GİZEMLİ İÇSELLİK

Transkript

GİZEMLİ İÇSELLİK
ÞUBAT 2014 Sayý: 542 Fiyat: 7 TL
KUTSAL BÝLGÝ YOLU: VAHÝY
ÖLÜM BÝR SON MU?
GÝZEMLÝ ÝÇSELLÝK
ÝÇÝNDEKÝLER
Birbirimizin Derdi ile
Dertlenmedikçe .................................. 2
Aylýk Kültürel ve
Siyasi Dergi
Cilt: 46 Sayý: 542 Þubat 2014
Dr. Refet Kayserilioðlu
Hz. Lût ve Toplumsal
Eþcinsellik ........................................... 6
Ahmet Kayserilioðlu
Onur Baþkaný:
Dr. Refet Kayserilioðlu
Sahibi ve Genel Yayýn Müdürü:
Ayþegül Kayserilioðlu
Yazý Ýþleri Müdürü:
Güngör Özyiðit
Yayýn Kurulu:
Güngör Özyiðit
Nelda Bayraktar
Hale Ürkmezgil
Haberleþme
ve Okur/Abone Ýliþkileri:
0535 4554223 - 0549 7220248
Yönetim Yeri:
Hayri Eðmezoðlu Sk. Ýkizler Ap.
No: 8 D: 32 Erenköy/Ýst.
Baský:
Hedef Dijital Baský
Taksim Cad. No: 19/A
Taksim/Ýstanbul
Fiyatý: 7 TL
Yýllýk Abone: 80TL
Yurt Dýþý: 100 TL
Kutsal Bilgi Yolu:
Vahiy ................................................. 12
Güngör Özyiðit
Mevlânâ ve Semâ ............................. 16
Derleyen: Nihal Gürsoy
Ölüm Bir Son mu? ............................. 20
Derleyen ve Çeviren: Zuhal Voigt
Roma Uygarlýðýnda
Kadýnlar - 2 ....................................... 26
(Kadýnýn Bitmeyen Çilesi)
Yalçýn Kaya
Nefesi Bir Araç Gibi
Kullanmak ......................................... 36
Çeviren: Nelda Bayraktar
Gizemli Ýçsellik ................................... 40
(Canlý Kryon Celsesi)
Dergimizin internet sitesini
www.sevgidunyasidergisi.com, www.dostluk.org
adreslerinden ziyaret edebilirsiniz
SEVGÝ DÜNYASI
1
Sevgili Dostlar
Her bakýmdan zorlayýcý etkiler altýnda olduðumuzu hissediyor
ve görüyorsunuz. Dünyamýzýn ve aydýnlanma yolunda olan dünya
fertlerinin bir geçiþ sürecinde olduðunu okuyoruz. Ülkemizde
hukuk, kaideler, doðru ve yanlýþ adýna bir komedinin oynandýðýný,
ama görmediðimiz bir yerlerde boðaz boðaza kapýþan ve din
adýna mangalda kül býrakmayanlarýn çýkar savaþý yaþadýðýný
izliyoruz. Gökyüzündeki etkilerin rahatlatýcý olmaktan uzak, biraz
nefes aldýrýp yeniden bizden dikkat, sabýr ve sebat istediði söylencelerini dinliyoruz. Ýþte böyle zamanlar doðru bildiklerimizi
test etme, neye ne kadar inandýðýmýzý ve baðlandýðýmýzý idrak
etme, inançlarýmýzý, ilkelerimizi ve prensiplerimizi hangi þartlarda nereye kadar koruyup arkasýnda duracaðýmýzý görme zamanlarýdýr. Belki þartlar daha da zorlayýcý olacak, karanlýk gittikçe
artýyor gibi görünecektir de. Ama ne gam... Bunlarýn hepsinin
geçeceðine, biteceðine, iyilerin özlediði düzenin mutlaka geleceðine inanmýyor muyuz? Elbette Evet. Siz de her þeyi anlamsýz
görenlerden deðilsiniz, öyle deðil mi? O, en kötülere bile cezayý
sabýrla verir deniyor bir bilgide. Kimse için ceza dilemeyiz. Ama
o sabýrdan biraz olsun bizde de olsun istiyorsak, bu günler
Yaradanýmýz’ý daha da çok anacaðýmýz, gönlümüzdeki O’nun
yerini iyice temizleyip O’nu oraya davet edeceðimiz günler olsun.
Kimsenin kirli çamaþýrlarýný aðzýmýza sakýz etmeden kendi
çamaþýrýmýzý temizleyelim. Bizi içine çekecek dedikodu, magazin
ve kavga girdabýndan kendimizi korumasýný bilelim. Ýyi ile iyi
olmayanýn mücadelesinde iyinin, güzelin, inceliðin, sadakatin,
vefalýlýðýn, bilgili oluþun, doðruluðun ve sevginin tarafýnda
yerimizi alalým.
En Derin Sevgilerimizle
SEVGÝ DÜNYASI
2
Dertlerinizi azaltmanýn yolu, dertlerinize üzülmek,
gözyaþý dökmek deðil,
baþkalarýnýn dertleriyle gönülden
ilgilenmektir. Böyle
bir tutumun bir
yararý da, kendi
dertlerinizi daha
soðukkanlý ve telâþsýz
bir þekilde düþünüp,
giderilme çarelerini
de daha doðru bir
þekilde bulmanýza
imkân hazýrlamasýdýr.
SEVGÝ DÜNYASI
Dr. Refet Kayserilioðlu
Birbirimizin Derdi Ýle
Dertlenmedikçe
SEVGÝ DÜNYASI
N
iþantaþý'nda ara
sokaklarda bir
dosta rastladým.
Uzun süredir görüþmüyorduk. Hal hatýr sorup
gönül alýyorduk. O esnada üstü baþý pis, yýrtýk iki
delikanlý, sýrtlarýnda
çöplerden topladýklarý
kâðýt parçalarýyla dolu
çuvallarla arkamdan
geçtiler. Dostum onlara
iðrenerek ve tiksinerek
baktý ve "Ayýlar daðdan
inip Ýstanbul'u bastýlar.
Ýstanbul'un en temiz
olmasý gereken semtinde
bunlarýn iþi ne?" diye
verip veriþtirmeye
baþladý. Dönüp baktým
yüzlerine, köylü ve hele
daðlý hiç deðillerdi.
Yüzleri kirliydi ve pisti
ama, þehir çocuðu
inceliði ve görgülü hali
vardý. Demek ki fakirlik
ve sýkýntý içinde idiler.
Ekmek paralarýný kazanabilmek için en pis iþe
razý olmuþlardý. Ýçim
ezildi, dostumu da kýrmamaya dikkat ederek:
"Herhalde çok büyük
zaruret içindeler" dedim,
sonra da, aslýnda "onlarýn
bu halinden hepimiz
sorumluyuz" diye
düþündüm. Çýkarýp
çocuklara yüklüce bir
para vermek içimden
geldi. Ama þimdi sýrasý
deðildi. O isteðimi bir
3
baþka sefere býraktým.
Dostumdan ayrýldýktan
sonra da uzun uzun
düþündüm ve üzüldüm.
Ýnsanlar, ayný milletten
de olsalar, ayný þehirde
de otursalar, birbirlerine
ne kadar uzaklar, ne
kadar birbirinin dertlerinden ve sýkýntýlarýndan habersizler!..
Hâlbuki biz kardeþiz.
Ve o delikanlýlar askere
gitseler, hepimizin huzuru için gerektiðinde canlarýný tehlikeye atacaklar.
"Vatani Görev" diyerek
belki de ölecekler. Ya
vatandaþlarý onlara ne
veriyor? Yüzlerini buruþturup, tiksinerek bakýyorlar ve "Ayýlar daðdan
indi" diyerek bir de horluyorlar. Onlara karþý
insanlýk görevimi yapamadýðým için üzüldüm,
utandým. Onlara karþý
sorumluluðumu bir anlýk
üzüntüyle ödeyemeyeceðime, mutlaka bir þeyler
yapmam gerektiðine karar verdim. Darda olanlara, sýkýntýda olanlara
topluca yardýmcý olmamýz için örgütlenmek
gerektiðini düþündüm.
Mevcut yardým kurumlarýna destek olmak için
bütün dostlarýmý harekete
geçirmeye karar verdim.
Ýþte þimdi sizlere de
sesleniyorum.
DERTLERÝNÝZÝ
AZALTMANIN YOLU
Vaktiyle yazdýðým bir
yazýya þöyle bir baþlýk
koymuþtum: "Kendine
Aðlayan Derdini Arttýrýr.
Baþkasýna Aðlayan
Gönlünü Arýtýr"
Gerçekten hep kendi
dertlerini düþünüp onlarý
gözünde büyüten, dertlerini gidermek için
gerekli çabayý gösteremez. Acizce gözyaþý
döker, baþkalarýnýn da
kendisine acýmasýný bekler. Çoðu zaman çevrenin
ilgisizliðiyle karþýlaþýr.
Bu da onu ayrýca üzüntülere sürükler. Aslýnda
baþkasýna sitem etmeye
hiç hakký yoktur. Çünkü
kendisi de baþkalarýnýn
dertleriyle hiç ilgilenmemektedir. Ýþte bu sebeplerden kendine aðlayan,
hep kendine acýyýp duran
dertlerini artýrýr.
Hâlbuki baþkasýna aðlayan, baþkasýnýn dertleriyle gönülden ilgilenen,
insanca bir yaklaþýmda
bulunmanýn iç huzuru
içindedir. Baþkalarýnýn
derdine çare bulup,
onlarý huzura kavuþturunca da iyi bir iþ baþar-
SEVGÝ DÜNYASI
4
manýn, bir hayýr yapmanýn coþkusu, onun gönlünü sevinçle doldurur.
Ýnsanýn suçlarýnýn ve
yanlýþlarýnýn lekesini yalnýz yaptýðý iyilikler silebilir. Ayrýca baþkalarýnýn
dertleriyle candan ilgilenmeye baþlayan kendi
dertlerini unutur, onlarýn
ruhunu karartmasýna izin
vermemiþ olur.
Dertlerinizi azaltmanýn yolu, dertlerinize
üzülmek, gözyaþý dökmek deðil, baþkalarýnýn dertleriyle gönülden ilgilenmektir.
Böyle bir tutumun bir
yararý da, kendi dertlerinizi daha soðukkanlý ve telâþsýz bir
þekilde düþünüp,
giderilme çarelerini
de daha doðru bir
þekilde bulmanýza
imkân hazýrlamasýdýr.
Ýnsan yalnýz kendi derdini düþününce, kendi
derdinin dünyanýn en
büyük derdi olduðu
sanýsýna kolayca sapabilir. Oysa baþkalarýnýn
dertleriyle ilgilenen,
çoðu zaman kendi derdinin onlarýnkinden
küçük olduðunu görmekte gecikmez. Derdinin
küçüklüðüne þükretmeye
bile baþlayabilir.
KADER BÝRLÝÐÝ
ÝÇÝNDEYÝZ
Geliþmemiþ, ilkel
insanlar yalnýz kendilerini, kendi istek ve
ihtiyaçlarýný ve kendi
dertlerini düþünmeyi en
akýllýca bir davranýþ
olarak göregelmiþlerdir.
"Bana ne baþkalarýndan",
"Ben kendi dümenime
bakarým", "Her koyun
kendi bacaðýndan asýlýr"
ve "Gemisini kurtaran
kaptandýr" gibi sözler,
yalnýz kendini düþünmenin en doðru ve en
akýllýca davranýþ
olduðunu kanýtlamak için
kullanýlýr. Ama biraz
düþününce, bunlarýn, bir
adým ötesini göremeyen
bencil kiþilerin mantýðýna
uygun olduðunu görmekte gecikmezsiniz.
Farz edelim ki fýrtýnaya
yakalanmýþ bir gemideki
beþ yüz yolcudan
birisiniz. Herkes gibi
sizin de can derdine
düþerek þuursuzca saða
sola koþmanýz mý daha
faydalý, yoksa herkesi
sükûnete kavuþturmaya
çalýþarak, yardýmlaþmayý
ve birlikte hareketi saðlamanýz mý daha faydalý?
Paniðe kapýlmýþ ve yalnýz kendi derdine düþmüþ
bir topluluk, hepsini bir-
den felâkete sürükleyecek yanlýþlarý yaparlar.
Korkuyla hep birlikte bir
tarafa yýðýldýklarýný
düþünün, batmayacak
gemiyi batýrmazlar mý?
Bir yuvadaki, bir topluluktaki, bir þehirdeki, bir
ülkedeki, nihayet tüm
dünyadaki insanlar da
ayný bir gemideki insanlar gibi kader birliði
içindedirler. Onlarýn her
birinin yalnýz kendilerini
düþünmeleri baþkalarýnýn
dertleriyle ilgilenmemeleri hepsinin dertlerini ve
anlaþmazlýklarýný artýrýr.
Toplum yaþamý, aslýnda
dertlere ortak çözümler
bulmak için örgütlenmek
deðil mi? Seçilen bir
meclis, milletvekilleri ve
hükümet, dertlerin ortaklaþa çözümlenmesini
saðlayacak temsilciler
deðil mi? Onlarýn koyacaklarý kararlar ve
kanunlar, iþleri düzene
koyar, dertleri ve sýkýntýlarý giderir ve yaþamý
herkes için kolaylaþtýrýr.
ÝLÂHÝ DÜZENÝN
ÝSTEÐÝ
Yaradan'ýn ve Ýlâhi
Düzenin insanlardan en
büyük dileði, insanlarýn
aralarýnda birliðe ulaþmalarýdýr. Birlik, insan-
SEVGÝ DÜNYASI
larýn birbirlerinin dertleriyle ve sevinçleriyle
ilgilenerek, birbirlerine
her konuda deðer verip,
destek olarak kurulur.
Bunlarý yapabilmek
ancak birbirini severek
mümkün olur. Birbirini
gerçekten seven kiþiler,
hem birbirlerine deðer
verirler, hem destek
olurlar, hem de dertleriyle dertlenip çare
bulurlar. Bir bakýma bu
iþleri yapmak sevgiyi
artýran birer etkendir de.
Öyleyse insanlar birbirlerini tam gönülden
sevemiyorlarsa, hiç
deðilse kendi insanlýklarýnýn, merhametlerinin
gereði baþkalarýnýn
acýlarýný gönüllerinde
duymaya, onlara acýmaya
çalýþsýnlar. O acýmalar, o
merhametler, o dertlere
yardýma koþmalar yavaþ
yavaþ gönüllerde sevgi
filizlerinin yeþermesine
yol açacaktýr. Ayný
þekilde baþkalarýnýn sevinciyle, kýskançlýða
gönülde yer vermeden,
sevinmeye çalýþmak,
baþkalarýnýn mutluluðu
ile mutlu olmak o
kiþilere karþý gönülde
sevgilerin yeþermesine
yol açar. Hele
baþkalarýnýn sevincine ve
mutluluðuna sebep olan
kiþinin gönlündeki sevgi,
5
hem yaptýðý o hayýrlý
iþten dolayý hem de
aldýðý sevgi ve teþekkürlerden dolayý gittikçe
artar.
Ýnsan olarak varolmamýzý, yaratýlmamýzý,
dünyada yaþamamýzý,
saðlýk içinde olmamýzý,
yiyeceðimizi, içeceðimizi
ve aldýðýmýz havayý
Hepimizi Sevgisinden
Yaratan'a borçluyuz. O'na
olan borcumuzu O'na ne
versek ödeyemeyiz. Ne
sevgimiz ne ibadetimiz
ne þükrümüz, O'na yeni
bir þey kazandýrmaz,
yeni bir deðer katmaz. O
en büyüktür. Eriþilmez
Olandýr, her þeyi Sevgisinden Varedendir çünkü.
ruz. Birbirimizin dertleri,
açlýklarý, yoksulluklarý
karþýsýnda duygusuz
kalýrsak nasýl kardeþ oluruz, nasýl O'na olan borcumuzu öderiz?
Herkesin yalnýz kendi
çýkarýný, menfaatini
düþünmesi, baþkalarýnýn
dertlerine ve sevinçlerine
karþý duygusuz davranmalarý insanlýða sýðan bir
davranýþ deðildir. Gerçek
insan, üstün insan, yalnýz
kendisi için yaþayan
insan olamaz. Yalnýz
kendisi için yaþayanýn
hayvandan farký yoktur.
Topluluk kurabilen hayvanlarda bile yardýmlaþma baþlamýþtýr.
Ýnsandan beklenen
gerçek insan olmaktýr.
Öyleyse O'na olan bor- Gerçek insan, diðer
cumuzu ancak O'nun
insanlarý kardeþ
kullarýna hizmet ederek
olarak görür,
ödeyebiliriz. Bu fakirdir, onlarýn dertleriyle
bu zengindir, bu güzeldir, ve sevinçleriyle
bu çirkindir diye ayýrt
ilgilenir, onlarýn
etmeden, bu bizdendir,
hizmetinde olmakla
bu karþý taraftandýr, bu
mutlu olur.
dosttur, bu düþmandýr
Ve Yaradan'a olan
diye ayýrmadan, O'nun
borcunu ancak böyle
kuludur, O'nun Sevgisin- ödeyebileceðini bilir.
den Varettiðidir, O'nun
eseridir diye saygý duyarak hizmete ve yardýma
koþmak zorundayýz.
Ýnsan olarak hepimiz
ayný dünyayý paylaþýyo-
O'nun insanlardan beklediðinin de iþte böyle,
gerçek insan olmak
olduðunu görür.
SEVGÝ DÜNYASI
6
Gülyüzlülerden Ýbretler: 3
Hz. Lût ve Toplumsal
Eþcinsellik
Ahmet Kayserilioðlu,
Psikolog
HÝÇBÝR MÝLLETÝN YAPMADIÐINI....
Hz. Ýbrahim sevinçliydi. Ýþte yine sofrasý
misafirsiz kalmamýþtý. Üstelik nur yüzlü
konuklardý bunlar. Ama o ne, konuklar,
kýzarmýþ mis gibi buzaðýya el bile sürmüyorlardý. Kimin nesiydi bu adamlar?!. Ýçine bir
kuþku düþtü, korktu da. Ýçinden geçeni biliyorlardý. "Korkma Ýbrahim" dediler ve
eklediler: "Biz Lût kavmine gönderildik!..."
SEVGÝ DÜNYASI
Lût, zamanýmýzdan 4000 yýl kadar önce
Filistin topraklarýnda peygamberlik yapmakta olan Hz. Ýbrahim'in yeðeniydi. Bir süre
ona bu çetin görevinde yardýmcý olduktan
sonra, ilâhi âlemden Lût'a da peygamberlik
görevi verilmiþti. Ama görev yeri baþkaydý.
Hz. Ýbrahim'in kuzey komþusu, bugünkü
Ürdün topraklarýnda Erden Irmaðýnýn Lût
Gölüne döküldüðü yerdeydi. O bölgede
baþlýca þehirleri olan Sodom ve Gomorra'da
halký doðru yola çaðýrmasý emredilmiþti.
Çok zor bir görevdi bu. Sodom ve Gomorra
hukuk bilmez, hak tanýmaz, birbirini doðru
yoldan saptýran, zorbanýn zorbasý insanlarla
doluydu. Üstelik o zamana kadar dünyanýn
hiçbir yerinde toplumsal bir sapýklýk haline
gelmemiþ, sadece tek tük kiþilerin gizliden
gizliye iþledikleri bir eþcinsellik, onlar
arasýnda açýkça iþlenen, sakýnýlmasý gerekmeyen gündelik bir iþ olup çýkmýþtý.
** Lût halkýna dedi ki: "Siz, sizden
önceki milletlerden hiçbirinin yapmadýðý
rezaleti mi yapýyorsunuz? Siz kadýnlarý
býrakýp erkeklere þehvetle gidiyorsunuz.
Doðrusu siz aþýrýya kaçan bir topluluksunuz." (Kuran 7/80-81)
Lût, bu bilgisiz ve topyekûn çamura
saplanmýþ insanlarla yýllarca uðraþmýþ,
kendi ev halkýndan baþkasýný doðru yola
çekememiþti. Üstelik karýsý bile dýþtan inanýr
gözükmesine raðmen gönülce o azgýnlardan
uzak deðildi.
HATASIZ KUL OLMAZ
Hz. Ýbrahim'in konuklarýnýn Hz. Lût ve
halký ile serüvenini sonraya býrakarak;
dergimizde 33 yýl önce "Günümüzde
7
Eþcinsellik" baþlýklý yazýmda, bugün hatalý
gördüðüm bir yargýmý düzeltmek istiyorum.
Yukarýdaki âyette "rezalet" diye Türkçeleþtirilen "fâhiþete" sözcüðünün, bazý Kuran
yorumcularý tarafýndan "bireysel eþcinseller"
için de kullanýlagelmesiydi beni esas hataya
yönelten. Kuran'da geçen fahþa, fuhþ, fahiþe
sözcükleri aslýnda haddi aþmýþ, çok çirkin
edepsizlik anlamýndadýr. Türkçemizde de
"fahiþ fiat" gibi tamlamalarda kullanýlmaktadýr. Kuran'da bazen zinâ'nýn tam karþýlýðý
olarak yer almaktadýr. Lût Peygamberin
halkýyla ilgili âyetlerin dilimize "eþcinsellik"
diye aktarýlmasýna kim karþý durabilir?
Çünkü âyetin devamýnda zaten "Siz kadýnlarý býrakýp, erkeklere þehvetle gidiyorsunuz" denerek hangi anlamda kullanýldýðý
açýkça belirtilmektedir. Ne var ki, giriþ cümlesi olan " Siz, sizden önceki milletlerden
hiçbirinin yapmadýðý rezaleti" sözü üzerinde
mutlaka yeterince düþünmek zorundayýz.
