Mayıs 2012 - Bilişim Uzmanları Derneği

Transkript

Mayıs 2012 - Bilişim Uzmanları Derneği
Bilişim Uzmanları
Bülteni
Cilt 1, Sayı 12
3 Mayıs 2012
Sunuş

Yeni Hizmet Binası
2012‟nin beĢinci sayısıyla merhaba;

Anneler Günü

Emre‟nin Rotası
Bir, iki, üç derken nihayet bültenimizin onikinci sayısına ulaĢtık. Öncelikle birinci doğum
günümüzü kutluyorum. Bu
vesileyle Bültenimize katkı
sağlayan, yazı gönderen, gönül
desteği veren tüm dostlarımıza
Ģükranlarımızı sunuyorum.
Tabi burada en büyük emek
sahibi, editörümüz. Nur Bey‟in
yaktığı meĢaleyi daha da alevlendirerek taĢıyan sevgili Yavuz Göktaylar‟a özellikle teĢekkür etmeliyim.

Ayın Konuğu:
Fethi ġimĢek
Bu sayının konuğu Sayın Fethi
ġimĢek oldu. Sorularımıza çok
samimi cevaplar aldık. Ayrıca
Fethi baĢkandan çok hoĢ anılar
dinledik, hem savcılık yaptığı
döneme ait, hem de TĠB‟in
kuruluĢ sürecine dair. TĠB personelinin kaynaĢmasında Fethi
baĢkanın babacan tavrının rolü
büyük. Zira öğlen aralarında
personelle birlikte badminton
yapan, her türlü sosyal aktivitelere katılan bir baĢkan, personel açısından da örnek olmuĢ.
Elif ÖZDEMĠR, BiliĢim Uzmanları Derneği BaĢkanı
Biz çok keyifli bir sohbet gerçekleĢtirdik, umarım sizler de
zevkle okursunuz.
Mayıs ayı denince ilk akla gelen “Anneler Günü”. Bu konuda
da bizleri kırmayıp rahmetli
annesinden yola çıkarak duygularını paylaĢan Sayın Ahmet
Hicabi Erdinç‟e de özellikle
teĢekkür ediyorum. Yazısını ve
paylaĢtığı Ģiiri okuyunca, eminim sizin de yüreğinizden bir
Ģeyler kopacak.
açısıyla tanıdığımız Köksal
Özenç, AB konusundaki tecrübelerini yansıtan kitabını tanıtıyor. Kitabın gelirlerini Ģehit
ailelerine aktaracak, o yüzden
kendisinin tanıdığınız Ģehit
aileleriyle irtibatını sağlamanızı bekliyor. Yahya Emre ile
Brezilya turuna devam ederken, Bilal Ünver kölelikle, AyĢe Gül Mirzaoğlu ise 23 Nisan‟la ilgili tespitlerini paylaĢıyor. Mustafa GüneĢ fotoğraflarıyla, A. Emin Turgut ise seçtiği fotoğraflarla bültenimize
katkı sağladılar. Bu sayıda iki
genç arkadaĢımız Muhammet
ġimĢek ve Serkan Sevinç de
aramıza katıldı. Katkılarının
devamını bekliyoruz. Ayrıca
sevgili Ahmet Yanık‟ın da
doğum gününü kutluyorum.
Doğumu daha dün gibi, bu
yılsa dördüncü yaĢını tamamladı.
Sözlerime tüm annelerimizin
anneler gününü kutlayarak
son vermek istiyorum. Her Ģey
gönlünüzce olsun, gönlünüzün
mevsimi hep bahar olsun.
Bu sayıda ayrıca eleĢtirel bakıĢ
Dünya Telekomünikasyon ve Bilgi Toplumu Günü - 17 Mayıs
Bu bültende yer alan yazılarda ifade edilen yorum ve
görüĢler yazarlarına ait
olup, BiliĢim Uzmanları
Derneği‟nin görüĢlerini
yansıtmamaktadır.
17 Mayıs, ilk uluslararası
telgraf anlaĢmasının 1865
yılında imzalandığı ve Uluslararası Telekomünikasyon
Birliği‟nin (ITU) kurulduğu
güne karĢılık geliyor. Dünya
Telekomünikasyon Günü
1969‟dan beri kutlanıyor.
BirleĢmiĢ Milletler Genel
Kurulu 2006 yılında kabul
ettiği bir kararla 17 Mayısı
Dünya Bilgi Toplumu Günü
de ilan etti.
ITU‟nun 2006 yılında Antalya‟da yapılan Tam Yetkili
Temsilciler Konferansında
her iki günün birleĢtirilerek
Dünya Telekomünikasyon ve
Bilgi Toplumu Günü olarak
birlikte kutlanmasına karar
verildi. ITU‟ya göre bu günün
amacı Ġnternetin ve diğer bilgi
iletiĢim teknolojilerinin kullanımının topluma ve ekonomiye
olan katkıları konusunda
farkındalığı artırmaktır.
Sayfa 2
BiliĢim Uzmanları Bülteni
Kurumumuz Yeni Hizmet Binasına Kavuşuyor - 2
Bayram ASLAN
Daire BaĢkanı
DHD, BTK
Personel Ġçin ÇağdaĢ ÇalıĢma Mekânları
Her personel için en
az 8 m²’lik çalışma

Yapı çalıĢanların verimliliğini ve konforunu maksimize edecek Ģekilde tasarlanmıĢtır. ÇalıĢma mekânları aĢağıdaki özelliklere sahiptirler.

Her ofis katında çalıĢma grubu ile ilgili enformasyon ve danıĢma bankosu
yer alacaktır. Bu banko dijital ekran Ģeklinde olacaktır ve ilgili personeller ve
çalıĢma grubu ile ilgili bilgilendirici bilgilere sahip olacaktır.

Her personel için en az 8 m²‟lik çalıĢma alanı ayrılmıĢtır.

Personelin çalıĢma ihtiyacına göre gerekirse tek baĢına gerekirse ikili gruplar halinde çalıĢabilme imkânı sağlanmıĢtır.

Her çalıĢma mekânı doğal ıĢık ve hava alabilmektedir.

Her birim için 2 takım çalıĢma odası, 2 normal toplantı odası ve 2 dokümantasyon odası tasarlanmıĢtır.

VĠP katlarında galerili geniĢ karĢılama holleri tasarlanmıĢtır.

Katlardaki birim amirlerinin ofisleri VĠP bölümü ile hızlı ve kolay iletiĢim kurabileceği koridor sistemi tasarlanmıĢtır.

Her çalıĢma ofisi yeĢil balkonlu tasarlanmıĢtır.
alanı ayrılmıştır.
Kongre Kültür ve Eğitim Merkezi
Yapıda tam donanımlı kongre kültür merkezi tasarlanmıĢtır. Ġçerisinde 720 kiĢilik
kongre ve toplantı salonu,110 kiĢilik eğitim ve seminer salonu, 3 adet 50 kiĢilik
çok amaçlı salonlar tasarlanmıĢtır. Bu salonlar geniĢ fuayelere, sahne arkası hazırlık mekanlarına, ve tam donanımlı sahne projeksiyon, ses, ıĢık, simültane tercüme imkanlarına sahip olacaklardır. Salonlardaki koltuklar interaktif özelliklere
sahip olacaklardır. Koltuklardan sahnedeki sunuma dijital bağlantı kurulabilme
imkânı sağlanmıĢtır. Salonların fuayeleri, çatı bahçesi ile bağlantılı tasarlanmıĢlardır. Ġhtiyaç duyulduğu takdirde çatı bahçesinde açılıĢlar, davetler verilebilecektir.
BiliĢim Müzesi
Yapıda herkese açık biliĢim müzesi tasarlanmıĢtır. Bu müzede geçici, kalıcı sergiler için alanlar tasarlanmıĢtır. Hediyelik anı eĢya satıĢ hizmetleri verilebilecektir.
Müzeye otomobil gibi büyük sergi objeleri için servis giriĢi düĢünülmüĢtür.
Cilt 1, Sayı 12
Sayfa 3
Kurumumuz Yeni Hizmet Binasına Kavuşuyor - 2
BiliĢim Kütüphanesi
Yapıda tam donanımlı kütüphane tasarlanmıĢtır. Galerili ve çatıdaki bahçeden
faydalanabilecek Ģekilde tasarlanmıĢtır. Ġçerisinde manzaralı okuma mekânları,
grup çalıĢma odaları, sesli - görüntülü dokümanların çalıĢılabileceği odalar yer
almaktadır.
Yemekhaneler

Yapıda aĢağıdaki çağdaĢ imkânlara sahip yemekhane tasarlanmıĢtır.

Yemekhane tıpkı diğer birimler gibi manzaralıdır ve doğal ıĢık almaktadır.

Galerili ve asma katlı iç mekâna sahiptir.

Personel ve Ģirket elemanları için ayrı salonlar tasarlanmıĢtır.

Asmakat istendiği takdirde farklı yemek alternatiflerinin verilebileceğe imkânlara sahiptir.

Grup yemek salonları tasarlanmıĢtır.

Toplantı salonlarına yemek imkânı sağlayacaktır.

Çatı bahçesine servis imkânı vererek açık hava davetlerine imkân sağlamaktadır.
Bayram ASLAN
Daire BaĢkanı
DHD, BTK
Yapıda tam donanımlı
kütüphane
tasarlanmıştır.
Ġnanç Merkezi
Ġnanç Merkezinde bir mescitte hanımlar ve erkekler için olması gereken her birim
yer almaktadır ve aĢağıdaki özelliklere sahiptir:

Ġnanç Merkezi kıbleye yönelerek tasarlanmıĢtır.

Ġç mekâna asma tavan oluĢturularak yükseklik kazandırılmıĢtır.

Hanımlar mahfili asmakatta tasarlanmıĢtır.

Merkeze dıĢarıdan da kolaylıkla ulaĢılabilmektedir. Böylelikle mescidi personelin yanında dıĢarıdan da gelenler kullanabileceklerdir.
Sayfa 4
BiliĢim Uzmanları Bülteni
Kurumumuz Yeni Hizmet Binasına Kavuşuyor - 2
Spor Merkezi
Spor merkezinde aĢağıdaki birimler yer almaktadır:
Bayram ASLAN
Daire BaĢkanı
DHD, BTK

Çok maksatlı 1 adet kapalı spor salonu (Basketbol, Voleybol, Tenis).

1 adet halı saha.

Küçük fitnes salonları.

Squash kortu.

Acil sağlık birimi.

Vitamin bar.

