Aralık 2015 - KIZIL BAYRAK
Transkript
Aralık 2015 - KIZIL BAYRAK
Avukat Dinçer Kaya ile sendikalı olma hakkı ile ilgili konuştuk… İşçi Sağlığı ve Güvenliği Meclisi (İSİG) meslek hastalıklarını anlattı. - Sendikalı olma hakkı en başta örgütlenme ve toplu pazarlık hakkı ile anayasal güvence altında olan bir hakkın kullanımıdır. Meslek hastalıkları kişinin çalışma koşullarındaki risk ve etmenler sonucu sağlığında hemen veya uzun vadede ortaya çıkan sorunlarının tümüdür. - Sendikal hakların başında elbette toplu sözleşme gelmektedir ki sendikal hareketin de özü budur. Dünya genelinde her yıl en az 160 milyon meslek hastalığı görüldüğü hesaplanmaktadır. Bunların ancak 1 milyondan azı kayıt altına alınabilmektedir. Ancak maalesef bu bilginin pratik yaşama geçirilmesinin sistemi henüz yok. - Büyük bedeller verilen ve on yıllar süren mücadele sonucu kazanılmıştır. sayfa 3 IFF Aroma işçileri ile dayanışmaya! IFF Aroma işçileri işçi sağlığı talebiyle örgütlenme adımını attı. Kimyasal şekilde aroma ve esans üretilen fabrikada sağlıksız ürünlerin üretilmesinden doğan koşullar işçilerin de hastalanmasına neden olan sonuçlar doğurdu. Hastalıkların oluşmasının ardından işçilerde sağlıksız ürünlerin üretilmesine tepkinin artması örgütlenmenin başlamasının adımı oldu. Örgütlenme sürecinde Tek Gıda-İş Sendikası ile bağ kuran işçiler, kötü çalışma koşullarına ve sağlıksız gıda maddesi üretmine karşı mücadelelerini sürdürüyorlar. Sendika yetki başvurusunda bulunduktan sonra patron, işçileri işten atarak saldırıya geçti. İşten çıkartılan 30 işçi arkadaşımız fabrika önünde direnişte. Fabrikadaki üretim koşullarının ne durumda olduğu direniş süreci boyunca dışarı çıkan kimyasallarla da görülmüş oldu. IFF şirketi uluslararası düzlemde ve Türkiye devleti eliyle koruma altında gibi gözüküyor, tüm kuralsızlıklar örtbas edilmeye çalışılıyor. Fabrikadaki sağlıksız koşullar sadece çalışanları etkilemekle sınırlı bir sorun değil. Aynı zamanda IFF’de üretilen aroma, esanslar ve gıda maddeleriyle, işçilerin söylemiyle “78 milyon tehlikede.” IFF işçilerinin işçi sağlığı için yükselttikleri mücadeleyi toplum sağlığı açısından da bir kazanıma dönüştürmek için direnişçi işçilerle dayanışma örmeliyiz. IFF işçileri kazanırsa tüm işçiler ve toplum kazanır! Kadın işçilerin hakları nelerdir? - 6 Hamilelik ve doğum sonrasında haklarım nelerdir? 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 74. maddesi gereğince, kadın işçilerin gebelik ve analık dönemlerinde kırıntı da olsa bazı hakları vardır. Haklarımızı ise üç başlık altında ele alabiliriz: Doğum izni, analık izni ve süt izni. sayfa 6 Emperyalistlerin savaşında yerimiz yok! deva- sayfa 7 1300 TL cebimize girmeden eridi bitti! Asgari Ücreti Belirleme Komisyonu toplandı. Her dönem olduğu gibi bu dönem de hükümet, patron ve patron uşaklarından oluşan heyet bir arada ve yine aynı tiyatro oyunu sergileniyor. Bu sefer zam tartışmaları seçimlerle birlikte başladı ve 1 Kasım seçimlerinde işçi ve emekçileri kandırma vaadlerinin başında geliyordu. Dünyada gerilimlerin yükseldiği bir dönemdeyiz. ABD, AB, Rusya, Çin hepsi Ortadoğu üzerinden çekişme içerisindeler. Türkiye’nin Rus uçağını düşürmesi ile bu gerilim daha da arttı. Diğer yandan da emperyalistler kendi masalarında büyüyüp serpilen IŞİD’e karşı büyük bir savaştaymış izlenimi yaratmaya çalışıyorlar. Emperyalist odakların tek derdi Ortadoğu üzerinden güç ortaya koyarak dünya belirleyeni olabilmektir. Bu gelişmelerle birlikte yeni bir paylaşım savaşına doğru ilerleniyor. Belki doğrudan sıcak savaş bölgesi olacağız belki yine emperyalistlerin Ortadoğu’ya uzanan eli kolu olacağız. Türkiye devleti, Türkiye’deki sermayedarlar kendi çıkarları doğrultusunda bu savaşta yer alacak, saf tutacaklar. Türkiye’deki işçi ve emekçiler, gençler, kadınlar olarak bizler açısından yalın bir gerçek var: Bu savaş bizim savaşımız değil. Bizi sömürenlerin, halkları katletme planları yapanların savaşında bizim ne gibi bir yerimiz olabilir? Veya bu savaşların sonucunun bizlere ne gibi olumlu bir yansıması olabilir? Devletin kendi açıkladığı açlık sınırının altında bir asgari ücret için gündemi meşgul ediyorlar. Asgarin ücretin 1300 TL’ye çıkartılacak hali bile bizlerin yaşamımızı idame ettirmekten uzaktır. Asgari ücrete zam gelmeden ekmekten elektriğe, doğalgazdan taşıt vergisine zam gelmiştir. Ve daha birçok şeye zam yapılacağı bildiğimiz bir gerçek. Peş peşe gelen zamlarla verilecek zammın eriyeceği belli. Asgari ücret vergi diliminin arttırılması bile başlı başına asgari ücrette 100 TL erime demektir. ... ... devamı sayfa 3’de devamı sayfa 2’de 2 İnsanca yaşamaya yetecek bir ücret için mücadeleye! Gebze’den bir metal işçisi Asgari ücret, dünyada ilk Avusturalya ve Yeni Zelanda ülkelerinde uygulanmaya başlamıştır. Avrupa 1900’lü yılların başında asgari ücreti kabul etmiştir, oradan da tüm dünyaya yayılmıştır. Türkiye’de ise ILO’nun asgari ücret ile ilgili düzenlediği sözleşme ilk olarak 1973 yılında imzalanmış 