Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu

Transkript

Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
FCG SIPU INTERNATIONAL AB
Sivil Toplum
İhtiyaç Analizi Raporu
Sivil Toplum
İhtiyaç Analizi Raporu
TACSO 2 TÜRKİYE
IPA Yararlanıcılarından Sivil Toplum Kuruluşlarına Teknik Yardım 2 (TACSO 2); EuropeAid/133642/C/SER/Multi
Yayınlayan Yazarlar
Tasarım Tarih : Sivil Toplum Kuruluşları için Teknik Destek- TACSO Türkiye Ofisi
[email protected]
www.tacso.org
: Selen Lermioğlu Yılmaz, Liana Varon
: Mustafa Horuş
: 2015
“TACSO Türkiye Ofisi, Araştırmaya katkıda bulunan tüm STK’lara ve sivil toplum aktivistlerine teşekkür eder”
İçindekiler
ARKA PLAN........................................................................................................................................................................ 7
METODOLOJİ..................................................................................................................................................................... 7
1. SİVİL TOPLUM ORTAMI.............................................................................................................................................. 9
1.1 Hukuksal Çerçeve – ilgili yasaların ve finansal düzenlemelerin analizi ......................................... 9
1.1.1 Dernekler ve Vakıflarla ilgili Yasal Düzenlemeler.......................................................................... 9
1.1.2 STK’lar için Kayıt İşlemleri...................................................................................................................... 16
1.1.3 Sivil Toplum Açısından Önemli Kamu Kurumları.......................................................................... 18
1.1.4 Kamu Yararı Statüsü................................................................................................................................ 20
1.1.5 Gönüllülük.................................................................................................................................................. 21
1.1.6 Vergi Teşvikleri ve Bağışların Vergiden Düşülebilirliği................................................................ 22
1.2 Günümüzdeki ve Gelecekte Öngörülen Donörler ve Fon İmkanları (yerli ve uluslararası)..... 22
1.2.1 Hükümet ve Kamu Fonları.................................................................................................................... 22
1.2.2 AB Katılım Öncesi Fonları..................................................................................................................... 25
1.2.3 Diğer Uluslararası Donörler................................................................................................................. 27
1.2.4 Toplum Desteği ve İş Çevrelerinin Katkıları................................................................................... 29
1.3 Sivil Topluma ilişkin Hükümet Mekanizmaları – Hükümet İşbirliği,
Sivil Toplumu Katmada Kurumsal Kapasite ve Politika Çerçevesi.................................................................. 31
1.3.1 Devlet/Birim Düzeyinde İşbirliği........................................................................................................ 38
1.3.2 Belediye Düzeyinde İşbirliği................................................................................................................ 40
1.5 Sivil Topluma ve Bölümlerine ilişkin Kamu Algısı ve Desteği...................................................... 42
1.6 Sivil Toplum ve Medya..................................................................................................................................... 45
2. STK’LARIN ÖRGÜTSEL KAPASİTESİ........................................................................................................................ 48
2.1 Türkiye’de Sivil Toplum Camiasına Genel Bakış...................................................................................... 48
2.1.1 Örgüt Çeşitleri, Büyüklükleri, Sahadaki Varlıkları ve Faaliyet Türleri
(örneğin hizmet sağlama, savunuculuk, kendi sorunlarını çözme vb.) ile Faaliyet Sektörü... 48
2.2 İnsan Kaynakları ve Teknik Beceriler........................................................................................................... 53
2.2.1 İnsan Kaynakları....................................................................................................................................... 53
2.2.2 Teknolojik Beceriler................................................................................................................................ 54
2.2.3 Yönetişim................................................................................................................................................... 55
2.3 STK’ların İzleme ve Değerlendirme (İ/D) Kapasiteleri........................................................................... 56
2.4 Türkiye’deki STK’ların Stratejik ve Analitik Kapasitesi........................................................................... 56
2.5 Diğer Aktörlerle İlişkiler –Ağ Oluşturma ve Ortaklıklar........................................................................ 57
2.6 Maddi ve Finansal İstikrar ve Dayanıklılık/Örgütsel Sürdürülebilirlik.................................................... 58
2.7 Taban Oluşturma............................................................................................................................................... 59
2.8 Küçük İllerdeki STK’ların Açık ihtiyaçları.................................................................................................... 60
2.9 Sivil Toplum Aracı (CSF) Programı Kapsamındaki AB Ortaklık Girişimleri..................................... 60
3. SONUÇ............................................................................................................................................................................ 61
3.1 Sivil Toplum Ortamına ilişkin Başlıca Konular.......................................................................................... 61
3.2 STK’ların Kapasitesiyle ilgili Başlıca Konular............................................................................................. 65
3.3 TACSO 2 için Öncelikli Alanlar....................................................................................................................... 67
3.3.1 Sivil Toplum Ortamı............................................................................................................................... 67
3.3.2 STK’ların Kapasitesi................................................................................................................................ 69
EKLER................................................................................................................................................................................... 70
Ek I – Bilgiye Erişimle ilgili Odak Grup Toplantısı Raporu.................................................................................. 70
Ek II – Ağlar ve Platformlarla Yapılan Odak Grup Toplantıları Raporu.......................................................... 70
Ek III – Çerçeve Ortaklık Anlaşması (FPA) Projeleriyle ilgili Odak Grup Toplantısı Raporu..................... 70
Ek IV – TACSO Ulusal Danışma Kurulu (UDK) Çalıştay Raporu......................................................................... 70
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
7
ARKA PLAN
Bu çalışma, SIPU International AB öncülüğündeki bir konsorsiyum tarafından yürütülen ve Avrupa
Komisyonu (AK) tarafından finanse edilen IPA Ülkelerinde Sivil Toplum Kuruluşlarına Teknik Destek 2
(TACSO 2) (EuropeAid/133642/C/SER/Multi) projesi çerçevesinde gerçekleştirilmiştir1.
Katılım Öncesi Yardım Aracı (IPA) Yararlanıcıları 2 kapsamındaki Sivil Toplum Kuruluşlarına Teknik Destek 2 (TACSO 2) projesinin genel amacı IPA yararlanıcısı STK’larda genel kapasiteyi ve hesap verebilirliği
geliştirmek, STK’ların demokratik süreçte daha kaliteli hizmetler vermelerini ve rollerinin sürdürülebilirliğini güvence altına almaktır. Projenin başlıca hedefleri de şunlardır:
•
STK’ların kapasite ve faaliyetlerinin artırılması ve geliştirilmesi;
•
STK’ların demokratik rollerinin geliştirilmesi2.
2011 yılında TACSO 1 kapsamında gerçekleştirilen ihtiyaç analizinin güncellendiği bu çalışma, Türkiye’de TACSO 2 faaliyetlerinin planlanması ve yürütülmesi için bir temel oluşturmak amacıyla gerçekleştirilmiştir.
Çalışma, güçlü ve zayıf yanları, bugüne kadarki önemli kilometre taşları ile gelişiminin önündeki engeller dâhil olmak üzere Türkiye’de sivil toplumun ve içinde bulunduğu ortamın kapsamlı bir değerlendirmesini içermektedir.
METODOLOJİ
Görev kapsamında gerekli bilgilerin toplanmasında masa başı araştırma, alan araştırması, görüşmeler
ve odak grup tartışmalarından oluşan bir bileşime başvurulmuştur.
Çalışma kapsamında yer alan görevler şunlardır:
•
Mevcut TACSO İhtiyaç Analizi Raporları’nın (2009 ve 2011) ve TACSO tarafından hazırlanan ilgili
rapor ve belgelerin3 gözden geçirilmesi ve analizi;
•
Mevcut diğer bilgi, rapor ve araştırmaların gözden geçirilmesi ve analizi: Sivil toplum alanı
için geçerli yasal ve finansal düzenlemeler, Türkiye’de sivil toplum ortamının değerlendirilmesi amacıyla STK’lar ve diğer kurumlar tarafından hazırlanan raporlar ve çalışmalar, sivil toplum izleme rapor ve değerlendirmeleri, durum analizleri, politika belgeleri ve Türkiye ile ilgili
akademik araştırmalar;
•
102 STK’nın verdiği yanıtlar dâhil olmak üzere TACSO Türkiye tarafından online olarak gerçekleştirilen anketin analizi;
•
Araştırma kapsamında gerçekleştirilen dört odak grup tartışmasına ilişkin raporların analizi: (1)
Çerçeve Ortaklık Anlaşması Projeleri (FPA) bağlamında bir odak grup tartışması, (2) Sivil toplum
1
http://www.tacso.org/project-org/consortium/?id=24
2
http://www.tacso.org/doc/FactSheetWeb.pdf
3
http://www.tacso.org/doc/TR_NA_Report.pdf 2011; http://www.tacso.org/documents/reports/?id=225;
http://www.tacso.org/doc/TACSO%20Turkey%20Satisfaction%20Survey%20Report.pdf; http://www.tacso.
org/doc/QAS_TR_report.pdf
Interviews were conducted with YADA Foundation, Human Rights Joint Platform (IHOP), Human Rights in
Mental Health Association (Rusihak), Third Sector Foundation of Turkey (TUSEV), Civil Society Development
Center Association (STGM).
4
8
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
platformları ve ağları bağlamında iki odak grup tartışması, (3) Bilgiye erişim hakkı konusunda
STK’larla bir odak grup tartışması, (4) TACSO 2 Ulusal Danışma Kurulu (UDK) üyeleriyle bir çalıştay;
•
Görüşmelerin4 analizi ve başlıca paydaşlardan (STK’lar ve kamu kurumları) gelen iki yazılı yorum;
•
Analizden elde edilen tüm bulguların rapora aktarılması.
Rapor üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm, sivil toplum ortamının analizini yaparken şu başlıklar üzerinde durmaktadır:
•
STK’ları ve faaliyetlerini düzenleyen yasal çerçeve,
•
Mevcut hibe imkânları ve sivil toplumun finansmanında diğer kaynaklar,
•
Sivil toplumla işbirliği ve sivil toplumun desteklenmesi bağlamındaki hükümet mekanizmaları,
•
Hükümet-sivil toplum ilişkilerini belirleyen politika çerçevesi,
•
Sivil topluma ve faaliyetlerine ilişkin kamu algısı ve desteği.
İkinci bölümde sivil toplumun başlıca özellikleri verilmektedir: Kuruluş türleri, bu kuruluşların başlıca
örgütsel özellikleri, gerçekleştirdikleri faaliyetler, başlıca sektörel ilgi alanları ve coğrafi dağılımları.
STK’lar teknik, örgütsel ve kurumsal kapasitelerine göre değerlendirilmektedir. Bunların arasında insan kaynakları ve teknik beceriler, stratejik güç, analitik yeterlilik, diğer STK’lar, hükümet ve toplum
dâhil olmak üzere diğer aktörlerle dış ilişkiler, maddi ve finansal açıdan istikrar ve adapte olabilirlik de
yer almaktadır.
Üçüncü bölüm canlı, faal ve etkin bir sivil topluma ulaşma yolundaki belli başlı kilometre taşlarını,
kazanımları, eksiklikleri ve engelleri özetlemektedir. Bu son bölüm ayrıca ülkedeki sivil toplumun en
önemli kurumsal ve örgütsel kapasite ihtiyaçlarını ortaya koymakta ve TACSO 2 projesinin uygulanmasıyla ilgili temel stratejik konuları tanımlamaktadır.
4
Yada Vakfı, İnsan Hakları Ortak Platformu (İHOP), Ruh Sağlığında İnsan Hakları Girişimi Derneği (Rusihak),
Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı (TÜSEV), Sivil Toplumu Geliştirme Merkezi Derneği (STGM) ile görüşmeler yapılmıştır.
9
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
1. SİVİL TOPLUM ORTAMI
1.1 Hukuksal Çerçeve – İlgili yasaların ve finansal düzenlemelerin analizi
AK Türkiye İlerleme Raporu 2012’de belirtildiği gibi “örgütlenme özgürlüğü ile ilgili yasal düzenlemeler
genel olarak AB standartları ile uyumludur.” Ancak yakınlarda yayınlanan sivil toplum izleme raporları, birincil yasal düzenlemelerdeki sorunların hala sürdüğünü göstermektedir. Bundan da önemlisi,
ikincil yasal düzenlemelerin birincil düzenlemeleri sınırlayarak yorumlaması, bu yüzden örgütlenme
özgürlüğünü kısıtlamasıdır.5 Mevcut yasal düzenlemeler olumsuz yorumlanmakta; yönergeler, zorunluluklar ya da yönetmelikler gibi ikincil düzenlemelerle daha da sınırlandırılmaktadır. Dolayısıyla
yasaların yorumlanması ve uygulanması, STK’larla ilgili bürokratik yükleri, para ve diğer cezaları artırarak, bu arada STK’lar aleyhine dava açılmasına yol açarak Türkiye’de örgütlenme özgürlüğüne güçlük
çıkarmaya devam etmektedir. AK Türkiye İlerleme Raporu 2013 bu bulguyu şu sözlerle teyit etmektedir: “Dernekler ve sivil toplum kuruluşlarıyla ilgili yasal düzenlemelerin sınırlandırıcı yorumuna örnekler
vardır. Pek çok dernek haklarını korumak için mahkemelere sığınmak zorunda kalmıştır. Van’da terörist
örgütlere yardım ve terörist propaganda ile suçlanan 10 STK ile ilgili olarak açılan dava delil yetersizliğinden reddedilmiştir.”6 Ayrıca sivil toplum kuruluşları üzerinde halen sürmekte olan bürokratik formalite
baskısı “sivil topluma katılım” açısından caydırıcı olmaktadır.7
1.1.1 Dernekler ve Vakıflarla ilgili Yasal Düzenlemeler
Türkiye’de sivil toplum kuruluşlarıyla ilgili hukuksal çerçeve oldukça geniştir. TÜSEV Sivil Toplum İzleme Raporu 2012’den alınan aşağıdaki tablo8 Türkiye’deki dernekler ve vakıflarla ilgili belli başlı yasal
düzenlemeleri göstermektedir:
Tablo 1: Dernekler ve Vakıflarla ilgili Hukuksal Çerçeve
Yasa
Bağlam
Vakıflar
Anayasa
Madde 33- Örgütlenme özgürlüğü
Medeni Kanun
STK’ları düzenleyen genel hükümler
Dernekler Yasası
Dernekleri düzenleyen özel hükümler
Vakıflar Yasası
Vakıfları düzenleyen özel hükümler
✓
Yardım Toplama Yasası
Bağışlar ve üye ödentileri dışında yardım toplama
faaliyetlerini düzenleyen hükümler
✓
✓
Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası
Derneklerin ve vakıfların kendi tüzük hükümleri uyarınca
yaptıkları kapalı salon toplantıları dışında kapalı veya
açık mekânlarda yapılacak her tür toplantı ve gösteri
✓
✓
Dernekler ve Vakıfların Kamu
Kurumlarıyla İlişkilerini Düzenleyen Yasa
STK’larla kamu kurumları arasındaki ilişkilerin düzenlenmesi
Basın Yasası
Basılı materyallerle ilgili hükümler
Ceza Yasası
Ceza hükümleri
Kabahatler Yasası
Ceza hükümleri
Vergi Yasaları
Vergi hükümleri
✓
✓
✓
✓
✓
✓
✓
✓
✓
✓
✓
✓
Dernekler
✓
✓
✓
5
TÜSEV Sivil Toplum İzleme Raporu, 2012, s.9.
6
AK Türkiye İlerleme Raporu, 2013.
7
AK Türkiye İlerleme Raporu, 2012.
8
TÜSEV Sivil Toplum İzleme Raporu 2012, TÜSEV Yayınları, Mart 2013, s. 11 (resmi olmayan çeviri), erişim
http://www.tusev.org.tr/usrfiles/files/SivilToplumIzlemeRaporu2012.pdf
10
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
Örgütlenme Özgürlüğü
Geçtiğimiz yıllarda STK’lar, kamu kuruluşları ve diğer aktörler tarafından demokratikleşme sürecinin
vazgeçilmez bir parçası olarak tanınmışlardır. Ne var ki, sivil toplumun ve sivil toplum kuruluşlarının
(STK) tanımı, ilgili yasal düzenlemelerde ve politika belgelerinde henüz yer almamaktadır. Türkiye’de
örgütlenme özgürlüğü önündeki başlıca engellerden biri, yasal çerçevenin yalnızca dernek ve vakıf
türü örgütlenmeleri tanıması ve örgütlü sivil girişimlere hukuksal statü tanımamasıdır. Ayrıca ilgili yasalar kaydı zorunlu tutmakta ve enformel dernek etkinliklerini tanımamaktadır. İşlevleri büyük ölçüde
birbirine benzese bile vakıflar ve dernekler farklı yasal düzenlemelere tabidir ve farklı kamu birimleri
tarafından düzenlenmektedir.
Konu anayasa açısından ele alındığında, ilgili madde (Madde 33) genel olarak uluslararası standartlarla ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ile uyumludur. Bununla birlikte, yukarıdaki tabloda yer
alan diğer yasal düzenlemelerle ilgili sorunlar ve birtakım konular mevcuttur. Bu bağlamda özellikle
belirtilmesi gereken husus, mevcut yasalarda getirilen sınırlamaların uygulanmasıyla ilgilidir. Ayrıca
örgütlenme özgürlüğü, yönetmelikler ve talimatlar gibi ikincil yasal düzenlemelerle daha da sınırlandırılmaktadır. Vakıflar ve derneklerle ilgili yasal düzenlemelerde ve yönetmeliklerde görülen başlıca
yaklaşım şöyledir: Özgürlükler ve hakların bir çerçeve olarak başta ortaya konulması yerine, sınırlamalar, kısıtlamalar, bürokratik işlemler, para ve diğer cezalar getiren çok ayrıntılı düzenlemeler ve yönetmelikler mevcuttur.
Derneklerde zorunlu tutulan kurulların sayısı (Genel Kurul, Yönetim Kurulu ve Denetleme Kurulu) ve
dernekler için zorunlu tutulan asgari üye sayısı (toplamda en az 16), uluslararası organlarca öngörülen
standartlara göre fazladır.
Yasal çerçevede sıkça rastlanan “genel ahlak”, “Türk aile yapısı”, “ulusal güvenlik”, “kamu düzeni” gibi
kavramların somut tanımları yoktur ve bu nedenle devlet yetkilileri ile yargının yorumlarına açıktır.
Yasal düzenlemelerdeki bu belirsizlik nedeniyle farklı devlet kurumlarında, hatta aynı kurumun kendi
içinde tutarsız ve keyfi yorumlar ve uygulamalar görülebilmektedir. Kimi devlet mercileri “genel ahlak” hükmünden hareketle Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans ve İnterseks (LGBTİ) STK’ların kapatılmasını
mahkemelerden talep edebilmektedir.9 Bu davalar olumlu sonuç vermiş ve kapatma istekleri reddedilmiştir. Ancak bugün çeşitli LGBTİ STK’ları faaliyetlerini hukuk içinde sürdürüyor olsa bile tutarsızlıklar hala sürmektedir10.
Çocuklar, “yabancılar”, zihinsel engelli ya da zihinsel bozukluğu olan kişiler, güvenlik güçleri ve kamu
görevlileri gibi kimi grupların örgütlenme özgürlükleri ya son derece sınırlıdır ya da hiç yoktur. Türkiye’de ikamet izni olmayan “yabancıların” “dernek kurmaları da, derneklere üye olmaları da mümkün
değildir.
Dernekler Yasası’nda para cezaları dâhil 17 ayrı ceza öngörülmektedir. Yasada yer alan ve ceza öngörülen kritik kimi durumlar şunlardır: Gerekli defterleri11 ya da kayıtları tutmayan dernek yöneticileri
için 3 aydan 1 yıla kadar hapis ya da para cezası; kitaplarında, kayıtlarında ve Türkiye Cumhuriyeti’nin
resmi kurumlarında Türkçe kullanma zorunluluğuna uymayanlara 1000 TL idari para cezası. Dernekler
Yasası ile karşılaştırıldığında Vakıflar Yasası karşılığı 500 TL idari para cezası olmak üzere daha az sa-
9
Kaos GL, Lambda İstanbul LGBTT, Siyah-Pembe Üçgen, Gökkuşağı Dernekleri, geçtiğimiz yıllarda savcılıklarca haklarında dava açılan STK’lar arasındadır.
10
Verilebilecek örneklerden biri Gençlik ve Ekoloji Derneği (EKOGENÇ) adlı yeni bir dernekle ilgilidir, http://
www.yuksekovaguncel.com/guncel/van-valiliginden-homofobik-karar-h47748.html
11
Derneklerin tutmak zorunda oldukları yedi ayrı defter vardır: Karar defteri, üye kayıt defteri, gelen-giden evrak defteri (elektronik belgelerin basılı kopyaları dahil olmak üzere gelen ve giden tüm belgelerin tutulduğu
defter) ve mali işler/envanterle ilgili üç defter.
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
11
yıda (üç) ihlal tanımlamaktadır.12 Vakıflar Yönetmeliği 13 uyarınca tutulması gereken defter sayısı da14
derneklere göre daha azdır.
Faal derneklerle feshedilen/faaliyetlerine son veren derneklerin sayısı karşılaştırıldığında, Türkiye’de
bir derneğin varlığını ve faaliyetlerini sürdürmesinin hayli zor olduğu açıkça görülmektedir. Dernekler
Dairesi Başkanlığı15 istatistiklerine göre, Ocak 2014 itibarıyla faal dernek sayısı 98.862 iken kapanan dernek sayısı 149.318’dir. Başka bir deyişle, kurulan derneklerin %67.17’si ya kendini feshetmiş ya da idare
tarafından kapatılmıştır. Ne yazık ki, fesih ya da kapatılma nedenleri bu istatistiklerde yer almamaktadır.
Devlet yetkililerince gerçekleştirilecek denetimlerle ilgili yasal düzenlemeler hayli muğlaktır. Dernekler Dairesi Başkanlığı tarafından yayınlanan Derneklerin Görev ve Faaliyetlerinin Denetlenmesi Kılavuzu bulunmaktadır ve bu kılavuz denetçilerin rolleri ve görevleri ile ilgili standart bir form getirmeyi
amaçlamaktadır. Ne var ki, sivil toplum izleme raporları bu alandaki çelişik ve tutarsız uygulamaların
sürmekte olduğunu ortaya koymaktadır. Bu durumun bir nedeni de, yasal düzenlemenin bir denetim
işinin zamanlamasına ve yürütülüşüne ilişkin açık ölçütler getirmemiş olmasıdır. Dahası son derece
bürokratik yasal zorunluluklara uyma açısından ne sistematik bir rehberlik ne de ön uyarı mekanizmaları mevcuttur.
Çok ayrıntılı düzenlemeler ve bürokratik yükümlülükler getiren Yardım Toplama Yasası, fon sağlama
ve sürdürülebilirliği koruma açısından STK’ların önündeki bir diğer önemli engel olarak varlığını korumaktadır. Bu düzenlemeye göre önceden alınan onayla yardım ve katkı toplama özel izni olmayan
herhangi bir STK, ilgili mercilere çeşitli belgeler ve bilgiler16 sunarak izin başvurusunda bulunmak
zorundadır. Önceden izin almaksızın yardım toplama özel iznine sahip olan yalnızca 20 kuruluş bulunmaktadır17. Yasa, diğer yetkili mercilere ek olarak, idareye yardım toplama başvurusunu reddetme
ya da toplanan yardım/fon fazlasının (bir kuruluşun ilk başvurusunda belirttiği miktarın fazlası) hangi
kuruluşa verileceğini belirleme yetkisi tanımaktadır.
Toplantı özgürlüğü
Toplantı özgürlüğü, STK’ların işlevlerini katılımcı demokrasi koşullarında yerine getirmeleri açısından
kritik bir haktır. Türkiye’de toplantı özgürlüğüyle ilgili yasal düzenlemelere bakıldığında ciddi engellerin hala sürdüğü görülmektedir. Yasal çerçevede (Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası, Polis Vazife ve
Salahiyetleri Yasası ve ilgili yönetmelikler) yer alan kimi maddeler Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne
(AİHS) uygun değildir18. Yasal düzenlemelerde yer alan kimi engeller şöyledir: (1) Yetkililerin yorumuna
açık, “ulusal güvenlik” ya da “kamu ahlakı” gibi muğlak hükümler; (2) Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı
olanlarla olmayanlar arasında, bunlardan ikincisinin toplantı ve gösterilerini İçişleri Bakanlığı’nın iznine
12
Tanımlanan ve ceza gerektiren üç fiil şunlardır: İstenilen beyanları, belgeleri ve bilgileri zamanında vermeme; organların kuruluş tüzüğüne aykırı olarak toplanmasına yol açma ve yalan beyanda bulunma.
13
http://www.vgm.gov.tr/icerik.aspx?Id=20
14
Mali işler/envanterle ilgili üç defter dışında vakıfların tutmak zorunda oldukları iki defter vardır (karar defteri
ve hibe kayıt defteri).
15
http://derbis.dernekler.gov.tr/SSL/istatistik/GenelKurulusBilgi.aspx
16
Bağış toplama işlerini düzenleyen yasaya göre, başvuru sahibinden yasa gereği talep edilen bilgiler arasında
kuruluşun toplamayı hedeflediği yardım tutarı, yardım toplamanın amacı, yardım toplama işlerinden sorumlu komitenin üye bilgileri, yardım toplama çalışmalarının süresi ve mekânları yer almaktadır.
17
İlgili yasanın 6. Maddesine göre bu izin Bakanlar Kurulu tarafından yalnızca kamu yararı ya da vergi muafiyeti
olan kuruluşlara verilebilmektedir. http://derbis.dernekler.gov.tr/SSL/istatistik/IzinAlmadanYardimToplamaHakkinaSahipDernekler.aspx
18
İnsan Hakları Ortak Platformu, Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu’nda yer alan AİHM kararlarına aykırı hükümlere dikkat çekmiş ve 2007 yılında bu hükümlerin değiştirilmesi talebinde bulunmuştur. http://www.
ihop.org.tr/dosya/yayin/pvsk_rapor_ihop.pdf
12
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
tabi kılarak ayrımcılık yapma. Düzenleyicilerin en az 18 yaşında olma zorunluluğu nedeniyle çocuklara
karşı ayrımcılık; (3) Bildirimde bulunma zorunluluğunun fiilen idarenin izni anlamına gelecek şekilde
uygulanması; (4) Gösteri düzenlenmesine izin verilen yerlerin ve yolların çok sınırlı kalması; bu konudaki belirleyicilik ve izinin yöredeki en yüksek mülki amire verilmesi; (5) Yasada idareye müdahalelerde
neredeyse sınırsız yetki tanınması. Bir toplantının ya da gösterinin yasa dışı sayılmasını gerektirecek
koşullar muğlak ve yoruma açıkken, böyle bir eylemin mevcut yetkili tarafından yasa dışı sayılması
halinde toplananları dağıtmak üzere Çevik Kuvvet’e başvurulması; (6) Toplantı ve gösteriler için belirlenen zaman süresinin çok sınırlı olması ve bu nedenle gece toplantı ve gösteri düzenlenememesi.19
Örgütlenme özgürlüğüyle doğrudan ilgili yasaların yanı sıra, örneğin Terörle Mücadele Yasası ve Kabahatler Yasası gibi dernek yaşamı üzerinde dolaylı etkileri olan başka yasalar da vardır. Türkiye’de başka
pek çok yasada olduğu gibi, bu iki yasa da muğlak ve genel bir terminoloji kullanılarak hazırlanmıştır
ve bu nedenle gerek idare gerekse yargı genel ve negatif yorumlarla kendi takdir haklarını geniş biçimde kullanabilmektedir. İdareye sözü edilen yasalarla tanınan böyle bir yetki nedeniyle insan hakları
savunucuları ve kuruluşları üzerindeki baskılar sürmektedir. TÜSEV Sivil Toplum İzleme Raporu 2012’ye
göre, “Terörle Mücadele Yasası çerçevesinde 2011 ya da 2012 yıllarında yapılan tutuklamalar genellikle Diyarbakır, Mardin, Siirt, Muş ve Malatya gibi doğu ve güneydoğu illerindeki insan hakları aktivistleriyle, Ege
ve Marmara bölgelerindeki aktivistleri hedef almıştır. Kimi durumlarda suçlamalar bu aktivistlerin üyesi bulundukları STK’lara sağlanan kaynakları da hedef almıştır. Terörle Mücadele Yasası kapsamında incelenen
suç isnatlarında Avrupa Birliği tarafından sağlanan kaynaklarla AB üyesi bir devlet tarafından sağlanan
proje temelli kaynaklar da soruşturulabilmektedir. Söz konusu STK’ların uluslararası kaynaklar bulmaları,
Terörle Mücadele Yasası kapsamında mahkemelerde kanıt olarak gösterilmektedir”.20
Örgütlenme Özgürlüğü ile ilgili Reformlarda 2011’den bu yana İlerleme
Örgütlenme özgürlüğü açısından elverişli bir ortamın yokluğunda, Türkiye’nin AB Müktesebatına
Ulusal Uyum Programı’nda (2007-2013) yer alan ve aşağıda verilen vakıflar ve derneklerle ilgili reformlar görece yetersiz kalmaktadır:21
2007-2008 döneminde (01/10/2007 – 30/09/2008) çıkartılmasında yarar görülen yasalar
Değiştirilecek/Çıkartılacak Yasanın Adı
Aşama
Amaç/Kapsam
Vakıflar Yasası
TBMM
gündeminde
Vakıfların etkili, demokratik ve saydam ortamlarda çalışabilmelerine
olanak sağlamak ve mülkiyet hakları konusunda eşitlikçi düzenlemeler
yapmak.
Dernekler Yasası, Medeni Kanun ve
TBMM
İçişleri Bakanlığı’nın Teşkilatı ve Görevleri gündeile ilgili Yasa’da Değişiklik Yapan Yasa
minde
5253 sayılı Dernekler Yasası’nın yoruma açık maddeleri nedeniyle ortaya
çıkabilecek hukuksal sorunları, özellikle de dernekle üyeleri arasında baş
gösterebilecek ihtilafları önlemek; derneklere yönelik hizmetleri etkili
ve verimli biçimde sunmak; hükümet dışı kuruluş (sivil toplum örgütleri)
statüsüne daha uygun düşülmesini sağlamak amacıyla suiistimalleri
önlemek; AiHM kararlarında belirtildiği gibi ve devletin örgütlenme
özgürlüğü alanındaki pasif yükümlülükleri dışında aktif yükümlülükleri
gereğince, hükümet dışı kuruluşların (sivil toplum örgütlerinin), devletin
ve diğer kişilerin keyfi müdahalelerinden bağımsız olarak etkili biçimde
çalışabilecekleri hukuksal zemini oluşturmak.
19
Gökçeçiçek Ayata, Ulaş Karan, “Türkiye’de Örgütlenme ve Toplantı Özgürlükleri Önündeki Engeller”, TÜSEV,
Şubat 2014, erişim http://www.siviltoplum-kamu.org/usrfiles/files/MevzuatRaporu_TR.pdf
20
TÜSEV Sivil Toplum İzleme Raporu 2012, TÜSEV yayınları, Mart 2013, s. 11.
21
Türkiye’nin Müktesebata Uyum Programı 2007-2013, Yargı ve Temel Haklar, s. 291-302, erişim http://www.
abgs.gov.tr/files/Muktesebat_Uyum_Programi/En/Chapter_23.pdf
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
13
Dernekler Yönetmeliğini Değiştiren
Uygulama Yönetmeliği
Teknik
çalışmalar
sürüyor
“yukarıdakiyle aynı” – yukarıda değinilen, Dernekler Yasası’nda yapılacak
değişikliklerden sonra çıkartılacaktır.
Yardım/Katkı Toplama Yasası
Teknik
çalışmalar
sürüyor
24 yıldır yürürlükte olan 2860 sayılı Yardım Toplama Yasası’nın iptali ve
günümüzün farklı koşullarına göre yeni bir düzenleme getirilmesi.
Yardım/Katkı Toplama Uygulama
Yönetmeliği
Katkı toplama faaliyetleri için güncel düzenlemeler getirmek – Yukarıda
değinilen yasanın benimsenmesinden sonra çıkartılacaktır.
Türkiye’nin 2007-2013 Müktesebata Uyum Programı’na ek olarak, hükümet 2008 yılında Türkiye AB
Müktesebatına Uyum Ulusal Programı’nı hazırlamış ve açıklamıştır.22 Programda, örgütlenme ve toplantı özgürlüğüyle ilgili çeşitli reform önlemleri yer almaktadır. Bunlar;
“Tüm temel yasal düzenlemelerin yenilenmesi uzun vadeli bir yasama süreci gerektirdiğinden… “Vakıflar
Yasası”, “Dernekler Yasası” gibi kimi temel düzenlemeler bu süreçte yenilenmiştir. Hükümet bir sonraki dönemde temel yasaları bir bütün olarak yenilemeyi amaçlamaktadır.”23
Taahhüt edilen ve yukarıda değinilen reformlara rağmen, 2008 yılında Vakıflar Yasası’nda yapılan değişikliklerin ardından, vakıflar ve dernekler konusundaki yasal reformlar görece sınırlı kalmış (Vakıflar
Yasası’nda 2011 yılında yapılan yeni değişiklikler hariç) ve bu reformlar büyük ölçüde STK’lar üzerindeki bürokratik baskıların hafifletilmesine odaklanmıştır. 2011 yılından bu yana Dernekler Yasası ile
Vakıflar Yasası’nın uygulanmasına ilişkin küçük yönergeler yayınlanmıştır. Bunlar;
İçişleri Bakanlığı 2013 yılında Dernekler Yasası ile ilgili olarak derneklerin defter tutma işlemlerini
kolaylaştıran bir yönerge yayınlamıştır. Dernekler Dairesi Başkanlığı da 2013 yılında Dernekler Bilgi
Sistemi (DERBİS) web sayfasını başlatmıştır. Dernekler Dairesi Başkanlığı bu sistemle derneklerden
toplanan verileri bir araya getirip, eldeki tüm bilgileri kamuoyuyla paylaşmayı amaçlamaktadır. Dernekler Dairesi Başkanlığı Nisan 2013’te denetçilerin rol ve görevlerine bir çerçeve çizmek amacıyla,
Derneklerin Görev ve Faaliyetlerinin Denetlenmesi Kılavuzu’nu yayınlamıştır. Son olarak Dernekler
Yönetmeliği’nde 2012 yılında yapılan değişikliklerle yıllık brüt geliri 500.000 TL’nin üzerinde olan dernekler için finansal hesaplarını web sayfalarında yayınlama zorunluluğu getirilmiştir. Yeni yönetmelik
ayrıca Dernekler Dairesi Başkanlığı’na finansal ve diğer bilgileri kendi web sayfasında yayınlama izni
vermektedir.