Bunu ýskalarsak hatalý sonuçlara varmamýz
kaçýnýlmaz. Öyle ya eðer "bireysel eþcinsellik" söz konusu olsaydý, Lût'dan önce
yaþamýþ insanlar arasýnda hiç mi eþcinsel
yoktu da, "hiçbirinin yapmadýðý" gibi bir söz
söyleniyor burada. Nisa Suresinin 15 ve 16.
âyetlerinde geçen ve zinâ anlamýnda kullanýlan "fahiþete" sözcüðünü anlamýndan
saptýrýp eþcinsellik, lezbiyenlik diye
Türkçeleþtirmek, bugünkü düþünceme göre
konuya yaklaþmamýzda bizleri hatalý
sonuçlara götürmektedir; yýllar önce benim
de düþtüðüm hata gibi. Lût'un halkýnda ilâhi
âlemin "rezalet" diye gördüðü, þu veya bu
nedenlerle bireylerin yaþayageldikleri
"eþcinsellik"ler deðil; toplumun tümüyle
gerçek bir nedenleri olmadýðý halde, birbirlerini yoldan çýkararak topluca eþcinsellik
çukuruna düþmeleridir. Bugün Batý toplum-
8
larýnda sýnýrsýz özgürlük kisvesi altýnda,
aslýnda doðalarýnda hiç de eþcinsel bir güdüleri olmadýðý halde, kadýn ve erkeklerin istatistikleri tepetakla eden bir oranda bu fiile
yönelmeleri, bugün üzerinde çok durmamýz
gereken bir büyük problemdir. Geçerli argümanlarý olan bireylerle uðraþarak özgürlük,
saygý, sevgi ve hak sýnýrlarýný çiðnemek yerine bu toplumsal cinnet üzerinde alabildiðine durmalýyýz. Lût Peygamber, yýllar
boyu büyük çabalarý sonucunda ancak iki
kýzýný inandýrabildi. Ama onun günümüz
insanlarýna miras olarak býraktýðý bu örnek
eðer ders alabilirsek bütün çabalarýna deðer.
Herhalde ilâhi nizamýn da Lût örneðini
ortaya koyarak bizleri kendimize getirmek
isteði bu olsa gerek. Bu epeyce uzun açýklamadan sonra biz tekrar Hz. Ýbrahim'in
konuklarýna dönelim:
SEVGÝ DÜNYASI
GÜLYÜZLÜ
GÖZYAÞLARIYLA YALVARIYOR.
Konuklar Lût'un milleti için görev aldýklarýný söylüyorlardý. Son derece yumuþak
huylu, merhametli bir insan olan Hz.
Ýbrahim'in yüreði yanýp tutuþmuþtu.
Anlamýþtý ki bu gelenler, insan deðillerdi.
Tanrý'nýn melekler arasýndan seçip gönderdiði, insan kýlýðýna girmiþ elçilerdi onlar.
Ve Sodom - Gomorra'nýn altýný üstüne
getirmek için emir almýþlardý. Kuran'da
karþýlýklý konuþma þöyle anlatýlýr:
** Ýbrahim sordu: "Amacýnýz ne ey
elçiler?" Dediler: "Biz günahkâr bir topluma gönderildik, üzerlerine çamurdan
taþ atalým diye, Rabbin katýnda sýnýr tanýmazlar için iþaretlenmiþ taþlar." Orada
müminlerden kim varsa çýkardýk ve orada bir ev dýþýnda Müslümanlardan kimse
bulamýyorduk. (51/31-36)
Hz. Ýbrahim, adetâ pazarlýða
giriþmiþti elçilerle. "50 iyi kiþi
bulursanýz baðýþlar mýsýnýz
Sodom - Gomorra'yý?." diye
sordu. "Varsa elli iyi kiþi hepsini baðýþlarýz" dediler. Hz.
Ýbrahim, elli iyi kiþinin bulunmayacaðýndan korkarak sayýyý
kýrk beþe düþürdü. Onu da
kabul ettiler. Eksiltme devam
etti ve sonunda Elçiler Sodom
- Gomorra'da 10 iyi kiþi
bulurlarsa hepsini baðýþlayacaklarýna söz verip Lût
kavmine doðru yola çýktýlar...
SEVGÝ DÜNYASI
Güzel erkeklerin Lût'a misafir geldiði
sapýklar arasýnda çabucak yayýldý. Dayandýlar kapýsýna, illâ onlarý isteriz diyerek.
Lût: "Ýþte kýzlarým onlarý alýn" dedi. Fakat
sapýklar olduklarýndan gözleri erkeklerdeydi. Çok utandý, çok sýkýldý, çok korktu Lût.
Elçilerin kendilerini koruyacak güçte olduklarýný bir an için unuttu sanki.
Söz buraya gelmiþken ayný olayý Tevrat'ýn
Tekvin (yaratýlýþ) 19. Baptan okurken,
Lût'un o sapýklara 8. âyette: "Ýþte benim ere
varmamýþ iki kýzým var" diye konuþmasý,
dört âyet sonrasýnda ise damatlarýndan söz
etmesi çeliþkisini, Kutsal Kitabý derleyenler
hiç mi fark etmediler diye insan hayýflanýyor. Hele âyetlerin devamýnda kurtuluþtan
sonra iki kýzýnýn peygamber Lût'u sýðýndýklarý maðarada þarapla sarhoþ edip peþ peþe
iki gece babalarýyla yatarak gebe kaldýklarýnýn anlatýlmasý, insanýn aklýný baþýndan
alýyor. Batý dünyasýnda, özellikle 19. yüzyýlda düþünen kafalarýn Kutsal Kitaplarýn yüksek eleþtirileriyle alabildiðine uðraþýp, kitaplara Yaradan'ýn muhteþem öðütlerinin
yaný sýra insan eliyle ekler yapýldýðýný ortaya
koymalarýna yerden göðe hak veriyoruz.
Evet, sapýklar misafirlere tecavüz etmekte
kararlýydýlar
*(Lût) onlarý azabýmýzla uyarmýþtý.
Fakat bu ihtarlarý þüphe ile karþýladýlar.
Onun misafirlerine kötülük yapmaya
kalkýþtýlar. Biz de gözlerini silme kör ediverdik. Haydi, azabýmý ve uyarýlarýmý
tadýn bakalým. (54/36 - 37).
9
Bu son uyarýdan da gerekli dersi almayan
Sodom - Gomorra'nýn artýk bir gecelik ömrü
kalmýþtý. Sonrasýný yine Kuran'dan
okuyalým:
** (Lût'a) dediler: "Gerçek þu ki, biz
günahkârlarýn hakkýnda kuþku edip durduklarý þeyi sana getirdik. Sana gerçeði
getirdik. Biz özü sözü doðru olanlarýz.
Gecenin bir yerinde aileni yola çýkar. Sen
de arkalarýndan onlarý izle. Hiçbiriniz
geri dönüp bakmasýn. Emredildiðiniz
yere kadar gidin."
Ona þu emri bir hüküm olarak ilettik:
Þunlar kökleri kesilmiþ olarak sabahlayacaklardýr.
Nihayet Güneþ doðduðu sýrada o
korkunç ses onlarý yakalayýp yok etti. O
kentin üstünü altýna getirdik ve üzerlerine piþmiþ çamurdan taþlar yaðdýrdýk. Hiç
kuþkusuz bunda iþaretlerden anlam
çýkaranlar için ibretler vardýr. O kentin
izleri, iþaretleri hâlâ iþleyen bir yol üzerindedir. Ýnananlar için bunda elbette bir
ibret vardýr. (15/ 63-66) (15/73-77)
Peygamber Lût, karýsý ve iki kýzý, þehir o
çýldýrtýcý sesle harap olurken çoktan çok
uzaklara varmýþlardý. Onlara verilen emir tek
idi: Ne duyarlarsa duysunlar arkalarýna bakmayacaklardý. Karýsý zaten bir türlü inananlardan olamamýþtý, þimdi bile kuþku içindeydi. Bu korkunç ses gerçek miydi yoksa büyü
müydü? Dayanamadý, arkasýna baktý ve
anýnda yere çakýldý. Bu Kuran'da þöyle
anlatýlýr:
10
SEVGÝ DÜNYASI
Bir peygamberin en yakýný, karýsý veya
** Bir zamanlar biz onu ve ailesini
kurtardýk. Helâk olup batanlar arasýnda- oðlu bile olsanýz gerçek inanç ve gerçek
ki yaþlý karýsý hariç. (37/134-135)
Bizim Celselerimizde bu dramatik sondan
yer yer þöyle söz edilir:
** "Hani ona da söz vermiþti ya,
geçkin yaþlý kadýný yola çýktýklarýnda,
dönüp arkasýna bakmamaya... Hani
söz verdiði halde dönüp baktý ve
O'nun gücünün bir zerresini gördü de
kýyametin olduðu yerde, olduðu gibi
kaldý ya..."
ahlâk sahibi olmadýkça kurtuluþa varýlamayacaðýný Nuh Tufaný döneminde insanlar
ibretle izlemiþlerdi. Yaradan'ýn bu asla
deðiþmeyecek kanununun çok daha dramatik bir sonla, Hz. Lût'un karýsý için de
aynen gerçekleþtiðini görüyoruz. Üstelik
aradan binlerce yýl geçtiði halde bir ibret
örneði olarak þimdi bile topraða çakýlý
kaldýðýný, tekâmülünün mühürlendiðini
görmekteyiz. Hz. Ýbrahim ve Hz. Lût gibi iki
peygamberin örnek davranýþlarýndan bile
etkilenmeden, kendini ele alýp yanlýþlarýndan kurtulamayan bir kiþinin yeniden
yaþamlarla, reenkarnasyonla tekâmül imkâný
bile elinden alýnýveriyor. Bu ilâhi kanun
Kuran'da açýklýkla þöyle vurgulanýr:
** "Hani o zaman, o yerde, O'nun
emri bildirildi de, oradakiler þaþýp
sapýnca, O'nun ateþi yeri göðü yak** Onlar orada (öte âlemde) þöyle
madý mý? Hani kurtulanlardan biri, feryat ederler: "Ey Rabbimiz, bizi
önde giderken, emre raðmen geri çýkar da (önce) yapageldiklerimizin
dönüp bakmadý mý? Ýþte o zaman dýþýnda faydalý iþler yapalým."
O'nun emriyle yerinden çýkmýþ olan,
onu topraða çakmadý mý?"
(Allah onlarý þöyle cevaplayacak:)
"Biz size öðüt alacak olanýn, öðüt ala** "Hani bir zaman o da, hayatýnýn caðý kadar bir süre ömür vermedik
bir süresini beraber götürdüðü mi? Hem size peygamber de geldi. (Arkadýnýndan söz almýþtý ya, yola çýktýk- týk) tadýn bakalým (azabý) Zalimlere
larýnda geri dönüp bakýlmayacak diye. yardým edecek hiç kimse yoktur.
Ve o gün O'nun emriyle gücün bir zer(35/ 37)
resinin kýyamet kopardýðý yerden
giderlerken, söz verdiði halde kadýn,
EÞCÝNSELLÝÐE YENÝ BÝR BAKIÞ
döndü de geri baktý ya.. Yedinci
Yanlýþ terbiye gören, genetik ve hormon
dönüþün bitimine kadar olduðu yerde
sisteminde farklýlýklar olan ya da Kryon bilkaldý, o zamandan bu zamana."
gilerinden okuduðumuz kadarýyla enkarnasyonlarýnda kadýn veya erkek kimliðine
SEVGÝ DÜNYASI
yeni bürünen kiþilerde uyumlanma güçlüðü
gibi nedenlerle eþcinsellik yaþayan çok
kardeþimiz var bugün aramýzda. Abartmadan, reklamýný yapmadan kendi özel
dünyasýnda yaþayan kiþilere bugün daha
insana yakýþýr yaklaþýmlar sergilenmektedir
Batý ülkelerinde. Tek ki, yukarýdaki özelliklerin hiçbirini taþýmayan kiþileri bile,
özendirme, kendilerine benzetme gayretkeþliklerine girmesinler. Onlardan tek istenen
bu olmalý bence.
Kadýn ve erkek iki ayrý cinsin uyum
deneyimlerinden, doðal bir aile yaþamýnýn
sevinçlerinden yoksun yaþamak, eþcinseller
için önemli bir kayýp gerçekten. Daha da
kötüsü, ülkemiz dâhil dünyanýn pek çok
yerinde dýþlanmanýn, hor görülmenin, itilip
kakýlmanýn zorluklarýyla dolu bir yaþam
sürüyorlar. Ve bunun doðal bir sonucu
olarak, savunma sistemleri onlarý topluma
tepkili, hoþ olmayan davranýþlara yönlendiriyor. Bunlarý görünce de sanki doðalarý
böyle imiþ gibi yanlýþ sonuçlara varýyoruz.
Doðal bir sebep sonuç iliþkisi olduðunu
düþünmüyoruz bile.
Eþcinsel yaþamýn ne kadar zorluklarla
dolu olduðunu, çok ünlü bir modacý eþcinsel
arkadaþým yýllar önce sabahlara kadar süren
bir aile toplantýsýnda detaylarýyla anlatýnca
yüreðim paramparça olmuþtu. Çünkü her
âþýk olduðu genci kesinlikle bir gün kaybedeceklerine emin olduklarýndan peþ peþe
büyük acýlar yaþýyorlar. Doðaldýr ki, vakti
gelince âþýk olduðu genç seçtiði bir kýzla
evlenip yuva kuracak ve onu ebediyen terk
edecek. Bu uzun sohbetimizde þu anýsýný da
kahkahalarla anlatmýþtý. Tatil yöresindeki bir
11
akþam yemeðinde yeni tanýþtýðý bir býçkýn
delikanlýnýn sözü dönüp dolaþtýrýp biteviye
onun eþcinselliðini imâ eden alaylý sözleri
üzerine:
"Ey arkadaþ kendine gel.. Evet, ben senin
dediðin gibiyim. Þu sebepten veya bu
sebepten. Ama ben kendi mesleðimde yükseldim, bilgimi artýrdým ve toplumda
bileðimin hakkýyla bir yere geldim. Ya senin,
benim þu kýnadýðýn durumda olmamaktan
baþka ne meziyetin var, söyler misin
bana?!..."
Bir yakýným, özenle yetiþtirdiði, en yüksek
eðitimle donattýðý 20'li yaþlarýn sonundaki
oðlunun açýkça "Baba ben eþcinselim" diyerek durumunu ortaya koyduðunda bütün bu
güçlükleri düþünerek "Oðlum çok zor bir
yaþamý seçtin. Ama bu hayat senin. Nasýl
mutlu olacaksan öyle yaþa. Ama ben ve
annen daima senin yanýnda, sana destek olacaðýz bunu bil" diyebilmiþti sadece.
Eþcinsel yaþamýn zorluklarýný böylece
gördükten sonra, baþkalarýný da ayný zorluklara çekmenin övülecek bir tarafý olabilir
mi? Hz. Lût neredeyse sýrf bu örneði vermek
ve toplumsal eþcinselliðin tehlikelerinden
insanlýðý haberdar etmek için çileli bir hayat
yaþamýþ gibi görünüyor. Ancak eskiden farklý düþünüyordum ama bireysel eþcinselliði
bugün bir hastalýk gibi görmüyor "kendine
özgü" bir olgu olduðuna inanýyorum. Ne var
ki, yaygýnlaþmasýnýn önüne geçmek de
boynumuzun borcu. 4000 yýl önceki Hz. Lût
örneði tam da bugünler için ibret alýnmasý ve
unutulmamasý gereken bir olgu olarak
önümüzde duruyor gerçekten!..
12
SEVGÝ DÜNYASI
Kutsal Bilgi Yolu: Vahiy
Güngör Özyiðit, Psikolog
B
ize bildirilenler kategorisine
giren tanrýsal bilgilerle insan,
gerçeði daha berrak bir þekilde
görür ve hayra daha yakýn durur.
tecrübedir. Üstün bir tecrübeyi yaþamak, her þeyden önce o tecrübeyi
uygun kýlacak bir ön hazýrlýðý gerektirir.
Hakiki vahiyle karþýlaþma, peygamberlerin yaþadýðý üst düzeyde bir
Ýnsan bilgi ile yükselir. Bilgi akla
yol göstererek, onun kendini gerçek-
SEVGÝ DÜNYASI
leþtirmesini ve etkin olmasýný saðlar.
Ayrýca bilgi, yazý ile saklanabildiðinden diðer kuþaklara bir kültür kalýtý
olarak aktarýlabilir. Öylece öncekilerin
öðretilmesi, düþünerek bulunan yeni
bilgilerin onlara eklenmesi, zaman
zaman Tanrý katýndan gülyüzlüler
kanalý ve vahiy yoluyla bildirilen bilgilerle insanlýk ilerler. Özellikle bize
bildirilenler kategorisine giren Tanrýsal
bilgilerle insan, gerçeði daha berrak bir
þekilde görür ve hayra daha yakýn
durur.
VAHÝY NEDÝR?
Tanrýsal bildirilerin peygamberle
vahiy yoluyla indirilmesi, kutsal bir
bilgi yolu olarak vahyin önemini ve
deðerini belirtir. Yapýlan araþtýrmalar
vahyin, çok geniþ bir alaný kapsadýðýný
ve birçok anlamý birden içerdiðini
göstermiþtir.
Sözlük anlamý olarak vahiy, gizli
konuþmak, gizli ve süratli bildirmek,
imâ ve iþaret etmek, fýsýldamak, seslenmek, emretmek ve ilham gibi çeþitli
anlamlara gelmektedir. Ama asýl aðýrlýk, gizli ve süratli bildirme anlamý
üzerindedir. Bütün bu anlamlarý göz
önünde bulundurularak vahiy, tanrýsal
olmayan ve tanrýsal olan vahiy diye
ikiye ayrýlmýþtýr.
TANRISAL OLMAYAN VAHÝY
Zekeriya peygamberin imâ ve iþaret
anlamýnda kavmine yaptýðý vahiy buna
13
bir örnektir: "Zekeriya mihraptan
kavminin huzuruna çýktý ve onlara
sabah-akþam Allah'ý tespih etmeyi
vahyetti." (Meryem Suresi 10)
Yine insan, cin ve þeytanlarýnýn
gizlice söylemek ve fýsýldamak
anlamýndaki vahyetmeleri, tanrýsal
olmayan vahye diðer bir örnektir:
"Biz böylece insan ve cin þeytanlarýný
peygamberlere düþman ettik, bunlar
birbirini aldatmak için süslü ve yalan
sözleri vahyederler." (En'am 112)
Ayný surenin 121. âyeti de þöyle der:
"Üzerinde Allah'ýn adý zikredilmeyeni
yemeyin, çünkü fýsk yapmýþ olursunuz.
Þüphesiz þeytanlar dostlarýna sizinle
mücadele etmesini vahyederler. Eðer
onlara itaat ederseniz müþrik (Tanrý'ya
ortak koþan) olursunuz." Buradaki
vahiy kelimesi telkin ve teþvik etmek
anlamýndadýr.
TANRISAL VAHÝY
Tanrýsal vahye gelince, o da kendi
içinde bir kaç çeþide ayrýlýr:
1. Cansýz madde (yeryüzü) ve
gökyüzü ile ilgili vahiyler: "O gün yer
bütün haberlerini anlatacaktýr. Çünkü
Rabbin kendisine (o þekilde) vahyetmiþtir." (Zilzal 4-5) Fussilet süresinin
12. ayetinde vahiy kelimesi yine emretti, buyurdu anlamýna kullanýlýr: "Her
gökte ona ait emri vahyetti." Tanrýnýn
cansýz maddeye vahyini doða yasalarý
olarak düþünebiliriz.
14
2.. Canlýlardan bal arýsýna vahyini,
ona doðuþtan yerleþtirilmiþ bir program
veya içgüdü olarak deðerlendirebiliriz.
"Rabbin bal arýsýna daðlardan,
aðaçlardan ve (insanlarýn sizin için
yapacaklarý) çardaklardan evler
(kovanlar) edin. Sonra meyve (ve
çiçek) lerin her birinden yiyin, sonra
Rabbin yolunda baðlýlýkla yürüyün diye
vahyetti." (Nahl 68-69)
3. Meleklere duyurulan vahiy: "Hani
Rabbin meleklere: þüphesiz ki ben
sizinle beraberim. Haydi, iman eden (o
mücahitlere) sebat ilham edin. Ben
kâfirlerin yüreklerine korku salacaðým
diye vahyediyordu." (Enfâl 12)
4. Ýnsanlardan Hz. Ýsa'nýn havarilerine ve Hz. Musa'nýn anasýna gelen
vahiyler: "Hani havarilere, bana ve
resûlüme iman edin diye vahyetmiþtim.
Ýman ettik, hakiki Müslüman olduðumuza sen de þahit ol demiþlerdi."
(Maide 111) "Musa'nýn anasýna, onu
emzir, ona ait bir tehlike gelince kendisini denize býrak (boðulacaðýndan)
korkma, (ayrýlýðýndan) kederlenme.
Çünkü biz onu yine sana geri döndüreceðiz, hem onu peygamberlerden biri
de yapacaðýz diye vahyettik." (Kasas 7)
Ýlkindeki vahiy, emir ve imâ mânâsýna, ikincideki ise ilham, rüya ve görüþ
(vision) karþýlýðýnda kullanýlmýþtýr.
5. Hakiki vahiy: Gizli ve hýzlý bildiri,
kutsal mesaj ve haber anlamýna
peygamberlere ulaþtýrýlan vahiydir.
SEVGÝ DÜNYASI
Kur'an bununla ilgili olarak Hz.
Muhammed'e þöyle der: "Nuh'a ve
ondan sonraki peygamberlere vahyettiðimiz gibi, sana da vahyettik.
Ýbrahim'e, Ýsmail'e, Ýshak'a, Yakup'a,
Yakup'un torunlarýna, Ýsa'ya, Eyyüp'e,
Yunus'a, Harun'a ve Süleyman'a da
vahyettik ve Davud'a Zebûr verdik."
