Aralık 2015 - KIZIL BAYRAK

Transkript

Aralık 2015 - KIZIL BAYRAK
Avukat Dinçer Kaya ile sendikalı
olma hakkı ile ilgili konuştuk…
İşçi Sağlığı ve Güvenliği Meclisi (İSİG)
meslek hastalıklarını anlattı.
- Sendikalı olma hakkı en başta örgütlenme ve toplu pazarlık hakkı ile anayasal
güvence altında olan bir hakkın kullanımıdır.
Meslek hastalıkları kişinin çalışma koşullarındaki risk ve etmenler sonucu sağlığında
hemen veya uzun vadede ortaya çıkan sorunlarının tümüdür.
- Sendikal hakların başında elbette toplu sözleşme gelmektedir ki sendikal hareketin de özü budur.
Dünya genelinde her yıl en az 160 milyon
meslek hastalığı görüldüğü hesaplanmaktadır. Bunların ancak 1 milyondan azı kayıt
altına alınabilmektedir. Ancak maalesef bu
bilginin pratik yaşama geçirilmesinin sistemi
henüz yok.
- Büyük bedeller verilen ve on yıllar
süren mücadele sonucu kazanılmıştır.
sayfa 3
IFF Aroma işçileri ile
dayanışmaya!
IFF Aroma işçileri işçi sağlığı talebiyle
örgütlenme adımını attı. Kimyasal şekilde
aroma ve esans üretilen fabrikada sağlıksız
ürünlerin üretilmesinden doğan koşullar
işçilerin de hastalanmasına neden olan sonuçlar doğurdu. Hastalıkların oluşmasının
ardından işçilerde sağlıksız ürünlerin üretilmesine tepkinin artması örgütlenmenin
başlamasının adımı oldu.
Örgütlenme sürecinde Tek Gıda-İş Sendikası ile bağ kuran işçiler, kötü çalışma
koşullarına ve sağlıksız gıda maddesi üretmine karşı mücadelelerini sürdürüyorlar.
Sendika yetki başvurusunda bulunduktan
sonra patron, işçileri işten atarak saldırıya
geçti. İşten çıkartılan 30 işçi arkadaşımız
fabrika önünde direnişte.
Fabrikadaki üretim koşullarının ne durumda olduğu direniş süreci boyunca dışarı
çıkan kimyasallarla da görülmüş oldu. IFF
şirketi uluslararası düzlemde ve Türkiye
devleti eliyle koruma altında gibi gözüküyor, tüm kuralsızlıklar örtbas edilmeye
çalışılıyor.
Fabrikadaki sağlıksız koşullar sadece
çalışanları etkilemekle sınırlı bir sorun
değil. Aynı zamanda IFF’de üretilen aroma, esanslar ve gıda maddeleriyle, işçilerin
söylemiyle “78 milyon tehlikede.”
IFF işçilerinin işçi sağlığı için yükselttikleri mücadeleyi toplum sağlığı açısından
da bir kazanıma dönüştürmek için direnişçi
işçilerle dayanışma örmeliyiz. IFF işçileri
kazanırsa tüm işçiler ve toplum kazanır!
Kadın işçilerin hakları
nelerdir? - 6
Hamilelik ve doğum sonrasında
haklarım nelerdir?
4857 Sayılı İş Kanunu’nun 74. maddesi
gereğince, kadın işçilerin gebelik ve analık
dönemlerinde kırıntı da olsa bazı hakları
vardır.
Haklarımızı ise üç başlık altında ele alabiliriz: Doğum izni, analık izni ve süt izni.
sayfa 6
Emperyalistlerin
savaşında yerimiz yok!
deva-
sayfa 7
1300 TL cebimize
girmeden eridi bitti!
Asgari Ücreti Belirleme Komisyonu toplandı. Her dönem olduğu gibi bu dönem
de hükümet, patron ve patron uşaklarından oluşan heyet bir arada ve yine aynı
tiyatro oyunu sergileniyor. Bu sefer zam
tartışmaları seçimlerle birlikte başladı ve
1 Kasım seçimlerinde işçi ve emekçileri
kandırma vaadlerinin başında geliyordu.
Dünyada gerilimlerin yükseldiği bir dönemdeyiz. ABD, AB, Rusya, Çin hepsi Ortadoğu üzerinden çekişme içerisindeler. Türkiye’nin Rus uçağını düşürmesi ile bu gerilim
daha da arttı. Diğer yandan da emperyalistler kendi masalarında büyüyüp serpilen
IŞİD’e karşı büyük bir savaştaymış izlenimi
yaratmaya çalışıyorlar. Emperyalist odakların tek derdi Ortadoğu üzerinden güç ortaya
koyarak dünya belirleyeni olabilmektir.
Bu gelişmelerle birlikte yeni bir paylaşım
savaşına doğru ilerleniyor. Belki doğrudan
sıcak savaş bölgesi olacağız belki yine emperyalistlerin Ortadoğu’ya uzanan eli kolu
olacağız. Türkiye devleti, Türkiye’deki sermayedarlar kendi çıkarları doğrultusunda bu
savaşta yer alacak, saf tutacaklar. Türkiye’deki işçi ve emekçiler, gençler, kadınlar olarak
bizler açısından yalın bir gerçek var: Bu savaş
bizim savaşımız değil. Bizi sömürenlerin,
halkları katletme planları yapanların savaşında bizim ne gibi bir yerimiz olabilir? Veya bu
savaşların sonucunun bizlere ne gibi olumlu
bir yansıması olabilir?
Devletin kendi açıkladığı açlık sınırının altında bir asgari ücret için gündemi
meşgul ediyorlar. Asgarin ücretin 1300
TL’ye çıkartılacak hali bile bizlerin yaşamımızı idame ettirmekten uzaktır. Asgari
ücrete zam gelmeden ekmekten elektriğe,
doğalgazdan taşıt vergisine zam gelmiştir.
Ve daha birçok şeye zam yapılacağı bildiğimiz bir gerçek. Peş peşe gelen zamlarla
verilecek zammın eriyeceği belli. Asgari
ücret vergi diliminin arttırılması bile başlı
başına asgari ücrette 100 TL erime demektir.
...
...
devamı sayfa 3’de
devamı sayfa 2’de
2
İnsanca yaşamaya
yetecek bir ücret
için mücadeleye!
Gebze’den bir metal işçisi
Asgari ücret, dünyada ilk Avusturalya
ve Yeni Zelanda ülkelerinde uygulanmaya
başlamıştır. Avrupa 1900’lü yılların başında
asgari ücreti kabul etmiştir, oradan da tüm
dünyaya yayılmıştır. Türkiye’de ise ILO’nun
asgari ücret ile ilgili düzenlediği sözleşme
ilk olarak 1973 yılında imzalanmış 1974
yılında onaylanmıştır.
