güneş eczanesi - Hacibektaslilar

Transkript

güneş eczanesi - Hacibektaslilar
GÜNEÞ ECZANESÝ
Ecz. Tel: 441 29 45
Ev Tel: 441 25 02
Elazýð'da merkez üssü Karakoçan
Ýlçesi'ne baðlý Baþyurt Beldesi olan 6.0
büyüklüðündeki depremin ardýndan artçý
sarsýntýlar devam ediyor. Boðaziçi
Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve
Deprem Araþtýrma Enstitüsü'nün tespitine
göre Palu Ýlçesi Gökdere Köyü'nde saat
05.14'te 2.8, 05.17'de 2.6, saat 05.20'de
ise 4.1 büyüklüðünde iki deprem daha
meydana geldi. 6 büyüklüðündeki
depremin meydana geldiði Karakoçan
Ýlçesi'nde ise saat 05.12'de 2.8, saat
05.15'te ise 2.9 büyüklüðünde iki sarsýntý
yaþandý.
Elazýð’da merkez üssü Karakoçan
ilçesi Baþyurt beldesi olan 6.0
büyüklüðündeki depremde 51 kiþinin
öldüðü, 71 kiþinin yaralandýðýný bildirildi.
4’DE
2’DE
7’DE
7’DE
Þiir 3’DE
Formu) nedir ve Freemuse'un
faaliyetleri arasýnda neler var?
Freemuse 'Dünya Özgür Müzik Forumu',
þimdi baþkaný olan Ole Raitov'un giriþimi
sonucunda 1998 yýlýnda Danimarka'nýn
baþkenti Kopenhag'da toplanan 'I. Dünya
Müzik ve Sansür Konferansý'nda' alýnan
kararlar doðrultusunda kuruldu. Dünyanýn
farklý bölge ve ülkelerinden gelen
Bir devlet, 2 özel üniversitenin
bulunduðu kayseri ye devlet üniversitesi araþtýrmacýlar, müzik kayýt sektöründe
çalýþan uzmanlar ve insan haklarý
kurulmasý kararý YÖK Genel kurulunda
savunucularý müzik üzerindeki ihlalleri
kabul edildi.Üniversitenin adý
sorgulayarak, giderek yaygýnlaþan sansür
ABDULLAH GÜL olacak
ve yasaklara karþý, yeni bir örgütlenmenin
Kayseri’ye 2’nci devlet üniversitesi yaratýlmasýna dikkat çektiler. BM Ýnsan
Haklarý Belgesi'nde tanýmlanan ilkeler,
kurulmasý kararý YÖK Genel
Kurulu’nda kabul edildi. Karar, Milli müzisyenler ve besteciler için kurulan bu
örgütlenmede de yol gösterici olarak kabul
Eðitim Bakanlýðýnca TBMM’ye
edildi. Kýsaca faaliyetlerini sýralarsak;
getirilecek.
müzikte yaþanan ihlalleri belgelemek, bu
2’DE
3’DE
8’DE
ihlallerin müzik hayatý üzerindeki etkilerini
tartýþmak ve oradan çözümlere ulaþmak.
Yapýlan bu çalýþmalarýn sonucunda ortaya
çýkan bilgi ve belgeleri uluslararasý
medyaya taþýmak ve hem medyayý...
Edinilen bilgilere göre, Ürgüp Sulh Ceza
Mahkemesi’nin arama kararý ile V.K. isimli
þahsa ait Kayseri Caddesi, Antikite Veli Baba
Ýsimli Ýþyerinde arama yapýldý.
Yapýlan arama sonunda ,6 Adet Bizans
dönemine ait altýn sikke, 12 adet Roma...
5’DE
6’DA
2
“Kýrklar meydanýna vardým
Gel beri ey canlar dediler
Ýzzet ile selam verdim
Gir iþte meydan dediler
Sýdk ile tevhit edelim
Çekilip Hakka gidelim
Aþkýn dolusunu içelim
Kalalým mestan dediler”
Aklým ve yüreðim kaldý Banaz’da
Çünkü Cem bitmeden geri dönmek
zorundaydým. Ve dönme gerekçesini ne yazýk
ki çokta gerçekçi söylemedim Cemdeki canlara.
Yarýn 8 Mart ve Dünya Emekçi Kadýnlar Günü
bende bu günü en fazla dile getiren kadýnlardan
biriyim. Özgürlük, insan hakký, demokrasi,
eþitlik ne çok söz ederiz bu sözler artýk
ýrkçýlarýnda, þeriatçýlarýnda herkesin dilinde ve
ne yazýk ki kullana kullana öyle örselendi ki.
Ne çok kullanýlýr bu kelimeler ve her kes ne
kadar sahiplenir bu sözleri, sahiplenir mi yoksa
sahipleniyormuþ gibimi görünür oda ayrý bir
konu. Bende çok söylerim” kendi kararýmý
verecek yaþtayým, istediðim yerde istediðim
kadar kalýrým” derim de bunu yapabilirmiyim?
Ne yazýk ki hayýr.
Aklým kaldý Banaz’da ama aklým eve gidince
nasýl bir manzarayla karþýlaþacaðým konusun
da çok rahat deðildi. Ýçine girdiðim derin bir
tünelden adeta bir ormanýn yeþil yapraklý,
üzerinde su taneleri bulunan, gürül gürül sular
akan bir ayrý dünyayý yarýda býrakýp ne yazýk
ki dönmek zorundaydým geriye. Evden dýþarýya
çýktýk gül kýz, Hüseyin ve ben cem evine doðru
yol aldýk. Elimizde lokma ve fener vardý su
borusu patlamýþtý çamurun içine batýnca
çýkýlmýyordu. Ayaðýma lastik çizmeleri çektim.
Cem evine vardýðýmýz da utandým dede gelmiþ
ve çoktan oturmuþtu posta yoksa çok geç mi
kalmýþtýk.
Dede cemaati Edeb erkâna dâvet etmiþti bile.
"dar gel, doðru söyle!" demiþti, alacaðýný alýp,
vereceðini verip, talibin mürþidin görgüsünden
geçtikten sonra Hz. Hüseyin yolunda
aklanýyordu cemaat. Bu sevginin yok olduðu
dünya da “ bin defa mazlum olsan bir defa
zalim olma “ diyordu dedeler.. engin bir sevgi
denizi vardý bu medyanda hiperaktif olan Ulaþ
Cem sýrasýnda bile zaman zaman ortaya kendini
attýðýnda hiç kimse sözlü þiddet dahi göstermedi,
O anda oradakilerin dünyasý da, yürekleri de
"sudan duru, sütten beyazdý" kendilerini öylesine
teslim etmiþlerdi ki güvendikleri ellere, sorular
soruluyordu. Aslýn da kadýnlarýn da sormasýný,
araþtýrmasýný istedim açýkcasý.
Dede’ye 8 Mart, Cem’de kadýnlar, yeni
uygulanmaya baþlayan kadýna yönelik
deðiþiklikler derken bir sürü soru sýraladým
daha sonra da Þemsi’nin ismini de söyleyerek
biraz da topu ona attým. Oda sordu inanýyorum
ki Cem’ler her sene zamanýnda, aksamadan
sürekli yapýlýrsa Kadýnlar öðrenmek istediðini
Bir devlet, 2 özel üniversitenin
bulunduðu kayseri ye devlet üniversitesi
kurulmasý kararý YÖK Genel kurulunda
kabul edildi.Üniversitenin adý
ABDULLAH GÜL olacak
Kayseri’ye 2’nci devlet üniversitesi
kurulmasý kararý YÖK Genel Kurulu’nda
kabul edildi. Karar, Milli Eðitim
Bakanlýðýnca TBMM’ye getirilecek.
Buradan da geçtiði takdirde,
Cumhurbaþkaný Abdullah Gül’ün adýný
taþýmasý beklenen üniversitenin idari
binalarýnýn temeli yýl sonunda
“hayýrseverlerin” katkýsýyla atýlacak.
Kayseri Büyükþehir Belediye Baþkaný
Mehmet Özhaseki, arsasý Mimarsinan
yolunda hazýrlanan, altyapýsý tamamlanan,
kentteki belediyelerin yaný sýra kamu
kurum kuruluþlarý, odalar ve sivil toplum
örgütlerinin de katkýsýyla kurulacak
Kayseri’deki 2’nci devlet üniversitesine
her türlü desteði vereceklerini söyledi.
sorup, araþtýrýp, soruþturup Cem’den “boþ gelip,
dolu ayrýlmýþ olacaklardý
Banaz’daki Cem Evinde bu esnada dürüstlük,
mertlik, cömertlik vardý, yoksulun yanýndaydý
herkes. ( Gündüz Dede’den kurban kesip,
kesemeyeceðimi öðrenmek için gittiðimde Alevi
Açýlýmýndan bahsetmiþtim. Ancak bu benden
kaynaklanmamýþtý. Bir tanýmadýklarý kiþinin
Banaz’a gelip Dedelerin listesini istediðini
söylemiþti görevli arkadaþ. Bende çok dikkat
edilmesi gerektiðini, oradaki her þeyin bizim
dünyamýzýn deðiþilmez deðeri olduðunu
anlatýrken laf lafý açtý ve Ýstanbul’da yapýlacaðýný
duyduðumuz Dedeler toplantýsýna geldi ve
mevzu biraz geniþledi. Ýþte Dede’nin ne
olduðunu aldýðým yanýtla da bir kez daha
kavradým Bende onun için seviyordum bu özgün
yapýsý deðiþmesin istediðim Banaz’ý,
Banaz’lýlarý, Banaz’ýn Dede’lerini, Pir Sultan
Anýtýný, kardelen çiçeðini ve çiðdemi onun için
çok seviyordum.
Dede’nin beni biraz da þýmartan emeðime atýfta
bulunarak söylediði sözler ayni bir meslek
sahibinin makam masasýnýn arkasýnda asýlý
olarak duran diplomasý gibiydi benim için.
Ayrýca diploma salt okuyarak öðrenip alýnan
bir belgeydi. Ya söylenen beni böylesi
onurlandýran sözler ona ne demeli diye
düþündüm ve telli kuran çalýndýðýnda sazýn
ezgileriyle birlikte söylenen deyiþlerdi adeta.
Ýçimden Dedenin karþýsýna geçip
“Caným erenlere kurban
Serim meydanda meydan da
Ýkrarým ezelden verdi
Caným meydanda meydan da
Gerçek olan olur gani
Gani olan olur veli
NESÝMÝ ,yim yüzün beni
Derim meydanda meydan da” demek geçmedi
deðil ama.)
Bu gün erken ayrýlacaðýmýn acýsý ve zorluðuyla
her saniyeyi beynime ve yüreðime kazýmak
istedim. Hizmetler yapýlmaya baþladý meydancý
dolanýyor ve sessizliði saðlamaya çaba
gösteriyordu,
“ Haktan bize nida geldi
Pirim sana haber olsun
Þah’tan gülzarý geldi
Peyik sana haber olsun”
Usul usul Banazlýlar içeriye giriyorlardý ellerinde
lokmalarýyla kim hangi lokmayý getirmiþ hiç
önemli deðildi
Kömbede vardý, çörekte vardý. Teslim ediliyor
ve kaynýyordu bir birinin içinde.
Baþkan Özhaseki, YÖK Genel
Kurulu’ndan Kayseri Üniversitesi olarak
çýkan 2’nci devlet üniversitesinin adý büyük
olasýlýkla, Sayýn Cumhurbaþkanýmýz da
kabul buyurursa, ‘Abdullah Gül
Üniversitesi’ olacak.
