2002_altundagm - WordPress.com

Transkript

2002_altundagm - WordPress.com
TARTıŞMALI İLMI TOPLANTıLAR DİZİ Sİ - 36
A
•
KUR' AN ve TEFSIR
ARAŞTIRMALARI-III
Tartışmalı İlmi Toplantı
14-15 Ekim 2000
İstanbul
~No:
İstanbul 2002
KUR'AN'DA NESHİ KABUL ETMEYENLERiN
GEREKÇELERiNE TAHLİLİ BİR YAKLAŞlM
Yrd. Doç. Dr. Mustafa ALTUNDAG
M. Ü. İlahiyat Fakültesi
Kur'an ilimlerinden olan nesih, özellikle son asırda üzerinde en çok
tartışılan konulardan birisi olmuştur. Bunda Kur'an'da neshi kabul etmeyenlerin, görüşlerini ispatlamak; karşı tarafta yer alaııların ortaya
koydukları delilleri tahlil ve tenkit etmek amacıyla ortaya koydukları
emek ve gayretin büyük rolü olmalıdır. Türkiye'de de son dönemlerde nesih konusunda yapılan çalışmalarda, Kur'an'da neshi kabul etmeyen görüşün daha aktif olduğu görülmektedir.
Bu tebliğde Kur'an'da neshi kabul etmeyeıılerin ortaya koydukları
gerekçeleri, bir tebliğ metninin kaldırabileceği hacim ölçüsünde, eleştirel
bir yaklaşımla tahlil edilmeye çalışılacaktır. Asıl tartışma konusunu ise
hükmü neshedilip lafzı kalan, yani liüiz olarak Kur'an ayeteleri içerisinde yer aldığı halde hükmü neshedilen ayetler oluşturacaktır. Konu,
· Kur'an'da neshi kabul etmeyeıılerin gerekçelerini tahlil olunca, burada
tabii olarak nesih ilminin diğer meselelerine girilmeyecek, dolayısıyla
Kur'an'ın veya daha genel bir ifade ile İslam'ın, önceki şeriatleri neshetmesi tartışmaları da bu konunun dışında kalacaktır.
Tebliğin asıl konusuna geçmeden önce neshin tanımı ve Kur'an'da
neshi kabul etmeyen İslam alimleri hakkında kısa bir bilgi arzedilecektir .
.ı\..
Neshin Tanımı
N e sh kelimesi sözlükte esas
itibarıyla
iki
aıılama
gelmektedir:
a) İzale etmek (gidermek/yok etmek/silmek). Güneşin gölgeyi, rüzkum vb. yerlerdeki ayak izini gidermesini ifadede bu fiil kullamlır.
garın
'•.,,
Kur'an-Kur'an İlimleri
422
Nakletmek Kelime bu anlamıyla, mesela bir kitabı istinsah etme;
nüshasım çıkarma, yani içindekileri bir başka kitaba aktarmayı ifadede
kullamlır.
·
b)
Neshin ıstılahta birbirine yakın bir çok tarifleri yapılmıştır. Bu tariflerden ikisini vermek yeterli olacaktır.
a) "Şer'i
bir hükmün,
şeri
bir delille kaldırılması".
b) "Şer'i bir hükmün müddetinin
sona
erdiğinin açıklanması".
Hükmü kaldırılan ayete mensüh, eski hükmü kaldırıp onun yerine
yeni hüküm getiren ayete de nasih denilir. Tarifinden de anlaşılacağı
üzere, mensuhun şer'i (dini!nassla) bir hüküm olması lazım geldiği gibi
nılsihin de yine şer'i bir delil olması ve mensuh hükümden sonra inmesi
söz konusudur.
B. Kur'an'da neshi kabul etmeyenler
Kur'an bünyesinde neshin vaki olmadığı yönündeki görÜş oldukça
geç döneınlerde ortaya çıkmıştır. Bu görüşü ilk olarak ortaya atan kişi­
nin Ebu Müslim Muhammed b. Bahr el-Isfaham (ö. 322/934) olduğıı bilinir. Ebu Müslim'in geliştirdiği bu görüş günümüze kadar Kur'an ilimleri
ve fıkıh usulü sahalarında meşgul olan alimler tarafından değerlendiril­
miştir. Neshin vaki olduğıı· belirtilen ayetlerden bazılarına getirdiği yoruınlar bir çok İslam alimi tarafından da kabul görmüş olmakla birlikte,
Kur'an ayetleri arasında asla neshin gerçekleşmemiş olduğıı yönündeki
temel görüşü uzun süre çok sert eleştiriler almıştır. Ancak son dönemlerde onun bu görüşü paralelinde fikir beyan edenler çıkmaya başlamıştır.
Bu görüşü açıkça savunup daha da geliştirmeye çalışanlar arasında
İslam dünyasından Ömer Rıza Doğrul, Abdülmüteal el-Cebri, Cemal elBenna, Muhammed Esed, M. Sait Şimşek gibi isimler zikredilebilir. Süleyman Ateş ise neshi sadece Kur'an'dan hem lafzı hem de hükmü
kaldırılanlunutturulan ayetlere hasretmiştir.
C. Kur'an'da Neshi Kabul Etmeyenlerin Gerekçeleri ve
Eleştirisi
Kur'an'da neshin asla vaki olmadığını savunan alimierin öne sürdükleri bir çok gerekçe vardır. Burada bu gerekçelerden belli başlıları
üzerinde durulacaktır.
Kur'an 'da N es hi Kabul Etmeyenlerin Gere/ıçelerine Yalılaşım
423
1. Nakl! deliller
Kur'an'da neshi kabul etmeyenler, bu görüşlerine gerekçe olarak
hiçbir şeyin hükümsüz kılamayacağım, onda tearuz ve terrakuzun bulunamayacağım ifade eden bazı ayet ve hadisleri delil getirirler.
Kur'an'ı
a) "Ona ne önünden ne ardından
batıl gelmez"
(Fussilet 41142) ayeti.
Ebu Müslim el-Isfahani, Kur'an'da neshin vaki olmadığı görüşünü
esas itibarıyla bu ayete dayandırır. Ayette Kur'an'a ne önünden ne de
arkasından batılın gelemeyeceği, onu hiçbir şeyin iptal ederneyeceği ifade edilmektedir. Ona göre, Kur'an'ın bir ayetinin neshedilmiş olması,
Kur'an'a batılın karışması anlamına gelir ki bu da ayete ters düşerı.
Değerlendirme:
Ayette Kur'an'a batılın gelmemesiyle kastedilen, Ebu Müslim'in iddia ettiği gibi bir ayetinin hükmünün bir başka ayet tarafından neshedilmesi değil, onu iptal edecek hiçbir kitabın gelmediği gibi bundan sonra
da gelmeyeceği veya ona ondan olmayan hiçbir unsurun karışmadığı gibi
bundan sonra da karışmayacağı, bütün ayetlerinin Allah katından gelmiş olduğu gerçeğidir 2. Nitekim ayetin siyak ve sibakı da bunu göstermektedir.
b) "Kur'an'ı düşünmüyorlar mı? Şayet
(indirilmiş) olsaydı,
4/82)
Allah'tan başkası tarafından
onda birbirini tutmayan çoh şey bulurlardı" (Nisa
ayeti.
Kur'an'da neshi kabul etmeyenlerin öne sürdükleri gerekçelerden bir
de bu ayettir. Onlara göre neshi kabul etmek, Kur'an'da ihtilafve
terrakuzun bulunduğunu kabul etmek demektir. Çünkü nasih ve mensuhun temeli, ayetler arasında uygunsuzluklar bulmaktır. Halbuki ne mana açısından ne de üslup ve belagat açısından Kur'an'da tutarsızlıklar
bulunmaz. Çünkü inancımıza göre, Kur'an'ın tamamı Allah katından indirilmiştir. Kur'an'da tutarsızlıklar olabileceğini kabul etmek, onun Allah katından gelmediğini söylemek anlamına gelir 3. Bir hadis-i şerifte
Hz. Peygamber "... Sizden önceki milletler böyle davrannıakla, peygamberlerine muhalefet etmekle ve Ki tab 'ın bir kısmını bir hısmı.yla
çarpı.ştırmahla helah oldu. MııhaJdwh ki Kur'an, bir kısmı bir lusmım
diğeri
2
3
Fahreddin er-Riizi, ct-Tef";;irii'l-licbir. III. 208.
Falu·eddin er-Razi, IIL 208.
Ömer Rıza Doğru!, Tanrı Buyruğu. s. LX.XXVII. Cebri, Lii nesha. s. 18; Süleyman
Ateş, Yüce Kur'anuı Çağdaş Tef";;iri. I, 215; M. Sait
Şimşek. Kur'an'ın
Aniaşılıpasında İki i\-Iesele, s. 85-106.
