Çaylık Temmuz 2015

Transkript

Çaylık Temmuz 2015
ÇAYKUR’UN AYLIK YAYINIDIR. Temmuz 2015 • Sayı 26
RAMAZANIN
MANEVİYATINI
YAŞADIK VE YAŞATTIK
[sunuş]
MUTLUYUZ, GURURLUYUZ!
Bereketli, müjdeli haberler aldığımız bir ayı geride bıraktık.
Geçtiğimiz yıl 399 bin ton olan birinci sürgün rekoltesi, bu yıl 450 bin
ton civarında gerçekleşti. Geçen yıla oranla rekoltede yaklaşık 50 bin
ton artış yaşadık.
Çaykur için olduğu kadar bölgemiz, hatta ülkemiz için büyük önem
taşıyan müjdeli gelişme, kurumumuzun sekiz yıl sonra ilk kez kâr
hanesine 12 milyon TL yazdırmasıydı.
Bir başka sevinç kaynağımız da Türkiye ekonomisini ayakta tutan
şirketlerin listelendiği İSO 500’de, geçen yıla göre beş basamak yükselmemiz oldu. Artık 44’üncü sırada yer alan Çaykur, yükselişine devam edecek.
Elde ettiğimiz başarı siz çalışanlarımızın ve üreticilerimizin başarısı.
Biz sizin sayenizde üretiyoruz ve yine sizin sayenizde başarılarımız
daha da artacak.
Nitekim Ramazan boyunca hem “didi” hem da siyah çayımızla, insanlarımızın yanındaydık. Türk aile markası olma özelliğimizi bir kez
daha vurguladık. Reklam kampanyalarımızla, Ramazan programlarındaki sponsorluklarımızla, bu mübarek ayın öne çıkardığı paylaşma, şefkat, dayanışma, yardımlaşma duygularını sahiplendiğimizi
gösterdik. “Çaykur, iftarda ve sahurda, her anınızda yanınızda” demek istedik. İnsanların iftarda sadece sofralarını değil, duygularını
da paylaştıkları bir dost sohbetini, çay eşliğinde kurmalarına aracılık
ettik. Dünya standartlarında, dünyaya hitap eden bir marka olduğumuz gerçeğini, bütünsel iletişimimizle bir kez daha gözler önüne serdik. Ramazan’ın da maneviyatını hep birlikte yaşamış olduk. Çünkü
biz her zaman, herkesin yanında olan bir marka; aileden biri olmayı
hedefledik.
Bu duygularla, büyük ailemizin daima daha iyiye gitmesi umuduyla
Ramazan Bayramınızı kutluyorum.
İmdat Sütlüoğlu
Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü
TEMMUZ 2015
[3]
[busayıda]
6
KAPAK KONUSU
12
HASAT
18
ÇAYIN KAYNAĞI
20
EMEK VERENLER
22
POZITIF
ı
n
tı
a
iy
v
e
n
a
m
n
’ı
n
a
z
a
m
Ra
yaşadık ve yaşattık
KAPAK KONUSU
S.
6
ÇAYIN KAYNAĞI
S.
18
MARKAMIZA
SAHIP
ÇIKMALIYIZ
S. 20
TERSANE
FABRIKASI
EMEK VERENLER
Erol Dinç: “Markamıza sahip çıkmalıyız”
Lokman Turan: “Çaykur’a çok şey borçluyuz”
26
ÇAYIN DÜNYASI
28
ÇAYKUR’DAN HABERLER
32
TEDARIKÇILERIMIZ
34
GEZI GÜNLÜĞÜ
Fuat Tibet: “Çaykur ile geleceğe güvenle bakıyoruz”
Zirvelerin ilk ultra maratonunu “didi” serinletti
Çaykurlu sporcular Avrupa şampiyonu oldu
ROMED’den Çaykur’a teşekkür
Çayın standartları belirlendi
“didi” uçuyor
Çaykur Halı Saha Futbol Turnuvası başladı
Geç keşfedilen turizm cenneti: Sinop
İbrahim Ünlü: “Çaykur ile toplumun her kesimine ulaştık”
38
ÇAY DURAKLARI
40
ÇAYIN DÜNYASI
42
GÜNCEL
44
SAĞLIKLI TATLAR
46
SAĞLIK
48
KEYIF
50
SERBEST KÜRSÜ
BAYILERIMIZ
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Necla Yeşildağ
(Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürü)
Haber Koordinasyonu
Aycan Totkanlı, İkbal Erdoğan Karçe, Mehmet Kaptan Erbaş
YAYIN KURULU
Süleyman Pınarbaş, Yavuz Sütlüoğlu, Hamdi Kutlu, Aycan
Totkanlı, Necla Yeşildağ, Belgin Demirer, İkbal Erdoğan Karçe,
Mehmet Kaptan Erbaş, Gökçe Cokar
YAYINLAYAN
Bilinmeyen hastalık: Panik atak
Strese rengârenk bir çözüm
34
Erdoğan Erhan
(Yayın Danışmanı)
Belgin Demirer, Özer Sayın
(Editör)
Ahmet Akgül
(Grafik Tasarım)
Seyit Göktepe
(Redaksiyon)
Mısır
S.
S.
Yayın Yönetmeni
Süleyman Pınarbaş
(Genel Müdür Yardımcısı)
Metin Özkan
(Sanat Yönetmeni)
Ramazan Bayramımız kutlu olsun
GEZİ GÜNLÜĞÜ
ÇAYIN DÜNYASI
Sahibi
ÇAYKUR Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü adına
İmdat Sütlüoğlu
(Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdür)
Meşe Market sahibi Selçuk Ören
36
“didi”
SERINLETTI
Tersane Fabrikası
HOBI
ZIRVELERIN
ILK ULTRA
MARATONUNU
Bereketli hasatta Çaykur’dan büyük müjde...
24
içindekiler
Ramazanın maneviyatını yaşadık ve yaşattık
Sinop
Mehmet Kaptan Erbaş
(Fotoğraflar)
Kesişim Yayıncılık ve Tasarım Hizmetleri A.Ş.
Gülbahar Mah. 5. Yıl Sk. Profilo Plaza D Blok No: 4 Kat: 2
Mecidiyeköy / İstanbul Tel: (0212) 337 51 99
BASKI VE RENK AYRIM
Elma Bilgisayar ve Basım
0 212 697 30 30
26
TEMMUZ 2015
[5]
[kapakkonusu]
RAMAZANIN MANEVİYATINI
YAŞADIK VE YAŞATTIK
Çaykur olarak reklam
kampanyalarımızla,
Ramazan
programlarındaki
sponsorluklarımızla,
bu kutsal ayın
öne çıkardığı
şefkat, dayanışma,
yardımlaşma
duygularını
sahiplendiğimizi
gösterdik. Ramazan
boyunca “didi” ve
Çaykur çayımızın
lezzetiyle halkımızın
yanında olduk.
HER SENE olduğu gibi bu Ramazan ayında da,
360 derece iletişimle sahadaydık. Reklamlarımızla,
sosyal medya paylaşımlarımızla, sponsorluklarımızla
ve tadımlarımızla, eski Ramazanların yeni yüzü olduk;
o görkemli günlerin manevi sıcaklığını, paylaşımcı
ruhunu bugüne taşıdık.
Neler mi yaptık? İşte uzun listemizden birkaç başlık…
[6]
TEMMUZ 2015
İLK IFTAR CUMHURIYET ÇAY
FABRIKASI’NDA
ÇAYKUR Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, Cumhuriyet Çay Fabrikası’nda
düzenlenen iftarda, Rize Müftüsü Yusuf Doğan,
Çaykur Genel Müdür Yardımcıları Dr. Turgay Turna, Süleyman Pınarbaş, Çaykur Daire Başkanları
ve fabrika çalışanlarıyla buluştu. Mübarek Ramazan
ayının Çaykur çalışanları ve İslam âlemi için hayırlar
getirmesini dileyen Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı
ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, davetlilere şöyle
seslendi: “Mübarek Ramazan ayının çalışanlarımız,
müstahsillerimiz, şehrimiz, ülkemiz ve insanlık için
hayırlar getirmesini diliyorum. Birinci sürgün yaş
çay alımlarının devam ettiği bugünlerde üreticilerimizin çaylarını satma noktasında sıkıntı yaşamaması için üretimimizi aksatmadan sürdürmemizi
sağlayan tüm Çaykur çalışanlarına teşekkür ediyorum. Ramazanınız mübarek olsun. Şehirde herkes
iftar yaparken görevinin başında olan ve evinde iftar
yapamayan arkadaşlarımızla birlikte biz de orucumuzu fabrikamızda açtık. Sizlerle birlikte ilk iftarımızı
yapalım istedik. Üreticilerimizin rahat bir Ramazan
geçirmesi için görev başında olan tüm çalışma arkadaşlarıma bir kez daha teşekkür ediyorum.”
TEMMUZ 2015
[7]
[kapakkonusu]
GELENEKSEL “AILE” IFTARI
HER RAMAZAN’DA geleneksel hale gelen toplu iftar
davetimiz, bu yıl Yakamoz Restoran’da gerçekleşti. Kurumumuzun tüm birimlerinden yaklaşık bin çalışanın katıldığı iftarda, Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel
Müdürü İmdat Sütlüoğlu, Yönetim Kurulu Üyeleri Salih
Köse, Mevlüt Gümüş, Genel Müdür Yardımcıları Süleyman Pınarbaş, Dr. Turgay Turna ve Daire Başkanları ev
sahipliği yaparken, il protokolü de Çaykur ailesini yalnız
bırakmadı.
Rize Milletvekilleri Hasan Karal, Hikmet Ayar, Osman
Aşkın Bak, Rize Valisi Ersin Yazıcı, Rize Belediye Başkanı Prof. Dr. Reşat Kasap, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hüseyin Karaman, Rize Emniyet Müdürü Adem Çakıcı, Rize Müftüsü Yusuf Doğan
ve Öz Gıda İş Sendikası Genel Başkan Yardımcısı Tevfik
Hançeroğlu, Çaykur Genel Müdürlüğü’nün geleneksel
iftar davetinde Çaykur ailesiyle bir araya geldi.
Misafirleri kapıda karşılayan ve kendileriyle yakından ilgilenen İmdat Sütlüoğlu, Rize Müftüsü Yusuf Doğan’ın
iftar duasının ardından yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Çaykur ailesi olarak gönül isterdi ki daha büyük
alanlarda, çok daha fazla katılımla bu geleneğimizi gerçekleştirelim. Fakat büyük Çaykur ailesinin sığabileceği
alana sahip bir yer mevcut değil. Ramazan ayında güzel
bir toplantıda bir araya geldik. Bu bizim geleneksel iftarımız. Allahımız, dilerim, böyle güzel günlerde bizleri daima bir araya getirir. Hep beraber güzel şeyler yapmaya
devam ederiz inşallah. Ramazan-ı Şerif ülkemiz ve tüm
İslam âlemi için hayırlara, güzelliklere vesile olsun. Nice
nice Ramazanlarda ve bayramlarda çok daha güzel
günlerde inşallah bir araya geliriz.”
RIZE’DE OSMANLI HAVASI
RAMAZAN’DA Rize Belediyesi’nin Kültürpark’ta, restoranda oluşturduğu Gönül Sofrası’nda da binlerce kişi aynı
anda oruçlarını açtı. İftar çadırlarıyla aynı atmosferin yaşandığı Gönül Sofrası’nda, Ramazan ayının 6. gününde Çaykur
Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu
ile Rize Valisi Ersin Yazıcı, Alay Komutanı Jnd. Kd. Alb. İsmet Cansaran, Rize Belediye Başkanı Prof. Dr. Reşat Kasap, İl Emniyet Müdürü Adem Çakıcı, İl Müftüsü Yusuf Do-
ğan, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Rektörü Hüseyin
Karaman da iftar yaptı. Çaykur olarak bu organizasyona,
Ramazan ayı boyunca yaptığımız gibi, lezziz çayımızla katkı
sunduk. Çaykur tadım kamyoneti, iftar sonrasından başlayarak 24.00’e kadar çay servisi yaptı. Rize için de “didi”
şerbetçileri kıyafetleri hazırlandı. Ramazan’ın son 15 günü
Rize’de ikramda bulunacak “didi” şerbetçileri, çayın başkenti Rize’de de eski Ramazanların havasını yaşattı.
FESHANE’DE ÇAYKUR TADI,
ESKI RAMAZAN KEYFI
İŞÇILER SENDIKA TEMSILCILERIYLE
IFTAR YAPTI
Öz Gıda İş Sendikası Doğu Karadeniz Rize Şube Başkanlığı, Ramazan
ayı boyunca Çaykurlu üyeleriyle iftarda buluştu. Şube yönetimi olarak
üyelerinden aldığı güçle örgütlü ve yetkili oldukları Çaykur Genel
Müdürlüğü’nde hizmet etmeyi sürdürdüklerini belirten sendika yetkilileri, “Bu
çerçevede Ramazan ayı boyunca Çaykur Genel Müdürlüğü’ne bağlı ünite ve
çay fabrikalarında orucumuzu işçi kardeşlerimizle beraber açıyoruz. Huzurlu
ve dayanışma içinde geçen iftarlardan sonra işçi kardeşlerimizle toplantılar
yaparak, sorunları yerinde görüp onlara birebir ulaşmaya çalışıyoruz”
açıklamasını yaptı. Sendika yönetimi aynı zamanda üyelerini, imzalanacak
olan 2015-2016 T.İ.S Sözleşmesi’yle ilgili bilgilendirdi, ikinci sürgün yaş çay
sezonunun üyelerine ve üreticilere hayırlı olması temennisinde bulundu.
[8]
TEMMUZ 2015
FESHANE BAHÇESI, Ramazan İstanbul Etkinlikleri kapsamında, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da müzik, eğlence, şiir
ve konserlerin İstanbul halkıyla buluştuğu merkezdi. Feshane Bahçesi, Ramazan ayı boyunca iftar öncesi, sonrası
ve teravih namazı sonrasında Tasavvuf Müziği’nden Türk
Halk ve Türk Sanat Müziği dinletilerine, sema gösterilerinden mehteran konserlerine, geleneksel gösteri sanatlarından çocuk eğlencelerine kadar pek çok etkinliğe ev sahipliği yaptı. Binlerce İstanbullu’nun yanı sıra, yerli ve yabancı
turistlerin de ziyaret ettiği Feshane’de Osmanlı şerbetçisi
kıyafetinde “didi” ikram eden ekibimiz ve tadım standımızla
ilgi odağı olduk. Standımızda, eski İstanbul’u ve eski Ramazanların samimi hissiyatını yaşatmak amacıyla koyu renkli
ahşap dokusu kullandık, görsele varaklar serpiştirdik.
TEMMUZ 2015
[9]
[kapakkonusu]
fenomen olduk. Çocuklar ‘Ağabey “didi”
kaç lira?’ diye soruyorlar, ellerini ceplerine
atıyorlar, ‘Sana bedava,’ diyoruz. ‘Ceza’yı
getirecek misiniz?’, ‘Rap yapsanıza’, ‘didi
didi diyerek hareketlerini yapsanız’ diyenler oldu. Çok fazla fotoğraf çektiler. Çaykur
standını görünce çok memnun oluyorlar.”
Tadım yapan ziyaretçilere de izlenimlerini
sorduk ve şu cevapları aldık:
“HIÇ YAŞAMADIĞIMIZ
RAMAZANLARI YAŞADIK”
Ziyaretçilerin iftardan sonra doyumlu bir çay tadabilmesi için
stantta Altınbaş çay ikram ettik. İftardan sonra başlayan tadım,
gece saat 1.00’e kadar, hiç eksilmeyen bir yoğunlukla devam
etti. İftarını yapanlar, soluğu Çaykur standı önünde aldı. Stant görevlilerinden Çaykur çayı hakkında bilgi aldılar. Altınbaş çayının
lezzetine bir kez daha hayran kalan ziyaretçiler, Çaykur’un özel
tadım bardaklarını da, standın rahatça dinlenme ve çay tatma
imkânı sunan düzenini de çok beğendi. Ama en çok beğeniyi,
geleneksel Osmanlı Ramazanları havasını yaşatmayı hedeflediğimiz, şerbetçi kıyafetleriyle festival alanını dolaşarak “didi” ikram
eden stant görevlileri topladı. “didi”yi şerbet kıvamında takdim
ettik. İnsanların ağzının şerbetle değil de “didi” ile tatlanmasını
sağladık. Bu sunum herkesi ama en çok da çocukları mutlu etti.
“didi” reklamında sanatçı Ceza’nın rol alması onları hayli etkilemiş. Hatta en çok sorulan sorulardan biri, “Ceza da gelecek mi?”
oldu. Şerbetçi ağabeylerinin yanına gelip, onlarla fotoğraf çektirmek istediler.
“BURADA FENOMEN OLDUK”
Ailelerin “Çocuklarım size bayılıyorlar” dedikleri “şerbetçi”ler, ilginin yoğunluğunu şöyle anlattı: “Biz burada çok sevildik, adeta
[10]
TEMMUZ 2015
Nermin Şen: “Güzel bir atmosfer. Standı