(Nisa 162)
Tanrý, ilke olarak insanlarla ancak
vahiy yoluyla veya perde arkasýndan,
ya da bir elçi göndererek konuþmuþtur.
Bu da Kur'an'da açýkça bildirilir:
"Vahiy ile yahut perde arkasýndan
veyahut da elçi gönderip, ona kendi
izniyle dilediðini vahyetmesi suretlerinden baþka hiçbir surette Allah'ýn
konuþmasý hiç bir insana müyesser
olmaz. Þüphesiz ki O çok yücedir, mutlak bir hüküm ve hikmet sahibidir."
(Þurâ 51)
Hakiki vahiyle karþýlaþma, peygamberlerin yaþadýðý üst düzeyde bir
tecrübedir. Üstün bir tecrübeyi yaþamak, her þeyden önce o tecrübeyi
uygun kýlacak bir ön hazýrlýðý gerektirir. Bu iþ için seçilen gülyüzlüler, akýl
ve ahlâk güzelliði ile bunu hak ettikten
ve ruhen hazýr olduktan baþka, o dünya
yaþamlarýnda da düþünerek, doðruyu
arayarak, ayrýlýkta olanlar için üzülüp
kaygýlanarak, gönüllerini arýtýp sürekli
hayrý dileyerek kendilerini zihnen de
Tanrýsal gerçeklere hazýr etmiþlerdir.
Ayrýca onlar aynen çýkan sadýk rüyalarla da melekût âleminin þartlarýna ve
vahiye alýþtýrýlmýþlardýr. Günü ve saati
geldiðinde melek (Cibril) uyurken veya
SEVGÝ DÜNYASI
15
o üçünün insanlýðýn hayrýna bilgi
almak için nasýl tek baþlarýna yol aldýklarýný ve zorlandýklarýný da ayný celsede
anlatýr; "Hani o üçünün de birbirlerine benzer bir yönü vardý bir tek
þeyde: Üçü de almak için tek baþýna
yol alýrlardý, sýkýlarak, titreyerek, çýrpýnarak..."
KUTSAL ÇABA
uyanýkken peygamberin kalbine gizlice
ve görünmeksizin Tanrý'dan getirdiði
bilgiyi býrakýr. Diðer þekilde melek,
çeþitli biçimlere bürünür ve Tanrý iþittirmek istediði þeyi ses olarak herhangi
bir cisimden duyurur, öylece perde
arkasýndan konuþur. Ya da doðrudan
Cebrail denilen bilgi meleði kendi
hüviyetinde çok kanatlý heybetli bir
varlýk olarak görünür veya insan þekline girerek (Hz. Muhammed'e olduðu
gibi) bilgi verir. Bütün bu söylemeye
çalýþtýklarýmýzý Rehber Varlýk, üç
büyük dinin üç büyük peygamberi, Hz.
Musa, Hz. Ýsa ve Hz. Muhammed için;
"Hani o üçüne ayný gelen, biliyorsunuz ya, birinde bir alevdi iþareti,
birinde bir güvercin ve birinde hani
sözü geçen o melek..." diyerek
Meleðin (Cibril) Musa'ya alev, Ýsa'ya
güvercin ve Muhammed'e Cebrail
olarak (kendi hüviyetinde veya insan
þeklinde) göründüðünü belirtir. Ve yine
Onlarýn, o gülyüzlülerin ve yardýmcýlarýnýn insanüstü çabalarý, her zorluða
göðüs germeleri, hiçbir karþýlýk beklemeksizin yalnýz Tanrý rýzasý için, aldýklarýný vermeleri yüzünden, bugün hâlâ
O'nun sözleri var.
Hz. Muhammed'in 40 kadar vahiy
kâtibi, bunu kutsal bir iþ edinerek, inen
her âyeti harfi harfine, o zamanýn
imkânlarý içinde hurma dallarýna, ince
beyaz taþlara, kürek kemiklerine ve
iþlenmiþ ince deri üzerine titiz bir
þekilde kaydettiler. Ve bu özenli çalýþma, kutsal çaba, Tûr sûresinde "Tûr
daðýna ve iþlenmiþ ince deri üzerine
yazýlmýþ kitaba yemin ederim" þeklinde
Kur'an'a geçti. Ve okunup yaþanmak
üzere tertemiz bir þekilde yarýnlara
emanet edildi.
Vahyin asýl yazýlmasý gereken yer ise;
insanýn aklý ve gönlüdür. Tanrý'nýn buyruklarýný akýlla gönül kitabýna yazan,
gönlü O'na yer olacaðýndan, O'nun
yeryüzünde gönüleri, eli ve dili olur.
Öylece baþka gönüllere girmeye, orada
da Yaradan için yer yapmaya yol bulur.
SEVGÝ DÜNYASI
16
Mevlânâ ve Semâ
Derleyen: Nihal Gürsoy
M
evlânâ'nýn babasý Bahaeddin
Veled ile Ferideddin Attar,
Niþabur'da görüþüp sohbet
ediyorlardý. Bu esnada henüz çok genç
neredeyse çocuk yaþta olan Mevlâna da
yanlarýnda bulunuyordu. Ferideddin
Attar, çocuðu dikkatlice süzdükten
sonra "Bu delikanlýda dünyayý yakacak
bir ateþ var" der. Ayrýlýrlarken de: "Hey
gidi koca dünya! Bir nehir, koskocaman bir denizi önüne katmýþ gidiyor"
diyerek duygularýný dile getirir.
SEVGÝ DÜNYASI
Küçük yaþlarýndan beri bilgi ve
anlayýþta ileri giden, bugün hâlâ
düþüncelerinin ýþýðýyla dünyamýzý
aydýnlatan Mevlâna'nýn tüm eserlerinde
pek çok öðretici, ibret verici, yol gösterici hikâyelerinin yanýnda zaman
zaman dost meclislerinde, sohbetin
dýþýnda semâ törenlerinin yapýldýðýný da
görüyoruz.
Sufî Meditasyonu da denilen Semâ
(Devran, Hatme) bir þey üzerinde derin
ve kapsamlý bir þekilde düþünmek
demektir. (Eforsuz bir düþünce hali,
ruhla bütünleþme) Bir þeyin asýl
gerçeðine kavuþmak amaç ve umudu
ile, zihne dolan gereksiz fikirleri geri
göndererek, o anda cevap beklenen
sorunun açýklýða kavuþturulmasýna
çalýþmaktýr. Daha da açacak olursak
insanýn ruhsal varlýðýyla irtibata
geçmesidir. O nedenle ayný zamanda
"iþitmek" anlamýnda "dinlemek"
anlamýnda da kullanýlýr.
Sema, sembolik olarak, kâinatýn
oluþumunu, insanýn âlemde diriliþini,
Yüce Yaratýcý' ya olan aþk ile harekete
geçiþini ve kulluðunu idrak ederek
"Ýnsan-ý Kâmil"e doðru yöneliþini ifade
eder. Semâ edenlere Semâzen adý
verilmiþtir.
Semâ'ý ibadet gibi yapan Mevlânâ'nýn
Þems-i Tebrizi ile tanýþtýktan sonra
semâ etmeye baþladýðý söylenir. Sultan
Veled'de (oðlu) Ýbtidaname isimli
eserinde, Mevlânâ'nýn Þems ile
tanýþtýktan sonra semâya baþladýðýný ve
Þems'den ayrýldýktan sonra, ayaklarýnda
17
derman kalmayýnca yerlerde dönerek
semâ ettiðini, bütün þehir halkýnýn da
ona uyarak semâ ettiðini yazar.
Eflâki'nin naklettiklerine göre ise hoþa
giden herhangi bir þey veya güzel bir
ses, anlamlý bir söz Mevlânâ'yý semâ
ettirmeye kâfi gelirdi. Sokakta, pazarda, Meram Mescidi'nde, Ilýca'da, deðirmende, Konya meydanýnda ne zaman
isterse semâ ederdi. Tasavvuf geleneði
içinde baþlangýçtan beri varolagelen
sema, Mevlânâ ile yaygýnlýk kazanmýþtýr. Mevlânâ'nýn kendi baþýna yaptýðý semânýn dýþýnda toplu olarak
yapýlan semâ törenlerine de sýklýkla
katýldýðý görülmektedir. Semâ ederken
topluluða arkasýný dönmeyi saygýsýzlýk
olarak kabul ederdi. Zaman zaman
semâ halinde þiirler okur, altýn daðýtýr,
fetva isteyene fetva verirdi.
Gerek Mevlânâ'nýn gerekse
Mevlevî'lerin semâ ayinleri için þöyle
bir deðerlendirme yapmak mümkündür.
Derviþler ruhsal enerjilerini birleþtirerek semâ tekniði sayesinde transa
giriyorlar topluca manyetik bir çekim
alaný oluþturuyorlardý. Ortaya çýkan bu
yüksek enerji, içsel coþkuyu artýrarak
kabuklarýn kýrýlmasýna ve açýlmasýna
yol açýyor, kendi ruhsal varlýklarýyla,
dolayýsýyla bütünle birleþmelerine,
farkýndalýklarýnýn artmasýna neden
oluyordu. Elbette bu ortak enerjiden
herkes kendi ruhsal kabý ölçüsünde
alýyordu. Derviþlerin semâ törenlerine
katýlmadan önce hem semâ tekniðine
alýþtýrýlmalarý hem de bilgiyle donatýlmalarý gerekiyordu.
18
Tabiidir ki ruhun kabuklarýný kýran,
onu besleyip büyüten en önemli araç
doðru yaþama bilgileridir. Ýnsan
yaþamýna yön veren, yaþamýn asýl
amacýna hizmet eden bilgilere sevgiyle
baðlanmak ve onlarý uygulamak kiþinin
geliþimini ve ruhsal büyümesini hýzlandýran en önemli faktördür. Ýlâhi kaynaklý tüm öðretiler, dinler, kadim bilgiler deðiþen ve geliþen insanýn ihtiyacýna göre bu görevi üstlenirler. Bu,
Tanrýsal bir yardým, bir el uzatmadýr
insana. Çünkü insan, varlýðýnýn sýnýrlarý
nedeniyle bilgi ve sezgi aracýlýðýyla
belli bir yere kadar gidebilir. Temel
gerçekler hiçbir zaman deðiþmemiþtir.
Ancak insan geliþtikçe aklý ve tecrübeleri arttýkça O'nun gerçeklerine daha
çok nüfuz edebilir. Bu nedenledir ki
dinler ve ilâhi yol göstermeler özünde
ayný olmakla birlikte, insanlýðýn evrimine yol gösterecek mahiyette yeni bilgileri de içerirler. O nedenledir ki
Mevlâna; "Dünle beraber gitti cancaðýzým, ne kadar söz varsa düne ait.
Þimdi yeni þeyler söylemek lâzým"
diyerek bu gerçeði dile getirmiþtir.
Mevlâna semâ ile dönmesini de bir
rubaisinde þöyle deðerlendiriyor.
"Bu dönüþü ben kendi
canýmdan öðrendim. Beden
kalýba girmeden önce can âleminde böyle dönerdim. Bana
sabýr ve sükûn daha uygundur
diyorlar. Ben bu sabrý da
sükûnu da size baðýþladým."
SEVGÝ DÜNYASI
(Rubailer 903) Semâ halindeki
coþkusunu görenlerin: "Aman efendim
biraz yavaþ olsanýz" uyarýlarýna ise
þöyle cevap vermektedir:
"Deliliðe aþýðým, akýllýlýða
usluluða doydum" (573)
Semâ yaparken giyilen siyah hýrka;
kabir topraðýna, beyaz giysi saflýða ve
kefene, baþa takýlan baþlýk ise Allah'ýn
birliðine (tevhid) ve nefsin mezar taþýna iþaret eder. Mevlânâ sað el göðe
doðru, baþ saða doðru yatmýþ vaziyette,
sol el aþaðýya yere doðru yapýlan
semanýn kendisi için "Allahtan alýrým,
halka daðýtýrým" anlamýna geldiðini
söylemiþtir. Yazar Muammer Saðlam'ýn
bu konudaki araþtýrmalarý ve semâ
hakkýndaki yorumu oldukça detaylýdýr:
"Mevlevi semâsýndaki duruþun anlamý
ve gayesi, vecd ile baþlar. Vecd hali ise
bedendeki manyetik alanýn þiddetini
artýrýr, çekim güçlenir. Kozmikten
gelen akýþlar hýzla bedene dolmak ister.
Bu akýþýn normal giriþ kapýsý ise býngýldaktýr. Çýkýlmasý gereken seviyeye
ulaþabilmek için, evrensel sistem
gereði, hem dönmek hem de devinmek
gerekir. Bedendeki enerji akýþ yönü ise
saðdan sola doðrudur. Bu sebeple sað
kol omuz hizasýndan biraz yukarýda,
avuç içi evrene dönük, parmaklar açýk,
akýþý kontrol edip baþa indirirken, baþýn
hafifçe saða yatýk olmasý da akýþýn
býngýldaða, yönelmesine yardým içindir.
Sol kol omuzdan aþaðý tutularak avuç
yere dönük, parmaklar yine açýk ve
serbest, yerden gelecek ters yönlü
SEVGÝ DÜNYASI
akýþlarý idare eder. Tennüre'nin (giyilen
elbise) beyaz saf veya beyaz ipek
olmasý ve dönerken daire þeklinde
açýlacak biçimde dikilmesi de yine yerden gelecek ters yönlü akýþlarýn engellenmesi içindir. Kumaþýn cinsi, rengi
ve modeli önemlidir."
Semâzenlere, neyzen, kudümzeri,
ayinhan ve naat hanlar gibi musiki
erkâný eþlik eder. Sýralarýna göre yerlerini alýrlar Semâ ayinlerinde müzikle
eþlik edenlere mutrib denilir. Mutribin
önünde semâ meydaný, onun da tam
karþýsýnda þeyh postu vardýr. Postun
ucunda semâhanenin ortasýna kadar
uzandýðý varsayýlan çizgiye ise (hatt-ý
istiva) denir. Bu gerçeðe ulaþan,
Vahdete giden en kýsa yol olarak kabul
edilir. Bu çizgi asla çiðnenmez. Post en
19
büyük manevi makamdýr ve kýrmýzý
renklidir.
Semâzenler hem kendi etraflarýnda
dönerler, hem de meydaný devrederler.
Týpký, gezegenlerin, yýldýzlarýn ve
dünyanýn, Güneþ'in cazibesiyle hem
kendi etrafýnda, hem de Güneþ'in
etrafýnda döndükleri gibi… Semâ
bütün âlemlerin Güneþ'i Allah'ýn huzurunda bir devr-i âlemdir.
Esasen semâ, gerçek varlýða
ulaþtýran, insaný kendinden geçiren bir
cezbe vasýtasý, kendinden geçen kiþinin
can sarhoþluðudur. Mevlâna'mýzýn
ifadesiyle: "Semâ, aþka kavuþmak,
buluþmak sultanlýðý için, perdeleri
kaldýrýp içeriye girmek devleti için, can
elbisesidir."
20
SEVGÝ DÜNYASI
Ölüm, Týp Dünyasý ve Ölüm Ötesi
Ölüm Bir Son Mu?
Derleyen ve Çeviren: Zühal Voigt
"Joe Tiralosi, New York þehrinde, Manhattan'da arabasýný yýkama ünitesinden geçirdikten hemen sonra, kendisini tuhaf bir þekilde kötü hissetti. Midesi bulanýyordu ve kendi kendisinin yanýnda
duruyormuþ gibi bir hisse kapýlmýþtý. Kendisi ünlü bir borsacýnýn
þoförü olarak çalýþýyordu ve o anda, 2009 yýlýnýn sýcak bir Aðustos
günü akþamýnda, o günkü vardiyasýnýn bittiðine memnun olarak,
arabasýný evinin bulunduðu Brooklyn yönüne sürmüþtü. Oto klimasý sonuna kadar açýktý ama Tiralosi ter içindeydi. Aslýnda
paniðe meyli olmayan, gerçekçi bir insandý ama bir zaman sonra
artýk tahammül edemedi ve arabayý kenara çekip, karýsýna telefon
etti. Karýsý ona, arabayý derhal bir hastaneye sürmesini söyledi.
Ama Tiralosi, otosunu bir sonraki kavþaða kadar bile götüremedi. Direksiyona yýðýlýp kalmýþtý. Bir þeyler olduðunu anlayan
karýsý, derhal Tiralosi'nin iþ arkadaþý olan bir diðer þoföre telefon
ederek, arabanýn yerini bildirdi. Olay yerine yetiþen bu iþ arkadaþý
Tiralosi'yi derhal Presbyterian Hastanesine kaldýrdý. Hastaneye
vardýðýnda bilinci hâlâ yerinde olan Tiralosi, kendisini karþýlayan
hemþireye durumunu anlatmayý denedi ama daha cümlesini
tamamlayamadan kendinden geçti. Kalbi o anda duruvermiþti. Ve
Tiralosi o anda öldü."
SEVGÝ DÜNYASI
Bu satýrlar, uzun yýllar New York'un
çeþitli hastanelerinde çalýþmýþ ve
sonuçta "Reanimation" (Diriltme,
yeniden canlandýrma) konusunda,
dünya çapýnda üne kavuþmuþ kardiolog
Dr. Sam Parnia'nýn Ýngilizce adýyla
"Erasing Death" (Ölümü Silmek,
Ortadan Kaldýrmak) Almanca baþlýðýyla " Der Tod muss nicht das Ende sein"
(Ölümün Bir Son Olmasý Gerekmez)
isimli, 2013 senesi baþlarýnda yayýnlanmýþ son kitabýnýn giriþ bölümünden.
Yani kitapta bahsedilen konular
dünyadaki en son araþtýrmalarý aksettiriyor. Dr. Sam Parnia, þimdilerde New
York Stony Brook Devlet Hastanesinde
"Reanimation Araþtýrmalarý" bölümü
yöneticisi olarak çalýþýyor. Uzman
haline geldiði konuya olan ilgisi ise,
çocukluk yýllarýnda dokuz yaþýndayken
baþlamýþ. O yýllarda 47 yaþýnda olan
babasý nörolojik bir hastalýk dolayýsýyla
tekerlekli iskemleye mahkûm kalmýþ
ve gitgide kötüleþerek, çevresi ile iliþki
bile kuramayacak durumda, kimseyi
tanýmadan, sadece yatakta, yaþayan bir
ölü gibi geçirdiði 17 yýldan sonra
dünyadan ayrýlmýþ. Parnia, çocukluðu
ve gençliði boyunca, yalnýzca yataktaki
hareketsiz bir beden olarak algýladýðý,
konuþamadýðý, nasýl olduðunu soramadýðý babasýnýn kiþiliðinin,
hatýralarýnýn, onu o insan yapan özelliklerin nereye gittiðini düþünmüþ ve
sonuçta doktor olup, bu þekilde hastalanan baþka insanlarýn beyinlerini kurtarmak için çalýþmaya karar vermiþ.
Beyin üzerindeki çalýþmalarý onu
zamanla, ani kalp durmasýyla ölen kiþilerin beyinlerinde meydana gelen
21
zararlarla karþý karþýya getirmiþ ve
böyle durumlarda beynin zarar
görmesini önleyebilmek konusuyla
uðraþýrken de, kendisini ölüm
konusunu araþtýrýrken bulmuþ. Dr. Sam
Parnia bir yandan, aniden kalp durmasýna uðrayan insanlarýn, en iyi þekilde hangi þartlar altýnda yaþama geri
döndürülebileceði konusunda uðraþ
verirken, öte yandan da týbben ölmüþ
olduðu kabul edilen insanlarýn bilinçlerinin, yaþama geri döndürme çabalarý
esnasýnda nerede kaldýðýný araþtýrýyor.
Ve bunu yaparken de, konunun doðasý
icabý, ölümötesi deneyi yaþayan insanlarla karþýlaþýyor ve bu da onu, ölümün
ne demek olduðu ve insan bilincinin
baþýna, ölüm ötesinde ne geldiði, insan
bilincinin ya da kiþiliðinin veya insaný
insan yapan ruhsal özelliklerin, ölümün
gerçekleþtiði andan itibaren ne halde
olduðu, nereye gittiði sorularýyla karþý
karþýya getiriyor. Bu sorularýn cevaplarýný aramak için , ABD'de ve
Avrupa'nýn bazý ülkelerinde yüzlerce
doktorun ve bilim adamýnýn katýldýðý
"AWARE" isimli dünya çapýnda bir
çalýþma baþlatýyor. AWARE araþtýrmalarýnýn hedefi, birçok hastanede kalp
durmasý nedeniyle ölüm ötesi olayý
yaþayan hastalarýn deneyimlerini bilimsel bir þekilde toplamak ve yayýnlamak.
Bu çalýþmalarýn sonuçlarý, çalýþmalar
halâ devam ettiðinden, bugüne kadar
henüz tam olarak toplanýp deðerlendirilmemiþ durumda.
Dr. Parnia'nýn araþtýrdýðý ve deðindiði
konular çok geniþ kapsamlý ve týp tarihinde yepyeni bir görüþ açýsý, yepyeni
22
bir yol ve yepyeni bir araþtýrma alaný
ortaya koyuyor. Bu yazýda ve belki de
sonrasýnda, bu çalýþmalarýn ortaya koyduðu en son gerçekleri, bu konularda
atýlmýþ en yeni adýmlarý, týp dünyasýnýn
konuya karþý takýndýðý çeþitli tavýrlarý
ve belki de gelecekte þekil alacak bir
bilim dalýnýn ilk adýmlarýný sizlere
aktarmaya çalýþacaðýz.