Erciyes Üniversitesi’nin de ögretim
üyesi saðlamasýyla birlikte fiziki yapýsý ve
binalarý hemþehrilerimiz tarafýndan
yaptýrýlacak 2’nci devlet üniversitesiyle
birlikte kentteki üniversite sayýsý 4’e
yükselecek.” Kayseri’de halen devlet
üniversitesi statüsünde Erciyes
Üniversitesi, vakýf üniversitesi statüsünde
ise Nuh Naci Yazgan ile Melikþah
Üniversitesi bulunuyor.
‘Ýþsizliðin Üstünü Örtmek Ýçin’
Konuyla ilgili BirGün’e konuþan
Eðitim Sen 6 No’lu Þube Sekreteri Ýsmet
Akça, alt yapýsý olmayan bu tarz
üniversitelerin ülkedeki iþsizliðin üstün
örtmekten baþka bir iþe yaramadýðýný
Dün kurban yoktu ama bu gün kurbanlar
týglandý,
“Haydin gidelim üryana
Mümin müslim bir yana
Tekbir verildi kurbana
Kurbancý’ya haber olsun.” geldi , orta yere
konuldu güzel gözlü, sürmeli kurbanlar, duasý
edildi ve götürdüler “yola “ kurban ettiler.
Görgüden geçen canlarýn kurbaný karýþtý
birbirlerinin suyuna, kanýna.
Aþýk Ýsmail Þimþek yine tele acýmadý
“Kudret kandilinde parlayýp duran
Muhammed-Ali’nin nurudur vallah
Zuhur edip küffar askerin kýran
Elinde Zülfikar Ali’dir billâh
Elinde Zülfikar, altýnda Düldül
Önünde Kanber’i dilleri bülbül
Hatice Fatýma cennete bir gül
Ona sýrrým dedi Hak, Habibullah,”
parmaðýna da, vurdu acýdý parmaðý, sýzladý belki
kanadý ama hiç fark etmedi.
Meydanda ki sürmeli, hissetti ve silkelendi, oda
yola koyuldu hizmeti böyle yerine getirdi ama
ne diyeyim yandý yüreðim.
Kurbanlar bundan sonra ki hizmetlilere býraktý
yerini, semah geldi meydana Semah; Cem,in
ayrýlmaz bir parçasýydý.Semah;Cem,in belli bir
aþamasýnda miraçlamadan sonra baðlama
eþliginde kadýn ve erkek canlarýn çalýnan
nefesler eþliðinde birlikte yaptýklarý dinsel
törendi. Semah dönmek alevilerin ibadeti olan
cem içinde yapýlan 12 hizmetten birisiydi..
Semah, Hak ile bütünleþmenin onun varlýðýnda
erimenin adýydý.Oyun deðildi.Hakka gönül
verenlerin miracýydý sadece semah dönenler
deðil hep birlikte Miracdaydýk.
“ Gitme Turnam Gitme Nerden Gelirsin
Sen Nazlý Canana Benzersin turnam
Her Bakýþta Beni Mecnun Edersin
Gönülde Mihmana Benzersin turnam
Has Nenni Nenni
Dost Nenni Nenni
Kaþlarýna Mim duvasý Yazýlýr
Cemaline Türlü Benler Dizilir
Seni Sevmeyenler Haktan Üzülür
Pir Balým Sultana Benzersin turnam “ diyordu
dede.
Semah dönüyorlardý meydan da canlar kaç
kiþiydi kaçý, kadýn kaçý erkekti hiç farkýna dahi
varamadým ama ayaklar kesildi yerden yavaþ
belirtti. Akça, “Kadrolarý, alt yapýlarý
yetersiz bu üniversiteler kentlere yatýrým
vaadi olarak kuruluyor. Tabii ki her kentte
üniversite olsun ama tabela üniversitesi
olsun diye üniversite açýlmaz” dedi.
yavaþ yukarý adeta güvercin olup uçtu canlar.
Canlar seyrederken eksikliðini hissettiðim bir
can adeta karþým da duruyordu bana
( kirvesine belki bir kelamý, belki de bir selamý
vardý) ilyas’tý bu. Geldiðim andan beri her yerde
soluðunu hissettiðim, ayak sesini duyduðum
Ýlyas Cem’e girip canlarla can olmuþtu, yola
yine baþ koymuþtu. Gözüm doldu her halde
Dede’de farkýna vardý onun yaþlý, bilge gözü
ve yüzüne yansýdý gözüyle bana” biliyorum”
dedi.
“Kýrklar girdi meydana
Ýllallahsýn dediler
Ondan iki cihana
Ali Þah'týr dediler
Kapýya bir can geldi
Mürþidiniz kim dedi
Kirvem boynunu eðdi
Bir birini gösterdi”
Bende biliyordum Ýlyas burada olsaydý ayaðýný
sürte, sürte çeke çeke koþturacaktý her bir yana.
u Semah dönüyorlardý hepsini tanýdýðým ama
adýný bile aklýma getiremediðim koca bir yürek
olmuþ, adeta tek bir can dönüyorlardý.
“Baþým açýk yalýn ayak yürüttün
Sen merhamet eyle leb-i balým yar
Yüreðimi ceviz gibi çürüttün
Senin aþkýn büktü kaddi dalým yar
Çektirme cefalar yandýrma nara
Yitirdim aklýmý oldum divane
Köþe-i vahdette koyma avare
Darü’l-aman Cemalettin Veli’m yar
Sýtký yakma ömrün kal-ý kýl ile
Hazine bulunmaz kuru fal ile
Yýrtýk gömlek ile eski þal ile
Daha böyle nasýl olur halim yar”
unutulmasý, anlatýlmasý adeta mümkün olmayan
bir esmeydi, bir yürek çýrpmasýydý dönerken
yüzüme þamar gibi býraktýklarý rüzgar iniyor,
vuruyor ve bir den göðe yükseliyordu. Cemaate
þöyle dönüp bir baktým. Kadýn sayýsý beni
mutlandýrdý.Belki böyle bir ayrým yapmam
doðru deðildi ama. Þu anda burada yapýlan Cem
ne Cennete gidebilmek için ne de Cehennem
korkusuyla yapýlýyordu. Bu ayrý bir hakikatti.
Çýraðýn söndürülmesini, postun kaldýrýlmasýný
ne yazýk ki göremeden ayrýldým. Sýr içinde sýrrý
saklayarak. Dede ve bütün Banaz’lýlar yol
açýklýðý, gönül temizliði, can dostluklar dileðinde
bulundular, ayrýldým. Turan, Hüseyin’le birlikte
Yýldýzeli’nden otobüse binmek üzere. Ve geride
býraktým Pir Sultan ve Sivas Þehitler Anýtýný;
“Karþýda görünen ne güzel yayla
Bir dem süremedim giderim böyle
Ela gözlü Pir’im sen himmet eyle
bende bu yayladan þaha giderim” diyerek
gidiyordum ama gidemiyordum.
7 Mart 2010 ANKARA Emel Sungur
Siyasetçilerin adýnýn bu üniversitelere
verilmesine de deðinen Akça, “Çok
istiyorlarsa siyasetçi ismi vereceklerine
bilim adamlarýnýn isimlerini versinler”
dedi.
BirGün
Elinin kýnasý tarlada solan,
Dikenler içinde yolmalar yolan,
Yavrusu sýrtýnda mermi taþýyan.
Anamýz, bacýmýz, yardýmcýmýz, yârimiz
Kadýnlar, kadýnlar, bizim kadýnlar.
Oðluna kýna yakýp askere gönderen.
O þehit olunca, Vatan sað olsun diyen.
Fedakar’lýk gösterip cefalar çeken,
Anamýz, bacýmýz, yardýmcýmýz, yârimiz.
Kadýnlar, kadýnlar, bizim kadýnlar.
Okulda öðretmen ders veren onlar,
Bilim dünyasýna ses veren onlar,
Bizleri doyuran aþ veren onlar,
Anamýz, bacýmýz, yardýmcýmýz, yârimiz,
Kadýnlar, kadýnlar, bizim kadýnlar.
Ýlk millet meclisinde mebusan olan,
Baþ bakanlýk yapýp hükümet kuran.
Ýlk pilot’luk yapýp uçak kullanan,
Anamýz, bacýmýz, yardýmcýmýz, yârimiz.
Kadýnlar, kadýnlar, bizim kadýnlar.
Onlar biçer onlar diker kumaþý,
Hastane’de doktor cephede onbaþý,
O Türk anneleri baþýmýn tacý.
Anamýz, bacýmýz, yardýmcýmýz, yârimiz
Kadýnlar, kadýnlar, bizim kadýnlar.
Onlarýn ayaðý altýnda cennet
Onun için onlara saygý gösterek
Hor gören yobazlara fýrsat vermeyek,
Anamýz, bacýmýz, yardýmcýmýz, yârimiz
Kadýnlar, kadýnlar, bizim kadýnlar.
Kadýnlarýn erkeklerle eþit haklara sahip
olma yolunda verdiði savaþ asýrlardýr
süregelse de, temsili baþlangýç olarak 8
Mart 1857 tarihi kabul edilir.
ABD’de konfeksiyon ve tekstil
fabrikalarýnda çalýþan 40.000 iþçinin düþük
ücret ve insanlýk dýþý çalýþma koþullarýna
karþý baþlattýðý grev polis saldýrýsýyla kanlý
bir þekilde noktalanýr. Saldýrý sýrasýnda
çýkan yangýnda çoðunluðu kadýn 129 iþçi
can verir.Cenaze törenlerine katýlanlarýn
sayýsý 100 binleri aþar.
1910 yýlýnda Danimarka’nýn Kopenhag
kentinde II. Enternasyonale baðlý kadýnlar
toplantýsýnda Almanya Sosyal Demokrat
Parti’sinin önderlerinden Clara Zetkin, bu
saldýrýda hayatýný kaybeden 129 iþçi anýsýna
8 Mart’ýn Dünya Emekçi Kadýnlar Günü
olarak kutlanmasýný önerir. Birleþmiþ
Milletler, kadýn haklarý hareketini ve oy
hakkýný taçlandýran bu öneriyi, oybirliði
ile kabul eder.(16 Aralýk 1977)
8 Mart, böylece kadýnlarýn yürüttüðü
özgürleþme mücadelesinde, güncel sorun
ve taleplerini dile getirmelerinde önemli
bir tarih olmuþtur.
Peki, 8 Mart Dünya Emekçi Kadýnlar
Günü, Hacýbektaþ’ta nasýl yaþandý.
Belirlenmiþ bir kýsým kadýnlarýmýz, ‘8
Mart Dünya Emekçi Kadýnlar Günü’nü
iki gün öncesinden, CHP’li bir kýsým
kadýnlarýmýz ise bir gün önce kutlamaya
çalýþýrken; birçok kadýnýn bu kutlamalarla
ve tarihle ilgili kafasý karýþtý. Hani nerede
Hacýbektaþ Felsefesinin “Bir olalým ,iri
olalým, diri olalým!”ruhu? Þu Hacýbektaþ
topraklarýnda Kadýn Ana’nýn kadýnlarý
olarak bir araya gelinemedi. 8 Mart,
siyasetlerin üstünde, bütün kesimlerden
kadýnlarý kucaklayan bir anlayýþtýr.