1974 yılında onaylanmıştır. Asgari ücret, Asgari Ücret Komisyonu tarafından belirlenir. Bu komisyon her 6 ayda bir toplanır. Komisyon en çok işveren temsilcisi bulunan kuruluştan 5 kişi, en çok işçi üyesi olan Türk İş’ten 5 kişi ve devlet temsilcilerinden oluşur. Burada dikkat edilmesi gereken husus şudur. İşveren ve işçi temsilcilerinin sayısı eşit olmasına rağmen devlet temsilcileri her zaman işveren temsilcilerinin tarafını tutar. Yani onların dediği olur. Şurası da açıktır ki Türk İş temsilcileri sözde işçileri temsil etmektedir fakat hiçbir zaman böyle olmamıştır. Her zaman patron, devlet yanlısı olarak işçilerin yaşamını hiçe saymıştır. Bunun kanıtı ise Türkiye’deki asgari ücretin her zaman açlık sınırının altında olmasıdır. Bizler mücadele alanlarında kendi haklarımızı korumak için ve genişletmek için çaba göstermezsek hayatta bizler için bir şey değişmiyor. İşçi sınıfının çıkarları için örgütlü bir yaşam biçimi sürdürmezsek hayatta bizlere borçlu bir ömür, sağlıksız yaşam biçimi, kötü çalışma koşulları kalıyor. Bütün bunları değiştirmenin yegâne yolu ise işçilerin, emekçilerin birlikte hareket edebilmesinden geçer. Mücadele için örgütlü yaşamaya çağırıyoruz. Engelli istihdamında gözardı edilenler İşyerlerinde engelli işçi çalıştırılma zorunluluğu bulunmaktadır. % 40 ve üzeri engelli olanların çalıştırılması hukuksal zorunluluktur. Birçok işyerinde, fabrikada engelli işçi çalıştırılmaktadır. Ama toplamda kaybedilen işgücü kaybından patronlar aslında memnun değillerdir. İşyerlerinde engelli işçiler gözetilerek iş alanları yaratılmıyor. Yasal zorunluluğun getirdiği yükümlülükle işe alınıyor ama işgücü kaybı göz ardı ediliyor, var olan çalışma alanlarında istihdam ediliyor. Engelli işçiler, engelli kadrosunda çalıştırılıyor gözükse de engeli olmayan bir işçinin işgücünde verimlilik bekleniyor. Örneğin bir işçinin % 50 işgücü kaybı var diyelim. İşyeri patronu veya yönetimi bu işgücü kaybını göz ardı edip engelli olan işçiden % 100 çalışma verimi bekliyor. 1300 TL cebimize girmeden eridi bitti! (yazının öncesi sayfa 1’de) ... Asgari ücret 1300 TL olacak, olduğunda da koşullar iyileşecek yanılsaması ile emekçiler sersemletilmeye çalışılıyor. Asgari ücret 1300 TL oldu diyelim faturası patronlara değil emekçilere kesilecektir. Hükümet kendi yerini sağlamlaştırmak için bu zammı öne sürse de patronlar kendileri için yük olacağını söyleyerek itirazlarda bulunuyorlar. Rekabet gücünün zayıflayacağı yalanlarıyla aradaki artışın devlet tarafından karşılanmasını açıkça faturanın halka çıkarılmasını talep ediyorlar. Ayrıca artacak maliyetten kaynaklı işçi atacaklarını açık açık ilan etmiş durumdalar. Bizler birlik olmazsak bizlere dayatılan sefalet zammına karşı çıkmazsak bizim için değişen hiçbir şey olmayacaktır. Vergi dilimleri ve zamlarla hayat çekilmez bir hale getirilirken asgari ücretin artması hiçbir anlam ifade etmeyecektir. Patronlar kârlarını arttırırken yoksulluk, açlık yine bizim hanemize yazılacaktır. Boş nutukların hiçbir zaman hayatımızda yeri olmasın. Eğer “insanca yaşamaya yetecek vergiden muaf bir ücret” için mücadele edip koşulları değiştirmeye çalışmazsak bizler açlık sınırında yaşamaya devam edeceğiz. İşsizi İŞSİZ yapan özellikler(!) fabrikadan sendikaya üye olduğunuz için işten çıkarıldınız. Ve iş aramaktan vazgeçtiniz. Bu durumda aktif olarak iş aramadığınız için işsiz sayılmıyorsunuz. Türkiye’de işsizlik oranı TÜİK tarafından en son %10 olarak açıklandı. Fakat uzun süredir işsizseniz bu işsizlik oranın içerisinde olduğunuzu düşünmeyin. Çünkü işe alırken bir takım özellikler isteyen sistem, işsiz kaldığınızda da işsiz sayılmanız için bir takım özellikler istemektedir. İşsizlik geriledi diyorlar ya hani işte işsizliği sadece rakamların üzerinde oynayarak, bir takım özellikler getirerek geriletiyorlar(!) Şöyle ki; Diyelim ki yaklaşık 5 yıldır çalıştığınız İşsiz sayılabilmek için; işveren tarafından işten çıkarılmak, son 3 ayda aktif iş aramak ve iş başı yapmaya hazır olmak gibi özellikler gerekli diğer durumlarda işsiz değil farklı nitelikteki gruplara dâhil ediliyoruz. Örnek olarak; daha önce iş aradığı halde bulamayan ve kendi vasfına uygun iş bulmayacağını düşüp iş aramaktan vazgeçen fakat iş başı yapmaya hazır olan kişiler işsiz değil “iş bulma ümidi olmayanlar” olarak sınıflandırılmaktadır. Her ay bize açıkladıkları işsizlik rakamları gerçeği yansıtmamakla birlikte, katlanarak artmaktadır. 3 Avukat Dinçer Kaya ile sendikalı olma hakkı ile ilgili konuştuk… İstikrar mı dedi biri(!) Gebze’den bir kadın emekçi 1-) Sendikalı olma hakkı nedir? Sendikalı olma hakkı en başta örgütlenme ve toplu pazarlık hakkı ile anayasal güvence altında olan bir hakkın kullanımıdır. Hem anayasada hem de sendikalar kanununda bahsi geçen bir hak olup, bu hakkın kullanımı hiçbir yaptırıma, cezaya, ayrımcı davranışa tabi olamaz. 