i T.C. GÜMRÜK VE TİCARET BAKANLIĞI TEZ JÜRİSİ Gümrük ve
Transkript
i T.C. GÜMRÜK VE TİCARET BAKANLIĞI TEZ JÜRİSİ Gümrük ve
T.C. GÜMRÜK VE TİCARET BAKANLIĞI TEZ JÜRİSİ Gümrük ve Ticaret Uzman Yardımcısı Tuba GÜVENÇ tarafından hazırlanan “Kooperatif Bankacılığı Sistemi: Dünya Uygulamaları ve Türkiye’de Uygulanabilirliği” konulu bu tezin Uzmanlık Tezi olarak uygun olduğunu onaylarım. Tarih ……/……/…… Ekrem Alper BOZKURT Daire Başkanı (Danışman) Gümrük ve Ticaret Uzman Yardımcısı Tuba GÜVENÇ tarafından hazırlanan “Kooperatif Bankacılığı Sistemi: Dünya Uygulamaları ve Türkiye’de Uygulanabilirliği” konulu tez Jürimiz tarafından Uzmanlık Tezi olarak kabul edilmiştir. Tarih : ......../….…/…… Başkan Üye Mehmet GÜZEL İsmail KALENDER Üye Üye Aytekin YALÇIN i Ramazan ERSOY Üye Bünyamin ÖZGÜR ÖZET Kooperatifler, geçmişten günümüze kadar aynı amaca ulaşmak isteyen insanların bir araya gelerek oluşturdukları demokratik kuruluşlar olmuşlardır. Birçok kooperatif, varolma amacını gerçekleştirirken finansman sıkıntısı yaşamış ve kendi bağımsızlıklarını kaybetmeden mali sorunlarını aşabilmek için kendi finansman kaynaklarını, yani kooperatif bankalarını oluşturmuşlardır. 1800’lü yıllardan itibaren dünyanın pek çok ülkesinde varlık göstermeye başlayan kooperatif bankaları bugün geldikleri nokta itibariyle kooperatiflerin finansmanında özellikle göz önünde bulundurulması gereken bir husustur. Bu çalışmanın amacı da, uzun yıllardır varlık gösteren ve bugün birçok ülkenin bankacılık sisteminde önemli yer edinen kooperatif bankalarının dünya ülkelerindeki farklı uygulamalarını inceleyerek, Türkiye’deki kooperatiflerin finansman sorunlarının aşılmasında alternatif bir model olarak kooperatif bankacılığı sisteminin incelenmesidir. Tez konusu seçiminde değerli fikir ve görüşleriyle desteklerini esirgemeyen Daire Başkanım Sayın Mustafa Sepetçi’ye; tez yazım sürecinin başından itibaren destek ve görüşleriyle tezimin en iyi hale gelmesini sağlayan tez danışmanım Sayın E.Alper Bozkurt’a ve çok değerli Genel Müdürüm Sayın İsmail Kalender'e teşekkürlerimi sunarım. Ayrıca, bu süreç içerisinde tüm sabır ve tahammül sınırlarını zorladığım Aileme ve çok değerli insan Sema Karacaoğlan’a teşekkür ederim. Tuba GÜVENÇ ii İÇİNDEKİLER ONAY ......................................................................................................................... i ÖZET ......................................................................................................................... ii İÇİNDEKİLER .........................................................................................................iii KISALTMALAR ....................................................................................................... v ŞEKİLLER DİZİNİ.................................................................................................viii TABLOLAR DİZİNİ ................................................................................................ ix GİRİŞ ......................................................................................................................... 1 BİRİNCİ BÖLÜM ..................................................................................................... 4 KOOPERATİFÇİLİK VE TARİHÇESİ .................................................................... 4 1. KOOPERATİF TANIMI ............................................................................... 4 1.1. Kooperatiflerin Hukuki Tanımı.............................................................. 4 1.2. Kooperatiflerin Ekonomik Tanımı ......................................................... 6 2. KOOPERATİFÇİLİK İLKELERİ ................................................................. 8 2.1. Rochdale İlkeleri .................................................................................... 8 2.2. 1966 İlkeleri ........................................................................................... 9 2.3. 1995 İlkeleri ......................................................................................... 13 2.3.1. Gönüllü ve Serbest Giriş İlkesi .................................................... 14 2.3.2. Ortağın Demokratik Yönetimi İlkesi ........................................... 15 2.3.3. Ortağın Ekonomik Katılımı İlkesi ................................................ 15 2.3.4. Özerklik ve Bağımsızlık İlkesi ..................................................... 17 2.3.5. Eğitim, Öğretim ve Bilgilendirme İlkesi ...................................... 17 2.3.6. Kooperatifler Arası İşbirliği İlkesi ............................................... 18 2.3.7. Toplumsal Sorumluluk İlkesi ....................................................... 19 3. KOOPERATİFÇİLİĞİN TARİHİ GELİŞİMİ ............................................. 19 3.1. Kooperatifçiliğin Genel Tarihçesi ........................................................ 19 3.2. Dünyada Kooperatifçilik ...................................................................... 21 3.2.1. İngiltere’de Kooperatifçilik .......................................................... 22 3.2.2. Fransa’da Kooperatifçilik............................................................. 25 3.2.3. Almanya’da Kooperatifçilik......................................................... 26 3.2.4. İsrail’de Kooperatifçilik ............................................................... 28 3.2.5. ABD’de Kooperatifçilik ............................................................... 29 3.2.6. Avrupa’daki Diğer Ülkelerde Kooperatifçilik ............................. 29 3.3. Türkiye’de Kooperatifçiliğin Tarihi Gelişimi ...................................... 30 3.3.1. Cumhuriyet Öncesi Dönemde Kooperatifçilik............................. 30 3.2.1.1. Mithat Paşa Dönemi ................................................................. 32 3.2.1.1.1. Memleket Sandıkları.......................................................... 32 3.2.1.1.2. Menafi Sandıkları .............................................................. 34 3.2.1.1.3. Ziraat Sandıkları ............................................................... 35 3.2.1.1.4. Diğer Gelişmeler ............................................................... 36 3.3.2. Cumhuriyet Döneminde Kooperatifçilik...................................... 38 3.3.3. Günümüz Türkiye’sinde Kooperatifçilik ..................................... 41 İKİNCİ BÖLÜM ...................................................................................................... 44 KOOPERATİF BANKACILIĞI.............................................................................. 44 iii KOOPERATİF BANKACILIĞI KAVRAMI ............................................. 44 KOOPERATİF BANKALARININ ÖZELLİKLERİ .................................. 46 DÜNYADA KOOPERATİF BANKACILIĞININ GELİŞİM SÜRECİ ..... 47 DÜNYA GENELİNDE KOOPERATİF BANKACILIĞI MODELLERİ .. 49 4.1. Alman Kooperatif Bankacılığı Modeli................................................. 49 4.2. İngiliz Kooperatif Bankacılığı Modeli ................................................. 53 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ................................................................................................. 55 DÜNYA GENELİNDE KOOPERATİF BANKACILIĞI UYGULAMALARI ..... 55 1. AVRUPA ÜLKELERİNDE KOOPERATİF BANKACILIĞI ................... 56 1.1. Almanya Kooperatif Bankaları ............................................................ 56 1.1.1. Kooperatif Bankalarının Kuruluş Tarihçesi ................................. 56 1.1.2. Günümüz Almanya’sında Mevcut Durum ................................... 59 1.1.3. Kooperatif Bankalarının Örgütsel Yapısı .................................... 59 1.1.4. Birim Kredi Kooperatifleri (Yerel Kooperatif Bankaları) ........... 60 1.1.5. Kooperatif Merkez Bankaları ....................................................... 63 1.1.6. Alman Kooperatifler Bankası ...................................................... 65 1.1.7. Denetim Birlikleri ........................................................................ 66 1.1.8. DGRV .......................................................................................... 67 1.2. Avusturya Kooperatif Bankaları .......................................................... 68 1.3. Fransa Kooperatif Bankaları ................................................................ 73 1.4. Hollanda Kooperatif Bankaları ............................................................ 80 1.5. İspanya Kooperatif Bankaları .............................................................. 88 1.6. Finlandiya Kooperatif Bankaları .......................................................... 92 2. AFRİKA KOOPERATİF BANKALARI .................................................... 97 3. ASYA KOOPERATİF BANKALARI ...................................................... 101 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM.......................................................................................... 105 TÜRKİYE’DE KOOPERATİFLERİN FİNANSMANINDA MEVCUT DURUM VE KOOPERATİF BANKACILIĞININ UYGULANABİLİRLİĞİ .................... 105 1. KOOPERATİFLERİN FİNANSMANINDA ETKİLİ OLAN KURULUŞLAR ................................................................................................. 109 1.1. T.C. Ziraat Bankası ............................................................................ 109 1.2. Türkiye Halk Bankası ........................................................................ 110 1.3. Tarım Kredi Kooperatifleri ................................................................ 111 1.4. Esnaf Ve Sanatkârlar Kredi Ve Kefalet Kooperatifleri...................... 114 2. KOOPERATİFLERİN FİNANSMANINDA ALTERNATİF MODEL: KOOPERATİF BANKASI ................................................................................ 118 2.1. Bankanın Kuruluş Sermayesi ............................................................. 121 2.2. Kredi Kaynağı .................................................................................... 121 2.3. Yönetim ve Mülkiyet Yapısı .............................................................. 123 2.4. Kurulacak Kooperatif Bankası İçin Model Önerileri ......................... 124 SONUÇ VE ÖNERİLER ....................................................................................... 126 KAYNAKÇA ......................................................................................................... 130 1. 2. 3. 4. iv KISALTMALAR AB Avrupa Birliği ABD Amerika Birleşik Devletleri Bafin Federal Mali Hizmetler Yetkili Makamı BFBP Banque Fédérale des Banques Popularies BP Banque Popularie BPCE Banque Popularie Caisse d’Epargne CA Crédit Agricole CDA Central Delegates Assembly CIC Crédit Industriel et Commercial CL Crédit Lyonnais CM Crédit Mutuel CMCEE Caisse Fédéral de Crédit Mutuel Centre Est Europe CULI Tayland Kredi Birliği Ligi CWS Toptancı Mağaza Kooperatifleri ÇŞB Çevre ve Şehircilik Bakanlığı DFİF Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu DG Bank Alman Kooperatifler Bankası v DGRV Alman Kooperatif ve Raiffeisen Konfederasyonu DZ Bank Alman Kooperatifler Merkez Bankası EACB Avrupa Kooperatif Bankaları Birliği ESKKK Esnaf ve Sanatkârlar Kredi ve Kefalet Kooperatifleri FAO Food and Agriculture Organization FSCT Tayland Kredi ve Tasarruf Kooperatifleri Federasyonu GTB Gümrük ve Ticaret Bakanlığı GTHB Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ICA Uluslararası Kooperatifler Birliği ICBA Uluslararası Kooperatif Bankaları Birliği ILO Uluslararası Çalışma Örgütü IRU Uluslararası Raiffeisen Birliği KERUSSU Kenya Kırsal Tasarruf ve Kredi Toplulukları Birliği KCBL Kilimanjaro Kooperatif Bankası Ltd. KNFC Kenya Milli Kooperatifler Federasyonu KOBİ Küçük ve Orta Büyüklükte İşletme KPCU Kenya Çiftçi Kooperatifleri Birliği KUSCCO Kenya Tasarruf ve Kredi Kooperatifleri Birliği vi MDA Merkez ve Doğu Avrupa NACF Tarım Kooperatifleri Milli Federasyonu NACHU Milli Konut Kooperatifleri Birliği NACOs National Cooperative Organizations OKO Kooperatif Toplulukları İkraz Fonu Limited Şirketi ÖVAG Österreichische Volksbanken AG RDA Regional Delegates Assembly RI Raiffeisen International RZB Raiffeisen Merkez Bankası SACCO Savings and Credit Cooperatives SPPE Société de Prise de Participations de l’Etat STB Sanayi ve Ticaret Bakanlığı TESKOMB Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Kredi ve Kefalet Kooperatifleri Birlikleri Merkez Birliği TKK Tarım Kredi Kooperatifleri TOBB Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği TÜİK Türkiye İstatistik Kurumu UNACC Kredi Kooperatifleri Milli Birliği VBI Volksbanken International WGZ Westdeutsche Genossenschafts- Zentralbank WOCCU Dünya Kredi Birlikleri Konseyi vii ŞEKİLLER DİZİNİ Şekil Sayfa Şekil 3.1. Rabobank Grubu’nun Yapısı 86 Şekil 3.2 Rabobank’ın İdari Yapısı 90 Şekil 3.3 İspanya Kooperatif Sisteminin Yapısı 93 Şekil 3.4 OP-Pohjola Grubunun Organizasyon Yapısı 98 viii TABLOLAR DİZİNİ Tablo Sayfa Tablo 2.1. Dünyadaki Kredi Kooperatiflerine İlişkin Veriler 50 Tablo 3.1. Avusturya Bankacılık Sistemi 73 Tablo 3.2. Fransız Kooperatif Bankalarının Piyasa Payları 80 Tablo 3.3. Hollanda Kooperatif Bankalarının Gelişimi 84 Tablo 3.4. Rabobank Profilinin Gelişimi 85 Tablo 3.5. İspanya Bankalarının Kredi Piyasasındaki Pazar Payları 94 Tablo 3.6. İspanya Bankalarının Müşteri Mevduatlarında Pazar Payları 94 Tablo 3.7. OP-Pohjola Grubu’nun Piyasa Payları 99 ix GİRİŞ Kooperatifler, özellikle satın alma gücü düşük olan kişilerin ortak amaçlarına ulaşmak ve ekonomik çıkarlarını korumak için bir araya gelerek kar amacı gütmeden kolektif olarak iş birliği yaptıkları örgütlenmelerdir. Ortaklaşa işbirliği ve dayanışma temeline dayanan kooperatif benzeri uygulamalar insanlık tarihi kadar eski olmakla birlikte, bugünkü modern anlamıyla ilk kooperatifin, sanayi devriminden sonra kapitalist düzenin hakim olması sonucunda, kapitalizmin düzenleyicisi olarak 1844 yılında İngiltere’de kurulduğu kabul edilmektedir. Rochdale Öncülerinin oluşturduğu tüketim kooperatifçiliği şeklinde İngiltere’de başlayan kooperatifçilik hareketi, aynı dönemlerde Fransa’da üretim kooperatifçiliği, Almanya’da ise kredi kooperatifçiliği olarak kendini göstermektedir. Sonraları, İsveç, Danimarka ve İsviçre gibi diğer Avrupa ülkelerine de yayılan kooperatifçilik hareketi bugün tüm ülke ekonomilerinde yer bulmaktadır. Böylelikle, Avrupa’da başlayan hareket tüm dünyaya yayılmıştır. Türkiye’de Cumhuriyet öncesi dönemde, adı kooperatif olmasa da imece şeklinde ortak çalışmalar var olmuştur. Karşılıklı yardımlaşmaya dayanan imece usulü birçok konuda uygulanmıştır. Türkiye’de çağdaş anlamda kooperatifçilik hareketi Mithat Paşa’nın kurmuş olduğu Memleket Sandıklarıyla başlamaktadır. Belli bir amacı gerçekleştirmek üzere oluşturulan kooperatiflerin, diğer tüm sektörlerde olduğu gibi finansman ihtiyacı bulunmaktadır. Kooperatifçiliğin başladığı 1800’lü yıllarda, özellikle çiftçinin, esnafın ve sanatkârın, küçük girişimcilerin krediye erişim sorunu bulunmaktaydı ve bu kişiler tefecilerden yüksek faizlerle kredi almak zorunda kalmaktaydı. Bu durum, kooperatiflerin finansman ve kredi sorunlarını çözüp, zaten gelir düzeyi düşük olan halkın 1 tefecilerin elinden kurtarılması amacıyla kooperatif bankalarının oluşturulmasına neden olmuştur. Kendi kendine yardım ve ilgili ilkelere dayanan kredi kooperatifleri ilk olarak Almanya’da kök salmaya başlamıştır ve 19. yüzyılın sonu ile 20. yüzyılın başlarında giderek önem kazanarak, ilk olarak Almanya’nın komşu ülkeleri Avusturya, İtalya ve Fransa, ardından Hollanda, İspanya ve Finlandiya gibi Avrupa’daki diğer ülkelere de yayılmıştır. Kredi kooperatiflerinin kurucuları olan Raiffeisen ve Schulze-Delitzsch, 1848’de yaşanan kıtlık döneminde yoksulluk ve fakirlikten hareket etmiş ve normal vatandaşın tefeciler dışında kredi bulma olanaklarının olmadığını saptamıştır. İhtiyaç duyulan kaynakları düşük riskle ve iyi koşullarda sağlamak ve tasarruflara uygun değerlendirme seçeneği yaratmak için kredi kooperatiflerini geliştirmişlerdir. Kredi kooperatiflerinin geliştiği ilk ülke olan Almanya’da Raiffeisen kırsal alanda tarım kooperatifi olarak kredi kooperatiflerini kurarken, Schulze-Delitzsch kentsel alanda kooperatif bankası kurmuştur. Almanya’da başlayarak tüm dünyaya yayılan kooperatif bankaları günümüzde birçok ülkede ticari bankalarla rekabet edebilen ve hatta diğer bankalardan daha güçlü durumda olan kurumlar haline gelmiştir. Ortaklarına ve müşterilerine evrensel bankacılık hizmeti veren bu bankalar, kooperatiflerin finansman sorunlarını çözerken ve uygun koşullarda krediye erişim imkanı sağlarken, aynı zamanda kooperatifçilik hareketinin gelişmesine de katkı sağlamaktadırlar. Tezin amacı, dünyada giderek yaygınlaşan kooperatif bankacılığı sistemini ele alarak, Türkiye’deki kooperatiflerin mevcut finansal sorunlarının çözümünde kurulacak bir kooperatif bankasının değerlendirilmesidir. 2 alternatif bir uygulama olarak Tez konusu dört bölüm halinde incelenecektir. Kooperatifçilik ve Tarihçesi başlıklı birinci bölümde, kooperatifçilik mantığının iyi anlaşılabilmesi için kooperatif kavramı, kooperatifçilik ilkeleri ve kooperatifçiliğin tarihsel gelişim süreci hakkında bilgi verilecektir. Kooperatif Bankacılığı başlıklı ikinci bölümde, kooperatif bankacılığı kavramı, kooperatif bankalarının özellikleri, kooperatif bankacılığının tarihsel gelişim süreci ve dünyada yaygın olarak kullanılan kooperatif bankacılığı modelleri hakkında bilgi verilecektir. Dünya Genelinde Kooperatif Bankacılığı Uygulamaları başlıklı üçüncü bölümde, kooperatif bankacılık sisteminin geldiği noktanın daha iyi anlaşılması açısından, özellikle Avrupa ülkeleri başta olmak üzere Asya ve Afrika ülkelerindeki kooperatif bankacılığı uygulamaları ve mevcut durumları incelenecektir. Türkiye’de Kooperatiflerin Finansmanında Mevcut Durum ve Kooperatif Bankacılığının Uygulanabilirliği başlıklı dördüncü ve son bölümde ise, ülkemizdeki kooperatiflerin finansal sorunları ele alınarak, mevcut durumda kooperatiflerin finansman sorununun çözümünde etkili olan kuruluşlar değerlendirilecek ve kooperatiflerin finansman sorunlarında alternatif bir model olarak kooperatif bankacılık sistemi tartışılacaktır. Sonuç ve Öneriler bölümünde ise, kooperatif bankacılığının kooperatifçilik tarihi kadar eski ve köklü olması ve dünyada özellikle gelişmiş ülkelerde kooperatiflerin finansman ve kredi sorunlarının çözümünde en etkili araçlar olmasına karşın, ülkemizin bu konuda oldukça geri kaldığı ve mevcut kooperatifçilik ve bankacılık sistemimize göre uyarlanacak bir kooperatif bankacılığı sisteminin, kooperatifçiliğin gelişimi açısından son derece önemli olduğu vurgulanacaktır. 3 BİRİNCİ BÖLÜM KOOPERATİFÇİLİK VE TARİHÇESİ 1. KOOPERATİF TANIMI Kökeni Latince “cooperatio” kelimesine dayanan kooperatif, geniş anlamıyla, birlikte hareket etmek, işbirliği yapmak anlamına gelmekte olup Türk Dil Kurumu’nun tanımına göre “ortaklarının gereksinimlerini uygun şartlarda elde etmelerini sağlamak amacıyla kurulan birlik” ya da “üreticilerin, aracıyı ortadan çıkararak ürünlerini daha iyi şartlarda pazarlamak için kurdukları ortaklık” demektir. Uluslararası Kooperatifler Birliğinin (ICA) tanımına göre kooperatif; gönüllü olarak bir araya gelen kişilerin, ekonomik, sosyal ve kültürel gereksinimlerini ve isteklerini birlikte karşılamak için oluşturdukları, demokratik biçimde kendi kendini yöneten ve denetleyen bir girişimdir (Figen, 2003: 12). 1.1. Kooperatiflerin Hukuki Tanımı Kooperatifin tanımı, Avrupa ülkelerinin mevzuatlarında bu yüzyılın başlarında ve ortalarında yapılmıştır. Örneğin; 1942 tarihli İtalyan Yurttaşlar Kanunu’na göre: “Kooperatif, karşılıklı yardım amacı güden, değişik sermayeli, sınırsız ortaklı, ortaklarının en çok payı tespit edilmiş olan bir ekonomik örgüttür” (Mülayim, 2003). Fransa Kooperatifler Kanunu’na göre kooperatifler; “Konuları, belirli bazı malların ve bazı hizmetlerin maliyet fiyatını ve gereğinde satış fiyatını; karları maliyete eklenen müteşebbis veya aracıların gördükleri işleri yapmak suretiyle kendi ortakları lehine ve bu ortakların müşterek çabalarıyla düşürmek; ortaklarına 4 sağladıkları veya ortakların üretip tüketiciye sattıkları mal ve eşyanın kalitesini düzeltmek olan şirketlerdir” (Mülayim, 2003). 1925 tarihli Hollanda Kooperatifler Kanununda ise kooperatifler şu şekilde tanımlanmaktadır: “Ortakların girme ve çıkmalarının serbest olduğu ve ortaklarının, işlerini birleştirerek veya onlara gerekli maddeleri satın alarak veyahut da onlara kredi sağlamak suretiyle, ekonomik haklarını savunma amacını güden şahıs birleşmeleridir.” (Mülayim, 2003). Kooperatifçiliğin en çok gelişme gösterdiği ülkelerden biri olan Almanya mevzuatında kooperatifler; “Müşterek bir işletme vasıtasıyla ortaklarının tarımsal ve ekonomik gereksinimlerini karşılamak üzere kurulan sınırsız ortaklı şirketler” olarak tanımlanmaktadır (Mülayim, 2003). Türkiye’de ise 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 1. maddesinde kooperatif şu şekilde tanımlanmaktadır: “Tüzel kişiliği haiz olmak üzere ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını işgücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla gerçek ve tüzel kişiler tarafından kurulan değişir ortaklı ve değişir sermayeli ortaklıklara kooperatif denir.” Diğer birçok ülke kanunlarında da değişik kooperatif tanımları yapılmıştır. Bu tanımların ortak özellikleri, kooperatiflerin; ortakların lehine fiyatların düşmesini sağlayan, ortakların ekonomik haklarını savunan, ortakların tarımsal ve ekonomik ihtiyaçlarını karşılayan şahıs işletmeleri oldukları şeklindedir. 5 1.2. Kooperatiflerin Ekonomik Tanımı İtalyan iktisatçılarından biri olan Valenti kooperatifleri şu şekilde tanımlamıştır: “Kooperatif, dağılımdan zarar görenlerin bu zararı ortadan kaldırmak ve dağılımda bir denge yaratmak amacıyla, kendi istekleri üzerine birleşip meydana getirdikleri kolektif bir birleşmedir.” Bu tanım, kooperatifin asıl amacını göstermesi bakımdan önemlidir (Bekar, 1997). Bu tanıma göre, bir kooperatifin varlığı için, o günkü gelir dağılımından zarar gören bir kitlenin varlığı ve bu zararın o kitle tarafından kendi istekleri ile bir araya gelip bir işletme kurmak suretiyle ortadan kaldırılması amacının bulunması gerekmektedir (Mülayim, 2003). Kooperatif işletmeciliği biliminin babası olarak kabul edilen ünlü Alman kooperatifçi Prof. Henzler’e göre kooperatifler; “Konut kooperatifleri dışında, ortak sayıları sınırlı olmayan, ekonomilerini belirlenen temel sözleşme uyarınca, birlikte yükümlenen ekonomik araçlarla kendilerine özendirme görevi verilen bireyler topluluğu”dur (Üner, 1992). Kooperatifin bir başka tanımını da ünlü Fransız kooperatifçi Charles Gide yapmıştır. Gide, kooperatifi ‘kârı ortadan kaldırmak için birleşme’ olarak tanımlarken burada hem kapitalizmi ortadan kaldırmayı hem de tüketicinin korunmasını amaçlamıştır. Kontrat Mellerowicz ise kooperatifi, “ekonomik yönden müşterek ticari bir hedefe ulaşmak için kurulan şahıs birlikleri” olarak tanımlamıştır (Mülayim, 2003). Türkiye’de ise kooperatifçiliğin tanımını Prof. Ziyaettin Fahri Fındıkoğlu şu şekilde yapmıştır: “Üretim, kredi, tüketim ve konut temine gibi başlıca ekonomik ihtiyaçları sağlamak amacıyla kendi arzu ve iradeleriyle bir araya gelen, bu ihtiyaçları karşılamak için kendi ekonomik gayretleriyle bir işyeri ve işletme vücuda getiren insanların birleşme teşebbüsüne kooperatif denir.” (Çıkın ve Karacan 1994). 6 Prof. Ziya Gökalp Mülayim ise kooperatifleri; “Bireylerin tek başlarına yapamayacakları veya birlikte yapmalarında yarar bulunan işleri en iyi bir biçimde ve maliyet fiyatına yapmak üzere dayanışma suretiyle ekonomik güçlerini bir araya getirmeleridir” şeklinde tanımlamaktadır (Mülayim, 2003). Muhittin Birgen 1931 yılında kooperatifleri “Herhangi bir iktisadi faaliyette sermayeye irat veya kazanç verme prensibini ortadan kaldırıp, o faaliyette ilgili olanların ilgilerini birleştirip, birliğin sağladığı iktisadi çıkarları sözü edilen ilgililerin nispetine göre paylaştırmak gayesi ile kurulan, değişir sermayeli ve değişir ortaklı şirketler” olarak tanımlarken; Prof. Dr. Cahit Talas kısa bir tanım vererek kooperatifler “Ekonomik çıkarlarını savunmak için insanların, ihtiyari olarak, eşit şartlar altında birleşerek meydana getirdikleri bir teşkilatlanma şeklidir” demiştir. Söz konusu tanımların yanı sıra kooperatif ilkelerini yeniden belirlemek için 1995 yılında Manchester’de toplanan ICA kongresinde kooperatifin en yeni tanımı kabul edilmiştir. Bu tanıma göre; “Kooperatif, kişilerin ortak ekonomik, sosyal ve kültürel ihtiyaç ve özlemlerini, müştereken sahip olunan ve demokratik kurallarla yönetilen bir işletme vasıtası ile karşılamak için gönüllü olarak oluşturdukları özerk bir örgüttür.” (Mülayim, 2003). Yapılan tüm tanımlara bakıldığında kooperatifler, özellikle satın alma gücü düşük olan kişilerin ortak amaçlarına ulaşmak ve ekonomik çıkarlarını korumak için bir araya gelerek kar amacı gütmeden kolektif olarak iş birliği yaptıkları örgütlenme şeklidir. 7 2. KOOPERATİFÇİLİK İLKELERİ 2.1. Rochdale İlkeleri Kooperatifler de diğer ticari şirketler gibi mal veya hizmet alıp satarlar. Ancak diğer ticari şirketlerden farklı olarak kooperatifler kar amacı gütmeden faaliyet sürdürürler. Kooperatifleri diğer şirketlerden ayıran özellikler de kooperatifçiliğin ilkeleri olarak ilk kez, İngiltere/Manchester’in Rochdale kasabasında “Rochdale Öncüleri” denilen işçiler tarafından ortaya konulmuş ve daha sonra diğer kooperatiflere örnek teşkil etmiştir. Kooperatifçilik ilkelerinin temelini oluşturan Rochdale ilkeleri şu şekildedir (Uluslararası Kooperatifler Birliği [ICA], 2012): - Açık Üyelik - Demokratik Kontrol(Bir kişi bir oy) - Ortaklara işlemleri oranında kar payı dağıtılması - Sınırlı sermaye faizi - Siyasi ve dini tarafsızlık - Peşin satış - Eğitimin geliştirilmesi Rochdale sistemi tarafından desteklenen ancak kooperatifçilik ilkeleri arasında yer verilmeyen özellikler ise: sadece ortaklarla ticaret yapılması, gönüllü ortaklık ve mevcut piyasa fiyatlarıyla satış yapılmasıdır. Rochdale öncüleri tarafından belirlenen bu ilkeler ICA tarafından ilk kez 1937 yılında Paris’te gerçekleştirilen ICA Kongresi’nde mutlak ve ikinci derece ilkeler olarak saptanmış ve mutlak ilkeler ( serbest giriş, demokratik yönetim ve işletme fazlalarının orantılı olarak dağıtılması, sınırlı sermaye faizi) zorunlu hale getirilmiştir (ICA, 2012). 8 2.2. 1966 İlkeleri 1963 tarihinde Bournemouth’da düzenlenen Uluslararası Kooperatifçilik Kongresinde alınan karar üzerine, 3-5 Ekim 1964’de Belgrad’da toplanan ICA Merkez Komitesinin resmi kararı ile Kooperatifçilik İlkeleri Komisyonu oluşturulmuştur. Komisyon ilk toplantısını 15-16 Aralık 1964’de ICA Genel Merkezinin bulunduğu Londra’da gerçekleştirmiştir. Komisyonun çalışma planında ilk olarak 1937 yılında formüle edilen Rochdale İlkelerinin mevcut uygulanmasına ilişkin bilgi toplanması ve incelenmesi yer almıştır. Bu amaca ulaşmanın en iyi yolunun ICA’ya bağlı organizasyonlara ve üye olmayan bazı kurumlara ve Kooperatifçilik Hareketinde dünya çapında bilinen kişilere soru formu gönderilmesi olduğu kanaatine varılmıştır. Sekreterlik tarafından oluşturulup Komisyon tarafından kabul edilen soru formları 1 Haziran 1965’de dağıtılmıştır. Gelen yanıtlar Komisyona sadece mevcut tarihte Rochdale İlkelerini genişletme hususunda değil aynı zamanda söz konusu ilkeleri değişik kooperatif türlerinde uygulamanın neden zor ya da uygun olmadığı konusunda yararlı fikirler vermiştir (ICA, 2012). İkinci toplantısını 24-26 Eylül 1965’de Moskova’da gerçekleştiren Komisyon, modern ekonomiye ve sosyal hayata aykırı olan kooperatifçilik ilkeleri ve 1937 Raporunda tanımlanan yedi ilkenin önemi konusunu gündeme getirmiştir. 14-18 Şubat 1966’da Londra’da dördüncü toplantısını gerçekleştiren Komisyon nihai raporunu yayınlamış ve söz konusu rapora göre Kooperatifçilik ilkelerini şu şekilde belirlemiştir (ICA, 2012): - Serbest giriş-çıkış - Demokratik yönetim - Risturn verilmesi - Sınırlı faiz - Kooperatif eğitimi - Kooperatifler arası işbirliği 9 Daha önce yapılan tanımlarda üyelik ilkesi daha çok “açık” ya da “gönüllü” kelimeleriyle kullanılmıştır. Ancak Komisyon birçok nedenden dolayı bu kısa tanımların kooperatif kuruluşları ve tek tek unsurları arasındaki ilişkinin karakteristik özelliklerini tam olarak belirleyemediğini düşünmüştür. Kooperatiflerin üyelik başvurularını kabul etme şekillerini belirleme özgürlüğüne sahip olması gerektiği belirtilmiştir. Açık üyelik ilkesini kooperatife katılmak için başvuru yapan herkesi kabul etme zorunluluğu olarak yorumlamak yanlıştır. Açık üyelik hiçbir zaman bu anlama gelmemiştir. Rochdale Öncüleri topluluklarını perakende dağıtım işletmesinden daha fazlası olarak görmüşler, başlangıç aşamasında oldukları için ve büyümeleri ile başarıları, kötü karakterlerin ve sorumsuz kişilerin kooperatife kabul edilmesiyle kolayca fikir ayrılığına dönüşebilecek bir iç uyuma bağlı olduğundan hiçbir zaman böyle bir kuralı uygulama yoluna gitmemişlerdir (ICA, 2012). Açık üyelik geniş anlamda sadece tüketim kooperatiflerine uygulanabilecek bir ilkedir. Çünkü kadın, erkek ve çocuk herkes hayatını sürdürmek için tüketmek zorundadır. Ancak diğer organizasyonlar için katılım için sınırlamalar olduğundan bu söz konusu değildir. Genel anlamda temel düşünce şudur: bir birey kooperatifin kurulduğu spesifik bir alanda çıkar sahibi ise üyelik için uygun olarak düşünülmeli ve başvuru yaptığı takdirde kabul edilmelidir (ICA, 2012). Bunun yanı sıra Komisyon, birçok kooperatif türündeki uygulamayı inceleyerek, gönüllü ortaklığın hiçbir kısıtlama ya da ayrım olmaksızın kooperatif sisteminin temel karakteristiği olarak devam etmesini uygun bulmuştur. Yani kooperatife katılmak isteyen bir birey bunu kendi özgür iradesi ile hiçbir baskı olmaksızın yapmalıdır (ICA, 2012). Kooperatif topluluğunun en temel ve baskın amacı ortaklarının çıkarlarını korumaktır. Bu nedenle yöneticiler direkt ya da dolaylı olarak ortaklar tarafından seçilmeli, ortaklara hesap verebilmeli, düzenli olarak faaliyet raporları sunmalıdır. Ortaklar memnun olmadığı takdirde eleştirecek ve gerektiğinde yetkilileri 10 görevinden alıp yerine bir başkasına getirecek güvene ve yetkiye sahiptir. Bu durum bir kooperatifin demokratik bir şekilde yönetildiği anlamına gelmektedir (ICA, 2012). Kooperatif topluluğu anonim şirketten farklı olarak şahıslar birliğidir. Bu nedenle her ortak eşit olmalı ve karar alma sürecine eşit şartlarda katılmalıdır. Her ortağa bir oy hakkı verilmesi kuralı tek başına demokratik yönetimi sağlamada yeterli değildir. Daha çok, ortakların oy vermeye çağrıldığı ve oy verildiği durumlara göre değişmektedir. Hızlı büyüyen topluluklarda, ortaklar tarafından gerçekleştirilen genel kurul toplantıları üstün demokratik organlar olarak daha az güvenilir ve inandırıcı olmaktadır. Bu nedenle, genellikle, genel kurul toplantılarının ve fonksiyonlarının icra edilmesi yetkisi yasal olarak bir temsil organına devredilmektedir. Bireysel ortaklar yetki devrinden sonra direkt olarak idari organları seçemez (ICA, 2012). Daha geniş ve entegre operasyonel birimlerin geliştirilmesi eğilimi sadece ekonomi dünyasının özelliğinden değil kooperatif oluşumunun doğasından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle, Kooperatifçilik Hareketi ademi merkeziyetçilik yolu ile demokratik organlarını geliştirerek merkezi dengelemelidir. Birincil toplulukların işleri eğitimli ve profesyonel kişilere emanet edilmeli ve hayati kararlar idari sistemin merkezindeki elitler tarafından alınmalıdır. Yöneticilerin bürokrasi eğilimlerine karşı koymak için ortaklarının çıkarlarını ve isteklerini sözcüleri aracılığıyla iletmesi önem teşkil etmektedir. Bunu sağlamak için, ortakların genel organları topluluğun işleri hakkında iyi bilgilendirilmelidir (ICA, 2012). Kooperatif ekonomik sistemleri hem birlik ve demokratik yönetim hem de mali karların ortaklara dağıtılması ilkeleri ile diğer kar amaçlı girişimlerden ayrılmaktadır. Bu özellik, 19. yy.da, çalışan insanların mal ve gelir dağılımını eşit ve adil bulmamalarından kaynaklanmaktadır. Bu insanlar arasında kooperatifleşme 11 çabalarının amacı tüketiciler için zaruri ihtiyaçların ucuzlatılması ve üreticiler için daha iyi bir hayat sağlanması gibi görünse de nihai amaç servet ve gelir dağılımın “eşit” dağıldığı yeni bir sosyal düzen oluşturmaktır (ICA, 2012). Rochdale Öncüleri, öncelikli olarak bir mağaza açmak ve nihai olarak bir topluluk oluşturmak için sermayenin zorunlu olduğunun farkına varmışlar ve düşünceleri, sermaye ya da sermaye sahibi için değil sermaye ile çalışan iş gücü olmuştur. Bu nedenle, adil oranlarda faiz taleplerini kabul etmelerine rağmen, piyasa oranlarında ücretlendirilen üretim faktörlerinden geriye kalan tüm fazlanın sermaye sahipleri tarafından talep edilmesini reddetmişlerdir. Burada vurgulanmak istenen şey, kooperatif kuralları ekonomik organizasyonun üretiminin ve fazlanın eşit ve adil bir şekilde dağılımını sağlamaktır (ICA, 2012). Rochdale Öncüleri girişimleri için başlangıç sermayesini kendi birikimlerden sağlamaya karar vermişlerdir. Kooperatif birikimlerini, sermayeye yaptıkları kişisel katkılarına eklemeyi başardıkları için girişimleri başarılı olmuştur. Rochdale Öncüleri tarafından kullanılan kendi kendini finanse etme yöntemi güvenli ve ekonomik olduğu için tüm Kooperatifçilik Hareketinde de yaygınlaşmış ve gelenekselleşmiştir. Sermayenin yeterli olduğu durumlarda ise kendi kendini finanse yöntemi rekabetçi ekonomide kooperatif topluluklarının bağımsızlığının ve büyüme ve gelişme sorunlarını çözmede özgür olmanın garantisini oluşturmaktadır. Ayrıca, kendi paralarının riskte olduğu gerçeği, topluluk yönetiminde kendi rollerini yerine getirirken daha basiretli olmalarını ve öngörülü davranmalarını sağlamaktadır (ICA, 2012). Kooperatif toplulukları tarafından ortaklarına sunulan ekonomik faydalar farklı türlerdedir ve içinde bulunulan şartlara göre değişmektedir. Bunlar para, eşya ya da hizmet şeklinde, kısa, orta ya da uzun vadeli olabilir. Bazısından toplu olarak bazısından ise bireysel olarak yararlanılabilir. Fazlanın ya da birikimlerin hangi biçimde, ne tutarda ve ne oranda tahsis edileceğine karar verme durumunda ortakların kesinlikle tam bir basirete sahip olması gerekmektedir (ICA, 2012). 