþ,
bazýsý otuz kat yapar. (Yani
aldýðý doðru ve yüce bilgiler, o kiþiyi, o nispetlerde
arýndýrýr, yüceltir, olgunlaþtýrýr, hayýrlý ve mutlu
kiþilerden yapar.)”
Ama Hz. Ýsa'nýn en yakýnlarý bile tehlikeyi ve belâyý
görünce, onu inkâr etmiþler,
sözlerinden ve ahitlerinden
dönmüþlerdi. Hz. Ýsa'nýn
daha önceden haber verdiði
gibi, bir horoz ötesiye kadar
onu üç kere inkâr etmiþlerdir. Sonradan hatalarýný
anlayýp gözyaþlarý içinde
baðýþlanma dilemiþler ve
her sýkýntýyý göze alarak
göreve çýkmýþlardýr. Bir
kýsmý da bilgileri yayma
yolunda ölmüþlerdir.
MÜSLÜMANLIKTA
ÝNANMAK VE AHÝT
Sonra Hz. Muhammet
aracýlýðýyla Kuran geldi.
Ýnsanlara yeni devre uygun
yeni bilgiler, daha kesin
öðütler geldi. Bakara suresi
2. ve 3. âyetlerinde Kuran'ýn
nasýl bir kitap olduðu çok
güzel anlatýlýyor:
“Bu kitap, doðruluðuna
þüphe olmayan ve Allah'a
karþý gelmekten sakýnanlarýn kitabýdýr. Onlar
gayba (görünmeyenlere)
inanýrlar. Namaz kýlarlar,
bizim geçinmeleri için
verdiðimizden, baþkalarýna yardým için harcarlar.”
Yunus Suresinde: “Ey
insanlar, size Rabbinizden
bir öðüt, göðüslerde olana
(dertlere, sýkýntýlara) bir
þifâ, inananlara doðruyu
gösteren bir rehber ve
rahmet (kurtarýcý)
gelmiþtir” denmektedir.
(10/ 57)
Fakat Kuran'a ve Hz.
Muhammed'e baðlananlar,
Yaradan'larýna söz verenler
ve ahit yapanlar arasýnda
da, sýkýntýyý, zoru görünce
veya bazý fedakârlýklar
gerekince ahdinden dönenler oldu. Onlar için Kuran
bakýn neler diyor:
SEVGÝ DÜNYASI
“Onlar ki, söz verip baðlandýktan sonra, Allah'a
verdikleri sözü bozarlar.
Allah'ýn birleþtirmesini
emrettiði þeyi keserler. Ve
yeryüzünde bozgunculuk
yaparlar. Ýþte ziyana
uðrayanlar onlardýr.”
(2/27)
Aþaðýdaki âyetlerde de
ahdi bozanlar için þöyle
söylüyor:
“Andolsun, sana apaçýk
âyetler (bilgiler) indirdik.
Onlarý yoldan çýkmýþlardan baþkasý inkâr etmez.
Ne zaman bir ahit (antlaþma) yaptýlarsa, onlardan
bir grup o ahdi bozup
atmadý mý? Zaten onlarýn
çoðu (gerçekten) inanmaz.” (2/99-100)
Bu ahdi bozanlar, Hz.
Ýsa'nýn meselindeki kayalarýn üzerine düþen, kökünü derine salamayan tohumlara benzemiyor mu?
Þu âyetlerde de inanmanýn
nelere olacaðý ve inkârcýlarýn karþýlaþacaðý azaplar
dile getiriliyor:
“Ey inananlar, Allah'a,
Elçisine ve elçisine
indirdiði kitaba ve daha
önce indirmiþ bulunduðu
kitaba (kitaplara) inanýn.
Kim Allah'ý, meleklerini,
kitaplarýný, peygamber-
5
lerini ve ahiret gününü
inkâr ederse o uzak bir
sapýklýða düþmüþtür.”
(4/136)
“Onlar ki inandýlar,
sonra inkâr ettiler; daha
sonra (tekrar) inandýlar,
yine inkâr ettiler, sonra
inkârlarý arttý. Ýþte Allah
onlarý ne baðýþlayacak ne
de doðru yola iletecektir.”
(4/137)
“Münafýklara (bozgunculara), acý bir azabýn
kendilerinin olacaðýný
müjdele.” (4/138)
Dünya bir denenme,
sýnanma, yâni bir imtihan
yeri olduðu için, insanlarýn
da, inandýk diyenlerin de bir
denenmesi olacaktýr.
Gerçekten mi, gönülden mi
inanýyorlar yoksa dýþtan ve
gösteriþ olarak mý inanýyorlar? Bunun nasýl olduðunu
da Kuran þöyle anlatýyor:
“Andolsun sizi korku,
açlýk, mallardan, canlardan ve ürünlerden
eksiltme gibi þeylerle
deneriz. Sabredenleri
müjdele.” (2/155)
“Ki onlar bir belâ
eriþtiði zaman: 'Biz Allah
içiniz ve biz O'na
döneceðiz.' derler.” (2/156)
YENÝ BÝLGÝLER VE
YENÝ DENENMELER
Ýlâhi kaynaktan gelen her
yeni bilgi, insanlarýn tekâmüllerini, hayra dönmelerini ve Yaradan'ýn buyruklarýna uymalarýný hýzlandýrýrken, bir yandan da yeni
denenmeleri beraberinde
getirmektedir. Çünkü o
buyruklara gönülden uyanlarla, uymuþ görünenleri
ayýrmak; yalancýlarý meydana vurmak gerekmektedir.
Çünkü yeni, güçlü bilgiler
insanlara her dilediðini,
dilediði anda yapacak üstün
güçleri verecektir. O güçler
yalancýlara, o güçler her
inandým diyene, o güçler
kendi çýkarý için insan kardeþlerine zarar vereceklere
verilmez. Ýnsan önce zararsýzlýðý öðrenecek, sonra
insanlara tam hizmetkâr olacaktýr. Elbette bunlar için
Yaradan'ýn buyruklarýna tam
uymayý öðrenecektir.
Bizim Celselerimiz'de,
üstün güçlere sahip olmanýn
ve onlarý kullanmanýn þartlarý belirtiliyor.
“Hiçbir þeyin yýkamayacaðý, hiçbir þeyin yok edemeyeceði, istediðiniz her
þeyi yaptýracak güç, arýnmýþ gönlünüzdeki gerçek
inancýnýzdýr. Gerçekten
inanýyor ve inandýðýnýz
SEVGÝ DÜNYASI
6
gerçeði biliyorsanýz, her
dilediðiniz, dilediðiniz anda
olacaktýr. Gönlünüzü
yýkayýn, sonra inanýn ve
dileyin. Olmazsa dileðiniz,
inanmadýnýz, öyle biliniz.
Bunu deneyiniz.”
Demek ki her dilediðinizin gerçekleþmesi için,
gönlü yýkamak, arýndýrmak,
sonra gönülden, gerçek
inanmak, sonra da bütün
varlýðýyla dilemek gerekiyor, Gönlü arýtmak, yükselmenin beþ esasýný uygulamakla baþlar, O'nun buyruklarýna uyarak insanlara hizmet etmekle, hizmetçi olmakla devam eder. Beþ
esas: Ýyilik, Doðruluk,
Çalýþmak, Bilgi edinmek ve
Sevmektir. Bunlarý yapýp
yapmadýðýmýzý kontrol edecek Yaradan ve O'nun görevlileri vardýr. Yaradan her
þeyimizi çok iyi bilir, bütün
gönülleri görür. Bu gerçek
ne güzel ifade ediliyor :
“O, öyle bir yerdedir ki,
mutlak sizin hepinizi görür.
O, öyledir ki, içinizden
bütün kötüleri ve bütün iyileri tanýr. O, öyledir ki,
içinizdekileri bilir, Ýçinizden kim 'inandým' deyince
öyle býrakýlýverdiðini sanýyor? Sizden öncekiler de,
siz de denenirsiniz. Bunu
mutlaka böyle biliniz.
Bunda þüpheniz olmasýn.”
ÝNANMAK
GEREKLÝDÝR
Ýnanmak gerekli, hem de
çok gerekli. Çünkü insan
ancak inanmakla iyide ve
doðruda olur. Ancak inanmakla Yaradan'ýný tanýr ve
O'nun insan için hayýrlý ve
gerekli olan buyruklarýna
uyar. Ancak inanmakla yükselir, olgunlaþýr ve dünya
okulunu bitirir. Ýnanmamak
ise kötülükte, inkârda,
O'nun düzeninden ayrý kalmakta devam etmek demektir. Kötülük dönücüdür.
Ýnkâr eden belâdan kurtulamaz. Onun düzeninden,
korumasýndan ayrý kalan
ise, yalnýz olan, terk edilen,
üzeri örtülecek olandýr.
Huzur, mutluluk ve yücelme
O'na inanmakta ve O'ndan
gelen bilgileri benimseyip,
uygulamakta ve O'nun
buyruklarýna uymaktadýr.
“Ýnanýnýz diyoruz. Önce
mantýkla ölçünüz, sonra
inanýnýz. Ýnanmayanlar
kör olanlardýr. Onlar
karanlýkta kalmaya
mahkûm.”
“Reislik bilgidedir, rahatlýk iyiliktedir. Nizamlarý
bozmaya alýþtýnýz. Bir gün
en büyük düzeni de bozacaksýnýz, buna müsaade
yok. Onu siz yaratmadýnýz
ki! Kavgalarýnýzý kesiniz,
kaideleri bozmayýnýz.
Baþkalarý sizden endiþelidir. Daima yükselin,
daima bilin. Sizi sizden çok
bilenler mahvedecek"
deniyor ve sonra yükselmenin 5 basamaklý merdiveninden çýkmak, tüm
insanlarý sevmek ve tüm
insanlarla dost olmak, bir
olmak zorunda olduðumuz
belirtiliyor. Sonra þöyle
söyleniyor: "Zaten bir gün,
ya hep beraber olacaksýnýz
ya hep beraber yok olacaksýnýz. Dost olmaya, bir
olmaya alýþýn.”
Ýnsan sonsuz bir yolculuða çýkmýþtýr. O yol, dünyadan baþlýyor, sonsuza doðru,
her þeyi Sevgisinden Vareden'e doðru uzanýp gidiyor.
O yolu tarif eden, nasýl gidileceðini öðreten bilgilerden hoþnut olmak, onlara
inanýp baðlanmak, uygulamak gerekir. Bizim Celselerimiz'de bakýnýz ne deniyor:
“Söyleneceklerden
hoþnut olunuz. Ýnandýklarýnýzý yüceltiniz. Netice
için sabrediniz. Ýnananlar,
bir gün mükâfatlarýna
çok yakýn olacaklar. Onu
temizlikle alsýnlar. Çünkü
bu ebediyet günüdür.
Ýnanmakta, inandýklarýnýzý
yapmakta güçlük çekmeyiniz. Güçlük kolaylýðýn
yaný baþýndadýr.”
SEVGÝ DÜNYASI
“Ýnanarak sabredenler
ulaþacaklardandýr.
Birbirinize vereceðiniz en
iyi hediye bilgidir.
Unutmayýnýz ki cehalet
küfürden, sevilmemek
ateþten daha kuvvetlidir.
Öðrenmeye ve bulmaya
çalýþmadýðýnýz günleri
ömürden saymayýnýz.”
AHÝT YAPMAK,
GÖREV ALMAKTIR
Ýnandýktan sonra,
Yaradan'ýn buyruklarýna
uyarak, hiç sapmadan O'nun
yolunda yürüyeceðine dair
söz vermek, ahit yapmak
safhasý gelir. Ahit yapmak
bir yandan da O'ndan gelen
bilgileri, tüm insan
kardeþlere duyurmak, öðretmek, örnek olarak benimsetmek için görev almak
demektir. Öðretirken daha
çok öðrenir, ahit yapmýþ
olan, daha çok yücelir, daha
çok mutlu olur. Çünkü o,
adeta Yaradan'ýn hayrý veren
eli, doðruyu söyleyen dili,
güzeli gören ve gösteren
gözü gibi olmuþtur. Öyle bir
insan elbette korunur, esirgenir, baþka insanlardan
farklý olarak kayrýlýr. Ama
bu kapý, ahit kapýsý herkese
açýktýr. Ahit yapmak iþte
öyle yüce bir iþtir. Ahit
yapan ve kayrýlan, korunan
kiþiden de elbette sözünde
durmasý, görevini yapmasý,
7
ahdinden dönmemesi istenir. Ýþte bu sebepten ahdinden dönmek büyük suç olur.
DÜNYA HAYATI BÝR
ÝMTÝHANDIR
Dünya hayatý herkes için
bir imtihandýr. Denenme ve
sýnanmalardan geçe geçe
daha üst sýnýflara çýkýlýr. Ve
bir gün dünya okulu
baþarýyla bitirilerek, insan
üstü safhalara, meleklik
safhalarýna geçilir. Ýmtihanlarýn birinde baþarýya ulaþmak, bir eksikten kurtulduðunu göstermek demektir.
O eksikten kurtulan artýk
vesvese verenin o yöndeki
ayartmalarýna hiç kapýlmaz.
Böylece eksikleri ata ata,
bilgi ve tecrübelerle olgunlaþa olgunlaþa tüm imtihanlarda baþarýya ulaþýlýr. Eksiklikler, kötülükler halinde
tezahür eder. Eksiklik ve
kötülük, bilgi noksanlýðýndan doðar. Ýyilik ve üstünlük de bilgili ve tecrübeli
olmanýn sonucudur.
Ýmtihan günlerinde tembel
öðrenciler sýkýlýr. Bilgileri
edinmiþ, benimsemiþ ve
uygulamaya baþlamýþ olanlar imtihana sevinçle koþarlar, güzel sonuçlarý bir an
önce almak için. Aþaðýdaki
celsede imtihan günlerinde
sýkýlmanýn nedeni ne güzel
açýklanýyor:
"Sizin için imtihan ve
hesap günü ne zordur!
Sizin için sýkýlmak ne zordur! Biz size her þeyin yolunu iyilikle öðretmedik mi?
Siz birbirinizi övmeyi de,
yermeyi de bilmiyorsunuz.
Onlarýn yolu iyilikten
geçer. Siz, imtihan günlerinde sýkýlýrsýnýz. Çünkü
içinizden kötülükleri atamadýnýz. Onlardan kurtulmuþ olsaydýnýz, sýkýntý size
gelmezdi."
Kötülükleri içten atabilmek, doðru yaþam bilgilerini alarak, benimseyerek
ve uygulayarak olur. Doðru
yaþam bilgilerinin en güzeli,
en gerçek olaný ve insaný en
hýzlý arýtaný ve yücelteni elbette Ýlahi Ýdare Mekanizmasýndan, Yaradan'ýn adýna
gelen, gönderilen yüce bilgilerdir. Onlarý süratle
almak, benimsemek, onlarla
yaþamak insanlarý tüm sýkýntýlardan, belâlardan, gözyaþlarýndan kurtarýr. Sevinç
ve kahkahalara, gönlü mutlulukla coþturan yüce
sevgilere, yüce iyiliklere
ulaþtýrýr.
Ýnsan yaratýldýðýndan beri
yol gösterici bilgilerin akýp
gelmesi, insaný seven ve
sevgisinden yaratan Yüce
Allah'ýn lûtfudur ve
ikramýdýr þüphesiz. O'na
þükrederiz.
SEVGÝ DÜNYASI
8
Gülyüzlülerden Ýbretler: 10
Mucize de Gördüler
Ama...
Ahmet Kayserilioðlu, Psikolog
ÝSMÝYLE MÜSEMMA HZ. SÂLÝH
Arabistan Yarýmadasý'nýn en güneyinde
bereketlerle dolu Ahkaf bölgesindeki Âd
kavmi, kendilerinden biri olan Hz. Hud'un
öðütlerine kulak asmayýp zorbaca yaþamlarýný sürdürürken, âniden çýkan ve günlerce süren þiddetli bir fýrtýna ile yok olup
gitmiþlerdi.
Âd'dan sonra birkaç nesil geçmiþ, yine
ayný yarýmadada bu defa kuzeybatýda,
þimdiki Suudi Arabistan'ýn Kýzýldeniz'e
yakýn Tebük ile Hicaz arasýndaki Hicr
arazisinde Semûd kavmi yaþamaya
baþlamýþtý. Ne var ki olanlar unutulmuþ,
putlara tapan zalim bir topluluk haline
gelmiþlerdi. Köleleþtirdikleri insanlarý
çalýþtýrýp, daðlardan tepelerden taþ ocaklarýndan çýkardýklarý ve büyük ustalýklarla
yontup iþledikleri taþlarla ne güzel evler
ve yollar inþa etmiþlerdi. Ama bu sadece
dýþtan görünen idi. Gönülleri bunun tam
tersine fitne, kýskançlýk, yalan... binbir
kötülükle doluydu. Hepimizin Rabbi yani
eðiticisi, terbiyecisi olan Yaradanýmýz
kuþkusuz onlarý da sevgisinden varettiðinden iyiliklerini, mutluluklarýný isterdi.
Buna ancak O'nun baþlangýçtan itibaren
deðiþmeyen ahlâk prensiplerini uygulamakla, iyide ve doðruda yaþamakla
ulaþýlabilirdi. Öyleyse onlara bunlarý
yeniden duyurmak için, aralarýndaki iyilik
için çareler arayan birinin peygamberlikle
görevlendirilmesi gerekiyordu. Ve
görevlendirildi de: Hz. Sâlih...
Hz. Sâlih, kavminin en ulularýndan,
þereflilerinden biri idi. Ýstese, en yüce
mevkiler, makamlar onun olabilirdi. Ama
o, bunlardan çok çok uzaktaydý. Aklý fikri
bu ayrýmcýlýk, bu zalimlik, bu vicdansýzlýklar altýnda ezilen ve hor görülen insanlarýn ýstýrabýný dindirmekti. Hoþ, üst sýnýftan olanlar da mutlu deðillerdi ki!..
Kýskançlýklar, hileler, düzenler içinde
beyinlerinin yarýsý kazýklamaya diðer
yarýsý kazýklanmamaya çalýþýrken ortada
huzur mu kalýrdý?!..
Kendisine peygamberlik, yol göstericilik görevi verildikten sonra Hz. Sâlih,
SEVGÝ DÜNYASI
onlarýn
kendi
kafalarýndan ürettikleri insan yapýsý
dinlerine dil uzatýnca baþýna neler
geleceðini
bildiðinden, öðretisini gizli gizli yaymaya
yöneldi.
Ama bu hep böyle
süremezdi.
Sonunda doðru
düzenin saðlanmasý için üst sýnýftan halkýna da
açýlmak zorunda
idi ve açýldý da.
Kuran bunu þöyle anlatýr:
** “Semûd'a da kardeþleri Sâlih'i gönderdik. Dedi ki: “Ey toplumum Allah'a
kulluk edin sizin O'ndan baþka ilâhýnýz
yok. Sizi topraktan oluþturan ve size orada
ömür geçirten O'dur. Artýk O'ndan af
dileyin, O'na dönün. Rabbim bize çok
yakýndýr, bize cevap verir.” Dediler ki:
“Ey Sâlih sen bundan önce, aramýzda
aranan/ ümit beslenen bir kiþiydin. Þimdi
kalkmýþ, atalarýmýzýn kulluk ettiklerine
kulluk etmemizi mi engelliyorsun?
Gerçek þu ki biz, bizi çaðýrdýðýn þey
hakkýnda kafalarý karýþtýran bir kuþku
içindeyiz.” (11/ 61-62)
GÜLYÜZLÜLERÝN ORTAK
KADERÝ: REDDEDÝLMEK!..
Hz. Hûd gibi Hz. Sâlih'den de Kuran'da
çok söz edilir: Hz. Muhammed'in
Mekke'de iken çektiði sýkýntýlara dayana-
9
bilmesi için hemen hemen her gülyüzlü
peygamberin baþýna gelenlerin aynýsý
olduðunu
anlamasý
gerektiðinden
bahsedilir. Bizim celselerimizde bunun
nedeni þöyle anlatýlýr:
“Her zaman halka halka olmuþtur
gülyüzlülerin gözlerinin altý, deðiþmeyen kaderlerinden. Çünkü hizmet için
geldikleri, hizmetin deðerini bilemezler
ondan.”
