Zehirleniyoruz

Transkript

Zehirleniyoruz
\\ www.212haber.com //
15-31 MART 2016
19’DA
Yıl:6
Sayı: 97
Fiyatı: 1
Başakşehir Belediyesi söyleşilerine katılan Çerkez asıllı Suriyeli düşünür Cevdet
Said, “Dünyanın hak ve hukuk talebine en olumlu cevabın Türkiye’den verileceğine inanıyorum. Dünyanın beklediği çıkış Türkiye’den olacaktır. Kur’an’ı rehber alıp
sorumluluk bilincini esas almalıyız. Hakem akıldır, rehber ilimdir.” diye konuştu.
SAVAŞI YÖNTEM OLARAK KULLANANLAR CAHİLLERDİR
TÜRKIYE’YI çok yakından izlediğini ve Türkiye’den çok umutlu olduğunu dile getiren Said, “Artık savaş bir yöntem olarak kullanılamaz, onu
yöntem olarak kullananlar da cahillerdir. Atom bombası bir puttur ve
insanlar ona tapmaktadır. Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘dünya beşten büyüktür’ demesi çok anlamlı bir çıkıştır. Avrupa Birliği savaş olmaksızın
bir birliktelik sağlamıştır, bizim bundan ders çıkarmamız gerekiyor.”
ifadelerini kullandı.
Zehirleniyoruz
Bağlamaları
ile gönülleri
titrettiler
KOZMETIK ve temizlik ürünleri üzerine yaptığı
araştırmalarda insan sağlığını tehdit eden zararlı
kimyasallarla karşılaşan Kimya Yüksek Mühendisi
Kudret Livaoğlu, maruz kaldığımız kimyasalların
birikmesi sonucu kişi başına düşen katkı maddelerinin yılda 2 kiloyu bulduğunu söylüyor.
EL YIKARKEN, DİŞ FIRÇALARKEN…
Zeytinburnu’nu
profesyonel takımsız
 17
bırakmayacağım
Öğretmenden öğrencilere
VIP mescit
BAŞAKŞEHIR Anadolu Lisesi’nin hayırsever öğretmeni, öğrencilerin rahat abdest almaları ve namazlarını uygun bir ortamda
kılabilmeleri için
özel bir mimar ile
anlaşarak erkek ve
kız öğrencilere ayrı
olmak üzere 2 VIP
mescit yaptırdı.  8
‘Görüyorsan, duyuyorsan
sorumlusun’
BALAT’TAKI Derviş Baba
Kahvehanesi’ni normal kahvehanelerden ayıran bir özelliği var.
Derviş Baba Kahvehanesi’nin kapısı deliler, abdallar, meczuplar ve
âşıklara açık. Siyaset konuşmanın
yasak olduğu mekânda huzurlu
bir ortam sağlanmış. Tüm çalışanların gönüllü olduğu Derviş Baba
Kahvehanesi aracılığı ile 423 aileye
düzenli olarak yardım yapılırken,
150 öğrenciye ise kitap okuma
şartı ile burs veriliyor.  16
Geleceğin önderleri
‘Hafızlık Akademisi’nden çıkacak
GELECEĞIN toplum önderlerinin,
fikir adamlarının yetiştirilmesinde
önemli bir görevi yerine getiren Akif
İnan Erkek Anadolu İmam Hatip Lisesi, “Hafızlık Akademisi” projesiyle
okuyan, düşünen ve uygulayan eğitim modeli ile yeni bir sorumluluğu
daha üstlenmeyi hedefliyor.  7
Yine Sinoplular yine rekor
 6
AZ MIKTARDA kimyasala maruz kaldığını düşünenlerin durumun ciddiyetini kavramaları gerektiğini
vurgulayan Livaoğlu, gün içerisinde sabahtan
akşama kadar el yıkarken, duş alırken, diş fırçalarken defalarca kimyasala maruz kaldığımızı
hatırlatıyor.  15
Başakşehir Belediyesi’nin yedi Bilgievinde eğitim alan öğrencilerden oluşan
50 kişilik orkestra, geleneksel sazımız
bağlama ile türkü şöleni sundu. Gecenin konuk sanatçısı bağlama ustası
Bayram Bilge Tokel, Bilgievi öğrencileri ile birlikte çaldı, söyledi.  4
2
15-31 MART 2016
G Ü N DEM
Nefes kesen tatbikat
Başakşehir Akif İnan Erkek Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde nefes kesen yangın ve kurtarma
tatbikatı gerçekleştirildi.
B
AŞAKŞEHIR Akif İnan Erkek Anadolu İmam
Hatip Lisesi’nde nefes kesen yangın ve
kurtarma tatbikatı gerçekleştirildi. Gerçeğini
aratmayan tatbikat; Başakşehir Belediyesi,
İl Sağlık Müdürlüğü desteği ile İstanbul
Büyükşehir Belediyesi İstanbul İtfaiyesi, Başakşehir İtfaiyesi ortaklığıyla gerçekleştirildi.
Okul öğretmen ve öğrencilerinin izlediği
tatbikat okulun bahçesinde gerçekleştirildi.
Tatbikatta okul öğrencileri itfaiye görevlileri
tarafından güvenli bir şekilde tahliye edildi.
Yaralı olan öğrenciler ise sedye ile aşağı indirildi. Tatbikata okulun öğrencileri de katıldı.
Öğrenciler binadan aşağıya iple indi, itfaiyecilerin yangını söndürmelerine yardımcı
oldu. Merdiven aracı ile de personel tahliyesi
yapılan programda okul öğrencisinin iple
inerken açtığı Türk bayrağı alkış aldı.
Başakşehir Akif İnan Erkek Anadolu İmam
Hatip Lisesi Müdürü Mehmet Lale tatbikatın başarılı geçtiğini belirterek şu bilgileri
paylaştı, “Yangında ve depremde öğrencilerimizin nasıl davranmaları gerektiğini
gerçekleştirdiğimiz tatbikatlarla anlatmaya
çalışıyoruz. Bu tür afetlerde panik yapmamanın önemini vurgulamaya çalışıyoruz.
Yangın ve kurtarma tatbikatımız gerçeği
aratmayacak şekilde tasarlandı. Kaymakamlık, Belediyemiz, İl sağlık müdürlüğü
ile ortak bir çalışma yaptık. Büyükşehir
itfaiye teşkilatımıza Başakşehir İtfaiyemizde destek verdi.”//
www.212haber.com
‘Kâh imrendim,
kâh isyan ettim,
VAKIFLAR Genel Müdürlüğü Dış İlişkiler Daire
Başkanı Davut Gazi Benli,
2002 Yılında başlayan seyahat
dolu iş hayatında 31 Avrupa
ülkesi, Amerika, Kuzey Afrika
ve Ortadoğu, Asya ve Avusturalya kıtalarındaki ülkelere
resmi görevlerde bulunduğu
seyahatlerindeki izlenimlerini ve anekdotlarını ‘Dünya
Dedikleri’ seyahat hatıraları
kitabında topladı. Çanakkaleli
Bürokrat-Yazar Benli, “Böyle
bir çalışmanın özellikle genç
neslin İslam dünyası ve Batı
dünyası arasında bir medeniyet kıyaslamasına imkân
sağlayabileceğini, İslam
dünyasının mevcut sorunlarının kaynaklarına dair fikir
edinebilmelerine yardımcı
olabileceği kanaatine vardım.
Müslüman bir
entelektüel
sorumluluğu içinde,
gezme
imkânı
bulduğum
ülkelerin
sosyal ve siyasi
yapılarına, insan davranışlarına ve alışkanlıklarına,
eşyaya, çevreye ve tabiata
bakış açılarına kısaca medeniyet tasavvurlarına dair
ipuçları yakalamaya çalıştım.
Kendi yetiştiğim iklimle ile
gezdiğim farklı iklimleri hep
kıyasladım. Ancak vardığım
sonuç bundan 150 yıl önce
Tanzimat’ın meşhur şairi Ziya
Paşa’nın gezilerinin sonunda
vardığı sonuçtan farklı değildi” dedi. //
4
G Ü N DEM
15-31 MART 2016
www.212haber.com
Bağlamaları ile
gönülleri titrettiler
Başakşehir Belediyesi’nin yedi Bilgievinde eğitim alan öğrencilerden oluşan 50 kişilik orkestra geleneksel sazımız bağlama ile türkü şöleni sundu. Gecenin konuk sanatçısı bağlama ustası Bayram Bilge Tokel, bilgievi öğrencileri ile birlikte çaldı, söyledi.
B
AŞAKŞEHIR Belediyesi’nin yedi Bilgievinde eğitim alan öğrencilerden oluşan
50 kişilik orkestra geleneksel sazımız
bağlama ile türkü şöleni sundu. Gecenin konuk sanatçısı bağlama ustası
Bayram Bilge Tokel, bilgievi öğrencileri
ile birlikte çaldı, söyledi. Başakşehir
Emin Saraç Kültür Merkezi’nde gerçekleşen bağlama konserinde Başakşehir
Belediyesi Başkan Yardımcısı Haluk
Dikbaş, Kültür ve Sosyal İşler Müdürü
Basri Akdemir, Başakşehir Belediyesi Bilgievi Koordinatörü Zekeriya
Özberk’de öğrencileri yalnız bırakmadı.
50 öğrencinin yer aldığı Bilgievi bağlama orkestrası alkışlarla sahne aldı.
Öğrenciler gecede türkülerimizin en
seçkin örneklerini seslendirdi. Programda solo performanslarsa alkışlarla
karşılandı. Gecede Başakşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürü
Basri Akdemir’de sahneye çıkarak saz
çaldı. Türkü konserinin konuk sanatçısı Bayram Bilge Tokel ise bilgievi
öğrencisi ile birlikte sahne aldı. Tokel,
yaptığı selamlama konuşmasında,
“Benim için bu akşam çok anlamlı
bir gece. Hepsi birbirinden değerli ve
başarılı bu genç yavrularımızın huzurlarında olmaktan çok mutluyum.
Türkiye'de ve dünyada konser için
gitmedim şehir kalmadı Başakşehir
belediyemizin bilgievlerinde yapılan
çalışmalar ve gençlerimizin performansları gerçekten çok güzel, hepsini
tek tek kutluyorum. Asıl tebrik ise
belediyemize ait. Bu gençlerimizin ye-
Zeytinburnu
Belediyesi’nde
WhatsApp dönemi
ÇAĞIN getirilerine kayıtsız kalmayan Zeytinburnu Belediyesi, çözüm
merkezini WhatsApp’a taşıdı. 0552 444
1984 hattından vatandaşların istek, öneri
ve şikayetlerini dinleyen çözüm merkezi
ekipleri, uygulama sayesinde ilçe sakinlerinin istek ve şikayetlerine anında cevap
verebiliyor. Haftanın 7 günü aktif olan
WhatsApp hattından sorunlarını hızlı bir
şekilde çözüme kavuşturan vatandaşlar
ise uygulamadan oldukça memnun.
İhbar hattı gibi de çalışan çözüm merkezine, temizlik kurallarına uymayan, çöp
çıkarma saatlerinden önce ve sonra dışarıya çöp atan vatandaşlar da ihbar edilebilecek. Yapılan şikayet kanıtlandığı takdirde
çöp atma kurallarına uymayan vatandaşlar önce tebligatla uyarılacak, aynı ihlali
ikinci kez yaptığı takdirde ise haklarında
cezai işlem uygulanacak.//
teneklerini sergileyecekleri bir mekan
hazırlamışlar. Hepsini tebrik ediyorum. İnşallah bu gençler geleceğin
sanatçılar olacak. Biz her şeyimizi sazla sözle ifade eden bir milletiz. Halk
Müziği bir eğlence müziği değildir,
binlerce yıllık ezgilerimiz çektiğimiz
acıları, mutlulukları yansıtır. Türkülerimizi gençlerimiz geleceğe taşıyacaklar” dedi. Bağlama ustası Bayram Bilge
Tokel sözleri Köroğlu'na ait bir Bozlak
ve Neşet Ertaş'tan bir türkü söyledi.
6
15-31 MART 2016
G Ü N DEM
www.212haber.com
Yine Sinoplular
yine rekor
E
Esenler Belediyesi ve Sinop Dernekler Federasyonu
(SİNDEF)'in Türk Kızılayı ile ortaklaşa düzenlediği ikinci kan
bağışı kampanyası yine bir rekora sahne oldu. Türkiye'nin en
mutlu insanları olarak gösterilen Sinoplular, verdikleri 1056
ünite kan ile önceki yıl kırdıkları rekoru geliştirdiler.
SENLER Dörtyol Meydanı'nda bu yıl
ikincisi gerçekleştirilen kampanya kapsamında Esenler Belediye
Başkanı Mehmet Tevfik Göksu ve
SİNDEF Genel Başkanı Engin Kırmızıgül de kan veren vatandaşlarla
bir araya geldi.
Kampanyaya destek veren
tüm bağışçılara teşekkür eden
SİNDEF Genel Başkanı Engin
Kırmızıgül,"Bugün ikincisini
düzenlediğimiz kampanyada
1020 ünitenin üzerine çıkarak
yeni rekor kıracağız. Önümüzdeki yıl ise hedefimiz daha büyük.
Sağlık Bakanımız Sayın Mehmet
Müezzinoğlu'na söz verdiğimiz
üzere 2017 yılında 2017 ünite kan
bağışı yapacağız inşallah" dedi.
Türk Kızılayı tarafından Dörtyol
Meydanı'nda kurulan çadırlar, gün
boyu adeta Sinopluların akınına
uğradı. Sabah saat 08.00'de başlayan kan bağışı kampanyası, akşam
saat 18.00'de sona erdi. Kampanya kapsamında 1056 kişi bağışta
bulundu. Böylece Sinoplular, geçen
yıl kırdıkları İstanbul kan bağışı
rekorunu bu yıl daha da ileriye
götürmeyi başardılar. Türkiye
İstatistik Kurumu (TÜİK)'in 2014
yılında düzenlediği İl Düzeyinde
Yaşam Memnuniyeti araştırmasında "En mutlu il" seçilen Sinop'un
mutlu insanları, verdikleri kanlarla
başkalarının da mutluluğuna vesile
olmanın sevincini bir kez daha yaşadılar. Geçen yıl düzenlenen kampanyada Sinoplular, 1020 ünite kan
bağışında bulunarak İstanbul'da
yeni rekorun sahibi olmuşlardı.
Ruhsatlar
adrese teslim
BAŞAKŞEHIR Belediyesi Ruhsat ve
Denetim Müdürlüğü tarafından
yürütülen çalışma ile ilçede ruhsat işlemlerini tamamlanmış işyerlerinin ruhsatları adrese elden teslim ediliyor. İlçe
genelinde devam eden çalışma ile iş yeri
sahipleri zamandan kazanmış oluyor.
Başakşehir Belediyesi Ruhsat ve Denetim Müdürü Dr. Mahmut Yavuz adrese
teslim ruhsat uygulamasını şu sözlerle
anlattı: “İlçemizin yüz ölçümünün genişliğini göze alarak, vatandaşımızın işlerini
kolaylaştırmak, zaman kaybını en aza
indirmek için adrese ruhsat uygulamasını gerçekleştirdik. Çoğu esnafımız tek
çalışıyor, ruhsatını almak için belediye
geleceği zaman dükkânını kapatmak
zorunda kalıyordu.”
Vatandaşları dolandırıcılık konusunda
da uyaran Yavuz, “Belediyemiz esnafların
işyerlerine gidip para tahsilâtı yapmıyor.
Vatandaşlarımız bu konudaki dolandırıcılara karşı uyanık olmalı. Kişilerin
iş yeri açmadan belediyeye danışması
gerekiyor, bazen vatandaş iş yeri açıyor
ama bizim denetimlerimizde iş yeri
uygun olmayabiliyor. İş yeri devralırken
bile mağdur olmamaları için iyi araştırmaları gerekiyor. Vatandaşımız ruhsat
almanın çok zor olduğunu düşündüğü
için aracılar kullanıyor, onlara boş yere
para verebiliyor. Hâlbuki ruhsat almak
çok kolay, belediyede işlemler çok hızlı
bitiriliyor o nedenle aracı kullanmalarına
gerek yok” dedi. //
www.212haber.com
G Ü N DEM
Geleceğin önderleri
‘Hafızlık Akademisi’nden çıkacak
G
HACER TÜRKEL ARSLAN
ELECEĞIN toplum önderlerinin, fikir
adamlarının yetiştirilmesinde önemli
bir görevi yerine getiren Akif İnan
Erkek Anadolu İmam Hatip Lisesi,
Şubat ayında başlattığı “Hafızlık Akademisi” projesiyle okuyan, düşünen ve
uygulayan eğitim modeli ile yeni bir
sorumluluğu daha üstlenmeyi hedefliyor. Hafızlık Akademisi’nde hafta içi
07.00-08.30 saatleri arasında verilen
hafızlık kursu, vakti müsait olmayanlar
için ise 15.30-17.30 saatleri arasında
ders imkânı sağlıyor.