çok beğendik, rahatça oturuyor ve bu güzel çay eşliğinde yorgunluğumuzu atıyoruz.
Çaykur çayının tadına bir kez daha hayran
kaldık. Rize çayının üzerine kar yağan tek
çay olduğunu burada öğrendik ve bizi çok
etkiledi.”
Murat Kaymaz: “didi’yi çok beğendim.
Geçen yıl keşfettim ve artık biz de “didi” alıyoruz. Özellikle yaz aylarında çok güzel gidiyor. Hepsi çok güzel ama en çok şeftaliliyi
sevdim. Görevlilerin bu kıyafetle gezmeleri,
hiç yaşayamadığımız o eski Ramazanları
yaşattı bize. Tam Osmanlı havası oluşmuş.”
Kerem Güç: “didi çıktığından beri içiyorum.
Reklamınız 10 numara. Teyze de çok sempatik. Konsept de çok güzel. “didi”nin bu
şekilde sunumu, tamamen Osmanlı şerbeti
sunumunu yaşatıyor. Çok iyi bir fikir.”
Çaykur standının yakınındaki bir standın
görevlisi olan Tamer Ergüz’e, Çaykur’un
etkinliğinin oluşturduğu katkıyı sorduğumuzda, “Her şey görüntüde olduğu gibi,”
diyerek, iki elinde dört çay bardağı taşıyan
ziyaretçiyi gösterdi ve şöyle devam etti:
“Hem sıcak hem soğuk çay tadımı yaptırıyorlar, biz de çok memnunuz, ziyaretçiler
de… Feshane’nin her noktasında, elinde Çaykur bardağıyla birilerini görüyoruz.
Hemen iftardan sonra Çaykur bardakları
ortada gezmeye başlıyor. Ve Osmanlı kıyafetleriyle gezmeleri daha etkili oldu. Çaykur Feshane’ye eski bayram havasını kattı.
Bence tam kıvamında yapılmış bir etkinlik.
Çalışan arkadaşlar da çok başarılı.”
ÜSKÜDAR’DA ÇAY KOKUSU
İSTANBUL’UN Üsküdar semtinde de Ramazan TIR’ımız
vardı. Ramazan coşkusunu hiç tanımasa da aynı coşkuyu
paylaştığı insanlarla birlikte yaşamak isteyen, iftarda evine yetişemeyen veya ihtiyaç sahibi binlerce kişi, Üsküdar
Belediyesi’nin sofralarında buluştu. Denize sıfır şekilde kurulan iftar çadırları, sokak iftarları ve sahur programlarına,
Çaykur olarak biz de katıldık. İftardan başlayıp sahura kadar Üsküdarlılara ve yolu Üsküdar’a düşen binlerce kişiye
çay ikram ettik. Amacımız birçok insana iftar sonrasında
Çaykur çayı lezzetini sunabilmek, Ramazan’da ve her zaman yanlarında olduğumuzu hissettirebilmekti.
Gittiği her yerde etrafında bir hareketlilik yaşatan Çaykur
TIR’ı, sunumundan çayının tadına kadar büyük beğeni topladı. Çayın sıcaklığı, Çaykur’un verdiği güvenle birleşti ve
tadım TIR’ının çevresinde uzun kuyruklar oluştu. Ziyaretçilerimizden Zeynep Tanrıkulu şu değerlendirmeyi yaptı:
“Çaykur çayını çok sevdik. Çaykur adını son zamanlarda
çok daha sık duyuyoruz. Son yaptığı atakların bunda çok
katkısı var. Bu tadımla çayımızın lezzetini ve ne kadar sağlıklı olduğunu hatırladık. Reklam, tanıtım çok önemli. Televizyonlarda reklamlarını görmek başka, şu anda burada
bu çayı yudumlamak başka… Şu anda çayın birebir tadını
alıyoruz. Gerçekten çok güzel.”
11 Temmuz’da İstanbul’un Ortaköy
Meydanı’nda da Cumhurbaşkanlığı
sanatçısı Recep Alper Çevirel,
Çaykur sponsorluğunda muhteşem
bir konser verdi. Bu konser sırasında
da “didi” ve çay tadımı yaptırdık.
TEMMUZ 2015
[11]
[Hasat]
BEREKETLİ HASATTA
ÇAYKUR’DAN BÜYÜK MÜJDE
Üreticilerimiz iki-üç günde
çay toplamamalı
SEKIZ YIL SONRA ILK
DEFA KÂR AÇIKLADIK
BU YIL çay geç geldi, ama iyi geldi. Hem 50 bin ton
rekolte artışı, hem de müjdeli haberler getirdi. Doğu
Karadeniz’in hayat damarı Çaykur olarak, sekiz yıl sonra ilk kez bir yılı kârla kapattık ve Türkiye ekonomisinin
lokomotif şirketlerinin listelendiği İSO 500’de beş basamak yükselerek 44’üncü sıraya ulaştık. Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu,
gururumuzu “Sekiz yılın sonunda zarar eden bir kurum
YAŞ ÇAYDA REKOLTE
50 BIN TON ARTTI!
“Bu sene çay, 2011’de olduğu gibi kademeli
gelmedi. Birden geldi. Bu, nadir yaşadığımız bir
süreçti. Bu nedenle bazı sıkıntılar doğdu. Buna
rağmen sürgün çok kısa sürede, bir ay bile
geçmeden, 26 günde tamamlanmış oldu. Yüksek
kesimlerde çay, birkaç gün daha az miktarda
devam etti.
Çaykur olarak birinci sürgünde 230 bin ton yaş
çay alımı gerçekleştirdik. Geçen yıl bu rakam
209 bin tondu. Özel sektör ise geçen yıl 190 bin
ton yaş çay almıştı. Rakamlar çok kesin olmasa
da bu sene özel sektörün 215 bin ton civarında
çay aldığını tahmin ediyoruz. Sonuç olarak geçen
yıl 399 bin ton olan birinci sürgün rekoltesi,
bu yıl 450 bin ton civarında. Geçen yıla oranla
rekoltede yaklaşık 50 bin tonluk bir artış var.”
[12]
TEMMUZ 2015
olmaktan çıkarak, kâr hanesine 12 milyon TL yazdırdık,”
sözleriyle açıkladı. İmdat Sütlüoğlu, birinci sürgünün
ardından yaptığı açıklamalarla Çaykur çalışanlarını ve
üreticileri düzenli olarak bilgilendirdi. Bu bilgilendirmeler
sevindiren ve gururlandıran haberlerin yanı sıra, çayımızın kalitesini ve markamızın gücünü artırmak için biz çalışanlara ve üreticilere düşen görevlere de işaret ediyordu.
İşte İmdat Sütlüoğlu’nun açıklamalarından satırbaşları…
ÜRETICIYI
RAHATLATACAK
ÖNLEMLER
ALDIK
“Çaykur olarak vatandaşın sıkıntıya
girmesini önlemek, onları rahatlatmak
için bazı tedbirler aldık. Birinci tedbir
olarak sezonu erken başlattık,
29 Nisan’da fabrikalarımızı açtık.
Vatandaşımıza ‘Bu sene çay birden
gelecek, çayınızı erken verin,
fabrikalarımız hazır’ diye birçok defa
mesaj göndermiştik. 29 Nisan-13
Mayıs arasında 15 gün hiç çay
gelmedi. 14-19 Mayıs’ta 6 bin 900 ton
çay alabildik. Sürgünü başlattığımız
29 Nisan ile 20 Mayıs arasında 10 bin
668 ton oldu. 21 Mayıs ile 3 Haziran
arasında ise 114 bin ton çay aldık.
21 Mayıs itibarıyla vatandaşımız bir
anda tarlaya girdi, yoğun şekilde çay
vermeye başladı. Bu takvim dilimi
içinde günde ortalama 8 bin ton çay
aldık. Yoğun şekilde çay almaya
devam ettik.
İkinci bir tedbir olarak da kotayı çay
tarihinin en yüksek seviyesine, 450
kilograma çıkardık.
Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, aynı
zamanda Ulusal Çay Konseyi Başkanı olarak katıldığı Ulusal Çay Konseyi Yönetim Kurulu toplantısında üreticilere çay kalitesinin sağlanması konusunda bilgiler verdi. İmdat Sütlüoğlu, Rize Ticaret Borsası’nda yapılan
toplantıda şunları söyledi:
“Çay üreticimizin çiftçi gibi davranmayıp iki-üç günde çay toplaması ve
söylediklerimizi dikkate almamaları, çay sektöründeki sıkıntının temelini
oluşturuyor. Çay sektörüne getirdiğimiz randevulu sistem sayesinde çay
üreticisinin aile düzeni bozulmuyor. Randevulu sistemin ana kriterlerinden
biri de, aile düzenini korumaktı. Gurbetçi vatandaşlarımızın randevulu sistemi tanı olarak uygulaması çaya olan değeri artırır.”
KAPASITE ARTIRDIK, IDEAL
SÜRGÜN DÖNEMINI YAKALADIK
“Geçen yıl bir ayın altında süreçte birinci sürgünü tamamladık.
Yaptığımız kapasite artışlarıyla sürgün dönemleri ideal günlerde
tamamlanıyor; bir ayı bulmuyor. Daha önce birinci sürgün 40-45
günü buluyordu ve birinci sürgün bitmeden ikinci sürgün başlıyordu. Sürgünler birbirleriyle eşleşiyordu. Bugün artık iyi bir noktaya
gelmiş olduk.”
SÖZÜMÜZÜ TUTTUK, RAMAZAN
ÖNCESINDE ÖDEMELERI YAPTIK
“2015 yılının Mayıs ayında üreticilerimizden satın aldığımız 91 bin
401 ton yaş çay bedeli olan 144 milyon 104 bin TL’nin ödemelerine,
önceki yıllarda olduğu gibi yaş çay bordrolarının tamamlanmasının
ardından başladık. İlk etapta 70 milyon TL’yi, 15 Haziran Pazartesi günü üreticilerimizin hesaplarına aktardık. Ödemelerin geri kalan
yaklaşık 74 milyon TL’lik kısmını da 16 Haziran itibarıyla üreticilerimizin ilgili hesaplarına aktararak, Mayıs ayı ödemelerini söz verdiğimiz
gibi Ramazan ayı öncesinde tamamladık.”
TEMMUZ 2015
[13]
[Hasat]
Çaykur Türkiye’nin
44’üncü büyüğü
Piyasada iyi mal her
zaman kötü malı kovar
“Çaykur, fabrikalarında dünyanın en ileri teknolojilerini kullanan bir kurum. El değmeden çay üretiyoruz. Ama odundan
çay yapma gibi bir imkânımız yok! 2.5 yaprağın dışındaki
yapraklardan çay üretilmez. Vatandaşımızın taze yaprakları
toplayıp bize teslim etmesi lazım. Üreticilerimiz, maalesef
çayları toplama olgunluğuna ulaştığında, ‘henüz erken’ diyerek toplamıyorlar. Bekletip, kartlaşınca topluyorlar. Geç
toplanan çaylar, çayımızın kalitesini düşürüyor. Kart yapraklar çayımızın dem verme oranını düşürüyor. Hammadede
kaliteyi yükseltmemiz hem üreticimizin iyiliği hem de çayımızın geleceği açısından son derece önemli bir konudur. Bunu
başaramazsak, çayımızı geleceğe taşıyamayız. Çay üreten
diğer ülkelerin bir kilo çayı 700-800 bardak dem verirken bizimkisi 400 bardak dem verirse, piyasada onlarla rekabet
edemeyiz. Unutmayalım, piyasada iyi mal, her zaman kötü
malı kovar. Evet, çayımız dünyanın en sağlıklı ve en güvenilir
çayıdır. Ama dem verme noktasında diğer ülkelerle yarışabilecek noktada kaliteli ürünler elde etmek zorundayız.”
“DIDI”DE IHRACAT
HEDEFIMIZ 100 ÜLKE
“didi bu sene de çok güzel gidiyor; iç
piyasada lider olduğu gibi, dünya markası
olma yolunda da ilerliyor. Geçtiğimiz
yılki satışların üzerindeyiz. Şu ana kadar
35 ülkeye ihracat yaptık. 3.5 milyon
litre, yani 7 milyon adet “didi” ihracatı
gerçekleştirdik. Bu yıl hedefimiz, 60 ülkeye
ihracat yapmak. 15 milyon litre ihracat
hedefimiz var. Önümüzdeki yıl ise 100
ülkeye ihracat yapmayı hedefliyoruz.”
Türkiye’nin en önemli markalarından Çaykur, çay sektörünün
tartışmasız lideri olduğunu bir kez daha kanıtladı. İstanbul
Sanayi Odası’nın 500 Büyük Sanayi Kuruluşu 2014
araştırmasında Türkiye’nin en büyük 44’üncü şirketi olarak
yer alan Çaykur, gıda ve içecek imalatı sektöründe ise ilk 10’a
girdi. Sekiz yıl sonra kâr ederek dikkat çeken Çaykur, İSO’nun
listesinde bir önceki yıla göre beş sıra birden yükseldi.
ÜRETICIYI
RAHATLATACAK
ÖNLEMLER
ALDIK
71 BIN 369
DEKAR
BUDANDI,
ÖDEMESI
YAPILDI
“2015 yılı budama döneminde 186
bin 749 üretici, 71 bin 369 dekar
alanda budama yaptı. Budama
bedeli olarak tahakkuk eden
toplam 118 milyon 638 bin 670
TL, budama yapan üreticilerimizin
hesaplarına aktarıldı.”
[14]
TEMMUZ 2015
İSTANBUL Sanayi Odası’nın 1968 yılında
“100 Büyük Sanayi Kuruluşu” olarak başlattığı
“Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu” araştırmasını ulusal ekonomimize tutulan güçlü bir
ayna olarak kabul etmek mümkün. Sanayi sektörü şirketlerinin incelendiği araştırmada temel
kriter üretimden satışlar. Bir başka deyişle İSO
500, kuruluşların kendi üretmiş olduğu ürünlerden yaptığı satışları kapsıyor. Bunun yanı sıra
çalışma kapsamında satış hasılatı, brüt katma
değer, öz kaynak, aktif toplamı, vergi öncesi dönem kâr ve zarar toplamı, ihracat ve ortalama
çalışan sayısı büyüklükleri gibi değerlere de yer
veriliyor.
6’NCI EN BÜYÜK KAMU KURULUŞU
2014 yılı performanslarına göre yapılan 500 büyük sanayi kuruluşu listesinde 44’üncü sırada
yer alan Çaykur, Türkiye’nin 6’ncı büyük kamu
kuruluşu olarak da dikkat çekiyor. 2013’e göre
beş sıra birden yükselen Çaykur, pazarlama ve
ürün geliştirme alanlarındaki büyük yatırımlarının
karşılığını da bu sayede almış oldu.
İSO 500 NEDEN ÖNEMLI?
Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu çalışması, 1968 yılından
bu yana Türkiye ekonomisinin röntgenini çekmeye devam ediyor.
Neredeyse yarım asırdır hazırlanan İSO 500 listesi, Türk sanayisinin gelişiminin görülmesine ve geleceğe yönelik yol haritasının
belirlenmesine önemli katkılar sağlıyor. Araştırmanın hazırlanmaya
başladığı ilk yıldan itibaren listede yer alan sayılı kurumdan biri olan
Çaykur, İSO 500’deki yükselişiyle son yıllardaki büyüme ve atılım
ivmesinin ne kadar başarılı olduğunu bir kez daha göstermiş oldu.
TEMMUZ 2015
[15]
[Hasat]
ÇAYKUR SAYESINDE
EVIMIZDEYIZ
“Çaydan önce insanlarımız diğer illere gidiyordu ve oralarda işçilik
yapıyordu. Bunu unutmayalım. Çay, Allah’ın bir lütfudur; çok değerli bir
nimettir. Bu nimetten babalarımız ve biz istifade ettik, çocuklarımız ve
torunlarımız da istifade etsin.” Bu sözler, Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı
ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu’na ait. İmdat Sütlüoğlu, çayın geleceğe
taşınabilmesi hedefiyle atılan her adımda, yaptığı her açıklamada bu
sözleri tekrarlar. Bu hatırlatmayı yapmamızın nedeni, Çaylık ekibi olarak
ziyaret ettiğimiz, Tersane Çay Fabrikası’nda fikirlerini aldığımız çalışanların
tamamının “Çaykur sayesinde gurbete düşmedik, Çaykur sayesinde
evimizde ve ailemizle birlikteyiz” demeleridir. İşte fabrikalardaki yenilenmeler,
kurumun ürün çeşitlendirmesi, çağı yakalayan imajıyla gurur duyan
Çaykur’lulardan birinci sürgünün ardından aldığımız değerlendirmeler.
BABAM DA 1978’DE BURADA
ÇALIŞMIŞ
ENI
RECEP Y
OĞLUM DA ARTIK ÇAYKUR
ÇALIŞANI
25 yıldır Tersane Çay Fabrikası’nda kazancı-ateşçi olarak