12 Rochdale Kooperatifleşme Hareketinde, kooperatif topluluklarının fazlaları ya da birikimleri teorik olarak bölünemez bir şekilde tutulmak ve topluluğun kendi kendine kalkınmasına yardımcı olması amacıyla topluluk sermayesine eklenmek zorundaydı. Pratikte ise herhangi bir tekdüze uygulama olmaksızın net fazlanın ortaklar arasında bölüştürülmesi yaygın bir durumdu. Eşit dağıtım, sermaye katkılarına göre dağıtım, satın almaya göre dağıtım uygulanan yöntemlerdendi. Rochdale Öncüleri, bu sorunla karşı karşıya kaldıklarında, kayda değer sayıda ortağın desteğini alabilmek için topluluklarının kendilerine kısa ve orta vadede avantaj sağlaması gerektiğine, bu nedenle de fazlanın dağıtılması gerektiğine karar verdiler (ICA, 2012). 2.3. 1995 İlkeleri 1966 yılında belirlenen kooperatifçilik ilkeleri daha sonraları tartışma konusu olmuş ve bunların değişmez ilkeler olmadığı, değişen şartlara göre uyarlanması gerektiği vurgulanmıştır ve sonuç olarak kooperatif ilkelerinin yeniden tanımlanması konusu gündeme gelmiştir. 1988 yılında Stockholm’de düzenlenen ICA Kongresinde başlayan bu tartışmalar üzerine 1992 yılında Tokyo’da düzenlenen Kongrede “Değişen Dünya’da Kooperatifçilik Değerleri ve İlkeleri” konusu incelenmiştir. Bunun için sorumluluğunu Kanadalı kooperatifçi Prof. Jan MacPherson’ın yürüttüğü bir çalışma gerçekleştirilmiş ve söz konusu çalışma raporu 23 Eylül 1995’te İngiltere’nin Manchester kentinde toplanan 31. Uluslararası Kooperatifler Birliği Kongresi’nde sunulmuştur. Söz konusu raporda yer alan yedi kooperatif ilkesi benimsenerek kabul edilmiştir (Mülayim, 2006). Bu ilkeler; − Gönüllü ve Serbest Giriş İlkesi − Ortağın Demokratik Yönetimi İlkesi − Ortağın Ekonomik Katılımı İlkesi − Özerklik ve Bağımsızlık İlkesi 13 − Eğitim, Öğretim ve Bilgilendirme İlkesi − Kooperatifler Arası İşbirliği İlkesi − Toplumsal Sorumluluk İlkesi 2.3.1.Gönüllü ve Serbest Giriş İlkesi Gönüllü kuruluşlar olan kooperatiflerin, ayrım gözetmeksizin herkesin ortaklığına açık olması gerektiğini belirten bu ilkeye göre, “ kooperatifler, hizmetlerinden yararlanabilecek ve kooperatif ortaklığının sorumluluklarını kabul eden herkese; cinsiyet, sosyal, ırksal, siyasal ve dinsel ayrım gözetmeksizin açıktır.” (Rehber, 2011). 1800’lerdeki ilk uygulamalarda, kooperatiflerin belli bir dine veya siyasi akıma bağlı olduğu görülmektedir. Daha sonraları, kooperatiflerin dini, siyasi, sosyal ayrım yapmamaları gereği 1934 yılında ICA’nın kabul ettiği temel ilkeler içinde “Serbest Giriş” ilkesi olarak kabul edilmiştir. 1966 yılında ise dini ve politik tarafsızlık ilkesini de kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Kooperatifçilik değeri özgürlüğün uzantısı kabul edilen gönüllü ve serbest giriş ilkesi, kooperatife ortak olmanın ve ortaklıkta kalmanın serbest olmasını ifade etmektedir. Hiç kimse kooperatifte kalmaya ya da kooperatiften ayrılmaya zorlanamaz. Yani, serbest giriş ilkesi aynı zamanda ortağın kooperatiften serbestçe ayrılabilmesi anlamına gelmektedir (Güloğlu ve Korkmaz 2008). Serbest giriş ilkesini tüm kooperatif türleri için uygulamak mümkün olmayabilir. Çünkü bir kooperatif bir meslek grubuna yönelik olabilir, ya da ortak sayısında sınırlama yapabilir. Burada temel ilke, ırk, cinsiyet, din ayrımı yapmaksızın, ortaklık için eşitliğin gözetilmesidir. Dolayısıyla, her kooperatif, kendi çalışma alanı ve amacı doğrultusunda belirlediği şartları karşılayan kişilere karşı eşit olmalı ve bu kişileri ortaklığa kabul etmelidir. 14 Diğer yandan, serbest giriş ilkesi ortaklar için sınırsız bir özgürlük anlamı taşımamaktadır. Ortakların, kooperatife karşı sorumluluklarını (genel kurula katılma, aidat ödeme vs.) yerine getirmeleri gerektirmektedir. Bu durum ICA tarafından ortaklık sorumluluğunun kabul edilmesi olarak tanımlanmaktadır (Rehber, 2011). 2.3.2. Ortağın Demokratik Yönetimi İlkesi Kooperatif işletmelerini sermaye şirketlerinden ayıran en önemli özellik olan (Güloğlu ve Korkmaz 2008) demokratik yönetim ilkesi, tüm ortakların kooperatif yönetiminde, politika oluşturulmasında ve karar verme konularında oy hakkı olması ve tüm ortakların tek bir oy hakkına sahip olması anlamına gelmektedir. Burada, ortağın kooperatife koyduğu sermaye, kooperatife giriş zamanı önem teşkil etmemektedir (Çıkın ve Karacan 1994). Bir ortağa bir oy kuralı getiren bu ilke, ilk derece kooperatiflerde mutlak olarak uygulanan bir ilke olmasına rağmen, kooperatif üst örgütlerinde temsili demokrasi yoluyla uygulanmaktadır. Kooperatif birlik ve merkez birliklerinde, her ilk derece kooperatife, ortakların sayısı ya da alışveriş miktarıyla orantılı olarak oy hakkı tanınmaktadır. Bazı kooperatifçilik uygulamalarında da, ortak sayısının artması ve kooperatiflerin ölçeklerini büyütmeleriyle, ortaklar kendi seçtikleri temsilciler aracılığıyla yönetime katılmaktadır (Rehber, 2011). 2.3.3.Ortağın Ekonomik Katılımı İlkesi Kooperatiflerin ekonomik yönünü düzenleyen bu ilkeye göre, ortaklar kooperatifin sermayesine adil bir biçimde katılır ve kooperatif sermayesini demokratik olarak kontrol ederler. Burada, ortakların kooperatif sermayesine eşit bir şekilde değil adil bir şekilde katıldığı görülmektedir. Yani ortaklar, kooperatif 15 sermayesine ekonomik güçlerine ya da kooperatiften yararlanma oranlarına göre katılabilirler. Ancak, kooperatife katıldığı sermayeye bakılmaksızın, her ortak genel kurulda kooperatif sermayesini bir oyla eşit olarak demokratik şekilde denetleme hakkına sahiptir. Eğer kooperatif faiz veriyorsa, ortaklar kooperatife yatırdıkları ortaklık paylarına karşılık sınırlı oranda faiz alabilirler. Sermayeye sınırlı faiz verilmesi, kooperatifleri sermaye şirketlerinden ayıran en önemli özelliklerden biridir (Mülayim, 2003). Ortaklar, işletme fazlalıklarını; kooperatifi geliştirmek için yedek akçe oluşturma, ortaklara risturn verilmesi ve diğer faaliyetlerin desteklenmesi amaçlarına tahsis edebilirler. Ortaklara hiçbir surette dağıtılmayan yedek akçe, kooperatiflerin uzun süre gelişerek varlıklarını koruyabilmeleri açısından büyük önem taşımaktadır. Ortakların, kooperatifin yedek akçesi üzerinde hiçbir kişisel mülkiyet hakları bulunmamaktadır. Bu nedenle, yedek akçe fonu bölüşülemez ve kooperatiften ayrılan ortak yedek akçe fonu üzerinde hak talep edemez. Rochdale öncülerinden beri uygulanmakta olan ortaklara risturn verilmesi ilkesi, kooperatif tarafından belli bir dönemde sağlanılan işletme fazlalarının, ortakların sermayelerine göre değil, kooperatifle yapmış oldukları alışverişle ya da gördükleri hizmetle orantılı olarak dağıtılmasını ifade eder (Mülayim, 2003). Son olarak, kooperatiflerin işletme fazlasının bir bölümü de mahalli, bölgesel, ulusal ve uluslararası kooperatifçilik hareketinin geliştirilmesini desteklemek amacıyla kullanılabilir. Ortağın ekonomik katılımı ilkesi, ekonomik nitelikte olup, kooperatifleri sermaye şirketlerinden ayıran tek ilke olması itibariyle önem arz etmektedir. Bu ilkenin uygulanmasıyla, kooperatiflerin kar unsuru ortadan kalkar ve kooperatifler ekonomik bir hizmet teşebbüsü olurlar (Mülayim, 2003). 16 2.3.4.Özerklik ve Bağımsızlık İlkesi Özerklik ve bağımsızlık ilkesine göre kooperatifler; demokratik yönetim ilkeleri çerçevesinde, ortaklar tarafından yönetilen, yönetimde özerk ve kendi kuruluş sermayelerini kendileri oluşturdukları için karşılıklı yardıma dayanan bağımsız kuruluşlardır. Kooperatifler, devlet ve diğer kuruluşlarla anlaşma ve işbirliği yaparken veya dış kaynaklardan sermaye sağlarken kooperatiflerin özerkliğine ve ortakların kooperatiflerini demokratik olarak yönetmelerine zarar getirmeyecek şekilde davranmalıdır (Rehber, 2011). Kooperatifler, dünyanın her yerinde, devlet ile ilişkilerinden oldukça fazla etkilenmektedirler. Hükümetler, kooperatiflerin çalışmalarını düzenleyen yasal çerçeveyi belirler ve kooperatiflerle ilgili belirledikleri ekonomik, sosyal ve vergi politikaları kooperatifler için yararlı veya zararlı olabilir. Kooperatifler diğer ekonomik kuruluşlarla da işbirliği halinde olabilir. Bu ilke doğrultusunda, kooperatifler kiminle işbirliği yaparsa yapsın, kooperatiflerin özerklik ve bağımsızlıklarını koruyarak kendi geleceklerine hakim olmaları gerekmektedir (Mülayim, 2003). 2.3.5.Eğitim, Öğretim ve Bilgilendirme İlkesi Kooperatifler; ortaklarına, seçilmiş ve atanmış yöneticilerine ve personeline, kooperatif ilke ve yöntemlerini demokratik ve ekonomik yönleriyle öğretebilir ve bu sayede, kooperatiflerinin gelişimine etkin bir şekilde katkıda bulunabilir. Eğitim, ortakların, yöneticilerin ve kooperatifte çalışanların kooperatif düşünce yapısını kavramalarını sağlarken; öğretim, kooperatifle ilgili kimselerin sorumluluklarını yerine getirmeleri için gerekli yeteneklere kavuşmalarını sağlamaktadır. 17 Özellikle az gelişmiş ülkelerde, eğitim ve öğretim kooperatifçiliğin gelişmesi açısından son derece önemlidir. Eğitim düzeyi düşük olan bu ülkelerde, eğitim ve öğretim yoluyla bilinçlendirme sağlanabilirse, kooperatifçiliğin diğer ilkeleri de doğru olarak uygulanabilir. Eğitim ve öğretim sadece ortaklara, yöneticilere ya da kooperatifle ilişkisi olan kişilere yönelik olmayıp; topluma özellikle de gençlere kooperatif ilke ve yöntemlerini benimsetme ve onların ilerde kooperatif ortağı haline gelmelerini sağlama amacı da taşımaktadır. Bu sayede, hem kooperatifçilik hareketine artı değer katılabilir hem de toplumun gelişimine katkı sağlanabilir. Bu konuda özellikle üst örgütlere büyük görev düşmektedir. Kooperatif üst örgütleri, eğitim, öğretim ve bilgilendirme fonu tesis etmeli ve kooperatif eğitimini geliştirmelidir (Mülayim, 2003). 2.3.6.Kooperatifler Arası İşbirliği İlkesi İlk olarak 1966 yılında kooperatifçilik ilkeleri arasında yer verilen kooperatifler arası işbirliği ilkesine göre; kooperatifler, ortaklarına daha etkin bir biçimde hizmet edebilmek ve tümüyle kooperatifçilik hareketini güçlendirebilmek için diğer kooperatiflerle yerel, bölgesel, ulusal ve uluslararası düzeyde işbirliği yaparlar (Mülayim, 2003). 1990’lı yıllarda, ekonomiden siyasete kadar tüm alanlarda etkili olmaya başlayan liberal politikalar bu ilkenin önemini arttırmıştır. Kooperatiflerin, özel sektör ve tekelleşen sermaye karşısında amaçlarını gerçekleştirebilmeleri ve ayakta kalabilmeleri için diğer kooperatiflerle işbirliği yapmaları ve kendi aralarında yatay ve dikey bütünleşmeye giderek kendilerine uygun bir yapılanma oluşturmaları zorunlu hale gelmiştir. 18 Kooperatifler; birlikler, merkez birlikleri ve ulusal birlik oluşturarak bölgesel ve ulusal düzeyde işbirliğinde bulunmaktadırlar. Uluslararası Kooperatifler Birliği ise, uluslararası düzeyde kooperatifçilik hareketini geliştirme konusundaki işbirliğinin en güzel örneğini oluşturmaktadır (Mülayim, 2003). Uluslararası Raiffesisen Birliği ve Kredi Birlikleri Dünya Konseyi de diğer uluslararası düzeyde oluşturulmuş kooperatifler arası işbirliği örneklerindendir (Rehber, 2011). 2.3.7.Toplumsal Sorumluluk İlkesi 1995 yılında kooperatif ilkeleri arasına giren toplumsal sorumluluk ilkesine göre kooperatifler, ortakları tarafından onaylanan politikalar aracılığıyla içinde yaşadıkları toplumun sürdürülebilir kalkınması için çalışan örgütlerdir. Kooperatifleri sosyal hayatın aktif katılımcıları haline getiren bu ilke ile kooperatiflerin ortaklarının ihtiyaçlarını ve isteklerini karşılarken, faaliyette bulundukları toplumun kalkınması, çevrenin korunması için de çalışma yapmaları öngörülmektedir (Güloğlu ve Korkmaz 2008). Yani, kooperatifler bir yandan ortaklarının ihtiyaçlarını ön planda tutarken, diğer yandan toplumun ve çevrenin korunması gibi ortaklarının da benimseyebileceği sürdürülebilir kalkınma politikaları oluşturulmasına da katkıda bulunmalıdırlar (Mülayim, 2003). 3. KOOPERATİFÇİLİĞİN TARİHİ GELİŞİMİ 3.1. Kooperatifçiliğin Genel Tarihçesi Yaşamın yadsınamaz bir gerçeği olan işbirliği ve dayanışma insanlık tarihinin başlangıcından itibaren var olduğundan, kooperatifçilik tarihinin de oldukça eski olduğu söylenebilir. İlkel toplumlardan başlayarak, insanoğlu yaşamını sürdürebilmek ve temel gereksinimlerini karşılayabilmek için, kendi başına çözemeyeceği sorunlar karşısında işbirliğine gitmiştir. Ekonomik olarak pek çok 19 konunun üstesinden gelebilmek için aileler, kabileler ve daha büyük gruplar olarak toplum içinde sosyal birimleri oluşturmuşlardır. Gün geçtikçe, toplumda meslek kollarının belirginleşmesi, uzmanlaşmanın önem kazanması ve üretim yöntemlerinin gelişmesiyle insanoğlu ekonomik gruplar oluşturmak zorunda kalmıştır. Söz konusu bu ekonomik gruplar amaçlarına ulaşabilmek için kendi aralarında işbirliği ve dayanışma yoluna gitmiş ve bunun sonucunda örgütlenmeye başlamıştır. Tarihin ilk çağlarında, insanoğlunun hem temel gereksinimlerini karşılamak hem de düşmanlara karşı kendilerini savunmak amacıyla ortak bir dayanışma içinde oldukları bir gerçektir. Örneğin, Babil İmparatorluğunda, Hammurabi Yasalarına göre, belirli sayıda çiftçinin kooperatif esasına göre bir araziyi işletebildiği görülmektedir (Rehber, 2011). Çok eski devirlerde özellikle tarım alanında, bugünkü modern kooperatiflere benzer birleşmelere sık sık rastlanmaktadır. Çünkü tarımsal işletme, bütün dönemlerde, ticari ve endüstriyel işletmelere oranla kapitalist hüviyeti en az olan işletme olmuştur. Örneğin, İtalya, İsviçre ve Fransız Alpleri üzerinde bulunan ortak süthaneler çok eski tarihlerden bu yana varlığını sürdüren kooperatif benzeri oluşumlardır. Bunların yanı sıra, Slav ülkelerinde görülen ortak arazi kullanma kooperatiflerinden olan “zadruga” ve Rusya’daki “Mir”ler de geçmişi çok eskiye dayanan kooperatif tarzı uygulamalara örnek olarak gösterilebilir. Yine ilk çağlarda, Amerika, Mısır ve Doğu Akdeniz bölgelerinde ihtiyaç duyulan alanlarda arazi sulaması amacıyla oluşturulan ortak kullanıma dayalı sulama sistemleri; Romalılar Döneminde “Collegia” adıyla kurulan kooperatif sanatkâr örgütü; İtalya’daki hububat bankaları ile Fransa’daki peynir yapım birlikleri olan “fruitieres”ler de kooperatifçiliğin çok eskiye dayandığını gösteren örneklerdendir (Mülayim, 2003). 20 İsviçre’de oluşturulan ortak peynir imalatı, Londra ve Paris’teki itfaiye kooperatifleri ve Japonya ortak buğday siloları da ortaçağ döneminin kooperatif benzeri örgüt örnekleri olarak karşımıza çıkmaktadır (Rehber, 2011). Ayrıca, toplumdaki belirli bir grubun refah düzeyini yükseltmek amacıyla bu dönemde ortaya çıkarılan ilk bilinçli organizasyonlar olan loncalar, modern çağdaki ticaret odalarını çağrıştıran esnaf örgütleri olmaları açısından önem taşımaktadır. Türk toplumunda da, kooperatif benzeri uygulamalar çok eskiye dayanmaktadır. Özellikle, Türk örf, adet ve geleneklerinde işbirliği ve dayanışma çok eskiden beri önemli bir yere sahip olmuştur. Örneğin, köylerde eski devirlerden beri süregelen ortak süthaneler, ortak çamaşırhaneler, ortak fırınlar, ortak çoban tutmalar da bugünkü kooperatiflere benzer bir yapı göstermektedir (Fındıkoğlu, 1953). 3.2. Dünyada Kooperatifçilik Yukarıda da anlatıldığı gibi, ortaklaşa işbirliği ve dayanışma temeline dayanan kooperatif benzeri uygulamalar insanlık tarihi kadar eski olmakla birlikte, bugünkü modern anlamıyla ilk kooperatifin, sanayi devriminden sonra kapitalist düzenin hakim olması sonucunda, kapitalizmin düzenleyicisi olarak 1844 yılında İngiltere’de kurulduğu kabul edilmektedir. Rochdale Öncülerinin oluşturduğu tüketim kooperatifçiliği şeklinde İngiltere’de başlayan kooperatifçilik hareketi, aynı dönemlerde Fransa’da üretim kooperatifçiliği, Almanya’da ise kredi kooperatifçiliği olarak kendini göstermektedir. Sonraları, İsveç, Danimarka ve İsviçre gibi diğer Avrupa ülkelerine de yayılan kooperatifçilik hareketi (Kurtaslan, 2004: 14) bugün tüm ülke ekonomilerinde yer bulmaktadır. Böylelikle, Avrupa’da başlayan hareket tüm dünyaya yayılmıştır (Mülayim, 2003). 21 3.2.1. İngiltere’de Kooperatifçilik Robert Owen tarafından İngiltere’de başlatılan kooperatifçilik, modern anlamıyla kooperatifçiliğin ilk örneği olması açısından önem teşkil etmektedir. Sanayi devriminden sonra, makineli üretime geçilmesiyle endüstrileşme yaygınlaşmış ve nihayetinde kapitalizm hüküm sürmeye başlamıştır. Devlet müdahalesinden uzak, serbest rekabet ilkelerine dayanan yeni üretim şekli sermayeyi elinde tutan birçok işvereni ortaya çıkarmıştır. Kapitalistler tarafından tekelleşmiş olan sermaye ekonomik hayata tamamen hakim olmuştur. Bu durum karşısında emek, sermayeye karşı hakkını koruyamaz duruma gelmiştir. Sonuç olarak, emek sermaye, işçiler de kapitalistler karşısında aciz duruma düşmüştür. İngiliz kooperatifçiliğinin babası kabul edilen Robert Owen, bu ekonomik koşullar içerisinde, ilk kooperatif denemesini yaparak, fabrikasında çalışan işçilerin durumlarını düzeltebilmek amacıyla, bu işçiler için tüketim mağazası ve tasarruf sandığı oluşturmuştur (Mülayim, 2003). Ayrıca, Owen kendi çıkardığı dergisi “The Economist”de kooperatif topluluğu kavramını kullanan ilk kişidir ve “ hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için” sloganı bütün dünyada yankı uyandırmıştır (Rehber, 2011). Aynı dönemin bir diğer kooperatif öncüsü de Dr. William King olmuştur. King’in kooperatifler kurmasının esas amacı, emekçilerin satın alma gücünü arttırmaya ve emeğin sermaye karşısında gerçek değerini bulmasını sağlamaya yönelik olmuştur (Kara, 2003). Dr. King, emeğin sermaye karşısındaki durumunu düzeltmek amacıyla 1827 yılında Brighton’da ilk tüketim kooperatifini kurmuştur. Bu kooperatif piyasa fiyatına satış yapmış ancak işletme fazlalarını alışveriş yapanlara dağıtmayıp ortak sermayede biriktirmiştir. 22 Manchaster’in Rochdale kasabasında 28 dokuma işçisi Owen ve Dr. King’in görüşlerinden etkilenerek kendi aralarında bir tüketim kooperatifi kurmuşlardır. Dünya kooperatifçiliğinin ilk öncülerinden kabul edilen ve bu nedenle “Rochdale Öncüleri” olarak anılan bu işçiler kendilerine lider olması için Robert Owen’a teklif götürmüşler ancak Owen Rochdale ilkelerine katılmadığı için bu teklifi reddetmiştir ve Rochdale Öncülerinin lideri Charles Howarth adlı bir işçi olmuştur (Gülpak, 1997). Kooperatif kurulurken her işçi 1 İngiliz Sterlinini sermaye olarak koymuştur. Ortaya konulan 28 Sterlinle ortak bir dükkân açmışlar ve her işçi haftada bir gün dükkânda tezgâhtarlık yapmıştır. Kooperatif faaliyete başladıktan iki yıl sonra 74 ortağa ve 180 Sterlin sermayeye ulaşmıştır. Bu başarı ülkedeki diğer insanlara da örnek teşkil etmiş ve buna benzer kooperatifler kurulmuştur (Alpaslan, 2004). Rochdale işçilerinin kurdukları tüketim kooperatifinin programı şu şekilde belirlenmiştir (Mülayim, 2003): - Ortaklarına zorunlu tüketim maddelerini temin etmek; - Ortakların konut gereksinimini karşılamak; - Ortakların çocukları için okullar açmak; - Ortakların gereksinim duydukları tüketim maddelerinin üretim olanaklarını aramak; - Ortakların istihdam sorununu bu işyerlerinde sağlamak için arazi satın almak ve bunları işletmek. Rochdaleliler ayrıca kurdukları kooperatiflerinin iyi işleyebilmesi için bazı ilkeler benimsemişlerdir. Bu ilkeler şu şekildedir (Rehber, 2011): - Kooperatif sermayesi ortaklarca karşılanmalı ve sermayeye sınırlı faiz verilmelidir, - Ortaklara bozulmamış sağlıklı ürünler sunulmalıdır, 23 - Tam tartım ve ölçüm sağlanmalıdır, - Satışlarda piyasa fiyatı uygulanmalıdır. Kredili satış uygulanmamalı ve talep de edilmemelidir, - Elde edilen kar ortaklara kooperatifle ilişkileri oranında dağıtılmalıdır, - Yönetimde bir ortağa bir oy ilkesi kesinlikle uygulanmalı ve ortaklıkta cinsiyet ayrımı yapılmamalıdır, - Yönetim ve çalışanlar dönemsel olarak seçilmiş komitelerden oluşmalıdır, - Gelirin belirli bir yüzdesi eğitime ayrılmalıdır, - Faaliyet raporları, hesaplar ve bilanço ortaklara sıkça sunulmalıdır, - Ortaklık için başvuranlarda politik ve dini ayrım ve sorgulama yapılmamalıdır. Rocdale’li 28 işçi tarafından formüle edilen bu ilkeler, aradan yıllar geçmesine rağmen bugünkü kooperatifçilik ilkelerinin temelini oluşturmuştur. Rochdale Öncülerinin uygulamalarının başarılı olmasının altında üç temel husustan bahsetmek mümkündür. Bunlar (Rehber, 2011): - Artan etkinlik ve düşürülen hizmet maliyetleri: kredi yok, özendirme yok, piyasa değerinden ödeme - Tasarruf ve kazançların hakça dağıtımı: sermayeye sınırlı faiz, ortaya çıkan dönem fazlasının müşterilik ilişkisine göre risturn ve emek katkısına ücret olarak ödenmesi - Demokratik kontrol: her ortağın tek oy hakkına sahip olması Bu üç temel özellik kooperatifçilik hareketini diğerlerinden farklılaştıran üç temel teorik nokta olarak değerlendirilmektedir. 24 3.2.2. Fransa’da Kooperatifçilik Fransa’da özellikle kooperatifçilik fikir ve düşünceleri yönünde oluşan kooperatif hareketinin liderliğini Charles Fourier (1772-1837) yapmıştır. Düşüncelerini çeşitli kitaplarda toplayan Fourier’in en önemli kitabı “Yeni İşçi Dünyası ve Kooperasyon” olmuştur. Fourier bu kitabında “falanj” adını verdiği bir toplum tasarlamıştır. Falanjlarda tüketim kolektif olarak organize edilecektir ve işler gruplar halinde yapılacaktır. Ayrıca falanjlarda yeme, yıkama, ütüleme işlerinin de toplu olarak yapılması öngörülmüştür (Mülayim, 2003). Ütopik sosyalist felsefeye sahip olan Fourier’in tasarladığı falanjlar, daha çok komünist ülkelerdeki Kolhozlara ve özellikle İsrail’deki Kibutzlara benzemektedir. Ancak Fourier komünizm eğimli değildir. Falanjda mülkiyet hakkına saygı gösterilmekte ve onun insan faaliyetlerini özendirdiği kabul edilmektedir. Öyle ki, falanjda işletme fazlasının 5/12’sinin emeğe, 4/12’sinin sermayeye ve 3/12’sinin de beceri ve yeteneğe verilmesi tasarlanmıştır (Mülayim, 2003). Fourier düşüncelerini hiçbir zaman uygulamaya koyamamıştır ancak daha sonraları Fransa’da kendisinin düşüncelerinden esinlenerek birçok kooperatifi kurulmuştur. hareketlerinden Fourier, Kendine özgün tasarıları ve onu izleyen kooperatif dolayı Fransa’daki kooperatifçiliğin ve dünyada üretim kooperatifçiliğinin öncüsü kabul edilmektedir. Fourier’in düşüncelerinden etkilenen Philip Buchez, kalkınmanın temelini üretimin oluşturduğunu savunmuş ve üretim kooperatiflerine yönelik çalışmalar yapmıştır. Tarımsal üretimin yanı sıra küçük esnaf ve sanatkârında desteklenmesi gerektiğini düşünen Buchez, bu kişilerin kredi ihtiyacının karşılanması amacıyla 1830 yılında Paris’te bir halk sandığı kurulmasına öncülük etmiştir (Kara, 2003). 25 Buchez, 1831 yılında el sanatları ile ilgili bir üretim kooperatifi tasarlamış ancak el sanatları ile uğraşan kişiler o dönemde ekonomik sıkıntı içerisinde oldukları için kooperatif kurulamamıştır. 1832 yılında Paris’te Marangozlar Kooperatifi, 1834 yılında Mücevherciler Kooperatifi, Terziler Kooperatifi, Galon İşçileri Kooperatifi, 1839 yılında Fırıncılar Kooperatifi kurulmuştur (Kara, 2003). Buchez’in cumhurbaşkanlığı sırasında, 1848 yılında kooperatiflere 3 milyon frank kredi sağlanmıştır. Bu kredinin büyük kısmı amacına ulaşamamıştır çünkü kooperatif kuran üreticiler piyasa şartlarına ayak uyduramamışlar ve başarısız olmuşlardır (Çıkın ve Karacan 1994). Fransa’da kooperatifçilik hareketinin en önemli isimlerinden biri de Charles Gide olmuştur. Gide’ye göre herkes tüketici olduğundan, toplumun tüm tüketicileri, yani halk tüketim kooperatiflerinin ortağı olacaktır. Giderek tüketim kooperatifleri federasyonları oluşacaktır. Üretim, tüketim için bir araçtır ve ortaklar birim kooperatiflere ihtiyaçlarını bildireceğinden, toplam ihtiyaçlar, diğer üst ve üretici birim kooperatiflerine kadar giderek üretim planlanmış olacaktır. Bu şekilde bütün insanlar aynı inanç ve umut altında birleştirilerek bir “ kooperatif cumhuriyeti” teşkil edilmiş olacaktır (Çıkın ve Karacan 1994). 3.2.3. Almanya’da Kooperatifçilik Kooperatifçilik açısından oldukça eski bir geçmişe sahip olan ve modern kooperatifçiliğin öncülüğünü yapan ülkelerden biri de Almanya’dır. İngiltere tüketim kooperatifçiliğinin, Fransa üretim kooperatifçiliğinin öncülüğünü yaparken, Almanya kredi kooperatifçiliğinin öncüsü olmuştur. Almanya’da kooperatifçilik hareketi özellikle esnafa kredi bulmak ve köylünün tarımsal kredi gereksinimini karşılamak amacıyla ortaya çıkmıştır. Almanya’da özellikle şehirlerde başlayan kooperatifçilik hareketinin liderleri ise Herman Schulze-Delitzsch ile Frederich Wilhelm Raiffeisen olmuştur. Delitzsch, küçük ölçekli sanayinin sorunlarıyla ilgilenmiş ve sorunların çözümü olarak bireyci kapitalizmle kolektif sistem arasında 26 bir yol olarak modern kooperatifçiliğin temel ilkesi olan “bireyin kendi gücüne güvenmesi ve bireylerin birleşerek bu güçlerini geliştireceği” fikrini benimsemiştir. Bu doğrultuda, 1849 yılında marangoz ve ayakkabı tamircileri arasında ilk esnaf ve sanatkâr kooperatifini kurmuştur (Rehber, 2011). Amacı küçük esnafın korunması ve kredi sağlanması olan Delitzsch, 1850 yılında da Esnaf Kredi Kooperatifini kurmuştur. Ayrıca bu dönemde, esnafın ürünlerini satacak kooperatif mağazaları açılmış ve ilk kez bir Esnaf Kredi Bankası kurulmuştur (Karalar, 2002). Herman-Shultz Delitzsch 1859 yılında, o zamana kadar kurulmuş olan bütün küçük sanat kooperatiflerini “Alman Küçük Sanat ve İktisat Kooperatifleri Birliği” adı altında bir araya toplamıştır. 1864 yılında da Berlin’de ilk “Alman Kooperatifler Bankası”nı kurmuştur (Mülayim, 2003). Delitzsch 1883 yılında hayatını kaybettiğinde, kurmuş olduğu Alman Küçük Sanat ve İktisat Kooperatifleri Birliğinin ortak kooperatif sayısı 922, ortak sayısı ise 470 bine ulaşmıştı (Mülayim, 2003). Almanya’da kooperatifçilik hareketinin öncülerinden biri de Frederich Wilhelm Raiffeisen olmuştur. Delitzsch kentte yaşayan esnafın kredi temin etmesi için uğraşırken kırsal kesimi göz önünde bulundurmamış ve bu eksiklik Raiffeisen tarafından giderilmeye çalışılmıştır. Bu nedenle Raiffeisen, Almanya’da tarım kredi kooperatiflerinin öncüsü olarak kabul edilmektedir (Rehber, 2011). Raiffeisen belediye başkanı olduğu kasabada, mali durumu yerinde birkaç ailenin yardımıyla, bir tüketim kooperatifi kurmuştur. Fakat Raiffeisen halkın sefil ve perişan durumlarının gerçekte sürekli bir neden olan borçlanmadan ileri geldiğini görmüştür. Tefeciliğe dayanan hayvan ticaretiyle mücadele etmek amacıyla 1849 yılında Flammersfeld Yardım Birliğini kurmuştur (Mülayim, 2003). Bu birliğin kurulması için, borçlarını bütün mallarıyla zincirleme sorumluluk altına alan altmış aile katılım sağlamıştır. Bu yardım birliği, hayvan satın alıp uygun bir 27 fiyatla, genellikle beş yılda ödemeli olarak, köylüye dağıtıyordu. Fakat bu uygulama köylünün bütün kredi ihtiyacını karşılamadığı için köylüye nakdi kredi temin etmesi amacıyla, yardım birliği tasarruf sandığı haline dönüştürülmüştür (Karalar, 2002). Daha çok kredi verilmesi ve kredilerin düzenli hale gelmesi ihtiyacının artmasıyla, Raiffeisen 1872’de münferit kooperatif bankalarını kurmuş ve 1877’de bankalar birliği oluşturmuştur (Mülayim, 2003). Almanya’daki kredi örgütlenmeleri gösterdikleri olağanüstü başarıları nedeniyle Avrupa’da ve dünyanın diğer yerlerindeki kredi kooperatifçiliğine model olmuştur. Bu durum bir anlamda İngiltere’deki Rochdale tipi kooperatiflerin dünyadaki tüketim kooperatifçiliğine model olmasına benzetilebilir (Rehber, 2011). 3.2.4. İsrail’de Kooperatifçilik Sosyalist sistemi benimsememiş bir ülke olmasına rağmen, sosyalist ilkelere dayalı tarımsal kooperatif işletme örneğini başarıyla uygulayan tek ülke İsrail’dir (Dinler, 2000). İsrail kooperatifçiliğinin ve ekonomisi örgütlenmiş bir işbirliğine dayanmaktadır. Özellikle ideolojik akımlar ve köklü reformlara duyulan ihtiyaç, Histadruth denen örgütün kurulmasına neden olmuştur. Ülke ekonomisinin %65’ini elinde tutan bu örgüt bir taraftan işçi sendikalarına özgü fonksiyonlarla donatılmış sendikal yapıda olan bir kurum, diğer taraftan ekonomik alanlarda önemli görevleri olan büyük bir yapı durumundadır (Turan, 1994). Ayrıca, ilk kez 1909 yılında 12 kişi tarafından kurulan Kibbuzt’lar mevcuttur. Kibbuzt’larda üretim ve tüketim faaliyetleri kolektif anlayışa dayanmaktadır. Kelime anlamı “halk toplaşması” olan Kibbutz, Ortaklerin beraber yaşadıkları, 28 üretim ve tüketimin ortaklaşa yapıldığı bir kolektif işletme tipidir. Devletin mülkiyetinde olan topraklar 49 yıllığına Kibbutzlara kiraya verilmektedir. Kibbutzların her birinde ortalama 500 ile 1000 kişi mevcuttur. Bütün ortakların katıldığı bir genel meclis vardır ve kendi yöneticilerini kendileri seçmektedir. Kibbutz’da hiçbir şekilde ücretli işçiye başvurulmamakta ve gereksinimler ayni olarak karşılanmaktadır. Ortaklara hiçbir zaman para verilmemektedir (Dinler, 2000). Bunun yanı sıra, Kibbutz’lara alternatif olarak ortaya çıkan, toprak mülkiyetinin kolektif olduğu ve tarımsal hayatta aile işletmelerinden oluşan köy hayatını temsil eden Moşav Ovdim’ler mevcuttur (Turan, 1994). 