424
Kur'an-Kur'an İlimleri
yalanlar olarak inmedi, aksine birbirini doğrular olarak indi. Ondan
amel edin ve bilmediğinizi bilenine havale edin" buyurmuştur4. Gerçi neshi kabul eden müfessirler, bunun Kur'an'ın birbirini
yalanlaması anlamına gelmediğini söylerler; ama, şer'i bir nass, başka
şer'i bir nassla uzlaşamıyor ve biri, diğerinin hükmünü kaldıriyorsa, ister istemez aralarında bir çelişki vardır sonucu çıkar 5•
anladığınızla
Değerlendirme:
Neshi kabul etmenin Kur'an'da tutarsızlık bulunduğunu kabule götemelsizdir. Çünkü mensiih ve nasih ayetler aynı anda
gelmemişlerdir ve nasih geldikten sonra mensiihun hükmü de geçerli değildir ki· aralarında çelişkiden söz edilebilsin. Mensiih olan hükümle bir
süre amel edildikten sonra bir başka ayet tarafından o hüküm
kaldınlmaktadır. Bu böyle bilindiğinde Kur'an'da ne çelişkiden söz edilebilir ne de Kur'an'ın Allah katından gelmediği sonucuna götürür. Nitekim islam alimleri nesihte terrakuzun söz konusu olmadığını
açıklamışlardır6 • Üstelik Necva ayetlerinde (Mücadile 12-13) olduğu gibi,
bir ayetin hükmünün kaldırıldığı, nasih konumundaki ayette sarahaten
zikedildiği yerler de olmuştur. Ayrıca "nasih ve mensiihun temeli,
ayetler arasında uygunsuzluklar bulmaktır" tarzındaki iddia da doğru
olamaz. Çünkü nesih, vahiyle belirlenen bir husus olup Kur'an'ın nüzulünün tamamlanmasıyla, başka bir ifadeyle Hz. Peygamber'in vefatıyla
son bulmuştur. Ondan sonra ne sahabenin ne de bir başka alimin
ictihadıyla nasih ve mensiihun sayısı arttırılamaz7 • Nasih ve mensiih
ayetlerin sayısının kimilerine göre çok fazla, kimilerine göre de az olarak
açıklanmasının sebepleri ise çalışmanın ileriki sayfalarında değerlendi­
rilmeye çalışılacaktır.
türdüğü 'iddiası
2. Kur'an'da Neshin Varlığına Delil Getirilen Ayetleri
Yorum Tarzları
Kur'an'da neshi kabul edenlerce bazı ayetler delil olarak getirilir.
öne sürdükleri bu ayetleri neshi kabul etmeyenler farklı şekil­
lerde yorumlamaktadırlar.
Onların
a)
yi
"Bir
fıyetin
indireceğini
yerine başka bir ayet getirdiğimiz zaman -ki Allalı neçok iyi bilir- "Sen ancak bir iftiracısın" derler" (Nahl,
16/101).
4
5
6
7
Ahmed b. Hanbel, Müsned, Il, 181.
M. Sait Şimşek, s. 107-108.
bk. Zerkeşi, el-Burlıfuı, II, 53.
Nahhas, en-Nôsih ve'l-nıensüh, s. 42-43; Süyfıti, el-İtkô.n, III, 71.
Kur'an 'da N es hi Kabul Etmeyenl;rin
Gere/ıçelerine Yalılaşım
425
Bu ayet, Kur'an'da neshi kabul eden alimierin görüşlerini desteklemek üzere getirdikleri en önemli delillerden biridir. Onlara göre ayette,
bir Kur'an ayetinin hükmü, bir başka Kur'an ayeti ile değiştirildiğinde
inkarcıların Hz. Peygamber'i Allah'a iftira atmakla suçladıkları,
inkarcıların çoğunun gerçeği bilmedikleri belirtilmektedir.
Neshi kabul etmeyenler ise ayete
farklı.anlamlar
yüklerneye
çalışmışlardır.
al) Ebu Müslim el-Isfaham'nin yorumuna göre "ayet" kelimesi, eski
kutsal kitaplardaki bir ayet (bir hüküm) yerine Kur'an'da yeni bir ayetin
(hüküm) getirilmesini ifade etmektedir. Örnek olarak da kıblenin Mescid-i Aksa'dan Ka'be yönüne değiştirilmesi gösterilmektedir8 . Son dönemlerde bu fikir biraz daha genelleştirilerek şu yorum geliştirilmiştir:
Buradaki "ayet"ten maksat "risalet'tir. Yani Hz. Muhammed'in peygamber olarak gönderilmesiyle Hz. Musa ve Hz. İsa'nın risalet dönemlerinin
son bulduğu, yerlerine Hz. Muhammed'in (s.a.v.) risaletinin kaim olduğu
ifade edilmektedir. Bu yoruma göre ayetininişinin Mekke'nin son dönemlerinde olması, ardından gelen ayette Kur'an'ın bir beşertarafından
Hz. Peygammber'e öğretildiği yönündeki iddianın gündeme getirilmesi
de bunu teyit eder 9•
Değerlendirme:
Her şeyden önce ayet kelimesine "risalet" anlamı vermek ne kadar
isabetli olur, bunun ortaya konması gerekir. Fahreddin er-Razi'nin verdiği bilgiye göre, Nahl, 101 ve Bakara, 106'da geçen ayet kelimesi Ebu
Müslim'e gelinceye kadar hep Kur'an ayeti olarak açıklanmıştır 10 . Evet,
bu kelime Kur'an'da bazan "ibret", "alamet", "mucize" gibi anlamlarda da
kullanılmıştır. Kelimenin kullanıldığı ayetin iç örgüsü ve metinsel
bağlarnma göre bu anlamları tespit etmek zor değildir. Ancak hicri III.
ve IV. asırlarda yaşamış olan Ebu Müslim'e kadar bu kelimeyi "eski kutsal kitaplardaki dini hükümler", "eski kutsal kitaplar" ya da "risalet"
şeklinde açıklayan hiçbir İslam alimi olmadığı gibi, kelimenin klasik
Arapça lugat kitaplannda böyle bir anlamı da bulunmamaktadır.
Sonra şu da var ki İslam alimleri "ayet" kelimesi, mutlak olarak zikredildiğinde onunla Kur'an ayetinin kastedildiğini belirtmişlerdir. Gerçi
rieshi kabul etmeyenler, "ayet" lafzı, Kur'an'da zikredildiğinde onunlaörfen- Kur'an ayetinin kastedildiğinde icma bulunduğu yönündeki
8 Fahreddin er-Razi, XX, 93.
9 M. Sait Şimşek, s. 98-99.
10 Fahreddin er-Razi, III, 209.
Kur'an-Kur'an İlimleri
426
iddiayı asılsız bulurlar. Çünkü müfessirlerin cumhuruna göre Kasas, 35.
ve 36. ayetlerde geçen "ayat" lafzından kasıt Kur'an ayetleri değil, Hz.
Musa'ya gönderilen ayetlerdir 11. Ayrıca Bakara, 41 ve Taha, 42'de çoğul
olarak gelen "ayat" kelimeleri ile "Tevrat ayetleri" kastedilmiş olabilir.
Ancak bu ayetlerin siyak ve sibaklan açıkça buna imkan vermektedir.
Nahl, 101 ve Bakara, 106'da)se tekil ve mutlak olarak gelen kelimeye
aynı anlamı vermek zorlama tevillerle mümkün olabilmektedir. Özellikle
Nahl lOl'in siyak ve sibakının Kur'an'la ve Mekkeli müşriklerin
Kur'an'a karşı tavırlarıyla alakah olması ayet kelimesiyle Kur'an
ayetinin kastedilmiş olmasını kuvvetlendirmektedir.
N es hi kabul etmeyenler bir de "ayet" kelimesi tekil olarak geçtiği
yerlerde "Kur'an ayeti" anlamında kullanılmamıştır" şeklinde garip bir
iddia öne sürmüşlerdir. En azından Bakara, 106 ve Nahl, lDl'deki ayet
kelimeleri, daha önce de belirtildiği üzere, yaklaşık ilk üç asırda hep
Kur'an ayeti olarak açıklanmıştır. Kelimenin Kur'an ayeti anlamında
kullanılmadığı farzedilse bile "eski şeriatler", "Tevrat ve İncil" ya da "risalet" anlamında kullanıldığını iddia etmek ne kadar ikna edici olur?! İki
görüş mükayese edildiğinde ikincisi çok daha zorlama ve indi bir yorum
olarak kalmaktadır.
a2) Abdülmüteal el-Cebri, ayete şöyle bir yorum getirmeye
Yunus 15. ayette geçtiği üzere kendi ilahlarını kötüleyen
Kur'an ayetlerinden rahatsız olan kafirler, Hz. Peygamber'e "Bundan
başka bir Kur'an getir ya da onu değiştir" demişlerdi. Cenab-ı Hak da
Hz. Peygamber'e hitaben, onu kendiliğinden değiştirmesinin mümkün
olmadığını onlara söylemesini emrederek kafirlere cevap vermişti. İşte
Nahl süresinin 101. ve 102. ayetleri de kafirlerin o isteklerine karşı ikinci bir ceyap niteliğinde inmiştirı 2 .