Asgari ücret, Asgari Ücret Komisyonu
tarafından belirlenir. Bu komisyon her 6
ayda bir toplanır. Komisyon en çok işveren temsilcisi bulunan kuruluştan 5 kişi,
en çok işçi üyesi olan Türk İş’ten 5 kişi
ve devlet temsilcilerinden oluşur. Burada dikkat edilmesi gereken husus şudur.
İşveren ve işçi temsilcilerinin sayısı eşit
olmasına rağmen devlet temsilcileri her
zaman işveren temsilcilerinin tarafını
tutar. Yani onların dediği olur. Şurası da
açıktır ki Türk İş temsilcileri sözde işçileri
temsil etmektedir fakat hiçbir zaman böyle
olmamıştır. Her zaman patron, devlet yanlısı olarak işçilerin yaşamını hiçe saymıştır.
Bunun kanıtı ise Türkiye’deki asgari ücretin
her zaman açlık sınırının altında olmasıdır.
Bizler mücadele alanlarında kendi haklarımızı korumak için ve genişletmek için
çaba göstermezsek hayatta bizler için bir
şey değişmiyor. İşçi sınıfının çıkarları için
örgütlü bir yaşam biçimi sürdürmezsek
hayatta bizlere borçlu bir ömür, sağlıksız
yaşam biçimi, kötü çalışma koşulları kalıyor. Bütün bunları değiştirmenin yegâne
yolu ise işçilerin, emekçilerin birlikte hareket edebilmesinden geçer. Mücadele için
örgütlü yaşamaya çağırıyoruz.
Engelli istihdamında
gözardı edilenler
İşyerlerinde engelli işçi
çalıştırılma zorunluluğu
bulunmaktadır. % 40 ve
üzeri engelli olanların çalıştırılması hukuksal zorunluluktur. Birçok işyerinde,
fabrikada engelli işçi çalıştırılmaktadır. Ama toplamda kaybedilen işgücü kaybından patronlar aslında memnun değillerdir.
İşyerlerinde engelli işçiler gözetilerek iş
alanları yaratılmıyor. Yasal zorunluluğun getirdiği yükümlülükle işe alınıyor ama işgücü
kaybı göz ardı ediliyor, var olan çalışma alanlarında istihdam ediliyor. Engelli işçiler, engelli
kadrosunda çalıştırılıyor gözükse de engeli
olmayan bir işçinin işgücünde verimlilik bekleniyor. Örneğin bir işçinin % 50 işgücü kaybı
var diyelim. İşyeri patronu veya yönetimi bu
işgücü kaybını göz ardı edip engelli olan işçiden % 100 çalışma verimi bekliyor.
1300 TL cebimize girmeden eridi bitti!
(yazının öncesi sayfa 1’de)
...
Asgari ücret 1300 TL olacak, olduğunda da koşullar iyileşecek yanılsaması ile emekçiler sersemletilmeye çalışılıyor. Asgari ücret 1300 TL oldu diyelim faturası patronlara değil
emekçilere kesilecektir. Hükümet kendi yerini sağlamlaştırmak için bu zammı öne sürse de
patronlar kendileri için yük olacağını söyleyerek itirazlarda bulunuyorlar. Rekabet gücünün
zayıflayacağı yalanlarıyla aradaki artışın devlet tarafından karşılanmasını açıkça faturanın
halka çıkarılmasını talep ediyorlar. Ayrıca artacak maliyetten kaynaklı işçi atacaklarını açık
açık ilan etmiş durumdalar.
Bizler birlik olmazsak bizlere dayatılan sefalet zammına karşı çıkmazsak bizim için değişen hiçbir şey olmayacaktır. Vergi dilimleri ve zamlarla hayat çekilmez bir hale getirilirken asgari ücretin artması hiçbir anlam ifade etmeyecektir. Patronlar kârlarını arttırırken
yoksulluk, açlık yine bizim hanemize yazılacaktır. Boş nutukların hiçbir zaman hayatımızda
yeri olmasın. Eğer “insanca yaşamaya yetecek vergiden muaf bir ücret” için mücadele edip
koşulları değiştirmeye çalışmazsak bizler açlık sınırında yaşamaya devam edeceğiz.
İşsizi İŞSİZ yapan özellikler(!)
fabrikadan sendikaya
üye olduğunuz için işten çıkarıldınız. Ve iş aramaktan
vazgeçtiniz. Bu durumda
aktif olarak iş aramadığınız
için işsiz sayılmıyorsunuz.
Türkiye’de işsizlik oranı TÜİK tarafından en son %10 olarak açıklandı. Fakat
uzun süredir işsizseniz bu işsizlik oranın
içerisinde olduğunuzu düşünmeyin.
Çünkü işe alırken bir takım özellikler
isteyen sistem, işsiz kaldığınızda da
işsiz sayılmanız için bir takım özellikler
istemektedir. İşsizlik geriledi diyorlar
ya hani işte işsizliği sadece rakamların
üzerinde oynayarak, bir takım özellikler
getirerek geriletiyorlar(!) Şöyle ki;
Diyelim ki yaklaşık 5 yıldır çalıştığınız
İşsiz sayılabilmek için;
işveren tarafından işten çıkarılmak, son 3 ayda aktif
iş aramak ve iş başı yapmaya hazır olmak
gibi özellikler gerekli diğer durumlarda işsiz değil farklı nitelikteki gruplara dâhil ediliyoruz. Örnek olarak; daha önce iş aradığı
halde bulamayan ve kendi vasfına uygun iş
bulmayacağını düşüp iş aramaktan vazgeçen fakat iş başı yapmaya hazır olan kişiler
işsiz değil “iş bulma ümidi olmayanlar”
olarak sınıflandırılmaktadır.
Her ay bize açıkladıkları işsizlik rakamları gerçeği yansıtmamakla birlikte, katlanarak artmaktadır.
3
Avukat Dinçer Kaya ile sendikalı
olma hakkı ile ilgili konuştuk…
İstikrar mı dedi biri(!)
Gebze’den bir kadın emekçi
1-) Sendikalı olma hakkı nedir?
Sendikalı olma hakkı en başta örgütlenme ve toplu pazarlık
hakkı ile anayasal güvence altında olan bir hakkın kullanımıdır.
Hem anayasada hem de sendikalar kanununda bahsi geçen bir
hak olup, bu hakkın kullanımı hiçbir yaptırıma, cezaya, ayrımcı
davranışa tabi olamaz.
2-) Sendikal haklar denildiğinde neleri anlamamız
gerekiyor?
Sendikal hakların başında elbette toplu sözleşme gelmektedir
ki sendikal hareketin de özü budur. Nitekim bu yüzden Sendikalar Kanunu ile Toplu Sözleşme Grev Lokavt Kanunu ayrı ayrı düşünülemez. Bu nedenlerle önce bir toplu pazarlık dönemi, ardından toplu sözleşme süreci sendikal haklar denince ilk önce akla gelen hususlardır.