Vakıflarla ilgili olarak da Vakıflar Yasası’nın uygulanmasına ilişkin kimi küçük yönergeler çıkartılmıştır.
Bu yönergelerle birlikte, daha önce Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından dağıtılan vakıfların yeniden
kurulmasının önü açılmıştır. Dahası iki kereden fazla para cezası alan vakıf yöneticilerinin görevlerinden uzaklaştırılması uygulamasına da son verilmiştir.
2011 yılından bu yana gerçekleşen en önemli iyileşme, 5737 sayılı Vakıflar Yasası’na 651 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ile getirilen geçici 11. Maddedir. Bu değişiklik, taşınmaz malların kaydı için yapılacak başvuruların, Müslüman olmayan toplulukların vakıflarının 1936 yılında beyan ettikleri taşınmazlar karşılığı tazminat ödenmesinin koşullarını belirlemektedir. AB 2013 İlerleme Raporu’na göre “yetkililer 2008 tarihli Vakıflar Yasası’nı değiştiren 2011 tarihli yasal düzenlemenin yaşama geçirilmesi için önemli
çaba harcamışlardır. Değiştirilen yasal düzenleme çerçevesinde 116 azınlık vakfı toplam 1.560 taşınmazın
iadesi için başvuruda bulunmuştur. Ağustos 2013 itibarıyla Vakıflar Kurulu 253 taşınmazın iadesini ve 18 taşınmaz için tazminat ödenmesini onaylamış, 878 başvurunun ise kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.”
22
Türkiye AB Müktesebatının Benimsenmesi Ulusal Programı 2008, erişim http://www.abgs.gov.tr/files/UlusalProgram/UlusalProgram_2008/En/pdf/ii_politicalcriteria.pdf
23
Ibid, s. 5.
14
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
Geçerli sayılmayan başvurular konusunda Vakıflar Genel Müdürlüğü Vakıflar Kurulu’nda Müslüman
olmayan vakıfların seçilmiş temsilcisi konumundaki Laki Vingas Temmuz 2013’te şu açıklamayı yapmıştır: “Reddedilen başvuruların çoğunda belgeler eksikti ve gündemdeki malın tam yeri belirtilmemişti.”24
Ocak 2014 itibarıyla, henüz sonuçlanmamış olmakla birlikte, derneklerin ve vakıfların hukuksal çerçevesi konusundaki bir başka önemli gelişme, Dernekler Dairesi Başkanlığı’nın Yardım Toplama Yasası’nda reform için başlattığı girişimdir. Yukarıda da değinildiği gibi, bu yasal düzenlemenin kaldırılması
hükümet tarafından planlanmış ve Türkiye’nin Ulusal Uyum Programı (2007-2013) kapsamına alınmıştı. Dernekler Dairesi Başkanlığı Aralık 2012 ile Haziran 2013 arasındaki dönemde Yardım Toplama
Yasası taslağıyla ilgili olarak kendi web sitesinde bir fikir alma ve danışma süreci gerçekleştirmiştir. İstişare sürecinin ilk evresinin ardından Aralık 2012’de yayınlanan ilk taslak Dernekler Dairesi Başkanlığı
tarafından değiştirilmiş, Nisan 2013’te web sayfasında yeni bir taslak yayınlanmıştır. İlk taslakta yalnızca Yardım Toplama Yasası’nda değişiklikler yer alırken, ikinci taslakta buna ek olarak Dernekler Yasası
ile Medeni Kanun’daki bir dizi değişiklik yer almaktadır. Burada, Sivil Toplum Konseyi, Sivil Toplum
Kurulu ve Sivil Toplum Kuruluşları Genel Müdürlüğü gibi birtakım yeni kurumları öngören hükümler
yer almaktadır. Her iki taslak da Dernekler Dairesi Başkanlığı’nın web sayfasından ve DERBİS sisteminden duyurulmuş, STK’lar yazılı görüşlerini bildirmeye davet edilmiştir. Bununla birlikte, STK’larla
daha geniş bir istişarenin gerektirdiği adımlar atılmamıştır. Bunun üzerine çeşitli STK’lar toplantılar
düzenleyerek bir istişare süreci başlatmış, bu süreci daha geniş bir STK kesimine tanıtıp yaygınlaştırmıştır. Hazırlanan taslakta derneklerde kurucu ve kurul üye sayısının azaltılması, yabancıların derneklere üyeliğinin kolaylaştırılması, kamu yararı/vergi muafiyeti statüsünün Bakanlar Kurulu yerine İçişleri
Bakanlığı tarafından tanınması ve derneklerin kuruluş beyanlarında kapsanması gereken başlıklarda
azaltmaya gidilmesi gibi öneriler görece olumlu adımlar sayılabilir.
Bununla birlikte STK’lar tasarılara ilişkin önemli birtakım eleştiriler getirmiştir. (1) tasarı, kaynak-fon
sağlama çalışmaları için izin zorunluluğunu kaldırmayarak kısıtlayıcı yaklaşımı sürdürmektedir; (2)
istisnaların yalnızca kamu yararına/vergiden muaf STK’lar ve ibadet yerlerinin yapımı ve bakımı ile
ilgilenen STK’lara tanınmasıyla eşitlik ilkesinin ihlali; (3) tasarıda idareye hala geniş bir takdir hakkı
tanınması; (4) STK kaydının hala zorunlu tutulması; personel giderlerine, maaşlara ve diğer ödemelere
sınırlama getirilerek derneklerin özerkliğine yapılan müdahaleler; denetimin kapsamının genişletilmesi, aynı baskıcı ve sindirici tutumun sürdürülerek yeni para cezaları getirilmesi.25
Son olarak, yasa tasarısı bir Sivil Toplum Genel Müdürlüğü ve Sivil Toplum Konseyi kurulmasına ilişkin
maddeler içermektedir. STK’ların başlarda dile getirdikleri eleştiri, doğrudan sivil toplumla ilişkili olan
yeni kurumların oluşturmadan önce STK’ların fikrinin alınmamış olmasıyla ilgiliydi. Bunun dışında dile
getirilen eleştiriler ise şunlardı: (1) önerilen Konsey ve Kurulun oluşturulması, görevleri ve yetkileri
yasalarda net olarak tanımlanmalı, tasarıda olduğu gibi ikincil düzenlemelere bırakılmamalıydı; (2)
önerilen Konsey için, STK temsilcileri ile hükümet temsilcilerinin sayısı arasında eşitsizlik söz konusuydu; (3) kayıt, denetim, para cezası, derneklerin yönlendirilmesi ve işbirliği ile ilgili meselelerin tek
bir kurul tarafından düzenlenmesi bu alandaki uluslararası örnek uygulamalara uygun değildir; çıkar
çatışmasının önlenmesi açısından, görevler tek bir kuruluşa yüklenmemelidir; (4) Sivil Toplum Konseyi gibi organlar, en başta güvenlik ve kamu düzeninin korunması gibi işlerden sorumlu olan İçişleri
Bakanlığı’na bağlı olmamalıdır.
Açıkça dile getirilen diğer öneriler ise şu yöndeydi: Bu tür hukuksal belgelerin hazırlanmasında sivil
toplumun geniş biçimde katılımı esas alınmalı ve istişarelere daha fazla zaman ayrılmalıdır. Görüşlerin
24
http://www.taraf.com.tr/haber/azinliklara-yuzde-16-lik-adalet.htm
25
TÜSEV’in Yardım Toplama Yasası’na ilişkin Görüşleri, 16 Mayıs 2013, İstanbul, erişim & TACSO Türkiye Bilgilendirme ve Danışma Toplantısı: Yardım Toplama Yasası, 15 Mayıs 2013, Ankara, erişim http://www.tusev.org.tr/
usrfiles/files/YardimToplamaKanunuTasarisi_TÜSEV_Onerileri_16mayis.pdf
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
15
bildirilmesi için belirlenen son tarihin (17 Mayıs 2013) ardından Dernekler Dairesi 28 Mayıs 2013’te
yeni görüşlerin alınması amacıyla Ankara’da STK’larla daha küçük çapta bir toplantı yaptı (seçilmiş 10
STK ile birlikte). Nihayet, Temmuz 2013’te gözden geçirilmiş üçüncü bir taslak Dernekler Dairesi’nin
web sayfasında yayınlandı. Bu taslak, Yardım Toplama Yasası’nda yapılacak önemli iyileştirmeleri de
içeriyordu. Bu iyileştirmeler çerçevesinde tüm dernekler ve vakıflar kaynak sağlama çalışmalarında
izin alma zorunluluğundan muaf tutuluyor ve yapılması gereken bildirimlerle ilgili bir düzenleme getiriliyordu. Bununla birlikte, taslağın diğer bölümlerinde önemli bir değişiklik yapılmamıştı.
Hükümet sözcüsü Bülent Arınç, 2 Aralık 2013’te bir Bakanlar Kurulu toplantısı ardından yaptığı açıklamada hükümetin 30 maddeden oluşan Yardım Toplama Yasası tasarısını kabul ettiğini belirtti.26 Arınç,
bu açıklamasında gerekli imzalar toplandıktan sonra tasarının Meclise sevk edileceğini söyledi. Arınç
tarafından yapılan açıklamada tasarının 30 maddeden oluştuğu belirtilirken, Temmuz 2013’te Dernekler Dairesi web sayfasında yayınlanan tasarının 25 madde içerdiği görülüyordu. Bakanlar Kurulu tarafından benimsenen tasarıyı TBMM’ye gelmedikçe görmenin herhangi bir yolu olmadığından,
Ocak 2014 itibarıyla tasarıda yapılan değişiklikleri bilmek de mümkün değildir. Bununla birlikte İçişleri
Bakanlığı, Yasanın TBMM’de kabulünden önce bu tasarıda yer alan hususlarla ilgili iki genelge yayınlamış bulunmaktadır. Bu genelgelere göre daha önce emniyete ait olan sendikaların (10/10/2013) ve
siyasal partilerin (03/01/2014) kayıtlarını tutma yetkisi Dernekler Dairesi’ne devredilmiştir (Dernekler
Dairesi daha önce yalnızca derneklerin kayıtlarının tutulmasından sorumluydu).27 Mart 2014’e gelindiğinde TBMM’de bu tasarı ile ilgili başkaca bir gelişme olmamıştı.
Türkiye’nin 2008 yılında açıklanan AB Müktesebatının Benimsenmesi Ulusal Programı, örgütlenme
özgürlüğüyle ilgili bir taahhüt de içeriyordu: “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası gözden geçirilecek ve
yapılacak değişikliklerin etkili biçimde yaşama geçirilmesi sağlanacaktır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne ve ilgili içtihada uygun olarak ve barışçı toplantı ve gösterilerle ilgili tüm reformların uygulanmasına
koşut olarak, polisin toplumsal olaylara müdahale kapasitesi, polisin orantılı güç kullanmasına yönelik
önlemlerin yaşama geçirilmesi bağlamında güçlendirilecektir. Sivil toplumun gelişimi ve kamuoyunun şekillenmesine katılımı kolaylaştırılacaktır. Türkiye’deki sivil toplum ile AB üyesi ülkelerin sivil toplumu arasındaki diyalog, iletişim ve işbirliği daha ileri düzeyde teşvik edilecektir”28.
Önemli sorunlara, haklar alanında faaliyet gösteren STK’ların ciddi reform beklentilerine ve yukarıda
değinilen toplantı özgürlüğüyle ilgili taahhütlere rağmen, ilgili yasalarda herhangi bir iyileştirmeye
gidilmemiştir. Bu alandaki girişimlerden biri Başbakan Erdoğan tarafından 30 Eylül 2013 tarihinde
açıklanan en son demokratikleşme paketidir, ancak bu da önemli iyileştirmeler öngörmemektedir.
Açıklanan demokratikleşme paketi konusunda AB Türkiye İlerleme Raporu 2013 şöyle demektedir: “(Demokratikleşme paketinin sunumu) dikkate değer biçimde, toplantı ve gösterilerden önce yetkili
mercilerin paydaşlara danışmasını öngörmekte, toplantı ve gösterilerin yapılabileceği zaman süresini
uzatmakta, toplantıların izlenmesi ve sona erdirilmesi yetkisini göstericilerin temsilcilerinin de yer aldığı,
ad hoc bir organa tanımaktadır.”29 Bu açıklamanın ardından 5 Aralık 2013 tarihinde hükümet demokratikleşme yasa paketini30TBMM’ye getirmiştir. Konuyla ilgili olup önerilen değişiklikler şunlardır: (1)
toplantı ve gösteriler için izin verilen sürenin 1 saat daha uzatılması; (2) bir kentte gösteriler ve yürüyüşler için hangi yerlerin ve güzergâhların uygun olacağına TBMM’de temsil edilen siyasal partilerin,
en fazla üye sayısına sahip üç sendikanın ve kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütlerinin görüşleri
alındıktan sonra valilerin karar vermesi; (3) gösterilerde polis komiserliği görevine son verilip, komi26
http://www.haberler.com/bakanlar-kurulu-toplantisi-2-5379173-haberi/
27
http://www.dernekler.gov.tr/tr/Mevzuat/genelgeler.aspx
28
Türkiye AB Müktesebatının Benimsenmesi Ulusal Programı 2008, erişim http://www.abgs.gov.tr/files/UlusalProgram/UlusalProgram_2008/En/pdf/ii_politicalcriteria.pdf
29
AK Türkiye İlerleme Raporu, 2013.
30
Yasa tasarısı paketi, erişim http://www2.tbmm.gov.tr/d24/1/1-0869.pdf
16
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
serin görevlerinin gösteriyi düzenleyen komitelerin sorumluluğuna verilmesi. Buna göre, toplantının
amacından çıkıp yasa dışı hale gelmesi durumlarında, toplantıyı onu düzenleyen komite dağıtacaktır.
Komitenin bunu yapmaması halinde ise oradaki en yüksek mülki amir bu kararı verecektir. Mart 2014
itibarıyla tasarı TBMM’de onaylanmış ve yürürlüğe girmiştir.
1.1.2 STK’larla ilgili Kayıt İşlemleri
Derneklerin ve vakıfların kayıt işlemlerini düzenleyen yasalar Medeni Kanun ile birlikte Dernekler
Yasası ve Vakıflar Yasası’dır. Yukarıda değinildiği gibi, Türkiye’de STK’ların resmi kaydı zorunludur ve
STK’ların hukuken tanınan biçimleri dernekler ve vakıflardır.31 Gerçi Dernekler Yasası, platformları da
hukuken tanımaktadır, ancak platformların kendi başlarına tüzel kişilik olarak kaydedilmeleri mümkün değildir.
Medeni Kanun’un 101. maddesine göre Türkiye’de belirli bir ırkı ya da topluluğu desteklemek üzere
vakıf kurulması yasal değildir.32 Dolayısıyla Türkiye’de vakıflar bağlamında örgütlenme özgürlüğü, belirli bir etnik/dinsel grubun ve/ya da kimliğin desteklenmesine yönelik olduğu sürece sınırlıdır. Ayrıca
56 ve 101. maddelere göre33, “ahlaka” aykırı dernek kurulması da vakıf kurulması da yasaktır. “Ahlak”,
yargı ve idare tarafından çok geniş yorumlara tabi tutulabilecek muğlak bir terimdir. Daha önce değinildiği gibi, LGBTİ örgütleri faaliyetlerine son vermek üzere açılmış çeşitli davalarla karşı karşıyadır.
Bildirime tabi bir derneğin kaydı, yalnızca genel anlamda AB standartlarına uygundur ve görüldüğü kadarıyla bu işlemler Dernekler Dairesi tarafından düzgün biçimde uygulanmaktadır. Ne var ki,
dernek faaliyetleri açısından elverişli olduğu söylenemeyecek birtakım bürokratik zorunluluklar hala
gündemdedir. İdare, bir derneğin kurulabilmesi için yedi kurucu üye öngörmektedir. Faaliyetlerin
başlamasını izleyen 6 ay içinde, bir derneğin yasa gereği bulunması gereken iki organında gerekli
üye sayısına ulaşmak için en az 16 üye olması gerekmektedir. Asgari kurucu üye sayısı vakıflar için
öngörülmemektedir. Bu farkın nedeni, vakıfların hukuksal çerçevede üye temelli kuruluşlar olarak
görülmemesidir. Buna karşılık, vakıfların kurulabilmesi için asgari 50.000 TL (yaklaşık 17.000 Euro) değerinde maddi varlığa sahip olunması, tüzel kişiliğin sürmesi için bu maddi varlığın her yıl elde bulundurulması gerekmektedir.
Vakıflarda kimlerin kurucu üye olabileceğine gelince, ayrımcı nitelikte kimi sınırlamalar söz konusudur. En başta yasa, en az 18 yaşında olma göndermesiyle “fiil ehliyeti” öngörmektedir. Zihinsel
engellilik, bozukluk, madde bağımlılığı ya da benzer zihinsel durumları tanımlayan “ehliyetle” ilgili
sorunları olanlar, derneklerde kurucu üye olamazlar. Bu zorunluluklar vakıfların kurucu üyeleri için
de geçerlidir. Ayrıca hukuksal çerçeve derneklerde kurucu üye olacak yabancılardan ikamet izni isteyerek bu bağlamda ayrımcılık yapmaktadır. Vakıflar Yasası ise ayrıca hukuksal ya da fiili karşılıklılık
koşulu öngörerek yabancıların vakıflarda kurucu üye olma haklarına ek sınırlama getirmektedir.
Dernekler Yasası belirli bir dernek türü sınıflaması yapmaktadır: “Çocuk Dernekleri”. 15 ile 18 yaş arasında olan çocuklar, yasal vasilerinin de onayıyla ancak çocuk derneklerinin kurucu üyeleri olabileceklerdir. 13-15 yaşlarındaki çocuklar ise kurucu üye olamazlar, yasal vasilerinin onayıyla derneklere
yalnızca üye olabilirler. 18 yaşından küçükler, dernekler dışında başka kuruluşlara üye olamazlar. TÜSEV’in Örgütlenme Özgürlüğü ile ilgili çalışmasında şöyle denmektedir: “Dernekler Yasası’nda yer alan
çocuklarla ilgili hükümler Çocuk Haklarına dair Sözleşme’nin 15. Maddesi ile uyumlu görünmemektedir.”34
31
İşçi ve işveren sendikaları, örneğin barolar, hekim kuruluşları, mimar-mühendis odaları gibi kamusal niteliği
olan ve diğer ülkelerde tanınan STK’ların her biri kendi ayrı yasasına sahiptir ve bu raporda kapsanmamaktadır.
32
http://www.tbmm.gov.tr/kanunlar/k4721.html
33
Ibid.
34
Gökçeçiçek Ayata, Ulaş Karan, “Türkiye’de Örgütlenme ve Toplantı Özgürlükleri Önündeki Engeller”, TÜSEV,
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
17
İlgili hukuksal çerçevede yer alan bir dizi hüküm, ayrıca çeşitli kademelerdeki ordu ve güvenlik güçleri mensuplarının haklarına da sınırlama getirmektedir. Dahası diğer kamu görevlileri söz konusu
olduğunda, örgütlenme özgürlüğüne ilişkin olarak hukuksal çerçeve, bu görevlilerin kendi çalıştıkları
yerlerin kuruluş yasalarına atıfta bulunmaktadır. Dolayısıyla kamu kurumlarının kuruluş yasaları da bu
hakları çeşitli derecelerde kısıtlamaktadır.
Dernek kurmak için istenilen bilgiler ve belgeler çok kapsamlı olup, bu gerekliliklerin yerine getirilmesi pek çok grup açısından güçtür. Bu zorunluluklardan biri, derneğin adresinin kuruluş aşamasında bildirilmesiyle ilgilidir. Eğer dernek merkezi insanların yaşadıkları bir binada olacaksa, bunun için
binadaki tüm daire sahiplerinin onayı gerekmektedir. Bunlara ek olarak, Dernekler Dairesi Başkanlığı
kendi web sayfasında yayınladığı bir hukuksal görüşte bir derneğin bir başka tüzel ya da gerçek kişilikle aynı adresi/tesisi paylaşamayacağını belirtmektedir.35 Başka bir deyişle, her derneğin ya kendi yerine sahip olması ya da yalnızca kendisi için bir yer kiralaması gerekmektedir. Türkiye’deki derneklerin
çoğunluğunun maddi durumu göz önüne alındığında, böyle bir zorunluluk örgütlenme özgürlüğü
önünde ciddi bir engel oluşturmaktadır.
Şubat 2014, erişim http://www.siviltoplum-kamu.org/usrfiles/files/MevzuatRaporu_TR.pdf
35
Dernek Adresleri (29/04/2013) http://www.dernekler.gov.tr/tr/Mevzuat/hukuki-gorusler.aspx
18
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
Bir diğer nokta da hukuksal çerçevenin yabancı STK’lar açısından aşırı kısıtlayıcı olmasıdır. İçişleri Bakanlığı’na, Dışişleri Bakanlığı’nın da görüşünü alarak, yabancı bir STK’nın Türkiye’de şube ya da temsilcilik açmasına izin verme yetkisi tanınmıştır. Yabancı STK’ların dernekleşme özgürlükleri önündeki
güçlükler ve getirilen sınırlamalar, AK Türkiye ilerleme Raporu’nda da ele alınmaktadır: “Bir Alman
siyasal derneğine Türkiye’de kurulma hakkı tanınmamıştır. İngiltere merkezli bir hayır kurumunun dernek
olarak kurulma başvurusunun reddine ilişkin dava sürmektedir. Suriyeli mültecilere ve yerlerinden olmuş
kişilere yardım sağlayan uluslararası STK’ların çalışmaları araştırılmaktadır. Bunlardan bazıları hükümet
tarafından kapatılmıştır.”36
Türkiye’de dernek, şube ya da temsilcilik açma izni verilen yabancı STK’ların sayısı yalnızca 102’dir. Bu
izne sahip STK sayısı 2012 yılında yalnızca dört iken 2013’te 27’ye çıkmıştır.37 2013 yılında izin tanınan
STK’ların en az 19’u acil durum ve yardım faaliyetlerinde bulunan kuruluşlardı. Bu durum, 2013 yılında
verilen izin sayısının görece yüksek olmasının Suriye mülteci kriziyle ilgili olduğuna işaret etmektedir.
Türkiye’de şube ya da temsilcilik açmalarına izin verilen yabancı STK’ların ülkelere göre dağılımı aşağıda verilmektedir:
Bu yabancı STK’ların %15.69’u Türkiye’de şube açmış, %67.65’i temsilcilik kurmuş, %3.92’si Türkiye’de
doğrudan faaliyette bulunma, %4.90’ı bir temsilci kurumda üyelik, gene %4.90’ı temsilcilik kurma izni
almış; %0.98’ine (yalnızca bir STK) dernek kurma izni tanınmış ve son olarak %1.96’sı da Türkiye’deki
diğer kurumlarla işbirliğine girmiştir. Alınması hayli güç olan izni alabilen 102 STK arasında kamusal ve
yarı kamusal kurumlarla birlikte üniversite temsilcilikleri de bulunmaktadır.
1.1.3 Sivil Toplum Açısından Önemli Kamu Kurumları
1.1.3.1 Dernekler ve Vakıflarla Doğrudan İlgili Kamu Kurumları
Türkiye’de STK’ların hukuksal çerçevesiyle ilgili durumda olduğu gibi, kurumsal düzenlemeler de karmaşıktır ve bu düzenlemeler etkili bir eşgüdüm olmaksızın kamu kurumlarına dağılmış durumdadır.
Sivil toplum açısından elverişli ortam sağlanması söz konusu olduğunda, bu ortamın çeşitli yönleriyle
doğrudan ilgili belli başlı kamu kurumları şunlardır:
Dernekler Dairesi Başkanlığı: Dernekler Dairesi İçişleri Bakanlığı bünyesindeki bir birimdir ve görevleri şunlardır38:
•
Derneklerin kuruluş işlemlerinin, çalışmalarının ve faaliyetlerinin izlenmesi, kaydedilmesi ve arşivlenmesi; derneklere ve sendikalara kayıt numaraları verilmesi ya da bu kayıtların silinmesiyle ilgili
işlemlerin izlenmesi ve gerçekleştirilmesi,
•
Aşağıdaki iş ve işlemlerin (derneklerle ilgili) yapılması (1) izne tabi derneklerle ilgili işlemler, (2) tüzel kişiliğin yitimi, fesih ve faaliyetlerin yasaklanması ile ilgili işlemler, (3) derneklerin yurt dışından
aldıkları ayni ve nakdi yardımlarla ilgili işlemler, (4) hayır işleri için yardım toplanmasıyla ilgili işlemler, (5) ilgili mahkeme kararının çıkarmasından önce derneklerin faaliyetlerini yasal çerçevede
durdurulmasıyla ilgili işlemler,
•
Dernekler ve sendikalar hakkındaki suçlamaların ve denetim taleplerinin toplanması ve değerlendirilmesi; STK denetçilerinin gerektiğinde derneklere ve sendikalara ait tüm idari ofisleri, ek
binaları, bunların hesaplarını ve işlemlerini denetlemelerini sağlama.
Son olarak, yukarıda da değinildiği gibi, DD daha önce sendikalar ve siyasal partilerle ilgili olarak emniyet Genel Müdürlüğü’ne ait olan görevleri üstlenmiştir.
36
AK Türkiye İlerleme Raporu 2013.
37
http://www.dernekler.gov.tr/media/templates/dernekler/images/folder/6IzinVerilenlerListesi.xls
38
http://www.dernekler.gov.tr/en/Organization/Our-duties.aspx
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
19
Vakıflar Genel Müdürlüğü (VGM): VGM Başbakanlık bünyesinde aşağıdaki görev ve sorumlulukları
yerine getiren bir birimdir:39
•
Medeni Kanun’a göre yeni kurulan vakıfların kuruluş amacına uygun çalışıp çalışmadıklarını denetleme; vakıfların kuruluş misyonunda yer alan ilkelerin yaşama geçirilip geçirilmediğini, vakıfların sahip oldukları gayrimenkul varlıkların belirtilen amaçlar için kullanılıp kullanılmadıklarını,
mülhakı, cemaat vakıfları ve esnaf vakıfları ile yeni vakıfları denetleme;
•
Mazbut vakıfların kuruluş belgelerinde yer alan sosyal, kültürel ve ekonomik şart ve hizmetleri
yerine getirme ya da kuruluş belgesinin olmadığı hallerde Vakfiyelerde öngörülen hizmetlerin
en iyi şekilde yerine getirilebilmesini sağlamak amacıyla Genel Müdürlüğe ve mazbut vakıflara ait
paralar ile malları değerlendirmek, daha fazla gelir getirici yatırımlara tahsis etme; şirket kurma,
halen faal şirketlere katılma, bu şirketlerin sermaye artırımları hakkında karar verme;
•
Vakıflarla ilgili konularda eğitim, araştırma, geliştirme, kültür ve yayın faaliyetleri yürütülmesi; ulusal ve uluslararası ölçekte eşgüdümün sürdürülmesi;
•
Vakıfların ülke içinde ya da dışında bulunan kültürel varlıklarının korunması ya da restore edilmesi; vakıfların kültürel varlıklarını bir araya getiren koleksiyonlar hazırlama; müzeler, kütüphaneler
ve kültür merkezleri kurma.40
Yukarıda (1.1.1.’de) değinilen Yardım Toplama Yasa Tasarısı sivil toplumla ilgili üç yeni kurum
oluşturulmasını öngörmektedir: Sivil Toplum Kuruluşları Genel Müdürlüğü, Sivil Toplum Komitesi ve Sivil Toplum Konseyi. Tasarıdaki hükümlere göre bu üç kurumun görevleri ve yapısı şöyledir:
Sivil Toplum Konseyi: Bir danışma organı olarak işlev görecek konseyde kamudan ve sivil toplum kuruluşlarından temsilciler yer alacaktır. Konsey, sivil toplum faaliyetleriyle ilgili politikaların
belirlenmesinde ve geliştirilmesinde görüş belirtecek, kamu ile sivil toplum kuruluşları arasındaki eşgüdüm ve işbirliğini güçlendirecek, sivil toplum kuruluşlarının hizmet kalitesini artıracak
ve bu sektörde dürüstlüğü, saydamlığı ve hesap verebilirliği sağlayacaktır.
Sivil Toplum Komitesi: Konseyin kararları ve tavsiyeleri doğrultusunda, onun vereceği görevleri yerine getirmek üzere çalışacak olan komite, kamu yararı statüsü konusunda görüş belirtecek; derneklerin kullanmalarına izin verilen adları belirleyecek; İçişleri Bakanlığı bütçesinden
sivil toplum kuruluşlarına sağlanacak yardımlarla ilgili karar verecek; sivil toplum kuruluşlarıyla
ilgili yasal çerçevede gerekli değişiklikleri önerecek ve sivil toplum kuruluşlarında yöneticilik yapanlar ve çalışanlar için sertifikalı eğitim verecek kurumların akreditasyonunu yapacaktır.
Sivil Toplum Kuruluşları Genel Müdürlüğü: Tasarı Dernekler Dairesi’ni kaldırmakta, Sivil Toplum Kuruluşları Genel Müdürlüğü (STKGM) adlı yeni bir kurum getirmektedir. Bu Genel Müdürlük yalnızca derneklerden sorumlu olmakla kalmayacak, diğer STK’larla da ilgilenecektir. DD’nin
görev ve yetkileri STKGM’ye devredilecektir. Tasarı ayrıca STKGM’nin yeni görevlerini de tanımlamaktadır: (1) Kendilerinin talebi üzerine STK’ların toplantılarına rehberlik yapmak. STKGM Sivil
Toplum Birimi tarafından verilecek bu hizmetin karşılığı olan ücret, hizmeti alan STK tarafından
ödenecektir ve (2) Vakıflar, sendikalar, siyasal partiler, vakıflar ve sendikaların üst kurulları ile ilgili olarak yasalar kapsamında İçişleri Bakanlığı’na verilen görevleri ve işlemleri yerine getirmek.
39
http://www.vgm.gov.tr/sayfa.aspx?Id=90
40
http://www.vgm.gov.tr/sayfa.aspx?Id=80
20
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
1.1.3.2 STK Bölümleri/Birimleri/İrtibat Noktaları Olan Kamu Kurumları
Son yıllarda çeşitli kamu kurumları, sivil toplum daireleri ve birimleri kurmaya ya da sivil toplum irtibat
kişileri belirlemeye başlamıştır. Bunlar:
Avrupa Birliği Bakanlığı Sivil Toplum, İletişim ve Kültür Başkanlığı (STİKB): Başkanlık için belirlenen görevlerden biri “özel sektör, yerel yönetimler, hükümet dışı kuruluşlar ve üniversitelerle işbirliği
yapmak ve bu kuruluşların faaliyetlerinin eşgüdümüne yardımcı olmak” şeklinde tanımlanmaktadır. 41
Başkanlık, AB katılım süreci bağlamında STK’larla istişare kanallarını geliştirmek üzere STK’larla toplantılar düzenler. Bu toplantılardan ilk dördü, tematik ya da uzmanlık alanlarına göre bir ayrım gözetilmeksizin, geniş anlamda STK katılımıyla gerçekleştirilen istişare toplantılarıydı. TACSO 2011 İhtiyaç
Analizi Raporunda da belirtildiği gibi söz konusu toplantılar verimli olmamıştır. Bu tespit üzerine yapılan beşinci toplantı, tematik alanlara göre yapılmış ve farklı inanç gruplarından temsilciler Türkiye’deki sorunlarını tartışmak üzere toplantıya çağrılmıştır.
Gençlik ve Spor Bakanlığı Sivil Toplum Kuruluşları Dairesi 2013 yılında Gençlik Hizmetleri Müdürlüğü’ne (GHM) bağlı olarak kurulmuştur. GHM, Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın Stratejik Planı (20132017) doğrultusunda gençlik alanında çalışan STK’lar için proje çevrimi yönetimi eğitimleri vermeye
başlamıştır.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı: Bakanlık 2012 ve 2013 yıllarında 14 yerde Şiddeti Önleme ve
İzleme Merkezi açmıştır ve bu merkezlerin sayısını artırmaktadır. Bu merkezlerde “Sivil Toplum Kuruluşları ve Mesleki Kuruluşlar Dairesi” adıyla bir bölüm de bulunmaktadır.