çalışmıştır:
Değerlendirme:
Yunus Süresi'ndeki ayette Kur'an'ın Allah katından gelmediğini, onu
Hz. Peygamber'in uydurduğunu iddia eden müşriklerin putlarını yeren
ayetlerden rahatsız oldukları, bu yüzden de bu ayetler yerine putlarını
kötülemeyen ayetleri okuması yönündeki talepleri dile getiriliyor ve
ardından onların bu isteklerini Hz. Peygamber'in kendi iradesiyle yerine
getirmesinin mümkün olamayacağı ifade ediliyor. Nahl ayetinde is~ bir
ayeti Hz. Peygamber'in değiştirmesinden değil, Cenab-ı Hakk'ın değiştir­
mesinden söz ediliyor. Dolayısıyla aralannda kıyas kabul etmeyecek derecede farklılık söz konusudur.
ll Cebri, La
neslıa,
12 Cebri, La
neslıa,
s. 16.
s. 17.
Kur'an'da Neshi Kabul Etmeyenlerin
Gere/ıçelerine Yaldaşım
427
Sonra Cebri'nin yaklaşımından gidilecek olursa Nahl 101. ayetin
"Biz bir ayetin yerine başka bir ayet getirdiğimiz zaman" bölümünün
manası şu şekilde olur: "Biz bir ayetin yerine başka bir ayet getirecek olsak, yani müşriklerin putlarını yeren ayetleri kaldırıp, yerine putları
yerıneyen (belki de öven?) ayetler getirec~k olsak, ki bunu yapmayız -Allah neyi indireceğini çok iyi bilir-, onlar şöyle derler: Sen ancak bir
iftiracısın ... ". Böyle bir yorumise elbette çok subjektifkalır.
a3) Nahl lül'de geçen "ayet" kelimesini "mucize" anlamına yoran ve
ayette ifade edjlen mucizedeğişikliğinide Hz. Peygamber'in asnna münasip bir mucize hillinde ortaya konması şeklinde açıklayan görüşı 3 .
Değerlendirme:
• Buradaki ayet lafzını mucize anlamına almak ayetin iç örgüsüne ve
metinsel bağlarnma uygun düşmez. Çünkü, her peygamberin mucizesinin aynı olacağı ve son Peygamber Hz. Muhammed'in de daha önceki
peygamberlerin mucizelerinden farklı bir mucize getirdiğinde müşrikle­
rin "sen iftiracısın" şeklinde itirazda bulunacaklan yönündeki bir yorum
temelsiz kalır. Mesela: İsra Süresi'nin 90-93. ayetlerinde dile getirildiği
üzere, müşriklerin Hz. Peygamber'den çok farklı mucize istekleri olmuş­
tur ki, bunların çoğu daha önceki peygamberlerin gösterdiği mucizelerden farklı olanları içermektedir. Buradaki mucize ile Kur'an kastedilmiş
olması halinde de aslında durum farketmemektedir. Çünkü Kur'an mucizesi hangi mucizenin yerine getirildiğinde müşrikler itiraz etmektedirler?
a4) Ayet Mekki olup Mekke'de neshe medar olan ahkamla ilgili
ayetler henüz iniyar olmadığından burada SÖZ konUSU olan ayetlerin yer
değiştirmesinden maksat nesih olamaz. N es h taraftarları "neshe me dar
olan alanın alıkarn ayetleri olduğu" görüşünü kabul ederlerı 4 •
Değerlendirme:
Kur'an'dan lafzı kalıp hükmü neshedilen ayetler açısından
bakıldığında neshe medar olan alanın alıkarn ayetleri olduğunda şüphe
yoktur. Ancakayetin Mekki olmasından ve Mekke'de neshe medar olan
ahkamla ilgili ayetlerin inmediğinden hareketle Nahl lDl'deki değiştir­
me (tebdil) ile neshin kastedilmediği görüşü herkesin ittifak ettiği bir görüş değildir.
Geniş anlamıyla
(hem
lafzın
hem hükmün veya sadece hükmün
neshin, Mekke döneminde dahi SÖZ
kaldırılması manasında) alındığında
13 Cebri, La neslıa, s. 15.
14 Ömer Rıza Doğru!, Tan n Buyruğu, s. LXXXVII; 1vi. Sait Şimşek, s. 97.
428
Kur'an-Kur'an İlimleri
konusu olduğu söylenebilir: Nitekim Ebı1 İshak İbrahim b. Musa eş­
Şatıbi (ö. 790/1388) Medine'ye göre Mekke döneminde neshin az olduğu­
nu söylerken buna işaret etmektedirı 5 • Bunu destekleyen rivayetler de
vardır: İbn Abbas'tan rivayet edildiğine göre bu ayetin iniş sebebi şudur:
İçerisinde sert ifadelerin yer aldığı ayetin ardından daha yumuŞak olam
indiği zaman Kureyşli kafirlerin "Vallahi, Muhammed arkadaşlarıyla
alay ediyor; bugün bir şeyi emrediyor, yarın ondan nehyediyor ve o
bunları ancak kendiliğinden söylüyor" demeleri üzerine inmiştirı 6 • İbn
Atıyye şu bilgiyi verir: Allah Tea.Ia bir ayetin lafzım bir başka ayetle neshettiği veya sadece manasım neshettiği zaman Mekkeli inkarcılar "Bu
Kur'an Allah katından olsaydı değişmezdi, o ancak Muhammed'in
iftirasıdır" diyorlardıı 7 • İbnü'l-Cevzi de ayetin iniş sebebini şu şekilde
açıklar: Allah bir ayet indirir, bir müddet bu ayetle amel edilirdi, sonra
onu neshederdi. Bunun üzerine Kureyş kafirleri: "Vallahi! Muhammed
ancak arkadaşlarıyla dalga geçiyor, bugün bir şey emrediyor, yarın kendilerine daha kolay gelen bir emir getiriyor'' dediler, bunun üzerine bu
ayet nazil olduı 8 . Süyı1ti de Müzzerrımil Süresi'nin baş-taraftndaki gece
namazının sürenin sonundaki ayet y,;a da beş vakit namaz ile neshidilmesini Mekke dönemindeki nesih uygulamasına örnek gösterirı 9. Mekke dönemindeki neshi, hem lafzı hem de manası kaldırılan ayetler anlamında
ele almak da mümkündür.
b) "Biz bir ayeti nesheder veya unutturursak ondan daha hayırlısını
veya onun gibisini getiririz. Bilmedin mi ki Allah her şeye kemaliyle kadirdir" (Bakara 2/106).
Kuran'da neshl kabul edenlerin yorumuna göre bu ayette Cenab-ı
Hak, bir Kur'an ayetini nesheder veya onu unutturursa (bir kıraate göre
'·'tehir ederse") yerine, insanlara fayda açısından daha hayırlısını ya da
onun benzerini getireceğini ifade etmektedir. Neshi kabul etmeyenler ise
ayette geçen özellikle "nesh" ve "ayet" kelimeleri üzerinde yoğunlaşmış­
lar, kendilerince bu iki kelimeye, ayetin siyak ve sıbakım da dikkate alarak, farklı anlamlar yüklerneye çalışmışlardır. Onların bu konuda geliş­
tirmeye çalıştıkları yorumlar şu şekilde tasnif edilebilir:
bl) Ebu Müslim el-Isfahani'in gündeme getirdiği bir yoruma göre
mensuh ayetlerden maksat, Tevrat ve İncil gibi eski kutsal kitaplardaki
15 el-Muviifa.kiit, III, 104-105.
16 Fahreddin er-Razi, III, 93. bk. Yahya b. Ziyad ei-Fen·ii, II, 113; Vahidi, Esbabü'nnüzul, s. 280.'
17 el-Mulıarrarü'l-veciz, III, 420.
18 Zadü'l-mesir, IV, 491.
19 el-İtkan, III, 71.
Kur'an 'da N es hi Kabul Etmeyenlerin Gerekçelerine
Yaklaşım
429
Cumartesi yasağı, namazda doğuya ve batıya yönelme vb. dilli hükümlerdir. Yahudi ve Hıristiyanlar, kendi kendilerine "Sizin dininize tabi
olandan başkasına. inanmayın" cAl-i İmran B/73) diyordu, işte .Allah bu
ayetle onların bu sözlerini iptal etmiştir20 . Ebu Müslim'den sonra gelen
ve nesih konusunda onunla hemfikir olan ilimlerden bir çoğu da buradaki "ayet" kelimesine yaklaşık olarak aynı manaya gelen "risalet", "Tevrat
ve İncil", "eski şeriatler" vb. anlamlar yüklemişlerdir. Onlara göre bu
ayetin siyakı da buradaki nesh ile muradın, eski şeriatıerin neslıi olduğunu gösterir; bir önceki ayette kendi şeriatlerine muhalif olan bir şeriat
getiren Hz. Mliııammed'i Allah'ın emrine muhalefet etmekle itharn eden
yahudilerden söz edilmektedir. Yahudilere göre vahyin, kökü eskilere dayanan dinin dışında başka bir din getirmesi salıih olmaz. Bu durumda
ayetin anlamı şu şekilde olur: "Geçmiş şeriatleri ardından gelen şeriat­
lerle neshettiğimizde, beşer topluluğuna daha hayırlı ve daha faydalı
olanı ya da fayda açısından iptal edilen eski şeriatlerdekinin benzerini
getirirriz". Dolayısıyla bu ayet, usUl alimlerinin dile getirdiği anlamdaki
neslıin varlığına njlSS ya da delil olamaz 2 ı.