Yaþama Dönüþ
Yazýnýn giriþinde sözünü ettiðimiz
Joe Tiralosi'nin kaldýrýldýðý hastanede
tesadüfen, reanimasyon (diriltme)
bölümünde çok tecrübeli doktor ve
hemþireler ve en son teknikle çalýþan
makineler mevcut. Tiralosi'ye derhal
aletlerle göðüs kompresyonlarý ve elektrik þoklar tatbik ediliyor. Ve dakikalar
akýyor. On dakika, on beþ dakika,
yarým saat, kýrk dakika. Tiralosi'nin
kalbi cevap vermiyor. O günlerde, en
fazla on dakikalýk bir oksijen yokluðunun, beynin hücrelerini öldürmeye
baþladýðý ve bu durumda kiþi yaþama
döndürülse bile, beyni artýk normal
çalýþamayacaðýndan, artýk içi boþ bir
kýlýf halinde yani zihinsel faaliyetleri
olmadan yaþayabileceði bilinmekte týp
dünyasýnda. Bu bilgiye raðmen, reanimasyon uzmanlarý, onu yaþama
döndürme çabalarýna devam ediyorlar.
Ve tam kýrk beþinci dakikada, 4500
Toraks kompresyonu ve sayýsýz adrenalin iðnesinden sonra, Tiralosi'nin kalbi
birden titremeye baþlýyor. Sevinç
çýðlýðý atan doktorlar onu derhal kalp
kateter ünitesine naklediyorlar. Þimdi
de kalbi durduran asýl sebebi bulmaya
SEVGÝ DÜNYASI
çalýþmalarý gerek. Çünkü o sebebi
bulup ortadan kaldýramazlarsa, hasta
yeniden ölecek. Orada bir kere daha
duran kalbi, bir kere daha çalýþtýrdýktan
sonra, kasýktan damara soktuklarý
sonda ile kalbe ulaþan doktorlar,
Tiralosi'nin kalbi besleyen atardamarlarýndaki týkanýklýklarý keþfediyorlar.
Balonlarla bu yollarý açarak stentler
takýyorlar ve böylece hasta yaþama geri
dönüyor. Hem de bir zaman sonra, hastaneden çýkarak, hiç bir þey olmamýþ
gibi normal yaþamýna dönüyor, iþini
yapmaya devam ediyor ve ailesiyle
sürdürdüðü mutlu günlerine kavuþuyor.
Kýrk beþ dakika boyunca oksijensiz
kalmýþ olan beyninin hiçbir hasar
görmeden, onu felçli, yatalak veya
bilinçsiz yapmadan normal yaþamýna
döndürmesindeki sýr ise, o hastanede
kullanýlan bir metod. Hastaneye getirildiði andan itibaren Tiralosi'nin bedeni
24 saat boyunca, Arctic Sun isimli özel
bir gereç yardýmýyla soðutuluyor.
Böylece, "Hypothermie" adý verilen bu
metodla, normalin çok altýnda bir ýsý
derecesine getirilmiþ olan bir bedendeki, beyin dâhil tüm organlar, ölme
sürecini yavaþlatýyor ve esaslý bir zarar
görmeden uzun bir süre tekrar yaþama
dönmeye hazýr halde bekleyebiliyorlar.
Dr. Sam Parnia, Tiralosi'nin, kalbi
duran hastalarý yaþama döndürme konusunda tecrübesi ve gerekli gereçleri
de olan bir hastaneye rastlamasý ile ne
kadar þanslý olduðunun altýný çizdikten
sonra, böyle bir ani kalp durmasý veya
kalp krizi yaþayan her hastanýn maalesef ayný derecede þanslý olmadýðýný ve
SEVGÝ DÜNYASI
soðutma olmadan yapýlan kýsa süreli
kalp masajlarýnýn ve ilaç takviyelerinin
ya sonuç vermediðini veya verse bile
hastalarý yaþama, beyni zedelenmiþ,
sakat insanlar halinde geri döndürdüðü
gerçeðini ifade ediyor.
Tiralosi olayý ama bu kadarla da bitmiyor. Tiralosi ölü olarak geçirdiði kýrk
beþ dakikalýk süre içerisinde bir de
ölüm ötesi deneyimi yaþamýþtýr. Bu
konuya daha sonra döneceðiz.
Tarihten Bugüne Reanimasyon
Canlýnýn ölümü, özellikle de insanýn
ölümü, tarihin baþlangýçlarýndan bu
yana insanoðlunun bir türlü kabul edip
sindiremediði acý bir gerçek olarak
günümüze kadar süregelmiþtir. Bu yüzden de insan sürekli ölüme çare aramýþ,
ölenleri geri getirebilmek için de çeþitli
yollar denemiþtir. Bunlar arasýnda, ölen
kiþiyi sýcak tutmak, sýcak suya veya
sýcak küle, hattâ sýcak dýþký içine yatýrmak, bazý bölgelerde ölen kiþinin bedenine anüsten duman püskürtmek, nefes
almasýný temin etmek için boðazýný kuþ
tüyleriyle gýdýklamak gibi, naif ve bir o
kadar da etkisiz metodlar da var.
Etkili olmuþ ve oldukça bilimsel ilk
metoda Amsterdam'da rastlýyoruz. On
sekizinci yüzyýlda, Amsterdam'ýn
nüfusu arttýðýnda, þehrin güzel ve
romantik kanallarýna düþüp boðulan
insanlarýn sayýsý da þiddetli bir artýþ
gösteriyor. Þehir yöneticileri bir yandan
kanal kenarlarýnda emniyet tedbirleri
almaya çalýþýrken, kanala düþmelerin
23
tamamen engellenememesi üzerine,
düþüp boðulanlarý kurtarmanýn çarelerini aramaya baþlýyor. Bunun için de,
bugünkü modern yapay solunum
gerecinin dedesi olabilecek basit bir
körük kullanýlýyor. O yýllarda kurulan
Amsterdam Hayat Kurtarma Derneði,
kanallar boyunca belirli yerlere, bugün
örneðin hava alanlarýnda bulundurulan
defibrilatörler (kalp masajý yapan
gereç) gibi, bu körüklerden yerleþtiriyor. Gerçekten de bu körükler kullanýlarak, dört yýl içinde yüz elliden
fazla insan yaþama döndürülebiliyor.
O zamanlarda, kýyýlardan uzakta
yaþayan insanlar da, aniden ölen insanlarý göðüs kýsmý aþaðýya gelecek þekilde bir fýçýya baðlýyorlar ve fýçýyý saða
sola döndürüyorlar veya ölüyü bir atýn
sýrtýna ayný þekilde baðlayarak atý týrýs
yürüyüþüne geçiriyorlar. Bunlar her iki
durumda da, göðüs kafesine etki edilmesi gerektiðinin, insanlarca kavranmýþ
olduðunu gösteren metodlar. Derken
1949'da, Ýngiliz doktor H.R.Silvester,
sonradan "Silvester" metodu adýyla
yaygýnlaþan, kiþinin kollarýný kaldýraç
gibi kullanarak ciðerlere hava giriþ
çýkýþýnýn saðlanmasý metodunu bulur.
Yirminci yüzyýlýn baþlarýnda ise, kalp
masajý ortaya çýkýyor. Bunu yapmak
için doktorlar göðüs kafesini açarak,
doðrudan kalbe masaj yapýyorlar ama
bu metod da, birçok tehlikeyi içinde
barýndýrdýðýndan sýk kullanýlmýyor.
Bundan sonra 1949'da James Elam
adlý bir anestezi uzmaný, aðýzdan aðýza
yapýlan suni solunumu keþfediyor. Ama
24
ancak 1960'larda doktorlar ve bilim
adamlarý, ölen birini yaþama
döndürmek için bu iki unsurun; yani
kalbe yapýlan kompreslerle, aðýzdan
hava verilmesinin birlikte yapýlmasýnýn
baþarýya ulaþtýrdýðýný anladýlar. Daha
sonralarý, kalbi yeniden çalýþtýrmak için
elektrik verilmesi de devreye girdiðinde, bugünkü modern kalp ve ciðer
çalýþtýrýlmasý kavramý bulunmuþ oldu.
Bunun yanýnda normal bir tansiyon
yaratmak için bazý ilaçlar da verildi.
Kalbi aniden duran bir hastaya, birbiriyle baðlantýlý olarak tatbik edilen bu
unsurlar bugün tüm dünyada "hayat
kurtaran acil tedbirler" olarak biliniyor.
Ve bu yeni geliþmeler, týp dünyasýna
yepyeni bir þey öðretmiþ oldu: Ölümün
geri çevrilebileceðini, ölen kiþinin
tekrar yaþama dönebileceðini. Yalnýz
bu, artýk ani kalp durmasýyla ölen her
kiþinin geri döndürüleceði anlamýna
gelmiyordu. Bu eylemin baþarýya
ulaþabilmesi için pek çok þeyin birbiriyle koordine edilmesi gerekiyordu
ve geri döndürme çabasýnýn baþýndan
sonuna kadar, hastayla ilgili olan bütün
kiþiler ve yaptýklarýnýn kurduðu zincirin bir noktasýnda bir hata olduðu
takdirde, hastayý yaþama kazandýrmanýn mümkün olmadýðý görülüyordu.
Örneðin kiþi, hayat kurtaran tedbirler
baþlatýlýncaya kadar on dakikadan fazla
ölü kalmýþsa, cankurtaran geç gelmiþse,
hastaneye kaldýrýlmasý gecikmiþse,
kalbin çalýþtýrýlmasý mümkün olsa dahi,
hasta takip eden saatlerde veya günlerde tekrar ölüyor ve yeniden geri
getirilmesi mümkün olmuyordu.
Böylelikle hastalarýn yüzde ellisinin
SEVGÝ DÜNYASI
kalbi yeniden çalýþtýrýlsa bile, bunlardan ancak yüzde on beþinin, yaþayan
biri olarak hastaneden çýkýp gidebildiði
istatistiklerden anlaþýlýyordu.
Yapýlan araþtýrmalarda, kalbin durmasý nedeniyle oksijen gitmeyen tüm
organlara, daha sonra fazla miktarda
oksijen gönderildiðinde, bu oksijenin
bir çeþit zehir etkisi yaptýðý tespit edilmiþti. Bu oksijen miktarýnýn bir þekilde
ayarlanmasý gerekiyordu. Ayný þekilde,
ciðerlere çok fazla miktarda hava verilmesi de, "Airtrapping" denen, havanýn
göðüs kafesinde sýkýþýp kalmasýna ve
kalbe baský yaparak kan ulaþýmýnýn
engellenmesine yol açýyordu. Ayrýca
kalp durmasýyla baþlayan hücre ölümleri esnasýnda bedene hücrelerden çok
miktarda kimyasal elementler gönderildiði ve bunun da bir Tsunami þeklinde
tüm bedende iltihaplara yol açtýðý fark
edilmiþti. Evet, ölen bir insanýn kalbi
yeniden çalýþtýrýlarak kiþi hayata
döndürülebilmekteydi ama hayatta
kalabilmesi için daha pek çok engelin
aþýlmasý ve her þeyden önce bu tedbirlerin, kalbi duran, kalp krizi geçiren
her insana, dünyanýn her yerinde, her
hastanede baþarýyla tatbik edilebilmesi
için, tabiri caizse, daha kýrk fýrýn
ekmek yenilmesi gerekiyordu.
Dr. Parnia, bugünkü durumda ABD
ve Avrupa içinde bile, herkesin ayný
þansa sahip bulunmadýðýný ifade ediyor.
Teknolojinin geliþmiþ olduðu
Güneydoðu Asya ülkeleri, Japonya da
bu konuda daha iyi durumdalar ama
tüm dünya düþünülecek olursa, böyle
SEVGÝ DÜNYASI
bir hedef daha çok çok uzaklarda
görünüyor.
25
dolaþýmýmýzýn mekaniði deðiþip, kan
merkezi bölgelerden, el ve ayak bölgelerine çekilir ve dolaþým kýsýtlanýrsa.
Neden Ölüyoruz?
Dr. Parnia, çeþitli ölüm sebeplerinin
kat ettikleri ölüme giden yolun son kýsmýnýn hemen hemen ayni olduðunu ve
sonuçta týbbi bir þok durumu hali arz
ettiklerini söylüyor. Bunun karakteristiði ise, organlarýn oksijensiz kalmasý,
neticesi ise kalbin durmasý. Þiddetli
kanamalar, kanser, enfeksiyonlar,
zehirlenmeler veya kalp sekteleri gibi
birbirinden farklý sebepler, giderilmedikleri takdirde bedende bir þok durumu yaratýyorlar ve bu durum sonlandýrýlamazsa, neticede tüm önemli
organlar çalýþmalarýný durduruyor.
Bedeni, ölümle sonuçlanabilecek
olan þok durumuna, þu dört asýl fizyolojik süreç götürüyor:
1. Beden sistemimizde yeterinde kan
olmazsa. Bu örneðin bir kurþun yarasý
veya herhangi bir baþka sebepten fazla
kan kaybý neticesinde oluþuyor. Bu
durumda kalp normal ve muntazam
çalýþsa bile, sistemde yeterinde kan
olmadýðýndan organlar oksijensiz
kalýyorlar.
2. Kalbimiz bedenimize kan pompalamayý, örneðin bir kalp krizi yüzünden
veya herhangi bir sebepten býrakýrsa.
3. Kan damarlarýmýz herhangi bir
sebepten dolayý aðýr bir enfeksiyona
uðrar ve çok geniþlerse. Böylece kan
4. Ana damarlarýmýzdan birinde herhangi bir engel yolu týkayýp, normal
kan akýþýný engellerse.
Bu þok durumlarý vaktinde tedavi
edilip ortadan kaldýrýlmazsa, er veya
geç kalp durmasýna yol açýyorlar.
Kalbin durmasý ise, anýnda ölmemizi
saðlayan tek olgu. Diðer bütün organlarýn hastalanmasý veya faaliyetlerini
durdurmasý, aðýr hastalýklara yol açýyor, tedavi edilemezse, ölüme gidebiliyor, örneðin beynin zarar görmesi bizi
komaya sokuyor ama bizi faaliyetini
durdurduðu anda doðrudan öldürebilen
tek organ, kalbimiz. Ama 60'lý yýllardan beri yapýlan çalýþmalarýn kazancý
olarak, onu tekrar çalýþtýrabilerek, yaþama tekrar dönebilmemiz, her þey doðru
yapýlýrsa, þimdi artýk imkân dâhilinde.
Gelecek sayýda, "ölüm" kavramýna
yeni bir ýþýk altýnda bakarak; yeni
edinilmiþ bilgilere göre, ölümün ne
zaman gerçekleþtiði, ne zamana veya
hangi duruma kadar tersine çevrilebilir,
iptal edilebilir olabileceði, týbbýn
bugüne kadar aldýðý ve alamadýðý yollarý ve organ nakli, yaþamý sürdüren
gereçlerin durdurulmasý gibi etik konularý irdelemeye çalýþacaðýz.
Alýntýlar:
"Der Tod muss nicht das Ende sein"
Dr. Med. Sam Parnia
SEVGÝ DÜNYASI
26
Kadýnýn Bitmeyen Çilesi
RomaUygarlýðýnda
Kadýnlar - 2
Yalçýn Kaya
R
oma, Ý.Ö. 215 krizini
atlattý. 14 yýl sonra
savaþ sona erdi.
Ancak, Oppia Yasasýnýn yürürlükten kaldýrýlmasý daha altý yýl
alarak Ý.Ö. 195'i buldu. Kimi
tutucu senatörler yasanýn yürürlükte kalmasýný istiyordu. Tartýþmalar günlerce sürdü. Eylem baþarýsýzlýða uðrayacak
gibi görünüyor, kadýnlar giderek çileden
çýkýyorlardý. Evli kadýný artýk ne hatýr evde
tutabiliyordu, ne namus ne de kocasýnýn
buyruðu... Roma'nýn tüm sokaklarýný ve foruma giden tüm yollarý kuþattýlar. Kadýn kalabalýklarý her gün daha büyüdü; taþradan da
kadýnlar kente akýn etmeye baþladý.
Kadýnlarýn, bu yasanýn kaldýrýlmasýna karþý
duran Tribinuslar'ýn bürolarýna saldýrmalarýyla
iþ çýðýrýndan çýktý. Tribunuslar'dan Lucius
Valerius, Roma evliliðine iliþkin bu tüyler
ürpertici görüþe katýlmýyordu. Cato, yasanýn
kaldýrýlmasý durumunda erkeklerin kadýnlarý
zapt edemeyeceðini söylemiþti. Cato'ya karþý
çýkan Valerius, "Hiç de deðil." diye yanýtladý.
Valerius'un kadýnlarý koruyan bu tutumunun
tonu, Cato'nun dürüst baðnazlýðýna oranla
SEVGÝ DÜNYASI
aslýnda kadýnlarý daha çok aþaðýlýyor olsa da,
Oppia Yasasý yürürlükten kaldýrýldý. Ancak
uzun vadede haklý çýkan Cato oldu.
Modanýn göstergesi, kumaþ ve süslemelerdi. Sur'dan gelme pahalý boyalar, kolyeler,
broþlar, yüzükler, aðýr altýn bilezikler;
Hindistan'dan gelme pamuklular, taçlar o
zamanlarýn moda dünyasýnýn deðiþmezleriydi.
Asya'nýn uzak ülkelerinden getirtilmiþ ve
arazili mülklerden daha yüksek deðerde
taþlarla süslü küpeler; Çin'den gelme, tam
anlamýyla aðýrlýðýnca altýn deðerinde olan en
iyi cins ipekten yapýlma giysileri de listeye
ekleyelim....
Önemli olan bunlardý. Antik Helen'de
olduðu gibi, bilinen dünyanýn geniþlemesi,
Roma'ya baþlangýçta para ve lüks getirdi ama
bu akýþ zamanla tersine döndü. Birinci yüz
yýla gelindiðinde, Plinius'un tahminlerine
göre, Roma'nýn Asya ile ticareti, günümüz
deðeriyle yýlda 40 milyon dolar düzeyinde
açýk vermekteydi. Bu açýk günümüz ölçülerine göre son derece düþük olsa da, antik dünya için çok önemli bir tutardý. Roma'nýn cumhuriyet döneminde Akdeniz, Galya, Ýspanya
ve Batý Asya'daki fetihlerinden bir yýlda
getirdiði ganimetin dört ya da beþ katýydý.
Asya'dan ve Afrika'nýn doðu kýyýsýndan
Roma dünyasýna ithal edilen mallarýn
neredeyse yarýsýný baharat oluþturmaktaydý.
Roma'nýn beþ temel lüksünden diðer dördü
ise, Çin'den gelen ipek, Afrika'dan gelen
fildiþi, Arabistan'dan gelen tütsü ve Germen
ülkelerinden gelen kehribar idi.
Ne yazýk ki, diðer ülkelerin bunlarýn
karþýlýðýnda Roma'dan aldýklarýnýn sayýsý pek
azdý. Çin'deki Lo-Yang'dan gelip Romalý tüccar ya da aracýlarla Orta Asya'nýn tenhalýk-
27
larýnda, Pamirlerin kuzeylerinde ünlü Taþ
Kule'de buluþan kervanlar, narin ipekliler ile
egzotik baharatlarýn karþýlýðýnda az miktarda
Roma camý, çömlek, amyant, giysi, mercan
boncuk, oymalý mücevherler ve üzüm þarabý,
yüksek tutarlarda altýn ve gümüþ alýyorlardý.
Denge bir süre gayet iyi iþledi; Çinliler
gümüþü, Romalýlar altýný yeðliyordu.
Zamanla deðerli maden kýtlýðý doðdu. Helen
yarýmadasýndaki devasa gümüþ madenleri
tükendi; 3. yüzyýla girilirken, Roma'nýn öz
kaynaklarý artýk tükenmek üzereydi. Roma
parasý, önceleri yavaþça ve sonra hýzla deðer
yitirmeye baþladý. Sonunda, tüm ekonomi
tökezlemeye yüz tuttu.
Akademisyenler, Roma Ýmparatorluðu'nun
çöküþünde etkili olan çeþitli politik, toplumsal, askerî ve ekonomik nedenler arasýndan
birine diðerlerine oranla "en önemlisi" diyememiþtir. Ancak savurganlýðýn da -özellikle
kadýnlarýn savurganlýðýnýn- önemli bir yan
etmen olduðuna kuþku duyulamaz.
Üst sýnýflardan Romalý kadýnlar antik
dünyada ender görülen bir özgürlüðe sahip
olacak konumdaydý. Ancak bu özgürlüðün
onlara bir yararý yoktu. Pek çok þeyi yapmalarýna izin veriliyordu; yapýcý bir þey
olmadýðý sürece...
Yasal bakýmdan kýsýtlý olmalarý ve toplumsal baský sonucunda, çevrelerine, içerisinde
neredeyse istedikleri gibi düþünüp hareket
edebilecekleri bir tür entelektüel karantina
kordonu çekiliyordu. Diðerlerini etkileyip
erkek alanýna girmeyi, hattâ düþünülemeyecek bir þeyi yapýp Roma'nýn siyasal ve
imparatorluk politikalarýný etkilemeyi
denediklerinde, bu kordonu aþamýyorlardý.
Bu nedenle de kendilerini, para harcayarak,
28
kocalarý deðil, âþýklarý için güzelleþerek, dine
sarýlarak ya da boþanma davasý açarak tatmin
ediyorlardý. Ünlü Romalý düþünür Seneca, 1.
yüzyýlda kimi çaðdaþlarýný, "çok çaba harcayarak hiçbir þey yapmama sanatýnda uzmanlaþmýþ" olmakla eleþtirmiþti.
Bu, hiç kuþkusuz, kadýnlarýn günlerini
geçirme þekillerinin iyi bir tanýmýydý.
Erkeðin yapmasý gereken tek þey, þafaktan
önce kalkýp sandaletlerini ayaðýna geçirmek yatmadan önce çýkardýðý tek giysi oydusadece Romalýlara özgü olan togasýný üzerine
almak ve bir kupa su içmekti. Artýk dünya ile
karþýlaþmaya hazýrdý. Sonradan belki traþ
olmak için berbere gidebilir, öðleden sonrayý
da hamamda geçirirdi.
