Çaylık Kasım 2015

Transkript

Çaylık Kasım 2015
ÇAYKUR’UN AYLIK YAYINIDIR. Kasım 2015 • Sayı 30
IZ
IM
R
E
L
N
Ü
R
Ü
I
L
A
Y
STEV
BEĞENİ TOPLADI
[sunuş]
BU YIL REKOR KIRDIK, HEPINIZI KUTLARIM
Çalışanıyla, üreticisiyle bütün bir Çaykur ailesini tebrik ediyorum. Bu
hasat döneminde Çaykur tarihinin rekorunu kırdık. 2014 hasat döneminde 628 bin 410 ton yaş çay alıp, 118 bin 573 ton kuru çay elde etmiştik. Bu yıl ise yaş çay alımını 53 bin 233 ton artırdık. 681 bin 643 ton yaş
çaydan, 130 bin 500 ton kuru çay ürettik.
Günlük 6 bin ton olan yaş çay işleme kapasitemizi de 8 bin tona çıkardık.
Ancak hayata geçirdiğimiz en önemli yenilik, çay cüzdanlarını ardımızda bırakmaktı. Devreye soktuğumuz Çay-Al sistemiyle, bütün fabrikaları ve alım yerlerini kontrol etmeye başladık. Fabrikalara gelen çayları
görüyor, eshafına uygun olabilmesi için yakın çekimlerde tahlilini yapıp
fotoğraflayarak belgeleyebiliyoruz. Sistemimizin iyileştirilmesi için attığımız bu adımlar ürün kalitemize de
yansıyor. Bölgemizin coğrafi özellikleri nedeniyle benzersiz olan çayımız, süreçteki olası insan hatasını sıfırlama gayretlerimiz de eklenince,
dünya pazarındaki merdivenleri hızla tırmanacak bir marka olmamamız için neden yok.
Ancak bu sürecin hızlanması, bizlerin tanıtım başarısına bağlı. Küresel
bir marka olma yolundaki hedefimiz bizi, çayımızı Türkiye’de olduğu kadar dış ülkelerdeki tüketicilere de anlatmaya zorluyor. Son zamanlardaki en ilgi çekici tanıtımımız, 22-25 Ekim tarihlerinde
İstanbul’da yapılan 3’üncü Tümexpo Fuarı’nda gerçekleşti. “İnovasyon”
temalı fuarda, stevyalı “didi”yi, yeşil ve siyah çaydan yapılmış kekleri ve
pastaları, stevyadan mamul dondurmayı ziyaretçilere sunarak hem bir
PR çalışması, hem de piyasa araştırması yaptık. Ürünlerimizin çok beğenildiğini sevinerek sizlere iletiyoruz. Yine Almanya’da yapılan Anuga Fuarı ile Arnavutluk, Kosova ve Bosna
Hersek’i kapsayan Balkan turumuzdan da aynı beğeniler, övgülerle döndük. Bunlar, siz değerli çalışanlarımızın ve üreticilerimizin titiz çalışmalarının sonucunda gelen övgülerdir. Özverili çalışmalarınızın devamını
bekliyoruz.
Önümüzdeki ay bizleri gururlandıracak yeni haberlerle buluşmak üzere
veda ederken, bu başarılı yolda hızla ilerlememizin altyapısını oluşturan öğretmenlerimizi 24 Kasım Öğretmenler Günü vesilesiyle kutluyor,
Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü de ölümünün 77’nci yıldönümünde saygıyla anıyoruz. İmdat Sütlüoğlu
Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü
facebook.com/didisogukcay
KASIM 2015
[3]
[busayıda]
6
KAPAK KONUSU
8
DÜNYADA ÇAYKUR
14
GEZİ GÜNLÜĞÜ
16
BAYİLERİMİZ
18
HASAT
TÜMEXPO’DA ÇAYKUR STANDI DOLDU TAŞTI
Stevyalı ürünlerimiz
beğeni topladı
24
S.
6
34
POZİTİF
36
EMEK VERENLER
BOSNA
HERSEK
GEZİ GÜNLÜĞÜ
S.
14
“BALKANLAR’DA ÇAY KEYFI” YAPTIK
YAYIN KURULU
Süleyman Pınarbaş, Yavuz Sütlüoğlu, Hamdi Kutlu,
Erdinç Hatinoğlu, Aycan Totkanlı, Necla Yeşildağ,
Belgin Demirer, İkbal Erdoğan Karçe,
Mehmet Kaptan Erbaş, Gökçe Cokar
Selimiye Çay Fabrikası
Ortapazar Çay Fabrikası’ndan Cihan Temizkan
YAYINLAYAN
Çamlı Çay Fabrikası’ndan Enbiya Çakır
Ortapazar Çay Fabrikası’ndan Gülten Bal
Ortapazar Çay Fabrikası’ndan Ahmet Turan
Belgin Demirer, Özer Sayın
(Editör)
ÇAYKUR’DAN HABERLER
42
ÇAY DURAKLARI
44
GÜNCEL
48
KARADENİZ’DEN
Seyit Göktepe
(Redaksiyon)
50
SERBEST KÜRSÜ
Mehmet Kaptan Erbaş
(Fotoğraflar)
OSMANLI’NIN IZINDE
Haber Koordinasyonu
Aycan Totkanlı, İkbal Erdoğan Karçe, Mehmet Kaptan Erbaş
38
10
Çağrı Marketler Zinciri Satınalma Müdürü İlker Dişçeken:
Çaykur rekabet etmiyor, kategoriyi büyütüyor
PAYDOS
Yayın Yönetmeni
Süleyman Pınarbaş
(Genel Müdür Yardımcısı)
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Necla Yeşildağ
(Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürü)
TEDARİKÇİLERİMİZ
32
S.
Çay alımını 53 bin ton, üretimi 12 bin ton artırdık
Çay cüzdanı artık tarih oldu: Çay-Al sistemi
HOBİ
DÜNYADA ÇAYKUR
Saraybosna Bayii Murat Özkaya: “Çaykur Türkiye demektir”
30
Sahibi
ÇAYKUR Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü adına
İmdat Sütlüoğlu
(Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdür)
Osmanlı’nın izinde: Bosna Hersek
ÇAYIN KAYNAĞI
içindekiler
ANUGA’ya Çaykur damgası
“Balkanlar’da Çay Keyfi” yaptık
26
KAPAK KONUSU
Stevyalı ürünlerimiz beğeni topladı
Metin Özkan
(Sanat Yönetmeni)
Ahmet Akgül
(Grafik Tasarım)
Ata’mızı saygıyla anıyoruz
Öğretmenler Günü kutlu olsun
Kuzinede çay demleme sanatı
ASIRLIK ÇAY GELENEĞI
Gravital Dijital İletişim Danışmanlığı A.Ş.
Gülbahar Mah. 5. Yıl Sk. Profilo Plaza D Blok No: 4 Kat: 2
Mecidiyeköy / İstanbul Tel: (0212) 337 51 99
BASKI VE RENK AYRIM
Elma Bilgisayar ve Basım
0 212 697 30 30
ÇAYIMIZ KÜLTÜRLERARASI
KÖPRÜ OLUYOR
ÇAY DURAKLARI
S.
42
KASIM 2015
[5]
[kapakkonusu]
inovatif ürünü stevyalı “didi”nin tanıtıldığını belirterek hedeflerini ve sonuçları şöyle anlattı:
TÜMEXPO’DA ÇAYKUR STANDI DOLDU TAŞTI
VATANDAŞA FIDAN DAĞITACAĞIZ
Stevyalı ürünlerimiz
beğeni topladı
“Amerikan yerlilerinin ballı yaprak, şeker otu diye tabir ettikleri stevya, çok doğal. Şekerden 300-400 kat daha tatlı,
kalorisi ve proteini sıfır olan bir ürün.
Üç yıldır üretimi deneme çalışmaları yaptık, kendi bahçelerimizde yetiştirdik ve çok başarılı oldu. Yakında fabrikalarını kurmayı planlıyoruz. Vatandaşa fidanları dağıtarak
fiili üretime geçeceğiz ve stevyanın da en büyük müşterisi
olacağız.
Ayrıca stevyalı, yeşil ve siyah çaylı yenilikçi ürünler üzerinde de çalışmalarımız devam ediyor. Tüketicilere yeni tatlar
sunacağız.”
Tümexpo Fuarı’nda, inovatif ürünümüz stevyalı “didi”, yeşil ve siyah çaydan üretilen
kekler ve pastalar, stevyadan mamul dondurmayla yoğun ilgi gören standımızda,
sağlıklı tatlandırıcı stevyalı ürünlerimizin de PR çalışmasını yapmış olduk.
ÖNCE IÇ TÜKETIMI KARŞILAYACAĞIZ
TÜMSİAD öncülüğünde, makine, tekstil, gıda, otomotiv, kozmetik, inşaat gibi önde gelen sektörlerde faaliyet gösteren firmaları
yabancı firmalarla buluşturan 3’üncü Tümexpo Fuarı, 22-25 Ekim
tarihlerinde Avrupa, Kuzey Afrika, Ortadoğu, Orta Asya’dan birçok
ülkenin katılımcılarını ve ziyaretçilerini ağırladı. Biz de Çaykur olarak
Tümexpo Genel Ticaret Fuarı’nda, yeni inovatif ürünümüz stevyalı
“didi”yi tanıttık. Çaykur standı yoğun bir ilgi gördü. Birbirinden leziz
tatlıların, sağlık sorunları düşünülmeden tadılabildiği bir standın dolup taşmaması mümkün müydü? Ziyaretçiler stevyalı “didi”den ve
stevyalı yiyeceklerden tattı ve övgülerini iletti.
Tümexpo’da ilk başladığı yıldan bu yana katılımcı olarak yer alan
Çaykur’un Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, inovasyon temasının öne çıktığı bu yılki fuarda Çaykur’un
FUAR NEDEN ÖNEMLI?
Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu
fuara katılımın Çaykur için önemini vurguladı: “Dünya ticareti, artık
bu tür fuarlarda şekilleniyor. Uluslararası düzeyde katılım oluyor ve
bütün dünyadan çok sayıda insan bu fuarlara geliyor. Üreticilerden,
tüketicilere bütün paydalar burada buluşuyor. Bu fuarda da yoğun
bir katılım oldu. Bu tür fuarlarda yeni bağlantılar kuruyoruz. Güzel
iş sonuçları elde edeceğimizi umuyorum; bu yöndeki çalışmalarımızı
hızla ve azimle sürdürüyoruz.”
[6]
KASIM 2015
“Yeni bir sektör oluşturmaya çalışıyoruz. İhracat çok hızlı
bir şekilde artıyor. Şu anda 50 ülkeye ihracat yapıyoruz,
önümüzdeki yıl ise 100 ülkeye çıkacağız.
“didi” dünyada dış pazarlarda da çok talep görüyor. Stevya bütün dünyada her yıl 3-4 milyon dolarlık bir ticaret
hacmine sahip, pazar payı ve talebi artan bir ürün. Çok
sağlıklı ve doğal bir ürün olduğu için stevya üzerine birçok Ar-Ge çalışması yapılıyor. Biz, stevyalı ürünlerimizde
öncelikle kendi ihtiyacımızı karşılamaya yöneleceğiz. İç
ihtiyacımızın üzerindeki miktarı da bütün dünyaya pazarlayacağız.”
STEVYANIN FARKLI KULLANIMLARINA
IŞARET ETTIK
“Şeker hastaları var, obezite var, aşırı kalori almaktan çekinerek tatlı ürünleri tüketemeyenler var. Stevyayla insanlar tatlı ürünler yemekten vazgeçmeyecek ve kalori de,
protein de almayacaklar.
Fuara gelen ziyaretçilere, özel olarak hazırladığımız çaylı
ve stevyalı dondurma, börek, kurabiye, kek gibi çeşitler
ikram ettik. Bu şekilde stevyanın farklı uygulama alanlarına
da dikkat çekmek istedik.
Stevyalı “didi”yi, yeşil ve siyah çaydan yapılmış kekleri
ve pastaları, stevyadan mamul dondurmayı ziyaretçilere
sunduk. Böylece bu ürünlerin bir anlamda PR çalışması
ve piyasa araştırmasını da yapmış olduk. Ziyaretçilere beğenilerini sorduk, onlardan tavsiyeler aldık, bu şekilde bu
fuarı en iyi ve en verimli şekilde değerlendirdik.”
Çaykur standını ziyaret eden ve stevyalı ürünlerden tadan
ziyaretçiler, övgülerini dile getirdi.
KASIM 2015
[7]
[dünyadaÇaykur]
ANUGA’YA
ÇAYKUR
DAMGASI
Almanya’nın Köln kentinde
düzenlenen 33’üncü Uluslararası
Gıda Fuarı ANUGA’ya katılan
Çaykur, büyük beğeni topladı.
Türkiye’nin rekor katılım gösterdiği
fuarda Türk çayının ve soğuk çay
“didi”nin tanıtımını yapan Çaykur,
ihracat hedefini iyice yükseltti.
ler çıkarıyor ve tanıtıyoruz. Bu fuar bizim için
çok verimli oldu. Amerika’dan, Kanada’dan,
Ortadoğu’dan, Asya’dan ve birçok ülkeden
yeni bağlantılar kurduk. Devam eden görüşmelerimizden oldukça güzel sonuçlar elde ediyoruz. Fuarlara katılmaya devam edeceğiz. Bu
noktada tanıtım çok önemli. Halihazırdaki tanıtım çalışmalarımızla sadece ticaret yapmıyoruz,
aynı zamanda ülkemize de katkı sağlıyoruz,”
dedi.
ORGANIK ÇAYA BÜYÜK ILGI
AVRUPA’NIN en büyük gıda fuarlarından biri olan
ANUGA’daki standımız, ziyaretçiler tarafından ilgiyle
karşılandı. Çaykur yetkilileri onlarca ülkenin sektör temsilcileri ve gıda devleriyle bir araya gelirken, çok sayıda
ticari anlaşmaya imza atıldı.
Fuarın Çaykur’un ihracat hedeflerini gerçekleştirebilmesi noktasında çok önemli olduğunu vurgulayan
Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü
İmdat Sütlüoğlu, “İhracat konusunda başlattığımız
seferberlik devam ediyor. Gıdayla ilgili bütün önemli
firmaların yer aldığı, yüksek katılımlı fuarlarda dünya
ticaretini şekillendiren aktörlerle bir araya geliyoruz.
Bu tür etkinliklere katılarak yıllardır devam eden tanıtım
çalışmalarımızın verimli işbirliklerine dönüşmesini sağlıyoruz” diye konuştu.
[8]
KASIM 2015
DÜNYA MARKASI OLMA YOLUNDA
Fuar sayesinde yıllardır Çaykur’u takip eden firmalarla anlaşma sağlandığını ifade eden Sütlüoğlu, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: “Fuarlara yönelik istikrar
ve takibimiz çok iyi sonuçlar veriyor. Dünya markası
olma yolunda ilerliyoruz. İhracat miktarımızı 5 bin ton
seviyelerine çıkarmamız bunun en güzel göstergesidir.
İhracatımızı daha da artırmamız gerekiyor. Çay satamadığımız ülkelere girerek oralara da çay satmaya çalışıyoruz. Bunun için ürün çeşitliliğimizi de artıracağız.
“didi”, bu anlamda çok iyi bir örnek. Fuarlar tanıtım
bağlantılarının kurulması açısından önemli. Bu fuarda
attığımız tohumların sonuçlarını da gelecekte alacağız.”
Dünya gıda trendlerini yakından takip ettiklerini ifade
eden Sütlüoğlu, “Beklentilere uygun markalar ve ürün-
ANUGA Fuarı’nda Çaykur’un uluslararası kamuoyu ile buluşturduğu organik çay büyük ilgi
gördü. Çaykur’un organik çay üretiminde rakipsiz konumda olduğunu ifade eden Çaykur
Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, organik çayla ilgili olarak şunları
söyledi: “Üzerine kar yağan ve kar yağdığı için
de haşere barındırmayan bir çayımız var. Sadece kimyasal gübreden vazgeçerek çayımızı
organik yapabiliyoruz. Çay üreten diğer ülkelerin böyle bir imkânı bulunmuyor. Organik üretimimizi hızla artırıyoruz. Bu yıl 10 bin dekar olan
sahamız, önümüzdeki yıl 30 bin dekar, bir sonraki yıl 40 bin dekar olacak. Organik pazarda
iddiamızı sürdüreceğiz. Bu konuda Çaykur’un
rakibi yok.”