Değerlendirme:
"Ayet" kelimesine "eski kutsal kitaplar", "risalet" gibi anlaınlar yüklemenin çok zorlama bir tevil olduğu, bundan önceki ayetin (Nahl 16/101)
değerlendirilmesinde ortaya konmuştu.
Buradaki ayetin siyakında Ehl-i Kitap'tan söz edilmesine gelince,
müfessirler bu ayetinde inkarcıların "Muhammed'i görüyor musunuz!
Arkadaşlarına önce bir şey emrediyor, sonra onlara onu yasaklıyor, tersini emrediyor; bugün bir söz söylüyor yarın ondan dönüyor, bu Kur'an
Muhammed'in kendiliğinden söylediği bir sözden başka bir şey değildir"
demeleri üzerine indiğini belirtmişlerdi~ 2 • Gerçi kıblenin Mescid-i Aksa'dan Ka'be'ye değiştirilmesi üzerine indiği de söylenir. Kıble'nin
Ka'be'ye değiştirilmesini Yahudiler istismar etmeye çalışmışlar, .Allah
Teala da, hüküm koyma ve değiştirme yetkisinin kendisinde olduğunu
ifade etmiştir.
Bakara 106'nın sonunda hitabın çoğul kipiyle Ehl-i Kitab'a değil de
tekil kipiyle ("Bilmedin mi" şeklinde) gelmiş olması da dikkat çekicidir.
Hz. Peygamber'in bir süre Mescid-i Aksa'ya yönelerek namaz kılma­
Tevrat ile amel etme olarak görmek, en azından konu tartışmalı olduğu için, kesin ve ikna edici bir yaklaşım olamaz.
sını
20 Razi, III, 207.
21 Cebri, Lô. nesha, s. 16.
22 Vahidi, Esbô.bü 'n-nüzül, s. 34.
430
Kzır'fın-Kzır'{ın İlimleri
b2) Yine Ebü Müslim el-Isfahani'nin "nesh" kelimesinin sözlük
olan "aktarma/nakletme" manasından hareketle öne sürdüğü bir başka yoruma göre, ayetteki nesiliten maksat Kur'an'ın Levh-i
Mahfüz'dan diğer kitaplara nakledilmesidir 23.
anlamlarından
Değerlendirme:
Bu yorum, ne ayetin metinsel bağlarnma ne de iç örgüsüne uygun
düşer. Çünkü bir ayetin Levh-i Mahfuz'dan kutsal kitaplara aktarılması
vakıayla tam olarak örtüşmemektedir. Çünkü bu anlamda Kur'an'ın
tamamı Levh-i Mahfüz'dan nakledilmiştir. Halbuki ayette Kur'an'ın bir
kısmımn neshinden söz edilmektedir. Bu anlamda Kur'an'ın tamamımn
neshi söz konusu olsa bile ayette geçen "unutturma"yı izah etmek oldukça güçleşecektir.
b3) Ebü Müslim'in genel olarak dile getirdiği ve ayın görüşü savunan daha sonraki alirolerin geliştirmeye çalıştığı bir yorum da şudur:
Bakara 106 ayetinin Kur'an'da neshi söz konusu ettiğini kabul etsek bile, mevcudiyetine kesin delil olamayacağı ortadadır. Mealinden de
anlaşıla-bileceği gibi nesh bir şarta bağlanmıştır. Nesh söz konusu olacak olursa "daha iyisi veya benzeri getirilecek olacağı" anlatılmaktadır.
Kur'an'da bu üslupla ifade edilen nice şartlar vardır ki, vuku bulmamıştır. Rasülullah'a hitaben inen "Yeryüzünde bulunanların çağuna uyacak olursan, seni Allalı 'ın yolundan saptırırlar" (En'il.m 6/116) ayetiyle
"Andolsun eğer (Allah 'a) ortak koşacak olursan, anıelin boşa çıkacak ve
ziyana uğrayanlardan olacaksın" (Zümer 39/65) ayeti b-iınlardandır. Haşa
ki Peygamber, Allah'ın emirlerinden yüz. çevirmiş ve yeryüzündekilerin
çağuna uymuş olsun veya Allah'a ortak koşmuş bulunsun24 .
Değerlendirme:
Evet Kur'an'daki. birçok yerde geçen şartların vaki olmadığı veya
bilinmektedir. Ancak bu şart ifadelerinin hiçbir mesajının
bulunmadığını, manası havada kalan boş sözler olduğunu da kimse iddia
edemez. Yukarıda örnek gösterilen iki ayetin de Hz. Peygamber'in
şahsında müminlere yönelik çok önemli ve sert mesajları vardır. En'am,
116'da Allah'ın emrini bırakıp insanlara uyulmaması, Zümer 65'te ise asla şirk koşulmaması tembihleıımektedir. Bakar 106. ayetin, şartın gerçekleşmemiş olması durumunda, ne ifade etmekte olduğunu anlamak oldukça güçtür.
olmayacağı
23 Fahreddin er-Riizi, III, 207.
24 Fahreddin er-Razi. III. 207; M. Sait
Şinı~ek.
s. 100.
Kur'an 'da Neshi Kabul Etmeyenlerin GereilçeZerine Yalılaşım
431
Dil ve mantık açısından bu şartın gerçekleşmeme ihtimali olsa bile,
buradaki şartıngerçekleştiğini yani bazı Kur'an ayetlerinin neshedildiği­
ni gösteren birçok rivayet bulunmaktadır. Ayrıca Enfal'in 66.,
Mücadile'nin 13. ayetleri, kendilerinden önceki ayetlerdeki hükmün (vücubun) kaldırıldığını açıkça ifade etmektedir.
b4) Ayet hicretten kısa bir müddet sonra inmiştir ve o zamana kadar, nesh taraftarlarının da kabul ettiği gibi neshe konu olan alıkarn
ayetleri inmiş değildir 25 .
Değerlendirme:
. Nahl 101'de konuyla ilgili söylenenler burada da geçerlidir. Şu da
var ki Bakara Süresi'nin nesih ayetini içine alan bölümünün hicretten
kisa bir süre sonra yani Medine'nin ilk yılında indiği iddiasının delillendirilmesi gerekir. Ayetin bir rivayete göre ilk planda kıble değişikliği meselesini konu edinmesi, kıble değişikliğinden önce veya hemen akabinde
inmiş olması sonucunu doğurmayabilir.
b5) "Ayet" kelimesini, Nahl 101'de olduğu gibi "mucize" anlamına yorarak ayetin ıstılahi manadaki neshi konu edinmediğini öne sürenler de
olmuştur. Ebfı Bekir İbnü'l-Arabi bu görüşü benimsemiş, Muhammed
Abduh da ona uymuştur. Bu yoruma göre Bakara'nın 106. ayeti, Hz. Peygamber'den daha önceki peygamberlerin nübüvvetlerini ispat için gösterdikleri hissi.mucizeler türünden bir mucize isteyen Kureyşli kafirleri
reddetmekte, onlara cevap vermektedir. Ayetin, Allah'ın kudretini
hatırlatarak bitmesi de bu görüşü doğrular. Buradaki "ayet" ile kasıt
Kur'an ayeti olsaydı ona uygun olacak şekilde ilim, hikmet ile sona
ererdi 26 .
Değerlendirme:
Nahl 10l'deki eleştiriler burada da geçerlidir. Sonra hissi bir mucizenin neshedilmesini izah etmek mümkün değildir. Kaldı ki ayette müşrik­
lerin hissi mucize isteklerine nasıl cevap verildiği de anlaşılmaz bir durumdur. Gerçekte ayet kelimesi Kur'an'da ibret, alamet, mucize vb. lügattaki anlamlarında kullanıldığı gibi, bu ayette olduğu gibi Kur'an ayeti
anlamında da kullanılmıştır. Kur'an'ın birçok yerinde geçen bir kelimenin hangi anlamda kullanıldığını ilgili ayetin büyük ölçüde iç örgüsünden ve metinsel bağlarnından hareketle ortaya koyabiliriz. Belirlenen bu
anlamın da tutarlı, kabul edilebilir bir anlam olması lazım gelir. Bir
25 i\I. Sait Şimşek, s. 100.
