Köy-Koop Haber Gazetesi 36. Sayı
Transkript
Köy-Koop Haber Gazetesi 36. Sayı
Türkiye’nin Tarım Gazetesi KASIM 2014 Yıl:3 Sayı:36 TÜRKİYE KÖY KALKINMA VE DİĞER TARIMSAL AMAÇLI KOOPERATİF BİRLİKLERİ MERKEZ BİRLİĞİ GAZETESİ Ulusal Aile Çiftçiliği Sempozyumu Gerçekleşti 2014 Uluslararası Aile Tarımı Yılı 1. Türk Tarım Vizyonu Gerçekleşti »» Aile Çiftçiliği konusuna ve sürdürülebilirliğine ilgi çekmek ve daha yoğun biçimde gündeme getirmek amacıyla 30-31 Ekim 2014 tarihlerinde, Ankara’da “Ulusal Aile Çiftçiliği Sempozyumu” düzenlendi. Sempozyumda akademisyenler, üretici örgütleri, ilgili kamu kurum ve kuruluşları, finans sektörü, meslek örgütleri gibi tarım sektörü ve kırsal alan paydaşları bir araya geldi. İki gün süren Ulusal Aile Çiftçiliği Sempozyum’unda; 50’den fazla kamu kurum ve kuruluş temsilcisi, üniversitelerden 200’ü aşkın uzman ve akademisyenin katılımıyla, 4 ayrı salonda 70’den fazla nitelikli sunum gerçekleştirildi. Sempozyum açılışında; Ankara Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Berahitdin Albayrak, Pankobirlik Teftiş Kurulu Başkanı Necmi Kurt, TZOB Başkan Yardımcısı Hasan Hüseyin Coşkun, Gıda Tarım ve Hayvancılı Bakanlığı Müşteşar Yardımcısı Mehmet Hadi Tunç birer konuşma gerçekleştirdiler. » Syf 10’da »» Köy Koop Merkez Birliği ile Hay-Koop Merkez Birliğinin İş birliği ve Tarım Artı Organizasyonu ile Kuşadası’nda gerçekleşti. 18-21 Ekim Tarihleri arasında gerçekleşen “1. Türk Tarım Vizyonu: Tarım ve Hayvancılıkta Aile İşletmeciliğinin Önemi ve Herkes İçin İletişim” konulu sertifikalı eğitim program Köy-Koop ve Tahıl Üretimi Yüzde 12,7 Oranında Azalacak »» Tahıl üretim miktarının 2014 yılında bir önceki yıla göre %12,7 oranında azalarak yaklaşık 32,7 milyon ton olacağı tahmin edildi. Bir önceki yıla göre buğday üretiminin %13,8 oranında azalarak 19 milyon ton, arpa üretiminin %20,3 oranında azalarak 6,3 milyon ton, çeltik üretiminin %7,8 oranında azalarak 830 bin ton, dane mısır üretiminin %0,8 oranında artarak yaklaşık 6 milyon ton olması öngörüldü. Baklagillerden nohutun %11,1 oranında azalarak 450 bin ton, kırmızı mercime- ğin %16,5 oranında azalarak 330 bin ton, yumru bitkilerden patatesin ise %5,4 oranında artarak yaklaşık 4,2 milyon ton olacağı tahmin edildi. » Syf 11’de “Toplam ekilebilir tarım alanlarımızın yüzde 1’inde organik tarım yapıyoruz” Kırıkkale Üniversitesi Kırıkkale Üniversitesi Kırıkkale Meslek Yüksekokulu Müdür Yardımcısı ve Organik Tarım Programı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Taşın Erol ile oranik tarımı ve Üniversitenin Organik Tarım Programı hakkında konuştuk. » Syf 12’de Türkiye Milli Kooperifler Birliği Heyeti Kanada’daki Uluslararası Kooperatifler Zirvesi’ne Katıldı »» 5-9 Ekim 2014 tarihleri arasında Quebec’de 80 ülkeden 3000’den fazla kooperatifçinin katılımıyla Uluslararası Kooperatifler Zirvesi düzenlendi. Genel Başkan Muammer Niksarlı’ nın başkanlık ettiği heyette; Milli Kooperatifler Birliği Uluslararası İlişkiler Koordinatörü Hüseyin Polat, Türkkonut Genel Başkan Yardımcısı ve Türkiye-Koop Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Abidinoğ- lu, Or-Koop Genel Başkanı Cafer Yüksel ve Danışmanı Ünal Örnek, Türkent Genel Başkanı H. Mehmet Aksoy ve Genel Müdür Serpil Aydoğuş ve Türk Kooperatifçilik Kurumu Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Nail Öztaş bulundu. » Syf 11’de Hayvancılık Kooperatifleri Merkez Birliğine bağlı birlik başkanları, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı temsilcileri, kooperatif ortakları, akedemisyenler ve basın mensupları katıldı. » Syf 4’te Tarımsal Yatırım Projelerine Yüzde 50 Hibe Desteği Yürütülmekte olan kırsal kalkınma çalışmalarının etkinliklerinin artırılması ve kırsal toplumda belirli bir kapasitenin oluşturulmasına ilişkin bazı yatırım projelerine yüzde 50 hibe desteği verilecek. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’ nın “Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı Kapsamında Tarıma Dayalı Ekonomik Yatırımların Desteklenmesi Hakkında Tebliğ” 26 Ekim 2014 Tarihli ve 29157 Sayılı Resmi Gazete’de yayımladı. » Syf 14’te Hadi İLBAŞ Prof.Dr. T. Ayhan ÇIKIN Erol AKAR Dünden Bugüne Kooperatifçilik -36» Syf 2’de Türk Kooperatifçilik Tarihine Bir Not -III» Syf 14’te Kayıp Yıllar Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA Ünal ÖRNEK Çoban Eğitimi Yerinde, Ancak Teşvikler Kime? 2050’de Gıda Dünyaya Yetecek mi? » Syf 4’te » Syf 5’te FAO-ICA İlişkilei ve Kooperatifler » Syf 19’da Dr. Neşe Nuray TOPRAK Dr. Erhan EKMEN Dr. Nezaket CÖMERT AB’de Süt Kooperatifleri Küresel Çevre Sorunu » Syf 16’da » Syf 15’te Büyükbaş ve Küçükbaş Hayanların Beslenmesinde Aspir Kullanımı » Syf 13’de » Syf 8’de KOOPERATİFÇİLİK Hayvancılığın ve sütçülüğün geliştirilmesinde örgütlü yapıların gerekliliği kaçınılmazdır. Sütte kalitenin artırılmasında ve kayıt altına alınmasında bu yapıların ciddi görevler yüklenmesi gerekmektedir. Nitekim Bakanlıkça yayınlanan destekleme kararnamelerinde örgütlü üreticilerin desteklenmesine özel önem verilmiştir. H. Almanya Kooperatifleri Konfederasyonu (DGRV) İle Yapılan Ortak Çalışmalar Birliğimiz ile Alman Kooperatifleri Konfederasyonu (DGRV) arasında başlatılan müşterek çalışmalar 2005 yılından bu tarafa devam etmekte olup bu proje kapsamında kooperatifçilikte son derece gelişmiş bulunan Almanya Kooperatifler Konfederasyonu’ nun birikim ve deneyimlerinden yararlanılmaktadır. DGRV ile yapılan ortak çalışmalar kapsamında hayvancılık, sütte kalite, eko turizm ve orman işçiliği ile birliğin ve birliğimize bağlı birim kooperatiflerin performanslarının güçlendirilmesi yönünde proje geliştirilmesi amaçlanmakta ve birliğimizce yapılan eğitimlere finansal destek sağlanmaktadır. Uygulanan Birleşmiş Milletler Kaynaklı Projeler: • Etkinlik ve üretkenlik artışı • Şenpazar Harmangeriş El Sanatları Projesi (Proje No: Tur-03-09) • Merkez Büro çalışmalarında ISO 9001:2008 Yem tesis ve süt toplama merkezlerinde ISO 22000:2005 Gıda Güvenliği Yönetim Sistemi uygulanmaya başlanmıştır. Küre Dağları Milli Parkının biyolojik çeşitliliğinin bir parçası olan şimşir ağaçlarını korumak ve yöre halkının kalkınmasına katkıda bulunmak amacıyla UNDP/GEF/SGP’nin desteğiyle el sanatları projesi yürütülmüş ve proje sonuçlandırılmıştır. Biyogaz Uygulanmasının Tanıtım Projesi ( Proje No: TUR -05-012) Küre Dağlarında yerel düzeyde kullanıma uygun ve yerel enerji ihtiyacının kullanılmasına yardımcı olacak biyogaz uygulamasının tanıtımını içeren gösterim projesidir. Birliğimizce biyogazın doğru tanınması ve teşvik edilmesi amaçlı olarak biyogaz ünitesi kurma çalışması yapılmıştır. UNDP/GEF/SGP tarafından proje kabul edilmiş olup 2007 yılında projenin ilk bölümü Şenpazar-Aşıklı köyünde gerçekleştirilmiştir. Halen beş ineğin atıkları ile işletilen ve üretilen biyogaz iki evin mutfak ihtiyacını karşılamaktadır. • 2014- 2019 yılları aralığını kapsayan Stratejik Plan hazırlanıp kitap haline getirilerek basımı gerçekleştirilmiştir. • İlimiz ekonomisi, tarım ve ormana dayalıdır. Bu alandaki ekonomik faaliyetleri yürütmeye çalışan birliğimize verilecek destek, bizlere heyecan verecek, çalışmalarımıza güç katacak ve yapılacak çalışmalar ilimiz ekonomisini doğrudan etkileyecektir. • 1980 İhtilalinden sonra kurulan birliklerle birlikte büyük mücadele veren Kastamonu Birliğini 1999 dan sonra sahip olduğu ürün çeşitliliğini sanayileştirerek gösterdiği büyük başarıdan dolayı kutluyor, başarılarının artarak sürmesini diliyoruz. - sürecek - Ekim 2014 Dönemine Ait İlan ve Reklam Vergisinin Beyanı ve Ödenmesi 01/11/2014 24/11/2014 Ekim 2014 Dönemine Ait Aylık Gelir/Kurumlar Vergisi Stopajının Beyanı 01/11/2014 24/11/2014 Ekim 2014 Dönemine Ait Aylık Prim ve Hizmet Belgesinin Verilmesi 01/11/2014 24/11/2014 Ekim 2014 Dönemine Ait İstihkaktan Kesinti Suretiyle Tahsil Edilen Damga Vergisi ile Sürekli Mükellefiyeti Bulunanlar İçin Makbuz Karşılığı Ödenmesi Gereken Damga Vergisinin Beyanı 01/11/2014 24/11/2014 Ekim 2014 Dönemine Ait Katma Değer Vergisinin Beyanı 01/11/2014 26/11/2014 Ekim 2014 Dönemine Ait Aylık Gelir/Kurumlar Vergisi Stopajının Ödenmesi 01/11/2014 26/11/2014 Ekim 2014 Dönemine Ait İstihkaktan Kesinti Suretiyle Tahsil Edilen Damga Vergisi ile Sürekli Mükellefiyeti Bulunanlar İçin Makbuz Karşılığı Ödenmesi Gereken Damga Vergisinin Ödenmesi 01/11/2014 26/11/2014 Ekim 2014 Dönemine Ait Katma Değer Vergisinin Ödenmesi 01/11/2014 01/12/2014 2014 Yılı Çevre Temizlik Vergisi II. Taksit Ödeme Dönemi 01/11/2014 01/12/2014 2014 Yılı Emlak Vergisi II. Taksit Ödeme Dönemi 01/11/2014 01/12/2014 Veraset ve İntikal Vergisi 2. Taksit Ödemesi 01/11/2014 01/12/2014 Yıllık Gelir Vergisi Beyannamelerinde, Toplam Gelir İçindeki Zirai Kazançları %75 ve Daha Yüksek Oranda Olanlar İçin 1. Taksit Ödemesi 01/11/2014 01/12/2014 Ekim 2014 Dönemine Ait 4/a ve 4/b Kapsamındaki Sigortalılara İlişkin Primlerin Ödenmesi 01/11/2014 01/12/2014 Ekim 2014 Dönemine İlişkin Ba, Bs Formlarının Verilmesi KÖY-KOOP MERKEZ BİRLİĞİ 1971 yılından bu yana faaliyet gösteren Türkiye Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatif Birlikleri, 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’nun geçiçi 2. maddesi gereği, intibak dışı kalarak tüzel kişiliklerini korumuş ve Merkez Birliği düzeyinde KÖY-KOOP adı altında üst örgütlenmelerini tamamlamışlardır. Köy-Koop Merkez Birliği; Tarıma ait farklı çalışma alanlarında (Hayvancılık, Süt üretimi ve işlenmesi, seracılık, halı–kilim üretimi, zeytin ve zeytinyağı işlenmesi, bal, çeltik üretimi ve işlenmesi, çiçekçilik, fidan, salça, reçel, konserve üretimi v.b.) etkinlik gösterir. YAYIN KURULU • Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI • Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA • Prof.Dr. Ayhan ÇIKIN • Prof.Dr. Cem ÖZKAN • Prof.Dr. Bülent GÜLÇUBUK • Yrd. Doç.Dr. Tuba ŞANLI • Yrd. Doç.Dr. Hilal TUNCA • Yrd.Doç.Dr. Levent DOĞANKAYA • Dr. Yener ATASEVEN • Dr. Özdal KÖKSAL • Dr. Neşe N. TOPRAK • Dr. Selen Deviren SAYGIN • Dr. Caner KOÇ • Uzm. Dr. Esra GÜNERİ • Ünal ÖRNEK • Erol AKAR • Tevfik Fikret CENGİZ Gazetemizin Yayın Kurulu Üyeleri Fahri Olarak Görev Yapmaktadırlar. SA M LA AÇLI KOO P ER RK Bu proje ile bölgede geleneksel olarak yapılan kaşık oymacılığının yanında farklı ürünlerin de ortaya çıkarılması, şimşirin dışında farklı türlerin kullanılması, küçük çaplı bir atölyenin kurulması, bölgede oluşturulan ve ekonomik faaliyetleri yürütecek olan kooperatifin oluşturulması hedeflenmiş olup proje önemli ölçüde gerçekleştirilmiştir. • Kurumsallaşma yolunda bir adım olacaktır. 01/11/2014 20/11/2014 LİKLERİ M E Uygulanan bu proje ile kaliteli çiğ sütün kontrollü üretimini sağlamayı, hem de çiftçilerimize eğitimlerle yol gösterici olmayı amaçlamıştır. Hazırlanan bu projelerle yaklaşık bin çiftçimizin (yarısı kadın olmak üzere) eğitimi sağlanmıştır. • Standardizasyon ve Tutarlılık Ekim 2014 Dönemine Ait Motorlu Taşıt Araçlarına İlişkin Özel Tüketim Vergisinin (Tescile Tabi Olmayanlar) Beyanı ve Ödenmesi BİR Çiğ Sütte AB Normlarında Kalite Artışına Yönelik Eğitim ve Uygulama Projesi (proje No: TR0305.02/LDI /044 K. Stratejik Plan ve ISO Kalite Yönetim Çalışmaları 01/11/2014 17/11/2014 F İ. Uygulanan AB Kaynaklı Projeler: Bu konuda birliğimizce web tabanlı program yapım çalışmaları başlatılmış olup halen devam etmektedir. Ekim 2014 Dönemine Ait Dayanıklı Tüketim ve Diğer Mallara İlişkin Özel Tüketim Vergisinin Beyanı ve Ödenmesi İ AT Kooperatifçiliğimizin gelişmesi ve kooperatiflerimizin sadece orman üretimi veya süt pazarlaması yapar durumdan çıkarılması yöre halkının ek gelir kaynaklarına kavuşması için yerel kaynakların ve iş gücünün değerlendirilmesi amacıyla yeni projeler üretilmesi yanında, Avrupa Birliği, Dünya Bankası ve Birleşmiş Milletler ve Bakanlıkların kaynaklarından yararlanmak için projeler yapmak ve uygulamak, diğer taraftan Uluslar arası kuruluşlarla işbirliği yapmak gereklidir. Bu kapsamda veri tabanı çalışmaları başlatılmış ve önemli mesafeler alınmıştır. Ancak bilgilerin eksiksiz tamamlanabilmesi ve Projenin sonuçlanmasından sonra da aynı kapsamda çalışmalar devam etti- sürekli güncellenmesi, gerek hayvancılık ve gerekse rilmektedir. süt desteklemelerinden tam anlamıyla yararlanabilmesinin yanında yeni projelerin geliştirebilmesi için son derece önemlidir. 01/11/2014 17/11/2014 M G. Destekleme Faaliyetleri Diğer taraftan Birliğimize bağlı birim kooperatiflerin tüzel kişilik yapıları, faaliyet konuları, kapasiteleri ve ortak bilgileri ile ilgili önemli bilgi eksiklerimiz vardır. Yaklaşık iki yıldan bu tarafa bu eksikliklerin giderilmesi için çalışmalar sürdürülmektedir. Ekim 2014 Dönemine Ait BSMV Beyanı ve Ödenmesi RI Orman üretimi yapan kooperatif ortaklarının eğitimsiz olması ve dikkatsizlik gibi diğer nedenler hem can, hem de orman üretiminde ekonomik kayıplara sebep olmaktadır Bu tür olumsuzlukların önüne geçilmesi ve mevcut olan potansiyelin eğitilmeleri gerektiğini ortaya koymuştur. Bu amaçla hazırlanmış AB finans kaynaklı “Orman İşçilerinin Eğitimi Pilot Projesi” ile orman işçiliği ile ilgili eğitimlerin yanında mevzuat boşluğunun giderilmesi ve orman işçilerinin sertifikasyonu amaçlanmıştır. 01/11/2014 17/11/2014 V E D İ Ğ E R TA Kooperatif ortaklarına, mevcut teknik kadromuz tarafından yapılacak olan yatırım ve faaliyet konularında danışmanlık hizmeti de verilmektedir. Orman İşçilerinin Eğitimi Pilot Projesi (Proje No: TR035.02/ LDI/069) Birliğimizin faaliyet konuları itibariyle seksiyonlar oluşturulmuş olup giderek bu seksiyonların güçlendirilmesi ve etkinliğinin artırılması ana hedefler arasında olacaktır. 2014/3. Dönemine (Nisan-Mayıs-Haziran/2014) Ait Gelir/Kurumlar Geçici Vergisinin Ödenmesi MA Aynı proje kapsamında kurulan merkezi laboratuvarda sütte yağ, kuru madde, asitlik donma noktası, toplam bakteri, somatik hücre, antibiyotik v.b. analizler yapılmaktadır. 01/11/2014 17/11/2014 IN Kooperatif yönetici kadrosunun işletişim teknikleri, modern yönetim, proje planlama, kooperatiflerde muhasebelerde muhasebe ve denetim konuları ile kooperatif ortaklarına yönelik olarak hayvancılık ve orman işçiliği konularında bölgeler itibariyle eğitimler gerçekleştirilmektedir. 2014/3. Dönemine (Temmuz-Ağustos-Eylül/2014) Ait Gelir/Kurumlar Geçici Vergisinin Beyanı K Hadi İLBAŞ Köy-Koop Eski Genel Başkanı 01/11/2014 14/11/2014 L Birliğimiz hizmetlerinin devamlılığının sağlanması, hizmet kapasitesinin güçlendirilmesi ve kurumsallaşmanın sağlanması son derece önemlidir. Bu kapsamda yönetim ve personel kadrolarının güçlendirilmesi, ileriye dönük vizyon belirlenmesi ve mevcut kadrolardan en iyi şekilde yararlanılması için iç işleyiş itibariyle düzenlemeler yapılmıştır. KA Kooperatiflerimize faaliyetlerle ilgili konularda eğitim hizmeti verilmekte, sempozyum ve paneller düzenlenmektedir. Bu kapsamda OR-KOOP Merkez Birliği ile müştereken 1. Ulusal Ormancılık Kooperatifleri Sempozyumu Kastamonu’da gerçekleştirilmiştir. Ğİ • KÖY J- Yeniden Yapılanma ve Veri Tabanı Çalışmaları: RLİ F. Eğitim ve Danışmanlık Hizmetleri Kasım 2014 Dönemi muhasebe işleri ile ilgili yapılması gerekenleri madde madde aşağıda sıralamış bulunmaktayız. İşlerinizde bolluk ve bereket diliyorum. Bİ »» Bu ay Köy-Koop Kastamonu Birliği’nin çalışmaları hakkındaki yazıma devam ediyorum. Değerli Kooperatif Yöneticileri ve Kooperatif Ortakları, Z Dünden Bugüne Kooperatifçilik -36- MUHASEBEDE BU AY E 2 Kasım 2014 Köy-Koop Haber İmtiyaz Sahibi ve Yayınlayan: S.S. Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatifler Birliği KÖY-KOOP Adına Yakup YILDIZ Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Mehmet SEVER Genel Yayın Yönetmeni: Emel TUĞRUL Haber Müdürü: Turgay SOLMAZ Haber Koordinatörü: Ayhan ELMALIPINAR Reklam Müdürü: Yasemin ACAR Merkez Adres: Paris Cad. 24/7 Kavaklıdere-Ankara Tel: 0312.419 63 95 Faks: 0312. 419 63 96 Web: www.koykoop.org E-posta: [email protected] Yayın Türü: Yaygın Süreli Yayın Kasım 2014 ANKARA Baskı: Matus Basımevi Reklam ve Yayıncılık Tic. Ltd. Şti. Matbaacılar Sitesi 1514. Sk. No:2 İvedik Organize Sanayi - ANKARA Tel: 0312. 395 95 96 Yazıların Sorumluluğu yazarlara, ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir. 4 Kasım 2014 Köy-Koop Haber TARIM Çoban Eğitimi Yerinde, Ancak Teşvikler Kime? »» Önce kentlilere bir dokundurma yapalım. Çobanlık eğitimi nereden çıktı diyebilirler. Onların çoğunda “Kırın en eğitimsiz, hatta aklı başından uzak kişisi çoban olur” görüşü egemendir. Bu görüş yakın zamanlara değin, hatta zamanımızda bile bir ölçüde geçerliliğini korumaktadır. Ancak hemen iki konuda anımsatma yapalım. Birincisi şu: Günümüzde kırmızı et pahalı ise, bu pahalılıkta çobanın eğitimsiz olmasının payını da unutmamak gereği vardır. İkincisi de buna bağlı olarak Batı ülkelerinde “Çobanlık Eğitimi” çok önem verilen bir konudur ve işçilik ücreti olarak maden işçilerinden sonra en yüksek ücret alanların çobanlar, bir başka deyişle hayvancılık işletmeleri işçilerinin olduğudur. Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI İzmir Çiftçi Örgütleri Güçbirliği Platformu [email protected] Türkiye’de Çoban Nasıl Yetişiyor? samında 2013 Kasım-2014 Ağustos dönemini 10 ayda 3 bin 407 kişi eğitim vermiştir. Koyun ve keçi yetiştiriciliğinde başarının temel koşullarından birisi, iyi çobana sahip olmaktır. İş planlaması ne kadar iyi düzenlenirse düzenlensin, en sonunda iş çobana dayanır. Çünkü o, yirmi dört saat koyun ve keçileriyle birlikte yaşar. Otlatması, sulaması, gezinmesi, kırkımı, sağımı ve kuzulatması ya da oğlaklaması, kısaca yaşamsal etkinliğiyle ilgili her iş çobanla gerçekleşir, her iş onun denetimi altındadır. Sürü güderken rüzgârın yönünü ve gücünü o kestirir, sürüyü ona göre hareket ettirir, otlakta zehirli bitkileri o tanır. Bu durumda çobanın niteliği, hayvancılıkta verimliliği birinci elden etkileyen bir etmen olarak ortaya çıkıyor. Kendisine bu denli ağır işlev verilen çoban, bu görevlerini bilinçli olarak yerine getirmiyor mu? Bir başka deyişle bir eğitimden geçiyor mu? Bu açıdan Türkiye’de durum ne? Türkiye’de çobanlık, çokluk usta-çırak ilişkisine dayanıyor. Okutma olanağından yoksun ya da ekilecek toprağı olmayan aileler, çocuklarını bir çobanın yanına verirler, ya da sığırtmaçlıkla işe başlatırlar. Bununla birlikte çoban, gerekli teknik bilgilerden yoksun ise meradan yeterince yararlanamaz, buna salgın hastalıklar da eklenirse, sürüsünden yeterince kuzu, oğlak, süt ve yün elde edemez. Kimi çobanlarda bilgisizlik nedeniyle kör inançlara, doğmalara ve saplantılara sahiptir. Konunun önemini gören Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, işsizliğin azaltılması ve çobanlığın daha cazip hale gelmesi için ‘Sürü Yönetimi Elemanı Benim Projesi’ kap- Hangi İşletmelere Teşvik? Bakanlık, sürü yönetimi elemanı sertifikasına sahip kişileri istihdam eden işletmelere de teşvik ödemesi yapacağını bildirmiş ve ”Tarımsal destekleme ödemeleri kapsamında, 500 baş ve üzeri küçükbaş hayvan sayısına sahip işletmelere yılbaşından itibaren 5 bin lira sürü yöneticisi istihdamı desteği ödenecek” denilmiştir. Burada sorgulanması gereken konu şudur: Türkiye’de 500 baş ve üzere küçükbaşa sahip olanların toplam koyun ve keçicilik işletmeleri içindeki payı nedir? Bunun cevabı belli değil midir? Türkiye’deki hayvancılık işletmelerinin de büyük bir çoğunluğu küçük ve orta ölçekli aile işletmelerden oluşmaktadır. Yapılması gereken iş, bu desteğin sürüsünü yayılıma götürerek besleyen, sağan, kırkan, kısaca geçimini doğrudan hayvancılıktan sağlayan çobana verilmesidir. Genelleştirirsek, tarımsal destekler Aile Çiftçiliği temelinde verilmelidir. Aile Çiftçiliğinin desteklenmesi yerine büyük dev işletmelerin desteklenmesi, salt Türkiye’de değil, dünyada var olan işsizliği beslemekte, aynı zamanda açlık tehlikesini tetiklemekte ve doğal kaynakların yok edilmesine neden olmaktadır. Konu, Birleşmiş Milletler’in de gündemine gelmiş bulunmaktadır. Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 66. Oturumunda alınan kararla “2014 Uluslararası Aile Çiftçiliği Yılı” olarak ilan edilmiştir. Türkiye de bunu görmek zorundadır. 1. Türk Tarım Vizyonu Gerçekleşti »» Köy Koop Merkez Birliği ile Hay-Koop Merkez Birliğinin İş birliği ve Tarım Artı Organizasyonu ile yapılan “1. Türk Tarım Vizyonu: Tarım ve Hayvancılıkta Aile İşletmeciliğinin Önemi ve Herkes İçin İletişim” konulu sertifikalı eğitim program 18-21 Ekim Tarihleri arasında Kuşadası’nda düzenlendi. Eğitim Programına Köy-Koop ve Hay-Koop Merkez Birliğine bağlı birlik başkanları, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı temsilcileri, kooperatif ortakları, akedemisyenler ve basın mensupları katıldı. Açılışta, Köy-Koop Genel Başkanı Yakup Yıldız ve Hay-Koop Genel Başkanı Ahmet Ertürk birer konuşma yaptılar. Program; Aile İşletmelerinde Et ve Süt Üretiminde Karlılık” Büyükşehir Yasası’nın Kırsalın Tarımsal Yapı ve Üretimine Etkilerinin Değerlendirilmesi ve Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi,” Arazi Toplulaştırma Politikaları, “Uygulamaların Etkinliğinin Değerlendirilmesi, Sorunlar ve Çözüm Önerileri” Tarımsal Mekanizasyon Politikaları, Destekleri ve Uygulamaların Değerlendirilmesi, Bilgi ve İletişim Teknoloji İhtiyaçlarının Belirlenmesi” “Üretici Örgütlenme Politikaları Örgütlerin Sorunları ve Kooperatif Desteklerinin Etkisinin Değerlendirilmesi,” Üretici Örgütlenme Politikaları Örgütlerin Sorunları ve Kooperatif Desteklerinin Etkisinin Değerlendirilmesi, Küçük Aile İşletmeciliğine Yönelik Tarımsal ve Kırsal Kalkınma Politikaların Etkinliğinin Değerlendirilmesi Geliştirilmesi, Herkes İçin İletişim Eğitimi konularında uzman akademisyenlerce verilen eğitimlerden oluştu. Toplantıda Aile Çiftçiliğinin Önemi Vurgulandı Birleşmiş Milletler (BM) Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)’nün önerisi üzerine 2014 yılı, BM 66. Genel Kurulu’nda resmi olarak onaylanarak, Uluslararası Aile Çiftçiliği Yılı olarak ilan etmesi toplantının ana temasını oluşturdu. Açlık ve yoksullukla mücadele ve doğal kaynakların korunması açısından aile çiftçiliğinin önemi vurgulandı . Dünyanın dikkatini çiftçi ailelerine ve küçük ölçekli çiftçiliğe çekmek, açlığın ve yoksulluğun ortadan kaldırılması konusunda girişimlerin küçük ölçekten başlaması gerekliliği ile gıda güvenliği ve beslenmenin sağlanması, geçim kaynaklarının iyileştirilmesi, doğal kaynak ve çevre yönetimi açısından etkinliğin sağlanması konusunda fikir alışverişinde bulunul- du. Bunun yanı sıra, küçük aile işletmeciliğinin sürdürülebilirliğinin ve kırsal kalkınmanın etkin bir parçası olan Kooperatifçiliğin geliştirilmesinin önemine dikkat çekildi. Kooperatiflerin yaşamış olduğu sorunların da ele alındığı toplantıda, bu sorunların çözümü yolunda atılacak adımlara hep birlikte destek olunması gerekliliği dile getirildi. Toplantı sonunda açıklanan ve Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na da bildirilen öncelik konular şu şekilde oldu; • Makine-Ekipman desteklerinin 2015 yılından itibaren devam ettirilmesi ve bu desteklerin Kooperatiflerin ortak makine parkı oluşturulacak şekilde kullandırılması, • Tarımsal Kalkınma Kooperatiflerinin, Bakanlığımıza sunduğu yatırım projelerinin Bakanlığımız tarafından kabulünden sonra Ziraat Bankasınca kredilendirilebilmesi, banka tarafından kooperatiflerimizden istenen ipotek ve kefaletin yeterli bulunmadığı gerekçesiyle sonuçlanamamaktadır. Bu uygulamanın yeniden değerlendirilmesi, • Sosyal Yardımlaşma Fonundan yararlandırılan kooperatiflerin ve ortaklarının ödenemeyen kredi borçlarının hibe sayılarak bu müzminleşmiş hale gelen sosyoekonomik sorunun sonlandırılması amacıyla konunun değerlendirilmesi ve ilgili Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımıza iletilmesi, • Kooperatiflerin daha etkin, güçlü bir yapıya kavuşturulması ve üst kuruluşlar arasındaki, görev karmaşasının önlenmesi için, Kooperatif Merkez Birliklerinin birleşmesinin özendirilmesi. 'Birgi'de Organik Meyveciliğin Geliştirilmesi Projesi' Tamamlandı »» 2012 yılında İzmir Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü ile Ödemiş Gıda Tarım ve Hayvancılık İlçe Müdürlüğü ortaklığında başlayan 'Birgi'de Organik Meyveciliğin Geliştirilmesi Projesi' sona erdi. Projeyle hakkında bilgi veren İl Müdürlüğüne bağlı Bitkisel Üretim ve Bitki Sağlığı Şube Müdürü Vekili Nursel Koçyiğit Tekalmaz, projenin Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Elemanlarınca verilen eğitimlerle başladığını söyledi. Projenin tamamlanmasıyla birlikte Birgili üreticilerin ürünlerinin organik statüsünde tezgahlarda yerini alacağını belirten Koçyiğit Tekalmaz, "Bu yıldan itibaren Dekara 70 TL üzerinden organik tarım destekleme ödemesinden yararlanmaya başladınız. 2015 yılından itibaren İl Müdürlüğü olarak proje ile ilgili denetim ve teknik destek açısından görevimiz devam etmekle birlikte mali açıdan hizmetimiz sona erecektir. 2015 yılından itibaren Ödemiş Belediye Başkanlığı çatısı altında projede yer alan 100 üreticimizin bundan sonraki organik tarım faaliyetlerini kendi çabalarıyla sürdüreceklerine inanıyoruz." dedi. Lisanslı Depoculuğa Kira Desteği »» Lisanslı depolarda muhafaza edilen belli ürünlerde ton başına kira desteği verilmesine ilişkin Bakanlar Kurulu Kararı, 16 Ekim 2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlandı. 'Bugün görüyorum ki amacımıza ulaştık' diyen Ödemiş Gıda Tarım ve Hayvancılık İlçe Müdürü İbrahim Altıntaş; kestane, incir ve zeytin üreticilerinin Birgi'de organik tarıma yönlendirildiğini söyledi. Proje çerçevesinde eşli böcek tuzağı dağıtıldığını kaydeden Altıntaş, organik tarım kapsamında 57 üreticiye 2014 yılında 2 bin 139 dekar alanda 128 bin 258 lira ödeme yapılacağını belirtti. “Tarımsal Ürünlerin 5300 Sayılı Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Çerçevesinde Lisans Alarak Faaliyet Gösteren Depolarda Muhafaza Edilmesi Halinde Kira Destekleme Ödemesi Yapılmasına İlişkin Karar” uyarınca, lisanslı depolarda muhafaza edilen buğday, arpa, çavdar, yulaf, mısır, çeltik, pirinç, mercimek, nohut, fasulye, bezelye ve ayçiçeği için aylık ton başına 3 TL, pamuk için 7 TL; fındık, zeytin, zeytinyağı, kuru kayısı, antepfıstığı, kuru üzüm ve incir için de aylık ton başına 10 TL’yi geçmemek üzere Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca onaylanacak kira ücretlerinin %50’si oranında kira desteği verilecek. Kira desteğinin süresi, 5 yıl olarak belirlendi. Köy-Koop Haber Kasım 2014 GÜNDEM Tarım Arazileri İçin Son Başvuru Tarihi 27 Nisan 2015 »» Tarım arazilerinin mülkiyetini almak isteyen çiftçiler 27 Nisan 2015'e kadar başvuru yapabilecek. Tarım arazilerinin satışı beklenen ilgiyi görmeyince Maliye Bakanı Mehmet Şimşek çiftçileri bu arazileri satın almaları için çağrıda bulundu. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Hazine'ye ait tarım arazilerinin satışını düzenleyen 6292 sayılı kanun kapsamında Hazine'ye ait tarım arazilerinin hissedarlarına, kiracılarına ve kullanıcılarına, belirlenecek rayiç bedelin yarısı üzerinden doğrudan satılabileceği bilgisini vererek, hak sahiplerinin bu kanun ile söz konusu arazilere ihaleye çıkmadan yarı fiyatına sahip olabileceklerini bildirdi. Öte yandan, hak sahiplerinin belirlenecek bedeli peşin ödemesi halinde indirimden, taksitle ödemesi halinde ise 6 yılda faizsiz olarak 12 taksit imkanından faydalanabileceğini anlatan Şimşek, şunları kaydetti: "Ayrıca, satış bedelinden son 5 yıl için tahsil edilen ecrimisil ve kira bedelleri de mahsup edilecek. Vatandaşlarımız, ellerini çabuk tutmalı. Başvurusunu en geç 27 Nisan 2015'e kadar yapmayanlar, haklarını kaybedecek. Çiftçimizi, topraklarına sahip çıkmaya davet ediyorum. Bu tarihi bir fırsattır, kaçırmasınlar." Şimşek, bu uygulama kapsamında şu ana kadar defterdarlıklar veya malmüdürlüklerine başvuru yapanların 130 bin 661 kişiyi bulduğunu bildirdi. Buna karşın, Hazineye ait tarım arazilerini satın alma hakkına sahip daha fazla kişinin olduğunu düşündüklerini dile getiren Şimşek, hak sahiplerini bir an önce ilgili defterdarlık veya malmüdürlüklerine başvuru yapmaya davet etti. Hangi araziler satılıyor? Kamu hizmetine tahsis edilmemiş veya fiilen bu amaçla kullanılmayan, belediye ve mücavir alan sınırları dışında bulunan yerler, belediye ve mücavir alan sınırları dışında olmakla birlikte kamu kurum ve kuruluşlarının hazırladıkları planlarda tarıma ayrılmış alanlar, denizlerde kıyı kenar çizgisine 5 bin metre, tabii ve suni göllerde kıyı kenar çizgisine beş yüz metreden uzak mesafede bulunan alanlar ile içme suyu amaçlı barajların mutlak ve kısa mesafeli koruma alanları dışında kalan yerler, özel kanunlarına göre değerlendirilmesi gerekmeyen yerle ile kadastorsu yapılmış olan taşınmazlar satılıyor. Şimşek, Türkiye genelinde rayiç bedel belirleme çalışmasına eş zamanlı başlanılacağı bilgisini de aktardı. 26 Nisan 2012′de Resmi Gazete’de yayımlanarak kabul edilen 6292 Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırlarının Dışına çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun ile Hazineye ait tarım arazileri satışa çıkartılmıştı. 5 2050’de Gıda Dünyaya Yetecek mi? »» Dünyada nüfus hâlâ artmaya devam ediyor. 2050’lerde artık 9 milyarda sabitleneceği tahmin ediliyor. Doğrusu bu ne kadar erken sabitlenirse o kadar iyi. Dünyanın kaldırabileceğinden fazla insanın iyi yaşaması mümkün değil. Aşırı nüfus artışı, getirdiği geçim sorunları dışında emperyalist, saldırgan dürtüleri de teşvik ediyor. Gıda üretiminin ne kadar artması gerektiği üzerinde tartışmalar yürütülüyor. Kimi kuruluşlar bugünkü üretimin 2050 yılında iki misli olması, kimisi de %60-70 dolayında artması gerektiğini ileri sürüyor. Çare olarak ise endüstriyel tarım dediğimiz kimyasal tarım ilaçları, kimyasal gübreler, yoğun su ve makine ile yapılan tarım sistemi gösteriliyor. Ekolojik tarımın verimi düşürdüğü yanlış inancı dünya kamuoyunda bu düşünceye epeyce taraftar topluyor. Halbuki yürütülen birçok denemede ekolojik üretimde verimin endüstriyel tarımdan düşük olmadığı ortaya kondu. Endüstriyel tarımda yorulan topraklarda ekolojik tarıma geçildiğinde ilk üç dört yıl bir verim düşüşü görülebiliyor. Ancak bu sonraki yıllarda telafi ediliyor. Dahası kurak yıllarda ekolojik üretimde verim daha yüksek oluyor. Ancak bu kuruluşların unuttuğu bir konu da halen dünyada 800 milyon dolayında insanın aç olduğudur. Yetersiz beslenenleri hiç konuşmuyoruz. Diğer yandan 1 milyar 400 milyon insan ise veya endüstriyel tarımdan kaynaklanıyor. FAO (Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü) bile şu anda üretilen gıdanın 9 milyar insana yeterli olduğunu açıkladı. Dünya’daki gıda üretimin üçte Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA biri FAO çalışmalarına göre isEge Üniversitesi Ziraat Fakültesi raf veya kayıp. Otellerdeki açık büfe sistemini biliyorsunuz. [email protected] Buradaki gıdanın çoğu çöpe gidiyor. Süpermarketlerde de obez. ABD’de ortalama olarak sebzelerin önemli bir kesimi bir tüketici alması gereken çöpe gidiyor. Bazı ürünler ise proteinin beş mislini alıyor. Kıtüketiciye ulaşamıyor bile. sacası endüstriyel tarım ve neoliberal politikalar şu anda da Bir de biyoyakıt sorunu var. dünyaya bir mutluluk getirmiş Bunlar artarsa gerçek bir tehdeğil. Problemin kendisi çare like büyüyecek. 2030 yılına doğru hububatların %13’ünün olarak kakalanmak isteniyor. biyoyakıt olarak kullanılacağı Dünyadaki açlığın gıda üretihesaplanmış. Gelişmiş ülkeler mindeki yetersizlikten olmadıise (Türkiye dahil) biyoyakıtı ğı aslında çok açık. Dünyadaki teşvik ediyor. açların çoğunluğunun kırda mı kentte mi olduğunu kendimi- Diğer bir konu iklim değişikze soralım. Çoğu kişi kentler- liği. Endüstriyel tarımın iklim de olduğunu zannediyor olsa değişikliğini arttırdığı biliniyor. da doğru cevap ezici çoğun- İklim değişikliğine karşı doğru luğunun kırlarda yaşadığıdır. dürüst önlem alınmadığı gibi Bunların önemli bir kesiminin endüstriyel tarım destekleniyor. toprağı yok. Olsa idi kendi gı- Bütün bunlara karşı ekolojik dalarını öncelikle üretirlerdi. tarımın, küçük işletmelerin Bazıları ürünleri o kadar ucu- desteklenmesi gerekiyor. FAO za satıyor ki kendi aç kalıyor. 2014’ü aile tarımı yılı ilan etti. Örneğin kahveye tüketicinin Gıda, Tarım ve Hayvancılık ödediği paranın sadece %2’si Bakanlığı da toplantılar düzençiftçinin eline geçiyor. Tabii leyerek buna destek oluyor gösavaşlar, çölleşme, kuraklık rünüyor. Ancak çıkan yasalar gibi bir sürü başka faktör de ve uygulanan tarım politikalavar. Ancak bunların da önemli rının çoğu küçük işletmelerin bir kısmı gene politik kaynaklı yok olmasına yönelik. 6 GÜNDEM “Aile Çiftçiliği: Dünyayı Besle, Yeryüzünü Önemse” »» TMMOB Gıda Mühendisleri Odası, Kimya Mühendisleri Odası ve Ziraat Mühendisleri Odası`nca “Dünya Gıda Günü” nedeniyle ortaklaşa düzenlenen, “Aile Çiftçiliği: Dünyayı Besle, Yeryüzünü Önemse” konulu sempozyum, 18 Ekim 2014 tarihinde Ankara Barosu Eğitim ve Kültür Merkezi`nde gerçekleşti. Sempozyumun açılışında üç ODA adına bir konuşma yapan ZMO Başkanı Özden Güngör, uygulanan gıda ve tarım politikalarının açlık ve yoksulluğu ortadan kaldırmakta yetersiz kaldığını, dünyada ve Türkiye‘de aile çiftçiliğini ön plana çıkaracak politikaların ortaya konulmasının büyük önem taşıdığını söyledi. Sempozyumda TMMOB Başkanı Mehmet Soğancı, BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Türkiye Temsilcisi Yuriko Shoji ve Milletvekili Doç. Dr. Gökhan Günaydın birer konuşma yaptılar. Dünyada 570 milyonun üzerindeki çiftliğin 500 milyondan fazlasının aileler tarafından yönetildiğini vurgulayan FAO Türkiye Temsilcisi Yuriko Shoji, kaynaklara erişimleri kısıtlı olmasına rağmen aile çiftçilerinin dünyadaki gıda üretiminin yüzda 80’ini gerçekleştiğini söyledi. Gerçekleştirilen sempozyumda, aile çiftçiliğinin yanı sıra tarım ve gıda sanayinin durumu, gıda güvenliğinde farklı mesleklerin rolü, istihdam, beslenme ve açlık gibi konularda alanında uzman akademisyenler, siyasetçiler, sivil toplum örgütlerinin temsilcileri görüşlerini belirterek konuyu değerlendirip şu sonuçlara ulaşmışlardır: • 1980 yılı sonrası küreselleşen dünyada uygulanan neoliberal politikalarla yalnızca endüstriyel tarımı ön plana çıkaran yaklaşımlar açlık ve yoksulluğu bitirememiştir. Endüstriyel tarımın yanında Aile çiftçiliğini ön plana çıkaracak politikaların dünyada ve ülkemizde uygulanmasının genel kabul görmesi ve bu yılki Dünya Gıda Gününün ana teması olması sevindirici aynı zamanda bilimsel bir yaklaşımdır. • Aile çiftçiliği doğal kaynakların kirlenmesini engellediği gibi, geleneksel gıda üretimini ve genetik materyallerin gelecek nesillere ulaştırılmasında da önemli bir rol oynamaktadır. • Aile çiftçiliğini ön plana koyan politikalarla, kırsaldan kente plansız Kasım 2014 Köy-Koop Haber Satsuma İhracatı Başladı »» Ege Bölgesi`nin geleneksel ihraç ürünlerinden satsuma mandalina da 2014/15 ihracat sezonu başladı. 2013/14 sezonunda 171 milyon 105 bin dolar olan satsuma mandalina ihracatında yeni sezon hedefi 200 milyon dolar olarak belirlendi. Grip ve soğuk algınlıklarına karşı C vitamini deposu, kabuğu soyulmaya başlandığında tadından önce aromatik kokusu ile keyif veren sonbaharın habercisi Ege Bölgesi`nin geleneksel ihraç ürünlerinden satsuma mandalinanın 2014/15 Sezonu`nda Ege Bölgesi Narenciye Rekoltesi`nin yüzde 7 artışla 227 bin 544 ton`a çıkacağının öngörülüyor. Tavuk Gübresinden Enerji Üretilecek olarak yapılan göçün yanı sıra, kırsal kesimde yaşanan açlık ve yoksulluk önlendiği gibi, kentlerde göçün neden olduğu güvenlik sorunları başta olmak üzere birçok sorun ve çarpık kentleşme de önlenecektir. • Aile çiftçiliğinin yaygınlaştırılmasıyla ülkemizde son 10 yılda tarımsal üretim yapılmayan 30 milyon dekar alanda tarımsal üretim gerçekleştirilerek tarımsal dış ticaret açığı kapatılabilecektir. • Bu itibarla Aile çiftçiliği, ekonomik ve sosyal politikalarla da desteklenmeli, aile çiftçiliğini geliştirmek amacıyla köylerde görevlendirilen Tarım Danışmanlarının teknik bilgilerini çiftçilere daha etkin olarak aktarması sağlanmalıdır. • Ülkemizde çiftçimizin ve tarımımızın hak ettiği itibarı görmesi için çiftçi ailelerine ve küçük ölçekli çiftçiliğe dikkati çekilmeli; temel amacı, açlık ve yoksullukla mücadele, doğal kaynakların, geleneksel gıdaların korunması ve köyden kente göçü önlemek olan aile çiftçiliğini destekleyen ulusal politikalar uygulanmalıdır. • Başta FAO, ilgili resmi kurumlar, kooperatifler ve sivil toplum örgütleri, aile çiftçiliği ile ilgili faaliyetlerin yürütülmesini kolaylaştırmak üzere projeler üretmeli ve çalışmalar yapmalıdır. • Tarladan sofraya kadar tüm aşamalarda gıda güvencesinin sağlanması ile halkın ucuz ve sağlıklı gıda- ya adaletli bir şekilde ulaşabilmesi sağlanmalıdır. • Başta gıda güvencesi olmak üzere gıda güvenirliğini sağlayacak kamu politikalarının hazırlanmasında ve uygulanmasında çağdaş ülkelerde örneklerini gördüğümüz gibi ilgili tüm tarafların görüşlerinin dikkate alınarak hayata geçirilmesi sağlanmalıdır. • Denetim yetersizliği gıda güvenilirliğini tehdit etmektedir. Bu kapsamda öncelikli olarak denetim faaliyetlerinin kamuda istihdam edilecek yükseköğrenim görmüş kişilerce yapılması sağlanırken diğer yandan gıda profesyonellerinin orta ve küçük boyutlu gıda işletmelerinde, Bakanlığa sunulan “Yetkilendirilmiş Gıda Danışmanlığı” projesi çerçevesinde tekrar görev alması sağlanmalı, bu tip işletmelerde denetim yeniden tesis edilmelidir. • Gıda konusunda yükseköğrenim görmüş meslektaşlarımızın tarladan sofraya kadar olan süreçte etkin olarak yer alması gerekmektedir. Yeterli altyapı sağlanmadan üniversitelerde bölümler açılmamalı, sektöre hizmet etmek üzere hazır bekleyen işsiz meslektaşlarımızın istihdamı sağlanmalıdır. »» Afyonkarahisar’da iş adamları tarafından geçen yıl temeli atılan ve tavuk gübresinden elektrik enerjisi elde edilecek olan Biyogaz Enerji Santrali tamamlandı. Tesis tam kapasite çalıştığında yaklaşık 4,5 megavat saatlik bir enerji üretecek. Geçtiğimiz günlerde yapımı tamamlanan tesiste şu an deneme üretimine başlandı. Tesisin hem çevre kirliliğini önlenmesi hem de Afyonkarahisar’ın enerji ihtiyacının karşılanmasına önemli katkı sağlaması bekleniyor. Afyonkarahisar Valisi Hakan Yusuf Güner, Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Hüseyin Arap ile birlikte tesiste incelemelerde bulundu. Tesis hakkında bilgi veren; Afyonkarahisar Enerji ve Gübre Üretim Ticaret ve Sanayi A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi Melih Yurter, günde 300 ton tavuk gübresi işleme kapasitesine sahip olan tesisin önümüzdeki aylarda yapılacak olan yatırımla hem enerji miktarı, hem de gübre tüketim miktarının arttırılacağını söyledi. Türkiye’nin yumurta üretim merkezlerinden birisi olan • Konu uzmanı olmayan kişilerin, gıda maddeleri ve beslenme konusunda kamuoyunu yanıltıcı söylemlerinden oluşan bilgi kirliliğinin önüne geçilmeli, bağımsız bir Gıda Otoritesi oluşturulmalıdır. Bakanlıktan Mavi Dil Açıklaması »» Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından, mavi dil hastalığı görülen yerlerde aynı gün gerekli tedbirlerin alındığı ve söz konusu bölgelere hayvan giriş çıkışının yasaklandığı bildirildi. Manisa'nın Yunusemre ilçesi Karaahmetli köyünde hayvan ölümleri olduğuna ilişkin ihbar yapıldığı ifade edilen açıklamada, Bakanlık yetkililerinin köyde 2 koyunun öldüğünü tespit ettikleri kaydedildi. İkinci ihbarın ise Köseler köyünden yapıldığı ve burada da 18 hayvanın öldüğünün belirlendiği bildirilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi: "Haberde iddia edilenin aksine Bakanlık aynı gün tüm tedbirleri almış, geçici kordon uygulamalarını başlatmış ve bu bölgelerde hayvan giriş çıkışını yasaklamıştır. Ayrıca mavi dil hastalığından ölen hayvanlar imha edilerek hastalık tespit edilen mahalde temizlik ve dezenfeksiyon uygulamaları yapılmıştır. Geçen yıl 41 ülkeye satsuma mandalina ihracatı yapan Türkiye ihracatında; ilk sırayı 70 milyon 462 bin dolarlık tutarla Rusya almış, Rusya’yı 53 milyon 180 bin dolarlık ihracatla Ukrayna ve 19 milyon 551 bin dolarla Irak izlemişti. Hastalık mihrakları etrafındaki duyarlı hayvanların aşılanması için ise il Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğüne 50 bin doz mavi dil aşısı gönderilmiştir." Karaahmetli ve Köseler köylerinde yaşanan ölümlerin nedeninin ortaya çıkarılması için Bornova Veteriner Kontrol Merkez Araştırma Enstitüsü Müdürlüğünce gerekli analizler yapılmış ve yapılan tetkikler sonucu mavi dil hastalığı kesin olarak tespit edilerek söz konusu köylerde karantina uygulamaları başlatılmıştır. Mevzuat gereği Bakanlığın hastalık görülen bölgelerde 3 yıl boyunca aşılama yaptığı belirtilen açıklamada, söz konusu bölgede de geçmiş yıllarda bu hastalık görüldüğünden aşılama çalışmalarının habere konu olan olaydan önce yapıldığı kaydedildi. Açıklamada, Manisa'nın Koruköy, Durasıllı ve Düzlen köylerinde de hayvan ölümleri tespit edildiği ve hastalık şüphesi olan hayvanlardan numune alınarak ilgili Enstitü Müdürlüğüne gönderildiği ifade edildi. Afyonkarahisar’da çok sayıda tavuk çiftliği bulunduğunu belirten Yurter, tavuk gübrelerinin ciddi bir sorun olduğunu anlatarak, şirketimizin amacı çevre sorunlarını beraberinde getiren ve çoğu tesisin dışarıya atmakta zorluklar yaşadığı tavuk gübresini işleyerek hem elektrik enerjisi, hem de tarım da kullanılabilir gübre haline getirilmesidir.” dedi. Tesisin Türkiye’ye örnek olacağını belirten Vali Hakan Yusuf Güner, "Suyu, havayı ve çevreyi kirleten tavuk gübresinin işlenerek ekonomiye kazandırılmasının oldukça önemli bir proje olduğunu dile getirdi. İşletmede günlük 300 tona kadar tavuk gübresi işlenebiliyor. Her biri 5 bin metreküp kapasitede olan 4 tane ilk işleme üniteleri bulunmakta. Bunun yanı sıra da her biri 2 bin 500 metreküp ihtiva eden biyogaz depolama üniteleri bulunmakta. Bu ünitelerin üretmiş olduğu biyogaz diğer gazlardan arındırılmış hale getiriliyor" dedi. Elde edilen metan gazı her biri 1,7 megavat güce sahip olan sadece bu amaç için üretilmiş özel jeneratörlerde yakılarak elektrik enerjisini dönüştürülüyor. Dünyanın “En Uzun” İneği »» ABD’nin Illinois eyaletinde Patty Hanson’ın yetiştirdiği 13 yaşındaki “Blosom” adlı bir inek “uzun boyuyla” Guinness Dünya Rekorları tarafından dünyanın “en uzun” ineği unvanı almaya hak kazandı. Yerden yüksekliği 1,93 metre olan 907 kilogram ağırlığındaki “Blosom” ve sahibi Patty Hanson, Guinness Dünya Rekorları Kitabı’nın 2016 yılı basımı için poz verdi. Hanson, “Blosom”u henüz buzağıyken aldığını, sonrasında ineği “evcilleştirmeye” karar verdiğini söyledi. “Blosom”un hikayesini, bir gün çocuklar için bir öykü kitabına dönüştürmek istediğini ifade eden Hanson, “Blosom, azman bir köpek gibidir. İnekleri olanlar ne söy- lediğimi anlayacaktır ama başka insanların da onun özel olduğunu bilmelerini isterim” dedi. Köy-Koop Haber Kasım 2014 TARIM 18. Dünya Organik Kongresi Gerçekleşti »» Uluslararası Organik Tarım Hareketleri Federasyonu (IFOAM) tarafından 13 Ekim 2014 tarihinde İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlenen 18. Dünya Organik Kongresi gerçekleşti. 3 yılda bir farklı bir ülkede düzenlen IFOAM Dünya Organik Kongresi’ne bu yıl Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı teknik destek sağlarken, ev sahipliğini Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği yaptı. Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı Güneşin Oya Aydemir ve IFOAM Başkanı Andre Leu’nun açılış konuşmalarının ardından Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürü Mevlüt Gümüş Türkiye’deki tarımın ve organik tarımın gelişimi hakkında katılımcılara bilgi verdi. Kongrenin kapanışı öncesinde, 18. IFOAM Dünya Organik Kongresi’nde Türkiye’de gıda ve biyolojik çeşitlilik konusunda faaliyet gösteren 50 civarı sivil platform ve örgüt; katılımcılara, kanun yapıcılara, uygulayıcılara Sivil Manifesto yayınladı. Manifestoda şu notlar yer aldı: • Gıda güvenliğinin sağlanmasının en önemli adımlarından birinin, üretici ve tüketici arasındaki bağların güçlendirilmesi, yani herkesin “türetici” olmasıyla mümkün olabilir, • Tüketim toplumu olmanın getirdiği yaşam tarzını doğa dostu ve adil bir yapıya dönüştürmek isteyen, doğal kaynakların ve yabani türlerin tükenişinden endişe duyan, kültürel değerlere sahip çıkan, küçük üreticiyi destekleyen, gıda zincirinde sorumluluk almak isteyen bireyler olarak, soframıza gelen gıdalar ve üretim süreçleriyle daha yakın bir bağ kurmak istiyoruz. Bunun, üreticilerle tüketiciler arasındaki bağların güçlendirilmesiyle, yani herkesin türetici olmasıyla mümkün olabileceğini düşünüyoruz, • Küreselleşme ve yerelleşme kavramlarının yarattığı kutuplaşmadan sıyrılmak gerektiği; çözümün, türetici olmaktan geçtiği ve bunun hepimizi özgürleştireceği kanaatindeyiz. Bunun için türeticileri destekleyen mekanizmalar hayata geçirilmelidir. Önerdiğimiz çözümlere ortak olmaya hazırız, • Ekolojik yaşam bilgisi, okuldan hastaneye toplumun bütün kesimleriyle paylaşılmalı ve yaygınlaştırılmalıdır. Hem içerik hem de uygulama konusunda sivil örgütler ile işbirliği yapılmalıdır, • Yerelliğe önem veren ve küçük çiftçiyi koruyan modeller çoğaltılmalı, bu modellere erişimin yaygınlaştırılması konusunda karar vericiler, sivil toplumla işbirliği yapmalı ve sivil toplum bu hedefin kolaylaştırıcısı olarak algılanmalıdır, • Küçük hacimli üretimlerin ve doğrudan iletişime dayalı, yerel değiş-to- kuş süreçlerinin önündeki engellerin kaldırılması, bu tanıma uyan yerel işbirliklerinin büyük ölçekli uygulamaların tabi olduğu mevzuat hükümlerinden muaf tutulması ve/veya konuyla doğrudan ilişkili olan taraflara karar verme süreçlerinde daha fazla inisiyatif tanınması gerekir, • Sağlıklı gıdaya erişebilirliğin, adil ve izlenebilir olması, sağlıklı bir topluluk ve insan ilişkilerinin uyumu için gereklidir. Bu nedenle yerelde üretip tüketmek, karşılıklı güven ilişkisini artıracak, tüketicinin desteği üreticiyi teşvik eder, • Üreticilerarası kooperatif sistemiyle bir ağ kurularak ürünlerin türeticiye ulaştırılması, üretimdeki tüm aşamaların türeticiler tarafından denetlenmesi, bu sistemin desteklenmesi için teşviklerin verilmesi, toplumun bu sistemin yaygınlaşması yönünde bilgilendirilmesi, ekolojik pazarların yaygınlaşması, küçük üreticinin tanıtım yapabilmesi için fırsatlar yaratılması ve türeticilerin gıda toplulukları oluşturulmasının desteklenmesi gereklidir, • Ürün etiketlerinin anlaşılabilir olması için gerekli düzenlemelerin yapılması, ürün analiz sonuçlarına güvenilir bir kaynaktan kolayca ulaşılması sağlanmalıdır. Tanımı tam olarak netleşmemiş ürünlerin üretim süreçleri konusunda da şeffaf ve eksiksiz bir biçimde bilgilendirme yapılmalıdır, • Atalık tohumlar ve yerli hayvan ırklarıyla, bunların üretim biçimlerinin korunması sağlanmalıdır. Bu gen kaynaklarımızın ıslahının doğal yollarla yapılması gerekmektedir, • Sürdürülebilir tarım için toprağın kalitesini koruyan organik tarım uygulamalarının ve işbirliği kültürünün desteklenmesi gerekir. Bitkisel ve hayvansal üretimin doğal, sosyal ve kültürel yapıyı bozmayacak ölçeklerde yapılması bir zorunluluk olarak kabul edilmelidir, • Politika yapıcı ve karar vericilerin, politika ve karar süreçlerinde şeffaf ve katılımcı olması gereklidir. Sivil toplumun kararlarda katılımcı kılınması esas olmalıdır. • Sadece tüketmekle kalmayıp, aynı zamanda üreticiye destek olan ve üretimin tüm süreçlerinden haberdar olarak bu süreçleri denetleyen ve/veya katılan bireyler. Kongrede Bakanlıkça hazırlanan türkçe ve ingilizce sinevizyon gösterisi yapıldı. 3 gün süren kongre kapanış toplantısı yapılan plaket ve sertifika dağıtımı törenin ardından sonlandı. 7 Banki Mun'un Dünya Gıda Günü Mesajı »» BM Genel Sekreteri Ban ki-Mun da Dünya Gıda Günü ile ilgili olarak yayımladığı mesajında, açlık çeken insanların sayısının, on yıl öncesine göre 100 milyon azaldığını, 63 ülkenin yeterli gıda alamayan nüfuslarının oranını yarı yarıya azalttığını, sıfır açlık hedefine ulaşılabileceğinin belirginleştiğini belirtti. Ban, "2014 Uluslararası Aile Çiftçiliği Yılı" için "Bugün ve her gün, aile çiftçileri sayesinde yemek yiyebiliyoruz. Dünya üzerindeki çiftliklerin büyük bölümünü onlar işletiyor" ifadesini kullanarak, aile çiftçilerinin, doğal kaynakları ve agro-biyoçeşitliliği koruduğunu, kapsayıcı-sürdürülebilir tarım ve gıda sistemleri oluşturulmasının temelini teşkil ettiğini ifade etti. Dünyada hala 800 milyon kişinin aktif bir yaşam sürebilmek için yeterli seviyede gıda alamadığını, her üç küçük çocuktan birinin yetersiz beslendiğini hatırlatan Ban, bu sorunun aşılmasında çözümün aile çiftçileri olduğunu, ancak teknolojiye, pazarlara ve hizmetlere erişim konusunda dezavantajlı durumda olduklarını, aynı zamanda beklenmedik olumsuz hava koşulları, iklim değişikliği ve çevrenin bozulması gibi sorunlarla karşılaştıklarını belirtti. Ban, başta kadınlar olmak üzere, dünyada yoksulluğun ortadan kaldırılması ve çevrenin korunması konularındaki mücadeleye katkı sağlayan 500 milyon küçük aile çiftçisinin güçlendirilmesi için üretim kaynaklarına eşit erişimlerinin sağlanmasının gerektiğini bildirdi. BM Genel Sekreteri, geçen ay New York’ta düzenlenen İklim Zirvesi'nde, yüzden fazla kuruluş ve hükümetin, iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında balıkçılık, tarım ve hayvancılık yapanlarla daha yakın çalışmayı taahhüt ettiğini hatırlattı ve "Sıfır Açlık Hedefi ve Beslenmenin İyileştirilmesi hareketi, hükümetler, sivil toplum ve özel sektör arasındaki işbirliğini güçlendiriyor. Dünya Gıda Güvenliği Komitesi, gıda kaybı ve israfına çözüm öngören tarımda sorumlu yatırım, sürdürülebilir balıkçılık ve su ürünleri üretiminde önemli bir ilerleme sağlamış bulunuyor" ifadelerini kullandı. Ban, 2015 yılında Binyıl Kalkınma Hedefleri'ne erişerek rüzgarın tersine çevrilebileceğini dile getirerek, açlık ve yoksulluktan kurtulmuş, insanların yeterli gıda hakkını hayata geçirmiş bir dünyanın, arzulanan geleceğin yaratılmasının temelini teşkil ettiğini vurguladı. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü FAO, bu yıl Dünya Gıda Günü ana temasını ‘Aile Çiftçiliği’ olarak belirleyerek, kampanya sloganını da ‘Dünyayı Besle Yeryüzünü Önemse’ olarak ilan etmişti. Bu tema eşliğinde düzenlenecek olan etkinliklerin çiftçi aileleri ve küçük ölçekli çiftçiliğe teşvik uyandırması amaçlanıyor. 8 Kasım 2014 Köy-Koop Haber TARIM Kayıp Yıllar Baharat Fiyatları Artıyor »» 1960’lı yıllarda özellikle bu günkü AB Ülkelerinin ekonomilerinde küçük ve orta boy tarım işletmelerinin ve tüketicinin pazarda oluşan fiyatı kabullenme durumunda kalmaları, Üreticinin pazara hâkim olamaması ve üretimlerini piyasa talebine göre ayarlama ve sevk etme kabiliyetine kavuşmamış olmaları piyasalarda önemli sorunlar yaratmaktaydı. Ulusal piyasa organizasyonları olan üretici örgütleri oluşturulması, bunlar eliyle kurallar getirilmesi, geliştirilmesi ve uygulanması fikri bu yıllarda çok büyük önem kazanmıştı. Ülkemizde bu gün aynen bu tablo yaşanmaktadır. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde; Küreselleşme sürecindeki gelişmeler, özelleştirmeler ile kamunun küçülmesi, gelir dağılımındaki sorunlar nedeniyle sosyal sorunların artması, özel sektörün doğası gereği sosyal sorunlara yalnızca kar amacıyla yaklaşması nedeniyle, “Sosyal Ekonomi” ya da “Üçüncü Sektör” olarak adlandırılan yeni bir ekonomik, toplumsal ve siyasal yaklaşım, son yıllarda kooperatifçiliği yeniden gündeme getirmiştir. Dünyada 2012 yılının kooperatifler yılı, 2014 yılının Aile Çiftçiliği yılı ilan edilmiş olması, fabrikasyon üretimin değil küçük ve orta ölçekli üretim yapan işletmelerin önemini belirgin bir şekilde bir kez daha ortaya koymuştur. 1970’li yıllarda Ülkemizde oluşturulmaya çalışılan kooperatifçilik hareketi, 1980 askeri hareketi ile 2000 li yılların başlarına kadar inkıtaa uğramıştır. Merkez ve bölge birlikleri kapatılmış kooperatifler, her türlü eğitim, denetim ve koordinasyondan uzak kurumsal bir kimlik oluşturulamadan faaliyetlerini yürütmeye çalışmışlardır. Böyle bir olumsuz tabloda, kooperatiflerin bu güne kadar haya- Erol AKAR Köy-Koop Kastamonu Birlik Başkanı tiyetlerini devam ettirilebilmesi bile başarı olarak görülmelidir. Kooperatiflerin bilinen mevcut sorunları giderilmeye çalışılmadan yeni örgüt arayışları ve kuruluşları gündeme gelmiş dolayısıyla karmaşa giderek artmaya başlamıştır. Diğer taraftan kooperatiflerin bölge ve merkez birlikleri, kendi içerisinde ihtisas birlikleri adı altında yeniden yapılanmaya doğru zorlanmıştır. Bütün zorlamalara rağmen ihtisaslaşma gerçekleşmemiştir. Yasama gücünü elinde bulunduran devlete rağmen, kooperatifçiliğin kendi kendisini düzenlemesini, birleşmelerini ve sorunlarına çözüm üretmelerini beklemek insaflı bir yaklaşım olmaz. Böyle söyleyenlerin de samimiyetinden şüphe etmek gerekir. 