çok uluslu şirketlerde örtülü kazanç ve örtülü sermaye

Transkript

çok uluslu şirketlerde örtülü kazanç ve örtülü sermaye
T.C. MALÝYE BAKANLIÐI
Araþtýrma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Baþkanlýðý
Yayýn No: 2005/370
ISBN: 975-8195-03-4
Dr. Hüseyin IÞIK
1968 yýlýnda Menemen'de doðmuþtur.
1985 yýlýnda Ýzmir Maliye Meslek
Lisesi'nden, 1989 yýlýnda Ankara
Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi
Ýktisat Bölümünden mezun olmuþtur.
1989 yýlýnda Maliye Bakanlýðý Teftiþ
Kurulu'nda Maliye Müfettiþ Yardýmcýsý
olarak memuriyete baþlamýþtýr. 1993
yýlýnda Maliye Müfettiþliðine atanmýþtýr. 2000 yýlýnda Maliye
Baþmüfettiþliðine, 2002 yýlýnda Bütçe ve Mali Kontrol Genel
Müdürlüðü'nde Daire Baþkaný görevine atanmýþtýr. Halen Daire
Baþkanlýðý görevini sürdürmektedir.
1996 1997 yýllarýnda Maliye Bakanlýðý tarafýndan gönderildiði
ABD'nin Denver þehrindeki Colorado Üniversitesi'nden Ekonomi
dalýnda M.A. derecesi almýþtýr. Yüksek lisans öðrenimi sýrasýnda
ekonometri ve ekonometrik tahmin konularýnda çalýþmýþtýr. 2005
yýlý temmuz ayýnda, Ýstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Mali Hukuk Ana Bilim Dalýnda Doktora çalýþmalarýný
tamamlamýþtýr. Doktora çalýþmalarý sýrasýnda uluslararasý vergi
hukuku üzerine yoðunlaþmýþ, “Çok Uluslu Þirketlerde Örtülü
Kazanç ve Örtülü Sermaye” baþlýklý Doktora Tezini yazmýþtýr.
Memuriyet görevi sýrasýnda Yýldýz Teknik Üniversitesi Meslek
Yüksek Okulu Bankacýlýk Programýnda, Kambiyo Mevzuatý ve
Merkez Bankacýlýðý Bilgisi derslerini vermiþtir. Çeþitli dergi ve
gazetelerde maliye ve vergi konularýnda makaleleri yayýnlanmýþtýr.
Evli ve bir çocuk babasýdýr. Ýngilizce bilmektedir.
ÇOK ULUSLU ÞÝRKETLERDE ÖRTÜLÜ KAZANÇ
VE ÖRTÜLÜ SERMAYE
Dr. Hüseyin IÞIK
ÇOK ULUSLU ÞÝRKETLERDE
ÖRTÜLÜ KAZANÇ
VE
ÖRTÜLÜ SERMAYE
Uluslararasý Düzenlemeler ve Uygulamalar ile
Türk Vergi Sisteminin Karþýlaþtýrýlmasý ve Öneriler
Dr. Hüseyin IÞIK
Ankara, 2005
T.C.
MALİYE BAKANLIĞI
Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı
Yayın No: 2005/370
ÇOK ULUSLU ŞİRKETLERDE
ÖRTÜLÜ KAZANÇ VE
ÖRTÜLÜ SERMAYE
Uluslararası Düzenlemeler ve Uygulamalar ile Türk
Vergi Sisteminin Karşılaştırılması ve Öneriler
Dr. Hüseyin IŞIK
Ankara, 2005
T.C.
MALİYE BAKANLIĞI
Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı
Yayın No:2005/370
www.maliye.gov.tr
e-maliye@maliye .gov.tr
Her hakkı Maliye Bakanlığı APK Kurulu Başkanlığı’na aittir.
Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir.
ISBN: 975-8195-03-4
1500 Adet
Ankara, 2005
Baskıya hazırlık:
Baskı: Ümit Ofset Matbaacılık
Tel: 0312 384 26 27
Babam Necati IŞIK’ın anısına…
iii
iv
ÖNSÖZ
Küreselleşme ile birlikte ülkelerin vergi sistemleri yeni olgularla
karşılaşmaktadır. Çok uluslu şirketler her zamankinden daha etkili bir
şekilde küreselleşmenin getirdiği olanakları kullanarak ülkelerin vergi
gelirlerini aşındırmakta, kendilerinin karlarını maksimize etmekte ya da
zararlarını en aza indirmektedirler. Vergi gelirlerinin aşındırması
yöntemlerinden biri örtülü kazanç ve örtülü sermaye yoluyla kazancın
yüksek vergi oranlarına sahip ülkelerden düşük vergi oranlı ülkelere
aktarılmasıdır.
Konu uluslararası literatürde transfer fiyatlandırması ve zayıf/gizli
sermaye olarak tartışılmaktadır. Konu ile ilgili olarak ABD başı
çekmekte, OECD düzenlemelerini etkilemektedir. Dünya ticaretinin
arttırılması ve serbestleştirilmesi konusunda çalışmalar yapan OECD,
bütün ülkelerin sistemlerinin uyumlaştırılması için önerdiği Çifte
Vergilendirmeyi Önleme Anlaşma Modelinde ve Transfer Fiyatlandırma
Rehberinde, yeknesak ve tavsiye niteliğinde kurallar getirmiştir. Diğer
ülkeler OECD düzenlemeleri çerçevesinde kendi iç mevzuatlarını
uyumlaştırmaktadırlar. Avrupa Topluluğu üyeleri de benzer bir tutum
takınmaktadırlar.
Ülkemiz ise yarım asırlık Kurumlar Vergisi Kanunundaki örtülü
kazanç ve örtülü sermaye müesseselerini hem tam mükellef kurumlara
hem de dar mükellef kurumlara uygulamaktadır. Diğer taraftan, OECD
Modeli esas alınarak imzalanan Çifte Vergilendirmeyi Önleme
Anlaşmalarıyla Türkiye, batı ülkelerinin benimsedikleri kuralları kendi iç
mevzuatının bir parçası yapmaktadır.
Çalışmada OECD ve ABD düzenlemeleri etraflıca, Almanya,
Fransa ve İngiltere’nin düzenlemeleri genel hatları ile incelendikten
sonra, iç hukuktaki örtülü kazanç ve örtülü sermaye müesseseleri
üzerinde durulmuştur. Daha sonra dış dünyadaki gelişmeler ile Türk
Vergi Sistemi karşılaştırılmıştır. Karşılaştırmayı müteakip Ülkemiz
açısından yapılması gerekenler konusunda önerilerde bulunulmuştur.
Bu Çalışma İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Mali
Hukuk Anabilim Dalında oy birliği ile kabul edilen “Çok Uluslu
Şirketlerde Örtülü kazanç ve Örtülü Sermaye” konulu Doktora Tezine
dayanarak hazırlanmıştır. Doktora Tezinin konusunun kesinleşmesinde
çok büyük yardımları ve katkıları olan eski Tez Danışmanım Bahçeşehir
Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç Dr. Gülsen Güneş’e teşekkürü bir borç
bilirim. Daha sonraki dönemdeki Tez Danışmanlığımı kabul etme
inceliğini gösteren ve devamında yardımını esirgemeyen Prof. Dr. Süheyl
Donay’a teşekkürlerimi sunarım. Yapıcı ve yol gösterici eleştirileriyle
Teze katkıları bulunan Prof. Dr. Yenal Öncel, Prof. Dr. Esra Ekmekçi
v
Çalıcıoğlu ve Doç Dr. Elif Sonsuoğlu’na teşekkür ederim. Doktora
çalışması sırasında hem sınıf arkadaşlığı hazzını tattıran hem de idari
işlemlerde her zaman yardım eden Araştırma Görevlileri Ertunç Şirin,
İrfan Barlas ve Harun Yeniçeri’ye teşekkür ederim.
Çalışmanın esasını teşkil eden Doktora Tez konusunun seçimi
aşamasındaki önerilerinden dolayı Maliye Başmüfettişleri Doç. Dr. Selim
Tarlan ve Tevfik Kepekçioğlu’na, kaynaklarının temininde yardımları
bulanan Maliye Bakanlığı APK Başkanı Niyazi Cangir’e,
PriceWaterhouseCoopers Vergi Müdürü Mümin Karamanlı’ya, A. Ü.
Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hasan Şahin’e,
Yeminli Mali Müşavirler ve Eski Maliye Müfettişleri Zeki Gündüz, Dr.
İbrahim Tutar, Kadir Baş, Bilgehan Gökmen ve İhsan Akar’a, Maliye
Başmüfettişleri Dr. Hasan Atılgan, Naci Ağbal ve Mehmet Koç’a, Maliye
Baş Hesap Uzmanı Cenk Murat Aslan’a, Gelirler Baş Kontrolörü Dr.
Semih ÖZ’e, Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü Daire Başkanı
Turgay Bozoğlu’na, Gelir İdaresi Başkan Yardımcısı Bülent Taş ile aynı
yer Daire Başkanları Namık Kemal Uyanık ve Yüksel Karaca’ya,
Boğaziçi Üniversitesi Bütçe Dairesi Başkanı Serap Şensoy’a, Maliye
Bakanlığı Kütüphane Müdiresi Nazlı Acar’a, Boğaziçi Üniversitesi İdari
ve Mali İşler Daire Başkanı Bülent Çebi ile aynı yer Kütüphane Daire
Başkanı Hatice Ün’e, Koç Üniversitesi Kütüphane Görevlisi Mine
Tarlan’a, teşekkür ederim.
Çalışma ortamında bana izin konusunda anlayış gösteren Maliye
Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürleri (E) Durmuş Öztek ve
Dr. Hasan Gül ile Genel Müdür Yardımcıları (E) Arif Kapanoğlu ve
Cebaril Yılmazer’e teşekkürlerimi sunarım. Doktora çalışmaları
sırasındaki idari işlemlerde yardımlarını gördüğüm İ. Ü. Bütçe Dairesi
Eski Başkanı ve Üniversite Genel Sekreteri Dr. Yusuf Akça ile Bütçe
Dairesi Başkan Yardımcısı Mehmet Fatih Yılmaz’a teşekkür ederim.
Tezin, yazımında yardım eden İçişleri Bakanlığı Maliye Başkanı Vedat
Sansar’a, dili ve anlatım biçimi konusunda önerilerde bulunan Devlet
Bütçe Uzmanı Dr. Nahit Yüksel’e, bilgisayar uygulamalarını yapan
Devlet Bütçe Uzmanı Mustafa Koç, hazırlanmasında yardım eden Kadir
Uyanık ile Şakir Demirel’e teşekkür ederim.
Çalışmanın kitap olarak basılması aşamasındaki yardımlarından
dolayı Maliye Bakanlığı APK Şubesi Müdürü Gazi Tuna ile baskıyı
gerçekleştiren Ümit Ofset Matbaacılık çalışanlarına teşekkür ederim.
Normal memuriyet mesaisine ilave olarak üç buçuk yıl süren bu
çalışmada, bana her türlü olanağı sağlayan ve desteği gösteren Eşim
Belgin Işık ile oğlum Eren Işık’ın özverilerine minnettarım.
Ankara, Kasım 2005
vi
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ……………………… ........................................................ v
İÇİNDEKİLER….…… .................................................................vii
TABLOLAR………… ................................................................ .xiv
EKLER…………………………................................................... xv
KISATMALAR… ........................................................................ xvi
GİRİŞ ....................................................................................................1
Konu..................................................................................................1
Tanımlar ve Sınırlandırmalar ............................................................6
Çalışmanın Amacı ve Planı...............................................................8
BİRİNCİ BÖLÜM ..............................................................................13
ÇOK ULUSLU ŞİRKETLERİN ÖRTÜLÜ KAZANÇ, ÖRTÜLÜ
SERMAYE YOLUYLA ÖDEYECEKLERİ VERGİYİ
AZALTMASI .....................................................................................13
1
Çok Uluslu Şirketler ...................................................................13
1.1
Genel Olarak .......................................................................13
1.2
Ekonomi ve İşletmecilik Boyutunda Çok Uluslu Şirket
Kavramı...........................................................................................13
1.3
Hukuk Boyutunda Çok Uluslu Şirket Kavramı ..................17
1.4
Küreselleşmenin Çok Uluslu Şirketlere Vergi Sistemleri
Karşısında Sağladığı Avantajlar .....................................................19
2
Transfer Fiyatlandırması ve Örtülü Kazanç Kavramları.............22
2.1
Transfer Fiyatlandırmasının Amaçları ................................26
2.1.1
Vergi ile İlgili Amaçlar ...............................................30
2.1.2
Şirket Yönetimi ile İlgili Amaçlar ..............................35
2.1.3
Uluslararası Amaçlar...................................................36
3
Örtülü Sermaye (Thin Capitalization) Kavramı..........................39
4
Örtülü Kazanç ve Örtülü Sermayenin Vergi Kaçakçılığı ve
Vergiden Kaçınma Boyutu .................................................................40
İKİNCİ BÖLÜM.................................................................................45
ULUSLARARASI KURULUŞLARIN VE DİĞER ÜLKELERİN
ÖRTÜLÜ KAZANÇ VE ÖRTÜLÜ SERMAYE İLE İLGİLİ
DÜZENLEMELERİ ...........................................................................45
1
İncelenecek Uluslararası Kuruluş ve Ülke Düzenlemelerinin
Belirlenmesi ........................................................................................45
2
Uluslararası Kuruluşların Çalışmalarının Önemi........................47
vii
3
OECD’nin Düzenlemeleri...........................................................50
3.1
Genel Olarak .......................................................................50
3.2
Transfer Fiyatlandırması ile İlgili Düzenlemeler................53
3.3
Örtülü Sermaye ile İlgili Düzenlemeler ..............................55
4
Birleşmiş Milletlerin Düzenlemeleri...........................................60
5
Avrupa Birliği’nin (AB) Düzenlemeleri .....................................61
6
Ülkelerin Tutumları ile İlgili Genel Bilgiler ...............................66
6.1
ABD ....................................................................................66
6.2
Almanya ..............................................................................73
6.3
Fransa ..................................................................................78
6.4
İngiltere ...............................................................................81
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ............................................................................85
EMSALLERİNE UYGUNLUK İLKESİ (THE ARM’S LENGTH
PRINCIPLE) VE BU İLKENİN UYGULANMASINDA
GELİŞTİRİLEN YÖNTEMLER ........................................................85
1
Emsallerine Uygunluk İlkesi.......................................................85
2
Emsallerine Uygunluk İlkesinin Uygulamasında İzlenecek
Yaklaşımlar .........................................................................................90
2.1
Karşılaştırılabilirlik analizi .................................................90
2.1.1
Karşılaştırılabilirliği Belirleyen Faktörler...................92
2.1.1.1 Mal veya Hizmetlerin Nitelikleri ............................93
2.1.1.2 İşlevsel İnceleme.....................................................93
2.1.1.3 Sözleşme Koşulları .................................................95
2.1.1.4 Ekonomik Koşullar .................................................96
2.1.1.5 İş Stratejileri............................................................97
2.2
Mevcut Ticari İşlemlerin Tanınması...................................99
2.3
Ayrı ve Birleşik Ticari İşlemlerin Değerlendirilmesi .......100
2.4
Emsallerine Uygunluk Aralığının (Range) Kullanımı ......100
2.5
Çoklu Yıl Verisinin Kullanımı..........................................104
2.6
Zararlar..............................................................................104
2.7
Hükümet Politikalarının Etkisi .........................................106
2.8
Kasıtlı Mahsuplaşmalar.....................................................108
2.9
Gümrük Değerlerinin Kullanımı.......................................108
3
Emsallerine Uygunluk İlkesini Uygulayabilmek İçin
Geliştirilen Yöntemler.......................................................................110
4
OECD Rehberindeki Yöntemler ...............................................111
5
ABD’de Uygulanan Yöntemler ................................................112
6
Yöntemlerin Uygulanabilmesi ile İlgili Genel Koşullar ...........114
7
Geleneksel İşlem Yöntemleri....................................................115
viii
7.1
Karşılaştırılabilir Kontrolsüz Fiyat Yöntemi
(Comparable Uncontrolled Price Method)....................................115
7.2
Yeniden Satış Fiyatı Yöntemi (Resale Price Method) ......119
7.3
Maliyete İlave Yöntemi (Cost Plus Method) ....................122
8 İşlemsel Kar Yöntemleri (Transactional Profit Methods).........127
8.1
Kar Bölüşüm Yöntemi (Profit Split Method) ...................128
8.2
İşlemsel Net Marj Yöntemi (Transactional Net Margin
Method).........................................................................................134
9
Global Formüle Göre Paylaştırma Yöntemi (Global
Formulary Apportionment) ...............................................................138
10 Yöntemlerin Genel Değerlendirilmesi ......................................141
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM ....................................................................143
MÜKELLEFLERİN BEYANLARINA, İŞLEMLERİNİN
İNCELENMESİNE VE BUNLARA UYGULANAN
CEZALARA İLİŞKİN USULLER...................................................143
1
Genel Olarak .............................................................................143
2
Belgelendirme ...........................................................................144
3
Bilgi Değişimi ve İnceleme Faaliyetleri ...................................149
3.1
Bilgi Değişimi ...................................................................149
3.2
Eş Zamanlı Vergi İncelemeleri .........................................150
4
İspat Külfeti...............................................................................155
4.1
Ülkelerdeki İspat Külfeti Kuralları ...................................156
4.1.1
ABD ..........................................................................156
4.1.2
Almanya ....................................................................157
4.1.3
Fransa ........................................................................157
4.1.4
İngiltere .....................................................................158
4.1.5
Türkiye ......................................................................159
5
Cezalar ......................................................................................161
5.1
Ülkelerde Uygulanan Cezalar ...........................................162
5.1.1
ABD ..........................................................................163
5.1.2
Almanya ....................................................................166
5.1.3
Fransa ........................................................................166
5.1.4
İngiltere .....................................................................167
5.1.5
Türkiye ......................................................................168
BEŞİNCİ BÖLÜM............................................................................169
ÇİFTE VERGİLENDİRMEYİ VE İHTİLAFLARI ÖNLEMEK
İÇİN GELİŞTİRİLEN USULLER....................................................169
1
Çifte Vergilendirme ..................................................................169
2 Karşılıklı Anlaşma Usulü ve Karşı Düzeltmeler.......................172
ix
2.1
Karşılıklı Anlaşma Usulü..................................................172
2.2
Karşı Düzeltmeler (Corresponding Adjustments).............175
2.3
Karşı Düzeltme ve Karşılıklı Anlaşma Usulleriyle İlgili
Sorunlar.........................................................................................178
2.3.1
Zamanaşımı Süreleri .................................................179
2.3.2
Karşılıklı Anlaşma Usullerinin Süresi ......................181
2.3.3
Vergi Mükellefinin İştiraki .......................................184
2.3.4
İkincil Tarhiyatlar .....................................................185
3
Tahkim ......................................................................................187
3.1
Genel Olarak .....................................................................187
3.2
Avrupa Birliği Uygulaması...............................................188
3.3
ABD Uygulaması..............................................................193
3.4
Türkiye Uygulaması..........................................................195
4 Peşin Fiyatlandırma Sözleşmeleri (Advance Pricing
Agreement)........................................................................................196
4.1
Genel Olarak .....................................................................196
4.2
Peşin Fiyatlandırma Sözleşmelerinin Avantajları.............200
4.3
Peşin Fiyatlandırma Sözleşmelerinin Dezavantajları .......201
4.4
Ülke Düzenlemeleri ve Uygulamaları...............................203
4.4.1
ABD ..........................................................................204
4.4.2
Almanya ....................................................................207
4.4.3
Fransa ........................................................................207
4.4.4
İngiltere .....................................................................208
ALTINCI BÖLÜM ...........................................................................209
TÜRK VERGİ SİSTEMİNDE ÖRTÜLÜ KAZANÇ.......................209
1
Genel Olarak .............................................................................209
2 Örtülü Kazanç Dağıtımının Unsurları.......................................211
2.1
Objektif Unsurlar ..............................................................211
2.1.1
Örtülü Kazanç Dağıtımı Yapılabilecek Kişiler.........212
2.1.2
Emsaline Göre Göze Çarpacak Derecede Yüksek
veya Düşük Fiyat, Bedel veya Faiz Üzerinden İşlem
Yapılması ..................................................................................216
2.1.2.1 İşletme İçi Emsaller ..............................................220
2.1.2.2 İşletme Dışı Emsaller ............................................221
2.1.2.3 Kanuni Emsaller....................................................222
2.1.3
Örtülü Kazanç Dağıtımının Şekilleri ........................224
2.2
Sübjektif Unsur .................................................................228
3 Örtülü Kazanç Dağıtımında Özellikli Durumlar.......................229
3.1
Örtülü Kazanç Dağıtımı ile Hazine Kaybı İlişkisi ............229
3.2
Örtülü Kazanç Dağıtabilecek Kurumlar ...........................233
x
3.3
Örtülü Kazanç Dağıtımı ve Holding Şirketler ..................234
3.4
Örtülü Kazanç Dağıtımının Mal Edileceği Dönem ve
Zamanaşımı...................................................................................236
3.5
Örtülü Kazanç Dağıtımında Özellikli Diğer Hususlar......237
4
Örtülü Kazancın Vergisel Sonuçları .........................................239
4.1
Gelir Üzerinde Alınan Vergiler Açısından
Değerlendirme...............................................................................239
4.1.1
Gelir Üzerinden Alınan Vergiler Bakımından
Vergisel Sonuçlar ile İlgili Farklı Yaklaşımlar .........................239
4.1.2
Sadece Dağıtımı Yapan Mükellef Nezdinde
Tarhiyat Yapılacağı Muhataplarına Gidilmeyeceği Yaklaşımı 240
4.1.3
Dağıtımın Muhatabında da Tarhiyat Yapılacağı
Yaklaşımı ..................................................................................241
4.1.4
Muhatabın Örtülü Kazancı Beyan Etmesi ve Hazine
Kaybı Bulunmaması Nedenleriyle Örtülü Kazanç Dağıtan
Mükellef Nezdinde İşlem Yapılmayacağı Yaklaşımı. ..............244
4.1.5
Örtülü Kazanç Dağıtan Mükellef Bünyesinde İlave
Tarhiyat Yapılmakla Birlikte Muhatabında Düzeltme
Yapılacağı Yaklaşımı................................................................244
4.2
Katma Değer Vergisi Açısından Değerlendirme ..............246
YEDİNCİ BÖLÜM...........................................................................249
TÜRK VERGİ SİSTEMİNDE ÖRTÜLÜ SERMAYE ....................249
1
Genel Olarak .............................................................................249
2
Örtülü Sermayenin Unsurları ....................................................254
2.1
Objektif Unsur...................................................................254
2.1.1
Kurumun Borç Alabileceği Kişiler ...........................254
2.1.2
Borçların Kurumda Devamlı Kullanılması ...............256
2.1.3
Borçların Emsali Kurumlara Nazaran Bariz
Fazlalık Göstermesi...................................................................258
2.2
Sübjektif Unsur .................................................................262
3
Örtülü Sermayede Özellikli Durumlar......................................263
3.1
Örtülü Sermaye Üzerinden Ödenen veya Hesaplanan
Kur Farkları...................................................................................263
3.2
Örtülü Sermaye ve Holding Şirketler................................266
3.3
Örtülü Sermaye ve Tahvil İhracı.......................................266
3.4
Örtülü Sermaye ve Bankalar .............................................267
3.5
Çok Uluslu Şirketler Açısından Özellikli Durumlar.........269
4
Örtülü Sermayenin Vergisel Sonuçları .....................................270
4.1
Gelir Üzerinden Alınan Vergiler Açısından
Değerlendirme...............................................................................270
xi
4.2
Katma Değer Vergisi Açısından Değerlendirme ..............273
SEKİZİNCİ BÖLÜM........................................................................275
ULUSLARARASI KURULUŞLAR İLE ÜLKELERİN
DÜZENLEMELERİNİN VE UYGULAMALARININ TÜRK
VERGİ SİSTEMİYLE KARŞILAŞTIRILMASI VE ÖNERİLER ..275
1
Uluslararası Kuruluşlar ile Ülke Düzenlemelerinin ve
Uygulamalarının Türk Vergi Sistemi ile Karşılaştırılması ...............275
1.1
Düzenlenmelerin Şekli Bakımından Karşılaştırma...........276
1.2
Ayrı Varlık Yaklaşımı, Emsallerine Uygunluk İlkesi,
Karşılaştırılabilirlik Analizi ve Emsallerine Uygunluğu
Sağlayan Yöntemler Açısında Karşılaştırma ................................282
1.3
Belgelendirme, İspat Külfeti ve Cezalar Açısından
Karşılaştırma .................................................................................284
1.4
Vergi İdaresinin Faaliyetleri Açısından Karşılaştırma......285
2
Türk Vergi Sistemi Açısından Değerlendirme ve Öneriler ......286
2.1
Genel Olarak .....................................................................286
2.2
Vergi Gelirlerinin Arttırılması Açısından Değerlendirme 291
2.3
Doğrudan Yabancı Sermeyenin Çekilmesi Açısından
Değerlendirme...............................................................................292
2.4
Vergi Sistemlerinin Uyumlaştırılması Açısından
Değerlendirme...............................................................................293
2.5
Yapılması Gereken Hukuki Düzenlemeler Açısından
Değerlendirme...............................................................................295
2.6
İdari Uygulamalar Açısından Değerlendirme ...................299
SONUÇ .............................................................................................301
KAYNAKÇA....................................................................................309
KİTAPLAR...................................................................................309
MAKALELER ..............................................................................318
KONFERANS, TEBLİĞ VE BİLDİRİLER.................................343
KANUN, GENEL TEBLİĞ, GENELGELER..............................344
İNTERNET ADRESLERİ ............................................................344
EKLER..............................................................................................347
EK : 1 ................................................................................................347
TÜRK KURUMLAR VERGİSİ AÇISINDAN ÇOK ULUSLU
ŞİRKETLERİN VERGİLENDİRMESİ İLE İLGİLİ GENEL
ESASLAR.........................................................................................347
EK: 2 .................................................................................................352
İHRACATIN ÜLKELERE GÖRE DAĞILIMI (%) ........................352
xii
EK: 3 .................................................................................................353
İTHALATIN ÜLKELERE GÖRE DAĞILIMI (%).........................353
EK 4: .................................................................................................354
TÜRKİYE’DE FAALİYETTE BULUNAN YABANCI
SERMAYELİ KURULUŞLARIN ÜLKELERE GÖRE
DAĞILIMI ........................................................................................354
EK: 5 .................................................................................................358
BAZI ÜLKELERDE ÖRTÜLÜ KAZANÇ VE ÖRTÜLÜ
SERMAYE İLE İLGİLİ DÜZENLEMELERE İLİŞKİN ÖZET
BİLGİLER ........................................................................................358
Hollanda ........................................................................................358
Japonya..........................................................................................360
İtalya..............................................................................................361
Kanada ..........................................................................................363
Rusya.............................................................................................363
Yeni Zelanda .................................................................................366
EK: 6 .................................................................................................367
SEÇİLMİŞ ÜLKELER İÇİN TRANSFER FİYATLANDIRMA
MATRİKSİ ..................................................................................367
xiii
TABLOLAR
Tablo Tablonun Başlığı
Sayfa
No
No
1
Transfer
Fiyatlandırma
Örtülü
Sermaye
25
Uygulamalarının Asya Pasifik Ülkelerindeki Önemi
İle İlgili Araştırma Sonuçları
2
Ana şirketler Açısından En Önemli Uluslararası
25
Vergi Konuları
3
Bağlı Şirketler(Subsidiaries) Açısından En Önemli
26
Uluslararası Vergi Konuları
4
Çok Uluslu Şirketler İçin Uluslararası Transfer
29
Fiyatlandırmanın Temel Amaçları
5
Peşin Fiyatlandırma Sözleşmeleri ile İlgili İstatistiki
204
Veriler
6
İhracatın Ülkelere Göre Dağılımı (%)
352
7
İthalatın Ülkelere Göre Dağılımı (%)
353
8
Türkiye’de Faaliyette Bulunan Yabancı Sermayeli
354
Kuruluşların Ülkelere Göre Dağılımı
9
Seçilmiş Ülkeler İçin Transfer Fiyatlandırma Matriksi
367
xiv
EKLER
Ek
No
1
2
3
4
5
6
Ekin Başlığı
Sayfa
No
Türk Kurumlar Vergisi Açısından Çok Uluslu
347
Şirketlerin Vergilendirmesi İle İlgili Genel Esaslar
İhracatın Ülkelere Göre Dağılımı
352
İthalatın Ülkelere Göre Dağılımı
353
Türkiye’de Faaliyette Bulunan Yabancı Sermayeli
354
Kuruluşların Ülkelere Göre Dağılımı
Bazı Ülkelerde Örtülü Kazanç Ve Örtülü Sermaye İle
358
İlgili Düzenlemelere İlişkin Özet Bilgiler
Seçilmiş Ülkeler İçin Transfer Fiyatlandırma Matriksi
367
xv
KISALTMALAR
AB:
ABD:
a.g.e. :
a.g.m. :
APA:
BM:
BM Modeli:
Avrupa Birliği
Amerika Birleşik Devletleri
Adı geçen eser
Adı geçen makale
Peşin Fiyatlandırma Sözleşmeleri
Birleşmiş Milletler
BM’in Gelişmiş ve Gelişmekte Olan Ülkeler
Arasında Çifte Vergilendirme Anlaşma Modeli
(The Model Double Taxation Convention
Between Developed and Developing Countries)
GVK:
Gelir Vergisi Kanunu
KDV:
Katma Değer Vergisi
KDVK:
Katma Değer Vergisi Kanunu
KVK:
Kurumlar Vergisi Kanunu
md:
Madde
MTK:
Milletlerarası Tahkim Kanunu
OECD:
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı
OECD Modeli:
OECD’nin Gelir ve Servet Vergilerinde Vergi
Anlaşması Modeli (Model Tax Convention on
Income and on Capital)
PATA:
Avustralya, Kanada, Japonya ve ABD’den
oluşan Vergi İdareleri Pasifik Birliği
s.:
Sayfa
SPK:
Sermaye Piyasası Kanunu
Tahkim Anlaşması: Çifte Vergilendirmeyi Hakem Kararıyla Önleme
Konvansiyonu (90/436/AET)
Transfer Fiyatlandırması
Rehberi:
Çok Uluslu Teşebbüsler ve Vergi İdareleri İçin
Transfer Fiyatlaması Rehberi (The Guidelines
for the Multinational Enterprises and the Tax
Admnistaritions)
TTK:
Türk Ticaret Kanunu
VUK:
Vergi Usul Kanunu
xvi
GİRİŞ
Konu
Günümüzde şirketleşme giderek önem kazanmaktadır.
Şirketleşmede gerçek veya tüzel kişiler bir araya gelerek ayrı bir tüzel
kişilik oluşturmaktadırlar. Şirket ile ortaklar ayrı hukuki kişiliğe
sahiptirler. Ayrı kişiliğe sahip olmalarının vergi hukuku açısından bir
sonucu, farklı vergilere tabi olmalarıdır. Örneğin, ülkemizde sermaye
şirketleri kurumlar vergisi (corporate tax) mükellefi iken, gerçek
kişiler ile şahıs şirketleri gelir vergisi (income tax) mükellefidir. Ayrı
kişiliğin sonucunda ortakların malvarlıkları ile şirketlerinki
birbirinden bağımsız olmaktadır. Her ne kadar mal varlıkları ayrı olsa
da şirketlerin dönem sonucunda elde ettikleri kar veya zarar ortakları
etkilemektedir. Dönem sonucuna göre ortakların şirketteki payları
artmakta veya azalmaktadır. Dolayısıyla şirketler ile ortakları
bağımsız kişilik olarak görünseler de ekonomik olarak birbiriyle sıkı
ilişki içindedirler. Şirket ile ortakları arasındaki ilişkiler, vergi hukuku
açısından bir takım sorunların doğmasına neden olabilmektedir. Bu
sorunlar sadece ortakla şirket arasındaki ilişkilerden kaynaklanmayıp
şirket ile ortağın ilgili bulunduğu üçüncü şahıslar arasındaki
ilişkilerden de doğabilmektedir. Hem vergi hukuku hem de ticaret
hukuku açısından sorun yaratan ve bu Çalışmanın konusunu teşkil
eden ilişki türü, şirket ile ortakları arasında veya ortağın ilgili
bulunduğu kişilerle mal ve hizmet alım satımlarındaki fiyatların veya
ödünç para alış verişlerinin emsallerine nazaran farklılık
göstermesidir.
Şirketler, mal ve hizmet alım satımlarının fiyatlarını ve ödünç
para alış verişlerini emsallerine göre farklı göstererek, karını
ortaklarına
veya
ilişkili
bulundukları
üçüncü
kişilere
aktarabilmektedirler. Bu durumda kazanç, vergilendirilmesi gereken
şirketten diğer bir şirket veya gerçek kişiye geçmektedir. Kazanç
aktarılan şirket veya gerçek kişi düşük vergi oranı, istisna ve muaflık
şartlarına sahip olma veya kazanç yetersizliği gibi nedenlerle vergi
kaçırmaktadır. Böyle hallerde vergi ziyaına sebep olunmaktadır. Bazı
hallerde ise kazanç aynı nitelikteki başka bir kişi veya şirkete
aktarılmakla birlikte; kazanç aktarılan şirket bünyesinde de aynı
oranda vergilendirilmektedir. Bu durumda ödenen vergi bakımından
1
bir vergi ziyaı bulunmamakta, verginin mükellefi değişmektedir.
Şirketler vergi dışı amaçlarlarla da fiyat ayarlamalarında
bulunabilmektedirler. Ülkeler arasındaki kar transferlerindeki sınırları
aşmak, mali tablolarını iyileştirmek, hissedarları bilgilendirmede
manipülasyonlar yapmak, şirket içi birimlerin performanslarını
değerlendirmek gibi vergi dışı amaçlarla fiyat ayarlamaları
yapılabilmektedir. Vergi dışı amaçlarla mal ve hizmet fiyatlandırması
yoluyla kazanç aktarımında vergi ziyaı meydana gelmese dahi
ekonomi, işletme, muhasebe, ticaret hukuku, şirketler hukuku ve
sermaye piyasası uygulamaları açısından sorunlar çıkmaktadır.
1990 ların başından beri dünyada, hem politika hem de ekonomi
alanında önemli gelişmeler olmaktadır. Bu dönemde Sovyetler
Birliğinin dağılması sonucu soğuk savaş dönemi bitmiş, iki Almanya
tekrar bir araya gelmiştir. Avrupa Birliği ülkeleri kendi aralarında
Birliği daha da güçlendirecek adımlar atmaktadır. Birliğin önemli bir
kısmında ortak para kullanımına geçilmiştir. Avrupa Birliği bir
yandan parasal birliği oluştururken, diğer yandan üyelerinin sayısını
artırmaktadır. Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması
imzalanmıştır. Uzun süren müzakerelerden sonra GATT
imzalanmıştır. Politik alandaki bu gelişmelerin yanında bir başka
gelişme ekonomi alanında yaşanmaktadır. Teknolojik gelişmeler
sonucu para, mal ve hizmetler ile bilgi kolaylıkla yer değiştirmekte,
küreselleşme olarak adlandırılan olgu gündeme gelmektedir.
Küreselleşmeyle birlikte, dünya ticaretinin önemli bir bölümü çok
uluslu şirketler eliyle yürütülmeye başlanmıştır. Çok uluslu şirketlerin
küreselleşme ile birlikte gelişmeleri, bir taraftan yerel düzeydeki mal
ve hizmetlerin serbestçe dolaşımını engelleyen piyasa kısıtlamalarının
kaldırılması, kısıtlamalardan kaynaklanan etkinsizliğin azaltılması
anlamında olumlu bir seyir izlemektedir. Diğer taraftan her hangi bir
ülkede yaratılan değerin, ülkeler arasındaki dağılımında ve bu
dağılıma bağlı verginin ülkeler arasında paylaşımında sorunlar
yaratmaktadır. Vergisel açıdan oluşan sorunların başında da çok
uluslu şirket grubu içindeki mal, hizmet ve ödünç para alış
verişlerinde fiyatlandırmanın doğru yapılmamasıdır.
Çok uluslu şirketler, bir ülkede kurulu ana şirket ile değişik
ülkelerdeki birden fazla sayıda bağlı şirketler aracığıyla faaliyetlerini
sürdürmektedirler. Doğaları gereği birden fazla ülkede faaliyet
gösteren çok uluslu şirketlerde, ana şirket ile bağlı şirketlerin
birbirinden mal veya hizmet satın almaları ya da ödünç para
2
gereksinimlerini gidermeleri normal şirket ilişkilerinden farklılık
gösterebilmektedir. Aynı şekilde çok uluslu şirketler grubu içinde yer
alan bağlı şirketlerin kendi aralarındaki fiyatlandırma, emsallerinden
farklılık gösterebilmektedir. Diğer bir deyişle fiyatın oluşumu, piyasa
koşullarının belirleyiciliğinden uzaklaşmakta ve taraflar arasında
belirlenen bir nitelik almaktadır.
Çok uluslu şirket yapılanmalarına bakıldığında, genellikle mal
ve hizmet üretiminin ve nihai satışının aynı şirket grubu içinde
başlayıp bittiği görülmektedir. Çok uluslu şirket grubunu oluşturan
bağlı şirketlerden bazıları mal ve hizmetleri üretirken, diğerleri
pazarlamasını, dağıtımını ve satışını yapmaktadır. Normal bir şirket
içinde de olabilecek bu ilişkilerde, üretilen malın bir bölümden diğer
bir bölüme verilmesinde uygulanacak fiyatların hesaplanması maliyet
muhasebesinin konusunu oluşturmaktadır. Ancak, bu ilişkiler aynı çatı
altında bulunan çok uluslu şirket grubu üyeleri arasında ortaya
çıktığında, maliyet muhasebesi konusunu aşmaktadır. Çünkü bir
şirketten diğer bir şirkete mal ve hizmet tesliminin fiyatlandırılması,
şirketlerin dönem sonucunu ve değerlerini etkilemektedir. Grup içi
şirketler arasında mal ve hizmet fiyatlandırması, grubu oluşturan
şirketlerin ayrı ayrı performanslarının ölçülmesinde önem arz
etmektedir. Çok uluslu şirketlerin ana merkezi, mal ve hizmet
fiyatlandırması yoluyla grup içindeki şirketlerin karlılıklarını,
performanslarını ve verimliliklerini kontrol edebilmektedir. Çok
uluslular, grup şirketlerin performans ve verimliliklerini ölçebilmek
için mal ve hizmet fiyatlandırmasını emsallerine uygun olmasını
sağlamayı amaçlamaktadırlar.
Bazı durumlarda çok uluslu şirketler dış ticaret üzerinden alınan
vergilerin azaltılması, kota sınırlarının aşılması, döviz kontrollerinin
elimine edilmesi, nakit ve kar transfer sınırlarının aşılması gibi
nedenlerle fiyatlandırmalarda oynamalar yapabilmektedirler. Bazı
hallerde de grup şirketleri arasındaki ilişkilerde piyasanın kontrol
mekanizması olarak bulunmaması nedeniyle mal ve hizmet
fiyatlandırılmasında gerçek piyasa fiyatından farklılıkların
bulunmasının önüne geçilememektedir. Dolayısıyla çok uluslu
şirketlerin mal ve hizmet fiyatlandırmasının, bir zorunluluk sonucu
normal piyasa fiyatlarından ayrılması, mutlaka vergiden kaçınma veya
vergi kaçakçılığı anlamına gelmemektedir.
3
Bununla birlikte çok uluslu şirketler, ana merkezi ile bağlı
şirketleri arasındaki fiyatlandırmalarda karı ve vergi matrahını, düşük
oranlı vergilendirme sistemine sahip ülkelere aktarmak yoluna
gitmektedir. Hatta ana merkez veya bağlı şirketlerden birkaçı, sıfır
oranlı veya çok düşük oranlı vergi cennetlerinde kurularak, vergi
matrahı buralara kaydırılmaktadır. Çok uluslu şirketlerin, grup içi
şirketler arasında fiyatlandırma yoluyla vergi matrahının düşük oranlı
vergi uygulayan veya vergi uygulamayan ülkelere kaydırmaları,
ülkelerin önemli bir problemini oluşturmaktadır. Mal ve hizmet
fiyatlandırmasındaki manipülasyonlar yoluyla uluslararası alanda
vergiden kaçınma ve vergi kaçakçılığının bir şekline dönüşmektedir.
Bu açıdan önemi giderek artmakta, uluslararası vergi hukukunun
karmaşık ve önemli bir konusu haline gelmektedir. Çalışmada,
konunun bir ülkedeki vergi matrahının, diğer bir ülkedeki vergi
matrahının aleyhine azaltılması boyutu üzerinde durulacaktır.
Diğer taraftan çok uluslu şirketlerin ülkeler arasındaki ticari
işlemlerinde fiyat ayarlamaları yoluyla vergi yüklerini azaltabilmeleri,
ülkede faaliyet gösteren yerli şirketler açısından rekabet
eşitsizliklerine sebep olabilmektedir. Ülkeler arasındaki vergi oranları
ve uygulamalarından kaynaklanan farklılıklar da eşitsizliklere neden
olmaktadır. Eşitsizlikleri giderebilmek gayesiyle çok uluslu şirketler,
fiyatlandırma yolunu kullanarak küresel ölçekteki gelirlerini bölgeler
arasında en uygun şekilde dağıtmak suretiyle toplam gelirini
azamileştirme yolunu aramaktadırlar. İzledikleri yöntem firma karının
azamileştirilmesi veya zararının asgariye indirilmesi bağlamından
doğru bir yaklaşım olarak görülmektedir. Buna karşılık mal ve hizmet
fiyatlarının oluşumu serbest piyasanın koşullarından uzaklaştığı için
tüketiciler açısından toplam faydanın azalmasına sebebiyet
vermektedir. Çok uluslu şirketlerin fiyatlandırma politikaları, yüksek
fiyat konan ülkelerin tüketicilerine zarar vermektedir. Kaynaklar
ekonomik olarak etkin bir şekilde dağılmamaktadır. Fiyatlandırma
ülkelerin ithalat ve ihracat seviyelerini etkilediğinden ödemeler
dengesi üzerinde de etki sahibi olmaktadır. Ülkelerin vergilendirme
yetkileri ciddi tehlikelere maruz kalmakta, vergi gelirleri erozyona
uğramaktadır.
Ülkeler, özellikle vergi gelirlerini korumak amacıyla, vergi
sistemlerini güncellemek ve vergi incelemeleri yapma yoluna
girmektedirler. Tek taraflı olarak atılan bu türden adımlar nedeniyle
çok uluslu şirketler çifte vergilendirme riskiyle karşı karşıya
4
gelmektedirler. Çok uluslu şirketlerin ana merkezinin bulunduğu ülke
ile bağlı şirketlerinin faaliyette bulundukları ülkeler arasında
anlaşmazlılar çıkabilmekte ve tek taraflı çözümler işe
yaramamaktadır.
Ülkelerin tek taraflı çözümlerinin diğer ülkelerce kabul
görmemesi, kıkırdak doku olarak kabul edilebilecek uluslararası
kuruluşları gündeme getirmekte; bunlar aracılığıyla soruna çözüm
bulmaya yönelinmektedir. Ülkeler ise kendi vergi gelirlerini muhafaza
etmek ve oluşturdukları düzenlemelerle çok uluslu şirketlere uygun bir
yatırım ortamı oluşturmak amacıyla hassasiyet göstermektedir. Çok
uluslu şirketler ise küresel ölçekteki karlarını muhafaza etmek ve çifte
vergilendirme riskini bertaraf etmek için konu üzerinde
durmaktadırlar. Sahip oldukları ekonomik güç sayesinde, uluslararası
kuruluşlar ve ülkeler tarafından vergisel anlaşmazlıların çözümü için
oluşturulan mekanizmalarda bir üçüncü güç olarak yer almaktadır.
Dünya ticaretinin serbestleşmesi ve arttırılması yönünde
çalışmalar yapan Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD)
ve Birleşmiş Milletler (BM) konu ile ilgili olarak her geçen gün yeni
fikirler ve çalışmalar ortaya koymaktadır. Ekonomik ve siyasi
bütünleşmeyi hedef alan Avrupa Birliği (AB) de kendi üyesi ülkeler
arasında konunun çözümü için çalışmalar yapmaktadır. OECD, BM ve
AB’nin genellikle tavsiye niteliğinde ortaya koydukları model ya da
düzenlemeler, ülkelerin iç hukuklarını etkilemektedir. Ülkeler kendi
vergi gelirlerinin azalmaması için iç hukuklarında uluslararası
kuruluşların çalışmalarıyla uyumlu yeni düzenlemeler yapmaktadırlar.
Her ülke uluslararası kuruluşların bir üyesi olarak çift yönlü rol
oynamaktadır. Bir taraftan uluslararası kuruluşların kararlarına katkıda
bulunurken, diğer taraftan uluslararası kuruluşların düzenlemelerinden
etkilenmektedir. Dolayısıyla her ülke kendi katkısı ölçüsünde
uluslararası kuruluşların düzenlemelerinde etkili olabilmektedir. Sahip
oldukları ekonomik ve siyasi güçle orantılı olarak gelişmiş ülkeler,
uluslararası kuruluşların çalışmalarında gelişmekte olan ülkelere göre
daha baskın rol oynamaktadırlar. Örneğin uluslararası kuruluşların
modellerinin ilk örneklerini kendi ülkesi için uygulayan Amerika
Birleşik Devletlerinin (ABD) mevzuatı ve uygulamaları önem arz
etmektedir. Uluslararası kuruluşların çalışmaları genellikle bu ülkenin
uygulamalarıyla karşılıklı etkileşim içinde olmakla birlikte, bu
ülkeden önemli ölçüde etkilenmektedir. Buna karşılık ilgili
5
bölümlerde görüleceği üzere, AB ülkeleri dahil diğer ülkeler kendi iç
mevzuatlarını OECD uygulamalarına benzetmeye çalışmaktadır.
Tanımlar ve Sınırlandırmalar
Konu uluslararası literatürde Transfer Fiyatlandırması (Transfer
Pricing), Zayıf veya Gizli Sermaye (Thin / Hidden Capitalization)
olarak tartışılmaktadır. Transfer fiyatlandırması, yönetim, kontrol ve
sermaye gibi unsurlar bakımından birbiriyle bağımlı şirketler arasında
mal ve hizmet alış verişlerinin fiyatlandırması olarak
tanımlanmaktadır. Zayıf sermaye (Thin Capitalization), ortakların
şirkete olması gerekenden daha az sermaye koyması nedeniyle şirketin
ihtiyacı olan sermayenin ortaklardan borçlanma yoluyla giderilmesi ve
borçlanılan tutar üzerinden ortaklara faiz ödenmesi şeklinde
tanımlanmaktadır. Türk Vergi Hukukunda bu kavramlara yakın olarak
“örtülü kazanç” ve “örtülü sermaye” müesseseleri bulunmaktadır.
Çalışmada konunun Türk Vergi Hukukundaki tanımlamalarla
ilişkilendirilmesi amacıyla transfer fiyatlandırmasına en yakın olan
örtülü kazanç, zayıf sermayeye en yakın kavram olan örtülü sermaye
kavramları esas alınmıştır.
Türk Kurumlar Vergisi Kanunu’nun (KVK) 16 ncı maddesinde
örtülü sermaye, 17 nci maddesinde de örtülü kazanç müesseseleri ile
ilgili düzenlemeler bulunmaktadır. Aynı Kanunun 15 inci maddesinin
ilk üç bendinde, örtülü sermaye üzerinden ödenen veya hesaplanan
faizler ile dağıtılan örtülü kazançlar, kanunen kabul edilmeyen
giderler arasında sayılmıştır. KVK’nundaki düzenlemeler, şirket ile
ortaklar veya ilişkili üçüncü kişiler arasındaki emsallerine göre
farklılık arz eden ilişkilerin sonuçlarını, vergileme yönünden gider
kabul etmeme suretiyle şirket karının ortaklara veya üçüncü kişilere
vergisiz yoldan aktarılmasını engellemektedir.
Uluslararası literatürde transfer fiyatlandırması ve örtülü
sermaye kavramları çok uluslu teşebbüsler (Multinationals
Enterprises) esas alınarak tartışılmaktadır. Çalışmada, “teşebbüs”
şeklinde hem Kurumlar Vergisi hem de Gelir Vergisi Kanunları
(GVK) kapsamına girebilecek mükellef gruplarına teşmil edilebilecek
bir kavram yerine, şirket kavramı tercih edilerek konunun Türk
Kurumlar Vergisi açısından değerlendirilmesi amaçlanmaktadır.
6
Borçlar Kanunundaki adi şirket ile Ticaret Kanunundaki şahıs
şirketlerine, gelir vergisi mükellefi olmaları hasebiyle Çalışmada yer
verilmemiştir. Yapılan sınırlamalar çerçevesinde konu, kurumlar
vergisi mükellefi olan çok uluslu şirketler açısından tartışılacaktır.
Ancak yapılan bu sınırlama, gerek gelir vergisi mükellefleri
gerekse kurumlar vergisi mükellefi çok uluslu şirketler dışındaki diğer
kurumlar vergisi mükellefleri açısından örtülü kazanç ve örtülü
sermayenin bulunmadığı anlamına gelmemektedir. Uluslararası
literatür, konuyu mükellef grubu ayırmadan genel olarak tartışmıştır.
Uluslararası literatürün yöntemi daha doğru olmakla birlikte ulusal ve
uluslararası düzenlemeler ile uygulamaları karşılaştırabilmek için bu
şekilde bir sınırlama yoluna gidilmesi zorunluluk arz etmiştir.
Çalışmanın ilerleyen bölümlerinde, yeri geldiğinde kurumlar vergisi
mükellefi çok uluslu şirketler dışındaki mükellefler açısından önem
arz eden hususlara yer verilmeye çalışılacaktır.
Literatürde çok uluslu şirket şeklinde bir hukuki tanım
bulunmamaktadır. En basit şekliyle işletmecilik boyutunda çok uluslu
şirket, birden fazla ülkede faaliyette bulunan ana merkez ile bu
merkeze bağlı şirketlerin tümünü oluşturan grup şeklinde
tanımlanabilir. Çalışmada ekonomik tanımdan ziyade ana merkezi
Türkiye’de bulunan çok uluslu şirketlerin diğer ülkelerde faaliyetlerde
bulunan bağlı şirketleri veya şubeleriyle olan ilişkileri, örtülü kazanç
ve örtülü sermaye açısından incelenecektir. Aynı şekilde ana merkezi
başka bir ülkede kurulmuş bulanmakla birlikte, Türkiye’de bağlı
şirketi veya şubesi bulunan çok uluslu şirketin, Türkiye’deki
bağlantıları ile olan ilişkileri, örtülü kazanç ve örtülü sermaye
açısından incelenecektir.
Çalışmanın kapsamı ve yapılabilirliği açısından, diğer ülkelerin
vergi sistemlerinin tek tek ele alınması yerine, dış dünyanın tamamını
temsil edecek nitelikle uluslararası kuruluşların çalışmaları esas
alınacaktır. Ülkelerin bağımsız vergi sistemleriyle genel kabul görmüş
küresel standartları uyumlaştırmayı amaç edinen uluslararası kuruluş
çalışmaları dikkate alınarak, küreselleşen dünyadaki genel eğilimler
yansıtılmaya çalışılacak, uyumlaştırmaya öncülük yapan OECD’nin
ve bu alanda lider konumunda olan ABD’nin düzenlemeleri üzerinde
durulacaktır. OECD ve ABD dışındaki çok sayıdaki ülke
uygulamalarına özet olarak değinilerek, diğer ülkelerin OECD ve
ABD örneklerine benzemek yönündeki eğilimleri ortaya konulacaktır.
7
Ülkelerin özetini müteakip yeri geldiğinde, müesseseler itibariyle
Türkiye’nin yoğun ekonomik ilişkileri bulunduğu Almanya, Fransa ve
İngiltere’nin düzenlemelerine ve uygulamalarına yer verilecektir. Dış
dünya ile ilgili çalışmaları müteakiben Türkiye ölçeğindeki tartışmalar
üzerinde durulacak ve iç hukuktaki gelişmeler anlatılacaktır.
Çalışmanın Amacı ve Planı
Çalışmada çok uluslu şirketlerdeki örtülü kazanç ve örtülü
sermaye konusunda dünyadaki ve Türkiye’deki düzenlemeler ve
uygulamalar incelenecektir. İncelemeyi müteakip dünya örnekleri ile
Türkiye örneği karşılaştırılacak ve Türkiye için öneriler
geliştirilecektir. Bu amaçla hazırlanan Çalışmanın bölümleri aşağıdaki
gibi özetlenebilir.
Birinci Bölümde çok uluslu şirketin ekonomi ve hukuk boyutu
açısından tanımı yapılmıştır. Küreselleşen dünyada çok uluslu
şirketlerin vergi sistemleri ile olan ilişkileri açıklanmıştır. Örtülü
kazanç ve örtülü sermaye kavramları ile olan bağlantısı küreselleşme
bağlamında ortaya konulmuştur. Örtülü kazanç kavramına yakın olan
transfer fiyatlandırması(transfer pricing), örtülü sermaye kavramına
yakın olan zayıf sermaye (thin capitalization) kavramının anlamı ve
amaçları açıklanmıştır. Bu iki kavramın sadece vergi ile ilgili sınırlı
amaçları bulunmadığından diğer amaçları üzerinde durulmuştur.
Çalışmada kavramların vergi kaçakçılığı ve vergiden kaçınma
amaçları temel alındığından, vergiden kaçınma ve vergi kaçakçılığı
ana hatlarıyla aynı bölümde tartışılmıştır.
İkinci Bölümde uluslararası kuruluşların ve örnek ülkelerin
düzenlemeleri ve uygulamaları genel olarak açıklanmıştır. Türkiye’nin
dış ticaretine ve Türkiye’deki yabancı doğrudan yatırımların ülkeler
itibariyle dağılımına ilişkin veriler derlenerek hangi ülkelerle en çok
sorun yaşanabileceği ortaya konmuştur. Türk vergi sistemi için bir
uyumlaştırma gerekiyor ise hangi ülkelerin emsal alınabileceği,
Ülkemizin büyük ticaret ortağı ülkeler, Türkiye’de doğrudan yabancı
yatırımı bulunan ülkeler ve olası AB üyeliği çerçevesinde
tartışılmıştır. İlk iki bölüm ileriki bölümlerde hem uluslararası hem de
ulusal boyutta tartışılacak konunun temellerinin atılmasını sağlayacak
şekilde tasarlanmıştır. Böylece genel bir fikir vermek ve daha sonra
detaylandırılacak konunun ipuçlarını sunmak amaçlanmıştır.
8
Uluslararası alanda örtülü kazanç ve örtülü sermaye ile ilgili
olarak tanım birliği ve bu kavramların nasıl ortaya konulacağı
konusunda tam bir görüş birliği bulunmamaktadır. Her iki müesseseyi
de içerecek şekilde vergi hukuku açısından bağlı şirketler arasındaki
hangi tür işlemlerin kabul edilip edilmeyeceğinde nirengi noktası
alınan kavram Emsallerine Uygunluk İlkesi (Arm’s Lenght Principle)
geliştirilmiştir. Emsallerine uygunluk ilkesinin metni, OECD Vergi
Anlaşma Modelinin 9 uncu maddesinin ilk fıkrasında bulunmaktadır.
OECD Transfer Fiyatlandırma Rehberinde bağımlı şirketler arasındaki
işlemlerin vergi hukuku açısından Emsallerine Uygunluk İlkesine
uygun olması gerektiği belirtilmektedir. Aynı temel yaklaşım ABD ve
diğer ülkelerde de benimsenmiştir. Benzer bakış açısı, Türk Vergi
Sisteminde KVK’nun 16 ve 17 nci maddelerinde sayılan işlemlerin,
emsallerine nazaran farklılık göstermesi halinde örtülü kazanç ve
örtülü sermaye sayılacağı belirtilerek kendini göstermektedir.
Özellikle OECD ve ABD’nin düzenlemelerinde, emsallerine
uygunluğu sağlayacak ve örtülü kazanç ile örtülü sermayenin
oluşumunu engelleyecek yöntemler geliştirilmektedir. Yöntemlerin
geliştirilmesinde temel amaç, hem vergi idarelerini hem de
mükellefleri zor durumda bırakmamak ve ihtilafları önlemektir.
Mükelleflerin hata yapmalarını önleyen vergi sistemi için iyi bir örnek
unsur olarak kabul edilebilecek yöntemler, gerek muhasebe gerekse
matematiksel yaklaşımlarla kazancın bağlı şirketler arasında mümkün
olduğu kadar adaletli dağıtma amacını gütmektedir. Yöntemler en ince
ayrıntılara kadar inerek, kazancı şirketin ana merkezi ile bağlı
şirketleri arasında emsallerine uygun bir şekilde dağıtmayı
amaçlamaktadır. Tartışmanın ana ekseni olan emsallerine uygunluk
ilkesi ile bu ilkeyi temin edecek yöntemler Üçüncü Bölümde
tartışılmaktadır.
Çok uluslu şirketlerde örtülü kazanç ve örtülü sermaye
uygulamaları, en az iki ve daha fazla ülkeyi ilgilendirmektedir.
Mükelleflerin işlemlerinin incelenme yöntemi, mükelleflerin aykırı
hareketlerinin cezalandırma şekli ve mükelleflerin incelenmesinde
izlenecek
usuller
vergi
sistemleri
itibariyle
farklılık
gösterebilmektedir. Ancak, usullerin mükellefler üzerindeki yüklerinin
daha fazla ağırlaştırmaması için vergi sistemlerinin birbiriyle
uyumlaştırılması gerekmektedir. Vergi sistemleri arasındaki
uyumlaştırmada dikkate alınacak usullere ilişkin kurallar, OECD
9
Vergi Anlaşma Modeli ile Transfer Fiyatlandırma Rehberinde ortaya
konulmuştur. Ülkeler imzaladıkları çifte vergilendirmeyi önleme
anlaşmalarında bu usullere genellikle yer vermektedirler. Hem
mükellef hem de vergi idareleri tarafından izlenecek usuller,
belgelendirme, eş zamanlı inceleme faaliyetleri, ispat yükü ve vergi
cezalarıdır. Usullere ilişkin düzenlemeler Dördüncü Bölümde
açıklanmıştır.
İki ya da daha çok gelir idaresinin çok uluslu şirketlerde örtülü
kazanç ve örtülü sermaye konusunda farklı konumlarda yer alması
nedeniyle, çifte vergilendirme meydana gelebilmektedir. Hukuksal
çifte vergilendirme, aynı gelirin birden fazla gelir idaresi tarafından
vergi matrahına dahil edilmesi ve üzerinden vergi alınması, ekonomik
çifte vergilendirme ise aynı vergilendirme yetkisi alanının aynı gelir
veya servet üzerinden birden fazla vergi alınması olarak
tanımlanmaktadır. Çifte vergilendirme, uluslararası ticaret ve
yatırımların gelişmesine engel teşkil ettiğinden istenmeyen bir durum
olup, önlenmesi için uluslararası çaba sarf edilmektedir. Karşılıklı
anlaşma usulü, karşı ayarlamalar, tahkim ve peşin fiyatlandırma
sözleşmeleri şeklindeki çifte vergilendirmeyi önleyici yöntemler
Beşinci Bölümde ele alınmaktadır.
Konunun uluslararası boyutu tartışıldıktan sonra iç
hukukumuzda örtülü kazanç ve örtülü sermaye ile ilgili düzenlemeler
gelişen son içtihatlar etrafında incelenmiştir. İç hukuk bakımından
yapılan tartışmalarda konu önce genel hatları ile ortaya konulmuş,
daha sonra müesseselerin objektif ve sübjektif unsurları, özelikli
durumları ve vergisel sonuçları açıklanmıştır. Bu anlatım silsilesi
içinde, Altıncı Bölümde örtülü kazanç ve Yedinci Bölümde örtülü
sermaye incelenmiştir.
Önceki bölümlerindeki anlatımlar esas alınarak son bölüm olan
Sekizinci Bölüm oluşturulmuştur. Son bölümde Türk Vergi
Sisteminin, OECD ve ABD eksenli uluslararası düzenlemeler ve
uygulamalarla karşılaştırılması yapılacaktır. Türk Vergi Sistemi’nin
uluslararası alanda meydana gelen gelişmeler karşısında durumu
incelenecektir. Karşılaştırma ve incelemeleri takiben çok uluslu
şirketlerin vergi ziyaına sebep olmamaları ve bu şirketlerin Türk
ekonomisine katkıda bulunacak şekilde faaliyette bulunmalarını
sağlamak ve güvenli bir yatırım ortamı oluşturmak için yapılması
gerekenler hakkında önerilerde bulunularak Çalışma bitirilecektir.
10
Çalışmanın yazımında dört farklı kaynak türünden
yararlanılmıştır. Bunlar OECD’nin uygulamalarını anlatan ve bu
kuruluş tarafından yazılmış kaynaklar, ABD uygulamasını anlatan ve
bu ülkenin resmi hukukunu ortaya koyan kaynaklar, hem OECD hem
de ABD uygulamalarını atıf yaparak yeni açılımlar getiren ve bilimsel
dergilerde yayınlanmış kaynaklar, son olarak Türk Vergi Hukuku ile
ilgili kaynaklardır.
11
12
BİRİNCİ BÖLÜM
ÇOK ULUSLU ŞİRKETLERİN ÖRTÜLÜ
KAZANÇ, ÖRTÜLÜ SERMAYE YOLUYLA
ÖDEYECEKLERİ VERGİYİ AZALTMASI
1
Çok Uluslu Şirketler
1.1 Genel Olarak
Çok uluslu şirketlerle ilgili literatür incelendiğinde, çok uluslu
şirket kavramın ekonomi ve işletmecilik boyutunda taşıdığı anlam ile
hukuk boyutunda taşıdığı anlamların ayrı ayrı değerlendirildiği
anlaşılmaktadır. Kavramın ekonomi ve işletmecilik anlamında tanımı
gelişmiş, hukuk açısından ise geri planda kalmıştır. Kimi yazarlar1 çok
uluslu şirket kavramının hatalı olduğunu belirtmekte ve bunun yerine
çok uluslu işletme kavramını kullanmaktadır. Çalışmanın izleyen
bölümlerinde kavramın ekonomi ve işletmecilik boyutundaki tanımları
ile hukuk boyutunda yapılan tanımları üzerinde durulacaktır. Türk
Vergi Hukuku açısından, çok uluslu şirketlerin Türkiye’deki
faaliyetlerinin nasıl değerlendirileceği ve mükellefiyet türleri
(Ek:1)’de özet olarak gösterilecektir.
1.2 Ekonomi ve İşletmecilik Boyutunda Çok Uluslu
Şirket Kavramı
Ekonomi tarihçileri, 15 ve 16 ncı yüzyılları çok uluslu şirketlerin
ortaya çıktığı dönemler olarak kabul etmektedirler. Bu dönemlerde
özellikle İngiltere’deki çok uluslu şirketler, bu ülke ile kolonileri
arasındaki mal ticaretinde önemli rol oynamışlardır. Kolonileşmenin
1
Bkz.: Haluk A Kabaalioğlu, Çok Uluslu İşletmeler Hukuku, İstanbul, 1982,
İktisadi Kalkınma Vakfı Yayınları
13
azaldığı daha sonraki dönemlerde bu şirketler sınır ötesi işlemleri
yürütmüşlerdir. İkinci Dünya Savaşından sonraki dönemdeki ticaretin
serbestleşmesi ile birlikte çok uluslu şirketler bugünkü konumlarının
ilk halini almışlardır.2
Çok uluslu şirketler, uluslararası işletme, çok uluslu işletme,
dünya işletmesi, global işletme, transnasyonal işletme ve
suprasnasyonal (uluslar üstü) gibi birbirlerine yakın terimlerle ifade
edilmiştir.3 Genel olarak çok uluslu şirket, bir ana merkez ve bu
merkeze bağlı olarak değişik ülkelerde faaliyet gösteren şube, şirket
veya iştiraklerden oluşmaktadır. Merkez izlediği stratejiler
çerçevesinde, bağlı şirket ve şubelerin yönetimini organize etmekte ve
denetlemektedir. Yönetim, organizasyon ve denetim işlevlerini ana
merkez üstlenmektedir. Ana merkeze bağlı olarak faaliyet gösteren
bağlı şirketler ve şubeler ise elde ettikleri kazançların tamamını veya
bir kısmını merkeze transfer etmektedirler.4
Uluslararası kuruluşlardan BM, çok uluslu şirketlerin tanımını,
yapı ve faaliyetlerini açıklığa kavuşturmak, uluslararası hukuki bir
statü vermek ve tabi olacakları uluslararası hukuk kurallarını
oluşturma çalışmalarına yardımcı olmak amacıyla, şu şekilde
yapmaktadır: Çok uluslu şirketler, ekonomik işletme birimlerinin
hukuki şekli ve uğraşı alanlarına bakılmaksızın iki ya da daha fazla
ülkede faaliyet gösteren; işletme birimleri arasında, küresel stratejiyi
oluşturmak üzere uyumlu ve ortak politikaların saptanması sağlayan;
bir ya da birden fazla karar alma merkezinin etkin kontrolüne dayalı
bir karar alma sistemine sahip olan; bilgi, kaynak ve sorumlulukları
birimler arasında paylaşan ekonomik işletmelerden oluşan ticari bir
teşebbüstür.5
2
Chris Adams; Richard Coombes, Global Transfer Pricing: Principles and
Practise, LexisNexis, UK, 2003, s. 1
3
Selman Koç, Çok Uluslu Şirketlerde Faaliyette Bulunan Ülkelerin Kalkınması,
Teknoloji Transferi ve Uluslararası Entegrasyon Üzerindeki Etkilerinin
Türkiye Örneğinde Değerlendirilmesi, İstanbul, 2000, Maliye Hesap Uzmanı
Bilim Raporu,Yeterlilik Etüdü, Yayınlanmamış, s. 8
4
Halil Seyidoğlu, Uluslararası İktisat Teori Politika ve Uygulama, İstanbul,
1996, Güzem Yayınları, s. 660
5
Kadir D.Şatıroğlu, Çok Uluslu Şirketler, Ankara, 1984, Ankara Üniversitesi
Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, Yayın No : 536, s. 22
14
Bu şirketlerin çok değişik özelliklerinden dolayı çok uluslu
şirketlerle ilgili basit ve dar bir tanım yerine, bu şirketlerin
özelliklerinin ve niteliklerinin ortaya konulması daha fazla rağbet
görmektedir. Bu şirketlerin özelliklerine ve niteliklerine bir bütün
olarak bakıldığında aşağıdaki hususlar dikkati çekmektedir:
Çok uluslu şirketler tüm dünya ülkelerini pazar olarak görmekte
ve çeşitli ülkelerde doğrudan yatırım yapmaktadır. Birden çok ülkede
bir ya da birden fazla birbiriyle bağlantılı ya da birbirinden bağımsız
malın üretimi, dağıtımı ve pazarlanmasıyla ilgili ekonomik
faaliyetlerde bulunmaktadır. Faaliyette bulunduğu ülkelerdeki bağlı
şirketlerin ve şubelerinin faaliyet ve yönetimlerini merkezden
yönetmektedir. İlgili ülke mevzuatı çerçevesinde bir kısım şirket
hisselerini halka arz etmekte veya ortaklıklar şeklinde faaliyette
bulunmaktadır.6
Çok uluslu şirketi oluşturan ve dünyanın çeşitli ülkelerine
dağılan ve o ülke tabiiyetinde olan bağlı şirketleri ve şubeleri, tek bir
yönetim altında ana şirket tarafından saptanan küresel stratejiyi
uygulamaktadır. Ana merkez ile bağlı şirketler ve şubeler arasında
sürekli bir iletişim bulunmaktadır. İletişim sayesinde stratejide,
hareket tarzlarında, teknolojide, finansmanda ve insan kaynaklarının
kullanımında birlik sağlanmaktadır. Dolayısıyla her ülkede ulusal
şirket veya şube olarak faaliyette bulunan, ülkede yürürlükteki ilgili
hukuk kurallarına uygun olarak kurulan ve ülke tabiiyetinde olan
şirket veya şube, parçası olduğu çok uluslu şirketin ana merkezinde
saptanan küresel ölçekte belirlenmiş stratejiyi, kurulduğu ülkede
uygulamaktadır. 7
Bu şirketlerin kurulmalarının esas gayeleri, değişik ülkelerde
oluşan deneyimleri bir merkezde toplayıp bunlardan yararlanma, aynı
tür hizmetler için gereksiz olarak her ülkede benzer yatırımlar
yapmama, uygun bir stratejik yapılanma, kaliteli ve ihtiyaca uygun
hizmetler üretmek şeklinde özetlenebilir. Bu özelliklerinden dolayı
kaynakların şirket sistemi açısından etkin dağılımına imkan verecek,
6
Şatıroğlu, 1984, a.g.e, s. 24, Zeki Gündüz, Çok Uluslu Şirketlerde Grup İçi
Hizmet Ödemelerinin Vergi Hukuku Açısından Değerlendirilmesi, İstanbul,
1999, Yüksek Lisans Tezi, Yayınlanmamış, s. 1,
7
Kabaalioğlu, 1982, a.g.e, s. 405 - 406
15
maliyetlerde tasarrufu sağlayabilecek, esnek ve dinamik bir yapıya
sahiptir.8
Çok uluslu şirketler hemen hemen her alanda faaliyet
göstermekte, aynı alanda faaliyette bulunan rakipleri ile kıyasıya bir
rekabete girmektedir. Monopol, monopson ya da genellikle oligopol
piyasaları gibi eksik rekabet piyasalarında faaliyet göstermektedir.
Çok uluslu şirketi oluşturan ana merkez ve bağlı şirketler birbirlerinin
alıcısı ve satıcısı konumundadır.9 Özellikle 20 nci yüzyıldaki bilgi ve
teknolojideki gelişmeler, çok uluslu şirketlerin bulunduğu piyasalara
girişi engellemiş, oligopol piyasa yapılarının büyüyerek devamını
sağlamıştır.10
Yukarı açıklanan özelliklerinden dolayı çok uluslu şirketler,
ekonomik sistem ve ideolojik farklılıklar gözetmemektedir. Ulusal ve
uluslararası istikrarsızlıklardan uzun dönemde etkilenmemekte, çoğu
kere kendileri istikrazsızlık yaratabilmektedir. Genellikle ana ülke
tarafından, kendi vatandaşları çok uluslu şirketin ortağı olduğu için ya
da ulusal çıkarlarını korumak veya yaymak için, bu şirketler
desteklenmektedir. Çok uluslu şirketler uyguladıkları stratejilerle
ülkeleri ekonomik ve siyasal açıdan etkileyebilmektedir. Dolayısıyla
ana ülke ile olmasa bile diğer ülkelerle sürtüşmelere girebilmektedir.11
Ünlü iktisatçı Galbraith’e göre çok uluslu şirketler, uluslararası
ticarete özgü belirsizliklere uyum sağlayabilmektedir. Gümrüklere,
kotalara, ambargolara karşı esnek bir yapıya sahiptir. Çok uluslu
şirketin tamamı üzerinde düzenleme yetkisi olan tek bir kamu otoritesi
olmadığından, kendilerine en elverişli sistemleri seçmekte, ülkelerin
hukuk sistemleri arasındaki farktan yararlanmakta, boşluklar
nedeniyle küresel stratejilerini uygulayabilmekte, ulusal hukuk
düzenlemelerinden kolaylıkla kaçabilmektedir.12
8
Şatıroğlu, 1984, a.g.e, s. 24, Gündüz, 1999, a.g.e., s. 1
Şatıroğlu, 1984, a.g.e., s. 24, Seyidoğlu, 1996, a.g.e., s. 664 – 665, Yenal Öncel,
“Transfer Fiyatlaması, Örtülü Kazanç Dağıtımı ve Vergilendirme”, İ.Ü.İktisat
Fakültesi, Maliye Araştırma Merkezi Konferansları, 41. Seri / Yıl 2002, s. 6
10
Betül Gür, Yeni Dünya Düzeninde Ulusaşırı Şirketlerin Yeri, (Çevrimiçi)
http://www.dtm.gov.tr/ead/DTDERGI/nisan2003/yeni%20dunya.htm, 24.12.2004
11
Şatıroğlu, 1984, a.g.e., s. 24, Seyidoğlu, 1996, a.g.e., 664 – 665
12
Kabaalioğlu, 1982, a.g.e., s. 406
9
16
1.3 Hukuk Boyutunda Çok Uluslu Şirket
Kavramı13
Konunun hukuki boyut açısından tartışılmasında çok uluslu
şirket kavramının yerine çok uluslu işletme veya teşebbüs kavramının
daha doğru olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu yaklaşım çok uluslu
kuruluşların ve diğer ülkelerin çalışmalarında da görülmektedir.
Örneğin çalışmanın ana eksenlerinden biri olan OECD’nin
düzenlemelerinde çok uluslu teşebbüs (Mutinational Entreprises)
kavramı esas alınarak transfer fiyatlandırması ele alınmaktadır.
Çok uluslu şirket kavramı, hukuki bir kavramdan ziyade bir
işletmenin özelliklerini yansıtmaktadır. Dolayısıyla hukuken doğru bir
kavram değildir. Kavram çok sayıda milliyeti olan bir tek tüzel kişiliği
değil, farklı milliyetleri olan çok sayıdaki tüzel kişilerden oluşan bir
grubu ifade etmektedir. Grup içindeki bağımsız tüzel kişiler, hukuken
birbirlerinden ayrı iken ekonomik açıdan tek bir işletme gibi faaliyet
göstermektedirler. Çok sayıda şirket ve başka biçimdeki tüzel
kişilerden oluşan topluluğun ekonomik birliğini ifade ettiğini dikkate
alarak, çok uluslu işletme kavramının daha doğru bir kavram olduğu
sonucuna ulaşılabilir. Çok uluslu şirket kavramının hukukta yerleşmiş
bir tanımı bulunmamaktadır. Kavramdaki çok ulusluluk, küresel
ölçekteki ekonomik faaliyetlerin bütünlüğünü ortaya koymakta, şirket
tabiri ise tek bir tüzel kişilik anlamına gelmemektedir.14 Bu anlamda
çok uluslu şirket kavramı yerine çok uluslu işletme kavramı daha
uygun düşmektedir.
Çok uluslu işletmeler için uluslararası hukuk alanındaki
gelişmeler karşısında, bu işletmelere uygulanabilecek Devletler Genel
ve Devletler Özel Hukuku kuralları arasındaki sınır çizgisi belirgin
değildir. Ayrıca çok uluslu işletmelere ilişkin hukuk kurallarının
Devletler Genel veya Özel Hukukundan hangisine girdiği tartışması
yararlı bir sonuç da sağlamamaktadır. Başta Ticaret Hukuku olmak
üzere çok uluslu işletmelerin hemen hemen bütün hukuk dalları ile
13
Bu alt bölümde çok uluslu şirket ile çok uluslu işletme kavramları, atıflara bağlı
kalabilmek için aynı anlamdaki kavramlar olarak birlikte kullanılmıştır. Gerek bu alt
bölümden önceki, gerekse sonraki bölümlerde çok uluslu şirket kavramı tercih
edilmiştir.
14
Kabaalioğlu, 1982, a.g.e., s. 17
17
ilgisi bulunmaktadır.15 Örneğin vergi anlaşmaları incelendiğinde
milletlerarası vergi hukukunun önce devletler genel hukuku daha
sonra da devletler özel hukuku ile yakın ilişkisi olduğu
görülmektedir.16 Çok uluslu işletmelerin günümüzde kazandığı
boyutlar ve bunun sonucu olarak ortaya çıkan hukuki sorunlar
geleneksel hukuk kuralları ile çözümlenememekte, geniş kapsamlı
kurallara ihtiyaç duyulmaktadır.17
Diğer hukuk dallarında olduğu gibi çok uluslu şirketlerinin
uluslararası vergilendirme esaslarını düzenleyen uluslar üstü bir
kurum ve kurallar bulunmamaktadır. Bunlar için çıkarılmış ve
uluslararası alanda geçerliliği bulunan hukuk kuralları yoktur.
Uluslararası alandaki vergilendirme ile ilgili kurallar şahsilik ve
kaynak ilkelerine göre ülkeler tarafından oluşturulan iç hukuk
kuralları ve ülkeler arasındaki ikili vergi anlaşmaları çerçevesinde
şekillenmektedir. Diğer mükellefler gibi çok uluslu şirketler de bu
kurallara uymaktadırlar.18
Kural eksikliği her bir hukuk dalı itibariyle geliştirilmiş ilkelerle
bir nebze olsun giderilmeye çalışılmaktadır. 19 Örneğin OECD
Modelinde vergi ile ilgili işlemlerde ayrım yapmama kuralı
öngörülmektedir. Ayrım yapmama kuralı, OECD Modelinin 24 üncü
maddesinde aynı başlık altında düzenlenmiştir. Bu kurala göre her bir
akit devlet kendi tabiiyetinde bulunan mükellefin yüklendiği vergi
yükünden daha ağırını karşı devletin tabiiyetinde bulunan mükellefe
uygulamayacaktır. Aynı şekilde indirim, muafiyet gibi vergi
düzenlemelerinde
de
mükellefler
arasında
ayrımcılık
20
yapılmayacaktır. Çalışmanın ana eksenini teşkil eden KVK’nundaki
örtülü kazanç ve örtülü sermaye bakımından Türkiye’deki şirketler ile
15
Kabaalioğlu, 1982, a.g.e., s. 24, 31
Selahattin Tuncer, Çifte Vergilendirme ve Milletlerarası Vergi Anlaşmaları,
Ankara, 1974, Sevinç Matbaası, s. 29
17
Kabaalioğlu, 1982, a.g.e., s. 24, 31
18
Sylvain Plasschaert, Inroduction: Transfer Pricing and Taxation, Editör: Sylvain
Plasschaert, Transnational Corporations: Transfer Pricing and Taxation, The
United Nations Library on Transnational Corporations, Volume 14, Transnational
Corporations and Management Division, Department of Economic and Social
Development, London, New York, 1994, s. 3
19
Kabaalioğlu, 1982, a.g.e., s. 20 - 22
20
TÜSİAD, Uluslararası Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmaları ve Türkiye
Uygulaması, İstanbul, 1989, Yayın No : TÜSİAD – T/89.3.126, s. 7,50,51
16
18
yurt dışındaki şirketler açısından bir farklılık bulunmamakta, ayrım
yapılmamaktadır.21
Çok uluslu işletmelerin ortaya çıkardığı çeşitli hukuksal
sorunlar, sadece ulusal hukuk düzenlerindeki kurallarla etkin bir
biçimde
çözülememektedir.
Çok
sayıda
ülkede
faaliyet
gösterdiklerinden birbirinden farklı birçok hukuk düzeni arasındaki
boşluklardan azami ölçüde yararlanmaktadırlar. Uluslararası genel
kabul görmüş ilkeler öngörülmesi ve birbirinden bağımsız ülke
sistemlerinin birbiriyle uyumlaştırılması ihtiyacı ortaya çıkmaktadır.
Bu ihtiyaç, hem ülkelerin bireysel hem de uluslararası toplumun
birlikte gayretleri ile giderilmeye çalışılmaktadır. Ülkeler, mevcut
kurallarına yeni açılımlar katacak ilaveler yaparak ve mevcutları daha
esnek hale getirerek, çok uluslu şirketlere uygulanabilecek kurallar
geliştirmektedir. Uluslararası kuruluşlar ise ülkelerin bireysel
uygulamalarını bir şemsiye altına alabilecek ve bunları uyumlaştıracak
standartlar tespit etmeye çalışmaktadır. Ülkelerin sistemlerinin
uyumlaştırılması ve ortak standart ihtiyacı, çok uluslu işletmelerin
faaliyetleriyle ilgili bulunan bütün hukuk kurallarında kendini
göstermektedir. Özellikle vergi alanındaki ihtiyaç daha da önemli bir
hal almaktadır. Nitekim çok uluslu şirketlerde örtülü kazanç ve örtülü
sermaye konusundaki gelişmeler, ortak ilkelere ve uyumlaştırmaya
olan ihtiyacı gündeme getirmiştir. Duyulan ihtiyaç Çalışmanın ileriki
bölümlerinde tartışılacak OECD eksenli çalışmalarla bir nebze
giderilmiştir.
1.4 Küreselleşmenin Çok Uluslu Şirketlere Vergi
Sistemleri Karşısında Sağladığı Avantajlar
1990 ların başından itibaren dünya ekonomisinin gösterdiği
gelişim oldukça önemlidir. Bu aynı zamanda bir dönemim başladığını
bir başkasının bittiğini göstermektedir. Sovyetler Birliğinin dağılması
sonucu soğuk savaş dönemi bitmiş, iki Almanya tekrar bir araya
gelmiştir. Avrupa Birliği ülkeleri kendi aralarında Birliği daha da
güçlendirecek adımlar atmaktadır. Avrupa Birliği bir yandan parasal
birliği oluştururken diğer yandan üyelerinin sayısını artırmaktadır.
Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması ve GATT imzalanmıştır.
Politik alandaki bu gelişmelerin yanında bir başka gelişme ekonomi
21
Semercigil, 2000, a.g.e., s. 177 - 178
19
alanında yaşanmaktadır. Teknolojik gelişmeler sonucu para, mal ve
hizmetler ile bilgi kolaylıkla yer değiştirmekte, küreselleşme olarak
adlandırılan olgu gündeme gelmektedir.22
Küreselleşmenin ile birlikte ortaya çıkan vergilemedeki
boşluklar kimi yazarlarca sekiz başlık altında toplanmıştır. Bunlar:
Elektronik Ticaret ve Uluslararası İşlemler, Elektronik Para, Firma İçi
Ticaret, Offshore Finansal Merkezler, Türev Ürünler ve Koruma
(Risk) Fonu, Finansal Sermayeyi Vergilemedeki Güçlükler, Yurt Dışı
Faaliyetlerin Artması ve Yurtdışı Alışveriş olarak gruplandırılmıştır.23
Küreselleşme ile birlikte, ülkeler vergi sistemlerini değiştirmeye
başlamışlardır. İkinci Dünya Savaşından önce, Amerika’nın federal
kurumlar vergisi, vergi gelirlerinin üçte birini oluşturmuş ve gelir
vergisinden daha fazla bir meblağa ulaşmıştı. Bugün ise toplam vergi
gelirlerinin % 12,5’i ve gelir vergisinin ise dörtte biridir. Avrupa
Birliğinde, sermaye üzerinden ve serbest meslek erbabından alınan
vergilerin, toplam vergi gelirleri içindeki payları 1981’de % 50 iken
1994 de % 35’e düşmüştür. Buna karşılık ücretler üzerindeki vergi
aynı dönemde % 35 den % 41’e yükselmiştir. Ülkelerden sermaye
üzerindeki vergilerden, taşınamayan varlıklardan alınan vergilere
doğru bir dönüşüm bulunmaktadır.24 Bunun sonucu olarak dolaysız
vergiler, kolaylıklı yer değiştirebilir sermaye yerine hareketsiz veya
daha az hareketli nitelikteki üretim faktörleri olan toprak ve emek
üzerine kaymaktadır.25 Uluslararası faaliyetlerin artması, özellikle
sermaye olmak üzere ekonomik faktörlerin kolaylıkla yer değiştirmesi
ulusal vergi politikalarının ne oranda ulusal kalabileceği sorusunu
gündeme getirmektedir. Ülkeler tarafından saf olarak uygulanabilecek
politikaların varlığını sürdürüp sürdürmeyeceği tartışma konusu
olmaktadır.26
22
Suk H.Kim; Eugene Swinnerton, “1994 Final Transfer Pricing Regulations of the
United States”, Multinational Business Review, Spring 1997, Vol. 5, Issue 1, s. 17
23
Vito Tanzi, Çev. Hüseyin Şen, “Globalleşme ve Vergilemedeki Mali Boşluklar”,
Vergi Dünyası, Eylül 2001, Yıl 20, Sayı 241, s. 165 – 169, Johan Deprez,
“International Tax Policy : Recent Changes and Dynamics Under Globalization”,
Journal of Post Keynesian Economics, Spring 2003, Vol 25, No 3, s. 373
24
The Economist, “The Tap Runs Dry”, May, 31 st 1997
25
Joel B. Slemrod, “Taxation in the Global Economy”, NBER Reporter, Winter 90
/ 91, s. 9 – 11, The Economist, “The Tap Runs Dry”, May, 31 st 1997
26
James R. Hines Jr. “Lessons From Behavioral Responses to Intenational
Taxation”, National Tax Journal, Jun 1999, Vol.52, Issue 2, s. 319
20
Önceki bölümde de belirtildiği üzere, çok uluslu şirketler, üretim
faktörlerinden iş gücünü dünya ölçeğinde temin etmekte, sınırları
tanımamaktadır. Projelerini internet üzerinden veya şirketlere has
intranetlerle dolaştırmakta, birbirleriyle bağlantısız organizasyonlar
gibi faaliyet göstermektedirler. Yeni faaliyet tarzı, belli bir fiziki
mekana atfedilemeyen ekonomik faaliyeti ve bu faaliyete bağlı katma
değeri ortaya çıkarmaktadır. Ancak, vergilendirilecek katma değeri
tespit etmek vergi idareleri bakımından zor olmaktadır. Geçmişte bir
şirket, daimi işyeri hangi ülkede ise o ülkede vergilendirirken bugün
elektronik iletişim araçları ve web sayfalarının bulunduğu durumda,
daimi işyerinin kanıtlanması oldukça zor olmaktadır. Vergi idareleri,
elektronik iletişim araçlarının ve web sayfalarının, gerçek daimi işyeri
(virtual permanent establishment) olduğu kabulü yönündeki çözümü
desteklemektedir. Zira eski usuldeki gibi şirket yönetiminin herhangi
bir yerde toplanması, bir yerleşimle ilintilendirilmesi ve buna bağlı
mükellefiyet tesisi artık işlememektedir.27
Şirketler ödeyecekleri vergi miktarını ve yerini, kuruluş yeri
seçimlerini belirleyerek ayarlayabilmektedirler.28 Faaliyet sonuçlarını
azamileştirmek isteyen şirketler, mal ve hizmet üretim merkezlerini,
maliyet, yatırım koşulları, ülkelerin sunduğu vergi avantajları gibi
sebeplerle değişik ülkelerde kurmaktadırlar. Mal ve hizmet üretim
merkezleri bu gayelerle bazı ülkelerde kurulurken, bunların
pazarlanması ve dağıtımı gerek ekonomik gerekse diğer nedenlerle
başka ülkelerde yapılmaktadır. Üretim merkezi ile dağıtım ve
pazarlama merkezini farklılaştığı durumlarda, merkezler arasındaki
mal ve hizmet fiyatlandırmasının emsallerine nazaran farklılık
göstermesi halinde işletmecilik, sermaye piyasaları ve vergi hukuku
bakımından sorun çıkmaktadır. Böylelikle bu şirketler kar
transferlerini örtülü olarak gerçekleştirerek yükümlü olduğu
vergilerden kaçınabilmektedirler.29 Vergi amaçlı bu manipülasyonlar
yurt içinde kurulu şirketler için mümkün görülmemekte, sadece çok
27
The Economist, “Taxes Slip Through the Net”, May, 31 st 1997
The Economist, “The Tap Tuns Dry”, May, 31 st 1997, Deprez, 2003, a.g.m., s.
373
29
Ercan Alptürk, “Elektronik Ticaretin Vergilendirilmesinde Ana Sorunlar”,
Yaklaşım, Yıl 10, Sayı 112, Nisan 2002, s. 156
28
21
uluslu şirketler lehine rekabet eşitsizliği doğmaktadır.30 Bu gelişme
vergilendirme yetkileri bakımından vergi rekabetini ortaya
koymaktadır. Ülkeler çok uluslu şirketlerin faaliyetlerini çekebilmek
için istisna, indirim, güvenli limanlar gibi özel vergi uygulamaları ve
benzeri yöntemleri kullanmaktadırlar.31
2 Transfer Fiyatlandırması ve Örtülü Kazanç
Kavramları
Uluslararası literatürde oldukça fazla tartışılan İngilizce Transfer
Pricing kavramı, Türkçe’ye Transfer Fiyatlandırması olarak
çevrilmektedir. Transfer fiyatlandırması (Transfer Pricing), birbiriyle
bağlı şirketlerin kendi aralarındaki mal ve hizmet alım ve satımlarında
veya benzeri ticari işlemlerinde uyguladıkları fiyatlardır.32 Benzer
şekilde “…transfer fiyatlandırılması, bir işletmenin gelir-gider veya
kar paylaşımı olarak bağıntılı olduğu, kar paylaşımı açısından aynı
çıkar birliğine dahil olan, ana şirket veya alt şirketlerle veya yönetim
ve denetimi itibariyle hakim durumda olduğu ortaklık, iştirak ve
şubeleriyle, karşılıklı olarak mal ve hizmet sunumunda uygulanan
fiyatlama olarak tanımlanabilir.”33 Kavram vergi muhasebesi
açısından, çok uluslu şirketlerin karlarını, değişik ülkelerde bulunan
ana ve bağlı şirketleri arasında kaydırarak, vergiden kaçınmayı
sağlayan bir yönetim ve muhasebe tekniği şeklinde tanımlanabilir.34
Satıma konu mal veya hizmet bir şirket veya şirket içindeki bir
bölüm için çıktı, buna karşılık aynı çıkar birliği içindeki diğer bir
şirket veya aynı şirketin diğer bir bölümü için girdi niteliğindedir.35
30
Dan R. Bucks; Michael Mazerov; “ The State Solution to the Federal Goverment’s
International Transfer Pricing Problem”, National Tax Journal, Sep 1993, Vol.46,
Issue 3, s.385
31
Deprez, 2003, a.g.m., s. 373
32
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Vergilendirmede Global Eğilimler AB ve
Türk Vergi Sistemi, Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Ankara, 2001, TOBB
Genel Yayın No: 359 – BÖM – 59, s. 22
33
Y. Öncel, 2002, a.g.m., s. 4
34
Mehmet Saraç, “Çok Uluslu Şirketlerde Transfer Fiyatlaması ve Amerikan Vergi
Sisteminde Bu Konudaki Düzenlemeler”, Vergi Dünyası, Şubat 2005, Yıl: 24, sayı:
282, s. 88
35
Hansen; Mowen, 1992, a.g.e., s. 855
22
Dolayısıyla transfer fiyatlandırması aynı gruba ait şirketler arasında
olabileceği gibi aynı şirkete ait bölümler arasında da olabilecektir.36
Fiyatlar birbirleriyle bağlı şirketler arasında oluştuğundan kontrollü
fiyatlardır.
Transfer fiyatlandırması çok uluslu şirketlerin ana merkezleri ile
bağlı şirketleri arasında vuku bulduğu durumlarda uluslararası vergi
hukuku konusunu oluşturmaktadır. Son yıllarda uluslararası
vergilemenin en önemli konularında biri haline gelmiştir. Hukuki
düzenlemelerin ulusal boyutta kalmasına karşılık çok uluslu şirketlerin
küresel düzeyde faaliyet göstermeleri, transfer fiyatlandırmasını
karmaşık ve zor bir konu yapmaktadır.37
Transfer fiyatlandırması kavramının Türk Vergi Hukukunda tam
karşılığı bulunmamaktadır. Buna rağmen, transfer fiyatlandırmasının
emsallerinden farklılık arz etmesi halinde, farklılıkların tanımlaması
KVK’nun 17 nci maddesinde düzenlenen örtülü kazanç kavramı ile
yapılmaktadır. Transfer fiyatlandırması aralarında değişik açılardan
bağ bulunan şirketler arasında mal ve hizmet alış verişlerinin nasıl
olması gerektiği yönünde temel prensipleri ortaya koyan olumlu bir
kavramdır. Örtülü kazanç kavramı ise hangi tür ilişkilerin vergi
hukuku açısından kabul edilmeyeceğini tanımlamaktadır. Transfer
fiyatlandırması ile örtülü kazanç kavramları bir arada
değerlendirildiğinde,
emsallerine
uygun
olmayan
transfer
fiyatlandırmaları örtülü kazanç olarak mütalaa edilebilecektir. Diğer
bir deyişle örtülü kazanç, transfer fiyatlarının kötüye kullanılması
olarak değerlendirilebilir.38
Bu çerçevede GVK’nun kanunen kabul edilmeyen giderleri
düzenleyen 41 inci maddesiyle KVK’nun örtülü kazanç başlıklı 17 ve
kabul edilmeyen gider başlıklı 15 nci maddeleri kısmen transfer
fiyatlandırması işlevlerini gören kavramlar olarak dikkate
36
M. Fatih Güner, Örtülü Kazanç Kavramı Çerçevesinde Transfer Fiyatlandırması
ve OECD Transfer Fiyatı Belirleme Yöntemleri, E - Yaklaşım,Eylül 2004, Sayı :
14, (Çevrim içi)
http://www.yaklaşim.com/mevzuat/dergi/makaleler/2004094812.htm, 21.12.2004
37
N. Semih Öz, Uluslararası Vergi Rekabeti ve Vergi Cennetleri, Ankara, 2005,
Maliye ve Hukuk Yayınları Ltd. Şti., s. 272
38
Veysel Erdel, Semi Okumuş, “Uluslararası Transfer Fiyatlaması”, Vergi
Sorunları, Temmuz 2002 Sayı 166, s. 85
23
alınabilecektir.39 KVK’nun 15 ve 17 nci maddelerindeki örtülü
sermaye ve örtülü kazanç ile ilgili düzenlemeler tüm firmaları
kapsayacağından çok uluslu şirketlerin yurt dışı işlemlerinin bu
müessese çerçevesinde değerlendirilmesi mümkün olabilecektir.40
Diğer bir bakış açısıyla transfer fiyatlandırmasının KVK’nunda
düzenlenen örtülü kazanca tekabül ettiği söylenebilir.41 Bazı yazarlar
yorumlarında örtülü kazanç ile transfer fiyatlandırması kavramını aynı
anlamda kabul etmişlerdir.42
Bağımsız şirketler arasındaki transfer fiyatı, piyasa fiyatı ile aynı
olması gereken fiyattır. Fakat genellikle piyasa olmadığından piyasa
fiyatının ne olması gerektiği bilinmemektedir. Fiyatın bilinmemesi
hususu, özellikle şirketlerin faaliyetlerini tekel veya tekelci rekabet
piyasalarda yürüttüğü durumlarda ya da gayri maddi varlık temin
ettiği durumlarda geçerlidir. Bu yüzden çok uluslu şirketler, vergisel
ihtiyaçları giderecek transfer fiyatlarını ayarlamaları için iktisatçılar ve
muhasebeciler istihdam etmektedirler.43
Konunun uluslararası alanda önemi giderek arttığı yapılan
istatistiksel araştırmalarda da kendini göstermektedir. Örneğin
Ernst&Young’s şirketinin 2001 yılında Avustralya, Japonya, Kore ve
Yeni Zelanda dahil 22 Asya - Pasifik ülkesinde faaliyet gösteren 638
ana şirket ve 176 bağımlı şirket üzerinde yaptığı bir araştırmada,
transfer fiyatlandırmasının kendileri için çok veya oldukça çok önemli
bir husus olup olmadığı sorulmuş ve aşağıdaki sonuçlar elde
edilmiştir. Tablodan da görüleceği gibi konu Japon şirketlerinin
tamamı tarafından çok önemli bir konu olarak görülmüş, ülkelerin
tamamındaki şirketler açısında %85 oranında çok önemli bir konu
olarak nitelendirilmiştir. 44
39
Y. Öncel, 2002, a.g.m. s. 13
Ali Beylik, Uluslararası Transfer Fiyatlaması ve Karşı Düzenlemeler, E –
Yaklaşım, Aralık 2004, Sayı 144,
(Çevrimiçi)http://www.yaklasim.com/mevzuat/dergi/makaleler/2004125075.htm,
21.12.2004
41
Billur Yaltı Soydan, Uluslararası Vergi Anlaşmaları, İstanbul, 1995, Beta
Basım Yayım Dağıtım A.Ş. s. 292
42
Murat Semercigil, Türk Vergi Anlaşmaları Yorum ve Açıklamalar, Ankara,
2000, Oluş Yayıncılık Ltd. Şti., s. 184
43
The Economist, “Gimme Shelter”, Jan 29 th, 2000
44
David Lewis, Lisa Lim, “How Companies Approach Transfer Pricing in Asia
Pasific”, International Tax Review, Sep 2002 Vol.13, Issue 8, s.37 – 40
(Çevrimiçi)
40
24
Tablo: 1
Transfer Fiyatlandırması Örtülü Sermaye Uygulamalarının Asya
Pasifik Ülkelerindeki Önemi İle İlgili Araştırma Sonuçları
Ülke
Avustralya
Japonya
Kore
Yeni Zelanda
Tüm Ülkeler
Hâlihazırda Çok veya Oldukça Önemli Bir Konu
Olma Yüzdesi (%)
84
100
23
91
85
Kaynak: David Lewis, Lisa Lim, “How Companies Approach Transfer
Pricing in Asia Pasific”, International Tax Review, Sep 2002, Vol.13, Issue 8, s.
37 – 40, (Çevrimiçi) http://www.legalmediagroup.com/internationaltaxreview/
includes/print.asp?SID=2090, 20.04.2005
Yine Ernst & Young’s şirketinin 2001 yılında hem ana
şirketlerde hem de bağlı şirketlerde görev yapan 800 den fazla vergi
ve maliye yöneticileri için yapılan ikili (biennial) ankette, yöneticilere
en önemli uluslararası vergi konusunun ne olduğu sorusu sorulmuştur.
Ana şirketler ve bağlı şirketler açısından aşağıdaki sonuçlar elde
edilmiştir.
Tablo: 2
Ana şirketler Açısından En Önemli Uluslararası Vergi Konuları
Konu
Transfer Fiyatlandırması
Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi
Yabancı Vergi İndirimleri (Tax Credits)
Katma Değer Vergileri
Kontrollü Yabancı Şirket Kuralları
Vergi Anlaşması Ağının Genişletilmesi
Gümrük Vergileri
Başka Ülkede Geçici
Görevlendirilenlerin Vergilendirilmesi
2001
(%)
85
81
74
71
68
56
53
50
1999
(%)
78
83
-64
69
55
50
51
1997
(%)
81
88
-66
71
64
53
68
Kaynak: Robert E. Ackerman; John Hobster; Jerome Landau, “Managing
Transfer Pricing Audit Risk” CPA Journal, Feb 2002, Vol. 72, İssue 2, s.57
http://www.legalmediagroup.com/internationaltaxreview/includes/print.asp?SID=20
90, 20.04.2005
25
Tablo: 3
Bağlı Şirketler(Subsidiaries) Açısından En Önemli Uluslararası
Vergi Konuları
Konu
Transfer Fiyatlandırması
Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi
Yabancı Vergi İndirimleri (Tax Credits)
Katma Değer Vergileri
Kontrollü Yabancı Şirket Kuralları
Vergi Anlaşması Ağının Genişletilmesi
Gümrük Vergileri
Başka Ülkede Geçici
Görevlendirilenlerin Vergilendirilmesi
2001
(%)
94
76
68
75
62
64
66
49
1999
(%)
85
80
-65
56
62
72
55
1997
(%)
88
87
-42
58
59
66
58
Kaynak: Ackerman; Hobster; Landau, 2002, a.g.m., s. 57
Yukarıdaki iki tablodan da görüleceği üzere, ana şirketler
açısından transfer fiyatlandırmasının en önemli uluslararası vergi
konusu olması oranı, 1999 da %78 den 2001 de %85 e yükselmiştir.
Aynı eğilim bağlı şirketlerde de görülmüş, en önemli öncelik olarak
1999’da %85 olan oran, 2001 de %94 e ulaşmıştır. İkinci en önemli
konu çifte vergilendirmenin önlenmesidir. Çifte vergilendirmenin
önemli konu olmasının asıl sebebi ise transfer fiyatlandırmasının bu
olguya sebep olmasıdır. Transfer fiyatlandırmasının öneminin artması
beraberinde çifte vergilendirmeyi getirmektedir.45
2.1 Transfer Fiyatlandırmasının Amaçları
Transfer fiyatlandırması kavramı vergi hukuku ile ilişkili bir
kavram olsa da ekonomi, işletme, uluslararası ilişkiler, muhasebe ve
yönetim bilimi gibi alanlarla da ilgisi bulunmaktadır.46 Buna karşılık
45
Robert E. Ackerman, John Hobster, Jerome Landau, “Managing Transfer Pricing
Audit Risk” CPA Journal, Feb 2002, Vol. 72, Issue 2, s. 57
46
İhsan Günaydın,Vergi Politikalarının Uluslararası Doğrudan Sermaye
Yatırımları Üzerindeki Etkisi, Trabzon, 1998, Karadeniz Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı’nda kabul edilmiş Doktora Tezi,
Yayınlanmamış, s. 232, Karen S. Cravens, (Çev. İhsan Günaydın) “ Çok Uluslu
Şirketler İçin Bir Strateji Olarak Transfer Fiyatlaması”, Vergi Sorunları, Haziran
2000, Sayı 141, s. 141, Y.Öncel, 2002, a.g.m., s. 5
26
kavram daha çok vergisel boyutuyla öne çıkmaktadır. Vergi idareleri,
çok uluslu şirketlerin transfer fiyatlandırmasının kullanımı aracılığıyla
kendi vergilendirme yetkilerinin çiğnenmesi neticesinde bu kavram
üzerinde daha fazla odaklanmakta ve kendi vergi gelirlerinin
korunmasını sağlamayı amaçlamaktadır. 47
Çok uluslu şirket grubu üyeleri arasındaki mal, hizmet, ödünç
para alış verişleriyle ilgili işlemlerde, serbest piyasa fiyatlarından
ayrılarak transfer fiyatlarının kullanılması birçok etken altında söz
konusu olabilmektedir. Piyasa koşulları, ekonomik koşullar, yabancı
piyasalardaki rekabet durumu, döviz ve fiyat kontrolleri, ülkeler
arasındaki vergisel farklar gibi birçok dış etkenden etkilenmektedir.48
Dolayısıyla transfer fiyatlandırmasına, sadece vergisel boyutu ile
bakmak hatalı sonuçlar verecektir. Ancak, çok uluslu şirketlerin sınır
ötesi işlemleri söz konusu olduğunda, vergi yükünün azaltılması ve
karın yüksek vergi oranı uygulayan ülkelerden düşük vergi oranı
uygulayan ülkelere kaydırılması amacıyla transfer fiyatlarına
başvurulabilmektedir. Bu durumlarda transfer fiyatları, vergileri en
aza indirmek için kötüye kullanılmakta ve vergi kaçırmanın bir
şekline dönüşebilmektedir.49 Normal kazanç dağıtımı dışında transfer
fiyatları yoluyla kazanç aktarımı, sadece vergi kaçırma amacı da
olmayabilir. Yukarıda belirtilen ve ileriki bölümlerde de tartışılacak
çeşitli nedenlerle örtülü kazanç dağıtımına yol açılmış olabilecektir.
Dolayısıyla transfer fiyatlandırması kavramı ile vergi kaçırma
arasında tam bir bağ kurulması da doğru bir yaklaşım değildir.
Transfer fiyatlandırması ile vergi kaçırma arsındaki bağ, olaydan
olaya değişen bağımsız tespitleri zorunlu kılmaktadır.50
Transfer fiyatlandırmasının amaçları genel olarak üç alanda
ortaya konabilmektedir: Vergileme ile ilgili amaçlar, şirket
yönetimiyle ilgili amaçlar ve uluslararası amaçlar. Vergileme ile ilgili
47
Y. Öncel, 2002, a.g.m., s. 2-3
Soydan, 1995, a.g.e., s. 293, Thomas H Stevenson, David W. E. Cabell,
“Integration Transfer Pricing Policy and Activity – Based Costing”, Journal of
International Marketing, 2002, Vol. 10, Issue 4, s. 77, Virginia Anne Taylor,
“Analytilitic Framework for Global Transfer – Pricing”, Journal of American
Academy of Business, Mar 2002, Vol. 1, Issue 2, s. 309
49
Soydan, 1995, a.g.e., s. 293, Stevenson, Cabell, 2002, a.g.m., s. 77 -78
50
Sacit Basmacı, Örtülü Sermaye ve Örtülü Kazanç Dağıtımı Kavramlarının
Türk ve Federal Alman Hukukundaki Yeri ve Önemi Üzerine Bir İnceleme,
İstanbul, 1977, Maliye Hesap Uzmanı Bilim Raporu,Yeterlilik Etüdü,
Yayınlanmamış, s. 6-7
48
27
amaçlar, vergi yükünü idare etme, vergi düzenlemelerine uymak,
tarifeleri idare etme şeklinde özetlenebilir. Şirket yönetime ilişkin
amaçlar, çalışanların performans değerlendirmesini yapmak,
yöneticilere motivasyon sağlamak ve teşvik etmek olarak
gösterilebilir. Uluslararası amaçlar, rekabetçi piyasadaki konumunu
sürdürmek, nakit transfer sınırlamalarından kurtulmak, ülkeler arası
enflasyon riskini en aza indirmek, döviz kurunu idare etmek, gerçek
maliyetler ve geliri uygun bir şekilde yansıtmaktır.51
Kimi yazarlar transfer fiyatlandırmasının amaçlarını, vergisel
amaçlar, fonları bir yerde toplama, beklenen döviz kuru
değişimlerinden faydalanma ve yönetim merkezli amaçlar şeklinde
özetlemektedirler.52 Bunlardan değişik başlık gibi görünen fonları bir
yerde toplama ile beklenen döviz değişimlerinden faydalanma
amaçları aşağıda tartışılacak uluslararası amaçlar boyutu içinde
mütalaa edilebilecektir.
Transfer fiyatlandırmasının amaçlarını ortaya koyabilmek için
çok uluslu şirketler grubu üzerinde bir araştırma yapılmıştır.
Araştırma için önce Dünyadaki en büyük 500 şirket grubu içinden 179
ABD şirketi seçilmiştir. Bu sayıya ABD menkul kıymetler
borsalarında işlem gören ve 10.000 şirket içinden seçilen 363 ABD
şirketi ilave edilmiştir. Bu şekilde belirlenen ve dünyanın değişik
ülkelerinde şubeleri bulunan 542 şirket üzerinde anket çalışması
yapılmıştır. Anket muhasebe müdürü ve para ile ilgili bölümlerin üst
yöneticilerine sorulmak suretiyle gerçekleştirilmiştir. Soruları
cevaplama oranı %21 olarak gerçekleşmiştir. Şirketlere transfer
fiyatlandırmasının amaçlarından hangisinin kendileri açısından en
önemli olduğu sorulmuş, aşağıdaki Tablo 4 deki sonuçlar elde elde
edilmiştir.
Aşağıdaki Tablo 4’de, çok uluslu şirketlerin transfer
fiyatlandırmasında genel olarak güttükleri amaçların dağılımı ortaya
konulmuştur. Araştırmanın sonucu vergi yükünü ayarlamanın önemli
bir amaç olduğunu ortaya koymaktadır. Uluslararası alanda rekabetçi
konumu sürdürme amacı ikinci sırada yer almaktadır. Bu amaç
transfer fiyatlandırmasında çok uluslu şirketlerin stratejik bir yaklaşım
izlediklerine işaret etmektedir. Üçüncü amaç iç yönetime yöneliktir.53
51
Günaydın, 1998, a.g.e., s.232, Cravens, (Çev. Günaydın), 2000, a.g.m. s. 141
Beylik, 2004, a.g.m.
53
Cravens, (Çev. Günaydın), 2000, a.g.m. s. 141,
52
28
Aşağıdaki Tablo 4’deki sonuçlardan da anlaşılacağı üzere, vergi
yükünü ayarlama veya vergi kanunlarına uyum, bütün çok uluslu
şirketler için transfer fiyatlandırmasının tek amacı değildir. Bu
bulgular uluslararası transfer fiyatlandırma motivasyonlarında vergisel
boyutunun esas amaç olduğu yönündeki anlayışın geçerli olmadığını
ortaya kaymaktadır.54 Benzer bir şekilde, Ernst & Young şirketi
tarafından 1999 yılında 19 farklı ülkede 600 vergi ve finans yöneticisi
örnek alınarak yapılan araştırmada, transfer fiyatlandırmasının
amaçları ile ilgili soruya verilen cevapların % 40’ı faaliyet
performansını arttırmak, %23 ü vergi planlaması optimize etmek
şeklinde olmuştur.55
Tablo: 4
Çok Uluslu Şirketler İçin Uluslararası Transfer
Fiyatlandırmasının Temel Amaçları
Amaçlar
%
Vergileme ile İlgili Amaçlar
-Tarifeleri Yönetmek (Ayarlamak)
4
-Vergi Düzenlemelerine Uymak
7
-Vergi Yükünü Yönetmek (Ayarlamak)
40
Ara Toplam
51
İç Yönetimle İlgili Amaçlar
-Adaletli Performans Değerlemesi
7
-Motivasyonu Teşvik
9
-Hedef Uyumunu Teşvik Etme
5
Ara Toplam
21
Uluslararası Amaçlar
-Nakit Transfer Sınırlamaları
2
-Rekabetçi Durum
21
-Gerçek Gelir ve Maliyetleri Yansıtma
5
Ara Toplam
28
Kaynak: Karen S. Cravens, (Çev. İhsan Günaydın) “ Çok Uluslu Şirketler
İçin Bir Strateji Olarak Transfer Fiyatlaması”, Vergi Sorunları, Haziran 2000, Sayı
141, s. 145 - 147
54
Günaydın, 1998, a.g.e., s.242, Ayrıca, iş stratejileri doğru şekilde uygulanırken
parasal fonların bağımlı şirketler arasında dağıtımında transfer fiyatların kullanımı
hakkında Bkz.: Christopher C. Deville, “ Using Funds Transfer Pricing to Support
Business Decisions”, Bank Accounting & Finance, Summer 2001, Vol.14, Issue 4,
s..35 - 39
55
John Hobster, Gary Mills “Transfer Pricing Needs Tighter Focus”, International
Tax Review, Dec 1999 / Jan 2000, Vol.11, Issue 1, s. 50
29
2.1.1 Vergi ile İlgili Amaçlar
Transfer fiyatlandırmasın vergi ile ilgili amaçları, sadece
kurumlar vergisi veya gelir vergisi gibi kazanç üzerinden alınan
vergilerle sınırlı değildir. Literatür incelemeleri göstermiştir ki, kazanç
üzerinden alınan vergilere ilave olarak dış ticaret üzerinden alınan
vergiler ve vergileri etkileyen mekanizmalar, mükelleflere sağlanan
vergi iadeleri gibi unsurlar da vergisel amaçlar bakımından önemlidir.
Transfer fiyatlandırmasının vergilendirme açısından amaçları şu
şekilde özetlenebilir: Vergi sonrası küresel karı maksimize etmek, dış
ticaret üzerinden alınan vergileri düşürmek, ihracatta fazla vergi iadesi
almak, vergi tevkifatı matrahını gizlemek ve azaltmak, genel merkez
giderlerini vergi yükünü azaltacak tarzda dağıtmak, dış ticaret ve kar
transferi konusunda sınırlandırmaları aşarak dolaylı yoldan vergi
yükünü azaltmak.56
Çok uluslu şirket grubunu oluşturan bağlı şirketler arasında mal
ve hizmet alış verişleri genellikle kendi aralarında yer almaktadır.
Herhangi bir ülkede kurduğu bağlı şirketin ihtiyacı olan ham madde,
ara malı, teknoloji vb temel girdiler, genellikle bu çok uluslu şirketin
ana merkezi veya başka bir ülkedeki bağlı şirketi tarafından
sağlanmaktadır. Şirket grubu içindeki bu işlemler bağımsız iki bölüm
arasında değil, tek bir merkezden yönetilen ve küresel bir stratejiye
bağlı ortaklıklar arasında olmaktadır. Fiyatlar normal piyasa
koşullarında eşit durumdaki alıcı ve satıcı arasında olmamaktadır.
Ülkelerin vergi yüklerini dikkate alarak, vergi yükü düşük ülkeye ucuz
fiyatla mal satılmakla, buradan yapılacak ithalat için aşırı fiyatlar
uygulanabilmektedir.57 Böylelikle çok uluslu şirketler küresel çaptaki
vergi yüklerini, gelirlerini yüksek vergi ödeyen ülkelerden düşük vergi
ödeyen ülkelere aktarmak suretiyle azaltmaktadırlar.58 Bir başka
açıdan bakıldığında olay, vergi oranlarındaki ülkeler arasındaki ciddi
farklılıklardan kaynaklanan piyasalar arasındaki dengesizliklerden
mükelleflerin fiyat manipülasyonları yoluyla yararlanmaları şeklinde
56
Y. Öncel, 2002, a.g.m. s. 7 - 8
Kabaalioğlu, 1982, a.g.e., s. 410
58
Deborah L. Swenson, “Tax Reform and Evidence of Transfer Pricing”, National
Tax Journal, Mar 2001, Vol.54, Issue 1, s.7
57
30
de görülebilmektedir. Piyasalar arasındaki eşitsizlikler, çok uluslu
şirketlere karlarını maksimize etmek için olanak sunmaktadır.59
Örneğin yüksek vergi oranı uygulayan ülkedeki ana şirketin, biri
düşük oranlı vergilerin uygulandığı bir ülkede, diğeri yüksek
vergilerin uygulandığı başka bir ülkede olmak üzere iki bağlı şirketi
bulunduğu bir durumda, vergi yükü fiyatlandırma yoluyla
ayarlanabilecektir. Bu şirketler karlarının, düşük vergi oranı
uygulayan ülkedeki bağlı şirkette toplanmasını sağlamak için amaç
birliği içine gireceklerdir. Yüksek vergi oranı uygulayan ülkede
bulunan ana şirket, mallarını son derece düşük fiyatlarla düşük vergi
oranlı ülkedeki bağlı şirketine satmakta; bu şirket de aynı malları çok
yüksek fiyatlardan yüksek vergi uygulayan ülkedeki diğer bağlı
şirkete aktarmaktadır. Bu yolla, ana şirket düşük fiyatlar nedeniyle,
düşük gelir beyan ederek vergi yükünü azaltmaktadır. Bağlı
şirketlerden yüksek vergi oranı olan ülkedeki bağlı şirket, mal
alımında ödediği yüksek fiyatlar nedeniyle maliyetleri yükselttiğinden
düşük gelir beyan etmekte ve düşük vergi ödemektedir. Düşük vergi
oranı olan ülkedeki bağlı şirket ise düşük fiyatlarla alıp yüksek
fiyatlarla sattığı mal üzerinden büyük kar elde etmektedir. Kar bu
şirket bünyesinde toplandığı halde vergi yükü düşük kalmaktadır.
Benzer mekanizma mal alım satımının yanında hizmetlerde, faiz ve
komisyon gibi gider unsuru olabilecek işlemlerde de söz konusu
olabilmektedir.60
Fiyat manipülasyonları aracılığıyla gelirlerin ülkeler arasında
dağılımında önemli hususlardan biri, faaliyet gösterilen endüstridir.
Faaliyet gösterilen endüstride malların üretilmesinde gayri maddi
varlık bulunması halinde, malların fiyatlarının belirlenmesi zor
olmakta ve emsal mal bulunamamaktadır. Fiyat belirlenmesindeki
zorluklar ve emsal bulunamaması, şirketlere fiyat belirlemede önemli
inisiyatifler vermektedir. Gelirin farklı ülkeler veya vergilendirme
yetkileri arasındaki dağılımında bu inisiyatifin kulanım şekli önem arz
etmektedir. Böyle endüstrilerdeki çok uluslu şirketler gelirlerini
kolaylıkla daha düşük vergi uygulayan ülkelere aktarabilmekte,
küresel kazançlarını maksimize etmektedir.61 Hatta çok uluslu
59
Clive R. Emmanuel, “Income Shifting and International Transfer Pricing : A
Three – Country Example”, Abacus, Oct 1999, Vol.35, Issue 3, s. 253
60
Soydan, 1995, a.g.e., s. 293 -294
61
Swenson, 2001, a.g.m., s. 7, Hines ,1999, a.g.m., s. 313 - 314
31
şirketlerin gayri maddi varlıkların değerlemesindeki manipülasyonlar
nedeniyle vergi kanunlarını aykırılık dahi ortaya çıkmamaktadır.62
Vergi cennetleri örtülü kazanç uygulamaları bakımından çok
uluslu şirketlere uygun zemin sunmaktadır.63 Bu nedenle çok uluslu
şirketler, bağlı şirketlerini düşük vergi uygulayan veya vergi almayan
vergi cennetlerinde kurmaya mehillidirler.64 Mal ve hizmet
fiyatlandırması ile ilgili olarak yukarıda açıklanan mekanizmanın
vergi cenneti olarak bilinen ülkelerdeki bağlı şirket veya şubelerden
yararlanarak, duruma göre düşük veya yüksek göstermek suretiyle,
vergiye tabi kazançları gizlemek ya da vergi yükünü vergi
cennetlerinde göstermek daha kolay olabilmektedir.65 Vergi cenneti
olarak nitelenen yerlerden yararlanmak suretiyle, vergiye tabi
faaliyeti, serveti, kazanç ve iratları, imkan ölçüsünde vergi dışı
bırakmak amacıyla başvurulan yöntemler, mükellefler için caziptir.
Bu uygulamayı, kendi ekonomik gelişmeleri için vergi cennetine izin
veren ülkeler desteklerken, diğer ülkeler karşı çıkmaktadır.66
Elektronik ticaretin geliştiği günümüzde vergi cennetlerinin kullanımı
daha cazip ve kolay hale gelmekte ve vergilerden kaçınma imkanları
artmaktadır.67
Dış ticaretteki vergilerin değer üzerinden alınması ve yüksek
olması durumunda çok uluslu şirket grubunun mal ithal eden ana
merkezi, daha fazla gümrük vergisi ve katma değer vergisi
ödeyecektir. Ana merkez tarafından, bağlı şirket veya diğer şubelerden
ithal edilen mal ve hizmetlerin fiyatları düşük tutularak ödenecek
gümrük vergisi ile diğer vergi ve harç miktarları düşürülebilir.
62
Hines, 1999, a.g.m., s. 315
Şükrü Kızılot, Türk Vergi Hukukunda Örtülü Kazanç ve Örtülü Sermaye,
Ankara, 2002, Yaklaşım Yayınları s. 43, Vergi cennetlerinin transfer
fiyatlandırmasında çok uluslu şirketlere sağladığı olanaklarla ilgili örnekler ve geniş
anlatım için Bkz.: Öz, 2005, a.g.e., s. 281 - 282
64
Saraç, 2005, a.g.m., s. 89
65
M. Erol Karsan, Vergi Kaçırma ve Vergiden Kaçınmada Uluslararası İşbirliği,
İstanbul, 1994, Maliye ve Gümrük Bakanlığı, Araştırma Planlama ve Koordinasyon
Kurulu, s. 35, Plasschert, Editör: Plasschert, 1994, a.g.e., s. 4, Bkz.: Hines, 1999,
a.g.m., s. 315 – 316’da, vergi cennetlerinin uluslararası alanda vergiden kaçınmada
önemli rol oynadığı ve buna ilişkin çalışmaları ortaya koymaktadır.
66
Karsan, 1984, a.g.e., s.37
67
Susan C.Borkowski, “Electronic Commerce, Transnational Taxation, and Transfer
Pricing: Issues and Practices”, The International Tax Journal, Spring 2002, Vol.
28, Issue 2, s. 2
63
32
Böylece gümrük vergilerinden kaçmak için fiyatlandırma düşük
tutulmak suretiyle dış ticarette alınan vergiler azaltılacaktır.68
İthalatçı ülkeler bitmiş ürünler üzerinde anti damping
uygulamasına gitmekte ise ana merkez, bağlı şirket veya şubelere
nihai mal yerine, yarı mamul ve tamamlayıcı mallarının değerini
düşük göstererek satımı yoluna gidebilmektedir. Bu durumda bağlı
şirket veya şube, yarı malları ve tamamlayıcı parçaları birleştirerek
anti damping uygulamasından kaçmaktadırlar. Anti damping
uygulaması düşük fiyatlı yarı mamul ve tamamlayıcı parça ithali
yoluyla elimine edilmektedir.69
Yapılan ihracat karşılığında ihracatçıyı desteklemek için vergi
iadesi ödemesi sistemi bulunması durumunda, ihracatçı konumda olan
şirket, fazla vergi iadesi almak için ihraç fiyatlarını yüksek tutarak
kendi karını azamileştirecektir. Yüksek transfer fiyatlaması yüksek
vergi iadesi anlamına gelecektir. Bunun sonuncunda haksız yere vergi
iadesi alınacaktır.70 Bazı ülkeler yapılan ihracat için vergi iadesi
yerine vergi indirimi(tax credit) yolunu tercih etmektedirler. Vergi
indirimi yolunun tercih edilmesi durumunda da vergi iadesi sisteminin
sonuçları benzer şekilde meydana gelmektedir.71 Ülkemizde bir
dönem, fiili bir ihracat yok iken hayali olarak yapılan ihracat
nedeniyle ihracatçı üzerinde kalmış gibi gösterilen katma değer vergisi
haksız yere alınmıştır. Ülkemizdeki hayali ihracatın transfer
fiyatlandırması ile çok fazla ilgisi bulunmamaktadır.
Transfer fiyatlandırması, yabancı ülkenin değer üzerinden
koyduğu kotalardan sakınmak için de kullanılabilir. Yabancı ülke
değer üzerinden kota koyduğunda düşük fiyatlandırma yoluyla
durumuna göre ithalat veya ihracat artırabilir. Dış ticaret üzerindeki
sınırlandırmaların aşılması, dolaylı olarak vergi mükellefiyeti üzerinde
68
Jeffrey S. Arpan; Lee H. Radebaugh, International Accounting and
Multinational Enterprises, 2 nd Edition, New York, 1985, John Wiley & Sons
Inc., s. 257, Cravens, (Çev. : Günaydın), 2000, a.g.m. s. 142, Günaydın, 1998,
a.g.e., s. 233, Y.Öncel, 2002, a.g.m. s. 7, Beylik, 2004, a.g.m.
69
Arpan; Radebaugh, 1985, a.g.e., s. 257, Ahmet Belkaoui, Multinational
Management Accounting, Westport, Connecticut, 1991, Quorum Books, s. 229
70
Arpan; Radebaugh, 1985, a.g.e., s. 257, Gerhard G. Muller; Helen Gernon; Gary
K. Meek, Accounting An International Perpective, New York, 1992, Richard D.
Irwing Inc., s. 170, Y. Öncel, 2002, a.g.m., s. 7
71
Arpan; Radebaugh, 1985, a.g.e., s. 257, Muller; Gernon; Meek, 1992, a.g.e., s.
170
33
de etki etmektedir.72 Zira mükellef dış ticaret üzerindeki
sınırlamalardan kaçarken, fiyatlama yoluyla maliyet ve hasılat
etkilendiğinden diğer vergilerin tutarları değişmektedir.
Gayri maddi varlıkların devri karşılığında alınan bedeller
üzerinden tevkifat bulunması halinde bedellerle oynama suretiyle
gayri maddi varlıklar üzerinden tevkifat yoluyla ödenecek vergiler
azaltılabilecektir. Tevkifatın azaltılması, bedeller düşük göstermek
suretiyle ya da gayri maddi varlık bedellerinin tamamını veya bir
kısmını aynı gruba dahil şirketlerle yapılan diğer mal ve hizmet
bedellerine dahil etmek suretiyle yapılabilecektir. İlkinde bedel
doğrudan düşük gösterilmekte, ikincisinde ise değişime konu maddi
malların bünyesine gizlenmektedir.73 Gayri maddi varlık bedelleri
üzerinden tevkifat ülkemizde KVK’nun 24 üncü maddesinde
düzenlenmiştir. Düzenlemeye göre dar mükellef kurumların telif,
imtiyaz, ihtira, işletme, ticaret unvanı, alameti farika ve benzeri gayri
maddi hakları tevkifata tabi tutulmaktadır. Gayri maddi varlıklar
üzerinden yapılacak tevkifatlarla ilgili olarak OECD Modelinin, Gayri
Maddi Hak Bedelleri (Royalty) başlıklı 12 nci maddesinde özel
düzenlemeler yer almaktadır.
Vergi ile ilgili amaçlardan bir diğeri, ana şirketin (genel merkez)
bağlı şirketler tarafından da yararlanılan ortak giderlerinin, ülkelerin
vergi yükleri dikkate alınarak vergi yükü yüksek ülkelerdeki bağlı
şirketlere
kaydırılması
suretiyle
toplam
vergi
yükünün
74
azaltılmasıdır. Ana merkezin, başka bir ülkede bulunan şube veya
iştirakine, o ülke tarafından sağlanan vergi kolaylıklarından
yararlanmak amacıyla kazancın orada oluşmasını sağlayacak şekilde
gider dağıtımı yollarına başvurması etkili bir vergi kaçırma yoludur.
Buradaki sorun, gelir idaresince giderlerdeki şişirmenin hangi baza
göre saptanabileceğidir. Teknik yardımlar ile uzmanlığı gerektiren
hizmetler karşılığı olarak tahakkuk ettirilen bedellerin şişirilmesine,
yeni, uzmanlık gerektiren ve karmaşık teknolojinin uluslararası
şirketlerce kullanıldığı hallerde başvurulur. Çok uluslu bir şirketler
grubunun, muhtelif ülkelere yayılmış bölümlerden her birinin,
işletmecilik prensipleri açısından yapması normal ve zorunlu olan
72
Günaydın, 1998, a.g.e., s.233, Cravens ( Çev. Günaydın ), 2000, a.g.m. s.142, Y.
Öncel, 2002, a.g.e., 8
73
Y. Öncel, 2002, a.g.m. s. 7 – 8, Beylik, 2004, a.g.m., Öz, 2005, a.g.e., s. 282
74
Y.Öncel, 2002, a.g.m., s. 8, Öz, 2005, a.g.e., s. 284
34
araştırma ve geliştirme hizmetleri, grup içinde verginin en yüksek
olduğu ülkedeki bölüm tarafından sürdürülür. Karşılığında diğer
bölümlerden herhangi bir bedel alınmamak ya da çok az alınmak
suretiyle, bütün grubun vergi yükü hafifletilmiş olur.75 Çalışmamızın
boyutu açısından ilerleyen bölümlerinde grup içi şirketlerde gider
paylaşımı yoluyla vergi yükünün azaltılması üzerinde fazla
durulmayacaktır.
Transfer fiyatlandırması yöntemleri, vergi yükünü azaltmakla
birlikte sınırsız bir biçimde kullanılamazlar. Zira kullanılan her
yöntem istenmeyen sonuçlar yaratabilir ve her yöntemin vergi yükünü
azalmasında çelişkili sonuçlar ortaya çıkabilir. Bir vergiden kaçınmak,
diğer bir verginin artışına veya bir indirimden yararlanılamamasına
yol açabilir.76 Örneğin, çok uluslu şirketin ana merkezi, bağlı şirketine
ihraç ettiği malların fiyatlandırmasını gümrük vergilerini azaltmak
için düşük gösterebilir. Fiyatın düşük tutulması halinde diğer ülkedeki
bağımlı şirket maliyetlerdeki düşüklük nedeniyle daha fazla kurumlar
vergisi ödeme riskine girebilecektir.77 Çok uluslu şirketler, yöntemleri
seçerlerken aralarındaki çelişkileri de dikkate alarak, küresel karlarını
bölümleri itibariyle vergi yükünü en uygun ülkelerde kalacak şekilde
ayarlama yoluna gitmektedirler.78 Buna karşılık her ülke çok uluslu
şirketin kendisinin zararına transfer fiyatlandırmasını kullandığını farz
etmektedir. Bu nedenle çok sayıda ülke, yerli ve yabancı çok uluslu
şirketlerin mal ve hizmet fiyatlandırması politikalarını gözden
geçirmek için mekanizmalar kurmuştur.79
2.1.2 Şirket Yönetimi ile İlgili Amaçlar
Önceki bölümlerde de tartışıldığı gibi çok uluslu şirket grubunun
çeşitli bölümlerinin birbirinden tam olarak bağımsız olmadıkları
durumlarda, her bir bölümün karlılık derecesini saptamak önem arz
etmektedir. Bir bölüm diğer bölüme mal veya hizmet arz ettiğinde, iki
bölümün karlarını doğru bir şekilde saptamak için mal veya hizmet
transferlerinin doğru bir şekilde fiyatlandırılması gerekir. Bölümlerin
performanslarının belirlenmesinde hareket noktasını oluşturan transfer
75
Karsan, 1984, a.g.e., s.43 - 45
Günaydın, 1998, a.g.e., s.233, Y.Öncel, 2002, a.g.m.,s. 8
77
Plasschaert, Editör: Plasschaert,1994, a.g.m. s. 2
78
Y.Öncel, 2002, a.g.e. s. 8
79
Günaydın, 1998, a.g.e., s.233
76
35
fiyatları, bölümler arasında amaç birlikteliği kadar, bir potansiyel
çatışma noktasını da içermektedir. Şirketler, transfer fiyatlandırma
kararını verirken, hem işletmenin bütünü için en uygun yöntemi
belirlemeye hem de her bir bölüm veya şirketin en doğru
performansını ortaya koymaya çalışacaklardır.80
Transfer fiyatlandırma sisteminin uygulanmasının şirket
yönetimi açısından önemli nedenleri şu şekilde özetlenebilir: Şirket
içinde kaynakların transferinde kontrol noktası oluşturmak.