çalışıyorum. Bu yıllar içinde fabrika da modernize oldu, zor
dönemler geride kaldı. Eski yıllarda günde 5-6 ton kömürü
el arabasıyla taşıyıp, kürekle kazana atardık. Artık böyle
değil. Sistem üç yıldır otomatik olarak çalışıyor, kömürü
kendi kendine alıyor. Fabrikamızdaki yenilenmeler hayatımızı
kolaylaştırdı. Çay, el değmeden işlenerek direkt paketlemeye
gidiyor. Bu durum çayın kalitesini de etkiledi. Oğlum da
yeni işçi alımlarıyla Çaykur’a girdi. Derepazarı’nda, kazan
dairesinde tesisatçı olarak çalışıyor. Babam Çaykur’dan
emekliydi. Oğlumun da kuruma girmesi, bizim için büyük
mutluluk oldu. Kuşaktan kuşağa Çaykur’luyuz. Çaykur
olmasaydı, bizim için hayat zor olurdu. Doğu Karadenizli
insanlar Çaykur sayesinde memleketlerinde yaşamaya
devam edebiliyor. Yoksa buralarda kimse kalmazdı.
[16]
TEMMUZ 2015
Trabzon’un Akçaabat ilçesinden çalışmak için Rize’ye geldim.
Çaykur’a 1998 yılında başladım. 18 yıldır Tersane Çay Fabrikası’nın
kazan dairesinde çalışıyorum. Çok memnunum. Benim için özel bir
işyeri burası. Çünkü babam da 1978 yılında bu fabrikanın kuruluşunda
çalışmış. O yıllarda Rize’de çalışan çok Trabzonlu vardı. Çaykur
olmasaydı buradaki insanlar da belki Giresun’a fındık toplamaya
gidecekti. Yenilikler bizi çok rahatlattı. Önceden üç kişi, yarım saatte
bir kömür atıyorduk. Şimdi makineyle günde iki kez kömür çekilmesi,
sistemin çalışması için yeterli oluyor. 10 dakikada bir kamyon kömür
çekebiliyorum, düşünün! Makinelerin bakımları da dört dörtlük yapılıyor.
Tesisat ustalarımız işlerinin uzmanlarıdır; bu çok önemli, çünkü bakım
ne kadar iyi olursa, işlenip ortaya çıkan çay da o kadar kaliteli oluyor.
RLU
A UĞU
MUSTAF
İBRAHIM
UYANIK
ÇAYKUR’UN YENILIKLERI BIZI
ÇOK RAHATLATTI
Yaklaşık 18 yıldır Çaykur’dayım. Fabrikanın kazan dairesinde
çalışıyorum. Aynı zamanda da çay üreticisiyim. Üretici
olarak diyebilirim ki, Çaykur yönetiminin her yıl yaptığı
yenilikler bizleri çok rahatlattı. Çay üretim süreci giderek bir
düzene oturuyor. Son yıllardaki yenilikler içinde bizi en çok
rahatlatan, randevulu sistem oldu. Çayımızı artık randevu
günümüzde Çaykur’a veriyoruz. Bu yöntem, benim gibi hem
fabrikada çalışıp hem çay toplayan arkadaşlar için çok yararlı
oldu. Hafta sonu tatilimizi bile randevulu sisteme göre
ayırlıyoruz. Doğu Karadeniz’deki hayatı sürdüren tek unsur
çay ve Çaykur’dur. Çay olmazsa insanlar burayı terk edip
gider. Çaykur bizim gururumuz. Kurumumuzun yeni ürünler
çıkarmasını çok yararlı buluyorum. Çünkü yeni ürünlerle
birlikte müşterilerimiz de çoğalıyor.
OTOMASYON
SAYESINDE
ÜRÜN
STANDARDINI
YAKALADIK
18 yıldır Çaykur’dayım.
Zihni Derin Fabrikası’ndan
ÜYÜK
buraya geldim. İmalatta
KADIR B
çalışıyordum ama burada
bakıma geçtim. Aynı zamanda
üreticiyim. 1500 kilo çayım
var. Üretici olarak son yıllarda
yapılan düzenlemelerden çok memnunum. Alım yerindeki birikme
önlendi. Günlük satabileceğim çay miktarı 40 kilo ama benim
hanım 300-400 kilo topluyor. Her gün gitmektense, haftada bir gün
topluyor ve rahat ediyor. Bu sistem, alım yerindeki bazı sıkıntıları
da önledi. Mesela çayımızın bir günlük kontenjanını orada bırakmak
istiyorduk. Bu sıkıntı ortadan kalktı. Yani çay artık, alım yerinde
beklemek yerine çaylıkta, dalında kalıyor. Dolayısıyla alım yerine
taze çay gidiyor. Bu da üretilen kuru çayın kalitesini olumlu etkiliyor.
Çaykur’da 20-25 yıl önce 40 bin kişi çalışırdı. Fakat o zaman üretim
sistemi böyle gelişkin değildi. İnsan gücü vardı. Beden gücü değil,
beyin gücü var artık. Otomasyon bu anlamda çok faydalı. Üründe
bir standart yakalayabildik. Çaykur’un bizler için önemi çok büyük.
Ekmek kapımız. Sadece benim ailemde, üç kardeşiz ve üçümüz de
burada çalışıyoruz. Birisi 2007 yılında birisi bu sene girdi. Yeni işçi
alımları bizim ailemizi de, pek çok aileyi de sevindirdi.
ŞÜKÜRLER OLSUN;
ÇAYKURLUYUM ARTIK
24 yaşındayım. Bir yıl önce, askerdeyken KPSS’ye girdim. 70 puan
aldım. Çok istiyordum, Çaykur’a girebildiğim için çok mutluyum.
Dedem Çaykur’dan emekli. Babam da malulen Çaykur’dan
emekli. Böylece babadan oğula gidiyoruz. Şimdi teknik bölümde
çalışıyorum. Küçükken de çok merak ettiğim için babamın çalıştığı
fabrikalara giderdim. Fabrika nasıl çalışıyor, kuru çay nasıl çıkıyor,
dikkatle izlerdim. Artık Çaykur’dayım; şükürler olsun. Çaykur bizim
velinimetimizdir. Askerden geldiğimde altı ay boştaydım. Çok iş
aradım ama bulamadım. Gurbeti sevmesem de mecburen şehir dışına
gidecektim. Şimdi ailemin yanındayım ve işim evime 5 kilometre
uzaklıkta. Çaykur artık piyasaya damgasını vurdu. Gitgide ürünlerini
çeşitlendiriyor. Daha modern bir marka algısı oluşturdu. Beni en çok
“didi” şaşırttı. Özellikle son reklamlarını çok beğeniyorum.
ZEN
TUGAY E
TEMMUZ 2015
[17]
[çayınkaynağı]
HÂLEN 22 memur; 17 daimi, 222 geçici işçi ile çalışan fabrikanın 33 alımyeri ve 3 bin 113 müstahsili bulunuyor. Tersane
Çay Fabrikası, günde 150 ton yaş çay işleme kapasitesine
sahip. Ortodoks imalat sistemiyle çalışan fabrikanın arsa alanı
33 bin 821 metrekare. Fabrikanın kapalı alanı ise 12 bin 600
metrekare.
Derepazarı ilçesinin en büyük fabrikası olan Tersane Çay Fabrikası, alımyeri ve müstahsil üzerindeki hâkimiyeti dolayısıyla
taze ve kaliteli hammadde satın alabiliyor. Bu özelliği de fabrikada üretilen siyah çayın kalitesini en üst seviyeye çıkarıyor. O
kadar ki, Tersane Çay Fabrikası, Çaykur’un 2015 yılında üreteceği yeni ve özel çay çeşitlerinin harmanlarında tercihle kullanılacak kalitede bir üretim sağlıyor. Bu başarıda, hammadde
kalitesinin yanı sıra, birlikte yönetim ve üretim kademesindeki
her bir çalışanın ekip ruhu taşıması da toplam kalite standardını yükseltmede ana etkenlerden biri durumunda.
Çaykur Genel Müdürlüğü önderliğinde organik tarım havzalarının genişletilmesi için mahalli idareler, yerel yöneticiler, STK
temsilcileri ve müstahsillerle görüşmeler yapılmış, ilçede henüz uygulaması olmayan organik tarıma geçişle bölgemizin ve
ülkemizin ekonomisi adına sağlanacak katkılar aktarılmış.
Çaykur Genel Müdürlüğü’nün son yıllarda yoğunlaştırdığı üretim hatlarındaki yenileme çalışmalarının yansımaları Tersane
Çay Fabrikası’nda da görülüyor. Bu kapsamda, 2016 yılında
yeni tasnif eleme sistemine geçilmesi planlanıyor.
TERSANE FABRIKASI:
ÇAYI ÇAYKUR’UN ÖZEL ÇAY
HARMANLARINDA KULLANILACAK
Çaykur’un en küçük fabrikalarından Tersane Çay Fabrikası,
Derepazarı ilçesinin sahiline 800 metre mesafede kurulu. İsmini,
1978 yılında üzerine kurulduğu Tersane Mahallesi’nden almış.
[18]
TEMMUZ 2015
TEMMUZ 2015
[19]
[emekverenler]
ÇAYIN KALITESI
Elime aldığım çayın kalitesini
hemen anlarım. Çay
laboratuvarlarında çalışanlar
elinde tuttuğu ürünün kalitesini
değerlendirir. Bir çayın kaliteli
olup olmadığını kokusundan
bile anlayabilirsiniz. Elinizde
tuttuğunuz çaya üflersiniz,
nefesiniz çaydan geri döndüğünde
hoş bir koku bırakıyorsa o çay
kaliteli demektir.
SIZ HANGI ÇAYI
TÜKETIYORSUNUZ?
MARKAMIZA
SAHIP ÇIKMALIYIZ
Çaykur’un bölgeye katkısını “Rize’de Çaykur olmasa ekonomi biter” sözleriyle
anlatan emekli çalışanlarımızdan Erol Dinç, markamızın ekonomi ve üretim
anlamında sanılandan çok daha büyük bir anlam taşıdığına dikkat çekiyor. Emekli
olduktan sonra Çaykur’un önemini her fırsatta anlatmaya çalıştığını vurgulayan Dinç,
“Bölgemize bu kadar çok katkısı olan bir kurumun değerini iyi bilmeli ve markamıza
sahip çıkmalıyız” diye konuştu.
2003 YILINDA Çaykur’dan emekli
olan Erol Dinç, kurumumuza tam 24
sene hizmet etmiş bir isim. Cumhuriyet
Çay Fabrikası laboratuvarında görev
yapan Dinç, çayın kalitesini ve tadımını
çok iyi biliyor. Emeklilik günlerini de çalışarak geçiren Dinç ile Çaykur günlerini
konuştuk.
Sizi tanıyabilir miyiz?
Çaykur’a 1978 yılında katıldım. Öncesinde, ailemle birlikte uzun yıllar
boyunca esnaflık yaptım. Çaykur ailesine katıldıktan sonra dört yıl boyunca
farklı görevler üstlendim ve bir anlamda oryantasyon sürecini tamamladım.
Ardından 1982 yılında laboratuvara
[20]
TEMMUZ 2015
geçiş yaptım. Cumhuriyet Çay Fabrikası laboratuvarında görev yapmaya
başlamak, benim için büyük bir değişimdi. Aileden üretici olmama rağmen
çayı çok da iyi bilmediğimi fark ettim.
2003 yılında emekli olana kadar bu laboratuvardaydım ve özellikle çayın kalitesine dair çok büyük bir bilgi birikimi
edindim.
Laboratuvarda neler yapıyordunuz?
Dediğim gibi, hep Cumhuriyet Çay
Fabrikası’nda görev yaptım. Laboratuvarda genel programımız vardı: Tadım,
çöp sap analizi vb. “Duyusal analiz”
dediğimiz tadım çok önemliydi. Yine
Benim favorim, Çaykur Tiryaki
ürünü… Demi, lezzeti ve kokusuyla
Çaykur’un kalitesini birebir
yansıtan bir ürün olduğuna
inanıyorum.
ekstrakt analizleri de… Ürünün kalitesine büyük önem veren
Çaykur gibi bir kurum için üretim hataları kabul edilemez durumlardır. Laboratuvarda üreticiden veya üretimden kaynaklanan sorunların önüne geçmek için büyük bir çaba harcanıyor.
Çayın kuruluğunu, istenen kalitede olup olmadığını farklı analizleri yaparak tespit edebilirsiniz. Numune alıp Genel Müdürlüğümüze gönderirdik. Laboratuvarlarımızda uzun bir süreç içinde
muazzam bir tecrübe edindik. Her fabrikanın kendi laboratuvarı
var. Bu laboratuvarlar belli aralıklarla Genel Müdürlüklerimizde
seminer çalışmaları yapar ve deneyimlerini paylaşır. Bu paylaşım, Çaykur’un ürün kalitesini daha da ileri götürecek bir bilgi
birikiminin oluşturulmasını sağlıyor.
Emeklilik günlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biz Rizeliler emeklilikte çalışmadan duramayız… Ben de ekmek
fırınında çalışıyorum. 7-8 senedir buradayım. Buradaki günüm
sabah çok erken başlar. Sabah erkenden ekmek hamurları hazırlanır, ilk ekmeklerin fırından çıkmasıyla koşturmaca başlar.
Bu telaşlı havayı çok seviyorum. Çayda ustayım ama ekmek
fırınında kalfayım. Ustalarımıza yardım ediyorum. Bunca sene
çayla yaşadıktan sonra ekmekle uğraşmanın ne kadar zor olduğunu gördüm. Açıkçası ekmek üretmenin bu kadar zor bir iş
olduğunu bilmiyordum.
Çaykur’un yeni ürünleri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Aradan geçen 20 yılı aşkın sürede üretim kalitemiz inanılmaz
derecede arttı. Yeni ürünlerimizin tamamı çok kaliteli ve lezzetli… Bütün ürünlerimizde en yüksek kalite seviyelerini yakalıyoruz.
Çaykur hakkında neler söylemek istersiniz?
Çaykur’un bölgeye çok önemli bir katkısı var. Rize’de Çaykur
olmasa ekonomi biter. Ne yazık ki toplum Çaykur’un değerini
çok iyi bilmiyor. Bölgemize bu kadar çok katkısı olan bir kurumun değerini iyi bilmeli ve markamıza sahip çıkmalıyız. Biz
Çaykurlular olarak bunun farkındayız. Ülkemizin geneline bu
gerçeği daha iyi ve daha derinlikli anlatmak da bizim vazifemiz...
Görevde olduğunuz yıllarda sizi laboratuvarda en çok etkileyen neydi?
Ustalarımızın çabası, üretim kalitesini yukarı çekebilmek için gece-gündüz çalışmaları beni her zaman etkilemiştir. Bununla da
sınırlı değil elbette. Çaykur’un ilerleyebilmesi adına bizler, bütün
çalışanlar elimizden geleni, üzerimize düşeni yaptık. Dolayısıyla
tek bir amaç etrafındaki birliğimiz, beraberliğimiz de beni çok
etkilemiştir.
Çayın kalitesini daha da yukarı çekebilmek için üreticilerimize neler önerirsiniz?
Çayı elle toplasınlar… Çünkü çay toplarken makas kullanırsanız araya çok fazla yabancı madde karışır. Bu işin makbulü
elle toplamaktır. Üreticimiz çaya çok daha fazla değer vermeli.
Çayın ıslahında, üretiminde birtakım sorunlar yaşanabiliyor…
Çaykur bu anlamda üreticiyi bilinçlendirebilmek için çok önemli
çalışmalara imza attı.
TEMMUZ 2015
[21]
[pozitif]
ÇAYKUR’A ÇOK
ŞEY BORÇLUYUZ
Çaykur’da çalışmaktan dolayı
çok mutlu olduğunu belirten
Lokman Turan, “Çaykur gibi bir
kurum olmasaydı ne yapardım
bilmem. Belki öyle veya böyle
bir iş bulabilirdim ama bugünkü
kadar rahat ve mutlu olamazdım.
Sadece ben değil, tüm Rizeliler
için aynı durum geçerli. İnsan
elindekinin değerini bilmeli. Bu
anlamda Çaykur’a çok şey
borçluyuz” diye konuştu.
ÇAYKUR’UN mevsimlik çalışanlarından Lokman Turan, çocukluğunda
yakalandığı sara hastalığı nedeniyle
zorlu bir hayat geçirmiş. Başından
geçen bütün zorluklara rağmen kendi
ekmeğini kazanan, yuvasını kuran, en
önemlisi mutlu olmayı başaran Turan,
sorularımızı yanıtladı.
[22]
TEMMUZ 2015
Sizi tanıyabilir miyiz?
İş hayatına 1987 yılında atıldım. Beş yıl kadar başka bir
kurumda çalıştıktan sonra 1992’de Çaykur’a katıldım.
Mevsimlik olarak çalışmaya devam ediyorum. Çaykur’u,