1980 li yıllarda başlayan özelleştirmelerden, kooperatifler gelişmelerini tamamlayamamış olmalarından dolayı yararlanamamış, Ülkemizde tarımsal sanayi ilk özelleştirilen sanayi dalı olmuş ve tamamen özel sektöre devredilmiştir. Aynı dönemlerde gelişmiş ülkelerde yapılan özelleştirmelerden kooperatifler çok önemli ölçüde yararlandırılmış, tarımsal sanayide üreticiler söz sahibi olabilmişler ve uluslararası dev kuruluşların, şirketlerin çekirdeğini oluşturmuşlardır. Ülkemizde de üretici örgütlenmesini zorunlu kılan gerekçeler halen ortadan kalkmamış ve hala güncelliğini korumaktadır. Devletin kırsal alana veya üreticiye toplu olarak götüreceği hizmetlerde veya hizmet almak için yasal statüye haiz muhatap tüzel kişilik bulma ihtiyacı, Üretimin kalite ve miktar açısından talebe göre ayarlanmasını, planlanmasını sağlamak ve en önemlisi üretici ile tüketici arasındaki fiyat makasının kapatılmasında özellikle kooperatiflerin çok önemli rolü olduğunu ve önemli işlevleri yerine getirebileceğini bilmemiz ve ona göre çözümler üretmemiz gerekmektedir. Türkiye Kooperatifçilik Stratejisi ve Eylem Planı uygulama döneminin yarı dönemi bitti. Biten bu dönemin tüm kurumlarca değerlendirilmesinin ve özeleştirisinin yapılması yine kayıp yıllar yaşamamamız adına çalışmaların içtenlikle sürdürülmesini diliyorum. Su Kirliliğinde Türkiye Başı Çekiyor »» Manisa'da düzenlenen Su Paneli'nde konuşan Türkiye Sulama Kooperatifleri Birlik Başkanı Halis Uysal, kooperatif olarak 42 ülkede yaptıkları araştırmada Türkiye'nin kirlilikte yüzde 69.8 ile başı çeken ülkeler arasında olduğunu söyledi. Manisa'da düzenlenen Su Paneli'nde Türkiye'nin tarımda ve içme suyunda sıkıntı çekmemesi için yapılacaklar masaya yatırıldı. Gıda Tarım Hayvancılık İl Müdürlüğü, Ege Üniversitesi ve Amerika Florida Üniversitesi işbirliğiyle düzenlenen panelde Amerika'da su kullanımı ve kirliliğin önlenmesi için yapılan çalışmalar anlatıldı. Panele Florida Üniversitesi'nden Dr. Mark Clark, Dr. Gurpal Toor, Dr. Esen Momol, Ege Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Necip Tosun, ziraat mühendisleri ve ilgili daire müdürleri katıldı. Manisa Gıda Tarım Hayvancılık Müdür Vekili Gürsel Doğan, suyun önemininin giderek arttığını söyleyerek suyu korumak için önlemler alınması gerektiğini hatırlattı. Yağıştaki düzensizlikler, tarım, sanayi ve şehir atıklarıyla oluşan kirliğinin tehlike yarattığını dile getiren Doğan, suyun kalitesini ölçmek için 3 ayda düzenli olarak nitrat ölçümü yaptıklarını ve susuz kalmamak için herkesin önlem almasını istedi. "Suyumuzu Korumak İçin Yasalar Yapılmalı" Türkiye Sulama Kooperatifleri Merkez Birliği Başkanı Halis Uysal, 42 ülkede su kirliliğiyle ilgili yaptıkları araştırmada Türkiye'nin yüzde 69.8 ile en ön sıralarda yer aldığını açıkladı. Gediz Nehri, Büyük Menderes, Küçük Menderes, Ergene Nehri'nin kirlendiğini belirten Uysal, "Amerika'da yasalar var, kimse kirletmeye yeltenemiyor. Bunun için yasalar yapılmalı" dedi. Türkiye'nin küresel ısınmada risk grubundaki ülkelerin başında geldiğini kaydeden Uysal, küresel ısınmanın sonucunda kuraklığın kaçınılmaz olduğunu dile getirdi. Uysal, Ege ve Akdeniz Bölgesi'nin kuraklık tehlikesinde başı çektiğini belirtip şöyle konuştu: "Türkiye'nin 112 milyar metreküp su rezervi var. Bunun 95 milyar metreküpü barajlardan göllerden, 10-15 milyar metreküpü yer altı sularından. Bu suların yüzde 75'ini tarımda, yüzde 11 sanayide, yüzde 14 içme ve kullanma suyu olarak kullanılıyor. Diğer ülkelerde tarımda kullanılan su yüzde 40'ı geçmiyor. Bizim tarımsal sulamada acilen başka yöntemler bulup suyumuzu korumamız gerekiyor. Avrupa Birliği, Amerika su konusunda çok hassas. Bizde bu hassasiyet yok." »» Baharat sektöründe yaşanan artışlar gündeme oturdu. Birleşmiş Aktarlar ve Baharatçılar Derneği (BAKDER) Başkanı Murat Top, kuraklığın etkisiyle tüm ürünlerde rekolte düşüklüğü yaşandığını, buna endemik bitkilerde bir de toplayıcı sorunu eklendiğini söyledi. Eskiden 10-20 toplayıcı ürün arz ederken bu rakamın 3-4’e düştüğünü söyleyen Top, bitkinin doğup toplanamadan ölmesinin sıkıntısını yaşadıklarını vurguladı. Kişniş, rezene ve sumakta yüzde 100’e varan, karabiber de ise son 1-2 ayda yüzde 30-40’lara varan fiyat artışları yaşandı. Sorunun yalnızca yerli üretimde olmadığı, ithal ürünlerin de sıkıntısının sürdüğü ifade edildi. Başta Avrupa olmak üzere tüm dünyada baharat ve şifalı bitkiler talebi sağlıklı yaşam trendi ile artmakta. Ancak dünyanın önde gelen baharat üreticisi Uzakdoğu ülkelerinin ellerinde geçen yıldan kalma yeterli stok bulunmaması nedeniyle mal yetiştirmekte zorlanmakta ve talep karşılayamamakta. Çemen, kimyon, ıhlamur, sumak, mahlep, kişniş ve rezene gibi birçok üründe yetersiz üretim ve kuraklığın sonucunda verimdeki gözle görülür düşüşten dolayı stok sıkıntısı yaşanmaya başladı. Bu durum piyasadaki arz-talep dengesini bozması ciddi fiyat artışları da beraberinde geldi. Yalnızca kuraklık değil, ürünlerin zamanında toplanmaması da özellikle şifalı bitkileri olumsuz etkileyip fiyat artışlarına neden oldu. Gıda fiyatlarının artmasında baharatın rolü olduğu öne sürüldü. BAKDER Yönetim Kurulu Üyesi Tevfik Dönmez de enflasyonun yükselmesinde gıda fiyatlarının; gıda fiyatlarında görülen artışta da kuruyemiş ve baharatın önemli rol oynadığını söyledi. Bir önceki yıldan fiyatları aşırı yükselen ithal baharat ürünlerine, bu yıl yerli ürünlerin de eklendiğini vurgulayan Dönmez, geçen yılın sıkıntısının bu yıla da yansıdığını vurgulayadı. Ayrıca Dönmez, Türkiye’de gıda sektörünün önemli kalemleri arasında yer alan baharatlar konusunda önlem alınmamasından ve bakanlığın bu alanda yeterli planlama yapmamasından şikâyetçi olduğunu sözlerine ekledi. Şeker Kotalarının Düzenlenmesine İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapıldı »» Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından hazırlanan Şeker Kotalarının Düzenlenmesine İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik, 22 Ekim tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yapılan değişiklik ile yönetmeliğin 8. Maddesine şu fıkralar eklendi: “Kurum, tatlılık vermek amacıyla kullanılan, tatlılık derecesi yüksek, sakarin, aspartam gibi yüksek yoğunluklu tatlandırıcılar ile şekerin yerine kullanılan ve şeker piyasasını etkileyen diğer şeker alternatifi tatlandırıcıları piyasada izleyebilir ve kontrol edebilir, numune alabilir. Kurum görevlerini yerine getirirken, gerekli gördüğü her türlü bilgi ve belgeyi şirketler ve bünyesindeki fabrikalar ile piyasada mal veya hizmet üreten, pazarlayan ve satan gerçek ve tüzel kişiler ile bunların her türlü birliklerinden isteyebilir. Bunlar, istenen bilgileri Kurumun belirleyeceği süre içinde vermek zorundadır. Bu maddenin uygulanmasında noksan, yanlış ya da yanıltıcı bilgi veya belge verilmesi ya da bilgi veya belgenin belirlenen süre içinde ya da hiç verilmemesi veya yerinde incelemenin engellenmesi ya da zorlaştırılması durumunda Kurulca şirketlere Şeker Kanununun 11 inci maddesinin altıncı fıkrasında belirlenen ceza hükmü uygulanır. Kota tahsis edilmemiş olan şirketler ile piyasada mal veya hizmet üreten, pazarlayan ve satan gerçek ve tüzel kişilere ve bunların her türlü birliklerine bu hüküm uygulanmasında, ilgili pazarlama yılında Şeker Kurulu tarafından en az kota tahsis edilmiş olan şirketin A kotası dikkate alınır. Şirketler Kurulun kurmuş olduğu ölçüm sistemlerini etkileyecek yeni bir hat tesis edemezler. Şirketlerden tutulması talep edilen her türlü defter, belge ve kayıtların, Kuru- mun belirlediği şekilde tanzim edilerek, belirlenen dönemlerde Kuruma bildirilmesi zorunludur. Şeker depolarının ve stoklarının Kurulca belirlenen süre içerisinde Kuruma bildirilmemesi ya da eksik ya da yanlış bildirilmesi durumunda, bildirilmeyen veya eksik ya da yanlış bildirilen miktar için Şeker Kanununun 11 inci maddesinin altıncı fıkrasında belirlenen ceza uygulanır. Şirketlerin A ve B kotası dışında üretim yapıp yapmadığının tespitinde, üretim miktarı, hammadde, yardımcı malzeme, enerji sarfiyatı, yan ürünler, işçi sayısı ve maaş bordrosu gibi üretilen şeker miktarı ile ilgili verilerden yararlanılır. Sevk irsaliyesi, ilgili mevzuatına uygun ve eksiksiz olarak doldurularak, bu bilgiler Kurulun belirleyeceği usul ve esaslarda düzenli olarak Kuruma bildirilir. Sevk irsaliyesi üzerinde ilgili mevzuatı gereğince bulunması gereken unsurlardan herhangi birisinin eksik olduğunun tespiti halinde bu fiili işleyen gerçek ve tüzel kişiler hakkında Şeker Kanununun 11 inci maddesinin altıncı fıkrasında belirlenen ceza uygulanır.” Köy-Koop Haber Kasım 2014 GÜNDEM Kuraklık, Su Sorunları ve Su Kanunu Taslağı Tartışıldı »» TMMOB Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) Başkanı Baran Bozoğlu, Kuraklık ve Su Kanunu Taslağı Çalıştayı’nda, ‘Yolun medeniyet olduğunu kabul ediyoruz ancak bir kentteki kanalizasyon sistemi de medeniyetin göstergesi’ dedi. Türkiye’de yaşanan kuraklık ve henüz meclise gönderilmeyen Su kanunu Taslağı’nın tartışıldığı, bakanlık temsilcileri ve akademisyenlerin katıldığı çalıştayda ÇMO Başkanı Bozoğlu, ülkemizin su fakiri ülkeler statüsünde bulunduğunu, Bafa, Tuz, Meke, Burdur ve Sapanca göllerinde kuralık sorunu yaşandığını belirterek, ‘Her yıl üç Van Gölü büyüklüğünde bir alanda su kaybı yaşanıyor’ dedi. Türkiye nüfusunun yüzde 17‘sine içme ve kullanma suyu hizmeti sağlanamadığını söyleyen Bozoğlu şöyle devam etti: ‘Nüfusumuzun yüzde 22‘sine kanalizasyon hizmeti verilmemektedir. Yol medeniyettir kabul ediyoruz ancak kanalizasyon da medeniyet göstergesidir. Fransa Kralı II. Henry, bundan beş yüz yıl önce ülkesinde lağım kanunu çıkartmak için uğraşmış. Biz bu yüzyılda, birçok yerde atık suları çağdaş koşullarda toplayamıyor ya fosseptik çukurlarına ya da daha da uygun olmayan koşularda konutlardan uzaklaştırıyoruz.’ Bozoğlu sözlerini, ‘Su havzalarını koruyamıyoruz, atık sularda sorun yaşıyoruz. Su kirliliği giderek büyüyen bir sorun. Bugün bütün bu sorunlar tartışılacak, çözümler ortaya konulacak. Hazırlanan Su Kanunu için de bir çerçeve oluşturulacak umarız’ diyerek tamamladı. Odalara ideolojik derseniz bilimden sapmış olursunuz Çalıştayda söz alan CHP Grup Başkanvekili Levent Gök de bilimin önemine vurgu yaparak, ‘Elbette bilime önem vereceğiz. Bilim siyasilerin önünde olacak. Odaları ideolojik olarak nitelemeyeceğiz. ÇMO bir açıklama yaptığında ideolojik derseniz bilimi takip etmediğinizi gösterirsiniz’ dedi. Başka illerde de benzer sorunların yaşandığını bildiğini ancak Ankara milletvekili olarak bu kentle ilgili konuşacağını belirten Gök şöyle devam etti: ‘Ankara aslında geçmişte su kaynakları bakımından en zengin kentlerdendi. Ankara’nın semtlerinin adını hatırlayacak olursak; Çayyolu, Keklik pınarı, İncesu, Kavaklıdere, Dikmen deresi vb gibi dere ve çay isimleri. Ancak biz kenti imara açarak dereleri kuruttuk. Şimdi de su bulmaya çalışıyoruz. Ben geçen hafta Ankara’nın derelerini geri istediğimi belirten soru önergesi verdim. Ankara’nın kuraklık sorunu yaşadığı sekiz yıl önce, DSİ’ye Işıklı-Gerede suyu önerisi götürmüştüm ama alelacele Kesikköprü’den su getirilmeye çalışıldı. Ancak bugün görülüyor ki, bu çok işe yaramadı. Ankaralılar ciddi su problemleri yaşıyor. Elimde belgeler var. Ankara’da bin 500- iki bin yerden su numunesi alınması gerekiyor ancak bu yapılmıyor. Bir yıldır numune alınan yere uğranmadığını biliyoruz. Ayrıca numuneleri inceleyen laboratuvar ehil mi? Biz Sayın Gökçek’e Oda temsilcilerinin de bulunduğu bir ekiple istediği yerlerden gidip numune alma teklifi sunduk. Ancak hala cevap gelmedi.’ Türkiye’de kadına bile afet demişiz, ama kuraklık afet sayılmıyor! Çalıştaya, Kuraklık Risk Yönetimi sunumu ile katılan Prof.Dr. Mikdat Kadıoğlu, su kıtlığını iklim değişikliğine bağlamanın kolaycılık olduğu eleştirisini yaparak, ‘İklim değişikliğine kim neden oluyor’ diye sordu. Kuraklığın Türkiye'de ’ciddi bir sorun olduğunu ama afet olarak sayılmadığını belirten Kadıoğlu, ‘Türkiye’de kadınları afet sayıyoruz ama kuraklığı afet olarak kabul et- miyoruz’ diyerek espriyle karışık eleştiride bulundu. 1 Ekim’in dünyada su yılının başlangıcı olduğunu, Türkiye’de de tıpkı bütçe döneminde olduğu gibi bu tarihte konunun ele alınmasını gerektiğini söyleyen Mikdat Kadıoğlu şöyle devam etti: ‘Kuraklık Türkiye’de politik bir konu gibi. Oysa teknik ve bilimsel olarak değerlendirilmesi gerekiyor. Yani bir kesim kuraklık var derken bir başka taraf hayır yok demeyecek. Türkiye’nin en kurak bölgesine en çok su isteyen şeker pancarı ekmişiz. Uganda dahi iklim değişikliğine karşı koruma planı hazırlayıp kuraklık riski olan bölgeleri koruma altına almış. Türkiye’de de 1 Ekim su tarihinde, tıpkı mali bütçe döneminde olduğu gibi su bütçesi yapılıp bunun izlenmesi gerekiyor. Türkiye, tarihten bu yana kuraklık nedeniyle yok olmuş devletlerin mezarlığıdır. Bunu unutmamalıyız.’ ÇMO’nun düzenlediği, haftasonu Ankara’da gerçekleştirilen çalıştayda Orman ve Su İşleri Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdür Yardımcısı Yakup Karaaslan Su Kanunu Taslağı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü Genel Müdür Yardımcısı Recep Akdeniz Çevre ve Atık Su Yönetimi, Ankara Üniversitesi’nden Prof.Dr. Tayfun Çınar Su Politikası ve Ülke Örnekleri, Marmara Belediyeler Birliği Çevre Yönetim Merkezi Direktörü A. Cihat Kahraman Yerel Yönetimlerin Kuraklığa Bakışı ve Selçuk Üniversitesi’nden Dr. Selim Doğan Konya Kapalı Havzası Örneğinde Türkiye Yağış Trendi ve Kuraklık Durumu konularında konuştu. Hacettepe Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümünden Doç. Dr. Selim Sanin başkanlığında yürütülen çalıştay, katılımcıların sorularının yanıtlanması ile sona erdi. 15 Ekim Dünya Kadın Çiftçiler Günü’nün Ardından Kadınların tarımsal üretimde, kaynakların sürdürülebilir kullanımında, gıda üretiminde ve güvenliğinde sahip oldukları önemli konumdan hareketle 16 Ekim Dünya Gıda Günü'nden bir önceki gün olan 15 Ekim, Dünya Çiftçi Kadınlar Günü olarak ilan edilmiştir. Fikir, ilk olarak 1995 yılında Çin'in başkenti Pekin'de düzenlenen 4. Dünya Kadın Konferansında çıkmıştır. IFAP (Uluslararası Tarım Üreticileri Derrneği), NARWA ( Afrikalı Kırsal Kadınlar Derneği Çalışma Ağı) gibi kurumlar bu olu- şumun temel unsurlarıdır. Türkiye'de bu gelişmeyle bağlantılı olarak 1997 yılında "Kırsal Kalkınmada Kadın Dairesi Başkanlığı" kurulmuş ve 2. TYUAP çerçevesinde "Kadın Çiftçiler Tarımsal Yayım Projesi" programa alınarak çiftçi kadınlara yönelik yayım ve eğitim faaliyetlerine ivme kazandırılmıştır. Dünya Çiftçi Kadınlar Günü 1997 yılından beri ülkemizde de kutlanmaktadır. Dünya Çiftçi Kadınlar Günü’nün amacı kırsal kadınlar ve onların ilgili oldukları kurumlar açısından kısaca; • Kırsal kadınların mevcut statüsünü yükseltmek, • Devlet ve kamunun dikkatini, kadınların hayati fakat yeterince tanınmayan rollerine çekmek, • Kadınların desteklenmeleri için çalışmalar yapmak şekilde özetlenebilir. Dünyada ve ülkemizde tarım sektörünün her geçen gün önemi artmaktadır. Tarım sektörünü omuzlayan Anadolu'nun gizli kahramanları Çiftçi Kadınlarımız ise tarımın vazgeçilmez unsurudur. 9 Yırca Köyü Zeytin Nöbetinde »» Manisa'nın Soma İlçesi Yırca Mahallesi'nde kurulacak termik santrale alan açmak için zeytin ağaçlarının dozerle köklenmesinin ardından, köylüler ve Greenpeace üyelerinin başlattığı zeytin nöbeti devam ediyor. Büyükşehir Yasası ile mahalleye dönüştürülen Soma İlçesi Yırca Köyü'ndeki Zeytinlik alanda dava süreci sürdüğü halde 500’e yakın zeytin ağacının hukuksuzca kesildiğini belirten köylüler, Greenpeace üyeleriyle birlikte zeytinliklerini korumak için nöbet tutuyor. Enerji Bakanı Taner Yıldız, ağaçların kesilmesini kayıp olarak görmediklerini belirterek, iktidarları döneminde zeytin ağacı sayısını arttırdıkları, 100-200 zeytin ağacının Türkiye’nin gelişmesine engel olmaması gerektiğini söyledi. Kolin Grup çalışanlarının nöbet tuttukları yerin karşında bulunan direklere kamera koydurup kendilerini gözlemlediğini öne süren Yırca Köyü Muhtarı'nın eşi Hamide Akın, ağaçların kesilmesini engellemeye çalışırken dövüldüğünü söyledi. 1 ayda nöbette olduklarını belirten Akın, şöyle dedi: "Birçok zeytinimiz kesildi. Daha kesilmeyi amaçladıkları 6 bin 500 ağaç var. O gün Sabah 6.30 gibi ağaçların kesildiğini duyduk. Muhtar ve avukat ile birlikte buraya geldik. Dört güvenlikçi beni tuttu. Ellerime kelepçe vurmak istedi. Engel olmaya çalışırken içlerinden bir tanesi bana yumruk attı. Bileğim incindi ve hala şiş." "Sonuna Kadar Bekleyeceğiz" Koşullar zor olsa da nöbeti bırakmayacağını anlatan Yırca Köyü'nden Nazmiye Süer ise, zeytinlerini korumak için burada olduklarını belirterek şöyle konuştu: "Zeytinlerimizi kesinlikle kestirme- HAL VE GİDİŞ yeceğiz. Bir santral daha istemiyoruz. Bütün Soma, akciğer kanseri veya astım bronşiti. Benim bir buçuk yaşındaki torunum astım bronşiti. Biz artık termik santral istemiyoruz. Sağlıklı yaşam istiyoruz." Yırca Köyü'nden maden emeklisi Mehmet Öztürk ise, "Ben maden emekçisiyim. Maden faciası oldu, 'Soma'nın kaderi bu' denildi. 6 bin 500 ağaç kesilecek burada, bu neyin faciası? Soma'dan ellerinizi çekin artık. Soframızdan bir tabak zeytini almayın artık. Sonuna kadar burada bekleyeceğiz" dedi. Osman Özgüven’den Destek Zeytinliklerini korumak için aralıksız nöbet tutan köylülere, çevreci kişiliğiyle bilinen Dikili'nin eski Belediye Başkanı Osman Özgüven de destek verdi. Özgüven, şöyle devam etti: "Yırcalılar zeytinliklerini kestirmemekte kararlı. Zor şartlara rağmen, çocuklarıyla, torunlarıyla burayı korumaya çalışıyorlar. Havanın soğumasına karşın ateş yakarak, kor üzerinde çay demleyerek direnmeye devam ediyorlar. İşlerini güçlerini bırakmış, 24 saat nöbet tutarak zeytinlerini korumaya çalışıyorlar. Onları burada yalnız bırakmamalıyız. Elimizden geldiğince desteğe gelmeliyiz." Sait MUNZUR 10 Kasım 2014 Köy-Koop Haber KOOPERATİFÇİLİK Ulusal Aile Çiftçiliği Sempozyumu Gerçekleşti »» Aile Çiftçiliği konusuna ve sürdürülebilirliğine ilgi çekmek ve daha yoğun biçimde gündeme getirmek amacıyla 30-31 Ekim 2014 tarihlerinde, Ankara’da “Ulusal Aile Çiftçiliği Sempozyumu” düzenlendi. Sempozyumda akademisyenler, üretici örgütleri, ilgili kamu kurum ve kuruluşları, finans sektörü, meslek örgütleri gibi tarım sektörü ve kırsal alan paydaşları bir araya geldi. Sempozyumun açılışında bir konuşma gerçekleştiren Düzenleme Kurulu Başkanı ve Ankara Üniversitesi AKÇAM Müdürü Prof. Dr. Bülent GÜLÇUBUK, “2014 Uluslararası Aile Çiftçiliği Yılı”, Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) önerisiyle 22 Kasım 2013 tarihinde Birleşmiş Milletler 66. Genel Kurulu’nda resmi olarak onaylanmıştır. Birleşmiş Milletler, açlık-yoksullukla mücadele ve doğal kaynakların korunması, sürdürülebilir gıda güvencesinin sağlanması, kırdan-kente göçün azaltılması ve tarımsal üretim faaliyetlerinin devamlılığı açısından “Aile Çiftçiliği”nin öneminin vurgulanması amacıyla 2014 yılını “Uluslararası Aile Çiftçiliği Yılı” olarak ilan etmiştir. İklim değişiklikleri, biyoçeşitlilikte azalmalar, gıda fiyatlarında dalgalanmalar, açlık ve yoksulluğun kronik küresel bir sorun haline dönüşmesi, artan enerji ve girdi maliyetleri, su kıtlığı, piyasa sistemlerinin oluşturduğu belirsizlikler ve daha birçok sorun en çok kendine yetmeye ve olanaklar ölçüsünde geçimlik düzeyde de olsa pazar için üretimde bulunmaya çalışan “aile çiftçiliğini” tehdit etmektedir. İşte, bu sorunlara çözüm bulmak ve küresel düzeyde konuya ilgi çekmek amacıyla “aile çiftçiliği” gündeme daha yoğun gelmektedir, getirilmektedir. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de “aile çiftçiliği yılı” nedeniyle birçok etkinlik düzenlenmektedir. Düzenlemekte olduğumuz bu Sempozyum ile her şeyden önce konu ile ilgili çalışmaların bir arada toplanmasını, tartışılmasını ve kamuoyu ile paylaşılmasını amaçlamaktayız. Sempozyum, konu ile ilgili paydaşları ulusal düzeyde geniş bir platformda buluşturması açısından önemlidir. Bunların yanı sıra aile çiftçiliğinin, küçük işletmeciliğin kırsal alanda sürdürülebilir-kalıcı olması ve kırsal kalkınmaya da katkı sağlaması açısından ne tür çalışmaların yapıldığı, yapılması gerektiğinin de tartışılması Sempozyumda hedeflenmektedir.” dedi. Tarımcılar olarak insanoğlunun, tüm canlıların ve gezegenin geleceği için aile çiftçiliğinin önemini ve vazgeçilmezliğini her zaman gündeme getirdiklerini belirten Gülçubuk, “Tarımdan koparılan, kırsaldan ayrılan her birey, kentsel alanlara geldiklerinde veya başka sektörlere kaydıklarında; bazen maden kazalarında, bazen inşaat kazalarında hayatlarını kaybetme uğruna çok zor koşullarda yaşamaktadırlar. Bu nedenle stratejilerimiz, çözüm önerilerimiz ve politikalarımız, kırsalı yerinde tutabilecek, bulunduğu yerde mutlu edebilecek biçimde olmalıdır” dedi. Gülçubuk, Sempozyum’un Düzenleme Kurulu’nda yer alan; Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Türkiye Ziraat Odaları Birliği, FAO Türkiye Temsilciliği, Ziraat Mühendisleri Odası, KÖY-KOOP Merkez Birliği, OR-KOOP Merkez Birliği, PANKOBİRLİK, ŞEKERBANK ve Tarım Kredi Kooperatifleri’ne destekleri için teşekkür etti. Sempozyum açılışında; Ankara Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Berahitdin Albayrak, Pankobirlik Teftiş Kurulu Başkanı Necmi Kurt, TZOB Başkan Yardımcısı Hasan Hüseyin Coşkun, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Mehmet Hadi Tunç birer konuşma gerçekleştirdiler. Birleşmiş Milletler Gıda Tarım Örgütü (FAO) Türkiye Temsilci Yardımcısı Dr. Ayşegül Akın, Dünya’da ve Türkiye’de Aile Çiftçiliğinin mevcut durumu, sorunları, FAO’nun 2014’ü neden Uluslararası Aile Çiftçiliği Yılı olarak ilan ettiği, FAO’nun bu konuda ortaya koymuş olduğu verileri paylaştığı kapsamlı bir sunum gerçekleştirdi. Açılış konuşmalarının ardından gerçekleşen, Yöneticiliğini Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet ÇOLAK’ın yaptığı, “Aile Çiftçiliği ve Türkiye” konulu panele; TRGM Genel Müdürü Dr. Gürsel Küsek, ZMO Yönetim Kurulu Başkanı Özden Güngör, KÖY-KOOP Genel Başkanı Yakup YILDIZ, ORKOOP Genel Başkanı Cafer YÜKSEL, Tarım Kredi Kooperatifleri Genel Müdür Yardımcısı Veli ÇELEBİ, Kalkınma Bakanlığı-Yerel ve Kırsal Kalkınma Dairesi Planlama Uzmanı İbrahim KUZU, Konya Selçuk Üniversitesi’nden Prof.Dr. Cennet Oğuz panelist olarak yer aldı. BM’in 2014’ü Uluslararası Aile Çiftçiliği Yılı olarak ilan ederken, açlık-yoksullukla mücadele ve doğal kaynakların korunması amacını hedeflediğini belirten Ziraat Mü- hendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Özden Göngör, “Doğal kaynakların korunması derken bakıyorum, zeytin alanları tahrip ediliyor, meralarımız yok oluyor ve büyük kuruluşlara peşkeş çekiliyor. Atatürk’ün vasiyeti olan Atatürk Orman Çiftliğinin durumunu herkes görüyor. Köyler bir günde Büyük- şehir Yasası ile mahalle oldu. Köy kültürümüz ortadan kalktı. Köylerde genç nüfus kalmadı. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın aile çiftçiliğine ciddi bir yaklaşımının var olduğunu görmüyorum. ZMO olarak aile çiftçiliğini gönülden destekliyoruz ve desteklemeye de devam edeceğiz. Hepimiz aynı gemideyiz, eğer bu gemiyi batırırsak hep beraber batarız” değerlendirmesinde bulundu. Panelde konuşan Köy-Koop Genel Başkanı Yakup Yıldız, “Açlık ve yoksullukla mücadele, gıda güvenliğinin ve yeterli beslenmenin sağlanması, geçim kaynaklarının iyileştirilmesi, doğal kaynakların yönetimi, çevrenin korunması ve kırsal alanlarda sürdürülebilir kalkınmanın başarılması açısından aile çiftçiliğinin ve küçük ölçekli çiftçiliğin önemine dikkat çekilmesini hedefleyen, BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) 2014 yılını Uluslararası Aile çiftçiliği yılı olarak ilan etti.” dedi. Kooperatifler Aile Çiftçiliğinin temelidir. Küresel şirketler gıda ve beslenme konusunda tarladan çatala uzanan süreçte yer alan her aşamaya hakim olmak istediğini belirten Yıldız, “Küçük aile çiftçiliği bitkisel üretim ile hayvancılığın yan yana, birlikte yürüdüğü bir üretim biçimi. Aslında tarım yapmak dediğimiz şey de bu. Gıda, tarım ve hayvancılık birbiri ile ilişkisi olmayan konularmış gibi ele alınamaz. Ülkemizde, çiftçimiz dünyanın en pahalı mazotunu kullanırken, verilen tarım destekleri gelişmiş ülkelerle kıyaslanamayacak kadar düşüktür. Girdi maliyetlerinin çok yüksek oluşu, üreticilerimizin yaşadığı en büyük sıkıntıların başında gelmektedir. Üretici tarımdan koparken, kırsal alanı terk eden üreticiyle birlikte Türkiye’nin hayvan varlığı da hızla düşmüş, kurbanlık hayvan ve saman ithalatı gibi yeni durumlarla karşılaşmıştır. Peki, çözüm nedir? Nerededir? Çözüm, kooperatifleşmektedir. Çünkü kooperatifler aile çiftçiliğinin temelidir. Kooperatif, biyolojik çeşitliliğin ve sağlıklı beslenmenin, gıda güvenliğinin, sürdürülebilir kırsal kalkınmayı sağlamanın ve sosyal barışın en temel unsurlarıdır.” diye konuştu. Dünyanın, 2012 Uluslararası Kooperatifler Yılı’nı ve 2014 Uluslararası Aile Çiftçiliği Yılını bir bütün olarak kabul ettiğini belirten Orman Kooperatif Merkez Birliği (Or-Koop) Genel Başkanı Cafer Yüksel, “Dünyada ve Türkiye’de büyük bir titizlikle, ilgiyle farkındalık yaratılmasına destek sağlayan bu etkinlikler, koope- ratifçilik ve aile çiftçiliği için büyük bir fırsat olmaktadır. Aile çiftçiliği doğası gereği öncelikle kendi ailesini doyurur, fazla ürettiğini ise kooperatifler aracılığıyla tüketiciye sunar. Dünyada gelişmiş ülkelerin gelişmişliğinde de kooperatifler vardır” diye konuştu. Yüksel, ülkemizde kooperatifçiliğin istenilen seviyede olmadığını belirterek, 2012 yılında, içinde bizimde olduğumuz yüzde 90 mutabakatla hazırlanan Kooperatifçilik Strateji ve Eylem Planı’nda yer alan 37 eylemden bir tanesinin bile gerçekleştirilmediğinin de altını çizdi. Sempozyumun ikinci günü gerçekleşen ve Tarım Reformu Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Şahin’in yönettiği “Gelecek İçin Aile Çiftçiliği” konulu kapanış Panelinde FAO Türkiye Temsilci Yardımcısı Ayşegül Akın, PANKOBİRLİK Genel Müdürü Taner Taşpınar, Tire Süt Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Eskiyörük, ŞEKERBANK Perakende Bankacılık G. Md. Yardımcısı Gökhan Ertürk, Akdeniz Üniversitesi’nden Prof. Dr. A. Ali Koç, Ankara Üniversitesi-AKÇAM Müdürü Prof. Dr. Bülent Gülçubuk panelist olarak yer aldılar. İki gün süren Ulusal Aile Çiftçiliği Sempozyumu’nda; 50’den fazla kamu kurum ve kuruluş temsilcisi, üniversitelerden 200’ü aşkın uzman ve akademisyenin katılımıyla, 4 ayrı salonda 70’den fazla nitelikli sunum gerçekleştirildi. Köy-Koop Denizli Birlik Başkanı Mehmet Varol, ‘’Sürdürülebilir Küçük Aile İşletmeciliği ve Tarımsal Örgütlenme’’ konulu bir sunum gerçekleştirdi. Sempozyumda şu konu başlıkları öne çıktı: • Aile çiftçiliği kavramı çok önemli ve bu kavramın derinleştirilmesi, içeriğinin doldurulması gerekiyor, • Aile çiftçiliği Türkiye’nin meslek ve üretim alanıdır, • İnsanların ve tüm canlıların gereksinimi için Aile