Bölümlerin performansını değerleme ve diğer bölümlerle
karşılaştırmak. Bölüm yöneticilerini bölümlerin karlılığını maksimize
etmek için motive etmek.81 Bu anlamda iyi bir transfer fiyatlandırma
yöntemi, toplam işletme karını, faaliyetleri ile orantılı olarak adaletli
bir şekilde bölümlere dağıtmalı ve bölüm yöneticileri arasında
fiyatlandırma konusundaki anlaşmazlıkları en aza indirmelidir.82
Dolayısıyla, çok uluslu şirketlerin grup üyeleri arasındaki mal ve
hizmet fiyatlandırmasında evvel emirde vergi yükünü azaltma
amacının ötesinde grup üyelerinin etkinlik ve verimliliklerini
değerlendirme amacının olabileceği gözden ırak tutulmamalıdır.
2.1.3 Uluslararası Amaçlar
Mal ve hizmet fiyatlandırmasının amaçlarının en stratejik olanı
rekabetçi bir piyasa konumu oluşturma veya sürdürmedir. Çok uluslu
şirketlerin nihai hedefi küresel bir ekonomide rekabet edebilmektir.
Küresel rekabette piyasaya yerleştikten sonra kazanmayı amaçlayan
çok uluslu şirketler, bazı durumlarda düşük fiyatla mal
satabilmektedir. Örneğin çok uluslu şirket grubu belirlediği düşük bir
transfer fiyatı ile bir bağlı şirketini veya şubesini yeni bir piyasaya
girme yolu açabilir. Küresel çıkarı için piyasa girişi kolaylaştırabilir
veya durgun talebe karşılık fiyat indirimleri yapmaya müsaade
edebilir.83
80
Arpan; Radebaugh, 1985, a.g.e., s. 264, Belkaoui, 1991, a.g.m., s. 214, Cravens,
(Çev. Günaydın), 2000, a.g.m. s. 143, Orhan Çelik; “Uluslararası Transfer
Fiyatlama : Teorik Bir Yaklaşım”, Muhasebe ve Denetim, Nisan 2000, s. 104
81
Cravens, (Çev. Günaydın), 2000, a.g.m. s. 143, Çelik, 2000, a.g.m., s. 104
82
Öz, 2005, a.g.e., s. 277
83
Belkaoui, 1991, a.g.e., s. 230, Cravens, (Çev. Günaydın), 2000, a.g.m., s.143-144,
Günaydın, 1998, a.g.e., s. 239
36
Transfer fiyatlandırmasının bir başka amacı, kar transferi
konusundaki sınırların aşılmasıdır. Doğrudan yabancı sermaye
yatırımlarından elde edilen karın ana merkeze aktarılmasına ilgili
ülkedeki meri mevzuat sınırlama getirmiş ise sınırlamanın aşılabilmesi
için fiyatlar üzerinde oynama yapılabilecektir. Kar şişirilmiş fiyatın
içinde gizlenerek transfer edilebilecektir.84
Transfer fiyatlandırmasının diğer bir uluslararası amacı döviz
kuru dalgalanmalarından çok uluslu şirket grubunu korumaktır. Çok
uluslu şirket grubu faaliyetlerini küresel ölçekte sürdürürken faaliyette
bulunduğu ülkelerin döviz kurlarından etkilemekte ve döviz
kurlarındaki dalgalanmaların olumsuz etkilerinden kendini korumak
istemektedir. Döviz kurları ile ilgili amaçlarını gerçekleştirmek için,
ana merkez ile bağlı şirket ve şubeler arasındaki ödemelerdeki para
cinsini, ödeme dönemlerini ve malların dağıtım zamanlarını olası kur
dalgalanmalarına göre ayarlamaktadır. Ayarlamalar sonucunda kur
dalgalanmalarından kaynaklanan kar veya zarar istenilen yerde
oluşturularak çok uluslu şirket grubunun küresel karı maksimize
edilmektedir.85
Örneğin bir ülkede devalüasyon olması durumda bundan zarar
gören çok uluslu şirket, bu ülkeye yapacağı satışlarda fiyatları
artırarak devalüasyondan önceki gelir düzeyini koruma yolunu tercih
edebilmektedir. Enflasyon çok uluslu şirketin satın alma gücünü
azaltmaktadır. Satın alma gücü azalan çok uluslu şirketler enflasyon
oranı yüksek ülkelere yaptıkları ihracatta fiyatları arttırarak bundan
kurtulma yoluna gitmektedirler.86 Benzer şekilde bir ülkede
devalüasyon beklentisi olması durumunda, devalüasyonun sebep
olacağı fiktif karları ayarlama ve fiyatları ana ülke parası cinsinden
sabit tutma için fiyat ayarlamaları yoluna gidebilmektedirler.87
Çok uluslu şirket grubu, işçi sendikaları ile görüşmeler yapan
herhangi bir şirketinin veya şubesinin görüşmelerde sıkışmaması ve
sendikaları düşük ücrete razı edebilmek için zararlı veya düşük kar
84
Arpan; Radebaugh, 1985, a.g.e., s. 258, Muller; Gernon; Meek, 1992, a.g.e., s.
170, Y. Öncel, 2002, a.g.m. s. 8, Beylik, 2004, a.g.m.
85
Arpan; Radebaugh, 1985, a.g.e., s. 259
86
Muller; Gernon; Meek, 1992, a.g.e., s. 171
87
Öz, 2005, a.g.e., s. 275
37
göstermeyi amaçlayabilir. Böyle durumlarda fiyatları duruma göre
yüksek veya düşük tutarak karını ayarlama yoluna gidebilmektedir.88
Çok uluslu şirket grubu, bir başka ülkedeki bağlı şirketinin
faaliyet gösterdiği ülke vatandaşlarıyla ortaklığı bulunduğu
durumlarda kar paylaşımında yabancılara fazla pay vermemek
amacıyla fiyatları ayarlayabilmektedir. Karlar olduğundan düşük
gösterilerek diğer ortakların temettü miktarları azaltılmaktadır. Buna
karşılık çok uluslu şirket grubunun küresel karı artmaktadır.89
Yukarıdaki açıklanmaya çalışılan faktörlerden etkilenen transfer
fiyatlandırması, ev sahibi ülkenin refahını olumsuz yönde
etkilemektedir. Transfer fiyatlarındaki manipülasyonlar yabancı
doğrudan yatırımlardan beklenen refah artışını azaltmaktadır.
Hükümetler daha az vergi almakta, yerli ortaklar daha az kar payı elde
etmekte, işçiler daha düşük ücret almakta ve döviz kurları ülkenin
aleyhine artmaktadır.90 Böyle durumlarda çok uluslu şirketin
uyguladığı fiyatlar kendileri açısından ekonomik olarak anlamlı iken,
vergi idareleri için şüpheli ve incelenmesi gereken fiyatlardır. Ülke
içinde tartışmalı iken uluslararası boyutta ulusal vergi gelirlerini
etkileyeceğinden daha ciddi sorunları beraberinde getirebilecektir.
Hem ülkelerin hem de şirketlerin aldıkları ekonomik kararlar üzerinde
ciddi etkileri bulunmaktadır. Devletlerin ve mükelleflerin kararlarının
nasıl etkilendiği yönünde pek çok ekonometri çalışması mevcuttur.91
Bu çalışmalardan birinde çok uluslu şirketlerin ana merkezi ile bağlı
şirketlerin transfer fiyatlandırmasını vergi amaçları için kullandıkları
88
Belkaoui, 1991, a.g.e., s. 229, Muller; Gernon; Meek, 1992, a.g.e., s. 170
Belkaoui, 1991, a.g.e., s. 229
90
Taylor, 2002, a.g.m., s. 309
91
Çalışmamız hukuki bir çalışma olduğu için yapılan ekonometrik çalışmalar
üzerinde durulmamıştır. Ekonometrik çalışmalara örnek olarak şunlar verilebilir:
David G. Raboy; Steven N. Wiggins, “ Intangible Capital, Hedonic Pricing, and
International Transfer Prices”, Public Finance Rewiew, Jul 1997, Vol.25, Issue 4,
s. 347 - 365, Robert E. Johnson, “ The Role of Cluster Analysis in Assessing
Comparability Under the U.S. Transfer Pricing Regulations”, Business Economics,
Apr 2001, Vol. 36, Issue 2, s .30 – 38, Swenson, 2001, agm., s. 22’de, ABD’nin
1981 ile 1988 yılları arasında Kanada, Fransa, Almanya, Japonya ve İngiltere’den
yaptığı ithalatı inceleyip, regresyon analizleri yaptıktan sonra malların
fiyatlandırması ile ülkelerin vergi oranları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir
ilişki bulmuştur. Araştırma sonucuna göre yabancı vergi oranlarındaki %5
oranındaki azalması, bağımlı şirketlerden yapılan mal alımlarının fiyatlarının %2,4
oranında artmasına sebep olmaktadır.
89
38
ortaya konmuştur. Bağlı şirketin faaliyette bulunduğu yerdeki yüzde
on ve daha fazla vergi miktarı, başka bir ülkede faaliyette bulunan ana
şirketin yine başka ülkedeki bağlı şirketlerle olan ticaret dengesinde
yüzde 4,4 oranında ve daha fazla bir artış anlamına gelmektedir. Bu
sonuç transfer fiyatlandırmasının gelirin yüksek oranlı vergi
uygulayan yerden, düşük oranlı mahallere aktarılması yönünde
kullanıldığını göstermektedir.92
3 Örtülü Sermaye (Thin Capitalization) Kavramı
Şirketlerin finansman ihtiyaçlarının sermaye yerine ortaklar
tarafından sağlanan borçlarla karşılanması literatürde örtülü sermaye
olarak tanımlanmaktadır. Uluslararası literatürde İngilizce Thin
Capitilization veya Hidden Capitilization şeklinde adlandırmaktadır.93
Zayıf sermaye, şirketlerin sermaye yapısında borçların öz kaynaklara
göre fazla olması anlamına gelmektedir. Mali oran açısından
bakıldığında sermaye/borç oranı düşük olmaktadır.94
Bir şirketin ortaklarından sağlayacağı mali kaynaklar iki
türlüdür. Bunlar, ortakların şirkete yatırdıkları sermaye veya ortakların
şirkete verdikleri borçlardır.95 Şirkete sermaye olarak konulabilecek
bir tutarın borç olarak verilmesinin çeşitli nedenleri olabilmektedir:
Sermayenin düzenli bir gelir getirme garantisi yok iken, verilen borç
dolayısıyla düzenli olarak faiz alınarak bu riskten kaçınılmış olacaktır.
Borç ilişkisinde ortaklar, şirketin kar veya zararda olup olmadığına
bakmaksızın faiz elde etmekte, verdikleri borçları geri alabilmektedir.
Şirketin sorumlulukları ile borç arasında hiçbir ilişki
kurulmamaktadır. İflas durumunda, sermayenin tamamının geri
alınamaması veya yatırılandan daha az tutarda geri alınması olasılık
dahilinde iken, borç verme yolu ile bu riskten de kaçınılmış
olunmaktadır.96 Şirket açısından, dağıtılan kar payları gider olarak
indirilememekte, buna karşılık ödenen faizler indirilebilmektedir.
92
Hines, 1999, a.g.m., s. 316
Kızılot, 2002, a.g.e., s. 48, Mehmet Aktaş, Uluslararası Transfer
Fiyatlandırması ve Türk Vergi Mevzuatında Uygulanması Olanakları, Ankara,
Şubat 2004, Yaklaşım Yayıncılık, s. 62
94
Namık Kemal Uyanık, Bir Bölüm Finansal İşlemler ve Vergilendirilmeleri,
İstanbul, 2001, Türkiye Bankalar Birliği Yayın No: 226, s. 237, Kızılot, 2002, a.g.e.,
s. 48
95
Soydan, 1995, a.g.e., s. 296
96
Basmacı, 1977, a.g.e., s. 93, Soydan, 1995, a.g.e., s. 296
93
39
Vergi matrahının belirlenmesinde, temettülerin aksine faizlerin
indirilebilir gider olması, ortakların şirkete yapacakları mali kaynak
aktarımını borç ilişkisine dayandırarak karı, faiz olarak şirket
bünyesinden transferini sağlamaktadırlar.97 Örtülü sermaye konusunda
çok uluslu şirketler yerli şirketlere göre manipülasyon yapmada daha
esnek ve rahat konumdadırlar. Zira yurt dışındaki ana merkezinden
değişik ülkelerdeki bağlı şirket ve şubelerine verdikleri sermayeleri
borç gibi göstermeleri mümkün olabilmektedir.98
Mükelleflerin örtülü sermaye yoluna gitmelerinin tek saiki vergi
amaçları değildir. Fonların uluslararası alanda rahat bir şekilde hareket
etmelerini sağlayabilmek için sermaye yerine borç gibi verilmeleri
tercih edilebilmektedir. Sermaye olarak konulan tutarın acil bir ihtiyaç
halinde geri çekilmesi, kısa vadeli borç olarak verilen fonlara göre
daha fazla zaman alabilecek ve formaliteleri daha fazla olabilecektir.
Dolayısıyla fonların sermaye olarak bağlanması yerine borç olarak
verilmesi tercih edilebilecektir.99
Uluslararası alanda devletler, örtülü sermaye olgusunun ortadan
kaldırılması amacıyla iç hukuklarında değişik önlemler almaktadırlar.
Bunlardan ilki, verilen borcun sermaye yatırımı olarak
değerlendirilmesi ve görünürde borç ilişkisinden kaynaklanan faizlerin
vergi matrahının hesaplanmasında indirimine izin verilmemesidir.100
İkincisi, kaynaklandıkları ilişki gerçekte bir sermaye yatırımı olduğu
için indirilmesine izin verilmeyen faizlerin temettü olarak
değerlendirilerek işleme tabi tutulmasıdır.101
4 Örtülü Kazanç ve Örtülü Sermayenin Vergi
Kaçakçılığı ve Vergiden Kaçınma Boyutu
Küreselleşme, vergi kaçakçılığı ve vergiden kaçınma yollarını
arttırması nedeniyle ülkelerin vergi gelirlerini olumsuz yönde
etkilemektedir. Sınır ötesi sermaye hareketlerinin artması, elektronik
97
Soydan, 1995, a.g.e., s. 296, Şükrü Kızılot, Kurumlar Vergisi Kanunu ve
Uygulaması, Cilt : I – II, Ankara, 2000, Yaklaşım Yayınları, s. 1552 – 1553,
Uyanık, 2001, a.g.e., 237 – 238, Aktaş, 2004, a.g.e., s. 212
98
Aktaş, 2004, a.g.e., s. 62 - 63
99
Kızılot, 2002, a.g.e., s. 104
100
Soydan, 1995, a.g.e., s. 295, Aktaş, 2004, a.g.e., s. 63
101
Soydan, 1995, a.g.e., s. 295, Kızılot, 2002, a.g.e., s. 110
40
ticaretin gelişmesi, uluslararası şirketlerin kendi grup üyeleri ile olan
mal ve hizmet fiyatlandırması uygulamalarının artması ve
karmaşıklaşması; ülkelerin vergi toplama kapasitelerinin azalmasına
neden olmaktadır. Eğilimin yakın gelecekte daha da artmaya devam
edeceği tahmin edilmekte ve vergi idarelerinin dikkatlerini bu alana
yöneltmektedir.102 Çok uluslu şirketlerin örtülü kazanç dağıtımları ve
örtülü sermaye üzerinden faiz ödemeleri, yoluyla uluslararası vergi
kaçakçılığının ve vergiden kaçınmanın bir yolu olarak karşımıza
çıkmaktadır.103
ABD’de, değişik ülkelerde faaliyet gösteren ve aynı gruba bağlı
şirketlerin, mal ve hizmet fiyatlandırmasını hukuki durumlara uygun
olarak kullanarak vergi yüklerini indirebildikleri yönünde gidererek
artan sayıda kanıt bulunmuştur. Dönemin ABD Başkanı Clinton,
seçim kampanyası sırasında, çok uluslu işletmelerin vergi
kaçakçılığını azaltmak suretiyle vergi gelirlerinin önemli ölçüde
artırılabileceğini vurgulamıştır. ABD Hazinesinin 1992’de yaptığı bir
çalışma, bu görüşü desteklemektedir.104 ABD Başkanı Clinton, çok
uluslu şirketlerde örtülü kazanç ve örtülü sermaye yoluyla vergi
kaybının 1993 – 1997 döneminde Federal Hükümet için yıllık 10 – 12
Milyar ABD Doları, Eyaletler için de yıllık 2 – 2,5 Milyar ABD
Doları olduğu tahminini kamuoyuna duyurmuştur.105 Aynı ülkede
1996–1998 döneminde transfer fiyatlandırmasından dolayı uğranılan
vergi kaybının 2,8 milyar dolar olduğu tahmin edilmiş ve bu husus
ABD Kongresine sunulan Raporda belirtilmiştir. Bu hesaplama, konu
ile ilgili vergi incelemelerine dayanılarak yapılmış ve incelenen
mükelleflerin %61’inin transfer fiyatlandırması manipülasyonlarına
gittikleri tespit edilmiştir.106
Ülke düzeyinde yapılan araştırmalar transfer fiyatlandırması
yoluyla vergiden kaçınma önemini ortaya koymakla birlikte, firma
102
Naci Ağbal, “Globalleşme ve Vergi Sistemlerinin Geleceği-II”, Yaklaşım, Ekim
2001, Yıl 9, Sayı 106, s. 78,
103
Metin Meriç; Hakan Ay, “Küreselleşme Olgusu Bağlamında Vergi Kayıp ve
Kaçakları”,
(Çevrimiçi)http://www.google.com.tr/search?q=cache:5n3iSmsJ:www.uludağ.edu.tr
/~maliy......, 20.12.2004
104
Vito Tanzi, Policies, Institutions and the Dark Side of Economics, 2000,
Edward Elgar Publishing Inc., s. 172, 183
105
Bucks; Mazerov, 1993, a.g.m., s. 386
106
Uyanık, 2001, a.g.e., 233
41
bazında sağlıklı tahminler yapılamamaktadır. Ancak, yapılan
araştırmalar, çok uluslu şirketlerin beyan ettikleri kazançların, yerel
vergi oranları ile ters yönlü bir ilişki içinde olduğunu ve bu ilişkinin
bir kısmının firma içi ticaret sonucu ortaya çıktığını ortaya
koymaktadır.107 Benzer şekilde ABD’ye ithal edilen ürünlerle ilgili
olarak yapılan çalışmada, bu ülkenin Almanya, Kanada, Japonya ve
İngiltere’den yaptığı ithalatlar incelenmiştir. İnceleme sonuçlarına
göre, ithalatta beyan edilen değerlerle, vergi ve gümrük vergisi
oranları arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Diğer bir deyişle
vergi oranlarının transfer fiyatlandırma manipülasyonlarına teşvik
edici bir unsur olduğu ampirik olarak ortaya konulmuştur.108
Ödenecek vergiyi azaltmanın başlıca iki yolu bulunmaktadır.
Bunlar, vergiden kaçınma (tax evoidance) ve vergi kaçakçılığıdır (tax
evasion). İkisi arasında çok ince bir çizgi bulunmaktadır.109
Mükelleflerin alacakları kararlar bir başka ülkedeki vergiden
kaçınmaya ya da vergi kaçakçılığına sebep olacaktır. Mükelleflerin
yaptıkları transfer işlemi vergi kanunları dahilinde verginin
azaltılmasını sağlıyor ise bu vergiden kaçınma olacaktır. Aynı işlem
vergi kanunlarına aykırı olarak gerçekleştiriliyor ise vergi kaçakçılığı
olacaktır. Ancak ikisi arasındaki alan oldukça ince ve gri bir nitelik
taşımaktadır.110
Vergiden kaçınmada, verginin azaltılması vergi hukuku kuralları
dahilinde yapılmaktadır. Mükellefler, vergi kanunlarının kendilerine
sağladıkları olanakları veya vergi kanunlarının boşluklarını
kullanarak, vergi konusu işlemlerini vergi dışı bırakmaktadırlar. Vergi
dışı bırakma fiili suç teşkil etmemektedir.111 Vergi kanunlarındaki
boşluklardan yararlanmak için mükellefler ile vergi idareleri arasında
sürekli bir mücadele yapılmaktadır.112 Vergi idareleri boşlukları
kapatma çabası içindeyken, mükellefler bunlardan yararlanmak için
vergi uzmanlarının yardımıyla vergi planlaması yapmaktadırlar.
107
Borkowski, 2002, a.g.m., s. 3
Swenson, 2001, a.g.e., s. 22
109
The Economist, “ The Mystery of Vanishing Taxpayer”, Jan, 27 th 2000
110
Don R. Hansen; Maryanne M. Mowen, Management Accounting, Second
Edition, Cincinati, 1992, South Western Publishing Co., s. 883
111
Halil Nadaroğlu, Kamu Maliyesi Teorisi, 10 uncu Baskı, İstanbul, 1998, Beta
Basım Yayım Dağıtım. A.Ş., s. 278 - 279
112
Özhan Uluatam, Kamu Maliyesi, 6 ncı Baskı, Ankara, 1999, İmaj Yayınevi, s.
309
108
42
Mücadele çok karmaşık vergi sistemlerinin doğmasına neden
olmaktadır.113 Çok uluslu şirketlerin mal ve hizmet fiyatlandırma
alanında vergiden kaçınmalarının önüne geçebilmek için vergi
idareleri, geniş kapsamlı ve karmaşık vergi kanunları ve kuralları
koymaktadırlar.114 Bu kurallar arasında, transfer fiyatlandırması,
örtülü sermaye (thin capitalization) ve kontrollü yabancı şirket
kuralları sayılabilir.115
Çok uluslu şirketler vergiden kaçınmak amacıyla vergi
planlamasına gitmektedirler. Vergi kaçakçılığı ile vergiden kaçınma
arasındaki çizginin çok belirsiz olması, çok uluslu şirketler
bakımından vergiden kaçınmak için yapılacak bu planlamayı çok
hassas bir konuma sokmaktadır.116 Vergiden kaçınma için çok uluslu
şirket belli bir plan dahilinde hareket etmektedir. Çok uluslu şirket
faaliyetleri içinde vergiden kaçınma hedefi konmakta, ana şirket ve
bağlı şirketlerin izleyecekleri yol ve yöntemler belirlenmekte, vergi ile
ilgili karardan etkilenecek işlemler ve etkilenme şekilleri tespit
edilmekte, vergi planlamasını yapacak olanlar ile karar alıcılar
arasındaki iletişim sağlanmakta, vergi ile ilgili amaçların çok uluslu
şirketin stratejik planı ve yönetim kontrol sistemi üzerindeki etkileri
değerlendirilmektedir.117
Buna karşılık vergi kaçakçılığı, vergi hukukunun koyduğu
sınırlar dışında yapılmaktadır. Vergi ödememek ya da daha az ödemek
için vergi kanunları ihlal edilmektedir. Vergi kaçakçılığına karşı vergi
kanunlarında para cezaları veya hürriyeti bağlayıcı cezalar
öngörülmektedir. Vergi kaçakçılığı vergi kanunlarının ihlalinin yanı
sıra diğer mükellefler aleyhine vergi eşitsizliğini bozduğu için sosyal
ve ekonomik boyutu da bulunmaktadır.118 Vergi kaçakçılığı, vergi
113
Abdurrahman Akdoğan, Kamu Maliyesi, 7 nci Baskı, Ankara, 1999, Gazi
Kitapevi, s.162
114
Daniel H K Ho; Peter T Y Lau, “A Tax Study of Transfer Pricing in China”, The
International Tax Journal, Fall 2002, Vol.28, Issue 4, s. 63
115
Howell H Zee, “Taxation of Financial Capital in a Global Environment : The
Role of Withholding Taxes”, National Tax Journal, Sep 1998, Vol. 51, Issue 3, s.
588
116
Kızılot, 2002, a.g.e., s. 43
117
Muller; Gernon; Meek, 1992, a.g.e., s. 176
118
Nadaroğlu, 1998, a.g.e., s. 279
43
matrahını gizlemek veya düşük göstermek, matrahın hesaplanmasında
kullanılan bilgileri gizlemek ya da yanıltmak şeklinde ortaya çıkar.119
Gelişmeler karşısından vergi sistemleri uluslararası vergi
kaçakçılığıyla mücadelede gittikçe zorlanmaktadır. Zira günümüzün
vergi sistemleri, İkinci Dünya Savaşından sonraki sınırlar arası mal,
sermaye ve işgücünün oldukça düşük düzeyde hareket ettiği dönemde
geliştirilmiştir. Günümüzde ise firmalar ve kişiler rahatlıkla hareket
edebilmekte ve ülkeler arasındaki vergisel farkları kolaylıkla
keşfedebilmektedir.120 Uluslararası alandaki vergi kaçakçılığının
önüne geçilebilmesi için en kestirme yol vergi oranlarını eşitlemek
olmakla beraber, bu politik olarak mümkün görünmemektedir. Vergi
kaçakçılığının önüne geçmek için, bilgi değişimi, vergilendirme ile
ilgili uluslararası kuralların kabulü (international codes of taxation
conduct), vergilendirilebilir gelir tanımında uluslararası alanda
yeknesaklığın sağlanması yolları izlenebilir.121
Bu çerçevede vergi kaçakçılığı ile vergiden kaçınma
kavramlarını birbirinden ayırmada en temel kıstas ise vergi
kanunlarına aykırı hareket etmek olmaktadır. Ancak izleyen
bölümlerde açıklanacağı üzere çalışma konusunun tartışma götürür ve
sübjektif bir nitelik taşıması nedeniyle, mükelleflerin eylemleri bazen
vergiden kaçınma bazen de vergi kaçakçılığı içinde mütalaa
edilebilmektedir. Mükellefler örtülü kazanç ve örtülü sermaye
uygulamalarını vergiden kaçınma amacıyla yapacaklardır. Vergi
idareleri ise vergiden kaçınmayı engellemek için kanuni boşlukları
doldurma ve mükellef uygulamalarını vergi dışı olarak tasnif etmek
için uğraşacaklardır. Mücadele konuyu daha da girift yapmakta,
içinden çıkılmaz bir hale sokmaktadır. Sorunun aşılması için vergi
idareleri, emsallerine uygunluğu sağlayacak yöntemler, emsal bedel
aralığının kullanımı ve peşin fiyatlandırma sözleşmeleri gibi
yöntemlerin geliştirilmesine yönelmektedirler. Mükellefler de vergi
idareleri ile uzlaşma arayışına girmektedirler. Konunun uluslararası
boyutu olduğundan, ülkeler arasındaki işbirliği olanakları hem teorik
planda hem de pratik alanda artmaktadır.
119
Uluatam, 1999, a.g.e., s. 309
The Economist, “ The Tap Runs Dry”, 31 st 1997, Anonymous “Global Economy
Makes Taxing Harder”, Futurist, May/Apr 2000, Vol. 34, Issue 2, s. 11
121
Anonymous, Futurist, 2000, a.g.m., s. 11
120
44
İKİNCİ BÖLÜM
ULUSLARARASI KURULUŞLARIN VE DİĞER
ÜLKELERİN ÖRTÜLÜ KAZANÇ VE ÖRTÜLÜ
SERMAYE İLE İLGİLİ DÜZENLEMELERİ
1 İncelenecek Uluslararası Kuruluş ve Ülke
Düzenlemelerinin Belirlenmesi
Türkiye’nin dış dünya ile ekonomik ilişkilerinin ortaya
konulması, Çalışmada örnek alınabilecek uluslararası kuruluş, ülke
grupları ve ülkelerin belirlenmesinde önem taşımaktadır. Türkiye’nin
dış ticaretinin fazla olduğu ve Türkiye’de yabancı sermaye yatırımı
çok olan ülkelerin düzenleme ve uygulamaları üzerinde
yoğunlaşılması, bu ülkelerin sistemlerinin incelenmesi Çalışmanın
amacı ile uyumlu olacaktır. Zira Türkiye’nin ekonomik ilişkilerinin
fazla olduğu ülke düzenlemeleri ve uygulamalarının Türkiye için
örnek kabul edilmesi ve bu örneklerle iç mevzuatın karşılaştırılması
makul bir yol olacaktır. Bu çerçevede Türkiye’nin dış ticaret
dengesinin ülkeler itibariyle ithalat ve ihracat olarak ayrı ayrı ortaya
konulması gerekmektedir. Ülke grupları itibariyle ithalat ve ihracata
ilişkin 2003 ve 2004 yılına ilişkin bilgiler EK: 2 ve 3’deki Tablolarda
gösterilmiştir. Türkiye’de doğrudan yabancı sermaye yatırımı yapmış
ülkelere ilişkin bilgilere EK:4’de yer verilmiştir.
Türkiye’nin son iki yıllık ihracat verilerine (Ek: 2) bakıldığında
ihracatın ortalama %64’ünün OECD ülkelerine, %55’inin Avrupa
Birliği ülkelerine yapıldığı görülecektir. Bu rakamlar Türkiye’nin
ihracatında AB ve OECD ülkelerinin ağırlığı olduğunu ortaya
koymaktadır.
Aynı
dönemde
ülkeler
itibariyle
durum
değerlendirildiğinde, en çok ihracat yapılan ülkeler Almanya, ABD,
45
İngiltere, İtalya, Fransa, İspanya, Hollanda, Rusya ve Yunanistan
şeklinde sıralanmaktadır.
İhracat için yukarıda yapılan tespitler ithalat için de geçerliliğini
korumaktadır. Türkiye’nin aynı dönemdeki ithalatının ortalama %48’i
AB ülkelerinden, %62’si OECD ülkelerinden yapılmaktadır(Ek 2).
İhracatta olduğu gibi ithalatta da AB ve OECD ülkelerinin önemli
olduğu görülmektedir. En çok ithalat yapılan ülkeler sırasıyla,
Almanya, Rusya, İtalya, Fransa, ABD, İngiltere, Çin, İsviçre, İspanya,
Japonya, Güney Kore ve Hollanda şeklindedir.
İhracat ve ithalat rakamlarında görülen OECD ve AB’nin
ağırlığı, yabancı doğrudan sermaye yatırımları açısından da kendini
göstermektedir. Türkiye’deki yabancı sermayeli kuruluşların
30.06.2003 tarihi itibariyle dağılımı EK:4’de gösterilmiştir. Yabancı
doğrudan yatırımlar ile ilgili verilerden de görüleceği üzere
Türkiye’de faaliyette bulunan yabancı sermayeli kuruluşların AB’ne
üye olanların toplam yabancı sermaye içindeki oranı %69, OECD’ye
üye ülkelere ait olanların oranı ise %89’dur. Ülkeler itibariyle
sıralama, Hollanda, Almanya, İngiltere, ABD, İsviçre, Fransa; İtalya
ve Japonya şeklindedir.
Türkiye’nin dış ticaretinde ve yabancı doğrudan yatırımlar
bakımından OECD ülkeleri ve AB ülkeleri başı çekmektedir.
Türkiye’nin ekonomik ilişkilerinde önemli yer tutan OECD ülkelerini
bir bütün olarak temsil eden OECD düzenlemelerini Çalışmada esas
almak yerinde olacaktır. OECD’nin yanı sıra bu uluslararası kuruluşa
öncülük eden ABD örneği üzerinde durulması gereği ortaya
çıkmaktadır. Zira ABD konu ile ilgili ilkleri ortaya koymaktadır. Bu
ülkenin düzenlemelerine, OECD düzenlemelerinin esas alınarak
tartışıldığı bölümlerde yer verilecektir. Bu sayede OECD Modeli ile
ABD örneği bir arada verilmeye çalışılacaktır. ABD’nin yanında
Türkiye ile ekonomik ilişkilerin boyutu, kendi düzenlemelerinin
gelişmişliği ve kaynak yeterliliği açısından Almanya, Fransa ve
İngiltere’nin
düzenlemelerinin
incelenmesi
bir
perspektif
verebilecektir. Bu üç ülkenin AB üyesi olmaları önem taşımaktadır.
Kendine has bir düzenleme olan AB Tahkim anlaşmasına da ilgili
bölümde yer verilecektir.
46
2 Uluslararası Kuruluşların Çalışmalarının Önemi
Vergi toplamada esas olan ilke, her ülkenin kendi sınırları
içindeki kişileri ve faaliyetleri vergilendirme hakkı olduğu inancına
dayanmaktadır. Bu, ülkelerin hükümranlık haklarının da bir
sonucudur. Ülkeler, BM, Uluslararası Para Fonu (IMF) gibi
uluslararası kuruluşlara giderek bağlılıklarını göstermekle birlikte,
vergiler üzerindeki haklarının baki olduğunu kabul etmektedirler.
Hatta AB gibi en önemli ekonomik birliklerde dahi, üye ülkeler
dolaysız
vergiler
üzerindeki
kontrol
yetkisini
bırakmak
istememektedirler. Uluslararası alanda BM, IMF ve Dünya Bankası ve
Dünya Ticaret Örgütü (WTO) yanında, bir Dünya Vergi Örgütü
kurulması yönünde düşünceler ortaya atılmaktadır. Fakat vergi
milliyetçiliği bunun olmasını engellemekte ve yakın gelecekte de
engelleyecek nitelikte gözükmektedir. OECD, üyeleri arasındaki vergi
uyumunu bir nebze sağlamakla birlikte, özellikle üye olmayan ülkeler
üzerinde yeterli bir etki yaratmamaktadır.122
Ülkeler vergilendirme yetkilerini çeşitli iktisadi siyasi nedenlerle
sınırlandırmaktadırlar. Sınırlandırma iradi olarak imzalanan ikili veya
çok taraflı vergi anlaşmalarıyla yapılmaktadır. İradi olmayan
sınırlandırmada, bir ülke diğer bir ülkenin vergilendirme yetkisini
zorla ele geçirmektedir. İradi olmayan sınırlandırmada iradesi
sakatlanan ülkenin ortadan kalktığı sonucuna varılır. Vergilendirme
yetkisi kalkan ülke bir başka ülke veya ülkeler tarafından işgal edilmiş
ya da egemenliği görünüşte bulunmakla birlikte aslında diğer ülkeler
tarafından kullanılmış demektir.123
Çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmalarının genellikle gelir,
servet, veraset ve intikal vergileri alanlarında yapıldığı görülmektedir.
Anlaşmalar iki taraflı ya da çok taraflı olarak imzalanabilir. Bugüne
kadar iki taraflı anlaşmalar yapılmıştır.124 Bu anlaşmalar, çifte
vergilendirmeyi önlemeyi amaçlamakla birlikte, bilgi alışverişi ve
karşılıklı işbirliği hükümlerini de içermektedir. Anlaşmalarda,
122
The Economist, “The Mystery of Vanishing Taxpayer”, Jan 29 th 2000
Nami Çağan, Vergilendirme Yetkisi, İstanbul, 1982, Kazancı Hukuk Yayınları,
s. 211
124
Mualla Öncel; Ahmet Kumrulu; Nami Çağan, Vergi Hukuku, Ankara, 1997,
Ankara Üniversitesi Hukuku Fakültesi Yayınları, s. 60 - 61
123
47
devletlerin mali idareleri arasında işbirliği ve bilgi alışverişine ilişkin
hükümler yer almaktadır. Anlaşmalara konulan hükümler, bilgi ve
deneyimlerin paylaşılmasına imkan vermekte, vergi kaçırma ve
vergiden kaçınma olaylarıyla mücadelede uluslararası işbirliğine
gidilmesinde faydalı olmakta ve uluslararası vergi kaçakçılığı
önlenmeye çalışılmaktadır.125
Devletler vergilendirme yetkilerini sadece iki taraflı anlaşmalarla
değil, çok taraflı anlaşmalarla da sınırlandırabilirler. AB ülkeleri
arasındaki Tahkim Anlaşması bir kenara bırakıldığında, çifte
vergilendirmeyi önlemek amacıyla çok taraflı bir anlaşma
imzalanamamıştır. İki taraflı vergi anlaşmaları, çatışan yararlar
arasında uzlaştırmayı sağlamayı hedefleyen hukuki mekanizmalardır.
İki taraf arasındaki çıkarları uzlaştırmadaki güçlük karşısında çok
taraflı anlaşmalarda bunu sağlamak daha da zordur. Zorluk nedeniyle
çok taraflı anlaşmalar pek mümkün görünmemektedir.126 Ancak çok
taraflı vergi anlaşmaları hem uluslararası kuruluşların hem de
devletlerin uzun vadeli hedefleri arasındaki yerini korumaktadır.127
Uluslararası kuruluşlarca, dünya çapında çok taraflı vergi
anlaşmaları düzenlemenin pek mümkün görülmediği, konunun
ciddiyeti ve ivediliği nedeniyle, amaca hizmet edecek ikili vergi
anlaşmaları sistemini oluşturmanın zorunlu bulunduğu kabul
edilmiştir. Uluslararası kuruluşlar, üye ülkeleri bu tür anlaşmaları bir
an önce yapmaya yönelik bir politika izlemeleri konusunda
yönlendirmektedir. Çok taraflı olmasa bile iki taraflı anlaşmalara taraf
olan ülkelerin sayısının artması, uluslararası düzeyde vergi politikası
ve uygulamalarında işbirliğinin artmasına ve vergi sistemleri
arasındaki uyuma yardım edecektir.128 Bu tür anlaşmaların
düzenlenmesi, çifte vergilemeyi önleme ve vergilendirilebilir gelir
kaynaklarını belirleme ile ilgili temel kavramların yorumunda ve vergi
pratiğinde uyum sağlayacaktır. Uluslararası alanda anlaşmalarla
yeknesaklık sağlanabilecektir.129
125
Karsan, 1984, a.g.e., s. 23, TÜSİAD, 1989, a.g.e., s. 15, Öncel; Kumrulu; Çağan,
1997, s. 60 - 61
126
Çağan, 1982, a.g.e., s. 230, Öncel; Kumrulu; Çağan, 1997, a.g.e., s. 62
127
Çağan, 1982, a.g.e., s. 230
128
Karsan, 1984, a.g.e., s. 16,18
129
Tuncer, 1974, a.g.e., s.53, Karsan, 1984, a.g.e., s. 16,18
48
Anlaşma modelleri bağlayıcı ve uygulaması zorunlu nitelikte
değildir. Uluslararası kuruluşların resmi tavsiyeleri anlamına
gelmemektedir. Modeller, taraf devletlerin sorunların çözümüne
ilişkin olarak uygun buldukları yaklaşımları göstermekte, rehber işlevi
görmektedir. Modeller, önceden yapılmış çalışmalara dayandığı için
taraflar arasındaki ikili görüşmelerde vuku bulabilecek uzun tartışma
ve analizleri bertaraf etmekte, görüşmeleri kolaylaştırmakta ve
imzalanacak anlaşmalara alt yapı görevi görmektedir.130 Modellerdeki
ifadelerin kullanılmasına karar verildiği takdirde, tarafların o ilkelere
ilişkin geçerli yorumlardan da yararlanmayı kabul ettikleri
varsayılmalıdır. Yorumlar, anlaşmaya giden yollar üzerindeki
ihtilafların çözümünde çok yararlı olmalarına rağmen, sonuçlanmaları
halinde hukuken bağlayıcı metin haline gelen ikili anlaşmaların bir eki
olarak düşünülmemelidir.131
1960 dan bu güne bir takım ikili görüşmeler aracılığı ile çifte
vergilemenin giderilmesi konusunda esaslı gelişmeler olmuştur.
Ancak gelişmiş ülkelerle gelişmekte olan ülkeler arasında
sonuçlandırılmış bulunan anlaşmaların sayısı göreli olarak azdır. Bu
durum, özellikle OECD Modelinin sermaye ve teknoloji ihraç eden
gelişmiş ülkelerin çıkarlarını korumasından kaynaklanmaktadır.
Gelişmiş ülkeler arasındaki anlaşmalar mukim ülkelerin az, kaynak
ülkelerin çok gelir fedakarlığında bulunması sonucunu doğuracak
biçimdedir. Gelişmişlerle gelişmekte olan ülkeler arasındaki gelir
akımı daha çok gelişmiş ülkelere doğru olduğu için gelir fedakarlığı,
kaynak ülke durumundaki az gelişmiş ülkeler yüklenmiş durumunda
olacaktır.132
Dünya ölçeğinde iki taraflı anlaşmaların çoğu OECD
Modelindeki düzenlemelere göre oluşturulmuş anlaşmalardır. OECD
üyesi ülkeler arasındaki anlaşmaların sayısı 2000 yılı sonu itibariyle
350’yi bulmuş, diğer ülkeler arasındaki anlaşma sayısı 1500’ü
geçmiştir. OECD Modelinin üye olmayan ülkeler arasındaki iki taraflı
anlaşmalara da önemli etkisi bulunmaktadır.133
130
Tuncer, 1974, a.g.e., s.53, Karsan, 1984, a.g.e., s. 18, İrfan Çetin, “OECD Model
Anlaşması Kapsamında Örtülü Sermaye (Thin Capitalization – I), Vergi Dünyası,
Nisan 2005, Yıl 24, Sayı 284, s. 77 - 78
131
Karsan, 1984, a.g.e., s. 18
132
Karsan, 1984, a.g.e., s. 15
133
(Çevrimiçi) http://www.oecd.org, 18.12.2000
49
Dünya ticaretinin gelişmesiyle birlikte çok uluslu şirketlerde
örtülü kazanç ve örtülü sermaye konusunun önemi giderek
artmaktadır. Çeşitli siyasal ve ekonomik düşüncelerle oluşturulan
uluslararası ve uluslarüstü kuruluşların önerdikleri düzenlemeler ve
yaptıkları uygulamalar ülkelerin iç hukuklarını etkilemektedir.134
Dünya ticaretinin serbestleşmesi ve arttırılması yönünde çalışmalar
yapan OECD ve BM konu ile ilgili çalışmalar yapmaktadır. Ekonomik
ve siyasi bütünleşmeyi hedef alan Avrupa Birliği de kendi üyesi
ülkeler arasında sorunu OECD Modelini esas alarak gidermeye
çalışmaktadır.135
3 OECD’nin Düzenlemeleri
3.1 Genel Olarak
OECD piyasa ekonomisine, demokrasiye inanan ülkelerin
oluşturduğu bir uluslararası işbirliği örgütüdür. Üye ülkeler için
yüksek oranlı ekonomik büyüme, kalkınma, yaşam seviyesini
yükseltme, uluslararası standartlar getirme ve uluslararası ticareti
geliştirme gibi amaçlarla kurulmuştur. Merkezi Paris’de olan örgütün
30 üyesi bulunmaktadır. Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 23
Avrupa ülkesi ile ABD, Avustralya, Kanada, Japonya, Güney Kore,
Meksika ve Yeni Zelanda OECD üyesidir.136
Çifte vergilemeyi önleme konusunda halen uluslararası alanda
mevcut iki model bulunmaktadır. Bunlardan ilki, OECD’nin Gelir ve
Servet Vergilerinde Vergi Anlaşması Modelidir (Model Tax
Convention on Income and on Capital) (OECD Modeli). OECD
Modeli ilk defa 1963 yılında yayınlanmış ve o tarihten bu yana
güncellenmektedir. OECD Modeli öncelikle gelişmiş zengin sanayi
ülkeleri arasında uygulama konusudur. Vergilendirmede şahsilik
ilkesine, dolayısıyla mukim ülkenin vergilendirme yetkisine daha
fazla önem vermektedir.137
134
TÜSİAD, 1989, a.g.e., s. 5
Selda Aydın, “Küreselleşme ve Vergisel Boyutu”, Yaklaşım, Temmuz 2001, Yıl
9, Sayı. 100, s. l4l
136
(Çevrimiçi) http://www.oecd.org, 18.12.2000
137
OECD, Model Tax Convention on Income and on Capital, Volume : I – II,
Paris, 2000, s. C(9) – 1, UNCTAD, Transfer Pricing Unctad Series on Issues in
135
50
Örtülü kazanç ve örtülü sermaye kavramları ile ilgili olarak
OECD Modelinin Bağımlı Teşebbüsler başlıklı 9 uncu maddesinde
düzenleme bulunmaktadır. Ayrıca diğer vergi vakalarında da
uygulanabilen Karşılıklı Anlaşma Usulü başlıklı 25 inci maddesindeki
düzenleme, incelemeler neticesinde ortaya çıkacak çifte
vergilendirmeyi önlemek için mekanizmalar öngörmektedir. Bu iki
maddeye ilave olarak Bilgi Değişimi Başlıklı 26 ncı maddesi de vergi
incelemelerinde yardımcı olmaktadır. OECD bu maddelerin
uygulanmasıyla ilgili olarak üye ülkelere tavsiye niteliğinde, Çok
Uluslu Teşebbüsler ve Vergi İdareleri İçin Transfer Fiyatlaması
Rehberi (The Guidelines for the Multinational Enterprises and the Tax
Administrations) (Transfer Fiyatlandırması Rehberi) hazırlamış, ilk
defa 1979 yılında yayınlamıştır. Transfer Fiyatlandırma Rehberi
OECD tarafından güncellenmektedir. Güncellemelerle birlikte 1995
ve 1999 yıllarında yeniden basılmıştır.138 Transfer fiyatlandırma
rehberi örtülü kazanç ile ilgili uluslararası alanda temel metin vasfına
sahiptir.139 Konu ile ilgili en önemli ve kapsamlı düzenleme OECD
tarafından yürütülmektedir.140
OECD Bakanlar Konseyi, 14 Aralık 1960 tarihli anlaşmanın 5(b)
maddesi çerçevesinde, 21 Haziran 1976 tarihli Uluslararası Yatırımlar
ve Çok Uluslu Şirketler Rehberi ile 1995 yılında yayınlanan Transfer
Fiyatlandırma Rehberinin üye ülkeler tarafından kendi ülkelerinin
mevzuatına adapte edilmesini tavsiye etmektedir. Bu sayede vergi
idareleri arasında işbirliği geliştirilecek, çifte vergilendirme
önlenecek, mal, hizmet ve sermaye ülkeler arasında serbestçe
dolaşacaktır.141 Transfer Fiyatlandırması Rehberi uyulması zorunlu bir
hukuki metin olmamakla birlikte üye ülkelere tavsiye niteliğindedir.
Konu ile ilgili sorunları ve çözümleri içermesi bakımında yol gösterici
nitelikteki önemli bir kaynaktır.142 Bu Rehber halihazırda Türkiye’de
uygulanma imkanı bulmamıştır.
International Investment Agreements, United Nations, New York and Geneva,
1999, s. 15
138
Mehmet Aktaş,“Uluslararası Transfer Fiyatlandırması ve Türk Vergi
Sistemindeki Konumu – I”, Yaklaşım, Ekim 2003, Yıl 11, Sayı 130, s. 88
139
Kızılot, 2002, a.g.e., s. 43
140
TOBB, 2001, a.g.e., s. 23
141
Aktaş, 2004, a.g.e., 172
142
Y.Öncel, 2001, a.g.m., s. 11
51
Avustralya, Kanada, Japonya ve ABD’den oluşan Vergi İdareleri
Pasifik Birliği (PATA) mevcut bulunmaktadır. Tax Executives
Institute isimli kurumlar vergisi mükelleflerinde çalışan vergi ile ilgili
profesyonellerin oluşturduğu organizasyon yetkilileri, PATA’nın
OECD rehberlerindeki amaçlar doğrultusunda çalışmasını ve transfer
fiyatlandırması konusunda standart uygulamalara gidilmesini
önermektedir. Bu organizasyonun yetkililerine göre, OECD rehberleri
yeterli düzeyde tatmin edici olmasa dahi, vergi mükellefleri ile vergi
idarelerine danışılarak hazırlanmıştır. İki grubun istekleri arasında bir
denge oluşturmuştur. Önerilen transfer fiyatlaması standartları, vergi
idareleri ile mükelleflerin ihtiyaçları arasında dikkatli bir denge
gerektirmektedir. Zira vergi mükellefleri, kendilerine aşırı yük
getirecek çok taraflı koşulları desteklemek istememektedirler. Bu
anlamda PATA’nın düzenlemelerinin az maliyetli OECD
düzenlemelerine doğru kaymasını önermektedirler.143
Ülkeler kendilerine has düzenlemeleri zaman içinde OECD
Modeli ve Transfer Fiyatlandırma Rehberi çerçevesinde birbiriyle
uyumlu hale gelmektedir.144 Üye olmayan ülkeler ile bu ülkelerdeki
vergi mükellefleri OECD’nin çalışmalarını örnek alarak, kendi hukuki
uygulamalarını ile uyumlaştırma çabasına girmektedirler. Bu sayede
oldukça kaygan bir zeminde oluşan ve belirsizlikler içeren transfer
fiyatlandırması konusunda daha esnek yaklaşımlara sahip
olabilmektedirler.145
Ülkeler genellikle kendi uygulamalarında OECD Modelini örnek
almakla birlikte bundan uzaklaşma eğilimleri de bulunmuştur.
Transfer fiyatlandırması konusu özellikle ekonomik kriz döneminde
çok uluslu şirketleri zorlamaktadır. Örneğin Arjantin’deki ekonomik
kriz sürecinde, transfer fiyatlandırması ve vergi planlaması
hususlarında çok uluslu şirketler büyük zorluklar çekmişlerdir.
Arjantin kriz sonrası dönemde transfer fiyatlandırma konusunda yeni
hukuki düzenlemelere gitmiştir. Ancak, bu düzenlemelerin başlangıçta
143
Tax Executıve Institute, “OECD Draft Transfer Pricing Guidelines”, Tax
Executive, Jul/Aug 1995, Vol. 47, Issue 4, s . 316 - 320, Tax Executive Institute, “
Should the CEO Be Required to Sign the Corporate Tax Return? Should the
Economic Substance Doctrine Be Codified?”, Tax Executive, Sep/Oct 2002, Vol.
54, Issue 5, s. 370
144
Kızılot, 2002, a.g.e., s. 53
145
Georgina Stanley, “Transfer Pricing Takes Centre Stage”, International Tax
Review, Oct 2001, Vol.12, Issue 9, s. 26
52
OECD merkezli düzenlemeler olmayacağı düşünülmekteydi.146
Yapılan düzenlemeler sonucunda, bu ülke transfer fiyatlandırması
uygulamalarına karşı en sert tavrı göstermektedir. Ancak yine de
düzenlemeler OECD ile tutarlılık göstermiştir.147
3.2 Transfer Fiyatlandırması ile İlgili
Düzenlemeler
Transfer fiyatlandırması ile ilgili düzenleme, OECD Modelinin
Bağımlı Teşebbüsler başlıklı 9’uncu maddesinin birinci fıkrasında
aşağıdaki gibi yer almaktadır:
“a) Bir Akit Devlet teşebbüsü doğrudan veya dolaylı olarak diğer Akit Devlet
teşebbüsünün yönetim, kontrol veya sermayesine katıldığında veya
b)Aynı kişiler, doğrudan veya dolaylı olarak bir Akit Devlet teşebbüsünün ve
diğer Akit Devlet teşebbüsünün yönetim, kontrol veya sermayesine katıldığında,
Ve her iki halde de, iki teşebbüs arasındaki ticari ve mali ilişkilerde oluşan
veya empoze edilen koşullar, bağımsız teşebbüsler arasında oluşması gereken
koşullardan farklılaştığında, bu teşebbüslerden birisinde olması gereken, fakat bu
koşullar dolayısıyla kendini göstermeyen kazanç, o teşebbüsün kazancına eklenir ve
148
buna göre vergilendirilebilir.”
Maddenin ilk fıkrası Modelin ilk yayınlandığı 1963 yılında 9
uncu maddenin tamamı şeklinde yer almıştır. Karşı düzeltmeyi
(corresponding adjustment) düzenleyen ve 5 inci Bölümünde
tartışılacak ikinci fıkra, Modelin 1977 yılındaki güncellenmesini
müteakip maddeye ilave edilmiştir. Daha sonraki yıllarda maddede bir
değişiklik olmamıştır.149
146
Manuel Solano; Danile Rybnik:“Tax Planning in the Argentina Crisis”,
International Tax Review, Sep 2002,Vol.13, Issue 8, s. 49 – 50 (Çevrimiçi),
http://www.legalmediagroup.com/intenationaltaxrewiev/includes,print.asp?SID=209
4, 20.04.2005
147
Dave Rutges; Masanori Kawanobe; Steve Fortier; Steve Felgran, “Regional
Trends in Transfer Pricing”, International Tax Review, Transfer Pricing : Tax
Reference, Library No 16, 6 th Edition July 2004, Supplements July 2004, s. 7
148
OECD Model Tax Convention, 2000, a.g.e., s. M-21, AB Tahkim Anlaşması m.
4/1’de yer alan düzenlemeler yukarıdaki tanımın benzeridir. Hollanda’nın iki şirket
arasındaki sahiplik ilişkisi OECD Modelinin yukarıdaki tanımının bir benzeridir.
Bkz.: Eduard Sporken, “Get Ready Now For Netherlands Transfer Pricing Rules”,
International Tax Review, Nov 2001, Vol.12, Issue 10, s. 41 - 43
149
OECD Model Tax Convention, 2000, a.g.e., s . M-21
53
Bağlı işletmeler arasındaki mal alım, satımı, hizmet ifası, gayri
maddi haklara ilişkin işlemler ve borç ilişkilerinden doğan faizlerin
emsal fiyatlara göre yürütülmesi bu düzenlemenin amacıdır. Bir Akit
Devlet, işletmeler arasındaki özel koşullar nedeniyle ülkesinde doğan
karı gerçekte olması gereken kara göre yeniden ayarlayabilecek ve
vergilendirebilecektir. Transfer fiyatlamasını önlemeye yönelik ulusal
yasalar, vergi anlaşmalarının bu hükmü ile güçlendirilmektedir.
Mükellefin hesaplarının ülkelerde incelenmesi ve tekrar düzenlenmesi
için hem vergi anlaşmalarında bu türden bir hüküm bulunmalı hem de
ulusal yasalarda bu hüküm paralelinde düzenlemeler yer almalıdır.
Sadece uluslararası anlaşmada hüküm bulunması yeterli değildir.150
Diğer taraftan anlaşmalarda hüküm bulunmadığı, ancak ulusal
hukukta düzenleme bulunması halinde, ulusal hukuk karşısında
yabancı mükellefin koruyucu kalkan olarak kullanabileceği bir hukuki
mekanizma bulunmamaktadır. İdeal olan durum anlaşma hükümleri
ile uyumlu ulusal hükümlerin bulunduğu durumdur. İç hukukta
düzenleme olmakla birlikte ikili anlaşmalarda hüküm bulunmaması ya
da tersi olması durumunda ihtilaflar çıkabilmektedir. Konumuz
açısından bunlar arasındaki uyumsuzluk halleri üzerinde
durulmayacaktır.151
Türkiye’nin imzaladığı anlaşmalarda aynı mahiyetteki madde
Bağımlı Teşebbüsler, Ortak Teşebbüsler ve Bağlı Teşebbüsler
başlıkları altında yer almıştır.152 Ortak teşebbüsten anlaşılması
gereken kardeş şirketler, akraba şirketler, filyaller ve kamu
kontrolündeki şirketlerdir.153 Türkiye’nin ABD, Almanya, Fransa,
İngiltere ile imzaladığı çifte vergilendirme anlaşmaları incelendiğinde
hepsinde yukarıdaki OECD Modelinin Bağımlı Teşebbüsler başlıklı
maddesinin yer aldığı anlaşılmıştır.
150
Soydan, 1995, a.g.e., 294 – 295, OECD Model Tax Convention, 2000, a.g.e., s.
C(9) – 1, Konu ile Almanya’daki 12 Mart 1980 ve 21 Ocak 1981 tarihli
Bundesfinanzhof kararları bulunmaktadır. Almanya’nın yorumunda vergi
anlaşmaları esas olarak çifte vergilendirmeyi önlemeyi amaçlamakta, ulusal
yasalardakinden daha fazla bir vergilendirme yükü getirmeyi hedeflememektedir.
Bkz: Vispi Patel, “ Reconciling Article 9 With Domestic Law”, International Tax
Review, Sep 2001, Vol.12, Issue 8, s. 52
151
Örneğin, ABD Gelir İdaresinin Anlaşma Modelinin Teknik Açıklama Bölümü, iç
hukuktaki hükümlere göre hesapların tekrar düzenlenebilmesi için iç hukuktaki
hükümlerinin anlaşma hükümleri ile uyumlu olması gerektiğini vurgulamaktadır.
152
TÜSİAD, 1989, a.g.e., s. 43
153
Tuncer, 1974, a.g.e., s. 80
54
OECD Modelinin 9/1 inci maddesinin Türkiye’de uygulamaya
geçilmesi, kurumlar vergisi mükellefleri bakımından örtülü kazanç ve
örtülü sermaye hükümlerinin uygulanması ile mümkün olacaktır. Gelir
vergisi mükellefleri bakımından ise GVK’nun 38, 39, 40 ve 41 inci
maddelerindeki düzenlemelerin uygulanması gerekecektir.154
Anlaşma hükümlerine dayanarak şirketle ilgili bulunan diğer
gerçek ve tüzel kişilerle olan ilişkilerinin, iç hukuk bakımından kabul
edilmemesi karşısında vergi anlaşmalarında herhangi bir hüküm
bulunmamaktadır. Modelin 9/1 nci maddesi sadece bağlı teşebbüsler
arasındaki işlemleri düzenlemesine karşılık, KVK’nunda şirket ile
ilgili bulunan gerçek ve tüzel kişiler arasındaki işlemleri
kapsamaktadır. İki düzenleme arasındaki kapsam bakımından farklılık
nedeniyle, uluslararası anlaşma hükümlerinin iç hukuk açısından
kısıtlama getirip getirmediği tartışılmaktadır. Ancak uluslararası
anlaşmanın bağlı teşebbüsler dışındaki gerçek ve tüzel kişilerle şirket
arasındaki ilişkiler için ilave tarhiyatı engelleyeceği yorumu geçerli
değildir.155 Bizim de katıldığımız bu görüşe göre uluslararası
anlaşmalarda hüküm bulunmaması halinde iç hukuktaki düzenleme
yabancı mükelleflere uygulanacaktır.
Şirketlerin ortaklarına, ortakların eşlerine, ortakların usul ve
füruuna idare meclisi başkan ve üyesine, müdürüne veya yüksek
memuruna emsaline göre göze çarpacak derece yüksek aylık,
ikramiye, kira, ücret ve benzeri ödemeler yapmasının OECD
Modelinin 9 uncu maddesiyle bir ilgisi bulunmamaktadır. Bu tür
muvazaalı işlemlerde iç hukuk hükümleri uygulanacaktır.156
3.3 Örtülü Sermaye ile İlgili Düzenlemeler
Örtülü sermayenin transfer fiyatlandırması ile ilgili olup
olmadığının tartışılmasında, çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmaları
fikir verebilmektedir. OECD Model Anlaşmasında örtülü sermaye ile
ilgili olarak doğrudan bir düzenleme yoktur. Modelin 9 uncu maddesi,
bağlı şirketlerin karlarının emsallerine göre yeniden ayarlanmasına
izin vermektedir. Dolayısıyla, bu madde açıkça belirli bir işlemde
154
Soydan, 1995, a.g.e., s. 318, Semercigil, 2000, a.g.e., s. 179
Semercigil, 2000, a.g.e., s. 177
156
Semercigil, 2000, a.g.e., s. 178
155
55
uygulanan faizin emsal faiz oranlarından farklılık gösterdiği
gerekçesiyle yeniden ayarlanmasını olanaklı kılmaktadır. Ancak, 9
uncu maddede görünüşte faiz olan bir ödemenin, temettü ve karın
hesaplanmasında indirilemeyecek bir gider olarak nitelendirilip
nitelendirilemeyeceğine
ilişkin
doğrudan
bir
düzenleme
157
bulunmamaktadır.
Konu OECD Modelinin şerhinde ele alınmış ve aşağıdaki gibi
açıklanmıştır:
“1. 9 uncu madde, borç alan işletmenin karlarını emsal bir durumda
oluşabilecek kar miktarına yükseltmeyi sağladıkları sürece, örtülü sermaye
hakkındaki ulusal yasaların uygulanmasını önlememektedir.
2. 9 uncu madde, sadece borç ilişkisinde geçerli olan faiz oranının emsallere
uygun olup olmadığını değil, aynı zamanda, görünüşte borç olan bir ödemenin
gerçekten borç olup olmadığını veya başka bir ödeme olarak özellikle örtülü
sermaye olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceğini belirlemede de geçerli bir
düzenlemedir.
3. Örtülü sermayeye ilişkin kurallar, ulusal işletmenin karlarını emsal karların
üstüne çıkarmamalıdır. Mevcut vergi anlaşmalarının uygulanmasında bu ilkeye
158
uyulmalıdır”.
OECD Model şerhindeki yukarıdaki açıklamanın bir benzeri
ABD Model Şerhinde de yapılmıştır. ABD Model şerhine göre, 9
uncu maddenin birinci fıkrası, sadece borç için ödenen faizlerin
miktarının emsallerine uygun olup olmadığıyla ilgili değildir. Madde
aynı zamanda ödemenin gerçekte bir faiz ödemesi kabul edilip
edilmeyeceğiyle de ilgilidir. Eğer ödemenin esasını teşkil eden
borçlanma örtülü sermaye kabul edilecek nitelikte ise faizin kazançtan
indirilmesi mümkün olmayacaktır. Bu durumda Modelin 9 uncu
maddesi ile iç hukuktaki örtülü sermaye düzenlemeleri
işletilecektir.159
Bu nedenle OECD Model Anlaşmasının Bağlı Teşebbüsler
başlığını taşıyan ve transfer fiyatlandırması ile ilgili konulara kaynak
teşkil eden 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının, örtülü sermaye için
157
Soydan, 1995, a.g.e., s. 296- 297
OECD Model Tax Convention, 2000, a.g.e., s. C(9) – 2, Soydan, 1995, a.g.e., s.
296- 297, Patel, Sep 2001, a.g.m., s. 51, Uyanık, 2001, a.g.e., 237 - 238
159
USA Treasury Department Technical Explanation of the United States Model
Income Tax Convention of September 20, 1996, (Çevrimiçi)
http://www.intltaxlaw.com./treaties/usmodel/techexpl.htm, 03.05.2005
158
56
de uygulanabileceği yönünde OECD Mali İşler Komitesinin tavsiye
niteliğindeki yukarıdaki kararı çerçevesinde, örtülü sermaye
kavramının tartışılmasında bu madde referans kabul edilecektir.
Dolayısıyla uluslararası literatürdeki transfer fiyatlandırması ile ilgili
tartışmaların bir ölçüde örtülü sermaye ile ilgili olacağı sonucuna
varılabilir.160 Bu sonuçtan uluslararası alanda örtülü kazanç ve örtülü
sermayenin bir arada düzenlendiği ve değerlendirildiği ortaya
çıkmaktadır. Aynı şekilde uluslararası çalışmalarda bu iki kavram
birbirine çok yakın olarak mütalaa edilmekte ve bir arada
tartışılmaktadır.161 Örtülü sermaye kavramının da transfer
fiyatlandırması çerçevesinde incelenebileceği de söylenebilir.
Dolayısıyla transfer fiyatlandırmasının, örtülü kazanç yanında örtülü
sermaye ile ilişkili bir kavram olduğu sonucuna varılabilir.162
Söz konusu 9 uncu madde, gelir idaresine o devletteki bir
işletmenin karını, olması gereken, fakat emsallerine uygun olmayan
koşullar nedeniyle oluşmayan karı da içerecek şekilde yeniden
ayarlama olanağı vermektedir. Dolayısıyla 9 uncu madde, sadece faiz
oranlarının emsallerine uygun olup olmadığının belirlenmesinde değil,
aynı zamanda emsal durumlara ilişkin değerlendirmelerle bağlantılı
olarak, görünüşte borç olan bir ödemenin sermaye olarak
değerlendirilmesinde de kullanılacak bir düzenlemedir.163 Bu
yapılırken ülkelerin kendi hukuklarında örtülü sermaye ilişkin
kurallarının bulunması ve bu kurallara göre bir ayarlama yapılması
gerekmektedir. OECD Modelinin 9 uncu maddesi, ülkelere kendi iç
mevzuatlarına göre işlem yapma olanağı vermektedir.164 Nitekim bazı
anlaşmalarda bu husus açıkça düzenlenmiştir. Türkiye’nin Fransa ile
imzaladığı
Anlaşmanın
ekindeki
protokolde,
Anlaşmanın
“Temettüler”, “Faiz” ve “Ayrım Yapılması” ile ilgili maddelerinin,
160
Maliye Hesap Uzmanları Vakfı; Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Türk Vergi
Sistemi, Sorunlar, Çözüm Önerileri, Ankara, 2002, Doğuşum Matbaacılık Ltd.
Şti., s. 407
161
Gareth Green,“ Transfer Pricing Techniques For Group Treasury Companies”,
International Tax Review, Jun 2001, Vol.12, Issue 6, s. .23 – 26, (Çevrimiçi)
http://www.legalmediagroup.com/internationaltaxreview/includes/print.asp?SID=11
41, 20.04.2005
162
TOBB; HUV, 2002, a.g.e., s. 407
163
Soydan, 1995, a.g.e., s. 296- 297
164
Ramazan Biçer, “OECD Model Konvensiyonu ve Uluslararası Uygulamalar
Açısından Örtülü Sermaye Müessesesi” E – Yaklaşım, Aralık 2004, Sayı 17,
(Çevrimiçi)http://www.yaklasim.com/mevzuat/dergi/makaleler/2004125048.htm,
21.12.2004
57
akit devletlerin iç mevzuatlarında yer alan örtülü sermayeye ilişkin
hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği düzenlemesi yer
almıştır.
Örtülü sermaye ile ilgili olarak tartışılması gereken iki husus
bulunmaktadır. İlki, örtülü sermayeden kaynaklanan ödemelerin
temettü olarak vergilendirilip vergilendirilmeyeceğidir. İkincisi, vergi
anlaşmalarındaki faizlere ilişkin düzenlemelerin bağlı işletmeler
arasındaki örtülü sermayeye uygulanıp uygulanmayacağıdır.
İlk hususun açıklığa kavuşturulmasında OECD Modelinin 10/3
ve 11/3 üncü maddelerinin dikkate alınması gerekmektedir. Modelin
10/3 üncü maddesinde, “Bu maddede kullanılan temettü deyimi, hisse
senetlerinden, intifa senetlerinden veya intifa haklarından, madencilik
senetlerinden, kurucu hisse senetlerinden veya alacak niteliğinde
olmayıp kara katılmayı sağlayan diğer haklardan elde edilen gelirleri,
bunların yanısıra dağıtımı yapan şirketin mukimi olduğu devletin
yasalarına göre, vergilendirme yönünden hisse senetlerinden elde
edilen gelirlerle aynı işlemi gören diğer şirket haklarından elde edilen
gelirleri kapsar” şeklinde düzenleme bulunmaktadır. Modelinin 11/3
nci maddesinde ise faiz, “Bu maddede kullanılan faiz deyimi, ipotekle
temin edilsin veya edilmesin borçlunun karına ortak olma hakkı versin
veya vermesin, her türlü alacaktan elde edilen gelirleri ve özellikle
devlet tahvillerinden ve her çeşit özel sektör tahvilinden (tahvile bağlı
prim ve ikramiyeler de dahil) elde edilen gelirleri kapsar” şeklinde
tanımlanmıştır.
Model şerhinde konuyla ilgili olarak, borç veren kişinin borç
verdiği şirketin risklerini etkin bir şekilde paylaştığı sürece elde ettiği
faizlerin 10 uncu madde kapsamında temettü gibi mütalaa edileceği
sonucuna varılmıştır. Borç veren kişinin borç alan şirketin risklerini
taşıyıp taşımadığı önem taşımaktadır. Örtülü sermayede, verilen
borçların emsallerine göre daha yüksek veya borcun sermayeye
oranının emsallerine göre yüksek olması, riskin borç veren tarafından
üstlenildiğini ortaya koyabilecektir. Dolayısıyla üstlenilen riskin
büyük olması nedeniyle, örtülü sermaye için ödenen faizi temettü
olarak kabul etmek mümkün olacaktır. Zira aralarındaki ilişki gerçekte
bir sermaye yatırımı niteliğindedir. 165
165
58
Soydan, 1995, a.g.e., s. 295, 298, Çetin, 2005, a.g.m., s. 81
Konuyla ilgili diğer husus, vergi anlaşmalarındaki emsaline
nazaran fazla olan faizlere ilişkin düzenlemelerin bağlı işletmeler
arasındaki örtülü sermayeye uygulanıp uygulanmayacağıdır. OECD
Modelinin 11 nci maddesinin 7 nci fıkrasında, “Alacak karşılığında
ödenen faizin miktarı, borçlu ve alacaklı arasında veya her ikisi ile bir
başka kişi arasında var olan özel ilişki nedeniyle böyle bir ilişkinin
bulunmadığı durumlarda, borçlu ve alacaklı arasında kararlaştırılacak
miktarı aştığında, bu madde hükümleri en son bahsedilen miktara
uygulanacaktır. Bu durumda, fazla ödeme, bu anlaşmanın diğer
hükümleri de dikkate alınarak, her iki akit devletin yasaları uyarınca
vergilendirilecektir” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
Bu durumda tartışılması gereken nokta, Modelin 9 ve 11/7 nci
maddelerinin aynı konuyla ilgili olup olmadıklarıdır. Bu husus Model
şerhlerinde dikkate alınmıştır. Şerhlere göre, 11 nci maddesindeki
düzenleme görünürde bir borç işleminin gerçekte sermaye yatırımı
olup olmadığıyla ilgilenmemektedir. Sadece gerçek borç ilişkisine
dayanan işlemlerdeki emsali faiz oranı ile ilgilenmekte ve faiz
oranının miktarının belirlenmesinde kullanılmaktadır. Borcun örtülü
sermaye olarak nitelendirilmesinde devre dışı kalmaktadır. Ortaya
çıkacak konunun örtülü sermaye boyutu var ise 9 uncu maddenin
uygulanması gerekecektir.166
Örtülü sermaye kavramı ile ilintili diğer bir konu önceden
belirlenmiş oranlar yoluyla örtülü sermayenin tespitinin mümkün olup
olmayacağıdır. Bazı ülkeler örtülü sermayenin varlığı için
belirledikleri borç / öz kaynak oranının üzerindeki borçlanmaları
emsallerine uygun olmayan borçlanmalar olarak mütalaa
etmektedirler. Ancak bu durum mutlaka örtülü sermaye anlamına
gelmemekle birlikte, varlığı için kuşku duyulabilir bir nokta anlamına
gelmektedir.167 Örneğin ABD, Almanya, Kanada, Hollanda ve İsviçre
sermayenin belli tutarını aşan tutarın örtülü sermaye sayılması ve aşan
kısmın faizlerinin indirilmesine izin verilmemesi yöntemini
benimsemiştir. Bu yöntem vergi idarelerine örtülü sermayeyi kolayca
tespit edebilme olanak sağlamakla birlikte mükellefleri belirlenen
tavanlara yaklaşmaya yöneltmektedir.168 Finansal işlemlerin
mahiyetindeki karmaşıklık nedeniyle sabit oran belirlemek çoğu
166
Soydan, 1995, a.g.e., s. 299
Kızılot, 2002, a.g.e., s. 104 - 105
168
Aktaş, 2004, a.g.e., s. 63
167
59
durumda çözüm üretmemektedir. Bu nedenle sabit bir oran yerine
örtülü sermayenin varlığını ortaya koyan objektif kriterlerin neler
olabileceği üzerinde yoğunlaşmaktadır.169
OECD sabit oran yaklaşımı yerine, hangi tür borçların örtülü
sermaye addedileceği üzerinde yoğunlaşmıştır. Örtülü sermayenin
varlığını ortaya konulmasında dikkate alınacak faktörler üzerinde
durmuştur. Bu faktörle izleyen şekilde özetlenebilir: Yüksek borç
sermaye oranı, borçlunun uzun dönemli kaynak ihtiyacı, borç verenin
borçlu şirketteki ortaklık payı, faiz ödemelerinin ticari işletmenin
dönem sonucundan indirilmesi, borcun bir aşamada sermaye
dönüştürülmesi taahüdü, faizin emsaline göre farklılık arz etmesi gibi
unsurlar.170
Bu Alt Bölümü bitirirken Çalışmanın yöntemi üzerinde
durulması gereken husus transfer fiyatlandırması, örtülü kazanç ve
örtülü sermaye kavramları arasındaki ilişkinin nasıl kurulduğudur.
Daha önceki açıklamalar çerçevesinde örtülü kazanç kavramının
transfer fiyatlandırması kavramıyla örtüştüğü kabul edilecektir. Bu
çerçevede tartışmalar, transfer fiyatlandırması ve örtülü kazanç
kavramları etrafında şekillendirilecektir. Örtülü sermaye kavramı
üzerinde yeri geldiğinde durulacak, asıl ağırlık örtülü kazanç
kavramına verilecektir.
4 Birleşmiş Milletlerin Düzenlemeleri
Birleşmiş Milletlerin, Gelişmiş ve Gelişmekte Olan Ülkeler
Arasında Çifte Vergilendirme Anlaşma Modeli ( The Model Double
Taxation Convention Between Developed and Developing Countries)
(BM Modeli) 1979 yılında yayınlanmıştır. OECD Modelinin
gelişmekte olan ülkelerce benimsenmemesi nedeniyle geliştirilmiştir.
Çifte vergilemenin önlenmesi olayını, gelişmiş ve gelişmekte olan
ülkelerin hepsini birden kapsayacak şekilde ele almaktadır. BM
Modeli, uluslararası vergilendirmede uyrukluk ve kaynak ilkelerinin
bağdaştırılması görüşünü temsil etmekle birlikte, OECD modeline
kıyasla kaynak ilkesine daha çok ağırlık vermektedir. Buna karşılık
169
170
60
Çetin, 2005, a.g.m., s. 80
Çetin, 2005, a.g.m., s. 80
son zamanlardaki güncellemelerle birlikte BM Modeli, giderek OECD
Modeline benzemektedir.171
OECD Modelinin Bağımlı Teşebbüsler başlıklı maddesi 9 uncu
maddesi, BM Modelinde de aynı başlık ve madde numarasıyla
düzenlenmiştir. Maddenin ilk iki fıkrası her iki Modelde de aynıdır.172
Ancak BM modelinde OECD Modelinden farklı olarak 3 üncü fıkra
mevcuttur. BM Modelinin 3 üncü fıkrasında, teşebbüslerden birine
atfedilebilen hileli vergi kaçakçılığı, ağır kusur, vergi borcunu
isteyerek ödememe hallerine bağlı durumlarda, birinci fıkra
çerçevesinde karlarda bir artış doğuracak şekilde ayarlama yapılmış
ise 2 nci fıkradaki çifte vergilendirmeyi gidermeye yönelik yargısal,
idari ve diğer hukuksal düzeltmelere tatbik edilmeyecektir. Bundan
hareketle, BM Modelinin kötü niyetli mükelleflere karşı daha sert bir
yapı sergilediği sonucuna varılabilir.
5 Avrupa Birliği’nin (AB) Düzenlemeleri
Devletler hükümranlık haklarına dayanarak ülkelerinin sınırları
içerisinde kendi sosyal, politik, ekonomik ve benzeri koşulları dikkate
alarak vergi sistemlerini kurarlar. Kurdukları sistem çerçevesinde
kendi vatandaşlarını ve yabancı ülke vatandaşlarını vergilendirirler.
Vergilendirme
hakkı
ülkelere
has
mutlak
hak
olup
173
sınırlandırılamaz.
Ancak ekonomik birliklere dahil olunduğunda
mutlak vergilendirme yetkisi sorgulanabilir hale gelmektedir.
Ekonomik birlikler devletlerin uluslararası ekonomik ilişkilerini
geliştirmek ve dış ticareti serbestleştirmek amaçları ile kurdukları,
ekonomik işbirliği boyutlarını aşan uluslararası birliklerdir. Ekonomik
işbirliğinin son aşamasını ekonomik birlikler teşkil eder.174 Şimdiye
dek gerçekleştirilmiş ekonomik bütünleşmeler içinde en başarılı ve en
önemlisi Avrupa Birliğidir.175 AB henüz bir devlet statüsünde
171
UNCTAD, 1999, a.g.e., s. 18- 19
Patel, Sep 2001, a.g.m., s. 51,
173
Tuncer, 1974, a.g.e., 13 - 14
174
Arıcan Süral, Uluslararası Ekonomik Anlaşmaların Vergi Sistemi Üzerine
Etkileri, Avrupa Ekonomik Topluluğu ve Türkiye’nin Durumu, Ankara, 1983,
Maliye ve Gümrük Bakanlığı, Araştırma Planlama ve Koordinasyon Kurulu, s. 22,
Öncel; Kumrulu; Çağan, 1997, a.g.e. s. 63 - 64,
175
Süral, 1983, a.g.e., s. 22, Öncel; Kumrulu; Çağan, 1997, a.g.e. s. 63 – 64,
Nadaroğlu, 1998, a.g.e., s. 293
172
61
olmamakla birlikte uluslar üstü bir kuruluştur.176 Vergilendirme
yetkisinin ekonomik birlikler içinde sınırlandırılması iki şekilde
gerçekleşebilmektedir. İlkinde vergilendirme yetkisi, üye devletler
arasında belli alanlarda karşılıklı olarak kullanılmasından
vazgeçilmektedir. İkincisinde ise birleşme ile oluşturulan kurumlara
devredilmektedir.177 AB, bir yandan kurucu anlaşma niteliğindeki
Roma Anlaşmasının hükümleri, diğer yandan Birlik kurumlarının
anlaşmanın öngördüğü hedefler doğrultusundaki işlemleri ile üye
devletlerin vergilendirme yetkilerini sınırlandırmaktadır. Ancak üye
devletlerin izledikleri bir kısım ekonomik ve sosyal politikalar, ülke
sınırları içinde kaldığından vergilendirme yetkisi, Birlik düzeyinde bu
politikaların aracı olarak kullanılmamaktadır.178
Avrupa Birliğinde vergi politikası, genel politikaları destekleyici
ikincil bir politika niteliğindedir. Roma Anlaşması179, ekonomi ve
maliye politikalarını ortak politika alanı olarak kabul etmemiştir.
Anlaşmanın vergi ile ilgili hükümleri (md.95-99 ve 220) Birliğin
temel ilkeleri arasında yer almamaktadır. Bu anlamda Birliğin üye
ülkelerde ekonomik ve sosyal amaçlarla kullanabileceği asli nitelikte
bir vergi politikası bulunmamaktadır. Dolayısıyla üye ülkeler vergi
mevzuatlarını kendi mali ihtiyaçları ve benimsedikleri ekonomik ve
sosyal hedeflere göre belirlemektedirler. Diğer taraftan Avrupa
Birliğinin izlediği temel politikaların hemen hemen tamamının
vergilendirmeyi ilgilendiren yönleri bulunmaktadır. Bu durum
özellikle mal, hizmet, kişi ve sermayelerin serbest dolaşımını öngören
iç pazarın işleyişi, ulaştırma ve rekabet alanındaki politikalar ile
bölgesel politikalarda kendisi göstermektedir.180
Roma Anlaşmasının 220 inci maddesi, Birliğe üye devletlerin,
gereksinim duyduğunda çifte vergilendirmenin önlenmesi konusunda
aralarında görüşmeler yapabileceklerini düzenlemektedir.181 Avrupa
176
TOBB, 2001, a.g.e., s. 80
Çağan, 1982, a.g.e., s. 233, Öncel; Kumrulu; Çağan, 1997, a.g.e. s. 63 – 64
178
Öncel; Kumrulu; Çağan, 1997, a.g.e., s.63 – 64,
179
Anlaşmanın orijinal metninin bulunduğu internet adresi : (Çevrimiçi)
http://www.hri.org/docs/rome57/Rome57.txt, 20.08.2003
180
Abdülkadir Göktaş, “Türkiye’nin Avrupa Birliğine Ekonomik ve Vergisel
Uyumu-II” Yaklaşım, Ocak 2001, Yıl 9, Sayı 97, s.46
181
Halûk Günuğur, Avrupa Ekonomik Topluluğunu Kuran Antlaşma (Roma
Antlaşması), Ankara, 2 inci Baskı. 1988, Türkiye Ticaret, Sanayi, Deniz Ticaret
Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği, s. 163
177
62
Birliği’nde, malların, kişilerin, hizmetlerin ve sermayenin dolaşımını
doğrudan etkilemediği için dolaysız vergilerde uyum faaliyetlerine
fazla yer verilmemiştir. Dolaysız vergiler, üye ülkelerin iç hukuk
düzenlemelerine bırakılmıştır. Üye ülkeler AB anlaşmasının 220 nci
maddesinde geçen yetkiye dayanarak, farklı ülkelerde faaliyette
bulunan işletmelerin karlarını düzenlemesinde çifte vergilendirmeyi
önlemek için hakem müessesesi konusunda uzlaşmaya varmışlardır.
AB üyesi ülkelerin dolaysız vergiler alanında uyumlaştırma konuları:
çifte vergilendirmeyi önleme, transfer fiyatlandırması düzenlemeleri,
yurt dışı zararların durumu, iki taraflı vergi anlaşmaları ağını
tamamlanması şeklinde özetlenebilir.182 Birlik içinde dolaysız
vergilendirme alanındaki uyumlaştırma çabalarının dolaylı vergiler
alanındaki uyumlaştırmaya göre oldukça yavaş olmasının yukarıda
açıklananlara ilave olarak diğer bir sebebi, üye devletlerin mali
egemenliklerini kaybetmek istememeleridir. Her üye ülke
vergilendirme yetkisi üzerinde hassasiyetle durmakta, kaybetmek
istememekte ve uyumlaştırmada isteksiz hareket etmektedir.183
Vergilendirme yetkisi, ulusal devletlerin vazgeçebilecekleri son unsur
olarak değerlendirilmektedir.184
Avrupa Birliğinin kaynakları incelendiğinde birincil mevzuatı
Kurucu Anlaşmalar ile bunların ekleri ve protokolleri oluşturmaktadır.
İkincil mevzuatı Tüzük(Yönetmelik), Direktif(Yönerge), Karar ve
görüşler oluşturmaktadır. Tüzükler ülkelerin iç hukuklarında herhangi
bir değişikliğe gerek kalmaksızın üye ülkelerde uygulanmaktadır. İç
hukukta ulusal kanunlar gibi hüküm ifade etmektedir. Direktifler ise
tüm üye ülkelerle ilgili olabileceği gibi tek bir ülkeyle de ilgili
olabilmekte ve iç hukuktaki usule uygun olarak kabul edilmesinden
sonra uygulamaya girmektedir.185 Direktifler her ne kadar doğrudan
uygulanmamakla birlikte, Birliğe üye devletler arasında vergilendirme
yetkisinin bölüşümünü etkilemektedirler. Avrupa Topluluğu Adalet
Divanı tüzükler, direktifler ve kararlar arasında uygulanabilirlik
açısından bir fark görmemektedir. Direktifler de uygulanabilirlik
182
M. Bahattin Kulu, “AB Üyesi Ülkelerde Uygulanan Ortak Vergi Hukuku”,
Yaklaşım, Şubat 2001, Yıl 9, Sayı 98, s. 59, 67
183
İktisadi Kalkınma Vakfı Yayınları, Editörle: Stefamo Fantorini, Hakan Üzeltürk,
Avrupa Birliğinin Vergilendirme Politikası ve Türkiye’nin Uyumu, İstanbul,
2001, s.14, 83
184
TOBB, 2001, a.g.e., s.201
185
(Çevrimiçi) http://www.foreigntrade.gov.tr/ab/AB%20sayfasi/tophuk.htm,
03.09.2004
63
açısından gerekli koşulları taşımaları halinde tüzükler gibi etki
taşımaktadır.186 Direktifler amaçlarına ulaşma açısından üye devletlere
belli hareket serbestisi tanımaktadırlar.187
Transfer fiyatlaması ile ilgili sorunlar Birlik içinde de halen
çözülmüş değildir. Avrupa Birliği’nde dolaysız vergilere ilişkin
aşağıda isimleri belirtilen üç adet Konsey Direktifi (Yönerge)
bulunmaktadır. Diğer bir deyişle dolaysız vergilerde hukuki
müktesebat aşağıdaki üç direktif ile sınırlıdır.
1. Farklı Üye Ülkelerin Şirket, Bölünme ve Aktif Devirlerinde
Ortak Vergilendirme Rejimi (90/434/AET).
2. Farklı Üye Ülkelerin Şirketlerinin ve Bağlı Şirketlerin
Vergilendirilmesinde Ortak Kurallar (90/435/AET).
3. Çifte Vergilendirmeyi Hakem Kararıyla Önleme
Konvansiyonu (90/436/AET) (Tahkim Anlaşması).188
Yukarıdaki direktiflerden son ikisi, şirketlerin çifte
vergilendirmeden uzak bir şekilde faaliyette bulunmalarını sağlamayı
amaçlamaktadır. Böylece şirketler bütünleşmiş bir pazar içinde
faaliyette bulunabileceklerinden bu pazarın olanaklarından da
yararlanacaklardır.189
Transfer
fiyatlandırmasına
ve
çifte
vergilendirmenin
önlenmesine ilişkin olarak Avrupa Birliği’ndeki ilk çalışmalar 1976
yılında başlamıştır. Konu ile ilgili direktif yukarıda üç numaralı bentte
gösterilen Tahkim Anlaşmasıdır. Bu metnin önemli yönü, transfer
fiyatlandırmasıyla ilgili olarak emsallerine uygunluk ilkesine aykırılık
nedeniyle bir üye devlet tarafından yapılan tarhiyat, çifte
vergilendirme sonucunu doğuruyorsa, karşı taraf için bir düzeltme
öngörülmesindedir. Bu düzenleme uygulamada pek olumlu karşılık
bulamamıştır. Bunun en büyük nedeni, farklılıkları giderme
186
Çağan, 1982, a.g.e., s.261
TOBB, 2001, a.g.e., s.197, AB’nin birincil hukuku ile ilgili olarak Bkz.: aynı eser
s. 196
188
Osman Arıoğlu, “Türkiye –AB İlişkilerinde Vergilendirme ve 2001 İlerleme
Raporunda Vergilendirmeye İlişkin Konuların Değerlendirilmesi” konulu bildiri,
Avrupa Birliğine Giriş Süreci ve Türk Kamu Maliyesinin Uyumu 17. Türkiye
Maliye Sempozyumu, 22 – 25 Mayıs 2002 Fethiye, Türmob Yayınları , Yayın No
:185, s. 18; Editörler: Fantorini; Üzeltürk, 2001, a.g.e. s. 55, Bu direktiflerin
(Yönergelerin) Türkçe metinleri http.//www.gelirler.gov.tr adresinde bulunabilir.
189
Editörler: Fantorini; Üzeltürk, 2001, a.g.e. s. 55, HUV, TOBB, 2002, s. 392 - 393
187
64
yönündeki girişimlerin üye ülkelerin mali özerklik alanlarına etki
yapması ve bunun üye devletler tarafından kolaylıkla kabul
edilememesidir.190
Üye ülkeler vergilendirme yetkilerinin gitmesini engellemek için
uyumlaştırma yönünde adım atmakta isteksiz davranırlarken, ortaya
çıkan boşluğu Avrupa Topluluğu Adalet Divanı doldurmaktadır.
Mahkeme dolaysız vergilerde ayrım yapmama ilkesini benimsemiştir.
Mahkeme dolaysız vergilerin üye ülkelerin kendi yetki alanlarında
kaldığını benimsemekle birlikte, üye ülkelerin vergilendirme
yetkilerini topluluk hukukuna uygun olarak kullanmaları ve uyrukluk
temelinde ayrımcılık yapmamaları yönünde karar almıştır.191 Avrupa
Birliği Adalet Divanının kararları Birliğin ikincil hukuku olarak da
önem taşımaktadır.192Avrupa Adalet Divanının kararları ortak bir
vergi politikası oluşturmada ve Birlik üyeleri arasında vergi rekabetini
engellemede önemli ve yararlı rol oynamaktadır. Zira Avrupa Adalet
Divanı devamlı olarak tek Avrupa piyasası için vergi uyumlaştırması
ile ilgili kararlar vermektedir.193
AB ülkeleri arasında imzalanan Tahkim Anlaşmasının 4 üncü
maddesindeki karların saptanmasıyla ilgili temel ilke emsallerine
uygunluk ilkesidir. Buna göre, anlaşmayı imzalayan farklı ülkelerdeki
bağlı şirketler arasındaki mali düzenlemeler, karşılaştırılabilir
bağımsız şirketler arasında benzeri ilişkileri yansıtmalıdır. Bağlı
şirketler, birinin diğerine doğrudan ya da dolaylı olarak yönetim,
kontrol veya sermaye yoluyla bağlantılı olmasını ya da aynı kişinin
yönetim, kontrol veya sermaye yoluyla diğer şirketle bağlantılı
olmasını ifade eder. Anlaşmanın 4(2) nci maddesine göre, yabancı
ülkedeki bir şubenin karı, bu şube bağımsız bir işletme varsayılarak
değerlendirilecektir. Emsallerine uygunluk ilkesi bakımından 4 üncü
madde, OECD Anlaşma Modeli’nin 9 uncu maddesiyle hemen hemen
aynıdır.194
190
TOBB, 2001, a.g.e., s. 27, HUV; TOBB, 2002, a.g.e., s. 392 – 393,
Billur Yaltı Soydan, “Avrupa Birliği’nin Geleceği Tartışması Ekseninde Dolaysız
Vergiler: Uyumlaştırmak ya da Uyumlaştırmamak, İşte Bütün Mesele Bu ?” konulu
bildiri, Avrupa Birliğine Giriş Süreci ve Türk Kamu Maliyesinin Uyumu 17.
Türkiye Maliye Sempozyumu, 22 – 25 Mayıs 2002 ,Fethiye, Türmob Yayınları ,
Yayın No :185, s. 148 - 149
192
TOBB, 2001, a.g.e., s. 206 - 207
193
The Economist, “The Mystery of Vanishing Taxpayer”, Jan 29 th 2000
194
TOBB ve HUV, 2002, a.g.e., s. 393
191
65
6 Ülkelerin Tutumları ile İlgili Genel Bilgiler
1991 yılında Business International dergisinin gerçekleştirdiği
bir araştırmaya göre transfer fiyatlandırması konusunda çok uluslu
şirketlere karşı en sert uygulamaları Almanya göstermektedir. Bu
ülkeyi ABD, Fransa, İngiltere ve Kanada izlemektedir. Buna karşılık
Japonya, Kore, Avusturya ve İtalya daha ılımlı tavır sergilemektedir.
Yabancı doğrudan yatırımları çekmek isteyen Malezya, İrlanda ve
Porto Riko gibi ülkeler ise konuyla ilgilenmemektedir.195 Dolayısıyla
ülkeler kendi ekonomik durumları ve beklentileri doğrultusunda
konuyla ilgilenmekte veya ilgisiz kalmaktadırlar.
Ülkelerin kanuni düzenlemeleri farklılık göstermekle birlikte,
hepsi aynı öze sahiptir. Örtülü kazanç ile ilgili olarak OECD
Modelinin
öngördüğü
yapı,
tüm
ülkelerce
genellikle
196
benimsenmiştir. Konu ile ilgili düzenlemelerde başı çeken ABD
örneği yanında Türkiye’nin dış ticaretinde önemi bulunan Almanya,
Fransa ve İngiltere’nin düzenlemelerine aşağıda genel hatlarıyla;
Hollanda, Japonya, İtalya, Kanada, Rusya ve Yeni Zelanda’nın
düzenlemelerine (Ek:5)’de özet olarak yer verilecektir. Bunun yanında
ilgili bölümlerde diğer ülkelerin düzenlemelerine atıflar yapılacaktır.
6.1 ABD
Transfer fiyatlandırmasına ilişkin olarak dünyadaki ilk yasal
düzenlemeler ABD’de yapılmıştır. Düzenlemelerde ve uygulamalarda
bu ülke başı çekmiştir. Bundan sonra diğer ülkeler ve uluslararası
kuruluşlar yaptıkları düzenlemelerde, sürekli ABD örneğini esas
almışlardır.197 ABD’nin konu ile ilk ilgilenen ülke olması ve bu ilgilin
devam etmesinin nedeni, sahip olduğu çok uluslu şirket sayısının ve
bu şirketlerden elde ettiği vergi gelirlerinin diğer ülkelere göre daha
195
Berk Dicle, “Vergi Uygulamaları Bakımından Transfer Fiyatları”, Vergi
Dünyası, Mart 1995, Yıl 13, Sayı 163, s. 38, Y. Öncel, 2002, a.g.m. s. 13
196
Kızılot, 2002, a.g.e., s. 55, 62
197
Tuncay Kapusuzoğlu, “Transfer Fiyatlandırmasına İlişkin Olarak A.B.D.’de
Yapılan Yasal Düzenlemeler (1)”, Vergi Dünyası, Haziran 1999, Sayı 214, s. 57 58, Stanley, 2001, a.g.m., s. 27
66
çok olmasındandır.198 Özellikle OECD’nin düzenlemeleri, ABD İç
Gelir İdaresinin geniş kapsamlı ve detaylı düzenlemelerinden ilham
almıştır.199 OECD düzenlemeleri bazı küçük farklılıklara rağmen
ABD düzenlemeleri paralelindedir.200 OECD’den farklı olduğu
taraflar da bulunmaktadır. Geçerli ve makul bir transfer fiyatlandırma
yöntemini en iyi yöntem kuralları çerçevesinde ulaşmaya çalışır.
Mükellefleri sisteme uyumlaştırabilmek için reçetevari belgelendirme
ve ceza sistemine sahiptir.201
Yukarıdaki nedenlerle transfer fiyatlandırmasına ilişkin olarak
ABD’de yapılan düzenlemeler özel bir önem taşımaktadır.
Uluslararası kuruluşlar ve diğer ülkeler için prototip niteliği
taşımaktadır. Transfer fiyatlandırması konusu ABD’de İç Gelir
Vergisi Kanunu’nun 482 numaralı kısmında (Internal Revenue Code,
Section 482) yer almıştır. Bu kısım ilk olarak 1928 yılındaki Gelir
Anlaşmasında (The Revenue Act of l928) yer almaktadır.202 1963
yılında Porto Riko, IRS’in 482 numaralı kısmı şirketler arasındaki
gelir ve giderleri dağıtma açısından sınırsızca kullandığı gerekçesiyle
ABD’ni protesto etmiştir. Bunun üzerine Hazine İdaresi ana merkezi
ABD’de, bağlantı işlemleri Porto Riko’da bulunan şirketlere ilişkin
olarak bir gelir dağıtım rehberi düzenlenmiştir. (Rev.Proc.63-10,19631 C.B.490). Böylelikle ilk kez uygulamaya yönelik bir rehber
basılmıştır.203 Daha sonraki önemli gelişme, 1968 yılında 482
numaralı kısmın bugünkü şeklinin yayınlamasıyla ortaya çıkmıştır.
ABD’nin 1968 yılındaki hukuksal düzenlemelerinden sonra konu ile
ilgili olarak dünya liderliğini ele almıştır. Bundan sonra diğer ülkeler
emsallerine uygunluk ilkesini benimsemeye başlamışlardır. ABD’nin
çalışmaları beraberinde OECD’nin 1979 ve 1984 Rehberlerinin ortaya
çıkmasına vesile olmuştur.204
198
Jeffrey S. Arpan, International Inracorporate Pricing Non - American
Systems and Views, New York, 1972, Praeger Publishers, s. 26 (Bu eser
uluslararası literatürdeki en eski doktora tezlerinden biridir.)
199
Plasschaert, Editör: Plasschaert, a.g.e., 1994, s. 4
200
Aktaş, Ekim 2003, a.g.m., 88
201
Mark Atkinson; David Tyrall,“ International Transfer Pricing : The Taxman
Cometh”, Management Accounting : Magazine for Chartered Management
Accountants, Dec 1997, Vol.75, Issue 11, s.32 - 34
202
Kapusuzoğlu, Haziran 1999, agm., s. 57 –58, TOBB; HUV, 2002, a.g.e., s. 383,
203
Kapusuzoğlu, Haziran 1999, a.g.m., s. 59
204
Kim; Swinnerton, 1997, a.g.m., s. 19
67
Kavramın
tanımlanması
ve
mükelleflere
yapılacak
uygulamalardaki idari boyuttaki zorluklar nedeniyle transfer
fiyatlamasıyla bağlantılı olarak ortaya çıkan konular ve bunlara
getirilen savunma mekanizmaları, 1980’li yılların ortalarından beri
ABD vergi politikasında güncelliğinin koruyan bir husus halini
almıştır. 1986 Vergi Reform Hareketinin bir parçası olarak Kongre,
ABD İç Gelir İdaresine özellikle gayri maddi hakların istismarı olmak
üzere transfer fiyatlaması mekanizmaları ile ilgili bir çalışma görevi
vermiştir. Sonuçlar 482 Numaralı Bölüm Altında Şirket İçi
Fiyatlandırmanın Bir Çalışması başlığı altında 1988 yılında
yayınlanmıştır. Bu çalışma genel olarak Bölüm 482 Beyaz Raporu205
olarak anılmaktadır. Bölüm 482 Beyaz Raporunun yayınlanması,
vergi idareciler ile yöneticiler arasındaki tartışmaları arttırmış ve bir
dizi kuralların önerilmesine neden olmuştur. Uzun süreli
tartışmalardan ve geniş düzeltmelerden sonra yeni düzenlemeler
1994’den 1996’ya kadar yayınlanmıştır.206
ABD’de 1994 yılında başlayan yeni düzenlemelerle,
mükelleflerin uyumunu sağlayacak belgelendirme yükümlülükleri
arttırılmıştır. Mükelleflerin işlemlerini emsallerine uygun olduğunu
belgelendirmeleri istenmektedir. Vergi düzenlemelerine uymayan
mükelleflere daha ağır cezalar öngörülmüştür. Çok uluslu şirketlerin
işlemleri daha fazla mercek altına alınmıştır.207
Düzenlemenin son hali, İç Gelir Vergisi Kanunun 482 numaralı
Vergi Mükellefleri Arasında Yapılacak Gelir ve Gider Dağıtımı
başlıklı bölümde aşağıdaki gibidir:
“Aynı çıkar birliği tarafından doğrudan veya dolaylı olarak sahip olunan ya
da kontrol edilen iki ya da daha fazla sayıdaki organizasyon, ticarethane ya da
işletme (şirket olup olmadığına, ABD içinde örgütlenmiş olup olmadığına ve
bağlantılı olup olmadığına bakılmaksızın) için Bakanlık toplam geliri, gideri ve
kredileri söz konusu organizasyon, ticarethane ya da işletme arasında dağıtabilir,
bölüştürebilir ya da tahsis edebilir. Bunun yapılabilmesi için söz konusu dağıtım,
bölüşüm veya tahsisin vergiden kaçınmayı engellemesi, adı geçen organizasyon,
205
Beyaz Raporun İngilizce orijinal hali: (çevrimiçi)
http://www.intltaxlaw.com./shared/transfer/preample_to_1994_final_regs.htm,
09.07.2004 tarihinde edinilmiştir.
206
Charles H. Gustafson; Robert J. Peroni; Richard Crawford Pugh, Taxation of
International Transaction, Materials, Text and Problems, St Paul MN, 1997,
West Publishing Co., s. 500
207
Adams; Coombes, 2003, a.g.e., s. 4 -5
68
ticarethane ya da işletmenin gelirini açıkça yansıtması açısından gerekli görülmesi
208
yeterlidir.
Yukarıdaki düzenlemede, aynı çıkar birliğine ait ikiden fazla
ticari veya iş merkezinin gelir ve giderlerinin taraflar arasındaki
dağıtımında ABD Gelir İdaresine yetki vermektedir. Gelir idaresinin
dağıtıma müdahale etmemesi için taraflar arasındaki gelir dağıtımının,
haksız yere kar aktarımı, hayali satışlar veya diğer yöntemlerin
uygulanmasıyla vergiden kaçınmalara yer vermemesi ve gerçek vergi
sorumluluğunu açıkça yansıtması gerekmektedir.209
ABD’deki 482 numaralı bölüm diğer grup içi işlemlerinde
olduğu gibi çok uluslu şirketlerin mal ve hizmet ihraç ve ithalatındaki
fiyatların emsallerine uygun olmasını vurgulamaktadır.210 ABD’deki
düzenlemeler emsallerine uygunluk ilkesi çerçevesinde grup
şirketlerinin her bir üyesinin gerçek vergilendirilebilir gelirini
kavramaya çalışmaktadır. Yukarıdaki 482 numaralı kısımla ilgili
detaylı genel tebliğ şeklinde açıklamalar yapılmıştır. Mükelleflerin
beyanlarını bu açıklamalar çerçevesinde yapmaları gerekmektedir.211
ABD uygulamasında, emsallere uygunluk ilkesinin uygulanmasında
1994 yılından önce sadece fiyatlar üzerinde durulmuştur. 482 nci
Bölümde 1994 yılı ve izleyen dönemde yapılan değişikliklerle
emsallere uygunluk sadece fiyatlar üzerinde yoğunlaşmaktan ziyade,
işlemler sonucu elde edilen karları da kapsar hale gelmiştir. Gelir
idaresi bağlı şirketler arasındaki fiyatların emsallerine uygun
olmasının yanında, işlemlerden elde edilen karları da incelemeye
almıştır. 212
208
482 numaralı kısmın yukarıdaki çevirisinde Tuncay Kapusuzoğlu,Vergisel
Yönden Transfer Fiyatlandırması, İstanbul, 2003, Oluş Yayıncılık A.Ş., s. 26 –
27’den yararlanılmıştır. Benzer çeviri için Bkz.: Y. Öncel, 2002, a.g.m., s. 11,
209
Kapusuzoğlu, Haziran 1999, a.g.m., s. 57 –58, Stanley, 2001, a.g.m., s. 27 - 28
210
Editörler: Assaf Razin, Joel Slemrod, Taxation in the Global Economy, Jean –
Thomas Bernard, Robert J. Weiner, “Multinational Corporations, Transfer Prices,
and Taxes; Evidence from the U.S. Petroleum Industry”, Chicago, London; 1990,
The University of Chicago Press, s. 123
211
Belkaoui, 1991, a.g.e., s. 212, 482 numaralı ABD Hazinesi Düzenlemeleri
(Treasury Regulations), (Çevrimiçi)
http://www.intltaxlaw.com./shared/transfer/regs.htm, 09.07.2004 tarihinde temin
edilmiştir. Bundan sonraki bölümlerde ABD düzenlemeleri OECD düzenlemeleri
paralelinde ise dipnotlarda gösterilecek, farklılık bulunması halinde metinde veya
dipnotlarda açıklamalar yapılacaktır.
212
Kapusuzoğlu, Haziran 1999, a.g.m., s. 61 - 62
69
İç Gelir Vergisi Kanunu’nun (Internal Revenue Code) transfer
fiyatlamasını düzenleyen 482 numaralı kısmına ilişkin değişiklik
metni ve açıklamalar 300 sayfa civarında ve oldukça detaylıdır.213
ABD’nin düzenlemeleri izleyen bölümlerde OECD düzenlemeleri
birlikte ayrıntılı olarak ele alınacaktır.
ABD’de örtülü sermaye ile ilgili düzenlemeler İç Gelir
Kanununun 385 ve 163 (j) bölümünde yer almıştır. Bölüm 385’in
başlığı Şirketlerde Belirli Menfaatlerin Hisse veya Borç Olarak İşlem
Görmesi (Treatment of Certain Interest in Corporation as Stock or
Indebtedness) şeklindedir. Maddenin (a) fıkrasında, bir şirketteki
menfaatlerin hisse ya da borç olarak kabul edilmesinde esas olmak
üzere düzenlemeler yapma konusunda Hazine Bakanlığına (The
Secretary) yetki vermektedir.214
Hazine Bakanlığı, şirketlerdeki menfaati sermaye mi yoksa borç
mu olduğu yönünde düzenlemeler yaparken dikkate alınması gereken
unsurlara maddede yer verilmiştir. Maddenin (b) fıkrasında, Hazine
Bakanlığının belli vakalarda şirketler ile borç verenler arasındaki
ilişkinin bir alacaklı borçlu ilişkisi mi yoksa şirket hissedar ilişkisi mi
olduğunun tespitini düzenlerken dikkate alacağı unsurlar (faktörler)
gösterilmiştir. Bu unsurlar:
1. Talep halinde veya belli bir tarihte belli bir paranın veya para
yerine geçebilecek değerin ve belli bir oran üzerinden
hesaplanacak faizin ödeneceğine dair koşulsuz yazılı taahütün
bulunup bulunmadığı,
2. Şirketin herhangi bir borcu konusunda önceliği ya da bir
planının (subordination) olup olmadığı,
3. Şirketin borçlarının öz sermayeye oranı,
4. Şirketin borçlarının hisse senetlerine çevrilebilirliğin mümkün
olup olmaması,
5. Şirkette hisse sahibi olmak ile inceleme konusu menfaat
(interest) arasında ilişki bulunup bulunmadığı,215
213
Atkinson; Tyrall, Dec 1997, a.g.m., s. 32 - 34
(Çevrimiçi) http://www.fourmilap.ch/ustax/www/t26-A-1-C-VI-385.html,
16.02.2005
215
(Çevrimiçi) http://www.fourmilap.ch/ustax/www/t26-A-1-C-VI-385.html,
16.02.2005
214
70
Hazine Bakanlığı yukarıdaki faktörleri dikkate alarak hangi
türden borçlanmaların sermaye olarak kabul edileceğini
düzenleyecektir. Yukarıdaki faktörler düzenlemeler yapılırken dikkate
alınacak unsurlardan bir kısmı olup olayların özelliğine göre
bunlardan farklı unsurlar da dikkate alınabilecektir. Ancak Bölüm 385
ile ilgili olarak Bakanlık çok fazla düzenleme yapmamaktadır.216
Vergi mahkemelerinin kararlarında genellikle örtülü sermaye ile
ilgili konularda dikkate alınması gereken hususlara yer vermektedirler.
Bunlar arasında:
Şirkete aktarılan mali kaynak karşılığında verilen belgelerin
nitelikleri. Genellikle aktarılan mali kaynak karşılığında hisse senedi
verilmiş ise sermayeye katılım, tahvil (bond) verilmiş ise borçlanma
olarak kabul edilecektir.
Geri ödeme tarihinin bulunup bulunmaması. Geri ödeme
tarihinin bulunması borçlanmayı ima edecektir.
Şirket tarafından yapılan geri ödemelerin kaynağı. Ödemeler
şirketin kazançlarına bağlı olarak yapılmıyor ise borçlanmanın
varlığından söz edilecektir.
Yönetime katılma. Hisse senedi sahip olmak veya yönetimde oy
sahibi olmak şeklinde sonuçlanan kaynak sağlama işlemleri
sermayeye katkı sağlamak olarak değerlendirilmekte, borçlanma kabul
edilmemektedir.
Diğer düzenli kredi verenlerin borçları ile ortağın borcunun
ödeme bakımında statüsü. Bir ortağın alacağı, diğer borç verenlere
göre ikinci derecede ödenecek konumda ise ortağın alacağı örtülü
sermaye kabul edilecektir.
Tarafların niyetleri.
Yüksek borç öz sermaye oranı borçların ödenme kabiliyetinin
düşmesi anlamına gelebilecek ve örtülü sermayeyi delalet
edebilecektir.
Şirket ilgili olmayan kişilerden de borçlanma yapabiliyor ise
ortada borçlanmanın varlığından söz edilebilecektir.
Şirket ortaklarının borçlarına karşılık şirketteki payları
ölçüsünde faiz ödeniyor ise örtülü sermayenin varlığından
kuşkulanılacaktır.217
216
217
DRT International, 1990, a.g.e., s. 158 – 159, Kızılot, 2002, a.g.e., s. 122 - 124
DRT International, 1990, a.g.e., s. 159 - 160
71
Herhangi bir hukuki düzenlemede borç öz sermaye oranı
konusunda belli edilmiş bir oran bulunmamaktadır. Yargı organları
kararlarında ve bilimsel içtihatta, borçların öz sermaye oranının 3:1’i
aşmaması önerilmektedir. Bu oranın aşılması halinde, verilen borcun
sermaye temini niteliği olduğu yönünde kuşkuların başlangıç noktası
olarak kabul edilmektedir.218
Doğrudan örtülü sermaye ile ilgili olmamakla birlikte diğer bir
düzenleme İç Gelir Vergisi Kanunun 163(j) bölümünde yer
almaktadır. Buradaki düzenlemeler Kazanç Gizleyici Kurallar
(Earnings Stripping Rules) olarak adlandırılmaktadır. Düzenlemeler
aşırı faiz harcaması (excess interest expenses) ödemesi olan ve borç öz
sermaye oranı hesap döneminin sonu itibariyle 1,5:1 oranını aşan
şirketlere uygulanacaktır. Aşırı faiz harcaması, şirketin net faiz
harcamasının şirketin ayarlanmış vergilendirilecek gelirinin %50’si ile
önceki yıllardan ertelenmiş ayarlanmış vergilendirilebilecek gelirin
%50’sinin net faiz harcamasından fazla olan kısmının (önceki yıllarda
düşük net faiz ödemesi nedeniyle ortaya çıkan düşük faiz ödemesi
nedeniyle kullanılmayan kısım) toplamını aşan tutar olarak hesaplanır.
Şirketin aşırı faiz harcaması cari yıldaki gelirin hesabında indirilemez
ise cari yılda indirilmeyen tutar üç yıl boyunca gelecek yılların
gelirlerinden indirilmek üzere devredilebilir. Bu düzenlemenin
uygulanmasında ayarlanmış vergilendirilebilecek gelir tabiri, faiz
giderleri, net faaliyet zararları, amortisman, değer düşüklüğü karşılığı,
tükenme payları gibi gider kalemleri dikkate alınmayarak
hesaplanmaktadır.219
Diğer taraftan bağlı şirketler arasında borçlanma için ödenen faiz
emsallerine göre fazla ise fazlalık tutar örtülü kazanç aktarımı
(constructive dividend) olarak kabul edilecektir. Borçlu şirket
tarafından ödenen emsalini aşan faizin indirimine izin
verilmeyecektir.220
ABD’de konuyla ilgili bir başka düzenleme kontrollü şirket
düzenlemeleridir. ABD, karlarını başka ülkelere aktarma eğilimindeki
şirketleri daha fazla köşeye sıkıştırma eğilimindedir. ABD bir taraftan
218
DRT International, 1990, a.g.e., s. 160, Kızılot, 2002, a.g.e., s. 122 - 123
(Çevrimiçi) http://www.fourmilap.ch/ustax/www/t26-A-1-C-VI-163.html,
16.02.2005
220
DRT International, 1990, a.g.e., s. 159
219
72
diğer ülkelerindeki çok uluslu şirketlerde oluşan karları transfer
fiyatlandırması düzenlemeleri ile kavramaya çalışırken, diğer taraftan
Kontrollü Yabancı Şirket Kanununu kullanarak, yabancı ülkelerdeki
Amerikan orijinli şirketlerin vergi davranışlarını kavramaya
çalışmaktadır. Amerikan çok uluslu şirketlerinin düşük vergi
rejimlerinden yararlanmalarının esas yöntemi vergi ertelemesidir. Bu
yöntemde şirketler bağımlı şirketlerde elde ettikleri karları, ana şirkete
göndermek yerine bağımlı şirkette tutmaktadırlar. Buna karşılık ABD
İç Gelir İdaresi, bağımlı şirketin vergiden kaçınma amacıyla
kullanıldığını düşünüyorsa, bağımlı şirketi kontrollü yabancı şirket
olarak kabul ederek ve karlarını Amerikan vergisine tabi ana şirkete
göndermek mecburiyeti altına sokmaktadır.221 ABD’nin uygulamaları,
bir karşı tepki olarak diğer ülkeleri de aynı yönde davranmaya
itmektedir. Kontrollü yabancı şirketlerle ilgili düzenlemeler
çalışmanın çerçevesini aştığından üzerinde durulmamıştır.
6.2 Almanya
ABD’den farklı olarak Almanya vergi mevzuatı detaylı bir
transfer fiyatlaması kurallarına sahip değildir. Alman transfer
fiyatlaması kuralları 1983 yılında oluşturulmuş idari ilkelerden
meydana gelmiştir. Transfer fiyatlaması ile ilgili kuralların
olmayışının eksikliğine karşılık vergi mükellefleri genel kurallara
uymak zorundadırlar. Alman transfer fiyatlandırması kuralları
Kurumlar Vergisi Kanununun (Corporate Tax Act) 8(3) Bölümü,
Yabancı İşlemler Vergi Kanunun (Foreign Transactions Tax Act) 1(1)
Bölümü ile OECD Modelinin 9 (1) inci maddesinden oluşmaktadır.
Yabancı İşlemler Vergi Kanununu 1(1) nci bölümünde emsallerine
uygunluk ilkesi genel olarak yer almakta ve pratik uygulaması sınırlı
olmaktadır. Zira Kurumlar Vergisi Kanunun 8(3) üncü maddesinin
uygulanmadığı durumlarda uygulanmaktadır. OECD Modelinin 9(1)
inci maddesi ise Alman mükelleflerine uygulanmamaktadır. Sonuç
olarak Alman vergi mükellefi, transfer fiyatlandırması işlemini
Kurumlar Vergi Kanununun Gizli Kar Dağıtımı (Hidden Profit
Distribution) başlıklı 8(3) üncü bölümüne göre sonuçlandırmaktadır.
Ancak bu bölüm bazen hem Alman Vergi İdaresi hem de vergi
221
The Economist, “Gimme Shelter”, Jan 29 th 2000
73
mükellefleri için tatmin edici olmamaktadır.222 Ayrıca Kurumlar
Vergisi Direktifleri’nin (Corparate Tax Directives) 36a Bölümünde
Gizli Sermaye Koyma (Hidden Capital Injection) düzenlenmiştir.223
Almanya’daki vergi kanunları OECD Rehberiyle uyumlu
değildir. Ancak, genel olarak emsallerine uygunluk ilkesinin Yabancı
İşlemler Kanununun 1 inci maddesinde bulunduğu kabul edilebilir. Bu
madde Alman Şirketlerinin yabancı bağımlı ortaklarına mal ve
hizmetleri emsaline göre düşük bedelle satmaları halinde
uygulanmaktadır.224 Alman mevzuatında emsallerine uygunluk ilkesi
özel olarak tanımlanmamaktadır. Ancak bu ilke düzenlemelerin
ayrılmaz bir parçası konumundadır.225
Alman Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 8 inci maddesinde
“....Kurumlar Vergisi matrahının saptanmasında örtülü dağıtılan
kazançlar da dikkate alınır....” denilerek konu çok geniş bir kapsam
çerçevesine yorumlanmaya müsait bırakılmıştır. Alman Vergi
Sisteminde örtülü kazanç, bu hüküm çerçevesinde, gelir idaresinin
yorum ve uygulamaları ile uzun yılların oluşturduğu içtihatlarla
gelişmiştir.226
Şirketler düzeyinde ülke içindeki emsaline göre farklılık arz
eden alım ve satım işlemleri Kurumlar Vergisi Kanunun 8(3) üncü
maddesinde yer alan örtülü kar payı (constructive dividens) dağıtımı
bağlamında değerlendirilmektedir.227 Örtülü kar dağıtımı, şirketlerin
vergiye tabi kazançlarının hesabında dikkate alınmamaktadır. Örtülü
222
Birgit Findeis, “ Documentation Requirements Under German Transfer- Pricing
Rules”, Tax Adviser, May 2002, Vol. 33, Issue 5, s. 292, Ernst and Young, 2003,
a.g.e., s. 20
223
Ernst and Young, 2003, a.g.e., s. 20
224
Eduard Sporken; Alexander Vogele; William Bader; Pascal Luquet; Sebastien
Laisney; Elizabeth Musgrave, “ Transfer Pricing in Europe : OECD Versus Local
Practice”, International Tax Review, Oct 2001, Vol.12, Issue 9, s. 48
225
Editör: Choi, Frederick D. S.: International Accounting and Financing,
Handbook, Second Edition, New York, 1997, John Wiley & Sons, s. 38 -11
226
Hasan Kurt, “Örtülü Kazanç Dağıtımı ve Yüksek Mahkemenin Görüşü”, Vergi
Dünyası, Temmuz 1990, Yıl 8, Sayı 107, s. 11, Selman Tünal, Türk ve Yabancı
Vergi Mevzuatında Örtülü Sermaye ve Örtülü Kazanç Uygulaması, İstanbul,
1992, Maliye Hesap Uzmanı Bilim Raporu,Yeterlilik Etüdü, Yayınlanmamış, s.
290, Yılmaz Özbalcı, Kurumlar Vergisi Kanunu Yorum ve Açıklamalar,
Ankara, 2002, Oluş Yayıncılık Ltd. Şti., s. 469, Kızılot, 2002, a.g.e., s. 136
227
Sporken; Vogele; Bader; Luquet; Laisney; Musgrave, 2001, a.g.m., s. 48
74
kar payı dağıtımı, vergilendirilebilir karı azaltan ve ortaklık ilişkisi
bulunan bağlı şirketin varlığında meydana gelen azalma olarak
tanımlanmaktadır.228 Buna karşılık kendisine örtülü kar dağıtılan ortak
bakımından elde edilen gelir niteliğine göre, menkul sermaye iradı,
ticari kazanç veya sair kazanç olarak mütalaa edilecektir.229
Alman vergi mevzuatında örtülü kazanç ile ilgili geniş bir tanım
bulunmamakla birlikte Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin 31/3 üncü
maddesinde örnekleme yoluna gidilmiştir. Tebliğin ilgili bölümüne
göre:
“1. Ortağın yönetim kurulunda veya işletme yöneticisi konumunda
görev yapıp, karşılığında normalin üzerinde ücret alması,
2. Şirketin ortağına makul seviyede bir ücret yanında, cirosu
üzerinden de ciro tazminatı (prim) ödemesi,
3. Ortağın şirketten faizsiz veya fevkalade düşük faizle ödünç
para alması,
4. Ortağın şirketten, daha verildiği sırada iade edilmeyeceği
bilinmesi gereken ödünç para alması,
5. Ortak tarafından şirkete fevkalade yüksek faizle borç para
verilmesi,
6. Ortağın şirkete anormal yüksek fiyatlarla mal satması veya
şirketten bu şekilde düşük mal veya ekonomik değerler alması
yahut ta özel indirimlerden ve ıskontolarından yararlanması,
7. Ortağın şirkete borsa rayicinin üzerinde fiyatla hisse senedi
satması veya şirketin ortağına borsa rayicinin çok altında
fiyatla hisse senedi satması,
8. Ortağın şirkete yüksek fiyatla bir objeyi kiralaması veya
şirketten düşük fiyatla bir objeyi kiralaması veya şirketin
haklarını ortağa düşük fiyatla devretmesi ya da şirkete ait
haklardan ortağı düşük fiyatla yararlandırması,
9. Şirketin ortaklardan biri lehine borç ya da kefalet gibi
yükümlülükleri üstlenmesi,
10. Şirketin ortaklar karşısında sahip olduğu haklardan
vazgeçmesi,
11. Ortağın şirkete gizli ortak olarak katılması ve bunun
sonucunda makul olmayacak derecede yüksek kazanç payı
elde etmesi,
228
229
Choi, 1997, a.g.e., s. 38 - 11
Kızılot, 2002, a.g.e., s. 136
75
12. Bir şahıs şirketine ortak olan sermaye şirketinin, kendine ait
kazancı şahıs şirketi ortağı lehine sınırlayacak biçimde,
kazancın yeniden dağıtılmasını, geriye etkili olarak veya
hukuki yükümlülük olmaksızın onaylamış olması.”230
Almanya her ne kadar hukuki tanımlama bakımından OECD’ye
tam uyumlu olmasa da emsallerine uygunluk ilkesine bağlıdır.
Geleneksel İşlem yöntemleri olan karşılaştırılabilir kontrolsüz fiyat
yöntemi, tekrar satış fiyatı yöntemi ve maliyete ilave yöntemini
uygulamaktadır. Global formüle göre paylaştırma yöntemi
uygulanmamaktadır. Almanya kar eksenli yöntemler olan kar bölüşüm
yöntemi ile işlemsel net marj yöntemini, diğer geleneksel işlem
yönteminin sonuçlarının doğrulayıcı ve bir takım tahminlerde işe yarar
mahiyette kabul etmektedir.231
Alman mevzuatı özellikle belgelendirme koşulları ile ilgili
olmak üzere usul kuralları konusunda iyi durumda değildir. 2000
yılında, Alman Vergi İdaresi belgelendirme ve peşin fiyatlandırma
anlaşmaları konusunda taslak düzenlemeleri yürürlüğe koymuştur.
Taslak gelir idaresi ile mükellef arasında işbirliği, çağdaş
belgelendirme ve peşin fiyatlandırma anlaşmalarına odaklanmıştır.
Nihai düzenlemelerin 2001 yılında yürürlüğe konulması planlanmıştır.
Buna karşılık taslağın sonuçlandırılmasından önce, Düsseldorf Vergi
Mahkemesi, istenen bilgilerin Alman Vergi Kanunu’nunda yer alan
bilgileri oldukça genişlettiği ve kanuni altyapısı olmayan belgeler
talep ettiği gerekçesiyle idari düzenlemeleri bozmuştur.232 Alman
230
Kızılot, 2002, a.g.e., s. 138, Alman Mevzuatında daha önce Kurumlar Vergisi
Yönetmeliğinin 19 uncu maddesinde örneklerin tamamına yakını yer almaktaydı.
Anılan Yönetmeliğin 19 uncu maddesi için Bkz.: Mualla Öncel, Kurumlar Vergisi
Açısından Sermaye Şirketlerinde Örtülü Kazanç ve Örtülü Sermaye, Ankara,
1978, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, s. 4 -5
231
Sporken; Vogele; Bader; Luquet; Laisney; Musgrave, 2001, a.g.m., s. 48
232
Findies, 2002, a.g.m., s. 292, Yürürlükte kaldırılan Düzenlemeler ile ilgili olarak
Bkz.: Thomas Borstell; Ludger Wellens “ Germany Draft Threatens Heavy Burden”,
International Tax Review, Apr 2000, Vol.11, Issue 4, s. 11 – 14, (Çevrimiçi)
http://www.legalmediagroup.com/internationaltaxreview/includes/print.asp?SID=49
5, 20.04.2005, Alexander Vogele; William Bader, “Germany Court Vetoes
Document Regulations” International Tax Review, Sep 2001, Vol.12, Issue 8, s.
45 49, Alexander Vogele; William Bader, “Germany Turn of Document Screw ”
International Tax Review, Feb 2001, Vol.12, Issue 2, s. 17 – 21, (Çevrimiçi)
http://www.legalmediagroup.com/internationaltaxreview/includes/print.asp?SID=99
4, 20.04.2005
76
Federal Vergi Mahkemesi (Federal Tax Court) gelir idaresinin temyiz
istemi üzerine verdiği 17 Ekim 2001 tarihli kararla alt mahkeme
kararını kısmen bozmuştur. Kararda belgelendirme ile ilgili alt derece
mahkemesinin kararına uyulmuştur.233
Yargı kararlarından sonra Almanya, belgelendirme ile ilgili bir
kanun (Tax Preference Reduction Act) hazırlamıştır. Bu kanunda
ticari ilişkiler, belgelendirme zorunlulukları, belgelendirme
zorunluluklarına uymamanın cezaları hususlarına yer verilmiştir. Bu
Kanun tasarısı 11 Nisan 2003’de Federal Parlamento’dan (Federal
Parliament) geçmiş, Federal Senato’nun (Federal Council) onayına
sunulmuştur. Yarı hukuki bir nitelik kazanmıştır.234 Federal Senatodan
onay beklerken kabul edilmemiştir. Kanun tasarısının beklenmedik bir
şekilde ret edilmesinin nedenleri, Almanya’daki siyasi güç dağılımının
iktidar aleyhine değişmesi ve yeni düzenlemenin mükelleflere ağır
yükler getirmesi şeklinde özetlenebilir.235 Daha sonra belgelendirmeye
ilişkin bu düzenleme Genel Vergi Kanunu’nun 90(3) (The General
Tax Act Section 90(3)) olarak, 1 Ocak 2003 tarihinden geçerli olmak
üzere yasalaşmıştır.236
Alman Maliye Bakanlığı 9 Kasım 2001’de yürürlüğe koyduğu
bir başka
düzenleme ile bağlı şirketler arasındaki personelin
(expatriates) geçici yer değiştirmeleri sırasında bunların maliyetlerinin
ve bunlardan elde edilen faydaların şirketler arasında dağılımı ile ilgili
yeni kuralları ortaya koymuştur. Ortaya konulan bu yeni kurallar da
OECD düzenlemelerinde yer alan emsallerine uygunluk ilkesi
paralelindedir.237
233
Alexander Vogele; William Bader, “International Updates : Germany High Court
Redefine Germany Transfer Pricing Framework” International Tax Review, Dec
2001 / Jan 2002, Vol.13, Issue 1, s. 50, Findeis, 2002, a.g.m., s. 292
234
Alexander Voegele, Markus Brem, Taxation Inside the German Transfer Pricing
Documentation, Corporate Restructuring, April 8, 2003, (Çevrimiçi)
http://newsweaver.ie/eletra/mod_print_view.cfm?this_id=121180&u=bnainternation
al...., 06.08.2004
235
Martin Lenz, “Germany”, International Tax Review, Apr 2003, Vol.14, Issue 4,
s. 64 - 65
236
Rutges; Kawanobe; Fortier; Felgran, 2004, a.g.m., s. 9
237
Alexander Vogele; Arwep Cruger; Volker Schmitt, “Saharing the Cost of
Expatriates in Germany” International Tax Review, Apr 2002, Vol.13, Issue 4, s.