3.2.5. ABD’de Kooperatifçilik ABD’de de kooperatifçilik İngiltere’ye benzer şekilde, şehir alanlarında yayılmıştır. Amerika’da ilk kooperatif kuruluşunun ABD’nin bağımsızlığını kazanmasından çok önce 1752’de karşılıklı yardımlaşmaya dayanan bir sigorta örgütlenmesi olarak ortaya çıktığı belirtilmektedir. ABD’de ilk kooperatif benzeri yapılanma, “ Philidelphia Yangından Korunma Ortaklığı” olarak bilinmektedir. Ancak tarım alanındaki ilk kooperatifler, Connecticut Süt Kooperatifi ve Peynir Üretim Kooperatifi olarak 1810 yılında kurulmuştur (Rehber, 2011). 3.2.6. Avrupa’daki Diğer Ülkelerde Kooperatifçilik Almanya gibi diğer Avrupa ülkelerinde 1890-1899 yılları arasında tarımda yaşanan kriz kooperatif fikrinin benimsenmesinde etkili olmuştur. Bu durumun belirgin yaşandığı ülkelerden biri olan İrlanda’daki öncüler Danimarka’da olduğu gibi süt işleme kooperatifleri kurmuşlardır (Rehber, 2011). 29 Almanya, ABD ve dünyanın diğer ülkelerinde Danimarka’dan önce kooperatifler kurulmuş olsa da ortaya koydukları başarı ve öncülük yapmaları nedeniyle, Danimarka tarımsal pazarlama kooperatiflerinin doğduğu yer olarak kabul edilmektedir (Rehber, 2011). Norveç, İsveç, Finlandiya gidi diğer İskandinav ülkelerinde de Danimarka’ya benzer gelişmeler yaşanmış ve kooperatifler bu ülkelerde de ekonominin bir parçası haline gelmiştir (Rehber, 2011). 3.3. Türkiye’de Kooperatifçiliğin Tarihi Gelişimi Türkiye’de kooperatifçilik tarihini ve gelişimini inceleyebilmek için “cumhuriyet öncesi” ve “cumhuriyet sonrası” dönem olarak iki ayrı dönemi ele almak gerekmektedir. 3.3.1. Cumhuriyet Öncesi Dönemde Kooperatifçilik Cumhuriyet öncesi dönemde, kooperatif karşılığı olarak “tedavün cemiyeti” kavramı kullanılmış ve Arapçada yardımlaşma anlamına gelen tedavün kelimesi yerine 1913 yılından itibaren Fransızcadan gelen kooperatif kavramı kullanılmaya başlamıştır (Rehber, 2011). Türkiye’de Cumhuriyet öncesi dönemde, adı kooperatif olmasa da imece şeklinde ortak çalışmalar var olmuştur. Karşılıklı yardımlaşmaya dayanan imece usulü birçok konuda uygulanmıştır. Ortak süthaneler, çamaşırhaneler, ortak çoban tutma vb. uygulamalar imece usulüne örnek olarak gösterilebilir. Bunun yanı sıra, Selçuklular zamanında başlayan ahilik sistemi de Türklerde kooperatifleşme hareketinin çok eskilere dayandığının göstergesidir. 30 Osmanlı İmparatorluğu’nun kurulmasında da etkili olduğu iddia edilen Ahilik, Anadolu’da 13. Yüzyılda kurulup 18. Yüzyıla kadar varlıklarını sürdüren ve belirli kurallar altında işleyen esnaf ve sanatkârların oluşturdukları birliklerdir (Rehber, 2011). Esnaf ve sanatkârların gerekli hammadde alımı ve satımı, işlenmesi, piyasaya sürülmesi belirli bir düzen içinde yapılmış, zarara ve felakete uğrayan mensuplarına yardım edilmiş, fiyatları ayarlayarak, üretimi miktar ve kalite olarak planlayarak üreticileri desteklenmiş, sağlam ve kaliteli, ucuz mal üretimini sağlayarak tüketicileri korumuş, eğitime, toplumsal düzen ve huzurun sağlanmasına önem vermiş Ahilik Teşkilatı bu özellikleriyle kooperatifçiliğin, sosyal güvenlik kurumlarının, sendikaların başlangıcı olmuştur (Yüksel, 2005). Rochdale öncülerinden Snowdown, Denizli Ahi Zaviyelerinde 2 yıl kalmış ve bu prensiplerden yararlanarak kooperatifçilik ilkelerini geliştirmiştir. Ahilik ve kooperatifçiliğin ortak noktaları şu şekilde sıralanabilir: - Serbest giriş-çıkış - Demokratik yönetim - Eğitim - Aracısız üretici, tüketici ilişkileri - Asıl amacın, kazanç hırsı ve fazla kar etmek değil, ortaklarına hizmet olması - Üst örgütlenme, il, bölge ve ülke bazında örgütlenmesi - Fazla kazancın, Orta Sandıklarında biriktirilmesi ve bunun önemli bir miktarının sosyal yardımlaşmada ihtiyaç sahiplerine kullanılması ile sosyo-ekonomik bir organizasyon oluşu (Kılıç, 2003: 27). Ahilik Teşkilatı Osmanlılar Döneminde İstanbul’un fethiyle esnaf loncalarına dönüşmüştür (Kılıç, 2003: 27). Kavram olarak lonca, sanat sahiplerinin ve esnafın kendi aralarında kurdukları düzeni, birliği ve özel işleri için toplandıkları yeri ifade 31 etmektedir. Hangi dinden olursa olsun bütün esnafın toplanabileceği ve serbestçe müzakere yapabileceği bu tür yerlere lonca denildiği için bu esnaf örgütüne de lonca teşkilatı adı verilmiştir. Lonca yönetim kurulu, esnaf ustaları tarafından seçilen beş kişiden oluşmuş; esnafa ait her tür iş bu kurulca incelenmiş ve sonuçlandırılmıştır. Alınan kararlardan lonca esnafa karşı, başkan da loncaya karşı sorumlu tutulmuştur. Yönetim kurulu, aynı zamanda başkanın idaresinde olan yardım (tedavün) sandığının denetiminden de sorumlu olmuştur (Özcan, 2007). Devletin uyguladığı merkeziyetçi politikaya ayak uyduran yönetimin denetim ve gözetimine açık, üst yöneticileri Sultan’ın Berat-ı Şerif’i ile atanan loncalar, Avrupa’daki benzerleri gibi, ortakları ve aile bireyleri için hastalık, evlenme, doğum, iş kurma, işsizlik, ölüm gibi birtakım sosyal risklere karşı ayni ve nakdi yardım sağlayan dayanışma sandıkları kurmuşlardır (Rehber, 2011). 3.2.1.1. Mithat Paşa Dönemi 3.2.1.1.1. Memleket Sandıkları Türkiye’de çağdaş anlamda kooperatifçilik hareketinin Mithat Paşa’nın kurmuş olduğu Memleket Sandıklarıyla başlamış olduğu kabul edilmektedir. Çiftçinin kredi ihtiyacını karşılayacak bankalar ve teşkilatlanmış bir finansman kurumu bulunmaması yüzünden, bu kişilerin sarrafların ve başka tefecilerin pençesine düşmüş olduğunu gören Mithat Paşa, bu konuya çare olarak köylerdeki imece geleneğinden yararlanmayı düşünmüştür. Devlete ait boş arazilerde, hafta tatillerinde, imece yoluyla çiftçilerce tarım yapılarak ürün yetiştirilirse, bunun satışından elde edilecek paralarla bir sandık kurulabilir ve böylece köylü tefecinin elinden kurtulabilirdi (Hazar, 1996). 32 Üretim ve kredi kooperatifçiliğinin birleştirilerek köylüye sağlam bir kredi kaynağı sağlanılması amacını taşıyan bu girişimin ilkelerini şu şekilde sıralayabiliriz (Alpaslan, 2004): - Devlete ait boş arazi köylüler tarafından imece usulü ile ekilecek, bu ekim sonunda ürün satışından elde edilecek hasılat sandıklara yatırılacak, - Sandıklarda toplanan meblağlardan muhtaç köylülere kredi verilecek, - Krediler ya krediyi alanların şahsi kefaletleri yahut sandıklara bırakılacak rehinler üzerinden açılacak, - Kredinin miktarı 20 altını aşmayacak, faiz oranı %1 ve vadesi 3 ay ile 1 yıl arasında olacaktır. Mithat Paşa “Memleket Sandığı” adını verdiği ilk tarım kredi organizasyonunu, o zaman valiliğini yaptığı Niş şehrinde 1863 yılında kurmuştur. İlk denemesinden olumlu sonuçlar alan Mithat Paşa bu sandıkların bütün ülkede kurulmasının faydalı olacağını düşünmüştür. Bu amaçla hazırladığı nizamname hükümetçe kabul edilmiş ve valilere ülkenin her tarafında memleket sandıkları kurma görevi verilmiştir (Rehber, 2011). Mithat Paşa tarafından hazırlanan ve hükümet tarafından 1867 yılında kabul edilen bu nizamname Türk kooperatifçilik hukuku ile ilgili ilk yazılı belge olarak kabul edilmektedir (Rehber, 2011). Birçok kazada kurulmuş olan memleket sandıkları, her tarafta arzu edildiği gibi gelişmemiş ve iyi çalışan sandıkların sayısı giderek azalmaya başlamıştır. Böylece, 1883 yılında kapanarak yerini menafi sandıklarına bırakan memleket sandıklarının kapanmalarının nedenlerini şu şekilde sıralamak mümkündür: - Zamanla ortaklar arasındaki ilişkiler bozulmuştur. 33 - Birlikte çalışmanın kaldırılarak her hayvan başına alınmaya başlanan 15 kg buğday uygulaması her yerde başarılı bir şekilde uygulanmamış ve haksız uygulamalara yol açmıştır. - Merkezi bir örgütlenmenin olmaması koordinasyonsuzluğa neden olmuştur. - Sandıktan alınan borçlar ödenemez hale gelmiştir. - Sermaye amacıyla konan paralar zamanla amaçları dışında borç verilmeye başlanmış ve bu verilen borçlar tekrar geri ödenmemiştir. - Sandık yönetim ve denetiminde bir takım yolsuzluklar başlamıştır. - Etkin bir denetime sahip olmayan sandıklarda çeşitli spekülasyonlar yapılır hale gelmiştir. - Sandıkların yönetimi için çok zaman yetenekli, dürüst ve bu işe istekli idareciler bulunamamıştır. - 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonunda sandıkların kuvvetli olduğu toprakların elden çıkması sandıkların mali durumunu derinden etkilemiştir (Gülpak, 1997). 3.2.1.1.2. Menafi Sandıkları Menafi sandıklarını memleket sandıklarından ayıran en büyük özellik, bu sandıkların sermaye bakımından daha kuvvetli bir hale sokulmuş olması ve idarecilerinin daha derli toplu getirilmesidir (T.C. Ziraat Bankası, 1964). Memleket sandıklarının çeşitli nedenlerle çalışamaz hale gelmesi üzerine bu sandıkları yeniden canlandırabilmek amacıyla yeni bazı önlemlere gerek duyulmuştur. 1883 yılına kadar memleket sandıkları için düzenli bir kaynak bulunamamıştı. İmece ve bir çift hayvan başına alınan 15 kg buğday uygulaması da sandıklar için arzu edilen sürekli gelir kaynağı olamadı (Gülpak, 1997). Memleket sandıklarının sahip oldukları kaynakların yetersiz olduğu görülerek, sandıklarda bir reform yoluna gidilmesinin doğru olacağı kanaatine varılmıştır. Bunun için de 34 sandıklara sermaye olarak verilmek üzere aşar vergisinin bir miktar çoğaltılmasına karar verilmiş ve 1883’ten başlamak üzere aşar vergisi onda bir oranında arttırılmıştır. Bu şekilde o zamana kadar %10 olan aşar vergisi %11’e çıkarılmıştır. Aşara yapılan bu ilaveye “menafi hissesi” adı verilmiş ve memleket sandıkları da bundan böyle Menafi Sandıkları ismini almıştır (Çıkın ve Karacan 1994). Aynı zamanda sandıkların idaresinde de bazı değişiklikler yapılmış ve sermayelerinin toplanışındaki değişiklikten dolayı menafi sandıkları adını alan bu teşkilat doğrudan doğruya devletin denetimi altına girmiştir. Fakat ülkenin her tarafına dağılmış bulunan bu sandıkların kontrolü devlet tarafından kolaylıkla sağlanamamış ve çeşitli nedenlerden dolayı devam eden aksaklıklar artmış ve alınan yetersiz önlemlerle sandıkların iyileştirilmeleri sağlanamamıştır (Rehber, 2011). Beklenen başarı bu sandıklardan da sağlanamayınca memleket ölçüsündeki zirai kredi hareketlerinin tek bir müessese tarafından sevk ve idaresinin daha faydalı olacağı kanaati yavaş yavaş hakim olmaya başlamış, giderek artan tarımsal kredi gereksinimini sandıklar karşılayamaz hale gelmişlerdir. 1888 yılında artan tarımsal kredi ihtiyacını sağlamak üzere menafi sandıkları kaldırılarak Ziraat Bankası kurulmuş (Gülpak, 1997) ve kaldırılan menafi sandıklarının 2 milyon altın lira olan toplam sermayesi bu bankaya aktarılmıştır (Rehber, 2011). 3.2.1.1.3. Ziraat Sandıkları 1877 Osmanlı-Rus Savaşı esnasında işgal edilen ve daha sonra Osmanlı İmparatorluğu’ndan koparılan topraklar üzerindeki memleket sandıkları ile ülkenin öteki yerlerinde bulunan memleket sandıklarının gelişimleri birbirinden farklıdır. Ruslar işgal ettikleri yerlerdeki memleket sandıklarının yararlarını fark ettikten sonra, bunların daha iyi çalışmaları için bazı önlemler almışlardır. Ruslar çekildikten sonra da Bulgarlar, bölgelerinde bulunan ve önceden iyi işlemekte olan, 35 ancak savaş sebebi ile çalışmaları aksayan memleket sandıklarını yeniden faaliyete geçirmişlerdir. Bu sırada 1883 senesinde yalnızca Osmanlı İmparatorluğu’na bağlı Bulgar Prensliği sınırları içindeki memleket sandıkları için özel bir yasa çıkarılmış ve buralardaki memleket sandıklarına, ziraat sandıkları ismi verilmiştir. Bulgaristan bağımsızlığını kazandıktan sonra da ziraat sandıkları bir süre daha çalışmalarını devam ettirmiştir. Sonra ülkemizdeki gelişmelere benzer bir şekilde 1903 senesinde Ziraat Sandıkları birleştirilerek Bulgaristan Ziraat Bankası kurulmuştur. Fakat Bulgarlar kendi Ziraat Bankalarını kurarlarken, kooperatifçiliği yadsımamışlar, 1890 senesinde ilk kredi kooperatifini kurmuşlardır. Daha sonra Kredi Kooperatifleri Merkez Bankası’nı da faaliyete geçirerek, tarımsal kredi işlerini iki yoldan yürütmüşlerdir. Bu çalışmaların, Bulgaristan’ın kısa sürede tarımsal finansman sorununun çözülmesinde büyük rolü olmuştur (Erçin, 2004). 3.2.1.1.4. Diğer Gelişmeler Mithat Paşanın kredi kooperatifçiliği hareketi dışında İkinci Meşrutiyet dönemine kadar uygulamada kooperatifçilik adına önemli bir girişim bulunmamaktadır. İkinci Meşrutiyet ile tekrar hareketlenen Türk Kooperatifçilik Hareketine Milli İktisat düşüncesi yön vermiştir. İkinci Meşrutiyet döneminde kooperatifçilik, toplumsal sorunlara çözüm bulmada Sosyalizm ve Kapitalizm dışında üçüncü bir yol olarak ortaya çıkmıştır. Bu dönemde üreticiyi satış ve kredi kooperatiflerinde örgütleyerek ihracatçı sendikalar karşısında tek olarak çıkarmayı amaçlamıştır (Gülpak, 1997). Osmanlı’da tüketim kooperatifçiliğinin temelini Ethem Nejat’ın fikirleri oluşturmuştur. kooperatifleri Mustafa Suphi, kooperatif faaliyetlerinin sadece tüketim ile sınırlı kalmamasını bunun yanında kooperatiflerinin kurulması gerektiğini savunmuştur. üretim ve kredi Muhittin Birgen, üretim kooperatifleri kanalıyla ticaretin yabancı tüccarlardan tekrar Müslüman halkın eline geçeceğini düşünmüştür (Gülpak, 1997). 36 Ahmet Cevat, kooperatifçiliği Liberalizm ve Sosyalizm arasında, her ikisinin sakıncalarından arınmış bir çözüm yolu olarak görmüştür (Gülpak, 1997). Türk tüketim kooperatifçiliğinin öncülerinden olan Cevat, İngiltere’ye bir gezide bulunarak Rochdale öncülerinin hareket ve başarılarını inceleme olanağı bulmuştur. 1913 yılında “İktisatta İnkilap: İstihlak Teavün Şirketleri” “ Ekonomide Reform: Tüketim Kooperatifleri” eserini yayınlayan Cevat, tüketim kooperatiflerinin yanında üretim ve yapı kooperatifleri fikrini savunmuş ve ekonomi eğitiminin önemini vurgulamıştır. Eserin sonunda bir de 60 maddelik Tüketim Kooperatifleri Ana sözleşmesi konulmuştur. Bu çalışmaların etkisiyle, İstanbul’un Çırçır ve Çarşamba mahallelerinde Rochdale tipi tüketim kooperatifleri kurulmuştur (Rehber, 2011). Dönemin kooperatifçilik savunucularından biri de Cemal Bey olmuştur. Cemal Bey’e göre yapılacak ilk iş kooperatiflerin kurulmasına olanak sağlayan bir kooperatifler yasasının çıkartılmasıdır. Cemal Bey, yasa ile birlikte kooperatif konusunda halkı bilinçlendirmek gerektiğini savunmuştur. Ayrıca, kooperatifleşme girişimleri küçük çapta ve halkın daha çok ihtiyaç duyduğu alanlarda gerçekleştirilmeli ve kooperatifçiliğin yararları köylüye gösterilmelidir (Gülpak, 1997). Bütün bu gelişmelerden sonra 1914’de Ticaret ve Ziraat Nezareti 88 maddelik bir kooperatifler yasa tasarısı hazırlamış, tasarıda kooperatiflere tüzel kişilik ve bir dizi ayrıcalıklar verilmiştir. Tasarıya göre kooperatif şirketlerini denetlemek üzere İstanbul’da bir Kooperatif Şirketleri Merkezi kurulması öngörülmüştür. Ayrıca kooperatiflere mali yardımda bulunmak amacıyla Kooperatifler Merkez Sandığı oluşturulması önerilmiştir. Tasarı meclise sunulmasına rağmen 1. Dünya Savaşı’nın yarattığı olumsuz koşullar nedeniyle kabul edilmemiştir (Gülpak, 1997). 37 Bu dönemde kooperatif faaliyetlerinin büyük bölümü İstanbul’da olmasına rağmen, Anadolu’nun çeşitli yerlerinde de kooperatif girişimlerine rastlanmaktadır. 1911 yılında, Aydın’da kurulan “İncir Himayeyi Zürra Anonim Şirketi yerel bir girişim olup uzun süre faaliyette bulunamamıştır (Rehber, 2011). Bundan iki yıl sonra 1913’de “Kooperatif Aydın İncir Müstahsilleri Ortaklığı” adı altında ilk tarım satış kooperatifi kurulmuştur (Kara, 2003). Daha sonra üreticiye kredi temin edebilmek ve kurulan bu ilk tarım satış kooperatifine mali yardımda bulunabilmek amacıyla Milli Aydın Bankası kurulmuştur (Rehber, 2011). 3.3.2. Cumhuriyet Döneminde Kooperatifçilik Cumhuriyet kurulmadan önce Mustafa Kemal Paşa, başta İzmir İktisat Kongresi olmak üzere, birçok şehirde yaptığı konuşmalarda, ekonomik faaliyetlerde ortaklaşa çalışmanın önemine dikkat çekmiştir. ekonomi dünyasının, çıkarttığı kitaplarla İktisat Kongresi kararları ile eğitim dünyasının, Hükümet kararnameleri ile hukuk ve uygulama insanlarının dikkatinin, kooperatif konusu üzerinde yoğunlaşmasını sağlamaya çalışmıştır (Çıkın, 2003: 26) 1920 yılında Mustafa Kemal Hükümeti tarafından hazırlanan Kooperatif Şirketler Kanun Tasarısı yasalaşmayınca, Meclisin faaliyete geçmesinden sonra 1923 yılında 97 maddelik “İstihsal, Alım ve Satım Ortaklık Kooperatifleri Nizamnamesi” çıkarılmıştır (Rehber, 2011). Ödemiş, İzmir, Bergama ve Bursa’da tütün kooperatifleri, Tire’de Çiftçiler Kooperatifi, İstanbul’da Kehribarcılar, Otomobilciler, Saraçlar, Ayakkabıcılar Kooperatifleri, Babadağ’da Dokumacılar Kooperatifi, Ankara ve Ceyhan’da Memurlar Tüketim Kooperatifleri bu nizamnameye göre kurulan ilk kooperatiflerdir (Alpaslan, 2004). Bu nizamnameye dayanılarak, 1929 yılına kadar çoğu tarımsal nitelikte ve Ege, Marmara Havzası ve Trakya’da olmak üzere 40 kadar kooperatif kurulmuştur (Hazar, 1996). 38 19 Mart 1923’de yayınlanan “Kooperatif Şirketler” kitapçığı, Türkiye’de dönemi Cumhuriyet kooperatifçilik düşünce ve hareketinin temelini oluşturmaktadır. Ayrıca, Atatürk kooperatifçiliğin her açıdan gelişmesine katkıda bulunacak bir kurumun kurulmasını istemiş ve bunun üzerine, günümüzde de var olan “Türk Kooperatifçilik Kurumu” 20 Mayıs 1931’de hayata geçmiştir (Rehber, 2011). Cumhuriyet döneminde kooperatifçilik büyük ölçüde çıkarılan kanunlarla devletin öncülüğünde gelişmiştir. Bu kanunların çıkarılmasında Atatürk’ün rolü büyüktür. 1924 yılında Ziraat Bankasınca hazırlanan bir kanun tasarısı 1925 yılında 13 maddeden ibaret olarak yasalaşmıştır. “İtibari Zirai Birlikleri Kanunu” olarak adlandırılan bu kanun ile ortakların kişisel ve müşterek kefaleti esasına göre kredi dağıtılacak örgütler kurmaları öngörülmüştür (Rehber, 2011). 1926 yılında İtibari Zirai Birlikleri kurulmuş ve yönetimi hakkında esasları gösteren 58 maddelik bir kararname de çıkarılmıştır (Hazar, 1996). 1926 yılında, 856 sayılı Türk Ticaret Yasasında, kooperatiflerin de diğer şirketler arasında yer alması için gerekli düzenlemeler yapılmıştır (Mülayim, 2006). Adı geçen kanunda sermaye şirketlerine ayrılan bölümde kooperatiflere ilişkin bir bölüm konulmuş ve bundan itibaren anılan yasaya göre kooperatifler kurulmaya başlanmıştır (Rehber, 2011). İtibari Zirai Birlikleri Kanunundan beklenen sonuç alınamayınca, 1929’da çıkarılan “Zirai Kredi Kooperatifleri Kanunu” ile Raiffeisen ilkelerine uygun tarım kredi kooperatiflerinin kurulması yoluna gidilmiştir. Kredi kooperatiflerinden en eski olanları bu yasaya göre kurulmuş olan kooperatiflerdir (Rehber, 2011). Yani, bugünkü Tarım Kredi Kooperatiflerinin başlangıcını bu kanunla kurulan kooperatifler teşkil etmektedir. Kanunun çıkmasından bir yıl sonra 550 köyde 29170 ortağın katılımıyla 191 kooperatif kurulmuştur. Bu kooperatiflerin sayısı 5 yıl içinde 668’i bulmuştur (Hazar, 1996). Çıkarılan bu kanunla kooperatif kelimesinin ilk kez resmi olarak literatüre girmesi de ayrıca önem arz etmektedir (Bekar, 1997). 39 Cumhuriyet döneminde, tarımsal örgütlenmeyle ilgili en önemli gelişme, 1935 yılında kabul edilen “Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri Kanunu” ile 2836 sayılı “Tarım Kredi Kooperatifleri Kanunu”nun kabul edilmesidir. Mevcut yasal düzenlemelere göre Türkiye’de tarım alanında tarım kredi ve tarım satış kooperatifleri hayata geçerken, diğer alanlardaki kooperatifler Türk Ticaret Kanununa göre kurulmuştur. 1969 yılında ise 1163 sayılı “Kooperatifler Kanunu” kabul edilmiştir ve bu yasanın kabul edilmesiyle Türk Kooperatifçilik Mevzuatı içinde önemli bir boşluk doldurulmuştur. Bu yasa ile Türkiye özel bir kooperatif yasasına kavuşmuş, tarım kredi ve tarım satış kooperatifleri dışında kalan kooperatifler için özel bir yasa ortaya konmuştur (Rehber, 2011). Bu kanun özellikle kooperatiflerin üst örgütlenmesine imkân vermesi yönünden ve kooperatifçilik konusundaki dağınık mevzuatı kısmen de olsa birleştirmesi açısından da önem teşkil etmektedir (Yüksel, 2005). 2834 sayılı “Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri Kanunu” önce 1985’de 3186 sayılı yasa ile daha sonra da 2000’de 4572 sayılı yasal ile 2836 sayılı “Tarım Kredi Kooperatifleri Kanunu” önce 1971’de 1581 sayılı yasa ile sonra 1985’de 3476 sayılı yasa ile yeniden düzenlenmiştir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu ise 1988’de 3476 sayılı yasa ile düzenlenmiş, sonra 2010’da yeni bir düzenlemeye tabi tutulmuştur (Rehber, 2011). Diğer yandan, 1960 sonrası dönemin, yani planlı dönemin, en önemli özelliği, kooperatif konusu ilk kez anayasada yer almıştır (Alpaslan, 2004). 1961 Anayasası, kooperatifçiliğin ekonomik ve toplumsal kalkınmadaki yerini görerek, kooperatifçiliğin gelişmesini görev olarak devlete vermiştir. 196 Anayasasının 51. maddesi şu şekildedir: “ Devlet, kooperatifçiliğin gelişmesini sağlayacak tedbirler alır.” Ayrıca tarımsal alandaki gelişmeyi ve tarımsal ürünlerin değerlendirilmesini sağlayacak önlemleri yerine getirme görevi de devlete verilmiştir. Türkiye’de kooperatifçilik 1961’den sonra devletin sorumluluğuna girdiğinden, bu tarihten sonra hazırlanan kalkınma ve hükümet programlarında da kooperatifçiliğe yer 40 verilmeye başlanmıştır. 1963’ten sonra da kalkınma plan ve yıllık programlarda yer almaya başlamıştır (Bekar, 1997). 3.3.3. Günümüz Türkiye’sinde Kooperatifçilik1 Şuan Türkiye’de kooperatifler, türlerine göre üç ayrı kanuna tabi olarak kurulmakta ve faaliyet göstermektedirler: 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu: Kooperatifçilik alanını düzenleyen temel kanundur. Birçok kooperatifin kurulup gelişmesini sağlayan bu kanun 24.4.1969 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kooperatifler Kanunu’nun 98. maddesine göre, kanunda aksine açıklama bulunmayan konularda Türk Ticaret Kanunu’ndaki anonim şirketlere ilişkin hükümler kooperatifler hakkında da uygulanmaktadır. 1581 sayılı Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanunu: Tarım kredi kooperatiflerinin kuruluş ve işleyişlerine ilişkin özel hükümleri içeren bu kanun, 18.4.1972 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu Kanunda hüküm bulunmayan konular hakkında, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu hükümlerine başvurulmaktadır. 4572 sayılı Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri Hakkında Kanun: Tarım satış kooperatifleri için çıkarılan özel kanundur. 1.6.2000 tarihinde yürürlüğe giren bu kanun ile genel olarak tarım satış kooperatif ve birliklerine özgü hususlara yer verilmiştir. Bu kanunda düzenlenmemiş konularda ise, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu hükümleri uygulanmaktadır. Günümüzde GTB, GTHB ve ÇŞB’nın görev ve sorumluluk alanında faaliyet gösteren 26 ayrı türde 84.232 kooperatif bulunmakta olup, bunların ortak sayıları toplamı ise 8.109.225’tir. Kooperatifleri tarımsal amaçlı ve tarım dışı amaçlarla Bu kısımdaki bilgiler Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından oluşturulan Kooperatifçilik Stratejisi ve Eylem Planı’ndan alınmıştır. 1 41 kurulanlar olarak ikiye ayıracak olursak; ülke genelindeki yaklaşık 84.000 kooperatiften, 13.000’inin tarımsal amaçlı, 71.000’inin tarım dışı amaçlarla kurulmuş olduğu görülmektedir. Kooperatifler içinde sayıca en fazla sayıya sahip olan tür ise konut yapı kooperatifleridir. Toplam 54.996 konut yapı kooperatifi bulunmaktadır ki, bu rakam toplam kooperatif sayısı içinde yüzde 65’lik bir payı ifade etmektedir. Ortak sayısı bakımından da yine konut yapı kooperatifleri ilk sıradadır. Toplam 8.109.225 kişiden 1.985.076 kişi konut yapı kooperatifi ortağıdır. Kooperatif ve ortak sayıları ile ilgili ayrıntılı analizler yapıldığında, tarımsal amaçlı kooperatiflerde kooperatif başına düşen ortak sayısının daha fazla, tarım dışı kooperatiflerde ise daha az olduğu görülmektedir. Ülkemiz kooperatifçiliğinin genel karakteristiği, az ortaklı kooperatif yapısının hâkim olmasıdır. Örneğin; en fazla kooperatif sayısına sahip olan konut yapı kooperatiflerinde kooperatif başına düşen ortalama ortak sayısı 50’nin altındadır. Diğer taraftan, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2006-2009 yılları ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) 2010 yılı verilerine göre kurulan ve kapanan kooperatif sayılarına bakıldığında; en çok kurulan kooperatiflerin yapı kooperatifleri, tarımsal kooperatifler ve taşıma kooperatifleri olduğu anlaşılmaktadır. Diğer kooperatiflerin kuruluş sıklığı oldukça azdır. Keza, enerji sektöründe kooperatif kuruluşu hiç gerçekleşmemiştir. Kapanan kooperatiflerde de, açılan kooperatifler paralelinde bir durum söz konusudur. Sayı olarak fazla olan yapı kooperatiflerinde kapanma hali diğerlerine göre yüksektir. Burada şunu belirtmek gerekir ki, diğer ticaret şirketi türlerinde olduğu gibi kooperatiflerde ekonomik sebepler yüzünden piyasadan çekilme gibi 42 bir durum çok fazla belirgin değildir. Özellikle yapı kooperatifleri inşaatların tamamlanması yani kooperatifin amacının gerçekleşmesi ile kapanmaktadırlar. Diğer kooperatiflerde ise, kooperatiflerden beklenen amacın gerçekleşmemesi veya diğer bir kooperatifle birleşmeleri gibi durumlar söz konusu olabilmektedir. Ancak, perakende sektöründe faaliyet gösteren tüketim kooperatiflerinin kuruluş sayılarındaki düşüş ve kapanış sayılarındaki artış, sektörde rekabet edememeleri nedeniyle ortaya çıkan bir durumdur. 43 İKİNCİ BÖLÜM KOOPERATİF BANKACILIĞI 1. KOOPERATİF BANKACILIĞI KAVRAMI Kooperatif bankacılığı; ekonomik yönden zayıf olanların birleşmelerinden ve dayanışmalarından doğan güçle ortak amaçlarına ulaşmak, ekonomik ve sosyal güçlükleri yenebilmek veya varlıklarını ve birliklerini sürdürebilmek için oluşturdukları örgütlerin ya da üst örgütlerinin, ortaklarına ödünç vermek ve kimi zamanda borçlandırma, kefalet, ödeme ve geri ödeme yol ve yöntemlerini bulmak suretiyle kooperatifler ve ortaklarının ödemelerinde kolaylıklar sağlayan yasal kurum olarak tanımlanabilir (Tayşi, 1998: 79). Kooperatif bankacılığının diğer bir tanımı Franz Helm tarafından 1976 yılında yapılmıştır. Buna göre, “kooperatifler finansal sorunlarını çözebilmek için, aralarında işbirliği ve güç birliğine yönelerek kendi finansal kurumlarını kurabilirler. Kooperatif bankaları, ortaklarına işletme sermayesi ve iskonto kredisi vermek, ekonomik gelişmelere ilişkin bilgi verip finansal konularda danışmanlık yapmak dışında, mevduat toplamak, tahvil çıkartmak gibi normal bankacılık işlemlerini de yerine getirirler” (Helm, 1979). Ziya Gökalp Mülayim’e göre kooperatif bankaları “kooperatif ve üst örgütleri tarafından oluşturulan, onlara kredi veren, onlar tarafından yönetilen ve işletilen bankalardır. Kooperatif bankası bir kooperatif kuruluşu olduğu için kredi verdiği kooperatifleri ve üst örgütleri denetlemesi özdenetim olarak değerlendirilmekte ve demokratik yönetim ilkesi zedelenmemektedir” (Mülayim, 1995). Kooperatif bankaları il, bölge ya da ülke çapında faaliyet gösterebilir. Kooperatif bankaları bütünleşme derecelerine ve bütünleşme türüne göre çeşitli 44 biçimlerde örgütlenmektedirler. Örneğin yerel düzeyde çalışan birim kredi kooperatiflerinin yatay bütünleşmesi ile bölgesel düzeyde hizmet sunan bir kooperatif bankacılığı kurulabileceği gibi, bölge birliklerinin yatay bütünleşmesi ile ülke çapında hizmet sunan bir kooperatif bankası da kurulabilir. Tarım sektörüne yönelik olarak çalışan tarım kredi kooperatiflerinin yanı sıra, küçük esnaf ve sanatkâra yönelik olarak çalışan kredi kooperatiflerinin bölge ve ülke düzeyinde bütünleşmeleri durumunda ise daha güçlü bir kooperatif bankacılığı kurulabilir. Kurulan bu bankaya başka alanlarda çalışan diğer kooperatifler de ortak olabilir. Bu durumda banka, hem kaynak açısından güçlenmekte hem de daha çok kooperatife hizmet götürebilmektedir (Şahin ve Altay 1991:176). Kooperatif bankacılığının özelliği, sadece kooperatiflere kredi vermesi değil, bankanın yönetim ve finansmanına kadar kooperatif ve üst örgütlerinin egemen olmasıdır. Kooperatif bankasına ayrıcalık kazandıran asıl özellik de budur. Bu özellik, kooperatiflerin finansman kurumunun denetimi yönünden önemlidir. Ziraat ve Halk Bankalarının kooperatifleri denetimi, devlet denetimi olduğu halde gerçek bir kooperatif bankasının kredi verdiği kooperatifleri denetlemesi öz denetim olarak nitelendirilmektedir. Bağımsız ve demokratik denetim kooperatifçiliğin önemli noktalarından birisidir (Mülayim, 1993). Kooperatif bankacılığı alternatif işlevleri bakımından değişik bir bankacılık türüdür. Sosyal sorumluluk yaklaşımının bankanın hizmetlerini etkilediği bir türdür. Bankacılık hizmetlerinde çift taraflı bir sorumluluğa sahip olmanız gerekmektedir. Bu sorumluluklar bankanın kaynaklarının nereden sağlandığı ve nereye harcandığı yönündedir (Harvey, 1995). Kooperatif bankaları değişik yollarla gelişmelerini sürdürmüşlerdir. Kuzey Amerika’daki kooperatif bankaları tüketicilerinin satın almalarının kolaylaştırılmasıyla, Avrupa’dakiler ise kooperatiflerin tiplerine göre üretim kooperatiflerine kredi açarak gelişmişlerdir. Kendi kendine yardım, kooperatif ilkelerine bağlılık ve kademeli (yereli bölgesel, ulusal) yapılanma kooperatif 45 bankalarının, kooperatif özellikleri ile gelişmesini sağlayan etkilerin başında gelmektedir. Bununla beraber, kooperatif bankacılığının gelişmesinin diğer önemli sebepleri de, ortaklarına tam finansal hizmet sağlaması, portföy çeşitlendirmesine gitmesi, büyük bankalar ve uluslararası kooperatifleri destekleyen kuruluşlarla işbirliği yapmasıdır. Sonuç olarak, kooperatif bankalarının kuruluşunda yatan temel felsefe ülkelerin ve sosyal gelişimlerinde önemli bir yere sahip ve kaynak sıkıntısı çeken kooperatiflerin finansal açıdan desteklenmesidir. Kooperatif mantığı göz önüne alındığında kooperatif bankaları, yerel tarım ve küçük sanayi işletmelerine kredi sağlamak için kurulmuşlardır. Bankanın ortağı olan kooperatiflere, bu bankalar tarafından uzun vadeli ve düşük faizle krediler verilmektedir. Kooperatif bankası köklerini kooperatif hareketinden ve değerlerinden alan başarılı bir ticari organizasyondur. Bankanın pazarlama stratejisi, kuruluş amacında olduğu gibi büyük bir zamanını kooperatif değerlerinin kuvvetlendirilmesi için çalışmak olarak belirlenmiştir. Kooperatif bankasının organizasyon yapısı incelendiğinde bankanın ticari bankacılık esaslarına uygun olarak kurulduğu görülmektedir. 2. KOOPERATİF BANKALARININ ÖZELLİKLERİ Uluslararası Kooperatif Birliği’ne bağlı olan Uluslararası Kooperatif Bankaları Birliğinin (ICBA) tanımına göre; “bir kooperatif bankası, bankanın sahibi olduğu kadar aynı zamanda müşterisi de olan ortaklarına ait finansal bir yapılanmadır” (www.icba.coop). Bu doğrultuda kooperatif bankalarının sahip olduğu özellikler şu şekilde sıralanabilir: - Bir kooperatif bankası ortakları hem sahibi hem de müşterisi olan kurumlardır. Kooperatif bankaları genelde aynı bölgede yaşayan ve belirli bir meslek grubu içinde olan veya aynı ortak çıkarlara sahip kişiler tarafından kurulurlar. Bu bankalar ortaklarına farklı bankacılık ve finansal hizmetler sunarlar. 