Hz. Sâlih'in halkýnýn çoðu onlardan
hiçbir karþýlýk, ücret, mevkii, makam
istemediði halde hayýrlarýna olan öðütleri
kabul etmeye yanaþmamýþtý. Böyle yalanda ve yanlýþta yaþamlarýný sürdürürlerse
sonlarýnýn hiç de hoþ olmayacaðýný
bildirmek ve korkutmak gerekiyordu.
Kuranda bu þöyle anlatýlýr:
** “Kardeþleri Sâlih onlara demiþti ki:
“Siz hiç korkmuyor musunuz? Ben sizin
için güvenilir bir resûlüm. Artýk Allah'dan
10
korkun ve bana uyun. Ben bu iþ için sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim
yalnýz Âlemlerin Rabbi'ndendir. Siz burada güven içinde býrakýlacak mýsýnýz?
Bahçelerde, pýnarlarda ekinler, salkýmlarý
sarkmýþ hurmalýklar içinde, keyifle
daðlardan evler yontuyorsunuz. Artýk
Allah'dan korkun da bana uyun.
Savurganlýk edenlerin/ haddi aþanlarýn
buyruðuna uymayýn. Onlar yeryüzünde
bozgun çýkarýrlar, barýþ için çalýþmazlar.”
(26/142-152)
Yýllar böylece akýp geçerken kuþkusuz
inanýp doðru yola gelenler de vardý. Ama
onlar zaten aþaðýlanan, horlanan, aþaðý
sýnýf insanlarýydý. Suyun baþýnda olan
kodamanlar, kulak vermek þöyle dursun
onu delilikle, büyüklenmekle yalancýlýkla
suçluyorlardý sadece gördükleri yerlerde
kovuyor, taþlýyorlardý. Ama öte yandan
inananlar da çoðalýyor ve imanlarýný açýkca ortaya dökmekten de kaçýnmýyorlardý.
Neredeyse birbiriyle çekiþen iki ayrý grup
oluþmuþtu Semûd'da... Onlarý öldürüp
yoketmeleri kolaydý ama sonra iþi kime
yaptýracaklardý? Ýkilik böyle sürüp gidiyordu. Tartýþmalarýný Kuran'dan dinleyelim:
** “Toplumunun kibre saplanmýþ
kodamanlarý, içlerinden inanýp da baský
altýnda tutularak ezilenlere þöyle dediler:
“Siz Sâlih'in gerçekten Rabbi tarafýndan
gönderildiðini biliyor musunuz?” Onlar "
Onun aracýlýðýyla gönderilene gerçekten
inanýyoruz” dediler. Kibre sapanlar þöyle
konuþtu: “Biz sizin inandýðýnýzý inkâr
edenleriz.” (7/ 75-76)
SEVGÝ DÜNYASI
MUCÝZE ÝSTÝYORLAR
Kodamanlar kesin çözüm peþindeydi.En
iyisi onu mucize isteyerek köþeye sýkýþtýrmak, yalancýlýðýný herkese göstermekti:
** “Dediler: "Sen adamakýllý büyülenmiþsin. Sen de bizim gibi bir insansýn eðer
doðru sözlülerden isen hadi bir mucize
getir.” (26/ 153-154)
Hz. Sâlih son çare olarak, belki yola
gelirler diye, mucize diledi Rab'binden.
Kabul edildi:
** “Bizi mucizeler göstermekten alýkoyan daha öncekilerin onlarý yalanlamýþ
olmasýndan baþka bir þey deðildir. Semûd
Kavmine o diþi deveyi açýk bir mucize
olarak verdik de, onunla kendilerine zulmettiler. Biz mucizeleri yalnýz korkutup,
sindirmek için göndeririz. (17/ 59)
Diþi devenin herkesin önünde göz göre
göre kayalarýn arasýndan aniden çýktýðý ve
þehrin su ihtiyacýný karþýlayan kuyudan bir
gün deve diðer gün halkýn yararlanacaðý,
deveye bir zarar verirlerse sonlarýnýn kötü
olacaðý Kuran'ýn deðiþik âyetlerinde belirtilir. Bu kadar çok su içmesinden de belli
ki herhangi bir deve deðil o. Ayrýca kýt
olan sularýna ortak olmasýna raðmen uzun
süre deveye el sürememelerinden de
anlaþýlýyor ki, bu mucize inanmayanlarý da
etkilemiþ. Ama yine de yola gelmeyip,
herhalde bir büyü ile kayalarýn birdenbire
deve þeklinde oluþmuþ olacaðýný fýsýldýyorlar birbirlerine. Ama bir taraftan da
peygamberin inanan halkasý geniþliyordu.
SEVGÝ DÜNYASI
MUCÝZENÝN AMACI
AKLI DÜÞÜNCEYE ÇEKMEK
Sadece mucizeye bel baðlayýp inanca
vardýrmak deðil, Rabbin gerçek dileði.
Yaradan'dan gelen bilgiler üzerinde akýl
yürütmeye baþlatmak, kulak vermeyi
temin etmek gibi bir fonksiyonu var
mucizenin sadece. Yani gerçek inanç, akýlda baþlayýp gönülde sonlanan bir derin
çabanýn eseri olabilir ancak. Ayrýca insan
bir kere inkâr etmeyi aklýna koyarsa, en
büyük mucizeyi bile yok saymak onun
için o kadar kolay olur. Bizim
Celselerimiz'de bundan þöyle söz edilir:
“Geçmiþte bir gün bir gülyüzlüye
O'ndan bir söz geldi: "Ey bize þaþmadan
uyan, bizim sesimizi yalnýzca duyan,
onlara de ki: 'Biz seni onlarýn hayrý için,
onlarýn karþýsýna melek kýlýðýnda bile
gönderseydik, yine onlar içinde inanmamak için sebep bulanlar olurdu buna...'
“Geçmiþte bir gün bir gülyüzlüye bir
söz geldi O'ndan: 'Ey sevgili ve bizi
gerçekten bilen, düþünüp hayrý en iyi
gören. Onlara de ki: Biz onlarýn ayaklarýnýn bastýðý yerden onlar için sular
çýkarsa idik hayýrlarýna, onlar arasýnda
yine inanmamak için sebep bulanlar olacaktý buna...'
“Geçmiþte bir gün bir gülyüzlüye bir
söz geldi O'ndan: 'Ey arýnmýþ, sakin,
bekleyen, seven, bilen, bildirmek isteyen
onlara de ki: Bizden önce nicelerine gözle
görülüp elle tutulanlar verildi de, yine o
eskiler içinde buna inanmamak için sebep
bulanlar oldu...”
11
“Allah'ýn devesi” diye adlandýrýlan hayvanýn sereserpe ortalarda dolaþýp bir de
sularýna ortak olmasý ve mucize sürekli
sergilendiðinden, alt tabakalardan da olsa
inananlarýn gittikçe artmasý kodamanlarý
çileden çýkarýyordu. Kararlaþtýrdýlar. Hem
peygamberi ve yakýnlarýný hem de deveyi
öldürecekler. 9 kabilenin de ortaklaþa
onayladýðý bu plan, en azgýn 9 kiþi tarafýndan gerçekleþtirilecekti. Yaradan'ýn ince
planýyla peygamber ve yakýnlarý kurtuldu.
Ama deveyi paramparça ettiler. Yaradan'ýn
katýndan inkârcýlarýn üç günlük ömürleri
kaldýðý bildirildi ve ilan edildi. Tabii
inkârcýlar buna da inanmadýlar. Ýnananlara
kurtuluþ planý gizlice bildirildi. Üç günün
sonunda, korkunç bir sesin yarattýðý
dehþetli sarsýntýyla herkes, bütün mal
mülk yerle bir olup sanki hiç yaþanmamýþ
bir belde haline geldi orasý.
12
AKLIMIZI KURCALAYAN
SORULAR!..
Peygamberlerin yaþamý anlatýlýrken
inanmayanlarýn deðiþik cezalarla yok
edildiklerine Kutsal Kitaplarda sýk sýk
deðinilir. Burada aklýmýzý kurcalayan bazý
sorularýmýzýn olmasý gayet doðal. Önce;
çoluk çocuðun, olandan bitenden habersiz
pek çok kiþinin de inkârcýlarýn azgýnlýklarý
yüzünden ayný cezaya niçin uðradýðý
aklýmýzý kurcalamaz mý? Ýlk bakýþta
buradaki derin adaletsizlik kafamýzý
karýþtýrýr. Toplu kader planý üzerinde iyice
düþünmeden bu sorunun kolayýndan cevabýný bulamayýz. Çünkü bunlar yalnýzca
Kutsal Kitaplardaki ilâhi cezalarda deðil
ki!..
Günlük
hayatýmýzda
depremler,
tsunamiler, uçak kazalarý gibi toplu ölümlerde çoluk çocuk, büyük küçük nice
günahsýz, masum kiþiler anýnda ölüp gitmiyorlar mý? Toplu kader planlarýndan ve
biraz sonra deðineceðim reenkarnasyonla
yeniden yaþam imkânlarýndan söz
etmeden, buradaki adaletsizliði mantýðýmýzla nasýl onaylayabiliriz? Bu öylesine kafa karýþtýcý bir fenomen ki Hz.
Musa bile dayanamamýþ, sebebini
Yaradan'a sormak zorunda kalmýþtý.
Kýssayý Bizim Celselerimiz'den aktarýyorum:
“Düzenleri bozmayýnýz. Korku kararlarýnýzý yanýltmasýn. Kararlar nizamlara,
nizamlar bozulmayan esaslara baðlanmalýdýr. Her þeyin ortaya döküldüðü gün
gelince, en çok korkan, en çok utanan,
yine þimdi inanmayanlar olacak.
SEVGÝ DÜNYASI
Kötülerin zararý yalnýz kendisine deðil,
hepinizedir. Bilmiyor musunuz ki, daha
önceki kötüler, nice iyilerin yok olmasýna
sebep oldular.
“Bir zamanlar, Ulu bir iyilik habercisi
vardý. Halkýný doðru yola sevketmek için
uðraþýyordu. Fakat onlarýn pek azý ona
inanýyor, çoðu onunla alay ediyordu. Ýþte
o zaman ceza iyiye de, kötüye de birden
geldi. Ulu haberci buna isyan etti, sýzlandý
fakat haksýz olduðunu anladý. Çünkü o da
bir gün uykusunda, iki üç karýncanýn kendisini ýsýrarak uyandýrdýðýný gördü.
Gazaba kapýlarak iyiyi, kötüyü ayýrt
etmeden, onu ýsýrmayanlarý bile, bütün
karýncalarý öldürdü. Ýþte bunda size ve
ona nice hisseler var.”
Celsede, "Kötülerin zararý yalnýz kendisine deðil, hepinizedir" denerek,
Rab'bimizin dünya yaþamýný toplu kader
düzenine göre planladýðý açýkca ortaya
konmaktadýr. Ne var ki tek bir yaþamla
ömrümüz sonlanýp, yeniden dünyaya
gelmemiþ olsaydýk, bu toplu ölümlerdeki
adaletsizliði
içimize
sindirmemiz
mümkün olmazdý. Nitekim filozoflar,
düþünen beyinler reenkarnasyonu hesaba
katmadýklarýndan bu çýkmazýn altýnda
yüzyýllar boyunca ezilip durmadýlar mý?
Peygamberlere binbir eziyet yapýp
görevlerinde onlarý sürekli çelmeleyen ve
birçoklarýnýn da doðru yolu bulmalarýna
engel olan azgýn kodamanlarla; tanrýsal
cezaya uðradýklarýnda onlarla beraber
ölüp giden masum insanlar hep ayný
terazide mi tartýlacaklar? Eðer öyleyse
buradaki adaletsiz tutum da ayrýca
SEVGÝ DÜNYASI
kafamýzý kurcalamayý sürdürür. Öyle ya,
reenkarnasyonla yeni yaþamlarla herkes
sereserpe yoluna devam edecekse, yani
azgýn ile masum ayný kaderi paylaþacaksa
bir haksýzlýk olmayacak mý?
Yanlýþýmýz reenkarnasyonun sanki her
insan için otomatik iþleyen bir süreç
olduðunu sanmamýzda. Bu konuda örnekler vererek Yaradan'ýn düzenindeki bir
yöntemden, çok az kiþi için de olsa,
"Kaderin Mühürlenme"sinden söz edeceðim. Gelecek aylarda üzerinde duracaðým çok yaklaþmýþ olduðumuz, “yaþayacaðýmýz büyük günler"de bu duruma
düþmemek için herbirimiz çok dikkatli
yaþam sürmeyi, hep iyide, doðruda
kalmayý hedeflemeliyiz.
Ancak kesin olarak bilmeliyiz ki,
Hepimizi Sevgisinden Vareden özgür
irademizle, aklýmýzla da olsa hepimize er
geç gerçeði bulduracak, O'nun ahlâk
kurallarýna uygun yaþama hepimizi kavuþturacaktýr. Aramýzdan çok az kiþi için
uygulanan kaderin mühürlenmesi büyük
bir azap sürecidir ama onun da bir sonu
vardýr. Kýyametten sonraki ahiret hayatýnýn bir safhasýnda azap bitecek, mühürler
sökülecek o kiþiler de yükselme merdiveninde yukarýlara týrmanacaklardýr.
Evet, bu kýsa açýklamadan sonra tekrar
reenkarnasyon konusuna dönelim. Hz.
Lût'un karýsýnýn topraða çakýldýðý yerde
zamanýmýza kadar aynen donup kaldýðýný
biliyoruz. Kuran'ýn Mümin sûresi 45.- 46.
Âyetlerinde Firavunun hâlâ öte âlemde
azap içinde olduðu, kýyamette de
13
hesabýnýn böyle görüleceði açýkca
anlatýlýyor. Demek ki, reenkarnasyon fýrsatý her zaman herkes için geçerli deðil.
Peygamberler döneminde onlarýn yolunu vuran azgýn kodamanlarýn kaderleri
artýk mühürleniyor. Yeniden doðma fýrsatlarý ellerinden alýnýyor.
Âd ve Semûd kodamanlarýnýn aslýnda
dilemiþ olsalardý doðru yolu bulacak akýl
ve feraset sahibi olduklarý Kuran'da þöyle
anlatýlýyor.
** “Âd, Semûd... Þeytan onlara amellerini süsleyip püslemiþti de kendilerini
yoldan çýkarmýþtý. Oysa ki bakýp görebilen
insanlardý.” (29/ 38)
Evet, onlarýn amel defterleri dürülüp
raflanýyor ama onlarla beraber ayný kaderi
paylaþan çocuklar ve masum kiþiler ise
hayata yeniden baþlýyorlar. Gözümüze
adaletsiz gibi görünen kader planýnýn
aslýnda doðru iþlediði masumlarla azgýnlarýn ayný terazide tartýlmadýklarý açýkca
anlaþýlmaktadýr. Bunun genel bir kural
olduðu aþaðýdaki Kuran âyetinde kesinlik
kazanmaktadýr.
** “Onlar orada (öte âlemde) þöyle feryat ederler: 'Ey Rab'bimiz bizi çýkar da
(önce) yapageldiklerimizin dýþýnda faydalý
iþler yapalým.' (Allah onlarý þöyle cevaplayacak:) 'Biz size öðüt alacak olanýn öðüt
alacaðý kadar bir süre ömür vermedik mi?
Hem size peygamber de geldi. (Artýk)
tadýn bakalým (azabý). Zalimlere yardým
edecek hiç kimse yoktur.” (35/37)
SEVGÝ DÜNYASI
14
Hak dedi, Hak etti,
Hakk’a gitti
Güngör Özyiðit, Psikolog
Budur insanýn deðerini belirleyen giz
Kimi is býrakýr arkasýnda, kimi de iz...
O
nu tanýyanlarýn ortak görüþü,
özel ve güzel bir insan oluþu.
Büyükbabasý müzikolog Rauf
Yekta Bey'in Beylerbeyi'ndeki köþkünde
1930 tarihinde dünyaya gelir. Beylerbeyi
o zamanlar, ismi üstünde, Ýstanbul beyefendilerinin ve hanýmefendilerinin
yaþadýðý bir yer... Öyle ki gençlerin yolda
yürürken, yaþlýlarýn önüne geçmemek
için adýmlarýný yavaþlattýðý, iskelede
"Önce siz buyrun efendim" demekten
vapurlarýn geç kalktýðý bir saygý ortamýnda çocukluðunu geçirir.
Buna ayný zamanda Mevlevî olan büyükbabasýnýn dergâh terbiyesini de eklersek,
adam gibi bir adamýn portresinin belirleyici çizgilerini çekmiþ oluruz.
SEVGÝ DÜNYASI
Sonra babasýnýn iþi ile ilgili olarak
Eskiþehir'e yerleþirler. 10 yaþýnda kaval
üflemeye baþlayan Yavuz'a, babasý Ýstanbul'dan büyükbabasýnýn neylerinden birini getirerek "Ney üfle ve bizim öz
musikimizle uðraþ" der. Küçük Yavuz,
baba öðüdünü tutarak ileriki yýllarda
Türkiye'nin hatýrý sayýlýr müzikologlarýndan biri olur. 70 yýl neyle ve musikiyle
iliþkisini sürdürür. Türk Musikisi
Nazariyatý konusundaki derin bilgisini,
Rauf Yekta Bey'den ona miras kalan
kütüphaneden, Sadettin Arel ve Suphi
Ezgi'nin kitaplarýndan edinir. Daha yirmili yaþlarda neyzen ve bestekâr olarak
"Dede" diye hitap edilen ve saygý gören
bir müzik adamý olur. Ýlkokul, ortaokul
ve liseyi Eskiþehir'de bitiren Yavuz
aðabey,(ben ona böyle hitap ederdim) her
þeye erken baþladýðý gibi, dünya evine de
erken girer. Veteriner Fakültesinde öðrenci iken 19 yaþýnda, ortaokul 3. sýnýftan
itibaren tanýdýðý Nurhan hanýmla evlenir.
Aileler onlara kol kanat gerer. Birlikte
otururlar. Yavuz aðabeyin annesi çok
güzel yaðda yumurta yaparmýþ. Ne var ki
evlendiðinde annesi "Artýk benim görevim bitti. Yemeðini eþin yapacak" der.
Nurhan hanýmýn ise hemen hiç yemek
yapma deneyimi yok. Ýlk kez mutfaða
girerek yaðda yumurta yapmaya çalýþýr.
Artýk nasýl kýrdýysa, yumurtanýn kabuklarýnýn bir kýsmý da yumurtanýn içine
dâhil olur. Yavuz aðabey, yumurtayý çýtýr
çýtýr yerken annesi de onlarý göz ucuyla
izler. Derken Yavuz aðabey annesine
dönerek "Anneciðim yaðda yumurta yapmada senin üstüne yoktur. Ama emin ol,
Nurhan seni de geçti" der.
15
Yine evliliklerinin ilk aylarýnda Yavuz
Bey içkili çalgýlý bir gecenin sabahýnda
eve gelir. Annesi, Nurhan hanýma neden
eþinin sabaha karþý eve geldiðini sorar.
Nurhan Haným eþini þöyle savunur:
"Hayýr, gece eve geldi. Sabaha karþý
ekmek almak için dýþarý çýkmýþtý..." Ýþte
60 küsur yýl süren mutlu bir evliliðin sýrrý
burada saklý. Sevginin simyasý ile nasýl
eksiler bile artýya çevrilebiliyor!..
Yavuz aðabey eþinin dirayetli tutumu
ve yardýmý ile Veterinerlik Fakültesini
bitirir. 1960-61 yýllarýnda yedek subay
veteriner hekim olarak Muþ'a gönderilir.
O sýrada Güneydoðu Anadolu'da at
vebasý salgýný çýkar. Yavuz bey Mardin
vilâyeti Veteriner Müdürlüðü'nün emrine
verilir. Orada köy köy dolaþarak binlerce
ata, at vebasý aþýsý yapar. Öylece birçok
atýn hayatýný kurtarýr. Ve veterinerlik
sadece askerlikte uyguladýðý bir meslek
olur.