ANUGA HAKKINDA
Avrupa’nın en önemli gıda fuarlarından biri olarak kabul edilen ANUGA’da
yiyecek, içecek, fırınlanan ürünler, tatlılar, süt ürünleri, dondurulmuş
ürünler, sağlıklı ve hazır yiyecekler, yiyeceklerin korunması, pişirme
ekipmanları ve helal gıdalar gibi kategoriler yer alıyor.
KASIM 2015
[9]
[dünyadaÇaykur]
“BALKANLAR’DA ÇAY KEYFI” YAPTIK
ÇAYIMIZ KÜLTÜRLERARASI
KÖPRÜ OLUYOR
Ağırlıkla kahve içen Balkan ülkeleri Arnavutluk, Kosova ve Bosna Hersek’e
çay keyfi yaşattık. Sevinerek öğrendik ki, çay tüketiminin giderek arttığı
Balkan ülkelerinde Türk çayı da ilgiyle karşılanıyor
TÜRK ÇAYINI ve Çaykur’u dünyada hak ettiği
yere yükseltmek için tanıtımlarımızı aralıksız sürdürüyoruz. Geçtiğimiz ay bir yandan Rusya’ya özel
yeni ürünümüz Golden Istanbul ile Ruslarla buluşurken, diğer yandan çayımızı Balkan ülkelerine
taşıdık. Avrasya Ekonomik İlişkiler Derneği (EkoAvrasya) ve Yunus Emre Enstitüsü’nün ortak projesi
“Balkanlar’da Çay Keyfi” ile çayımızın sağlıklı tadını
Balkanlar’a götürdük; Arnavutluk, Bosna Hersek
ve Kosova’da Türk çayı ikram ettik. Ağırlıklı olarak
kahve tüketilen bu topraklarda çayı da sevdirdik.
Balkan ülkeleri ve ülkemiz arasındaki dostluğun
pekişmesine, ekonomik ve sosyal ilişkilerin güçlenmesine katkı sağlamayı hedefleyen projenin ilk
adımı Arnavutluk’un Durres ve Gjirokastra şehirlerinde atıldı. Gönlünü fethettiğimiz Arnavutlar arasında, Gjirokastra Belediye Başkanı Zamira Rami
de vardı. Çaykur standını ziyaret eden Rami, ikram
TIR’ında tattığı Türk çayıyla ilgili memnuniyetini şu
sözlerle ifade etti: “Bizlerde genelde kahve kültürü
hâkim fakat Türk çayını tattıktan sonra bu lezzetin
vazgeçilmez olduğunu gördüm. Karşılıklı olarak
kültür alışverişimiz, bizleri birbirimize daha güçlü
bir şekilde bağlayacaktır. Uluslararası arenada çok
önemli bir marka değerine sahip olan Çaykur’un
Arnavutluk’ta yapacağı çalışmalardan memnuniyet duyacağım.” Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü
[10]
KASIM 2015
İmdat Sütlüoğlu da Türk çayını Arnavutluk’ta ikram etmekten büyük onur duyduğunu ifade ettiği sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye’nin, dünyada önemli bir çay üreticisi ülke
olduğunu Arnavutluk’ta geniş kitlelere duyurma imkânımız
oldu. Durres ve Gjirokastra’da yaptığımız etkinliklerle Arnavutluk halkı ile bir araya gelme ve kendileriyle son derece yakın bağlar kurma imkânına sahip olduk. Osmanlı
İmparatorluğu döneminde çok önemli bir merkez olan
Gjirokastra’da bulunmaktan ve burada Türk çayını ikram
etmekten büyük bir mutluluk duyuyoruz.” EkoAvrasya
Yönetim Kurulu Başkanı Hikmet Eren ise projeye ve Türk
çayının tanıtımına katkı açısından Çaykur’a desteklerinin
süreceğini anlattı: “Başta çay olmak üzere ulusal pek çok
değerimizi bu tür organizasyonlarla daha geniş kitlelere anlatma ve tanıtma imkânı elde ediyoruz. Bundan sonra da
stratejik adımların atılması noktasında milli kuruluşlarımızın
daima yanında olacağız.”
“Balkanlar’da Çay Keyfi” projesinin bir sonraki etabı ise
Kosova’da ve Bosna Hersek’te gerçekleştirildi. Çaykur
tadım TIR’ı, projenin son ayağı olan Bosna Hersek’in başkenti Saraybosna’da, Mostar, Zenitsa ve Tuzla kentlerinde
halkla buluştu. Başkentte, Bosna Hersek ve Türk müziği
eşliğinde Saraybosna Çocukları Meydanı’nda yapılan tadım etkinliğine ilgi yoğundu. Etkinliğe İtalya Saraybosna
Büyükelçisi Ruggero Corrias, Türkiye Cumhuriyeti Saraybosna Büyükelçisi Cihad Erginay, yabancı misyon şefleri
ve gurbette yaşayan çok sayıda Türk vatandaşı da katıldı.
KASIM 2015
[11]
[dünyadaÇaykur]
“
“NE IÇIYOR BU TÜRKLER?”
DOSTLUĞUMUZU PEKIŞTIRIYORUZ
Balkan ülkeleriyle halihazırdaki iyi ilişkilerimizi güçlendirmek ve aramızdaki dostluk bağlarını daha da pekiştirmek arzusunda olduklarını, Çaykur olarak bu sorumlulukla çalışmalarına devam edeceklerini vurgulayan Çaykur Yönetim Kurulu
Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu sözlerine şöyle devam etti:
“Bu coğrafyanın insanlarıyla aramızda tarihi, kültürel pek çok bağ var. Gönül ve
inanç birliği içindeyiz. Amacımız aramızdaki bağları daha da güçlendirmek ve
ortak değerlerimizi birlikte koruyup yarınlara taşımak. Türk çayını, Çaykur çayını
kendilerine ikram ederek bu amacımıza katkıda bulunduğumuza, dostluğumuzu da pekiştirdiğimize inanıyoruz.
Proje kapsamında Bosna Hersek’e gelmeden önce Arnavutluk ve Kosova’da
da benzer etkinlikler düzenledik. Oradaki dostlarımız da bizlere büyük bir ilgi
gösterdiler. Bu coğrafyaya bir dost selamı getirip bir dost rüzgârı estirmiş
olduk. İnşallah karşılıklı çalışmalarımız devam edecek ve bu zeminde yeni
adımlar atıp daha da iyi ilişkiler içerisinde Türk çayını, Çaykur çayını dostlarımıza sevdireceğiz.”
Etkinliğe katılan Türkiye’nin Saraybosna Büyükelçisi Cihad Erginay da Bosna Herseklilerin daha ziyade kahve içtiğini ancak Türk çayının da ülke pazarının bir parçası haline geldiğini, çaya ilginin giderek arttığını müjdeleyerek
şöyle devam etti:
“Ülkemizin en bilinen markalarından Çaykur’un burada olmasına çok sevindik.
Çünkü Türk çayı burada giderek daha fazla yer bulan ve beğeni toplayan bir
ürünümüz. Bosna Hersek, Boşnak kahvesiyle meşhurdur. Fakat Türk çayı da
kendine has damak tadıyla ülkeye yeni yeni girdi ve çok da talep görüyor. Dolayısıyla Çaykur bu çerçevede Saraybosna’da tanıtımını yapmakta. Başta Yönetim Kurulu Başkanımız ve Genel Müdürümüz Sayın İmdat Sütlüoğlu olmak üze-
[12]
KASIM 2015
re emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Gerçekten
burada bir Karadeniz havası, Rize havası estirdiler. Hem
ikrama, hem tanıtıma çok ilgi gösterildi.”
Türk çayının mükemmel bir lezzete sahip olduğunu ifade
eden İtalya Saraybosna Büyükelçisi Ruggero Corrias’a
Çaykur Rizespor forması hediye eden Çaykur Yönetim
Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, proje
kapsamında 2’nci Prizren Business Forumu’na da katıldı.
Türkiye, Arnavutluk, Almanya, Çek Cumhuriyeti, İsviçre,
Hırvatistan, Bosna Hersek, Sırbistan, Makedonya, Karadağ, Slovenya, Bulgaristan ve Yunanistan’dan çok sayıda
işadamının da katıldığı 2’nci Prizren Business Forumu’nda
konuklara Türk çayı ikram ettik.
İmdat Sütlüoğlu ve beraberindeki heyet, Arnavutluk, Kosova ve Bosna Hersek’in Türkiye Cumhuriyeti büyükelçileriyle
de bir araya gelerek değerlendirmelerde bulundu.
Özellikle yeni çay çeşitlerinin elde edilmesi ve bunların yaygınlaştırılması konusunda yapılan çalışmaların iyi sonuçlar
verdiği saptandı. Türk çayının tüm dünyaya tanıtılması konusunda daha kapsamlı çalışmalar da yolda.
Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat
Sütlüoğlu’nun beraberindeki ekibin gerçekleştirdiği
tanıtıma yoğun bir ilgi vardı. Türk çayı merakının Bosna
Hersek’te yayılmaya başlamasını sağlayan diğer etkenleri
de Çaykur bayii Murat Özkaya’dan dinledik.
“Bosna Hersek’te ‘çay’ denilince akıllara nane, papatya
ve biraz da kuşburnu çayı gelir.Türk çayı pek bilinmez,
tüketilmez. Ancak bu durum sadece Türk çayı için
geçerli değil. Daha çok tüketim alışkanlıklarıyla ilgili
bir durum. Mesela Bosna’da zeytin, bulgur, mercimek
de bilinmez veya çok az kişi tarafından tüketilir. Ben
Bosna’ya geldiğim günden beri çayımızı, Çaykur’umuzu
tanıtmaya, sevdirmeye çalışıyorum.Tabii bu kolay değil!
Çünkü burada yaygın olarak, Türk kahvesinden daha hafif
olan Bosna kahvesi tüketilir. Ancak Türk dizilerinin Bosna
kanallarında sıklıkla gösterilmesi, Türk çayının realitesini
de ortaya çıkardı. Bu da yaptığım tanıtıma ve pazarlamaya
olumlu yansıdı. Özellikle son yıllarda Saraybosna’da Türk
nüfusunun artması ve Türklerin gittiği her yerde çayımızı
arayıp sorması, kafelerde, restoranlarda ve otellerde çay
bulunmasını sağladı. İşte bu mekânlarda ‘Yahu bu Türklerin
içtiği nedir? Bize de getir!’ merakıyla başlayan kıvılcım,
her geçen gün dalga dalga yayılıyor. Dizilerde tanınmaya
başlayan çayımıza ilgi, Yönetim Kurulu Başkanımız ve Genel
Müdürümüz Sayın İmdat Sütlüoğlu’nun verdiği destekle
büyük bir ivme kazandı. Çaykur’un Bosna’daki ihraç ürünleri
fuarlarına ve tanıtım faaliyetlerine katılmasının yanı sıra
tadım TIR’ımızın da gelmesiyle Türk çayına duyulan ilgi
zirve noktasına ulaştı.”
KASIM 2015
[13]
[gezigünlüğü]
BAŞKENT SARAYBOSNA
Ülkenin başkenti olan Saraybosna’da Osmanlı mirasının en güzel örneklerini bulmak mümkün. Başkentte turistik geziler Başçarşı olarak anılan tarihi
alanda başlıyor. Tipik bir Türk çarşısı olan Başçarşı,
dar sokakları, cami ve bedestenleriyle kültürümüzün
Balkanlar’daki konumunu çok güzel yansıtıyor. Çarşının ortasındaki şadırvan, Saraybosna’nın simgesi
konumunda.
Hediyelik eşya satın alabileceğiniz, Boşnak böreğini
ve kahvesini tadabileceğiniz çarşı, Osmanlı’nın bir
zamanlar Balkanlar’da nasıl yaşadığını gözler önüne
seriyor.
Gazi Hüsrev Bey Camii ve Bedesteni de başkentte
ziyaret edilmesi gereken tarihi yapılar arasında yer alıyor. Kanuni Sultan Süleyman devrinde Bosna Sancak
Beyi olan Gazi Hüsrev Bey adına yapılan bu cami,
Mimar Sinan tarafından inşa edilmiş.
OSMANLI’NIN IZINDE
BOSNA HERSEK
Yakın geçmişi acılar ve
çatışmalarla şekillenen
Bosna Hersek, bugün
geleceğe umutla
bakan, kültürel ve
doğal güzellikleriyle
herkesin takdirle
izlediği bir Güney
Avrupa ülkesi. Osmanlı
mirasının kendini
açıkça belli ettiği ülke,
kültürü, mimari dokusu
ve misafirperverliğiyle
ziyaretçilerinin büyük
hayranlığını kazanıyor.
EĞER Osmanlı’nın Balkanlar’da nasıl yaşadığını, bir kıtayı nasıl etkilediğini
merak ediyorsanız hafta sonlarınızdan birini Bosna Hersek’e ayırın. Çünkü
bu küçük ama bir o kadar da görkemli ülkenin dört bir yanında atalarımıza
dair izler bulmak mümkün. Saraybosna ve Mostar kentlerine yapacağınız
üç günlük bir ziyaret, bu ülkenin zenginliğine hayran kalmanız için yeterli
olacaktır. 1990’lı yılların başında yaşanan iç savaş felaketinin yaralarını kısa
sürede saran Bosna Hersek, bugün geleceğe güvenle bakıyor. Türklerin
çok sevildiği ülke, mutfak kültürü ve turizm olanaklarıyla Avrupa’nın yükselen turizm yıldızlarından biri olarak gösteriliyor.
MUTFAK KÜLTÜRÜ
Tarih boyunca Avrupa’nın en önemli geçiş noktalarından biri olan Bosna
Hersek, bu özelliğiyle çok sayıda uygarlığa ev sahipliği yaptı. Yugoslavya döneminde etnik karışımı en yüksek unsur konumundaki Bosna Hersek, iç savaştan en çok etkilenen ülke haline geldi. Bu zor günleri geride
bırakan ülke, genç nüfusu ve dinamik ekonomisiyle gelecek vadediyor.
Bosna’da bir zamanlar savaşı tetikleyen çeşitlilik, artık turizm ve kültürel
etkinliklere zenginlik katar hale gelmiş. Umarız, bu huzur ve çeşitlilik hiçbir
zaman bozulmaz.
Bosna’nın mutfak kültürünü sadece Boşnak böreğinden ibaret zannetmeyin. Saraybosna, etnik yapısındaki zenginliği yansıtırcasına mutfak kültürü anlamında da müthiş bir renklilik içerir. Et ve balık ürünlerinin
kullanıldığı yemeklere sıkça rastlanılan kentte restoranlar oldukça kaliteli bir hizmet sunuyor. Hamur işleri de Bosna mutfağının olmazsa olmazları arasında
elbette.
Osmanlı’dan miras kalan misafirperverlik kültürünün yaşatıldığı ülke, farklı
kültürlerin ahengini çok iyi yansıtıyor. Bosna’da tanımadığınız birinin ikram ettiği kahveyi içerken bu misafirperverliği çok daha iyi anlayabilirsiniz.
Doğal güzellikleriyle de dikkat çeken Bosna Hersek, kış aylarında yoğun
bir kayak turizmi potansiyeline kavuşuyor. Güney Avrupa’nın en bakir, el
değmemiş doğal hayatına ev sahipliği yapan Bosna Hersek, bu özelliğiyle
milyonlarca turisti kendine çekiyor.
KASIM 2015
Saraybosna, 1992 yılında başlayan iç savaş döneminde çok uzun bir süre abluka altında kaldı. Tünel
Müzesi, o günlerde yaşananlar unutulmasın diye
oluşturulmuş. Sivilleri katliam ve bombardımandan
korumak için açılan tüneller, Boşnakların hayata tutunmasını sağlamış. 800 metre uzunluğundaki bu tünel, umudun simgesi olarak varlığını sürdürüyor.
KÜLTÜREL ZENGINLIK
MISAFIRPERVERLIK VE TURIZM OLANAKLARI
[14]
SAVAŞIN IZLERI
YAPMADAN
DÖNMEYİN
• Başçarşı’yı gezin.
• Şehitlikleri ve Bosna Hersek’in
unutulmaz Devlet Başkanı Aliya İzzet
Begoviç’in kabrini ziyaret edin.
• Mimar Sinan’ın eserlerinden Hüsrev Bey Camii’ni gezin.
• Beyaz Tabya ve Tünel Müzesi’ni ziyaret edin.
• Boşnak böreğini ve kahvesini tadın.
• Mostar Köprüsü’nü görün.
• 15’inci asırda kurulan Blagaj Derviş Tekkesi’ni ziyaret edin.