Kur’an-ı Kerim-i ezberlemiş, onun
mesajlarını idrak etmiş yarının yöneticilerini, eğitimcilerini, mimarlarını,
mühendislerini, sosyologlarını, fenni
ilimlerle birlikte manevi ilmini almış
çok yönlü gelişmiş nesiller yetiştirmeyi amaçlayan bir proje olan hafızlık
projesi, akademik başarıyı destekleme
projesi ile de önemli bir ivme kazanacak. İmam Hatiplilik ruhuna sahip
yeni nesiller, bu projeyle Kur’an-ı
Kerim’i temiz, duru ve dingin bir kalple okuyup anlayacak ve buna müdrik
bir hayat sürmeyi amaçlayacak.
Hafızlığın Hz. Peygamberden günümüze kadar asırlar boyu süren bir
gelenek olduğunun altını çizen Akif
İnan Erkek Anadolu İmam Hatip
Lisesi Müdürü Mehmet Lale, “Bu gelenek okulumuz tarafından örgün din
eğitimi hizmetleri içerisinde anlam ve
önemine uygun bir biçimde sürdürülmekte. Hafızlık eğitiminin sistemli,
disiplinli bir şekilde yürütülmesi ve
uygulama birlikteliğinin sağlanması
amacıyla program çalışmaları yapıldı. Akif İnan Anadolu İmam Hatip
Lisesi’nde yapılan program geliştirme
ve takip çalışmaları ile hafızlık yapan
öğreticiler arasında bilgi, tecrübe paylaşımı ve uygulama birlikteliği sağlamak amacıyla yapılan eğitimlerde icra
edilen atölye çalışmalarında, profesyonel hafız öğreticiler tarafından ortaya
konulan eğitim modelinin hafızlık
eğitimini olumlu yönde etkileyeceğini
düşündük. Komisyon çalışmaları ile
hafızlık eğitiminin sağlıklı bir şekilde
sürdürülmesini ve sürecin her kademesinin takip edilmesini hedefliyoruz.”
diyor.
“Kur’an-ı Kerim’in hıfzı ve usulüne
uygun olarak okunması kadar önemli
diğer bir husus da yeterli seviyede
temel dini bilgilere sahip olmak.” diyen
Lale, “Kurum içi, kurum dışı veya
serbest olarak çalışan hafızların yeterli
dînî bilgiye sahip olmamaları, hafızlık imajını ve müessesesini derinden
yaralıyor. Bu sebeple hafızlık eğitim
programında dini bilgiler dersini bu
eğitimin önemli bir parçası olarak
öngördük ve böylece öğrencilerin dini
duygu ve bilinçlerinin gelişmesine
katkı sağlamayı hedefledik.” ifadelerini
kullanıyor.
Mehmet LALE
DERSLER KUR’AN
MERKEZLI IŞLENIYOR
Hafızlığı destekleyici dersler olarak
Arapça, Tefsir, Fıkıh, Kelam, Hadis
dersleri de verildiğini belirten Mehmet
Lale, “Dersler mümkün olduğunca
Kur’an merkezli olarak işleniyor. Öğrencilere dini değerleri ve din eğitimini
sevdirme, onlarda ahlâkî değerlerin
oluşmasına ve gelişmesine katkı sağlama, daha ileri okuma ve araştırma
merakını uyandırmayı amaçlıyoruz.
Bundan hareketle Hafızlık Akademisinde her şey derslerin, interaktif
yöntemlerle işlenmesine, öğrencilerin
kendilerinde var olan bilgileri kullanmalarına ve bu şekilde yeni bilgiler
öğrenmelerine, öğrendikleri bilgileri
kendi günlük hayatlarıyla ilişkilendirmelerine zemin hazırlayacak tarzda
planlandı.” sözlerine yer veriyor.
Geleceğin toplum önderlerinin, fikir adamlarının yetiştirilmesinde önemli bir görevi
yerine getiren Akif İnan Erkek Anadolu
İmam Hatip Lisesi, “Hafızlık Akademisi”
projesiyle okuyan, düşünen ve uygulayan
eğitim modeli ile yeni bir sorumluluğu daha
üstlenmeyi hedefliyor.
15-31 MART 2016
7
8
G Ü N DEM
15-31 MART 2016
www.212haber.com
Öğretmenden öğrencilere
VIP mescit
Başakşehir Anadolu Lisesi’nin hayırsever öğretmeni, öğrencilerin rahat abdest
almaları ve namazlarını uygun bir ortamda kılabilmeleri için özel bir mimar ile
anlaşarak erkek ve kız öğrencilere ayrı olmak üzere 2 VIP mescit yaptırdı.
2
Bu bizim kültürümüzde var. Malesef
kültürümüz kayboluyor. Evlerimizin
içi düzenli dışı düzensiz. Çocuk evinin
içine çöp atmıyor ama çıkıyor sokağa çöp
atıyor. Öğrencilerim açısından eğitim
yönüyle de örnek teşkil ettiğine inanıyorum. Unutulmaya yüz tutmuş bir takım
değerlerin hatırlanması içinde fırsat olur
inşallah. İbadet mekânları içine girildiği
MERVE KALAYCI
8 ŞUBAT döneminin bodrum katlara, izbe
yerlere layık gördüğü mescitler şimdilerde okulların en güzel yerlerini süslüyor.
Öğrencilerine VIP mescit yaptıran hayırsever öğretmen, eğitim camiası ve öğrencilere örnek teşkil edecek nitelikte. “Hayırlar Allah için yapılıyor, başka şeylerin
karışmasından Allah muhafaza etsin.”
diyerek isminin yazılmasını istemeyen
hayırsever öğretmen, vefat eden anne
ve babası için hayır yapma isteğini Okul
Müdürü Faris Özek ile paylaşınca mescit
fikri ortaya çıkmış. Hayırsever öğretmen,
“ Sistemin buna izin vermiş olması ve
müdür beyin de destek olması çok büyük
bir imkân bizim için. Ben kendilerine
çok teşekkür ediyorum. Mescidimizi özenerek yaptırdık. Tadilat izinleri
alındı. İnşaat yapıldı. Mimar getirdik ve
projelendirdik. Taşıyıcı kolonlara zarar
vermeden sadece tuğla olan duvarların
yıkılarak düzenlenmesi şeklinde ön bir
projeyi yaptırdık. Müdür bey ilçeden ve
ilden izinleri aldı. Büyük çapta bir inşaat
sonrası istediğimiz gibi bir mescidimiz
oldu, içimize sindi.”dedi.
“OKULUN DUVARINDA BIR
TUĞLASI VAR”
Hayırsever öğretmen tarafından okula
ve öğrencilere kazandırılan mescidin
memnuniyetini yaşayan Okul Müdürü
Faris Özek, “Mescidimizin yeri atıl vazi-
yetteydi. Biz çok daha iyi şartlara taliptik.
İçimize sinmedi. Öğretmenimizde hayır
yapacak bir yer arayışındaydı. Okulda bin 250 öğrenci, 80 öğretmen var.
Bundan daha güzel hayır olur mu dedim.
Kendisi de değerlendirdi ve okulumuz
çok güzel bir mescide kavuştu. Bizi rahatsız eden hususlardan biri erkek öğrenciler ile kız öğrencilerin aynı yerden giriş
çıkış yapmalarıydı. Uygunsuzluk vardı ve
rahatsızlık duyuyorduk. Odalar tamamen dizayn edildi. Lambasından kapısına, boyasından dolabına, kaloriferinden,
musluklara kadar tamamen baştan ve
özenle yapıldı. Öğretmenimizde her
bir detayla ilgilendi. Ben müteşekkirim
kendisine, okulun duvarında hocamızın
da bir tuğlası var, emeği var.”şeklinde
konuştu.
NAMAZ KILAN ÖĞRENCI
SAYISI ARTMIŞ
Mescidin yapılmasının ardından namaz
kılan öğrencilerin sayısında da artış
olduğunu söyleyen hayırsever öğretmen, “Öğrencilerimiz meğer şartlar
yüzünden namaz kılmıyorlarmış.”dedi.
Öğretmen, “İnsanlar bulundukları
mekânları güzelleştirmek adına maddi
ya da manevi bir çaba göstermez oldular.
zaman insanın huzur duyacağı içinin
rahatlayacağı mekânlardır. Mescidi yaptıktan sonra soğuk su ve uygun olmayan
şartlardan dolayı öğrencilerimizin namaz
kılmadığını gördük. Mescit doluyor. Biz
bu kadar namaz kılan öğrenci olduğunu bilmiyorduk. Meğer öğrencilerimiz kılacakmış ama ortamları uygun
değilmiş.”dedi.
G Ü N DEM
www.212haber.com
İkitelli Organize Sanayi Bölgesi seçim
sonrası sorunlarına ve
yapılacaklarına odaklandı. Bu sebeple bir
araya gelen İkitelli’nin
önde gelen sanayicileri yemek organizasyonunda buluştu.
Sanayi konuşuyor
İKITELLI 2’YI KURMAK IÇIN
GIRIŞIMLERIMIZ SÜRÜYOR
Demokratik bir ortamda gerçekleşen seçimi
değerlendiren İOSB Yönetim Kurulu Başkanvekili Şaban Gülbahar, genel kurulda
listelerin birleştirilerek oluşan yönetimdeki
görevlendirme ve planlanan faaliyetler hak-
İKITELLI’NIN GÜVENLIĞI
SILAHLI OLACAK
İOSB başkanlık binası ile enerji dağıtım merkezinin güvenliğinin daha iyi
sağlanabilmesi amacıyla nöbet tutan
personelin bundan sonra silahlı olmaları
yönünde karar aldıklarını ifade eden
Şaban Gülbahar, güvenlik faaliyetleri
esnasında milli bir servet olan İOSB’deki
kritik yerlerin zarar görmemesinin en
büyük dilekleri olduğunu söyledi.
İOSB’DEKI FIRMALARLA
DOĞRUDAN ILETIŞIM
KURACAĞIZ
Günümüzdeki en önemli hususlardan birinin hızlı ve güvenilir iletişim
olduğunun altını çizen Gülbahar şunları
kaydetti: “Muhaberesiz muharebe olmaz
derler. Biz de bu prensipten hareketle
İOSB’deki firmalarla doğrudan iletişime geçmek, onların sorun, öneri ve
taleplerine çok daha hızlı cevap vermek
amacıyla bütün firmaların iletişim
bilgilerini güncelliyoruz. Bu maksatla
İOSB internet sitesinde bir bölüm açtık.
Firmalar buraya bakarak iletişim bilgilerini güncellesinler. Ayrıca bundan sonra
İOSB’nin elektrik kesintisi, toplantı,
duyuru, eğitim, seminer ve diğer planlı
faaliyetleri hem bu internet sitesinden
hem de SMS yolu ile üyelerimize anında
duyurulacak. Bunlara ilaveten internet
sitesi ve internet portalımızı geliştirme
yönünde gayretlerimizi sürdürüyoruz.”
GÖREV YETKI VE
SORUMLUKLARIMIZI
GÜNCELLEYECEĞIZ
İOSB’nin kurumsallığının daha da ileriye
götürülmesi amacıyla birimler arası
görev yetki ve sorumluklarının günümüz
şartlarına uygun olarak revize edilmesi
konusunda birtakım yeni düzenlemeler
yapmakta olduklarını söyleyen Şaban
Gülbahar, “Bunun sonucunda İOSB
başkanlığı mevcut teşkilatı azami verimi
üreten bir yapıya kavuşacak, böylece işlem ve sorunlara çözüm bulma süreçleri
daha da kısalacaktır. Bu çalışılmaların
sonuçlarını en kısa sürede sizlerle paylaşacağız.” şeklinde konuştu.
Müteşebbis Heyet Başkan Vekili Nihat
Tunalı ise kendilerine tevdi edilen görev
çerçevesinde görevlerini en iyi şekilde ifa
etmeye çalıştıklarını aktararak sözlerini
şöyle sürdürdü: “Bu seçimde bizlere
burayı beraberce yönetin dediniz. Biz de
bu görevi en iyi şekilde yapmak üzere
Şaban Gülbahar başkanımızla beraber
görevimizi en iyi şekilde yapabilmek adına tüm gayretimizle çalışacağız. Bugüne
kadar edindiğimiz tecrübe ve birikimi
aktaracağız”
9
Ikitelli Organize
KITELLI Organize Sanayi Bölgesi (İOSB) başkanlık binasında bir araya gelen yeni müteşebbis heyet, yönetim kurulu üyeleri, bölgenin kooperatif başkanları ve sanayicileriyle
yemek organizasyonunda buluştu. Yönetim
Kurulu Başkanvekili Şaban Gülbahar’ın ev
sahipliğinde gerçekleşen tanışma ve danışma
toplantısına Başakşehir Kaymakamı Kazım
Tekin de katıldı. Yapılacak çalışmalara dair
görüşlerini paylaşan kooperatif başkanları
yeni yönetime başarı dileklerini ilettiler.
TÜM GAYRETIMIZLE
ÇALIŞACAĞIZ
15-31 MART 2016
kında kısa bilgiler verdi. Katılan başkanlar
ve İOSB’nin tüm ileri gelenlerinin fikirlerini
alarak yönetime katkı sunmalarını istediğini
dile getiren Gülbahar, İkitelli 2’yi kurmak
için Cumhurbaşkanı ve Başbakanla görüşmeler yapacaklarını ifade etti.
YÜZDE 5 UCUZ ELEKTRIK
VERIYORUZ
Göreve başladıkları tarihten bu yana geçen
20 günlük süre içerisinde, İOSB başkanlığına bağlı bütün birimlerin katılımıyla bir
brifing yaptıklarını belirten Şaban Gülbahar, “Bu brifingde her şube ve ünitenin
kendi görev ve sorumluluk alanlarına ilişkin; önce müdürlüklerden kendi görev ve
sorumluluklarının yer aldığı geçmişte icra
edilen faaliyetler, devam eden faaliyetler,
gelecekte yapılması planlanan faaliyetler
ve OSB’de sorunlu olan bölgelerle çözüm
bekleyen konular hakkında bilgiler aldık.
Bu bilgiler ışığında OSB’nin etkinliğini
daha da arttırmak yönünde hedeflerimiz
var.” dedi.
İOSB’nin kendi elektriğini üretmesi konusunda bir çalışma başlattıklarına da değinen
Gülbahar, “Bununla ilgili bir İsviçre firması
ile görüşme halindeyiz. Güneş enerjisinden
üretilecek temiz elektriği İOSB’deki tüketici
firmalara çok daha ucuza vermeyi amaçlıyoruz. Elektriğin kilovat saatinde yaklaşık
0.89 kuruşluk indirim yaptık. Bundan böyle
tüketicilerimiz elektriği yaklaşık yüzde beş
oranında daha ucuza almış olacaklar. İOSB
başkanlığında işlerin daha hızlı yürütülmesi amacıyla da bölge müdürümüzün bir
kısım yetkilerini arttırdık. Böylece rutin ve
ivedi işlem gereken hususların kısa sürede
sonuçlandırılmasını amaçlıyoruz.” sözlerine
yer verdi.
12
G Ü N DEM
15-31 MART 2016
www.212haber.com
Ne yani!
Almanya istemiyor diye…
MUSTAFA
SABRİ BEŞER
Peki, Alman Vakıflarının buradaki rolü
nedir?
Artvin’deki o altınlar Cerattepe’de böyle
gömülü mü kalacak?
Bu altınlar Almanya’da olsaydı çıkarılmayacak mıydı?
Sadece orada yatan altın rezervinin
50 milyarlık bir servet olduğu tahmin
ediliyor.