8 Mart’lar kadýnlarýn birbirlerini
anlayacaklarý, kendilerini anlatacaklarý,
sorunlarýný konuþacaklarý, taleplerini dile
getirecekleri haklarýný da gerekirse söke
söke almaya karar verecekleri gün
olmalýdýr. Tüm bunlarýn yaþanacaðý bir
yer aranýyorsa bu, herhangi bir parti ya da
baþka bir anlayýþýn peþi deðil, Hacý Bektaþ
Veli Kültür Derneði çatýsýnýn altý olmalýydý.
Hacý Bektaþ adýna yakýþýr bir þekilde.
Dünya’nýn gözünün üstümüzde olduðu
bu seçkin coðrafya parçasýnýn bireyleri
olarak geçmiþe borçlu, bugüne sorumlu
deðil miyiz hepimiz? Bilerek ya da,
bilmeyerek parçalanmaya, yok edilmeye,
ayrýcalýklý kültürümüzün tüketilmesine
fýrsat vermeyelim, göz yummayalým.
Serçeþme; özdür, sözdür, gözdür, birliktir
ve kaynaktýr. Bunun kurutulmasýna,
karartýlmasýna harç atmayalým. Bizim
açýlýma deðil, anlayýþa ihtiyacýmýz var.
Birbirimizi anlayamazsak, bir araya
gelemezsek, þu kadarcýk yerde kadýnlar
olarak paramparça bir görüntü sergilersek,
kimseden bir þey beklemeyelim.
Erkek egemenliðinin tüm gerici,
baskýcý, faþizan, fütursuz,….. anlayýþýyla
hüküm sürdüðü ve yönettiði bir ülkenin
Dokuz ay karnýnda taþýrlar bizi,
Mahkeme de yargýç dinlenir sözü,
Bir gül goncasýdýr doðrudur özü,
Anamýz, bacýmýz, yardýmcýmýz, yârimiz,
Kadýnlar, kadýnlar, bizim kadýnlar.
kadýnlarý olarak; bütün EMEKÇÝ
KADINLARA (evde, sokakta, fabrikada,
tarlada, çalýþan, çalýþamayan, emekli,
emektar, iþsiz, sanatçý, öðrenci…..yani her
þartta üretebilen) daha aydýnlýk yarýnlar
için SELAM OLSUN ! ‘8 Mart Dünya
Emekçi Kadýnlar Günü’nüz Kutlu Olsun!
Diyoruz.
Daha birlik ve beraberlik içinde hareket
edebileceðimiz günler dileðiyle.
8 Mart 2010
Hacý Bektaþ Veli Kültür Derneði
Kadýn Platformu
GEREKLÝ TELEFONLAR
Allaha mahsustur insan yaratmak,
Büyütüp besleyip topluma katmak,
Bu görevi kadýnlara bahþetmiþ Allah,
Anamýz, bacýmýz, yardýmcýmýz, yârimiz
Kadýnlar, kadýnlar, bizim kadýnlar.
Haydar Kaim kadýna sonsuzdur saygým,
Kadýný hor görüyorlar ondandýr kaygým,
Aslýnda kadýnlar, erkekten aydýn,
Anamýz, bacýmýz, yardýmcýmýz, yârimiz
Kadýnlar, kadýnlar, bizim kadýnlar.
8 Mart 2010
Darbeler mevsimi uzun zamandýr ülkemizin
gündeminde. Darbe yapmak için teþkilat kuranlar,
onlarý izlemek için ayrý örgütlenenler. Darbe
yapýlýp yapýlmadýðýný bilmeyen Genelkurmay
baþkanlarý bu ülkenin gerçekleri içindedir.
Tarihimizin darbeli günlerinden birini unuttuk
uzun zamandýr, yeniden anýmsayalým. Hani
þapkasýný alýp giden bir baþbakan vardý bir
zamanlar, sonra geldiðinde iktidara, dün dündür
dedi. Çünkü dün sorgulanmýþ olsaydý, Denizlerin
idamý için ne kadar hevesli el kaldýrdýðý ortaya
çýkacak ve sorgulanacaktý!
12 Mart, sol üzerine balyoz gibi inerken, idam
iplerini de hazýrlamýþtý. Bugün o idam edilen yer
boþ. Oranýn 12 Eylül Müzesi olmasý için giriþimler
yapýlýyor. Bugün iktidarda olanlar geçmiþ
darbenin hesabýný soramaz konumda, geçmiþi
hiç anýmsamýyor, onlarýn anýmsamalarý canlarýnýn
acýdýðý noktadýr. bizim canýmýz her darbede acýdý,
o yüzden bizler hiç bir darbeyi unutamayýz…
12 Mart, Denizlerin idama giden yolun
baþlangýcýdýr, Kýzýldere direniþinin olduðu
noktadýr. Ziverbey Köþkünün duvarlarý o günlerde
iþkencenin izlerini taþýr.
Kontrgerillanýn ülkeyi nasýl yönlendirdiðinin
ve deðiþik operasyonlarda yer almasý açýsýndan
da önemli tarihtir. 12 Mart kanlý 1 Mayýs'ýn kitle
önündeki ilk tecrübesidir. Onu izleyen günler
ve yýllar içinde, Maraþ, Çorum, Sivas katliamlarý,
Fatsa nokta operasyonun ilk ayak sesleridir. 12
Mart, 68 ruhunun özgürlük ateþini söndürmek
ve korkunun toplum üzerine yayýlmasý için
yapýlmýþ büyük adýmlardan bir tanesidir.
12 Mart unutulacak mý? Sorgulanacak mý?
Darbeler bize ne kazandýrdý, neler alýp
götürdüðünü görmek istiyorsanýz, mezarlýklarý
bir gezin, hesaplayýn derim. Çünkü nice aydýnlýk
insan orada suçsuz olarak öldürüldüklerini,
iþkence ile sakat býrakýldýklarýna þahitlik yapar.
Bir daha asla demek için, geçmiþ ile
yüzleþmek için darbeleri de içine alacak bir 12
Eylül Müzesi kurulmalýdýr. O müze öksüz
býrakýlan çocuklarýn da tarihidir.
Alevihaberajansi.com
Kaymakam
Kaymakamlýk Yazý Ýþ.
Sos. Yar. ve Day.
Özel Ýdare
Nüfus
Belediye Baþkanlýðý
Milli Eðitim Müd.
Halk Eðitim Müd.
Askerlik Þubesi
Kapalý Spor Salonu
Devlet Hastanesi
Ýlçe Saðlýk Grup Bþk.
Tapu Sicil
C.Savcýlýðý
Adliye
Kütüphane
H.B.V Kültür Merkezi
Müze
Turizm Danýþma
Emniyet Amirliði
Karakol Amirliði
Jandarma
Ýlçe Tarým
Lise
Kýz Meslek Lisesi
Mal Müdürlüðü
Kadastro
Karaburna Belediye
Kýzýlaðýl Belediye
PTT.
T.M.O.
Türkiye Ýþ Bankasý
Ziraat Bankasý
Þoförler Cemiyeti
Esnaf Odasý
Tarým Kredi Koop.
TEDAÞ
Çiftci M.K.Baþkanlýðý
Rýfat Kartal Huzurevi
Sulucakarahöyük Gzts
Taþýyýcýlar koop
Nevþehir Seyahat
Þanal Seyahat
Mermerler Seyehat
Dergah Taksi Duraðý
Terminal Taksi
Huzurevi
Hacýbektaþ Noterliði
Hacýbektaþ Öðretmen evi
441 3009
441 34 10
441 39 77
441 31 01
441 31 02
441 37 44
441 30 16
441 30 48
441 30 10
441 35 20
441 30 15
441 36 32
441 32 49
441 35 38
441 30 18
441 30 19
441 33 94
441 30 22
441 36 87
441 26 97
441 36 66
441 38 08
441 30 20
441 37 74
441 31 08
441 30 56
441 35 37
453 51 30
455 61 29
441 35 55
441 30 11
441 35 00
441 33 26
441 30 74
441 37 42
441 32 76
441 31 42
441 36 80
441 33 38
441 39 47
441 20 06
441 30 43
441 33 59
441 21 73
441 25 25
441 27 97
441 33 38
441 35 23
441 31 20
GÖRÜÞLER
Her 8 Martta aklýma ilk gelen
algý kadýn kendini aldatýyor
yönündedir. Bu gün ve bunun
gibi binlerce gün, kadýn
sorunu için bir öneri bile
taþýmýyor. Kadýný makinenin
bir parçasý olan emekçi olarak
algýlamakla genelleþtirip,
hemen çözülebilir sorunlarýný
dahi ebede kadar erteliyor.
Esasýnda, emekçi kadýn diye
bir kadýn yok. Emekçiler var,
emekçi sýnýflar ve onlarýn hak
ve hukuk mücadeleleri var.
Ancak kadýn olmak ayrý bir
olaydýr. Bunu öncelikle
kadýnýn bilmesi gerek. Bu,
kadýný mensup olduðu
kolektif kimlikten koparmak
deðildir, özgün sorunlarýyla
yüz yüze getirmektir. Özgün
kolektif kimliðini bilince
çýkarýp ne yapmasý
gerektiðine iliþkin bin millik
bir yolda bir adým atmasýný
saðlamaktýr. Bu adým
atýlmadýn kadýn kendini
aldatmaktan baþka bir þey
yapmayacaktýr; bu ise bin
yýllardýr sürün toplumsal
baskýya, kadýn cinsi olarak
onay vermektir.
Doðanýn ve kadýn doðasýnýn
eðitilmesi, büyük bilgi
dönüþümlerini, bilimsel ve
teknik devrimlerin geliþimini
ve bunlarýn kadýnla ilgili
etkinliklerini gerektirir. Kadýn
bilgi dönüþümünden, bilimsel
ve teknik geliþmeden hakkýný
alamadýðý bu koþullarda,
sorunlarýnýn temelinde yatan
çözülebilir bir dizi kaostan
da çýkamýyor.
Kadýn üzerinde yazmak benim için çok
riskli. Hemen tepki alýyorum. Kadýn haklarý
konusunu çok farklý algýladýðým doðru,
kadýna da çattýðým ve kendini aldattýðýný
belirttiðim satýrlarda kabalýk yaptýðým da
oluyor.
Vatandaþ haklarý, insan haklarý
genellemesi içinde, insan olan kadýnýn
demokrasi ve özgürlüklerle ilgili haklarýný
kazanmasýna kayýtsýz þartsýz omuz vermek
bir insanlýk görevidir. Ancak konu gelip
kadýn haklarý gibi bir özgünlük alýnca, orada
durup düþünmek gerekiyor. Genellemeler
kayboluyor özelin gerçekliði þamar gibi
insanýn yüzünde patlýyor.
Bir kaç yýldýr 8 Martta yazý yazýyorum.
Kadýn haklarýyla ilgili yazdýklarýma yeni bir
ek yapmayý gerektiren bir þey yok. Tersine
yazýlanlarý okudukça, herkesin arkadan nal
toplamakla meþgul yazýlar içinde
boðulduðunu görüyorum.
Her 8 martta aklýma ilk gelen algý kadýn
kendini aldatýyor yönündedir. Bu gün ve
bunun gibi binlerce gün, kadýn sorunu için
bir öneri bile taþýmýyor. Kadýný makinenin
bir parçasý olan emekçi olarak algýlamakla
genelleþtirip, hemen çözülebilir sorunlarýný
dahi ebede kadar erteliyor.
Esasýnda, emekçi kadýn diye bir kadýn
yok. Emekçiler var, emekçi sýnýflar ve onlarýn
hak ve hukuk mücadeleleri var. Ancak kadýn
olmak ayrý bir olaydýr. Bunu öncelikle
kadýnýn bilmesi gerek. Bu, kadýný mensup
olduðu kolektif kimlikten koparmak deðildir,
özgün sorunlarýyla yüz yüze getirmektir.