MOSTAR KÖPRÜSÜ
Neretva Nehri’nin kıyısında yer alan Mostar, Hersek’in
başkenti. Kente adını veren ünlü Mostar Köprüsü,
savaş zamanında tüm Avrupa’nın gözü önünde yıkıldı. Savaştan en çok zarar gören kentlerden biri olan
Mostar’daki yapılar sonradan hızla restore edildi.
Bunlardan biri olan Mostar Köprüsü de bir Türk firması tarafından aslına uygun olarak yeniden inşa edildi.
KASIM 2015
[15]
[bayilerimiz]
Çaykur Türkiye
demektir
Başka bir ülkede Çaykur markasını temsil ettiği için büyük bir gurur duyduğunu
belirten Saraybosna Bayii Murat Özkaya, “Burada para kazanmaktan ziyade
çayımızın tüm Bosnalılar tarafından tanınıp sevilmesini amaçlıyoruz. Burada çay
Çaykur, Çaykur ise Türkiye demektir” diye konuştu.
Sizi tanıyabilir miyiz? Hayatınıza Bosna Hersek nasıl dâhil oldu?
Yaklaşık olarak 10 yıldır Saraybosna’da yaşıyorum. Eğitim formasyonum itibarıyla ekonomist
ve sosyoloğum. Eski adı İMKB olan İstanbul
Borsası’nda broker ve yönetici olarak 15 yılı aşkın bir süre çalıştım. Ardından finans dünyasının
yoğun ve stresli ortamından kaçarak üniversitede
kariyer yapmaya karar verdim. Bu karar beni Bosna Hersek’e getirdi. Buraya geldikten sonra olaylar
hiç beklemediğim şekilde gelişti ve ben tezimi bir
kenara bırakıp geçim derdine düştüm. Çünkü evlenerek Bosna’ya yerleşmeye karar vermiştim. Dil
sorunum yüzünden finans sektörünün borsa veya
banka gibi bildiğim alanlarında çalışamayacaktım.
Bu yüzden ticarete yöneldim ve eşime bir tesettür
giyim mağazası açtım. Ne var ki ben emekliliğe henüz hazır olmadığıma karar vererek 128 yıl aradan
sonra Bosna Hersek’teki ilk Türk bakkalını açtım.
Türkolog olan eşimle, üç küçük oğlumla burada,
ailece yaşıyoruz. Bu yıl Bosna Hersek vatandaşlığına hak kazanıyorum.
Çayla aranız nasıl?
Bakkalı açarken temel motivasyonum başta çay
olmak üzere, tutkunu olduğum Türk gıda ürünleri-
[16]
KASIM 2015
nin Bosna’da da bulunurluğunu temin etmekti. Türk gıda
ürünlerinin tanıtımı ve pazarlanması konusunda halihazırda büyük bir mücadele veriyorum ve bu işi büyük bir
sevgiyle yapıyorum.
Bosna’da çay yerine günlük hayatta Türk kahvesinden
biraz daha hafif lezzette ve daha çabuk yapılan Bosna
kahvesi içiliyor. Bu kahvenin tüketimi bizdeki çay gibi
günün her saati devam ediyor. Çay denildiğinde ise
akıllarına nane ya da papatya çayı geliyor. Resmi olarak
Bosna’ya çayı ilk kez ben getirdim. Bunu gümrük kayıtlarına dayanarak söylüyorum. Önce Türk turistlerin
kaldıkları otellere ve kafelere çayımızı vermeye çalıştım.
İşe Rize Turist Çayı ürünümüzle başladım. Şimdi yaklaşık
olarak 10 ton Çaykur çayının satışını gerçekleştiriyorum.
Bosna Hersek’in çay tüketiminin sıfır olduğu bir ülke olduğunu dikkate alacak olursak iyi bir mesafe kat ettiğimi
söyleyebilirim.
Çaykur ile ilişkileriniz bu süreçte nasıl bir seyir izledi?
Çaykur bu küçük, zor ve yeni pazarda bana her zaman
karşılıksız destek verdi. Vermeye de devam ediyor. Yönetim Kurulu Başkanımız ve Genel Müdürümüz Sayın
İmdat Sütlüoğlu Bosna Hersek’teki faaliyetlere bizzat
katılarak bize gurur ve daha çok çalışma azmi verdi.
Kendisinin desteği ve “didi” ürünümüz sayesinde tüm
Bosna’nın Çaykur ile tanışacağını düşünüyoruz.
Çaykur sizin için ne anlam ifade ediyor?
Çaykur, Türkiye demektir. Ülkemizin güzide markası
Çaykur, milli duygularımızı ciddi anlamda kabartıyor.
Belki de en küçük yurtdışı bayisi olmama rağmen
Çaykur’u temsil etmek benim için büyük bir gurur.
Bu duyguyu günün her anında yaşıyorum, çünkü birçok devlet büyüğümüz bizzat Saraybosna’daki küçük ve mütevazı bakkalımızı ziyaret ediyor. İsmimden
önce bana “Çaykur Murat” diye sesleniyorlar. Bosna
Hersek’in Çaykur Murat’ı olmak çok güzel bir şey.
Kendimi şimdi “didi Murat” unvanına hazırlıyorum.
Bosna’daki yakınlarınızın çayla arası nasıl?
Evlendiğimiz dönemde eşimin annesi ve babası hiç
Türk çayı içmemişti. Oysa şimdi günün her saati Çaykur çayı içiyorlar, özellikle Boşnak böreğiyle çayımızı
içerken yıllarca bu güzel ikiliden mahrum kaldıkları için
hayıflanıyorlar. Amacım, para kazanmaktan ziyade
çayımızın tüm ülke tarafından tanınıp sevilmesini sağlamak. Çünkü çay, Çaykur demektir. Çaykur ise tüm
Türkiye…
Çaykur’u temsil ederken yaşadığınız sıra dışı bir
olay var mı?
Evet, var. 2007 yılında bir gece kapımız çalındı. Karşımda takım elbiseli, kulak telsizli özel güvenlik elemanları görünce doğal olarak çok heyecanlandım.
Meğer Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan
ani bir ziyaretle Saraybosna’ya geliyormuş. Uçağı havadayken yetkililerimiz burada bir çay bulma telaşına
kapılmış. Tek Türk bakkalı olmam nedeniyle bana gelmişler. Evimde açılmamış 1 kilogramlık Rize Turist, yarım kilogramlık Filiz ürünlerimiz vardı. Hemen bu çayları
kendilerine verip misafirlerimizin ağırlanmasını sağladım. O gece görevimi yerine getirmiş olmanın verdiği
huzurla uyudum.
KASIM 2015
[17]
[hasat]
ÇAY ALIMINI 53 BIN TON,
ÜRETIMI 12 BIN TON
ARTIRDIK
Çaykur çayı tiryakileri bu yıl da
beklentilerinin üstünde bir lezzette
çay içecek. Çünkü başarıyla geride
bıraktığımız 2015 hasadında günlük çay
işleme kapasitemizi 2 bin ton artırdık ve
çayı taptaze işleyerek lezzetine lezzet
kattık.
ÜRETICIMIZLE, çalışanımızla bu yıl da çok başarılı
bir hasat dönemini geride bıraktık. 3 bin alım yerindeki 1300 personelimizle, 205 bin yaş çay üreticisinden
yaptığımız alımlarda, Çaykur tarihinin rekorunu kırdık.
2014 hasat döneminde 628 bin 410 ton yaş çay alıp,
118 bin 573 ton kuru çay elde etmiştik. Bu yıl ise yaş
çay alımını 53 bin 233 ton artırarak 681 bin 643 tona
çıkardık. Kuru çay üretimimiz de 12 bin ton artarak 130
bin 500 tona yükseldi.
Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü
İmdat Sütlüoğlu, hasat dönemini basın mensuplarına
değerlendirirken şu bilgileri verdi:
GÜNLÜK IŞLEME KAPASITEMIZ
2 BIN TON ARTTI
KILOGRAM BAŞINA BARDAK SAYISINI
ARTIRACAĞIZ
“Günlük kapasite artışı, Çaykur’un yaş çay alımlarını ve
üreticiyi rahatlattı. Günlük 6 bin ton olan yaş çay işleme
kapasitemizi 8 bin tona çıkardık. Böylece çayı taze işleme fırsatı bulduk. Bugün kalitede çok iyi bir noktaya
geldik. Kalitede üreticilerimizin de dikkatiyle son birkaç
yıldır yükselişteyiz. Daha dikkatli davranarak çok daha
iyi seviyelere gelebiliriz. Biz çaydan, babalarımızın ekmek yediği gibi torunlarımızın da ekmek yemesini istiyoruz.”
“Dünya piyasasında 1 kilogram çaydan 700-800 bardak çay
çıkıyor. Türk çayı kalitesinin yanında 500-600 bardak çıkıyor.
Yeni denemelerle 1 kilogramdan 700-800 bardak çay elde
edebiliriz. Bu, dünya piyasasında bizi daha güçlü bir konuma
ulaştıracaktır.”
130 BIN 500 TON KURU ÇAY IŞLEDIK
“Çaykur olarak yaş çay işlenmesinin yanında ödemelerimizi de düzenli yaptık. Aldığımız yaş çay karşılığında
130 bin 500 ton kuru çay üretimi gerçekleştirdik. Üreticilere ise ödemelerimizi tamamladık.”
ÇAYKUR TARIHININ REKORU
TOPLAM 1 MİLYAR 76 MİLYON 107 BİN
TL ÖDEDİK
“Doğu Karadeniz’de 2015 yılı yaş çay sezonu oldukça verimli geçti. Sezon geç açıldığı halde verim yüksek oldu. Çaykur her geçen yıl üreticiyi daha da mutlu
ediyor. Her geçen yıl çok daha iyi duruma geliyoruz.
Randevulu sistem ve kota artırımlarıyla üreticilerimiz
çok daha keyifli bir yaş çay sezonu geçirdi. 2015 yılında toplamda 681 bin 643 ton yaş çay alarak Çaykur
tarihinin rekorunu kırmış olduk.”
“Organik tarım farkı olarak 21 milyon lira ödeme gerçekleştirdik. Aldığımız 810 kilogram beyaz çay karşılığı
283 bin 500 lira ödeme yaptık. Yaş çayda ödemeleri
ise çayı aldığımız ayın ertesi ay yaptık ve son olarak
eylül, ekim aylarında yaş çay ödemelerini tamamladık.
Kendilerinden aldığımız yaş çay karşılığında üreticilerimize toplam 1 milyar 76 milyon 107 bin lira ödeme
yaparak ödemeleri tamamladık.”
[18]
KASIM 2015
İHRACAT 1500’DEN 5 BIN TONA ÇIKTI
“İhracatımızı 1500 tondan 5 bin tona çıkardık. 50 ülkede Çaykur ürünleri satıyoruz. Kendimize göre çay kültürünü yabancı
ülkelere taşıyoruz. Avrupa’da Türk çayının sağlık yönünü anlattığımızda, üzerine kar yağan tek çay olduğunu belirttiğimizde
çok şaşırıyorlar. Bu da bizi hem daha güçlü, hem daha özel
kılıyor.”
RAKAMLARLA
2015 HASAT
DÖNEMI
• 681 bin 643 ton yaş çay alındı
• Yaş çay karşılığı üreticiye 1 milyar
76 milyon 107 bin lira ödendi
• 130 bin 500 ton kuru çay üretildi
• Günlük çay işleme kapasitesi 6 bin
tondan 8 bin tona çıktı
• 810 kilo çay tomurcuğu alındı
• 200 kilo beyaz çay üretildi
“didi” BİR BAŞARI HIKÂYESIDIR
“Ürün farklılığına yöneldik ve soğuk çayda çok iyi bir pazar
yakaladık. Soğuk çayda “didi”yle elde ettiğimiz başarının bir
benzeri dünyada dahi yok. Pazarda yer alan firmalar bizi taklit
etmeye başladı. Bu bir başarı hikâyesidir.”
HEDEF STEVYA FABRIKASI KURMAK
“Şimdi yeni bir ürünle piyasaya girmeye gayret ediyoruz. ‘0’ kalorili stevya üretimine başlıyoruz. Bu üretim, Çaykur’un dünya
piyasasındaki yerini daha da yukarı taşıyacaktır. Hedefimiz fabrikasını kurarak üreticinin çayın yanında stevya üretimi yapmasını da sağlamak. Çaya tatlı bir kardeş getirmek için çalışıyoruz.”
KASIM 2015
[19]
[hasat]
ÇAY CÜZDANI ARTIK
TARIH OLDU
Çaykur olarak çağ atlamamızı
sağlayacak yeni bir sisteme
geçtik. “Çay-Al” adı verilen
elektronik sistemle artık, çay
alım yerleri, eksperler ve çay
alımları anlık takip edilebiliyor
[20]
KASIM 2015
ÜRÜN KALITEMİZİN yanı sıra, iş yapma yöntemimizi
de bir dünya markası olma hedefiyle belirliyoruz. Geleneksel ürünümüz çayı, deneyimlerimizle toplar ve işlerken, teknolojinin sağladığı imkânları kullanıyoruz ve daima kullanma kararlılığındayız. Geride bıraktığımız hasat
döneminde bu sistemlerden birini daha hayata geçirdik:
Çay-Al.
Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü
İmdat Sütlüoğlu, üreticinin ve çalışanların hayatını kolaylaştıran, ürün kalitesine olumlu yansıyacak bu teknolojik gelişmeyle ilgili olarak kamuoyuna yaptığı açıklamada şu noktaların altını özellikle çizdi:
“Çaykur’un modern bir kuruluş olması noktasında yeni
uygulamalar başlattık. Klasik uygulamaların artık dışına çıktık. Yapılan modernizasyonla bütün fabrikaları ve
alım yerlerini kontrol etmeye başladık. Çay-Al sistemini
hayata geçirdik. Bu sistemle artık bütün çay alım işlemlerini takip edebiliyoruz.” İmdat Sütlüoğlu sözlerine şöyle
devam etti:
“Kurmuş olduğumuz Çay-Al sistemi öncesinde alım
yerlerinde işlenen çay akşam saatlerinde fabrikalara geliyor ve biz de ne kadar aldığımızı görebiliyorduk. Çay-Al
sistemiyle, alınan çayı anında görebiliyoruz.
Sistemde, çalışanın da takibini sağladık. Eksper işe gitmiş mi, gitmemiş mi, görebiliyoruz. Eski sistemde eksperlerin bazıları ayrımcılık yapabiliyor, kimi üreticilerden
az, kimisinden çok çay alıyordu. Merkezden bunu yüzde yüz takip edip önleyemiyorduk. Çay-Al ile ayrımcılık
yapılmasının tamamen önüne geçtik. Eksperler ne ka-
dar kontenjan ayrılmışsa o kadar çay alabiliyor.
Fazla çay almaları artık mümkün değil. Günlük
sadece yüzde birlik bir pay bıraktık. Artık eksperin
böyle bir lüksü kalmadı.
Çay-Al sistemiyle üreticiler cüzdan taşımıyor. Artık kartlı sisteme geçtik. Üreticilere sattıkları çaya
karşılık fiş veriliyor. Çay-Al sistemi, eksperlere ve
üreticilere verilen dijital kartlar ve mobil telefonlar vasıtasıyla çalışıyor. Ben de mobil haldeyken,
Çay-Al sistemindeki önemli bazı verileri izlemekteyim.”
KASIM 2015
[21]
[hasat]
ÇAY ALIMINDA MOBIL
DÖNEM BAŞLADI
ÇAY-AL SISTEMI NASIL ÇALIŞIYOR?
ESKI SISTEM NASILDI?
Eski sistemde üreticiler, günlük topladıkları yaş çayları alım yerlerine getiriyor, yaş çaylar
eksper kontrolünden geçtikten sonra tartılarak alınıyordu. Yaş çay tartı bilgileri, üreticilere
daha önceden fabrikalarca verilen üretici cüzdanlarına ve fabrikalara ulaştırmak üzere hazırlanan yaş çay alım apellerine, elle işleniyordu. Apeller fabrikalara ulaştırıldıktan sonra
bilgisayarlara işlenerek tahakkuk ve saha yönetimi yapılıyordu. Yaş Çay Alım Otomasyon
Sistemi (Çay-Al), işte bütün bu süreçlerin elektronik ortama alınmasına yönelik hazırlandı.
SISTEM AKSAR MI?