çiftçiliği gereklidir, • Aile çiftçiliği örgütlenmek durumundadır. Bu örgüt dağınıklığıyla değil, ortak akılla, ortak bir örgüt yaklaşımıyla olması gereklidir, • Karar vericiler aile çiftçiliği konusunda daha rasyonel, sürdürülebilir politikalar izlemek durumundadır, • Endüstriyel tarım aile çiftçiliğini tehdit etmemelidir, • Doğal kaynakların korunmasında aile çiftçiliğinin önemi çok fazladır, • Aile çiftçiliğinde ve kırsaldan kopan insanların, en düşük ücretten ve sosyal güvenceden yoksun sektörlerde çalışma durumunda kalarak hayatlarında onarılamaz yaralanmalar veya ölümlere yol açmaktadır, • Sanayi, enerji, turizm politikaları ve yatırımları aile çiftçiliğini ve tarımı tehdit etmektedir. Bu durumun önüne mutlaka geçilmelidir, • Aile çiftçiliği yapanlar eğitim, yayın, örgütlenme, yerinde kalkınma konularında mutlaka desteğe gereksinimi duyuyorlar. Bununla ilgili analitik politikaların izlenmesi gereklidir, • Aile çiftçiliğinin Türkiye’nin vazgeçilmez gerçeği, burada sürdürülebilirlik daha fazla dikkate alınmalı ve buna yönelik alt yapı oluşturulmalıdır. Sempozyum sonunda Düzenleme Kurulu’nda yer alan, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nden; Dr. Yener Ataseven, Dr. Özdal Köksal, Uzman Murat Köseçavuş ve Burcu Akdeniz Ekbiç’e teşekkür belgesi verildi. Köy-Koop Haber Kasım 2014 TARIM Tahıl Üretimi 2014 Yılında Bir Önceki Yıla Göre %12,7 Oranında Azalacak »» Tahıl üretim miktarının 2014 yılında bir önceki yıla göre %12,7 oranında azalarak yaklaşık 32,7 milyon ton olacağı tahmin edildi. Bir önceki yıla göre buğday üretiminin %13,8 oranında azalarak 19 milyon ton, arpa üretiminin %20,3 oranında azalarak 6,3 milyon ton, çeltik üretiminin %7,8 oranında azalarak 830 bin ton, dane mısır üretiminin %0,8 oranında artarak yaklaşık 6 milyon ton olması öngörüldü. Baklagillerin önemli ürünlerinden nohutun %11,1 oranında azalarak 450 bin ton, kırmızı mercimeğin %16,5 oranında azalarak 330 bin ton, yumru bitkilerden patatesin ise %5,4 oranında artarak yaklaşık 4,2 milyon ton olacağı tahmin edildi. Yağlı tohumlardan ayçiçeği üretiminin %7,4 oranında artış göstererek 1,6 milyon ton olması öngörüldü. Tütün üretiminin %22,2 oranında azalarak 70 bin ton, kütlü pamuk üretiminin %4,4 oranında artarak yaklaşık 2,4 milyon ton, şeker pancarı üretiminin %2,3 oranında artarak 16,9 milyon ton olarak gerçekleşeceği tahmin edildi. Sebze üretiminin 2014 yılında bir önceki yıla göre artacağı tahmin edildi. Sebze ürünleri üretim miktarının 2014 yılında bir önceki yıla göre %0,7 oranında artarak yaklaşık 28,7 milyon ton olacağı tahmin edildi. Sebze ürünleri alt gruplarında üretim miktarları incelendiğinde, yumru ve kök sebzeler %4,9 oranında azalırken, başka yerde sınıflandırılmamış diğer sebzelerde %2,3 oranında, meyvesi için yetiştirilen sebzelerde ise %1,4 oranında artış olacağı öngörüldü. Sebzeler grubunun önemli ürünlerinden domateste %1,5, hıyarda %5,6 oranında artış olurken, sivri biberde %3,3, dolmalık biberde %6,9, kuru soğanda %7,1 oranında azalış olacağı tahmin edildi. Meyve üretiminin 2014 yılında bir önceki yıla göre azalacağı tahmin edildi. Meyve ürünlerinin üretim miktarının 2014 yılında bir önceki yıla göre %6,2 oranında azalarak 17,1 milyon ton olacağı tahmin edildi. Meyveler içinde önemli ürünlerin üretim miktarlarına bakıldığında, bir önceki yıla göre elmada %21, şeftalide %4,5, kirazda %10,1, kayısıda %65,4 oranında azalış, muzda %17,6, zeytinde %5,5 oranında artış olacağı öngörüldü. Turunçgil meyvelerinden mandalinanın %12,1 oranında artacağı, sert kabuklu meyvelerden fındığın %25, cevizin %13,9 oranında azalacağı tahmin edildi. Üzüm üretiminde %4,1 ve incirde ise %0,5 oranında artış olacağı öngörüldü. Ülkemizde yetiştirilen tarımsal ürünlerin üretim miktarlarına ilişkin tahminler Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'ndan (GTHB) alınmakta ve Resmi İstatistik Programı kapsamında TÜİK tarafından yayımlanmaktadır. Ayrıca, şeker pancarı üretim miktarı Şeker Kurumu, tütün üretim miktarı Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu, haşhaş (kapsül, tohum) üretim miktarı Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğü'nden derlenmektedir. (tuik.gov.tr) Milli Birlik Heyeti Kanada’daki Uluslararası Kooperatifler Zirvesi’ne Katıldı »» 5-9 Ekim 2014 tarihleri arasında Quebec’de yapılan ve 80 ülkeden 3000’den fazla kooperatifçinin katıldığı Uluslararası Kooperatifler Zirve’sinin sonuç bildirgesinde kooperatiflerin toplam 1 Milyar ortak, 250 milyon istihdam ve 3 Trilyon Dolar iş hacmini temsil ettiklerinin altı çizildi Türkiye Milli Kooperatifler Birliği heyeti, 5-9 Ekim 2014 tarihleri arasında Kanada’nın Quebec kentinde yapılan Uluslararası Kooperatifler Zirvesi’ne katıldı. Genel Başkan Muammer Niksarlı’nın başkanlık ettiği heyette;Milli Kooperatifler Birliği Uluslararası İlişkiler Koordinatörü Hüseyin Polat, TÜRKKONUT Genel Başkan Yardımcısı ve TÜRKİYE KOOP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Abidinoğlu, OR-KOOP Genel Başkanı Cafer Yüksel ve Danışmanı Ünal Örnek, TÜRKKENT Genel Başkanı H. Mehmet Aksoy ve Genel Müdür Serpil Aydoğuş ve Türk Kooperatifçilik Kurumu Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Nail Öztaş bulundu. Kooperatifçilik araştırmaları sempozyumu Quebec zirvesi öncesi hazırlık çalıştaylarının ilkini 5 Ekim tarihinde yapılan kooperatifçilik araştırmaları sempozyumu teşkil etti. Hüseyin Polat’ın “Türkiye’de Kırsal ve Kentsel İstihdam Yaratmada Kooperatifler” konulu araştırması ile katıldığı sempozyumda 5 gruba ayrılmış toplam 65 bildiri sunuldu. Polat’ın kırsal kesimden üç (ORKOOP, PANKOBİRLİK ve FİSKOBİRLİK), kentsel kesimden de iki (TÜRKKONUT ve TÜRKKENT) kooperatif seçerek bunların istihdam yaratmada oynadıkları rolünün incelendiği araştırması, Zirveye sunulan bildirilerin yayınlanacağı kitapta yer alacak. ICA Konut’un çalıştayı: Konut Kooperatifleri için Yasal Çerçeve Çalıştayda çeşitli ülkelerdeki konut kooperatifleri politikaları ve yasal çerçeve tartışıldı. Bunlar arasında Almanya, Çek Cumhuriyeti, Norveç, İsveç ve ABD konut kooperatifleri hakkında sunumlar yapıldı. Türk heyeti bu sunumlara çeşitli sorularla ve Türkiye’deki duruma ilişkin kısa açıklamalarla katkıda bulundu. Çin Heyeti ile görüşme Niksarlı, Abidinoğlu ve Polat tarafından Çin Tedarik ve Pazarlama Kooperatifleri Milli Federasyonu Uluslararası İlişkiler Müdürü Zhang Wangshu ile Çin’e yapılacak iş seyahatinin ayrıntıları üzerine bir görüşme yapıldı. Nisan ayında yapılan ilk görüşmenin ardından yapılan görüşmede; Kooperatifler arası karşılıklı mal alışverişinin ve sürdürülebilirliğinin sağlanması, ilkelerini, tarafların yükümlülüklerini belirlemek amacıyla TÜRKİYE KOOP ile China-Coop arasında bir çerçeve/iyi niyet memorandumu yapılması konusunda mutabakata varıldı. Zirvenin resmi açılışı ve açılış sunumu com 11 Zirvenin resmi açılışında; Kanada Desjardins Kooperatifler Grubunun Başkanı ve CEO’su, Zirvenin eş-ev sahibi,Bayan Monique Leroux, Uluslararası Kooperatifler Birliği ICA Başkanı ve Zirvenin eş-ev sahibi Dame Pauline Green, Quebec Kenti Belediye Başkanı (temsilcisi) Bay Regis Labeaume, Kanada Hükümeti Altyapı, Toplumlar ve Hükümetler arası İlişkiler Bakanı Bay Denis Lebel, Quebec Hükümeti Başbakanı Bay Philippe Couillard birer konuşma yaptılar. EXPO-Serginin açılışı TÜRKİYE KOOP’ un maddi destek sağladığı ICA standında 2015 Antalya Kongresi’ne ilişkin dokümanlar dağıtıldı. Ayrıca TÜRKİYE KOOP’ un gönderdiği Türkiye ve Antalya’ya ilişkin kısa filmler sürekli bant halinde iki ekrandan yayınlandı. Antalya ve Türkiye broşür ve afişleri de stantta yer aldı. Kooperatifler ve İstihdam: Geleceğin olanakları CICOPA Genel Sekreteri Bruno Roelants’ın ekibi ile birlikte hazırlayıp sunduğu raporda kooperatiflerin küresel düzeyde tam ve geçici statüde 250 milyon istihdam yarattıkları, bunun 223.6 Milyonunun tarımsal kooperatifler tarafından kendi hesabına çalışan kooperatif ortakları olduğu belirtildi. 26,4 Milyon kişinin de kooperatif ofislerinde istihdam edildikleri araştırma sonucu olarak ortaya çıktı. Rapora göre, kooperatiflerin yarattığı istihdam, dünya çalışan nüfusunun % 12’sine tekabül ediyor. Türk kooperatifleri 2015 yılında B20’de temsil edilmeli ICA, gelecek yıl G20 Başkanlığının Türkiye’ye geçmesi nedeni ile Türkiye Milli Kooperatifler Birliği’nin öncülüğünde Türk kooperatiflerinin de B20’de temsil edilmelerini istiyor. Türk Heyetinden Niksarlı Abidinoğlu ve Polat, Avustralya B20 üyesi Dr. Crane ve yardımcısı ile bir araya gelerek yaptıkları görüşmeler sonunda, Aralık ayına kadar Türk Hükümeti ile temas kurularak belirlenecek bir kooperatif liderinin (işletmeci /girişimci olması tercih nedeni) B20’ye dahil edilmesi için görüşmelerde bulunulacak. Sürdürülebilir Kalkınma Sürdürülebilir Kalkınma ile ilgili bir sunum yapan Prof Jeffrey Sachs sürdürülebilir kalkınmaya ulaşmak için ekonomik gelişmeyi sosyal katılımcılık ve küresel çevre sürdürülebilirliği ile birleştirecek bir yol bulunması gerektiğini belirterek; “Bugün, daha önce hiç karşılaşmadığımız farklı küresel sorunlarla karşı karşıya bulunuyoruz. Toplumun bu hızda evrilmesi durumunda, önümüzdeki dönemde bu sorunların daha fazlası ile karşılaşmamız bekleniyor. Bu savaşta kooperatifler farklı yaklaşımları nedeni ile yer alarak dünyanın geleceğine olumlu katkılarda bulunabilirler.” dedi. Tarımın geleceği: Kırsal işletmecinin doğuşu Hollanda Rabobank Yönetim Kurulu Üyesi Berry Marttin’in sunduğu araştırmada kırsal alanda kurulmuş birim kooperatiflerin amatör çiftçi örgütleri olmaktan çıkıp kırsal işletmeler haline gelmesinde tarımsal kredinin ve teknik destek hizmetlerinin nasıl kullanılması gerektiğini örneklerle anlattı. Rabobank’ın yerel üreticilerin bankası olarak bu konuda pek çok ülkeye yardımcı ve destek olduğunu anlatan Marttin, tarımın geleceğinin kırsal üreticilerin kırsal işletmecilere dönüşmesi ile belirleneceğini söyledi. Yerel Kalkınma için Kolektif Çözümler Küresel sorunların çözümünde uluslararası çabaların yeterli olmadığı, bunun yerel düzeyde kişiler ve kurumların kolektif çözüm üretmeleri ile desteklenmesi gerektiğinin vurgulandı. Gelişen ekonomilerde kooperatifler ve mütüeller: İş olanakları ve yeni pazarlar ORKOOP Genel Başkanı Cafer Yüksel panelist olarak katıldığı oturumda; kooperatiflerin yeni pazarlarda etkili olabilmeleri ve yeni ürün türleri geliştirebilmeleri ve nihayet sürdürülebilir olmaları için inovasyonun önemine dikkat çekildi. Kooperatif Onyılı için Strateji Belgesi ICA’nın 2012 yılında hazırlattığı Strateji Belgesinin uygulamasına dönük sonuçların değerlendirildiği forumda Strateji Belgesinin belirlediği 5 temel konuda (kimlik, sürdürülebilirlik, katılımcılık, sermaye ve yasal çerçeve) neler yapıldığı ve bu Zirveye sunulan araştırma raporları ve bulgularının 2020’ye kadar geçecek sürede ne ölçüde stratejinin uygulanmasına katkıda bulunabilecekleri irdelendi. Uluslararası Kooperatifler Zirvesi sonuç bildirgesinde özetle; • Daha etkili kooperatiflere gereksinim olduğu, • Ortaklarının ve toplumun gereksinmelerini daha iyi karşılayabilmek için daha güçlü ve inovatif/ yaratıcı kooperatiflerin olması gerektiği, • Kooperatiflerin gıda güvenliğine katkıda bulunmaları, • Kooperatiflerin istihdam yaratmadaki öncü rollerini sürdürmeye devam etmeleri, • Kooperatifler sağlık ve bakım hizmetlerine ulaşımı iyileştirmek için gösterdikleri çabalarını artırmaları konularına yer verildi. 12 Kasım 2014 Köy-Koop Haber RÖPORTAJ “Toplam ekilebilir tarım alanlarımızın %1’inde organik tarım yapıyoruz ” Röportaj: Emel TUĞRUL »» Son yıllarda önemi daha fazla anlaşılan doğal kaynakların durumu, enerji sorunu, nüfus artışı, göç, kentleşme sorunu, tarım alanlarındaki sorunlar, sağlıklı ve yeterli gıda üretimi sorunu, çevre kirliliği ve doğal dengenin bozulması gibi yaşanılan sorunları üzerine Organik Tarım daha önemli hale geldi. Kırıkkale Üniversitesi Kırıkkale Üniversitesi Kırıkkale Meslek Yüksekokulu Müdür Yardımcısı ve Organik Tarım Programı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Taşın Erol ile oranik tarımı ve Üniversitenin Organik Tarım Programı hakkında konuştuk. Organik ürünlerin konvansiyonel ürünlerden bir miktar pahalı olması dünyanın farklı bölgelerinde de olmaktadır. Bunun en önemli sebebi organik üretim metodu daha fazla işgücüne Köy-Koop Haber - Okurlarımız için kendinizi tanıtır mısınız? Yrd. Doç.Dr. Taşkın Erol - 1974 yılı Ardanuç/Artvin doğumluyum. 1994 yılında Ondokuz Mayıs Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri mezun olduktan sonra 1997 yılında Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Tarla Bitkileri Bölümü Çayır Mera ve Yembitkileri Anabilim dalında yüksek lisansımı tamamladım. 1996-2010 yılları arasında Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Haymana Araştırma ve Uygulama çiftliğinde uzman olarak görev yaptım. 2007 yılında doktoramı tamamladım. 2010 yılında Kırıkkale Üniversitesi Kırıkkale Meslek Yüksekokulu Bitkisel ve Hayvansal Üretim bölümü Organik Tarım programında Dr. Öğr. Gör. olarak göreve başladım. 2012 yılında Yrd. Doç. Ünvanı aldım. 2012 yılından bu yana Kırıkkale Üniversitesi Kırıkkale Meslek Yüksekokulu Müdür Yardımcısıyım aynı zamanda Organik Tarım programı öğretim üyesiyim. K.K. - Üniversiteleri sanat ve bilimin çok farklı alanlarında bilgi ve yeniliklerin üretildiği ve öğretildiği yerler olarak biliyoruz. Sanayi ise genelde ihtiyaç duyulan teknolojik ürünlerin üretildiği yerler. Bu bağlamda teknolojik üretim olarak üniversitelerin görevi nedir? T.E.- Üniversiteler sadece eğitim merkezleri değil aynı zamanda teknoloji üretim merkezleri de olmak zorundadır. Yeni buluşlar ve yeni teknolojilerin üretildiği denendiği topluma yön verecek merkezler olmak zorundadır. Yenilikleri takip eden bunları kendi bölgesine adapte eden yaptığı araştırmaların sonuçlarını ekonomiye ve patente dönüştüren, sanayi kuruluşları ve paydaşları ile birlikte ortak projeler yapıp sektörün ülkemizde ve dünyada rekabet edebilir hale getiren araştırma bilim ve ya- dayalı olması ve bununda maliyetleri artırmasıdır. Bu fiyat farkı Avrupa ülkelerinde %10 değişmektedir. Bizdeki organik ürün miktarının az ve daha çok ihracata yönelik yeterli düzeyde ürün ulaştırılamaması fiyatların yükselmesine sebep olmaktadır. yenilikçi, özgün, mesleki ahlaki değerlerine sahip, toplumsal değerlere saygılı mühendis ile işçi arasında köprü kurabilecek üstün nitelikli ara teknik eleman yetiştirmek ve ülke kalkınmasına katkıda bulunmaktır. Bizler organik tarım programı olarak bölgemizdeki paydaşlarımızla iletişim halinde sorunlarını tespit edip bu sorunların çözümüne katkıda bulunuyoruz. şam merkezleri olmalıdır. K.K.-Kırıkkale Meslek Yüksekokulu’ nda bu konuda neler yapıyorsunuz? T.E.- Kırıkkale Meslek Yüksekokulu 11 bölüm içerisinde 15 program ile eğitim vermektedir. Gelişen teknoloji ile birlikte iş dünyasının ihtiyaç duyduğu ulusal ve uluslararası standartlarda mesleki ve teknik eğitimin gerektirdiği bilgi ve beceriye sahip, bilimsel, Yerel (yöresel) ürünler, yetiştirildiği bölgeye özgün gıda ve el işi ürünlerinden oluşmaktadır. Yerel ürünlerin kalitelerinde bir örnekliğin ve sürekliliğin sağlanması bu ürünlerin kültürel miras olarak korunmalarının yanı sıra üreticilerinin gelirlerinin yükselmesini ve tüketicilerinin korunmasını mümkün kılmaktadır. Yerel ürünün üretimi doğal ve organik olabildiği gibi konvansiyonel tarım tekniği ile de üretilebilir. 213 farklı ürünü 769.014 hektar alanda 1.620.466 ton ürün üretmişlerdir. Bu rakamlar üreticilerimizin organik tarıma olan ilgisinin sürekli arttığının en önemli göstergesidir. K.K. - Peki, bu yeterli midir? T.E.- Bizler bunu yeterli görmemekteyiz. Toplam ekilebilir tarım alanlarımızın %1’inde organik tarım yapmaktayız. Avrupa ülkelerinde bu oran %5 ‘leri bulmaktadır. Tarım potansiyelimizi de dikkate alırsak daha fazla alanda ve daha farklı ürünlerde organik tarım yapabiliriz. Burada dikkat etmemiz gereken bu büyümenin planlı ve ayakları yere basacak şekilde olmasıdır. Eğer bizler organik tarımda kullanılan girdileri ülkemizde üretmeyi sağlayamazsak bu büyüme- K.K. - Organik tarımın için birçok kavram duyuyoruz, bunun sonucunda üreticilerimiz kafası karışmaktadır. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? T.E.- Organik tarım dediğiniz gibi birçok tanımı vardır. En basitinden internetten tarama yaptığınızda bile yüzlerce tanım görüyorsunuz, bu durum bir bakıma iyi bir bakıma bizlerin canını sıkmaktadır. Çünkü konu ile alakası olmayan kesimlerde bu konuda bir şeyler yazmakta ve bilgi kirliliği olmaktadır. Organik tarım için bazı ülkelerde biyolojik veya ekolojik tarım kavramları da kullanılmaktadır, bunların hepsi aynı anlamdadır. Bugün marketlerimizde ya da pazarlarda doğal ürün, yerel ürün ve organik ürün adıyla bir çok ürün bizlere sunulmaktadır. Tüketicilerimiz bu üç ürün arasındaki farkı tam olarak bilmediği için kafaları karışmaktadır. Doğal ya da yerel ürünlerin organik ürün gibi satışı da son derece yaygındır. Doğal ürün, her hangi bir katkı ya da ile %30 arasında olması iç piyasaya dışarıdan her hangi bir kimyasal kullanmadan, bir ürünün doğada kendiliğinden yetişmesi veya sadece organik gübre ve hayvansal gübrelerle yetiştirilmiş ürünler demektir. Ormanlardan kestane, ıhlamur ve kuşburnu eldesi doğal ürünlere örnek verilebilir. Organik Tarım, üretimde kimyasal girdi kullanmadan, üretimden tüketime kadar her aşaması kontrollü ve sertifikalı tarımsal üretim biçimidir. Tüm aşamaları yetkili kontrol kuruluşları tarafından belgelenmiş, belirlenmiş standartlar doğrultusunda uygulanan tarımsal üretim yöntemidir. K.K. - Ülkemiz, organik tarımda istenilen düzeyde mi? T.E.- Organik tarım ile ilgili verileri incelediğimizde gerek üretim gerek çiftçi gerekse üretim anlamında sürekli artışlar görülmektedir. 2002 yılında 12.428 üretici 150 farklı ürün, 89.827 hektar alanda 310.125 ton ürün elde etmiş iken 2013 yılında 60.797 üretici, nin gerçekleşmesi zor ve sağlıksız olacaktır. Tüketici bilincinin oluşturulamaması, üreticinin talep ettiği doğru ürünle buluşamaması da bizim için gelişmenin önündeki en önemli sorunlardandır. K.K. - Bir ürünün organik ürün olduğunu nereden anlarız. Bu konuda bilgi verir misiniz? T.E.- Marketlerde raflarda bulunan ve üzerinde “%100 organik” yazan her ürün ne yazık ki istenilen koşullarda üretilmiş anlamına gelmemektedir. Bunun için organik ürün seçerken özellikle paketleri, etiketleri çok iyi bir şekilde okunmalıdır. Organik ürün üretecek olan firmanın/müteşebbisin Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yetki almış kontrol ve sertifikasyon kuruluşlarından biriyle sözleşme yapması zorunludur. Etiketlerinin üzerinde de bu kuruluşların logoları, verdikleri sertifika numaraları ve “Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından onaylı” ibaresi bulunmalıdır. Sertifikasyon numarası bulunmayan ürün ne yazık ki organik ürün değildir. K.K. - Ülkemizde bazı kesimlerin organik ürünlerin hem pahalı olması hem de organik üretimin mevcut nüfusu beslemekte yetersiz kalacağı savı ile bu üretim şekline şiddetle karşı çıktığını görüyoruz. Bu konuda değerlendirmeniz nedir? T.E.- Organik ürünlerin konvansiyonel ürünlerden bir miktar pahalı olması dünyanın farklı bölgelerinde Köy-Koop Haber Kasım 2014 GÜNDEM den sağlamaya başladılar. Gelişmekte olan ülkelerde organik üretim modeli daha çok çevre bilincinden, gelişmekte olan ülkelerde ise ürün fiyatlarının daha fazla olmasından kaynaklanana bir gelişme göstermektedir. de olmaktadır. Bunun en önemli sebebi organik üretim metodu daha fazla işgücüne dayalı olması ve bununda maliyetleri artırmasıdır. Bu fiyat farkı Avrupa ülkelerinde %10 ile %30 arasında değişmektedir. Bizdeki organik ürün miktarının az ve daha çok ihracata yönelik olması iç piyasaya yeterli düzeyde ürün ulaştırılamaması fiyatların yükselmesine sebep olmaktadır. Ayrıca organik ürünlerin fiyat mukayesesi konvansiyonel ürünler ile değil köy pazarında satılan ürünler ile karşılaştırıldığında aradaki fiyat farkının tahmin edilenin daha altında olduğunu görürsünüz. Tüketicilerimiz köy pazarlarında satılan ürünleri organik ürün algısıyla satın almakta ve gereğinden daha fazla para ödemektedirler. Organik üretim modelinin yaygınlaşması hem ürün fiyatlarını düşürecek hem de tüketiciye daha sağlıklı ve güvenilir ürünler sunulmasını sağlayacaktır. K.K.-Organik tarım sadece gelişmiş ülkelerde değil, gelişmekte olan ülkelerde de hızla yayılmaktadır. Bu durum büyük ölçüde tüketicilerin bilinçlenerek sağlıklı tüketime ve çevreyi korumaya verdikleri önemin giderek artmasından kaynaklanmaktadır. Peki, hem kendi sağlığımızı hem de yaşadığımız coğrafyayı koruma altına alan organik tarım nedir? Amacı ve önemi nedir? T.E.- Gelişmiş ülkeler tarım topraklarını gelişmekte olan ülkelere oranla daha fazla kirlettikleri için ürün tedarikini gelişmekte olan ülkeler- K.K. - Kırıkkale Üniversitesi Kırıkkale Meslek Yüksekokulu Bitkisel ve Hayvansal Üretim Bölümü Organik Tarım Programı olarak neler yapıyorsunuz? T.E.- Öncelikli olarak şunu belirtmem gerekir. Genç bir üniversiteyiz ve gittikçe artan bir öğrenci potansiyelimiz mevcuttur. Organik Tarım programımızda her yıl kontenjanımızın tamamına yakınını dolduruyoruz. Öğrencilerimize teorik eğitim yanı sıra uygulama olarak bölümüzün uygulama serası, meyve bahçesi, laboratuvarda uygulamalı eğitim vermekteyiz. Organik tarım programı öğrencilerimizi son iki yıldır ulusal öğrenci kongrelerine götürüp öğrencilerimiz bizlerin danışmanlığında bildiri hazırlayıp hem poster hem de sözlü sunu olarak katılmaktadır, öğrencilerimizde bu konuda büyük gayret göstermektedirler. Ayrıca Ankara’ya çok yakın olmamız öğrencilerimizin Ankara’da bulunan organik tarım pazarlarına götürüp orada uygulamalı eğitim vermekteyiz, öğrencilerimiz bu sayede orada bulunan hem üretici hem de tüketicilerle sohbet etmektedir. Programımızda birinci yılın sonunda öğrencilerimiz Türkiye’nin dört bir yanında bulunan organik tarım çiftliklerine staja göndermekteyiz ve burada öğrencilerimiz bizzat uygulamaları sahada görerek staj sonunda deneyimlerini bizlerle paylaşmaktadırlar. 13 Büyükbaş ve Küçükbaş Hayvanların Beslenmesinde Aspir Kullanımı »» Geçmişte kumaş, kozmetik ürünler ve gıdaların renklendirilmesi (kırmızı ve sarı) için yetiştirilen aspir bitkisi, günümüzde çoğunlukla yağ üretimi için endüstriyel amaçla kültüre alınmaktadır. FAO (2013) verilerine göre aspir tüm Dünya’da yaklaşık 650 bin ton yetiştirilmiş ve dekara en yüksek verimin alındığı ülkeler arasında Türkiye 3. sırada yerini almıştır. Aspir bitkisinin tohumu, yağı, küspesi ve kabuğu hayvan beslemede yem hammaddesi olarak değerlendirilebilir. Aspir yağı insanların beslenmesinde zeytinyağına eşdeğer bir besleyici değere sahiptir. Aspir tohumu 6-9 mm uzunluğunda, parlak ve köşeli bir tane özelliğinde olup dışı kalın lifli bir kabuk ile kaplıdır. Tohum genellikle % 3360 kabuk ve % 40-67 çekirdekten oluşmaktadır. Kalın kabukluların sindirimi güç olduğundan son yıllarda daha ince kabuklu varyeteler de geliştirilmeye başlanmıştır. Bütün aspir tohumu genellikle pet hayvanlarının (kuş, hamster ve tavşan gibi) yemlerinde kullanılmaktadır. Çiftlik hayvanlarının rasyonlarında kullanımı ise ekonomik olmamaktadır. Aspir tohumundan soğuk pres, ekspeller veya solvent ekstraksiyon yöntemleri ile yağı alınarak küspe elde edilebilir. Elde edilen küspe hayvanların beslenmesinde protein kaynağı olarak kullanılabilir. Küspenin kalitesi tohumun kabuk oranı ve küspede kalan yağ miktarı ile yakından ilişkilidir. Protein oranı % 20-25 (kabuklu tohumdan elde edilen) ile % 40 ’ın (kabuksuz tohumdan elde edilen) üzerinde olabilir. Aspir küspesi, soya küspesi ile kıyaslandığında amino asit (lisin, metiyonin ve isolösin) miktarı ve yararlanılabilirliği bakımından yetersiz olduğu görülmüştür. Buna karşın, iyi bir fosfor, çinko ve demir ile biotin, riboflavin ve niasin kaynağıdır. Aspir kabuğunda yaklaşık % 60 ham selüloz ve % 21 lignin bulunmaktadır. Oldukça düşük lezzetlidir ve besi hayvanlarında canlı ağırlık artışını olumsuz yönde etkiler. Ancak geviş getiren hayvanlarda kaba yem ihtiyacının karşılanmasında sınırlı miktarlarda da olsa kullanılabilir. Dr. Neşe Nuray TOPRAK Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü Aspir küspesi geviş getiren hayvanların yemlerinde soya, pamuk tohumu veya keten tohumu küspesi yerine yeterli düzeyde enerji sağlamak koşuluyla belli oranlarda kullanılabilir. Ancak aşırı miktarda kullanılması durumunda performansı düşürdüğü unutulmamalıdır. Aspir küspesinin diğer küspelere göre hafif acımsı ve lezzetsiz olduğu bununla birlikte rasyonda diğer yemlerle karıştırıldığında tüketiminde herhangi bir sorunla karşılaşılmadığı bildirilmektedir. Aspir tohum ve kabuğunun rasyonlarda kullanımı oldukça sınırlı miktarlarda gerçekleşmektedir. Tohum ve kabukta selüloz oranı yüksek olduğundan rasyonda fazla miktarda kullanılmaları sonucu hayvan performansında düşmeler görülebilir. Besi sığırlarında aspir tohumunun hayvan başına günde 1.1 kg’dan fazla verilmesi performansı olumsuz yönde etkilemektedir (Walker, 2006). Aspir kabuğunun sindirilebilirliği düşük olmasına rağmen rasyon enerji ve protein dengesinin yeterli olması durumunda gelişmeyi olumsuz etkilemediği, kesif yemce zengin beslenen besi sığırlarında hacimce yer kaplaması bakımından rumende tokluk hissinin yaratılmasına yardımcı olacağı belirtilmektedir (Kohler et al., 1965). Süt inekleri ile yapılan araştırmalarda aspir küspesinin sütün tadı ve kokusu üzerine olumsuz etki yapmadığı rasyonlarda kullanılabileceğini göstermiştir. Düşük süt verimli ineklerde 3 kg pamuk tohumu küspesi yerine 3.75 kg aspir küspesinin ikame edilebileceği kaydedilmiştir (El-Shinnawy et al., 1979). Burada dikkat edilmesi gereken diğer önemli husus herhangi bir hammadde yerine ikame edilecek ürün hayvana alıştırılarak yedirilmelidir. Yani miktarlar her geçen gün tedrici olarak azar azar artırılmalı, ani yem değişikliklerinden kaçınılmalıdır. Aspir küspesi belli oranlarda besi sığırlarının rasyonlarında da kullanılabilmektedir. Besi yeminde % 18-35 oranlarında kullanılan aspir küspesinin yem tüketimi ve lezzetini olumsuz etkilemediği, hayvanların günlük 1.4 kg’dan fazla canlı ağırlık artışı sağladıkları görülmüştür (Voicu et al., 2009). Düşük kaliteli ot veya samanla beslenen koyunların rasyonlarında aspir küspesi kullanımı ile arpa/üre karışımlı yeme nazaran daha iyi canlı ağırlık artışı ve yapağı gelişimi sağlandığı tespit edilmiştir (Dixon et al., 2003a; Dixon et al., 2003b). Başka bir araştırmada ise, günde 350 g aspir küspesi ilave edilen yemlerle beslenen kuzularda yem tüketimi, yemin sindirilebilirliği ve yemden yararlanma ile hayvanın performansının iyileştiği bildirilmiştir (Dessie et al., 2010). Kaynak Heuzé V., Tran G., Chapoutot P., Bastianelli D., Lebas F., Renaudeau D., 2012. Safflower (Carthamus tinctorius) seeds and oil meal. Feedipedia.org. A programme by INRA, CIRAD, AFZ and FAO. http://www. feedipedia.org/node/49 Milli Parkları Yok Edecek Düzenleme Danıştay’dan Döndü »» Danıştay, Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından hazırlanan ve 18 Mart 2014 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Milli Parklar Yönetmeliği’nde değişiklik getiren düzenlemeyi durdurdu. Orman Mühendisleri Odası’nın açtığı davaya bakan Danıştay 6. Dairesi, içme suyu temini gerekçe gösterilerek yönetmeliğe eklenen ve milli parklarda yapılaşmanın önünü açacağı belirtilen “ve kamu yararı açısından vazgeçilmez ve kesin bir zorunluluk arz eden” ifadelerinin hukuka uyarlılığı bulunmadığına hükmederek yürütmesini durdurdu. Ülke genelindeki 40 ‘Milli Park’ın geleceğini etkileyecek olan Yönetmeliğin 5. Maddesine tartışma yaratan şu ifadeler eklendi: “Ancak; içme suyu temini açısından yapımı aciliyet gösteren ve kamu yararı açısından vazgeçilmez ve kesin bir zorunluluk arz eden tesisler için uzun devreli gelişme planı/gelişme planı şartı aranmaz. İlgili kurumların görüşleri alındıktan sonra yapılan bu tesisler uzun devreli gelişme planlarına/gelişme planlarına işlenir.” Oybirliği ile alınan Danıştay kararında, dava konusu Yönetmelik değişikliğinin, davalı idare yönünden dahi açık ve anlaşılır kural içermediği vurgulanarak, “üstün kamu yararı taşıyan içme suyu temini açısından aciliyet gösterebilecek durumların sayım suretiyle belirlenmesi yerine yasanın uygulanmasının yönetmelikle yapılması yolundaki 22. maddesine aykırı olarak alt idari işlemlere bırakıldığı görülmektedir” ifadelerine yer verilirken, “ve” bağlacı eklenerek yönetmeliğe getirilen değişikliğin hukuka uygun olmadığının altı çizildi. 