Özgün kolektif kimliðini bilince çýkarýp ne
yapmasý gerektiðine iliþkin bin millik bir
yolda bir adým atmasýný saðlamaktýr. Bu
adým atýlmadýn kadýn kendini aldatmaktan
baþka bir þey yapmayacaktýr; bu ise bin
yýllardýr sürün toplumsal baskýya, kadýn cinsi
olarak onay vermektir.
Artýk birileri kadýna günaydýn
diyebilmelidir. Geç kalmýþ algýlarý ortaya
koyabilmelidir.
Sözlerim çok mu muðlak. Müsaadenizle
belirteyim. Kadýn sorunu siyasal hak ve
hukuk sorunu deðildir. Bu söylemin
paradigmasý ataerkildir. Bu haklar insanlýðýn
haklarýdýr. Kadýnýn sorunu bunlara ek
þeylerdir ve farklýdýr.
Kadýnýn sorunu öncelikle doðasýdýr.
Bunun yaný sýra doðanýn da kendisidir. Bu
iki sorun üzerine, ataerkil sistemler dizisi
olarak, toplamlar tarihinin sakat kadýn
algýlarýný, inanç türlerinin kadýný ötekileþtiren
algýlarýný da eklediðimizde kadýnýn nasýl bir
ölüm cenderesinde olduðunu kavramak zor
deðildir. Bu handikaplar aþýlmadan,
eðitilmeden, alternatifler geliþtirilmeden
siyasal taleplerle bu sorunun içinden çýkmak
imkansýzdýr; gerçekçi bir tarihsel dönüþüm
doðayý ve kadýn doðasýný etkileyecek
deðiþimi baþarmadan, kadýn cins olarak bin
bir biçimde yine esir olacaktýr, boyun
eðecektir. Kadýnýn baþta kendini aldatmakta
ifadesini bulan bu süreç yeniden üretilirken,
birileri bitip tükenmeyen oyalamalarla da
okþayarak aldatmaya devam edecektir.
Doðanýn ve kadýn doðasýnýn eðitilmesi,
büyük bilgi dönüþümlerini, bilimsel ve teknik
devrimlerin geliþimini ve bunlarýn kadýnla
ilgili etkinliklerini gerektirir. Kadýn bilgi
dönüþümünden, bilimsel ve teknik
geliþmeden hakkýný alamadýðý bu koþullarda,
sorunlarýnýn temelinde yatan çözülebilir bir
dizi kaostan da çýkamýyor.
Kadýn doðasý hýzla evrimleþip, ataerkil
toplum sistemleri tarafýndan esir edilme hali
son bulmadan, kadýn sorunlarý konusunda
bir adým atýlmýþ olamaz. Kadýn, bilgi
dönüþümlerini, bilimsel ve teknik
devrimlerin özgürlüðü ve demokratik bir
ortamda geliþimini saðlayamayan sistemlerin
de aðýr kuþatmasý altýndadýr.
Üst yapý algýlarý kadýn cinsini
ötekileþtiren, kurum, kuruluþ ve
düzenlemelerin eseri olarak kadýn, doðasýnýn
yarattýðý iç kýskaçlara aðýr ekler koymaktadýr;
mahale kadar toplum baskýsýný da buna
eklediðimizde, görünmeyen bir bekaret
kemeri, kadýný cinselliðini esir almakla
kalmýyor, ruhunun derinliklerine kadar bir
kuþatma altýnda da tutuyor. Bu atmosfer
içindeki kadýn, boyun büyür, aldatýlmaya
açýk oluyor ve en zalim olaný kendi kendini
aldatmayý gönüllü olarak seçmek durumunda
kalýyor.
Kadýn cinsinin tarih serileninde, hala
karanlýk çaðlarýn yaþanýyor olmasý büyük
bir handikap. Karanlýk çaðlarý evrensel
ölçekte aþacak adýmlar, kadýn cinsinin
sorunlarý karþýsýnda daha direngen olmasýna
da olanak saðlayacaktýr. Bunun için daha
çok demokrasi ve özgürlük gerek. Tarihsel
büyük dönüþümlerin önündeki engellerin
aþýlmasý gerek. Nitel bir deðiþimi bu alanda
saðlamaksýzýn kadýn sorunlarý konusunda
ciddi bir adým atýlmasý söz konusu olamaz
Sistem içinde kalan reformlar, siyasal
iyileþtirmeler saðlasa da kadýn cinsiyle ilgili
bir çözüm getiremez.
Kadýn, içinde ataerkil verilerin
üstünlüðünü saðlayan doðayý ve kendi
doðasýný büyük özgürlük ve demokrasi
hamlesiyle aþma çabasýna yönelmelidir.
Uzun zamana yayýlmýþ olsa da kurtuluþ
yolunda en gerçekçi adým budur. Kadýn daha
çok bilgi çaðýnýn, bilimsel ve teknik
devrimlerin sonuçlarýnda etken bir diþli
olmanýn olanaklarýný yaratmaladýr. Toplumun
olmazsa olmaz bir diþlisi haline gelmelidir.
Bu soyut bir siyasal hak kazanýmýndan da
öte ayaklarý yere basan adýmlar olmalýdýr.
Gerisi kuru laf kalabalýðýdýr.
Þarkýlarýn özgürce söylenmediði, sansüre uðradýðý, sanatçýlarýn
hapishanelere atýldýðý yedi ülkeden biri Türkiye. Freemuse,
(Dünya Müzik ve Sansür Forumu) dünya çapýnda müzisyen ve
bestecilerin ifade özgürlüðünü savunan, sekretaryasý
Danimarka'nýn baþkenti Kopenhag'da olan ve üyelik kriterleri
ile iþleyen bir örgüt. Freemuse, her yýl bir veya iki sanatçýyý
yýlýn 'Özgür Müzik' ödülüne layýk görüyor. Bu ödül, muhalif
kiþiliðiyle bilinen ve hayatý sansür ve yasaklarla mücadele içinde
geçen sanatçýlara veriliyor. Ödüle layýk görülen sanatçýlarla
ilgili olarak uluslar arasý insan haklarý kurumlarýnýn da fikrine
baþvuruluyor. Ülkemizde müzik yapan farklý etnik kimliklere
sahip müzisyenlerlerden biri olan Ferhat Tunç, bu yýlki Freemuse
Özgür Müzik ödülünü, Marcel Khalef ile birlikte aldý. Ferhat
Tunç ile aldýðý ödül, Freemuse ve yasaklarý konuþtuk...
Freemuse (Dünya Özgür Müzik
Formu) nedir ve Freemuse'un faaliyetleri
arasýnda neler var?
Freemuse 'Dünya Özgür Müzik Forumu',
þimdi baþkaný olan Ole Raitov'un giriþimi
sonucunda 1998 yýlýnda Danimarka'nýn
baþkenti Kopenhag'da toplanan 'I. Dünya
Müzik ve Sansür Konferansý'nda' alýnan
kararlar doðrultusunda kuruldu. Dünyanýn
farklý bölge ve ülkelerinden gelen
araþtýrmacýlar, müzik kayýt sektöründe
çalýþan uzmanlar ve insan haklarý
savunucularý müzik üzerindeki ihlalleri
sorgulayarak, giderek yaygýnlaþan sansür
ve yasaklara karþý, yeni bir örgütlenmenin
yaratýlmasýna dikkat çektiler. BM Ýnsan
Haklarý Belgesi'nde tanýmlanan ilkeler,
müzisyenler ve besteciler için kurulan bu
örgütlenmede de yol gösterici olarak kabul
edildi. Kýsaca faaliyetlerini sýralarsak;
müzikte yaþanan ihlalleri belgelemek, bu
ihlallerin müzik hayatý üzerindeki etkilerini
tartýþmak ve oradan çözümlere ulaþmak.
Yapýlan bu çalýþmalarýn sonucunda ortaya
çýkan bilgi ve belgeleri uluslararasý
medyaya taþýmak ve hem medyayý, hem de
medya üzerinde insan haklarý örgütlerini,
hükümetleri ve kamuoyunu bilgilendirmek.
Dünyanýn neresinde olursa olsun baský ve
tehditlerin hedefi haline gelmiþ sanatçýlara
duyduklarý desteði sunmak ve bu
sanatçýlarýn mahkemelerini izlemek.
Sanatçýlarýn tehdit ediliyor olmalarýna karþý
uluslararasý destek ve izleme aðý oluþturmak.
Freemuse, bütün bu çalýþmalarýn yaný sýra
her yýl dünyanýn farklý ülkelerinde yaptýðý
konferans ve konserlerle tehdit, sansür ve
yasaklarýn maðduru olan sanatçýlarý bir
araya getiriyor ve bu birliktelik ortaya farklý
bir dayanýþma ve birlikte mücadelenin de
yolunu açýyor.
Freemuse (Dünya Özgür Müzik
Formu) ile iliþkiniz nedir ve nasýl baþladý?
2003 yýlýnda Doðubeyazýt festivali
kapsamýnda verdiðim konserde yaptýðým
bir konuþma gerekçe gösterilerek, gözaltýna
alýnmýþtým ve bir gün sonra da kendimi
cezaevinde bulmuþtum. Bazý Avrupa
gazetelerinde bu sorunun gündeme gelmesi
Freemuse'nin de dikkatini çekmiþ ve
karþýlýklý yazýþmalarýmýz oldu. Freemuse
Baþkaný Ole Raitov, beraberinde bir heyetle
Türkiye'ye geldiler ve beni bir haftalýk bir
program için Danimarka'ya davet ettiler.
Danimarka parlamentosunda biri Kürtçe
olmak üzere iki þarký söylemiþtim ve bu olay
ilgiyle karþýlanmýþtý. Freemuse ile
sonrasýnda çalýþmalarýmýz devam etti ve
2008 ile 2009 yýllarýnda ilkin Norveç ve
sonrasýnda Ýsveç'te gerçekleþen 3 Mart
Dünya Müzik Özgürlüðü Günü etkinliklerine
çaðrýldým ve bu konserler Avrupa
medyasýnda çok geniþ yer buldu. 2008
yýlýndan beri ayný zamanda Freemuse'nin
Türkiye elçisi olarak tayin edildim ve bu
onurlu görev ve sorumluluðun gereðini
yapmaya çalýþýyorum.
Bu eksende Türkiyeli sanatçýlarýn bir
araya gelerek ortak bir zeminde
çalýþmalar yapmasý mümkün deðil mi?
Türkiye'de bu alanlarda oluþan
birliktelikler daha çok grupsal ve ideolojik
bir anlam taþýyor. Benzer örgütsel iliþkiler
içinde bulunanlar kendilerini ilgilendiren
yasak ve ihlaller söz konusuysa bir araya
geliyor ve çeþitli kampanyalar yürütmeye
baþlýyorlar. Benzer sorunlarla yaþayan bir
sanatçý olarak bu tür kampanyalarda yer
almýþ ve her zaman destek olmaya
çalýþmýþýmdýr. Ancak bugüne deðin kendimle
ilgili yaþadýðým sýkýntýlarda bu çevre ve
kiþilerin en küçük bir dayanýþmasýný görmüþ
deðilim. Bana yönelik destek ve dayanýþma,
daha çok demokratik kitle örgütleri, insan
haklarý örgütleri ve çeþitli siyasi partiler
düzeyinde olmuþtur. Bu durumun son derece
düþündürücü ve bir o kadar da
deðerlendirilmeye muhtaç olduðunu
düþünüyorum. Bu alanda son olarak
oluþturulan birlikteliklerden biri 'Barýþ için
sanat grubu' dur. Sanatçýlarýn Türkiye'nin
toplumsal barýþ ve özgürlükler
mücadelesinde etkin bir rol üstlenmeleri
mutlaka çok önemlidir.' Demokratik açýlým'
sürecinde böyle bir oluþumun ortaya
çýkmasýný ben de büyük bir heyecanla
karþýladým ve destek sundum. Ancak bu
oluþumda daha aktif olarak bir rol
üstlenmem ne yazýk ki mümkün olamadý.