TÜRKIYE’YE ÖRNEK TEŞKIL EDECEK
Çaykur daire başkanlıkları ve yüklenici firmayla birlikte hazırlanan Çay-Al sistemi, Türkiye genelinde cep telefonuyla yapılan
en büyük projelerden biri olma özelliğini taşıdığı için, ülkemizdeki birçok saha uygulamasına model oluşturacak nitelikte,
örnek bir yapıya sahip. Projenin araştırma, hazırlık ve uygulamaya alma çalışmaları, mükemmel bir ekip çalışmasıyla iki yıla
yakın bir sürede tamamlandı.
HER ŞEY OTOMATIK
Çay-Al, akıllı cep telefonu, fiş yazıcısı, eksper kartı, üretici
kartı, elektronik kantar gibi bileşenlerden oluşuyor. Sistem,
online ve offline çalışma özelliğine sahip, merkezdeki veri
tabanıyla entegre çalışıyor. Sahada yapılacak işlemler merkezden yönlendirilebiliyor, sahada yapılan işlemler de merkeze iletilebiliyor. Merkeze gelen bilgiler, üretici programıyla
entegre çalışması sağlanarak manuel yapılan yaş çay kayıt
girişine gerek duyulmadan otomatik olarak aktarılıyor.
[22]
KASIM 2015
Çay-Al sistemi, ilgili fabrikalarda görevli
memurlara ve çay eksperlerine gerekli
eğitimler verildikten sonra uygulamaya
alındı. Sistemin aktif çalışmasını sağlamak,
sahada oluşacak sorunları anında
karşılamak üzere bir grup teknik ve idari
personel hizmet veriyor. Sistem, 40 yaş
çay fabrikasına bağlı bütün alım yerlerinde
aktif olarak çalışıyor. Diğer beş fabrikada
da teknik çalışmalar devam ediyor.
Sistemin sürekliliğini sağlamak üzere her
türlü teknik ve idari altyapı tasarlanarak
uygulamaya konuldu.
Üreticiye ait olan ve alım esnasında kullanılacak
bilgiler, merkezde bulunan sunuculardan otomatik
olarak sisteme gönderiliyor. Eksper alım yerine gittiğinde kendisine verilen kartı sisteme gösteriyor.
Böylece eksperin alım yerine hangi saatte gittiği ve
alımın hangi eksper tarafından yapıldığı sistemde
görülebiliyor. Yüz tanıma sistemiyle kendisini tanıttığında ise programa erişim işlemleri gerçekleşiyor. Bu şekilde gerek eksperin yönetilmesi, gerekse
sistem güvenliği maksimum düzeye çıkarılıyor.
Eksperin bir üreticiye ait kartı sisteme okutmasıyla
birlikte o üreticiye ait kota, kontenjan, çaylık alanı,
randevu günleri, günlük satın alınacak yaş çay miktarı gibi bilgiler eksperin elindeki cep telefonunun
ekranına anında geliyor. Bilgilerin sistem tarafından kontrol edilmesinin ardından ya alım işlemi ya
da ret işlemi yapılıyor.
Sistemin belirlediği kriterlere uygun alım yapıldıysa, üreticiye fiş çıktısı veriliyor. Fiş basıldıktan
sonra, üreticiye ait bu bilgiler, eksper müdahalesi
olmadan merkeze iletiliyor. Bu şekilde alım yerlerinde yapılan bütün alım işlemleri ve eksperin faaliyetleri Genel Müdürlük’te ve fabrika merkezlerinde anlık olarak izleniyor.
Genel Müdürlük’te ve fabrikalarda, alım yerlerine
ait sayısal verilerin yanında, harita sistemi üzerinde
alım yerlerinin son durumunun online olarak izlenmesini sağlayacak görseller bulunuyor. Üreticilere
ait yaş çay bordroları alım yerlerinde elektronik
sunulan veriler üzerinde otomatik olarak, zaman
kaybı yaşanmadan hazırlanıyor.
KASIM 2015
[23]
[tedarikçilerimiz]
Çağrı Marketler Zinciri Satınalma Müdürü İlker Dişçeken
ve şekilleri çok yakıştı. Organik çaylar da farklılığını raflarda hissettirdi. Gün geçtikçe satışları artmaya devam ediyor.
ÇAYKUR REKABET ETMIYOR,
KATEGORIYI BÜYÜTÜYOR
Yeni ürünler ve hizmetler satışlarınıza nasıl yansıyor?
Çaykur’un bantlama aktiviteleri tüketiciye aslında ürünü tanıtıyor. “didi”nin dökme çaya bantlanmış olması, “Soğuk çay olur
muymuş?” diye düşünen müşterinin bu ürünü kullanmasından
sonra satışını da artırıyor. Şeker bantlamaları, ürün satış fiyatı
algısını iyileştiriyor.
En çok hangi Çaykur ürünü talep ediliyor?
Çaykur Rize, Tiryaki, Ramazan ve “didi”.
Çayın ekonomik anlamda nasıl bir önemi var sizce?
Çay üretiminde dünyanın ilk beş ülkesi arasındayız. Çay, üreticisini, işleyicisini, satıcısını ve tüketicisini mutlu eden bir tarım ürünümüz. Uygun iklim koşullarında, verimli topraklarda üretmeye
istekli olan çiftçimize destek ve eğitim verilmeli. Üretim tonajının
ve ihracatın artırılması Türk çayının değerini yükseltecektir.
“Çaykur’un müşterisi
markasını kolay
kolay değiştirmiyor.
Markaya güven üst
düzeyde. Türkiye’de
gıda kategorisinde
tüketicinin
bütünleştiği ilk
beş markadan biri
diyebilirim”
[24]
KASIM 2015
ÇAYKUR’UN tedarikçi şirketlerinden Çağrı
Marketler Zinciri’nin Satınalma Müdürü İlker
Dişçeken son iki yılın yıldız ürünlerinin Çaykur
Ramazan Çayı ve “didi” olduğunu söylüyor.
İki ürünün kendi kategorilerindeki rakiplerden
pay almak yerine kategoriyi büyüttüğünü ve
bu durumun da herkesi memnun ettiğini vurgulayan Dişçeken Çaykur’un dinamik yapısının özel sektörü de canlı tuttuğu görüşünde…
İlker Dişçeken, ”Çaykur yıllardır uyguladığı
standartla, bence dünyanın bütün ülkelerinde tanınmayı ve olmayı hak eden markamız.
Ve ben, bunun bir gün olacağına samimiyetle
inanıyorum” diyor.
Şirketiniz hakkında bilgi verir misiniz?
1980’lerde İstanbul’un Üsküdar semtinde
hizmet vermeye başlayan Çağrı Gıda, ikinci
mağazasını Kadıköy Yenisahra’da, üçüncü
mağazasını ise Kadıköy Küçükbakkalköy’de
açtı. Kurulduğu ilk yıldan bu yana perakendecilik anlayışını kaliteyle birleştiren ve değişen
trendlere hızlıca ayak uyduran Çağrı Gıda,
yerel zincirde 43 şubesi ve indirim markette
ise “Çağrı Semt” olarak 200’ü aşkın şubesi ve 3 binden fazla çalışanıyla müşterilerine
hizmet veriyor. Her geçen gün bünyesine
yeni mağazalar katmaya ve müşterilerine
“Sınırsız Müşteri Mutluluğu” ilkesiyle kaliteli
ürün ve hizmet sunmaya devam ediyor.
Bugüne kadar Çaykur ile yaptığınız işbirliğini anlatır mısınız?
Çaykur’la işbirliğimiz, genel ticaret kuralları içinde, etik davranışlar, karşılıklı destek
ve anlayışla her yıl artıyor. Her hafta düzenli
olan sipariş görüşmeleri, stok kontrolleriyle
kategoriyi de canlı tutuyoruz. Çaykur’un bu
kategoride dinamik kalması, özel sektörün
de canlı kalmasını sağlıyor. Bu da hem mik-
tar, hem de ciro artışını sağlıyor. Özellikle son üç yıldır genel
pazar payı büyümesinin üstünde olan Çaykur satışlarımız, bu
işbirliğinin en anlamlı sonucudur.
Çaykur’u bir marka olarak değerlendirir misiniz?
Çaykur yıllardır uyguladığı standartla, bence dünyanın bütün ülkelerinde tanınıp, oralarda yer almayı hak eden markamız. Ve
ben, bunun bir gün gerçekleşeceğine samimiyetle inanıyorum.
Tüketicilerin Çaykur ürünlerine yaklaşımı nasıl?
Öncelikle Çaykur’a karşı kimsenin kafasında soru işareti yok.
Çay demlemeyi doğru bilen tüketici, damak tadına ya da bütçesine uygun olan Çaykur ürününü tercih ediyor.
Son iki yılın yıldız ürünleri Çaykur Ramazan Çayı ve “didi”... İkisi
de kendi kategorilerindeki rakiplerden pay almak yerine kategoriyi büyüttüler. Bu da herkesi memnun etti.
Çaykur’un yeni ürünlerini, ambalajlarını nasıl buluyorsunuz?
Özellikle “didi” ambalajı başarılı. O kategoriye ambalaj renkleri
Çaykur’u bir marka olarak değerlendirir misiniz?
Çaykur, sektörün lideridir. Bu konumunun en önemli nedenleri,
yılların markası olması ve kalitesini hiç bozmamasıdır. Bu durum, iyi çay üreticilerinin artmasını da sağlıyor.
Çaykur ürünlerine, satış hızlarının yüksekliği nedeniyle reyonlarımızda daha fazla yer veriyoruz. Bu durum “didi” için de geçerli.
Yeni açılan çeşitlerde satışı artan ürünlerin raf paylarını da artırıyoruz.
Çaykur ürünlerinin marketinizde satış seyri nasıl?
Son iki yıldır genel çay kategorisinde tonajda yüzde 5 büyümekteyiz. Çaykur’un ortalaması da böyle… Soğuk çayda ise
geçen yıl yüzde 40 oranındaki artış, bu yıl yine bu rakama yakın
seviyede devam ediyor. Artışlarımızı, doğru raf yönetimi ve mağazalarımızın destekleriyle gerçekleştiriyoruz.
Müşterilerinizin Çaykur ürünleri hakkındaki düşünceleri
nelerdir?
Çaykur’un müşterisi, markasını kolay kolay değiştirmiyor. Markaya güven üst düzeyde. Türkiye’de gıda kategorisinde tüketicinin bütünleştiği ilk beş markadan biri diyebilirim.
Şahsen çay ve Çaykur hakkındaki düşüncelerinizi, duygularınızı öğrenebilir miyiz?
Çay, Türk milletinin vazgeçilmezi, Çaykur ise bu milletin iftihar
edeceği büyük markasıdır. İkisini de çok seviyoruz. İyi ki varlar.
Yabancıların “keşke bizde olsa” dedikleri iki önemli değer.
KASIM 2015
[25]
[çayınkaynağı]
R
ÇAYKU ININ
LER
TELSIZI NEREDE
ANTEN IYOR
BIL
UZ?
N
U
S
U
M
Çaykur fabrikalarının
zirvesi:
SELIMIYE ÇAY
FABRIKASI
SELIMIYE ÇAY FABRIKASI’NIN yüksek bir bölgede
bulunması, çayının kalitesini de olumlu yönde etkiliyor.
Rakım farkı, bölgedeki çayın ekstratının diğer bölgelerden daha yüksek olmasını sağlıyor. Bu konumun çay açısından dezavantajı ise, bitkinin lif oranının yüksek olması
nedeniyle randımanının da düşük kalması… Selimiye çayının miktarı az ama aroması yüksek.
Çaykur’un orta büyüklükteki fabrikalarından biri olan Selimiye Çay Fabrikası’nda 16’sı memur, 18’i kadrolu olmak
üzere 211 personel görev yapıyor.
Fabrikanın makine parkı 135 ton/gün’lük, bununla birlikte
günde 140 ton çay işleniyor. Hatta çay miktarının çok olduğu dönemlerde 150 ton/gün’e kadar çıkılabiliyor. 3 bin
üreticisi bulunan fabrika, 44 alım yeriyle hizmet veriyor.
Fabrikanın kapalı alanı 18 bin 950 metrekare, hinterlandı
43 dekar.
Selimiye Çay Fabrikası’nın idari binası ve sosyal tesisleri
kısa bir süre önce yenilendi, sahaları betonlandı, lif alanına iki tane havuz yapıldı. Üretim artığı çay bu havuzlarda
tutuluyor ve Çaykur Genel Müdürlüğü’nün onayıyla yeniden değerlendirmeleri amacıyla üreticilere gübre olarak
sunuluyor. Önümüzdeki aylarda soldurma ünitesi yeniden
dizayn edilecek. Tasnif bölümü krom elekle yenilenecek.
Tüm fabrikanın boyanması da Selimiye’nin iş listesinde
bulunuyor. Soldurmadaki ve tasnifteki bu yenilemeler
fabrikanın ürettiği çayın kalitesini de elbette artıracak.
Selimiye Çay Fabrikası, Çaykur’un, deyim yerindeyse, kartal
tepesi; en yüksek rakımdaki fabrikası. Bu özelliği, Selimiye Çay
Fabrikası’nı Çaykur’un diğer fabrikalarından bir başka nedenle
de ayırıyor: Çaykur’un santral telsizinin anteni de burada...
[26]
KASIM 2015
KASIM 2015
[27]
[çayınkaynağı]
ÇALIŞANLARIMIZIN GÖZÜNDEN
SELIMIYE FABRIKASI
EMRE KORKMAZ
Çaykur bizim için çok değerli
18 senedir Selimiye’deyim. Kıvırmanın başında
üç kişi çalışıyoruz. Eskiden bütün işler daha
da zordu; çünkü elle yapılıyordu. Şimdi
makineler sayesinde çayın kalitesi de arttı. Ben
hayvancılıkla da uğraşıyorum ancak Rize’de
çaydan başka alternatif olmadığını görüyorum.
Rize’nin ve Karadeniz’in gerçek değeri olan
Çaykur hepimiz için çok değerli.
Çaykur Selimiye Fabrikası’nı ziyaret ederek çalışanlarımızın halini hatırını sorduk. İşlerini
aksatmadan yapan, zorlu görevlerini başarıyla yerine getirirken Çaykurlu olmanın sorumluluğunu
bir an bile akıllarından çıkarmayan tüm çalışanlarımıza kolaylıklar diliyoruz.
MEHMET TURAN
Çay bu toprağın meyvesidir
DOĞAN TERZI
Çaykur’a 1992 yılında katıldım ve mevsimlik
personel olarak çalışmaya devam ediyorum.
Aradan geçen süreçte fabrikalarımızın ve üreticiye
yönelik sistemlerin yenilendiğine tanık olduk. Çay
alım süreçlerindeki randevu sistemi çok iyi oldu.
Çayın kalitesini artırmaya yönelik yenilikleri de çok
önemsiyorum. Atılan tüm adımlar hepimiz için iyi
sonuçlar doğuruyor. Kurumumuzun yakın zamanda
daha da güçleneceğine yürekten inanıyorum.
Elimizdeki çayı yurtdışına bile veriyor olmamız,
kaliteli çayımızı pazarlamaya başlamamız bizi
sevindiriyor. Tüketici ne kadar kaliteli çay alırsa,
ne kadar satabilirsek o kadar başarılıyız demektir.
Çaykur bizim için çok önemli, çünkü toprağımıza ve
havamıza uygun ürünü doğru şekilde üretmemize
olanak veriyor.
DOĞAN TERZI
CEM BAYER
CEM BAYER
Gerçek çayla burada tanıştım
Rize iş imkânları açısından çok sınırlı bir bölge; biz eşimin görevi
nedeniyle Ankara’dan buraya taşındık. Ziraat mühendisiyim, burada
vardiya mühendisliği yapıyorum. İşletmenin bütün safhalarından ve
üretimden sorumluyum. İşimden oldukça memnunum. Rize’yi çok
iyi bilmediğim için Selimiye’yi tesadüfen yazdım. İyi ki öyle olmuş,
diyorum. Bütün çalışma arkadaşlarım üstün bir iş ahlakıyla ve
sorumluluk bilinciyle çalışıyor. Hepsi biz talimat vermesek bile işleri
yönetebilecek kapasitede. Bu bölge Çaykur’un en yüksek rakımdaki
fabrikası olduğu için çay kalitesi de çok iyi bir noktada. Çay içmeyi çok
seviyordum ama çayla asıl tanışmam bu fabrika sayesinde oldu. Artık
şekersiz içtiğim için çayın gerçek tadını ve aromasını alabiliyorum.
Zaman geçtikçe ürün gamımız genişliyor, marka bilinirliğimiz gelişiyor.
Her kadememizle, her alanda çok iyi gidiyoruz.