Onun hayatýný adadýðý asýl mesleði hep
neyzenlik ve müziktir. 1953-1960 yýllarý
arasýnda Eskiþehir Türk Musikîsi
Derneðini kurarak, orada pek çok öðrenci
yetiþtirir.
AREL'LE KARÞILAÞMA
Yavuz aðabeyin, daha yirmili yaþlarda
Türk Musýkîsinde ulaþtýðý düzeyi, üstad
Sadettin Arel'le yaptýðý bir müzik sohbetinde açýkca görebiliriz. Gelin bu sohbeti onun tatlý dilinden dinleyelim:
"Hüseyin Sadettin Arel'le ilk kez tanýþmam yirmili yaþlarda Büyükada Splendit
Palas'ta bir yaz günü oldu. Benden,
16
büyükbabam müzikolog Rauf Yekta beyden kalan Kevseriye Mecmuasýný, Kutb-u
Nâyî Osman Dede'nin kendi eliyle
yazdýðý nota defterini ve Kanunî Hacý
Arif beyin iþaretsiz hamparsum notasýyla
yazdýðý 500 kadar saz eserinin defteri
gibi nadide el yazmalarýný istemiþti.
Ýncelemesi için getirdim. Hepsini dikkatle tetkik etti ve bunlarý çok iyi saklamamý tenbih ederek iade etti. Daha sonra
koyu bir musýkî sohbetine daldýk. Ama
sohbet, ilerleyen dakikalarda bir sýnav
halini aldý. Dergâh terbiyesiyle
büyüdüðümden sorulara, nazikâne,
âþýkane ve derviþane hal içinde doðru
cevaplar vermeye çalýþýyordum. "Armoni
biliyor musun?" dedi. "Bilmiyorum"
dedim. "Kontrpuan biliyor musun?" dedi.
"Bilmiyorum" dedim. "Çok az da olsa
piyano çalabiliyor musun?" diye sorduðunda da artýk mahçup bir vaziyette
"Hayýr" cevabýný verdim. Bunun üzerine:
"Oðlum bunlarýn hiç önemi yok. Bunlarýn
hepsini size öðretebilirim. Hattâ tüm
masraflarýnýz bana ait olmak üzere sizi
Avrupa konservatuarlarýna gönderebilirim. Çünkü siz Klasik Türk Musikîsini ve
müzikolojisini bitirmiþsiniz. Ýnceleyebildiðim bestelerinizde, önceki bestekârlarý geçtiðinizi ve yenilikler getirdiðinizi
gördüm. Gelin, ikimiz beraber çok sesli
Türk Musikîsini yaratalým. Bunu yapabilecek güçteyiz..." dedi.
Yavuz aðabey bunu duyduðunda haklý
olarak çok sevinir ve gururlanýr. Ego
tavan yapar. Nasýl yapmasýn ki, önceki
birçok bestekârý solladýðýný söylüyor.
SEVGÝ DÜNYASI
MÜZÝKTEKÝ MÝSYONU
Arel'le birlikte çalýþmaya yanaþmamasý
boþuna deðilmiþ. Þöyle ki:
“30'lu yaþlarýmdayken ateþli bir H.
Sadettin Arel hayraný idim. Ve Arel'in
gençleri çok iyi anladýðýný düþünüyordum. Ama sonraki yýllarda beni rahatsýz
eden bir þeyler olduðunu hissetmeye
baþladým. 60 yýllýk uzun ve dikkatli bir
çalýþma ile günümüzde artýk kullanýlmayan bir "ses dizisi" keþfettim. Bu ses
dizisi, çok ýlýmlý, insaný dinlendirici, mutluluk verici bir ses dizisiydi. Notasýzlýk
yüzünden, kýyýsýndan köþesinden unutulmaya baþlanmýþ kutsal bir dizi.
“Bu dizinin "Muratnâme" isimli eski
bir eserde bahsedilen "Sýr" dizisi
olduðunu düþünerek, bunu 5 Aralýk 2004
tarihinde Ýstanbul Teknik Üniversite'sindeki Musýkî Sempozyumunda açýkladým.
Hemen 1-2 ay sonra anladým ki, bulduðum bu dizi, bizim belki 1000 yýldýr
kullandýðýmýz, fakat notasýzlýktan ve
icracýlarýn hoyratça kullanmasýndan
unutulmaya baþlanmýþ ve zamanla törpülenmiþ 18 veya 24 perdelik ses dizisi
idi. Yani bizim öz musýkîmizdi. Ýþte aslý
bizden saklanan ve bize sunulan muhalif
düzen dizisi, ne yazýk ki S. Arel tarafýndan fütursuzca alýnan ve Türk Milletine
empoze edilen "Vesvese ses dizisi"dir.
Dizi en kýsa zamanda Batý Müziðine
geçilebilsin diye mâhur makamýnýn
revize edilerek, bu makamýn þeddi (transpoze) olan, kimsenin kullanmadýðý ve
ismine sözde "çargâh" denilen acayip bir
dizi idi. Ve bu uydurma dizi, Türk
SEVGÝ DÜNYASI
Musikîsi'nin ana dizisi olarak dayatýlmýþtýr. Bu da Sadettin Arel'in marifeti
idi. Hattâ ne gariptir ki Arel "Bu diziyi
biz Rauf Yekta Bey'den öðrendik" diyebiliyordu. Oysa Rauf Yekta Bey, kullanýlmasýný önerdiði ses dizisini Lavignac
Ansiklopedisi'nde Fransýzca yazdýðý
monografide teblið etmiþ ve musikiþinaslarýmýzýn tetkikine sunmuþtur. (Yegâh,
Rast gibi diziler)”
Müzikolog Yavuz Yektay Bey,
Konfüçyüs'ün bir sözünü hatýrlatarak "Bir
ülkede müzik bozulursa ahlâk da bozulur" buna gönderme yapar. Böylece
müzikle ahlâki deðerler arasýnda anlamlý
bir bað, ilgileþim (korelasyon) olduðunu
bildirir. Ve öz musikîmize dönmekle, öz
deðerlerimize de döneceðimize deðinir.
HAYATIN CÝLVELERÝ
Yavuz aðabey hiç bitmeyen müzik
çalýþmalarý yanýnda iþ hayatýna da atýlýr.
Ecza deposu kurar. Yeni aldýðý bir
arabayla ilaç daðýtýrken, arabayla birlikte
bütün ilaçlar yanar. Ýflas eder. Sýfýrdan
baþka iþlere baþlamak zorunda kalýr.
Sonralarý arslan gibi bir oðlu genç yaþta
vefat eder.
Tagor "Dünya beni acýlarýyla daðladý
ve karþýlýðýnda benden þarký istedi" der.
Yavuz Yektay Bey de acýlarý bal
eylemesini ve onlarý þarkýya çevirmesini
bilir. 1949'dan itibaren 300 kadar beste
yapar. Çeþitli formlarda bestelenmiþ bu
eserlerin özelliði, katý form yasalarýna
uymayan sözlü eserler olmalarýdýr. O
kadar ki caz müziði stilinde eserleri de
17
vardýr. Örneðin rast ve nihavent
makamýnda bir eseri rast perdesi yerine
segâh perdesine býrakmak gibi özgürlükler sergilemektedir. Ayrýca musikîyle
tedaviler üzerine besteler ve denemeler
de yapmýþtýr. "Musikî Tabletleri" adýný
verdiði bu çalýþmalar, meditasyon müziði
aksine, Türk Musikîsinin tedavi sistemleriyle yapýlmýþtýr. Ve dinleyenleri doðal
yoldan þifaya kavuþturmaktadýr.
YAÞAM USTASI
Yavuz aðabey, ney, beste ve müzikoloji
çalýþmalarý yanýnda yaþam sanatýnýn da
ustasýydý. Bu konuda çok güzel örnekler
sergilemiþtir. Kýzlarý Yýldýz ve Sanem,
onun nesli tükenmiþ insanlardan biri
olduðunu söylediler. Ve onlarý gece
klübüne götürecek kadar geniþ görüþlü
biri olduðunu ileri sürdüler. "Çok akýllý
ama bir o kadar da saftý" dediler. Oðlu
Cem þöyle bir mesaj gönderdi:
"Babam yaþamýnýn son 6 ayýný benimle Bodrum Turgutreis'de geçirdi.
Rahatsýzlýðýnýn (Alzheimer) en son
safhasýnda olmasýna raðmen, hemen
hergün musikî çalýþtýk, meþk ettik.
Musikîde, diðer birçok konularda
olduðu gibi benim baþöðretmenimdi.
Tabii ki ney üflemesini bana öðretmeyi
ihmal etmedi. Neyimi üflerken nefesinin
nefesimde olduðunu biliyorum. O da
biliyor. Ýþte bu yüzden babamýn tabiriyle
7 delikli asil kölenin uzayýnda beraberce
yaþamaya devam edeceðimiz için kendimi çok þanslý buluyorum. Babacýðým
yeni yolunda hayýrlar ve ýþýk hep
üstünde olsun."
18
Öðrencilerinden Güliz Özkan internetteki yazýsýnda:
"Bir Yavuz Yektay geldi geçti bu gezegenden. Bir tek kendini ve ona olan sevgi
selini alarak gitti" diyor ve devam ediyor:
"Hocam, babam 84 yýlý onurla, gururla ve
ney'iyle yaþayan Yavuz hoca...
Türkiye'nin halen yaþamayan, ama her
zaman yaþatacaðýmýz en büyük ney
ustasý. Ondan öðrendiklerim, öðreneceklerim ve öðreteceklerinin yanýnda bir hiç
kalýrdý inanýn..."
Oðlum Övünç de onun öðrencisi olma
onuruna erdi. Ney üflemeyi ondan öðrendi. Hediye ettiði ney'in, oðlum için deðeri
çok büyük. Oðlum ney derslerinden
dönüþte hayranlýkla Yavuz amcasýndan
söz ediyordu ve "Babacýðým o nasýl insan
öyle, ben yanýna girince ayaða kalkýyor
ve önünü ilikliyor. Bu nasýl bir saygý? O
bana sadece ney öðretmiyor, beraberinde
insanlýk dersi veriyor" diyordu. Gerçekte
o, büyüdükçe küçülmesini bilen bir
tevazu örneði idi. Ondan 12 yaþ küçük
olduðum halde, bana "hocam" dedirtmemeyi, bütün gayretlerime raðmen
baþaramadým. Aslýnda o, benim dostu
olmaktan övündüðüm bir insandý...
Ýngiliz aristokratlarýný andýran Rauf
Yektay Bey, küçüklükten beri beraber
yaþadýklarý, 20 yýla yakýn da onun þirketinde genel müdür olarak çalýþan Yavuz
bey için þunlarý söylüyor:
"Çok iyi bir aðabeydi. Birlikte
çalýþtýðýmýz yýllar içerisinde beni ve hiç
kimseyi kýrmadý. Hiç kimseyi boþ
çevirmez, gelen herkese yardým ederdi.
SEVGÝ DÜNYASI
Kendisi Veteriner olduðu halde ondan
doktor gibi de yararlanýrdýk."
Dostum Mehmet Temizel de son olarak
onu huzurevindeki ziyaretinde, hiçbir þey
hatýrlamadýðý, kendisini tanýyamadýðý
halde, onu nasýl kapýya kadar geçirme
nezaketini gösterdiðini ve "Bir yardýma
ihtiyaç olursa ben buradayým efendim"
dediðini dile getirdi. Nezaket, kibarlýk ve
yardýmseverlik o denli içine iþlemiþ ki,
hiçbir þeyi hatýrlamasa da öyle davranmaktan kendini alamýyor.
Ben kendisini 90'lý yýllarda tanýdýðýmda, Yeniköy'de küçük bir evde oturuyorlardý. Ama o ev ve sofra herkese açýktý.
Ýsteyen gece yatýsýna da kalabilirdi.
Tekke gibiydi. Oraya kýz, erkek öðrencileri gelir yemek yerler. Sonra onlara bir
kuruþ almadan ney dersi verir. Gece de
arabasýyla onlarý evlerine býrakýrdý. Ertesi
gün de gelen konuklarý iyi aðýrladýðý için
eþine çiçek verirdi. Ne incelik!..
Bir gün taksiyle Robert Kolej'e ders
vermeye giderken, þoförün çok hýzlý ve
sert araba kullandýðýný görünce, kibarca
uyarýr "Acelemiz yok evladým, daha
sakin ve yavaþ kullanabilirsin" der. Þoför
çok gergin ve sinirli olduðunu, onu yerine býraktýktan sonra, dönüþte köprüden
kendini denize atýp intihar edeceðini,
geçim sýkýntýsý içinde bunaldýðýný söyler.
Yavuz bey cebindeki son 100 lirayý
þoföre vererek "Oðlum sen bununla
birkaç gün idare et, sonra Allah sana bir
rýzýk kapýsý açar" der. Ders vermek üzere
koleje gelir. Cebinde dönüþ parasý yoktur.
Derken kýz öðrencilerinden biri gelir
SEVGÝ DÜNYASI
"Hocam siz bana bir ney vermiþtiniz ve
ne zaman paran olursa verirsin demiþtiniz. Parayý tamamladým" der ve 100
lirayý Yavuz beye verir. Zamanlamaya
bakýn!.. Tanrýsal trafik böyle iþliyor.
90'lý yýllarýn sonlarýnda Yavuz aðabeyin
önderliðinde 15-20 müziksever dostla
önce muayenehanede, oraya sýðamayýnca
evimizde her Pazartesi gecesi müzik
toplantýlarý düzenledik. Yavuz aðabey her
makamla ilgili en güzel þarký notalarýný
seçer, çoðaltýr ve her hafta bizlere daðýtýrdý. O þarkýlarý bize hiç hissettirmeden,
öðretmiyor gibi öðretirdi. Onun þevki,
musikiye olan aþký bize de sirayet eder ve
en zor þarkýlarý su gibi okurduk. Bir konsere falan hazýrlanmaksýzýn, sýrf "müzik
için müzik" yapardýk. Orada birlikte þarký
söylemenin, meþk etmenin keyfi hepimize yetiyordu. Rahmetli müzik üstadý
Prof. Cüneyt Orhon "Hayatýmýn en güzel
dakikalarýný burada yaþýyorum" derdi. Ne
güzel günlermiþ o günler. Ýyi ki o müzikli
beraberlikleri yaþamýþýz.
Ölümünden bir süre önce,
Salacak'taki evimizde düzenlediðimiz bir müzik toplantýsýnda Yavuz aðabeyle
beraber olduk. Prof. Nermin
Kaygusuz'un bestekâr ve
keman üstadý Talat Er'in ve
TRT Korosundan Ümit ve
Teomanýn da bulunduðu o
toplantýda Yavuz aðabey çok
keyiflenmiþ, ney üflemiþ,
birlikte meþk etmiþtik. O gün
çok mutlu olduðunu söyleyerek ayrýlmýþtý.
19
Onu en son eþimle birlikte Çamlýca
Huzurevi’nde ziyaret ettik. Bizi tanýmadý.
Sonra bana "Sesinizden tanýdým, hocamsýnýz" dedi. Ve yanýna aldýðý bir müzik
dosyasýnýn sayfalarýný okþar gibi açarak,
bana Dede efendinin Itri'nin eserlerini
gösterdi. Birlikte resim çektirdik. Ve ben
onun bestesi, sözleri baþkasýna ait olan
muhteþem ilâhiyi söylemeye baþladým.
O da bana eþlik etti ve sonuna kadar
söyledi:
"Emirdir, lâzýmdýr, muazzamdýr ve
muntazamdýr size O'ndan gelenler.
Ýnce düzendir, ince plandýr, þaþýrtýr,
þaþmaz..."
Her müzik çalýþmamýzýn sonunda onun
bu bestesini dillendirirdik. Son
görüþmemiz de yine bu ilâhi ile noktalandý. Ýnsanýn deðeri, geride býraktýklarýyla ölçülür. Kimi is býrakýr hayatýna, kimi
iz. O iz býrakanlardandý. Hayatý boyunca
hep Hak dedi, hak etti ve Hak'ka gitti.
Yolu açýk olsun!..
SEVGÝ DÜNYASI
20
Dünyamýzýn Kanayan Yarasý:
Açlýk ve Yoksulluk
Nihal Gürsoy
G
ünümüzde insanlýðýn karþý karþýya bulunduðu en büyük tehlikelerden biri yoksulluk ve buna
baðlý olarak geliþen açlýktýr. Açlýk sorununa iliþkin açýklamalarda bulunan uzmanlarýn pek çoðu, problemin
temelinde, dünyadaki nüfusun fazlalýðý
ve kaynaklarýn yetersizliði olduðunu
belirtmektedir. Elbette uzmanlarýn
farkýnda olduðu baþka etkenler de
vardýr. Ancak konunun derinliði, karmaþýklýðý ve sistemin temellerinin
'önce insan' anlayýþý üzerine yapýlandýrýlmamýþ olmasý pek çok saðduyu sahibinin önünde engeller oluþturmaktadýr.
Dünya nüfusunun geometrik olarak
katlanarak arttýðý gerçek olmakla
beraber kaçýnýlmaz deðildir... Saðlýklý
bir nüfus planlamasýnýn yapýlabilmesi
SEVGÝ DÜNYASI
için, tüm ülkelerin katýlýmý ve iþbirliði
gerekmektedir. Sorunun çözümüne
yönelik olarak düzenlenecek olan
yeterli eðitim ve saðlýk hizmetleri
organize edilerek hayata geçirilebilir
Kaynaklarýn yetersizliði konusundaki
yaklaþýmlarýmýzda daha objektif ve
samimi bakýþ açýlarýna ihtiyacýmýz
olduðunu anlamak ve anlatmak durumundayýz. Dünyamýzýn kaynaklarý,
ihtiyaçlar, üretim ve tüketim arasýndaki
dengelerin kurulmasý, rasyonel olarak
kullanýlmasý, yaþam standartlarýna baðlý
refahýn adilce paylaþýlmasý insanlýðýn
en büyük sýnavlarýndan biridir.
AÇLIK SORUNUNUN
BOYUTLARI
Dünya genelinde açlýk çeken 800
milyonu aþkýn insanýn %80'ini
geliþmekte olan ülkelerin kýrsal
yörelerinde yaþayan nüfus oluþturmaktadýr. Her yýl en az 11 milyon insanýn
açlýk ve yetersiz beslenme nedeniyle
hayatýný kaybettiði tespit edilmiþtir.
Baþta Afrika olmak üzere açlýk çeken
840 milyon insanýn 300 milyonu
çocuktur. Bu çocuklarýn bir kýsmý açlýk
sebebiyle oluþan, fakat kolaylýkla
engellenebilecek hastalýklar nedeniyle
hayatýný kaybetmektedir.
Yoksulluk sýnýrýnýn altýnda yaþayan
insan sayýsý 3 milyar olup çoðunluðu
günde 1 dolar, kalaný da günde 2
dolarýn altýnda bir gelirle yaþamaya
çalýþmaktadýr.
21
Birleþmiþ Milletler Örgütü'nün,
Unesco'nun (Birleþmiþ Milletler,
Eðitim, Bilim ve Kültür Örgütü),
Dünya Gýda Programý (WFP)'nin,
Dünya Saðlýk Örgütü (WHO)'nun bilimsel verileri Dünya nüfusunun % 67'
sinin yoksul olduðunu göstermektedir.
Ýçilebilecek suya ulaþamayan insan
sayýsý 1,2 milyar, hiç saðlýk hizmeti
alamayan insan sayýsý 800 milyonun
üzerindedir. Uzmanlar, problemin
giderek büyüdüðünü, konu hakkýnda
acilen çözümler üretmek ve organize
olmak gerektiðini sýklýkla vurgulamakla birlikte henüz yeterli duyarlýlýk ve
gayret sarfedilmemektedir.
AÇLIK VE YOKSULLUÐUN
NEDENLERÝ
Eski bir atasözümüz vardýr, "Tok açýn
halinden anlamaz" diyen ve insanýn
bencilliðine ve vurdumduymazlýðýna
iþaret eden yerinde bir söz. Oysa
bugünün insanlýðý bilimde, teknolojide
ve pek çok alanda kaydettiði yol için
verdiði mücadeleyi gerçekten insan
olabilmek için de vermek zorundadýr.