Bunun sebebi hiç þüphesiz benden
kaynaklanmýyor. Bu konuda ortaya çýkan
çekincelerin ne anlama geldiði konusunda
bir polemiðe girmek istemem. Her þeye
raðmen bu oluþumda yer alan
arkadaþlarýmýzýn önemli bir çaba içinde
olduklarýný kabul ediyor ve dýþarýdan da
olsa elimden geldiðince destek vermeye
çalýþýyorum.
'Dünyanýn Yasaklý Þarkýlarý' isimli
albümde siz de varsýnýz. Bu albümün
çýkýþ amacý, kimler var, ne zaman
yayýnlanacak?
Evet, Ýran'dan Mahza Verdat, Batý
Sahra'dan Aziza Brahim, Lübnan'dan
Marcel Khalife'nin yaný sýra diðer bazý
ülkelerden Amal Murkus, Jah Fakoly ve
Türkiye'den benim de bulunduðum
'Dünyanýn Yasaklý Þarkýlarý' ismini taþýyan
albüm fikri bir yýl önce oluþtu. 3 Mart
'Dünya Müzik Özgürlüðü Günü' kapsamýnda
ele alýnan bu çalýþmanýn mimarý Freemuse
ve Amerika'da yaþayan Hint kökenli þarkýcý
Deeyah'dýr. Dünyanýn farklý bölge ve
ülkelerinden yasaklý olan sanatçýlar
arasýnda seçilen 14 kiþi bu albümde bir
araya getirildi. Albüm 3 Mart itibarýyla
Avrupa baþta olmak üzere dünyanýn birçok
ülkesinin müzik marketlerini yerini aldý. Bu
albümle amaçlanan tek þey dünya
kamuoyunu müzik adýna yaþanan yasak ve
ihlaller konusunda duyarlý kýlmaktýr.
Albümün sloganý da zaten 'yasaklý dinle'
þeklinde formüle edildi. Albüme diðer
sanatçýlar gibi ben de kendi anadilim olan
'Zazaca' bir þarkýmla katkýda bulundum.
Freemuse'nin her yýl baskýlara karþý
savaþ yürüten iki sanatçýya ödül veriliyor.
Bu yýlki ödüle siz ve Marcel Khalef layýk
görüldünüz. Ödül töreni ne zaman. Bu
ödülü hangi sanatçýlar neden hak ediyor?
Bu yýlýn ödülüne benim layýk görülmüþ
olduðumu duyduðumda ne söyleyeceðimi
bilemedim. Çünkü 30 yýla yakýn bir
zamandýr sürdürdüðüm zorlu sanat
hayatýmýn hiçbir evresinde hiçbir ödülle
tanýþmadým. Ahmet Kaya'nýn yaþadýðý ödüllü
linç gecesinden sonra da kendimi bir bütün
olarak televizyon ve magazin aleminden
uzaklaþtýrdým. 30 yýla varan sanat
hayatýmda payýma ödül yerine hep yasaklar,
hep gözaltlýlarý, tutuklamalar ve ölüm
tehditleri düþtü. Doðrusu bundan yana da
þikayetçi deðilim. Halkýn davasýna kendini
adamýþ bir sanatçýnýn zaten baþka türlü bir
hayat sürmesi de mümkün deðildir. Yine
benimle birlikte bu ödülü paylaþacak olan
Lübnan kökenli Marcel Khalifa var. O da
Ortadoðu'da Siyonizme karþý direnen baþta
Filistin halký olmak üzere barýþa ve
özgürlüðe susamýþ yoksul Arap halkýnýn
sesi oldu hep. Bu topraklarda yaþayan
insanlarýn çýðlýðýný müziðiyle bütün dünyaya
taþýyabilen ender isimlerden biri.
Dolayýsýyla kendisiyle birlikte böyle bir
ödülü paylaþýyor olmak son derece gurur
verici.
'Demokratik açýlým' hakkýnda sizin
muhalif bir sanatçý olarak düþünceleriniz
nedir?
'Demokratik açýlým süreci'nin
baþlamasýný herkes gibi ben de sevinçle
karþýlamýþtým. Bu sürecin doðru bir þekilde
iþlemesi durumunda ülkemizin barýþa
kavuþacaðýna herkes kadar inandým. Çünkü
bu ülkede sýrf barýþ istediðim ve
halklarýmýzýn barýþ içinde özgürce
yaþamalarýný istediðim için maðdur edilen
ve giderek ýrkçý, faþist çevrelerin gözünde
hedef haline getirilen biriyim. Bu sürece
olan inancýmý gittiðim her platformda dile
getirdim ve bu yüzden bazý çevrelerce
AKP'ye yakýn durmakla bile suçlandým.
Özellikle Dersim kýrýmýna iliþkin Onur
Öymen'in çýkýþýyla ilgili Baþbakan'ýn tavrýný
alkýþlamýþtým. Geliþtirdiði tavýr ve söylemler
herkes kadar beni de umutlandýrdý. Ancak
Baþbakan sadece söylemleriyle yetindi ve
aradan geçen bunca zamana raðmen bu
konuda en küçük olumlu bir adým atýlmadý.
'Dersim belgeleri elimdedir' diyen ayný
Baþbakan açýklamak yerine bu belgeleri
rakibi olan Deniz Baykal'a sadece karþý
propaganda aracý olarak kullanmaktadýr.
Gelinen noktada 'Demokratik açýlým
süreci'ne olan inancýmýn kalmadýðýný ifade
etmeliyim. Ben artýk bu hükümetin 30 yýldýr
süren bu savaþý bitirmek gibi bir derdinin
olmadýðýný düþünüyorum. Çünkü bu
hükümet, Kürt açýlýmýnýn Kürt siyasal
iradesiyle geliþtirilecek diyalogla hayat
bulacaðýný anlamaktan uzak bir hükümettir.
DTP'yi kapattýrdý ve sonrasýnda seçilmiþ
belediye baþkanlarý da dahil bin beþ yüze
yakýn yönetici ve parti çalýþanýný
kelepçeleyip tutuklattý. TMK maðduru Kürt
çocuklarýný dünyanýn hiçbir ülkesinde
görülmemiþ 15 yýla varan cezalarla hapiste
tutuyor. Bütün bu geliþmelerin barýþçýl ve
demokratik olduðunu söylemek mümkün
olabilir mi? Hangi barýþ, kiminle
barýþacaklar merak ediyorum. AKP
hükümeti Kürt sorununu çözmek adýna kendi
kendisiyle mi oturup konuþacak? Yani nasýl
bir politika bu ben anlamakta zorlanýyorum
doðrusu.
Baþbakan Erdoðan ile ünlü kahvaltý
hakkýnda ne düþünüyorsunuz?
Hükümet bu konularda toplumda ismi,
cismi olan aktörler peþinde. Ben AKP
politikalarýnýn aktörü olmak yerine halkýmýn
sözcüsü olmayý ve halkýmýn deðerlerini
doðru bir þekilde temsil etmeyi
önemsiyorum. Baþbakan eðer toplumda bu
ülkenin sanatçýlarýný da kapsayan geniþ bir
mutabakat oluþturmak istiyorsa bunu doðru
bir þekilde yapmalý. Sanatçýlar arasýnda
ayýrým yapmadan ve dahasý barýþmak
istediði Kürt halkýnýn sanatçýlarýný dikkate
alarak bunu yapmalý.
ROPORTAJ: Nesrin Aksu
[email protected]
GÜNLÜK Gazetesi
Sulucakarahöyük/ ÜRGÜP
Edinilen bilgilere göre, Ürgüp Sulh
Ceza Mahkemesi’nin arama kararý ile V.K.
isimli þahsa ait Kayseri Caddesi, Antikite
Veli Baba Ýsimli Ýþyerinde arama yapýldý.
Yapýlan arama sonunda ,6 Adet Bizans
dönemine ait altýn sikke, 12 adet Roma
dönemine ait altýn sikke, 2 Adet Bizans
dönemine ait altýn sikke, 8 adet gümüþ
Helenistik döneme ait sikke, 8 adet gümüþ
Klasik döneme ait sikke, 24 adet Roma
dönemine ait gümüþ sikke, 1 adet gümüþ
Hicri 1115 tarihli Osmanlý sikkesi, 2 adet
bronz Bizans dönemi sikkesi, 74 adet
albüm içerisinde bakýr ve bronz Bizans
dönemine ait sikke, 130 adet albüm
içerisinde gümüþ, bronz ve bakýr Roma,
Helenistik dönemlerine ait sikke, ayný
albüm içerisinde 11 adet Roma ve Bizans
dönemlerine ait sikkeler, 306 adet albüm
içerisinde bakýr, bronz ve gümüþ Bizans
ve Roma dönemine ait sikkeler, 18 adet
piþmiþ toprak Klasik döneme ait bulla, 1
adet piþmiþ toprak çivi yazýlý tablet, 90
adet demir ve bronz ok ucu, 42 adet bronz
saç ve elbise iðnesi, 30 adet bronz týp
aletleri ile spatula, 10 adet cam Roma
dönemine ait bilezik, 1 adet piþmiþ toprak
koku þiþesi, 1 adet cam küçük anfora, 1
adet cam kuþ biçimli koku þiþesi, 1 adet
cam Fenike koku þiþesi, 1 adet cam Fenike
koku þiþesi, 1 adet cam Fenike koku þiþesi,
6 adet cam koku ya da ilaç þiþesi, 14 adet
bronz fibula, 65 adet bakýr, bronz ve gümüþ
muhtelif dönemlere ait yüzük, 80 adet
bakýr, bronz ve gümüþ muhtelif dönemlere
ait yüzük, 100 adet bakýr, bronz ve gümüþ
muhtelif dönemlere ait yüzük,12 adet taþlý
bakýr, bronz ve gümüþ muhtelif dönemlere
ait yüzük, 12 adet muhtelif dönemlere ait
motifli yüzük kaþý, 28 adet bakýr ve bronz
hayvan ve insan biçimli muhtelif
dönemlere ait figürler ve mobilya aksamý,
10 adet Bizans dönemine ait taþ ve kurþun
kalýp, 28 adet Bizans dönemine ait kurþun
aðýrlýk, 14 adet muhtelif dönemlere ait
bronz boncuk, 1 adet Bizans dönemine ait
fibula, 2 adet bronz muhtelif döneme ait
boncuk, 1 adet bronz ve çivi biçimli
muhtelif döneme ait aksam, 12 yaprak
tezhipli her sahifesi 15 satýrdan oluþan
Kur’an-ý Kerim parçalarý, 25 yaprak
sayfalarýnda minyatür çalýþýlmýþ el yazmasý
Arap alfabesi ile yazýlmýþ kýsmen tezhipli
ve renkli kitap parçalarý olmak üzere
toplam 1180 adet yasak kapsamýnda olduðu
deðerlendirilen tarihi eser ele geçirildi.
Olayla ilgili tahkikatýn devam ettiði
bildirildi.