Tahmin ediliyor çünkü adamakıllı bu iş
tartışılmıyor ki…
Ağaçlar kesilecek!
Sular kirlenecek!
Doğa katledilecek!
Bağırtıları
Arasında Altın rezervi kaynadı gitti.
Alman Vakıfları da bu işin üstüne benzin
dökünce, hükumet geri adım atmak
zorunda kaldı.
Siz bir yandan elin AB ile
Mültecilere 3 Milyar verilip-verilmeyeceğini tartışırken,
50 milyarlık altın madeni Cerattepe’nin
altından bize gülümsüyor.
STRATEJİK MADEN ALTIN
Aslında bütün madenler stratejiktir de
Altınınki çok farklı…
Ülkenizin her hangi bir yerinden altın,
petrol, doğalgaz gibi kaynaklar çıkıyorsa
ve yeterli bir güce sahip değilseniz..emperyalist ülkeler sizi rahat bırakmazlar.
Kaynaklarınıza çökmek için bahane
üstüne bahane üretirler.
BU İŞ
‘KİYASAL SİLAH ÜRETİYORSUNUZ…’LA
BAŞLAR
‘DEMOKRATİK HAKLAR ASKIYA ALINDI’
İLE DEVAM EDER
ÇEVRE VE YEŞİLE SAHİP ÇIKIYORUZ
DOLMASI İLE…
Netice alınır.
Bahsettiğimiz kaynaklara sahip olan
ülkeler önce bir tartılır. Emperyalistlerin
gözü o ülkeyi kesiyorsa fazla uğraşmaya gerek görmeden:
‘’Kimyasal üretiyordun işte! Fazla konuşma…’’ deyip vahşi bir hayvan gibi
o ülkeye dalar. Yer altı ve yerüstü ne
kadar kaynağı varsa alıp götürürler.
Yok, eğer dişli bir ülke ise; bu sefer
daha ‘soft’ yöntemlere başvurulur.
Bizim
Artvin Cerattepe’deki altın madenimiz
bu ‘Soft Yöntem’ le durduruldu.
ALMAN VAKIFLARI
Buraya kadar hiç BAKIR madeninden
bahsetmedim.
Eylemlerin bakır madeni için yapıldığına
bakmayın. Bakır ikinci derecededir.
Asıl hedef altın madenidir.
Ve
Altının
Çıktığı her ülkede Emperyalistler; kulaklarını dikerek etrafı koklamaya başlar.
Her an saldırmaya hazırdırlar.
Neden?
ALTIN SİLAHTAN ÜSTÜN
Çünkü Altın
Silahtan daha üstün bir yaptırım gücüne
sahiptir de ondan.
Altının üstün stratejik öneminden dolayı
emperyalistler; bu madenin kendilerinden başka kimsenin elinde olmasını
istemezler.
ALMANYA
Almanya 1. Ve 2. Dünya savaşında
yenilmesine rağmen sırtı yere gelmeyen
bir ülkedir.
Bunun elbette birçok sebebi vardır.
Ancak
Konumuzla ilgili
Almanya’nın 3 gücünden bahsedebiliriz.
Sanayisi ayrı bir konudur.
• Alman Vakıfları
• BND
• Altın rezervi
ALTIN REZERVİ
Almanya dünyanın ikinci büyük altın
rezervine sahiptir.
Neden birinci değil?
Büyük ihtimalle HİTLER’ in NAZİ altınları
ABD nin eline geçmiştir.
Birçok filme de konu olan
NAZİ ALTINLARI 46 vagonla yola çıkmış
ve kaybolmuş.
Polonya’da, Macaristan’da vs. bir yerlerde saklı olduğunu söyleyenler var.
Ancak
46 vagonluk trenin muhafız ve askerler
dışındaki 24 vagon altının nereye gittiği
tam olarak bilinmemektedir.
Bilinen şey ABD nin bugün en büyük
altın rezervine sahip olduğu, arkasından da Almanya’nın ikinci büyük altın
rezervine sahip olduğudur.
Ayrıca
Savaşın sonlarına doğru 2 Alman denizaltısı Arjantin’e 2.511 kilo altın, 4.638
karat elmas kaçırmıştır.
ABD nin
Irak Merkez Bankasını işgal edip, Irak
altınlarını yağmaladığı hafızalardadır.
Yani
Almanya ile ABD arasında Altın rezervi
konusunda kıyasıya bir rekabet var.
ABD
İşgal ettiği ülkelerdeki altınlara el
koyarken,
Almanya
İşgal edemediği ülkelerin altın rezervlerine çok farklı bir yöntemle el koymaya
çalışarak,
ABD ile olan rekabetini sürdürmektedir.
Bunu için Alman gizli servisi BND ve
Alman Vakıflarını sahaya sürer.
BND ve Alman Vakıflarına devam
etmeden
Bizim ALTIN ithalat ve ihracatımıza
bakalım.
ALTIN İHRACATI
İran'a uygulanan ambargolar nedeniyle,
Türkiye bu ülkeden ithal ettiği petrol ve
doğalgazın parasını Halkbank'ta açtığı
TL hesaplarına yatırıyor ve İran da bu
parayı altına çevirerek doğrudan ya da
Birleşik Arap Emirlikleri veya İsviçre
üzerinden ülkesine aktarıyordu.
Bu aktarım nedeniyle, Türkiye'nin altın
ihracatı 2012 yılında rekor düzeyde
gerçekleşti.
Türkiye
2012 yılında toplam 13.3 milyar dolar
altın ihraç ederken, bu rakam
2013 yılında sert bir düşüşle 3.3 milyar
dolara geriledi.
Aynı şeyi ithalatta da görüyoruz.
[email protected]
facebook.com/msbeser
twitter.com/msbeser
Bu mekânda yeniyiz
eski de olmayacağız!
EMIN BATUR
[email protected]
ALTIN İTHALATI
2015 yılında 48.7 ton altın ithal etmişiz.
2012 de 120.78 ton
2011 de 79.7 ton
REZA ZERRAB HALKBANK
2012 yılının Altın ithalat ve ihracatında
ALTIN yılımız olduğu görülüyor.
Altını
Külçe alıp mamul hale çevirdikten sonra
ihraç edince, ülkemize büyük bir katkı
sağlayarak cari açığın kapanmasına
vesile oldu.
Eğer
Cerattepe altın madeni de faaliyete
geçerse o zaman altın ithalatımız da
azalacak.
Bu Almanya için büyük bir kâbus.
Adamlar dünyanın ikinci büyük altın
rezervini ellerinde bulunduruyor.
Türkiye 1 yılda altın rezervinde 11
derece birden atlaması, altın ihracatının
patlaması birilerini rahatsız etti.
Tam bu sırada
Reza Zerrap-Halkbank-Ayakkabı kutusu
vs. ortaya çıktı.
Altın ihracatımız 13.3 milyar dolardan,
3.3 milyar dolara geriledi.
ALMAN VAKIFLARININ ROLÜ
Alman Vakıflarını bizim Türk Vakıfları
gibi düşünmeyin.
Alabildiğine güçlü olan bu vakıflar,
Almanya’nın tamamlayamadığı emperyalist emellerine hizmet ederler.
Bir örnek vermek gerekirse:
SIEMENS, BOSCH gibi dünya çapındaki
markalar Alman Vakıflarına ait şirketlerdir.
Ve
Bu şirketler şu anda dünyanın en büyük
2. Büyük beyaz eşya üreticisidirler.
Birinci ABD dir.
Yani
ABD-Alman rekabeti beyaz eşyada da
hız kesmeden sürüyor.
Almanya’nın Türk medyası üzerinde de
azımsanmayacak bir etkisi var.
Hürriyet gazetesinin ortağı Alman Axel
Springer adlı dev medya kuruluşunun
da bir Alman Vakfına ait olması muhtemeldir.
Söz konusu kuruluş
Elindeki medya vasıtaları ile mütemadiyen Türkiye’yi karalayan haberler
yayımlamaktadır.
Gezi olaylarında,
PKK ile yapılan mücadele de
Ve
En son Cerattepe’de bunu gördük.
Aynı şekilde Türkiye’deki ortağı
Hürriyet Gazetesi de boş durmayıp
Artvin Cerattepe’deki gösterilere destek
vermiştir.
BND
Dünyanın en önemli istihbarat teşkilatlarından biri olan Alman İstihbarat
Teşkilatı BND ülkemizi karıştıracak her
olayda aktif rol almıştır.
Sur’da PKK ile yapılan mücadelede
BND ajanlarının yakalandığını biliyoruz.
PKK militanlarının eğitilmesinde,
Kobani olaylarında, Cizre, Nusaybin ve
Şırnak’ta bunların çevirdiği dolaplar bini
geçti.
Ve
Büyük ihtimalle sadece Sur’da BND
ajanları yakalanmadı… Birçok yerde
yakalanıp derdest edildi.
Ancak
İki ülke arasında sorun büyümesi diye
örtbas edildiğini düşünüyorum.
Malum
Önce tanışmalıyız, tanımalıyız, kendimizi anlatmalıyız, dinlemeliyiz.
Şu anda Rusya’dan dolayı Almanya’nın
Türkiye’ye, Türkiye’nin Almanya’ya
ihtiyacı var.
Almanya’nın altın için güçlerini bu şekilde sahaya sürdüğünü gördük.
Peki,
Bakır için durum nedir?
BAKIR ÖNEMSİZ BİR MADEN Mİ?
Elektrik
Tüm ekonomik faaliyetlerin ana kaynağıdır.
Dünya savaşları bunun için yapıldı ve
savaşlar bunun için yapılmaya devam
ediyor.
Peki,
Bakır olmadan elektriği kullanmak
mümkün mü? Hayır!
Elektrik üretilirken (Jeneratör, trafo) iletilirken (enerji nakil hatları) ve
kullanırken (Elektrik motorları, elektrikli
makinalar) hep bakıra ihtiyaç duyulur.
Ayrıca
Evlerimizdeki aydınlatmadan, TV ye,
buzdolabı, çamaşır, bulaşık makinalarına kadar bakır sayesinde istifade
ediyoruz.
Demek ki,
Bakır da stratejik bir madendir.
Ve
Ülkemizde üretilen bakır
İhtiyacın ancak %10 nu karşılıyor. Gerisi
ithal…
Cerattepe ve diğer bakır rezervi barındıran bölgelerimizin bir an önce faaliyete
geçirilmesinin ne kadar önemli olduğu
görülüyor.
ALTIN VE ELMAS İÇİN
AFRİKA’DA YAPILAN
KATLİAMLAR
Cerattepe için eylem yapan göstericiler
eğer şunu deselerdi belki de bu yazıyı
yazmaya hiç gerek kalmazdı.
‘’Artvin’deki madenler ülkemizin önemli
kaynaklarından biridir. Ancak biz çevreye ondan daha fazla önem veriyoruz.
Bu madenler çıkarılırken kesilen ağaçların yerine misli ile ağaç dikilmesi ve
yeraltı yer üstü sularımızın kirletilmemesi garantisini istiyoruz’’ deseler, biz de
alkışlar gereken desteği veririz.
Ancak
Alman vb. goygoycuların gemisine
binerek yapılan eylemler bizi rahatsız
ediyor.
Bunların birçok yerdeki orman katliamına ses çıkarmadıklarını biliyoruz.
Neden?
Çünkü çevre bunların umurunda değil.
Bunların Afrika’daki madenleri ele geçirmek için… Bizim keseceğimiz ağaç
kadar zavallı Afrikalı kestiler.
Altın ve elmasları ülkelerine getirip o
ülkeleri taş devri hayatına mahkûm
ettiler.
Şimdi kalkmış kesilecek ağaçlardan
kirlenecek sularımızdan bahsediyorlar.
Rahmetli Hocamızın deyimi ile
‘’Hadi ordan!’’
Samimî olduğumuzu kanıtlayabildi isek O'da bize
yaklaşmaya, misliyle yaklaşmaya başlayacaktır.
Onu tanımak tek başına yeterli değil, güvenmeliyiz, beğenmeliyiz O'nu, her koşulda O'na inanmalıyız da.
Anlatmak yeterli değil, ispat ile ikna etmeliyiz
O’nu benimsediğimize.
O’nun hâkimiyeti altında yaşamak arzumuzu,
kurallarını içtenlikle benimsediğimizi O’na sunmalıyız.
Samimiyetimizin tezahürleri olan şeyleri,
koşulsuz itaat, beğenme ve güvenme gibi,
ona göstermeliyiz ki bize karşılık versin,
kale alıp iltifat etsin.
Bir düşünün ki kendi öz çocuğunuz sizi tanımayıp ta komşu adama baba diyor! Size göstermesi
gereken teveccühü, ilgi ve alâkayı ona sunuyor!
Bilmediğimiz bir zaman ve mekâna yolculuk edelim ve misafir olalım.
Yabancısı olduğumuz bir zaman ve mekânda yaşamak zorunda olduğumuzu tahayyül edelim.
Tanımadığımız insanların arasında yabancı olduğumuz gibi onlar da bize yabancıdır.
İstidatlarımızın yeterli olması ve bunları etkin bir
şekilde kullanıyor olmamız, yabancılığımızdan
dolayı paha etmeyecektir.
O yerin ve zamanın şartlarını, gereklerini, ihtiyaçlarını, kurallarını bilmediğimizden donanımlarımızın faydasını göremeyeceğiz.
Mekânın ve zamanın ülkesinin sahibini, hâkimi
oluğu bu boyuttaki istek ve arzularını bilmek en
birincil görevimiz olmalı.
Bu ülkenin sahibini tanımak ve beraberinde kendimizi ona gösterme fırsatlarını oluşturmak durumundayız.
Neden O’nun ülkesinde olduğumuzu anlayıp,
kavrayarak varlığımızı ona sunma çabaları, varlık
amacımızın da anlamını belirleyecektir.
Öyle değil mi sizce de boşuna mı varız bu ülkede?
Tanıdık, güvendik ve inandık.
Şimdi isteme vakti.
Yürekten çıkan bir istekle ve samimiyetle istediğimizde karşılıksız vermekte tereddüt dahi etmeyecek.
Mekânda ve zamanda yeniyiz, eski de olmayacağız.
İnandığımıza tabi olmak ve itaat etmek durumundayız. Zamanı ve mekânı yaratan Allah’ın geçici
misafirleriyiz sadece. O’nu tanımadan bilmek yeterli olmayacaktır.
Günümüz Müslümanlarının özellikle de gençliğimizin farkında dahi olmadığı sorunumuz, Allah’ı
biliyor ama tanımıyor oluşumuzdur.
Allah’ın varlığını biliyoruz ama güvenmiyoruz,
inanmıyoruz!
Ve üstelik her bir şeyi isteme cüreti gösterebiliyoruz fütursuzca!
“Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler (tanısınlar) diye yarattım.” Zariyat/56
Kulluğumuzu hakkıyla yerine getiremiyoruz çünkü O’nu tanımıyoruz.
Varlığını biliyor oluşumuz istememize yeterli zannediyoruz. Tanımadan, Ona teslim olmadan hangi
hakla istenir ki?
Allah’ın istediği kulluk, her anımızı ''Ona
göre''ye ayarlamakla olur. İbadet, tanımak,
bilmek ve iman etmekle olur.
İbadetimiz yani kulluğumuz eksik.
Dahası inandık diyoruz ama bundan emin bile
değiliz.
Herhangi bir zorlukla baş başa kaldığımızda imdat dilendiğimiz O olurken; rahat ve konforumuz
yerinde iken hatırımıza gelenler neler olmakta…
En temel görevimiz Allah’ı tanımak, inanmak, güvenmek ve kulluğumuzu yerine getirmek.
Allah'ı tanımak derken; kendimizi, eşimizi, çocuğumuzu, çok iyi tanıdığımızı düşündüklerimizden
daha fazla tanımayı kastediyorum.
Kişi en iyi kendini bilir.
Peki, kendimizi bildiğimiz gibi biliyor muyuz
Rabbimizi?
İstemekten önce O’nu kastettiğim anlamda hakkıyla tanıyıp iman etmiş olmamız kulluğumuzu
kolaylaştıracaktır.
Böylelikle utanmadan istediğimiz gibi sıkılmadan
isyana girmemiz ve gazabına muhatap kalmamızda olmayacaktır.