24 – 27,
(Çevrimiçi)http://www.legalmediagroup.com/internationaltaxreview/includes/print.a
sp?SID=1849, 20.04.2005
77
Alman Vergi Hukukunda örtülü sermaye, Kurumlar Vergisi
Kanunun 8a maddesinde düzenlenmiştir. 2003 yılından önceki
düzenlemelerde, sadece yabancı ortaklar tarafından verilen borçlar
örtülü sermaye kapsamında değerlendirilirken, son yapılan
düzenlemelerle yerli veya yabancı ortak ayrımı kaldırılmıştır. Örtülü
sermaye için faiz ödeyen bakımından ödenen faizlerin gider
yazılmaması, elde eden bakımından ise kar payı (constructive
dividend) sayılması esası benimsenmiştir. Örtülü sermayenin varlığı
için borç veren ortağın büyük ortaklardan (major shareholder) olması
gerekmektedir. Büyük ortaklık ölçüsü, şirketin %25 ve daha fazlasına
sahip olmak şeklinde anlaşılmaktadır. Diğer taraftan şirketin yönetim
ve kontrolünü elinde tutan ortaklar, hisse bakımından %25’lik paya
sahip olmasalar da büyük ortak olarak kabul edilmektedir. Verilen
borçların örtülü sermaye niteliğini alması için izleyen şartları taşıması
gerekmektedir: Borcun vadesi bir yıldan uzun olmalı, borç tutarı 250
000 EURO’dan fazla olmalı, borçların öz kaynaklara oranı 1,5/1’i
geçmeli, alınan borçlara ödenen faizler emsallerine göre yüksek
olmalıdır. 238
6.3 Fransa
Fransa’da örtülü kazanç ve örtülü sermaye ile ilgili doğrudan
düzenleme yer almamaktadır. Kurum kazancının tespitinde indirim
kabul edilmeyen düzenlemelerle ilgili bölümlerindeki kurallar, örtülü
kazanç ve örtülü sermaye ile ilgili konulara uygulanmaktadır.239
Fransız Vergi İdaresi OECD Transfer Fiyatlandırma Rehberindeki
yöntemleri kendi ülkesinde de uygulamaya meyillidir. Fransa’da
transfer fiyatlandırması ile ilgili kurallar, Genel Vergi Kanunu
(General Tax Code) ve Vergi Usul Kanununda (Tax Procedure Act)
yer almaktadır. Genel Vergi Kanununun 57 ve 238A maddelerinde
konunun maddi hukuk boyutu ele alınmıştır. Vergi Usul Kanunun
L13B, L188A ve L102B maddelerinde Fransız Vergi İdaresinin
238
Ralph Dautel; Jochen Murach; Alexander Pupeter, “Thin- Capitalization
Amendments Affect Financing Arrangements” International Tax Review, Oct
2004, Vol.15, Issue 9, s. 17 - 18
239
Tünal, 1992, a.g.e. s. 11
78
şirketleri
incelemesinde
bulunmaktadır.240
takip
edilecek
usul
hükümleri
Asıl düzenleme olan 57 nci maddeye göre, şirketin yurt dışında
ortağı olan şirkete düşük bedelle mal satması veya yüksek bedelle mal
alması suretiyle hasılatı azaltması veya maliyetleri yükseltmesi
hallerinde, mal bedelleri gerçek duruma göre ayarlanacaktır. Matrah
düzeltmelere göre belirlenecektir.241 Bu maddeye göre, Fransa’da
kurulu bir şirketin diğer bir ülkede kurulu şirkete karlarını dolaylı
olarak transfer ettiğinin belirlenebilmesi için Fransız Vergi İdaresinin,
iki şirket arasındaki kontrol bağını ortaya koyması gerekmektedir.
Karların yurt dışına transferi, alış veya satış fiyatlarını artırmak veya
diğer şekillerde olabilmektedir. Diğer şekilleri, fazladan ya da
gereksiz royalty ödemek, faizsiz veya düşük faizli kredi vermek,
borçları ve bağımlı şirketlerin alacaklarını ertelemek, maliyetlerin
dağılımının varsayımlarında hata yapmak, yabancı ülkedeki bağlı
şirketlere karşılıksız garantiler vermek, kur kayıpları ve benzerleri
şeklinde olabilmektedir.242
Kar transferinden yararlanan şirket, tercihli (avantajlı, kayrılan)
vergi sistemine sahip olmayan ülkede ise şirketler arasındaki kontrol
bağının Vergi İdaresi tarafından ortaya konulması gerekmektedir.243
Zorunlu olmamakla birlikte diğer bir koşul kar transferinden
yararlanan şirketin göreli olarak daha tercih edilebilir bir vergi
rejimine sahip ülkede bulunmasıdır. Kontrol bağı hukuki (de jure)
veya fiili (de facto) olarak iki şekilde kurulabilir. Hukuki kontrol, bir
şirketin çoğunluk hissesine sahip olmak veya oy hakkının çoğunu
elinde bulundurmak ya da karar verme pozisyonuna sahip olmak
şeklinde tezahür edebilmektedir. Fiili kontrol ise iki şirket arasındaki
ilişkilerin koşulları veya sözleşmelerden kaynaklanabilmektedir.244
Fransız şirketlerince yabancı iştiraklere aşırı faiz ödendiği
durumlarda, normal olmayan bu finansal ilişkinin vergisel sonuçlarını
düzeltme konusunda idareye yetki vermektedir. Benzer şekilde
240
Sporken; Vogele; Bader; Luquet; Laisney; Musgrave, 2001, a.g.m., s. 47, Ernst
and Young, 2003, a.g.e., s. 19
241
Tünal, 1992, a.g.e., s. 11
242
Sporken; Vogele; Bader; Luquet; Laisney; Musgrave, 2001, a.g.m., s. 47 - 48
243
Sporken; Vogele; Bader; Luquet; Laisney; Musgrave, 2001, a.g.m., s. 47 – 48,
Kızılot, 2002, a.g.e., s. 163
244
Sporken; Vogele; Bader; Luquet; Laisney; Musgrave, 2001, a.g.m., s. 47 - 48
79
Fransa’daki bir şirket kendisine bağlı bir şirkete emsallerine nazaran
daha düşük veya yüksek fiyatla mal alım ve satımında bulunmuş veya
farklı şekillerde avantaj sağlamış ise bu avantajlar vergi matrahının
tespitinde indirilemeyecektir.245
Vergi Usul Kanunun 238A maddesinde, Fransa’da mukim
mükellefler, ödeyecekleri vergiyi azaltmak için tercihli(avantajlı)
vergi sistemi uygulayan ülkede bulanan kişilerden sözde borç alıp, bu
borç için ödenen faiz ve diğer ödemeleri vergi matrahından
indirilmelerine izin verilmemektedir. İndirimin izin verilmesi için
tercihli vergi sistemi uygulayan ülkedeki borç veren kişinin Fransa’ya
kıyasla daha fazla vergi ödemesi gerekmektedir.246
Fransa’da borçların sermaye olarak kabul edilmesine yönelik
özel bir düzenleme bulunmamaktadır. Buna karşılık ortaklar
tarafından verilen borçlara ilişkin faizlerin hangi koşullarda gider
olarak nitelendirileceği yönünde Fransız Genel Vergi Kanunun 39.1.3
ve 212 nci maddelerinde düzenlemeler bulunmaktadır.247 Aşağıdaki
şartların varlığı halinde ortağın şirkete verdiği borç için ödenen
faizlerin indirilmesi kabul edilebilecektir:
1. Ortak tarafından taahhüt edilen sermaye payının tamamı
ödenmiş olmalıdır.
2. Ortağa ödenecek faiz oranının üst sınırı şirket tahvilleri için
ödenen faiz oranını geçmemelidir.
3. Şirketin yönetimini fiili olarak veya hukuki olarak elinde
bulunduran kimselerin verdikleri borç tutarı, bu ortakların
şirket sermayesindeki payının %150 sini geçmemelidir.248
Vergi Usul Kanunun L13B maddesi, vergi incelemeleri için gelir
idaresine transfer fiyatlandırma politikaları konusunda bilgi isteme
hakkı vermektedir. Bu madde mükelleflere, izleyen konularda bilgi
sunmaları zorunluluğu altına sokmaktadır: Fransız ve yabancı
teşebbüsler arasındaki ilişkiler, teşebbüsün kullandığı transfer
fiyatlandırma yöntemleri, yabancı bağımlı teşebbüslerin yürüttüğü
faaliyetlerin içeriği, Fransız şirketlerinin %50 den fazla hissesine
245
Kızılot, 2002, a.g.e., s. 164
Kızılot, 2002, a.g.e., s. 165
247
DRT International, Thin Capitalization and Related Provisions in Major
Trading Nations, New York, 1990, s. 159 - 160
248
DRT International, 1990, a.g.e., s. 159 – 160, Tünal, 1992, a.g.e., s. 12
246
80
sahip oldukları veya doğrudan yönettikleri bağımlı teşebbüslere
uygulanan yerel vergi düzenlemeleri, Fransız şirketlerinin transfer
fiyatlandırmasında kullandıkları yöntemlerini destekleyecek bilgi ve
belgeler. 249
6.4 İngiltere
İngiltere’nin transfer fiyatlandırması kurallarının 1918 yılına
kadar gittiğine dair yorumlar bulunmaktadır. 1918 tarihli Gelir Vergisi
Kanununun (Income Tax Act 1918) 3 üncü Bölümünün genel hatları
ile emsallerine uygunluk ilkesini içerdiği kabul edilmektedir. Kesin
olan husus ise 1951 tarihli Maliye Kanununun (Finance Act 1951) 37
inci bölümdeki düzenlemedir. 37 nci Bölümündeki düzenleme, 1988
yılında çıkarılan Gelir ve Kurumlar Vergileri Kanunu’nun (Income
and Corporation Taxes Act 1988) 770 numaralı bölümü haline
gelmiştir.250
İngiltere İç Gelir İdaresi transfer fiyatlandırma işlemlerini, 1988
yılında çıkarılan Gelir ve Kurumlar Vergileri Kanunu’nun (Income
and Corporation Taxes Act 1988) 770-773 numaralı bölümleri
aracılığıyla yürütmektedir. Emsallerine uygunluk ilkesi esas
alınmıştır.251 Bu düzenlemeler, OECD düzenlemelerinin paralelinde
olup; maddi ve gayri maddi varlıkların transferinde emsallerine
uygunluk ilkesinin esnek bir açıklaması olduğu varsayılmaktadır. Son
zamanlarda yapılan hukuki düzenlemelerle güçlendirilmiştir.252
Yukarıdaki düzenlemeler İngiltere’de olması gerekenden daha az
vergi ödendiği durumlarda emsallerine uygunluk ilkesi çevresinde
vergi matrahının doğru tespit edilmesinde devreye girmektedir.
İngiltere’de faaliyet gösteren vergi mükellefi, diğer ülkedeki bağlı
şirketlerle olan ilişkilerinde değerinin üstünde fiyatlarla mal alması ya
da değerinin altında fiyatlarla mal satması halinde, gelir idaresi
işlemleri emsallerine uygun tutarlar üzerinden değerlendirerek gerekli
tarhiyatları yapmaktadır. Buna karşılık İngiltere’de faaliyet gösteren
249
Sporken; Vogele; Bader; Luquet; Laisney; Musgrave, 2001, a.g.m., s. 49, Kızılot,
2002, a.g.e., s. 168 - 169
250
Adams; Coombes, 2003, a.g.e., s. 4
251
Choi, 1997, a.g.e., s. 38 – 12, UNCTAD, 1999, a.g.e., s. 17
252
UNCTAD, 1999, a.g.e., s. 17
81
vergi mükellefi diğer ülkedeki bağlı şirketinden düşük fiyatlarla mal
ve hizmet alır veya yüksek fiyatlarla mal ve hizmet satarsa herhangi
bir işlem yapılmayacaktır. Düzenlemeler esas itibariyle İngiltere’deki
vergi matrahını arttırmaya yöneliktir. Vergi anlaşmasının bulunduğu
durumlarda, anlaşma hükümlerine göre karşı devletin düzeltme talep
etmesi halinde İngiltere’nin vergi matrahı da azalabilecektir.253
1998 yılındaki Maliye Kanunu (Finance Act 1998), 1988 tarihli
Gelir ve Kurumlar Vergileri Kanunu 770A Bölümü ile 28AA
Schedule’sini güncellemiştir. Yeni düzenlemelerin lafzı OECD
Modelinin 9 uncu maddesinin benzeridir.254 Bazı durumlarda adi
ortaklıklara (partnership) ve gerçek kişilere uygulanabilmektedir.
Vergi kanununa İngiltere’nin transfer fiyatlandırması konusunda
OECD ile işbirliği yapacağı yönünde doğrudan hüküm konulmuştur.
Değişikliklerle emsallerin uygunluk ilkesine uyum sağlanmış, ispat
külfetinin bir kısmının gelir idaresinden, çok uluslu şirkete
aktarılmıştır. Ayrıca OECD Rehberi paralelinde yeni belgelendirme
koşulları getirilmiştir. Yeni düzenlemelerle kapsam, işlemler ve
anlaşmalar bakımından genişletilerek doğrudan ve dolaylı, içe doğru
(in bound) ve dışa doğru (out bound) finansal fonlamalar kapsama
alınmıştır. İkincil ayarlamalara ilişkin düzenlemeler henüz
yapılmamıştır. Mükellefin yanlış beyanlarına uygulanan genel ceza
sistemi transfer fiyatlandırmasına da uygulanacaktır. İhmal ve kusurlu
ya da hileli fiillere %100’e kadar vergi ayarlama cezası
uygulanabilecektir. Peşin Fiyatlandırma Sözleşmeleri 1999 Maliye
Kanunun 85 – 87 bölümlerinde yer almıştır.255
Örtülü sermaye ile ilgili düzenleme Kanun’un 209’uncu
maddesinde, bağlı şirketten alınan borç için ödenen faiz miktarı veya
alınan borç miktarı aşırı yüksek ise ödenen faizler vergi matrahından
indirilemeyecektir. Ödenen faizler kar payı olarak mütalaa
edilecektir.256 İngiltere’nin örtülü sermaye ile ilgili düzenlemeleri
OECD Modelinin 9 uncu maddesiyle uyumludur.257
253
Kızılot, 2002
(Çevrimiçi) http://www.inlandrevenue.gov.uk/bulletins/tb37.htm, 06.08.2004,
Sporken; Vogele; Bader; Luquet; Laisney; Musgrave, 2001, a.g.m., s. 49
255
Sporken; Vogele; Bader; Luquet; Laisney; Musgrave, 2001, a.g.m., s. 49
256
DRT International, 1990, s. 149, Kızılot, 2002, a.g.e., s. 174 - 175
257
Kızılot, 2002, a.g.e., s. 174 - 175
254
82
Emsallerine uygun olmayan borçlanmaların faizleri gider olarak
kabul edilmemektedir. Her ne kadar resmi olmamakla beraber, borç öz
sermaye oranının 1:1, vergi ve faiz öncesi karın toplam faize oranının
3:1 olması, gelir idaresi tarafından tavsiye edilmektedir. Gelir
idaresinin bu oranları gösterge niteliğinde olup nihai değerlendirme,
olayın gerçek mahiyetine göre yapılmaktadır.258 Gelir idaresi bu
oranların tarihsel ortalamaları yansıttığını kabul etmekte ve
değerlendirmelerinde makul oranlar olarak değerlendirmektedir.
Ancak yukarıdaki oranlar her olayın özelliğine, sektör ortalamalarına
ve borç alış verişinde bulunan şirket grubunun durumuna göre revize
edilebilmektedir. Dolayısıyla mükellefle müzakereler sonucunda farklı
oranlar belirlenebilmektedir.259
2004 yılı ocak ayından geçerli olacak düzenlemeler ile İngiltere
içindeki işlemler de örtülü kazanç kapsamına alınmıştır. Aynı yılın
nisan ayından itibaren geçerli olan düzenlemeler ile örtülü sermayeye
ilişkin kurallar da transfer fiyatlandırması ile birleştirilmiştir.260
258
DRT International, 1990, s. 149, Kızılot, 2002, a.g.e., s. 180, Aktaş, 2004, a.g.e.,
s. 224 – 226,
259
Kızılot, 2002, a.g.e., s. 180
260
Rutges; Kawanobe; Fortier; Felgran, 2004, a.g.m., s. 9
83
84
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
EMSALLERİNE UYGUNLUK İLKESİ (THE
ARM’S LENGTH PRINCIPLE) VE BU
İLKENİN UYGULANMASINDA
GELİŞTİRİLEN YÖNTEMLER
1 Emsallerine Uygunluk İlkesi
Gerek uluslararası kuruluşların gerekse ülke düzenlemelerine
bakıldığında bağlı şirketler arasındaki ilişkileri düzenleyen temel
ilkenin Emsallerine Uygunluk İlkesi olduğu anlaşılmaktadır. Bu ilke
bir şirketin, bağlı şirket ve şubesi ile olan mal ve hizmet
fiyatlandırmasının, arasında ilişki bulunmayan diğer şirketler gibi
olması gerektiğini ortaya koymaktadır. Bağlı şirketler arasındaki ticari
işlemlerin, birbiri ile rekabet eden bağımsız şirketlerinki gibi olması
esasına dayanmaktadır.261 Bağlı şirketler arasında karşılıklı
ilişkilerden doğan kazancın hesaplanmasında bunların bağımsız
kurumlar gibi nazara alınması gerekmektedir. Taraflar arasındaki özel
ilişkilerin,
kazancın
hesaplanmasına
herhangi
bir
etkisi
bulunmamalıdır.262
Bu esasın ortaya konulmasının gerisinde, serbest rekabetçi
piyasadaki görünmez elin denge fiyatını belirlediği ve kaynakları etkin
bir şekilde dağıttığı varsayımı yatmaktadır. Rekabetçi piyasanın
oluşturduğu fiyat doğru olan fiyat olduğundan emsal (benchmark)
alınması yerinde olacaktır.263 Emsallerine uygunluk ilkesinin
uygulanmasının nedenleri arasında şunlar sayılabilir: Rekabetçi
piyasanın, kaynakları etkin bir şekilde dağıttığına ve risk ile getiri
arasında ilişkiyi kurduğuna olan güven; çok uluslu şirket grubunun her
bir üyesini vergilendirme bakımından ayrı varlık saymasının iktisadi
261
Editör: Choi, 1997, a.g.e., s. 38 - 2
Tuncer, 1974, a.g.e., s. 81
263
Taylor, 2002, a.g.m., s. 310
262
85
olarak anlamlı olması; çoğu vakada vergilendirilebilir geliri grup
şirketleri arasında makul bir şekilde dağıtabilmesi.264OECD Modeli bu
ilkeyi esas almıştır. ABD kendi iç hukukundaki düzenlemelerde
emsallerine uygunluk ilkesini benimsemiştir.265 Emsallerine uygunluk
ilkesi 2 nci Bölümde yer verilen OECD Modelinin 9 uncu maddesinin
ilk fıkrasında yer almaktadır. OECD Transfer Fiyatlandırma
Rehberinde bağımlı şirketler arasındaki işlemlerin vergi hukuku
açısından Arm’s Lenght Principle (ALP) ilkesine uygun olması
gerektiği belirtilmektedir.
İngilizce terim olan Arm’s Lenght Principle, kimi yazarlar
tarafından Emsallere Uygunluk İlkesi olarak Türkçe’ye çevrilmiştir.266
Kimi yazarlar da Arm’s Lenght Price kavramını anlaşmasız,
muvazaasız fiyat şeklinde Türkçe’ye çevirmiştir.267 Bazıları da Emsal
Fiyat Prensibi şeklinde kullanmışlardır.268 Kimileri de muvazaa
olmaması ilkesi olarak kullanmışlardır.269 Çalışmada, Arm’s Lenght
Principle karşılığı Emsallerine Uygunluk İlkesi, Arm’s Lenght Price
karşılığında Emsal Bedel kavramı kullanılacaktır.270
264
Victor H. Miesel; Harlow H. Higinbotham; Chun W. Yi, International Transfer
Pricing: Practical Solutions for Intercompany Pricing, The International Tax
Journal, Wntr 2003, Vol 29, Issue 1 s. 1 - 2
265
Raboy; Wiggings, 1997, a.g.m., s. 360
266
Billur Yaltı Soydan, “ Çok Uluslu İşletmeler ve Vergi İdareleri İçin Transfer
Fiyatlaması Rehberi”, Vergi Sorunları, Nisan 1996, Sayı 91, s. 109
267
Mehmet Özgen, Dictionary of Tax Terms, Ankara, 1997, Maliye Bakanlığı,
Araştırma ve Planlama Koordinasyon Kurulu, s. 17, Vergi terimleriyle ilgili bu
sözlükte bu terim şu şekilde tanımlanmıştır: “Birbiriyle iş yapan, birbirine çeşitli
bağlarla (akrabalık veya hissedarlık) bağlı olmayan kişilerin birbirlerinden bağımsız
olarak hareket ederek sadece kendi çıkarlarını düşünecekleri prensibi. Bağlı şirketler
ile yakın akrabalar arasındaki (karı-koca arasındaki işlemler gibi) işlemlerde bu
prensibin geçerli olmayacağı varsayılmaktadır. Bu nedenle, bağımlı işletmelerde
devir veya satış bedeli yerine gerçek fiyata göre düzeltilen fiyat, devire veya
vergilendirmeye esas alınır.” Kızılot 2002 a.g.e.’de Arm’s Lenght Principle terimini,
“anlaşılmasız fiyat, muvazasız fiyat (gerçek veya rayiç fiyat)” olarak
kullanmaktadır.
268
Beylik, 2004, a.g.m.
269
Kızılot, 2002, a.g.e., s. 41
270
Çalışmanın tamamında, OECD Modeli, Model şerhleri ile Transfer Fiyatlandırma
Rehberine yapılan atıflarda Gelirler Genel Müdürlüğü, Çifte Vergilendirmeyi
Önleme Anlaşmaları, Ankara, 1997, Soydan, 1996, a.g.m., Kapusuzoğlu, Haziran
1999, Temmuz/1999 a.g.m., Uyanık, 2001 a.g.e. isimli eserlerdeki kavramların
kullanış şekillerinden yararlanılmıştır.
86
OECD Modelin 9 uncu maddesinin birinci fıkrası ile ABD’nin
482 numaralı kısmı, devletlere, birbirine bağımlı işletmeler arasındaki
özel ilişkiler nedeniyle bir ülkedeki hesaplar gerçek vergilendirilebilir
karı göstermedikçe, vergi idarelerine işletmelerin hesaplarını tekrar
düzenleyebilme yetkisi vermektedir. Gelir idaresinin hesapları
düzenleme yetkisi iki işletme arasında belli özel koşullar oluştuğunda
veya empoze edildiğinde uygulanabilecektir. Hesapların tekrar
yazılması iki işletme arasındaki ilişkiler normal piyasa ilişkileri
çerçevesinde gerçekleşmiş ise mümkün olmayacaktır.271
Farklı ülkelerde bulunan birbiriyle bağlı şirketler arasındaki
vergilendirilecek gelirin saptanmasında ayrı muhasebe yaklaşımı veya
belirli formüle göre paylaştırma yaklaşımı olmak üzere iki yaklaşım
kullanılmaktadır.272
Ayrı
muhasebe
yaklaşımı
OECD
düzenlemelerinde ayrı varlık yaklaşımı (sperate entity approach)
olarak adlandırılmaktadır. Emsallerine uygunluk ilkesi, bağımsız
teşebbüsler arasında karşılaştırılabilir ticari işlemlerin ve durumların
sağladığı koşullara dayanan karları ayarlamaya çalışmaktadır. Çok
uluslu şirket grubunun üyeleri, bütünleşmiş bir işin ayrılmaz
varlıklarından çok, ayrı ayrı işlev gören varlıklar olarak kabul
edilmektedir. Bu kabul üzerine ayrı varlıklar arasındaki ilişki
incelenmektedir.273 Bu yaklaşım sadece emsallerine uygunluk
ilkesinde kendini göstermemekte, uluslararası vergilendirmenin
(International Taxation) temel esasını oluşturmaktadır.274
Emsallerine uygunluk ilkesi bağımlı teşebbüsler arasındaki
ilişkilerin nasıl olması gerektiği konusunda çerçeve oluşturmaktadır.
Ancak 2001 yılında OECD Mali İşler Komitesinin Daimi İşyerine
Atfedilebilecek Karlar Konusundaki Tartışma Taslağı (Discussion
Draft of Profits to Permanent Establisment) ve ABD ile İngiltere
271
OECD Model Tax Convention, 2000, a.g.e., s. C(9)-1, ABD Model Technical
Explanation, md. 9 Paragraf 1., ABD 482-1(a)(2)
272
Y. Öncel, 2002, a.g.m., s. 10, Yazar paylaştırma kavramı yerine gelir tahsisi
kavramını kullanmaktadır. Mahiyet olarak aynı amaca hizmet edeceği ve Bu
Bölümün 9 uncu Alt Bölümünde tartışılacak aynı anlamdaki Global Formüle Göre
Paylaştırma Yöntemine benzetmek için paylaştırma kavramı kullanılmıştır.
273
OECD, Transfer Pricing Guidelines for Multinational Enterprises and Tax
Administrations, Paris, 2001, s. I – 2, Borkowski, 2002, a.g.m., s. 13, Miesel,
Higinbotham, Yi, 2003, a.g.m., s. 2, - 3, Kimi yazarlar ayrı varlık yaklaşımı terimi
yerine ayrı tüzel kişilik terimini tercih etmektedirler. Bkz: Aktaş, Ekim 2003, a.g.m.,
s 89, Aktaş, 2004, a.g.e., s. 80, Kızılot, 2002, a.g.e., s. 43
274
Plasschaert, Editör: Plasschaert, 1994, a.g.e., s. 5
87
arasındaki görüşmeleri devam ve henüz uygulanmayan çifte
vergilendirmeyi önleme anlaşma taslağından daimi merkez ile şubeler,
şubeler ile şubeler arasında da uygulamasını gündeme getirmiştir.
İlkenin aynı varlık oluşturan şubeler arasında nasıl uygulanacağı
tartışma yaratmaktadır.275 Zira şubelerin, bağlı olduğu merkezden ayrı
bir yapısı bulunmadığı için, ayrı varlık yaklaşımının uygulanması
makul görünmemektedir.
Emsallerine uygunluk ilkesi, karşılaştırılabilir koşullardaki
bağımsız şirketlerce yapılan ticari işlemleri emsal alarak, bağlı
şirketler arasındaki ürünlerin alım-satımı ve borç para sağlanması gibi
birçok durumun fiyatlandırmasında etkili bir biçimde işlev
görmektedir. Bununla birlikte, emsallerine uygunluk ilkesinin
uygulamasının güç ve karmaşık olduğu bazı önemli durumlar vardır.
Uzmanlaşmanın yüksek düzeyde olan ürünlerin entegre üretimi, gayri
maddi varlıkların ve uzmanlaşmış hizmetlerin temini buna örnek
gösterilebilir.276 Bu nitelikteki malların üretiminin olduğu ilaç,
otomotiv, finansal hizmetler ve elektronik sektörleri buna örnek olarak
gösterilebilir. Üretilen mallar veya sunulan hizmetlerde gayri
varlıkların önemli ölçüde kullanıldığı bu gibi sektörlerde uluslararası
serbest bir piyasada bulunmayabilecektir. Dolayısıyla bağımlı şirketler
aralarındaki işlemlerle karşılaştırılabilecek bağımsız işlemlere
ulaşmak oldukça zor olacaktır. Konu ile ilgili bilinen örnek Bausch &
Lomb şirketi olayıdır. Bausch & Lomb şirketi, yumuşak kontak lens
üretiminde patent hakkını İrlanda’daki bağlı şirketine kullandırmıştır.
Temel vergi sorunu bu kullanım dolayısıyla İrlanda’daki şirketin
ödediği royaltinin doğru olup olmadığında düğümlenmiş, ABD İç
Gelir İdaresi ödenen miktarı düşük bulmuştur. Fakat bu malın serbest
piyasa fiyatı bulunmadığı ve gelir idaresi tarafından olması gereken
ispatlanamadığı için mükellef kendi uyguladığı fiyatın doğru
olduğunu iddia etmiş ve davayı kazanmıştır.277
275
John P. Warner, “Taxing Interbranch Dealings : Application of Separate
Taxpayer Arm’s Length Principles to Inbound Interbranch Distribution Dealings”,
Tax Management International Journal, Mar 8, 2002, Vol. 31, Issue 3, s. 170
276
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. I – 3-4, Bu tür ürünlerin fiyatlarının
belirlenmesinde, ileride tartışılacak olan geleneksel işlem yöntemleri yerine, kar
esaslı yöntemlerin kullanılması yoluna gidilmektedir.
277
Dan R.Bucks; Michael Mazerov, “The State Solution to the Federal Goverment’s
, International Transfer Pricing Problem”, National Tax Journal, Sep 1993, Vol.
46, Issue 3, s. 387
88
Emsallerine uygunluk ilkesinin hatalı olduğu yönünde görüşler
de mevcuttur. Ölçek ekonomileri ve entegre işletmelerce yapılan
faaliyetlerin birbirileriyle olan ilişkilerinden kaynaklanan sinerjiden
dolayı elde edilen sonuçlar, bağımsız bölümlerin ürettiğinden çok
daha farklı olabilmektedir. Dışsallık şeklinde kendini gösterecek
üretim artışlarının fiyatlandırmasında ayrı varlık yaklaşımı yetersiz
kalabilecektir. Ayrıca bağlı şirketler, bağımsız şirketlere göre riski
azaltmada, teknik yardımlaşma ve bilgi edinmede diğerlerine göre
daha az maliyetlere katlanmaktadır. Maliyetlerdeki düşüklük de ayrı
varlık yaklaşımında göz ardı edilebilecektir.278
Bazı durumlarda birbirinden bağımsız şirketlerin girişemeyeceği
ticari işlere bağlı şirketlerin girişmesi durumda emsali bulunmayan
işlemler ortaya çıkabilecektir. Böyle durumlarda emsallerine uygunluk
ilkesi beklenen sonuçları veremeyebilecektir. Buna örnek, çok uluslu
şirket grubunun bir üyesine ait olan gayri maddi varlığı bir başka grup
üyesine rahatça devretmesi gösterilebilecektir. Aynı şekilde gayri
maddi varlığı devralan şirket için de bu tür bir ticari işleme girişmek
sıkıntı yaratmayacaktır. Ancak gayri maddi varlıkların değerlerinde
ileride vuku bulabilecek düşüşler ve yükselişler nedeniyle bağımsız
şirketler gayri maddi varlık devirlerinde daha temkinli hareket
edecekler; belki de bu tür işlemlere istisnai olarak gireceklerdir.
Dolayısıyla bu varlıkların devrine ilişkin emsal bulmak oldukça zor
olacaktır.279
Amsterdam’da
1970’lerde
transfer
fiyatlandırmanın
tasarlanmasında rol oynayan Mali Dokümantasyon İçin Uluslararası
Büro görevlisi Huub Haemaeker’e göre, transfer fiyatlaması giderek
karmaşık ve ekonomik gerçeklikten ayrı bir hal almıştır. Transfer
fiyatlamasının esas alındığı emsallerine uygunluk ilkesi, çok uluslu
şirketlerin küresel olarak iş yapmalarını güçleştirmektedir. Bu ilkeye
aykırı görüşler ve uygulamalar taraftar bulmaktadır.280
OECD Rehberinde, Emsallerine Uygunluk İlkesi uluslararası
alanda kabul edilmesi önerilen bir ilkedir. Bağlı şirketler arasındaki
kontrollü işlemlerin emsallerine uygunluk ilkesine uygun olması, hem
278
Bucks; Mazerov, 1993, a.g.m., s. 388
OECD Transfer Pricing, 2001 a.g.e., s. I-4-5, Adams; Coombes, 2004, a.g.e., s.
8, Aktaş, 2004, a.g.e., s. 85 -86
280
The Economist :“ Gimme Shelter”, Jan 29th 2000
279
89
vergi idarelerince hem de mükellefler tarafından kabul edilmesi
önerilmektedir. Bu ilkenin uygulanması için göz önünde
bulundurulması gereken koşullar Rehber’de açıklanmıştır. Bu koşullar
özetle, karşılaştırılabilirlik analizi, üstlenilen gerçek işlemleri tanıma,
ayrık ve birleşik işlemleri anlayabilme, çoklu yıl verisi kullanımı,
zararları dikkate alma, hükümet politikaları, kasıtlı mahsuplaşmalar,
gümrük değerlerini kullanımı vb. şeklinde özetlenmiştir.
2 Emsallerine Uygunluk İlkesinin Uygulamasında
İzlenecek Yaklaşımlar
2.1 Karşılaştırılabilirlik analizi
Emsallerine uygunluk ilkesinin uygulaması, genel olarak
kontrollü bir ticari işlemdeki koşullarla bağımsız teşebbüsler
arasındaki ticari işlemlerin koşulları arasındaki karşılaştırmaya
dayanmaktadır. Bu tür karşılaştırmaların yararlı olabilmeleri için
karşılaştırılan durumların ekonomik anlamdaki geçerli özelliklerinin
birbirine benzemesi ve yeterli oranda karşılaştırılabilir olması
zorunludur. Karşılaştırılabilirlilik, karşılaştırılan durumlar arasındaki
olası farkların hiç birinin incelenen durumu somut bir biçimde
etkilememesi veya bu türden herhangi bir farklılığın etkisini ortadan
kaldırmak için uygun ayarlamaların yapılabilmesini ifade eder.
Örneğin karşılaştırılacak işlemdeki farklılıklar, malların fiyatlarını
veya ticari işlemden elde edilen kar marjını etkiliyor ise bunların etkisi
giderilmedikçe karşılaştırma yapılmamalıdır.281
Karşılaştırılabilirlik analizi iki aşamada gerçekleşmektedir. İlk
aşamada, bağımsız şirketler arasındaki karşılaştırılabilir emsali ticari
işlem bulunmakta, daha sonra da inceleme konusu bağlı şirketler
arasındaki işlem, emsali işleme göre değerlendirilmektedir.
Uluslararası literatürde konu tartışılırken bağımsız işletmeler
arasındaki işlemler kontrolsüz (uncontrolled) işlem, bağımlı işletmeler
arasındaki işlemler ise kontrollü (controlled) işlem şeklinde
adlandırılmaktadır. Kontrolsüz işlem, Türk Vergi Sisteminde yaygın
kullanım şekli göz önünde bulundurularak emsal alınacak işlem olarak
281
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. I – 7, ABD 482–1(d)(3), Gustafson;
Peroni; Pugh, 1997, a.g.e., s. 508 – 509, Kapusuzoğlu, Haziran 1999, a.g.m., s. 63
90
adlandırılabilecektir. Çalışmanın izleyen bölümlerinde uluslararası
literatüre bağlı kalma için genellikle kontrollü ve kontrolsüz işlem
kavramları kullanılmakla birlikte, bazen anlam bütünlüğünü sağlama
için doğrudan emsal alınacak işlem şeklinde kullanılmıştır.
Gerçek hayatta karşılaştırılabilecek kontrolsüz işlemler son
derece sınırlıdır. Örneğin küreselleşmenin giderek arttığı günümüzde,
çok uluslu şirketler arasında yapılan ticari iş ve hizmetlerin oranı
toplam sınırlar arası işlemlerin %50 sini geçtiği tahmin edilmektedir.
Sık sık atıf yapılan istatistiki verilerde bu oran %65 olarak ortaya
konmaktadır. Bazı sektörlerde bu oranların daha fazla olduğu dikkate
alındığında bağımsız şirketler arasındaki işlemlerin bağlı şirketler
arasındaki kontrollü işlemlere emsal alınması olasılığının giderek
azaldığı gözden ırak tutulmamalıdır. Ortaya çıkan bu sorunun aşılması
için OECD Rehberinde de yer almayan daha fazla karşılaştırılabilir
işlevin kullanılmasını ve ileride ABD örneğinde tartışılacak dörtlü
aralık (inter quartile range) gibi istatistiksel analizlerin kullanılması
yoluna gidilmektedir.282
Karşılaştırılabilirlik, OECD’de olduğu gibi ABD’nin 482 sayılı
kısımdaki transfer fiyatlandırması analizlerinin mihenk taşıdır.
Karşılaştırılabilirlik analizi tam, kesin sonuca ulaşmayı hiçbir zaman
sağlamaz. Temel amaç ideal sonuca mümkün olduğunca yaklaşmak
olduğundan düzenlemeler, emsaline uygun olduğu sürece mükellefe
dilediği gibi işlemlerini oluşturma yetkisi vermekte ve belli bir
esnekliğe sahip olmaktadır. Mükellefin kontrolü altındaki işlemleri
değerlendirirken, kontrolsüz işlemlerin aynı ve tıpkı olması
aranmamakta, mantıklı bir değerlendirme yeterli görülmektedir. Bu
benzerliğin derecesine göre de çeşitli ayarlamalar yapılabilmektedir.283
Hem OECD hem de ABD düzenlemelerinde karşılaştırılabilirlik
unsurunun belirlenmesinde önemli olan faktörler üzerinde görüş
birliği söz konusudur.284
282
Bob Turner; Ken Okawara; Robert Miall, “The Role of Comparable Company
Benchmarks in Transfer Pricing”, International Tax Review, Sep/2003, Vol 14,
Issue 8, s. 43 - 45, (Çevrimiçi)
http://www.legalmediagroup.com/internationaltaxreview/includes/print.asp?SID=27
16, 20.04.2005, Adams; Coombes, 2003, a.g.e., s. 2
283
Kapusuzoğlu, Haziran 1999, a.g.m., s. 64 - 65
284
Kaan Korkmaz, Uluslararası Şirketlerde Para ve Mal Hareketleri ve
Uluslararası Transfer Fiyatlandırması Düzenlemeleri, Ankara, 2000, Maliye
Hesap Uzmanı Bilim Raporu, Yayınlanmamış, s. 75, Diğer ülkeler benzeri
91
2.1.1 Karşılaştırılabilirliği Belirleyen Faktörler
Kontrollü ve kontrolsüz işlemleri karşılaştırılabilirliğin
derecesini ve emsallerine uygunluk koşullarını belirlemek ve
karşılaştırma için uygun ayarlamalar yapabilmek için, ticari işlemlerin
veya teşebbüslerin niteliklerinin karşılaştırılmaları gerekmektedir.
Karşılaştırmalarda dikkate alınacak hususların önemlileri arasında,
transferi yapılan mal veya hizmetlerin nitelikleri, kullanılan varlıklar
ve ön görülen riskler kapsamında işlevler, sözleşme koşulları,
ekonomik koşullar ve sürdürülen iş stratejileri gibi faktörler
bulunmaktadır. OECD ve ABD ile diğer OECD üyesi ülkeler
karşılaştırılabilirliği belirleyen faktörleri benzer şekilde benimsemiştir.
Örneğin Hollanda Parlamentosunun yorumunda da bunlar emsallerine
uygunluk ilkesinin test edilmesinde dikkate alınması gereken hususlar
olarak belirlenmiştir. Aynı şekilde OECD üyesi olmayan Rusya’da da
benzeri faktörleri karşılaştırılabilirlik analizinde yer vermektedir.285
Karşılaştırılabilirliği etkileyen faktörler, vergi idarelerinin
inceledikleri kontrollü işlemin emsalinin bulunması sırasında dikkate
almaları gereken noktalardır. Bunlarda ciddi farklılıklar var ise emsal
alınan işlemden vazgeçilecek bir başka emsal araştırmasına
geçilecektir. Farklılıklar ciddi değil ise ayarlama yapılarak kontrollü
ve kontrolsüz işlemler karşılaştırılacaktır. Örnek olarak aynı mal ve
hizmetin birinin peşin olarak satıldığı kontrollü işlem ile vadeli
satıldığı
karşılaştırılabilir
emsali
kontrolsüz
işlemin
karşılaştırılmasında ödeme koşullarındaki farklılık dikkate alınmalıdır.
karşılaştırılabilirlik analizini kendi ulusal kanunlarında yapmaktadırlar. Örneğin
Kanada yayınladığı IC87 – 2R genelge ile OECD rehberinin 1.20 – 1.27 nci
paragraflarını referans alarak kendi mükelleflerine uygulamaktadır. Brad Rolph; Jay
Nierderhoffer, “ Transfer Pricing And E- Commerce” International Tax Review,
Sep 1999 Supplement, s.34 - 39
285
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. I – 8-9, ABD 482 – 1(d)(3), Miesel;
Higinbotham; Yi, 2003, a.g.m., s. 4, ABD uygulamaları için Bkz: Gustafson;
Peroni; Pugh, a.g.e., s.508 – 509, Kapusuzoğlu, Haziran 1999, a.g.m., s. 63, Kızılot,
2002, a.g.e., s. 71, Hollanda uygulamaları için Bkz.: Sporken, Nov 2001, a.g.m., s.
41 – 43, Dave Rutges; Eduard Sporken; Bary Larking; “The Arm’s – Length
Principle – When the Burden of Proof Shifts” International Tax Review, Sep 2002,
Vol.13, Issue 8, s.51 - 53,(Çevrimiçi)
http://www.legalmediagroup.com/internationaltaxreview/includes/print.asp?SID=20
95, 20.04.2005, Rusya uygulamaları için Bkz.: Victor Matchekhin, “Why Russia is
Still Playing Catch Up”, International Tax Review, Dec 2001/ Jan 2002, Vol.13,
Issue 1, s. 34 - 37
92
Vadeli satışın net bugünkü değerine ulaşmak suretiyle maddi ayarlama
yapılarak iki işlem karşılaştırılabilir hale getirilmeli ve daha sonra da
karşılaştırma yapılmalıdır.
2.1.1.1
Mal veya Hizmetlerin Nitelikleri
Mal veya hizmetlerin kendilerine has niteliklerindeki
farklılaşmalar, serbest piyasadaki değerlerindeki farklılıklar olarak
ortaya çıkmaktadır. Niteliklerindeki farklılıkların karşılaştırılması,
kontrollü ve kontrolsüz ticari işlemlerin karşılaştırılabilirliğini
belirlemede yararlı olabilir. Transferi yapılan mal veya hizmetlerin
niteliklerindeki benzeşmenin, kontrollü ve kontrolsüz ticari işlemlerin
fiyatlarının karşılaştırılması sırasında önemi fazla olurken; kar
marjlarının karşılaştırılmasında önemleri azalmaktadır. Önem taşıyan
nitelikler şöyledir: fiziki mülkiyetin transferleri söz konusu olduğu
durumlarda eşyanın fiziksel özellikleri, kalitesi, güvenilirliği,
yedekleme kolaylığı ve kapasitesi; hizmetlerin sağlandığı durumlarda,
hizmetlerin niteliği ve kapsamı; gayri maddi varlıklar söz konusu
olduğunda ticari işlemin biçimi (ör: lisans anlaşması ya da satış), gayri
maddi varlığın türü (ör: patent, ticari marka, ya da imalat bilgisi),
gayri maddi varlığın muhafaza süresi ve derecesi ve kullanımından
elde edilecek tahmini kar.286
Karşılaştırmalarda
mal
ve
hizmetlerin
nitelikleri
değerlendirilirken, bunların piyasada bilinen markaya sahip olup
olamadıkları önem taşımaktadır. Bilinen bir markaya sahip mal ile
aynı özelliklere sahip olmakla birlikte bir marka özelliği taşımayan
diğer bir malın fiyatlarının doğrudan karşılaştırılması mümkün
değildir. Markanın malın fiyatına kattığı değerin maddi etkisi dikkate
alındıktan sonra karşılaştırma yapılmalıdır.287
2.1.1.2
İşlevsel İnceleme
İki bağımsız teşebbüs arasındaki ticari işlemlerdeki bedel, her
teşebbüsün yerine getireceği işlevleri yansıtmaktadır. İşlevler
kullanılan varlıklar ve öngörülen risklere göre belirlenmektedir. Bu
286
287
OECD Transfer Pricing, 2001, s. a.g.e., I – 9, ABD 482 - 1(d) (3)(v)
Aktaş, 2004, a.g.e., s. 88 -89
93
nedenle, kontrollü ve kontrolsüz ticari işlemlerin veya kurumların
karşılaştırılabilir olup olmadığını tespit ederken, taraflarca üstlenilen
işlevlerin de karşılaştırılması gerekmektedir. İşlev analizi, bağımsız ve
bağımlı teşebbüslerce üstlenilen ekonomik anlamda önemli
faaliyetlerin ve sorumlulukların tanımlanması ve karşılaştırılmasını
amaçlamaktadır. İşlev analizinde çok uluslu şirket grubunun yapısı ve
organizasyonuna özellikle dikkat edilmelidir. Aynı zamanda şirket
grubu içindeki her bir şirketin işlevlerini nasıl bir hukuki ehliyetle
uyguladığının, sorumluluklarının neler olduğunun belirlenmesinin
faydası vardır.288
Vergi mükelleflerinin ve vergi idarelerinin tanımlamak ve
karşılaştırmak gereği duyabilecekleri işlevler şöyle örneklenebilir:
dizayn, imalat, montaj, araştırma-geliştirme, hizmet sağlama, satın
alma, dağıtım, pazarlama, reklam, taşıma, finansman temini ve
yönetim. Bu çerçevede inceleme konusu olan tarafın üstlendiği
işlevler tanımlanmalıdır.289
Ayrıca işlev incelemesinde, üstlenilen işlevlerin yerine
getirilmesi sırasında kullanılan ya da kullanılacak olan varlıkları
dikkate almak gerekli olabilir. Tesis, araç, gayri maddi varlıkların
yaşı, pazar değeri, edinme şekli gibi niteliklerini belirlemelidir. OECD
patent hakkı ya da bir ticari ismin bulunduğu durumlarda işlevsel
incelemenin yapılmasını önermektedir. Zira işlev analizi yapılmadıkça
gayri maddi varlığın mala kattığı değer ile malın maliyeti içindeki
payı arasındaki ilişkinin bulunması zorlaşacaktır.290 Malın değerinin
bulunması için gayri maddi varlıkların yarattıkları katma değer işlev
analizi yardımıyla bulunabilecektir.
Piyasada artan risk, beklenen getirideki bir artış arasında doğru
bir ilişki vardır. Bu nedenle kontrollü ve kontrolsüz ticari işlemlerde
işlev analizi yapılırken tarafların üstelendikleri riskler dikkate
alınmalıdır. Taraflarca üstlenilen riskler belirlenmedikçe işlevsel
inceleme tam yapılmış sayılmaz. Üstlenilen risklerdeki önemli
farklılıklarda ayarlama yapılmaz ise kontrollü ve kontrolsüz işlemler
288
OECD Transfer Pricing, 2001, s. I – 9, a.g.e., ABD 482 – 1(d) (3)(i)
OECD Transfer Pricing, 2001, s. I – 10, a.g.e., ABD 482 – 1(d) (3)(i), Rolph;
Niederhoffer, 1999, a.g.m. s. 34 – 39, Geniş bir işlev listesi için Bkz.: Kızılot, 2002,
a.g.e., s. 81 - 82
290
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. I – 10, Atkinson; Tyrrall, 1997, a.g.m. s.
32 - 34
289
94
karşılaştırılamazlar. Çünkü risklerin kabul edilmeleri ya da taraflar
arasında pay edilmeleri bağımlı teşebbüsler arasındaki ticari işlemlerin
koşullarını etkileyecektir.291 Üzerinde durulması gereken risk türleri,
girdi maliyeti ve çıktı fiyatlarındaki dalgalanmalar gibi pazar
risklerini; malın, tesisin ve araçların kullanımı ve bunlara yapılan
yatırıma bağlı zarar riskleri; araştırma-geliştirmeye yapılan yatırımın
başarısı veya başarısızlığıyla ilgili riskler; döviz kuru oranı ve hisse
oranı değişkenliğinden kaynaklanan finansal riskler; kredi riskleri ve
benzerleridir.292
Örneğin bir dağıtımcı, pazarlama ve reklam faaliyetlerini
üstlenerek kendi kaynaklarını riske atarken; faaliyetten daha yüksek
bir hasılata hakkı olacaktır. Buna karşılık dağıtımcının yalnızca
dağıtım işi yaptığı, masraflarının üretici tarafından ödendiği,
faaliyetinin gerektirdiğiyle sınırlı olduğu durumlarda, hasılatı daha az
olacaktır. Aynı şekilde, anlamlı bir risk üstlenmeyen sadece malların
üretimini üstlenen sözleşmeli bir imalatçı da sınırlı bir hasılat elde
edecektir.293
2.1.1.3
Sözleşme Koşulları
Normal ticari hayatta birbirinden bağımsız kişiler ve teşebbüsler
arasındaki ticari işleme ilişkin sözleşmeler, sorumlulukların, risklerin
ve karların taraflar arasında nasıl bölüşüldüğünü tanımlamaktadır.294
Bu nedenle sözleşmelerin analizi, yukarıda tartışılan işlevsel
incelemenin bir parçası olmalıdır. Bir ticari işlemde tarafların yerine
getirecekleri hususlar, yazılı bir sözleşme metninde olabileceği gibi
taraflar arasındaki mektuplaşmalar veya sözlü iletişimlerde de
bulunabilir. Yazılı metnin olmadığı durumlarda, tarafların sözleşme
ilişkileri, bağımsız teşebbüsler arasındaki benzeri ilişkilerden ve
ekonomik ilkelerden yararlanılarak gelir idaresince ortaya konabilir.295
291
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. I – 10, Rolph; Niederhoffer, 1999,
a.g.m., s. 34 - 39
292
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. I – 10-11, ABD 482 1(d) (3)(iii), Rolph;
Niederhoffer, 1999, a.g.m., s. 34 – 39, Kızılot, 2002, a.g.e., s. 82
293
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. I – 11, ABD 482 – 1(d)(3)(iii)
294
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. I – 12, ABD 482 – 1(d)(3)(ii), Miesel;
Higinbotham; Yi, 2003, a.g.m., s. 5
295
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. I – 12, ABD 482 – 1(d)(3)(ii)
95
Bağımsız teşebbüsler arasında yapılan sözleşmelerde, taraflar
arasındaki çıkarların farklılığı, sözleşmenin koşullarına bağlı
kalmaları konusunda karşılıklı çaba harcamalarını, sözleşme
koşullarının her iki tarafın bilgileri doğrultusunda yok sayılmasını
veya yeni duruma göre değiştirilmesini sağlayacaktır. Buna karşılık
çıkarlardaki farklılık bağımlı teşebbüslerde olmayabilir. Dolayısıyla
tarafların tutumunun sözleşme ilkelerine uyup uymadığını incelemek
ve sözleşmelerin muvazaa amacıyla yapılıp yapılmadığını irdelemek
önem taşımaktadır. Böyle durumlarda, ticari işlemin gerçek
durumunun belirlenmesi ve muvazaa durumunun bulunup
bulunmadığının tespiti için daha fazla inceleme gerekli
olabilmektedir.296
2.1.1.4
Ekonomik Koşullar
Emsallerine uygun fiyatlar, aynı ürün veya hizmetleri kapsayan
ticari işlemler söz konusu olduğunda bile farklı pazarlarda değişkenlik
gösterebilir. Bu nedenle karşılaştırılabilirliği sağlayabilmek için
bağımsız ve bağımlı teşebbüslerin bulunduğu pazarların
karşılaştırılabilir olması ve farklılıkların fiyatlarda maddi bir etkisi
olmaması ya da uygun ayarlamaların yapılabilmesi gerekmektedir. İlk
adım olarak uygun pazarı ya da pazarları, inceleme konu mal ve
hizmete ikame ürünleri ya da hizmetleri hesaba katmak hayati önem
taşımaktadır.297 Pazar karşılaştırılabilirliğini belirlemede geçerli
olabilecek ekonomik koşullar şunları kapsamaktadır: coğrafi konum,
pazarların büyüklüğü, pazarlardaki rekabetin kapsamı, alıcı ve
satıcıların göreceli rekabet konumları, ikame ürünlerin ve hizmetlerin
bulunup bulunması, belli bölgelerde pazarın arz ve talep düzeyleri,
tüketici alım gücü, hükümetin pazara ilişkin düzenlemesinin niteliği
ve kapsamı, arazi, iş gücü ve anapara masrafları gibi üretim
masrafları, taşımacılık masrafları, pazarın perakende veya toptan
oluşu, ticari işlemlerin tarih ve zamanı vb.298
Ekonomik koşullarda dikkate alınması gereken diğer bir husus
ekonomide hüküm süren devrevi hareketlerdir. Bilindiği üzere
296
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. I – 12, ABD 482 – 1(d)(3)(ii)
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. I – 12-13, ABD 482 – 1(d)(3)(iv)
298
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. I – 12-13, ABD 482 – 1(d)(3)(iv),
Miesel; Higinbotham; Yi, 2003, a.g.m., s. 5
297
96
ekonomilerde genişleme (expansion) ve daralma (recession)
dönemleri bulunmaktadır. Ekonomilerin bu iki dönem arasında
geçişgenlik göstermesi halinde emsal bulmak oldukça zorlaşacaktır.
Emsal işlem bulmadaki zorluklar, işlem esaslı yöntemlerden ziyade
kar esasına dayalı yöntemlerin kullanımına sebep olabilecektir. Veriler
iki farklı dönemde elde edileceğinden bunların birbirleriyle
karşılaştırılması oldukça zor olacaktır. Zaman serisi şeklindeki
verilerde, makul sonuçlara ulaşmak için ortalama almak gibi
istatistiksel yöntemlerle veriler kullanılabilir hale getirilebilecektir.299
Ülkeler arasında malların fiyatlarında önem değişikler
bulunması da dikkate alınması gereken ekonomik koşullardan biridir.
Ülkelerin piyasalarındaki rekabet ortamı, alıcıların gelir düzeyi ve
üreticilerin rekabet gücü gibi nedenlerle malların fiyatları ülkeler
itibariyle farklılık gösterebilecektir. Ülkelere has özellikler nedeniyle
fiyatlarda oluşan farklılıkların karşılaştırmalardaki maddi etkisi
elimine edildikten sonra karşılaştırma yapılabilecektir.300
2.1.1.5
İş Stratejileri
İş
stratejileri,
transfer
fiyatlandırma
hedefleri
için
karşılaştırılabilirliğin
belirlenmesinde
incelenmesi
gereken
hususlardan biridir. İş stratejileri bir yatırımın birçok yanını hesaba
katmaktadır. Bunlar arasında pazar payının arttırılması, pazar payının
korunması, yenileme ve yeni ürün geliştirilmesi, portföy
çeşitlendirmesi,
riskten
kaçınma,
politik
değişimlerin
değerlendirilmesi, hali hazırdaki ve planlanan işlerin işleme konması
ve işin gündelik akışına ilişkin diğer faktörler sayılabilir. Bu türden iş
stratejileri kontrollü ve kontrolsüz ticari işlemlerin ve teşebbüslerin
karşılaştırılabilirliğini belirlerken hesaba katılmalıdır. Çok uluslu
şirket grubu açısından bakıldığında iş stratejilerinin, şirket grubunca
mı yoksa tek başına hareket eden grubun bir üyesince mi
oluşturulduğu, iş stratejisini hayata geçirmek için çok uluslu şirket
299
J. Michael McKee; C. Robert Miall; W. Scott McShan “Transfer Pricing at a
Time of Economic Downturn”, International Tax Review, May 2002, Vol.13,
Issue 3, s. 19-21
300
Aktaş, 2004, a.g.e., s. 91
97
grubunun başka üyelerinin de katılımlarının gerekli olup olmadığı,
niteliği ve kapsamının belirlenmesi yararlıdır.301
Pazar girmeye veya payını arttırmaya çalışan şirket ile pazar
payını korumaya çalışan iki ayrı şirketin izleyeceği stratejiler farklı
olacaktır. Örneğin pazara girmeye ya da pazar payını artırmaya çalışan
bir vergi mükellefi, geçici olarak ürünü için aynı pazar içinde başka
açılardan onunkiyle karşılaştırılabilir ürünlere biçilen fiyattan daha
düşük bir fiyat biçebilir. Geçici olarak başlangıç maliyetleri veya artan
pazarlama çabaları nedeniyle daha yüksek masraflarla karşı karşıya
kalabilir. Aynı pazarda yer alan diğer vergi mükelleflerinden daha
düşük kar düzeylerine ulaşabilir.302 Dolayısıyla vergi idarelerin, çok
uluslu şirketlerin iş stratejisini verginin daha az ödenmesini sağlamak
veya ileride elde edilecek olası karları elde etmek, amaçlarını güdüp
gütmediklerini incelemeleri gerekmektedir. Aynı şekilde iş
stratejilerinin sürelerinin makul olup olmadıkları da incelemelerde
önem taşıyan diğer bir husustur.303
İş stratejileri ile bağlantılı konu ürün döngüsüdür(Product Life
Cycles). Bir mal veya hizmetin ürün döngüsü, pazara giriş, gelişme,
olgunluk ve düşüş evrelerinden oluşmaktadır. Her bir evrede
şirketlerin ürünleri ile ilgili fiyatlandırma stratejileri farklılık
gösterecektir. Pazara giriş evresinde düşük satışlar ve yüksek
başlangıç maliyetleri yer alacaktır. Gelişme aşamasında birim
maliyetler en düşük seviyede olacak, karlar en yüksek seviyeye
çıkacaktır. Olgunluk döneminde benzer ürünler başka firmalar
tarafında da üretilebilecektir. Dolayısıyla piyasa hakimiyetini
sürdürebilmek için maliyetler artacak, satışlar göreli olarak düşecektir.
Kar oranları bunlardan olumsuz olarak etkilenecektir. Düşüş
dönemlerinde piyasa işletme için karlı olmaktan çıkacak ve ürünün
üretimine son verilecektir.304 Karşılaştırmalarda mümkün olduğunca
aynı ürün döngüsüne sahip firmalar seçilmelidir.
301
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. I – 13, ABD 482 – 1(d)(4)(i)
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. I – 13, ABD 482 – 1(d)(4)(i), Miesel;
Higinbotham; Yi, 2003, a.g.m., s. 5
303
Aktaş, 2004, a.g.e., s. 92
304
L. Gayle Rayburn, Cost Accounting Using a Cost Management Approach, 6
th Edition, New York, 1996, Irwing McGraw - Hill, s. 620 - 621
302
98
2.2 Mevcut Ticari İşlemlerin Tanınması
Gelir idaresinin kontrollü ticari işlemi incelemesi, normal olarak
bağımlı teşebbüslerce gerçekleştirilen ticari ilişkiye dayandırılmalıdır.
İstisnai durumların dışında gelir idaresi gerçek ticari işlemleri gözden
kaçırmamalı veya bunların yerine varsayımlara dayalı olarak başka
ticari işlemleri ikame etmemelidir. Aksi takdirde ticari işlemin
yeniden yapılandırılması, mükelleflerin gereksiz tarhiyatlara maruz
kalmasına ve çifte vergilendirmeye sebebiyet verebilecektir. 305
Daha önce de tartışıldığı gibi bağlı şirketler arasındaki işlemlerin
emsallerine uygun olmaması durumunda vergi idarelerinin
mükelleflerin hesaplarını tekrar düzenleme yetkisi verilmektedir. Bu
yetki gelir idarelerinin mükelleflere karşı daha baskıcı olmasına neden
olmaktadır. Ancak, hiçbir şekilde vergi idarelerine mükellefin daha
önceden yaptıkları işlemleri onların yerine geçerek yeniden
yapılandırmalarına olanak vermemekte, var olan işlemleri kabul
etmeleri gerçeğini değiştirmemektedir. OECD Rehberi, iki durumda
vergi idarelerinin mükelleflerin işlemlerini yeniden tanımlamalarına
ve yapılandırmalarına olanak vermektedir.306
İki durumda gelir idaresinin, kontrollü bir ticari işlemi dikkate
almaması, hem uygun hem de yasaldır. İlk durum, ticari işlemin
ekonomik içeriği biçiminden farklılaştığında ortaya çıkar. Yani
işlemin ekonomik özü, şeklinden farklılık arz etmektedir. Böyle bir
durumda gelir idaresi, tarafların ticari işleme ilişkin tanımlamalarını
dikkate almaz ve işlemi içerikle uyumlu bir biçimde yeniden tanımlar.
Bunun bir örneği, ortakların şirkete koydukları sermaye tutarlarının,
borç verme gibi gösterilmesi halidir. Bu durumda, gelir idaresinin
ortağın sermaye yatırımını ekonomik içeriğine uygun olarak
tanımlaması doğru olacaktır. Bunun sonucunda borç, konulan sermaye
olarak değerlendirilebilir. Bu durum klasik olarak örtülü sermaye (thin
capitilisation) koymaya tekabül etmektedir. İkinci durumda ticari
işlemin biçimi ve içeriği aynıdır. Ancak işlemin ekonomik özü ile
şekli birbiriyle uyumlu olmakla birlikte ticari işlemdeki fiyat
belirlenememektedir. Bu olaya örnek, gelecekte yapılacak araştırmalar
sonucu ortaya çıkacak bir gayri maddi hakkın, uzun-vadeli bir
sözleşmeyle toptan para ödeme karşılığı satılması işlemi olacaktır.
305
306
OECD Transfer Pricing, a.g.e., 2001, s. I – 15, ABD 482 – 1(f)(2)(ii)
Adams; Coombes, 2003, a.g.e., s. 12
99
Uzun vadeli satış sözleşmesiyle gelecekteki bir araştırmanın sonucu
doğmaktadır. Bu durumda ticari işleme, ticari bir varlığın satışı
şeklinde yaklaşılması uygun olabilse de; gelir idaresi işleme konu
varlığın transferi şeklinde değerlendirmeyecektir. Gelir idaresinin,
satış anlaşmasının koşullarını, ticari anlamda makul bir biçimde
devam eden araştırma anlaşması olarak bakması ve bu doğrultuda
ayarlaması doğru olacaktır.307
2.3 Ayrı ve Birleşik Ticari İşlemlerin
Değerlendirilmesi
Piyasa değerine en yakın yaklaşık değere ulaşabilmek için
emsallerine uygunluk ilkesinin ayrı ayrı ticari işlemlere göre
belirlenmesi gerekmektedir. Bununla birlikte, ayrı ticari işlemlerin
birbiriyle yakın bağlantılı olduğu durumlarda, ayrı ayrı değerlendirilemeyebilecektir. Ayrı ayrı değerlendirmenin zor olacağı durumlara
örnek olarak; malların veya hizmetlerin sağlanabilmesi için uzunvadeli sözleşme yapılması, gayri maddi varlıkların kullanım haklarının
bulunması, tek tek her ürün veya ticari işlem için fiyat tespiti
yapılmasının pratik olmaması, imalat bilgilerine ilişkin lisansının
ortak imalatçıya verilmesi gösterilebilir. Emsallerine uygunluk ilkesini
bu örneklerde her mal ve hizmet için tek tek değerlendirmek yerine,
birlikte değerlendirmek daha makul olabilir. Bu tür ticari işlemler,
emsallerine uygunluk ilkesini sağlayacak en uygun yöntem ya da
yöntemler kullanılarak birlikte değerlendirilmelidir.308
2.4 Emsallerine Uygunluk Aralığının (Range)
Kullanımı
Emsal bedel aralığı, aynı transfer fiyatlandırma yönteminin
farklı karşılaştırılabilir kontrolsüz işlem verilerine uygulanmasından
307
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. I – 15-16, Soydan, 1995, a.g.m., s. 111 –
112, Uyanık, 2001, a.g.e., s. 243, Adams; Coombes, 2003, a.g.e., s. 12, İngiltere,
işlemin ekonomik mahiyeti itibariyle bir sermaye katkısı olmakla beraber borç gibi
yapılandırıldığı durumlarda, bu yapılandırmayı Transfer Fiyatlandırma Rehberinde
olduğu gibi örtülü sermaye saymaktadır. Bkz.: (Çevrimiçi)
http://www.inlandrevenue.gov.uk/bulletins/tb37.htm, 06.08.2004
308
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. I – 17-18, ABD 482 – 1(f)(2)(i)
100
veya aynı verilere farklı transfer fiyatlandırma yöntemlerinin
uygulanmasından elde edilen değişik emsal fiyatların oluşturduğu
fiyat dizisidir.309
Bazı durumlarda ticari işlemin koşullarının emsallerine uygun
olup olmadığını anlamak için güvenilir tek bir fiyat ya da marja
ulaşmak yeterli olabilir. Bununla birlikte, transfer fiyatlandırma tam
anlamıyla bir bilim sayılamayacağı ve muhakeme yeteneği
gerektireceği için en uygun yöntemin ya da yöntemlerin uygulanması,
göreceli olarak hepsi eşit derecede güvenilir bir aralıktaki birden fazla
fiyat veya marj ortaya koyabilmektedir. Bu durumlarda, aralığı
oluşturan rakamlardaki farklılıklar, genellikle emsallerine uygunluk
ilkesinin uygulamasının bağımsız teşebbüsler arasındaki koşullara
ilişkin yaklaşık bir fikir ortaya koymasından kaynaklanıyor olabilir.
Ayrıca bir aralıktaki farklı noktalar, karşılaştırılabilir koşullar altında
karşılaştırılabilir ticari işlemlere giren bağımsız teşebbüslerin, ticari
işlem için tamamen aynı fiyatı belirleyemeyebileceği gerçeğini ortaya
koymaktadır. Diğer taraftan bazı durumlarda, incelenen
karşılaştırılabilir ticari işlemlerin hepsinde göreceli olarak eşit
karşılaştırılabilirlik derecesi olmayacağından tek bir fiyat veya marj
elde edilmeyecektir.310
ABD’de 1993’den önceki düzenlemelerde yalnızca tek bir emsal
bedel sonucu öngörülmekteydi. Daha sonra bu katı tutumdan
yukarıdaki gerekçelerle vazgeçilmiştir. Bazı olaylarda başvurulan bir
yöntem, emsallere uygunluk konusunda en iyi, en güvenilir tek bir
sonuç verebileceği gibi bazı olaylarda ise birden fazla yöntemle elde
edilen sonuçlar emsallere uygun olarak kabul edilebilir. Bu sonuçların
hepsi de güvenilir olabilir. Mükellef saptanan bu sonuç aralığı
içersinde bir tutar belirleyebilmektedir.311 Mükellef, aralık içersinde
bir fiyat veya kar marjı belirlemesi durumunda gelir idaresinin ne gibi
işlem yapacağı ABD düzenlemelerinde aşağıdaki gibi ayrıntılı olarak
açıklanmıştır.
ABD uygulamasında, emsallerine uygunluk aralığı en iyi
yöntem kuralları altında benzer karşılaştırma ve güvenilirlik özelliğine
sahip birden fazla kontrolsüz işlemden yararlanılarak yalnızca bir fiyat
309
Öz, 2005, a.g.e., s. 294
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. I – 19, ABD 482 – 1(e)
311
ABD 482 – 1(e), Gustafson; Peroni; Pugh, 1997, a.g.e., s.510, Kapusuzoğlu,
Haziran 1999, a.g.m., s. 66 - 67
310
101
veya marj bulunması yoluna gidilir. Bu mümkün değilse kontrolsüz
işlemlerde karşılaştırılabilirlik ve güvenilirlik açısından önemli ölçüde
sapma gösteren vakalar, emsallere uygunluk aralığı saptanmasında
elemeye tabi tutulur. Maddi varlıkların etkisi saptanabildiği
durumlarda gerekli uygun ayarlamalar yapılarak emsallere uygunluk
aralığı bulunur. Buna karşılık kontrolsüz işlemler benzer değilse veya
gerekli ayarlamalar yapılamıyorsa, uygun istatistiki yöntemler
kullanılarak bir aralık bulunabilir. Geçerli istatistiksel yöntemler
uygulanarak elde edilen fiyat veya kar marjı verilerinden bir seri elde
edilir. ABD’de istatistiki yöntemle elde edilen fiyat veya marj serisine
dörtlü aralık (Inter quantile range) denmektedir. Dörtlü aralık
kullanıldığı durumlarda emsal alınacak fiyat veya marj, dörtlü
aralıktaki bütün fiyat kar veya marjların medyanı olarak dikkate alınır.
Seri dörde bölündükten sonra serinin en alt %25 ve en üst %25’lik
dilimlerinde kalanlar analiz dışı bırakılarak elde edilen aralık emsal
bedel aralığı olarak nazara alınır. Diğer bir deyişle elde edilen serinin
%25 olasılığına tekabül eden noktanın üzeri ile %75 olasılığı tekabül
eden noktanın altındaki rakamlardan oluşan bir aralık emsal bedel
aralığıdır.312
İstatistiki kavram olan medyan, Türkçe’de aynen medyan olarak
kullanıldığı gibi ortanca olarak da kullanılmaktadır. Medyan büyükten
küçüğe veya küçükten büyüğe doğru dizilmiş bir serinin tam ortasında
yer alan değer olarak tanımlanmaktadır. Seride tek sayıda eleman
bulunuyor ise tam ortadaki değer medyan olarak belirlenir. Buna
karşılık çift eleman var ise ortada iki değer olacağından medyan
ortadaki iki sayının tam ortasındaki değer olacaktır.313
Mükellefin beyanı bulunacak aralığın dışında ise gelir idaresi
mükellefin beyanını, aralık içindeki medyana getirip tarhiyat yapabilir. Gelir idaresi medyanı esas alarak kendi tarhiyatını yapacaktır.
Mükellefin beyanı emsal bedel aralığı içinde ise gelir idaresi tarhiyat
yoluna girmeyecek, beyan esas alınacaktır. Dörtlü aralık kullanılmayan olaylarda ise aritmetik ortalama kullanılarak gelir idaresi emsal
kabul edilebilecek bir fiyat veya marja ulaşılabilmektedir.314
312
ABD 482 – 1(e), Gustafson; Peroni; Pugh, 1997, a.g.e., s.510, Kapusuzoğlu,
Haziran 1999, a.g.m., s. 66 - 67
313
Çev. Fethi Şeniş, İstatistik, Eskişehir, 1998, Açıköğretim Fakültesi Yayınları
No:77, s. 102
314
ABD 482 – 1(e), Gustafson; Peroni; Pugh, 1997, a.g.e., s.510, Kapusuzoğlu,
Haziran 1999, a.g.m., s. 66 - 67
102
Yukarıda da açıklandığı gibi OECD rehberinde hedef fiyat veya
marj yerine emsallerine uygunluk ilkesiyle tutarlı bir aralık kabul
edilmiştir. Bu ilke paralelinde ABD’de de emsallerine uygunluk
aralığı esası benimsenmiştir. Dörtlü aralık uygulaması olarak
adlandırılan emsal bedeli aralığı ABD’de yerleşmiş durumdadır.
Ülkelerden bazıları ABD uygulaması paralelinde güvenli limanı kabul
etmektedirler. Güvenli liman uygulaması, vergi idarelerince belirlenen
kuralların mükelleflerce yerine getirilmesi halinde ilave tarhiyata
maruz kalmama garantisini elde etmesidir. Buna karşılık OECD güven
aralığı kabul etmekle birlikte bunu bir güvenli liman olarak
değerlendirmemektedir.315
Almanya’da emsallerine uygunluk aralığındaki fiyatlar
mükellefin yararına transfer fiyatı kabul edilmektedir. Mükellefin
yararına kabul edilecek transfer fiyatına, ispat külfeti ile ilgili bölümde
ayrıntısı açıklanan silsile takip edildikten sonra ulaşılabilecektir.
Silsileye göre gelir idaresi mükellefin belirlediği fiyatların gerçek
olmadığını gerekçeleriyle iddia edecek, mükellef de kendi iddialarını
ortaya koyacak daha sonra her iki taraf için makul olabilecek ve
mükellefin yararına fiyat veya bedel kabul edilecektir.316
Buna karşılık bazı ülkeler aralık kullanımına karşı
çıkmaktadırlar. Örneğin Hindistan’da 2001 yılında yürürlüğe giren
Maliye Kanunu (Finance Act) ile 1961 tarihli Gelir Vergisi Kanununa
(Income Tax Act) 92 ila 92F bölümlerini eklenmiştir. Emsallerine
uygunluk aralığını kabul etmemektedir. Eğer en makul olan yöntem
birden fazla emsal fiyatı ortaya koyabiliyor ise bu fiyatların aritmetik
ortalaması emsallerine uygun fiyat olarak kabul edilecektir. Hindistan
Gelir İdaresi daha sonra çıkardığı tebliğle (Circular), emsaline uygun
olan fiyatın %5 altındaki veya üstündeki fiyatları emsaline uygun
kabul ederek mükellef üzerindeki yükü bir nebze hafifletmeyi
amaçlamıştır. Ancak yakın gelecekte bu ülkede de emsal aralığının
kullanılabileceği yönünde beklenti bulunmaktadır.317
315
Turner; Okawara; Miall, 2003, a.g.m., s. 43 - 45
Alexander Vogele; William Bader, “New Deal for German Transfer Pricing ”
International Tax Review, Feb 2002, Vol.13, Issue 2, s. 26
317
Vispi Patel, “Transfer Pricing in India : Why Clarity is Essential”, International
Tax Review, Nov 2001, Vol.12, Issue 10, s. 45 - 47, (Çevrimiçi)
http://www.legalmediagroup.com/internationaltaxreview/includes/print.asp?SID=17
39, 20.04.2005
316
103
2.5 Çoklu Yıl Verisinin Kullanımı
Kontrollü ticari ilişkiyi çevreleyen koşulları anlayabilmek için
gerek inceleme yılındaki gerekse de önceki yıllardaki verileri
incelemek yararlı olabilir. Böyle bir bilginin incelenmesi, transfer
fiyatının belirlenişini etkilemiş olabilecek ya da etkileyebilmiş
gerçekleri ortaya çıkartabilir. Çoklu yıl verisi, karşılaştırılabilir olan
işlemlerin geçerli iş ya da ürün ömür döngülerine ilişkin bilgi
sağlamada da yararlıdır. İş ve ürün ömür döngülerindeki farklılıklar,
karşılaştırılabilirliğin belirlenmesinde değerlendirilmesi gereken
transfer fiyatlandırma koşullarında maddi etkiler bırakmış olabilir.
Önceki yıllara ait veriler, karşılaştırılabilir ticari işleme girmiş olan bir
bağımsız teşebbüsün, değişen ekonomik koşullardan etkilenip
etkilenmediğini ortaya koyabilir. Aynı şekilde önceki yıllardaki farklı
koşulların, teşebbüsün fiyatını ya da karını maddi olarak etkileyip
etkilemediğini gösterebilir.318
Benzer şekilde ticari işlemin yapıldığı yılı takip eden yılların
verileri de transfer fiyatlarının incelemesinde kullanılabilir. Sonraki
yılların verileri, kontrollü ve kontrolsüz ticari işlemlerin, ürün ömür
döngülerinin karşılaştırılmasında yarar sağlayabilir. İzleyen yıllardaki
ekonomik koşulların bağlı şirket ile emsali şirketlerin işlemlerini ne
yönde etkilediğini belirlemekte de kullanılabilir. Zira tarafların
sonraki uygulamaları da taraflar arasında önceden gerçekleştirilen
ticari işlemlerin gerçek mahiyetinin ve koşulların ortaya konulmasında
ve anlaşılmasında yararlıdır.319
2.6 Zararlar
Çok uluslu şirket grubu bütün olarak kar ederken, grubun bir
üyesi devamlı bir biçimde zarar ediyorsa, durum transfer
fiyatlandırması açısından özel bir incelemeyi gerektirebilir. Şirketler,
bağımsız teşebbüsler gibi ağır başlangıç maliyetleri, kötü ekonomik
koşullar, verimsizlikler ya da diğer yasal işlerle ilgili nedenlerle
zararlara maruz kalabilirler. Bununla birlikte, bağımsız bir teşebbüs
318
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. I – 20 – 21, ABD 482 – 1 (f)(2)(iii),
Kapusuzoğlu, Haziran 1999, a.g.m., s. 68
319
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. I – 21, ABD 482 – 1 (f)(2)(iii)
104
sürekli zararlara katlanmayacaktır. Tekrarlayan zararlara maruz kalan
bir bağımsız teşebbüs sonunda zarar ettiği işi yapmayı durduracaktır.
Buna karşılık zarar eden bağımlı teşebbüs, iş çok uluslu şirket
grubunun bütünü açısından karlıysa faaliyetini sürdürebilecektir. Zarar
eden bir teşebbüsün, çok uluslu şirket grubunun kar getiren üyeleriyle
işi sürdürmesi, vergi idarelerine transfer fiyatlandırmasının
incelenmesini düşündürtebilir. Zarar eden şirket, bağlı olduğu çok
uluslu şirket grubundan yeterli karşılık yani bedel alamıyor olabilir.
Örneğin bir çok uluslu şirket grubu, rekabet edebilmek ve genel bir
kar gerçekleştirmek için birleşik ürünler ve/veya hizmetler üretmek
zorunda ise bazı özel ürün üretim hatları düzenli olarak gelir
kaybedebilir. Çok uluslu şirket grubunun bir üyesi zarar eden ürünler
ürettiği için düzenli zarar ederken, diğer üyeler kar eden ürünler
üretiyorlardır. Bağımsız bir teşebbüs ise yeterli bir hizmet bedeliyle
tazmin edilmedikçe böyle bir hizmet sunmamaktadır. Bu nedenle,
sürekli zararlarla ilgili bir transfer fiyatlandırma sorununa
yaklaşmanın bir yolu, zarar eden teşebbüse, bağımsız bir teşebbüsün
emsallerine uygunluk ilkesi doğrultusunda alacağı aynı hizmet
bedelini almasını varsaymak ve gelirini buna göre düzeltmektedir.320
Gelir idarelerinin ileri sürdüğü bu türden gerekçeler İngiltere’de
kabul görmektedir. Örneğin bir yeterli satışa ulaşamama, yüksek
maliyetler gibi sebeplerle devamlı zarar edilmesi sonucu bağımsız bir
dağıtımcının bulunamaması halinde, ana şirketin zarar etse dahi bir
başka ülkedeki dağıtımcısını açık tutmak amacıyla zararlara karşı bir
hizmet bedeli ödemesi yapılması gerektiği kabul edilmektedir.321
Zararları incelerken düşünülmesi gereken faktör, iş stratejilerinin
süresinin, ekonomik, sosyal ve kültürel nedenlerle çok uluslu şirket
grupları itibariyle farklılaşabildikleridir. Bir üretici, geçici olarak
zarara uğramak pahasına yeni pazarlara girmek, halihazırdaki bir
pazarda payını artırmak, yeni ürünler ve hizmetler sunmak ya da
potansiyel rakiplerinin önünü kesmek için ürünlerinin fiyatlarını
düşürebilir. Bununla birlikte özel olarak ayarlanmış düşük fiyatlar,
uzun vadede karları iyileştirmek amacıyla sınırlı bir süre için
uygulanmalıdır. Fiyatlandırma stratejisi makul bir süreyi aştığı, çeşitli
yıllara ait karşılaştırılabilir verilerin zararların uzun bir süre sürmekte
320
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. I – 21, Adams; Coombes, 2003, a.g.e., s.
14
321
Adams; Coombes, 2003, a.g.e., s. 14
105
olduğunu gösterdiği durumlarda, bir transfer fiyatlandırma ayarlaması
uygun olabilir.322
2.7 Hükümet Politikalarının Etkisi
Fiyat kontrolü, faiz oranı kontrolü, hizmet ödemeleri veya
yönetim ücretleriyle ilgili kontroller, telif ödemelerinin kontrolü, belli
sektörlere yönelik mali destekler, döviz kontrolü, dampingi önleyici
gümrük vergileri veya döviz kuru politikası gibi hükümet
müdahaleleri dikkate alınarak fiyat veya kar marjının belirlendiği
durumlar olabilmektedir. Böyle durumların varlığı halinde, genel bir
kural olarak, hükümet müdahaleleri söz konusu ülkedeki piyasa
koşulları gibi ele alınmalı ve vergi mükellefinin o piyasadaki transfer
fiyatının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulmalıdır. Bu
durumda üzerinde durulması gereken soru, hükümet müdahalesinin
bulunduğu koşullar altında kontrollü taraflar arasında üstlenilen ticari
işlemlerin, aynı koşullardaki bağımsız teşebbüsler arasında yapılan
ticari işlemlerle tutarlı olup olmadıklarıdır.323
Hükümet politikalarıyla ilgili olarak yukarıda ortaya konulan
mali desteklerin en bilinen örneği, kamu tarafından şirketlere verilen
sübvansiyonlardır. Sübvansiyon yoluyla şirketlerin maliyetleri ve
uyguladıkları fiyatlar, sübvansiyon almayan diğer ülkelerdeki
şirketlerin maliyetlerine ve fiyatlarına göre farklılık gösterecektir.
Sübvansiyonların maliyetler ve fiyatlar üzerindeki etkisinin elimine
edilmesi karşılaştırmalar açısından gerekli olmaktadır.324
ABD İç Gelir İdaresi, emsallere uygunluk sonuçlarını
etkileyebilecek diğer ülkelerin yasal düzenlemelerini mükelleflere
uyguladığı işlemlerde göz önüne almaktadır. Yabancı ülkedeki yasal
düzenlemelerin dikkate alınması, ancak bir kontrolsüz mükellefin
karşılaştırılabilir koşullarda bu düzenlemelerden etkilenmesi halinde
322
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. I – 22, ABD 482 – 1(h)(2)
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. I – 22, Adams; Coombes, 2003, a.g.e., s.
14, Transfer fiyatlandırmasının değişik amaçları altında sayılabilecek bu faktörlerle
ilgili tartışma 2 nci bölümde yapılmıştır. Gerek OECD gerekse ABD düzenlemeleri
hükümet politikaları ile ilgili konulara özel önem verilmesi gerektiğini ortaya
koymaktadır.
324
Aktaş, 2004, a.g.e., s. 96
323
106
söz konusu olmaktadır. Yabancı ülkelerdeki yasal düzenlemeler,
aşağıdaki koşulların gerçekleşmesi halinde dikkate alınacaktır:
A) Yasal düzenlemeler, bütün benzer durumdaki kontrollü veya
kontrolsüz kişiler için uygulanabilmeli ve sadece mükellef ve yabancı
devlet arasındaki ticari işlem için konulmamalıdır.
B) Mükellef söz konusu kısıtlamaları gidermek için yabancı ülke
yasalarındaki tüm hususlara başvurmuş ve sonuç elde edememiş
olmalıdır.
C) Kısıtlamalar, emsal bedelin toplamının bir kısmının ya da
tamamının ödenmemesine ve tahsil edilememesine yol açmalıdır.
Örneğin, kısıtlama yalnızca vergilendirmeye yönelik olarak bir
harcama unsurunun gider yazılmamasına yönelikse, bu ödemeye engel
bir kısıtlama olmayacaktır.
D) Birbiriyle ilişkili taraflar kısıtlama konusunda kontrollü ya da
kontrolsüz taraflarla kısıtlamayı aşmaya yönelik bir düzenlemeye
gitmemelidirler.325
Yabancı bir ülkedeki yasal düzenlemeler, kontrollü bir işlemle
ilgili emsal tutar hesaplamalarında ödeme ya da tahsilatta kısıtlamalar
getiriyorsa kısıtlanan tutar aşağıdaki şartların gerçekleşmesi halinde
ertelenebilir.
A) Kontrollü mükellef, yabancı ülkedeki yasal düzenlemelerin,
ödemeyi engellediği yönünde kanıtlar getirmeli ve bu yönde gelir
idaresini ikna etmelidir.
B) ABD’de vergi mükellefi olan kontrollü şirket, yabancı
ülkedeki yasal düzenlemelerin getirdiği kısıtlamalardan etkilendiği
takdirde, hesaplamalarında gelir erteleme yönteminden (deferred
income method of accounting) yararlanabilmesi için yazılı bir
tutanağı, ABD İç Gelir İdaresiyle ilk bağlantı kurmasından önce gelir
vergisi iadesine (ya da düzeltme iadesine) eklemelidir. Eğer
mükellefin başvurusu tatminkar bulunursa yabancı ülkenin yasal
düzenlemelerinin getirdiği kısıtlama nedeniyle engellenen emsal tutara
ilişkin ödeme, bu engellemeler ortadan kalkıncaya kadar ertelenir.326
325
ABD 482 – 1(h)(2), Gustafson; Peroni; Pugh, 1997, a.g.e., s.505 - 506,
Kapusuzoğlu, Haziran 1999, a.g.m., s. 69
326
ABD 482 – 1(h)(2), Gustafson; Peroni; Pugh, 1997, a.g.e., s.505 - 506,
Kapusuzoğlu, Haziran 1999, a.g.m., s. 69 - 70
107
2.8 Kasıtlı Mahsuplaşmalar
Kasıtlı bir mahsuplaşma327, bir bağımlı teşebbüsün grup içinde
başka bir bağımlı teşebbüsten yarar sağladığı, buna karşılık kendisinin
de kardeş şirkete fayda temin ettiği durumda ortaya çıkar. Kasıtlı
mahsuplaşmalar bağımlı teşebbüslerin bilerek kontrollü ticari
işlemlerinin koşullarına dahil ettiği bir olgudur. Bu teşebbüsler,
sağladıkları yararın temin ettikleri yararlarla mahsuplaşmasını ve
böylece ticari işlemlerdeki net kazanç veya zararların ortaya
çıkmadığını; dolayısıyla vergi borçlarının değerlendirilmesi için
gözden geçirilmesi gerekmediğini ileri sürebilirler. Örneğin bir
teşebbüs, başka bir teşebbüse patentini kullanmasına karşılık başka bir
konuda imalat bilgisi (know how) verebilir ve ticari işlemin
taraflarının hiçbirinin kar ya da zarar etmediğini beyan edebilir. Ancak
bu tür kasıtlı mahsuplaşmaların değerlerinin saptanması için
emsallerine uygunluk ilkesine göre değerlendirilmesi gereklidir.328
Kasıtlı mahsuplaşmalar vergi mükellefiyeti bakımından
kontrollü ticari işlemlerdeki transfer fiyatlarının emsallerine uygunluk
ilkesiyle tutarlı olması gerektiği doğrultusundaki temel ilkeyi değiştirmemektedir. Vergi mükellefleri açısından, bağımlı teşebbüsler arasındaki ticari işlemlere kasıtlı olarak eklenen mahsuplaşmaların varlığını
açığa çıkartmaları ve mahsupları hesaba kattıktan sonra vergi beyannamesi hazırlamaları gerekmektedir. Kasıtlı mahsuplaşmalar yoluyla
vergi borcu azaltılması amaçlanmamalıdır.329 İngiltere’de de aynı
şekilde, bağlı teşebbüsler arasında toplam vergi yükünü azaltmak için
yapılan kasıtlı işlemlerin (Off - Setting Transaction) dikkate alınacağı
düzenlenmiştir. Vergi yükünü azaltmak için yapılan kasıtlı işlemler,
vergilendirme amaçları bakımından dikkate alınmamaktadır.330
2.9 Gümrük Değerlerinin Kullanımı
Ürünleri ithal eden bir vergi mükellefi, gümrük vergileri
nedeniyle ticari işlemler için düşük bir fiyat belirlemeye, böylece
327
Uyanık, 2001, a.g.e., s. 246’da Karşılıklı Vazgeçilen Faydalar şeklinde
kullanılmıştır.
328
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. I – 24 –25, ABD 482 - 1(g)(4)
329
OECD Transfer Pricing, a.g.e., 2001, s. I – 25, ABD 482 - 1 (g)(4)
330
(Çevrimiçi) http://www.inlandrevenue.gov.uk/bulletins/tb37.htm, 06.08.2004
108
uygulanacak olan gümrük vergisini aşağıda tutmaya çalışabilir. Bunun
yanında katma değer vergilerini, satış vergilerini ve tüketim
vergilerini az ödemek için düşük beyan yoluna gidebilir.331 Buna
karşılık gelir ve kurumlar vergileri açısından indirilecek giderleri
arttırmak için aynı ürünler için olduğundan daha yüksek bir fiyat
beyan etmek isteyebilir. Fiyatlardaki bu tezatlık nedeniyle bağlı ve ana
şirketler, vergi ve gümrük konusunda ikiliği idare etmeye
çalışmaktadırlar.332 Mükelleflerin bu faaliyetleri karşısında, işin kamu
boyutunu teşkil eden gelir ve gümrük idareleri, kendi aralarındaki
işbirliği yapmaları yoluna gitmektedirler. Bilgi alış verişi alanındaki
işbirliğini, gelir ve gümrük idarelerini birleştirmiş ülkelerde
gerçekleştirmek zor olmayacaktır. Farklı idareleri olan ülkeler,
idareler arasındaki bilginin akışını kolaylaştırmak için bilgi aktarımı
kurallarında değişiklik yapma yoluna gidebilmektedirler.333 Gelir ve
gümrük idaresi ayrı olan Türkiye’de, bu iki idare arasında bilgi alış
verişinin sağlıklı ve devamlı bir şekilde yapılması ihtiyacı
bulunmaktadır.
Bir çok ülke gümrük idarelerince, emsallerine uygunluk ilkesi
bağımlı teşebbüsler tarafından ithal edilen ürünlere biçilen değerle,
bağımsız teşebbüsler tarafından ithal edilen aynı ürünlerin değeri
arasında bir karşılaştırma ilkesi olarak uygulanmaktadır. Bu anlamda
transfer fiyatlandırmasından hareketle ortaya çıkan kavramlar, gümrük
ile ilgili değerlemelerde de kullanılmaktadır.
ABD Gelir Vergisi Kanununun 1059A numaralı bölümünde,
ithal edilen malların maliyetinin gümrük değerlerini geçemeyeceği
yönünde düzenleme bulunmaktadır. Düzenleme nedeniyle mükellefler
mal ve hizmet fiyatlandırmasında hem gelir vergisi hem de gümrük
vergileri açısından geçerli olacak tek bir fiyat veya bedeli esas
alacaklarıdır.334 GATT’da da malların gümrük değerlerinin tespitinde
emsallerine
uygunluk
ilkesine
çok
yakın
standartlar
335
kullanılmaktadır.
Kazanç üzerinden alınan vergiler dışındaki
alanlarda da aynı ilkenin kullanılması, iki vergi türü arasında
331
Arpan; Radebaugh, 1985, a.g.e., s. 257, OECD Transfer Pricing, 2001, s. I – 26 27, Cravens, (Çev. : Günaydın), 2000, a.g.m., s. 142, Günaydın, 1998, a.g.e., s.233,
Y.Öncel, 2002, a.g.m., s. 7, Beylik, 2004, a.g.m.
332
Plasschaert, Ed.: Plasschaert,1994, a.g.m., s. 2
333
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. I – 26 -27
334
Swenson, 2001, a.g.m., s. 9
335
Plasschaert, Editör: Plasschaert, a.g.e., 1994, s. 2 – 3, Kızılot, 2002, a.g.e., s. 53
109
uyumlaştırmayı sağlayacak, mükellef ile gelir ve gümrük idarelerinin
işlemlerini kolaylaştıracaktır.
3 Emsallerine Uygunluk İlkesini Uygulayabilmek
İçin Geliştirilen Yöntemler
Bağımlı teşebbüsler arasındaki mal ve hizmet alışverişlerinde
uygulanan koşulların emsallerine uygunluk ilkesiyle tutarlı olup
olmadığını belirlemek üzere OECD Rehberinde bir takım yöntemler
ortaya konmuştur. Emsallerine uygunluğu sağlayan tek bir yöntem
olmadığı gibi, herhangi bir yöntemin uygulanabilirliğini kesin doğru
çözüm anlamına da gelmemektedir. Ayrıca çok uluslu şirket grupları
fiyatlar belirlemek için ABD örneğinde olduğu gibi hukuki
düzenlemelerde tarifi yapılmayan yöntemleri uygulama serbestisine
sahiptir. Ancak bu fiyatların, emsallerine uygunluk ilkesine uyumlu
olması gerekmektedir. Yöntemler sayesinde vergi idareleri ile çok
uluslu şirketler arasındaki ihtilaflar en aza indirmek, önleyici ve
öngörülebilir bir sistem amaçlanmaktadır. 336
Yöntemlerin seçiminde ve uygulanmasında hareket noktası vergi
mükelleflerine ilave yük getirmemek ve mümkün olduğunca gerçek
fiyatlara yaklaşmaktır. Bu bakış açısından emsallerine uygunluk
ilkesinde birden fazla bir yöntemin uygulanması gerekebilmektedir.
Buna karşılık OECD Rehberi, gelir idaresine ve vergi mükellefine
birden fazla yöntemi kullanmasını öngörmemektedir. Başlangıçta
birden fazla yöntem gözden geçirilebilirse de genel olarak emsallerine
uygunluk ilkesiyle uyumlu fiyata ilişkin en iyi tahmini sağlayacak bir
yöntem seçilebilecektir. Yaklaşımların başlı başına bağlayıcı olmadığı
ve çözüm üretemediği zor durumlarda; çeşitli yöntemlerin, kanıtların
bir arada kullanılması mümkün olabilecektir. Böyle durumlarda, bütün
taraflara uygulama bakımından tatmin edici gelen, durumun
gerçeklerini ve koşullarını, eldeki kanıtları ve üzerinde düşünülen
çeşitli yöntemlerin göreceli güvenirliğini hesaba katan emsallerine
uygunluk ilkesiyle tutarlı bir sonuca ulaşmak için bir çaba
harcanmalıdır. Dolayısıyla çok uluslu şirket grubunun üyelerine ve
vergi idarelerine de uygun gelen herhangi bir yönteme izin
336
Aktaş, Ekim 2003, a.g.m. s. 90
110
verilmelidir.337 OECD’nin Rehberindeki yöntemler mükelleflere belli
fiyatları uygulamayı dikte ettirme yaklaşımı anlamında değildir.
Yöntemler transfer fiyatlarının vergisel açıdan emsallerine uygun olup
olmadığının test edilmesi bakımından önem taşımaktadır. Mükellefler,
yöntemleri seçmekte bir kısıtlama altına sokulmamaktadır.338 Örneğin
Hollanda’nın yeni transfer fiyatlandırma uygulamalarında mükellefler,
OECD Modelini esas alarak emsallere uygunluğu sağlayacak herhangi
bir yöntemi seçmekte serbesttirler.339
İleriki bölümlerde de açıklanacağı üzere yöntemler hukuk,
muhasebe, matematik, ekonomi ve istatistik bilgilerinin bir arada
harmanlanmasını gerektirmektedir. Bu bilgilerin harmanlanmasından
yararlanılarak karşılaştırılabilirlik analizini ve seçilecek yöntemlerin
seçimini daha sağlıklı bir esasa oturmak için çaba sarf edilmektedir.
4 OECD Rehberindeki Yöntemler
Emsallerine
uygunluk
ilkesi
çerçevesinde,
OECD
Rehberleri’nde kontrollü işlemlerde uygulanabilecek, hem
mükelleflerin hem de vergi idarelerinin izleyecekleri bir takım
yöntemler önerilmiştir. Rehber’de emsallerine uygunluk ilkesine
uygun olarak, Geleneksel İşlem Yöntemleri ve İşlemsel Kar
Yöntemleri önerilmektedir. Geleneksel işlem yöntemleri bağlı
işletmelerde oluşan fiyatlar ile bağımsız işletmeler arasında oluşan
fiyatları karşılaştırmaktadır. İşlemsel yöntemler genellikle ülkeler
tarafından kabul edilen ve uygulanan yöntemlerdir. Ancak gerçek
hayatta fiyatların karşılaştırılabildiği durumların bulunmaması
halinde, kontrollü işlemlerde elde edilen kar ile kontrolsüz işlemlerden
elde edilen karları karşılaştırma esasına dayanan işlemsel kar
yöntemleri kullanılabilmektedir. Rehber’de açıklanan ancak
337
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. I – 27 -28, Tax Executıve Institute,
Jul/Aug 1995, a.g.e., s. 316 - 320, ve Tax Executive Institute, Sep/Oct 2002, a.g.e.,
s. 370’de, OECD düzenlemelerinin mükelleflere az maliyet yükleme amacında
olduğu ve transfer fiyatlandırma işlemlerinin maliyetlerini vergi idareleri ile vergi
mükellefler arasında dengeli bir şekilde dağıttığı savunulmaktadır.
338
Adams; Coombes, 2003, a.g.e., s.10
339
Dodge Bill; DiCenso, Giovanni: “ Keeping Tabs on Global Developments”,
International Tax Review, Jun 2001, Vol.12, Issue 6, s. 19 – 22, (Çevrimiçi)
http://www.legalmediagroup.com/internationaltaxreview/includes/print.asp?SID=11
40, 20.04.2005
111
önerilmeyen diğer yöntem ise Global Formüle Göre Paylaştırma
Yöntemidir. Yöntemlerin sınıflandırması aşağıdaki gibidir:
Geleneksel İşlem Yöntemleri:
Karşılaştırılabilir Kontrolsüz Fiyat Yöntemi (Comparable
Uncontrolled Price Method), Yeniden Satış Fiyatı Yöntemi (Resale
Price Methot), Maliyete İlave Yöntemi (Cost Plus Method).
İşlemsel Kar Yöntemleri (Transactional Profit Methods):
Kar Bölüşüm Yöntemi (Profit Split Methot), İşlemsel Net Marj
Yöntemi (Transactional Net Margin Method).
Global Formüle Göre Paylaştırma Yöntemi
5 ABD’de Uygulanan Yöntemler
ABD uygulamasında ticari işlemlere uygulanacak yöntemler,
maddi duran varlıkların ve maddi olmayan varlıkların transferlerine
göre ayrı ayrı düzenlenmiştir.
Maddi Varlıkların Transferinde Kullanılan Yöntemler:
Karşılaştırılabilir Kontrolsüz Fiyat Yöntemi, Yeniden Satış
Fiyatı Yöntemi; Maliyete İlave Yöntemi, Karşılaştırılabilir Kar
Yöntemi (Comparable Profit Methot), Kar Bölüşüm Yöntemi,
Belirtilmeyen Yöntemler ( Unspcify Methods). 340
Maddi Olmayan Varlıkların Transferinde Kullanılan Yöntemler:
Karşılaştırılabilir Kontrolsüz İşlem Yöntemi (Comparable
Uncontrolled Transaction Method), Karşılaştırılabilir Kar Yöntemi,
Kar Bölüşüm Yöntemi, Belirtilmeyen Yöntemler.341
Bu yöntemlerden karşılaştırılabilir kar yöntemi ve kar bölüşüm
yöntemi her iki varlık türünün karşılaştırılmasında kullanılmaktadır.
Bunun nedeni, söz konusu iki yöntemin hem maddi duran varlıkların
340
ABD 482 – 3(a), Gustafson; Peroni; Pugh, 1997, a.g.e., s. 518,521, Tuncay
Kapusuzoğlu,“Transfer Fiyatlandırmasına İlişkin Olarak A.B.D.’de Yapılan Yasal
Düzenlemeler (2)”, Vergi Dünyası, Temmuz, 1999, Sayı 215, s. 89 – 90, Saraç,
2005, a.g.m., s. 91
341
ABD 482 – 4(a), Gustafson; Peroni; Pugh, 1997, a.g.e., s.534 - 535,
Kapusuzoğlu, Temmuz 1999, a.g.m., s. 98, Saraç, 2005, a.g.m., s. 91
112
hem de gayri maddi varlıkların transferlerinde kullanılabilmesi, diğer
yöntemlerden farklı olarak işlem yerine kar unsurunu dikkate alması
ve yöntemden çok bir yaklaşım niteliği taşımasıdır.342
ABD’de kullanılan yukarıdaki yöntemler arasında sayılan
Belirtilmeyen Yöntemler ile Karşılaştırılabilir Kar Yöntemi
emsallerine uygunluk ilkesiyle tutarlı olmayan yaklaşımlar olarak
göze çarpmaktadır. İki yöntem, ABD dışındaki OECD üyesi diğer
ülkeler tarafından kabul edilmemektedir. Belirtilmeyen Yöntemler
yaklaşımında koşullara bağlı olarak birkaç alternatif arasında
uygulanabilecek yöntem seçilecektir. Karşılaştırılabilir Karlar
Yönteminde, karşılaştırılabilecek durumdaki emsali kurumlardaki kar
göstergelerinden (profit level indicator) yararlanılarak, bağımlı
şirketlerin karşılaştırılabileceği emsal şirketler objektif olarak
belirlenmeye çalışılacaktır. Dolayısıyla emsallerine uygun bedelin
aranmasından vazgeçilmektedir. Buna rağmen sonuçlar emsallerine
uygunluk aralığında ise kabul edilecektir.343
ABD’de Belirtilmeyen Yöntemler seçeneği, gerçekçi
seçeneklerin dikkate alınması ilkesine dayanmakta ve kontrollü
işlemler için emsallere uygunluk tespitinde kullanılabilmektedir.
Belirtilmeyen yöntemlerin mutlaka 482-1 deki koşullara uygun olması
gerekmektedir. Mükellefler, öncelikle yasadaki seçenekleri göz önüne
alacaklardır. Ancak bu seçeneklerin hiçbiri tercih edilebilir nitelikte
olmazsa
yasada
belirtilmeyen
yöntemler
hesaplamalarda
kullanılabilecektir. Bu yöntemde kontrollü mükellef, kontrollü işlem
için kendi işlemine uygun gerçekçi bir seçenek tercih edecektir.344
ABD’de uygulanan yöntemlerle ilgili olarak söylenebilecek bir
diğer husus yöntemler arasındaki hiyerarşik ilişkidir. 1994 yılana
kadarki düzenlemelerde yöntemler arasında bir hiyerarşi
bulunmaktaydı. Ancak bu yılda yapılan değişiklikler sonucunda,
hiyerarşiden vazgeçilmiş en iyi yöntem kuralının uygulanmasına
342
Kapusuzoğlu, Temmuz 1999, a.g.m., s. 98
Plasschaert, Editör: Plasschaert, a.g.e., 1994, s. 9
344
Kim, Swinnerton, 1997, a.g.m., s. 22, Gustafson; Peroni; Pugh, 1997, a.g.e.,
s.530, Kapusuzoğlu, Temmuz 1999, a.g.m., s. 95, Stevenson; Cabell, 2002, a.g.m.,
s. 79
343
113
başlanılmıştır.345 ABD’de en iyi yöntem kuralı uygulanmakta, OECD
düzenlemelerinde ise böyle bir uygulama yer almamaktadır.346
Çalışmanın bundan sonraki bölümünde transfer fiyatlandırma
yöntemleri OECD uygulamaları esas alınarak açıklanacaktır. Benzeri
ABD düzenlemelerine yeri geldikçe atıfta bulunacaktır. ABD’nin
uyguladığı ancak OECD’nin uygulamadığı Belirtilmeyen Yöntemler
ile Karşılaştırılabilir Kontrolsüz İşlem Yöntemi347 ve Karşılaştırılabilir
Kar Yöntemleri üzerinde durulmayacaktır.348
6 Yöntemlerin Uygulanabilmesi ile İlgili Genel
Koşullar
İzleyen bölümlerde açıklanmaya çalışılacak yöntemlerin tamamı
mutlaka bir önceki bölümde açıklaması yapılan karşılaştırılabilirlik
koşullarını taşıması gerekir. İnceleme konusu edilen kontrollü işlem
ile birebir benzer işlem bulunmaması halinde, yakın işlemler emsal
alınacaktır. Bu durumda emsallerine uygunluk ilkesiyle uyumlu
fiyatlandırma yapabilmek için iki koşulun varlığını gerekli
kılmaktadır. İlk koşul, karşılaştırılacak işlemler veya işlemleri yapan
şirketler arasındaki farklılıklar, serbest piyasada oluşan fiyatı maddi
olarak etkilememelidir. İkincisi, etkilemesi halinde maddi farklılıkları
elimine edecek makul gerçekçi ayarlamalar yapılmalıdır.349
Ayarlamalar ticari hayatın pratikleri, ekonomik ilkeler ve istatistiki
analizlere göre yapılacaktır.350 Örneğin mal teslimlerinde, sigorta ve
nakliye giderlerinin malın fiyatına dahil olup olmadığı
karşılaştırmalarda dikkate alınması gereken hususlardandır. Mallar
aynı olsa dahi bağımlı şirketler arasındaki satışta, taşıma ve sigortanın
345
Raboy; Wiggins, 1997, a.g.m., s. 361, Kim, Swinnerton, 1997, a.g.m., s. 22,
Gustafson; Peroni; Pugh, 1997, a.g.e., s.530, Kapusuzoğlu, Temmuz 1999, a.g.m., s.
95, Stevenson; Cabell, 2002, a.g.m., s. 79 -80, Kızılot, 2002, a.g.e., s. 62,
346
Atkinson, Tyrrall, 1997, a.g.m. s. 32 - 34
347
Konuyla ilgili okuyucular için Bkz.: Gustafson; Peroni; Pugh, 1997, a.g.e., s.534
- 535, Kapusuzoğlu, Temmuz 1999, a.g.m., s. 98 - 99
348
Konuyla ilgili okuyucular için Bkz.: Gustafson; Peroni; Pugh, 1997, a.g.e., s.529,
Kapusuzoğlu, Temmuz 1999, a.g.m., s. 101 - 103
349
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. II – 2 – 3, ABD 482-1(d)(2), Gustafson;
Peroni; Pugh, 1997, a.g.e., s.529, Kapusuzoğlu, Temmuz 1999, a.g.m., s. 89 – 90,
Öz, 2005, a.g.e., s. 298
350
ABD 482-1(d)(2)
114
fiyatlara dahil edilmesi karşısında, bağımsız şirketler arasında fiyatlara
dahil edilmemesi durumunda bu iki işlem gerekli ayarlama
yapılmadıkça karşılaştırılamayacaktır.351 Benzer şekilde aynı
hammaddeyi farklı ülkelerden ithal ederek benzer mal üreten kontrollü
bir şirket ile kontrolsüz bir şirketin işlemlerin karşılaştırılmasında,
farklı döviz kurlarında dalgalanma bulunması halinde, döviz kuru
dalgalanmalarının ithal girdi fiyatları üzerindeki etkisinin ayarlaması
yapılmalıdır. Ayarlama yapılmadan iki işlemin karşılaştırılması
mümkün olmayacaktır.
7 Geleneksel İşlem Yöntemleri
7.1 Karşılaştırılabilir Kontrolsüz Fiyat Yöntemi
(Comparable Uncontrolled Price Method)352
Karşılaştırılabilir Kontrolsüz Fiyat Yöntemi, kontrollü bir
işlemde mallar ve hizmetler için biçilen fiyatları, karşılaştırılabilir
koşullardaki kontrolsüz işlemlerde oluşan fiyatlarla karşılaştırma
esasına dayanmaktadır. Kontrollü işlemlerdeki fiyatların, kontrolsüz
işlemlerdeki fiyatlardan farklılık arz etmesi durumunda, bağımlı
şirketler arasındaki ticari veya mali işlemlerin emsaline uygunluk
olarak gerçekleşmediği kabul edilmektedir. Böyle durumlarda emsali
işlemlerde gerçekleşen fiyat, kontrollü işlemde gerçekleşen fiyatın
yerine ikame edilmelidir.353 Piyasa fiyatı yöntemi olarak da
adlandırılabilmektedir. Piyasada oluşan fiyatı emsal alarak, kontrollü
taraflar
arasındaki
fiyatı
gerçek
fiyatlara
yaklaştırmayı
354
amaçlamaktadır.
Karşılaştırılabilir Kontrolsüz Fiyat Yöntemi, işletme içi
karşılaştırılabilir kontrolsüz fiyat yöntemi (Internal Comparable
Uncontrolled Price Method) ve işletme dışı karşılaştırılabilir
351
Aktaş, 2004, a.g.e., 101
Aşağıda geniş açıklaması yapılacak bu yöntem uluslararası yazındaki tanımlara
bağlı kalabilmek için Karşılaştırılabilir Kontrolsüz Fiyat Yöntemi olarak
kullanılmıştır. Emsal Piyasa Yöntemi olarak da adlandırılması mümkündür.
353
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. II – 2 – 3, ABD 482-3(b) Bkz.:
Gustafson; Peroni; Pugh, 1997, a.g.e., s.529, Kapusuzoğlu, Temmuz 1999, a.g.m., s.
89 – 90, Atkinson, Tyrrall, 1997, a.g.m., s. 32 - 34
354
Hansen; Mowen, 1992, a.g.e. s. 882, Muller; Gernon; Meek, 1992, a.g.e., s. 174
352
115
kontrolsüz fiyat yöntemi (External Comparable Uncontrolled Price
Method) şeklinde uygulanmaktadır. İşletme içi yöntemde, işletmenin
aralarında ilişki bulunmayan kişilerle yaptığı ticari işlemlerdeki
fiyatlar emsal olarak kullanılmaktadır. İşletme dışı yöntemde,
kontrolsüz işletmeler arasında oluşan fiyatlar emsal olarak
alınmaktadır.355 İşletme içi kontrolsüz karşılaştırılabilir fiyat yöntemi
daha çok tercih edilmektedir.356
Yöntemin uygulanması izleyen örnek yardımıyla daha rahat
anlaşılabilecektir. Bir Amerikan Şirketi X, Türkiye’deki hem bağlı
şirketi Y’ye hem de bağlı olmayan şirketlere de bilgisayar
satmaktadır. Aynı zamanda farklı Amerikan şirketleri, Türkiye’deki
aralarında bir bağımlılık ilişkisi bulunmayan şirketlere bilgisayar
satmaktadır. Farklı Amerikan şirketlerinin aralarında ilişki
bulunmayan şirketlere uyguladığı satış fiyatı 1.500 YTL’dir. Bu tutara
bilgisayarların taşıma masrafları ile Türkiye’deki satıcıların
komisyonları dahil değildir. X Amerikan şirketi ise bağlı şirkete
satışlarında taşıma masraflarını ve satıcı komisyonu dahil ederek fiyatı
belirlemektedir. Bu işletme dışı fiyat kullanılarak ve taşıma giderleri
ile satıcı komisyonu konusunda gerekli ayarlamalar yapılarak bağlı
şirkete uygulanacak fiyat belirlenebilecektir. Bilgisayar başına, taşıma
masrafı 100 YTL ve Türkiye’deki satıcıların komisyonu 300 YTL ise
X şirketinin bağlı şirkete satış fiyatı (1.500 + 100 + 300 =) 1.900 YTL
olacaktır.357
Bu yöntem uygulanabildiği durumlarda emsaline uygunluk
ilkesine ulaşmada en doğru ve uygun yoldur. OECD ve ABD’de,
uygulanabildiği durumlarda bu yöntemin diğer yöntemlere tercih
edilmesi önerilmektedir.358 Diğer ülke uygulamalarında da bu yöntem
tercih edilmesi gereken ilk yöntemdir. Örneğin OECD üyesi ülke
355
Adams; Coombes, 2003, a.g.e., s. 16, Öz, 2005, a.g.e., s. 295
Adams; Coombes, 2003, a.g.e., s. 16
357
Örneğin oluşturulmasında, Michael Douglas Hoffman International Taxation
an the Income Shifting Behaviour of Multinational Enterprises, 2001,
University of Alberta, Deparment of Economics, Edmonton, Alberta, Canada,
Doktora Tezi, Yayınlanmamış, s. 24’ den yararlanılmıştır.
358
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. II – 2 – 3, ABD 482-3(b) Bknz:
Gustafson; Peroni; Pugh, 1997, a.g.e., s.529, Kapusuzoğlu, Temmuz 1999, a.g.m., s.
89 – 90, Atkinson, Tyrrall, 1997, a.g.m., s. 32 - 34
356
116
olmamasına rağmen Çin’de de bu yöntem gelir idaresi bakımından ilk
tercih edilmesi gereken yöntem olarak kabul edilmektedir.359
İnceleme konusu mal ve hizmetlerin piyasasının bulunduğu
durumlarda bu yöntem kolaylıkla uygulanmaktadır. Piyasanın olduğu
durumlarda yöntem, piyasa fiyatını, emsal fiyat olarak dikkate
almaktadır. Ürünlerin benzerliği, yöntemin uygulamasında
karşılaştırılabilirliği etkileyen en önemli faktördür. Karşılaştırılacak
ürünler arasında kalite farklılığının bulunması halinde yöntemin
uygulanması güçleşmektedir. Yöntem, mal borsalarında işlem gören
yiyecek maddeleri ve petrol gibi malların emsallerinin
araştırılmasında daha rahat kullanılabilecektir. 360
ABD uygulamasında karşılaştırılabilir kontrolsüz fiyat, bu
ülkenin ekonomik düzeyi ve veri sağlamadaki rahatlık çerçevesinde,
halka açık kaynaklardan veya gazete, televizyon gibi medya
kaynaklarından yararlanılarak saptanabilmektedir. Ancak, bunun için
verilerin aşağıdaki koşulları sağlaması gerekir
1. İlgili endüstride, günlük iş yaşamında geniş ve düzenli olarak
kontrolsüz satışlar için fiyat tespitinde kullanılan verilerden
yararlanılmalıdır.
2. Kontrolsüz mükelleflerin endüstride fiyatı oluşturmak için
uyguladıkları fiyatlardan yaralanılmalıdır.
3. Kontrollü işlem için uygulanan fiyat, ürün kalitesi ve niceliği,
sözleşme koşulları, taşıma maliyetleri, pazar koşulları,
katlanılan riskler ve fiyatı etkileyen diğer unsurlar dikkate
alınarak düzeltilmelidir.361
Buna karşılık serbest piyasa ekonomisi çok gelişmemiş Rusya
uygulamasında mal ve hizmetlerin fiyatları, resmi kaynaklardan elde
edilen verilere göre belirlenmektedir. Resmi kaynaklardan elde edilen
veriler karşılaştırılabilir kontrolsüz fiyat, tekrar satış fiyatı ve maliyete
ilave yöntemlerinde kullanılmaktadır. Halihazırda Devlet İstatistik
359
Ho; Lau, 2002, a.g.m., s. 70
Editör: Choi, 1997, a.g.e., s. 38 - 13
361
Editör: Choi, 1997, a.g.e., s. 38 – 13, ABD 482 - 3(b)(5)(i), ABD 482-3(b)(5)(ii),
Gustafson; Peroni; Pugh, 1997, a.g.e., s.501, Kapusuzoğlu, Temmuz 1999, a.g.m., s.
91
360
117
Komitesi, çok az sayıdaki veriyi yayınlamaktadır. Bu yüzden fiyatlarla
ilgili resmi veri son derece sınırlı olmaktadır.362
Şirketlerin sadece kamuya açık bilgiye ulaşabilmeleri ve sahip
oldukları bilgilerin eksikliği, karşılaştırmalarda güçlüklere sebep
olmaktadır. Güçlüğü aşmak için kendi grup şirketlerin üçüncü
şahıslarla yaptıkları işlemlere ait bilgiler, pazar araştırmaları, ticari
yayınlar, finansal basın, finansal ve istatistiki veri tabanları, sermaye
piyasaları ve menkul kıymet borsalarının raporları ve diğer şirketlerin
finansal raporlarından yararlanmaları yerinde olacaktır.363
Özellikle gayri maddi varlık içeren mallar için benzer nitelikte
mal ve şirket bulmak daha da zordur. Dolayısıyla bu mallar için
karşılaştırılabilir fiyat elde etmek sıkıntı yaratmaktadır.
Karşılaştırılabilecek emsali işlem ve fiyat, eşya türünde ve seri
üretime konu mallarda daha kolay bulunmaktadır.364 Örneğin, çok
uluslu bir Belçika firmasıyla ilgili olarak Hollanda mahkemesinde
görülen bir davada, işleme konu malda gayri maddi varlık bulunması
nedeniyle mahkemeye, hem vergi inceleme elemanları hem de
mükellef tatmin edici kontrolsüz fiyatı sunamamıştır. Bunun üzerine
maliyete ilave yöntemi mahkemece uygulanmıştır.365
Tax Executives Institute isimli profesyonel vergi yöneticilerinin
oluşturduğu organizasyon, emsali araştırılan ticari işlemlerde gayri
maddi varlıkların bulunduğu durumlarda karşılaştırılabilir kontrolsüz
fiyat yönteminin uygun olmayacağını, bu yöntem yerine kar bölüşüm
yönteminin daha yerinde olacağını savunmaktadır.366
Türk Vergi Mevzuatında olmasa bile bankacılık mevzuatında bu
yöntem yer almaktadır. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu
tarafından çıkarılmış, Bankanın Dahil Olduğu Risk Grubuyla Yaptığı
362
Evgeny Bezlepko, “Transfer Pricing”, International Tax Review, Sep 2003
Supplement, s. 38 -43, (Çevrimiçi),
http://web7.epnet.com/DeliveryPrintSave.asp?tb=1&_ug=dbs+0%2C1+1n+enus+sid+..., 12.10.2003
363
Atkinson; Tyrral, 1997, a.g.m. s. 32 - 34
364
Editör: Choi, 1997, a.g.e., s. 38 - 13
365
Dave Rutges; Eduard Sporken; Mark Peeters, “How Dutch Courts Treat Belgian
Cost – Plus Renumeration”, International Tax Review, Jul/Aug 2003, Vol.14,
Issue 7, s. 29 - 30
366
Tax Executive Institute 1995, a.g.m. s. 316 - 320
118
İşlemlerin Muhasebeleştirmesi Standardı konulu 5 sayılı Muhasebe
Uygulama Yönetmeliği Tebliğinin 4 üncü maddesinde, aynı risk
grubuna dahil kuruluşlar arasında kullanılacak fiyat yöntemlerinden
birinin “Karşılaştırılabilir Fiyatlar Yöntemi” olduğu belirtilmiştir.
Karşılaştırılabilir fiyatlar yönteminde, bankanın dahil olduğu risk
grubuyla yaptığı işlemin fiyatı, ekonomik açıdan karşılaştırılabilir bir
piyasada bir satıcının kendisiyle aynı risk grubundan olmayan bir
alıcıya sattığı karşılaştırılabilir mal ya da hizmetlerin fiyatları esas
alınarak belirlenecektir.367
7.2 Yeniden Satış Fiyatı Yöntemi (Resale Price
Method)368
Yeniden satış fiyatı yöntemi, bir ürünün bağımsız kişilere
satılmak üzere bağımlı şirketten alınması halinde, bağlı şirketten
alındığı fiyatı bulmayı amaçlayan bir yöntemdir. Üçüncü kişiye
uygulanan yeniden satış fiyatından, uygun bir brüt kar marjı (gross
profit margin) indirilerek bağımlı şirketten alış fiyatı bulunmaktadır.
Bu şekilde bulunan fiyat bağlı şirketler arasındaki transfer fiyatı
olmaktadır. Brüt marjın hesabında, satıcının satış ve faaliyet giderleri,
satıcının gerçekleştirdiği işlevler ışığında kullanılan varlıklar ve
üstlenilen riskler dikkate alınır. Brüt marjdan ürünün alımı için ödenen
gümrük vergileri gibi ek giderler düşüldükten sonra kalan tutar
bağımlı şirketler arasında emsal bedel olarak kabul edilir. Yöntemin
uygulanmasında en önemli husus uygun marjın hesaplanmasıdır.
Hesabın makul bir şekilde yapılabilmesi halinde, kullanılabilecek
kullanışlı bir yöntemdir.369 Yöntemin uygulanabilmesi için yeniden
satışın bağlılık bir ilişkisi bulunmayan üçüncü kişilere yapılması
gerekmektedir. Serbest piyasadaki bir alıcıya satış yapılmalıdır.370
367
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından çıkarılmış, Bankanın
Dahil Olduğu Risk Grubuyla Yaptığı İşlemlerin Muhasebeleştirmesi Standardı
konulu 5 sayılı Muhasebe Uygulama Yönetmeliği Tebliği, Resmi Gazete Tarihi:
22.06.2002, Sayısı: 24793(Mükerrer)
368
Kimi yazarlar bu yönteme Perakende Satış Yöntemi olarak adlandırmaktadırlar.
Bkz. Kızılot, 2002, a.g.e., s. 73
369
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. II – 5, ABD 482-3(c), Kapusuzoğlu,
Temmuz 1999, a.g.m. s..92, Ho; Lau, 2002, a.g.m., s. 70
370
Adams; Coombes, 2003, a.g.e., s.18
119
Yöntemin esasındaki temel varsayım, serbest piyasadaki
bağımsız dağıtımcılar arasındaki rekabetin, aynı işlevleri ifa eden
dağıtımcılar için benzer kar marjlarını sağladığı şeklindedir.
Dolayısıyla yeniden satış fiyatı yönteminde alıcının bağımlı şirkete
ödeyeceği fiyat, aynı işlevleri ifa eden bağımsız şirketlerin elde
ettikleri kar marjlarını esas alarak hesap edilmektedir. Diğer bir
anlatımla bağımsız şirketlerden elde edilen kar marjları, bağımlı
şirketin satış fiyatından düşülerek emsal alış fiyatı bulunmaktadır.371
Yöntemin uygulanması izleyen örnek yardımıyla daha rahat
anlaşılabilecektir. Alman Şirketi A, Türkiye’deki bağlı şirketine T’ye
otomobil satmaktadır. Türkiye’deki bağlı şirket T ana şirketin
Türkiye’deki tek dağıtıcısı konumundadır. İşleme konu otomobilin
Türkiye perakende satış fiyatı 30.000 YTL’dir. Dışsal piyasa
verilerine göre benzer otomobillerde perakendecinin kar marjı %10
dur. Bu marja dağıtımcı tarafından üstelenilen reklam ve garanti
hizmeti maliyetleri dahil değildir. Türkiye’deki dağıtımcının reklam
ve garanti hizmetleri karşılığında üstlendiği maliyet 1.000 YTL’dir.
Bu çevrede Alman Şirketi A’dan Türkiye’deki bağlı şirketi T’ye
transfer fiyatı, (30.000 – (30.000*%10) – 1.000) 26.000 YTL’dir.372
Yeniden satış yapan, komisyonculuk işini üstleniyor ise yeniden
satış fiyatından indirilecek brüt kar marjı, komisyonculuk ücreti kadar
olur ve satılan malın bir yüzdesi şeklinde hesaplanabilir. Yeniden satış
fiyatı marjının hesaplanmasında dikkate alınması gereken husus,
komisyoncunun bu işi acente olarak ya da kendi hesabına yapıp
yapmadığı olacaktır. Komisyoncu bu işi acente olarak yapıyorsa
sadece malların sahibine karşı sorumlu olacak, riski üzerinde
taşımayacak ve mallara herhangi bir katkısı olmayacaktır.373 Kar marjı
da bu ölçüde düşük olacaktır. Kendi hesabına yapması halinde risk
üstleneceği ve ifa edeceği işlevler artacağı için kar marjı da o denli
yüksek olacaktır.
Yeniden satış fiyatı yöntemi, tipik olarak bağımlı şirketlerin
dağıtımcı işlevini gördüğü durumlarda dağıtım işlevinin
371
Miesel; Higinbotham; Yi, 2003, a.g.m., s. 9
Örneğin oluşturulmasında Hoffman, 2001, a.g.e., s. 252’ den yararlanılmıştır.
373
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. II – 5, ABD 482-3 (c)(3)(ii)(D),
Kapusuzoğlu, Temmuz 1999, a.g.m., s. 92 - 93
372
120
fiyatlandırılmasında kullanılır.374 Şirketin bağlı şirketten aldığı
mallara bir katma değer ilave etmeden üçüncü şahıslara sattığı
durumlarda, bağımlı şirketler arasındaki transfer fiyatı, üçüncü kişilere
yapılan satış fiyatından uygun bir kar marjı ve gerekli ayarlama
tutarları düşüldükten sonra elde edilen fiyata tekabül etmektedir.375
Yeniden satış fiyatı yöntemin uygulanması için yapılan
karşılaştırmalarda marjlar, karşılaştırılabilir kontrolsüz fiyat
yöntemine göre ürün farklılıklarından daha az etkileneceğinden ürün
farlılıkları konusunda ayarlama yapmak zorunluluğu azalacaktır.
Çünkü ürün farklılıklarındaki küçük değişiklikler, fiyatlara göre brüt
marjlarda daha az etki göstermektedir.376 Bu nedenle ürünün kendisi
hariç diğer karakteristik özellikleri karşılaştırılabilir durumda ise
karşılaştırılabilir kontrolsüz fiyat yöntemine göre emsal bedelin
bulunmasında daha elverişlidir.377
Yeniden satış fiyatı marjı, yeniden satışı yapanın ifa ettiği
faaliyetlerinin düzeyinden etkilenir. İfa edilen faaliyetin en düşük
düzeyi sadece malın alınıp tüketiciye satılması ile sınırlı olabilir. Bu
durumda yeniden satış yapan risk almaz. Diğer taraftan yeniden satış
yapan, tüm riskleri ile birlikte reklam, pazarlama, dağıtım, garanti
sağlama, finansal hizmetler ve benzeri hizmetleri de sağlayabilir. Eğer
yeniden satış yapan kontrollü bir işlemde önemli büyüklükle ticari risk
üslenmiyor, sadece malı üçüncü bir kişiye transfer ediyorsa, ifa edilen
fonksiyonların ışığında yeniden satış fiyatı marjı düşük olacaktır. Öte
yandan yeniden satış yapanın piyasada kendine has dağıtım, satış ve
organizasyon uzmanlığı varsa, bazı riskleri üsleniyorsa, gayri maddi
varlığın sağlanmasında önemli katkısı bulunuyorsa, yeniden satış
fiyatı marjı yüksek olacaktır.378 Yeniden satış yapanın, bağlı bir
şirketten aldığı malı üçüncü kişiye kısa sürede satması halinde
yöntemin uygulanması sağlıklı olacaktır. Buna karşılık alım ile satım
arasına uzun sürenin girmesi halinde yöntemin güvenilirliği
azalabilecektir.379
374
Belkaoui, 1991, a.g.e., s. 212, Hansen; Mowen, 1992, a.g.e., 882, Editör: Choi,
1997, a.g.e., s. 38 - 14
375
Belkaoui, 1991, a.g.e., s. 212
376
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. II – 5, ABD 482 - 3(c)(3)(B),
Kapusuzoğlu, Temmuz 1999, a.g.m. s.92
377
Aktaş, 2004, a.g.e., s. 104
378
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. II – 8, ABD 482 – 3(c)(3)(ii)(C)
379
Öz, 2005, a.g.e., s. 299
121
Bu yöntem transfer fiyatının belirlenmesinde satıcıya daha fazla
pay verme eğiliminde olacaktır. Zira tekrar satış yapana mal edilen kar
marjının üstünde kalan karlar, doğrudan malı satan bağlı şirkete
atfedilmektedir. Tekrar satış yapana daha az kar payı verilme riski
bulunmaktadır.380
Kontrollü işlemlerdeki muhasebe uygulamaları kontrolsüz
işlemlerdekilere göre farklılık gösterdiğinde, yeniden satış fiyatı
marjının hesaplanmasında kullanılacak verilerde, aynı brüt kar
marjlarına ulaşacak şekilde uygun ayarlamalar yapılmalıdır.
Maliyetlerin sınıflandırma şekli önemlidir. Örneğin araştırma ve
geliştirme harcamaları, faaliyet giderleri ya da satışların maliyeti
içinde gösterilebilir. Bir işlemde faaliyet giderleri, diğer işlemde
satışların maliyeti içinde yer almaları durumunda bu iki işlemin
karşılaştırılması mümkün değildir. Bu durumda tekrar satış marjı,
uygun ayarlamalar yapılmadığı sürece karşılaştırılmamalıdır. 381
Türk bankacılık mevzuatında bu yöntem yer almaktadır. Mal
veya hizmet üçüncü tarafa sunulmadan önce bankanın dahil olduğu
risk grubundaki kuruluşlar arasında aktarılıyorsa tekrar satım fiyatı
yöntemi kullanılacaktır. Bu yöntem tekrar satım fiyatını, tekrar satanın
malın maliyeti üzerinde makul bir kar elde edebileceği bir düzeye
indirmek suretiyle bulmaktadır.382
Bu yöntemde Emsal Bedel: (Yeniden Satış Fiyatı – (Yeniden
Satış Marjı x Yeniden Satış Fiyatı)
Yeniden Satış Marjı: (Yeniden Satış Fiyatı – Alış Fiyatı) /
Yeniden Satış Fiyatı
formülleri ile bulunabilmektedir.383
7.3 Maliyete İlave Yöntemi (Cost Plus Method)
Maliyete ilave yöntemi, benzer işlemler için işletmenin bir
bölümünde veya bir işletmede oluşan maliyete, karşılaştırılabilir
380
Hoffman, 2001, a.g.e., s. 26
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. II – 9, ABD 482- 3(c) (3)(iii)(A), Turner;
Okawara; Miall, 2003, a.g.m., s. 43 - 45
382
5 sayılı Muhasebe Uygulama Yönetmeliği Tebliği md. 4
383
Uyanık, 2001, a.g.e., s. 251
381
122
benzer durumlar esas alınarak bulunacak uygun (appropriate) brüt kar
marjı (gross profit markup) ilave edilmesiyle transfer fiyatına ulaşılan
yöntemdir.384 Yöntemin uygulanmasında, alıcıya malların transferi ya
da hizmetin temini için yapılan kontrollü bir işlemde, malların ya da
hizmetlerin satıcısındaki maliyetlerin oluşumu esas alınır.385 Maliyete
ilave yöntemi, karın belirlenmesinde maliyetlerin önemli olduğu ve
maliyetler ile kar arasında bir bağlantı bulunduğu durumlarda
kullanılmaktadır.386 Bu yöntem transfer fiyatlandırmasında sık sık
kullanılan yöntemlerden biridir.387 Ernst & Young tarafından 1999
yılında yapılan bir araştırmaya göre, bağımlı şirketler arasındaki servis
temininde en çok kullanılan yöntemdir. İkinci en çok kullanılan
yöntem ise karşılaştırılabilir kontrolsüz fiyat yöntemidir.388
Kontrollü bir işlemde emsal alınarak maliyete ilave edilecek kar
marjı, işletme içi ve işletme dışı olmak üzere iki şekilde tespit
edilebilir. İlkinde satıcının karşılaştırılabilir kontrolsüz işlemlerde
maliyete ilave ettiği kar marjı referans gösterilerek oluşturulabilir.
İkincisinde maliyete ilave kar marjı, bağımsız bir şirketin
karşılaştırılabilir işlemde elde ettiği marj, bir emsal olarak dikkate
alınabilir. Ürün farklılıkları, karşılaştırılabilir kontrolsüz fiyat
yöntemine göre maliyete ilave yönteminde daha az önem taşımaktadır.