Karýsý ise istediði saatte kendi yatak odasýnda kalkar, -ancak en bayaðý kadýnlar
kocalarýyla ayný yatak odasýný paylaþýrdý-, terliklerini giyer, uyurken giydiði kuþaðýn,
göðüs baðýnýn ve tuniðin üstüne iç gömleðini
geçirir, o da bir kupa su içer ve dünya ile
deðil, ayna ile hizmetçileriyle ve sayýsýz
kozmetik kavanozuyla karþýlaþmaya hazýr
hale gelirdi.
SEVGÝ DÜNYASI
Kayýtlý tarihin büyük bölümü boyunca
kadýnlar ve erkekler, doðanýn verdiðini
düzeltmek(!) için ellerinden geleni yapmaya
çalýþmýþlardýr. Daha Sümer çaðlarýnda gözlerini büyütmek için çevresine "sürme" çekmiþ ve kýzýlboyalarla yanaklarýný renklendirmiþlerdi. Aristophanes'in dediðine göre;
Atinalý kadýnlar, rimel olarak antimon
cevheri, yüz pudrasý olarak kýrmýzý boya,
gözaltlarýný gölgelemek için de beyaz kurþun,
yosun boyasý ve yüz kremi kullanýrdý. Bu
karýþýmlarýn çoðu, ne yazýk ki suya dayanýklý
deðildi. Helenli ozan Eubulos, hinlik ederek:
"Yazýn dýþarý çýktýðýnýzda, gözlerinizden iki
kara derecik akar; yanaklarýnýzdan akan ter
allýk damlalarýný boynunuýza dek taþýr ve
alnýnýzdaki pudradan saçýnýz bembeyaz olur!"
demiþti.
Helen kadýnlarýnýn giydiði, peplos ve chiton
denen giysiler bedene yapýþýrdý. Kemerleri
vardý ve kimi zaman belde toplanýrdý. Bu
nedenle Helenler, "korse" konusunda önemli
ilerleme göstermiþti. Günümüzdeki gibi
bilimsel olarak yapýlandýrýlmýþ olmasa da,
yeterince iþe yarayan yarým sütyeni icat
etmiþlerdi. Kuþaklarý da vardý. Bunlarý daha
çok hamile olduðunu gizlemek isteyen hetairalar
takardý. Romalý kadýnýn ise,
stoa adý verilen, daha bol ve
hatlarýný gizleyen bir giysisi
vardý; daha ince ipeklilere
parasý yetenler ve mutlaka
gelecek olan eleþtiri yaðmurunu göz ardý etmeye hazýr
olanlar dýþýnda...
Bedenini en göz alýcý
biçimiyle gösteremediði için,
yüzüne ve saçlarýna çok
zaman ve para harcardý.
SEVGÝ DÜNYASI
Sabah ilk iþ, gece yüzünde kalmýþ olan yüz
kremiyle ekmek lapasýndan yüz maskesini
siler, ardýndan, uzun zaman alacak olan saçýný
yapma iþine koyulurdu. Kimisi saçlarýný "öðle
güneþi" gibi parlatacak losyonlar sürer, kimisi
de doðal rengini çirkin bularak kýzýlýmsý
sarýya boyatýrdý. Kýzýlýmsý sarý saç,
Romalýlarýn Germen kabileleriyle iliþkileri
sonucunda moda olmuþtu. Siyah saçlarýndan
her nasýlsa hoþnut olan kadýn, kocasýnýn
parasýný, siyah saçlarýný Arabistan'ýn tüm parfümlerine bulamaya harcardý. Bir de, hafif bir
alevin üstünde ýsýtýlýp saçý kývýrarak lüleler
halinde dalgalandýrmakta kullanýlan demir
gereçler vardý.
Kaþlarýn üstüne düþmesi için ne zahmetler
çekilir; alýna neredeyse hiç yer kalmazdý.
Aklaþan saçlar acýmasýzca kopartýlýr,
Hindistan'dan ithal edilmiþ saçlardan yapýlma
peruklar takýlýrdý. Romalý süsleme uzmaný,
kuaför, hanýmýnýn saçý yapýldýktan sonra, ayný
derecede uzun sürecek bir iþe giriþir, yüzü
üzerinde çalýþmaya baþlardý. Fondöten,
koyunyünü yaðýndan elde edilirdi. Arpa unu,
öðütülmüþ geyik boynuzu, bal ve kýzýl
güherçile köpüðü gibi malzemeler içeren birtakým baþka krem ve losyonlar da vardý.
Anlaþýlan, Romalý kadýnlar gözleri,
yanaklarý, kaþlarý ve dudaklarý için,
Aristophanes'in söz ettiklerine benzer
karýþýmlar kullanmaktaydý. Sanat eseri
tamamlandýðýnda, -günün ilerleyen saatlerinde, hamamdan sonra her þeyin yeniden
yapýlmasý gerekecekti- geriye kalan tek þey,
süslenmesi olanaksýz her þeyi süslemeye yetecek sayýda mücevher seçmek, bir tunik
giymek, üstlükle tozluk arasýnda kullanýlacak
mendili, sinek kovan iþlevi de gören tavus
kuþu tüyünden yelpazeyi, hava koþullarý
gerektiriyorsa, parlak yeþil bir güneþlik
29
seçmekti. Ardýndan, son pelerin örtüsüne de
bürünen kadýn, günün asýl iþlerine giriþmeye
hazýr olurdu.
Neydi günün asýl iþleri?
Terziye ya da kuyumcuya gitmek...
Tahtýrevanla sokaklarda gezinmek...
Dostlarýný ziyarete gitmek... Tapýnakta dua
etmek... Bir gladyatör dövüþünün kanlý heyecanýný yaþamak amacýyla amfiteatra ya da
tiyatroya gitmek... Elbette, kendi özel
hamamlarý olanlar için bile gözde bir toplumsal merkez olan hamam. Son olarak da,
akþam yemeði hazýrlýklarýný denetlemek üzere
eve dönmek... Günlük etkinlikleri arasýnda bir
tek bu sonuncusu belki "iþ" olarak nitelenebilir. Baþka "iþ"i yoktu Romalý kadýnýn!
Tüm yukarýda anlattýklarýmýza karþýlýk,
Roma tarihi, azimli, tuttuðunu koparan,
devlet yönetiminde etkili, entrikacý kadýnlarýn
adlarýyla doludur. Bu baðlamda Pompeius'un
erdemli karýsý Cornelia ve çaðýn önde gelen
politikacýsý olan âþýðý Cornelius Cethegus
üzerindeki nüfuzu sayesinde gücünün her
þeye yettiði düþünülen ama pek erdemli
olmayan Praecia'yý anmalýyýz.
Brutus'un olaðanüstü annesi Servilia ile
azimli karýsý Porcia da bunlarýn arasýnda
zikredilmelidir.
Sonraki dönemlerde Augustus'un eþi Livia
ile aralarýnda Julia ve Julilla, Livilla, Drusilla,
Poppaea, Marcia ve Messalina'nýn da bulunduðu birçok soylu kadýnýn adý sayýlabilir.
Roma'nýn yükseliþinde olduðu gibi yýkýlmasýnda da bu soylu kadýnlarýn eylemlerinin
ve etkinliklerinin büyük payý olduðu yadsýnamaz. Roma tarihi, özellikle saray çevresindeki kadýnlarýn karýþtýðý çeþitli türden olaylar,
30
düzenbazlýklar, zehirleme örnekleriyle
doludur. Yazýlý tarih, çoðu aykýrý düþünce
sahiplerini ya da aykýrý görülen mezhepleri
sapkýnlýkla suçladýðý için, kadýnlarýn çoðunun
çaðdaþlarýnca benzer biçimde suçlanmýþ
olmasý doðaldýr. Nemfomani, taþkýnlýk ve
zehir þiþesi konusunda ustalýk, antik Roma'da
kalýtýmsal birer hastalýk mýydý acaba?
Genel olarak bakýldýðýnda, anlaþýlan söz
konusu kadýnlarýn çoðu, onlarý eleþtiren kiþilerce kendilerine yakýþtýrýlan kötü alýþkanlýklara iliþkin köklü bir geleneðin kurbanlarýydý.
Romalý kadýnlara yöneltilen eleþtiriler,
olaðan dýþý boyutlara taþýmayacak kadar mantýklý ve dinsel baðnazlýktan uzaktý. Ancak,
seks âlemleri ve yönetim karþýtlarýyla yakýnlýk kurmak, geleneklere karþý gelen kadýnlara
yöneltilecek akýlcý suçlamalar gibi görünüyordu. Seks âlemleri, gerçekten de kadýnlarýn
girdiði gizemli bazý dinlerin özelliði olabilir
ama 9. yüzyýla dek kadýnlarýn sorumlu tutulduðu zehirlemelerin çoðu, büyük olasýlýkla
aslýnda doðrudan çið ve bozulmuþ gýdalardaki
Salmonella bakterisinin eseriydi.
Durum böyle olsa bile, pek çok iyi eðitimli,
akýllý ve caný sýkýlan kadýn, eðer yoldan çýkmýþsa; sorulmasý gereken soru, temelde eril
SEVGÝ DÜNYASI
olan bir toplumda buna neden böylesine uzun
bir zaman boyunca izin verildiðidir.
Nedenlerden biri, hiç kuþkusuz, cinsel
haþarýlýklarýn kadýnlarý politik yaramazlýklardan uzak tutmasýydý. Bir diðeri ise, Romalý
kocanýn kendisine sorun çýkarmadýðý sürece
karýsýnýn ne yaptýðýna pek de aldýrmamasýydý.
Ancak en önemli neden, çevrede çok kadýn
olmamasýydý.
Erkeði evliliðe çeken, bir oðul ve vâris
sahibi olma olasýlýðý ile geleneksel drahoma
uygulamasý sayesinde iþe yarar tutarda bir
para elde etmekti. Sonradan karýsý için duygularý her nasýl olursa olsun, drahomayý korumasýnýn tek yolu onu hoþ tutmasýydý. Bu
nedenle sýký bir rekabet yaþanmaktaydý.
Nitekim bu yüzden Latincede "evde kalmýþ
kýz" anlamýna gelen bir terim yoktur.
Özetle, Roma dünyasýnda Ý.Ö. 3. yüzyýlýn
sonuna gelindiðinde kadýn, artýk "elde"
olmaktan çok, "elden çýkmýþ" durumdaydý.
Belki de erkekler bunun böyle olduðundan
yakýnýp duruyordu. Ne yazýk k, bunu ne
doðrulayacak ne de çürütecek yazýlý kadýn
kaynak vardýr. Sadece Romalý kadýnlarýn,
önceki çaðlarýn o soylu ve terbiyeli evli
kadýnýný dehþete sürükleyecek eylemleri
SEVGÝ DÜNYASI
düþünmelerinin ötesinde, bu gibi iþlere
giriþmeye hazýr olduklarý aþamaya geldikleri
bilinir. Helen dünyasýnda olduðu gibi
Roma'da da "kadýn haklarý" konusunda farklý
bir uygulama yürürlüðe konmamýþtýr.
Ýlk Çað dünyasýndan Antik uygarlýklara
geçen ataerkil toplum düzeninin kadýn
baskýcýlýðý ve kadýný aþaðýlayan görüþleri
hiçbir deðiþikliðe uðramadan yer almýþtýr.
Üstelik tüm tolerans dýþý uygulama ve
düþünceler hukukî bir konum bile kazanmýþtýr. Kadýn haklarý ve özgürlükleri konusunda Hristiyanlýðýn tutumunun çok farklý
olacaðý, toleranslý görüþ ve davranýþlarýn
ortaya çýkacaðý sanýlmamalý... Kadýnlardan
yana böyle bir umut taþýyan düþünürler de
yanýldýklarýný kýsa sürede göreceklerdir.
Roma Nüfusu
Roma dünyasýndaki aile yapýsýndan, evlenme ve boþanma olaylarýndan söz ederken,
nüfus sorunlarýný gözardý ettik. Þimdi biraz da
ona bakalým.
Tarihçi Cassius Dio'ya göre; erken imparatorluk döneminde "özgür doðmuþ" kiþiler arasýnda kadýn sayýsý erkek sayýsýndan azdý. Bazý
tahminlerde, %17 gibi bir farktan söz edilir.
Ancak dikkat!.. Bu sadece "özgür doðmuþ"
yani hem anasý hem babasý özgür Roma
vatandaþý olanlar için geçerli. Asýl büyük
çoðunluðu oluþturan halk tabakalarý için
deðil.. Onlarýn nüfusunun ne kadar olduðunu
hiç kimse bilmezdi ki, kadýn-erkek
daðýlýmýnýn nasýl olduðunu bilsin! Þu sözünü
ettiðimiz dengesizliðin en baþta gelen nedeni,
herhalde, babalarýn kýzlarýný "pahalý bir lüks"
olarak görmesiydi. Zenginler arasýnda geçerli
drahoma tutarýnýn bir milyon Sestertius
olduðu söylenir. Bu da, o tarihlerde yaklaþýk
31
65 kilo külçe altýn deðerinde eder. Neredeyse
hafif sýklet bir erkeðin aðýrlýðýnca külçe
altýn... Drahomanýn taksite baðlanmasý durumunda, en geç üç yýl içinde ödenmesi
gerekirdi. Cicero'nun, kýzý Tullia için drahoma bulmasý gerektiðinde, üçüncü takside
gelindiðinde malî durumu o kadar
kötüleþmiþti ki, kýzýnýn boþanmasýný saðlamanýn daha iyi olup olmadýðýný kara kara
düþünmeye baþlamýþtý.
Roma'nýn en eski yasalarý olan "Romulus
Yasalarý"nda, ebeveynlere tüm erkek çocuklarýný ve ilk doðan kýz çocuklarýný eðitip
yetiþtirmeleri öðütlenirdi. Ýmparatorluk döneminde de uzun süre boyunca Romalýlar buna
uydu. Sonraki yýllarda ise, baþta ekonomik
sýkýntýlar, ardýndan buna baðlý genel ahlâkî
çöküþ ile birlikte, bu yasal öðütleme gözardý
edilir oldu. Roma kentinde, Lactaria Sütunu'nun dibi gibi, istenmeyen bebeklerin býrakýlmasý için özellikle ayrýlmýþ yerler vardý.
Býrakýlan bebeklerin çoðu kýzdý ama zaman
zaman gayrimeþru ya da biçimsiz, doðumunda kötü iþaretler görülmüþ erkek çocuklarýn
da býrakýldýðý olurdu. Bunlardan kimileri,
yabancýlar tarafýndan evlât edinilir ya da köle
olarak yetiþtirilirdi. Ancak sepetlerdeki
çocuklar, hava koþullarýyla ya da açlýk sonucu
ölüme terk edilirdi. Bu tür bebek kýyýmý,
ancak 4. yüzyýlda yasaklanabildi. Kýz bebeklerin öldürülmesi ya da ölüme terk edilmesinin doðal bir sonucu olarak, sonraki kuþaklarda anne adayý yokluðu çekilmeye baþlandý.
Kýz çocuklara karþý ayrýmcýlýk uygulanmasýna karþýn, erkeklerin coþkuyla karþýlandýðý söylenemezdi. Roma toplumunun beþ
sýnýfýndan hiçbirinde geniþ aileler hiç de
yeðlenmiyordu ve çocuksuz çiftler de, ister
kendi seçimleriyle olsun ister yazgý sonucu,
alýþýlmadýk bir görüntü deðildi.
32
Toplumun diðer iki sýnýfýný köleler ve azatlar oluþtururdu; her ikisi de vatandaþ deðildi.
Aralarýnda erkeklerin sayýsý kadýnlardan çok
fazla olduðu için, köleler pek ender olarak
evlenirdi. Zaten sahipleri de evlenmelerini
onaylamazdý. Ancak bazý köle sahipleri, iþ
gücünün en az giderle büyütülmesi amacýyla
cariyeliði özendirmekteydi.
Çoðu Batýlý tarihçiler, Romalýlar'ýn gebeliði
önleme yollarýna baþvurmadýklarýný öne sürer.
Oysa Ovidius, Lucretius, Plinius,
Dioskorides, Amidalý Aecios, Ephesoslu
Soranos gibi düþünür ve týp bilginleri, bize
kadar ulaþmýþ yapýtlarýnda, Romalýlarýn gebeliði önlemek için olduðu kadar çocuk
düþürmek için de birçok yöntem bildiklerini
ve kullandýklarýný göstermektedir.
Roma'da, toplumsal baskýlarýn çocuk
yapma ve evlilik konusunda olumsuz etki
yarattýðý söylenebilirdi. Kiþisel baskýlar da
vardý. Roma, bekârlýða karþý yasal hüküm
getirmeye ilk kez Ý.Ö. 403 yýlýnda baþladý.
Bu, kýsmen sürekli savaþýn sarsýcý etkisiyle
ama hiç kuþkusuz kýsmen de Ýtalya halkýnýn
Napoli körfezine yerleþmiþ Helenler'den
öðrendiklerinden kaynaklanmýþtý. Romalýlar
Helenli göçmenlerden, Homeros'un yapýtlarýndaki tanrýlarýn adlarýndan çok daha
fazlasýný öðrenmiþ olsalar gerek.
Ýmparatorluk döneminde Roma'da hâlâ
Atina geleneðine uyan seçkin oðlancýlar ve
Horatius ile Martialis gibi ozanlar da dâhil
olmak üzere karþýlaþtýklarý fýrsatlar uyarýnca
eþcinsel ya da heteroseksüel olabilen çok
insan vardý.
Romalýlar, doðru dürüst aile kuramamýþtý.
Bu olguda, gönüllü etmenler kadar gönülsüz
etmenler de etkiliydi. Her þeyden önce, ölüm
SEVGÝ DÜNYASI
oraný hayli yüksekti. Buna baðlý olarak,
kadýnlarýn çocuk doðurma yýllarý kýsýtlýydý.
Neolitik Çað öncesinin insanlarý gibi çoðu 30
yaþýna varmadan ölüyordu. Bebek ölüm oraný
%20 düzeyindeydi. Ýtalya nüfusunun %10'u,
çapulcu virüslerin çaresiz avý konumundaki
Roma'yý týka basa doldurmuþtu. 2. yüzyýl
ortalarýnda askerler, Mezopotamya'dan
Roma'ya çiçek hastalýðýný getirdi. Romalýlarýn
çiçeðe karþý hiç baðýþýklýðý olmadýðýndan,
kimi kent ve eyaletlerin nüfusunun neredeyse
üçte birini yitirdiler. Yüz yýl sonra bir diðer
öldürücü hastalýk, büyük olasýlýkla, ilk kez
yakalananlarý öldüren kýzamýk, etkisini gösterdi. Bu salgýnýn doruk döneminde, Roma
kentinde ölüm sayýsý günde beþ bini aþtý. Her
zaman olduðu gibi, bundan da en çok etkilenenler zayýf yani yoksul sýnýflarýn kadýn ve
çocuklarý oldu.
Týpký kendilerinden öncekiler gibi, tüm
sýnýflarýn kadýn ve çocuklarý yeterli týbbî
bakým yokluðundan etkilendi. Yaklaþýk 750
bin oturanýyla dünyanýn günümüz ölçüsündeki ilk en büyük kenti olan Roma'da, þimdilerde Batý'da hamileliði "doðal" olgu alanýndan çýkaran kentsel tutum, gerilim ve baskýlar
görülmeye baþlandý. Kadýnlarýn çoðu gebe
kaldýðýnda düþük yapýyor, doðum sýrasýnda
sorun yaþýyor ya da doðum sonrasý enfeksiyonlarýyla karþýlaþýlýyordu. Canlý doðabilen
bebeklerin yaþamý sadece ilk birkaç gün
deðil, ilk dört beþ yýl boyunca tehlikedeydi.
Amerikalý toplumbilimci Seabury Colum
Gilfillan'ýn 1966 yýlýnda yaptýðý bir araþtýrmada, Roma'nýn üst sýnýflarýnýn, erkeklerde kýsýrlýða yol açabilen ve kadýnlarda ise düþük ya
da ölü doðuma neden olabilen kronik kurþun
zehirlenmesinin etkisinde kaldýklarýný öne
sürümüþtür. Çok düþük düzeyde bile olsa,
kurþun zehirlenmesinin, çocuklarda zor
SEVGÝ DÜNYASI
öðrenme ve dikkatsiz bir kiþilik edinme ile
doðrudan baðlantýlý olduðu gösterilmiþtir.
Romalýlar, kurþunu, borulardan akan sudan,
kupa ve tencerelerden, kadýnlarýn yüz pudrasý
olarak kullandýklarý beyaz kurþun gibi
kozmetiklerden ve þaraptan alýyordu.
Genellikle sert olan Roma þarabýnýn iyileþtirilmesi için, doðru kývama ulaþana dek
kurþun astarlý çömleklerde kaynatýlmýþ tatlý
üzüm þurubu eklenmekteydi.
Bu süreç sýrasýnda þuruba ister istemez belli
bir oranda kurþun da geçiyordu. Araþtýrmacýlar Romalý erkekte kýsýrlýða yol açan
etkenler arasýnda, suyundaki ve þarabýndaki
kurþun yanýnda, aldýklarý aþýrý alkolün de
belirtilmesi gerektiðini söyler. Bu iki etmen
yanýnda araþtýrmacýlar, Romalý erkeklerin
aþýrý sýcak hamam düþkünlüklerinin de nüfus
artýþýndaki olumsuz etkisine deðinirler.
Romalý erkeðin giysilerini çýkardýktan
sonra girdiði ilk oda, sýcaklýðýn yerlere ve
duvarlara yerleþtirilmiþ sýcak hava kanallarýyla düzenlendiði sýcak odaydý. Ardýndan,
yine ayný kanallarla ama bu kez daha fazla
ýsýtýlan ve caldarium denilen yere geçilirdi.