G Ü N DEM
www.212haber.com
15-31 MART 2016
13
‘Yazmak bana
Birçoğumuz ‘kocasını arayan kadın’ olarak tanıdık Arzu Kadumi’yi. Çaresiz bir halde tek başına eylem yapan kadın,
azmiyle ve vefasıyla hafızalarımızda uzun zaman yer almıştı. Şimdilerde ise 21 öyküden oluşan ‘Çal Bahtiyar’ adlı
öykü kitabıyla yeniden gündeme gelen Kadumi, yazmanın kendisine şifa olduğunu söylüyor.
B
HACER TÜRKEL ARSLAN
ELKI BIRÇOĞUMUZ, 3 buçuk yıl önce
Suriye’ye çekim yapmak için giden ancak
bir daha kendisinden haber alınamayan
gazeteci eşi Beşar Kadumi için o günden bu yana iki çocuğuyla başvurmadık
merci, çalınmadık kapı bırakmayan Arzu
Kadumi’yi, kocasını arayan kadın olarak
tanıdık… Ağlamaktan ve uykusuzluktan
gözlerinde halkalar oluşmuş, çaresiz bir
halde tek başına eylem yapan kadın, azmiyle ve vefasıyla hafızalarımızda uzun
zaman yer almıştı…
Şimdilerde ise ‘Çal Bahtiyar’ adlı öykü
kitabıyla yeniden gündeme gelen Kadumi, kaleminden damlayan birbirinden
güzel öykülerle adeta yarasına merhem
bulmuş ve hayata yeniden tutunmuş
durumda. İlk röportajımızda karşılaştığımız o mutsuz ve umutsuz çehreye sanki
güneş yüzünü yeniden çevirmiş gibi
umudun, sabrın, sükûtun ve tevekkülün
yansıdığı ışıl ışıl bir hava hâkim olmuş.
Uzun zamandır hüznün gölgelediği
yüzünü yeniden tebessümler süslemiş. O
tebessümlerin sahibi ise 21 öyküden oluşan ‘Çal Bahtiyar’ kitabı… 2010 yılında
başladığı fakat eşinin Suriye’de kaybolması nedeniyle yarım bıraktığı Yazar Ali
Ural’ın ders verdiği yazarlık atölyesine
2013 yılında tekrar başlamış ve bir buçuk
yılda meyvelerini almış Arzu Kadumi.
ama ondan sonra başına ne geldiğiyle
ilgili hiçbir bilgiye ulaşamadık. Üç yılı
aşkındır eşim kayıp. En son istihbarat
teşkilatına sorduğumuzda akıbetinin ne
olduğuyla ilgili bilgilerinin olmadığını
söylemişlerdi.”
Kitapla alakalı geri dönüşler oldukça
olumlu…
KALEMIN ŞIFA VERICI
GÜCÜNÜ FARK ETTIM
Kitaba başlama sebebini, kendisini daha
iyi hissedebilmek için bir arayış olduğunu söyleyen Kadumi, “O süreçte ilaç
tedavileri gördüm, farklı şeyler denedim
ama yazmak ve okumak bana daha çok
şifa verdi. Atölyeye başladıktan sonra
öyküler yazmaya ve Ali Ural hocamın
tavsiye ettiği kitapları okumaya başladım. Daha sonra onların bana bir kapı
araladığını fark ettim. Sonrasında da
yazmayı bir daha hiç bırakmadım. Allah
nasip ederse öykülerin devamı gelecek;
çünkü kalemin şifa verici gücünü fark
ettim. Başka şeylerle uğraşmaktansa kendimi bu alanda teselli ediyorum ve tedavi
etmeye çalışıyorum.” diyor.
Öykülerini oluşturan karakterlerin
genelde hayatta tutunamamış, yenilmiş
insanlardan oluştuğunu kaydeden Arzu
Kadumi, “Aslında karakterler etrafımızdan, içimizden, bizden insanlar. Hayatımızın bir yerinde tutunduğumuz dal
kırılıyor, yeniliyoruz, bin kere tövbe edip
tövbemizi bozuyoruz, yapmak istemediğimiz şeyleri yapıyoruz. Anlattıklarım
olması imkânsız şeyler değil. Yaşanıla-
HALEP DIYE BIR YER
KALMADI
bilir, hayatın içinden, hayata dokunan
hikâyeler.” şeklinde konuşuyor.
Daha önce yazmakla ilgili hiçbir bilgisi
olmayan ve her şeyi atölyede öğrenen
Kadumi, öykülerin kendisine yapışıp
kalmasını istemediği için hikâyelerde
genelde erkek karakter kullanmış. Soyut şeylerin anlatımının zor olduğu için
de somut olaylar üzerinden duygularını
anlatmaya çalışmış. Benzetmelerde hep
sıradışı şeyler seçmeye çalışsa da öyküler yazdıkça kendiliğinden oluşmuş.
Hikâyelerin kendi hayatıyla, eşiyle veya
o süreçle ilgili olabileceği düşünülse
de aslında öyle değil. Bunun nedenini
de şöyle açıklıyor Arzu Kadumi: “Her
Yaşadığına dair hala
bir umudum var
Aradan geçen üç buçuk yıllık
süreçte çocuklarının kendini
toparladığını belirten Arzu
Kadumi sözlerini şöyle tamamlıyor: “Çocuklar bizim zannettiğimiz gibi güçsüz değiller.
Ben de onların önünde güçsüz
bir tablo çizmedim, her zaman
dik durmaya çalıştım; çünkü
buna mecburdum. Belki de bu
sebeple çocuklarımın durumu
şu an daha iyi. Babalarının
durumunu her ikisi de kabullendi. Oğlum babasının ölmüş
olabileceği ihtimalini, kızım da
bir gün döneceğini düşünüyor.
Dedelere
Kur’an sohbeti
ESENLER Belediyesi Kültür
İşleri Müdürlüğü'nün
Havaalanı Mahallesi'nde
bulunan Dede Torun ve Yaşam
Merkezi'nde düzenlediği
programda İlahiyatçı-Yazar
Mahmut Toptaş, Esenlerli
dedeler ile 'Kur'an-ı Kerim'de
İman Esasları' başlıklı bir sohbet gerçekleştirdi. İnsanların
iyiliklerinin öne çıkarılması
gerektiğinin altını çizen Mahmut Toptaş, "Bir insan kötülük
yapsa da onun iyiliklerini anlatın ki onun da kulağına gitsin.
Size karşı o insanın muhabbeti
artar. Herkes en kötü değildir.
Kötülük yapan adamın iyilikleri de vardır. Hz. Peygamber de
'Arkadaşlarınızın kötülüklerini
anlatmayın, içimi karartıyorsunuz' diyor. Kötülükler anlatılmamalı, iyilikler anlatılmalıdır" diye konuştu. //
Kızım, “Üç yıldır babamdan
haber bekliyoruz, yaşadığını ve
öldüğünü bilmiyoruz. Allah bizi
çok seviyor ki hep böyle ümit
içindeyiz. Bu şekilde durmak
beni ölmüş olduğu haberinden
daha az üzüyor.” diyor. 8 buçuk
yaşında bir çocuğun bu şekilde
düşünmesi, kendini böyle teselli
etmesi beni de teselli ediyor.
Oraya buraya koşturmaktan iki
yıl boyunca evimi ve çocuklarımı ihmal etmiştim. Şu an
bir sükûnet hali yaşıyorum.
Belki beş, belki on yıl sonra
gelir kocam… Allah isterse
eninde sonunda akıbetini bize
bildirecek. O yüzden tevekküldeyim. Yaşadığına dair hala bir
umudum var. İnsan görmeden
ölmüş olabileceğine inanmıyor.”
şeyi basının gözü önünde yaşamış
olsam da mahremimdi o duygular ve o
yüzden onları yazmadım. Yazdıklarım
tamamen kurgusal ve hayatın içinden
hikâyeler.”
20 Ağustos 2012’de Halep’e giden eşi
gazeteci Beşar Kadumi’yle alakalı henüz
hiçbir gelişme yok. Kadumi ise, hayatta cevabını almak istediği tek sorunun
kocasına ne olduğu sorusu olduğunu
söylüyor. Şu anda devlet yetkilileriyle
veya başka kaynaklarla görüşmeleri
olmadığını aktaran Arzu Kadumi şunları
kaydediyor: “İlk başlardaki hareketlilik
azaldı. En son Beşar’ın Halep’te yaralandığını arkadaşından öğrenmiştik
“Kocamın başına bu olay Halep’te
gelmişti; fakat şimdi Halep diye bir
yer kalmadı.” diyen Kadumi, “Suriyeli insanlarla tanıştığımda gördüm ki
herkesin ailesinde ölen de var kayıp
olan da. Suriye’de kayıp yakını olmak
çok normal bir olay. Biz de burada
aynı durumu yaşıyoruz. Eşimi aramaya
devam ediyoruz ama şu an faal olarak
bir arama çalışması yok. Profesyonel
bir ekip kurulması, oraya gidip aranması için eşimin çalıştığı Amerika’daki
kanalla da görüştük; ancak bununla ilgili
hiçbir somut adım atılmadı. Türkiye’deki
yetkililerle görüşmenin haricinde eşim
Filistinli olduğu için Mahmut Abbas’la
görüştük, Ürdün Kralı’na mektup yazdık,
Suriye’deki yetkililerle görüşmesi için bir
ekip oluşturduk, mahkemeye başvurduk,
Amerika’ya gittik, senatörlerle görüştük
ama nafile… Çok fazla soru işareti var;
fakat tek gerçek şu ki eşimden hala haber
yok.” ifadelerini kullanıyor.
14
G Ü N DEM
15-31 MART 2016
www.212haber.com
Zayıflama çaylarındaki tehlike
M. BAYRAM
AYAZ
Zayıflamak için çaylardan medet ummayın!
Bilinçsizce tüketilen zayıflama çayları karaciğeri çürütebilir
Zayıflama çayları karaciğerden kalbe organlara zarar veriyor
İÇİNDE METABOLİZMAYI ARTIRAN
UYARICI MADDELER VAR
Medical Park Bahçelievler Hastanesi
Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Mehmet
Akif Vatankulu,
•Piyasada ve internette ruhsatsız olan
mucize ürün diye geçen bir çok bitkisel
zayıflama çayları mevcut. Özellikle
ergenlik ve sonraki çağlardaki genç
kızların kilolu olma korkusu nedeniyle
internetteki bu ürünlere daha çok
meyil etmelerine neden oluyor. Bilimsel
olarak kullanımı çok sık olan yeşil çay
dahil bu tarz zayıflama çaylarının kilo
verdirici etkisi ispatlanamamıştır.
•İnternetten denetimsiz şekilde satılan
bu çayların içerisinde büyük oranda
metabolizmayı ve kalori yakımını hızlandıran uyarıcı maddeler; sibutramin,
kafein, anfetamin türevleri, laksatifler
ve idrar sökücüler bulunmaktadır. Bu
maddeler ise kalp ve diğer organlar
için zararlıdır. Bu tarz çaylar, normal sağlıklı insanlar da bile ani kalp
krizlerine, kalp ritim bozukluklarına ve
değişik organ yetmezliklerine neden
olabilir. Genetik geçişli kalp rahatsızlıkları olan ritim bozukluklarına meyilli
hastalar kullandığında ise kalp krizi,
ani ölüm saatler içinde gerçekleşebilir.
•İçeriğindeki uyarıcı maddeler nabzı
yükseltip baş dönmesi ve sersemlik
hissine neden olabileceğinden özellikle
sabah içildikten sonra araba kullanırken tehlikeli sonuçlara neden olabilir.
iş yerinde içiyorsanız otururken aniden
ayağa kalktığınızda baş dönmesi ve
denge kaybı sonucu düşmelere neden
olabilir. Yine iş yerinde zihin karışıklığı
yaparak verimi düşürüp hata yapmanızı kolaylaştırabilir. Çok uzun süreli
kullanımında ise hiçbir belirti vermeden
sinsice karaciğerin çürümesine neden
olabilir. biz bu tabloya hepatotoksisite
diyoruz. Altta yatan şeker hastalığı,
kalp hastalığı, karaciğer, böbrek,
ülser, tansiyon hastaları hamile ve
emziren kadınların kesinlikle zayıflama
çaylarını kullanmamalılar.
•Sonuç olarak zayıflayayım derken daha
ciddi sağlık sorunlarına yol açmamak
için bu çayları tüketmeye başlamadan
önce mutlaka uzman tavsiyesi almak
ve üretim yerinin içerdiği maddelerin
analizi yapılmalı en ufak bir yan etkide
derhal bırakılmalıdır.
•Ailesel kalp rahatsızlığı, kalp ritim
bozukluğu, tiroid gibi diğer organ hastalıklarına sahip olan kişiler daha fazla
risk altındadır. İçerisinde metabolizmayı
hızlandırıcı, kalori yakımını artıran maddeler içeren çaylar ve ilaçlar kullanmak
yerine diyet, egzersiz yoluyla kilo
vermeleri daha sağlıklı ve güvenlidir.
KARACİĞERİ ÇÜRÜTEBİLİR
Medical Park Bahçelievler Hastanesi
İç Hastalıkları Uzmanı Yard. Doç. Dr.
Engin Türkmen;
[email protected]
twitter.com/mubaay
ve ishal, kalp damarlarında kasılmaya
yol açarak kalp krizine yol açabilir. Bu
nedenle bu tip çaylar içtikten sonra
çarpıntı oluyorsa hemen bırakmalısınız.
ZAYIFLAMAK İÇİN ÇAYLARDAN
MEDET UMMAYIN!
Beslenme ve Diyet Uzmanı Emel
Unutmaz Duman,
•Her konuda olduğu gibi sağlıkta da
ciddiyet azaldı. Bitkisel destekler
televizyonlardan, radyodan, internetten kontrolsüzce satılıyor. Hastalığına
özellikle de kilo problemine çare
arayanlar da bu desteklerden medet
umuyor. Üzücü sonuçlarını da üzülerek
Uzmanı Doç. Dr.
Mehmet Akif VATANKULU
Uzmanı Yard. Doç. Dr.
Engin TÜRKMEN
Medical Park Bahçelievler Hastanesi Kardiyoloji
Medical Park Bahçelievler Hastanesi İç Hastalıkları
İnternetten aldığı zayıflama
çayını içtikten birkaç saat
sonra okulda fenalaşan
lise öğrencisi 15 yaşındaki
Belgin Elmalı’nın kalp
krizinden ölmesi, zayıflama
çaylarındaki tehlikeyi
yeniden gündeme taşıdı.
Uzmanlara göre zayıflamak
için internetten alınan,
bilinçsizce kullanılan
zayıflama çayları kalp
krizinden, karaciğer
çürümesine kadar geri
dönülemez sonuçlara neden
olabilir.
izliyoruz. Şifa amacıyla kullanılan tüm
bitkisel desteklerin yararı kadar zararı
da olabilir. Bir de buna merdiven altı
üretimleri eklersek tehlikenin boyutu
kat kat ve artıyor. Bu noktada şu bilinci
oturtmak zorundayız: Kilo problemi bir
hastalık olarak değerlendirilmeli, hekim
ve beslenme uzmanı eşliğinde hatta bir
fizyoterapist ve psikologla birlikte hasta
değerlendirilmeli ve takip edilmelidir.
•Beslenme programı kişinin kan parametrelerine göre oluşturulmalı ve sağlıklı
makul hedefler konularak bu yolda
doğru adımlar atılmalıdır. Kişi bu süreci
çok uzun bulduğu ve bir an önce fazla
kilolarından kurtulmayı amaçladığı için
gözü hiçbir şey görmemekte ve internette karşısına çıkan, hızlı kilo verdirmeyi
vaat eden ürünler ile hata yapmaktadır.
Burada bu hataya düşmemesi için
kişilerin bilinçlenmesi kadar denetimlerin
de sıkı tutulması gerekmektedir.