Daha önce bahsedildiği gibi, kontrollü ve kontrolsüz işlemlerde
maliyet ile marjı etkileyen maddi farklılıkları elimine edecek
ayarlamaların yapılması gerekecektir. Ayarlamaların makullüğü
maliyete ilave yöntemindeki analizin güvenilirliğini etkileyecektir. 389
Yöntemin uygulanması izleyen örnek yardımıyla daha rahat
anlaşılabilecektir. Fransız şirketi F, Türkiye’deki bağlı şirketine
384
Belkaoui, 1991, a.g.e., s. 225
Hansen; Mowen, 1992, a.g.e., s. 882, Muller; Gernon; Meek, 1992, a.g.e., s. 174,
Uluslararası muhasebe, maliyet muhasebesi ve yönetim muhasebesi kitaplarında,
tam maliyet, değişken maliyet, standart maliyet, ikili maliyet gibi kavramlar
kullanılarak bu yöntem geniş olarak açıklanmıştır. Çalışmamızın vergi hukuku
niteliği ağır bastığı için muhasebe yönü üzerinde durulmamıştır
386
Adams;Coombes, 2003, a.g.e., s. 19
387
Stevenson; Cabell, 2002, a.g.m., s. 80
388
Hobster; Mills, Dec 99/Jan 2000, a.g.m., s. 51, Bu yöntem Çin’de İşlemsel Net
Marj yöntemi ile birlikte en çok kullanılan yöntemdir. Bkz.: Ho; Lau, 2002, a.g.m.
s. 70
389
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. II – 11, ABD 482 - 3(d)(2), 482-3(d)(3),
Gustafson; Peroni; Pugh, 1997, a.g.e., s.501, Kapusuzoğlu, Temmuz 1999, a.g.m., s.
94 - 95
385
123
maliyet bedelinin (VUK’nun 275 inci maddesine göre direkt ve
dolaylı maliyetler toplamı olarak belirlenmiş tutar.) %20 kar payıyla
parfüm satmaktadır. Fransız şirketi ile kendisi de üretim yapan
Türkiye’deki bağlı şirketi, 1 ml parfümün maliyet bedelini 1 YTL
olarak hesaplanmaktadır. Bu durumda maliyet bedeline %20 kar payı
ilave edilmesi durumunda 1 ml parfümün transfer fiyatı (1 * 1,20) 1,
20 YTL olacaktır.390
İfa edilen işlevlerin ışığında ve piyasa koşullarında hesaplanan
uygun bir kar marjı maliyete ilave edilir. Maliyetlere, kar marjı ilave
edildikten sonra ulaşılan tutar, kontrollü işlemde emsal bedel fiyatı
olarak kabul edilir. Bu yöntem birbiri ile ilgili taraflar arasındaki yarı
mamullerin satışında, birlikte aynı mekanların kullanımında, uzun
vadeli alım ve satımlarda ya da kontrollü işlemlerin hizmetlerinin
temin edildiği durumlarda uygulanır.391 Sözleşmeli üretim
anlaşmalarında, off shore bölgelerinde yapılan üretim anlaşmalarında,
vergi cennetlerinde yapılan üretim anlaşmalarında, araştırma ve
geliştirme faaliyetlerinin önemli olmadığı, pazarlama ile ilgili gayri
maddi varlıkların bulunmadığı üretim alanlarında vergi idareleri
tarafından çok benimsenen yöntemdir.392
Yöntemin uygulanmasında karşılaştırma yapılacak şirketlerin
maliyet yapıları, yönetimdeki etkinlikleri önem arz etmekte ve
yöntemin sağlıklı olarak uygulanmasında dikkate alınması
gerekmektedir. Örnek olarak, şirket A’nın bağımlı şirket olan
dağıtıcıya tost makinesi sattığını, şirket B’nin de bağımsız bir
dağıtıcıya ütü sattığını varsayalım. Küçük ev aletleri sektöründe tost
makinesinin ve ütünün kar marjları genellikle aynıdır. Maliyete ilave
yöntemi uygulandığında, kar marjları karşılaştırılan kontrollü ve
kontrolsüz üreticinin satış fiyatlar ile üretim maliyetleri farklı
olabilecektir. Şirket A üretim aşamasında şirket B’den, daha yeni tesis
ve demirbaş kullandığı, daha iyi iş tecrübesi, yönetimde daha
deneyimli olması gibi sebeplerle daha düşük maliyetleri
sağlayabilecektir. Benzer şekilde şirket A, tost makinesi yerine ütü
yapsa ve şirket B gibi ütü için aynı fiyatı koysa, şirket A nın kar
390
Örneğin oluşturulmasında Hoffman, 2001, a.g.e., s. 26’dan yararlanılmıştır.
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. II – 11, ABD 482 - 3(d), Gustafson;
Peroni; Pugh, 1997, a.g.e., s.529, Kapusuzoğlu, Temmuz 1999, a.g.m., s. 94 – 95,
Beylik, 2004, a.g.m.
392
Miesel; Higinbotham; Yi, 2003, a.g.m., 12 -13
391
124
marjları şirket B’nin kinden daha yüksek olabilecektir. Her iki şirket
de aynı fiyatı koymakla birlikte maliyet yapılarındaki farklılık
nedeniyle elde ettikleri kar marjları farklı olduğundan doğrudan
karşılaştırma hatalı sonuçlar verecektir. Dolayısıyla kar marjlarındaki
bu tür farklılıkların etkilerini ayarlamadıkça, maliyete ilave
yönteminin uygulanması tam olarak anlamlı olmayacaktır. 393
Ayrıca, maliyete ilave yönteminin uygulanmasında maliyetlerde
önemli yer tutan varlıkların edinim şekilleri göz önünde
bulundurulmalıdır. Örnek olarak, faaliyetlerini kiralanmış varlıklarla
yürüten ve maliyete ilave yönteminin uygulanmasında referans olarak
kabul edilen bir şirketin maliyeti, işlemlerini kendi varlıkları ile
yürüten şirket tarafından oluşturulan maliyet ile karşılaştırılmamalıdır.
Maliyete ilave yöntemi, kontrollü mal veya hizmet satıcılarının
maliyetleri ile kontrolsüz şirketlerin karşılaştırılabilir işlemlerindeki
maliyetleri ve bu maliyetlere ilave edilen kar marjlarının
karşılaştırması esasına dayandığından, maliyet yapılarındaki
farklılıklar marj ilavesi suretiyle elde edilecek emsallerine uygunluk
fiyatını etkileyecektir.394
Maliyete ilave yönteminin uygulanmasında dikkate alınması
gereken bir nokta da şirketlerin maliyetleri ile fiyatları arasında her
zaman aynı yönde ilişki olmadığıdır. Maliyetlerin artması buna ilave
edilecek kar marjının uygulanması ile bulunacak fiyatın artması
anlamına gelmeyebilecektir. Piyasadaki rekabet koşulları nedeniyle
maliyetleri yüksek olsa dahi şirketler daha düşük fiyatlara razı
olabilmektedirler. Daha düşük fiyata razı olma, kar marjlarında düşme
anlamına gelecektir. Bu nedenle rekabet koşullarından kaynaklanan
fiyat düşüşleri emsal bedele ulaşmada dikkate alınması gereken
konulardan biri olmaktadır.395
Karşılaştırma yapılacak malların niteliklerindeki farklılıklar
yöntemin uygulanmasında dikkate alınmalıdır. Aksi takdirde
mükelleflerin gereksiz yere tarhiyatlara maruz kalma riski
bulunmaktadır. Örneğin ABD Savunma Bakanlığı’na bot satışı yapan
bir ana şirket, botların üretiminde kullanılan bir kısım parçalarını
393
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. II – 12, ABD 482-3(d)(3), Kapusuzoğlu,
Temmuz 1999, a.g.m. s. 94 - 95
394
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. II – 13, Öz, 2005, a.g.e., s. 300
395
Aktaş, 2004, a.g.e., s. 109
125
Porto Rico’daki bağımlı şirketten almaktadır. Amerikan İç Gelir
İdaresi benzer bot yapan firmaları emsal alarak brüt marjların düşük
olduğunu iddia ederek ilave tarhiyat yapmıştır. Ancak Mahkeme savaş
botunun diğer botlarla aynı brüt marja sahip olamayacağı, dolayısıyla
diğer şirketlerin emsal şirket olamayacağı gerekçesiyle tarhiyatı ret
etmiştir.396
Muhasebe standartları ve kavramları farklılık arz edebilmekle
birlikte, şirketlerin maliyetleri ve harcamaları üç geniş kategoriye
ayrılabilir. İlk olarak hizmet ya da mal üretiminin direkt maliyetleri
bulunmaktadır. Direkt maliyete örnek olarak hammaddelerin
maliyetleri gösterilebilir. İkincisi, üretimin dolaylı maliyetleridir.
Dolaylı maliyetler üretim ile çok yakından ilgili olmakla birlikte,
birkaç mal veya hizmetin üretiminde kullanılabilmektedirler. Dolaylı
maliyetlere örnek olarak, hizmetlerinden değişik bölümlerce
yararlanılan satın alma bölümünün maliyetleri gösterilebilir. Son
olarak, şirketlerin faaliyet giderleri bulunmaktadır. Faaliyet giderlerine
örnek olarak genel yönetim giderleri gösterilebilir.397 Şirketlerin
karlarını belirlerlerken esas aldıkları maliyet yapıları emsal bedelin
tespitinde önem taşımaktadır. Şirket fiyatını belirlerken, sadece direkt
maliyetleri esas almış ise buna uygulayacağı kar marjı ile direkt ve
dolaylı maliyetlerin toplamına uygulayacağı kar marjı farklı olacaktır.
Farklılıkların karşılaştırmalarda dikkate alınması ve uygulanan kar
marjı ve elde edilen fiyatların hangi tür maliyetler esas alınarak
belirlendiğinin göz önünde bulundurulması gerekecektir.398
1999 yılında Compaq şirketi, karşılaştırılabilir kontrolsüz fiyat
yöntemi tercih ederken, küçük boyutlu farklılıkların ayarlanmasından
sonra maliyete ilave yönteminin kullanılmasını kendi işlemlerine daha
uygun olduğu kararına varmıştır. Bu yöntem karşılaştırılabilir
kontrolsüz fiyat yöntemine göre hizmetlerin ve gayri maddi varlıkların
değerlerinin dağıtımında daha iyi sonuç vermiştir. Burada esas olan
husus, yöntemin uygulanması sırasında yabancı ülkedeki bağlı şirkete
396
Anoymous, “Tax Court Arrives at Cost – Plus Formula for Transfer Pricing”,
Journal of Taxation, Jul 1995, Vol. 83, Issue 1, s. 45 - 46
397
OECD Transfer Pricing, a.g.e., 2001, s. II – 14, Atkinson; Tyrrall, 1997, a.g.m.,
s. 32 - 34
398
Aktaş, 2004, a.g.e., s. 111
126
uygulanan kar marjı ile karlılaştırılabilir kontrolsüz bir şirkete
uygulanan kar marjının aynı olmasıdır.399
Maliyete ilave yöntemi, satıcının kar marjına odaklı bir
yöntemdir. Sadece satıcının kar marjına odaklandığı için, karın marjın
üstünde kalan kısmını alıcıya mal etmektedir. Dolayısıyla alıcıya daha
fazla kar atfedilmesi riski bulunmaktadır.400
Türk bankacılık mevzuatına göre, mal veya hizmet üçüncü tarafa
sunulmadan önce bankanın dahil olduğu risk grubundaki kuruluşlar
arasında aktarılıyorsa maliyete artı yöntemi de kullanılabilecektir. Bu
yöntemde emsal fiyat, hizmet sunan tarafın maliyetine makul bir kar
marjının eklenmesi suretiyle bulunmaktadır.401
8 İşlemsel Kar Yöntemleri (Transactional Profit
Methods)
Aslında karşılaştırılabilir kontrolsüz fiyat, yeniden satış fiyatı ve
maliyete ilave yöntemlerinin makul bir şekilde uygulanabildiği
durumlarda, işlemsel kar yöntemlerinin uygulanmasına gerek
bulunmamaktadır.402 Ancak pratikte, dikey olarak entegre olmuş çok
uluslu şirketlerde toplam karın (combine profits) benzer işlevleri ifa
eden bağımsız şirketlerden fazla olması, grup karının dağıtımında
sorunların çıkmasına neden olmaktadır. Zira çok uluslu şirketlerin
grup üyeleri arasında yaratılan sinerjinin ortaya koyduğu ilave kar
bağımsız şirketler arasında bulunmamaktadır. Benzer şekilde üretim
veya pazarlamaya ilişkin gayri maddi varlıkların bulunduğu
durumlarda da emsal bağımsız şirket bulunmamaktadır. İşte emsal
bağımsız şirket bulunmadığı durumlarda işlemsel kar yöntemleri
kullanılmaktadır.403
İşlemsel kar yöntemleri, kontrollü belli bir işlemde doğacak fiyat
yerine karı incelemektedir. OECD Rehberinde tartışılan işlemsel kar
399
Wagdy M. Abdallah, “ Global Transfer Pricing and E – Commerce in the Twenty
– First Century”, Multinational Business Review, Fall 2002, s. 62, 66
400
Hoffman, 2001, a.g.e., s. 27
401
5 sayılı Muhasebe Uygulama Yönetmeliği Tebliği md. 4
402
Miesel; Higinbotham; Yi, 2003, a.g.m., s. 13
403
Borkowski, 2002, a.g.m., s. 8 – 9, Miesel; Higinbotham; Yi, 2003, a.g.m., s. 13
127
yöntemleri: Kar Bölüşüm Yöntemi ile İşlemsel Net Marj Yöntemidir.
Taraflar bir ticari işleme girdiklerinde göz önünde bulundurdukları ve
üzerinde anlaştıkları husus fiyat, bedel ve faiz oranı olmaktadır. Bu
göstergeler
aynı
zamanda
piyasa
tarafından
kolaylıkla
denetlenebilmektedir. Bununla birlikte fiyatın, bedelin ve faizin
aksine, karın dikkate alındığı ve kabul edildiği işlemler bulmak
oldukça zor olduğundan şirketler fiyatlarını oluştururlarken işlemsel
kar göstergelerini nadiren kullanırlar. Ancak, gerçek yaşamın
karmaşıklığı nedeniyle geleneksel işlem yöntemlerinin uygulanmadığı
durumlarda, emsallerine uygunluk ilkesiyle tutarlı transfer
fiyatlandırmasının sağlanabilmesi için işlemsel kar yöntemleri
kullanılabilir. Karı esas alan yöntemlerin kullanılmasında, kontrollü
işlemlerden doğan kar, koşulları kontrollü işlemlere benzer bağımsız
şirketler arasında oluşan kar referans olarak incelenmektedir.
Karşılaştırma karlar arasında yapılmaktadır.404 Ülkeler geleneksel
işlem yöntemlerinin yeterli bir çözüm üretemediği durumlarda
işlemsel kar yöntemleri kullanılmaktadır. Örneğin, Kanada Gümrük
ve Gelir Ajansı ilk APA programı ile ilgili raporunda, tamamlanan
APA’ların %35 inde kar bölüşüm yönteminin kullanıldığını
açıklamıştır.405
OECD, geleneksel işleme dayalı yöntemleri kullanmaya
meyillidir. Buna karşılık ABD vergi gelirlerinin başka ülkelerde
kalmaması, kendi ülkesinde vergilendirilebilmesi için kara dayalı
yöntemleri uygulamak istemektedir. ABD’nin tercihi, kendi vergi
gelirlerini arttıran yöntemlerin her türlüsünü benimsemek
yönündedir.406
8.1 Kar Bölüşüm Yöntemi (Profit Split Method)407
Karşılaştırılabilir işlemlerin olmaması ve gayri maddi varlıkların
bulunması hallerinde kar bölüşüm yöntemi kullanılmaktadır. Kar
404
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. III – 2
Turner; Okawara; Miall, 2003, a.g.m., s. 43 - 45
406
Atkinson; Tyrrall, 1997, a.g.m. s. 32 - 34
407
ABD’de 482-6 numaralı bölümde aynı adı taşımamakla birlikte benzer nitelikteki
Karşılaştırılabilir Kar Bölüşümü(Comparable Profit Split Method) yöntemi
uygulanmaktadır. Kar Bölüşüm Yöntemi ile ilgili tartışmalarda ABD örneğinden de
yararlanılmıştır.
405
128
bölüşüm yöntemi, bağımsız şirketlerin yaptıkları işlemleri veya
işlemden elde edecekleri karı emsal almak suretiyle, kontrollü bir
işlemde oluşan ya da empoze edilen koşulların, karlar üzerindeki
etkisini ortadan kaldırmaya çalışır. Kar bölüşüm yöntemi ilk olarak,
bağımlı şirketlerin girdikleri kontrollü işlemlerdeki bölüşülebilir
karlarını tanımlar. Daha sonra ekonomik ilişkiler çerçevesinde emsal
bedel ilkesine uyumlu olarak birleştirilmiş karlar, işletmeler arasında
dağıtılır. Birleşik kar, işlemlere tekabül eden kar ve arta kalan kar
olabilir. İşlemlere tekabül eden kar işlemlerle bire bir eşleştirilebilir.
Buna karşılık arta kalan kar belli bir bölüme atfedilemez. Artan kara
örnek olarak gayri maddi varlıklardan elde edilen kar gösterilebilir.
Grup içindeki her bir şirketin oluşan kara katkısı işlevsel analize göre
belirlenir. Daha önce de tartışıldığı gibi işlev analizi, her bir şirket
tarafından kullanılan varlıklar ile üstelenilen risklere göre
belirlenmektedir. Yöntemi desteklemek amacıyla dışsal piyasa
ölçütleri de kullanılabilir. Dışsal piyasa ölçütlerine örnek olarak,
karşılaştırılabilir işlevler dikkate alınarak emsal alınan şirketlerdeki
kar bölüşüm yüzdeleri ve getirileri gösterilebilir.408 Belli bir ticari
işlemi yürütmek için oluşturulan ve işlem bittiğinde ortadan kalkan iş
ortaklıklarının kar bölüşüm anlaşmalarını emsal olarak almak
yardımcı olabilecektir.409
Kar bölüşüm yöntemi genellikle ticari işlemlerin birbirinin içine
geçtiği ve ayrılmaz bir parça gibi olduğu durumlarda
uygulanmaktadır. İş ortaklığı (joint venture) ve adi ortaklık
(partnership) şeklinde yürütülen ticari işlemlerden elde edilen karın
dağıtımında kullanışlı bir yöntemdir.410 Kar bölüşüm yöntemi
karmaşık ve geleneksel işlem yöntemlerinin uygulanamadığı
durumlarda uygulanmaktadır. Örnek olarak dikey olarak entegre
olmuş şirketlerin, diğer şirketlere göre aralarında yaratılan sinerjiden
dolayı daha fazla kar elde etmeleri halinde, elde edilen fazla karın
bağlı şirketler arasında dağıtımında bu yöntem kullanılmaktadır.
Benzer şekilde dikey olarak entegre olmuş şirketlerin benzer şekilde
örgütlenmemiş şirketleri piyasadan uzaklaştırdığı ve tekel durumunda
408
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. III – 2, ABD 482-6, Gustafson; Peroni;
Pugh, 1997, a.g.e., s.530, Kapusuzoğlu, Temmuz 1999, a.g.m., s. 103 – 104,
Abdallah, 2002, a.g.m., s. 63
409
Öz, 2005, a.g.e., s. 302
410
Adams, Coombes, 2003, a.g.e., s. 20
129
kaldığı durumlarda karşılaştırılabilecek şirket ve işlem bulunamaması
halinde de kullanılmaktadır.411
Karların
bölüşümünün
tahmininde
bazı
yaklaşımlar
bulunmaktadır.412 Bu yaklaşımlardan ikisi katkı analizi(contribution
analysis) ve artan analizidir(residual analysis). Bu iki analizin
birbirine göre üstünlüğü yoktur. Katkı analizinde, inceleme konusu
işlemlerden elde edilen karların toplamı olan birleştirilmiş karlar,
kontrollü işleme katılan bağımlı şirketlerin üstlendikleri işlevlere göre
bölünürler. Bu bölme işlemi sırasında, benzer koşullar altındaki
bağımsız şirketlerin karlarını nasıl dağıttıklarına dair dışsal piyasa
verileri de yardımcı olarak kullanılır.413
Artan analizi, kontrollü işlemdeki bölüştürülecek karları iki
aşamada dağıtır. İlk aşamada, ticari işlemin oluşumunda yer alan her
bir grup üyesine üstlendikleri işlevler için basit getiri hesabı üzerinden
yeteri kar dağıtılır. Genel olarak basit kar oranı, bağımsız şirketlerin
benzer kontrolsüz işlemlere giriştiklerinde elde ettikleri oranlara göre
hesaplanır. Bu basit getiri oranının hesabında gayri maddi varlıkların
katkısı dikkate alınmaz. İkinci aşamada, basit getiri oranlarına göre
dağıtımı yapıldıktan sonra kalan kar ya da zarar, olguların ve
koşulların analiz edilmesinden sonra dağıtılır. Bu ikinci aşamada gayri
maddi varlıkların katkıları ile benzer pazarlık koşulları dağıtımı
belirlemede yardımcı olabilecektir.414 İkinci aşamada yani gayri maddi
varlığa tekabül edecek karın dağıtımında ciddi muhakeme
gerekecektir.
411
Editör: Choi; 1997, a.g.e., s. 38 – 17, Borkowski, 2002, a.g.m., 14, 16, Miesel;
Higinbotham; Yi, 2003, a.g.m., s. 19 -20
412
OECD Rehberinde tartışılan diğer kar bölüşüm analizleri: Karları yatırılan
sermayeye göre dağıtmak, Kontrollü işlemlerden gelecekte elde edilecek nakit
akımlarının bilinmesi halinde nakit akımlarının bugünkü değerleri bularak ticari
işleme katılan bölümleri arasında dağıtmak şeklinde özetlenebilir. Bu ve diğer
analizler için Bkz.: OECD Transfer Pricing, 2001, s. III – 7 - 9
413
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. III – 5, ABD 482-6(c)(2), Miesel;
Higinbotham; Yi, 2003, a.g.m., s. 19 -23, ABD’de aynı adı taşımamakla birlikte
benzer nitelikte Karşılaştırılabilir Kar Bölüşümü(Comparable Profit Split Method)
yöntemi uygulanmaktadır. Kar Bölüşüm Yöntemi ile ilgili tartışmalarda ABD
örneğinden de yararlanılmıştır.
414
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. III – 7, ABD 482-6(c)(3), Miesel;
Higinbotham; Yi, 2003, a.g.m., s. 19 -23, ABD’de bu analiz Residual Profit Split
olarak adlandırılmakta ve benzer şekilde uygulanmaktadır.
130
Örneğin, bir şirket bir malın üretimi için sahip olduğu patent
hakkını bağımlı şirketine kullandırarak onun aracılığıyla mal üretmiş
olsun. Üretilen malın değeri 500 TL ve bu malın üretiminde kullanılan
maddi varlıkların emsali karşılaştırılabilir durumlara göre mala kattığı
değer 200 TL ise, bu tutar gayri maddi varlığa ait olacaktır. Eğer
birden fazla gayri maddi varlık malın üretiminde kullanılmış ise
bunların getirileri muhakeme edilerek belirlenecektir.415
Yöntemin uygulanması izleyen örnek yardımıyla daha rahat
anlaşılabilecektir. Hollanda şirketi H, Türkiye’deki bağlı şirketine
televizyon satmaktadır. Televizyon satış fiyatı (67 ekran için) 300
YTL’dir. İnceleme konusu yılda 1.000 adet televizyon satılmıştır.
Satıştan elde edilen gelir (300 * 1.000) 300.000 YTL olmaktadır.
Satışların maliyeti 260.000 YTL, Faaliyet Giderleri 10.000 YTL
olarak hesaplanmıştır. Bu durumda faaliyet karı (300.000 - 260.000 10.000) 30.000 YTL olmaktadır. Televizyon başına kar (30.000 /
1.000) 30 YTL olmaktadır. Bu faaliyet için şirket 600.000 YTL
değerinde varlık (dönen ve duran varlıklar toplamı) kullanmaktadır.
Varlıkların getiri oranı (30.000 / 600.000) %5 olmaktadır.
Türkiye’deki bağlı şirket, aldığı televizyonları %20 brüt kar marjı
koyarak 360 YTL ye satmaktadır. Satış giderleri için üstlendiği ilave
maliyet televizyon başına 20 YTL olmaktadır. Bu durumda
Türkiye’deki bağlı şirketin toplam geliri (1.000 * 360) 360.000 YTL,
malın maliyeti 300.000 ve satış giderleri 20.000 YTL, faaliyet karı
(360.000 – 300.000 – 20.000) 40.000 YTL olmaktadır. Türkiye’deki
şirket televizyon ticareti için 400.000 YTL varlık kullanmaktadır.
Varlıkların getirisi (40.000 / 400.000) %10 olmaktadır.
İki firmanın toplam karı (30.000 + 40.000) 70.000 TL, bu karı
elde etmek için kullanılan konsolide varlık (600.000 + 400.000)
l.000.000 YTL, konsolide varlıkların getirisi (70.000 / 1.000.000) %7
olmaktadır. Konsolide getirinin her bir şirketin kullandığı varlıkların
tutarına göre bölüşümü esasının benimsenmesi halinde, Hollanda’daki
ana şirketin toplam varlık içindeki payı (600.000 / 1.000.000) %60,
Türkiye’deki şirketin payı (400.000 / 1.000.000) %40 olmaktadır.
Toplam karın %60’ının ana şirkete verilmesi halinde, bu şirkete düşen
kar (70.000 * %60) 42.000 TL, bu kar miktarının sağlanması için ana
şirketin fiyatının satış fiyatının 312 YTL olması gerekmektedir. Bu
415
Hugh J. Ault, David F. Bradford, “An Overview of the U.S. System of Taxing
International Transactions”, Editörler: Razin, Slemrod, 1990, a.g.e. s. 24 - 25
131
durumda ana şirketin faaliyet karı (312.000 – 260.000 – 10.000)
42.000 YTL, varlıkların getiri oranı (42.000 / 600.000) %7 olacaktır.
Bağlı şirketin faaliyet karı (360.000 - 312.000 - 20.000) 28.000 YTL,
varlıkların getiri oranı (28 000 / 400.000) %7 olacaktır.416
Elektronik ticaretin geliştiği günümüzde, hizmet sunumu internet
ağı üzerinden geliştiğinden geleneksel işlem yöntemlerinde olduğu
gibi emsal işlem bulmak daha da zorlaşmaktadır. Hizmet sunum hızı
artmakta, hizmeti veren bazen ilk bakışta anlaşılamamakta, her gün
yeni bir uygulama gerçekleşmektedir. İnternet üzerinden elektronik
ticaret ağları kullanılarak büyük projeler gerçekleşmekte, bu
projelerde grup üyeleri ortak ağdaki veri bankalarını kullanmaktadır.
Bu denli karmaşık ilişkilerin olduğu durumlarda kar bölüşüm yöntemi
kullanılabilecektir.417
Kar bölüşüm yönteminin güçlü ve zayıf yönleri bulunmaktadır.
Yöntemin güçlü yönlerinden ilki, yakından karşılaştırılabilecek
işlemlere doğrudan dayanmamasıdır. Dolayısıyla karşılaştırılabilecek
işlemlerin bulunmaması halinde de bu yöntem kullanılabilecektir.
Karın dağıtımı bağımlı işletmelerin kendi aralarında üstlendikleri
işlevlerin niteliklerine göre belirlenmektedir. Bağımsız şirketlerden
elde edilen kar bölüşümü ile ilgili harici veriler, her bir bağımlı
şirketin işlemlere yaptığı katkının değerlendirilmesinde dolaylı olarak
kullanılabilmektedir. Ancak haricen elde edilen veriler her ne kadar
ilişkilendirilse de karın dağıtımına doğrudan etkisi bulunmamaktadır.
Sonuç olarak kar bölüşüm yöntemi, bağımsız şirketler arasında yer
almayan, belki de tek olan ve başka bir yerde görülmeyen koşulları,
olguları, dikkate alarak daha esnek bir yaklaşımla transfer
fiyatlandırmasının belirlenmesinde yardımcı olmaktadır. Bu anlamda
sübjektiftir. Şirketin tüm dünya çapındaki kar ve zararları ile ilgili
verilerini ve bunları bağımlı şirketler arasında tutarlı bir şekilde
dağıtıldığını ortaya koymaları halinde kabul edilebilecek bir
yöntemdir.418
416
Örneğin oluşturulmasında Hoffman, 2001, a.g.e., s. 27’den yararlanılmıştır.
Joe Tynan; Elizabeth Lyne “Transfer Pricing in e - Business”, Accountancy
Ireland, Feb 2002, Vol., 34,Issue 1, s. 26 - 27, Roplh; Niederhoffer, 1999,a.g.m.
418
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. III – 3, Atkinson; Tyrrall, 1997, a.g.m. s.
32 - 34
417
132
Yöntemin diğer güçlü bir tarafı, işleme katılan tüm tarafları
nazara almasıdır. Dolayısıyla ticari işlemdeki bütün taraflar dikkate
aldığından karın mümkün olduğunca adaletli dağıtımı esasını
benimsemektedir. Bir tarafa çok diğer tarafa az dağıtmak gibi bir
yaklaşım benimsenmektedir. Bu özellik kontrollü bir işlemde gayri
maddi varlığın etkisinin analizinde önem taşımaktadır. Bazı ülkeler
özellikle gayri maddi varlıkların bulunduğu durumlarda bu yöntemi
kullanmaktadır.419 Örnek ülke olarak Hindistan gösterilebilir. Gayri
maddi varlıkların bulunduğu ticari işlemlerde karın bölümler
arasındaki dağıtımının analizinde kullanılması hem mükellefleri hem
de vergi idarelerini tatmin etmektedir.420 Gayri maddi varlıklar
günümüzde önemi daha da artmaktadır. 2001 yılı Eylül ayında
Amsterdam’da yapılan uluslararası transfer fiyatlandırması
forumunda, Microsoft şirketinin %80’ininden fazlasının gayri maddi
varlıklardan oluştuğu değerlendirmesi yapılmıştır.421 Gayri maddi
varlıkların giderek önem kazanması, kar bölüşüm yönteminin önemini
de arttıracak niteliktedir.
Yöntemin yukarıda sayılan güçlü tarafları yanında zayıf
tarafları da bulunmaktadır. Karşılaştırılabilir kontrolsüz fiyat
yönteminde olduğu gibi borsası oluşmuş mal fiyatları gibi dışsal
piyasa verilerinden bu yöntemde pek yararlanılamamaktadır. Yeniden
satış yöntemi ve maliyete ilave yönteminde olduğu gibi piyasada az
çok bilinebilecek brüt kar marjları da fazlaca kullanılamamaktadır.
Dolayısıyla daha az kullanılabilen dışsal piyasa verilerinden dolayı
yöntem, inceleme konusu ticari işleme münhasır çözüm üretmektedir.
Kar bölüşümünü esas alarak transfer fiyatlandırmasını yapan bağımsız
şirket sayısının az olması diğer bir veri eksikliği nedenidir.
Dolayısıyla yöntem az sayıdaki veriye dayanarak bağımlı şirketler
arasındaki ilişkilere göre karların dağıtımını yapmaktadır.422
Yöntemin diğer bir zayıf tarafı gelirlerin ve maliyetlerin aynı
muhasebe sistemi çerçevesinde belirlenmesini gerekli kılmasıdır.
Değişik
ülkelerdeki
farklı
muhasebe
sistemlerinin
uyumlaştırılmasındaki
zorluklar
yöntemin
uygulanmasını
419
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. III – 3, Adams; Coombes, 2003, a.g.e., s.
22, Miesel; Higinbotham; Yi, 2003, a.g.m., s. 19 -23
420
Patel. Nov 2001, a.g.m. s. 45 - 47
421
Stanley, 2001, a.g.m., s. 27
422
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. III – 4, ABD 482-6(c)(2)(ii)(D), Adams;
Coombes, 2003, a.g.e., s. 22
133
güçleştirmektedir. Faaliyet gelirlerinin ve maliyetlerin aynı muhasebe
standardına
göre
belirlenmesi
gerekmektedir.
Muhasebe
uygulamalarındaki farklılıklar giderilmeli ve şirketler arasındaki uyum
sağlanmalıdır. Uyumlaştırmanın gündeme gelmesi halinde farklı
ülkelerdeki defter kayıtlarının yeniden düzenlenmesini zorunlu
kılmaktadır.423 Yöntemin sağlıklı bir şekilde uygulanabilmesi için
birden fazla vergilendirme yetki alanı içinde kalan verilerin
derlenmesi ve karşılaştırılması gerekmektedir. Çok geniş alanlara
dağılabilecek verilerin derlenmesindeki zorluklar ve üstlenilecek
maliyetlerin yüksekliği yöntemin olumsuz yönlerinden biridir.424
8.2 İşlemsel Net Marj Yöntemi (Transactional Net
Margin Method)425
İşlemsel net marj yöntemi, doğrudan ve dolaylı maliyetlerin
indirilmesinden sonra elde edilen faaliyet karını, satışlara, maliyetlere,
varlıklara ve benzeri mali büyüklüklere oranlayarak elde edilen kar
düzey göstergelerini esas almaktadır.426 İşlemsel net marj yönteminde,
mükellefin kontrollü bir işlemden elde edeceği net kar marjı, göreli
olarak seçilmiş maliyet, satışlar veya varlıklar gibi değerlere göre
hesaplanır. Nesnel olarak seçilmiş kar düzey göstergeleri (profit level
indicators) esas alınarak kontrollü işlemlerle kontrolsüz işlemler
karşılaştırılır. Bu yüzden işlemsel net marj yöntemi, maliyete ilave ve
yeniden satış fiyatı yöntemlerinde olduğu gibi uygulanır. Aynı şekilde
yöntemin güvenilir olarak uygulanabilmesi için, yeniden satış fiyatı
423
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. III – 5, Adams; Coombes, 2003, a.g.e., s.
22
424
Adams; Coombes, 2003, a.g.e., s.22
ABD’de bu yönteme benzer Karşılaştırılabilir Kar Yöntemi (Comparable Profit
Method) 482-5 numaralı bölümde düzenlenmiştir. İşlemsel Net Marj Yöntemi ile
ilgili tartışmalarda ABD örneğinden de yararlanılmıştır. İşlemsel kar yöntemi işlem
esasını dikkate alırken, karşılaştırılabilir kar yöntemi firma esasını benimsemektedir.
Diğer bir deyişle ABD’deki Karşılaştırılabilir Kar Yönteminde benzer işi yapan iki
ayrı şirketin karları karşılaştırılırken, OECD’deki İşlemsel Net Marj Yönteminde ise
iki ayrı şirketin benzer işlemlerden elde ettikleri karlar karşılaştırılmaktadır. Kim;
Swinnerton, 1997, a.g.m., s. 21 – 22, Atkinson; Tyrrall, 1997, a.g.m., s. 32 – 34,
Miesel; Higinbotham; Yi, 2003, a.g.m.,s. 13
426
Adams; Coombes, 2003, a.g.e., s. 23
425
134
yöntemi ya da maliyete ilave yönteminde önem taşıyan hususların göz
önünde bulundurulması gerekecektir.427
Yöntem, kontrollü bir işlemde mükellefin elde edeceği net kar
marjı ile aynı mükellefin karşılaştırılabilir kontrolsüz bir işlemden
elde edeceği kar marjının karşılaştırılması esasına dayanmaktadır.
Diğer bir deyişle karşılaştırmanın yapılabilmesi için, işletme içindeki
emsal net kar marjı kullanılır. Eğer bu mümkün değilse, bağımsız
şirketlerin kontrolsüz bir işlemden elde ettikleri net kar marjı bir emsal
olarak kullanılmalıdır. İşlev analizi, işlemlerin karşılaştırılabilir olup
olmaması, gerekli ayarlamaların yapılabilirliği, önceki yöntemlerde de
tartışıldığı gibi makul sonuçlara ulaşılabilmesi için dikkate
alınmalıdır.428
Yöntemin uygulanması izleyen örnek yardımıyla daha rahat
anlaşılabilecektir. Kar bölüşüm yönteminde incelenen örnekteki
verilerden hareketle, televizyon ticaretinde varlıkların getiri oranı % 6
ile % 9 arasında değişmekte ve ortalaması %7,5 olarak
hesaplanmaktadır. Bu durumda ana Hollanda şirketinin önceki
örnekteki varlıkların getiri oranı %5 idi. Ortalama getiri oranına
ulaşmak için, ana şirketin kar oranının arttırılması gerekmektedir. Ana
şirketin satış fiyatının 315 YTL olarak belirlenmesi durumunda ana
şirketin faaliyet karı (315.000 – 260.000 – 10.000) 45.000 YTL ve
varlıkların getiri oranı (45.000 / 600.000) % 7,5 olacaktır. Bağlı
şirketin faaliyet karı (360.000 - 315.000-20.000) 25.000 YTL ve
varlıkların getiri oranı (25 000 / 400.000) % 6,25’e düşecektir.429
Yeniden satış fiyatı ve maliyete ilave yöntemlerinde olduğu gibi,
işlemsel net marj yönteminde, işlev karşılaştırması yapılacaktır.
Bağımsız şirketlerin karşılaştırılabilir emsali işlemleri ile bağlı
şirketlerin kontrollü işlemlerinin karşılaştırılmasında, bağımlı ve
bağımsız şirketlerin ifa ettikleri işlevlerde yüksek derecede benzerlik
göstermesi gerekir. Ancak işlevlerde farklılık olsa dahi net marjlar, bu
işlevlerden yeniden satış fiyatı ve maliyete ilave yönteminde olduğu
gibi brüt marjlara göre daha az etkilenir. Zira şirketlerdeki işlev
427
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. III – 9, ABD 482-5(a)(b), Önceki iki
önceki dipnotta da belirtildiği gibi ABD’de faaliyet karları esas alınarak kar düzey
göstergeleri hesaplanmaktadır.
428
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. III – 10
429
Örneğin oluşturulmasında Hoffman, 2001, a.g.e., s. 28’den yararlanılmıştır.
135
farklılıkları faaliyet giderleri üzerinde etkili olurken, farklı brüt kar
marjları elde etmeleri durumunda aynı düzeyde net kar elde
edebilmektedirler. Dolayısıyla fiyatlar ürün farklılıklarından, brüt
marjlar işlev farklılıklarından etkilenmekle birlikte, faaliyet karları
bunlardan daha az etkilenmektedir.430
Net marjların transfer fiyatlarının belirlenmesinde kullanılması
iki nedenden ötürü aşırı dalgalanmalara neden olacaktır. İlk olarak,
faaliyet giderleri işletmeler arasında değişme potansiyeli
göstereceğinden net marjlar, brüt marjların ve fiyatların etkilenmediği
veya daha az etkilendiği faktörlerden etkilenmektedir. İkinci olarak
net marjlar, fiyatların ve brüt marjların etkilendiği rekabet düzeyi gibi
faktörlerden
etkilenmekle
ve
bu
etki
hemen
ortadan
kaldırılamamaktadır. Buna karşılık geleneksel işlemsel yöntemlerde
bu faktörlerin etkisi ürün ve işlemlerin daha fazla benzerliği üzerinde
ısrarla durmanın doğal sonucu olarak giderilebilmektedir.431
Karşılaştırılabilirliğin diğer bir özelliği ölçülerdeki tutarlılıktır.
Bağımlı şirketler ile bağımsız şirketler arasındaki net marjlar birbiriyle
tutarlı olarak ölçülmelidir. Harcamaların faaliyet gideri ya da faaliyet
dışı giderler arasında gösterilmesi, net marjları etkilediğinden bu
hususun karşılaştırılabilirliğin güvenilirliğinde dikkate alınması
gerekir.432
Yöntemde kullanılan kar düzey göstergeleri, kullanılan
sermayenin getiri oranı, faaliyet gelirlerinin satışlara oranı, brüt
karların brüt faaliyet giderlerine oranı, vb. şeklindeki göstergelerden
oluşur. Bunlar inceleme konusu vakanın özelliklerine göre daha farklı
şekillerde elde edilecek oranlar (rasyolar) dikkate alınarak
hesaplanabilir.433 Kar düzey göstergelerinin dikkate alınacağı yıllarla
ilgili olarak OECD Rehberinde bir düzenleme yoktur. ABD’de ise kar
düzey göstergelerinin incelenen yıl ile en az bu yıldan önceki iki yıla
ait vergiler kullanılarak hesaplanması gerekmektedir.434
430
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. III – 12, ABD 482-5(c)(2)
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. III – 12, ABD 482-5(c)(2)
432
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. III – 16, ABD 482-5(d)
433
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. III – 10, ABD 482-5(b)(4)
434
ABD 482-5(b)(4)
431
136
İşlemsel net marj yönteminin güçlü ve zayıf yönleri
bulunmaktadır. Yöntemin güçlü yönlerinden ilki uygulanmasının
gayet kolay olmasıdır.435 Yöntemin güçlü yönlerinden biri üstlenilen
sorumluluk ve yerine getirilen işlevlerin analizinin sadece bir ilişkili
taraf için yapılması yeterlidir. Ticari işleme taraf olanların defter ve
kayıtlarına bakılması gerekli değildir.436 İşleme katılanların bazıları
arasında karmaşık ilişkiler bulunması ve güvenilir bilgilerin
bulunmaması halinde de yöntem kullanılabilecektir.437 Kar düzey
göstergelerinin, karşılaştırılabilir kontrolsüz fiyat yönteminde esas
alınan fiyata göre işlem farklılıklarından daha az etkilenmesi yöntemin
güçlü yönlerinden biri olarak gösterilebilir.438
İşlemsel net marj yönteminin en zayıf tarafı net marjların,
fiyatlar ya da brüt marjlar üzerinde etkisi olmayan ya da daha az etkisi
bulunan faktörlerden etkilenmesidir. Bu durum emsaline uygun
marjları gerçekçi ve güvenilir olarak belirlemede zorluklar ortaya
çıkarabilmektedir.439 Diğer bir deyişle yeniden satış fiyatı
yöntemindeki brüt kar marjlarına ve karşılaştırılabilir kar
yöntemindeki fiyatlara göre faaliyet karı, işlev farklılıklarından daha
az etkilenmektedir. Dolayısıyla değişik işlevler daha geniş aralıkta
fiyat veya brüt kar marjı ortaya koyarken daha dar aralıkta faaliyet
karı ortaya koyabilmektedir. Faaliyet karlarının daha dar bir aralıkta
gerçekleşmesi
yöntemin
uygulanmasını
ve
güvenilirliğini
440
etkilemektedir.
Yöntem faaliyet karlarını esas aldığı için fiyat ve brüt kar
marjları üzerinde etkisi bulunmayan unsurlardan etkilenmektedir.441
Örneğin faaliyetlerdeki etkinsizlikler, pazarlama giderlerindeki
dalgalanmalar, indirimler gibi malların özellikleri ile tarafların
üslendikleri işlevleri etkilemeyen hususlardan etkilenmektedir. Haliyle
malların veya işlevlerin karşılaştırılması ilkesine tezatlık teşkil
435
Adams; Coombes, 2003, a.g.e., s. 23
Adams; Coombes, 2003, a.g.e., s. 23, Aktaş, 2004, a.g.e., s. 121
437
Aktaş, 2004, a.g.e., s. 121
438
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. III – 10, ABD 482-5(b)(4)
439
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. III – 10, ABD 482-5(c)(2), Öz, 2005,
a.g.e., s. 302
440
Adams; Coombes, 2003, a.g.e., s. 23
441
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. III – 10, Adams; Coombes, 2003, a.g.e.,
s. 23
436
137
etmektedir. Emsallerine uygunluk ilkesinin temelini teşkil eden
karşılaştırılabilirlik esasından uzaklaşılmaktadır.442
Yöntemin işlemlerin tek taraflı incelenmesine olanak vermesi
avantaj olarak gözükmekle birlikte, karşı düzeltmelerin yapılmasında
zorluklar ortaya çıkarabilmektedir. Zira işleme taraf olanlardan birine
yapılacak ilave tarhiyat karşısında hangi grup şirketinin gelirinin
düzeltileceğinin belirlenmesi güçlük arz edecektir. Şirket grubu
içindeki bir bağlı şirketin hem alıcı hem de satıcı olması durumumda,
ilave tarhiyatlara karşılık diğer şirketlerdeki düzeltmelerin
belirlenmesi oldukça zor olacaktır.443
9 Global Formüle Göre Paylaştırma Yöntemi
(Global Formulary Apportionment)
Transfer fiyatlamasının makul olmadığı yönünde tartışmalar da
bulunmaktadır. İş açısından bakıldığında, pek fazla zaman kaybına
neden olduğu, yarı mamullerin bir fabrikadan diğerine satışının
incelenmesinde çok fazla zaman harcandığı, bir bölümden diğerine
mal satışının incelenmesinin anlamsız olduğu, yönünde görüşler
taraftar bulmaktadır. Bu görüşlerin taraftarlarına göre şirket
yöneticilerinin mesailerini bu tür meselelere harcamaları iş ve zaman
kaybı olarak değerlendirilmektedir. Çünkü şirketler kendilerini dünya
ölçeğinde ya da belli bir bölgesel piyasada faaliyet gösterir gibi
organize etmektedirler. Buna karşılık, vergi kanunları onların nasıl
organize olacaklarını belirlemektedir. Vergi kısıtı nedeniyle
yöneticilerin yerel düşünmelerine, kendi ülkelerindeki vergi sorunları
üzerinde daha fazla yoğunlaşmalarına ve dolayısıyla asıl işlerine
zaman ayıramamalarına neden olmaktadır. Haliyle bu şekildeki vergi
sistemi sınırlı bir düşünüşü beraberinde getirmekte ve karlılık, piyasa
payını yükseltme gibi asıl meselelerden uzaklaşılmasına sebep
olunmaktadır.444 Emsallerine uygunluk ilkesi ABD tarafından tüm
dünyaya ilk defa sunulmakla birlikte yine bu ülkede işlemeyeceği
yönünde taraftar bulmaktadır. ABD Kongresine sunulan bazı
442
Adams; Coombes, 2003, a.g.e., s. 23
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. III – 11, Adams; Coombes, 2003, a.g.e.,
s. 23
444
The Economist, “Gimme Shelter”, Jan 29th 2000
443
138
raporlarda bu ilkenin beklenileni vermediği üstü kapalı olarak
dillendirmektedirler.445
Emsallerine uygunluk ilkesiyle bağlantılı yöntemlerin yol açtığı
sıkıntıları gidermek için, transfer fiyatlamasının bir yana bırakılıp
küresel firmaların niyetlerine uygun, daha iyi bir sisteme geçilmesi
önerilmektedir. İdeal bir çözüm bulunmamakla birlikte üniter vergi
sistemi bir seçenek olarak düşünülmektedir. Üniter sistemde, şirketin
tüm karları toplandıktan sonra, her bir ülkedeki faaliyet ölçeğine göre
ülkelere dağıtılmaktadır. Her ülke kendi ülkesindeki dağıtılan karı,
vergilendirmektedir. 446 Bu yöntem literatürde üniter (unitary) ya da
paylaştırma (apportionment) yöntemi şeklinde tanımlanmaktadır.447
OECD Rehberinde global formüle göre paylaştırma yöntemi olarak
adlandırılmaktadır.
Global formüle göre paylaştırma yöntemi, çok uluslu şirket
grubunun karlarını değişik ülkelerdeki bağımlı şirketler arasında
önceden belirlenmiş formüle göre dağıtmaktadır. Global formüle göre
paylaştırmanın uygulanmasında şu üç esas unsur bulunmaktadır:
Vergilendirilecek birimin belirlenmesi, global karların sağlıklı olarak
tespiti ve global karın dağıtımında kullanılacak formülün
oluşturulmasıdır. Formül, maliyetlerin, varlıkların, ücretlerin ve
satışların bir kombinasyonu olabilecektir.448
Global formüle göre paylaştırma yöntemi, işlemsel kar
yöntemlerine benzer gibi gözükse de aynı anlama gelmemektedir.
Global formüle göre paylaştırma yöntemi, mükelleflerin üstlendikleri
işlerin bütünü için daha önceden belirlenmiş oranlara göre karları
dağıtırken, işlemsel kar yöntemleri her bir olay bazında, bağımlı
şirketler arasında oluşan karı aynı koşullardaki bağımsız şirketler
arasında oluşan koşullarla karşılaştırarak dağıtmaktadırlar.449
Vergilendirilecek gelirin paylaştırılmasında çok uluslu şirket grubunu
445
Michael C. Durst; Robert E. Culbertson, “How Much is Enough? Lessons on
Transfer Pricing Documentation From the Recent IRS Report”, Tax Executive,
Sep/Oct 2002, Vol. 54, Issue 5, s. 419
446
The Economist, “ Gimme Shelter”, Jan 29th 2000
447
Plasschaert, Editör: Plasschaert, a.g.e., 1994, s. 5
448
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. III – 19 - 20, Bucks; Mazerov, 1993,
a.g.m., s. 388 – 389, Beylik, 2004, a.g.m.
449
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. III – 20, Borkowski, 2002, a.g.m., s. 14 15
139
oluşturan şirketlerin sermaye payı, satış payı, ücret ödemeleri,
üretimde kullanılan sermaye malları gibi unsurlar dikkate
alınmaktadır.450
Global formüle göre paylaştırma yöntemi Brezilya ve
Venezüella’da uygulanmaktadır. Brezilya ve Venezüella’da yöntem
uygulanırken ihracat ve ithalat için emsallerine uygunluğu sağlayacak
yöntemler belirlenmekte ve her yöntemde daha önceden belirlenmiş
oranlar uygulanmaktadır. Örneğin, Brezilya’da ulusal şirketler
yeniden satış fiyatından %60 lık bir kar marjını indirmek suretiyle
bağlı teşebbüslerden ithalattaki alış fiyatını bulmaktadırlar. Aynı
ülkede ulusal bir şirket ithal edilmiş bir malı doğrudan bir başka mal
veya hizmetin üretimi için kullanırsa tekrar satış fiyatından %20
oranında bir kar marjını indirerek bağlı teşebbüsten alış fiyatını
bulabilecektir. Bu tür marjlar Brezilya’da kanunla, Venezüella’da ise
hükümet tarafından çıkarılan rehberlerde sektörler itibariyle
belirlenmektedir. Bütün mükellefler için bağlayıcı nitelik taşımaktadır.
Mükellefler daha önceden belirlenmiş oranları bağlı teşebbüslerle
yaptıkları işlemlere uygulayarak emsal bedellere ulaşmaya
çalışmaktadırlar.451 ABD’nin California, Montana, Nort Dakota ve
Alaska eyaletleri de global formüle göre paylaştırma yöntemini
uygulamaktadırlar.452
Yöntemin savunucuları uygulanmasının kolaylığını ve
mükellefler açısından kesinlik sağladığını iddia etmektedirler. Bu
yöntemi savunanlar, yöntemi emsaline uygunluk ilkesine bir seçenek
olarak desteklemekte, ekonomik gerçekle bağdaştığını ileri
sürmektedirler. Yüksek derecede bütünleşmiş (entegre olmuş) çok
uluslu şirketler grubunda her bir bağımlı şirketin katkısının
belirlenmesi zor olacağı için ayrı muhasebe uygulanmasına
gidilmesinin anlamı olmadığını savunmaktadırlar.453 Bu görüşlere
ilave olarak mükelleflerin yargı masraflarının azalmasına olanak
vereceğini iddia etmektedirler. Mükelleflerle vergi idareleri arasındaki
ihtilafların diğer yöntemlere göre azalacağını ve vergi idarelerinin
450
Y. Öncel, 2002, a.g.m. s. 10
Robert B. Stack; Maria Lucia de Castillo; J Leyva Natan, “ Transfer Pricing in
the United States and Latin America”, Tax Management International Journal,
Jan 11, 2002, Vol.31, Issue 1, s. 32 - 35
452
Bucks; Mazerov, 1993, a.g.m., s. 389
453
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. III – 20, Bucks; Mazerov, 2003, a.g.m.,
389 - 390
451
140
mükelleflerin işlemlerini incelemelerinin daha az maliyetli olacağını
belirmektedirler. 454
Yöntem, çok uluslu şirket grubunun bir araya gelmesinden
kaynaklanan sinerjinin yarattığı karın grup üyeleri arasında
dağıtımındaki zorluk karşısında emsallerine uygunluk ilkesine göre
daha rahat bir çözüm önermektedir. Aynı şekilde grubun ölçek
ekonomilerinden yararlanması, riskleri azaltabilmeleri, teknik yardım
ve bilginin açık piyasaya göre daha etkin bir şekilde temin
edilmesinden kaynaklanan dışsal faydaların grup üyeleri arasında
dağılımında daha etkin olabilmektedir.455
Bütün bunlara karşılık OECD üyesi ülkeler emsaline uygunluk
ilkesine olan desteklerini devam ettirmektedirler. Az sayıdaki ülkede
Global Paylaştırma Yöntemi uygulanmaktadır.
10 Yöntemlerin Genel Değerlendirilmesi
OECD geleneksel işlemsel yöntemlerini diğer yöntemlere tercih
etmektedir. Buna karşılık, gerçek yaşamın karmaşıklığı bu
yöntemlerin uygulanmasında pratik zorlukları ortaya koymaktadır.
Verinin ulaşılamadığı veya elde edilen verinin kalitesinin yeterli
olmadığı ya da gayri maddi varlıkların kullanıldığı durumlarda, diğer
yöntemlerin kullanılması gündeme gelebilmektedir. OECD,
geleneksel işlem yöntemlerinin emsal bedele ulaşılmasında yardımcı
olmaması durumunda, kar bölüşüm yöntemi ve işlemsel net marj
yönteminin uygulanabileceğini kabul etmektedir.456 OECD işlemsel
kar yöntemleri arasında bir fark gözetmemekle birlikte kar bölüşüm
yöntemini, işlemsel net marj yöntemine tercih etmektedir.457 ABD’de
ise yöntemlerin birbirine üstünlüğü yoktur. En iyi sonucu veren, yani
emsallerine uygunluk ilkesine uygun olan yöntem kullanılacaktır(Best
Method Rule). Uygulanan yöntemlerden hangisinin daha makul sonuç
454
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. III – 20
Bucks, Mazerov , a.g.m., s. 388
456
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. II – 17, Editör: Choi, 1997, a.g.e. s. 38-9
– 38.10, Abdallah, 2002, a.g.m., s. 63.
457
Uyanık, 2001, a.g.e., s. 249, Aktaş, 2004, a.g.e., s. 125, 155
455
141
verdiğinin tespitinde, karşılaştırılabilirliğin derecesi ve kullanılan
veriler ile dayanılan varsayımların makullüğü önem taşımaktadır.458
OECD şu aşamada elektronik ticaret üzerine yoğunlaşarak
mevcut yöntemlerin gelişen bu yeni olgu karşında yeterli kalıp
kalmayacağının üzerinde odaklanmaktadır.459 OECD, elektronik
ticaretle birlikte kar bölüşüm yönteminin daha fazla önem kazandığını
fark etmiş ve kara dayalı yöntemleri kabule doğru adım atmıştır. Kar
bölüşüm yöntemi ve işlemsel net marj yönteminin giderek daha fazla
kullanıldığının farkına varmaktadır. 460
Transfer fiyatlandırma yöntemlerinin değişik ülkelerde
uygulanması ile ilgili olarak BM UNCTAD teşkilatının yaptığı bir
matrikste, yöntemlerin uygulanışı ile ilgili genel eğilim rahatça
gözükmektedir (Ek: 6).
458
ABD 482-1(c)
Stanley, 2001, a.g.m., s. 26
460
Stanley, 2001, a.g.m., s. 26, Borkowski, 2002, a.g.m., s. 35
459
142
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
MÜKELLEFLERİN BEYANLARINA,
İŞLEMLERİNİN İNCELENMESİNE VE
BUNLARA UYGULANAN CEZALARA
İLİŞKİN USULLER
1 Genel Olarak
Uluslararası transfer fiyatlandırması konuları incelendiğinde
bunların diğer vergilendirme ile ilgili sorunlara göre daha karmaşık ve
külfetli olduğu görülmektedir. Bunun arkasında yatan nedenler şu
şekilde özetlenebilir: Hukuki düzenlemelerdeki önemli farklılıklar,
belgelendirme ve cezalardaki farklılıklar ile idari yaklaşımlardaki
farklılıklar.
Birbiriyle
bağlantılı
bu
hususların
birlikte
değerlendirilmesi sonucunda, mükelleflerin transfer fiyatlandırması
kurallarına uyumunu kolaylaştıracak şekilde uluslararası işbirliğine
gidilmesinde yarar bulunmaktadır.461
Vergi idareleri yukarıdaki sorunların aşılması için bir taraftan
önceki bölümde tartışılan bağlı şirketler arasındaki mal ve hizmet alım
satımlarındaki fiyatlandırma ile ilgili kuralları ortaya koymakta; diğer
taraftan ise transfer fiyatlandırma vakalarının incelenmesi ile
mükelleflerin uyumu ve güvenliği için gerekli olan usule ilişkin
kuralları oluşturmaya çalışmaktadırlar. Transfer fiyatlandırmasının
usule ilişkin kuralları, ülkeler arasındaki çifte vergilendirmeyi önleme
anlaşmalarında ve kendi iç hukuklarındaki düzenlemelerde yer
almaktadır. Çifte vergilendirme anlaşmaları sayesinde ülkelerin vergi
sistemleri birbirine yakınlaşmaktadır. Anlaşmaların oluşturulmasında
461
John Lyons; Albertina M. Fernandez , “Why the PATA Proposal Increases the
Compliance Burden”, Intenational Tax Review, Oct 2002, Vol. 13, Issue 9, s 26 –
29, (Çevrimiçi)
http://www.legalmediagroup.com/internationaltaxreview/includes/print.asp?SID=21
32, 20.04.2005
143
daha önce de açıklandığı gibi OECD Modeli önem arz etmektedir.
İzleyen bölümlerde OECD Modeli ve Transfer Fiyatlandırma Rehberi
esas alınarak mükellefleri ilgilendiren usule ilişkin düzenlemeler
üzerinde durulacaktır. Ülke örneklerine yer verilecektir.
2 Belgelendirme
Daha önceki bölümlerde ortaya konulmaya çalışılan emsallerine
uygunluk ilkesi ve bu ilkeyle uyumlu yöntemler, belgelendirmeye
büyük gereksinim duymaktadır. Belgelendirmenin sağlanmasında,
mükellefler ile vergi idareleri arasındaki ilişkide ülke sınırları
aşıldığından daha farklı boyut kazanmakta ve zorlaşmaktadır. Vergi
idareleri yabancı ülkedeki fiyatlandırma ile ilgili bilgileri görmek
istemektedirler.462 Amerika’da kurulu bulunan Enron şirketinin
muhasebe hilelerini müteakip şaibeli iflasından sonra transfer
fiyatlandırması alanındaki gelişmeler daha da hızlanmış ve önemli
hale gelmiştir. Dikkatler transfer fiyatlandırmasının belgelendirmesi
üzerine daha fazla kaymıştır. Vergilendirme döneminin bitişini
müteakip gerekli belgelerin doldurulmasındaki sürelerde kısaltmalara
gidilmektedir.
Belgelendirme
dönemlerinde
ve
belgelerin
hazırlanışındaki sıklık, şirketleri daha fazla transfer fiyatlandırma
konusuna eğilmek zorunda bırakmaktadır. Belgelendirmedeki
gelişmeler yanında işlemlerin günü gününe takibi noktası da gündeme
gelmektedir.463 Benzeri şekilde, belgelendirmenin sıklıkla yerine
getirilmesi daha önce de değinildiği gibi Arjantin’de gündeme
gelmiştir. Mükellefler, 2000 yılından beri yılda iki defa transfer
fiyatlandırması ile ilgili detaylı bilgi ve raporları gelir idaresine
vermekle yükümlü tutulmuşlardır.464
Belgelendirme,
mükelleflerce
uygulanan
yöntemlerin
emsallerine uygunluk ilkesine uyumlu olduğunu vergi idarelerine
göstermek bakımından önemlidir. İlave olarak mükellefin ticari
faaliyetlerinin ve içinde bulunduğu sektördeki en son verilerin
462
Peter J Buckley; Jane Frecknall Hugles, “Transfer Pricing and Economic
Functions Analysis : The Japanese Paradigm”, Applied Economics, May 1998. Vol.
30, Issue 5, s. 622
463
Steven D Haris; Paul B. Burns, “ Transfer Pricing in the Post - Enron World”
International Tax Review, Jun 2002, Vol.13, Issue 6, s. 31
464
Salona; Rybnik, 2002, a.g.m.
144
güncellenmesi açısından da önem arz etmektedir. Yeterli ölçüde belge
temin edilmesi vergi mükellefinin transfer fiyatlandırması ile olası
cezalardan kurutulmasına olanak da sağlayabilecektir. İyi bir
belgelendirme sisteminin oluşturulması, emsallerine uygunluk
ilkesinin şirket içi işlemlerde de uygulanmasını kolaylaştırabilecektir.
Birden fazla ülkeyi ilgilendiren transfer fiyatlandırma uygulamalarına
uyumun sağlanabilmesi için vergi mükellefinin küresel belgelendirme
sistemine sahip olması en iyi tercih olacaktır.465
Büyük kurumlar vergisi mükelleflerinin vergiyle ilgili
yöneticilerinin oluşturduğu Tax Executives Institute, OECD Transfer
Fiyatlandırma Rehberinin tam anlamıyla tatmin edici olmasa dahi,
vergi idareleri ile mükelleflerin ihtiyaçlarını mümkün olduğunca iyi
uyumlaştırdığını, dolayısıyla çok taraflı anlaşmalar için iyi bir model
olabileceğini savunmaktadır. PATA üyesi olan ülkelere, transfer
fiyatlandırmaya ilişkin belgelendirmede OECD rehberindekine benzer
bir yolun izlenmesini önermektedir.466 PATA’nın Transfer
Fiyatlandırması Belgelendirme Paketi, OECD Transfer Fiyatlandırma
Rehberinde belirlenen belgelendirme yükümlülüklerinin benzerini
içermektedir.467 OECD Rehberi, uluslararası alanda genel kabul
görmekte, ortak tartışma ortamı ve sistemler arasında uyumu
sağlamaktadır. Ülkeler arasındaki uyumlaştırmada esas alınacak ve
üzerinde tartışılacak bir metin halini almaktadır.
OECD Rehberinin belgelendirme ile ilgili bölümünde, vergi
idarelerinin transfer fiyatlandırma incelemeleriyle bağlantılı olarak
vergi mükelleflerinden istenecek belgelerle ilgili kural ve usul
geliştirilirken dikkate alacakları genel kılavuzlar yer almaktadır.
Ayrıca vergi mükelleflerine, kontrollü işlemlerinin emsallerine
uygunluk ilkesiyle uyumlu olduğunu gösterirken, transfer
fiyatlandırma problemlerini çözerken ve vergi incelemelerini
465
Abdallah, 2002, a.g.m., s. 68
Tax Executive Instıtute, “Pasific Association of Tax Administrators’ Transfer
Pricing Documentation Package”, Tax Executive ,Sep/Oct 2002, Vol. 54, Issue 5, s.
464
467
Pacific Association of Tax Administrators (PATA) Transfer Pricing
Documentation Package, (çevrimiçi) http://www.irs.go/pub/irsut/transferpricingpackagefinal.pdf, 02.07.2004 ya da http://www.intltaxlaw.com,
06.08.2004
466
145
kolaylaştırırken yardımcı
gösterecektir.468
olacak
belgeleri
tanımlamakta
yol
Vergi idarelerinin belge ihtiyaçları ile vergi mükellefinin bu
belgeleri hazırlarken yükleneceği maliyet ve idari yükün dengeli
olmasına yönelik olarak OECD Rehberinde düzenlemeler
bulunmaktadır.469 Belgelerin, transfer fiyatının emsallerine uygunluk
ilkesini
karşılayıp
karşılamadığının
değerlendirilmesi
için
vazgeçilmez olmaları ve vergi mükelleflerini orantısız yüksek bir
masraf altına girmeden hazırlanabilecek veya elde edilebilecek
nitelikte olmaları gerekmektedir. Vergi mükellefinden, emsallerine
uygunluk ilkesine uyup uymadığının değerlendirilmesi için ihtiyaç
duyulan asgari miktarın ötesinde belge hazırlaması veya elde etmesi
beklenmemelidir. Belgelendirmenin vergi mükelleflerini gereksiz yük
altına sokmaması yaklaşımının sonucu, kimi ülkeler belli cironun
altındaki transfer fiyatlandırması ile ilgili işlemleri belgelendirme
kapsamı dışında tutmaktadırlar.470
Vergi idareleri verginin beyan edilmesi aşamasında istenen
bilginin sınırlarını iyi çizmelidir. Beyan aşamasında bağımlı
teşebbüsler arasındaki tüm sınırlar arası işlemler ve bu işlemlere tabi
olan tüm teşebbüsler hakkında detaylı bilgi isteniyorsa oldukça
zahmetli olacaktır. Dolayısıyla istenen belgelerin, belli bir vaka ile
doğrudan ilintili bilgileri içermesi, vaka temelli olması, genel
mahiyette olmaması yerinde olacaktır. Diğer bir deyimle mükelleften
istenen belgeler, inceleme konusunun koşulları ve olguları
çerçevesinde şekillenmesinde yarar bulunmaktadır. Bu yüzden, vergi
beyannamelerinin verilmesi sırasında vergi mükellefinden tüm
transfer fiyatı tespitlerinin uygunluğunu gösteren belgeler sunmasını
istemek akıllıca olmayacaktır. Aksi takdirde uluslararası ticaret ve
yabancı yatırımın engellenmesine neden olunabilecektir.471
468
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. V – 1, Birçok Gelir idaresi OECD’nin
rehberleri kendi ülkesi için uygulamaktadır. Örneğin Kanada Vergi İdaresi IC87-2R
sayılı genelgede, OECD Rehberinin 5.23 ve 5.24 paragraflarını referans alarak
belgelendirme esaslarını belirlemiştir. Bkz.: Rolph; Niederhoffer, 1999, a.g.m.,s. 34
- 39
469
Kızılot, 2002, a.g.e., s. 63
470
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. V – 3, Tax Executives Institute 2002,
a.g.m., s. 465
471
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. V – 5 – 6, Tax Executives Institute, 2002,
a.g.m., s. 465
146
Gerek OECD rehberinde, gerekse vergi ile ilgili özel sektör
temsilcilerinin buluştuğu ortak nokta, belgelendirme gereklilikleri ile
maliyetleri arasında bir denge kurulmasıdır. Ülkeler bu yaklaşımı
benimseme eğilimindedirler. Örneğin Portekiz’de yıllık 3 milyon
Euro’nun altındaki işlemler için belgelendirme gerekliliği
bulunmamaktadır.472
ABD’de mükelleflerden kapsamlı belgeler istenmektedir.
İstenen belgeler arasında vergi mükellefinin kurumsal yapısı,
emsallerine uygunluk ilkesi çerçevesinde fiyat belirleme yöntemi,
yöntemin seçilme sebepleri ve kontrollü işlemler sayılabilir. İstenen
belgeler gerçek durumu yansıtmadığı takdirde çok ağır cezalar
uygulanabilmektir.473
Alman Vergi Sisteminde mükellefler belli standartta belge
hazırlamakla yükümlü tutulmamışlardır. Ancak istenilen bilgileri
temin yükümlüğü altındadırlar. Yükümlülük belgelendirme değil bilgi
teminidir. Gelir idaresinin fiyatlandırmanın ortakların etkisi altında
yapıldığı yönündeki iddialarını mükellefin açıklayamaması önem
taşıyan bir unsurdur. Bu durumda dahi gelir idaresinin ortakların etkisi
altında belirlenen fiyat veya bedelin emsallerine uygun fiyat aralığının
dışında kaldığını göstermesi gerekmektedir. Diğer taraftan bilgi verme
zorunluluğuna uymama mükellefi başlı başına zor duruma
düşürmemekle birlikte, kendi iddialarını ispatlamakta sıkıntıya
sokmakta ve emsal bedel aralığında kendisine en uygun fiyatın
işlemlerine uygulanması yönündeki avantajdan yararlanmasını
engellemektedir.474
İngiltere belgelendirme sistemi OECD Transfer Fiyatlandırması
Rehberinin ilgili bölümündeki esas ve usuller doğrultusunda
oluşturulmaktadır. OECD Rehberinin, gelir idaresine vergilendirme ile
ilgili yaklaşımlarının belirlenmesinde, mükelleflere de emsallerine
uygunluk ilkesini sağlayacak şekilde belgelendirmede dikkat edilecek
hususların gösterilmesinde yarar sağlayacağı kabul edilmektedir.
İngiltere Vergi İdaresi mükellefleri fazla yük altına alacak
472
Bill Dodge; Giovanni Dicenso, “Global Transfer Pricing Developments”,
International Tax Review, May 2002, Vol.13, Issue 5, s. 50
473
Kızılot, 2002, a.g.e., s. 63
474
Vogele, Bader, Feb 2002, a.g.m., s. 24 - 27
147
belgelendirme yükümlülükleri getirmek istememektedir.475 İdare,
kurumlar vergisi beyannamesinin hazırlanmasında kullanılan belgeler
transfer fiyatlandırmasını açıklığa kavuşturabilecek nitelikte ise ilave
bir belgelendirme talep etmemektedir. Belgelerin kurumlar vergisi
beyannamesi verilmesi sırasında bulunmasını şart koşmaktadır.
Belgelerin saklanma süresini 6 yıl olarak belirlemiştir. Eğer Gelir
İdaresi inceleme yürütüyor ise belgelerin inceleme bitimine kadar
muhafaza mecburiyeti bulunmaktadır.476
Bir transfer fiyatlandırması incelemesine ilişkin bilgiler, örnek
olayın mahiyetine ve koşullarına bağlıdır. Bu yüzden gelir idaresinin
talep edeceği ve vergi mükellefinin hazırlayacağı bilginin kesin
sınırını ve doğasını genel anlamda tanımlamak mümkün değildir.
Fakat her transfer fiyatlandırma incelemesinde, vergi mükellefi,
bağımlı teşebbüsler, işlemin doğası ve işlemin fiyatlandırılma esasına
ilişkin ortak bazı özellikler söz konusudur. Gerek OECD rehberinde
gerekse ülke düzenlemelerinden hareketle aşağıdaki bilgilerin
mükelleflerden istenmesi genel kabul görmektedir. Diğer taraftan
aşağıdaki bilgiler gelir idaresinin isteme hakkına sahip olduğu asgari
bir bilgi listesi anlamına gelmemektedir.
i) Şirket hakkında genel bilgi,
ii) Örgütün yapısı,
iii) Çok uluslu şirket grubu dahilinde mülkiyet bağları,
iv) İşlemden önceki birkaç yıla ait satış miktarları ve faaliyet
sonuçları,
v) Vergi mükellefinin yabancı bağımlı teşebbüslerle yaptığı
işlemlerin düzeyi,
vi) Piyasa koşulları
vii) Özel durumlar.477
475
(Çevrimiçi) http://www.inlandrevenue.gov.uk/bulletins/tb37.htm, 06.08.2004
Sporken; Vogele; Bader; Luquet; Laisney; Musgrave, 2001, a.g.m., s. 51
477
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. V – 6 - 7, OECD’nin belirlediği
belgelerin benzeri örnekleri ile ilgili olarak Bkz.: Almanya için Borstell; Wellens,
2000, a.g.m., s. 11 – 14, Vogele; Bader, Feb 2001, a.g.m. s. 17 – 21, Almanya ile
ilgili olarak gösterilen bu referanslardaki belgelendirme ile ilgili idari talepler daha
sonda Federal Vergi Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir. İptal ile ilgili olarak 3
üncü Bölümdeki Almanya Alt Bölümüne bakınız. Hollanda için Sporken, Nov 2001,
a.g.m., s. 41 – 43, Rutgets; Sporken; Larking, 2002, a.g.m., s. 51 – 53, Kanada için
Ernst and Young, 2003, a.g.e., s. 13, Japonya için Ernst and Young, 2003, a.g.e., s.
26, İngiltere için (Çevrimiçi) http://www.inlandrevenue.gov.uk/bulletins/tb37.htm,
06.08.2004
476
148
3 Bilgi Değişimi ve İnceleme Faaliyetleri
3.1 Bilgi Değişimi
Devletler kendi sınırları içinde başlayıp biten vergilendirme
konularında bilgi değişimine ihtiyaç duymamakla birlikte uluslararası
boyutu bulunan konularda vergi güvenliğini sağlamak için işbirliğine
ihtiyaç bulunmaktadır. Ülkeler arasındaki bilgi değişimi vasıtasıyla
vergi kaçakçılığı ve vergiden kaçınmanın önüne geçilebilecektir.478
Vergi idareleri, bilgi edinimi kolaylaştırmak ve önündeki engelleri
kaldırmak amacıyla vergi sistemleri arasında uyumu sağlayıcı
çalışmalar yapmaktadırlar. Uluslararası alanda bilgi değişimi ile ilgili
hükümler, çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmalarında yer
almaktadır.479
Uluslararası vergi anlaşmalarındaki bilgi değişimine yönelik
hükümler konulması vergi kaçakçılığını önlemede önemli bir yer
tutmaktadır. Bilgi değişimi ile vergi idareleri, çok uluslu şirketlerin
faaliyetlerini kontrol edebilmektedir. Çok uluslu şirketlerin serbest
piyasayı bozucu, rekabeti engelleyici faaliyetlerini de bilgi değişimi
ile engellemek devletlerin amaçları arasında yer almaktadır. Diğer
taraftan bilgi değişimi faaliyeti idareler arasında işbirliği işlevi
görmektedir. Bilgi değişiminde işbirliği eş zamanlı vergi
incelemelerinde olduğu gibi vergilendirme yetkisinin fazla
sınırlandırılması anlamına gelmemektedir.480
Bilgi değişiminin önündeki engel, ülkelerin gizlilik konularında
gösterdikleri hassasiyettir. Ülkeler bir başka ülkedeki bilgiyi edinmek
için ne denli çok istekli iseler kendi bilgilerinin açıklanmasında o
denli isteksiz davranmaktadırlar.
Bütün olaylarda bir devletin gelir idaresinin elde ettiği bilgi o
devletin yerli mevzuat kapsamında gizli olarak işlem görmelidir. Elde
edilen bilgiler sadece belli vergi amaçları için kullanılabilir. Özel
olarak tanımlanmış ve vergi hususlarına dahil olan belli şahıs ve
478
Tuncer, 1974, a.g.e., s. 118
Billur Yaltı Soydan, “2000’li Yılların Vergisel Mozaiği: Günümüzün Verilerinde
Geleceğin Olasılıklarına-II” Yaklaşım, Eylül 2000, Yıl 8, sayı 93, s.54-56
480
Çağan, 1982, a.g.e., s.222, 236
479
149
makamlara ifşa edilebilir.481 Bilgilerin ifşa edilmesi ve kimlere ifşa
edileceği çifte vergilendirme anlaşmalarında düzenlenmiştir.
Bilgi değişiminin öneminin giderek artması ikili anlaşmalardaki
hükümlerin yetersiz kalmasına, gelecekte yeni mekanizmaların
kurulmasına önayak oluşturabilecektir. Bu bağlamda, ülkeler bilgi
paylaşımının sistemini geliştirme, bilgi toplama mekanizmalarını
koordine edecek bilgi ağı organizasyonunu oluşturma yoluna
gidebileceklerdir.482
3.2 Eş Zamanlı Vergi İncelemeleri
Uluslararası ekonomik faaliyetlerin giderek önem kazanmasıyla
birlikte birçok uluslararası sorunun çözülmesi için eş zamanlı vergi
incelemeleri kullanılmaktadır. Bu, iki ya da daha fazla ülkenin vergi
soruşturmalarında işbirliği yapması fırsatını yaratan karşılıklı bir
yardım şeklidir. Eş zamanlı vergi incelemeleri, özellikle üçüncü ülke
kaynaklı bilginin vergi incelemesinde anahtar olduğu durumlarda
faydalıdır. Çünkü bilginin zamanında ve etkili şekilde takas edilmesini
sağlar. Karmaşık transfer fiyatlandırma durumlarında, eş zamanlı
vergi incelemeleri etkili bir rol oynamaktadır. Sisteme iştirak eden
vergi idarelerinin transfer fiyatlandırma analizi için sahip oldukları
bilginin yeterliliğini arttırır. Ayrıca eş zamanlı incelemeleri ekonomik
çifte vergilendirmeyi azaltmada, vergi mükelleflerinin uyum
maliyetlerini indirmede ve problemlerin çözümünü hızlandırmada
yardımcı olmaktadır.483
Eş zamanlı vergi incelemeleri OECD Modeli Eş Zamanlı Vergi
İncelemeleri Anlaşması Kısım A’da tanımlanmaktadır. Bu anlaşmaya
göre, eş zamanlı bir vergi incelemesi “iki ya da daha çok taraf arasında
elde ettikleri ilgili bilgiyi takas etme amacıyla, ortak veya bağlantılı
çıkar sahibi oldukları bir vergi mükellefinin veya vergi
481
OECD Model Tax Convention, 2000, a.g.e., s. C(26) - 5, OECD Transfer
Pricing, 2001, a.g.e., s. IV – 28, TÜSİAD, 1989, a.g.e., s.51
482
Soydan, 2000, a.g.m., s. 54 - 56
483
OECD Model Tax Convention, 2000, a.g.e., s. C(26) - 1, OECD Transfer
Pricing, 2001, a.g.e., s. IV – 26
150
mükelleflerinin vergi işlemlerini kendi egemenlik alanı dahilinde eş
zamanlı ve bağımsız olarak incelemeleri” anlamına gelir.484
OECD Modelinin Bilgi Değişimi başlığını taşıyan 26’ıncı
maddesinde aşağıdaki gibi düzenleme bulunmaktadır:
“l. Akit Devletlerin yetkili makamları, bu Anlaşma hükümlerinin yürütülmesi için
gerekli olan bilgileri veya anlaşma ile uyumsuzluk göstermediği sürece, Anlaşma
kapsamına giren vergiler ile ilgili iç mevzuat hükümlerinin yürütülmesi için gerekli
olan bilgileri değişime tabi tutacaklardır. Bir Akit Devlet tarafından alınan her türlü
bilgi, o Devletin kendi iç mevzuatı çerçevesinde elde ettiği bilgiler gibi gizli
tutulacak ve yalnızca bu Anlaşmada belirtilen vergilerin tahakkuk ve tahsilleri veya
cebri icra ya da cezasıyla ve bu hususlardaki şikayet ve itirazlara bakmakla görevli
kişi veya makamlara (adli makamlar veya idari kuruluşlar dahil) verilebilecektir. Bu
kişi veya makamlar söz konusu bilgileri yalnızca bu amaçlar doğrultusunda
kullanacaklardır. Bu kişi veya makamlar söz konusu bilgileri mahkeme
duruşmalarında veya adli kararlar alınırken açıklayabilirler.
2. l’inci fıkra hükümleri, hiçbir suretle bir Akit Devleti:
a) Kendisinin veya diğer Akit Devletin mevzuatına veya idari uygulamalarına
uymayacak idari önlemler alma;
b) Kendisinin veya diğer Akit Devletin mevzuatı veya normal idari işlemleri
çerçevesinde elde edilemeyen bilgileri sunma;
c) Herhangi bir ticari, sınai, mesleki sırrı veya ticari işlemi aleni hale getiren bilgileri
veya aleniyeti kamu düzenine aykırı düşen bilgileri verme
Yükümlülüğü altına sokacak şekilde yorumlanamaz.”485
BM Modelinin Bilgi Değişimi başlıklı 26 ncı maddesi
yukarıdaki madde ile aynıdır. BM Modelinde OECD Modeline ilave
olarak her iki ülkedeki yetkili otoritelerin müzakerelerle, bilgi
değişiminin
koşullarını,
yöntemlerini
ve
tekniklerini
geliştirebileceklerine dair düzenleme bulunmaktadır.486
OECD Modelinin Bilgi Değişimi başlıklı 26 ncı maddesi
hükümleri, eş zamanlı incelemelerinin gerçekleştirilmesi için yasal
dayanağı oluşturmaktadır. Anılan madde, taraf devletlerin yetkili
makamları arasında Anlaşma hükümlerini ya da Anlaşmanın ihtiva
ettiği vergileri konu alan ulusal kanunların hükümlerini yerine
484
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. IV – 26 – 27, Beylik, 2004 a.g.m. ‘de
benzer bir tanımlama yapılmıştır.
485
OECD Model Tax Convention, 2000, a.g.e., s. M - 55, Çevirisinde Gelirler Genel
Müdürlüğü, 1997, a.g.e.’den yararlanılmıştır.
486
Soydan, 1995, a.g.e., s. 328
151
getirmek için gerekli olan bilgi takası şeklinde işbirliği sağlar.487
OECD Modelinde gerekli (necassary) bilgilerin değişimini
düzenlemektedir. Ancak gereklilik kavramının uygulamada ilgili
(relevant) kavramı gibi yorumlanması ve istenen bilginin verilmemesi
halinde bilgi talebinde bulunan ülkenin iç hukukunda olayla ilgili
uygulama yapamama zorunluluğu altına sokmaması nedenleriyle,
ABD modelinde “ilgili bilgi” olarak kullanılmaktadır. Gerekliliğin
kendi doğasından kaynaklanan ve yanlış yorumlara sebep olabilecek
daha katı ve zorlayıcılık unsurundan uzaklaşılmaktadır.488 Bilgi
değişimi, istek üzerine değişim, anlık değişim ve otomatik
(kendiliğinden) değişim şeklinde belirtilen üç bilgi takası yöntemiyle
gerçekleştirilebilecektir.489 Taraflar arasında çifte vergilendirme
anlaşmasına varıldığında, her ülkenin vergi inceleme elemanları
incelemelerini inceleme yapılan ülkenin ulusal hukuk ve idari
faaliyetleri uyarınca gerçekleştirecektir.490 İnceleme hususu ABD
Modelinin 26/6 ncı maddesinde, talepte bulunulan ülkenin yetkili
makamının diğer ülkenin temsilcilerine kendi ülkesinde, inceleme
konusu mükellefin muvafakati ile bunlarla görüşmelerine, defter ve
kayıtların incelenmelerine izin verileceği şeklinde düzenlenmiştir.491
Bir ülkenin diğer ülkede kendi vergi inceleme elamanlarıyla
inceleme yapması diğer ülkenin egemenlik hakkına müdahale
anlamına gelecektir. Egemenliğin ihlal edilmeden inceleme
yapılabilmesi iki taraf arasında vergi anlaşmasının varlığını gerekli
kılmaktadır. İki ülke arasında anlaşma bulunması halinde anlaşma
hükümleri çerçevesinde vergi incelemeleri yapılabilecek, iki ülke
vergi inceleme elemanları çalışabilecektir.492 Bir ülke personelinin
başka bir ülkede vergi incelemesi yapması, ülkenin hükümranlık
hakkını ihlal anlamına geldiği için ortak vergi incelemeleriyle ilgili
maddeler çok hassas bir şekilde düzenlenmektedir.493 Ortak
incelemeler ülkelerin müsaadesine bağlanmakta ve inceleme konusu
487
OECD Model Tax Convention, 2000, a.g.e., s. C(26) - 3-4, OECD Transfer
Pricing, 2001, a.g.e., s. IV – 27, Beylik, 2004, a.g.m.
488
ABD Model Technical Explanation, md. 26, paragraf 1
489
Soydan, 1995, a.g.e., s. 326 – 327, ABD Model Technical Explanation, md. 26,
paragraf 1
490
OECD Model Tax Convention, 2000, a.g.e., s. C(26) - 3-4, OECD Transfer
Pricing, 2001, a.g.e., s. IV – 27, Aktaş, 2004, a.g.e., s. 135
491
ABD Model Technical Explanation, md. 26, paragraf 6
492
Çağan, 1982, a.g.e., s. 213
493
Semercigil, 2000, a.g.e., s. 442
152
sınırlandırılmaktadır. İncelemenin yürütüleceği ülkenin inceleme
şartlarını
belirlemesinde
hakim
konumda
olması
esası
benimsenmektedir.
Vergi mükelleflerine normalde eş zamanlı inceleme için
seçildikleri tebliğ edilir ve bazı ülkelerde vergi idarelerinin eş zamanlı
incelemeyi ne zaman gerçekleştirmeyi planladıkları veya bilginin
OECD’nin Modelinin 26 ncı maddesine uygun olarak ne zaman
iletileceği hususunda bilgilendirilme hakkına sahip olabilirler. Bu gibi
durumlarda, yetkili makam yabancı devletteki eşdeğerini ifşanın
gerçekleşeceği hakkında bilgilendirmelidir.494 Vergi idareleri
arasındaki işbirliği, bu ülkelerin ikisinde de mükellefiyeti bulunan bir
kişinin vergi ile ilgili işlemlerinin bir ülke vergi makamı tarafından
incelemesine diğerinin de katılması şeklinde geliştirilebilir. Böylece,
mükelleften sözlü bilgi alınması (görüşme) ya da nezdinde vergi
incelemesi yapılması sırasında her iki ülkenin ilgili vergi inceleme
memurunun bir arada bulunarak, mükelleflere bu ülkelerdeki vergi
tarhiyatına ilişkin sorular sorulabilir. İnceleme sırasında elde edilen
bilgilerin bir kısmı, ziyaretçi vergi inceleme memurunun ülkesindeki
tarhiyatla ilgili bulunmayabilir. İlgili olmadığı halde elde edilen
bilgilerin, anlaşmalarla getirilen vergi mahremiyeti ilkeleri
çerçevesinde gizli tutulması gerekir.495
Eş zamanlı vergi incelemeleri çifte vergi anlaşmaları kapsamı
dışında da yetkilendirilebilir. Örneğin, Vergi Konularında Karşılıklı
Yardım Kuzey Konvansiyonunun 12 nci maddesi, Kuzey ülkeleri
arasında bilgi takasını ve vergi tahsilatında yardımı düzenler ve eş
zamanlı vergi incelemesi imkanı sağlar. Bu konvansiyon, inceleme
konusu durumların seçilmesi ve incelemelerin yapılması için yol
gösterir. Avrupa Ortaklık Konseyi’nin 8 inci maddesi ile OECD’nin
Vergi Konularında Karşılıklı İdari Yardımlaşma Anlaşması (OECD
Convention on Mutual Administrative Assistance in Tax Matters), eş
zamanlı vergi incelemesi imkanı sağlar.496
Çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmaları kapsamındaki vergi
incelemelerinde işbirliğine bir örnek olarak, ABD ile İngiltere Vergi
494
OECD Model Tax Convention, 2000, a.g.e., s. C(26) - 5, OECD Transfer
Pricing, 2001, a.g.e., s. IV – 28,
495
Karsan, 1984, a.g.e., s. 47
496
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. IV – 27, Aktaş, 2004, a.g.e., 135
153
İdarelerinin aralarındaki çifte vergileme anlaşması çerçevesinde
yaptıkları çalışmalar gösterilebilir. Mesai ayarlaması olarak
adlandırılan söz konusu çalışmalarda her bir ülkenin gelir idaresi,
mükellefin işlemlerini kendi hukuk düzenine göre ayrı ayrı
incelemekte, ancak bilgi alışverişinden daha etkin bir kullanım ve
yarar sağlayabilmek için önemli vakalarda incelemeleri koordine
etmektedir.497
Türkiye’nin ABD, Almanya, Fransa ve İngiltere ile imzaladığı
anlaşmalarda, OECD Modeli’nin Bilgi Değişimi başlıklı yukarıdaki
maddesi genellikle aynen yer almıştır. Almanya ile imzalanan
anlaşmada bilgi değişimi için, iç mevzuattaki vergilemenin anlaşma
ile uyumlu olması ve adli makamlara bilginin verilmesi cezai
soruşturmanın bulunması şartına bağlanmıştır. ABD ile imzalanan
anlaşmada Modelin yukarıdaki maddesinde yer almayan 3 ve 4 üncü
fıkralar yer almıştır. ABD anlaşmasının Bilgi Değişimi başlıklı 26 ncı
maddesinin 3 üncü fıkrasına göre, bir Akit Devletin bu maddeye
uygun bilgi talep etmesi halinde, diğer Akit Devlet, ilk bahsedilen
Devletin vergisini kendi vergisiymiş ve kendisi tarafından alınacakmış
gibi kabul ederek, talep edilen bilgiyi aynı şekil ve kapsamda temin
edecektir. Bir Akit Devletin yetkili makamı tarafından özellikle
istenmesi halinde, diğer Akit Devletin yetkili makamı, bu bilgiyi
kendi mevzuatının, idari usul ve alışkanlıklarının müsaade ettiği azami
sınırlar içinde bu maddeye göre ve talebin amacına uygun düşen bir
şekilde temin edecektir.
Uluslararası alanda transfer fiyatlandırma alanındaki inceleme
faaliyetlerinin artması sonucunda uzman inceleme elemanı
istihdamına birçok ülkede başlanmıştır. Fransız Ulusal ve Uluslararası
İnceleme Bölümündeki (National and International Audit Department)
özel bir kısım konu ile ilgili incelemeleri yürütmektedir. Bu kısımdaki
görevli vergi müfettişleri görevlerini yürütürlerken bilgi teknolojileri
ile ilgili alanlarda ihtisas sahibi görevlilerden bilgi edinmektedirler.
Almanya ve İngiltere’de vergi idareleri bünyesinde transfer
fiyatlandırması konusunda uzmanlaşmış görevliler bulunmaktadır.
Hollanda’da 1 Mart 1998 tarihinden itibaren Transfer Fiyatlandırma
Koordinasyon Grubu faaliyete geçmiştir. Bu grup Hollanda Maliye
497
Karsan, 1984, s.48
154
Bakanlığı’na ve Vergi İdaresine bilgi temin etmede, incelemeleri
yürütmede ve politika oluşturmada yardımcı olmaktadır.498
Transfer fiyatlandırma vakalarının incelenmesinin gün geçtikçe
öneminin arttığı yapılan araştırmalarda da kendini göstermektedir.
Ernst&Young’s tarafından 1999 yılında yapılan bir araştırmada örnek
seçilen çok uluslu şirketlere daha önce incelenip incelenmedikleri
sorulmuştur. Alınan cevaplara göre şirketlerin incelenme oranları,
Hollanda’da %84, Kanada’da %80, Avustralya’da %76, Almanya’da
%76, İsviçre’de 71, İngiltere’de %71 ve ABD’de % 68’dir.
İncelemeler esas olarak çok uluslu şirketin merkezinin olduğu ülkede
yapılmaktadır.499
4 İspat Külfeti
Genel olarak hukukta ispat külfeti, anlaşmazlık konusu olayda,
olayın gerçekleşmiş olup olmadığının ortaya konamaması halinde
hakimin aleyhte kararıyla karşılaşmak olarak tanımlanmaktadır.
Olayın bariz olarak ortaya konamaması halinde taraflardan birinin
iddiasının kabul edilmesi, diğer tarafın iddiasının veya açıklamasının
ise kabul edilmemesi durumu ortaya çıkacaktır. Aynı zamanda bu
uyuşmazlıların süresiz devam etmesini engellemektedir. Uyuşmazlığın
ilelebet sürüncemede kalmaması için ispat külfetini üzerinde taşıyan
tarafın iddiasını kanıtlayamaması halinde hakim onun aleyhine karar
vererek davayı sonuçlandırmaktadır.500
İspat külfeti kuralları OECD üye ülkeler arasında değişiklik
göstermektedir. OECD ülkelerinin çoğunda ispat külfeti vergi
idarelerine aittir. Ülkelerden bazılarında, vergi mükellefinin iş birliği
yapmayarak veya makul belgeleme isteklerine uymayarak ya da yanlış
kazanç beyan ederek iyi niyet dahilinde hareket etmediği durumlarda,
gelir idaresine vergilendirilebilir geliri tahmin etme imkanı verilerek
ispat külfeti tersine çevrilebilmektedir.501 İspat külfeti ile ilgili
498
Sporken; Vogele; Bader; Luquet; Laisney; Musgrave, 2001, a.g.m., s. 49 - 50
Hobster; Mills, Dec1999/jan2001, a.g.m., s. 51
500
H.Nezih Şeker, Hukuksal Yapısıyla Vergi İncelemesi, İstanbul, 1994, Beta
Basım Yayım A.Ş., s. 278 - 279
501
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. IV – 4, Aktaş, Ekim 2003, a.g.m., s. 90,
499
155
kuralların gelir idaresi ve vergi mükellefinin hareketleri üzerindeki
etkisi göz önüne alınmalıdır. Örneğin, ulusal hukuk gereği ispat
külfeti gelir idaresine ait ise, gelir idaresi fiyatlandırmanın emsallerine
uygunluk ilkesiyle uyumlu olmadığını göstermedikçe, vergi mükellefi
transfer fiyatlandırmasının doğru olduğunu kanıtlamakla yasal olarak
yükümlü değildir. Buna karşılık, gelir idaresi incelemesini
gerçekleştirmek için vergi mükellefinden kayıtlarını göstermesini
isteyebilir. Talep halinde, vergi mükellefleri gelir idaresiyle kanun
gereği işbirliği yapmak zorundadır. Vergi mükellefinin işbirliği
yapmaması durumunda, gelir idaresine vergi mükellefinin gelirini
tahmin etme, ticari ve teknik icaplara göre ilgili hususları var sayma
yetkisi verilebilir. İspat külfetinin mükellefe geçtiği buna karşılık gelir
idaresinin aktif ve yönlendirici olduğu durumlarda vergi idareleri
vergi mükelleflerinden karşılanması zor taleplerde bulunmamaları
yerinde olacaktır.502 Ülkelerin ispat külfeti kuralları ve ispat külfetinin
el değiştirmesi ülke örneklerinde açıklanmıştır.
Ayrıca konuyla doğrudan ilgili bulunan OECD Modelinin 9
uncu Maddesinin 2 nci fıkrasının yorumunda, karşı düzeltme yapması
istenen bir Devletin, diğer ülkenin yaptığı ilk tarhiyatın, işlemlerin
emsallerine uygun ve gerçekleşecek karları doğru şekilde
yansıttığından emin olması durumunda yerine getirmesi gerektiğini
belirtmektedir. Birincil tarhiyatı teklif eden Devlet, tarhiyatın prensip
ve miktar açısından meşru olduğunu diğer Devlete gösterme yükünü
taşımaktadır. Her iki yetkili makamın da karşılıklı anlaşma
durumlarını çözerken işbirlikçi bir yaklaşım benimsemesi
beklenmektedir.503
4.1 Ülkelerdeki İspat Külfeti Kuralları
4.1.1
ABD
ABD’de ispat yükü ile ilgili kurallar, ABD Kongresi tarafından
gelir idaresi ile ilgili olarak yapılan reform çalışmaları çerçevesinde
değiştirilmiştir. Önceleri mükellefler, bağlı şirketleri ile arasında
502
503
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. IV – 4 - 5
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. IV – 6-7
156
uyguladığı fiyatların emsallerine uygun olduğunu ortaya koymak
durumundaydılar. Daha sonra yapılan düzenleme ile ispat yükü çok
uluslu şirketlerden gelir idaresine geçmiştir.504
4.1.2
Almanya
Almanya’daki bir şirketin mal ve hizmet fiyatlandırması yoluyla
kazancını yabancı ülkedeki bağımlı şirketine aktardığı durumda gelir
idaresi, vergi kaçakçılığı olduğunu ispatla mükellef değildir. Gelir
idaresinin, mükellefin bağımlı şirketi ile olan ilişkisinin emsallerine
uygun olmaması sebebiyle yurt içi kazancının ters yönde etkilendiğini
göstermesi yeterli olmaktadır.505
Diğer bir deyişle transfer fiyatlandırmasının ortakların etkisi
altında ve emsallerine uygun olmayan bir şekilde belirlendiği
durumlarda ispat külfeti gelir idaresine düşmektedir. Gelir idaresi,
örtülü kar payı dağıtımını varlığının ispat için aşağıdaki üç veri
kaynağını kullanarak mükellefin uygulamalarını çürütebilir: Kamuya
açık veriler, gizli olanlarda dahil olmak üzere gelir idaresinin elinde
bulunan veriler, mükelleflerin başlangıç zararlarının makul bir süreden
uzun sürmesi hali. Makul süre genellikle üç yıldan fazla olamaması
esasına bağlanmıştır. Başlangıç zararları konusunda emsali
şirketlerden elde edilen veriler kullanılmalıdır. İdarenin, mükellefin
işlemlerinin emsallerine uygun olmadığını yukarıdaki yollarla
kanıtlaması durumunda, bu kesinlik taşımayacaktır. İspat külfetinin
yer değiştirmesine neden olacaktır. İkinci aşamada mükellef gelir
idaresinin gerekçelerini getireceği kanıtlar ile çürütebilecektir. İkinci
aşamada mükellefin gelir idaresini inandırması gerekecektir. Bu bir
nevi ispat külfetinin mükellefe geçmesi olarak nitelendirilebilir.506
4.1.3 Fransa
Fransa’da Genel Vergi Kanununun 238A maddesi, kurumlar
vergisi açısından Fransa’daki gerçek ve tüzel kişilerin (legal entities)
tercihli ülkelerde kayrılan (favourable tax treatment) gerçek ve tüzel
504
UNCTAD, 1999, a.g.e., s. 23
Editör: Choi, 1997, a.g.e., 38 - 11
506
Vogele; Bader, Feb 2002, a.g.m. s. 26 - 27
505
157
kişilere yaptıkları ödemeler veya borçlanmaların giderlerin
indirilebilmesinde ispat külfetini mükelleflere yıkmaktadır. Madde
vergi cennetlerinde kurulu diğer finansal kurumlar için de geçerliliğini
korumaktadır.507 Böyle bir durumda vergi mükellefinin söz konusu
borcun sahte bir borç olmadığını ve faizin normal piyasa koşullarında
olduğunu kanıtlaması gerekmektedir.508 Faiz giderleri dışında bu
maddenin uygulanmasında gelir idaresinin, kar aktarımı yapılan
yabancı ülkedeki mükelleflerin bu ülkede vergiden kayrılmadan
dolayı Fransa’ya göre vergi ödemediğini veya daha az vergi ödediğini;
vergi ödememe veya az vergi ödememeyi sağlayabilmek için
Fransa’daki karlarından aktarma suretiyle indirim yapılmış olduğunu
ortaya koyması gereklidir. Bundan sonra ispat külfeti mükellefe
geçecektir.509 Grenoble İdare Mahkemesi (The Administrative Court
of Grenoble) 10 Temmuz 2003 tarihli kararında, gelir idaresinin
malların tekrar satımıyla uğraşan İsviçre firmasının uyguladığı kar
marjının yüksek olduğunu iddia ederken, bu yabancı şirkete anormal
bir avantaj sağlandığını göstermediği ve benzer olaylara uygulanan
kar marjının ne olması gerektiğini ortaya koymadığı gerekçeleriyle
tarhiyata onay vermemiştir. İspat külfetinin gelir idaresine ait
olduğunu göstermiştir.510
4.1.4 İngiltere
İngiltere, son yıllarda yaptığı düzenlemelerle, ispat külfetini gelir
idaresinden alıp çok uluslu şirketlere yüklemektedir. Mükellefler
işlemlerinin emsallerine uygun bir şekilde yapıldığını ispat etmek
durumundadırlar.511 İngiltere’nin bu tutumu, OECD Transfer
Fiyatlandırma rehberindeki ispat külfetinin gelir idaresinde olması
ilkesine uymamaktadır. İngiltere Gelir İdaresinin ispat külfeti
kurallarını değiştirmekle daha katı bir tutum sergilediği sonucuna
varılabilir.512
507
Sporken; Vogele; Bader; Luquet; Laisney; Musgrave, 2001, a.g.m., s. 47 – 48,
Kızılot, 2002, a.g.e., s. 165
508
Kızılot, 2002, a.g.e., s. 166
509
Sporken; Vogele; Bader; Luquet; Laisney; Musgrave, 2001, a.g.m., s. 47 - 48
510
Rutges; Kawanobe; Fortier; Felgran, 2004, a.g.m., s. 9
511
Kızılot, 2002, a.g.e., s. 177, Aktaş, 2004, a.g.e., 188
512
Aktaş, 2004, a.g.e., 188
158
4.1.5 Türkiye
Türk Mevzuatına baktığımızda, karşımıza çıkan ilk düzenleme
Türk Medeni Kanununun513 6 ncı maddesinde yer almaktadır. Bu
hükme göre, Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her
biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.
Medeni Kanunda ortaya konan ilke, bir olaydan yarar uman tarafın
aslında ispat külfetini de üstlendiği anlamına gelmektedir. Bu genel
kural vergi hukukunda da geçerli olmakla birlikte, kendine has bazı
özellikler taşımaktadır.
Türk Vergi Hukukundaki ispat külfeti müessesi, doğrudan bu
başlık altında olmasa bile VUK’nun 3/B maddesinde:
“Vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti,
yemin hariç her türlü delille ispatlanabilir. Şu kadar ki vergiyi doğuran olayla ilgisi
tabii ve açık bulunmayan şahit ifadesi ispatlama vasıtası olarak kullanılamaz.
İktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal
ve mutat olmayan bir durumun iddia olunması halinde, ispat külfeti bunu iddia eden
tarafa aittir.”
şeklinde düzenlenmiştir.
Kuraldan yararlanacak olanın ispat külfetini üzerinde taşıyacağı
ilkesinden hareketle, gelir idaresi iddiasıyla mükelleften vergi
alacağını talep edeceğinden ispat külfeti, idarenin üstüne düşecektir.
Buna karşılık vergi kanunlarındaki muafiyet ve istisna hükümlerinden
yararlanmak isteyen mükellef ise muafiyet ve istisna şartlarını ispatla
mükellef olacaktır.514
İspat külfetinin kuraldan yararlanan taraf üzerinde olduğu ilkesi,
tarafların haklarının temelini teşkil eden karinenin çürütülmesi halinde
yer değiştirmektedir. Karinelerin çürütülmesi halinde ispat külfetinin
kimin
üzerinde
kalacağı
değişik
varsayımlar
altında
değerlendirilebilir. Mükellefin defter ve belge düzenine uyma ödevini
yerine getirip getirmediği, iktisadi, ticari ve teknik gereklere uymayan,
normal ve mutat olmayan durumları iddia edip etmediği, tartışmanın
esasını teşkil etmektedir. Mükellefin defter ve belge düzenine uyduğu
durumlarda, defter ve belgelerin doğruluğu hakkındaki ilk görüş
karinesinden yararlanabilir. Mükellefin defter ve belge düzenine
513
514
22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu
Şeker, 1994, a.g.e., 281 - 282
159
uyduğu durumda, gelir idaresi defter kayıt ve belgelerdeki vergiyi
doğuran olay ile ilgili hususların iktisadi ve teknik icaplara
uymadığını ispat etmesi halinde ilave tarhiyat yargı tarafından
onaylanacaktır. Mükellef defter ve belge düzenine uymaması halinde,
ilk görüşün karinesinden yararlanamaz. Gelir idaresi vergiyi re’sen
tarh ederek, ispat külfetini mükellef üzerine yıkar. İkinci durumda ise
mükellef, gelir idaresinin tarhiyatının normal hayatın icaplarına uygun
olmadığını, kendi işleminin doğru olduğunu ispatlaması durumda
tarhiyatı mahkemede kaldırabilecektir.515
Türkiye’deki örtülü kazanç ve örtülü sermayeye bakıldığında
kurumun örtülü kazanç dağıtımına yönelik iradesinin ve bu iradeyi
harekete geçirecek bir fiilinin varlığı gereklidir. Dolayısıyla bir
iradenin ve bu iradeyle bağlı fiilin varlığının tespiti gelir idaresine
düşmektedir. Gelir idaresi, örtülü kazanç dağıtımı ve örtülü
sermayenin varlığını ortaya koyan kanuni unsurları tespit edip
delillerini ortaya koyarak ispat külfetini yerine getirmektedir. Buna
karşılık mükellefin örtülü kazanç dağıtımı ve örtülü sermaye oluşumu
yönünde iradesi ve eylemi olmadığını mahkemede kanıtlaması
gerekmektedir.516
Yukarıdaki incelemelerden de görüleceği üzere, Türkiye ve diğer
ülkelerde ispat yükünün gelir idaresine ait olduğu sonucuna varılabilir.
Ülkemizde transfer fiyatlandırması konusunda özel belge ve bilgi
isteneceğine dair hüküm bulunmadığından ispat külfetinin mükellefin
üzerine yıkılması söz konusu değildir. Ancak VUK’nun 30 uncu
maddesinde sayılan hallerin bulunması halinde gelir idaresi re’sen
tarhiyat yapabilecektir. Re’sen tarhiyat nedenleri arasında, mükellefin
defter ve belgelerini sıhhatli bir şekilde tutmaması veya vergi
incelemesine yapmaya yetkili olan memurlara herhangi bir sebeple
ibraz etmemesi, defter kayıtları ve bunlarla ilgili kayıtların ihticaca
salih bulunmaması sayılabilir. Tarhiyatı kaldırmak için mükellefin,
mahkemede gelir idaresi tarafından yapılan resen tarhiyatın iktisadi ve
teknik icaplara uygun olmadığını ispatlaması gerekli olacaktır. Aksi
takdirde tarhiyat üzerinde kalacaktır.
515
Selim Kaneti, “Vergi Hukukunda Ekonomik Yaklaşım İlkesi” Vergi Dünyası,
Temmuz 1992, Yıl 11, Sayı 131, s. 47-51
516
Ali Uysal; Nurettin Eroğlu, Açıklamalı ve İçtihatlı Kurumlar Vergisi Rehberi,
Ankara, 1985, Sevinç Matbaası, s. 406 – 407, Özbalcı, 2002, a.g.e., s. 495 - 496
160
5 Cezalar
Çok uluslu şirketlerin transfer fiyatlandırması ile ilgili beyanının
eksik olduğunun tespiti halinde, ulusal hukukta yer alan cezalar
uygulanacaktır. Ceza uygulanmasında, birden fazla vergilendirme
yetkisi altında faaliyet gösteren mükelleflere ülkeler itibariyle farklı
cezalar tatbik edilecektir. Cezalardaki farklılık nedeniyle mükellefler,
vergi ile ilgili işlem ve eylemlerini yaparlarken ceza müeyyidelerinin
ağırlığını dikkate almaktadırlar.517 Hatta ceza sistemlerindeki
farklılıklar mükelleflerin faaliyet yerlerini, yanlış beyanın mal
edileceği vergilendirme yetkisi alanını tercih etmelerine de sebep
olabilmektedir.
OECD Rehberi, cezaların mükelleflere çok ağır yük
getirmeyecek ve adil olmasını sağlayacak şekilde olmasını tavsiye
etmektedir. OECD, ülkelere ceza uygulamalarında daha ılımlı olmaya,
ülkeler arasında uyumlaştırmayı önermektedir.518 Farklı ulusal ceza
sistemleri karşılaştırılırken bazı hususlar dikkate alınmalıdır. Farklı
ülkelerde aynı amaca hizmet eden cezaların farklı isimleri
olabilmektedir. Cezalar, ülkedeki genel vergi sistemine göre
değişmekte, ulusal ihtiyaçlar, mükelleflerin eğitim düzeyi, gelir
idaresinin uygulama kapasitesi ve benzeri unsurlara göre
tasarlanmaktadır. Tam anlamıyla ceza anlamına gelmeyen mali
müeyyideler kullanılabilmektedir. Mali müeyyidelere örnek olarak,
eksik ödenen verginin eksik ödeme miktarının belli bir oranı şeklinde
ilave ceza alınması, geç tahakkuk veya ödeme için piyasa faiz oranının
üzerinden faiz alınması gösterilebilir. Mali müeyyidelerin yanında
ülkeler ceza uygulamaktadır.519
Ülkelerin benimsediği farklı tip cezalar mevcuttur. Cezalar idari
veya adli yaptırımlar getirebilir. Adli cezalar çok mühim hile
durumları için uygulanır ve gelir idaresine çok büyük ispat yükü
getirir. Adli cezalar, OECD üye ülkelerinden herhangi birinde
mükelleflerin vergi kurallarına uymaları için uygulanan temel
yöntemler değildir. İdari cezalar daha yaygındır ve parasal
yaptırımlara sahiptir. Daha önceki bölümde tartışıldığı gibi mükellefin
517
Stewen C. Wrappe; Ken Milani; Julie Joy, “The Transfer Price is rigth ...or is
it?”, Stategic Finance, July 1999, Vol 81, Issue 1, s. 40
518
Aktaş, 2004, a.g.e., 186
519
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. IV - 7
161
usul kurallarının kendisine yüklediği işlemleri yapmaması durumlarda
ispat külfetinin el değiştirmesi gibi parasal olmayan yaptırımlar söz
konusu olabilmektedir.520
Transfer fiyatlandırma alanında kurallara uyumun arttırılması
OECD üye ülkeleri için temel amaçtır. Makul cezaların uygulanması
uyumlaştırmada olumlu rol oynayabilir. Ancak ceza sistemleri
açısından OECD üyesi ülkelerden ABD bir tarafta, diğer üyeler bir
taraftadır. Bu iki grup arasında tutarlılığın arttırılması yönünde,
OECD’nin çaba sarf etmesi konusunda vergi alanındaki özel sektör
profesyonellerinden yoğun talep gelmektedir. Sınırlar arası transfer
fiyatlandırma hususları iki ülkeyi ilgilendirdiği için, bir ülkedeki sert
bir ceza sistemi, vergi mükelleflerini korkudan dolayı sert ceza
kuralları uygulayan ülkedeki vergilendirilebilir geliri olduğundan fazla
beyan etmeye teşvik edebilir. Bu gerçekleşirse, ülkelerin ceza
sistemleri arasındaki uyumu arttırma hedefinde başarısızlık olur.
Emsallerine uygunluk ilkesine aykırılık ve diğer ülkede gelir eksik
beyanı şeklindeki farklı bir uyumsuzluğa yol açar.521
PATA üyesi ülkeler, mükelleflerin transfer fiyatlandırması ile
ilgi cezalardan kurtulabilmeleri için aşağıdaki üç şartı yerine
getirmeleri gerektiğinde görüş birliği içindedirler: 1. Mükellefler
fiyatlandırmalarının emsallerine uygunluk ilkesiyle tutarlı olduğuna
dair yeterli makul çaba göstermelidirler. 2. Belgelendirmeleri çağdaş
olmalıdır. 3. Vergi idarelerinin talebi halinde belgeler zamanında
sağlanmalıdır.522
5.1 Ülkelerde Uygulanan Cezalar
OECD tarafından ceza sistemi ile ilgili yukarıdaki türden genel
değerlendirmeler ve ülkelere yönelik tavsiyelerde bulunulurken,
ülkeler kendi ceza sistemlerini kurmaktadırlar. Aşağıda da görüleceği
520
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. IV – 8, İspat külfetinin el değiştirmesinin
ceza gibi mütalaa edilmesi ile ilgili olarak, ispat külfeti ile ilgili bu bölümdeki
tartışmalara ilave olarak, 2 nci Bölümdeki ve Ek: 5’deki Bazı Ülkelerde Örtülü
Kazanç Ve Örtülü Sermaye İle İlgili Düzenlemelere İlişkin Özet Bilgiler bölümüne
bakınız.
521
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. IV – 9, Tax Executives Institute 1995,
a.g.m., s. 316 - 320
522
Lyons; Fernandez, 2002, a.g.m., s. 26 - 29
162
üzere ceza sistemleri arasında ciddi farklılıklar bulunmaktadır. Ciddi
farklılıkların zaman içinde uyumlaşması beklenmekle birlikte, ülkeler
kendi geçmişlerinden gelen uygulamalarını kolaylıkla terk
edemeyeceği, bir nevi orta yol bulunacağı ve çözümün zaman alacağı
tahmin edilmektedir.
5.1.1 ABD
Transfer fiyatlandırmasına (482 nci sayılı kısım) ilişkin ceza
sistemi, 6662 sayılı kısımla 1990 yılında yasalaşmıştır (Revenue
Reconciliation Act of 1990).523 1993 yılındaki düzenlemeler ile
(Omnibus Budget Reconciliation Act of 1993 OBRA’93) ceza sistemi
genişletilmiş ve uygulamalar daha objektif hale getirilmiştir.
Amerikan İç Gelir İdaresi ceza sistemini önerirken, transfer
fiyatlandırması incelemelerini yürüten vergi inceleme elemanlarına,
mükelleflerin zamanında veya yeterli bilgi ve belge ile
bilgilendirmedikleri veya hiç bilgi ve belge vermedikleri veyahut
transfer fiyatlandırması işlemlerinin makul belgelerle desteklemedikleri gerekçelerini ileri sürmüştür.524 Bu gerekçelerle oluşturulan
ceza sistemi, transfer fiyatlandırmasının uygulanmasında ve
saptanmasında uluslararası şirketlerin kötü niyetlerini engellemek ve
cesaretlerini kırmak amacıyla tasarlanmıştır. Ceza düzenlemelerindeki
amaç, mükelleflerin emsallere uygunluk konusundaki çabalarını,
beyannamelerinde yer alan emsallere uygunluğa ilişkin raporlarını,
IRS’e sunduğu belgelerini, transfer fiyatlandırmasına ilişkin analiz
belgelerini ciddi bir yapıya kavuşturmaktadır. ABD’nin ceza sistemi
dünyadaki en ağır ceza sistemlerinden birini teşkil etmektedir.525
Transfer fiyatlandırmalarına uygulanacak cezalar iki ayrı ölçüt
çerçevesinde belirlenmektedir. İlk ölçüt yanlış beyan edilen işlem
tutarına göre belirlenen işlem cezası (the transactional penalty), ikinci
ise ayarlama yapılan gelir miktarına göre belirlenen net düzeltme
cezasıdır (the net adjustment penalty). Yanlış beyan edilen işlem
523
Sözkonusu metnin orijinal İngilizce hali
http://www.fourmilap.ch/ustax/www/t26-F-68-A-II- 6662.html adresinden
05.07.2004 tarihinde edinilmiştir.
524
Editör: Choi, 1997, a.g.e., s. 38 – 26, 38 - 27
525
Atkinson; Tyrrall, 1997, a.g.m., s. 32 – 34, Editör: Choi, 997, a.g.e., s. 38 – 26,
38 – 27, Gustafson; Peroni; Pugh, 1997, a.g.e., s.539, Kapusuzoğlu, Temmuz 1999,
a.g.m., s. 104 - 105
163
tutarına göre belirlenen ceza miktarı, diğer vergi uygulamalarında da
geçerlidir. Ayarlama yapılan gelir miktarına göre belirlenen ceza ise
482 numaralı kısma münhasırdır.526 Bu iki esasa göre belirlenen
cezalar, eksik beyan edilen işlemlere veya gelirde yapılan
düzeltmelere aşağıdaki gibi uygulanmaktadır.
Bağımlı teşebbüslerle ilgili işlemlerde, mükellefin her hangi
bir mal(property) için beyan ettiği fiyat, 482 numaralı kısım
çerçevesinde belirlenen fiyata göre % 200 veya daha fazla ya da % 50
veya daha az ise ya da 482 nci kısım çerçevesinde vergilendirilebilir
gelirde yapılan düzeltme 5 milyon dolardan ya da toplam gelirin
(receipts) % 10’undan fazlaysa, eksik ödenen verginin % 20’si
tutarında ceza kesilir.527
Bağımlı teşebbüslerle ilgili işlemlerde, mükellefin her hangi bir
mal(property) için beyan ettiği fiyat, 482 numaralı kısım çerçevesinde
belirlenen fiyata göre % 400 veya daha fazla ya da % 25 veya daha az
ise ya da 482 nci kısım çerçevesinde vergilendirilebilir gelirde yapılan
düzeltme 20 milyon dolardan ya da toplam gelirin (receipts) %
20’sinden fazlaysa, eksik ödenen verginin % 40’ı tutarında ceza
kesilir.528
Yukarıdaki iki paragrafta geçen 482 kısma göre
vergilendirilebilir gelirde yapılan düzeltme, herhangi bir
vergilendirme yılındaki vergilendirilebilir gelirde mal veya
hizmetlerin fiyatlarında yapılan ayarlamaya göre ortaya çıkan tutardır.
Ayarlama sonucu ileriki yıllara aktarılacak gelir düzeltmeleri dikkate
alınmayacaktır.529
ABD her ne kadar ağır ceza sistemine sahip olmakla birlikte,
oldukça karmaşık bir yapıya sahip olan transfer fiyatlandırmasında iyi
526
Editör: Choi, 1997, a.g.e., s. 38 – 27, Saraç, 2005, a.g.m., s. 91- 92
ABD 6662 – (e)(1)(B)(i) ve (ii), Atkinson; Tyrrall, 1997, a.g.m., s. 32 – 34,
Editör: Choi, 1997, a.g.e., s. 38 – 27, Gustafson; Peroni; Pugh, 1997, a.g.e., s.539,
Kapusuzoğlu, Temmuz 1999, a.g.m., s. 104 – 105, Saraç, 2005, a.g.m., s. 91- 92
528
ABD 6662 – (h)(1), ABD 6662 – (h) (2) (A), Atkinson; Tyrrall, 1997, a.g.m., s.
32 – 34, Editör: Choi, 1997, a.g.e., s. 38 – 27, Gustafson; Peroni; Pugh, 1997, a.g.e.,
s.539, Kapusuzoğlu, Temmuz 1999, a.g.m., s. 104 – 105, Saraç, 2005, a.g.m., s. 9192
529
ABD 6662 – (e)(3)(A), Atkinson; Tyrrall, 1997, a.g.m., s. 32 – 34, Editör: Choi,
1997, a.g.e., s. 38 – 27, Gustafson; Peroni; Pugh, 1997, a.g.e., s.539, Kapusuzoğlu,
Temmuz 1999, a.g.m., s. 104 - 105
527
164
niyetli mükellefleri korumaya yönelik kurallara sahiptir. Aşağıdaki
şatların oluştuğu durumda ceza kesilmeyecektir:
(1) Mükellefin, 482 numaralı kısımda belirtilen fiyatlama
yöntemlerinin makul bir şekilde kullanması neticesinde transfer
fiyatlarını hesaplanması,
(2) Mükellefin, belgeleriyle kullanılan yöntem ile belirlenen
fiyatın doğru olduğunu ve seçilen yöntemin makul olduğunu
göstermesi,
(3) Mükellefin, gelir idaresinin talebi üzerine 30 gün içinde
belgelerini sunması,
durumunda ceza kesilmeyecektir.530
Yabancı kökenli şirketler arasındaki işlemlerin ABD’deki vergilendirilebilir geliri etkilememesi halinde de ceza kesilmeyecektir.531
IRS’in birbiriyle ilişkili şirketler arasındaki işlemleri incelemesi
sonucu yukarıda özetlenen vergi cezaları uygulanmaktadır. ABD’deki
vergi konularıyla ilgili resmi ve özel çevreleri uzun süre DHL
(Document Handling Limited) davası meşgul etmiştir. Amerika içinde
kargo işi ile iştigal eden şirket zaman için gelişerek ABD dışında
faaliyet göstermek üzere DHLI’ı (Document Handling Limited
International) kurmuştur. IRS, iki şirket arasında ilişkiyi incelediğinde
ABD dışında kurulan ve faaliyet gösteren DLHI’nın ABD şirketi olan
DHL’ye ticari isim hakları karşılığında royalti ödemesi gerektiğini
iddia etmiştir. Konu ilk derece mahkemesine (Tax Court) intikal
etmiştir. Vergi mahkemesi DHLI’nın %0.75 oranında royalti
ödemesine ve önceden ödenmiş royaltiler için düzeltilmiş gelir
üzerinden hesaplanan eksik vergiler için % 20 oranında ceza
(substantive valuation penalty) kesilmesine karar vermiştir. Ayrıca
mahkeme ticari isim haklarının yanlış beyan edilmesini, yanlış işlem
beyanı saymış, yanlış beyana göre eksik ödenen vergi için cezayı %
40 oranına yükseltmiştir. Bu çerçevede 1990, 1991 ve 1992 yılları için
eksik ödenen vergilerin sırasıyla 194,5 milyon $, 14 milyon $ ve 216
milyon $ olduğunu; aynı yıllar için sırasıyla 75 milyon $, 3 milyon $
530
ABD 6662 – (e)(3)(B)(i), Atkinson; Tyrrall, 1997, a.g.m., s. 32 – 34, Gustafson;
Peroni; Pugh, 1997, a.g.e., s.539, Kapusuzoğlu, Temmuz 1999, a.g.m., s. 104 – 105,
Saraç, 2005, a.g.m., s. 91- 92
531
ABD 6662 (e)(3)(B)(iii), Atkinson; Tyrrall, 1997, a.g.m., s. 32 – 34, Gustafson;
Peroni; Pugh, 1997, a.g.e., s.539, Kapusuzoğlu, Temmuz 1999, a.g.m., s. 104 – 105,
Saraç, 2005, a.g.m., s. 91- 92
165
ve 84,5 milyon $ ceza kesilmesine karar vermiştir.532 Şirket bu kararı
temyiz etmiştir. 9 uncu Daire (Ninth Circuit,) ticari ismin devamı ve
geliştirilmesi için ABD’deki reklam, piyasa ve geliştirme
harcamalarını DHL’nin üstlendiğini, ABD dışındaki bu tür
harcamaların DHLI’nın yaptığını ve buna ilişkin riskin DHLI
tarafından üstlendiğini gerekçe göstererek önceki kararı bozmuş ve
ortada ödenmesi gereken bir royalti bulunmadığı yönünde karar
vermiştir. Verilen cezaları kaldırmıştır.533
5.1.2 Almanya
Vergi mükellefinin transfer fiyatlandırma belgelerini zamanında
temin etmemesi veya belgelendirmenin yeterli olmaması halinde ceza
kesilmektedir. Geç verilen bildirimler nedeniyle, her gün için 100
Euro olmak üzere en fazla 1 milyon Euro’ya kadar ceza kesilmektedir.
En az 5,000 Euro olmak üzere, gelir ayarlaması nedeniyle %5 ile %10
arasında ilave ceza (surcharge) kesilmektedir.534 Gelir ayarlaması
nedeniyle kesilecek cezada mutlaka vergi ödenmesini gerektirecek bir
durumun ortaya çıkmasına gerek bulunmamaktadır. Cari yıldaki veya
önceki yıllardan devam eden zararlar nedeniyle ödenecek vergi
çıkmasa dahi ceza kesilmektedir.535 Transfer fiyatlandırması
incelemesi sonucu çıkacak ilave vergiler için yıllık %10 gecikme faizi
hesaplanmaktadır. Gecikme faizi kazançtan indirilememektedir.536
5.1.3 Fransa
Fransa’da transfer fiyatlandırma incelemeleri neticesinde hatalı
olarak yurt dışına transfer edildiği anlaşılan karlar, Fransa’da işyeri
532
Rick Shapland; Bill Major, “40% Transfer Pricing Penalty Upheld”, The Tax
Adviser, April 1999, Valume 30, Issue 4, s. 225
533
Marc M.Levy; Lawrenge W. Shapiro; Gregg D.Lemein; Robert J. Cunningham;
Wiliam S.Garafalo: “DHL : Ninth Circuit Sheds Very Little Light on Bright - Line
Test” Journal of International Taxation Oct 2002, Vol.13, Issue 10, s. 12 - 19
534
Ernst and Young, 2003, a.g.e., s. 20, (Çevrimiçi)
http://nemsweaver.ie/eletra/mod_print_view.cfm?this_id=141180&u=bnainternation
al..., 06.08.2004
535
(Çevrimiçi)
http://nemsweaver.ie/eletra/mod_print_view.cfm?this_id=141180&u=bnainternation
al..., 06.08.2004
536
Ernst and Young, 2003, a.g.e., s. 20
166
bulunan şirketin gelirlerine dahil edilecek ve temettü işlemine
(deemed dividens) tabi tutulacaktır. Çifte vergilendirmeyi önleme
anlaşmasında belirtilen oranı geçmemek üzere, %25 stopaj vergisi
alınacaktır.537 Ayrıca geç ödemenin yapıldığı her ay için %0,75 (yıllık
%9) oranında gecikme faizi alınacaktır. Eğer mükellef kötü niyetli
(bad faith) ise %40, kasıtlı kaçakçılık amacında (fraudulently) ise %80
vergi cezası kesilecektir.538 Teşebbüsler bilgileri yeterince sunamazlar
ise gelir idaresi, elindeki bilgilerle transfer fiyatlandırmasının
doğruluğunu değerlendirecek ve bilgi istenen her bir yıl için 55.000
Fransız Frangı (yaklaşık 7.500 Euro) ceza kesecektir.539
5.1.4 İngiltere
İngiltere Vergi İdaresinin ceza uygulamaları yukarıda ayrıntılı
olarak değinilmeye çalışılan OECD Transfer Fiyatlandırma Rehberi
ile uyumludur. İngiltere kendi iç hukukunu Rehberin IV inci Bölümü
çerçevesinde şekillendirmiştir.540
Transfer fiyatlandırması ile ilgili beyanlar genel vergi beyanı
çerçevesinde yapıldığından, cezalar da genel beyana uygulanan
cezalar olmaktadır. Ceza sistemi 1970 tarihli Vergiler Yönetimi
Kanununun (Taxes Manegement Act) 95/96 bölümlerine veya 1998
tarihli Maliye Kanunun (Finance Act) ve 18 inci tarifesi (schedule) 20
nci paragrafına göre belirlenmektedir. Ayrıca 1998 tarihli Maliye
Kanunun 18 inci tarifesi (schedule) 23 üncü paragrafına göre
belirlenen belgelendirme ile ilgili hususlara riayet edilmemesi halinde
3,000 İngiliz Sterlini ceza kesilmektedir.541 Ceza kesilmesi için, beyan
emsallerine uyumlu olmamalı, düşük beyan kasıtlı (fraudulently) ya
da ihmal (negligently) sonucu yapılmalı ve sonuçta İngiltere vergi
gelirleri azalmalıdır. Ceza miktarı ziyaa uğratılan vergi kadardır.
537
Sporken; Vogele; Bader; Luquet; Laisney; Musgrave, 2001, a.g.m., s. 50, Ernst
and Young, 2003, a.g.e., s. 19
538
Sporken; Vogele; Bader; Luquet; Laisney; Musgrave, 2001, a.g.m., s. 50, Kızılot,
2002, a.g.e., s. 171, Ernst and Young, 2003, a.g.e., s. 19
539
Kızılot, 2002, a.g.e., s. 169, Ernst and Young, 2003, a.g.e., s. 19, Rutges,
Kawanobe, Fortier, Felgran, 2004, a.g.m., s. 13
540
(Çevrimiçi)http://www.inlandrevenue.gov.uk/bulletins/tb38.htm, 06.08.2004
541
Sporken; Vogele; Bader; Luquet; Laisney; Musgrave, 2001, a.g.m., s. 51 - 52,
Ernst and Young, 2003, a.g.e., s. 46,
(Çevrimiçi)http://www.inlandrevenue.gov.uk/bulletins/tb38.htm, 06.08.2004
167
Diğer bir deyişle ilave tarh edilen verginin %100’ü tutarında ceza
kesilmektedir. Görüşmeler sonucunda ziyaa uğratılan verginin makul
bir seviyesine kadar indirilebilmektedir. Gelir idaresince çıkarılan
Vergi Bülteninin 38 inci sayısında, emsallerine uygunluk ilkesinin bir
muhakeme meselesi olduğu, her zaman tek bir cevabın olmadığı
belirtilmiştir. Gelir idaresi, mükelleflerin beyanlarını yaparken dürüst
davrandıklarını ve hukuka uygun hareket etmek için ellerinden geleni
yaptıklarını gösterdikleri takdirde, ilave tarhiyat yapılsa dahi ceza
kesilmeyeceğini resmi rehberlerinde mükelleflere duyurmaktadır.
Buna karşılık mükelleflerden emsallerine uygun fiyatlandırma yaptıkları konusunu kanıtlamalarını istemektedir.542 Gelir idaresi ve mahkemeler ihmalin tanımını yapmamışlardır. Her bir olayın olgularına ve
davanın esasına göre makul (reasonable) bir insanın yapabileceğinden
farklılık arz eden husus ihmal olarak değerlendirilecektir. Diğer bir
deyişle mükelleflerin, makul bir insanın yapması gereken transfer
fiyatlandırması beyanını, gelir idaresine vermesi gerekmektedir.543
5.1.5
Türkiye
Ülkemizde ise çok uluslu şirketlerdeki örtülü kazanç ve örtülü
sermaye uygulamaları için özel ceza düzenlemeleri bulunmamaktadır.