Bunun dışında hak grevleri, dayanışma grevleri, sendika seçme hakkı, sendikadan istifa hakkı vs de sendikal haklar kapsamındadır.
3-) Sendikalı bir işyeri ile sendikasız bir işyeri arasındaki farkları veya sendikalı
olunduğunda elde edinilen kazanımları anlatabilir misiniz?
Elbette dağlar kadar fark var. En başta toplu pazarlık ve sözleşme gücü işçi sınıfının büyük
bedeller vererek ve on yıllar süren mücadelesi sonucu kazanılmıştır ki işçi sınıfının gücünü
birleştirmesinin en temel örneğidir. Başta ücretlerin yükseltilmesi olmak üzere, ikramiye,
bayram harçlıkları, yakacak yardımları vs gibi sosyal hakların sendikalı olan işyerlerinin tümünde olduğu, buna karşılık sendikasız işyerlerinin çok çok büyük bölümünün bunlardan
mahrum olduğu bir başka gerçektir. Yine sendikalı bir işyerinde çalışan işçinin tek başına olmadığı, sınıf kardeşleri ile birlikte olduğu duygusu kuvvetli bir duygu olup işçi sınıfının örgütlenme ve bilinci açısından da çok önemlidir. Buna karşılık sendikasız bir işyerinde patronun
işçileri rahatlıkla bölebildiği, tek başına bırakıp birçok çelişkiyi de kullanarak hem haklarından mahrum bıraktığı, hem de diğer sınıf kardeşlerine karşı kullanabildiği sık sık karşılaşılan
bir durumdur. Dolayısı ile sendikalı olmakla birlikte kazanılan onlarca hakkın olduğu kesindir.
Göçmen ölümleri üzerine…
Kalelerinde yaşarken krallar
Kumdan kaleleri dahi olmayanlar
Ölü balıklar gibi kıyıya vururlar…
3 yaşındaki Aylan, 4 yaşındaki Sena, geçtiğimiz günlerde bedenleri kıyıya vuran 6 çocuk
ve nice genç, yetişkin… Öncesi ve sonrası… Savaştan, savaşın etkisi olan açlık, yoksulluk ve
ölümden kaçanlar başka bir ölüme teslim ediliyorlar. Başka ülkelere geçmeye çalışıp, başka
yaşamlar kurmayı hayal eden yüzlerce, binlerce insan genelde botlarının alabora olmasıyla
ya da kaçak gemilerde, kamyon kasalarında havasızlıktan ölerek ya da başka başka sebeplerle yaşamlarını yitiriyor. Neredeyse her gün göçmen ölümlerine dair yazılar, haberler okuyoruz, izliyoruz. İçimizden kimileri içten içe “bırakıp gelmeselerdi ülkelerini” diyecek kadar
vicdan yoksunu olurken, kimimiz en fazla üzülüyor, ağlıyor, sözde çaresizliğe boyun bükenler
oluyoruz. Kimimiz ise o kara deryaların yolculuğundan ölmeyip de sağ kalanlara son tekmeyi atarak öldürenler.
Kendi kirli, sefil çıkarları için savaşın pimini çeken emperyalist-kapitalist sistemin efendileri ve uşakları Ortadoğu’yu kan deryasına çeviriyor. Sözde demokrasi, yeni, zulmün son bulduğu bir yaşam götüreceğiz diyorlar. Farklı ülkelerden farklı ağızlar, kulağa hoş gelen hep
aynı ama kan damlayan sözleri sarf ediyorlar. Yıllar önce Irak, Filistin, Libya, Mısır, Arabistan
için söylenenler bugün Suriye için söyleniyor. Düne kadar ahbap-dost ilişkisi kuranlar bugün
çıkarları el vermeyince düşman kesiliyorlar. Eli kanlı çeteler yaratıp mazlum halkların kanını
döküyor, üzerlerinde bombalar patlatıyorlar. Kadınlara, çocuklara tecavüz ediyor, öldürüyor,
köle olarak, mal olarak satıyorlar. Kirli savaşta şans eseri sağ kalıp da kurtulmak için çıktıkları yolculuklarda bedenleri kıyıya vuranlar oluyor. Ölenler hep ülkenin işçileri, emekçileri,
mazlumları oluyor. Krallar kendi kalelerinde yaşamlarını hoşça sürdürmeye devam ediyor.
Yinede biraz şanslı olduğunu düşünüp kıyılara sağ ulaşanlar gittikleri ülkelerde dilenci
olarak horlananlar, fabrikalarda ya da tekstil atölyelerinde kayıtları dahi tutulmayıp üç kuruşa kaçak çalıştırılanlar, inşaatlarda ölenler, sınırlarda tekmelenenler, çalıştıkları yerde sopayla dövülerek öldürülen iki kardeş, elleri ayakları bağlanarak yıkık bir evde ölüme terk edilen
çocuk, tecavüz edilen kadınlar oluyorlar. Bir ölümden kaçanlar başka bir ölümün esiri oluyorlar.
Bugün saldırganlığın, savaşların, ölümlerin, kıyıya vurulan bedenlerin son bulmasını istiyorsak bu kirli savaşın bitmesi için işçilerin birliğini, halkların kardeşliğini güçlendirmeliyiz.
Geldiğimiz durum ve koşullar emperyalist bir savaşın eşiğinde olduğumuzu
gösteriyor. Buna rağmen halkın hiçbir
tepkisi yok. En kötüsü de sözde olmazsa
olmaz denilen istikrar yalanları. Peki, istikrar nedir, ne içindir, kimin içindir? İşte
bu yazıda bunlara cevap arayacağım.
Öncelikle size istikrarın tanımını yapacak olursam kökeni Arapça olan karâr
kelimesinden gelmektedir. Anlamı “aynı
kararda, biçimde devam etme, kararlılık”
demektir. Evet, siz de okudunuz, aynı kararda olma aynı biçimde olma ve başta
kulağa ne kadar hoş geliyor değil mi?
Ya madalyonun arka yüzü? Özgür
basın kavramına kelepçe vurulması…
Hukuk kavramına ve özgür düşünceye
kurşun sıkılması… Sokağa çıkma yasakları ve bu yasaklarda katledilen çocuklar,
kadınlar, gençler… MİT tırlarında IŞİD,
ÖSO, EL NUSRA ya giden silahlar… Türkiye’de istikrar aldı başını gidiyor. Birileri
koltuklarında rahat oturmak ve bol bol
torpil kağıtları doldurmak için bu katliamlara sessiz kalıp bana dokunmayan
yılan bin yaşasın diyor.