Seneca'nýn söylediðine göre; insanýn suç
iþlemiþ bir köleyi içinde canlý canlý yýkanmaya mahkûm edemeyeceði kadar sýcak olan
banyo teknesinin bulunduðu oda burasýydý.
Roma hamamlarýnýn sýcaklýðýna bir örnek
olmasý açýsýndan, Roma tarihinde suçlu saray
kadýnlarýndan kimilerinin, -örneðin Doðu
Roma'nýn kurucusu sayýlan Constantinus'un
karýsý Faustina'nýn- bu sýcak odalarda aþýrý
sýcaðýn ve kýzgýn buharýn etkisine býrakýlarak
idam edildiðini de tarihçilerin yazdýklarýndan
öðreniyoruz.. Hamam saatleri burada
geçiriliyor, sýrayla suya girilip sonra suyun
çevresindeki sýralarda ter atýlýyordu. Son
33
olarak, banyo yapan kiþi daha ýlýk olan sýcak
oda üzerinden frigutarium bölmesine geçerek,
yeterince azimliyse, soðuk suya atlýyordu.
Araþtýrmacýlar, sýcak hamamýn sperma üretimini olumsuz etkileyerek verimliliði azalttýðýný öne sürer. Eðer bilimsel olarak
doðruysa, Romalýlar'ýn calderium dedikleri
yerin 43-44 dereceye ulaþan sýcaklýðýnýn
üreme konusunda olumsuz etki yaratmasýný
bekleyebiliriz.
Ünlü Romalý ailelerin çocuk sayýlarýný
araþtýran Tacitus gibi tarihçiler, çok çocuklu
Augustos ve Ceasarlarýn, -Germanicus ve
Agrippa gibi- yetiþkinlik dönemlerinin büyük
bir bölümünü yurt dýþýnda, Roma'nýn kurþun
borularýndan ve sýcak hamamlarýndan uzakta
geçirmiþ olduklarýný belirtir.
Romalýlar, doðum oranýnýn düþmesinin
yarattýðý tehlikenin farkýndaydýlar. Ý.Ö. 2.
yüzyýldan baþlayarak, bu konuda saplantýlý bir
tutum benimsemiþlerdi. Gereken tek þeyin
"daha az þehvet ve daha büyük aileler"
olduðunu ileri sürmek, Cicero'ya uygun geliyordu belki ama yasalarla elde edilebileceklerin de bir sýnýrý vardý. Ýmparator Augustus
bu baðlamda elinden geleni yaptý. Ý.Ö. 18
tarihinde konmuþ yasalarý, 9 yýlýnda çýkarttýðý
yeni yasalarla destekledi. Dullarýn iki yýl,
boþanmýþ kadýnlarýn da 18 ay içinde yeniden
evlenmelerini buyurdu.
Evlenmemiþ erkeklerin miras kabul
etmeleri yasaklandý ve üreme çaðlarýnda
bulunan çocuksuz çiftlerin de kendilerine
kalan mirasýn ancak yarýsýný almalarýna izin
verildi. Toplumsal sýnýflar arasýnda evliliði
düzenleyen eski gelenekler yumuþatýldý.
Özgür doðmuþ bireylerin, -senatör
ailelerinden gelenler dýþýnda- azat edilmiþ
34
kölelerle evlenmelerine olanak tanýndý.
Roma'da oturan ve üç "canlý" çocuðu bulunan
çiftler ödüllendirildi. Bu "canlý" kavramý,
savaþta öldürülmüþ oðullarý da içermekteydi.
Ancak bu sadece Roma için geçerliydi. Bu
hakký kazanabilmek için, kýrsal kesimde dört
ve yarýmada dýþýnda beþ çocuk sahibi olmak
gerekiyordu.
Roma vatandaþlarý gibi azatlar da çoðalmaya özendirildi. Tek çocuklarý olan azatlar,
mülklerinin yarýsýný eski sahiplerine miras
býrakmak zorundaydý. Ýki çocuk olursa, eski
sahip hâlâ mirasýn üçte birini alýyor, üç çocuk
varsa hiç hakký kalmýyordu. "Üç çocuk
hakký" sadece Roma kenti için geçerliydi ama
çok geçmeden her amaca hizmet eden bir iyi
davranýþ ödülüne dönüþtü. Örneðin, Ýmparator
Domitianus, çocuðu olmayan Martialis'e de
bu hakký tanýdý.
Görünüþe bakýlýrsa, eski ahlâka (atalarýn
ahlâký) dönülmesi konusunda bir erdem
saplantýsýna kapýlan Augustos'un bu yasal
düzenlemeleri, kentin üst sýnýf yaþamýnýn
ateþli ortamýnda belli bir süre olumlu etki
yarattý. Kýsa yaþam süresi ile açlýk, salgýn
hastalýklar ve savaþlardan ileri gelen yüksek
ölüm oraný, erken yaþta cinsel iliþki kurmaktan kaynaklanan zührevî hastalýklar ve üremeyi engelleyen toplumsal eðilimler, -Atina
oðlancýlýðý gibi- diðer erken dönem toplumlarýnda da görülmüþtür.
Helenler'de olduðu gibi, Romalýlar'da da
nüfus, kimi zaman hýzla iniþe geçmiþtir ama
bu derece ölümcül ya da tutarlý þekilde
deðil... Roma toplumunun, nüfusta azalmaya
yol açan özel yönleri arasýnda lüks yaþam
sürme uðruna doðum oranlarýnýn kýsýtlanmasý,
suyun kurþun borularla taþýnmasý, sýcak
hamamlar ve bol miktarda þarap ne kadar
SEVGÝ DÜNYASI
önemsiz gibi görünse de, aslýnda tarihin belirleyicileri arasýnda bir yere konabilir. Zira
Roma'nýn çöküþüne, son kertede insan gücü
kýtlýðý yol açmýþtý; bu kýtlýk ile birlikte artýk
neredeyse hiç deðeri kalmamýþ olan bir para
birimi... Ne imparatorluðunun sýnýrlarýný
koruyabilen ne de bu sýnýrlar içinde doðrudan
bir yönetim erki kurabilen Roma, kendisinden
hem nefret eden hem de imrenen o "barbarlar" aracýlýðýyla iþ görmek zorunda kaldý.
Büyük emekler ve kanlý fetihler ile yaratýlmýþ
olan bu görkemli imparatorluðun çökmesine
de barbarlarýn yönetime sýzmalarý yol açtý.
Kimi toplumbilimcilere göre; çýkara
dayanan Roma ailesi, ahlâk sorunu yaratan
bir çöküþün hazýrlayýcýsý olmuþtur. Evlilik
dýþý iliþki, erkek için "yüz aðartýcý bir iþ, bir
övünç kaynaðý" niteliði taþýmýþtýr. Özellikle
çöküþ yýllarýnda fahiþelik ve eþcinsellik
olaðanüstü yaygýnlaþmýþ, Roma'nýn her
mahallesinde karýnca yuvasý gibi çalýþan,
erkek ile kadýnýn ya da erkekle erkeðin buluþtuðu genelevler (lupanar) açýlmýþtýr. Bu tür
birleþmelerde parasý olmayanlar için, surlarýn
dipleri ya da bir saçak altý bile yeterli olmuþtur. Hamamlar, meyhaneler hatta berber
dükkânlarý bile erkekler arasýnda birleþme
yeri haline gelmiþtir.
Kadýnlar arasý cinsel iliþki de hayli yaygýnlaþmýþ ve küçük yaþ gruplarýna dek inmiþtir.
Erkekler arasý iliþki ise zamanla o denli
yaygýnlaþmýþtý ki, Roma'daki "fahiþe oðlan"
sayýsý "fahiþe kadýn" sayýsýný geçmiþti. Üstelik boyutu, bu iliþkiyi para için kuran "genç
oðlanlar"ý çok aþmýþ, üst düzey yöneticilere
dek uzanmýþtýr. Ergin olmayan erkek çocuklarýn korunmasý âdeta olanaksýzlaþmýþ, kimi
zaman "çocuklarýn sokaklarda korunmasý
için" yasalara hükümler konmuþtur. Roma'nýn
ünlü þairi Publius Virgilius bile yazdýðý þiir-
SEVGÝ DÜNYASI
35
lerde, "kusursuzluðun simgesi olan erkek
etinin güzellikleri"inden söz etmiþ, bu tür
konularý edebiyatta sürekli olarak iþlemiþtir.
de birçok kölenin çalýþtýðý bilindiði için,
onlarýn bu konuda tümüyle yeteneksiz olduklarý, pek kolay öne sürülemez.
Roma, on yüzyýlý aþkýn bir tarihsel geçmiþi
olan bu görkemli imparatorluk, çökmektedir
artýk... Hem toplumsal, hem ekonomik, hem
siyasal hem de ahlâkî bir çöküþtür bu. Bu
çöküþte, -hiç kuþkusuz- Romalýlar'ýn Helenler'den âdeta miras alarak yaþatmýþ olduðu
"kölelik kurumu"nun zamanla ister istemez
deðiþen durumunun da önemli etkisi vardý.
Kölelerin en önemli görevlerinden biri, iç
ve dýþ tehlikelere karþý efendilerini korumaktý.
1 ve 2. yüzyýlýn Romalý tarihçisi Cornelius
Tacitus'un belirttiðine göre; zor durumda
bulunan bir efendiye yardým etmemenin cezasý ölümdü. Gerçekten de, Roma Senatosu'nun
Ý.Ö.10 yýlýnda çýkardýðý bir yasa, köleler
açýsýndan ürperticiydi. Buna göre; þayet bir
efendi evinde öldürülmüþ olarak bulunursa,
çevrede bulunan tüm köleler iþkence altýnda
sorgulanacak ve sonra tümü öldürülecekti. Bir
efendi intihar ederek ölmüþ bile olsa, onu bu
giriþiminden vazgeçirmeyen köleleri sorumlu
sayýlacaktý.
Devlet kölelerinin evlenmelerine -kuþkusuz
köle bir kadýnla- birçok sýnýr getirilmekle birlikte, kimi koþullarda izin verilirdi. 27
Aðustos 326 tarihli ve Serdica (Sofya) çýkýþlý
bir bildirgesinde Ýmparator Constantinius,
devlet kölesi ile birlikte yaþayan kadýnlara
tolerans gösterilmemesi gerektiðini ve bu tür
iliþkilerden uzak durulmasýný buyurmuþ,
özgür bir kadýndan doðma köle çocuklarýnýn
ise "köle bir adamýn özgür çocuklarý" olarak
sýnýflandýrýlacaðýný bildirmiþti.
Birçok ozan ve düþünürün eleþtirilerine
karþýn, ne Helen ne Roma yasalarý efendilerin
kölelerinin cinsel yaþamlarýný kýsýtlama yetkisine karýþtý. Özgür bir insan, isterse, kölelerini
fahiþe olarak kullanarak da para kazanabilirdi.
Köle kadýnlarý bu iþte çalýþtýrýp para kazanmak o kadar yaygýnlaþmýþ ki, 70-79 yýllarý
arasýnda Ýmparator Vespasianus, köle satan
kiþileri bir bildirgeyle uyararak, satýþ
sözleþmelerine "fahiþelik yapmayacaklar"
diye bir madde eklemelerini istemiþti.
Kölelerin özgür vatandaþlarýn devam ettiði
idman yerlerinde idman yapmalarý yasak
olduðu gibi, resim ve heykel yapmalarý da
yasaklanmýþtý. Ancak günümüze kadar ulaþan
üstün sanat yapýtlarýnýn üretildiði atölyelerde
Daha önce de belirttiðimiz gibi, kölelerin
evlenmesi yasal olarak olanak dýþýydý. Ancak
bir köle, efendisi izin vermiþse bir diðer bir
köle ile karý-koca gibi yaþayabilir, hattâ
çocuk sahibi olabilirdi. Bu kölelerin çocuklarýnýn köle doðup, yaþamlarýný köle olarak
sürdüreceklerinden elbette kuþku duyulmamalý. Hristiyan dininin "aile" kavramýna
verdiði önem ve deðerden etkilenen Ýmparator Constantinus, 4. yüzyýl baþlarýnda bir yasa
çýkarmýþ, bir kölenin ancak eþi, çocuklarý ve
ebeveynleri ile birlikte satýlmasý gerektiðini
buyurmuþtu. Bu buyruk ile birlikte bireysel
olarak köle olanlarýn yaný sýra "köle aileler"
olgusu doðmuþtu.
Kýsa bir süre sonra Roma Ýmparatorluðu
üzerinde âdeta tinsel bir egemenlik kuran
Hristiyanlýk, yüzyýllardan beri süregelen kölelik olgusunu da allak bullak etti. Romalý
Hristiyan aydýnlar Tanrý'yý herkesin efendisi
olarak gördükleri için, efendi-köle ayýrýmýna
karþý çýktýlar.
36
SEVGÝ DÜNYASI
Nefesi Bir Araç Gibi
Kullanmak
Nefesi Spiritüel Bir Alýþkanlýk Haline Getirmek
Çeviren: Nelda Bayraktar
The Rev. James Reho Ph.D/May 2013-Issue 6 Riding the Breath-Breathing As Spiritual Praxis
"Tüy uçtu, kendinde olan bir þeyden dolayý deðil, onu uçuran havaydý
çünkü… Ýþte ben de, Tanrý'nýn nefesinde uçan bir tüyüm böylece"
Bingen'in Hildegard'ý
SEVGÝ DÜNYASI
Holotropik Nefes Çalýþmasý
Ýnsanoðlu tarih boyunca kendisinden büyük
olan birleþtirici veya mistik deneyimler
yaþayabilmek adýna her yolu denemiþtir. Pek
çok kültürde bu arayýþ içinde yaþayanlar,
zehirlenme veya kalýcý sinirsel tahribat yaþama riskini göze alarak psikotropik maddeler
kullanmýþlardýr. Bazýlarý ise açlýk sýnýrýnda
yaþamayý bile seçmiþtir. Bazýlarý ise yoðun
aðrýlar veya uzun süreli cinsel uyarý veya her
ikisinin birleþiminden oluþan ekstaz halini
yeðlemiþtir. Bu arayýþ içinde olanlar arasýnda
uzun süreli meditasyonlarla veya yoga egzersizleriyle beden ve zihinlerinin fiziksel limitlerini zorlayanlar da vardýr. Hattâ öyleleri
vardýr ki, aþýrý endorfin salgýsýnýn verdiði
coþku halini yaþayabilmek için diz kapaklarýnýn ve omurgalarýnýn zedelenme riskini
göze almýþlardýr. Bu metodlardan herhangi
birisi bile iþe yarayabildiði halde aslýnda hiç
biri gerekli deðildir. Çünkü sadece nefes alýp
vermek hepsinin yerine geçebilir.
Ancak nefes alýp vermek asla gerçekten
basit bir iþ deðildir. Nefesimiz duygusal tarihçemizi içinde barýndýrdýðý gibi ayný zamanda
hem Eros hem de Tanatos ile flört ettiðimiz
alandýr. Nefesimizle iliþkimiz nadiren bilinçli
olup, kalitesi ve formu duygusal halimizin ne
olduðunu bize anlatýr. Çocukken istediðimiz
bir þeye kavuþmak için nefesimizi tutarýz;
çünkü nefes irademizi çelikleþtirir ve ortaya
koyar. Korktuðumuz zaman göðsümüzün
yukarýsýndan keskin nefesler alýr veririz, nefes
bizim kaygý seviyemizi etkiler ve ifade eder.
Uyurken, egzersiz yaparken, konsantre
olurken, seviþirken veya meditasyon
yaparken, nefesimiz yaptýðýmýz aktiviteleri
destekler nitelikte farklý kalýplara dökülür.
37
Henüz iki veya üç yaþýnda bir çocuk iken
gece korkunç bir kâbus gördükten sonra hýzla
nefes alýp verdiðimi hatýrlarým. Tabii bu arada
1970'lerin Staten Adasýndaki hava kalitesinde,
anne ve babamýn evinde içtiðim sigaralardan
da tetiklenmiþ olabileceðini varsaydýðým
meþhur astým krizlerimi de hesaba katmam
gerekir. Astýmý yenebilmek için, yerel bir
yüzme takýmýnda onur kýrýcý ve aðrýlý krizler
boyunca nefessiz kalmayla mücadele etmek
zorunda kalmýþtým. Havuzun duvarýnda soluk
soluða kýsa kýsa nefesler alarak sonunda
mücadeleden güçlü çýkmayý öðrenmiþtim.
Birkaç paket içtiðim sigarayý býrakmaya, yoga
ve nefes egzersizleri yapmaya karar vermiþtim. Sigarayý býrakmanýn en zor ve þaþýrtýcý
yoluyla birlikte bilinçli nefes almanýn önemini kavramýþ olmak, bana nefes alýp verme
sürecinin yalnýzca oksijen ve karbon dioksit
deðiþ tokuþu olmadýðýný, bundan daha da
fazlasý olduðunu öðretti. Çünkü nefes dediðimiz þey, kimliðimizin görünmeyen, derin
bölümlerinin anahtarýný elinde tutuyordu.
2009 yýlýnda, bir arkadaþýmýn spiritüel bir
mabede dönüþtürülmüþ olan evinin birinci katýndaki yoga minderinin üzerinde yatýyordum.
Odada benden baþka on kiþi daha vardý ve
yoðun nefes çalýþmasýnýn ilk seansýna baþlamak üzereydim. Nefese giriþ ve alýþtýrma çalýþmasýnýn ardýndan bize gösterildiði biçimde
nefes alýp vermeye baþlamýþtýk. Yani aðzýmýzdan nefes alýyor, aldýðýmýz nefese vurgu yapýyor ve saniye baþýna yalnýzca bir nefes alýyorduk. Çalýþmayý olumlu biçimde etkileyen bir
müzik geri planda çalýyor, yanan mumun titrek alevleri çok sýralý dev bir ahþap mihraptaki kutsal figürler üzerinde oynaþýyordu. Odanýn ortasýnda ise geniþ bir Taos davulu vardý.
Yoga minderlerimiz tekerlek görüntüsü oluþturur biçimde bu davulun etrafýna dizilmiþti.
38
Birkaç dakika soluk alýp verdikten sonra
nefesim kendine ait bir forma kavuþmaya
baþladý: Bazen derin, hýzlý ve güçlü… derken
sýð ve hýzlý… Sonra da nefesim kendini
dakikalar sürüyor gibi hissettiren bir þekilde
askýya almaya baþladý. Ellerim ve aðzým
sanki onlara hâkim olamýyormuþum gibi, normal formlarýndan geriye kasýldý ve ben bunu
adeta bir vecd hali gibi deneyimledim.
Derken her þey normale döndü. Geniþlemiþ
bir bilinçlilik hali içine girmiþtim ve bunu
nefes çalýþmasý yaptýðým her seferde yeniden
yaþadýðým için artýk çok iyi biliyordum.
Ýmgelemin arttýðý bu geniþlemiþ bilinç
halinde kendimle ilgili biyografik ve arketip
figürlerle karþýlaþtým, somatik aðrýlarýmdan
nasýl kurtulduðumu ve þifa bulduðumu deneyimledim ve hattâ Holotropik Nefes Çalýþmasý literatüründe "Perinatal Deneyim" denilen
yani doðmadan önceki hafýzaya dokunan
deneyimler yaþadým. Bunlarýn yoðunluðu ve
gerçekliði kesinlikle abartýlý deðildi. Bu tarz
deneyimler, hakikatte þimdiki hayatýmýn
tecrübelerinden daha gerçekti ve derindi.
Bunlar sayesinde çevremdeki ve içimdeki
dünyayý daha güçlü biçimde anlayabildim.
Deneyimler ve araþtýrmalar kadar gelenekler de, bilinçli yapýlan bir nefes çalýþmasýnýn
duygusal ve hattâ fiziksel aðrýlarý ve hastalýklarý iyileþtirebileceðini, ruhumuzu ve bedenimizi olaðanüstü biçimde ve karmaþýk yollarla
canlandýrabileceðini göstermektedir. Bu
çalýþmalarýn pek çoðu inanç gelenekleri vasýtasýyla veya yoga gibi spiritiüel sistemlerle
talebelere ustalarý tarafýndan öðretilmiþ, bu
yapýlýrken de talebelerin bundan psikolojik
veya fiziksel zarar görmemelerine dikkat
edilmiþtir.
SEVGÝ DÜNYASI
Nefesin Kutsallýðý ve Hz. Ýbrahim
Ýnancýnýn Getirdiði Gelenekler
Ýnsanlarý geniþlemiþ bilinç haline sokan ve
kutsal birliðe eriþtiren Holotropik Nefes
Çalýþmasýnýn tarihinin aslýnda çok eski
olduðu görülmekte. Ruhsal çalýþmalar yapan
topluluklarda "Nefes" ve "Ruh"un ayný þeyler
olduðu bilinmektedir. Öyle ki Ýbranice'de
"Ruach", Arapça'da: "Ruh", Yunanca'da ve
Latince'de: "Pneuma" diye geçmektedir.
Tarihsel olarak baktýðýmýzda, nefes ve
geniþlemiþ bilinç hali birbirleriyle sýkýca ilintilidirler. Ve bu durum inanç gelenekleri vasýtasýyla sýkça ifade edilmiþtir. Eski Ahit'te
Allah'ýn adý bazý âlimlere göre nefesin sesiyle
temsil edilmiþtir. YAH sesi nefes almayý ve
VEH sesi ise nefes vermeyi ifade etmektedir.
Böylece bu aslýnda kutsal bir mantra olup, her
nefeste (ister bunu bilinçlice veya bilinçsizce
yapalým) aslýnda Allah'ýn kutsal ismini telaffuz etmiþ oluruz. Bu ayný zamanda mýrýldandýðýmýz ilk ve de ölmeden önce son kez
söylediðimiz sözcüðün de Allah'ýn adý
olduðunu göstermektedir. Diðer bir deyiþle
Allah'ýn adý: Nefestir.