Haber 50
Sulucakarahöyük/ ÝSTANBUL
Ýstanbul Alevi-Bektaþi kurumlarý
bileþenleri Gazi Katliamý'nýn 15.
Yýldönümünde Gazi Mahallesinde Basýn
açýklamasý ve yürüyüþ gerçekleþtirecek.
Pir Sultan Abdal Kültür Derneði Genel
Baþkaný Fevzi Gümüþ, Avrupa Alevi
Birlikleri Konfederasyonu Genel Baþkaný
Turgut Öker ve Ýstanbul Milletvekili Ufuk
Uras'ýn da basýn açýklamasý ve yürüyüþe
katýlmasý bekleniyor.
Sulucakarahöyük/ KAYSERÝ
Kayseri’nin ilk binicilik merkezi olan,
Doru Binicilik Merkezi’nde özellikle hafta
sonlarý ilköðretim öðrencilerine özel
binicilik dersleri verilirken, at sevgisi de
aþýlanýyor.
Doru Binicilik Merkezi yetkilileri
Kayseri’de son dönemde çocuklar baþta
olmak üzere gençlerin ve bayanlarýn
binicilik ve özellikle de at sevgisinin
arttýðýný bildirdi. ‘At sevgisi ve Binicilik’
baþlýðý adý altýnda seanslar düzenlediklerini
bildiren yetkililer, “Bu seansta çocuklara
ve gençlere atlar daha yakýndan tanýtýlýyor.
MUSTAFA SÜMEN
Yer : Gazi Cemevi önü
Tarih : 12 Mart 2010 Cuma
Saat : 12.00
Bu seanslarda temel binme teknikleri de
anlatýlýyor” dedi.
Kayseri’ye farklý bir aktivite
kazandýrmak amacýyla kurulduðu belirtilen
Doru Binicilik Merkezi, Talas ilçesinin
Endürlük mevkiinde 6 bin metrekarelik
arazi üzerinde yer alýyor. Bir aile þirketi
olarak iþletilen binicilik merkezinde, kýþýn
þömine baþýnda canlý müzik eþliðinde,
yazýn da kýr etkinlikleri çerçevesinde
yöresel tatlardan oluþan kahvaltý ve mangal
partileri de veriliyor. Özellikle hafta sonlarý
büyük ilgi gören Doru Binicilik
Merkezi’nde ayrýca her türlü kýr düðünü
ve benzeri sosyal aktivitelerin yaný sýra,
atlarla doða turlarý da düzenleniyor.
Özellikle ilköðretim çaðýndaki
çocuklarýn bu sporla tanýþmasý için uygun
atlarla ve eðitmen eþliðinde Doru Binicilik
Merkezi’nde profesyonel binicilik
kurslarýna katýlanlarýn sayýsý da hýzla
artýyor.
Kent Haber
7
Þakir Þenol
[email protected]
Ve kadýnlar
Bizim kadýnlarýmýz
Anamýz, avradýmýz, yarimiz
Ve sanki hiç yaþamamýþçasýna ölen
Diye devam eden, Nazým Usta'nýn dizeleri
aklýma geliverdi birden. Merak eden araþtýrýr
devamýný sanýrým.
Tam yüz yýldýr Dünya Emekçi Kadýnlar Günü
kutlanýyor gezegenimizde. Clara Zetkin'in
çabalarý sonucu 2. Enternasyonal'in 1889'daki
kongresinde gündeme gelmiþ ve daha sonra 1910
yýlýnda Kopenhag'da toplanan Uluslararasý
Sosyalist Kadýnlar Konferansý'nda Clara Zetkin'in
önerisiyle her yýl Mart ayýnda Kadýnlarýn
Uluslararasý Birlik Dayanýþma ve Mücadele
Günü örgütlenmesi kararlaþtýrýlmýþtýr.
Birleþmiþ Milletler Genel Kurulu ise 1977
tarihinde 8 Mart'ýn Dünya Kadýnlar Günü olarak
anýlmasýný kabul etmiþtir. Bizim için asýl olan
tarih 1910 yýlýdýr. New Yorklu dokuma iþçisi 40
bin kadýn direniþlerinin bedelini o zaman
yakýlarak ödediler. 8 Mart onun için anmalarla
baþladý. Kadýnlarýn emeklerine sahip çýkmalarý
barýþ ve adalet, sevgi mücadelesi tüm dünyaya
yayýldý. 8 Mart'ý kimsenin sulandýrmasýný
istememek gerek onun için. 2010 yýlýnda ise 8
Mart ile 17 Ekim tarihleri arasýnda 100. yýl
nedeniyle uluslararasý birçok etkinlik
düzenlenecek. Dünya kadýn örgütlerinin ana
sloganý ise 'herkes özgür olana dek, kadýnlar
yürüyecek...'
Ümmetten millete geçen genç
Cumhuriyetimizde maalesef kadýnlarýmýz, halen
horlanmakta. Özellikle sokakta, iþyerlerinde
halen tacize uðramakta. Erkek egemen toplum,
kadýnlara tacizi kendinde bir hak olarak
görebilmekte. Yasalarýmýzda taciz karþýsýnda
ceza konusunda yeterli çalýþmalar
yapýlmamaktadýr. Taciz konusunda bir ilimizde
yapýlan anketin sonucu gerçekten ürkütücüdür.
Tacizi önlemek için neler yapýlmalýdýr, sorusuna
kadýnlar; “Tacizi yapana yaptýrým uygulansýn.
Yasalarda düzenlemeler yapýlsýn. Tacizi yapan
teþhir edilmelidir. Kadýnlarýn tacizi dillendirmek
için cesaretlendirilmesi. Kadýnlarýn dayanýþma
içinde olmasý. Cinsel tacizle ilgili kampanyalar
düzenlenmesi” þeklinde cevaplar vermiþler…
Yüzüncü anma yýlýnda Tekel iþçisi
kadýnlarýmýzýn yaklaþýk üç aydýr verdikleri yaþam
mücadelesini alkýþlamak, þapka çýkarmak
saygýyla eðilmekten baþka ne yapýlabilir? 4C
denen ucube yasayý püskürtmek için ellerinden
gelen her çabayý gösterdiler. Mücadeleleri tüm
kadýn emekçilere örnek oldu. Kadýn dayanýþmasý
Tekel direniþinde bir kez daha kanýtlandý. Ne
kapalý ne açýk, ne Türk, ne Kürt, ne Alevi, ne
Sünni, ne kadýn, ne erkek dediler. Sýnýf
mücadelesinin birçok yapay ayrýþmanýn da çaresi
olduðunu gösterdiler, dosta düþmana. Onun için
8 Mart 2010, Türkiyeli Tekel iþçisi kadýnlara
adanmalýdýr. Eylemleri süresince kimi anasýný,
babasýný, çocuðunu, eþini kaybederek yeteri
kadar da kurban vermiþtir zaten.
Kadýnlarýmýzýn, Dünya Emekçi Kadýnlar
Günü, 8 Mart'ý kutlu olsun.
08.03.2010
Elazýð'da merkez üssü Karakoçan Ýlçesi'ne
baðlý Baþyurt Beldesi olan 6.0
büyüklüðündeki depremin ardýndan artçý
sarsýntýlar devam ediyor. Boðaziçi Üniversitesi
Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araþtýrma
Enstitüsü'nün tespitine göre Palu Ýlçesi
Gökdere Köyü'nde saat 05.14'te 2.8, 05.17'de
2.6, saat 05.20'de ise 4.1 büyüklüðünde iki
deprem daha meydana geldi. 6
büyüklüðündeki depremin meydana geldiði
Karakoçan Ýlçesi'nde ise saat 05.12'de 2.8,
saat 05.15'te ise 2.9 büyüklüðünde iki sarsýntý
yaþandý.
Elazýð’da merkez üssü Karakoçan ilçesi
Baþyurt beldesi olan 6.0 büyüklüðündeki
depremde 51 kiþinin öldüðü, 71 kiþinin
yaralandýðýný bildirildi.
Açýklamada, depremin ardýndan en
büyüðü 4,4 olmak üzere toplam 40 artçý
deprem meydana geldiði belirtildi.
Açýklamada, þu ifadelere yer verildi:
"Bölgedeki hasarlý yapýlara can güvenliði
açýsýndan girilmemesi gerekmektedir. Ankara,
Kayseri ve Van illerinden 3 ambulans
helikopter bölgeye intikal etmiþtir. Bölgede
toplam 23 araç, 127 arama-kurtarma personeli
ile çevre il ve ilçelerden çok sayýda ambulans
ve 82 kiþilik medikal kurtarma-saðlýk ekibi
çalýþmalara devam etmektedir. Ayrýca, Kýzýlay
tarafýndan 230 çadýr, 1000 battaniye, 20
mevlana evi, 2 seyyar mutfak, 18 personel
sevk edilmiþtir. Arama kurtarma ve yardým
çalýþmalarý devam etmektedir."
Okçular Köyü'nde ölenlerden kimlikleri
belirlenen 13 kiþi þunlar:
Nermin Yýldýz, Gönül Yýldýz, Tuba Yýldýz,
Zilan Yýldýz, Emre Çiçek, Ayten Çiçek, Yeter
Akdað, çocuklarý Emrullah ve Yusuf. Davut
Yüksel, Kibar Yüksel, Ýzzet Çimen, Nurettin
Çimen.
Bölgeye çok sayýda ekip sevkedilirken,
Baþbakan Yardýmcýsý Cemil Çiçek, Devlet
Bakaný Cevdet Yýlmaz, Bayýrdýrlýk ve Ýskan
Bakaný Mustafa Demir ile Saðlýk ve Sosyal
Yardým Bakaný Recep Akdað, bu sabah
Ankara'dan Elazýð'a hareket etti.
"Yukarý Demirci Köyünde Enkaz
Altýndaki 4 Kiþinin Kurtarýlmasýna
Çalýþýlýyor"
Merkez üssü Elazýð’ýn Karakoçan ilçesinin
Baþyurt beldesi olan 6.0 büyüklüðündeki
depremin en çok Kovancýlar ilçesine baðlý
Okçular ve Yukarý Demirci köylerinde can
kaybýna yol açtýðý, bu iki köyde toplam 30
kiþinin yaþamýný yitirdiði belirtildi.
Elazýð Valisi Muammer Erol, 8. Kolordu
Komutaný Korgeneral Özarslan, Elazýð
Jandarma Alay Komutaný Albay Halis Zafer
Koç ile birlikte askeri helikopterle merkez
üssü Karakoçan ilçesinin Baþyurt beldesi olan
6.0 büyüklüðündeki depremin can kaybý ve
hasara yol açtýðý Kovancýlar ilçesine baðlý
aþaðý ile yukarý Kanatlý, Göçmeler, aþaðý ile
yukarý Demirci ve Okçular köylerinde
incelemelerde bulunuyor. Vali Erol, AA
muhabirine yaptýðý açýklamada, depremin
kent merkezinde can kaybýna yol açmadýðýný,
Kovancýlara baðlý köylerde can kaybýna neden
olduðunu belirterek, "Bana ulaþan bilgilere
göre en çok can kaybý Okçular ve Yukarý
Demirci köylerinde meydana geldi.
Okçular’da 17, Yukarý Demirci köyünde 13,
Kayalý, Yukarý Kanatlý ve Göçmeler
köylerinde de 3’er vatandaþýmýz yaþamýný
yitirdi. Þu anda Kovancýlar Devlet
Hastanesinde 61, Elazýð Devlet Hastanesinde
17 yaralý vatandaþýmýz bulunuyor. Yukarý
Demirci köyünde enkaz altýndaki 4 kiþinin
kurtarýlmasýna çalýþýlýyor" dedi. Askeri
helikopterlerin depremin hasara yol açtýðý
köylere su, erzak ve battaniye taþýdýðý, Türk
Kýzýlayý ekiplerinin çadýr kurma çalýþmalarýna
baþladýðý bildirildi.