Ýnsanýn yaþam amacý iktidar, güç ve
servet elde etmek için abartýlmýþ
ihtiyaçlarýnýn peþinden koþarken yarattýðý sorunlarýn çok ötesindeki kavramlara uzanýr. Gerçeði görenler, asýl
meselenin açlarý doyurmak deðil toklarýn gözünü doyuramamak olduðunu
vurgulamakta devam ediyorlar.
Açlýk sorununu çözememiþ olan
insanlýðýn hýzla ilerlemesi, topluca
22
kalkýnmasý, huzuru saðlamasý, uluslararasý alanda etkin ve barýþçýl politikalar üretmesi mümkün deðildir.
Böyle bir dünyada eþitlik, hak,
hukuk, adalet, sevgi ve
paylaþýmdan söz etmek
sadece kendimizi
aldatmak olur. Ýnsanýn
hayatýný anlamlý kýlacak ahlâki deðerleri
benimsemesi, bu deðerler doðrultusunda yaþamasý, ekonomik, siyasi,
kültürel ve sanatsal
faaliyetlere katýlmasý, üretebilmesi, deðer yaratabilmesi ve kendisinin
deðerinin ve yerinin farkýna varan bir toplum
içinde yaþamasý, daha
güzel bir dünya için hepimizin hedefi haline
gelmedikçe insan
sýkýntý ve çaresizlik içinde
yaþamaktan
nasýl kurtulabilir?
Sahip olduðumuz zaman, enerji, para, sermaye,
emek, toprak, servet, güç ve iktidar
gibi kaynaklarý çekiþme, çatýþma,
kavga ve savaþlarý körüklemek için
hebâ etmeye devam ederek kendimize
hak gördüðümüzü insan kardeþlerimize
hak görmeyerek nereye kadar gidebiliriz?
SEVGÝ DÜNYASI
Ýnsanoðlunun hemcinsleriyle geçinememesi ve saldýrgan tahripkâr politikalarýn peþine takýlarak komþularýyla kavgaya giriþmesi birçok baþka maliyetinin yanýnda, açlýk sorununu da
berabe-rinde getirmektedir.
Ýnsan haklarý konusundaki
ihlalleri mikroskopla
arayan geliþmiþ ülkeler,
açlarýn hakký olan, yaþamý
için gerekli gýdaya ulaþma
imkânýna duyarsýz kalmayý
sürdürerek sorunun
daha da büyümesine yol açmaktadýrlar. Bugün
geliþen dünya
ülkelerinin hedefi,
açlýðý ve yoksulluðu
önlemek deðil silâha
ve savunmaya
yatýrým yapmak,
savaþ
alanlarý
açmak
hattâ
ürettiði
gýdalarý
da silâh
olarak kullanmak
amacýna yöneliktir.
Küreselleþmekten söz eden dünyamýzýn
utanç tablosu.
Tüketim ekonomisinin getirdiði israf,
yaratýlan sun'i ihtiyaçlar, doyumsuzluk,
paylaþamamak, haksýz kazanca meyletmek, yöneticilerin suiistimalleri,
servetin, gücün belli odaklarda toplan-
SEVGÝ DÜNYASI
masý ve daha fazlasý için sarfedilmesi,
tembellik, rahatýna düþkünlük en önemlisi korkunun sevgiye galip gelmesi
gibi faktörlerin de dengesiz bir ekonomik daðýlýmda payý çok büyüktür.
SORUNUN ÇÖZÜMÜNE
YÖNELÝK ÖNERÝ VE
ÇALIÞMALAR
Aslýnda israf edilmeden kullanýlmasý
halinde yeryüzünün kaynaklarý hepimize ve daha çoðuna yetecek durumdadýr.
Sanayi devriminden sonra ortaya
çýkan geliþmeler, tarýmda makineleþme,
gübreleme ve ilaçlama imkânlarý, sulama tekniklerindeki yenilikler gibi
nedenlerle verimlilik büyük ölçülerde
artmýþtýr.
Yeryüzünde tarýma elveriþli araziler
sýnýrlý olmasýna raðmen verimlilikteki
artýþlar nedeniyle birim araziden elde
edilen ürün miktarý büyük oranda
çoðaltýlabilmektedir. Buna son zamanlarda kaydedilen bilimsel ve teknolojik
geliþmeler de eklendiðinde, aslýnda
mevcut olanaklar çerçevesinde
dünyamýzda açlýk diye bir sorunun
olmamasý gerektiði yapýlan araþtýrmalarda açýkça görülmektedir.
Açlýk sorununa iliþkin endiþeleri
körükleyen unsurlardan ikisi oldukça
önemlidir. Bunlardan ilki küresel iklim
deðiþikliklerine baðlý olarak artan
kuraklýk, ikincisi ise sürekli körüklenen
bölgesel anlaþmazlýklardan doðan
çatýþma ve savaþlardýr. Dünyada açlýk-
23
tan etkilenen ülkelerin dörtte üçü
savaþlarýn tahrip ettiði ülkelerdir. Ne
yazýk ki kavgalarý durdurmak yerine
acýlardan, ölümlerden, rant elde etmek
peþinde olan politikalar gündemi belirliyor.
Yukarýdaki sorunlar elbette mücadele
etmesi kolay olmayan, tek tek ülkelerin
gücünü aþan, uluslararasý kolektif iþbirliðini ve çaba sarf etmeyi gerektiren
problemlerdir. Görülüyor ki artýk
önümüzdeki dönem insanlýk için, bir
bütün olduðunu ve kaderlerinin
müþterek olduðunu anlamak açýsýndan
yoðun tecrübelerle doludur.
Birleþmiþ Milletler Gýda ve Tarým
Örgütü (FAO), 2015 yýlýna kadar
dünyada aç insan sayýsýný yarý yarýya
azaltarak bugün 800 milyonu aþan kiþi
adedini 400 milyona indirebilmek için
sadece 24 milyar dolara ihtiyaç olduðunu resmi olarak bildirmiþtir.
Silâhlanmaya ayrýlan miktar ise her yýl
yüzlerce milyar dolar olup açlýkla
mücadele için gereken rakamla mukayese kabul etmeyecek kadar yüksektir.
Dünya Gýda Programý (WFP), tamamen gönüllülük esasýna uygun çalýþan,
doðal âfetler, iç savaþlar veya sýnýr
çatýþmalarý gibi nedenlerle ani açlýða
maruz kalan halk kitlelerine gýda
yardýmý saðlayan bu alandaki en büyük
kuruluþtur. Bunun yanýnda Dünya Saðlýk Örgütü (WHO) saðlýk konusunda,
Unesco teknik konularda, Uluslararasý
Tarýmsal Kalkýnma Fonu (IFAD) yatýrým projelerinde açlýða çare üretmek
24
üzere çalýþmaya devam etmektedirler.
Belirli bölgelerde kuraklýða neden
olduðu için tarýmsal üretimde düþüþlere
yol açan küresel ýsýnma sorunuyla
mücadele baðlamýnda yine uluslararasý
iþbirliði þart olup, Kyoto Protokolü
dâhil olmak üzere, sera etkisi yaratan
gazlarýn salýnýmýný sýnýrlayan tedbirler
titizlikle uygulanmalýdýr.
Her yýl yenmeden çöpe atýlan yemeklerin toplamýnýn 18 milyon ton yani 23
milyar Euro deðerinde olduðu, bu
miktarýn dünyamýzdaki açlarýn 3/4' ünü
doyurmaya yeterli bulunduðu yapýlan
araþtýrmalar neticesinde açýklanmýþ
olup, israfýn boyutlarý hakkýnda kapsamlý bir fikir vermektedir. Isýtma ve
aydýnlatma da kullanýlan enerjinin de
%35'i ayný þekilde ziyan edilmektedir.
Açlýðýn yol açtýðý sorunlar sayýlamayacak kadar çoktur. Ýnsanoðlunun baþýna gelebilecek en büyük felâketlerden
biridir. Hastalýklar, ölümler, iþ gücü ve
üretim kaybý, verimsizlik, zihinsel ve
SEVGÝ DÜNYASI
ruhsal geliþim sorunlarý, þiddete ve
suça baþvurma eðiliminin artmasý bunlardan sadece bazýlarýdýr.
Bugün insanlýk, kendi sonundan korkarak fakat hýzla kendi sonunu hazýrlamaya devam ederek kaygusýzca yaþýyor. Mutlaka, bir þeyleri deðiþtirmek
üzere gayret gösteren pek çok insan
var. Ancak içinde bulunduðumuz sistemin çarklarý buna müsaade etmiyor.
Dünyanýn hepimizin evi olduðunu,
kaderlerimizin müþterek olduðunu ve
özde bir olduðumuzu anlamaya, birimize hak olanýn hepimize hak olduðunu, insanýn insana farksýzlýðýný
kavrayarak benimsemeye ihtiyacýmýz
var. Aksi halde özgür irademizle
yaptýðýmýz seçimlerin neticesi bizi hýzlý
bir yok oluþa doðru götürecektir.
Barýþçý, özgürlükçü, paylaþýmcý, birleþtirici, hoþgörü ve sevginin eseri olan
bir anlayýþa aklýmýzý ve gönlümüzü
açmak önce darda ve zorda olan insan
kardeþlerimize koþmak farkýnda olalým
ya da olmayalým hepimizin en büyük
ihtiyacý aslýnda.
Çünkü özümüz O'nun
sevgisinden varedildi
ve hepimiz birer sevgi
varlýðýyýz. Gerçeði
görmemize engel olan
korkularýmýzla beslediðimiz egomuzdur
sadece. Ve sevgi her
zaman egoya galip
gelir…
SEVGÝ DÜNYASI
25
Bir Kitap:
Ýnancýn
Biyolojisi
Seyhun Güleçyüz
Ü
nlü hücre biyoloðu ve genetik
bilimci Profesör Dr. Bruce
Lipton alanýnda devrim yaratan
çalýþmalarýyla uluslararasý bir üne sahip
bir týp doktorudur.
Araþtýrmalarýnda hücrenin yaþamýnýn
genler tarafýndan deðil de, fiziksel ve
enerjetik çevre tarafýndan yönetildiðini
fark eder. Genler sadece hücre, doku ve
organlarýn oluþumundaki genetik planý
oluþtururlar. Çevre ise genetik planlara
anlam yükleyen ve onlarý birleþtiren bir
müteahhit gibi çalýþmaktadýr. Bu yüzden
hücre yaþamýnýn niteliði onun sorumluluðundadýr.
"Hücreleri "minyatür insanlar" olarak
olarak düþünmenin, onlarýn fizyolojisini
ve davranýþlarýný anlamayý kolaylaþtýracaðýný düþünüyorum. Kendinizi bir birey
olarak düþünebilirsiniz ama ben bir hücre
biyoloðu olarak, tek hücreli 50 trilyon
vatandaþtan oluþan, dayanýþma içindeki
bir toplum olduðunuzu söyleyebilirim.
"Hücre topluluklarýný rol modeli olarak
kullandýðýmda, genlerimizin kurbaný
olmadýðýmýz sonucuna ulaþtým. Aksine
kaderlerimizin efendisiydik. Çünkü bizler
güçsüz biyokimyasal makineler deðiliz.
Kendimizi zihinsel ve fiziksel olarak her
kötü hissediþimizde aðzýmýza bir ilaç
26
atmak, sorunlarýmýzýn çözümü deðil.
Gereðinden fazla kullanýlmadýðý sürece,
ilaçlar ve ameliyat elimizdeki güçlü
araçlar. Ancak sadece ilacýn bizi
iyileþtirdiði düþüncesi temel olarak yanlýþ. Her defasýnda bir ilaç vücuda
girdiðinde A'nýn iþlevini düzeltirken
kaçýnýlmaz þekilde B,C ya da D'nin
iþlevini bozmaktadýr.
Vücudumuzu ve zihnimizi, genler
tarafýndan yönlendirilen hormonlar ve
sinirsel iletkenler kontrol etmiyor;
aksine inançlarýmýz vücudumuzu,
zihnimizi ve dolayýsýyla yaþamlarýmýzý
kontrol ediyor... Evet inançlarýmýz!...
"Tek tek hücreler çevresel farkýndalýklarý tarafýndan yönetiliyorsa, biz de trilyonlarca hücreden oluþan canlýlar ister
istemez yine çevre tarafýndan yönetiliyoruz. 21. yy bilimi, yaþam genler
tarafýndan yönetiliyor diyorsa da; bilim
eski mitleri yýkýp insan saðlýðý hakkýnda
yeniden temel inanç kalýplarý yazmakla
meþgul. Nasýl mý? Geleneksel ilaç
tedavisinin tek tedavi þekli olmadýðý
kabul görüyor artýk. Bilim, enerji tabanlý
çevreye hak ettiði deðeri veriyor. Ýlaç
tedavisinin yanýsýra tamamlayýcý týp gibi,
eski ve yeni metodlarýn manevi birlikteliði gibi yöntemlerin de temelini hazýrlýyor. Zihin gücünden yararlanmak bazen
ihtiyacýmýz olduðuna inandýðýmýz ilaçlardan çok daha etkili olabiliyor.
"Tek hücreler çevresel tecrübelerinden
yeni þeyler öðrenebilme ve hücresel bir
hafýza yaratabilme yeteneðine de sahiptirler. Hattâ hücresel hafýzalarýný kalýtým
SEVGÝ DÜNYASI
yoluyla yeni nesillere aktarabilirler.
Örneðin bir çocuk kýzamýða yakalandýðýnda, geliþimini tamamlayamamýþ
bir baðýþýklýk hücresi, kýzamýk virüsüne
karþý koruyucu bir protein antikoru
üretmesi için çaðýrýlýr. Bu süreçte hücre,
kýzamýk antikor proteini üretebilmek için
þablon olarak kullanabileceði yeni bir gen
yaratýr. Ýlk oluþum, geliþmekte olan
baðýþýklýk hücrelerinin çekirdeklerinde
meydana gelir. Ve bunlar protein
parçacýklarýný kodlayarak farklý gen
yaratýrlar. Baðþýklýk hücresi kýzamýk
virüsüne karþý fiziksel anlamda en yakýn
tamamlayýcý antikor proteinini ürettiðinde
hücre harekete geçer. Hücre en iyi
antikoru üreten deðiþken geni seçer ve
þekillendirilmiþ antikor virüsün üzerine
kilitlendiðinde onu etkisiz hale getirir.
Hücreler bunu genetik hafýzalarýna
kaydederler ve ileride tekrar bu virüsle
karþýlaþtýklarýnda derhal koruyucu
baðýþýklýk tepkisini baþlatýrlar. Ve hücre
bölündüðünde yeni antikor geni bir sonraki nesle geçirilir. Genetik mühendisliðinin bu inanýlmaz baþarýsý son derece
önemli, çünkü hücrelerin geliþimini
saðlayan bir kalýtsal "zekâ" mekanizmasý
olduðunu gösteriyor.
"Eðer hücre içindeki DNA içeren maddelerin hücrenin "beyni" olduðunu
varsaymamýz doðruysa, nüve çýkartma
(enuklasyon) olarak adlandýrýlan, bir
hücrenin çekirdeðinin çýkarýlmasý sonucunda hücrenin aniden ölmesi gerekir.
Ve þimdi büyük deney!.. Mikroskop
altýnda bir mikro pipetle hücrenin çekirdeði içinden çýkarýldý. Ve karþýmýzda
SEVGÝ DÜNYASI
"beyni" çýkarýlmýþ bir hücre kaldý. Fakat
hücre hâlâ hareket ediyor ve hâlâ hayatta!.. Sanki ameliyat sonrasý iyileþen bir
hasta gibi, hücreler etrafa daðýldý ve iyileþip ayaða kalktýlar. Bu iþlemden sonra
genleri olmayan hücreler 2 ay veya daha
fazla bir süre hayatta kalmayý baþardýlar.
Bu hücreler beyin ölümü gerçekleþmiþ
sitoplazma parçalarý gibi deðildi.
Yiyeceklerini aktif bir þekilde yiyor solunum, sindirim, boþaltým gibi sistemlerinin iþbirliði içinde çalýþmasýný saðlýyor, diðer hücrelerle iletiþim kurabiliyor
ve çevreden gelen geliþim ve korunma
gerektiren etkilere de uygun tepkiler
verebiliyordu. Yalnýz genleri olmadan ne
bölünebiliyor ne de sitoplazmanýn aþýnmasý ve bozulmasý sonucu kaybolan proteinleri yeniden üretebiliyorlardý. Bu da
hücrenin en sonunda ölümüne yol açýyordu. Deneyimiz, çekirdeðin hücrenin
"beyni" olup olmadýðýný öðrenmek üzere
hazýrlanmýþtý. Eðer hücre hemen ölseydi
gözlemler en azýndan bu inancý desteklerdi. Hücrelerin genleri olmadan biyolojik
iþlevlerini koruduklarý gerçeði kesinlikle
yeni bir bulgudur. Nüvesi çýkarýlan
hücreler beyinlerini deðil üreme yeteneklerini kaybettikleri için ölüyorlar.
Organlarýný yeniden üretebilme yeteneði
olmaksýzýn nüvesi çýkarýlmýþ bu hücreler
ne bozulan protein blok yapýlarýný
yenileyebilir ne de kendini kopyalayabilir. Öyleyse çekirdek hücrenin "beyni"
deðil "yumurtalýklarýdýr".
"Hücrenin çalýþmasý temel olarak
genetik kodu tarafýndan deðil, çevre ile
etkileþimi sonucu þekillendirilir.
Hücrenin hayatta kalmasý kendini sürekli
27
deðiþen bir çevreye dinamik olarak
adapte edebilme yeteneðine baðlýdýr.
Hücre zarýnýn "akýllý" bir þekilde çevre ile
etkileþime geçebilme iþlevi, onu hücrenin
"beyni" haline getirmektedir. Çekirdeðe
uyguladýðýmýz "beyin" testini hücre zarýna da uygulayalým. Hücre zarýný parçaladýðýmýzda, eðer beyniniz çýkarýlsa idi
sizin de öleceðiniz gibi, hücre hemen
ölür. Hücre zarýna dokunmaksýzýn sadece
alýcý proteinlerini parçalasanýz bile
hücrede beyin ölümü gerçekleþir. Hücre
artýk komaya girmiþtir çünkü çalýþmasý
için gerekli olan çevresel sinyalleri alamaz. Ayný þekilde proteinlerine dokunulmadan sadece proteinleri hareketsiz hale
bile getirilse, hücre yine komaya girer.
Akýllý davranýþ sergilemek için hücrenin
her þeyden önce alýcý ve etkileyici proteinleri olan ve çalýþan bir hücre zarýna
ihtiyacý vardýr. Bu protein kompleksleri
hücresel zekânýn temel birimleridir.
Teknik olarak "algý" birimleri diye ifade
edebiliriz. 20 yýl öncesine kadar hücre
zarýnýn iþlevleri çok az biliniyordu.
"Hücre zarý sývý bir kristaldir, kapýlarý
ve kanallarý olan bir yarý iletkendir. Ayný
digital saatlerde veya bilgisayar ekranlarýnda olduðu gibi. Bir kitapta
okuduðum bilgisayar çipinin tanýmý beni
irkiltti: "Çip, kapýlarý ve kanallarý olan
yarý geçirgen bir kristaldir." Bunu farkettiðimde kýsa bir þok yaþadým: Bir hücre
zarý yapýsal ve iþlevsel açýdan kesinlikle
silikon bir çipin karþýlýðýydý.
12 yýl sonra 1997'de B.A.Cornell liderliðinde Avusturalya Araþtýrma Birliði
Nature dergisinde hücre zarýnýn bilgisa-
28
yar çipinin karþýlýðý olduðu hipotezimi
doðrulayan bir makale yayýnlandý.