Kamu Denetçiliği Kurumu: AK Türkiye İlerleme Raporu 2013’te belirtildiği gibi, “TBMM Kasım 2012’de
Türkiye’nin ilk Kamu Baş Denetçisini seçmiş ve ardından beş Denetçi daha tayin etmiştir. Kamu Denetçiliği
Kurumu işlerliğe kavuşmuş, Nisan 2013’te şikâyetleri kabul etmeye başlamıştır.”42 Kadınlar, çocuklar ve
engellilerle ilgili kamu denetçisi, STK İrtibat Görevlisi olarak bir uzman atamıştır. Bu kişinin kendisini
ve STK’larla ilgili konumunu tanıtmak (e-postayla) için girişimde bulunması ve kendisine ulaşılabilecek iletişim bilgilerini belirtmesi, Türkiye’deki kamu kurumlarında pek görülmeyen proaktif bir iletişim tarzı olarak değerlendirilebilir.
1.1.4 Kamu Yararı Statüsü
Kamu yararı statüsünden (dernekler için) ve vergi muafiyetinden (vakıflar için) yararlanılabilmek çok
güçtür ve bu statülerin tanınması aşırı siyasallaşmış görünmektedir. Bu statüleri tanıma yetkisi Bakanlar Kurulu’ndadır. Ocak 2014 itibarıyla kamu yararı statüsü tanınmış dernek sayısı yalnızca 404
(%0.41)43 ve vergi muafiyetinden yararlanan vakıf sayısı da Ağustos 2013 itibarıyla 241’dir (%5.09). TACSO 2011 Türkiye İhtiyaç Analizi Raporunda bu sayılar sırasıyla 410 (%0.46) ve 237 (%5.17) 44 olarak
verilmektedir. Dernekler açısından durum daha kritik görünmektedir. Bir kere, kamu yararı statüsü
tanınan derneklerin oranı yüzde 1’i bile bulmamaktadır; üstelik bu statüye sahip olan dernek sayısının
da toplam içindeki yüzdesi de artmamış, tersine azalmıştır.
AK 2012 İlerleme Raporu’nda sorun şöyle ortaya konulmaktadır: “Dernekler kamu yararı statüsü için ve
fon sağlama izni için başvurduklarında ayrımcılıkla karşılaştıklarına ilişkin çeşitli şikâyetlerde bulunmaktadır.” Kamu yararı statüsünün (dernekler için) ve vergi muafiyetinin (vakıflar için) tanınmasında herhangi bir iyileşme olmaması nedeniyle benzer bir eleştiri AK 2013 İlerleme Raporunda da yapılmaktadır: “Kamu yararı statüsü ve fon yaratma başvurularında bulunan derneklere ayrımcı yaklaşıldığıyla ilgili
şikâyetler bulunmaktadır.”
41
http://www.abgs.gov.tr/index.php?p=44387&l=2
42
AK Türkiye İlerleme Raporu,2013.
43
http://derbis.dernekler.gov.tr/SSL/istatistik/KamuYarari.aspx
44
TACSO Turkey Needs Assessment Report, November 2011, p.7.
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
21
1.1.5 Gönüllülük
Türkiye’de gönüllülük herhangi bir yasal düzenlemede ya da politika belgesinde tanımlanmamaktadır ve gönüllülükten doğrudan sorumlu herhangi bir kamu kurumu da bulunmamaktadır. Bu durum
gönüllülük altyapısının gelişmesi önünde engel oluşturmaya devam etmektedir. 2013 yılında Sosyal
Sigortalar Kurumu, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne –kamu yararı statüsüne sahip bir dernekgönüllülerini “sigortasız çalıştırıldığı” gerekçesiyle para cezası vermiştir.45
Türkiye’deki Birleşmiş Milletler Gönüllüleri Programı tarafından yayınlanan Türkiye’de Gönüllülük: Gönüllülüğün Rolünün ve Katkılarının Keşfedilmesi46 başlıklı çalışmada şöyle denilmektedir: “Türkiye’deki
gönüllülük faaliyetleriyle ilgili sağlıklı ve kapsamlı resmi ya da gayrı resmi veri bulunmamaktadır. Dolayısıyla gönüllü çalışmanın en popüler alanlarının analiz edilmesi mümkün değildir.” Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün (VGM) 2012 verilerine göre, Türkiye’de 645 vakıf için çalışan gönüllü sayısı 1.007.560’tır ve
3.456 vakfa üye kişi sayısı da (yalnızca gerçek kişiler) 1.155.359’dur.47 Dernekler Dairesi gönüllü sayısına
ilişkin verileri paylaşmamaktadır. Ancak Dernekler Dairesi Başkanlığı tarafından yayınlanan 2011 verilerine göre üye sayısı 8.852.907’dir.4849 Sayıca artış olmasına karşın 2013 Dünya Bağışçılık Endeksine
göre, Türkiye nüfusa göre gönüllü çalışma süresi bakımından 135 ülke arasında 130’uncu sırada yer
almaktadır.50
STK’lar; idari işler, eğitim, tanıtım ve iletişim, saha desteği, proje yönetimi ve savunuculuk gibi çeşitli
alanlarda gönüllülerin desteğinden yararlanmaktadır. Ortak bir yaklaşım ve pratik olmayışı nedeniyle
STK’lar amaç ve ilkeleri doğrultusunda kendi gönüllülük politikalarını geliştirmektedir.51 Bu politikalar
STK’lar arasında farklılık göstermekte, bu farklılıklar çalışma saatleri, harcırah ve gönüllülerin kuruluşun karar süreçlerine katılımı gibi alanlara yansımaktadır.
Türkiye’de sivil alanın özellikle 2000’lerle birlikte daha aktif bir hale gelmesi sonucunda gönüllülük
hem daha görünür ve yaygın bir uygulama haline gelmiş, hem de bu konudaki tartışmalar yoğunlaşmıştır.52 Bu çerçevede, son yıllarda gönüllülüğün rolü, gelişimi ve gönüllülük için elverişli ortamlar
gibi başlıklara odaklanan farklı aktörler ortaya çıkmıştır. Bilgi Üniversitesi STK Eğitim ve Araştırma
Birimi53 ve Sivil Toplum Geliştirme Merkezi54 çeşitli yayınlarıyla gönüllülerin rolü ve gönüllü yönetimi gibi konulara eğilen kuruluşlar arasındadır. Gönüllülük alanında gerçekleşen önemli bir girişim
de 2012 yılında kurulan Ulusal Gönüllülük Komitesi’dir. Komite, çeşitli STK’lar ve kamu kurumları ile
birlikte Birleşmiş Milletler Gönüllüleri Programı (UNV) tarafından kurulmuştur. Komite, gönüllülüğü
yaygınlaştırmak ve konuya ilişkin farkındalığı artırmak amacıyla kamu, özel ve kar amacı gütmeyen
kuruluşları bir araya getiren ortak bir girişimdir.
Çevrimiçi aktivizm de Türkiye’de yükselen bir eğilimdir. Gezi Parkı gösterilerinde görüldüğü gibi,
sosyal platformlar ve sosyal medya, gönüllülerin STK’lara yönelmesinde ve kişilere kendi tarzlarında
45
http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/18395/CYDD_ye_bir_kiskac_da_SGK_dan_.html
46
Volunteerism in Turkey: Discovering the Role and Contributions of Volunteerism, UNV http://www.tusev.
org.tr/usrfiles/files/Gonulluluk.pdf
47
Verilen sayı yalnızca yeni vakıfları (Cumhuriyet’ten sonra kurulan) kapsamaktadır, http://www.vgm.gov.tr/
db/dosyalar/webicerik205.pdf
48
Gönüllü sayısı konusunda bilgi bulunmaması nedeniyle yazarlar, dernekleri üye tabanlı kuruluşlar olarak
gören üyelerin sayısını kullanmıştır. Bununla birlikte, verilen sayıların üyelerin katılım düzeyi hakkında herhangi bir bilgi içermediğinin dikkate alınması önemlidir. Dahası Türkiye’de, kişilerin birden fazla derneğe üye
olmalarına sıkça rastlanmaktadır.
49
http://www.dernekler.gov.tr/tr/AnasayfaLinkler/dernekler-grafik-tablo.aspx
50
https://www.cafonline.org/PDF/WorldGivingIndex2013_1374AWEB.pdf
51
TÜSEV Sivil Toplum İzleme Raporu, 2012.
52
Laden Yurttagüler, Gönüllülük ve Vatandaşlık Kavramı, s.27. http://www.tusev.org.tr/usrfiles/files/Gonulluluk.pdf
53
http://stk.bilgi.edu.tr/cd/04/
54
http://panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/g/o/gonulluluk.pdf
22
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
örgütlenme olanağı sağlamada önemli araçlar haline gelmiştir.55 Diğer önemli araçlar arasında yurttaşlara çevrimiçi dilekçe verme ve kampanya başlatma imkânları tanıyan Change.org ve imza.la gibi
platformlar yer almaktadır.
1.1.6 Vergi Teşvikleri ve Bağışların Vergiden Düşülebilirliği
AK Türkiye İlerleme Raporu 2013’te ele alındığı gibi, “STK’ların içinde bulundukları finansal ortamın
temel özelliği, özel bağışlar ve sponsorluklar için öngörülen vergi ve diğer özendiricilerin yetersizliğidir
ve bu durum söz konusu kuruluşların çoğunu kamusal (çoğu kez uluslararası) proje hibelerine bağımlı kılmaktadır”. 56
Her tür ekonomik etkinlik vergiye tabi olmakla birlikte, STK’lar kendi sıradan fon sağlama çalışmalarında gelir/kar vergisinden muaftır. STK’ların ekonomik işletmeleri, Maliye Bakanlığı tarafından ticari
firma sayılmaktadır ve dolayısıyla bu işletmeler ilgili Vergi Yasası’nda belirlenen oranlarda vergiye
tabidir. STK’lar ekonomik faaliyetlerini toplumsal yarar amacıyla yürüttüklerinden bu durum üzerlerinde ağır bir yük oluşturmaktadır.
Türkiye’de tüzel kişilerin yaptıkları bağışlarda %5 vergi indirimi (kalkınmada öncelikli yörelerde %10)
yalnızca vergiden muaf vakıflarla kamu yararı statüsündeki dernekler için geçerlidir.57 Bölüm 1.1.4’te
belirtildiği gibi, vergi muafiyeti ve kamu yararı statüsü Bakanlar Kurulu tarafından yalnızca sınırlı sayıda STK’ya tanınmaktadır. Bu statüyü kazanmanın güçlüğüyle karşılaştırıldığında sağlanacak avantajlar da hayli sınırlı kalmaktadır. Orneğin AB üyesi ülkelerde indirim oranı ortalama %10’dur.58 Bordro
için tanımlanmış herhangi bir vergi indirim mekanizması bulunmamaktadır. AK 2013 Türkiye İlerleme
Raporu, “sivil toplum kuruluşlarının finansal sürdürülebilirliğini olumsuz etkileyen yasal ve bürokratik engeller sürmektedir” ifadesiyle yasal çerçevedeki sorunlara işaret etmiştir59.
1.2 Günümüzdeki ve Gelecekte Öngörülen Donörler ve Fon İmkanları
(yerli ve uluslararası)
1.2.1 Hükümet ve Kamu Fonları
1.2.1.1 Hükümet ve Kamu Fonları
2011’de olduğu gibi, Türkiye’de hükümet sivil toplum açısından düzenli bir fon sağlayıcısı değildir ve
STK’lara yönelik hükümet desteği görece önemsiz kalmaktadır. Ancak çok az sayıda STK devlet kaynaklarından yararlanabilmektedir ve bu da hibe tahsisleri ya da hizmet sözleşmeleriyle değil, proje
ortaklıklarıyla gerçekleşebilmektedir. STK’lara finansal destek sağlanması açısından Bakanlıklarca benimsenmiş ortak bir yaklaşım ya da usul yoktur. Kimi Bakanlıklar yasal çerçeve içinde STK projelerini
ve etkinliklerini desteklemektedir. Burada Türkiye’deki IPA Bölgesel Kalkınma Programlarının yararlanıcısı olan Bakanlıklar (Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı)
hibe bileşenleri kapsamında STK’larla işbirliği yapmakta, bu kuruluşlara finansal destek sağlamaktadır.60 Ne var ki, Bakanlıkların AB-IPA programı kapsamında sağladıkları hibeler dışında, Türkiye’de
Bakanlıklar kanalıyla sağlanan kamu fonlarının koordine edilmediğini, izlenmediğini ve sistematik
55
Uygar Özesmi, Gönüllülük ve Vatandaşlık Kavramı, s.97. http://www.tusev.org.tr/usrfiles/files/Gonulluluk.pdf
56
http://ec.europa.eu/enlargement/pdf/key_documents/2013/package/tr_rapport_2013.pdf
57
Bireysel ve Kurumsal Bağışçılar için Yasal ve Vergisel Düzenlemeler Rehberi,http://www.tusev.org.tr/usrfiles/
files/vergiselkonularrehberi_web_29_08_13.pdf
58
http://www.tusev.org.tr/usrfiles/files/SivilIzlemeENG_15_08_13.pdf
59
AK Türkiye İlerleme Raporu, 2013.
60
http://ec.europa.eu/regional_policy/thefunds/ipa/turkey_development_en.cfm
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
23
biçimde değerlendirilip raporlanmadığını tespit etmek önemlidir. Her Bakanlık kendi önceliklerini,
sağlanacak fonların miktarını kendi belirlemektedir ve ortada farklı hibe sistemleri bulunmaktadır.
TACSO tarafından 102 STK’yı kapsamak üzere 2013 yılında yapılan İhtiyaç Analizi Araştırması’nın sonuçları, aşağıdaki şekilde gösterildiği gibi, anketi yanıtlayanların çoğunluğunu kamu kurumlarının STK’lara
sağladıkları fonlarda saydamlığın ve adilliğin gözetilmediği ve ayrımcılık yapıldığı kanısındadır.
STK’ların yararlanabildikleri, görece sistematik ve düzenli olarak bildirilen kamu finansman programları aşağıda verilmektedir:
Kalkınma Bakanlığı Sosyal Destek Programı: Güneydoğu Anadolu Kalkınma Programı (GAP) kapsamında olmak üzere, bölgedeki sosyal ihtiyaçlarını karşılamak ve toplumsal bütünleşme sürecini
desteklemek amacıyla 2008 yılında esnek bir finansman mekanizması, Sosyal Destek Programı (SODES) geliştirilmiştir. SODES üç bileşenden oluşmaktadır: İstihdam, sosyal kapsama ile sanat, kültür
ve spor. 2008 ile 2010 yılları arasında toplam 64.686.785 TL tutarında kaynakla 516 STK projesine finansman sağlanmıştır.61 Valilikler 2012 yılında 270 milyon TL tutarında önceden seçilmiş 2064 projeyi
Kalkınma Bakanlığı’na sunmuştur. Bu 2064 projeden 195.865.810 TL’lik 1620 proje desteklenmeye değer bulunmuştur. 495 proje (desteklenen projelerin %31’i) STK’lar tarafından önerilmiş ve uygulanmış
olup STK projelerine tahsis edilen toplam kaynak 66.505.583 TL’yi bulmuştur (tahsis edilen toplam
fonların %34’ü).62 Mevcut veriler tahsis edilen kaynakların %25 kuralına63 uyduğunu göstermekle birlikte, kamu kurumları tarafından kullanılan kaynaklar daha fazladır. AB finansmanlı bir proje çerçevesinde yapılan kapsamlı görüşmelerin bulgularını içeren bir rapora64 göre, %44’ü kamu kurumlarına,
%10’u belediyelere, %1’i il özel idarelerine ve ancak %31’i STK’lara giden SODES fonları konusunda
STK’lar arasında ciddi bir güvensizlik söz konusudur. STK’ların SODES Programına yönelik başlıca eleştirileri arasında yetkinin valiliklere devredilmesi, saydam olmama ve fonların ağırlıklı olarak kamu kurumlarına aktarılması yer almaktadır.
İçişleri Bakanlığı Dernekler Dairesi Başkanlığı Derneklere Proje Desteği: 2010 yılı itibarıyla eşgüdümü Dernekler Dairesi tarafından sağlanmak üzere İB bünyesinde derneklere yönelik özel bir hibe
programı hazırlanmıştır. İçişleri Bakanlığı 201 yılında 221 proje için 10.072.904 TL tahsis etmiştir. 65
2013 yılında ise İB dernekler tarafından hazırlanan 248 proje için66 10.569.613 TL ayırmıştır.
Programda 2013 için öngörülen öncelikler67 şunlardır: (1) Sivil toplum, insan hakları ve demokrasi
anlayış ve bilincinin güçlendirilmesi, (2) Kamu-sivil toplum diyalogu, karar verme mekanizmalarına
halkın katılımı ve aktif yurttaşlık, (3) STK’larda kapasitenin ve iletişimin geliştirilmesine yönelik eğitsel
ve sosyal projeler, (4) Çocuklara, gençlere, kadınlara, engelli kişilere ve dezavantajlı kesimlere yönelik
eğitsel, kültürel ve sosyal projeler, (5) Kadınların, gençlerin ve engellilerin istihdamı; girişimciliğin ve
yenilikçiliğin geliştirilmesi, (6) Ailenin ve kültürel değerlerin korunması, (7) Çevre sağlığının, halkın
fiziksel ve zihinsel sağlığının korunması.
Bu tür bir fon sağlama programı sivil toplum tarafından önemli bir gelişme olarak kabul edilmekle birlikte, hibelerin belirlenmesine ve dağıtılmasına olan güven hayli az görünmektedir. Çeşitli STK
61
http://www.kalkinma.gov.tr/sodes/SODES’in_Degerlendirilmesi_Arastirmasi_Raporu.pdf
62
http://www.sodes.gov.tr/SODES.portal
63
SODES programı, valilikler tarafından önerilen projelerin en az %25’inin STK’lar ve meslek örgütleri tarafından iletilmesi gerektiğini belirtir.
64
Sivil Toplum Kuruluşları ile Kamu Sektörü Arasındaki İlişkiler: Sorunlar-Beklentiler, TÜSEV, Aralık 2013, http://
www.siviltoplum-kamu.org/usrfiles/files/Ortakliklar_Belgesi.pdf
65
http://www.tusev.org.tr/usrfiles/files/SivilToplumIzlemeRaporu2012.pdf
66
http://www.dernekler.gov.tr/tr/AnasayfaLinkler/projeler.aspx
67
http://www.dernekler.gov.tr/tr/ebulten/duyurular/2013-yili-yardim-yapilacak-proje-konulari.aspx
24
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
temsilcileri seçimlerde başvurulan ölçütlerin saydam olmaması, valilerden görüş alma zorunluluğu,
bağımsız bir seçme ve izleme sisteminin bulunmaması gibi noktaları eleştirmektedir.
DD’nin web sayfası aracılığıyla 2014 yılı hibe önceliklerine ilişkin dışarıdan görüşlere başvurması68
olumlu bir gelişmedir. Ne var ki, bu istişare sürecine ilişkin geniş bir kapsam ve tanıtım gözetilmediğinden yapılan katkılar sınırlı kalmıştır.
Başbakanlık Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı – Sivil Toplum Kuruluşları
(STK) Kapasite Geliştirme ve Finansal Destek Programı: “Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı Tarafından Sağlanacak İdari ve Finansal Destek Yönetmeliği” ne göre Başkanlık, kendisiyle
aynı alanda faal olan ve kar amacı gütmeyen kurum ve kuruluşların finansal yardım taleplerini kabul
edebilecek ve uygun bulduğunda bu tür yardımlar yapabilecektir.
Yönetmelikte öngörüldüğü gibi Başkanlıkça verilecek destek periyodik olarak hazırlanacak doğrudan
destek programları çerçevesinde gerçekleşebileceği gibi çağrılara yanıt şeklinde de olabilir. Hazırlanan programlar Başkanlığın web sayfasında duyurulur ve belirtilen son tarihe kadar ulaşan başvurular açıklanan programda yer alan öncelik alanlarına ve seçilebilirlik ölçütlerine göre değerlendirmeye
tabi tutulur.
Programın amacı69, Türkiye’de faal olan STK’ların göç, ayrımcılık, ırkçılık, yabancı düşmanlığı, uyum
ve eşit katılım gibi alanlardaki örgütsel ve teknik kapasitesini geliştirmek için ortaklıkları özendirmek,
böylece bu kuruluşların dışarıda faal olan STK’lara, diğer ülkelerdeki TC yurttaşlarına, akraba topluluklara ve eğitimlerini Türkiye’de gören uluslararası öğrencilere daha iyi yardım etmesini sağlamaktır.
Öncelikli alanlar ise şöyledir: STK’ların örgütsel yapısının güçlendirilmesi ve teknik kapasite oluşturulması; siyasal karar mekanizmalarına sivil katılımın güçlendirilmesi; kampanyalar düzenlenmesi;
tanıtım-savunu ve lobi becerilerinin geliştirilmesi ve STK’larla uluslararası kuruluşlar ve kamu sektörü
arasında işbirliği ve iletişim ağlarının yaygınlaştırılması.
Gençlik ve Spor Bakanlığı – Gençlik Projelerini Destekleme Programı: Program “sosyal kapsama” alanındaki projelerinde üniversiteleri desteklemektedir. Projeleriyle Başkanlığa başvuran üniversite rektörlükleri uygulamadan birinci derecede sorumlu olmakla birlikte, sivil toplum kuruluşlarıyla,
hükümet kuruluşlarıyla, yerel yönetimlerle ve sanayi bölgesi yönetimleriyle işbirliği olanakları vardır.
1.2.1.2 Yarı Kamusal Fonlar
Türkiye Cumhuriyeti Kalkınma Bakanlığı, Bölgesel Kalkınma Ajansları (BKA) kapsamında çeşitli sosyal
ve ekonomik kalkınma projelerine finansman olanakları sağlamayı sürdürmektedir. BKA’lar AB-IPA
programı tarafından desteklenmektedir70. BKA’ların kendi bölgelerinde AB fonlarının kullanılmasında
aracı rolünü üstlenmelerini sağlamaya yönelik çalışmalar yapılmıştır. Bu fonların, bölgelerin somut ihtiyaçlarına uygun olarak ve AB bütünleşme politikası doğrultusunda tahsis edilmesi ve etkin biçimde
kullanılması açısından Türkiye için büyük önem taşımaktadır.
Ekim 2012 itibarıyla, BKA’ların tüm işlemlerinin elektronik olarak yürütülmesini sağlamayı amaçlayan
Kalkınma Ajansı Yönetim Sistemi (KAYS) projesi kapsamında, proje başvuru ve değerlendirme süreçleri dâhil, doğrudan finansal destekle ilgili tüm veriler Proje ve Faaliyet Destek Modülü (PFD) aracılığıyla elektronik ortama aktarılmıştır. 607.000.000 TL değerinde 78 finansal destek programı KAYSPFD Modülüne kaydedilmiştir.
68
http://www.dernekler.gov.tr/tr/ebulten/duyurular/2014-proje.aspx
69
http://www.ytb.gov.tr/index.php/mali-destekler.html
70
http://www.dpt.gov.tr/PortalDesign/PortalControls/WebIcerikGosterim.aspx?Enc=83D5A6FF03C7B4FCD42A540FCFDF1930
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
25
1.2.2 AB Katılım Öncesi Fonları
AB, 2013 yılında olduğu gibi, Türkiye’deki STK’lar açısından en önemli ve en büyük uluslararası fon
kaynağı olma durumunu sürdürmektedir.
IPA 2011-2013 Çok Yıllık Örnek Finansal Çerçevede sivil topluma IPA desteği bağlamında aşağıdaki
öncelikler belirlenmiştir: Diğer başlıkları kesen konular olarak yatay öncelikler: Sivil toplumun katılımı,
AB programlarına katılım, çevrenin en üst düzeyde korunması, iklim değişikliğiyle ilgili duyarlılıkların
anaakımlaştırılması, kadın ve erkeklere eşit fırsatlar tanınması, dezavantajlı ve kırılgan gruplara destek
ve iyi komşuluk ilişkilerinin geliştirilmesi.
Avrupa Komisyonu, 22. Fasıl Türkiye ile Bölgesel İşbirliği müzakerelerinin açılışından sonra, Kasım
2013’te yargı ve temel haklar, göç ve sınır yönetimi, enerji, çevre ve iklim değişikliği, toplumsal kalkınma, tarımsal ve kırsal kalkınma gibi temel alanlarda Türkiye’nin reform çabalarını desteklemek üzere
€236 milyondan fazla yardım yapacağını belirtmiştir. Bu kaynaklar, Avrupa Komisyonu tarafından benimsenen Katılım Öncesi Yardım Aracı (Bileşen I: Geçiş Yardımı ve Kurumsallaşma) kapsamında Türkiye 2013 ulusal programı çerçevesinde sağlanmıştır.71
Avrupa Komisyonu ayrıca 2007-2013 döneminde €30 milyon tutarında katılım öncesi yardımın diğer
başlıkların yanı sıra ulusal meclislerde, kamu denetçiliğinde ve ulusal denetleme kurumlarında kapasite geliştirmek üzere sağlandığını belirtmiştir. Aynı dönemde sivil toplum kuruluşları da IPA kanalından yaklaşık €190 milyon, Avrupa Demokrasi ve İnsan Hakları Aracı (EIDHR) kanalından da €35 milyon
tutarında yardımdan yararlanmıştır. AB Genişleme Stratejisi ve Başlıca Zorluklar 2013-2014 belgesi ayrıca Komisyonun sivil toplumda kapasite geliştirme çalışmalarını Sivil Toplum Kolaylıkları kanalı dâhil
desteklemeye devam edeceğini ve IPA II’nin stratejik programlanmasında sivil topluma daha ağırlıklı
yer tanıyacağını belirtmektedir.
2011-2012 yılları IPA-Geçiş Yardımı ve Kurumsallaşma Bileşeni kapsamında Sivil Toplum Aracını (CSF)
kabul eden 5.12.2011 tarihli Komisyon Uygulama Kararı bağlamında AK, demokratik değerlerin ve yapıların, insan haklarının ve hukukun üstünlüğünün kökleşmesine, dolayısıyla AB entegrasyon sürecine katkıda bulunmayı hedeflemektedir.72 2012 yılında, CSF 2011 finansal kararları bağlamında ülkeye
özgü programlarla birlikte çok yararlanıcılı programlar devreye sokulmuştur. Türkiye ülke özel programı toplam bütçesi €3.05 milyon olmak üzere üç ana bileşen getirmiştir. AB Türkiye Delegasyonu bu
girişim kapsamında sivil toplumun desteklenmesine yönelik yaratıcı ve yenilikçi bir program getirmiştir: Sivil Düşün AB Programı.73 Sivil Düşün Programı Nisan 2013’te başlatılmıştır.74 Programı STK’lara
tanıtmak amacıyla Türkiye çapında 13 tanıtım etkinliği gerçekleştirilmiştir. Sivil Düşün AB Programı
STK’ların, sivil aktivistlerin ve sivil girişimlerin eylemlerine esnek ve hızlı finansal destek sağlamakta
ve web sayfası ve sosyal medya hesapları aracılığıyla tanıtıcı destek vermektedir. 6 aylık uygulama
döneminde program 100 sivil girişime destek vermiştir. Aktivist Destek Programı, başvuru işlemlerini
kolaylaştırmak üzere önerileri Türkçe, Kürtçe ve İngilizce kabul etmektedir.
Sivil Düşün AB Programıyla birlikte CSF Türkiye Sivil Düşün Programı kapsamındaki hibe Teklif
Çağrıları Nisan 2013’te yapılmıştır75. Bu Teklif Çağrısının 1. özel hedefi, eski ya da yeni olsun, ulusal,
71
http://www.avrupa.info.tr/en/resource/news-archiv/news-single-view/article/renewed-eu-support-to-key-reforms-in-turkey.html
72
http://ec.europa.eu/enlargement/pdf/financial_assistance/ipa/2012/ipa_csf_2011-2012_-_c2011-9081051211.pdf
73
http://sivildusun.eu/
74
http://www.avrupa.info.tr/en/resource/news-archiv/news-single-view/article/speaking-points-for-thehod.html
75
https://webgate.ec.europa.eu/europeaid/online-services/index.cfm?do=publi.welcome&nbPubliList=15&orderby=upd&orderbyad=Desc&searchtype=RS&aofr=134367
26
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
bölgesel (Türkiye’deki bölgeler itibarıyla) yerel ve/ya da tematik Sivil Toplum Kuruluşları platformlarının ve ağlarının kapasitesine katkıda bulunmak ve yurttaşlara kendi etkinlikleri aracılığıyla kamu
kesimi reform süreçlerinde seslerini duyurma fırsatları tanımaktır. Özel hedef 2 ise, mikro düzeydeki
alt-hibelerin (üçüncü taraflara finansal destek) haklar temelinde çalışma yapan STK’lara dağıtılması
yoluyla STK’ları güçlendirmek ve böylece yerel ve ulusal düzeylerde yurttaş katılımını artırmaktır. Başvuruları değerlendirme süreci tamamlanmıştır ve 6 STK ağı desteğe değer bulunmuştur.
Ağustos 2011’de Avrupa Demokrasi ve İnsan Hakları Aracı (EIDHR) teklif çağrısı Türkiye için €3 milyonluk bir bütçeyle yapılmıştır.76. Aralık 2012’de, EIDHR Türkiye Hibe Programı €2 milyon bütçeli Teklif
Çağrılarıyla (TÇ) başlatılmıştır.77 EIDHR-TÇ iki özel hedef gütmektedir: (1) Yerel ve ulusal düzeylerde
insan hakları politikalarının geliştirilmesine, uygulanmasına ve izlenmesine sivil toplum katılımının
güçlendirilmesi ve (2) İnsan haklarının ve temel özgürlüklerin yerel düzeyde korunması ve gerçekleştirilmesi için gösterdikleri çabalarda insan hakları savunucularının desteklenmesi.
2011’den sonra Merkezi Olmayan Uygulama sistemi (DIS) sistemi kapsamında sivil toplum gelişimi ve
farklı alanlarda diyalogla ilgili dört program başlatılmıştır:
1. Ulusal ve Yerel STK’ların Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Kapasitesinin Geliştirilmesi Hibe
Programı78
2. Engelli Kişilerin Toplumla Daha İleri Düzeyde Bütünleşmeleri Hibe Programı79
3. Demokratik Yurttaşlık ve İnsan Hakları Eğitimi Hibe Programı80
4. AB ile Türkiye Arasında Sivil Toplum Diyalogunun Güçlendirilmesi – III Hibe Programları 81 20 Mayıs 2013’te Siyasi Kriterler ve Medya Hibe Programları alt bölümleri ile birlikte başlatılmıştır.
Türkiye’de 2012 yılı sonları ile 2014 yılı arasında bir STK konsorsiyumu (Sivil Toplum Geliştirme Merkezi (STGM), Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı (TÜSEV), Kapasite Geliştirme Derneği (KAGED), Yaşama Dair Vakıf (YADA), Helsinki Yurttaşlar Derneği ve Bilgi Üniversitesi STK Merkezi) tarafından önemli bir sivil toplum projesi uygulanmaktadır. Konsorsiyum kapsamında çeşitli bileşenler yer
almaktadır: Kamu-sivil toplum işbirlikleri için küçük hibeler; kamu-sivil toplum işbirliği mekanizmaları
kapsamında araştırma, geliştirme ve pilot uygulama çalışmaları; sivil toplum kapasite geliştirme, haritalama ve destek ağları; sivil topluma ilişkin kamusal algılar hakkında araştırma; genç yurttaşlarda
daha gelişkin bir sivil diyalog ve katılım için kapasite geliştirme; Türkiye’de kamusal politikaların tartışılmasında, geliştirilmesinde ve katılımda demokratik bir yönetişimin aktif bileşeni olarak sivil kurum76
https://webgate.ec.europa.eu/europeaid/online-services/index.cfm?ADSSChck=1385335064298&do=publi.detPUB&searchtype=AS&Pgm=7573843&zgeo=35624&aoet=36537&ccnt=7573876&debpub=&orderby=upd&orderbyad=Desc&nbPubliList=15&page=1&aoref=131865
77
https://webgate.ec.europa.eu/europeaid/online-services/index.cfm?ADSSChck=1385335064298&do=publi.detPUB&searchtype=AS&Pgm=7573843&zgeo=35624&aoet=36537&ccnt=7573876&debpub=&orderby=upd&orderbyad=Desc&nbPubliList=15&page=1&aoref=133351
78
https://webgate.ec.europa.eu/europeaid/online-services/index.cfm?ADSSChck=1385334856603&do=publi.detPUB&searchtype=AS&Pgm=7573840&zgeo=35624&ccnt=7573876&debpub=&orderby=upd&orderbyad=Desc&nbPubliList=15&page=2&aoref=133168
79
https://webgate.ec.europa.eu/europeaid/online-services/index.cfm?ADSSChck=1385334856603&do=publi.detPUB&searchtype=AS&Pgm=7573840&zgeo=35624&ccnt=7573876&debpub=&orderby=upd&orderbyad=Desc&nbPubliList=15&page=2&aoref=133144
80
https://webgate.ec.europa.eu/europeaid/online-services/index.cfm?ADSSChck=1385334856603&do=publi.detPUB&searchtype=AS&Pgm=7573840&zgeo=35624&ccnt=7573876&debpub=&orderby=upd&orderbyad=Desc&nbPubliList=15&page=2&aoref=133136
81
https://webgate.ec.europa.eu/europeaid/online-services/index.cfm?ADSSChck=1385334829926&do=publi.detPUB&searchtype=AS&Pgm=7573840&zgeo=35624&ccnt=7573876&debpub=&orderby=upd&orderbyad=Desc&nbPubliList=15&page=1&aoref=134548
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
27
ların ve STK’ların güçlendirilmesi. €7.365 milyonluk bütçeyle Türkiye’deki bir STK’lar konsorsiyumuna
yapılan en büyük doğrudan hibe budur.