46 - Kooperatif bankaları, organizasyon, amaç, değerler ve yönetim açısından şirket yapısındaki kurumlardan farklıdır. Kooperatif bankacılığının gelişmiş olduğu ülkelerde, kooperatifler de çalışma ve kontrol açısından diğer bankaların bağlı olduğu bankacılık yasa ve kurallarına bağlı olarak etkinliklerini yürütürler. Ülkeden ülkeye değişmekle birlikte, denetim ve kontrol bazen doğrudan devlet tarafından bazen de kooperatif federasyonu veya merkezi örgütü tarafından yapılır. Kooperatif kuralları ile ulusal bankacılık yasaları arasında farklılık olduğu durumlarda, kooperatif bankaları da genel kurallara uyarlar. - Kooperatif bankasının müşterisi ve sahibi aynı olduğundan, bir anlamda sahipler ve müşterilerin gereksinimleri aynıdır. Bu nedenle kooperatif bankanın ilk amacı kar maksimizasyonu olmayıp, ortaklarına en iyi hizmet ve ürünleri sağlamaktır. Bazı kooperatif bankaları sadece ortakları için hizmet verirken, bazıları ortak olmayan müşterilere de hizmet sunarak, etkinliklerinden kazanç elde etmeye çalışırlar. - Kooperatif bankaları, ortaklarının demokratik olarak seçtiği yönetim kurulu tarafından yönetilirler. - Kooperatif bankalarında da diğer kooperatiflerde olduğu gibi bir ortak bir oy ilkesi doğrultusunda ortaklar eşit oy hakkına sahiptir. - Kooperatif bankasında yılsonunda elde edilen dönem fazlaları genellikle rezervlere eklenir. Elde edilen karın bir bölümü de çoğu durumda yasa ve kuruluş ilkeleri sınırlılığı altında ortaklara dağıtılır. Kazançlar ortaklara genellikle kooperatifle ilişkisi oranında dağıtılırken, bazı durumlarda belirli oran veya her bir ortağın ortaklık payına orantılı olarak risturn olarak verilir (Rehber, 2011). 3. DÜNYADA KOOPERATİF BANKACILIĞININ GELİŞİM SÜRECİ Dünyada ilk kooperatif bankacılığı uygulamalarının başlaması, İngiliz kooperatif hareketi ile 1850’li yıllar ile 1860’lı yıllar arasına rastlamaktadır. 1872’de CWS’nin İngiltere’de kurulmasıyla kooperatiflerin bankacılık alanındaki temelleri atılmıştır. Yine bu kurumun 1975’de isminin Kooperatif Bankası olmasıyla işleyiş amacı ismine de yansımıştır (Davis and Worthington 1993). 47 Kredi kooperatiflerinin kurucuları olan Raiffeisen ve Schulze-Delitzsch, 1848’de yaşanan kıtlık döneminde yoksulluk ve fakirlikten hareket etmiş ve normal vatandaşın tefeciler dışında kredi bulma olanaklarının olmadığını saptamıştır. İhtiyaç duyulan kaynakları düşük riskle ve iyi koşullarda sağlamak ve tasarruflara uygun değerlendirme seçeneği yaratmak için kredi kooperatiflerini geliştirmişlerdir. Kredi kooperatiflerinin geliştiği ilk ülke olan Almanya’da Raiffeisen kırsal alanda tarım kooperatifi olarak kredi kooperatiflerini kurarken, Schulze-Delitzsch kentsel alanda kooperatif bankası kurmuştur. Her iki tür de yaygınlaşmış olup, halen Batı Avrupa’da yaklaşık 56000 temsilciliği olan 11 bin yerel ve bölgesel kooperatif bankası bulunmaktadır. Örneğin Fransa’da Tarım Kredi Kooperatifi (The French Credit Agricole) Japonya dışında dünyanın en büyük bankasıdır. Alman Halk Bankası tasarruf pazarının %28’inden fazlasını elinde bulundururken, Hollanda da Rabobank bu konuda %25’lik paya sahiptir (Rehber, 2011). Kredi kooperatiflerinin en yaygın ve gelişmiş uygulaması Almanya’da görülmektedir. Almanya’da kredi kooperatifçiliği sadece üreticiler arasından gelişen bir hareket olarak kalmamış, İngiltere’deki tüketim kooperatifleri gibi, kredi kooperatifçiliği alanında tüm Avrupa ve dünyanın diğer ülkelerine örnek olmuştur. Kooperatif bankalarının yaygın olduğu ülkelerden birisi de Kanada’dır. Kanada’da oldukça güçlü bir kooperatif bankacılığı söz konusudur. Fransızca konuşulan Quebec bölgesinde yaklaşık 5 milyon ortağı olan 1330 kooperatif bankası (caisses populaires) vardır. Bölge, tasarrufta ve tüketici kredilerinde üçüncü büyüklükte pazar payına sahiptir. Dünya Kredi Birlikleri Konseyi (World Council of Credit UnionsWOCCU)’nin son verilerine göre dünyadaki kredi kooperatiflerine ilişkin bilgiler Tablo 2.1’de yer almaktadır (www.woccu.org/about/intlcusystem): 48 Tablo 2.1. Dünya’daki Kredi Kooperatiflerine İlişkin Veriler Yıl 2012 2011 2010 2009 2008 2007 2006 2005 2004 2003 2002 4. Ülke Sayısı 101 100 100 97 97 96 96 92 82 84 78 Kredi Birliği 55.952 51.013 52.945 49.330 53.689 49.134 46.367 42.705 41.042 40.457 40.258 Ortak Sayısı 200.243.841 196.498.738 187.986.967 183.916.050 185.800.237 177.383.728 172.007.510 157.103.072 128.338.297 123.497.445 118.268.624 DÜNYA GENELİNDE KOOPERATİF BANKACILIĞI MODELLERİ Dünyada kooperatif bankacılığı modelleri iki yapı altında incelenebilir. Bunlardan ilki, belirli bir noktaya kadar tamamen kooperatiflerin hakim olduğu bankacılık şubeleri ve üstlerinde bir kooperatif merkez bankasının bulunduğu, Alman modeli olarak da adlandırabileceğimiz modeldir. Diğer yapı ise, kooperatiflerin ortağı olduğu anonim şirket şeklinde kurulan ve şube ağı ile hizmet sunan İngiliz Kooperatif Bankacılığı olarak da adlandırılabilecek modeldir. 4.1. Alman Kooperatif Bankacılığı Modeli Almanya’da kooperatifçilik temeline dayalı kredi sektörünün, tarım kredi kooperatifleri ve esnaf sanatkâr kooperatifleri olmak üzere iki ana noktadan hareketle oluştuğu görülmektedir. Kooperatif bankaları bu modelde, yerel, bölgesel ve ulusal bazda finansman kaynaklarını kendileri yaratmaya çalışmaktadır. Bunu da mevduat toplayarak gerçekleştirmektedir. Likidite sıkıntısı çekilen durumlarda bir 49 üst bankadan kaynak aktarılmaktadır. Bu noktada sadece kaynağın yaratılması önemli değildir. Kullandırılan bu kaynakların geri dönme oranı da önemlidir. Bu modelin ilk basamağında birim kredi kooperatifleri, ikinci basamağında ise bölgesel düzeyde oluşturulan merkez kooperatif bankaları yer almaktadır. Sistemin tepe kurumu olan Alman Kooperatif Bankası (DG Bankası) bölgeler arası bir nitelik taşımakta ve modeli tamamlamaktadır. Birim kredi kooperatifleri, kooperatif kredi ya da bankacılık sektörünün ilk basamağını oluşturan kredi kurumlarıdır. Hukuki yapıları kooperatif örgüt biçimindedir. Esnaf ve sanatkârlara yönelik olarak çalışan Halk Bankası (Volksbanken), tarımsal üreticiye yönelik olarak çalışan Ziraat Bankalarının (Raiffeisenbanken) yanı sıra Memurlar Bankası, İkraz Tasarruf Bankaları gibi diğer kredi kooperatifleri de bu grupta yer almaktadır. Birim kredi kooperatifleri kamusal kredi kurumlarına benzemektedirler. Kamusal kredi kurumları, Alman bankacılık sektöründe kooperatif bankacılığına benzer bir örgüt yapısında faaliyette bulunan kredi kurumlarıdır. Birim kredi kooperatiflerinin etkilerinin gelişimi özel amaçlı hizmetlerden (orta ve küçük ölçekli sanayi işletmeleri ile tarımsal kesime yönelik hizmetler), genel bankacılık işlemlerine doğru olmuştur. Birim kredi kooperatifleri, merkez kooperatif bankaları ve DG Bankası ile işbirliği yaparak, bütün bankacılık hizmetlerini yerine getirmektedir. Bankacılık faaliyetlerinin ağırlık noktasını mevduat ve kredi işlemleri oluşturmaktadır. Aktif işlemler içerisinde yer alan kredi işlemleri kısa, orta ve uzun dönemleri kapsamakta ve ortaklarının finansal açıdan desteklenmesine yönelik olarak uygulanmaktadır. Pasif işlemler içerisinde yer alan tasarruf mevduatları kalemi de büyük önem taşımaktadır. Bu seviyede menkul kıymetler ve döviz işlemleri aynı ölçüde dikkat çekmemektedir (Şahin ve Altay 1991:180-181). Küçük ölçekli işletmeler olarak çalışan birim kredi kooperatifleri, bankacılık hizmetlerini sunarken karşılaştıkları yetersizlikleri aşmak için birleşme yoluna gitmişlerdir. Birim kredi kooperatiflerinin daha etkin ve verimli çalışmaları amacıyla izlenen birleşme politikası sonucunda, birim kooperatiflerinin sayısı 50 azalırken iş hacimleri büyümüştür. Bu gelişim ile beraber ortakların mesleki dağılımı incelendiğinde, daha önceleri esnaf ve sanatkarlar ile birlikte çiftçilerden oluşan kesime memur ve işçi gruba da dahil olmuştur (Şahin ve Altay 1991:181183). Almanya’da bu birleşmeler sonucunda çoğu birim kooperatifin tüzel kişilikleri ortadan kalkmış, yeni bir tüzel kişilik ve daha büyük bir kooperatif ortaya çıkmıştır. Büyüyen ve yeni bir tüzel kişilik kazanan bu kooperatifler aralarında yatay bütünleşmeye giderek “Merkez Kooperatif Bankası” olarak adlandırılan bir üst örgütlenmeye gitmişlerdir. Üst örgüt çatısı altında toplanan birim kooperatifler tüzel kişiliklerini yitirmemekte, yeni bir tüzel kişilik yaratmaktadır. bütünleşme sonucunda büyük ölçek etkisinin yaratılması ile Yatay ölçeğin üstünlüklerinden yararlanılmaktadır. Bütünleşmenin; birim kooperatifin başarısını olumlu yönde etkilemesi, faaliyet tabanını genişletmesi, kaynak/zaman kullanımında etkinliği arttırmasıyla rasyonelleştirme etkisinin büyümesi söz konusudur. Buna bağlı olarak da pazarlık ve rekabet etkilerinin gelişmesi beklenmektedir. Merkez Kooperatif Bankaları, birim kredi kooperatiflerinin bankaları konumundadır. Alman kooperatif bankacılığı sisteminin ikinci aşamasını oluşturan bu bankaların hukuki yapıları anonim şirket statüsündedir. Bankaların faaliyet alanı içerisinde bulunan kredi kooperatifleri bu bankaların kooperatif ortaklarıdır. Bu bankaların etkinlik alanları ve görevleri şu şekildedir (Şahin ve Altay 1991:183184). - Kredi kooperatifleri arasında takas işlemlerini gerçekleştirmek ve ilgili sorunları çözmek - Farklı alanlarda çalışan kooperatiflerin veya üst örgütlerinin kredi taleplerini karşılamak - Ortak bankalarla birlikte, büyük müşterilere ortak kredi sunmak 51 - Kredi kooperatifleri arasındaki ödemeler trafiğinin düzenli bir şekilde dolaşımını sağlamak ve bu işlemleri gerçekleştirmek - Birim kredi kooperatiflerinin likidite rezervlerini yönetmek - Dış ticaret işlemleri ve diğer yurtdışı bankacılık hizmetlerini gerçekleştirmek - Menkul kıymetler alım satım işlemleri yapmak - Servet ve yatırım danışmanlığı ve gayrimenkul işlemlerinde aracılık yapmak - Birim kredi kooperatiflerini denetlemek - Birim kredi kooperatiflerine danışmanlık yapmak. Yukarıdaki işlemlere bakıldığında merkez kooperatif bankalarının birim kredi kooperatiflerinin bankaları olmasının yanında normal bir ticari bankanın yapmış olduğu faaliyetleri de yerine getirdiği görülmektedir. Birim kredi kooperatiflerinin bankası konumunda olan bu bankalar, kooperatif bankacılığı sektörünün likidite kaynaklarının optimal kullanımını sağlamaktadır. Alman kooperatif bankacılığının en üstünde bulunan DG Bankasının yasal görevi, Alman kooperatifçiliğini desteklemektir. DG Bankasının sermaye oluşumunda kooperatif bankalarının ve kooperatif kuruluşlarının büyük katkısı vardır. Bu da bankanın kooperatifçilikle ilgili kararları almasında bir serbesti tanımaktadır. Bu anlamda DG Bankası, birim kooperatiflere ve üst örgütlerine her türlü bankacılık hizmeti sunmaktadır. DG Bankasının yurt dışında da birçok şubesi bankacılık alanında hizmet vermeye devam etmektedir. Alman Bankacılık sistemi içerisinde kooperatif bankacılığı uygulamalarının önemli bir yere sahip olduğu gözlenmektedir. Alman modeli Hollanda’da bulunan kooperatif bankası tarafından da kullanılmaktadır. Aynı şekilde Alman modeline yakın bir yapılanma şekli İsveç kooperatif bankaları tarafından da benimsenmiştir. Dünyadaki kooperatif bankaları uygulamalarının çoğunda Alman modelinin kullanıldığı dikkati çekmektedir. 52 4.2. İngiliz Kooperatif Bankacılığı Modeli İngiliz kooperatif bankacılığı modeli birçok yönden Alman modelinden ayrılmaktadır. İngiliz kooperatif bankacılığı modeli ticari bankacılık faaliyetleri üzerine yapılandırılmıştır. Bu yapılanmanın 1993 yılından itibaren hız kazandığı gözlenmektedir. İngiltere’de kooperatif bankası tüm kooperatifleri çatısı altında toplayan ve onların gelişmesini sağlayan Toptancı Mağaza Kooperatifleri (CWS) tarafından 1975’de kurulmuştur. Bu bankanın hisseleri bu kurumun elindedir. İngiltere Kooperatif Bankası kliring (takas) bankası şeklinde, İngiltere’de ve dünyadaki kooperatif hareketini desteklemek amacıyla kurulmuştur (Davis and Worthington 1993). Sadece ortaklarına değil, tüm herkese bankacılık hizmeti ve kredi finansmanı sağlayan İngiltere Kooperatif Bankası, bugün güçlü bir banka olarak faaliyet göstermektedir. İngiltere Kooperatif Bankasını diğer kooperatif bankalarından ayıran en önemli özelliği, kuruluş aşamasında ve yönetim esaslarında perakende bankacılık yönteminin benimsenmesidir. Perakende bankacılık, mevduat bankacılığı, şube bankacılığı ve ticari bankacılık şeklinde de adlandırılmaktadır. Perakendeci bankalar vadeli ve vadesiz mevduat hesapları, çek tahsilatı, akreditif, açık kredi kolaylıkları, kısa vadeli kredi, tüketici kredi kartları, kambiyo işlemleri, havale, yatırım yönetimi, müşteriler adına menkul kıymet alım satımı gibi çok geniş bir yelpazeye yayılı standart işlemler yapmaktadırlar (Parasız, 2000). İngiliz kooperatif bankacılığı da perakende bankacılığın konusuna giren bu işlemleri yerine getirmektedir. Bu işlemlerle kooperatif bankacılığı işlevini yitirdiği düşünülse de bankanın hisselerinin kooperatifleri bünyesinde tutan bir üst kuruluşa ait olması, bankanın kooperatif bankaları içerisinde yer almasını sağlamaktadır. İngiltere Kooperatif Bankasında, kooperatiflere verilen kredilerin toplam kredi miktarına oranı %10 seviyesindedir. Aynı zamanda mevduat portföyünün %4’ünü kooperatiflerden toplanan mevduat oluşturmaktadır. Küçük ve orta boy 53 işletme ve bunların kurmuş oldukları kooperatiflerle birlikte kooperatif bankasının dağıtmış olduğu kredilerin %60’ını bu üç sektör paylaşmaktadır. Bireysel kredilerin payı ise %40’dır. İngiliz Kooperatif Bankası aynı zamanda Unity Trust Bankasının %33’ünün de sahibidir (Davis and Worthington 1993). İngiliz kooperatif bankacılığı, kuruluş amaçlarının dışına çıkmadan ekonomideki durgunluklar ve diğer sıkıntılardan dolayı zamanla bankacılık faaliyetlerini ticari bankacılık yönüne doğru kaydırmış olmasına rağmen kooperatiflere desteğini sürdürmektedir. Sonuç olarak, bu iki modelde de görüldüğü gibi kooperatifler, bankaların sermaye yapılarında yer almaktadır. Alman modelinde alttaki kuruluşlar kooperatif statüsünde olup merkez bankası ise anonim şirket şeklinde kurulmuştur. Merkez Bankasının hisselerinin çoğunluğu kooperatif ya da birliklerinin elinde bulunmaktadır. İngiliz modelinde ise kooperatif bankası anonim şirket şeklinde kurulmuş olup sunmaktadır. şubeleri vasıtasıyla kooperatiflere bankacılık hizmetlerini Fakat bu bankanın da hisseleri İngiltere’de kooperatifleri çatısı altında toplayan bir birliğe aittir. 54 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM DÜNYA GENELİNDE KOOPERATİF BANKACILIĞI UYGULAMALARI Kooperatif bankaları uzun süreden beri bazı gelişmiş ekonomilerin finansal sistemlerinin ayrılmaz bir parçası olmuştur. Hareket, bankaların faaliyetlerini yalnızca kentsel alanlarda sınırlı tuttuğu ve yalnızca zenginlere hizmet verdiği Kıta Avrupa’sının büyük bir kısmında 19. yüzyılın ikinci yarısında yayılmaya başlamıştır. Sayıları artan işçi, esnaf ve çiftçi sınıfının teminatsız ya da çok az teminatla krediye erişim imkânı olmamış ve kamu kaynakları yetersiz kalmıştır. Tefecilerden elde edilen krediler genellikle fahiş faiz oranları ile kullanılmıştır. Sonuç olarak, Avrupa’daki kredi kooperatifleri söz konusu bu sınıflara uygun kredi sağlama mücadelesinden doğmuştur (Ayadi, et all. 2010). Kendi kendine yardım ve ilgili ilkelere dayanan kredi kooperatifleri ilk olarak Almanya’da kök salmaya başlamış ve 19. yüzyılın sonu ile 20. yüzyılın başlarında giderek önem kazanarak, ilk olarak Almanya’nın komşu ülkeleri Avusturya, İtalya ve Fransa, ardından Hollanda, İspanya ve Finlandiya gibi Avrupa’daki diğer ülkelere de yayılmıştır. Bazı ülkelerde kooperatif bankaları zamanla ortadan kalkarken, bazı ülkelerde hiç var olmamış ya da çok küçük bir role sahip olmuştur (Ayadi, et all. 2010). Bu bölümde, kooperatif bankacılığının dünyadaki en başarılı uygulamalarının yer aldığı Avrupa ülkeleri detaylı olarak incelenecek ve bunun yanı sıra Asya ve Afrika ülkelerinde yer alan bazı kooperatif bankaları da ele alınacaktır. 55 1. AVRUPA ÜLKELERİNDE KOOPERATİF BANKACILIĞI 1.1. Almanya Kooperatif Bankaları Almanya’daki kooperatif bankaları, bankacılığın henüz gelişmediği, kırsal ve kentsel nüfusun büyük çoğunluğunun finansal hizmetlere erişiminin olmadığı ve hızlı sanayileşmenin halkın çoğu için hayatı güçleştirdiği 19. yüzyılın ortalarına kadar uzanmaktadır (Ayadi, et all. 2010). Uzun yıllardır, kredi kooperatifleri Alman bankacılık sisteminin ayrılmaz bir parçası olmuştur. Kendi şubeleri ile Almanya’da hemen hemen her yerde var olan kooperatif bankalarının en önemlileri “Volksbanken” ve “Raiffeisenbanken” adı altında işlemektedir (Götzl and Gros 2010). Alman bankacılık sisteminin yapısına kısaca göz atacak olursak, farklı türdeki kredi kuruluşlarından oluştuğu görülmektedir. Kredi bankaları, tasarruf bankaları ve kooperatif bankaları Alman bankacılık sisteminin üçayağını oluşturmaktadır. Kredi ve kooperatif bankaları özel hukuk kapsamında örgütlenirken, tasarruf bankaları kamu hukuku kapsamında örgütlenmektedir. Üç tür bankada evrensel banka olup kendi aralarında rekabet halindedirler. Ayrıca, kredi bankaları ile kooperatif bankaları kendi alanlarında birbiriyle yarışmaktadır. Alman bankacılık sisteminin karakteristik özelliklerinden birisi de işletmeler ve özel yatırımcıların ağırlıklı olarak sermaye piyasasından değil, kredi kuruluşlarından finansman temin etmeleri ve böylece yerel banka ilkesinin baskın çıkmasıdır (Götzl and Gros 2010). 1.1.1. Kooperatif Bankalarının Kuruluş Tarihçesi 19. yy. büyük bir entelektüel, sosyal, ekonomik ve siyasi ayaklanmayı da beraberinde getirmiştir. Ticaret özgürlüğü başlatılmış ve serfler (derebeylik köleleri) özgürleştirilmiştir. Sonuç olarak, esnaflar, sanatkârlar, köylüler ve 56 vatandaşlar serbest piyasada, bağımsız girişimci, üretici ve rakip haline gelmiştir. Rekabetçi olmak, üretmek ve yüksek kalitede ürünü daha ucuza satmak hayatta kalma meselesi haline dönüşmüştür. Bu durum, işletmelerin elde etmesi oldukça zor olan finansmanını da gerekli kılmıştır. O dönemde, yalnızca tasarruf bankaları tarım ve ticarete mali hizmetler sunmuştur. Fakat onlar da kendilerini mevduat işlemleriyle sınırlamıştır (Götzl and Gros 2010). O dönemde, özel kişiler de yalnızca tasarruf bankalarından ipotek teminatı karşılığında kredi alabiliyordu. Her yerde, tarım ve el işleriyle ilgili işleri modernleştirmek ve makineleştirmek için iş ve yatırım kredisi ihtiyacı vardı. Ne tasarruf bankalarından temin edilen düşük krediler, ne de tefecilerden alınan krediler orta düzey tarım ve ticaret sınıfının yatırım ihtiyacını karşılamaya yetmemiştir (Götzl and Gros 2010). Kooperatif bankaları iki bölgede ortaya çıkmıştır. Westerwald bölgesinde bir kamu yöneticisi olan Friedrich Wilhelm Raiffeisen çevresinde gördüğü sefaletten etkilenerek dünyada ilk kırsal kooperatiflerin temelini atmıştır. Bu kırsal kooperatiflerin birçoğu bugün hala kurucusunun adını yaşatmak ve spesifik karakterini vurgulamak amacıyla Raiffeisenbanken adını taşımaktadır (Ayadi, et all. 2010). Kooperatiflerin ikinci önemli grubu birkaç yıl sonra Batı Almanya’da kurulmuştur. Volksbanken (halk bankaları) adını alan bu kooperatifler daha çok kentsel alanlarda işlem yapmışlar ve ortakları genellikle sanatkârlar ve küçük tacirler olmuştur. Bu kooperatif grubunun kurucusu ise Delitzsch kasabasının kurucularından biri olan ve daha sonra kendisini Schulze-Delitzsch diye adlandıran Hermann Schulze’dir (Ayadi, et all. 2010). Kooperatif hareketi 1850 yılından sonra hızla gelişmiştir. 19. yüzyılın sonuna doğru Almanya ve Avusturya’nın tamamında birkaç bin kredi kooperatifi faaliyet 57 göstermeye başlamıştır. Kısa bir süre sonra, bölgesel seviyede iki birlik ve merkezi finans kuruluşları oluşturulmuştur. 1889’da kooperatiflerle ilgili, örgütsel yapıları ve işletme ilkeleri için yasal dayanak oluşturan özel bir yasa yayınlanmıştır. Birçok Alman devleti özellikle de Prusya kooperatif bankalarını kamu denetimi altına almak için girişimlerde bulunmuştur. Ancak, bu girişimler başarısız olmuş ve iki kooperatif bankacılığı sistemi de 1972’de nihai olarak birleşene kadar değişmeden ayrı kalmıştır. Aynı zamanda, işletme kurallarında da önemli bir değişiklik olmuştur. Kooperatif bankalarına, ortağı olmayan müşterilerle de iş yapma izni verilmiştir. Kooperatif bankalarının geleneğini belirsizleştiren ortak olmayanlarla iş yapma durumu son yıllarda ciddi bir önem kazanarak artış göstermiştir (Ayadi, et all. 2010). Sonuç olarak, kredi kooperatiflerinin kurucu babalarından biri olan Herman Schulze Delitzsch, sermayenin egemenliği ve ticaretin etkileri üzerine sızlanmak yerine fabrikaların, ticaret işlemlerinin avantajlarını kaçırmamak ve sermayeden faydalanmak gerektiğini düşünmüştür. Schulze Delitzsch ve tarım kooperatiflerinin kurucu babası olan Friedrich Wilhelm Raiffeisen’in 19. yy’da, kendi kendine yardım, kendi kendine sorumluluk ve kendi kendine yönetime dayanan kredi kooperatiflerini kurmalarıyla yaptıkları şey de bu olmuştur. Schulze-Delitzsch ve Raiffeisen 19. yüzyılda kurdukları “Vorschussvereine” ve “Darlehnskassen”larıyla bugünkü kredi kooperatiflerinin atalarını yaratmışlardır. Bunlar, küçük tüccar ve çiftçilere krediye erişim imkânı sağlamıştır. Kredi kooperatifleri, ortaklarının ihtiyaçlarına yönelik oluşturulmuş bir mali hizmetler sistemiyle, ortakların kişisel, özel yatırım ve işletme kredisi edinerek geçimlerini sağlamalarına büyük katkıda bulunmuştur. Böylece, toplumun geniş tabakası tefecilerden bağımsız hale gelmiştir. Kendi kredi kooperatifleriyle, piyasada rekabet edebilirliklerini sürdürebilmişlerdir (Götzl and Gros 2010). 58 1.1.2. Günümüz Almanya’sında Mevcut Durum Bugün kooperatif bankaları, Alman bankacılık sisteminin karakteristik özelliği olan “üç sütunlu sistem”in üçüncü sütununu oluşturmaktadır. Kooperatif bankaları, geniş şube ağları olan özel ticari bankalar ve tasarruf bankaları ile rekabet halindedir (Ayadi, et all. 2010). Günümüzde, Alman kooperatif hareketi içerisinde ortaklar (16,4 milyon) ve müşteriler (yaklaşık 30 milyon) açısından en büyük grup, sayıları 1.156’yı bulan Halk ve Raiffeisen Bankalarıdır (Volksbanken ve Raiffeisenbanken). İki Kooperatif Merkez Bankası ve bağlı şirketleri ile birlikte bu bankalar, 13.571 şubelik bir bankacılık ağı oluşturmaktadır ve bilânço toplamları takriben 1.175 milyar Euro’dur. Evrensel bankalar olarak bu kurumlar, hem ortaklarına hem de ortak olmayanlara aynı şekilde bütün bankacılık hizmetlerini sunmaktadırlar (DGRV Türkiye Temsilciliği, 2010). Kooperatif bankacılık grubu, yerinden yönetim esasına göre teşkil edilmiştir. Yerel seviyedeki bütün kurumlar özerktir. Bölge ve ulus düzeyindeki tüm kooperatif bankaları ve mali kurumlar (ör. Alman Merkez Kooperatif Bankası-DZ BANK AG-Deutsche Zentral-Genossenschaftsbank) yerel düzeyi desteklemek zorundadır (yetki ikame ilkesi) (DGRV Türkiye Temsilciliği, 2010). 1.1.3. Kooperatif Bankalarının Örgütsel Yapısı Almanya’da kooperatifçilik temeline dayalı kredi sektörü; tarım kredi kooperatifleri ve esnaf-sanatkâr kooperatifleri olmak üzere iki ana noktadan hareketle oluşturulmuştur. Almanya’da kredi kooperatifçiliği “İkraz Birlikleri”nden Raiffeisen Bankalarına, “Avans Birlikleri”nden Halk Bankalarına doğru bir çizgide gelişimini sürdürmüş ve ilerlemiştir. 1971 yılının sonuna kadar birim kooperatifler ve bölgesel merkez bankaları olarak iki gruba ayrılan kooperatif kredi kurumları 59 1972 yılından sonra üç aşamalı bir örgütlenme modeli benimsemişlerdir. Bu modelin ilk basamağında birim kredi kooperatifleri, ikinci basamağında ise bölgesel düzeyde oluşturulan kooperatif merkez bankaları yer almaktadır. Sistemin tepe kurumu olan Alman Kooperatifler Bankası (DG Bank-Deutsche Genossen Schatsbank) bölgeler arası bir nitelik taşımakta ve modeli tamamlamaktadır (Şahin ve Altay 1991:179). 1.1.4. Birim Kredi Kooperatifleri (Yerel Kooperatif Bankaları) Çoğunluğu Volksbanken ya da Raiffeisenbanken olarak bilinen yerel kooperatif bankaları, yasal dayanağı olan kooperatiflerdir. Alman kooperatif yasasının 1. Maddesine göre, kooperatiflerin tanımlayıcı özelliği, hisseleri bulunan ancak ne kadar hissesi olduğuna bakılmaksızın bir oya sahip olan ortaklarının olması ve en önemli amacının ortaklarının ekonomik faaliyetlerini desteklemek olmasıdır (Ayadi, et all. 2010) Alman Kooperatif Bankacılığı Sisteminin güçlü temeli, 1.156 kooperatif bankası ile şubelerinden oluşan ağa dayanmaktadır (2009 yılında yaklaşık 690 milyar € iş hacmi ve 9,5 milyar € ödenmiş ortaklık payı sermayesi). Bu ağ içerisinde sadece Volksbanken ve Raiffeisenbanken değil aynı zamanda belirli mesleklere, özellikle kamu çalışanlarına, büro çalışanlarına veya tıp sektöründe çalışanlara hizmet götüren çeşitli kooperatif bankaları da yer almaktadır. Grupta ayrıca aynı çatı altında ürün işlemleriyle (çok amaçlı kooperatifler) ve bankacılıkla ilgilenen yaklaşık 165 Raiffeisen kooperatifi yer alır. Bugün bir kooperatif bankasının ortalama bilanço toplamı yaklaşık 597 milyon €’dur. Bu rakam, sektördeki birleşmeler ve işlemlerdeki genel artış neticesinde zaman içerisinde önemli ölçüde artmıştır. Günümüzde kooperatif bankalarının pazar payları, kredilerde % 14.3 ile % 27.1 ve çeşitli mevduat türlerinde ise % 15.8 ile % 28.9 arasında değişmektedir (DGRV Türkiye Temsilciliği, 2010). 60 Kooperatif bankacılık sektörünün ilk basamağını oluşturan birim kredi kooperatiflerinin hukuki yapısı kooperatif örgüt biçimindedir. Esnaf ve sanatkâra yönelik olarak çalışan “Halk Bankası” (Volksbanken), tarımsal üreticiye yönelik olarak çalışan “Raiffeisen Bank”lerin yanı sıra, “Memurlar Bankası”, “İraz ve Tasarruf Bankaları” gibi diğer kredi kooperatifleri de bu grupta yer almaktadır. Birim kredi kooperatifleri, “Kamusal Kredi Kurumları”na benzemektedirler. Kamusal Kredi Kurumları, Alman bankacılık sektöründe kooperatif bankacılığına benzer bir örgüt yapısında faaliyette bulunan kredi kurumlarıdır. Birim kredi kooperatiflerinde yapılan son düzenlemelerle, birim kredi kooperatiflerinin faaliyetlerini sınırlayan kısıtlamalar kaldırılmış ve bankacılık hizmetlerinin gelişim süreci hızlandırılmıştır (Şahin ve Altay: 1991: 180). Lisanslı bankalar olarak Alman kooperatif bankaları genel bankacılık mevzuatına uymak zorundadır ve Federal Mali Hizmetler Yetkili Makamının (BAfin), Bundesbank ile işbirliği ile gerçekleştirdiği normal bankacılık denetimine tabidir. Küçük değişiklikler dışında diğer bankalar gibi aynı seviyede öz sermayeye sahip olmak zorundadırlar ve aynı yapısal ve ihtiyatlılık kurallarına uymalıdırlar (Ayadi, et all. 2010). Alman bankacılık sektöründe faaliyette bulunan diğer kredi kurumları dikkate alındığında, birim kredi kooperatiflerinin en zengin kesimi oluşturduğu görülmektedir. Alman Kooperatif Bankacılığı sisteminin temelini oluşturan kredi kooperatifleri, ortaklarının mesleki dağılım açısından incelendiğinde, ekonomideki gelişmeye bağlı olarak meslek gruplarının da geliştiği görülmektedir. Daha önceleri çoğunlukla esnaf, sanatkâr ve çiftçi olan ortakların yerini, bugün kendi işyerinde çalışamayan orta gelir grubu almıştır (Şahin ve Altay 1991: 180). 1971 öncesinde çok sayıda, ancak küçük ölçekli işletmeler olarak çalışan birim kredi kooperatifleri, bankacılık hizmetlerini sunarken karşılaştıkları yetersizlikleri ve sorunları aşabilmek için, birleşmeye gitmişlerdir. Bu birleşme süreci içerisinde ilk on yıllık dönemde yılda ortalama 200 birleşme olayı gerçekleşmiştir. 1980-85 döneminde birleşme olayları, 1985 yılından sonra yeniden 61 hız kazanmıştır. Birim kredi kooperatiflerinin daha etkin ve verimli çalışmaları amacıyla izlenen birleşme politikası sonucunda birim kooperatiflerin sayısı azalırken iş hacimleri büyümüştür (Şahin ve Altay 1991: 181). Çünkü birleşmeden sonra her biri kendi tüzel kişiliğine sahip ve dağınık halde bulunan tüm kooperatifler daha büyük ve yeni bir tüzel kişilik altında toplanmışlardır. Yerel bir kooperatifin yasal sahibi olan ortakları, genel kurulda oy kullanma, dağıtılacak kardan pay alma ve iştirakte bulunduğu hissesini geri alma hakkına sahiptir. Ortakların resmi yükümlülüğü, ortak olurken nominal değer üzerinden verilen bir hisse satın alarak mali katkıda bulunmaktır. Birçok kooperatifin tüzüğüne göre, ortaklar aynı zamanda kooperatifin iflas durumuna düşmesi halinde sınırlı bir düzeyde mali katkıda bulunmak zorunda olan garantörlerdir (Ayadi, et all. 2010). Bir kooperatifin yasal yapısı anonim şirkete benzese de önemli açıdan farklılık göstermektedir. Üst organı üyeler meclisidir ve yönetim kurulu ortaklarının atanması gibi önemli kararlar alma rolüne sahip olan üst kurul üyelerini seçer ve karın2 kullanılması ile ilgili karar verir (Ayadi, et all. 2010). Diğer yandan, yıllık genel kurul toplantısına katılım düzeyi oldukça zayıftır. Bu yüzden birçok Alman kooperatif bankasında aslında ortaklar genel kuruluna verilen birçok görevi yerine getirmekle yükümlü olan bir temsilciler kurulu bulunmaktadır. Her kooperatif bankası bir denetim kurulu ve yönetim kuruluna sahiptir. En az iki ortaktan oluşmak zorunda olan yönetim kurulu, bankanın günlük işlerinin yürütülmesinden ve üçüncü taraflara karşı temsilinden sorumludur (Ayadi, et all. 2010). Kooperatif ortaklarının her biri yalnızca bir oya sahiptir ve paylarını diğer kişilere serbest piyasa fiyatından satamazlar ancak sadece nominal değerleri üzerinden elden çıkarabilirler (Ayadi, et all. 2010) 2 Kar payları makul seviyededir. Birçok durumda %5-%8 sermaye getirisini yansıtır. 62 Kooperatif Merkez Bankaları 1.1.5. Büyüyen ve yeni bir tüzel kişilik kazanan kooperatif işletmeler ya da birim kredi kooperatifleri, aralarında yatay bütünleşmeye giderek “Kooperatif Merkez Bankası” olarak adlandırılan bir üst örgüt oluşturmuşlardır. Yatay bütünleşme sonucunda “büyük ölçek” etkisinin yaratılması ve büyük ölçeğin üstünlüklerinden yararlanması söz konusudur. Bütünleşmenin; birim kooperatifin başarısını olumlu yönde etkilemesi, faaliyet tabanını genişletmesi kaynak ve zaman kullanımında etkinliğini artırması beklenmektedir. Bu yüzden yerel düzeyde faaliyet gösteren birim kredi kooperatifleri yatay bütünleşmeye giderek bölgesel düzeyde faaliyet gösteren “Kooperatif Merkez Bankaları”nı oluşturmuşlardır (Şahin ve Altay 1991: 183). Bu Kooperatif Merkez Bankalarından büyük olanı, ilk derece kooperatiflerin ya da kooperatif bankalarının merkez bankası olarak Frankfurt’ta hizmet veren Deutsche Zentral-Genossenschaftsbank (DZ Bank)’dır. Küçük olanı ise Düsseldorf’da yer alan WGZ Bank’dır. Her iki kooperatif merkez bankası da aynı zamanda ticari banka olarak işlemektedir (Ayadi, et all. 2010). Merkez bankası ve kurumsal banka olarak hizmet veren DZ Bank AG aynı zamanda DZ Bank Grubu’nun ana şirketidir. Merkez bankası olarak, iştirak ortağı olan yaklaşık 900 (www.dzbank.com). yerel kooperatif bankasına hizmet sunmaktadır Anonim şirket şeklinde örgütlenen bir kuruluş olan DZ Bank’ın hisselerinin büyük bir çoğunluğu birinci kademe kooperatiflerin elindedir. Toplam aktif varlığı 2009 sonu itibariyle yaklaşık 389 milyar Euro’dur ve yaklaşık 25.000 personeli bulunmaktadır ve bu durum DZ Bankı Almanya’nın en büyük bankalarından biri haline getirmektedir. DZ Bank, ortağı olan yerel kooperatif bankalarının yanı sıra Almanya’daki ve yurtdışındaki diğer müşterilerine geniş bir mali hizmet sunmakta ve kooperatif bankacılık grubuna ait olan diğer mali hizmet firmalarının sermaye hisselerinin büyük bir kısmını da elinde tutmaktadır (Ayadi, et all. 2010). 