Eski Ahit'in Yaratýlýþ Bölümünde, insanýn
çamurdan yaratýldýðý ve içine üflendiði
yazýlýdýr. Ýnsana can veren nefes, içinde
Kutsal varlýðý ve kimliði de taþýmaktadýr. Bir
þeye üflemek ise o þeyle bir yaþam özünü
paylaþmak demektir.
Mistik Hristiyanlýk 1500 yýldan fazla bir
zamandýr, nefese odaklanmanýn Allah'ýn varlýðýný hissetmeye açýlan bir kapý olduðunu
öðretmektedir. "Ýçinizdeki hazineye girmeye
çalýþýn ki, cennetin hazinesini görün. Çünkü
her ikisi de aslýnda aynýdýr. O'nun krallýðýna
giden yol aslýnda sizin içinizdedir, yani
SEVGÝ DÜNYASI
ruhunuzun içindedir." Ýçimizdeki hazine
aslýnda kalbimizdir ve bu da nefes yoluyla
açýlýr veya buna girilir.
Nefes kalbe giden en doðal yoldur. Ve
böylece içinize aldýðýnýz havayla zihninizi
kalbinize indirmiþ olursunuz. Ve iþte o zaman
kiþi cennetin krallýðýnýn aslýnda içinde
olduðunu görür.
Ýslâmi bir gelenek olan Sufizm'de de nefes
kutsal olanýn taþýyýcýsý ve kanalýdýr. Sufi þairlerden Hafýz el-Þirazi, Mevlânâ, Saadi, Attar
ve diðerleri de nefesle koklanabilen "Allah'ýn
Rahiyasý"ndan söz ederler. Ýnsanoðlunu tarif
eden en önemli metaforlarýndan birisi de
ney'dir. Allah kutsal nefesiyle ney'e üflemiþtir.
Sazdan yapýlmýþ ney geldiði yere duyduðu
büyük bir özlemle vecd hali içindedir. Çünkü
sazlýktan alýnmýþ, kesilmiþ ve ayrýlmýþtýr
(bireyselleþtirilmiþtir). Ve nefesin içindeki bu
kutsal vecd hali daima peþinde koþulan ama
asla bu yolculuðun kendisi olmayan bir þeydir.
"Kýr þarabýn kadehini
Kadehi üfleyene yönel"
Nefes Egzersizi ve Erotik Olan
Tüm bunlardan yola çýkarak, nefes temelli
spiritüel egzersizlerin neden sinagoglarda,
camilerde veya ABD'nin Pazar okullarýndaki
müfredatlarda yer almadýðýný sorabilirsiniz.
Bu egzersizlere yer verilmemesiyle ilgili belli
bir sükûn halinin sergilenmesinin nedeni
teoloji deðil, daha çok bu geleneklerin içinde
yaþadýðý bedeni inkâr eden geleneksel kültürlerin varlýðýdýr. Belli bir noktaya kadar, Batý,
Modern Felsefe ve Kartezyen paradigmalarýnýn bakýþ açýlarýný giderek daha da
fazla benimsemeye baþlayýnca, bu tarz egzersizler ve uygulamalar da anlam ifade etmeye
39
baþlamýþtýr. Ama daha sonra cinsellik, ölüm
veya bedenle ilgili rahatsýzlýk verici konular
giderek Batý düþüncesini ve spiritüel paradigmayý tanýmlamaya baþlayýnca da, bu tarz
uygulamalardan korkulmaya (çünkü güçlü
etkileri hatýrlanabilir) veya gözden kaçýrýlabilir veya unutulursa diye de aþaðýlanmaya
baþlanmýþtýr.
Nefesinizi geniþlemiþ bilinç deneyimi yaþamak üzere kullandýðýnýzda, bu deneyimle
iliþkilendirilebilecek, inkâr edilemez bir
erotik tad alýrsýnýz. Bu konudaki önemli
ipuçlarýný bir Ýspanyol Yahudisi olan mistik
Yehuda Halevi'nin þiirlerinde bulabilirsiniz.
Nefes egzersizi deneyimi vasýtasýyla
eriþilebilen kutsal birliðin yoðunluðu maddesel dünyayý ve çekilen acýyý katlanýlabilir
kýlar, belki de onu sürekli anlamla doldurur
ve kutsal nefesle iliþkilendirir. Týpký Sufi þair
Sanai'nin þu dizelerinde olduðu gibi:
"Acýdan kaçan âþýk deðildir. Senin sevgini
seçiyorum her þeyin üzerine. Çünkü zenginlik
gelip geçicidir. Her ikisi de farklý
dünyalarýndýr. Ama sen içimde yaþadýkça,
kim demiþ ki acý çekerim."
Ýþte tam da burada Hristiyan mistisizmiyle
bir yakýn bað kurulmaktadýr. Geleneksel
Hristiyan mistik kaynaklarý mistik yaþamýn
daima erotik yaþamdan kök aldýðýný onaylamýþtýr. Kutsal birliðin ifadesi için en yüksek
araçlardan birinin ise erotik þiir olduðunu
keþfetmiþtir. Þayet dýþarýdan biri olarak bu
deneyime bakmak isterseniz, Roma'da bulunan Santa Maria della Vittoria Kilisesinde yer
alan Bernini'nin "St.Theresa'nýn Vecd Hali"
isimli heykelini inceleyebilirsiniz.
(Gelecek Ay: Konumuza Kaldýðýmýz Yerden
Devam Edeceðiz)
SEVGÝ DÜNYASI
40
Gizemli Ýçsellik
Kryon Celsesi
Yazan: Lee Carroll
Çeviren: Necati Tarýman
31 Aðustos 2013 Gaithersburg, Maryland, Washington DC
S
elâmlar sevgili varlýklar, ben
Manyetik Hizmetten Kryon.
Partnerim þimdi kenara çekiliyor
ama baðlantýsýný devam ettiriyor. Daha önce
de söylemiþ olduðumuz gibi, medyum
kanalýyla celse yapýlmasý medyumun
devralýnmasý anlamýna gelmemektedir. Celse
sürecinde izin verilmiþ olan birleþme durumu söz konusudur ve insanýn bilinci ve yüksek benliði ile yapýlmýþ olan bir anlaþmanýn
sonucudur. Ýnancýn gerçeklik kutusunun ve
geleneðin buna izin vermesi koþulunun
karþýlanmasý durumunda, bu birleþme anlaþmasýnýn yapýlmasý zor deðildir. Eðer size bu
sürecin uygunsuz olduðu öðretilmiþse, o
zaman sizinle celse yapýlmasý zora girecek-
tir. Dolayýsýyla, partnerimin celsede
medyumluk yapabilme yeteneðinin büyük
bir kýsmý, bunun gerçek olduðunu bilmesinden ve bu konuda huzur içinde olmasýndan
kaynaklanmaktadýr.
Medyumluk yapmak için eðitim ve alýþtýrma yapmak gerekir ve belirli bir süre sonunda kiþi kendisini rahat hissetmeye baþlar.
Entelektüel yapýnýn dahli olmaksýzýn bilgi
aktarýmý gerçekleþtirilirken insanýn o güzel
"yerde" oturmasý ve kýsa bir süreyle sadece
"olabilmesi" mümkün olabilmektedir. Süreç
içinde partnerim çevirmen görevini üstlenmektedir. Partnerim perdenin benim
olduðum tarafýndan gelen doðrusal olmayan
SEVGÝ DÜNYASI
ve kuantum haldeki bilgileri almakta ve
akýcý bir þekilde kendi kültürünün diline
çevirmektedir. Bu öðrenilmiþ olan bir
süreçtir.
Ýnsanýn zihninde bulunan filtreler onun ait
olduðu gelenek ve yetiþtirilme kutusu
tarafýndan geliþtirilmiþlerdir. Böylece bu o
kiþinin "hayat tarzý" olur ve mesajýn kýsa ve
mümkün olduðunca tamam olmasýný saðlamak için daha sonra kenara konulur. Bu
mesajlar insanlara anlamlý gelecek þekilde ve
mümkün olduðunca kiþinin önyargýlarýndan
temizlenmiþ olarak aktarýlmalýdýr. Sevgili
varlýklar, sizler bunlarý dinlerken, hepsi size
anlamlý gelmeyebilir. Bu nedenle sizlere bu
mesajlarý daha sonra dinleme imkânýný
veriyoruz ve ayrýca üzerinde düþünebilmeniz
ve baþka bilgi parçalarý ile birleþtirebilmeniz
ve olabilecek baðlantýlarý anlayabilmeniz
için mesajlarýn yazýlý halini (transkripsiyonunu) kullanýmýnýza sunuyoruz.
Ders Baþlýyor
Bu derse baþlarken, size bu dersin verildiðini hatýrlatmak isterim. Çünkü bu konularý þimdiye dek hiçbir zaman bu kadar geniþ
kapsamlý olarak ele almamýþtýk ve artýk gelecek için temeli atmanýn zamaný gelmiþtir.
Bunu yapmanýn en iyi yolu sizin içinizde
nelerin nasýl olup bittiði hakkýnda bilgi vermektir. Bunlarý açýklarken sizin alýþýk
olmadýðýnýz bir dille, daha önce üzerinde
gerçek anlamda çalýþma yapmadýðýnýz
kavramlar kullanacaðýz. Bunun farkýndayýz
ama bir yerlerden baþlamak zorundayýz ve
baþlarken buradaki bilinç çeþitliliðini dikkate
almak durumundayýz. Sizin üzerinde
olduðunuz pek çok öðrenme aþamasý
41
çeþitlilik arz etmektedir çünkü bazýlarýnýz bu
tip çalýþmalarý kendinizi bildiðinizden beri
yapmaktasýnýz. Ama aranýzdan baþkalarý da
daha yeni yeni kim olduðunuzla ilgili potansiyellerin farkýna varmaya baþladýlar. Ancak
biz bu hikâyeyi hepiniz ayný düzeydeymiþsiniz gibi anlatacaðýz ve hepinizin öðrenebileceðini varsayacaðýz. Bugün için böylesi
uygundur.
Ýnsan bedeninde açýklanmasý çok zor olan
ezoterik süreçler cereyan etmektedir. Yakýn
geçmiþte sizlere onlarýn bazýlarýný ve nasýl
çalýþtýklarýný söyledik. Eþzamanlýlýk ve eþzamanlýlýðýn insan bedeninde nasýl iþ gördüðü
hakkýnda konuþmaya baþlamýþtýk. Gaia ile
perdenin diðer tarafýndaki rehberler ve enerjileri tartýþtýk. Ayrýca "Tanýmlanamaz Akaþ"
ile ilgili bir ders de verdik. Akaþ vücudunuzdaki hücrelerle nasýl iletiþim kurar? Akaþ
beyninizde mi yoksa baþka yerde mi? Neler
söyler? Geçmiþte Kryon tarafýndan verilmiþ
olan mesajlarýn hepsini dinleyebilirsiniz
çünkü partnerim hepsini kaydetmektedir.
Þimdi artýk sýra kavramsal inanç sistemleri
ve onlarýn nasýl sizin lehinize çalýþmaya ve
bilincin nasýl daha az doðrusal olmaya
baþladýðý hakkýnda konuþmaya geldi.
Bunlarýn hepsi sanki çok yüksek akýl düzeyi
gerektiren kavramlar gibi görünmektedir
ama bazýlarýnýz onlarý daha þimdiden kullanmaya baþladý. Bunlardan özellikle bir tanesini þimdiye kadar ortaya çýkarmamýþtýk çünkü
onu açýklamak çok zordur. Bu sizin deyiminizle "içsellik"tir. Bugün içselliðin nasýl iþ
gördüðü ile ilgili bazý açýklamalar olacaktýr.
Bunlardan þimdiye dek ne söz ettik, ne de
onlar hakkýnda açýklama yaptýk.
SEVGÝ DÜNYASI
42
Ýnsanýn 9 Özelliði Hakkýnda
Kýsa bir Gözden Geçirme
Daha önceki bir tarihte gerçekleþtirdiðimiz
bir celsede "Ýnsanýn 9 Özelliði" baþlýðý altýnda ezoterik sistemin tamamýyla ilgili bilgi
vermiþtik. Bu özellikler birbirleri ile bir daire üzerinde karþýlýklý etkileþim içindedirler.
Ve partnerimin yakýn gelecekte bu konuyla
ilgili ders vermesini istiyorum. Ýnsanlarýn
bunlarý biraraya getirebilmeleri ve birbirleri
ile ilgilerini anlayabilmeleri için, onun bu
konuyu en az üç bölümlük bir eðitim çalýþmasý olarak geliþtirmesini istiyorum. Bunun
amacý sizlerin kendinizi daha iyi anlamanýz
olacaktýr. Celsede belirtmiþ olduðumuz gibi,
bu 9 özellik üçerli üç grup halindedir. Bunu
kavramak o kadar zor deðildir ama onlarýn
birbirleriyle olan iliþkilerini, sizler için ne
anlam ifade ettiðini, bugün nasýl baðlantýlý
olduklarýný ve yarýn nasýl baðlantýlý olacaklarýný anlamaya çalýþtýðýnýzda asýl zorluk
ortaya çýkmaktadýr. 9 adet özellik vardýr.
Size bunlardan birinin üç grubun her birinde
yer aldýðýný ve üç grupta de ayný isme sahip
olduðunu -Yüksek Benlik - söylemiþtik.
Gruplarý Ýnsan Bedeni Grubu, Ruh Grubu ve
Destek Grubu olarak belirlemiþtik. Yüksek
benlik bu gruplarýn her birinde yer almak-
tadýr. Bugün üzerinde konuþacaðýmýz tam
anlamýyla Ýnsan Bedeni Grubu içinde yer
almaktadýr ve pek çok durumda olduðu gibi
onda ilk baþta görünenden daha fazlasý
vardýr. Buna "Ýçsellik" denmektedir.
Ýçsellik
Ýçsellik sözcüðü insan bilincinin bir
parçasýdýr. Beden düzeyinde hepinizde bu
vardýr ve bunu bugün þimdiye dek hiç
olmadýðý þekilde tartýþacaðýz. Size bu konu
hakkýnda az bir þey söyleyeceðiz ama bu az
þeyin sizin ilginizi çekeceðini ve burada
sizin düþündüðünüzden daha fazlasýnýn, hem
de çok daha fazlasýnýn olduðunu anlayacaðýnýzý ümit ediyoruz.
Ýçsellik geçmiþte hücrelerinizin akýllý
bölümü olarak tanýmlanmýþtý. Taným böyle
olunca, bundan hareketle akýllý olmayan bir
bölümün de olduðu sonucuna varmak
normaldir. Bu bölümün daha cahil bölüm
olduðunu söyleyebiliriz ve ister inanýn, ister
inanmayýn ama bu daha cahil olan bölüm
sizin beyninizdir. Beyin pek çok þeyi algýlar
ve mükemmel bir hesap makinesidir. Beyin
bugün dünyada olabilecek en iyi bellek ve
iliþkisel hesaplama âletidir. Tüm yaþamýnýz
boyunca deneyimlemiþ olduðunuz her þey
beyninizde depolanmýþtýr. Beyin nasýl
davrandýðýnýzý, ne yaptýðýnýzý, hangi eylemleri yaptýðýnýzý, neye inandýðýnýzý ve çevrenizi nasýl algýladýðýnýzý ayarlar ve düzenler.
Ama beynin nerede eksikli kaldýðýný size
söylememe izin verin: Beynin, sizin
hücrelerinizde veya duygusal bedeninizde
neler olup bittiði hakkýnda hiçbir fikri yoktur. Bedeninizin iþlevlerini yerine getirmesi
için sinyaller gönderiyor olabilir ama sinyal-
SEVGÝ DÜNYASI
leri gönderdikten sonraki aþamada tümüyle
kördür. Ayrýca beyninizin "kafasý" kolayca
karýþabilir.
Beyniniz "Devrenin Dýþýndadýr"
Bu husus üzerinde istediðiniz kadar
entelektüel düzeyde düþünebilirsiniz ama
beyninizden hücrelerinizin ne yaptýðý, nasýl
olduðu ile herhangi bir bilgi alamazsýnýz.
Bedeninizin henüz tecrübe etmemiþ olduðu,
dolayýsýyla bilmediði bir alerjiniz mi var?
Belki de o ana dek hiç tadýna bakmadýðýnýz
bir gýda maddesi veya hiç görmemiþ
olduðunuz bir kimyasal maddedir. Bu
durumda sizin alerjiniz olup olmadýðýný bilmeniz mümkün deðildir. Ancak, siz o yiyeceði yemeye baþladýðýnýzda veya o kimyasal
maddeyi hazmetmeye baþladýðýnýzda
beyninizin "Sakýn yapma! Senin buna alerjin
var!" diye sizi uyarmasý gerekmez mi? Oysa
beyniniz böyle bir þey yapmaz çünkü hücresel yapýyla baðlantýsý yoktur. Ama içselliðinizin baðlantýsý vardýr.
Ýçsellik, akýllý dünyevi bedendir. O sizin
sisteminizin tamamý hakkýnda her þeyi bilir.
Aslýnda beyniniz kadar akýllýdýr ama daha
farklý bir yönde akýllýdýr. O zaman bir insan
herhangi bir þeye alerjisi olup olmadýðýný
anlamak için ne yapabilir? Diyelim ki,
beyninize sordunuz ama beyninizin bu konuda en ufak bir fikri bile yok. O zaman siz o
gýda maddesini veya kimyasal maddeyi
elinize alýr ve adale testi yaparsýnýz. Bunun
baþka bir adý kinesiyolojidir. Ve bu çok basit
bir iþlem için kullanýlan çok büyük bir
kelimedir. Adale testi yapýlmasý içselliðinizin
bilgi sahibi olduðu ama beyninizin bilgi
sahibi olmadýðý bir konuda "evet veya hayýr"
43
sinyali alabilmek için vücudunuzun içselliðinin kullanýlmasýdýr. Kinesiyoloji (*)
süreci baðlamýnda beden sisteminiz içinde
beyninizin sahip olmadýðý bilgilere sahip
olan bir parçanýn olduðu gerçeðini kabul
etmiþ olursunuz. Gerçekten de bu süreç
yüzyýllardan beri kullanýlmaktadýr ve üstelik
çok da hassas bir yöntemdir.
Ýçselliðiniz sizin nelere alerjik olduðunuzdan çok daha fazla bilgiye sahiptir sevgili
dostum. Ýçselliðiniz ayrýca sizin ruhsal ve
hücresel geliþiminiz hakkýnda her þeyi bilen
DNA'nýzýn kuantum parçalarýna ayarlýdýr.
Ýçselliðiniz yüksek benliðinizle her üç insan
grubu düzeyinde el sýkýþmaktadýr ama bunu
açýklamak çok zordur. Eðer bu bilgiyi bir
daire grafiðine yerleþtirirseniz, gruplar arasýnda çizgileri çizebilir ve benim ne demek
istediðimi anlayabilirsiniz. Bu sizin akýllý
bedeninizdir ve o her þeyle baðlantýlýdýr.
Sana bir soru sormama izin ver sevgili
varlýk: Hücrelerin içinde gizlenip bekleyen
ve zamaný geldiðinde saldýrýya geçen ama
ancak rahatsýz olmaya baþladýðýnda veya
öldüðünde farkýna vardýðýn hastalýklarýn
olmasý sence tuhaf deðil mi? Bu konu
hakkýnda sana bilgi vermeyen, veremeyen
bir beyin nasýl bir beyindir? Rahatsýzlýk ve
aðrý dýþýnda böyle bir hastalýk konusunda
beyninizden gelen herhangi bir sinyal yoktur. Oysa böyle bir durum ortaya çýktýðý anda
içselliðin haberi olur. Ýçsellik böyle bir
hastalýðýn bedene ne zaman girdiðini bilir.
Akyuvarlarýnýz savaþmak için gitmeleri gereken yerlere gittiklerinde sizin tüm baðýþýklýk
sisteminiz alarma geçer. Oysa sizin bu aþamada durumdan hiç haberiniz yoktur çünkü
beyniniz her zaman yapmakta olduðu iþi
(*) Kinesiyoloji: Kaslardaki enerji akýþýnýn kontrolü ile
dengesizlikleri düzeltmek ilimi.
SEVGÝ DÜNYASI
44
yapmaya devam etmektedir, yani hesap yapmakta ve hatýrlamaktadýr. Ancak, böyle bir
durumda beyniniz sizin yaþamýnýzý sürdürmeniz açýsýndan çok baþarýsýz olmaktadýr.
Ýçsellik Hakkýnda
Ýçsellik nedir? Nerededir? Bunu açýklamak
zordur. Tanýmlanamaz Akaþ bilgisinin
beyinde olmadýðýný size söylemiþtik sevgili
insanlar. Geçmiþ yaþamda kim olduðunuzu
bulup çýkarabilmek için beyninize gidemezsiniz. Ýçsellik için de ayný durum geçerlidir. O sizin beyninizde deðil, vücudunuzun
her bir hücresinde ve DNA'nýzýn her
molekülünde yer almaktadýr. Ýçsellik ile
Akaþ arasýndaki fark akaþýn her zaman üstte
olmasý (sizin için doðrusal bir kavram), her
zaman yayýn yapýyor olmasý ve her zaman
orada olmasýdýr. Eðer onu nasýl dinleyeceðinizi ve onun nerede olduðunu bilirseniz,
her zaman o istasyona ayarlanabilirsiniz.
Adale testi yapmak bilmenin yollarýndan, en
temel yollarýndan biridir. Bazýlarýnýz içselliðin akupunktura tepki verdiðini biliyorlar.
Bunu biliyor muydunuz? Beyniniz bilmiyor
ama.