Mükelleflerin eksik beyanları VUK’nun ikmalen veya re’sen tarhiyat
ile ilgili hükümlerine göre tarh edilmektedir (md. 29,30). İlave
tarhiyatlar üzerinden aynı Kanunun Ceza hükümleri başlıklı 4 üncü
kitabına göre cezalandırılmaktadırlar (UK md. 331-376). Mükellefler
koşullarını taşımaları halinde, pişmanlık ve ıslah (md. 371) veya
cezalarda indirim (md. 376) müesseselerinden yararlanabilecekler
veyahut tarhiyat öncesi veya tarhiyat sonraki uzlaşma talep
edebileceklerdir.(VUK md. Ek 1 – 11)
542
Sporken; Vogele; Bader; Luquet; Laisney; Musgrave, 2001, a.g.m., s. 51 - 52,
Ernst and Young, 2003, a.g.e., s. 46,
(Çevrimiçi)http://www.inlandrevenue.gov.uk/bulletins/tb38.htm, 06.08.2004,
Kızılot, 2002, a.g.e., s. 179
543
(Çevrimiçi)http://www.inlandrevenue.gov.uk/bulletins/tb38.htm, 06.08.2004
168
BEŞİNCİ BÖLÜM
ÇİFTE VERGİLENDİRMEYİ VE
İHTİLAFLARI ÖNLEMEK İÇİN
GELİŞTİRİLEN USULLER
1
Çifte Vergilendirme
Çok uluslu şirketlerin faaliyetleri en az iki ayrı ülke içinde
cereyan etmektedir. Şirketlerin faaliyetlerini kendi bakış açılarından
değerlendiren ve genellikle birbiriyle uyumsuz bakış açıları olan iki
ayrı devlet bulunmaktadır. İki ayrı devletin bir vergi vakasında
takınacağı tutum çifte vergilendirme riskini ortaya çıkarabilecektir.
Ülkelerin çok uluslu şirketlerde örtülü kazanç ve örtülü sermaye
uygulamaları karşısında tek yanlı olarak yapacağı tarhiyat karşısında,
diğer ülkenin bu tarhiyata karşı düzeltme yapmaması durumunda çifte
vergilendirme sorununu gündeme getirecektir. Zira karşı düzeltmenin
yapılmaması halinde aynı gelir üzerinden iki ayrı ülkede vergileme
yapılmış olacak ve beraberinde uluslararası ihtilafların doğmasına
sebep olacaktır. Ülkeler arasındaki ekonomik ilişkilerin gelişmesi için
şirketler üzerinde olumsuz etkisi bulunan çifte vergilendirmenin
karşılıklı mutabakat ile çözümlenmesi gerekecektir.544
Çifte vergilendirme bir mükellefin aynı vergilendirme dönemine
ilişkin aynı vergi matrahı üzerinden birden fazla aynı mahiyette vergi
alınması olduğu için mükelleflerin üzerine ilave yükler getirmektedir.
Vergide eşitlik, ödeme gücü ve adalet ilkelerine tezatlık teşkil
etmektedir. Uluslararası yatırım ve ticaretin gelişmesinin önündeki
engellerden birini oluşturmaktadır.545
544
545
Y. Öncel, 2002, a.g.m., s. 12, Beylik, 2004, a.g.m.
Tuncer, 1974, a.g.e., s.20, Çağan, 1982, a.g.e., s. 222
169
Çifte vergilendirme, uluslararası vergi hukukunda iki başlık
altında incelenmektedir. Bunlar hukuki çifte vergilendirme ve
ekonomik çifte vergilendirmedir. Hukuki çifte vergilendirme (juridical
double taxation), vergilendirme yetkilerinin çatışmasından
kaynaklanmakta, vergi koymaya yetkili iki ayrı vergi otoritesinin, aynı
mükellefe ait gelir veya serveti, aynı vergilendirme dönemi itibariyle
aynı veya benzer vergilere tabi tutulması olarak tanımlanmaktadır.
Ekonomik çifte vergilendirme (economic double taxation) ise aynı
gelir veya servetin, iki ayrı kişi elinde mükerrer olarak
vergilendirilmesidir.546
Kim yazarlar ekonomik çifte vergilendirmeyi aynı gelir veya
servetin aynı vergilendirme yetkisi alanında birden fazla
vergilendirilmesi
şeklinde
tanımlamaktadırlar.
Kurumların
kazançlarının hem kurum bünyesinde, hem de kurum kazancından
ayrılan temettülerin gerçek kişiler nezdinde vergilendirilmesini örnek
olarak göstermektedirler.547 Ekonomik çifte vergilendirmenin hukuki
çifte vergilendirmeye nazaran daha belirsiz bir mahiyeti
bulunmaktadır. Ekonomik çifte vergilendirme konusunda ülkelerin
birbiriyle uyumlu görüşleri bulunmamaktadır. Ülkemiz dahil pek çok
ülkede kurum kazancı üzerinden kurumlar vergisi, temettüler
üzerinden de gelir vergisi alınması, ekonomik çifte vergilendirme
olarak mütalaa edilebilecektir.
Kurum kazançlarının hem kurum bünyesinde hem de kar
paylarının ortaklar nezdinde vergilendirilmesinin, çifte vergilendirilme
olamayacağı yönünde de görüşler bulunmaktadır. Bu görüşü dile
getirenler, kurumların ortakları olan gerçek ve tüzel kişilerden ayrı
varlığa sahip olmasını, kamu hizmetlerinden daha farklı şekilde
yararlanmasını, ekonomik faaliyetlerinin ortaklarından ayrı olmasını
ileri sürmektedirler.548 Benzer görüşler çerçevesinde kanun
koyucunun, kurum kazancını hem kurum bünyesinde hem de kar
paylarını ortaklar elinde vergilendirmesini çifte vergilendirmeye
bilerek sebep olduğu veya ortada bir çifte vergilendirme bulunmadığı
söylenebilir. Çifte vergilendirmenin olmadığı görüşüne destek olarak
546
A. Beyazıt Balcı, “Uluslararası Çifte Vergilendirme Sorunları – II”, Vergi
Dünyası, Ağustos 2003, Yıl 22, Sayı 264, s. 13 -14
547
Zee, 1998, a.g.m., s. 595 - 596
548
Akdoğan, 1999, a.g.e., s.166
170
çifte vergilendirme tanımından yararlanılabilir. Tanımlardan hareket
edildiğinde, çifte vergilendirmenin olabilmesi için mükellefin,
verginin konusunun ve vergilendirme döneminin aynı olması
gerekmektedir.549 Dolayısıyla kurum kazançlarının hem kurum
bünyesinde hem de ortaklar bünyesinde vergilendirilmesinin,
mükellefte farklılık olması hasebiyle çifte vergilendirme olduğundan
söz etmek çok kolay olamamaktadır.
Hukuki çifte vergilendirmenin önlenmesi için ülkelerin
vergilendirme yetkilerini sınırlandırmaları gerekmektedir. Daha
belirsiz ve muğlak bir kavram olan ekonomik çifte vergilendirmeyi
önlemek için ise vergilendirme yetkilerinin sınırlandırılması yanında
vergi sistemleri arasında uyumlaştırmanın yapılması gerekmektedir.550
Vergi sistemlerinin uyumlaştırılması vergi sistemlerin birleştirilmesi
anlamına gelmemektedir. Her ülkenin vergi sistemi uzun bir tarihi
geçmişe dayandığından geçmiş birikimin bir anda unutulup, vergi
sistemlerinin birleştirilmesi mümkün görülmemektedir. Avrupa Birliği
şeklindeki örgütlenmelerde de bunun pek olası olmayacağı
düşünülmektedir.551 Birleştirme mümkün olamadığı için sistemlerin
birbirine
yakınlaştırılması
ve
uyumlaştırılması
mümkün
bulunmaktadır. Vergi sistemlerinin uyumlaştırılmasından maksat
ülkelerin vergilendirme ile ilgili kavramları aynı anlamda
kullanmaları, içeriklerinin belirlenmesinde birlik sağlanması552,
benzer düzenlemelerin ve uygulamaların yapılması şeklinde
anlaşılmalıdır.
Bazı durumlarda vergi mevzuatında yer almamakla birlikte,
uygulamalar ile ekonomik çifte vergilendirme meydana gelmektedir.
Örneğin bir vergi incelemesinde mükelleflerden birinin giderinin
azaltılması, diğerinin de gelirinin azaltılması halini doğurduğu
hallerde; gelir azaltılmasına gidilmemesi ekonomik çifte
vergilendirmeyi doğurmaktadır. Transfer fiyatlandırması durumunda
bir ülkede mal ve hizmetlerin fiyatlarının azaltılması yoluyla vergi
matrahının arttırılmasına karşın, diğer ülkede aynı malların fiyatlarının
549
Tuncer, 1974, a.g.e., s. 6 - 8
Öncel; Kumrulu; Çağan, 1997, a.g.e., s.58
551
Süral, 1983, a.g.e., s. 49
552
Çağan, 1982, a.g.e., s. 230
550
171
arttırılmaması ile vergi matrahında bir değişiklik olmaması
uluslararası çifte vergilendirmeye örnek teşkil etmektedir.553
Ülkeler özellikle hukuki çifte vergilendirmenin önlenmesi için
OECD Model Anlaşmasında, anlaşma şerhlerinde ve çıkardığı
rehberlerde yöntemler geliştirmiş, önerilerde bulunmuştur. Ülkeler de
imzaladıkları vergi anlaşmalarına koydukları benzeri hükümlerle
OECD’nin çabalarını desteklemektedirler. Çifte vergilendirmenin
önlenmesi, uluslararası yatırım ve ticaretin geliştirilmesi bakımından
önem arz ettiği için bütün taraflar olumlu katkı sağlamaktadır.
2 Karşılıklı Anlaşma Usulü ve Karşı Düzeltmeler
2.1 Karşılıklı Anlaşma Usulü
Uluslararası
vergi
anlaşmazlıklarından
kaynaklanan
anlaşmazlıkların çözümü konusunda devletler çifte vergilendirme
anlaşmalarında değişik mekanizmalar öngörmüşlerdir. Anlaşmalarda,
taraflar aralarındaki sorunun çözümü amacıyla, bağımsız kurumlara
başvurmak veya kendi yetkili makamları arasında karşılıklı anlaşma
yoluna gitmek mekanizmaları tercih edilmektedir. Ülkelere Mali
egemenliklerinden vazgeçmek istemediklerinden karşılıklı anlaşma
yolunu tercih etmekte, çözümü bağımsız kurumlara bırakmama yoluna
girmektedirler. Karşılıklı anlaşma usulünde, iki devletin yetkili
makamları bir araya gelerek her iki tarafın kabul edeceği bir çözüme
ulaşmaktadır. 554
Karşılıklı anlaşma usulü, OECD Modelinin 9 uncu maddesi
kapsamında, bağlı işletmeler arasındaki transfer fiyatlarının
ayarlanmasına sonucu yapılan tarhiyatlara karşı yapılacak
düzeltmelerde kullanılabilmektedir. Keza yine Modelin 9 ve 11/6 ncı
maddeleri kapsamında örtülü sermaye ile ilgili vakalarda
uygulanabilecektir.555 Bir ülkenin çok uluslu bir şirkete örtülü kazanç
ve örtülü sermaye dolayısıyla yaptığı tarhiyatın diğer bir ülke
tarafından kabul edilip düzeltme yapılabilmesi için karşılıklı anlaşma
553
Balcı, 2003, a.g.m., s. 15 - 17
Soydan, 1995, a.g.e., s. 332
555
Soydan, 1995, a.g.e., s. 334 - 335
554
172
sürecine girilmesi gerekecektir. Bu sürecin nasıl işleyeceği, OECD
Modelinin 25 inci maddesinde aşağıdaki gibi düzenlemiştir:
“l. Bir kişi, Akit Devletlerden birinin veya her ikisinin işlemlerinin kendisi
için bu Anlaşmanın hükümlerine uygun düşmeyen bir vergileme yarattığı veya
yaratacağı kanaatine vardığında, bu Devletlerin iç mevzuatlarında öngörülen
müracaat usulleriyle bağlı kalmaksızın, durumu mukimi olduğu Devletin yetkili
makamına veya durumu 24’üncü maddenin 1’inci fıkrasına uygun düşerse, vatandaşı
olduğu Akit Devletin yetkili makamına arz edebilir. Söz konusu müracaat, Anlaşma
Hükümlerine aykırı düşen vergilemenin tebliğini takip eden üç yıl içinde
yapılmalıdır.
2. Söz konusu yetkili makam, itirazı haklı bulmakla beraber kendisi tatminkar
bir çözüme ulaşamadığı takdirde, Anlaşmaya ters düşen bir vergilemeyi önlemek
amacıyla, diğer Akit Devletin yetkili makamıyla karşılıklı anlaşmaya gayret sarf
edecektir. Varılan anlaşma, Akit Devletlerin iç mevzuatlarındaki zaman
sınırlamalarına bağlı kalmaksızın uygulanacaktır.
3. Akit Devletlerin yetkili makamları, bu Anlaşmanın yorumundan veya
uygulanmasından kaynaklanan her türlü güçlüğü ve tereddütü karşılıklı anlaşmayla
çözmek için gayret göstereceklerdir. Yetkili makamlar aynı zamanda, Anlaşmada ele
alınmayan durumlardan kaynaklanan çifte vergilendirmenin ortadan kaldırılması için
de birbirlerine danışabilirler.
4. Akit Devletlerin yetkili makamları, bundan önceki fıkralarda belirtilen
hususlarda anlaşmaya varabilmek için birbirleriyle doğrudan doğruya
haberleşebilirler. Anlaşmaya varabilmek için sözlü görüş alış-verişi gerekli
görüldüğünde, bu görüşme, Akit Devletlerin yetkili makamlarının temsilcilerinden
oluşan bir komisyon kanalıyla yürütülebilir.”556
BM Modelinin Karşılıklı Anlaşma Usulü başlıklı 25 inci
maddesi yukarıdaki madde ile aynıdır. BM Modelinde OECD
Modeline ilave olarak her iki ülkedeki yetkili otoritelerin
müzakerelerle, karşılıklı anlaşma usulünün koşullarını, yöntemlerini
ve tekniklerini geliştirebileceklerine dair düzenleme bulunmaktadır.
Modelin 25 inci maddesi, karşılıklı anlaşma usullerinin
uygulandığı üç farklı alanı ortaya koyar. İlki anlaşma hükümlerine
uygun olmayan vergilendirme örneklerini kapsar ve Maddenin 1 ve 2
nci fıkralarında yer alır. Bu alandaki usuller vergi mükellefi tarafından
başlatılır. Vergi mükellefiyle muhakkak bağlantılı olmayan diğer ikisi
3 üncü fıkrada ele alınmakta ve anlaşmanın yorumlanması veya
uygulanması ile anlaşmada yer almayan durumlarda çifte
vergilendirmenin ortadan kaldırılması sorularını cevaplamaktadır. 25
inci Maddenin Yorumunun 9 uncu paragrafında, bu maddenin yetkili
556
OECD Model Tax Convention, 2000, a.g.e., s. M – 53, Çevirinde Gelirler Genel
Müdürlüğü 1997, a.g.e.’ den yararlanılmıştır.
173
makamlar tarafından 9 uncu maddenin 1 ve 2 nci paragraflarına uygun
biçimde yapılan transfer fiyatı ayarlamalarından ortaya çıkan yargısal
ve ekonomik çifte vergilendirme sorunlarını çözerken kullanılacağını
açıklamaktadır.557
Model şerlerindeki bu husus bazı anlaşmalarda açıkça yer
almıştır. Örneğin Türkiye’nin Almanya ve Fransa arasında imzaladığı
anlaşmaların Karşılıklı Anlaşma başlıklı 25 inci maddesinin 3 üncü
fıkrasının 2 nci bendinde, Akit Devletlerden birinin mukimi ile 9 uncu
maddede bahsedilen ve diğer Akit Devlette mukim olan bağımlı kişi
arasında kazancın tahsis edilmesinde anlaşmaya varmak üzere
danışacakları yönünde düzenleme bulunmaktadır.
Yukarıda belirtildiği gibi madde taraflar arasındaki
anlaşmazlılarda danışma ve anlaşma usulünü ortaya koymaktadır.
Ortaya çıkan çifte vergilendirme sorununun çözümünün yanında
anlaşmanın yorumlanması ve uygulanmasından kaynaklanan
sorunların çözümü de madde ile sağlanmaya çalışılmaktadır.558
Uluslararası vergi anlaşmaları hukuki çifte vergilendirmeyi önlemeye
yöneliktir. Ancak 25 inci maddenin şerhinde, taraf devletlerin bu
maddeden hareketle uluslararası alanda ortaya çıkacak ekonomik çifte
vergilendirme ile ilgili sorunları, kendi aralarında çözebilecekleri
vurgulanmıştır.559
Son elli yıldan beri imzalanan vergi anlaşmalarında çifte
verilendirmeyi önlemek amacıyla ilgili makamlara yetki
verilmektedir. Yetkili makamlar yoluyla çok uluslu şirketlerin çifte
vergilendirme sorunlarının çözümü esas seçenektir. Ancak bu
seçeneğin zaman alması, pahalı olması ve yeterli olmaması ileriki
bölümlerde açıklanacak peşin fiyatlandırma sözleşmelerini ortaya
çıkarmıştır.560
557
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. IV – 10, ABD’de ilk tarhiyat ve karşı
düzeltmeler (482-1(g)(2)(i)) numaralı ve devamı bölümlerde düzenlenmiştir. Bkz.:
Kapusuzoğlu, Haziran 1999, a.g.m., s.68-69
558
Tuncer, 1974, a.g.e., s. 115
559
Balcı, 2003, a.g.m., s.15
560
Editör: Choi, 1997, a.g.e., s. 38 – 29, 38 - 30
174
2.2 Karşı Düzeltmeler (Corresponding
Adjustments)561
OECD Model Anlaşmasının Bağımlı Teşebbüsler başlığını
taşıyan 9’uncu maddesinin 2 numaralı fıkrasında, transfer
fiyatlandırmasından kaynaklanan çifte vergilendirmenin önlenmesi
için ülkeler arasında çözüm yolu gösterilmektedir:
“Bir Akit Devletin kendi teşebbüslerinden birinin kazancına dahil ettiği ve
vergilediği kazanç, diğer Akit Devlette vergilendirilen bu diğer Devlet
teşebbüslerinden birinin de kazancını içerebilir. Aynı zamanda, bu ilk bahsedilen
Devletin teşebbüsünün dahil ettiği kazanç, bildirilen kazanç olmayıp bağımsız
teşebbüsler arasında oluşacak ilişkiler göz önünde tutularak, sonradan bu ilk
bahsedilen Devletçe yürütülen hesaplamalar sonucunda belirlenen kazanç olabilir.
Böyle bir durum kendini gösterdiğinde, eğer diğer Devlet bu düzenlemenin haklı
olduğu kanaatine varırsa, söz konusu kazanç üzerinden alınan verginin miktarında
gerekli düzeltmeleri yapmak durumundadır. Bu düzeltme yapılırken, bu Anlaşmanın
diğer hükümleri göz önünde tutulacak ve gerektiğinde Akit Devletlerin yetkili
makamları birbirlerine danışacaklardır.”562
OECD Modelinde ve Türkiye’nin imzaladığı pek çok anlaşmada
danışma sistemi kabul edilmiş iken, Türkiye’nin Japonya ile
imzaladığı anlaşmada düzeltme yapılabilmesi için tarafların ortada
örtülü dağıtılan kazanç bulunduğu konusunda uzlaşmalarını şart
koşmuştur.563 Türkiye’nin ABD, Almanya, Fransa ve İngiltere ile
imzaladığı anlaşmalarda genel olarak yukarıdaki fıkranın aynısı yer
almıştır. Yetkili makamlar arasında danışma sistemi kabul edilmiştir.
Vergi idareleri transfer fiyatlandırma vakalarında çifte
vergilendirmeyi ortadan kaldırmak için, 9 uncu maddenin 2 nci
fıkrasında tanımlandığı şekliyle her iki ülkenin yetkili organlarının
sorunun çözümüne yönelik işbirliğine gitmeleri gerekmektedir. Karşı
düzeltme, bir gelir idaresinin ikinci bir ülkedeki bağımlı bir teşebbüsle
ilgili işlemlerde emsallerine uygunluk ilkesinin uygulanmasının bir
sonucu olarak bir şirketin vergilendirilebilir karlarını arttırdığı yani ilk
tarhiyat yaptığı durumlarda, çifte vergilendirmeyi hafifletebilir veya
561
Bu bölümde geçen Adjustment kavramı Türk Vergi Sistemi açısından ilk
tarhiyat, Corresponding Adjustment ise karşı düzeltme şeklinde Türkçe’ye çevrilmiş
ve bu şekilde kullanılmıştır.
562
OECD Model Tax Convention, 2000, a.g.e., s. M – 21, Çevirisinde Gelirler
Genel Müdürlüğü 1997, a.g.e.’den yaralanılmıştır.
563
Semercigil, 2000, a.g.e., s. 182
175
ortadan kaldırabilir. Böyle bir durumda, karşı düzeltme diğer ülkenin
yaptığı ilk tarhiyata karşı yapılan düzeltme işlemidir. İkinci ülkedeki
gelir idaresinin yaptığı, karşı düzeltme bağımlı teşebbüsün vergi
borcunda azaltmaya yöneliktir. Bu şekilde karların iki ülke arasında
dağılımı ilk ülkenin yaptığı ilk tarhiyatla tutarlı olacak ve çifte
vergilendirme gerçekleşmeyecektir. İlk gelir idaresinin ikinci gelir
idaresiyle müzakere sürecinin bir parçası olarak ilk tarhiyatı azaltmaya
veya ortadan kaldırmaya karar vermesi de olasıdır. Bu durumda karşı
düzeltme daha küçük olacak veya belki de gereksiz hale gelecektir.564
9 uncu maddenin 2 nci fıkrası, karşı düzeltmelerin yapılması
gereken durumlarda yetkili makamların birbirine danışmasını
önermektedir. Bu durum, 25 inci maddedeki karşılıklı anlaşma
usulünün, karşı düzeltme taleplerinin ele alınmasında da
kullanılabileceğini göstermektedir. Fakat iki madde arasındaki
kesişme, OECD üye ülkelerinin iki ülke arasındaki ikili vergi
anlaşmasının 9 uncu maddesinin 2 nci fıkrasıyla karşılanabilir bir
hüküm içermediği durumlarda, karşılıklı anlaşma usulünün karşı
düzeltmeler yapmak için kullanılıp kullanılmayacağının tartışılmasına
neden olmuştur. OECD Modelinin 25 inci maddesinin yorumunun 10
uncu paragrafı, birçok OECD üye ülkesinin 9 uncu maddenin 2 nci
fıkrasıyla karşılanabilir bir hükmün yokluğunda bile, karşılıklı
anlaşma usulünün transfer fiyatı ayarlama durumları için geçerli
olduğu görüşünü açıkça ortaya koymaktadır.565 Bu hususlarla ilgili
olarak Türkiye’nin imzaladığı bazı anlaşmalarda düzenlenmeler
bulunmaktadır. Örneğin Türkiye’nin Almanya ve Fransa ile
imzaladığı anlaşmaların 25 nci maddelerinde, iki akit devlette yer alan
bağımlı teşebbüsler arasındaki karların, anlaşmanın 9 uncu maddesi
paralelinde dağıtımında birbirlerine danışabilecekleri yönünde sarih
düzenleme bulunmaktadır.
Modelin 9 uncu maddesinin 2 nci fıkrası kapsamında karşı
düzeltme, iki şekilde yapılabilir. İlkinde karşı düzeltmeyi yapacak
devlet, ilk tarhiyatı yapan ülkedeki revize edilmiş fiyatları kullanarak
kendi ülkesindeki şirketin vergiye tabi karlarını yeniden hesaplamakta
ve düzeltmesini buna göre yapmaktadır. İkinci yöntemde, hesaplama
bir kenara bırakılarak revize transfer fiyatının bir sonucu olarak ilk
564
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. IV – 11, Aktaş, Ekim 2003, a.g.m., s. 90
OECD Model Tax Convention, 2000, a.g.e., s. C(25) – 3, OECD Transfer
Pricing, 2001, a.g.e., s. IV – 11-12, Adams; Coombes, 2003, a.g.e., s. 99
565
176
tarhiyatı yapan devlet tarafından bağımlı teşebbüse yüklenen ek vergi
tutarında, karşı düzeltmeyi yapan Devlet, ödenen vergide azaltma
yapacaktır. İlk yöntem yani verginin yeniden hesaplaması, OECD üye
ülkeleri arasında en yaygın olarak kullanılan yöntemdir.566 Burada
düzeltme işleminde kullanılacak yöntemin, Anlaşma Modellerinin
çifte vergilendirmeyi önleme mekanizmalarında kullanılan mahsup
(exemption) veya indirim (credit) yöntemleri ile ilgisi
bulunmamaktadır.567
Karşı düzeltmeler zorunlu olmamakta, diğer ülke karşı düzeltme
yükümlülüğü altında bulunmamaktadır. Bu kural hem OECD hem de
ABD Modellerinde yer almaktadır. Bu kuralın aynısı, vergi
idarelerinin karşılıklı anlaşma usulünde de benimsenmiş, ülkeler
mutlaka karşılıklı anlaşmaya varmak zorunda bırakılmamışlardır.568
Bir devlet bağlı şirketler arasındaki ilişkinin emsallerine uygun
olmadığını, diğer devletin belirlediği fiyatın emsallerine uygun
olmadığını, kullanılan fiyat belirleme yöntemlerinin makul olmadığını
düşündüğü durumlarda karşı düzeltme yapmayacaktır.569 OECD
Modelinin 9 uncu maddesinin 2 nci fıkrası kapsamında, bir gelir
idaresi karşı düzeltmeyi, ilk tarhiyatın hem haklılığını hem de tutarını
kabul etmesi halinde yapacaktır.570 Hem karşı düzeltmelerin hem de
karşılıklı anlaşma usulünün zorunlu olmamasının arkasında yatan
sebep ülkelerin mali egemenliklerini elden bırakmak istememeleridir.
Ancak bu iki usulün zorunlu olmamasından beslenen başarısızlıkları,
beraberinde ileriki bölümde tartışılacak tahkimi gündeme
getirmektedir.
İki ülkenin yetkili makamlarının vardıkları karşılıklı anlaşma,
anlaşmaya dayanak teşkil eden çifte vergilendirmeyi önleme
anlaşması çerçevesinde uygulanacaktır. Yetkili makamlar anlaştıkları
hususları uymakla yükümlüdürler. Mükellefler ise yetkili makamların
anlaştıkları hususları yargıya götürme yetkisine sahip değildirler.
Yetkili makamların anlaştıkları hususlara dayanarak iç hukukta
kendileri için tesis edilen idari işlemleri dava konusu
566
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. IV - 12
Benzer yorum daha sonra üzerinde durulacak AB Tahkim Anlaşması bahsinde de
yer almaktadır.
568
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. IV – 12, ABD Model Technical
Explanation, md. 9, paragraf 2
569
Soydan, 1995, a.g.e., s. 301
570
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. IV – 12, Semercigil, 2000, a.g.e., s. 180
567
177
edebilmektedirler. Yetkili makamların bir anlaşmaya mutlaka varmak
zorunda olmamaları, varılan kararların iç hukuktaki zaman aşımı
sürelerinin aşılması nedeniyle uygulanamaması ve vergi mükellefinin
usulü başlatmakla birlikte iki ülke yetkili makamları arasındaki
görüşmelere katılamaması, karşılıklı anlaşma usulünün zaafları olarak
karşımıza çıkmaktadır.571
ABD örneğinde de mükelleflerden biri nezdinde bir tarhiyat
yapıldıktan sonra bu tarhiyata bağlı yukarıda OECD örneğindekine
benzer bağlı düzeltmeler (collateral adjustment) yapılmaktadır.572
Türk Vergi Hukukunda konu çok fazla tartışılmamış bir nitelik
arz etmektedir. Bazı yazarlar örtülü kazanç dağıtımı müessesesine
konu işlemlerde bir muvazaa bulunmadığı, dolayısıyla işlemin gerçek
olduğu, buna karşılık yapılan işlemin vergi kanunları açısından kabul
edilmediği görüşünü ileri sürmektedirler. Bu görüşün bir sonucu
olarak, ortadaki olay gerçek olması hasebiyle örtülü kazanç dağıtan
mükellef için yapılacak bir tarhiyat nedeniyle örtülü kazanç dağıtılan
mükellefte bir düzeltme yapılmasına gerek yoktur.573
2.3 Karşı Düzeltme ve Karşılıklı Anlaşma Usulleri
ile İlgili Sorunlar
OECD Rehberinde, karşı düzeltmelerin ve karşılıklı anlaşma
usulünün zorunlu olmayan doğasından ve zaman almasından dolayı
çeşitli zorlukları üzerinde durulmuştur. Her iki yöntemde de en az iki
gelir idaresi ve en az iki vergi mükellefinin olması ve ülkelerin
kendilerine has usul kurallarının bulunması nedeniyle vergi sistemleri
arasındaki uyumsuzluktan kaynaklanan sorunlar ortaya çıkmaktadır.
Bu sorunlardan bazıları aşağıda tartışılmıştır.
571
Soydan, 1995, a.g.e., s. 302
ABD 482-1(g), Stack; Castillo; Levya, 2002, a.g.m., s. 30
573
Mesut Koyuncu, “ Örtülü Kazanç Müessesinde Hazine Zararı Kavramı”, Vergi
Dünyası, Kasım 1999, Yıl 19, Sayı 219, s. 60 – 61, Konu ile ilgili ayrıntılı
tartışmalar için 6 ve 7 nci Bölümlerdeki örtülü kazanç ve örtülü sermayenin vergisel
sonuçları alt bölümlerine bakınız.
572
178
2.3.1 Zamanaşımı Süreleri
OECD modelinde yetkili makamların karşılıklı anlaşmaya
varmaları bir süreye bağlanmamıştır.574 Karşılıklı anlaşmanın bir
süreye bağlanmaması nedeniyle, ilgili vergi anlaşmasında veya ulusal
kanundaki zamanaşımı süresinin sona ermesi durumunda, 9 uncu
maddenin 2 nci fıkrası kapsamında telafi söz konusu olmayabilir.
Dolayısıyla çifte vergilendirmenin telafisi, ikili anlaşmanın ulusal
zamanaşımı süresini çiğneyip çiğnemediğine, anlaşmadaki olası
hükümlerin başka zamanaşımı süresi oluşturup oluşturmadığına veya
ulusal zamanaşımı süreleri üzerinde etkisi olup olmadığına bağlıdır.575
OECD ve ABD Modelinin 25 inci maddesinin 2 nci fıkrası,
zamanaşımı süresi konusunu, karşılıklı anlaşma usulü uyarınca varılan
bir anlaşmanın taraf Devletlerin ulusal hukuktaki zamanaşımı
sürelerine bakılmaksızın uygulanacağını belirtmektedir. Dolayısıyla
ulusal hukuktaki zamanaşımı süreleri, bu hükmün anlaşmada
bulunması
durumunda
karşı
düzeltmelerin
yapılmasını
engellemeyecektir. Türkiye’nin imzaladığı bazı ikili anlaşmalarda bu
hüküm bulunmakta, bazılarında ise bulunmamaktadır. Türkiye’nin
Amerika ve Fransa ile imzalanan anlaşmalarının 25/2 nci fıkrasında,
ulaşılan çözümün akit devletlerin iç hukuklarındaki zaman
sınırlamalarına
bağlı
kalmaksızın
uygulanacağı
hükmünü
içermektedir. Buna karşılık Türkiye’nin Almanya ve İngiltere ile
imzaladığı anlaşmaların 25/2 nci fıkrasında, yetkili makamlar arasında
varılan anlaşmaların iç mevzuatlardaki zamanaşımı sürelerine
bakılmaksızın uygulanacağı hükümleri bulunmamaktadır. Böyle bir
hükmün bulunmaması, tarafların karşı düzeltmeleri kendi iç
hukuklarındaki zamanaşımı süreleri içinde yapmalarını gerektiği, aksi
takdirde düzeltmenin mümkün olmayacağı anlamına gelmektedir.
Çifte vergilendirme anlaşmaları çerçevesinde, karşı düzeltmeler
yapılması veya karşı anlaşma usulüne başvurulmasının iç hukuktaki
karşılığı vergi hatalarının düzeltilmesidir.576 VUK’nun 126 ıncı
maddesinde düzeltme zamanaşımı düzenlenmiştir. Buna göre vergi
alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın başından başlayarak
574
Soydan, 1995, a.g.e., s. 342
OECD Model Tax Convention, 2000, a.g.e., s. C (9) – 5, OECD Transfer Pricing,
2001, a.g.e., s. IV - 15
576
Soydan, 1995, a.g.e., s. 344
575
179
beş yıl dolduktan sonra meydana çıkarılan vergi hataları
düzeltilemeyecektir. Ancak zamanaşımı süresinin son yılı içinde tarh
ve tebliğ olunan vergilerde hatanın yapıldığı tarihten başlayarak bir
yıldan az olamayacaktır. İlan yoluyla tebliğ edilip vergi
mahkemesinde dava konusu yapılmaksızın tahakkuk eden vergilerde
mükellefe ödeme emrinin tebliğ edildiği tarihten başlayarak bir yıldan
az olamayacaktır. İhbarname ve ödeme emri ilan yoluyla tebliğ edilen
vergilerde 6183 sayılı Kanuna göre haczin yapıldığı tarihten
başlayarak bir yıldan az olamayacaktır.
İç hukuktaki zamanaşımı sürelerinin uygulanmayacağı yönünde
düzenleme bulunan ABD ve Fransa ile yapılan anlaşmaların eki
Protokollerde, 25 inci maddenin ikinci fıkrasının Türkiye’deki
uygulaması bakımından çekince bulunmaktadır. Türkiye’nin koyduğu
çekinceye göre, karşılıklı anlaşma sonucunun vergi mükellefine
tebliğinden sonra, vergi mükellefinin söz konusu karşılıklı anlaşmadan
kaynaklanan vergi iadesini bir yıl içinde talep etmek zorundadır.
ABD Gelir İdaresi 30 Kasım 2001 tarihinde yayınladığı
memorandumda, karşı düzeltmelerin vergi mükellefinin vergi borcunu
vergilendirmenin yapıldığı yıl itibariyle etkilediğini açıklamıştır.
Örneğin onuncu yılda birinci yıla ilişkin yapılan karşı düzeltmede,
birinci yıla ilişkin zaman aşımı süresi geçmiş ise mükellefin iade
alması söz konusu olamayacaktır. Bu yüzden IRS, ilk tarhiyatın
yapıldığı döneme ilişkin karşı düzeltmenin ortaya çıkması halinde,
zamanaşımına bağlı olmadan iade alabilmesi gerektiği yönünde
mükelleflerin ihtirazi kayıt (protective claims) koymasını
önermektedir.577
Ele alınması gereken bir başka süre hususu, vergi mükellefinin
OECD Modelinin 25 inci maddesi kapsamında karşılıklı anlaşma
usulünü başlatması için gereken üç yıllık süre sınırıdır.578 Üç yıllık
süre, gelir idaresinin vergi mükellefini teklif edilen tarhiyattan
haberdar ettiği anda başlar. 25 inci maddenin Yorumunun 18 inci
paragrafında, üç yıllık sürenin vergi mükellefine en büyük avantajı
577
Dodge; Dicenso, May 2002, a.g.m., s. 51
OECD Model Tax Convention, 2000, a.g.e., s. C(25) – 6, OECD Transfer
Pricing, 2001, a.g.e., s. IV – 16 – 17, Semercigil, 2000, a.g.e., s. 425, AB Tahkim
Anlaşmasının Karşılıklı Anlaşma ve Uzlaşma Usulü Başlıklı 6 ncı maddesinde de
yukarıdakine benzer şekilde karşılıklı anlaşma sürecinin başlaması için 3 yıllık süre
öngörülmektedir.
578
180
sağlayacak şekilde yorumlanması gerektiği belirtilmektedir. Buna ek
olarak, her iki taraf Devlette alınan karar veya gerçekleştirilen
işlemlerin anlaşmaya uygun olmayan vergilendirmeye neden olması
durumunda, süre en yakın tarihli karar veya hareketin ilk bildirildiği
tarihten itibaren başlar denmektedir.579
Müracaat süresi konusunda, Türkiye 25 inci maddeye çekince
koymuştur. Türkiye’nin koyduğu çekinceye göre, mükellefler
karşılıklı anlaşma usulüne konu verginin doğduğu yılı takip eden beş
yıllık zamanaşımı süresi içinde yetkili makama müracaat
edebilecektir. Eğer yetkili makama müracaat, zamanaşımının son
yılında yapılmış ise, karşılıklı anlaşma usulü müracaat tarihinden
itibaren bir yıl içinde uygulanabilecektir.580 Türkiye bu çekincesine
dayanarak karşılıklı anlaşma usulündeki üç yıllık sürenin yerine, iç
hukuktaki zamanaşımı süresi olan beş yıllık süreyi uygulamaktadır.
Türkiye’nin imzaladığı anlaşmalar incelendiğinde, iç hukukta
geçerli olan sürelerin esas alınacağı yönünde hükümler konulmakta
veya beş yıllık süre belirtilmekte ya da süre konusuna
değinilmemektedir. Türkiye’nin ABD, Almanya, Fransa ve İngiltere
ile imzaladığı anlaşmalarda 3 yıllık süre bulunmamaktadır.
2.3.2 Karşılıklı Anlaşma Usullerinin Süresi
Karşılıklı anlaşma usulü kapsamındaki tartışmalar başladığında
işlemler uzun bir hal alabilmektedir. Transfer fiyatlandırma
vakalarının karmaşıklığı vergi idarelerinin doğru bir karara varmasını
zorlaştırabilmektedir. Ülkeler arasındaki mesafe, vergi idarelerinin sık
sık bir araya gelmelerini güçleştirebilmektedir. Yüz yüze yapılan
görüşmeler yerine yapılan yazışmalar, genelde yüz yüze tartışmaların
yerini tutmamaktadır. Dil, usuller, yasal ve muhasebe sistemlerindeki
farklılıklar da zorluklar çıkarabilmektedir. Süre, vergi mükellefinin
gelir idaresinin transfer fiyatlandırma hususunu tamamen anlaması
için ihtiyaç duyduğu bilgiyi temin etmekte gecikmesi durumunda da
579
OECD Model Tax Convention, 2000, a.g.e., s. C(25) – 6, OECD Transfer
Pricing, 2001, a.g.e., s. IV – 16 – 17, Soydan, 1995, a.g.e., s. 337-338
580
OECD Model Tax Convention, 2000, a.g.e., s. C(25) – 18, TÜSİAD, 1989, a.g.e.
s.24, Soydan, 1995, a.g.e., s. 337, Semercigil, 2000, a.g.e., s. 425
181
uzayabilmektedir. OECD üyesi ülkeler arasındaki deneyimler bu
usulün uygulanmasının bir kaç yıl aldığını göstermiştir. Sürenin
uzaması vergi mükelleflerinin usule karşı mesafeli davranmalarına
neden olmaktadır.581
Mükelleflerin yönteme olan mesafeli davranışlarını ortadan
kaldırmak için değişik öneriler ortaya konmaktadır. Usulü işletmek
için gereken formaliteleri azaltmak süreci hızlandırabilecektir. Yetkili
makamların usulü işletirken esnek yaklaşımlarda bulunmaları, daha
çabuk sonuca varabilmede yardımcı olacaktır. Bu bakımdan, kişisel
temaslar veya telefonla konferanslar, bir ülkenin yaptığı tarhiyatın bir
başka ülkede zorluğa neden olup olmayacağının daha çabuk tespit
edilmesinde faydalı olabilir.582 Bu bağlamda ABD uygulamasında,
yetkili makamların karşılıklı anlaşmayı sağlayabilmek için diplomatik
kanallar yerine yüz yüze yapılan toplantılarla haberleşmesini tercih
etmektedir.583 Yine aynı şekilde yetkili makamların transfer
fiyatlandırması tarhiyatlarını en kısa sürede mükelleflere bildirmesi,
mükelleflerin transfer fiyatlandırması ile ilgili konularda görüş ve
önerilerini yetkili makamlara sunma olanağına sahip olmaları süreci
hızlandıracaktır.584
Yetkili makamlar, vergi anlaşmazlıklarını çözmek, bilgi
değişimini sağlamak amacıyla görüşmelerde bulunmak üzere gelir
idarelerince atanan resmi kişilerdir. Kimi ülkelerde vergi idarelerinin
bünyesinde diğerlerinde gelir idaresinin bünyesinin dışında görev
yapmaktadırlar. Örneğin İngiltere’de gelir idaresinin bünyesinde iken
Almanya’da gelir idaresi dışında Maliye Bakanlığı bünyesinde
faaliyet göstermektedirler.585
Usule olan ihtiyaç artıkça ülkeler yetkili makam sayılarını
arttırmışlardır. Yetkili makam yoluyla çifte vergilendirmeyi önleme
tek yol olmakla birlikte, çözümün garantisi değildir. Yetkili makam
581
OECD Model Tax Convention, 2000, a.g.e., s. C(25) – 1, 10, OECD Transfer
Pricing, 2001, a.g.e., s. IV – 18
582
OECD Model Tax Convention, 2000, a.g.e., s. C(25) – 1, 10, OECD Transfer
Pricing, 2001, a.g.e., s. IV – 18, Soydan, 1995, a.g.e., s. 340, Ackerman; Hobster;
Landau, s. 59
583
ABD Model Technical Explanation, md. 25, paragraf 5
584
Soydan, 1995, a.g.e., s. 340
585
Adams; Coombes, 2003, a.g.e., s. 97
182
yoluyla çifte vergilendirmeyi önlemede % 90 başarı sağlamakta, % 10
başarısızlık olasılığı bulunmaktadır.586
Ülkeler, yetki devrinin yetkili makamlar arasında karşılıklı
anlaşma usulü başlatıldığında yararlı bir hızlandırıcı olabileceği
sonucuna varmıştır. Nitekim İngiltere ile ABD arasında 2002 yılında
yürürlüğe giren ve 1975 tarihli anlaşmanın yerini alan ikili vergi
anlaşmasında yetkili makamlara oldukça fazla yetkiler verilmiştir.
Geniş yetkiler verilmekle birlikte ilk duyurunun yapılmasından
itibaren üç yıl içinde veya tarhiyatın ilgili olduğu yılın sonundan
itibaren altı yıl içinde karşılıklı anlaşma usulünün tamamlanması
koşulu bulunmaktadırlar.587 ABD ile İngiltere 13 Kasım 2000
tarihinde birlikte yaptıkları basın açıklamasında, karşılıklı anlaşma
usulü ile bazı hususlarda mutabakata varmışlardır. Buna göre
vergilendirme ile ilgili belgelerin el değiştirmesinden itibaren 120 gün
içinde taraflar ilk görüşlerini ortaya koyacaklardır. Nihayet 18 ay
içinde sonuca varılacaktır. Gerekirse üst düzey çözüme ulaşmak için
vergi
işlemlerini
inceleyebileceklerdir.
Yetkili
makamlar
vergilendirme ile ilgili bilgi ve belgeleri izleyen yıllarda da kullanma
konusunda anlaşmaya varabileceklerdir. Görüşmeler resmi düzeyde
yapılmakla birlikte mükellef görüşmelerin seyri hakkında
bilgilendirilecek ve gerektiğinde açıklamalarda bulunmak için davet
edilebilecektir. Yetkili makamlar yılda üç kez yüz yüze gelecek,
gerekirse diğer haberleşme araçlarıyla haberleşeceklerdir.588
AB Tahkim Anlaşmasının 7 nci maddesinde, yetkili makamların
mükelleflerin kendilerine başvurdukları tarihten itibaren 2 yıl içinde
çifte vergilendirmeyi önlemeyi yönelik anlaşmaya varmaları gerektiği
belirtilmektedir. Bu süre içinde anlaşmaya varamazlar ise konu
tahkime gitmektedir. Tahkim sürecinin başlatılmasından önce yetkili
makamlara, iki yıllık bir süre verilerek karşılıklı uzlaşmaya bir an
önce varılması konusunda zorlanmaktadırlar.
586
Ackerman; Hobster; Landau, 2002, a.g.m., s. 59
Bill Dodge; Giovanni Dicenso , “Transfer Pricing Firmly on the Global Agenda”,
International Tax Review, Oct 2001, Vol.12, Issue 9, s. 32 - 33
588
Adams; Coombes, 2003, a.g.e., s. 99 - 100
587
183
2.3.3 Vergi Mükellefinin İştiraki
OECD Modelinin 25 inci maddesinin 1 inci fıkrası, vergi
mükelleflerine karşılıklı anlaşma usulü başlatmak üzere talepte
bulunma hakkı verir. Mükellefler karşılıklı anlaşma usulüne mukimi
oldukları devlete başvurarak yapmaktadır. Esas olarak her iki
devletten birinde mukim kişiler bu usule gidebilmekle birlikte
kendisine ayrım yapıldığı gerekçesiyle akit devletlerden birinin
vatandaşı, vatandaşlık bağı ile bağlı olduğu devlete de
başvurabilecektir.589 Modelin 25 inci maddesinin yorumunun 23 üncü
paragrafı, bu taleplerin makul nedenler olmadan reddedilmemesi
hükmünü getirmektedir.590 Yetkili makamlar, mükellefin verdiği
vergilerin yetersizliği, mükellefin anlaşmanın yanlış uygulandığı
yönündeki yorumunu iştirak edilmemesi, iç hukuktaki hak arama
yollarının tüketilmemesi, iç hukuktaki zamanaşımı sürelerinin
geçirilmesi, gibi nedenlerle mükellefin karşılıklı anlaşma usulüne
ilişkin talebini kabul etmeyebilir.591 Vergi mükellefi usulü başlatma
hakkına sahip olmakla beraber, sürece katılma hakkına sahip
değildir.592 Vergi mükellefi, hakkında uygulanan bir işlemin vergi
anlaşmasına aykırı olduğu gerekçesiyle mukimi bulunduğu ülkenin
yetkili makamına başvurmaktadır. Haklılığını ortaya koyacak bilgi ve
belgeleri sunmaktadır. Buna karşılık karşılıklı anlaşma sürecine dahil
olmamaktadır. Sürece dahil olmaması nedeniyle belirsizlik içine
girmekte ve müzakerelere taraf olmamanın verdiği bir zayıflık
hissetmektedir.593
Vergi mükellefinin, karşılıklı anlaşma usulüne katılma hakkına
sahip olması gerektiği yönünde görüşler öne sürülmüştür.
Mükelleflere, en azından durumunu her iki yetkili makama arz etme
ve görüşmelerin ilerleyişi hakkında bilgilendirilme hakkının verilmesi
önerilmektedir. Amaç, yetkili makamların vergi mükellefinin
durumuna bağlı gerçekleri ve koşulları yanlış anlamamasını
sağlamaktır. Ancak vergi mükellefinin karşılıklı anlaşma usulü
çerçevesinde yürütülen görüşmeler sırasında, herhangi bir itiraz veya
589
Soydan, 1995, a.g.e., s. 336
OECD Model Tax Convention, 2000, a.g.e., s. C(25) – 8, OECD Transfer
Pricing, 2001, a.g.e., s. IV – 19
591
Soydan, 1995, a.g.e., s. 338
592
OECD Model Tax Convention, 2000, a.g.e., s. C(25) – 8, OECD Transfer
Pricing, 2001, a.g.e., s. IV – 19
593
Soydan, 1995, a.g.e., s. 354
590
184
yargı yoluna başvurması durumunda ne yapılacağı dikkate
alınmalıdır.594 Bu konuyla ilgili olarak Kanada Vergi ve Gümrük
İdaresi 71–17R4 numaralı Bilgi Genelgesinde (Information Circular),
Kanada yetkili makamının karşılıklı anlaşma usulü çerçevesinde
görüşmeler yürütürken, mükellefin itiraz veya yargı merciine
başvurması halinde yürütülen görüşmelerin durdurulacağını
açıklamıştır.595
2.3.4
İkincil Tarhiyatlar
Örtülü kazanç dağıtımı olayının üç ayrı yönü bulunmaktadır. İlki
kazanç dağıtımının kanunen kabul edilmeyen gider sayılıp dağıtanın
kazancına dahil edilip vergilendirilmesidir. İkincisi dağıtılan nezdinde
çifte vergilendirmeye engel olmak için düzeltme yapılmasıdır.
Üçüncüsü ise tekrar dağıtana dönüp kazanca ilave edilen tutarın,
ilgililere kar payı veya faiz gibi ödenmiş kabul edip tekrar
vergilendirilmesidir. Tekrar vergilendirme genellikle vergi tevkifatı
yapılması suretiyle yapılmaktadır. Üçüncü durumda dağıtılan örtülü
kazanç, kar payı ödemesi kabul edilip kar payı elde eden kişi
bakımından vergilendirilecektir. Aşağıda açıklanacak ikincil
tarhiyatlar üçüncü durumla ilgilidir.
OECD Modelinde ve daha sonra inceleyeceğimiz AB Tahkim
Anlaşmasında
ikincil ayarlamalara yönelik bir düzenleme
bulunmamaktadır.596 Ülkeler, gelirin türüne bağlı olarak örtülü
dağıtılan kar payları ve örtülü sermaye için ödenen faizler üzerinden
anlaşmanın diğer maddelerine göre vergi tevkifatı yapılabilecektir.
İkincil tarhiyatlar, içinde bulunulan koşullara ve ikincil ayarlamada
594
OECD Model Tax Convention, 2000, a.g.e., s. C(25) – 8, OECD Transfer
Pricing, 2001, a.g.e., s. IV – 19
595
Ed Kroft; Tom Akin, “ Canada Resolving Transfer Pricing Disputes”,
International Tax Review, Sep 2002, Vol.13, Issue 8, s. 62 – 63, (Çevrimiçi)
http://www.legalmediagroup.com/internationaltaxreview/includes/print.asp?SID=21
19, 20.04.2005
596
T.J. Joseph Ghislain, “Transfer Pricing: the EC Arbitration Convention as a
Dispute Resolution Mechanism”, The Intenational Tax Journal, Spring 2002,
Volume 28, Issue 2, a.g.m., s. 47
185
ısrar eden ülkenin vergi kanunlarına bağlı olacaktır. Ulusal kanunlarda
hüküm bulunması halinde ülkeler ikincil tarhiyat yapabileceklerdir.597
ABD’de örtülü kazanç dağıtımı sonucu bağlı şirkete aktarılan
tutarı kar payı olarak mütalaa etmektir. Aslında borç gibi
yapılandırılmış örtülü sermayeyi ise sermayeye katkı olarak
(contribution to capital), kabul etmektedir. Örtülü kazanç dağıtımı
veya örtülü sermaye faizi yoluyla bağlı şirkete aktarılan tutarlar, kar
payı olarak kabul edilecek ve ABD Modelinin temettüleri düzenleyen
maddesi çerçevesinde vergilendirilecektir. ABD modeline göre kar
payları üzerinden %5 oranında vergi tevkifatı yapılacaktır. Kar payları
üzerinden yapılan tevkifatlar için ödenen vergiler, ABD Modelinin
“Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi” başlıklı 23 üncü maddesindeki
usuller uyarınca indirim mekanizması yoluyla diğer ülkede ödenecek
vergiden indirilecektir.598
Hollanda bir transfer fiyatlandırma düzeltmesinin mutlaka
ikincil tarhiyatı gerektireceğini kabul ederek ilk kar ayarlamasını
müteakip ikincil tarhiyat yapmaktadır. Değişik varsayımlara göre
durum değerlendirilebilmektedir. Eğer Hollanda şirketinin yararına bir
düzeltme var ise sermaye katkısı (capital contribution) Hollanda
sermaye vergisinin artmasına neden olacaktır. Düzeltme Hollanda
şirketinin aleyhine ise dağıtıldığı varsayılan kar payı (deemed
dividend distribution) üzerinden vergi anlaşmalarında belirtilenleri
geçmemek üzere stopaj yapılacaktır. İkincil ayarlamalarda oldukça
ağır olan ispat külfeti Hollanda Gelir İdaresinin üzerine
düşmektedir.599 Ancak ikincil ayarlamaların pratikte uygulanıp
uygulanmayacağı ve nasıl uygulanacağı tam belirgin değildir.600
İngiltere Gelir İdaresi halen ikincil tarhiyatları kabul etmemektedir.601
597
OECD Model Tax Convention, 2000, a.g.e., s. C(9) – 4, OECD Transfer Pricing,
2001, a.g.e., s. IV – 22, ABD Model Technical Explanation, md. 9, paragraf 2,
Soydan, 1995, a.g.e., s. 300
598
ABD Model Technical Explanation, md. 9, paragraf 2
599
Sporken; Vogele; Bader; Luquet; Laisney; Musgrave, 2001, a.g.m., s. 51
600
Sporken, Nov 2001, a.g.m., s. 41 - 43
601
Sporken; Vogele; Bader; Luquet; Laisney; Musgrave, 2001, a.g.m., s. 49
186
3
Tahkim
3.1 Genel Olarak
Vergileme ile ilgili diğer uygulamalarda olduğu gibi örtülü
kazanç ve örtülü sermaye uygulamalarındaki uyuşmazlılarda konunun
bir hakem veya hakem heyetine götürülmesi fikri gündemdedir.
Ancak ülkeler vergilendirme yetkisinin paylaşılması anlamına gelecek
bu uygulamaya genelde soğuk durmaktadırlar. Buna rağmen kimi
ülkeler tahkimi kendi ülke içi uygulamalarında benimsemiş
gözükmektedir.
Karşılıklı anlaşma usulünün çifte vergilendirmeyi önlemedeki
zaafları karşısında sorunun çözümü için tahkim önerisi
tartışılmaktadır. Daha önce de tartışıldığı gibi karşılıklı anlaşma usulü
yetkili makamları, anlaşmaya ve çifte vergilendirmeyi önlemeye
zorlamamaktadır. Tahkimde, bağlı işletmelerde transfer fiyatlarının
emsal bedellere göre yeniden ayarlanmasında iki Akit Devletin belirli
bir süre içinde anlaşamaması halinde, konunun zorunlu olarak
kurulacak bir uluslararası hakem kuruluna götürülmesi ve her iki
devletin yetkili makamlarının hakem kararına bağlı olması
önerilmektedir. Böylelikle anlaşmazlık konusunun kesinlikle karara
bağlanması sağlanacak ve vergi mükellefine tarafsız uzmanlardan
oluşan bir kurul önünde savunma yapma olanağı verilmiş olacaktır.602
Vergi alanında vergi ihtilaflarının çözülmesi için tahkime
başvurulması ile ilgili en önemli düzenleme, 23 Temmuz 1990
tarihinde imzalanan ve 1 Ocak 1995’te yürürlüğe giren “Avrupa
Topluluğu Üye Ülkeleri Tarafından Kabul Edilen Tahkim
Anlaşması”dır.603
Bazı çift taraflı vergi anlaşmalarında da tahkim hükümleri
bulunmaktadır. Uluslararası alanda ABD ile Almanya, ABD ile
Meksika, ABD ile Hollanda arasında imzalanmış çifte
vergilendirmeye önleme anlaşmalarındaki tahkim ile ilgili
düzenlemeler olumlu gelişmeler olarak değerlendirilmektedir.604
602
Soydan, 1995, a.g.e. s.302
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. IV – 54, Soydan, 1995, a.g.e., s. 357,
Beylik, 2004, a.g.m.
604
Tax Executives Institute, 1995, a.g.m., s. 316 – 320, Gustafson; Peroni; Pugh,
1997, a.g.e., s.548
603
187
Avrupa Birliğinin kendi üyeleri arasındaki mevcut tahkim
anlaşmasının bir benzerinin OECD tarafından da benimsenmesi
önerilmektedir.605 Buna karşılık OECD, ülkelerin mali egemenlik
haklarını kısıtlamasını ve tahkim kararının yargı denetimi dışında
kalmasını
gerekçe
göstererek
tahkim
çözümüne
sıcak
606
bakmamaktadır.
3.2 Avrupa Birliği Uygulaması
Tahkim Anlaşmasının607 hukuki temeli Birliği kuran Roma
Anlaşmasının 220 nci maddesi olarak kabul edilmektedir. Anlaşmanın
orijinali Avrupa Birliği Komisyonunun direktifi olarak ortaya
çıkmıştır. Bu direktif daha önce de belirtildiği üzere 90/436/AET
numaralı direktiftir. Ancak üye ülkeler bir direktiften ziyade çok
taraflı bir anlaşma olmasını tercih etmişlerdir. Üyelerin bu şekildeki
politik tercihi neticesinde anlaşma haline gelmiştir. Avrupa Birliği
mevzuatında direktifler Roma Analaşmasının 100’üncü maddesini
dayanak almakta ve ikincil mevzuat kategorisine girmektedir.
Direktifler uluslar üstü bir güçte olmaktadırlar. Direktiflerin diğer bir
özelliği de Lüksemburg’daki Avrupa Adalet Mahkemesi’ne (European
Court of Justice) direktifi izleme ve terimlerini açıklama yetkisi
vermektedir. Ancak anlaşma olması halinde böyle bir yetki
bulunmamaktadır. Dolayısıyla hem Avrupa Komisyonunun hem de
Avrupa Adalet Mahkemesinin anlaşmanın daha iyi bir şekilde
uygulanması için izleme, gözden geçirme yetkisi yoktur. Diğer bir
değişle Anlaşma, Birlik mevzuatı dışında kalmaktadır. Bundan dolayı
Anlaşmanın AB içinde uluslar üstü niteliği sahip olup olmadığı
konusunda tartışma bulunmaktadır.608
AB ülkeleri 2003 yılı başlarına kadar tahkim anlaşmasını kendi
aralarında uygulamamışlardır. İlk defa 2003 yılı başında Fransa ile
605
Tax Executives Institute, 1995, a.g.m., s. 316 - 320
Soydan, 1995, a.g.e., s. 361
607
(Çevrim içi),
http://www.gelirler.gov.tr/gelirl.../1949af0c01571c2cc22569240027cbcc?OpenDocu
men, 06.09.2001, adresinden Tahkim Anlaşmasının Türkçe metni elde edilmiştir.
608
Ghislain, 2002, a.g.m. s. 39 -40. Konumuz açısından anlaşmanın uluslar üstü
olup olmadığı konusundaki tartışmaya girilmemiştir. Ancak bu dipnotta verilen
makalede geniş açıklama mevcuttur. Benzeri tartışmalar için Bkz.: Soydan, 1997,
a.g.e., s. 357
606
188
İtalya, elektronik ticaret alanında faaliyet gösteren üretici firma ile
dağıtıcısı arasındaki karın dağıtımında tahkim anlaşmasını
kullanmışlardır.609 Diğer taraftan anlaşmanın 25 Mayıs 1999 tarihli
uzatma protokolü bütün üye devletlerce imzalanmamıştır.610
Tahkim anlaşmasının kapsamı ve amacı, 4 üncü maddesinde
belirtildiği gibi transfer fiyatlandırması anlaşmazlıkları ile sınırlıdır.
Diğer vergi anlaşmazlıklarına uygulanmayacaktır. OECD Modelinin
transfer fiyatlandırması ile ilgili yorumları Tahkim anlaşması
açısından kullanılabilecektir.611 Anlaşmanın en önemli özelliği tahkim
usulünü öngörmesi, her bir çözüm aşaması için zaman sınırlarını
koymasıdır.612 Tahkim Anlaşması ülkeler arasındaki vergi
ihtilaflarının belli bir silsile içinde çözümü için usuller ortaya
koymuştur. Bu usuller Anlaşmadaki düzenlemeler çerçevesinde
aşağıda açıklanmaya çalışılmıştır.
İlk tarhiyatı yapacak gelir idaresi, isteğini kendi ülkesindeki
işletmeye bildirecek ve diğer ülkedeki bağlı işletmeye ve diğer Akit
Devlete bu hususu iletme fırsatını verecektir. Bilgilendirme ilk
tarhiyatın
yapılmasını
engellemeyecektir.
Bilgilendirmenin
yapılmasından sonra iki Akit Devlet ve iki ülkedeki bağlı işletmeler
tarhiyatı kabul etmeleri halinde sorun kendiliğinden çözülecektir.
Dolayısıyla Takim Anlaşmasının diğer hükümlerinin uygulanmasına
geçilmeyecektir(md. 5).
Anlaşmanın 4 üncü maddesine göre, kendisinin ya da bağlı
işletmesinin işlemleri, emsallere uygunluk ilkesine aykırılık nedeniyle
düzeltmeye tabi tutulan bir işletme, yetkili mahkemeye veya çifte
vergilendirmeye yol açan olayın kendisine bildirilmesinden itibaren 3
yıl içinde yetkili makamları başvurarak tarhiyatın kaldırılmasını talep
edebilir. Üç yıllık süre çifte vergilendirmeyi neden olan tarhiyatın ilk
tebliğinden itibaren başlayacaktır. Gerek mükellef gerekse bulunduğu
ülkedeki yetkili makam konuyu diğer ülkedeki yetkili makamı
bilgilendirecektir. Yetkili makam çifte vergilendirme meselesini
kendisinin yetkisi altında ise bizzat çözebileceği gibi diğer yetkili
609
Adams; Coombes, 2003, a.g.e., s. 100, Rutgets; Kawanobe; Fortier; Felgran,
2004, a.g.m., s. 10
610
Rutgets; Kawanobe; Fortier; Felgran, 2004, a.g.m., s. 10
611
Ghislain, 2002, a.g.m. s. 43, Adams; Coombes, 2003, a.g.e., s. 100-101
612
Adams; Coombes, 2003, a.g.e., s. 100-101
189
makam ile karşılık anlaşma yoluyla çözüm yoluna gidecektir(md. 6).
Bu usul OECD Modelinde tartışılan karşılıklı anlaşma usulünün
bezeridir.613
Yukarıda tartışılan karşılıklı anlaşma usulü konunun çözümü
için yetkili makamlardan birine durumun iletildiği tarihten itibaren iki
yıl içinde sonuçlandırılmalıdır. İki yıllık süre içinde çözüme
ulaşamazlar ise çifte vergilendirmeyi önleyecek bir Danışma
Komisyonu (Advisory Commission) teşkil edeceklerdir(md. 6 -7).614
Mükellef iç hukukta mahkemeye başvurmuş ise iki yıllık süre
mahkemece alınan son karar tarihinden itibaren işleyecektir (md. 7/1).
Asıl tahkim sürecini oluşturan Danışma Komisyonu aşamasının
OECD Modeliyle ilgisi bulunmamaktadır. Danışma Komisyonunun
işlevi çifte vergilendirmeyi önleme yolunda bir sonuca ulaşmaktır.
Komisyon, olay kendisine geldikten sonra 6 ay içinde emsallerine
uygunluk ilkesi çerçevesinde bir sonuca ulaşacaktır.615 Danışma
Komisyonunun konuyu ele alması iç hukuktaki yargılama işlemlerinin
devamını engellememektedir. Akit Devlet, mükellefin işlemi hakkında
yargı sürecini devam ettirebilmektedir(md. 7/2). Tahkimin sonuç
doğurabilmesi için, ülkelerin iç mevzuatlarında, yetkili makamların
aldıkları kararların mahkeme kararlarını bozacağına dair bir
düzenleme bulunması, yok ise mahkemeye başvurma süresinin
dolmuş olması veya mükellefin Danışma Komisyonu kararından önce
mahkemeye yaptığı başvurudan vazgeçmesi gerekmektedir(md. 7/3).
Bağlı işletmelerden birisi karlarının dağıtımı ile ilgili olarak ağır
cezayı gerektiren bir fiilden dolayı, adli veya idari mercilerce
cezalandırılmış ise gelir idareleri Danışma Komisyonuna
başvurmamakta serbesttirler (md.8).616 Vergi kaçakçılığı yapmış olan
firmanın başvurusu üzerine gelir idaresinin süreci başlatmaması
halinde bu mükellef üzerindeki çifte vergilendirme ek bir ceza olarak
görülebilmektedir. Anlaşma ekinde yer alan bildirgede, ülkelerin
hangi eyleme ciddi cezalar uygulayacağı yer almıştır. Almanya’da
vergi yasalarının ihlali, Fransa’da güvenin kötüye kullanılması,
İngiltere’de yanlış talep ve beyanlar, kasıtlı fiiller olarak sayılmıştır.
613
TOBB, 2001, a.g.e., s. 28, HUV; TOBB, 2002, a.g.e., s. 394
Soydan, 1995, a.g.e., s. 358
615
TOBB, 2001, a.g.e., s. 28, 29, HUV; TOBB, 2002, a.g.e., s. 394
616
Soydan, 1995, a.g.e., s. 358
614
190
Üye ülkelerin tamamı açısından vergi yasalarının kasıtlı ihlali halinde
şirketler çifte vergilendirmeden korunma haklarını yitirmektedirler.617
Ağır cezayı gerektiren haller konusunda üye ülkeler arasında farklı
yorumlar bulunduğu için mutabakat sağlanamamaktadır. Kimi ülkeler
bağlı şirketlerin uygulamalarının ağır cezayı gerektirdiği yönünde
gerekçeler ileri sürerek anlaşmayı uygulamaktan kaçınmaktadırlar.618
Danışma Komisyonu bir başkan ile ilgili yetkili makamların
ikişer temsilcisi(tarafların anlaşması halinde birer temsilci) ve
bağımsız kişiler listesinden yetkili makamlarca seçilen veya kura ile
tespit edilen iki kişiden oluşmaktadır. Bağımsız kişiler listesi, her bir
Akit Devletin belirlediği ve Avrupa Toplulukları Konseyine bildirdiği
5’er kişilik listedir. Bağımsız kişilerin AB mukimi olması
gerekmektedir. Yetkili makam temsilcileri ve bağımsız kişiler kendi
aralarından bir başkan seçerler. Başkanın ülkesinde en yüksek adli
yargı görevlerinde aranan şartları taşıması ve hukukçu olması
gerekmektedir (md. 9).
Mükellefler, süreç boyunda, yararlı olduklarına inandıkları belge
ve delilleri Danışma Komisyonuna sunarlar. Mükellefler ve vergi
idareleri, Komisyonunun isteyeceği tüm belge ve delilleri sağlamak
zorundadırlar. Bununla birlikte Danışma Komisyonu, vergi
idarelerinden ülkelerindeki geçerli bilgi sağlama ile ilgili kurallarına
veya yönetim geleneklerine aykırı uygulamalar, ulusal hukuk ve
yönetim geleneklerine göre temini mümkün olmayan istekler, ticari
sırlar ve kamu düzenine aykırı bilgiler konusunda talepte bulunmaz
(md. 10).
Danışma Komisyonu konuyu ele aldığı tarihten itibaren altı ay
içinde karara bağlar. Kararlar basit çoğunlukla alınır (md. 11).
Danışma Komisyonunun verdiği karar, başlangıçta vergi idarelerini
hemen bağlayıcı olmayıp, tavsiye niteliğindedir. Ancak Komisyonun
kararı, vergi idarelerine ulaştıktan itibaren 6 ay içinde kabul
edilmelidir. Karar her ne kadar emsallere uygun olsa dahi taraflarca
kabul görmeyebilir. Taraflar alternatif bir çözüm üzerinde
anlaşamamışlarsa, Komisyonunun kararını uygulamak zorundadırlar.
Bu anlamda taraflar, kendileri tarafından daha iyi çözüm
617
TOBB, 2001, a.g.e., s.29, 30, HUV; TOBB, 2002, a.g.e., s. 395, Kapusuzoğlu,
2003, a.g.e., s.210, 211
618
Ghislain, 2002, a.g.m. s. 52
191
bulamamaları karşısında, başlangıçta tavsiye niteliğindeki Komisyon
kararını benimsemek durumunda kalacaklardır.619 Bu çözümün iç
hukuk tarafından kabul edileceğine dair düzenlemenin de bulunması
gerekmektedir. Örneğin İngiltere’de özel bir kanunda, İngiltere Gelir
İdaresinin Danışma Komisyonu kararına veya yetkili makamların
uzlaştıkları hususlarına uyması gerektiği yönünde düzenleme
mevcuttur.620
Yukarıdaki usuller çerçevesinde çifte vergilendirme şu hallerde
giderilmiş olacaktır: Kazançlar sadece bir Akit Devletteki karların
hesaplanmasına dahil ediliyor ise çifte vergilendirme giderilecektir.
Kazançların bir devlette tabi olduğu vergi miktarına karşılık, diğer
ülkede aynı vergi miktarı azaltılması halinde çifte vergilendirme
ortadan kaldırılacaktır(md. 14).621 Tekrar belirmek gerekirse çifte
vergilendirmenin bağlı işletmeler arasındaki transfer fiyatlandırması
uygulamalarından
kaynaklanması
gerekmektedir.
Transfer
fiyatlandırmasına benzer nitelikteki örtülü sermaye uygulamalarından
dolayı ortaya çıkan veya başka nedenlerden kaynaklanan çifte
vergilendirmede uygulanmayacaktır. Diğer taraftan Tahkim
anlaşmasında, OECD Modelini 9/2 nci maddesinin benzeri şekilde,
örtülü dağıtılan kazancın kar payı olarak mütalaa edilip tekrar
vergilendirilmesine yönelik ikincil tarhiyat konusunda açık bir
düzenleme mevcut değildir. Çifte vergilendirmenin önlenmesi
konusunda OECD Modelinin 23 üncü maddesinde açıklanan mahsup
yöntemi(credit method) veya istisna(exemption method) yönteminden
bahsedilmemiştir.622
Anlaşma sadece Avrupa Birliği üyesi ülkelerdeki bağlı şirketler
arasındaki transfer fiyatlandırması işlemlerinde uygulanacaktır. Bağlı
işletmelerden
birinin
AB
dışında
bulunması
halinde
623
uygulanmayacaktır(md. 16/1).
619
Soydan,1995, a.g.e., s. 357, TOBB, 2001, a.g.e., s. 29, HUV; TOBB, 2002,
a.g.e., s. 395, Kapusuzoğlu, 2003, a.g.e., s.210,
620
Adams; Coombes, 2003, a.g.e., s. 101
621
Adams; Coombes, 2003, a.g.e., s. 102
622
Ghislain, 2002, a.g.m. s. 47, 55
623
Ghislain, 2002, a.g.m. s. 44
192
3.3 ABD Uygulaması
ABD’de, Gönüllü Bağlayıcı Hakemlik (Voluntary Binding
Arbitration) konusu Amerikan Vergi Mahkemeleri Usul Kanunun 124
üncü maddesinde düzenlenmiştir.624 Söz konusu maddede aşağıdaki
gibi düzenleme bulunmaktadır:
1. Amerikan Vergi Mahkemeleri Usul Kanunun 124 üncü
maddesindeki düzenlenmeler.
(a) Talep Edilebilirlik: Taraflar anlaşmazlıktaki herhangi bir
konunun gönüllü bağlayıcı hakemlik müessesesi kullanılarak çözüme
bağlanmasını talep edebilirler. Bu tip bir talebin anlaşmazlığın ortaya
çıkmasından sonra herhangi bir zamanda, ancak mahkemedeki
yargılamadan önce yapılması gereklidir. Hakemlik talebi üzerine baş
hakim davayı geri çeker. Hakemlik aşamalarına nezaret etmek
amacıyla olayı, bir hakime veya özel duruşma yargıcına (Special Trial
Judge) gönderir.
(b) Usul:
(1) Taraflar yukarıdaki paragraf (a) uyarınca yapacakları her tür
başvuruya (talep), kendileri veya avukatları tarafından düzenlenmiş
bir şartname eklemelidir. Şartnamenin neleri kapsaması gerektiği
aşağıda belirtilmiştir.
(2) Şartnamenin İçeriği:
(A) Hakem tarafından çözülmesi istenen konular,
(B) Hakem tarafından çözüme bağlanacak konulara ilişkin
olarak her iki tarafın, hakemin bulguları ile bağlı olmayı kabul
ettiklerine dair beyan,
(C) Hakemin kimliği veya hakem seçiminde izlenecek usul,
(D) Hakemlik ücreti ve doğabilecek diğer tüm ücret ve maliyet
unsurlarının taraflar arasında paylaşımına ilişkin belirleme,
(E) Tarafların hakem ile önceden görüşmelerini yasaklayan
hüküm,
(F) Tarafların uygun göreceği bunlara benzer diğer konular,
(3) Mahkeme Kararı: Hakem mahkeme kararı ile atanır.
Mahkeme kararında Hakem veya Özel Duruşma Hakiminin taraflara
yönelik direktifleri bulunabilir.
624
Söz konusu metnin orijinal İngilizce hali (Çevrimiçi)
http://www.fourmilap.ch/ustax/www/t26-APPENDIX-XXI-124.html., 05.07.2004,
Çevirisinde Korkmaz, 2000, a.g.e., s.45 – 47’ den yararlanılmıştır.
193
(4) Tarafların Bildirimi (Report): Taraflar hakem tarafından
ulaşılan sonuçları vakit geçirmeden yazılı bir bildirimle mahkemeye
sunmak zorundadır. Bu yazılı bildirimlere hakemin (veya hakem
heyetinin) hazırladığı raporlar veya özetleri de eklenmek zorundadır.
2. Hakem Heyeti ve Hakemlik Uygulaması
Hakemlik bir hakem veya hakem heyeti tarafından yerine
getirilebilir. Örneğin Apple Computer şirketinin tahkim vakası üç
kişilik bir hakem heyeti tarafından çözülmüştür. Heyette bir emekli
federal yargıç, bir ekonomist ve bir endüstri uzmanı bulunmuştur.
Gelir idaresi ve Apple Computer şirketi, maliyeti eşit olarak
paylaşmak üzerinde anlaşmışlardır. Uygulamada birden fazla
hakemden kurulu hakem heyetleri oluşturulması, farklı karar vericinin
sadece bir unsura dayanarak yanlış veya eksik karar verilmesi riskini
azaltmaktadır.625
Hakemlik uygulaması temel olarak dört aşamayı içermektedir.
(1) ön dinleme (2) olayın keşfi (3) hakemlik duruşması (4) son
duruşma ve karar. Ön dinleme aşamasında uzman tanıkların
belirlenmesi veya tarafların karşılıklı olarak olayla ilgili bilgilerin
değişimini yapması gibi faaliyetleri içermektedir. Apple Computer
şirketi olayında hem idare hem de şirket, birer gün hakem heyetine
olay ve endüstri hakkında bilgi vermişlerdir. Olayın keşfi aşamasında
hakem heyeti ve olayın tarafları diğer taraflardan resmi veya gayri
resmi kanalla gelen bilgileri değerlendirmeye çalışırlar. Transfer
fiyatlandırması olaylarında hakemlik duruşmalarının şekli gayri resmi
gevşetilmiş usul ile normal bir duruşma usulü arasında değişmektedir.
Katılımcılar kuralları ve zaman sınırlamalarını kendi aralarında
belirleyebilirler. Delillerin sunulması ve şahitlerin dinlenmesi
hakemlik duruşması bölümünde halledilmektedir. Son duruşma ve
karar aşamasında, hakem heyeti duruşmalarda sunulan tüm bulgular
ve ifadeleri değerlendirmekte ve nihai kararını açıklamaktadır.
Gönüllü bağlayıcı hakemlikte karar iki taraf için de bağlayıcı
olmaktadır.626
625
626
Korkmaz, 2000, a.g.e., s.45 - 47
Korkmaz, 2000, a.g.e., s.45 - 47
194
3.4 Türkiye Uygulaması
Ülkemiz açısından Milletlerarası Tahkim Kanunu’nun (MTK)
incelenmesi gerekecektir. MTK’nun 4’üncü maddesinde, tarafların,
sözleşmeden kaynaklansın veya kaynaklanmasın aralarında mevcut bir
hukuki ilişkiden doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlıkların tümünün
veya bazılarının çözümünde tahkim yolunu kullanacaklarına dair
yaptıkları anlaşma tahkim anlaşması olarak tanımlanmıştır. Tahkim
anlaşması, asıl sözleşmeye konan tahkim şartı veya ayrı bir sözleşme
ile yapılabilir.627
Tahkim anlaşması, tarafların tahkim anlaşmasına uygulanmak
üzere seçtiği hukuka veya böyle bir hukuk seçimi yoksa Türk
hukukuna uygun olduğu takdirde geçerlidir(MTK md. 4/3). MTK’nun
2 nci maddesinde yabancılık unsuru açıklanmıştır. Maddede
milletlerarası nitelik taşıyan uyuşmazlık halleri belirtilmiştir.
Konumuz açısından önem taşıyan haller aşağıda belirtilmiştir:
“l) Tahkim anlaşmasının taraflarının yerleşim yeri veya olağan oturma yerinin yada
işyerlerinin ayrı devletlerde bulunması,
2) Tarafların yerleşim yeri veya oturma yerinin yada işyerlerinin;
a) Tahkim anlaşmasında belirtilen veya bu anlaşmaya dayanarak tespit edilen
hallerde tahkim yerinden,
b) Asıl sözleşmeden doğan yükümlülüklerin önemli bir bölümünün ifa edileceği
yerden veya uyuşmazlık konusunun en çok bağlantılı olduğu yerden,
Başka bir devletle bulunması,
..........
4) Tahkim anlaşmasının dayanağını oluşturan asıl sözleşme veya hukuki ilişkinin,
bir ülkeden diğerine sermaye veya mal geçişini gerçekleştirmesi” (MTK. md.2).
MTK’nun ilgili hükümleri incelendiğinde, çok uluslu şirketlerde
örtülü kazanç ve örtülü sermaye konularında uyuşmazlıkların Tahkim
Kanunu kapsamında ele alınamayacağı sonucuna varılabilir.
MTK’nun birinci maddesinin dördüncü fıkrasında, iki tarafın
iradelerine tabi olmayan uyuşmazlıklarda uygulanmayacağı hüküm
altına alınmıştır. Vergilendirme ile ilgili düzenlemelerde, kamu
iradesinin
üstün
irade
olduğu,
mükelleflerin
iradesinin
vergilendirmeyi etkilemeyeceği dikkate alındığında bu Kanun
uygulanamayacaktır. Zira çok uluslu şirketler açısından örtülü kazanç
627
Kanun No : 4686, Kabul Tarihi : 21.06.2001, Resmi Gazete Tarihi : 05.7.2001
Sayısı : 24453
195
ve örtülü sermaye ile ilgili düzenlemeleri nihayetinde vergisel
düzenlemeler olduğu için kamunun iradesi hakim durumdadır. Kamu
idaresi bu kavramlarla ilgili düzenlemelerinde belirleyici irade, çok
uluslu şirket ise tabi irade konumundadır.
4 Peşin Fiyatlandırma Sözleşmeleri (Advance
Pricing Agreement)
4.1 Genel Olarak
Peşin fiyatlandırma sözleşmeleri628, vergi mükellefi ile gelir
idaresi arasında olası fiyatlandırma sorunlarını çözme olanağı
vermekte, vergilendirme ile ilgili olaylarda kesinliği artırmaktadır.
Mükellef açısından bu sözleşmeler, transfer fiyatlandırması için gelir
idaresinin kesin bir yöntem belirtmemesi, yargının da kesin bir
yönteme dayanmaması nedeniyle oluşan boşluğu doldurmaktadır.
Peşin fiyatlandırma sözleşmeleri ile mükellefin işlemleri gelir
idaresince kabul edilmesi sağlanmakta ve mükellef olası cezalardan
korunmaktadır.629 Bu sözleşmeler, mükelleflere gelecekte vergi
yükleri ile ilgili hesaplamalarda daha fazla kesinlik sağlamakta, vergi
planlaması yapma olanağı vermektedir.630 Mükellefler peşin
fiyatlandırma sözleşmelerini, risk yönetimi stratejisi olarak
kullanmaktadırlar.631 İdare ise transfer fiyatlandırmasındaki sorunları
yargı safhasından önce çözebilmektedir. Emsallerine uygunluk ilkesi
konusundaki şikayetleri giderebilmek, kesin kurallara dayalı transfer
fiyatlandırması yöntemi geliştirmek ve iki tarafın da katlandığı yükü
azaltmak amacıyla bu yöntem geliştirilmiştir.632
Peşin fiyatlandırma sözleşmesi, mükellef ile vergi idareleri
arasında, belli bir dönem için belli işlemlerde uygulanacak transfer
628
Advance Pricing Agreement kavramı peşin fiyatlandırma anlaşmaları olarak da
Türkçe’ye çevrilebilecektir. Ancak vergi hukuku gibi devletin üstün bir irade olduğu
bu alanda mükellefin iradesini yansıtan bu kavramda, anlaşma yerine sözleşme
kelimesi seçilmiştir.
629
Kapusuzoğlu, Temmuz 1999, a.g.m., s. 105
630
Adams;Coombes, 2003, a.g.e., 108
631
Borkowski, 2002, a.g.m., s. 17
632
Kapusuzoğlu, Temmuz 1999, a.g.m., s. 105
196
fiyatlandırma
yöntemlerinde
tanımlanabilmektedir.633
önceden
anlaşmaları
olarak
OECD düzenlemelerine göre peşin fiyatlandırma sözleşmesi
(APA), kontrollü işlemler öncesinde, sabit bir dönem boyunca
gerçekleştirilen işlemler için transfer fiyatının belirlenmesine yönelik
uygun bir ölçüt setini (örneğin yöntem, karşılaştırılabilir parametreler
ve bunlar üzerindeki ayarlamalar, gelecek olaylara ilişkin kritik
varsayımlar) belirleyen bir sözleşmedir. APA resmi olarak vergi
mükellefi tarafından başlatılır. Vergi mükellefi ile bir yada daha çok
bağımlı teşebbüs ve bir yada daha çok gelir idaresi arasında
pazarlıklar yapılmasını gerektirir.634
ABD örneğinden hareketle peşin fiyatlandırma sözleşmesi,
ABD İç Gelir İdaresi ile mükellef arasında uluslararası işlemlerde
uygulanacak fiyat yöntemi konusunda yaptıkları sözleşmelerdir
(agreement). Peşin Fiyatlandırma Sözleşmesi royalty, lisans gibi gayri
maddi
varlıkların
devri,
mülk(property)
satışı,
hizmet
bedelleri(provision) ve diğer kalemleri kapsamaktadır. Hem mükellef
hem de gelir idaresi için bağlayıcı nitelikte olup ifşa
edilememektedirler.635
APA’lara anlaşma taraflarının yetkili makamları dahil
olmaktadır. Dolayısıyla APA’lar, açıkça belirtilmediği durumlarda,
OECD Modelinin 25 inci Maddesinin 3 üncü fıkrasındaki, karşılıklı
anlaşma usulü kapsamında ele alınmalıdır. Bu Maddenin 3 üncü
fıkrası, yetkili makamların Anlaşma Modelinin yorumlanması veya
uygulanmasıyla bağlantılı olarak ortaya çıkan zorluk veya şüpheleri
çözmeye çalışması gerektiği hükmünü içermektedir. Maddenin
Yorumunun 32 nci paragrafı, bu fıkra kapsamındaki konuların belli bir
kategorideki vergi mükelleflerini içeren genel nitelikte düzenleme
olduğunu göstermesine rağmen, tek bir vakayla alakalı sorunların
çözülmesinde de kullanılabileceğini açıklamaktadır. 25 inci Maddenin
3 üncü fıkrası, Anlaşma Modelinde belirtilmeyen durumlarda, yetkili
makamların çifte vergilendirmeyi ortadan kaldırmak üzere görüş
633
Arunachal Shourie, Whether APAs are a Long Term Solution to Trasfer
Pricing Disputes, February 2002, Faculty of Law, McGill University, Monreal,
Canada, s. 29, Yayınlanmamış LL. M Tezi (Hukuk Yüksek Lisans Tezi)
634
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. IV – 41
635
Hansen; Mowen, 1992, a.g.e., s. 883
197
alışverişinde bulunabileceklerini de göstermektedir. İki taraflı
APA’lar bu hüküm çerçevesinde değerlendirilmelidir. Çünkü
amaçlarından biri çifte vergilendirmenin önlenmesidir. OECD
Modelinin 9 uncu maddesinde tanımlandığı şekilde emsallerine
uygunluk ilkesi ve karşı düzeltmeler dışında özel metodoloji veya usul
bulunmamaktadır. Dolayısıyla APA’ların, 25 inci Maddenin 3 üncü
fıkrasında yetkilendirildiği düşünülebilir.636
Ülkelerin bazılarının ulusal mevzuatında APA’lara girmek için
gerekli hukuki temel bulunmaktadır. Bazılarında ise iç hukuklarında
düzenleme yer almamaktadır. Fakat bir vergi anlaşmasının OECD
Modelinin 25 inci maddesine benzer şekilde karşılıklı anlaşma
usulüne ilişkin bir madde içermesi durumunda, transfer fiyatlandırma
hususları çifte vergilendirmeye neden olacaksa veya Anlaşmanın
yorumlanması veya uygulanmasına ilişkin zorluk veya şüphelere yol
açarsa, yetkili makamlar APA’nin gerçekleştirmesine izin
verilmelidir. Bu tür bir sözleşme her iki devlet için yasal olarak
bağlayıcı olacak ve söz konusu vergi mükellefleri için haklar meydana
getirecektir. Vergi anlaşmalarının ulusal mevzuatın önünde gelmesi
nedeniyle, ulusal hukukta APA’lara girilmesine dair esas
bulunmaması, APA’ların karşılıklı anlaşma usulü çerçevesinde
uygulanmasını etkilemeyecektir.637 Nitekim Almanya uygulamasında
iç hukukta peşin fiyat anlaşmalarıyla ilgili bir düzenleme
bulunmamakla birlikte, bunların hukuki tabanı olarak imzalanan vergi
anlaşmalarının karşılıklı anlaşma ile ilgili düzenlemeleri
gösterilmektedir.638 Türkiye’de APA uygulamasına ilişkin iç hukukta
özel düzenleme mevcut değildir.
APA’lar, tek taraflı, çift taraflı ve çok taraflı olarak
yapılmaktadır. Tek taraflı olanlarda mükellef ile gelir idaresi
bulunmaktadır. İki taraflı olanlarda iki ayrı devlet ile bu iki devletteki
en az birbiriyle bağlı iki mükellef yer almaktadır. Çok taraflılarda
ikiden fazla gelir idaresi bulunmaktadır.639 Çift taraflı APA’larda
örneğin Japonya ile ABD, bu iki ülkedeki ana şirket ve bağlı şirketleri
636
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. IV – 45 – 46, Benzeri Hollanda
uygulaması için Bkz.: Dave Rutges; Eduard Sporken; Miodrag Verwoert, “How
Dutch APAs Work” International Tax Review, Jun 2003, Vol.14, Issue 6, s. 41
637
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. IV – 46
638
Borstell; Wellens, 2000, a.g.m., s. 11 - 14
639
Rutgets; Kawanobe; Fortier; Felgran, 2004, a.g.m., s. 10
198
arasındaki mal ve hizmet alışverişlerinde uygulanacak fiyatlar
konusunda anlaşmaktadırlar.640
Çifte vergilendirme konusundaki endişeler yüzünden birçok ülke
çift taraflı veya çok taraflı APA’ları tercih etmektedir. Aynı endişe
yüzünden, bazı ülkeler vergi mükellefi ile sadece bir gelir idaresi
arasında yapılan tek taraflı APA’ları imkan vermemektedir. İki taraflı
veya çok taraflı yaklaşım, çifte vergilendirme riskini azaltıcı, vergi
mükellefleri ve vergi idareleri için adaleti temin edici, vergi
mükelleflerine daha büyük kesinlik sağlayıcı nitelik taşımaktadır.
Vergi mükellefleri inceleme risklerini bu anlaşmalarla en aza
indirmektedirler.641
OECD Rehberinde gelir idaresinin mükellefin APA
kapsamındaki işlemlerini inceleyip incelemeyecekleri konusu değişik
yöntemler üzerinde durulmuştur. Bu yöntemlerin herhangi birinin
veya birden fazlasının tercihi idareye aittir. APA’ya dahil olan her
gelir idaresi, ülkesindeki vergi mükelleflerinin APA’ya uyup
uymadığını değişik şekilde izleyecektir. APA’ya dahil olan bir vergi
mükellefinin APA’nın koşullarıyla uyum derecesini ve kritik
varsayımların geçerliliğini koruduğunu gösteren yıllık raporlar
hazırlanmasını isteyebilir. Vergi mükellefini düzenli denetim
dahilinde fakat sözleşmedeki metodolojiyi yeniden değerlendirmeden
inceleme yapabilir. Bunların yerine gelir idaresi, transfer
fiyatlandırması incelemesini, APA teklifiyle bağlantılı olarak veriyi
doğrulama ve vergi mükellefinin APA’nın koşullarına uyup
uymadığını teyit etmeyle sınırlı olarak inceleme yapmak isteyebilir.
APA’daki ve yıllık raporlardaki beyanların güvenilirliğini,
doğruluğunu ve söz konusu yöntemin uygulanma şeklinin
doğruluğunu ve tutarlılığını da inceleyebilir. Örneğin ABD
uygulamasında APA’lar mükellef için daha sonraki IRS
incelemelerinde bir koruyucu kalkan görevi göstermemektedir.642
640
Deprez, 2003, a.g.m., s. 380
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. IV – 42-43, Johan Deprez, “International
Tax Policy : Recent Changes and Dynamics Under Globalization”, Journal of Post
Keynesian Economics, Spring 2003, Vol 25, No 3, s. 367 – 368, Benzeri Hollanda
uygulaması için Bkz.: Rutges; Sporken; Verwoert, 2003, a.g.m. s. 40 - 43
642
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. IV – 44-45, Kim; Swinnerton, 1997,
a.g.m., s. 22 - 23
641
199
ABD ile OECD’nin Peşin Fiyatlandırma Sözleşmelerine (APA)
bakış açılarında farklılık bulunmaktadır. ABD İç Gelir İdaresi bu
anlaşmaları, mükelleflerin emsal bedel prensibine gönüllü uyumunu
teşvik eden ve artıran, aynı zamanda hem idare hem de mükellef
açısından idari masrafları azaltan etkili bir araç olarak görmektedir.
OECD’nin bu anlaşmalara yaklaşımı ise ABD’ye oranla daha
mesafelidir.643
4.2 Peşin Fiyatlandırma Sözleşmelerinin
Avantajları
APA programı vergi mükelleflerine, uluslararası işlemlerde
vergi davranışının tahmin edilebilirliğini arttırma yoluyla belirsizliği
ortadan kaldırarak yardımcı olabilir. APA belli bir süre için kapsamına
alınan transfer fiyatlandırma hususlarının vergi davranışında belirlilik
sağlayabilir. APA’nın verdiği belirlilik sayesinde, vergi mükellefi
vergi borçlarını daha iyi tahmin edebilir. Dolayısıyla yatırıma uygun
bir vergi ortamı sağlanabilir.644 APA sayesinde vergisel sorunlarını
çözen mükellefler kendi asıl işlerine daha rahat odaklanabilecek,
transfer fiyatlaması sorunlarıyla uğraşmayacaklardır.645
APA’lar hem vergi idareleri hem de vergi mükellefleri için
olumsuz olmayan bir ruh ve ortamda, birbiriyle danışma ve işbirliği
yapma imkanı sağlar. Bir transfer fiyatlandırma incelemesinde
karmaşık vergi hususlarının böyle bir ortamda tartışılması, taraflar
arasında serbest bilgi akışını sağlayacaktır. Olumsuz olmayan ortam,
sunulan veri ve bilginin olumsuz bir ortama göre daha objektif şekilde
incelenmesine yol açabilir. Bir APA programı dahilindeki vergi
idareleri arasında gerekli olan yakın müzakere ve işbirliği, transfer
643
Korkmaz, 2000, a.g.e., s.76
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. IV – 46, Shourie, 2002, a.g.e., s. 31,
2001 yılı Eylül ayı içinde Amsterdam’da yapılan Uluslararası Transfer
Fiyatlandırma Forumunda özel sektör temsilcileri bu paragraftaki ve izleyen
paragraflardaki görüşlerini dile getirmişlerdir. Bkz.: Stanley, 2001, a.g.m., s. 29
645
Wrappe; Milani; Joy, 1999, a.g.m., s. 43
644
200
fiyatlandırma hususlarında anlaşma ortaklarıyla daha yakın ilişkilere
de yol açacaktır.646
APA, vergi mükellefleri ve vergi idareleri için pahalı ve zaman
alan vergi incelemelerini, vergi davalarını önleyecektir. Bir APA
konusunda karar verildiğinde, vergi mükellefinin kazancının
incelenmesi için daha az kaynak gerekecektir. Çünkü vergi mükellefi
hakkında daha çok şey bilinmektedir. Fakat sözleşmenin
uygulanmasını denetlemek zaman almakla birlikte, vergi incelemeleri
için gerekli zamandan daha azı harcanacağı tahmin edilmektedir.
Dolayısıyla APA süreci hem vergi mükellefleri hem de vergi idareleri
için normal bir incelemede harcanabilecek zamandan tasarruf
sağlayabilir.647
Çift taraflı ve çok taraflı APA’lar, tüm ilgili ülkeler iştirak ettiği
için hukuki veya ekonomik çifte vergilendirme olasılığını önemli
ölçüde azaltmakta veya ortadan kaldırmaktadır.648
4.3 Peşin Fiyatlandırma Sözleşmelerinin
Dezavantajları
Tek taraflı APA’lar vergi idareleri ve vergi mükellefleri için
önemli problemlere neden olabilmektedir. Çift taraflı veya çok taraflı
APA’ların tersine, tek taraflı APA’ların kullanımı ilgili vergi
mükellefi için belirlilik düzeyinin artmasına ve çok uluslu şirket grubu
için ekonomik veya hukuki çifte vergilendirmenin azalmasına yol
açmayabilir. Vergi mükellefi ile bir devlet arasında yapılan tek taraflı
peşin fiyatlandırma sözleşmesi, APA’yı yapan ülke ve anlaşma
konusu hususla ilgili diğer ülkeler arasındaki vergilendirilebilir gelirin
dağılımını etkileyecektir. Diğer vergi idareleri, APA’nın sonuçlarını
646
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. IV – 46, Kim; Swinnerton, 1997, a.g.m.,
s. 22 -23, Wrappe; Milani; Joy, 1999, a.g.m., s. 41 - 42, Shourie, 2002, a.g.e., s. 32 ,
Adams; Coombes, 2003, a.g.e., s. 108
647
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. IV – 47, Kim; Swinnerton, 1997, a.g.m.,
s. 22 -23, Stevenson; Cabell, 2002, a.g.m., s. 86, Stanley, 2001, a.g.m., s. 29,
Adams; Coombes, 2004, a.g.e., s. 108, Wrappe; Milani; Joy, 1999, a.g.m., s. 41 - 42
648
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. IV – 47, Wrappe; Milani; Joy, 1999,
a.g.m., s. 41 -42, Shourie, 2002, a.g.e., s. 31-32, Rutgets, Kawanobe, Fortier,
Felgran, 2004, a.g.m., s. 10
201
kendileri açısından benimsemedikleri durumlarda problemler ortaya
çıkar. Diğer ülkeler, peşin fiyatlandırma anlaşmasındaki hususları
kabul etmediği ve kendisi ilave bir tarhiyat yaptığı durumda, çifte
vergilendirme riski ortaya çıkacaktır.649
Vergi idarelerinin kendilerine APA süresince sunulan ticaret
sırları ve diğer hassas bilgi ve belgelerin gizliliğinin temin edilip
edilmeyeceği vergi mükellefi açısından bir dezavantaj teşkil
etmektedir.650 Dezavantajın kaldırılması için, bilgilerin ifşasına karşı
ulusal mevzuat uygulanmalıdır. Çift taraflı bir APA’da anlaşma
tarafları açısından gizlilik gereklilikleri geçerli olmalı ve bu sayede
gizli bilginin kamuoyuna ifşası önlenmelidir. Örneğin ABD İç Gelir
İdaresi APA’dan elde ettiği verileri gizli tutmaktadır. Bilgiler
genellikle gizli tutulmakla birlikte bazı vergi idareleri elde ettikleri
verileri başka olaylarda kullanma eğiliminde olmaktadırlar. Böyle
durumlarda vergi mükellefleri bilgilerini vergi idareleriyle paylaşmak
istemeyecek beklenen işbirliği gerçekleşmeyebilecektir.651
Diğer önemli bir dezavantajı APA’ların zaman almasıdır. Peşin
fiyatlandırma sözleşmeleri taraflardan birinin devlet olmasından
dolayı zaman almaktadır. Zira Devlet sektörünün genel olarak yavaş
işlemesi ve zaten karmaşık olan konunun hızlı bir şekilde çözümünün
zaman almasına sebep olmaktadır.652 İzleyen bölümde de değinildiği
gibi ABD ve Fransa’da anlaşmalara varılması yirmi ayı
bulabilmektedir.
APA’ların bir dezavantajı da, transfer fiyatlandırma ihtilaflarını
çözmeye yönelik diğer mekanizmalara göre daha maliyetli
olmasıdır.653 Usulün pahalı olması, mekanizmanın tarafları olan
mükellefleri ve vergi idarelerini yönteme başvururken kısıtlamaktadır.
Özellikle küçük vergi mükellefleri usulün pahalı olması karşısında bu
usule girmek istememektedirler. Zira girdiklerinde altından
kalkamama riski bulunmaktadır. Diğer taraftan kaynak sıkıntısı
649
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. IV – 48, Adams; Coombes, 2003, a.g.e.,
s.106 - 107
650
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. IV - 51, Shourie, 2002,a.g.e., s 33 -34,
Adams; Coombes, 2003, a.g.e., s. 107
651
OECD Transfer Pricing, 2001, a.g.e., s. IV – 51, Tax Executives Institute, 1995,
a.g.m., s. 316 - 320 Abdallah, 2002, s. 62, 66;
652
Stanley, 2001, a.g.m., s. 29
653
Shourie, 2002, a.g.e., s. 32 -33
202
nedeniyle çeken gelir idaresinin, girişebileceği APA sayısı sınırlı
kalmaktadır. Gelir idaresinin sınırlı kaynağı karşısında, APA
programına katacağı mükellefleri büyüklük dikkate alarak belirlemesi
durumunda, küçüklerin şansı ortadan kalkabilmektedir.654 Hem
mükelleflerin hem de gelir idaresinin kaynak yetersizliğinden
kaynaklanan durum,
mükellefler arasında eşitsizliklere neden
olacaktır. Bunun önüne geçilebilmesi için ülkeler önlem almaya
başlamıştır. Nitekim küçük vergi mükelleflerinin APA’lara daha fazla
başvurabilmeleri için Hollanda Maliye Bakanlığı bunlara yardım
yapmak istemektedir. Küçük mükellefler için APA’lara başvuru
koşularını göreli olarak kolaylaştırmayı amaçlamaktadır.655
Aynı endüstri içinde olsalar bile mükellefler arasındaki
farklılıklar peşin fiyatlandırma sözleşmesi için bir model
oluşturulmasını hemen hemen olanaksız kılmaktadır. Bu nedenle
yapılan her bir sözleşme özgün bir nitelik taşımaktadır. Yukarıda da
belirtildiği gibi karmaşıklığı, uzunluğu, maliyetli olması, çok zahmetli
bir belge toplama ihtiyacı, özel bir yönetim gereği ve uzman ekspertiz
ihtiyacı, yöntemi dezavantajlı yönlerini teşkil etmektedir.656
4.4 Ülke Düzenlemeleri ve Uygulamaları
Peşin Fiyatlandırma Sözleşmelerinin önemi giderek artmaktadır.
Ülke uygulamalarından da görüleceği üzere, uluslararası alanda
önemli bir biçimde kullanıldığı, yapılan istatistiki araştırmalarda da
kendini göstermektedir. Örneğin Ernst&Young’s şirketinin 2001
yılında Avustralya, Japonya, Kore ve Yeni Zelanda dahil 22 Asya Pasifik ülkesinde faaliyet gösteren 638 ana şirket ve 176 bağımlı şirket
üzerinde yaptığı bir araştırmada peşin fiyatlandırma sözleşmelerinin
sorunları giderme aygıtı (controversary management tool) olarak
kullanılma yüzdeleri aşağıdaki gibidir.657
654
OECD Transfer Pricing, 2001, s. IV – 51
Rutges; Sporken; Verwoert, 2003, a.g.m., s. 42
656
Kapusuzoğlu, Temmuz 1999, a.g.m., s. 107
657
Lewis; Lim, 2002, a.g.m., s. 37 - 40
655
203
Tablo: 5
Peşin Fiyatlandırma Sözleşmeleri ile İlgili İstatistiki Veriler
Ülke
Halen Kullanılma
Gelecekte Kullanılacağı
Yüzdesi
Beklentisinin Yüzdesi
Avustralya
4
42
Japonya
32
19
Kore
6
3
Yeni Zelanda 9
40
Tüm Ülkeler 5
38
Kaynak: Lewis; Lim, 2002, a.g.m., s. 37 - 40
Yukarıdaki tablodan da görüleceği üzere peşin fiyatlandırma
anlaşmalarının gelecekte sorun çözme oranı sadece Japonya’da
düşmüş, diğer ülkelerde bu oran artmıştır. Tüm ülkelere baktığımızda
%5’den %38’e yükselmiştir. Orandaki artış mükelleflerin transfer
fiyatlandırmasının vergisel anlaşmazlıklarını gelir idaresiyle anlaşarak
çözmeye yöneldiklerini göstermektedir.
4.4.1 ABD
Yetkili makamlar eliyle karşılıklı anlaşma usulünün sorunları
çözmede yetersiz kalması karşısında, çok uluslu şirketler başka
alternatifler üzerinde durmaya başlamışlardır. Apple Computer 1991
yılında ilk defa ABD ve Avustralya ile peşin olarak fiyatlandırma
konusunda anlaşmaya varmıştır. Daha sonra bu anlaşma ABD
tarafından resmi peşin fiyatlandırma sözleşmesi şekline
dönüştürülmüştür. Apple Computer şirketi ile imzalanan resmi peşin
fiyatlandırma sözleşmesini daha sonra ABD ile Kanada, İngiltere,
Japonya ve diğer ülkelerle imzalan sözleşmeler izlemiştir. Daha sonra
başka şirketlerle ilgili ikili ve çok taraflı anlaşmalar yapılmıştır.658
Peşin fiyatlandırma sözleşmelerine ilgi ABD’de sürekli
artmaktadır. ABD Gelir İdaresi, 30 Eylül 1996 tarihi itibariyle ABD
72 sözleşmenin tamamlandığını, 142 sözleşmenin da değerlendirme
aşamasında olduğunu rapor etmiştir. Bu sözleşmelerin % 80’i yabancı
idarelerin katılımını da içermektedir. Bu sürece katılan ülkeler,
Avustralya, Belçika, Brezilya, Kanada, Fransa, Almanya, Hong Kong,
658
Editör: Choi, 1997, a.g.e. s. 38 - 30
204
İrlanda, İtalya, Kore, Japonya, Meksika, Hollanda, Norveç, Porto
Riko, Singapur, İsviçre, İngiltere ve Virgin Adaları’dır.659
APA programlarında en yüksek başarısızlık 1999 yılında 13
adet, 2000 yılında 3 olarak gerçekleşmiştir. 30 Mart 2001 tarihi
itibariyle ABD Gelir İdaresinin açıkladığı APA duyurusuna göre,
2000 yılında 63 adet APA programı tamamlanmıştır. Başlatılan yeni
APA’ların % 75 i dağıtıcılarla veya üreticilerle yapılan firma içi
işlemleri kapsamaktadır. ABD Gelir İdaresi APA Programlarının
başarısı için güçlü bir istek ve kararlılık göstermektedir.660 ABD’de
Enron şirketinin muhasebe hileleriyle iflasını istemesinden sonra
APA’ların önemi daha fazla artmıştır. Hem ABD Gelir İdaresi hem de
şirketlerin ortakları, bu şirket örneğinde olduğu gibi olumsuz
sürprizlerle karşılaşmamak için peşin fiyat sözleşmelerini daha fazla
mehilli olmuşlardır. APA’lar daha çekici hale gelmiştir.661 ABD Gelir
İdaresi bunların sayıları, sonuçları hakkındaki bilgileri resmi internet
sitesinden düzenli olarak duyurmaktadır.662
Peşin fiyatlandırma sözleşmeleri mükellefler, IRS ve ilgili
yabancı gelir idaresi arasında imzalan ve şirketler arası fiyatlandırma
sorunlarının görüşülerek sözleşme yapılmak suretiyle çözümünü
öngören bir araçtır. Bu sözleşme ile taraflar doğrudan ya da dolaylı
olarak kontrollü olan iki ya da daha fazla işletme ya da firmalar
arasında gelir, indirimler, krediler veya diğer ödemelerin dağılımı ya
da ayarlamada transfer fiyatlandırması yöntemi üzerinde
anlaşmaktadırlar. IRS, peşin fiyatlandırma sözleşmelerini ilk kez 1
Mart 1991 tarihinde kabul etmiştir (Rev.Proc.91-92). 5 yıl sonra 1996
yılında da peşin fiyatlandırma sözleşmeleri programında ortaya çıkan
sorunlar ve edinilen deneyim doğrultusunda bir takım değişiklikler
yapılmıştır (Rev. Proc.96-53, 19 Kasım 1996).663
Peşin fiyatlandırma sözleşme talebi iki kısımdan oluşur: (1)
Genel bilgi, (2) Transfer fiyatlandırma sözleşmesi teklifi.
659
Kapusuzoğlu, Temmuz 1999, a.g.m., s. 105 - 106
Dodge; DiCenso, Jun 2001, a.g.m., s. 19 - 21
661
Harris, Burns, 2002, a.g.m., s. 31
662
(Çevrimiçi)
http://www.irs.gov/businesses/corporations/article/0,,id=96143,00.html, 06.08.2004
663
Gustafson; Peroni; Pugh, 1997, a.g.e., s.540, Kapusuzoğlu, Temmuz 1999,
a.g.m., s. 105, Ernst and Young, 2003, a.g.e., s. 47, Stack; Castillo; Leyva, 2002,
a.g.m., s. 31
660
205
Genel bilgi kapsamında mükellef aşağıda belirtilen 11 hususu
IRS’e sunmak zorundadır.
(1) Sözleşmeye konu olacak işlemlerin, işin ve organizasyonun
listesi,
(2) Bütün tarafların vergi numaraları, telefon numaraları,
adresleri ve adları,
(3) Sözleşmenin taraflarını temsil eden kişilerin doldurduğu
form,
(4) İş faaliyetinin, dünya çapında örgüt yapısının, sahiplik
yapısının, sermaye yapısının, finansal sözleşmelerin, temel işin, işin
yöneltildiği yerlerin, temel işlemlerin bütün taraflar için özet
açıklaması,
(5) Önerilen transfer fiyatlandırmasını destekleyen son üç yıla
ilişkin finansal veriler, ilgili belgeler,
(6) Sözleşme çerçevesinde tarafların kullandığı cari para
birimleri ve kurları,
(7) Vergi dönemleri,
(8) Önerilen transfer fiyatlandırması yöntemine ilişkin kullanılan
muhasebe yöntemlerinin açıklanması,
(9) Önerilen transfer fiyatlandırmasına ilişkin olarak ABD ve
yabancı ülke arasında önemli finansal ve vergi muhasebesi farklılıkları
varsa bunların açıklanması,
(10) Önerilen transfer fiyatlandırma yöntemine ilişkin olarak
tartışma yaratan durumlar, bilimsel araştırmalar, mahkeme kararları,
düzenlemeler, kurallar, süreçler,
(11) Önerilen transfer fiyatlandırma yöntemine ilişkin olarak
tartışma yaratan durumlarda, adli görüşlerde, yargı kararlarında
mükellefin ve idarenin geçmişteki ve güncel konulardaki
açıklaması.664
Peşin fiyatlandırma sözleşmesinin ikinci kısmı transfer
fiyatlandırma sözleşme teklifidir. Önerilecek yöntem, 482 nci
kısımdaki düzenlemelere, kurallara ve emsallere uygunluk ilkesine
uygun olmalıdır. Transfer fiyatlandırma yöntemine ilişkin olarak ilgili
bütün bilgi ve belgeler, peşin fiyat sözleşme teklifi ile birlikte
sunulmalıdır. Belgeler açık bir biçimde adlandırılmalı, endekslenmeli
ve referansları belirtilmelidir. Yabancı dildeki belgelerin İngilizce
664
Gustafson; Peroni; Pugh, a.g.e., s.540 - 541, Kapusuzoğlu, Temmuz 1999,
a.g.m., s. 106 – 107, Ayrıca Hollanda örneğinde istenen benzeri bilgiler için Bkz.:
Dodge; DiCenso, Jun 2001, a.g.m., s. 19 - 21
206
çevirisi de sunulmalıdır. Mükellef yaptığı varsayımları, ölçütleri
birlikte açıklamalıdır.665
ABD’de İç Gelir İdaresinin görevlileri mükellefin talebini
idareye ulaştıktan sonra 45 gün içinde değerlendirmekte, 60 gün
içinde ortak bir çalışma planı oluşturulmaktadır. Gelir idaresinin
görevlileri mükelleften gerekli ilave bilgileri aldıktan sonra vakaya
uygulanabilecek yöntem ve kabul edilebilecek fiyat aralığı konusunda
bir karar verirler. Karar gayri resmi olarak mükellefe
bildirmektedirler. Bu gayri resmi karar akabinde mükellefle resmi bir
sözleşme imzalanmaktadır. Bu süreç olayın karmaşıklığına ve
boyutuna göre değişmekle birlikte, ortalama yirmi ayı bulmaktadır.666
4.4.2 Almanya
Ağustos 2000 ayında yayınlanan transfer fiyatlandırması ile ilgili
düzenlemelerin 3 üncü bölümü APA’lar oluşturmaktadır. 2001 yılı
ekim ayı itibariyle tamamlanmış APA’ların büyük çoğunluğu tek
taraflı olanlardır. Çok az sayıda iki taraflı APA talebi olmuştur. Ancak
bunların olumlu sonuç verip vermeyeceği belli değildir. Almanya’nın
ikili ve çok taraflı peşin fiyat sözleşmelerine mesafeli bir tutum
sergilediği
sonucuna
varılabilir.
Diğer
ülkelere
göre
karşılaştırıldığında Almanya bu alana mesafeli durmaktadır.667
4.4.3
Fransa
Fransa 7 Eylül 1999 tarihinde yayınladığı 4A-8-99 sayılı
genelgeyle, peşin fiyatlandırma sözleşmeleri ile ilgili ilk adımı
atmıştır. İki taraflı APA’ların talep edilebilmesi için ilgili diğer ülke
ile Fransa arasında çifte vergilendirmeyi önleme anlaşması ve
anlaşmada OECD Modelinin 25 inci maddesinin 3 üncü fıkrasının
665
Kapusuzoğlu, Temmuz 1999, a.g.m., s. 107
Wrappe; Milani; Joy, 1999, a.g.m., s. 42 - 43, Bazı Türkçe eserlerde süre 9- 10
ay olarak belirtilmiştir. Bkz.: Kapusuzoğlu, Temmuz 1999, a.g.m., s. 107
667
Borstell; Wellens, 2000, a.g.m., s. 11 -14, Sporken; Vogele; Bader; Luquet;
Laisney; Musgrave, 2001, a.g.m., s. 53, Ernst and Young, 2003, a.g.e., s. 20
666
207
bulunması gereklidir.668 2004 yılı mart ayı sonunda Belçika, Fransa ve
Hollanda’da faaliyet gösteren finansal hizmet şirketleri kapsamına
alan iki adet çok taraflı peşin fiyatlandırma sözleşmesi imzalanmıştır.
Bu iki sözleşmenin başvurusu Ağustos 2002 yılında yapılmış,
tamlanmasına kadar yaklaşık 18 aylık süre geçmiştir. Yine 2004 yılı
mart ayı sonlarında, Fransa, Almanya, İspanya ve İngiltere vergi
idarelerinin katılımıyla bir Avrupa konsorsiyomu için çok taraflı peşin
fiyatlandırma sözleşmesi yapılmıştır.669
4.4.4
İngiltere
1999 tarihli Maliye Kanunun(Finance Act of 1999) 85-87 inci
bölümleriyle APA’lar için yasal bir sistem oluşturmuştur. 1999 yılı
eylül ayında bu kanunun uygulamasına ilişkin açıklamalar
yapılmıştır(Statement of Practice). Oluşturulan bu sisteme göre, APA
sürecine
karmaşık
transfer
fiyatlandırması vakaları için
başvurulacaktır. Tek taraflı veya iki taraflı nitelik arz edebilmekle
birlikte sınır aşan vakalarda çifte vergilendirmeyi önleyebilmek için
İngiltere Vergi İdaresi ikili olanları önermektedir. Süreç, APA
arzusunu herhangi bir şekilde ortaya konulması, resmi başvurunun
yapılması, değerlendirme ve anlaşmaya varma aşamalarından
oluşmaktadır.670
668
Sporken; Vogele; Bader; Luquet; Laisney; Musgrave, 2001, a.g.m., s. 52, Ernst
and Young, 2003, a.g.e., s. 19
669
Rutgets; Kawanobe; Fortier; Felgran, 2004, a.g.m., s. 10
670
Sporken; Vogele; Bader; Luquet; Laisney; Musgrave, 2001, a.g.m., s. 53, Ernst
and Young, 2003, a.g.e., s. 46
208
ALTINCI BÖLÜM
TÜRK VERGİ SİSTEMİNDE ÖRTÜLÜ
KAZANÇ
1 Genel Olarak
Türk Vergi Sisteminde daha önce de belirttiğimiz gibi transfer
fiyatlandırmasına yakın kavram olarak örtülü kazanç bulunmaktadır.
Örtülü kazanç kavramı 03.06.1949 tarih ve 5422 sayılı KVK’nun 17
nci maddesinde düzenlenmiştir. Düzenlenme tarihi olarak oldukça
eski bir geçmişe sahiptir. Ancak bu güne kadar çok uluslu şirketler
için çok fazla uygulama alanı bulmamıştır.
Örtülü kazanç dağıtımı kavramı, yalnızca kurumlar vergisi
mükelleflerinden sermaye şirketleri bakımından geçerlidir. KVK’nun
17’nci maddesinde örtülü kazancın tanımı yapılmış, örtülü kazancın
müeyyidesi ise aynı Kanunun 15/3 üncü maddesinde getirilmiştir.
KVK’nun 15/3 üçüncü maddesinde, sermaye şirketlerince dağıtılacak
örtülü kazançların kurum kazancının tespitinde indirim olarak kabul
edilmeyeceği hüküm altına alınmıştır. Buna göre örtülü kazanç
dağıtımı hakkındaki düzenlemenin, sadece sermaye şirketlerinde
(anonim, limited, eshamlı komandit şirketler ile aynı mahiyette
yabancı şirketler) olacağı, diğer kurumlarda örtülü kazanç
hükümlerine göre bir işlem yapılmayacağı sonucuna varılmaktadır671
Buna karşılık GVK’nunda da gelir elde eden kişi ile elde ettiği
kaynak arasındaki mal varlıklarının karışmasını engelleyecek
düzenlemeler bulunmaktadır. Gerçek kişinin mal varlığı ile işlettiği
671
2003 Beyanname Düzenleme Kılavuzu, 2003, s. 605
209
ticari işletmenin mal varlığı arasında bir ayrım bulunmaktadır.672 Bu
bağlamda da GVK’nun 41 inci maddesi, dönem kazancını azaltacak
ölçüde, teşebbüs sahibi ile eş ve çocuklarının işletmeden çektikleri
paralar veya aynen aldıkları sair değerler ile bu kişilere işletmeden
ödenen aylık, ücret, ikramiye, komisyon ve tazminatların gider olarak
indirilemeyeceğini hükme bağlamıştır. Dolayısıyla bir ticari işletme
veya şahıs şirketinde, kurumlar vergisindeki örtülü kazanç dağıtımına
yakın anlamda, dağıtım ve çekişler önlenmiş olmaktadır. Diğer
taraftan yine aynı maddede, teşebbüs sahibinin, eşinin ve küçük
çocuklarının işletmede cari hesap ve diğer şekillerdeki alacakları
üzerinden yürütülecek faizlerin gider olarak indirilemeyeceği hükme
bağlanarak, gerek işletmeye konan sermayeye gerekse öz sermayeye
faiz ödenmesini önlemiş olmaktadır. Böylece teşebbüs sahibinin eş ve
çocuklarının işletmeye koydukları varlıklar da teşebbüs sahibi ile olan
yakınlık nedeniyle öz sermaye gibi değerlemeye tabi tutulmuşlardır.673
Bu maddenin ilk beş bendinde sayılanlar, teşebbüs sahibinin ticari
mameleki ile özel mameleki arasındaki ilişkilerle ilgilidir. Ticari
mamelekten özel mameleke kıymet aktarılması suretiyle ticari işletme
bünyesinde doğacak karın azaltılmasının önlemesi amaçlamaktadır.
Örtülü kazanç müessesine benzeyen bir başka düzenleme
KVK’nun 15 inci maddesinin 5 inci bendinde hüküm altına alınmıştır.
Buna göre dar mükellef kurumlarda, ana merkez veya Türkiye
dışındaki şubeler adına yapılan alım satımlar için verilen faizler,
komisyonlar ve benzerleri ile ana merkezin ve Türkiye dışındaki
şubelerin giderlerine veya zararlarına iştirak etmek üzere ayrılan
hisseler kanunen kabul edilmeyen indirim kabul edilmiştir.674 Ancak
çalışmanın boyutları dikkate alındığında bu tür giderler üzerinde
durulmayacaktır.
Doğrudan vergi hukukunu ilgilendirmemekle birlikte, Türk
Hukukunda örtülü kazanca benzer bir düzenleme, 2499 sayılı Sermaye
Piyasası Kanunun (SPK) 15 inci maddesinin son fıkrasında
yapılmıştır. Kanunun anılan maddesinde, “Halka açık anonim
ortaklıklarda; yönetim, denetim veya sermaye bakımından dolaylı
veya dolaysız olarak ilişkili bulunduğu diğer teşebbüs veya şahısla
672
Uysal; Eroğlu, 1985, a.g.e., s. 378
Basmacı, 1977, a.g.e., s. 96, Özbalcı, 2002, a.g.e., s. 462
674
İstanbul Yeminli Mali Müşavirler Odası, “Dar Mükellef Kurumların Temettü
Stopajı”, Mali Mevzuat Platformu, 15 Haziran 2002 Raporu, s. 29
673
210
emsaline göre bariz şekilde farklı fiyat, ücret ve bedel uygulamak gibi
örtülü işlemlerde bulunarak karını ve/veya mal varlığını azaltamaz”
şeklinde hüküm bulunmaktadır.
KVK’nun 17’nci maddesinde örtülü kazanç aşağıdaki gibi
hüküm altına alınmıştır:
“Aşağıdaki hallerde, kazanç tamamen veya kısmen örtülü olarak dağıtılmış
sayılır:
1. Şirket kendi ortakları, ortaklarının ilgili bulunduğu gerçek ve tüzel
kişiler, idaresi, murakabesi veya sermayesi bakımlarından vasıtalı vasıtasız olarak
bağlı bulunduğu veya nüfuzu altında bulundurduğu gerçek ve tüzel kişiler ile olan
münasebetlerinde emsaline göre göze çarpacak derecede yüksek veya düşük fiyat
veya bedeller üzerinden yahut bedelsiz olarak alım, satım, imalat, inşaat
muamelelerinde ve hizmet ilişkilerinde bulunursa;
2. Şirket, 1 numaralı fıkrada yazılı kimselerle olan münasebetlerinde
emsaline göre göze çarpacak derecede yüksek veya düşük bedeller üzerinden
kiralama veya kiraya verme muamelelerinde bulunursa;
3. Şirket, 1 numaralı fıkrada yazılı kimselerle olan münasebetlerinde
emsaline göre göze çarpacak derecede yüksek veya düşük faiz ve komisyonlarla
ödünç para alır verirse;
4. Şirket ortaklarından veya bunların eşleri ile usul ve füruundan ve 3 üncü
dereceye kadar(dahil) kan ve sıhri hısımlarından şirketin idare meclisi başkan ve
üyesi, müdürü, veya yüksek memuru durumunda bulunanlara emsaline göre göze
çarpacak derecede yüksek aylık, ikramiye, ücret verir veya benzeri ödemelerde
bulunursa.”
Şirket ile ortak arasındaki örtülü kazanç dağıtımının varlığı
için objektif unsurlar ve sübjektif unsurların ortaya konulması ve
tartışılması gerekmektedir.
2 Örtülü Kazanç Dağıtımının Unsurları
2.1 Objektif Unsurlar
Objektif unsurlar, ortak veya örtülü kazanç aktarılabilecek ve
kanunda çok geniş bir şekilde gösterilen gerçek ve tüzel kişilere şirket
mal varlığından bedelsiz veya düşük bedel ile değer aktarılması, şirket
ile değer aktarılanlar arasındaki mal alım satımı, hizmet ifası, borç alış
verişleri ve benzeri işlemlerdeki edimlerde eşitsizlik bulunması, bu
211
eşitsizliğin emsali kurumlar nazaran bariz bir farlılık arz etmesi
şeklinde özetlenebilir.675
KVK’nunun 17 nci maddesindeki düzenlemelerden
yararlanılarak bir olayda örtülü kazanç dağıtımının bahsedebilmek
için üç objektif unsurun ortaya konulması gerekmektedir. Bunlar
örtülü kazanç dağıtımı yapılabilecek kişiler, örtülü kazanç dağıtımın
şekilleri ve emsaline nazaran farklılıktır. Bir olayda bu üç unsurun
bulunması halinde örtülü kazancın varlığından söz edilebilecektir.
2.1.1 Örtülü Kazanç Dağıtımı Yapılabilecek
Kişiler
KVK'nun 17 nci maddesinin 1 ve 4 numaralı bentlerinde örtülü
kazanç dağıtımı yapılabilecek kişiler belirtilmiştir. Şirket kendi
ortakları, ortakların ilgili bulunduğu gerçek ve tüzel kişiler, idaresi,
murakabesi veya sermayesi bakımlarından vasıtalı vasıtasız olarak
bağlı bulunduğu veya nüfuzu altında bulundurduğu veya gerçek ve
tüzel kişiler ile olan münasebetlerinde örtülü kazanç dağıtabilir (KVK
md.17/1). Şirket ortaklarından veya bunların eşleri ile usul ve
füruundan ve 3 üncü dereceye kadar(dahil) kan ve sıhri hısımlarından
şirketin idare meclisi başkan veya üyesi, müdürü veya yüksek memuru
durumunda bulunanlara da örtülü kazanç dağıtabilir (KVK md. 17/3).
Örtülü kazanç dağıtımında en az tartışılacak olan grup şirket
ortaklarıdır. Ortaklık sıfatında ortaklık payının miktarı önemli
değildir. Zira maddede ortaklık payı ile ilgili herhangi bir hüküm
bulunmamaktadır.676 Ancak ortaklık payının artması örtülü kazanç
dağıtım riskini arttırmaktadır. Riskin artmasının sebebi, yüksek paylı
ortakların şirketi kendi istedikleri gibi yönetebilme ve manipüle
675
M. Öncel, 1978, a.g.e., s. 13-31, Uysal; Eroğlu, 1985, a.g.e., s. 383, Tünal, 1992,
a.g.e., s. s. 175
676
Özbalcı, 2002, a.g.e., s. 470, Bazı ülkelerde ortaklık payı ile ilgili düzenlemeler
bulunmaktadır. Örneğin Rusya’da örtülü kazanç oluşabilmesi için doğrudan veya
dolaylı sahipliğin en az % 20 olması gereklidir. Bkz.: Bezlepko, 2003, a.g.m., s. 38
– 43, Çin’de bir şirketin %25 ve daha fazla hissesine sahip olan, borçlarının %50 ve
daha fazlasını veren, %10 ve daha fazla borçlanmanın garantisini veren diğer bir
şirket o şirketin kontrolünü elinde bulunduruyor anlamına gelmektedir. Bkz.: Ho,
Lau, 2002, a.g.m.
212
edebilme kabiliyetlerinin olması nedeniyle kazançları kolaylıkla
kendilerine kanalize etme şansına sahip olmalarıdır. Ancak, ortaklık
payı yüksek olanlar konusunda örtülü kazanç dağıttıkları kanaatine
sürekli sahip olmak hatalı bir yaklaşım olacaktır. Örtülü kazanç
dağıtımının şartı, ortağa bir avantaj sağlanmış olmasıdır. Fakat edim
ile karşı edim uygun oldukları sürece bir avantaj söz konusu
olmadığından örtülü kazanç dağıtımı sorunu ortaya çıkmaz. Edim ve
karşı edimin uygunluğuna, hem zaman hem de değer olarak bakmak
gerekir.677
Şirketin sermayesi bakımından vasıtalı olarak bağlı bulunduğu
gerçek ve tüzel kişi kavramı, öz sermayede pay sahibi olanların
dışında, yabancı kaynak sahipleri yani alacaklıları ifade etmektedir.
Zira şirketin öz sermaye bakımından bir gerçek veya tüzel kişiye
bağlılığı, ortaklık ilişkisini ifade eder. Ortaklık ilişkisi ise maddede de
ayrıca yer aldığından, vasıtalı ilişkinin ortaklar dışındaki yabancı
kaynak sahiplerini işaret ettiği anlaşılmaktadır.678
Nüfuzu altında bulundurduğu gerçek ve tüzel kişiler açısından
değerlendirmede, daimi olarak borç vermek ya da devamlı iktisadi
ilişkide bulunmak anlamına geldiği şeklinde yorumlanabilir. Örneğin
bir şirketin sürekli olarak borç verdiği kişileri nüfuzu altında
bulundurduğu kabul edilebilir. Benzer şekilde imalatında aynı kişinin
sağladığı girdileri kullanan bir şirketin, tedarikçisinin nüfuzu altında
olduğu kabul edilebilir. Aynı yaklaşımla bir imalat şirketinin
üretiminin büyük bir kısmının bayiliğini yapan gerçek ve tüzel
kişilerin, imalat şirketinin nüfuzu altına girmiş veya tersine
imalatçının büyük bayiinin nüfuzu altında olduğu düşünülebilir.679
Benzer bir düzenleme Çin’in transfer fiyatlandırma düzenlemelerinde
bulunmaktadır. Teşebbüslerden biri, diğer bir teşebbüsün üretimde
kullandığı hammaddeler ve yardımcı parçalar gibi temel girdileri
sağlıyor ise veya tedarikinin kontrolünü elinde bulunduruyorsa
aralarında bir bağlı şirket ilişkisi var anlamına gelmektedir.680
677
Basmacı, 1977, a.g.e., s. 33
Kızılot, 2000, a.g.e., s. 1693
679
Selahattin Paklar, Kurumlar Vergisi Kanunu Yorum ve Uygulaması, 2 nci
Baskı,İstanbul, 1987, İstanbul Matbaası, s. 423, Kızılot, 2000, a.g.e., s. 1694
680
Ho; Lau, 2002, a.g.m.
678
213
Şirketin idare meclisi başkanı veya üyesi, müdürü veya yüksek
memuru durumunda bulunanlar da aylık, ikramiye ve ücret yoluyla
örtülü kazanç dağıtımı yapılabilecek kişiler arasında sayılmıştır.
Kanun koyucunun bir kısım üst görevleri belirtmiş olmasının nedeni,
bu görevlerde çalışan kişilerin şirket işlerinde birinci derecede yetkili
olmaları ve karar alma mevkiinde bulunmalarıdır. Şirkette çalışan
kişilere verilecek ücret tutarını belirleyen bu görevliler, kendi
ücretlerini de istedikleri gibi tayin ve tespit etmeye yetkili
bulunduğundan örtülü kazanç dağıtma olasılığı artmaktadır. 681
Şirketin yüksek memuru deyimi esneklik taşıyan bir
kavramdır. Yüksek memur deyiminden genellikle şirketin idare ve
yönetiminde etkinliği ve fonksiyonu olan kişiler anlaşılmaktadır.