Takımlar için hazırlık mekânları ve sonrasında kullanabilecekleri diğer mekânlar.
Botanik Bahçe
Kurumumuz, bu
yapı ile çağdaş
kurumsal kültürün
de simgesi olacak
ve diğer kurumlara
önemli bir örnek
olacaktır.
Ankara iç mekân koĢullarında yaĢayabilecek tüm bitkilerin sergileneceği botanik
bahçe tasarlanmıĢtır.
Çatı Bahçesi
Yapının bulunduğu alanın yakın çevresi sahip olacağı yoğun trafik sebebiyle zemindeki bahçe kullanımına pek imkân tanımamaktadır. Bundan dolayı çok daha
sakin ve manzaralı Kongre ve kültür merkezinin üzerinde çatı bahçesi tasarlanmıĢtır. Çatı bahçesine yapıdaki her birimin kolayca ulaĢabilmesi sağlanmıĢtır. Yapının ihtiyaç duyacağı açık hava aktivitelerinin tamamı bu bahçede karĢılanmaktadır. Bahçenin büyüklüğü yaklaĢık 2000 m²‟dir.
KreĢ
Çocuklu personel için çatıdaki bahçeye açılan kreĢ tasarlanmıĢtır. KreĢin konumlanmasında ilgili personelin kolayca ulaĢabilmesi, iĢ sirkülasyonundan uzaklık,
sakinlik, ıĢık ve bahçe imkanlarının sağlanmasına özen gösterilmiĢtir.
Sonuç olarak, çok kısa bir sürede büyük bir hızla geliĢen Kurumumuz, bu yapı ile
çağdaĢ kurumsal kültürün de simgesi olacak ve diğer kurumlara önemli bir örnek
olacaktır. Modern mimari anlayıĢı, son teknolojisiyle kurulmuĢ altyapısı, insan unsurunu ön plana çıkaran akıllı bina tasarımı, geniĢ ve ferah çalıĢma ofisleri, sosyal
donatıları, kalite, güvenlik ve konforu ön planda tutan yaklaĢımıyla yeni hizmet
binamız, çalıĢma hayatımızda verimliliği önemli ölçüde arttırmasının yanında kurumumuzun dıĢa dönük imajına da hiç Ģüphesiz çok büyük katkı sağlayacaktır.
Yeni hizmet binamızın çalıĢma verimini en üst seviyeye çıkaracak, çalıĢanların
hayat kalitesini yükseltecek, kurumumuz vizyon ve misyonuna yakıĢır, yaĢayan ve
yaĢatan bir bina olması temennisiyle….
Cilt 1, Sayı 12
Sayfa 5
Teknoloji ve Toplum (4/4)
Sonuç olarak, teknolojik deterministler, yeni teknolojileri belirleyenin sadece bilimsel çalıĢmalar olduğunu savunmaktadır. Buna mukabil, sosyal deterministler teknolojik geliĢmelerin büyük ölçüde sosyal etmenler tarafından belirlendiğini
savunmaktadır. Tüm bu argüman ve örnekler ıĢığında, yeni iletiĢim teknolojilerinin
piyasaya sunulması ve tüketilmesinde önemli olan temel faktörleri özetlemek gerekirse, teknolojik faktörlerin belli bir dereceye kadar etkisi olduğu, diğer taraftan sosyal faktörlerin bu bağlamda önemli ölçüde etkisinin bulunduğu ve bunların politik,
ekonomik ve kültürel bileĢenlerinin olduğu söylenebilir.
Evet, bu noktada tekrar Steve Jobs‟la ilgili biyografiye gelirsek ve yazının
konusu olan teknoloji ve toplum iliĢkisini dikkate alırsak, söz konusu biyografide
anlatılan ve dikkatimi çeken bir noktayı da sizlerle paylaĢmak isterim.
Yusuf Korhan SELEK
BiliĢim BaĢuzmanı,
SYD, BTK
Steve Jobs, bir tatilinde Efes‟ten sonra Ġstanbul‟a gider ve bir tarih profesörünü ailesine rehberlik etmesi için tutar. Sonunda bir Türk hamamına giderler. Profesörün orada anlattıkları Steve Jobs‟u gençliğin küreselleĢmesi ve ürün tasarımı
üzerine düĢünmeye sevk eder:
“Gerçek bir ilham geldi. Hepimiz bornozluyduk ve bize Türk
kahvesi yaptılar. Profesör bu kahvenin başka yerlerin kahvelerinden çok farklı hazırlandığını açıklayınca, „Ne olmuş yani?‟ diye düşündüm. Türk kahvesi, Türkiye‟deki gençlerin umrunda mıydı?
Hepsi de dünyadaki diğer bütün gençlerin içtiği şeyleri içiyor,
GAP‟ten satın alınmış gibi görünen giysileri giyiyor ve hepsi de cep
telefonu kullanıyorlardı. Diğer her yerdeki gençler gibiydiler. Artık
bu dünyanın tamamının gençler için aynı olduğunu anladım birden.
Ürünler tasarlarken aklımızda özellikle Türkiye‟deki gençlerin isteyeceği bir telefon ya da müzik çalar [ve muhtemelen mobil bilgisayar] yaratmak diye bir şey yok. Artık tek bir dünyadayız sadece.”
… teknolojik
faktörlerin belli bir
dereceye kadar
etkisi olduğu, diğer
taraftan sosyal
faktörlerin bu
bağlamda önemli
Belki de, teknoloji tasarımcıları piyasaya yeni ürünler sunarken ve bunlar
tüketilirken, bu süreçte artık kültürel bileĢenlerin etkisinin zamanla yavaĢ yavaĢ
azalacağını da söyleyebiliriz...
ölçüde etkisinin
Son söz: Steve Jobs‟unki her iki yaklaĢımın mükemmel bir sentezinin, yine
aynı mükemmellikte uygulamaya geçirilmesi ve belki de insanların hayatlarına kazınmasıydı… (Darısı Ülkemizdeki Steve Jobs‟ların baĢına diyelim…)
söylenebilir..
Kaynaklar:
Flichy, P. (1995). Dynamics of Modern Communicaiton: The Shaping and Impact
of New Communicaiton Technologies. London: Sage.
Green, L. (2002). Communication, Technology and Society. London: Sage.
Isaacson, W. (2011). Steve Jobs. New York: Simon & Schuster.
Preston, P. (2001). Reshaping Communications: Technology, Information and
Social Change. London: Sage.
Williams, R. and Edge, D. (1996). The social shaping of technology. Research
Policy. 25, (1996), pp. 856-899.
Winston, B. (1998). Media, Technology and Society. London: Routledge.
bulunduğu …
Sayfa 6
BiliĢim Uzmanları Bülteni
Anneler Günü - Mayıs Ayının İkinci Pazarı
A. Hicabi ERDĠNÇ
Kurum BaĢkan Yrd.
BTK
BiliĢim Uzmanları Derneğinin çok değerli BaĢkanı Sn. Elif Özdemir hanımefendiden derneğin bülteninde yayınlanmak üzere, her yılın Mayıs ayının Ġkinci haftası anlamlı bir
gün olarak kutlanan Anneler Günü için bir yazı kaleme almam teklifi gelince, çok fazla böylesi yazılar yazmaya alıĢık birisi olmadığımdan önce bir an tereddüt ettim, sonra böylesine
önemli bir günü anmak için seçilmiĢ olmak beni onurlandırdı ve gururlandırdı. Anne gibi
kutsal ve fedakâr bir varlığı nasıl ifade edecektim; çünkü kelimeler, cümleler ve hatta destanlar yazılsa acaba tam olarak ifade edilebilir miydi? Sonra ellerine kınalar yakarak yavrularını vatan savunması için cepheye gönderen, kağnılar ile KurtuluĢ SavaĢı‟nda cephane
taĢıyan, evlatlarına zarar gelmesin diye canlı bombaların üzerine atlayan annelerle birlikte
rahmetli anneciğimin bizler için ve eĢimin de çocuklarımız için yaptıkları fedakârlıkları düĢündüm. KarĢılıksız tek sevginin annenin çocuğuna duyduğu sevgi olduğu aklıma geldi.
Haklarını ne yapsak da ödeyemeyeceğimiz gerçeğinden yola çıkarak aslında fazla söze de
gerek yok dedim kendi kendime. Arif olana tarif gerekmez derler ya…
Bazı varlıklar vardır ki tam olarak anlatılmaz, ancak yaĢayarak anlaĢılır. Annelerimiz sabırlı, sıcak, Ģefkatli, koruyucu, fedakar ve affedicidir. Hayatta iken varlıkları her zaman bizler için güven kaynağı olmuĢtur. Hayatta iken güven kaynağı olduklarını biliyordum
ama rahmetli olduklarından sonra da güven kaynağı olmaya devam ettiklerini annemi kaybettikten sonra anladım. Her insan zaman zaman ölümün soğukluğunu hisseder. Ben de
hissederdim. Ama artık hissetmiyorum. Niye mi? Çünkü o an artık benim için kavuĢma anı
olacak diye düĢünüyorum. Bu da bana güven veriyor. Görüyorsunuz değil mi, ölüm gibi
soğuk bir kavramı bile sıcaklığıyla nasıl da ısıtabiliyor!
Annesi hayatta
olanlar lütfen onlara
bir kez daha
sarılsınlar ve
sıcaklıklarını
hissetsinler…
Fazla mı duygusallaĢtım bilemiyorum ama içimden geleni yazıyorum. “Ağlarsa
anam ağlar gerisi yalan ağlar” ne kadar da doğrudur. Her Ģeyde olduğu gibi insan annesinin değerini de kaybedince daha çok anlıyor. Annesi hayatta olanlar lütfen onlara bir kez
daha sarılsınlar ve sıcaklıklarını hissetsinler… Onları üzmesinler. Evladın bir gülümsemesi
ve sarılması bir baba olarak benim için nasıl en büyük mutluluksa, sanırım anneler için de
en güzel hediye bu olacaktır. Aslında annelerimiz için yılın üç yüz altmıĢ beĢ gününü de
Anneler Günü olarak kutlasak yine de onlara olan borcumuzu ve haklarını ödeyemeyiz.
Son olarak da, cennetin annelerin ayakları altında olacağı müjdelenerek konulmamıĢ mıdır
zaten? Bu vesile ile en kıymetli varlıklarımız olan annelerimizin Anneler Günü‟nü kutluyor,
ellerinden öpüyor, nice sağlıklı uzun ömürler diliyor, ebediyete intikal etmiĢ olan annelerimizi de rahmetle ve minnetle anıyorum... ġunu da belirtmeliyim ki: Ama benim sol yanım her
zaman acıyor anne!
Anneler için yazılmıĢ cok güzel bir Ģiir:
Merhaba anne,
Yine ben geldim.
Merak etme okuldan çıktımda geldim.
Annelerde babalar gibi merak eder mi bilmiyorum ama
Ali "Okula gitmezsem annem çok kızar, merak eder" demişti de
Onun için söylüyorum.
Geçen hafta öğretmen,
Sağ elimde sarımsak, sol elimde soğan dedirte dedirte
Öğretti sağımı solumu.
Ben biliyorum artık anne sağım neresi, solum neresi
Ağrıyan yanımın neresi olduğunu
Şimdi iyi biliyorum anne.
Hani geçen geldiğimde
Şuram acıyor işte şuram demiştim de
Bir türlü söyleyememiştim ya acıyan yanımı anne
Bak şimdi söylüyorum
Şuram işte,
Sol yanım çok acıyor anne.
Hem de her gün acıyor anne her gün.
Dün sabah annesi Ayşe'nin saçlarını örmüştü.
Elinden tutup okula getirdi.
Cilt 1, Sayı 12
Sayfa 7
Anneler Günü - Mayıs Ayının İkinci Pazarı
Yakası da danteldi.
Zil çalınca öptü, hadi yavrum sınıfa dedi.
Bende ağladım,
Ağladım hiç de utanmadım.
Öğretmen ne oldu dedi.
Düştüm dizim çok acıyor dedim.
Yalan söyledim anne.
Dizim acımıyordu ama sol yanım çok acıyordu anne.
Bugün bende saçım örülsün istedim.
Babam ördü ama onunki gibi olmadı.
Dantel yaka istedim.
Babam "Ben bilmem ki kızım" dedi.
Bari okula sen götür dedim.
"kızım, iş" dedi.
Bende banane dedim, ağladım.
"kızım, ekmek" dedi babam.
Sustum ama okula giderken yine ağladım anne.
Ha bide sol yanım yine çok acıdı anne.
Herkesin çorapları bembeyaz, benimkiler gri gibi.