26 Cebri. La neslıa, s. 15.
432
Kur'an-Kur'an ilimleri
ayete kendi subjektif görüşüne göre mana arayan kimse, zorlama tevillerle de olsa bunu bulabilir; ama, bunun ilmi bir yönü olmaz. Fahreddin
er-Razi, buradaki ayet kelimesini Ebu Müslim'e gelinceye kadar bütün
müfessirlerin Kur'an ayetine hamlettiklerini belirtmişti~ 7 •
c)
"Allah
dilediğini
siler,
dilediğini
de sabit
bırakır.
Ana kitap
O'nun yanındadır"(er-Ra'd, 39).
Neshi kabul etmeyenler, siyak ve sibakı da dikkate
ayetin, terim anlamıyla nesiliten söz etmediğini belirtirler 28•
alındığında
Ayetin siyak ve sibakına bakıldığında "silme/yok etme" ile yalmzca
Kur'an ayetleri arasındaki nesih konusunun kastedildiğini söylemek gerçekten zordur. "Silme" ile günahiann silinmesi, bazı kavimlerin yok edilmesi, tabiat olaylanndaki değişiklikler ve benzeri şeyler kastedilmiş olabilir. Ancak ayetteki ifadenin genel olmasından hareketle Kur'an'daki
neslıi de içermiş olmasınamani bir şey yoktur 29 . Nitekim İbn Abbas, Said b. Cübeyr, Katade, İbn Cüreyc, Muhammed b. Ka'b el-Kurazi ve İbn
Zeyd gibi ilk dönem müfessirler, ayeti nesih çerçevesinde de yorumlamış­
lardıı.30.
3. Nesihten Söz Eden Sahih Hadisin Bulunmaması Meselesi
Kur'an-ı
Kerim'den herhangi ayetin neshedilmiş olduğuna dair bir
edilmemektedir. Hz. Peygamber böyle bir şeyden
bahsetmediğine göre, bunun nereden çıkmış olduğunu anlamak- çok
kolaydır. Demek ki Asr-ı Saadet'ten sonra, birbirini tutmadığı görülen
iki ayet karşısında kalanlar, bunlardan birinin diğerini neshetmiş oldu-·
tek hadis-i
şerifrivayet
ğunu sanmışlardır 3 ı.
Değerlendirme:
Neslıin Asr-ı Saadet'ten sonra ortaya çıktığı yönündeki iddia, ilk anda makul gibi gelebilir. Ancak ortaya atılan böyle bir iddiamu delil ile ispat edilmesi gerekir. Zaten Kur'an'da neshin söz konusu olduğuna delalet eden ayetler bulunduğu gibi, bunun fiilen gerçekleştiğini ifade eden
rivayetler de bulunmaktadır. Üstelik neshi sabit olan ayetlerin çoğunda
27
28
29
30
Fahreddin er-Razi, III, 209.
bk. M. Sait Şimşek, Kur'an 'ın Anlaşılmasında İhi Mesele, s. 103-104.
İbn Atıyye, III, 317.
Taberi, VIII, 169; İbnü'I-Cevzi, Zadii'l-Mesir, IV, 40; İbn kesiT, Tefsirii'lKur'ani'l-Azinı, IV. 391.
.
31. Ömer Rıza Doğru!, Tanrı Buyruğu, s. LXXXVI- LXX.XVII.
Kur'an 'da Neshi Kabul Etmeyenlerin Gerekçelerine
Yalılaşım
433
önceki hükmün kaldırıldığını açıkça veya işaret yoluyla gösteren lafızlar
yer almaktadır. Gerçekte nesih, vahiy ile belirlenen, Asr-ı Saadette sözkonusu olan ve yaşanan bir realitedir. Asr-ı Saadette yaşanan bir realite
oluşu yönüyle nesİh, Kur'an ilimlerinden olan sebeb-i nüzül'e benzetilebilir. Sebeb-i nüzuller de hep sahabeden ya da onların talebelennden nakledilmiştir.
bir ayeti neshettiğine dair Hz. Peygamber'den rivayet gelmemiş olsa da, neshin Hz. Peygamber'in huzurunda gündeme getirildiği olmuştur. Ahmed b. Hanbel'in Abdurra.irman b. Ebza'dan yaptığı
senedi sahih32 nakle göre Hz. Peygamber bir sabah namazında bir ayeti
eksik okuması üzerine Übey b. Ka'b: Bu ayeti nesih mi ettiniz (veya
"n,esh mi olundu") yoksa unuttunuz mu (veya "unutturuldu mu)? diye
sorması üzerine "Hayır, onu unuttum" cevabını vermiştir 33.
Bir
ayetindiğer
Sahabeden nesilıle ilgili olarak
namayacak kadar çoktur 34.
yapılan
sahih rivayetler de
Burada, M. Sait Şimşek'in Buhari'de geçen bir rivayeti
mesini tahlil ile iktifa edilecektir. M. Sait Şimşek şöyle der:
azımsa­
değerlendir­
"İbn Abbas'tan nakledilen bir rivayete göre, Hz. Ömer şöyle demiştir:
"Bizim en düzgün Kur'an okuyanımız Übey'dir. En isabetli hüküm verenimiz de Ali'dir. Şüphesiz biz, Übey b. Ka'b'in usulü kıraat veedasından
çoğunu unutuyoruz. Bununla beraber Übey: Ben Rasülullah'tan işittiğim
hiçbir şeyi bırakmam ve unutmam" iddiasındadır. Halbuki Allah Teala:
Biz bir ayetten nesheder veya te'hir edersek ... " buyurmuştur.
Buhari'nin naklettiği bu haber dikkatlice değerlendirilecek olursa,
anda elimizde bulunan Kur'an'ın bünyesinde neshin bulunduğuna değil, bulunmadığına delildir. Bu habere göre Hz. Ömer, neshi unutturma
anlamında almaktadır ve Übeyy'in o unutturulmuş ayetleri hatırlama­
sının mümkün olmadığını ifade etmektedir"35 .
şu
Metnin dipnotunda verilen bilgiden de anlaşıldığına göre, Buharl'de
geçen hadisin tercümesi, Kamil Miras'ın Tecrid-i Sarih Tercemesi'nden
alınmıştır. Fakat hadisin metni Kamil Miras'ın verdiği manayı kaldır­
mamaktadır. Buhari'de iki yerde bazı lafız farklılıklarıyla geçen hadisin
metinleri ve yaklaşık Türkçe çevirileri şöyledir:
32 Heysemi, Mecma"u"z-zeviiid, I, 69-70.
33 Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 407; V, 123.
34 Bu konuda belli bir kanaate varmak için en azından Wensinck'in ei-Mu'cemü'lmüfehres li elfiizi'l-hadisi'n-Nebevi'den "nsh" maddesine bakılabilir.
35 M. Sait Şimşek, s. 106.
434
Kur'an-Kur'an
İliinieri
a) Buhar!, Tefsiru süre 2, 7:
"İbn Abbas'tan rivayet edildiğine göre Hz. Ömer şöyle demiştir: Bizim en güzel Kur'an okuyanımız Übey, en güzel hüküm verenimiz de
Ali'dir. Bununla birlikte biz Übeyy'in bazı sözlerini (görüşlerini) terkederiz, çünkü Übey: "Ben Rasülullah'tan duyduğum hiçbir şeyi terketmem
diyor", halbuki Allah Teala "Biz bir ayeti nesheder ya da onu te'hir edersek ... " buyurmuştur".
b) Buhar!, Fazailü'l-Kur'an 8:
"İbn Abbas'tan rivayet edildiğine göre Hz. Ömer ş,Qyle demiştir:
Übey, bizim en güzel Kur'an okuyanımızdır. Bununllf birlikte biz
Übeyy'in bazı lahinierini (kıraatlerini) terkederiz, çünkü Übey: Ben onu
(kıraati) bizzat Rasülullah'ın ağzından aldım, dolayısıyla onu hiçbir şey­
den ötürü terketmem diyor. Halbuki Allah Teala "Biz bir ayeti nesheder
ya da onu te'hir edersek. .. " buyurmuştur".
Kamil Miras'ın "unutma" anlamını rivayetten nasıl çıkardığını anlamak mümkün değildir. Dolayısıyla yanlış ya da çok dar çerçeveli bir tercümeden hareketle bir hükme varmak doğru olmaz.
Aslında Buhari'nin Bakara 106'nın tefsiri bağlamında kaydettiği bu
rivayetin, terim anlamındaki nesilıle doğrudan ilişkisi yoktur; rivayet,
kıraatlerdeki nesih konusuyla ilgilidir.
4) Nesih Konusundaki İcma Mesel8si
Neshin ne olduğu konusunda ittifak yok iken, Kur'an'ın kimi
ayetlerinin kimi ayetlerini neshettiği anlamındaki nesh konusunda icma
bulunduğunu söylemek mümkün değildir. Dahhak"e göre nesh, unutturma, İbn Ebü Hatim'e göre indirilmeyen, bazılanna göre ayetlerin Levh-i
Mahfuz'dan indirilmesi, bazılarına göre de muhkemin karşıtı olan müteşabihtir ... Neshe kail olanların, neshinde ittifak ettikleri hiçbir ayet
yoktur 36 .