Fakat bu işletmenin büyüklüğüne, faaliyet konusuna göre
değişebilmektedir. Aynı unvanı taşıyan kişilerin çeşitli işletmelerdeki
etkinlik ve fonksiyonları farklı olabilmekte, bunlara çeşitli
işletmelerde farklı yetki ve sorumluluk verilebilmektedir. Bu nedenle
yüksek memur deyiminin yorumlanmasında sadece unvan ile bağımlı
kalınmayarak, şirket içindeki etkinliğin ve yetkilerin derecesi de
araştırılmalıdır.682
Ortak olmayan kişilere kazanç dağıtımında bulunmak hukuken
mümkün değildir. İstisnası ortakların ilgili bulunduğu gerçek ve tüzel
kişilere dolaylı yoldan kazanç dağıtımında bulunmasıdır. Ortağın ilgili
bulunduğu kişilerin, medeni hukuk veya ticaret hukuku ilişkileri
çerçevesinde ilgili bulunduğu kişiler olduğu kabul edilmelidir. İlgili
olma kavramı, ortak olan gerçek kişiler ve tüzel kişiler açısından
değerlendirilebilir.683 Gerçek kişiler açısından ilgili olma kapsamına,
ortağın eşleri, çocukları, usul ve füruu ile kan ve sıhri hısımları, ahbap
ve dostları, ortağın ekonomik ilişkide bulundukları kişiler ile ortağı
oldukları tüzel kişiler girebilmektedir. Tüzel kişi ortakların ilgili
olduğu kişiler kapsamına tüzel kişilerin ortakları, ortaklarının
yakınları ve yöneticileri girmektedir.684
681
Kızılot, 2000, a.g.e., s. 1697 -1698
Basmacı, 1977, a.g.e.,s. 161-162
683
Veysi Seviğ, “ Örtülü Kazanç Dağıtımı”, Yaklaşım, Kasım 2002, Yıl 10, Sayı
119, s. 30
684
Mehmet Gür, Kurumlar Vergisi Kanunu Yorum ve Açıklamalar, Ankara,
1986, Oku Matbaacılık s. 394 – 395, Seviğ, 2002, a.g.m., s. 30
682
214
Doğrudan doğruya ortaklara yapılmasa bile onlara mal edilme
amacıyla ortakların ilgili bulunduğu kişilere yapıldığı durumlarda,
aslında ortaklara dağıtılan örtülü kazanç muvazaa nedeniyle ilgili
kişilere dağıtılmış gibi gösterilmektedir. Örtülü kazanç dağıtımı
yapıldığı kabul edilen gerçek ve tüzel kişi ile ortakların ilgili olduğu
kanıtlanamıyorsa veya örtülü kazanç dağıtımın muhatabı, bu meblağın
doğrudan doğruya kendi tarafından elde edildiğini ve ortaklar ile bir
ilişkisi olmadığını kanıtlayabiliyorsa örtülü kazanç dağıtımından
bahsetmek mümkün değildir. Çünkü o zaman örtülü olarak dağıtılan
kar payı ile bu gerçek ve tüzel kişi arasında hukuki ve vergisel bir bağ
kurmak da mümkün olamamakta, örtülü kazanç dağıtımı olmadığı
anlamına gelmektedir.685
Bunun kanıtlanması gelir idaresine düşmektedir. Ortağın ilgili
bulunduğu kimselere emsaline göre yüksek ödenen aylık, ikramiye,
ücret veya benzeri ödemelerde, ortağa bir menfaat aktarılması söz
konusu değilse, bunun örtülü kazanç dağıtımı olduğunu iddia ederken
ve buna ilişkin somut belirti ve delilleri ortaya koymak gereklidir.
Bunun şartı yakın olan kişiye sağlanan kazancın aslında ortağın
kendisi için bir avantaj olduğunun ispatlanmasıdır.686 Ancak bazı
yazarlar ortakların ilgili bulunduğu kişilerle ilgili olarak gelir idaresine
düşen ispat külfeti konusundaki yukarıdaki görüşe itibar
etmemektedirler. Bu görüşü savunan yazarlara göre, sağlanan
menfaatin ortağa intikal etmiş olduğunu gelir idaresinin iddia ve ispat
etmesi gerekliliği yoktur. Bu intikalin fiilen olup olmadığına da
bakılmamalıdır. Mehaz kanun olan Batı Alman kurumlar vergisi
uygulamasında, dağıtımın muhatabı sayılan kimselerin yakınlarına
menfaat sağlandığından haberdar olup olmamaları bile, önem taşıyan
bir unsur sayılmamaktadır. Bizdeki uygulamanın da, aynı ilke
çerçevesinde yapılması gerekli olduğu savunulmaktadır.687
Yukarıda tanımlamaları yapılmaya çalışılan, ortakların ilgili
bulunduğu gerçek ve tüzel kişiler, idaresi, denetimi veya sermayesi
bakımlarından vasıtalı vasıtasız olarak bağlı bulunduğu veya nüfuzu
altında bulundurduğu gerçek ve tüzel kişiler gibi kanuni tanımlamalar
sübjektif niteliktedir. Sübjektiflik hem vergi kanunlarını uygulamakla
685
Basmacı, 1977, a.g.e., s. 132-133, 162, Uysal; Eroğlu, 1985, a.g.e., s. 408 - 409
Basmacı, 1977, a.g.e., s. 19, Kızılot, 2000, a.g.e., s.1699, Uysal; Eroğlu, 1985,
a.g.e., s. 408 - 409
687
Özbalcı, 2002, a.g.e., s. 503
686
215
görevli gelir idaresine hem de kanunlara uymakla yükümlü olan
mükelleflere sorun yaratmakta ihtilaflara sebep olmaktadır.688 Örtülü
kazanç dağıtımı yapılabilecek kişilerin kanunda daha objektif
kriterlerle belirlenmesinde fayda bulunmaktadır.
2.1.2 Emsaline Göre Göze Çarpacak Derecede
Yüksek veya Düşük Fiyat, Bedel veya Faiz
Üzerinden İşlem Yapılması
Örtülü kazancın ortaya konulabilmesi için örtülü kazanç
dağıtımı yapılacak işlemlerin emsaline göre, göze çarpacak derecede
düşük veya yüksek yada bedelsiz olması gerekmektedir. Emsaline
göre göze çarpacak derecede farklılık ibaresi 17 nci maddenin bütün
bentlerinde ayrı ayrı belirtilmiştir. Bu tabir daha önceki bölümlerde
uluslararası literatür incelenirken bir bölüm halinde üzerinde durulan
Emsallerine Uygunluk İlkesine tekabül etmektedir. Emsaline nazaran
göze çarpacak derecede yüksek veya düşük kavramının ortaya
konulması, örtülü kazanç kavramının anlaşılması için önem teşkil
etmektedir.
Emsaline nazaran farklılığın ortaya konulmasında, düzenli ve
itinalı bir şirket yöneticisinin üçüncü kişiye herhangi bir avantaj
sağlamayacağı an ve durumun esas alınması gerekmektedir. Düzenli
ve itinalı bir şirket yöneticisi aynı avantajları ortak olmayanlara da
sağlayacak idiyse o zaman örtülü kazanç dağıtımından
bahsedilemeyecektir. Emsal kıyaslaması şirketin yabancılara
tanıyabileceği en olumsuz imkanlardan hareketle yapılması
gerekmektedir.689 Örtülü kazanç dağıtımının bir şirketin ortaklarına
tanıyabileceği imkanların daha iyisini temin etmesi halinde başlaması
ölçütü, 17 inci madde uygulamasında önem taşımaktadır. Belli
ilişkiler içinde bulunulan kimselere, yabancılara tanınan en olumsuz
imkanlardan daha iyisinin temin edildiği her durum, mutlaka örtülü
yoldan kazanç dağıtılmış olduğu anlamını taşımamakla birlikte,
şüphenin başlangıç noktasını teşkil ettiği kabul edilebilir. Bu noktadan
688
689
Y. Öncel, 2002, a.g.m. s. 15
Basmacı, 1977, a.g.e., s. 17, Özbalcı, 2002, a.g.e., s. 486
216
başlayarak olayın, kendine özgü özellikleri göz önünde tutulmak
suretiyle gerekli değerlendirme yapılır.690
Emsaline göre göze çarpacak derecede farklılık göstermesi
ölçütü, üstü kapalı olarak göze çarpmayacak derecedeki işlemlerin
kabul edilebileceği anlamına gelmektedir. Diğer bir deyişle göze
çarpacak derecede deyimi ile küçük farklılıkların dikkate alınmaması
gerektiği sonucuna varılabilecektir. Fiyatlar ve bedeller arasında
görülebilecek küçük farklılıklar nedeniyle örtülü kazanç dağıtımında
bulunulduğu iddia edilmeyecektir.691 Farkların göze çarpmayacak
derecede, yani büyük tutarlarda olmaması koşuluyla, kurumun örtülü
kazanç dağıtımı yapabileceği kişilere, diğerlerine oranla farklı
muamele yapmasını, normal karşılamak gerekmektedir. Söz konusu
deyim, normal karşılanması gereken sınırı tayin etmekte ve sübjektif
olarak belirlenebilecek bir değer olduğunu ortaya koymaktadır.
Sübjektiflikten dolayı emsal bedel her bir olay için özellik
taşıyabilecektir.692 Ancak bazı yazarlar küçük farklılıkların normal
karşılanması gereken sınır olarak alınmasını, bir zorunluluktan
kaynakladığı gerekçesine dayandırmaktadır. Zira ticari hayatın normal
gerekleri ile ortağa ayrım yapılması unsurlarının küçük farklılıklarda
ayırt edilememesi nedeniyle ilave tarhiyata gidilmemesi daha doğru
olacaktır. İlave tarhiyat yapmamak müsamaha göstermek anlamına
gelmemekte zorunluluktan kaynaklanmaktadır.693
Emsaline nazaran göze çarpmayacak derecede düşüklük veya
yüksekliği belli bir oran şeklinde ifade etmek kanunen mümkün
değildir.694 Sübjektifliği aşmak için şirketin faaliyette bulunduğu
sektördeki
benzer
fiyat
marjlarının
kullanılması
yoluna
gidilebilecektir.695 Kavram takdire bağlıdır. Buna karşılık vergi
kanunlarında ve idari düzenleyici işlemlerde objektif ölçütlere yer
690
Danıştay 4 üncü Daire Esas 1987/4703, Karar 1998/3511 Bkz.: Murat
Semercigil, Kurumlar Vergisi Kanunu ve Açıklamaları, Ankara, 1995, Feryal
Matbaacılık San ve Tic. Ltd. Şti, s.336, Özbalcı, 2002, a.g.e., s.472-473,
691
Örmeci, 1995, a.g.e., s. 569, Kızılot, 2000, a.g.e., s.1705,
692
Kızılot, 2000, a.g.e., s. 1705, Yavuz Akbulak; Ahmet Koray, “Örtülü Kazanç
Aktarımının Halka Açık Anonim Şirketler Bakımından Değerlendirilmesi”, Vergi
Dünyası, Ocak 2003, Yıl 22, Sayı 257, s.136
693
Özbalcı, 2002, a.g.e., s. 486
694
Paklar, 1987, a.g.e., s. 424
695
Semercigil, 1995, a.g.e., s. 316
217
almamaktadır.696 Bu nedenle gerek vergi kanunlarında gerekse idari
düzenlemelerde objektif ölçütlere yer verilmesinde yarar
bulunmaktadır.
Uluslararası uygulamalarda objektif ölçütler geliştirilmiş, gelir
idaresinin ve mükelleflerin işlemlerinde önleri açılmıştır. Uluslararası
uygulamalardan bu noktada bir ayrılma söz konudur. Zira uluslararası
uygulamalarda bu husus bir emsal bedel aralığını belirlemek suretiyle
daha belirgin hale getirilmiştir. Bariz farklılık emsal bedel aralığının
altında veya üstünde kalan noktalar olarak belirlenmiştir. Böyle bir
belirlenme mükellefleri rahatlatacağı gibi gelir idaresinin
uygulamalarında daha saydam ve keyfilikten uzaklaşmasını
sağlayacaktır.697
Fiyat farklılaşmasının yapıldığı durumlarda emsal fiyat ve
bedelin tespitinde sorunlar ortaya çıkmaktadır. Şirketler, değişik
piyasalardaki talep eğrilerinin esnekliklerinin farklı olması nedeniyle
ve karlarını maksimize etme amacıyla, bu piyasalarda değişik farklı
fiyat uygulamasına başvurabilmektedirler. Farklı fiyat uygulamaları
bölgelere, zamana, müşteriye göre olabilmekte, ayrıca ıskontolar
şeklinde de kendisini gösterebilmektedir. Bu durumda bir şirket, sıkı
ticari işbirliği içinde bulunduğu ve farklı bölgelerde bulunan gerçek ve
tüzel kişilere, farklı zamanlarda farklı fiyatlar uygulanabilmekte,
çeşitli ıskontolar yapabilmektedir.698
Örtülü kazanç iddiasıyla yapılan tarhiyata esas olan emsal
kıyaslaması sırasında, gösterilen emsalin, ekonomik ve ticari icaplara
uygun olması gerekmektedir. Emsal konusunda mükellef tarafından
yapılan itirazın ve buna ilişkin açıklamaların göz önüne alınması
gerekmektedir. İnceleme konusu işlemdeki bedel ile uyuşmazlık
konusu işlem bedeli arasındaki fark göze çarpacak ölçüde belirginse,
bu farkın, mükellefçe izah ve ispatı gerekir. Bilindiği gibi,
VUK’nunun 3 üncü maddesinin son fıkrasında yer alan, “....İktisadi,
696
Y. Öncel, 2002, a.g.m. s. 15
Bazı ülkelerde fiyat farklılıkları ile ilgili belirgin düzenlemeler bulunmaktadır.
Emsal bedel aralığı ile ilgili 4 üncü bölümdeki tartışmalara bakınız. Örneğin
Rusya’da örtülü kazanç oluşabilmesi için kısa dönemde piyasa fiyatından % 20 aşağı
veya yukarı fiyat dalgalanmaları olduğu durumlarda gelir idaresini ilave tarhiyat ve
ceza kesme yoluna gitme hakkı bulunmaktadır. Bkz.: Bezlepko, 2003, a.g.m., s. 38 43
698
Basmacı, 1977, a.g.e., s.152
697
218
ticari ve teknik icaplara uymayan olayın özelliğine göre normal ve
mutat olmayan bir durumun iddia edilmesi halinde, ispat külfeti bunu
iddia eden tarafa aittir.” şeklindeki hükme istinaden, emsal
kıyaslaması sonucu ortaya çıkan farkın, izah ve ispatının mükellefçe
yapılması gerekmektedir.699
Emsalin işletme içi emsaller kullanılarak ya da diğer
işletmelerden elde edilen ölçütler kullanılarak belirleneceği yönünde
maddede bir hüküm bulunmamaktadır. Emsalin tespiti yönünde
mahkeme kararlarında yapılan tespitler her geçen gün literatüre
katkılar sağlamakta, konunun anlaşılmasında yardımcı olmaktadır.
Danıştay’ın emsal karşılaştırmasında işletme içi emsal ya da dışı
emsal kullanılıp kullanılmayacağı yönünde farklı kararları mevcuttur.
Danıştay 4 üncü Dairesinin 08.11.1989 tarih ve 1988/3238 Esas ve
1989/3847 Karar sayılı kararında özetle, emsal müesseselerce
belirlenen ve uygulan fiyatlarla mukayese yapılmadığı, şirketin kendi
fiyatları ile kıyaslama sonucu 1983 yılı fiyatlarının düşük tespit
edilerek bu yolla örtülü kazanç dağıtıldığının tespitinin mümkün
olmadığı, gerekçesiyle tarhiyata onay vermemiştir.700 Benzer şekilde,
Danıştay 4 üncü dairesinin 16.03.1976 tarih ve 1975/476 Esas,
1976/679 Karar sayılı kararında, yönetim kurulundan iki üyeye daha
çok sorumluluk taşımaları nedeniyle diğerlerinden daha fazla ikramiye
ödenmesinin benzeri kuruluşlarda bu durumdaki üyelere ne miktar
ödendiğinin araştırılmamış olmasının karşısında örtülü kazanç olarak
dağıtıldığına hükmedilemeyeceğine karar vermiştir.701
Yukarıda kararlara tezat teşkil eden, Danıştay Dava Daireleri
Genel Kurulunun 17.01.1997 Tarih ve 1995/415 Esas, 1997/6 Karar
sayılı kararında,“Örtülü kazanç uygulamasında ölçü olarak alınacak
fiyatların, işletme içi emsaller arasından seçilmesi gerekir. İşletme içi
emsalin kabul edilmemesi halinde, işletme dışından emsal
araştırmasına gidilmesi ve bu emsallerin iyi seçilmiş olması önem
taşımaktadır. Emsal seçilen kuruluşların iş hacimlerinin, karlılığının,
öz varlığının, gelişmedeki çabukluk ve istikrarın, teşhir faaliyetlerinin
ürün satışlarına etkisinin, verdikleri hizmetin kapsamı ve kalitesinin,
özelliklerinin somut olarak ortaya konularak karşılaştırmada bu
699
Basmacı, 1977, a.g.e., s. 73 – b, Kızılot, 2000, a.g.e., s.1716 - 1717
Özbalcı, 2002, a.g.e., 542 - 545
701
Özbalcı, 2002, a.g.e., s. 494, Akbulak; Koray, 2003, a.g.m. s. 143
700
219
noktaların göz önüne alınması gerekir.” şeklinde tespitlere yer
vermiştir.702
Her ne kadar mutlaka işletme içi emsal alınması yönünde
mustekar hale gelmiş yargı kararları bulunmaktadır. Buna karşılık
KVK’nun 17 inci maddesinde belirtilen mal alım satımı ve hizmet
ifaları ile kiralama, ödünç para verme ve ücret ödemesinde, örtülü
kazancın tespiti yoluna gidilirken, kurum içi ölçütlerin veri teşkil
edeceği yönündeki görüş ve uygulamalar ağırlık kazanmıştır.
Kurumun madde metninde sayılan örtülü kazanç dağıtımı
yapılabilecek kişilerle, diğer üçüncü kişiler arasında uyguladığı
fiyatların karşılaştırması yapılabilecektir. Emsal alınacak ölçüt,
kurumun üçüncü kişilerle yapılan iş ve işlemlerdir. Ancak, bazı
sektörlerin kendilerine has özellikler nedeniyle kurum içi emsal
uygulaması mümkün olmayabilir. Örneğin baraj inşaatı ile uğraşan bir
firma, kendine has özelliği olan ve az sayıda birbiriyle ilgisiz üretim
yaptığından dolayı kurum içi ölçütleri kullanamayacaktır. Ancak
birbirine benzeyen pek çok gayri menkulünü kiraya veren bir kurum,
kurum içi ölçütleri kullanabilecektir.703 İç emsal yönünden emsal
kıyaslamasının çok kısıtlı olduğu inşaat, özellikli imalat gibi
işlemlerde, dış emsal sağlanması gerekir. Yığın imalatta, mal alım
satım işlemlerinde ve özelliği olmayan genel nitelikteki işlemlerde dış
emsale müracaatın gerek olmadığı sonucuna varılabilir.704
2.1.2.1
İşletme İçi Emsaller
Kurum içi emsalden kasıt, kurumun aynı işlem için maddede
sayılan türden bağlantısı olmayan üçüncü kişi ve kurumlara
uyguladığı fiyat ve bedellerdir. Mükellefler aralarında herhangi bir
ilişki bulunmayan kişilere yaptıkları mal teslimleri veya hizmet ifaları,
aralarında ilişki bulunanlara yaptıkları mal teslimleri ve hizmet
ifalarının bedellerinin belirlenmesinde birer işletme içi emsal olarak
kullanılacaktır. İşletme içi emsallerin varlığı durumunda diğer
702
Özbalcı, 2002, a.g.e., s. 545
Doğan Erdem, “Örtülü Kazanç Dağıtımında Emsal Uygulama”, Vergi Sorunları,
Ağustos 1996, Yıl 15, Sayı 95, s. 24, Yazar bu makalesinde transfer fiyatlandırması
yerine aktarma fiyatlandırması terimini kullanmıştır.
704
Semercigil, 1995, a.g.e. s. 315
703
220
emsallerin kullanımına gerek yoktur.705 Bu çerçevede emsal işlemin,
öncelikle işlemi yapan kurum bünyesinde aranması, bunun mümkün
olmaması halinde aynı sektörde iş yapan benzer firmaların aynı
neviden işlemlerinin esas alınması gerekmektedir.706
Şirket içi emsallerin kullanılmasında dikkat edilecek bir husus,
emsal alınacak fiyat veya bedelin bizatihi kendisinin bir başka örtülü
kazanç dağıtımı olayı sonucu ortaya çıkmış olup olmamasıdır. Grup
içi şirketlerde aynı guruba dahil firmalar arasında iktisadi işlemler çok
fazla olacağından, işletme içi emsal belirlemek de başlı başına bir
zorluk taşıyabilecektir. Nirengi alınan noktanın kendisinin hatalı olma
riski olabilecektir.707 Bu riskin gözden uzak tutulmaması
gerekmektedir.
2.1.2.2
İşletme Dışı Emsaller
Yapılan işlemlerde emsali kurumların karşılaştırılmasında,
aynı konuda faaliyet gösteren, yapıları birbirine benzeyen kurumların
aynı nitelikteki işlemleri ile bu işlemlere uygulanan fiyatlar birbirleri
açısından emsal alınacaktır. Emsal alınacak şirketler arasındaki maddi
farklılıkların elimine edilmesi gerekecektir. Örneğin karşılaştırılacak
şirketler kullandıkları elektrik, su ve havagazı gibi temel enerji
girdilerinin fiyatlarında faaliyette bulundukları yerler itibariyle
farklılık var ise bu farklılıkların emsal kıyaslamasında dikkate
alınması zaruret haline alacaktır.708 Benzer şekilde mahalli idarelerce
konulan vergi, resim ve harç oranlarının faaliyette bulunulan yerler
itibariyle farklılık arz etmesi halinde farklılıklar dikkate alınmalı ve
karşılaştırmalarda etkileri elimine edilmelidir. Aynı malın benzer
nitelikte iki işletme tarafından aynı tarihlerde satılması halinde,
fiyatlarda önemli farklılıklar bulunması durumunda, örtülü kazanç
iddiasında bulunmadan önce ödeme koşullarının incelenmesi
gereklidir. Bilindiği gibi vadeli satışlar ile peşin satışlar arasında fiyat
farkı olacağından bu farkların karşılaştırmalarda dikkate alınması ve
uygun ayarlama yapıldıktan sonra iki işlemin karşılaştırılması
705
H.Hüseyin Savaş, “Örtülü Kazanç Dağıtımında Emsal ve Danıştay’ın Konuya
Yaklaşımı”, Vergi Dünyası, Şubat 2001, Yıl 20, Sayı 234, s. 170
706
Korkmaz, 2000, a.g.e., s. 85, HUV; TOBB, 2002, a.g.e., s. 384
707
Akbulak; Koray, 2003, a.g.m., s. 136 -137
708
Savaş, 2001, a.g.m. s. 170
221
gerekmektedir. Kalite unsuru kıyaslamada önem taşımaktadır.
İncelemeye konu malın veya hizmetin, emsal gösterilenden daha
kaliteli olması halinde fiyat farkından söz edilemeyecek; karşılaştırma
için gerekli ayarlamaların yapılması gerekecektir.
Örtülü kazanç dağıtımı yaptığı iddia edilen kurum ile üçüncü
kurumun karşılaştırılması yapılırken emsal alınan kurumun yeterince
benzer olması gerekecektir. Yıllık ciro, aktif toplamı, personel sayısı,
karlılık ve büyüklük gibi unsurların göz önüne alınarak emsal kurum
bulunabilecektir. Aynı şekilde ürün ya da hizmet, kapasite,
organizasyon, sermaye yapısı, piyasa yapısı ve koşulları, yapılan
işlemlerin dönemi, piyasa konumları, bilanço kalemlerinin bileşimi,
kuruluş yeri, ortak sayısı gibi ölçüler de dikkate alınabilir. Bu ölçütler
dikkate alınarak karşılaştırılabilir nitelikte benzer işletmeler
bulunabilir. Ancak bu her zaman kolay değildir.709
2.1.2.3
Kanuni Emsaller
Konunun kanuni ölçüler açısından incelemesinde, Vergi Usul
Kanunu ve Gelir Vergisi Kanunu hükümleri göz önüne gelmektedir.
VUK’nun 267 nci maddesinde emsal bedeli ve emsal ücreti
tanımlamalarına yer verilmiştir. VUK’nun 307 nci maddesinde, bir
binanın gayri safi iradının tahmini için kafi vasıta ve karine
bulunmadığı takdirde, binanın satılması halinde getireceği değerin
yüzde 10’unun safi irat kabul edileceği belirtilmektedir. Anılan
Kanun’un 312 nci maddesinde ise, bir arazinin getireceği kiranın
belirlenmesine ihtiyaç duyulması halinde, arazi kıymetinin onda
birinin emsal kira sayılması gerektiği vurgulanmaktadır.
GVK’nun Emsal Kira Bedeli Esası başlıklı 73 üncü
maddesinin birinci fıkrasında, kiraya verilen mal ve hakların kira
bedellerinin emsal kira bedelinden düşük olamayacağı, bedelsiz olarak
başkalarının intifaına bırakılan mal ve hakların emsal kira bedeli, bu
mal ve hakların kirası sayılacağı, bina ve arazide emsal kira bedeli,
yetkili özel mercilerce veya mahkemelerce takdir veya tespit edilmiş
kira mevcut değilse, VUK’nun servetlerin değerlenmesi hakkındaki
hükümlerine göre belli edilen değerin yüzde 5’ i olacağı hüküm altına
709
Uysal; Eroğlu, 1985, a.g.e., s. 364 –365, Örmeci, 1995, a.g.e., s. 573, Kızılot,
2000, a.g.e., s. 1698, 1709, Savaş, 2001, a.g.e., s. 170
222
alınmıştır. Diğer mal ve haklarda emsal kira bedelinin, bu mal ve
hakların maliyet bedelini, maliyet bedeli bilinmiyorsa VUK’nun
servetleri değerlemesi hakkında hükümlerine göre belli edilen değerin
yüzde 10’u olacağı belirtilmiştir.
Ancak, örtülü kazanç esasına ilişkin emsal kıyaslamalarında,
gerek VUK’nundaki gerekse GVK’nundaki yer alan emsal
ölçülerinden hareket etmek pek mümkün olmadığı yönünde görüş
birliği bulunmaktadır. Zira örtülü kazanç müessesinde dikkate
alınacak emsaller kanuni ölçülerde olduğu gibi statik nitelikte
değildir.710 Nitekim Danıştay 4 üncü Dairesi 29.11.1969 Tarih ve
1968/5040 Esas, 1969/199 Karar sayılı kararında, yüksek bedelle
kiraya verme durumuna ilişkin matrah farkı tayininde öncelikle
GVK’nun 73 üncü maddesi hükmünün esas alınmasının yerinde
olmayacağı yönünde hüküm vermiştir.
Kiralama durumunda, emsal kira bedeli esasından hareket
edilmeyip, benzer gayri menkuller araştırılarak bunların kira
bedellerinin tespitine çalışılacak veya kiraya verilen şeyin kirayı hak
edecek değerde olup olmadığına bakılacaktır. Kiranın makul olup
olmadığı araştırılırken, para olarak ödenen kira tutarı tek başına ölçü
olmayabilir. Kiracının yan yükümlülükleri varsa bunlar da kira
miktarında dikkate alınmalıdır. Kiracının tamirat ve bakım giderleri,
yangın, kaza vb. sigorta primleri ve emlak vergisi gibi maliyet
kalemlerini karşılayıp karşılamadıkları incelenebilir. Aynı şekilde,
kiracının kira dönemi sonunda bazı eşya ve makinelerin mal sahibine
bırakılıp bırakılmadığına da bakılabilir.711 Benzer şekilde, bir şirket,
nitelikli bir mühendisini düşük bedel ile konut kiralamak ve daha
düşük bir ücret ödemek suretiyle istihdam edebilir. Bu durumda elde
edebileceği normal kira bedeli ile elde ettiği kira bedeli arasındaki fark
aslında mühendisin istihdamının ücret şeklinde olmayan bir
karşılığıdır.712
710
Danıştay 4 üncü Dairesi’nin 29.11.1969 tarih ve E.1968/5040, K. 1969/199 sayılı
kararı bulunmaktadır. Bkz.: Uysal; Eroğlu, 1985, a.g.e., s. 399, Paklar, 1987, a.g.e.
s. 424, 425’de emsal kira bedelinin uygulamayacağını belirtmekle beraber, emsal
bedeli ve emsal ücretinin uygulanabileceğini belirtmiştir. Kızılot, 2000, a.g.e.,
s.1707, 1733, 1734,1735, Özbalcı, 2002, a.g.e., s. 488
711
Basmacı, 1977, a.g.e., s. 155, Kızılot, 2000, a.g.e., s. 1736
712
Basmacı, 1977, a.g.e., s. 156
223
Örtülü kazanç uygulamasında her bir unsur önem arz etmekte,
müessessinin varlığı veya yokluğu konusunda etkisi bulunmaktadır.
Örtülü kazancın varlığının tespiti hassas inceleme ve muhakeme
gerektirmektedir. Haliyle gerek uluslararası gerekse ulusal
uygulamalarda kanuni emsaller kullanılmamaktadır. Ancak kanunen
kabul edilen emsal bedel aralığı içindeki tutarlar makul kabul
edilmektedir.
2.1.3 Örtülü Kazanç Dağıtımının Şekilleri
Vergi hukuku, özel hukuk kavramlarını kullanmakta onlar
üzerine vergisel tanımları inşa etmektedir. Vergi hukukundaki
ekonomik yaklaşım ilkesinin bir sonucu olarak, vergi kanunlarının
kullandığı kavramlar iktisadi içeriklerine göre anlamlandırılmaktadır.
Vergi hukukunun bir taraftan özel hukuk kavramlarını kullanırken
diğer taraftan ekonomik içeriğine göre yorumlaması iki hukuk
arasında tezatlık teşkil etmektedir. Bu aynı zamanda mükelleflere bazı
manipülasyonları yapmalarına olanak sağlamaktadır. Mükellefler
vergiden kaçınmak için, yaptıkları özel hukuk işleminde olağan ve
doğal kullanımı dışında başka tür ve nitelikte amaçları
hedeflemektedirler. Mükelleflerin yaptıkları manipülasyonlara
peçeleme işlemi ya da perdeleme işlemi denmektedir. Peçeleme veya
perdeleme işlemlerinde kullanılan kavramların özel hukuktaki
anlamları ile mi yoksa taşıdıkları iktisadi içeriğe göre mi
değerlendirileceği sorunu ortaya çıkacaktır. Vergi hukuku özelliği
gereği işlemin değerlendirilmesinde içerik biçime ağır basacağından,
peçeleme işleminin sonucu kabul edilmeyecektir.713 Bu husus örtülü
kazanç dağıtımı şekillerinde kendini göstermektedir. Örtülü kazanca
konu işlemlerin gerçek anlamlarının bilinmesi, varılmak istenen
sonuçların ortaya konulması gerekmektedir.
KVK’nun 17 nci maddesinde, kurum kazancının tamamen
veya kısmen örtülü olarak dağıtılmış sayıldığı haller ortaya
konulmuştur. Dağıtılmış sayılır denilerek kesin bir hüküm
getirilmemiştir. Maddenin dağıtılmış sayılır denerek bitmesi, bir
ölçüde belirtilen haller dışında başka yollardan kazanç dağıtımı
olasılığını da kendiliğinden ortaya koymuş olmaktadır. Maddede
örtülü kazanç dağıtımının en tipik örnekleri verilmiştir. Örtülü kazanç
713
Kaneti, 1992, s. 40-43,
224
dağıtımı maddede sayılanlar dışında da olabilecektir.714 Örtülü kazanç
dağıtım şekilleri ile ilgili hususların bir kısmı önceki bölümlerdeki
anlatımlar çerçevesinde değinilmişti. Bu bölümde önceki bölümlerde
değinilmeyen hususlar mümkün olduğunca mükerrerlik yaratmayacak
şekilde açıklanmaya çalışılacaktır.
Satış ilişkilerinde, edim ve karşı edimin dengeli olmaması ve
bu uyumsuzluğun taraflar arasındaki ortaklık ilişkisinden
kaynaklanması, örtülü kazanç dağıtıldığını göstermektedir. Diğer
müşterilere yapılmayacak ölçüde büyük ıskontolar, ortağın başka
şirketteki paylarını fahiş fiyatla kendi şirketine satması veya şirketin
kendi pay senetlerinin ortakları ile kendisi arasında uyumsuz ivazlar
üzerinde alım-satıma konu olması ve benzeri satış sözleşmeleri
yoluyla örtülü kazanç dağıtılmasının örneklerini oluşturmaktadır.715
Aynı kişilerin ortak olduğu iki şirketten birinin üretim,
diğerinin ise pazarlama ve satış işiyle uğraştığı durumda, üretim
işletmesi tüm üretimini pazarlama ve satış işletmesine
devredebilmektedirler. Böylece, bir bütün olarak malların belirli bir
fiyattan devri nedeniyle iki işletme arasında oluşması gereken kazanç
kolaylıkla bölümlenememektedir. Fiyatlardaki sapmalar iki işletmenin
kar marjlarını önemli ölçüde etkilemektedir. Bu şekildeki kar dağıtımı
hem mükelleflerin hem de gelir idaresinin karşısına bir sorun olarak
çıkmaktadır.716
Ortaklara kar payı ya da avans adı altında, ileride dağıtılacak
kara mahsuben bir ödeme yapılması mümkün değildir. Bu tür ödeme
yapılması durumunda, verilen paralar, şirket tarafından ortaklara
verilmiş borç para niteliğinde olacak ve ortakların cari hesaplarında
izlenecektir. Ancak bu durumda örtülü kazanç dağıtımı olayından söz
edilerek, bu hükümlere göre işlem yapılabilecektir. Aynı şekilde
yıllara yaygın inşaat ve onarım işleriyle uğraşan bir sermaye
şirketinin, inşaat işi devam ederken ortaklarına kar payı veya avans
714
Basmacı, 1977, a.g.e., s. 146 – 147, Uysal; Eroğlu, 1985, a.g.e., s. 395, Özbalcı,
2002, a.g.e., s. 464
715
M. Öncel, 1978, a.g.e., s.85
716
Basmacı, 1977, a.g.e., s. 151, Kızılot, 2000, a.g.e., s. 1705
225
adı altında bir ödemede
sayılabilecektir.717
bulunması
örtülü
kazanç
dağıtımı
Yüksek faiz ve komisyonlarla ödünç para alma yoluyla örtülü
kazanç dağıtımı ile örtülü sermaye üzerinden faiz hesaplama veya
ödeme arasında bir ilişki vardır. Örtülü sermaye sayılamayacak diğer
bir deyimle örtülü sermaye için gerekli koşulların mevcut olmadığı
borç alma işlemlerinde genellikle örtülü kazanç dağıtımı söz konusu
olabilmektedir. Borçlanmalar için yüksek faiz ve komisyon
ödeniyorsa, örtülü kazanç dağıtımında bulunulduğu varsayılır. İkisi
arasındaki fark, örtülü sermaye konusunda faiz nispetinden çok borç
alınan paraların öz sermaye göre bariz fazlalık göstermesi, örtülü
kazanç dağıtımında ise emsaline göre yüksek faiz ve komisyon
ödenmesidir.718 Böylece örtülü sermaye olarak nitelenemeyecek
borçlanmalar için, emsaline göre yüksek faiz ve komisyon ödeniyorsa
örtülü kazanç dağıtımı kabul edilecektir.719 Ortaklardan veya diğer
ilgililerden alınan borç paralar örtülü sermaye niteliğinde ise,
KVK’nun 15/2 inci maddesi uyarınca şirket tarafından borç alınan
kimselere
ödenen
faizin
tamamı
kurum
matrahından
indirilemeyecektir. Örtülü sermayenin koşullarını taşımayan borç
paralar için ödenen faizin emsaline göre yüksek olması halinde sadece
faiz farkı örtülü kazanç dağıtımı sayılacaktır.720
Danıştay 3 üncü Dairenin Esas 1998/1700 ve Karar 1999/3185
sayılı kararında, örtülü kazanca ilişkin matrah farkının hesabında
paraların şirketten çekildiği ve daha sonra yatırıldığı tarihler
arasındaki süre için o tarihler arasında Merkez Bankasının kısa vadeli
kredi işlemlerinde uygulamış olduğu faiz oranın değil, reeskont faiz
oranın esas alınması gerektiğini karar vermiştir.721 Danıştay ödünç
borç verme konusundaki söz konusu kararında oldukça dar bir yorum
yaparak şu hususları belirtmiştir: Kurumların nakit kaynaklarının
ortaklar adına açılmış olan cari hesaplardaki paraların karşılıksız
olarak kullandırılması suretiyle ortaklara örtülü kazanç dağıtılmış
717
Maç, 1999, a.g.e., s. 704 – 706’da konu ile ilgili Maliye Bakanlığı’nın
27.06.1985 tarih ve 22113 sayılı muktezasının geniş bir özetini vermiştir., Kızılot,
2000, a.g.e., s. 1760
718
Basmacı, 1977, a.g.e., s. 157- 158
719
Basmacı, 1977, a.g.e., s. 157- 158, Uysal; Eroğlu, 1985, a.g.e., s. 400
720
Gür, 1986, a.g.e., s. 406, Paklar, 1987, a.g.e., s. 427, Kızılot, 2000, a.g.e., s.1741
721
Danıştay 3 üncü Dairenin Esas No 1998 / 1700 ve Karar No 1999 / 3185 sayılı
Kararı, Bkz.: Vergi Dünyası, Mayıs 2000, Yıl 19, Sayı 225, s. 222 - 223
226
olduğundan söz edebilmek için, sadece bu hesaplar aracılığıyla
ortaklara kaynak aktarılmış olmasını yeterli bulmamış; bu kaynakların
hangi nedenlerle ortaklara aktarılmış olduğunun her işlem için ayrı
ayrı belirlenmesini ve bu suretle yapılan işlemin niteliği itibariyle
örtülü kazanç dağıtma amacına yönelik olup olmadığını ya da bu
sonucun doğurup doğurmadığını açıklanması gerektiğini şart
koşmuştur.722
Özellikle halka açık anonim şirketlerde, kiralama yoluyla
örtülü kazanç aktarımının şekillerinden biri, icra ve hacizden mal
kaçırmak için şirketin oraklarına veya ilgili bulunduğu kişilere ya da
ortaklarının ilgili bulunduğu kişilere kiraya verme olaylarında
görülmektedir. Böylece hem icra ve haciz işlemlerinden kurtulmuş
olmakta hem de diğer şartların varlığı halinde örtülü kazanç
dağıtılmaktadır.723
Şirket idare meclisi başkanı, üyelerine, müdürü veya yüksek
memurlarına yapılan ödemelerle örtülü kazanç dağıtımı
yapılabilecektir. Bu ödemeler ile emsal şirketlerdeki memurlara
yapılan ödemlerin karşılaştırılması yararlı olacaktır. Ancak
karşılaştırmanın kolay yapılamayacağı gözden uzak tutulmamalıdır.
Zira şahıslara yapılan ödemelerdeki gizlilik diğer örtülü kazanç
dağıtımı unsurlarına göre daha fazla önem arz ettiğinden emsal bilgi
temininde zorluklar yaşanabilecektir.
Şirket idare meclisi başkan ve üyelerine aylık, ikramiye, prim
vs. isimler kullanılarak ücret ödemesi altında örtülü kazanç
dağıtımında göz önüne alınması gereken diğer bir konu, ücretlerin
vergilendirme sistemi ve taşıdığı vergi yüküdür. Ücretlerin
vergilendirilmesinde ortan oranlı tarife uygulanmakta, vergi yükü
yüksek seviyelerde ise kazancın örtülü yoldan dağıtılmasının bir
avantajı olmayacaktır. Buna karşın ücretlerin vergi yükü, kurum
kazançlarının vergi yükünden daha düşük seviyelerde ise bu durum
örtülü kazanç dağıtımını teşvik edici bir rol oynayacaktır.724
722
Vergi Dünyası, Mayıs 2000, Yıl 19, Sayı 225, s. 224 - 225
Akbulak; Koray, 2003, s. 140,
724
Örmeci, 1995, a.g.e., s. 574, Kızılot, 2000, a.g.e., s. 1698
723
227
2.2 Sübjektif Unsur
Örtülü kazanç dağıtımının gerçekleşmesi için sübjektif unsurun
varlığının tespit edilmesi gerekmektedir. Sübjektif unsur örtülü kazanç
dağıtımının gerek şirket gerekse ortak açısından bilinmesi olarak
tanımlanabilir. Mükellefin aktif bir eylemini gerekli kılmaktadır.
KVK’nunda ödemenin bilerek, istenilerek yapılmasından söz
edilmemektedir. Ancak bir şirketin belirli kişiler ile belirli işlemleri
emsaline göre göze çarpacak derecede yüksek veya düşük fiyatlar
üzerinden yapması, işlemin bilerek ve istenilerek yapıldığını delalet
edebilir. Kanun’un 17 nci maddesinde, bariz şekilde düşük veya
yüksek ivazlarla işlem yapılması halinde, kazanç tamamen veya
kısmen örtülü olarak dağıtılmış sayılır denilerek; VUK’nun 4369
sayılı Kanunla değişmeden önceki 344 üncü maddesinde olduğu gibi
bir kasıt karinesi ortaya konulmuştur. Buna göre, belirli kişilerle
emsallerine oranla göze çarpacak ölçüde farklı ivazlar üzerinden işlem
yapması, şirketin bu fiili bilerek isteyerek işlediğinin karinesidir.
Örtülü kazançta hareket noktası, düzenli ve itinalı bir şirket
yöneticisinin hareket tarzı ve tavrı esas alınmıştır. Böyle düşünen
şirket yöneticisinin ortak olmayan birisine bir avantaj sağlanmadığı
durumda, ortağına bir avantaj sağlanması, örtülü kazanç dağıtmak
amacında olduğu kabul edilir. Yani bu noktada şirketin yöneticileri,
örtülü kazanç olayının objektif unsurlarından haberdar olmamakla
kalmayıp, ortağa avantaj sağlanmasını bizzat istemiş ve veya en
azından rıza göstermiş olmaktadırlar. 725
Bu anlamda örtülü kazanç dağıtımında objektif unsur ile
sübjektif unsur birbirinin içine geçmiş durumdadır. Belli ilişkiler
içinde bulunulan kimselere, kurum varlığından bedelsiz kıymet
verilmesi veya emsalinden farklı fiyat uygulaması, aktif bir eylem ve
iradeye bağlı olarak gerçekleştirilebilecek hususlardır. Diğer bir
ifadeyle, hiçbir kurum iradesi oluşmadan bir başka kişiye bedelsiz
veya düşük bedel üzerinden işlem yaparak kendi mal varlığının
azalmasına sebebiyet veremez. Sübjektif unsur şirket temsilcilerine
örtülü kazanç dağıtmaya iten iradi ve istenen husustur.726 Örtülü
kazancın objektif unsurlarının idare tarafından tespit edilmesi halinde,
725
Basmacı, 1977, a.g.e., s. 35, 38, M. Öncel, 1978, a.g.e., s. 33, Kızılot, 2000,
a.g.e., s. 1676,
726
Uysal; Eroğlu, 1985, a.g.e., s. 384, Tünal, 1992, a.g.e.,, s. 175
228
sübjektif unsurun bulunmadığı ispat etmek mükellefe ait olmaktadır.
Mükellef örtülü kazanç dağıtımını bilerek ve isteyerek yapmadığını
ortaya koyamadığı sürece sübjektif unsurun varlığı kabul
edilecektir.727
Bazı yazarlar Kanunda gerekliliği konusunda açık bir
belirleme olmadığını dolayısıyla örtülü kazanç dağıtımında kasıt ve
niyetin önemli olmadığını vurgulamaktadırlar. Niyet ve kasıt daha çok
cezai müeyyideler açısından önem taşıdığından, örtülü kazancın
varlığının tespitinde aranmasına gerek yoktur. Örtülü kazancın
tespitinde objektif unsurların varlığı yeterli görülmelidir.728
3 Örtülü Kazanç Dağıtımında Özellikli Durumlar
3.1 Örtülü Kazanç Dağıtımı ile Hazine Kaybı
İlişkisi
Gelir idaresinin, örtülü kazanç uygulaması ile ilgili olarak
açıklayıcı ve düzenleyici bir işlemi bulunmamaktadır. Daha çok
muktezalar ile çözüm bulunmaya çalışılmaktadır. Bütün mükellefler
için yol gösterici ve hataları önleyici düzenlemelerin bulunmaması
nedeniyle konu, yargı organlarının görüşü doğrultusunda
yönlenmektedir. Danıştay, hem örtülü kazanç dağıtımı yapan şirketin
kurumlar vergisi mükellefi olması, hem de kazancın elde edenin
kurumlar vergisi mükellefi olduğu durumda, ödenecek vergi
değişmeyeceği gerekçesiyle, örtülü kazanç esasına göre yapılan
tarhiyatları genellikle onaylamamaktadır. Danıştay, örtülü kazanç
dağıtıldığının kabul edilebilmesi için kurumlar arasındaki ilişkilerin,
ödenecek verginin azaltılması ya da vergilendirilecek olan kazancın
döneminin kaydırılmasına yönelik olması gerektiği düşüncesindedir.
Ödenecek vergide bir azalmanın olmadığı ve vergilendirilecek
kazancın döneminin kaymadığı durumlarda, örtülü kazançtan söz
edilemeyeceği yönünde kararlar vermiştir. Buna karşılık hazine
zararının aranmadığı kararları da mevcuttur.
727
728
Kurt, 1990, a.g.m., s. 7, Özbalcı, 2002, a.g.e., s. 496
Aktaş, 2004, a.g.e., s. 236
229
Örtülü kazanç dağıtımının vergi kaybı oluştuğunda veya
dönem kaydırmasına gidildiğinde oluşacağı yönündeki kararlara örnek
olarak, Danıştay 4 üncü Dairesinin 18.10.1986 tarih ve 1987/4073
Esas, 1988/3511 Karar, Danıştay 4 üncü Dairesinin 8.11.1989 tarih ve
1988/3238 Esas, 1989/3847 Karar sayılı kararları verilebilir. Bu
kararlarda, hazine zararı oluşabilmesi için dönemsel olarak vergi kaybı
ya da vergi döneminde kayma olması gerekecektir.729 Bu görüşün
devamı olarak örtülü olarak dağıtılan kazançların dağıtıldığı kurumun
zararlı olması, istisna uygulaması nedeniyle vergilendirilmemesi veya
vergi dışı kalması örtülü kazanç dağıtımının bir karinesi olarak kabul
edilir.730
Örtülü kazanç elde edenin gelir vergisi mükellefi olması halinde
ödenecek verginin türü değişmektedir. Vergi türünün farklılaşması
durumunda da bazı yazarlar aynı yaklaşımı benimsemektedir. Her iki
verginin gelir üzerinden alınmasını, gelir vergisinin artan oranlı tarife
yapısı itibariyle kurumlar vergisi oranını aşabildiğini gerekçe
göstererek, bu gibi durumlarda örtülü kazançtan söz edilmemesini
savunmaktadır.731
Buna karşılık Gelir İdaresi ve bazı yazarlar kanunun açık hükmü
karşısında hazine kaybı olmasa dahi karın örtülü kazanç yoluyla
dağıtılması halinde gerekli tarhiyatın yapılacağı fikrini savunmaktadır.
Bu fikrin dayanakları olarak izleyen savları öne sürmektedirler: Örtülü
kazanç dağıtanın vergilendirilmesi, kanunun lafzına ve gerekçesine
uygundur. Örtülü kazanç müessesi bir vergi güvenlik müessesidir. Bu
müessese kurum kazancının aşındırılmasını engel olmak amacını
gütmekte ve her mükellefi tek başına değerlendirmektedir. Örtülü
kazanç muhatabın özel mal varlığına intikal ettiğinde vergi dışı
kalacaktır. Muhatabın mükellefiyet ve gelirin niteliğine göre vergi
729
Semercigil, 1995, a.g.e., s. 330 - 331, Y. Öncel, 2002, a.g.m. s. 16, Özbalcı,
2002, a.g.e., s. 528, Danıştay 4 üncü Dairesinin benzeri nitelikteki E. 1992 / 4441,
K. 1994 / 1057; E. 1999 / 2897, K. 2000 1182; E. 1999 / 2687 , K. 2000 / 1514; E.
1996 / 5195, K. 1997 / 5356 sayılı kararlarının özeti için Bkz.: Oğuz Çetinkaya,
“Örtülü Kazanç Dağıtımında Hazine Zararı Aranması Doğru Yaklaşımdır – II ”,
Yaklaşım, Yıl 10, Sayı 112, Nisan 2002, s. 253,
730
Musa Örmeci, Kurumlar Vergisi Kanunu Uygulama Esasları, İstanbul, 1995,
Acar Matbaacılık A.Ş., s. 567
731
Maç, 1999, a.g.e., s. 688 - 689, Kızılot, 2000, a.g.e., s. 1716, 1722, 1763, 1766
230
hukuku açısından doğacak sonuçlar bertaraf edilmiş olacaktır.732
Ayrıca esas olması gereken hazine zararını aramak değil, kamu
düzeninin korunması yani kamu yararını aramak olması
gerekmektedir.733 Kamu düzeninin sağlaması, özellikle küçük
ortakların haklarının korunması bakımından önem arz etmektedir.734
Diğer taraftan Yargının hazine zararının aranması gerektiği
yönündeki kararları, dar mükellefler açısından değerlendirilmesi
sıkıntılara sebep olabilecektir. Dar mükellefler için hazine zararı
kriterinin aranması çok uluslu şirketlerin yararına olacaktır. Bu
yüzden Hazine zararına sebebiyet verme kriterinin yalnızca tam
mükellef şirketler açısından aranması gerekmektedir.735
Örtülü kazancın mevcudiyeti için hazine zararının varlığını
aramayan Danıştay Kararı da mevcuttur. Danıştay 3 üncü Dairenin
17.06.1996 tarih ve 1996/952 Esas, 1996/2396 Karar sayılı kararında,
örtülü kazançların kurum kazancından indirilmemesinin altında yatan
gerekçenin kamu düzeninin korunması olduğu, kendisine kazanç
dağıtılan kurumun bunu beyan etmiş olmasının dağıtan kurum
nezdinde ilave tarhiyat yapılmasını engellemeyeceği şeklinde karar
vermiştir.736
Hazine zararı konusundaki farklı iki görüş arasındaki
uyumsuzluğu gidermek için kimi yazarlar, örtülü kazanç için mutlaka
hazine zararının bulunması gerektiğini ileri sürerek maddenin
değiştirilmesini önermektedirler. Görüşün savunucularına göre, örtülü
kazançta vergi kaybının bulunup bulunmadığının araştırılmaması, hem
vergilendirmede mükerrerliğe hem de uyuşmazlıkların doğmasına
neden olmaktadır. Bu nedenle Kurumlar Vergisi Kanunu’nun örtülü
kazanç ile ilgili 17 inci maddesinin sonuna; “Bu tanıma uyan
kazançlar, elde edenler nezdinde vergilendirilmiş ya da aynı yıl
itibariyle vergilendirilebilecek durumda ise, söz konusu kazançlar
732
Paklar, 1997, a.g.e., 432, Ali Haydar Yıldırım; Olcay Kolotoğlu, “ Örtülü Kazanç
Dağıtımı Hazine Kaybı İlişkisi”, Yaklaşım, Kasım 2001, Yıl 9, Sayı 107, s.171175, Çetinkaya, 2002, a.g.m., s. 252 - 254, HUV ve TOBB, 2002, a.g.e. s. 396-397
733
Y. Öncel, 2002, a.g.m. s. 16, 18
734
Paklar, 1987, a.g.e., 432
735
Semercigil, 1995, a.g.e., s.330 - 331
736
Y. Öncel, 2002, a.g.m. s. 16, Özbalcı, 2002, a.g.e., s. 529 - 530
231
örtülü kazanç sayılmaz” şeklinde hüküm eklenmesinde yarar olacağı
düşüncesini savunmaktadırlar.737
Bu yaklaşım çok uluslu şirketler açısından sağlıklı sonuç
vermeyecektir. Dolayısıyla ülke içindeki şirketler açısından hazine
zararı şartı aranırken, çok uluslu şirketler açısından bunun aranmaması
mükellefler arasında ayrım yapılmasına neden olacaktır. Ayrıma
sebebiyet verilmesi ise özellikle ikili anlaşma imzalan ülkeler
açısından sıkıntı yaratabilecektir. Anlaşmalardaki mükellefler arasında
ayrım yapılmaması ilkesine tezat teşkil edecektir. Bu görüşün
küreselleşmenin giderek arttığı, şirketlerin faaliyet alanlarının
giriftleştiği, kimin tam kimin dar mükellef olduğunun kolaylıkla tespit
edilemediği ortamda kabul edilebilir olmadığı düşüncesindeyiz.
Konunun tartışılmasında, hazine zararının varlığının gerekli
olmadığını savunan kimi yazarlar, örtülü kazanç varlığı halinde örtülü
kazanç dağıtan mükellef açısından bir tarhiyat yapılırken, kendisine
örtülü kazanç dağıtan mükellef açısından OECD Modelindeki çözümü
önermektedirler. Daha önce tartışıldığı gibi, çifte vergilendirmenin
önlenmesi için OECD Modelinin bulduğu çözüm, örtülü kazanç
dağıtan kurum bünyesinde ilave tarhiyata karşılık, örtülü kazanç
dağıtılan kurum bünyesinde düzeltme yapılmasıdır. Danıştay’ın,
örtülü kazancın dağıtımı yapılan kurum bünyesinde vergilendirilmiş
olması durumunda, örtülü kazanç dağıtımı yapan kurum bünyesinde
yapılan tarhiyatın kaldırılması yönündeki çözümü yerine, OECD
Modelinin çözümü benimsenebilir. Örtülü kazanç dağıtan kuruma
tarhiyat yapılırken, örtülü kazancı elde edip beyan eden kurum
bünyesinde de düzeltme yapılabilir. Bu durumda vergi ziyanına
sebebiyet verilmediği için ikmalen yapılacak tarhiyat için ceza veya
faiz hesaplanmamalıdır. Sonuçta bu işlem, vergiye tabi kazancın
olması gereken kurum bünyesinde bir kez vergilendirilmesini
sağlayacaktır.738 Biz de ceza ile ilgili kısmı hariç bu görüşün
küreselleşen dünyada, giriftleşen işlemlerde makul bir çözüm olduğu
görüşündeyiz.
737
Maç, 1999, a.g.e., s. 689, Kızılot, 2000, a.g.e., s. 1768
Oğuz Çetinkaya, “ Örtülü Kazanç Dağıtımında Hazine Zararı Aranması Doğru
Yaklaşımdır – II ”, Yaklaşım, Yıl 10, Sayı 112, Nisan 2002, s. 253
738
232
3.2 Örtülü Kazanç Dağıtabilecek Kurumlar
KVK’nun 15/3 üncü maddesinde gider olarak kabul edilmeyecek
ödemeler arasında sermaye şirketlerince dağıtılan örtülü kazançlar
sayılmıştır. Maddenin lafzı ve ruhuna bakıldığında kurumlar vergisi
kanununda sermaye şirketi dışındaki mükellefler için örtülü kazanç ile
ilgili düzenleme bulunmamaktadır.739 Ancak örtülü kazanç
düzenlemesinin sadece sermaye şirketleri için düzenlenmesinin, diğer
mükelleflerin dışarıda bırakılmasının özel bir nedeni de yoktur.
Ticaret hukuku kavramlarının düzenleme yapılırken aynen alınması,
sermaye şirketi dışındaki mükelleflerin kapsam dışında kalmasına
neden olduğu söylenebilecektir.740
Örtülü kazanç dağıtımı konusunda iş ortaklıkları özellik arz
etmektedir. İş ortaklıkları KVK’nun birinci maddesine 3239 Sayılı
Kanun ile ilave edilmiştir. Kurumlar vergisi mükellefi sayılmakla
birlikte sermaye şirketleri arasında değildir. Diğer taraftan 4369 sayılı
Kanun ile yapılan değişiklik gereği, 29.07.1998 tarihinden itibaren
vergi dairesinden kurumlar vergisi mükellefi şeklinde mükellefiyeti
tesisini talep edenler iş ortaklığı kabul edilmiştir. Tüzel kişiliği
olmayan iş ortaklıklarında ulusal ve uluslararası şirketler bir araya
gelerek belli işleri üstlenmektedirler. Haliyle iş ortaklıklarında da
örtülü kazanç uygulaması gündeme gelecektir.741
Önceki bölümlerde sermaye şirketleri dışındaki kurumlar vergisi
mükelleflerinin örtülü kazanç dolayısıyla ek bir kurumlar vergisi
tarhiyatıyla maruz kalmayacakları kanuni gerekçeleriyle açıklanmıştır.
Dolayısıyla dar mükellefler açısından yurt içi vergi matrahının yurt
dışına sermaye şirketi dışındaki örgütlenmeler yoluyla aktarılmasına
sebep olabilecektir. Dar mükellefiyette tabi yabancı kooperatifler veya
yabancı iktisadi kamu müesseseleri, kamu tüzel kişileri, dernek ya da
vakıflara ait iktisadi işletmelerin Türkiye’deki kazançlarını vergi
ödemeden ülke dışına aktarmalarının örtülü kazanç dağıtımı
hükmünün dışında kalmasının anlamı olmayacaktır. Sözü edilen
türden işletmelerin Türkiye’deki kazancı, fiyat, bedel ve faiz
739
Ömer Çakıcı, “Örtülü Kazanç Dağıtımında Sermaye Şirketleri Kavramı”, Vergi
Dünyası, Ekim 2000, Yıl 20, Sayı 230, s. 118 – 119, Y. Öncel, 2002, a.g.m., s. 14
740
Özbalcı, 2002, a.g.e., s. 465 - 466
741
Y. Öncel, 2002, a.g.m., s. 15
233
manipülasyonları yoluyla Türkiye dışına aktarma imkanları sermaye
şirketlerinde olduğundan daha az değildir.742
İş oraklıklarının, sermaye şirketi dışındaki yabancı kurumların
ve diğer kurumlar vergisi mükelleflerinin, örtülü kazanç
uygulamalarının GVK’nun 38, 39, 40, 41 ve KVK’nun 13 üncü
maddesi uyarınca, kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate
alınması yoluyla kapatılabilecektir.743 Dolayısıyla sermaye şirketleri
dışındaki kurumlar vergisi mükellefleri ile ilgili olarak örtülü kazanç
varlığı halinde, vergi hukuku açısından herhangi bir işlem
yapılamayacağı sonucuna ulaşılamayacaktır. Buna karşılık sermaye
şirketi dışındaki tam ve dar mükelleflerce dağıtılan örtülü kazançların
kurumlar vergisinden indirilemeyeceği yönünde değişiklik yapılması
amaca daha fazla hizmet edecektir. Kanunun hükümlerinde dolaylı
olarak yararlanmak yerine doğrudan uygulanabilecek hükümler ihdası,
gelir idaresini rahatlatacak, mükellefler arasındaki ayrımı
kaldıracaktır. Önerilen değişiklik uluslararası uygulamalar paralelinde
olacaktır.
3.3 Örtülü Kazanç Dağıtımı ve Holding Şirketler
Türk Ticaret Kanunun (TTK) 466 ncı maddesine göre kuruluş
amaçları başka şirketlere iştirak etmek olan holding şirketlerde örtülü
kazanç dağıtımı önem kazanmaktadır. Bu şirketler tepe organizasyonu
şeklinde faaliyet göstererek iştirak ettikleri diğer şirketlerin pek çok
işlevini üstenmektedirler. Bu işlevler arasında yönetim bilgi sistemi,
müşavirlik hizmetleri, muhasebe, finansman ve benzeri hizmetleri
yürütmektedirler.744 Holding şirket, bağlı şirketler arasında nakit
akımının koordinasyonu sağlamak amacıyla, nakit fazlasını
bünyesinde toplamak veya banka kredisi kullanmak suretiyle
finansman sıkıntısına düşen şirketlere borç vermektedir. Holding
şirket ile bağlı şirket arasındaki borç alış verişi normal şirketlerden
daha fazla dikkati çekmektedir.745 Benzer işleyiş aynı holding grubuna
742
Uysal; Eroğlu, 1985, a.g.e., 404 – 405, Gür, 1986, a.g.e., s. 392- 393
Uysal; Eroğlu, 1985, a.g.e., 405 – 406, Çakıcı, 2000, a.g.m., s. 118 – 119, HUV;
TOBB, 2002, a.g.e. s. 400
744
Semercigil, 1995, a.g.e., s. 320
745
Kızılot, 2000, a.g.e., s. 1751 - 1752
743
234
bağlı şirketler arasında da olabilmektedir. Grup üyelerinden biri, diğer
bağlı şirkete borç verebilmektedir.
Holdinge bağlı şirketler arasında alıp verilen borç, sağlandığı
kaynak, kullandırma şekli ve alınan faiz gibi unsurlar dikkate alınarak
farklı şekillerde değerlendirilebilir. Grup şirketlerden biri kendi öz
kaynaklarından sağladığı kaynağı bir başka grup şirketine aktarabilir.
Diğer bir şekilde yabancı kaynaklardan elde ettiği bir kaynağı farklı
vade, koşul ve oranlar üzerinden diğer bir grup şirketine verebilir. Bu
durumlarda grup şirketleri arasında bir finansman hizmeti
bulunmaktadır. Bunun örtülü kazanç açısından değerlendirilmesi
gerekmektedir. Bazı durumlarda grup şirketlerinden biri, kredi
kurumundan aldığı yabancı kaynağı aynı koşul, vade ve faiz oranları
üzerinden bir başka grup şirketine aktarmaktadır. Kredinin aynı
koşullarda aktarılması durumu finansman temin hizmeti olarak
nitelendirilmektedir. Finansman temin hizmetinde kredi aynı
koşullarda el değiştirdiğinden örtülü kazanç açısından bir sorun
olmamakta; kredi temin işleminin emsaline göre değerlendirilip
hizmet bedelinin, gelir üzerinden alınan vergiler ve işlem vergileri
açısından dikkate alınması gerekmektedir.746
Holding şirketlerde alınan kredilerin diğer bir holding grubu
üyesine kullandırılması halinde bunun örtülü kazanç olup olmayacağı
hususu yargıya intikal etmiştir. Danıştay tarafından kredinin başka
grup bir şirketine verilmesini örtülü kazanç ve bu işlemi katma değer
vergisine tabi olmayacağı yönünde karar verildiği gibi, olacağı
yönünde de kararlar verilmiştir. Danıştay 11 inci Dairesinin
05.02.1998 tarih, 1997/420 Esas ve 1998/331 Karar sayılı kararında
“…Bankacılık işlemleriyle uğraşmayan bir şirketin kendi adına aldığı
banka kredisini aynı holding bünyesinde yer alan başka bir şirkete
kullandırması, ticari, sınai, zirai faaliyet ile serbest meslek faaliyeti
kapsamında değerlendirilerek finansman temini hizmeti olarak kabul
edilerek Katma değer vergisine tabi tutulamaz” şeklinde hüküm
verilmiştir. Benzer şekilde aynı Dairenin 27.04.1995 tarih, 1995/648
Esas ve 1995/1309 Karar sayılı kararında “…Aynı holdinge bağlı
şirketlerin birinin lehine hesaplanan faiz diğer şirketin giderini teşkil
edeceğinden, kurumlar vergisinin artan oranlı bir vergi olmaması
nedeniyle örtülü kazanç kazançtan söz edilemeyeceğinden, katma
746
Mesut Koyuncu, “Holding veya Grup Şirketleri Arası Kredi Alışverişlerinin
İrdelenmesi”, Vergi Dünyası, Şubat 2000, Yıl 19, Sayı 222, s. 151 - 153
235
değer vergisinden de söz edilemez” hükmü verilmiştir.747 Bu kararlara
karşılık Danıştay 4 üncü Dairenin 26.02.1994 tarih ve 1992/3670 Esas
ve 1994/1141 Karar sayılı kararında, bankalardan kredi alan şirketin,
bu krediyi aynı şirketler grubuna dahil bir başka şirkete kullandırması
olağan olmakla birlikte, bu kullandırma için faiz ve komisyon
tahakkuk ettirilmemesinin örtülü kazanç dağıtımı olduğu yönünde
hüküm verilmiştir.748
Ülkemizde çeklerin bir ödeme vasıtası olarak kullanılmasından
ziyade senet vasfına bürünmesi grup içi şirketlerde ve holdinglerde
karşılıklı vadeli çek düzenlenmesi suretiyle örtülü kazanç dağıtımı
yolunu açmaktadır. Grup içi şirketler birbirlerine verdikleri çekleri,
senet gibi piyasada dolaştırmakla birlikte vadesinde çeki ödeyerek
aynı gün borcu ödemiş gibi göstererek örtülü kazanç dağıtımı yoluna
gidilebilmektedir.749
3.4 Örtülü Kazanç Dağıtımının Mal Edileceği
Dönem ve Zamanaşımı
Örtülü kazanç dağıtımında vergilemenin hangi dönemde
yapılacağı konusunda literatürde tartışma bulunmaktadır. Bu konuda
birbirinden farklı iki görüş oluşmuştur. İlk görüşü savunanlara göre,
örtülü kazanç dağıtımında matrah gereksiz yere şirketin bünyesinden
çıkarılan varlıklardan elde edilecek getiriden mahrum kalınması ve
gereksiz yere şirket dışına çıkarılan varlıkların gider veya maliyet
yazılması yoluyla azaltılması suretiyle iki şekilde azaltılmaktadır. Bu
durumda vergilendirme dönemi her bir ihtimale göre yapılacaktır.750
Bu görüşün savunucuları örtülü kazanç dağıtımında kazancı iki
747
Hayrettin Turan, “Sermaye Şirketlerin Aldıkları Kredileri Başka Şirketlere
Kullandırılmasının, Katma Değer Vergisi Karşısında Durumu”, Vergi Dünyası,
Mart 1999, Yıl 18, s. 100
748
Akbulak; Koray, 2003, a.g.m. s. 141
749
Onur Elele, “Grup İçi Şirketlerde Karşılıklı Vadeli Çek Düzenlenmesi yoluyla
Örtülü Kazanç Dağıtımı”, Vergi Dünyası, Temmuz 2002, Yıl 21, Sayı 251, s. 130 131
750
Maç, 1999, a.g.e., s. 706, Ali Haydar Yıldırım, Olcay Kolotoğlu, “ Örtülü Kazanç
Dağıtımında Vergileme Zamanı Ne Zaman Yapılmalıdır?”, Yaklaşım, Ocak 2003,
Yıl 11, Sayı 121, s. 170, 171, Ali Haydar Yıldırım, Olcay Kolotoğlu, “ Örtülü
Kazanç Dağıtımında Vergileme Zamanı - II”, Yaklaşım, Nisan 2003, Yıl 11, Sayı
124, s. 173
236
şekilde azaltıldığını iddia etmektedirler. İlkinde bir gelir veya servet
unsuru bir başkasının mal varlığına intikale ettiğinden ondan beklenen
getiriden mahrum kalınmaktadır. Buna ilave olarak başkasının mal
varlığına intikal eden unsur bizzat kendisi kazançtan indirildiğinde
ikinci bir vergi ziyaına sebep olmaktadır.
İkinci görüşe göre, bir gelir veya servet unsurunu kurum dışına
örtülü yoldan çıkarmakla vergisel sonuç doğmuş demektir. Kanuni
müeyyide örtülü kazancın vergi matrahından indirilmesidir.
Dolayısıyla kazancı dağıtan mükelleflerin bu dağıtımı sonuç
hesaplarına intikal ettirildiği döneme göre işleme tabi tutulması
gerekmektedir. Zira örtülü kazançta asıl eleştiri konusu dönem
matrahını azaltılmasıdır.751 Buna göre, örtülü kazancın dağıtıldığı
dönem ile matrahın azaltıldığı dönem arasında kayma olduğu,
amortisman uygulaması, malların stokta bekletilmesi, özel maliyet
bedeli uygulaması gibi durumlarda zamanaşımı dönem matrahının
azaltıldığı dönemi takip eden yıldan itibaren başlayacaktır.752
3.5 Örtülü Kazanç Dağıtımında Özellikli Diğer
Hususlar
Özel finans kurumlarının işleyiş esasını, gerçek ve tüzel
kişilerden kar/zar ortaklığı sözleşmeleri ile sabit bir getiri garantisi
verilmeden belli bir süre için toplanan fonların; mudaraba, murabaha,
muşaraka, finansal kiralama yöntemleriyle ihtiyacı olanlara
kullandırmak oluşturmaktır. Özel finans kurumlarının toplanan
fonlardan bir kısmın herhangi bir gelir elde etmeksizin kullandırıldığı
da olmaktadır. Fonların bir kısmının karz – ı hasen şeklinde
kullandırılmasında temel amaç gerçek ve tüzel kişilerin
desteklenmesidir. Özel finans kurumlarının nemasız olarak karz –
hasen şeklinde fon kullandırması, diğer unsurların varlığı halinde
örtülü kazanç dağıtımı olarak kolaylıkla mütalaa edilebilecektir.753
751
HUV ve TOBB, 2002, a.g.e. s.399
Uysal; Eroğlu, 1985, a.g.e., s. 422 – 423, Mesut Koyuncu, “ Örtülü Kazanç
Dağıtımı Müessesinde Zamanaşımı”, Yaklaşım, Ağustos 2002, Yıl 10, Sayı 116,
s.91
753
Mehmet Erkan, “Özel Finans Kurumlarınca Kullandırılan “Karz – Hasen ” İçin
Örtülü Kazanç İddiası İleri Sürülebilir mi?” Vergi Dünyası, Ekim 2000,Yıl 20, s.
64, Karz –ı Hasen, yararlı, güzel borçlanma olarak tercüme edilebilmektedir.
752
237
Şirketlerde sermaye taahhüt borcunun ödenmemesi halinde, belli
usullere uyulmak kaydıyla ortak, şirketten ihraç (ortağın ıskatı)
edilebilir veya ödenmeyen borç ile buna ilişkin faiz cebri icra yoluyla
tahsil edilebilir. Ortağın ıskatı yerine sermaye borcunun tahsili yoluna
gidilmesi ve faizin alınmaması halinde ise örtülü kazanç aktarımından
söz edilebilir. Ancak Danıştay 4 üncü Dairesinin 24.12.1998 tarih ve
1997/4274 Esas, 1998/5542 Karar sayılı Kararında, dava konusu
olayda şirket ortaklarının taahhüt etmiş oldukları sermayeyi
ödemedikleri, dolayısıyla borç vermenin söz konusu olmadığı, taahhüt
edilen sermayenin ödenmemesi nedeniyle şirketin tasfiyeye gittiği, bu
durumda davacı şirketin ortaklarından tahsil etmediği bilançoda
gösterilen sermayenin, şirketin ortaklarına borç verme işlemi sayılarak
uygulanmayan faiz için örtülü kazanç temin edildiğinin kabul
edilmeyeceği yönünde karar vermiştir.754
Konu ile ilgili olarak literatürde tartışılan bir başka husus da
sermaye arttırım avanslarının örtülü kazanç dağıtımı sayılıp
sayılamayacağı konusudur. Sermaye arttırım avansları, hukuki bir
tanımdan ziyade iktisadi hayatın pratiğinden kaynaklanmaktadır.
İktisadi hayatın getirdiği güçlükleri aşmak, şirketlerin içine düştükleri
nakit sıkışıklığını gidermek zaruretinden doğmuştur. Sermaye artırımı
gerçekleştirilmeden önce ortakların bedelli sermaye artırımı ile
doğacak sermaye taahhütlerine karşılık olmak üzere ortaklığa
aktardıkları
kaynak,
sermaye
arttırım
avansı
olarak
tanımlanabilmektedir. Danıştay 4 üncü Daire 04.11.1998 tarih ve
1998/2191 Esas, 1998/3099 Karar sayılı kararında, sermaye arttırım
avansı olarak paraların verilmesi ve alınmasında işlemleri veren ve
alan şirketlerin yetkili kurullarında karar alınması, avansı hesap
dönemi sona ermeden kapatılması, işlemin borç vermeden ziyade
sermaye arttırımı şeklinde olması gerekçeleriyle sermaye arttırım
avansının örtülü kazanç dağıtımı olamayacağı yönünde hüküm
vermiştir.755
Nemasız borç verme, faiz vb bir gelir elde etmeksizin fon kullandırma anlamına
gelmektedir. Bkz.: a.g.m. s. 57
754
Erdoğan Sağlam, “Ödenmeyen Sermaye Taahhüt Borçlarına Faiz Yürütülmemesi
Örtülü Kazanç Dağıtımı Sayılır mı?”, Vergi Dünyası, Nisan 2003, Yıl 22, Sayı 260,
s. 22-23
755
Hamit Sarı, “Sermaye Arttırımı Avansı, Örtülü Kazanç Dağıtımı ve Örtülü
Sermaye”, Vergi Dünyası, Ağustos 2003, Yıl 22, Sayı 264, s. 151, 153
238
4 Örtülü Kazancın Vergisel Sonuçları
Vergisel sonuçların tartışılmasında çalışmanın kapsamı
bakımından gelir üzerinden alınan vergiler ve katma değer vergisi
üzerinde durulacak diğer vergi, resim harç ve benzeri mali
yükümlülükler açısından değerlendirme yapılamayacaktır.
4.1 Gelir Üzerinde Alınan Vergiler Açısından
Değerlendirme
4.1.1
Gelir Üzerinden Alınan Vergiler
Bakımından Vergisel Sonuçlar ile İlgili
Farklı Yaklaşımlar
Örtülü kazanç dağıtımının vergisel sonuçları, örtülü kazanç
dağıtan şirket ve örtülü kazanca muhatap gerçek ve tüzel kişiler
açısından incelenmesi gerekmektedir. Dağıtan şirket yönünden gider
kabul edilmemesi kanun emridir. Ancak muhatap olan bakımından
sonuçları muhatabın vergi kanunları karşısındaki durumu ve
muhatabın dağıtılan kazançla ilgili olarak yaptığı işleme göre
değişmektedir. Literatürde konuyla ilgili dört farklı görüş ortaya
konmuş ve tartışmalar devam etmektedir. Halen bir görüş birliği
oluşmuş durumda değildir.
Gelir İdaresinin de katıldığı ilk görüşe göre dağıtımı yapan şirket
bünyesinde dağıtılan örtülü kazanç kanunen kabul edilmeyen gider
olarak kabul edilmeli ve ilave tarhiyat yapılmalıdır. Örtülü kazanç
dağıtılan şirket bünyesinde herhangi bir işlem yapılmamalıdır.
İkinci görüşe göre, şirket kazancının örtülü yoldan şirket dışına
aktarılması, kazanç dağıtımının bir şekli olduğu için, örtülü kazanç
dağıtımının muhatabı yönünden, normal kar dağıtımından bir farkı
yoktur. Dolayısıyla örtülü kazanç dağıtımının tespiti halinde,
dağıtımın muhatabında menkul sermaye iradı şeklinde bir gelir unsuru
239
elde ettiği gerekçesi ile vergileme yapılmalıdır. Bunun için ilgili
kanunlarla özel bir hüküm aramaya ihtiyaç bulunmamaktadır.756
Üçüncü görüşe göre, örtülü kazanç dağıtılan mükellef bunu vergi
dairesine beyan etmiş ise örtülü kazanç dağıtımı yapan şirket
bünyesinde de tarhiyat yapmak mükerrer vergilemeye neden olacaktır.
Çifte vergilendirmeyi önlemek için örtülü kazanç dağıtımı yapan
mükellef bünyesinde işlem yapılmamalıdır.757
Son görüş, örtülü kazanç dağıtan mükellefte yapılan bir tarhiyat
nedeniyle çifte vergilendirmeyi sebep olmamak için muhatabında bir
düzeltme yapılması gerektiğini ortaya koymaktadır.
Bu görüşlerle ilgili ayrıntılı açıklamalar aşağıda yapılmıştır.
4.1.2 Sadece Dağıtımı Yapan Mükellef Nezdinde
Tarhiyat Yapılacağı Muhataplarına
Gidilmeyeceği Yaklaşımı
Gelir idaresinin de benimsediği bu görüşe göre, örtülü kazanç
dağıtımının tespiti halinde, dağıtımı yapan şirket bünyesinde,
kurumlar vergisi tarhiyatı yapmakla yetinmek gerekir. Örtülü kazanç
dağıtımı yapılan şirket nezdinde olayın oluşu gereği kendiliğinden
işleme tabi tutulacaktır. Bu yüzden ilave bir tarhiyata veya düzeltmeye
gidilmesinde aşağıdaki nedenlerle gerek yoktur:
1. Örtülü kazanç dağıtımı ile ilgili hüküm, bir vergi güvenlik
müessesidir. Amaç kurum kazancının kurumlar vergisi ödenmeden,
kurum dışına aktarılmasını önlemektir. 4108 sayılı Kanunla
kaldırılmadan önceki ortalama kar haddi esasında, kurum adına
yapılan tarhiyat dolayısı ile ortaklara gidilmediği gibi, örtülü kazanç
dağıtımı halinde de, dağıtımın muhatabında ayrıca işlem yapılması
gerekli değildir.
2. Örtülü yoldan dağıtılan kazanç bir çok halde, muhatabının
ticari kazancı veya vergiye tabi diğer bir gelirinin unsuru olarak
esasen vergilenir. Örneğin, şirket ortağına ticari işletmesi için
756
757
Özbalcı, 2002, a.g.e., 497 - 498
Maç, 1999, a.g.e., s. 706
240
emsalinden düşük bedelle mal satıldığında malın normal bedeli ile
şirketçe uygulanan bedeli arasındaki fark, ortağın ticari kazancının bir
unsuru olarak ortaya çıkar ve ticari kazanç olarak vergiye tabi tutulur.
Benzer şekilde ortağın şirkete emsalinden yüksek bedelle kiraladığı
gayrimenkul dolayısı ile fazladan sağladığı gelir, gayrimenkul
sermaye iradı olarak vergiye tabi olur. Dolayısıyla örtülü yoldan
dağıtılan kazancın muhatabında kavranması için, ayrıca bir işleme
gerek kalmaz.
3. Eleştiri yapılan husus örtülü kazanç tutarı olup kanunen kabul
edilmeyen gider olarak addedilmektedir. Buna karşılık muhatabında
gerçek bir işlem karşılığı elde edilen gelir oluşmaktadır. Her ikisi de
aynı olaydan doğmuş olsalar dahi nitelikleri itibariyle farklıdır.
Muhatabın gelir veya mamelekinde bir artış oluştuğundan bunun
vergilendirilmesi olayın diğer bir yönüdür. Dolayısıyla muhatabında
vergilendirilir ve ayrıca düzeltme yapılmasına gerek yoktur.
4. Örtülü kazanç dağıtımında, dağıtımın muhatabına gitmek
çözümü son derece güç uygulama sorunlar yaratmaktadır.758
4.1.3 Dağıtımın Muhatabında da Tarhiyat
Yapılacağı Yaklaşımı
Bu görüşe göre dağıtımı yapan şirket bünyesinde tarhiyat
yapılacağı gibi dağıtımın muhatabında da tarhiyat yapılması
gerekmektedir. Bu görüşün dayanakları aşağıdaki gibi özetlenebilir:
1. Örtülü kazanç dağıtımı ile ilgili düzenleme gelir vergisindeki
ortalama kar haddi ve benzeri vergi güvenlik müesseselerinden
farklıdır. 4108 sayılı Kanunla kaldırılan gelir vergisindeki ortalama
kar haddi esası statik niteliktedir. Kanunen yapılmış belli varsayımları
ifade eder. Ortalama kar haddi uygulamasında, mükellefin durumu,
yapılması gerekeni yapmamış olması açısından değerlendirilmektedir.
Örtülü kazanç uygulamasında ise, değerlendirme konusu olan,
mükellefçe yapılmış olan bir işlemdir. Şirket bünyesinde doğmuş olan
veya doğması gereken kazancın, normal dağıtım dışında örtülü yoldan
kurum dışına aktarılmasıdır. Bu aktif bir iradeyi ve eylemi gerektirir.
758
Gür, 1986, a.g.e., s. 409 – 411, Özbalcı, 2002, a.g.e., s. 497 498, HUV; TOBB,
2002, a.g.e. s. 398, 2003 Beyanname Düzenleme Kılavuzu, 2003, s. 605
241
Bu yönüyle örtülü kazanç dağıtımı, diğer vergi güvenlik müesseseleri
ile aynı sınıfta kabul edilemeyecektir.
2. KVK’nun 17 inci maddesindeki, “aşağıdaki hallerde kazanç
tamamen veya kısmen örtülü yoldan dağıtılmış sayılır” ifadesi,
kazancın muhatabına intikal ettiğini kendiliğinden gösterir. Diğer bir
deyişle örtülü kazanç dağıtımı esasında muhatabına kazanç dağıtmak
için yapılmaktadır. İntikal eden kazanç olduğunda da muhatabında
vergilendirmenin yapılması tabii bir sonuç olacaktır.
3. Örtülü yoldan dağıtılan kazanç bazı hallerde, muhatabın
vergiye tabi bir gelirinin unsuru olarak belireceği doğrudur. Ancak
örtülü kazanç dağıtımına bağlı olarak bazı durumlarda vergilemeye
yapılmayabilir. Örneğin, örtülü kazanç muhatabın özel mamelekine
intikal ettiği hallerde vergileme dışında kalabilir.759
Muhatabında da işlem yapılacağı yaklaşımı çerçevesinde,
muhatabın elde edeceği kazanç unsurunun niteliğinin belirlenmesi
önem arz etmektedir. Örtülü kazanç dağıtımı, yapısı itibariyle normal
kazanç dağıtımı yerine izlenen dolaylı yoldur. Dağıtıma konu olan
kardır. Gizli de olsa kar dağıtıldığından, elde eden açısından menkul
sermaye iradıdır. Ancak menkul sermaye iradı olmasına rağmen ticari
veya zirai işletme bünyesinde elde edildiğinde ticari veya zirai kazanç
hükümlerine göre vergilendirilir. Örneğin bu irat, gerçek kişilerin
ticari faaliyetine bağlı olduğunda, elde eden yönünden ticari kazancın
bir unsuru sayılır. Ticari kazanç olarak vergilenir. Kurumlarca elde
edildiğinde, keza kurum kazancının bir unsuru olarak vergiye tabi
tutulur. Diğer hallerde elde eden yönünden de menkul sermaye iradı
sayılır ve vergilendirilmesi gerekir.760 Benzer şekilde Alman vergi
mevzuatında, kendisine örtülü kar dağıtılan ortak bakımından elde
edilen gelirler niteliğine göre, menkul sermaye iradı, ticari kazanç
veya sair kazanç olarak mütalaa edilecektir.761
Örtülü kazanç dağıtımında, iki grup muhatap ortaya çıkmaktadır:
Birinci grubu, şirket sermayesinde pay sahibi olan ortaklar teşkil
etmektedir. İkinci grup, normal olarak şirket sermayesinde pay sahibi
olmadığı için kar payı alması söz konusu olmayan, fakat şirket işlerini
yürütmekteki yetkileri veya ekonomik güçleri nedeniyle, şirketten bir
şekilde menfaat sağlaması mümkün kimselerden oluşmaktadır. Örtülü
759
Özbalcı, 2002, a.g.e., s. 498 - 499
Özbalcı, 2002, a.g.e., s. 500, 508
761
Kızılot, 2002, a.g.e., s. 136
760
242
yoldan dağıtılan kazancın, bunlar dışında bir gerçek veya tüzel kişide
vergilendirilmesi söz konusu olamaz. Örneğin, şirket ortaklarından
birinin kardeşinin çocuğu şirkette hiç çalışmadan ücret alıyor veya
aldığı ücret yaptığı hizmete göre emsalinden yüksek bulunuyorsa,
ücretin tamamı veya emsalini aşan kısmı ortağın bünyesinde menkul
sermaye iradı olarak vergiye tabi tutulacaktır. Bunun gibi, şirket
müdürünün beşeri ilişkiler içinde yakını olan bir kimseye, şirketten
emsaline göre fazla ücret ödenmesi veya yüksek yahut düşük fiyatlarla
mal ve hizmet alım satımı suretiyle kazanç aktarması yapıldığında, bu
kazanç şirket müdürüne mal edilip, onun bünyesinde vergilendirilmesi
gerekecektir. Yakınlar aracılığı ile yapılan kazanç aktarması da,
dağıtımın muhatabı sayılan ortak veya diğer ilgililere mal
edilecektir.762
Yönetim ve denetim hizmetlerinin karşılığının normal şekli ücret
ödemesidir. Şirketten kar payı değil, ücret almaları söz konusudur.
Dolayısı ile örtülü yoldan alacakları kazançların da, kendileri
yönünden menkul sermaye iradı sayılması güçlük gösterir. Örtülü
kazanç dağıtımının, bunlara ait ücretin emsalinden fazla tespit edilmek
suretiyle gerçekleştirildiği hallerde, sağladıkları menfaatlerin,
ücretlerinin bir unsuru sayılması gerektiği üzerinde durulabilir. Ancak
örtülü dağıtılan kazanç ile verilen hizmet arasında bir ilişki
bulunmamaktadır. Dolayısıyla örtülü ödenen tutarlar ile yüksek
memurların mesaileri arasındaki ilişkinin kurulamaması, ödemenin
ücret olarak nitelendirilmesini zorlaştırmaktadır. Ayrıca GVK’nun
75/3 üncü maddesinde, kurumların idare meclisi başkan ve üyelerine
verilen kar paylarının menkul sermaye iradı sayılacağına dair
düzenleme bulunmaktadır. Bu gerekçelerle, şirket yönetici ve
deneticilerine aktarılan kazançların da, kendileri yönünden menkul
sermaye iradı sayılması yönündeki görüş ağır basmaktadır.763
762
763
Uysal; Eroğlu, 1985, a.g.e., s. 408 – 409, Özbalcı, 2002, a.g.e., s. 503 - 504
Uysal, Eroğlu, 1985, a.g.e., s. 410, Özbalcı, 2002, a.g.e., s. 505 - 506
243
4.1.4 Muhatabın Örtülü Kazancı Beyan Etmesi ve
Hazine Kaybı Bulunmaması Nedenleriyle
Örtülü Kazanç Dağıtan Mükellef Nezdinde
İşlem Yapılmayacağı Yaklaşımı.
Bu görüşü destekleyenlere göre örtülü kazanç dağıtılan kimse
vergi mükellefiyse ve dağıtılan kazancı beyan etmiş ise dağıtan
nezdinde bir tarhiyat yapmaya gerek yoktur. Kazanç elde eden bunu
beyan etmekle hazine zararını telafi etmiş olacaktır. Ortada hazine
zararı yok ise dağıtan nezdinde de tarhiyat yapmak çifte
vergilendirmeyi neden olacaktır. Çifte vergilendirmenin önüne
geçmek için dağıtan nezdinde ilave tarhiyat gereksizdir.764 Bunun
benzeri bir yaklaşımı, daha önce incelediğimiz örtülü kazanç ve
Hazine kaybı ilişkisi bahsinde de açıklanmıştır. Söz konusu bölümde
açıklandığı gibi Danıştay birçok kararında, kazanç dağıtılan şirketin
vergi mükellefi olması ve kazancı beyan etmesi nedeniyle hazine
zararı oluşmadığı gerekçesiyle kazanç dağıtan şirket nezdindeki
tarhiyatları onay vermemiştir.
4.1.5 Örtülü Kazanç Dağıtan Mükellef Bünyesinde
İlave Tarhiyat Yapılmakla Birlikte
Muhatabında Düzeltme Yapılacağı Yaklaşımı
Bizim de katıldığımız son görüşe göre örtülü kazanç dağıtımı
yapılan şirket nezdinde tarhiyat yapmak kanun emridir. Buna karşılık
örtülü kazanç dağıtımı yapılan şirketin bunu beyan etmesi halinde
aynı gelir unsuru üzerinden iki ayrı mükellef nezdinde vergileme
yapılmış olacaktır. Çifte vergilendirme olarak adlandırılan durum
ortaya çıkacaktır. Çifte vergilendirmenin önlenmesi için dağıtım
yapılan şirket nezdinde düzeltme yapılması gerekmektedir. Nitekim
muhatabında düzeltme yapılması yönündeki çözüm, Çalışmanın
önceki
bölümlerinde
tartışılan
OECD
düzenlemelerinin
764
Maç, 1999, a.g.e., s. 706
244
paralelindedir.765 Örtülü kazanç dağıtılan mükelleflerin kendilerine
dağıtılan gelirleri, beyan etmeleri halinde ortaya çıkan çifte
vergilendirmenin önüne geçilebilmesi, OECD Modelinde ve Transfer
Fiyatlandırması Rehberindeki çözüm yoluyla sağlanabilecektir.
Çözüm için dağıtım yapılan mükellef nezdinde düzeltme yapılması
yönünde iç mevzuatın değiştirilmesi gerekmektedir.766
Ancak bu yaklaşımın tamamlanması açısından değinilmesi ve
karar verilmesi gereken husus, örtülü yoldan dağıtılan kazançların ve
ileriki bölümde gündeme gelecek örtülü sermaye faizinin kar payı
kabul edilip edilmeyeceğidir. Bu tartışmanın benzeri uluslararası
mevzuat tartışmalarında üzerinde durulan ikincil tarhiyatlar konusuna
gündeme getirmektedir. Uluslararası alanda da örtülü dağıtılan
kazançların ve örtülü sermaye faizlerinin kar payı olarak nitelendirilip
vergilendirilmesi konusunda bir görüş birliği bulunmamaktadır.
Ülkeden ülkeye farklı düzenlemeler bulunmaktadır. Uygulamasının
kolaylığı ve uluslararası çifte vergilendirmenin önlenmesi tartışmasını
önüne geçilmesi bakımından örtülü dağıtılan kazançların ve örtülü
sermaye faizlerinin kar payı olarak değerlendirilmemesi ve
vergilendirilmemesi yoluna gidilmemesi bir tercih olabilecektir.
Ancak bu görüş, olayın gerçek mahiyetini yakalamamakta ve normal
kar dağıtımı olsaydı ortaya çıkacak vergilendirmeyi ihmal ederek
vergide adalet kavramını göz ardı etmektedir. Zor olmasına rağmen
örtülü dağıtılan kar paylarının ve örtülü sermaye faizlerinin kar payı
kabul edilerek vergilendirilmesi yoluna gidilmesi yerinde olacaktır.
Yukarıda açıklanan dördüncü yaklaşım, örtülü kazancın
muhatabında işlem yapılması veya yapılmaması yönündeki önceki ilk
iki görüşün varsayımlara dayalı çıkış yollarına göre tartışmasız ve
kesin çözüm üretecektir. Taraflar arasındaki bir işlemin sonuçları
bütün taraflar dikkate alınarak çözümlenecektir. Olayın gerçek
mahiyeti, bütün taraflar dikkate alınarak kavranıldığından muhatapta
ilave tarhiyat yapılması gibi zorlama yollara başvurulmayacaktır.
Keza muhatabında düzeltme
yapılmaması suretiyle mükerrer
vergilendirmenin önüne geçilecektir. Diğer yandan örtülü kazanç
müessesinin kamu yararı boyutunu ihmal eden üçüncü görüşün
eksikliği de giderilmiş olacaktır. Örtülü kazanç müessesinin ticaret
hukuku ve sermaye piyasaları açısından önemi de teyit edilmiş
765
766
Çetinkaya, 2002, a.g.m., s. 112
Aktaş, 2004, a.g.e., s. 258
245
olacaktır. Bu sayede vergi hukuku müessesi ile diğer hukuk dalları
arasındaki kopukluk giderilecek ve işbirliği sağlanacaktır.
4.2 Katma Değer Vergisi Açısından Değerlendirme
Daha öncede belirtildiği gibi örtülü kazanç dağıtımı, belli
ilişkiler içinde bulunulan kimselere emsalinden düşük bedelle mal ve
hizmet satışı yapılması veya bu kimselerden emsaline göre yüksek
bedelle mal ve hizmet alınması ile gerçekleştirilir. Mal veya hizmetin,
bedelsiz veya emsalinden düşük bedelle, belli ilişkiler içerisindeki
muhataba intikal ettirildiğinde katma değer vergisinin de, emsal alınan
bedele göre tamamlanması gerekir.767 Literatürde özellikle faizler ve
kur farkları üzerinde tartışmalar çıkmıştır:
Gelir İdaresinin görüşü, KVK’nun 17 nci maddesinde belirtilen
iştirak ilişkisinin bulunduğu durumlarda, ödünç olarak verilen para
karşılığında alınan faizler üzerinden katma değer vergisi alınması
gerektiği şeklindedir. Bunun devamında, nemasız kaynak kullanımı
hallerinde belli bir faizin alınması gerektiği ve dolayısıyla örtülü
kazanç dağıtımı uygulaması yapıldığında finansman hizmeti
sağlandığı gerekçeleriyle faiz üzerinden de katma değer vergisi
tarhiyatı yapılmalıdır.768 Gelir İdaresinin bir özelgesinde, “…Bir
sermaye şirketinin ortaklarına borç para vermek suretiyle
gerçekleştirdiği finans hizmetlerinin banka ve sigorta muameleleri
vergisi kapsamına girmediği, katma değer vergisine tabi olması
gerektiği...” şeklinde mütalaa belirtmiştir.769
Konu gerek gelir idaresinin muktezaları gerekse vergi yargısının
kararları ile şekillenmektedir. Ancak müstakar haline almış kararlar ve
yerleşmiş uygulamalar bulunmamaktadır. Konu ile ilgili özellik arz
eden hususlar aşağıda belirtilmiştir.
Konuyla ilgili olarak, Danıştay’ın birbiriyle çelişkili kararları
bulunmaktadır. Danıştay 11 inci Dairenin 12.11.1996 tarih ve
1994/656 Esas, 1995/487 Karar sayılı kararında, örtülü kazanç
767
Özbalcı, 2002, a.g.e., s. 514 - 515
Özbalcı, 2002, a.g.e., s. 515, HUV; TOBB, 2002, a.g.e. s. 404
769
Gelirler Genel Müdürlüğünün 20.02.1997 tarih ve 2081 sayılı özelgesi, Bkz.:
Koyuncu, 2000, a.g.m. s. 152
768
246
uygulamasına konu olan faiz gelirleri üzerinden katma değer vergisi
istenemeyeceği yönünde karar vermiştir. Aynı şekilde Danıştay bir
kararında, aynı holding bünyesi içersinde faizsiz nakit para
kullandırılmasıyla ilgili olarak yapılan örtülü kazanç tarhiyatı
üzerinden hesaplanan katma değer vergisini kabul etmemiştir.770 Bu
kararlara karşılık, 9 uncu Dairenin 23.10.1997 tarih ve 1996/3270
Esas, 1997/335 Karar sayılı kararında ise mükellefin borç para verme
suretiyle örtülü kazanç dağıtımını kendi ortağına yaptığı, üçüncü
şahıslarla yapılan bir ikrazatçılık işi olmadığından banka ve sigorta
vergileri kapsamında olmadığı, dolayısıyla borç para verme işleminin
katma değer vergisine tabi tutulması gerektiği yönünde hüküm
vermiştir.771
Holding türü örgütlenmeler ile grup içi şirketlerin yoğun olduğu
durumlarda, bir şirketin diğer şirketlere kredi temin etmesi daha önce
tartışıldığı gibi değişik boyutları bulunmaktadır. Kredi ilişkisi bir
finans kurumundan temin edilen kredinin aynı faiz oranı ve koşullarda
diğer bir grup üyesine aktarılması şeklinde olabileceği gibi, farklı faiz
oranı ve koşullarda aktarılması şeklinde de olabilecektir. Kredi faiz
oranı ve koşullarının değiştirilmesi halinde gerek işlem vergileri,
gerekse örtülü kazanç açısından bir işlem tesis edilmesi gündemdedir.
Ancak bir finans kurumundan alınan kredinin aynı faiz ve koşullar
üzerinden bir başka grup şirketine aktarılması örtülü kazanç açısından
bir işlemi gerektirmemekle birlikte, verilen hizmet ile bağlantılı
kazanç ve işlemler üzerinden alınan vergiler açısından tartışılmaktadır.
Gelir idaresi, tartışma konusu işlemde kredi aynen aktarılsa da bir
hizmet ifa edildiği ve bunun vergilendirilmesi gereği üzerinde
durmaktadır.772
Gelir idaresi, bankalardan alınan kredilerin faiz ve diğer
masrafları ile birlikte, iştirak ilişkisi içinde bulunulan kişi veya
kuruluşlara aynen intikal ettirildiği hallerde de katma değer vergisi
ödenmesi gerektiği şeklinde işlem yapmaktadır. Diğer bir deyişle
şirket bünyesindeki atıl veya kredi olarak alınmış fonların iştiraklerine
kredi olarak verilmesi olayının her iki türlüsünde de KDV ye tabi
770
Danıştay 11 inci Daire, Esas No : 1998/1200, Karar No : 1999/3697, Bkz.: Vergi
Dünyası, Şubat 2002, Yıl 21, Sayı 246, s. 178 – 179
771
Özbalcı, 2002, a.g.e., s. 516 - 518
772
Harun Kaynak, “Kurumların Holding ve Benzeri İlişkiler İçersinde Bulundukları
Diğer Kurumlara Kredi Aktarma İşlemlerinin Vergisel Yönden Değişik Boyutları”,
Vergi Dünyası, Nisan 2000, Yıl 19, Sayı 224, s. 66 - 69
247
tutulacaktır.773 Katma değer vergisi açısından bu hizmetin değerin
belirlenmesinde ise KDV Kanunun 27 nci maddesinde yer alan emsal
bedeli ve emsal ücreti düzenlemelerinden yararlanılacaktır.774 Ancak
Danıştay’ın kredi ve faizlerin üçüncü şahıslara aynen intikal ettirildiği
hallerde katma değer vergisi mükellefiyeti doğmayacağı yönündeki
değerlendirilmesi birden fazla kararında yapılmıştır. Örneğin Danıştay
7 nci Dairesinin 13.11.1989 tarih ve 1989/2547 Esas, 1989/2526 Karar
sayılı kararında, mükellef şirket adına alınan kredinin aynı koşullarda
işbirliği yapılan şirkette verilmesi işleminin finansman temin hizmeti
olduğu şeklinde düşünülerek yapılan tarhiyata onay vermemiştir.775
Örtülü kazanç dağıtımının katma değer vergisi açısından
tartışılması gereken diğer bir konu, KDV Kanunun 30/d maddesine
göre, örtülü kazanç dağıtımı sayılan işlemler için ödenen katma değer
vergisinin, mükellefin dönem içinde tahsil ettiği katma değer
vergisinden indirilip indirilemeyeceğidir. Bir görüşe göre, örtülü
kazanç ile ilgili işlemler gerçekte yapıldığı, muvazaalı olmadığı ve
tamamıyla gerçek olduğu halde kurumlar vergisi açısından gider
kaleminin reddi anlamına gelmektedir. Ayrıca örtülü kazanç müessesi
sadece kurumlar vergisi matrahının doğru olarak tespiti bakımından
getirilmiştir. Bu iki gerekçe ile örtülü kazanç yönünden eleştiri konusu
edilen işlemler için yüklenilen katma değer vergisinin ret edilmesi gibi
bir durum yoktur.776 Aksi yöndeki görüşe göre, KVK’nun 15/3 üncü
maddesine dayanılarak kurum kazancında indirim kabul edilmeyen
işlemler için ödenen katma değer vergisinin hesaplanan katma değer
vergisinin indirilmemesi gerekir. Zira, KDV Kanununda hüküm altına
alınan husus kurumlar vergisi açısından indirim kabul edilmeyen
işlemler için yüklenilen KDV indirim konusu yapılamayacağıdır.
Benzeri yönde Danıştay 11 inci Dairesinin 1995/1306 Esas,
1995/1203 Karar sayılı kararı bulunmaktadır.777
773
HUV; TOBB, 2002, a.g.e., s. 404
Kaynak, 2000, a.g.m., s. 66-69
775
Özbalcı, 2002, a.g.e., s. 519 - 520
776
Özbalcı, 2002, a.g.e., s. 515, Mesut Koyuncu, “Örtülü Kazanç Dağıtımı
Müessesinin Gider Niteliği ve Müessesenin Katma Değer Vergisi Açısından
İrdelenmesi”, Vergi Dünyası, Haziran 2002, Yıl 21, Sayı 250, s. 104
777
Ömer Güzeldal, “Örtülü Kazanç Dağıtımı ve Sorunlar”, Vergi Dünyası, Haziran
2002, Yıl 21, Sayı 250, s. 142
774
248
YEDİNCİ BÖLÜM
TÜRK VERGİ SİSTEMİNDE ÖRTÜLÜ
SERMAYE
1 Genel Olarak
Örtülü sermaye kavramı, Türk Vergi Sistemi’ne ilk olarak
Kurumlar Vergisi Kanunu ile girmiştir. Kanunun 16 ncı maddesindeki
düzenleme, 30.12.1960 tarih ve 192 sayılı Kanunun 3 üncü
maddesiyle yapılan değişiklikle bugünkü haline almış bu güne kadar
herhangi bir değişiklik olmadan uygulanmıştır.778 KVK’nun 16 ncı
maddesinde örtülü sermaye aşağıdaki gibi tanımlanmıştır:
“Kurumların aralarında vasıtalı, vasıtasız bir şirket münasebeti veya devamlı
ve sıkı bir iktisadi münasebet bulunan gerçek ve tüzel kişilerden yaptıkları
istikrazlar, teşebbüste devamlı olarak kullanılır ve bu istikrazlarla kurumun öz
sermayesi arasındaki nispet, emsali kurumlarınkine nazaran bariz bir fazlalık
gösterirse mezkur istikrazlar örtülü sermaye sayılır.”
Aynı Kanunun 15/2 nci maddesinde örtülü sermaye üzerinden
ödenen veya hesaplanan faizlerin kurum kazancının tespitinde
indirilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.
Şirketlerin ayrı bir tüzel kişiliği olduğu göz önüne alındığında,
ortakların kişisel mal varlığı ile kurumların mal varlığı tamamen
birbirinden ayrıdır. Şirket ile ortakları medeni hukuk ve borçlar
778
Maddenin değişmeden önceki hali : “Madde 16 - .Kurumlardan: 1. Aralarında
vasıtalı vasıtasız bir şirket münasebeti veya devamlı ve sıkı bir iktisadi münasebet
bulunan gerçek ve tüzel kişilerden yaptıkları istikrazlar, teşebbüste devamlı olarak
kullanılır ve bilhassa sabit değerlere yatırılmış olursa;
2. Bu istikrazlarla kurumun öz sermayesi arasında emsaline nazaran bariz bir
nisbetsizlik mevcut olursa;
Bu suretle borçlanılan paralar örtülü sermaye sayılır.” Bkz.: Murat Dayanç, “Örtülü
Sermaye Müessesinde “İstikrazlar” Kavramının Niteliği”, Vergi Dünyası, Şubat
2001, Yıl 20, Sayı 234, s. 106
249
hukuku alanına giren sözleşmeler ve işlemler yapabilmektedirler.
Gerçekte borçlanma olmayan işlemler, istikraz şeklinde
gösterilebilmektedir. Örtülü sermaye, kurumların kazançlarını
sermaye yerine borç vermek şeklindeki muvazaa yoluyla gizleyerek,
vergi matrahını aşındırmayı amaçlayan işlemlerini önlemek için
getirilmiş bir vergi güvenlik müessesedir.779 Şirket ile ortaklar farklı
hukuki kişiler olmasına karşın, şirketler ortaklarının kazanç elde etme
aracından başka bir şey değildir. Dolayısıyla her ikisinin de ekonomik
çıkarları aynı yöndedir. Ortak çıkar ilişkisinden dolayı, şirketler
hukuku ve borçlar hukuku ilişkileri, görünüşte olmamakla birlikte
ekonomik anlamda şekil değiştirerek örtülü sermaye oluşumunun
vergisel sorunlarını yaratabilmektedir. Her özel hukuk ilişkisinin,
kendi bünyesi içindeki zorunlu koşulların yerine getirilmiş olması, bu
ilişkinin vergi hukuku açısından da kabul edilebilmesi anlamına
gelmemektedir. Normal koşullarda sorun olarak kabul edilmeyecek,
şirket ve ortak arasındaki özel hukuk ilişkileri, vergi hukuku açısından
farklı sonuçlar doğurabilecektir.780 Bu bağlamda şirket ile ortakları
arasındaki borç ilişkilerinin emsallerine göre farklılık arz etmesi
halinde, borç ilişkisinden kaynaklanan vergisel sonuçlar kabul
edilmeyecektir.
Türk Ticaret Kanununun 470 nci maddesi hükümlerine göre,
sermaye şirketleri ile kooperatifler öz sermaye için faiz ödeyemezler.
Kar payı ancak safi kardan ve bu amaç için ayrılan yedek akçeden
dağıtılabilmektedir. TTK’nundaki öz sermaye için faiz ödenemeyeceği
kuralının paralelinde, KVK’nun 15/2 nci maddesinde de öz sermaye
üzerinden ödenen veya hesaplanan faizlerin kurumlar vergisinden
indirilemeyeceği hüküm altına alınmıştır. Öz sermaye üzerinden
ödenen faizlerin matrahtan indirilemeyeceği şeklindeki düzenlemenin
benzeri, örtülü sermaye üzerinden ödenen faizlerin de matrahtan
indirilemeyeceği yönündeki düzenlenmedir. Örtülü sermaye
faizlerinin indirilemeyeceği yönündeki düzenleme kurum ortaklarının
koydukları sermayenin, kar payı dışında bir getiri getirmesinin
olanaklı olmadığını ortaya koymaktadır.781
779
Paklar, 1987, a.g.e., 410, H. Hüseyin Savaş; “ Örtülü Sermayede Borçlanma, Kur
Farkı, Tahvil İhracı ve Karşılaşılan Sorunlar”, Yaklaşım, Mayıs 1999, Yıl 7, Sayı
77, s. 157
780
Semercigil, 1995, a.g.e., s.309, Kızılot, 2000, a.g.e., s.1554,
781
Gür, 1986, a.g.e., s.377, Paklar, 1987, a.g.e., 411, Kızılot, 2000, a.g.e., s.1568,
Özbalcı, 2002, a.g.e., 427, 2003 Beyanname Düzenleme Kılavuzu, 2003, s. 603,
Erdoğan Sağlam, “Grup Şirketleri Arasında Sürekli İşleyen Cari Hesaplar Yoluyla
250
Diğer taraftan öz sermaye, kurum kazancının elde edilmesi için
yaratılmış bir sermayedir. Borç ise belli bir dönem sonunda belli bir
faiz oranı üzerinden alınacak faiz için yatırılan tutardır. Öz sermaye
kurumlara verilmiş bir borç değildir. Kazanç elde etmek için ortaklar
tarafından yatırılmıştır. Dolayısıyla öz sermaye karşılığında elde
edilebilecek olan kar veya zarardır. Bu nedenle, öz sermaye üzerinden
bir faizin ödenmesi ve bunun safi kurum kazancının tespitinde gider
olarak kaydedilmesi kabul edilemeyecektir.782
Şirkete sermaye olarak konulabilecek bir tutarın borç olarak
verilmesinin çeşitli nedenleri olabilmektedir: Sermayenin düzenli bir
gelir getirme garantisi yok iken, verilen borç dolayısıyla düzenli
olarak faiz alınarak bu riskten kaçınılmış olacaktır. Borç ilişkisinde
ortaklar, şirketin kar veya zararda olup olmadığına bakmaksızın faiz
elde etmekte, verdikleri borçları geri alabilmektedir. Şirketin
sorumlulukları ile borç arasında hiçbir ilişki kurulmamaktadır. İflas
durumunda, sermayenin tamamen geri alınamaması veya yatırılandan
daha az tutarda geri alınması olasılık dahilinde iken, borç verme yolu
ile bu riskten de kaçınılmış olunmaktadır.783 Şirket açısından, dağıtılan
kar payları gider olarak indirilememekte, buna karşın ödenen faizler
indirilebilmektedir. Vergi matrahının belirlenmesinde, temettülerin
aksine faizlerin indirilebilir gider olması, ortakların şirkete yapacakları
mali kaynak aktarımını borç ilişkisine dayandırarak karı, faiz olarak
şirket bünyesinden transferini sağlamaktadırlar.784 Resmi olmasa bile
fiiliyatta ortaklar arasında ikilik yaratılarak, bütün ortakların hakkı
olan kar payı üzerinden, sadece örtülü sermaye koyan bazı ortakların
tasarruf etme olanağı sağlanmaktadır. Ayrıca uygulamada kazancın
gelir idaresinden gizlenmesi amacıyla, sermayenin düşük gösterilmek
suretiyle kazanç düşüklüğü sermaye azlığına bağlanmak
istenilmektedir. Böylece gelir idaresinin olası denetimlerinden
kurtulmak amaçlanmaktadır.785 Diğer bir neden, yeni ve riskli bir
alana yatırım yapan girişimcinin, parasının bir kısmını garanti altına
alabilmek için yatırım miktarındaki sermaye tutarını düşük tutması
Ortaya Çıkan Borçlanmalar Örtülü Sermaye Olarak Nitelendirilemez”, Vergi
Dünyası, Ocak 2002, Yıl 21, Sayı 245, s.73
782
Örmeci, 1995, a.g.e., s. 544
783
Basmacı, 1977, a.g.e., s.93, Soydan, 1995, a.g.e., s. 296
784
Soydan, 1995, a.g.e., s. 296, Kızılot, 2000, a.g.e., s. 1552 – 1553, Uyanık, 2001,
a.g.e., 237 - 238
785
Basmacı, 1977, a.g.e., s.93
251
gösterilebilir. Sermaye tutarındaki eksiklik borç verilmek suretiyle
telafi edilmekte, yatırımcı kendisine belli bir faiz tutarını garanti
etmek yoluna gidebilmektedir.786
Kurumun ortak veya sahiplerinden ya da belli ilişki içinde
bulunduğu gerçek ve tüzel kişilerden yukarıdaki gerekçelerle alınıp,
işletmede devamlı olarak kullanılan borçlar, öz sermayeye göre belli
bir oranı aştığında, borcun sadece aşan kısmı değil, tümü örtülü
sermaye olarak değerlendirilecektir.787
Yapılan borçlanma, kuruma örtülü yoldan konulmuş örtülü
sermaye niteliğini aldığı anda, kurumca bu sermaye üzerinden ödenen
veya hesaplanan faizler gider kaydedilemeyecektir. Vergi hukuku
açısından borç sözleşmesinden kaynaklanan faizlerin kurum
kazancından indirilmesi kabul edilmeyecektir. Kurum kazancının
tespitinde indirim olarak kabul edilmeyen şey, örtülü sermaye
üzerinden ödenen veya hesaplanan faizlerdir, örtülü sermayenin
kendisi değildir.788 Ancak bu kurumlarda hiçbir şekilde örtülü
sermaye üzerinden faiz hesaplanmayacak veya ödenmeyecek
anlamıma gelmeyecektir. Mali karın hesaplanmasında, örtülü sermaye
üzerinden hesaplanan faizlerin indirilmemekle birlikte ticari kazancın
hesabında indirilmesi vergi hukuku açısından bir sorun teşkil
etmemektedir.789
Kurumlar vergisindeki örtülü sermaye ile ilgili düzenlemenin
benzeri, gelir vergisi açısından da düzenlenmiştir. GVK’nun 41 inci
maddesinde, ticari kazancın teşebbüs yeteneği ve konulan sermaye
karşılığı sağlandığı düşüncesinden hareketle, teşebbüs sahibinin
işletmeye koyduğu sermaye için yürütülecek faizler ile teşebbüs
sahibinin, eşinin ve küçük çocuklarının işletmede cari hesap ve diğer
şekillerdeki alacakları üzerinden yürütülecek faizler, gider kabul
edilmeyen ödemeler arasında sayılmıştır.
Örtülü sermaye ile ilgili kanuni tanımda geçen istikraz kelimesi,
karz kökünden gelmekte olup ödünç para alma, faizle para alma
786
Aktaş, 2004, a.g.e., s. 212
Uysal; Eroğlu, 1985, a.g.e., s. 368, Kızılot, 2000, a.g.e., s.1558, 1570, 1637,
1638, Levent Gençyürek, “Kurumlar Vergisi Kanununda Örtülü Sermaye”, Vergi
Sorunları, Haziran 2000, Yıl 23, Sayı 141, s. 46, Özbalcı, 2002, a.g.e., s. 442
788
Basmacı, 1977, a.g.e., s.103, Uysal; Eroğlu, 1985, a.g.e., s. 374 - 375
789
Gür, 1986, a.g.e., s. 377 – 378, Kızılot, 2000, a.g.e., s.1558, 1570, 1637, 1638
787
252
anlamlarına gelmektedir. Aynı kökten gelen ikraz ise borç verme,
ödünç verme anlamına gelmektedir.790 Kanunun lafzına bakıldığında
istikraz kelimesinin bir faiz ödemesini de içerdiği, faiz ödemek için
borçlanma yoluna gidildiğini üstü kapalı olarak ortaya koymaktadır.
Buna rağmen istikrazlarda faiz ödenmemiş ise örtülü sermayenin
varlığından söz edilemeyecektir.791 Bu görüşe karşılık olarak faiz
ödemesi yapılmaması halinde kanunda sayılan unsurları taşıyan
borçlanmalar örtülü sermaye sayılacağı, vergi hukuku bakımından bir
sonuç doğurmayacağı da savunulmaktadır.792
Kimi yazarlar, örtülü sermaye müessesini görünürdeki veriler ele
alınarak, sübjektif ölçülere dayanan korumacı bir zihniyet olarak
değerlendirmektedir. Örtülü sermaye varlığının tespitini, sermaye
yeterliliği ve gelir elde edici etki kavramlarının dikkate alınarak
yapılmasını bir kanun değişikliği olarak önermektedirler. Sermaye
yeterliliği kavramı, borç olarak alınan tutara geçekten ihtiyaç duyulup
duyulmamasıdır. Eğer alınan borca gerçekten ihtiyaç var ise örtülü
sermaye addedilmeyecektir. Gelir elde edici etki kavramı dikkate
alındığında, alınan borcun kullanılması ile elde edilen gelir, ödenen
faize göre fazla olması durumunda da örtülü sermayeden
bahsedilemeyecektir.793
Örtülü sermayede amaç faiz ödemek yoluyla örtülü yoldan
kazanç dağıtmaktır. Dolayısıyla örtülü kazanç ile açıklamalar
genellikle örtülü sermaye için de geçerliliğini korumaktadır. Yine de
örtülü sermayenin, örtülü kazançtan farklılıkları bulunmaktadır.
Kendine has özellikleri de bulunan müessese örtülü kazançta izlenen
yöntem çerçevesinde incelenecektir. İlk olarak örtülü sermayenin
objektif unsurlar ile sübjektif unsurların ortaya konulması gerekir.
790
Sağlam, 2002, a.g.m. s.74
Örmeci, 1995, a.g.e., s. 555
792
Aktaş, 2004, a.g.e., 215
793
Arif Başer, “Örtülü Kazanç, Örtülü Sermaye Sarmalına İlişkin Çözüm Önerileri”,
Vergi Dünyası, Mart 2001, Yıl 20, Sayı 235, s. 85, Biçer, 2004, a.g.m.
791
253
2
Örtülü Sermayenin Unsurları
2.1 Objektif Unsur
KVK’nun 16’ıncı maddesine göre objektif unsurlar, şirket ile
borç veren gerçek ve tüzel kişiler arasında bir bağ bulunması, şirket
tarafından yapılan borçlanmanın devamlı olması ve borçlanma
miktarının öz sermayeye oranının, emsali kurumlara göre farklılık
göstermesi şeklinde sayılabilir.
Yukarıdaki genel hatları ile konulan objektif unsurlar, kanuni
ibareler de dikkate alınarak aşağıdaki gibi üç başlık altında
toplanabilir:
1. Kurumun vasıtalı (dolaylı) veya vasıtasız (dolaysız) bir şirket
ilişkisi veya devamlı ve sıkı bir iktisadi ilişki içinde bulunduğu gerçek
ve tüzel kişilerden borçlanma yapması.
2. Borçlanmaların, kurum bünyesinde devam olarak
kullanılması.
3. Bu borçlanmalarla, kurumun öz sermayesi arasındaki oranın,
emsali kurumlarınkine göre bariz bir fazlalık göstermesi.794
Objektif unsurlar aşağıdaki bölümler halinde açıklanmaya
çalışılacaktır.
2.1.1
Kurumun Borç Alabileceği Kişiler
Kurumların aralarında vasıtalı, vasıtasız bir şirket münasebeti
veya devamlı ve sıkı iktisadi münasebet bulunan gerçek ve tüzel
kişilerden yaptıkları istikrazlar örtülü sermaye sayılmıştır(KVK
md.16). Vasıtasız(dolaysız) şirket ilişkisi, ortaklık ilişkisi olarak
anlaşılmaktadır. Yani kuruma borç veren kimse kurumun ortağı ise,
borcun örtülü sermaye sayılması için gerekli koşullardan birinin
mevcut olduğu kabul edilmektedir.795 Vasıtasız şirket ilişkisinin
varlığının tespitinde hisse oranının ne olması gerektiği tartışmalıdır.
Herhangi bir oran kanunda belirtilmemiştir. Buna karşılık örtülü
794
Ömer Duman “ Şirketin Ortaklarına Döviz Üzerinden Borçlanması ve Bir
Danıştay Kararı”, Vergi Dünyası, Nisan 1999, Yıl 18, Sayı 212, s. 19, Kızılot, 2000,
a.g.e., s.1570
795
Paklar, 1987, a.g.e., s. 412, Semercigil, 1995, 310, Kızılot, 2000, a.g.e., s.1574,
1575,1584,
254
sermayenin varlığı, kurum bünyesinde oluşacak bir iradeyi ve bu
iradeyi harekete geçirecek aktif bir eylemi gerektirmektedir. Yüksek
hisse oranları örtülü sermaye olasılığını da arttıracaktır. Oranın
belirtilmemiş olmasının yanında bazı hallerde ortaklık ilişkisinin
varlığı tespit edilemeyebilir. Örneğin, hamiline yazılı hisseler
bakımından çoğu zaman ortakların kimler olduğu tespit edilemez veya
yapılan tespitler yanıltıcı olabilir. 796 Benzer şekilde, hisse tutma adı
verilen durumlarda, aslında ortak olmayan güvenilir birisi ortakmış
gibi gösterilmek suretiyle asıl ortak gizli tutulmaktadır.797 Buna
rağmen bazı yazarlar ortaklığın belli bir orana ulaşmasını ve asgari bir
süre konulmasını önermektedir.798
Vasıtalı şirket ilişkisinde şirket ile ortak arasındaki ilişkinin
tespitinde yukarıda ortaya konulan zorluk, vasıtasız şirket ilişkilerinde
daha da artmaktadır. Kanunun 16 ncı maddesinde, yalnızca ortakların
kendisinin değil, ortakların ilgili oldukları bazı gerçek ve tüzel
kişilerin verdikleri krediyi de örtülü sermaye saymıştır. Kurumların,
aralarında vasıtalı şirket ilişkisi bulunan gerçek ve tüzel kişilerden
borçlanması, ortakların yakınlarından kredi alındığını göstermektedir.
Vasıtalı şirket ilişkisi, şirketin ortakları ile kredi veren kişiler
arasındaki çok yakın ilişkiyi ifade eder. Kurum ortaklarının aile
fertlerini, yakınlarını, ortağı bulunduğu gerçek ve tüzel kişi
ortaklarını, kurum ortaklarının ortağı bulunduğu tüzel kişileri veya
kuruma ortak bulunan kişilerin yönetimi, sermayesi, denetimi
bakımından, dolaylı dolaysız bağlı bulunduğu yahut nüfuzu altında
bulundurduğu gerçek ve tüzel kişileri kavradığı anlaşılmaktadır. Bu
yaklaşım biçiminde örtülü sermayeden söz edilmesi için, kimin kime
ne oranda ortak olması, ortaklık ve akrabalık ilişkisinin ne düzeyde
olması gerektiği konularında belirsizlikler vardır. Bu yüzden dolaylı
şirket ilişkisi kavramı, gerçekte ortak olan kimselerin paravan
kullanarak bu sıfatlarını gizledikleri durumlar olarak yorumlanması ve
bu durumun belli ölçütlere göre ve yeterince ispat edilmiş olması
koşulu aranmalıdır.799
796
Örmeci, 1995, a.g.e., 556, Maç, 1999, a.g.e., s. 662, Kızılot, 2000, a.g.e., s.1574,
1575, 1584
797
Maç, 1999, a.g.e., s. 662, Kızılot, 2000, a.g.e., s.1574, 1575, 1584, Aktaş, 2004,
a.g.m., s. 216
798
Kızılot, 2000, a.g.e., s.1574, 1575, 1584
799
M. Öncel, 1978, a.g.e., s.175, Kızılot, 2000, a.g.e., s.1570, 1576, 1577, Özbalcı,
2002, s. 323
255
Devamlı ve sıkı iktisadi ilişki, kurumun borç aldığı kişi ya da
kuruluşlarla olan dolaylı veya dolaysız şirket ilişkisinin dışındaki
yoğun iktisadi ilişkilerin varlığını ifade ettiği anlaşılmaktadır.800
Devamlı ve sıkı iktisadi münasebet tabiri ile kastedilen hususlardan
biri, borç verenin aslında gizli ortak olduğu durumlardır. Gizli ortaklık
hali, kurum üzerinde hakimiyet kurulduğunu gösterebilecek nitelikteki
devamlı ve büyük miktarlardaki alışverişlerle ortaya konulabildiği
durumlardır.801 Diğer taraftan devamlı ve sıkı iktisadi ilişki belli bir iş
bakımından yakınlığı gösterir. Örneğin borçlanmayı yapan bir şirket
ithal ettiği emtiayı her zaman aynı şirkete satıyorsa veya imalatında
kullandığı hammadde ve yardımcı malzemeyi hep aynı şirketten
alıyorsa ya da malların satışını aynı şirket aracılığıyla yapıyorsa,
bunlar, iki şirket arasında sıkı ve devamlı bir iktisadi ilişkinin varlığını
karine teşkil eder.802 Örneğin Danıştay 3 üncü Dairesi 07.5.1998 tarih
ve 1997/293 Esas, 1998/1650 Karar sayılı kararında, firmanın davacı
şirketin %77,2 hissesine sahip olması ve bu şirketin imal ettiği röntgen
cihazının maliyetinin % 50 – 60’ını oluşturan X ışını jeneratörünü
satması karşısında, her iki şirket arasında vasıtasız bir şirket
münasebeti ve sıkı bir ilişki mevcut olduğu şeklinde karar vermiştir.803
Devamlı ve sıkı iktisadi ilişki, ticari hayatta normal kabul edilebilecek
ölçüleri aşılması halinde, var olduğu kabul edilebilecek ilişkinin
boyutunu ortaya koymaktadır.804
2.1.2 Borçların Kurumda Devamlı Kullanılması
Kurumların önceki bölümde sözü edilen gerçek ve tüzel
kişilerden yaptıkları istikrazların teşebbüste devamlı kullanılması,
örtülü sermayenin varlığı için gerekli objektif unsurlardan biridir.
Sermaye artırımı gereksinimi açık olduğu halde, sermaye artırımına
gitmesi gereken ortaklar, kuruma borç verme yolunu tercih
etmektedirler. Tercih nedeni faiz geliri elde etmektir. Devamlılık
unsurunu belirleyecek faktör, sermaye yetersizliğidir. Bir kurumun
sermayesinin yetersiz hale gelmesi durumunda, sermaye yetersizliği
800
Gür, 1986, a.g.e., s. 381, Paklar, 1987, a.g.e., s. 413,
Maç, 1999, a.g.e., s. 663
802
Örmeci, 1995, a.g.e., s. 557, 2003 Beyanname Düzenleme Kılavuzu, 2003, s.
603
803
Duman, 1999, a.g.m., s.23
804
Uysal; Eroğlu, 1985, a.g.e., s. 358
801
256
borçlanmaya başvurularak giderilecek, borçların devamlı olarak
kullanılmasını gerekli kılacaktır. Devamlılık unsurunda kısa vadeli
borçlanmalardan ziyade uzun borçlanma süresinin amaçlandığı ve bir
hesap dönemini kapsayan borçlanmaların değerlendirilmesi gerektiği
yönünde Danıştay Kararları mevcuttur.805
Borçlanmanın teşebbüste devamlı kullanılması hali, orta ve uzun
vadeli borçlanmalarda görülür. Genel kabul görmüş muhasebe
ilkelerine göre, uzun vadeli borçlar bir yıl ve daha fazla olan
borçlardır. Bir hesap dönemini kapsayan borçlanmalarda da
devamlılık hali bulunduğu kabul edilir. Bazı koşullarda borcun kısa
vadeli olarak alınmasına rağmen, vadesinde ödenme olasılığı yoksa
veya vade uzatılmakta ise, bu tür borçlar da orta veya uzun vadeli borç
şeklini alır. Dolayısıyla, örtülü sermaye için gerekli diğer koşulların
var olması kaydıyla, bu çeşit borçlanmaların da örtülü sermaye olarak
değerlendirilmesi gerekir.806
Borçların devamlı olarak kullanımının tespiti olayın özelliğine
bağlı olmakla birlikte içinde bulunulan iktisadi dönemle de ilişkilidir.
Örneğin kriz dönemlerinde kullandırılan bir yıldan az vadeli borçlar
da devamlı kullanılmış şeklinde mütalaa edilebilir. Kriz dönemlerinde
likiditenin önem taşıması kısa vadeli borçlara daha fazla ihtiyaç
duyulmasına sebep olacağından devamlılık beraberinde gelecektir.
Bir yıldan az süre ile kullanılsa bile, alınan borçta devamlılık
unsurunun sayılabileceği durumunun tipik örneği, dar mükellefiyet
esasında faaliyet gösteren kurumlardır. Dar mükellef kurumların
Türkiye’deki faaliyetleri genelde çok kısa süreyi kapsamaktadır. Dar
mükellef kurum yeterli sermayeyi koymayıp faaliyetlerini merkezden
veya belli ilişkiler içinde bulunduğu kişilerden borçlanma yolu ile
yürütürse, alınan borcun süresi bir yıldan az olsa bile olayın özelliğine
805
Örmeci, 1995, a.g.e., s. 558, Yakup Tokat, “ Örtülü Sermaye Üzerinden Ödenen
veya Hesaplanan Faizler”, Yaklaşım, Aralık 2001, Yıl 9, Sayı 108, s. 123, Danıştay
13 üncü Daire, 12.01.1976 tarih ve E. 1975 / 1851, K. 1976 / 39 sayılı Karar.
806
Basmacı, 1977, a.g.e., s.113, Uysal; Eroğlu, 1985, a.g.e., s. 361, Kızılot, 2000,
a.g.e., s.1587, 2003 Beyanname Düzenleme Kılavuzu, 2003, s. 603, Kimi yazarlar
9 ay ve daha az süreli borçlanmaları kısa vadeli borç olarak kabul etmektedir. Bkz.:
Semercigil, 1995, a.g.e., s. 311 – 312
257
göre, devamlılık unsurunun varlığı kabul edilerek örtülü sermayenin
varlığına kanaat getirilebilir.807
2.1.3 Borçların Emsali Kurumlara Nazaran Bariz
Fazlalık Göstermesi
Yapılan borçlanmanın örtülü sermaye sayılabilmesi için
maddede yer alan diğer bir unsur, kurumca kullanılan istikrazın öz
sermayeye olan oranının emsali kurumlarınkine kıyasla göze çarpacak
derecede fazlalık göstermesidir. Kurumun yaptığı istikrazlarla
kurumun öz sermayesi arasındaki nispet, emsali kurumlardakine
nazaran bariz fazlalık gösterirse mezkur istikrazlar örtülü sermaye
sayılmaktadır(KVK md.16). Kanun hükmüne göre, öncelikle
kullanılan borçların öz sermayeye olan oranı bulunacak, daha sonra bu
oran emsal kurumlarda aynı şekilde hesaplanan oran ile
kıyaslanacaktır. Bariz bir farklılık bulunması halinde örtülü
sermayenin varlığı kabul edilecektir. Aksi halde, objektif unsurlardan
birisi meydana gelmemiş olacağından, belli ilişkiler içinde bulunulan
kişilerden alınan ve kurumda devamlı olarak kullanılan borç, örtülü
sermaye olarak değerlendirilmeyecektir.808
Bununla birlikte yasada, alınan borç ile öz sermaye kıyaslaması
sonucu saptanan oranın, hangi emsali kurumla kıyaslanacağı
konusunda, açık bir belirleme yoktur. Ayrıca maddede emsal kurumun
hangi yönlerden tespit edileceği belli değildir. Bu belirsizlikler
uygulamada gelir idaresinin görüşlerine ve yargının içtihatlarına göre
şekillenmektedir. Kurumla aynı veya benzer işkolunda faaliyette
bulunan kurumlar emsal olabilir. Emsal kurum veya kurumlardan
genel olarak aynı konuda faaliyet gösteren, öz sermayeleri aynı
düzeyde bulunan kurumlar anlaşılır. Emsal kurumların, sahip
oldukları öz ve yabancı sermaye miktarları, bilanço aktiflerinin
bileşimi, yıllık üretimleri ve öz sermayelerin yabancı sermayeye
oranları gibi hususlarda bir benzerlik bulunduğu söylenebilir.809
807
Basmacı, 1977; a.g.e., s.113, Uysal; Eroğlu, 1985, a.g.e., s. 361, Kızılot, 2000,
a.g.e. s.1587, Özbalcı, 2002, a.g.e., s. 436, 2003 Beyanname Düzenleme Kılavuzu,
2003, s. 603, Aktaş, 2004, a.g.e., s. 219
808
Uysal; Eroğlu, 1985, a.g.e., s. 361, Kızılot, 2000, a.g.e., s.1588, 1593,
809
Paklar, 1987, a.g.e., 415
258
Emsalin alınmasında işletme içi emsalin mi yoksa işletme dışı emsalin
mi dikkate alınacağı konusunda tartışma bulunmaktadır.