2-) Sendikal haklar denildiğinde neleri anlamamız gerekiyor? Sendikal hakların başında elbette toplu sözleşme gelmektedir ki sendikal hareketin de özü budur. Nitekim bu yüzden Sendikalar Kanunu ile Toplu Sözleşme Grev Lokavt Kanunu ayrı ayrı düşünülemez. Bu nedenlerle önce bir toplu pazarlık dönemi, ardından toplu sözleşme süreci sendikal haklar denince ilk önce akla gelen hususlardır. Bunun dışında hak grevleri, dayanışma grevleri, sendika seçme hakkı, sendikadan istifa hakkı vs de sendikal haklar kapsamındadır. 3-) Sendikalı bir işyeri ile sendikasız bir işyeri arasındaki farkları veya sendikalı olunduğunda elde edinilen kazanımları anlatabilir misiniz? Elbette dağlar kadar fark var. En başta toplu pazarlık ve sözleşme gücü işçi sınıfının büyük bedeller vererek ve on yıllar süren mücadelesi sonucu kazanılmıştır ki işçi sınıfının gücünü birleştirmesinin en temel örneğidir. Başta ücretlerin yükseltilmesi olmak üzere, ikramiye, bayram harçlıkları, yakacak yardımları vs gibi sosyal hakların sendikalı olan işyerlerinin tümünde olduğu, buna karşılık sendikasız işyerlerinin çok çok büyük bölümünün bunlardan mahrum olduğu bir başka gerçektir. Yine sendikalı bir işyerinde çalışan işçinin tek başına olmadığı, sınıf kardeşleri ile birlikte olduğu duygusu kuvvetli bir duygu olup işçi sınıfının örgütlenme ve bilinci açısından da çok önemlidir. Buna karşılık sendikasız bir işyerinde patronun işçileri rahatlıkla bölebildiği, tek başına bırakıp birçok çelişkiyi de kullanarak hem haklarından mahrum bıraktığı, hem de diğer sınıf kardeşlerine karşı kullanabildiği sık sık karşılaşılan bir durumdur. Dolayısı ile sendikalı olmakla birlikte kazanılan onlarca hakkın olduğu kesindir. Göçmen ölümleri üzerine… Kalelerinde yaşarken krallar Kumdan kaleleri dahi olmayanlar Ölü balıklar gibi kıyıya vururlar… 3 yaşındaki Aylan, 4 yaşındaki Sena, geçtiğimiz günlerde bedenleri kıyıya vuran 6 çocuk ve nice genç, yetişkin… Öncesi ve sonrası… Savaştan, savaşın etkisi olan açlık, yoksulluk ve ölümden kaçanlar başka bir ölüme teslim ediliyorlar. Başka ülkelere geçmeye çalışıp, başka yaşamlar kurmayı hayal eden yüzlerce, binlerce insan genelde botlarının alabora olmasıyla ya da kaçak gemilerde, kamyon kasalarında havasızlıktan ölerek ya da başka başka sebeplerle yaşamlarını yitiriyor. Neredeyse her gün göçmen ölümlerine dair yazılar, haberler okuyoruz, izliyoruz. İçimizden kimileri içten içe “bırakıp gelmeselerdi ülkelerini” diyecek kadar vicdan yoksunu olurken, kimimiz en fazla üzülüyor, ağlıyor, sözde çaresizliğe boyun bükenler oluyoruz. Kimimiz ise o kara deryaların yolculuğundan ölmeyip de sağ kalanlara son tekmeyi atarak öldürenler. Kendi kirli, sefil çıkarları için savaşın pimini çeken emperyalist-kapitalist sistemin efendileri ve uşakları Ortadoğu’yu kan deryasına çeviriyor. Sözde demokrasi, yeni, zulmün son bulduğu bir yaşam götüreceğiz diyorlar. Farklı ülkelerden farklı ağızlar, kulağa hoş gelen hep aynı ama kan damlayan sözleri sarf ediyorlar. Yıllar önce Irak, Filistin, Libya, Mısır, Arabistan için söylenenler bugün Suriye için söyleniyor. Düne kadar ahbap-dost ilişkisi kuranlar bugün çıkarları el vermeyince düşman kesiliyorlar. Eli kanlı çeteler yaratıp mazlum halkların kanını döküyor, üzerlerinde bombalar patlatıyorlar. Kadınlara, çocuklara tecavüz ediyor, öldürüyor, köle olarak, mal olarak satıyorlar. Kirli savaşta şans eseri sağ kalıp da kurtulmak için çıktıkları yolculuklarda bedenleri kıyıya vuranlar oluyor. Ölenler hep ülkenin işçileri, emekçileri, mazlumları oluyor. Krallar kendi kalelerinde yaşamlarını hoşça sürdürmeye devam ediyor. Yinede biraz şanslı olduğunu düşünüp kıyılara sağ ulaşanlar gittikleri ülkelerde dilenci olarak horlananlar, fabrikalarda ya da tekstil atölyelerinde kayıtları dahi tutulmayıp üç kuruşa kaçak çalıştırılanlar, inşaatlarda ölenler, sınırlarda tekmelenenler, çalıştıkları yerde sopayla dövülerek öldürülen iki kardeş, elleri ayakları bağlanarak yıkık bir evde ölüme terk edilen çocuk, tecavüz edilen kadınlar oluyorlar. Bir ölümden kaçanlar başka bir ölümün esiri oluyorlar. Bugün saldırganlığın, savaşların, ölümlerin, kıyıya vurulan bedenlerin son bulmasını istiyorsak bu kirli savaşın bitmesi için işçilerin birliğini, halkların kardeşliğini güçlendirmeliyiz. Geldiğimiz durum ve koşullar emperyalist bir savaşın eşiğinde olduğumuzu gösteriyor. Buna rağmen halkın hiçbir tepkisi yok. En kötüsü de sözde olmazsa olmaz denilen istikrar yalanları. Peki, istikrar nedir, ne içindir, kimin içindir? İşte bu yazıda bunlara cevap arayacağım. Öncelikle size istikrarın tanımını yapacak olursam kökeni Arapça olan karâr kelimesinden gelmektedir. Anlamı “aynı kararda, biçimde devam etme, kararlılık” demektir. Evet, siz de okudunuz, aynı kararda olma aynı biçimde olma ve başta kulağa ne kadar hoş geliyor değil mi? Ya madalyonun arka yüzü? Özgür basın kavramına kelepçe vurulması… Hukuk kavramına ve özgür düşünceye kurşun sıkılması… Sokağa çıkma yasakları ve bu yasaklarda katledilen çocuklar, kadınlar, gençler… MİT tırlarında IŞİD, ÖSO, EL NUSRA ya giden silahlar… Türkiye’de istikrar aldı başını gidiyor. Birileri