AB 2013 Genişleme Stratejisi ve Başlıca Zorluklar 2013-2014 belgesi IPA II’nin 2014’te başlayacağını belirtmiştir. AB IPA II aracılığıyla katılım sürecindeki ülkelere bu hazırlanma süreçlerinde önemli destek
sağlamaya devam edecektir. Sektörel yaklaşıma sahip hâlihazırdaki finansal çerçevede olduğu gibi
2014-2020 dönemi için de benzer bir tutar öngörülmektedir (cari fiyatlarla €11.7 milyar). Ülke Strateji Belgesi / Country Strategy Peper (CSP) kapsamında, hukukun üstünlüğü alanındaki reformların
desteklenmesi ve uygulamaların sürekliliğinin sağlanması, demokratik kurumların ve iyi yönetişimin
güçlendirilmesi ve sosyo-ekonomik kalkınma gibi temel alanlardaki taahhütler öne çıkmaktadır.82
Genel olarak bakıldığında, Türkiye’de AB hibelerinin kapsamı, etkisi ve tanınması STK’lar, sivil aktivistler ve sivil girişimler eliyle artmaktadır.
1.2.3 Diğer Uluslararası Donörler
TACSO Türkiye “Türkiye’deki Sivil Toplum Kuruluşları için Fon Rehberi” adlı elkitabında sivil topluma
çeşitli biçimlerde destek sağlayan uluslararası ve yerel donörlerden 100 kadarını derlemiştir. Elkitabı
100’ü aşkın donör kuruluşun listesini vermekle birlikte, Türkiye’de faal durumda olan uluslararası donörlerin sayısı hayli sınırlıdır. Türkiye’de en aktif ve en fazla tanınan kimi uluslararası donörlere ilişkin
daha ayrıntılı bilgiler aşağıda yer almaktadır.
Hollanda: MATRA Yardım Programı
Matra83 Avrupa Birliği’ne komşu ülkelerde toplumsal dönüşümü destekleme amacıyla çalışan Hollanda merkezli bir ikili yardım programıdır. Matra, hukukun üstünlüğü ilkesine sağlam biçimde yerleşmiş
olarak açık, çoğulcu ve demokratik bir toplumun daha ileri düzeylerde gelişmesine katkıda bulunacak
çalışmalara odaklanmaktadır. Program kapsamında, Hollanda’daki kuruluşlarla, diğer Matra ülkelerinden ya da yeni üye ülkelerden ortaklarla eşleşme mümkündür. Matra ülkelere özgü öncelikli alanlarda
çalışmaktadır. Türkiye için öncelikli alanlar ise şunlardır: Yasama ve hukuk; yönetişim, kamu düzeni ve
polis; insan hakları ve azınlıklar.
MATRA - CoPROL 84 (Katılım Sürecindeki Ülkelerle Hukukun Üstünlüğü Alanında İşbirliği):
Matra CoPROL’un hedefi, AB katılım sürecindeki ülkelerde hükümet kurumlarının kapasitesinin güçlendirilerek, ortaklıklar yoluyla siyasal kriterlerin (Kopenhag kriterleri) karşılanmasını sağlamaktır. Ortaklıklar Hollanda’daki hükümet ve yarı-hükümet kuruluşlarıyla yapılabilmekte ve müzakere fasılları
olarak AB müktesebatından 23’ü (Yargı ve temel haklar) ve 24’ü (Adalet, özgürlük ve güvenlik) kapsamaktadır. Hükümetlerin, yerel örgütlerin ve siyasal partilerin projelerine ek olarak85, 12 aylık süreye
yayılan azami €15.000 tutarında küçük hibeler de verilmektedir. Bu hibeler yasama ve hukuk, kamu
idaresi, kamu düzeni ve polis, enformasyon ve medya, insan hakları/azınlıklar, çevre, emek ve sosyal
politikalar, kültür, refah, sağlık hizmetleri, konut ve eğitim alanlarında çalışmalar yapan STK’lara gitmektedir.
İnsan Hakları Vakfı86: Hollanda’nın insan hakları alanındaki politikası adaletsizlik ve baskılara karşı insan direncini güçlendirmeyi hedeflemektedir. Hollanda bu politikasında özellikle özgürlük, güven-
82
http://ec.europa.eu/enlargement/pdf/key_documents/2013/package/strategy_paper_2013_en.pdf
83
http://turkey.nlembassy.org/services/civil-society/matra-decentral-programme
84
http://turkey.nlembassy.org/services/civil-society/matra-coprol 85
http://www.government.nl/issues/matra/grant-for-strengthening-demokrasi-matra-rule-of-law
86
http://turkey.nlembassy.org/services/civil-society/human-rights-fund
28
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
lik ve refahın birbirini pekiştirip güçlendirdiği yerlerdeki insan hakları konularına odaklanmaktadır.
Türkiye söz konusu olduğunda ise beş konuya özel önem verilmektedir: Kadın hakları; LGBT hakları;
İnsan Hakları Aktivistlerine Destek; Şirketlerin Sosyal Sorumluluğunun Geliştirilmesi ve Enformasyon
Özgürlüğü/İnanç Özgürlüğü.
TÜSEV’in 2012 Sivil Toplum İzleme Raporu’nda yer alan bir durum analizine göre, Hollanda Büyükelçiliği ve Konsolosluğu tarafından Türkiye’deki STK’lara sağlanan fonların toplam tutarı €1.200,000’dur.87
İsveç: İsveç Uluslararası Kalkınma İşbirliği Kuruluşu (SIDA)
SIDA, İsveç Dışişleri Bakanlığı’na bağlı bir hükümet kuruluşudur. İsveç Kalkınma Yardımları üç tematik önceliği gözetmektedir: Demokrasi ve insan hakları, çevre ve iklim değişikliği, toplumsal cinsiyet
eşitliği ve kadının rolü. SIDA’nın Türkiye’deki çalışmalarıyla ilgili 2010-2013 strateji belgesinde, İsveç’in
Türkiye ile kalkınma işbirliğindeki amacı, Avrupa Birliği üyeliği olasılıklarını artırmak üzere demokrasinin ve insan haklarının güçlendirilmesi şeklinde özetlenmektedir. İsveç desteğinin demokrasi, insan
hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliğine odaklanacağı belirtilmektedir. 2010–2013 dönemi için İsveç’in
kalkınma işbirliği bağlamında Türkiye’ye yaptığı yardımlar SIDA aracılığıyla yılda yaklaşık 73 milyon
SEK, Konsolosluk aracılığıyla da 14 milyon SEK’tir. Katkıların sayısı sınırlıdır ve bunlar bütünlüklü programlara yönlendirilmektedir.88
Alman Vakıfları
Alman Vakıfları (Friedrich Ebert Stiftung; Heinrich Böll Stiftung; Konrad Adenauer Stiftung; Friedrich
Naumann Stiftung, Berghof, Robert Bosh Stiftung ) da demokrasi ve insan hakları alanındaki STK projelerine küçük hibe yardımlarında bulunmaktadır. Bu vakıflardan her birinin kendi odaklanma alanı
vardır ve destekledikleri konu alanlarının birbiriyle çakışmamasına özen gösterilmektedir. Finansal
katkılarının kaynağı Alman devlet bütçesidir.
İngiliz Elçiliği
Birleşik Krallık, ifade özgürlüğü, insan hakları ve yolsuzlukla mücadele gibi çeşitli alanlardaki projelere finansman sağlayarak Türkiye’nin katılım sürecine önemli katkıda bulunmaktadır. Sağlanan fonlar
yıldan yıla değişim göstermekle birlikte İngiliz Elçiliği’nin aşağıda belirtilen programlar aracılığıyla
sağladığı kaynakların tutarı her yıl £1.000.000 – 1.500.000 civarındadır.
•
İkili Program Fonu, FCO önceliklerinin ve Ülke İş Planı’nın ihtiyaçları ve SPF programlarının desteklenmesine katkı olarak küçük projelere (£5.000’e kadar) kaynak sağlamaktadır.
•
Avrupa’yı Yeniden Birleştirme Programı, güvenli bir çevrede etkili ve küresel ölçekte rekabet edebilir bir Avrupa vizyonunun gerçekleştirilmesine yardımcı olmaktadır.
•
İade ve Yeniden Bütünleştirme Fonu BK’da yaşamakta olan yabancı mahkûmların ve iltica talepleri kabul edilmeyenlerin sayısının azaltılmasını amaçlamaktadır.
•
Refah Fonu Türkiye Programı BK’nın sürdürülebilir kalkınmayla ilgili hedefleri doğrultusunda sürdürülebilir küresel büyümeyi sağlamaya odaklanmaktadır.
•
İnsan Hakları ve Demokrasi Programı insan haklarının geliştirilmesinde ve korunmasında hükümetlere destek vermeyi amaçlamaktadır.
87
http://www.tusev.org.tr/usrfiles/images/HollandaVakaAnaliziENG.06.11.13.pdf
88
http://www.sida.se/English/Countries-and-regions/Europe/Türkiye-/Our-work-in-Türkiye-/
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
29
Diğer Elçilikler ve Konsolosluklar
İngiltere, Finlandiya, Norveç, Kanada, ABD, Japonya, Avustralya ve Belçika elçilikleri ile konsoloslukları
da STK’lar için küçük hibeler ve sivil toplum desteği sağlamaktadır.
1.2.4 Toplum Desteği ve İş Çevrelerinin Katkıları
TÜSEV 2012 Sivil Toplum İzleme Raporuna göre, STK’ların başlıca finansal kaynakları şunlardır: Uluslararası donörler, yerel ve özel fon kaynakları, kamu kurumları tarafından sağlanan destek, üye aidatları,
hizmet/ürün satımından elde edilen gelir, şirketlerin sosyal sorumluluk çerçevesindeki faaliyetleri ve
vakıfların hibe programları. STK’ların finansal sürdürülebilirliğine katkıda bulunan sosyal girişimcilik
alanındaki yeni gelişmeler de yeni ve önemli bir model olarak görülmektedir.
2012 Dünya Bağışçılık Endeksine göre89, Türkiye nüfusunun %10’u STK’lara bağışta bulunmuştur. Aynı
araştırmada Türkiye bu bakımdan 146 ülke arasında 137’inci sırada yer almaktadır. 2013 Dünya Bağışçılık Endeksinde90 ise Türkiye 136 ülke arasında 128’incidir yardım yapan nüfus yüzdesi de 13’tür.
Eldeki veriler, STK’lara giden fonlarda bireysel bağışların payının küçük olduğunu göstermektedir.
Çevrimiçi bağışlar ve geniş bir kesimden yardım toplama kampanyaları (crowdfunding) Türkiye’de
yeni bir eğilim olarak belirginleşmektedir. Fongogo, C@rma ve Biayda çevrimiçi bağış fırsatları sunan
kuruluşlar arasındadır. Ne var ki, Yardım Toplama Kanunu bu tür çevrimiçi araçlar önünde büyük bir
engel teşkil etmektedir.
TÜSEV 2011 yılından bu yana Değişim için Bağış91 projesini yürütmektedir. Projenin amacı, örgütlü
yardımseverliği özendirmek, sosyal yarar adına “kitlesel” yardım kültürünü geliştirmek ve Türkiye’de
insan severlik için destek mekanizmaları oluşturmaktır. Proje, farkındalık yaratarak yardımseverliği
özendirdiğinden, bireysel ve kurumsal yardımlar için araçlar sunduğundan ve Türkiye için bu alanda
bir model geliştirdiğinden önemli bir girişim olarak değerlendirilmektedir.
TÜSEV’in 2012 Sivil Toplum İzleme Raporu, Kurumsal Sosyal Sorumluluk (KSS) kavramının ve bu çerçevedeki uygulamaların Türkiye’de henüz bir geçiş evresinde olduğunu belirtmektedir. Çalışanların
ve tüketicilerin giderek yükselen beklentileri sonucunda, KSS projelerini ve sponsorluk çalışmalarını
yaşama geçiren şirket sayısı da artmaktadır. Şirketlerin kendi çalışanlarının gönüllülük programları da
bir başka yükselen eğilimdir.
TÜSEV’in “Şirketlerin Topluma Yatırım Programları: Yenilikçi Yöntemler, İyi Uygulamalar ve Gelişim Alanları ile” başlıklı raporu, kendi KSS projelerini uygulamada artık daha fazla sayıda şirketlerin
STK’larla ortak hareket etmeye başladığını belirtmektedir. Ne var ki, pek çok örnekte şirketlerin sağlam ihtiyaç analizi raporlarına ve sosyal etki değerlendirmelerine dayanan stratejik bir KSS yaklaşımından yoksun oldukları görülmektedir. Dahası yapılan araştırmalar, şirketlerin çoğunlukla eğitim,
sağlık ve çocuk gibi alanlara odaklanan sınırlı sayıda profesyonelleşmiş STK’yı desteklemeye devam
ettiğini göstermektedir.
1.2.4.1 Hibe Veren Vakıflar
Hibe veren vakıflarla dernekler sivil toplum kuruluşlarıyla ilgili yasal düzenleme kapsamında yer almadıklarından, halen hibe veren vakıfların aynı zamanda hukuken faal olmaları gerekmektedir. 2013
89
https://www.cafonline.org/PDF/WorldGivingIndex2012WEB.pdf
90
https://www.cafonline.org/PDF/WorldGivingIndex2013_1374AWEB.pdf
91
http://www.degisimicinbagis.org
30
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
yılı itibarıyla Türkiye’de hibe programları olan sekiz vakıf bulunmaktadır.92 Bu sayı az sayılsa bile, bu
vakıfların konuya gösterdikleri ilgideki nitelikli artış hibe programlarının zamanla yaygınlaşacağının
işareti sayılabilir.93
TÜSEV’in “Vakıfların Hibe Programları için Rehber”94 başlıklı çalışmasında ele alındığı gibi, vakıflar hibe
programlarını şu amaçlara yönelik olarak başlatmaktadır: (1) STK’ların özerkliğini ve fon kaynaklarının
çeşitliliğini artırmak, (2) STK’ların finansal sürdürülebilirliklerine katkıda bulunmak, (3) Özel sektör ve
kamu sektörü tarafından riskli bulunan girişimleri desteklemek ve (4) yerel girişimleri ve STK’ları desteklemek. Bununla birlikte, hibe veren vakıflar ya da derneklere, ne Vakıflar ne de Dernekler Yasasında yer verilmektedir. Bu durum, hibe veren kuruluşların sayısının artması önünde bir engel olarak
görülmekte, ayrıca hukuken operasyonel olmak zorundaki mevcut hibe veren kuruluşların hibe programlarındaki miktarları artırmalarını önlemektedir.95
1.2.4.2 Sosyal Girişimler
Sosyal girişimler ve sosyal girişimcilik 2011’den bu yana Türkiye’de yaygın tartışılan konular haline gelmiştir. Sosyal girişimler, STK’ların finansal sürdürülebilirliklerine katkıda bulunan alternatif bir model
olarak görülmektedir. Kimi STK’lar sosyal girişim modelini fon imkânlarını çeşitlendirecek, dolayısıyla
hibe ve bağışlara bağımlılığı azaltacak bir araç olarak değerlendirmektedir.
Türkiye’de sosyal girişimlerle ilgili hukuksal yapı henüz yetersizdir. ‘Kar amacı gütmeyen şirket’ diye
herhangi bir tüzel kişilik yoktur. Pek çok sosyal girişim ekonomik birimler ya da derneklerin/vakıfların
şirketleri olarak kurulmaktadır. Diğer biçimler ise sosyal kooperatifler (çoğunlukla kadın kooperatifleri
ya da engelliler tarafından kurulan kooperatifler) ya da şirketlerdir. Ne var ki, bu şekillerden hiçbiri
sosyal işletmelerin işlevlerini ya da yöntemlerini tam olarak karşılamamaktadır.96 Bu koşullar nedeniyle Türkiye’deki sosyal girişimlerin çoğu mevcut derneklerin ya da vakıfların ekonomik işletmeleri
durumundadır. Sosyal girişimler için belirlenmiş özel finansal ya da hukuksal yönetmelikler yoktur.
Hâlihazırda, vakıfların/derneklerin, kooperatiflerin ve kar amacı gütmeyen kuruluşların vergi muafiyeti de bulunmamaktadır.
Kamu yararına çalışan vakıflara/derneklere tanınan vergi muafiyeti ve sağlanan finansal destek de
yetersizdir. Bu statüye sahip kuruluşlar ekonomik faaliyetlerinde herhangi bir muafiyetten yararlanamamaktadır ve yararlanabildikleri tek şey bağışları özendiren birtakım düzenlemelerdir. Sosyal
girişimcilik alanında faal tüm tüzel kişilikler, sanki kar amacı güden işletmelermiş gibi normal şirketlere uygulanan vergi düzenlemelerine tabidirler. Bu durum, yeni sosyal girişimlerin kurulmasını ve
STK’ların finansal sürdürülebilirliğine katkıda bulunma potansiyeline sahip mevcut sosyal girişimlerin
gelişmesini engellemektedir.
Türkiye’de sosyal girişimciler için destek altyapıları ve iletişim ağları mevcuttur. TÜSEV, Ashoka Türkiye, Sosyal İnovasyon Merkezi gibi kuruluşlar bu konuda bilgi paylaşılmasında ve farkındalık yaratıl92
Hibe veren bu sekiz kuruluş şunlardır: Türkiye Açık Toplum Vakfı Toplum Gönüllüleri Vakfı - Genç Banka Projesi, WWF-Türkiye Türkiye’nin Canı Hibe Programı, Sabancı Vakfı – Toplumsal Gelişme Hibe Programı, Coca
Cola Hayata Artı Vakfı, Vodafone Türkiye Vakfı, Bolu Bağışçılar Vakfı ve Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Barış Projeleri.
93
Sivil Toplum İzleme Raporu, TÜSEV, 2012, http://www.tusev.org.tr/usrfiles/files/SivilToplumIzlemeRaporu2012.pdf
94
http://www.degisimicinbagis.org/usrfiles/vakiflarinhibe_programlariicinrehber.pdf
95
Sivil Toplum İzleme Raporu, TÜSEV, 2012, http://www.tusev.org.tr/usrfiles/files/SivilToplumIzlemeRaporu2012.pdf
96
Daha ayrıntılı bilgi için : http://www.tusev.org.tr/userfiles/image/sg-yo_eng_web.pdf
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
31
masında önemli bir rol oynamaktadır. Ayrıca üniversiteler de (özellikle İstanbul’daki özel üniversiteler)
kurslarıyla, eğitimleriyle, sertifika programlarıyla ve düzenledikleri yarışmalarla sosyal girişimciliğin
gençler arasında daha fazla tanınmasında önemli rol oynamaktadır.97 TACSO, TÜSEV ve British Council
Şubat 2012’de Uluslararası Sosyal Girişimcilik Konferansı’nı düzenlemiştir. Batı Balkanlar, Türkiye, Ukrayna, Gürcistan ve Birleşik Krallıktan (BK) 143 sosyal girişimciyi ve sosyal girişimcilik destekçisini bir
araya getiren bu konferans, bölgede sosyal girişimciliğin, özellikle sosyal işletme anlayışının gelişmesi açısından önemli bir fırsat sunmuştur.98 2013’te Toplum Gönüllüleri Vakfı ve Özyeğin Üniversitesi,
JPMorgan’ın finansal desteğiyle, Sosyal Değişim Laboratuvarı99 projesini başlatmıştır. Sosyal Değişim
Laboratuvarı 2013 bahar döneminde STK’ların başvurularıyla bireysel başvuruları kabul etmeye başlamıştır.
Çeşitli destek programlarına karşın sosyal girişimciliğin Türkiye’de henüz yeni oluşum aşamasında
olduğunu söylemek gerekir. Kimi olumlu örnekler görülebilir, ancak bunların sayısı sınırlıdır. Eğitim,
yarışma, çalıştay ve yeni fon oluşturma fırsatları gibi destek programlarının sayıca artmasıyla yakın
gelecekte sosyal girişim sayısının ve STK’ların ilgisinin de artması beklenmektedir.
1.3 Sivil Topluma ilişkin Hükümet Mekanizmaları – Hükümet İşbirliği, Sivil
Toplumu Katmada Kurumsal Kapasite ve Politika Çerçevesi
STK’larla kamu kurumları arasındaki diyalog ve işbirliği açısından, AK 2013 İlerleme Raporunda da
belirtildiği gibi “sivil toplum, geleneksel politikaların yürütücüleri tarafından demokraside meşru bir paydaş olarak yeterince kabul görmemektedir”. Türkiye’de sivil toplumla düzenli bir temas ve eşgüdüm
sağlanmasını kolaylaştıracak somut yönetim yapıları ya da diğer kurumsal mekanizmalar hala yoktur.
Ayrıca STK’ların dile getirdikleri beklentilere ve uluslararası plandaki örnek uygulamaların sunduğu
standartlara karşın, hükümetle sivil toplum arasındaki işbirliğinin olası biçimlerini, ilkelerini ve yöntemlerini tanımlayan; iki kesimin birbiri karşısında yerine getirmesi gereken rol ve sorumlulukları belirleyen genel bir hukuksal çerçeve de bulunmamaktadır. Bunun gibi, merkezi hükümet de STK’larla
ilişkileri ve sivil toplumun güçlenmesinde oynayabileceği rol konusunda bir politika ya da stratejik
yaklaşım da geliştirmiş değildir.
Yararlanıcısı AB Bakanlığı olmak üzere AB ve TC Hükümeti tarafından finanse edilen kapsamlı bir
proje 2012 yılından bu yana STGM, TÜSEV ve YADA konsorsiyumu tarafından uygulanmaktadır. Bu
proje kapsamında, sivil toplum-kamu kesimi ilişkilerini değerlendirmek üzere Türkiye’deki STK’ların
görüşlerine yaygın biçimde başvurulmuştur. 12 kentten ve en az 200 STK’dan 300 temsilcinin yanı
sıra, görüşlerine başvurulanlar arasında üniversiteler ve kamu kurumları da yer almaktadır. Bu istişare
sürecinin bulgularını özetleyen rapor, STK’larla kamu kurumları arasındaki ilişkileri düzenleyen bir yasal çerçeve konusunda STK’ların beklentilerini öne çıkarmaktadır. Belirtildiğine göre bu yasal çerçeve
çoğulculuk, kapsayıcılık, bağımsızlık, tarafsızlık, eşitlik, saydamlık, hesap verebilirlik ve erişilebilirlikle
ilgili uluslararası standartlar doğrultusunda olmalı ve ayrımcılık yapmama konusunda uluslararası (ya
da Avrupa Komisyonu) kriterleri dikkate almalıdır.100
Rapor, STK’ların kamu kurumlarıyla ilişkilerinde yaşadıkları sorunları da özetlemektedir. Dile getirilen
sorunlardan biri, kamu kurumlarının STK’larla ancak bilgiye ve uzmanlığa ihtiyaç duyduklarında ya
97
Sosyal girişimcilere destek veren kuruluşların listesi için bakınız: http://www.sosyalgirisim.org/userfiles/document/Social%20Entrepreneurship%20Meeting%20January%2016.pdf
98
http://www.tusev.org.tr/usrfiles/files/ISEC_Conference_Report.pdf
99
http://sosyaldegisimlab.com/
100
Sivil Toplum Kuruluşları ve Kamu Sektörü İlişkileri: Sorunlar ve Beklentiler, Danışma Toplantılarının Sonuçları
ve Değerlendirme Raporu, Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı (TÜSEV), Aralık 2013.
32
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
da kamuoyu üzerinde belirli bir etki yaratmak istediklerinde işbirliği yaptıklarıdır. Ne var ki, bu ilişki
tek taraflı kalmaktadır; çünkü kamu kurumları STK’ların işbirliği taleplerine fazla karşılık vermemektedir. STK’larla kamu sektörü arasındaki ilişkilerin kurumsallaşmayıp, kişisel ilişkiler temelinde yürümesi
STK’lar tarafından dile getirilen bir başka sorundur. Yapılan görüşmelerden çıkan sonuçlar, bir noktaya daha işaret etmektedir: STK’larla kamu kurumları arasında bir diyalog oluştuğunda bile, ilişkileri
düzenleyen bir hukuksal ve kurumsal çerçeve ve kurumsal bellek bulunmaması nedeniyle, bu süreçler muhataplarda meydana gelen değişikliklerden olumsuz etkilenecektir. Son olarak, STK’lar, kamu
kurumlarının tüm STK’lara aynı mesafede durmadığını, ilişkilerinde seçici davrandığını dile getirmiştir.
Haklar temelinde çalışma yapan kuruluşlar, görüş alışverişi ve ortak çalışma süreçlerinden genellikle
dışlandıklarını belirtmişlerdir. Bu sorun istişare raporunda şu şekilde anlatılmaktadır: “Kamu kurumları politikaların belirlendiği süreçlerde STK’lara doğal ve eşit taraflar olarak bakmamaktadır. Bu olumsuz
algı, STK’ların (ne kadar sınırlı kalırsa kalsın) yasal haklarına başvurarak çeşitli politika alanlarında kamu
kurumlarıyla ilişkilenme ve onları etkileme şansını azaltmaktadır. Sonuçta STK’ların çoğu kamu kurumlarının karar alma süreçlerinden dışlanmaktadır. İstişare süreçleri ise yalnızca hükümetle/kamu kurumlarıyla
benzer konumda yer alan STK’ları kapsamaktadır ve bu nedenle çoğulcu sayılmamakta, meşru bulunmamaktadır.”101.
Benzer biçimde, TACSO İhtiyaç Analizi Araştırması kapsamındaki yanıtlar da kamu sektörü ile STK’lar
arasında etkili bir diyalog ve işbirliği bulunmamasının başlıca nedeni olarak gerek merkezi (%82,5)
gerekse yerel (%70,2) düzeydeki kamu görevlilerinde görülen motivasyon eksikliğine işaret etmiştir.
STK-kamu sektörü ilişkilerindeki bir başka önemli güçlük, demokrasilerde STK’ların oynadıkları önemli rol hakkında kamu görevlilerinin yeterince bilgili ve deneyimli olmamalarıdır. Aynı proje bağlamında Yaşama Dair Vakfı (YADA) tarafından gerçekleştirilen bir araştırma102 21 Bakanlıktan 120 üst düzey
yetkili açısından kamu görevlilerinin sivil toplum anlayışı ve yaklaşımına ilişkin önemli bulgular sunmaktadır. Bu araştırma, merkezi düzeydeki yöneticilerin genel olarak standartlara uygun genel bir
sivil toplum nosyonuna sahip olduklarını, STK’larla temas ve deneyim açısından belirli bir birikimi
taşıdıklarını ve STK’ların kamu kurumlarının çalışma ve kararlarına katılımının bir norm haline geldiği101
Ibid.
102
AB ile Türkiye Cumhuriyeti tarafından finanse edilip STGM, TÜSEV ve YADA tarafından uygulanan Türkiye’de
Sivil Toplumun Gelişiminin ve Sivil-Toplum Kamu Diyalogunun Güçlendirilmesi Projesi.
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
33
ni göstermektedir.103 YADA araştırması kapsamında yer alan idarecilerin %66’sı bir STK’ya üyedir. STK
üyeliği olanların %32’si de bu örgütlerde kurucu üye durumundadır. Ancak üye olunan STK türleri
incelendiğinde şu tablo görülmektedir: %43,4’ü mesleki/profesyonel kuruluşlar, %15,8 sosyalleşme
kuruluşları (okul mezuniyeti, dostluk vb.) ve %14,5 de hemşeri dernekleri. Bu durumda, merkez düzeyindeki yöneticilerin STK’larla ilgili algılama ve yaklaşımları, büyük ölçüde, mesleki/profesyonel
kuruluşlar, sosyalleşme çevreleri ve hemşerilik derneklerindeki kişisel deneyimlerine dayanmaktadır.
STK’ların görüşülen kişiler gözündeki itibarı derecelendirildiğinde, puanlama 10 üzerinden 6,1’dir. Lisansüstü dereceye sahip ve daha genç kamu görevlileri söz konusu olduğunda bu puan ortalamanın
üzerindedir.104 Araştırma kapsamında yer alan merkezi düzey kamu görevlilerinin STK’lara yönelik
belli başlı eleştirileri ise şunlardır: (1) (STK’ların) harekete geçirici gücü bilimsel/analize dayalı değil, siyasaldır; (2) yaklaşımları görüş alışverişine değil zıtlaşmaya yöneliktir; (3) iletişim tarzları ve kullandıkları dil önyargılara dayalı olmak üzere dışlayıcı ve katıdır; (4) yalnızca eleştirmekte (kamu yararına olan
çalışmaları bile), çözüm önermemektedirler ve (5) görüş ve konumlarını, kamu kurumlarıyla diyalog
kurmak yerine uzaktan (medya aracılığıyla) dile getirmektedirler105.
Son olarak, YADA Vakfı araştırmasının ortaya koyduğuna göre merkezi düzeydeki kamu yöneticileri
gerek kamu kuruluşlarının gerekse STK’ların kendi içlerindeki kimi sorunların STK’larla işbirliğini engellediği kanısındadır. YADA Vakfı araştırmasının özetlediği bu etmenler106 aşağıdaki tabloda sunulmaktadır.
Kamu kurumları
Sivil Toplum Kuruluşları (STK’lar)
STK’larla çalışma, kamu görevlilerinin çalışma planlarında ne STK’lar topluma yabancılaşmıştır; kamusal ihtiyaçları ve değertanımlanmakta ne de yer almaktadır. İlişki kurulduğu zaman ise leri temsil etmemektedirler ve tabanları/hitap ettikleri kesimler
kişisel girişimlere dayanmakta ve bu nedenle kurumsallaşama- de güçlü değildir.
maktadır.
Kamu sektöründeki katı hiyerarşik yapı ve bürokrasi STK’larla ilişkilerin iyileşmesini engellemektedir. STK’larla ilgili kararlar, dolayısıyla aradaki diyalog ancak bürokrasinin üst kademelerinde gerçekleşebilmektedir. Dahası, hukuksal çerçeve de işbirliği açısından
elverişli değildir.
Kamu kurumları, STK’larla işbirliği konusunda strateji, plan ve bilgiden yoksundur. Hangi STK ile çalışabileceklerini, bu kuruluşların
faaliyetlerinin hangi bölümlerine katılabileceklerini ve nasıl diyalog kurabileceklerini bilmemektedir. STK’larla diyalog ve işbirliği
konusunda bakanlıklarca ve kamu kurumlarınca sahip olunan bilgiler diğerlerine bildirilmemekte ve paylaşılmamaktadır.
Kamu kurumlarında STK ilişkileriyle ilgili özel birimler/irtibat
noktaları yoktur. Kendileriyle görüşülen yöneticiler STK’lar için ilk
irtibat noktası olabilecek bu tür birimlere duyulan ihtiyacı dile getirmişlerdir.
103
STK’ların gündem belirleme, bilgi üretme ve kamuoyunu etkileme güç ve becerilerinin zayıf olduğu görülmektedir. Ayrıca,
toplum tarafından bilinmelerini sağlamaya yönelik çabaları da
zayıf kalmaktadır.
Bu vasıftaki kişiler STK’larda çalışmayı tercih etmediklerinden
STK’lar nitelikli insan kaynakları açısından sıkıntılıdır. Dahası,
kendileriyle görüşülenler, STK’ların (özellikle sendikaların ve
mesleki/profesyonel örgütlerin) yönetiminde olan kişilerin bu
konumlarını kişisel, siyasal ya da etnik çıkarlar adına kullandıklarını belirtmektedirler.
Büyük/güçlü STK’larla, küçük/zayıf STK’lar arasındaki rekabet
çok keskindir ve bu rekabet küçük/daha zayıf STK’ların gelişmesini engellemektedir. STK’ların kendi içlerindeki rekabet de
güveni sarsıcı boyutlardadır.
Kamu Kurumu Yöneticilerinin Sivil Toplum Kuruluşları Algı ve Yaklaşımları, YADA, Aralık 2013.
104
Ibid.
105
Ibid.
106
Ibid.
34
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
TÜSEV’in STK’larla gerçekleştirdiği danışma sürecine göre, katılan STK’ların kamu görevlilerinin çoğunluğuna ilişkin olarak şu görüşte olmasıdır: “(kamu görevlilerinin çoğu) insan hakları ve haklara dayalı düşünce tarzı konusunda temel bilgilerden yoksundur. Dolayısıyla örneğin özellikle kadın ve çocuk
hakları ile ilgili konularda gizlilik ve mahremiyetle ilgili hakları koruyacak önlemler almamaktadır.”107
Yukarıda, Türkiye’de sivil toplum katılımı, Avrupa Konseyi Uluslararası HDK Konferansı tarafından benimsenen “Karar Verme Sürecine Sivil Katılım için Örnek Uygulamalar” belgesinde tanımlanan siyasal
karar verme sürecine sivil katılım düzeyleri esas alınarak değerlendirilmektedir108.
Enformasyon Sağlama
Az önce değinilen belge şunu vurgulamaktadır: “Bilgiye erişim, HDK’ların siyasal karar alma sürecine
katılımında daha sonraki tüm adımların temelini oluşturmaktadır.”
2003 yılında benimsenen Bilgi Edinme Yasası’na göre kamu kurumları, yurttaşların ve tüzel kişilerin
bilgi taleplerine 15 iş günü içinde yanıt vermek durumundadır. Ancak şöyle durumlar da görülmektedir: “Kamu kurumları yanıtlarını önemli bir gecikmeyle vermekte ya da hiç yanıt vermemektedir. Ayrıca
verilen yanıtlarda da ya konuyla ilgisiz ve yetersiz bilgiler verilmekte ya da ilgili verilerin bulunmadığı belirtilip, kurumun bu konuda daha fazla araştırma yapması gerektiği söylenmektedir109”.