Hele bir de dış politika o resmen hüsran. Emperyalistlerin, silah tüccarlarının,
uyuşturucu kaçakçılarının kucaklarında
zıplayanlar İran’da ikinci evimizdeyiz
diyen abdestli kapitalistler.
Bugün bir toplum bile bile savaşa götürülüyor ve buna istikrar deniyor. Toplum, Ortadoğu’daki savaş bataklığının
içine sürükleniyor ve buna istikrar deniyor. Os-manlı Padişahı Vahdettin gibi
kaçmanın da planlarını yapanlar halka
istikrar tatavasını söyleyedursunlar, bizler
biliyoruz ki emperyalist savaşta istikrar,
halklar için ölüm ve yoksulluk demektir.
Emperyalist savaş ve sömürüde istikrarlı
davrananların karşısında birlik ve kardeşlikte ısrarcı olalım.
...
(yazının öncesi sayfa 1’de)
Daha fazla kazanmak isteyen, daha fazla
pazar alanına sahip olmaya çalışan sermaye ve devletleri arasındaki rekabet bazen
karşımıza savaş olarak çıkar. Emperyalistlerin savaşında devletler güçlerini yarıştırırken
cepheye sürülen, yoksullaşan, ölen biz işçi
ve emekçiler oluruz. İşçilerin, emekçilerin,
gençlerin, kadınların geleceği emperyalist
paylaşım savaşlarında değildir. Bundandır ki
emperyalistlerin körüklediği savaşta bizim
yerimiz yok!
Bizlerin geleceği haklarımız için, geleceğimiz için, eşitlik ve özgürlük için vereceğimiz mücadelededir. Bunun için de
sömürülenlerin sömürüyü bitirmek için birlik
olduğu, halkların kardeşleştiği bir toplumsal
yaşamın savaşını vermeliyiz.
4
Kapitalizm Koçlar’ın yaşam biçimidir!
Koç’un fabrikalarından
birinde sömürülen bir işçi
Dünya üzerinde sermayedarlar G-20
ile yeni sömürü kapılarını açarken yurdumun “devrimci” patronu Ali Koç B20’de
kamuoyuna şu açıklamayı yapmıştır:
“Eşitsizliğin ortadan kalkması için kapitalizmin ortadan kalkması gerekir. Ben
en azından eşitsizliğin minimum seviyeye indirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Gerçek sorun kapitalizmdir.”
“Zenginlik eşit paylaşılmıyor” diyen Ali Koç sömürüyü yaratan zatlardan biridir.
Türkiye’nin en zenginleri arasında olan Koç Holding her daim ilk 5’i zorlayan sermaye
grubudur. Sömürünün liderleri toplantıda sözde bizleri temsil eder gibi davranmışlardır. Ali Koç’un ardından başka sermayedarlar da kapitalizmin iyileştirilmesi gerektiğine
dair nutuklar atmaya başlamışlardır.
Koçlar’ın Arçelik-LG işçileri sendika değiştirme hakkını kullanmak istediğinde polisi
işçilerin üzerine nasıl saldırttığını biliyoruz. Bu da yetmezmiş gibi işçilerin bir kısmını
işten atmıştır.
Zenginlik paylaşılsın diyorlar ama Koç’un fabrikalarında işçiler ücret zammı istediğinde görmezden gelinmektedir. Düşük ücretlere çalıştırıp mesaiye kalmayı işçi için
zorunlu bırakan bunların ta kendisidir. Aslında onlar için fabrikalarında nasıl koşullarda çalıştığımız, nasıl yaşadığımız, ayın sonunu nasıl getirdiğimiz önemli değildir.
Metal direnişçisi işçilerin davaları görülüyor
Bursa’dan başlayan metal direnişinin ardından Kocaeli ve Gebze’de
bulunan fabrikalarda günlerce fiili grevler yaşanmış, işgaller, eylemler
gerçekleşmişti. Patronlar direniş sürecinde ve sonrasında onlarca işçi
arkadaşımızın işine son vermişti. İşçilerin davaları görülmeye başlandı.
Ford Otosan
30 Kasım tarihinde Kocaeli Adliyesi’nde görülen davalarda sendikal
nedenlerle işten atılma kanaati getirildi. Davası görülen 14 işçinin işe
iade davası kazanıldı. Diğer işçilerin
davaları da görülüyor.
Enpay
24 Kasım ve 4 Aralık tarihlerinde Kocaeli Adliyesi’nde
görülen mahkemelerin sonucunda davası görülen işçiler
sendikal tazminatı ve işe iadeyi
kazandı.
Arçelik-LG
İlk davaları 7-8 Ekim’de görülen 173 Arçelik-LG işçisinin 20 Kasım
tarihinde de davaları görüldü. Her mahkeme gününde Gebze Adliyesi
önünü eylem alanına çeviren Arçelik-LG işçileri sloganlarla, pankartlarla
hesap sormayı sürdürüyor.
İçinde yaşadığımız toplumsal düzen kapitalist sömürü düzenidir. Bu
düzenin egemenleri kayıtsız şartsız
patronlardır, bu
düzen onların düzenidir. Bundandır
ki biz her gün fabrikalarda, atölyelerde, işyerlerinde
sömürülürüz, bizi
sömüren patronlar
zenginlik içerisinde
rahat hayatlarını
yaşarlar.
“Metal fırtınası yol gösteriyor” sempozyumu
6 Aralık Pazar günü saat 14:00’da Metal İşçileri
Birliği tarafından düzenlenen “Metal Fırtınası yol
gösteriyor” başlıklı sempozyum Maramara Bölgesi’nin birçok yerinden metal direnişini yaşayan
işçilerin katılımı ile gerçekleşti.
Metal direnişini ortaya çıkaran koşullar ve bıraktığı deneyimler, sendikal bürokrasi ve sııf sendikacılığı, MİB’in programı ve hedefleri başlıklı sunumlar
yapıldı.
Sempozyuma direnişte olan Gebze’den IFF Aroma ve Küçükçekmece’den Bayteks işçileri de katıldı.
EKU Fren Kampana GREV’e
doğru ilerliyor
Üç yıldır tüm baskılara, tehditlere, işten
atma saldırısına karşı mücadelesine sürdüren EKU Fren Kampana işçileri sözleşme sürecinde talepleri kabul edilmeyince
“o zaman GREV kapıda” dedi.
Patron yanlısı Çelik İş’ten istifa eden
Birleşik Metal’e geçen işçiler mahkemenin yetkiyi Çelik İş’e vermesiyle Çelik İş
Sendikası’nı zorlayarak kendi seçimlerini
yaptılar ve kendi temsilcilerini seçtiler.
Sözleşme sürecinde patronla yapılan
görüşmelerin sonucunda patron zam talebini kabul etmedi. Bunun üzerine EKU
işçileri kararlılıklarını sürdürdü. Uyuşmazlık zaptının imzalanmasının ardından
da görüşmeler sürüyor.