MUCİZE BİTKİ VE BESİN YOKTUR
•Yakın zamanda yaşadığım bir anımı
paylaşmak istiyorum: Bir danışanım
elinde bir bitki kapsülü ile geldi,
içeriğine baktığınız zaman sadece kiraz
sapı yazan bu ürün için "akrabalarım
kullanıyor, çok kilo verdiler, hiç acıkmıyorlar ve çok susatıyor" dedi. Bunların
yasaklı etken madde olan subitraminin
belirtileri olduğunu, kesinlikle kullanmaması gerektiğini belirttim ve nitekim
kullanmadı. Üzerinden çok kısa bir süre
geçti ki denetimlerde içerisinde subitraminin tespit edildi. Toplatıldı. Ama bu
süreçte dilden dile bir sürü insan bu
ilacı kullandı. Kişi bir kere şunu bilmeli,
mucize bitki, besin, yöntem yoktur. Zayıflama süreci emek ve Zaman isteyen
bir süreçtir. Bu noktada danışmanınız
önce hekim sonra beslenme uzmanıdır.
İnternette orda burada şu kadar kilo
verdiriyorum diyen eğitimsiz kişiler gibi
eczane dışında satılan ürünlerde tehlikelidir. Sağlık bize sunulan en büyük
hazine unutmamalı!
Fun Run Series koşusunda erkeklerde 1.’liği Muhammet Karahasan elde
ederken, ikinci Eser Akiş, üçüncü
Yeryüzünde dolaşan acıların biriktiği bir
yerdir İslam coğrafyası. Acı bazen istisna
olarak başka yerleri de vurur. Mesela
yakın geçmişte Avrupa’da bir savaş acısı
yaşandı. Avrupa ve savaş kelimelerinin
yan yana gelmesi tuhaftı gerçekten.
Bosna’da yaşanan Müslüman kıyımıydı
ve çok geçmeden bu tuhaflığın nedeni
anlaşılmıtı. Acı bu defa Avrupa’da ki
Müslümanları bulmuştu.
Planlanmış acıların ve ölümlerin aynı
coğrafyada sergilenmesinin bir anlam
olmalıydı. Neydi bu anlam? Acı; sabır,
merhamet, empati ve şahsiyet dinamiği…
Sabır bilincini peygamberlerin hayatından edinmeli. En büyük acıları yaşayan
onlardır. Acı onlar için hayatın anlamıydı.
Temsil ettikleri dinin mensuplarına önemli bir miras bıraktılar.
Başakşehir’den start aldı
KAZANANLAR KUPALARINI UYSAL’IN ELINDEN ALDI
Acılı haberler, patlayan bombalar, toplu
ölümler sıradan bir haber olarak ajanslara geçiyor. Sıradışı bir haber olması
için İslam coğrafyasının dışından bir yer
olmalıdır.
Sabır acı içinde olanın yanı başındadır.
Yol arkadaşıdır. Acılı kişi başını sabrın
göğsüne dayar. Orada sükün bulur. Kalbi
telif olur yumuşar.
‘Fun Run Series’
Atatürk Olimpiyat Stadyumu’nun
yanında bulunan Olimpik Park Atletizm Tesisi’nden başlayan 7.8 Km.’lik
koşu yine Olimpik Park Atletizm
Tesisleri’nde son buldu.
Son defa Allahaısmarladık dediğini bilmeden evinden, yakınlarından ve sevdiklerinden bir gün ayrılır insan. Her ayrılığın
ardından acılar kalplerde nöbet tutar.
Acının anlamı nedir? Hep gülmek isteyen
kişinin boynu neden bükülür bazen? Elbette her şeyin bir manası var. Bir travma
karşısında kişinin yüreği yanar. Yüreği yanan her kişiye açılmış bir hayır penceresi
vardır. İnsana özgü güzel duygular bazen
kitaptan ve kelamdan öğrenilmez. Hayat
tecrübesinden öğrenilir.
•Zayıflama çayı olarak satılan bitki
karışımları; nabzı hızlandırarak kalp
ritmini bozukluğuna neden olabilir, aşırı
su kaybına yol açarak ciddi halsizlik
ve baş dönmesi yapabilir, uykusuzluk,
dikkat eksikliği ve zihin bulanıklığı yaratabilir, sindirim bozuklukları, kusma
Gençlik ve Spor İşleri Müdürü Selim
Çelebi ve sporcular katıldı.
Dünyanın sürprizlerinden biri de ölümdür.
Her misafir kapıyı çalar, izin ister fakat
ölüm meleği hiçbir kayda bağlı olmadan
çıkar karşınıza. Emanetini almak için bir
anda varolur, verdiğiniz nefesle birlikte
can tenden ayrılır.
ACI ULVİ DUYGULARIN PENCERESİDİR
•Merdiven altı firmalar tarafından
kurutularak hazırlanan ve internetten
tüketiciye ulaştırılan bitki karışımlarının
içeriğinde metabolizmayı hızlandırmak
için kafein ve beynin iştah merkezini
etkileyen ancak kalbe büyük zararları
dokunan sibutramin gibi maddelere
rastlanmıştır. Bu çayların tüketilmesi
durumunda kafein ve sibutramin zehirlenmesi ve buna bağlı komplikasyon
görülebilir. Aşırı kafein çarpıntı, uykusuzluk, kaygılı ruh haline yol açabilir.
Yine özellikle yeşil çayın diüretik (idrar
söktürücü) etkisiyle fazla tüketilmesi
vücutta aşırı su kaybına yol açarak
ciddi halsizliklere yol açabilir.
İLGILI İlçe Belediyeleri ile işbirliği
ile organize edilen Türkiye'deki
yol yarışı katılımcılarına alternatif
yarış imkânı sunabilmek ve Türk koşucu sayılarını arttırabilmek amacıyla
planlanan 6 etaplık Fun Run Series
(Yol Yarışı Serisi) Başakşehir’den
başladı. Ev sahipliğini Başakşehir Belediye Başkanı Mevlüt Uysal’ın yaptığı
organizasyona İstanbul Büyükşehir
Belediyesi (İBB) Spor A.Ş Genel Müdürü İsmail Özbayraktar, Başakşehir
Kaymakamı Kazım Tekin, Başakşehir
Meclis Üyeleri; Sebahattin Kayas,
Nurdan Ertuğrul, Veysel Demir,
Başkan Yardımcısı Yasin Kartoğlu,
Acı coğrafyasında
acının anlamı
Ayhan Bulut oldu. Kadınlarda ise
birinci Lütfiye Kaya olurken, ikinci
Tonya Shevchenko, üçüncü de Hülya
Tanrıyaşükür oldu. Fun Run Series
koşusunda dereceye girenler kupalarını ve ödüllerini Başakşehir Belediye
Başkanı Mevlüt Uysal, Spor A.Ş Genel
Müdürü İsmail Özbayraktar’ın elinden
aldı. 2016 yılında koşulacak olan 6
ayrı yarış serisinden oluşan projede
Üsküdar Belediyesi, Pendik Belediyesi
ve Başakşehir Belediyesi ile işbirliği
ile gerçekleştiriliyor. 13 Mart, Pazar
günü Başakşehir Olimpiyat Stadı’ndan
başlayan yarışma 30 Ekim’de koşulacak
etapla son bulacak. //
www.212haber.com
İMTİYAZ SAHİBİ
Erne Gazetecilik ve Matbaacılık Ltd. Şti.
GENEL MÜDÜR
Halil Gölve
GENEL KOORDİNATÖR
Erol Çakır
YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ
Abidin Koçoğlu
YAYIN DANIŞMANI
Necmettin Çakmak
Emre Ustaosmanoğlu
Metin Öztürk
HUKUK DANIŞMANLARI
Av. Adem Yıldırım
Av. Ömer Geyik
GÖRSEL YÖNETMEN
Ümit Atıcı
BÖLGESEL SÜRELİ YAYIN
Adres: Deposite AVM A-1 Blok Kat: 3 No: 304
Başakşehir/İstanbul • Telefon: (0 212) 486 39 36
Web: www.212haber.com • e-mail: [email protected]
Baskı: İHLAS GAZETECİLİK A.Ş. Merkez Mah.
29 Ekim Cd. İhlas Plaza No: 11/A41
Yenibosna-Bahçelievler/İSTANBUL Tel: (212) 454 30 00
Gazetemiz basın ve meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yayınlanan köşe yazılarından yazarları sorumludur.
Reklamların sorumluluğu reklam verene aittir.
GAZETEMİZ ÜCRETSİZ OLARAK DAĞITILMAKTADIR
Kişi bazen payına düşen acıyla şikayet
eder, kabullenemez. Ne ki kendisinden
daha büyük acı çekeni görünceye kadar.
Acılar hayatın gerçekliğine davet ederler.
Empati acı çekenle acıya tanık olan arasında bir köprüdür. Bencillik dairesinden
kurtarır.
ACIYI BEDEL EYLEMEK
Bir parantez içindeyiz. Bir yanda acı öte
yanda mutluluk. Mutluluk istenirken, istemeden başa gelir acı. Kimse acı çekmek
istemez. Hatta mutluluğu arzu edenlerin
bir kısmı da kendilerini acının ızdırabın
içinde bulurlar.
Her şeyin bir anlamı var. Yakıcı da olsa
acının da anlamı var. Kimi acısını kalbine
gömer, anlamına dokunmadan. Hikmete
bakın ki şahsiyetli insanların, tarih yazanların hikayeleri acılarla yoğrulmuştur.
Kişilik oluşumunun önemli bir karşılığı
yaşanılan acılardır. Kendini bilmenin,
kendinde olmanın bedeli acının siciline
kayıtlıdır.
“Dağlar yeryüzünün kazıklarıdır”. Sağlam
şahsiyetler bir milleti ayakta tutan
direklerdir. Şahsiyetleri besleyen bedeller
vardır. İnsanoğlunun hikmeti acılarla
karılmıştır. Sabredenler bir vakte kadar
umduklarına vasıl olurlar.
G Ü N DEM
www.212haber.com
15-31 MART 2016
15
Zehirleniyoruz
‘Kozmetik değil, cadı kazanı’
Kozmetik ve temizlik ürünleri üzerine yaptığı araştırmalarda insan sağlığını tehdit eden zararlı kimyasallarla karşılaşan Kimya Yüksek Mühendisi Kudret Livaoğlu, sabahtan akşama kadar maruz kaldığımız kimyasalların birikmesi
sonucu kişi başına düşen katkı maddelerinin yılda 2 kiloyu bulduğunu söylüyor.
Z
MERVE KALAYCI
ARARLI Kimyasallardan Kurtulmak ve
Sağlıklı Hayat Kitaplarının yazarı Kimya
Yüksek Mühendisi Kudret Livaoğlu, diş
macunundan şampuana, sabundan saç
boyasına, çamaşır suyundan yumuşatıcıya varana kadar temizlik ve kozmetik
sektöründe kullanılan zararlı kimyasalları anlattı. Adeta cadı kazanını andıran
temizlik ve kozmetik ürünlerinin içerikleri kullanıcıları dahi şaşırtacak nitelikte.
Livaoğlu, kadavra korumak için kullanılan ürünün parfümlerde de kullanıldığını söylüyor. Çocuğunun hastalanması
sonucu daha sağlıklı bir hayat yaşamaya
karar veren Livaoğlu, sınıf arkadaşı Ayşe
Betül Şahin ile birlikte başladığı çalışmaları yazdığı 2 kitap ve markalaştırdığı
doğal ünleri ile devam ettiriyor. Kullanılan kozmetik ve temizlik ürünlerinde
bulunan zararlı kimyasalların insan
sağlığı üzerinde tahmin edilemeyecek
tahribatlara sebep olduğunu belirten
Livaoğlu, parfümlerin insan DNA’sına
hasar verecek içeriğe sahip olduğunun
altını çiziyor.
❚❙ Deodorantlardaki alüminyum
tümörlerden çıkıyor
Yapılan araştırmalar sonucu deodorantların kansere sebep olduğunun tespit
edildiğini söyleyen Livaoğlu, “ Bebeğim
olunca sınıf arkadaşımla birlikte günlük hayatımızdaki zararlı kimyasallar
nelerdir diye 2 yıl kadar araştırma yaptık.
Ülkemizde bu konuda 94-96 yılları
arasında kaynak bulamadık. Bu sıkıntıyı
gördük ve ilk kaynağı biz oluşturduk.
Kitap çalışmasından sonra insanlara
bunu yapmayın, şu zararlıdır demek bir
çözüm olmuyordu. Zaten kendime de
ürün alamaz haldeydim. O açıdan ben
kendime ürün geliştirmeye başladım.
Beni de ilk rahatsız eden deodorantlardı. Çünkü üniversite yıllarından beri
bende kullanıyordum. Araştırmalara
baktık, koltuk altı ile göğüs tıbbi açıdan
beraber çalışıyor. Tümörler İngiltere’de
inceleniyor ve hemen hemen hepsinin
etrafı alüminyum ile kaplandığı görülüyor. Deodorantlarda da alüminyum
kullanılıyor.”dedi.
❚❙ Temizlik sektöründe de hayvansal
katkılar kullanılıyor
Kimya Mühendisi olmasına rağmen
temizlik sektöründeki hayvansal katkılar hakkında kendisinin de bilgi sahibi
olmadığını belirten Livaoğlu şunları
ekledi; “ Kozmetik de hayvansal katkıların bulunduğu biliniyordu. Kimyacı
olmama rağmen temizlik sektöründe
de hayvansal katkıların bulunduğunu bilmiyordum. Bulaşık ve çamaşır
deterjanlarının hepsinde enzim var. Bu
enzimler ya hayvan pankreasından ya
da bakterilerin genetikleri değiştirilerek
elde ediliyor. Birde üçüncü yöntem var
bitkisel. Bitkisel yöntem çok pahalı olduğu için endüstriyel olarak tercih edilmiyor. Türkiye’de en büyük üreticiyi aradım
ve enzim kaynaklarını sordum. Bu soru
ilk defa geldi bize bilmiyoruz kaynağını
denildi. Üretim müdürü ile görüşünce
hayvansal katkı kullandıklarını öğrendim. Çok şaşırdım. Hiç bir üretici bu
soruyu sormamış. Müslüman toplumun
her gün makinede yıkadığı tabakların yüzeyi bu maddelerle kaplanıyor.
Deterjan firmalarınca özellikle yüzeyde
kalsın ve parlaklık versin diye formüller
geliştiriliyor. Bu kalıntılar Müslüman
toplumun maneviyatı açısından sıkıntılı.
Bu sorunları gördükçe alternatiflerine çalıştık. Doğada böyle bir şey yok
pırıl pırıl parlayan tabaklar bardaklar.
Reklamların yönlendirmesiyle insanlar
bu parlaklık ve beyazlığı yakalamak için
ürünleri kullanıyorlar.”
❚❙ Kişi başına yılda 2 kilo katkı maddesi
düşüyor
Az miktarda kimyasala maruz kaldığını
düşünenlerin durumun ciddiyetini kavramaları gerektiğini vurgulayan Livaoğlu, gün içerisinde sabahtan akşama kadar
el yıkarken, duş alırken, diş fırçalarken
defalarca kimyasala maruz kaldığımızı
hatırlatıyor ve ekliyor; “Kimyasalların
ürünlerde kullanımıyla ilgili belli sınırlandırmalar söz konusu. Bu az miktarlardaki kullanımın insan sağlığını tehdit
edecek miktarda olmadığı söyleniyor.
Ancak biz az miktarda kullanmıyoruz.
Sabah kalk elini yıka, dişini fırçala, yü-
zünü yıka, krem sür, makyaj yap, temizlik yap ve bunların dışında gıda olarak da
ye, iç... Gün içerisinde bir sürü kimyasala
maruz kalıyoruz. Araştırmalar sonucu
elde edilen veriler bir yılda kişi başına 2
kilo katkı maddesi düştüğünü gösteriyor.
Bir kısmını boşaltım yolu ile atıyoruz.
Karaciğer temizleme görevi yapıyor
vücutta ancak onun yetişemediği, baş
edemedikleri yağdokularında birikmeye
başlıyor. Belli seviyelere ulaşınca astım,
alerji, kanser gibi hastalıklarla vücut
reaksiyon veriyor. Kozmetik ve temizlik
ürünlerinin farkı ten temasıyla kimyasalların vücuda alınıyor olması. Ten
temasıyla alınan kimyasallar kana direk
karışır. Tübitak’ın yayınladığı makalede,
deterjan kalıntılarının, anomali doğumlar, astım, alerji gibi bir çok hastalığa
sebep olduğu ve psikolojiye zarar verdiği
açıklanıyor. Bunları bilim kabul ediyor.