STK’ların bilgiye erişim konusundaki ihtiyaçlarını ve karşılaştıkları sorunları tartışmak üzere TACSO ve
STGM tarafından Ocak 2014’te bir odak grup görüşmesi gerçekleştirilmiştir. Bu görüşmede STK’lar
bilgiye erişimde çeşitli sorunlarla karşılaştıkları şikâyetini dile getirmişlerdir. Görüşme sırasında dile
getirilen başlıca sorunların özeti aşağıda verilmektedir (toplantı raporu için Ek I’e bakınız):
•
Bilgiye erişim başvuruları söz konusu olduğunda, farklı kamu kurumları hatta belirli bir kamu kurumunun kendi içinde bile standart bir yaklaşım ya da uygulama bulunmamaktadır.
•
Veri toplama, analiz, arşivleme ve yayınlama işleri eşgüdümlü ve etkin değildir. Kullanılan metodoloji ve yaklaşım hakkında çoğu durumda herhangi bir bilgi verilmediğinden sağlanan bilgilerin
güvenilir bulunmaması mümkündür. Ayrıca sağlanan bilgiler ve veriler gerektiği gibi ayrıştırılmamış, net biçimde ortaya konulmamıştır ve kullanıcı dostu değildir.
•
Kamu kurumlarının verdikleri yanıtlarla ilgili olarak, iyi işleyen bir performans izleme ve telafi mekanizması bulunmamaktadır. “Bilgilenme Hakkı Değerlendirme Kurulu” genellikle kamu kurumlarının yanıtlarını onaylamaktadır.
•
Yasalarda bilgi sağlanmasına ilişkin çeşitli kısıtlamalar yer almaktadır. Talep edilen bilginin ek
araştırma gerektirmesi, “devlet sırrı” sayılması, sağlanması halinde bundan “ulusal güvenliğin”,
“ülkenin ekonomik çıkarlarının” zarar göreceğinin değerlendirilmesi ya da bilginin “kamuoyunu
ilgilendirmeyen, salt iç uygulamalarla ilgili olduğu” sonucuna varılması gibi durumlarda110 ilgili
kamu kurumu bilgi vermek zorunda değildir.
•
STK’lar bilgilenme ihtiyaçlarına yanıt verecek gerekli bilgileri alamadıklarını ileri sürmektedir.
Ayrıca talep ettikleri bilginin ilgili kurumda bulunduğundan emin oldukları halde, bu bilginin
verilmemesine bakarak sordukları soruların ve kullandıkları terimlerin diğer tarafça anlaşılıp anlaşılmadığından da emin değillerdir.
107
Sivil Toplum Kuruluşları ve Kamu Sektörü İlişkileri: Sorunlar ve Beklentiler, Danışma Toplantılarının Sonuçları
ve Değerlendirme Raporu, Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı (TÜSEV), Aralık 2013.
108
Karar Verme Sürecine Sivil Katılım için Örnek Uygulamalar Belgesi’nde düzeyler Enformasyon, Danışma,
Diyalog ve Ortaklık olarak tanımlanmaktadır, INGOs of the CoE, erişim http://www.coe.int/t/ngo/Source/
Code_English_final.pdf
109
Sivil Toplum Kuruluşları ve Kamu Sektörü İlişkileri: Sorunlar ve Beklentiler, Danışma Toplantılarının Sonuçları
ve Değerlendirme Raporu, Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı (TÜSEV), Aralık 2013.
110
http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2003/10/20031024.htm#1
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
35
Tüm bu sorunlara karşın STK’lar kimi olumlu örneklerden de söz etmişlerdir. Bu olumlu örneklerden
biri, bir bilgilenme talebine 15 dakika içinde kapsamlı bir yanıt veren AB Bakanlığı ile ilgilidir. Olumlu
örnekler arasında geçen bir başka kurum ise gündelik işler ve sınır güvenliği konusunda kendi web
sayfasından güncel bilgiler veren Silahlı Kuvvetlerdir.111 Bir STK 2005 yılında Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı’ndan bir termik santralle ilgili sözleşmeyi istemiştir. Bu sözleşme ilgili bakanlıktan alınmıştır
ve STK tarafından açılan çeşitli davalarda kullanılmaktadır. Bununla birlikte genel kanı, bu olumlu örneklerin çoğunda dışarıya bilgi verilmesinden sorumlu kamu görevlilerinin kendi girişimlerinin payı
olduğu yönündedir.
Türkiye’de Bilgilenme Hakkı Yasası’na ek olarak bilgiye erişimde başka sorunlar da vardır. AK 2013
İlerleme Raporu’nda da belirtildiği gibi “Kapsamı ve süresi orantısız web sitesi yasakları devam etmiştir.
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) Mayıs 2009’dan bu yana yasaklı sitelere ilişkin istatistikleri yayınlamamaktadır. Yasaklı siteleri izleyen bağımsız bir web sitesine göre, Türkiye’de 32 binden fazla siteye
erişim yoktur. İfade özgürlüğünü ve yurttaşların bilgiye erişim hakkını sınırlandıran İnternet Yasası’nın
Avrupa standartlarına göre değiştirilmesi gerekmektedir.112 Ne var ki, İnternet yasasında düzeltmelerle ilgili STK’ların da taraf oldukları genel beklentilere karşın, Ocak 2004’te önerilen ve TBMM tarafından 6 Şubat 2014’te kabul edilen yeni bir yasa113 idarenin keyfi sınırlamalarını daha da artıracak
birtakım değişiklikler içermektedir. Alternatif Bilişim Derneği ile Bilişim ve Internet alanında çalışmalar yapan 5 STK bu yasaya karşı bir kampanya başlatmıştır. Bu kampanyada, önerilen düzenlemenin
AİHM kararlarına aykırı olduğu, kuvvetler ayrılığına ters düştüğünü ve “bir tekel oluşturarak İnternet
üzerindeki denetim ve gözetimi artırdığını, böylece ifade özgürlüğünü kısıtlamayı daha kolay hale getirdiği” belirtilmektedir. 114
Danışma
Mevcut hukuksal çerçeve, danışma süreçlerinin STK’ların beklediği biçimde gerçekleşmesi açısından
elverişli değildir. Yasa tasarılarının hazırlanmasında danışma süreci açısından bakıldığında, ilgili yasal
düzenleme Yasa Tasarılarının Hazırlanmasında Usullerle ilgili Yönetmelik’tir(2006)115. Yönetmeliğin 6.
Maddesinde şunlar belirtilmektedir: (1) Bakanlıklar, tasarılara ilişkin olarak yerel yönetimlerin, üniversitelerin, sendikaların, kamusal nitelikteki meslek kuruluşlarının ve sivil toplum kuruluşlarının görüşlerinden yararlanır ve (2) kamuoyunu ilgilendiren tasarılar, öneren Bakanlık tarafından Başbakanlığa
sunulmadan önce kamuoyuna internet ya da basın-yayın aracılığıyla açıklanabilir. Bu hükümler, görüş
alınmasını ya da açık istişareyi zorunlu tutmamakta, bunu yetkili merciin kendi tercihine bırakmaktadır. Dolayısıyla bu konuda Bakanlıklar arasında farklı, tutarsız ve yerine göre uygulamalar görülmektedir. Yasa tasarılarının çoğu, ancak TBMM’nin gündemine alındığında bilinebilmektedir.
Yönetmelikle ilgili önemli bir diğer sorun da 7. maddenin içeriğidir: “STK’ların yasa taslağı ile ilgili girdilerini 30 gün içinde iletmeleri gerekmektedir. 30 gün içinde böyle bir girdi sağlanmaması, taslakla
ilgili görüşlerin olumlu sayıldığının kabulü olarak değerlendirilecektir.”116
Kamu kurumlarının başka görüşlere başvurması konusunda AK 2013 Türkiye İlerleme Raporu şöyle demektedir: “Hükümet, belli başlı politikalar ve yasal düzenlemeler hazırlanırken yeterli istişarelerde
111
http://www.tsk.tr
112
AK Türkiye İlerleme Raporu, 2013.
113
http://www.tbmm.gov.tr/kanunlar/k6518.html
114
http://www.alternatifbilisim.org/wiki/Internet_Censorship_is_Getting_Deeper and http://www.alternatifbilisim.org/wiki/Ana_Sayfa
115
http://www.mevzuat.gov.tr/Metin.Aspx?MevzuatKod=3.5.20059986&MevzuatIliski=0&sourceXmlSearch=
116
TÜSEV Sivil Toplum İzleme Raporu, 2012.
36
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
bulunmamış ve yeterli etki değerlendirmesi çalışması yapmamıştır. Verilebilecek örnekler arasında Büyükşehir Yasası, Sayıştay Yasa tasarısı ve alkollü içkilerin reklam ve satışını kısıtlayan yasa yer almaktadır. Verilebilecek istisna ise, geniş bir istişare sürecine dayanan Yabancılar ve Uluslararası Koruma ile ilgili yasadır.”
Ayrıca AK 2012 Türkiye İlerleme Raporu “2009 Yargı Reformu Stratejisinin tüm paydaşlar, ülkedeki hukuk
çevreleri ve sivil toplumun katılımıyla sürdürüldüğünü” kabul etmektedir.
Gündem oluşturma evresinde dışarıdan görüş alınmasına Türkiye’de rastlanmadığını söylemek yanlış
olmayacaktır. STK’lar, kendi savunuculuk çalışmaları çerçevesinde farklı konulara ilişkin gündem önerilerinde bulunmaktadır, ancak kamu yetkilileri bu evrede STK’ların görüşlerine başvurmamaktadır.
Türkiye’de istişare olması durumunda, karar sürecinin ikinci aşaması olan tasarı hazırlama döneminde
gerçekleşebilmektedir.
Hazırlık aşamasında istişarenin son yıllardaki görece olumlu kimi örnekleri şunlardır:
•
2011 ve 2012 yıllarında Hükümet Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda reform girişimi başlatmıştır.
Ekim 2011’de bu konuya ilişkin olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) Anayasa Uzlaşma Komisyonu adıyla bir komite oluşturulmuştur. Bu bağlamda STK’larla birlikte kişilerin görüş
ve önerilerini almak üzere bir web sayfası oluşturulmuştur117. Burada dikkate alınması gereken
önemli bir nokta, diğer istişare örneklerinden farklı olarak, bu kez hükümetin kendisinin aktif
bir medya kampanyasıyla istişare sürecini başlatmasıdır. Bunun sonucunda, bir izleme raporuna
göre “Anayasa Uzlaşma Komisyonu 19 Ekim 2011 ile 4 Mayıs 2012 arasında yaptığı toplantılarla 42
siyasal partinin, üniversitenin ve diğer kuruluşun; 39 mesleki kuruluşun ve sendikanın; 79 dernek, vakıf
ve platformun görüşlerini almıştır. Gene aynı dönemde yaklaşık 64 bin kişi görüşlerini web sitesi ya
da e-posta ile aktarmıştır ve bunların 440’ı sivil toplum kuruluşlarından gelmiştir”118. Komisyonun
süreci gizli tutup web sayfasındaki girdileri kaldırdığı 27 Ocak 2012 tarihine kadar, kişilerden ve
STK’lardan gelen görüşler bu web sayfasında açık biçimde yer almıştır. Ancak Hükümet Aralık
2013’te komisyonun lağvedildiğini açıklamıştır.119
•
Anayasa ile ilgili bir başka danışma süreci Ocak-Nisan 2012 döneminde TBMM Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu tarafından yürütülmüştür. Komisyon, “yeni anayasada toplumsal cinsiyet
eşitliğini gözetmek açısından ne gibi hükümler yer almalı?” sorusuna yanıt üretmek için Kasım
2011’de bir alt komite kurmuştur. Bu alt komite STK’lardan 60 yazılı görüş isterken, 15 STK’nın
ve 11 üniversitenin önerilerini dinlemiş, bu kesimden kişilerle ve ilgili kamu kurumlarıyla görüşmüştür. Komisyon, görüşlerine başvurulan tarafların ve önerilerinin yer aldığı bir belge ile birlikte
komitenin kararlarını da içeren bir rapor hazırlamıştır120. Bu rapor çevrimiçi yayınlanmış ve ayrıca
takip çalışması çerçevesinde görüşüne başvurulan taraflara iletilmiştir.
•
Danışma sürecinin daha yakın zamanlardaki bir başka örneğini de 1.1.1. bölümünde belirtildiği
gibi İçişleri Bakanlığı Dernekler Dairesi Başkanlığı vermiştir. Ardından Aralık 2013’te DD İçişleri
Bakanlığı 2014 Hibe Programı önceliklerini belirlemek üzere çevrimiçi bir başka istişare sürecine
başvurmuştur.
•
Kalkınma Bakanlığı’nın (KB) 2012 ve 2013 yıllarında 10. Ulusal Kalkınma Planı hazırlıkları sırasında
gerçekleştirdiği çalışma danışma süreci açısından bir başka önemli örnektir. Başbakanlık tarafın-
117
http://www.yenianayasa.gov.tr
118
“Yeni Anayasa Süreci İzleme Raporu, Şubat 2012-Haziran 2012”, TESEV Yayınları, Ekim 2012; erişim http://
www.tesev.org.tr/assets/yayınları/file/Anayasaizleme2_08_10_12.pdf
119
http://www.zaman.com.tr/politika_anayasa-uzlasma-komisyonu-dagildi_2169143.html ve http://www.
ntvmsnbc.com/id/25487998/
120
http://www.tbmm.gov.tr/komisyon/kefe/docs/komisyon_yay%C4%B1n_no_9.pdf
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
37
dan 5 Haziran 2012’de yayınlanan bir genelge121 katılımcı yaklaşımın önemli bir öğesi olarak KB
eşgüdümünde uzman çalışma komisyonlarının kurulacağını, bu komisyonlarda kamu sektörünün, akademik çevrelerin, özel sektörün ve sivil toplumun temsil edileceğini belirtmiştir. Böylece
makroekonomik, sektörel ve bölgesel konularda çalışmalar yapmak üzere 66 uzmanlık komisyonu ve çalışma grubu oluşturulmuştur. 10. Ulusal Kalkınma Planı bu komisyonların çalışmalarına
3000’i aşkın akademisyenin, kamu görevlisinin, özel sektörden ve sivil toplumdan temsilcilerin
katkıda bulunduğunu belirtmektedir. Hazırlık aşamasında, gerek merkezi gerekse yerel düzeylerde 7000 ayrı katkı alınmıştır. Bu istişarenin bulguları, planın kâğıda dökülmesi sırasında kullanılmıştır122.
•
Son olarak, AB Bakanlığı (ABB), toplantılar ve yazılı görüşler aracılığıyla 2013 yılında IPA II sivil
toplum ülke stratejisinin belirlenmesi bağlamında bir istişare süreci gerçekleştirmiştir. ABB ayrıca
Nisan-Haziran 2013’te AB-Türkiye Sivil Toplum Diyaloğu önceliklerinin belirlenmesine yönelik bir
başka istişare süreci gerçekleştirmiştir. Bu çerçevede çevrimiçi bir araştırma, derinlikli görüşmeler, odak grup toplantıları ve bir masa başı araştırması gerçekleştirilmiştir. Sonuçlar 28 Haziran
2013’teki bir konferans aracılığıyla kamuoyuyla paylaşılmıştır.
Farklı kamu kurumlarının öncülüğündeki bu görece olumlu istişare örneklerine karşın STK’lar genel
olarak şu şikâyette bulunmaktadır: “Görüşlerimize başvurulmuş olsa bile ne geri bildirim alabiliyoruz ne
de daha sonraki adımları izleyebiliyoruz. Ayrıca birçok durumda, yönetim (merkezi ve yerel) sivil toplumun
görüşünü de aldık dediğinde burada yalnızca sendikalar ve/ya da iş-meslek kuruluşları söz konusudur.”123
Örnek olarak, aşağıdaki şekilde de görüleceği gibi, TACSO İhtiyaç Analizi Araştırması kapsamındaki 29
kuruluştan %73’ü geri bildirim almadıklarını ve istişare sonuçlarının da kendileriyle paylaşılmadığını
belirtmiştir.
121
http://www.mevzuatlar.com/sy/resmigazete/rga/12/06/050612005.htm
122
http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2013/07/20130706M1-1-1.doc
123
Sivil Toplum Kuruluşları ve Kamu Sektörü İlişkileri: Sorunlar ve Beklentiler, Danışma Toplantılarının Sonuçları
ve Değerlendirme Raporu, Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı (TÜSEV), Aralık 2013.
38
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
1.3.1 Devlet/Birim Düzeyi İşbirliği
Karar Süreçlerine Sivil Toplum Katılımı Örnek Uygulamalar Kılavuzu’nda124 tanımlandığı şekliyle ortaklık ve diyalog katılım düzeyleri bu bölümde incelenecektir.
Diyalog
STK’ların kendileriyle kamu kurumları arasındaki diyalog bağlamında olumlu örnek olarak atıfta bulundukları bir süreç, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı (ASPB) tarafından koordine edilen Erişilebilirliğin İzlenmesi ve Denetlenmesi Yönetmeliği’nin (Temmuz 2013) hazırlanma ve uygulanma aşamalarıdır.125 Yönetmelik, kamu hizmetlerinin sunulduğu binaların ve kamu taşıma araçlarının erişilebilirliğini
izleyip denetleyecek komisyonlar için usuller, kurallar ve sorumluluklar getirmektedir. Türkiye’nin her
kentinde kurulacak olan komisyonlarda engelli kişiler için çalışmalar yapan STK’lardan temsilciler de
yer alacaktır ve bu komisyonlar ilgili kentte erişilebilirliğin izlenmesinden, denetlenmesinden ve bu
konuda rapor verilmesinden sorumlu olacaktır.
Kimi Bakanlıklar (Milli Eğitim Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı vb.) bünyesinde oluşturulan daimi danışma kurulları da STK’ların diyalog düzeyinde katılımının örnekleri sayılabilir. Nihayet,
Bölgesel Kalkınma Ajansları altında çalışan Danışma Kurulları da daimi ortak komitelere verilebilecek
örnekler arasındadır. Bu kurullarda iş çevrelerinin, kamu kesimimin ve STK’ların temsilcileri düzenli
aralıklarla bir araya gelerek bölgesel kalkınma konularını ele almakta ve ilgili ajanslara öneriler sunmaktadır. TACSO tarafından hazırlanan bir raporda126 belirtildiği gibi, yerel düzeydeki daimi diyalog
komisyonlarının bir başka örneği AB İl Danışma ve Yönlendirme Kurullarıdır (AB-İDYK). Yılda dört kez
toplanan bu kurulların başında vali ya da ilgili vali yardımcısı bulunmakta; kurullarda kaymakamlar,
ilgili il müdürleri, il özel idaresi genel sekreteri, büyükşehir belediyesi genel sekreteri ya da yardımcısı,
diğer illerde belediye başkan yardımcısı, üniversitelerin rektör yardımcıları, sanayi, ticaret ve ziraat
odaları temsilcileri ve ilde faal STK’ların her birinden bir temsilci yer almaktadır.
Ortaklık
Ortaklık, Türkiye’deki STK’lar ile kamu kurumları arasındaki ilişkilerde en seyrek görünen biçimdir.
Bu seyrek örneklerden biri, Mart 2012’de benimsenen Ailenin Korunması ve Kadınlara Karşı Şiddetin
Önlenmesi Yasası’nın, kadın hakları STK’ları ile ASPB tarafından birlikte hazırlanmasıdır. Bakanlığın
yasa tasarısıyla ilgili olarak başlattığı istişare sürecinin ardından kadın kuruluşları “Şiddete Son Platformu” adını taşıyan ve 200’den fazla STK’yı kapsayan bir platform oluşturmuşlardır. Platform, tasarının o haliyle kabul edilemeyeceğini, yeni bir tasarı hazırlanması gerektiğini savunmuştur. Birkaç tur
görüşmenin ardından Bakanlık tasarının kadın kuruluşları ile Bakanlık personeli tarafından yeniden
hazırlanması önerisini kabul etmiştir. İlgili çalışma grubunun Ankara’da hazırladığı yasa tasarısı yönetmelikte öngörüldüğü gibi Başbakanlığa sunulmuştur. Ne var ki, Başbakanlıktan çıkan tasarı, kadın
hakları STK’ları tarafından geri adım olarak nitelenen değişikliklere uğramıştır. Dolayısıyla tasarının
ortak hazırlanması olumlu bir örnek sayılabilirken, sonuç katılımcılık ilkeleri çerçevesindeki beklentileri tatmin etmemiştir.
Son olarak, Bakanlıklarda STK’larla ilişkileri iyileştirme gibi olumlu bir eğilim görüldüğünü belirtmek
gerekir. Bu eğilim, Bakanlıkların 5 yıllık stratejik planlarının hazırlanmasına STK’ların paydaşlar olarak
124
Karar Verme Sürecine Sivil Katılımda Örnek uygulamalar, INGOs of the CoE, erişim http://www.coe.int/t/
ngo/Source/Code_English_final.pdf
125
http://www.eyh.gov.tr/tr/24694/5-45-Erisilebilirlik-Izleme-ve-Denetleme-Yonetmeligi
İvmenin Korunması: Batı Balkanlar ve Türkiye’de Kamu Kurumları ile Sivil Toplum
Arasındaki İşbirliğinin Geliştirilmesi, TACSO, 2012, erişim http://tacso.org/doc/doc_kmomentum.pdf
126
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
39
dahil edilmelerinde görülebilir. 2011 ve 2012 yıllarında uygulanan önemli bir proje127 paydaşların daha
ileri düzeyde katılımı ve stratejik planlama sürecinde yurttaş yönlendirmesi için kamu kurumlarının
kapasitesinin ve Kalkınma Bakanlığı’nın rehberlik rolünün güçlendirilmesini hedeflemiştir. Proje etkinliklerine çeşitli Bakanlıklar katılmıştır.128 Bunun sonucunda Gençlik ve Spor Bakanlığı, ASPB, Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı gibi bakanlıklar STK’ları paydaş olarak sürece dahil
etmenin ötesinde işbirliği alanındakiler dahil çeşitli hedefleri onlarla birlikte belirlemiştir.
Yukarıda verilen iyi örneklere karşın STK’ların çoğunluğu atılan adımların fazla yarar sağlamadığı kanısındadır. Aşağıdaki şekil, TACSO İhtiyaç Analizi Araştırmasına katılanların kamu kurumları ile STK’lar
arasındaki diyalog ve işbirliği yapıları ve mekanizmalarına ilişkin değerlendirmelerini sunmaktadır:
Görüldüğü gibi ankete katılanların yalnızca %6’sı bu tür yapı ve mekanizmalardan yarar sağladıklarını
belirtmiştir. %25’lik bir bölüm bu yapı ve mekanizmalardan hiç haberdar olmadığını belirtirken, %41’i
de bunları işlevsel bulmamaktadır.
Planlanan Reformlar
Türkiye saydamlık, hesap verebilirlik ve katılımcılık başlıklarında çeşitli taahhütlerde bulunarak Eylül
2011 itibarıyla Açık Devlet Ortaklığının (ADO) katılımcı ülkesi olmuştur. ADO sekretaryasına sunulan
Türkiye ulusal eylem planı129 üç ana hedeften söz etmektedir: (1) kamuyla bilgi paylaşımı, (2) yurttaşların, STK’ların ve özel sektörün aktif katılımı ve (3) halkın farkındalığının artırılması. Yapılan beş taahhüt
ise şöyledir: (1) Yasa ve yönetmelikler ve bunların uygulanmasına ilişkin konularda yurttaşlardan geri
bildirim almaya yönelik bir web portalinin oluşturulması (http://www.transparency.gov.tr); (2) Kamu
sektörü, hükümet dışı kuruluşları ve özel sektör temsilcilerinin geniş katılımıyla bir Saydamlık Açıklık
Danışma Platformu oluşturulması; (3) Yurttaşların ve iş çevrelerinin algılarını belirlemek için, mevcut
önlemlerin ve politikaların uygunluğunun ve etkililiğinin ölçülmesine yönelik araştırmalar yapılması
ve sonuçların kamuyla paylaşılması; (4) Web portalı (http://www.spending.gov.tr) aracılığıyla kamu
harcamalarına ilişkin verilerin kamu için daha kullanıcı dostu hale getirilmesi; (5) Hükümetin günde-
127
http://www.tepav.org.tr/tr/proje/s/51
128
Başbakanlık, Sağlık Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı.
129
Erişim
http://www.opengovpartnership.org/file/956/download?token=raljLlMEkkOQd44dv70w3r3PDJKJYDTCnATlmHQV04k
40
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
minde olan yasa, yönetmelik ve bildirim gibi politika araçlarının hazırlanmasına web portalı (http://
www.regulation.gov.tr) aracılığıyla yurttaşların ve ilgili diğer tarafların da dahil edilmesi ve blogların
başlatılması. Ne var ki, Eylem Planı’nın uygulanmasına yönelik kayda değer herhangi bir adım atılmamıştır. Bu durum ADO idaresi tarafından da tespit edilmiş ve ADO çerçevesinde rapor hazırlanmasına
zemin oluşturacak iş yapılmamış olduğundan, Türkiye Bağımsız Rapor Mekanizması (BRM) ilerleme
raporları gönderilmeyecek üç ülke arasında yer almıştır130.
10. Ulusal Kalkınma Planı131, karar alma süreçlerine katılabilecek ve Türkiye’de genel sosyal ve ekonomik kalkınma süreçlerine katkıda bulunabilecek güçlü, canlı, çoğulcu ve sürdürülebilir bir sivil toplum
sektörü için elverişli ortam yaratılması gerekliliğinden söz etmektedir. Kalkınma Planı bu çerçevede
sivil toplumla ilgili yasal düzenlemelerde hukuksal ve kurumsal değişikliklere duyulan ihtiyacın altını
çizerken, diğer yandan kamu-STK işbirliğinin ve kamu finansmanının kapsamını tanımlayacak bir çerçeve dahil olmak üzere sivil toplum alanında kapsamlı bir politika gerekliliğine değinmektedir. Son
olarak, 10. Ulusal Kalkınma Planı saydamlığın ve hesap verebilirliğin artırılmasına özel olarak odaklanıp, STK’ların kurumsal kapasitesinin ve sürdürülebilirliğinin geliştirilmesi ihtiyacına işaret etmektedir.
1.3.2 Belediye Düzeyinde İşbirliği
Merkezi kamu kurumları ile olan ilişkilerle karşılaştırıldığında STK’lar şu görüşü belirtmektedir: “Valiliklere göre belediyelerle daha etkili ve yakın çalışmalar yürütebiliyoruz. Belediyeler STK’lara ayni destek vermede daha isteklidir. Bu destek, genellikle ücretsiz ulaşım, toplantı odası tahsisi ve STK etkinliklerinin daha
geniş kesimlere duyurulması biçiminde gerçekleşmektedir” .132 Ne var ki, yerel ölçekteki işbirliği düzeyi,
Avrupa ya da uluslararası ölçekteki örnek uygulama ölçütlerine uygun olacak aşamada değildir. TACSO tarafından hazırlanan Batı Balkanlar ve Türkiye’de Yerel Özyönetimlerle STK’lar Arasında İşbirliği
Raporu bu duruma şöyle değinmektedir: “Son on yıl içinde gerçekleştirilen reformlara karşın, hiyerarşik
kamu yönetimi ve temsili demokrasinin başatlığı bakımından güçlü bir kültür vardır ve bu kültür katılımcı
süreçlerin üzerine gölgesini düşürmektedir. Ayrıca sivil toplum ülkenin pek çok kesiminde ve sektöründe iyi
örgütlenmemiştir ve bu nedenle STK’larla yerel yönetimler arasındaki işbirliği bugün de yeterince gelişmemiş durumdadır”. 133
Yerel düzeyde katılımın önemli bir kanalı Türkiye’de her belediye için zorunlu olan Yurttaş Meclisleridir (Kent Konseyleri). Belediyeler Yasası’nın 76. maddesine göre134, “kent konseyi, kamu hukuku alanındaki meslek kuruluşlarının, sendikaların, üniversitelerin, ilgili sivil toplum kuruluşlarının ve siyasal partilerin temsilcilerinden oluşacaktır… Belediye, konsey faaliyetlerinin etkili ve etkin biçimde gerçekleşebilmesi
için yardım ve destek sağlayacaktır. Kent konseyinde ortaya çıkan görüşler belediye meclisinin gündeminde yer alacak ve ilk toplantıda tartışılacaktır”. Dolayısıyla, yerel yönetimler, bu tür konseyler oluşturmak,
bunları desteklemek ve birlikte çalışmak zorundadır. İçişleri Bakanlığına göre 2915 belediyeden 400’ü
(yaklaşık %14) bu meclisleri kurmuş durumdadır. Meclislere yönelik başlıca eleştiriler ise şöyledir: (1)
Kent Konseylerinde ve diğer komisyonlarda yer alan STK’ların oy hakkı bulunmamaktadır. (2) STK’lara
danışman ya da uzman gözüyle bakılmaktadır ve alınan kararlarla planlama üzerindeki genel etkileri
çok sınırlı kalmaktadır. (3) Pek çok durumda, konseylerin başında belediye başkanları ya da belediye
görevlileri bulunmakta, kimi durumlarda da konsey üyelerinin çoğunluğu kamu görevlileri arasından
seçilmektedir. Bu eleştiriler, sivil katılımın bu önemli kanallarından tam olarak yararlanılamadığını, et130
http://www.opengovpartnership.org/blog/ogp/2014/02/12/three-cohort-2-countries-will-not-receiveirm-reports
131
http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2013/07/20130706M1-1-1.doc
132
Sivil Toplum Kuruluşları ve Kamu Sektörü İlişkileri: Sorunlar ve Beklentiler, Danışma Toplantılarının Sonuçları
ve Değerlendirme Raporu, Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı (TÜSEV), Aralık 2013.
133
İlerleme Raporu, Bečići Konferansı’ndan Bu Yana, Şubat, 2011 – Batı Balkanlar ve Türkiye’de Yerel Yönetimlerle
STK’lar Arasında İşbirliği, TACSO, Ocak 2013.
134
http://www.mevzuat.gov.tr/Metin.Aspx?MevzuatKod=1.5.5393&MevzuatIliski=0&sourceXmlSearch=...
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
41
kin bir katılım önündeki engellerin varlığını sürdürdüğünü göstermektedir. Yapılan eleştirilere karşın
STK’lar “komisyonların ve konseylerin gündem belirleme rollerinin olumlu bir durum sayılması gerektiğini”
kabul etmektedir.135
STK’ların karar alma süreçlerine katılımı açısından bir başka önemli fırsat, belediyelerin stratejik plan
hazırlama yükümlülüklerinden kaynaklanmaktadır. Bakanlıkların Stratejik Planlarında olduğu gibi,
Belediyelerin Stratejik Planları da Yurttaş Meclislerine STK’ların da katılımıyla aktif bir çalışma yürütme fırsatları sağlamaktadır.136 Stratejik planlama “yalnızca daha iyi bir mali yönetim için bir araç olarak
görülmemekte, aynı zamanda halkın katılımı için ek fırsatlar sunmaktadır… Stratejik plan, üniversiteler
(o yörede varsa) ve meslek kuruluşlarıyla, ilgili sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte hazırlanacak ve belediye
meclisinde kabul edildikten sonra yürürlüğe girecektir”.137
Bir TACSO uzmanının yerel özyönetimlerle Türkiye’deki STK’lar arasında işbirliğiyle ilgili ulusal mekanizmalar hakkında yaptığı değerlendirme138 ülkedeki Yurttaş (Kent) Meclisleri ile ilgili kimi olumlu
örnekler sunmaktadır. Bu örnekler aşağıda sıralanmaktadır:
•
Nilüfer Belediyesi Kent Konseyi, çevredeki tüm konularla (örneğin sosyal yardımların dağıtılması)
ilgili bir ön karar alma mekanizması olarak özel bir komite oluşturmuştur.
•
Hedefler ve performans kriterleri dahil olmak üzere stratejik plan önce Yalova Belediyesi Kent
Konseyi tarafından hazırlanıp benimsenmekte, ancak bundan sonra Belediye Meclisi’ne sunulmaktadır.
•
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, Büyükşehir Meclisi’nin onayından önce, $7 milyon üzerinde tutarı olan yatırımlara onay için yıllık bütçesini önce Kent Konseyi’ne sunmaktadır.
•
Bursa’da Büyükşehir Belediye Başkanı, belediyenin bir alana alışveriş merkezi yapılmasını öngören kararını reddedip, buranın yeşil alan olarak kalmasını isteyen Kent Konseyi’nin bu kararını
kabul etmiştir.
•
Antalya’da Belediye ve Kent Konseyi Akdeniz kentlerinde kanalizasyon alanında örnek uygulamaları incelemek üzere bir uzmanlar komitesi oluşturmuştur. Bu komite tarafından hazırlanan rapor
üzerine, masraflı bir iş olmasına rağmen Kent Konseyi’nin atık arıtma tesisi kurulması talebi kabul
edilmiştir.
Farklı istişare süreçlerinde yer alan STK’lar yerel düzeyde belediyelerle işbirliğinin farklı biçimlerinden
de söz etmektedir. Bu işbirliğinin iki örneğini Antalya Film Festivali ile İstanbul’daki Beyoğlu Sokak
Çocukları Rehabilitasyon Merkezi oluşturmaktadır. Her iki örnekte de belediyeler STK’lar tarafından
uygulanan bu projelere kaynak sağlamıştır.139 Bununla birlikte Belediyeler Yasası’nın belediyelere
STK’lara yardım ve destek yükümlülüğü getiren ilgili maddesi, bu destekten yararlanacakları özel statüye sahip olanlarla sınırlamaktadır: Kamu yararına çalışan derneklerle vergi muafiyeti olan vakıflar.