SCA’da GREV kararı
Balçık köyünde bulunan, TÜMKA-İŞ’te
örgütlü SCA Yıldız Kağıt’ta TİS’te anlaşma sağlanamayınca grev kararı alındı.
TÜVTÜRK’te işçiler kazandı
TÜMTİS sendikasında örgütlenme sürecinde işten atma saldırısı ile karşı karşıya kalan ve direnişe geçen TÜVTÜRK
işçilerinin mahkemeleri gerçekleşiyor.
Kartepe istasyonundaki işçilerin Kocaeli Adliyesi’nde görülen davalarının
sonucunda işe iadeyi kazandılar. Gebze istasyonundaki işçilerin mahkemesi
sürüyor.
Mecaplast sözleşmeye
hazırlanıyor
Mecaplast işçileri gerçekleştirdikleri toplantılar ile sözleşme taslaklarını
tartışıyor. Sözleşme sürecine hazırlanan
Mecaplast işçileri ücrette koşullarını iyileştirecek zam ve sosyal haklarda iyileştirmeler istiyorlar.
Legrand’da sözleşme
imzalandı
Legrand’da sözleşme imzalandı. Legrand’da şimdiye kadar imzalanan en iyi
sözleşme denilebilecek sözleşme sonucunda işçiler 240 TL zam aldılar. Ayrıca
sosyal haklarda iyileştirmeler yapıldı.
Petrol İş Gebze Şubesi
genel kurula hazırlanıyor
Petrol İş Sendikası’nın Gebze Şubesi’nin
genel kurulu yaklaşırken fabrikalardan
doğru da genel kurula hazırlıklar sürdürülüyor.
Sözleşme sürecinde olan Mecaplast ve
GREV’den yeni çıkan Trelleborg işçileri
delegelerini seçiyorlar. Petrol İş’in örgütlü olduğu birçok fabrikada da delege
seçimleri yapılıyor.
5
Gebze
Organize
Sanayi
Bölgesi’nde (GOSB) 700. Sokak’ta bulunan
bir inşaat sahasında iş cinayeti meydana geldi. Yunus Ç. isimli işçi, inşaatta çalıştığı sırada kirişlerin kırılması
sonucunda 7 metre yükseklikten aşağı
düşerek feci şekilde can verdi. Gebze
OSB’de Aralık ayının ilk 13 gününde
gerçekleşen ikinci iş cinayetiydi.
GOSB’da
iş cinayeti
TOMİS Kocaeli
Şubesi açıldı
Nisan ayının sonunda Bursa’dan
başlayarak yayılan metal direnişinin
ardından işçiler tarafından kurulan
Tüm Otomotiv ve Metal İşçileri Sendikası (TOMİS), 13 Aralık Pazar günü
Kocaeli şubesinin açılışını yaptı. “Metal
fırtınası ile yükselttiğimiz bayrağı bir
adım ileri taşıyoruz” diyerek duyurusu
yapılan TOMİS’in Kocaeli Yürütmesi
adına yapılan konuşmada düşük ücretlere, uzun çalışma saatlerine, esnek
çalışmaya, mobbinge, işten atmalara
ve şirketleşen sendikalara karşı TOMİS
çatısı altında örgütlenme çağrısı yapıldı. Açılışa Direnen Feniş Alüminyum
İşçileri ve avukatlar destek verdi.
IFF’de kimyasal
atıklar sürekli
taşıyor
Geçtiğimiz ay üst üste IFF fabrikasından zehirli atıklar taştı. Bir işçinin
ayakkabısını eritecek kadar asidik olan
atıklar aslında bizlerin yediği yiyeceklerin, içeceklerin içerisinde bulunan
maddelerdir.
IFF Aroma fabrikasında üretilen esans
ve aromalar tamamen kimyasallarla
üretilmektedir. İçeride üretimi yapan
işçiye de, bu aromaların kullanılarak
yapılan yiyecekleri yiyenler de zarar
görmektedir.
Silahlı saldırıya uğrayarak 28 Kasım Cumartesi günü katledilen Diyarbakır Baro Başkanı
Tahir Elçi için yazılan bir şiir:
Tahir Elçi’ ye...
Kaçıncı kurşun bu en insan yanımıza sıkılan?
Güvercinlerin kaçıncı vuruluşu?
Ya bu içimize düşen bilmem kaçıncı ateş...
Sen de biliyorsun bra Tahir,
Tuzla’da iş
‘kazası’
Tuzla Deri
Organize
Sanayi
Bölgesi’nde elektrik-elektronik alanında
faaliyet yürüten bir fabrikada iş ‘kazası’ yaşandı. Patronların ucuz iş gücü
olarak gördüğü kadınların ağırlıklı
olarak çalıştığı montaj bölümündeki
bir kadın işçi elini sıcak prese kaptırdı. Elini prese kaptıran işçi hastaneye
kaldırıldı.
Dönüyor tekerleği tarihin,
ve dönecek!
Al gömleğinden kızıl kan silinecek,
Bu karanlık gece elbet güne evrilecek!
İşçilerin ak alınlarında,
köylülerin nasırlı ellerinde,
yok sayılanların,
ötekileştirilenlerin öfkesinde bileniyor adalet!
Hesap günü gelecek!
Sen de biliyorsun bra Tahir,
Başiskele’de
kimyasal sızıntı
Kocaeli’nin
Başiskele
İlçesi’nde
bulunan bir kargo firmasında, içinde
kimyasal madde bulunan bir pakette
sızıntı meydana geldi. Kimyasal sızıntı
nedeniyle, kargo firmasında çalışan
59 işçi Derince Eğitim ve Araştırma
Hastanesi’ne kaldırıldı. Kan örnekleri
alınan kargo işçilerinin sağlık durumlarının iyi olduğu öğrenildi.
Feniş’te işçi
servisi devrildi
Yalova’dan aldığı
tersane
işçilerini İstanbul’a götüren minibüs D-100
Karayolu Feniş mevkiinde hakimiyetini
kaybetmesi sonucu bariyerlere çarptı.
Yaklaşık 100 metre sürüklenen minibüs takla atarak ters döndü. Kazada,
minibüsten fırlayan tersane işçisi 58
yaşındaki Yusuf Karaca olay yerinde
hayatını kaybederken, minibüs sürücüsü ile birlikte 7 kişi yaralandı.
GATEM’de
geçtiğimiz hafta
atölye
dersinde bir ‘iş kazası’ gerçekleşti.
Mobilya bölümünde okuyan ve 11.
sınıf öğrencisi olan öğrencinin 2 parmağı kesildi. Ameliyat için Umuttepe’de bulunan Kocaeli Üniversitesi Tıp
Fakültesi Hastanesi’nde tedavi gördü.