63 Toplamda 1000’den fazla kooperatif bankasının yer aldığı Alman kooperatif finans ağında DZ Bank, WGZ Bank ile merkez bankası fonksiyonunu yürütmektedir. DZ Bank Baden-Württemberg, Bavaria, Berlin, Brandenburg, Bremen, Hamburg, Hesse, Mecklenburg-Batı Pomerania, Aşağı Saksonya, Saksonya-Anhalt, Schleswig-Holstein and Thuringia bölgelerindeki yerel kooperatif bankalarına hizmet vermektedir. Bu bölgeler Almanya’daki kooperatif bankalarının dörtte üçünden fazlasını kapsamaktadır. Kooperatif bankaları, DZ Bank’ın sadece en önemli müşterileri değil aynı zamanda onun ortaklarıdır (www.dzbank.com). Kooperatif bankacılık sisteminin ikinci basamağını oluşturan kooperatif merkez bankaları, bir likidite (yeniden finansman) kaynağı olarak hizmet vermekte, yerel kooperatif bankalarının likidite fazlalarını dengelemekte ve uluslararası ticaret işlemlerini yürütmektedir. Başlangıçta yerel bankalar tarafından kurulmuş olan çok sayıda bölgesel banka bulunmakta iken, ortakların ve müşterilerin çıkarlarına en iyi şekilde hizmet verebilmek ve Alman bankacılık sektöründeki değişimlere uyum sağlayabilmek amacıyla bölgesel bankalar birleşmeye başlamıştır. (DGRV Türkiye Temsilciliği, 2010). Kooperatif Merkez Bankaları, birim kredi kooperatiflerinin, başka bir deyişle Volksbank ve Raiffeisen Bankaları ve diğer kooperatif kredi kurumlarının bankaları durumundadır. Alman kooperatif bankacılığı sisteminin ikinci aşamasını oluşturan bu bankaların hukuki yapıları anonim şirket statüsündedir. Bu bankaların etkinlik alanları şu noktalar çerçevesinde özetlenebilmektedir (Şahin ve Altay 1991: 183): - Kredi kooperatifleri arasında takas işlemlerini gerçekleştirmek ve ilgili sorunları çözümlemek, - Farklı alanlarda çalışan kooperatiflerin ve/veya üst örgütlerinin kredi taleplerini karşılamak, - Ortak bankalarla birlikte, büyük müşterilere ortak kredi sunmak, 64 - Kredi kooperatifleri arasındaki ödemeler trafiğinin düzenli bir şekilde dolaşımını sağlamak ve bu işlemleri gerçekleştirmek, - Birim kredi kooperatiflerinin likidite rezervlerini yönetmek, - Dış ticaret işlemleri ve diğer yurtdışı bankacılık hizmetlerini gerçekleştirmek, - Menkul kıymetler alım satım işlemleri yapmak, - Servet ve yatırım danışmanlığı ve gayrimenkul (emlak) işlerinde aracılık yapmak, - Kamu kurumları ve diğer kooperatif birlikleriyle ya da üst örgütlerle görüşmeler yapmak ve kurulan ilişkileri sürdürmek, - Birim kredi kooperatiflerini denetlemek, - Birim kredi kooperatiflerine danışmanlık, eğitim ve öğretim hizmetlerini sunmak. Kooperatif merkez bankaları evrensel banka niteliğinde olup, çağdaş bankacılık hizmetlerinin hepsini sunmaktadır. Kooperatif merkez bankaları, yukarıda sayılan etkinlikleri yerine getirirken “Birim Kredi Kooperatifi Bankalarının Bankası” işlevini yerine getirmektedir. Böylece, kooperatif bankacılık sektörünün likidite kaynaklarının optimal kullanımı sağlamaktadır (Şahin ve Altay 1991: 183-184). 1.1.6. Alman Kooperatifler Bankası Merkezi Frankfurt’ta bulunan “Alman Kooperatifler Bankası” (Deutsche Genossenschafts Bank /DG Bank) Alman kooperatif bankalarının en üst örgütüdür. Hukuki yapısı “kamu kurumu” niteliğinde olan DGB’nin yasal görevi, Alman kooperatifçiliğini desteklemektir (Şahin ve Altay 1991: 185). DG Bank’ın sermayesinin çoğunluğu kooperatiflere aittir. Devletin katılım oranı düşüktür. Bu durum, DG Bank faaliyetlerinde ve kararlarında serbesti 65 gerektirmekte, bir kamu kurumu olarak değil de, bir kooperatif işletme olarak çalışmasını sağlamaktadır. Alman kooperatifçiliğini desteklemekle görevli olan DG Bank bu amaçla, birim kooperatiflere ve üst örgütlerine her türlü bankacılık hizmeti sunmaktadır. Ayrıca, uluslararası finans piyasalarında şube açarak, temsilcilik yaparak ve bu piyasalara iştiraklerde bulunarak hizmet ağını çok geniş bir alana yaymıştır. Kısacası DG Bank hem ülke içinde birim kooperatiflere ve üst örgütlerine her türlü bankacılık hizmeti sunarak hem de uluslararası alanda faaliyet göstererek gelişmesini sürdürmüştür (Şahin ve Altay 1991: 185). 1.1.7. Denetim Birlikleri Almanya’da günümüzde kooperatif bankalarının karşı karşıya olduğu rekabet ortamı, içsel yönetim problemlerini azaltan etkenlerden biridir. Yumuşak bir yönetim personelin ve müşterilerin organizasyondan ayrılmasına neden olabilecek ve yönetimin dikkate alması gereken bir tehdittir. Alman kooperatif bankacılığı sistemi bu bağlamda önemli ve olumlu bir rol oynayacağı tahmin edilen kurumsal bir araç geliştirmiştir. Bu araç bölgesel Denetim Birlikleri tarafından düzenli olarak icra edilen geniş kapsamlı denetimdir. Denetçiler sadece banka hesaplarını kontrol etmekle görevli olmayıp aynı zamanda banka yönetiminin nasıl yetkin ve tedbirli olduğunu değerlendirmek zorundadır. Bölgesel Denetim Birliklerindeki iyi denetçilerin daha sonra kooperatif bankalarının yöneticileri olma ihtimalleri olduğu için, görevlerini olabildiğince özenle yerine getirmek için güçlü bir dürtüleri vardır (Ayadi, et all. 2010). Denetim Birlikleri görevlerini yalnızca kooperatif bankalarının ilgili bölgesel birlikleri adına değil BVR Federal Birliğiyle yakından ilişkili olan kurumsal koruma düzeni adına yerine getirirler. Söz konusu koruma düzeni aynı zamanda fiili yönetim sisteminin bir parçasıdır çünkü koruma düzeninin değerlendirmesi yerel bir bankanın mali durumunu ve yönetiminin bağımsızlık derecesini belirler. Bireysel bankaların koruma düzenine katkıları, yerel bir bankanın denetçiler 66 tarafından belirlenen riskliliğine bağlıdır. Risk taşıyan bankalar yalnızca daha fazla ödeme yapmak zorunda olmakla kalmayıp, eğer yöneticileri çok fazla riske girerler ve denetçiler tarafından bu durum fark edilirse işten atılma tehlikesi yaşarlar (Ayadi, et all. 2010). 1.1.8. DGRV DGRV (Alman Kooperatif ve Raiffeisen Konfederasyonu), kooperatif yasasına göre Alman kooperatif sektörünün ulusal üst örgütü ve en üst düzey denetim federasyonudur. Yaklaşık 5.300 birim kooperatif, çeşitli sektörleri kapsayan (tarım, bankacılık, küçük ölçekli sanayi ürün ve hizmetleri) kooperatif sisteminin bir parçasıdır. Her gün yaklaşık 780.000 tam zamanlı çalışan personel kooperatif ortaklarının ve müşterilerinin çıkarlarına hizmet etmektedir. DGRV, Alman kooperatif sektörünün, tarım, tasarruf ve kredi, küçük çaplı endüstri ürün ve hizmetleri, bölgesel ve ulusal kooperatif kuruluşları, federasyonlar, birlikler ve uzmanlaşmış kooperatif işletmeleri gibi tüm kooperatifleri kapsayan ulusal konfederasyonudur. Alman kooperatif üst düzey örgütü olarak DGRV aşağıdaki faaliyet alanlarını içine alır: - Kooperatif sektörünün, üst düzey ulusal ve bölgesel bankaların ve işletmelerin denetimlerini gerçekleştirmek, - Alman Kooperatif Örgütüne denetim, kooperatif kanunu, tüzükler, insan kaynakları gelişimi ve iş organizasyonu konularında öneriler vermek ve - Bir kooperatif ihtisas örgütü olarak dünya genelindeki kalkınma işbirliği faaliyetlerine katılmak. Ulusal örgüt olarak DGVR, Uluslararası Raiffesien Birliği (IRU), Uluslararası Kooperatifler Birliği (ICA), Avrupa Kooperatif Bankaları Birliği (EACB), 67 Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), Dünya Kredi Birlikleri Konseyi (WOCCU) gibi çeşitli uluslararası kooperatif örgütleri ile ilişkilerini sürdürmektedir. 1.2. Avusturya Kooperatif Bankaları Avusturya kooperatif bankalarının kökeni ve tarihçesi büyük ölçüde Alman emsallerine benzemektedir. Avusturya’da ilk tasarruf ve kredi kooperatifleri 1850’den kısa bir süre sonra kurulmuştur. Kırsal alanda işlem yapan kooperatiflere Raiffeisengenossenschaften yani Raiffeisen kooperatifleri ve çoğunluğu kentsel alana odaklanan kooperatiflere de Volksbanken (halk bankaları) denilmiştir. Bu kooperatifleri oluşturmadaki dürtü, fakir köylülerin, kentlerdeki esnafların ve küçük tacirlerin krediye erişimlerindeki ciddi problemleri azaltmak olmuştur. Neredeyse tüm Avrupa’da olduğu gibi, kooperatifçilik hareketinin idealistik ve felsefi temeli Avusturya’da da geniş ölçüde kabul görmüş ve bu nedenle kooperatif bankacılığı 19. yüzyılın sonuna doğru hızla yayılmıştır (Ayadi, et all. 2010). Son yüzyılın ilk yarısında yerel kooperatiflerin bölgesel ve federal düzeyde birlikleri oluşturulmuş ve buna paralel olarak bölgesel ve merkezi mali kuruluşlar kurulmuştur. Almanya’da olduğu gibi Avusturya’da da iki farklı kooperatif bankacılığı sistemi bulunmaktaydı. Ancak, Almanya’daki durumun aksine, bu sistemler birleşmemiştir ve şu an başa baş gitmektedirler. Kırsal kooperatif sistemindeki birçok banka isminde, kurucu babaları Raiffeisen’in ismini korurken, halk bankaları resmi isimlerinde kentsel kooperatif hareketinin kurucusunun ismini taşımakta ve bunlara Österreichischer Genossenschaftsverband (Schulze-Delitzsch) denilmektedir. Avusturya kooperatif bankalarının genel özelliği, bir kooperatifin standart konseptiyle örtüşmektedir. Kendi kendine yardım temel ilkesi, yerel insanların diğer yerel kastetmektedir. insanlara ödünç verilecek tasarruflara İkinci temel ilke dayanışmadır. 68 katkıda bulunmasını Bu ilkenin ana çıkarımını kooperatif bankalarının misyonlarında görmek mümkündür. Bu kooperatiflerin esas amacı, kurumları ve sahipleri için daha fazla kar elde etmek değil, ortaklarının ekonomik başarılarını arttırmak için onları desteklemektir (Ayadi, et all. 2010). Kendi kendine yönetim ilkesi kendini yerel kooperatif bankalarının bugün bile yasal olarak bağımsız kuruluşlar olmasında açıkça göstermektedir. Bu kooperatifler, işleyiş ilkelerini, kurallarını ve daha önemlisi kendi kendine yönetim haklarını belirleyen bir mevzuata dayanan özel bir yasal statüye sahiptirler (Ayadi, et all. 2010). Günümüzde bu iki kooperatif bankacılığı sistemi, Avusturya bankacılık sisteminin çok önemli unsurlarını yansıtmaktadır ve ülke çapında neredeyse tüm kasaba ve köylere kadar uzanmaktadır. Avusturya bankacılık sisteminin kendine has bir özelliği, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra uzun bir süre kamu iktisadi bankaları ve kooperatif bankalarının sistemin büyük bir kısmını oluşturması olmuştur. Hepsinin ortak ve en önemli amacı karı maksimize etmekten ziyade ortakmüşterilerini ya da sorumlu oldukları bölgelerdeki ekonomiyi desteklemek olmuştur. Son yirmi yıldır Avusturya merkez devleti büyük ölçüde bankacılık sektöründen ayrılmıştır. Ancak bugün bile karın maksimizasyonundan farklı amaçları paylaşan tasarruf bankaları ve iki kooperatif bankası büyük ölçüde Avusturya bankacılık sektörüne hakimdir. Birlikte ele alındığı zaman bu bankalar, tüm bankacılık aktiflerinin %50’sine sahiptir ve tüm kredi kuruluşlarının %78’ini kapsamaktadır (Ayadi, et all. 2010). Tablo 3.1 Avusturya’daki en önemli dört banka grubunun bankacılık kuruluşlarını ve toplam aktiflerini göstermektedir (www.oenb.at). Bütün gruplar bir bütün olarak ele alınmakta ve yabancı şubeleri ile iştirakleri hariç tutulmaktadır. Buna rağmen, bankacılık piyasasında iki kooperatif bankası grubunun en önemli aktörler olduğu gözlemlenmektedir (Ayadi, et all. 2010). 69 Tablo 3.1 Avusturya Bankacılık Sistemi* Ticari Bankalar Tasarruf Bankaları Raiffeisen Sektörü Volksbanken Sektörü Bankalar 50 55 549 68 Piyasa Payı (%)** 6 6 64 8 290.541 171.655 275.645 81.349 27 16 26 8 Toplam Milyon) Aktif (€ Toplam Aktif Payı (%)** * Tüm rakamlar 2009 ortalamasıdır. ** Yüzdeler 100’e tamamlanmamaktadır çünkü bu dört gruba ait olmayan bazı bankalar da sistemde bulunmaktadır. Kooperatif kuruluşlarının yapıları da farklılık göstermektedir. 541 yerel kooperatif bankası, Raiffeisenlandesbanken olarak adlandırılan sekiz bölgesel merkez bankası ve Raiffeisen Zentralbank (RZB) olarak bilinen bir büyük merkezi mali kuruluştan oluşan Raiffeisen grubu üç katmanlı bir sistemdir. 1927 yılında kurulan RZB bugünkü ismini 1989 yılında almıştır. Raiffeisen grubu ayrıca Avusturya ile Merkez ve Doğu Avrupa (MDA)’da pek çok sayıda mali ve mali olmayan diğer şirketleri de kapsamaktadır. Avusturya’da uzmanlaşmış mali hizmet sağlayıcıları olarak grup içindeki bu diğer kuruluşların rolü büyük ölçüde Almanya’daki DZ Bank’ın bağlı kuruluşlarıyla benzerlik göstermektedir ve birçoğunda RZB, sermaye payının büyük kısmını elinde bulundurmaktadır. Birçoğu kendi ülkelerinin en büyük bankaları arasında yer alan grubun yabancı şubeleri ve iştirakleri, başlangıçta tamamen RZB’ye ait olan ancak şu an yasal olarak ayrı bir kuruluş olan Raiffeisen International (RI) olarak bir arada sınıflandırılmaktadır. RI 2005 yılında hisseleri Viyana Menkul Kıymetler Borsasında listelenen halka açık bir şirkete dönüştürülmüştür (Ayadi, et all. 2010). RZB, sistemdeki bağlı bölgesel bankalara hizmet sağlayan, kendi alanında büyük ve önemli bir ticari bankadır. Buna paralel olarak, grubun bölgesel merkezi bankaları da yerel kooperatif bankalarına hizmet sunmaktadır. Mali kuruluşların üç katmanlı yapısı doğrultusunda, çeşitli bölgesel birlikler ile kooperatif bankaları federal birliğinden oluşan bir sistem mevcuttur. Bir birlikten beklenebilecek 70 fonksiyonların yanı sıra bunlar yerel kooperatif bankalarına danışmanlık hizmeti sağlamak ve bu kooperatiflerin Almanya durumunda olduğu gibi eşit olarak kapsamlı denetiminden sorumludur (Ayadi, et all. 2010). Halk bankaları (Volksbanken) Raiffeisen bankalarına göre daha küçük bir gruptur ve daha basit bir yapılanma göstermektedir. İki katmanlı bir mali kuruluşları bulunmaktadır. Birçok durumda hem yerel hem de bölgesel olarak hizmet veren yaklaşık 60 ilk derece Volksbanken bankalarının yanı sıra, Österreichische Volksbanken AG (ÖVAG) olarak adlandırılan büyük bir merkezi mali kuruluş bulunmaktadır. ÖVAG tamamen ya da kısmen Volksbanken Grubu’nun, sigorta şirketleri, konut finans bankaları, bilgisayar ve muhasebe merkezleri ve eğitim kuruluşları gibi mali ya da mali olmayan tali teşekküllerine sahiptir. Raiffeisen Bankacılık Grubu gibi Volksbanken Grubu da son yirmi yılda Merkez ve Doğu Avrupa’da (MDA) büyük sayıda bağlı kuruluş edinmiştir. Şu anda grup 9 MDA ülkesinde yaklaşık 600 bankanın işlem gördüğü bankacılık ortaklığının neredeyse tamamına sahiptir (Ayadi, et all. 2010). Önceden ÖVAG’ın işlevi kooperatif merkez bankası olmakla sınırlandırılsa da bu durum 1991 yılında ÖVAG’ın ticari banka olarak da işlem yapmaya başlamasıyla değişmiştir. Bu durumda ÖVAG tüm özel ve kurumsal müşterilerine hizmet vermekte ve aynı zamanda Viyana’daki kendi şube ağını sürdürmektedir. Bütün olarak değerlendirildiğinde, Raiffeisen Grubu’nun Avusturya kısmı 2009 yılı sonu itibariyle 541 kuruluştan oluşmakta ve yaklaşık 24.000 kişiyi istihdam etmektedir. Volksbanken Grubu ise yaklaşık 80 kuruluştan ve 6800 çalışandan oluşmaktadır. Avusturya kooperatif bankacılığı sistemi Almanya, İspanya ve İtalya kooperatif bankacılığı sistemleri ile karşılaştırıldığında bu sistemlerin hepsinin federal sistem (Verbundsysteme) olduğu görülmektedir. Ancak Avusturya’daki merkezi mali kuruluşların federal sistem içindeki ağırlığı diğer ülkelerinkinden daha fazladır. Bunun en önemli nedenlerinden biri Avusturya kooperatif ve tasarruf bankaları için Merkez ve Doğu Avrupa ticaretinin önemidir. 71 Yoğun dış aktivite, verimlilik ve esnekliğin arttırılması için karar oluşturma güçlerinin bir araya gelmesi gerekmektedir (Ayadi, et all. 2010). Avusturya kooperatif bankacılığı sisteminde mülkiyet yapıları oldukça karışıktır. Her iki kooperatif sisteminde de kooperatiflerin geleneksel unsurlarıyla anonim şirketlerin özellikleri gözlemlenebilir. Bu nedenle birçok yazar bu sistemleri hibrid sistemler (hybrid systems) olarak adlandırmaktadır. Söz konusu hibritleşme (melezleşme) sistemin her düzeyinde mevcuttur (Ayadi, et all. 2010). Yerel ya da birinci derece kuruluşlar kooperatiflerdir ve sahipleri ortaklarıdır. Ortaklar ve müşteriler arasında kesin bir uyuşum vardır. Kural olarak genel kurul toplantılarında bir kişi bir oya sahiptir ve ortakların hisselerinin serbestçe ticareti yapılamaz ancak nominal değerleri üzerinden itfa edilebilir ya da yönetimin uygun görmesi halinde diğer ortaklara devredilebilir. 1979 Avusturya Bankacılık Kanunu’nda 1986 yılında yapılan değişiklikle kooperatiflerin iki kısma bölünme seçeneği getirilmiştir. Bir kısım bankanın sahibi rolünü üstlenirken-ki böylece hukuki anlamda hala kooperatifken- diğer kısım günlük işlemlerle ilgilenen ve kooperatife ait olan bir şirket formunda olabilecektir. Bu seçeneği kullanan birçok tasarruf bankasının aksine, Raiffeisen Grubu’nda yer alan tek bir yerel kooperatif bankası bölünme yoluna gitmiştir (Ayadi, et all. 2010). Hala Raiffeisen sisteminde mevcut olan bölgesel kuruluşlar başlangıçtan itibaren kendi kendilerine kooperatif olurlarken, son yıllarda sekizinden dördü anonim şirket ortaklığına dönüşmüştür. Ancak hala hisselerinin çok büyük bir bölümü ilk derece kooperatifler tarafından elde tutulmaktadır (Ayadi, et all. 2010). Her iki sistemin en üst seviyesinde durum daha da karışıktır. RZB başlangıçtan itibaren bir anonim şirket ortaklığı olmuştur ancak hisseleri listelenmemiştir. Hisselerinin ezici çoğunluğuna bölgesel kooperatif bankaları ve bu nedenle dolaylı olarak yerel kooperatifler sahiptir. Ancak RZB’nin aksine, 72 iştiraki olan Raiffeisen International AG listelenmiştir ve Viyana Menkul Kıymetler Borsasında işlem gören en büyük ortaklıklardan birisidir. Hisselerinin dörtte üçü halen RZB tarafından tutulmakta olup kalan kısmı kurumsal yatırımcılar ve küçük hisse senedi sahipleri arasında dağılmaktadır (Ayadi, et all. 2010). Volkbanken Grubu’nun (ÖVAG) en üst düzeyindeki kuruluşu da anonim şirket ortaklığıdır. Hisselerinin neredeyse yarısından fazlasına halk bankaları birliklerine bir bağlı organizasyon sahiptir ve bu nedenle ilk derece kooperatiflerinin ve bunların ortaklarının çıkarlarını temsil ettiği düşünülebilir. ÖVAG’ın geriye kalan hisselerinin %25’ine Almanya DZ Bank, %10’una Victoria sigorta şirketi ve çok az payına da Fransız kooperatif bankacılığı grubu Banques Popularies ile perakende yatırımcıları sahiptir. ÖVAG tüzel kişilik (holding) olarak kendisinin Merkez ve Doğu Avrupa’daki geniş iştirak ağını yöneten Volksbanken International’ı (VBI) kurmuştur. ÖVAG, VBI’nın hisselerinin büyük bir kısmına (%51) sahiptir ve hisselerin %24.5’u uluslararası partner kuruluşlar olan DZ Bank/WGZ Bank ve Banque Centrale des Banques Populaires’e aittir (Ayadi, et all. 2010). Her düzeydeki kooperatif bankalarının düzenleme ve denetlemesi Avusturya’daki diğer tüm bankalara uygulanan sistemden farklı değildir. Kooperatif bankaları da tüm ilgili tedbir kurallarını uygulamak zorundadır ve şirketlerin vergilendirilmesi kurallarıyla iş kanunu hükümlerine tabidir. Mali durumları göz önünde bulundurulduğunda, her ne kadar Avusturya kooperatif bankaları kar odaklı şirketler olmasalar da bir grup olarak ekonomik ve mali açıdan oldukça başarılıdır (Ayadi, et all. 2010). 1.3. Fransa Kooperatif Bankaları Fransa’da ilk olarak güney-doğu bölgesinde 1870’lerde ortaya çıkan kooperatif bankası Banque Popularie (BP), İtalya’daki Luzatti ve Almanya’daki 73 Schulze-Delitzsch’den etkilenmiştir. Ülkede tek karşılıklı kuruluş pozisyonuna rağmen BP, bölgesel sınırlarını 20. Yüzyılın sonuna kadar korumuştur. Crédit Mutuel (CM), 19. yüzyılın sonlarına doğru komşu Almanya’daki Raiffesine hareketinden etkilenen Alsace-Lorraine bölgesinde, hanelerin finansman ihtiyaçlarını sağlamak amacıyla oluşturulmuş ve ilk yerel şubesi “Caisse Locale” 1882’de kurulmuştur. Crédit Agricole (CA) da 1890’larda esas olarak tarım sektörüne kredi sağlamak için kurulmuştur. İlk karşılıklı tarımsal kredi kuruluşu Jura bölgesinde 1885 yılında kurulmuştur. Daha sonra 1894’te yerel bankalar ve 1899’da bölgesel bankalar için oluşturulan bir dizi mevzuat bu kooperatiflerin yasal çerçevesini belirlemiştir (Ayadi, et all. 2010). Başlangıçta kooperatif bankaları özellikle 1920’lerin ortalarında artan devlet müdahalesi sonucu özel sektörün gerilemesi sırasında çoğalmıştır. İkinci Dünya Savaşını takiben, bir dizi yasa katı yatırım faaliyetleri yürüterek, uzun vadeli varlıklara yatırım yaparak ya da mevduat bankası olarak ulusal bankacılık sektörünün uzmanlaşmasını gerektirmiştir. Büyük ticari bankalar savaştan hemen sonra kamusallaştırılmıştır. Kooperatif bankalarını da içeren sektörün tamamı, yalnızca devlet tahvillerinin alınmasında kullanılabilecek mevduatların toplanması, ülke altyapısının yeniden inşa edilmesi ve modernleştirilmesi için fonların kamu harcamalarına etkili bir şekilde yönlendirilmesi görevi verilerek dolaylı olarak devlet kontrolü altına girmiştir. 1947 yılında kooperatiflerin statüsüne ilişkin yasa Fransız kooperatiflerinin kurulması direktifini vermiştir (Ayadi, et all. 2010). 1950 ve 1960’larda bu kısıtlamaları azaltacak reformlar yapılmaya çalışılmıştır. Ancak, kamu mülkiyeti ve kısıtlamalar 1984 Bankacılık Kanununa kadar zarar görmeden devam etmiştir. Yeni kanun tüm bankaları aynı kurallara tabi tutarak yatırım ve mevduat faaliyetleri arasındaki ayrımı gidermiştir. 1990 ve 2000’lerde Fransa Para ve Finans Kanunu değişikliklerini de içeren başarılı değişiklikler, sektörün özelleşmesini ve konsolidasyonunu harekete geçirerek bir bütün olarak bankacılık sektörünün serbestleşmesine neden olmuştur (Ayadi, et all. 2010). 74 Kooperatif bankaları son yirmi yıldır, faaliyet ölçeklerinin büyümesi ve birleşmeler ve satın alma yoluyla coğrafi alanlarının artması sonucunda daha da önemli hale gelmiştir. CA, geleneksel bankacılıktan toptan bankacılık, portföy yönetimi ve sigorta hizmetlerine açılarak, hem yerel hem de küresel olarak en büyük bankalardan biri olmuştur. 2003 yılında Crédit Lyonnais’in satın alınması bu gelişmeye katkı sağlamıştır. Grup şuanda Fransız ekonomisinin önde gelen finansman sağlayıcılarından biridir ve KOBİ’lerin finansmanının %30’unu karşılamaktadır (Ayadi, et all. 2010). CM’e gelince, 1998 yılında Crédit Industriel et Commercial (CIC)’in satın alınması sadece KOBİ ve müşteri kredilerinde değil aynı zamanda tasarruf ürünleri ile konut ve kaza sigortası işlemlerini arttırarak grubun pazar payında artışa neden olmuştur. BP Grubu da son yıllarda önemli satın almalar yoluyla faaliyet alanını genişletmiştir. Grup ilk olarak 1999’da yatırım bankası ve faktöringde küresel lider olan Natexis’in yönetimini ele geçirmiş; 2003 yılında bir başka kooperatif kredi kuruluşu olan Crédit Cooperatif ve Crédit Mututel Maritime’ı satın almış; 2004 yılında ticari kredi sigortasında küresel bir lider olan Coface’da büyük bir pay almış; Merkez ve Doğu Avrupa’da yoğun faaliyetleri olan Avusturya Volksbank International (VBI)’dan kısmi bir pay edinmiştir (Ayadi, et all. 2010). Fransa kooperatif bankacılığı sistemindeki en önemli büyüme, satın alınan kuruluşların konsolidasyonunun toplam aktifler ve şube sayısında sıçrayışa neden olduğu 2004-2006 yılları arasında gözlemlenmektedir. Kalkınma ve büyüme stratejileri sonucunda Fransa kooperatif bankacılığı sektörü diğer birçok Avrupa ülkesindekinden daha baskın hale gelmiştir. 2008 sonu itibariyle, üç kooperatif bankası ülkedeki tüm kredi kuruluşlarının toplam kredi ve mevduatlarının yarısından fazlasını temsil edecek duruma gelmiştir. Tablo 3.2 bu büyümenin büyük ölçüde 2003 yılında CA’nın Crédit Lyonnais (LCL)’i satın almasından 75 kaynaklandığını göstermektedir. CM Grubu da aynı zamanda KOBİ kredileri ve kredi piyasasındaki payını arttırarak önemli hale gelmiştir (Ayadi, et all. 2010). 76 Tablo 3.2 Fransız kooperatif bankalarının piyasa payları Varlıklar Özel Krediler Özel Mevduatlar BP CA CM Toplam BP CA CM Toplam BP CA CM Toplam 1998 %5.5 %12.6 %7.8 %25.9 %7.5 %19.4 %8.7 %35.6 %6.4 %25.7 %10.9 %42.9 2003 %5.9 %21.9 %8.9 %36.7 %8.6 %28.9 %10.5 %48.1 %8.3 %30.6 %11.2 %50.1 2008 %5.6 %24.7 %8.1 %38.3 %8.2 %31.3 %13.2 %52.7 %7.6 %36.4 %11.8 %55.7 Kaynak: Banque Populaire, Crédit Agricole ve Crédit Mutuel 77 Diğer gelişmiş ekonomilerde olduğu gibi Fransız kooperatif bankacılığı sistemindeki bu gelişmenin en büyük tehdidi 2007 yılında başlayan mali kriz olmuştur. Fransa’daki bankaların kayıpları ve nominal değerlerindeki azalış etkili olmuş ancak ABD, İngiltere, Almanya ve İsviçre gibi güçlü ekonomilerle karşılaştırıldığı zaman görece daha ılımlı kalmıştır. Üç kooperatif grubu için en büyük kayıp CA’nın yatırım bankacılığı kolu olan Calyon ile BP ve Caisse d’Epargne’nın yatırım ve mali hizmetler kolu olan Natixis’den kaynaklanmıştır. Düzenleyici makamların ek sermayelerin arttırılması talebi üzerine Fransa’daki birçok banka dış fon temin etmiştir. Her üç Fransız kooperatif bankası da krizin en güçlü olduğu Ekim 2008 döneminde kamu bankası sermaye yapısının yeniden düzenlenmesi aracı olarak yeni kurulan Société de Prise de Participations de l’Etat (SPPE)’den kamu fonu temin etmiştir.3 Tüm bankalar 2009 yılının sonu ve 2010 yılının başında SPPE’ye olan borçlarını ödemek için adım atmıştır.4 Ayrıca mevcut durum büyümeyi devam ettirme şansı da sunmuştur. CM Citibank’ın Almanya’daki satış kolunu satın almış (Şuan da Targobank olarak bilinmektedir) ve tüketici kredi ürünlerinde uzmanlaşmış Cofidis’in hissesinin büyük kısmını elde etmiştir. BP, HSBC Fransa’nın bölgesel iştiraklerinin ve şubelerinin tamamına sahip olmuştur. Grup ayrıca 2009 yılında Fransız yetkili makamlarının onayı ile Caisse d’Epargne ile birleşmesini tamamlamıştır. Yeni grup BPCE CA’nın şube ağı büyüklüğüne ulaşarak Fransa’nın en büyük bireysel bankalarından biri olmuştur. CA 2009 yılında varlık yönetim işlemlerini Société Générale ile birleştirmiş ve yeni kuruluş olan Amundi’nin çoğunluk mülkiyeti kendisine verilmiştir. CA Grubu aynı zamanda Ekim 2009’da sadece online banka olan Bforbank’ı kurmuştur (Ayadi, et all. 2010). SPPE çeşitli sermaye araçlarıyla destek sağlamak için 40 milyar € varlık ile kurulmuştur. Şirket 6 bankaya toplam 10.5 milyar € ikinci derecede borç sağlamıştır. Plan kapsamında CA ikinci derecede borç biçiminde 3 milyar €, CM 1.2 milyar € ve BP 950 milyon € almıştır. BP 2009 yılında Caisse d’Epargne ile birleşme sırasında 5 milyar € ek borç almıştır. 4 CA ve CM Ekim 2009’da tüm SPPE borçlarını ödemiştir. Yeni oluşturulan Banque Populaire ve Caisse d’Epargne Grubu (BPCE) Mart 2010’da ilk borcu olan 1 milyar €’yu ödemiştir. 3 78 Her üç kuruluşun ortaklarına “bir ortak bir oy” prensibini uygulamasıyla, kooperatif bankalarının yönetimi ortak merkezli olmaya devam etmektedir. Borsaya kayıtlı hisseler oy hakkından yoksundur. Ortaklar kendilerine bankaların tüzük ve yasal çerçeveleri tarafından belirlenen yıllık temettü hakkı veren hisseleri satın alırlar. Kooperatif bankalarının, karlarının bir kısmını rezerv olarak ayırma yükümlülükleri bulunmaktadır (Ayadi, et all. 2010). CA ve CM, yerel, bölgesel ve ulusal katmanlarıyla üç aşamalı bir yapı sergilerken, BP iki aşamalı (bölgesel ve ulusal) bir yapıya sahiptir. Aslında her üç organizasyonda yerel kuruluşlar (BP’nin durumunda bölgesel kuruluşlar) merkezlere, yerel kuruluşların üstünde önemli bir yetki sağlayan hazine ve risk yönetimi, karşılıklı destek, yatırım faaliyetleri, borç düzenlemesi ve grup temsili gibi bir dizi görevi devretmiştir (Ayadi, et all. 2010). CA’nın ağ yapısında 2500 yerel banka (caisses locales), 39 bölgesel banka (caisses regionales) ve bir merkez kuruluş (Crédit Agricole S.A) bulunmaktadır. CA’nın mülkiyet yapısı diğer kooperatif gruplarından farklılık gösterebilir çünkü merkez ve 13 bölgesel banka menkul kıymetler borsasında kayıtlıdır. Mülkiyet açısından bölgesel bankalar yerel bankaların finansmanını sağlarken, bir yandan da ulusal organın çoğunluk mülkiyetine sahiptir (Ayadi, et all. 2010). CM’nin ağ yapısı ise üç aşamalı aşağıdan yukarıya bir yaklaşıma göre düzenlenmiştir. Yerel kuruluşlar bankacılık hizmetleri vermekte, mevduat toplamakta ve kredi tesis etmektedir. Tüm bu yerel bankalar ortaklarına aittir. Bölgesel kuruluşlar, Fédérations ya da Caisses Fédérales, yerel yöneticilerin eğitimi, iş geliştirme ile yerel kuruluşların temsili ve kontrolüyle ilgilenmektedir. Bölgesel merkezlerin bir kısmı kendi aralarında bir ittifak (alyans) oluşturmuşlardır ve en büyük federasyon olan Caisse Fédéral de Crédit Mutuel Centre Est Europe (CMCEE) etrafında birleşme sürecindedir.5 Son olarak grup seviyesindeki Merkezi Strasbourg’da olan CMCEE grubun faaliyetlerinin neredeyse üçte ikisini temsil etmektedir. Grubun geri kalanı, Crédit Mutuel Arkea ve Crédit Mutuel Nord Europe olmak üzere iki 5 79 entegrasyona, grup için borç dağıtan, risk yönetimi ile ilgilenen, likiditeyi yöneten ve karşılıklı destek sağlayan bir dizi ulusal kuruluş (Confédérations) ile ulaşılmaktadır.6 Diğer iki kooperatif kuruluşundan farklı olarak BP’nin ağ yapısı iki düzeyden oluşmaktadır ve yerel katmanı yoktur. Caisse d’Epargne ile birleşmeden ötürü bazı detaylar değişse de grubun ana yapısı devam etmektedir. Birleşme öncesinde bölgesel katmanda 20 Banques Populaires bulunmakta iken birleşme sonrasında 17 bölgesel Caisses d’Epargne’nin eklenmesiyle bölgesel banka sayısı artmıştır. Banque Fédérale des Banques Popularies (BFBP) olarak bilinen grubun ulusal merkez kuruluşu tamamen bölgesel kuruluşlara aittir. Ulusal merkezi kuruluş, hazine ve risk yönetimi, toptan satış, yatırım ve uluslararası faaliyetler gibi merkezileştirilmiş fonksiyonlarının dışında yasal olarak bağlayıcı bir karşılıklı destek sistemi de sunmaktadır (Ayadi, et all. 2010). Sonuç olarak, Fransız kooperatif bankaları ülkenin bankacılık sektörünün önemli bir kısmını temsil etmektedir. Yönetim yapılarındaki farklılıklara rağmen, her üç kuruluş da özellikle likidite yönetimi ve karşılıklı destekte şebeke içi yoğun işbirliği ile merkeziyetçi bir yapı sergilemektedir (Ayadi, et all. 2010). 1.4. Hollanda Kooperatif Bankaları Hollanda kooperatif bankaları, Almanya’da henüz kurulmuş olan kooperatif bankalarını örnek alan ve Friedrich Wilhelm Raiffeisen’ın görüşünden etkilenerek ilk kez çiftçi kredi bankalarının kurulduğu 19. yüzyılın sonunda oluşturulmuştur. ittifaktan oluşmaktadır. Geriye kalan federasyonlar ise bölgesel düzeyde bağımsız olarak hareket etmektedir. 6 Banque Fédérative du Crédit Mutuel borç dağıtmakta ve uzmanlaşmış iştirakleri için holding şirket gibi hareket etmektedir. Confédération Nationale du Crédit Mutuel amaçların geliştirilmesi ve temsili için grubun merkez kuruluşu olarak hareket etmektedir. Son olarak Caisse Centrale du Crédit Mutuel ise likiditeyi yönetmekte ve tüm grup için karşılıklı destek sağlamaktadır. CMCEE ittifakı, ittifak içerisindeki yerel bankalara yönelik yasal olarak bağlayıcı bir destekleme sistemine sahiptir. 80 Bu bankalar, kırsal alanlarda çok az sayıda banka olduğu ve çiftçilerin krediye erişimleri çok sınırlı olduğu için tarımsal topluluklar şeklinde örgütlenmiştir. Bu bankaların başlangıçta beş ana ilkesi vardı: ortakların sınırsız sorumluluğu, ücretsiz gönüllüler tarafından yönetim, sermaye oluşumu için kullanılan karların dağıtılmaması, sınırlı coğrafi işlem bölgesi ve bir kooperatif merkez bankasının parçası olsalar bile yerel özerklik. Esas amaçları ise kar maksimizasyonundan ziyade kırsal nüfusun yaşam standartlarının ve ekonomik şartlarının iyileştirilmesi olmuştur (Ayadi, et all. 2010). Yerel kooperatif bankalarına hizmet edecek bir kooperatif merkez bankası fikri kooperatif bankacılığının çok erken dönemlerinde ortaya çıkmıştır. 