Zeynep "annem beyazlara renkli çamaşır katmadan yıkıyormuş" dedi.
Babam hepsini birlikte yıkıyor.
Babam çamaşır yıkamasını bilmiyor mu anne?
Uff babam, her gün domates peynir koyuyor beslenmeme.
Üzülmesin diye söylemiyorum ama
Arkadaşlarım her gün kurabiye, börek, pasta getiriyor.
Biliyorum babam pasta yapmasını bilmez anne.
Hava kararıyor, ben gideyim anne.
Babam bilmiyor kaçıp kaçıp sana geldiğimi.
Duyarsa kızmaz ama çok üzülür biliyorum.
Kim bozuyor toprağını,
Çiçeklerini kim koparıyor.
İzin verme anne ne olur toprağına el sürdürme.
Eve gidince aklıma geliyor bide bunun için ağlıyorum anne. >>
Bak kavanoz yanımda, toprağından bir avuç daha alayım.
Biliyor musun anne her gelişimde aldığım topraklarını
Şu kavanozda biriktirdim.
Üzerine de resmini yapıştırıp başucuma koydum.
Her sabah onu öpüyor kokluyorum.
Kimseye söyleme ama anne
Bazen de konuşuyorum onunla.
Ne yapayım seni çok özlüyorum anne.
Ha unutmadan,
Öğretmen yarın anneyi anlatan bir yazı yazacaksınız dedi.
Ben babama yazdıracağım.
Öğretmen anlarsa çok kızar ama banane kızarsa kızsın.
Ben seni hiç görmedim ki neyi, nasıl anlatacağım anne.
Senin adın geçince sol yanım acıyor anne.
Hiç bir şey yutamıyorum.
Bazen de dayanamayıp ağlıyorum.
Kağıda da böyle yazamam ya anne.
Ben gidiyorum anne,
Toprağını öpeyim, sende rüyama gel beni öp.
Mutlaka gel anne,
Sen rüyama gelmeyince sol yanımın acısıyla uyanıyorum anne. >>
Sol yanım acıyor anne.
İşte tam şurası,
Sol yanım çok acıyor anne.
Seni çok özledim,
Anne çook...
ġair: Ayla Aydemir
A. Hicabi ERDĠNÇ
Kurum BaĢkan Yrd.
BTK
… annelerimizin
Anneler Günü’nü
kutluyor, ellerinden
öpüyor, nice sağlıklı
uzun ömürler diliyor,
ebediyete intikal etmiş
olan annelerimizi de
rahmetle ve minnetle
anıyorum...
Sayfa 8
BiliĢim Uzmanları Bülteni
İnce uçlu şarj cihazı olan var mı?
Muhammet ġĠMġEK
Teknik Uzman Yrd.
PGM, BTK
ġarj cihazınızı evde unuttunuz ve Ģarjınız
da bitmek üzere… Üstelik gün daha yeni
baĢlıyor, oldukça da yoğun geçeceğe
benziyor. ArkadaĢınızın Ģarj cihazını
ödünç alın. Durun bir saniye, yapamazsınız çünkü arkadaĢınızın cep telefonu sizinkiyle aynı değil. Dolayısıyla da Ģarj
cihazı sizin telefonunuza uygun değil.
Uygun bir Ģarj cihazı bulamazsanız zor
durumdasınız demektir. Eminiz ki buna
benzer tabloları her birimiz sayısız defa
yaĢamıĢızdır.
Bilindiği gibi, onlarca cep telefonu markası var ve hepsinin Ģarj cihazı birbirinden
farklılık gösteriyor. Hatta aynı markanın, farklı modelleri arasında bile Ģarj cihazı
farklılığını görebiliyoruz çoğu zaman. Hâl böyle olunca, Ģarj cihazı çöplüğü oluĢması kaçınılmaz oluyor. Hele ki, günümüzde aynı anda birden fazla telefon kullanma modası varken farklı Ģarj cihazları taĢımadan ve bulduğunuz ilk Ģarj cihazı ile
cep telefonlarının Ģarj edilmesi herkes için iyi olacak gibi duruyor.
Serkan SEVĠNÇ
Teknik Uzman Yrd.
PGM, BTK
Her yıl 50.000
tondan fazla şarj
aleti, çoğu zaman
da çalışır halde
iken, elektronik atık
olarak çevreye
bırakılıyor.
Bütün bunların yanında bir de iĢin yeĢil boyutu mevcut. Tek tip Ģarj cihazı daha az
elektronik atık ve Ģarj aleti üretimi için harcanan daha az kaynak anlamına geliyor.
Global System for Mobile Communications
Association (GSMA)‟ya göre 2008 yılında
1,2 milyar adet mobil telefon satılmıĢ ve
bunların %50-80 kadarı kullanılan mobil
telefonun yenilenmesi Ģeklinde olmuĢtur.
Bu da yenilenen mobil telefonlardan her yıl
en az 600 milyon adet yani 50.000 tondan
fazla Ģarj aletinin, çoğu zaman da çalıĢır
halde iken, elektronik atık olarak çevreye
bırakılmasına sebebiyet vermektedir. Milyonlarca Ģarj aletinin gereksiz yere satıĢından ise milyonlarca dolarlık ekonomik kayıp
yaĢanmaktadır.
Bahsedilen olumsuz çerçeve üzerine Avrupa sınırları içerisinde bu duruma son
verecek adımlar atılmıĢtır. Avrupa Birliği Komisyonunca ortak Ģarj cihazı kullanımına yönelik olarak 2009 Haziran ayında en büyük 14 mobil telefon Ģirketinin katılımı ile 2011 yılında uygulaması baĢlatılmak üzere bir mutabakat metni imzalanmıĢtır.
Cilt 1, Sayı 12
Sayfa 9
İnce uçlu şarj cihazı olan var mı?
Söz konusu mutabakat metninde Apple, Emblaze Mobile, Huawei Technologies,
LGE, Motorola, NEC, Nokia, Qualcomm, Research in Motion (RIM), Samsung,
SonyEricsson, TCT Mobile (ALCATEL mobile phones), Texas Instruments ve
Atmel Ģirketlerinin imzaları bulunmaktadır. Mutabakat metnine göre Avrupa Komisyonu, teknik standartların oluĢturulması ve geliĢtirilmesi için CEN, CENELEC
ve ETSI‟ye talimat vermiĢtir. Böylece ortak Ģarj cihazlarının farklı mobil telefonlarla uyumunun ve güvenle kullanımının sağlanması amaçlanmaktadır. Bazı Ģirketler
bu uygulamaya ürettikleri yeni akıllı telefonlarının uyumluluğu ile baĢlamıĢtır.
Muhammet ġĠMġEK
Teknik Uzman Yrd.
PGM, BTK
Yapılan çalıĢmalar sonucunda ortak Ģarj cihazının var olan USB standartlarına
dayandığı görülmektedir. Bununla birlikte ortak Ģarj cihazı mobil telefona bağlanmak için Micro USB-B konnektörlü kablo barındırmalıdır. Ayrıca Standarda göre
ortak Ģarj cihazı, adaptör ve kablosu tümleĢik olarak üretilebileceği gibi, ayrı olarak da üretilebilir. Ayrı üretildiğinde kablo ile adaptör USB-A standardında birleĢtirilmelidir.
Serkan SEVĠNÇ
Teknik Uzman Yrd.
PGM, BTK
Çokça
Yine standartta, Micro USB–B soket kullanılmadığında ortak Ģarj cihazının kullanılmasına imkân verecek dönüĢtürücü ara kabloyu mobil telefon üreticisinin sağlaması gerektiği belirtilmiĢtir. Bu dönüĢtürücü bir ucu mobil telefona özel soket
diğer ucu USB-A kablo da olabilir.
karşılaştığımız
“ince uçlu şarj
cihazı olan var
mı?” sorusunu ya
da tatile
çıktığımızda “şarj
cihazımı yanıma
almayı unuttum”
hayıflanmasını bir
daha
duymayacağımızı
Böyle bir uygulama tamamen hayata geçtikten sonra, çokça karĢılaĢtığımız “ince
uçlu Ģarj cihazı olan var mı?” sorusunu ya da tatile çıktığımızda “Ģarj cihazımı
yanıma almayı unuttum” hayıflanmasını bir daha duymayacağımızı düĢünebiliriz.
düşünebiliriz.
Sayfa 10
BiliĢim Uzmanları Bülteni
23 Nisan nasıl Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı oldu?
Her yılın 23 Nisan günü yalnızca ulusal çapta kutlanmakla kalmayan, dünya çocuklarının da katıldığı Ģenliklerle kutlanan ve dünyada eĢi benzeri olmayan uluslararası bir
çocuk festivaline dönüĢen Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımızın ortaya çıkıĢ hikâyesini hiç merak etmiĢ miydiniz?
AyĢe Gül
MĠRZAOĞLU,
BiliĢim Uzm. Yrd.
BTD, BTK
Oldukça enteresan bir hikâyesi var 23 Nisan‟ın. Malumunuz, 23 Nisan 1920,
TBMM‟nin açıldığı gündür. Yine TBMM tarafından 1921'de çıkarılan 23 Nisan'ın Milli Bayram Addine Dair Kanun ile bu gün Türkiye'nin ilk ulusal bayramı olarak kabul edilmiĢ ancak
bayrama özel bir isim verilmemiĢtir.
1 Kasım 1922‟de saltanatın kaldırılıĢı ile 1 Kasım günü „Milli Hâkimiyet Bayramı‟
olarak kabul edilmiĢse de; pratikte çok fazla kabul görmemiĢ ve „Milli Hâkimiyet Bayramı‟
23 Nisan ile özdeĢleĢtirilerek kutlanmıĢtır. Sonuçta, 1935 tarihli Ulusal Bayram ve Genel
Tatiller Hakkında Kanun ile 23 Nisan „Ulusal Egemenlik Bayramı‟ kabul edilmiĢtir.
23 Nisan
Ulusal
Egemenlik ve
Çocuk
Bayramı’nın
aslında birden
fazla bayramın
birleştirilmesiyle
oluştuğunu
biliyor
muydunuz?
„Çocuk Bayramı‟ ise bu geliĢmelerden bağımsız olarak Himaye-i Etfal Cemiyeti‟nin (Çocuk Esirgeme Kurumu) 23 Nisan 1927 tarihine atfettiği bir kavram olarak ortaya
çıkmıĢtır. TBMM‟nin açılıĢ günü kutlamalarından elde edilecek gelirleri yetim çocuklar yararına kullanmayı hedefleyen Cemiyetin bu konudaki duyurusu Ģöyledir:
"Millet Meclisimizle millî devletimizin Ankara'da ilk teşkile günü olan Millî
bayram Cemiyetimizce çocuk günü olarak tesbii edilmiştir. Bize yeni bir
vatan ve yeni bir tarih yaratıp bırakan mübarek şehitlerle fedakâr gazilerin yavruları fakir ve ıstırabın evladları ve nihayet alelıtlak bütün muhtac-ı
himaye-i vatan çocukları namına milletin şevkatli ve alicenab hissiyatına
müracaat ediyoruz. Kadın, erkek, genç, ihtiyar hatta vakti ve hali müsait
çocuklardan mini mini vatandaşlar için yardım bekliyoruz. Her sayfası
başka bir şan ve muvaffakiyetle temevvüç eden milletimizin, yarın azami
derecede muavenet göstermekle beraber, çocuk gününün layıkı veçhiyle
neşeli ve parlak geçirilmesi için aynı derecede alaka ve müzaheret göstereceğinden emin olan Himaye-i Etfal Cemiyeti, şimdiden arz-ı şükran
eder."
O günden sonra üst düzey devlet erkânı „Çocuk Bayramı‟na müthiĢ destek vermiĢtir. 23 Nisan günlerinde kır gezileri ve çocuk Ģenlikleri yapılmıĢ, „Gürbüz Çocuk‟ yarıĢmaları
düzenlenmiĢ, çocuklar yöneticilerin makamlarında kabul edilmiĢ, hatta daha sonraları makamlar onlara bırakılmıĢtır. O dönemde çocuklara bu denli önem verilmesinin nedenlerinden biri de Cumhuriyetin kuruluĢ döneminde oldukça zayıf düĢmüĢ bir milletin nüfusunun
arttırılarak güçlendirilmesi hedefidir. 1970‟li yıllara kadar süregelen kutlamalar, 1975‟ten
itibaren TRT‟nin desteğiyle daha da canlanmıĢtır. 1980‟de TRT tarafından komĢu ülke çocuklarının da davet edilmesiyle kutlamalara uluslararası bir boyut kazanmıĢtır. Nihayet,
1981‟de Bayramlar ve Tatil Günlerine Dair Kanun‟da yapılan değiĢiklik ile 23 Nisan “Ulusal
Egemenlik ve Çocuk Bayramı” olarak kabul edilmiĢtir.
1979 yılının BM tarafından Uluslararası Çocuk Yılı ilan edilmesi ve Dünya Çocuk
Bayramı belirlenmesi fikri üzerine, Türkiye bu konuda öncülük yapmak isteyerek 55 yıldır