14 Kasım 2014 Köy-Koop Haber EKONOMİ Türk Kooperatifçilik Tarihine Bir Not -III»» Bademler Kooperatifinin Çalışma Biçimi Her işletmenin bir amacı ve bu amacını gerçekleştirmek için bir yönetim, yönlendirme sorunu vardır. Kooperatif işletmenin amacını saptama ve bu amaca ulaşmak için izlenecek yöntemin literatürde de tam netlikle açıklanabildiğini söylemek güçtür. 1970’lerde ILO ve FAO öncülüğünde “Kooperatif İşletmeciliği” kavramını netleştirmek için bir dizi projeler güdeme getirilmiştir. Mahmut Türkmenoğlu’nun Bademler Kooperatifindeki yönetim anlayışını ve uygulamalarının ayrıntılı bir şekilde incelenmesi, Türkiye’de tarımsal kalkınma kooperatiflerinin yönetimi açısından önemli ip uçları verebilir. Bu yazıda Bademler kooperatifinde gözlemlemiş olan iki yaklaşımın aktarılmasıyla yetinilecektir: Ortak Çalışma Düzeni Bademler Kooperatifinin ana çalışma konusu, sera tesislerinin çalıştırılmasıdır. Sera tesisleri, kooperatifin mülkiyetinde bir üretim birimi olduğundan kooperatif işletme bir “üretim kooperatifi” niteliğindedir. Bu sistemin özü ortak çalışma ve geliri emeğe göre ortaklar arasında paylaştırmaktır. Bu sistemde önce kooperatifte “ortak çalışma yöntemine” uyma kararını benimseyen ortaklar belirlenir. Bu sistem içinde çalışanlara , çalıştığı gün sayısına göre “avans ücret” ödenecektir. Hesap dönemi bitiminde kooperatifin elde ettiği “net fazla”nın yarısı kooperatifin sermayesine eklenecek, geri kalanın bir kısmı çalışan ortaklara işin miktarı ve kalitesi dikkate alınarak risturn olarak dağıtılacaktır. Kooperatifte kullanılan emek miktarını ölçme yöntemleri, ödeme şekilleri bizzat ortakların katılımıyla belirlenecektir. Sistemin özü “çalışan da ortaklar, paylaşan da ortaklar” şeklinde somutlaştırılmıştı. Parasal katkı yöntemi Bu yöntem kooperatifin finansman sorununu çözmek için geliştirilmiş- tir. Kişisel tasarrufu bulunan ortakların tasarruflarını kooperatife çekmek için önerilmiştir. Kooperatif, tasarruflarını banka yerine kooperatife getiren ortaklarına , en az banka faizi kadar getiri sağlamalarını garanti edecektir. Yıl sonu nihai hesaplar sonunda kooperatif işletmenin net kazancının bir kısmı kooperatife parasal katkı yapanlara tahsis edilebilecektir. Böylece ortak kooperatife verdiği parası karşılığında “banka faizi + fazladan düşen pay” şeklinde gelir elde edecektir[2]. Özellikle son çeyrek yüzyıldır gelişmiş batı ülkeleri kooperatiflerinin dış finansman konusunda benzer yasal düzenlemeler yaptığı dikkate alınırsa, sistemin 1980’lerde Bademler’de uygulanması daha da ilginç bir görünüm kazanmaktadır. Prof.Dr. T. Ayhan ÇIKIN [email protected] 1980’li yılların ilk yarsında ortaya konulan bu çalışma şeklini kooperatif yöneticileri şöyle somutlaştırmışlardır: KENDİ TESİSLERİMİZDE KENDİ EMEĞİMİZLE KENDİ SERMAYEMİZLE ÜRETELİM ÜRETTİĞİMİZİ KENDİ İRADEMİZLE KATKIMIZ ORANINDA BÖLÜŞELİM Bu yöntemlerin kooperatif işletmede tam olarak uygulandığını söylemek mümkün değildir. Ancak kooperatifçilik teorisi ile son derecede uyumlu olan bu yöntemler, uygulamaya rahatlıkla aktarılabilecek yöntemlerdir. Mahmut Türkmenoğlu, Bademler kooperatifinin çalıştırılması konusuyla sürekli meşgul olmuştur. Nitekim hasta yatağında bile kooperatif içinde teknik olarak, ekonomik olarak, sosyal olarak köyde neler yapılması gerektiği konusunda düşüncelerini sürekli arkadaşlarını mektuplarla iletmiştir. Köy ve koo- peratif yöneticilerinin bu önerileri dikkatle inceleyerek belirli bir program çerçevesinde uygulamaya aktarmaları gerekir. Sonuç 1960’larda dış ülkelere işçi göndermede, proje üreten ve uygulayan Köy Kalkınma Kooperatiflerine öncelik tanınması, Türkiye kırsalında kooperatiflerin hızla artmasında itici bir güç olmuştur. Bademler özelinde de bu olgu gözlemlenmektedir. Ancak bu oluşum, 1960’lar Türkiye’sinde eğitim düzeyinin ilkokul düzeyini bile aşamadığı kırsal kesim insanının kooperatifçiliğin fiziksel ve düşünsel boyutuyla ilk kez ciddi bir şekilde karşılaşmasına neden olmuştur. Bademler bu karşılaşmada lideriyle, halkıyla daha hazırlıklı görülmektedir. Buna rağmen Bademler Kooperatifi çeşitli güçlüklerle karşılaşmıştır. Kooperatifçilik olgusuyla ilk kez karşılaşan kırsal insanların bu hareketi hemen benimseyebileceğini kabul etmek mümkün değildir. Bademler kooperatifinin uzun yıllar süren mücadelesinde yaşanan sorunlar Türk kooperatifçiliğinin de sorunlarıdır. Bu sorunları şöylece özetlemek mümkündür : • Ortakların ve yerel halkın tasarruflarının kooperatiflere çekilmesinde karşılaşılan güçlükler; • Kooperatiflerin teknik işlerini sürekli izleyebilecek, sorunları anında saptayıp çözebilecek proje üretebilen mühendislik, danışmanlık hizmetlerini yerine getirebilecek teknik kadro istihdamında karşılaşılan güçlükler; • Kredi alma işlemlerinin, yatırım teşvik işlemlerinin takibi, ihracat-ithalat konusunda gerekli hizmetleri yapabilen, resmi makamlar nezdinde kooperatifleri rahatlıkla temsil edebilen uzman yönetici ve bürokrat istihdamında karşılaşılan güçlükler; • Bazı gerekli ve zorunlu hizmetlerin bir ödeme gerektirdiğinin kırsal kesim insanında yeterince algılanamamış olması ; • Mevcut mevzuatı sürekli izleyebilen, bunların kooperatiflere getirdiği kolaylıkların ve/veya güçlüklerin neler olduğunu kırsal kesim kooperatiflerine taşıyabilen gerekli kişilerin /kurumların olmayışı. Aslında sorun tarımla köy ayrımının Türkiye’de tam olarak birbirinden ayrışmamış olmasından kaynaklanmaktadır. 1960’lardan buyana izlediği mücadele ile Bademler Kooperatifi, Mahmut Türkmenoğlu öncülüğünde, köylülükten kurtulma mücadelesi vermektedir. Köylülükten kurtulmanın en önemli göstergesi “tarımın sanayileşmesi”dir. Bugünkü seraları ile Bademler bu konuda çok önemli bir adım atmış , ama henüz bu süreci tamamlayamamıştır. 1975’de Bademler’e gelen bir gazeteciye kooperatifte bulunan bir konuğun[3] dediği gibi “gerçi köy sanayi kurulacaktır, ama bu sanayi tekelleşen sermaye ile hangi koşullar altında rekabet edebilecektir. (Orada) bulunan konuğun ortaya koyduğu gibi “… bu oldukça politik; her şeyden önce politik yapıyı belirlemek, ortaya koymak lazımdır”[4] . Köy ölçeğinde sanayileşme yerine kırsal bölge düzeyinde ölçek büyüklüğünü göz ardı etmeyen bir sanayileşme üzerinde durmak daha gerçekçi olacaktır. Bademler Tarımsal Kalkınma Kooperatifi, yukarıda sıralanan sorunların ortaya çıkmasında, çözümlenmesinde ve / veya çözümlenememesinde önemli bir örnek olaydır. Belki daha uzun süre de örnek olaylığını sürdürecektir. “Hem kırsal alanda kooperatifçiliği uygulamak isteyenler, hem de kırsal alandaki bu gelişmeleri engellemek isteyenlerin yararlanabileceği bir örnek.”[5] Dr. Ayhan ÇIKIN, Bademler, 25 Aralık 1992. [1] 25 Aralık 1992. “Bademler Köyü Kalkınma Kooperatifi’nin 30. Kuruluş Yıldönümü ve Mahmut Türkmenoğlu’nu Anma Toplantısında Prof. Dr. Ayhan ÇIKIN tarafından yapılan konuşma [2]Ne yazık ki Türkiye’deki ticari ve Bankacılık mevzuatı bu uygulamanın gerçekleşmesine izin vermemektedir. [3] Yazıda adı verilmeyen konuk Dr. Ayhan ÇIKIN’dır. [4] Dinç-Füsun TAYANÇ, “Bademler Köyü Kalkınma Kooperatifi: Dünü, Bugünü, yarını”, Milliyet gazetesi, 1975. [5]Dinç-Füsun TAYANÇ, a.g.m. Tarımsal Yatırım Projelerine Yüzde 50 Hibe Desteği »» Yürütülmekte olan kırsal kalkınma çalışmalarının etkinliklerinin artırılması ve kırsal toplumda belirli bir kapasitenin oluşturulmasına ilişkin bazı yatırım projelerine yüzde 50 hibe desteği verilecek. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’ nın “Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı Kapsamında Tarıma Dayalı Ekonomik Yatırımların Desteklenmesi Hakkında Tebliğ” 26 Ekim 2014 Tarihli ve 29157 Sayılı Resmi Gazete’de yayımladı. Tebliğ ile doğal kaynaklar ve çevrenin korunmasını dikkate alarak, kırsal alanda gelir düzeyinin yükseltilmesi, tarımsal üretim ve tarıma dayalı sanayi entegrasyonunun sağlanması için küçük ve orta ölçekli işletmelerin desteklenmesi, tarımsal pazarlama altyapısının geliştirilmesi, gıda güvenliğinin güçlendirilmesi, kırsal alanda alternatif gelir kaynaklarının oluşturulması, yürütülmekte olan kırsal kalkınma çalışmalarının etkinliklerinin artırılması ve kırsal toplumda belirli bir kapasitenin oluşturulmasına ilişkin usul ve esaslar belirlendi. Ekonomik yatırımlar destekleme programı kapsamında, tarımsal ürünlerin işlenmesi, depolanması ve paketlenmesine yönelik yeni tesislerin yapımı, tarımsal ürünlerin işlenmesi, depolanması ve paketlen- mesine yönelik mevcut faal olan veya olmayan tesislerin kapasite artırımı ve teknoloji yenilenmesi, tarımsal ürünlerin işlenmesi, depolanması ve paketlenmesine yönelik kısmen yapılmış yatırımların tamamlanması, alternatif enerji kaynakları kullanan yeni seraların yapımı, tarımsal faaliyetlere yönelik yapılmış veya yapılacak tesislerde kullanılmak üzere, alternatif enerji kaynaklarından jeotermal ve biyogazdan ısı veya elektrik üreten tesisler ile güneş ve rüzgar enerjisinden elektrik üreten tesislerin yapımı, tarımsal üretime yönelik modern sabit yatırımlar, hayvansal orjinli gübre işlenmesi, paketlenmesi ve depolanması hibe desteği kapsamında değerlendirilecek. Ekonomik yatırım konularında hibeye esas proje gideri şu bedelleri geçemeyecek: “Bitkisel ürün işlenmesi, paketlenmesi ve depolanmasına yönelik yatırımlardan yaş meyve sebze tasnif, paketleme ve depolama yatırımları için 3 milyon lirayı, bunun dışında kalan yatırımlar için 1 milyon lirayı, hayvansal ürün işlenmesi, paketlenmesi ve depolanmasına yönelik yatırımlara 3 milyon lirayı, su ürünleri işlenmesi, paketlenmesi ve depolanmasına yönelik yatırımlara 3 milyon lirayı, hayvansal orjinli gübre işlenmesi, paketlenmesi ve depolanmasına yönelik yatırımlara 1 milyon lirayı, alternatif enerji kaynakları kullanan yeni seraların yapımına yönelik yatırımlara 1 milyon lirayı, soğuk hava deposu yapımına yönelik yeni yatırımlara 1 milyon lirayı, çelik silo yapımına yönelik yeni yatırımlara milyon lirayı, tebliğ kapsamında bulunan konularla ilgili tarımsal faaliyetlere yönelik yapılmış veya yapılacak tesislerde kullanılmak üzere; alternatif enerji kaynaklarından jeotermal ve biyogazdan ısı veya elektrik üreten tesisler ile güneş ve rüzgar enerjisinden elektrik üreten tesislerin yapımına yönelik yeni yatırımlara 1 milyon lirayı, tarımsal üretime yönelik modern sabit yatırımlardan mantar yetiştiriciliği ve kültür balıkçılığına yönelik sabit yatırımlara 1 milyon lirayı büyükbaş hayvan yetiştiriciliğine yönelik sabit yatırımlara 1,5 milyon lirayı küçükbaş ve kanatlı hayvan yetiştiriciliğine yönelik sabit yatırımlarda 1 milyon lirayı geçemeyecek.” Un ve karma yem konularında yeni yatırım tesisi başvuruları kabul edilmeyecek. Çay konusunda sadece yaş çay üretiminin yapıldığı illerdeki başvurular kabul edilecek. Tarımsal ürünlerin depolanmasına yönelik yeni tesis başvurularında sadece çelik silo ve soğuk hava deposu hibe desteği kapsamında değerlendirilecek. Yatırımcılar bu tebliğ kapsamında ekonomik yatırım konularında sadece bir adet proje başvuruda bulunabilecek. Yatırımın gerektirdiği inşaat alımlarına ve makine alım giderlerine de destek var Yatırım uygulamalarına ait, inşaat işleri alım giderlerine, makine, ekipman ve malzeme alım giderlerine de hibe desteği verilecek. Yatırımcılar tarafından, proje kapsamında satın alınacak ve hibe desteği verilecek tüm makine, ekipman, malzeme ve inşaat işleri ihale sonucunda belirlenen yüklenicilerle yapılacak sözleşmeler kapsamında sağlanacak. İdari kısımlarla ilgili harcamalar, hibeye esas inşaat giderinin yüzde 20’sini aşamayacak. Çelik silo, sera ve soğuk hava deposu yatırımları hariç, tüm yatırımlarda inşaat gideri hibeye esas proje tutarının yüzde 80’inden fazla olamayacak. Yatırım projelerinin tamamlanma tarihi 1 Aralık 2015 olarak belirlendi. Bu tarihe kadar tamamlanamayan projeler yatırımcıların talebi ve il müdürlüğünün uygun görmesi halinde kendi kaynakları ile 90 günü aşmamak üzere verilecek süre içinde tamamlanacak. Köy-Koop Haber Kasım 2014 TARIM ve HAYVANCILIK Küresel Çevre Fonu (Gef) 15 »» Küreselleşme özellikle 1980’li yıllardan itibaren kullanılmaya başlayan ve toplumsal değişimi ifade eden bir kavramdır. Toplumsal değişim ise ülkeler ve bu ülkelerde yaşayan insanlar arasında ticaret, iletişim, bilgi ve teknoloji transferlerinde sınırların kalkması ve dünyanın küçük bir köy haline gelmesidir. Dünyadaki bu hızlı değişimlere paralel olarak giderek artan nüfusun gıda, su ve enerji ihtiyaçlarının nasıl karşılanacağı sorununu da gündeme gelmiştir. Artan bu ihtiyaçların karşılanması için yapılan tüm aktiviteler ve ileri teknoloji uygulamaları çevre üzerinde bir baskı oluşturmaya başlamıştır. Bu baskı gelecek kuşakları ciddi anlamda tehdit eden küresel ve yerel boyutlarda çevre kirliliğine yol açmaktadır. Dünyadaki ulusal ve uluslararası kuruluşlar çevre kirliliğine karşı doğayı korumak ve doğal dengedeki sürdürebilirliği sağlamak amacıyla değişik önlemler alma çalışmaları yapmaktadırlar. Bu önlemlerden bir tanesi de Küresel Çevre Fonu(GEF)’nun oluşturulmasıdır. Küresel Çevre Fonu(Global Environment Facility-GEF) küresel çevrenin korunmasını amaçlayan BM Kalkınma Programı (UNDP), BM Çevre Programı (UNEP) ve Dünya Bankası tarafından yönetilen ortak bir çevre programıdır. Bu fon, küresel çevreyi korumak ve çevresel sürdürülebilirliği geliştirmeyi teşvik etmek için Dünya Bankası tarafından 1 milyar $ değerindeki pilot bir program olarak 1991 yılında kurulmuştur. Küresel Çevre Fonu 183 ülkenin uluslararası enstitülerinin, hükümetlerinin, sivil toplum kuruluşlarının ve özel sektörünün küresel çevre sorunlarına çözüm bulmak için bir araya geldikleri bir uluslararası ortaklıktır. Küresel Çevre Fonu 165’den fazla gelişmekte olan ülkelerdeki 3900 tane projeye 13.5milyar $ hibe desteği ve eş-finansman şeklinde de 65 milyar $ değerinde destekleme sağlamıştır (http://www.thegef.org/ gef/whatisgef). Bağımsız bir finansal kurum olan GEF, uluslararası sözleşmelerdeki hedefleriyle birlikte, 23 yıldır gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin kalkınma projeleri ve programları kapsamında sürdürülebilir kalkınmayı desteklemek amacıyla her ülkenin ulusal önceliklerine göre şu alanlara destek sağlamaktadır: • Biyoçeşitlilik • İklim Değişikliği • Uluslararası Sular • Ozon Tabakasının Delinmesi • Toprak Bozulması • Kimyasallar (Kalıcı Organik Kirleticiler- POPs) ve Atıklar • Sürdürülebilir Orman Yönetimi Bir ülkenin GEF projesi sunabilmesi için şu özellikleri taşıması gerekir : • Biyolojik çeşitlilik ve iklim değişikliği konusunda yürürlükte bulunan Uluslararası Sözleşmelere taraf olması Son Değerlendirme Orman ve Su İşleri Bakanlığı’ysa, ağaçların ‘yerine konacağı’ görüşünde. Bakanlık, ‘Endüstriyel Ağaçlandırma Eylem Planı’nı ‘orman kaynaklarının sürdürülebilir biçimde işletilmesi ve orman endüstrisinin ihtiyaç duyduğu odun hammadde- Ziraat Yüksek Mühendisi [email protected] • Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP)’nin hibe programından veya Dünya Bankası’nın kredi programından yararlanabiliyor olması • Projenin küresel öneme sahip olması • GEF İdari Odak Noktası’nın proje için onayı Her ülkenin GEF projesi sunabilen kuruluşları şunlardır : • Kamu Kurumları GEF Finansı Bittikten Sonra Proje Etkileri Devam Eder CEO Onayı Proje Dökümanının 2 haftalık Konsey İncelemesi »» Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın ülkenin odun hammaddesi ihtiyacını karşılama gerekçesiyle hazırladığı ‘Endüstriyel Ağaçlandırma Eylem Planı’ çerçevesinde, Çanakkale merkezinde 64.5 hektar kızılçam ormanı kesildi. 2043’e kadar 8 bin 421 hektar kesilecek Dr. Nezaket CÖMERT Fikir Geliştirme Proje Kimlik Formu (PIF) 64,5 Hektarlık Kızılçam Ormanı, ‘Odun’ İçin Kesildi Çanakkale Orman İşletme Müdürü Metin Uygun, ‘mevcut şartlarda böyle bir ormanın 60-65 yılda oluştuğunu‘ itiraf edip, ‘kesilen sahayı 35-40 yıl gibi kısa sürede yeniden ortaya çıkaracaklarını’ savundu. Proje kapsamında geçen yıl da Çanakkale’de 141 hektarlık kızılçam ormanındaki ağaçlar kesilmişti. Kesilen ağaçların bulunduğu orman, Çanakkale merkezdeki Radar Tepesi’nde bulunuyordu. ‘Çanakkale’nin en güzel ormanı‘ olarak bilinen bölgedeki proje, vatandaşın da tepkisini çekti. Proje hakkında bilgi sahibi olmayan ve Radar Tepesi mevkiinde ormanın kesildiğini gören bazı vatandaşlar, aynı ormana çok uzun yıllar sonra kavuşabilecekleri için bu tepki gösterdi. • Akademik Kurumlar • Özel sektör • Sivil Toplum Kuruluşları (STK) • Ulusal Kurumlar • Uluslararası Kuruluşlar • Yerel Yönetimler Talep Seçeneği Proje Hazırlama Hibesi (PPG) CEO Tarafından PIF’ın Onayı (ve PPG) Proje Teklif Hazırlama 3 tip GEF projesi vardır: 1. Büyük Ölçekli Proje: GEF Fonu’ ndan talep edilen hibe miktarının 1 milyon ABD Doları’ndan yüksek olduğu proje türüdür. Hükümetler bu fona doğrudan başvurabilirler. 2. Orta Ölçekli Proje: GEF Fonu’ndan talep edilen hibe miktarının 1 milyon ABD Doları’ndan düşük, 50.000 ABD Doları’ndan yüksek olduğu proje türüdür.Hükümetler, sivil toplum kuruluşları (STK), akademik kurumlar, ulusal ve uluslararası kurumlar ve özel sektör işletmeleri tarafından hazırlanan projeler bu fondan faydalanabilirler. 3. Küçük Ölçekli Projeler (SGP): GEF Fonu’ndan talep edilen hibe miktarının 50.000 ABD Doları’na kadar olduğu proje türüdür. Bu fon sadece sivil toplum kuruluşları ve topluluk örgütlerinin başvurularına açıktır. Bu projeler, GEF Proje Döngüsü içindeki prosedüre göre hazırlanır ve teslim edilir. Örneğin Orta Ölçekli Proje Döngüsü Şekil 1’de gösterilmiştir GEF SGP ve Sivil Toplum Kuruluşları GEF Küçük Destek Programı (SGP) Küresel Çevre Fonunun (GEF) bir parçasıdır.1992 yılında Rio de Janeiro’da düzenlenen Dünya Zirvesinde alınan kararalar doğrultusunda içeriği, görevi ve yönetimine ilişkin kuralları belirlenerek başlatılmıştır. SGP Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından uygulanır ve Birleşmiş Milletler Proje Hizmetleri Ofisi (UNOPS) tarafından 127 ülkede yürütülür. Sivil toplum kuruluşlarının ve yerel toplulukların biyolojik çeşitliliğin korunması ve sürdürülebilirliği, iklim değişikliği ve mücadele faaliyetlerine yönelik küresel çevreye fayda sağlayabilecek yenilikçi projelerine fon ve tecrübe desteği sağlar. Bu programın temel felsefesi ‘‘Yerel Hareket, Küresel Koruma’’ ilkesine dayanır (http:// www.tr.undp.org/ ). Sonuç olarak, gelecek kuşaklara daha sağlıklı bir çevre bırakmayı ve sürdürülebilir kalkınmayı hedefleyen Küresel Çevre Fonu(GEF) ve özellikle sivil toplum kuruluşlarının faydalanabileceği Küçük Destek Programı (SGP)’na yönelik farkındalığı daha çok yaygınlaştırarak, küresel çevreyi korumaya yönelik projelerin sayısı arttırılmalıdır. Bu tip projelerin hayata geçirilmesi ise insan ve çevre arasındaki gereksinimlere ilişkin hassas dengenin kurulmasına yardımcı olacaktır. KAYNAKLAR 1. http://www.thegef.org/gef/whatisgef 2. http://www.tr.undp.org 3. http://did.cevreorman.gov.tr Meyve Üretim Azaldı, Sebzedeki Artış Cılız Kaldı »» Son dönemde artan gıda fiyatları tüketicilerin alım gücünü eritirken, TÜİK’in açıklamış olduğu 2014 yılı meyve ve sebze üretimi verileri de kaygıları artırdı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2014 yılında tahıl ve meyve üretiminin azaldığını, sebze üretiminde ise hafif artış olduğunu açıkladı. TÜİK’in Bitkisel Üretim 2’nci Tahmin Verileri’ne göre; üretim miktarları bir önceki yıla kıyasla tahıllarda %6,5 ve meyvelerde %6,2 oranında düşerken, sadece sebzede %0,7 oranında artış kaydedildi. çıktı. Baklagillerin önemli ürünlerinden kırmızı mercimek yüzde 16,5 azalarak 330 bin tona ve nohut üretimi de yüzde 11,1 oranında azalarak 450 bin tona geriledi. Meyve Üretiminde Sert Düşüş 1,1 Milyon Ton Geriledi Tahıl ve Baklagiller Geriledi sinin karşılanması için‘ hazırlamıştı. Çanakkale Orman İşletme Müdürü Metin Uygun da, projeyi savunarak 35-40 yıl gibi ‘kısa bir sürede‘ yeniden ağaçlandırma vaat etti: ”Burada, 40 yaşın üzerindeki ağaçlar kesiliyor. Kesilen sahayı en kısa sürede hazırlayarak bu yılın sonunda veya gelecek yılın başında bölgenin yapısına uygun hızlı büyüyen türlerle ağaçlandırma yapacağız. Mevcut şartlarda böyle bir orman 60-65 yılda oluşuyor. Bu projedeki hedef, hem ülkenin odun hammaddesi ihtiyacını karşılamak, hem de kesilen sahayı 35-40 yıl gibi kısa bir sürede yeniden ortaya çıkarmak.” Uygun, 2043 yılına kadar Çanakkale genelinde toplam 8 bin 421 hektar ormanın kesileceğini de açıkladı. TÜİK’in verilerine göre, bu yıl gerçekleşen tahıl üretim miktarı, bir önceki yıla kıyasla yüzde 12,7 oranında azalarak 32 milyon 700 bin tona geriledi. TÜİK verilerine göre, bu yıl üretilen toplam meyve ürünleri miktarı, bin önceki yıla kıyasla yüzde 6,2 azalarak yaklaşık 17 milyon 100 bin tona geriledi. TÜİK verileri itibariyle arpa üretimi yüzde 20,3 oranında azalarak 6 milyon 300 bin tona, buğday üretimi yüzde 13,8 oranında azalarak 19 milyon tona, çeltik üretimi de yüzde 7,8 oranında azalarak 830 bin tona gerilerken, mısır üretimi ise sadece yüzde 0,8’lik artışla 6 milyon tona Sebze Üretiminde Artış Yaşandı TÜİK’e göre, bu yıl gerçekleşen toplam sebze ürünleri üretim miktarının, bin önceki yıla kıyasla, yüzde 0,7 artarak yaklaşık 28 milyon 700 bin tona çıkacağı öngörüldü. Sebze ürünleri alt gruplarında üretim miktarları incelendiğinde, yumru ve kök sebzeler ortalama yüzde 4,9 oranında azalırken, diğer sebzelerde ise yüzde 2,3 oranında ve meyvesi için yetiştirilen sebzelerde de yüzde 1,4 oranında artış olacağı belirlendi. Yumru bitkilerden patatesin üretiminin de yüzde 5,4 artarak, 4 milyon 200 bin tona çıktığı kaydedildi. TÜİK verileri itibariyle sebzeler grubunun öne çıkan ürünleri incelendiğinde ise; salatalıkta yüzde 5,6 oranında ve domateste yüzde 1,5 oranında artış olurken, sivribiberde yüzde 33 oranında, dolmalık biberde yüzde 6,9 oranında ve kuru soğanda da 7,1 oranında gerileme yaşanacağı belirtildi. 16 Kasım 2014 Köy-Koop Haber KOOPERATİFÇİLİK KOOPERATİF AB’de Süt Kooperatifleri »» Sizlere bu sayıda, AB süt sektöründeki yaşanan son gelişmeler ışığında kooperatiflerin giderek artan öneminden ve üstlendikleri yeni sorumluluklardan bahsedeceğim. Süt tarım sektörünün en önemli ürünlerinden biridir. Ülkenin temel besin ihtiyacının karşılanmasının yanı sıra tarım sanayinin ekonomik açıdan değerli girdisidir. Süt, Avrupa Birliği ülkeleri içinde ekonomik açıdan en önemli tarımsal ürünlerden biridir. Avrupalı süt üreticileri 2011 yılında 127 milyon ton süt üreterek, Avrupa’daki toplam 45 milyar Euro değerindeki yiyecek ve içecek sanayisinin toplam cirosunun %13’ünü üretmişlerdir. Türkiye’ de ise; 12,2 milyon ton süt üretilerek, 24.000 civarında gıda maddesi üreten tesisten oluşan gıda sanayinin yaklaşık %16’sını oluşturmaktadır. Türkiye, bu süt üretimi ile 642 milyon ton olan dünya süt üretimi sıralamasında Türkiye 16. Sırada yer almaktadır. Avrupa Birliği’nde üretilen sütün %95’i kayıt altına alınmakta ve sanayindeki tesislere gitmekte iken bu oran ülkemizde %50’nin altında kalmaktadır. AB’ye uyum süreci sonunda hızla gelişmekte olan sektör için geçen yıl AB kapıları açılmıştır. Bu başarının devam ettirilebilmesi için AB Ortak Tarım Politikası ve Ortak Piyasa Düzenlemeleri içinde süte yönelik olanlar ile ilgili uyum çalışmalarının sürdürülmesi ve ülkemizde istikrarlı, düzenli, organize ve sistemli bir piyasa yapısının oluşturulması gerekmektedir. Süt, Avrupa Birliği Ortak Tarım Politikasının en bilinen Ortak Piyasa Düzenlerinden biridir. Bir piyasa düzeni oluşturulan ilk ürünler arasında yer almaktadır. Önceleri üye ülkelerde kendine yeterliliği amaçlayan bu düzenlemeler sonucunda üretim hesap edilenden fazla artmış ve bir zamanların meşhur süt tozu dağları oluşmuştur. Bu durum AB bütçesine büyük yük olmaya başlayınca peş peşe reformlar yaşanmıştır. Süt sektöründeki düzenlemeler ve kısıtlamalar getirilmeye çalışılan bu reform uygulamaları sırasında genellikle başrolü üretici örgütleri oynamıştır. Son 10 yılda yaşanan gelişmeler sonucunda 2013 yılı Aralık ayında yayınlanan yeni mevzuatta bu durum daha da belirgin bir hale gelmiştir. Bu kararların alınmasında son yılarda yaşanan sıkıntıların büyük etkisi olmuştur. 