fabrikamızı seviyoruz. Çaylığımız da var. Yani hem çay üretiyorum hem de yazları toplanan çayların fabrikamızda işlenmesinde görev alıyorum.
Sezon dışındaki zamanınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kış aylarını İstanbul’da, kardeşlerimle birlikte çalışarak geçiriyorum. Onlar Rize’den İstanbul’a gidip hayatlarını orada
kurdular. Küçük olanın ekmek fırını var. Kış aylarında fırının
yoğunluğu arttığı için benden yardım istedi. Güvenebileceği
birine ihtiyacı vardı. Ben de kış aylarını geçirebileceğim bir
iş aradığım için onun ekmek fırınında çalışmaya başladım.
Artık hayatımın yarısı İstanbul’da, yarısı Rize’de geçiyor.
Çok şükür, kendi yağımızda kavrulup gidiyoruz. Her zaman
Allah’a şükretmeyi bilmişimdir. Şikâyet eden arkadaşlarımıza “Bugün bir Çaykur olmasa halimiz duman olurdu, şükredin,” derim. Öyle hakikaten…
Ekmek fırınında ne yapıyorsunuz?
Elimden ustalık gelmez, o yüzden kasada duruyorum, ekmek dağıtımına yardım ediyorum. Kardeşime destek oluyorum. Bizim için aile kutsaldır, kardeşler birbirine yardım etmezse olur mu? Eşimle birlikte İstanbul’dan Rize’ye taşınıp
duruyoruz. Şikâyetçi değiliz, keyfimiz yerinde…
Sağlık sorununuz ne zaman ortaya çıktı?
Allah’tan gelen bir rahatsızlık işte… Sara hastalığı çocukluğumda ortaya çıktı. Bir gün bakkala giderken kendimden geçip yere yığılmışım… Beni çay yapraklarının
arasında bulmuşlar… Hastalığımı böyle öğrendik. Uzun
yıllardır devam eden bu rahatsızlık, geçirdiğim krizler
ve karakterimi değiştiren yan etkiler nedeniyle beni bir
hayli zorladı.
Çaykur hakkında ne söylemek istersiniz?
Çaykur’da çalışmaktan dolayı duyduğum memnuniyet
geçen her sene biraz daha artıyor. Burada Çaykur gibi
bir kurum olmasaydı ne yapardım bilmem! Belki öyle
veya böyle bir iş bulabilirdim ama bugünkü kadar rahat
ve mutlu olamazdım. Sadece ben değil, tüm Rizeliler
için aynı durum geçerli. İnsan elindekinin değerini bilmeli... İyi ve güzel olanın hakkını teslim etmeli... Bu anlamda Çaykur’a çok şey borçluyuz. Çaylığı da olan bir
Rizeli olarak Çaykur’un değerini çok iyi biliyorum. Allah
Çaykur’a ve yetkililerimize zeval vermesin. Rize ekonomisinde, toplumsal hayatta Çaykur en önemli kurum.
Bu önemini uzun yıllar boyunca koruyacağına inanıyorum. Emeği geçenlerden Allah razı olsun...
Çaykur’daki göreviniz nedir?
İlk başlarda imalatta lif taşıyordum. Yani taşıma işlerini yapıyordum. Sonra üretimde farklı görevler de aldım. Bir gün
oradaki ustalarımızdan biri benim çay ocağına bakmamı istedi. O günlerde 500 kişiydik. Çayın yetiştirilmesinden üretimde işlenmesine kadar her şeyi bilirim.
TEMMUZ 2015
[23]
[hobi]
ÇAYKUR ILE
geleceğe güvenle bakıyoruz
Çaykur’un Karadeniz için büyük
bir nimet olduğunu belirten
kemençe âşığı çalışanımız Fuat
Tibet, “Geçmişten bugüne
devlet adamlarımız, özellikle
Cumhurbaşkanımız Recep
Tayyip Erdoğan sağ olsun…
Çayın ve Çaykur’un önemini çok
iyi bildiklerini hep gösterdiler.
Çaykur’un bugünlere gelmesi,
bölgenin geleceğe güvenle
bakmasını sağladı” diye konuştu.
Kemençesiyle Çaykur’a besteler
yapan Tibet, bir Anadolu âşığı
olarak duygularını şu şekilde
dile getirdi: “Çaykur olmasaydı
Karadeniz eksik kalır, Rizeli sıkıntı
yaşardı. Hopa’dan Tirebolu’ya çay
üreticisi darda kalırdı.”
[24]
TEMMUZ 2015
24 SENEDIR Çaykur’da görev yapan Fuat Tibet’in iş dışındaki en büyük tutkusu kemençe çalmak. Eline ilk kez
ilkokul çağlarında aldığı kemençeyi bir daha bırakmayan
Tibet ile Karadeniz müziğini ve elbette Çaykur’u konuştuk.
Sizi tanıyabilir miyiz?
1992’de askerlik görevimi bitirip Çaykur’a katıldım. Onun
öncesinde sekiz sene kadar ailemin işlettiği ekmek fırınında çalışmıştım. 10 sene boyunca imalat bölümünde
mevsimlik işçi olarak çalıştıktan sonra 2002’de kadrolu
oldum. O tarihte atandığım bekçilik görevine hâlen devam ediyorum. Evliyim, bir kızım ve bir oğlum var.
Emekliliğe az kalmış...
Evet, dile kolay 24 senedir Çaykur’da, aynı fabrikada
görev yapıyorum. Çok şükür, Allah nasip etti bugünleri
görmemizi...
Bize buradaki iş yoğunluğunuzu, neler yaptığınızı
anlatabilir misiniz?
Çok ağır bir çalışma tempomuz yok, öte yandan ağır bir
sorumluluğumuz var. Çünkü Çaykur’un fabrikasını, işçisini ve ürünlerini korumakla yükümlüyüz. İş dışında kalan
zamanımın büyük bir kısmını ise kemençe çalmak alıyor.
Hafta sonlarında iş yoğunluğum uygunsa düğünlerde kemençemle sahne alıyorum. Müziğimizi icra ediyoruz, türkülerimizi söylüyoruz…
Babamızdan miras olarak kalan çaylığımız da var. Çaylarımızı toplamak da yılın belli bir döneminde zamanımızı
alır. Yine olmazsa olmazlardan biri şenliklerdir. Elimden
geldiğince şenlikleri takip etmeye, izinlerimi o tarihlere
denk getirmeye çalışıyorum.
Hasat zamanı sizin için de yoğun geçiyor mu?
Yaz aylarında fabrikalarımızın yoğunluğunun artmasıyla
birlikte bizim görevimiz de farklılaşır. Hasat zamanı fabrikalarımızın güvenlik ihtiyacı üst seviyeye çıkar. Fabrikaya giriş çıkışların düzenli olması, tesislerin güvenliğinin
sağlanması bizim sorumluluğumuzdadır. Bir fabrika için
büyük önem taşıyan güvenlik birimi olarak işçi giriş ve çıkışlarında yönetimimizin belirlediği kurallara uyulmasını da
temin ediyoruz. Bu anlamda klasik güvenlik hizmetinden
daha fazla bir sorumluluk üstleniyoruz. Bu görevleri yerine
getirebilmek bizim için çok önemli.
Sadece ben değil, işçi arkadaşlarımızın tamamı aynı hassasiyetle çalışıyor. Devlet bize belli görevler vermiş. Halkın ekmeğiyle kurulan bu kurumu geleceğe taşımak, her
kuruşunun değerini bilmek ve üzerimize düşen görevleri
harfiyen yerine getirmek bizim görevimiz.
Çaykur’un bölge için önemiyle ilgili olarak ne söylemek istersiniz?
Çaykur, Rizeli için devletin büyük bir nimetidir. Geçmişten
bugüne devlet adamlarımız, özellikle Cumhurbaşkanımız
Recep Tayyip Erdoğan sağ olsun… Çayın ve Çaykur’un
önemini çok iyi bildiklerini hep gösterdiler. Çaykur’un bir
kamu kurumu olarak kalması, bölgenin geleceğe güvenle
bakmasını sağladı. Özel sektörde çalışmanın zorluklarını
bilen bilir… Çaykur olmasa üreticiler de biter. Özel sektörde çalışmak hiçbir şeye benzemez. Çaykur olmasaydı Karadeniz eksik kalır, Rizeli sıkıntı yaşardı. Hopa’dan
Tirebolu’ya çay üreticisi dara düşerdi.
Kemençe tutkunuzdan söz ettiniz... Bu ilgi, sevgi
sizde nasıl başladı?
Kemençeyi ilk olarak ilkokulun beşinci sınıfına giderken
amcamın oğlunda gördüm. Tatil için buralara gelmişlerdi. İlk kez böyle yakından inceleme fırsatı bulmuştum kemençenin çalınışını. Âşık oldum, hemen kendime bir kemençe aldım. Bir sene içinde kemençeyi çalmayı öğrenip
köy düğünlerinde sahneye çıkmaya başladım. Geçmişte
kemençe çalarak çok büyük beğeni de topladım. Şimdi
ise Çaykur’daki görevimiz ağır basıyor, eskisi gibi zaman
ayıramıyorum.
Hem çalıyor, hem söylüyorsunuz aynı zamanda...
Bizimki biraz da Anadolu’nun âşıklık geleneğine dayanıyor. Düğünlerde anons edilir, bu işle uğraşan veya benzer
kişiler çıkar ortaya. Karşılıklı çalıp söyleriz. Atışmalar olur
elbette düğünlerde… Kemençe çalarken biri ayağa kalkıp
kendi içinden geldiği gibi bir diğer kemençeciyle atışabilir.
Atışmalar kemençenin ruhuna, hırçın ve asi sesine çok yakışır. Serde şairlik de var, ikisi birleşince insan duramıyor.
SIZCE ÇAYKUR’U FARKLI
KILAN NEDIR?
Çaykur çayı diğerlerine benzemez… Aslında çayımızı herhangi bir
markayla karşılaştırmak bile haksızlık bana kalırsa. Çaykur’da
kalitesiz, yanık vb. ürün fabrikalarımızın kapısından asla girmez.
Özel sektörde başka kaygılar olduğu için yerine göre niteliksiz, bozuk
ürünler de paketin içine girebilir. Kayıtlarıyla, sistemiyle Çaykur bir
başkadır. İnanın, bütün bunları bu kurumdan hayatımı kazandığım
için söylemiyorum. Kemençeci, âşık gerçeği konuşur.
TEMMUZ 2015
[25]
[Çayındünyası]
da yapacağız. Amacımız yurtdışı katılımcılarının
sayısını artırmak ve yöre insanının turizm gelirini
yükseltmek. Çaykur’un desteği de bu anlamda
çok önemliydi. İlk kez yapılan bir etkinliğe maddi
ve manevi olarak yürekten katıldılar, bize gönülden bir hız kattılar. Çaykur’un örnek desteğinin
diğer şirketlerce de benimsenmesini isteriz. Bölgemizi tanıtan bu tür etkinliklere verilen destek,
aslında ülke ekonomisine verilen destektir” sözleriyle ilginin boyutunu ve önemini özetledi.
ZIRVELERIN ILK ULTRA MARATONUNU
“didi” SERINLETTI
“İMDAT BEY BIZI MOTIVE ETTI”
Çaykur’un sponsorluğunda Kaçkar Dağları Milli
Parkı’nda birincisi düzenlenen, Türkiye’nin en yüksek
irtifalı maratonunun rüya gibi parkurunu tamamlayan
koşucular, bölgeye, organizasyona, “didi”ye, Çaykur
çayına hayran kaldı. Maratonun coşkusuna, TRT’nin
hazırlayacağı belgeselde tanık olabilirsiniz.
ÇINÇIVA Vadisi’ni ikiye bölen coşkun Fırtına deresi üzerindeki 400 yıllık köprü, “didi”nin
dev parkartını kuşanmış. “didi” flamaları her yerde… Heyecanlı bir kalabalık, alkışlamaya
hazır şekilde, ter içinde finiş çizgisine yaklaşan maratoncuları bekliyor. Sekiz ülkeden 152
sporcu, Çaykur’un sponsorluğunda, Türkiye’de düzenlenen en yüksek irtifalı maratonun
olağanüstü güzellikler sunan parkurunu tamamlıyor. TRT kameraları, Kaçkar Dağları Milli
Parkı’nda ilk kez düzenlenen 45 kilometrelik ultra maratonun belgeselini hazırlamak üzere
sürekli kayıttayken, maratoncular çizgiye varır varmaz “didi” köşesine koşuyor.
Bu heyecan, Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) tarafından koruma altına alınması gereken 200 ekolojik bölgeden biri olarak gösterilen Fırtına Vadisi’nde ilk kez düzenlenen
Uluslararası Kaçkar Ultra Maratonu’nda yaşandı. Türk, İngiliz, İsviçreli, Macar, Rus, Avusturyalı, Fransız ve İtalyan sporculardan Avusturyalı Oldrich Janecek 3 saat 38 dakikayla
erkeklerde, Rus sporcu Elena Polyakova 4 saat 23 dakikayla kadınlarda ipi göğüsledi.
100 kişiyle sınırlandırılması planlanan maratondaki katılım sınırı, ısrarlı talepler üzerine
152’ye çıkarıldı. İlgi büyüdükçe organizasyonun boyutları da büyüdü. Çaykur Pazarla-
[26] TEMMUZ 2015
ma Departmanı ekibi ile Dağ Keçisi Dağcılık ve Dağ
Sporları Derneği ekibi, maratonun kusursuz yürümesi için soluksuz çalıştı. Ve bu çabalar sonuç verdi. Sadece çayın, Çaykur’un değil Rize’nin de tanıtımını, turizm potansiyelinin keşfini sağlamak ve farklı
bir hedef kitleye seslenmek amacıyla destek verdiğimiz 1. Kaçkar Ultra Maratonu’nun sonuçlarını,
organizasyon henüz bitmeden görmek mümkündü. Dağ Keçisi yetkilisi Alper Dalkılıç, “Bir sonraki
maratona tekrar gelmek isteyenlerden tutun, arkadaşlarıyla katılmak isteyenler, çocuk bakım hizmeti
isteyenler, ilk kez geldikleri bu dopdolu coğrafyadan ayrılmak istemeyenler oldu. Maratonun ikincisi
Eylül 2016’da koşulacak. Gelecek yıl halk koşusu
Dağ Keçisi’nin diğer yetkilisi Cumhur Baştuhan
da “Çaykur’a ne desek azdır, çok çok teşekkür
ediyoruz” diyerek şunları söyledi: “Organizasyonun Çaykur’a, “didi”nin tanıtımı anlamında katkısı olacağını düşünüyoruz. TRT’de futbol ağırlıklı
spor programına, üzerimizde “didi” tişörtleriyle
katıldık. Özellikle bizim gibi amatör yapıdaki organizasyonların TV ve gazete görselleri, “didi”nin
daha da sevilmesini sağlayacak. Koşucular da
check point istasyonlarında “didi”yi severek içtiler. Çaykur sponsor olmasa, bu organizasyonu gerçekleştiremezdik. İlk olmasına rağmen
bize inandılar, güvendiler. Bu anlamda Çaykur
Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu’na teşekkür ediyoruz. Gün boyu
arazide olduğumuz bir günde, araziden çıkıp
pespaye bir biçimde İmdat Bey’e gitmiştik. Durumumuzu kendisine izah ettiğimizde bize, ‘Keşke sizin gibi giyinebilsem. Sizin yerinizde olmak
isterdim,’ dedi ve bu sözleri bizi çok motive etti.
Çaykur zaten sadece Rize’nin değil, bölgenin
markasıdır. Çaykur’un bu tür organizasyonların
yanında durması, kamuoyunda olumlu değerlendirileceği gibi bizim için anlamı ve katkısı da
çok çok büyüktür.”
Çaykur ekibi de bu ilginin gerek kurumumuz gerekse Doğu Karadeniz Bölgesi için artıya dönmesi hedefiyle her konuyu en ince ayrıntısına
kadar düşündü, aylar öncesinden sosyal medyadan duyurarak bütün halkımızı davet etti. Bilgilendirici sosyal medya paylaşımları maratonun
ardından da sürdü.
Rize’nin gezi turizmine katkıda bulunduğumuz
gibi, Rize dışından ve yurtdışından gelen katılımcılara hem “didi”yi denettik hem Çaykur markamızın ürünlerini tanıttık, hem de yurtdışında sosyal medyada paylaşımlarını yaparak bu bilgilerin
daha görünür hale gelmesini sağladık.
TEMMUZ 2015
[27]