1898 yılında bu şekilde iki banka kurulmuştur. Söz konusu bu merkez kuruluşlar ortak bankaların ölçek ekonomisinden yoksunluklarını gidermek amacıyla oluşturulmuştur. İlk aşamada iki merkez bankası kendi ortak bankalarına likidite yönetimi de dahil olmak üzere bankacılık hizmetleri sunmuş ve aynı zamanda 1920’lere kadar ortak bankalarının denetimiyle de ilgilenmişlerdir. Bankaların ortaklıkları ve her iki ağdaki banka sayısının gelişimi tablo 3.3’de verilmiştir. 1950’ye kadar ortak banka sayısı 1300’ü aşmıştır (Ayadi, et all. 2010): Tablo 3.3 Hollanda kooperatif bankalarının gelişimi (Ayadi, et all. 2010): 1900 1930 1950 1970 Ağdaki Ortak 67 bankalarının sayısı 1286 1314 1228 Yerel 4 bankaların Ortak sayısı (x1000) 228 289 631 81 Rabobank 1972 yılında bu iki kooperatif merkez bankasının birleşmesiyle oluşturulmuştur. Başlangıçta esas olarak tarım sektörü bankası olan Rabobank tam kapsamlı finansal hizmetler sunucusuna dönüşmüş ve kentsel alanlara uzanmaya başlamıştır. Bankanın genişlemesi ( varlık tabanı, mevduatlar, yönetim altındaki fonlar ve faaliyet aralığı) tablo 3.4’de özetlendiği gibi oldukça önemli olmuştur: Tablo 3.4 Rabobank profilinin gelişimi (Ayadi, et all. 2010): 1994 1997 2000 2003 2006 2008 Toplam piyasa payı (%) Toplam varlıklar 23.6 27.1 29.8 27.4 30.1 27.4 Özel krediler 22.8 26.1 22.6 24.0 30.5 34.0 Müşteri mevduatları - 31.8 36.4 34.9 35.5 35.5 Yapısal Göstergeler Personel 34.452 40.927 49.711 50.849 50.573 60.568 Ortak bankalar 595 481 397 328 188 153 Ortaklar (x1000) 615 525 550 1.360 1.641 1.707 Müşteriler (x1000) Kaynak: Rabobank 3.500 6.000 9.000 9.000 9.000 9.500 Ortak bankalar arasındaki birleşmelerden ötürü bireysel kooperatif bankalarının sayısında 1997 yılından itibaren her yıl düşüş olmuştur. 1997 yılında 481 olan ortak banka sayısı 2008 yılına gelindiğinde 153’e düşmüştür. Ayrıca şube sayısı 1823’ten 1112’ye düşmüştür. Toplam varlıklar 1994 yılında 122 milyar € iken 2008’in sonunda 600 milyar €’ya yükselmiştir ve özel sektör kredileri 80 milyar €’dan yaklaşık 410 milyar €’ya ulaşmıştır. Net kar ise 1 milyar €’dan 3 milyar €’ya yükselmiştir. Rabobank mortgage piyasasının %30’u, perakende tasarruf piyasasının %43’ü ve KOBİ bankacılığı piyasasının ise yaklaşık %40’ını elinde bulundurmaktadır. Gıda ve tarım sektöründeki pazar payı ise %85’ten fazladır (Ayadi, et all. 2010). 82 Rabobank ve ortak bankaları 1990’larda borsa piyasasında halka açık duruma dönüşme seçeneğini reddeden tamamen kooperatif bankalarıdır. Rabobank Grubu üç bölümden oluşan bir yapıya sahiptir: yerel ortak bankalar, Rabobank Nederland (ağın merkez bankası) ve Rabobank Nederland’ın çeşitli iştirakleri. Rabobank ağı, ortak bankalarına geniş kapsamda hizmet veren güçlü bir merkez bankası (Rabobank Nederland) ile uç bir kooperatif bankacılığı modeli sergilemektedir. Rabobank’ın tamamı, kendi bilanço sorumluluklarıyla bireysel olarak tüzel kişilik olan 153 yerel ortak bankaya aittir. Bu ağ yapısı içerisinde iki düzeyde ortaklık mevcuttur: yerel ortak bankalar Rabobank Nederland’ın ortağıdır ve her ortak banka kendi bölgesinde ortaklara sahiptir. Hem ortak bankalar hem de Rabobank Nederland doğası gereği tamamen kooperatiftir (Ayadi, et all. 2010). Lisanslı kredi kuruluşları olarak tüm yerel ortak bankalar ve Rabobank kooperatif bankaları olmalarına rağmen, bunların çoğu iştirakleri kooperatif değildir ve Hollanda yasasına göre özel ya da halka açık şirket olarak kurulmuşlardır. Ancak hepsinde Rabobank tek ya da çoğunluk hissedarıdır. Rabobank Grubu’nun yapısı Şekil 3.1’de verilmiştir (Ayadi, et all. 2010): Şekil 3.1 Rabobank Grubu’nun Yapısı Yerel Üyeler Yerel Üyeler Yerel Üyeler Yerel Bankalar Yerel Bankalar Yerel Bankalar Rabobank Nederland İştirakler İştirakler 83 İştirakler Her ortak banka kendi içinde ayrı bir kooperatif bankasıdır ve yasal olarak bağımsızdır. Yani hiçbiri Rabobank Nederland’ın şubesi değildir. Ortak bankalar Rabobank Nederland’ın ortak sahipleridir. Merkez bankası ve yerel ortak bankalar arasındaki iki yönlü ilişki, Rabobank’ın ayrı kooperatif bankalarından oluşan entegre bir grup olduğu anlamına gelmektedir. Rabobank Nederland hem ortak bankaları ve onların müşterilerinin hem de Rabobank’ın kendi müşterilerinin çıkarı için birçok rol oynamaktadır: − Ortak bankalar için bir merkez bankası olarak hareket etmekte ve ortak bankaların mevduat ve kredi akışındaki fazlanın ve açığın dengelenmesi ve likidite gereksinimlerine yardım etmektedir. − Kendi içinde, hem toptan satış ve perakende hem de yerel ve uluslararası işlerle ilgilenen bir bankadır. − Ortak bankalara ürün geliştirme, hazine ve risk yönetimi gibi unsurları içeren önemli bir hizmet sağlayıcısıdır. − Ortak bankalar üzerinde merkezi denetleme rolüne sahiptir ve Hollanda’daki Rabobank da dahil olmak üzere tüm bankaların denetçisi olan De Nederlandsche Bank tarafından kendisine bu konuda yetki verilmiştir. − Ortak bankalara ve hem Rabobank’ın hem de ortak bankaların müşterilerine hizmet veren iştirakler için bir holding şirketi olarak hareket etmektedir. − Pazarlama, ofis arkası yönetim ve iç denetim gibi hizmetler için ortak bankaların dış kaynak kullanım partneridir. Ayrıca iç danışma servisi olarak da hareket etmektedir (Ayadi, et all. 2010). Ağ modelinin ayrılmaz bir parçası, Rabobank Nederland’ın kendisine De Nederlandsche Bank tarafından devredilen yetki çerçevesinde yerel ortak bankaların denetleyici şirketi olarak hareket etmesidir. Denetçi olarak Rabobank Çapraz Garanti Sistemi doğrultusunda ortak bankaların uyması gereken kuralları oluşturma gücüne ve yetkisine sahiptir. 84 Bu nedenle merkez kuruluş ve yerel bankalar arasında iki yönlü bir ilişki vardır: ortak bankalar kendileri üzerinde düzenleyici ve denetleyici güce sahip olan Rabobank’ın sahibidir ve onu etkileyebilir. Ayrıca, ortak bankalar Rabobank Nederland’ın onayı olmadan kendi şubelerini ve işlemlerini azaltamaz ya da arttıramaz (Ayadi, et all. 2010). Ortaklar yerel bankaların, aynı şekilde ortak bankalar da Rabobank’ın öz sermayesi üzerinde hiçbir hakka sahip değildir. Ortak bankalar Rabobank Nederland’ın öz sermayesinin hissedarlarıdır ancak kendilerine tahsis edemezler. Bankanın kendisinin ifade ettiği gibi “ hiç kimse Grubun öz sermayesi üzerinde hak iddia edemez. Rabobank Grubu hiç kimseye ait değildir; banka kendinin sahibidir.” Ortak bankalara kar payı ödenmemektedir. Bir bütün olarak grup için başlıca sermaye kaynağı dağıtılmayan karlardır ve karın en az %75’i rezerv olarak ayrılmalıdır. Karın çok az bir bölümünün sosyal faaliyetler için kullanılabilmesine rağmen ortaklara herhangi bir dağıtım yapılmamaktadır (Ayadi, et all. 2010). Yerel ortak bankalara bakıldığı zaman, ortak olmadan müşteri olmak mümkündür. Herhangi bir müşteri bankanın coğrafi alanında ikamet etmek ve banka personeli olmamak koşuluyla bankaya ortak olabilir. Ortaklığı arttırmak için oluşturulan ortak bir strateji sonucunda, 2000 yılında 550.000 olan ortak sayısı 2008 yılında 1.7 milyona yükselmiştir. Ortaklık sayısındaki artış doğrultusunda, ortaklara sağlanan kredilerin oranı 1994 yılında %14.3 iken 2008 yılında %25.6’ya yükselmiştir. 1998 yılından itibaren ortakların yasal yükümlülükleri ve görevleri yoktur ve sorumlulukları ortaklık paylarıyla sınırlıdır. Yani ortakların yükümlülükleri değil hakları vardır (Ayadi, et all. 2010). Rabobank Grubu’nun yerel bir bankasının ortağı olmanın çeşitli avantajları vardır: − Ortakların oy hakkı vardır, − Bankalarının yönetim ve denetim kurullarına seçilebilirler, 85 − Genel Kurul toplantılarına katılabilir ve oy kullanabilirler, − Bazı ürün ve hizmetlerde (sağlık sigortası gibi) ortak indiriminden yararlanabilirler, − Ortakların %10’unun isteği üzerine Genel Kurulu toplantıya çağırabilirler (Ayadi, et all. 2010). Rabobank modelinde, tüm yerel ortak kooperatif bankaları Denetim Kuruluna sahiptir. 2004 yılından itibaren ortak bankalar iki alternatif yönetim modelinden birini seçebilmektedir: Ortaklık Modeli ve İdari Model. Ortaklık modelinde, yerel bankanın yönetim kurulu, ortaklar (bir ortak bir oy ilkesi doğrultusunda) ve Denetim Kurulu tarafından atanan bir profesyonel yönetici tarafından seçilen kişilerden oluşmaktadır. Stratejik öneme sahip tüm kararlar, bütün ortakların oy hakkına sahip olduğu Genel Kurul toplantılarında alınmaktadır. Denetim Kurulu üyelerini atamaktadır. Genel Kurul, İdari modelde ise, her banka Denetim Kurulunun nezaretinde işleyen bir Yönetim Kuruluna sahiptir. üyesi, ortaklar tarafından seçilmemektedir. Kurulun hiçbir Ancak bu modelde, bankanın ortaklardan oluşan bir Üyeler Konseyi kurması gerekmektedir. Bu organ Genel Kurulun gücünü üstlenmektedir (Ayadi, et all. 2010). Rabobank Nederland’ın idari yapısı Şekil 3.2’de özetlenmiştir. Bu yapıda dört ana unsur bulunmaktadır: 1- Yönetim Kurulu- Denetim Kurulu, Merkezi Temsilciler Meclisi ve Genel Kurula rapor verir 2- Denetim Kurulu- Yönetim Kurulunu, Rabobank’ın ve iştiraklerinin genel işlerini denetler ve Yönetim Kurulu üyelerini atar. 3- Merkezi Temsilciler Meclisi (CDA) 4- Genel Kurul 86 Ortak bankalar coğrafi olarak 12 bölgede örgütlenmiştir ve her birinin 12 ile 20 arasında ortak bankası bulunmaktadır. Şekil 3.2 Rabobank’ın idari yapısı (Ayadi, et all. 2010). Yerel Banka Yerel Banka RDA Yerel Banka RDA CDA Genel Kurul atar Yönetim Kurulu Denetim Kurulu atar Ortak bankalar Bölgesel Temsilciler Meclislerine (RDA) temsilci gönderir ve her RDA, Rabobank Parlamentosu olarak kabul edilen ve ortak bankalar için üstün bir istişare organı olan Merkezi Temsilciler Meclisini (CDA) oluşturan bir kurula sahiptir. CDA yılda dört kez toplanır ve Rabobank Nederland için genel grup stratejisi ile tüm ortak bankalar için genel bağlayıcı kural ve tavsiyeleri oluşturmaktadır. Ayrıca Yönetim ve Denetim Kurulları için kılavuz niteliğinde ilkeleri belirlemektedir. Yani CDA, Rabobank Grubu’nun içerisindeki en önemli organdır (Ayadi, et all. 2010). 87 Rabobank Nederland’ın yıllık genel kurulunda oylama; bilanço toplamları, ortak bankaların ana sermaye pozisyonları ve ortak bankaların ticari sonuçlarını içeren bir formüle göre hesaplanan “Hissedar Rasyo”larına göre yapılmaktadır. Bu rasyo, bireysel ortak bankaların değişen durumlarını yansıtması amacıyla her üç yılda bir yeniden hesaplanmaktadır. Genel Kurul, Denetim Kurulunu atar, Rabobank Nederland Birliği Sözleşmesi hükümlerini kabul eder ya da değişiklik yapar, yıllık hesapları kabul eder, karı tahsis eder ve RDA’lar ile CDA’nın usulleri ile teşkilatına yönelik yönetmelikleri kabul eder (Ayadi, et all. 2010). Avrupa’daki diğer kooperatif bankalarında olduğu gibi bankacılık krizi performansı etkilemiş ancak kooperatif bankacılığı sektöründeki etkisi Rabobank’ın güçlü sermaye yapısından dolayı ciddi olmamıştır. Rabobank, Hollanda’da kriz sırasında hükümet yardımına ihtiyaç duymayan tek büyük banka olmuştur. Buna rağmen, 2009 yılında resesyondan ötürü bireysel kredi talebindeki düşüş sonucunda kar %17 azalmıştır. Sonuç olarak, Hollanda’daki kooperatif bankacılığı sektörü, başlangıçtaki şirket bankacılığına dönüşme ve uluslararası yatırım bankacılığına atılma girişimlerine rağmen geleneksel kooperatif değerlerini ve iş felsefesini sürdürmüş ve istikrarlı bir büyüme göstermiştir. Oldukça entegre olan ve banka, merkez bankası ve denetim kurumu rollerini içeren yönetim yapısı neredeyse dünyada tektir (Ayadi, et all. 2010). 1.5. İspanya Kooperatif Bankaları İspanya’da ilk kredi kooperatifleri Almanya’daki Raiffeisen modelinde kurulan kooperatiflerden etkilenerek 1865 yılında Madrid’de kurulmuştur. İlk kırsal kredi kooperatifleri ise sonradan 20. yüzyılın başlarında oluşturulmuştur. Kredi kooperatiflerinin gelişimi ilk yıllarda oldukça hızlı olmuş ve 1936 yılında toplam sayıları bine ulaşmıştır. Ancak İspanya Sivil Savaşı sırasında ve sonrasında 88 bu kuruluşlar ortadan kaldırılmıştır. 1977 yılında kayıtlı kırsal ve kentsel kredi kooperatiflerinin toplam sayısı 200 olmuştur (Ayadi, et all. 2010). 1980’lerde AB Bankacılık Direktiflerinin uygulanması amacıyla yapılan yasal reformları takiben, İspanya kredi kooperatifleri düzenleme ve denetleme konularında diğer tüm kredi kuruluşları gibi 13/1989 sayılı Kredi Kooperatifleri Kanunu’na göre işlemiştir. Kredi kooperatiflerine uygulanan tek fark bu kooperatiflerin kilit özelliğini oluşturan karın değerlendirilmesi hususu olmuştur. Kanuna göre, tüm karın beşte biri yedek akçe ( Fondo de Reserva Obligatorio) olarak ayrılır ve %10’u eğitim teşviki ve diğer sosyal faaliyetler için sosyal fona (Fondo de Educacion y Promocion) aktarılır (Ayadi, et all. 2010). 1989 yılında bazı kırsal kredi kooperatiflerinin katılımıyla Caja Rural Grubu kurulmuştur. Bu grup ortakları için bilgi teknolojileri, veri sistemleri, sigorta ve yatırım hizmetleri gibi yinelenebilir hizmetleri merkezi bir yerde toplamıştır. Bu hizmetlerin etkili bir şekilde sunulması için Caja Rural Grubu merkezi bir finans kuruluşu olan Banco Cooperativo Espanol aracılığıyla çalışmaktadır. Bu merkezi organ uzmanlaşmış finansal hizmetler, merkezi bilgi teknolojisi ve sigorta hizmetleri gibi merkezi finans hizmetlerini sunmaktadır. Mart 2010 itibariyle 76 adet kırsal kredi kooperatifi ile 4 adet kentsel ve profesyonel kooperatif mevcut bulunmaktadır. Bu kuruluşların hepsi, tüm grubun temsilci organizasyonu olarak hareket eden Kredi Kooperatifleri Milli Birliği (UNACC)’ne bağlıdır. Şekil 3.3’de grubun yapısı verilmiştir (Ayadi, et all. 2010): 89 Şekil 3.3 İspanya kooperatif sisteminin yapısı Grupo Caja Rural Banco Cooperativo Espanol Kooperatif Bankacılığı Bilgi Teknolojileri Sigorta Hizmetleri Kırsal Kredi Kooperatifleri Kentsel Kredi Kooperatifleri Profesyonel Kredi Kooperatifleri UNACC Kaynak: UNACC İspanya bankacılık sistemi kooperatif ve tasarruf bankalarının perakende bankacılık hizmetlerinde piyasa paylarının artmasıyla son yıllarda büyük bir değişime tanıklık etmiştir. Her iki kredi kuruluşunun da şube sayısı 1970’lerden itibaren yükseliş göstermiştir. Şube sayılarındaki artışa paralel olarak kredi kooperatifleri faaliyetlerini genişletmiştir ancak piyasadaki payı diğerlerine göre küçük kalmıştır. Yerli müşteri mevduatı ve kredileri açısından kooperatif bankalarının payı 1990 yılında krediler için %2.4’den 2009 yılının sonunda %5.3’e yükselirken, mevduatlar için %4.6’dan %6.9’a yükselmiştir. Tablo 3.5 ve 3.6’da İspanya bankalarının kredi ve mevduat piyasasında sahip oldukları paylar verilmiştir (Ayadi, et all. 2010). 90 Tablo 3.5 İspanya bankalarının kredi piyasasındaki pazar payları Toplam Krediler 1990 %50.4 %27.5 %2.4 %19.7 Ticari Bankalar Tasarruf Bankaları Kredi Kooperatifleri Diğer Kredi Kuruluşları 2009 %43.5 %48.0 %5.3 %3.3 Mortgage 1990 %25.2 %50.1 %1.4 %23.2 2009 %36.8 %55.7 %6.5 %0.9 Kaynak: İspanya Bankası Tablo 3.6 İspanya bankalarının müşteri mevduatlarında pazar payları Toplam Mevduatlar 1990 Ticari Bankalar Tasarruf Bankaları Kredi Kooperatifleri Diğer Kredi Kuruluşları %48.6 %42.8 %4.6 %4.1 Vadesiz Mevduat 2009 1990 %36.7 %56.1 %6.9 %0.2 %70.5 %25.7 %2.6 %1.2 2009 %51.3 %43.9 %4.4 %0.5 Tasarruf&Vadeli Mevduat 1990 2009 %39.3 %50.0 %5.4 %5.3 %32.6 %59.6 %7.7 %0.2 Kaynak: İspanya Bankası Tablo 3.5 aynı zamanda İspanya kredi kooperatiflerinin en önemli özelliğinin altını da çizmektedir. Günümüzde pek çok tasarruf bankası gibi kredi kooperatifleri, diğer kredi piyasalarından ziyade gayrimenkul ve inşaat sektörünün büyümesinden yararlanarak mortgage piyasasında ilerlemiştir. Tablo 3.6’da farklı mevduat ürünleri için verilen piyasa payları kredi kooperatifleriyle diğer bankalar arasındaki diğer bir önemli farkı da ortaya koymaktadır. Ticari bankalar vadesiz mevduatta önemli bir paya sahipken, kooperatif bankalarının tasarruf&vadeli mevduattaki piyasa payı toplam mevduat payından daha yüksektir. Kooperatif bankalarının mortgage piyasası ve uzun vadeli mevduatlardaki avantajı, müşterileriyle geliştirdikleri yakın ilişkiden kaynaklanmaktadır. Kooperatif bankaları nüfusu daha az yoğunlukta olan bölgelerde daha aktif rol oynamaktadır. Özellikle nüfusu yoğun olan kentsel bölgelerde ise ticari bankalar daha fazla temsil edilmektedir (Ayadi, et all. 2010). Sektörde rekabetin artmasına bağlı olarak, kooperatif bankaları da dahil olmak üzere çoğu bankanın gelirleri son yıllarda düşmüştür. Kooperatif bankalarının net faiz marjının toplam varlıkların içindeki payı 1985 yılında %1.1 91 iken 2009 yılında bu oran %0.4’e düşmüştür. Kötüye doğru giden trende rağmen kooperatif bankaları rakiplerinden daha yüksek nispi gelirini devam ettirmiştir. Bunun sebebi ise daha düşük fonlama maliyeti ve hanelere ve küçük girişimcilere kredi sağlamadaki geleneksel rolleri olmuştur (Ayadi, et all. 2010). Kredi kooperatifleri aynı zamanda yüksek sermaye düzeylerini sürdürerek tüm bankacılık sektörünün istikrarına da katkıda bulunmaktadır. Ortalama sermaye ve rezervlerinin toplam varlıklardaki payı 1990 ve 2009 yılları arasında yaklaşık %11,5 olarak sürmüştür ve bu oran ticari bankalar ve tasarruf bankalarının ortalamalarından daha yüksektir (Ayadi, et all. 2010). Sonuç olarak, İspanya kredi kooperatifleri müşterilerinin temel ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlamaya devam etmektedir. Nispi olarak yerli mevduat ve kredilerin küçük bir payını temsil eden bu bankalar daha uzak olan bölgelere erişim sağlayarak bu bölgelerde daha fazla mevcudiyet göstermektedir. 1.6. Finlandiya Kooperatif Bankaları Finlandiya’da ilk kooperatif kredi kuruluşu 20. yüzyılın başında ülkedeki kooperatifçilik hareketinin babası olan Hannes Gebhard tarafından Raiffeisen modeli örnek alınarak kurulmuştur. Başlangıçta yerel kuruluşlar ortaklarının mevduatlarının yanı sıra grubun merkez kuruluşu olan ve kamu fonlarını yerel kuruluşlara aktaran Kooperatif Toplulukları İkraz Fonu Limited Şirketi (OKO)’nden finansman temin etmişlerdir. 1920 yılında kuruluşlara ortak olmayan kişilerin mevduatlarını çekmek için müşteri tabanlarını genişletmelerine izin verilmiştir. Kısa bir süre sonra, karşılıklı olarak risklere karşı koymak için, gönüllülük esasına dayalı7 Kooperatif Bankaları Garanti Fonu kurulmuştur (Ayadi, et all. 2010). 1945 ve 1950 yılları arasında, Fin hükümetinin kredilerin dağıtılmasında aracı olarak kooperatif bankalarının kullanımını zorunlu hale getirmesiyle kooperatif 7 Garanti fonuna yasal olarak bağlayıcı şekilde katılım 1970’lerde getirilmiştir. 92 bankalarının faaliyetlerinde büyük bir artış olmuştur. Fin kredi kooperatifleri tarih boyunca genel olarak kırsal alanlarda küçük çiftçilere hizmet vermiştir. Bu dar kapsam ilk olarak 1950’lerde özellikle savaş sonrası yoğun kentleşmeye bağlı olarak piyasa paylarının geçici olarak düşmesine neden olmuştur. 1960’larda kredi kooperatifleri tüm nüfusa hizmet sağlayıp kentsel alanlarda da işlem yapmaya ve piyasadaki durumlarını düzeltmeye başlamıştır (Ayadi, et all. 2010). 1980’lerin sonunda Sovyetler Birliğinin yıkılmasıyla hem ekonomi hem de bankacılık sektörü zayıflamış ve önemli bir para devalüasyonu yaşanmıştır. Bu durum da 1990’larda bankacılık faaliyetlerinin ciddi şekilde azalmasına yol açmıştır. Yaşanan bu kriz bankacılık sektöründe büyük bir yeniden yapılanmaya gidilmesine ve çağdaş kooperatif modelinin doğuşuna neden olmuştur. Birçok küçük kooperatif bankası yeniden örgütlenmiş ve yeni bir konfederasyon oluşturmuştur. Yeni oluşturulan grup tasarruf bankalarını alarak krizden büyüyerek çıkmıştır. Ayrıca bir bütün olarak bankacılık sektörü daha fazla yoğunlaşmıştır. 2009 yılının sonunda, üç büyük bankanın- Nordea Bank AŞ, OP-Pohjola Kooperatif Grubu ve Pohjola Bank AŞ- toplam varlığı tüm bankacılık sektörünün dörtte üçünden fazlasını temsil etmektedir (Ayadi, et all. 2010). Hem krizin çözülmesi hem de Avrupa Birliği direktiflerinin uygulanmasına yönelik reformlar bankacılık sektörünün konsolidasyonunu kolaylaştırmıştır. 1997 yılında, grubun merkezi operasyonlarını tek bir kuruluş altında birleştiren OP Bank Grubu, grubun merkezi olarak kurulmuştur.8 Bununla birlikte, birleşmeler ve satın almalar (bunların bazıları düzenleyici makamlar tarafından zorunlu kılınmıştır) yıllar içerisinde ticari bankaların sayılarında düşüşe yol açmıştır. Kooperatif bankacılığı sektörü içerisinde söz konusu konsolidasyon mücadelesi yerel banka ve şube sayısının düşmesinde kendini göstermektedir. Yerel bankaların sayısı 1997 yılında 250 iken 2007 yılında 229’a düşmüştür. 2005 yılında OP Grubu sigortada lider olan Pohjola’nın çoğunluk hissedarı olmuştur. 2007 yılında bu iki grup OP- OP-Pohjola Grubunun yanı sıra kırsal alanlarda konuşlanmış 42 bağımsız yerel bankadan oluşan Fin Yerel Kooperatif Bankası Grubu ikinci bir kooperatif bankası grubunu oluşturmaktadır. 8 93 Pohjola Grubunu oluşturmuştur. Bu grup içerisinde, Pohjola Bank AŞ borsada işlem görmeye devam etmektedir.9 2001 yılında kooperatif bankaları ve kooperatif olarak kurulan diğer kredi kuruluşları hakkında kanun ile (1504/2001) sektörde reforma gidilmiştir10 Yeni hükümler doğrultusunda, OP-Pohjola Grubu Merkez Kooperatifine yerel bankaların likidite, borç ödeme gücü ve risk yönetimi uygulamalarını izleme ve denetleme görevi verilmiştir. Ayrıca, merkezi kuruluş ile yerel bankalar, birbirlerinin borçları ve taahhütlerinden müşterek olarak sorumlu oldukları bir konsolide grup oluşturmuşlardır. Söz konusu bu karşılıklı destek sistemi son derece entegre bir yapının önemini ortaya koymaktadır. Esasında, hiçbir yerel bankanın batmasına izin verilmemektedir yani ancak grup bir bütün olarak iflas edebilecektir. Likidite yönetimini yerel karar alma mekanizması ile birleştiren bu model Hollanda Rabobank modeline benzemektedir.11 Bugün OP-Pohjola Grubunun bankacılık ve yatırım kolunun yaklaşık 1.3 milyon ortağı vardır (bkz. Şekil 3.4). Mülkiyet yapısından anlaşılacağı üzere grubun son derece entegre bir yapısı vardır. Ortaklar doğrudan genel kurulda ya da belirli bazı kararlar için temsilcileri aracılığıyla oylama yaparak yetkilerini kullanırlar.12 Yerel kooperatif bankaları, grubun fon yönetimi ve hayat sigortası bölümlerine tamamen sahip olan merkez kooperatifin sahipleridir. Merkez kuruluş aynı zamanda yatırım bankacılığı kolu olan Pohjola Bankasının çoğunluk oyuna sahiptir (Ayadi, et all. 2010). Grubun merkezi olan OP-Pohjola Group Central Cooperative toplam oyların %56.9’u ile etkili bir kontrole sahip iken yerel bankalar %13.2’ye sahiptir. Geri kalan %30’luk kısım ise diğer hissedarlara aittir. 10 Bunun yanı sıra, kooperatif kuruluşlarıyla ilgili ortaklık, ortakların sınırlı sorumluluğu, birleşme, iç yönetim yapısı, genel yönetim yapısı gibi genel hükümler Kooperatif Toplulukları Yasasında ortaya konulmaktadır. 11 Bazı yerel kooperatif bankaları oluşturulan bu yeni ve aşırı entegre gruba katılmamayı tercih etmiştir. 12 Ortakların en önemli görevi 220 yerel bankanın denetim kurulu üyelerini eşit oy hakkıyla seçmektir. Denetim kurulları ise yönetim kurulu üyelerini seçer ve yönetim kurulu ile yerel bankaların strateji ve politikalarını denetler. 9 94 Şekil 3.4 OP-Pohjola Grubu’nun organizasyon yapısı Ortaklar (1.3 milyon) ↓ %100 ↓ Yerel Bankalar %100 (220) ↓ % % 14 hisee OP-Pohjola Grubu Merkez Kooperatifi ↓ %100 - YB Denetimi - Ürün Geliştirme - Diğer Görevler ↓ %100 %14 hisse % 13 oy %30 hisse % 57 oy OP Fon Yönetimi Ltd. Şirketi OP Hayat Sigortası Ltd. Şirketi Helsinki OP Bankası AŞ. Diğer İştirakler -Bankacılık Pohjola Bankası AŞ. - Yatırım - Non-life Sigorta 1997’de yapılan reformları takiben, OP-Pohjola Grubunun piyasa payı görece tutarlı kalmayı sürdürmüştür. Tablo 3.7’de görüldüğü gibi toplam varlıkların beşte biri ile toplam kredi ve mevduatların üçte birine sahiptir. Grubun hayat sigortası dışındaki sigorta faaliyetleri (non-life insurance) Pohjola ile birleştikten sonra önemli derecede artmış ve 2007 yılında piyasadaki payı %25’e ulaşmıştır. Grup aynı zamanda tamamen sahip olduğu iştiraki OP Yaşam Sigortası A.Ş. aracılığıyla 95 yaşam sigortası ürünlerinde de lider olmuştur ve piyasadaki payı %30’u bulmaktadır (Ayadi, et all. 2010). Tablo 3.7 OP-Pohjola Grubu’nun piyasa payları 1997 2002 2007 Varlıklar %21.7 %19.1 %22.8 Krediler %30.8 %31.4 %31.1 Mevduatlar %31.0 %32.7 %32.4 İşletme kredileri %25.5 %26.4 %25.7 Kaynak: OP-Pohjola Ürün yelpazesini genişletmesi ve borsada işlem gören şirketleri kendine dahil etmesine rağmen OP-Pohjola Grubu ülke çapında krediye erişim imkanı sunarak müşterilerinin ihtiyaçlarına odaklanmaya devam etmektedir. Konut kredileri kredi portföyünün büyük bir parçasını oluştursa da grup çiftçilere kredi sağlamada liderliğini sürdürmektedir (Ayadi, et all. 2010). Toplam varlıklar açısından ikinci durumda olmasına rağmen, OP-Pohjola Grubu’nun şube sayısı açısından piyasa payı %37,7 ile diğer bankalardan daha yüksektir. Sonuç olarak, Finlandiya kooperatif bankacılığı sektörü son yüzyılda önemli bir değişim geçirmiştir. Görece dağınık bir yapıyla başlayan OP-Pohjola Grubu başarılı adımlar atarak entegre olmuş ve oldukça yoğunlaşarak Fin piyasasında ikinci büyük banka konumuna gelmiştir. Mevcut model 1990’larda yaşanan kriz sonrasında gerçekleştirilen reformların sonucudur. Bugün OP-Pohjola’nın yapısı yoğun karşılıklı destek ve merkezi fonksiyonlar ile Avrupa’daki en bütünleşik modellerden birini temsil etmektedir. Diğer birçok ülkede olduğu gibi, grup aynı zamanda hizmet yelpazesini ve yapısını da genişletmiştir. Bu değişikliklere rağmen, kooperatif grubu tarımsal kredilerin yanı sıra konut kredilerindeki esas amacını da devam ettirmektedir. Grup ayrıca 2007 yılında yaşanan finansal krizde de oldukça başarılı bir direnç göstermiştir. Finlandiya bankacılık sektöründeki Özetle, kooperatif bankacılığının dominant beklenmektedir (Ayadi, et all. 2010). 96 pozisyonunu sürdürmesi 2. AFRİKA KOOPERATİF BANKALARI Günümüzde Afrika’daki kooperatif bankacılığı özellikle Zambiya, Uganda, Malavi, Etiyopya, Tanzanya gibi ülkelerde etkin olan zayıf ekonomik şartlardan dolayı gelişememektedir. Ancak, demokrasinin başlangıcıyla beraber, tarımın canlanması ve ticaretin artmasıyla kooperatif kuruluşları daha güçlü bir kooperatif bankacılığını uygulayabilecek kadar güçlenmişlerdir. Kenya’daki kooperatif hareketi ve özellikle Kenya Kooperatif Bankası bugüne kadar Afrika Bölgesindeki en güçlü hareket ve kooperatif bankası olmayı sürdürmüştür (Muriuki, 2005). Kenya güçlü bir büyüme gösteren kooperatifçilik açısından oldukça uzun bir geçmişe sahiptir ve bu durum da tüm ekonomi için önemli bir katkı sağlamaktadır. Ekonomi içerisinde neredeyse tüm sektörlerde yer alan kooperatifler Kenya hükümeti tarafından ulusal kalkınmanın en büyük iştirakçileri olarak kabul edilmektedirler. 2008 yılı itibariyle toplam nüfusu yaklaşık 37.2 milyon olan Kenya’da nüfusun %63’ünün doğrudan ya da dolaylı olarak kooperatif işletmelere katıldığı tahmin edilmektedir. Kooperatifçilik Geliştirme ve Pazarlama Bakanlığına göre nüfusun %80’i gelirlerini doğrudan ya da dolaylı olarak kooperatifçilik faaliyetlerinden elde etmektedir (Wanyama, 2009). Bilimsel veriler kooperatiflerin Kenya ekonomisinde önemli bir rol oynadığını kanıtlamaktadır. Tarım sektöründe kooperatifler kahve satışının %72’sini, pamuğun %95’ini, süt ürünlerinin %76’sını ve krizantemin %90’ını elinde bulundurmaktadır. Ancak, kooperatiflerin Kenya’nın sosyal ve ekonomik kalkınmasına en büyük katkısı finansal kooperatiflerin önemli tasarruf portföylerini elinde tuttuğu finans sektöründedir. Bir tarafta, Kenya’nın en büyük dördüncü bankası olan Kooperatif Bankası 180 milyon ABD Dolarından fazla sermaye tabanına sahiptir. Diğer yandan, tasarruf ve kredi kooperatifleri (SACCO) ise toplamda 2,7 milyar dolar değerinde toplam varlığa sahip bulunmaktadır (Wanyama, 2009). 97 1997 yılında, ekonominin liberalleşmesinin ardından kooperatifçilik hareketi üzerindeki devlet kontrolünü kaldırmak amacıyla bir plan oluşturulmuştur. Bu planın amacı kooperatifleri özerk, bağımsız, kendi kendini kontrol eden ve ticari olarak varlığını sürdürebilecek kuruluşlar haline getirmektir. Böylece hükümetin kooperatifçilik hareketini kontrol etme rolü, kooperatiflerin özerkliğini düzenleme ve kolaylaştırma şekline dönüşmüştür. Kooperatiflerin tarım sektöründeki tekeli kaldırılmış ve tarım ürünlerinin pazarlanmasında kooperatifler diğer özel işletmelerle rekabet etmek zorunda kalmıştır. Bu plan çerçevesinde ayrıca ICA’nın kooperatifçilik ilkeleri de getirilmiştir. Ancak, plan bazı konularda yetersiz kalmış ve en önemlisi seçilmiş yönetim komitelerinin sorumluluklarını yönetici kadronun sorumluluklarından ayırt etmeyi sağlayamamıştır. Sonuç olarak yönetim kararları bu konuda yeterli olmayan seçilmiş liderler tarafından verilmektedir (Wanyama, 2009). Şuan Kenya’da kooperatiflerin kuruluşu ve yönetimini belirleyen temel mevzuat 2004 Kooperatif Toplulukları Yasası’dır. Yasanın ana konusu kooperatifçilik hareketinin Kooperatifçiliğin Geliştirilmesi Hükümet Temsilcileri Ofisi tarafından düzenlenmesinin güçlendirilmesidir. Bu yasanın yanı sıra, 2008 SACCO Toplulukları Yasası mevcuttur ve bu yasa tasarruf ve kredi kooperatiflerinin lisans, düzenleme, denetleme ve tanıtım işlemlerinin SACCO Toplulukları Düzenleme Kurulu tarafından yapılmasını öngörmektedir (Wanyama, 2009). Kenya’da kooperatifçilik dört katmanlı bir yapı sergilemektedir. En tabanda yerel seviyedeki ilk derece kooperatifleri, Bölge ve ürün kooperatifleri birlikleri, milli kooperatif kuruluşları (National Cooperative Organizations-NACOs) ve en üstte bir konfederasyon bulunmaktadır. Mevcut durumda konfederasyon, milli kooperatif kuruluşlarının yanı sıra bazı kooperatif birlikleri ve herhangi bir birliğe ortak olmamış ilk derece kooperatiflerinin ortağı olduğu Kenya Milli Kooperatifler Federasyonu (KNFC)’dur. 98 Kenya’da tarımsal olmayan kooperatifler finans, konut, tüketici, el sanatları, sigorta ve ulaşımla ilgilenmektedir. Finans sektöründe, Kooperatif Bankası ile tasarruf ve kredi kooperatifleri kredi hizmetlerini sunmaktadır. Milli Kooperatif Kuruluşları (NACOs); Kenya Tasarruf ve Kredi Kooperatifleri Birliği (KUSCCO), Kenya Çiftçi Kooperatifleri Birliği (KPCU), Kenya Kooperatif Bankası, Milli Konut Kooperatifleri Birliği (NACHU) ve Kenya Kırsal Tasarruf ve Kredi Toplulukları Birliği (KERUSSU)’ni içermektedir. Bu kuruluşların ortakları, kooperatif birlikleri ve bazı ilk derece kooperatifleridir (Wanyama, 2009). NACO’lar büyük oranda istikrarlı kuruluşlardır ve kendi sorumlu oldukları alanlarda kooperatiflerin gelişimi için temel hizmetleri sağlamaktadırlar. Bunun yanı sıra, bazı NACO’lar Kenya’daki kooperatifçilik hareketinin örgütlenmesi ve görünürlüğünün arttırılmasında oldukça etkilidir (Wanyama, 2009). Bankacılık sektörüne bakıldığı zaman, kooperatifçilik hareketinin getirdiği en önemli sonuçlardan biri olan Kenya Kooperatif Bankası görülmektedir. 1965 yılında kooperatif olarak kurulan Kooperatif Bankası 1968 yılında ticari banka olarak lisans almıştır. Esas amacı tasarrufların harekete geçirilmesi ve kooperatifçilik hareketine, özellikle de ortaklarının ürünlerini pazarlama hususunda kredi edinme zorlukları yaşayan tarım sektöründeki kooperatif birliklerine, kredi imkânlarının sağlanması olmuştur. Bankacılık Kanunu kapsamında bankacılık işlemleri yapmak için lisans almasına rağmen kooperatif geleneğini sürdürmüştür. Bankanın kooperatif mülkiyetini sürdürmek için hisselerin %70’i uzunca bir süre kooperatiflere ait olurken, %30’u bireysel ortaklarda bulunmuştur. Bu durum, 2008 yılında bankanın halka arzıyla değişme eğilimi göstermiştir. Halka arzın sonucunda, Kooperatif Bankası 180 milyon dolarlık sermaye tabanı ile Kenya’nın en güçlü bankalarından biri haline gelmiştir (Wanyama, 2009). 