Cornell ve arkadaþlarý biyolojik bir hücre
zarýný baþarýyla dijital-okuntu bilgisayar
çipine dönüþtürdüler. Böyle bir çalýþmadan edindiðimiz en önemli içgörü
hücrelerin ve bilgisayarlarýn programlanabilir olduðu gerçeðidir. Bizler týpký
bu kelime iþlem programýnýn sürücüsü
olduðum gibi kendi biyolojimizin sürücüleriyiz. Týpký benim hangi kelimeleri
yazacaðýmý seçtiðim gibi, biyo-bilgisayarlarýmýza girdiðimiz bilgileri düzeltebilme yeteneðine sahibiz. Genlerimizin
kurbaný deðil, kaderimizin yöneticileri
olacaðýz.
"Yaþayan organizmalarýn hayatta kalabilmek için çevresel sinyaller almalarý ve
bunlarý yorumlamalarý gereðini biliyoruz.
Aslýnda hayatta kalmak doðrudan sinyal
transferinin hýzýna ve etkisine baðlýdýr.
Çözünebilen bir kimyasalýn hýzý saniyede
1 cm.'den çok daha az iken elektromanyetik enerji sinyallerinin hýzý
saniyede 186.000 mildir(ýþýk hýzýnda).
Enerji sinyalleri fiziksel ve kimyasal
sinyallerden çok daha hýzlý ve etkilidir.
Milyarlarca hücreye sahip topluluðumuz
hangi sinyali tercih eder? Hesaplayýn!
"Kuantum fiziðinin bulgularýna raðmen
hâlâ batýdaki týp biliminde zihin (enerji)
ve vücut (madde) ayrýmý devam ediyor.
Zihninizin gücünden yararlanmanýz,
ihtiyacýnýz olduðuna inanmaya programladýðýnýz ilaçlardan çok daha etkili olabilir. Yukarýda anlattýðým enerjinin
maddeyi etkilemede kimyasallardan çok
daha baþarýlý olduðunu ortaya çýkarmýþtýr.
SEVGÝ DÜNYASI
"Sadece olumlu düþünmenin her zaman
tedavi ile sonuçlanacaðýna inanmýyorum.
Vücudumuzun ve yaþamýmýzýn kontrolünü ele geçirmek için sadece "olumlu düþünce"den çok daha fazlasýna ihtiyacýmýz
var. Bunun yanýsýra her zaman karþýmýza
çýkan enerji tüketen, bizi zayýf býrakan
negatif düþünceleri yok edebilmemiz
önemlidir. Bilinçli zihin "olumlu düþüncelerin" oluþmasýný saðlayan yaratýcý
kýsýmdýr. Bilinçaltý ise aksine içgüdülerin
ve öðrenilmiþ tecrübelerden edinilen etkitepki kayýtlarýnýn saklandýðý kýsýmdýr.
Bilinçaltý alýþkanlýklara sýký sýkýya
baðlýdýr, hayatýn sinyallerine ayný tepkileri tekrar tekrar verir. Bilinçaltý bilinçten
milyonlarca kere daha güçlüdür. Eðer
bilinçliyken istediðimiz þeyler bilinçaltýmýzdaki programlarla çeliþirse sizce
hangisi kazanýr? Kansere yol açan
tümörün yok olacaðý düþüncesini istediðiniz kadar tekrarlayýn. Eðer çocukluðunuzdan beri defalarca deðersiz ve
hastalýklý olduðunuzu duydu iseniz, bilinçaltýnýzda programlanan bu mesajlar
bütün bilinçli giriþimlerinizi etkisiz hale
getirecektir. Öðrenilmiþ algýlarýmýzýn
hepsi tam doðru deðildir. Örneðin "Bütün
yýlanlar zehirlidir" ya da "Köpekler ýsýrýr"
gibi bize öðretilmiþ yanlýþ algýlar bizim
biyolojimizi kontrol ederek korku üretir.
Bu tip yönetici algýlarý inançlar olarak
adlandýrýyoruz ve inançlar biyolojimizi
kontrol ediyor.
"Ýçsel kaynaklarýmýzýn gücünü tanýtacak çok örnekler bulabiliriz. Mesela
Plasebo (yalancý ilaç). Plasebo verilen
hastalarýn, bunu bilmedikleri halde,
SEVGÝ DÜNYASI
gerçek ilaç alanlar kadar iyileþtikleri
görülmektedir.
New England Journal of Medicine'da
yayýnlanan Baylor Týp Fakültesine ait bir
çalýþmada, Dr. Bruce Moseley diz
ameliyatý olacak hastalarýný üç gruba
ayýrýr. Bir grupta tahribata uðrayan kýkýrdaðý kesti, diðer grupta diz baðýný açarak
yangý kaynaðý olarak düþündüðü maddeyi
çýkardý. Bu iki gruba standart eklem iltihabý ameliyatý yaptý. Üçüncü grupta ise
sahte bir ameliyat gerçekleþtirdi. Hasta
uyuþturuldu üç kesik açýldý gerçek bir
ameliyatmýþ gibi hareketlerine devam etti
ve sonra kesikleri dikti. Üç gruba da
ameliyat sonrasý egzersiz yaptýrýldý.
Sonuç çok þaþýrtýcýydý. Ameliyat olanlar
iyileþme gösterdi ama plasebo grubu da
aynen ameliyat geçirenler gibi
iyileþmiþti. Plasebo hastalarý iki yýl
boyunca sahte ameliyat geçirdiklerini
anlamadýlar. Bunlardan biri önceden
deðnek yardýmýyla yürürken þimdi torunlarýyla basketbol oynayabiliyordu. Özetle
zihninizi kullanýrsanýz mucizeler yaratabilirsiniz. ABD'de yayýnlanan bir raporda
depresyon hastalarýnýn % 50'si, Placebo
kullanan hastalarýn % 32'sinin iyileþtiðini
gösteriyor.
"Eðer pozitif düþünce sizi depresyondan çýkarabiliyorsa, zarar görmüþ bir dizi
tedavi edebiliyorsa negatif düþüncenin
hayatýmýzda ne gibi etkileri olabileceðini
bir düþünün!.. Zihin pozitif düþüncelerle
saðlýðýný iyileþtirir ve bu durum
"Plasebo" etkisi olarak adlandýrýlýr. Tersi
durumda ise yani zihin negatif düþüncelerle meþgul olduðunda bu saðlýðýmýza
29
zarar verir. Bu durum ise "Nosebo" etkisi
olarak adlandýrýlýr. Kýzgýn kömür
üzerinde yürüyen yine de yanmayan
insanlarý düþünün. Eðer inançlarýna
baðlýlýklarýnda tereddütleri olsaydý
sonunda sadece yanmýþ ayaklarý olurdu.
Ýnançlarýmýz bir kameradaki filtereler
gibi çalýþýrlar ve dünyayý görüþümüz bu
filterlere göre deðiþir. Biyolojiniz
inançlarýnýza uyum saðlar. Genetik planlarýmýzý kolayca deðiþtiremesek de zihinlerimizi deðiþtirebiliriz. Hayatýmýzý genlerimiz deðil inançlarýmýz kontrol ediyor..
Evet sadece inançlarýmýz!..
"Hücreler gibi insanlar da korunma
moduna geçtikleri zaman, geliþim
davranýþlarýný kaçýnýlmaz þekilde kýsýtlýyorlardý. Geliþim süreçlerini engellemek
de zayýflatýcýdýr. Çünkü geliþim sadece
enerji tüketen deðil ayný zamanda enerji
üretmesi gereken bir süreçtir. Korunma
süreciyse, organizmayý algýlanan tehditten uzak tutabilmek için bu sistemin
kapanmasýný gerektirir. Sonuç olarak
uzun süreli bir korunma yaþamýn kaynaðý
olan enerjinin üretilmesini durdurur. Ne
kadar koruma altýnda kalýrsanýz, geliþiminiz de o kadar azalýr.
Geliþim ve korunma ortamýnda strese
yol açan þeyleri ortadan kaldýrmak size
sadece nötr bir pozisyon kazandýrýr. Tam
anlamýyla baþarýlý olmak için sadece
strese yol açan þeyleri yok etmek yetmez:
Ayný zamanda geliþim sürecini tetikleyecek neþeli, sevgi dolu, bizi tatmin edecek
yaþamlarýn peþinden hiç yýlmadan koþmalýyýz."
SEVGÝ DÜNYASI
30
Bitkilerin Sessiz Dili
Derleyen Þule Kayserilioðlu
Ý
letiþim kurabilmenin en kolay yolu
konuþmaktýr. Ýnsan konuþarak
çevresindekilere isteklerini,
düþüncelerini, neþesini, mutluluðunu
kýsacasý tüm duygu ve düþüncelerini ifade
eder. Kuþkusuz bu özellik Yaradan'ýn insanlara bahþettiði en büyük nimetlerden biridir.
Ýnsanlar gibi hayvanlar da kendi aralarýnda
kolaylýkla iletiþim kurabilir, çýkardýklarý
seslerle, örneðin tehlike anýný, avýn yaklaþtýðýný, toplanmalarý gerektiðini birbirlerine
duyururlar. Hayvanlar aleminin en sessiz
üyesi olan balýklar bile vücut dillerini ve
hareket etme kabiliyetlerini kullanarak birbirleri ile haberleþirler.
Peki, canlýlar aleminin sessiz üyeleri olarak
bilinen, üstelik hareket etme yeteneði de son
derece kýsýtlý olan bitkiler nasýl iletiþim kurarlar? Bitkiler konuþurlar mý? Birçok insanýn bu
soruya vereceði cevap "hayýr" olacaktýr.
Ancak yapýlan bilimsel araþtýrmalar bitkilerin
sessiz gibi görünen dünyalarýnda aslýnda gizli
bir dil kullandýklarýný göstermiþtir. Bitkiler
sessiz bir dil ile konuþurlar. Bitkilerin
çevrelerindeki canlýlarla iletiþim kurmak için
kullandýklarý bir dil vardýr. Ancak bu dil
SEVGÝ DÜNYASI
konuþulurken en ufak bir ses dahi duyulmaz.
Çünkü bu dil "hissedilmeyen koku" olarak
isimlendirilen kimyasal bir dildir.
Bitkilerin Konuþma Dili:
Uçucu Organik Bileþikler
Bitkiler çevrelerindeki canlýlarla algýlanmayan koku olarak adlandýrýlan "uçucu
organik bileþikler" yolu ile iletiþim kurarlar.
Bitkiler, metabolizmalarýnda birbirinden farklý binlerce organik bileþik üretebilirler. Bu
bileþiklerin çoðu etraflarýný bir bulut gibi
kaplar. Aslýnda bu uçucu organik bileþikler,
bitkilerin bunlarý üretme konusunda son
derece kompleks bir yapýya sahip olduðunu
göstermektedir. Bizim sadece hoþumuza
giden bir koku olarak algýladýðýmýz, bazen de
hiç hissedemediðimiz bu uçucu organik
bileþikler, etraftaki canlýlar için yol gösterici
birer rehber özelliðine sahiptir. Çünkü bitki
bu bileþikleri düþmanlarýný caydýrmak veya
cezbetmek için salgýlar.
Þimdiye kadar bin deðiþik bileþik saptanmýþtýr, muhtemelen henüz keþfedilmemiþ
niceleri de mevcuttur. Yapýlan araþtýrmalar,
bitkiler tarafýndan üretilen çeþitli özelliklerde
ve fonksiyonlarda on binlerce ya da yüz binlerce birincil ve ikincil uçucu organik
kimyasal olduðunu göstermektedir. Peki,
bitkiler bu kimyasallarý nasýl üretir ve depolarlar? Aklý ve þuuru olmayan bir bitki, çeþitli
kimyasallar salgýlayarak çevresi ile iletiþim
kurabileceðini nereden bilmektedir?
Bitkilerin Konuþma Dili
Nasýl Oluþuyor?
Bitkiler tarafýndan üretilen aromatik
bileþikler son derece karmaþýk kimyasal
iþlemler sonucunda oluþur. Bu bileþiklerin
31
iddia edildiði gibi rastgele olaylar sonucunda,
tesadüfen oluþmasý mümkün deðildir. Çünkü
bu bileþikler bir kimyacýyý hayrete düþürecek
ölçüde teknik iþlemler sonucu oluþur. Bitkiler,
organik kimya üzerine çalýþan bir laboratuvar
gibi, metilleme, açilleme, oksidasyon /redüksiyon gibi kimyasal iþlemleri, bu görevler için
özel olarak "yaratýlmýþ" enzimler kullanarak,
adým adým, büyük bir hassasiyet içinde
gerçekleþtirirler. Ayrýca bu mekanizma içinde,
üretilen bileþikleri depolayan ve zamaný
geldiðinde uçucu gazlar halinde havaya salýnmasýný organize eden hücreler bulunur.
Kýsacasý gül gibi hoþumuza giden kokularý
oluþturan bileþiklerin biraraya gelmesi
olaðanüstü teknik bir organizasyonu gerektirmektedir.
Bitkiler Kendi Aralarýnda
Nasýl Anlaþýrlar?
Bitkiler kendilerine zarar verecek olan canlýlar tarafýndan saldýrýya uðradýklarýnda salgýladýklarý uçucu organik bileþikler ile yan
komþularý olan diðer bitkileri uyarýrlar.
Aslýnda bu uyarma iþlemi diðer bitkiler
tarafýndan saldýrýya uðrayan aðacýn yaydýðý
uçucu organik bileþikleri gizlice "dinlemesi"
biçimindedir. Böylece saldýrýya uðramadan
önce savunma sistemlerini harekete geçirirler.
Peki bu dinleme iþlemi nasýl gerçekleþir?
Saldýrýya uðrayan bitkilerin açýða çýkardýklarý uçucu organik bileþikler, komþu bitkiler
tarafýndan kopyalanýr ve ard arda gelen
sinyallerin analizi yapýlarak savunma sistemi
harekete geçirilir. Burada bir baþka gerçek
daha ortaya çýkmaktadýr: Bitkiler birbirleriyle
sadece konuþmakla kalmayýp ayný zamanda
birbirlerini "dinlemekte"dirler. Nitekim
uzmanlarýn yaptýklarý deneyler bu sinyallere
"saðýr" hale getirilen bitkilerin, tehlikeye
SEVGÝ DÜNYASI
32
maruz kalma riskinin daha fazla olduðunu
göstermiþtir.
Bitkilerin birbirleri ile iletiþim kurmalarý,
kendilerini savunurken yaydýklarý uçucu
organik bileþiklerin diðer bitkiler tarafýndan
"tehlike" habercisi olarak algýlanýp savunma
sistemlerini harekete geçirmeleri, zekâ gerektiren davranýþlardýr. Bitkinin tehlike anýný
"idrak etmesi" ve "hafýzasýna" bunu yerleþtirmesi, kendi bünyesinde çeþitli deðiþiklikler oluþturup savunma taktiði geliþtirmesi,
elbette ki tesadüfler sonucunda ortaya çýkamaz. Gerçek þu ki, bitkiler birbirleri ile
iletiþim kurma özelliðine sahip olarak
"yaratýlmýþ"lardýr. Bu, onlara özel olarak verilmiþ bir savunma sistemidir.
Bitkiler uçucu organik bileþikler yolu ile
böceklerle de iletiþim kurarlar. Bitkiler böceklerle konuþmalarýnda iki dil kullanýrlar.
Bunlardan biri tehditkar bir dildir. Diðeri ise
son derece dostanedir.
Bitkilerin Böceklerden Korunmak
Ýçin Kullandýklarý Yöntem
Böceklerin bir kýsmýnýn beslenme sistemi
bitkisel besinlere dayanýr. Bu tip böcekler
"otçul böcekler" grubunda yer alýrlar. Otçul
böceklerin besin kaynaðý olan bitkiler, kendilerine zarar verecek böceklerin yaklaþtýðýný
"anlar" ve kendilerini tehdit eden böcekleri
avlayan etçil böcekleri çaðýran uçucu organik
sinyaller üretirler. Uçucu sinyaller ayný
zamanda komþu bitkiler tarafýndan da
algýlanýr ve kendi savunmalarýný ayarlamalarý
için yeniden yorumlanýr. Burada ilginç olan
nokta, bitkilerin kendilerine zarar verecek
böcekleri "algýlayýp, tanýmalarý", bu böcekleri
avlayan etçil böceklerin varlýðýný ve bu etçil
böcekleri çekecek sinyalleri "bilmeleri"dir.
Elbette ki bitkilerin tüm bunlarý kendi baþlarýna yapabilmeleri mümkün deðildir. Bunlarý
deneme yanýlma yöntemi ile öðrenmeleri ise
zekâ gerektirir. Bitkilerin bu davranýþ özellikleriyle birlikte yaratýldýklarý apaçýk bir
gerçektir.
Bitkilerin Böceklerle
Kurduðu Dostça Ýletiþim
Üremeleri söz konusu olduðunda, bitkilerin
bu kez kullandýklarý dil son derece sýcak ve
dostanedir. Uçucu bileþikler böceklere (çiçekten çiçeðe polenleri taþýyan böcekler) fýrsat
sinyali verirler. Bu oldukça davetkâr bir
sinyaldir. Özellikle gece çiçek açan bitkilerde
kokular böcekleri çekmek için çiçek renginden ya da þeklinden daha etkilidir. Kokuyu
alan böcek, bu kokunun kaynaðýnda kendisi
için lezzetli bir nektarýn birikmiþ olduðunu
fark eder. Karþýlýklý gerçekleþen bu haberleþme ile böcek, duyduðu kokunun kaynaðýna
doðru yol alýr. Böcek çiçeðe ulaþtýðýnda nektarý almak için uðraþacak ve polenler üzerine
yapýþacaktýr.
Ayný böcek,
uðradýðý baþka bir
çiçeðe daha önce
yapýþan polenleri
býrakacak ve bu
sayede bitkinin
döllenmesi gerçekleþmiþ olacaktýr.
Böceðin, yaptýðý
bu önemli iþten
haberi bile yoktur.
O yalnýzca
kokusunu aldýðý
nektara ulaþmak
amacýndadýr.
Bitkinin ise böyle-
SEVGÝ DÜNYASI
si bir plan yapmasý, bunu gerçekleþtirmek için
böcekleri cezbedecek kokuyu salgýlamasý
kendi baþýna gerçekleþtirebileceði olaylar
deðildir.
Ýletiþim Kuran Bitkiler ve
Sosyal Dayanýþma
Bitkilerin sadece dýþ dünya ile iletiþim
kurma konusundaki davranýþlarý incelendiðinde bile, insanlar ve tüm canlýlar gibi
bitkilerin de mükemmel bir þekilde yaratýlmýþ
olduklarý sonucu ortaya çýkacaktýr. Bitkilerin
her biri özel savunma sistemleri, farklý tatlar,
kokular, renkler ve faydalý özelliklerle birlikte
yaratýlmýþtýr. Yapýlan araþtýrmalar bilinçleri ve
hafýzalarý olmamasýna raðmen bitkilerin yakýn
aile bireylerini yani türdeþlerini tanýyabildiklerini ve bu þekilde iþbirliði yaparak birbirlerine destek olduklarýný ortaya koymuþtur.
Oldukça karmaþýk olan bu sosyal etkileþimi
ilk defa Kanada Ontario Mc Master Üniversitesi'nden Susan Dudley ve Amana File bulmuþtur. Yaptýklarý araþtýrmada denizde yetiþen
yabani bitkilerin geliþirken, kendi akrabalarý
olmayan bitkilerle yanyana olduklarýnda her
yeri kaplayarak büyüdüklerini fakat kendi türleri söz konusu olduðunda topraðý paylaþtýklarýný saptamýþlardýr. Çeþitli türler üzerinde
yapýlan gözlemler bitkilerin hemen hepsinin
bu tür davranýþlar sergilediklerini ortaya koymuþtur. Nitekim Kuzey Amerika'da yetiþen
Deniz Roketi adýndaki bir bitki türü, kendi
türünden olmayan bitkilerle ayný saksýya
ekildiðinde daha güçlü köklenmiþ, fakat kendi
türünden bir bitkiyle ekildiðinde bu kadar
güçlü kök salmamýþtýr. Bu dayanýþma, hayvanlarda yaygýn olarak görülen ve yakýn akraba olan hayvanlarýn grup olup kendi türlerini
korumasýnýn bir benzerinin bitkilerde de var
olduðunu göstermektedir.