koltuklarında rahat oturmak ve bol bol torpil kağıtları doldurmak için bu katliamlara sessiz kalıp bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyor. Hele bir de dış politika o resmen hüsran. Emperyalistlerin, silah tüccarlarının, uyuşturucu kaçakçılarının kucaklarında zıplayanlar İran’da ikinci evimizdeyiz diyen abdestli kapitalistler. Bugün bir toplum bile bile savaşa götürülüyor ve buna istikrar deniyor. Toplum, Ortadoğu’daki savaş bataklığının içine sürükleniyor ve buna istikrar deniyor. Os-manlı Padişahı Vahdettin gibi kaçmanın da planlarını yapanlar halka istikrar tatavasını söyleyedursunlar, bizler biliyoruz ki emperyalist savaşta istikrar, halklar için ölüm ve yoksulluk demektir. Emperyalist savaş ve sömürüde istikrarlı davrananların karşısında birlik ve kardeşlikte ısrarcı olalım. ... (yazının öncesi sayfa 1’de) Daha fazla kazanmak isteyen, daha fazla pazar alanına sahip olmaya çalışan sermaye ve devletleri arasındaki rekabet bazen karşımıza savaş olarak çıkar. Emperyalistlerin savaşında devletler güçlerini yarıştırırken cepheye sürülen, yoksullaşan, ölen biz işçi ve emekçiler oluruz. İşçilerin, emekçilerin, gençlerin, kadınların geleceği emperyalist paylaşım savaşlarında değildir. Bundandır ki emperyalistlerin körüklediği savaşta bizim yerimiz yok! Bizlerin geleceği haklarımız için, geleceğimiz için, eşitlik ve özgürlük için vereceğimiz mücadelededir. Bunun için de sömürülenlerin sömürüyü bitirmek için birlik olduğu, halkların kardeşleştiği bir toplumsal yaşamın savaşını vermeliyiz. 4 Kapitalizm Koçlar’ın yaşam biçimidir! Koç’un fabrikalarından birinde sömürülen bir işçi Dünya üzerinde sermayedarlar G-20 ile yeni sömürü kapılarını açarken yurdumun “devrimci” patronu Ali Koç B20’de kamuoyuna şu açıklamayı yapmıştır: “Eşitsizliğin ortadan kalkması için kapitalizmin ortadan kalkması gerekir. Ben en azından eşitsizliğin minimum seviyeye indirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Gerçek sorun kapitalizmdir.” “Zenginlik eşit paylaşılmıyor” diyen Ali Koç sömürüyü yaratan zatlardan biridir. Türkiye’nin en zenginleri arasında olan Koç Holding her daim ilk 5’i zorlayan sermaye grubudur. Sömürünün liderleri toplantıda sözde bizleri temsil eder gibi davranmışlardır. Ali Koç’un ardından başka sermayedarlar da kapitalizmin iyileştirilmesi gerektiğine dair nutuklar atmaya başlamışlardır. Koçlar’ın Arçelik-LG işçileri sendika değiştirme hakkını kullanmak istediğinde polisi işçilerin üzerine nasıl saldırttığını biliyoruz. Bu da yetmezmiş gibi işçilerin bir kısmını işten atmıştır. Zenginlik paylaşılsın diyorlar ama Koç’un fabrikalarında işçiler ücret zammı istediğinde görmezden gelinmektedir. Düşük ücretlere çalıştırıp mesaiye kalmayı işçi için zorunlu bırakan bunların ta kendisidir. Aslında onlar için fabrikalarında nasıl koşullarda çalıştığımız, nasıl yaşadığımız, ayın sonunu nasıl getirdiğimiz önemli değildir. Metal direnişçisi işçilerin davaları görülüyor Bursa’dan başlayan metal direnişinin ardından Kocaeli ve Gebze’de bulunan fabrikalarda günlerce fiili grevler yaşanmış, işgaller, eylemler gerçekleşmişti. Patronlar direniş sürecinde ve sonrasında onlarca işçi arkadaşımızın işine son vermişti. İşçilerin davaları görülmeye başlandı. Ford Otosan 30 Kasım tarihinde Kocaeli Adliyesi’nde görülen davalarda sendikal nedenlerle işten atılma kanaati getirildi. Davası görülen 14 işçinin işe iade davası kazanıldı. Diğer işçilerin davaları da görülüyor. Enpay 24 Kasım ve 4 Aralık tarihlerinde Kocaeli Adliyesi’nde görülen mahkemelerin sonucunda davası görülen işçiler sendikal tazminatı ve işe iadeyi kazandı. Arçelik-LG İlk davaları 7-8 Ekim’de görülen 173 Arçelik-LG işçisinin 20 Kasım tarihinde de davaları görüldü. Her mahkeme gününde Gebze Adliyesi önünü eylem alanına çeviren Arçelik-LG işçileri sloganlarla, pankartlarla hesap sormayı sürdürüyor. İçinde yaşadığımız toplumsal düzen kapitalist sömürü düzenidir. Bu düzenin egemenleri kayıtsız şartsız patronlardır, bu düzen onların düzenidir. Bundandır ki biz her gün fabrikalarda, atölyelerde, işyerlerinde sömürülürüz, bizi sömüren patronlar zenginlik içerisinde rahat hayatlarını yaşarlar. “Metal fırtınası yol gösteriyor” sempozyumu 6 Aralık Pazar günü saat 14:00’da Metal İşçileri Birliği tarafından düzenlenen “Metal Fırtınası yol gösteriyor” başlıklı sempozyum Maramara Bölgesi’nin birçok yerinden metal direnişini yaşayan işçilerin katılımı ile gerçekleşti. Metal direnişini ortaya çıkaran koşullar ve bıraktığı deneyimler, sendikal bürokrasi ve sııf sendikacılığı, MİB’in programı ve hedefleri başlıklı sunumlar yapıldı. Sempozyuma direnişte olan Gebze’den IFF Aroma ve Küçükçekmece’den Bayteks işçileri de katıldı. EKU Fren Kampana GREV’e doğru ilerliyor Üç yıldır tüm baskılara, tehditlere, işten atma saldırısına karşı mücadelesine sürdüren EKU Fren Kampana işçileri sözleşme sürecinde talepleri kabul edilmeyince “o zaman GREV kapıda” dedi. Patron yanlısı Çelik İş’ten istifa eden Birleşik Metal’e