1300’ün üstünde çalışanıyla banka Kenya’daki şube ağını da genişletmektedir. Banka sadece kooperatiflere bankacılık hizmeti vermekle kalmayıp, kooperatifçilik hareketi için de önemli bir kredi kaynağı olmaktadır. Örneğin, tasarruf ve kredi bankalarına likidite seviyelerini arttırabilmeleri için yıllık 46,7 milyon dolar kredi vermektedir. Bunun yanı sıra, Kooperatif Bankası aynı zamanda özellikle kahve üreticilerini 99 kapsayan tarım sektörüne FAO, Sida ve AB gibi organizasyonlardan yapılan bağışları aktaran bir mekanizma görevi görmektedir (Wanyama, 2009). Bölgedeki diğer bir ülke olan Tanzanya’da iki büyük bölgesel kooperatif bankası bulunmaktadır. Bunlar Moshi’de yer alan Kilimanjaro Kooperatif Bankası ile Kagera’da bulunan Kagera Kooperatif Bankası’dır (Muriuki, 2005). Kilimanjaro Kooperatif Bankası Ltd. (KCBL) 1994 yılında, 1991 Kooperatifler Kanunu’na göre kooperatif olarak kurulmuştur. 1995 yılında Bankacılık ve Mali Kuruluşlar Yasası kapsamında banka olarak işlem yapabilmek için lisans verilmiştir ve 1996 yılından itibaren bankacılık işlemleri yapmaya başlamıştır. KCBL’nin hissedarları Kilimanjaro Bölgesi’ndeki kayıtlı kooperatiflerdir. Bankanın kuruluş sermayesi İlk Derece Kooperatifler, Tasarruf Kredi Kooperatifleri ve Birlikler tarafından ödenmiştir (www.kilicobank.com). KCBL iki ana hedefle kurulmuştur. Bu hedefler; özellikle kooperatiflerin olmak üzere halkın tasarruflarının harekete geçirilmesi ve kırsal bölgelerdeki üretim, ürün pazarlaması ve diğer faaliyetlerin geliştirilmesi için halka kredi verilmesidir. Burada ana amaç tasarruf ve kredi kooperatifleri aracılığıyla finansal hizmetlere ulaşmalarında halka yardımcı olmaktır. Bu nedenle, tasarruf ve kredi kooperatifleri Banka ve kırsal çoğunluk arasında önemli bir bağ olarak düşünülmektedir (www.kilicobank.com). Hisseler kooperatiflerle sınırlı olmasına rağmen, diğer ticari bankalar gibi, Banka herkese hizmet sunmaktadır. Bankanın yönetimi kooperatif ilkelerine göre gerçekleştirilmektedir. Bankanın en üst düzey organı tüm ortakların (hissedarlar) yer aldığı yıllık genel kuruldur. Genel Kurula, üyeleri genel kurul toplantılarında seçilen iki kurul destek vermektedir. Denetim Kurulu, genel kurulda alınan kararların ve direktiflerin uygulanıp uygulanmadığını denetler. Yönetim Kurulu ise Bankanın yönetiminden sorumludur. Kurul bankanın günlük faaliyetlerinden sorumlu personeli işe alır ve Genel Müdür Bankanın genel performansıyla ilgili Yönetim Kuruluna rapor verir. Ancak, tüm bankacılık ve diğer teknik işlemler 100 Tanzanya Bankası tarafından denetlenmektedir. KCBL hem kooperatif hem de banka olarak çift kayda sahiptir (www.kilicobank.com). Bir diğer Afrika ülkesi olan Etiyopya’da, Oromiya Kooperatif Bankasının oluşumu 2002 yılında bir proje olarak başlamış ve daha sonra ticari banka olarak tescillenmiştir. Banka 2005 yılında faaliyete geçmiş ve o tarihten itibaren Oromiya Bölgesi’nin değişik yerlerinde yedi şube açmıştır. Banka toplam 140 çalışanıyla birlikte, mevduat, kısa ve orta vadeli kredi, para transferi ve yabancı bankacılık hizmetleri sunmaktadır. Bankanın kredi portföyü, kredilerin %96,6’sının kooperatiflere verildiğini göstermektedir (Develtere and Pollet 2008). 3. ASYA KOOPERATİF BANKALARI Asya Kooperatifçilik Hareketi büyük ölçüde Avrupa’daki kooperatifçilik gelişiminden etkilenmiştir. 18. ve 19. yüzyıllarda Avrupa ve Asya arasında sosyoekonomik durum açısından önemli benzerlikler olmasına karşın, Asya’nın birçok bölümünde tarımsal ve kırsal ekonomi birçok Avrupa ülkesinden daha iyi durumdaydı (Prasad, 2005). Genel olarak kooperatif bankaları halk için halkın kuruluşlarıdır. Esas amaçları ortaklarının ekonomik durumunu iyileştirmektir. Gelişmekte olan birçok Asya ülkesinde kooperatif bankaları, üretkenliğin artması için tarım sektörünün ihtiyacını karşılayacak kırsal kredinin sağlanmasında önemli rol oynamaktadır. Asya ülkelerinde bulunan kooperatif bankalarının ortak özelliklerini şu şekilde sıralayabiliriz (Prasad, 2005): - Kooperatif bankaları çiftçilere ve fakirlere yardım eden aracı kuruluşlar olarak hükümetler tarafından hayata geçirilmiştir. - Birçok Asya ülkesinde Kooperatif Bankaları imtiyazlı fon akışı, sübvansiyon ve iştirak gibi hususlarda devlet desteğine bağlıdır. Bu 101 mecburi durum, günlük işlemlere Hükümetin aşırı müdahale etmesiyle sonuçlanmaktadır. - Finansal kooperatifler, kredi birliklerini, kredi kooperatiflerini, ekonomi ve kredi topluluklarını ve kooperatif bankalarını kapsamaktadır. Bunlar Dünya Kredi Birlikleri Konseyi (WOCCU), Uluslararası Raiffeisen Birliği ve Uluslararası Kooperatif Bankaları Birliği (ICBA) kapsamında şekillendirilmişlerdir. Ayrıca, sigorta kooperatifleri de finansal kooperatiflerin bir parçasıdır. - Kooperatif bankaları sert bir rekabet ortamına karşı hazırlıklı olmak amacıyla bankacılık işlemlerinde büyük bir dönüşüm geçirmiştir. - Kooperatif kredi toplulukları özellikle Hindistan, Sri Lanka, Vietnam, Filipinler ve Tayland gibi ülkelerde resmi kuruluşlar olarak mikro krediye başlamışlardır. Asya Kooperatif Bankaları sosyo-ekonomik kalkınma, tarımsal üretim ve kırsal kalkınma aracı olarak görülmektedir. Çin, Japonya, Tayvan, Kore, Hong Kong ve Endonezya dışında diğer Asya ülkelerinde kooperatif bankaları devlet kurumu haline gelmiştir. Hükümetler hem birinci derece kooperatiflere hem de Kooperatif Bankalarına mali yardım ve destek sağlamışlardır. Kooperatif bankaları niceliksel olarak gelişmiş ancak nitelik açısından yeterli olamamışlardır. Aynı zamanda kooperatif bankalarının durumu, idari güçlerin siyasetçilerin ve bürokratların yararına kullanılmasıyla daha da kötüleşmiştir. Kısacası, gelişmekte olan ülkelerdeki problem hükümetlerin kooperatiflere müdahale etmesi ve profesyonel yönetici eksikliği olmuştur (Prasad, 2005). Asya’da günümüzde kooperatifleri ve kooperatif bankalarını düzenleyen iki tür kooperatif yasası bulunmaktadır. Bunlar, tüm kooperatif türleri için genel bir yasa ile özel kooperatif türleri için sektörel yasalardır. Farklı kooperatif türleri için farklı bakanlıklar tarafından düzenlenen farklı kooperatif kanunlarının bulunduğu Japonya ve Güney Kore dışında tüm Asya ülkelerinde tüm kooperatif türleri için ortak bir kanun bulunmaktadır (Prasad, 2005). 102 Japonya ve Kore’nin bulunduğu Kuzey-Doğu Asya, Asya’nın en güçlü bölgesi olarak bilinmektedir. Japonya’da Norinchukin Bankası balıkçılara ve çiftçilere destek veren özel bir kooperatif kuruluşudur. Banka, tarım, balıkçılık ve ormancılık kooperatiflerine kredi sağlamada uzmanlaşarak Japonya’nın en büyük kurumsal bankalarından biri haline gelmiştir. Norinchukin Bankası, ulusal çapta 1100’den fazla tarım bankası için merkez bankası gibi hareket etmektedir. Bankanın mevduatlarının büyük kısmı tarım ve balıkçılık kooperatiflerinden sağlanmaktadır. Banka ayrıca, Pekin, Londra, New York ve Singapur’daki yabancı şubeleri aracılığıyla merkez bankalarına ve yabancı hükümetlere de hizmet sağlamaktadır. 1923 yılında yarı kamu kuruluşu olarak kurulan banka şu anda özel bir kuruluştur ancak hükümetle olan sıkı bağlarını devam ettirmektedir. Bankanın Japonya’da yaklaşık 35 şubesi bulunmaktadır (Prasad, 2005). Kore’de ise Tarım Kooperatifleri Milli Federasyonu (NACF) toplam 2 milyon ortağı bulunan 1387 tarım kooperatifi için tepe kuruluş olup bankacılık, kredi hizmetleri, kooperatif sigortası, tarımsal ürünlerin pazarlanması ve eğitim hizmetlerine odaklanarak ulusal düzeyde çok amaçlı kooperatif olarak işlem yapmaktadır. Kooperatif Bankacılığı 1969 yılında NACF’nin girişimi sonucunda 150 tarım kooperatifi tarafından pilot uygulama olarak başlamıştır. NACF mevduat toplayarak ve ortak kooperatiflerine kredi temin ederek tarımsal kalkınma üzerinde yoğunlaşmaktadır. Kore’de bankacılık, tarımsal amaçlı kooperatiflerin ana gelir kaynağı haline gelmiştir (Prasad, 2005). Endonezya’da kooperatif sektörü finansal kooperatiflerin kredi ve tasarruf faaliyetlerini kısıtlayan 1995 Hükümet Yönetmeliği tarafından düzenlenmektedir. Endonezya’da kooperatiflerin gelişiminde hükümet önemli rol oynamaktadır çünkü kooperatiflerin koordinasyonu Kooperasyon, Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler Bakanlığı tarafından yürütülmektedir. Endonezya Kooperatif Bankası özel sektörde yer almaktadır çünkü kooperatiflerin hissesi %20’den azdır. Kredi kooperatiflerinin gelişmesi profesyonel yönetici ve kooperatif ortaklarının 103 desteğinin eksikliğinden dolayı oldukça yavaş olmuştur. İlk derece düzeyinde Village Kredi Kurulu kredi temini amacıyla mevduat toplamaktadır (Prasad, 2005). Filipinler’de ise 29 Kooperatif Bankası ve 1095 Kredi Birliği bulunmaktadır. Özel kooperatif bankalarında teknoloji, yönetim, denetim ve ağ yapısı zayıfken, devlet destekli kooperatif bankalarında aşırı hükümet müdahalesi sorun oluşturmaktadır (Prasad, 2005). Tayland’da Tayland Kredi ve Tasarruf Kooperatifleri Federasyonu (FSCT), ülkedeki kredi birliklerinin hissedarı olduğu tepe kuruluştur. Tayland’da 1.93 milyon bireysel ortağı olan 790 kredi birliği bulunmaktadır. Tayland Kredi Birliği Ligi (CULI), 420 bin bireysel ortağı olan 854 kredi birliğini kapsamaktadır (Prasad, 2005). Asya Bölgesi’nde kooperatif bankacılığı açısından en gelişmiş ülkelerden biri de Hindistan’dır. Hindistan’da, kısa vadeli kredilere odaklanan üç katmanlı sistemde 32 Devlet Kooperatif Bankası, 371 Bölge Kooperatif Bankası ve 100 bin ilk derece tarım kredi kooperatifi bulunmaktadır. Uzun vadeli kredilere (yatırım kredisi) odaklanan ve iki katmanlı olan sistemde ise 20 Devlet Tarım ve Kırsal Kalkınma Kooperatifi ve 768 ilk derece Tarım ve Kırsal Kalkınma Kooperatif Bankası bulunmaktadır. Kent Kooperatif Bankaları ise kendi bölgelerinde halka bankacılık hizmetleri sağlamada önemli bir rol oynamakta olup Hindistan Rezerv Bankası tarafından düzenlenen 2050 adet Kent Kooperatif Bankası bulunmaktadır (Prasad, 2005). 104 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM TÜRKİYE’DE KOOPERATİFLERİN FİNANSMANINDA MEVCUT DURUM VE KOOPERATİF BANKACILIĞININ UYGULANABİLİRLİĞİ Dünyada her sektörde olduğu gibi kooperatifler de finansmana ihtiyaç duymaktadır. Bir kooperatif, türü ne olursa olsun, faaliyetlerini finanse etmek, bu faaliyetlerle ilgili harcamalarını karşılamak ve bina ve donanım gibi sabit yatırımlarda bulunabilmek için sermayesini kullanmaktadır. Sermaye ise özkaynak ve borçlanma şeklinde oluşmaktadır. Özkaynak sermayesi kooperatifteki sahiplik sermayesidir ve kooperatifin ortakları tarafından çeşitli şekillerde sağlanmaktadır. Sermayeyi oluşturan bir diğer unsur ise borçlanmadır. Bir kooperatifin piyasada rekabet edebilmesi ve ortaklarına en iyi şekilde hizmet edebilmesi uygun bir özkaynak ve yabancı kaynak karmasından oluşturacağı yeterli seviyede sermayesi olmasına bağlıdır (Demir, 2012: 18). Türkiye’de kooperatifler uzun süre devletin kontrolü altında bulunan, yöneticileri devlet tarafından atanan ve devlet teşvikiyle ayakta durmaya çalışan işletmeler olmuş ve bu nedenle bağımsızlık özelliklerini yitirmişlerdir. Özellikle tarım satış kooperatifleri ve birlikleri 1994 yılına kadar devlet kuruluşları gibi finanse edilmiştir. Devlet destekleme alımı politikasının yürütüldüğü dönemlerde ilan edilen destekleme fiyatlarının cari piyasa fiyatlarının altında kalması durumunda kooperatifle ortaklar arasındaki bağlar zayıflamış ve sonuç olarak kooperatifler ortaklarının zarar etmemesi için büyük bir maliyet altında çalışmak zorunda kalmıştır. İlerleyen dönemlerde karşılanamayan zararlar ile alınan kredilerin geri ödenememesi sorunu ortaya çıkmış ve nitekim 1964 yılından 1994’e kadar olan dönemde, birlikler vasıtasıyla yürütülen destekleme alımları sonucunda toplam 5,4 milyar dolar civarında zarar meydana gelmiştir. Bu zarar ise Hazinece üstlenilerek tasfiye edilmiştir. Bu nedenle 5 Nisan 1994 kararlarıyla birlikte devlet 105 destekleme alımlarından vazgeçilmiş ve birliklerin ürünleri kendi nam ve hesaplarına alım yapacağı bir sistem olan destekleme ve fiyat istikrar fonuna (DFİF) geçilmiştir (Moray, 2008). Destekleme alımlarından sonra geçilen destekleme ve fiyat istikrar fonu uygulamasında görülen sıkıntılar ise şunlar olmuştur: - Ürün alımı ve işletme giderlerinin karşılanmasında tüm birliklerin DFİF kredilerine olan bağımlılıkları devam ederek artmıştır. - Alınan kredilerin geri ödenmesi zorlaşmış ve ödenemeyen borçların 2000 yılında Hazinece terkini sağlanmıştır. - DFİF kredi borcu yükümlülüklerinin silineceği beklentisi içinde olunması ve terkin uygulamalarının yapılması birliklerin etkin şekilde çalışmalarını engellemiştir (Sanayi ve Ticaret Bakanlığı [STB], 2008). Sonuç olarak, yalnızca tarım satış kooperatifleri için değil, mevcut tüm kooperatif türleri için geçerli sorun, kredi ve özsermaye sorunudur. Ülkemizde var olan tüm kooperatifler gerek özsermayelerinin gerekse kredi olanaklarının yetersizliği nedeniyle genellikle finansman güçlüğü ile karşılaşmaktadırlar. Kooperatiflerin özsermayeleri; - Ortakların düşük ortaklık payı yüklenmeleri, - Ortakların yüklenmiş oldukları düşük ortaklık paylarını bile tam ödememeleri, - Kooperatiflerde sermaye birikimini özendirici unsurların sınırlı oluşu nedeni ile ciddi bir biçimde yetersiz kalmaktadır(STB, 2008). 106 Kooperatiflerin kredi olanakları ise; Kooperatiflerin kendilerini yeterli kredi ile destekleyecek ve böylece - kredi gereksinimlerini karşılayacak özel bir finansman kuruluşlarının olmayışı, Kooperatiflerin kendi finansman kuruluşları vasıtasıyla mevduat kabul - edememeleri gibi nedenlerle yetersizdir (STB, 2008). Günümüz Türkiye’sinde kooperatifleri, yeterli ve amaca yönelik şekilde destekleyecek özel bir finansman kurumu yoktur. Belli bankalar dışında, alacak takibinin zor gösterememeleri ve masraflı nedeniyle olması çoğu ve kooperatiflerin banka kooperatiflere yeterince teminat kredi olanağı sağlamamaktadır. Verilen krediler de amaca uygun, uygulamadaki gelişmeler dikkate alınarak ve kontrollü bir biçimde kullandırılmamaktadır. Ayrıca kooperatifler uzun vadeli ve düşük faizli kredi temin edememekte bunun sonucu olarak da yüksek faizler nedeniyle kredi maliyetleri yüksek düzeyde seyretmektedir. Bu durum kooperatif yatırım ve hizmetlerinin maliyetini de yükseltmektedir (Akbayır, 2009). Kooperatiflerin finansman sorununun çözümü için ilk akla gelen önlem, ortaklık paylarını arttırma yoluyla özsermayelerinin arttırılmasıdır. Fakat kooperatif ortaklarının genellikle küçük üretici ve tüketici olması nedeniyle, yasal olarak yüklenebilecekleri ortaklık payı sınırı arttırılsa bile, ortaklık paylarının fazla artması beklenmemelidir. Dolayısıyla, sektörün finansman sorunu açısından, kurulacak bir kooperatif bankasının alternatif bir çözüm olabileceği ve kooperatiflerin kendinden beklenilen faydayı göstermelerine katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Kooperatif bankasının özelliği sadece kooperatiflere kredi vermesi değil, bankanın yönetim ve finansmanına da kooperatif ve üst örgütlerinin egemen olmasıdır. Bu özellik kooperatifçiliğin demokratik yönetim ilkesinin de bir 107 gereğidir. Ziraat ve Halk Bankalarının kredi verdikleri kooperatifleri denetimi, devlet denetimi olduğu halde, gerçek bir kooperatifler bankasının kredi verdiği kooperatifleri ve üst örgütlerini denetimi ise öz denetim olmaktadır. Mülga Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca tarım satış kooperatifleri birliklerinin yöneticilerine yönelik yapılan anketlerde, özellikle tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin finansman sorununun çözümünde, devletin kooperatiflere düşük faizli kredi desteği sağlaması ve kooperatif bankasının kurulması önerilmiştir. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Kooperatifçilik Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanıp 2012 yılında Hükümet tarafından kabul edilen Kooperatifçilik Stratejisi ve Eylem Planı’nın tanıtım toplantısında, Türkiye Milli Kooperatifler Birliği Başkanı Muammer Niksarlı da kooperatiflerin finansmana ulaşmadaki esas çözüm noktasının bir bankaya sahip olmak olduğunu belirterek, Türkiye’deki kooperatiflerin gücünün birleştiği takdirde bir kooperatif bankası kurulabilecek boyutta olduğunu ifade etmiştir. Kooperatiflerin yaşadıkları finansman sorunları devlet tarafından da önemli görülmekte olup bu sorunun aşılarak kooperatiflerin kendilerinden beklenen güce kavuşup rekabet ortamında ayakta durmalarını sağlayacak çözüm önerileri araştırılmaktadır. Kooperatifçilik Stratejisi ve Eylem Planında sermaye yapısı ile kredi ve finansmana erişim imkânlarının güçlendirilmesine yönelik stratejik hedef belirlenmiş ve bu hedef altında yapılacak eylemler arasında kooperatiflerin finansman ihtiyacını karşılamak üzere bir finansman kurumunun oluşturulabilirliği yönünde proje ve fizibilite çalışması yapılmasına yer verilmiştir.13 Kooperatiflerin finansman sorunları ve bu doğrultuda kooperatifçilik sektörünün talebi dikkate alındığında, kooperatif bankası kurulması hususunun ciddi bir şekilde ele alınarak üzerinde çalışılması gerekmektedir. Türkiye’de kurulması istenilen kooperatif bankasını günümüzde ele almadan önce, kooperatiflerin finansmanında etkili olan kuruluşları incelemenin mevcut durumu analiz etmek açısından yararlı olacağı düşünülmektedir. 13 Kooperatifçilik Stratejisi ve Eylem Planı 108 1. KOOPERATİFLERİN KURULUŞLAR FİNANSMANINDA ETKİLİ OLAN 1.1. T.C. Ziraat Bankası Mithat Paşa’nın 1863’den itibaren meydana getirdiği Memleket Sandıkları ile onun devamı olan Menafi Sandıkları 15 Ağustos 1888 günü çıkarılan “Ziraat Bankası Nizamnamesi” ile bu sandıkların işlevlerini üstlenecek modern finans kuruluşu olarak Ziraat Bankası resmen kurulmuş, o tarihte faaliyette bulunan Menafi Sandıkları da banka şubelerine dönüştürülerek faaliyete başlamıştır. O güne kadar Menafi Sandıkları’nın mali kaynağını oluşturan menafi hisseleri bankaya devredilmiş ve bundan sonraki hisseler de bankanın sermayesine tahsis edilmiştir. Bu adımla birlikte, teşkilatlı tarımsal kredi tarihimizde yeni bir dönem başlamıştır. Ziraat Bankası'nın ilk kuruluşundaki görevleri; − Satılması mümkün olan gayrimenkul rehini ve kuvvetli kefalet karşılığında çiftçiye kredi kullandırmak, − Faiz karşılığında tevdiat kabul etmek, − Ziraat’e ilişkin sarraflık ve aracılık işleri yapmak olarak belirlenmiştir. 1924’ten beri kabul edilen banka ve zirai kredilerle ilgili bütün mevzuatlar Ziraat Bankasının, Tarım Kredi Kooperatiflerinin ana bankası olduğu ve bu kooperatiflerin Bankanın denetimine tabi olduğunu ifade etmektedir. Banka; kredi işlerinden başka kooperatiflerin fikri ve hukuki alandaki çalışmalarına yardımcı olmuş, kooperatifleri teşkilatlandırmış ve kanunların verdiği yetkiye dayanarak sevk ve idare işleriyle meşgul olmuştur. 109 1.2. Türkiye Halk Bankası 1. Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı ve 1929 Dünya Ekonomik Buhranı, ülkemizi mal darlığı, hayat pahalılığı ve yüksek faiz baskısı altında ağır ekonomik şartların yaşandığı bir ortama sürüklemiştir. Öncelikle dengeli bir toplum yapısının gereğinin bilincinde olan genç Türkiye Cumhuriyeti, küçük esnaf ve sanatkârların desteklenmesini ve halk bankacılığının geliştirilmesini benimsemiştir. Ancak, Cumhuriyetin ilk yıllarında sermaye birikimi, üretim alanlarının kıtlığı, özel sektörün yetersizliği nedeniyle yaşanan ekonomik güçlükler, esnaf-sanatkâr ve küçük meslek sahibini teşvik edici kredi kurumlarının ortaya çıkışını engellemiştir. Kalıcı bir ekonomik kalkınma, sosyal denge ve toplumsal barışın korunması için uygun koşullarla esnaf-sanatkâr ve küçük meslek sahibine kaynak aktarmak ve sermaye birikimini başlatmak amacıyla Türkiye Halk Bankası 1933 tarihli ve 2284 sayılı Halk Bankası ve Halk Sandıkları Kanunu kapsamında kurulmuş ve 1938 yılında faaliyete geçmiştir. Türkiye Halk Bankası'nın kurulmasının temelinde Büyük Önder Atatürk'ün; "Küçük esnafa ve büyük sanayi erbabına muhtaç oldukları kredileri kolayca ucuza verecek bir teşekkül vücuda getirmek ve kredinin normal şartlar altında ucuzlatılmasına çalışmak da çok lazımdır" ile "Siz sanatkârların ufak dükkânları yerine muhteşem fabrikalar yapıldığını gördüğüm gün, mutluluğum en yüksek derecesini bulacaktır" fikirleri önemli bir yer tutmuş ve her zamanki gibi kılavuz olmuştur. Çeşitli dünya ülkelerindeki kooperatif hareketlerine paralel olarak gelişme gösteren halk bankacılığı, Halkbank'ın kurulmasıyla beraber, ülkemizde de başlamıştır. Banka, 1938-1950 yılları arasında finansman sağladığı Halk Sandıkları kanalı ile kredi hizmetlerini yürütmüş ve esnaf, sanatkârlar ile küçük işletmelerin sektördeki ilk bankası olmuştur. 1950 yılından sonra Halkbank'a doğrudan şube açma ve kredi kullandırma yetkisi tanınmıştır. 1964 yılının başından itibaren sermayesini artıran ve aktif bir çalışma temposuna girerek ülke çapında şubeleşme politikası uygulayan Banka'nın mevduat ve kredi hacmi giderek yükselmiştir. Temel kredi politikasını öncelikle hedef kitlesinin kredilendirilmesi ve kredi 110 kullandırma koşullarının iyileştirilmesi üzerine kuran Halkbank, faaliyetlerini yıllar itibariyle geliştirerek bankacılık sektöründe önemli bir konuma ulaşmıştır. (www.halkbank.com.tr). 1.3. Tarım Kredi Kooperatifleri Tarımsal üretimin en önemli sorunlarından birisi, yeterli sermayeyi sağlayarak yeterli bir üretim düzeyine ulaşmaktır. Tarımsal alanda sermaye bulmanın zorluğu nedeniyle çözüm olarak uygun koşullarda kredi sağlayacak kooperatifler kurulmuştur. Tarım Kredi Kooperatifleri (TKK) hem kredi sağlamak hem de bu kredilerin kullanılması konusunda üreticilere yol göstermek görevini üstlenmektedir (Karalar, 2002). Tarım kredi kooperatiflerine ilişkin ilk adım 1863 yılında atılmıştır. 1863 yılında Mithat Paşa’nın kurmuş olduğu Memleket Sandıkları, 1883’te Menafi Sandıkları adını aldıktan sonra 1888 yılında Ziraat Bankası’na dönüşmüştür (Karalar, 2002). 1929 yılına kadar da çiftçinin kredi gereksinimi sadece bu banka tarafından karşılanmıştır. 1929 yılında 1470 sayılı Zirai Kredi Kooperatifleri Kanunu çıkarılmış, 1935 yılında 2836 sayılı Tarım Kredi Kooperatifleri Kanunu kabul edilmiştir (Rehber, 2011). Bu yasa kooperatiflere ortaklarının üretimini düzenlemek, arttırmak, değerlendirmek için ucuz üretim kredisi ve tarımsal girdi, araç, gereç ve makine sağlayarak, ortakları korumak ve böylece yurtiçi ve yurtdışı rekabet gücünü geliştirmek görevlerini vermiştir (Karalar, 2002). Bundan sonra kredi kooperatifleri yaygınlaşmış olup 1972 yılında 1581 sayılı TKK ve Birlikleri Yasası çıkartılmıştır (Rehber, 2011). Bu yasa ile Tarım Kredi Kooperatiflerine birçok yenilik getirilmiş, daha önceki uygulamalarda görülen bağımlılık büyük ölçüde giderilerek kooperatiflerin serbestçe gelişimine olanak sağlanmıştır. Bu yasayla, tarımsal kooperatiflerin hizmet, konu ve alanları genişletilmiş, üst örgütlenme basamaklı olarak gerçekleşmiş, ortaklara çeşitli kolaylıklar sağlanmış ve T.C. Ziraat Bankası ile Tarım Kredi Kooperatifleri arasındaki ilişkiye yeni bir düzen getirilmiştir (Karalar, 2002). 111 Son verilere göre Türkiye’de 16 Bölge Birliğine bağlı toplam 1791 birim kooperatif olup ortak sayısı yaklaşık 1.083.000’dir. Ayrıca Ankara’da bir Merkez Birliği bulunmaktadır (Rehber, 2011). Tarım Kredi Kooperatifleri ortaklarına verecekleri krediyi, T.C. Ziraat Bankası ile Tarım Kredi Kooperatifleri Bölge Birliği ve Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği aracılığıyla sağlamaktadır. Uygulamada, kooperatiflerin banka ve kredi işleri T.C. Ziraat Bankasınca yürütülmektedir (Karalar, 2002). İşlevleri itibariyle, TKK’yı sadece kredi temin eden bir mekanizma olarak değil, aynı zamanda farklı hizmetler sağlayan çok amaçlı entegre bir hizmet organizasyonu olarak kabul etmek gerekmektedir. Tarımsal girdilerin çiftçilere uygun fiyat ve şartlarda temin edilmesi açısından TKK tarım sektörü içerisinde önemli bir yere sahiptir (Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı [GTHB], 2011). Tarım Kredi Kooperatifleri daha çok kısa ve orta vadeli kredi kullandırmaktadır. Kısa vadeli işletme kredileri, ortakların tarımsal işletmesinin tohumluk, fide, fidan, kimyevi gübre, zirai mücadele ilacı, karma hayvan yemi, akaryakıt gibi giderlerin temini ve nakit ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla bir yıl vade ile verilen kredidir. 2009 yılı verilerine göre T.C. Ziraat Bankasından kullandırılan kredi miktarı 335,3 milyon TL’dir. Orta vadeli kredileri ise, donatma, tarımsal araç-gereç, hayvancılık donatma kredileri oluşturmaktadır (Rehber, 2011). 1581 sayılı yasanın 3. maddesine göre, TKK, bölge ve merkez birliklerinin çalışma konuları arasında mevduat toplamak, bankacılık hizmetleri ve sigorta acenteliği yapmak olsa da, bu maddenin uygulanmasında birincil sorun atıf yapılan 7129 sayılı Bankacılık Kanunu ve bu kanuna ek 153 sayılı Kanunların yürürlükte olmamasıdır (Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı [GTHB], 2011). Bu nedenle söz konusu kanunda gerekli değişiklikler yapılarak, eski Bankacılık Kanununa 112 yapılan atfın düzeltilmesi ve mevduat toplama ve bankacılık hizmetleri konusunun nasıl yapılabileceğine dair alternatif bir yol çizilmesi gerekmektedir. Bu nedenle, Tarım Kredi Kooperatifleri 2011-2023 Dönemi Strateji Belgesi ve Eylem Planı’nın 2 numaralı stratejisinde kooperatifler bankası yolu ile mevduat toplanarak kredi ve sigortacılık işlemlerinin yürütülmesi ele alınmış ve bu hedef doğrultusunda yapılacak eylemler şu şekilde sıralanmıştır: - Kırsal kesimde geniş kapsamlı bir mevduat araştırması ve bankacılık hizmetleri anketi düzenlenecektir, - Tarım Kredi personelini bankacılık işlemleri konusunda eğitimden geçirmeye başlanacak ve iki yıllık süre içerisinde tüm yetkili personel temel bankacılık hizmetleri konusunda bilgi sahibi yapılacaktır, - Kilit personelin başka bankalarda eğitimleri sağlanacaktır, - TKK uygulama yönergeleri bankacılık işlemlerini dikkate alarak revize edilecektir, - Geçiş sürecinde diğer bankalarla stratejik ortaklık kurulacaktır, - Kooperatif bankacılığı konusunda kamuoyu oluşturma ve lobi çalışmaları yapılacaktır, - 1581 sayılı yasa gereğince ve stratejik ortaklarla(bankalarla) anlaşmalı olarak mevduat toplama kampanyası başlatılacaktır, - Tarım Kredi Bank yasası çıkarılacaktır, - Etkili bir tanıtma ve reklam kampanyası yürütülecektir, - Bankacılık hizmetlerine yönelik teknik yönergeler hazırlanacaktır, - Seçilmiş pilot bölgelerde doğrudan bankacılık hizmetlerine başlanacaktır, - Kredi Garanti Fonu, Sigorta Fonu gibi özel fonlar kurulacaktır, - Tarım Kredi Bank kredi kartı uygulaması yaygınlaştırılacaktır, - Kırsal kesimde tasarrufların kooperatifler yolu ile toplanması için etkili bir kampanya başlatılacaktır, 113 - Tasarrufların toplanması ve değerlendirilmesinde kooperatiflerin yönetim ve denetim kurullarından yararlanılacaktır, - Etkili bir tanıtma yolu ile Tarım Kredi Bank’ın yerel projeleri nasıl finanse edeceği duyurulacak ve her kooperatifin toplumsal uzlaşma yolu ile geliştirdiği en az bir tarımsal kalkınma projesi finanse edilecektir, - TKK topladıkları mevduat ve kendi öz kaynaklarını tarımın finansmanına seferber edecekler ve kredi kaynakları konusunda bağımsız hale geleceklerdir, - Tarım Kredi Bank, tarımsal kesimin en güçlü bankası olacaktır. 1.4. Esnaf Ve Sanatkârlar Kredi Ve Kefalet Kooperatifleri Türkiye’de ilk kredi kooperatiflerinin kuruluşuna 1951 yılında başlanmış, bu tarihten itibaren sayıları artarak 1970 yılında sayıları 450’ye ulaşmıştır. Türkiye’de faaliyet gösteren Esnaf ve Sanatkârlar Odalarına üye küçük ve orta büyüklükte işletme sahiplerinin finansman ihtiyaçlarını karşılamak üzere Esnaf ve Sanatkârlar Kredi ve Kefalet Kooperatifleri (ESKKK) 1964 yılında çıkarılan 507 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Kanunu’na göre kurulmuştur. Esnaf Kefalet Kooperatifleri 1969 yılına kadar Türk Ticaret Kanunu hükümlerine tabi olarak, 1969 yılından sonra da 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun yürürlüğe girmesi ile bu kanun hükümlerine göre faaliyetlerini sürdüren özel hukuk tüzel kişiliğine sahip olan kuruluşlardır (Rehber, 2011). 1970 yılında ülke genelindeki 450 kooperatif, il düzeyinde birleşerek 14 Bölge Birliğini oluşturmuştur. Bu kooperatif birliklerinin üst örgütü olan Merkez Birliği, 1970 yılında 14 kurucu Bölge Birliği’nin öncülüğünde kurulmuştur. Aynı tarihte Bakanlar Kurulu’nun kararı ile unvanına Türkiye kelimesi eklenmiş ve yeni unvanı “Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Kredi ve Kefalet Kooperatifleri Birlikleri Merkez Birliği-TESKOMB” olmuştur (Rehber, 2011). Günümüzde, yaklaşık 700 bin esnaf ve sanatkârımızın ortak olduğu toplam 1006 Esnaf ve Sanatkârlar Kredi 114 ve Kefalet Kooperatifi (ESKKK) bulunmaktadır. Bu kooperatifler 32 bölge birliği ve bir merkez birliği (TESKOMB) çatısı altında örgütlenmiştir. Söz konusu kooperatiflerden yetmişinin üst kuruluşa ortaklığı bulunmamakta olup, 808 kooperatif kefalet verebilecek durumdadır. TESKOMB’dan alınan bilgilere göre 2011 Eylül ayı sonu itibariyle 32 Bölge Birliği’nde 84 ve ESKKK’lerinde 2289 personel istihdam edilmektedir (Gümrük ve Ticaret Bakanlığı [GTB], 2012). Merkez Birliği’nin asıl amacı 1163 sayılı Kanunun verdiği yetkiyle, ortak kooperatiflerin ve birliklerin eğitim, denetim ihtiyaçlarını gidermek ve kamu kaynaklarının verimli ve etkili kullanımını sağlamak üzere faaliyet göstermektir. Cumhuriyetin ilk yıllarında her alanda olduğu gibi, kalıcı bir ekonomik kalkınma, sosyal denge ve toplumsal barışın korunması için uygun koşullarla esnaf-sanatkâr ve küçük meslek sahibine kaynak aktarmak ve sermaye birikimini başlatmak amacıyla önemli bir girişim olarak 1933 yılında Türkiye Halk Bankası kurulmuştur. Halk Bankası, Esnaf ve Sanatkârlar Kredi ve Kefalet Kooperatiflerinin kefaletiyle esnaf ve sanatkârlara kredi kullandırmaktadır. Burada faiz yoluyla devlet desteği söz konusudur (Rehber, 2011). ESKKK’nin amacı, kooperatife ortak olan esnaf ve sanatkâra mesleki faaliyetleri için gerekli krediyi kefil olmak suretiyle sağlamaktır. Söz konusu kefaletin sağlanabilmesi için öncelikli olarak krediyi kullanacak esnaf ve sanatkârın kooperatif ortağı olması şarttır. Kooperatif ortaklarının kredi kullanabilmeleri için; - Yazılı olarak kooperatife müracaat etmeleri, - Müracaat sahibinin durumunun Yönetim Kurulu tarafından araştırılması, - Kabul veya ret kararının 15 gün içerisinde ilgiliye yazılı olarak bildirilmesi, - Kredi talebi ile ilgili olarak, ortağın ekonomik ve mali durumunun araştırılması ve kefalet haddi tespit edilerek, uygun görülmesi halinde kredi teklifinin Türkiye Halk Bankası’na iletilmesi, 115 - İletilen teklifin Türkiye Halk Bankası tarafından incelenerek tekrar istihbarat yapılması, - İstihbarat sonucunun olumlu olması gerekmektedir (Gümrük ve Ticaret Bakanlığı [GTB], 2012). Esnaf ve sanatkârların finansman maliyetlerinin azaltılması amacıyla bu kesime faiz desteği sağlanmak üzere kredi sağlanması için her yılın Mali Bütçesine ödenekler konulmaktadır. 