kutladığı 23 Nisan'ın Dünya Çocuk Bayramı olmasını önermiĢtir. Bu öneri BM üye devletleri
nezdinde resmen kabul görmese de, fiiliyatta Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız dünya çocukları nezdinde Uluslararası Çocuk Bayramı olarak kabul görmüĢ durumdadır.
Kaynak: Veysi AKIN, 1997, “23 Nisan Milli Hâkimiyet ve Çocuk Bayramının Tarihçesi”, PAÜ
Eğitim Fak. Dergisi, Sayı:3
Cilt 1, Sayı 12
Sayfa 11
1 Mayıs
1838 yılında Ġngiltere‟de bir kömür madeninde meydana gelen kazada yaĢları 8
ila 16 yaĢlarında değiĢen 8 kız çocuğu ile yaĢları 9 ila 12 yaĢlarında değiĢen 15
erkek çocuk öldü. 1840 yılında Lord Ashley, dönemin dindar reformcu bir aristokratı, Ġngiltere parlamentosunu demir ve kömür madenlerinde çalıĢtırılan çocukların durumunu soruĢturacak bir parlamento komisyonu kurmaya ikna etti. Komisyon raporunu 1842 yılının Mayıs ayında yayımladı. Bu rapor kapsamında komisyon üyelerinin madenlerde çalıĢanlarla yaptığı görüĢmelerden iki tanesini sizin
için Türkçe‟ye çevirdim.
No:116. Sarah Goodler, yaĢı 8.
“Gawber madeninde tuzakçıyım1. Beni çok yormuyor ama
ıĢık olmadığı için korkuyorum. ĠĢe genellikle sabah saat
4‟te bazen de 3:30‟da baĢlıyorum. AkĢam 5 ila 5:30‟da
bırakıyorum. ĠĢteyken asla uyumam. Bazen ıĢık olduğunda
Ģarkı söylüyorum ama karanlıkta değil. Karanlık olunca
Ģarkı söylemeye cesaret edemiyorum. AĢağıda olmaktan
hoĢlanmıyorum. Bazen sabah iĢe gittiğimde çok uykulu
oluyorum. Pazar okuluna2 gidiyorum. Okumayı öğreniyorum.” Harfleri biliyor bazı basit kelimeleri okuyabiliyor.
“Bana orada dua etmesini öğretiyorlar.” Bazı eklemelerle
ve hatalı bir şekilde the Lord‟s Prayer‟ı3 tekrar etti: “Tanrı
annemi ve babamı ve kız kardeĢimi ve erkek kardeĢimi,
amcamı ve halalarımı ve kuzenlerimi ve baĢka herkesi
kutsasın. Tanrı beni de kutsasın ve beni iyi bir hizmetçi
yapsın. Amin. Ġsa‟nın ismini pek çok kez duydum. Neden
dünyaya geldiğini bilmiyorum. Neden öldüğüne de. Ama
kafasını dinlenmek için bir taĢa yaslıyor. AĢağıda maden
ocağında çalıĢacağıma okulda olmayı isterdim.”
Editörün Açıklamaları:
1
Maden ocağının belli bölgelerinde bekleyip kömür vagonu geçerken bir mekanizmayı asılarak kapı açan kimse.
2
Kilise okulu.
3
Bir dua.
İnsanoğlu doğası gereği
doğup büyüdüğü çevreyi
sorgulamadan kabul
ediyor. Belirli çalışma
saatleri, çocuk işçiliğinin
kısıtlanması, iş
ortamının güvenliği,
fazla mesai için ek ücret,
No:14. Ġsabella Read, yaĢı 12, kömür taĢıyıcısı.
yıllık izin, sağlık
güvencesi, emeklilik
“Annemin yerine çalıĢıyorum. Babam 2 yıl önce öldü.
Annem evde. Kötü öksürüyor. Vücudu erken saatte kalkıp
çalıĢmak için zayıf. Madene kız kardeĢim ve erkek kardeĢimle beraber çalıĢmaya gidiyoruz. Çok zor bir iĢ. Maden
ocağının dibinden çıkıĢa kadar sürekli gidip geliyorum.
Günde ortalama 25 yada 30 kez. Mesafe 100 ila 250
kulaç1 arasında değiĢiyor.
Bir seferde, 1 cwt2 ve sırtımda da çeyrek cwt kömür taĢıyorum. Ancak çıkıĢ çok dik ve neredeyse dizlerimin altına
kadar su dolu yerler var. Tekrar aĢağıya indiğimde sıcaktan ve yorgunluktan kömür dolduruluncaya kadar uyuyakalıyorum.
Ne iĢten ne de diğer kızlardan hoĢlanıyorum. Ama mecbur
bırakıyorlar. Hava ılık ve sıcak olduğunda nefes almak
zorlaĢıyor. Sık sık da ıĢıklar sönüyor.”
Editörün Açıklamaları:
1
Bir kulaç yaklaĢık 1,83 metre ediyor.
2
Centum weight ya da hundredweight. Bir ağırlık ölçüsü birimi.
Ġngiltere tarafından kullanılan uzun cwt yaklaĢık 50,8 kg‟a karĢılık
geliyor.
O dönemin Ġngiltere‟sinde fakir 4-5 çocuklu ortalama bir ailenin kadın ve çocuklar
çalıĢmadan karnını doyurması mümkün değildi. Çocuklarını 4 yaĢından sonra
çalıĢtırmak zorundaydılar. Ucuz ve etkin kamu taĢımacılığı henüz olmadığı için
evleri fabrikanın yanında olurdu. Kömür madenleri ise çok kötü Ģöhretlidir. Buralarda 5 yaĢından itibaren çalıĢtırılmaya baĢlanan çocukların çoğu 25 yaĢlarını
göremezlerdi.
hakkı, yapılan işe bağlı
olarak makul bir gelir
bugün için olması
gereken. Doğal. Ancak,
bugün sizlere bunun hep
böyle olmadığını
hatırlatmak istedim.
Hazırlayan:
Editör
Sayfa 12
BiliĢim Uzmanları Bülteni
Goree Adasından Son İnsanlık Adasına
M. Bilal ÜNVER
Daire BaĢkanı
SRD, BTK
Pek çok kimsenin anlam vermekte zorlanabileceği yazı baĢlığı, aslında insanlığın
marjinal noktalara savrulmasından baĢka bir Ģey ifade etmiyor. Marjinal savrulmaları bize
hatırlatan Hitler, Pol Pot veya Karadziç gibi isimlerin iĢkence, soykırım, katliam, vb. insanlık dıĢı muamelelerine çok önemli bir tanesini eklemek, daha doğrusu hatırlatmak istedim
bu yazımda. Aynı zamanda, Kara Afrikalı‟nın kara dramı olarak da anlatılabilecek ve
Auschvitz, Saraybosna ya da Kamboçya‟nın baĢkenti Phnom Penh‟deki insanlık suçlarını
aratmayan köle ticaretine dair yaĢanılanlar karĢısında ister istemez Ġnsanlığın Son Adasına bir seyahati de kendime borç bildim ve Batılıların köle ticareti adı altında zulümde hudut
tanımadığı 18. ve 19. yüzyıllarda insan olduğumuzu ve dahası ticarete konu olmayacak
kadar değerli olduğumuzu bize hatırlatan atalarımızın aç ve açıkta olanlara uzanan yardım
elinin kuĢatıcılığını paylaĢmak istedim.
İsyana
girişmemeleri için
hayatta kalacak
kadar beslenmeleri
ve zincire
vurulmaları
nedeniyle pek çok
kadın ve güçsüz
erkeğin ölüme terk
edilmesi olağan bir
hadise oluyor bu
ölüm teknelerinde.
Goree Adası
Kölelerin sağlık kontrolünden geçirilmesi
Bir geminin maksimum köle alabilmesi
için yapılan çizim
2-3 asır önceki kölelerin yaĢadığı dramatik olay ve süreçlerin iĢlendiği Amistad
filmini veya Sierra Lone‟deki elması ülkesine çekebilmek uğruna insanların nasıl ticaret
metaı haline getirildiğini ve çocukların silahlandırıldığını (aynı filmde Ģu an halen 9000
çocuk askerin Afrika‟da çalıĢtığı aktarılmaktadır) anlatan Kara Elmas filmini pek çoğumuz
izlemiĢizdir. Bu filmlerde Afrika‟nın Avrupalı‟nın pastasına düĢen kısmını yine Avrupa ve
Amerikalıların izin verdiği ölçüde öğrenme fırsatımız oldu. Ġronik bir Ģekilde Afrikalının kara
kaderinin yerinde görülmesi ve yeni bir turizm akımına konu olması da Batılıların para kazanma hırsının yeni bir ürünü olarak karĢımızda duruyor. Evet yanlıĢ duymadınız. Bundan
tam 5 asır öncesine dayanan bir hikâyeye sahip olan ve sayısı 45‟i bulan köle kalesi ile
çok sayıda köle evi, Ģu anda Gana ve Senegal‟de turistlerin ilgi odağı olmuĢ durumda.
Söz konusu Afrika ülkeleri günümüzde petrol ülkelerinin maruz kaldığı bir yayılmacılık politikasına o günlerde sahne oluyor. Nedeni ise çok basit: altın ve fildiĢi ticareti. Ġlk
baĢlarda kabile reisleriyle varılan anlaĢmalar neticesinde baĢlayan bu ticaretten her iki
taraf da kârlı çıkıyor. Afrikalı kabile reisleri topraklarının kullanılması karĢılığında yüklü
miktarlarda para alırken, Batılı tüccarlar da bunun karĢılığında altın cevherlerini iĢlemek
üzere ülkelerine götürüyorlar. Yer altı zenginliklerinin yanı sıra Afrikalının potansiyelini de
fark eden beyaz adam, ticaretini hammadde ile sınırlandırmıyor ve yeni kıta Amerika‟nın
plantasyonlarında çalıĢacak köle ihtiyacını gidermenin formülünü de bu bölgede buluyor.
Kara adama hücum 15. yüzyılın ikinci yarısından itibaren semeresini veriyor ve bu yıllardan itibaren Batı Afrika‟dan Portekiz, Ġngiltere, Hollanda ve Ġsveç gibi ülkelere seçkin Afrikalıların (!) sevkiyatı baĢlıyor. Bu sevkiyatın yapılması içinse altın ticaretinin üssü olarak
inĢa edilen kaleler kullanılıyor. Büyük çoğunluğu Gana‟da bulunan bu kalelerin fonksiyonunu Senegal‟de köle evleri ifa ediyor. Buna en önemli örnek olan ve Senegal‟in baĢkenti
Dakar‟a 2 km uzaklıktaki köle ticaretinin toplama merkezi olarak kullanılan Goree Adasının
sanırım dile gelse bize anlatacağı çok Ģey olacaktır. Belki de gemilere sevkiyat öncesinde
yaklaĢık 2 ay boyunca insanların bekletildiği köle evlerinin hayvan ahırından farksız hallerine ve kölelerin maruz kaldıkları iĢkencelere tanıklık ve ev sahipliği yapmıĢ olmanın dayanılmaz acısını yaĢıyordur, kim bilir. Hava almak için dıĢarıya açılan küçük bir deliğin dıĢında hayatla teması olmayan bu bahtı kara insanların kaldığı mekânlardaki iĢkence odaları,
rutubetli zeminler ve ayaklanmamaları için ellerine-ayaklarına geçirilen kelepçe ve prangaların da bu acıya ortak olan ve tarihe tanıklık edenler arasında yerini aldığı muhakkak.
Cilt 1, Sayı 12
Sayfa 13
Goree Adasından Son İnsanlık Adasına
Bu mekânların konukları olan Afrikalı kölelerin ağırlanma biçimi kadar yeni kıta
Amerika‟ya yolculukları da yukarıda isimlerini zikrettiğim yakın tarihimizdeki soykırım suçlularına ilham olacak cinsten. 16-30 yaĢ grubundaki bu köleler sadece vatanlarından koparılmıyor, aslında insanlığın ayaklar altına alınıĢını simgeleyen bir kopuĢu temsil ediyor.
Geriye dönüĢü olmayan “door of no return” kapısından çıkarıldıkları andan son kez vatanlarının kumsallarını ve dalgaların vurduğu sahilleri görerek götürüldükleri gemiye binmeleri, onlar için aynı zamanda 2-3 aylık bir yaĢam mücadelesinin baĢlangıcı anlamına geliyor.
Balık istifi biçiminde yerleĢtirildikleri gemilerden sağlam olanların çıkması onlar için köle
olarak yeni bir hayata baĢlamak suretiyle ödüllendirilmelerini sağlıyor. Ġsyana giriĢmemeleri için hayatta kalacak kadar beslenmeleri ve zincire vurulmaları nedeniyle pek çok kadın
ve güçsüz erkeğin ölüme terk edilmesi olağan bir hadise oluyor bu ölüm teknelerinde.
Bu kara talihli insanların köle olarak satıldıkları 1850‟lere kadar yaĢananların Batılı ülkelerde ne detayda tarih kitaplarına konu olduğu meçhul. Ama malum olan bir Ģey