RKMAZ
EMRE KO
Çaykur Karadeniz’in tamamını etkiliyor
Rizeli olup da Çaykur’a gönülden bağlılık duymayan
tek bir kişi yoktur. Kentimizde her evde en az bir
emekli varsa bunda Çaykur’un katkısı büyüktür.
Aslında Artvin’den tutun Sinop’a kadar bölgedeki
birçok insan Çaykur’da çalıştığı için kurumumuzun
Karadeniz’in tamamını etkilediğini söyleyebilirim. Evim
fabrikamıza 10 dakika uzaklıkta. 27 yıldır Çaykur’da
çeşitli konumlarda çalışıyorum. Son bir yıldır da
Selimiye Fabrikamızdayım. Çaykur’un son yıllarda
attığı adımlarla kendini yenilemesi bizi mutlu ediyor.
Bu sayede geleceğe daha umutlu bakıyoruz.
MEHME
T TURA
[28]
KASIM 2015
N
KASIM 2015
[29]
[hobi]
Çaykur sayesinde daha çok
resim yapabiliyorum
Dedesinin ve amcasının Çaykur’dan
emekli olduğunu belirten Ortapazar Çay
Fabrikası’ndan Cihan Temizkan, “Fabrikada
çok iyi bir arkadaşlık bağımız var. Herkes
işini severek yapınca hem verimlilik hem
de nitelik anlamında çok iyi bir seviyeye
ulaşmış olduk. Çaykur sayesinde hayatım
düzene girdi, resim yapmaya daha çok
vakit bulmaya başladım” diye konuştu.
Çaykur’da çalışmaya başlayınca kendi işinize
son mu verdiniz?
Aslında biraz da mecbur kaldım. Yeni yasal düzenlemelerle bu tür işleri özel belgelere sahip insanların
yapmasına karar verildi. Ben de bırakıp daha düzenli bir işe girmek istedim. Aynı dönemde kurayla
Çaykur’da çalışma fırsatını yakalayınca da kendi
işimi askıya aldım.
Çaykur’da çalışmaktan memnun musunuz?
Memnun olmaz mıyım? Bir kere Çaykur çalışanı
olmak büyük bir gurur kaynağı. Ayrıca Ortapazar
Fabrikası’nda olduğum için çok mutluyum. Fabrikamızın yakınında oturuyorum. Burası güzel bir
yerleşim yeri… Fabrikamız da çalışmak için son derece iyi bir tesis. İçerideki arkadaşlığımız, dayanışmamız ve memnuniyetimiz de üst seviyede.
Sizi tanıyabilir miyiz?
Doğma büyüme Rizeliyim. Liseden mezun olduktan sonra
uzun süre kendi işimi yaptım. Sigorta hizmeti verdiğim küçük
bir yerim vardı. İnsanların trafik sigortaları gibi evraklarının takibine ve yönetimine ilişkin hizmetler verdim. Bu yıl nasip oldu
ve Çaykur’a katıldım. Halimize çok şükür, burada daha iyi bir
iş ve çalışma ortamı buldum kendime.
[30]
KASIM 2015
Fabrikadaki görevinizi öğrenebilir miyiz?
Tasnif bölümündeyim. Gelen çayların çuvallara konulmasından ve paketlemeye gönderilmesinden
sorumluyum. Bunun yanında başka sorumluluklarımız da oluyor elbette. İş olsun da çalışalım… Biz
halimizden memnunuz.
Küçüklüğümden bu yana çalıştığım için fabrikaya
geldiğimde neyle karşılaşacağımı biliyordum. Yine de Çaykur’un
imkânlarını ve tesisini görünce şaşırdım. Eskiden çay üretimini,
toplamadan sonra yapılan basit bir işlem olarak görüyordum.
Çaykur ailesine katıldıktan sonra kırımı, tasnifi derken çay üretiminin ne kadar hayranlık uyandırıcı bir süreç olduğunu gördüm.
Arkadaşlar sağ olsun, canla başla çalışıyorlar. Fabrikamızda
çok iyi bir arkadaşlık bağımız var. Herkes işini severek yapınca hem verimlilik hem de nitelik anlamında çok iyi bir seviyeye
ulaşmış olduk.
Hobinize gelecek olursak… Resim sevdanız ne zaman ve
nasıl başladı?
Resim yapmak kendimi bildim bileli benim için önemli bir uğraş.
İlk başta suluboyayla manzara resimleri yapıyordum. Sanırım
ilkokul yılları… O tarihlerde öğretmenim yeteneğimi keşfetmişti.
Beni çok cesaretlendirmiştir. Ne yazık ki resim alanında eğitim
alma fırsatım hiç olmadı. Zorluklara ve yokluklara rağmen kendimi geliştirdim. Bu sevdadan hiç vazgeçmedim.
Bugün nasıl devam ediyorsunuz?
İçimden geleni, farklı malzemelerle bir sanat eserine çevirmek
bana çok cazip geliyor. İlkgençlik yıllarım… Evde otururken duvar gözüme ilişti. İçimden “Buraya bir resim yapmalıyım” diye
geçirdim. O tarihlerde çok fazla belgesel izliyordum. Onların da
etkisiyle doğal hayata dair bir resim yapmaya karar verdim. Safari yapılan yerler, vahşi hayvanlar, muhteşem bir doğa… Duvar resmini tamamlayınca insanlardan ilgi gördü. Büyük olması,
renkleri ve kompozisyonu insanları cezbetti. Bir de etrafta böyle
bir şey görmemişler, herkes şaşırdı. Birçok insan kendilerine de
resim yapmamı istemeye başladı.
yüklüğü de en az renkler ve kompozisyon kadar önemlidir benim için. Televizyonda büyük ekrana bakmak ya da canlanan
ekranın içine girip üç boyutlu bir filmi izlemek gibi geliyor bana.
O yüzden duvar resmi yapmak beni daha çok mutlu ediyor.
Duvar resimlerini kimlere yapıyorsunuz?
Yaptığım ilk duvar resmini bir arkadaşım çok beğenmiş, ardından da çocuğunun doğum gününe yönelik başka bir resim
yapmamı istemişti benden. Sonra isteyen arkadaşların sayısı
hızla arttı. Eskiden işlerin yoğunluğu dolayısıyla koşturduğum
için resim yapmaya zaman ayıramıyordum. O günlerde çoğu
arkadaşı geri çevirmek zorunda kaldım. Umarım bundan sonra
çok daha fazla insanı sevindiririm.
Çaykur sayesinde hayatım düzene girdi, resim yapmaya daha
çok vakit bulabildim. Bu da benim için ayrıca bir motivasyon
kaynağı.
ÇAYKUR HAKKINDA NELER SÖYLEMEK
ISTERSINIZ?
Rize’nin yüzde 70’i çayla geçinen insanlardan oluşuyor.
Bölge halkının çoğu ya Çaykur’dan emekli ya da bir şekilde
burasıyla bir iş yapıyor. O yüzden Çaykur’un bölgemize
katkılarını kimse tartışamaz.
Zamanla resimlerin konusu da değişmiş…
İnsanın karakteri gibi yaptığı işler de değişiyor elbette. İlk duvar resmini yaptığımda çok acemiydim. Duvar boyası gibi basit
malzemeler kullanıyordum. Zamanla malzemeleri tanıdım, kullandığım malzemeleri zenginleştirdim. Bugün detaylar için sprey
boya kullanıyor, straforlarla üç boyutlu figürler oluşturuyorum.
Böyle çok daha etkileyici bir resim çıkıyor ortaya. Strafor gibi
malzemelerle elde ettiğim taş deseni sayesinde gerçekçi bir his
oluşturarak insanları etkiliyorum.
Bir resmin yapılması ne kadar zamanınızı alıyor?
Konunun ve tekniğin zorluğuna göre değişir elbette. Bir ay süren de oluyor, üç günde tamamlanan da… Aşağı yukarı bir haftayı geçtiğini söyleyebilirim. Mevsimde yoğun çalıştığımız için
çok fazla resim yapmaya vakit bulamıyorum. Kış aylarında ise
eve erkenden geçip resme odaklanabiliyorum. Kahve alışkanlığım veya başka bir hobim yok.
Biraz daha büyük resimlerle uğraşmayı seviyorum. Tuvalin bü-
KASIM 2015
[31]
[paydos]
Çaykur’u tadan
başka çay içemez
Çamlı Çay Fabrikası’nın çay ocağında çalışan ve burada
ziyaretçilere de hizmet veren Enbiya Çakır, “Lezzet
konusunda mütevazı olamayacağım, burada çay içip
de beğenmeyen turistle karşılaşmadım. Hatta çoğu
ziyaretçimiz, ‘Bu saatten sonra Çaykur’dan başka çay
içmeyiz,’ diyorlar. Çayımızın damak tadını alan bir daha
başka çaya alışamıyor.”
Çaykur’daki görevinizi öğrenebilir miyiz?
Çay ocağında görevliyim, yani bir anlamda 20 yıllık mesleğimi
icra ediyorum. Bu fabrika, insanların ziyaret etmesi bağlamında
Çaykur’un sayılı tesislerinden biridir. Halka ve turistlere açıktır. Öyle
olunca burada bana çok iş düşüyor. Turlar geliyor, yerli-yabancı turistlere hizmet sunuyoruz. Çay sunmanın yanı sıra Çaykur’u ve çaylarımızı da tanıtıyoruz. Özellikle yaz ve bahar aylarında çok sayıda
misafirimiz olur. Doğal olarak insanlar çayın nasıl üretildiğini merak
ediyor. Gelenlere ikramda da bulunuyoruz.
Enbiya Çakır, uzun yıllardır çay ocağı işleten,
deneyimli bir esnaf. Bu yılın başlarında kurayla Çaykur’da işbaşı yapan Çakır, Çamlı Çay
Fabrikası’nda çay demlemeye devam ediyor. Ziyaretçilere açık sayılı tesislerimizden biri olan fabrikanın çay ocağında sadece çalışanlarımıza değil,
yerli-yabancı çok sayıda turiste de hizmet sunuyor. Turistlerin ürünlerimize büyük ilgi gösterdiğini
anlatan Çakır, sorularımızı içtenlikle yanıtladı.
Sizi tanıyabilir miyiz?
18 yıllık esnaf olarak çay ocağı işletmeye devam ediyorum. Bir yandan da çay üreticisiyim.
Çaykur’a bu yıl katıldım. Yani çok yeniyim. Kuradan adımız çıkınca çok sevindik, kısmet oldu
Çaykur’da çalışmaya da başladık.
[32]
KASIM 2015
Turistlerin ilgisi nasıl?
Çay servisi yaptığımız, çayımızı ve fabrikamızı tanıttığımız tüm turistlerden çok olumlu geri dönüşler alıyoruz. Lezzet konusunda mütevazı olamayacağım, burada çay içip de beğenmeyen turistle karşılaşmadım. Özellikle Arap turistler büyük ilgi gösteriyor. Fabrikamızı
anlatıyoruz. Çaylarımızı çok beğeniyorlar. Ortadoğu’dan gelen turistlerimiz “Bu saatten sonra Çaykur’dan başka çay içmeyiz,” diyorlar.
Çayımızın damak tadını alan bir daha başka çaya alışamıyor.
Çaykur’un hangi çaylarını kullanıyorsunuz?
Burada Çaykur 2 Numara kullanıyoruz. Paket olarak öneri isteyenlere de Altınbaş’ı tavsiye ediyorum. 18 yıldır çay ocağı işletiyorum.
Kendi yerimde 11 yıldır Çay Çiçeği ve Filiz, altı yıldır Altınbaş kullanıyorum. Özel sektörü asla ocağıma koymadım. Dışarıda 2 Numara
bulamayacaklarına göre Altınbaş’ı kullanabileceklerini söylüyorum.
Altınbaş’ın tadı yüzde 90 oranında 2 Numara’ya yakındır.
Çaykur tesisleri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bu mahallede doğup büyüdük. Daha ilkokul yıllarında fabrikayı gezmiştim. Üretici sıfatıyla işimiz olduğunda tesislere
geliyordum. Fabrika süreçlerini biliyorum. Ağabeyim de 13
yıldır burada çalışıyor. Tesisi ister istemez tanımış oldum.
Ailedeki ikinci Çaykurlusunuz…
Aslında babam da Çaykur’da kamyon şoförü olarak görev
yaptı. Sonrasında yine buradan emekli oldu. Ben mevsimlik personel olarak çalışıyorum. Üçüncü sürgünün ardından
kendi işlerime geri dönüyorum.
Ziyaretçilerinizi ağırlarken nelere dikkat ediyorsunuz?
Tesislerimizi çok sayıda bürokrat ve devlet adamımız da
ziyaret etti. Biz burada Çaykur’u temsil ettiğimizin bilincindeyiz. Markamızı iyi tanıtabilmek için elimizden geleni yapıyoruz. Misafirlerimizi en iyi şekilde, güler yüzle ağırlamak ve
kendilerine markamızı anlatmak en önemli görevimiz.
Çayı iyi demlemenin sırrı nedir?
Çay demlerken el becerisi çok önemlidir. Suyu döküş hızınız,
hareketleriniz ve demleme tekniğiniz... En küçük detay bile çayın kalitesini etkiler.
Kendi çay ocağınızdan da bahseder misiniz?
1993 senesinde babam tarafından açılan çay ocağını 1997’de ben devraldım. O tarihten bu yana
devam ediyorum. Merkezdeyiz… Orada çalışmanın
bugün Çaykur’daki işimize de katkısı oldu elbette.
18 yıllık esnaflığımız var, deneyim el tadını ve demlediğiniz çayın kalitesini etkiler. Misafirlerimizi ağırlamayı, en iyisini sunmayı biliyoruz. İşin bütün inceliklerini
kendi çay ocağımda öğrendim ve şimdi Çaykur’da
uyguluyorum.
Çaykur’a dair neler söylemek istersiniz?
Çaykur bizim olmazsa olmazımızdır. Çaykur bizim
geçim kaynağımızdır. Öyle bir kurum düşünün ki bir
bölgedeki insanların yüzde 80’i bir şekilde oradan
geçinsin. O kurumla iş yapsın… İşte Çaykur bu bölgenin böylesine önemli bir can damarıdır. Allah devletimizden razı olsun. Tüm imkânları sunuyor bize.
KASIM 2015
[33]
[pozitif]
hareketli. İnsanlarla konuşabildiğim, iletişim halinde olabildiğim
için çay ocağını daha çok sevdim. Hem burada taze çayımı içebiliyorum. Ocağımızda çay hep tazedir.
İşinizi seviyorsunuz…
Çayla ilgilenmeyi, insanlara hizmet sunmayı seviyorum. Biri çay
ocağına geldiğinde konuşmayı, hal hatır sormayı ihmal etmem.
İnsanlar da beni sever, çayımın taze olduğunu bilir.
Misafirlerimi güler yüzle, sohbetlerine karşılık vererek ağırlıyorum. Bu da bir farklılık oluşturuyor elbette. Çay ocağında bir
arkadaşımızla birlikte çalışıyoruz. O da benim gibidir, insanlara
değer üretmeyi çok sever. İyi bir takım çalışmasıyla fabrikamızın
verimliliğine katkı sağladığımıza, insanları mutlu edebildiğimize
inanıyorum.
Bu iş size neler kattı?
Bir anlamda insan sarrafı gibi olduk. Herkese istediği çayı vermek, gönülleri kırmadan çalışabilmek için karşınızdaki insanları
tanımak zorundasınız. İnsanlarla iletişim halinde olunca kendiliğinden geliyor bazı bilgiler. Bu iş sayesinde kimseye karşı önyargılı olmamak gerektiğini gördüm.
ÇAYKUR BIZIM
HAYATIMIZ
Çayı ve üreticilerin duygularını yakından
bildiğini anlatan Çaykurlu Gülten
Bal, “Çaykur ürünleri hayatımızın
vazgeçilmezi, kahvaltımızın ve
sohbetlerimizin eşlikçisidir. Çay ve
Çaykur hayatımızın tamamında var”
diye konuştu.
[34]
KASIM 2015
ÇAYKURLU Gülten Bal, Çay üretmeyi de çay demlemeyi de çok iyi bilen bir
isim. Ortapazar Fabrikası’nın çay ocağında görev yapan Gülten Bal, “Zorluklarına rağmen hayata hep güler yüzle bakıyorum,” diyor...
Sizi tanıyabilir miyiz?
Çaykur’a 18 yaşında katıldım. Hayata Çaykur’da atıldık, burada büyüdük. Evlendim, çocuklarım oldu. Çaykur’daki işime 1998 yılında, santralde
başladım. Sonra çay ocağına geçtim. Bu fabrikaya ise iki yıl önce geldim.