Değerlendirme:
N eshin tanımında ya da ne olduğunda farklılıkların olması ayrı,
Kur'an bünyesinde neshin mevcudiyetinde icma bulunması ayrı bir konudur. Nitekim Kur'an ilimlerinden muhkem ve müteşabihin de çok
farklı tarifleri yapüroakla birlikte kimse Kur'an'da müteşabih yoktur dememiştir.
36 lV!. Sait
Şimşek.
s. 104-105.
Kur'dn 'da Neshi Kabul Etmeyenlerin Gerekçelerine Yaldaşım
Sahabeden Kur'an'da asla neshin vaki
olmadığını
435
söyleyen hiç kimse
çıkmamıştır. İhtilaf, muayyen ayetler üzerinde olmuştur. Mesela: İbn
Abbas bir ayetin mensuh olmadığını söylerken, bir başka ayet gündeme
geldiğinde onun mensuh olduğunu açıkça ifade edebilmiştir. Zaten nesihle ilgili rivayetler de sahabe ve onların tal~besi olan tabiinden gelmektedir. Bazan bir sahabinin mensuh dediğine bir başka sahabinin mensuh
değildir demesi ise farklı sebeplerden kaynaklanmakta olup icma ile
alakası yoktur.
Neshin ne- olduğuna dair yukarıda getirilen farklı görüşlere gelince,
Kur'an ilimlerinden olan nesih teriminin tarifi ile ilgili değil, daha çok Bakara 106'da geçen nesh kelimesinin ne anlama geldiği ile
ilı:p.lidir. Dahası bu görüşler oldukça geç dönemlerde ortaya atılmıştır.
Mesela, neshi "Ayetlerin Levh-i Mahfuz'dan kutsal kitaplara aktarıl­
ması" şeklinde yorumlayan görüş, hicri IV. asırda vefat eden Ebu Müslim'e aittir ve üstelik bu onun ısrarla savunduğu bir görüşü de değil,
muhtemel saydığı bir görüşüdür·.
bunların çoğu
"Neshe kail olanların, neshinde ittifat ettikleri hiçbir ayet yoktur"
şeklindeki iddiaya gelince, bunun ispat edilmesi gerekir.
5) Mensuhun Önce Nasihin Sonra Gelmesi Meselesi
N eshi kabul etmeyenlerin gerekçelerinden birisi de şudur: N eshin
varlığını kabul edenler, çoğu zaman mensuhun önce, nasihin ise sonra
nazil olduğu konusunda kesin bir delile sahip değillerdir. Tabii ki böyle
bir durumda de neshin mümkün olmadığı açıktır 37 .
Değerlendirme:
Mensuhun zaman olarak önce, nasihin ise sonra inmiş olması elbette
aklen zarurf olan bir husustur. Fakat neshi kabul edenlerden mensuhun
nasihten önce indiğini iddia eden yoktur. Sonra "Neshin varlığını kabul
edenler, çoğu zaman mensuhun önce, nasihin ise sonra nazil olduğu konusunda kesin bir delile sahip değillerdir" şeklindeki bir yargı tartışma
götürür bir yargıdır. Evet, klasik dönemdeki bazı alimierin benimsediği
Bakara 234'ün Bakara 240'ı, Ahzab 50'nin Ahzab 52'yi neshetmesinde
olduğu gibi, çok az da olsa nasih olan ayet, süre içerisinde mensuhtan
önce gelmiştir (Genelde bu tür durumun Kur'an'da iki yerde, Bakara 234
ile Ahzab 50'de olduğu görülür). Ancak bu ayetlerde neshin varlığı rivayetlerle tespit edilebilirse, mensuhuı1 önce gelmiş olma şartına halel ge37 Muhsin Demirci, Tcfçir Usülii ue Tarihi. s. 115.
Kur'an-Kur'an İlimleri
436
tirmez. Çünkü ayetlerin tertibinin nüzul
bir gerçektir.
sırasına
göre
olmadığı
bilinen
İbn Abbas'ın Bakara 234'ün, Bakara 340'ı neshettiğini söylemesine
karşın,
bu iki ayet arasındaki neshi kabul etmeyen Mücahid'den gelen
bir rivayette 234. ayetin daha önce indiğine dair bilgi yer almaktadır 38.
Ama nüzul sırasıyla ilgili bu tür farklı rivayetlerin yer aldığı durumlar,
neshi kabul etmeyenlerin iddia ettiği gibi çoğunluk teşkil etmez.
6) Mensuh A.yetlerin Sayısındaki İhtilaf
Kur'an'da neshi kabul etmeyenlerin öne sürdükleri gerekçelerden birisi de şu şekildedir: Meiısuh olduğu ileri sürülen ayetlerin sayıları konusunda bile ittifak edilmemiş olması, Kur'an'da neshin bulunmadığını
göstermektedir. Bu sayıyı 500'e çıkaranlar olduğu gibi 5'e indirenler de
vardır 39.
Değerlendirme:
Mensuh olduğu belirtilen ayetlerin sayısında ittifak edilmemiş
Kur'an'da neshin bulunmadığını gösterir mi? Ya da Kur'an'da
neshin vaki olduğunu kabul etmek, mensuh olduğu söylenen ayetlerin
sayısında ittifak bulunması şartına mı bağlıdır? Böyle bir yargı veya
şart, her durumda gerekli olan bir şey değildir. Bu ifadeyle şayet bazen
bir sahabinin mensuh. dediğine bir ·başka sahabinin mensuh değildir, demesi kastediliyorsa, bu ayrı bir konudur. Böyle durumlarda nasıl hare~
ket edileceği, hangi rivayetin tercih edileceği usillcüler tarafından halledilecek bir meseledir.
olması,
Aslında Şatıbi'nin de belirttiği gibi 40 dini hükümlerde neshin sayı
olarak az olması beklenir ve böyle de olmuştur. Gerçekten mensuh olan
hükümler, terim anlamıyla neshin söz konusu olmadığı hükümlerle
kıyaslandığında, nadirdir; üç hasarnaklı rakamlara asla ulaşmaz, müsamahalı bir yaklaşımla olsa olsa ancak onlu rakamlarda kalır.
Nesih konusunda kaleme alınan nisbeten ilk dönemlere ait kitaplarda mensuh ayetlerin sayısının çok yüksek çıkmasının farklı sebepleri
olabilir. Bu sebeplerin temelinde, sahabe ve tabiin döneminde nesh kelimesinin, daha sonraları yetişen usillcülerin kullandığı anlamdan daha
geniş anlamda kullanılmış olması yatmaktadır. Nesih konusunda
38 Buhil.ri Tefsir, Tefsirii süre 2. 41.
39 Muhsin Dernirci, s. 115.
40 el-Muviıfahôt, III. 105-106. Ayrıca bk.
Zerkeşi, el-Burlıfın,
II, 43.
,
Kur'an 'da Neshi Kabul Etmeyenlerin
Gere/ıçelerine Yalılaşım
437
yazılan
kitaplardan aniaşildığı kadarıyla, ilk dönemde mutlak bir ifadenin takyidi, umumun tahsisi vb. de, muhtemelen mecaz yoluyla, nesih
katagorisinde değerlendirilmiştir. Daha sonra usıllcüler yaptıkları sistematik çalışmalarla takyid, tahsis gibi terimleri ayrı değerlendirmişler,
bu arada neshin de geniş kullanım alanı daralmıştir. Dolayısıyla
usülcülerin yaptığı şey, mevcut olmayan bir şeyi ortaya koymak değil,
İslami ilimlerdeki tedvin ve sistemleşme faaliyetine paralel olarak neshi
bazı yönlerden neshe benzeyen kavr~ardan ayırma çabasıdır.
Yukanda genel olarak ifade edilen husus açılacak olursa, mensuh
ayetlerin sayısının ilk dönemde kabarık çıkmasının belli başlı sebepleri
şu şekilde tasnif edilebilir4 ı:
a) Bir sebepten dolayı konan hükmün, o sebebin ortadan kalkmasıy­
la mensuh sayılmış olmasıdır. Zayıf ve sayıca az oldukları dönemde
Müslümanlan sabra ve inkarcıların eziyetlerine tahammül göstermeye
teşvik eden ayetleri, kıtal ayetleriyle mensuh saymaları buna bir
örnektir42 • Halbuki illeti malum olan bir hükmün, illetinin bulunmaması
sebebiyle uygulanmayışı nesih anlamına gelmez. İlietinin tekrar varlığı
durumunda o hüküm tekrar uygulama alanı bulur; zayıflık ve sayıca
azlık durumunda İslam düşmanlanndan gelecek eza ve işkencelere sabretmek günümüzde dahi geçerli olabilecek bir hükümdür.
b) İslam'ın cahiliye döneminden kalan bazı uygulamalan iptal etmesinin nesih çerçevesinde görülmesi. Talakı üç ile, aynı anda nikahlı olunabilecek kadın sayısını dört ile sınırlayan ayetlerin, cahiliye dönemindeki sınırsız uygulamayı neshetmesi olarak değerlendirilmesi 43 buna örnek gösterilebilir. Halbuki bu gibi durumlan nesh olarak görmek mümkün değildir. Çünkü mensuh olan hükmün, daha önce nass ile belirlenmiş bir hüküm olması gerekmektedir.
c) İstisna ya da belli süre ile tahsis edilen hükmün nesih kapsamın­
da
değerlendirilmesi.