varsa o da insanlık dramlarına karĢı atalarımızın sessiz kalmadığı ve bu ülkeyi adeta son
insanlık adasına dönüĢtürdüğü. Bu hadiselerden çok önce 1492‟de Ġspanya‟da Endülüslerin maruz kaldığı katliama seyirci kalmayan Osmanlı‟nın gemilerle mazlum insanları ülkesine getirmesi, yoğun bir HıristiyanlaĢtırma faaliyeti baĢlatan ve Engizisyon Mahkemesi
vasıtasıyla etnik temizliğe giriĢen Ġspanya‟ya net bir cevap niteliği taĢıyordu: Biz ülkemizin
dışında da olsa mazlum olan insanların imdadına koşma konusunda çekimser davranmayız. Gönderilen gemilerle Musevileri de bu kıyımdan kurtaran II. Bayezid‟in torunları, Batılıların Afrika‟dan getirdikleri köleleri at ve tilkiden daha ucuza sattığı dönemde 1,5 milyon
insanın ölümüyle sonuçlanan kıtlık yüzünden zor günler yaĢayan Ġrlanda halkına 1000
pound ve 4 gemi gıda yardımı yapmaktan da geri kalmıyordu. Üstelik bu yardım, Osmanlı‟nın hasta adam olarak nitelendirildiği Abdülmecid devrinde ve Ġngiltere Kraliçesinin muhalefetine rağmen gerçekleĢiyordu. 1850 yılında vuku bulan bu yardımın 2003‟de Ġrlanda‟nın Droghe Ģehri Belediye BaĢkanı (Alderman Frank Goddfrey) tarafından tasdik edilmesi
ve onuruna bir teĢekkür plaketinin eski belediye binasına asılması bir buçuk asır sonra da
olsa bu büyük ruhun varlığını tescil ediyor.
Drogheda limanında ki Osmanlı
gemileri
M. Bilal ÜNVER
Daire BaĢkanı
SRD, BTK
... bu ve daha nice
insanlık dersinin
sahibi atalarımızın,
asırlar boyu devam
eden ve hala
etkileri süregelen
beyaz adamın
zulmüne nefesinin
son demlerinde
dahi karşı
koymasının bize
Ġrlanda’ya yardım plaketi
anlattığı çok şey
olsa gerek.
Osmanlı‟daki bu dik duruĢ ve ruh inceliği hala yaĢıyor mu bilmem ama bu ve daha
nice insanlık dersinin sahibi atalarımızın, asırlar boyu devam eden ve hala etkileri süregelen beyaz adamın zulmüne nefesinin son demlerinde dahi karĢı koymasının bize anlattığı
çok Ģey olsa gerek. Bu derslerin insanlık mirası olarak öncelikle son insanlık adasının
sakinleri olan bizlere emanet olduğunu unutmamamız dileğiyle…
Goree Adası
Sayfa 14
BiliĢim Uzmanları Bülteni
AB İLERLEME RAPORLARI’NDA TÜRKİYEM
Bir TÜRK’ün AB ile Güreşi
Köksal ÖZENÇ,
BiliĢim Uzm.
UĠD, BTK
Üzerinde en çok konuĢulan, en az bilinen ve o az bilinenlerin de çoğunun yanlıĢ
bilindiği konu maalesef AB. Neden mi maalesef? AET‟ye 1959‟da yaptığımız ilk üyelik müracaatımızın üzerinden 50 yılı aĢkın bir süre geçmesine rağmen hala AB konusunu doğru
bir Ģekilde ne öğrenebildik, ne de öğretebildik. Tıpkı çoğu Ģey de olduğu gibi! En basiti,
çoğu gazeteci, siyasetçi, bilim adamı, aydın ve okumuĢ geçinenlerimiz Gümrük Birliği AnlaĢması diyor. Öyle bir anlaĢma hiç olmadı ki? CumhurbaĢkanı, BaĢbakan ya da Büyükelçi
tarafından imzalanmıĢ ve TBMM‟den onaylanmıĢ bir anlaĢma yok ki, Gümrük Birliği anlaĢması olsun! Bütün uluslararası anlaĢmalar Resmi Gazetemizde yayınlanır. Fakat ortada
yayınlanmıĢ böyle bir anlaĢma da yok ki!
Bu yanlıĢlık, Türk toplumunda o kadar yerleĢmiĢ ki, söküp atılamıyor. Tıpkı
dupleks lastik gibi. Hatırlarsanız eskiden araba tekerleklerinde bir adet Ģamyel olurdu. Yani
günümüzün araba lastikleri, çift Ģamyelli midir ki, dupleks diyoruz? Yoksa gerçekte bunun
adı, Ġngilizce‟deki ifadesiyle “tubeless” yani Ģamyelsiz midir? Türkçe söyleniĢiyle tubles
lastik denilse, herhalde satıcının cevabı Ģöyle olurdu? “Ben, bu piyasada 30 yıldır lastik
satarım, tamir ederim, tubles lastik hiç duymadım.”
Gümrük Birliği
Anlaşmasını gören
var mı? Hiç olmadı
ki?
Daha da ilginci, 7‟den 70‟e hepimiz AB‟den bahsediyor, milli hedefimiz AB üyeliği
diyoruz ama o milli hedefin ne içini ne de dıĢını biliyoruz. Bilmediğimiz gibi, bildiklerimizin
çoğu da tıpkı dupleks lastik gibi yanlıĢ. Bir insan, bir toplum nasıl olur da milli hedefini tam
ve doğru bir Ģekilde bilmez ya da öğretilmez? Tam ve doğru bilinmeyince de iĢte sonuç bu
olur. Yani, 50 yılı aĢkın bir süredir üye olmaya çalıĢıyoruz. Herhalde böyle giderse, biz
hariç Avrupa‟daki tüm ülkeler AB üyesi olacak. Daha komiği de AB dağılma noktasına geldi. Biz tam AB mevzuat uyumunu tamamladığımızda AB‟yi kapattık diyecekler, bu kadar
emek boĢa gidecek diye de ödüm kopuyor!
ĠĢte bu nedenledir ki, halkın anlayabileceği Ģekilde AB mevzuatını ve AB Ġlerleme
Raporları‟nı ana hatları ile anlatabilmek, Ülkemize çifte standart uygulayan AB tarafından,
AB Ġlerleme Raporları‟nın, nasıl AB Ġlerlememe Raporları haline getirildiğini ispatlamak,
Yani AB‟yi kendi resmi dokümanları ile yenebilmek için yazılmıĢtır bu kitap.
AB‟ye üyelik konusu, yıllardır herkesi meĢgul eden bir bilmece. Kimisi AB‟ye girelim, kimisi de girmeyelim diyor. Genelde ne AB‟ye girelim diyenler ne de girmeyelim diyenler, AB‟yi bilmeden, tanımadan böyle bir karara varıyorlar. ĠĢin ilginç tarafı, insanların okumadan, araĢtırmadan bir konu hakkında fikir sahibi olup, körü körüne o fikri savunmaları ya
da karĢı çıkmalarıdır. Televizyonda kameraların karĢısında önünüzde mikrofon AB konusunda 2-3 saatlik bir AB konferansını verebilecek kadar ne kadar detaylı bir Ģekilde bilgi
sahibi olup olmadığınızı lütfen bir an için düĢünün. O zaman, AB‟yi eleĢtirin ya da savunun.
ĠĢte o zaman daha büyük bir acı gerçek ortaya çıkıyor. Ġnsanlarımızın çoğu maalesef kendi
görüĢleri doğrultusunda değil de, siyasi görüĢlerine uygun buldukları partilerin doğrultusunda karar veriyorlar. En acı olanı da budur!
Ġmam Gazali‟nin “Cahillerle tartışmayın, ben hiç kazanamadım” diye bir sözü vardır. AB konusunu hiç bilmeden, kulaktan dolma bilgilerle AB konusunu tartıĢan, körü körüne eleĢtiren ya da AB‟yi savunanlara ithafen olsun bu söz!
Okumadan araĢtırmadan nasıl bazen aceleci kararlar verdiğimize dair size dikkat
çekici bir örnek vereyim. Adeta yangından mal kaçırırcasına TBMM‟de dahi doğru dürüst
görüĢülüp tartıĢılmadan, sırf Yunanistan‟dan geri kalmayalım diye araĢtırıp incelemeden
1959‟da AET‟ye üyelik baĢvurusu yapılmıĢtır. Hemen ardından 1963‟te AET ile Ankara
AnlaĢması imzalanmıĢtır. Sadece imzaladığımız 2 - 3 paragraflık üst yazıya baktık, altındaki ekler yani AB mevzuatı çok daha önemliydi halbuki! Zannedildi ki, Yunanistan‟ın AET‟den alacağı yardımlardan biz de yararlanacağız! Sonuç ise, maalesef tam bir hüsranlık!
Cilt 1, Sayı 12
Sayfa 15
AB İLERLEME RAPORLARI’NDA TÜRKİYEM
Bir TÜRK’ün AB ile Güreşi
1963 tarihinde Türkiye - AET arasında imzalanıp 1964 tarihinde yürürlüğe giren
Ankara AnlaĢması‟nın baĢlangıç bölümünde “Türk Milleti‟nin refah seviyesinin Avrupa seviyesine yaklaştırılması” Ģeklinde bir amaç hedeflenmemiĢ miydi? AB‟li dostlarımız,
1998‟den beri Ülkemizin yurtdıĢından canlı hayvan ve kesilmiĢ et ithal etmesini istiyor. Peki
AB, dıĢarıdan canlı hayvan ve sığır eti ithal ederek mi hayvancılıkta ilerledi ya da Ģu an
ulaĢtıkları refah seviyesine böyle mi ulaĢtılar diye bir soru sormak gerekmez mi? AB, Ankara AnlaĢması‟nın bu hükmünü yerine getirmek için bugüne kadar, Ülkemize yurtdıĢından
hayvan ithalatına izin ver demekten baĢka, hayvancılığı geliĢtirmek üzere ne gibi bir ortak
çalıĢma, yardım sözü ve somut yatırım proje önerisi yapmıĢtır?
Coğrafi çekince kaldırılmadığı halde Türkiye‟de yakalanan kaçak mülteciler için
yılda yaklaĢık 1,2 milyar Avro (iaĢe ve barınma için) harcandığını, coğrafi çekince kaldırılırsa AB‟den Türkiye‟ye doğrudan iade edilecek kaçak mülteci sayısının artıĢına bağlı olarak
Türkiye‟nin daha fazla para harcayacağını, bu rakamın belki de 2 milyar Avro olacağını,
buna karĢılık AB‟nin ise, Türkiye‟nin coğrafi çekinceyi kaldırması karĢılığında çok az bir
yardım yapacağını (yaklaĢık 100 milyon Avro), 1963 Ankara AnlaĢması (madde 12), 1970
Katma Protokol (madde 41(1)), OKK‟lar ve ABAD kararları çerçevesinde yasal hakkı olmasına rağmen AB tarafından Türklere vize uygulandığını, coğrafi çekincenin Türkiye tarafından kaldırılması karĢılığında sadece bazı meslek dallarına yönelik olarak sporcu, sanatçı,
iĢadamı ve bilim adamına vize kolaylığı sağlanacağını, bu vize kolaylığını kabul ettiğimizde
yasal hakkımız olan vizesiz serbest dolaĢım hakkından da tamamen vazgeçmiĢ olduğumuz anlamına geleceğini biliyor muydunuz? ĠĢine gelince imzaladığı metinleri uygulamaması AB‟nin Türkiye‟ye karĢı çifte standart anlayıĢını göstermez mi? AB, vizesiz serbest
dolaĢım konusunda kendi mahkemesi olan ABAD kararlarına bile uymuyor? Bu mudur, AB
demokrasisi ve hukukun üstünlüğü ilkesi?
1963 tarihli Türkiye – AET arasında imzalanan Ankara AnlaĢması‟nın 28. maddesinde, “Ankara Anlaşması‟nın işleyişi, AB‟yi kuran Anlaşma‟dan doğan yükümlülüklerin
tümünün Türkiye tarafından üstlenebileceğini gösterdiğinde, Akit Taraflar, Türkiye‟nin üye
olma ihtimalini incelerler.” denilmektedir. Bu detaylı inceleme nedense 50 yılı aĢkın bir süredir devam etmektedir. BitmeyecekmiĢ gibi gözüküyor. Neden mi? ĠĢte cevabı aĢağıda!
AB Komisyonu‟nun 6 Ekim 2004‟te açıklamıĢ olduğu “Türkiye İlerleme Raporu” ve
“Tavsiye Raporu”na göre 16 - 17 Aralık 2004‟te düzenlenen Brüksel Zirvesi‟nde alınan
kararla 3 Ekim 2005 tarihinde Türkiye‟nin, AB ile tam üyelik müzakerelerine baĢlanmasına
karar verilmiĢtir. Bunun üzerine 3 Ekim 2005 tarihli Müzakere Çerçeve Belgesi (MÇB), AB
tarafından onaylanarak uygulanmak üzere Türkiye‟ye verilmiĢtir. Ülkemiz tarafından da
imzalanan bu MÇB, müzakere sürecinin en temel belgesi olup, Türkiye‟nin resmen üyelik