Bir görüşe göre, emsal kurum bulunsa bile karşılaştırma yapmak
her zaman doğru değildir. Örtülü sermaye sayılabilecek
borçlanmalarla, borçlar ile kurum öz sermayesi arasındaki oranı analiz
etmek; kurumun aktif yapısını, diğer yabancı kaynaklardan sağladığı
finansman tutarı ve vade dağılımını, kurumun ciro değişimini izlemek
yerinde olacaktır. Asıl değerlendirmeyi kurumun kendi içinde yapmak
gerekmektedir. Çünkü ekonomik ilişkilerin bu kadar karmaşık duruma
geldiği bir ortamda, tamamen emsali kurumlardan yola çıkarak
değerlendirme yapmak her zaman sağlıklı olmayabilecektir. Nitekim
Danıştay 13 üncü Dairesinin 12.01.1976 tarih ve 1975/1851 Esas,
1976/39 Karar sayılı kararı ve benzeri kararları da bu görüş
doğrultusundadır. Söz konusu kararda “Kıyaslamanın mutlaka
gerekmediği, borçlanma ilişkisinin kurumun kendi iç yapısındaki
şartlarda da ortaya konulabileceği ifade edilmiş ve bir şirketin % 83
üne sahip olan ortağın, sermaye tutarının % 122,5 i oranında istikrazda
bulunması halini başka kurumlarla kıyaslamaya lüzum görmeden,
örtülü sermayenin varlığı için yeterli görmüştür.” 810 Kararda emsal
kurumun kıyas alınması bir sıhhat şartı olarak değil, bir ispat aracı
olarak kabul edildiği sonucuna ulaşılmaktadır.811
Buna karşılık Danıştay’ın emsal kuruma göre araştırma
yapılmadığı gerekçesiyle tarhiyata onay vermediği kararları da
mevcuttur. Örneğin Danıştay 4 üncü Dairenin 22.02.1967 tarih ve
1965/2517 Esas, 1967/888 Karar sayılı kararında, yapılan istikrazın
teşebbüste devamlı olarak kullanıldığının ve bu istikrazla kurumun öz
sermayesi arasındaki nispetin emsaline nazaran bariz bir fazlalık
gösterip göstermediğinin araştırılmadan ve tespiti yönüne gidilmeden
örtülü sermayenin varlığına karar verilmesini isabetli görmemiştir.
Yine Danıştay 13 üncü Dairesinin 22.04.1975 tarih ve 1974/712 Esas,
1975/1483 Karar sayılı kararında, istikrazlarla kurumun öz sermayesi
arasındaki oranın emsali kurumlarınkine göre açık bir fazlalık
gösterirse örtülü sermaye sayılacağını, olayda istikrazlarla şirketin
810
Gür, 1986, a.g.e., 379, Paklar, 1987, a.g.e., s. 417, Ömer Duman, “ Şirket
Ortağının Şirkete Döviz Üzerinden Borç Vermesi ve Örtülü Sermaye”, Vergi
Dünyası, Ocak 1996, Yıl 15, Sayı 173, s. 131, 132; Maç, 1999, a.g.e., s. 664 – 665,
Tokat, 2001, a.g.m. s. 123, Kararın hüküm kısmının tam metni için Bkz.: Özbalcı,
2002, a.g.e. s. 453 - 455
811
Özbalcı, 2002, a.g.e., s. 440
259
özsermayesi arasındaki oranın açık bir fazlalık gösterdiği hususunda
yapılmış tespit olmadığı için tarhiyata onay vermemiştir.812
Emsal kurum bulunması çoğunlukla mümkün olmadığından,
alınan borç öz sermaye kıyaslamasının kurumun kendi içerisinde
yapılması gerekmektedir. Çünkü emsal alınan kurumlarda da
ortakların nakdi kıymetlerini, benzer şekilde kuruma borç vererek
örtülü sermaye uygulamalarına sebep olmaları da mümkündür. Emsal
alınan kurumun da örtülü sermayeye sebebiyet vermesi halinde
mukayese sonucu bariz farklılık göstermeyecek ve normal
sayılacaktır. Dolayısıyla örtülü sermaye uygulamasının varlığını
tespiti için emsal kurum bulunamayabilecektir.813
Kimi yazarlar, Danıştay’ın örtülü sermayeyi ilgili kurumun
kendi durumuna göre değerlendiren yukarıdaki görüşleri çerçevesinde,
gelir idaresinin, borçlanmanın öz sermayeye oranı itibariyle belli bir
ölçü tespit etmesinin uygulamayı rahatlatacağını savunmaktadırlar.
Böylece uygulamada mükellefler ve vergi iadesi tarafından esas
alınması gereken bir durumun varlığı kabul edilecektir. Hem mükellef
durumunu bilme imkanına kavuşacak, hem de gelir idaresi
uygulamalarında yeknesaklık sağlanmış olacaktır.814 Daha önceki ülke
örnekleri ile ilgili kısımda ayrıntı olarak oranlara ilişkin açıklamalar
yapılmıştır. Aşağıda hatırlatma kabilinde bir özet yapılacaktır.
Almanya’da borçların öz sermayeye oranı 3:1 olması halinde,
alınan veya garantisi verilen borçların faizleri vergi matrahından
indirilebilecektir. Eğer şirket holding niteliğini taşıyorsa bu oran 9:1
oranına kadar yükselebilmektedir. Fransa’da mükellefin ortaklarına
yaptığı faiz ödemelerin matrahtan indirilebilmesi için, taahhüt edilen
sermayenin tamamının ödenmesi, indirilebilecek en yüksek faiz
oranının Fransız şirketlerinin çıkardıkları yıllık faiz oranı olması,
kurumların %50’den fazla payına veya kontrolünü elinde tutan
ortakların kendi şirketlerine verdiklerde borçların nominal sermayeye
oranı 1,5:1 olması gerekmektedir. İngiltere’de örtülü sermayenin
varlığı emsallerine uygunluk ilkesi tarafından belirlenmektedir.
Emsallerine uygun olmayan borçlanmaların faizleri gider olarak kabul
edilmemektedir. Her ne kadar resmi olmakla beraber, borç öz sermaye
812
Maç, 1999, a.g.e., s. 665 - 666
Uysal; Eroğlu, 1985, a.g.e., s. 366, Kızılot, 2000, a.g.e., s.1593,
814
Kızılot, 2000, a.g.e., s. 1593, 1600, 1601, Özbalcı, 2002, a.g.e., s. 440
813
260
oranının 1:1, vergi ve faiz öncesi karın toplam faize oranının 3:1
olması, gelir idaresi tarafından tavsiye edilmektedir. Gelir idaresinin
bu oranları gösterge niteliğinde olup, nihai değerlendirme olayın
gerçek mahiyetine göre yapılmaktadır.815
Benzer şekilde Kanada’da mukim olmayan kişi veya kişilerden
yapılan borçlanmaların öz sermayeye oranı 1/2 yi geçerse, gerçekleşen
faiz ödemeleri temettü olarak kabul edilerek matrahtan indirimine izin
verilmemektedir.816 OECD üyesi olmayan Rusya, benzeri yönde bir
tercih yapmıştır. 1 Ocak 2002 yürürlüğe giren düzenlemelere göre,
Rusya’daki şirket bakımından alınan borcun öz kaynağa oranı 3:1’i
aşarsa, yabancı bir grup şirketi tarafından verilen faiz
indirilmeyecektir. Bu oran bankalar ve finansal kiralama şirketleri için
12,5:1’dir. Bu oranları aşan borçlanmalar için ödenen faizler kar payı
olarak mütalaa edilecektir. Ayrıca Rusya’daki şirketin %20 sinden
daha fazlasına sahip olan bir başka şirketten yapılan borçlanmalar
kontrollü borç olarak kabul edilecek ve örtülü sermaye
uygulamalarına tabi tutulacaktır.817
Ülkemizde kimi yazarlar, örtülü sermaye için uluslararası
örneklerde olduğu gibi borç öz sermaye oranı belirleninceye kadar
tahvil çıkarmaya ilişkin sınırların kanuni ölçü olarak kullanılmasını
önermektedirler. Tahvil ihraç limitleri Sermaye Piyasası Kurulunun
Seri II, No:13 numaralı tebliğinde belirlenmiştir.818
Borçlanmanın öz sermayeye oranı konusunda üzerinde
durulması gereken diğer bir husus, borç ve öz sermaye mukayesesinin
borcun alındığı gün ya da hesap dönemi sonu itibariyle mi
yapılacağıdır. Yabancı para cinsinden yapılan borçlanmalarda hangi
tarihteki kura göre hesaplanacağı benzer türden sorundur. Esas
itibariyle, borcun ve öz sermayenin dönem sonundaki tutarlarına itibar
edilmesi gerekir. Ancak borç miktarının dönem içinde artması, dönem
sonlarında azalması gibi durumlarda her olay kendi özelliğine göre
815
Aktaş, 2004, a.g.e., s. 224 – 226, Örtülü sermaye uygulamasında borcun
sermayeye oranı yönüyle ülkeler itibariyle karşılaştırması için Bkz.: Kızılot, 2002,
a.g.e., s. 120
816
Biçer, 2004, a.g.m.
817
Matchekhin, Dec2001/Jan2002, a.g.m., s. 36
818
Maç, 1999, a.g.e., s. 666 – 667, Gençyürek, 2000, a.g.m., s. 47
261
çözüme kavuşturulması gerekmektedir.819 Örneğin Kanada’da
borçlanmanın öz sermayeye oranın yıl başında, yıl sonunda veya yıl
içinde hesaplanması konusunda mükelleflerin esnekliği bulunmakta
iken, 2001 yılından itibaren bu esneklik ortadan kaldırılmıştır. Yeni
düzenleme ile borç/öz sermaye oranı aylık ortalamalara göre
hesaplanmaya başlanmıştır. Böylece mükellefler örtülü sermaye
bakımında daha sıkı takip edilmektedir.820
Kurumun birden fazla kişiden borç alması durumunda her bir
kişiden alınan borç için münferiden mi yoksa tüm borçların toplamı
için mi değerlendirme yapılacağı tartışması gündeme gelmektedir.
Kimi yazarlar kıyaslamada tüm borçlar tamamı üzerinden
kıyaslamanın doğru olduğu görüşünü savunmaktadırlar. Aksi yorum
yapılması halinde birden fazla ortağın münferiden küçük olmakla
birlikte, topluca dikkate alındığında yüksek miktara ulaşan
borçlanmaların örtülü sermaye çerçevesinde değerlendirilmemesi
riskini taşıyacağını öne sürmektedirler.821 Aksi görüşte olanlar ise bir
ortağın örtülü sermaye niteliğini almış borcunun, benzer nitelikte
olamayan bir başka ortağın borcunun da aynı kefeye koymak
anlamına geleceğini savunmaktadırlar.822
2.2 Sübjektif Unsur
Örtülü sermayenin sübjektif unsuru, aslında sermaye olan
fonların bilerek ve isteyerek borç gibi gösterilmesidir. Bu niyetin
arkasında yatan husus vergi kaçırma amacıdır. Kurumun öz sermayesi,
borç görünümü verilerek yabancı kaynak gibi gösterilmektedir.
Böylelikle vergi kaçırıldığının gizlenmesi amaçlandığından, vergi
kaçırma niyetinin bu kavrama çok sıkı bir şekilde bağlı olması gerekir.
Kanun koyucu 16 ncı madde ile bir vergi kaçırma karinesini
koymuştur. Maddede sayılan koşulların bir arada gerçekleştiği
durumlarda ilave tarhiyat yapmak ve ceza kesmek için gelir idaresinin
mükellefin kasıtlı olduğunu kanıtlaması gerekmez. Bunu maddenin “
...... mezkur ikrazlar örtülü kazanç sayılır “ diyen kısım ifadesinden
819
Savaş; 1999, a.g.m. s.165, Kızılot, 2000, a.g.e., s.1591, Özbalcı, 2002, a.g.e., s.
441
820
Biçer, 2004, a.g.m.
821
Paklar, 1987, a.g.e., s. 419, Dayanç, 2001, a.g.m. s. 109
822
Özbalcı, 2002, a.g.e., 443
262
çıkarmak mümkündür.823 Gelir idaresinin mükellefin borç olarak
gösterdiği tutarın aslında sermaye olduğunu ortaya koyması
durumunda, bunun amaçlanmadığını, istenilerek yapılmadığını ispat
külfeti mükellefe düşmektedir.
3 Örtülü Sermayede Özellikli Durumlar
3.1 Örtülü Sermaye Üzerinden Ödenen veya
Hesaplanan Kur Farkları
Literatürde örtülü sermaye üzerinden hesaplanan kur farklarının
gider yazılıp yazılamayacağı tartışılmaktadır. Bir görüşe göre,
sermaye değerlemeye tabi tutulmadığı için kur farkı giderinin
oluşmasının mümkün olmadığı, örtülü sermayenin gerçek bir borç
olmadığı için öz sermayenin bir parçası olduğu savunulmaktadır.
Ayrıca döviz üzerinde yapılan borçlanma nedeniyle, şirket borç verene
verdiğinden fazla bir para ödenmemektedir. Borcu veren, borç verdiği
tutarda dövizi aynen almaktadır. Kur farkı ile borç veren kuruluşa
hiçbir menfaat sağlanmamaktadır. Türk lirası cinsinden ortaya çıkan
değer farkı, ekonominin enflasyonist ortamından kaynaklanmaktadır.
Ekonomideki devrevi hareketin ters olması durumunda bunun tersi de
olabilecektir.
Deflasyonist
dönmelerde
kur
farkı
artı
çıkmayabilecektir. Kur artarken vergilendirilmesi görüşüne karşılık,
düştüğü dönemde ne yönde bir işlem yapılacağı belli değildir. Dövizin
ulusal para karşısındaki değer artışının, borç veren yönünden bir
hizmet karşılığı elde edilmiş değer olmadığı ve faize
benzetilemeyeceği savunulmaktadır. Vergi hukukundaki kıyas yasağı
ve kanunilik ilkesinden dolayı örtülü sermaye üzerinden hesaplanan
kur farkının kanunen indirilemeyeceği vurgulanmaktadır.824
Karşı görüşe göre, örtülü sermaye olarak nitelendirilen
borçlanma olayında, kur farkı ödenmesi halinde, kur farkı giderlerinin
dönem kazancından indirimi kabul edilmeyecektir. Madde metninde
823
M. Öncel, 1978, a.g.e., s. 179
Kızılot, 2000, a.g.e., s.1629, Mesut Koyuncu “Örtülü Sermaye Niteliğindeki
Yabancı Para Cinsinden Borçlanmalarla İlgili Olarak Oluşan Kur Farklarının Gider
Niteliği” Vergi Dünyası, Ağustos 1999, Yıl 18, Sayı 216, s. 81 – 86, Mahmut
Sekdur, “ Kur Farkı ve Örtülü Sermaye Tartışmasında Farklı Bir Boyut”, Yaklaşım,
Kasım 2001, Yıl 9, Sayı 107, s.206-210
824
263
her ne kadar faiz kelimesi kullanılmışsa da, burada önemli husus
örtülü sermaye olduğu bilinen borç dolayısıyla ödenen fazla paranın
kurum kazancından indirilmesidir. Bu, faiz, kara iştirak payı ya da kur
farkı veya başka bir şekilde olabilecektir. Borç sermaye olarak
konsaydı değerleme yapılmayacak, dolayısıyla kur farkları gider
kaydedilmeyecektir. Zira, KVK’nun 16 ncı maddesindeki şartları
taşıyan tutarların, kayıtlarda borç olarak gözükmesi onun sermaye
vasfını değiştirmeyecektir. Örtülü sermaye bir sermaye unsuru olduğu
için değerlemeye tabi tutulması ve kur farkı giderinin oluşması
mümkün değildir. Örtülü sermaye sonucunda, kurum fazladan bir para
ödemekte ve bunu kurum matrahından indirmektedir.825
İdare kur farklarının gider kabul edilemeyeceği yönünde
düşünmektedir.826 Maliye Bakanlığı Hesap Uzmanları Kurulu
Danışma Komisyonunun konuyla ilgili görüşünün ilgili bölümü şu
şekildedir: “İşletmeye yabancı para cinsinden konulan borçların
KVK’nun 16 ncı maddesi çerçevesinde örtülü sermaye niteliğini
alması halinde, bu örtülü sermayeye ilişkin olarak sonuç hesaplarına
intikal ettirilen faiz, kur farkı ve benzeri adalar altındaki giderlerin
KVK’nun 15/2 nci maddesine göre ret edilmesi gerekmektedir. Ayrıca
anılan giderlerin VUK’nun değerleme hükümleri ve 3 üncü maddesi
hükümleri çerçevesinde indirilmesi mümkün değildir.”827
Danıştay ise örtülü sermaye üzerinden hesaplanan kur farklarıyla
ilgili farklı yönde kararlar vermektedir. Örneğin bir kararında,
“KVK’nun sadece örtülü sermaye üzerinden ödenen faizlerin kabul
edilmeyeceği belirtilmiştir. Türk Lirasının, yabancı paralar
825
2003 Beyanname Düzenleme Kılavuzu, 2003, s.602, Ali Haydar Yıldırım;
Olcay Kolotoğlu, “ Örtülü Sermaye Üzerinden Hesaplanan Kur Farkları Gider
Yazılamaz”, Yaklaşım, Nisan 2002,Yıl 10, Sayı 112, s. 160, Benzeri nitelikteki
görüşler için Bkz.: A. Naci Arıkan, “Şirket Ortaklarının Döviz Cinsinden Şirkete
Verdikleri Örtülü Sermaye Cinsinden Borçlara İlişkin Kur Farklarının Vergisel
Durumu”, Vergi Dünyası, Kasım 2000, Yıl 20, Sayı 231, s. 63 – 70
826
Konu ile ilgili olarak Gelir İdaresinin bir özelgesi için Bkz.: Mehmet Maç,
“Ortağın Şirkete Dövizli Borç Vermesi Hakkında Detaylı Bir Mukteza ve
Görüşlerimiz”, Vergi Dünyası, Ocak 2002, Yıl 21, Sayı 245, s.19-23
827
Maliye Bakanlığı Hesap Uzmanları Danışma Komisyonunun 25.09.1998 tarih ve
287/2 sayılı kararı, Bkz.: Mesut Koyuncu“ Kur Farkı Faiz Değildir. Ancak Örtülü
Sermaye Niteliğindeki Borçlanmalarla İlgili Kur Farkları Gider ve Maliyet Unsuru
Olarak Kabul Edilemez” Yaklaşım, Mayıs 2002, Yıl 10, Sayı 113, s. 84, HUV;
TOBB, 2002, s. 405-406
264
karşılığında değer kaybetmesinden kaynaklanan kur farklarının gider
olarak göz önüne alınması gerekir.” şeklinde hüküm vermiştir828.
Buna karşılık farklı Dairenin kur farkının gider kabul
edilmeyeceği yönünde kararları da bulunmaktadır. Danıştay 3 üncü
Dairenin 07.5.1998 tarih ve 1997/293 Esas ve 1998 /1650 Karar sayılı
kararında “ Bu nedenle davacı kurumun vadeli olarak X ışını
jeneratörü satın alma yöntemi ile kurumun %77,2 payına sahip (T)
Radiologie firmasına döviz endeksli borçlanmasının örtülü sermaye
olarak kabul edilmesinde yasaya aykırılık bulunmadığı sonucuna
varılmıştır” yönünde karar vermiştir.829 Benzer şekilde Danıştay 4
üncü Daire Esas No: 2001/3082 ve Karar No: 2002/2049 sayılı
Kararında, örtülü sermaye koşullarında işletmeye konulan yabancı
paranın kur farkları, nitelik olarak faiz olmasa da, KVK’nun 15/2’ nci
maddesi gereğince kurum kazancının tespitinde indirim olarak dikkate
alınmayacağını karar vermiştir.830 Aynı mahiyetteki Danıştay 3 üncü
Dairesi, 03.06.1997 tarih ve 1997/906 Esas, 1997/2423 Karar sayılı
kararında, ortaklık ilişkisi içinde bulunduğu firmadan dövize endeksli
küspe alan şirketin kur farkının örtülü sermaye faizi olduğu yönünde
karar vermiştir.831
Yargı kararlarındaki farklılık ve idarenin örtülü sermayedeki kur
farklarının gider yazılamayacağı yönündeki tutumu vergi
mükelleflerini belirsizliğe itmektedir. Belirsizliğin giderilmesi ve
mükelleflerin alacakları kararlarda rahat olabilmeleri ve geleceğe
bakabilmeleri için KVK’nun 15/2 nci maddesinin değiştirilmesi
yerinde olacaktır.832
828
Danıştay 4 üncü Daire 26.01.1999 tarih, E. 1998/2250, K. 1999/50 sayılı kararı,
Bkz: Neslihan İçten, “ Örtülü Sermaye Niteliğindeki Borçlanmalarda Kredi Faizi ve
Kur Farklarının Durumu”, Yaklaşım, Mayıs 2002, Yıl 10, Sayı 113, s. 226
829
Bkz.: Duman, 1999, a.g.m., s. 23, Genyürek, 2000, a.g.m., s.48, Benzeri görüş
İstanbul Defterdarlığı’nın 22.04.1994 tarih ve 7038 sayılı ve 29.05.1996 tarih ve
5300 sayılı muktezalarında dile getirilmiştir. Muktezaların metni için Bkz.: Maç,
1999, a.g.e., s. 679 - 680
830
Kararın geniş özeti için Bkz.: Vergi Dünyası, Ağustos 2002, Yıl 21, Sayı 252, s.
154 - 155
831
Maç, 1999, a.g.e., s. 670, Gençyürek, 2000, a.g.m., s.47
832
Mahmut Şekdur, “Kur Farkı ve Örtülü Sermaye Üzerine Farklı Bir
Değerlendirme”, Vergi Dünyası, Nisan 2001, Yıl 20, Sayı 236, s. 143
265
3.2 Örtülü Sermaye ve Holding Şirketler
Türk Ticaret Kanunun 466’ıncı maddesine göre, kuruluş amacı
başka şirketlere iştirak etmek olan holding şirketler, örtülü sermaye
açısından önem arz etmektedirler. Holding şirketin bağlı şirketlere
sermaye koyarak kar payı elde edecek yerde, bunu borç verme
şeklinde göstererek piyasa cari faiz haddinden veya daha yüksek faiz
yürütmek suretiyle örtülü sermaye oluşumuna sebep olmaktadırlar.
Benzer şekilde holding veya holdinge bağlı şirketlerden birinin
çıkardığı tahvilin bağlı şirketler tarafından satın alınarak, çıkaran
şirketin sermaye ihtiyacının aralarında şirket ilişkisi bulunan
işletmeler tarafından karşılanması yoluna gidilebilecektir. Hatta tahvil
çıkaran kurumun kazançlarının vergiden muaf veya zarar beyan eden
şirketlere aktarılması ve böylece şirketlerin kurumlar vergisi matrahını
azaltma veya yok etme yoluna gidilebilmesi mümkündür. Bu
olasılıklar holding şirketlerin örtülü sermaye açısından önemini ortaya
koymaktadır.833
3.3 Örtülü Sermaye ve Tahvil İhracı
Şirketlerin tahvil ihraç etmek yoluyla örtülü sermaye oluşumuna
sebebiyet vermeleri mümkün bulunmaktadır. Tahvil yoluyla borç
almak ile kredi kullanmak, hesap şeklinde veya borç senedi karşılığı
borç almak açısından bir fark bulunmamaktadır. Tahvil çıkaran
şirketin tahvillerinin şirket ile ilişkide bulunan kişiler tarafından
alınması, diğer koşulların varlığı halinde örtülü sermaye
oluşacaktır.834 Tahvil suretiyle borçlanmada ile diğer şekillerdeki
borçlanmanın örtülü sermaye bakımından bir farkı bulunmamakla
birlikte, tahvil çıkarmanın ticaret hukuku bakımından farkı şekil
şartları ve sonuçları bulunmaktadır. Ancak bunların vergi hukuku
bakımından etkisi yoktur.835 Tahvil ihracı anonim şirketlerin sermaye
ihtiyacını, uzun vadeli olması ise devamlılık unsurunu delalet eder.
833
Veli Bilal Yalçın, “Holding Şirketlerde Örtülü Sermaye ve Örtülü Kazanç
Dağıtımı ve Danıştay’ın Konuya Yaklaşımı”, Vergi Sorunları, Haziran 1995, Yıl
14, Sayı:81 s. 41 - 43
834
Paklar, 1987, a.g.e., s. 419 - 420
835
Konu ile ilgili Danıştay 13 üncü Dairesinin 12.11. 1976 tarih ve E. 75/1851, K.
76/39 sayılı kararı bulunmaktadır. Uysal; Eroğlu, 1985, a.g.e., s. 370, Özbalcı, 2002,
a.g.e., s. 443 - 444
266
Eğer tahvilleri ortaklar alırsa ortaklık ilişkisi de kurulmuş olur. Tahvil
çıkaran şirketlerde borçların öz sermayeye oranı diğer şirketlere göre
daha yüksek çıkar. Tüm bu nedenlerden dolayı tahvil çıkaran
şirketlerde örtülü sermaye olasılığı artacaktır.836
Tahvil ihracı nama veya hamiline yazılı şekilde
gerçekleşmektedir. Tahvil ihracı yoluyla borçlanmalarda örtülü
sermaye tespiti zorlaşmaktadır. Zira tahvil satın alan ortaklarının
tespitinde güçlükler bulunmaktadır. Özellikle hamiline yazılı
tahvillerde tahvili satın alanın yani borç verenin saptanması çok güç
olmaktadır. Hamiline yazılı tahvillerde tahvil alan kişi, kurumlar veya
gelir vergisi mükellefi ise tahvilleri kayıtlarına geçirecekleri için
kimlik tespiti mümkün olmaktadır. Buna karşılık tahvili satın alan
kişinin mükellefiyeti yoksa tespit zor olmaktadır. Bütün bu zorluklar
çerçevesinde tahvil satın alanların tespiti ve diğer şartların varlığı
halinde örtülü sermayeden bahsedilebilecektir.837
Konu ile ilgili olarak Danıştay’ın kararları bulunmaktadır.
Danıştay 4 üncü Dairesinin 06.06.1994 tarih ve 1993/4038 Esas,
1999/3395 Karar sayılı kararında, tahvil ihraç etmek suretiyle yapılan
borçlanmalarda, diğer unsurların bulunması halinde örtülü sermayenin
varlığından ve ödenen faizlerin kazancın hesaplanmasında
indirilemeyeceği yönünde karar vermiştir. Aynı Dairenin 30.11.1995
tarih ve 1994/4834 Esas, 1995/4907 Karar sayılı kararında, hamiline
yazılı tahvillerin şirket ortakları tarafından satın alındığının somut
şekilde ispat edilmesi gerektiği, ispat edilememesi halinde örtülü
sermayenin varlığından söz edilemeyeceğini karar vermiştir.838
3.4 Örtülü Sermaye ve Bankalar
Bankalar mevduat olarak kabul ettikleri tutarları ihtiyaç
sahiplerine kredi olarak vermektedirler. Bankaların topladığı
mevduatların, kendi öz kaynakları olmadığı, bir nevi emanet olarak
aldıkları ve bankaların kredilerini ilgili olmayan kurumların yanında
ilgili kurumlara da borç olarak verebileceği dikkate alındığında
verdikleri
kredilerin
örtülü
sermaye
sayılması
mümkün
836
Örmeci; 1995, a.g.e., s. 561
Savaş, 1999, a.g.m., s.164
838
Gençyürek, 2000, a.g.m., s. 48, Özbalcı, 2002, a.g.e., s. 457
837
267
görünmemektedir. Bankalar ile iştiraklerinin kredi alışverişleri örtülü
sermaye açısından değerlendirilmesi akıllara gelebilecek bir
durumdur. Buna karşılık bankaların iştiraklerine belirli şartlar altında
kredi açabilme olanakları özellikle günümüzdeki uygulamalar
ışığında, ekonomik ve mali açılardan olumsuz sonuçlar
doğurabilmektedir. Fakat sorun vergi hukuku sınırlarını aşan
ekonomik ve mali boyutlar taşımaktadır. Çözümü, genel ekonomi ve
maliye politikasının tespitinde ve bankalarla ilgili mevzuatta
yatmaktadır. Bu konuda etkin çaba olmadığı sürece, vergi
kanunlarının sınırlı çerçevesi de yetersiz kalacaktır.839
Yukarıdaki görüşün aksini savunanlara göre, kurumlar
vergisindeki örtülü sermaye müessesi bankaların kendilerine has
sorunların çözümünde beklenileni vermese de örtülü sermaye
üzerinden hesaplanan faizlerin kurum kazancını indirmesini engel
olacak niteliktedir. Bankalarda da diğer kurumlarda olduğu gibi
yapılan borçlanmaların KVK’nunda belirtilen koşulları taşıması
halinde örtülü sermaye addedilecektir. Bankaların özel durumları
bulunsa bile örtülü sermeye uygulamalarında bir istisna bulunmadığı
için örtülü sermaye bunların kullandırdıkları kredileri için de geçerli
olabilecektir.840
Diğer taraftan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu
tarafından hazırlanan Finansal Hizmetler Kanun Tasarısı Taslağında
örtülü kazanç müessesine yer verilmiştir. Anılan Kurum tarafından
hazırlanan Taslağın 24.11.2004 tarihli sürümünde örtülü kazanç
dağıtımı ve dağıtıma uygulanacak cezaya yer verilmiştir. Örtülü
kazanç dağıtımı başlıklı 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasında,
bankaların, hakim veya nitelikli paya sahip ortakları ve yönetim
kurulu üyeleri ile bunların eş ve çocuklarına ya da bunların kontrol
ettikleri ortaklar ile emsallerine göre piyasa koşullarından daha iyi
şartlarda, örtülü kazanca neden olabilecek nitelikte herhangi bir işlem
tesis edemeyecekleri öngörülmüştür. Aynı maddenin ikinci fıkrasında,
aynı kişilerle yapılacak alım, satım, kiralama ve benzeri işlemlerde,
Taslak ile getirilen değerleme kurullarınca tespit edilecek değerden
839
Basmacı, 1977, a.g.e., s.128-129, Maç, 1999, a.g.e., s. 675’de Danıştay 4 üncü
Dairesinin 08.05.1968 tarih ve 1967/2151 Esas, 1967/2606 Karar sayılı karar
zikrederek bankaların kullandırdıkları krediler için örtülü sermayeden dolayı
tarhiyata muhatap olmayacaklarını belirtmektedir.
840
Özcan Avcı, “Bankaların Grup İçi Şirketlerine Kullandırdıkları Kredilerde Örtülü
Sermaye Sorunu” Vergi Dünyası, Nisan 2002, Yıl 21, Sayı 248, s. 81
268
farklı olarak banka aleyhine bir işlem yapılamayacağı belirtilmiştir.
Taslağın 158 inci maddesinde ise yukarıda bahsedilen 60 ıncı
maddeye aykırı hareket edenler ile örtülü kazan elde edenlerin altı
yıldan on iki yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile
cezalandırılmaları öngörülmektedir.841 Türkiye Büyük Millet Meclisi
Plan ve Bütçe Komisyonu’ndaki görüşmeler sırasında bu düzenlemeler, Tasarının diğer maddelerinde yer alan suç ve ceza düzenlemeleri
karşısında anlamlı olmayacağı gerekçesiyle çıkarılmıştır.
3.5 Çok Uluslu Şirketler Açısından Özellikli
Durumlar
Dar mükelleflerin Türkiye’deki faaliyetlerine sermaye tahsis
etmedikleri, tahsis edilen sermayenin yeterli olmadığı, gerekli
kaynağın merkezden veya merkez aracılığıyla ülke dışındaki kredi
müesseselerinden alınan kredilerle sağladıkları görülmektedir. Dar
mükellef kurumların kendi ülkelerindeki vergi mevzuatı ve dar
mükellefin bağlı olduğu şirket grubunca yürütülen işletme stratejisinin
bir sonucu olarak ana merkezin borçlar için tahakkuk ettirdiği faizler
yurt dışına ödenmektedir. Ödenen faizler Türkiye’deki hesaplara gider
olarak intikal ettirilerek kurum matrahından indirilmektedir. Böylece
kurum kazancı Türkiye’de vergilendirilmeden yurt dışına
çıkarılmaktadır. Türkiye’de faaliyette bulunan yabancı kurumların bu
faaliyetlerine bir kaynak tahsis etmemesi halinde örtülü sermayenin
varlığı için şüphe ortaya çıkabilecektir. Dar mükellef kurumlarda
örtülü sermaye değerlendirmelerinde, aynı tür faaliyeti yapan tam
mükellefiyete tabi kurumların durumu emsal olarak alınarak
değerlendirme yapılmalıdır.842
Dar mükellef kurumlar kredi almak suretiyle finansman sağlama
yoluna vergi oranları arasındaki farklardan yararlanarak vergi yükünü
azaltmak, kar transfer sınırlandırmalarından kaçınmak amacıyla
başvurmaktadırlar. Borçları, kendi kaynaklarından ya da kendilerinin
841
(Çevrimiçi) http://.www.bddk.org.tr/, 24.11.2004
Uysal; Eroğlu, 1985, a.g.e., 376 – 377, Örmeci, 1995, a.g.e., s. 561,
Abdurrahman Tanrıkulu; Bülent Canani Tuzcuoğlu “Çok uluslu Şirketlerde Örtülü
Sermaye”, Yaklaşım, Ağustos 1996, Yıl 4, Sayı 44, s.68, Özbalcı, 2002, a.g.e., 452453
842
269
verdikleri garantilerine dayanarak açtırdıkları bankacılık kredileriyle
sağlamaktadırlar.843
Yabancı sermayeli kurumlar bakımından önemli bir sorun da
yabancı ortağın Türkiye’deki ortağı bulunduğu kuruma, herhangi bir
mal veya hizmet hareketi olmaksızın yabancı para olarak verdiği
dövizlere ilişkin kur farklarının örtülü sermaye faizi olup olmadığıdır.
Gelir idaresi bu şekildeki cari hesap borçlarından kaynaklanan kur
farklarını, örtülü sermaye koşulları oluşmuşsa, örtülü sermaye faizi
olarak nitelendirilmektedir.844
4 Örtülü Sermayenin Vergisel Sonuçları
Vergisel sonuçların tartışılmasında, çalışmanın kapsamı ve
örtülü kazançta takip edilen yöntem bakımından gelir üzerinden alınan
vergiler ve katma değer vergisi üzerinde durulacak diğer vergi, resim
harç ve benzeri mali yükümlülükler açısından değerlendirme
yapılmayacaktır.
4.1 Gelir Üzerinden Alınan Vergiler Açısından
Değerlendirme
Örtülü sermayenin vergisel yönden sonuçlarından ilki, KVK’nun
15/2 inci maddesine göre, örtülü sermaye faizinin kurum kazancından
indirilmesinin yasaklanmasıdır. Öz sermaye veya örtülü sermaye
üzerinden faiz hesaplanması veya ödenmesi, tek başına bir vergileme
nedeni değildir. Ödenen faizler kurum kazancından indirilmedikçe
veya daha genel ifadeyle kurumdaki vergi matrahını etkilemedikçe,
herhangi bir işlem yapılmayacaktır.845 Örtülü sermaye faizi elde eden
yönünden ne gibi işlem yapılacağı konusunda, örtülü kazanç
bahsindeki dört yaklaşım geçerliliğini korumaktadır. Burada bu dört
yaklaşım tekrar edilmeyecektir. Sadece literatürdeki örtülü
843
Aktaş, 2004, a.g.e., s. 219
Maç,1999, a.g.e., s. 674 - 675
845
Gür, 1986, a.g.e., s. 385 – 386, Paklar, 1987, a.g.e., s. 421-422, Özbalcı, 2002;
a.g.e., s. 445, 449 - 450
844
270
sermayeden elde edilen faizin, muhatabında kar payı mı yoksa faiz mi
olduğuna dair tartışma üzerinde durulacaktır:
Örtülü sermaye faizi elde edenin elde ettiği tutarın faiz olduğu
görüşünü savunanlara göre: Örtülü sermaye niteliğindeki alacağı
nedeniyle faiz geliri elde etmiş olan kurumların bu faizleri, herhangi
bir faiz geliri gibi değerlendirmeleri gerekir. Faizi elde eden gerçek
kişi ve yatırdığı sermaye ticari işletmesine dahil değil ise elde ettiği
gelir, menkul sermaye iradı niteliğindedir. Faizi ödeyen kurum, faizin
örtülü sermaye faizi olduğunu peşinen kabul edip faizleri kanunen
kabul edilmeyen gider olarak dikkate alsa dahi, faizi elde eden
açısından gelirin niteliği değişmez. Faizi elde eden bunu
vergilendirilmiş kazanç olarak göz önüne alıp, iştirak kazançları
istisnasından yararlanmayacaktır.846 Benzer şekilde vergi alacağı
hakkını kullanamayacaktır.847
Kimi yazarlar, örtülü sermaye üzerinden ödenen faizler ile örtülü
kazanç dağıtımının TTK’nunun kar payı dağıtımı ile ilgili
düzenlemeleri çerçevesinde yapılan bir dağıtım olmadığını, hukuken
elde edilmiş bir kar payından söz edilemeyeceğini, hem örtülü kazanç
hem de örtülü sermayenin yaptırımın gider kaydedilmemeden ibaret
olduğunu gerekçe göstererek kar payı dağıtımından söz edilemeyeceği
görüşünü desteklemektedirler.848 Kaldı ki şirketin zarar ettiği
durumlarda da kar payı dağıtmadığı halde örtülü sermaye için faiz
ödediği veya örtülü kazanç dağıttığı savlarını da ileri
sürmektedirler.849 Benzer sonuca ulaşan bazı yazarlar görüşlerinin
gerekçesini farklı şekilde ortaya koymaktadırlar. Örtülü kazanç veya
örtülü sermayenin dağıtılan kişi nezdinde kar payı sayılmayacağı
savunmasının şekil şartlarına bağlanmasının yerinde olmadığını iddia
etmektedirler. Bu görüşe göre kar dağıtımının şekil şartlarına
uyulmaması nedeniyle kar payı dağıtımın gerçekleşmediği savunusu
yüzeysel kalmaktadır. KVK, taraflar arasında yapılan sözleşmeleri
kabul etmekle birlikte, örtülü dağıtılan kazancı ve örtülü sermayenin
846
Gür, 1986, a.g.e., s. 386, Maç, 1999, a.g.e., s. 668, Kızılot, 2000, a.g.e., s.1638 –
1640, Özbalcı, 2002, a.g.e., s.449
847
Maç, 1999, a.g.e., s. 668, Kızılot, 2000, a.g.e., s.1638 - 1640
848
Uysal; Eroğlu, 1985, a.g.e., s. 374, Şükrü Kızılot, “ Örtülü Sermaye Üzerinden
Ödenen Faizler ve Örtülü Kazanç Dağıtımı Kar Payı Dağıtımı Olarak
Nitelendirilebilir mi ?”, Yaklaşım, Kasım 2001, Yıl 9, Sayı 107, s. 32 - 37
849
Gür, 1986, a.g.e., s. 386, Uysal; Eroğlu, 1985, a.g.e., s. 374, Kızılot, Kasım 2001,
a.g.m., s. 32 - 37
271
faizini kanunen kabul edilmeyen gider olarak nitelendirmektedir.
Dolayısıyla bunu aşacak şekilde örtülü dağıtılan kazancı veya örtülü
sermayenin faizini kar payı olarak mütalaa etmek mümkün değildir.850
Kimi yazarlar ise örtülü sermaye üzerinden alınan faizin kar payı
olduğunu görüşünü savunmaktadırlar. Bu görüşü destekleyenlere göre,
örtülü sermaye üzerinden faiz ödemek suretiyle yapılan dolaylı kar
aktarımın, kar üzerinden ayrılmış bir temettü olduğunu, dolayısıyla
ilgili kişilerin uhdelerine geçtiği ya da bunlar tarafından talep
edilebilir hale geldiği dönemde GVK’nun 94/6 b-i maddesine göre
tevkifata tabi tutulacağını savunmaktadırlar.851 Bu görüşü
destekleyenlere göre, örtülü sermaye faizinin kar payı hükmünde
sayılması vergi hukukundaki düzenlemenin gereğidir. Fiili olarak
karlılık şartına veya kar dağıtma potansiyeline bakılmaksızın ve
esasen ticari bilanço bakımından bir gider unsuru olarak mütalaa
edilmek suretiyle ödenir. Zararlı durumlarda da örtülü sermaye faizi
ödenmesi durumu ile karşılaşılabilir. Bu takdirde, ilerde elde edilecek
kazanca mahsuben yapılan bir dağıtım söz konusudur. Başka bir
ifadeyle faiz ödemesinin matraha etkisi ileriki dönemlerde ortaya
çıkar. Bu ise vergilendirme dönemi ve zaman aşımı yönünden
özellikler taşımaktadır.852
Konu OECD modelinin şerhlerinde tartışılmıştır. Model
şerhinde, borç veren kişi borcu alan şirketin risklerini taşıması
halinde, verdiği tutar görünüşte borç olacağından elde ettiği karşılık
kar payı olacaktır. Modelin temettülere ilişkin 10 uncu maddesi
hükümlerine göre kaynak ülkede vergilendirilecektir. Buna karşılık
aynı tutar borç veren şirketin vergi matrahına temettü geliri olarak
eklenmelidir. Ancak örtülü sermaye koyan ve buna karşılığında
temettü elde eden şirketin mukimi olduğu devlet, elde edilen geliri
temettü gibi kabul edilerek çifte vergilendirmeyi kaldırmalıdır. Çifte
vergilendirmenin ortadan kaldırılmasında, kaynak devlette yani
850
İbrahim Şahan, “Örtülü Sermaye Üzerinden Ödenen Faizler Örtülü Kazanç
Dağıtımı ve Gelir Vergisi Stopajı Uygulaması”, Vergi Dünyası, Ağustos 2001, Yıl
20, Sayı 240, s. 132, 134
851
Mesut Koyuncu, “ Örtülü Sermaye Üzerinden Ödenen Faizler ve Örtülü Kazanç
Dağıtımının Kar Payı Dağıtımı Olarak Nitelendirileceği”, Yaklaşım, Aralık 2001,
Yıl 9, Sayı 108, s. 141 – 144, Benzeri görüş için Bkz.: A. Haydar Yıldırım; Olcay
Kolotoğlu, “ Örtülü Kazanç Dağıtımı Üzerinden Tevkifat Yapılacak Mıdır?”,
Yaklaşım, Aralık 2001, Yıl 9, Sayı 108, s.203-205
852
Özbalcı, 2002, a.g.e., s. 449
272
görünürde borç alan şirketin mukimi olduğu devlette ödenen vergiler,
görünürde borç veren aslında örtülü sermaye koyan şirketin mukimi
olduğu devlette aynı olay için ödenmiş vergilerden mahsup
edilmelidir.853 Ayrıca örtülü sermaye konulan devletteki şirketin
ödediği faizler kanunen kabul edilmeyen gider olarak kurum
kazancına ilave edilecektir.
4.2 Katma Değer Vergisi Açısından Değerlendirme
Gelir idaresinin, ayrı tüzel kişiliğe sahip ancak birbiriyle
bağlantılı sermaye şirketlerinin faiz karşılığında birbirleriyle kredi alıp
vermesi işlemlerini devamlı yapılıyorsa banka ve sigorta vergisine,
devamlı yapılmıyorsa katma değer vergisine tabi olacağı yönünde
görüşü bulunmaktadır.854 Ancak Danıştay, kurumlar vergisinin artan
oranlı bir vergi olmaması sebebiyle vergi ziyaına sebep olunmaması
ve katma değer vergisindeki indirim mekanizması yoluyla nihai
verginin değişmeyeceği gerekçeleriyle hem kurumlar hem de katma
değer vergisi açısından örtülü sermaye ile bağlantılı tarhiyatları
genellikle onay vermemektedir.855
853
Soydan, 1995, a.g.e., s. 298 - 299
Turan, 1999, a.g.m., s.100-102, Konu ile ilgili Gelir İdaresi özelgesi 13.12.1994
tarih ve 81791 sayılıdır.
855
Turan, 1999, a.g.m., s.100-102, Maç, 1999, a.g.e., s. 671, Danıştay 7 nci
Dairenin 13.11.1989 tarih ve 1989/2547 Esas, 1989/2526 Karar sayılı Kararı,
Danıştay 11 inci Dairenin 24.4.1995 tarih ve 1995/1378 Esas ve 1995/1231 karar
sayılı kararı örnek olarak verilebilir.
854
273
274
SEKİZİNCİ BÖLÜM
ULUSLARARASI KURULUŞLAR İLE
ÜLKELERİN DÜZENLEMELERİNİN VE
UYGULAMALARININ TÜRK VERGİ
SİSTEMİYLE KARŞILAŞTIRILMASI VE
ÖNERİLER
1 Uluslararası Kuruluşlar ile Ülke
Düzenlemelerinin ve Uygulamalarının Türk
Vergi Sistemiyle Karşılaştırılması
Önceki bölümlerde yapılan açıklamalardan da anlaşılacağı üzere,
ülkelerin örtülü kazanç ve örtülü sermaye konularına benzeyen kendi
iç hukuk düzenlemeleri ve
uluslararası vergi anlaşmaları
bulunmaktadır. ABD kendi düzenlemelerini ilk yapan ülke olarak
karşımıza çıkmaktadır. ABD’nin düzenlemeleri OECD’ye örnek teşkil
etmiştir. Etkilenme neticesinde OECD Modelinin Bağımlı
Teşebbüsler başlıklı 9 uncu maddesi doğmuştur. OECD Modelinin 9
uncu Maddesi çerçevesinde uluslararası bir mutabakat sağlanmış
gözükmektedir. Zira BM Modeli ve Avrupa Birliği ülkeleri arasında
imzalanan Tahkim Anlaşması, OECD’deki gibi örtülü kazanç
kavramına benzeyen transfer fiyatlandırması kavramını tanımlamıştır.
Ülke örnekleri ile ilgili bölümde belirtildiği üzere Türkiye’nin önemli
ticari ortağı konumundaki ülkeler kendi iç hukuklarını OECD
paralelinde güncellemektedirler. Türkiye’de hem örtülü kazanç hem
de örtülü sermaye konusu düzenlenmiştir. Diğer ülkelerle imzaladığı
çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmalarını OECD Modeline benzer
şekilde yapmıştır. Bu anlaşmalarda bağımlı teşebbüsler, karşılıklı
anlaşma usulü, bilgi toplama ile ilgili hususlar yer almıştır.
275
Bu bölümde uluslararası alanda genel kabul görmüş OECD’nin
düzenlemeleri ile Türk Vergi Sistemi karşılaştırılacaktır. Yeri
geldiğince ülke düzenlemeleri ve uygulamalarına karşılaştırmalarda
değinilecektir. Böylece iç hukukun çok uluslu şirketler açısından
durumu ortaya konabilecektir. Türk Vergi Sisteminin eksik olduğu,
yeterli olduğu veya ileri olduğu noktalar ortaya konulduktan sonra
önerilerde bulunulabilecektir.
1.1 Düzenlenmelerin Şekli Bakımından
Karşılaştırma
OECD düzenlemelerinde örtülü kazanç tam aynı anlama
gelmemekle birlikte transfer fiyatlandırması kavramına yakın anlama
gelmektedir. OECD Modelinde 9 uncu maddesinin 1 inci fıkrasında,
bağımlı işletmeler arasında ticari veya mali ilişkilerde oluşan
koşulların, bağımsız işletmeler arasında oluşması gereken koşullardan
farklılaşması halinde, bağımlı işletmelerden herhangi birinde, diğeri
lehine gerçekleşen kar kaydırmalarının, ilgili devlette vergi matrahına
dahil edilip, vergilendirilebileceği hükme bağlanmaktadır. ABD’de de
benzer mahiyette düzenlenmiştir. İngiltere ise düzenlemelerini OECD
modelini benimseyerek yapmaktadır.
Alman Kurumlar Vergisi Kanununda da söz konusu
müesseselere ilişkin kesin bir tanımlama mevcut değildir. Sadece
Alman Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 8 inci maddesinde
“....Kurumlar Vergisi matrahının saptanmasında örtülü dağıtılan
kazançlar da dikkate alınır....” denilerek konu çok geniş bir kapsam
çerçevesine yorumlanmaya müsait bırakılmıştır. Diğer Avrupa
ülkelerine nazaran Alman vergi mevzuat ve uygulamasında uzun
yılların oluşturduğu içtihatlar ve incelemelerin mevcudiyeti dikkat
çekmektedir. Uygulama içtihatlarla gelişmiştir.856
Fransa vergi mevzuatında her iki müessese ayrı ayrı
tanımlanmamış, kurum kazancının tespitinde indirimi kabul
edilmeyen ödemeler başlığı altında düzenlenmiştir. İncelenen
müesseselerdeki temel yaklaşım, merkezi Fransa dışında olan yabancı
şirketlerin Fransa içindeki iştirakleri ile olan borç ilişkilerini kontrol
856
Kurt, 1990, a.g.m., s. 11, Tünal, 1992, a.g.e., s. 290
276
altına alınması biçimindedir. Fransa’daki firmaların ortakları ile olan
borç faiz ilişkileri ile ortakların şirketten aldıkları ücretler, vergi
mevzuatında düzenlemeye konu olan diğer unsur olarak dikkate
alınmıştır.857
Türk Vergi Sistemindeki açısından bakıldığında, KVK’nun 16
ve 17 inci maddelerinde çok fazla ayrıntıya inilerek, müesseselerin
uygulanabilirliğinin zorlaştırıldığı iddia edilebilir. Bu iki müessese
ortaya konulurken takdire bağlı bir çok kavram kullanılmıştır. Örneğin
vasıtalı şirket ilişkisi, devamlı ve sıkı iktisadi ilişki, emsali kurumlara
göre bariz bir fazlalık, idaresi, murakabesi veya sermayesi
bakımlarından vasıtalı veya vasıtasız bağlı bulunma, nüfuzu altında
bulundurma, emsaline göre göze çarpacak derecede gibi sübjektif
nitelikte kavramlar yer almaktadır.858 Türk Vergi Sisteminde örtülü
kazanç dağıtımından yararlanabilecek kişiler oldukça geniş bir şekilde
sayılmıştır. OECD Modelinin 9 uncu maddesinde ise bağlı kişi tanımı
daha dar, buna karşılık daha açık ve net bir şekilde tanımlanmıştır.859
Türk Vergi Sistemindeki düzenlemeye benzer şekildeki geniş
tanımlar diğer ülkelerde de bulunmaktadır. Buna örnek olarak
Portekiz gösterilebilir. Portekiz’deki düzenlemelerde örtülü kazanç ve
sermaye uygulamasını sıkıca ortaya koyabilmek için en az ortaklık
payı oranları, aile bağı, doğrudan veya dolaylı olarak yönetim
kararlarını etkileme, yönetim kurulunun oluşumu, ticari işlemlerinin
önemli bir kısmının sadece belli şirketler arasında yürütülmesi, gayri
maddi varlıkların kullanım hakkının başka bir şirkete ait olması gibi
unsurlar ortaya konulmak suretiyle örtülü kazanç dağıtılabilecek
kişiler belirlenmeye çalışılmıştır. Ancak bağlı şirketlerin çok ince
detaylara inilerek kanunda açıklanması, ince ayrıntıların da açıklanma
ihtiyacını gündeme getirmektedir. Bir nevi sarmalın içine düşülmekte
ve daha fazla kavramın açıklanması ihtiyacı ortaya çıkmaktadır.860
857
Tünal, a.g.e., 1992, s. 289
Basmacı, 1977, a.g.e., s. 200, Tünal, 1992, a.g.e., s. 291, Y. Öncel, 2002, a.g.m.,
s. 15, 18 (Yazarın yorumları makalesinin konusu olan örtülü kazanç
çerçevesindedir.)
859
Aktaş, 2004, a.g.e., s. 238
860
Francisco de Sousa da Camara; Maria Quintela, “ One Step Forward, One Step
Back in Portugal”, International Tax Review, Dec 2001 /Jan 2002, Vol.13, Issue 1,
s. 31 - 32
858
277
Müesseselerin genel olarak düzenlenmesinin yapıldıktan sonra
kalan kısmının yargı kararları ile şekillendirilmesi konusunda bir fikir
birliği literatürde yerleşmektedir. Örtülü kazanç ve örtülü sermaye
müesseselerinin birlikte ele alınarak, bunlara ilişkin tanımların çok
genel yapılması, ilgili kanun maddelerinde bunlara ilişkin hallerin
sınırlayıcı bir şekilde sayılmayarak, sadece bazı genel örnekler
verilmesi ve uygulamada ortaya çıkabilecek çeşitli olayların
saptanmasını ve değerlendirilmesini mali idare ve mali yargı
organlarına bırakmak daha sıhhatli bir yaklaşım tarzı olacaktır.861
Yukarıdaki görüşlere tezat yaklaşımlar da ortaya konulmaktadır:
ABD’de 1994 yılında yapılan düzenlemelerle, çok geniş standartlara
karşılık dar bir yasal dilin kullanılmasının, belirsizliklere sebep
olacağı görüşü literatürde dile getirilmektedir.862 Konunun Türkiye
ölçeğindeki benzer görüşe göre, Kurumlar Vergisi Kanunu ticari
hayatta karşılaşılabilecek hemen hemen tüm işlemleri kapsamaktadır.
Dolayısıyla transfer fiyatlandırması açısından kapsam dışında
kalabilecek bir işlem görünmemektedir.863 KVK’nun 15 ve 17 nci
maddelerine göre, emsaline göre göze çarpacak derecede yüksek fiyat,
bedel, faiz, alım-satım, imalat, inşaat muamelelerinde, hizmet
ilişkilerinde, ödünç para verme-alma veya kiraya verme, kiralama
işlemlerinde bulunulması sonucunda kendini gösteren örtülü kazanç
dağıtımı ve bu dağıtımın kurum kazancından indirimine izin
verilememesi uluslararası uygulamalar paralelindedir.864
İşlemin tarafları açısından tam ve dar mükellefler için farklılık
arz etmemektedir. Önceki bölümlerde yer verildiği üzere, OECD ve
özellikle ABD düzenlemeleri transfer fiyatlandırmasına konu işlemleri
genel olarak maddi malların transferi, gayri maddi hakların transferi
ve hizmet transferi olarak üçe ayırmaktadır. Bu açıdan ele alındığında
KVK’nun ilgili hükümleri bu üç grup işlemi de kapsamaktadır.
Dolayısıyla kapsam açısından ele alındığında mevzuatımızda yer alan
hükümler transfer fiyatlandırması incelemelerinin kapsamına
girebilecek tüm olayları farklı bir sınıflandırma içerisinde olmakla
birlikte kapsamaktadır.865 Dolayısıyla Türk Mevzuatının uluslararası
861
Basmacı, 1977, a.g.e., s. 200-201
Saraç, 2005, a.g.m., s. 94
863
Korkmaz, 2000, a.g.e., 84
864
Semercigil, 1995, a.g.e., s. 318
865
Korkmaz, 2000, a.g.e., 84
862
278
uygulamalar paralelinde olduğu ve uygulamanın kötü kullanılmasının
önüne geçilmesi için yeterli düzenleme bulunduğu sonucuna
varılabilmektedir.866
Söz konusu kanun maddelerinin bünyesinde taşıdıkları bazı
sorunlara karşın, diğer ülkelerine nazaran açıkça KVK’nunda
düzenlenmiş olması gelir idaresi açısından bir avantaj sayılabilecektir.
Zira bir çok Avrupa ülkesi bahis konusu müesseseleri tam olarak
tanımlamamakta ve karşılaşılan problemlerin çözümünü vergi
yargısının içtihatlarına bırakmaktadır.867 Buna karşılık Türk Vergi
Sisteminde, örtülü kazanç dağıtımının ne olduğu, sınırların nerede
başlayıp nerede bittiği belirlenmeye çalışılmıştır. Pek çok vergi
sisteminde ise böyle açık bir belirleme bulunmamaktadır. Bunun
anlamı kanun koyucunun, söz konusu müesseseler yoluyla vergi kayıp
ve kaçağını önlemeyi amaçladığı sonucuna varılır.868
Türk Hukukunda örtülü kazanca benzer bir düzenleme 2499
sayılı Sermaye Piyasası Kanunun (SPK) 15 inci maddesinin son
fıkrasında yapılmıştır. Kanunun anılan maddesinde: “Halka açık
anonim ortaklıklarda; yönetim denetim veya sermaye bakımından
dolaylı veya dolaysız olarak ilişkili bulunduğu diğer teşebbüs veya
şahısla emsaline göre bariz şekilde farklı fiyat, ücret ve bedel
uygulamak gibi örtülü işlemlerde bulunarak karını ve/veya mal
varlığını azaltamaz” şeklinde hüküm bulunmaktadır. SPK’nundaki
tanım örtülü kazanç dağıtımı yapan kişileri daha genel ifadelerle
tadadi olarak saymıştır. Örtülü kazanç konusu işlemleri ise KVK’dan
daha dar kapsamda tutarak örnek olarak belirtmiştir. Sermaye
piyasaları açısından önemli olan bu tanım, özü itibariyle kurumlar
vergisinden esintiler içermekle birlikte biraz daha dar kapsamlıdır.
OECD, ABD ve diğer ülke düzenlemelerine bakıldığında, iç
hukukumuzdaki gibi geniş ve en ayrıntılı noktalara değinen bir tanım
yerine genel hatları ile yapılmış tanımlar bulunmaktadır. Genel
hatlarına yer verilen bir tanım ve bu tanıma bağlı olarak zaman içinde
866
Berk Dicle, “Vergi Uygulamaları Bakımından Transfer Fiyatları”, Vergi
Dünyası, Mart 1995, Yıl 13, Sayı 163, s.39, Erdel; Okumuş; 2002, a.g.m., s.87, 90
867
Tünal, 1992, a.g.e., s.291
868
Murat Başaran; Tezcan Atay, “Kurum Fonlarının Ortaklara ve Aralarında
Hukuksal ve/veya Ekonomik Bağ Bulunan Diğer Şirketlere Kullandırılması
Eyleminin Örtülü Kazanç Dağıtımı Merkezinde KDV Açısından Almaşık Bir
Yaklaşımla Tartışılması-I”, Yaklaşım, Mayıs 2001, Yıl 9, Sayı 101, s. 175
279
gelişen olaylara, vakalara göre idarenin düzenleyici işlemleriyle
geliştirilen bir sistem göze çarpmaktadır. Ülkemizin düzenlemesi
OECD ve ABD gibi çok genel nitelikte değildir. İç hukuktaki bu
düzenleme her şeyi kapsar gibi gözükse de, gerçek hayattaki
yenilikleri cevap verememe riskini taşımaktadır. Kavram kargaşasına
sebep olabilecektir. Ancak kendine has bir özellik göstermekte ve
yarım asırlık bir mazisi bulunmaktadır. Bu iki müessesenin yaklaşık
yarım asırlık geçirdiği uygulama deneyimini dikkate alarak, bir başka
örneğe benzetmek uğruna bir çırpıda değişikliğe gitmek, beraberinde
zorluk getireceği gibi büyük bir olasılıkla daha fazla sıkıntı
yaratabilecektir. Ancak sistemde aşağıda açıklanacak türden sorunlar
bulunmaktadır. Sorunların çözümü için gerek KVK’nunda gerekse
GVK’nunda tadilat yapılmasında fayda bulunmaktadır.
OECD Modeli ve bunun paralelindeki Türk vergi anlaşmaları,
örtülü kazanç dağıtım müessesesini, kurumlar vergisi mükellefleri
yanında gelir vergisi mükelleflerini de kapsar niteliktedir. Dolayısıyla
kapsamdaki mükellefler bakımından iç hukuk ile OECD Modeli
arasında bir uyum bulunmamaktadır. OECD konuyu, hem kurumlar
hem de gelir vergisi mükellefi olabilecek teşebbüsler düzeyinde ele
almaktadır. Ticari kazancı yaratan işletmenin kurum, şahıs şirketi,
veya şahsa ait olup olmadığı, ticari kazancın nasıl vergileneceği
düzenlenirken herhangi bir önem taşımamaktadır. Bu düzenlemenin
nedeni, vergi anlaşmasına taraf olan diğer devlette kurumlar dışında
da örtülü kazanç uygulamasına gidilebileceğini göstermektedir. Türk
vergi hukukunda ise örtülü kazanç dağıtımı yönünden tarhiyat,
yalnızca KVK’nun 1 inci maddesinde sayılan kurumlar
mükelleflerinden sermaye şirketleri için yapılabilecektir. Diğer
kurumlar vergisi mükellefleri ile gelir vergisi mükellefleri gerçek dışı
fiyatlama dolayısıyla işlem yapması halinde, GVK’nun 38, 39, 40 ve
41 inci maddelerine göre dolaylı olarak işlem yapılması
gerekecektir.869 Bu nedenle sermaye şirketleri dışındaki kurumlar
vergisi mükellefleri ile gelir vergisi mükelleflerini de doğrudan
kapsamına alan bir örtülü kazanç düzenlemesi daha doğru bir
yaklaşım olacaktır.870
Düzenlemelerin şekli bakımından karşılaştırmada tartışılması
gereken diğer husus örtülü sermaye müessesidir. Transfer
869
870
Semercigil, 1995, a.g.e., s. 319
Soydan, 1995, a.g.e., s. 318, Y. Öncel, 2002, a.g.m., s. 17 - 18
280
fiyatlandırması düzenlemeleri, örtülü sermaye (thin capitalization) için
genel hatları ile uygulanabilecektir. Uluslararası düzenlemelerde
örtülü
sermayenin
örtülü
kazancın
dolayısıyla
transfer
fiyatlandırmasının bir alt dalı gibi kabul edildiği anlaşılmaktadır.
Örtülü kazanç ile ilgili düzenlemeler daha fazla kullanılmaktadır.
Örtülü sermayenin sadece borçlanan mükellefe yönelik olmasına
karşılık, örtülü kazancın hem borçlanan hem de borç veren mükellefe
yönelik olması bu iki müessese arasında bir ayrıma işaret etmektedir.
Örtülü sermayede ödenen veya hesaplanan bir faiz ret edilmektedir.
Buna karşılık örtülü kazançta ise borç alan yönünden emsaline göre
yüksek olan borçlanmanın maliyeti kanunen kabul edilmeyen gider
olarak kabul edilmekte, borç veren yönünden ise düşük olan borcun
getirisi ikmal edilmektedir.871
Bazı yazarlar bu iki müessesenin farklı olmadığını, bir arada
düzenlenmesinde yarar olduğunu savunmaktadır. Bu görüşe göre
örtülü sermayeye faiz ödenmesi, diğer bir ifade ile asli sermayeye
iştirak olarak nitelenen istikrazlara kar payı yerine faiz ödemesinde
bulunulması, örtülü kazanç dağıtımının bir şeklidir. Aynı şekilde
örtülü sermaye olarak nitelendirilmeyen ve yüksek faiz ve
komisyonlarla alınan ödünç paralar için yapılan ödemelerin, emsalini
aşan kısmı, örtülü kazanç dağıtımı olarak değerlendirilmektedir. Amaç
ve gerekçelerindeki benzerlik nedeniyle iki müesseseyi bir arada
değerlendirmek, benzer yönlerini ortaya koyarak hükme bağlamak,
daha doğru bir yaklaşım olarak değerlendirilmektedir.872
Türk Vergi Hukukunda bu iki müessesenin ayrı ayrı
düzenlenmesine karşılık bazı ülkelerinde aynı başlık altında
düzenlenmesi bir eksiklik veya fazlalık olarak mütalaa edilecek bir
durum olarak bakmamak gerekecektir. Düzenlemelerin her ülkenin
kendi koşulları çerçevesinde şekillendiği kabulü uygundur. Benzer
farklılıklar farklı hukuk dallarında da kendini göstermektedir. Örneğin
İngiltere’nin yazılı bir anayasası yok iken, ülkemizin anayasası
dünyanın en uzun anayasalarından birini oluşturmaktadır.
Düzenlemenin şekli her ülkenin geçmiş tecrübeleri, sosyal ve
ekonomik yapısıyla yakından ilgilidir. Dolayısıyla iki müessesenin bir
871
872
Koyuncu, 2000, a.g.m., s. 149
Basmacı, 1977, a.g.e., s. 198
281
arada veya ayrı ayrı düzenlemesinin mükellef ve gelir idaresi
açısından fazla bir önemi bulunmamaktadır.
1.2 Ayrı Varlık Yaklaşımı, Emsallerine Uygunluk
İlkesi, Karşılaştırılabilirlik Analizi ve
Emsallerine Uygunluğu Sağlayan Yöntemler
Açısında Karşılaştırma
KVK’nunda yer alan örtülü kazanç ve örtülü sermaye ile ilgili
düzenlemeler, ayrı varlık ilkesine uygun olarak düzenlenmiştir.
Şirketler ile şirket ortakları ayrı ayrı kişilikler olarak kabul edilmiş,
aralarındaki ticari işlemlerin emsali şirketlerle olan işlemler gibi
değerlendirilmesi esası benimsenmiştir. Bu esas çalışmanın önceki
bölümlerinde açıklanan OECD, BM, AB ve ABD uygulamalarına
paralel olduğu sonucuna varılabilecektir.873
KVK’nun 16 ve 17 nci maddelerinde, bağlantılı şirketlerin
birbirleri ile olan ticaretinde belirlenen bedellerin emsaline göre göze
çarpacak derecede yüksek veya düşük olmaması ölçüsü getirilmiştir.
Dolayısıyla mevcut düzenlemeler uluslararası alanda kabul edilen
emsallerine uygunluk ilkesi paralelindedir. Ancak, emsalin ne olduğu
ve nasıl saptanacağı konusunda açık bir belirleme yapılmamıştır.874
Emsaline göre göze çarpacak derecede yüksek veya düşük fiyat, bariz
farklılık gibi sübjektif kavramların objektif ölçütlere bağlanmış
değildir.875 Objektif ölçütlere bağlanamaması nedeniyle konu, idari
uygulamalar ve yargı kararları ile ortaya konulmuştur.876
Hangi durumlarda emsali işlem veya mükellefin karşılaştırabilir
kabul edileceği mevzuatımızda açıklığa kavuşturulmamıştır. Diğer bir
deyişle karşılaştırılabilirlik analizinde esas alınacak ölçütler belli
edilmemiştir. Daha önce yer verildiği üzere hem OECD hem de ABD
düzenlemelerinde karşılaştırılabilirlik ölçütleri düzenlenmiş olup,
incelemeyi yapacak vergi memurlarına ve incelemeye muhatap olacak
873
Veysel Erdel; Semi Okumuş, “Türk Vergi Mevzuatı İçersinde Transfer
Fiyatlaması”, Vergi Sorunları, Ağustos 2002, Sayı 167, s.86
874
Korkmaz, 2000, a.g.e., s. 85, HUV; TOBB, 2002, a.g.e., s. 384
875
Uyanık, 2001, a.g.e., s. 276
876
Korkmaz, 2000, a.g.e., s. 85, HUV; TOBB, 2002, a.g.e., s. 384
282
mükellefe bu hususta izlenebilecek bir rehber sunulmaktadır. Benzer
şekilde OECD ve ABD düzenlemelerinde karşılaştırılabilir işlem ve
şirket bulunmaması halinde, gerekli ayarlamalarla işlemlerin nasıl
karşılaştırılabilir hale getirileceği belirlenmiştir. Mevzuatımızda ise bu
konularda düzenleme bulunmamaktadır. Yapılan incelemelerde
karşılaştırılabilir işlem veya firmanın tespiti, genel hükümler ve ticari
teamüller dikkate alınarak inceleme elemanlarınca yapılmakta;
karşılaştırılabilir işlem ve şirket bulunmadığından karşılaştırmayı
sağlayacak uygun ayarlamalar yine bu memurlar tarafından
yapılmaktadır. Ancak değerlendirme incelemeyi yürütenlerin kişisel
değerlendirmelerine dayandığı için vergi yargısı tarafından kabul
edilmeme riski bulunmaktadır.877
OECD ve ABD düzenlemelerinde, emsallerine uygunluk
ilkesinin çok uluslu şirketlerin kendi grup üyeleri arasında
gerçekleştirdikleri maddi varlık, gayri maddi varlık ve hizmet
transferlerindeki fiyatlamanın hangi hallerde emsallerine uygun
olabileceğini
belirlemeye
çalışmakta,
özgün
yöntemler
878
KVK’nunda emsaline uygunluğu sağlayacak
geliştirmektedir.
yöntemlere ilişkin açık bir belirleme bulunmamakta; uygulamada ve
yargı kararlarında oluşan anlayış, daha önce ayrıntılı olarak yer verilen
karşılaştırılabilir
kontrolsüz
fiyat
yöntemi
ile
benzerlik
göstermektedir.879 Buna karşılık mevzuatımızda yer alan düzenlemeler
ile yabancı mevzuat arasındaki en çarpıcı fark inceleme konusu işleme
ilişkin karşılaştırılabilecek bir emsal bulunmaması durumunda ortaya
çıkmaktadır. Bu durum özellikle patent, lisans, know - how vb gayri
maddi varlıkları için yapılacak ödemelerde kendini gösterecektir.
Gayri maddi varlığa dayalı bu tür işlemler tamamen kendilerine
özgüdür. Dolayısıyla, emsal bir işlem veya emsal bir firma bulmak
imkanı çoğu zaman mümkün olamamaktadır. Ancak bu sorun OECD
ve diğer ülke düzenlemelerinde Kar Bölüşüm Yöntemi, İşlemsel Net
Marj Yöntemi vb yöntemlerle çözülmeye çalışılmıştır. OECD
Rehberinde ve ABD mevzuatında yer alan gayri maddi varlıklarla
ilgili kar esasına dayalı yöntemler KVK’nunda belirlenmemiştir.
Uygulama ve yargı içtihatlarında da bu konuda oluşmuş genel bir
yorum bulunmamaktadır. Gelişen ekonomi içerisinde bu tarz
877
Korkmaz, 2000, a.g.e., s. 86 - 87
Mehmet Aktaş, “Uluslararası Transfer Fiyatlandırması ve Türk Vergi
Sistemindeki Konumu – II”, Yaklaşım, Kasım 2003, Yıl 11, Sayı 131, s.86
879
Korkmaz, 2000, a.g.e., s. 85. HUV; TOBB, 2002, a.g.e., s. 384
878
283
işlemlerin sayısının hızla arttığı dikkate alındığında, mevzuatımızda
bu konuda görülen eksiklik daha fazla önem kazanmaktadır.880
Uluslararası alanda karşılaştırılabilirlik analizinin mahiyeti,
yapılma şekli, emsal bedelin tespitinde uygulanacak yöntemler
konusunda ayrıntılı düzenlemelerde bulunmaktadır. Türk Vergi
Sistemin uluslararası düzenlemeler paralelinde bulunmaması, örtülü
kazanç kapsamında yapılacak vergi incelemelerinde sorunlara yol
açılabilecektir. Gelir idaresinin işlemleri incelerken kullanacağı takdir
yetkisini sınırlayacak, mükelleflerin önlerini görmelerini sağlayacak,
uluslararası kabul görmüş, karşılaştırılabilirlik analizi ve emsallerine
uygunluğu sağlayan yöntemlerin Türk Vergi Sistemine kazandırılması
yararlı olacaktır.
1.3 Belgelendirme, İspat Külfeti ve Cezalar
Açısından Karşılaştırma
İşlemin taraflarından birisinin ülke dışında bulunduğu
durumlarda, ulusal gelir idaresi açısından en önemli sorun yurt
dışındaki mükelleflerden bilgi ve belge temin edilmesinde ortaya
çıkacaktır. Yurt dışında bulunan bağlı işletmeden mal ve hizmet temin
edildiği durumlarda, belirlenen bedelin emsallerine uygun olup
olmadığına ilişkin bilgi ve belge temini bir çok durumda mümkün
olamamaktadır. Bu durumda gelir idaresi mükellef tarafından
kendisine sunulan bilgi ve belgelerle yetinmek durumunda
kalmaktadır.881 Bu zorluları aşmak için ülkeler transfer fiyatlandırması
vakalarını ortaya koymak için transfer fiyatlandırması ile ilgili bilgi ve
belge zorunlulukları getirmektedirler. Sağlanacak bilgi ve belgelerle
vergiye tabi işlemler doğru bir şekilde ortaya konmaya
çalışılmaktadır.
Belgelendirme
kuralları
genellikle
OECD
düzenlemeleri paralelinde olmaktadır. OECD düzenlemeleri,
kaynakların etkin dağılımı bakımından hem gelir idaresi hem de
mükellefler açısından bir denge kurmaya çalışmaktadır. Ülkemizde ise
çok uluslu şirketlere ve yerli mükelleflere yönelik örtülü kazanç ve
örtülü sermaye uygulamalarıyla ilgili özel belgelendirme kuralları
bulunmamaktadır.
880
881
Korkmaz, 2000, a.g.e., s. 86, 87
Korkmaz, 2000, a.g.e., s. 88
284
İspat külfeti ile ilgili bölümde de belirtildiği gibi, ispat külfeti
genellikle vergi idarelerine düşmektedir. Belgelendirme ve bilgi
isteminin yerine getirilmemesi halinde ise gelir idaresinin üstüne
düşen ispat yükü mükellefe geçmektedir. Bu durum ulusal gelir
idaresine, uluslararası boyutu olan işlemleri incelemesinde önemli bir
araç sağlamaktadır. Mevcut mevzuatımızda yurt dışı bağlantılı
firmalara ilişkin özel düzenlemeler yer almadığı için, çoğu zaman yurt
dışı bağlantılı işlemler örtülü kazanç ve örtülü sermaye açısından test
edilmemektedir.882 Bu anlamda, ispat yükü kurallarının mükellef ile
gelir idaresi arasındaki ilişkileri sağlıklı bir zemine oturtulabilmesi,
doğru vergi miktarının belirlenebilmesi için belgelendirme ile ilgili
özel düzenlemelere ihtiyaç bulunmaktadır.
Cezalarla ilgili diğer ülke uygulamalarına bakıldığında ülkelerin
kendilerine has sistemleri olduğu anlaşılmaktadır. Kimi ülkelerin
genel ceza sistemindeki uygulamalarının, aynen transfer fiyatlandırma
vakalarına uygulandığı gözükmektedir. Bazılarında ise özel
düzenlemelere gidilmiştir. Örneğin İngiltere genel ceza sistemini son
yıllarda yapılan değişikliklerle daha katı hale getirmektedir. Cezaların
ağırlığı açısından bakıldığında ABD’nin en sert kurallara sahip olduğu
gözükmektedir. Buna karşılık Hollanda gelir idaresi geniş bir yetki
kullanıp ceza dahi vermeyebilmektedir. Ülkemizin sistemine
bakıldığında çok uluslu şirketlerde transfer fiyatlandırmasının
cezalandırılması ile ilgili özel bir düzenleme yoktur. Buna karşılık
tarhiyat öncesi ve tarhiyat sonrası uzlaşma müesseseleri veya
VUK’nun 376 ncı maddesindeki indirim uygulamaları, gelir idaresine
cezaların indirilmesinde önemli yetkiler vermektedir.
1.4 Gelir İdaresinin Faaliyetleri Açısından
Karşılaştırma
Konunun ülkeler açısından arz ettiği önemi vurgulamak
açısından değerlendirilmesinde, ülkelerin sarf ettikleri kaynaklar ve
ulaşılan sonuçlar fikir vermektedir. Örneğin Çin Devlet Vergi
İdaresi’nin (State Administration of Taxation) 1997 yılında konu ile
ilgili özel inceleme elemanı sayısı 130 iken, 1999 ve 2000 yıllarında
882
Korkmaz, 2000, a.g.e., s. 88
285
sırasıyla 500 ve 1000’e ulaşmıştır. Özellikle serbest bölgelere yakın
yerlerdeki yerel vergi idareleri transfer fiyatlandırmasında daha fazla
deneyim kazanmakta
ve
bilgisayar
sistemlerini
transfer
fiyatlandırması incelemelerinin seçimini sağlayacak şekilde
kurmaktadırlar. Bu gelişmelerin sonucunda 1993 yılında 193 olan
inceleme sayısı, 1999 yılında 950’ye ulaşmıştır.883
Konuyu kendi uygulamalarında hep canlı tutan Japonya, oldukça
fazla vergi incelemesi yapmaktadır. Özellikle Asya - Pasifik
ülkelerine göre halihazırda yapılan incelemeler fazla olduğu gibi
gelecek yıllarda daha fazla olacağı beklenilmektedir. Japon Vergi
İdaresi (National Tax Authority) uluslararası vergi müfettişliğini ihdas
ederek yeni bir yapılanmaya gitmektedir.884
Ülkemizde gelir idaresinin konuyu önem verdiği yönünde
düzenleme, uygulama ve yapılanma göze çarpmamaktadır. Gelir
İdaresi konuya gerekli önem vermemesi yönündeki tercihinin
sebepleri üzerinde durulması gerekmektedir. Doğrudan yabancı
yatırım ihtiyacı olan ülkemizin eli bir nebze bağlı olduğu
düşünülebilir. Zira sıkı düzenlemeler ve uygulamalar doğrudan yabacı
sermaye yatırımlarının caydırılması olasılığı bulunmaktadır.
Dolayısıyla Gelir İdaresinin tercihini çevreleyen koşullar izleyen
bölümde tartışılacaktır.
2 Türk Vergi Sistemi Açısından Değerlendirme ve
Öneriler
2.1 Genel Olarak
Türk Vergi Sistemi için önerilerin yer aldığı bu bölüme
başlarken KVK’nundaki örtülü kazanç ve örtülü sermaye ile ilgili
düzenlemelerin gerekçelerine bakmak bize yol gösterecektir. Bundan
yaklaşık yarım asır önce yazılmış madde gerekçelerinde aşağıdaki
tespit ve görüşlere yer verilmiştir:
“Gizli (sonradan örtülü) sermaye faizleri,
883
884
Ho; Lau, 2002, a.g.m. s. 73
Lewis; Lim, 2002, a.g.m.s. 37 - 40
286
Gizli (sonradan örtülü) kazanç dağıtımı şeklinde ödemeler.
Gizli sermaye faizi ile gizli kazanç dağıtımı, kurumlar vergisi bakımından
üzerinde ehemmiyetle durulmakta olan hadiselerdir. Bilindiği gibi, kurumlar açık
olarak vergi kaçakçılığı yapmazlar, daha doğrusu bünyeleri ve kuruluşları icabı
yapamazlar. Buna mukabil vergi matrahını, önleyici tedbirler alınmazsa ‘gizli
kazanç’ yolundan gitmek suretiyle saklamak imkanı bulabilirler. Memleketimizde
bunun bariz misallerine tesadüf edilmiştir.
Bu cümleden olmak üzere, merkezleri şeklen Türkiye’de bulunan büyük bazı
kurumların, hariçte bağlı bulundukları teşekküllerle olan münasebetleri üzerinden
kazançların bir kısmını devamlı olarak Türkiye dışına kaydırmaya muvaffak
olduklarını bir vakıa olarak zikredebiliriz. Tasarıda yer alan tedbirlerle yanız hariçte
sıkı münasebeti olan yabancı kurumların da bu yollardan gitmelerine set
çekilmektedir.”885
Örtülü kazanç ve örtülü sermaye ile ilgili maddelerin
gerekçelerinden de anlaşıldığı üzere bu müesseselerin konuluş
amaçlarının başında, çok uluslu şirketlerin bu yolları kötü
kullanmalarının önüne geçmek olduğu sonucuna varılmaktadır. Ancak
KVK’nunda yer alan örtülü kazanç ve örtülü sermaye hükümlerinin
öteden beri etkili şekilde işletilememesi nedeniyle, büyük
holdinglerin, çok uluslu şirketlerin ve benzeri grupların, bu alandaki
boşluk ve zaaflardan istifade ile vergi kaçırma ve vergiden kaçınmaya
yöneldikleri ciddi bir şüphe olarak durmaktadır.886 Bu alanda ne
yapılması gerektiği sorusunun cevabının verilmesinde uluslararası
iktisadi ve politik çevrenin göz önünde bulundurulması
gerekmektedir. Göz önünde bulundurulması gereken hususlar aşağıda
belirtilmiştir.
Günümüzdeki hızlı ekonomik gelişmelerle birlikte, küreselleşme
ön plana çıkmakta, çok uluslu şirketlerin önemi giderek artmaktadır.
Her yeni buluş, sahibine güç vermekte, rekabet hızla artmaktadır.
Ekonomik gelişmelerdeki hızlılık hukuk sistemini geride
bırakmaktadır. Hukuk sistemini geride kalması hukuksal boşluklar
yaratırken, ekonomik gelişmeler üzerinde dolaylı ve dolaysız etkiler
yaratmaktadır. Gelişmeler, devletlerin ekonomideki rollerinin ne
885
Bkz.: Murat Başaran; Tezcan Atay, “Kurum Fonlarının Ortaklara ve Aralarında
Hukuksal ve/veya Ekonomik Bağ Bulunan Diğer Şirketlere Kullandırılması
Eyleminin Örtülü Kazanç Dağıtımı Merkezinde KDV Açısından Almaşık Bir
Yaklaşımla Tartışılması-I ” Yaklaşım, Mayıs 2001, Yıl 9, Sayı 101, s.173-180.
886
Karsan, 1984, a.g.e., s. 84, Gür, 1986, a.g.e., s. 392
287
olması gerektiği konusundaki soruları arttırmaktadır. Devletlerin vergi
gelirleri erozyona uğramaktadır.887
Çok uluslu şirketler küresel olarak faaliyet gösterirken gelir
idarelerin faaliyetleri ve yetkileri ulusal düzeyde kalmaktadır. Faaliyet
alanlarındaki bu belirgin farklılık kimi ülkeleri yaptıkları
düzenlemelerde daha saldırgan bir hale sokmaktadır. Bazı ülkelerin
gelir idareleri, vergi rekabetinde çok uluslu şirketlere karşı sert
davranmaktadır.888 Buna örnek İngiltere gösterilebilir. İngiltere 1998
yılında getirilen yeni ceza sistemiyle, çok uluslu şirketlerin
emsallerine uygun olmayan transfer fiyatlandırma beyanlarını
caydırmayı amaçlamıştır.889
Ülkelerin vergilendirme yetkilerinin dahi tartışıldığı ortamda,
vergi sistemi tasarlanırken dikkate alınması gereken iki husus
bulunmaktadır. Bunlar uygulanabilirlik (enforceability) ve
yönetilebilirliktir (administrability). Uygulanabilirlik, gün geçtikçe
ortadan kalkan sınırlarda, her gün biraz daha zorlaşmaktadır. Sınırların
silikleşmesi kurumlar vergisi alınmasının, sermaye üzerinden vergi
alınmasının mümkün olup olmayacağını tartışmasını gündeme
getirmektedir. Bu nedenle etkin bir vergi sisteminin kurulmasında ve
uygulanmasında dikkate alınması gereken unsurlardan biri, ülkeler
arasında işbirliğine gitmektir. Aksi takdirde her bir ülkenin sadece
kendini düşünerek yapacağı uygulama ülkelere faydadan ziyade zarar
verecektir. İşin özü bütün ülkelerin kazanacakları en makul çözümü
bulmakta yatmaktadır.890
Ülkeler arasındaki çifte vergilemeyi önleme anlaşmalarından
doğacak karşılıklı ve dengeli vergi fedakarlığının rakip işletmelere
sağlayacağı vergi avantajları ve belirlilik ortamı, Türk şirketleri için
olduğu kadar, Türkiye’nin vergi gelirleri bakımından da olumlu
sonuçlar doğurabilecektir. Yabancı sermayeye açık ve küçük çapta da
olsa dış yatırımları bulunan Türkiye, konumuzla ilgili vergi
sorunlarının çözümünde işbirliğinden uzak kalamayacaktır.891 Küresel
ölçekte mahiyeti olan konunun, bilinçli ve planlı bir şekilde
887
Hasan Aykın, “Yeni Ekonomi, E-Devlet ve Gelir İdaresi” Yaklaşım, Nisan 2001,
Yıl 9, Sayı 100, s.75 - 76
888
The Economist, “Gimme Shelter”, Jan 29 th, 2000
889
Stanley, 2001, a.g.m., s. 28
890
Slemrod, 90 / 91,a.g.m. s. 9 - 11
891
Karsan, 1984, a.g.e., s. 84 - 85
288
incelenmesinde ve uluslararasındaki işbirliği çerçevesinde çözümünde
yarar vardır.892 Uluslararası alandaki işbirliği, vergi anlaşmaları ve
vergi idareleri arasındaki anlaşmalar çerçevesinde yürütülen ortak
çalışmalarla sağlanmaktadır. Bunların arttırılması ve alanlarının
genişletilmesinde yarar bulunmaktadır.893
İzlenecek politikalar sadece vergi hukuku ve muhasebe disiplini
ile ilgili değildir. Vergi hukukundaki ve muhasebe uygulamalarında
yapılacak tercihler, diğer alanlarda izlenecek politikalarının bir
uzantısı niteliğini taşıyacaktır. Ülkenin ticaret politikası, yabancı
doğrudan yatırımlara sağlanacak kolaylıklar, iş hukuku, döviz sistemi
ve yürütülen iş stratejileri gibi faktörler yapılacak tercihleri
etkileyecektir. Ayrıca ülkenin ekonomik durumu ve dahil olduğu
uluslararası kuruluşların konu ile ilgili politikaların etkisi de
unutulmamalıdır. Çok faktörlü ve oynak zemine sahip olan alanda
tercih yapmak uzun soluklu ve titiz bir çalışmayı gerektirmektedir.894
Ciddi çalışmalarla varılacak tercihler ülkenin vergi sistemini ve
muhasebe uygulamalarını diğer ülkelerle uyumlaştırırken, vergi
gelirlerinin artmasına da vesile olacaktır.
Çok uluslu şirketlerin örtülü kazanç ve sermaye konularında
incelenmesi konusunda ülkelerin bir ikilem içinde bulunduğu
düşünülmektedir. Bunlar vergi gelirlerinden mahrum olmak veya
doğrudan yabancı yatırımların ülkeye gelişindeki azalma olarak
gösterilebilir. Yabancı sermayeye ihtiyacı olan ülkelerde bu ikilem
had safhada hissedilmektedir.895
Az gelişmiş ülkelerin çoğunluğu, çok uluslu şirketlerde örtülü
kazanç ve örtülü sermaye uygulamalarını idare edememektedir.896
Düzenleme yapmamış ve korumasız durumda bulunan az gelişmiş
ülkeler, örtülü kazanç ve örtülü sermaye uygulamalarından olumsuz
yönde etkilenmektedir. Etkin bir yöntem izlemeyen ülkeler açısından
ortaya çıkacak sorunlar şu şekilde özetlenebilir: Örtülü kazanç ve
örtülü sermaye uygulamaları ülkelerin vergilendirme yetkilerini
sınırlandırmaktadır. Kaynakların ülkeler arasındaki dağılımını
892
Karsan, 1984, a.g.e., s. 84 - 85, Aktaş, 2004, a.g.e., s. 258
Y. Öncel, 2002, a.g.m. s. 12 - 13, 18
894
Taylor, 2002, a.g.m., s. 312
895
Mustafa Çamlıca, “ Uluslararası Vergiden Kaçınma, Vergi Kaçakçılığı ve Vergi
Anlaşmalarının İstismarı ”, Vergi Sorunları, Haziran 1996, Yıl 15, Sayı 93, s. 97
896
Kızılot, 2002, a.g.e., s. 47
893
289
olumsuz yönde etkilemektedir. Yabancı sermayeye ihtiyaç duyan
ülkeler kaynak temininden çok kaynak çıkışı ile karşılaşmaktadırlar.
Vergi gelirleri azalmaktadır. Ödemeler dengesi çok uluslu şirketlerin
fiyatlandırmalarından etkilenmektedir.897
Türkiye’nin sahip olduğu mevzuat altyapısını çok uluslu
şirketlerin örtülü kazanç ve sermaye uygulamalarının incelenmesinde,
kullanıp kullanmadığı konusu dikkati çekmektedir. Bunun yanıtı ise
uluslararası camiadaki konumuyla yakından ilgilidir. Türkiye, yabancı
sermayeye ihtiyacı olan az gelişmiş bir ülke olduğu için, çok uluslu
şirketlerin uygulamaları konusunda ciddi inceleme yapacak bir
konuma sahip değildir. Bu nedenle konuyu bir sorun olarak
değerlendirmemekte, esnek bir uygulama takip etmekte ve çok uluslu
şirketleri ürkütecek boyutlarda incelemelere girişmemektedir.898
Konunun tartışılmasında dikkate alınması gereken diğer bir
husus Türk şirketlerinin de çok uluslu bir nitelik aldığıdır. Son yıllarda
bir çok Türk şirketi uluslararası boyutta iş yapmakta, Türkiye’deki ana
şirket ile diğer ülkelerdeki bağlı şirketleri arasında mal ve hizmet
fiyatlandırması olgusuyla karşılaşmaktadır. Yapılacak düzenlemeler
sadece yabancı ülkelerin çok uluslu şirketleriyle sınırlı olmayacak,
yerli çok uluslu şirketleri de kapsayacaktır.899
Yukarıdaki genel açıklamalar çerçevesinde Türk Vergi
Sisteminin değerlendirilmesi ve geliştirilen öneriler başlıklar altında
aşağıda açıklanmıştır.
897
Y. Öncel, 2002, a.g.m., s. 3, 9-10, Kızılot, 2002, a.g.e., s. 40, Her iki yazar bu
paragraftaki atıf yapılan görüşlerini, transfer fiyatlandırmasını esas alarak ortaya
koymuştur. Transfer fiyatlandırması ile örtülü kazanç kavramları birbirlerine yakın
olmaları, örtülü sermayenin de örtülü kazancın tamamlayıcı unsuru olması
nedeniyle, paragraf örtülü kazanç ve örtülü sermaye bağlamında yazılmıştır. Aktaş,
2004, a.g.e., s. 197, 256, Beylik, 2004, a.g.m.
898
Dicle, 1995, a.g.e., s. 39, Erdel; Okumuş; 2002, a.g.m., s.87, 90
899
Saraç, 2005, a.g.m., s. 94
290
2.2 Vergi Gelirlerinin Arttırılması Açısından
Değerlendirme
Transfer fiyatlandırmasından en fazla gelişmekte olan ülkelerin
etkilendiği ve zararlı çıktıkları söylenebilir. Dünya ticaretini, gelişmiş
ülkelerin çok uluslu şirketleri yönettiği için gelişmekte olan ülkelere
ihraç edilen veya bu ülkelerden ithal edilen mal ve hizmetler,
uluslararası piyasalarda yine bunların elinden geçmek zorundadır.
Yani bu şirketler ihraç ettikleri mallarda monopol veya oligopol, ithal
ettiklerinde ise monopson, oligopson durumundadırlar. Gelişmekte
olan ülkelere mal ihraç ederken monopol fiyatlarından satmakta, ithal
ederken ise diledikleri fiyatlardan almaktadırlar. Dolayısıyla
gelişmekte olan ülkeler bu manipülasyonlara karşılık korunmasız
durumdadırlar. Zira gelişmekte olan ülkelerin fiyatlandırma yoluyla
karlarını kendi ev sahibi ülkelere aktaracak şirketleri az veya hiç
olmadığı söylenebilir. Buna karşılık sanayileşmiş ülkelerin transfer
fiyatlandırması nedeniyle uğrayacakları kayıplar bu ülkelerin şirketleri
tarafından yapacakları aksi yönde transfer fiyatlandırması ile
etkisizleştirilmekte veya azda olsa telafi edilebilmektedir.900
Gelişmiş ülkelerin birbirinde faaliyette bulunan çok uluslu
şirketlerinin uzantılarının aralarında transfer fiyatlandırma yapma
imkanı gelişmekte olan ülkelere göre daha azdır. Bunun nedeni bu
ülkeler ekonomik gelişmişlik bakımından birbirine yakın olmasıdır.
Malların ve hizmetlerin fiyatları birbirine yakındır. Ayrıca, aynı
malların faaliyette bulunulan ülkelerde de üretilmesi rekabeti ortaya
çıkarmaktadır. Dolayısıyla, transfer fiyatlandırmasına gerek yoktur.
Bu nedenle transfer fiyatlandırmanın amaçlarından biri gelişmekte
olan ülkeler ve bu ülkelerden ilave karlar ve kazanç transferleridir.901
Dolayısıyla çok uluslu şirketler faaliyette bulundukları
gelişmekte olan ülkelerden elde ettikleri gelirleri fiyatlandırma
yoluyla ülke dışına kolaylıkla çıkarabilmektedirler. Çok uluslu
şirketlerin getirdikleri doğrudan yabancı yatırımların tutarından daha
fazlasını açık kar veya transfer fiyatlandırması yoluyla ülkeden
çıkarmaları halinde, gelişmekte olan ülkeden çok uluslu şirketin ana
merkezinin bulunduğu ülkeye kaynak aktarması ortaya çıkmaktadır.902
900
Şatıroğlu, 1984, a.g.e. s. 210 - 211.
Şatıroğlu, 1984, a.g.e. s. 211
902
Aktaş, 2004, a.g.e., s. 197, 256
901
291
Ülkemizin mevcut düzenlemelerinin çok uluslu şirketlerin
aralarındaki mal ve hizmet fiyatlandırmalarının olumsuz sonuçlarını
vergisel yönden önleyici nitelikten yoksundur. Bu zafiyet vergi
gelirlerinin azalmasına neden olacaktır. Vergi gelirlerindeki düşüklük
milli geliri de olumsuz etkileyecektir. Lisans, patent, marka gibi gayri
maddi hakların bulunduğu durumlarda bu riskler daha fazla olacaktır.
Çok uluslu şirketlerden alınacak vergi gelirlerinin arttırılması ve milli
gelir seviyesinin yükseltilmesi için örtülü kazanç ve örtülü sermaye
müesseselerinde tadilat yapmak gereklidir.903 Tadilat yapılırken Türk
Vergi Sisteminin olayları geriden takip eden, önleyicilik ve
öngörülebilirlikten uzak bir yapıdan çıkarılması gerekmektedir.
2.3 Doğrudan Yabancı Sermeyenin Çekilmesi
Açısından Değerlendirme
Türkiye, 1996 – 2001 döneminde ortalama 1.250 milyon dolarlık
doğrudan yabancı yatırım çekmiştir. Aynı dönemde dünyadaki
doğrudan yabancı sermaye miktarı 812.387 milyon dolar olarak
gerçekleşmiştir. Bu rakamlara göre aynı dönemdeki yabancı doğrudan
yatırımlardaki payı binde 1,5 seviyesindedir. Dolayısıyla Türkiye’nin
yabancı doğrudan yatırımları yeterli bir şekilde çekemediği kolaylıkla
söylenebilir. Nüfusunun önemli bir bölümü gençlerden oluşan
Ülkemiz, halihazırdaki işsizlik sorununu yakın gelecekte daha fazla
hissedecektir. Bu gelişimden hareketle yakın zamanda 4875 sayılı
Yabancı Sermaye Kanunu yürürlüğe girmiştir. Kanun yabancı
sermayenin Türkiye’ye çekilmesi için çıkarılmıştır. Bu kanunla kar ve
hisse transferlerinde, taşınmaz ediniminde serbestliğe gidilmiş,
kamulaştırma ve devletleştirme yapılmayacağı hüküm altına alınmış,
uyuşmazlılarda tahkime başvurulacağı yönünde düzenlemeler
getirilmiştir.904
Genel olarak kabul edilen varsayım, adaletsiz, belirsiz veya sıkı
transfer fiyatlandırması kurallarının doğrudan yabancı sermayeyi
azaltacağı yönündedir.905 Bu durum mükellefler açısından vergi
903
Aktaş, 2004, a.g.e., s. 259
Doğan Alantar, “Doğrudan Yabancı Yatırımlar (DDY) ve 4875 sayılı Kanun’ un
Getirdiği Yenilikler”, Yaklaşım, Ağustos 2003, Yıl 11, Sayı 128, s. 90 – 93, 4875
sayılı Kanun 17.06.2003 tarih ve 25141 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
905
Günaydın, 1998, a.g.e., s.274, 277, Kızılot, 2002, a.g.e., s. 47
904
292
ihtilafları riskini arttıracaktır.906 Ancak transfer fiyatlarının vergileme
ile ilgisi bir çok ülkede hala oldukça yeni bir husus olup ülkeler bu
alanda çok fazla tecrübeye sahip değildir. Bu nedenle yabancı
doğrudan yatırımlar ile transfer fiyatlandırma pratikleri arasındaki
ilişkiyi amprik olarak incelemek oldukça zordur. Transfer fiyatlarını
vergileme uygulamalarındaki belirsizliklerin etkilerini amprik olarak
ölçmek zor olsa da yabancı doğrudan yatırımları üzerinde negatif bir
etkiye sahip olabilir. Yabancı doğrudan yatırımları artırmak isteyen
ülkeler belirsizlikleri kaldırmak isteyebilir.907 Yabancı sermayenin
ülkeye çekilmesi amacıyla uluslararası standartlara uygun, hem devlet
hem de mükellefler tarafından kabul görmüş, saydam ve sınırları
belirli kurallar gereklidir. 908
Türkiye yabancı sermayenin çekilmesi ve yabancı sermaye
yoluyla kalkınmayı uzun süreden beri siyasi ve ekonomik bir tercih
olarak koymuştur. Yabancı sermayeyle ilgili olarak yapılan bu tercihin
vergi hukukunda da yerine getirilmesi gerekmektedir. Vergi
kanunların her zaman değiştirilmesine karşılık vergi anlaşmalarıyla bir
takım hususların sabitlemesi, yabancı sermaye için bir güvenlik
oluşturmaktadır.909 Bu anlamda yabancı yatırımcıların önüne önceden
belirlenmiş alternatiflerin konulması açısından peşin fiyatlandırma
anlaşmalarının, tahkimin yapılabileceği yönünde düzenlemelerinin
yapılması yerinde olabilecektir.910 Şeffaf nitelikteki transfer
fiyatlandırma kurallarının bulunması, Türkiye’ye yatırım yapmak
isteyecek yabancı yatırımcılar için güven unsuru ve olumlu bir
gösterge olacaktır.911
2.4 Vergi Sistemlerinin Uyumlaştırılması
Açısından Değerlendirme
Küreselleşmenin özellikle az gelişmiş ülkeler açısından kurtarıcı
olduğu kadar yıkıcı da olabileceği yönünde görüşler mevcuttur. Her
iki görüşün doğru olduğu yanlar bulunduğu gibi yanlış yönleri de
906
Kızılot, 2002, a.g.e., s. 47
Günaydın, 1998, a.g.e., s.274, 277
908
Kızılot, 2002, a.g.e., s. 47, Aktaş, 2004, a.g.e., s. 47
909
Tuncer, 1974, a.g.e., s. 174
910
Beylik, 2004, a.g.m.
911
Aktaş, 2004, a.g.e., s. 250
907
293
bulunmaktadır. Fakat genel olarak doğru olan küreselleşmenin
kaçınılmaz niteliğidir.912 Küreselleşmenin getirdiği yenilikler karşında
durmak yerine sunduğu faydalardan yararlanmak ve olumsuz
etkilerinden sakınmak izlenecek yol olmalıdır. Dağılan Eski Sovyet
Bloku ülkelerinin bile konumuzla ilgili adımlar attığı günümüzde
AB’ne aday olan ülkemizin konunu üzerinde durmaması ciddi bir
eksiklik olarak değerlendirilmektedir.913
Küreselleşme üç aşamada gerçekleşmektedir. İlk aşamada
geleneksel ticari engeller ortadan kaldırılmakta, ikinci aşamada
toplumsal çaba düzenleyiciliğe (regulation) ve özelleştirmeye
kaymakta, son aşamada ise uluslararası koordinasyon, uyumlaştırma
ve standartlaştırma önem kazanmaktadır. Özellikle vergi alanında
uluslararası koordinasyon, uyumlaştırma ve standartlaştırma açısından
transfer fiyatlandırması alanında atılan adımlar daha fazla önem
kazanmaktadır. Uluslararası vergi uyumlaştırmaların başında transfer
fiyatlandırması kuralları arasındaki uyumlaştırma gelmektedir.914
Bunun ilk adımı ülkeler arasında imzalan çifte vergilendirmeyi
önleme anlaşmalarıdır. Anlaşmaların OECD veya BM Modeline
benzer şekilde olması bir yeknesaklık sağlamakta yardımcı olacağı
gibi uluslararası standartların içselleştirilmesi bakımından önem arz
etmektedir. Uluslararası modellere uygun anlaşmalar yapıldıktan
sonra ulusal hukukta bunlara uygun kanun ve ikincil mevzuatın
yapılması ile uyumlaştırma tamamlanmış olacaktır.915
OECD üyesi olmayan Rusya’nın iç hukukundaki düzenlemeler
ile uluslararası kuruluşun çalışmaları benzerlik göstermektedir.
Rusya’nın imzaladığı çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmaları OECD
modeli esas alınarak hazırlanmıştır.916 Aynı şekilde çalışmanın ilgili
bölümlerinde yapılan atıflarda da belirtildiği üzere Çin, OECD Modeli
paralelinde kendi iç mevzuatını güncellemektedir.
Ülkemiz dünyadaki tartışmaların dışında kalmaktadır. OECD
düzenlemeleri ile iç hukukumuz bir arada değerlendirilip
uyumlaştırılmamıştır. Hatta yarım asır önce yürürlüğe konulmuş
912
Meriç; Ay, a.g.m.
Uyanık, 2001, a.g.e., 278
914
Deprez, a.g.e., s. 367 - 368
915
Patel, Sep 2001, a.g.m., s. 52
916
Matchekhin, Dec2001/Jan 2002, a.g.m., s. 34
913
294
müesseselerin üzerine fazla bir şey eklenmemiştir. Bu ataletin yanında
hızlı olarak gelişen küreselleşmenin baskısı, yakın gelecekte daha
fazla hissedilecektir. Bu açıdan uluslararası düzenlemeler ile iç
hukukun uyumlaştırılması için bir an önce çalışmaya başlayıp yol
almak gerekmektedir.
2.5 Yapılması Gereken Hukuki Düzenlemeler
Açısından Değerlendirme
Vergi sistemi, mükellefler arasında adaletin sağlanmasında ve
ekonomik politikaların uygulanmasında kullanılan bir maliye
politikası aracıdır. Ancak bunun sağlanabilmesi, vergi kanunlarının
karmaşık olmasına neden olmaktadır. Vergi kanunlarının karmaşıklığı,
bunlara uyumu ve bunların uygulattırılmasını güçleştirmekte,
politikaların etkililiğini azaltmakta, hem gelir idaresine hem de
mükellefe ilave maliyetler yüklemektedir. Karmaşık vergi kanunları,
mükellefin sisteme uyumu sağlamaya yönelik faaliyetlerini, özellikle
belgelendirmeden dolayı maliyetli kılmaktadır. Buna ilave olarak
mükellefin vergi kanunlarına uyumlu gibi düşündüğü hususların gelir
idaresi tarafından incelenmesi ve farklı yorumlara maruz kalma riski
artmaktadır. Belirsizlik kanunlara uyan mükellefleri daha temkinli ve
faaliyetlerinde kısıtlayıcı etkisi olurken, diğer mükelleflere bir takım
istismar olanakları sağlamaktadır. Ayrıca karmaşıklık denetim
maliyetlerini arttırmakta ve denetimin doğruluğunun azalmaktadır.
Karmaşık vergi kanunları bizzat vergi denetimiyle görevli olanların
hata riskini arttırmaktadır. Hata riskini azaltılması da gelir idaresine
maliyet yüklemektedir. Bunlar bütün vergi kanunları hazırlanırken
dikkate alınması gereken genel hususlardır.917
Transfer Fiyatlandırması ile ilgili gerek uluslararası kuruluşların
çalışmaları gerekse ülke uygulamaları vergi idareleri ile mükellefler
arasında birçok sıkıntılara sebep olmaktadır. Bunların başında gerçek
fiyatların tespitindeki güçlük gelmektedir. Özellikle bünyesinde gayri
maddi varlık bulunan malların fiyatlarının tespiti daha fazla zorluk
içermektedir. Haliyle uygulamalar vergi idareleriyle mükellefler
arasında anlaşmazlıklara sebep olmaktadır. Konunun belirsizliği gelir
917
Kate Krause,“Tax Complexity : Problem or Opportunity ?”, Public Finance
Review, Sep 2000, Vol. 28, Issue 5, s. 412
295
idaresinin uygulamalarının yargıya gitmesine ve genellikle mükellef
lehine sonuçlanmasına sebep olmaktadır. Örneğin, ABD Genel
Muhasebe Ofisinin verilerine göre ABD Gelir İdaresi, 1987–1989
yılları arasındaki transfer fiyatlandırması ile ilgili davaların % 74 ünü
kaybetmiştir.918
Konunun çözümünde uygulanacak hukuki kuralların oldukça
ağır ve mükellefleri zorlayıcı tarzda olması halinde, çifte
vergilendirme riskine ve uzun zaman alacak maliyetli incelemelere
sebebiyet verebilecektir. Ortaya çıkabilecek olumsuzluklar küresel
ticareti ters yönde etkileyecektir. Vergi idareleri, vergi gelirleri
arttırılması ile ticari işlemlerin olumsuz yönde etkilenmemesi arasında
bir denge kurmayı amaçlamaktadırlar.919 Transfer fiyatlandırmasında
emsallerine uygunluk ilkesinin uygulaması, hesaplamaların
sübjektifliği ve karmaşıklığı nedeniyle tek bir sonucun elde edilmesini
güç kılmaktadır. Bu güçlük nedeniyle, çifte vergilendirme sorununun
ülkeler arasında çözümü pek kolay olmamaktadır. OECD Modeli ve
Rehberi çerçevesindeki düzenlemeler, şüphesiz ki bütün ülkeler için
tam anlamıyla tatminkar bir sonuç getirmemektedir. Ancak, bir sistem
oluşturulması ve böyle karmaşık bir konuda mümkün olduğunca
sonuca ulaşılması açısından bu düzenlemeler son derece yararlı ve
zorunlu olmaktadırlar.920
Çalışmanın ikinci bölümünde Türkiye ile ticari ilişkileri fazla
olan ABD, Almanya, Fransa ve İngiltere’nin düzenlemelerine
baktığımızda, ABD’nin OECD’ye öncelik ettiğini, diğerlerinin OECD
paralelinde olduğu görülmektedir. AB uygulamaları ile ilgili
bölümünde de bahsedildiği gibi Birliğin konuyla ilgili Tahkim
Anlaşması dışında özel düzenlemeleri bulunmamaktadır. Birlik
üyeleri konuyu bireysel olarak çözmektedirler. Bu çözümlerini
yaparlarken OECD düzenlemelerini benimsemektedirler. Ülkemizin
dış ticaret hacmi ile yabancı doğrudan yatırımlarının AB üyeleriyle
olduğu ve AB’ye tam üyeliği yönünde tercihi bulunduğu, dikkate
alındığında OECD düzenlemelerinin benzerinin Türkiye’de de
yapılması olumlu bir adım olacaktır.921
918
Dicle, 1995, a.g.m., s. 36
Emmanuel, 1999, a.g.m., s. 253 - 254
920
HUV; TOBB, 2002, a.g.e., s. 395
921
HUV; TOBB, 2002, a.g.e. s. 411, Güner, 2004, a.g.m., Aktaş, 2004, a.g.e., s. 250
919
296
Kurumlar Vergisi Sistemimizde örtülü kazanç ve örtülü sermaye
müesseseleri mükellefe işlemlerin emsaline uygun olmaması
durumunda bunun vergi hukuku bakımından kabul edilemeyeceğini
ortaya koymuştur. Ancak olması gerekene nasıl ulaşılacağı konusunda
yön gösterici niteliği bulunmamaktadır. Önceki bölümlerde
incelediğimiz OECD ve ABD düzenlemeleri hem gelir idaresine hem
de mükellefe yol göstermektedir. Bu bağlamda sorunu ihtilaflardan
önce çözmeye yönelik, öngörülebilir ve mükellefi olumluya sevk eden
düzenlemelerdir. Ülkemizin modeli ise ihtilafları önlemeye yönelik
olmayıp işlemden sonra tepki veren bir modeldir. Tepki veren bir
düzenlemeden, önlemeye dönük bir düzenlemeye geçmek yararlı
olacaktır. Bu sayede, sorunlar çıktıktan sonra tepki veren vergi sistemi
yerine, sorunlar çıkmadan önlem almaya dönük bir sisteme geçilmesi
gereklidir.922 Kurulacak sistem, mükelleflerin kötü niyetli gelir
aktarmaları ile iyi niyetli uygulamaları arasındaki çizgiyi ayırıcı
nitelikte olmalıdır.923
Bu bağlamda iyi bir transfer fiyatlandırmasının aşağıdaki
özellikleri taşıması gerekmektedir.
“Yöntemler mümkün olduğu kadar basit olmalı, esneklik göstermeli, dünya
düzeyinde değişen iktisadi şartlara hızlı bir cevap vermeli, yönetimi kolay olmalı,
satışları ve karları artırmak maliyetleri düşük tutmak için şirket grupları ve
yöneticiler için bir teşvik unsuru vasfını taşımalı, şirket gruplarını motive etmeli,
kaynakların dağılımını ve işlerin değerlendirmesini kolaylaştırmalı, kanuni alanlarda
karları maksimize etmeli, hem iç hem de dışta güvenilir olmalı, içte makul ve
adaletli olarak kabul edilmeli, dışta savunulabilir olmalıdır.”924
KVK’nun örtülü kazanç ve örtülü sermaye ile ilgili
düzenlemeleri, karşılaştırılabilirlik analizi, analizin yapılma şekli,
emsallerine uygunluğu sağlayacak yöntemlerin belirlenmesini
sağlayacak şekilde revize edilmelidir. Yöntemlerin belirlenmesinde
gelir idaresine, bağlı şirketler arasında kar ve maliyet paylaşımlarında
kanuni kıstasları ortaya konularak, verilecek takdir yetkisi
belirlenmelidir. Bu çerçevede VUK’nun değerlemeye dönük
hükümlerinde
değişikliğe
gidilmeli
ve
ilave
yöntemler
925
getirilmelidir.
922
Aktaş, Kasım 2003, a.g.m., s. 88, Aktaş, 2004, a.g.e., s. 249
Kızılot, 2002, a.g.e., s. 47
924
Günaydın, a.g.e., s.259 - 260
925
Y. Öncel, 2002, a.g.m., s. 18
923
297
Örtülü kazancın sadece sermaye şirketlerine has bir uygulama
olmasının önüne geçilmeli ve diğer kurumlar vergisi mükellefleri ile
gelir vergisi mükelleflerine de teşmil edilmelidir. Sermaye şirketi
dışındaki diğer kurumlar vergisi mükellefleri ile gelir vergisi
mükellefleri için doğrudan örtülü kazanç ve örtülü sermaye
uygulanmasını sağlayacak mekanizmalar kurulmalıdır.
Örtülü kazancın oluşması için hazine zararı oluşması yönünde
gelişen içtihat uluslararası gelişmeler karşısında doğru bir yaklaşım
değildir. Bunun yerine örtülü kazanç veya örtülü sermayeden dolayı
bir mükellefte tarhiyat yapılması halinde, muhatabında düzeltme
yapılacağı anlayışı benimsenmelidir. Bu yaklaşım benimsenirken
tartışılması gereken diğer husus örtülü dağıtılan kazançların ve örtülü
sermaye faizlerinin kar payı kabul edilip, kar payı üzerinden ikincil
tarhiyat yapılıp yapılmayacağı konusu üzerinde durulmalıdır.
Uluslararası alanda da örtülü dağıtılan kazançların ve örtülü sermaye
faizlerinin kar payı olarak nitelendirilip vergilendirilmesi konusunda
bir görüş birliği bulunmamaktadır. Ülkeden ülkeye farklı
düzenlemeler bulunmaktadır. Uygulamasının kolaylığı ve uluslararası
çifte vergilendirmenin önlenmesi tartışmasını önüne geçilmesi
bakımından örtülü dağıtılan kazançların ve örtülü sermaye faizlerinin
kar payı olarak değerlendirilmemesi ve vergilendirilmesi yoluna
gidilmemesi bir tercih olabilecektir. Ancak bu görüş, olayın gerçek
mahiyetini yakalamamakta ve kar normal yoldan dağıtılsaydı ortaya
çıkacak vergilendirmeyi ihmal ederek, vergide adalet kavramını göz
ardı etmektedir. Zor olmasına rağmen örtülü dağıtılan kar paylarının
ve örtülü sermaye faizlerinin kar payı kabul edilerek vergilendirilmesi
yoluna gidilmesi yerinde olacaktır.
Örtülü sermayede mükelleflerin önüne açmak için kabul
edilebilir borç öz sermaye oranlarının belirlenmesinde fayda
bulunmaktadır. Mükelleflerin faaliyette bulundukları sektörler de
dikkate alınarak, belirlenecek borç öz sermaye oranının üstündeki
borçlanmaların faizlerinin kanunen kabul edilmeyeceğinin şeffaf bir
şekilde duyurulması bir çok sorunu başlamadan çözebilecektir.926
Ancak sabit oranın aşılması, örtülü sermaye varlığı konusunda
şüphenin başlangıç noktası olarak kabul edilmesi ve borçlanmanın
emsaline uygun olup olmadığının yine de araştırılması gerekmektedir.
926
Aktaş, 2004, a.g.e., s. 256 - 257
298
Aksi takdirde mekanik oran yaklaşımıyla örtülü sermaye konusunda
karar vermek, gerçekte örtülü sermaye olmayan borçları, örtülü
sermaye olarak niteleme riskini taşıyacaktır.
Gelir idaresinin mükellefler karşısında baskıcı bir tavır içine
girmemesi bakımından ispat külfetinin gelir idaresinde olması esasının
benimsenmesi doğru bir yaklaşım olacaktır. Kendisinden istenen bilgi
ve belgeleri sunmaması durumunda ise ispat külfetinin mükellefe
geçmesi tabii olacaktır.
2.6 İdari Uygulamalar Açısından Değerlendirme
Ülkelerin konu ile ilgili olarak uluslararası alanda söz sahibi
olabilmeleri ve vergi gelirlerini ve diğer ulusal çıkarlarını
koruyabilmeleri için transfer fiyatlandırma vakalarını düzenli olarak
izlemeleri ve mükelleflerin transfer fiyatlandırma işlemlerini
değerlendirebilecek yetkili vergi memurlarını istihdam etmeleri
gerekmektedir.927 Aksi takdirde gittikçe artan ve giriftleşen işlemlere
karşı gelir idaresi en iyi düzenlemeleri yürürlüğe koysa dahi başarısız
kalacaktır. Başarısızlık vergi gelirlerinin diğer ülkelere kaymasına
sebep olacaktır.
Evveliemirde VUK’nun 148 ve 149 uncu maddelerindeki bilgi
isteme ile ilgili düzenlemeleri aracılığıyla çok uluslu şirketlerden bilgi
isteme yoluna gidilebilir. İstenen bilgiler arasında, yapılan
transferlerin cinsi, tutarları, işlem tarihleri gibi hususlar yer
almalıdır.928 Elde edilen bu verilerle aynı Kanunun 152 nci maddesi
uyarınca oluşturacak vergi istihbarat arşivinin güncellenmesi yerinde
olacaktır. Bu arşivde yurt dışı fiyatlar ve para transferleri ile ilgili
bilgilere yer verilmelidir. Ülkemizin imzaladığı çift taraflı vergi
anlaşmalarındaki karşılıklı bilgi alış verişi konusu üzerinde daha fazla
durulmalıdır.929 Diğer taraftan Gelir İdaresi içinde ulusal ve
uluslararası arası fiyatlandırmaları izleyecek bir birimin kurulması
faydalı olacaktır.930 Elde edilen belge ve bilgiler değerlendirmeye tabi
927
Belkaoui, 1991, a.g.e., s. 212
Beylik, 2004, a.g.m.
929
HUV; TOBB,2002, a.g.e. s. 410, Beylik, 2004, a.g.m.
930
Beylik, 2004, a.g.m.
928
299
tutulmasında, işlemlerin incelenmesinde, gelir idaresinin daha aktif bir
tavır sergilemesi vergi gelirlerinin arttırılması bakımından gereklidir
300
SONUÇ
Teknolojik gelişmelerle birlikte mal, hizmet, sermaye ve bilgi
kolaylıkla yer değiştirmektedir. Gelişimin sonucunda küreselleşme
denilen olgu gündeme gelmektedir. Küreselleşme ile birlikte iktisadi,
ticari alanındaki gelişmeler hukuk alanındaki gelişmelerin önüne
geçmekte, ülkelerin hukuk sistemlerinin yeniden gözden geçirilmesini
gerekli kılmaktadır. Gözden geçirme diğer hukuk dallarında olduğu
gibi vergi hukukunda ve ülkelerin vergi sistemlerinde de kendini
göstermektedir.
Küreselleşme ülkelerin vergi sistemlerini de yakından
etkilemekte, birbirine yakınlaştırmaktadır. Ancak yakınlaşma
birbirinin aynı olma anlamına gelmemektedir. Her ülke kendi
vergilendirme yetkisini tamamen paylaşma yoluna gitmemektedir. Bu
anlamda ülkelerin vergilendirme sistemleri tek başlarına var olmanın
yanında diğer ülkelerden de etkilenmektedir. Karşılıklı etkileşim
süreci devam etmekte ve etkileşimin gelecekte de hızla artacağı
beklenmektedir. Vergi sistemlerinin birbiriyle etkileşiminde, ülkeler
arasında kıyasıya rekabet bulunmaktadır. Rekabette dünya
ekonomisindeki yerleri giderek artan çok uluslu şirketler de önemli bir
rol oynamaktadır. Ülkeler kendi vergi gelirlerinin arttırılması ve çok
uluslu şirketlere uygulanacak vergi yükünü belirlenmesinde karşılıklı
pazarlıklar yapılmaktadır. Ülkeler çoğunluğu kendilerine ait şirketleri
daha az, diğer ülkelere ait olanları daha fazla vergilendirmeye meyilli
olmaktadırlar.
Şu andaki trentlere bakıldığında, küreselleşmenin devam edeceği
ve ulusal devletlerin küreselleşme olgusuyla yaşayacakları bir gerçek
olarak karşımıza çıkmaktadır. Türkiye küreselleşmeyi yöneten ülkeler
arasında olmayacak buna karşılık etkilenecek bir ülke konumunda
bulunacaktır. Bu tespit karşısında ülkemize düşen, küreselleşme
olgusuyla yaşarken ülkemizin faydasını maksimize etmektir. Aksi
takdirde uluslararası arenada kazanmaktan ziyade kaybeden ve refahı
azalan bir ülke durumuna düşmek olasılığı bulunmaktadır. Çözüm
uluslararası toplumun oluşturduğu kurallar çerçevesinde kendi
durumunu en iyi şekilde muhafaza etmek ve iyileştirmekten
geçmektedir.
301
Bu bağlamda çok uluslu şirketlerde örtülü kazanç ve örtülü
sermaye uygulamalarının her geçen gün önemi daha da artmaktadır.
Uluslararası alanda vergi kaçakçılığı ve vergiden kaçınma yönü
giderek ağırlık kazanmaktadır. İktisat, hukuk, işletme ve muhasebe
boyutları bulunmaktadır. Hal böyle iken kendine has karmaşıklığı da
içinde barındırmaktadır. Uluslararası vergi hukukunun önemli ve
karmaşık bir konusu halini almaktadır. Konunun aktörlerinden olan
çok uluslu şirketlerin ulusal devletler karşısında göreli avantajı ve
yabancı sermayeye ihtiyaç az gelişmiş ülkelerde sorunun çözümünü
zorlaştırmaktadır.
Ülkemiz 1950 li yılların başından itibaren modern bir vergi
sistemine sahiptir. İncelediğimiz örtülü kazanç ve örtülü sermaye
müesseselerinin yarım asırlık bir geçmişi bulunmaktadır. Birçok
ülkede örtülü kazanç ve sermaye ile ilgili düzenlemeler yok iken bizde
olması hiç de azımsanamayacak bir kazanımdır. Yargı kararları ile her
geçen gün yavaş da olsa yeni içtihatlar oluşmaktadır. Sahip olunan
geçmiş bir anda yok sayılacak nitelikte değildir. Konuluş
amaçlarından biri, çok uluslu şirketleri kapsamak olduğu madde
gerekçesinde
belirtilen
müesseselerin
bunu
gerçekleştirip
gerçekleştiremediği tam olarak test edilmiş değildir. Mevcut sistemin
çok uluslu şirketler karşısında ne gibi bir reaksiyon gösterdiği
yönünde bilgiler de yoktur. Zira Gelir İdaresince konu ile ilgili
yürütülen çalışma veya vergi incelemesi çok azdır.
Diğer taraftan mevcut sistemin çok uluslu şirketler karşısında
pek fazla harekete geçirilmemesinin sebepleri şu seçenekler
çerçevesinde özetlenebilir: İlk olarak Gelir İdaresinin bugüne kadar
konuyla ilgili düzenleme ve uygulama düzeyinde aktif bir rol
oynamaması, bir yönüyle yabancı sermayeye ihtiyacı olan ülkenin
tavrı olarak algılanabilir. İkinci olarak kayıp ve kaçağın genelde
oldukça yüksek olduğu, özellikle kurumsallaşmanın olmadığı
alanlarda daha arttığı düşünüldüğünde çok uluslu şirketlerin göreli
olarak daha az incelemeye alınmaları yönünde bir tercih bulunabilir.
Üçüncü olasılık çok uluslu şirketleri inceleyebilecek bilgi birikimi,
tecrübe ve insan gücü eksikliği nedeniyle bu alan boş bırakılmış
olabilir. Olayların akışına bakıldığında sayılan üç olasılığın da etkisi
olduğu ve ancak etki düzeylerinin farklılaştığı ve sübjektif
değerlendirmelere bağlı olduğu sonucuna kolaylıkla ulaşılabilir.
302
Ancak gelinen noktada, Türkiye’nin yabancı doğrudan
sermayeyi çekmeyi amaçlarken, vergi kaçağının olabileceği alanı boş
bırakması, vergi gelirlerinin azalmasına sebep olacaktır. Diğer taraftan
yerli sermayeli şirketler bakımından da rekabet eşitsizliğine neden
olabilecektir. Dünya ile bütünleşme bakımından diğer alanlarda nasıl
çabalar sarf ediliyor ise benzer çabaların konumuz açısından da
gösterilmesi gerekmektedir. Mevcut önleyicilikten yoksun ve
belirsizler içeren sistemin, revize edilmesi yabancı sermaye bakımında
da yararlı olacaktır. Sistemin gözden geçirilmesi Türkiye’nin her hal
ve takdirde yararına olacaktır. Daha yeni bağımsızlıklarını kazanmış
eski Doğu Bloku ülkelerinin, Rusya’nın ve Çin’in aldıkları yol
düşünüldüğünde geri kaldığımız bile düşünülebilir.
Örtülü kazanç ve sermaye müesseselerinin geliştirilmesinde
izlenecek yöntem mevcut birikimin üzerine uluslararası gelişmelerin
konulmasıyla ulaşılacak bir sentezden geçmektedir. Çözüm mevcut
sistemin eksiklerini gidermeli ve gelinen noktada ortaya çıkacak
sorunların önüne geçmelidir. Bu bakış açısından hareketle,
öngörülemeyen, önleyici nitelikten yoksun ve olayları geriden izleyen
bir niteliğe sahip olan mevcut sistemin, öngörülebilir ve önleyici bir
niteliğe dönüştürülmesi gerekmektedir.
Sistemi geliştirmenin yönü, ülkemizin dünya ticaretindeki
ortaklarının bulunduğu taraftır. Ülkemizin ihracat ve ithalat yapısı
incelendiğinde OECD ülkelerinin ve Avrupa Birliği ülkelerinin başı
çektiği görülecektir. Ülkemiz kuruluşundan beri OECD’ye üye bir
ülkedir. OECD bütün dünya ülkelerini kapsamını alacak tarzdaki
yöntemleri ABD uygulamasını esas alarak yaygınlaştırmaktadır.
Avrupa Birliği de kendi üyeleri arasındaki uygulamaları OECD
Modeline esas alarak yeknesaklaştırmaya çalışmaktadır. Ülkemizin
Avrupa Birliğine girmeye yönelik çabalarını, OECD üyesi olmasını ve
bu güne kadarki OECD Modeli çerçevesinde imzalanan çifte
vergilendirmeyi önleme anlaşmalarını dikkate aldığımızda, bir tercihin
kendiliğinden yapıldığı ortaya çıkmaktadır. Diğer taraftan Türkiye
imzaladığı çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmaları sayesinde dış
dünya ile eklemleşmiş bir vaziyettedir. Bu bağlamda Türkiye’nin iç
hukuktaki altyapısı ve dış dünya ile imzaladığı çifte vergilendirmeyi
önleme anlaşmalarının ortaya koyduğu tercihten oluşan hazır bir
zemini bulunmaktadır. Yapılması gereken iç hukuktaki müesseselerini
dış
dünyadaki
gelişmeler
yönünde
geliştirilmesi
ve
uyumlaştırılmasıyla sağlanabilecektir. Bu yapıldığı takdirde olası bir
303
AB üyeliği sırasında hazırlıksız yakalanma riski de bertaraf edilmiş
olacaktır.
Geliştirme ve uyumlaştırma, maddi vergi hukukunda ve usul
hukukundaki düzenlemeleri gerekli kılmaktadır. Maddi vergi
hukukundaki düzenleme, Kurumlar Vergisi ve Gelir Vergisi
Kanunlarında, usul hukukundaki düzenleme Vergi Usul Kanununda
değişikle sağlanabilecektir.
Çalışmanın önceki bölümlerinde de tartışıldığı gibi örtülü kazanç
bünyesinde emsallerine uygunluk ilkesini taşımaktadır. Emsallerine
uygunluk ilkesini benimseme bakımından bir sorunu yoktur. Ancak,
sistem emsallerine uygunluğu sağlayacak ve mükellefleri yol
gösterecek karşılaştırılabilirlik analizine ve yöntemlere sahip değildir.
Ayrıca içtihatlar, Hazine zararının bulunup bulunmaması, örtülü
kazanç dağıtımı yapabilecek şirketlerin sadece sermaye şirketleri ile
sınırlı olması gibi uluslararası alanda pek önem arz etmeyen yönlere
doğru kaymıştır. Hem ikili anlaşmalardaki hükümlerle uyumlaştırmak
hem de küresel bakış açısından gereksiz yöne kaymış içtihatları
değiştirmek yararlı olacaktır. Bu çerçevede örtülü kazanç maddesinin
revize edilmesi, yeniden gözden geçirilmesi Türk Vergi Sistemine
yeni bir ufuk kazandıracaktır.