Mesela, şairleri bazı yönleriyle kötüleyen Şuara Süresi'nin 224-226.
ayetlerinin 227. ayetinde istisnaları getirilir. Bu istisnayı İbn Abbas nesih olarak ifade etmiştir 44 . Mekki b. Ebu Talib, İbn Abbas'ın Kur'an'daki
birçok istisnayı nesih tabiri ile ifade ettiğini ve bu tabiri de mecaz olarak
41 Bu konuda bilgi için bk. Şatıbi, el-Muvafakat, III, 108-117; Zerkeşi, el-Burhan, II.
44; Süyuti, elİtkfın. III, 63-65: Zerkfıni,ılt!enalıilit "1-irfan, II, 150-151.
42 bk. Zerkeşi, el-Burlıfın, II, 42; Süyuti, el-İtlıfın, III, 61.
43 bk. Ebu Ca'fer en-Nahhfıs, s. 223; Mekki b. Ebu Tali b, s. 207.
44 Ebu Ca'fer en-Nahhas, en-Nasilı L'e"!-mensülı, s. 608; Mekki b. Ebü Tfılib, el-İdfılı,
s. 373.
Kur'an-Kur'(uı İZinıleri
438
kullandığım kaydeder 45• İbnü'l-Cevzı ise İbn Abbas'ın ayeti istisna ola-
rak
açıkladığım,
rivayete nesih tabirinin ravilerin
değiştirmesi
ile girdi-
ğini söyler46 .
Bir süre ile tahsis edilen hükmün nesih olarak ifade edilmesine örnek olarak, Ebü'l-Aliye, Katade ve Süddi gibilerin "... Allah onlar
hakkındaki emrini getirinceye kadar affedin, lıoşgörün" (Bakara, 2/109)
ayetindeki affetme ve hoşgörmeyi kıtal ayetiyle mensuh saymaları47 gösterilebilir. Nitekim İbn Abbas, İbn Mes'ı1d vd.nin, Ehl-i Kitab'ı affetmeyi,
onlara ilişmemeyi emreden tüm ayetleri, onlarla savaşmayı emreden
ayet (Tevbe, 9/29) ile mensuh saydıklan bildirilir48 •
d) Açıklama (beyan) kabilinden gelen hükümlerin nesih kapsamında
düşünülmesi. İbn Abbas'ın yetimin mailarım yeme konusunda velileri
uyaran "Zengin olan iffetli olmaya çalışsın, yoksul olan da maruf olarak
yesin" (Nisa 4/6) ayetini "Haksızlıkla yetimlerin mallarını yiyenler şüphe­
siz karınlarına ancak ateş tıkamış olurlar, zaten onlar alevlenmiş ateşe
gireceklerdir" (Nisa, 4/10) ayetiyle mensuh sayması bu kabildendir49 .Halbuki birinci ayette fakir velilerin yetimin malından haksızlığa varmayacak ölçüde yiyebilecekleri, ikinci ayette ise yetimin malım haksız-lıkla yiyenlerin durumları açıklanmıştır.
Nesih konusunda müstakil kitap yazanlar seleften gelen tüm bu rivayetleri eserlerine almakla sayıyı arttırmış oldular. Daha sonraki dönemlerde yukarıdaki tasnifte yer alanlar ayıklanarak mensuh ayetlerin
sayısı iki hasarnaklı hatta tek hasarnaklı rakamlara kadar düşmüştür.
7. Hükmü Mensuh Ayete Bir Örnek
"Ey iman edenler! Peygamber ile gizli lıonuşacağınız zaman bu gizli
önce bir sadaka verin. Bu sizin için daha hayırlı ve daha
temizdir. Şayet bir şey bulamazsanız, bilin ki Allah çok bağışlayan ve
esirgeyendir" Cfviücadile, 58/12> ayeti, ardından gelen "Gizli konuşma­
nızdan önce sadakalar vermehten çehindiniz mi?! Bunu yapmadığımza
ve Allalı da sizi atfettiği ne göre artıh namazı hılın, zelıCıtı verin, Allah 'a
ve Rasulüne itaat edin. Allalı yaptıldarınızdan haberdardır" (Mücadile,
58/13) ayeti ile neshedilmiştir.
konuşmanızdan
45 ('/-İda/ı, s. 373.
46 Nasilw'I-Kur'an ı·e mensitlıulııi. 5. 482/483.
47 bk. Ebtilıekir İlıııü'l-Arabi, en-Nasilı ı-c'/-mcnsith. s. 44; İlınü'l-Ce\'Zİ. Nasilw'lKur'an L'C menszihuhü, s. 159-163.
48 İbııü'I-Cevzi.Niisihu'/-Kur'an ı·c mensithuhıi. s. 159.
49 Ebu Ca'fer en-1\ahhiis. 5. 295-296.
Kur'an 'da
Neslıi
Kabul Etmeyenlerin
Gere/ıçelerine Yahlaşım
439
Birinci ayet, Hz. Peygamber'e özel soru sormak, onunla gizli görüş­
me yapmak isteyen zenginlere, bu buluşmalarından önce fakiriere sadaka verme zorunluluğu getirmişti. Bu sadaka verme yükümlülüğü bazı
mü'minlerin ağırına gitmiş, sadaka vermekten çekinmişlerdi. İşte
ardından gelen ayet, zenginlere sadaka verme yükümlülüğünü
kaldırmış, bu yükümlülük ruhsat olarak kalmıştır. Bu rivayet Hz. Ali,
İbn Abbas, Mücahid, Katade, İkrime, Hasan el-Basr'i, İbn Zeyd gibi seleften nakledilir50 • Hakim en-Nisabürl'nin Hz. Ali'den rivayet edip Buhar!
ve Müslim'in şartlarını taşıdığım belirttiği, Zehebl'nin de kendisine muvafakat ettiği bir rivayette 5 ı birinci ayetle ikinci ayetin inişi arasında çok
fazla zamamn geçmediği 52 , Hz. Peyg~mber'le özel görüşme yapmadan
önce sadaka verme emrini yerine getirenin yalmzca Hz. Ali olduğu,
a;dından gelen ayetle bu hükmün kaldırıldığı bildirilir. Tirmizi'nin Hz.
Ali'den yaptığı bir başka rivayette de birinci ayetin neshedildiği
kaydedilir53 . Aslında 13. ayette yer alan, sadaka vermekten çekindiniz
mi?!, Yapmadıysamz şöyle yapın gibi ifadeler, 12. ayetin hükmünün
kaldırıldığım açıkça ortaya koymaktadır. Bunun ayrıca Hz. Peygamber
tarafından bildirilmesine gerek yoktur. Aym açık ifade Enfal 66'da da
bulunmaktadır.
Bu iki ayet arasında neshi:p. bulunmadığını ilk olarak dile getirenlerden birisi Ebu Müslim el-Isfahani'dir. O, ayetler arasım şu şekilde
uzlaştırmaya çalışmıştır: 12. ayette, Hz. Peygaber'le özel görüşme yapmak isteyen zenginlere tasadduk yükümlülüğü getiri~mesinin belli bir
sebebi vardı. O da, Allah'ın emrine gönülden uyan mü'minlerle sadaka
vermeyen mürrafikları ayırt etmekti. Belli bir süre sonra bu maksat hasıl
olunca yani sebep ortadan kalkınca ayetteki farziyet de düşmüş oldu 54 •
Görüldüğü
gibi Ebu Müslim, ayetleri tahsis ile yorumlamaya meyletmektedir. Onun bu yorumu farklı şekillerde tahlil edilebilir. Her şeyden
önce, dediği gibi olsaydı, sadaka vermeyen sahabilerin hepsinin münafık
olması gerekirdi. Rivayetlerde geçtiğine göre bu emirle amel eden sahabenin çok az olduğu, hatta Hz. Ali'den başka kimsenin bunu yapmadığı
belirtilir. Üstelik bir sonraki ayette "Yapmadıysamz, ki Allah da tevbenizi kabul etmiştir .. " ifadesi geçmektedir. Bu ifadeden anlaşıldığına göre,
sadaka verme yükümlülüğü samimi mü'minlere dahi sıkıntılı gelmiş50 Taberi, Camiu'l-lıcyôn, XTV, 19-21.