[Çaykur’danhaberler]
Çaykurlu sporcular
Avrupa şampiyonu oldu
Avrupa’nın en iyi rafting takımları Ardeşen’de bir araya geldi. Çaykurspor rafting takımlarının performanslarıyla dikkat çektiği turnuvada U19 Erkek Rafting Takımımız Avrupa
şampiyonluğunu kazandı. Genç sporcularımızı tebrik ediyoruz. Rize’nin Ardeşen ilçesi,
Fırtına Vadisi’nde düzenlenen Rafting Euro Cup (Avrupa Kupası) tamamlandı. 11-14 Haziran tarihleri arasında, Gelişmekte Olan Spor Branşları Federasyonu tarafından organize
edilen turnuva, Çaykur’un katkılarıyla gerçekleştirildi. Dört gün boyunca süren turnuvada
Türkiye’yi temsil eden takımlardan biri olan Çaykur U19 Erkek Takımı, “Avrupa şampiyonu”
unvanını kazandı. Çaykur Rafting Takımı’na madalya ve ödüllerini Çaykur Yönetim Kurulu
Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu verdi.
Çayın standartları belirlendi
Yenilenen Çay Tebliği ile siyah çayın standartları tam olarak belirlendi. Tebliğe göre siyah çay, orijini çay olmayan hiçbir madde
içeremeyecek. Çaykur’un uzun süredir üzerinde durduğu doğallık ve organik üretimin önemi de böylece bir kez daha ortaya
çıkmış oldu. Geçtiğimiz günlerde yayımlanan Çay Tebliği ile tüketime sunulan siyah ve yeşil çay, orijini çay olmayan, bitki ve
hayvan kaynaklı, taş, plastik ve yapay hiçbir yabancı madde içeremeyecek. Siyah çaydaki yeni düzenlemeye göre çay çeşitlerinin
standartlara uygun ve hijyenik şekilde üretimiyle hazırlama, işleme,
depolama, taşıma ve pazara arz edilmesiyle ilgili şartlar belirlendi. Tebliğ kapsamında yer alan ürünlere hiçbir katkı maddesi katılamayacak. Doğrudan tüketime sunulan ürünler, piyasaya hazır
ambalajlı olarak arz edilecek. Tebliğ kapsamındaki ürünlerin diğer
kurutulmuş bitki ve/veya meyve parçalanyla karışım olarak üretilmesi halinde ürün “siyah çay” ya da “yeşil çay” olarak isimlendirilmeyecek.
Bilindiği gibi, tarımında ve üretiminde herhangi bir kimyasal ilaç
kullanılmayan Türk çayı, tamamen doğal olarak üretiliyor. Bu çerçevede
Çaykur da bölgede tamamen organik üretime geçiş çalışması yapıyor.
“didi” uçuyor
ROMED’DEN ÇAYKUR’A TEŞEKKÜR
Kısa adı ROMED olan Rize Otizmle Mücadele ve Eğitim Derneği yönetim kurulu, ÇAYKUR Yönetim Kurulu Başkanı ve
Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu’nu makamında ziyaret etti.
Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat
Sütlüoğlu’na derneğin faaliyetleriyle ilgili bilgi veren yönetim
kurulu üyeleri desteklerinden dolayı Çaykur’a teşekkür etti.
Çaykur’un, hem Rize’nin hem de ülkemizin ekonomik ve
sosyal alandaki lokomotifi olduğunu belirten Rize Otizmle
Mücadele ve Eğitim Derneği Başkanı Resul Usta, “Bu ziyareti uzun süredir yapmak istiyorduk; bugüne nasip oldu. Biz
bir sivil toplum örgütü olarak engelli bireylerimizin ve onların
ailelerinin hayatlarını kolaylaştırmaya çalışıyoruz. Bu anlamda desteğe ihtiyacımız oluyor. Bize bu desteği sağlayan
herkese teşekkür ediyoruz. Çaykur bize de her zaman destek oldu. Etkinliklerimize destek vermelerinin yanı sıra çocuklarımızın el becerilerini geliştirecekleri bir hobi atölyesine
ihtiyacımız vardı, sağ olsun Genel Müdürümüz Sayın İmdat
Sütlüoğlu daha önce satış reyonu olarak kullanılan yapıyı
bize tahsis ederek bu ihtiyacımızın karşılanmasını sağladı.
Bir kez daha bize ve çocuklarımıza verdikleri destek nedeniyle Çaykur camiasına teşekkür ediyorum” diye konuştu.
[28]
TEMMUZ 2015
Gerçek soğuk çay lezzeti, ulusal bayrak taşıyıcımız Türk
Hava Yolları’nın uçuşlarında ikram edilmeye başladı.
Kabin ikramında kazandığı ödüllerle dikkat çeken
Türk Hava Yolları ile uçan milyonlarca yolcu “didi”
lezzetiyle uçaktayken de buluşma fırsatı yakalıyor. Türk
Hava Yolları, geçtiğimiz günlerde beşinci kez üst üste
Avrupa’nın En İyi Havayolu seçilmişti. Bu ay Skylife ve
Skylife Business dergilerinde tanıtılan “didi”, Türk Hava
Yolları ile uçan yolculardan çok olumlu geri dönüşler aldı.
Özellikle yabancı misafirlerimiz “didi”nin tadını ve gerçek
çay lezzetinin orijinalliğini çok sevdiklerini dile getirdiler.
TEMMUZ 2015
[29]
[Çaykur’danhaberler]
Çaykur Halı Saha Futbol Turnuvası başladı
İlk turnuvanın ilk kupası
Sporting Tarım’ın
Biz Çaykur çalışanları için yılın en heyecanlı
günleri, hasat zamanıyla başlar. Ancak bu yıl
heyecanı daha erken yaşadık. Halı sahalarda ilk
kez buluşarak dostça ve sportmence karşılaştık.
Müjde! Bu heyecanımız artık gelenekselleşecek!
ÇAYKUR çalışanları arasında bu yıl ilk kez organize edilen
halı saha futbol turnuvasında kupa sahibini buldu. Çaykur,
Çaytaş, Enerji Bir Sen, Öz Gıda İş Sendikası ile Zivella Mobilya ve Desen Reklamcılık firmalarının sponsorluğunda
düzenlenen halı saha futbol turnuvasının final maçında,
Sporting Tarım ile Pazarspor karşı karşıya geldi. “Collina”
lakaplı hakem Abdullah Ceylan’ın yönettiği karşılaşmada
maça iyi başlayan Sporting Tarım, Pazarspor’u 8-2 mağlup ederek, ilk defa düzenlenen turnuvanın ilk şampiyonu
olarak kupayı aldı.
İlginin son derece yüksek olduğu final maçında, Çaykur
Genel Müdürlüğü İdari ve Sosyal İşler Daire Başkanı Erdinç
Hatinoğlu, Enerji Bir Sen Basın ve İletişim Genel Başkan
Yardımcısı Zeki Karaoğlu, Çaykur Pazar Fabrika Müdürü
Fahrettin Köroğlu, Çaykur çalışanları tribünlerde yerini aldı.
Maçın ardından düzenlenen törenle turnuvaya destek verenler ve turnuvanın EN’lerine plaketleri sunuldu. Turnuvada 12 golle “gol kralı” olan Sporting Tarım’dan Şaban
Kap’a plaketini turnuva komite üyesi Onur Avcı, “en centil-
[30]
TEMMUZ 2015
men futbolcu” ödülünü Çaykur Camidağı’ndan
Kadem Büyük’e Çaykur Pazar Fabrika Müdürü Fahrettin Köroğlu, “en güzel golü atan”
Kalkandere’den Ozan Oğuz’a ödülünü Enerji
Bir Sen Yönetim Kurulu Üyesi Ali Baş, turnuvanın hakemi Abdullah Ceylan’a ise plaketini turnuva komite üyesi Eyüp Sarıkaya verdi. Ayrıca
turnuvanın düzenlenmesine ve turnuvaya katkılarından dolayı Çaykur İdari ve Sosyal İşler Dairesi Başkanı Erdinç Hatinoğlu’na, Enerji Bir Sen
Basın ve İletişim Genel Başkan Yardımcısı Zeki
Karaoğlu tarafından onur plaketi takdim edildi.
Plaket töreninin ardından turnuvanın şampiyonu olan Sporting Tarım takımı, kupasını,
Çaykur Genel Müdürlüğü İdari ve Sosyal İşler
Daire Başkanı Erdinç Hatinoğlu’ndan aldı. Turnuvanın ikincisi olan Pazarspor’un kupasını ise
Enerji Birsen Basın ve İletişim Genel Başkan
Yardımcısı Zeki Karaoğlu verdi.
GELENEKSELLEŞECEK
Çaykur İdari ve Sosyal İşler Başkanı Erdinç Hatinoğlu, turnuvanın geleneksel hale getirilmesi için gerekli çalışmaların yapıldığını belirterek
şunları söyledi: “İlk kez düzenlediğimiz turnuva, çalışanlarımızın kaynaşıp tanışması açısından güzel bir etkinlik oldu. Turnuva boyunca hiçbir aksilik yaşanmadan tüm maçların Çaykur çalışanlarına yakışır bir
centilmenlik içinde geçmesi ise, ayrıca sevindirici. Emeği geçen tüm
arkadaşlarımıza ve turnuvaya katılan takımlarımıza teşekkür ediyorum.
Şampiyon olan takımımızı da ayrıca kutluyorum.
İnşallah bundan sonra bu turnuvanın devamı gelecek. Geleneksel hale
getirmek için gerekli çalışmaları yapıyoruz. Her yıl kampanya öncesi
mart ve nisan ayları içinde turnuvamızı yapmayı hedefliyoruz.”
TEMMUZ 2015
[31]
[tedarikçilerimiz]
Meşe Market sahibi Selçuk Ören:
ÇAYKUR
TICARI BIR
MARKADAN
FAZLASI;
ÜLKEMIZIN
BIR DEĞERI
İstanbul’da faaliyette bulunan
Meşe Market’in sahibi
Selçuk Ören, “Çay, ülkemizin
vazgeçilmez bir içeceğidir,”
diyor ve ekliyor: “Çayda en
kaliteli ürün Çaykur’dan geliyor.
Çaykur Türkiye’nin en köklü
firmalarından biri ve bizden bir
kuruluş. Biz Çaykur’u, ticari bir
markadan ziyade, ülkemizin
bir değeri olarak görüyor ve
müşterilerimizin taleplerini bu
değerin daha da büyümesi,
güçlenmesi için yönlendiriyoruz.”
[32]
TEMMUZ 2015
Aynı zamanda bilgi birikimimizi farklı sektörlerde kullanabilmek hedefiyle perakende sektöründe 2010 yılında faaliyete başladık. Meşe Market 2013 yılı Nisan
ayında kuruldu. Gelişime yönelik adımlarımızı temelden
belirlediğimiz için, faaliyetlerimizi emin aşamalarla gerçekleştirip, ikinci senemizi de büyüyerek geçirdik. Şu
andaki gelişimimizden memnunuz. Başarımızın temelinde kuruluş öncesinde fizibilite çalışmaları yapmamız;
misyonumuza, vizyonumuza uygun sürekli iyileştirme
faaliyetleri gerçekleştirerek bu faaliyetleri takip etmemiz
ve uygulamamız yatmaktadır.
Çaykur ile yollarınız ne zaman ve nasıl buluştu?
Çaykur ile yollarımız marketimizin kuruluşuyla beraber
buluştu ve birlikteliğimiz hâlen devam ediyor.
Çay, milli kültürümüzün ve gündelik hayatımızın bir
parçası tabii. Çay denilince de aklımdaki tek marka:
Çaykur. Ticari anlamda ise çalıştığımız markalarda en
kaliteli ürün portföyünü bünyemizde bulunduruyoruz.
Tabii ki marketimizi kurarken raflarımızda yerini alan ilk
marka, Çaykur oldu.
Çaykur’la işbirliğinizi anlatır mısınız?
Çaykur ile işbirliğimiz gayet emin adımlarla ilerliyor. Faaliyetlerimizi mikro anlamda kendi gelişimimiz, makro
anlamda da ülkemizin gelişimi adına gerçekleştiriyoruz;
dolayısıyla bizi bu yönde güçlendirecek firmaları seçiyor, ürün portföyümüzü titizlikle belirliyoruz. Ülkemizin
bana göre en önemli değeri olan Çaykur’la çok daha iyi
noktalara gelmemizi sağlayacak bir işbirliği içerisinde
ilerliyoruz.
Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
1984 Balıkesir doğumluyum. Karadeniz Teknik Üniversitesi İktisat Bölümü mezunuyum. Okuduğum bölüm nedeniyle ticarete ilgim artınca, perakende sektöründe araştırmalar yapmaya
başladım. Ticarette tecrübe elbette önemli. Bununla birlikte ben
ekonomik analizlerle, bilimsel bir yaklaşımla tecrübeden ziyade
verimliliği amaçladım; işe ilk adımlarımı da bu amaç doğrultusunda attım.
Şirketiniz/işyeriniz hakkında bilgi verir misiniz? Ne zaman kuruldu/bu işe ne zaman başladınız? İlk günden bugüne nasıl bir gelişim seyri izlediniz?
Şirketimiz 2000 yılı başında inşaat yalıtımı üzerine kurulmuştu.
Çaykur’u bir marka olarak değerlendirir misiniz? Bana göre Çaykur Türkiye’nin bir numaralı firmasıdır.
Üreticiden tüketiciye kadar sağladığı katma değer bakımından Çaykur, bir markanın çok ötesine geçmiş
konumda. Çaykur’a, ticari faaliyetimiz dışında da gönülden bir bağlılığımız vardır.
Çaykur’un yeni ürünlerini/ambalajlarını nasıl buluyorsunuz?
Yenilikçi tasarımını beğeniyoruz. Çaykur’un, günümüzde etkin
pazarlama araçlarından biri olan görselliği, ambalaj tasarımlarında
uygulaması, günümüz dinamiklerini takip etmesi ve ürün kalitesini
görünür kılması bizi çok sevindiriyor.
Yeni ürünler/hizmetler satışlarınıza nasıl yansıyor?
Gelişimimizin gereklerinden olan yenilik ve değişimler, sürekliliğimizi sağlayan önemli faktörler arasında… Tabii ki tüketicilerimiz
de ürünlerdeki yenilikleri algılıyor ve bu durum ürünlere yönelik
talebi de artırıyor. Sonuçta yeni tasarımlarla satışlarımız da artıyor.
Çaykur’un en çok hangi ürünü talep ediliyor?
Bizim gözlemlerimize göre üç ürünün talebi diğerlerine göre daha
fazla. Şöyle sıralayabiliriz: Çaykur Rize, Tiryaki ve Filiz.
Müşterilerinizin Çaykur ürünleri ve özellikle “didi” hakkındaki düşünceleri nelerdir?
Aslında müşterilerimizin yerli markalardan bekledikleri birçok ürün
var. Bu da çok büyük potansiyel. Bunun başı çeken örneklerinden biri de “didi”. Özellikle yaz aylarında “didi” çok tüketilen bir
ürün. Bu yaz müşterilerimizin ilk ve tek tercihi yine “didi” olacak;
bundan eminiz.
Şahsen çay ve Çaykur hakkındaki düşüncelerinizi, duygularınızı öğrenebilir miyiz?
Çay ülkemizin vazgeçilmez bir içeceği durumunda ve çayda da
en kaliteli ürün Çaykur’dan geliyor. Çaykur Türkiye’nin en köklü firmalarından biri ve bizden bir kuruluş. Biz Çaykur’u, ticari bir
markadan ziyade, ülkemizin bir değeri olarak görüyor ve müşterilerimizin taleplerini bu değerin büyümesi ve güçlenmesi için
yönlendiriyoruz.
Tüketicilerin Çaykur ürünlerine yaklaşımı nasıl?
Tüketici, Çaykur’un ürün kalitesine her zaman güveniyor ve talep ediyor. Gerek fiyatı gerekse kalitesinden
dolayı müşterilerimizin tereddüt etmeden aldığı ürünlerin başında gelen Çaykur markasına olan talep, yeni
ürün ve yeni ambalajlarla artıyor. Özetle Çaykur, talebini her gün artıran markaların başında geliyor.
TEMMUZ 2015
[33]
[gezigünlüğü]
Sinop
Geç keşfedilen turizm cenneti
Kendine has güzellikleriyle bölgedeki diğer
yerleşimlerden farklı bir havaya sahip olan
Sinop, geç keşfedilmiş bir turizm cenneti.
Her yıl 1 milyona yakın insanın ziyaret
ettiği kent, deniz ve kültür turizminin bütün