2014 yılında bu amaçla Bütçeye konan ödenek 528.108 milyon TL ve 2013 yılında kullanıldırılan ödenek miktarı yaklaşık 414 milyon TL’dir (Gümrük ve Ticaret Bakanlığı [GTB], 2014). ESKKK, küçük işletmelerin, esnafın finansman ihtiyacının karşılanmasında önemli bir yere sahiptir. Devletin sistem içinde Halk Bankası yoluyla sağladığı kredinin cari faiz oranının yarısını karşılayarak oluşturulan kredi modeline devletin katkısı bu kredileri cazip hale getirmektedir. Bir ülkenin sosyoekonomik kalkınmasında, istihdam arttıran ve sosyal dengeleri sağlayan mikro KOBİ’lerin, esnaf ve sanatkârların desteklenmesi bu kesimin yapısal ve finansal sorunlarının çözülmesinde etkin rol oynamaktadır. Yapılan tespitlere göre (Gümrük ve Ticaret Bakanlığı [GTB], 2012); - ESSKK, yıllar itibariyle kefalet hizmetleri karşılığında biriktirdikleri yaklaşık 1 milyar TL’lik fonlarıyla kredi kuruluşuna büyük ölçüde nakdi teminat sağlayabilecek konumdadır. - Ülkemizde ESKKK’nin en büyük sorunu tek finansman kaynağı olan Halk Bankası’na kefalet/garanti bağımlılıktır. müessesi olarak Bu kooperatifler çalışmakta olup, yalnızca bir uluslararası uygulamalarda olduğu gibi kredi sağlama ve bankacılık faaliyetlerini gerçekleştirememektedir. - Bu kooperatiflerin diğer önemli bir sorunu da ortaklarda kooperatifçilik bilincinin gelişmemiş olmasıdır. Yani ortaklar, karar alma ve yönetim 116 süreçlerine yeterince katılmamakta, kooperatifle olan ilişkileri sadece kredi işlemleri ile sınırlı kalmaktadır. - Alınan kredinin kullanımında esnaf ve sanatkârlara herhangi bir sınırlama getirilmemekte, bu da kredinin amacı haricinde kullanılmasına neden olabilmektedir. - Kooperatif kuruluşunda yaşanan artışlar nedeniyle aynı bölgede birden fazla kooperatif olması kooperatiflerin erkin ve verimli çalışmasını engellemektedir. Sonuç olarak; Kredi ve Kefalet Kooperatifleri, ortağı esnaf ve sanatkârların finansman ihtiyaçlarını karşılamak üzere Türkiye Halk Bankası A.Ş. kaynaklarından Kooperatif Kredileri adı altında kullandırılan krediler için kefalet vermektedir. Krediyi kullanan esnaf ve sanatkârın vadesinde ödemediği kredi taksitleri akdi faiziyle birlikte kooperatifin Bankadaki birikmiş fonlarından kesilmektedir. Dolayısıyla, riski üstlenen kredi ve kefalet kooperatifleri; finansman kuruluşuna kredinin geri dönüşünde kolaylık ve garanti sağlamaktadır. Kooperatif kefaletiyle kullandırılan sübvansiyonlu kredi üzerinden kooperatifçe kredi tutarının %4’ü oranında kesinti yapılmaktadır (Gümrük ve Ticaret Bakanlığı [GTB], 2012). Kamu kaynaklarının kredi ve kefalet kooperatifleri kefaletiyle esnaf ve sanatkârlara en düşük maliyetle kredi kullandırılabilmesi için bu kredilerin maliyet unsurlarının aşağıya çekilmesi önem kazanmaktadır. Bu çerçevede, sayıları azaltılsa veya sabit kalsa da faaliyet gösterecek Bölge Birliklerinin etkin ve verimli olarak sistemde yer almalarının sağlanması gerekmektedir. Bu kooperatifler, ekonomik büyümenin lokomotifini oluşturan, sosyal refahı tabana yayan, sosyoekonomik sisteme katkı sağlayan ve istihdam oluşturan küçük işletmelere, esnaf ve sanatkâra hizmet sunması açısından önemlidir (Gümrük ve Ticaret Bakanlığı [GTB], 2012). 117 2. KOOPERATİFLERİN FİNANSMANINDA ALTERNATİF MODEL: KOOPERATİF BANKASI Türkiye kooperatifçiliğine bakıldığında, kooperatif bankası olmayan ender ülkelerden biri olduğumuz gözlemlenmektedir. Zaman zaman bir takım girişimlerde bulunulsa da sonuç alınamamış ve önceki bölümlerde incelenen ülkelerdeki gibi bir kooperatif bankacılığı sistemi oluşturulamamıştır. Uzun bir uygulama geçmişi olmasına rağmen kooperatifler, finansal sorunlarının çözümüne destek verebilecek kurumsal bir yapıya kavuşamamışlardır. Geçmiş dönemlerde bazı geçici finansal destekler sağlanmış ise de bunlar sistematik ve sürekli bir kurumsal yapıya dönüştürülememiştir. Bunun sonucu olarak, bugün gelinen aşamada kooperatifler büyük finansal sorunlarla karşı karşıya bulunmaktadırlar (Demirci, 2012: 23). Bu finansal sorunların günümüzün piyasa koşulları çerçevesinde karşılanması da pek mümkün görülmemektedir. Ayrıca, güçlü bir yapıya sahip olmayan kooperatiflerin kredi kurumlarından yeterince teminat gösteremedikleri için kredi sağlamaları da çok güç olmakta ve bu nedenle de siyasi iradenin güdümünden kurtulmaları mümkün olamamaktadır. Bu doğrultuda, dünya kooperatiflerinin finansmanına bakıldığında ilk akla gelen kurumlar, kooperatifler tarafından kurulmuş kooperatif bankalarıdır. Kooperatif bankaları, kooperatiflerin finansal sorunlarını çözmek amacıyla, aralarında işbirliği ve güç birliğine yönelerek kendi finansal kurumlarını kurmaları ile ortaya çıkmıştır (Demirci, 2012: 23). Kooperatif bankaları, ortaklarına işletme sermayesi ve düşük faizli kredi vermek, ekonomik gelişmelere ilişkin bilgilendirmek ve finansal konularda danışmanlık yapmak dışında, mevduat toplamak, tahvil çıkartmak ve benzeri normal bankacılık işlemlerini de yerine getirmektedir. Kooperatif bankacılığının temelinde banka hisselerinin çoğunluğunun kooperatif örgütlerinin elinde bulunması yatmaktadır. Kooperatif bankaları başta kooperatifleri ve ortakları olmak üzere tüm müşterileri için hizmet eden, mevduat toplayan, kredi veren, küçük üreticilere ve kırsal kesimdeki insanlara hizmet götüren, kooperatifçilik 118 ilkelerine bağlı olan bankalardır. Bu bankalar yereldir ve ülke sınırlarını terk etme ihtimali yoktur. Bankacılık sistemi içindeki denetim dışında ortakları tarafından da denetlenmektedir (Demirci, 2012: 23). Kooperatif bankacılık sistemini ticari bankalardan ayırt eden temel yapı, ticari banka sahiplerinin genellikle bir grup, aile veya devlet olması, kooperatif bankalarında ise hissedarlıktan çok ortaklığın söz konusu olmasıdır. Bu durum kooperatif bankalarını, sermayenin tabana yayılması ve sermayenin güçlü olması bakımından güçlü kılmaktadır. Ticari bankalarda sermayenin gücü, temsil eden grubun ya da ailenin (holdingin) gücüne bağlı iken, kooperatif bankalarında milyonlarca ortağın gücüne bağlıdır (Küçükkaplan, 2012: 27). Kooperatif bankası ortağı olmanın en büyük avantajlarından birisi ortağı olduğunuz bankanın aynı zamanda müşterisi de olduğunuz için hem kredi hem de mevduatta verilen avantajlı faiz imkânlarından yararlanmaktır. Ayrıca, bankanın elde etmiş olduğu kardan risturn alarak maliyetlerinizi düşürme ya da gelirinizi arttırma imkânınız da bulunmaktadır. Kooperatifler ve ortaklar bankaya yatırdıkları mevduat karşılığında faiz geliri elde etmektedirler. Bankada toplanan bu mevduat, ihtiyacı olan diğer kooperatiflere belirli bir faiz karşılığında kredi olarak kullandırılmaktadır. Kooperatiflerin finansmanı için bu banka önemli bir kaynaktır. Bununla beraber, bu kooperatiflerin bankanın karından risturn ilkesi gereği bir pay alması da ek finansman kaynağı için önemlidir. Bu da kooperatif bankasına ortaklarından tasarruf toplama açısından bir avantaj sağlayacaktır. Türkiye’de şirketler hukukunun ve bankacılık mevzuatının bankaların karlarının ancak belli bir bölümünü dağıtmasına imkân tanıması, risturn ilkesinin kooperatif bankası modeline uygulanabilmesi için büyük engel oluşturmaktadır. Bundan dolayı, bir kooperatif bankası kurulması halinde Ticaret Kanunu’nda ve Bankacılık Kanunu’nda bazı değişikliklerin yapılması gerekli olacaktır (Küçükkaplan, 2012: 28). 119 Dünyadaki uygulamalara bakıldığı zaman, kooperatif bankaları, ülkelerinde pazar payında toplanan mevduatın ve dağıtılan kredilerin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Bu bankalar kırsal kesimin gelişmesinde önemli rol üstlenmiş olup, yine ülkelerinde aracılık hizmetlerinde yüksek oranlarla mali piyasaları rahatlatmaktadırlar. Kooperatif bankalarının kendine özgü ortaklık yapısı, sermayelerinin tabana yayılmasını ve güçlü durmasını sağlamaktadır. Güçlü sermaye ve sahiplik yapısı sayesinde kriz dönemlerinde en az etkilenen bankalar içerisinde yer alan kooperatif bankalarının uluslararası reyting kuruluşlarınca verilen yüksek notları da bu durumu kanıtlamaktadır. Teoride, bu bankalar ticari bankacılık ve yatırım bankacılığı türünden sonra üçüncü bir bankacılık türü olarak kabul edilmektedir (Küçükkaplan, 2012: 32). Kooperatif bankacılık sisteminin yukarıda belirtilen tüm olumlu yanlarına rağmen, Türkiye’de kurulu herhangi bir kooperatif bankası bulunmamaktadır. Aksine, ne Türk Ticaret Kanunu’nda ne de Bankacılık Kanunu’nda kooperatifler bankasına yer verilmiştir. Yıllardır Türkiye’de bir kooperatif bankası kurulması çalışmalarına ara ara devam edilse de bu çabalar yetersiz kalmış ve herhangi bir kooperatif bankası kurulamamıştır. Bu çalışmaların başarısız olmasındaki en önemli neden olarak siyasi irade tarafından destek görmemiş olması görülmektedir. Diğer nedenler olarak, kooperatifçilik bilincinin yeterince gelişmemesi, işbirliği ilkesinin özellikle dikey kooperatifler arasında etkin olarak kullanılmaması gösterilebilir. Yukarıda anlatılanlar ışığında, Türkiye’deki kooperatiflerin finansman sorunlarının çözümünde alternatif model olarak önerilen bir kooperatif bankasının kurulması halinde, bu bankanın yapısının ve işleyişinin ne doğrultuda olabileceği aşağıda incelenecektir: 120 2.1. Bankanın Kuruluş Sermayesi Önerilerden biri, kurulacak bir bankanın tüm sermayesine kooperatif ve üst örgütlerinin sahip olmalarını sağlamak için, devletin onlara bu amaçla büyük oranda bağışta bulunması ve düşük faizli kredi vermesidir. (Mülayim, 1996). Ancak, günümüz koşullarında devletin söz konusu kooperatif bankasının sermayesi için kaynak ayırması mümkün görünmemektedir. İkinci alternatif, kurulacak kooperatif bankasının sermayesinin tamamıyla kooperatifler tarafından oluşturulmasıdır. Devletin sermayeye katılması demokratik yönetim ilkesini ve bankanın başarı şansını zedeleyecektir. Kooperatifler bugünkü finansman imkânlarıyla böyle bir bankanın kuruluş sermayesini ve yatırımlarını gerçekleştirebileceklerdir. Kooperatif bankasının, devlet denetimi altına girmesini önlemek için sermayesinin çoğunluğu veya tamamının kooperatifler tarafından taahhüt edilmesi gerekmektedir. Bu noktada, bütün kooperatiflerin ortak olacağı bir bankada sermaye ve kâr paylarının paylaşımını düzenleyecek bir kooperatifler fonunun oluşturulması gerekmektedir. Bu fonun Türkiye Milli Kooperatifler Birliği altında bir kooperatifçilik fonu oluşturularak kurulmasının uygun bir yöntem olacağı düşünülmektedir. Bu fon kurulacak banka için sermaye kaynağı olacaktır. Fonun işlevlerinden birisi kooperatiflerin veya üst birliklerinin sermayedeki paylarını başkalarına (ortak olmayan kişi ve kuruluşlara) devretmelerine engel olmasıdır. Fonun kuruluş şartlarını, işleyiş biçimini belirleyen yasal düzenlemenin çıkartılması devletin kooperatiflere vereceği yasal desteğin başında gelmektedir. Bu şartlar altında kurulacak kooperatif bankasının, kooperatiflerin finansman sorunlarını çözümleyici olacağı düşünülmektedir (Akbayır, 2009). 2.2. Kredi Kaynağı Kooperatif Bankası için kuruluş sermayesi kadar, ortaklarına verebileceği kredi kaynakları da son derece önemlidir. Bankalar genellikle mali kaynak yaratma 121 özellikleriyle diğer ticari kuruluşlardan ayrılırlar. Bankaların en önemli kaynağı topladığı mevduatlardır. Öte yandan, bankaların öz kaynakları ve topladığı mevduatları kullanarak “banka parası” ya da “kaydi para=çek para” yaratma olanakları vardır. Kurulacak kooperatif bankası, yaratmak istediği banka parasını ancak mevduata yüksek faiz vermesi koşuluyla toplayabilecektir. Ama kooperatif bankası zaten amacı olan düşük faizli krediyi de verirse hiç kâr edemeyecektir. Kâr etmeden de personel masraflarını, kira masraflarını v.b. karşılayamayacaktır. Bu biçimde de ülkemiz mevcut bankacılık sektöründe kalıcı olamayacaktır. Yani diğer bankalarla rekabet edemeyecektir (Akbayır, 2009). Bankaların fon yaratmada kullandığı bir başka araç da tahvil, sertifika vb. kıymetli evrak çıkarıp sunabilmeleri ve/veya bunları çıkaran kuruluşlara aracılık yapabilmeleridir. Kooperatif bankası, hâlihazırda böyle bir kaynaktan oluşabilecek fonlamalardan da yararlanamamaktadır. Ayrıca Merkez Bankası para politikası uygularken bankalardan yararlanmaktadır. Örneğin Merkez Bankası kredileri istenilen sektörlere bankalar aracılığıyla aktarılmaktadır. Tarım sektörüne intikal ettirilecek Merkez Bankası kredileri, önce T.C Ziraat Bankasına, oradan Tarım Kredi, Tarım Satış ve diğer kooperatiflere, buradan da kooperatiflere ve ortak gerçek kişilere aktarılmaktadır. Böylece Merkez Bankası kredilerinin maliyeti yükselmekte, zaten gelir düzeyi düşük kesimin oluşturduğu kooperatifçilik sektörü, bu fonlamadan diğer sektörler kadar etkili yararlanamamaktadır. Öte yandan, kooperatifçilik sektörü ortaklarının büyük çoğunluğu üretici insanlardır. Daha çok ürettikleri ürünlerin maliyetini düşürerek, ya da ürettikleri ürünlerin gerçek fiyatlarını yakalamak için kooperatiflerde toplanmışlardır. Bu nedenle, böyle sektörlerin çoğu için birçok ülke sübvansiyonlu kredi uygulamaktadır. Kredi sübvansiyonlarını da genellikle hükümetler bankalar aracılığı ile yerine getirirler. Özetlenecek olursa, kooperatif bankasının başarılı olması için (Çıkın, 1996); - Kooperatifler Bankası, Merkez Bankası kredilerinden öncelikli olarak yararlanabilmeli, 122 - Kooperatifler Bankası tahvil, yatırım sertifikası vb. gibi kıymetli evraklar çıkarıp pazarlayabilmeli, ayrıca bazı büyük kooperatiflerin çıkarabileceği “Kooperatif Yatırım Sertifikaları”nın pazarlanmasına yardımcı olmalı, - Devlet kooperatiflere ve/veya ortaklarına vereceği her türlü hibe, kredi, prim ve sübvansiyonları Kooperatifler Bankası aracılığıyla vermeli, - Kooperatifler Bankası her türlü bankacılık hizmetini yapabilmelidir. 2.3. Yönetim ve Mülkiyet Yapısı Gelişmiş birçok ülkede kooperatif bankaları aşağıdan yukarıya kurulduklarından, yerel ve bölgesel bankalar genellikle kooperatif statüsünde oluşturulmuştur. Ulusal düzeydeki merkez kooperatif bankaları da, genellikle bölgesel bankaların iştirak ettikleri anonim şirket statüsünde oluşturulmuştur (Çıkın, 1996). Türkiye’de kurulacak kooperatif bankasının, Türkiye’nin koşulları da dikkate alınarak, anonim şirket statüsünde olması, ancak bu anonim şirketin hisselerinin büyük çoğunluğunun kooperatif bölge ve merkez birliklerine ait olması gerektiğine dikkat çekilmektedir. Böylece anonim şirket statüsünde kurulacak merkezi kooperatifler bankasının hisse senetlerinin büyük çoğunluğu kooperatif üst birliklerinin olacağına göre bankanın mülkiyeti de kooperatiflere ait olacak ve yönetiminde kooperatif üst kuruluşları söz sahibi olacaktır. Bu şekilde kurulacak kooperatifler bankası, verdiği krediden dolayı kooperatifleri ve kooperatif birliklerini denetleyebilecektir. Ancak bu denetleme, daha çok kredilerin etkin kullanılıp kullanılmadığı açısından bir denetleme olacaktır (Çıkın, 1996). 123 2.4. Kurulacak Kooperatif Bankası İçin Model Önerileri Kurulacak bir kooperatif bankasının örgütlenme modelinin nasıl olacağı; tek bir kooperatif bankası mı, yoksa tarım sektörü ve tarım dışı sektörlerdeki kooperatifler için ayrı ayrı kooperatif bankaları mı kurulması gerektiği konusunda iki farklı görüş bulunmaktadır. Tarım ve tarım dışı sektörlerde tek amaçlı, fakat birden fazla kooperatif bankası kurulması görüşüne göre; tarım ve tarım dışı kesimler için iki kooperatifler bankası kurulması tezi ileri sürülmektedir. Tek bir banka olursa kredilerde önceliklerin nasıl sağlanacağı, bankanın örgütlenme, yönetim şekillerinin sorun yaratacağı öne sürülmekte ve bu sorunların, sistemin tıkanmasına yol açabileceği belirtilmektedir. Özellikle sermaye devir hızı çok düşük olan tarım sektörü ile sermaye devir hızı yüksek olan tarım dışı sektörlerin finans sorunları ve bu sorunların çözümünün bazı özellikler gerektirdiği ileri sürülmektedir. Tarım ve tarım dışı sektörler için önce ayrı ayrı banka kurulması, daha sonra bu bankaların kendi aralarında işbirliğine gitmelerinin daha sağlıklı olacağı savı ileri sürülmektedir (Çıkın, 1996). Her sektör düzeyinde ya bir kooperatifler bankası kurulmalı ya da o sektördeki kooperatiflere kredi veren kamu bankaları özel bir yasa ile anonim şirket statüsünde birer sektörel kooperatif bankasına dönüştürülmelidir. Bir A sektörü kooperatifler bankası kurulması ya da hisse senetlerinin paylaşımında o sektörün içinde yer alan kooperatiflerin bölge, merkez ve ulusal birlikleri ağırlığını koyarak yönetiminde söz sahibi olmalıdırlar. Örneğin tarım kesimi için ya yeni bir kooperatif bankası kurulabilir ya da T.C. Ziraat Bankası, Tarımsal Kooperatif Bankası’na dönüştürülebilir. Bu banka bir taraftan tarım kredi kooperatiflerinin bölge ve yerel kuruluşları aracılığı ile tabana yayılırken, öte yandan diğer sektörlerde kurulan kooperatif bankaları ile işbirliğine girerek, yine anonim şirket statüsünde “Türkiye Kooperatif Merkez Bankası”nı kurabilirler (Çıkın, 1996). 124 Çok amaçlı hizmet veren tek bir kooperatif bankasının kurulması gerektiğini savunanların görüşleri doğrultusunda; ülkemizde tüm tarım ve tarım dışı kooperatif ve üst örgütleri için tek bir kooperatif bankası kurulduğu takdirde, kooperatif bankası güçlü bir banka olabilir ve üçüncü sektör olması istenilen kooperatif sektörünün finansman gereksinimini karşılamada önemli ve etkin bir rol oynayabilir. Aynı zamanda bu banka kooperatif sektörünün ulusal ve uluslararası düzeydeki tüm bankacılık işlemlerini yapabilmelidir. Kooperatif bankası, ortak ve ortak olmayan tüm şahıs ve kooperatiflerin her türlü banka işlemi yapmalı ve bunlardan mevduat toplamalıdır. Kooperatif bankası anonim şirket biçiminde örgütlenmeli; ancak ortakları sadece kooperatifler ve üst örgütleri olmalıdır. Böylelikle kooperatif bankasının sermaye ve yönetimine de tümüyle kooperatifler ve üst örgütleri egemen olabilecektir (Mülayim, 1996). Kooperatif bankasının kredi vermesi konusunda ise; sadece ortakları olan kooperatifler ve üst örgütlerine kredi vermelidir denilebileceği gibi; kendisine ortak olmayan kooperatiflere de ve hatta herkese kredi vermelidir diye düşünülebilir. Ancak kooperatif bankasının ortak ve ortak olmayan herkesin banka işlemlerini yapması, sadece kooperatifler ve üst örgütlerine (tercihen ortağı olanlara) kredi vermesinin daha doğru olacağı kanaati yaygındır (Mülayim, 1996). 125 SONUÇ VE ÖNERİLER Kooperatif bankası, kooperatif ve üst örgütlerine kredi veren, ancak aynı zamanda kooperatif ve üst örgütleri tarafından kurulup işletilen ve onlar tarafından sahip olunan bir bankadır. Kooperatif bankaları, mali istikrar açısından birçok ülkenin mali sisteminde önemli yer tutmaktadır. Birçok ülkede grup olarak bu bankalar büyük mali kuruluşlar arasında yer almaktadır. Özellikle ileri ekonomilerde kooperatif bankalarının piyasa payları son yıllarda oldukça artmıştır. Kooperatif bankaları özellikle Avrupa ülkelerinde oldukça önem arz eden büyük kuruluşlardır. Avrupa dışındaki ülke ekonomilerinde ise kooperatif bankalarının piyasa payları genellikle daha düşüktür. Kooperatif bankaları diğer ticari bankalardan daha istikrarlıdır. Bunun nedeni, kooperatif bankalarının getirilerinin daha az oynak olmasıdır. Bu durum, kooperatif bankalarının karlılık oranlarının diğer bankalara göre daha az olmasını dengelemektedir. Ayrıca, 2007 yılında başlayan mali krizde, özellikle Avrupa’daki kooperatif bankaları büyük bir direnç göstermiş ve krizin etkilerinden ticari ve yatırım bankalarına nazaran daha az zarar görmüşlerdir. Kooperatif bankaları yerel bankalar olduğundan ve yerel ekonomilerde güçlü bağlara sahip olduklarından, krizin etkileri de bu bankalar üzerinde yerel düzeyde olmuştur. Kooperatif bankalarının bazı kendine has özellikleri bu bankaları diğer ticari bankalardan ayırmıştır. Bu özellikler; genellikle sağlam sermaye yapılarının olması, uzun vadeli bakış açısıyla ortak ve müşteri merkezli bir bankacılık anlayışına sahip olmaları, konjonktürel olmamaları ve iç mevduat garanti programlarına sahip olmaları, aşağıdan yukarıya sıkı bir kontrol mekanizmalarının olması, karar alma aşamasında ortakların geniş katılımına dayanan demokratik yönetim sistemi uygulamalarıdır. Bu özellikler, kooperatif bankacılığı modelinin mali kriz esnasında daha istikrarlı olması ve krize karşı daha dirençli olmasını sağlamıştır. 126 Böyle bir bankaya ülkemizde gereksinim duyulması, en başta ülkemiz kooperatifçiliğinin finansman sorununu çözme ihtiyacından kaynaklanmaktadır. Çünkü ülkemizde var olan tüm kooperatifler gerek özsermayeleri gerekse kredi olanaklarının yetersizliği nedeniyle genellikle finansman güçlüğüyle karşılaşmaktadır. Ayrıca, kooperatiflere verilen kredilerin sürelerinin kısa olması ve faizlerinin yüksek olması kooperatiflerin ekonomik başarılarını engellemektedir. Kooperatifçilik sektörünün finansman ve kredi sorununun çözümü için yönetim ve finansmanına kooperatifler ve üst örgütlerinin egemen olacağı bir kooperatif bankası kurulabilir. Bu noktada, Halk Bankası ve Ziraat Bankasının kooperatiflere kredi sağladığı bir ortamda kooperatif bankasının kurulmasına gerek olmayacağı düşünülebilir. Ancak, bu bankalar kooperatif bankası değil, kooperatiflere de kredi veren devlet bankalarıdır. Kooperatif bankası ise sadece kooperatiflere kredi sağlamakla kalmayacak, bankanın yönetim ve finansmanında da kooperatif ve üst örgütleri egemen olacaktır. Ayrıca, Ziraat Bankası ve Halk Bankasının kooperatifleri denetimi devlet denetimi olurken kooperatif bankasının kredi verdiği kooperatifleri denetimi ise öz denetim olacaktır ve bu durum kooperatiflerin bağımsız olması açısından önem teşkil etmektedir. Türkiye’de kurulacak kooperatif bankasının anonim şirket statüsünde olması ancak bu anonim şirketin hisselerinin büyük çoğunluğunun kooperatif bölge ve merkez birliklerine ait olması gerekmektedir. Böylece anonim şirket statüsünde kurulacak merkezi kooperatif bankasının hisse senetlerinin büyük çoğunluğu kooperatif üst birliklerinin olacağından, bankanın mülkiyeti de kooperatiflere ait olacak ve yönetiminde kooperatif üst kuruluşları söz sahibi olacaktır. Bu şekilde kurulacak kooperatif bankası verdiği krediden dolayı kooperatifleri ve kooperatif birliklerini denetleyebilecektir. Türkiye’de kurulacak kooperatif bankasının tüm kooperatif sektörlerinin yararlandığı tek bir banka olarak kurulmasında fayda vardır. Tek bir banka olarak bu kuruluşun tesis edilmesi yönetim ve örgütlenme giderlerinde bu bankaya maliyet avantajı sağlayacaktır. Ayrıca, tüm sektörleri içeren bir kooperatif bankası 127 portföyünde çeşitli sektörlerden mevduat ve krediye yer vereceğinden dolayı çeşitlendirmeye giderek riski azaltmış olacaktır. Türkiye’de kurulacak kooperatif bankasının sermayesinin tüm kooperatiflerden tarafından taahhüt edilmesi gereklidir. Devletin sermayeye katılması demokratik yönetim ilkesini ve bankanın başarı şansını zedeleyecektir Bunun için TMKB altında bir kooperatifçilik fonu oluşturulmalıdır. Bu fon kurulacak bankanın sermaye kaynağı olacaktır. Sermaye taahhütleri yapılırken kooperatiflerin payları fondaki payları ile orantılı olacaktır. Kooperatif bankalarının sermaye artışları da yine bu fon tarafından yapılmalıdır. Ayrıca hisse satışları da bu fondan izin alınarak yapılmalıdır. Bu noktada kooperatiflerin banka üzerindeki haklarını yitirmemesi için hisse veya sermaye devirlerinde tarafların her ikisinin de kooperatif olması şartı getirilmelidir. Ayrıca bu fonun işlevlerinden birisi de kooperatiflerin ve üst birliklerinin sermayedeki paylarını başkalarına devretmelerine engel olmasıdır. Yeni kurulan bankanın, bankacılık sektöründeki rekabete dayanabilmesi için belli bir süre desteklenmesi gerekecektir. Bu destek de devletin sermayeye katılmaktan ziyade bazı yükümlülük oranlarının düşürülmesi ile gerçekleştirilebilir. Bu destekler gelir vergisi muafiyeti, mevduat munzam karşılık oranının ve disponibilite oranlarının belli bir süre bu bankalar için düşük belirlenmesi şeklinde olabilir. Bunların yapılabilmesi için ilgili kanunlarda değişiklik ve düzenlemeler yapılması gerekecektir. Ayrıca, kooperatiflere bankacılık faaliyetleri yapabilme yetkisinin de kanunla tanınması gerekecektir. Kooperatiflerde uygulanan risturn ilkesinin de kooperatif bankacılığının başarısı ve kooperatiflerin banka kurmasını teşvik etmek amacıyla modelin içine alınması gerekmektedir. Bununla ilgili yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Bankanın karlarından yasal yükümlülükler ve karşılıklar ayrıldıktan sonra kalan net kar yine kooperatiflerin kalkınmasında kullanılmak üzere banka ile yapmış oldukları işlem miktarlarıyla doğru orantılı olarak dağıtılmasına imkan tanımalıdır. Bu şartlar altında kurulacak kooperatif bankasının, kooperatiflerin finansman sorunlarını 128 çözümleyici olacağı düşünülmektedir. Yine bu bankanın kurulmasıyla kooperatifler ülke kalkınmasında üstlerine düşen görevleri başarı ile yerine getirebileceklerdir. Bununla beraber reel sektör gelişecek ve işsizlik sorununun etkisi de zayıflayacaktır. Uygulanabilen bir kooperatif bankacılığı modeli için öncelikle birim bazda kooperatiflere tasarruf mevduatı toplayabilme kooperatiflerin dikey bütünleşme ile kendi yetkisi verilmelidir. aralarında birim Birim bankalarını oluşturmaları için gerekli düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. Sonuç olarak ülkemizde kooperatif ve üst örgütlerinin kredi gereksinimlerini gidermek üzere, finansman ve yönetimine kooperatif ve üst örgütlerinin tamamen egemen olacağı bir kooperatif bankası kurulmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Güçlü bir kooperatif bankasının kurulması ülkemizdeki demokratik kooperatifçilik hareketi açısından oldukça önemlidir. Anonim şirket şeklinde kurulacak kooperatif bankasına tarım ve tarım dışı tüm demokratik kooperatif ve üst örgütleri ortak olmalıdır. Tüm sektörlerdeki kooperatifler için tek bir kooperatif bankası kurulmalıdır. Tüm bunlar yapılırken sermaye oluşumu, örgütlenme, yönetim vs. hususlarında dünyadaki en gelişmiş kooperatif bankacılığı sistemleri, özellikle de Avrupa kooperatif bankaları incelenmeli ve ülkemiz koşullarına uygun düzenlemeler yapılmalıdır. Böylelikle, Türk kooperatifçilik hareketi kendi bağımsız finansman kurumuna sahip olabilir ve kendisinden beklenen ekonomik ve sosyal görevleri yerine getirebilir. 129 KAYNAKÇA Akbayır, G. (2009). Avrupa Birliği’nde Kooperatif Bankacılığı ve Türkiye’de Uygulanabilirliği. Yayınlanmamış yüksek lisans tezi, Gazi Üniversitesi. Alman Kooperatifleri Konfederasyonu Türkiye Temsilciliği(2010). DGRV Profili Alpaslan, H.İ. (2004). Tüketim Kooperatiflerinde Kart Sistemi ve Muhasebeleştirilmesi. Yayınlanmamış yüksek lisans tezi, Marmara Üniversitesi. Ayadi, R. Llewellyn, D. Schmidt, R. et all. (2010). Investigating Diversity in the Banking Sector in Europe, Key Developments, Performance and Role of Cooperative Banks. Avrupa Politika Araştırmaları Merkezi. Bekar, E. (1997). Özel Öğretim Kurumları ve Kooperatifleşme. Yayınlanmamış yüksek lisans tezi. Marmara Üniversitesi. Çıkın, A. Karacan, A.R. (1994). Genel Kooperatifçilik. Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yayınları. Çıkın, A. (1996). Türkiye’de Bir Kooperatifler Bankası Kurulması İhtiyacı Nedenleri ve Hedefleri. Friedric Ebert Vakfı Yayını. Çıkın, A. (2003). Atatürk Dönemi Ekonomi Politikaları ve Kooperatifçilik. YAR Müdafaa-i Hukuk Dergisi, 62, 25-32. Davis P., Worthington S.(1993). Cooperative Values: Change and Continuity in Capital Accumulation The Case of the British Cooperative Bank. Journal of Business Ethics, 12(11), 849-859. Demir, E. (2012). Kooperatiflerde Finansman Usul ve Esasları. Karınca Dergisi, 901, 18-21. Demirci, R. (2012). Kooperatiflerin Finansmanı Üzerine. Karınca Dergisi, 901, 2224. Develtere P., Pollet I. (2008). Cooperating Out of Poverty: The Renaissance of the African Cooperative Movement. ILO. Dinler, Z. (2000). Tarım Ekonomisi. Ekin Yayınları. Erçin, F. (2004). Mustafa Kemal Atatürk ve Türk Kooperatifçiliği. Derin Yayınları. Esen, F. (2003). Kooperatifler ve Ülkemizdeki Durumu. Karınca Dergisi, 798, 1114. Fındıkoğlu, Z.F.(1953). Türkiye’de Kooperatifçilik. İstanbul Üniversitesi Yayınları. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı (2011). Tarım Kredi Kooperatifleri 20112023 Dönemi Strateji Belgesi ve Eylem Planı. Götzl, S. Gros, J. (2010), Regional Banks for 160 Years: Cooperative Banks in Germany. Deutscher Genossenschafts-Verlag eG. Wiesbaden. 130 Gülpak, M. (1997). Türkiye’de Kooperatifçilik Hareketinin Gelişimi ve Bu Gelişmede Ahmet Hamdi Başar’ın Yeri ve Rolü. Yayınlanmamış yüksek lisans tezi. Marmara Üniversitesi. Güloğlu, T. Korkmaz, A.(2008). Kooperatifçilik İlkeleri, Küreselleşme ve Yeni Eğilimler. Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı (2012). Ülkemizde Esnaf ve Sanatkârlar Kredi ve Kefalet Kooperatiflerinin Genel Görünümü. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı (2012). Türkiye Kooperatifçilik Strateji Belgesi ve Eylem Planı 2012-2016 Gümrük ve Ticaret Bakanlığı (2014). Kooperatifçilik Genel Müdürlüğü 2013 Yılı Faaliyet Raporu Harvey, B. (1995). Ethical Banking: The Case of the Co-operative Bank. Journal of Business Ethics. Helm, F. C. (1979). Kooperatif İşletme Ekonomisi. İ.İ.T.A Yayını. Kara, M.(2003). Kooperatifçilik. Poyraz Ofset. Karalar, R. (2002). Kooperatifçilik Teknikleri. Milli Eğitim Basımevi. Kılıç, E. (2003). Anadolu Selçuklu Kooperatifçisi Ahi Evran. Karınca Dergisi, 797, 26-27. Kurtaslan, T. (2004). Kooperatiflerin Piyasa Ekonomisindeki Yeri ve Önemi. Karınca Dergisi, 811, 12-16. Küçükkaplan, İ. (2012). Kooperatiflerin Finansman Sorununun Çözümü İçin Kooperatifler Bankası Modeli. Karınca Dergisi, 901, 25-32. Moray, S. (2008). Tarım Satış Kooperatifi Birliklerine Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonundan Sağlanan Kredilerin Değerlendirilmesi. Yayınlanmamış yüksek lisans tezi. Osmangazi Üniversitesi. Muriuki, G. (2005). Current Situation and Prospects for Further Development of Cooperative Banks in Africa. Threats, Challanges and Prospects for Development of Cooperative Banks Throughout the World içinde (7-9). International Cooperative Banking Association Journal No: 16. Mülayim, Z.G. (1993). Demokratik Kooperatifçilik Politikaları ve Toprak Reformu. Yetkin Yayınları. Mülayim, Z.G. (2003). Kooperatifçilik. Yetkin Yayınevi. Mülayim, Z.G. (2006). Kooperatifçilik. Yetkin Yayınevi. Mülayim, Z.G. (2006). Kooperatifçi Atatürk ve Kooperatifçilik. Yetkin Yayınları. Parasız, İlker (2000). Modern Bankacılık Teori ve Uygulama. Ezgi Kitabevi Yayınları. 131 Prasad, B. (2005). Current Situation and Prospects for Further Development of Cooperative Banks in Asia. Threats, Challanges and Prospects for Development of Cooperative Banks Throughout the World içinde (10-18). International Cooperative Banking Association Journal No: 16. Rehber, E. (2011). Kooperatifçilik. Ekin Yayınları. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı (2008). Düzenleyici Etki Analizi Raporu. Şahin, Y. Altay, O. (1991). Kooperatifler Bankası ve Almanya Örneği. T.C. Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi. Tayşi, İ. (1998). Kooperatifler Bankası Kurulabilir mi? Uzman Gözüyle Bankacılık Dergisi. T.C. Ziraat Bankası (1964). 100.yılda T.C. Ziraat Bankası Kooperatifçilik Çalışmaları 1863-1963. T.C. Ziraat Bankası Kooperatifler Müdürlüğü Yayınları, Apa Ofset Turan, K. (1994). Kooperatifçiliğin Sosyo-Politik Yapısı. Gazi Büro Kitapevi. Wanyama, F. O. (2009). Surviving Liberalization: The Cooperative Movement in Kenya. ILO Coop Africa Çalışma Belgesi No: 10. Üner, N. (1992). Kooperatif İşletmeciliği. İzmir. www.banquepopulaire.fr www.bde.es www.credit-agricole.fr www.creditmutuel.fr www.dzbank.com www.halkbank.com.tr www.ica.coop/coop www.icba.coop www.kilicobank.com www.sekerbank.com.tr www.woccu.org www.oenb.at www.pohjola.fi www.unacc.com 132 133