51 el-Miistedrck, ll, 481-482.
52 İki ayet arasında bir \'eya on gün bulunduğu söylenir. bk. İbnü'I-Cevzi. Nôsihu'l·
Kur'an ue mensıihuhıi, s. 531. 533.
53 Sünen, Tef-;irii süre 58. 2.
54 Fahreddiıı er·R<'ızi. I! I. 208.
Kur'an-Kur'an İlimleri
440
tir'i 5 . Sonra Mustafa Zeyd'in de dediği gibi 56 mü'minlerle münafıkların
ayırt edilmesi Hz. Peygamber'in hayatı boyunca söz konusu olmamıştır.
Sebep, Ebu Muslim'in iddia ettiği şey olsaydı, sadaka verme yükümlülüğünün hiç kalkmaması gerekirdi. Bir de sadaka verme emrini sırf
mü'minlerle münafıkların ayırt edilmesine bağlamak ne kadar isabetli
olur?! İki ayetteki nesih konusunda yukarıda verilen rivayet ve kaynaklarda geçtiğine göre, emrin bir hedefi de gerekli gereksiz her konudaki
sorularla rehatsız edilen Hz. Peygamber'i rahatlatmaktı.
Daha önce de ifade edildiği gibi nasih durumundaki ikinci ayet birinci ayetteki vücubu neshetmiş, mü'minlerin Hz. Peygamber'le özel görüş­
me yapmadan önce sadaka verme yükümlüklerini kaldırmıştı~ 7 • Vücubun kalkmış olması neshin gerçekleştiğini gösterir. Mensuh ayetteki farz
hüküm kalktıktan sonra, o hükümle amel etmenin caiz olup olmaması
ise hükmün ve konusunun niteJigi ile ilgili bir meseledir. Necva ayetinde
olduğu gibi bazan mensuh olanla amel etmenin bir sakıncası olmayabilir.
Tabii ki mensuh hükümle amel etmenin mümkün olmadığı durumlar da
vardır. Mesela, kılılenin Mescid-i Aksa'dan Ka'be yönüne değiştirilinesin­
den sonra Mescid-i Ak.sa'ya yönelerek namaz kılmak elbette sahih
olmaz58 .
N ecva ayetleri arasında neshin şöz konusu olmadığım savunanlann
ortaya koydukları başka bazı yorumlar da buliınmuktadır. Ancak bu yorumlar Ebu Müslim'inkinden daha kuvvetli görünmemekte.dir.
Sonuç
·Kur'an'da neshi kabul etmeyenlerin,
ortaya koyduklan gerekçeler, kar~ı
seviyede değildir.
cıyla
görüşlerini
tarafın
desteklemek amadelillerini iptal edecek
Kur'an'da neshin olamayacağını göstermek üzere öne sürdükleri
ayetlere getirdikleri yorumlar, ayetlerin manalarını çok daraltıcı,
tartışılabilir niteliktedir.-Kur'an'da neshe delil gösterilen ayetlere getirdikleri yorumlar da zorlama teviller olarak kalmaktadır.
Bir ayetin hükmünü, diğer bir ayetin neshettiğine dair Hz. Peygamber'den sahih bir rivayetin gelmemiş olması dikkat çekicidir. Ancak ge55
56
57
58
Fahreddin er-Razi, III, 208.
en-Nesh, I, 271.
bk. Mustafa Zeyd, en-Nesh fı.'l-Kıır'ô.n, I, 190.
Geniş bilgi için bk. Mekki b. Ebu Tii.lib, el-İdii.h, s. 72-76.
Kur'an'da Neshi Kabul Etmeyenlerin
(]erelıçelerine Yahlaşım
441
nelde nasih konumundaki ayetlerde önceki hükmün kaldırıldığım gösteren lafızların bulunması hadise duyulan ihtiyacı ortadan kaldırmak­
tadır.
Kur'an'da nesih konusunda ilk dönemlerde~yazılan kitaplarda mensuh ayetlerin sayısı çok yüksek gösterilmiştir. Daha sonraları birçok
İslam alimi, bu kitaplardaki rivayetleri gözden geçirerek sayımn yüksek
çıkmaşımn sebeplerini ortaya koymuşlardır. Bu çalışmalar neticesinde ·
terim anlamıyla neshin Kur'an'da gerçekte az sayıdaki ayetler için sözkonusu olduğu görülmüştür. Zaten Kur'an'da neshin çok sayıdaki
ayetlerde vaki olması beklenen bir şey de değildir.
Kur'an'da neshe dair yer alan deliller ve ayrıca bu konudaki rivayetler,.Kur'an'da, az sayıdaki ayette, neshin varlığım göstermektedir. Bu
durum İslam ·öncesi şeriatlerde de söz konusu olabilmiştir. Nitekim Hz.
Musa'mn şeriatinde, yahudilerin yaptığı bazı haksızlıklar yüzünden
kendilerine daha önce helal kılınan bazı temiz ve iyi şeylerin haram
kılındığım bildiren Kur'an ayetleri (Nisa, 41160-161) bulumnaktadır.
KAYNAKLAR
Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2. bsm., İstanbul 1992.
Buhari, Sah'ihu'l-buhar'i, 2. bsm., İstanbul 1992.
Cebri, Abdülmüteal Muhammed, La nesha fi'l-Kur'an li maza, Kahire,
1400/1980.
Demirci, Muhsin, Tefsir Usulü ve Tarihi, İstanbul, 1988.
Fahreddin er-Razi, et-Tefs'irü'l-lıeb'ir, Beyrut: Darü'l-kütübi'l-ilmiyye, 1411/1990.
Ferra, Yahya b. Ziyad, Meani'l-Kur'an, Beyrut 1980.
Hakim en-Nisabüri, el-Müstedrelı ale's-Sahlhayn, I-IV, Beyrut 1990.
Heysemi, Ali b. Ebübekir, Mecma'u'z-zevaid ve menba'u'l-fevaid, I-X, Beyrut,
1967.
İbn Atıyye, Ebu Muhammed Abdülhak el-Endelüsi, el-Muharrarü'l-vedz (nşr.
Abdüsselam Abdüşşafİ Muhammed), I-V, Beyrut 1413/1993.
İbn Kesir, Tefs'irü'l-Kur'ani'l-Az'im, I-VIII, İstanbul 1985 (ofset).
İbnü'l-Arabi, Ebübekir, en-Nasilı ve'l-mensun fi'l-Kur'fı.ni'l-Ker'im (nşr. Abdülke-
rim el-Alevi el-Medgari), yy, 1413/1992.
Ebü'l-Ferec Abdurrahman b. Ali, Zadü'l-mesir fi ilmi't-tefs'ir, I-IX,
4. bsm., Beyrut 1407/1987.
İbnü'l-Cevzi, Nfısilıu'l-Kur'fın ve mensz"thuhu (nşr. Hüseyin Selim Esedü'dDarani), Dimaşk, Beyrut (Darü's-sekafeti'l-ArabiyyeJ 1411/1990.
İbnü'l-Cevzi,
442
Kur'an-Kur'an ilimleri
Mekki b. Ebü Talib, el-idah li nasihi'l-Kur'an ve mensuhiht (nşr. Ahmed Hasan
Ferhat), Cidde 1406/1986.
Mustafa Zeyd, en-Nesh fi'l-Kur'ani'l-Kerım, I-II, Mansüre 1408/1987.
Nahhas, Ebü Ca'fer, en-Nasih ve'l-menstıh (nşr. Muhammed Abdüsselam Muhammed), Küveyt 1408/1988)
Ömer Rıza Doğrul, Tanrı Buyruğu, 4. bsm., İstanbul1980.
Şatıbi, Ebü İshak İbrahim b. Musa, el-Mzwafakat fi usuli'ş-şerl'a (nşr. Abdullah
Draz), I-IV, Kahire, ty.
Şimşek, M. Sait, Kur'an'ınAnlaşılmasın.da İki mesele, İstanbul: Yöneliş, 1991.
Süleyman Ateş, Yüce Kur'anın Çağdaş Tefsiri, I-XII, İstanbul ty.
Süyüti, Celaleddin Abdurrahman, el-İtkan fi uliimi'l-Kur'an (nşr. uhammed
Ebü'l-Fazl İbrahim), I-IV, Kahire ty.
Taberi, Muhammed b. Cerir, Camiu'l-Beyan, I-XV, Beyrut 1405/1984.
Tirmizi, Sünen, 2. bsm. İstanbul 1992.
Vahidi, Ebü'l-Hasan Ali b. Ahmed, Esbiibü'n-nüztıl, Beyrut 141111991.
Zerkani, Menahilü'l-irfan, I-II, Kahire (Darü ihyai'l-kütübi'l-Arabiyye).
Bedreddin Muhammed, el-Burhan fi
Ebü'l-Fazl İbrahim), IciV, Kahire ty.
Zerkeşi,
ultımi'l-Kur'an (nşr.
Muhammed

Benzer belgeler