geçen işçiler mahkemenin yetkiyi Çelik İş’e vermesiyle Çelik İş Sendikası’nı zorlayarak kendi seçimlerini yaptılar ve kendi temsilcilerini seçtiler. Sözleşme sürecinde patronla yapılan görüşmelerin sonucunda patron zam talebini kabul etmedi. Bunun üzerine EKU işçileri kararlılıklarını sürdürdü. Uyuşmazlık zaptının imzalanmasının ardından da görüşmeler sürüyor. SCA’da GREV kararı Balçık köyünde bulunan, TÜMKA-İŞ’te örgütlü SCA Yıldız Kağıt’ta TİS’te anlaşma sağlanamayınca grev kararı alındı. TÜVTÜRK’te işçiler kazandı TÜMTİS sendikasında örgütlenme sürecinde işten atma saldırısı ile karşı karşıya kalan ve direnişe geçen TÜVTÜRK işçilerinin mahkemeleri gerçekleşiyor. Kartepe istasyonundaki işçilerin Kocaeli Adliyesi’nde görülen davalarının sonucunda işe iadeyi kazandılar. Gebze istasyonundaki işçilerin mahkemesi sürüyor. Mecaplast sözleşmeye hazırlanıyor Mecaplast işçileri gerçekleştirdikleri toplantılar ile sözleşme taslaklarını tartışıyor. Sözleşme sürecine hazırlanan Mecaplast işçileri ücrette koşullarını iyileştirecek zam ve sosyal haklarda iyileştirmeler istiyorlar. Legrand’da sözleşme imzalandı Legrand’da sözleşme imzalandı. Legrand’da şimdiye kadar imzalanan en iyi sözleşme denilebilecek sözleşme sonucunda işçiler 240 TL zam aldılar. Ayrıca sosyal haklarda iyileştirmeler yapıldı. Petrol İş Gebze Şubesi genel kurula hazırlanıyor Petrol İş Sendikası’nın Gebze Şubesi’nin genel kurulu yaklaşırken fabrikalardan doğru da genel kurula hazırlıklar sürdürülüyor. Sözleşme sürecinde olan Mecaplast ve GREV’den yeni çıkan Trelleborg işçileri delegelerini seçiyorlar. Petrol İş’in örgütlü olduğu birçok fabrikada da delege seçimleri yapılıyor. 5 Gebze Organize Sanayi Bölgesi’nde (GOSB) 700. Sokak’ta bulunan bir inşaat sahasında iş cinayeti meydana geldi. Yunus Ç. isimli işçi, inşaatta çalıştığı sırada kirişlerin kırılması sonucunda 7 metre yükseklikten aşağı düşerek feci şekilde can verdi. Gebze OSB’de Aralık ayının ilk 13 gününde gerçekleşen ikinci iş cinayetiydi. GOSB’da iş cinayeti TOMİS Kocaeli Şubesi açıldı Nisan ayının sonunda Bursa’dan başlayarak yayılan metal direnişinin ardından işçiler tarafından kurulan Tüm Otomotiv ve Metal İşçileri Sendikası (TOMİS), 13 Aralık Pazar günü Kocaeli şubesinin açılışını yaptı. “Metal fırtınası ile yükselttiğimiz bayrağı bir adım ileri taşıyoruz” diyerek duyurusu yapılan TOMİS’in Kocaeli Yürütmesi adına yapılan konuşmada düşük ücretlere, uzun çalışma saatlerine, esnek çalışmaya, mobbinge, işten atmalara ve şirketleşen sendikalara karşı TOMİS çatısı altında örgütlenme çağrısı yapıldı. Açılışa Direnen Feniş Alüminyum İşçileri ve avukatlar destek verdi. IFF’de kimyasal atıklar sürekli taşıyor Geçtiğimiz ay üst üste IFF fabrikasından zehirli atıklar taştı. Bir işçinin ayakkabısını eritecek kadar asidik olan atıklar aslında bizlerin yediği yiyeceklerin, içeceklerin içerisinde bulunan maddelerdir. IFF Aroma fabrikasında üretilen esans ve aromalar tamamen kimyasallarla üretilmektedir. İçeride üretimi yapan işçiye de, bu aromaların kullanılarak yapılan yiyecekleri yiyenler de zarar görmektedir. Silahlı saldırıya uğrayarak 28 Kasım Cumartesi günü katledilen Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi için yazılan bir şiir: Tahir Elçi’ ye... Kaçıncı kurşun bu en insan yanımıza sıkılan? Güvercinlerin kaçıncı vuruluşu? Ya bu içimize düşen bilmem kaçıncı ateş... Sen de biliyorsun bra Tahir, Tuzla’da iş ‘kazası’ Tuzla Deri Organize Sanayi Bölgesi’nde elektrik-elektronik alanında faaliyet yürüten bir fabrikada iş ‘kazası’ yaşandı. Patronların ucuz iş gücü olarak gördüğü kadınların ağırlıklı olarak çalıştığı montaj bölümündeki bir kadın işçi elini sıcak prese kaptırdı. Elini prese kaptıran işçi hastaneye kaldırıldı. Dönüyor tekerleği tarihin, ve dönecek! Al gömleğinden kızıl kan silinecek, Bu karanlık gece elbet güne evrilecek! İşçilerin ak alınlarında, köylülerin nasırlı ellerinde, yok sayılanların, ötekileştirilenlerin öfkesinde bileniyor adalet! Hesap günü gelecek! Sen de biliyorsun bra Tahir, Başiskele’de kimyasal sızıntı Kocaeli’nin Başiskele İlçesi’nde bulunan bir kargo firmasında, içinde kimyasal madde bulunan bir pakette sızıntı meydana geldi. Kimyasal sızıntı nedeniyle, kargo firmasında çalışan 59 işçi Derince Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı. Kan örnekleri alınan kargo işçilerinin sağlık durumlarının iyi olduğu öğrenildi. Feniş’te işçi servisi devrildi Yalova’dan aldığı tersane işçilerini İstanbul’a götüren minibüs D-100 Karayolu Feniş mevkiinde hakimiyetini kaybetmesi sonucu bariyerlere çarptı. Yaklaşık 100 metre sürüklenen minibüs takla atarak ters döndü. Kazada, minibüsten fırlayan tersane işçisi 58 yaşındaki Yusuf Karaca olay yerinde hayatını kaybederken, minibüs sürücüsü ile birlikte 7 kişi yaralandı. GATEM’de geçtiğimiz hafta atölye dersinde bir ‘iş kazası’ gerçekleşti. Mobilya bölümünde okuyan ve 11. sınıf öğrencisi olan öğrencinin 2 parmağı kesildi. Ameliyat için Umuttepe’de bulunan Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde tedavi gördü. Meslek lisesi öğrencileri, atölye derslerinde ve stajlarda ücretsiz işçi olarak çalıştırılmaktan şikayetçiler. GATEM’de “iş kazası” Hesap günü gelecek! İlhan KÖSEDAĞ Devlet tarafından gerçekleşen katliamlarda nice gençleri, çocukları kaybettik. Adları darağacında Erdal, adları Haziran’da Berkin, adları Mardin’de Uğur, adları Suruç’ta Ece, adları Ankara’da Veysel, adları Diyarbakır Sur’da Çekvar… Genç ve çocuk bedenler bizleri hesap soramaya çağırıyor, ve diyorlar ki “Kurşunlar değil bizleri sizin sessizliğiniz öldürüyor!”