Ayrıca Belediyeler Yasası’nın 75. maddesinde 2012 yılında yapılan bir değişiklik STK’larla belediyeler
arasındaki işbirliğine yeni engeller getirebilecektir. Önceki maddeyle yeni madde arasında aşağıda
bir karşılaştırma yapılmaktadır:
135
Sivil Toplum Kuruluşları ve Kamu Sektörü İlişkileri: Sorunlar ve Beklentiler, Danışma Toplantılarının Sonuçları
ve Değerlendirme Raporu, Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı (TÜSEV), Aralık 2013.
136
Ibid.
137
İlerleme Raporu, Bečići Konferansı’ndan Bu Yana, Şubat, 2011 – Batı Balkanlar ve Türkiye’de Yerel Yönetimlerle
STK’lar Arasında İşbirliği, TACSO, Ocak 2013.
138
Uzman Fikret Toksöz tarafından TACSO Türkiye için “Batı Balkanlar ve Türkiye’de Yerel Yönetimlerle STK’lar
Arasındaki İşbirliği” bölgesel raporunun güncellenmesi bağlamında hazırlanan yayınlanmamış değerlendirme”. Bulgular için bakınız: Bečići Konferansı’ndan Bu Yana, Şubat, 2011 – Batı Balkanlar ve Türkiye’de Yerel
Yönetimlerle STK’lar Arasında İşbirliği, TACSO, Ocak 2013.
139
Ibid.
42
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
Önceki Madde 75
Değişik Madde 75
Belediyeler, görev ve sorumluluk alanları içine giren konularda, yapılan anlaşmalar doğrultusunda ve Belediye
Meclisi kararıyla kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, kamu yararına çalışan dernekler, özürlü dernek
ve vakıfları, Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınmış
vakıflar ve 507 sayılı Esnaf ve Küçük Sanatkârlar Kanunu
kapsamına giren meslek odaları ile ortak hizmet projeleri
gerçekleştirebilir.
Belediyeler kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, kamu yararına çalışan dernekler, özürlü dernek ve
vakıfları, Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınmış
vakıflar ve 507 sayılı Esnaf ve Küçük Sanatkârlar Kanunu
kapsamına giren meslek odaları ile ortak hizmet projeleri gerçekleştirebilir. Diğer dernek ve vakıflarla gerçekleştirilecek hizmet projelerinde, bölgenin en yüksek
idari merciinden izin alınması gerekir.
Uzman görüşünü temel alan TÜSEV 2012 Sivil Toplum İzleme Raporu yeni maddenin ne desteklenecek hizmet etkinliklerinin türleri ve mahiyeti, ne de izin kriterleri açısından bir açıklık getirdiğini
belirtmektedir. Dolayısıyla bu değişiklik aslında merkezi hükümetin kendi takdir hakkı alanını genişletmekte, dolayısıyla örgütlenme özgürlüğünü daraltmaktadır.140
Son olarak STK’lar başarılı işbirliği örnekleri arasında, Yerel Eşitlik Eylem Planlarının (YEEP) uygulanmasındaki deneyimlerine işaret etmektedir. YEEP programı, toplumsal cinsiyet eşitliğini yerel politikalara
ve yönetişime dahil etmek için yerel yönetimler için mekanizmalar oluşturulmasını amaçlamaktadır.
Program; valilik, belediye, ilgili kamu kurumları, kadın hakları alanında çalışan STK’lar, üniversiteler ve
ilgili diğer STK’lardan oluşan eşgüdüm komitelerinin kurulmasını öngörmektedir. 2014 yılı itibarıyla
Türkiye’de 15 kent YEEP uygulamak üzere protokol imzalamıştır. Kadın hakları alanındaki STK’lar, YEEP
hazırlama süreçlerinin ve Yurttaş Meclisleri bünyesinde Kadın Konseyleri oluşturulmasının, kamu
mercileri ile kadın kuruluşları arasındaki işbirliğin ve diyalogun geliştirilmesi açısından işlevli olduğunu belirtmektedir.141
Aşağıdaki şekil, TACSO İhtiyaç Analizi kapsamında sorulara yanıt verenlerin yerel yönetimlerle STK’lar
arasındaki diyalog ve işbirliği yapı ve mekanizmalarına ilişkin değerlendirmelerini vermektedir:
Merkezi düzeydeki katılım mekanizmaları ile yerel düzeydeki katılım mekanizmaları arasında karşılaştırma açısından araştırma kapsamındaki yanıtlar incelendiğinde, STK’ların katılım mekanizmalarının
ve yapılarının yerel düzeyde daha az işlevsel olduğunu, ancak bu düzeyde daha fazla adım atıldığını
düşündükleri görülmektedir. Ne var ki, merkezi düzeydekilere göre yerel düzeydeki yapı ve mekanizmalardan yararlandığını söylenenlerin yüzdesi düşüktür.
1.5 Sivil Topluma ve Bölümlerine ilişkin Kamu Algısı ve Desteği
Türkiye’de halkın STK’lara güveni azdır. Sivil topluma ilgi duyan genç sayısındaki artışa karşın, gerek
yerel gerekse merkezi düzeyde gönüllülük kültürünün zayıf olması ve aktif gönüllü desteğinin olmayışı bir sorun olarak ortada durmaktadır. Türkiye’nin nüfusu dikkate alındığında, gönüllülerin ve
üyelerin yüzdesi (1.1.5’e bakınız) %15’in altındadır. Bu yüzde, Avrupa ülkeleri bir yana, örneğin Hindistan gibi başka ülkelerdeki yüzdelerden de düşüktür.142 DD tarafından 2013 yılında hazırlanan bir
raporda143 yer alan aşağıdaki tablo Türkiye’de sivil toplum üyeliğindeki durumu altı ülke ile karşılaştırmaktadır:
140
TÜSEV Sivil Toplum İzleme Raporu, 2012.
141
Sivil Toplum Kuruluşları ve Kamu Sektörü İlişkileri: Sorunlar ve Beklentiler, Danışma Toplantılarının Sonuçları
ve Değerlendirme Raporu, Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı (TÜSEV), Aralık 2013.
142
2009 yılında Hindistan’da 3.300.000’den fazla STK bulunduğu tahmin edilmektedir.
143
Uluslararası Sivil Toplum Raporu, Dernekler Dairesi, İçişleri Bakanlığı, Temmuz 2013.
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
Ülke
43
Dernek, Hayır Kurumu, STK Sayısı
Nüfus
STK başına kişi sayısı
Almanya (dernekler)
580.298
80.327.900
138
ABD (STK’lar)
1.580.436
312.638.863
198
Hırvatistan (STK’lar)
47.496
4.489.409
95
İngiltere (Hayır)
163.163
56.075.912
344
Kanada (STK’lar)
165.000
33.476.688
203
Macaristan (STK’lar)
70.000
9.976.062
143
Türkiye (dernekler)
96.459
75.627.384
784
Burada dikkat edilmesi gereken nokta, yukarıdaki tabloda geçen altı ülkede kaydın zorunlu tutulmamasıdır (Türkiye’den farklı olarak). Dolayısıyla devlet kayıtlı olmayan STK’ların sayısını bilmemektedir. Yukarıda sözü edilen altı ülkede sivil toplum etkinliklerine katılımın tabloda gösterilene göre
çok daha yüksek olduğu rahatlıkla ileri sürülebilir. Görülebileceği gibi, gerek STK sayısı gerekse STK
üyeliği henüz hem bu ülkelerin hem de raporda kapsanmayan diğer ülkelerin çok gerisindedir.
Türkiye’de halkın katılımının düşüklüğünü değerlendirip analiz eden az sayıda araştırma ve çalışma
bulunmaktadır. Bunlardan biri, TACSO 2011 İhtiyaç Analizi Raporunda atıfta bulunulan CSI araştırmasıdır: “CSI 2010 araştırmasına göre düşük üyelik, gönüllülük, siyasal faaliyet ve topluluk katılımı düzeyleri, Türkiye’de yurttaşların çoğunluğunun sivil toplum hareketinden ayrı kaldığını ortaya koymaktadır.
Sosyal ve siyasal kuruluşların aktif üyesi olan yurttaş oranı ilkinde %4,5, ikincisinde ise %5,3’tür. Gönüllülük
söz konusu olduğunda ise katılım düzeyi daha da düşmektedir: Yurttaşların yalnızca %2,5’I sosyal kuruluşlara gönüllülük temelinde katılmaktadır; siyasal çalışmalara gönüllü katılım ise %4,2 ile bunun biraz
üzerindedir.” (WVS, 1999 ve 2007).
Halkın katılımı ve sivil topluma destekle ilgili bu düzey düşüklüğünü belirleyen faktörlerin tamamının
analizi bu raporun kapsamı dışında kalır. Bununla birlikte, istişareler sırasında STK’lar tarafından dile
getirilen bir engeli belirtmekte yarar var. Bu raporlardan birine göre, “kamu kurumları ve hükümet temsilcileri STK’ların aleyhinde olacak şekilde konuşup hareket edebilmektedir ve bu da STK’ların inandırıcılığı
ve yapabilirliğine gölge düşürmektedir. Örneğin, hak temelli STK’lardan kimilerinin yöneticileri sürekli kovuşturmaya uğramaktadır ve başlarına böyle bir durum gelmesinden endişe edenler de örgütlenme haklarını kullanmakta daha isteksiz davranmaktadır. Yetkililerin LGBTT’leri ve engellileri hedef alan karalayıcı
sözleri de bu kesimlerin örgütlenmesi açısından caydırıcı olmaktadır.”144
2013 yılında “Sivil Toplum Kuruluşları Algısı Araştırması” adlı küçük ölçekli bir araştırma145 bir firma
tarafından 504 kişiyle çevrimiçi gerçekleştirilmiştir. Kasım 2013’te yayınlanan rapora göre araştırmaya
katılanların %75’i STK’ların çalışmalarını yetersiz bulurken, yalnızca %20’lik bir bölüm yeterli bulmaktadır. Araştırmadan elde edilen ilginç bir bulgu, araştırmaya katılanların, daha iyi hizmet için yapılması
gereken en önemli iyileştirmenin hukuksal düzenlemeler alanında olacağını düşünmeleridir.
144
Sivil Toplum Kuruluşları ve Kamu Sektörü İlişkileri: Sorunlar ve Beklentiler, Danışma Toplantılarının Sonuçları
ve Değerlendirme Raporu, Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı (TÜSEV), Aralık 2013.
145
http://cdn.dorinsight.com/dorinsight/newsletter004/STK_V4.pdf
44
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
Kaynak: DORInsight, Kasım 2013
STK’ların en büyük sorununu tanımlamaları istendiğinde yanıtlayıcıların %40’ı siyasetle ilişkiden söz
etmiştir. Aşağıdaki şekil soruya verilen yanıtların dağılımını göstermektedir:
Kaynak: DORInsight, Kasım 2013
Araştırma kapsamındaki sorulara yanıt verenlerin %89’u146 herhangi bir STK’ya üye olmadığını belirtirken, %86’sı da bir STK tercihinde bulunurken STK’ların yürüttükleri çalışmaları dikkate alacağını söylemiştir. Bu kişilerin STK’lara güveni ortalama düzeydedir ve yanıt verenlerin %59’u STK’lara
146
Ibid.
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
45
güvendiklerini söylemiştir. Bununla birlikte, STK’lara güven duymayan %41’lik önemli bir kesim de
vardır. Ayrıca %71’lik bir kesimin de STK’ları saydam bulmadığını eklemek gerekir.
STK’ların var olmasını önemli bulup bulmadıkları sorulduğunda katılanların çoğunluğu buna olumlu
yanıt vermiştir. Aşağıdaki şekil bu soruya verilen yanıtların dağılımını göstermektedir:
Kaynak: DORInsight, Kasım 2013
Halkın güveninin ve desteğinin az olmasına karşın, Mayıs-Haziran 2013 Gezi Parkı olayları birçok kuruluş tarafından Türkiye’de aktif yurttaşlığın gelişmekte olduğunun bir işareti olarak kabul edilmiştir.
Örneğin AB Türkiye İlerleme Raporu 2013’te şöyle denilmektedir: “Türkiye’de büyüyen ve aktif bir sivil
toplum vardır. Mayıs-Haziran aylarında İstanbul’daki Gezi Parkı gösterileri ve Türkiye’nin diğer yerlerinde bununla ilişkili olarak gerçekleşen eylemler canlı ve aktif bir yurttaşlık anlayışının ortaya çıktığını göstermektedir”. İçişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan Gezi raporunda da “Herhangi bir protesto
gösterisinin gerçekleşmediği Bingöl ve Bayburt dışında Türkiye’nin 79 ilinde 2,5 milyon kişinin gösterilere
katıldığı” 147 belirtilmektedir. KONDA’nın “Gezi Parkı araştırması: Kimler, neden oradaydılar ve ne istiyorlardı?” adlı çalışmasına148 göre katılımcıların %55,6’sı Gezi’nin katıldıkları ilk protesto eylemi olduğunu belirtmiştir. Bununla birlikte, protesto gösterilerine katılım düzeyinin artmasının STK etkinliğini
de artıracağını ileri sürmek için henüz erkendir. KONDA araştırmasına göre “ankete katılanların %79’u
herhangi bir siyasal partiye ya da STK’ya (girişim, dernek, vakıf ya da platform) üye olmadıklarını” belirtmiştir. Gezi deneyimi ve burada sözü edilen türde araştırmaların sonuçları, örgütlenme biçimleri, aktif
katılım, mevcut STK yapılarının ve dışa uzanma yöntemlerinin etkisizliği gibi konularda sürecek tartışmaların önünü açmıştır.
1.6 Sivil Toplum ve Medya
Türkiye’de medyanın genel olarak ele alındığında, sivil toplum dostu olmadığı rahatlıkla söylenebilir.
TÜSEV 2012 Sivil Toplum İzleme Raporu’na göre “yazılı medyada STK’lar çoğu kez haber (%46) ve kısa
haber (%26) olarak yer almaktadır. Buna karşılık köşe yazılarında yer alma yüzdesi %22’dir. Haber yorum-
147
http://www.radikal.com.tr/turkiye/gezi_eylemlerinin_bilancosu_aciklandi-1138770
148
Araştırma Gezi Parkı’ndan 4.441 kişiyle 6-7 Haziran 2013 tarihinde gerçekleştirilmiştir. http://t24.com.tr/files/GeziPark%C4%B1Final.pdf
46
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
ları ve başyazılar söz konusu olduğunda ise STK’lardan söz edilme oranı %3’e düşmektedir”.149 Raporun
ilgili bölümünde yer alan diğer kimi ilginç bulgular şöyledir:
•
Medya’da STK’larla ilgili haber ve yorumların %83’ü ülke ölçeğinde çalışan STK’ları konu almaktadır. Bölge ölçeğinde çalışan STK’ların toplam STK haberleri içindeki payı %4,6 iken yerel düzeydeki STK’ların payı ancak %3,9’dur. Bu pay, uluslararası STK’lar ve faaliyetleri söz konusu olduğunda
ise %8,3’tür.
• Ana akım basılı medyada yer bulma açısından en önde gelen üç STK tipi şunlardır: (1) savunuculuk çalışmaları yapan STK’lar, (2) sosyal yardım programları uygulayan şirketler ve aile vakıfları ve
(3) mesleki/profesyonel kuruluşlar.
•
Çevre, insan hakları, kadın ve çocuk hakları gibi yaşamsal önem taşıyan kimi STK etkinlikleri Türkiye’deki ana akım basılı medyada pek az yer bulabilmektedir. Aynı durum, yardım, yoksulluk, göç/
mültecilik ve gönüllülük gibi alanlarda çalışan STK’lar için de geçerlidir.
STK’ların medya tarafından kapsanmasında kritik eşiğe ulaşma açısından önemli bir güçlük, Türk
medyasının aşırı kutuplaşmış durumudur. Bu, son on yıldır sürüp giden bir sorundur ve gerek kutuplaşma gerekse medya yoğunluğu 2013’te daha da artmıştır. Bu aşırı kutuplaşma STK’ların medyada
yer bulmalarını daha da güçleştirmektedir.
Gazi Parkı olaylarıyla birlikte Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK) radyo ve TV kanallarına yönelik müdahaleleri artmıştır. AK 2013 Türkiye İlerleme Raporu şu gerçeğe değinmektedir: “Haziran’da
RTÜK, Gezi Parkı gösterilerini canlı olarak veren bir dizi televizyon kanalına objektif yayıncılık ilkesini ihlal
ettikleri gerekçesiyle uyarıda bulunmuş, şiddeti tahrik ettikleri için para cezası kesmiştir. İlgili tüm kanallar
bunun üzerine mahkemeye başvurmuşlardır ve davalar sürmektedir.”150 Ana akım yayıncılığın yanı sıra
internet de baskı altındadır. Alternatif Bilişim Derneği’nin “Türkiye’de İnternet’in Durumu 2013” raporuna göre “Nisan 2013’ten bu yana geçen altı ayda yaklaşık 5000 alan adına erişim 5651 sayılı Yasa’ya
dayanılarak engellenmiştir”.151
Son olarak, çeşitli kuruluşların raporlarına göre152, farklı medya kanallarında görev yapan gazeteciler,
haberciler, ana haber sunucuları, prodüktörler ve diğer çalışanlar siyasal baskılar sonucunda ya işlerinden çıkartılmışlar ya da ayrılmak zorunda kalmışlardır. Bu kişilerden bir kısmı diğer medya kuruluşlarında yeni iş bulurken, diğerleri internet aracılığıyla (örneğin bloglar, internet gazeteciliği siteleri,
sosyal medya) çalışmalarını sürdürmüşlerdir.
Tüm bu güçlüklere karşın medya cephesinde iki önemli gelişme görülmektedir. Bunlardan biri, sosyal medyanın, yalnızca sosyalleşme açısından değil, haber ve bilgi paylaşımı, bildirimler alanındaki rolünün de artmasıdır. “Ana akım medyada görünürlük açısından güçlüklerle karşılaşan kuruluşlar
için sosyal medya, kamuoyunu şekillendirmede ve hedef kesimlere hitap etmede son derece önemli bir
alternatif haline gelmiştir”.153 Türkiye’de Facebook ve Twitter kullanıcılarının sayısının giderek arttığı
belirtilmektedir ve buna göre bu sayı daha şimdiden kimi Avrupa ülkelerindeki sayıyı aşmış durum-
149
TÜSEV Sivil Toplum İzleme Raporu, 2012.
150
AK Türkiye İlerleme Raporu, 2013.
151
http://www.alternatifbilisim.org/wiki/T%C3%BCrkiye’de_%C4%B0nternet’in_2013_Durumu
152
http://bianet.org/bianet/ifade-ozgurlugu/152740-yeni-duzenlemeler-surekli-mucadele; http://www.bianet.org/bianet/medya/148636-gezi-direnisinde-59-gazeteci-isten-cikarildi-istifaya-zorlandi; http://www.
tgc.org.tr/duyuru.asp?did=600; http://www.tgc.org.tr/duyuru.asp?did=589; http://www.samanyoluhaber.
com/medya/Isten-cikarilan-gazeteciler-dernek-kurdu/1040197/;
http://avrupasurgunleri.com/medyada-gezi-parki-direnisi-sonrasi-isten-atilanlar-listesi/
153
TÜSEV Sivil Toplum İzleme Raporu, 2012.
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
47
dadır.154 Dolayısıyla STK’ların iletişimden sorumlu çalışanları sosyal medyaya daha fazla yoğunlaştıkça
STK’ların Facebook ve Twitter’deki hesapları ve sayfaları da artmaktadır. Özellikle Gezi eylemlerinden
sonra hem internet haberlerinin ve yurttaşların habercilik girişimlerinin hem de bunları izleyenlerin
sayısı artış göstermiştir. Ne var ki, özellikle Gezi eylemleriyle birlikte sosyal medyanın gücü artarken,
yetkililerin bu duruma yönelik eleştirileri ve denetleme girişimleri de artmıştır. Bu durum AK Türkiye
İlerleme Raporu’nda da tespit edilmektedir: “Üst düzey yetkililer, çeşitli vesilelerle sosyal medyayı topluma yönelik bir tehdit olarak eleştirmiştir. Kimi yurttaşlar, Gezi Parkı gösterilerine ilişkin Twitter mesajları
nedeniyle gözaltına alınmış, ancak daha sonra serbest bırakılmıştır”.155 İlgili yasal düzenlemede156 Şubat
2014’te yapılan bir değişiklik, pek çok STK, aktivist ve akademisyen tarafından interneti daha fazla
denetim altına alıp sansürlemeye yönelik bir girişim olarak değerlendirilmektedir.
TACSO tarafından yayınlanan bir raporda yer verilen görece olumlu bir başka gelişme ise “yerel medyanın STK’ların yerel yetkililerle işbirliği ile ilgili konulara yer verme kapasitesindeki ve istekliliğindeki artışı
gösteren kanıtlardır”.157 Gerçekten de bu rapora göre, STK’lar kendi savunuculuk çalışmalarında yerel
medyayı kullanmakta, karar verme süreçlerine yurttaş katılımını kolaylaştırıcı mekanizmaların tanıtımını bu kanalla yapmaktadır.
TACSO İhtiyaç Analizi Araştırması’na katılanlar, görünürlüğün artırılması açısından güçlendirilmesi gereken beceriler olarak şunlara işaret etmiştir:
154
http://techcrunch.com/2013/12/29/facebook-international-user-growth/ & http://blog.monitera.com/search/label/Twitter%20T%C3%BCrkiye%20Profili
155
AK Türkiye İlerleme Raporu, 2013.
156
Yasa için, http://www.tbmm.gov.tr/kanunlar/k6518.html ve kimi eleştiriler için, http://www.gazetecilercemiyeti.org.tr/page.php?news=331, http://www.radikal.com.tr/turkiye/sinir_tanimayan_gazetecilerden_internet_yasasi_tepkisi-1174495, http://t24.com.tr/yazi/internette-sansurun-daralan-kiskaci/8257
157
İlerleme Raporu, Bečići Konferansı’ndan Bu Yana, Şubat, 2011 – Batı Balkanlar ve Türkiye’de Yerel Yönetimlerle
STK’lar Arasında İşbirliği, TACSO, Ocak 2013.
48
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
2. STK’LARIN ÖRGÜTSEL KAPASİTESİ
2.1 Türkiye’de Sivil Toplum Camiasına Genel Bakış
2.1.1 Örgüt Çeşitleri, Büyüklükleri ve Sahadaki Varlıkları & Faaliyet Türleri (örneğin hizmet sunumu, savunuculuk, kendi sorunlarını çözme vb.) ve Faaliyet Sektörü
Raporun 1.1 bölümünde söz edildiği gibi, ‘sivil toplum’ ve ‘sivil toplum kuruluşu’ tanımları henüz ilgili
yasal düzenlemelerde ve politika belgelerinde yer almamaktadır.158 Türkiye’de STK’lar için tanımlanan
tek hukuksal statü dernek ya da vakıftır. Oysa örneğin girişim, platform vb. gibi diğer bir araya geliş
biçimleri sivil alanda önemli özneler olarak varlıklarını sürdürmektedir. Giderek artan önemlerine karşın bu bir araya geliş modelleri ayrı birer tüzel kişilik olarak tanınmadığından, bunların niceliğine ve
kapasitesine ilişkin herhangi bir veri bulmak mümkün değildir.
Vakıflar ve dernekler farklı mevzuatlara tabidir ve farklı kamu kurumları tarafından düzenlenmektedir. İdari görevleri ve rehberlik rolleriyle birlikte Dernekler Dairesi ve Vakıflar Genel Müdürlüğü STK
verilerinin toplanmasından ve istatistiklerin tutulmasından sorumlu iki yetkili mercidir. Dernekler ve
vakıflarla ilgili genel istatistiklerin açık paylaşımı yönünde son zamanlarda görülen kimi girişimlere
karşın, STK istatistikleri henüz Türkiye İstatistik Kurumu tarafından yürütülen resmi istatistik programına dahil edilmemiştir. Dernekler ve vakıflar Dernekler Dairesi ve Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne
yaptıkları yıllık bildirimlerde yasa gereği güncel bilgiler verme yükümlülüğü altındadır. Ne var ki, bu
yetkili mercilerin açıkladıkları bilgi ve istatistikler nicel ve nitel anlamda yetersizdir.
Dernekler Dairesi Başkanlığı tarafından sağlanan verilere göre Ocak 2014 itibarıyla Türkiye’de yaklaşık
98.990 faal dernek vardır159 ve Vakıflar Genel Müdürlüğü de vakıf sayısını 4.766 olarak açıklamıştır.160
2.1.1.1 Türkiye’deki Derneklerin ve Yeni Kurulan Vakıfların Coğrafi Dağılımı
Eşitsiz dağılıma karşın sivil toplum kuruluşları Türkiye’nin tüm illerinde faaldir. Bu kuruluşlar dikkat çekici biçimde kentsel alanlara yoğunlaşmış durumdadır. Dernekler Dairesi verilerine göre derneklerin
%34,9’u Marmara bölgesindedir. Orta Anadolu (%18,6) ve Ege (%14) bölgeleri dernek sayısının yüksek
olduğu yerler arasındadır.161 Dernek sayısının en fazla olduğu yerler İstanbul (19.771), Ankara (9.475)
ve İzmir’dir (5.521).162 Vakıflar da derneklere benzer bir dağılım sergilemektedir. VGM verilerine göre
vakıfların %38’i Marmara bölgesinde (1.808 vakıf), %26’sı Orta Anadolu’da (1.245 vakıf) ve %10’u da
Ege bölgesindedir (485 vakıf).163
Derneklerin ve yeni vakıfların coğrafi dağılımı doğu, kuzeydoğu ve güney Anadolu bölgelerindeki
STK’ların sayısının görece az olduğunu göstermektedir. Yoğunlaşmadaki farklılaşmalar, katılım düzeyi, finansal kaynakların bulunabilirliği ve insan kaynakları eksikliği gibi farklı nedenlere bağlanabilir.
158
TÜSEV Sivil Toplum İzleme Raporu, 2012.
159
http://www.dernekler.gov.tr/.Ocak 24,2014.
160
Cumhuriyet dönemiyle birlikte yeni vakıflar kurulmuştur. Osmanlı döneminde ise 279 eski vakıf, 166 dinsel-azınlık vakfı ve bir zanaatkar vakfı bulunmaktaydı.
161
Dernekler Dairesi Başkanlığı Ocak 26 2014. http://www.dernekler.gov.tr/tr/AnasayfaLinkler/dernekler-grafik-tablo.aspx
162
Dernekler Deiresi Başkanlığı, Ocak 26 2014. http://www.dernekler.gov.tr/IllereGoreIstatistik.aspx
163
Vakıflar Genel Müdürlüğü. Ocak, 26 2014. http://www.vgm.gov.tr/db/dosyalar/webicerik265.pdf
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
49
Kaynak: DD, Eylül 2013
Kaynak: VGM, 2013
2.1.1.2 Faaliyet Türleri
STK’ların faaliyetleri değişkenlik göstermektedir. Dernekler Dairesi tarafından sağlanan verilere göre,
Türkiye’deki derneklerin %17,4’ü sporla ilgili, %17,1’i de dinsel hizmetler vermektedir. Derneklerin
%16,3’ü sosyal dayanışma derneği, %12,4’ü hemşerilik ve sosyal dernek niteliğinde iken, %11,7’lik
bir oran da kalkınma konularıyla ilgilenmektedir. Kültür, konut ve sağlık alanındaki derneklerin payı
%11,6, mesleki dayanışma derneklerinin payı da %10,1’dir. Bu verilere göre Türkiye’deki derneklerin
%65’ten fazlası dayanışma, sosyal hizmetler ve hizmet sunum alanlarında faaliyet göstermektedir.
Haklar temelinde faaliyet gösteren dernek sayısı görece azdır.164
Vakıflar da faaliyet türleri açısından benzer bir örüntü sergilemektedir. Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün
2012 verilerine göre, Vakıflarca bildirilen 13 binden fazla etkinlik (%42) sosyal yardımlar ve kalkınma
gibi alanlardadır. Eğitim ve kültür alanlarında gerçekleştirildiği belirtilen faaliyetler de önemli bir yer
tutmaktadır (%42). Buna karşılık haklarla ilgili alanlar ve çevre konularında gerçekleşen etkinliklerin
toplam içindeki payı yalnızca %5’tir (VGM, 2012).165
Belirli çalışma alanlarına yoğunlaşmaya ek olarak, STK’ların yürüttükleri faaliyet türleri de STK’ların sosyal alanlara aşırı yoğunlaştıklarını göstermektedir. En başta gelen üç STK faaliyeti sosyal amaçlı toplantı düzenlenmesi (%66,1), akşam yemeği düzenlenmesi (%63,1) ve ünlülerle buluşmadır (%50,1).166
164
http://www.dernekler.gov.tr/tr/AnasayfaLinkler/dernekler-grafik-tablo.aspx
165
http://www.vgm.gov.tr/db/dosyalar/webicerik199.pdf
166
Türkiye’de Gönüllü Kuruluşlarda Sivil Toplum Kültürü, Nisan 2010, YADA,
50
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
Belirli çalışma alanlarına yoğunlaşmaya ek olarak, STK’ların yürüttükleri faaliyet türleri de STK’ların sosyal alanlara aşırı yoğunlaştıklarını göstermektedir. En başta gelen üç STK faaliyeti sosyal amaçlı toplantı düzenlenmesi (%66,1), akşam yemeği düzenlenmesi (%63,1) ve ünlülerle buluşmadır (%50,1).167
2.1.1.3 Hedef Gruplar
DD 2013 verilerinden derlenen aşağıdaki şekilde gösterildiği gibi, Türkiye’deki derneklerin %50’sinden fazlası hedef grup olarak tüm insanlığı görmektedir.168 Bu verilerin dernekler tarafından sağlanan
ve zorunlu tutulan yıllık bildirimlerden derlendiği dikkate alındığında, STK’ların –özellikle hizmet sunan ve dayanışma amaçlı derneklerin- belirli bir hedef grup tanımlamada stratejik yaklaşıma sahip
olmadıkları söylenebilir.
Kaynak: DD, 2013
Kaynak: VGM, 2012 (*Tek bir vakfın birden fazla hedef grubu olabilir)
http://www.yasamadair.org/Adminjkl/1.pdf
167
Türkiye’de Gönüllü Kuruluşlarda Sivil Toplum Kültürü, Nisan 2010, YADA,
http://www.yasamadair.org/Adminjkl/1.pdf
168
http://www.dernekler.gov.tr/tr/AnasayfaLinkler/dernekler-grafik-tablo.aspx
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
51
TACSO İhtiyaç Analizi Araştırması’nın sonuçları STK’ların hedef grupları açısından daha çeşitli bir tablo
sunmaktadır. Araştırmaya yanıt veren 102 STK’dan 89’u hedefleri arasında kadınlar, mülteciler, çocuklar vb. gibi farklı grupların olduğunu belirtmiştir.
(*Tek bir yanıtlayıcının birden fazla hedef grubu olabilir)
98 yanıtlayıcıdan gelen verilere göre katılan STK’ların %48’i gençleri kendi faaliyet alanları içinde sayarken, %40 da eğitim ve öğretime odaklanmaktadır. İnsani yardımlar ve sivil koruma (%34,7) ve sanat ve kültür çalışmaları (%31,6) da katılımcı STK’ların yaygın faaliyet gösterdikleri alanlar arasındadır.
Aşağıdaki şekilde de gösterildiği gibi, eğitim, dayanışma ve yardımlaşma ve savunuculuk, TACSO İhtiyaç Analizi Araştırması kapsamındaki 89 kuruluş tarafından en önde gelen üç işlev olarak belirtilmiştir.
52
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
53
2.2 İnsan Kaynakları ve Teknik Beceriler
2.2.1 İnsan Kaynakları
Türkiye’deki sivil topluma ilişkin kimi bulgular: Dönemeç Noktasında Raporu169 Türkiye’deki STK’ların
insan kaynakları konusunda şunları saptamaktadır:
•
STK’ların %57’si ücretli personel çalıştırmamaktadır; çok sayıda kuruluşta ise insan kaynakları 6-20
gönüllüyle sınırlıdır.
•
STK’ların çoğunluğu insan kaynakları açısından kendi durumundan memnun değildir: Gönüllüleri olan kuruluşların %71’i, ücretli personel çalıştıranların da %85’i hedeflerine ulaşma açısından
insan kaynaklarının yetersiz kaldığını belirtmektedir.
•
Ücretli personelin konumuna gelince, bunların %60’ı idari ve mali işlerle ilgilenmekteyken, %15’i
uzman durumundadır ve yalnızca %8,5’lik bir kesim profesyonel yönetici konumundadır. Ayrıca
vakıflar arasında ücretli personel çalıştıranların oranı yüksekken (%71,2), derneklerde bu oran çok
daha düşük kalmaktadır (%27,2).
Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün Kasım 2013 verilerine göre 4.679 vakıftan yalnızca 1.831’i (%39,1) ücretli
personel çalıştırmaktadır ve bu kuruluşlar için çalışan toplam kişi sayısı 16.008’dir. Yukarıda 1.1.5 bölümünde değinildiği gibi 4.679 vakıftan yalnızca 645’i (%13,7) gönüllülerle çalıştığını belirtmiştir. Toplam gönüllü sayısı ise 1.007.560’tır. Dernekler Dairesi çalışan ve gönüllü sayısı hakkında
veri yayınlamamaktadır.