33
Bitkilerin arasýndaki bu sosyal dayanýþma
Darwin'in, "güçlünün güçsüzü ezdiðini" öne
sürdüðü teorisini çürütür. Çünkü bitkilerin
arasýnda, güçlü olanýn kendi türünden diðer
bitkileri yok edip tek baþýna büyümesi deðil
aksine kendi geliþimini yavaþlatarak kardeþlerinin de geliþmesine imkân saðlamasý durumu geçerlidir. Peki, bitkiler arasýndaki bu
dayanýþma nasýl gerçekleþir? Bitkiler birbirleri ile yarýþarak kaynaklarý tüketmenin yarar
getirmeyeceðinin bilincindeymiþ gibi, türdeþlerinin bulunduðu ortamlarda sýnýrlý kök
büyümesi ya da sap uzunluklarý ile
büyümelerini yavaþlatýr ve yanlarýndaki
türdeþlerinin geliþmesine izin verirler. Peki,
bitkiler diðerlerinin kendi türlerinden olup
olmadýðýný nasýl anlarlar? Bu hala bilim
adamlarý tarafýndan çözülememiþ bir sýrdýr.
Hayvanlarýn kendi aile bireylerini tanýmalarýný saðlayacak gözleri, beyinleri, koku
alma duyularý, öðrenme ve öðrendiklerini
hafýzalarýnda tutma özellikleri vardýr ancak
bitkilerde bu sayýlanlardan hiçbiri yoktur.
Peki, bu durumda bitkiler birbirlerini nasýl
tanýrlar? Bazý araþtýrmacýlar bitkilerin kökleriyle iletiþim kurabildiklerini ve her bitkinin
kendi familyasýna has, küçük kimyasal iþaretleri olduðunu iddia ederler. Bilim adamlarýnýn
henüz çözemedikleri bu "gizemli tanýma sistemini" bitkiler yaratýldýklarý ilk andan beri
kullanarak aile bireylerini korumaktadýrlar.
Ayrýca birbirleriyle ne kadar az yarýþýrlarsa
diðer grup üyelerinin o kadar iyi geliþeceðini
bilir gibi, kendilerine hiçbir fayda saðlamayacaðý halde diðer aile bireylerinin de güçlü
olmasý için çaba sarf etmektedirler.
Araþtýrmalar bitkilerin arasýnda iyi bir iletiþim
olduðunu ortaya koymuþtur.
Bazý bitki türleri yaprak yiyen böcekler
tarafýndan yapýlan saldýrýlara karþý, düþmanlarýyla beslenen baþka böcekleri cezbedip
34
kendilerine çaðýran kimyasal bir madde üretmektedirler. Burada asýl dikkat çeken nokta
ise komþu bitkilerin de benzer çaðrýlarda
bulunarak böceklerin yapraklarýný yemelerini
önlemeleridir. Komþu bitkiye iletilen bu uyarý
sinyali ise elbette tesadüflerle açýklanamaz.
Japonya'da Kyoto Üniversitesi'nde yapýlmýþ
bir araþtýrmada, böcekler tarafýndan istilaya
uðramýþ bitkiler tarafýndan gönderilen baþka
bir dayanýþma çaðrýsý daha bulunmuþtur.
Yapraklarý böcekler tarafýndan yenen bitki,
kardeþ bitkiye (türdeþine) sinyal göndererek
düþmana karþý onu uyarmýþtýr.
Buraya kadar incelediðimiz örnek, bitkilerin birbirleri ile sessiz bir dil geliþtirerek
iletiþim kurduklarýný göstermiþtir. Oysa bitkilerin kendi varlýklarýndan da, gerçekleþtirdikleri mucizevi iþlemlerden de haberleri yoktur.
Seyahate Çýkan Bitkiler
Bitkiler toprakta sabit gibi görünebilirler
ama aslýnda onlar da gezer ve seyahat ederler.
Üstelik bazýlarý dünya turuna bile çýkar.
Kuzey Kutup Bölgesi'ndeki 9 ayrý tür
üzerinde yapýlan genetik araþtýrmalar bu
bitkilerin dünyaya geldikleri ilk yaþam bölgelerinden 1000 km uzaða gittiklerini göstermiþtir. Bu kadar uzun mesafeli ve uluslararasý
bir yolculuðun tesadüfen olmasý elbette
mümkün deðildir. Üstelik bu seyahat özelliði
sadece Kuzey Kutbundaki dokuz farklý türle
de sýnýrlý deðildir. Kýtalarýn ayrýlmasýndan
sonra Güney Amerika'dan Afrika'ya geçen
Kapok bitkisi de uzun mesafeli seyahati
sýrasýnda Atlas Okyanusu'nu aþmaktadýr.
Dünyanýn farklý yerlerindeki çeþitli bitki türlerinde benzer bir seyahat anlayýþýnýn olmasý
bu yolculuklarýn ancak mükemmel bir organizasyon ile gerçekleþebileceðini göstermekte-
SEVGÝ DÜNYASI
dir. Yolculuklarý için ulaþým aracý olarak
okyanus akýntýlarýný, rüzgarlarý hattâ buzullarý
kullanan bitkiler, tohumlarýnýn zarar
görmemesi için de çeþitli tedbirler almaktadýrlar. Kuþkusuz bitkilerdeki detaylý seyahat
sistemleri, iklim deðiþikliklerinde kendilerine
yeni yerler aramalarý ya da tohumlarýný korumalarý bitkilerin kendi istekleriyle olmaz.
“Okyanus dalgalarýnda yolculuk yapan
tohumlardan biri olan Mangrov bitkisinin
bezelye benzeri kabuðu okyanus boyunca
tuzlu suda bir denizaltý gibi yol alýr. Sýð suya
vardýðý zaman dibe batarak kendini kumlu
topraða eker, böylece yeni bir Mangrov oluþmaya hazýr hale gelir.
“Bir Kapok bitkisi türü olan "Ceiba pentandra" isimli yaðmur ormaný bitkisi 16 katlý bir
binadan daha uzundur. Bu bitkinin çiçekleri
bir mevsimde tek bir aðaçtan 50 galon nektar
verir. Aðaç çiçeklerinin yaydýðý güçlü koku
sayesinde yaklaþýk 20 km mesafede uçan
yarasalarý bile kendisine çekebilir. Bu þekilde
polenleri için bir taþýyýcý bulmuþ olur. Ceiba
pentandranýn kullandýðý baþka bir seyahat
yöntemi daha vardýr. Bitkinin bir ayçiçeði
çekirdeði büyüklüðündeki tohumlarý olgunlaþtýðýnda kabarýk lifleri ortaya çýkar. Bu
tohumlar suda batmaz ve çok büyük aðaçlarýn
yetiþtiði nehirler boyunca yüzebilir.
“Arktik bitkiler ise bahar aylarýnda
buzullarýn erimesi ile Rusya nehirlerinde
sürüklenen buzlarla birlikte polenlerini
kuzeye, Arktik Okyanusundaki (Kuzey
Kutbundaki) adalara kadar ulaþtýrmaktadýrlar.
“Kusursuz bir þekilde çalýþan metabolizmalarý ve sistemleri sayesinde bilim adamlarýný
hayrete düþüren bitkiler, evrim teorisinin
açýklama getirmekte en çok zorlandýðý can-
SEVGÝ DÜNYASI
lýlar arasýnda yer almaktadýr. Ünlü evrimci
bilim dergisi Nature'ýn 21 Þubat 2002 sayýsýnda yayýnlanan bir makalede, Edinburg Üniversitesi bünyesindeki Hücre ve Moleküler
Biyoloji Enstitüsü üyesi olan Anthony Trewavas, "Bitkilerdeki Bilinç: Akýldan Yoksun
Beceriler" baþlýklý yazýsýnda bitkilerin ortaya
koyduklarý þuurlu davranýþlarý ele almýþtýr.
Trewavas bitki hücrelerinin birbirleriyle olan
haberleþmelerini ve bu sistemin ne kadar karmaþýk bir yapýya sahip olduðunu açýklarken,
bitkilerin bu özelliklere ancak bilinçli, üstün
akýl sahibi bir Yaratýcýnýn tasarýmý sonucu
sahip olabileceðini þöyle itiraf eder:
“Bitki hücreleri birbirleriyle kimi zaman
proteinleri ve hormonlarý; kimi zaman nükleik asit, karbonhidrat ve þekerleri; kimi
zaman da kimyasal ve elektriksel sinyalleri
kullanarak haberleþirler. Bireysel bitki
hücrelerinin çok miktardaki bu bilgiyi nasýl
barýndýrdýklarý anlaþýlamamaktadýr. Ancak
anatomik açýdan benzer hücreler bile tek bir
sinyale, olaðanüstü farklý tepkiler verirler.
Bireysel hücre davranýþlarýnýn oluþturduðu
çok büyük bir rezervuar, farklý organizma
davranýþlarýný üretecek þekilde koordine
edilebilir.”
Bitkiler, sayýlan bu karmaþýk iþlemleri hiç
durmadan ve hatasýz bir þekilde defalarca
yapmaktadýrlar. Ancak bitkiler tüm bunlarý
düþünecek kapasitede bir beyne ya da ince
hesaplamalar yapacak bir akla sahip deðildirler. Trewavas bitkilerdeki bu þuurlu
davranýþlara örnek olarak palmiye aðacýný
gösteriyor ve bu ilginç bitkinin insaný hayrete
düþüren davranýþlarýný þöyle aktarýyor:
“Palmiyenin gövdesinin þekli, güneþ ýþýðýna
göre en uygun duruþu saðlayýp muhafaza edebilmek için deðiþtirilir; yapraklarýn pozisyon-
35
larý ýþýðý en yüksek derecede kullanabilecek
þekilde ayarlanýr. Rakip komþu bitkiler ayaklý
palmiye aðacýna yaklaþtýklarýnda, gövdeyi
destekleyen kökler belirli bir yöne doðru büyüyerek aðacý bütünüyle baþka bir taþýrlar.”
Kuþkusuz palmiye aðacýnýn sergilediði bu
þuurlu davranýþlar tek örnek deðildir. Baðboðan bitkisinin verim hesaplamalarý da bir
baþka þuur gösterisidir: Parazit bir bitki olan
baðboðan, bir bitkiye yaklaþýp ona dokunur.
Bitkinin kaynaklarý verimli deðilse bir baþka
bitkiye devam eder. Ancak bitkinin kaynaklarý
beslenmek için zengin ise, baðboðan, bitkiye
sarmal olarak sarýlan dalcýklar uzatýr.
Baðboðan, her bitki için ayrý sayýda dalcýk
uzatýr. Bu þekilde adetâ bitkiden elde edilecek
verimi hesaplamýþ, ona göre yatýrým yapmýþ
gibidir. Her iki bitkinin hücreleri de þuursuz
atomlardan meydana gelmektedir. Bu durumda akla bazý sorular gelecektir:
* Beyni veya gözleri olmayan bu bitki biriki dokunuþla, sarýlacaðý bitkinin verimliliðini
nasýl anlayabilir?
* Verimliliði nasýl ölçebilir ve bunun sonucunda bir deðerlendirme yaparak belli sayýda
sarmal dalcýk nasýl uzatabilir?
* Þuursuz atomlardan meydana gelen bu
bitkiler böylesine akýlcý davranýþlarý nasýl
sergileyebilirler?
* Bilinçli bir davranýþ bir beyin olmaksýzýn
nasýl hesaplanmýþ olabilir?
Elbette ki bu sorularýn tek bir cevabý vardýr.
Bütün bunlarý bitkilerin kendi kendilerine
düþünmeleri, hesaplamalar yapmalarý ve
gereðini yerine getirmeleri imkânsýzdýr. Üstelik her yeni doðan bitki bu bilgilere sahiptir.
Bütün bunlar bizi tek bir sonuca götürür.
Yaradan'ýn onlara baþlangýçta vermiþ olduðu
program sayesinde olmaktadýr.
36
SEVGÝ DÜNYASI
Yalan - III
Çeviren ve Derleyen: Nelda Bayraktar
Geçen ay, erdem etiði, filozoflarýn yalan ile ilgili görüþleri, düþmanlara
ve doðruyu hiçbir þekilde bilmeye hakký olmayanlara yalan söylemek
baþlýklarý üzerinde durmuþ, bunlarý geniþletmiþtik. Bu ay, "Yalancýlara
Yalan Söylemek", "Aldatmayan Yalanlar Günah Ýçerir mi?" "Beyaz
Yalanlar", "Týbbi Yalanlar" baþlýklarýyla konumuzu bitiriyoruz.
YALANCILARA
YALAN SÖYLEMEK
Eðer birisi size yalan söylerse, siz de
onlara yalan söylemek durumunda
hisseder misiniz kendinizi? Yani size
yalan söyleyen kiþi doðruyu bilme
hakkýný kayýp mý etmiþtir? Ýnsan
davranýþlarý bilimine göre bize
dürüstçe davranan kiþilere doðruyu
söylemek konusunda daha hassas
davranabiliyoruz.
Ahlâk felsefecilerinin çoðu bir kiþi
size yalan söyledi diye sizin de ona
yalan söylemek zorunda olmadýðýnýzý
SEVGÝ DÜNYASI
söylerler. Etik bir bakýþ açýsýndan
bakýldýðýnda, bir yalan her zaman
yalandýr, yalancýya söylenmiþ olsa bile.
Diðer yanda, yalan söyleyen kiþi,
doðruyu bilme hakkýný kaybetmiþ gibi
görülse de, toplum, üyelerinin yalan dil
kullanmamalarý konusunda kendisini
sorumlu tutar. Ýki yanlýþ bir doðru
etmez kuralý, yalanýn hoþ görülmemesi
gerektiðinin altýný çizer. Yalancý kendisine doðruyu söylenme hakkýný kaybetmiþ olsa bile, yalan söylemenin kötü
bir þey olduðuna dair diðer tüm sebepler hâlâ geçerlidir.
Ama durumun etiðinde þöyle bir
deðiþim söz konusudur; bu, yalancýya
yalan söylemenin baðýþlanabilir olma
durumu deðil, yalancýnýn kendisine
yalan söylenilmesiyle ilgili þikâyet
etmesini mazur gösterecek güçlü bir
ahlaki pozisyonda olmamasý durumudur. Diðer bir deyiþle, yalan
söyleyen kiþi kendisine yalan söylenmesiyle ilgili þikâyet edecek güçlü bir
pozisyonda deðildir. Sonuç olarak size
yalan söyleyene siz her zaman doðruyu
söylemekle yetkilisinizdir. Yalan her
zaman yalandýr. Doðruluk týynetiniz
olmuþ ise eðer, yürüyeceðiniz yol yalnýzca budur. Gerçek güç doðruluðun
gücüdür, enerjisidir.
37
fayda saðlayacaðýný umarak) birbirlerini aldatýrlar. Bu tarz bir aldatma her iki
tarafýn da oyunun kurallarýný bilerek
oynadýklarý bir oyuna benzer. Her iki
taraf da kendince kazanacaðýný umar.
Örneðin iþ hayatýnda kiþiler birbirine
satýþ yaparken: "Bu verebileceðim en
iyi fiyat" derler veya "O halde almýyorum" derler. Bu tarz ifadelerin aslýnda
doðruyu yansýtmadýðý her iki taraf
tarafýndan da içten içe bilinir.
Bazen öyle durumlar olur ki, bize
söylenenlerin gerçekten doðru olduklarýna inanasýmýz gelmez:
Flört ederken:
"Harika görünüyorsun"
Teþekkür: "Bu tam istediðimdi"
Resmi dil kullanýmý:
"Sizinle karþýlaþmaktan büyük mutlu
luk duydum" "Saygýlarýmla"
Pazarlýk yaparken:
"Verebileceðim en iyi fiyat budur"
Reklam: "Çamaþýrlarýnýzý en beyaz
yapan deterjan"
Yanlýþ mazeretler:
"Þu anda toplantýda"
BEYAZ YALANLAR
ALDATMAYAN YALANLAR
GÜNAH MIDIR, DEÐÝL MÝDÝR?
Beyaz yalanýn, karþýdaki kiþiye zarar
vermek amaçlý bir yalan çeþidi olmadýðý, tersine onlarýn kendilerini iyi hissetmelerini, duygularýnýn incinmemesini
saðlamak niyetli olduðu söylenir.
Bazen iki kiþi veya birkaç kiþiden
oluþmuþ bir grup bilerek ve de isteyerek (çünkü her iki taraf da bundan
Örneðin, bir yemeðe davetliyim ve ev
sahibi bana hazýrladýðý yemeðin nasýl
olduðunu soruyor. Gerçek cevap:
SEVGÝ DÜNYASI
38
"Korkunç bir tadý var" ama ben onun
yerine: "Çok lezzetli" diyorum. Böyle
bir durumda insanlar doðruyu söylemenin kötü bir þey olduðuna inanmýþlardýr. Ancak beyaz da olsa böyle
bir yalanýn da zararý vardýr, çünkü bundan güç alan ev sahibi yemeði yine
ayný þekilde piþirmeye devam edecek,
sizden sonraki misafirleri de bundan
nasiplerini alacaklardýr.
Aslýnda tümüyle "korkunç bir tadý
var" demek yerine, "Biraz baharat tadý
baskýn gibi geldi bana" "Eti þarapla mý
marine ettiniz? Bir de sirke ve
zeytinyaðýyla deneyin. O da güzel
oluyor" ya da "Benim damak tadým
olmamasýna raðmen, fena deðil" cümleleri de içinizdeki duyguyu karþýnýzdaki kiþiyi incitmeden söylemenin yollarýndan birisidir.
Çok sevdiklerimiz, kendilerine
duyduðumuz sevgiyi ve saygýyý
gönülden anlayabilecek kapasitedirler.
Bu nedenle söylediðimiz sözler ve
davranýþlarýmýz her zaman birbirimizi
daha yukarýya ve en doðruya çekecek
biçimde olmalýdýr. Diðer yanda kör
kadý doðruculuðu yapmak da karþýmýzdakine zarar verebilir. Söyleyeceklerimizin yerini, zamanýný ve dozunu bu
nedenle ince bir ayarla yapmamýz en
güzeli olabilir.
Yalanda esas ölçü, kendi menfaatimiz
için karþýmýzdaki kiþiye zarar veripvermemek olmalýdýr. Aslolan da budur.
TIBBÝ YALANLAR
Týp alanýndaki profesyoneller yalan
söylemeyle týp etiðini birbiriyle
uzlaþtýrmak zorunda hissederler kendilerini. Aslýnda týp profesyonelleri
kendilerini doðruyu söyleme konusunda diðer herkesten daha fazla sorumlu
hissederken týp etiði ilkeleriyle çatýþtýklarý zamanlar da olur.
Týp Etiðinin Temel Ýlkeleri Þunlardýr:
Otonomiye Saygý Duymak:
Hastalarýn da duyarlý ve bilgili seçimler
yapabilmelerini saðlamak için onlara
gerekli bilgiyi vermek.
Zararsýzlýk: Hastaya olabilecek en az
zararý vermek ya da tümüyle zararsýz
olmak.
Faydalýlýk: Hasta maksimum fayda
görsün diye her türlü riski, maliyeti ve
faydayý hem kanunen, hem dürüstçe
hesaplamak.
Adil Olmak: Kýsýtlý týbbi kaynaklarý
dürüstçe, hukuka uygun ve insan haklarý ilkeleriyle baðdaþýk biçimde kullanmak.
Doðruyu söylemek medikal etiðin
çoðu sisteminde açýkça ifade edilmiþ
bir ilke deðildir. Ancak bununla birlikte
hastaya yalan söylendiðinde hasta kendisi hakkýnda mantýklý ve bilgili bir
seçim yapamaz. Hasta haklarýna saygý
göstermek ölümcül bir hastalýða
yakalanmýþ olan kiþiler açýsýndan özel-
SEVGÝ DÜNYASI
likle önemlidir. O halde saðlýk profesyonelleri hastalarýnýn iyiliði için neden
yalan söylemek zorunda kalmaktadýrlar?