. Haziran’da yaralayan devlet para cezası istiyor Haziran Direnişi’nde polisin biber gazı kapsülüyle ağır şekilde yaralanıp 21 gün komada kalan Okan Göçer’in tazminat talebi, “delil yokluğu” gerekçesiyle reddedildi. Tazminat bekleyen Göçer’e 1500 TL’lik vekalet ücreti çıkarıldı. 6 İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) adına Prof. Dr. İbrahim Akkurt’tan meslek hastalıkları ile ilgili görüşlerini aldık. Meslek hastalığının kapsamı nedir? Meslek hastalıkları kişinin çalışma koşullarındaki risk ve etmenler sonucu sağlığında hemen veya uzun vadede ortaya çıkan sağlık sorunlarının tümüdür. Yani başka bir ifadeyle kişide ortaya çıkan bir sağlık sorununun işle ilişkisinin olduğunu kişinin kendisinin farkına varması, bu sağlık sorunu nedeniyle gittiği doktora bunu ifade etmesi, kayıt altına alabilmesi durumudur ki buna ben dahil bu konuyla uğraşan hekimler tıbbi meslek hastalıkları diyoruz. Ancak günümüzde meslek hastalıkları denilince akla hemen uluslararası ve ulusal egemen otoritelerin oluşturduğu şablonlar gelmektedir. Bu şablonlarda işe bağlı hastalıklar birer önlenebilir sağlık sorunu olarak değil; görünüşte sigorta kurumunu (iş kazaları ve meslek hastalıkları sigortası-SGK) ancak gerçekte de işvereni koruyucu (çünkü bir hasar, maluliyet çıktığında SGK yaptığı masrafı rücu edecek) bir “liste” sistemi ve “yasal tanı sistemi” ile zapturapt altındadır. Oysa meslek hastalıkları bir “sağlıkla ilgili nedensellik=etyoloji” sorunu, sorgulaması, kaydıdır ancak egemen otorite 1940’lardan beri ILO’nun direktifleri çerçevesince bunu güya çalışanı korumak için ancak özünde çalıştıranı (işvereni) korumak için devletlerin SGK aracılığı ile kontrol altına almışlardır. Bu nedenledir ki dünya genelinde her yıl en az 160 milyon meslek hastalığı görülmesi bilimsel olarak hesaplanırken bunların ancak 1 milyondan azı kayıt altına alınabilmektedir. ILO Meslek Hastalıkları Listesi’nde bel, boyun fıtığı gibi hastalıklar yer almıyor. Bu hastalıklar, bölgemizde görülen meslek hastalıklarının başında geliyor. Bu durumu nasıl ele almalıyız? Kas iskelet sistemi hastalıkları günümüzde meslek hastalıklarını tıbbi olarak kayıt altına alabilen ülkelerde ve bilimsel çalışmalarda tüm meslek hastalıklarının neredeyse yarısını oluşturuyor. Yani bilimsel-tıbbi olarak çalışma koşulları, işin yürütüm şartlarına bağlı ortaya çıkan bel, boyun fıtıkları, ağrıları, iskelet sorunları, hatta osteoartrit, romatizmalar, miyalji, fibromiyalji vb kas hastalıkları kesinlikle meslek hastalığıdır. Egemen gücün yaptığı listelerde bunlar meslek hastalıkları listelerinin içinde olmasa bile yine de kurulan sistemin içinde bunların o listelere dahil edilebilme olanağı vardır. Çok uzun ve yıpratıcı bir süreçtir ancak mutlaka o listelere dahil edilebilme durumları oluşur. Bu şikayetlerle gittiğiniz fizik tedavi/ortopedi/nöroloji/beyin cerrahisi vb. uzmanlık alanlarındaki hekimlere bunu mutlaka ifade etmek, kayıt altına aldırmak gerekir. Özellikle o işe başlamadan önce böyle yakınmalar yoksa; çalıştıktan belli süre sonra ortaya çıkmışsa; her gün uygunsuz pozisyonlarda ve ağır yükler kaldırılarak çalışılıyorsa bunu mutlaka doktorunuza belirtin, kayıt altına aldırın hatta bu nedenlerle eğer özellikle hastaneye yatmışsanız ya da poliklinik koşullarında da olsa “epikriz” denilen sağlığınız ile ilgili dökümanları alınmalıdır. Meslek hastalıklarının önlenmesi açısından yapılması gerekenler? Tıbbi anlamda meslek hastalıkları değişik anketlerde, kesitsel çalışmalarda işçilerin %2-8’inde görülmektedir; ancak yasal tanımlamalarda bu en az bin çalışanın 4-12’sinde görülür şeklinde ifade ediliyor. Ancak maalesef günümüzde bu oran bile gizleniyor; hatta biz doktorların klasik kitaplarına “meslek hastalıkları %100 önlenebilir” şeklindeki bilgiler ezberletilerek bizim elimizle gizlenmesi sağlanıyor. Oysa önlemek için önce hangi koşulların, durumların, maddelerin meslek hastalığına yol açtığını bilmek ve ona göre önlemek gerekir. Bu bilinmediği için günümüzde ortaya çıkan sağlık sorunlarının meslek ile ilişkisi net ortaya konulmadığı için maalesef önleme de bugün için pek mümkün görünmüyor. Hastalıklar artıyor, giderek artıyor; hastanelere başvuran hastaların %5-25’nin hastalıklarının işle ilgili olduğu biliniyor. Ancak maalesef bu bilginin pratik yaşama geçirilmesinin sistemi henüz yok. Bu olmayınca maalesef kısa vadede tam önlem de