Meslek lisesi öğrencileri, atölye derslerinde ve stajlarda ücretsiz işçi olarak
çalıştırılmaktan şikayetçiler.
GATEM’de
“iş kazası”
Hesap günü gelecek!
İlhan KÖSEDAĞ
Devlet tarafından gerçekleşen katliamlarda
nice gençleri, çocukları kaybettik. Adları darağacında Erdal, adları Haziran’da Berkin, adları Mardin’de Uğur, adları Suruç’ta Ece, adları Ankara’da Veysel, adları Diyarbakır Sur’da
Çekvar… Genç ve çocuk bedenler bizleri hesap soramaya çağırıyor, ve diyorlar ki “Kurşunlar değil bizleri sizin sessizliğiniz öldürüyor!”.
Haziran’da yaralayan
devlet para cezası istiyor
Haziran Direnişi’nde
polisin biber gazı
kapsülüyle ağır şekilde yaralanıp 21 gün
komada kalan Okan
Göçer’in tazminat talebi, “delil yokluğu”
gerekçesiyle reddedildi. Tazminat bekleyen
Göçer’e 1500 TL’lik
vekalet ücreti çıkarıldı.
6
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) adına
Prof. Dr. İbrahim Akkurt’tan meslek hastalıkları
ile ilgili görüşlerini aldık.
Meslek hastalığının kapsamı nedir?
Meslek hastalıkları kişinin çalışma koşullarındaki risk ve etmenler sonucu sağlığında
hemen veya uzun vadede ortaya çıkan sağlık sorunlarının tümüdür. Yani başka bir ifadeyle kişide ortaya çıkan bir sağlık sorununun işle ilişkisinin olduğunu kişinin kendisinin
farkına varması, bu sağlık sorunu nedeniyle gittiği doktora bunu ifade etmesi, kayıt altına alabilmesi durumudur ki buna ben dahil bu konuyla uğraşan hekimler tıbbi meslek
hastalıkları diyoruz. Ancak günümüzde meslek hastalıkları denilince akla hemen uluslararası ve ulusal egemen otoritelerin oluşturduğu şablonlar gelmektedir. Bu şablonlarda
işe bağlı hastalıklar birer önlenebilir sağlık sorunu olarak değil; görünüşte sigorta kurumunu (iş kazaları ve meslek hastalıkları sigortası-SGK) ancak gerçekte de işvereni koruyucu (çünkü bir hasar, maluliyet çıktığında SGK
yaptığı masrafı rücu edecek) bir “liste” sistemi ve “yasal tanı sistemi” ile zapturapt altındadır. Oysa meslek hastalıkları bir “sağlıkla ilgili
nedensellik=etyoloji” sorunu, sorgulaması, kaydıdır ancak egemen otorite 1940’lardan beri ILO’nun direktifleri çerçevesince bunu güya çalışanı korumak için ancak özünde çalıştıranı (işvereni) korumak için devletlerin SGK aracılığı ile kontrol altına almışlardır. Bu nedenledir ki dünya
genelinde her yıl en az 160 milyon meslek hastalığı görülmesi bilimsel olarak hesaplanırken bunların ancak 1 milyondan azı kayıt altına alınabilmektedir.
ILO Meslek Hastalıkları Listesi’nde bel, boyun fıtığı gibi hastalıklar yer almıyor. Bu hastalıklar, bölgemizde görülen meslek
hastalıklarının başında geliyor. Bu durumu nasıl ele almalıyız?
Kas iskelet sistemi hastalıkları günümüzde meslek hastalıklarını tıbbi olarak kayıt altına alabilen ülkelerde ve bilimsel çalışmalarda tüm
meslek hastalıklarının neredeyse yarısını oluşturuyor. Yani bilimsel-tıbbi olarak çalışma koşulları, işin yürütüm şartlarına bağlı ortaya çıkan bel,
boyun fıtıkları, ağrıları, iskelet sorunları, hatta osteoartrit, romatizmalar, miyalji, fibromiyalji vb kas hastalıkları kesinlikle meslek hastalığıdır.
Egemen gücün yaptığı listelerde bunlar meslek hastalıkları listelerinin içinde olmasa bile yine de kurulan sistemin içinde bunların o listelere
dahil edilebilme olanağı vardır. Çok uzun ve yıpratıcı bir süreçtir ancak mutlaka o listelere dahil edilebilme durumları oluşur.
Bu şikayetlerle gittiğiniz fizik tedavi/ortopedi/nöroloji/beyin cerrahisi vb. uzmanlık alanlarındaki hekimlere bunu mutlaka ifade etmek, kayıt
altına aldırmak gerekir. Özellikle o işe başlamadan önce böyle yakınmalar yoksa; çalıştıktan belli süre sonra ortaya çıkmışsa; her gün uygunsuz
pozisyonlarda ve ağır yükler kaldırılarak çalışılıyorsa bunu mutlaka doktorunuza belirtin, kayıt altına aldırın hatta bu nedenlerle eğer özellikle
hastaneye yatmışsanız ya da poliklinik koşullarında da olsa “epikriz” denilen sağlığınız ile ilgili dökümanları alınmalıdır.
Meslek hastalıklarının önlenmesi açısından yapılması gerekenler?
Tıbbi anlamda meslek hastalıkları değişik anketlerde, kesitsel çalışmalarda işçilerin %2-8’inde görülmektedir; ancak yasal tanımlamalarda bu en az bin çalışanın 4-12’sinde görülür şeklinde ifade ediliyor. Ancak maalesef günümüzde bu oran bile gizleniyor; hatta biz doktorların
klasik kitaplarına “meslek hastalıkları %100 önlenebilir” şeklindeki bilgiler ezberletilerek bizim elimizle gizlenmesi sağlanıyor. Oysa önlemek
için önce hangi koşulların, durumların, maddelerin meslek hastalığına yol açtığını bilmek ve ona göre önlemek gerekir. Bu bilinmediği için
günümüzde ortaya çıkan sağlık sorunlarının meslek ile ilişkisi net ortaya konulmadığı için maalesef önleme de bugün için pek mümkün görünmüyor. Hastalıklar artıyor, giderek artıyor; hastanelere başvuran hastaların %5-25’nin hastalıklarının işle ilgili olduğu biliniyor. Ancak maalesef
bu bilginin pratik yaşama geçirilmesinin sistemi henüz yok. Bu olmayınca maalesef kısa vadede tam önlem de olası görünmüyor. Bunun uzun
vadede yapılması için en azından mevcut koşulların iyi değerlendirilmesi gerekiyor. İşe giriş muayeneleri, aralıklı sağlık kontrol muayeneleri;
işyeri ortam ve risk değerlendirme işlemlerinin çalışan tarafından da bilinmesi; işçi temsilcilerinin bunu sıkı kontrol etmeleri oldukça önemlidir.