Böyle bir durumda bazen yalan
söylemek saðaltým yerine geçmektedir.
Böylece hasta olumlu bir ruh haline
gireceðinden yapýlan tedavi de olumlu
etkilenebilir. Gerçeði bilmek hastaya
zarar verebilir. Hasta aniden kötüleþebilir ve belki de kendisini öldürmeyi
seçebilir.
Bu tarz bir bilgi, zararý en az düzeye
indirgeyecek biçimde verilmelidir.
Hasta bilgiyi almaya hazýr halde
olmalýdýr ve verildikten sonra da uygun
destek almalýdýr.
Araþtýrmalar göstermiþtir ki, bu þekilde yapýldýðýnda, hastalar daha mantýklý tepkiler vermektedirler. Hastanýn
haklarýna duyulan saygý, hastanýn tüm
legal haklarýný kendisine bildirmektir
de ayný zamanda. Yalan söylemek hastayý kendi hayatýyla ilgili anlamlý
kararlar vermekten alýkoyar. Çünkü
eninde sonunda hasta, hastalýðýnýn
takip ettiði seyirde nereye doðru gittiðini anlar. Ve o zaman da yalanýn tüm
kötü sonuçlarýyla karþýlaþýr. Yapýlan
araþtýrmalar hastalarýn çoðunun ne
kadar kötü olursa olsun kendilerine
doðrunun söylenmesini istediklerini
göstermiþtir. Belki hasta doðrunun ne
olduðunu tam olarak anlamayacaktýr.
Böyle bir durumda hekimin onunla en
doðru iletiþimi kurarak, gerçekleri en
39
güzel ve anlaþýlabilir biçimde aktarmasý gerekir. Dürüstlük ve zekâ bu
baðlamda çok önemlidir.
Hasta elbet ki inkâr edecek ve tepki
gösterecek ama eninde sonunda kabullenecektir.
Aslýnda kesin doðru diye bir þey de
yoktur. Hastalýðýn gelecekteki seyri
çoðunlukla bilinmez. Hekim hastayý
hastalýðýn genel seyri ve olabilecek
olanlarla ilgili bilgilendirmelidir.
Demek ki yalan konusu üzerinde
hayli durulmasý gereken önemli konulardan birisidir. Yalan, günümüz
toplumunda altý daha kalýn bir çizgiyle
çizilmesi gereken bir konudur. Time
dergisinde yayýnlanan bir haberde,
yalanýn sosyal belirsizlik ortamlarýnda
yani insanlarýn birbirlerine karþý
davranýþlarýný idare eden kurallarý anlamazdan geldikleri ya da bilmedikleri
ortamlarda daha da büyüdüðü
yazýlmýþtý. Çünkü artýk çok az insan
yalan söylemelerini gerektiren bir
durumla karþýlaþtýðýnda etik ilkeleri
önemsiyor.
Yapmamýz gereken ilk þey etik
muhakemeyi devreye sokmak ve doðru
olan neyse onu yapmak olmalý.
Faydalanýlan Kaynaklar:
http://www.scu.edu/ethics/publications/iie/v6n1/lying.html (Santa
Barbara Üniversitesi)
BBC-Lying
SEVGÝ DÜNYASI
40
Gelecek 500 Yýlda
FÝZÝK
Kryon Celsesi,
Medyum: Lee Carroll, Çeviren: Necati Tarýman
17 Mayýs 2014 Moskova, Rusya
S
elâmlar sevgili varlýklar. Ben
Manyetik Hizmetten Kryon.
Yaklaþýk 3 saat önce partnerime
bu akþamki celsenin konusu hakkýnda
bilgi verdim. Bilimle ilgili bir celse
yapacaðýmýz zaman onu önceden
uyarýrým. Bu aslýnda onun açýsýndan
huzursuz olup olmayacaðý ile ilgili bir
testtir. Evet, bu celse gerçekten de fizikle
ilgilidir. Çok uzun bir celse olmayacak
ama uzun süre hatýrlanacaktýr. Bu bilgileri vermek için bu zamaný ve bu mekâný
(Moskova) seçtim.
celse tamamlanmadan önce bunun cevabýný almýþ olacaðýnýzý düþünüyorum.
Sevgili varlýklar, gerçekten de fizik ile
Tanrý'yý birbirinden ayrý tutmayý mý
düþünüyorsunuz? Sizin üç boyutlu varlýðýnýzla birlikte gelen önyargýnýz gerçekten de Tanrý'yý yaratýlýþýn dýþýnda tutmaya
çalýþacak þekilde mi yapýlandýrýlmýþ?
Durum tabii ki böyle deðil ancak bunlarý
bir araya getirmeye baþladýðýmýzda, iþin
bilimsel tarafý ile ilgilenmeyen bazýlarý
olacaktýr. Bu nedenle de olayý mümkün
olduðunca basit tutmaya gayret edeceðiz.
Her zaman "Bunun benim ruhsallýðýmla
ne ilgisi var? Neden meleksi bir varlýk
buraya gelip bilim hakkýnda konuþuyor?"
diye soranlar var ve hep olacaktýr. Bu
Partnerim bu tartýþmalarda genellikle
gerginleþir çünkü onun arka planýnda
fizik yer almamaktadýr. Dolayýsýyla, bu
konulardan söz ettiðimiz her seferde,
SEVGÝ DÜNYASI
olayýn onun kapsama alaný (liginin) dýþýna çýktýðýný düþünmektedir (bu konuda
eðitimi olmamasý dolayýsýyla). Partnerim
gönülle ilgili konuþmalar yaptýðýmýzda
çok daha rahattýr. Tanrý sevgisi ve
sevginin her insanýn sahip olduðu kiþisel
özellikleri hakkýnda konuþtuðumuzda
bunu anlamakta, hissetmekte, bilmekte ve
deneyimlemektedir. Ama olayýn atomik
yapýsý hakkýnda konuþmaya
baþladýðýmýzda, huzursuz olmakta ve
gerginleþmektedir.
Sizler fizik hakkýnda ne biliyorsunuz?
Çoðunuz bu soruya pek fazla bilginiz
olmadýðý þeklinde cevap verirken,
bazýlarý epeyce bilgisi olduðunu söyleyecektir. Bu akþam konuþacaðýmýz konunun
özelliklerini biraz basitleþtirip üstündeki
gizem örtüsünü aralayalým. Fizik her
þeyin çalýþma þeklini tarif eden bilim
koludur. Þimdiye dek iþlerin yürümesinin
fiziksel kýsmý ile sýnýrlý olmuþtur ve onun
ötesine pek geçmemiþtir. Örneðin fizikte
ruhsallýk için ayrý bir bölümünüz yok.
Ve doðrusunu isterseniz böyle bir baðlantý olduðu hakkýnda da hiçbir bilginiz yoktur. Dolayýsýyla, okul müfredatýnýzda
böyle bir ders de yoktur. "Ders kutularýnda" eðitim kurumlarýnýz kimya ve biyoloji bilimini fizikten ayýrmaktadýr ama
gelecekte bir gün tüm öðrenim kutularýnýn merkezinde ve baþlangýcýnda fizik
olacaktýr. Çünkü zaman içinde fizik her
þeyin ortak paydasý haline gelecektir.
Bundan sonraki dakikalarda size bundan sonraki 300 - 500 yýl arasýndaki
sürede fizik alanýnda yapacaðýnýz keþiflerin potansiyellerini sunmak istiyorum.
41
Bu iþler sizin açýnýzdan çok yavaþ
gerçekleþir ve þu anda da bunun çok uzun
bir süre olduðunu düþünüyorsunuz
sevgili varlýklar. Bununla birlikte, size
hatýrlatmak isterim ki, saðlýk baðlamýnda
birinci dünya olarak adlandýrýlan ülkelerde yaþayan insanlarýn ortalama yaþam
süresi 80 yýla doðru çýkmaktadýr. Eðer
ortalama yaþam süresini 80 yýl olarak
kabul ederseniz, yaklaþýk 300 yýllýk
sürede kaç kez yaþamanýz gerekir? Bu bir
elin parmaklarýnýn sayýsýndan daha azdýr.
Bunu temel alýrsanýz, bu sürenin o kadar
da uzun olmadýðý ortaya çýkar, deðil mi?
Þimdi size bu süre içinde neler olabileceðini veya sadece üç veya dört kez daha
buraya geri geldiðinizde neler görebileceðinizi söylememe izin verin.
Kuantum fiziðinden söz edildiðini herhalde duymuþsunuzdur. Ýsterseniz bunu
biraz basitleþtirelim ve kuantum
sözcüðünü de o kadar fazla kullanmayalým. Bunun yerine çok boyutlu fizik terimini kullanalým. Bugün itibarýyla fiziðinizin çoðunluðu dört boyuta kadar
ulaþan tek boyutlu fizikten oluþmaktadýr.
Sizler 4 boyut içinde yaþýyorsunuz (siz
buna üç boyutlu deseniz de) ve bu sizin
ortak gerçekliðinizdir. Sizin anladýðýnýz
fizik 4 boyut içinde gerçekleþmektedir ve
doðrusaldýr. Kuantum fizik ise 4 boyutun
ötesinde çok boyutlu olarak iþ görmektedir. Ýþ bu kadar basittir. Þu anda, siz burada otururken belirli þeylere ve iþlerin
belirli þekilde yürümesine alýþýksýnýz. Ýþte
bu deðiþmek üzeredir.
Size önünüzdeki zamanda yapýlacak
olan 4 önemli keþiften söz edeceðim ve
SEVGÝ DÜNYASI
42
herkesin anlayabilmesi için bunlarý
basitleþtireceðim. Teknik detaylara veya
fiziðin zor kýsýmlarýna girmeyeceðim.
Bunun yerine, burada söz konusu olan
kavramlarý açýklayacaðým.
Akýllý Tasarým: Yeni Bir Önerme
Partnerim verdiði derste genel olarak
evrende yaþamýn geliþmesini ve evrimi
incelemiþ olan bir astronom ve fizikçiden
söz etmiþti. Bu astronom ve fizikçi olaylarýn size öðretilmiþ olduðu þekilde (geliþigüzel ve tesadüfi) gerçekleþmiþ olamayacaðýný fark etmiþti. Matematik bu keþfi
büyük ölçüde desteklemektedir ve istatiksel olarak bunlarýn tesadüfen olmasý ihtimali neredeyse sýfýrdýr. Giderek daha
fazla bilim insaný bu sonuca varacaktýr.
Evreninizin, Galaksinizin ve tüm gezegenlerin her geliþim aþamasýnda, sadece
çarpýcý istatiksel verilere dayanarak bile,
iþin baþýndan beri bir tasarým veya bir
eðilim olmasý gerektiði anlaþýlacaktýr. Bu
nedenle, burada kullanýlmýþ olan akýllý
tasarým ifadesi aslýnda gelecekte yapýlacak bir keþfi temsil etmektedir. Bunun
hakkýnda daha sonra konuþacaðýz.
Sizi ziyaret için diðer yýldýz sistemlerinden gelmiþ olanlar þimdi gülümsüyorlar çünkü bundan sonra ne söyleyeceðimi
biliyorlar. Onlarýn seyahat etme ve
buraya gelme yeteneklerinin temelini
"gizli fizik" oluþturmaktadýr. Bu ayný
zamanda onlarýn aydýnlanmasýnýn da
temelidir. Bu aslýnda çok boyutlu fiziktir
ve onlarýn gerçekliðinin ve ruhsallýðýnýn
çekirdeðidir. Onlar ayrýca sizlerin þu aþamada kendinize gerçek olarak algýlama
izni vermeyecek olmanýzdan dolayý
bunun büyük kýsmýný anlamayacaðýnýzý
da biliyorlar. Nereden baþlasam acaba?
Kuantum Mercek
Size daha önce söylediklerimle baþlayalým. Pek uzun olmayan bir süre içinde
yapýlacak olan ilk önemli keþiften iki yýldan beri söz ediyorum. Bu aslýnda hiç de
yeni olmayan bir fikirdir ve kuantum
enerjinin görülmesi ve ölçülmesi
yeteneðiyle ilgilidir. Ýsterseniz bunu
baþka þekilde ifade edelim. Bu çok
boyutlu fizikte kalýplarý (örüntüler: Belli
bir kurala göre düzenli olarak tekrar eden
sayý ve þekiller) açýkça görme ve ölçme
yeteneðidir. Dört boyuttan (sizin gerçekliðiniz) çýkar çýkmaz, etrafýnýzda doðrusal
olmayan boyutlarýn bir kabarcýðý var gibi
görünecektir. Ýnsanlar boyutlarý saymak
isterler. Ve bu dört boyutta kalmak
isteyen kiþi için çok kafa karýþtýrýcý bir
durumdur. Bununla beraber, gerçek þudur
ki, dört boyutun ötesine geçtiðinizde var
olan her þey sürekli olarak deðiþime
uðrar. Bunlar doðrusal deðildirler ve
sayýlarý da belirlenemez. Buna sürekli
olarak deðiþime uðrayan çok boyutlu bir
enerji çorbasý diyebiliriz.
Þeylerin tümüyle "imkânsýz"
davranýþlar sergilemelerini gördüðünüzü
hayal edebilir misiniz? Ýþte bu çok boyutlu gerçeklik olurdu. Beyin bunun için bir
alýþma döneminden geçmelidir ve bu olacaktýr da. 200 yýl önce New England
eyaletinde yaþayan bir vatandaþa ileride
bir gün seslerin ve hareket eden resimlerin havada hareket edeceðini ve tüm
SEVGÝ DÜNYASI
dünyanýn bunu anýnda duyup görebileceðini söylediðinizi hayal edin. Bugün bu
olaylar her gün gerçekleþiyor ama siz
buna hiç þaþýrmýyorsunuz bile çünkü artýk
sizin gerçekliðiniz oldu. Oysa o günün
insanlarý böyle bir þeye kesinlikle inanmazlardý ve söyleyen de en azýndan dengesiz olarak yaftalanýrdý. O günün þartlarýnda böyle bir þey insanlarýn algý tablosunda, gerçeklik algýsýnda yer almýyordu.
Ýnsanlar boyutlarý saymak isterler.
Ýnsanlar birçok potansiyel görürler ve
onlarý numaralandýrarak çeþitli kutularda
gruplar halinde toplarlar. Bu doðrusal bir
kavramdýr ve gelecekteki çok boyutlu
düþünme tarzý bakýmýndan doðru deðildir.
Bununla birlikte, bunu yapmak iþinize
gelir çünkü "fiziksel rahatlýk düzeyinize"
çok uygundur. Hissettiðiniz enerjileri
tanýmlamanýza ve þeyleri bölümlere
ayýrmanýza yardýmcý olur. Ama iþin
doðrusu dört boyutun ötesine geçtiðinizde her þeyin kendisini sürekli
deðiþtirip durmasýdýr. Sizler sonuç
olarak bu enerjileri "kuantum örüntüleri"
olarak göreceksiniz.
Bu kuantum veya çok boyutlu örüntüler
bir kuantum mercek ile tasarýmlanacak
olan bir aygýt ile görülebilecektir. Burada
bizim deyimimizle "kryo-enerji" iþin
içinde olacaktýr. Bu süper soðutma
teknolojisidir ve daha önceden süper
soðutma biliminin, icatlarýn ortaya çýkmasýný destekleyecek potansiyele sahip
olduðunu ve adý geçen merceðin plazmadan yapýlacaðýný söylemiþtik. Bu daha
önce üzerinde konuþtuðumuz bir konu
olduðu için yeni deðildir. Yeni olan husus
43
nelerin geldiðini ve bunlarýn neden
geldiðini daha iyi anlayabilmeniz için
bizim bunlarý bir araya getiriyor
olmamýzdýr.
Bu icat neden bu kadar önemlidir? Bu
icat, yani kuantum mercek, gerçekleþtiðinde sadece fizik için kullanýlmayacak ve aslýnda kullaným astronomi ile
baþlayacaktýr. Ama zaman içinde mercek
küçüldükçe ve yaþama bakmak için kullanýlmaya baþlayýnca, bilim her yerdeki
kuantum örüntüyü görmeye baþlayacaktýr. Ýnsanlýk kuantum örüntüyü doðanýn
her tarafýnda ve ayrýca ve özellikle de
insanýn Merkabah'ýnda görecektir! Her
bir insanýn çevresinde 8 metre
geniþliðinde bir kuantum örüntü görmeyi
hayal edin. Bu noktada bazý yeni ve
temel bilimsel sorunlarýn baþlamasýný
görebiliyor musunuz? "Bu yaþam mý
yoksa bilim mi? Yaþamý yeniden tanýmlamamýz mý gerekiyor?"
Ýki Yasa Daha
Kuantum örüntüyü görme yeteneði
fizikte ikinci önemli keþfin yapýlmasýna
yol açacaktýr ve böylece iki yeni yasa
ortaya çýkacaktýr. Daha önce de söylemiþ
olduðumuz gibi, bu yasalar güçlü ve
zayýf çok boyutlu kuvvetle ilgili olacaktýr. Böylece bilinen fizik yasalarý dörtten,
altýya çýkacak ve ayný zamanda çok
boyutlu yasa kavramý ortaya çýkmýþ olacaktýr. Þimdi eksik olan bu yasalar þu
anda varolan bir gizemin açýklanmasýna
yardýmcý olacaktýr ve bu gizem de kozmosta eksik olan enerjidir. Bu ayrýca
fizikteki ruhsallýðýn anlaþýlmasýnýn da
44
baþlangýcý olacaktýr ama bu daha sonra
gerçekleþecektir.
Bu iki yeni yasa en sonunda sizin
Evrende ve kendi Galaksinizde
gördüðünüz enerjiyi tam olarak açýklayacaktýr. Þimdi sizlere bundan önce vermemiþ olduðumuz bazý bilgileri vereceðim. Sizler evren ve galaksi sözcükleri
ile ayný þeyi kastetme eðilimi gösteriyorsunuz ama bu ikisi ayný þeyi ifade etmez.
Sizin Galaksinizde geçerli olan fiziðin
mutlaka tüm galaksilerde geçerli olmasý
gerekmez, çünkü onlarýn kendi ruhsal sistemleri var. Bu nedenle, size bilginizi ve
çalýþmalarýnýzý kendi Galaksiniz ile sýnýrlandýrmanýzý tavsiye ediyorum. Yaþam
için yaratýcý çekirdek sizin Galaksinizin
merkezinden gelmektedir. Bununla ilgili
baþka herhangi bir þey söylemeyeceðim.
Burada görülecek çok þey var dediðimde
bana inanabilirsiniz!
Bu iki yeni yasa ne getirmektedir? Ýlk
olarak uzayýn sonsuzluklarýnda bulunan
karanlýk maddenin ne olduðunun izahý
olacaktýr. Çok boyutlu fizikte enerji
vardýr. Atomun çok boyutlu parçasýnýn
kuantum hali pek anlaþýlmamýþtýr, hattâ
hiç anlaþýlmamýþtýr. Orada enerji vardýr.
Orada muazzam enerjiler vardýr.
Astronomlarýn göklerde varlýðýný belirlemelerine raðmen henüz görülmesi
mümkün olmayan enerjinin açýklamasý
olacaktýr bu. Bilim insanlarý bunu
Newton sisteminin bir parçasý olarak
etiketlediler ama bu doðru deðildir. Bu
çok boyutlu fiziðin parçasý olan doðrusal
olmayan bir sistemdir. Çok boyutlu enerji
çok güçlüdür ama doðrusal modellere
SEVGÝ DÜNYASI
uygun deðildir. Geçmiþte karanlýk
madde çok büyük çapta enerji olarak
addedilmiþti (etrafýndaki þeyler üzerindeki etkileri temel alýnarak). Atomun çok
boyutlu bölümü hâlâ tam olarak anlaþýlabilmiþ deðildir. Orada enerji vardýr, hem
de inanýlmaz büyüklükte enerji. Bunun
doðrusu ortaya çýktýðýnda bu astronomlarýn gökte karanlýk madde olarak
gördükleri þeyin açýklamasý olacaktýr.