TACSO İhtiyaç Analizi Araştırması (2013) sonuçları şunlara işaret etmektedir:
•
90 STK’nın 2’den az ücretli personeli vardır.
•
20 STK 50’den fazla gönüllüyle çalışmaktadır.
•
32 STK kuruluş bütçesinin %70’inin insan kaynaklarına harcandığını belirtmiştir.
•
64 STK’dan 40’ı yetkin kişileri kendilerine çekip istihdam etmeye yönelik stratejik planları olduğunu belirtmiştir.
169
http://www.tusev.org.tr/usrfiles/files/step_eng_web.pdf
54
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
2.2.2 Teknolojik Beceriler
Türkiye’de Sivil Toplum: Dönemeç Noktasında raporuna göre STK’ların çoğu telefon, bilgisayar ve
internet gibi teknolojik kaynaklardan düzenli olarak yararlanabilmektedir. STK ofislerine daha ayrıntılı
bir bakış, STK’ların çoğunun masa başı bilgisayar, DSL internet bağlantısı, televizyon ve telefona sahip
olduklarını göstermektedir.170
Derneklerde bilgisayar sahipliğinin bölgesel dağılımı, derneklerin genel coğrafi dağılımı ile benzerlik göstermektedir. DD 2013 istatistiklerine göre Marmara, İç Anadolu ve Ege bölgelerindeki dernekler bilgisayara sahip olma bakımından en önde gelmektedir. Buna karşılık, Doğu ve Güneydoğu
Anadolu’da derneklerin yalnızca %3-4’ünde bilgisayar bulunmaktadır.
Eylül 2013’e ait DD istatistiklerine göre Türkiye’de 56.456 dernek, 1.1.1.’de belirtildiği gibi kamu kurumlarıyla olan idari işlemlerinde e-dernek (DERBIS) kullanmaktadır. 2006 yılında bu sistemin kullanıcı
sayısının 3.866 olduğu düşünülürse bu çok büyük bir artıştır. Bununla birlikte dikkat edilmesi gereken
önemli husus, bilgisayarı olmayan çok sayıda derneğin, çevrimiçi başvurular ve diğer idari işler için
internet kafe gibi yerleri kullanmalarıdır.
170
http://www.tusev.org.tr/usrfiles/files/step_eng_web.pdf
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
55
Aşağıdaki şekil, İhtiyaç Analizi Araştırması (2013) kapsamında yer alan STK’ların teknolojik araçlar dahil olmak üzere altyapıya sahiplik oranlarını vermektedir:
2.2.3 Yönetişim
Türkiye’de Sivil Toplum: Dönemeç Noktasında Raporu171 bir gerçeğin altını çizmektedir: Kurumsallaşma ihtiyacı giderek artmaktadır ve iç yönetişim süreçlerini başlatma açısından bilgi ve deneyim eksikliği görülmektedir. Aynı rapor STK’ların iç yönetişim tarzını ve yukarıdan aşağıya karar alma süreçlerini
başlıca sorun alanları olarak görmektedir.
STK’ların çoğunluğu gündelik olarak yönetilmektedir. Temel kararlar (tipik olarak rutin işlemlerle ve
proje etkinlikleriyle sınırlı kalan kararlar) yönetim kurullarınca kısa vadeli alınmaktadır. Mevcut hukuksal ortam STK’larda paylaşımlı karar süreçlerini engellemektedir. Örnek olarak, Van Valiliği Kasım
2013’te yeni kurulan Gençlik ve Ekoloji Derneği’ne (EKOGENÇ) karşı dava açmıştır. “Van Valiliği İl Dernekler Müdürlüğü’ne’na göre derneğin tüzüğünde yer alan şu ifade kabul edilemez içeriktedir: ‘Derneğin tüm üyeleri derneğin aldığı kararlardan sorumludur. Herhangi bir üye alınan kararların değiştirilmesi
için aktif faaliyette bulunabilir; üyeler karar toplantılarına katılıp karar alabilir.’ Van İl Dernekler Müdürlüğü tüzükteki bu ifade değiştirilmediği takdirde derneğin feshi için dava açılacağını belirtmiştir.”172
Birçok STK temsilcisi yönetim organlarının – Yönetim Kurulları, Genel Kurul- işlevlerini gerektiği gibi
yerine getiremediğini ve/ya da yönetimin stratejik liderliği anlamında pek az katkı sağladığını ileri
sürmektedir. Yukarıda değinildiği gibi, pratikte çok sayıda STK “tek kişilik örgüt” gibi faaliyet göstermektedir. Başka bir deyişle, her tür liderlik, yönetim ve idare işlevleri tek kişide toplanmıştır. İhtiyaç
Analizi (İA) Araştırması sonuçları ise biraz daha farklı bir tabloya işaret etmektedir. Araştırma kapmasındaki 62 yanıtlayıcıdan %45’ine göre yönetici ve onun altında çalışanlar bir karara varmak için
birlikte hareket etmektedir ve ast durumunda olanlar belirli bir karar için gerekli uzmanlığa ve bilgi
erişimine sahiptir. Yanıtlayıcıların %42’si ise kararların yönetici ile onun yardımcıları arasında eşgüdümle alındığını, ancak bu konuda son sözün yöneticiye ait olduğunu belirtmektedir.
TACSO STK’larda Kalite Güvence Sistemleri ve İyi Yönetişim Araştırması 110 STK’yı kapsamıştır.173 Bu
STK’lar aşağıda belirtilen kesimlere karşı hesap verebilir olmaları gerektiğini belirtmiştir: (1) çalışanlar
ve gönüllüler, (2) üyeler, (3) hedef gruplar, (4) toplum, (5) donörler ve fon sağlayanlar ve (6) hükümet
kurumları. Ancak aynı kuruluşlar, Türkiye’de özyönetim mekanizmalarına sektörel bir yaklaşım benimsenmesi açısından başlıca engeller olarak elverişli ortamların bulunmayışının yanı sıra finansal
kaynak, insan kaynakları ve bilgi yetersizliklerine işaret etmişlerdir.
171
http://www.tusev.org.tr/usrfiles/files/step_eng_web.pdf
172
http://lgbtinewsturkey.com/2013/12/16/homophobic-decision-from-van-governorate/#more-787
173
TACSO STK’larda Kaliteli Güvence Sistemleri ve İyi Yönetişim Raporu, TACSO 2013, erişim http://www.tacso.
org/doc/QAS_TR_report.pdf
56
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
2.3 STK’ların İzleme ve Değerlendirme (İ/D) Kapasiteleri
STK’ların izleme ve değerlendirme kapasitesine ilişkin genel veriler bulunmamaktadır. Bununla birlikte, Türkiye’deki STK’ların İ/D etkinliklerini kurumsal temelden çok, proje bazında gerçekleştirdiklerini söylemek mümkündür. Kuruluş içi izleme ve değerlendirme uygulamaları sorulduğunda, İhtiyaç
Analizi Araştırması kapsamındaki STK’ların 37’si izleme ve değerlendirme çalışmalarını proje bazında
gerçekleştirdiklerini belirtmiştir. 24 STK kurumsal performans alanında da izleme ve değerlendirme
yaptıklarını söylemiştir. Görüldüğü kadarıyla STK’lar İ/D çalışmalarını fon sağlama çabalarının bir parçası olarak, özellikle donör kuruluşlar kaynak sağladıkları proje için ara dönem/nihai rapor istediklerinde yaşama geçirmektedir.
Sınırlı sayıda kuruluş İ/D çalışmalarını yaşama geçirecek, bağımsız uzman istihdam edecek finansal ve
örgütsel kapasiteye sahiptir. Bu açıdan bakıldığında, belirli bir projenin ya da organizasyonun sosyal,
ekonomik ve çevresel etkilerini değerlendiren sosyal etki analizi gibi yöntemler kullanan STK’lara pek
az örnek verilebilir.
2.4 Türkiye’deki STK’ların Stratejik ve Analitik Kapasitesi
SWOT analizi, ihtiyaçların tanımlanması ve geleceğe yönelik hedeflerin belirlenmesinde bir araç olarak stratejik planlamaya başvuran STK’ların sayısı artmaktadır. Bununla birlikte, finansal yetersizlikler
ve insan kaynaklarının olmayışı nedeniyle, Türkiye’deki STK’ların stratejik planlama kapasitesi hala
yetersizdir.174
TACSO’nun daha önceki İhtiyaç Analizi çalışmalarında da işaret edildiği gibi, analiz kapasitesinin düşüklüğü STK’ların başlıca zaaflarından biri olarak varlığını sürdürmektedir. Analiz kapasitesine ilişkin
güncel bilgiler bulunmadığından, bu konuda genel bilgi vermek ve TACSO İhtiyaç Analizi Raporunda
yer alan daha önceki bulgularla bir karşılaştırma yapmak mümkün değildir.
İhtiyaç Analizi Araştırmasına katılan STK’ların %55’i savunuculuk politikalarını geliştirip uygularken
araştırmalar ve analizlerden yararlandıklarını belirtmiştir. STK’ların kendi analiz çalışmalarını artırma
konusuna öncelik tanımadıklarını ve bu alana yoğunlaşmadıklarını söylemek mümkündür. İhtiyaç
Analizi araştırmasına katılan STK’ların yalnızca %9’u araştırma çalışmaları yaptıklarını belirtmiştir. Bu
kuruluşların da yalnızca %8’i araştırma çalışmalarının sonuçlarını yayınlamaktadır.
174
TÜSEV Sivil Toplum İzleme Raporu, 2012.
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
57
Haklar alanında çalışan kuruluşların izleme projeleri ve raporları 2000’li yıllarda ivme kazanmıştır. Bugün haklar alanında çalışan pek çok kuruluş yıllık düzenli izleme raporları hazırlamaktadır. Pek çok örnekte STK’lar bu izleme raporlarını kaynak olarak kullanmakta, raporlardaki bulgulardan savunuculuk
ve lobi çalışmalarında yararlanmaktadır.175
2.5 Diğer Aktörlerle İlişkiler –Ağ Oluşturma ve Ortaklıklar
STGM’nin 2005-2010 Etki Değerlendirme Raporu’na göre, kişilerin “birinci derecede akrabaları”, yakın
dostları ve ilişkileri, başlangıç döneminde STK’ların çalışmalarında önemli bir role sahip olabilir, çünkü
STK’lar doğası gereği, ortak sorunlar ve amaçlar çevresinde bir araya gelen gönüllü kişilerin etkinliklerine dayanır. Bununla birlikte, Türkiye’deki STK’ların bir eksikliği, bu durumun daha sonraki evrelere
de uzanarak STK’ların “kurumsallaşmasını” geciktirmesidir. STK’lar arasındaki etkileşim, kuruluşların
içindeki kişilerin birinci derecede yakınlıklarına tabi olduğundan, bu etkileşim yeni ortaya çıkan ve
ivedi sorunlar kaynaklı belirli ihtiyaçlara dayanmaktadır. Aynı rapora göre, pek çok örnekte bu durum
STK’lar arasında bir işbirliği kültürünün oluşmasını engellemiştir ve bu da yerel, ulusal ve uluslararası
düzeylerdeki ağların ya da şemsiye örgütlenmelerin sayıca azlığında kendini göstermektedir.176 Aynı
durum bir başka raporda şu sözlerle değerlendirilmektedir: “STK’ların büyük bölümü son aylar içinde
en fazla beş başka kuruluşla temas halinde olmuştur. Başka bir deyişle bu sektörde geniş ağlar ve çok taraflı ortaklıklar pek yaygın değildir.” 177
Odak grup toplantılarına ve derinlemesine görüşmelere katılan STK temsilcileri, STK’ların ağ oluşturma ve ortaklıkların önemini daha iyi kavradıklarını ve birlikte çalışma becerilerinin de hızla geliştiğini
belirtmektedir. Girişimlerin ve platformların sayısındaki ve görünürlüğündeki artış bu gelişme eğiliminin göstergesi olarak alınabilir.
Ortak çalışmaların sayısında bir artış olmakla birlikte, bu İhtiyaç Analizi çalışması çerçevesinde ağlar,
girişimler ve platformlarla gerçekleştirilen odak grup toplantılarına katılanlar, sivil toplumdaki diğer
aktörlerle ilişkilerinin zayıf kaldığını, pek çok durumda bilgi eksikliği nedeniyle erişim sağlanamadığını
belirtmişlerdir. Ağların ve platformların diğer sivil toplum aktörleriyle karşılıklı bağlantılarını özendirmek ve desteklemek önem taşırken, platformların/girişimlerin tüzel kişilik kazanmalarını sağlayacak
mevzuatın olmayışı bu çevrelerin kurumsallaşma ve kaynak yaratma çabalarını sınırlandırmaktadır.
Odak grup toplantılarına katılanlar, finansal ve insan kaynaklarında çekilen sıkıntının, ağların ve platformların daha geniş bir STK grubuyla iletişime geçmesini ve ortaklık kurmasını engellediğini belirtmişlerdir (Odak grup toplantısı raporu için bakınız Ek II).
İhtiyaç Analizi araştırması kapsamındaki 32 katılımcıdan %59,4’ü uluslararası ağlarda yer aldıklarını
belirtmiştir. Bölgesel ağlara üye olanların oranı %65,6’dır. STK’ların %78,1’i ulusal ağlara üye olduklarını belirtirken yerel ağlarda yer alanların oranı %53,1’dir.
Uluslararası kuruluşlarla ağ oluşturulması ve ortaklıklar kurulması da Türkiye’deki STK’lar açısından
önemli fırsatlar sağlamaktadır. Uluslararası düzeydeki STK etkinlikleri çoğunlukla toplantılara, konferanslara ve ağlara katılım, çalışma gezileri düzenlenmesi, ortak projelerin yaşama geçirilmesi ve
uluslararası toplantılara ev sahipliği gibi alanlarda yoğunlaşmaktadır.178 Ancak STK’ların uluslararası
iletişimi ve ortak çalışması, bu kuruluşların finansal ve insan kaynakları kapasitesine bağlı olmak üzere
bölgeden bölgeye değişmektedir.
175
STK’ların izleme projeleri ve raporları konusunda daha ayrıntılı bilgi için bakınız, http://www.tusev.org.tr/
usrfiles/files/SivilIzlemeENG_15_08_13.pdf
176
http://panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/s/t/stgm.etki.degerlendirme.2005-2010.pdf
177
http://www.tusev.org.tr/usrfiles/files/step_eng_web.pdf
178
Ibid.
58
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
2.6 Maddi ve Finansal İstikrar ve Dayanıklılık/Örgütsel Sürdürülebilirlik
İhtiyaç Analizi Araştırması kapsamında yer alan 101 STK’dan %61,1’i uluslararası planda fon sağlama
kapasitelerinin, kurumsal stratejik planlarında tanımladıkları ihtiyaçlara göre sınırlı kaldığını belirtmiştir. Kurumsal kapasite inşa ihtiyaçları sorulduğunda STK’ların %56,9’u fon yaratma kapasitesinde artış
ihtiyacından söz etmiştir.
Kuruluşun bir önceki yılda gelir kaynaklarının neler olduğu sorusuna 50 STK yanıt vermiştir. Araştırmada elde edilen bulgular, AB’nin Türkiye’deki STK’lar için başlıca kaynak sağlayıcısı olma konumunu
sürdürdüğünü göstermektedir. Ayrıca 58 yanıtlayıcının %86’sı AB projelerinin uygulanmasında teknik
yardım ve rehberlikten yararlandıklarını belirtmiştir.
STK’LARIN GELİR KAYNAKLARI
“Türkiye’de Sivil Toplum: Bir Dönemeç Noktası Raporu” (TÜSEV, 2011) başlıklı belgeye göre, “kuruluşlar faaliyetlerini asgari düzeyde maddi imkânlarla yürütmektedir. STK’ların hemen hemen yarısının
(%44,6) yıllık gelirleri 10.000 TL’nin (5.000 Euro) altındayken yıllık geliri yılda 2.000 TL’den (1.000 Euro) az
olan STK’ların sayısı da önemlidir (STK’ların %15,7’si). Yıllık gelir açısından bakıldığında vakıfların durumu
derneklere göre çok daha iyidir; vakıfların ortalama yıllık geliri 386.312 TL iken derneklerinki 45.961 TL’dir.”
STK’LARIN YILLIK GELİRLERİ
200,00 : 100.000 € üzeri
50,001-200,000
25,001-100,000 €
10,001-50,000
5,001-25,000 €
2,001-10,000
1,001-10,000 €
2000: 1000 € altı
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
59
İhtiyaç Analizi Araştırması’nın sonuçları da benzer bulgulara işaret etmektedir. STK’ların %70’inden
fazlası, en önemli üç sorunlarından birinin finansal kaynak sıkıntısı olduğunu belirtmiştir. Aşağıdaki
şekilde de görüleceği gibi, araştırmaya katılan 86 yanıtlayıcının %44’ü yıllık bütçelerinin €5.000’in altında olduğunu söylemiştir. STK’ların %18’inin tahmini yıllık bütçesi de €5.000 ve €50.000 arasındadır.
bilinmiyor
1’den az
CSI 2011 raporunda ele alındığı gibi, proje yönelimli fon sağlama yöntemleri Türkiye’deki STK’lar arasında hayli yaygındır. Bununla birlikte, söz konusu yaklaşım hibe bağımlılığı yaratmakta ve bu STK’ların sürdürülebilirliğini tehlikeye düşürmektedir. İhtiyaç analizi odak grup toplantıları sırasında dile
getirilen kimi eleştiriler şunlardır:
•
Fon yaratma ve finansal yönetim alanlarında bilgisizlik;
•
Daha kurumsallaşmış STK’ların yerel hibelerden daha büyük pay almaları yönündeki eğilim;
•
Bireysel ve şirket hibelerinin daha küçük ve görünürlüğü az STK’lara yönlendirilmesini sağlayacak
mekanizmaların yokluğu;
•
Platformların ya da ortak girişimlerin finansal kaynaklara erişimde karşılaştıkları güçlükler.
•
Platformlar ve girişimler tüzel kişilik olarak tanınmadıklarından hibe ve bağış alamazlar. Dolayısıyla bu tür örgütlenmeler büyük ölçüde teknik yardım girişimlerine bel bağlama durumundadır.
2.7 Taban Oluşturma
TACSO tarafından 2013 yılında gerçekleştirilen STK’larda Kalite Güvence Sistemleri ve İyi Yönetişim
Araştırması kapsamında yöneltilen soruları yanıtlayan 110 STK kendilerini hedef gruplarla ilişkilenme
bakımından başarılı bulduklarını belirtmiştir. Yanıt verenlerin %66’sı kendilerini bu alanda çok başarılı
sayarken yalnızca %23,8’lik bir bölüm aynı alanda daha gelişebileceklerini belirtmiştir. Hedef gruplarla bir araya gelmede başvurdukları araçlar sorulduğunda %68’lik bir bölüm bu konuda proje temelli
etkinliklere bel bağladıklarını söylemiştir. STK’lar tarafından bu alanda yaygın olarak kullanılan (%60)
bir başka araç da sosyal etkinliklerdir.
İhtiyaç Analizi Araştırmasına katılan 61 STK’nın %62’si statülerini çevrimiçi yayınladıklarını belirtmiştir.
İlgili anket sorularını yanıtlayan 60 STK arasında %21’i yıllık faaliyet raporlarını da yayınlamakta, ancak
mali hesaplarını açıklayan STK’lar yalnızca %2’lik bir bölüm oluşturmaktadır. Verilen yanıtlara göre katılan STK’ların %70’i raporlarını web sayfalarına koymamaktadır. STK’larda Kalite Güvence Sistemleri
ve İyi Yönetişim Araştırması (TACSO 2013) verileri de benzer bir duruma işaret etmektedir. Bu araştırmaya katılan 110 STK’nın %70’i mali raporlarını çevrimiçi yayınlamadıklarını belirtmiştir.
60
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
İlgili yönetmelikte yakınlarda yapılan ve 1.1.1’de değinilen bir değişiklik derneklere saydamlık getirmeyi
ve hesap verebilirliği artırmayı hedeflemektedir. 2012 yılında yapılan bu değişikliğe göre, belirli bir gruba giren dernekler mali hesaplarını kendi web sayfalarında yayınlamak durumundadır. Dahası değiştirilen yönetmelik DD’ye finansal ve diğer bilgileri kendi web sayfasında yayınlama olanağı tanımaktadır.
2.8 Küçük İllerdeki STK’ların Açık İhtiyaçları
Ağrı, Ardahan, Iğdır ve Kars illerinde çalışmalar yapan Serhat Kalkınma Ajansı, bölgedeki sivil toplumun mevcut durumunu ortaya koyma girişiminin bir parçası olarak Şubat 2013’te TRA2 Bölgesi Sivil
Toplum Kuruluşları Profilini yayınlamıştır.179 Araştırma, bölgedeki STK’ların kurumsal kapasitesi, faaliyet alanları, eğitim ve proje uygulama yeterlilikleri ile farklı aktörlerle olan ilişkilerini ortaya koymaktadır. Araştırma kapsamında yer alan 320 STK karşılaştıkları belli başlı kimi sorunları şöyle ifade etmiştir:
(1) finansal sıkıntılar, (2) toplumun kayıtsızlığı, (3) destek bulamama, (4) üyelerin katılım düzeyinin düşüklüğü, (5) altyapı (bina, ofis, mekân vb.) yokluğu, (6) bürokratik engeller, (7) çevre ve iklim koşulları,
(8) vasıflı insan kaynaklarına erişim, (9) STK’ların görünür ve tanınır olmaması ve (10) diyalogsuzluk.
Aynı araştırmaya göre bölgedeki STK’ların kaynaklarının yalnızca %5,3’ü proje gelirleridir ve STK’ların
proje önerisi kaleme alma ve proje yönetim bilgi ve kapasiteleri çok eksiktir. Altyapı olmayışı ve “tek
kişilik örgüt” kültürü de sorunlu alanlar olarak gösterilmiştir. Ağrı (298), Ardahan (155), Iğdır (255) ve
Kars’ın (278) dernek sayısı en az olan iller arasında yer aldıkları180 dikkate alındığında, aynı sorunların
daha küçük/kent dışı STK’lar için de geçerlilik taşıdığı söylenebilir.
Daha küçük ya da yerel STK’ların ihtiyaçlarıyla ilgili bilgiler ve kaynaklar oldukça sınırlıdır. Yukarıda değinilen araştırma bu bakımdan değerlidir ve Türkiye’de sivil toplumun durumunu anlama açısından
çok ihtiyaç duyulan bir girişim niteliğindedir. Türkiye’nin farklı bölgelerinde çalışan kalkınma kuruluşları benzer araştırma girişimleri için özendirilmeli ve desteklenmelidir.
2.9 Sivil Toplum Aracı (CSF) Programı Kapsamındaki AB Ortaklık Girişimleri
Avrupa Komisyonu’nun Sivil Toplum 2011-2012 Çok Yararlanıcılı Programı181 kapsamında ve Çerçeve
Ortaklık Anlaşması (FPA) çerçevesinde AK tarafından 17 hibe sözleşmesi imzalanmıştır. FPA projeleri,
IPA ve AB ülkelerinden STK’lar tarafından geliştirilip uygulanan tematik ortaklık girişimleridir. Sözleşmeler Aralık 2013’te imzalanmıştır.
17 FPA projesinden sekizi Türkiye’deki uygulamaları öngörmektedir (Türkiye’de uygulanan FPA projelerinin listesi için Ek III’e bakınız). Bu sekiz projeden ikisinde öncü ortak Türkiye’dendir ve diğer altı
projede de Türkiyeli STK’lar ortak olarak rol üstlenmiştir. Türkiye’nin bu alanda karşılaştığı güçlükleri
belirleme açısından bu İhtiyaç Analizi çerçevesinde bir odak grup toplantısı gerçekleştirilmiştir (Odak
Grup Toplantısı Raporu için Ek III’e bakınız). Sonuçlar şöyledir:
•
Farklı ülkelerden çeşitli ortaklarla proje uygulamak zorlu bir iştir; çünkü aradaki iletişimin ve planlama çalışmalarının büyük ölçüde internet yoluyla gerçekleştirilmesi gerekir ve konuların yüz
yüze daha derinlemesine tartışılması imkânları çok sınırlıdır.
•
Çeşitli ülkelerden ortakların, bu ortaklıklarını pekiştirmek üzere iç planlama, iletişim, raporlama
ve yönetişim yapılarının oluşturulması beklenenden daha uzun zaman almıştır. İletişim ve yapısal
planlama alanındaki kimi sorunlar hala sürmektedir. Dil farklılıkları, ülkelerin hukuksal ve operasyonel çerçevelerindeki farklılıklar bu açıdan başlıca güçlükler olarak gösterilmektedir.
179
http://www.serka.gov.tr/store/file/common/55ba930f4b08681a4f8f5ad8b315b743.pdf
180
http://www.dernekler.gov.tr/IllereGoreIstatistik.aspx
181
http://ec.europa.eu/enlargement/pdf/financial_assistance/ipa/2012/pf_1_csf_multi-beneficiary.pdf
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
61
•
Konsorsiyum, uygulayıcı her ülkede üzerinde yoğunlaşılacak konu ve önceliklerin seçiminde esnek olmaya karar vermiştir. İhtiyaçlar ve sonuçlar ülkeden ülkeye farklılık gösterdiğinden böyle
bir esneklik gerekli görülmüştür. Ne var ki, bu esneklik de karşılaştırma, ölçüm ve ortak noktaların
bulunması gibi alanlarda kimi güçlükler yaratmıştır.
•
Görüldüğü kadarıyla AB Delegasyonuyla iletişim ve diyaloğun geliştirilmesi açık bir gereklilik olarak ortadadır. Uygulamaların daha ileri düzeyde desteklenmesi ve karşılıklı öğrenme açısından
projeler arası iletişim ve deney alışverişinin iyileştirilmesi de bir başka gerekliliktir.
•
Son olarak, STK’lar, Avrupa Komisyonu’nun FPA projelerini fazladan 2 yıl daha uzatmak için (Avrupa Komisyonu tarafından dile getirilen bir olasılık olarak) hangi kriterleri esas aldığını bilmemelerinin bir engel oluşturduğunu belirtmişlerdir. Söylediklerine göre, projelerini bu kriterler ışığında
etkin biçimde planlayıp uygulama imkânı bulamamışlardır.
3. SONUÇ
3.1 Sivil Toplum Ortamına ilişkin Başlıca Konular
İyileşmeler ve Olumlu Gelişmeler
•
Vakıflar Yasası’nda Ağustos 2011’de yapılan bir değişiklik, Müslüman olmayan cemaat vakıflarının
taşınmazlarının iadesi için genel olarak imkân sağlayarak yasanın kapsamını genişletmiştir.
•
Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nda ufak tefek iyileştirmeler yapılmıştır. Ancak Kamu
Denetçiliği Kurumu dahil çeşitli kuruluşlar, özellikle Gezi Parkı olaylarından sonra Hükümete ve
TBMM’ye bu yasada reform önerisinde bulunmuştur.
•
İkincil mevzuat aracılığıyla, derneklerle vakıfların bürokrasi yüklerini azaltacak ve derneklerin hesap verebilirliklerini artıracak kimi iyileştirmeler yapılmıştır.
•
Yardım Toplama Yasası ile ilgili iyileştirmeler gündemdedir. DD tarafından hazırlanan son tasarı,
derneklerle vakıfların bu yasa dışında tutulmalarını öngörmektedir. Başka bir deyişle, bu kuruluşlar yeni tasarıyla birlikte fon yaratma çalışmaları için izin alma ya da bildirimde bulunma zorunluluğundan kurtulmuş olacaklardır. Aynı tasarıda derneklerde zorunlu kurul üye sayısının beşten
üçe indirilmesi ve yabancıların derneklere üyeliğinin kolaylaştırılması öngörülmektedir. Ne var ki
süreç halen devam etmektedir ve öngörülen değişikliklerin TBMM’ye ne zaman geleceğini, kabul
edilip edilmeyeceğini bugünden söylemek mümkün görünmemektedir.
•
Çeşitli bakanlıklar ve kimi kamu kurumları, sivil toplum irtibat noktaları belirlemeye ya da STK’larla sürdürülebilir ilişkileri ve diyaloğu hedefleyen özel birimler kurmaya başlamıştır.
•
Gönüllülük daha görünür ve daha yaygın bir uygulama olmaya başlamıştır. Bu alandaki önemli
bir gelişme, Birleşmiş Milletler Gönüllü Programı’nın (UNV) bir girişimi olarak 2012 yılında Ulusal
Gönüllülük Komitesi’nin kurulmuş olmasıdır. Bu komite, gönüllülüğü yaygınlaştırmak ve konuya
ilişkin farkındalık yaratmak üzere kamu sektöründen, iş çevrelerinden ve STK’lardan temsilcileri
bir araya getirmektedir.
•
Kalkınma Ajansı Yönetim Sisteminde, elektronik kanallardan bütünlüklü ve sistematik bir yarı-kamusal proje uygulama ve değerlendirme sistemi sağlayacak iyileştirmeler yapılmıştır.
•
Türkiye’de sivil toplum alanında başlıca donör olarak AB sivil toplumu artan bir bütçeyle desteklemeye devam etmektedir. AB, STK’lara yönelik kaynakları artırmayı planlamakta ve çeşitli alanları
62
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
kesen bir başlık saydığı sivil toplumun gelişimini bir alt sektör olarak görmektedir. Bu arada, Sivil
Toplum Aracı kapmasında finanse edilen, aktivistlere ve STK’lara esnek ve hızlı finansal destek
sağlayan “Sivil Düşün AB Programı”, ihtiyaçlara yerinde yanıt verme bakımından hayli işlevsel olmuştur.
•
Finansmanı AB ve Türkiye tarafından sağlanan ve bir grup STK tarafından uygulanan konsorsiyum projesi, STK’ların kapasitesinin güçlendirilmesine ve sivil toplum-kamu sektörü işbirliği için
elverişli ortamlar yaratılmasına yönelik çeşitli bileşenler içermektedir.
•
Halkın STK’lara yaptığı bağışların toplam içindeki payı, 2012 ile 2013 yılları arasında 3 puan artmıştır (%10’dan %13’e).
•
Çevrimiçi yardım ve fon toplama, çevrimiçi bağış fırsatları sunan çeşitli girişimlerle birlikte Türkiye’de yeni gelişen bir yönelimdir. Sosyal işletmeler ve sosyal girişimcilik de Türkiye’de giderek
daha yaygın tartışılan bir konu haline gelmektedir.
•
Belirli alanlara sınırlı kalmakla birlikte (örneğin eğitim, sağlık ve çocuklar), iş çevreleri ile sivil toplum arasında kurumsal sosyal sorumluluk (KSS) projelerini, sponsorluklarını ve ortaklıklarını yaşama geçiren şirket sayısı artmaktadır. Buna ek olarak, STK’lara yönelik hibe programlarına ilgi
duyan, bu programları destekleyen ve bunlara katılan vakıflara bakıldığında bu alanda nitel bir
gelişme görülmektedir.
•
Stratejik planların geliştirilmesinde ve 10. Ulusal Kalkınma Planı’nın hazırlanmasında çeşitli Bakanlıkların STK’larla görüş alışverişinde bulunmaları önemli bir gelişmedir. Dahası, kimi Bakanlıkların
stratejik planlarında STK’larla birlikte özel hedefler ve ortak girişimler belirlemeleri, yakın gelecekte diğerleri için de özendirici bir işlev görebilecektir. Ek olarak, Ulusal Kalkınma Planı, sivil toplum gelişimi ve politika belirleme süreçlerine katılım açısından çeşitli hedeflere ve göstergelere
de yer vermektedir.
•
Kimi Bakanlıkların ve kamu kurumlarının istişare süreçlerine başvurma girişimlerinde artış görülmektedir ve 2011 yılından bu yana kamu kurumlarıyla STK’ların belirli yasalara ilişkin görüş alışverişinde az sayıda da olsa olumlu örnekler görülmektedir. Bu bağlamda gerçekleştirilen toplantıların sayısı fazla olmasa ve katılımın niteliği tartışmalı olsa bile, ortak istişare ve izleme komitelerinin
kimi Bakanlıklarca kurulmuş olduğu belirtilmektedir.
•
Yapılan araştırmaların ortaya koyduğu kadarıyla, merkezi düzeydeki yöneticilerde genel bir sivil
toplum anlayışı ve STK’larla önemli bir deney birikimi oluşmuştur. Ayrıca bu düzeyde alındığında,
politika belirleme süreçlerine STK’ların katılımı bir norm olarak benimsenmeye başlamıştır. Dahası, yeni kuşak kamu görevlileri ile lisansüstü derecesi olanlar STK’lara daha olumlu bir bakış açısına
sahiptirler.
•
2011 yılında Türkiye, Açık Devlet Ortaklığı’na (ADO) katılmış, yurttaşların ve STK’ların yasamaya,
yolsuzluklarla mücadeleye ve saydamlığın sağlanmasına aktif katılımını öngören birtakım somut
girişimler önermiştir.
•
10. Ulusal Kalkınma Planı güçlü, gerçek, çoğulcu ve sürdürülebilir bir sivil toplum için elverişli
ortamlar yaratılması gereğini kabul etmiş ve bu doğrultuda çeşitli hedefler belirlemiştir.
•
Özellikle Yurttaş (Kent Konseyleri) ve Stratejik Planların hazırlanması bağlamında STK’larla belediye düzeyinde diyalog ve istişarenin kimi güzel örnekleri görülmüştür. Buna ek olarak, Yerel Eşitlik
Eylem Planlarını uygulayarak olumlu örnek sunan kentlerin sayısı da 2013 yılında 15’e çıkmıştır.