Belki hayat şartları kolaylaşıyor, yeterince temizlik ürünümüz var ve kirleri
hemen çıkarıyoruz ama bizden neler
gidiyor farkına varalım.”
❚❙ Türkçe içeriği Türkiye’ye biz getirdik
Herkesin kimyacı olmak, işin tekniğini bilmek zorunda olmadığını söyleyen Livaoğlu, ürün arkasındaki içerik
bilgilendirilmesinin anlaşılır yapılması
gerektiğine dikkat çekiyor. Livaoğlu, “
Ben aldığım ham maddelerin Türkçe
karşılığını yanına yazdım ki insanlar
ne kullandığımı bilsin. Doktor dahi
anlamaz. Kimya farklı bir alan. Müşteri
anlamadıktan sonra oraya yazmanın
anlamı nedir onu da anlamış değilim. O
kadar küçük yazılıyor ki. Bakanlık yazma
zorunluluğu getiriyor. Neden getiriyor?
Okunsun diye ama okunmaz haldeler.
Bakanlık bu konuda yaptırım getirmeli,
punto belirlemeli.” dedi.
❚❙ Ev içindeki kimyasal kirlilik
dışarıdan daha fazla
Ev içi kimyasalları kontrollü kullanmak
konusunda ev hanımlarını uyaran Livaoğlu, “Amerika’da yapılan araştırmaya
göre ev içindeki kimyasal kirlilik dışarıdan daha fazla. Tüm yüzeyleri kimyasal
ürünlerle temizliyoruz. Havalandırmıyoruz. Temiz ve hijyenik bir ortam
hazırladığımızı düşünüyoruz. Özellikle
evde çocuk varsa temizlik yapılan oda
havalandırıldıktan sonra oda kullanılmalı. Uçuşan kimyasallarda tepkimeye
giriyor ve daha zararlı hale geliyor.”
şeklinde konuştu.
❚❙ Yüzey temizleyici ve şampuanda aynı
hammadde kullanılıyor
Evdeki bütün yüzeylerin kimyasallarla
silinmemesi konusunda kullanıcıları
uyaran Kudret Livaoğlu, “ Yüzey temizleyici şampuanlarda SLS kullanılır. Hem
ucuz hem köpük düzeyi çok iyi hem de
temizleme kapasitesi iyi. Doğal olarak
üretici tarafından tercih ediliyor. Ama
bu madde tahriş edici de bir madde
aynı zamanda. Tahriş etmesin diye de
plastik türevi bir madde koyuyorlar ki
cilde bir koruma tabakası oluşsun. Bu da
kayganlık hissi oluşturuyor. Sıvı sabunlarda da aynı şekilde bir kullanım söz
konusu.”şeklinde konuştu.
Yumuşatıcılar depresyona sokuyor
Çağın yaygın hastalığı, halsizlik ve depresyonun çamaşır yıkarken kullanılan
yumuşatıcılardan kaynaklanabileceğini
belirten Livaoğlu, “Yumuşatıcılar direkt
psikolojiyi etkiliyor. Müşterilerin talebi
var ancak üretmiyoruz. Bitkisel bir formülü var. Ama bitkisel de olsa çalışma
mekanizması olarak insan sağlığına
zarar veriyor. Yumuşatıcının çalışma
prensibi giysilerin üzerinin pozitif
yükle yüklenmesi. Çünkü çamaşırdaki
elektriği alacak ve yumuşatacak. Ben
kimyacı olarak hesaplayamam ne kadar
artıya ihtiyacı olduğunu. Fazladan
çamaşır üzerinde kalan artılar bireyin
elektronlarını çekiyor. Bu sebeple bitkin
ve halsiz hissediyor insanlar kendilerini.
Özellikle bebek çamaşırları yumuşak
olsun diye böyle kimyasallara maruz bırakılıyor. Bilmeden anne bebeğine zarar
veriyor.”diye konuştu.
❚❙ Renkler sadece optik okuyucunun
gördüğü bant
“Diş macununun arkasında bulunan
yeşil, mavi, siyah gibi renkler sadece
makinenin görmesi gereken bir banttır”
diyen Livaoğlu, “İçeriğe dair bilgi vermez. Bizim ürünümüzün arkası siyahtı.
Tepki aldık. En ağır kimyasalı içerdiği
düşünülüyordu. Böyle bir şey yok. Bir
firma bu şekilde üretmiş ve böyle bir yalanı yaymış. Ama tepkiler üzerine bende
yeşil yaptım ve hiçbir kurumdan da izin
almadım.”diye konuştu.
❚❙ Duş jelleri ve şampuanlar yüzey
temizleyici içeriğine sahip
Kullanılan içeriklerin şaşırtıcı ve tahmin
edilmeyecek türden benzerlikler barındırdığını söyleyen Livaoğlu sözlerine
şunları ekledi; “Yüzey temizleyicide
kullanılan SLS, şampuan yapımında da
kullanılıyor. Biraz yumuşatıcı maddeler
katılıyor ve saç bu yüzden yumuşuyor.
Özellikle reklamlarda gördüğümüz o
dolgun saçlar katılan silikonlarla elde
ediliyor. Saçın dış yüzeyi silikonlarla
kaplanıyor. Ayrıca saçın nefes aldığı
gözenekleri de tıkıyor. İlk başta parlak
ve dolgun görünüyor saçlar ama zamanla yıpranıyor. Çağımızda en büyük
sorunlardan biri saç dökülmesi ve seyrek
saçlar. En doğal alternatifi zeytinyağlı sabun. Sirkeli su ile durulanınca
yumuşaklık veriyor. 1 litre suya yarım
çay bardağı sirke koyup durulanınca
sabunun verdiği kuruluk engellenebilir.
Özellikle elma sirkesi minareleri ile saçı
besler, bakterilerden temizler.”
❚❙ Parfümler DNA hasarına sebep
oluyor
Zaruri ihtiyaçlara alternatif üretme
temel prensibiyle çalıştığını belirten
Livaoğlu, “Çalışmalar esnasında fark
ettim parfümler direk DNA’yı etkileyen
katkılar içeriyor. Kalıcılığı sağlamak için
plastik konuluyor. Kimyasal içerikli parfümler tenle temas etmese de erkeklerde
sperm kalitesini düşürüyor. Bu ürünler
çocukların yanında kullanılıyor. Direk
DNA hasarına sebep oluyor. Kadavrayı
korumak için kullanılan kimyasallar
parfüme de konuluyor.”dedi.
❚❙ Saç boyası kalıntıları ceninlerden
çıkıyor
Saç boyaları kalıntıları ceninlerden
çıkıyor diyen Kudret Livaoğlu, "Saç
boyanınca anne saçı geri dönüşümsüz
kaybediliyor. Bir daha o renk yakalanamıyor. Saç boyası saç kabuğunu açar,
içeri girer ve doğal pigmentleri öldürerek kendi pigmentlerini yerleştirir. Saç
uzadıkça doğal pigmentler ve bozuk
renkler birleşir ve yeni bir renk ortaya
çıkar. Hamilelik boyunca dikkat ediliyor.
Hemen doğumdan sonra saç boyatılıyor. Bebek emzirirken de dikkat etmek
gerek.” şeklinde konuştu.
ÇAMAŞIR SUYU, ASTIM VE ALERJI SEBEBI
Kudret Livaoğlu, çamaşır suyunun
bağımlılık yaptığına ve solunum
yolunu olumsuz etkilediğine dikkat
çekerek ekliyor; “ Bakterileri öldürüyor
ama sağlık için çok sakıncalı. İngiltere de bir üniversite de 7 bin çocuk
üzerinde araştırma yapılıyor. Çocuklar
hep astım, alerji, hırıltılı nefes alma
gibi sorunlarla karşı karşıya. Anneler
hamilelik dönemlerinde ve bebeklik
dönmelerinde bu çocukları çamaşır
suyu ve zirai ilaçlara maruz bırakmış.
Çamaşır suyu içerisindeki klor farklı
bileşiklerle birleştiği zaman kanserojen
maddeler oluşturuyor. Bilim dünyası
tarafından da kabul ediliyor. Bilinçli
kullanmak gerek. İhtiyaç duyduğumuz
yararlı bakterileri de öldürüyor çamaşır
suyu. Alternatifi oksijen. Leke çıkarma,
beyazlatma ve zararlı bakterileri öldürme özelliği mevcut oksijende de. Sirkenin de dezenfekte etme özelliği vardır.
Hijyenik şartlarda daha fazla hastalık
gelişiyor. Sünneti seniyyeden uzaklaşıyoruz. Müminin artığı mümine şifadır.
Yararlı bakterilere ihtiyacımız var.”
DIŞ MACUNU, KORDONDAKI KAN AKIŞINI YAVAŞLATIYOR
Vücuda alınan yabancı maddelerin
tahmin dilemeyecek sonuçlarına da
değinen Livaoğlu, “Diş fırçalarken
anne karnındaki bebeğin kordonundaki kan akışının zayıfladığı
görülüyor. Triklosen adında bazı diş
macunlarında kullanılan bir madde
var. Amaç, ağızdaki bakterilerin gelişimini engellemek. Fakat bu madde
anne karnındaki bebeğe kan geçişini
yavaşlatıyor. Yavaşlayınca da oksijen
azalıyor ve beyin gelişimi olumsuz
etkileniyor. Bazı diş macunlarının
içerisinde florür bulunuyor. Fareler
üzerinde yapılan başka bir araştırma, florür verilen farelerin sürekli
düşük yaptığını ortaya koyuyor.”dedi.
16
G Ü N DEM
15-31 MART 2016
www.212haber.com
DERVİŞ BABA DELİLER, ABDALLAR, MECZUPLAR VE AŞIKLAR KAHVEHANESİ
‘Görüyorsan, duyuyorsan
sorumlusun’
Balat'taki Derviş Baba Kahvehanesi'ni normal kahvehanelerden ayıran bir özelliği
var. Derviş Baba Kahvehanesi'nin kapısı deliler, abdallar, meczuplar, âşıklara açık.
MERVE KALAYCI
AY ISTEDIĞI için sopayla kovalanan delileri
görünce Derviş Baba Deliler, Abdallar,
Meczuplar ve Aşıklar Kahvehanesini kuran
Mimar Ali Denizci, kahvehane aracılığı ile
bir araya getirdiği gönüllülerle yardıma ihtiyacı olan ailelere ev, gıda ve burs yardımında bulunuyor.
‘Görüyorsan, duyuyorsan, sorumlusun’
diyerek yola çıkan Mimar Ali Denizci,
ilginç yaşam hikayesini Derviş Baba Deliler,
Abdallar, Meczuplar ve Aşıklar Kahvehanesi ile birleştirmiş ve ortaya ilginç bir o
kadar da faydalı bir gönüllü oluşum çıkmış.
Siyaset konuşmanın yasak olduğu mekânda
farklı din, inanç ve ideolojiye sahip insanlar
arasında huzurlu bir ortam sağlanmış. Tüm
çalışanların gönüllü olduğu Derviş Baba
Kahvehanesi aracılığı ile 423 aileye düzenli
olarak yardım yapılırken, 150 öğrenciye ise
kitap okuma şartı ile burs veriliyor. Dinde
tebliğin ancak hal dili ile yapılabileceğini
söyleyen Ali Denizci, “ Siyaset ve din konuşmak yasak çünkü din anlatılmaz, yaşanır.
Siyaset ise çok yüzlülüktür.”diyor.
DIKKATIMI ÇEKEN ILK ŞEY
EŞITSIZLIK VE ADALETSIZLIK
İlginç bir hayat hikâyesine sahip Mimar
Ali Denizci şimdilerde mimarlık yapmadığını, ailesinin geçimini karısının
sağladığını ve kendisinin Kahvehane ile
ilgilendiğini söylüyor. Hayat hikâyesini anlatan Denizci’nin, yaşamının ilk yıllarında
adaletsizlik ve eşitsizlik dikkatini çekmiş.
Ali Denizci, “ İstanbul’da Yeniköy’de bir
yalıda doğdum. Yaşamın en başında dikkatimi çeken şey adaletsizlik ve eşitsizlikti.
Bu düşünce beni yasadışı sol anarşist ve
terörist bir örgütte militan yapmaya itti. 3
arkadaşım üniversite sınav harcı olmadığı
için sınava giremediler. Benden çok başarılıydılar. 12 Eylül yılları henüz gelmemiş
kalp ilacı yok piyasada. Depoyu basıyoruz.
Kalp ilacını halka dağıtıyoruz. Camilerden ampul çalıyoruz. Eşitlik kavramının
örgütlerin içerisinde olmadığını da bir süre
sonra öğrendim. Yakalandım. Diyarbakır
cezaevine girdim ve 2 yıl orada yattım.
Çıktım geldim okulumu bitirdim. Ailemin
bana verdiği temel duygu, çok paran olmalı… İstediğin kadar oku paran yoksa adam
değilsin. Ufak işler ufak ihaleler büyük
işler… 26 yaşıma geldiğimde ilk milyon
dolarımı kazanmıştım ama paraya dokunamıyordum. Çünkü ya para biterse diye
biriktirmeye devam ediyorum. Diğer yandan sürekli içiyorum alkol ve uyuşturucu.
Temel duygum; boğuluyorum, yaşayamıyorum. Parasız kalırsam ne oluyor görelim
dedim evi terk ettim. Rumeli hisarında bir
tekneye yerleştim. Sonra sokaklarda yaşamaya başladım ve 3 buçuk sene sokaklarda
yaşadım.”şeklinde konuştu.
SEVMEK LAZIM, DELİ GİBİ
SEVMEK LAZIM
Suriyeli misafirlerin kalıcı olduğuna değinen Denizci, onlar için yaptıkları faaliyetleri
ise şöyle anlattı; “Şimdi Suriyeliler geldi.
Suriyeliler için bir dershane açtık. Şimdiye
kadar 150 çocuğu mezun ettik. Kalacaklar
galiba, hiç olmazsa dilimizi öğrensinler, iletişim kuralım. 40 öğretmenim var
tamamı gönüllü. Deniz feneri olmak için
ya gönlünü koyarsın ya da koymazsın. Yani
sevmek lazım. Deli gibi sevmek lazım. Çok
sevmek lazım. Görüyorsan duyuyorsan
sorumlusun. Her zaman önünde iki seçenek
vardır. Ya sırtını döner gidersin ya da insan
olursun, bir ucundan da sen tutarsın.”
SOSYAL SORUMLULUK
PROJESI
Sosyal sorumluluk projesi olan Derviş
Baba kar amacı gütmeden hareket ediyor.
Tüm amaçlarının yolda kalmışların yola
devam etmelerini sağlayacak araçları temin
etmek olduğunu söyleyen Denizci, “Derviş
Baba'da karnınızı da doyurabilirsiniz, üstünüze başınıza giysi de alabilirsiniz, İngilizce
İspanyolca, İtalyanca, Portekizce, Rusça,
Arapça, Almanca, Fransızca'yı ücretsiz
öğrenebilirsiniz, Keman, gitar, ney, piyano,
perküsyon, şan, solfej dersleri alabilirsiniz.
Tüm dersler gönüllüler tarafından veriliyor. Temel hikayemiz yolda kalanın yola
devam etmesini sağlayacak araçları temin
etmek."dedi.'Karanlık gecede karanlık
kuyunun dibindeki ayağı kırık karıncanın rızkından biz sorumluyuz.' Ayeti ile
aydınlandığını belirten Ali Denizci yeni
projeler için çalışmaya devam ediyor. Denizci, içerisinde anaokulu, aşhanesi, sanat
atölyeleri, bulunan bir külliye inşa etmeyi
planladıklarını da söylüyor. Yeterli miktara
ulaştıklarında külliyenin yapımına hemen
başlanacak. Denizci bu konuda herkesten
maddi ve manevi destek bekliyor.
TÜM ÇALIŞANLAR GÖNÜLLÜ
Mimar Ali Denizci, ilginç yaşam hikayesini Derviş Baba Deliler, Abdallar, Meczuplar ve Aşıklar
Kahvehanesi ile birleştirmiş ve ortaya ilginç bir o
kadar da faydalı bir gönüllü oluşum çıkmış. Siyaset konuşmanın yasak olduğu mekânda farklı din,
inanç ve ideolojiye sahip insanlar arasında huzurlu bir ortam sağlanmış. Tüm çalışanların gönüllü
olduğu Derviş Baba Kahvehanesi aracılığı ile 423
aileye düzenli olarak yardım yapılırken, 150 öğrenciye ise kitap okuma şartı ile burs veriliyor.