olanaklarını misafirlerine sunuyor. Norveç
fiyortlarını andıran koyları, tarihi dokusu ve
mutlu insanlarıyla Sinop, Karadeniz’in en
güzel kentlerinden biri...
KARADENIZ’IN tek doğal limanı olan Sinop, gezi yazarları tarafından genellikle “bölgenin incisi” olarak tanımlanır. İncecik bir yarımadanın üzerine kurulan kent, kültürel hayatı, florası ve eşsiz kumsallarıyla bu tanımlamayı fazlasıyla hak eder. Bir inci gibi güzelliğini
dışarıdan saklayan kent, Karadeniz’in neşesini ve heyecanını Akdeniz kültürüyle birleştiren eşsiz bir sentez sunar.
Zaman sanki Sinop’ta çok daha yavaş akmaktadır; kente adım atar
atmaz fark edilir bu durum. Balıkçılar büyük bir olgunlukla toplar ağlarını, esnafın hiçbir telaşı yok gibidir. Diğer kentlerde göreceğiniz
sabah karmaşası kendini burada belli etmez. İnsanlar Sinop’ta güzel
yaşamanın, huzurun ve mutluluğun anahtarını bulmuş gibidir. Türkiye İstatistik Kurumu’nun araştırmalarına göre Sinop’un ülkemizin en
mutlu şehri seçilmesi bunun en güzel göstergesi değil mi?
DOĞAL LIMAN
Antik dünyanın en önemli yerleşim yerlerinden biri olan Sinop, İnce
Burun’a doğru uzanan bir kale kent olarak kurulmuştur. Tarih boyunca bu sınırın dışına pek taşmayan Sinop, aynı zamanda tipik bir
liman kentidir. Karadeniz’in hırçın dalgalarını bertaraf eden doğal
liman, tarih boyunca denizcilerin sığınağı olagelmiştir. Anadolu ile
karşı kıyıda yer alan Kırım Yarımadası arasındaki deniz ticaretine de
ev sahipliği yapan Sinop’tan havanın açık olduğu günlerde Rusya
kıyılarını görmek mümkündür.
[34] TEMMUZ 2015
Sinop, sakin bir balıkçı kasabasına benzer. Rengârenk
tekneleri, denizin sesi, doğal güzellikleriyle her yıl 1 milyona
yakın turisti kendine çeker. Kalesi, tarihi cezaevi, buzhane
binası, İnce Burun Feneri, Hamsilos gibi koylarıyla Sinop, bu
ilgiyi fazlasıyla hak ediyor.
TARIH BOYUNCA
Zengin bir tarihe sahip olan Sinop, Anadolu’nun en eski kentlerinden biridir. İlk yerleşmenin Tunç Çağı ile başladığı tahmin
edilen kent, antik çağlardan itibaren Karadeniz’e hâkim olmak
isteyen tüm kavimleri ağırlamıştır. Sırasıyla Romalıların, Bizanslıların ve Selçukluların hâkimiyetine giren Sinop, 1461 yılında
Osmanlı İmparatorluğu tarafından fethedilmiştir. Kent, Osmanlı
Dönemi’nde önemli bir liman ve tersane merkezi olma özelliğini
korumuştur.
SINOP KALESI
Bundan neredeyse 3 bin yıl önce Romalılar tarafından inşa
edilen Sinop Kalesi, kentin bulunduğu yarımada üzerinde yer
alıyor. Uzunluğu 2 bin metreyi bulan duvarlarıyla kente gelenleri
olanca ihtişamıyla karşılayan kale, UNESCO’nun dünya mirası
listesinde yer almaktadır.
DENIZ TURIZMI
Karadeniz Bölgesi’nde deniz turizminin en gelişmiş olduğu destinasyonlardan biri Sinop’tur. Haziran ayından itibaren tatilcileri
ağırlamaya başlayan kent, Hamsilos, Kumkapı, Akliman, Karakum Antik Plajı gibi büyüleyici kumsallara sahiptir.
İNCE BURUN
Türkiye’nin en kuzeyinde bulunan deniz fenerine kent merkezinden yarım saat içinde ulaşmak mümkün. Hayvan sürüleri ve
yemyeşil bahçeler arasından denize doğru kıvrılıp giden yolun
sonunda karşınıza İnce Burun Feneri çıkar. Dalgaların dövdüğü
bazalt kayalıkların üzerinde inşa edilen bu fener, olanca
zarafetiyle denizcilerin yolunu aydınlatmaya devam ediyor.
DIYOJEN HEYKELI
Sinop Kalesi’nin hemen yanında boyu 5 metreyi aşan etkileyici bir heykel vardır. Sinoplu olduğu bilinen ve ünlü
komutan Büyük İskender’e, “Gölge etme başka ihsan istemem” diyen ünlü düşünür Diyojen’in heykeli bugün kentin önemli simgelerinden biridir. Kent merkezinde Arkeoloji Müzesi, Antik Otel Müzesi, Etnografya Müzesi, Âşıklar
Yolu ve Seyir Terası gibi yerler de ziyaret edilebilir.
SINOP CEZAEVI
1999 yılında kapatılarak müzeye dönüştürülen Sinop
Cezaevi, geçmişin acı hatıralarını yaşatan etkileyici bir
yapı. Günümüzde zaman zaman sanat faaliyetlerine
de ev sahipliği yapan cezaevi, sinema ve televizyon filmi platosu olarak da kullanılıyor. Bu cezaevinin, Evliya
Çelebi’nin seyahatnamesine girecek kadar eski olduğunu da ekleyelim.
HAMSILOS KOYU Bir zamanlar balıkçılık için büyük önem taşıyan bu koy,
Karadeniz’in bağrında yetişmiş bir Akdenizlidir. Bir zamanlar balıkçılar bu koyu hamsileri büyütüp geliştirmek
için kullanırmış. Muazzam bir biyolojik çeşitliliğe sahip olan
Hamsilos Tabiat Parkı, günümüzde turistik anlamda daha
çok ilgi çekiyor.
TEMMUZ 2015
[35]
[bayilerimiz]
Sinop Bayimiz İbrahim Ünlü:
Çaykur ile toplumun
her kesimine ulaştık
ÇAYKUR
AILESI HAKKINDA
Çaykur markasından
aldığımız güç, bize bu
sektörde her zaman
güven verdi. Bizler
de bu güç ve güvenle
tüketiciye daha rahat
ulaşıyoruz. Bu ailenin
ferdi olmak bizim için
büyük bir gurur kaynağı.
Bir markanın bölgede başarılı olabilmesi ve kendine yer açabilmesi için toplumun
her kesimine hitap etmesi gerektiğini belirten Sinop Bayimiz İbrahim Ünlü, “Marka
gücü çok yüksek olan Çaykur, bunu gerçekleştirebilen sayılı markadan biri. Böyle bir
ailenin ferdi olmak bizim için büyük bir gurur kaynağı” diye konuştu. Geçtiğimiz yıllar
boyunca Çaykur markasının gücünü her zaman yanlarında hissettiğini ifade eden
Ünlü, “Bu güç, bize güven verdi. Bu sayede tüketiciye çok daha rahat ulaştık,” dedi.
KARADENIZ’IN şirin kenti Sinop’taki iki bayimizden biri olan Ünlü Gıda, iki kardeşin 2000’li
yılların başında kurduğu başarılı ve dinamik bir firma. 2002 yılından bu yana Çaykur bayiliği
görevini yürüten İbrahim Ünlü’den markamızın bölgedeki konumu hakkında bilgiler de aldık.
Sizi tanıyabilir miyiz?
Sinop Boyabatlı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldim. Şirketimizi 1998 yılında kardeşim Cihangir Ünlü ile birlikte kurduk. Bir aile şirketi olmanın rahatlığını, dayanışma hissini ve
avantajını yaşamaktan dolayı memnunum. Bizler bölgemizde çay, kuruyemiş, kuru gıda, süt
ürünleri ve beyaz et sektörü olarak hizmet vermekteyiz.
Ne zamandır Çaykur bayiliğini yürütüyorsunuz?
Çaykur ailesine 2002 yılında katıldım. Bu yola çıkarken hissettiğimiz heyecanı ve azmi hiç
azaltmadan yolumuza devam ediyoruz. Geri dönüp baktığımızda; yılmadan, usanmadan
çalışarak, hep birlikte 13 başarılı yılı geride bıraktığımızı görüyorum. Bugün Çaykur ve diğer
iş kollarımızda görev yapan 120 personelimiz bulunuyor. Hep birlikte faaliyet alanlarımızda
en iyi hizmeti verebilmek için çalışıyoruz.
Hizmet alanınız nereleri kapsıyor?
Çaykur ürünlerinde Boyabat-Durağan ve Saraydüzü ilçelerine bakıyoruz. Genel gıda anlamında ise Sinop ve Kastamonu il ve ilçelerine hizmet vermekteyiz.
Sinop’ta Çaykur’un konumu hakkında neler söylemek istersiniz?
Kırsal yaşamın yoğun olduğu bölgemizde çay tüketimi de oldukça yüksek. Çaykur markasının Türkiye genelindeki konumu, elbette burada da güçlü bir şekilde kendini belli ediyor.
[36]
TEMMUZ 2015
Sinop, sosyal ve ekonomik anlamda büyük
bir kültürel zenginliğe sahip. O nedenle, bir
markanın bu bölgede kendine yer bulabilmesi için her kesime hitap etmesi gerekiyor.
Çaykur olarak her kesime hitap edebilmeyi
başarıyoruz. Bu anlamda marka gücümüz
de hayli yüksek.
Bölgenizde Çaykur ürünleri nasıl karşılanıyor, tüketicilerden ne tür geri dönüşler alıyorsunuz?
Ürünlerimizin hiçbirinde ilaç ya da kimyasal
madde olmaması tüketiciye büyük güven
veriyor. Bu geri dönüşleri sahada birebir alıyoruz. Bu özelliğinin yanı sıra lezzetiyle de
Çaykur her zaman çay tercihinde öncelikli
marka olmayı başarmış ve tüketicinin memnuniyetini kazanmıştır.
Çaykur ürünleri arasında en fazla beğenilenler
hangileri?
Bölgemizde Kamelya, Tiryaki ve Turist başı çekiyor. Ayrıca Çay Çiçeği de yoğun bir şekilde tüketilen Çaykur
ürünleri arasında yer alıyor.
Firmanızın hedefleri hakkında neler söylemek istersiniz?
Çaykur ürünleriyle ilgili olarak hedeflerimiz her zaman çok yüksek.
Bölgemizin halihazırdaki ekonomik koşullarını da dikkate alarak yıl
sonu çay tüketimi hedefimizi 180 ton olarak belirledik.
TEMMUZ 2015
[37]
[çaydurakları]
AYDER
YAYLASI
RIZE’DEN çıkıp Fırtına Vadisi boyunca ilerlediğinizde doğanın sunduğu nimetler ve güzellikler
nefesinizi kesmeye başlar. Bu eşsiz yolu izleyerek, temiz havanın ve yeşilin bin bir tonu eşliğinde
Ayder Yaylası’na doğru tırmanırken, belli bir yerden sonra hayranlığınızı gizleyemezsiniz. Ayder
Yaylası’na çıktığınızda ise başka bir dünyaya gelmiş gibi olursunuz.
AĞAÇLARIN HÜKÜMDARLIĞI
Çam, ladin ve kayın ormanlarıyla kaplı bir doğa
harikası olan Ayder Yaylası, 1350 metre yüksekliğindedir. 14’üncü asırdan bu yana yöre halkı tarafından bilinen Ayder, 1987’den bu yana turizme
hizmet veriyor. Bugün çok sayıda turistik yapının
yer aldığı yayladaki kaplıca otelleri, doğanın sunduğu eşsiz manzarayı sağlık turizmiyle birleştiriyor.
KAPLICALAR
Ayder’in şifalı sularına yönelik ilginin Osmanlı dönemine kadar uzandığı biliniyor. Karadeniz Teknik
Üniversitesi’nin yaptığı araştırmalara göre birçok
hastalığa iyi geldiği bilinen yaylanın şifalı kaplıca
suları, 260 metre derinlikten çıkıyor. Halkın, yaklaşık olarak 50 derece sıcaklığındaki kaplıca su-
[38]
TEMMUZ 2015
NEREDE
KALINIR?
Rize’nin en önemli doğal
güzelliklerinden biri olan Ayder
Yaylası, yemyeşil bir cennet
adeta. Çamlıhemşin ilçesinin
19 kilometre uzağında yer
alan bu yayla, çam ormanları,
geleneksel evleri, çiçek tarlaları,
dünyaca ünlü balı ve butik
otelleriyle Türkiye’nin en gözde
turizm beldelerinden biri...
Sırtını Kaçkarlara dayayan
Ayder Yaylası, kaplıcalarıyla da
şifa arayanların uğrak yeri...
larından faydalanabilmesi için bölgede çok sayıda
turistik tesis inşa edilmiş. Karadeniz’in cezbedici
doğasının büyüleyici bir yansıması olan Ayder
Yaylası, yerli turistler kadar yabancı turistlerin de
ilgisini çekiyor.
DOĞAL REHABILITASYON
Yaylada yıl boyunca hizmet veren oteller, büyük
şehrin karmaşasından ve stresinden kaçmak isteyenler için biçilmiş kaftan. Ayder’de çay içmek
bile farklı bir deneyim vadediyor. İyi demlenmiş bir
Çaykur çayını, böylesine temiz bir havada, yaylanın eşsiz manzarasına karşı içmek bile yetiyor
insana. Bütün bunların dışında yaylanın doğasına
nüfuz edebilmek için dağ yürüyüşü ve rafting gibi
etkinlikler de yapılabiliyor.
ŞIFALI SULAR
Ayder Yaylası’nı ziyaret edenlerden büyük bir talep gören şifalı kaplıca suları, Karadeniz Teknik
Üniversitesi’nin yaptığı araştırmaların sonucuna
göre çok sayıda hastalığa iyi geliyor. Romatizmalı
hastalıklar, kadın hastalıkları, iç hastalıklar, sindirim ve dolaşım sistemi sorunları ile cilt hastalıkları
bunlardan bazıları.
Ayder Yaylası’nda butik oteller veya
pansiyonlara yönelik çok sayıda
konaklama seçeneği bulunuyor. 12 ay
boyunca talep gören butik otellerin
internet sitelerinden detaylı bilgi almak
mümkün. Yaylanın yaz ayları çok daha
kalabalık olsa da kış mevsiminde karla
kaplanan Ayder’i görmek, insana bir
başka deneyim vadediyor.
FESTIVALLER
AYDER BALI
Yaylada yıl boyunca düzenlenen iki festival büyük
ilgi topluyor. Çamlıhemşin Doğa Sporları İhtisas
Kulübü Derneği tarafından düzenlenen Kar Festivali, yaylanın doğal güzelliklerini kış sporlarıyla buluşturuyor. En büyük kardan adam yapma, kayak
ve halat çekme gibi yarışmaların yapıldığı festivalde
elbette horon da var. 21’inci Çamlıhemşin Ayder
Kültür Sanat ve Doğa Festivali ise yaylanın yaza
hazırlığını temsil edecek şekilde Haziran ayının ilk
günlerinde gerçekleştiriliyor. Binlerce kişinin katıldığı festival çerçevesinde boğa güreşi ve pasta
savaşı gibi çok sayıda renkli etkinlik düzenleniyor.
Türkiye’de üretilen ve dünyada benzeri bulunmayan Ayder balı, yaylanın flora zenginliğini de
yansıtıyor. 500 çeşit çiçek bulunduğu tahmin
edilen Ayder’deki endemik bitkilerin özünü toplayan arıların ürettiği bu bal, hastalıklara şifa veren
çok özel bir lezzet. Bu özel lezzetin, kahvaltıda
tüketilen diğer ballardan çok farklı bir kimyasal
yapıya sahip olduğunu da ekleyelim.
NE ZAMAN ZIYARET ETMELI?
Haziran ayının ilk haftalarında gerçekleştirilen
festival iyi bir tercih olabilir. Bu tarihten itibaren
yaza adım atan Ayder, müthiş güzelliğini Temmuz ayında zirveye taşıyor. Yaylanın yaza dair
güzelliklerini Ağustos ayının ortalarına kadar yaşamak mümkün. Öte yandan, kar yağdığında
bembeyaz bir örtüyle kaplanan Ayder, iyi bir kış
turizmi alternatifine dönüşebiliyor.
NASIL GIDILIR?
Çamlıhemşin ilçesine 19 kilometre mesafede yer alan Ayder
Yaylası’na uzanan oldukça güzel bir asfalt yol var. Aracıyla bu
yolu kullanan ziyaretçiler kolaylıkla Ayder’e ulaşabiliyor. Otobüsle