•
Türkiye’de yurttaş katılımıyla ilgili çok önemli bir kilometre taşı da Mayıs-Haziran 2013’te ortaya
çıkan Gezi Parkı gösterileridir. Bu gösteriler, Türkiye’de aktif ve giderek büyüyen bir sivil toplu-
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
63
mun varlığını göstermiştir. Türkiye’deki 81 ilin 79’undan 2,5 milyon insan bu gösterilere çeşitli
düzeylerde katılmıştır.
•
Alternatif bir medya kanalı olarak sosyal medyanın rolü artmaktadır. Yurttaş haberciliği girişimleri
gerek nicelik gerekse nitelik olarak artmaktadır. Böylece geleneksel medyada görünürlüğü sağlamada güçlüklerle karşılaşan STK’lar için, sosyal medya alternatif bir kanal haline gelmiştir.
•
STK’ların faaliyetlerine ve yerel yetkililerle yaptıkları işbirliğine yönelik yerel medya ilgisi ve istekliliği artmaktadır.
Engeller ve Güçlükler
•
Dernekler ve vakıflarla ilgili yasal çerçeve halen baskılayıcı, kısıtlayıcı ve bürokratiktir; örgütlenme
özgürlüğünü yaşama geçirmek isteyenler için özendirici değil, tersine caydırıcıdır. STK’ların nasıl
yönetileceğine ilişkin yasal çerçeve ise sağa sola dağılmış durumdadır ve anlaşılabilmesi için uzman desteği gerekmektedir. İlgili yasalara genel yaklaşım, özgürlüklere ve haklara odaklanmak
yerine sınırlar, kısıtlamalar ve çeşitli cezalar getirme doğrultusundadır. Birincil yasalarda görülen
bu sorunlar ikincil mevzuatla daha da pekişmektedir.
•
Kayıt zorunludur ve örgütlü faaliyetin yalnızca iki biçimini tanımaktadır: Dernekler ve vakıflar. Başka hiçbir form tüzel kişilik olarak kabul edilmemektedir. Ayrıca çocuklar (18 yaşından küçükler),
zihinsel engelli ve sorunlular, yabancılar ve kamu görevlileri gibi grupların örgütlenme özgürlüğü
ciddi düzeyde sınırlanmıştır. Etnik ya da dinsel grupları destekleme amacıyla vakıf kurulmasına
izin verilmemektedir.
•
Yasal çerçeve, yabancı STK’ların Türkiye’deki faaliyetlerini ileri derecede sınırlandırmaktadır. Yabancı STK’ların ülkede şube ya da temsilcilik açmaları İçişleri Bakanlığı’nın (İB) iznine bağlıdır. İB bu
konuda izni, Dışişleri Bakanlığı’nın görüşünü alarak vermektedir. Bu da idareye çok geniş takdir
yetkisi tanıyan, son derece siyasallaşmış bir süreçtir.
•
Sıkı izin zorunlulukları, bürokratik işlemler ve idareye tanınan geniş takdir hakkıyla Yardım Toplama Yasası fon yaratma çalışmalarına ciddi sınırlamalar getirmektedir.
•
Toplantı özgürlüğüyle ilgili yasal çerçeve, bu hakkın fiilen kullanılması açısından önemli sorunlar
ve engeller içermektedir. Bildirimde bulunma zorunluluğu, dış mekânlarda yapılacak toplantı ya
da gösteriler ve kimi kapalı mekân toplantıları açısından fiilen bir izin verme/vermeme durumuna
dönüşecek şekilde uygulanmaktadır. Toplantılar ve gösteriler için belirtilen mekânlar ve zaman
süreleri son derece sınırlıdır. Çocuklar, yabancılar, öğrenciler, akademik personel ve kamu görevlileri gibi kimi grupların toplantı hakkı da çok sınırlı tutulmaktadır. Tanımı yapılmamış muğlak
birtakım hükümler (ulusal güvenlik, kamu ahlakı, kamu düzeni ile ilgili) idarenin yetkilerini kullanımındaki keyfiliği daha da artırmaktadır. Son olarak, yasal çerçeve idareye neredeyse sınırsız
müdahale yetkisi vermektedir. Kaydedilmesi gereken bir başka husus da güvenlik güçlerine verilen toplantı ve gösterileri kayda alma yetkisinin hayli sorunlu olmasıdır.182 Son dönemde Gezi
olaylarında da tanık olunduğu gibi, insan hakları aktivistlerine ve göstericilere Toplantı ve Gösteri
Yürüyüşleri Yasası’na muhalefetten dava açılmıştır. Ayrıca AB Türkiye İlerleme Raporu 2013’te de
182
AK İlerleme Raporu 2013 şöyle demektedir: “(STK’lar) İçişleri Bakanlığı tarafından Kasım 2013’te çıkartılan genelgeyle birlikte para cezaları, kapatma girişimleri ve idari engellerle karşılaştıklarını belirtmektedir.” Genelge,
kamu düzenine yönelik bir tehdit ya da suç hazırlığı kanıtı bulunduğu durumlarda resmi görevlilerin etkinliklerin
ses ve görüntü kaydının alınmasına yasal dayanak sağlamaktadır.”. Dahası, son demokratikleşme paketi genelgeyi pekiştiren bir değişiklik de içermektedir. Tasarıdaki ilgili madde şöyledir: “Toplantılarda ve gösterilerde katılımcıların ve konuşmacıların sesleri ve görüntüleri polis tarafından kaydedilebilir. Bu kayıtlar ve görüntüler
suçluların ve suç delillerinin araştırılması dışında başka amaçlarla kullanılamaz.”
64
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
belirtildiği gibi, “terörle mücadele ekipleri çeşitli adreslere baskın düzenleyerek Gazi Parkı gösterilerine ilişkin olarak yürütülen soruşturma kapsamında onlarca kişiyi gözaltına almıştır.” Bir rapora göre,
“Gezi Parkı olayları sırasında güvenlik güçleri çok büyük bir bölümü barışçıl olan toplantılara ve gösterilere müdahale etmiştir.”183
•
Örgütlenme ve toplantı özgürlüklerinin önündeki engeller, ayrıca, Terörle Mücadele Yasası184, Kabahatler Yasası185 ve Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası186 gibi kimi yasaların dar ve olumsuz
yönden yorumlanmasından da kaynaklanmaktadır.187
•
Yasal çerçevede olduğu gibi, STK’larla ilgili kurumsal düzenlemeler de karmaşık ve mevzuatın
çeşitli parçalarına etkin bir eşgüdüm olmaksızın dağılmış durumdadır. Dernekler ve vakıflardan
sorumlu kamu kurumları, stratejik planlaması ve bütünlüklü yaklaşımı olmayan iki farklı birimdir.
Benzer biçimde, STK’larla ilişkiler bağlamında Bakanlıklar ve kamu kurumları bünyesinde kurulan
ve sayıları zaten az olan birimler/irtibat noktaları arasında da eşgüdüm ve işbirliği görülmemektedir.
•
Kamu yararı ve vergi muafiyeti statülerinin kazanılması çok güçtür ve bu statü Bakanlar Kurulu tarafından tanındığından aşırı siyasallaşmış bir işlem sayılmaktadır. Derneklerin yalnızca %0,41’ine,
vakıfların da %5,9’una bu statü tanınmıştır. Ayrıca statü tanınsa bile getirdiği avantajlar çok sınırlı
kalmaktadır.
•
Gönüllülük hukuksal çerçevede tanımlanmamıştır ve gönüllülükten doğrudan sorumlu herhangi
bir kamu kurumu da bulunmamaktadır. Böyle bir altyapı olmayınca, “sigortasız çalıştırma” gerekçesiyle STK’lara para cezası verilmesi gibi durumlar ortaya çıkabilmektedir.
•
STK’lar açısından mevcut finansal ortam da sorunludur; çünkü vergi ve diğer kolaylıklar yetersizdir; STK’ların ekonomik işletmeleri “firma” olarak görülmekte ve bu kuruluşlar firmalarla aynı
vergi işlemlerine tabi tutulmaktadır.
•
Türkiye’de hükümetçe sağlanan kaynaklar hayli yetersizdir. STK’ların ancak küçük bir bölümü
devlet kaynaklarına erişebilmekte ve bu kaynaklardan yararlanabilmektedir. Hükümet/devlet
kaynaklarının tahsisinde standart bir yaklaşım ve sistem yoktur. Bu alanda kamu fonları eşgüdümden, sistematik izleme, değerlendirme ve raporlamadan yoksundur. Ayrıca STK’lar kamu
kurumları tarafından sağlanan kaynakların şeffaf olmadığından, eşit dağılmadığından ve kamu
kurumlarının kimi STK gruplarına karşı ayrımcılık yaptığından yakınmaktadır.
•
Sivil toplum-hükümet ilişkilerini/işbirliğini kolaylaştıracak somut hükümet yapıları, kurumsal mekanizmalar ya da kapsayıcı bir hukuksal çerçeve yoktur. Dolayısıyla sivil toplum kuruluşları ile ilişki
ve işbirliği kamu kurumları için zorunlu değildir. Politika ve mekanizma yokluğu, duruma göre,
keyfi, siyasallaşmış ve dışlayıcı nitelikte deneyimlere yol açmaktadır, çünkü bunlar vazgeçilmez
katılım hakkı kavramını temel almayıp, devlet kurumlarının istişare biçimindeki girişimlerine dayanmaktadır. Genel olarak alındığında kamu görevlilerinde STK’larla diyalog ve işbirliği oluşturma ve geliştirme yönünde bir motivasyon bulunmamaktadır. Buna istekli olanlar içinse, bu kez
183
“Gezi Parkı Olayları, İnsan Hakları Hukuku ve Siyasi Söylem Işığında Bir İnceleme”, İnsan Hakları Hukuku Çalışmaları, Bilgi Üniversitesi Yayınları, Kasım 2013, p.71.
184
http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.3713.pdf
185
http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.5326.pdf
186
http://www.mevzuat.gov.tr/Metin.Aspx?MevzuatKod=1.5.2911&MevzuatIliski=0&sourceXmlSearch=%
187
Bu durum AK İlerleme Raporu 2013’te de belirtilmektedir: “HDK’lar Kabahatler Yasası’na aykırı sayılan işler
nedeniyle para cezasına çarptırılmış olup yetkililerin toplantı, gösteri ve basın açıklaması yapmalarına izin vermediğini belirtmektedir. Barışçı olsa bile yasa dışı sayılan bir gösteriye karşı polisin güç kullanmasına izin verme
eğilimi görülmektedir.”
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
65
kurumsal ortak ve yasal çerçeve destekleyici değildir. Dahası STK’larla diyalog kamu kurumlarının
ve görevlilerinin çalışma planlarında tanımlanmamıştır.
•
Bilgiye erişimde çok ciddi sorunlar varlığını sürdürmektedir. Veri toplanmasında, arşivlenmesinde
ve yayınlanmasında kurumlar arasında standart bir yaklaşım yoktur; yasaların getirdiği sınırlamalar çok geniş ve muğlaktır ve bu durum çoğu kez istenilen bilgileri vermeyen kurumlar tarafından
mazeret olarak kullanılmaktadır.
•
Türkiye’de bilgiye erişimle ilgili başka sorunlar da vardır. Web sayfalarına getirilen yasaklar artmaktadır ve bu yasaklar kapsam ve süre bakımından orantısızdır. İnternet özgürlüğü alanında
bir sivil girişim olan “Engelli Web” tarafından yapılan saptamaya göre 3 Şubat 2014 itibarıyla Türkiye’de 40.482 web sayfası yasaklanmıştır188 ve bu yasaklama kararlarının %83,9’u idare, yani Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) tarafından alınmıştır. İlgili yasada yakınlarda yapılan bir
değişiklik web sayfalarının keyfi biçimde sınırlanması ve yasaklanması kapsamını daha da genişletmiştir.
•
Taslak politika belgeleri ya da yasa tasarıları üzerine görüş alışverişi yaygın biçimde yaşama geçirilmemektedir ve yasal çerçeve de STK’ların görüşlerine başvurulmasını zorunlu tutmamaktadır.
Dolayısıyla Türkiye’de karar vermenin her kademesinde görüş alışverişi, duruma göre ve keyfi
biçimde gerçekleşebilmektedir. Ayrıca STK’ların görüşlerine başvurulduğunda bile, sürecin daha
sonraki adımları konusunda bu kuruluşlara bilgi verilmemektedir.
•
Yerel düzeyde katılımın en önemli mekanizması olarak Kent Konseyleri (her belediye için zorunlu
olmasına karşın) sayıca henüz çok azdır. Kent Konseyleri, karar süreçlerinde oy hakkına sahip olmamaları, katılımcı STK sayısının azlığı nedeniyle yeterince etkili olamama ve Kent Konseylerinin
çoğunda belediye başkanlarının başkanlığı ve hâkimiyeti nedeniyle bağımsızlığın tehlikeye düşmesi gibi noktalardan hareketle eleştirilmektedir. Sivil toplum ile kamu sektörü arasında belediye düzeyinde işbirliği bağlamında 2012 yılında yapılan bir yasa değişikliğiyle merkezi yönetimin
takdir yetkisi genişletilmiştir.
•
Halkın STK’lara güveni düşük düzeydedir. Aktif gönüllü desteği Türkiye’de sivil toplum önündeki
başlıca sorun alanlarından biri olmaya devam etmektedir. Dernek ve vakıflara üye kişilerin sayısı
AB ülkelerindekine göre düşüktür. Kimi STK’ların liderlerinin kovuşturmaya maruz kalmaları, hükümet temsilcilerinin ve kimi kurumların açıklamaları STK’lara yönelik algıları olumsuz biçimde
etkilemektedir. Medyanın STK etkinliklerine desteği ve bu etkinliklere ilişkin haberleri/yorumları
da çok yetersizdir. Bu olumsuzluk, Türkiye’de medyanın aşırı kutuplaşmasıyla birlikte son yıllarda
daha da ağırlaşmıştır. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK) radyo ve televizyon kanallarına
müdahaleleri Gezi olaylarıyla birlikte artmıştır. Sosyal medya da devlet müdahalelerinin hedefi
haline gelmiştir; kimi yurttaşlar Gezi Parkı gösterileriyle ilgili Twitter mesajları attıkları için gözaltına alınmıştır (sonra serbest bırakılmışlardır). Sosyal medya, hükümet temsilcileri tarafından çeşitli
vesilelerle bir tehdit olarak gösterilmiştir.
3.2 STK’ların Kapasitesiyle ilgili Başlıca Konular
İyileşmeler ve Olumlu Gelişmeler
•
Henüz yeterli olmamakla birlikte, Türkiye’de derneklerin ve vakıfların sayısı son yıllarda az çok
istikrarlı biçimde artmaktadır.
•
Raporlarında e-dernek sistemini kullanan dernek sayısı artmaktadır ve bu da daha fazla STK’nın
gündelik işlemlerinde teknolojik araçlara erişebildiğini göstermektedir.
188
http://engelliweb.com/ve http://engelliweb.com/istatistikler/
66
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
•
Devlet politikalarının, kararlarının ve uygulamalarının izlenmesine ve yayınlanmasına yoğunlaşan projeler ivme kazanmıştır. Türkiye’de haklar alanında çalışan pek çok kuruluş izleme raporları
yayınlamakta, bu raporlar çeşitli STK’lar tarafından savunuculuk ve lobi faaliyetlerinde kaynak
olarak kullanılmaktadır.
•
Türkiye’deki STK’lar ağ oluşturmanın ve koalisyon kurmanın önemini giderek daha fazla idrak
etmektedir. Ayrıca STK’ların özellikle yeni ortaya çıkan konularda ortak zemin bulma ve ortak
girişimde bulunma kapasiteleri de artmaktadır.
•
Türkiye’de çevrimiçi aktivizm, özellikle Gezi olaylarıyla birlikte yükselen bir eğilim haline gelmiştir. Çevrimiçi sahiplenme ve katılım araçları hem nicel hem de nitel anlamda artmaktadır.
•
(STK’ların görüşlerine başvurulduğuna ilişkin resmi bir açıklama yapılmamakla birlikte) Dernekler
Dairesi derneklerin hesap verebilirliklerinin artırılmasına yönelik kimi adımlar atmaya başlamıştır.
İlgili yasada 2012 yılında bir değişiklik yapılmıştır. Buna göre yıllık brüt geliri 500.000 TL’nin üzerinde olan dernekler mali hesaplarını web sayfalarında yayınlamak zorundadırlar.
•
Serhat Kalkınma Ajansı, kendi bölgesindeki STK’ların durumu ve kapasitesiyle ilgili kapsamlı bir
araştırma gerçekleştirmiştir. Kurumsal kapasite, faaliyet alanları, eğitim ve proje uygulama kapasitesi ve diğer aktörlerle ilişkiler gibi başlıklara odaklanan bu araştırma 320’yi aşkın STK’yı kapsamıştır. Böyle bir araştırma, Türkiye’de sivil toplumun kapasitesine ilişkin bilgi ihtiyacının karşılanması açısından önemli bir adımdır.
Engeller ve Güçlükler
•
Türkiye’de STK’larla ilgili istatistikler ve veriler resmi istatistik sistemine dahil edilmemektedir.
STK’ların ilgili mercilere çeşitli veriler sağlama yükümlülükleri olmakla birlikte, açıklanan verilen
nicel ve nitel açıdan yetersizdir. STK’ların kapasitesine ilişkin olarak sistematik ya da bütünlüklü
herhangi bir araştırma ya da veri toplama çalışması yapılmamıştır. Az önce de değinildiği gibi,
Serhat Ajansı tarafından gerçekleştirilen çalışma bir istisnadır ve diğer ajanslarca tekrarlanmamıştır. Dolayısıyla Türkiye’deki STK’ların kapasitesine ilişkin bir değerlendirmede bulunmak güçtür.
•
Türkiye’de STK’ların dağılımı son derece eşitsizdir. Çoğunluğu metropol kentlerdedir. Doğu, kuzeydoğu ve güney Anadolu bölgelerindeki STK’ların sayısı görece azdır.
•
Haklar temelinde çalışan STK’ların toplam içindeki payı çok düşüktür. STK faaliyetlerinin yoğunlaştığı üç alan şunlardır: (1) spor, (2) dinsel hizmetler, (3) sosyal dayanışma. Faaliyet türleri de
STK’ların çoğunluğunun sosyal dayanışma alanına yoğunlaştığına işaret etmektedir; STK’larda en
yaygın görülen faaliyetler ise şunlardır: (1) sosyal toplantılar, (2) akşam yemeği organizasyonları,
(3) ünlülerle tanışma.
•
Kaynaklar (insan ve finansal) STK’ların başlıca sorunu olarak dile getirilmektedir. Üye, gönüllü ve
özel olarak aktif gönüllü sayıları çok düşüktür. STK’ların çoğunluğu ücretli personel çalıştıracak
maddi güçten yoksundur. Pek çok STK, yasal çerçeveyi iyileştirmenin, dolayısıyla savunuculuk
stratejilerini desteklemenin yaratıcı yollarını açık biçimde araştıracak sivil toplum alanından hukukçulardan ve pratisyenlerden yoksundur. Türkiye’deki STK’ların finansal fon yaratma kapasitesi
çok sınırlıdır. Türkiye’deki derneklerin neredeyse yarısının yıllık geliri 10.000 TL’nin (€3300) altındadır. Derneklerin %15,7’sinin yıllık bütçesi 2000 TL’nin (€645) altındadır.
•
Teknolojik araçlara erişimde bölgesel eşitsizlikler görülmektedir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da bilgisayar alabilecek maddi güce sahip STK’ların oranı çok azdır (%3-4).
•
İç yönetişim açısından, STK’ların çoğunluğunun gündelik olarak yönetildikleri, temel kararların
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
67
başkanlar ya da yönetim kurulları tarafından alındığı söylenebilir. Yasal çerçeve, yanlışlardan kişisel karar vericileri (derneklerde başkanlar, vakıflarda ise yönetim kurulu) sorumlu tutarak, STK’lardaki demokratik olmayan karar alma yaklaşımını pekiştirmektedir. Genel olarak, çok sayıda STK,
her tür liderlik, yönetim ve idare yetkilerinin başkanda toplandığı “tek kişilik kuruluş” durumundadır.
•
Diğer STK’larla ilişkiler çoğunlukla kişisel ilişkilere dayanmaktadır ve kurumsal düzeyde sürdürülmemektedir. Birinci derecede yakınlıklar ağ oluşturma ve ortak iş yapma süreçlerinde merkezi rol
oynamaktadır ve dolayısıyla ilişkiler de günübirlik acil sorunlar ya da ihtiyaçlara dayanmaktadır.
Bu durum kurumsal düzeydeki işbirliği kültürünün gelişmesini engellemektedir.
3.3 TACSO 2 için Öncelikli Alanlar
Bu bölüm, araştırma bulgularının masa başı değerlendirilmesinden, odak grup toplantılarından (Bakınız, ekler I, II ve III), Ulusal Danışma Kurulu çalıştayından (Bakınız, Ek IV), araştırma sonuçlarından ve
odak grup toplantılarından hareketle STK’ların önümüzdeki yıllarda ihtiyaç duyacakları olası destek
hizmetlerini incelemektedir. Aşağıda dile getirilen ihtiyaçlar ve beklentiler, Türkiye’deki STK’ların tüm
ihtiyaçlarını kapsama iddiasında değildir. Öncelik listesi, uygulanan ve planlanan diğer proje ve programları analiz ederek ve TACSO 2 önceliklerini dikkate alarak, Türkiye’deki STK’ların ihtiyaçlarını ve
beklentilerini TACSO 2 hedefleri ile eşleştirmeyi amaçlamaktadır. Her kategori için önerilen etkinlikler
ve araçlarla birlikte TACSO öncelikleri altında sınıflandırılan ihtiyaçların ve beklentilerin ayrıntılı listesi
Ek V’te verilmektedir.
3.3.1 Sivil Toplum Ortamı
3.3.1.1 Hukuksal Çerçeve ve Politika Geliştirme Süreçlerine Katılım
•
STK’larla kamu kurumları arasındaki diyalog ve işbirliği dinamiklerini dönüştürme gerekliliği açıktır. Bu iki paydaş arasındaki ilişkiler, hiyerarşik olmayan ve eşitlikçi bir tarz temelinde bütünlüklü
bir yaklaşımla ele alınmalıdır. Kamu kurumları, sivil toplumu vazgeçilmez bir paydaş olarak kabul
etmeli, STK’ların kamusal etkinliklere ve programlara her düzeyde katılmalarına imkân tanıyacak
bir hukuksal dönüşümü gerçekleştirmelidir.
•
STK’lar, yasal çerçevede reforma yönelik tüm çalışmaların uluslararası standartlarla AB standartları doğrultusunda olmasını beklemektedir. Ayrıca kamu kurumlarının mevcut yasalarca belirlenmiş görev ve sorumluluklarına uygun hareket etmelerini sağlamak için çeşitli etkinliklere ve
savunuculuk çalışmalarına gerek vardır.
•
Sivil toplum açısından elverişli bir ortam yaratmak üzere mevcut yasal çerçeveyi uluslararası standartlarla AB standartları doğrultusunda iyileştirecek çalışmaların desteklenmesi gerekmektedir.
Ayrıca siyasetin, politikanın ve savunuculuğun ne anlama geldiği konusunda gerek kamu sektöründe gerekse STK’lar arasında farkındalık yaratılması gerekmektedir. Bu farkındalık, özellikle
yerel düzeyde yaratılmalıdır ve işleyen katılımcı bir demokraside sivil toplumun vazgeçilmez rolü
üzerinde özellikle durulmalıdır.
•
Karar alma süreçlerine STK katılımını ve bu katılımın etkilerini izlemeye yönelik çalışmaların desteklenmesi gerekli görülmektedir.
•
STK’ların desteğe ihtiyaç duydukları önemli bir konu bilgiye erişim hakkıdır. STK’lar bilgiye erişimin iyileştirilmesini hedefleyen etkinliklere destek beklemekte; bilginin süreklilik temelinde ve
tutarlı biçimde üretilmesi, çeşitlendirilmesi, belirlenmesi ve sunulmasında kamu kurumlarının
yaklaşım ve performansının iyileştirilmesini savunmaktadır.
68
•
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
STK’ların bilgi kullanma ve savunuculuk çalışmalarında, bilgiye daha stratejik ve taktik gerekçelerle ulaşma hakları güçlendirilmelidir. STK’ların kapasitesinin güçlendirilmesi gereken bir başka
alan da enformasyonun sistematik biçimde toplanması ve analizidir. Böylece STK’lar işlemeyen
kurumları ya da mekanizmaları belirleyebilecek, sistematik bilgi talepleriyle onları sıkıştırabilecektir. Son olarak, STK’lar arasında işbirliği, bilgiye erişimde eşgüdümlü hareket edilmesi bakımından da vazgeçilmez önem taşır. Bilgiye erişim ve kamu kurumlarıyla diyalogda yeni ve yaratıcı
yöntemlere ihtiyaç duyulmaktadır.
3.3.1.2 Donörler ve Kaynak Sağlama Çerçevesi
•
STK’lar donörlerden, STK’lara yönelik destek araç ve mekanizmalarını çeşitlendirmelerini beklemekte, haklar temelli STK’ların proje/girişim temelli değil, başlangıç fonlarıyla desteklenmesi gerekliliğini vurgulamaktadır.
•
STK’lar, kendilerine yönelik özel sektör desteğinin bir dönüşüm geçirmesinin önemini vurgulamaktadır. Buna göre, yalnızca sosyal sorumluluk anlayışı çerçevesinde hizmet sunumu ötesinde,
hakları temel alan ve savunan girişimler de destek kapsamına alınmalıdır.
•
STK’lar, finansal sürdürülebilirlik ve daha ileri düzeyde işbirliği, insani yardımlar için daha güçlü
temeller oluşturmada donör kuruluşlardan destek beklemektedir.
•
STK’lar, IPA II istişare süreçlerinde dile getirilen görüş ve önerilere ilişkin süreç ve etki değerlendirmesi yapılmasını beklemektedir.
•
Sivil toplum, IPA II Ülke Strateji Belgesinde (CSP) her sektörü kesen bir konu olduğundan, sektör
temelli tüm müdahalelerin ve ilerleme göstergelerinin tasarımının STK katılımını ve katkısı daha
en baştan hesaba katacak şekilde dönüştürülmesi önemlidir. STK katılımı nicel yaklaşıma dayandırılmamalı, zamanlaması iyi yapılmalı, etkili biçimde uygulanmalı ve izlenmelidir.
•
Türkiye’deki sivil topluma AB desteği konusunda yıllık değerlendirmeler yapılmalıdır. Önümüzdeki uygulama dönemi söz konusu olduğunda bu değerlendirmelerin diğer IPA 2 alt sektörleri
kapsamında sağlanan her tür desteği kapsaması beklenmektedir.
3.3.1.3 Sivil Toplumun Görünürlüğü, Kamu Algısı ve Desteği
•
Medyanın STK’lara ilgisi ve STK’lara verdiği yer artırılmalıdır.
•
Sivil toplumun medyayı, medyanın da sivil toplumu daha iyi okumasını sağlamak gerekmektedir.
•
Türkiye’de medya tepkilerini anlamak ve kavramak gerekmektedir. Farklı medya kurumlarının ve
organlarının (örneğin ulusal, yerel, ana akım, internet ve sosyal medya) sivil topluma yaklaşımlarını anlamak için bilgiye gerek vardır ve medyanın sivil toplum haber ve yorumlarına az yer
vermesinin nedenleri araştırılmalıdır.
•
Medya dilinin haklar temelli bir dile dönüştürülmesi beklenmektedir. Medyada yaygın olan nefret
dili, medya dilinin izlenmesinde, açık edilmesinde ve eleştirilmesinde yetkinlik kazanan STK’ların
müdahaleleriyle ortadan kaldırılmalıdır.
•
STK’lar ürettikleri/yarattıkları bilgiyi etkin biçimde politize edip yayabilmelidir; dolayısıyla STK’ların bu alandaki bilgi ve becerileri de güçlendirilmelidir.
•
İletişim, halkla ilişkiler, ağlarla uluslararası ilişkiler ve sosyal medyanın etkili kullanımı gibi alanlarda STK’ların becerilerinin geliştirilmesi gerekmektedir.
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
•
69
STK’lar iletişim ve görünürlükle ilgili girişimlere kendi gündemlerinde ve planlamalarında öncelik
tanımalıdır. Dolayısıyla STK’ların stratejik iletişim alanındaki bilgi, beceri ve kapasitesi savunuculuk çalışmalarının bir parçası olarak güçlendirilmelidir.
3.3.2 STK’ların Kapasitesi
Ağların ve platformların kapasitesinin ve yeterliliklerinin güçlendirilmesi açısından ihtiyaçlar ve beklentiler şöyledir:
•
Türkiye’deki ağlar, platformlar ve girişimlerle ilgili olarak birikmiş ön bilgi ve enformasyonun bir
değerlendirmeye tabi tutulması çok güçlü bir ihtiyaçtır. Bu söylenen, sivil topluma daha önce
AB tarafından sağlanan desteğin değerlendirilmesini de içermektedir. Dahası, durumu daha iyi
değerlendirmek ve dolayısıyla hedeflenen destek eylemlerini planlamak için Türkiye’deki STK’ları
haritalama beklentisi söz konusudur. Böylesine kapsamlı bir çalışmanın ağlar/platformlar/girişimler hakkında gerekli bilgileri edinmek ve sürdürülebilirliği sağlayacak uygun araçları geliştirmek
açısından önemi vardır.
•
Ağlar, ortaklıklar, platformlar ve girişimler söz konusu olduğunda bunlara ilişkin kavram ve nosyonların tartışılacağı bir platform oluşturulması gerekli görünmektedir.
•
Ortakların, üyelerin, platformların ve ağların örnek uygulamalara ve edinilen derslere ilişkin deney paylaşımı için bir araya getirilmeleri, yerel, ulusal ve bölgesel düzeylerde çeşitli gruplar için
açık bir ihtiyaçtır (örneğin FPA projeleri arasında ağ oluşturma; diğer sivil girişimlerle daha güçlü
ve başarılı platformlar oluşturma gibi).
•
Türkiye’deki birçok ağın ve platformun politikaları ve çeşitli alanlardaki etkilerini izleme beceri ve
kapasitelerini geliştirmeleri gerekmektedir. Dahası, stratejik savunuculuk planları geliştirerek bu
ağların ve platformların savunuculuk çalışmaları desteklenmelidir.
•
Son olarak, ağlar ve platformlar, finansal sürdürülebilirlik, kurumsallaşma, iç iletişim ve insan kaynakları gibi alanlardaki kurumsal gelişimleri için destek beklemektedir.
STK’ların kapasitesinin ve yeterliliklerinin güçlendirilmesi açısından ihtiyaçlar ve beklentiler şöyledir:
•
Savunuculuk, stratejik planlama ve insan kaynakları yönetimi ile birlikte kampanya yürütme,
STK’ların desteğe ihtiyaç duydukları başlıca alanlar olarak öne çıkmaktadır.
•
Bağlantılara sahip ve alanda deneyimli uzmanların hukuksal yardım ve desteği kendi savunuculuk faaliyetleri açısından pek çok STK için yaşamsal bir ihtiyaçtır.
•
Pek çok STK açısından güçlendirme gerektiren bir başka önemli alan da bu kuruluşların kendi tabanlarıyla ilişkileridir. STK’ların kendi üyeleriyle ve tabanlarıyla ilişkilerini güçlendirecek ve onları
etkili biçimde harekete geçirecek farklı ve yeni yöntemleri öğrenmeleri gerekmektedir. Bir başka
ihtiyaç da yerel düzeydeki savunuculuk çalışmalarını ulusal düzeye taşıyacak araçlar ve yöntemlerdir.
•
Çeşitli alanları kesen (örneğin kadınlar ve engellilik) başlıklarda çalışmalar yapan kuruluşların savunuculuk kapasitesini güçlendirirken, diğer yandan farklı alanlarda çalışan STK’ların ağ oluşturmalarının ve ortak çalışmalarının desteklenmesi önemlidir.
•
Savunuculuk çalışmalarında uluslararası mekanizmalardan (AİHM, CoE, AK, BM) nasıl yararlanılacağına ve bu mekanizmalarla nasıl ilişkiye geçileceğine ilişkin bilgilerin yaygınlaştırılması kritik
önemdedir.
70
Sivil Toplum İhtiyaç Analizi Raporu
•
Göründüğü kadarıyla, veri yönetim becerilerinin geliştirilmesi ihtiyacı da giderek artmaktadır.
STK’lar veri toplama, saklama, analiz ve yayma araçlarına ilişkin bilgilerini geliştirmek durumundadır. Özellikle maliyet açısından uygun ve kullanıcı dostu yeni dijital araçların öğrenilmesi gerekmektedir.
•
STK’larda iç demokrasiyi ve etik davranışları desteklemek gerekmektedir. Demokratik iç yönetişim, karar verme mevkilerinde rotasyona gidilmesi, kadınlarla gençlerin artan ve eşit temsili,
savunulması, desteklenmesi ve güçlendirilmesi gereken konular arasındadır.
•
Özel sektörün haklar temelinde izlenmesi açısından beceri, araç ve bilgiler biriktirilip yaygınlaştırılmalıdır.
EKLER
Ek I – Bilgiye Erişimle ilgili Odak Grup Toplantısı Raporu
Ek II – Ağlar ve Platformlarla Yapılan Odak Grup Toplantıları Raporu
Ek III – Çerçeve Ortaklık Anlaşması (FPA) Projeleri Odak Grup Toplantısı Raporu
Ek IV – TACSO Ulusal Danışma Kurulu (UDK) Çalıştay Raporu
Ek V – TCSO 2 Kapsamındaki İhtiyaçlar, Beklentiler, Eylemler ve Önerilen Araçlar

Benzer belgeler