Görevime çay ocağında devam ediyorum. Çay ocağı santrale göre daha
İş dışındaki zamanlarınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Üç çocuğum var. İş dışındaki zamanımın büyük bir kısmını
onlarla ilgilenerek geçiriyorum. Okul toplantıları, ödevler, kişisel bakımları derken günler geçip gidiyor. Çocuklarımız küçük
olduğu için çok fazla zamanımı alıyor. Peşlerinde koşturmak,
onlara bakmak beni mutlu ediyor. Evde hep birlikte televizyon
izleriz. Zaman zaman birlikte yürüyüşlere çıkar, derdimizi tasamızı orada bırakırız. Karadeniz böyledir, köylere gittiğinizde
doğa size huzur verir. Ne kadar gam kasvet varsa, alır götürür.
Yürüyüp doğayla baş başa kalmak çok güzel bir duygu.
İyi çayın püf noktası nedir?
Önce suyu, sonra çayı koyacaksınız. Öyle çok daha berrak
ve lezzetli bir çay elde edebilirsiniz. Burada 2 Numara kullanıyoruz. Evde ise Filiz çay demliyorum. O da çok güzel oluyor.
Kaynamış çayın üzerine koyup çöktüğünde çay haşlanmadan demlenir. Onun tadına doyum olmaz.
Çaykur hakkında ne söylemek istersiniz?
Aynı zamanda çay üreticisiyim, mevsimde 3 ton çay elde
ediyoruz. Komşumuzla, ailece çay toplarız. Çayı ve üreticilerin duygularını çok iyi bilen bir insan olarak Çaykur’un Rize
için hayati bir önem taşıdığını söyleyebilirim. Böyle büyük bir
kurumda çalışabildiğim için Allah’a şükrediyorum. Çaykur’u
seviyorum ve burada kendimi gerçekten huzurlu ve mutlu
hissediyorum. İnsanın çalıştığı kuruma aidiyet duyması güzel
bir duygu. Ancak o zaman içiniz rahat olabiliyor ve işin hakkını
verebiliyorsunuz.
Umarım Çaykur hiçbir zaman özelleştirilmez. Gelecekte üretici ve çalışan açısından bunu iyi olmayacağına inanıyorum.
Çaykur ürünleri hayatımızın vazgeçilmezi, kahvaltımızın ve
sohbetlerimizin eşlikçisidir. Çay hayatımızın tamamında var...
Büyük bir dünya markasına dönüşen Çaykur’un çalışanı
olmak bana gurur veriyor. Çaykur’un hayata geçirdiği tüm
yenilikler, “didi” gibi ürünler bizim de ufkumuzu açıyor. Önümüzdeki yıllarda Çaykur markasının daha da büyüyeceğine,
dünyanın tamamına çayı tanıtan bir kurum haline geleceğine
inanıyorum.
Çay sizin için ne ifade ediyor?
Çay ikram etmek, sohbete çağırmak, misafir ağırlamak demektir. Çay insanlar arasında bir sevgi köprüsü kurulmasını
sağlar. Çay varsa hayat daha güzeldir. Çay aynı zamanda
ekmek paranızı kazanmaktır. Çok fazla insanın ekmek yediği
Çaykur’u kuranlardan Allah razı olsun. İnşallah Çaykur daha
da gelişir ve burada daha çok insan, daha uzun süreler boyunca çalışır.
KASIM 2015
[35]
[emekverenler]
Sizi tanıyabilir miyiz?
Çaykur’da çalışmaya 1968 senesinde başladım. 30 yıl boyunca çalıştıktan sonra emekli oldum. Ortapazar’da başladım. Aslında öğretmen olmak istiyordum… Öğretmen
Okulu’na da girmiştim… Ne var ki o yıl babamı kaybedince, biraz da mecburiyetten çalışmaya yöneldim. Askerlik
görevinin ardından buradan teknik kadro alınca çalışmaya
devam ettim. Şartlar öyle gerektirdi. Annem yalnız, birinin
ailenin başında durması gerekiyor. Çaykur sayesinde hayatımızı kurduk çok şükür.
Ne yapıyordunuz?
Teknik ustabaşı olarak görev yaptım. Fabrikada teknikle,
makinelerle ilgili olarak aklınıza gelebilecek her şeyden biz
sorumluyduk. Sonrasında farklı görevlerim de oldu.
1970’lerden günümüze, Çaykur teknik anlamda nasıl
değişti?
Teknik olarak kendimizi çok geliştirdik. 1968 ile 1990’lar
arasında çok büyük bir değişim var. Sonrasında daha da
gelişti. Benim başladığım yıllarda otomasyon yoktu. Çok
fazla el emeği kullanmak gerekiyordu. Kullanılan yakıt bile
iyi bir örnek… Benim dönemimde kömürle başladı. Fueloil,
mazot, buharlı kazanlar geldi. Sonra doğalgaz sistemleri…
Otomasyonun fabrikalarımıza gelmesiyle birlikte Çaykur’un
çehresi de değişmeye başladı. Fabrikalarımızda verimlilik
arttı, çayın kalitesi yükseldi.
DÜNYA MARKALARI
Çaykur ile
YARIŞAMADI
Özel markaların çıktığı ilk yıllarda Çaykur’un dünya devleriyle
yarışamayacağından korktuklarını anlatan Ahmet Turan, “Çok şükür
korktuğumuz olmadı ve dünya markaları bizimle yarışamadı. Hatta biz onları
geçip dünya markası haline geldik” diye konuştu.
[36]
KASIM 2015
Çayın kalitesi nasıl arttı?
Teknik ile birlikte çayın kalitesi de artıyor elbette. Önce
bahçede arttı, fabrikaların modernleşmesiyle ürün kalitemiz de yükseldi. Budama yasağı ile birlikte üretici bilinçlendi. Bunu halka biz anlattık. O zamanki müdürümüzün
görevlendirmesiyle biz halka anlatıyorduk budamayla ilgili
gerçekleri. 80’li yılların ortalarında başladı budama uygulaması. Onun ardından çaylıkların kalitesi arttı. Otomasyonla
birlikte de fabrikalardaki çayın kalitesi inanılmaz derecede
yükseldi. Bu gelişmeler elbette satışlarımızı da artırdı.
Çaykur’daki çalışma ortamınız nasıldı?
Çaykur’dan ve çalışma ortamımızdan çok memnunduk.
Birbirimizle dayanışmamız, kurumumuza verdiğimiz önem
sayesinde bütün zorlukların üstesinden gelmeyi başardık.
O yıllarda Çaykur’a girdiğinizde hayatınız değişir, düzene
girerdi. Benim de öyle oldu. Sadece iş garantisiyle ilgili
değil söylediklerim, fabrikalarımızdaki arkadaşlık ortamı da
bizi farklı kılıyordu. Herkesin birbiriyle ilişkisi iyi olduğu için
fabrikanın verimi de sürekli arttı. Aynı şekilde verimlilik artınca kurumumuzda huzur ve mutluluk da pekişti.
O günlerde hepimiz çok genç yaşta çalışmaya başlıyorduk. Çalışanları için bir okul görevi üstlenen Çaykur bizim
için büyük bir şanstı. Burada sadece iş değil, iş ahlakı ve
çalışma şevki de kazanırdık. Hâlâ da öyledir. Çaykur’da
çalışmak hepimiz için güvence altına alınmak anlamına
gelse de çok çalışmak ve işimizde başarılı olmak zorundaydık.
Çaykur’un yeni ürünleri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Yeşil çayı beğenerek içiyorum. Markanın akıllarda yerleşmesi için yeni ürünler geliştirilmesi çok iyi oldu. “didi”
bunun en güzel örneklerinden. Daha da ilerlememiz gerekiyor. Eskiden özel markalarla yarışamayız diye korkuyorduk. Çok şükür korktuğumuz olmadı ve dünya markaları
bizimle yarışamadı. Hatta biz onları geçip dünya markası
haline geldik. Bu, çalışanlarımızın emeğiyle oldu. Burada
yaşamın kaynağında çay var. Rize’nin özü çaydır. Bu bilinçle yaklaşıp çayı ve Çaykur’u gözümüz gibi korumalıyız.
Çaykur’u takip etmeye devam ediyor musunuz?
Emekli olsak da biz hâlâ Çaykurluyuz, öyle de kalacağız. O
yüzden Çaykur’un attığı tüm adımları takip etmeye, başarılarıyla sevinmeye devam ediyoruz. Çaykur’da çok güzel
işlere imza atılıyor. Üretici olarak randevu sistemini, tüketici
olarak da yeni ürünlerini çok beğeniyorum. Markaya yönelik çalışmalar da çok başarılı. Ürün kalitesi ve tanıtım çalışmaları sayesinde bir dünya markasına dönüşen Çaykur ile
gurur duyuyoruz.
EMEKLİLİKTE NELER
YAPIYORSUNUZ?
Çalışmaya çok erken yaşta başladığım için emekliliğimde
sonra başka bir iş yapmak istemedim. Balık tutarak, sporla
ilgilenerek geçiriyorum zamanımı. Balık tutmak kendi
başıma dinlenmeme ve stres atmama olanak veriyor. Hava
müsait olduğunda sandalla açılır, oltamı salarım. Eskiden
deniz kenarından sepetle topluyorduk balıkları. Deniz kirliliği
ve bilinçsiz avlanma balıkların sayısını azalttı. Yine de olduğu
kadar devam ediyorum balığa çıkmaya…
KASIM 2015
[37]
[Çaykur’danhaberler]
BEYAZ IKSIR
BU YIL TALEBI
KARŞILAMAYACAK
Bu yıl üreticilerden alınan 1100 kilo tomurcuktan 350 kilo civarında beyaz çay
üretildi. Türkiye’de ‘Beyaz iksir’ adıyla kilosu 4 bin liradan satılan beyaz çayda
düşük üretim nedeniyle talepler karşılanamayacak
Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, beyaz çayın ikinci üretim yılında kurumun 800, özel sektörün ise 300 kilo olmak üzere toplam 1100 kilo beyaz çay
tomurcuk aldığını açıkladı. Üretimin geçen yıla göre düştüğünü
belirten İmdat Sütlüoğlu şu bilgileri verdi: “Geçen yıl 1530, bu
yıl ise 1100 kilo beyaz çay alımı yapıldı. Rekolte düşüklüğünün
vatandaşların ürettikleri beyaz çayı kendilerine saklamasından kaynaklandığını düşünüyoruz. Üretim düşük olduğu için
tek kişiye çok fazla beyaz çay vermiyoruz. Herkes beyaz çay
alabilsin diye az miktardaki gramajlarda satış yapıyoruz. Tüm
talepleri karşılayamayacağız. Yurtdışından gelen taleplere de
cevap veremiyoruz. Öncelikle iç pazarı doyurabilmek istiyoruz.
Dünyaya açılırsak talebi karşılayacak kadar üretimimiz yok.”
İmdat Sütlüoğlu, beyaz çayın sağlık yönünden ne denli değerli
bir ürün olduğunu da anlattı:
“Diğer çaylarımız da sağlığa faydalı ancak bu daha konsantre bir ürün. Çayın tüm özelliklerini bünyesinde bulunduruyor.
Dünyada ’İmparatorların çayı’ olarak adlandırılan beyaz çayı
biz de ’Beyaz iksir’ diye markalandırdık. Şifa kaynağı olan beyaz çayı herkesin içmesini tavsiye ediyoruz. Gençleştirme, antioksidan, cilt yenileme ve kanseri önleme özellikleri dünyada
kanıtlanmış bir ürün.
Japonya’da yapılan araştırma sonrasında Türk beyaz çayında
kanserli hücreleri yok ettiği belirlenen ve ’JP53’ kod adı verilen
etken maddeye rastlanması sonrası başlatılan çalışmalar sürüyor. Uzun soluklu bir çalışma. Beyaz çay kısa zamanda gıda
desteği ürünü de olabilir. Ancak ilaç olabilmesi için birkaç yıl
alabilecek bir çalışma yapılması gerekiyor. Uluslararası mevzuat çerçevesinde yapılacak uygulamalar var. Bu çalışmaları
sürdürüyoruz.”
DOKU KÜLTÜRÜ EĞITIMI ALDILAR
Çaykur Genel Müdür Yardımcısı Dr.Turgay Turna ve beraberindeki altı kişilik heyet, 11-13 Kasım tarihlerinde Yeditepe
Üniversitesi Genetik ve Biyomühendislik Bölümü’nde açılan
çay alanlarının ıslahı kapsamında doku kültürü eğitimine katıldı. Eğitim programında Yeditepe Üniversitesi Sağlık A.Ş. Rize
Bölge Koordinatörü ve Yeşiltepe Organik Çay Projesi’nin yöneticilerinden Ahmet Ali Kork da vardı. Çaykur ekibi, Yrd. Doç.
Dr. Bahar Soğutmaz Özdemir’den teorik ve uygulamalı eğitim
gördü, YU-AGAM laboratuvarlarını da yerinde inceledi. Ekip
eğitimin son gününde, Yeşiltepe Köyü Organik Çay tarım sosyal sorumluluk projesi kapsamında, Rize’de Karadeniz Bölge
Müdürlüğü AR-GE ekibi ile hizmet veren Yeditepe Sağlık Hizmetleri A.Ş. merkez ofisini ve Yönetim Kurulu Başkanı Em-
[38]
KASIM 2015
rah İnce’yi makamında ziyaret etti. Ziyarette 2015 yılı Üçüncü
Ar-Ge raporunun son hali değerlendirildi. Ayrıca 2016 yılında
Yeşiltepe Köyü protokole dâhil edilerek, Dumankaya köylerinde çay hasadı zamanı Yeditepe Üniversitesi öğrenci kulüplerince belirlenecek istekli öğrencilerin çay hasadında çalışması
benimsendi. Öğrenciler, Rize’de çay hasadı, köy yaşamı ve
organik tarımın uygulamaları konularında bilgilenmeleri için en
az üç gün misafir edilecek. Hedef, öğrencilerin projeleri benimsemeleri, içselleştirmeleri... Üç gün süren eğitim sonunda
katılımcılara eğitime katıldıklarına dair sertifikaları verildi.
Paketleme fabrikası bodrum kat seviyesine çıktı
Çaykur olarak, dünyanın en modern ve kapsamlı çay paketleme fabrikalarından biri unvanıyla ülkemizin hizmetine sunmaya hazırlandığımız yeni çay paketleme fabrikasının inşaatı, Rize’nin İyidere ilçesinde devam ediyor.
Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, Eylül 2014’te ihaleyi alan AHES İnşaat Ticaret ve Sanayi A.Ş. ile
yapılan protokolün ardından inşaatı başlayan fabrikaya inceleme
gezisinde bulundu. İmdat Sütlüoğlu, bodrum kat seviyesine çıkılan
inşaat alanında, firma yetkilisi Süleyman Ekşi’den bilgi aldı. İmdat
Sütlüoğlu, kendi kendine yetebilecek şekilde projelendirilen fabrikanın, aynı zamanda yöreye değer katacak bir turistik merkez olarak da
tasarlandığını belirterek şu bilgileri verdi: “Rizemizin marka değerine
değer katacak, dünyanın en modern çay paketleme fabrikası olacak
tesisimiz yaklaşık 300 milyon TL’ye mal olacak. Tesis tamamlandığında 5.5 yıl gibi kısa bir sürede kendini amorti edecek. Dünyanın en
kapasiteli, en modern, en akıllı, en çevreci ve birçok daha “en”i bünyesinde bulunduran, otomasyonu son derece yüksek paketleme fabrikası olacak. İnşaat aşamasını anbean takip ediyoruz, belirlenen sürede inşaatı bitirip burayı Rizemize ve ülkemize kazandırmak istiyoruz.”
RIZELI OLIMPIYAT
ŞAMPIYONUNDAN VEFA ZIYARETI
1990 öncesi, Türkiye, Avrupa ve Olimpiyat şampiyonlukları bulunan milli
güreşçi Mehmet Akif Pirim, Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü, aynı zamanda Çaykurspor Kulübü Başkanı İmdat Sütlüoğlu’nu makamında ziyaret etti.
Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Türkiye Güreş Federasyonu Başkanlığı tarafından, bu yıl adına 5’incisi düzenlenecek olan, Uluslararası 14-15 Yaş Grekoromen Güreş Turnuvası için Rize’ye gelen Pirim, İmdat Sütlüoğlu’na, Türk
güreşine ve kendisi adına düzenlenen turnuvalara verdiği desteklerden
ötürü teşekkür etti ve Rize Yeni Şehir Spor Salonu’nda yapılan turnuvaya
davet etti. Pirim, güreşe Çaykurspor’da başladığını belirterek şöyle dedi:
“Başarımda Çaykurspor’un büyük katkısı vardır. Burası benim güreşe başladığım yerdir. Buradaki hocalarımın, üzerimde çok emeği vardır. Onlardan
aldığım temelle kendimi geliştirdim. Şimdi de adıma düzenlenen turnuvaya
yine destek vererek beni yalnız bırakmadıkları için başta Sayın Sütlüoğlu
olmak üzere tüm Çaykur camiasına teşekkür ediyorum.”
İmdat Sütlüoğlu da, Mehmet Akif Pirim’in ata sporu güreşteki başarısını
överek, “Kendi bağrımızdan çıkan ve dünya çapında başarılara imza atan,
28 yıl aradan sonra, Türkiye’ye Olimpiyat şampiyonluğunu kazandıran, ülkemizin, Rizemizin ve Çaykur’un adını duyuran milli sporcumuzla her zaman gurur duyduk,” dedi.
KASIM 2015
[39]
[Çaykur’danhaberler]
YOLLARDA ‘ÇAY
GÜVENLIĞI’
ANTRENÖRÜMÜZDEN
DÜNYA ÜÇÜNCÜLÜĞÜ
Giresun Emniyet Müdürlüğü, uzun yolda dikkatsizlikten kaynaklanan trafik
kazalarını önlemek için Çaykur ile işbirliği yaparak molalar düzenliyor
Çaykurspor Güreş Kulübü’nde yetişen ve
uzun yıllar Çaykurspor’da Güreş Antrenörlüğü yapan milli güreşçi Halil İbrahim Yağcı
Yunanistan’ın başkenti Atina’da gerçekleştirilen 2015 Yılı Dünya Veteranlar Grekoromen
Güreş Şampiyonası’nda Türkiye’ye dünya
üçüncülüğü madalyasını kazandırdı. 2015 Yılı
Veteranlar Dünya Şampiyonası’na 58 ülkeden
420 güreşçi katıldı. 97 kiloda güreşen Halil
İbrahim Yağcı, Amerikalı ve Kazak güreşçileri
yenerek bronz madalyaya uzandı.
Trafik kazalarının önemli bir kısmının insan hatasından kaynaklandığı bilinen bir gerçek. Hele ki uzun yoldaysanız… Bir
an önce menzile ulaşmak ister ve “ne kadar az mola, o kadar
çabuk varış” diye düşünürsünüz. Oysa kazaların temelinde dikkatsizlik, dikkatsizliğin altında da uykusuzluk, yorgunluk vardır.
İşte, Giresun Emniyet Müdürlüğü de bu sorunu çözmeye kararlı... Kurumun bulduğu çözüm ise Çaykur ailesi olarak bizleri
sevindirecek.
Giresun Emniyet Müdürlüğü, Giresun ilinden geçen Karadeniz
Sahil Yolu’nu kullanan uzun yol sürücülerinin iki saat araç kullandıktan sonra mola vererek dinlenme alışkanlığı edinmesini
sağlayıp, aracını yorgun ve dalgın halde kullanmasını önlemek
için “yorulunca mola verin, hayata mola vermeyin” projesini
hayata geçirdi. Bölge Trafik Ekipleri, Karadeniz Sahil Yolu’nun
Giresun bölümünde belirtilen yerlerde, özellikle bayram tatillerinde gurbetten gelen uzun yol sürücülerinin 10-15 dakika araç
dışında mola vermesini sağlıyor ve vücut kan dolaşımının nor-
[40]
KASIM 2015
RAFTİNG TAKIMIMIZA TEBRİKLER
male dönmesi, uykusuzluklarının ve yorgunluklarının giderilmesi
amacıyla Çaykur işbirliğiyle çay ikramında bulunuyor. “Mola”
yerlerinde görevliler tarafından eğitici ve bilgilendirici broşür dağıtımı yapılarak sürücülere tavsiyelerde bulunuluyor.
Giresun Emniyet Müdürü Uğur Öztürk, uygulamanın yapıldığı bayram tatillerinde Giresun’da ölümlü kaza yaşanmadığını
söylüyor. Öztürk, “Bu projemizdeki asıl hedefimiz; bayramların
acıya dönüşmemesi. Trafik kazalarının bir kader olmadığına,
dikkatli ve tedbirli olunursa bu kazaların ortadan kalkacağına
inanıyoruz,” diyor.
Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından Antalya’da gerçekleştirilen U-23 ve U-19 Open Rafting Şampiyonası’nda
Türkiye Şampiyonu olan Çaykurspor Rafting takımı,
Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel MüdürüÇaykurspor Kulübü Başkanı İmdat Sütlüoğlu tarafından
ödüllendirildi. 15 takım ve 130 sporcunun katıldığı turnuvada ayrıca Çaykurspor gençler takımı ise üçüncü oldu.
Makamında kabul ettiği takımımızı tebrik eden Çaykur
Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü ve Çaykurspor Başkanı İmdat Sütlüoğlu, “Raftingi Rize’ye kazandıran kişi olarak takımımızın başarılarıyla gurur duyuyorum.
Çaykur’a ve kulübümüze her yıl önemli şampiyonluklar
kazandıran sizleri kutluyor ve yakın gelecekte yapılacak
olan Rafting Dünya Şampiyonası’nda dünya şampiyonluğunu ülkemize kazandıracağınıza inanıyorum,” dedi.
KASIM 2015
[41]
[çaydurakları]
ASIRLIK ÇAY GELENEĞI
Eminönü ilçesinin, hatta İstanbul’un tam kalbinde yer
alan Gülhane Parkı, Topkapı Sarayı’nın hemen yanı
başında gizli bir hazine gibi varlığını sürdürüyor. Alay
Köşkü, Topkapı Sarayı ve Sarayburnu arasındaki bu
tarihi park, konumu gereği geçmişten bugüne pek
çok önemli olaya da tanıklık etti. Örneğin, ünlü Tanzimat Fermanı, 1839’da Hariciye Nazırı Mustafa Reşit
Paşa tarafından bu parkın içinde okundu… Kimi zaman acı, kimi zaman da mutlu haberlere ev sahipliği
yapan Gülhane Parkı, tarih yolculuğuna usul usul devam ediyor.
Geçmişte Topkapı Sarayı’nın dış bahçesi olarak kullanılan bu park, adını bir zamanlar içinde yer alan eşsiz gül bahçelerinden almış. İstanbul Şehremini Cemil
Paşa tarafından 1912 yılında düzenlenerek halkın kullanımına açılan park, bugün yerli-yabancı turistlerden
büyük ilgi görmeye devam ediyor.
KENTIN KARMAŞASINDAN UZAK
İstanbul’un en eski parkı olan Gülhane Parkı, devasa
ağaçları ve yürüyüş yollarıyla kentin kalabalığından ve
gürültüsünden kaçmak için iyi bir fırsat sunuyor. Görkemli bir imparatorluğun tanıkları olan ağaçları ile park, Cumhuriyet döneminde de İstanbul
halkına hizmet etmeyi sürdürüyor. Tatil günlerinde insanların çocuklarıyla
birlikte akın ettiği, pikniklere ev sahipliği yapan mesire yeriydi. Bir dönem
halk konserlerinin adresi haline geldi. Birinci derece sit alanı olan bu bahçe, ne yazık ki 1990’larda unutulmanın eşiğine geldi ve uzun süre harap
bir şekilde kaldı. 2003 yılına gelindiğinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi
tarafından yenilenen park, eski görkemli günlerine geri döndü.
ÇIÇEKLI BAHÇE
Gülhane’ye dışarıdan baktığınızda ne kadar büyük bir alanı kapsadığını tahmin etmek kolay değil. Özellikle bahar aylarında bahçenin dört bir
yanını saran çiçeklerin gösterişli bir dekor kazandırdığı Gülhane, çay tutkunları için de çok önemli bir dinlenme yeri. Neredeyse çeyrek asırdır
Gülhane’ye gelenlere hizmet veren çay bahçesi, Sarayburnu tarafında
muhteşem bir manzarayla karşılar misafirlerini.
Eski bir manastırın kalıntıları üzerindeki bu çay bahçesi, eşsiz bir İstanbul
manzarası eşliğinde sıcacık çayların içildiği, Boğaziçi’nin güzelliği karşısında insanın nutkunun tutulduğu bir yer. Gülhane’den denizin karşı yakasına
doğru uzanan manzara eşliğinde çayın tadı da bir başka çıkar. Çamlıca,
Üsküdar ve oradan Kadıköy’e kadar uzanan kıyı hattı önünüzde serili dururken çayınızı hayranlıkla yudumlamaktan başka bir şey yapamazsınız.
HER ŞEHZADE IÇIN BIR ÇINAR
Osmanlı döneminde doğan her şehzade için Gülhane Parkı’na bir çınar
ağacı dikilirmiş. Bu nedenle bahçede çınar ağaçlarının belirgin bir üstünlüğü var. Bahçenin dünyaca ünlü çiçekleri ise bir başka yazı konusu
olacak nitelikte. İstanbul Büyükşehir Belediyesi her yıl bu bahçenin hakkını verebilmek için 15 farklı türde yarım milyon lale dikiyor. Bu çiçekler
açtığında Gülhane Parkı, dünyanın en güzel bahçelerinden birine dönüşüyor. Uzayıp giden yürüyüş yolunda ilerlerken, insan çınar ağaçları ve
yüz binlerce lale eşliğinde adeta bambaşka bir âleme doğru çekiliveriyor.
Gülhane Parkı, İstanbul’da çay içebileceğiniz en
güzel yerlerden biri. Osmanlı’nın hanedanının
gül bahçesi, 1912 yılından bu yana İstanbul
halkına hizmet ediyor. Tarihi parkın içindeki çay
bahçesinde, bakır demliklerle sunulan çaylar ise
çeyrek asırdır İstanbul’un eşsiz silüetini izlemek
isteyenlere eşlik ediyor.
[42]
KASIM 2015
KASIM 2015
[43]
[güncel]
Atamızı
SAYGIYLA
ANIYORUZ
10 Kasım 1938... Ata’mızın
aramızdan ayrıldığı gün...
O’nu yasla değil, değerlerine
bağlılıkla anıyoruz
[44]
KASIM 2015
TÜRKIYE CUMHURİYETİ’NİN kurucusu Mustafa Kemal
Atatürk, 10 Kasım 1938 sabahı hayata gözlerini yumduğunda, yürekleri ağızlarında, radyo ajanslarından haber bekleyen halk sokağa döküldü. Çocuğundan yaşlısına herkes;
bağımsızlık savaşının başkumandanı, ulusun önderi, cumhuriyetin kurucusu olan Ata’sı için ağlıyordu.
Atatürk’ün vefatının derin üzüntüsünü yansıtan önemli
göstergelerden biri de, haberin dünya basınında yer alma
biçimiydi. Çok değil, daha 15 yıl önce kendilerini vatan toprağından kovan bu liderin kaybı, düşmanlarında dahi saygı
dolu bir üzüntü uyandırmıştı. Birkaç örnek verelim:
Daily Express (İngiltere): “Atatürk, Türkiye’yi hesaba katılması icap eden, kuvvetli bir memleket haline getirdi.”
Excelsoir (Fransa): “Atatürk çok büyük bir şahsiyet, çok büyük bir komutan, politik bir dehaydı.”
Gazeta del Pololo (İtalya): “Atatürk’ün ölümü ile dünya büyük bir liderini kaybetmiştir.”
Elefteron Vima (Yunanistan): “Onun adı dünya tarihinin kahramanları arasında, silinmez bir şekilde kalacaktır. Zira şahsiyeti kendi memleketinin hudutlarını aşmıştır.”
İstiklal Savaşı yıllarında Anadolu topraklarını bölüşmek isteyen devletlerinin sözcülüğünü yapan bu gazetelerin, böylesine derin bir saygıyla andıkları Atatürk, ulusal menfaatler
dolayısıyla, hastalığına rağmen çıktığı seyahatlerde iyice
zayıf düşmüştü. 16 Ekim 1938 günü öğleden sonra komaya girdi. Hükümet, Türk ulusuna düzenli olarak Atatürk’ün
sağlık durumunu bildiren tebliğleri radyodan yayınlamaya
başladı. Atatürk 21 Ekim günü komadan çıktı ancak 29
Ekim 1938 günü Ankara’da yapılan Cumhuriyet’in 15’inci
yılı kutlamalarına katılamadı. Türk ordusuna hitaben yazdığı
konuşmayı törende Başbakan Celal Bayar okudu. Halk 15
yıldır ilk defa bir Cumhuriyet Bayramı’nı Ata’sı olmadan kutlamanın üzüntüsü içindeydi. Dolmabahçe Sarayı’nın önü,
kendisine sevgi gösterisinde bulunan insanlarla doluydu.
Cumhuriyet Bayramı gecesinde, Dolmabahçe Sarayı’nın
önünden vapurla geçen Kuleli Askeri Lisesi öğrencileri de
bando eşliğinde İstiklal Marşı okuyor, böylece de Atatürk’ün
gençliğe duyduğu inancı tazeliyorlardı adeta.
“O’NU KAYBETTIK”
8 Kasım 1938 akşamı son kez saati soran Atatürk, tekrar komaya girdi. 9 Kasım günü ağır koma hali devam etti ve 10
Kasım 1938 perşembe sabahı, saat 9’u 5 geçe, İstanbul Dolmabahçe Sarayı’nda hayatını kaybetti.
Atatürk’ün ölümü, İçişleri Bakanlığı tarafından 10 Kasım 1938
günü kamuoyuna şu tebliğ ile duyuruldu:
“Müdavi ve müşavir tabiplerinin neşredilen son raporu
Atatürk’ün dünyaya gözlerini kapadığını bildirmektedir.
Bu acı hadise ile Türk vatanı; büyük yapıcısını, Türk milleti
ulu şefini, insanlık büyük evladını kaybetti. Milletimize, içimiz
yanarak bu tarife sığmayan ziyandan dolayı en derin taziyetlerimizi sunarız.
Kederlerimizin tesellisini ancak ve ancak O’nun büyük eserine bağlılıkta ve aziz vatanımızın hizmetinde ararız. Şurasını da
her şeyden evvel beyan etmeliyiz ki ölmez olan O’nun büyük
eseri: Cumhuriyet Türkiye’sidir.
(…)
Bugün ayrılığına ağladığımız büyük şefimiz Atatürk, her vakit Türk milletine güvendi; eserlerini bu güvenle yaptı, idamesi esbabını da istikmal ederek güvenle büyük milletimize bıraktı. Ebedi Türk Milleti, O’nun eserlerini ebediyetle
yaşatacaktır. Türk gençliği O’nun kıymetli vediası olan Türkiye
Cumhuriyeti’ni daima koruyacak ve O’nun izinde yürüyecektir.
Kemal Atatürk, Türk’ün tarihinde ve gönlünde daima yaşayacaktır.”
16 Kasım 1938 günü halk Dolmabahçe Sarayı tören salonunda katafalka konulan Atatürk’ün naaşı önünden geçerek O’na
saygılarını gösterdi. 19 Kasım’da Ata’nın naaşı, mahşeri bir
kalabalık eşliğinde Ankara’ya uğurlandı. 21 Kasım günü yabancı devlet adamlarının da katıldığı çok büyük bir tören ile
Atatürk’ün cenazesi Ankara Etnografya Müzesi’ndeki geçici
kabrine konuldu.
Atatürk’ün ebedi istirahatgâhı Anıtkabir’in yapımına 1944 yılında başlandı. İnşaat 1953 yılında tamamlanabildi. Vefatından 15 yıl sonra, 10 Kasım 1953’te Atatürk’ün naaşı Ankara
Etnografya Müzesi’nden alınarak, büyük ve hüzünlü bir törenle Anıtkabir’e nakledildi.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, Milli Mücadele’nin başkumandanı, ilkeleri ve inkılapları ile halk egemenliğini kuran devlet adamı Atatürk’ün aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyoruz.