Yaralýlardan 53’ünün Kimlikleri Belinlendi
Kovancýlar
Merkez üssü Elazýð’ýn Karakoçan ilçesinin
Baþyurt beldesi olan 6.0 büyüklüðündeki
depremde yaralananlardan 53’ünün kimlikleri
belirlendi. Kovancýlar Devlet Hastanesi
yetkililerinden alýnan bilgiye göre, depremde
yaralananlardan kimlikleri belirlenenlerin
isimleri þöyle: "Hasret Kale, Süleyman Tosun,
Halime Gündüz, Hilal Yaðmur, Niyazi Keleþ,
Hasan Hüseyin Yüksel, Cihan Polar, Remzi
Aydemir, Feyzullah Daðdöðer, Telli Özdoðan,
Derviþ Ersöz, Ramazan Karadað, Fýndýk
Karadað, Melis Yüksel, Asiye Yüksel, Nazlý
Ersöz, Remzi Aydemir, Mustafa Aydemir,
Hakan Abdullah Daðdöðer, Berivan Yýldýz,
Rabia Aydemir, Yusuf Akdemir, Muhammed
Yýldýz, Harun Uygur, Hüseyin Yýldýrým,
Serhat Yýldýz, Makbule Cirit, Emrullah Akdað,
Rukiye Yýldýz, Mehmet Rýza Yýldýz, Resul
Cirit, Safiye Akdað, Burhan Yüksel, Mücahit
Yýldýrým, Veysel Yýldýz, Çiçek Yýldýrým, Ayþe
Yýldýrým, Adem Yýldýrým, Fatma Kahraman,
Mikail Yýldýrým, Mülkiye Yýldýz, Feyza
Yýldýrým, Ruþen Yýldýrým, Cevahir Çiçek,
Aynur Yýldýrým, Gökhan Yýldýz, Ayni Çimen,
Naciye Yüksel, Arzu Uzun, Abdurrahman
Cirit, Remziye Doðan, Veysel Yýldýz, Esma
Demirtaþ"
5.5 Büyüklüðünde Artçý Depremlemler
Meydana Geldi
Elazýð’da 5.5 büyüklüðünde artçý deprem
meydana geldi.
Boðaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi
ve Deprem Araþtýrma Enstitüsünün verilere
göre, saat 09.47’de merkez üssü Elazýð’ýn
Karakoçan Ýlçesi Baþyurt Beldesi’nde 5.5
büyüklüðünde ve 5 kilometre derinliðinde
deprem kaydedildi.
Elazýð'da ve Tunceli'de Okullar 2 Gün
Tatil Edildi
Merkez üssü Elazýð’ýn Karakoçan ilçesinin
Baþyurt beldesi olan 6.0 büyüklüðündeki
deprem sonrasýnda, Tunceli ve Elazýð'da
okullar 2 gün süreyle tatil edildi. Tunceli
Valiliðinden alýnan bilgiye göre, merkez üssü
Elazýð’ýn Karakoçan ilçesinin Baþyurt beldesi
olan depremin ardýndan, bölgede devam eden
artçý depremler sebebiyle öðrencilerin panik
yaþamamalarý ve tedbir amacýyla ilköðretim
ve liselerde eðitime 2 gün ara verildi. Ýlde
eðitim ve öðretim 10 Mart tarihinde yeniden
baþlayacak.
Görür: Uyarýlar Dikkate Alýnmadý
Ýstanbul Teknik Üniversitesi Maden
Fakültesi öðretim üyesi ayný zamanda Türkiye
Bilimler Akademisi'nde görevli Naci Görür,
can kaybýna uyarýlarýn dikkate alýnmamasýnýn
neden olduðunu söyledi. Kendisinin de
Elazýðlý olduðunu belirten Prof. Dr. Görür,
þunlarý söyledi:
“Elazýð ve çevresinin bir deprem bölgesi
olduðu, yakýn zamanda yaptýðýmýz
toplantýlarla tartýþýldý. Ancak halkýnýn deprem
konusunda çok bilgisiz olduðunu gördüm.
Bizim milletimiz, bizim yöneticilerimiz
uyarýlarý pek ciddiye almýyorlar. Deprem
olduðunda zaten felaketten üzüntüden söz
ediyorsunuzdur. Önemli olan daha önceden
konuþulduðunda bu uyarýlara itibar edilmesi
gerekiyor. Doðu Anadolu fay hattý, bu bölgede
büyük deprem üretibilir. Bundan sonra da
beklenebilir. Buradaki yapý türlerinin yerleþim
alanlarýnýn güvenli olmasý gerekir.”
Artçý Þoklar Devam Ediyor
Elazýð'da bu sabaha karþý saat 04.32'de
meydana gelen 6.0 büyüklüðündeki depremin
ardýndan bölgede artçý sarsýntýlar devam
ediyor.
Karakoçan Ýlçesi'ne baðlý Baþyurt
Beldesi'nde yaklaþýk bir dakika süren 6.0
büyüklüðündeki depremin ardýndan bölgede
saat 06.43 itibariyle, en küçüðü 2.6 en büyüðü
ise 4.1 büyüklüðünde toplam 22 artçý sarsýntý
meydana geldi.
Deprem 5 Ýlde de Hissedildi
Elazýð’da meydana gelen deprem büyük
panik de yarattý. Deprem, Elazýð kent merkezi
ve ilçelerinin yaný sýra Tunceli, Malatya,
Bingöl, Erzurum ve Diyarbakýr’da da
hissedildi.
Bu arada artçý sarsýntýlar devam ediyor.
Kandilli Rasathanesi þuana kadar 30 artçý
sarsýntý kaydetti.
Bu arada, Kovancýlar Devlet
Hastanesi’nde 60 yaralý olduðunu bildirildi.
Bu yaralýlardan 20’sinin aðýr yaralý olduðu
bildirildi.
Enkaz altýnda kalanlarýn olduðu bildirildi.
Ayrýca Yukarý Kanatlý, Aþaðý Mirahmetli
köyleri ile Ýsa mezrasýnda da hasar olduðu
belirtiliyor
Baþbakan Yardýmcýsý Çiçek ve Bakanlar
Deprem Bölgesine Hareket Etti
Baþbakanlýk Afet ve Acil Durum Yönetimi
Baþkanlýðý’ndan sorumlu Devlet Bakaný ve
Baþbakan Yardýmcýsý Cemil Çiçek ile Saðlýk
Bakaný Recep Akdað, Bayýndýrlýk ve Ýskan
Bakaný Mustafa Demir, Devlet Bakaný Cevdet
Yýlmaz deprem bölgesine hareket etti
"Þiddetli bir Depremdir Ama Büyük bir
Deprem Deðildir"
Boðaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi
ve Deprem Araþtýrma Enstitüsü Müdürü Prof.
Dr. Mustafa Erdik, Elazýð’da meydana gelen
depremin þiddetli bir deprem olduðunu, ama
büyük bir deprem olmadýðýný söyledi. Merkez
üssü Elazýð’ýn Karakoçan ilçesinin Baþyurt
beldesi olan 6.0 büyüklüðündeki depremle
ilgili açýklama yapan Erdik, son yüz yýldýr
Doðu Anadolu Fay Hattý’nda 6’nýn üzerinde
bir depreme rastlanýlmadýðýný, Türkiye’nin
deprem riski haritasýna bakýldýðýnda en
tehlikeli yerin Kuzey Anadolu Fay Hattý
olduðunun görüldüðünü belirtti. Erdik, þunlarý
söyledi: "Bizim karakteristik deprem
dediðimiz deprem büyüklüðü 7’dir.
Elazýð’daki deprem þiddetli bir depremdir
ama büyük bir deprem deðildir. Gerek Kuzey
Anadolu gerekse Doðu Anadolu Fay Hattý’nda
her zaman bir deprem beklememiz
mümkündür. Ama buradaki enerji birikimine
göre herhangi bir tahmin yapmamýz çok zor.
Vatandaþlarýmýzýn, yerel yöneticilerin ve
özellikle afet yönetimi merkezi baþkanlýðýnýn
kurallarýna uymalarý gerekiyor. Þu anda
yapýlarýn iþaretlenmiþ olmasý lazým. Tehlikeli
olan aðýr hasarlý olan binalara girilmemesinde
fayda var. Ayrýca az hasarlý binalara bir eþya
alýmý için kýsa bir süre girilebilir. Ama artçý
þoklar, yaklaþýk 3-4 gün sürebilir. Bu tür hasar
görmüþ binalara girilmemesinde yarar vardýr."
Depremin þiddetinin ve büyüklüðünün
birbirine karýþtýrýldýðýný anlatan Erdik, "6
olarak verilen depremin büyüklüðüdür.
Depremin büyüklüðü 6 olabilir ama þiddeti
yerine göre, depremin merkezine olan
uzaklýða göre 7 olabilir, hatta 8 olabilir. Ýki
kavram birbirinden farklýdýr. Bir tanesi açýða
çýkan enerjiyi gösteriyor ve birde oradaki
hasar potansiyelini gösteriyor" þeklinde
konuþtu.
"Diðer Depremleri Tetikleyebiliyor"
Þili depreminin meydana geldiði tektonik
yapý ile Türkiye’nin yapýsýnýn çok farklý
olduðunu bildiren Erdik, iki depremin
birbiriyle iliþkisinin olduðunun
düþünülemeyeceðini kaydetti. Erdik, bu
depremin "baþka bir depreme yol açýp
açmayacaðý" konusunda bir þey söylenmesinin
mümkün olmadýðýný ifade ederek, sözlerini
þöyle sürdürdü: "Bir inceleme yapýlmasý
gerekiyor. Ezbere þu anda bir þey söylememiz
zor. Doðu Anadolu ve Kuzey Anadolu Fay
Hattý’ndaki olan depremlerde meydana gelen
yer deðiþtirmeler veya gerilmeler
aktarýlabiliyor ve diðer depremleri
tetikleyebiliyor. Bunun için incelenmesi
gereken bir þey. Bu konularda kesin bir þey
söylememiz zor. Þu anda Ýstanbul’da
depremin meydana gelme ihtimali yýllýk yüzde
2 mertebesindedir. Bu ihtimalin deðiþtiðini
sanmýyorum. Ama bu ihtimali ne zaman
gerçekleþir derseniz, 10 saniye sonra da 10
yýl sonra da olabilir. Kesin bir þey söylememiz
zor. Bu depremin bu ihtimali deðiþtirdiðini
sanmýyorum."
Hatay'da da 3.8 Büyüklüðünde Deprem
HATAY'ýn Dörtyol Ýlçesi'nde, saat 01.28'te
Richter ölçeðine göre, 3.8 büyüklüðünde
deprem oldu.
Boðaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi
ve Deprem Araþtýrma Enstitüsü depremin
merkez üssünün Yakacýk Köyü olduðunu ve
yerin 8.2 kilometre derinlikte olduðunu
bildirdi. Depremde herhangi bir can ve mal
kaybý olmadý.
Radikal
Gýda her canlý gibi insan için de
vazgeçilmezdir, olmazsa olmaz olandýr.