Merkabah - Ýçselliðin Kuantum Alaný
Ýçsellik hücresel düzeyde her þeyden
haberdardýr ve sürekli yayýn yapmaktadýr.
Yayýný o kadar iyi yapmaktadýr ki, bedenin
Merkabah'ý adýný verdiðiniz þeyin içine
akmaktadýr. Merkabah, bedeniniz etrafýnda
yer alan bir kuantum alan olup, bedensel
saðlýk da dahil olmak üzere, ezoterik bilgiyle
kuvvetli bir þekilde nabýz gibi atmaktadýr.
Birçok insan bu alaný görme ve okuma
yeteneðine sahiptir.
Bir saðlýk sezgiseli (sezgisel medyum)
önünüzde durup farklý düzeyde baþarý ile
içselliðinizden kaynaklanan mesajlarý okuyabilir. Bu sezgisel medyumun sizin
hücrelerinizde bir þeylerin doðru gitmediðini
anlamasý için size adale testi uygulamasýna
gerek yoktur. Siz bir sezgisel medyumun
sizin karaciðerinize veya kalbinize baktýðýný
ve bir çeþit analiz yapmakta olduðunu
zannedebilirisiniz. Bu aslýnda çok doðrusal
bir düþünce tarzýdýr ve zaten olan bu
deðildir. Burada sizin inanç kutunuz fazla
mesai yapmaktadýr. Sezgisel medyumlar ise
içselliðinizin sizin saðlýðýnýzla, kimyasal
yapýnýz içinde olup bitmekte olanlarla ve
içinizde geliþmekte olabilecek þeylerle ilgili
olarak yayýnladýðý ve sizin alanýnýz içinde
bulunan kuantum enerjiyi hissetmektedirler.
Bu sizin düþündüðünüzden daha farklý deðil
mi? Ýþte içsellik budur ve bu içselliðin yaptýðý þeylerin sadece birisidir.
Akaþta Maden Aramak,
Ýçselliðin Rolü
Size bundan sonra söyleyeceklerimi daha
önce söylemiþtik. Ancak, bunlarý bu mesajda
biraz daha iyi ve geniþ açýklamak istiyorum.
Ýçselliðiniz ayný zamanda sizin kiþisel olarak
gereksinim duyduklarýnýzýn da yöneticisidir.
Bunu açýklamama izin verin. Þimdi sayfayý
benimle birlikte çevirin. Daha önceki celselerde akaþta maden aramak hakkýnda konuþmuþtuk. Bir an için o kapýyý yeniden açalým.
Geçmiþ yaþamlarýnýzda sahip olduðunuz
özelliklerin muhafaza edildiði o muazzam
depoya girip oradan bugün ihtiyaç duyduðunuz bir þeyleri seçip almak acaba
mümkün müdür? Bu sorunun cevabý:
"Evet"tir. Buna Akaþta maden aramak den-
SEVGÝ DÜNYASI
mektedir ve Kryon öðretisinin esaslarýndan
biridir. Bununla birlikte, bunun yanlýþ
anlaþýlan veya anlaþýlmayan özelliklerinden
biri, bu iþlem için içselliðin izninin gerekli
olmasýdýr. Bunun nedeni içsel akýllý bedenin
neye gereksinim duyduðunuzu bilmesidir.
Ýçsellik o zaman, akaþtan nelerin çýkarýlýp
alýnabileceði ve kullanabileceði konusunda
izin mercii olan yönetici veya filtre rolünü
üstlenmektedir. Ýçsellik anlamsýz, gereksiz
ve uçarý talepleri reddedecek ve sizin
hastalýklarýnýzý iyileþtirmenize, daha uzun
yaþamanýza ve DNA'nýzýn etkililiðini arttýrmanýza yol açacak olan talepleri ise kabul
edecektir. Bu akýllý beden düzenleyicisidir.
Ýçsellik sizin dýþ görünüþünüz ile ilgilenmez. Ýçsellik sizin saðlýðýnýz ile ilgilidir.
Eðer Akaþýnýza girip yaþamýnýzý sürdürmek
için gereksinim duyduðunuz bir þeyi alýp
çýkarmak isterseniz, bunun gerçekleþmesi
için yardým yapýlýr. Ama eðer teninizi daha
güzel hale getirmek için bir þeyler istiyorsanýz, içsellik bu talebe cevap vermeyecektir.
Ne demek istediðimi anlayabiliyor
musunuz? Ýçsellik Akaþta maden arama
baðlamýnda yöneticidir. Ayrýca, Akaþ da bu
baðlamda kullanýlmaya çok teþnedir.
Yaþamýþ olduklarýnýzý hak ettiniz sevgili
varlýklar ve bunlar sizin elinizin altýndadýr.
Bunlar yaþamlar boyunca elde edilmiþ olan
bilgilerin kuantum çorbasý içinde yer almaktadýr ve kullanýlmaya hazýr durumdadýrlar.
Eðer þu anda vücudunuzda bir hastalýk varsa
ve siz bu hastalýðýn iyileþtirilmesi amacýna
yönelik olarak Akaþta maden aramasý yapmak istiyorsanýz, bu mümkündür. Diðer tüm
doðrusal olmayan þeyler gibi, bunun için
olgun bilinç ve pratik geliþtirme çalýþmasý
45
gereklidir. Bedeniniz hastalýðýn olmadýðý bir
eski yaþamýn hücresel yapýsýna geri gidip bu
özelliði alýp geri getirmeniz için hazýrdýr.
Bunun planý sizin içinizde bulunmaktadýr,
çünkü siz bunu hakettiniz ve yaþadýnýz. Ani
iyileþme baðlamýnda içsellik sorumludur. Bir
insanýn bunu nasýl baþardýðý hakkýnda bilimin en ufak bir fikri bile yoktur. Ýçsellik hak
ettiðiniz Akaþa gitmenize, orada olaný alýp
geri getirmenize ve hücresel yapýnýz içine
yerleþtirmenize yardýmcý olacaktýr. Ýçsellik
iþte bu kadar akýllýdýr! Hastalýðýn geride en
ufak bir iz bile kalmayacak þekilde iyileþtirilip temizlenmesini hayal edin. Bu sürekli
olmaktadýr. Kimyasal madde baðýmlýlýðýnýn
bir gecede üstesinden gelinmesini hayal
edin. Burada da geçerli olan ayný prensiptir.
Hiç katýldýðýnýz bir toplantýda bir þeyin
söylenmesi veya bir þeyin olmasý ile vücudunuzda ürpertiler hissettiðiniz oldu mu?
Bu ne olabilir? Bunlar için doðrulama ürpertileri diyebilirsiniz. Bunun nereden geldiðini
tahmin edebilir misiniz? Tabii ki içsellikten
gelirler. Ýçselliðin, gerçeðin ne olduðunu
sinyal göndererek size bildirme yeteneði
vardýr. Beynin ise böyle bir yeteneði yoktur.
Hattâ, beyin çoðunlukla engelleme rolü
üstlenir. Sizin inanç kutunuz beyninizdedir.
Deneyim ve aný temeline dayalý olarak kim
olduðunuzla ilgili algý beyninizde bulunur.
Beyin sizin 3 boyutlu yaþamý sürdürme âletinizdir ama gerçeði bilmez. Beyin size
sadece mantýksal, iþleme tabi tutulmuþ,
hesaplanmýþ, snaps iliþkili muhakeme ve
geçmiþ deneyimler temeline dayalý olarak
gerçek olarak algýladýðý þeyleri verebilir.
Beyniniz size sýcak sobaya dokunmamanýzý söyler çünkü zamanýnda böyle bir
SEVGÝ DÜNYASI
46
tecrübe yaþamýþsýnýzdýr. Ama beyniniz sahip
olmadýðý bilgiye dayalý olarak doðrulamaya
yönelik ürpertiler veremez. Entelektüel
tarafýnýz, sizin beyninizin üstün olduðuna
inanmanýzý ister. Ancak, beyin beden sisteminin sadece bir parçasýdýr ve üstelik hiç de
sezgisel olmayan bir parçasýdýr. Doðruyu
bilen parçanýz içselliðinizdir. Ýçsellik sizin
DNA'nýzýn kuantum parçalarý ile baðlantýlýdýr ve bu nedenle ruhsallýðýnýz ve
içinizdeki Tanrý gerçeðine vakýftýr.
Bir Sonraki Adým
Gelecekteki insanýn özelliklerinden biri
insan bilinci ile içselliði arasýnda bir köprü
kurabilecek olmasýdýr. Bu 9 özellik dersinde
belirtilmiþ olan, hücresel parçalar içinde yer
alan üç þeyden biridir ve insan enerjisi
parçasýdýr. Sizin artýk adale testi yapmanýza
gerek kalmamasýný saðlamak için bu yeni
âletlerin köprüsü olmalýdýr. Aslýna bakarsanýz, siz kendi týbbi sezgisel medyumunuz
olabilirsiniz. Bu size anlamlý gelmiyor mu?
Böylece virüs veya bakteriler vücudunuzu
iþgâl ederse, siz derhal durumdan haberdar
edilir ve uyarýlýrsýnýz ama beyniniz yapýsý
itibarý ile bunu yapabilecek durumda
deðildir. Bu köprü insanýn evriminin tamamlanmasýnýn yolunu açacaktýr ve daha uzun
yaþam yolunda mantýklý olan bir sonraki
adýmdýr. Bunun size anlamlý geldiðini biliyorum. Sizler doktora gitmeye mecbur olmaktansa, böyle iþlerin daha baþlama aþamasýnda
durumdan haberdar edilebilmeli, durumu
hissedebilmelisiniz. Testlerin yapýlmasý için
doktora gitmek kötü bir þey deðildir ama asýl
amaç sizin zaten bildiðiniz, hissettiðiniz bir
þeyin doðrulanmasý olmalý ve bir þeylerin
yanlýþ olduðunun keþfi olmamalýdýr.
Ýkinci Beyin
Ýçsellik sizin için pek çok þey yapmaktadýr. Bazýlarýnýz benim bu tartýþma ile
nereye varmak istediðimle ilgili daha büyük
resmi görmeye baþladýnýz. Ýþte size daha
önce deðinmediðimiz bir kavram. Buna bir
isim vereceðiz ama lütfen bunu yanlýþ anlamayýn. Sizin zeki kontrol merkeziniz için tek
bir isim var ve bu da beyindir. Bundan
dolayý size þimdi ikinci bir kavram getireceðiz ve içsellik için "ikinci beyin" adýný
ortaya atacaðýz. Ýçsellik sizin birinci
beyniniz gibi çalýþmaz ama akýllýdýr, zekidir
ve sizin neye gereksinim duyduðunuzu bilir.
Hattâ bazen mantýksal beyninizin fonksiyonlarýndan birini bile üstlenebilir.
Ne demek istediðimi size göstermeme izin
verin. Alýn size týp ile ilgili bir bulmaca, bir
muamma. Sizin omuriliðinizin kopmasýna
neden olan bir kazanýn olmasý durumunda,
vücudun belden aþaðý kýsmýnda his veya
adale fonksiyonu kalmaz. Bunun nedeni
beyninizin adalelerinize sinyaller gönderemiyor olmasýdýr. Yani bu sinyallerin kullandýðý yol kapanmýþtýr. Böyle bir durumda
yaþamýnýzýn geri kalan kýsmýný tekerlekli
sandalyede geçirirsiniz, hattâ belki yemeði
bile kendi baþýnýza yiyemezsiniz. Ancak
buradaki bilmece, vücudunuzdaki pek çok
þeyin iþlevselliði buna raðmen devam ediyor
olmasýdýr. Bunlarýn birçoðu iþlevini yerine
getirmeye devam eder. Oysa merkezi sinir
sistemi, fonksiyonlarýn yapýlmaya devam
etmesi için gerekli olan sinyalleri gönderen
organ, artýk sinyallerini gönderememektedir.
Sinyallerin gönderilmesi için kullanýlan
kanal hasar görmüþtür. O zaman boynun
altýnda kalan bu organlarýn çalýþmaya devam
SEVGÝ DÜNYASI
etmesi için sinyaller nasýl ve nereden gönderilmektedir?
Kalbinizin çalýþmaya devam etmesi için
beyinden gelen sinyallere ihtiyacý vardýr.
Beynin özel bir bölümünden gönderilen
elektrik dürtüleri gelmeli ve kalbin atmaya
devam etmesi için gerekli olan senkronize
ritm sürdürülmelidir. Oysa beyin sinyal gönderemediði için bir anlamda devre dýþýdýr
ama kalp yine de çalýþmaya devam etmektedir. Bu nasýl olur? Size söyleyeyim. Görevi
içsellik devralýr ve sinyalleri göndermeye
devam eder. Ýçsellik her zaman oradadýr
çünkü Merkabah tüm bedendedir ve kalp
gibi herhangi bir belirli yeri yoktur. Organlar
iþlevlerini sürdürürler ama adalelere giden
yol kapanmýþtýr. Üreme faaliyetleri bile
devam etmektedir. Kalp çalýþmaya devam
eder, sindirim organlarý iþlevlerini sürdürürler ve bunlarýn hepsi beyinle baðlantý kopmuþ olmasýna raðmen olur.
47
köprüler kurulmaya baþlanýr. Sizler gerçeði
bilip tanýdýðýnýzda bunu hissetmeye baþlayacaksýnýz. Ayýrt etme yeteneðinizi kullanmaya
ve her þeyi olduðu gibi görüp kavramaya
baþladýðýnýzda cevaplar için etrafýnýza
bakýnýp durmaktan vazgeçersiniz. Kendinize
yeterli hale gelirsiniz ve cevaplarýnýz
etrafýnýzda bulunan ve sizinle ayný ayýrt etme
motoruna sahip olan kiþilerle ayný olur. O
zaman geldiðinde her þey içeriden kaynaklanýr, dýþarýdan deðil.
Pek çok kiþi size bunlarýn saçmalýk
olduðunu söyleyecektir. Size Tanrý'dan söz
edecekler ve ona inanmanýzý isteyeceklerdir.
Size günahkâr (kirli) olarak doðduðunuzu
veya sizi kontrol altýna almak isteyen topluluklar olduðunu ve nereye dönerseniz dönün
sizin aleyhinize yürütülen komplolar olduðunu söyleyeceklerdir. Onlar korku, karýþýklýk, ayrýlýk ve hattâ savaþ yaratmaktadýrlar.
Akýllý Ýçsellik
Ýçsellik akýllýdýr. Ýçsellik ikinci beyindir.
Týp bilimi çoðu zaman durumu hayretle
izler. Cevabý ben size biraz önce verdim. Bu
durumda içsellik vücudunuzdaki zekâdýr ve
hücresel iþler hakkýnda beyninizden daha
akýllýdýr. Þimdi söylediklerimi toparlamak
istiyorum.
Tüm bu bilgilerle ne yapmanýz gerekiyor?
Ben sizin içselliðinizle temasa geçmenizi
istiyorum. Bu kalp baðlantýsýdýr sevgili varlýklar. Yüksek benlik, içsellik ve insan bilinci birleþmesi gereken 3 insan enerjisidir.
Ýnsan bilinci, yüksek benlik ve içsellik.
DNA daha yüksek bir randýmanla çalýþmaya baþladýðýnda, bunlar arasýnda bazý
Ya içsellikten gelen gerçeði anlamaya
baþlasaydýnýz ne derdiniz? O zaman bu gezegende Tanrý'nýn bir parçasý olduðunuzu
anlardýnýz ve etrafýnýzda olanlarla olmayanlarý ayýrt etmeye baþlardýnýz. Ýki beyin
biraraya geldiðinde insan daha akýllý olur ve
bu halde kendi saðlýk durumunu daha iyi
deðerlendirebilir, olaylar kontrol dýþýna çýkmadan önlemleri alabilir ve hattâ Akaþ içindeki o güzel sistem içinde yer alan Tanrý
gerçeðini hissedebilir.
Daha önce Akaþ konusunu tartýþtýðýmýzda
bunu size söylemiþtik. Sizin için neyin daha
iyi olduðuna, daha iyi iþ gördüðüne baðlý
olarak her birinizin kendinize özgü bir gýda
48
rejimi (diyet) vardýr. Kendi kendinize ayýrt
ettiðiniz bunun dýþýnda kalmak üzere, aydýnlanmýþ gýda rejimi (diyet) diye bir þey yoktur. Ýçsellik akýllýdýr. Akaþ ile birlikte çalýþýr
ve ruh veçheleriniz hakkýnda her þeyi bilir.
Ýçsellik sizin yüksek benliðinizle baðlantýlýdýr. Þimdikinden hemen önceki yaþamlarýnýzý temel alarak hangi gýda rejiminin
sizin için iyi olduðunu bilir. Bu sizin
Akaþýnýzdýr ve içsellik onunla temas
halindedir.
Þimdi artýk içselliðe bir köprü kurmaya
baþladýðýnýza göre, her þey deðiþecektir. Bu
odada sorduðunuz sorularýn (ve bunlar her
zaman aynýdýr) bundan böyle sorulmasý
gerekmeyecektir. "Sevgili Kryon, Akaþým'da
(burada isminiz yer alýr) nasýl maden arayabilirim? Oraya gitmek istiyorum, þunu bilmek istiyorum, bunu bilmek istiyorum. Yaþamýmda filaný falaný nasýl yaratabilirim?"
Sokaða çýktýðýnýzda karþýlaþtýðýnýz herhangi bir kiþiye nasýl yürüneceðini sormadýðýnýz
gibi, bir daha bu sorularý hiç sormak zorunda
kalmayacaðýnýz gün yaklaþmaktadýr. Bir gün,
ezoterik þeyler söz konusu olduðunda, kendinizi karanlýktaymýþ gibi veya bazý parçalarý
kayýpmýþ gibi hissetmeyeceksiniz. Ýçsellik
sizin bilincinizde mevcut olmaya baþladýðýnda, kavramlar birleþmeye ve eksik parçalar
yerine oturmaya baþlayacak. Kim olduðunuz
hakkýnda çok daha akýllý olacaksýnýz ve
ortaya çýkacak þeylerden biri de sizin aslýnda
bu gezegenden olmadýðýnýzý anlamanýz olacaktýr. Bunu hissedeceksiniz. Siz Büyük
Merkezi Güneþ'ten geliyorsunuz. Siz benim
olduðum yerden geliyorsunuz ve günü
geldiðinde ebedi olduðunuzu anlayacaksýnýz.
Birden fazla yaþamýnýz olduðunu bile-
SEVGÝ DÜNYASI
ceksiniz. Ýçselliðiniz bunu nasýl biliyorsa, siz
de öyle bileceksiniz ve dolayýsýyla kafanýzdaki bilgisayarý kullanarak bunu entelektüel
açýdan anlamaya çalýþmayacaksýnýz.
Önemli olan kalp baðlantýsýdýr sevgili varlýklar. Ýçsellik duygularý yaratýr. Ýçselliðin
sizin âþýk olmanýza yardýmcý olduðunu
söylememe izin verin. Ýçsellik size hiç açýklayamayacaðýnýz enerjiler verir. Ýçsellik sizi
biraz "çýlgýn" yapar ("âþýk olma" durumunu
kimse açýklayamýyor) ama içsellik sizin
hakkýnýzda her þeyi bilir. Ýçsellik sizin bedeninizdeki her bir hücreyi deðiþtirebilir, size
doðru bilgileri saðlayabilir ve kiþisel olarak
size yardým edebilir. Bu sayede ayýrt etme
imkâný artacak ve daha bilge bir insan ortaya
çýkacaktýr. Hiçbir þey buna benzemez. "Gerçek gerçektir" en önemli þeydir ve giderek
daha fazla insan sizin gördüklerinizi görmeye baþlayacaktýr. Ýçselliðin insanlýða nasýl
hizmet edebileceðini, onun yüksek benliðinizle nasýl el sýkýþtýðýný ve Tanrý hakkýnda
nasýl o kadar çok þey bildiðini görebiliyor
musunuz?
Bugün size anlatmak istediðimi hikâye
buydu. Hikâye, içinizde sizin için çalýþmaya
hazýr durumda bekleyen o muhteþem þeyle
ilgilidir. Belki de siz bunun ne kadar kapsamlý olduðunu veya ne olduðunu bilmiyordunuz. Belki de onun nasýl çalýþtýðýný veya
ne kadar önemli olduðunu bilmiyordunuz.
Þimdi biraz daha bilgi sahibi oldunuz. En
sonda da en güzel tarafý söyleyelim. O sizin
içinde bulunan bir varlýk deðildir. O sizsiniz.
O bedeninizden yüksek benliðinize, hücrelerinizin akýllý bölümüne uzanan köprüdür. Ve
öyledir.
KRYON
“Lütfen Yeni Yýlda
Aboneliðinizi
Yenilemeyi
Unutmayýnýz!..”
Deðerli
Okuyucularýmýz
Sevgi Dünyasý Dergimiz
Haziran 2007 tarihinden
baþlamak üzere yalnýzca
abonelerimize ulaþmaktadýr.
Bizlerle olmaya devam etmek istiyorsanýz,
Haberleþme Adresi: [email protected]
En içten sevgilerimizle
Sevgi Dünyasý
Adý, Soyadý:
Adres:
Posta Kodu:
Ýlçe:
Ýl:
Tel:
2013 yýlý için tek
Abone ücreti:
.....................................................
.....................................................
.....................................................
.....................................................
.....................................................
.....................................................
dergi fiyatý:
7.00 TL
Yurt içi
80 TL
Yurt dýþý
100 TL
Posta Çeki No: 10214085
(Sevgi Yayýnlarý)
Ýþ Bankasý IBAN: TR77 0006 4000 0011 0180 6837 24

Benzer belgeler

2015 Şubat Sayı - xn--sevgiyaynlar

2015 Şubat Sayı - xn--sevgiyaynlar ÞUBAT 2015 Sayý: 554 Fiyat: 7 TL

Detaylı