müzakerelerinin baĢladığı süreçte uygulanacak usul ve esaslar belirlenmiĢtir. MÇB‟nin 2.
maddesinde, “Aralık 2004 AB Zirvesi‟nde üzerinde mutabık kalındığı üzere bu müzakereler, AB Anlaşması‟nın 49. maddesini temel almaktadır. Bu müzakereler, sonucu önceden
garanti edilemeyen ucu açık bir süreçtir. AB‟nin hazmetme kapasitesi de dahil olmak üzere, Kopenhag Kriterleri dikkate alınarak, üyelik yükümlülüklerinin tümü üstlenilemediği takdirde, Türkiye‟nin mümkün olan en güçlü bağlarla AB‟ye bağlanması sağlanmalıdır.” Ģeklinde kullanılan ifade, sizce çok anlamlı değil midir? Vs. vs. vs.
Bu kitabın basım masrafları düşülmemek şartıyla telif hakkı dahil her türlü geliri,
Şehit ve Gazi Mehmetçiğin ailesine verilecektir. Pursaklar‟daki bir aileye kitabın gelirinden
15.4.2012‟de şahitler eşliğinde tutanakla verilmiştir. Çevrenizde başka varsa lütfen bildiriniz.
Köksal ÖZENÇ,
BiliĢim Uzm.
Vizesiz serbest
dolaşım hakkımız
olmasına rağmen
bu yasal
hakkımızın,
demokrasi ve
hukukun
üstünlüğüne
inanan AB
tarafından gasp
edildiğini biliyor
muydunuz?
Sayfa 16
BiliĢim Uzmanları Bülteni
Emre’nin Rotası: Macapa (7), Brezilya
Brezilya‟nın en zor ulaĢılabilecek yerlerinden birisine götüreceğim sizi bu sayıda: Macapa. Dünya‟da
Ekvator çizgisinin geçtiği 5 Ģehirden birisi. Brezilya’da Ekvator çizgisinin geçtiği tek Ģehir. Amazon
nehrinin döküldüğü delta ağzında Belem‟den sonra gelen büyük limanlardan birisi. Ġklimi ekvatoral, gecegündüz 12 saat ve 6 ay yağmur, 6 ay sıcak-kurak iklim hakim, hava sıcaklığı sürekli 25-35 ˚C arasında.
1544 yılında Ġspanyollar bu Ģehirde egemenliklerini ilan etmiĢ, daha sonra 1738 yılında Portekizliler burada bir askeri üs kurmuĢ ve Ģehri yönetmeye baĢlamıĢlardır. Buranın diğer bir özelliği ise Brezilya‟nın hiçbir Ģehrine karayolu ile ulaĢım sağlanamaması, Amazon nehrinin geçit vermemesi ve Amazon ormanları
bunun baĢlıca nedeni, sadece kuzeye karayolu mevcut, yani Guyana‟ya doğru.
Yahya Emre
GÜLERSOY,
BiliĢim Uzmanı,
PGM, BTK
Macapa’ya ulaĢmak gerçekten zor: sadece Belem Ģehri üzerinden uçakla 1 saat 15 dakikalık yolculuk
sonrası varabiliyorsunuz (AĢağıda solda Belem-Macapa uçuĢundan manzara). Türkiye‟den gelmek için
ise önce Sao Paulo (Rio veya Fortaleza da olabilir), sonra Belem Ģehri ve sonrasında da Macapa‟ya uçuĢ
yapmanız gerekiyor. Ancak Belem‟den Macapa‟ya deniz yoluyla gitmek istiyorum derseniz de gece 68 saat sürecek uzun bir Amazon nehri yolculuğunu göze almanız gerekiyor, bu seyahatin de pek turistik
olduğunu söyleyemem. Çünkü normal ulaĢım tekneleri çalıĢıyor bu iki Ģehir arasında. Sivrisinek faktörünü
de unutmamak gerekiyor tabiî ki. Biz Brezilya yolculuğumuza çıkarken en çok bu bölge için hazırlanmıĢtık. Sarı humma aĢısını özellikle olduk, sıtma tabletleri aldık, sivrisinek kovucu kol bantları, mumlar ve en
etkili sivrisinek ilaçlarını almıĢtık.
Macapa,
Dünya’da
Ekvator
çizgisinin geçtiği
5 şehirden birisi.
Macapa‟da gezimize liman bölgesinden baĢladık (Üst sağ liman yakınındaki Tarihi St.Joseph Kilisesi).
Atlas Okyanusu‟nun neden olduğu ciddi gelgitlerden dolayı upuzun iskeleleri hemen dikkatimizi çekti (Alt
sol). ġehirde rastladığımız ağaçlardaki dev meyveler de bizi çok ĢaĢırttı (Alt sağ).
Macapa‟nın en önemli özelliği Sıfırıncı enlem noktası olan Ekvator çizgisinin geçtiği düĢünülen tahmini
çizginin bulunduğu nokta. Bunu temsilen Ģehirde Marco Zero Anıtı bulunmaktadır(Alt sol). Bu anıt Ģehir
için önemli bir turistik merkez haline getirilmiĢtir. Bu anıtın hemen altında çizginin geçtiği yönü belirten
blokta Kuzey ve Güney yarımkürelere bir adımda geçebilirsiniz (Alt sağ).
Cilt 1, Sayı 12
Sayfa 17
Emre’nin Rotası: Macapa (7), Brezilya
Macapa‟da bulunan Sao Jose Kalesi (Fortaleza De Sao Jose) , Brezilya‟nın en iyi korunmuĢ, en eski kalelerinden ve Dünya Mirası
Listesi‟nde (Alt 3 fotoğraf). Kale, 1764 yılında yapılmaya baĢlanmıĢ, yerliler ve kölelerin çalıĢtırılmasıyla ancak 18 yılda 1782 yılında tamamlanabilmiĢtir.
Macapa‟da görülmesi gereken önemli yerlerden birisi de bölgesel kültürün tanıtıldığı Sacaca Müzesi (Museu Sacaca). Müze
Macapalıların yaĢantısını, Avrupalılar gelmeden önce bölgede yaĢayan yerlilerin yaĢantısını ve onlardan kalan eserleri görebileceğiniz bir yer (Alt 1.sütun fotoğraflar). Bunun yanında bölgeye has kuĢ ve böceklerin bir modelini görebileceğiniz bir müze. Ayrıca
müzede sivrisineklerden yayılan hastalıklara karĢı korunmak için yapılan araĢtırmalardan da kesitler sunulmakta (Alt 2.sütun
soldan birinci,ikinci fotoğraflar). Müzeden çıktıktan sonra bir mezarlığın önünden geçerken, mezarlığın ne kadar süslü olduğu dikkatimizi çekti. Brezilyalıların Ölülerine saygı gününü kutladıklarından (All Soul’s Day 2 Kasım) dolayı mezarlıklarını çiçeklerle
süslediklerini öğrendik (Alt 2.sütun sağ köĢe).
Macapa‟nın biraz dıĢında sadece siyahların yaĢadığı ve beyazların toprak sahibi olamadığı bir bölge mevcut (Curiau Kasabası) ,
rehberimize ısrarımız sonucu oraya da gitme fırsatı bulduk (Alt 3 fotoğraf). Bölgeye kölelikten kaçan zenciler yerleĢmiĢ ve daha
sonra buraya hiçbir beyazı sokmamıĢlar. Çok verimli toprakların olduğu bu bölgeden beyazlar toprak alamıyor, öncelikli Ģart bölgeden bir zenciyle evlenmesi, sonrasında bölge konsey onayı gerekiyor. Burası bizim için ilginç ve heyecanlı bir deneyimdi.
Macapa, Amazon nehrinin ağzında ve klasik turist rotaları dıĢında bir yer. Amazon kültürü, ekvator çizgisi ve kalesiyle meĢhur bir
Ģehir. Amazon‟a ait meyveler (özellikle Açerola, Cupuaçu, Açai, …) ve bunların suları mutlaka tadılması gereken lezzetlerden.
Burayı ziyaret etmek biraz zor olsa da özenle seçilmiĢ bu rotamın da görülmeye değer olduğunu vurgulamak isterim. Brezilya’nın
en güvenli Ģehri olduğunu ve insanların çok samimi olduğunu da ifade etmem gerekiyor. Bu sayıda Macapa Ģehrini anlatmaya
çalıĢtım, gelecek sayıda Brezilya‟nın Ekvator çizgisinin kuzeyindeki yani Kuzey yarımküredeki tek Ģehri Boa Vista (8)‟da olacağız.
(Bkz.Harita, Emre‟nin Rotası, Aralık bülten, 2011).
Sayfa 18
BiliĢim Uzmanları Bülteni
Ünlü Fotoğrafçıların Eserlerinden Seçmeler - 1
John
Hyde
Tek bir poz
için günlerce
beklemek...
Hazırlayan:
Ahmet E. TURGUT
Cilt 1, Sayı 12
Sayfa 19
Ünlü Fotoğrafçıların Eserlerinden Seçmeler - 2
John
Hyde
Tek bir poz
için günlerce
beklemek...
Hazırlayan:
Ahmet E. TURGUT
Sayfa 20
BiliĢim Uzmanları Bülteni
Bu Ay Doğan Canlarımız
Ġyi ki doğdun Ahmet!
“Adı güzel, kendi güzel çocuğum, doğum gününü kutluyor, her daim mutlu
olmanı ve beni çok sevmeni diliyorum.”
N. Deniz Yanık
Bu ay doğan
çocuklarımızı
bu köşede
Ġyi ki doğdun Ömer!
konuk etmeye
devam ediyoruz.
“Umudu aradım bir gün,
“saklanmış bulamazsın” dediler.
Sordum soruşturdum, bir de gördüm ki,
Umut gözlerindeymiş Ömerim.
Doğum günün kutlu olsun,
Umudun hep var olsun. ”
Elif Özdemir
Cilt 1, Sayı 12
Sayfa 21
Ayın Konuğu: Fethi Şimşek
Fethi ġimĢek
TĠB BaĢkanı, BTK
Telekomünikasyon ĠletiĢim BaĢkanlığı‟nın
Ġncek‟teki binasına bir haftasonu vakit
geçirmek amacıyla gezerken dıĢarıdan
Ģöyle bir bakmıĢtım. Gerçi binayı bulmak
ilk denememde mümkün olmamıĢtı. DönüĢ tabelasını kaçırınca bir tur daha atmak zorunda kaldım. Nedendir bilinmez
binanın duruĢu geldiğim yerin bir devlet
binasından çok bir kale olduğu hissini
uyandırmıĢtı bende. Bu hissin uyanmasında binanın çevresinin ıssızlığı ve tabi
giriĢteki otomatik tabancalı güvenlik görevlilerinin payı büyük. Buraya, BiliĢim
Uzmanları Derneği BaĢkanı Sayın Elif
Özdemir ile birlikte kamuoyunun adını
yakından tanıdığı bir isimle röportaj yapmaya gelecektim.
Tahmin ettiğiniz gibi, bu ay köĢemizde Telekomünikasyon ĠletiĢim BaĢkanı (TĠB)
Sayın Fethi ġimĢek‟i konuk ediyoruz. Konuğumuzun kamuoyunca fazla bilinmeyen farklı insani yönlerini tanımak ve siz okuyucularımızla paylaĢmak istedik. Ancak, evdeki hesap çarĢıya uymayınca TĠB‟e tekrar gelmek editörünüze yani bana
nasip olmadı. Ġtiraf etmek gerekirse TĠB‟in Ģahane binasına yakından bakma fırsatını kaçırdığım için hayıflanmadım da değil hani. Eksikliğimi, sağolsun, BiliĢim
Uzmanları Derneği Genel Sekreteri Sayın Salim Ketevanlıoğlu fazlasıyla doldurmuĢ. Kendisine buradan yardımları için teĢekkür ediyorum. Neyse bu noktada
sözü Sayın Fethi ġimĢek‟e bırakıyorum:
Sayın ġimĢek, röportaj talebimizi kabul edip bize vakit ayırdığınız için teĢekkür ediyoruz. Öncelikle, sizi hiç tanımayan okuyucularımıza kendinizi kısaca
anlatır mısınız. Hangi yılda, nerede doğdunuz ve büyüdünüz? Üniversite
eğitiminiz ve mesleğiniz nedir?
11 Kasım 1956 yılında Konya‟nın Çumra ilçesinin Alibeyhüyüğü kasabasında
doğmuĢum. 1961 yılında babamın bir iĢ bulması nedeniyle kasabadan Konya‟ya
taĢındık. Ġlk, orta ve lise öğrenimimi Konya merkezde tamamladım. 1976 yılında
Ġstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi‟ni kazanmam üzerine 1981 yılına kadar Ġstanbul‟da kaldım. Mezuniyet sonrası girdiğim hakimlik sınavını kazanıp stajı tamamladıktan sonra Türkiye‟nin çeĢitli il ve ilçelerinde Cumhuriyet Savcısı olarak
görev yaptım. 1998 yılında atandığım Ankara C. Savcılığı görevinde iken 2005 yılı
Ağustos ayında halen icra etmekte olduğum TĠB BaĢkanlığı‟na atandım.
Mesleğimiz Cumhuriyet Savcılığı, yani hukukçu.
Neden bu mesleği seçtiniz?
Lise son sınıfta Üniversiteye giriĢ için tercih yaparken 1‟inci sıraya Tıp, 2‟nci sıraya ODTÜ Ġktisat, 3‟üncü sıraya Siyasal Bilgiler Fakültesi 4‟üncü sıraya da Ġstanbul