2007 yılında görülen beklenmedik yüksek talep ve fiyatları takiben 2008 yılında süt ürünleri talebindeki kayma nedeniyle süt sektörü derin bir krize girmiştir. Bu kriz, Süt Ürünleri Hakkında Yüksek Düzeyde Uzman Grupları oluşturulmasına ve orta vadeden uzun vadeye bir takım düzenlemelerin yapılmasına neden olmuştur. Sonuçta süt sektörünün piyasa yöneliminde, tedarik zincirinin şeffaflığını arttırması gerektiği ortaya çıkmıştır. Bununla ilgili olarak; sabit kotaların ve yüksek kurumsal fiyatların piyasada bir beceri eksikliğine yol açtığı, tedarik zinciri üzerindeki oyuncuların fiyat değişimlerinin iletişimini zamanında yapamadıkları ve durumu iyi değerlendiremedikleri, üreticilerin zincirde oluşturulan katma değere yeterince katılamadığı tespit edilmiştir. Bu tespitler doğrultusunda 2011 yılına gelindiğinde Ortak Tarım Politikasında gerekli düzenlemeler yapılmıştır. Süt üreticileri, mandıracılar, tedarikçiler, perakendeciler şeklinde uzayan değer zincirindeki bütün aktörler uygulanan düzenlemeler karşısında pozisyonlarını almak zorunda kalmışlardır. En son 2014/2015 yılında kota sisteminin kaldırılması ve "paketlenmiş süt (milk package)" olarak adlandırılan politika ile sektörde önemli değişiklikler başlamıştır. Dr. Erhan EKMEN Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarım Reformu Genel Müdürlüğü Teşkilatlanma Daire Başkanlığı Projeler ve Dış İlişkiler Çalışma Grubu Sorumlusu Paketlenmiş süt ile ortaya konan politikalar, özellikle çiftçiler ve mandıracılar arasındaki sözleşmeye dayalı ilişkileri ile ilgilidir. Diğer taraftan mandıracılar ve perakendeciler arasındaki giderek artan fiyatlandırma ile ilgili yoğun ilişkinin ise çiftçinin piyasada kaybetmesine neden olduğu görülmüştür. İşte bu aşamada süt ile ilgili üretici örgütlenmesi önem kazanmaktadır. Özellikle süt kooperatiflerinin, piyasada rekabet üzerine etkilerine ilişkin durumu tartışmalara neden olurken, Avrupa Birliği tanınma kriterleri çerçevesinde kurulan ve piyasada yönetim görevi yapmayı amaçlayan Üretici Örgütleri (Producer Organisation-PO) ise kısa sürede yaygınlaşmalarına rağmen sektörde kooperatif tabanlı olmadıkları zaman etkin olamadıkları gözlenmiştir. Piyasayı yönetebilmek için kooperatif yapısına sahip olmaları gerektiği durumu gün geçtikçe daha fazla kabul görmektedir. Benzer durum ABD için de geçerlidir. ABD’de politika üreten ve piyasaya yön veren örgütler kooperatifler olarak kabul edilmektedir. Avrupa Birliğinde yaşanan krizler ve reform süreçleri üretici örgütlerinin bir araya gelmelerine ve üst üretici örgütü kurmalarına neden olmuştur. Hatta bunlar üye ülkeler arası boyutlara kadar ulaşmıştır. Avrupa Birliği’nde üretici örgütlerinin bir araya gelerek oluşturduğu Avrupa Süt Kurulu (The European Milk Board - EMB) şemsiye bir üst üretici örgütüdür. Üye ülkelerin üretici örgütleri arasında 1999 yılında başlayan ilişkiler sonunda 2006 yılında merkezi Almanya’da olan EMB kurulmuştur. Başlangıçta lobi faaliyetleri yürüten örgüt, gittikçe kooperatifler gibi ticari konulara ve Avrupa çapında süt piyasasında pazarlık yapan bir örgüt hüviyetine dönmeye başlayan örgütün AB üesi olamayan 2 ve AB üyesi olan 12 ülkeden gelen 19 üyesi bulunmaktadır. Avrupa Süt Kurulu (The European Milk Board - EMB) üyelerinin adları ülkelere göre aşağıda verilmektedir. Bu üretici örgütlerinin çoğu bulundukları ülkede önemli pazar payına sahiptirler. 1. Belçika: Milcherzeuger Interessengemeinschaft (MIG); Flemish Milk Board (FMB) 2. Danimarka: Landsforeningen af Danske Mælkeproducenter (LDM) 3. Almanya: Arbeitsgemeinschaft bäuerliche Landwirtschaft (AbL); Bundesverband deutscher Milchviehhalter (BDM) 4. Fransa: Organisation des producteurs de lait (OPL); Association des producteurs de lait indépendants (APLI) 5. İrlanda: Irish Creamery Milk Suppliers Association (ICMSA) 6. Italya: APL della Pianura Padana 7. Luxemburg: Lëtzebuerger Mëllechbaueren 8. Hırvatistan: Hrvatski Savez Udruga Proizvoda Ca Mlijeka 9. Hollanda: Dutch Dairymen Board (DDB); Nederlandse Melkveehouders Vakbond 10. Avusturya: IG-Milch 11. İspanya: Organización de Productores de leche (OPL) 12. İsviçre:: Bäuerliche Interessengemeinschaft für Preis und Marktkampf (BIG-M); Uniterre 13. İsveç: Sveriges Mjölkbönder 14. İngiltere/İskoçya: Dairy Farmers of Scotland Avrupa Komisyonu, gıda tedarik zincirini geliştirmek amacıyla, gönüllü tarımsal üretici örgütlerinin oluşmasını teşvik ederek tarımsal sektörün yapılandırılmasını ve sağlamlaştırılmasını geliştirmek ve kolaylaştırmak amacındadır. Politika yapma sürecini desteklemek için üye ülkeler başarılı kooperatiflerin ve üretici örgütlerinin etkinliği artırmak ve yaygınlaştırmak için etkin destek önlemleri sağlamaya çalışmaktadırlar. ”Çiftçi Kooperatifleri için Destek (SFC)” adlı geniş kapsamlı bir çalışma başlatılmıştır. Buna göre, AB’deki tarımsal üretici örgütlerinin oluşumunu teşvik eden Avrupa Komisyonu desteklerin kendi ortak örgütlerini kurmak ve güçlendirmek isteyen üreticiler tarafından kullanılmasını sağlamaya yöneltilmektedir. Burada üretici örgütünün tüzel kişiliği, hem politika belirlemeye ve hem piyasayı yönlendirmeye yönelik kurumsal çerçevesini belirlemektedir. Buna göre üretici örgüt bir yandan gıda zinciri içinde pozisyonuna bir yandan da iç yönetişime ve birlikte yönetime ilişkin gücüne göre performansı belirlemektedir. Üreticilerin süt ürünleri piyasasındaki yapısal sorunlara yönelik gerekli müdahaleleri yapan örgüt kooperatiflerdir. Üreticiler süt işleyicilerinin ve perakendecilerin pazarda giderek artan sorunlarının etkisiyle süt ürünleri piyasasındaki çift taraflı dengesizlikleri telafi edebilmek için hem kooperatif üyesi olarak hem de pazarlık işlerini organize eden kuruluşların üyesi olarak verdikleri kararlar arasında bir denge sağlamak zorunda kalmaktadırlar. Bu durum kooperatiflerin klasik demokratik kontrol ve kendini yönetim ilkelerinde ve iç yönetişim ve kontrole dayalı yani daha dışa açık ve paydaşlar ile birlikte yönetim modeline yönelmeye neden olmaktadır. Süt ürünleri piyasasındaki bir diğer problem Ortak Tarım Politikasının devam eden reformlarından kaynaklanmaktadır. Liberalleşme ve yapısal değişiklikler birçok süt üreticisinin varlığına tehdit oluşturmaktadır. Üretici örgütleri, güçlerini pazarlık amacıyla kullanılabilirse, süt üreticilerinin piyasada verdikleri rekabet yarışında kendi kooperatifleri üzerindeki kontrol kaybını telafi edebilecek doğal bir Payra »» 2014 Uluslararası Aile Çiftçiliği Yılı Geçen sayımızda paylaştığımız ana başlıklara bir ilave yapalım. Aile çiftçiliğimiz devam ediyor mu? Ülkemizde çiftçilik ailece yapılırdı. İnekleri güderken (otlatırken) dayanamayıp top oynamaya kaçtığım, sonucunda da bedelini ödediğim günleri hiç unutmam. Okuldan geldiğinde işlerin yoğunluğu nedeniyle tarlaya giren, gece ders çalışırken uyuyup kalan ablamın eğitimini sürdüremediğini sonradan anladım. Köylerimizde bu tür örnekler çok yaşanmıştır. Yine o dönemlerde her ailenin kendini besleyen hatta eşi-dostu, akrabası, konuğu ile paylaştığı süt, yoğurt, sebze, (zerzevat) meyva, tavuk, yumurta yeterince vardı. Üstelik sebze ve meyvalara ilaç atılmazdı. Domatesin sulandığını çok sonraları öğrendim. Veteriner köye geldiğinde aylardır görülmemiş, özlenmiş (göresi gelmiş) olarak karşılanırdı. Payralarda yemek molalarında karnı doyan gençlerin diğer arkadaşlarının yemeklerine bir tutam tuz atması en eğlenceli şakalardı. Koca Mustafa ağabeyimin tuza ulaşamayınca toprak attığı günü hiç unutamam. O zamanlar köylerimizde hırsızlık yoktu. Uyuşturucu kullanımı yoktu. Şimdi var, olupda o zamanlar olmayanları yazmaya başlasak sayfalar yetmez. Ne oldu bize? Dünyada ve Ülkemizde bir şeyler yapılırken bizler ve bizleri yönetenler ne yaptık? Şu anda ne yapıyoruz? Köye gelip yaşayanlar köylü, kente göçüp yaşayanlar kentli mi oldu? Birleşmiş Milletler 2014 yılını ‘aile çiftçiliği’ yılı olarak ilan ederken neyi amaçladı acaba? Namuslu bilim insanları, toplum önderleri, kooperatifçi arkadaşlar, etkili veya etkisiz yetkili yerlerde duranlar. Bizler ne yapalım? Yalnızca özlemlerimizle mi yaşayalım? Duygu, düşünce ve eylem birliği yaptığımızda, ortak amaçlarda birleşebildiğimizde ‘aile çiftçiliği’ ne tekrar dönebilir miyiz acaba? Daha iyiye ve daha güzele ulaşmamız dileğiyle. müdahale olacaktır. Aynı zamanda üreticiler süt ürünleri piyasasında perakendecilere karşı pazarlık güçlerini kaybetmelerinden kaynaklanan dengesizlikten dolayı Ortak Tarım Politikalarının sağladığı korumayı da yeterince kullanamamaktadırlar. Yani fiyatlar üzerinde etkilerini yitirmektedirler. Bütün bu durumlar karşısında üreticiler bir yandan kotalar kaldırıldığı zaman haklarını koruyabilmek, amacıyla üretici örgütlerine üyeliklerini sürdürmekte bir yan da tüccarlarla yapılan fiyat müzakerelerinde kilit rol oynayabilme güçlerini kaybetmemek için kooperatif üyelerini devam ettirmekte ve bunların her ikisini tek çatı altında birleştirebildiklerinde büyük avantaj yakalamaktadırlar. Bu durum, AB’de üretici örgütleri ile ilgili rekabet kuralları açısından çeşitli tartışmalara neden olmaktadır. AB’nin rekabet hukuku ile tarım hukuku bu konuda çatışmakta ve rekabet hukuku- nun bir takım sınırlamaları gündeme gelmektedir. Fakat yapılan görüşmeler ve rekabet hukuku içinde AB tarafında tanınmış üretici örgütlerine getirilen ayrıcalıklar nedeniyle üretici örgütlerinin piyasada fiyat belirleyici güçleri halen bulunmaktadır. Özellikle kooperatif üyeliğinden kaynaklanan çiğ süt teslimat zorunluluğunun olduğu kooperatif statüsünde yer alan üretici örgütleri, rekabet hukukunun getirdiği sınırlamalardan etkilenmemektedir. Görüldüğü üzere, AB’deki süt ile ilgili örgütler bir araya gelerek, hem piyasa yönelik pazarlama faaliyetlerini hem de AB mevzuatının gerektirdiği kuralların yerine getirilmesi ile ilgili gereklilikleri birlikte sağlayabilmek amacıyla AB mevzuatına göre kurulan üretici örgütlerini (PO) ve kooperatifleri aynı yapı altında birleştirebilmenin yollarını arıyorlar. Benzer sorunlar bizim ülkemizde de görülüyor. Belki de bu açıdan bakınca en iyi yol; bizdeki kooperatifler ile sektördeki diğer örgütleri kooperatif yapısını bozmadan bir araya getiren ortak yeni bir yapı oluşturmak olacaktır. Burada bütün tarafların bir araya gelmesi için sektördeki kooperatiflerin önderlik yapmaları konusunda büyük sorumluluk düşmektedir. Köy-Koop Haber Kasım 2014 HAYVAN HASTALIĞI Koyun ve Keçi Vebası Hastalığı 17 »» Koyun ve keçi vebası hastalığı (PPR=Peste des Petits Ruminants); yüksek ateş, öksürük, sindirim sistemi cidarında kanama ve yaralar, mide ve bağırsaklarda hastalık neticesinde ishal ile seyreden, bulaşma ve ölüm oranı yüksek bir mikrobik hastalıktır. Hastalık, sığır vebasına çok benzemektedir. Hastalık dünyada ilk defa 1942 yılında Batı Afrika’da Fildişi Sahili’nde tanımlanmıştır. Günümüzde hastalık, Ekvator ve Sahara arasında kalan Afrika ülkeleri, Arap yarımadası, Türkiye dâhil hemen tüm Ortadoğu ülkeleri, Hindistan ve güneydoğu Asya’da görülmektedir. Ülkemizde ise ilk defa 1992 yılında Mardin/Kızıltepe’de tespit edilmiş, daha sonraki yıllarda ise hastalık ülke genelinde yaygınlık göstermiştir. Koyun ve keçi vebası hastalığı ülkemizde 1997 yılında ihbarı mecburi hastalıklar listesine alınmıştır. Halen görüldüğünde İl/İlçe Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüklerine bildirilmesi zorunlu olan bir hastalıktır. Ülkemizde 1994-2009 yılları arasında yapılan çalışmalarda hastalığın yaygın olduğu tespit edilmiştir. Koyun ve keçi vebası, Türkiye’de önemli kayıplara neden olan ekonomik açıdan önemli bir hastalıktır. Hastalığın Bulaşması: Doğal hastalık koyun ve keçilerde görülür. Koyunlara kıyasla keçiler hastalığa daha fazla duyarlıdır ve koyunlardan klinik olarak daha ciddi bir hastalık tablosu yaşamaktadırlar. Genç hayvanlar ise yetişkin hayvanlardan daha hassastır. Koyunlar, PPR’ye karşı nispeten daha fazla dirençlidirler. Bazı durumlarda hasta keçilere yakın mesafede yaşayan koyunlar hastalıktan etkilenmemişlerdir. 3-18 aylık yaştaki genç hayvanlar da erginlere göre daha şiddetli olarak etkilenirler. Salgınlar, yağışlı ya da soğuk kuru mevsimlerde, hayvan hareketlerinin yoğun olduğu dönemlerde ve doğum mevsiminde daha sık görülmektedir. Bulaşma, sindirim ve solunum yoluyladır. Hasta hayvanlarda göz yaşı, burun akıntısı, salya ve gaita yüksek oranda mikrop içerir. Hastalık, bulaşık materyallerle indirekt olarak bulaşabilirse de en önemli bulaşma yolu yakın temasla direkt bulaşmadır. Hastalık, genellikle mikrobu alan ve henüz klinik belirti göstermeyen hayvanların sürüye sokulması ile başlar. Mikrop, hasta hayvanların tüm salgısı ve ifrazatıyla çevreye yayılır. ani yüksek ateş, depresyon, iştahsızlık ve solunum güçlüğü ile başlar. Bazı olaylarda ağız ve göz içi cidarında yara ve kırmızılıklar görülerek kısa sürede ölümle sonuçlanır. Sürünün %100’ünde hastalık yapar ve %90 civarında ölümlere neden olur. Şiddetli formu Hayvanlar mikrobu aldıktan sonra belirtilerin görülmesi 4-6 gündür. Bazı olaylarda 3-10 gün arasında da farklılık gösterir. Yüksek beden ısısını (41-42 0C), iştahsızlık, genel düşkünlük, burun ucunun kuruması ve gözlerde kırmızılık takip eder. Başlangıçta berrak karakterde olan göz ve burun akıntısı hastalık ilerledikçe irinli bir hal alır. Yüksek ateşin görülmesinden 2-3 gün sonra diş etlerinden başlamak üzere dudaklarda, dilde, yumuşak ve sert damakta ve burun içinde yaralar şekillenir. Hastalık ilerledikçe bu yaralar ülseratif bir hal alır ve ağızda pis bir koku hissedilir. Öksürük çok sık rastlanan bir diğer klinik belirtidir. Bu dönemde irinli bir hal alan burun akıntısı solunumu güçleştirir. İshalin başlaması ile beden ısısı düşer. Bu dönemde gebe hayvanlarda düşük görülebilir. Solunum güçlüğü, beden ısısının düşmesi ve sıvı kaybını takiben 8-10 gün içinde ölüm şekillenir. Canlı kalan hayvanlar iki hafta içinde iyileşebilirler. Lokal ırkların doğal direncine, hayvanın yaşına, türüne ve alınan mikrop miktarına bağlı olarak yetişkin hayvanlarda oldukça sık görülür. Hastalık süresi 10-15 gün kadardır. Hastalık belirtileri belirgin değildir. Düzensiz beden ısısının dışında herhangi bir belirti görülmez dolayısıyla kolaylıkla gözden kaçabilir. Hastalığın gizli formu hastalığın yayılması açısından oldukça büyük öneme sahiptir. Belgin GÜNAY Veteriner Hekim [email protected] Resim 4: İshal http:// www.fao. Org / DOCREP/ 003/ X1703E/ X1703E00. HTM. Resim 1: Gözyaşı akıntısı Resim 3: Mukoprulent burun akıntısı Koyun ve keçilerde PPR hastalığının çıkmasından sonra hastalığın çevreye yayılması oldukça hızlıdır. PPR görüldüğünde uygulanacak karantina tedbirleri ve hasta hayvanların imhası hastalığın yayılmasına engel olur. Hastalık çıkmadan önce alınması gereken önlemler • Sürüye yeni katılan hayvanların, en az 21 gün sürüden ayrı tutulması, Resim 5: Ağızda yaralar (H.Albayrak, 2007) Hastalığın teşhisi Koyun keçi vebasının (PPR) şiddetli formunda klinik belirtiler hastalıktan şüphe edilmesi için yeterli olsa da, çok şiddetli ve gizli formlarında diğer hastalıklarla karışması göz önüne alınarak laboratuar muayeneleri ile kesin teşhis konulur. Koyun keçi vebası hastalığından iyileşen hayvanlarda ömür boyu devam ettiği düşünülen uzun süreli bir bağışıklık şekillenir. Yani aynı hayvanlar tekrar bu hastalığa yakalanmazlar. Bağışıklık kazanmış analarda oluşan antikorlar kolostrumla (ağız sütüyle) yavruya geçer. Bu sayede yavru doğduktan sonra 3-6 ay arası bağışık kalır ve hastalığa yakalanmaz. Hastalıktan korunma ve kontrol Resim 2. Gözlerde kızarıklık Koyun keçi vebası hastalığı çok tehlikeli ve kısa bir sürede geniş bölgelere yayılabilen bir hastalıktır. İstisnai durumların dışında her zaman hastalık görülmeyen ülke veya bölgelere hasta hayvan girişleri ile nakledilmektedir. Bu nedenle mücadelede hayvan hareketlerinin kontrolü büyük önem arz eder. Yeni alınan hayvanın hastalık riski taşıması göz önünde bulundurularak, ayrı bir yerde tutmanın maliyetinden ziyade sürünün içine direk katıldığı zaman hastalık bulaştırması durumunda ortaya çıkacak ekonomik kayıp daha fazla olacaktır. Hastalığın bağışıklığı Çok şiddetli formu Genellikle keçilerde veya genç hayvanlarda görülür. Hayvanlar mikrobu aldıktan sonra belirtilerin görülmesi 2 güne kadar düşer. Hastalık b) Alınması gereken önlemler Gizli formu Hastalığın Belirtileri: Koyun keçi vebasında hastalık belirtileri; hayvanın türüne, yaşına ve alınan mikrop miktarına bağlı olarak çok şiddetli, şiddetli ve gizli seyredecek kadar değişen farklılıklar gösterir. Tipik belirtiler, hastalığın şiddetli formunda görülür. Ölüm oranı hastalığın klinik seyrine ve hastalanan hayvanların yaşına bağlı olarak %3-80 arasında geniş sınırlar içindedir. 4-6 aylıktır. Ayrıca bu hayvanlara ilk aşılamadan 3-6 ay sonra ikinci aşılama yapılır. Hastalıktan şüpheli sürülere aşı uygulanmamalıdır. a) Aşılama PPR aşısı, Koyun keçi vebası (PPR) hastalığına karşı koruyucu amaçla kullanılır. Her yaşta hayvana uygulanabilir. Aşının herhangi bir yan etkisi ve zararı bulunmamaktadır. PPR aşısı gebe hayvanlara da güvenle uygulanmaktadır. Ancak aşılı veya hastalık geçiren analardan doğan kuzu ve oğlaklarda maternal antikorların mevcudiyeti düşünülerek bu hayvanlarda ilk aşılama zamanı • Ağıl girişlerinde dezenfektan madde bulundurulması. (Hastalık etkeni bilinen dezenfektanlara karşı oldukça duyarlıdır. Örnek olarak %2 çamaşır suyu kullanılabilir.) • Ağıllara yabancıların ve hayvan tüccarlarının tedbir almadan girmelerine izin verilmemesi, • Ağıl birden fazla ise, her biri için ayrı hayvan bakıcısı bulundurulması. Bu mümkün değilse hayvan bakıcılarının her bir ağılda elbise ve çizme değiştirmesinin sağlanması, • Sağımdan önce ellerin ve kullanılacak malzemelerin temizliğine özen gösterilmesi, • Hayvanlara PPR aşısının uygulanması, • Yeni alınacak hayvanlara PPR aşısının yapılıp yapılmadığının öğrenilmesi, • Pazarda satılacak veya başka bir yere nakledilecek hayvanlara en az 15 gün önceden PPR aşısının yaptırılması ve veteriner sağlık raporunun alınması, • Şüpheli vakalarda Gıda Tarım ve Hayvancılık İl/İlçe Müdürlüklerine haber verilmesi. Hastalık çıktıktan sonra alınması gereken önlemler • Hasta veya hastalık şüphesi olan hayvanların derhal ayrı bir yere alınması, • Ağıla ve çiftliğe izinsiz hayvan ve araç girişinin yasaklanması, • Yem, saman, altlık gibi malzemelerin ağıldan giriş-çıkışlarının yasaklanması, • Hasta hayvanla ilişkili yataklık ve otların gömülmesi veya yakılması, • Hayvan bakıcılarının ağıla özel elbise ve çizme ile girmesinin sağlanması. Kaynakça: 1. Dünya Hayvan Sağlığı Teşkilatı(OIE), Peste des Petits Ruminants Hastalığı, http://www.oie.int/fileadmin/Home/ eng/Animal_Health_in_the_World/ docs/pdf/Disease_cards/PESTE_DES_ PETITS_RUMINANTS.pdf 2. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın 09 Ekim 2012 tarih ve 22470 sayılı RG’de yayımlanan Koyun ve Keçi Vebası Hastalığı Acil Eylem Planı, 3. Hayvan Sağlık, Koyun ve keçi vebası hastalığı, http://www.hayvansaglik. com/node/6 Dünyayı Döndüren Küçük Canlılar Orman Tırtıl Avcısı [(Bilimsel Adı: Calosoma sycophanta (L.) (Coleoptera takımı: Carabidae familyası)] Ülkemizde loboratuvar ortamındaki kitle halinde üretilerek, daha çok orman zararlılarına karşı biyolojik mücadele etmeni olarak kullanılmaktadır. Ergeni, ortalama 3-4 cm boya sahiptir. Ergin rengi metalik yeşil, siyah ve kahverengidir. Erginlerde üst kanatlar kaynaşmıştır. Kanatlar üzerinde boylamasına sıralar halinde küçük çukurcuklar bulunur. Larvalar siyah renkli 4.5 cm boyundadır. Oluşan pupa serbest yapıdadır. Bu pupa tipinde anten, bacak ve kanat izleri vücut üzerinde serbest olarak bulunur. Pupa dönemi toprak içerisinde geçirilir. Saldırdığı avlar ise Thaumetopoea solitaria (Sedir Keseböceği), Thaumetopoea pityocampa (Çam Keseböceği), Hyphantria cunea (Amerikan Beyaz Kelebeği) Euproctis chrysorrhoea (Altın Kelebek), Dasychira pudibunda (Kızılkuyruklu Kayın Tırtılı) Lymantria dispar (Sünger Örücüsü), Lymantria monacha (Rahibe Kelebeği), Tortrix viridana (Yeşil Meşe Bükücüsü) ve Panolis flammea adlı böceklerdir. Metin: Prof.Dr. Cem ÖZKAN 18 Kasım 2014 Köy-Koop Haber TARIM “Resim Hayal Ettirmiyorum, İnsanlara Resim Gösteriyorum” »» Köşemizin bu ayki konuğu; İstanbul’da yaşayan ama Bilecik, Gölpazar ilçesinde çiftçilik yapan Selçuk Şahin. Anadolu Üniversitesi İşletme ve Pazarlama Bölümü mezunu. Şahin, 5 yıl bankacılık yapmış, meşe külünden sabun yapıyor. Zeytin, Zeytinyağı üretiyor, kiraz yetiştiriyor. Ürünlerini marka olma yolunda ilerletiyor. Tarım yapmak isteyen gençlere örnek olacak bir başarı öyküsü. Selçuk Şahin genç yaşta merak saldığı tarıma gönül veren bir insan. Yaşadığı zorlukları meraklı kişiliği, çalışma azmi ve hırsıyla yenmiş. Yaptığı projelerle babadan kalan arazisini iki katına çıkartmış. İşte söyleşimiz. Çiftliğinizde neler üretiyorsunuz? Çiftliğimizin, 42 dönümünde ağırlıklı olarak Zeytin, Kiraz, Sebze üretmekteyiz. 20 bin zeytin ağacımız var. 80 dönümlük alanda ise kapama Early Burlat kiraz yetiştiriciliği yapmaktayız. Bunun yanında zeytinyağı, meşe külünden sabun yapıyoruz. Pazara yönelik mi iç tüketim olarak mı yapıyorsunuz? Benim bulunduğum mevkii 170-180 metrede. Asıl bizim ilçemizde (Gölpazarında) 540 metrede. Bu yüzden özellikle kiraz hasadını 15-20 gün önce gerçekleştirebiliyorum. Ürünleri aracılar vasıtasıyla veya kendi aracımla marketlere veya hale gönderiyorum. Sözleşme yapıyor musunuz firmalarla? Hayır, sözleşme yapmıyorum. Kendi sağladığım bağlantılarla çalışıyorum. Peki, bölgede ihracatçı var mı? Yaklaşık 10 Haziran gibi ihracatçı geliyor. Yaklaşık 1 aylık sürede bölgenin kirazını toplayıp alıyorlar. Bölgede 32 kalibre üzerindeki kirazların fiyatı 5,5-6 lira yapıyor. Ama benim daha önce mayıs ayının ilk haftasında Early Burlat cinsi kirazlarım 5-6 liraya gidiyor. Sebzeyi kendi ihtiyacımız kadar üretiyoruz. Ama son iki yıldır ürünleri kurutmaya başladık. Biber, domates kurutuyoruz. Ayrıca konserve yapıyoruz. Turşu yapmaya başladık. Son dönemde çiftliğimizin ziyaretçi sayısı artmaya başladı. Çiftliğinize kimler geliyor? Neden ziyaret ediyorlar? Sosyal medyayı bu anlamda çok kullanıyoruz. Facebook’ta “Zeytin Boğaz Çiftliği” adlı bir grubumuz var. Sayfa oluşturduk. Facebook’ta 28 bin üyesi bulunan ‘Ulusal Tohum Takas Merkezi’ grubuna katıldım. Burada çiftliğimizde üretmiş olduğumuz ürünlerle ilgili sürekli paylaşımlarımız oluyor. Ürünlerimizi merak eden, ilgi gösteren insanlarla iletişim halinde oluyoruz. Bize buradan fiyat soranlar oluyor. Özellikle zeytinyağı talep ediliyor. Meyve ve taze sebze tüketmek isteyenler oldukça yoğun ilgi gösteriyorlar ürünlerimize. Ayrıca Gülpazarı Ürünleri diye de Facebook sayfası açtım. Buradan da ürünlerimi tanıtıp, pazarlıyorum. Siz ya da bölgenizdeki çiftçiler tarımsal desteklemeler konusunda bilginiz var mı? Makina Ekipman desteği olsun, ÇKS belgesi alan herkese mazot desteği gibi desteklerden haberimiz oluyor. Peki, ajansların vermiş olduğu AB’nin vermiş olduğu desteklemelerden haberdar mısınız? Haberdarız sadece. Pratikte bölgemizde bu anlamda bir çalışma olmadı. Bizim üreticilerle bu konuları paylaştığımızda talepleri var ama Dr. Özdal KÖKSAL Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü [email protected] gelin görün ki bu tip şeyler genelde yerel yönetimler üzerinden yürüyor. İlçenin ileri gelenleri bir araya gelseler de ortaya şimdiye kadar bir icraat çıkmadı. Bireysel arayışlarla iş yapıyoruz. Ben çiftliğime konuk alıyorum, Kurşunlu Köyündeki kadın üreticilerimiz evlerine konuk alıyor. Bir şekilde kırsal turizm yapıyorsunuz? Evet, Ulusal Tohum Takas Merkezi ile yapılan etkinliklerle başladı bu yeni durum. Misafirleriniz nereden geliyor? Kimler geliyor? Yeni başlanıldığı için şimdilik Marmaris’ten, İzmir’den, yurtdışında Almanya’dan gelen konuklarımız oluyor. Gelen konuklara evini açan insanlara bölgedeki diğer insanların tavrı ne oluyor? Tohum Takas Şenliği yapıldığı döneme gelen konuların birçoğunu Kurşunlu Köyü’nde bir ablamız ağılarken, önceden tanıdığımız kişileri ilçe pansiyonlarında konuk ettik. Özellikle öğrencinin olmadığı dönemde yani haziran ve eylül aylarında konaklama sorunumuz yok. Biz 500-1000 kişiyi ağırlayabiliriz. Bir zamanlar acemi birliğimiz vardı. Burada birçok asker ailesine oda kiralayan da oldu. Aslında ilçede böyle bir pratik var. Evinde birilerinin konuk olmasına kimse karşı değil. Bölgenizde kooperatifçilik var mı? Marmarabirlik İzmit’te zeytin olarak en büyük üretici. Benim 20 bin yetişen zeytin ağacım var. Ülke kooperatifçiliğimizin yaşamış olduğumuz tüm sıkıntı ve zorluklara rağmen tarımın geleceği olarak görüyorum. Kaliteli diyebileceğimiz bir zeytinyağının asit oranı ne olmalı? Zeytinyağı tebliğine göre, naturel sızma zeytinyağın 0,2 ile 0,8 arasında olması gerekir. Ama 0,8’in üsünde 1’e 1,5’e kadar da zeytinyağlar var. Asit değeri biraz yüksek ama bu tüketicinin damak tadıyla da ilgili. İyi bir zeytinyağında asit değeri tam bir belirteç değil. Tüketici iyi bir zeytinyağında neye dikkat edecek, üretici olarak sizin kıstasınız nedir? Renk ve koku. Zeytinyağını kokladığınız zaman bir bahar esintisi, bir çayır kokusu almak zorundasınız. Erken hasat yağlarda bir de o zeytinyağını tattığınız zaman boğazınızda bir yanma hissetmek zorundasınız. Yine erken hasat yağlarda bu oleik asidin tam ayrışmadığını gösterir. Yağında 28 derece altında veya 27 derece soğuk presle üretildiğini gösterir. 27-28 dereceyle 34 derecedeki 0-6 derecelik fark bile amino asitlerin bazı değerli hatta bazı varlığını bilmediğimiz, keşfedemediğimiz değerli maddelerin uçtuğu da bahsediliyor. Bunun için de 27-28 derecede üretip, dalından yeşilken içi de kızılken topladığımız yağlardan üretirsek bizim zeytinyağlarımız kalitelidir. Bunu yapan markalar, firmalar var. Ama bakıyorum fiyatlar korkunç. Zeytinyağını kimlere satıyorsunuz? Yakın çevreme, çiftlik yolunda tabelamızı görüp gelenlere, dost, akrabaya satıyorum. Çünkü 7 senedir oluşmuş bir müşteri potansiyelimiz de var. Bölgenizin 10 yıl sonraki tarımsal yapısını nasıl görüyorsunuz ve Türkiye’nin 10 yıl sonraki yapısını nasıl görüyorsunuz? Bu şekilde giderse ne olacak? Çiftliği, çiftçiliği bırakacak mıyız? Küçük aile çiftçiliği özellikle sizin gibi olan işletmeler ayakta mı kalacak? Yoksa büyük şirketler mi el atacak? Gözlemleriniz nasıl? İlçemizde 2 büyük ovamız var. Birisi 40 bin dekarlık Karaağaç, diğeri 55 bin dekarlık Gölpazarı ovası. Bu araziler düz ve sulaktır. Bunlardan 15 bin dönümü kim olduğunu bilmediğimiz kişilere satıldı. Bazıları ceviz, badem dikmeye başladı. Bazıları tarlalarını aldıkları kişiye işlemeye devam et diyor. Ama tapusu elinde ilerde toplulaştırma olur mu diye pozisyon alıyor bu bölgede. Bizim bölgemiz hem ulaşım hem strateji yönünden ideal bir bölge. Mermer ocakları dışında doğamızı kirleten hiç bir şey yok. Birçok insan arazisini satıp hizmet sektörüne dönüyor. Köylerden kentlere yoğun bir şekilde genç nüfusun göç ettiğini görüyoruz. AVM’lerin, üreticinin ürünlerine raflarında yer vermeleri gerekiyor. Kooperatiflerin ürünlerinin bu raflarda yer alabilmesi için devletin destek sağlaması gerektiğini düşünüyorum. Yerinde istihdam sağlanmasıyla göçlerin önüne geçilmesi, aynı zamanda kentlerde yaşanılan sorunların da asgariye indirilmesini sağlayacaktır. 