gelenler Rize otogarından yaylaya toplu ulaşım imkânı bulabilir.
TEMMUZ 2015
[39]
[Çayındünyası]
KAHVENIN HATRI KIRK YIL ISE;
ÇAYIN HER YUDUMU
YEMIN SAYILIR
Çay, bizler için sadece bir içecek değil. Hayatımızın vazgeçilmez bir parçası;
tutkumuz… Bu tutku, gençlerin kaleminden, sosyal medyada da kendisine yer
buluyor. Bir önceki sayımızda “ÇayÇek” web sitesi kurucuları Gizem Torun ve
Sevnur Malik’in çay sevdasını anlatmıştık. Bu sayımızda da sizleri, “Çay Aşkı”
isimli web sitesinin kurucusu Evren Elif Akçakaya ile tanıştırıyoruz.
Gel bir çay
koyayım ben,
hem konuşuruz
Bize kendinizden bahseder misiniz?
2008 yılından beri blog yazan bir dijital dünya
insanıyım ben. Aynı yıllarda girdiğim sosyal
medya dünyası içinde hem hobimi hem işimi
yaptığım için çok şanslıyım. Aynı zamanda bir
şirketin dijital iletişim sorumlusu olarak çalışmaktayım. Çaya tutkum, çocukluğumdan
beri var aslında. Yeni tatlar keşfetmek, gezmek, sohbet etmek bana çok keyif veriyor.
Bunları paylaşmak ve kaybolmaz metinler haline dönüştürmek ise kesinlikle bir tutku!
Çaya karşı merakınız nasıl başladı ve çay
aşkı blogunu açmayı niçin gerekli gördünüz?
Çaya merakım uzun zamandır var. Keşfetmeyi çok seviyorum. Bu tutkum, damağıma
yeni gelen bir tadın peşinde gittikçe, sordukça, öğrendikçe pekişti. Zaten uzun zamandır
yazdığım lifestyle bir blogum vardı. Baktım
ki çayla ilgili çok fazla paylaşım yapıyorum,
bunu özelleştirmek istedim.
Çay sizin için ne ifade ediyor?
Bunu anlatmak benim günlerimi alabilir. Blog
sayfamda çay tutkumu ve çayı neden sevdiğimi kısaca şöyle anlattım:
[40]
TEMMUZ 2015
“Biz çayın yalnızlığa iyi gelen tarafını da severiz…”
Çay; benim dünyamdaki en elit, en arabesk, en geleneksel ve en yeni şey!
Sürekli hayatımızın içine karışıp, varlığını sürdüren
bir imza gibi!
Cihangir’de, Van’da, İzmir’de ve Rize’de o var,
“Gel bir çay koyayım ben, hem konuşuruz” daveti
kadar sıcak,
Demlikten incecik cam bardaklara akarken etrafa
yayılan yasemin kokusu kadar romantik,
Sabah çayı kadar ‘günaydın’, akşam çayı kadar yorgunluğa ‘dost’.
Nasıl olur da sevilmez şimdi?
Blog sayfamın bir de sloganı var: “Kahvenin hatrı
kırk yıl ise; çayın her yudumu yemin sayılır”.
Sizce gençler çayı seviyor mu?
Hem de çok! Sosyal medya üzerinde sık sık takip
ediyorum. Çayı gerçek bir iletişim aracı olarak görüyorlar diyebilirim. Edebiyatla, dostlukla ve aşkla
harika bağlantılar kuruyorlar... Ne harika değil mi?
Çay için ne gibi projeler ve etkinlikler yapılsın
isterdiniz?
Aslında eksikliğini en çok hissettiğim şey, çay eğitimi. Yurtdışında bu kültür oldukça yaygın olmasına
rağmen ülkemizde ne yazık ki eğitim tarafı oldukça
zayıf. Detaylı bir çay eğitimi almak için doğru ad-
reslerin oluşmasını ve bu kültürün eğitimlerle beslenmesini çok istiyorum.
“Çay Aşkı”nı kimler, niçin takip etmeli?..
Çaya benim kadar âşıklarsa, içinde çay ve demlik geçen her detaya
heyecan duyuyorlarsa, bloguma mutlaka uğramalılar. Bu arada blog
sayfamı açtığım günden beri yemek bloggerı dostlarım da tarifleriyle
bana misafir oluyorlar. Misafirim de olmak isteyen varsa, keşifleri, lezzetleri, anıları beklerim. Birlikte bir aşkı bölüşür, bir çay içeriz.
En çok sevdiğiniz ve kullandığınız çay markası hangisidir?
Çok klasik olacak ama bir işe tutku duyuyorsanız, her detay için sürüyor bu ilginiz. Bu sebeple tek bir isim ve tat yerine her zevke göre farklı
seçenekler sunabilirim. Mesela buruk ve keskin tatlardan hoşlananlar
için Çaykur Tirebolu 42 ya da Altınbaş çayı idealdir.
Türkiye’deki çay firmalarına ne tavsiye ederdiniz?
Etkileşimlerini deneyim odaklı gerçekleştirmeleri gerekli. Birçok çay markası sosyal medya üzerinde sadece görsel paylaşarak ulaşıyor kitlelere.
Aslında daha uzmanlık alanlarına inilerek, bilgiler verilerek, blog yazarları
ve etki alanı yüksek kişilerden destekler alınarak daha interaktif kanallar
oluşturulmalı. Bu noktada her zaman desteğe ve öneri sunmaya açığım.
Bitir de
tazeleyeyim...
TEMMUZ 2015
[41]
[güncel]
Ramazan Bayramımız
kutlu olsun
“Bayramlar, bizim için büyük bir nimettir.
Her nimetin sorumluluğu vardır. Bayramlar,
hakkın, hakikatin, adaletin, iyinin, güzelin,
mazlumun, fakirin, açın, kimsesizlerin ve
muhtaçların yanında olma zamanlarıdır”
RAMAZAN, kendine özgü koşuşturması, neşesiyle
yine evlerimizi şenlendirdi. Alışverişler yapıldı, yemekler hazırlandı, sahur sofraları aileyi, iftar sofraları akrabaları, dostları buluşturdu. Toplumsal dayanışmanın
en güzel örnekleri sergilendi. Artık Ramazan ayını geride bırakarak, Ramazan Bayramı’nı karşılıyoruz. 1719 Temmuz 2015 tarihlerinde Ramazan Bayramı’nı
kutlayacağız.
Büyüklerimizi, eşimizi dostumuzu ziyaret edeceğimiz ve onları ağırlayacağımız Ramazan Bayramı’nın
anlamı, bu sevinçlerle sınırlı değil. Onun anlam ve
önemini, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet
Görmez’in kaleminden okuyalım:
“Ramazan-ı şerif, her yıl ruhlarımıza güzellik, gönüllerimize zenginlik vermek, iradelerimizi eğitmek
ve toplumsal hayata huzur iklimi getirmek üzere yücelerden gelen bir kutlu misafirdir. Bu kutlu misafiri,
bir yıl sonra tekrar karşılamak üzere geldiği yüceler
katına ‘elveda yâ şehr-i Ramazan’ diyerek hüzünle
uğurluyoruz. Ancak bu üzüntümüz Mübarek Ramazan Bayramı’na kavuşmakla yerini sevince bırakıyor.
Her sene ilahi bir armağan gibi gelen bayramlar, imanı bir, vicdanı bir olan kullara Rabbimizin armağanıdır.
Bayramlar, zamanı başka zaman, cihanı başka cihan
eyleyen, mahzun gönüllere sevinç ve müjde tattıran
mukaddes vakitlerdir. İslam şeâri olan bu bayramlar,
[42]
TEMMUZ 2015
Müslüman kalma bilincimizi diri tutan ve İslam milletlerine tarih sahnesinde süreklilik kazandıran müstesna zaman dilimleridir. Bayramlar,
bizim için büyük bir nimettir. Her nimetin sorumluluğu vardır. Bayramlar, hakkın, hakikatin, adaletin, iyinin, güzelin, mazlumun, fakirin, açın,
kimsesizlerin ve muhtaçların yanında olma zamanlarıdır. Bu bayram
Kur’an’ın, Sevgili Peygamberimiz’in (sas) ve ondan evvel yeryüzünü
şereflendiren diğer peygamberlerin sözünün Hak’tan olduğunu ve
hak olduğunu idrak edenlerin bayramıdır. Bayramlar mutluluğun, sevincin, muştunun hakkını verme günleridir. Bayramlar, müminlerin her
zamankinden daha çok kaynaştığı, bir olduğu, diri olduğu, hüzün ve
sıkıntıların paylaşıldığı, neşe ve sevinçlerin evlerden evlere, şehirlerden şehirlere, ülkelerden ülkelere yayıldığı zaman dilimleridir.
…Bizler biliyoruz ki hâlâ yaşıyor olduğumuz mübarek Ramazanlar ve
kutlu bayramlar, insanlık ve İslam âlemi için tekrar tekrar dirilişin muştusu ve habercisidir. Biliyor ve Allah’a dua ediyoruz ki, bugün bu bayram vaktinde üzerimize sağanak sağanak yağan rahmet yağmurları,
insanlık için ve bilhassa İslam âlemi için umut çiçekleri büyütürken,
zalimlerin içini yakan ateşe, öfkeye ağır
bir tokat mahiyetindedir.
…Bayrama güven içinde ulaşan bizler,
bugün umutsuzluğu gönüllerimizden
soyup, bizden bayram neşesi bekleyenlere beklediklerini ikram etmeli;
bayramın sevincini, neşesini dua, tekbir ve selamlarla önce kendi içimizde
duymalı sonra da bayrama acıyla,
gözyaşıyla ulaşabilmiş kardeşlerimize
bunu en kalbi ve samimi duygularımızla hissettirmeliyiz.
…Bayramın neşe ve mutluluğunu hep
birlikte paylaşalım. Yüce Rabbimizin
bizlere katından bir müjde ve mükâfat
olarak sunmuş olduğu bayramlarda
varlık sebebimiz olan anne-babalarımızı; hayatın çilesini birlikte omuzladığımız eşlerimizi sevindirelim! Evlerin canlı
bayramları olan çocuklarımızı bayramın
coşkusuyla mutlaka tanıştıralım. Aile
büyüklerimize, akrabalarımıza, komşularımıza, arkadaş ve dostlarımıza
hürmet ve muhabbetlerimizi gösterelim. Yaralı gönülleri, bitap düşmüş
yürekleri onaralım! Yetimlerin, gariplerin, yaşlıların, mahkûmların ve kimsesizlerin tebessümü ile bayramlarımızı
aydınlatalım! Hastane köşelerinde şifa
bekleyenlerin gönüllerini alalım. Bayram yapamayanlara bayram yaptıralım!
Yüreklerin en ağır yükü olan küskünlüklere son verelim! Ve şunu asla unutmayalım! İnsanlığın ümidiyiz biz. Bayramı kendi adımıza değil insanlık adına
yaşayalım. Bayramımız yeni bayramlar
doğursun. Sevincimiz yeni sevinçlerin
toprağı olsun. Huzurumuz nice huzursuzlukların çaresi; mutluluğumuz dünyanın dört bir yanındaki acılara teselliler
sunsun. Bayramınız mübarek olsun!”
Bizler de siz değerli Çaykur çalışanları
ve üreticilerimizin mübarek Ramazan
Bayramı’nı en içten duygularla kutluyor; dünyamızda kardeşlik, dayanışma, barış, huzur, güven ortamının
daim olmasını diliyoruz.
TEMMUZ 2015
[43]
[sağlıklıtatlar]
Karadeniz’in ilk göz ağrısı
MISIR
Kökeni Amerika kıtasına dayanan mısır, iki asırdır Karadeniz Bölgesi’nin ruhunu
yansıtmaya, temel gıda maddelerinden biri olmaya devam ediyor. Mıhlamasından
çorbasına, ekmeğinden türkülerine dek mısırın bölgenin kültürel hayatında apayrı bir
yeri var. Üstelik bölgede hâlâ en çok yetiştirilen ürünlerden biri konumunda. Ülkemizde
tarih boyunca “Laz otu” olarak da anılan bu eşsiz bitki, anlaşılan Karadeniz’in zorlu
coğrafi koşullarını ve bölge insanının karakterini çok seviyor.
DOĞANIN bize sunduğu bu sıra dışı bitki, lezzetli sarı
taneleriyle binlerce yıldır insanoğlunu beslemeye devam
ediyor. Haşlanmış ya da közde pişirilen mısırı sevmeyen
var mıdır? Ya da mısır unundan yapılmış ekmeğin benzersiz tadını?..
Nem oranı yüksek ve sıcak yerleri seven bir bitki olan mısır,
ülkemizde en çok Karadeniz toprağını benimsemiştir. Yağışlı mevsimleri nedeniyle mısırın nem ihtiyacını karşılayan
Karadeniz, ona bir yuva da vermiştir. Karadeniz halkı, binlerce yıllık bitkiyi alıp bölgenin kendine has ürünlerinden
birine dönüştürmüş ve sonuçta bu eşsiz bağ kurulmuştur. Dünya genelindeki yüksek tüketim rakamlarıyla Karadeniz halkının mısıra tutkusu arasında
büyük bir fark bulunur. Karadenizli için, mısır
geçmişi yansıtan ve yöre halkını
toprağa bağlayan bir bitkidir.
Mısır, Karadeniz için çay ve
fındık gibi vazgeçilmez
bir bitkidir.
AMERIKA’DAN DÜNYAYA YAYILDI
Haşlamasından ekmeğine, çorbasından tatlısına yöre mutfağının en
önemli malzemelerinden biri olan mısırın önemini anlayabilmek için
geçmişine bir göz atalım. Kökeni Amerika kıtasına dayanan mısırın
izleri bundan 10 bin yıl öncesine kadar uzanıyor. 2 bin yıl önce düzenli olarak ekildiği arkeologlar tarafından tespit edilen mısır, Orta
Çağ’ın sonlarında Avrupalı kâşifler tarafından doğuya getirildi.
TÜRK BUĞDAYI
Avrupa’daki ilk zamanlarında egzotik bir bitki olarak görülen mısır, bu
nedenle “Türk buğdayı” ya da “İspanyol buğdayı” gibi isimlerle
de anıldı. Buğdaydan daha az besleyici olan mısır, daha
kolay üretilmesi ve yılda birkaç mahsul vermesi nedeniyle öncelikle dar gelirlilerin mutfağında kendine yer açtı. Özellikle “Avrupalı ve Arap köle
tüccarlarının köleler için ucuz besin maddesi olarak bu bitkiyi talep etmesi” mısırı
Afrika’ya kadar getirdi. Zaman içinde
kadim uygarlıkların ekonomik ve politik
değişimlerini tetikleyen bir bitkiye dönüşen mısır, Osmanlı İmparatorluğu’na
muhtemelen Kuzey Afrika yoluyla girdiği için “mısır” adını aldı. Mısır,
Osmanlı İmparatorluğu’nda en uygun toprağı Karadeniz’de buldu.
18’inci asırda bölgenin gözbebeği haline gelen mısır, 1970’lere dek
tarlalarda en büyük yeri kaplamaya devam etti.
NÜFUS VE MISIR
1900’lü yılların başında mısırın mutfak kültürümüzdeki yeri çok daha
önemliydi. Karadeniz Bölgesi’nde mısırın bu kadar büyük önem kazanması, bölgenin hızlı artan nüfusunun ihtiyacını karşılıyor olmasıyla
yakından ilişkilidir. Aynı şekilde, geçtiğimiz 40 yıllık süreçte bölgenin dış göç vermesi mısırın ekonomik önemini de azaltan etken olmuştur. Bugün mısır, ekonomik değerinden çok, lezzeti ve mutfak
kültüründeki önemi nedeniyle Karadenizlinin baş tacı olmaya devam
ediyor.
Mısır tatlısı
Malzemeler: 2 yumurta, 2 su bardağı mısır unu, 1
su bardağı mısır yağı, 1 bardak yoğurt, 1 çay
kaşığı kabartma tozu, 1 paket vanilya
Yapılışı: Tüm malzemeler genişçe bir
kabın içinde karıştırılır. İstenen kıvama
gelen hamurdan koparılan ceviz
büyüklüğünde parçalar tepsiye dizilir ve
yassı bir görünüm kazanması sağlanır.
Fırında pişirildikten sonra üzerine soğuk
şerbet dökülür.
MUTFAKTA
MISIR
Mısır lapası, uygarlık
tarihinin bilinen en eski
yemeklerinden biridir.
Doğu Karadeniz’de
“kuymak” ve mıhlama
olarak bilinen lezzetlerin
kökeninde Antik
Roma döneminden
günümüze gelen tarifler
yatmaktadır. Mısır