Hukuk yazmıĢtım. Yani bilinçli bir tercih olmadı. Deyim yerindeyse „Ne iĢ olsa
yaparım‟ mantığı.
Elif ÖZDEMĠR
BUD BaĢkanı,
YED Dai. BĢk.V.
BTK
Yavuz GÖKTAYLAR
BiliĢim BaĢuzmanı,
SAD, BTK
Bu sayımızın
konuğu olduğu için
Bilgi Teknolojileri
ve İletişim Kurumu
Telekomünikasyon
İletişim Başkanı
Sayın Fethi
Şimşek’e teşekkür
ederiz.
Sayfa 22
BiliĢim Uzmanları Bülteni
Ayın Konuğu: Fethi Şimşek
Eğer bu mesleği seçmemiĢ olsaydınız ne olurdunuz? Küçük bir çocukken
ne olmak isterdiniz?
Elif ÖZDEMĠR
BUD BaĢkanı,
YED Dai. BĢk.V.
BTK
Hukukçu olmak isterdim. Ama belki dünyanın gittiği ya da geldiği nokta itibariyle
BiliĢim Hukukçusu olmak isterdim. Çünkü teknolojiden beslenmeyen hukuk; kuru,
yavan, toplumun ihtiyaç ve sorunlarına çözüm üretmekten uzak bir kavram olarak
kalırdı. Aynı Ģekilde hukuktan beslenmeyen, hukukla sınırlanmayan teknoloji de
adeta nerede duracağı belli olmayan insanları sayısal varlıklar olarak kabul eden
ruhsuz, duygusuz metalik bir yaĢam tarzı dayatan bir geliĢme olurdu.
Kurum’da veya meslek hayatınızda baĢınızdan geçen ilginç bir anınızı okuyucularımızla paylaĢabilir misiniz?
Takdir edersiniz ki Savcılık mesleği tamamen insanların mağduriyet ve mahrumiyetleriyle ilgili iĢlere baktığı için anlatacak çok Ģey var. Kurucu baĢkanlığını yaptığım TĠB‟in kuruluĢ süreci de elbette birçok acı tatlı anılarla dolu. Zaten hepimizin
yaĢamı bir anıdan/anılardan ibaret değil mi?
Yavuz GÖKTAYLAR
BiliĢim BaĢuzmanı,
SAD, BTK
Burcunuz nedir? KiĢilik özelliklerinizin burcunuzu yansıttığını düĢünüyor
musunuz?
Doğum tarihine bakılırsa burcumun akrep
olduğu anlaĢılıyor. Akrep burcunun özelliklerini yaĢamımda en fazla bir veya iki
kez okumuĢumdur. Özelliklerini ayrıntılarıyla bilmiyorum. Bilmemek iyi de oluyor.
Çünkü içimden geldiği gibi davranıyor ve
yaĢıyorum. EĢim dıĢında davranıĢlarımın
burcumu yansıttığını söyleyene de pek
rastlamadım.
Cilt 1, Sayı 12
Sayfa 23
Ayın Konuğu: Fethi Şimşek
Memleketinizin yemeklerine düĢkün müsünüz? En sevdiğiniz yemekleri sıralasanız ilk üçe girenler neler olurdu?
Yemek seçmem. Özellikle Savcılık mesleği dolayısıyla ülkenin diğer bölgelerine
gittiğimde Konya‟nın etli ekmeği, bamya çorbası, yaprak sarması, su böreği ve
fırın kebabı dıĢında da Kayseri‟nin mantısı, Kütahya‟nın güveci, Gaziantep‟in lahmacun ve kebapları, Hatay‟ın künefesi gibi memleketimizin güzelliklerine de tanık
oldum. Örneğin çiğ köfteyi 1982 yılında askerlik için Elazığ‟ın Maden ilçesine gittiğimde gördüm. ġu anda da iyi çiğ köfte yaptığım söylenir.
Konya’nın etli ekmeği, çiğköfte, Kütahya güveci ve bamya çorbası
Tatillerinizi nasıl geçirirsiniz? Ne tür tatiller size ve ailenize hitap eder? Ülkemizde en çok sevdiğiniz tatil yöreleri neresidir?
Benim ve eĢimin anne babası
memleketimiz olan Konya‟da
oldukları için genellikle yılda 1
aylık iznimizin en az yarısını
onların yanında geçirmeye çalıĢırız. 1999 yılından beri yaz aylarında bakımını yaptığımız içerisinde küçük bir evi bulunan
bahçemizi de ihmal etmemeye
çalıĢırız. Ülkemizde tatil yöresi
olarak en çok beğendiğimiz yöreler ise, baĢta Ġstanbul olmak
üzere Güneydoğu Anadolu ve
Doğu Karadeniz bölgesidir.
Elif ÖZDEMĠR
BUD BaĢkanı,
YED Dai. BĢk.V.
BTK
Yavuz GÖKTAYLAR
BiliĢim BaĢuzmanı,
SAD, BTK
Sayfa 24
BiliĢim Uzmanları Bülteni
Ayın Konuğu: Fethi Şimşek
Sporla aranız nasıldır? Sevdiğiniz belirli spor türleri var mı?
Elif ÖZDEMĠR
BUD BaĢkanı,
YED Dai. BĢk.V.
BTK
YürüyüĢ baĢta olmak üzere sporla aram her zaman iyi olmuĢtur. Masa tenisi, futbol ve badminton en çok yaptığım beden sporlarıdır. Hatta -ayıptır söylemesiBaĢkanlığımızda yapılan badminton turnuvasında da Ģampiyonluk madalyasını
arkadaĢlar bana bıraktılar. Zihin sporu olarak da -çok iddialı olmasam da- uzun
yıllardır satranç oynarım.
Yavuz GÖKTAYLAR
BiliĢim BaĢuzmanı,
SAD, BTK
Badminton Turnuvası
BoĢ zamanlarınızı nasıl değerlendirirsiniz? Sevdiğiniz kitap ve müzik türleri,
yazar ve sanatçılar nelerdir?
BoĢ zamanlarımda–özellikle uzun süren
seyahatlerde- kitap okumaya çalıĢırım.
Yakın tarihe ait tarih kitapları ve romanları okumayı severim. Necip Fazıl Kısakürek‟i sağlığında ziyaret ettim. 1975 yılında bir konferansında huzurunda bir Ģiirini
okudum. Kitaplarının tamamını okudum.
Ayrıca
Sezai Karak oç, Rasim
Özdenören, Yavuz Bülent Bakiler, Ġlber
Ortaylı, Reha Çamuroğlu, Ġskender Pala,
Ahmet Ümit, Elif ġafak Ģu anda aklıma
gelen beğendiğim yazarlar arasında.
Türk Sanat Müziği baĢta olmak üzere,
Türk Halk Müziğini de severek dinlerim.
Necip Fazıl Kısakürek
Cilt 1, Sayı 12
Sayfa 25
Ayın Konuğu: Fethi Şimşek
Ġyi bir televizyon izleyicisi misiniz? Takip ettiğiniz diziler ve televizyon programları ile sevdiğiniz film türleri nelerdir?
Ġyi bir televizyon izleyicisi nasıl olur bilmem. AkĢamları günün haberlerini izlemeye
çalıĢırım. Uzun süren tartıĢma programlarını sonuna kadar izleyemem. Sevdiğim
film türleri, belgesel niteliği yanında özgün, kurgu bilim niteliği olmayan sosyal
içerikli macera/polisiye filmlerini fırsat buldukça izlerim.
Elif ÖZDEMĠR
BUD BaĢkanı,
YED Dai. BĢk.V.
BTK
Arabalar ve araba kullanmak ilginizi çeker mi? Arabanızın markası nedir?
Beğendiğiniz bir marka veya özel bir model var mı?
Araba kullanmak benim yaĢımdakiler için bir hobi olmaktan çıkmıĢtır herhalde.
Ankara trafiğinde kimseye/çevreye zarar vermeden araba kullanmak en doğru
hareket olur kanaatindeyim. ġu anda kurumun kiraladığı Volkswagen Passat marka aracı beğeniyorum. Ġleride maddi imkanım olursa almayı düĢünüyorum.
Yavuz GÖKTAYLAR
BiliĢim BaĢuzmanı,
SAD, BTK
Volkswagen Passat 2012
TĠB BaĢkanı olarak iletiĢim araçlarıyla aranız nasıl? Günde ortalama ne kadar süre telefonla görüĢüyorsunuz. Ġnternete ne kadar vakit ayırırsınız. Adınıza düzenlemiĢ toplam kaç biliĢim aboneliği (sabit/cep telefonu, televizyon,
internet vb.) vardır?
Telefonu elimden geldiği kadar haberleĢme için kullanıyorum. Yani bir sohbet ya
da muhabbet aracı olarak kullanmamaya çalıĢırım. Hatta telefonda muhataplarıma soğuk davrandığım konusunda sık sık eleĢtiri alırım. Kısa konuĢurum. Günlük
konuĢma süremin 1 saati geçtiğini sanmıyorum. Ġnternette de günlük e-maillere,
haberlere ve bazı köĢe yazılarına bakma dıĢında sörf olarak nitelenebilecek bir
kullanımım yok. Adıma düzenlenmiĢ (kurumsal abonelik dahil) 2 adet cep telefonu, evimde kablo TV aboneliği ve internet aboneliği mevcuttur.
Sayfa 26
BiliĢim Uzmanları Bülteni
ÇEKTİKLERİMİZ
Mustafa GÜNEġ
Müdür
PGM, BTK
Endülüs
Ġspanya
Cilt 1, Sayı 12
Sayfa 27
DURUP BAKTIKLARIMIZ
Bünyamin Aygün, Milliyet
Vakıfbank-TFMD Yılın Basın Fotoğrafları Üçüncülük Ödülü, 2011
Hazırlayan:
Ahmet E. TURGUT
Erhan Sevenler, Anadolu Ajansı
Vakıfbank-TFMD Yılın Serbest Fotoğrafı Üçüncülük Ödülü, 2011
BĠLĠġĠM UZMANLARI DERNEĞĠ
BĠZ KĠMĠZ?
BiliĢim Uzmanları Derneği, Bilgi Teknolojileri ve ĠletiĢim Kurumu‟nda çalıĢan biliĢim uzmanları tarafından 11 Ekim 2010 tarihinde kurulmuĢtur.
YazıĢma Adresi
Anadolu Bulvarı Öz Ankara
Toptancılar Sitesi 1. Blok No:
41 Yenimahalle
Ankara
AMACIMIZ NEDĠR?
Amacımız, Derneğimiz üyeleri arasında sosyal, kültürel, ekonomik ve mesleki
yardımlaĢmayı sağlamak; üyelerimizin meslekî geliĢmesini teĢvik edecek faaliyetlerde bulunmak ve ülkemizde bilgi teknolojileri ve iletiĢim alanlarında farkındalığın
artırılmasını sağlamaktır.
Telefon
0 (312) 294 72 99
0 (312) 294 70 85
Faks
0 (312) 294 71 52
0 (312) 294 71 53
E-posta
BĠLĠġĠM UZMANLARI DERNEĞĠ YÖNETĠM KURULU
[email protected]
Elif
Özdemir
bilisimuzmanlari.org
Salim
Ketevanlıoğlu
Cengiz
Eken
Ahmet E.
Turgut
Beytullah
KuĢcu
Ramazan
Yılmaz
Mehmet
Özcan
Editörün Notu
12. Sayı
BUD Yayıncılık Grubu
Nur SAYGI
Birol BAKAY
Murat CANDAN
Gökhan EVREN
Yavuz GÖKTAYLAR
AyĢe Gül MĠRZAOĞLU
Ali Rıza ÖZDEMĠR
Osman ġAHĠN
Erdinç TEKBAġ
Ayhan TÖZER
BİLİŞİM
UZMANLARI
BÜLTENİ
Dile kolay. Bu sayımızla
Bülten’in 12. sayısını sizlerin
katkılarıyla çıkarmış olduk.
Aslına bakılırsa hepimiz bir
öğrenme eğrisinde hareket
ediyoruz. Daha önce böyle
bir bülten yayımlama tecrübemiz yoktu. Dolayısıyla, bu
yayını nasıl daha iyi hale
getiririz sorusu hep aklımın
bir köşesinde. Bu sayımızda
da ‘Ayın Konuğu’ kısmının
formatını yeniledim. Bu formatın okuyucularımızın daha
çok ilgisini çekeceğini umuyorum. Tabi her güzel şeyin
bir bedeli var. Bültenin daha
dolu ve daha fazla göze hitap
etmesi demek aynı zamanda
çok daha fazla emek harcamak ve zaman ayırmak anlamına geliyor.
Bu sayı diğerlerine göre daha
uzun oldu. Açıkçası, 12. sayı
olması dolayısıyla yayımlan-
ması için gelen yazıların bazılarını bir sonraki sayıya
bırakmak istemedim. Tabi
sizlerden gelen katkı miktarının artması da ayrıca sevindirici.
Yayın politikamızı bir daha
hatırlatmak gerekirse her
kesimden her türlü katkıya
açığız. Formatımız Derneğin
internet sayfasında yayımlanıyor. Herhangi bir konuda
kendinizi ifade etmek istiyorsanız indirin, yazın ve bana
gönderin. Kişisel yorum ve
düşüncelerinizin sorumluluğu Bilişim Uzmanları Derneği’ne değil size ait olacaktır.
Bizim açımızdan ne söylediğinizden daha çok nasıl söylediğiniz önemli. Kısacası,
üçüncü kişilere söz hakkı
doğuracak eleştiri sınırlarını
aşan ifadeler ve hakaretler
içermedikçe bu sayfalar sizle-
Yavuz GÖKTAYLAR
BiliĢim BaĢuzmanı
SAD, BTK
re açık olacaktır. Hepinizi
saygıyla selamlıyor ve gelen
baharın sizlere neşe getirmesini temenni ediyorum.
Saygılarımla;
Yavuz Göktaylar
[email protected]