Tabi bunların olabilmesi için gerçek anlamda birliktelik, çalışandan yana sendikal mücadelenin güçlendirilmesi gerekiyor. Göstermelik hatta
ağalık boyutundaki yapıların öncelikle değiştirilmesi, geliştirilmesi gerekiyor. Gerçek anlamda işçi-çalışanı koruyan bir sendikal hareketin güçlendirilmesi bu noktada oldukça önem kazanıyor.
Gazete GREV ile
Namet’in davası görüldü
2 Aralık tarihinde Gebze Adliyesi’nde Gazete GREV
dağıtan Gebze İşçilerin Birliği Derneği üyelerinin Namet
ile olan mahkemesi gerçekleşti.
Tarafların dinlendiği mahkemede Gazete GREV dağıtımı yaparken saldırıya uğrayan dernek üyeleri yaşadıkları
saldırıyı, maruz kaldıkları tehditkâr tutumları ve Namet
patronunun işçi düşmanlığını anlattılar.
Namet’te geçen sene yaşananlar
2014 Kasım’ında Gazete GREV’in dağıtımını yapmak
için Namet fabrikası önüne gidildiğinde doğrudan Namet patronu tarafından organize edilen, fiilen de Namet
patronunun hakareti ve fiziki saldırısı ile başlayan saldırı
gerçekleşmişti. Şiddetli bir fiziki saldırının yaşandığı bu
olaydan bir hafta önce de Namet’in idari kadrosundan
2 kişi tarafından 3 dernek üyesinin yolu kesilmişti. Bu ardıl saldırıların ardından tarafların
birbirinden şikayetçi olmasının ardından dava açılmıştı.
Yerel işçi gazetesi GREV, geçen sene yaptığı açıklamada “GREV, korkunuz değil sonunuz
olacak!” diyerek saldırıya karşı tutumunu ortaya koymuştu.
Birliğimizi
güçlendirelim!
Gece gündüz çalışıp daha da zenginleştirdikçe patronları, bir bakıyoruz her
geçen gün biraz daha yoksullaşmışız.
Savaş kapıda diyorlar, krizdeyiz diyorlar
bize zammı, biraz daha iyi koşullarda
yaşamayı çok görüyorlar.
Fabrika fabrika birikiyor öfkemiz. Fabrika fabrika birikiyorsa öfkemiz, fabrika
fabrika birliğimizi kuralım, derneğimizde
buluşalım!
Gebze İşçilerin Birliği Derneği
Adres: Hacı Halil Mah.
Orhangazi Cad. Karalar
İşhanı K: 3 GEBZE
Tel: 0542 843 16 01
f: Gebze İşçilerin Birliği
7
EKK’den film gösterimi
21 Kasım Cumartesi günü
Gebze Emekçi Kadın Komisyonu, İran’da recm edilerek
katledilen bir kadının hikayesini anlatan “Soraya’yı Taşlamak” isimli filmin gösterimini
gerçekleştirdi.
Gösterim öncesinde EKK
adına yapılan konuşmada
kapitalizmde kadınların yaşadığı çifte sömürüden, kadın katliamlarından, artan
gericilikten, AKP döneminde
yükseltilen dinci gericilik ve
yükselen şiddet oranlarından,
emperyalist savaş ve devlet
katliamlarından bahsedildi.
Ayrıca 25 Kasım’ın atfedildiği
Mirabel Kardeşler’in yaşamı
ve mücadelesi anlatıldı.
EKK Mirabeller’i andı
25 Kasım Çarşamba Gebze Kent Meydanı’nda 16:0018:00 saatleri arasında
EKK’nin Mirabel Kardeşler’i
andığı programda mücadele çağrısı yükseltildi. EKK 25
Kasım vesilesiyle yürüttüğü
çalışmalarda “Fabrikada, evde,
sokakta, savaşlarda kapitalizm
katlediyor! Yaşamak için sosyalizm!” diyerek örgütlü mücadelenin önemini anlattı.
Resim sergisi, tiyatro gösterimi, bildiri dağıtımı ve konuşmaların olduğu program
boyunca emekçilerle sohbet
edildi. Etkinlikte Kürt bir ananın
zindandaki oğluna yakılan şiirden uyarlanan tiyatro gösterimi
de gerçekleşti.
25 Kasım eylemi
Gebze Emekçi
Kadın Platformu, 25
Kasım Çarşamba
günü saat 18:30’da
Moda Giyim’den
Kent Meydanı’na bir
yürüyüş gerçekleştirdi. Basın açıklamasında, kadın katliamları ve AKP’nin
gerici politikaları
teşhir edilirken, devlet eliyle gerçekleşen
katliamlara değinildi. Mirabel Kardeşler’in mücadelesinin
anlatıldığı açıklama
“Korkmuyoruz, isyandayız!” sözleri ile
sona erdi.
- Hamilelik ve doğum
sonrasında haklarım
nelerdir?
4857 Sayılı İş Kanunu’nun 74. maddesi gereğince, kadın işçilerin gebelik ve
analık dönemlerinde kırıntı da olsa bazı
hakları vardır. Kadın işçi hamile olduğu
ve doğum yaptığı dönemlerde maaşının
tamamını değil sadece 2/3’lik kısmını
almaya hak kazanır. Doğumdan sonraki
onaltı haftalık izin bittiğinde, kadın işçi
çocuğuna bakmak isterse, 6 aya kadar
ücretsiz izin alabilir. Haklarımızı ise üç
başlık altında ele alabiliriz:
Doğum izni: Kadın işçiler, doğumdan önce sekiz (çoğul gebelik halinde 10
hafta) ve doğumdan sonra sekiz hafta
olmak üzere toplam onaltı hafta (çoğul
gebelik halinde 18 hafta) çalıştırılmazlar.
Ancak, kadın işçi isterse, doktorun onayı
ile doğumdan önceki üç haftaya kadar
işyerinde çalışabilir. Bu çalıştığı süre doğum yaptıktan sonraki iznine eklenir.
Arapçeşme muhtarı protesto edildi
Gebze Arapçeşme Muhtarı Remzi Kandaz’ın
internette akşam ezanından sonra kız çocuklarının velisi olmadan gezdiği takdirde
döveceğini ifade etmesi üzerine tepkiler büyüdü. Bugün saat 18:30’da muhtarlık binası
önünde Gebze Emek ve Demokrasi Güçleri
bir eylem yaparak protesto ettiler.
Kartal Adliyesi’nde direnen
işçilere EKK’den ziyaret
Emekçi Kadın Komisyonları, iş
güvencesi ve ödenmeyen ücretleri için direnişte olan Kartal
Adliyesi’ndeki taşeron işçilere 9
Aralık Çarşamba günü dayanışma ziyareti gerçekleştirdi.
Öğlen saati boyunca direnişteki
işçilerle direniş süreci üzerine
sohbet edildi. Omuz omuza çekilen halayların ardından direniş
alanından ayrılındı.