unu ekmeği, mıhlama,
mısır çorbası, mısır
tatlısı… Mısır, mutfakta
başımızın tacıdır.
YE, BESLE VE TASARLA
Mısırın taneleri insanların yiyecek ihtiyacını karşılarken, koçanı hayvan
yemi ve yakacak olarak kullanılıyordu. Mısırın gövde ve koçan yaprakları gibi kısımları dekorasyon malzemesi olarak da tercih edildi.
Uzun yıllar Türkiye’nin en büyük mısır yetiştiricisi olan Karadeniz insanı,
ekonomik anlamda daha fazla getirisi olan çaya ve fındığa ağırlık verse de
bölgenin kültüründe mısırın ağırlığı yerini korumaktadır.
BOYU YER YER IKI METREYI BULAN, KALIN GÖVDELI VE GENIŞ
YAPRAKLI BIR BITKI OLAN MISIRIN KARADENIZ INSANI IÇIN APAYRI
BIR YERI VARDIR.
[44]
TEMMUZ 2015
TEMMUZ 2015
[45]
[sağlık]
PANIK BOZUKLUĞUN EVRELERI
NEDEN kaynaklandığı tam olarak bilinmeyen panik atak, yaşamın herhangi bir döneminde
ortaya çıkabilecek bir durum.
Hastaları fiziksel ve psikolojik
anlamda dehşete düşüren bu
atakların ağır vakalarda hastayı
evden çıkamayacak duruma getirdiğine dikkat çeken Psikiyatri
Uzmanı Dr. Özlem Yıldız, “panik
bozukluk” olarak adlandırılan bu
rahatsızlığın günümüzün önemli
sağlık sorunlarından biri olarak
görüldüğünü söylüyor.
s İlk atak s Atakların tekrarlaması s Yeni bir atağı
beklemenin getirdiği endişe hali s Davranış değişiklikleri
(Otomobil kullanma ya da dışarı çıkma korkusu gibi) s Tedavi
ilaçlar verir. Ataklar tekrarlamaya başladığında hasta
kendisinde teşhis edilemeyen bir hastalık olduğuna
inanmaya başlar. Hastanelere gitmeye devam eder,
tıbba güveni azalır... Kişi yeni bir ataktan, kalp krizi
geçirmekten veya çevresine rezil olmaktan korkmaya başlar. Oysa panik bozukluklar tedavi edilebilir
bir rahatsızlıktır. Etrafınızda tarif ettiğimiz döngüye
girmiş bir tanıdığınız varsa onu psikiyatri uzmanına
yönlendirerek hayatını kurtarabilirsiniz.
ENDIŞE VE KAYGI
Bilinmeyen hastalık:
Panik atak
Panik atağın ne olduğunu yaşamayan anlayamaz! Hastaların “Kalp krizi geçiriyorum”,
“Hayatımı kaybedeceğim”, “Nefes alamıyorum” şeklinde tanımladığı panik atak, insanları evden
çıkamayacak duruma getirebilen ciddi bir rahatsızlığa dönüşebiliyor. Nüfusun yüzde 10’unun
hayatında en az bir kere panik atak yaşadığına dikkat çeken uzmanlar, bu atakların her 75 kişiden
birinde sürekli tekrarlayan ve yaşam kalitesini düşüren bir rahatsızlığa dönüştüğünü belirtiyor.
“Panik bozukluk” olarak tanımlanan bu hastalık, toplum genelinde bilinmediği için birçok insanın
hayatını karartmaya devam ediyor.
[46]
TEMMUZ 2015
Ani olarak ortaya çıkan endişe
ve kaygı nöbeti olarak tanımlanan panik atak, kişinin vücudunda bazı fiziksel belirtilerle kendini
gösteriyor. Tam da bu nedenle
hastada yoğun bir korku ve rahatsızlık duygusunun ortaya
çıkmasına neden oluyor. Bu yoğun korku hali, hastanın öleceğini düşünmesine veya kalp krizi
geçirdiğini sanmasına neden
oluyor. Böyle bir kriz geçiren
kişi, içinde bulunduğu ortamdan
uzaklaşıyor ve genellikle soluğu
hastanede alıyor.
İlk atağını geçiren kişi, bir hastanenin acil birimine kalp krizi
geçirdiğini söyleyerek başvurabilir. Böyle bir durumda yapılan
muayene ve incelemelerde bir
şey bulamayan doktorlar, genellikle hastaya bir sorun olmadığını söyleyerek sakinleştirici
PANIK ATAK KÖKENLERI
TEDAVI
Panik bozukluğun
tedavisinde ilaçların
yanı sıra nefes ve
gevşeme egzersizleri
gibi yöntemler de
kullanılıyor. Doğru ve
sürekliliği sağlanmış
bir tedavi ile ataklar
kontrol altına
alınabiliyor. Görülme
nedenleri gibi, panik
bozukluğun tedavisinde
de kişisel özellikler
öne çıkıyor. Kimi
hastalar kolaylıkla bu
ataklardan kurtulurken
kimileri de atakları
kontrol altına almakla
yetiniyor.
PANIK ATAK BELIRTILERI:
s Çarpıntı s Titreme s Terleme s Boğulma hissi
s Nefesin kesilmesi s Kalp krizi geçirdiğini düşündürecek
ölçüde göğüs ağrısı s Mide bulantısı s Baş dönmesi s Sersemlik hissi s Üşüme veya tam tersi ateş basması
s Dış dünyanın gerçekliğini yitirmesi s Ölüm korkusu
s Vücudun belli bir bölümünde karıncalanma
s Delirme veya kontrolünü kaybetme korkusu
Kesin nedeni ortaya çıkarılamamış olsa da hayatımızla ilgili sorunların, sarsıcı olayların, felaketlerin ya da
okul, evlilik, doğum yapmak gibi stres barındıran büyük değişimlerin bu rahatsızlığı tetiklediği biliniyor. Genetik faktörlerin de panik bozukluklarda önemli bir rol oynadığına inanılıyor.
Aile fertlerinden birinde panik bozukluk varsa özellikle stresli bir
dönemde bu rahatsızlığın ortaya çıkma ihtimali daha da artıyor.
NASIL ANLARIZ?
Kişinin panik atak geçirip geçirmediğini ancak bu alanda uzman
bir doktor söyleyebilir. Öte yandan, panik atakta yaşanan korku
patlaması, stresten kaynaklanan kaygı halinden çok daha yoğundur.
Panik atak durumunda çarpıntı, ölüm korkusu, yoğun bir korku,
nefes alamama, baş dönmesi, göğüste ağrı, mide bulantısı veya
titreme gibi belirtiler aniden ortaya çıkar. Panik atak birdenbire
ortaya çıkar ve hasta tarafından durdurulması genellikle mümkün değildir. Gerçek tehlikeyle karşılaştırılamayacak oranda bir
korkuya kapılan kişi, panik atağın ardından depresyona girebilir,
korkular geliştirebilir, hatta kendi canına kıymayı bile düşünebilir.
Panik atağın en ağır etkileri arasında konuşma bozukluğu, sosyal
bozukluklar ve agorafobinin ortaya çıkması da bulunmaktadır.
YALNIZLIKTAN KAÇININ
Panik atakları tetikleyen önemli etkenlerin başında modern hayat,
özellikle şehir hayatının insanları yalnızlaştırması geliyor. Büyük
şehirlerde ortaya çıkan güvenlik kaygısı ve yabancılaşma insanların
yalnızlığını artırıyor. Böyle bir ortamda kendini yalnız hisseden kişi,
depresyon ve kaygı bozukluğu nedeniyle panik atağın pençesine
düşebiliyor. Sevdiğiniz insanlarla görüşmek, sosyalleşmek panik
ataktan korunmanın en iyi yollarından biri. Yalnızlığın yanı sıra trafik
sorunu, yaşam pahalılığı, yoğun kalabalık ve işini kaybetme korkusu gibi
nedenlerin de panik atağın kökeninde yatan unsurlar olduğuna inanılıyor.
TEMMUZ 2015
[47]
[keyif]
STRESE
RENGÂRENK
BIR ÇÖZÜM
Tüm dünyada yetişkinlerin tutkusu haline gelen
boyama kitapları, hasadın yorgunluğunu, günün
stresini atmak için ideal bir çözüm. Çocuklarınızla
birlikte geçirebileceğiniz bu zaman dilimi, adeta
keyifli bir terapi olacak.
ÇOCUKLUĞUMUZDA yaptığımız boyamalar, yetişkinlere uyarlanarak yeniden moda oldu. Her yaş grubundan insan, rengârenk kalemleri ellerinde,
boyama kitaplarının başındalar. Sanki keyifli bir terapi…
Çocuklara en sık aldığımız hediyelerden biriydi boyama kitabı, hâlâ da
öyle… Her çocuk, sayfalara çizilmiş çeşit çeşit şekli dilediği renklere
boyamayı sever. Boyama kitabını seçerken, çocuğun sevdiği temayı işlemesine dikkat ederiz; hayvanlar, bitkiler, taşıtlar, manzaralar… Çocuk da alır eline boya kalemlerini; sevdiği varlıkları
renklendirir: Mor filler, turuncu balıklar, kırmızı çiçekler, yeşil
otobüsler, yemyeşil ağaçlar ve mavi gökyüzü…
İşte bu eğlenceli etkinlik artık büyükler arasında hızla yayılan gözde bir hobi haline gelmiş durumda. Herkes
birbirine boyama kitabı öneriyor, boyadığı resimleri
sosyal medyada paylaşıyor ve boyama kitapları
çok satan listelerine giriyor.
Bu akımı başlatan kitap “Secret Garden”,
Türkçe adıyla “Esrarengiz Bahçe”… Pek
çok ülkede basıldı, dünyada hızla yayılmaya da devam ediyor. Kitabın hazırlayıcısı, İngiliz illüstratör Johanna Basford.
Basford, düşüncesini besleyen hayal gücünün, çocukluğunu geçirdiği İskoçya kırlarından, ailesine
[48]
TEMMUZ 2015
ait balık çiftliğinin bulunduğu köydeki zengin doğadan
kaynaklandığını söylüyor. 2005 yılında İskoçya’da
Jordanstone Koleji’nin Sanat ve Tasarım Bölümü’nü
bitirmiş ve kendi stüdyosunu kurmuş. Çeşitli markaların tanıtım kampanyalarında çizgileriyle görev almış.
Yetişkinler için bir boyama kitabı çıkarmayı düşündüğünde, yayınevi olumsuz karşılamış, çünkü bu fikrin
tutacağına inanmamış. Ancak Basford, hayalinden
vazgeçmemiş ve sonunda gerçekleştirmiş…
“Amacım sevebileceğim bir kitap yapmaktı. Benim gibi
olan birkaç insanın da sevebileceğini ve satın alabileceğini düşünmüştüm. Dünyanın birçok yerinde kitabımın satıldığını gördüğümde inanamadım,” diyor şimdi.
Yetişkinlere hitap eden bu kitapta, masal kahramanları
ve onların yaşadığı bir orman var. Ve hepsi de elle çizilmiş, çünkü Johanna bilgisayar programlarıyla üretilen
çizimlerin soğuk ve ruhsuz olduğuna inanıyor.
Bu ilk kitabın ardından boyama kitapları peş peşe çıktı
ve tüm dünyada hızla moda oldu. Bu yeni hobi sadece
eğlenceli değil, aynı zamanda terapi işlevi görüyor. İnsanlar kitabı açıp hayal dünyalarının peşinden giderek
ince ince işlenmiş resimleri boyayarak günlük streslerinden kurtuluyorlar.
Bu kitapları suluboya veya keçeli kalemle değil, kuru
boya ile boyamak gerekiyor; çünkü diğerleri arka sayfadaki desene zarar veriyor. Tabii iyi bir kalemtıraş ve
silgi şart…
Kuru boyanın sönük kalacağını düşünür ve daha canlı
renkler isterseniz jel boya kalemlerini de tercih edebilirsiniz.
Her şey tamamsa, günün herhangi bir saatinde oturun
kitabınızın başına, dünyanın stresini kapının dışında
bırakıp masal âlemine dalın. Göreceksiniz, çocukluğunuza dönmekle kalmayacak, hayallerinize de kavuşacaksınız…
TEMMUZ 2015
[49]
[serbestkürsü]
Çalışmalarını bizimle paylaşmak isteyen arkadaşlarımız için
iletişim adresimiz: [email protected]
A B C D E F G H
I
J
1
2
Doğu Karadeniz
bölgesinde yetiştirilen çaylar,
Ey Nazlı Çiçek!
ekolojik iklim şartları
Sürmeler yakışmış ela gözüne,
Dalımda gülüm ol, ey nazlı çiçek!
Nazarın şifadır, çevir yüzüme,
Konuşan dilim ol, ey nazlı çiçek!
nedeniyle, kış aylarında kar
altında kaldığından çay
tarımında zirai ilaç
Gözünden başka göz bana bakmıyor,
Nefesin değmese hayat akmıyor,
Kırların çiçeği sensiz kokmuyor,
Peteğim balım ol, ey nazlı çiçek!
3
4
5
kullanılmaz.
Bu durum ülkemizi sağlıklı
Yar sensiz geceler çok uzun, bitmez,
Yanımda olmadan ocağım tütmez,
Yol sana çıkmazsa ayağım gitmez,
Ayağım elim ol, ey nazlı çiçek!
6
7
çay üretimi için ideal ülke
konumuna getirmektedir.
Varlığın hayattır güne, geceye,
Gülüşün can katar söze, heceye,
Cennetin dururken sürme acıya,
Rehberim yolum ol, ey nazlı çiçek!
8
9
Bu nedenle tarımında zirai
ilaçlama, üretiminde katkı
maddesi kullanılmayan tüm
ürünlerimizi gönül
Karşıma çıkınca tutulur dilim,
Kalemi düşürür, tutamaz elim,
Kalbimin nidası hep sana gülüm,
Rengarenk lalem ol, ey nazlı çiçek!
10
SOLDAN SAĞA:
1) Sudan sonra en fazla tüketilen içeceğimiz – Kıbrıs’ta bir yarımada 2) İçilen
her şey –Yüce 3) Halat ucu - Tiksinme, iğrenme 4) Mezra – Arapça’da bir harf
5) Donarak yeryüzüne düşen su buharı - Ülkenin vali yönetimindeki bölümü 6)Akdeniz Bölgemizde bir üniversite -Bahçeli, müstakil ev 7) Doğru yolu
gösterme, uyarma - Manganezin simgesi 8)Fransızca’da tarif eki – Uyum,
müzikte dizem 9) Açıkça belirtilmeyen, dolaylı olarak anlatılan - “Demek
oluyor ki” anlamlarında bir bağlaç 10) Bir ucu keskin çelik araç - Tahılın tarlaya atıldığı andan harman oluncaya kadar aldığı durum.
rahatlığı ile
tüketebilirsiniz.
Hicrana mezarlar kazmak isterim,
Hep gönül bahçende tozmak isterim,
Hayatı seninle yazmak isterim,
Aşkıma kalem ol, ey nazlı çiçek!
MUSTAFA HOŞOĞLU
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1) Çiçek ve süs bitkilerini yetiştirme sanatı 2) Demli değil – Canlıların çoğalmaları, tenasül 3) Karın doyurma işi - Bir işte başta gelen 4) Masallarda
sözü geçen yabani 5)Bir harfimizin okunuşu - Bir başka maddeyi eriten, çözündüren cisim 6) Yüzük taşı, mühür vb. yapmakta kullanılan, yarı saydam,
değerli bir taş 7) Din işleriyle uğraşan hocalar sınıfı 8) Parça parça olmak
9)Taburlardan oluşan asker topluluğu - Nikelin simgesi 10) Türkiye’de çay
tarımının başlamasına ve yayılmasına önderlik eden “çayın babası.”
Hazırlayan: Cengiz ÇİFTÇİ - Mühendis/Tersane Çay Fabrikası, Derepazarı
[50]
TEMMUZ 2015
TR-BIO-653
Agriculture of Turkey
TABİATIN
KIYMETLİ VE
NADİDE HAZİNESİ
ÇAYKUR Beyaz İksir Beyaz Çayı ÇAYKUR e-ticaret sitesinden satın alabilirsiniz. http://www.caykursatis.com/beyaz-iksir

Benzer belgeler

Çaylık Mart 2014

Çaylık Mart 2014 Bu yiyecekler strese birebir

Detaylı

Çaylık Mart 2015

Çaylık Mart 2015 (Yayın Danışmanı) Belgin Demirer, Özer Sayın (Editör)

Detaylı

Çaylık Mayıs 2015

Çaylık Mayıs 2015 Totkanlı, Necla Yeşildağ, Belgin Demirer, İkbal Erdoğan Karçe, Mehmet Kaptan Erbaş, Gökçe Cokar

Detaylı

Çaylık Ekim2015

Çaylık Ekim2015 Okulda başarısızlık bizim mi onun mu?

Detaylı