2014 Yılı Türkiye İlerleme Raporu’nun Tarım Sektörü Açısından Değerlendirilmesi Avrupa Birliği Komisyonu tarafından 8 Ekim 2014 tarihinde açıklanan “İlerleme Raporu”nda Türkiye açısından birçok konuda değerlendirmeler yapıldı. Bu değerlendirmelerden bir tanesi de 11. fasıl olan “Tarım ve Kırsal Kalkınma” başlığı altında gerçekleşmiştir. Bu ayki yazımda, 2014 yılı İlerleme Raporu’nda 11. fasıl özelinde Türkiye’de tarım sektörü açısından öne çıkan konuların değerlendirmesini yapmaya çalışacağım. Öncelikle şunu belirtmek lazım. İlerleme Raporları, Avrupa Birliği (AB) ile müzakere eden aday ve potansiyel aday ülkelerin-yani Türkiye gibi ülkelerin-Kopenhag Kriterleri’ne uyum konusunda son 1 yılda kaydettiği gelişmelerin yer aldığı belgeler olarak tanımlanabilir. Söz konusu Rapor 1998 yılından bu yana Türkiye için hazırlanan Raporların 17.’si olma özeliğini taşıyor. Açıklanan Rapor’da Türkiye’nin AB üyeliğine hazırlık sürecinde kaydettiği ilerlemeye ilişkin hem eleştiriler hem de olumlu sözler yer alıyor. 2014 yılı İlerleme Raporu’nda Türkiye ile AB arasındaki siyasi ve ekonomik kriterler değerlendirildikten sonra üyelik yükümlülüklerinin ifade edildiği 33 tane fasıl yer alıyor. İşte, 11. fasıl “Tarım ve Kırsal Kalkınma” da bunlardan bir tanesidir. Bu yazımda, 11. fasla ilişkin yapılan değerlendirmeleri ele alacağım. Yapılan genel değerlendirmelere bakıldığında, 2013 yılında istihdamda tarım sektörünün payının 0,9 puan düşüşle %21,2’ye gerilediği ifade edilmiştir. Bu hususa ilaveten, istihdam edilen kadınların yaklaşık üçte birinin tarım sektöründe ücretsiz çalışan aile bireyleri olduğu ve tarım sektörünün GSYH içindeki payının ise 0,5 puan düşerek %7,2 olduğu belirtilmiştir. Yapılan bu genel değerlendirmelere ilave olarak tarım sektörüne yönelik özel konularda da bazı açıklamalar yapılmıştır. Bunları maddeler halinde belirtmek istiyorum: • Tarım bilgi sisteminin geliştirilmesinde ilerleme kaydedildiği, ancak tarım istatistikleri sisteminin iyileştirilmesine yönelik strateji belgesi henüz kabul edilmediği belirtilmiştir. • Tarımsal destekleme politikaları açısından Türkiye ile AB arasında ortak bir yol izlenmediğine vurgu yapılmıştır. • 2014 yılı tarım bütçesinin arttığı ifade edilmiştir. • Entegre idare ve kontrol sisteminin önemli bir unsuru olan arazi parsel tanımlama sisteminde gelişmelerin olduğu belirtilmiştir. • Çiftlik Muhasebe Vergi Ağı’nın genişletildiği ancak etkinliğinin henüz değerlendirilmediği belirtilmiştir. • AB’den canlı sığır, sığır eti ve türev ürünlerin ithalatında Türkiye’nin haksız kısıtlamalar uygulamaya devam ettiği söylenmiştir. • Tarımsal ürünlere ilişkin ticaret anlaşması kapsamında Türkiye’nin ikili yükümlülüklerini yerine getirmesi konusu vurgulanmıştır. Bunlar, doğrudan tarım ile ilgili olan değerlendirmelerdir. Bunla- rın yanında ayrıca, kırsal kalkınma ile ilgili olarak da söz konusu İlerleme Raporu’nda bazı ifadelere yer verilmiştir. Bunları da şu şekilde belirtmek gerekiyor: • Katılım Öncesi Yardım Aracı-Kırsal Kalkınma Bileşeni (IPARD) uygulamasının gelişmesiyle birlikte AB fonlarının kaybının önlendiğini ifade edilmiştir. • Türkiye’nin kırsal kalkınma konusunda güçlü bir proje stokunun olduğuna yer verilmiştir. • Tarım ve çevre üzerine tedbirlere ilişkin olarak pilot bir tarım-çevre tedbirinin uygulanmasına yönelik hazırlıklar bakımından ilerleme kaydedildiği vurgulanmıştır. • Danışmanlık hizmetlerinin sağlanmasında sınırlı düzeyde gelişme kaydedildiği belirtilmiştir. • Ancak, Avrupa Yatırım Bankası desteği dahil olmak üzere krediye erişimin artırıldığı vurgulanmıştır. Yukarıda belirtilen konuların dışında İlerleme Raporu’nda özel olarak organik tarım konusuna da yer verilmiştir. Bu konuya ilişkin mevzuatın AB müktesebatı ile daha da uyumlu hale getirildiğine vurgu yapılmıştır. Sonuç olarak, İlerleme Raporu’na göre tarım ve kırsal kalkınma alanında mevzuat uyumu bakımından düzensiz bir ilerleme kaydedildiği vurgulanmıştır. Tarım sektörü açısından birçok çalışma yapılmış olmasına rağmen AB’nin değerlendirmesi başarısız olarak ifade edilmiştir. Tarım ve kırsal kalkınma alanındaki hazırlıkların yetersiz olduğu belirtilmiştir. Bir değerlendirme de İktisadi Kalkınma Vakfı’nın hazırladığı yayından verelim. Söz konusu yayında da belirtildiği gibi AB Komisyonu her fasıla ilişkin olarak ilerlemeyi “0, 1, 2, 3, 4” olarak puanlamaya tabi tutuyor. Bu değerlendirmeye göre 2013 yılında Türkiye’nin “Tarım ve Kırsal Kalkınma” faslına ait puanı 1 yani “sınırlı ilerleme var” şeklide iken 2014 yılı puanı ise 2 yani “bazı ilerlemeler var” derecesine yükselmiştir. Aslında, bu tür bir değerlendirmenin yapılması bana şaşırtıcı gelmiyor. Yapılan çalışmaların yetersiz olduğu ve daha fazla çalışmanın yapılması gerektiği belirtilerek 2006 yılında askıya alınan “Tarım ve Kırsal Kalkınma” faslının açılmasının gündemde olmadığına işaret edilmektedir. Rapor’dan “siz yine çalışmalarınızı gerçekleştirin, sonrasına bakarız” şeklinde bir yaklaşımın sergilendiğini belirtmek yanlış olmaz sanırım. Önümüzdeki yılın tarım sektörü açısından neler getireceğini hep beraber göreceğiz. Ayrıca, yapılan çalışmaların AB açısından yeterli olup olmadığına da şahit olacağız. Köy-Koop Haber Kasım 2014 KOOPERATİFÇİLİK Dünyadan Kooperatif Hikâyeleri Dr. Nezaket CÖMERT / Dr. Erhan EKMEN Değerli okurlar, Sizlere bu sayıda, Meksika’dan bal üreten bir Kooperatifin başarı hikayesini sizlerle paylaşacağız. Kooperatiflerin organik ürün, sertifikalı ürün üretmek ve adil ticaret yapmak konusunda neler başarabileceğine ve bu yolla göçü bile nasıl durdurabileceğine ilişkin güzel bir örnek. Büyük Önder Atatürk’ü saygı ve rahmetle anıyoruz. Miel Mexicana Volcan Popocatépetl Miel Mexicana Volcan Popocatépetl Kooperatifi, 2001 yılında, 42 tane küçük ölçekli çiftçi tarafından Meksika’nın Cuernavaca şehrinde kurulmuştur. Kooperatif tarafından üretilen sertifikalı organik balın % 93’ü AB, ABD ve Japonya’ya ihraç edilmektedir. İlk kurulduğu 2001 yılında, sadece 3 ton bal üretebilen Kooperatif, günümüzde 10 farklı ülkeye organik ve adil ticaret sertifikalı yıllık 500 tonun üzerinde bal ihracatı yapabilmektedir. Morelos merkezli Kooperatif, çalışmalarını Meksika’nın 10 eyaletinde yürütmektedir. Fakat kooperatifin ortağı olan arıcıların çoğu, Meksika’nın en büyük ikinci tepesi olan ve karla kaplı Popocatepetl yanardağının eteklerinde faaliyetlerini sürdürmektedirler. Burada geleneksel yöntemlerle bal üretilebilecek yeterli alanın olunmasına rağmen, başlangıçta yerel balda toksik kalıntılarla ve arılara verilen antibiyotikler nedeniyle kaliteli bal üretilememiş. Ancak 2004 yılından itibaren kooperatif, sertifikalı organik bal üretmeye başlamış ve 42 ortağının hepsi sadece en kaliteli balı üretmeye yönelmişler. Bal ayçiçeği, papatya, mesquite, portakal, avakado, kaktüs, Meksika leylağı, campanula ve gündüz sefası isimli 9 farklı tipte lokal çiçekten üretilmektedir. Kooperatif aynı zamanda propolis, balmumu, polen ve arı sütü pazarlamaktadır. Organik ürünlerde uzmanlaşmış şirketler tarafından yıllık üretilen balın sadece %10’nun Meksika’da pazarlanırken, %90’nından fazlasını Avrupa, Japonya ve ABD’ye ihraç edilmektedir. Adil ticaret sertifikası kooperatifin uluslararası pazarlara ulaşmasına yardımcı Büyükşehir Yasası İle 17 Milyonu Aşan Köylü Nüfusu 6 Milyona Kadar Düşürüldü olmaktadır. Kooperatif yıllar boyunca ihracat, sürdürebilirlik, teknoloji transferi, en iyi uygulamalar ve bal kalitesi için birçok ulusal ve uluslararası ödüller kazanmıştır. Kooperatif, kadını, yaşlısı, genci ve yetişkini bölgedeki yerli halkı birleştirerek toplumsal bir birliktelik sağlamaktadır. Beş yıldır kooperatife danışmanlık yapan Beate Heıims; ortakların hepsinin sınırlı kaynakları olan küçük ölçekli üreticiler olduğunu söylerken, kooperatifçiliğin transfer edilebilir, başarılı bir sosyal girişim için iyi bir formül olduğuna inandığını belirtmiş. Girişimcilikte uzun vadeli ayakta kalabilmelerini, sürdürülebilirlik, eğitim ve adil ticaret üzerinde durmalarına ve bu temel ilkelerini ekonomik, ekolojik ve sosyal yönleri ile entegre etmelerine bağlı olduğunu söylemiş. Aynı zamanda bu faktörler arasındaki sinerjinin başarısının uluslararası rekabet güçlerine ve örgütlenmelerine bağlı olduğunu ifade etmiştir. Kooperatifleşmenin faydaları ortaklarının yanı sıra diğer arıcılara kadar uzanmaktadır. Kooperatif her yıl farklı eyaletlerde yaklaşık 80 tane arıcıya ücretsiz eğitimler vermektedir. Aynı zamanda dayanışma, sorumluluk ve saygı değerlerinin uygulanması aracılığıyla sürdürülebilir kalkınmayı teşvik etmek için sosyal projeler geliştiren, çevreyi koruyan, aile ve toplumun geçim kaynaklarını iyileştirmeyi hedefleyen çalışmalar da sürdürülmektedir. Kooperatifin hedeflerinden birisi ABD’ye yapılan göçü önlemek için iş fırsatları yaratmaktır. Beate Heıims, birçok Meksikalı erkeği ailesine daha fazla para kazanmak için ABD’ye illegal olarak çalışmaya giderek ailelerini yalnız bıraktığını ifade ediyor ve 2003 yılından beri kooperatif sayesinde ABD’ye arıcılardan hiç göç yaşanmadığının gururunu yaşandığını anlatıyor. Dünyada her yıl ortalama 4 Milyon hektar Orman Yanarak Yok Oluyor 19 FAO-ICA İlişkileri ve Kooperatifler »» Dünyanın en eski ve büyük sivil toplum örgütü Uluslararası Kooperatifler Birliği (ICA) ile devletlerin üyesi olduğu BM Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) ilişkileri son yıllarda önemli gelişmeler göstermektedir. Dünyada izlenen yanlış ekonomi ve çevre politikaları sonucu artan küresel sorunlar her iki uluslararası örgüt arasındaki işbirliği ve dayanışmayı adeta zorunlu kıldı. Global sorunların sadece devlet yapısı içinde çözümünün mümkün olmadığını gören FAO kooperatiflerle olan ilişkilerini daha da geliştirmeye, ulusal düzeyde olduğu kadar uluslararası alanda Uluslararası Kooperatifler Birliği (ICA) ve kooperatiflerle bağlarını güçlendirdi. Çünkü ICA’nın global sorunlara bakışı ile FAO’nun yaklaşımı bir noktada birleşiyordu. Açlık, yoksulluk ve küresel ısınma dünyanın geleceğini tehdit ediyordu. Bu gidişe bir çözüm bulunmalıydı. Dünyayı serbest piyasa ekonomisinin tek yanlı ve siyasi oyunlarla donatılmış, gerektiğinde hükümetleri bile yönlendiren çok uluslu şirketler ve onlarla birlikte hareket eden sermaye çevreleri ne insanı ne de çevreyi düşünmüşlerdi. Çalışanlar taşeronlaşırken, her türlü sosyal hakları ellerinden alınırken, çevreyi kirletenler hiç umursamadan dağlara, denizlere ve akarsulara zarar vermeye devam etmişlerdi. 80’li yıllarda başlayan global ekonomik doktrinleri ile dünyaya sahte pembe tablolar sunanlar dünyanın içine sürüklendiği global kriz karşısında suspus olmuşlardı. Dünyada yoksulluk ve açlık tehlikesi artıyordu. Daha kötüsü değişen iklim meydana gelen doğal afetler dünyayı ve gıda üretimini tehdit ediyordu. Kooperatifler özellikle tarımsal amaçlı kooperatifler dünya gıda üretiminde ve pazarlanmasında küçümsenmeyecek bir sahibiydi. Gelişmiş ülkelerde gıda pazarında % 50’leri aşan hatta bazı alanlarda % 80’in üzerinde pay sahibiydi. Kooperatiflerin ortaklarının büyük kısmını küçük işletmeler ve aile çiftçiliği yapan işletmeler oluşturu- Ünal ÖRNEK Ziraat Yüksek Mühendisi [email protected] yordu. Kooperatifler dünyanın her yanında, özel sektörün yatırım yapmakta çekindiği ve karlı görmediği alanlarda bile yatırımlar yapıyor ve yörenin ürününü işliyor, pazarlıyor ve istihdam imkânı sağlıyordu. Daha da ötesi kooperatif işletmeler bulundukları bölgenin insanının malıydı. Bölgelerini küçük hesaplar nedeniyle terk etmeleri mümkün değildi. Kooperatifler yörelerinde fakirliğe karşı küçük üreticilere güç veren toplumun sigortası idi. Özellikle geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelerde kalkınmakta etkili olan en büyük araçtı. Birleşmiş Milletlerin 2012 yılını Uluslararası Kooperatifler Yılı ve 2014 yılını Uluslararası Aile Çiftçiliği yılı olarak ilan etmesinde bu işbirliği ortamı etkili olmuştu. ICA Başkanı Bayan Pauline Green katıldığı her genel kurul ve toplantılarda kooperatif hareketinin insani ve çevre değerlerine olan duyarlılığını ifade ediyor ve kooperatiflere bu değerlerin dikkate alınması konusunda görüşlerini aktarıyordu. Ayrıca ICA’nın sektör örgütlerinde ve tematik çalışma gruplarında konu tartışılıyor ve değerlendiriliyordu. ICA 2013 yılında FAO ile işbirliği anlaşması imzaladı. Bu anlaşma ile sivil toplum örgütü olarak ICA’nın FAO ile gelişen ilişkileri bir bakıma belgelendirildi. Bu kapsamda ICA’nın, sektör örgütü Uluslararası Tarım Kooperatifleri Örgütü(ICAO) FAO binasında bir ofis açtı. Görevlendirilen bir temsilci ile FAO çalışmalarını yakından takip etmeye başladı. ICAO üyesi kooperatiflerden temsilciler FAO’nun tarım komitesi toplantılarına ve çalışmalarına iştirak etmeye başladılar. Bu kapsamda ilk olarak Eylül ve Ekim 2014 aylarında düzenlenen komite toplantılarına ICAO üyesi kooperatiflerden temsilciler katıldılar. İlgili platformlarda görüşlerini sundular ve tarım komitesinin çalışmalarını yakından izleme fırsatı buldular. Böyle FAO ile ICA arasında ortak çalışmalar için ilk önemli adım atılmış oldu. Kooperatiflerin FAO çalışmalarını yakından takibi bakımından bir fırsat elde edildi. FAO ile ICA’nın ilişkilerinin geliştirilmesi ICA’nın duyarlı olduğu konularda FAO’nun da çalışmalar yürütmesi dünyanın geleceği için önemli bir adımdır. Global sorunların çözümünde dünyada kooperatiflerinin de oynayacağı roller vardır. Özellikle diğer ülkelerde proje yürütme ve fonlama gücüne sahip olan kooperatiflerin FAO projelerini ve faaliyetlerini desteklemeleri mümkündür. ICA ve üyesi kooperatiflerin FAO ile ilişkilerinin gelişmesi dünyada son yıllarda kaybolan demokrasi, insan hakları ve çevre duyarlılığının geliştirilmesi bakımından da toplumda kaybolan ümidin yeniden doğmasına destek olacaktır. FAO-ICA işbirliği dünyadaki uluslararası örgütler arasında sivil toplum örgütleri ile olan örnek bir işbirliği modeli oluşturacaktır. Gıdada Bilgi Kirliliği Konuşulacak »» Ankara Üniversitesi Gıda Güvenliği Enstitüsü tarafından, “Gıdada Bilgi Kirliliği ve Bilimsel Gerçekler” konulu panel, 12 Kasım 2014 tarihinde yapılacak. Müsteşar Yardımcısı Pakdil’in moderatörlüğünde düzenlenecek panele, ASÜD Genel Sekreteri Dr. İsmail Mert, BESD-BİR Başkanı Dr. Sait Koca, SET-BİR Başkanı Zeki Ilgaz, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Cebeci Araştırma ve Uygulama Hastanesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Hakan Akbulut, Gazeteci-yazar Özay Şendir ve Gıda Güvenliği Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Nevzat Artık konuşmacı olarak katılacak. Ankara Üniversitesi Gıda Güvenliği Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Nevzat Artık, günümüzde küçük büyük herkesin medya aracılığıyla istediği bilgiye, istediği anda ulaşabildiğini belirterek; "Kaynağı belli olan/olmayan yanıltıcı birçok bilginin bir anda kitlelere ulaşması da hem tehlike doğurmakta hem de bilgi obe- zitesine yol açmaktadır. Ülkemizde olduğu gibi okumak, araştırmak yerine genellikle duydukları ve gördükleriyle öğrenen bir toplumda medyaya, sivil toplum kuruluşlarına ve üniversitelere büyük görevler düşmektedir. Son zamanlarda, televizyonun en çok izlendiği saatlerde yapılan özellikle kadın programlarında rahatsız edici boyutlarda gıdalar hakkında yanıltıcı bilgilere yer verilmektedir. Bunları ortaya atan ‘konu uzmanı olmayan bilim insanları’, ‘bilimsel dayanaktan yoksun’ açıklamalarla halkın ilgi odağı olmaktadır. Oysa, besleyici değeri yüzyıllardır bilinen et, süt, yumurta ve yoğurt gibi gıdalar hakkındaki yanlış bilgilendirmeler, ülkemizde zaten yetersiz ve dengesiz beslenme alışkanlığı olan halkımızın daha çok beslenme sorunları ile karşı karşıya kalmasına zemin hazırlamaktadır. Sonuç olarak diyebiliriz ki; bilginin kirli olduğu bir toplumda fikir sahibi olmak, öyle sanıldığı kadar kolay değil… Bunun çözümünü Amerikalı teknoloji uzmanı Clay A. Johnson, ‘Bilgi Diyeti’ kitabında tüm ezberleri bozarak sunuyor ve insanlara ‘Diyet yaparken neyi, nasıl ve ne kadar yiyecekleri konusunda seçici davranıyorsa, bilgi konusunda da özellikle medya mensuplarının seçici olması şart’ diyerek bilgi diyeti yapılmasını öneriyor. Yani gereksiz ve yanlış bilgilerle ‘bilgi obezitesi’ olmak yerine, araştırma ve sorgulama yoluyla ‘bilgi diyeti’ne ulaşılmalıdır. Bunu da topluma karşı sorumluluk sahibi olan bilim insanları ve medyanın çabaları ile gerçekleştirmek mümkün olacaktır.”dedi. 20 Kasım 2014 Köy-Koop Haber KIRSAL KALKINMA KOOP-GEP Türkiye Ekonomi Notu /Dünya Bankası »» Gümrük Ve Ticaret Bakanlığı Kooperatifler Genel Müdürlüğü Tarafından Kooperatifler İçin Yapılan Çalışmalarından Kooperatifçilik Geliştirme Ve Uyum Eğitimi Programı “Koop-Gep Kapsamında Çalışmalardan Bahsetmek İstiyorum. »» Bu ay yazımızı Dünya Bankası Dünya Bankası “Türkiye Ekonomi Notu 20143” özetine ayırdık. Bu bilgileri sizlerle paylaşırken amacımız Türkiye’nin başka bir gözle ve önemli bir kurum tarafından nasıl göründüğünü yatırımcılarla paylaşmak. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Kooperatifler Genel Müdürlüğünce Kısa adı “KOOP-GEP” olan kooperatifçilik Geliştirme ve Uyum Eğitimi Programı” Kooperatifçiliğimizi geleceğe hazırlayan “ Türkiye Kooperatifçilik Stratejisi ve Eylem Planı “ kapsamında oluşturulan bir eğitim programıdır. Milli Eğitim Bakanlığı Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğünün “Öğretim Programlarından “Yaygın Eğitim Programları” bölümünde “Programlar ve FOT Kodları” Altında “Muhasebe ve Finansman alanında yayınlanan program yurt genelinde uygulanmasına başlanılmıştır. Programın Amacında, KOOP-GEP ile Kooperatiflerin kuruluş ve işleyişine ilişkin iş ve işlemleri gerçekleştirme yeterliliklerine sahip kooperatifçilerin yetiştirilmesi hedeflendiği, bu programa başvuruda bulanacakların, kooperatif ortakları ile kooperatiflerde yönetici, denetçi veya personel olarak çalışan ya da çalışmak isteyen en az ilkokul seviyesinde eğitimini tamamlamış kişilerin katılım sağlayabileceği belirtilmekte. Eğitim Programına katılmak isteyenlerin, bulundukları ya da eğitim almak istedikleri il veya ilçedeki Halk Eğitim Merkezlerine başvurması gerekmekte olduğu, Toplam en az 12 geçerli başvurunun iletilmesiyle program açılmaktadır. KOOP-GEP kapsamındaki eğitimler Halk Eğitim Merkezlerinde verilebileceği gibi, kooperatifler veya Üst Kuruluşlarının göstereceği uygun mekânlarda da verilebilmektedir. Program Eğitimcileri; Üniversitelerde Kooperatifçilik alanında ders veren öğretim elemanları ile muhasebe ve finansman alanında eğitim almış öğretmenler ya da bu alanlarda sektör deneyimi olan meslek elamanları görevlendirilebilir. Programa katılacaklar, ‘KOOP-GEP Eğitim Kitabı’na Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Kooperatifçilik Genel Müdürlüğünün www.koop.gtb.gov. tr. İnternet adresinde “Projeler” bölümünde yer alan KOOP-GEP sayfasında yer alan KOOP-GEP sayfasından veaya Milli Eğitim Bakanlığının www.megep.meb.gov.tr/mte_program_modul/moduller_pdf/Kooperatifler.pdf internet adresinden ulaşabilirler. Ayrıca Kooperatifçilik Genel Müdürlüğünün KOOP-GEP sayfasında “program İçeriği” “Halk Eğitim Merkezi Kursiyer Ön Kayıt Formu”, ”Örnek Ders Programı” ve “Örnek Kurs Bitirme Belgesi “ de bulunmaktadır. Kooperatifçilikle ilgili diğer kitaplara ise “Yayınlar “ bölümünden ulaşılması mümkündür. Eğitim programı kapsamında Kooperatifçilik Genel Müdürlüğünün internet sitesinde yer alan “Örnek Ders Programı “ uygulanmaktadır. Bu çerçevede işlenecek konulardan bazıları şunlardır. • Kooperatiflerin Tanımı ve Özellikleri • Uluslararası Kooperatifçilik İlkeleri Turgay SOLMAZ Köy-Koop Genel Müdürü • Kooperatiflerin Kalkınmadaki rolü • Kooperatiflerin Sermaye Şirketlerinden ve Derneklerden Farkı • Kooperatif Türleri • Kooperatifler için Strateji oluşturma • Kooperatif Ana sözleşmesi ve kurucu ortaklık • Kooperatiflerin kuruluş ve izin verme • Kooperatiflerin tescil ve ilanı • Kooperatiflerin Kuruluş Genel Kurulu ve kuruluştan sonra yapılması gerekenler • Kooperatife ortak olma, Ortaklıktan çıkma veya çıkarılma ve itiraz yolları • Kooperatif Ortağının Hak ve Yükümlülükleri • Ortaklığın sona ermesi ve ortaklarla hesaplaşma • Kooperatiflerin Birleşmesi, bölünmesi ve tür değiştirme • Kooperatiflerin dağılması ve tasfiyesi • Kooperatif Genel kurulunun yetkileri ve yetki devri • Kooperatif Genel kurulunun toplantıya çağrılması, gündem, karar ve oylama usulleri • Genel kurulda ibra ve diğer işlemler • Kooperatif Yönetim Kurulunun görev ve sorumlulukları • Kooperatiflerde Denetimin Amacı ve Önemi • Kooperatif Denetim Kurulunun görev ve sorumlulukları • Kooperatiflerin defter tutma usul ve esasları • Kooperatif Muhasebesi Eğitim süresince devam zorunluluğu bulunan Program sonunda edinilen bilgiler sınavla ölçülerek başarılı olanlara Milli Eğitim Bakanlığınca Sertifika (Kurs Bitirme Belgesi) verilecektir. Gümrük ve Ticaret Bakanlığımız Kooperatifler Genel Müdürlüğünün Kooperatifçiliğin tanıtımının yapılması, kooperatifçiliğin benimsenmesi ve kooperatif ortaklarının bilgilendirilmesi amaçları doğrultusunda kitapçıklar hazırlanmış olduğu bilinmektedir. Aşağıdaki özeti okuduğunuzda sizin nasıl yorumlayacağınızı bilemem ama bana göre tablo olumlu ve sürekli yapılacak yapısal reformlar, adil ve şeffaf bir ortamın yaratılması ile ekonominin daha da sağlam bir yapıya kavuşacağıdır. Şüphesiz Ortadoğu’daki gelişmeler ve ABD Merkez Bankası’nın son kararlarının nasıl etkileyeceğini hesap etmek zor olsa da ekonominin kırılganlığının azalması yatırımcılar için önemli bir faktördür. Kaldı ki Ortadoğu’daki olaylar riskleri taşıdığı gibi fırsatları da yaratabilir. Aşağıda söz konusu raporu bilgilerinize sunuyoruz. Umarım yatırım kararlarınızda etkili olur. “İç talepte bir ivme kaybı olmasına rağmen, 2014 yılının ilk çeyreğinde GSYH büyüme oranı direncini korumuştur. 2014 yılının ilk çeyreğinde ekonomi bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 4,3 büyüdü. Ancak, yavaşlayan özel sektör talebi ile birlikte, iç talebin büyümeye katkısı 2013’ün üçüncü çeyreğinde 4,6 yüzde puan ve dördüncü çeyreğinde 6,0 yüzde puan olarak gerçekleşirken, 2014 yılının ilk çeyreğinde 2,8 yüzde puana düştü. Ekonomik büyümeye katkıda bulunan temel etken, AB’deki ekonomik canlanma ve kurdaki değer kaybı sayesinde artan ihracat olmuştur. Net ihracat 2013 yılının tamamında büyümeyi 2,3 yüzde puan aşağı çekerken-, 2014’ün ilk çeyreğinde büyümeye 2,7 yüzde puan katkıda bulunmuştur. Sonuç olarak, Türkiye ekonomisi tekrar yeniden dengeleme sürecine girmiştir. Hızlı istihdam artışı devam etti. 2012 yılındaki ekonomik yavaşlama işgücü piyasasını gecikmeli olarak etkilemiş ve mevsimsellikten arındırılmış işsizlik oranı Haziran 2012’de yüzde 8,1 ile rekor düzeyde düşük bir seviyede iken Eylül 2013’te yüzde 9,5’e yükselmişti. O zamandan bu yana, işgücüne katılım oranının hızlı bir şekilde artarak yüzde 50,4 ile rekor seviyeye ulaşmasına rağmen, işsizlik oranı istikrarlı bir şekilde azalarak Mart ayında yüzde 9,1’e gerilemiştir. İstihdam artışı geniş tabanlı olmakla birlikte, inşaat sektöründeki istihdam artışı özellikle hızlı olmuş ve bir önceki yıla göre neredeyse yüzde 12,4 artmıştır. Avrupa Birliği’ndeki (AB) toparlanma ve kurdaki değer kaybı sayesinde Türkiye’nin cari açığı bir nebze azalmıştır, ancak dengesizlikler halen yüksektir. 2013 yılında cari açığa GSYH’nin yüzde 1,4’ü oranında katkıda bulunan net altın satışları için düzeltme yapıldığında, 12 aylık cari açık bir önceki yılın aynı döneminde yüzde 6,7 iken Mart 2014 itibariyle GSYH’ınn yüzde 6,2’sine düşmüştür. Mart ayında altın hariç ihracattaki yıllık yüzde 7,2’lik artışın altında yatan temel faktörler AB’deki toparlanma ve reel efektif kurda yıllık bazda yaşanan yüzde 6,6’lık değer kaybı olmuştur. Kısa vadeli sermaye girişleri 2013 yılında cari açık finansmanının neredeyse yarısını oluşturmuştu. 2014 yılının ilk çeyreğinde, finansal piyasadaki çalkantılar portföy çıkışlarına sebep olmuş ve rezervlerden kullanımlar ile birlikte net hata ve noksan kalemi cari açık finansmanının Tevfik Fikret CENGİZ Köy-Koop Merkez Birliği Proje Koordinatörü [email protected] büyük bir kısmını oluşturmuştur. Bu gelişmelere rağmen, bankacılık sektörü ve şirketler kesiminin borç çevirme oranları rahat bir şekilde yüzde 100’ün üzerinde kalmıştır. Daha yakın dönemde, belirsizliklerin azalması ve iyileşen küresel beklentiler ile birlikte sermaye girişleri tekrar başlamıştır. Nisan ayında, yabancı doğrudan yatırım girişleri toparlanarak 3,2 milyar $’a ulaşmış, portföy girişleri 4,2 milyar $ olarak gerçekleşmiş ve döviz rezervleri 2,7 milyar $ artmıştır. Enflasyon, Merkez Bankası’nın yüzde 5 hedefinin oldukça üzerindedir. Mayıs ayında tüketici fiyatları artmaya devam etmiş ve Aralık 2013’te yüzde 7,4 olan 12 aylık enflasyon yüzde 9,7’ye yükselmiştir. Aynı dönemde, gıda, tütün, alkol, enerji ve altın fiyatlarının hariç tutulduğu çekirdek enflasyon yüzde 9,8’e ulaşmıştır –bu Nisan 2007’den bu yana en yüksek seviyedir. Kurdaki değer kaybı, enflasyon beklentilerindeki kötüleşme ve bunun fiyatlandırma davranışlarına yansıyan etkileri enflasyondaki yükselmenin temel etkenleri olmuştur. Buna göre, TCMB yılın ikinci enflasyon raporunda 2014 yılsonu enflasyon tahminini 1 puanlık artışla yüzde 7,6 olarak revize etmiştir (Dünya Bankası tahmini yüzde 8,2’dir). Olumsuz enflasyon görünümüne rağmen, TCMB Mayıs ayında politika faiz oranını 50 baz puan düşürmüştür. Banka politika faiz oranını (1 haftalık repo) düşürürken, gecelik borç alma ve borç verme oranlarını değiştirmeyerek sırasıyla yüzde 8 ve yüzde 12 olarak sabit tutmuştur. Bu gelişmelerin sonucu olarak, ağırlıklı ortalama TCMB fonlama maliyeti yüzde 10,2’den yüzde 9,5’e düşmüştür. TCMB faiz oranını düşürmesinin gerekçeleri olarak belirsizliklerdeki azalmanın ve risk primlerindeki düşüşün altını çizmiştir. Enflasyon beklentilerindeki kötüleşme göz önünde bulundurulduğunda, TCMB’nin enflasyonu hedeflenen oranlara düşürebilmesi için sıkı bir duruş sergilemesi gerekecektir. Vergi gelirlerindeki düşük performans ve büyük reel harcama artışları sebebiyle mali sonuçlar biraz kötüleşmiştir. Bir önceki yılın aynı döneminde 4,3 milyar TL fazla veren merkezi yönetim bütçesi, bu yılın ilk beş ayında 2,8 milyar TL açık vermiştir; faiz dışı fazla yıllık bazda yüzde 15 düşerek 22,1 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. Yıllık bazda reel harcamalar yüzde 6,3 artarken, reel gelirler yüzde 1,9 artmıştır. Vergi gelirleri reel bazda yüzde 0,6 artmıştır. Bununla birlikte, istikrarlı büyüme ile birlikte yılsonu hedeflere ulaşılabileceği görünmektedir. Gelirlerin döngüsel yapısı ve zorunlu harcamaların artan ağırlığı mali riskler sunmaya devam etmektedir. 