Hamilelik süresince kadın işçiye periyodik kontroller için ücretli izin verilir.
Kadın işçi ağır ve tehlikeli bir işte çalışıyorsa, hamileliğini etkileyecek bir iş yapıyorsa, doktor raporu ile sağlığına uygun
hafif işlere geçirilir. Böyle bir durumda,
4857 sayılı yasanın 5. maddesinde yer
alan eşit davranma ilkesi gereğince ücretinden kesinti yapılamaz.
Analık izni: Onaltı haftalık doğum
izni sonunda, kadın işçi talep ederse, altı
aya kadar ücretsiz izin hakkına sahiptir.
Bu süre, yıllık ücretli izin hakkının hesabında dikkate alınmaz.
Süt izni: Kadın işçilere bir yaşından
küçük çocuklarını emzirmeleri için günde
birbuçuk saat süt izni verilir. Bu sürenin
hangi saatler arasında ve kaça bölünerek kullanılacağını işçi kendisi belirler ve
bu süre günlük çalışma süresinden sayılır.
Yukarıda ifade edilen izinlerin işveren
tarafından verilmemesi halinde, iş sözleşmesi haklı olarak feshedilerek “kıdem
tazminatı” talep edilebilir.
IFF işçileri
direnişte kararlı!
Trelleborg işçileri
GREV’deydi!
Sözleşme
sürecinde
anlaşma sağlayamayan
Trelleborg (Superlas) işçileri
Gebze’de iki
ve Düzce’de
bir olmak üzere üç fabrikasında 25 Kasım Çarşamba
tarihinde GREV’e çıktı.
8 Eylül’de 2 işçinin işten atılmasıyla
başlayan direniş boyunca 30 işçi işten
atıldı ve direnişe katıldı.
15 Aralık Salı günü direnişlerinin 100.
gününü geride bırakan IFF Aroma işçileri, mücadelelerini kararlılıkla sürdürüyor.
100 gün boyunca birçok eylem gerçekleştiren IFF Aroma işçileri, seslerini duyurmak için fabrikanın önünde ve birçok
yerde eylemlerini büyütüyorlar.
GOSB’da sürekli eylem yaparak sesini
duyuran IFF işçilerinin direnişine Gebze’deki tüm işçiler gözünü dikmiş durumda. 100. günlerinde IFF Aroma işçileri,
sıkılı yumrukları ile kararlılıklarını bir kez
daha gösterdiler.
yan IFF
Taksim’e taşı
Direnişlerini
onsoı. Hollanda K
rd
ya
u
u
n
o
tr
a
işçileri p
ylarla ses
ogan ve hala
sl
e
d
n
ü
n
ö
u
losluğ
yükseltildi.
ve seamlandıktan
m
ta
yı
a
i
ik
in
Direniş
ldırarak
sonra polis sa
n
te
k
ti
it
b
ci
çim süre
saldırısına işçi
s
li
o
p
n
u
n
o
tr
ıçadırı yıktı. Pa
i. Polis saldırıs
rd
ve
p
va
ce
mek
ler kararlılıkla
7. gününde e
6
in
iş
n
e
ir
d
n
sı ile
nın ardında
in dayanışma
n
ri
e
çl
ü
g
si
ra
ve demok
ylem yapıldı.
IFF önünde e
ci
ahkeme süre
m
in
n
ri
le
çi
iş
n4
IFF Aroma
dı. İşten atıla
a
şl
a
b
e
d
in
h
si’nde
10 Aralık tari
. İş Mahkeme
1
ze
b
e
G
sı
işçinin dava
GREV başlamadan önce 430 TL zam
isteyen işçilerin karşısında patron 285
TL’den fazla vermeyeceğini söylemişti.
GREV sürecindeki görüşmeler sonucunda
330 TL zam alındı. Sosyal haklar için de
% 12 civarı iyileştirme getirildi.
DİRENENLER
Bayteks Nakış işçileri 8 saatlik çalışma,
sigorta primlerinin aldıkları ücret üzerinden ödenmesi ve atılan arkadaşlarının işe
geri alınması talepleri ile 7 Kasım tarihinde başlattıkları direnişe devam ediyorlar.
GREV’in 7. gününde işçiler eylemi
sürdürme isteğindeyken sendikanın 330
TL’ye anlaştı. Bunun ardından Trelleborg
işçileri tepkilerini ifade etti.
IFF Aroma işçileri
ile Trelleborg işçileri
ördükleri
dayanışma
ile bir hafta
boyunca
omuz omuzaydılar. Her gün düzenli olarak IFF işçileri GREV alanını, Trelleborg
işçileri de IFF direniş alanını ziyaret
ettiler. Mecaplast temsilcileri ve işçileri
GREV’deki işçilerle sürekli dayanışma
içerisindelerdi. Plastikçiler OSB’de bulunan fabrikalardan işçiler çay molalarında ve yemek saatlerinde GREV alanına
uğrayarak dayanışma içerisinde olduklarını ifade ettiler.
Gebze İşçilerin Birliği Derneği, Trelleborg
GREV’i sırasında
iki fabrikada da işçilerle dayanışma içerisindeydi.
Ziyaretler düzenleyen, dernek GREV ile
dayanışma çağrısı yürüttü. Gazete GREV
günlük yayın yaptığı facebook adresinden
GREV’in sesini ve taleplerini duyurdu.
Kartal’da bulunan Anadolu Adliyesi’nin
yemekhanesinde çalışan işçiler birkaç
aydır ödenmeyen maaşları için direnişteler. 4 Aralık Cuma günü başlayan direnişe
avukatlar, hakimler, savcılar, memurlar ve
birçok kurum destek veriyorlar.
TİS görüşmelerinde anlaşamayan Kent
Ekmek işçileri 30 Ekim tarihinde GREV’e
başlamışlardı. Kazanmakta kararlı olan
işçiler İzmir’in birçok yerini eylem alanına
çeviriyorlar.
4 aylık ücretlerini alamayan Sivas Demir Çelik işçileri Sİvas’ın her yerini eylem
alanına çeviriyorlar.
İşçi Bülteni Özel Sayı: 1308 * Fiyatı: 25 Kr * Aralık 2015* Sahibi ve S. Yazı İşleri Müdürü: Tayfun Altıntaş * Yayın Türü: Yerel, süreli, siyasi, ayda bir, Türkçe
EKSEN Basım Yayın Ltd. Şti * Meşrutiyet Mah. Kodaman Sk. No: 111/15 Şişli / İSTANBUL * Tel/Fax: (0212) 621 74 52 * Baskı: Özdemir Matbaası Davutpaşa Cad. Güven Sanayi Sitesi C Blok No: 242 Topkapı / İSTANBUL * Tel: (0212) 577 54 92