KASIM 2015
[45]
e
l
r
n
G
e
m
ü
t
n
e
r
ü
ǧ
Ö kutlu olsun
[güncel]
Milli birliğimizin ve
beraberliğimizin teminatı
olan öğretmenlerimizin
‘Öğretmenler Günü’nü
kutluyoruz…
SEVGI VE FEDAKÂRLIK mesleği
olan öğretmenlik, bedeli hiçbir maddi
karşılıkla ölçülemeyecek kadar saygın. Okul duvarlarıyla sınırlı kalmadığı
gibi zil çaldığında da bitmeyen bu
kutsal görevin değeri başka hiçbir
şeyle kıyaslanamayacak kadar büyük. Türk öğretmeninin toplumdaki
yerini ve önemini belirtmek, saygınlığını artırmak; öğretmenler arasında
sevgi, saygı, dayanışma bağlarını
kuvvetlendirmek ve mesleğe yeni
başlayan öğretmenlerde, mesleklerinin ulviyetine dair bir bilinç uyandırmak amacıyla 1981 yılından beri her
24 Kasım’da kutlanan ‘Öğretmenler
Günü’ dolayısıyla tüm öğretmenlerimizi bir kez daha kutluyoruz.
[46]
KASIM 2015
İYI BIR ÖĞRETMEN
UNUTULMAZ BIR
REHBERDIR
Sevgili öğretmenlerimizin 24 Kasım
Öğretmenler Günü kutlu olsun. Kişiliğimiz üzerindeki değerli katkılarını hiç
unutmadık, asla unutmayacağız.
Biraz gerilere gidip öğrencilik yıllarımıza dönelim. Alanı her ne olursa
olsun bazı derslere nasıl da keyifle, bazı derslere ise nasıl ürkerek,
hatta korkarak girerdik! Çocuk
kalplerimizde bu hisleri uyandıranlar
öğretmenlerimizdi. Bazı öğretmenler, hiç ilgimizi çekmeyen dersleri
bile zihnimize keyifle kazıdı, bunun
da ötesinde kişiliğimizin oluştuğu
o yıllarda bizlere paha biçilemez
katkılar yaptı. Aradan geçen uzun
yıllara karşın sıcak ifadeleri hâlâ hafızalarımızda tazeliğini koruyan sevgili
öğretmenlerimiz…
Neydi onları farklı kılan? Her birimiz
bu soruya çeşitli cevaplar verebiliriz.
İsterseniz cevaplardan bazılarını,
tahta sıralarda yıllarını geçiren tüm
öğrencilerin hislerine tercüman
olabilecek, Gazi Üniversitesi Meslekî
Eğitim Fakültesi’nde yapılan araştırmalardan okuyalım.
“İyi bir öğretmen;
• Daima üzüntü ve gerginlikleri hisseder ve bu durumu en asgari düzeye indirger,
• Öğrencilerin ayrı ayrı bireyler olduklarını ve her
birinin bireysel ilgiye ihtiyaçları olduğunu bilir ve
kendilerini iyi hissetmelerini sağlar,
• Çalışma hayatına ve görev anlayışına kuvvetle
inanır fakat bunu menfi bir baskı ile yapmaz,
• Öğrenciler ve ailelerini olumlu bir şekilde yönlendirir ve ortak çalışma gereğini kabul eder,
• Sert davranmaktan kaçınır,
• Eleştirmekten ziyade ödüllendirmeye önem verir,
• Öğrencilerin isteklerini, yeteneklerini ve kişiliklerini bilir,
• Sonuçları, değişken ve ilginç olarak görür,
• Geniş kapsamlı müfredatı temel becerileri geliştirmek için en iyi yol olarak görür,
• Öğrenim deneyimleri için merak duymayı ve ilgiyi
anahtar kavramlar olarak görür,
• Öğrencilere uyum sağlamak için öğretim faaliyetlerini ve içeriği çeşitlendirir.
Böyle bir öğretmen tarafından yönetilen sınıf canlı, ilginç ve başarılı öğrencilerle dolu olacaktır. Az bir stres
ve küçük bir gerginlik olacaktır. Bununla birlikte, işbirliğinden doğan başarı da elbette elde edilecektir.
Öğrenciler öğrenmek için istekli olacak ve ona göre
davranacaklardır. Ayrıca hepsi kendilerine güvenilen,
kendi kendilerini disipline etmiş ve kendine güvenli birer öğrenci olacaktır.”
NEDEN 24 KASIM?
Öğretmenler Günü, pek çok ülkede 1994’ten beri her yıl Ekim gününde UNESCO’nun tavsiyesiyle kutlanıyor. Bunun yanında her ülke, kendi kültürel ve tarihi özelliklerine göre bu günü farklı tarihlerde kutluyor.
12 Arap ülkesinde (Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Cezayir, Fas, Katar, Libya, Mısır, Suudi Arabistan, Tunus, Umman, Ürdün, Yemen) her yıl 28 Şubat; Avustralya’da Ekim ayının son Cuma günü; Çek
Cumhuriyeti’nde evrensel eğitimin ilk savunucularından Jan Amos Comenius’un doğum günü olan 28 Mart;
Hindistan’da devlet başkanı ve öğretmen Radhakrishnan’ın doğum günü olan 5 Eylül; İran’da hoca, din
bilgini ve siyasetçi Murtaza Mutahhari’nin öldürülüşünün yıldönümü olan 2 Mayıs günü Öğretmenler Günü
olarak kutlanıyor. Türkiye’de 24 Kasım tarihinin seçilme nedeni, Cumhuriyet’in kurucusu Atatürk’ün Millet
Mektepleri Başöğretmenliği unvanını aldığı gün olmasıdır. Atatürk’ün 100. doğum yıldönümü olan 1981
yılında onun başöğretmen olduğu tarihin yurt çapında Öğretmenler Günü olarak kutlanmasına karar verildi.
KASIM 2015
[47]
[karadeniz’den]
KUZINEDE ÇAY
DEMLEME SANATI
Fırın bölümünde patates közlediğimiz, üzerinde yemek veya kestane kızarttığımız
kuzineden yükselen odun çıtırtılarına çaydanlıktan çıkan fısıltıların eklenmesiyle insanı
dinlendiren bir müzik doğar. Demlenen Çaykur çayının kokusu odada yayılırken
kuzineden yükselen bu esrarengiz melodi, insanın bütün derdini tasasını alır götürür.
TÜRK DIL KURUMU kuzineyi şu şekilde tanımlar: “Hem ısıtmaya hem de üzerinde veya içinde yemek pişirmeye yarayan büyük mutfak sobası.” Bir eşya olarak kuzineyi çok iyi
tarif eden bu tanım, Karadenizliler için bu benzersiz eşyanın
anlamını, daha doğrusu tabiatını vurgulamaya yetmez.
Çünkü kuzine bir ısınma aracından öteye geçerek asırlar boyunca damak tadımıza yön vermiş ve insanların sosyalleşmesine hizmet etmiş, böylece bir aile üyesine dönüşmüştür.
Türkiye’nin büyük bir bölümü için nostaljik bir ev aracı olsa
da Karadeniz’de, özellikle yaylalarda kuzine hâlâ yaşamın merkezindeki ev eşyalarından biri konumunda.
Yaylaya çıktığınızda ısınma ve beslenme ihtiyaçlarınızı karşılayacak yegâne eşya olan kuzine ile Karadeniz
insanının arasındaki duygusal bağın varlığını olanca
gücüyle devam ettirdiğini görürsünüz.
İçinde patates közlenebilen, üstünde kestane pişirilebilen, çekirdek kavrulabilen, bulunduğu mekânı ısıtan
bu devasa soba, kullananların yaşamına da yön verir.
Tam da bu nedenle bir şekilde modern hayatta bile
kendine yer bulur.
KUZINESI OLMAYAN MUTFAK
KASIM 2015
YAYLADA KUZINE KEYFI
Kış aylarında Karadenizliyi soğuktan koruyan kuzine,
yaylalarda yaz aylarında da kullanılmaya devam eder.
Havaların ısınmasıyla Karadeniz yaylaları insanları
kendine çekmeye başlar. Yaz aylarında bölge dışından yoğun bir turist akınına uğrayan yaylalar kış aylarında Karadeniz halkını ağırlar. Kent yaşamının gürültüsünden kaçmak isteyenler yüksek rakımlara doğru
yönelir. Yaylanın soğuğunda kuzine sobaları insanı
bambaşka bir havaya sokar.
SOSYALLEŞME ARACI
Karadeniz yemekleriyle kuzine arasında da derin bir
bağ var. Kuzinenin köken olarak mutfak anlamına
gelen “cuisine” kelimesinden türetildiğini göz önüne
alacak olursak bu yakınlığın hiç de şaşırtıcı olmadığını
söyleyebiliriz. Kuzinede patateslerinizi közleyip basit
bir atıştırmalık yapabileceğiniz gibi, en karmaşık ve
zahmetli yemekleri de pişirebilirsiniz. Kuzine olmadan
derinlikli bir Karadeniz mutfak kültüründen söz etmek
mümkün değildir.
Facebook ve twitter gibi sosyal medya araçları icat
edilmeden önce kuzineler vardı… Kalorifer gibi modern ısınma gereçlerinden çok farklı bir yapıya sahip
olan kuzineler sohbet başlatmak için iyi birer bahanedir. Kuzinenin karşısında oturup, üzerinde pişen
yemeğin kokusunu içinize çekerek dünyanın ahvalini
konuşabilir ya da dertlerinizi bir yakınınıza anlatarak
gönlünüzü ferahlatabilirsiniz.
KUZINE PAYLAŞMAKTIR
Yemekten sonra sıra çay keyfine gelir. Çaykur çayları kuzinenin üstündeki demlikte bir güzel demlenir
ve koyu bir sohbet sürer gider... . Sert kış havasını ve
soğuğu dışarıda bırakan kuzinelerde demlenen çayın
tadı bir başkadır. Çayın rengi sanki kendini çok daha
fazla belli eder. Kuzinenin sıcağında sohbetin kıvamı,
Kat kaloriferi bireysellik ve modern hayat demekse
kuzine maneviyat, duygular ve paylaşmak anlamına
gelir. Kuzinenin başında oturanlar ister istemez sosyalleşir, birbiriyle konuşur, dertleşir. Patates, kızarmış ekmek ya da mısır; atıştırmalıklar hazırlanır, çay
[48]
demlenir. Kuzinenin ateşi ağır ağır yanarken sohbetin
sıcaklığı daha da artar.
KUZINEDE ÇAY DEMLEMEK
yoğunluğu artar. Zaman içinde bambaşka bir hal alır.
Doğayla baş başa kalan insan dinlenir, kent hayatının
stresini geride bırakır. Yorulan insan kuzine sıcağında
dinlenir, acıktığında üzerinde pişen yemeği yer. Kuzinede pişen yöre yemeklerinin tadı da başkadır muhakkak. Özetle kuzine, kullanmasını bilene, dünyaları
veren bir araçtır.
İSVEÇ ÇAKISI
İsveç’te üretilen ve onlarca farklı fonksiyona sahip olan
çakılar çok ünlüdür. Kuzine de tıpkı bu çakılar gibi çok
fonksiyonlu bir eşyadır. Fırın olarak kullanabilir, çayınızı demler, üzerinde yemeğinizi pişirebilir, içini fırın
olarak kullanabilirsiniz.
KUZINE ÜRETIMI DEVAM EDIYOR
Rize ve Trabzon bölgesinde uzun yıllardır kuzine üretmeye devam eden üreticiler var. Kuzine üretimini bir
sanat olarak sürdüren bu üreticiler, Türkiye’nin dört bir
yanına kuzine göndermeye devam ediyor. Ülkemizin
dört bir yanına dağılan Karadenizlilerin tanıttığı kuzine
kültürü, çok farklı bölgelerde de kendine yer edinmiş
durumda.
KASIM 2015
[49]
[serbestkürsü]
Çalışmalarını bizimle paylaşmak isteyen arkadaşlarımız için
iletişim adresimiz: [email protected]
Doğu Karadeniz
bölgesinde yetiştirilen çaylar,
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11
ekolojik iklim şartları
Kadir Mevla’m
1
2
3
nedeniyle, kış aylarında kar
Essin bana seher yeli,
Aşk uykumu böler iken.
Âlem bilsin beni deli,
Mevla’m bana güler iken.
4
5
6
7
8
altında kaldığından çay
tarımında zirai ilaç
kullanılmaz.
Ya Rab, gönlüm sana baksın!
Gözyaşlarım sana aksın!
Niyazlarım sana çıksın!
Aşkın ile dolar iken.
Bu durum ülkemizi sağlıklı
çay üretimi için ideal ülke
Sen Rahimsin, Kerem eyle,
Nefs putunu verem eyle,
Kudretini çarem eyle,
Bu can seni diler iken.
9
10
11
konumuna getirmektedir.
Bu nedenle tarımında zirai
Kadir Mevla’m Rahmet sunar,
Dost yürekler O’na yanar,
Derviş olan zikrin banar,
Gözyaşını siler iken.
SOLDAN SAĞA:
1) Rize’nin Ardeşen ilçesine bağlı Tunca beldesinde her yıl düzenlenen tahta araba yarışlarının adı-Eski dilde ayak 2) Nehir-Yapılması istenmeyen şey, memnu 3) Metrenin kısa
yazılışı-Bir çalgı adı-Şarkı, türkü 4) Rusçada evet-Sponsoru Çaykur olan süper lig takımı
5) Buhurizade Mustafa önadlı, birçok eseri olan Türk besteci-Donanma 6) Alışılmış, geleneksel- Alamet, emare 7) Arnavutluk’un para birimi – Yapma, etme 8) Güzel koku –Katı
halden sıvı hale dönüşmek 9) George William Russell (takma adı)-İnmiş, indirilmiş 10)
Trabzon’un Çaykara ilçesinde bulunan turistik gölün adı-Gel komutunun karşıtı 11) SMS
ile aynı altyapıya sahip ancak SMS’e göre daha çok melodi-resim-kısa video vb. veri gönderimini sağlayan taşınabilir veri iletim sistemi-İyiden iyiye
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1) Rize’nin bir ilçesi –Ummaktan emir 2) Müstahkem mevki - Beden gücünü, çevikliği, yetenekleri geliştirmeye yarayan koşu, atlama, ağırlık kaldırma, atma vb. tek başına yapılan bireysel sporların genel adı 3) Mali’nin plaka işareti –Bir içki çeşidi –Akıl 4) Gerçek ve karmaşık sayıların dikdörtgen biçiminde tablosu-Nazım Hikmet’in soyadı 5) United Kingdom’un
kısaltılmış şekli –Dâhil-Türkiye’nin batısında bulunan deniz 6) Irak – Arka karşıtı 7) Rize’nin
Çamlıhemşin ilçesine bağlı turistik yaylasının adı –ufaklı ile kullanılan bir ikileme 8) Tersi
gereğinden eksik olan- Özel günlerde erkeklerin giydiği önü açık, ceketi genellikle ipek yakalı takım giysi 9) Eşek yavrusu – Maçlarda tribünleri coşturan kişilere verilen ad 10) Ciddi olduğu varsayılan bir yapıtın bir bölümünü ya da tümünü koşutlukları koruyarak alaya
alan, biçimini bozmadan ona bambaşka bir içerik vererek, özle biçim arasındaki bu karşıtlıktan gülünç ve eleştirel etkiyi var eden oyun biçimi - Tahılın tarlaya atıldığı andan harman
oluncaya kadar aldığı durum 11) Beyaz-Bir şeyin olmasına az kalmak –Bir ayıplama ünlemi
ilaçlama, üretiminde katkı
maddesi kullanılmayan tüm
ürünlerimizi gönül
Hava, deniz, yer senindir,
Malik sensin, Tur senindir,
Sen Rahmansın, Nur senindir,
Her zerreyi bilir iken.
rahatlığı ile
tüketebilirsiniz.
Gözler daim görür olsun,
Allah kalbe sürur olsun,
İmanım tek gurur olsun,
Nefes verip alır iken.
Kelamın en güzel sözdür,
Bizde doğru amel azdır,
Meleklere affım yazdır!
Sonsuzluğa dalar iken.
MUSTAFA HOŞOĞLU
Hazırlayan: Mithat BAYRAKOĞLU - Muhasebe Şefi / Işıklı Çay Fabrikası
[50]
KASIM 2015
TR-BIO-653
Agriculture of Turkey
TABİATIN
KIYMETLİ VE
NADİDE HAZİNESİ
ÇAYKUR Beyaz İksir Beyaz Çayı ÇAYKUR e-ticaret sitesinden satın alabilirsiniz. http://www.caykursatis.com/beyaz-iksir

Benzer belgeler

Çaylık Temmuz 2015

Çaylık Temmuz 2015 de Çaykur bayii Murat Özkaya’dan dinledik. “Bosna Hersek’te ‘çay’ denilince akıllara nane, papatya ve biraz da kuşburnu çayı gelir.Türk çayı pek bilinmez,

Detaylı