Bir farkla ki, insan bütün diðer canlýlardan
farklý olarak baðýmlý olduðu besin zincirini
dönüþtürme gücüne sahiptir. Beðendiði,
hoþlandýðý, arzuladýðý besinleri üretip,
geliþtirip, yetiþtirebilirken, istemediði bir
çok cinsi ve türü yok edebilir. Bu özelliði,
beslenmesinde hangi gýdalarý ne kadar ve
nasýl tüketmesi gerektiðine yönelik bir
sorun yaratýr.
Neleri ve nasýl yiyeceðimize iliþkin
geleneksel seçimlerimiz, bulunduðumuz
bölgenin kendine has genetik çeþitliliðine,
yýllarýn deneyimlerine, alýþkanlýklarýna ve
bilgeliklerine dayanan kültürlerimiz
tarafýndan belirlenir. Çocukluðumuzun
tatlarý, duygularýmýz, hatýralarýmýz,
özlemlerimiz seçimlerimizde etkili olur.
Yüzyýllarýn birikimine dayanan yeme
alýþkanlýklarýmýz, bugün bilinçli olarak
tahrip edilmekte, tercihlerimiz küresel gýda
þirketlerinin ve pazarlamacýlarýnýn etkisine
daha doðrusu saldýrýsýna açýk hale gelmekte
ve getirilmektedir.
Gazetelerin, televizyonlarýn hazýrladýðý
beslenmeye yönelik yazý ve programlarda,
“Doðru besleniyor muyuz?” sorusuna
aranan yanýtlar ile kaygýlarýmýz
büyütülmektedir. Kaygýlarýmýz, küresel
gýda þirketlerinin önünü açmakta, her gün
ortaya çýkardýklarý yeni ürünlerini yeni
seçenek olarak sunmalarýna olanak
saðlamaktadýr.
Endüstrinin tarýma müdahalesiyle ortaya
çýkan yeni beslenme alýþkanlýklarý doðanýn
iþleyiþine ters düþmekte ve doðayý bir
dönüm noktasýna doðru sürüklemektedir.
Tarýmýn ortaya çýktýðý ilk günden
itibaren doðayý dönüþtürerek tahrip ettiði
bir gerçektir. Ancak köylülerin binlerce
yýllýk deneyimlere ve bilgeliklere dayanarak
uyguladýklarý geleneksel tarým teknikleri
topraðý ve çevreyi daha az yýpratmakta,
doðanýn kendini yenilemesine imkân
vermektedir. Bu tarz tarým, “Verimliliði
kýsa dönemde en üst seviyeye
çýkarmaktansa; uzun dönemde en iyi hale
getirmeyi tasarlamýþ”dýr.
Çýlgýnlýk Endüstriyel tarýmla baþlar.
Ürün verimliliðini artýrmak için kullanýlan
yöntemler, doðayla tarým arasýndaki
gerilimden farklýdýr ve dehþet verici
sonuçlar doðurmuþ ve doðurmaktadýr.
Yüksek verim doðayý yok etmek üzerine
kuruludur. Kâr oranlarýný artýrmak için
doðaya hükmetme isteði doðayý ve onun
bir parçasý olan insaný tüketmektedir. En
basit anlatýmýyla, hastalandýrýlan her toprak
parçasý, insanýn da hasta olmasý sonucunu
doðurmaktadýr.
Kapitalizmin kar hýrsýnýn tarýmsal
üretime yansýmasý olan ürün verimliliðinin
artýrýlmasýnýn temel alýnmasý; dünya
savaþlarýnda kullanýlan kimyasallarý tarýma
döndürmüþ ve bu kimyasallar tarýmsal
gübre, böcek ve ot öldürücü olarak
kullanýlmaya baþlanmýþ, petrole dayanan
bu tarz tarýmla bitkisel üretim monokültüre,
hayvancýlýk yaygýn tek çeþitliliðe
dönüþmüþtür.
Hâlbuki doða farklýlýklara ve
çeþitliliklere dayanýr. Doðanýn iþleyiþi de
bu farklýlýklarýn ve çeþitliliklerin devam
ettirilmesine yöneliktir. “Doðadaki her
canlýnýn yaþamý bir baþka canlýnýn yaþamý
için, hepsinin varlýðý da doðanýn varlýðýný
sürdürmesi için gereklidir.” Hayranlýk
içinde izlediðimiz ve bir parçasý olduðumuz
doðanýn karmaþýklýðý, endüstriyel tarýmýn
aþýrý basitleþtirme çabasý ile uyuþmamakta,
çevre ve saðlýk sorunlarýný ortaya
çýkarmaktadýr.
Tarýmýn endüstrileþmesinin günümüzde
geldiði boyut; tarým, gýda ve ticaretinin
önemli bir bölümünün bir elin parmaklarýný
geçmeyecek küresel þirketlerin denetimine
girmiþ olmasýdýr. Gýda maddeleri için
harcanan her beþ dolardan dördü bu
þirketlerin cebine girmektedir. Küresel
tarým ve gýda þirketlerinin dayattýklarý
beslenme biçimini kabul ettirebilmeleri,
ancak beslenme zinciri üzerindeki
baðlantýlarý görünmez, bulanýk ve bilinmez
hale getirmeleri ile mümkündür.
Endüstriyel üretim tarzýnýn bütün ayrýntýlarý
eðer biliniyor olsaydý, onun ortaya çýkardýðý
endüstriyel beslenme biçimi tercih edilir
olmazdý.
Tüketici tabaðýndaki et parçasý için
hayvanlarýn nasýl bir eziyet ve iþkence
altýnda olduklarýný, hangi koþullarda
kapatýldýklarýný, normal yaþamlarýnda asla
yemeyecekleri yemlerle beslendiklerini,
ot obur hayvanlarýn nasýl et obur
yapýldýklarýný, hangi ilaçlarýn ve
hormonlarýn yüklemesi altýnda olduklarýný
hiçbir zaman bilemez. Bu yazýya da
kaynaklýk eden Micheal Pollan, “EtoburOtobur Ýkilemi” isimli kitabýnda, etin
mýsýrýn bir türevi haline dönüþtüðünü
söyler. Endüstriyel tarýmýn favori bitkisi
mýsýr büyük baþ hayvanlarýn yemidir.
Tavuklar, domuzlar, piliçler, kuzular, yayýn
balýklarý, levrekler ve hatta etobur somon
balýklarý mýsýrla beslenir. Yumurtalar
mýsýrdan meydana gelir. Otlaklarda,
meralarda beslenmesi gerekirken, mýsýrla
semirtilen ineklerin sütleri ve sütlerinden
yapýlan peynir ve yoðurtlarýn temelinde
mýsýr vardýr.
Ýþlenmiþ gýdalara gelindiðinde tüketici
açýsýndan bilinemezlik daha da artar.
Gýdalarýn yapýlarýný öðrenebilmek için
neredeyse bir uzmana baþvurmak ihtiyacý
doðar. Görüntüsü, rengi, lezzeti ne kadar
farklý olursa olsun ve birbirinden farklý
binlerce çeþit gýda üretilmiþ olursa olsun
hepsinin üstündeki cilayý kazýdýðýnýzda
endüstriyel tarýmýn tek tipleþtirmesini
görürsünüz. Bir bitkiden üretilmiþ binlerce
gýda.
1980’lerden sonra colalar, sodalar,
meyva sularýnýn çoðu yüksek früktozlu
mýsýr þurubuyla tatlandýrýlýr. Bir paketin,
bir kutunun üzerinde yazýlý kimyasal
isimlerin altýnda mýsýr vardýr. “Ýþlenmiþ,
iþlenmemiþ niþastanýn, glikoz þurubunun
ve glikoz polimerisinin, billur früktozun,
skorbik asidin, früktozlu mýsýr þurubunun,
monsodyum glutamatýn, polyolun, xanthan
gum’ýn (E415) içeriði mýsýrdýr. Mýsýr ayný
zamanda kahve kremasýnda dondurulmuþ
yoðurtta, konserve gýdalarda, ketçepta,
þekerlemelerde, çorbalarda, abur
cuburlarda, kek karýþýmlarýnda,
dondurulmuþ çöreklerde, sýcak soslarda,
þuruplarda, mayonezde, hardalda, salata
soslarýnda hatta vitaminlerde
bulunmaktadýr.”
Tüketici için þirketlerin denetimine
girmiþ ve girmekte olan gýda zincirinin
bilinemezliði kaygý vericidir. Bitki ve
hayvanlarýn hangi koþullarda üretilip,
yetiþtirildiði ve hangi serüvenlerin
sonucunda soframýza geldiði konusunda
yaþanan bu bilenemezlik tüketiciyi tükettiði
gýdaya yabancýlaþtýrmaktadýr. Endüstriyel
tarýmýn ortaya çýkardýðý endüstriyel
gýdalarýn tüketilme rahatlýðý ve alýþkanlýðý,
tüketiciyi neyi ve neden yediði daha
doðrusu nasýl beslendiði üzerine
düþünmekten giderek uzaklaþtýrmaktadýr.
Oysa, yeme konusundaki seçimlerimiz
nasýl bir tarýmsal üretim tarzýndan yana
olduðumuzun ya da doðayla nasýl iliþki
içinde olmak istediðimizin de ölçüsü
olmaktadýr. Wendel Berry, “yemek tarýmsal
bir eylemdir.” der. Micheal Pollan devam
eder, “Yemek ayný zamanda siyasi ve
ekolojik bir eylemdir.”
Evet, yemek siyasi bir eylemdir.
Tarým bugün bütün dünyada gýda ve
tarým alanýnda faaliyet gösteren küresel
þirketler tarafýndan yeniden düzenleniyor.
IMF ve Dünya bankasý hükümetlere verdiði
þartlý kredilerle tarýmýn yeniden
düzenlenmesini talep ediyor. Az sayýda
þirketin denetiminde sýnýrlý sayýda bitki ve
hayvan çeþitliliðine dayanan tarýmsal
üretim geliþtirilip, yaygýnlaþtýrýlýyor. Aile
tarýmý yok edilerek þirket tarýmcýlýðýna
dönüþmesi saðlanýyor. Küresel þirketler
bütün dünyada nelerin ne kadar ve hangi
bölgelerde üretilip, yetiþtirileceðine,
yatýrýmlarýn nerelere yapýlacaðýna karar
veriyor. Örneðin ülkemizde de havza bazlý
tarýmsal üretime bu nedenle geçiliyor.
Yaþanan bu deðiþimin nedenini ABD
eski Dýþiþleri Bakaný Henry Kissinger özlü
bir ifadeyle anlatýyor; “Petrolü kontrol
edersen uluslarý kontrol edersin, yiyeceði
kontrol edersen insanlarý kontrol edersin.”
Yemek konusunda seçimlerimiz, gýda
egemenliðinin küresel gýda ve tarým
þirketlerinin mi, gerçekten gýdaya ihtiyaç
duyanlarýn mý elinde olmasýný istediðimize
yönelik tercihimizdir. Gýda güvenliðimizi
ve güvencemizi ortadan kaldýran küresel
þirketler mi, tarladan sofraya kadar olan
süreci izleyebileceðimiz küçük aile tarýmý
mý?
Tercih sizin.
Karasaban

Benzer belgeler

17 Mart 2004 - KAHVE MOLASI

17 Mart 2004 - KAHVE MOLASI Beni diyorum çünkü gelmeden önce arkadaþýma þartýmý söylemiþtim. Ýlk baktýrýrsam gelirim, aksi takdirde ben dayanamam baktýrýp çýkan kadýnlarý dinlemeye. Kahvemi mümkün olduðu kadar bol telve býrak...

Detaylı