Üç buçuk sene
hiç para harcamadan yaşadım
Sıra dışı yaşamında geçirdiği aşamaları özetleyen Denizci,
ateist olarak girdiği mezarlıktan sufi olarak çıktığını ve bu
süre içerisinde hiç para harcamadığı halde aç kalmadığını
anlatıyor. Denizci, “Şunu gördüm aç kalmıyorsunuz. Hangi lokantaya giderseniz gidin. Karnım aç, param yok dediğinizde sizin karnınızı doyuruyorlar.3 buçuk sene hiç para
harcamadan yaşadım. Sonra kardeşlerim beni yakaladı.
Hastaneye götürdüler. Siroz teşhisi konuldu. İçkiyi, sigarayı bırakmazsam 1 yıl kadar ömrüm varmış. Ölecekmişim.
Bende gittim Aşiyan Mezarlığı’nda bir mezar satın aldım.
Yaptırdım mezarı, içine girdim ve 8 buçuk ay oradan hiç
aşağı inmedim. Sadece içtim okudum ve düşündüm. Hiç aç
kalmadım hiç içkisiz kalmadım kim getirdi bilmiyorum.
Sadece felsefe ve edebiyat okurdum. Ateist olarak girdiğim
mezarlıktan Sufi olarak çıktım. Mezarlık boyunca düşündüm. Nedir bu korkunun sebebi. Aşiyan mezarlığına girdiğimde cebimde 65 lira para vardı. Çıktığımda yine aynı
para vardı. Bu coğrafyada açlıktan ölme ihtimalin yok.
Korkuları mezara gömdüm ve mezardan çıktım. Benim
önümde tek bir engel var, O’da Ben. Kendimi ortadan kaldırdığımda bütün evren benim. Gittim Bakırköy Akıl Hastanesine yattım alkol ve madde tedavisini gördüm. Çıktım.
Yaşam benim artık kendi kurallarıma göre oynayacağım
dedim. Bir işe girdim battım. Bir daha girdim battım. 18
kere battım çıktım. Para dijital bir rakam.”dedi.
Çay isteyen deliyi odunla kovalıyorlar
Balat’ta delilerin çay istediği için kovalandığına şahit olan Ali Denizci, onlarla birlikte
yemek yiyip çay içmeye başlamış ve neticede
ortaya Derviş baba çıkmış. Denizci, “Balat,
İstanbul’un en fakir en fanatik en okumamış semtlerinden biri. Orada Yaşar Abi ile
tanıştım. 5 yaşındaki bir çocuğun zekâsına
sahip ama dünya tatlısı bir adam. Odunla
kovalıyorlar çay istediği zaman. Yaşar abiye
sahip çıktım. Birlikte çay içiyoruz yemek
yiyoruz derken Ercan çıktı. Sevmek lazım
dedi. Bende Deliler kahvesini kurdum iki
arkadaşımı daha yanıma aldım. Derviş Baba,
Deliler, Abdallar, Meczuplar ve Âşıklar
Kahvehanesi. Mahallenin 18 delisini topluyoruz yakaladığımız yerde her hafta hamama
götürüyoruz. Günde üç öğün yemek veriliyor. Ayrıca karnım aç, param yok dediğinizde bütün menü serbest. Aralık ayında 33
aile sokakta yatıyordu. Kampanya başlattık
33 aileyi evlere aldık. Gıda yardımı yaptık.
Müşteriler yardım etmeye başladı ve bizim
ufacık kahvehane kocaman bir organizasyona dönüştü.”diye konuştu.
AYDA 5 KITAP OKUYAN
ÖĞRENCIYE BURS
Yardım organizasyonuna dönüşen
Kahvehane’de ücretsiz dil ve sanat kursları
gönüllü öğretmenler tarafından veriliyor.
İhtiyacı olan öğrencilere ayda beş kitap
bitirmek ve özetini çıkarmak şartıyla burs verildiğini söyleyen Ali Denici sözlerine şunları
ekliyor; “423 aileye düzenli gıda götürüyoruz.
Şirketlerin ramazan kolileri gibi değil. Adam
gibi… Gıda mühendisleri hazırladı listeyi.
Eti, sütü, beyaz peyniri ne kadar gerekiyorsa
o gidiyor. 150 öğrenciye burs veriyoruz. Burs
almak için bir koşul var her ay 5 kitap okuyacak yaşına göre. Özetini çıkartacak, anlatacak. Dini kitap yasak, siyasi kitap yasak.”
G Ü N DEM
www.212haber.com
15-31 MART 2016
17
Zeytinburnu’nu profesyonel
takımsız bırakmayacağım
Stadyum müjdesi
Zeytinburnu Amatör Kulüpler Birliği ile bir araya gelen Zeytinburnu Belediye Başkanı Murat Aydın,
Zeytinburnu Stadyumu ile ilgili Danıştay’da bulunan davanın belediye lehine sonuçlandığı söyleyerek,
"Yerel mahkeme konuyu bir kez daha ele alacak. Allah’ın izni ile stadyum yerini geri alıyoruz, görünen şimdilik o" dedi.
LÇEDE SPOR yapan gençlerin yetiştiği Eroğlu, Batı Trakya,
Damla, Yenidoğan Güneş, Merkezefendi, Telsiz, Tepebağ,
Irmak, Selvi, Yıldız, Beştelsiz, Yeşil Ilgaz, Yeşiltepe, Zafer,
Hürriyet ve Öz Trabzon Amatör Spor Kulüpleri’ne 200 bin
TL’nin üzerinde malzeme yardımının yapıldığı toplantıda
Amatör Kulüpler Birliği ile bir araya gelen Zeytinburnu
Belediye Başkanı Murat Aydın, ilçe halkına profesyonel
takım sözü verdi. Dönem sonuna kadar stadyumun yerini
belirlemeye çalışacaklarını söyleyen Başkan Aydın, "Stadın
temelini attığımız gün arayışa geçip profesyonel ligden bir
takım alacağız ve o takımın adını da Zeytinburnu Spor
koyacağız. İnşallah, Zeytinburnu’nu profesyonel takımsız
bırakmayacağım" dedi.
DANIŞTAY STADYUMLA İLGİLİ
KARARI VERDİ
Zeytinburnu Stadyumu ile ilgili Danıştay’daki davanın
belediyenin lehine sonuçlandığını müjdeleyen Aydın,
"Zeytinburnu Stadyumu ile ilgili karar lehimize sonuçlandı ama süreç devam ediyor. Yerel mahkeme konuyu bir
kez daha ele alacak. Ardından idare mahkemeleri ve son
olarak hukuk mahkemeleri de konuyu inceleyecek yani
iş biraz sürecek gibi ama stadyumun yerini geri alıyoruz,
görünen o Allah’ın izniyle" ifadelerini kaydetti.
AMATÖR KULÜPLERE OKÇULUK
TAVSİYESİ
Amatör kulüplerin futbol dışındaki diğer branşlara da eğilim göstermesini tavsiye eden Başkan Aydın, "Geleneksel
ata sporumuz olan okçuluk, vücudun koordineli hareket
ettiği bir spor dalı. Şayet amatör kulüplerimiz okçulukla ilgilenirse gereken desteği sağlamaya hazırız" diye konuştu.
Zeytinburnu’nun profesyonel bir takımı kaldırabileceğini, bunun için taraftar potansiyelinin hazır olduğunu
belirten Başkan Aydın, iyi bir yönetim sağlandığı takdirde
Zeytinburnu’nun profesyonel bir takıma kavuşabileceğini
ifade etti.
İlçedeki amatör kulüplere 200 bin TL’nin üzerinde yardımının yapıldığı buluşmada Zeytinburnu Amatör Kulüpler
Birliği, Aydın’a desteklerinden dolayı plaket takdim etti.
28 Şubat süreci
fotoğraflarla anlatıldı
BAŞAKŞEHIR Belediyesi tarafından 28 Şubat panelinde açılışı gerçekleştirilen sergiye ilçe okul öğrencileri yoğun ilgi gösteriyor. Başakşehir Emin Saraç
Kültür Merkezi fuaye alanında yer alan 28 Şubat sergisi
dönemi fotoğraflarla yeniden gözler önüne seriyor.
Gazete haberleri bölümünün de yer aldığı sergide 150
fotoğraf yer alıyor. Her gün ilçe sakinleri ve okul öğrencilerinin ziyaret ettiği sergi Nisan ayı başına kadar
açık kalacak.
28 Şubat sergisini gezen öğrenciler düşüncelerini şu
sözlerle paylaştı.
Şevval Kurnaz: “7. Sınıftayım. Mehmet Emin Saraç
İmam Hatip Lisesi’nde okuyorum. 28 Şubat süreci
ablalarımızın özgürlüğüne yönelik bir saldırıydı. 28
Şubat sergisi yaşadıkları zulmü olduğu gibi anlatıyor.”
Şeyma Kar: “28 Şubat başörtülülere yapılan zulümdür
ve ben çok üzülüyorum. O dönemde başörtülü kişiler
okullara alınmıyordu, başörtülü öğretmenler derslere
giremiyordu. Çok şükür biz başörtümüzle okuyabiliyoruz.”
Emirhan Karagöz: “28 Şubat başörtüsüne yapılan
eziyetlerdir. Müslümanlığı ortadan kaldırmak için
yapılmıştır. 28 Şubatların bir daha yaşanması için
insanların inançlarına uygun giyinmelerine izin verilmelidir.”//
Istanbul’un ilk yeşil taksi durağı
TÜRKIYE’NIN ilk yeşil sertifikalı kamu binasına sahip olan Küçükçekmece, yeşil bir ilçe olma yolunda
emin adımlarla ilerliyor. Halkalı’ da bulunan Miss
Meydan Taksi, güneş panelleri ile elektrik elde eden
İstanbul genelindeki tek taksi durağı olma özelliği taşıyor. Şu anda 60 araçla vatandaşlara hizmet
veren Miss Meydan Taksi durağının kulübesinde
şoförler güneş panelinden elde ettikleri elektrik ile
televizyon, telefon, ocak gibi aletleri çalıştırmanın
keyfini yaşıyor.
HEM DOĞAYA DOST HEM DE CEBE
Taksi durağı sahibi Selman Yücel (54), ihtiyaç
dolayısıyla böyle bir şeye kalkıştıklarını belirterek, “Biz 6 yıldır buradayız. Kulübeye elektrik
tesisatı döşetmem gerekiyordu. Ancak maliyeti
çok fazlaydı. Bu nedenle kulübenin çatısına güneş
panelleri koymayı düşündüm. Normalde 350 metre
kablo çekmemiz gerekiyordu buraya. Bu panellere
o maliyetin 8’de biri fiyatına sahip oldum. Kendi
elektriğimizi kendimiz üreterek de doğayı da korumuş oluyoruz” dedi.//
Beylikdüzü’ne
yeni nesil
konteynerlar geliyor
BEYLIKDÜZÜ Belediyesi Çevre Koruma
ve Kontrol Müdürlüğü, çöplerin daha
profesyonel bir sistemle toplanabilmesi
için yeni bir uygulamaya geçti. Yer üstü
Modüler Konteyner Sistemi’ni ilçenin 155
noktasında hayata geçirmeye başlayan
ekipler; Barış, Bizimkent, Büyükşehir ve
Cumhuriyet Mahalleleri’nde 54 noktaya
70 konteyner monte etti. İlçe genelinde
çalışmalar tamamlandığında 2. Bölge olan
Yakuplu ve Marmara Mahalleleri’nde 46
noktada 55 konteyner, 3. Bölge Adnan
Kahveci Mahallesi’nde ise 55 noktada tam
57 adet konteyner yerleştirilmiş olacak.
Eski konteynerları kaldırdıklarını belirten
Çevre Koruma ve Kontrol Müdürü Ersin
Temel, çalışma esnasında trafiği engellemediklerini, gürültü kirliliği oluşturmadıklarını belirterek, “Yeni sistemle birlikte
hem maliyetlerimizi düşüreceğiz hem de
çevre sağlığını koruyacağız. Eski sistemde
4 adet konteynerla 7-8 dakikada topladığımız atıkları, şu an 1 konteyner ile en fazla
2 dakikada toplamış olacağız” dedi.//
18
G Ü N DEM
15-31 MART 2016
www.212haber.com
Altınhas Holding, VEGA OKULLARI ile İstanbul' a yeni bir eğitim anlayışı kazandıracak
Altınhas Holding,
Ebru ARPAÇI
yeni eğitim yatırımlarına hazırlanıyor
Altınhas Holding, “Türkiye ve Dünya için model alınabilecek bir eğitim anlayışı” vizyonuyla yola çıkan VEGA
OKULLARI’NIN eğitim ağını genişletiyor. VEGA OKULLARI, ikincisi bu yıl Beylikdüzü’nde olmak üzere gelecek
3 yıl içinde İstanbul’un yedi noktasında anaokulundan liseye kadar tüm düzeylerde eğitim verecek.
A
LTINHAS HOLDING, 2014 – 2015 Eğitim-Öğretim yılı ile kapılarını açan
VEGA OKULLARI’nı yeni yatırımlarla büyütmeyi hedefliyor. İlk eğitim
yatırımını İstanbul Sultanbeyli’de
gerçekleştirerek anaokulu, ilkokul ve
ortaokul düzeylerinde eğitim veren
VEGA OKULLARI, Eylül ayında
başlayacak olan yeni eğitim döneminde Beylikdüzü Kampüsü ile eğitim ağını genişletmeye hazırlanıyor.
VEGA OKULLARI’nın gelecek
yıllardaki yatırımlarını değerlendiren
Altınhas Holding Yönetim Kurulu
Başkanı İmam Altınbaş; şunları
söyledi: “Ülkemizin geleceğinde fark
yaratacak bireyler yetiştirmenin,
ancak fark yaratan bir eğitimle mümkün olacağına inanıyoruz. Her gün
biraz daha artan ülke nüfusumuzla
birlikte çocuklarımızın, iyi bir eğitim
almasını amaçlıyor, bu çerçevede
eğitim yatırımlarımızı artırarak
sürdürüyoruz.
Eğitim sektörüne yeni bir vizyon
getirmek amacıyla, gelecek üç yıl
bancı dil gibi farklı ilgi alanlarına odaklanmış bir genç olarak hayata atılmasını
arzuluyoruz.”
içinde İstanbul’un yedi noktasında
ve Anadolu’ da; anaokulundan liseye
kadar farklı düzeylerde eğitim verecek VEGA Okulları açmış olacağız.
Sonrasında da VEGA OKULLARI
ile her bir öğrencimizin, başarılı
eğitim geçmişine sahip eğitimcilerin
liderliğinde bilim, sanat, spor ve ya-
Türkiye için iyi bir vatandaş dünya için
iyi bir insan yetiştirmeyi hedeflediklerini dile getiren VEGA OKULLARI
Genel Müdürü Ebru Arpacı; “Öğrencilerimizi Türkiye ve Dünya için model
alınabilecek bir eğitim anlayışı ile yetiştiriyoruz. Bu çerçevede de öğrencilerimize iyi bir akademik eğitim verirken
bir yandan da yabancı dilden yeteneklerinin keşfine kadar uzanan toplum
içine çıktıklarında kendi ayakları
üzerinde durabilecekleri bir eğitim anlayışıyla hareket ediyoruz. Ana dilini
çok iyi kullanan, en az iki yabancı dilde
ana dil yeterliliğinde iletişim kurabilen,
uluslararası diploma programlarıyla
en az iki diploma sahibi olabilecek,
akademik olarak güçlü, sosyal ve
sportif alanda donanımlı, çağdaş, değer
sistemi gelişmiş, sosyal sorumluluklar
üstlenen başarılı bir nesil yetiştirmeyi
hedefliyoruz. Deneyimli ve gelecekten
beklentisi olan öğretmenler sayesinde,
öğrencilerin kişisel gelişimine önem
vererek, onların düşüncelerini zorlayıp
tatlı bir rekabet ortamı yaratarak ileri
bilgi düzeyine ulaşmalarını sağlamak
ve yeteneklerini ortaya çıkarmak istiyoruz” dedi.