Gelir Vergisi Kanununun 38, 39, 40 ve 41 nci maddelerindeki
kıyasen uygulanacak düzenlemeler bir kenara bırakıldığında örtülü
kazanç ve örtülü sermayenin sadece kurumlar vergisi mükellefleri ve
örtülü kazanç açısından da sadece sermaye şirketleri açısından geçerli
olacağı şeklindeki mevcut düzenleme bir çok sınırlamayı beraberinde
getirmektedir. Gereksiz tartışmalara ve ihtilaflara sebep olmaktadır.
Kazanç üzerinden alınan vergiler ve mükellef türleri itibariyle
müesseselerde ayrıma gidilmesi, küreselleşmenin getireceği her yeni
organizasyon türü karşısında konunun yeniden tartışılmasına sebebiyet
verebilecektir. Gelişmeleri yakından takip edebilmek ve esnek bir
yapıya sahip olabilmek, işi baştan çözmekte yarar bulunmaktadır.
Dolayısıyla gelir vergisi mükelleflerinin de kullanabileceği
müesseselerin Kurumlar Vergisi Kanununda yer almakla birlikte gelir
vergisi mükelleflerini de içerecek şekilde düzenlenmesi ve GVK’nun
indirilemeyecek giderler başlıklı maddesinde KVK’nuna atıf yapılarak
konunun çözümlenmesi yerinde olacaktır. Böyle bir yolun tutulması
halinde mevcut iç hukuktaki tartışmaların önüne geçilecek, teknolojik
304
gelişmeyle birlikte ülkeler arası iş yapan şahıs işletmeleri ve şirketleri
daha rahat kapsama alınabilecektir.
Örtülü kazancın oluşması için hazine zararı oluşması yönünde
gelişen içtihat uluslararası gelişmeler karşısında doğru bir yaklaşım
değildir. Bunun yerine örtülü kazanç veya örtülü sermayeden dolayı
bir mükellefte tarhiyat yapılması halinde, muhatabında düzeltme
yapılacağı anlayışı benimsenmelidir. Bu yaklaşım benimsenirken
tartışılması gereken diğer husus örtülü dağıtılan kazançların ve örtülü
sermaye faizlerinin kar payı kabul edilip, kar payı üzerinden ikincil
tarhiyat yapılıp yapılmayacağı konusu üzerinde durulmalıdır.
Uygulamadaki zorluklarına rağmen, vergilemedeki adalet ilkesini
yerine getirmek için örtülü dağıtılan kar paylarının ve örtülü sermaye
faizlerinin kar payı kabul edilerek vergilendirilmesi yoluna gidilmesi
yerinde olacaktır.
Emsallerine uygunluk ilkesini sağlayan karşılaştırabilirlik analizi
ve yöntemlere yönelik düzenlemeler yapılması, mükelleflere yol
göstermek, hataları baştan önlemek ve ihtilafları azaltmak bakımından
önem arz etmektedir. Ayrıca mükelleflere yaptıkları işlemlerde
öngörülebilir bir yol haritası çizerek belirsizlikler giderilecektir.
Maddi vergi hukukunda yapılacak tercihe göre şekillenecek
emsallerine uygunluk ilkesini sağlayacak yöntemlerin Vergi Usul
Kanunumuzda düzenlenmesi yerinde olacaktır. Vergi usulünde bunlar
yapılırken vergi hukuku bakımından emsallerine uygunluğu sağlayan
fiyatlandırma
yöntemleri
ile
gümrük
değerleri
arasında
uyumlaştırmaya yönelik çabaların sarf edilmesi kaynakların etkin
kullanımı açısından önem arz etmektedir.
Emsallerine uygunluğu sağlayacak karşılaştırabilirlik analizi ve
yöntemlerin belirlenmesinde OECD Rehberindeki düzenlemeler
aynen benimsenebileceği gibi bunlara ilave veya bunları ikame
edebilecek ülkemize has düzenlemeler tercih edilebilecektir.
Düzenlemeler konusundaki tercihe takiben yapılması gereken ikinci
tercih emsallerine uygunluk aralığıdır. İç hukukumuzda örtülü kazanç
ve örtülü sermaye ile ilgili düzenlemelerde değişikliğe gidilmesi
sırasında
emsallerine
uygunluk
aralığının
benimsenip
benimsenmeyeceği önemli bir tercih olmaktadır. Bir aralığın kabul
edilmesi ve bu aralık dahilinde oluşan herhangi bir rakamın emsal
bedel olarak dikkate alınması kendisi muallakta olan konunun
çözümünde yardımcı olacak, gereksiz ihtilafların önünü kesecektir.
305
Diğer taraftan emsallerine uygunluk aralığının belirlenmesi
vergilendirme yetkisinin yürütmeye devri anlamını taşıyacağından
sınırlarının yasada objektif olarak belirtilmesi gerekmektedir.
İspat külfeti, cezalar, eş zamanlı vergi incelemeleri ve
belgelendirme konularında uluslararası kabul edilmiş bir standartlar
bütünü bulunmamaktadır. Ancak standartlar geliştirilmesi yönünde
temel yaklaşım bulunmaktadır. Bu müesseselere bakıldığında
mükellefin özgürlük alanına müdahale edildiği, ek masraflar ve
külfetler yüklendiği görülecektir. Yapılacak düzenlemelerde,
mükellefe yüklenilen maliyet ve külfetler ile sağlanması amaçlanan
yararlar arasında bir dengenin kurulmasını gerekli olmaktadır.
Mükellefi baskı altına alan ve çok fazla külfet yükleyen düzenlemeler,
mükelleflerin faaliyet alanı seçimini etkileyebilecektir. Yabancı
sermaye ihtiyacı ve gelir idaresinin karşısında faaliyet yerini
kolaylıkla değiştirebilen çok uluslu şirketler bulunduğu dikkate
alındığında konunun önemi daha iyi anlaşılabilecektir.
Çok uluslu şirketlerin faaliyetlerinin incelenmesi, sınırlar
aşıldığından vergi idareleri açısından zor olmaktadır. İncelemelerin
kolaylaştırılması ve doğru vergi miktarının belirlenebilmesi için
belgelendirme ile ilgili özel düzenlemeler yapılması gerekmektedir.
Belgelendirme yükümlülükleri getirildikten sonra, ispat külfeti
kuralları işletilerek mükellef ile gelir idaresi arasındaki ilişkileri
sağlıklı bir zemine oturtulabilecektir.
Çok uluslu şirketlerde yapılacak bir tarhiyat doğrudan bir başka
ülkeyi ilgilendireceğinden ekonomik çifte vergilendirmenin mutlaka
önlenmesi gerekmektedir. Ekonomik çifte vergilendirmeyi önlemek
için geliştirilen karşı düzeltmeler konusunda Türkiye’nin tercihini
belirlemesi gerekmektedir. Çifte vergilendirme anlaşmalarındaki
Bağımlı İşletmeler başlıklı maddenin ikinci fıkrasında düzeltme
yapılacağı yönünde hükümler bulunmaktadır. Hal böyle iken iç
hukukumuzda da bir mükellef için tarhiyat yapılması halinde diğer
ülkedeki mükellef veya mükellefler nezdinde düzeltme yapılacağı
açıkça vergi hukukumuza girmelidir. Karşı düzeltmeler konusunda
yapılacak düzenlemeler çifte vergilendirmeyi önlemede tek başına
yeterli
olmadığından
idari
uygulamalarla
desteklenmesi
gerekmektedir. Karşılıklı anlaşma usulü, devreye girmektedir.
Karşılıklı anlaşma usulünü uygulayabilmek için Gelir İdaresinin
donanımını arttırması ve insan kaynaklarını geliştirmesi gereklidir.
306
Çifte vergilendirmenin önlenmesi ve ihtilafların yargıya
başvurulmadan çözümlenmesi için geliştirilen peşin fiyatlandırma
sözleşmeleri ve tahkim konusunun, bir an önce tartışılmaya
başlanması yerinde olacaktır. Türk Vergi Yargısı, konu ile ilgili
entelektüel çevreler, Gelir İdaresi ve mükellefler arasında bu konunun
olgunlaştırılması ve tarafların kabul edeceği yöntemler üzerinde
uzlaşılması önem arz etmektedir.
Maddi vergi hukukunda ve usul vergi hukukundaki kanuni
düzenlemelerin akabinde uygulamayı açıklayan ve rehber niteliğinde
idari düzenlemeler yapılmalıdır. İdari düzenlemeler mükelleflere yol
gösterici mahiyet taşıdığından mükellefin uyumunu sağlayacak
niteliktedir. İdari düzenlemeler konuyu en ince ayrıntılarını ortaya
koyacak şekilde ve basit bir tarzda olmalıdır. Uluslararası örneklerde
idari düzenlemelerin yüzlerce sayfayı bulması Gelir İdaresi açısından
da benzer bir çalışmanın gerektiğini işaret etmektedir.
Örtülü sermaye bakımından bu müessesenin varlığını ortaya
koymada yol gösterici mahiyette borç sermaye oranının belirlenmesi
hem mükelleflere hem de gelir idaresine yardımcı olacaktır. Yalnız
belirlenecek oranın, mutlaka örtülü sermayenin varlığı için gerekli bir
sayı olmaktan ziyade örtülü sermayenin varlığı için kuşku duyulacak
eşiği gösteren bir nitelik taşıması yerinde olacaktır. Sabit oranın
aşılması, gelir idaresi ve mükellefler için örtülü sermayenin varlığı
konusundaki tehlike sınırının geçilmesi olarak algılanmalıdır. Tehlike
sınırını aşılması halinde, borçlanmanın emsallerine uygun olduğunu
mükellefin ispatlaması halinde herhangi bir tarhiyat yapılmamalıdır.
Hukuki düzenlemelerin yanında Gelir İdaresinin dünyadaki
gelişmelere paralel olarak kendisini, insan kaynaklarını yenilemesi ve
gelişmelere karşı zamanında müdahale edebilmesi zorunluluk teşkil
etmektedir.
Kanuni ve idari düzenlemelerin yapılması halinde mükellefler,
önlerini daha rahat görebilecek ortama kavuşacaklardır. Mükelleflerin
önlerini görebilmeleri yatırım ortamının diğer olumlu bileşenleri ile
birleştiğinde, sermaye gereksinimi olan ülkemiz açısından hem
sermaye girişini hızlandıracak hem de vergi gelirlerini arttıracaktır.
307
308
KAYNAKÇA
KİTAPLAR
Adams, Chris;
Coombes, Richard:
Global Transfer Pricing: Principles
and Practise, LexisNexis, UK, 2003
Akdoğan, Abdurrahman:
Kamu Maliyesi, 7 nci Baskı, Ankara,
1999, Gazi Kitapevi
Aktaş, Mehmet:
Uluslararası Transfer Fiyatlandırması
ve
Türk
Vergi
Mevzuatında
Uygulanması Olanakları, Ankara,
Şubat 2004, Yaklaşım Yayıncılık
Alpar, Cem:
Çok Uluslu Şirketler ve Ekonomik
Kalkınma, Ankara, 1978, 2. Baskı,
Ankara İktisadi ve İdari Bilimler
Akademisi Yayın No : 124
Arpan, Jeffrey S.:
International Inracorporate Pricing
Non - American Systems and Views,
New York, 1972, Praeger Publishers
Arpan, Jeffrey S.;
Radebaugh, Lee H.:
International Accounting and
Multinational Enterprises, 2 nd
Edition, New York, 1985, John Wiley &
Sons Inc.
Basmacı, Sacit:
Örtülü Sermaye ve Örtülü Kazanç
Dağıtımı Kavramlarının Türk ve
Federal Alman Hukukundaki Yeri ve
Önemi
Üzerine
Bir
İnceleme,
İstanbul.1977, Maliye Hesap Uzmanı
Bilim
Raporu,Yeterlilik
Etüdü,
Yayınlanmamış
309
Belkaoui, Ahmet:
Multinational
Management
Accounting, Westport, Connecticut,
1991, Quorum Books, s. 214
Choi, Frederick D. S.;
Muller, G. Gerhard:
International Accounting, New
Englewood Cliffs, New Jersey, 1984,
Prentice Hall, Inc.
Editör: Choi, Frederick D. S.: International Accounting and
Financing, Handbook, Second Edition,
New York, 1997, John Wiley & Sons
Çağan, Nami:
Vergilendirme Yetkisi, İstanbul, 1982,
Kazancı Hukuk Yayınları
Demirkan, Uçar :
İngilizce ve Fransızca Karşılıkları ile
Vergicilik Terimleri Sözlüğü, Ankara,
1993, Maliye Bakanlığı, Araştırma
Planlama ve Koordinasyon Kurulu
DRT International :
Thin Capitalization and Related
Provisions in Major Trading Nations,
New York, 1990
Ekmekçi, Esra :
Kurumlar
Vergisinde
Dar
Yükümlülük, İstanbul, 1994, Kazancı
Kitap Ticaret A.Ş.
Ernst and Young:
International Tax Services, Transfer
Pricing, Transfer Pricing Global
Reference Guide, 2003
Ernst and Young:
International Tax Services, Transfer
Pricing, Transfer Pricing Global
Reference Guide, April 2004
Gelirler Genel Müdürlüğü:
Çifte
Vergilendirmeyi
Anlaşmaları,
Ankara,
Başbakanlık Basımevi
310
Önleme
1997,
Gelirler Genel Müdürlüğü:
Çifte
Vergilendirmeyi
Önleme
Anlaşmaları, Cilt 2 2002, Ankara,
Başbakanlık Basımevi
Gelirler Genel Müdürlüğü
Türk
Vergi
Kanunlarının
Uygulamalarına İlişkin Özelgeler
(Muktezalar) (2000 – 2001), Ankara,
2002, Başbakanlık Basımevi
Gustafson, Charles H. ;
Peroni, Robert J.;
Pugh, Richard Crawfor :
Taxation of International Transaction,
Materials, Text and Problems, St Paul
MN, 1997, West Publishing Co
Günaydın, İhsan:
Vergi Politikalarının Uluslararası
Doğrudan
Sermaye
Yatırımları
Üzerindeki Etkisi, Trabzon, 1998,
Karadeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı’nda
Kabul
Edilmiş
Doktora
Tezi,
Yayınlanmamış,
Gündüz, Zeki :
Çok Uluslu Şirketlerde Grup İçi
Hizmet Ödemelerinin Vergi Hukuku
Açısından Değerlendirilmesi, İstanbul,
1999, Yayınlanmamış Yüksek Lisans
Tezi
Günuğur, Halûk:
Avrupa
Ekonomik
Topluluğunu
Kuran Anltlaşma (Roma Anltlaşması),
Ankara, 2 nci Bs. 1988, Türkiye Ticaret,
Sanayi, Deniz Ticaret Odaları ve Ticaret
Borsaları Birliği
Gür, Mehmet:
Kurumlar Vergisi Kanunu Yorum ve
Açıklamalar, Ankara, 1986, Oku
Matbaacılık
Hansen, Don R.,
Mowen, Maryanne M.:
Management Accounting, 2 nd Edition,
Cincinati,
1992,
South
Western
Publishing Co.
311
Hoffman,Douglas Michael: International Taxation an the Income
Shifting Behaviour of Multinational
Enterprises, 2001, University of
Alberta, Deparment of Economics,
Edmonton,
Alberta,
Canada
yayınlanmamış Doktora Tezi
İktisadi Kalkınma Vakfı
Yayınları, Editörler:
Stefamo Fantorini,
Hakan Üzeltürk:
Avrupa Birliğinin Vergilendirme
Politikası ve Türkiye’nin Uyumu,
İstanbul, 2001
Kabaalioğlu, Haluk A. :
Çok Uluslu İşletmeler Hukuku,
İstanbul, 1982, İktisadi Kalkınma Vakfı
Yayınları
Kapusuzoğlu, Tuncay:
Çok Uluslu Şirketlerde Transfer
Fiyatlandırması Rehberi ve Vergi
Hukuku Karşısındaki Yeri, İstanbul,
1998, Maliye Hesap Uzmanı Bilim
Raporu, Yayınlanmamış
Kapusuzoğlu, Tuncay:
Vergisel
Yönden
Transfer
Fiyatlandırması, İstanbul, 2003, Oluş
Yayıncılık A.Ş.
Karsan, M. Erol :
Vergi
Kaçırma
ve
Vergiden
Kaçınmada Uluslararası İşbirliği,
İstanbul, 1994, Maliye ve Gümrük
Bakanlığı, Araştırma Planlama ve
Koordinasyon Kurulu
Kızılot, Şükrü:
Kurumlar
Vergisi
Kanunu
ve
Uygulaması, Cilt : I – II, Ankara, 2000,
Yaklaşım Yayınları
Kızılot, Şükrü:
Türk Vergi Hukukunda Örtülü
Kazanç ve Örtülü Sermaye, Ankara,
2002, Yaklaşım Yayınları
312
Korkmaz, Kaan:
Uluslararası Şirketlerde Para ve Mal
Hareketleri ve Uluslararası Transfer
Fiyatlandırması
Düzenlemeleri,
Ankara, 2000, Maliye Hesap Uzmanı
Bilim Raporu, Yayınlanmamış
Koç, Selman:
Çok Uluslu Şirketlerde Faaliyette
Bulunan
Ülkelerin
Kalkınması,
Teknoloji Transferi ve Uluslararası
Entegrasyon Üzerindeki Etkilerinin
Türkiye Örneğinde Değerlendirilmesi,
İstanbul, 2000, Maliye Hesap Uzmanı
Bilim
Raporu,
Yeterlilik
Etüdü,
Yayınlanmamış
Maç, Mehmet :
Kurumlar Vergisi, 3.Bası, İstanbul,
1999, Denet Yayıncılık A.Ş.
Maliye Bakanlığı:
Yıllık Ekonomik Rapor 2004, Ankara,
Başbakanlık Basımevi, Ekim 2004
Maliye Hesap Uzmanları
Derneği:
2003 Beyanname Düzenleme
Kılavuzu, İstanbul, 2003,
Acar Matbaacılık A.Ş.
Muller, Gerhard G.;
Gernon, Helen;
Meek, Gary K.:
Accounting An International
Perpective, New York, 1992, Richard
D. Irwing Inc.
Nadaroğlu, Halil:
Kamu Maliyesi Teorisi, 10 uncu Baskı,
İstanbul, 1998, Beta Basım Yayım
Dağıtım. A.Ş.
OECD :
Model Tax Convention on Income and
on Capital, Volume : I – II, Paris, 2000
OECD :
Transfer Pricing Guidelines for
Multinational Enterprises and Tax
Administrations, Paris, 2001
313
Öncel, Mualla :
Kurumlar Vergisi Açısından Sermaye
Şirketlerinde Örtülü Kazanç ve
Örtülü Sermaye, Ankara, 1978, Banka
ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü
Öncel, Mualla;
Kumrulu, Ahmet;
Çağan, Nami:
Vergi Hukuku, Ankara, 1997, Ankara
Üniversitesi Hukuku Fakültesi Yayınları
Örmeci, Musa:
Kurumlar Vergisi Kanunu Uygulama
Esasları,
İstanbul,
1995,
Acar
Matbaacılık A.Ş.
Öz, N. Semih:
Uluslararası Vergi Rekabeti ve Vergi
Cennetleri, Ankara, 2005, Maliye ve
Hukuk Yayınları Ltd. Şti.
Özbalcı, Yılmaz.
Kurumlar Vergisi Kanunu Yorum ve
Açıklamalar, Ankara, 2002, Oluş
Yayıncılık Ltd. Şti.
Özgen, Mehmet :
Dictionary of Tax Terms, Ankara,
1997, Maliye Bakanlığı, Araştırma
Planlama ve Koordinasyon Kurulu
Özgen, Mehmet :
Vergi Terimleri Sözlüğü, Ankara,
1998, Maliye Bakanlığı, Araştırma
Planlama ve Koordinasyon Kurulu
Paklar, Selahattin:
Kurumlar Vergisi Kanunu Yorum ve
Uygulaması, 2 nci Baskı,İstanbul, 1987,
İstanbul Matbaası,
Editör: Plasschaert, Sylvain: Transnational Corporations: Transfer
Pricing and Taxation”, The United
Nations Library on Transnational
Corporations,
Volume
14,
Transnational
Corporations
and
Management Division, Department of
Economic and Social Development,
London, New York, 1994
314
Price Waterhouse :
Corporate Taxes A World Wide
Summary, New York, 1997
Rayburn, L. Gayle:
Cost Accounting Using a Cost
Management Approach, 6 th Edition,
New York, 1996, Irwing McGraw – Hill,
Editörler: Razin, Assaf
Slemrod, Joel:
Taxation in the Global Economy,
Chicago, London; 1990, The University
of Chicago Press, Jean – Thomas
Bernard,
Robert
J.
Weiner,
“Multinarional Corporations, Transfer
Prices, and Taxes; Evidence from the
U.S. Petroleum Industry”
Semercigil, Murat:
Kurumlar
Vergisi
Kanunu
ve
Açıklamaları, Ankara, 1995, Feryal
Matbaacılık San ve Tic. Ltd. Şti
Semercigil, Murat:
Vergi
Anlaşmaları
Yorum
ve
Açıklamalar, Ankara, 2000, Oluş
Yayıncılık Ltd. Şti.
Seyidoğlu, Halil:
Uluslararası İktisat Teori Politika ve
Uygulama, İstanbul, 1996, Güzem
Yayınları
Shourie, Arunachal
Whether APAs are a Long Term
Solution to Transfer Pricing Disputes,
February 2002, Faculty of Law, McGill
University, Monreal, Canada, LL. M
Tezi (Hukuk Yüksek Lisans Tezi),
Yayınlanmamış
Soydan, Billur Yatlı:
Uluslararası
İstanbul,1995,
Dağıtım A.Ş.
Süral, Arıcan:
Uluslararası Ekonomik Anlaşmaların
Vergi Sistemi Üzerine Etkileri Avrupa
Ekonomik Topluluğu ve Türkiye’nin
Vergi
Anlaşmaları,
Beta Basım Yayım
315
Durumu, Ankara, 1983, Maliye ve
Gümrük Bakanlığı, Araştırma Planlama
ve Koordinasyon Kurulu
Şatıroğlu, Kadir D.:
Çok Uluslu Şirketler, Ankara, 1984,
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler
Fakültesi Yayınları, Yayın No : 536
Şeker, H.Nezih:
Hukuksal Yapısıyla Vergi İncelemesi,
İstanbul, 1994, Beta Basım Yayım A.Ş.
Çev: Şeniş, Fethi:
İstatistik, Eskişehir, 1998, Açıköğretim
Fakültesi Yayınları No:77
Tanzi, Vito :
Policies, Institutions and the Dark
Side of Economics, 2000, Edward Elgar
Publishing Inc.
Tuncer, Selahattin:
Çifte Vergilendirme ve Milletlerarası
Vergi Anlaşmaları, Ankara, 1974,
Sevinç Matbaası
Turan, Hayrettin;
Yücel, Selçuk :
Dar Mükellef Kurumlar, İstanbul,
1999, Maliye Hesap Uzmanları Derneği
Tünal, Selman:
Türk ve Yabancı Vergi Mevzuatında
Örtülü Sermaye ve Örtülü Kazanç
Uygulaması, İstanbul, 1992, Maliye
Hesap Uzmanı Bilim Raporu,Yeterlilik
Etüdü, Yayınlanmamış
TÜSİAD:
Uluslararası Çifte Vergilendirmeyi
Önleme Anlaşmaları ve Türkiye
Uygulaması, İstanbul, 1989, Yayın No :
TÜSİAD – T/89.3.126
Türkiye Odalar ve
Borsalar Birliği
Vergilendirmede Global Eğilimler AB
ve Türk Vergi Sistemi, Özel İhtisas
Komisyonu Raporu, Ankara, 2001,
TOBB Genel Yayın No: 359 – BÖM –
59
316
Türkiye Odalar ve Borsalar Türk Vergi Sistemi, Sorunlar, Çözüm
Birliği; Maliye Hesap
Önerileri, Ankara, 2002, Doğuşum
Uzmanları Vakfı
Matbaacılık Ltd. Şti.
Uluatam, Özhan:
Kamu Maliyesi, 6 ncı Baskı, Ankara,
1999, İmaj Yayınevi
UNCTAD
Transfer Pricing, New York and
Geneva, 1999, Unctad Series on Issues
in International Investment Agreements,
Unıted Nations,
Uyanık, Namık Kemal:
Bir Bölüm Finansal İşlemler ve
Vergilendirilmeleri, İstanbul, 2001,
Türkiye Bankalar Birliği Yayın No: 226
Uysal, Ali;
Eroğlu, Nurettin:
Açıklamalı ve İçtihatlı Kurumlar
Vergisi Rehberi, Ankara, 1985,
Sevinç Matbaası
Yücelik, M. Zühtü;
Yayın, Teoman:
Uluslararası Çifte Vergilendirmeyi
Önleme Anlaşmaları ve Bunların
Ortaya Çıkardığı Sorunlar, Ankara,
1969, Maliye Bakanlığı Tetkik Kurulu
Neşriyatı
317
MAKALELER
Abdallah, Wagdy M.:
“Global Transfer Pricing and E –
Commerce in the Twenty – First
Century”,
Multinational
Business
Review, Fall 2002, s. 62 - 71
Ackerman, Robert E.;
Hobster, John;
Landau, Jerome:
“Managing Transfer Pricing Audit
Risk”, HCPA Journal, Feb 2002, Vol.
72, Issue 2, s. 57 - 59
Ağbal, Naci:
“Globalleşme ve Vergi Sistemlerin
Geleceği - I” Yaklaşım, Eylül 2001, Yıl
9, Sayı 105, s.64-76.
Ağbal, Naci:
“Globalleşme ve Vergi Sistemlerinin
Geleceği-II”, Yaklaşım, Ekim 2001, Yıl
9, Sayı 106, s.77-84.
Akbulak, Yavuz;
Koray, Ahmet:
“Örtülü Kazanç Aktarımının Halka Açık
Anonim
Şirketler
Bakımından
Değerlendirilmesi”, Vergi Dünyası,
Ocak 2003, Yıl 22, Sayı 257, s.133 - 147
Aktaş, Mehmet:
“Uluslararası Transfer Fiyatlandırması
ve Türk Vergi Sistemindeki Konumu –
I”, Yaklaşım, Ekim 2003, Yıl 11, Sayı
130, s. 84 - 90
Alantar, Doğan:
“Doğrudan Yabancı Yatırımlar (DDY)
ve 4875 sayılı Kanun’ un Getirdiği
Yenilikler”, Yaklaşım, Ağustos 2003,
Yıl 11, Sayı 128, s. 90 - 93
Alptürk, Ercan :
“Elektronik
Ticaretin
Vergilendirilmesinde Ana Sorunlar”,
Yaklaşım, Nisan 2002, Yıl 10, Sayı 112,
s. 149 - 156
318
Anonymous:
“Tax Court Arrives at Cost – Plus
Formula for Transfer Pricing”, Journal
of Taxation, Jul 1995, Vol. 83, Issue 1,
s. 45 - 46
Anonymous:
“Global Economy Makes Taxing
Harder”, Futurist, May/Apr 2000, Vol.
34, Issue 2, s. 11
Arıkan, A. Naci:
“Şirket Ortaklarının Döviz Cinsinden
Şirkete Verdikleri Örtülü Sermaye
Cinsinden
Borçlara
İlişkin
Kur
Farklarının Vergisel Durumu”, Vergi
Dünyası, Kasım 2000, Yıl 20, Sayı 231,
s. 63 – 70
Avcı, Özcan:
“Bankaların Grup İçi Şirketlerine
Kullandırdıkları
Kredilerde
Örtülü
Sermaye Sorunu” Vergi Dünyası, Nisan
2002, Yıl 21, Sayı 248, s. 76 - 83
Aydın, Selda:
“Küreselleşme ve Vergisel Boyutu”,
Yaklaşım, Temmuz 2001, Yıl 9, Sayı
103, s. 140 - 144
Atkinson, Mark;
Tyrall, David:
“International Transfer Pricing : The
Taxman
Cometh”
Management
Accounting : Magazine for Chartered
Management Accountants, Dec 1997,
Vol.75, Issue 11, s. 32 - 34
Aykın, Hasan:
“Yeni Ekonomi, E-Devlet ve Gelir
İdaresi” Yaklaşım, Nisan 2001, Yıl 9,
Sayı 100, s. 73-81
Balcı, A. Beyazıt:
“Uluslararası
Çifte
Vergilendirme
Sorunları – II”, Vergi Dünyası, Ağustos
2003, Yıl 22, Sayı 264, s. 13 -22
319
Başak, Levent:
“Yabancı
Ülke
Kuruluşlarının
Türkiye’de Faaliyet Gösteren İrtibat
Bürolarının Gelir Vergisi Kanunun 94.
Madde karşısındaki Durumu - I”,
Yaklaşım, Eylül 2002, Yıl 10, Sayı 117,
s.103 - 109
Başak, Levent:
“Yabancı
Ülke
Kuruluşlarının
Türkiye’de Faaliyet Gösteren İrtibat
Bürolarının Gelir Vergisi Kanunun 94.
Madde karşısındaki Durumu - II”,
Yaklaşım, Ekim 2002, Yıl 10, Sayı 118,
s.110 - 115
Başaran, Murat;
Atay, Tezcan:
“Kurum Fonlarının Ortaklara ve
Aralarında Hukuksal ve/veya Ekonomik
Bağ
Bulunan
Diğer
Şirketlere
Kullandırılması
Eyleminin
Örtülü
Kazanç Dağıtımı Merkezinde KDV
Açısından Almaşık Bir Yaklaşımla
Tartışılması-I”, Yaklaşım, Mayıs 2001,
Yıl 9, Sayı 101, s.173-180.
Başer, Arif:
“Örtülü Kazanç, Örtülü Sermaye
Sarmalına İlişkin Çözüm Önerileri”,
Vergi Dünyası, Mart 2001, Yıl 20, Sayı
235, s. 84 - 86
Bergami, Davide:
“Italy Sharpens Its Focus on Transfer
Pricing”, International Tax Review,
Nov 2001, Vol.12, Issue 10, s. 30 – 37,
(Çevrimiçi)
http://www.legalmediagroup.com/intern
ationaltaxreview/includes/print.asp?SID
=1735, 20.04.2005
Bezlepko, Evgeny:
“Transfer Pricing”, International Tax
Review, Sep 2003 Supplement, s. 38 43, (Çevrimiçi),
http://web7.epnet.com/DeliveryPrintSav
320
e.asp?tb=1&_ug=dbs+0%2C1+1n+enus+sid+..., 12.10.2003
Beylik, Ali
Uluslararası Transfer Fiyatlaması ve
Karşı Düzenlemeler, E – Yaklaşım,
Aralık
2004,
Sayı
17,
(Çevrimiçi)http://www.yaklasim.com/m
evzuat/dergi/makaleler/2004125075.htm,
21.12.2004
Biçer, Ramazan:
“OECD Model Konvensiyonu ve
Uluslararası Uygulamalar Açısından
Örtülü Sermaye Müessesesi”, E –
Yaklaşım, Aralık 2004, Sayı 17,
(Çevrimiçi)
http://www.yaklasim.com/mevzuat/dergi
/makaleler/2004125048.htm, 21.12.2004
Birnkrant, Henry J.;
Ammermann, Pamela S.:
“A Dissenting View on the Proper
Application of Secs 482 to Distributor’s
Commission
Income”,
Tax
Management International Journal,
Dec 7, 2001, Vol. 30, Issue 12, s. 539 548
Borkowski, Susan C.
Electronic Commerce, Transnational
Taxation, and Transfer Pricing: Issues
and Practices, The International Tax
Journal, Spring 2002, Vol. 28, Issue 2,
s. 1 - 36
Borstell, Thomas;
Wellens, Ludger:
“Germany Draft Threatens Heavy
Burden”, International Tax Review,
Apr 2000, Vol.11, Issue 4, s. 11 - 14,
(Çevrimiçi)
http://www.legalmediagroup.com/intern
ationaltaxreview/includes/print.asp?SID
=495, 20.04.2005
321
Buckley, Peter J.;
Hugles, Jane Frecknall :
“Transfer Pricing and Economic
Functions Analysis : The Japanese
Paradigm”, Applied Economics, May
1998. Vol.30, Issue 5, s. 621 - 629
Bucks, Dan R.;
Mazerov, Michael:
“The State Solution to the Federal
Goverment’s International Transfer
Pricing Problem”, National Tax
Journal, Sep 1993, Vol.46, Issue 3, s.
385 – 392
Camara,
Francisco de Sousa da;
Quintela, Maria :
“One Step Forward, One Step Back in
Portugal” International Tax Review,
Dec 2001 /Jan 2002, Vol.13, Issue 1, s.
30 - 33
Cravens, Karen S.:
(Çev. İhsan Günaydın)
“Çok Uluslu Şirketler İçin Bir Strateji
Olarak Transfer Fiyatlaması”, Vergi
Sorunları, Haziran 2000, Sayı 141, s.
135 - 158
Çakıcı, Ömer:
“Örtülü Kazanç Dağıtımında Sermaye
Şirketleri Kavramı”, Vergi Dünyası,
Ekim 2000, Yıl 20, Sayı 230, s. 116 119
Çamlıca, Mustafa:
“Uluslararası Vergiden Kaçınma, Vergi
Kaçakçılığı ve Vergi Anlaşmalarının
İstismarı ”, Vergi Sorunları, Haziran
1996, Yıl 15, Sayı 93, s. 91 - 97
Çelik, Orhan :
“Uluslararası Transfer Fiyatlama :
Teorik Bir Yaklaşım”, Muhasebe ve
Denetim, Nisan 2000, s.101-111
Çetin, İrfan :
“OECD Model Anlaşması Kapsamında
Örtülü Sermaye (Thin Capitalization –
I), Vergi Dünyası, Nisan 2005, Yıl 24,
Sayı 284, s. 77 - 81
322
Çetinkaya, Oğuz :
“Örtülü Kazanç Dağıtımında Hazine
Zararı Aranması Doğru Yaklaşımdır II”, Yaklaşım, Yıl 10, Sayı 112, Nisan
2002, s. 249 -254
Dautel, Ralph;
Murach, Jochen;
Pupeter, Alexander:
“Thin- Capitalization Amendments
Affect Financing Arrangements”
International Tax Review, Oct 2004,
Vol.15, Issue 9, s. 17 - 20
Dayanç, Murat:
“Örtülü
Sermaye
Müessesinde
“İstikrazlar”
Kavramının
Niteliği”,
Vergi Dünyası, Şubat 2001, Yıl 20, Sayı
234, s. 105 - 109
Deprez, Johan:
“International Tax Policy : Recent
Changes
and
Dynamics
Under
Globalization”, Journal of Post
Keynesian Economics, Spring 2003,
Vol 25, No 3, s. 367 - 384
Deville, Christopher C.:
“Using Funds Transfer Pricing to
Support Business Decisions”, Bank
Accounting & Finance, Summer 2001,
Vol.14, Issue 4, s.35 - 39
Dicle, Berk:
“Vergi
Uygulamaları
Bakımından
Transfer Fiyatları ”, Vergi Dünyası,
Mart 1995, Yıl 13, Sayı 163, s. 31 - 39
Dodge, Bill;
DiCenso, Giovanni:
“Keeping Tabs on Global
Developments”, International Tax
Review, Jun 2001, Vol.12, Issue 6, s. 19
– 22, (Çevrimiçi)
http://www.legalmediagroup.com/intern
ationaltaxreview/includes/print.asp?SID
=1140, 20.04.2005
Dodge, Bill;
DiCenso, Giovanni:
“Transfer Pricing Firmly on the Global
Agenda”, International Tax Review,
Oct 2001, Vol.12, Issue 9, s. 32 – 34
323
Dodge, Bill;
DiCenso, Giovanni:
“Global Transfer Pricing
Developments”, International Tax
Review, May 2002, Vol.13, Issue 5, s.49
- 51
Duman, Ömer:
“Şirket
Ortağının
Şirkete
Döviz
Üzerinden Borç Vermesi ve Örtülü
Sermaye”, Vergi Dünyası, Ocak 1996,
Yıl 15, Sayı 173, s. 129 - 134
Duman, Ömer:
“Şirketin Ortaklarına Döviz Üzerinden
Borçlanması ve Bir Danıştay Kararı”,
Vergi Dünyası, Nisan 1999, Yıl 18, Sayı
212, s. 18-24
Durst, Michael C;
Culbertson, Robert E.:
“How Much is Enough ? Lessons on
Transfer Pricing Documentation From
the Recent IRS Report”, Tax Executive,
Sep/Oct 2002, Vol. 54, Issue 5, s. 419 431
The Economist :
“The Mystery of Vanishing Taxpayer”,
Jan 27th 2000
The Economist :
“Why the Taxman Fears the Internet”,
Jan 29th 2000
The Economist :
“A Brief History of Tax”, Jan 29th 2000
The Economist :
“The Happy E - Shopper”, Jan 29th 2000
The Economist :
“Gimme Shelter”, Jan 29th 2000
The Economist :
“You Pluck, We Hiss”, Jan 29th 2000
The Economist :
“The Tap Runs Dry” May 31st 1997
The Economist :
“Taxes Slip Through the Net” May 31st
1997
324
The Economist :
“The Disappearing Taxpayer” May 31st
1997
Elele, Onur :
“Grup İçi Şirketlerde Karşılıklı Vadeli
Çek Düzenlenmesi yoluyla Örtülü
Kazanç Dağıtımı”, Vergi Dünyası,
Temmuz 2002, Yıl 21, Sayı 251, s. 130 131
Erkan, Mehmet:
“Özel
Finans
Kurumlarınca
Kullandırılan “Karz – ı Hasen ” İçin
Örtülü Kazanç İddiası İleri Sürülebilir
mi?, Vergi Dünyası, Ekim 2000,Yıl 20,
s. 57 - 64
Emmanuel, Clive R. :
“Income Shifting and International
Transfer Pricing : A Three – Country
Example”, Abacus, Oct 1999, Vol.35,
Issue 3, s. 252 - 267
Erdel, Veysel;
Okumuş, Semi:
“Uluslararası Transfer Fiyatlaması”,
Vergi Sorunları, Temmuz 2002 Sayı
166, s. 78 – 87
Erdel, Veysel;
Okumuş, Semi:
“Türk Vergi Mevzuatı İçersinde Transfer
Fiyatlaması” Vergi Sorunları, Ağustos
2002, Sayı 167, s. 83 - 90
Erdem, Doğan:
Doğan Erdem, “ Örtülü Kazanç
Dağıtımında Emsal Uygulama”, Vergi
Sorunları, Ağustos 1996, Yıl 15, Sayı
95, s. 24 - 28
Findeis, Birgit:
“Documentation Requirements Under
German Transfer- Pricing Rules”, Tax
Adviser, May 2002, Vol. 33, Issue 5, s.
292
Gençyürek, Levent:
“Kurumlar Vergisi Kanununda Örtülü
Sermaye”, Vergi Sorunları, Haziran
2000, Yıl 23, Sayı 141, s. 44 - 49
325
Gezgin, Burhan:
“İhracatta KDV İadesi Sistemi İçinde
Yer Alan Mahsupların Örtülü Kazanç
Bağlamında Değerlendirilmesi” Vergi
Dünyası, Kasım 2001, Yıl 20, Sayı 243,
s. 82 – 84
Ghislain,T.J. Joseph:
“Transfer Pricing: the EC Arbitration
Convention as a Dispute Resolution
Mechanism”, The International Tax
Journal, Spring 2002, Volume 28, Issue
2, s. 37 - 47
Green, Gareth:
“Transfer Pricing Techniques For Group
Treasury Companies”, International
Tax Review, Jun 2001, Vol.12, Issue 6,
s.
23
–
26
(Çevrimiçi)
http://www.legalmediagroup.com/intern
ationaltaxreview/includes/print.asp?SID
=1141, 20.04.2005
Green, Gareth;
Glover, Jeremy;
Veliotis, Satanley:
“Employee Stock Options and Transfer
Pricing” International Tax Review,
May 2002, Vol.13, Issue 5, s. 26 - 28
(Çevrimiçi)
http://www.legalmediagroup.com/intern
ationaltaxreview/includes/print.asp?SID
=1917, 20.04.2005
Goodspeed, Timothy J. :
“Tax Competition, Benefits Taxes, and
Fiscal Federalism”, National Tax
Journal, Sep 1998, Vol.51, Issue 3, s.
579 - 586
Göktaş, Abdülkadir:
“Küreselleşmenin Vergi Gelirlerine
Etkileri – I”, Yaklaşım, Yıl 8, Sayı 89,
Mayıs 2000, s.97 - 101
Göktaş, Abdülkadir:
“Türkiye’nin
Avrupa
Birliğine
Ekonomik ve Vergisel Uyumu-II”
Yaklaşım, Ocak 2001, Yıl 9, Sayı 97,
s.46-55.
326
Gündoğdu, Muhittin:
“Örtülü
Sermaye
Müessesi,
Borçlanmanın
Döviz
Üzerinden
Yapılması Durumunda Ortaya Çıkan
Kur Farklarına İlişkin Değerlendirme”,
Vergi Sorunları, Ocak 1997, Yıl 15,
Sayı : 100, s. 78 -84
Güner, M. Fatih:
Örtülü Kazanç Kavramı Çerçevesinde
Transfer Fiyatlandırması ve OECD
Transfer Fiyatı Belirleme Yöntemleri, E
- Yaklaşım, Eylül 2004, Sayı : 14,
(Çevrimiçi)
http://www.yaklaşim.com/mevzuat/dergi
/makaleler/2004094812.htm, 21.12.2004
Gür, Betül:
Yeni Dünya Düzeninde Ulusaşırı
Şirketlerin
Yeri,
(Çevrimiçi)
http://www.dtm.gov.tr/ead/DTDERGI/ni
san2003/yeni%20dunya.htm, 24.12.2004
Güzeldal, Ömer:
“Örtülü Kazanç Dağıtımı ve Sorunlar”,
Vergi Dünyası, Haziran 2002, Yıl 21,
Sayı 250, s.139 - 143
Hainsworth, Stean:
“New Zealand Issues Draft Transfer
Pricing Guidelines”, International Tax
Review, Mar 2000, Vol.11, Issue 3, s.7,
(Çevrimiçi)http://www.legalmediagroup.
com/internationaltaxreview/includes/prin
t.asp?SID=395, 20.04.2005
Hines Jr., James R.:
“Lessons From Behavioral Responses to
International Taxation”, National Tax
Journal, Jun 1999, Vol.52, Issue 2, s.
305 - 322
327
Harris, Steven D;
Burns, Paul B:
“Transfer Pricing in the Post - Enron
World” International Tax Review, Jun
2002, Vol.13, Issue 6, s. 30 - 31
Ho, Daniel H. K.;
Lau, Peter T. Y.:
“A Tax Study of Transfer Pricing in
China” The International Tax Journal,
Fall 2002, Vol.28, Issue 4, s. 62 - 78
Hobster, John;
Mills, Gary :
“Transfer Pricing Needs Tighter Focus”
International Tax Review, Dec 1999 /
Jan 2000, Vol.11, Issue 1, s. 49 - 52
İçten, Neslihan:
“Örtülü Kazanç Dağıtımında Özellik Arz
Eden Bazı Hususlar”, Yaklaşım, Nisan
2002, Yıl 10, Sayı 112, s. 258,
İçten, Neslihan:
“Örtülü
Sermaye
Niteliğindeki
Borçlanmalarda Kredi Faizi ve Kur
Farklarının Durumu”, Yaklaşım, Mayıs
2002, Yıl 10, Sayı 113, s. 221 – 226
İstanbul Yeminli Mali
Müşavirler Odası:
“Tam Mükellef Kurumlar Arasındaki
Dövizli Borçlanmalar ve Katma Değer
Vergisi” Mali Mevzuat Platformu, 15
Ekim 2001 Raporu, s. 3 - 10
İstanbul Yeminli Mali
Müşavirler Odası:
“İrtibat Bürolarının Vergilendirilmesi”,
Mali Mevzuat Platformu, 15 Kasım
2001 Raporu, s. 27 - 34
İstanbul Yeminli Mali
Müşavirler Odası:
“Dar Mükellef Kurumların Temettü
Stopajı”, Mali Mevzuat Platformu, 15
Haziran 2002 Raporu, s. 23 - 34
Johnson, Robert E. :
“The Role of Cluster Analysis in
Assessing Comparability Under the U.S.
Transfer Pricing Regulations”, Business
Economics, Apr 2001, Vol. 36, Issue 2,
s. 30 - 38
328
Kapusuzoğlu, Tuncay:
“Transfer Fiyatlandırmasına İlişkin
Olarak A.B.D.’de Yapılan Yasal
Düzenlemeler (1)”, Vergi Dünyası,
Haziran 1999, Sayı 214, s. 57 - 70.
Kapusuzoğlu, Tuncay:
“Transfer Fiyatlandırmasına İlişkin
Olarak A.B.D.’de Yapılan Yasal
Düzenlemeler (2)”, Vergi Dünyası,
Temmuz, 1999, Sayı 215, s. 89 - 108
Karyağdı, Nazmi:
“Örtülü Sermaye Üzerinden Ödenen
Faizler ve Örtülü Kazanç Dağıtımının
Kar Payı Dağıtımı Olarak Nitelendirilip
Nitelendirilemeyeceği”, Vergi Dünyası,
Aralık 2002, Yıl 21, Sayı 256, s. 143 145
Kaneti, Selim:
“Vergi Hukukunda Ekonomik Yaklaşım
İlkesi” Vergi Dünyası, Temmuz 1992,
Yıl 11, Sayı 131, s. 40 - 54.
Kaynak, Harun:
“Kurumların Holding ve Benzeri
İlişkiler İçersinde Bulundukları Diğer
Kurumlara Kredi Aktarma İşlemlerinin
Vergisel Yönden Değişik Boyutları”,
Vergi Dünyası, Nisan 2000, Yıl 19, Sayı
224, s. 66 - 69
Kim, Suk H.;
Swinnerton, Eugene:
“1994 Final Transfer Pricing
Regulations of the United States”,
Multinational Business Review, Spring
1997, Vol. 5, Issue 1, s. 17 - 25
Kırlıoğlu, Hilmi:
“Ticari Bankalarda Transfer Fiyatlaması
Sorunu”, İktisat / İşletme ve Finans,
Aralık 1995, Yıl 10, Sayı 117, s. 7 - 21
Kızılot, Şükrü:
“Örtülü Sermaye Üzerinden Ödenen
Faizler ve Örtülü Kazanç Dağıtımı, Kar
Payı Dağıtımı Olarak Nitelenebilir Mi?”,
329
Yaklaşım, Kasım 2001, Yıl 9, Sayı 107,
s. 33 - 37
Kızılot, Şükrü:
“Grup Şirketlerde, KVK Geçici 28.
Uygulamasını Örtülü Sermaye ile
İlişkisi”, Yaklaşım, Mayıs 2000, Yıl 8,
Sayı 89, s. 41 - 45
Koyuncu, Mesut:
“Örtülü Sermaye Niteliğindeki Yabancı
Para Cinsinden Borçlanmalarla İlgili
Olarak Oluşan Kur Farklarının Gider
Niteliği” Vergi Dünyası, Ağustos 1999,
Yıl 18, Sayı 216, s. 81 – 86
Koyuncu, Mesut:
“Örtülü Kazanç Müessesinde Hazine
Zararı Kavramı”, Vergi Dünyası, Kasım
1999, Yıl 19, Sayı 219, s. 55 - 61
Koyuncu, Mesut:
“Holding veya Grup Şirketleri Arası
Kredi Alışverişlerinin İrdelenmesi”,
Vergi Dünyası, Şubat 2000, Yıl 19, Sayı
222, s. 146 - 155
Koyuncu, Mesut:
“Örtülü Sermaye Üzerinden Ödenen
Faizler ve Örtülü Kazanç Dağıtımının
Kar
Payı
Dağıtımı
Olarak
Nitelendirileceği”, Yaklaşım, Aralık
2001, Yıl 9, Sayı 108, s. 141 – 144
Koyuncu, Mesut:
“Kur Farkı Faiz Değildir. Ancak Örtülü
Sermaye Niteliğindeki Borçlanmalarla
İlgili Kur Farkları Gider ve Maliyet
Unsuru Olarak Kabul Edilemez”
Yaklaşım, Mayıs 2002, Yıl 10, Sayı
113, s. 81 – 85
Koyuncu, Mesut:
“Örtülü Kazanç Dağıtımı Müessesinin
Gider Niteliği ve Müessesenin Katma
Değer Vergisi Açısından İrdelenmesi”,
Vergi Dünyası, Haziran 2002, Yıl 21,
Sayı 250, s. 99 - 107
330
Koyuncu, Mesut:
“Örtülü Kazanç Dağıtımı Müessesinde
Zamanaşımı”, Yaklaşım, Ağustos 2002,
Yıl 10, Sayı 116, s. 90 - 93
Koyuncu, Mesut:
“Örtülü Kazanç Dağıtımında Vergileme
Zamanı”, Yaklaşım, Mart 2003, Yıl 11,
Sayı 123, s.102 - 108
Koyuncu, Mesut:
“Muvazaa Müessesesi, Müessesenin
Örtülü Sermaye ve Örtülü Kazanç
Dağıtımı
Müesseseleriyle
Karşılaştırılması – I ”, Yaklaşım, Eylül
2003, Yıl 11, Sayı 129, s.54 - 59
Koyuncu, Mesut:
“Muvazaa Müessesesi, Müessesenin
Örtülü Sermaye ve Örtülü Kazanç
Dağıtımı
Müesseseleriyle
Karşılaştırılması – II ”, Yaklaşım, Ekim
2003, Yıl 11, Sayı 130, s.56 - 62
Koyuncu, Mesut:
“Muvazaa Müessesesi, Müessesenin
Örtülü Sermaye ve Örtülü Kazanç
Dağıtımı
Müesseseleriyle
Karşılaştırılması – III ”, Yaklaşım, Ekim
2003, Yıl 11, Sayı 130, s.60 - 66
Krause, Kate :
“Tax Complexity : Problem or
Opportunity ?”, Public Finance Review,
Sep 2000, Vol. 28, Issue 5, s. 395 - 414
Kroft, Ed; Akin, Tom:
“Canada Resolving Transfer Pricing
Disputes”, International Tax Review,
Sep 2002, Vol.13, Issue 8, s.62 – 63,
(Çevrimiçi)
http://www.legalmediagroup.com/intern
ationaltaxreview/includes/print.asp?SID
=2119, 20.04.2005
331
Kulu, M. Bahattin
“AB Üyesi Ülkelerde Uygulanan Ortak
Vergi Hukuku”, Yaklaşım, Şubat 2001,
Yıl 9, Sayı 98, s.58-67
Kulu, Bahattin:
“2002
İlerleme
Raporunda
Vergilendirmeye
İlişkin
Değerlendirmeler
ve
Bunların
Geçerliliği”, Vergi Dünyası, Kasım
2002, Yıl 21, Sayı 255, s.40 – 48
Kurt, Hasan:
“Örtülü Kazanç Dağıtımı ve Yüksek
Mahkemenin Görüşü”, Vergi Dünyası,
Temmuz 1990, Yıl 8, Sayı 107, s. 3 - 11
Lenckus, Dave;
Roberts, Sally:
“Premium Tax Laws Create Problems”,
Business Insurance, 9/8/2003, Vol. 36,
Issue 36, s. 24 27
Lenz, Martin:
“Germany”, International Tax Review,
Apr 2003, Vol.14, Issue 4, s. 64 - 65
Lewis, David;
Lim, Lisa:
“How Companies Approach Transfer
Pricing in Asia Pasific”, International
Tax Review, Sep 2002 Vol.13, Issue 8,
s. 37 - 40, (Çevrimiçi)
http://www.legalmediagroup.com/intern
ationaltaxreview/includes/print.asp?SID
=2090, 20.04.2005
Lyons, John;
Albertina, M. Fernandez:
“Why the PATA Proposal Increases the
Compliance Burden”, International
Tax Review, Oct 2002, Vol. 13, Issue 9,
s 26 – 29 (Çevrimiçi)
http://www.legalmediagroup.com/intern
ationaltaxreview/includes/print.asp?SID
=2132, 20.04.2005
Maç, Mehmet:
“Vadeli Alımdan Doğan Borç, Örtülü
Sermaye Sayılabilir mi?”, Yaklaşım,
Ekim 2001, Yıl 9, Sayı 106, s. 95-97.
332
Maç, Mehmet:
“Ortağın Şirkete Dövizli Borç Vermesi
Hakkında Detaylı Bir Mukteza ve
Görüşlerimiz”, Vergi Dünyası, Ocak
2002, Yıl 21, Sayı 245, s.19-23
Maç, Mehmet:
“Holdinglere Bağlı Şirketlere Verilen
Hizmetlerin Vergisel Boyutu”, Vergi
Dünyası, Ekim 2002, Yıl 21, Sayı 254,
s.12-18
Matchekhin, Victor:
“Why Russia is Still Playing Catch Up”,
International Tax Review, Dec 2001/
Jan 2002, Vol.13, Issue 1, s. 34 - 37
McKee, J. Michael;
Miall, C. Robert;
McShan,W. Scott :
“Transfer Pricing at a Time of Economic
Downturn”, International Tax Review,
May 2002, Vol.13, Issue 3, s. 19-21
Meriç, Metin;
Ay, Hakan:
“Küreselleşme Olgusu Bağlamında
Vergi Kayıp ve Kaçakları”, (Çevrimiçi)
http://www.google.com.tr/search?q=cach
e:5n3iSmsJ:www.uludağ.edu.tr/~maliy...
..., 20.12.2004
Miesel, Victor H.;
Higinbotham, Harlow H.;
Yi, Chun W.:
International Transfer Pricing: Practical
Solutions for Intercompany Pricing, The
International Tax Journal, Wntr 2003,
Vol 29, Issue 1 s. 1- 40
M.Levy, Marc;
Shapiro, Lawrenge W.;
Lemein, Gregg D.;
Cunningham, Robert J.;
Garafalo, Wiliam S.:
“DHL : Ninth Circuit Sheds Very Little
Light on Bright - Line Test” Journal of
International Taxation Oct 2002,
Vol.13, Issue 10, s. 10 - 19
Okumuş, Semi;
Erdel, Veysel:
“Avrupa Birliği’nde Dolaysız Vergilerin
Uyumlaştırılması
Çalışmaları”,
Yaklaşım, Mayıs 2002, Yıl 10, Sayı
113, s.130- 136
Olin, Jeffrey L.;
“International Tax Planning Fuels the
333
Gilson, Michael J. :
Supply Chain”, World Trade, Jan 2002,
Vol. 15, Issue 1, s. 52 - 53
Palombo, Maria Eugenia:
“What the Italian Transfer Pricing Cases
Mean”, International Tax Review,
Jul/Aug 2003, Vol.14, Issue 7, s. 42 - 45
Pacific Association of Tax
Administrators (PATA)
Transfer Pricing
Documentation Package,
(Çevrimiçi)www:irs.go/pub/irs ut/transferpricingpackagefinal.pdf
02.07.2004 ya da
http://www.intltaxlaw.com, 06.08.2004
Patel, Vispi:
“Reconciling Article 9 With Domestic
Law”,“International Tax Review, Sep
2001, Vol.12, Issue 8, s. 50 - 52
Patel, Vispi:
“Transfer Pricing in India : Why Clarity
is Essential” International Tax Review,
Nov 2001, Vol.12, Issue 10, s. 45 - 47,
(Çevrimiçi)
http://www.legalmediagroup.com/intern
ationaltaxreview/includes/print.asp?SID
=1739, 20.04.2005
Raboy, David G.;
Wiggins, Steven N.:
“Intangible Capital, Hedonic Pricing,
and International Transfer Prices”,
Public Finance Rewiew, Jul 1997, Vol.
25, Issue 4, s.347 - 365
Rolp, Brad;
Nierderhoffer, Jay:
“Transfer Pricing And E- Commerce”
International Tax Review, Sep 1999
Supplement, s. 34 - 39
Rutges, Dave;
Sporken, Eduard;
Larking, Barry:
“The Arm’s – Length Principle – When
the Burden of Proof Shifts”
International Tax Review, Sep 2002,
Vol.13, Issue 8, s.51 - 53, (Çevrimiçi)
http://www.legalmediagroup.com/intern
ationaltaxreview/includes/print.asp?SID
=2095, 20.04.2005
334
Rutges, Dave
Sporken, Eduard;
Verwoert, Miodrag:
“How Dutch APAs Work”
International Tax Review,
Jun 2003, Vol.14, Issue 6, s. 40 - 43
Rutges, Dave;
Sporken, Eduard;
Peeters, Mark:
“How Dutch Courts Treat Belgian Cost
– Plus Renumeration”, International
Tax Review, Jul/Aug 2003, Vol.14,
Issue 7, s. 28 - 30
Rutges, Dave;
Kawanobe,Masanori;
Fortier,Steve;
Felgran, Steve:
“Regional Trends in Transfer Pricing”,
International Tax Review, Transfer
Pricing : Tax Reference Library
No 16, 6 th Edition, July 2004,
Supplements, s. 6 - 15
Sağlam, Erdoğan:
“Grup Şirketleri Arasında Sürekli
İşleyen Cari Hesaplar Yoluyla Ortaya
Çıkan Borçlanmalar Örtülü Sermaye
Olarak
Nitelendirilemez”,
Vergi
Dünyası, Ocak 2002, Yıl 21, Sayı 245,
s. 73 - 76
Sağlam, Erdoğan:
“Ödenmeyen
Sermaye
Taahhüt
Borçlarına Faiz Yürütülmemesi Örtülü
Kazanç Dağıtımı Sayılır mı?”, Vergi
Dünyası, Nisan 2003, Yıl 22, Sayı 260,
s.19-24
Saraç, Mehmet:
“Çokuluslu
Şirketlerde
Transfer
Fiyatlaması
ve
Amerikan
Vergi
Sisteminde
Bu
Konudaki
Düzenlemeler”, Vergi Dünyası, Şubat
2005, Yıl: 24, sayı: 282, s. 88 - 94
Sarı, Hamit:
“Sermaye Arttırımı Avansı, Örtülü
Kazanç Dağıtımı ve Örtülü Sermaye”,
Vergi Dünyası, Ağustos 2003, Yıl 22,
Sayı 264, s. 149 - 156
Savaş, H. Hüseyin:
“Örtülü Sermayede Borçlanma, Kur
Farkı, Tahvil İhracı ve Karşılaşılan
335
Sorunlar”, Yaklaşım, Mayıs 1999, Yıl 7,
Sayı 77, s. 154 – 166
Savaş, H.Hüseyin:
“Örtülü Kazanç Dağıtımında Emsal ve
Danıştay’ın Konuya Yaklaşımı”, Vergi
Dünyası, Şubat 2001, Yıl 20, Sayı 234,
s. 168 – 172
Seviğ, Veysi:
“Örtülü Sermaye Nedir?”, Yaklaşım,
Ekim 2002, Yıl 10, Sayı 118, s. 33 - 34
Seviğ, Veysi:
“Örtülü Kazanç Dağıtımı”, Yaklaşım,
Kasım 2002, Yıl 10, Sayı 119, s. 29 - 30
Shapland, Rick;
Major, Bill:
“40% Transfer Pricing Penalty Upheld”,
The Tax Adviser, April 1999, Valume
30, Issue 4, s. 224 - 225
Slemrod, Joel B. :
“Taxation in the Global Economy”,
NBER Reporter, Winter 90 / 91, s. 9 11
Solano, Manuel;
Rybnik, Daniel:
“Tax Planning in the Argentina Crisis”,
International Tax Review, Sep
2002,Vol.13, Issue 8, s. 49 – 50,
(Çevrimiçi)
http://www.legalmediagroup.com/intern
ationaltaxreview/includes/print.asp?SID
=2094, 20.04.2005
Soydan, Billur Yaltı :
“Çok Uluslu İşletmeler ve Vergi
İdareleri İçin Transfer Fiyatlaması
Rehberi”, Vergi Sorunları, Nisan 1996,
Sayı 91, s. 106 - 136
Soydan, Billur Yaltı :
“2000’li Yılların Vergisel Mozaiği:
Günümüz Vergilerinden Geleceğin
Olasılılarına -I”, Yaklaşım, Ağustos
2000, Yıl 8, Sayı : 92, s. 45 - 54
336
Soydan, Billur Yaltı :
“2000’li Yılların Vergisel Mozaiği:
Günümüz Vergilerinden Geleceğin
Olasılılarına -II”, Yaklaşım, Eylül 2000,
Yıl 8, Sayı : 93, s. 48 - 56
Sporken, Eduard:
“Get Ready Now For Netherlands
Transfer Pricing Rules”, International
Tax Review, Nov 2001, Vol.12, Issue
10, s. 41 – 43
Sporken, Eduard;
Vogele, Alexander;
Bader, William;
Luquet Pascal;
Laisney, Sebastien;
Musgrave, Elizabeth :
“Transfer Pricing in Europe : OECD
Versus Local Practice”, International
Tax Review, Oct 2001, Vol.12, Issue 9,
s. 46 - 53
Stack, Robert B.;
Castillo, Maria Lucia de;
Natan J Leyva :
“Transfer Pricing in the United States
and Latin America”, Tax Management
International Journal, Jan 11, 2002,
Vol.31, Issue 1, s. 24-43
Stanley, Georgina:
“Transfer Pricing Takes Centre Stage”,
International Tax Review, Oct 2001,
Vol.12, Issue 9, s. 25 - 31
Stevenson, Thomas H;
Cabell, David W. E.:
“Integration Transfer Pricing Policy and
Activity – Based Costing”, Journal of
International Marketing, 2002, Vol.
10, Issue 4, s. 77 - 88
Swenson, Deborah L.:
“Tax Reform and Evidence of Transfer
Pricing”, National Tax Journal, Mar
2001, Vol.54, Issue 1, s.7 - 25
Şahan, İbrahim:
“Örtülü Sermaye Üzerinden Ödenen
Faizler Örtülü Kazanç Dağıtımı ve Gelir
Vergisi Stopajı Uygulaması”, Vergi
Dünyası, Ağustos 2001, Yıl 20, Sayı
240, s. 130- 134
337
Şekdur, Mahmut:
“Kur Farkı ve Örtülü Sermaye Üzerine
Farklı Bir Değerlendirme”, Vergi
Dünyası, Nisan 2001, Yıl 20, Sayı 236,
s. 140 - 143
Şekdur, Mahmut:
“Kur Farkı ve Örtülü Sermaye
Tartışmasında Farklı Bir Boyut”,
Yaklaşım, Kasım 2001, Yıl 9, Sayı 107,
s.206-210
Tanrıkulu, Abburrahim;
Tuzcuoğlu, Bülent Canani
“Çok uluslu Şirketlerde Örtülü
Sermaye”, Yaklaşım Ağustos 1996, Yıl
4 , Sayı 44, s.68 - 71
Tanzi, Vito;
Zee, Howell H :
“Tax Policy for Emerging Market :
Developing Countiries” IMF Working
Paper, Marc 2000, WP / 00 /35
Tanzi, Vito;
Çev. Şen, Hüseyin:
“Globalleşme ve Vergilemedeki Mali
Boşluklar” Vergi Dünyası, Eylül 2001,
Yıl 20, Sayı 241, s. 165 - 169
Taşdemir, Tacol:
“Vakıf İktisadi İşletmelerinde Örtülü
Kazanç Aktarımı”, Vergi Dünyası,
Ekim 2001, Yıl 20, Sayı 242, s. 22 - 24
Tax Executive Institute:
“OECD
Draft
Transfer
Pricing
Guidelines”, Tax Executive, Jul/Aug
1995, Vol. 47, Issue 4, s. 316 - 320
Tax Executive Institute:
“Should the CEO be Required to Sign
the Corporate Tax Return? Should the
Economic Substance Doctrine be
Codified?”, Tax Executive, Sep/Oct
2002, Vol. 54, Issue 5, s. 386 - 374
Tax Executive Institute:
“Pasific
Association
of
Tax
Administrators’
Transfer
Pricing
Documentation
Package”,
Tax
Executive , Sep/Oct 2002, Vol. 54, Issue
5, s. 464 - 469
338
Taylor, V. Anne:
“Analytilitic Framework for Global
Transfer – Pricing”, Journal of
American Academy of Business, Mar
2002, Vol. 1, Issue 2, s. 308-313
Tomsett, Eric:
“UK Rules on Sahare Option Case”,
International Tax Review, May 2002,
Vol.13, Issue 5, s .6-7, (Çevrimiçi)
http://www.legalmediagroup.com/intern
ationaltaxreview/includes/print.asp?SID
=1930, 20.04.2005
Tuğlu, Ali:
“Uluslararası Mali Piyasalardan Elde
Edilen Gelirlerin Vergilendirilmesi”,
Yaklaşım, Şubat 2003, Yıl 11, Sayı 122,
s.99 - 108
Tuğlu, Ali:
“Yabancı Sermayeli Kurumların Elde
Ettikleri Gelirlerin Vergilendirilmesi”,
Yaklaşım, Ağustos 2003, Yıl 11, Sayı
128, s.108 - 115
Turan, Hayrettin:
“Sermaye Şirketlerin Aldıkları Kredileri
Başka Şirketlere Kullandırılmasının,
Katma Değer Vergisi Karşısında
Durumu”, Vergi Dünyası, Mart 1999,
Yıl 18, s.94- 102
Turner, Bob;
Okawara, Ken;
Miall, Robert:
“The Role of Comparable Company
Benchmarks in Transfer Pricing”,
International Tax Review, Sep/2003,
Vol 14, Issue 8, s. 43 – 45, (Çevrimiçi)
http://www.legalmediagroup.com/intern
ationaltaxreview/includes/print.asp?SID
=2716, 20.04.2005
Tynan, Joe,
Lyne, Elizabeth :
“Transfer Pricing in e - Business”,
Accountancy Ireland, Feb 2002, Vol.
34, Issue 1, s. 26 - 27
339
Tokat, Yakup :
“Örtülü Sermaye Üzerinden Ödenen
veya Hesaplanan Faizler”, Yaklaşım,
Aralık 2001, Yıl 9, Sayı 108, s.122-124
Ülgen, Soner :
“Örtülü Sermaye Üzerinden Ödenen
Faizler ve Örtülü Kazanç Dağıtımının
Kar Payı Olarak Nitelendirileceği”
Yaklaşım, Aralık 2001, Yıl 9, Sayı 108,
s.136-144
Vogele, Alexander;
“Germany : Transfer Pricing Adjustment
Versus CFC Rules” International Tax
Review, Nov 2002, Vol.13, Issue 10, s.
49
–
50,
(Çevrimiçi)
http://www.legalmediagroup.com/intern
ationaltaxreview/includes/print.asp?SID
=2250, 20.04.2005
Vogele, Alexander;
Bader, William:
“Germany Turn of Document Screw ”
International Tax Review, Feb 2001,
Vol.12, Issue 2, s.17 - 21, (Çevrimiçi)
http://www.legalmediagroup.com/intern
ationaltaxreview/includes/print.asp?SID
=994, 20.04.2005
Vogele, Alexander;
Bader, William:
“Germany Court Vetoes Document
Regulations”
International
Tax
Review, Sep 2001, Vol.12, Issue 8, s. 45
- 49
Vogele, Alexander;
Bader, William:
“International Updates : Germany High
Court Redefine Germany Transfer
Pricing Framework” International Tax
Review, Dec 2001 / Jan 2002, Vol.13,
Issue 1, s. 50
Vogele, Alexander;
Bader, William:
“New Deal for German Transfer
Pricing” International Tax Review, Feb
2002, Vol.13, Issue 2, s. 22 - 27
340
Vogele, Alexander;
Cruger, Arwep;
Schmitt, Volker
“Saharing the Cost of Expatriates in
Germany” International Tax Review,
Apr 2002, Vol.13, Issue 4, s. 24 – 27,
(Çevrimiçi)http://www.legalmediagroup.
com/internationaltaxreview/includes/prin
t.asp?SID=1849, 20.04.2005
Voegele, Alexander;
Brem, Markus:
Taxation Inside the German Transfer
Pricing Documentation, Corporate
Restructuring,
April
8,
2003,
(Çevrimiçi)
http://newsweaver.ie/eletra/mod_print_vi
ew.cfm?this_id=121180&u=bnainternati
onal...., 06.08.2004
Vrouwenvelder, Michaela : “Tax Planning to Reduce Foreign Taxes
for U.S. Multinationals – an EU and
Netherlands
Tax
Update”,
Tax
Management International Journal,
Sep 7, 2001, Vol. 30, Issue 9, s. 403 414
Warner, John P. :
“Taxing
Interbranch
Dealings
:
Application of Separate Taxpayer Arm’s
Length
Principles
to
Inbound
Interbranch Distribution Dealings”, Tax
Management International Journal,
Mar 8, 2002, Vol. 31, Issue 3, s. 155 170
Wrappe, Stewen C.;
Milani, Ken;
Joy, Julie:
“The Transfer Price is rigth ...or is it?”,
Stategic Finance, July 1999, Vol 81,
Issue1, s. 38 - 43
Yalçın, V. Bilal:
“Holding Şirketlerde Örtülü Sermaye ve
Örtülü Kazanç Dağıtımı ve Danıştay’ın
Konuya Yaklaşımı”, Vergi Sorunları,
Haziran 1995, Yıl 14, Sayı:81 s. 41 - 47
341
Yıldırım,Ali Haydar;
Kolotoğlu, Olcay:
“ Örtülü Kazanç Dağıtımı Hazine Kaybı
İlişkisi”, Yaklaşım, Kasım 2001, Yıl 9,
Sayı 107, s.171- 175
Yıldırım,Ali Haydar;
Kolotoğlu, Olcay:
“Örtülü Kazanç Dağıtımı Üzerinden
Tevkifat Yapılacak Mıdır?”, Yaklaşım,
Aralık 2001, Yıl 9, Sayı 108, s.203-205
Yıldırım,Ali Haydar;
Kolotoğlu, Olcay:
“Örtülü Sermaye Üzerinden Hesaplanan
Kur
Farkları
Gider
Yazılamaz”,
Yaklaşım, Nisan 2002,Yıl 10, Sayı 112,
s.157- 160
Yıldırım, Ali Haydar;
Kolotoğlu, Olcay:
“Örtülü Kazanç Dağıtımında Vergileme
Zamanı Ne Zaman Yapılmalıdır? I”,
Yaklaşım, Ocak 2003, Yıl 11,
Sayı 121, s.170, 171
Yıldırım,Ali Haydar;
Kolotoğlu, Olcay:
“Örtülü Kazanç Dağıtımında Vergileme
Zamanı Ne Zaman Yapılmalıdır?
II”Yaklaşım, Nisan 2003, Yıl 11, Sayı
124, s.172 - 176
Zee, Howell H:
“Taxation of Financial Capital in a
Global Environment : The Role of
Withholding Taxes”, National Tax
Journal, Sep 1998, Vol. 51, Issue 3, s.
587 - 599
342
KONFERANS, TEBLİĞ VE BİLDİRİLER
Arıoğlu, Osman:
“Türkiye
–AB
İlişkilerinde
Vergilendirme ve 2001 İlerleme
Raporunda Vergilendirmeye İlişkin
Konuların Değerlendirilmesi” konulu
bildiri, Avrupa Birliğine Giriş Süreci
ve Türk Kamu Maliyesinin Uyumu 17.
Türkiye Maliye Sempozyumu, 22 – 25
Mayıs 2002, Fethiye, Türmob Yayınları
Yayın No: 185, s. 9 – 25
Kapusuzoğlu, Tuncay:
“Kriz Ekonomisi ve Kamu Maliyesi –
Vergilendirmede Yeni Kavramlar –
Transfer Fiyatlandırması ve Tobin
Vergisi” konulu tebliğ, Türkiye VI:
Vergi Kongresi, 19 - 20 Nisan 2002,
İstanbul Yüksek Ticaret ve Marmara
İktisadi ve İdari Bilimler Üniversitesi
Fakültesi
Mezunları
Derneği
(Yayınlanmamış Ses Bandı Çözümleri),
s. 142 - 190
Öncel, Yenal:
“Transfer Fiyatlaması, Örtülü Kazanç
Dağıtımı ve Vergilendirme”, İ.Ü.İktisat
Fakültesi, Maliye Araştırma Merkezi
Konferansları, 41. Seri / Yıl 2002, s. 1
– 19
Soydan, Billur Yaltı:
“Avrupa Birliği’nin Geleceği Tartışması
Ekseninde
Dolaysız
Vergiler:
Uyumlaştırmak
ya
da
Uyumlaştırmamak, İşte Bütün Mesele
Bu ?” konulu bildiri, Avrupa Birliğine
Giriş Süreci ve Türk Kamu
Maliyesinin Uyumu 17. Türkiye
Maliye Sempozyumu, 22 – 25 Mayıs
2002, Fethiye, Türmob Yayınları , Yayın
No :185, s. 111 – 179
343
KANUN, GENEL TEBLİĞ, GENELGELER
Gelir Vergisi Kanunu
Kurumlar Vergisi Kanunu
Katma Değer Vergisi Kanunu
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu
Bankanın Dahil Olduğu Risk Grubuyla
Muhasebeleştirmesi Standardı konulu 5 sayılı
Yönetmeliği Tebliği, Resmi Gazate Tarihi:
24793(Mükerrer)
tarafından çıkarılmış,
Yaptığı İşlemlerin
Muhasebe Uygulama
22.06.2002, Sayısı:
USA Treasury Department Technical Explanation of the United States
Model Income Tax Convention of September 20, 1996, (Çevrimiçi)
http://www.intltaxlaw.com./treaties/usmodel/techexpl.htm, 03.05.2005
İNTERNET ADRESLERİ
http://www.fourmilap.ch/ustax/www/t26-APPENDIX-XII-124.html,
05.07.2004
http://www.fourmilap.ch/ustax/www/t26-F-68-A-II- 6662.html, 05.07.2004
http://www.fourmilap.ch/ustax/www/t26-A-1-C-VI-385.html, 16.02.2005
hhttp://www.fourmilap.ch/ustax/www/t26-A-1-C-VI-163.html, 16.02.2005
http://www.intltaxlaw.com./shared/transfer/regs.htm, 09.07.2004
http://www.intltaxlaw.com./shared/transfer/preample_to_1994_final_regs.ht
m, 09.07.2004
http://www.intltaxlaw.com./treaties/usmodel/techexpl.htm, 03.05.2005
http://www.oecd.org, 18.12.2000
344
http://www.gelirler.gov.tr/gelirl.../1949af0c01571c2cc22569240027cbcc?Op
enDocumen, 06.09.2001
http://www.hri.org/docs/rome57/Rome57.txt, 20.08.2003
http://www.foreigntrade.gov.tr/ab/AB%20sayfasi/tophuk.htm, 03.09.2004
http://www.inlandrevenue.gov.uk/bulletins/tb37.htm, 06.08.2004
http://www.inlandrevenue.gov.uk/bulletins/tb38.htm, 06.08.2004
http://nemsweaver.ie/eletra/mod_print_view.cfm?this_id=141180&u=bnaint
ernational..., 06.08.2004
http://www.irs.gov/businesses/corporations/article/0,,id=96143,00.html,
06.08.2004
http://.www.bddk.org.tr/, 24.11.2004
http://www.treasury.gov.tr/stat/yabser/ybskurulus_ulke.htm, 22.12.2004
345
346
EKLER
EK : 1
TÜRK KURUMLAR VERGİSİ AÇISINDAN ÇOK
ULUSLU ŞİRKETLERİN VERGİLENDİRMESİ
İLE İLGİLİ GENEL ESASLAR
Mükellefler ve mükellefiyet ile ilgili olguları kavrayabilmek için
vergi sistemleri mülkilik ve şahsilik ilkelerine esas alınarak
kurulmaktadır. Mülkilik ilkesine göre bir ülkenin sınırları içindeki
vergilendirme konusu işlemleri vergilendirmek o ülkenin
vergilendirme yetkisi alanındadır. Mülkilik ilkesinin diğer bir adı
kaynak ilkesidir. Şahsilik ilkesi ise bir ülkenin kendisine uyrukluk
veya ikamet bağı ile bağlı olan şahıslar üzerinde vergilendirme
yetkisinin bulunmasıdır.931
Şahsilik ilkesinde mükellefler yurt içinde ve yurt dışındaki
kazançlarının tamamı üzerinden vergilendirilmektedirler. Kaynak
ilkesine göre, yabancı gerçek veya tüzel kişiler uyruklukla bağlı
olmadıkları
ülkede
elde
ettikleri
kazançlar
üzerinden
vergilendirilmektedirler. Şu anda pek çok ülke tarafından adapte
edilen uluslararası vergilendirme sistemi kaynak ve şahsilik ilkelerinin
bir karışımıdır. Ulusların vergilendirme sistemleri iki ilkenin karışımı
olduğu için çifte vergilendirme ortaya çıkmaktadır.932
Kurumlar vergisi kapsamına giren tüzel kişilerden kanuni veya
iş merkezleri Türkiye’de bulunanlar tam mükellefiyet esasına göre,
931
Öncel; Kumrulu; Çağan, 1997, a.g.e., s.57, İlkelerin açıklanması ile ilgili olarak
Bkz.: Türkçe’de en eski kaynaklardan M. Zühtü Yücelik; Teoman Yayın,
“Uluslararası Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmaları ve Bunların Ortaya
Çıkardığı Sorunlar”, Ankara, 1969, Maliye Bakanlığı Tetkik Kurulu Neşriyatı, s. 6
– 9, Selahattin Tuncer, “Çifte Vergilendirme ve Milletlerarası Vergi
Anlaşmaları”, Ankara, 1974, Sevinç Matbaası, s. 14 - 18
932
Zee, 1998, a.g.m.
347
gerek Türkiye’de gerekse yabancı memleketlerde elde ettikleri kurum
kazançları üzerinden vergilendirileceklerdir (KVK md.9). Bu hükme
göre, Kurumlar Vergisi Kanunun kanuni veya iş merkezi esasına
dayalı şahsilik ilkesini benimsediği ortaya çıkmaktadır.933
Çok uluslu şirketin Türkiye’de kurulmuş bulunan bir bağlı
şirketinin Vergi Kanunları karşındaki durumu, herhangi bir şirket
grubu içinde bulunmayan bağımsız bir kurumlar vergisi
mükellefinden farklı değildir. KVK’nun tam mükellefiyet esasını
düzenleyen 9 uncu maddesi hükmü gereğince, çok uluslu şirketlerin
Türkiye’de kurdukları şirketler, diğer Türk şirketleri gibi tam
mükellefiyet esasında bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi
kurum kazançları üzerinden vergilendirileceklerdir. Söz konusu
şirketlerin safi kurum kazançlarının tespiti, indirim ve istisna
uygulamaları ve benzeri vergilendirme ile ilgili hususlarla ilişkin
olarak Türk Vergi Kanunlarında tam mükellef kurumlar için
öngörülmüş bütün düzenlemelere, ulusal şirketler gibi uymaları
esastır.934 Çok uluslu şirketler grubuna bağlı olarak Türkiye’de
kurulan ve tam mükellef olan şirketin, hem yurt içinde hem de yurt
dışında elde ettiği bütün kazançlar Türkiye’de vergilendirilecektir.
Ancak bu vergilendirme sırasında şirket grubunun Türkiye dışındaki
ana merkezinin de vergilendirilmesi gibi bir husus söz konusu
olmayacaktır.
Kanuni veya iş merkezlerin her ikisi Türkiye bulunmayan
kurumlar vergisi mükellefleri, yalnızca Türkiye’de elde ettikleri
kazançlar üzerinden dar mükellefiyet esasında vergilendirilecektir
(KVK md.11). Türkiye’de şube açan veya daimi temsilci bulunduran
çok uluslu şirketlerin, bunlar aracılığıyla elde ettiği ticari kazançlar
dar mükellefiyet esasında Türkiye’de vergiye tabidir. Bu şekilde dar
mükellefiyet esasına tabi olan çok uluslu şirketlerin Türkiye’den ticari
kazanç elde etmeleri, vergi mevzuatımıza göre bu şirketlerin
Türkiye’de
işyerlerinin
olmasına
veya
daimi
temsilci
bulundurmalarına ve ticari kazancın bu yerlerde veya bu temsilciler
vasıtasıyla sağlanmasına bağlanmıştır (GVK md. 7/1, KVK md.
12/1).935 KVK, aynı zamanda kanuni veya iş merkezi esasına dayalı
933
Esra Ekmekçi, Kurumlar Vergisinde Dar Yükümlülük, İstanbul, 1994,
Kazancı Kitap Ticaret A.Ş., s.11
934
Koç, 2000, a.g.e.,s. 56
935
Koç, 2000, a.g.e., s. 48
348
bir bağ bulunmayan mükelleflerin münhasıran Türkiye’de elde
ettikleri kazançları dar mükellef esasına göre vergilendirmek suretiyle
kaynak ilkesini de bünyesinde barındırmaktadır.
KVK’nunda dar mükelleflere has kazanç tespiti, tevkifat
uygulaması ve indiremeyecekleri giderler ile ilgili özel düzenlemeler
bulunmaktadır. Dar mükellefiyete tabi kurumların kurum
kazançlarının, ticari kazanç gibi tespit edilmesi gereken kazanç ve
iratlar da dahil olmak üzere ticari veya zirai kazançlar dışında kalan
kazanç ve iratlardan ibaret bulunması halinde, GVK’nun bu gibi
kazanç ve iratların tespiti hakkındaki hükümleri Kurumlar Vergisi
matrahının tespitinde de uygulanacaktır (KVK md.13/3).
Tam mükellefiyete tabi kurumlarda safi kurum kazancının
tespitine yönelik indirilecek giderler ve kanunen kabul edilmeyen
giderler hakkındaki esaslar, Türkiye’deki şube veya işyerleri
vasıtasıyla ticari kazanç elde eden dar mükellef yabancı kurumlar
açısından da geçerlidir. Kanunen kabul edilmeyen giderler yönünden
KVK’nun 15/5 inci maddesinde dar mükelleflere yönelik özel bir
düzenleme bulunmaktadır. Özel düzenleme, şirket ana merkezi ile
aralarında ilişki bulunan Türkiye’deki dar mükellef kurum arasında
oluşabilecek sıkı ilişkiler nedeniyle vergi kaçırılmasını önünü
geçmeye amaçlamaktadır.936 Dar mükellef kurumlar, diğer kanunen
kabul edilmeyen giderlerin yanı sıra, hesabına yaptıkları alım ve
satımlar için ana merkeze veya Türkiye dışındaki şubelere verilen
faizler, komisyonlar ve benzerleri ile ana merkezin veya Türkiye
dışındaki şubelerin giderlerine veya zararlarına iştirak etmek üzere
ayrılan hisseler (Türkiye’deki kurumun teftiş ve murakabesi için
yabancı memleketlerden gönderilen yetkili kimselerin seyahat
giderleri hariç) kurum kazancından indiremeyecektir(KVK md.15/5).
Türkiye’de bir işyeri açmak suretiyle ticari, zirai ve diğer kazanç
ve irat getiren faaliyetlerde bulunan dar mükellefiyete tabi kurumların,
bu işyerlerinden elde ettikleri ve kurum kazancına dahil kazanç ve
iratları üzerinden tevkifat yapılamayacaktır. Ancak, söz konusu dar
mükellef kurumların, bu işyerlerinde yürüttükleri ticari, zirai ve diğer
kazanç ve irat getiren faaliyetlerle bağlantılı olmayan diğer kazanç ve
iratları üzerinden tevkifat yapılacaktır (KVK md.24). KVK’nunda yer
alan tevkifat oranlarını Bakanlar Kurulu Kararları ile Kanunda verilen
936
Ekmekçi, 1994, a.g.e., s.92
349
yetki çerçevesinde değiştirmek mümkündür. Ancak belirlenen
oranların yürürlükte bulunan çifte vergilendirmeyi önleme
anlaşmasında belirlen oranları üzerinde bulunması halinde anlaşmada
yer alan üst sınır nazara alınacaktır. 937 Kaynak ülkesine önemli bir
avantaj sağlayan faiz ve kar payları üzerindeki tevkifat oranlarına bir
sınır konularak ülkeler arasında denge kurulmaya çalışılmaktadır.938
Gelişmiş ülkelerin yararına bir model öngören OECD, kaynak ülkenin
uyguladığı tevkifat oranlarının indirilmesini önermektedir.939
Dar mükellefiyette vergi tevkifatı çok uluslu şirketler için
önemlidir. Çünkü çok uluslu şirketlerden bazıları, Türkiye’deki
faaliyetlerini dar mükellef kurumlar aracılığıyla yürütmektedirler.
Kanundaki tevkifat oranları ile imzalanan ikili anlaşmadaki oran
arasında farklılık bulunması ve ikili anlaşmadaki oranın düşük olması
halinde, düşük vergi oranından çok uluslu şirketin Türkiye’deki bağlı
şubesi yararlanacaktır. Özellikle tevkifat oranına ilişkin ikili anlaşma
hükümleri, en çok tartışılan ve kullanılan düzenlemeler olmaktadır.940
Çok uluslu şirketlerle ilgili olarak tartışılması gereken
hususlardan biri de irtibat bürolarıdır. İrtibat büroları, yabancı sermaye
mevzuatına
göre
ticari
faaliyette
bulunmama
kaydıyla
kurulmaktadırlar. İrtibat büroları, ticari faaliyet dışında haberleşme,
ağırlama, irtibat sağlama, yatırım yapılacak ülkelerde pazar
araştırması yapma, iş olanaklarını takip etme gibi faaliyetler için
kurulmaktadırlar. İrtibat bürolarının ticari faaliyette bulunmaları
yasaklanmıştır. Türkiye’deki irtibat büroları ticari faaliyette
bulunamayacakları için kazançları da söz konusu olmayacaktır. Bu
durumun tespiti halinde, irtibat bürosu tarafından yapılan alım-satım
ya da reklam ve pazarlama faaliyetleri sonucu elde edilen kazancı
vergilendirilmesi gerekmektedir. Zira faaliyetin diğer kanunlarla
yasaklanmış olması, yasaklara aykırı olarak yürütülecek faaliyetler
sonucunda
elde
edilecek
kazancın
vergilendirilmesini
937
Hayrettin Turan; Selçuk Yücel, “Dar Mükellef Kurumlar”, İstanbul, 1999,
Maliye Hesap Uzmanları Derneği, s.496-497
938
Zee, 1998, a.g.m.
939
Kızılot, 2002, a.g.e., s. 42
940
TÜSİAD, “Uluslararası Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmaları ve
Türkiye Uygulaması”, İstanbul, 1989, Yayın No : TÜSİAD – T/89.3.126, s. III
350
engellememektedir (VUK md. 9).941 İrtibat bürolarının faaliyetlerinin
vergi hukuku açısından yeterince kavranamaması nedeniyle, bazı çok
uluslu şirketler, irtibat büroları aracılığıyla kuruluş gayelerine aykırı
olarak ticari faaliyetlerini gerçekleştirmektedir. Dolayısıyla
uygulamada haksız rekabet ve vergi kaybına neden olunmaktadır.
Vergi İdaresinin uygulamadaki bu kötü kullanımları bertaraf etmek
amacıyla irtibat bürolarının kurumlar ve katma değer vergileri
bakımından mükellefiyet tesis etmesi yönünde görüşleri mevcuttur.942
Ayrıca irtibat büroları herhangi bir faaliyette bulunmaksızın
sahip oldukları menkul ve gayrimenkul malların satışı, kiralanması,
gibi faaliyetler ile irtibat bürolarında bulunan atıl fonların
kullanılmasından dolayı gelir elde edebilirler. Bu durumda gerek gelir
vergisi gerekse kurumlar vergisinde düzenlenen tevkifat müesseseleri
uygulanacaktır.943
941
Levent Başak, “ Yabancı Ülke Kuruluşlarının Türkiye’de Faaliyet Gösteren
İrtibat Bürolarının Gelir Vergisi Kanunun 94. Madde karşısındaki Durumu - I”,
Yaklaşım, Eylül 2002, Yıl 10, Sayı 117, s. 103, 109, Koç, 2002, a.g.e.,s. 48
942
İstanbul Yeminli Mali Müşavirler Odası, “İrtibat Bürolarının Vergilendirilmesi”,
Mali Mevzuat Platformu, 15 Kasım 2001 Raporu, s. 30,31
943
Levent Başak, “ Yabancı Ülke Kuruluşlarının Türkiye’de Faaliyet Gösteren
İrtibat Bürolarının Gelir Vergisi Kanunun 94. Madde karşısındaki Durumu - II”,
Yaklaşım, Ekim 2002, Yıl 10, Sayı 118, s. 115
351
EK: 2
Tablo: 6
İHRACATIN ÜLKELERE GÖRE DAĞILIMI (%)
Toplam
A - AVRUPA BİRLİĞİ ÜLKELERİ
1. Avrupa Birliği Ülkeleri (15)
2. Avrupa Birliği Ülkeleri (10)
B - SERBEST BÖLGELER
C – DİĞER ÜLKELER
D - SEÇİLMİŞ ÜLKELER VE
ÜLKE GRUPLARI
OECD ÜLKELERİ
1 – Almanya
2 – ABD
3 - İngiltere
4 – İtalya
5 – Fransa
6 – İspanya
7 – Hollanda
8 – Yunanistan
9 - Diğer OECD Ülkeleri
OECD DIŞI ÜLKELER
1 - Orta Doğu Ülkeleri
2 – Rusya
2003
100
54,8
51,8
3,0
4,1
41,1
2004 8 aylık
100
54,5
51,5
2,9
4,0
41,5
64,4
15,8
7,9
7,8
6,8
6,0
3,8
3,2
1,9
11,1
31,5
10,6
2,9
64,5
14,3
8,1
8,7
7,0
6,0
4,1
3,4
1,8
11,1
31,4
11,5
2,9
Kaynak: 2004 Yıllık Ekonomik Rapor, T.C. Maliye Bakanlığı, Ekim 2004,
s.154
352
EK: 3
Tablo: 7
İTHALATIN ÜLKELERE GÖRE DAĞILIMI (%)
Toplam
A - AVRUPA BİRLİĞİ ÜLKELERİ
1. Avrupa Birliği Ülkeleri (15)
2. Avrupa Birliği Ülkeleri (10)
B - SERBEST BÖLGELER
C - DİĞER ÜLKELER
D – SEÇİLMİŞ ÜLKELER VE
ÜLKE GRUPLARI
OECD ÜLKELERİ
1 – Almanya
2- İtalya
3 - Fransa
4 – ABD
5 - İngiltere
6 - İsviçre
7 - İspanya
8 – Japonya
9 - Güney Kore
10 – Hollanda
11 - Diğer OECD Ülkeleri
OECD DIŞI ÜLKELER
1 - Orta Doğu Ülkeleri
2 – Rusya
3 – Çin
2003
100
48,3
45,7
2,6
0,8
50,8
2004 8 aylık
100
47,7
44,7
3,1
0,9
51,4
63,3
13,6
7,9
6,0
5,0
5,0
4,3
2,9
2,8
1,9
2,4
11,5
35,8
5,9
7,9
3,8
62,7
13,0
7,3
6,8
5,2
4,5
3,6
3,4
2,7
2,6
2,0
11,6
36,4
5,2
8,8
4,4
Kaynak: 2004 Yıllık Ekonomik Rapor, T.C. Maliye Bakanlığı, Ekim 2004,
s.156
353
EK 4:
Tablo: 8
TÜRKİYE’DE FAALİYETTE BULUNAN
YABANCI SERMAYELİ KURULUŞLARIN
ÜLKELERE GÖRE DAĞILIMI
TÜRKİYE'DE FAALİYETTE BULUNAN YABANCI SERMAYELİ KURULUŞLARIN
ÜLKELERE DAĞILIMI
30/06/2003 Tarihi itibari ile (Milyon TL)Toplam
Yabancı
Firma Mevcut Yabancı
Sermaye
Adedi
Sermaye
Içindeki
Payı (%)
Şirketlerin
Toplam
Sermayesi
Toplam
Sermaye
İçindeki
Yabancı
Sermaye Payı
(%)
OECD ÜLKELERİ
AVRUPA BİRLİĞİ
Almanya
1.084
1.115.561.380
%13,69
1.333.657.525
%83,65
106
37.586.661
%0,46
48.668.536
%77,23
Belçika
85
81.573.831
%1,00
108.393.361
%75,26
Danimarka
48
53.062.872
%0,65
61.915.073
%85,70
Finlandiya
19
6.220.044
%0,08
7.299.484
%85,21
Fransa
277
535.165.617
%6,57
864.352.069
%61,92
Hollanda
449
2.243.598.180
%27,53
5.467.373.329
%41,04
İngiltere
413
712.994.541
%8,75
1.225.590.725
%58,18
İrlanda
29
12.754.101
%0,16
32.416.136
%39,34
İspanya
57
98.548.288
%1,21
130.661.908
%75,42
İsveç
48
49.909.970
%0,61
53.019.657
%94,13
İtalya
249
440.079.434
%5,40
875.316.173
%50,28
53
201.402.304
%2,47
252.948.385
%79,62
6
197.995
%0,00
212.383
%93,23
76
33.001.940
%0,40
47.356.094
%69,69
2.999
5.621.657.158
68,97
10.509.181.838
53,49
393
631.250.249
%7,74
1.184.226.650
%53,30
16
785.362
%0,01
1.160.825
%67,66
3
67.008
%0,00
70.094
%95,60
Avusturya
Lüksemburg
Portekiz
Yunanistan
AVRUPA BİRLİĞİ –
TOPLAM
DİĞER OECD ÜLKELERİ
A.B.D.
Avustralya
Çek Cumhuriyeti
Güney Kore
İsviçre
56
52.884.065
%0,65
102.631.625
%51,53
234
580.653.133
%7,12
1.170.725.445
%49,60
İzlanda
1
154.294
%0,00
13.035.948
%1,18
Japonya
62
337.283.056
%4,14
392.517.958
%85,93
Kanada
32
7.921.976
%0,10
12.846.507
%61,67
354
Macaristan
6
1.225.651
%0,02
1.920.543
%63,82
Meksika
1
16.100
%0,00
23.000
%70,00
Norveç
18
3.139.951
%0,04
5.742.180
%54,68
Polonya
4
123.196
%0,00
205.836
%59,85
Yeni Zelanda
1
325.040
%0,00
325.040
%100,00
827
1.615.829.081
19,82
2.885.431.651
56,00
3.826
7.237.486.239
88,79
13.394.613.489
54,03
18
6.091.208
%0,07
11.838.189
%51,45
4
513.705
%0,01
521.856
%98,44
11
696.096
%0,01
820.450
%84,84
1
4.800
%0,00
6.000
%80,00
DİĞER OECD ÜLKELERİ
– TOPLAM
OECD ÜLKELERİ –
TOPLAM
İSLAM ÜLKELERİ
ORTADOĞU ÜLKELERİ
Birleşik Arap Emirlikleri
Bahreyn
Filistin
Güney Yemen
Irak
191
9.938.142
%0,12
11.753.438
%84,56
İran
389
18.209.851
%0,22
22.204.413
%82,01
61
1.454.055
%0,02
2.477.176
%58,70
6
130.032
%0,00
255.090
%50,97
Kuveyt
16
74.349.095
%0,91
98.863.826
%75,20
Lübnan
61
2.417.611
%0,03
2.718.209
%88,94
S.Arabistan
88
77.628.854
%0,95
335.855.638
%23,11
Suriye
150
3.810.581
%0,05
4.635.576
%82,20
Ürdün
68
2.206.157
%0,03
2.745.623
%80,35
Yemen
11
268.254
%0,00
313.090
%85,68
1.075
197.718.440
2,43
495.008.573
39,94
11
796.395
%0,01
966.510
%82,40
5
657.298
%0,01
1.586.900
%41,42
Libya
27
10.780.681
%0,13
19.486.844
%55,32
Mısır
31
6.655.890
%0,08
7.346.975
%90,59
Tunus
6
463.445
%0,01
539.905
%85,84
80
19.353.709
0,23
29.927.134
64,67
Afganistan
26
1.084.784
%0,01
1.184.143
%91,61
Bangladeş
1
72.200
%0,00
76.000
%95,00
Endonezya
1
525
%0,00
1.500
%35,00
Malezya
3
144.160
%0,00
5.080.560
%2,84
Nijerya
4
496.587
%0,01
905.056
%54,87
Pakistan
26
3.623.405
%0,04
4.216.323
%85,94
Sudan
11
156.432
%0,00
159.182
%98,27
72
5.578.093
0,07
11.622.764
47,99
1.227
222.650.242
2,73
536.558.471
41,50
K.K.T.C.
Katar
ORTADOĞU ÜLKELERİ TOPLAM
KUZEY AFRİKA
ÜLKELERİ
Cezayir
Fas
KUZEY AFRİKA
ÜLKELERİ – TOPLAM
DİĞER İSLAM ÜLKELERİ
DİĞER İSLAM ÜLKELERİ
– TOPLAM
İSLAM ÜLKELERİ –
TOPLAM
DOĞU AVRUPA ÜLKELERİ
355
DİĞER DOĞU AVRUPA
ÜLKELERİ
Arnavutluk
10
525.244
%0,01
872.700
%60,19
8
6.242.827
%0,08
12.493.923
%49,97
Bulgaristan
32
7.991.337
%0,10
35.220.340
%22,69
Hirvatistan
4
296.840
%0,00
407.564
%72,83
Makedonya
17
498.015
%0,01
564.750
%88,18
Romanya
13
8.102.677
%0,10
33.408.100
%24,25
Slovenya
2
230.000
%0,00
250.000
%92,00
22
438.234
%0,01
518.593
%84,50
108
24.325.174
0,29
83.735.970
29,05
109
9.149.101
%0,11
10.211.315
%89,60
1
6.600
%0,00
6.600
%100,00
Gürcistan
25
700.001
%0,01
1.075.163
%65,11
Kazakistan
18
688.975
%0,01
1.031.022
%66,82
Kirgizistan
6
383.884
%0,00
393.231
%97,36
Moldova
4
120.650
%0,00
149.700
%80,59
Özbekistan
9
649.562
%0,01
1.152.160
%56,38
Rusya Fed.
209
16.421.353
%0,20
23.181.754
%70,84
3
87.124
%0,00
96.350
%90,42
Türkmenistan
11
1.184.084
%0,01
1.271.789
%93,10
Ukrayna
31
3.836.504
%0,05
8.358.862
%45,90
BAĞIMSIZ DEV. TOP. TOPLAM
426
33.227.838
0,39
46.927.946
70,81
DOĞU AVRUPA ÜLKELERİ
– TOPLAM
534
57.553.012
0,68
130.663.916
44,05
112
5.877.042
%0,07
8.305.701
%70,76
2
6.820
%0,00
13.500
%50,52
%97,69
Bosna Hersek
Sırbistan ve Karadağ*
DİĞER D. AVRUPA
ÜLKELERİ – TOPLAM
BAĞIMSIZ DEVLETLER
TOPLULUĞU
Azerbaycan
Estonya
Tacikistan
DİĞER ÜLKELER
GÜNEYDOĞU ASYA
ÜLKELERİ
Çin Halk Cumhuriyeti
Filipinler
Hindistan
7
3.036.483
%0,04
3.108.221
11
1.133.410
%0,01
1.214.948
%93,29
5
810.578
%0,01
1.909.718
%42,05
Taiwan
12
2.397.644
%0,03
4.753.637
%50,44
Tayland
4
497.280
%0,01
586.618
%84,77
153
13.759.257
0,16
19.892.343
69,17
Cebelitarık
3
1.661.420
%0,02
2.433.646
%68,27
Etopya
1
24.055
%0,00
39.521
%60,87
58.484
%0,00
58.484
%100,00
Hong Kong
Singapur
GÜNEYDOĞU ASYA
ÜLKELERİ – TOPLAM
Gibraltar
G.Afrika ve Namibia
1
103.509
%0,00
108.500
%95,40
Guernsey Adası
4
151.960
%0,00
318.265
%47,75
Hollanda Antilleri
6
77.641.300
%0,95
224.992.204
%34,51
Isle Of Man
1
160.000
%0,00
160.000
%100,00
İngiliz Jersey Adaları
9
161.360.378
%1,98
166.109.065
%97,14
356
İsrail
Kanal Adaları
73
32.268.779
%0,40
68.127.653
%47,37
3
172.875
%0,00
175.875
%98,29
%100,00
Kanarya Adaları
Karma
Liberya
Liechtenstein
3.208
%0,00
3.208
563
0
%0,00
0
%0,00
3
42.131
%0,00
78.122
%53,93
16
3.587.312
%0,04
3.919.791
%91,52
Malta
8
57.155.971
%0,70
60.002.900
%95,26
Maurıtus
1
84.998
%0,00
85.100
%99,88
Man Adası
1
8.500.000
%0,10
10.000.000
%85,00
Marshall Adaları
1
150.000
%0,00
600.000
%25,00
4
1.451.294
%0,02
1.663.698
%87,23
698
344.577.674
4,09
538.876.032
63,94
Monako
DİĞERLERİ - TOPLAM
GÜNEY AMERİKA
ÜLKELERİ
Arjantin
0
0
%0,00
0
%0,00
Brezilya
2
89.370
%0,00
108.272
%82,54
Ekvador
1
18.009
%0,00
19.575
%92,00
Şili
1
93.201
%0,00
150.354
%61,99
Venezuela
2
5.428
%0,00
8.700
%62,39
6
206.008
%0,00
286.901
%71,80
GÜNEY AMERİKA
ÜLKELERİ TOPLAM
ORTA AMERİKA VE
KARAİBLER
Aruba
1
2.400
%0,00
4.800
%50,00
Bahamalar
4
2.775.486
%0,03
2.996.971
%92,61
Barbados
1
15.200
%0,00
16.000
%95,00
Belize
2
129.498
%0,00
136.050
%95,18
Bermuda
3
494.078
%0,01
521.264
%94,78
13
2.100.174
%0,03
3.300.624
%63,63
1
407.546
%0,00
582.209
%70,00
18.000
%0,00
18.000
%100,00
29
20.553.593
%0,25
79.639.489
%25,81
350
%0,00
350
%100,00
Cayman Adaları
Grand-Turks ve Caicos
Adaları
Guetamala
İngiliz Virjin Adaları
Jamaika
Küba
Panama
ORTA AMERİKA VE
KARAİBLER TOPLAMI
DİĞER ÜLKELER TOPLAM
GENELTOPLAM
2
925.500
%0,01
1.803.000
%51,33
11
247.422.144
%3,04
320.705.033
%77,15
67
274.843.969
%3,37
409.723.790
%67,08
924
633.386.908
7,52
968.779.066
65,38
6.584
8.426.126.378
100,00
15.440.625.633
54,57
Kaynak: http://www.treasury.gov.tr/stat/yabser/ybskurulus_ulke.htm,
22.12.2004
357
EK: 5
BAZI ÜLKELERDE ÖRTÜLÜ KAZANÇ VE
ÖRTÜLÜ SERMAYE İLE İLGİLİ
DÜZENLEMELERE İLİŞKİN ÖZET BİLGİLER
Hollanda
Hollanda’da 01.04.2001 tarihinden geçerli, IFZ 2001/292M ve
IFZ 2001/295m numaralı ve 30 Mart 2001 tarihli kararlarla(Decree),
OECD Transfer Fiyatlandırma Rehberindeki düzenlemelere paralel
transfer fiyatlandırma kurallarını ve uygulamalarını duyurmuştur.
Maliye Bakanlığı duyurusunda, kuralların ve uygulamaların OECD
paralelinde olduğunu, mükelleflerin işlemlerini emsallerine uygunluk
ilkesine uygun olarak yapmaları gerektiğini belirtmiştir.944
Emsallerine uygunluk ilkesi OECD Anlaşma Modelinin 9 uncu
maddesine benzer bir şekilde, hem yurt içinde kurulu şirketlere hem
de Hollanda’da daimi iş yeri bulunan yabancı şirketlere
uygulanmaktadır.945 Transfer Fiyatlandırması ile ilgili hukuki tanım
OECD Modelinin 9 uncu maddesine çok yakındır.946 Kurallar ana
hatlarıyla Gelir Vergisi Kanunun 3.8, 3.25 ve Kurumlar Vergisi
Kanunun 8b ve 8c maddelerinde yer almaktadır.947
2001 yılının nisan ayında yürürlüğe giren transfer fiyatlandırma
düzenlemelerine göre, mükelleflerin belgelendirme ile ilgili
yükümlülüklerini yerine getirmemeleri halinde ispat külfeti mükellefe
geçecektir. Hollanda’da vergi mükellefinin yeterli belgeleri
sunamaması halinde ispat külfeti mükellef üzerine düşmektedir.948
944
Sporken; Vogele; Bader; Luquet; Laisney; Musgrave, 2001, a.g.m., Dave Rutges;
Eduard Sporken; Barry Larking, “The Arm’s – Length Principle – When the Burden
of Proof Shifts” International Tax Review, Sep 2002, Vol.13, Issue 8, s.51 -53,
Ernst and Young, 2003, a.g.e., s. 30
945
Dodge; DiCenso, May 2002, a.g.m., s. 49
946
Eduard Sporken, “Get Ready Now For Netherlands Transfer Pricing Rules”,
International Tax Review, Nov 2001, Vol.12, Issue 10, s. 41 - 42
947
Ernst and Young, 2003, a.g.e., s. 30, Rutges; Kawanobe; Fortier; Felgran, 2004,
a.g.m.
948
Dodge; DiCenso, May 2002, a.g.m. s. 49, Rutgets; Sporken; Larking, 2002,
a.g.m.,
358
Ancak, istenen belge ve bilgilerin genel nitelikte olmasından ziyade
konuya mahsus hususları içermesi gerekmektedir. Zira Hollanda
Yüksek Mahkemesi genel nitelikteki bilgi ve belge istemlerinin
mükellef tarafından sağlanamaması halinde ispat yükünün mükellefe
geçmeyeceği yönünde karar vermiştir.949
Hollanda’da bir dağıtım şirketinin ülke içinde satmak için yurt
dışındaki ana şirketten aldığı malların genelinde karlı olmakla birlikte,
belli mal gruplarında sürekli zarar etmesi olayında, gelir idaresi, ispat
külfetinin mükellefe ait olduğunu iddia etmiştir. Gelir idaresi belli mal
gruplarında sürekli zarar edilmesinin arada ortaklık ilişkisi
bulunmadığı sürece makul bir ticari davranış olmadığını, zarar ettiği
mal gruplarındaki alım fiyatlarının emsallerine uygun olduğunu
ispatının mükellef tarafından yapılması gerektiğini ileri sürmüştür. İlk
derece mahkemesi (Lower Court) belli mal gruplarında sürekli zarar
edilmesinin mutlaka normal ticari çalışma tarzından uzaklaşma
anlamına gelmeyeceğini, çok uluslu şirket bünyesinde oluşan şirket
kültürünün şirketler arasında fiyat pazarlıklarını engelleyebileceğini,
fiyatların pazarlıkla belirlenmemesinin mutlaka kar ayarlaması
anlamında olmadığını ve dolayısıyla mükellefin ispat yükünü üzerinde
taşıması şeklinde cezalandırılamayacağını karar vermiştir. Yüksek
mahkeme (Supreme Court) de ilk derece mahkemesinin kararının
onaylamıştır.950
Hollanda’da transfer fiyatlandırması düzeltmesi yapıldığında
ilave vergiler için yıllık %5 gecikme faizi uygulanacaktır. Ayrıca
vergi cezası da kesilecektir. Vergi cezaları %0 ile %100 arasında
değişmektedir. Vergi kaçırma niyetine, ihmal derecesine ve vergi dışı
bırakılan miktara bağlı olarak ceza uygulanmaktadır. Hollanda’da
vergi cezaları nadiren uygulanmaktadır. Tamamen gelir idaresi ile
mükellef arasında şekillenen ilişkilere göre belirlenmektedir. Mükellef
belgelendirme ve bilgilendirme yükümlülüğünü yerine getirebilmiş ise
ceza kesilme olasılığı oldukça düşmüş anlamına gelmektedir.
Belgelendirme yükümlülüğünü yerine getirmemesi halinde ispat
külfeti mükellefe geçmektedir. 951 İspat külfetinin mükellefe geçmesi
bir nevi ceza olarak mütalaa edilmektedir.
949
Rutgets; Sporken; Larking, 2002, a.g.m.,
Rutgets; Sporken; Larking, 2002, a.g.m.,
951
Sporken; Vogele; Bader; Luquet; Laisney; Musgrave, 2001, a.g.m., Ernst and
Young, 2003, a.g.e., s. 30
950
359
Hollanda’da APA programları mevcuttur. 2001 yılının mart
ayında yayınlanan emsallerine uygunluk ilkesi ile ilgili kararda
APA’lara ilişkin hususlara da yer verilmiştir. APA’lar konusunda
Hollanda OECD rehberlerini uygulamaktadır.952 Vergi mükellefleri
transfer
fiyatlandırması
yöntemini
seçebilmekte,
işlemleri
toplulaştırabilmekte, fiyatları belli bir aralıkta belirleyebilmektedir.
APA programlarının kullanılmasını özendirmek için hükümet, isim
belli etmeden ya da özet olarak, daha önceden yapılmış anlaşmaları
yayınlamayı amaçlamaktadır.953
Mükellefin APA talebinin işleme konulması altı ile sekiz haftayı
bulmaktadır. Hollanda gelir idaresi Amadeus isimli kamu ve özel
şirketlerin bilgilerini içeren veri bankasının kullanım lisansına
sahiptirler. Veri bankasından derledikleri şirketlerin yapıları, fiyatlar
bilgiler ile kendileri tarafından elde edilen diğer bilgileri kullanarak
APA anlaşmalarına girişmektedirler. APA anlaşmaları dört ile beş yıl
arasında sürmektedir. 954
OECD düzenlemelerini esas alarak peşin fiyatlandırma
sözleşmelerini uygulayan Hollanda’da 2002 yılında 68 adet APA
tamamlanmıştır. Bu rakam daha önceki yıllarda birkaç yüzlü
rakamlara kadar ulaşmıştır.955
Japonya
Japonya’da transfer fiyatlandırması ile ilgili düzenlemeler 1986
yılına kadar inmektedir. Japonya’nın transfer fiyatlandırma sistemi
ABD, İngiltere, Fransa, Almanya ve OECD düzenlemeleri üzerine
inşa edilmiştir. OECD Rehberini sıkı sıkıya takip etmektedir.956
Japonya’nın sistemi ABD’nin 482 numaralı bölümüne tezat olarak
sadece yabancı bağlı (affiliated) şirketlere uygulanmaktadır. Japon
olmayan bağlı şirketin (affiliate) daimi işyeri bulması halinde
952
Stanley, 2001, a.g.m., Dodge; Dicenso, Jun 2001, a.g.m.,
Dodge; Dicenso, May 2002, a.g.m., s.49
954
Rutges; Sporken; Verwoert, 2003, a.g.m.
955
Dave Rutgets; Eduard Sporken; Miodrag Verwoert, “How Dutch APAs Work”,
International Tax Review, Jun 2003, Vol.14, Issue 6, s. 40 - 43
956
Kızılot, 2002, a.g.e., s. 57
953
360
Japonya’da elde ettiği kazanca uygulanmamaktadır. Bağımlı şirket
ilişkisini daha belirgin olarak tanımlamıştır. Adi ortaklılar
(partnerships) ve şirket şeklinde olmayan iş ortaklıkları
(unincorporated joint ventures) ve birlikler (associations) hariç
tutulmuştur. Yüzde 50 oranında sahiplik var ise veya şirketler arasında
özel ilişki bulunmakta ise iki şirket ilişkili şirket olarak kabul
edilecektir.957
Japonya Ulusal Gelir İdaresi transfer fiyatlandırmasını, Özel
Vergilendirme Önlemleri Kanununun (The Special Taxation Measures
Law) 66-4* inci maddesi ile vergi anlaşmasına bağlı olarak idare
etmektedir. Gelir aktarılmasını ve çifte vergilendirmeyi ortadan
kaldırırken çok uluslu şirketlerin belgelendirme yükünü azaltmada
esnek yapıya sahiptir. Ayrıca düzenlemeler Japon çok uluslu
şirketlerini, ABD’nin 482 sayılı kısmın uygulanmasından kaynaklanan
inceleme ve cezalandırma uygulamalarından korumaktadır. Japonya
kendi çok uluslu şirketleri üzerindeki inceleme faaliyetlerinin
artmasından dolayı, yabancı çok uluslu şirketler üzerindeki
incelemelere ağırlık vermektedir.958
Japonya Vergi İdaresi 1 Haziran 2001 de direktif yayınlayarak
(The Commissioner’s Directive) Özel Vergilendirme Önlemleri
Kanunun 66-4 üncü maddesinin uygulanmasıyla ilgili rehberi
mükelleflerine duyurmuştur. Bu rehberde kontrolsüz taraflar
arasındaki fiyatların bağımlı şirketler arasında uygulanmasının kabul
edileceği, Peşin Fiyatlandırma Sözleşmelerinin uygulanması koşulları
ile transfer fiyatlandırmasından kaynaklanan çifte vergilendirmenin
OECD kuralları çerçevesinde çözüleceği yönünde açıklamalar
yapılmıştır.959
İtalya
İtalya’da transfer fiyatlandırması ile ilgili hukuki düzenlemelerin
tarihi 1980 li yıllara kadar gitmektedir. 1986 tarihli Konsolide Vergi
957
Choi, 1997, a.g.e., s. 38 – 11, 38 - 12
UNCTAD, 1999, a.g.e., s. 16 – 17, *Bu eserde madde numarası olarak 66 – 5
şeklinde geçmekle birlikte diğer kaynaklarda doğru olan 66-4 gösterilmiştir.
959
Dodge; DiCenso; Giovanni, Oct 2001, a.g.m., s. 33, Ernst and Young, 2003,
a.g.e., s. 30
958
361
Kanunun (Consolidated Tax Code) 76/5 ve 9/3 üncü maddeleri
transfer fiyatlandırmasını düzenlemektedir. 22 Eylül 1980 tarihli
32/9/2267 numaralı genelge (Circular Letter) ve 12 Aralık 1981 tarihli
42/12/1587 numaralı genelge diğer iki kaynaktır.960 İki idari genelge,
1979 OECD Transfer Fiyatlandırma Rehberi esas alınarak
hazırlanmıştır. Ancak, İtalya Maliye Bakanlığı OECD’nin en son
Transfer Fiyatlandırma Rehberini resmi çevirisini yapmakla ve hatta
vergi otoritelerince atıflar yapılmakla birlikte yenilikleri açıkça kabul
etmede isteksiz bir tavır sergilemekte, düzenlemeler oldukça eski
tarihli kalmaktadır. Buna karşılık vergi incelemeleri ve yargı
kararlarının giderek artması konuyu diri tutmaktadır.961
Konsolide Vergi Kanunun 76/5 inci maddesinde, birbiriyle bağlı
şirketlerin uluslararası ticaretteki işlemlerinde geçerli olması gereken
normal fiyat ilkesini ortaya koymaktadır. Madde şu şekildedir: Ülkede
mukim olmayan bir şirketin doğrudan veya dolaylı kontrol ettiği ya da
diğer bir işletme tarafından kontrol edildiği veya diğer işletmeyi
kontrol eden bir başka şirket tarafından kontrol edildiği durumlarda,
bu bağlı şirketler arasındaki ticari işlemlerden elde edilecek gelir,
satılan malların, verilen hizmetlerin ya da alınan malların, temin
edilen hizmetlerin normal değerlerine göre hesaplanacaktır. Aynı
kanunun 9 uncu maddesi, normal değer tanımını şu şekilde yapmıştır:
Aynı serbest piyasa koşullarında, aynı düzeydeki ticari işlemlerde,
malların satın alındığı ya da hizmetlerin sunulduğu aynı yer ve
zamanda gerçekleşen fiyat, normal fiyat olarak kabul edilecektir.
Ancak aynı nitelikte piyasa, işlem bulunmaması halinde en yakın
niteliktekiler dikkate alınacaktır. Malların normal değerinin
belirlenmesinde, fiyat listelerinden ve tarifelerinden yararlanılabilir.
Gerektiğinde Ticaret Odasının indeksleri, fiyat listeleri ve profesyonel
tarifeler kullanılabilir. Fiyat kontrollerine tabi mal ve hizmetlerde,
referans olarak yürürlükteki fiyatlara ilişkin belirleyici düzenlemeler
esas alınır.962
960
Davide Bergami, “ Italy Sharpens Its Focus on Transfer Pricing”, International
Tax Review, Nov 2001, Vol.12, Issue 10, s. .30 – 37, (Çevrimiçi)
http://www.legalmediagroup.com/internationaltaxreview/includes/print.asp?SID=17
35, 20.04.2005, 8p., Maria Eugenia Palombo, “What the Italian Transfer Pricing
Cases Mean”, International Tax Review, Jul/Aug 2003, Vol.14, Issue 7, s. 42,
Ernst and Young, 2003, a.g.e., s. 25
961
Bergami, 2001, a.g.m., s. 30 - 37, Palambo, 2003, a.g.m., s. 42
962
Palombo, 2003, a.g.m., s. 43
362
Kanada
Kanada’da transfer fiyatlandırma, Gelir Vergisi Kanununun
(Income Tax Act) 69’uncu bölümünde düzenlenmiştir. 69(1) inci alt
bölüm, Kanada’daki mukim (resident) kişiler arasındaki transfer
fiyatlandırma işlemlerini düzenlemektedirler. 963. Diğer iki alt bölüm
olan 69(1) ve 69(3) üncü bölümler, mukim olmayanlar(non - resident)
ile Kanadalı mükellefler arasındaki transfer fiyatlandırma işlemlerini
düzenlemektedir. Buna göre 69(2) numaralı alt bölümünde Kanada
mükellefi, mukim olmayan kişiden temin ettiği mal ve hizmetler için
emsallerine göre makul (reasonable) olandan daha fazla borçlanırsa,
makul olan kadarı kazancın tespitinde indirim olarak kabul edilecektir.
İlave olarak 69(3) numaralı alt bölümde, mukim olmayan kişiye
verdiği mal ve hizmetler için makul tutar, Kanada’lı vergi mükellefi
için benzer şekilde vergi matrahına dahil edilecektir.964 Daha düşük
gelir beyanı kabul edilmeyecektir.
Kanada’daki
düzenlemelerin,
OECD
Rehberlerindeki
emsallerine uygunluk ilkesine uyumlu olması gerekmektedir. 69 uncu
Bölüm esnek bir yapıya sahiptir. Kanada Gümrük ve Gelir İdaresi
(Canadian Customs and Revenue Agency) OECD Modelini esas
olarak geleneksel işlem yöntemlerini, akabinde işlemsel kar
yöntemlerin uygulanmasını tercih etmektedir. Karşılaştırılabilir
kontrolsüz fiyat yöntemi belirlenemediği vakalarda, uygun transfer
fiyatlandırma yönteminin uygulanmasında işlev analizi yapılmaktadır.
Yani işleme dayalı yeniden satış fiyatı veya maliyete ilave yöntemi
uygulanmaktadır. İşlemsel kar yöntemlerinden, kar bölüşünü
yöntemini ve işlemsel net marj yöntemini kullanırken,
karşılaştırılabilir kar yöntemini uygulamamaktadır.965
Rusya
Rusya’nın transfer fiyatlandırma ile ilgili hukuki düzenlemeleri
oldukça yenidir. Rusya Federasyonu vergi kanunlarının yürürlüğe
girdiği 1 Ocak 1999 tarihinde, transfer fiyatlandırma ile ilgili
963
Belkaoui, 1991, a.g.e., s. 231
Choi, 1997, a.g.e., s. 38 – 10, Belkaoui, 1991, a.g.e., s. 231 - 231
965
UNCTAD, 1999, a.g.e., s. 16
964
363
düzenlemeler de yürürlüğe girmiştir. Transfer fiyatlandırması kavramı
hem mükellefler hem de gelir idaresi tarafından kullanılmakla birlikte
hukuki metinlerde bu kavram kullanılmamaktadır. Konu ile ilgili
düzenlemeler Vergi Kanunu’nun (Tax Code) 40’ıncı maddesinde
bulunmaktadır. Maddenin başlığı Vergi Amaçları Bakımından
Malların, İşlerin veya Hizmetlerin Fiyatının Belirlenmesindeki
İlkeler’dir. Düzenleme herhangi bir vergi ile doğrudan ilgili olmayıp
bütün vergiler açısından geçerlidir. Düzenleme malların, hizmetlerin
veya işlerin satışında veya el değiştirmesinde hüküm ifade etmektedir.
Hisse senetleri ve finansal varlıklar genel olarak transfer fiyatlandırma
konusuna girmekle birlikte, vergi kanunun kar vergileri ile ilgili
bölümünün özel düzenlemelerine de tabi bulunmaktadır.966
Vergi Kanunun (Tax Code) 20 nci maddesi, şirketler arasındaki
karşılıklı bağımlılığı düzenlemiştir. Düzenlemeye göre bir
organizasyon diğer bir organizasyonu doğrudan veya dolaylı olarak
hisselerine sahiplik oranı %20 yi geçmiş ise karşılıklı bağımlılık
bulunuyor demektir. Aynı madde, taraflar arasındaki özel ilişkinin
ticari işlemleri etkilemesi halinde vergi mahkemesine tarafların
birbirlerine bağlı oldukları yönünde karar verme yetkisi
vermektedir.967
Rusya’nın çift taraflı vergi anlaşmaları OECD Modeli
eksenindedir. Transfer fiyatlandırması ile ilgili düzenlemeler yer
almaktadır. Son yıllara kadar uygulanamamasının nedeni uluslararası
anlaşmalar paralelinde iç hukuklarının geliştirilmemesidir. Yukarıdaki
gelişmelerle birlikte bu eksiklik giderilmiştir. Rusya’nın üyesi
olmamasına
rağmen
uygulamaları
OECD
paralelinde
geliştirmektedir.968
Rusya’nın transfer fiyatlandırması yöntemleri, Karşılaştırılabilir
Kontrolsüz Fiyat Yöntemi, Perakende Fiyatından Karı İndirme
Yöntemi (Retail Price Less Profit Method) ve Maliyete İlave Yöntemi
şeklinde üç ayrı başlık altında yer almıştır. Karşılaştırılabilir
kontrolsüz fiyat yöntemi, benzer nitelikteki karşılaştırılabilir mal,
hizmetlerin ortalama satış fiyatı olarak tespit edilmektedir. Perakende
966
Evgeny Bezlepko, “Transfer Pricing”, International Tax Review, Sep 2003
Supplement,, s.38, 43
967
Bezlepko, 2003, a.g.m.
968
Matchekhin, Dec 2001/ Jan 2002, a.g.m., s. 34
364
satış fiyatından karı indirme yönteminde malın bağlı şirketten alış
fiyatı, perakende satış fiyatından sıradan maliyetler (ordinary costs),
sıradan kar marjı (ordinary profit magin) ve pazarlama maliyetlerinin
indirimi suretiyle bulunmaktadır. Maliyete ilave yönteminde fiyat,
ortalama alış maliyetleri ya da ortalama üretim maliyetlerine, sıradan
kar marjının (ordinary profit magin) ilave edilmesi ile
bulunmaktadır.969 Rusya’daki yöntemler, OECD’nin geleneksel işlem
yöntemlerinin benzerleridir.
Rusya’da ispat yükü gelir idaresine aittir.970 Buna karşılık
fiyatlandırmanın emsaline uygun olarak yapıldığının ortaya
konulmasında ispat külfetinin mükellefin üzerinde bırakılması
yönünde vergi idarinin istekleri bulunmaktadır. Gelir idaresinin
isteklerinin hukuki düzenlemelere yansıması beklenilmektedir.971
Transfer fiyatlandırmasına yönelik özel ceza düzenlemeleri
yoktur. Genel olarak vergi kanunlarına aykırı hareketler için
uygulanan cezalar hatalı transfer fiyatlandırması vakalarına da
uygulanmaktadır. Geç ödeme için Rusya Merkez Bankasının
açıkladığı ıskonto oranın (refinance rate) her geç kalınan gün için
1/300 oranında gecikme faizi uygulanmaktadır. Vergi cezaları
ödenmeyen verginin %40’ına kadar çıkmaktadır.972
Peşin Fiyatlandırma Sözleşmeleri bu ülke uygulamalarında
bulunmamaktadır973. Vergi mükelleflerinin tereddütlü olduğu
konularda gelir idaresinin yazılı görüşüne başvurmaları mümkündür.
Mükellefin gelir idaresinin yazılı görüşüne göre hareket etmesi
halinde daha sonra cezalandırılmaları söz konusu olmayacaktır. Ancak
idarenin tespiti üzerine ilave tarhiyat ve gecikme faizi söz konusu
olabilmektedir. Bu mekanizma peşin fiyatlandırma sözleşmeleriyle
karşılaştırılacak bir yöntem değildir.974
969
Matchekhin, Dec 2001/Jan 2002, a.g.m., s. 35 -36
Bezlepko, 2003, a.g.m.
971
Matchekhin, Dec 2001 / Jan 2002, a.g.m.,
972
Matchekhin, Dec2001/Jan 2002, a.g.m., Ernst and Young, 2003, a.g.e., s. 36
973
Matchekhin, Dec2001/Jan2002, a.g.m., Bezlepko, 2003, a.g.m.
974
Matchekhin, Dec2001/Jan2002, a.g.m.
970
365
Yeni Zelanda
1994 tarihli Gelir Vergisi Kanunun (Income Tax Act of 1994)
FB 2, GC 1, GD 13 ve İkili Vergi Anlaşmaları, transfer
fiyatlandırması ile ilgili mevzuatı oluşturmaktadır.975 Yeni Zelanda
Vergi İdaresi (New Zealand Inland Revenue) transfer fiyatlandırması
ile ilgili düzenlemeleri en son 2000 yılı başlarında güncellemiştir.
Düzenlemelerin önemli bir kısmı OECD paralelinde ve OECD
düzenlemelerinin tamamlayıcısı niteliğindedir.976 Kendine has
özellikleri de içermektedir. Önemli bir farklılık merkezden verilen
servislerin bağlı şirketler arasında dağılımında farklı dağıtım
yöntemlerini ortaya koymasıdır. Maliyete ilave yönteminin
kullanılmasında esas faaliyet dışı hizmetlerde uygulanan %7,5’luk kar
marjı güvenli liman olarak kabul edilmektedir. Mükellefler esas
faaliyet dışı hizmetlerde %7,5’lik kar marjını uygulamaları
durumunda, incelemelerden muaf tutulmaktadırlar. Buna karşın
OECD güvenli liman uygulamalarını kabul etmemektedir.977
975
Ernst and Young, 2004, a.g.e., s. 39
Ernst and Young, 2004, a.g.e., s. 39, Stean Hainsworth “ New Zealand Issues
Draft Transfer Pricing Guidelines”, International Tax Review, Mar 2000, Vol.11,
Issue 3, (Çevrimiçi)
http://www.legalmediagroup.com/internationaltaxreview/includes/print.asp?SID=39
5, 20.04.2005
977
Hainsworth, 2000, a.g.m., s. 7
976
366
EK: 6
Tablo: 9
SEÇİLMİŞ ÜLKELER İÇİN TRANSFER
FİYATLANDIRMA MATRİKSİ 978
Ülke
İşleme Dayalı Yöntemler
Tekr
ar
Satış
Mali
yete
İlave
Brezilya
Kanada
Çin
Karşılaştırıla
bilir
Kontrolsüz
Kar / İşlem
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Almanya
Japonya
Meksika
Kore Cum.
İngiltere
ABD
OECD
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Var
İşlemsel Kar Yöntemleri
Kar
Bölüşüm
Yok
Yok
Deemed
profit
Son Çare*
Var
Var
Son Çare
Son Çare
Var
Son Çare
Yok
Yok
Yok
Yok
Son Çare
Var
Diğer
Yöntemler
Global
Formüle
Göre
Paylaştırma
Mümkün
Yok
Yok
Yok
Yok
Yok
Yok
Son Çare
Var
Yok
Son Çare
Yok
Var
Son Çare
Son Çare
Var
Son Çare
Yok
Yok
Yok
Yok
Yok
Yok
Yok
Karşılaştır
ı-labilir
Kar
İşlemsel
Net marj
Kaynak : UNCTAD Transfer Pricing, Unctad Series on Issues in
International Investment Agreements, United Nations, New York and Geneva, 1999,
s. 33, * Ernst and Young, 2003, a.g.e., s. 13’de, Kanada’nın da Kar Bölüşüm
Yöntemini uyguladığını belirtmektedir.
978
UNCTAD, 1999, a.g.e., s. 33
367

Benzer belgeler