olası görünmüyor. Bunun uzun vadede yapılması için en azından mevcut koşulların iyi değerlendirilmesi gerekiyor. İşe giriş muayeneleri, aralıklı sağlık kontrol muayeneleri; işyeri ortam ve risk değerlendirme işlemlerinin çalışan tarafından da bilinmesi; işçi temsilcilerinin bunu sıkı kontrol etmeleri oldukça önemlidir. Tabi bunların olabilmesi için gerçek anlamda birliktelik, çalışandan yana sendikal mücadelenin güçlendirilmesi gerekiyor. Göstermelik hatta ağalık boyutundaki yapıların öncelikle değiştirilmesi, geliştirilmesi gerekiyor. Gerçek anlamda işçi-çalışanı koruyan bir sendikal hareketin güçlendirilmesi bu noktada oldukça önem kazanıyor. Gazete GREV ile Namet’in davası görüldü 2 Aralık tarihinde Gebze Adliyesi’nde Gazete GREV dağıtan Gebze İşçilerin Birliği Derneği üyelerinin Namet ile olan mahkemesi gerçekleşti. Tarafların dinlendiği mahkemede Gazete GREV dağıtımı yaparken saldırıya uğrayan dernek üyeleri yaşadıkları saldırıyı, maruz kaldıkları tehditkâr tutumları ve Namet patronunun işçi düşmanlığını anlattılar. Namet’te geçen sene yaşananlar 2014 Kasım’ında Gazete GREV’in dağıtımını yapmak için Namet fabrikası önüne gidildiğinde doğrudan Namet patronu tarafından organize edilen, fiilen de Namet patronunun hakareti ve fiziki saldırısı ile başlayan saldırı gerçekleşmişti. Şiddetli bir fiziki saldırının yaşandığı bu olaydan bir hafta önce de Namet’in idari kadrosundan 2 kişi tarafından 3 dernek üyesinin yolu kesilmişti. Bu ardıl saldırıların ardından tarafların birbirinden şikayetçi olmasının ardından dava açılmıştı. Yerel işçi gazetesi GREV, geçen sene yaptığı açıklamada “GREV, korkunuz değil sonunuz olacak!” diyerek saldırıya karşı tutumunu ortaya koymuştu. Birliğimizi güçlendirelim! Gece gündüz çalışıp daha da zenginleştirdikçe patronları, bir bakıyoruz her geçen gün biraz daha yoksullaşmışız. Savaş kapıda diyorlar, krizdeyiz diyorlar bize zammı, biraz daha iyi koşullarda yaşamayı çok görüyorlar. Fabrika fabrika birikiyor öfkemiz. Fabrika fabrika birikiyorsa öfkemiz, fabrika fabrika birliğimizi kuralım, derneğimizde buluşalım! Gebze İşçilerin Birliği Derneği Adres: Hacı Halil Mah. Orhangazi Cad. Karalar İşhanı K: 3 GEBZE Tel: 0542 843 16 01 f: Gebze İşçilerin Birliği 7 EKK’den film gösterimi 21 Kasım Cumartesi günü Gebze Emekçi Kadın Komisyonu, İran’da recm edilerek katledilen bir kadının hikayesini anlatan “Soraya’yı Taşlamak” isimli filmin gösterimini gerçekleştirdi. Gösterim öncesinde EKK adına yapılan konuşmada kapitalizmde kadınların yaşadığı çifte sömürüden, kadın katliamlarından, artan gericilikten, AKP döneminde yükseltilen dinci gericilik ve yükselen şiddet oranlarından, emperyalist savaş ve devlet katliamlarından bahsedildi. Ayrıca 25 Kasım’ın atfedildiği Mirabel Kardeşler’in yaşamı ve mücadelesi anlatıldı. EKK Mirabeller’i andı 25 Kasım Çarşamba Gebze Kent Meydanı’nda 16:0018:00 saatleri arasında EKK’nin Mirabel Kardeşler’i andığı programda mücadele çağrısı yükseltildi. EKK 25 Kasım vesilesiyle yürüttüğü çalışmalarda “Fabrikada, evde, sokakta, savaşlarda kapitalizm katlediyor! Yaşamak için sosyalizm!” diyerek örgütlü mücadelenin önemini anlattı. Resim sergisi, tiyatro gösterimi, bildiri dağıtımı ve konuşmaların olduğu program boyunca emekçilerle sohbet edildi. Etkinlikte Kürt bir ananın zindandaki oğluna yakılan şiirden uyarlanan tiyatro gösterimi de gerçekleşti. 25 Kasım eylemi Gebze Emekçi Kadın Platformu, 25 Kasım Çarşamba günü saat 18:30’da Moda Giyim’den Kent Meydanı’na bir yürüyüş gerçekleştirdi. Basın açıklamasında, kadın katliamları ve AKP’nin gerici politikaları teşhir edilirken, devlet eliyle gerçekleşen katliamlara değinildi. Mirabel Kardeşler’in mücadelesinin anlatıldığı açıklama “Korkmuyoruz, isyandayız!” sözleri ile sona erdi. - Hamilelik ve doğum sonrasında haklarım nelerdir? 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 74. maddesi gereğince, kadın işçilerin gebelik ve analık dönemlerinde kırıntı da olsa bazı hakları vardır. Kadın işçi hamile olduğu ve doğum yaptığı dönemlerde maaşının tamamını değil sadece 2/3’lik kısmını almaya hak kazanır. Doğumdan sonraki onaltı haftalık izin bittiğinde, kadın işçi çocuğuna bakmak isterse, 6 aya kadar ücretsiz izin alabilir. Haklarımızı ise üç başlık altında ele alabiliriz: Doğum izni: Kadın işçiler, doğumdan önce sekiz (çoğul gebelik halinde 10 hafta) ve doğumdan sonra sekiz hafta olmak üzere toplam onaltı hafta (çoğul gebelik halinde 18 hafta) çalıştırılmazlar. Ancak, kadın işçi isterse, doktorun onayı ile doğumdan önceki üç haftaya kadar işyerinde çalışabilir. Bu çalıştığı süre doğum yaptıktan sonraki iznine eklenir. Arapçeşme muhtarı protesto edildi Gebze Arapçeşme Muhtarı Remzi Kandaz’ın internette akşam ezanından sonra kız çocuklarının velisi olmadan gezdiği takdirde döveceğini ifade etmesi üzerine tepkiler büyüdü. Bugün saat 18:30’da muhtarlık binası önünde Gebze Emek ve Demokrasi Güçleri bir eylem yaparak protesto ettiler. Kartal Adliyesi’nde direnen işçilere EKK’den