Benzer belgeler

Eylül 2011 - Bilişim Uzmanları Derneği

Eylül 2011 - Bilişim Uzmanları Derneği Bilişim Uzmanları Bülteni Cilt 1, Sayı 12

Detaylı

Nisan 2012 - Bilişim Uzmanları Derneği

Nisan 2012 - Bilişim Uzmanları Derneği çağdaĢ kurumsal kültürün de simgesi olacak ve diğer kurumlara önemli bir örnek olacaktır. Modern mimari anlayıĢı, son teknolojisiyle kurulmuĢ altyapısı, insan unsurunu ön plana çıkaran akıllı bina ...

Detaylı

Şubat 2012 - Bilişim Uzmanları Derneği

Şubat 2012 - Bilişim Uzmanları Derneği Ġnanç Merkezinde bir mescitte hanımlar ve erkekler için olması gereken her birim yer almaktadır ve aĢağıdaki özelliklere sahiptir:

Detaylı

Haziran 2012 - Bilişim Uzmanları Derneği

Haziran 2012 - Bilişim Uzmanları Derneği devamını bekliyoruz. Ayrıca sevgili Ahmet Yanık‟ın da doğum gününü kutluyorum. Doğumu daha dün gibi, bu yılsa dördüncü yaĢını tamamladı. Sözlerime tüm annelerimizin anneler gününü kutlayarak son ve...

Detaylı

Mart 2012 - Bilişim Uzmanları Derneği

Mart 2012 - Bilişim Uzmanları Derneği Bilişim Uzmanları Bülteni Cilt 1, Sayı 12

Detaylı