2014 yılına ilişkin büyüme tahminimizi yüzde 3,5’e yükseltiyoruz. Ekonomik faaliyet göstergeleri yılın geri kalan bölümü için yeniden dengelenme sürecinin devamına işaret ediyor. Güçlü ihracat sayesinde sanayi üretimindeki artış güçlü kalmaya devam etmekle birlikte, yavaşlayan kredi artışı ve durgun PMI göstergeleri daha zayıf bir iç talebe işaret ediyor. Yılın geri kalan bölümündeki büyüme; ihracat talebi, nispeten olumlu küresel likidite koşulları ve devam eden kademeli mali genişleme ile desteklenmeye devam edecektir. Cari açık 2014 yılının tamamı için yüzde 6,3’te kalacaktır, fakat orta vadede dış finansman risklerinin azaltılabilmesi için daha fazla düzeltmeye ihtiyaç duyulmaktadır. Enflasyon TCMB’nin tahmin aralığına gerileyinceye kadar daha fazla kredi genişlemesi olasılığının sınırlı olduğunu görmekteyiz. Küresel likidite koşullarının normalleşmesi ve yeni bir risk yeniden fiyatlandırma turunun dış finansmanı daha pahalı hale getirmesi ile birlikte, orta vadede büyümenin yakın geçmişteki ortalamaların altında kalması beklenmektedir. Baz senaryomuzda, Türkiye daha yüksek bir maliyetle olsa da GSYH’nin yaklaşık yüzde 6,0’sı kadar bir cari açığı finanse edebilecektir. Küresel enerji fiyatlarında sadece ılımlı bir değişim varsayıldığında, bu açık düzeyi orta vadede yüzde 4’e yakın bir büyüme oranı ile uyumludur. Bu arada, 2016 yılına kadar enflasyonun gevşeyerek yüzde 5’lik resmi hedefe ineceği ve kurdaki değerlenmenin sınırlanmasına yardımcı olacağı öngörülmektedir. Daha hızlı ve daha sürdürülebilir ekonomik büyüme nihayetinde yatırımların ve ekonomik rekabet gücünün arttırılmasına bağlı olacaktır. Bunun için, şeffaflığı arttıracak, iş ortamını iyileştirecek ve böylelikle yatırımcı güvenini yükseltecek yapısal reformlar kritik öneme sahiptir. Hükümetin son zamanlardaki şeffaflığı arttırmaya yönelik çabaları bağımsız finansal denetim ve yatırımcıların korunması üzerinde odaklanmıştır, ancak hukukun üstünlüğünün ve kamu sektöründe yönetişimin güçlendirilmesi için ilave adımlara ihtiyaç duyulmaktadır. Orta vadeli yapısal reformlar Hükümet’in 2014-18 Kalkınma Planında belirtilmiştir ve rekabet gücü, kapsayıcılık ve sürdürülebilirlik zorlukları kapsamlı bir şekilde içermektedir. Ülkenin finansman ihtiyaçları ve yabancı yatırımın getirebileceği teknolojik gelişim potansiyeli düşünüldüğünde, Türkiye’nin yabancı doğrudan yatırımlar için cazibesini arttırmaya yönelik çabalara özellikle ihtiyaç duyulmaktadır. Ayrıca, hükümetin bu yılki reform gündeminde yer alan önemli reformlar arasında işgücü piyasalarını daha esnek hale getirmeye yönelik yeni bir İstihdam Stratejisinin kabulü ve vergi sistemini sadeleştirmeye yönelik yeni gelir vergisi kanununun kabulü yer almaktadır.” Köy-Koop Haber Kasım 2014 SAĞLIK Kış Saati Uygulaması Bedenimizi Nasıl Etkiler? »» İnsan vücudu doğadaki değişimlere kendini uyarlamak için çok hassas, şaşmaz bir iç saate sahip. Üstelik bu iç saat birçok hücrede var. Bu saatin düzeniyse güneş ışığının göz dibinden beyne ulaşmasıyla sağlanıyor. Kan basıncımızdan vücut ısımıza, barsak hareketimize, beyin fonksiyonlarına, uyku düzenimize kadar birçok otomatik fonksiyonumuz bu sayede hassas bir şekilde sürdürülüyor. Uyanmamız günışığının beyne ulaşmasıyla uyku hormonunun (Melatonin) azalmasına bağlı olduğundan 1 saatlik farklılık bile tüm sistemlerimizi olumsuz etkiliyor. Uyanma saatimizdeki 10-15 dakikalık farklılıkların bile önemli olduğu 40 dakikadan fazla farklılıkların ise beyin ve kalp üzerine çok olumsuz etkileri olduğunu gösteriyor. Kış saati uygulamasının kalbe etkileri var mı? Kış saati uygulamasının biyoritmi bozuyor. Yaz-kış saati ayarlaması nedeniyle ilk 1 hafta, kalp krizi oranlarında yüzde 4 artış olduğunu, dikkatsizliğe bağlı trafik kazalarının yüzde 6 arttığımı bunun ölümlere neden olabildiğini gösteriyor. Öğrencilerin sınav başarı oranında düşüşler olduğunu gösteren çalışmalar da var. Mutluluk hormonu üretimindeki aksaklığa bağlı depresyon ve intihar girişimlerinde de artış olabiliyor. Uyum için ne yapmalıyız? Saat farklılığını vücudumuz bir stres olarak algıladığından buna uyum sağlamakta zorlanıyor, artan bazı hormonlara bağlı olarak kan basıncı artışı, kalp ritm bozukluğu ve kalp krizi riskimiz artabiliyor. • Bioritmin kış saatine daha kolay uyum sağlayabilmesi için birkaç gün önceden 10-15 dakika kadar daha geç yatın. • Sabah da 10-15 dk geç kalkmaya başlayın. • Sabahları günışığı altında güneş gözlüğü takmadan yürüyüş yapın. • Sabah güneşi ile uyanabilmek için perdenizi aralık tutun. Yumurtayı Yıkamadan Dolaba Koyun »» Gıda Mühendisleri Odası (GMO) Adana Şube Başkanı Şehmus Alparslan, yumurta ile ilgili ilginç bilgiler açıkladı. Şehmus Alparslan "Yumurta satın alırken tazeliğini anlamak oldukça güç olduğundan saklama şartlarına dikkat edilmelidir. Uygun saklama sıcaklığı olan 5 ile 12 derece arasında muhafaza edilmediği takdirde kolayca bozulabileceği unutulmamalıdır. Ev şartlarında yumurta buzdolabında, orijinal karton kutusu içerisinde ve doğal koruyucu tabakasını kaybetmemesi için yıkanmadan saklanmalıdır. Çiğ yumurtanın sindirimi güç, zararlı mikroorganizma bulaştırma riski daha yüksektir" dedi. Soğuk Havaların Düşmanları »» Havaların soğumaya başladığı ve hastalıkların artmaya başladığı bu aylarda bağışıklık sistemimizi güçlendirecek besinler tüketmeliyiz. Portakal: C vitamini, B vitamini, potasyum, kalsiyum ve magnezyum bakımından da zengin olan portakalın yararları saymakla bitmiyor. Bağışıklık sistemine verdiği faydaların yanı sıra, cildin kuruyup, kırışmasını önlüyor. Kanı temizleyen portakal, karaciğerin çalışmasına da yardımcı oluyor. Greyfurt: C vitamini bakımından zengin olan bu meyve, acı-ekşi tadı nedeniyle diğer narenciyeler kadar sevilmese de, faydaları azımsanmamalı. Sindirim sistemini çalıştıran greyfurt, diş eti kanamalarını azaltıyor, tansiyonu dengeliyor. Greyfurt ayrıca kılcal damarlardaki kan dolaşımını da hızlandırıyor. Nar: Gerçek bir antioksidan olan nar, potasyum, lif, C vitamini ve niyasin içeriyor. Bağışıklık sistemini güçlendirerek gribe karşı koruyan bu meyve, kolesterolü düşürüyor ve kalp sağlığını koruyor. Muz: Bol miktarda folik asit, B6 vitamini barındıran muzun içinde ayrıca nişasta, potasyum ve şeker de bulunuyor. Muz, sindirim bozuklukları, kas krampları ve kas gevşekliğine iyi gelmesinin yanı sıra, atıkların vücuttan atılmasını da kolaylaştırıyor. Kivi: A ve C vitaminleri ile potasyum, kalsiyum, demir ve magnezyum bakımından zengin olan kivi, bağırsakları çalıştırarak, sindirimi kolaylaştırıyor. Kivi, vücudun bağışıklık sistemini güçlendirerek, soğuk algınlığına karşı koruyor. Ayrıca, nefes açıcı etkisiyle astımlılara da fayda sağlıyor. Sık Tuvalete Gidiyorsanız Dikkat! »» Kronik böbrek yetmezliği yavaş seyreden fakat ülkemizde görülme sıklığı giderek artan bir hastalıktır. Böbreklerin işlevini tam olarak yerine getirememesinden kaynaklanan bu durum, hastanın yaşam kalitesini bozmakla kalmayıp hayatı tehdit edici boyuta gelebilmektedir. Kronik böbrek hastalığı, ülkemizde ve tüm dünyada hasta sayısının artması, hastaların yaşam kalitesini bozması ve tedavilerinin yüksek maliyeti nedeniyle toplumsal yükü büyük bir rahatsızlıktır. Bu nedenle kronik böbrek hastalığında erken tanı, yaşam süresi ve kalitesini artırmaktadır. Böbrek Fonksiyonlarının Bozulmasıyla Vücuttaki Tüm Sistemler Etkilenir Böbrekler, vücuttaki metabolik atık ürünlerin atılmasında (üre, ürik asit, kreatinin), vücut sıvı ve elektrolit dengesinin korunmasında, kan basıncının düzenlenmesinde ve kan yapımında önemli role sahiptirler. Böbrek fonksiyonlarının bozulmasıyla vücuttaki neredeyse tüm sistemler etkilenmektedir. Kronik böbrek hastalığı, böbrek fonksiyonlarının geri dönüşümsüz olarak aylar içinde bozulmasıdır. Böbrek yetmezliğinin erken dönemlerinde hastalarda herhangi bir şikayet ve belirti gözükmemektedir. Hastalığın ilerlemesiyle birlikte kişide şikayetler ve belirtiler de ortaya çıkmaktadır. Kronik böbrek hastalığında hastaların en çok sık idrara çıkma ve anemiye bağlı halsizlik şikayeti olmaktadır. Hastalığın evresi iler- ledikçe bulantı, kusma, iştahsızlık, kaşıntı, nefes darlığı, ağız kokusu, uyku bozukluğu, bacaklarda kasılma gibi sorunlar da ortaya çıkmaktadır. Fakat bu şikayetler ve belirtiler olmadan da son evre böbrek yetmezliği tanısı konularak diyaliz veya organ nakli gerekebilmektedir. Kronik böbrek yetmezliği hiçbir belirti ve bulgu vermeden de seyredebilen sinsi bir hastalıktır. Diyabet ve Hipertansiyon Böbrek Yetmezliği Nedeni Kronik böbrek hastalığına yol açan hastalıkları bilmek önemlidir. Günümüzde böbrek yetmezliğine neden olan en önemli hastalıklar diyabet ve hipertansiyondur. Şayet bu iki hastalıktan biri varsa mutlaka belli aralıklarla kan ve idrar tetkiki yaptırmak gerekmektedir. Kan tetkiklerinde üre ve kreatinin; tam idrar tetkikinde protein kaçağına bakılması kronik böbrek hastalığı açısından çok önemli fikirler vere- bilen basit testlerdir. Diyabet ve hipertansiyonu olan hastalarda, kronik yetmezliği destekleyen belirtilerin ortaya çıkması beklenirse tanıda çok geç kalınabilir. Ayrıca genetik özelliği olan bazı hastalıkların (polikistik böbrek hastalığı, ailesel Akdeniz ateşi vb.) aile içinde tespit edilmesi, ailenin diğer bireylerinin incelenmesiyle erken tanı konulması açısından önemlidir. İdrar Yolları Enfeksiyonlarını Ciddiye Alın Bir diğer kronik böbrek hastalığı yapan sebep, böbrek taşları ve idrar yolu enfeksiyonlarıdır. Böbrek taşı olan bir hasta genellikle böğür ağrısı ve idrardan kan gelme şikayeti ile başvurmaktadır. Bu dönemde yapılan kan, idrar ve görüntüleme yöntemleri ile taşın tespiti ve sonrasında taşın tedavisi ile böbrek yetmezliği gelişimi engellenebilmektedir. Sık idrar yapma, idrar yaparken yanma ve ateş, idrar yolu enfeksiyonlarını düşündürmektedir. Sık geçirilen idrar yolu enfeksiyonları da böbrek yetmezliğine neden olmaktadır. Bu nedenle idrar yolu enfeksiyonları basit bir enfeksiyon olarak değerlendirilmeyip, altta yatan nedene yönelik inceleme yapılması ileride gelişebilecek ciddi sorunları önleyebilmektedir. Gazlı İçecekler Bağımlılık Yaratıyor! Dt. Coşkan ARAS TEKNOLOJİK KOLTUK Dişhekimi, muayenehanesini en son teknolojiyle yenilemişti. Küçük hastasına, babasıyla beraber yan odaya geçmelerini söyledi. Yan odaya geçtiler. Her şey yepyeniydi. Babası şaşkın şaşkın çocuğu koltuğa oturttu. O da ne? Bu yeni koltuk yukarı aşağı hareket etmiyordu; 21 Aksine, ileri geri gidip geliyordu. İleri, hoop geri. İleri, hoop geri. İleri, hoop geri. detle bağırdı: Dişhekimi bir süre sonra kliniğe geri döndü, gözlerine inanamadı ve hid- Beyefendi, çocuğunuzu dolabımın çekmecesinden alır mısınız ?!!! »» Özellikle hararet giderme konusunda buzdolabımızdan eksik etmediğimiz gazlı içecekler ve meyve sularının, aslında içerdikleri doğal olmayan katkı maddeleri nedeniyle, sağlığımızı nasıl olumsuz etkilediğini biliyor muydunuz? Meyveler bütün olarak sindirim sistemimizde düzenli emilir ve vücudumuza daha fazla yarar sağlar. Meyve suyu ya da şekerli içecekler kan şekerini ani yükseltmez, ani insülin salgılanmasına neden olmaz. Marketlerde satılan meyve sularında, meyve özünün yanı sıra oranları değişen sofra şekeri, fruktoz şurubu gibi katkı maddeleri de bulunur. Bu nedenle çok fazla tüketildiğinde yüksek oranda şekerin vücuda girmesine, dolayısıyla kan şekerinin yükselmesine, sonuçta diyabet (şeker hastalığı) ve obezite gibi hastalıklara yol açarlar. Gazlı içecekler bağımlılık yaratıyor! Gazlı içeceklerin zararı, içinde bulunan karbondioksitten değil; her tüketildiğinde daha fazla tüketme isteği uyandırarak bağımlılık yaratmasıdır. İçeriğindeki tatlandırıcı, antioksidan, boya, aroma gibi katkı maddeleri de ayrıca sorgulanabilir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi (ECDC) , içecekler konusunda, özellikle de kafeinli enerji içecekleriyle ilgili çalışmalar yapmış, halk sağlığını etkileyecek düzeyde olduğuna dair raporlar yayınlamıştır. Uyarıcı etki yapması ve geçici olarak performans artırıcı özelliği ile tanıtılan ve özendirilen bu içeceklerin gençler, hatta çocuklar tarafından fazla miktarda tüketilmesi bazı ülkelerin önlem almasına sebep olmuştur. 22 Kasım 2014 Köy-Koop Haber ETKİNLİKLER EKİM 2014 TARIM FUARLARI TAKVİMİ KASIM AYI TARIM TAKVİMİ TARLA ZİRAATI a) Özellikle sıcak bölgelerde geç kalınmış toprak sürümleri yapılır. Geç eriyen gübreler toprağa karıştırılır. SEBZECİLİK b) Hububatta sıcak bölgelerde geç ekimler devam eder. c) Ekimi yapılan tarlalarda sulama yapılır. Henüz kuvvetli kardeşlenme göstermeyen tarlalar loğlanarak sıkıştırılır. Soğukların köklere işlemesine engel olunur. 30.10.2014 - 02.11.2014 GÖLLER BÖLGESİ TARIM’14 - Isparta Tarım ve Hayvancılık Fuarı Tarım, Tarım Teknolojileri, Seracılık, Hayvancılık, Tohumculuk, Tavukçuluk, Süt Endüstrisi, Fidancılık d) Ekilecek tohumlar ile ambarlarda mahsul muhafazası için mücadele yapılır. e) Geç kalınmış harman işleri ile endüstri bitkileri hasadı (Pancar, pamuk, çeltik, v.s.) yapılır. a) Seralarda toprak işlemesi ve hazırlama devam eder. Kışı ılık geçen yerlerde kışlık sebzelerin yerleri hazırlanır. Sıcak yastık hazırlıklarına başlanır. b) Kışı ılık bölgelerde yazlık ilk turfanda sebzeler ekilir. Detay Fuarcılık c) Mücadele işlerine kışlık sebzelerde devam edilir. 06.11.2014 - 09.11.2014 d) Son turfanda sebzeler hasat edilerek ambalajlanır, muhafaza edilir ve değerlendirilir. TeknoTarım’14 -Manisa Manisa 8. Uluslararası Tarım Hayvancılık Fuarı - Manisa Fuar Merkezi Tarım, Gıda, Hayvancılık SNS Fuarcılık MEYVECİLİK 11.11.2014 - 14.11.2014 a) Bazı bölgelerde fidan çukurları açılmasına devam edilir. GIDA ZİRVESİ - Çeşme b) Fidan dikiminin tam zamanıdır. Aşılı fidanlar tercih edilmelidir. Gıda ve Gıda Teknolojileri Fuarı İkili Görüşme, Alım Heyeti Organizasyonu, Gıda Zirvesi Turap Fuarcılık 12.11.2014 - 16.11.2014 sürüleri salınarak yapraklar yedirilir. Böceklere yuva teşkil eden örtü böylece kaldırılır. Bazı soğuk bölgelerde omcalar toprakla höyük şeklinde örtülür. b) Bazı sıcak bölgelerde üzüm hasadı ve değerlendirilmesi devam eder. HAYVANCILIK c) Özellikle turunçgillerde çeşitli hastalık ve zararlılarla mücadele yapılır.. BAĞCILIK d) Turunçgiller, muz ve zeytinlerde hasat devam eder. Ambalajlanır ve pazara sevkedilir. a) Bağlarda sırık ve herekler toplanır ve gelecek yıla saklanır. Bağlara koyun ve sığır TARIM FUARI 2014 - Adana a) Ahır ve ağıllarda onarım ve bakım yapılır. b) Hayvanlar çeşitli yemlerle beslenirler. Bazı yerlerde meralarda otlatma yapılabilir. c) Bazı ılık bölgelerde yem bitkilerinin son hasatları yapılır. d) Hayvan hastalıkları ile mücadeleye devam edilir. TAVUKÇULUK a) Mevsim dolayısıyla kümeslerin havalandırılmasına, temizlik ve dezenfeksiyonuna devam edilir. b) Tavuklarda çeşitli bakım ve beslenme işleri yapılır. c) Tavuk hastalıklarına karşı mücadele edilir. ARICILIK a) Arılar yeteri besin bırakılmış kovanlarda kış uykusuna bırakılır. b) Hasad edilmiş ballar piyasaya sevkedilir. Mevzuat Tarım Hayvancılık Tarım, Hayvancılık, Tavukçuluk, Süt Endüstrisi ▶▶ 2 Ekim 2014 Tarihli ve 29137 Sayılı Resmî Gazete, Tozla Mücadele ile İlgili Uygulamalara İlişkin Tebliğ Tüyap Fuarcılık-Adana 12.11.2014 - 16.11.2014 SERA BAHÇE 2014 - Adana ▶▶ 3 Ekim 2014 Tarihli ve 29138 Sayılı Resmî Gazete, Su Ürünleri Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Seracılık, Bahçecilik, Fidancılık, Tohumculuk, Çiçekçilik Tüyap Fuarcılık-Adana ▶▶ 16 Ekim 2014 Tarihli ve 29147 Sayılı Resmî Gazete, 2014/6849 Tarımsal Ürünlerin 5300 Sayılı Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Çerçevesinde Lisans Alarak Faaliyet Gösteren Depolarda Muhafaza Edilmesi Halinde Kira Destekleme Ödemesi Yapılmasına İlişkin Karar 19.11.2014 - 23.11.2014 ORTADOĞU GIDA-TEK FUARI 2014 Diyarbakır 5. Gıda ve İçecek Ürünleri, Gıda İşleme Teknolojileri, Unlu Mamüller Teknolojileri, Pastane, Fırın, Dondurma Ekipmanları, Soğutucular, Depolama, Paketleme ve Mağaza-Market Donanımları Fuarı Tüyap Fuarcılık ▶▶ 18 Ekim 2014 Tarihli ve 29149 Sayılı Resmî Gazete, Türk Gıda Kodeksi Hızlı Dondurulmuş Gıdalar Tebliği (No: 2014/47) 22.12.2015 - 25.12.2015 Avrasya Tarım 2014 8. Uluslararası Tarım ve Tarımsal Mekanizasyon Fuarı ▶▶ 18 Ekim 2014 Tarihli ve 29149 Sayılı Resmî Gazete, Türk Gıda Kodeksi Hızlı Dondurulmuş Gıdaların Depolanması, Muhafazası ve Taşınması Sırasında Sıcaklığın İzlenmesi Hakkında Tebliğ (No: 2014/48) Hayvancılık, Ekipmanlar, Tavukçuluk ve Süt Endüstrisi Fuarı Tüyap Fuarcılık -İstanbul 07.01.2015 - 11.01.2015 ▶▶ 22 Ekim 2014 Tarihli ve 29153 Sayılı Resmî Gazete, 2014/6883 Geçici Koruma Yönetmeliği, Şeker Kotalarının Düzenlenmesine İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik AEGEANAGRI Tarım ve Hayancılık Tarımsal Mekanizasyon, Tarım Teknolojileri, Seracılık ve Hayvancılık Fuarı Tarım, TarımT eknolojileri, seracılık, Hayvancılık, Tohum, fidan, Gübre, Sulama Teknolojileri Orion Fuarcılık -Denizli 18.02.2015 - 21.02.2015 KONYA HAYVANCILIK 2015 3. Hayvancılık, Çiftlik Ekipmanları ve Süt Endüstrisi Fuarı Konya Tohum 2015, Konya Sulama Teknolojileri ve Bitki Besleme Fuarı 2015, Konya Tavukçuluk, Kümes Hayvanları ve Ekipmanları Fuarı 2015 ve KET 2015 Fuarı ile eş zamanlı. KTO-TÜYAP Konya Uluslararası Fuar Merkezi Prof.Dr. Erkan REHBER • Kooperatifçiliğin Tarihçesi • Kooperatif Tanımı, Sınıflandırılması • Kooperatifçilik Değer ve İlkeleri • Kooperatif Teorisi • Dünya ve Türkiye'de Kooperatifçilik • Kooperatiflerin Geleceği www.ekinyayinevi.com ▶▶ 25 Ekim 2014 Tarihli ve 29156 Sayılı Resmî Gazete, 2014/6900 Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Cibuti Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ormancılık Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanması Hakkında Karar ▶▶ 25 Ekim 2014 Tarihli ve 29156 Sayılı Resmî Gazete, Türk Gıda Kodeksi Aroma Vericiler ve Aroma Verme Özelliği Taşıyan Gıda Bileşenleri Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ▶▶ 25 Ekim 2014 Tarihli ve 29156 Sayılı Resmî Gazete, Türk Gıda Kodeksi Hayvansal Gıdalarda Bulunabilecek Farmakolojik Aktif Maddelerin Sınıflandırılması ve Maksimum Kalıntı Limitleri Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ▶▶ 26 Ekim 2014 Tarihli ve 29157 Sayılı Resmî Gazete, Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı Kapsamında Tarıma Dayalı Ekonomik Yatırımların Desteklenmesi Hakkında Tebliğ (No: 2014/43) ▶▶ 30 Ekim 2014 Tarihli ve 29160 Sayılı Resmî Gazete, 2014 Yılı Eylül Ayına Ait Yatırım Teşvik Belgeleri Listesi Saygıyla Anıyoruz... 10 Kasım Köy-Koop Merkez Birliği Köy-Koop Haber Kasım 2014 SPOR-TARIM BULMACA “Kas” Yapayım Derken Göz Çıkarmayın! 23 »» Soru şu: Günde kaç kere aynaya bakıyorsunuz? Ya da günde, ayda kaç kere kendinizi inceliyorsunuz? Dürüst olun, belki de sayısız. Bazen geride bırakılan yılların bedenimizde bıraktığı tahribatı görmek, bazen de aynı yaşta bizden daha genç, sağlıklı görünenlerle kıyaslama yapmak amaçlı, aynaların karşısında şekilden şekle gireriz. Bazen de “ne olacak bu vücudun hali?” misali dertli dertli aynalarla konuşurken buluruz kendimizi. de zamanını hatta yıllarını ve parasını boşa harcayan o kadar çok kişi var ki? Burada unutulmaması gereken en önemli nokta şudur: “Spor Bir Bilimdir” Adnan YAHŞİ Nasıl ki bütün bilim dalları sürekli bir gelişim içindeyse, spor bilimi de aynı değişime ayak uydurmuş şekilde gelişmektedir. Spor salonlarında bilimden, gelişmelerden uzak yaptırılan antrenmanlar sonucunda, çok kişinin spor hayatının daha başlarda bittiğini duyuyoruz, görüyoruz. Yukarıda yazdığımız satırları da dikkate alıp,bir zaman sonra ayna karşısında kendinizi seyretmekten bıkıp salona gitmeye karar verirseniz, kolunuza yaptıracağınız dövme de şunlar yazmalı: Herkes sağlıklı olmak, düzgün bir beden içinde yaşamak ister. Spor salonları bu amaçla ter döken insanlarla dolu. Ancak çoğu salon, sadece vaktini hoşça geçirmek isteyenlerden geçilmiyor. • İyi Çalışma • İyi Beslenme • İyi Dinlenme Atletizm Yıldız Milli Takım Antrenörü [email protected] İyi çalışma, öncelikle disiplin gerektirir. Çalışma programınıza, uykunuza ve beslenmenize dikkat etmek tamamen disiplin işidir. Ve çalışma programlarınızı gerçekten bu işin uzmanlarından almaya özen göste- Salonlara girdiğimizde, ağırlıkların altında ezilen, yan gözle devamlı birbirini süzen, her çalışmadan sonra dakikalarca aynanın karşısında kendini inceleyen, yapamayacağını bildiği halde güç gösterilerine kalkışıp sakatlanan onlarca insanla karşılaşıyoruz. Tecrübeden uzak, merdiven altı diye tabir edilen salonlara gidip Y. İzzettin BAŞER 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 1 A M A S Y A E L M A S I 2 İ A D E S T İ L A R 3 L A İ K L İ K A N A 4 E Ş T A L İ M İ S 5 Ç K Ö R N E K T A R 6 İ M A R R A R E 7 F A R A K A 8 T R A A K S E 9 Ç A M O B İ L 10 İ L A V E A V 11 L N A R A K A B A K 12 İ R A Y A R A S A 13 Ğ R A S A 14 İ E K Z N B S T A R L A A M T K İyi beslenme, bedeninizi şekillendirme de anahtar sözcüktür. Hiçbir şey evinizin mutfağında pişen temiz, leziz, sağlıklı besinlerin yerini tutamaz. Çalışmalarınız sonucunda boşalan depolarınızın karbonhidrata da, yağa da, proteine de ihtiyacı vardır. Bunların yanında suplementler (gıda takviyeleri),vitaminlerde destekleyici olarak alınabilir. Ancak her şeyin aşırısının zararlı olduğunu unutmayın. Çalışmanın amacına uygun ve TARIM BULMACA M rin. Sabırlı ve gerçekçi olduğunuzda bir müddet sonra ortaya çıkan sonuç sizi mutlu edecektir. Unutmadan, kendinizi sadece spor salonundaki çalışma ile sınırlı tutarsanız sonuca ulaşmak zamanı uzatabilir. Günlük hayatınıza da sporu ve hareketi yayın. Yürüyün, merdiven kullanın, bisiklete binin, kısaca hareket edin. İ T Ç A A S N İ S T Soldan Sağa 1- Adını İlinden alan bir meyve 2- Geri verme... Tarz... Utanma 3- Din ve devlet işini ayırmak... Temel, esas 4- Benzer... Askerlik eğitimi... Duman lekesi 5- Ama... Bitki öz suyu 6- Bayındırlık... Güneş tanrısı... Bir nota 7- Kekliğin boğazındaki kırmızı halka... Temelsiz eğreti yapı 8- Volkanik tüf... Bir nota... Hastalık nöbeti, kriz 9- Bir orman ağacı... Uzaklık belirtir... Taşınabilir 10- Ek... Boru sesi... Yabani hayvan yakalama 11- Haykırma... Bir sebze 12- Belirti... Tren yolu... Tahıl meyve ve sebze pazarı 13- Gözlem... 14- Süt verir... Gol pası Yukarıdan Aşağıya 1- Birleşmiş Milletlerin ilan ettiği 2014 Yılı etkinliğinin adı 2Aylık.. Ceylan 3- Bayağı... Bir ilimiz... Bir nota 4- Aynı işi yapan topluluk... Yaprak, tabaka... 5- Bir çoğul eki... Taraça... 6- Soylu... Sıvacı aleti... Tas, maşraba 7- Faal... Radyumun simgesi 8- Lityumun simgesi... Otlak... Evren pulu 9- Mililitre... Amerika’nın sıcak bölgelerinde yetişen bir ağaç türünün meyve çekirdeği... Bir ırmağımız 10- İlişkin ... Leş yiyen kuş 11- Postları değerli türlü etçil hayvanların ortak adı... Bir ilimiz 12- Karakter... Meyvelerin şekerle kaynatılmasıyla hazırlanan tatlı... Şeker ve limonla içilen sıcak su. Yerin Üstü AçlıkYoksulluk, Yerin Altı Ölüm Türkiye tarihinin en büyük iş cinayetinin üzerinden yalnızca beş geçti. Soma’da yaşamını yitiren 301 madencinin acısı henüz tazeyken, şimdi de tüm Türkiye’nin yüreği 18 madencinin mahsur kaldığı Ermenek’te atmaya başladı. Türkiye, iş kazalarında en kötü sicile sahip ülkelerin başında geliyor. Ölümlü iş kazaları açısından 2014 yılı en fazla can kaybının yaşandığı yıl olmaya yakın 2014’ün ilk 9 ayında 1.414 kişi iş kazalarında can verdi. Toplu ölümlere yol açan iş kazaları da ders olmuyor. 301 kişinin hayatını kaybettiği Soma’daki maden felaketinden sonra 575 kişi daha iş kazalarında öldü. Maden Kazaları 8 Ağustos 2003 Erzurum- Aşkale 17 maden işçisi, 22 Kasım 2003KaramanErmenek 10 maden işçisi, 8 Eylül 2004 Kastamonu-Küre 19 maden işçisi, 21 Nisan 2005 KütahyaGediz 18 maden işçisi, 1 Haziran 2006 BalıkesirDursunbey 17 maden işçisi, 10 Aralık 2009 Bursa-Mustafakemalpaşa 19 maden işçisi, 23 Şubat 2010 Balıkesir-Dursunbey 13 maden işçisi, 17 Mayıs 2010 TTK Karadon Müessese Müdürlüğü’nde çalışan 30 maden işçisi, 6-10 Şubat 2011 Afşin-Elbistan Çöllolar 11 maden işçisi, 7 Ocak 2013 TTK Karadon Müessese Müdürlüğü’nde çalışan 8 maden işçisi, 13 Mayıs 2014 Manisa Soma’da Türkiye’ nin en büyük iş katilamı yaşandı. 301 madenci hayatlarını kaybettiler. yeterince beslenme en idealdir. İyi dinlenme, diğer anahtardır. Ge- rek çalışma sırasında gerekse çalışma sonrasında iyi dinlenmediğinizde bir sonraki çalışmada gereken verimi alamazsınız. Günlük uykunuzu tam almanız dinlenmede can damarıdır. Gücün ve dikkatin üst düzeyde kullanılması için dinlenme asla ve asla geri plana atılmaması gereken konudur. Ve Son Söz: Artık Hareket Edin… Zaman Sizden Hızlı Küreselleş(tir)me Karşısı Bilim Politik Yazılar Prof.Dr. Mustafa Kaymakçı Yayınevi: İlkim Ozan Yayınları Kitapta öncelikle günümüzde dünya ve Türkiye’de bilimin durumu ele alınmış ve akademik kapitalizm irdelenmiştir. Bu yazıları, Batı’da bilimin gelişmesi, buna karşılık İslam Dünyası ve Osmanlı’da bilimin gerilemesinin nedenlerini sorgulayan metinler izlemiştir. Bilimin ve onun yarattığı uygarlığın salt Batı’ya ait bir olgu olduğunu ve Doğu’nun gelişen Dünya tarihi içinde edilgen bir izleyici olarak kaldığını varsayan Oryantalizm/Avrupa merkezci görüşler ise birbirini izleyen yazılarla sorgulanmış ve bu görüşün dayanıksız olduğuna ilişkin bilgiler derlenmiştir. Kooperatifçilik Prof.Dr. Ziya Gökalp Mülâyim Yayınevi: Yetkin Yayınları, Ankara Kooperatifçilik kitabının 7. Baskısında okurlarına ülkemiz ve dünya kooperatifçiliğindeki en son durum ve gelişmeler güncelleştirilerk verilmiş. Kitapta; Genel Kooperatifçilik, Kooperatifin Tanımı, İlkeleri, Kooperatifle Sermaya Şirketleri Arasındaki Farklar, Özel Sektör Karşısında Kooperatiflerin Durumu, Devlet ve Kooperatif, Kooperatifçilik Mevzuatı ve birçok konu ele alınmış. Başka Bir Hayvancılık Mümkün Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA Yayınevi: Yeni İnsan Endüstriyel haycancılık için harcanan milyarlar, yarattığı birçok sorunlardan, epeyce birkişi ve uzman da bu durumun farkındayken, sorun ne? Endüstriyel hayvancılığa mahkûm muyuz? Başka yolu, yordamı var mı? İşte elinizdeki kitap bu sorulara cevap arıyor.