Ýkinci husus: Bu iki yeni fizik yasasýnýn
size þimdiye dek hep arzu etmiþ
olduðunuz þeyi getireceðinin kabulü olacaktýr ve bu da bedava enerjidir. Sizler
zaten sezgisel olarak dünyada enerji üretiminin çok eski ve ilkel bir yöntemle
gerçekleþtirildiðini biliyorsunuz, öyle
deðil mi? Dünyayý kazýp çýkarýlanlarý ýsý
elde etmek için yakmak arkaik (çok eski)
bir yöntemdir. Aslýnda her þey ýsý elde
etmek için yapýlýr deðil mi? Aslýnda her
þey ýsý aracýlýðý ile devinim yaratmaktýr,
öyle deðil mi? Sizin enerji elde etmek
için bildiðiniz ve anladýðýnýz þeyler bunlardýr. Þimdi iddialý bir beyanda bulunacaðým. Gelecekte bir gün, þu anda
enerji hakkýnda bildiðiniz her þey, tekerleði icat ettiðiniz, hattâ ateþi bulduðunuz
tarihteki teknolojinin durumu kadar ilkel
olarak algýlanacaktýr. Ýþte sizin enerji elde
etmek yöntemleriniz o denli arkaiktir.
Sizler çok boyutlu fiziðin o bölümünün
kilidini açtýðýnýzda, çok rafine yöntemlerle ve patlama veya ýsý kullanmaya gerek
kalmadan sýnýrsýz enerji yaratabilecek
durumda olacaksýnýz.
Þimdi bazýlarýnýz gezegende yapýlmýþ
olan bazý icatlar sayesinde bunun zaten
SEVGÝ DÜNYASI
baþarýlmýþ olduðunu söyleyeceklerdir.
Doðru ile uzaktan yakýndan ilgisi
olmadýðýný söylemem gerek! Çok boyutlu
kuvvetlerden nasýl incelikle yararlanabileceðiniz hakkýnda hiçbir fikriniz yok.
Gerekli aygýtlara sahip deðilsiniz ve þu
anda henüz ne yaptýðýnýzý göremiyorsunuz. Henüz o noktaya ulaþamadýnýz.
Þimdi hemen "Ama Kryon atomdaki
enerjiyi nasýl serbest býrakabileceðimizi
biliyoruz. Nükleer gücü kullanabilecek
durumdayýz." diyeceksiniz. Gerçekten
mi? Nükleer gücün ne olduðunu biliyor
musunuz? Sizin yaptýðýnýz iþ ýsý elde
etmek için kontrollü patlamaya yol
açmaktan ibarettir. Hiç zarif bir yöntem
olmadýðý gibi sizler açýsýndan tehlike
yaratmaktadýr ve ayrýca süreç içinde
insanlara zarar verebilecek yan ürünler
ortaya çýkmaktadýr. Sizce bu iyi bir þey
mi oluyor þimdi? Þöyle düþünün: Bu
süreçte buhar elde etmek için çok tehlikeli boyutlara ulaþabilecek bir patlama kontrol altýnda tutulmaktadýr. Nükleer reaktörler aslýnda dünyanýn en pahalý buhar
makineleridir. Nükleer güç! Hiçbir
fikriniz yok.
Size bununla ilgili bir örnek vermek
istiyorum. Þimdi diyelim ki, baþka bir
gezegende yaþayan birisi piyanoyu icat
eder. Oradaki varlýklar bu piyano ile çok
ilginç sesler çýkarýlabildiðini keþfederler.
Þimdi yine diyelim ki, bu sesler
piyanonun mucidi olan bu uzaylý varlýk
için çok yeni olsun ve bu varlýk bu
piyanoyu binanýn ikinci katýndan aþaðýya
atarsa çok eðlenceli sesler çýkarabildiðini
keþfetmiþ olsun. Parçalanma ve tellerin
kopmasý nedeniyle çýkan sesler müzik
45
olur bu durumda. Ýþte bunu nükleer güç
ile mukayese edebiliriz. Sizler atomun
tuþlarýna nasýl ve nerede basacaðýnýzý
bilecek zarafete sahip deðilsiniz. Birlikte
çalýþabilen ve yavaþça ve zarafetle ihtiyaç
duyabileceðiniz tüm enerjiyi serbest
býrakacak çok boyutlu titreþimleri,
eþgüdümlü enerji konçertosunu, nasýl
bulabileceðinizi bilmiyorsunuz. Þimdi iyi
dinleyin çünkü ileride bu mesajý okuyacak olan fizikçiye bir ipucu vereceðim.
Enerjiyi ýsý elde etmek için serbest býrakmayacaksýnýz. Bunun yerine, nesneleri
her yöne itekleyen enerjiyi serbest
býrakacaksýnýz. Aslýnda kütleyi kontrol
edeceksiniz. Bunu tahayyül etmeye
çalýþýn.
Yaratýcý Kaynakla Uyumluluk
Üçüncü keþif benim deyimimle yaratýcý
kaynakla uyumluluk olacaktýr. Bu
yaratýlýþtaki hayýrseverlik tavrýdýr, yani
akýllý tasarým ve ötesi. Bu atomik yapýnýn
içinde bulunmaktadýr. Bu "atomun içindeki Tanrý'dýr". Bu öylesine önemli bir
keþif olacaktýr ki, gezegendeki tüm
dinleri olumlu yönde sallayacaktýr. Bu
keþifle Tanrý'nýn fizikte fiilen yer aldýðý
ispatlanabilir þekilde ortaya çýkacaktýr.
Tanrý'nýn kelimenin tam anlamý ile fizikte
elinin olduðu ispat edilebilir olacaktýr.
Yaratýcý kaynakla uyumluluk fiziðin
çalýþma þeklinde hayýrseverlik yaratmaktadýr. Bu ise tavrý olan fizik demektir.
Böylece madde içinde ilâhilik olduðu
kabul ve tasvip edilecektir. Üstelik bu
iþin daha sadece baþlangýcýdýr. Size
bunun ne zaman gerçekleþeceðini
söyleyemem, çünkü bu her þeyde
SEVGÝ DÜNYASI
46
Tanrý'nýn varlýðýnýn kanýtýnýn baþlangýcý
olacaktýr.
""Þimdi "Kryon, bu örgütlü dinleri
altüst edecek mi?" diye sorabilirsiniz.
Hayýr, bu örgütlü dinleri biraraya getirecek. Dünya zaten þu anda tek tanrýlý bir
gezegen konumunda. Tüm dinlerde bulunan tüm doktrinlerde tek Tanrý prensibi
geçerli. Dünyanýn her tarafýndaki dinler
zaten tek Tanrý'dan kaynaklanan bir
yaratýlýþý kabul ediyor ve onaylýyorlar. Bu
söylediklerim onlarýn kulaklarýna müzik
gibi gelecektir. Tüm maddede Tanrý'nýn
varlýðýnýn ispatý ruhsallýðý altüst etmeyecek ama onlarý bir araya getirecek.
Kutlanacak ortak bir þeyler olacak ve
doktrinler yavaþça deðiþecekler. Burada
ortak noktalar ve inancýn eþzamanlýlýðý
söz konusu olacaktýr. Bunu görebiliyor
musunuz? Ancak, tüm bunlar olmadan
önce herkesin birbirleriyle karþýlýklý
olarak uyum içinde olmasý gerekmektedir. Sizler hâlâ birbirinizi öldürmekle
meþgulken ve birbirinizden ölesiye nefret
ederken bu iþlerin olmasý mümkün
deðildir. Ama siz bunu zaten biliyorsunuz
deðil mi?
Ýnsanlarýn hiçbir ortak noktasý olmazsa,
ne olur? O zaman birbirlerinden ayrý durmaya ve hattâ birbirleri ile savaþmaya
eðilim gösterirler. Peki, insanlar birçok
ortak noktalarý olduðunu keþfederlerse ne
olur? O zaman da birleþmeye, kaynaklarý
paylaþmaya ve sahip olduklarýný kutlamaya eðilim gösterirler. Bu durumun
Dünya gezegenini nasýl etkileyebileceðini
anlayabiliyor musunuz? Yaþlý ruh, senin
beklemekte olduðun þey budur. Bunun
gerçekten fizikten gelebileceðini bekliyor
muydun? Ama öyle olacak ve neden
olmasýn ki? Eðer her þeyin nasýl ve ne
olduðu ve nasýl birlikte çalýþtýðý üzerine
yapýlan çalýþmalar sonucunda her þeyde
Tanrý'nýn varlýðý ortaya çýkarsa, bu birleþtirici olmaz mýydý? Bunun makul
olduðunu kabul edersiniz sanýrým. Her
þeyin ortak paydasý sevgidir.
Bilincin Fiziði
Gezegende yapýlacak dördüncü
büyük keþif muhtemelen sýra olarak da
sonuncusu olacaktýr. Bu keþifle insan
bilincinin, çok boyutlu fiziðin bir özelliði
olduðu ortaya çýkacaktýr. Ele avuca sýðmaz enerji olan insan bilinci çok boyutlu
kuantum fiziði olarak kabul edilecektir ve
bunu destekleyecek yasalar ve kurallar
genel kabul görecek, uygulanacak ve kullanýlacaktýr.
Ne kadar ileri gidebileceðinizi anlayabiliyor musunuz? Pleiadeslilerin neler
yapmýþ olduklarýný görebiliyor musunuz?
Þimdi yýldýzlardan gelenlerin neden geri
planda kalýp sizlerin onlarýn bildikleri
þeyleri keþfetmenizi beklediklerini
anlayabiliyor musunuz? Onlar bunlarý
size öylece vermeyecekler. Sizler kendi
özgür iradenizle bu keþifleri kendi
gerçekliðiniz içine yerleþtirmek durumundasýnýz ama potansiyeller þimdiden
ortaya çýktý bile. Fizikteki bu yeni keþifler sizleri beklemekteydiler ama sizin
gündönümünün devinimi iþaretini geçmeniz gerekiyordu. Bu sizin eski enerjiyi
SEVGÝ DÜNYASI
arkada býraktýðýnýzý ve artýk dünyanýn
sorunlarýný çözüme kavuþturma sürecini
baþlatabilecek konuma geldiðinizi
gösterecek olan iþaretti. Bunun içine
fiilen insan tabiatýný deðiþtirme potansiyeli de dâhildir. Ve bu sayede savaþ çýkmasý ihtimali iyice azalmýþ olacaktýr.
Size daha önceden eski enerji ile yeni
enerjinin karþý karþýya geleceðini ve tüm
gezegen çapýnda eski tarihsel düþmanlarla eski tarihsel bilinç arasýnda küçük
savaþlar çýkacaðýný söylemiþtik. Sözü
edilen keþifler ancak bu anlaþmazlýklar
nihai olarak çözüme kavuþturulduktan
sonra yapýlacaktýr. Sizin zamanlama
konusunda kaygýlanmanýza gerek yok.
Çünkü ortalýðýn yeni için temizlenmesinden önce, genellikle eski fikirlere sahip
olan eski bir neslin býrakýp gitmesi icap
eder. Bunu daha önce de belirtmiþtik. Bu
keþiflerin size ancak yeni bir enerji içinde
verilebiliyor olmasýnýn nedeni daha olgun
bir insan tabiatý ile sizlerin bu keþifleri
silah haline getirmeyecek olmanýzdýr.
Bunun yerine bu keþiflerin insanlýðýn
beslenmesi, giydirilmesi ve karþýlýklý ve
iþbirliðine dayalý hoþgörü temelinde, birlikte yaþamaya karar vermiþ olan insanlar
için enerji yaratýlmasý yönünde kullanýlmasý amacýyla yöntemler ve yollar bulunacaktýr.
Bunun çok güzel olduðunu herhalde
kabul edersiniz. Eðer Pleiadesliler'e sorabilecek olsaydýnýz, onlar size bunlara
sahip olmanýn ve Tanrý'nýn hayýrseverliði
ve iyilikseverliði de dâhil olmak üzere
onlarý atomun içinden çekip almanýn ne
anlama geldiðini anlatýrlardý.
47
Son olarak da size kimyanýn fiziðin bir
dalý olarak kabul edileceðini söylüyorum.
Nihayetinde gezegende bulunan tüm kimyasal maddeler, tüm maddeler ayný fizik
yasalarýna uymaktadýrlar. Kuantum mercek her þeyin içindeki çok boyutlu yaþamý ortaya çýkaracaktýr ve böylece biyolojinin kimyasý da yeni fizik kurallarýna
uyacaktýr. DNA çok özeldir ve gezegendeki tüm bilimlerin bir birleþimidir. Onda
çok boyutlu özellikler vardýr. DNA hem
kuantum haldedir hem de içinde yaratýcý
kaynaðýn tohumlarýný barýndýrmaktadýr.
Onun belleðinde sizin þimdiye dek tüm
yaþadýklarýnýz ve görüp geçirdikleriniz
muhafaza edilmektedir. DNA gezegendeki en karmaþýk çok boyutlu yaratýlmýþ
þeydir ve zaman içinde baþka bir keþif de
yapacaksýnýz: Tutarlý DNA.
Ah evet, doktor (bu toplantýda bulunan
Dr. Todd Ovokaitys kastediliyor) bunun
ne anlama geldiðini bilmek istiyor.
Doktor neyle tutarlý, neyle uyumlu olacaðýný bilmek istiyor. "Kryon, bunu söyleyip öylesine havada asýlý durumda
býrakamazsýn. Tutarlý DNA deyip, ne ile
tutarlý olduðunu söylemeden býrakamazsýn" O zaman onun çalýþmalarý
sýrasýnda zaten bir bölümünü fark ettiði
bazý þeyleri ifþa etmem gerekiyor. Eðer
bazý spesifik boyutsal özelliklerle tutarlý
olursa, çok boyutlu DNA sizin sihir
olarak adlandýracaðýnýz bazý þeyleri
yaratacaktýr. Siz bunu sihir olarak
adlandýrýrdýnýz. Çünkü bu süreç içinde,
insan DNA'sýnýn görünüþte geliþme kaydetmeye baþladýðýna þahit olurdunuz.
Bunun sonucunda yaþamýn þimdikinin
dört katý uzunluða ulaþtýðýný görürdünüz.
48
% 30 randýmanla çalýþan DNA ile % 90
randýmanla çalýþan DNA arasýndaki fark
bizim "Tutarlý DNA" adýný verdiðimiz bir
boyutsal uyumdur. Þimdi bu söylediklerimi çoðunuzun anlamadýðýný biliyorum
ama o anladý. Zaten onun ve benim burada oturmamýzýn nedeni budur.
Gelecekte bu söylediklerimi dinleyecek
olanlara ise þunlarý söyleyeceðim: Kryon
celseleri sonsuza kadar muhafaza edilecektir. Onlar hiçbir zaman kaybolmayacaktýr. Partnerimin dünyadan ayrýlmasýndan çok sonra bir ezoterik kütüphane olacaktýr ve o kütüphanede diðer þeylerin
yanýnda bugünkü celse de yer alacaktýr.
Yaþlý ruh þimdi karþý karþýya olduðun
meydan okumayý söylüyorum. Yeniden
dünyaya döndüðünde, bu kütüphaneyi
bulmaný istiyorum ve bunu istememin
nedenini de söyleyeceðim. Bunun nedeni
sizlere bugün söylemiþ olduðum þeylerin
ileride bunun gerçek bir iletiþim olduðunun kanýtý olacak olmasýdýr. Eðer bu
söylediklerimden sadece bir tanesinin
bile size söylediðim þekilde gerçekleþtiðini görebilirseniz, bu keþif zarfýný açmýþ
olacaktýr. O zaman sizler diðerlerini de
aramaya baþlayacaksýnýz. Bugün bu
söylenenlerin hiçbirini anlamamýþ olabilirsiniz ama bir sonraki yaþamýnýzda
veya belki ondan sonraki yaþamýnýzda
anlayacaksýnýz. Bu bilgi asla eskimeyecektir. Gelecekte bu mesajý dinlemenin,
görmenin ve okumanýn öyle yöntemleri
olacaktýr ki, sizler bunu bugün hayal bile
edemezsiniz. Gelecek çok farklý olacaktýr
ama bu bilgi kaybolmayacaktýr. Bugün
söylediklerim ve sunduklarým zaman
SEVGÝ DÜNYASI
içinde kanýtlanacaktýr ve sizler bunlarý
görmek üzere burada olacaksýnýz. Ýleride
"Kryon" kelimesini duyduðunuzda,
Akaþýnýz'da bir zil sesi duyulmasýný istiyorum. Böylece bu kelimenin anlamýný
öðrenmek için çalýþma yapmaya koyulacaksýnýz ve bu sayede size bir gün her
þeyde Tanrý'yý keþfedeceðinizi söylediðim
bugünün, bu yerin ve bu toplantýnýn enerjisi hatýrlatýlacaktýr.
Tüm bunlarýn yükselmiþ bir gezegeni
nasýl þekillendirmeye baþladýðýný görebiliyor musunuz? Bunu bir kez keþfettikten sonra asla inkâr edemezsiniz. Bulduðunuz þeyi silemezsiniz. Onu baský altýna
da alamazsýnýz çünkü herkes birlikte bilecektir ve o hiç kimse tarafýndan size karþý
kullanýlamaz. Tüm dünya tedricen burada
kimlerin ve niye bulunduðu ile ilgili
görüþlerini deðiþtirmeye baþlayacaktýr.
Ýsterseniz bir Pleiadesli'ye sorun çünkü
onlar tüm bu süreçlerden geçtiler. Onlara,
"Sizde bu keþifler var mý? Bunlarý biliyor
musunuz?" diye sorabilirsiniz. Tabii ki
biliyorlar. Bunlarý da, bundan fazlasýný da
biliyorlar. Size sadece gelecek 500 yýldan
söz ettim ve bu bugün için yeterlidir.
Ondan sonra gelen 500 yýldan hiç söz
etmedim daha.
Burada pek çok þey var ve bunlarýn
hepsi, ama hepsi sizin etrafýnýzda dönmektedir. Bu keþifleri yapacak olan
insandýr. Bu keþiflerden yararlanacak
olan da insandýr. Bu baþlangýç için çok
uzun zamandan beri bekliyorsun yaþlý
ruh. Artýk geliþini kutlayabilirsin.
KRYON
“Lütfen Yeni Yýlda
Aboneliðinizi
Yenilemeyi
Unutmayýnýz!..”
Deðerli
Okuyucularýmýz
Sevgi Dünyasý Dergimiz
Haziran 2007 tarihinden
baþlamak üzere yalnýzca
abonelerimize ulaþmaktadýr.
Bizlerle olmaya devam etmek istiyorsanýz,
Haberleþme Adresi: [email protected]
En içten sevgilerimizle
Sevgi Dünyasý
Adý, Soyadý:
Adres:
Posta Kodu:
Ýlçe:
Ýl:
Tel:
2014 yýlý için tek
Abone ücreti:
.....................................................
.....................................................
.....................................................
.....................................................
.....................................................
.....................................................
dergi fiyatý:
7.00 TL
Yurt içi
80 TL
Yurt dýþý
100 TL
Posta Çeki No: 10214085
(Sevgi Yayýnlarý)
Ýþ Bankasý IBAN: TR77 0006 4000 0011 0180 6837 24

Benzer belgeler

2013 Mart Sayı - xn--sevgiyaynlar

2013 Mart Sayı - xn--sevgiyaynlar DÜNYA HAYATI BÜYÜK BÝR ÝMTÝHAN

Detaylı

2013 Ağustos Sayı - xn--sevgiyaynlar

2013 Ağustos Sayı - xn--sevgiyaynlar Nelda Bayraktar Hale Ürkmezgil Haberleþme ve Okur/Abone Ýliþkileri:

Detaylı

2013 Mayıs Sayı - xn--sevgiyaynlar

2013 Mayıs Sayı - xn--sevgiyaynlar ÝÇÝNDEKÝLER Aylýk Kültürel ve Siyasi Dergi Cilt: 46 Sayý: 549 Eylül 2014 Onur Baþkaný: Dr. Refet Kayserilioðlu Sahibi ve Genel Yayýn Müdürü: Ayþegül Kayserilioðlu Yazý Ýþleri Müdürü: Güngör Özyiði...

Detaylı