Bahar ÖZÜRÜN
İkiSatır’ın
İstanbul’daki 4. Şubesi
Beylikdüzü’nde açıldı.
GLOBAL RESTORAN Yatırımları Genel
Müdürü Bahar Özürün 2016 yılında İstanbul, İzmir, Ankara, Eskişehir
ve Antalya’da yeni şubeler açacaklarını
belirtti. İkiSatır’ın İstanbul’un tüm marka
caddelerinde açılacağını belirten Genel
Müdür Özürün, “Restoran başına 1 milyon
TL’lik yatırımla İkiSatır konseptini hayata
geçirdik. Amacımız Türk damak tadına
uygun ızgara seçenekleri, fiyat politikası
ve farklılaşmış konseptteki restoranlarıyla
geniş bir tüketici kitlesine erişmek” dedi.
‘İyi et herkesin hakkı’ görüşüyle kaliteli
lezzetin yanı sıra keyifli bir mekan alternatifi de sunan İkiSatır artık Beylikdüzü’nde
yaşayanlar için de ilk tercih olacak. Birbirinden lezzetli ızgara et ve köfte çeşitlerinden oluşan menüsüyle Beylikdüzü
İkiSatır’da açılışa özel tüm menülerde özel
indirimler mevcut.//
G Ü N DEM
www.212haber.com
15-31 MART 2016
19
‘Dünyanın beklediği çıkış
Türkiye’den olacaktır’
D
Çerkez asıllı Suriyeli düşünür Cevdet Said, “Dünyanın hak ve hukuk talebine en olumlu cevabın Türkiye'den verileceğine inanıyorum. Dünyanın
beklediği çıkış Türkiye'den olacaktır. Kur’an'ı rehber alıp sorumluluk bilincini esas almalıyız. Hakem akıldır, rehber ilimdir.” diye konuştu.
Fikri çalışmalarıyla İslam tefekkürüne
ümmet bilinci eksenli çağrılar yapan
Çerkez asıllı Suriyeli düşünür Cevdet
Said, Başakşehir Belediyesi söyleşilerine
katıldı. Kur’an-ı Kerim Tilaveti ile başlayan söyleşi programının açılış konuşmasını yapan Doç. Dr. Fethi Güngör,
Cevdet Said’in hayatını anlattı: “Üstadımız insanlığın geçmişini anlayabilmek
ve Müslümanların bu kadar büyük
imkânlara rağmen bu kadar büyük problemlerle uğraşmalarına çözüm üretmek
için gayret içerisinde olmuştur. 1950’li
yıllardan itibaren yazmaya, anlatmaya
başlamıştır. Beş kez hapis yatmak zorunda kalıyor. Öğretmenlik döneminde ise
tamamen ihraç ediliyor ve köyüne geri
dönüyor. Dünya çapında tanınmış birçok
insan kendini ziyaret ediyor, sohbetler
yapıyor. Bu sohbetlerin büyük bir kısmı
da kitaplaştırılmıştır. Dünyanın pek çok
ülkesinde konferanslar vermiştir. Üstadın
toplam sekiz eseri Türkçeye kazandırılmıştır”
‘DEĞIŞMENIN YOLU
OKUMAKTAN GEÇER’
Gazeteci-Yazar Turan Kışlaklı ise Said’in
edebi yönünü ve düşünce dünyasını şu
cümlelerle anlattı, “Cevdet Said’i anlamak için Malik Bin Nebi, Muhammed
İkbal’i çok iyi tanımak gerekiyor. Cevdet
Said'in kitaplarında her ikisinin de etkisini çok açık görebiliriz. Malik Bin Nebi,
Muhammed İkbal, Cevdet Said İslam
dünyasının değişime ihtiyacı olduğunu
savunuyorlardı. Biz değişmedikçe toplum değişmez, biz değişmedikçe dünyaya
hükmedemeyiz, diyorlardı. Bu nedenle
Müslümanlar değişmeli diyorlardı. Cevdet Said’in kitaplarında en çok üzerinde
durduğu konu okumaktır. Bu dinin ilk
emri okumaktır, bugün maalesef en çok
kitabın yazıldığı ülkeler batı ülkeleridir.
Allah (C.C) okuyun, diyor ama Müslümanlar inatla okumuyor, inatla yazmıyor.
Değişmenin yolu okumaktan geçer, diyor
Cevdet Said. Üstadın, üzerinde durduğu
üçüncü konu ise cihattır Cihat, Kuran'ı
anlamaktır, İslam'ı yaymaktır. Cevdet
Said, Müslümanlar bugün sömürülüyor
ise kendi hataları yüzünden sömürüldüğünü dile getiriyor.”
Programın onur konuğu Cevdet Said
yaptığı konuşmada şunları dile getirdi:
“Müminlerin günde 40 kez okudukları Fatiha yeterince anlaşılamamıştır.
Kur'an’da düşünen insanlar için çok fazla
ayet olduğunu görürsünüz. Kuran’da
bakmak ve görmek ile ilgili emirler
vardır. Biz bakıyoruz ama görmüyoruz. Bakıp görmek baktıklarımız ile
bağ kurmak demektir. Yani düşünme
eylemidir. Kâinatın kanunlarını bilmemiz gerekiyor. Ona uygun davranmamız
gerekiyor. Ümmetin birlik ve beraberliği
çok önemlidir. Yeryüzü insanla konuşmaktadır, onun kanunlarına bilirsek bize
ne söylediğini de anlayabiliriz.”
Türkiye’yi çok yakından izlediğini
ve Türkiye’den çok umutlu olduğunu dile getiren Said, katılımcılardan
gelen soruları da yanıtladı. “Dünyada
artık atom bombası kullanılacağını
düşünmüyorum, artık savaş bir yöntem
olarak kullanılamaz onu yöntem olarak
kullananlarda cahillerdir. Avrupa Birliği
savaşı kullanmıyor, çünkü onun yanlış
olduğunu anlamıştır. Atom bombası
bir puttur ve insanlar ona tapmaktadır.
Recep Tayyip Erdoğan'ın ‘dünya beşten
büyüktür’ demesi çok anlamlı bir çıkıştır.
Avrupa Birliği savaş olmaksızın bir
birliktelik sağlamıştır, bizim bundan ders
çıkarmamız gerekiyor. Kur'an şiddeti
putlaştırmayı reddediyor. Dünyanın hak
ve hukuk talebine en olumlu cevabın
Türkiye'den verileceğine inanıyorum.
Dünyanın beklediği çıkış Türkiye'den
olacaktır. Kur’an'ı rehber alıp sorumluluk
bilincini esas almalıyız. Hakem akıldır,
rehber ilimdir.”
‘İSLAM’I YENIDEN AYAĞA
KALDIRMA ZAMANI GELDI’
Programın sonunda Başakşehir Belediyesi Başkan Yardımcısı Haluk Dikbaş,
katılımcılara teşekkür ederek, çiçek ve
plaket takdim etti. Dikbaş, yaptığı selamlama konuşmasında İslam dünyasının
birleşmesi gerektiğini vurguladı: “Osmanlının yıkılışından beri geri dönüşü
konuşuyoruz. 300 yıldan beri bocalamanın içerisindeyiz. Bizden sonra Birleşik
Devletler, Amerika Birleşik Devletleri
oldu, dünyaya hükmediyor. Avrupa 5060 yıl önce birbirlerini yedi, 25 yıl sonra
birlik kurdular, ortak para birimine
sahip oldular. Ortak bir bayrağa sahipler, biz ise parçalandık. Suriye olduk
sevindik, Mısır olduk sevindik, Libya
olduk sevindik. Türkiye olduk övündük.
Küçük sınırlarımızda mutlu olduk. Oysa
biz bir bütündük ve çok büyüktük,
Dünyaya İslam medeniyetini armağan
etmiştir. Şimdi nasıl olur da geri döneriz, diye konuşuyoruz. Oysa bizim
Peygamberimiz bizim kitabımız nasıl
geri dönüleceğini bize göstermişti. Oysa
bizim Peygamberimiz bizim kitabımız
nasıl geri dönüleceğini bize göstermişti.
Dünyada büyük acılar çekiyor, Müslümanlar. İslam’ın kuvvetinin azaldığı
yerlerde katliamlar yaşanıyor. Arakan’da
Budist rahipler çocuklarımızı diri diri
ateşe atıyor. Avrupa’nın gözleri önünde
Boşnak Müslümanlar katlediliyor. Rusya,
Çeçenistan’da soykırım uyguluyor.
Türkistan’da çaresizlik, Filistin’de insanlık
ölüyor. Bizim ayağa kalkma ve birleşme zamanımız geldi. İslam'ın rüştünü
ispatlama zamanı geldi. Küçük küçük
mezheplerle küçük küçük cemaatlerle
değil, büyük devletlerle İslam'ı yeniden
ayağa kaldırmamızın zamanı geldi.”
Yeryüzü Doktorları Azez’de klinik açtı
SURIYE’NIN Halep Bölgesi’nden
göç ederek Türkiye sınırındaki Haremeyn Kampı’na sığının
10 bin Suriyeli göçmenin imdadına Yeryüzü Doktorları yetişti.
Temiz su, altyapı, hijyen ve sağlık
hizmetlerinden yoksun kampta
Yeryüzü Doktorları, birinci derece
sağlık hizmeti veren bir klinik
açtı. Yeryüzü Doktorları Kliniği,
Haremeyn Kampı’ndaki tek sağlık
kliniği olması bakımından çok
önemli bir görev üstlenmiş oldu.
yaşlılar ve çocuklardan oluşuyor.
Suriye’deki son olaylardan sonra
Azez bölgesine 50 bin Suriyeli göç
etmiş ve 9 kampa sığınmıştı. Haremeyn Kampı Türkiye sınırına
en uzak kamp olması nedeniyle,
mülteciler, sağlık hizmetlerinden
yoksun ve çok zor şartlar altında
yaşıyordu. Bölgede açılan tek klinik olan Yeryüzü Doktorları Azez
Kliniği, sunduğu sağlık hizmeti
nedeniyle bölge haklı için büyük
önem taşıyor.
Bir doktor ve hemşirenin görev
yaptığı kliniğe günde 100 hasta
geliyor. Klinikte aynı zamanda
ücretsiz eczane hizmeti de sunan
Yeryüzü Doktorları, bölgeye ilaç
gönderimlerini de sürdürüyor.
Azez’deki Haremeyn Kampı’nda
yaşayanların çoğunluğu; Kadınlar,
YARDIMLAR ARTARAK
DEVAM EDECEK
Yeryüzü Doktorları Derneği Başkanı Dr. Yahyahan Güney, Azez
Kliniği’nin Haremeyn Kampına
sığınan 10 Bin sığınmacı için
büyük bir önem taşıdığını belirterek, kliniğin çok hızlı bir şekilde
hizmete girdiğini söyledi. 2011
yılının Mart ayından itibaren
Suriye’ye yardım götürdüklerini
ifade eden Güney, “Hem Suriye
içinde hem mültecilerin sığındığı
bölgelerde hem de Türkiye’deki
kamplarda ilk günden beri Suriyelilere sağlık hizmeti götürmeye
devam ediyoruz. Türkiye’nin
doğusuna ve batısına göç eden
mülteciler için devam eden sağlık
hizmetlerinin yanı sıra Bayırbucak bölgesindeki Yamadı Hastanemiz de sağlık hizmeti vermeye
devam ediyor. Son olarak Azez
bölgesindeki Haremeyn kampında ihtiyaç üzerine bu kliniği açtık.
Yardım çalışmalarımızı bundan
sonra da artırarak sürdüreceğiz”
dedi. //
UCLG-MEWA Komite
Başkanlığı’na seçildi
BIRLEŞMIŞ Kentler ve Yerel
Yönetimler Orta Doğu
ve Batı Asya Bölge Teşkilatı
(UCLG-MEWA) 1. Yerel
Yönetişim Komitesi toplantısı,
Türkiye´den çok sayıda üye
belediyenin yanı sıra UCLG
Ortadoğu ve Batı Asya Bölge
Teşkilatı üyesi İran, Filistin,
Lübnan, Fas, Kuveyt, Ürdün
ve Yemen´den belediye başkanlarının katılımıyla gerçekleştirildi. Dünya Bankası ve
uluslararası finansal derecelendirme kuruluşlarından
Fitch Ratings’in de katılım
gösterdiği toplantının açılış
konuşmasını UCLG-MEWA
Genel Sekreteri Mehmet
Duman yaptı. UCLG-MEWA
olarak şehirlerin ortak akıl ile
yönetilmesini savunduklarını
belirten Duman, “Ortak akıl;
katılımcı, saydam ve hesap
verebilir bir yönetim anla-
yışı ile sağlanabilir. Bugün
düzenlemiş olduğumuz
UCLG-MEWA Yerel Yönetişim Komitesi toplantımızın da
bu anlamda bir mihenk taşı
olmasını diliyorum.”dedi.
Toplantıda Komite Başkanı
seçilen Zeytinburnu Belediye Başkanı Murat Aydın ise
“Deneyim paylaşımı olarak
nitelendirdiğimiz şeffaflık
ve yerel yönetişim konusunda sık sık bir araya gelerek
deneyimlerimizi bilgilerimizi
57. Alay yürüyüş komitesi
Çanakkale’ye uğurlandı
paylaşarak bu konuda aktif bir
rol oynayabiliriz” dedi.Açılış
konuşmalarının ardından
UCLG-MEWA Yerel Yönetişim Komitesi Toplantısı’na
geçildi. Toplantıda Komite
Başkanı ve eş başkanlar seçildi. Komite Başkanı Zeytinburnu Belediye Başkanı Murat
Aydın seçilirken, Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey
ile Lübnan´dan Dannieh
Belediyeler Birliği Başkanı
Mohamed Saadieh Eş Başkan
seçildiler. //
lık binası önünde sona eren yürüyüşte,
57.Alay Komitesi, 6 gün sürecek ve 18
Mart'ta Çanakkale'de son bulacak yürüyüş için Tekirdağ’a yolcu edildi.
57. ALAY Yürüyüş Komitesi
Beylikdüzü’nden uğurlandı. Çanakkale Savaşı’nda kahramanlıklarıyla destan yazan askerlerin anısına
6 yıldır düzenlenen yürüyüş bu yıl
Beylikdüzü’nden start aldı. İstanbul
ayağı ilk kez yapılan yürüyüşün ilk ev
sahipliğini de Beylikdüzü Belediyesi yap-
tı. Beylikdüzü Kültür Merkezi önünden
başlatılan uğurlama yürüyüşüne, çok
sayıda vatandaşın yanı sıra Beylikdüzü
Belediyesi 1. Başkan Vekili Ömer Şatır,
Beylikdüzü Belediyesi Başkan Yardımcısı
Mehmet Çakılcıoğlu, Belediye Meclis
üyeleri, Beylikdüzü İzcilik ve Doğa Sporları Kulübü de katıldı. Belediye Başkan-
Tekirdağ Yarkışla Mevkii’nde 1 Şubat
1915 tarihinde kurulan 57.Piyade Alayı
anısına yapılan yürüyüşün ilk durağı
Tekirdağ’a bağlı İnecik Köyü olacak.5
noktada duraklayarak yürüyecek olan
komiteye yine o noktalardan katılımlar
gerçekleşecek. Daha sonra Malkara’ya
geçecek olan yürüyüşçüler 2 gece orada
konaklayacak. Keşan ili Evreşe ilçesine varacak olan topluluk o yıllarda
askerlerin yaptığı gibi camide kalacak.
5 gün sürecek yürüyüşün sonunda
18 Mart Çanakkale Şehitlerini Anma
Günü’nde Gelibolu’ya ulaşılmış olacak.
Savaş sırasında 57. ve 27.Alayın bulunduğu siperlerde ve Şehitlik Anıtı’nın
olduğu noktada tören yapılacak.
Seddülbahir'de ise şehitlerin ruhlarına
mevlit okutulacak. //

Benzer belgeler

Başakşehir - 212 Haber

Başakşehir - 212 Haber güvenli bir ortamda yaşamalarını sağlamak amacıyla, İlçe Mülki İdare Amirleri olarak var gücümüzle çalışıyoruz. Ancak ilçe’nin huzur ve güvenliği açısından vatandaşlarımıza da büyük görevler düşüyo...

Detaylı