ziyaret Emekçi Kadın Komisyonları, iş güvencesi ve ödenmeyen ücretleri için direnişte olan Kartal Adliyesi’ndeki taşeron işçilere 9 Aralık Çarşamba günü dayanışma ziyareti gerçekleştirdi. Öğlen saati boyunca direnişteki işçilerle direniş süreci üzerine sohbet edildi. Omuz omuza çekilen halayların ardından direniş alanından ayrılındı. Hamilelik süresince kadın işçiye periyodik kontroller için ücretli izin verilir. Kadın işçi ağır ve tehlikeli bir işte çalışıyorsa, hamileliğini etkileyecek bir iş yapıyorsa, doktor raporu ile sağlığına uygun hafif işlere geçirilir. Böyle bir durumda, 4857 sayılı yasanın 5. maddesinde yer alan eşit davranma ilkesi gereğince ücretinden kesinti yapılamaz. Analık izni: Onaltı haftalık doğum izni sonunda, kadın işçi talep ederse, altı aya kadar ücretsiz izin hakkına sahiptir. Bu süre, yıllık ücretli izin hakkının hesabında dikkate alınmaz. Süt izni: Kadın işçilere bir yaşından küçük çocuklarını emzirmeleri için günde birbuçuk saat süt izni verilir. Bu sürenin hangi saatler arasında ve kaça bölünerek kullanılacağını işçi kendisi belirler ve bu süre günlük çalışma süresinden sayılır. Yukarıda ifade edilen izinlerin işveren tarafından verilmemesi halinde, iş sözleşmesi haklı olarak feshedilerek “kıdem tazminatı” talep edilebilir. IFF işçileri direnişte kararlı! Trelleborg işçileri GREV’deydi! Sözleşme sürecinde anlaşma sağlayamayan Trelleborg (Superlas) işçileri Gebze’de iki ve Düzce’de bir olmak üzere üç fabrikasında 25 Kasım Çarşamba tarihinde GREV’e çıktı. 8 Eylül’de 2 işçinin işten atılmasıyla başlayan direniş boyunca 30 işçi işten atıldı ve direnişe katıldı. 15 Aralık Salı günü direnişlerinin 100. gününü geride bırakan IFF Aroma işçileri, mücadelelerini kararlılıkla sürdürüyor. 100 gün boyunca birçok eylem gerçekleştiren IFF Aroma işçileri, seslerini duyurmak için fabrikanın önünde ve birçok yerde eylemlerini büyütüyorlar. GOSB’da sürekli eylem yaparak sesini duyuran IFF işçilerinin direnişine Gebze’deki tüm işçiler gözünü dikmiş durumda. 100. günlerinde IFF Aroma işçileri, sıkılı yumrukları ile kararlılıklarını bir kez daha gösterdiler. yan IFF Taksim’e taşı Direnişlerini onsoı. Hollanda K rd ya u u n o tr a işçileri p ylarla ses ogan ve hala sl e d n ü n ö u losluğ yükseltildi. ve seamlandıktan m ta yı a i ik in Direniş ldırarak sonra polis sa n te k ti it b ci çim süre saldırısına işçi s li o p n u n o tr ıçadırı yıktı. Pa i. Polis saldırıs rd ve p va ce mek ler kararlılıkla 7. gününde e 6 in iş n e ir d n sı ile nın ardında in dayanışma n ri e çl ü g si ra ve demok ylem yapıldı. IFF önünde e ci ahkeme süre m in n ri le çi iş n4 IFF Aroma dı. İşten atıla a şl a b e d in h si’nde 10 Aralık tari . İş Mahkeme 1 ze b e G sı işçinin dava GREV başlamadan önce 430 TL zam isteyen işçilerin karşısında patron 285 TL’den fazla vermeyeceğini söylemişti. GREV sürecindeki görüşmeler sonucunda 330 TL zam alındı. Sosyal haklar için de % 12 civarı iyileştirme getirildi. DİRENENLER Bayteks Nakış işçileri 8 saatlik çalışma, sigorta primlerinin aldıkları ücret üzerinden ödenmesi ve atılan arkadaşlarının işe geri alınması talepleri ile 7 Kasım tarihinde başlattıkları direnişe devam ediyorlar. GREV’in 7. gününde işçiler eylemi sürdürme isteğindeyken sendikanın 330 TL’ye anlaştı. Bunun ardından Trelleborg işçileri tepkilerini ifade etti. IFF Aroma işçileri ile Trelleborg işçileri ördükleri dayanışma ile bir hafta boyunca omuz omuzaydılar. Her gün düzenli olarak IFF işçileri GREV alanını, Trelleborg işçileri de IFF direniş alanını ziyaret ettiler. Mecaplast temsilcileri ve işçileri GREV’deki işçilerle sürekli dayanışma içerisindelerdi. Plastikçiler OSB’de bulunan fabrikalardan işçiler çay molalarında ve yemek saatlerinde GREV alanına uğrayarak dayanışma içerisinde olduklarını ifade ettiler. Gebze İşçilerin Birliği Derneği, Trelleborg GREV’i sırasında iki fabrikada da işçilerle dayanışma içerisindeydi. Ziyaretler düzenleyen, dernek GREV ile dayanışma çağrısı yürüttü. Gazete GREV günlük yayın yaptığı facebook adresinden GREV’in sesini ve taleplerini duyurdu. Kartal’da bulunan Anadolu Adliyesi’nin yemekhanesinde çalışan işçiler birkaç aydır ödenmeyen maaşları için direnişteler. 4 Aralık Cuma günü başlayan direnişe avukatlar, hakimler, savcılar, memurlar ve birçok kurum destek veriyorlar. TİS görüşmelerinde anlaşamayan Kent Ekmek işçileri 30 Ekim tarihinde GREV’e başlamışlardı. Kazanmakta kararlı olan işçiler İzmir’in birçok yerini eylem alanına çeviriyorlar. 4 aylık ücretlerini alamayan Sivas Demir Çelik işçileri Sİvas’ın her yerini eylem alanına çeviriyorlar. İşçi Bülteni Özel Sayı: 1308 * Fiyatı: 25 Kr * Aralık 2015* Sahibi ve S. Yazı İşleri Müdürü: Tayfun Altıntaş * Yayın Türü: Yerel, süreli, siyasi, ayda bir, Türkçe EKSEN Basım Yayın Ltd. Şti * Meşrutiyet Mah. Kodaman Sk. No: 111/15 Şişli / İSTANBUL * Tel/Fax: (0212) 621 74 52 * Baskı: Özdemir Matbaası Davutpaşa Cad. Güven Sanayi Sitesi C Blok No: 242 Topkapı / İSTANBUL * Tel: (0212) 577 54 92