Ekim - Keskinoğlu

Transkript

Ekim - Keskinoğlu
SAYI: 192 - 10 / 2013
Şirketler Grubumuz Anuga Fuarı’ndan
Yeni Anlaşmalarla Döndü
Mısır Üretiminde
Fark Yarattık
Yıllık 11 milyar TL ciro ile doğrudan 750 bin
kişiye istihdam, aileleri ile birlikte 3 milyon
kişiye geçim imkanı sağlayan piliç eti ve yumurta sektörü, son yıllarda yükselen başarı
grafiği ile dikkat çekmektedir. Sektör gerek
piliç eti, gerekse yumurta ihracatında yaptığı
ataklar ile de milli ekonomimize önemli katkılar sağlamaktadır. Sektör, son üç yılda yaptığı toplam piliç eti ve yumurta ihracatını 372
milyon dolardan 884 milyon dolara çıkararak
büyük bir ivme yakalamıştır.
Bilindiği gibi kanatlı sektör maliyetlerinin yüzde 70’ini yem ham maddeleri, yemin ise yüzde 50’sini mısır oluşturmaktadır. Ülkemizin
yıllık mısır ihtiyacının 4,5 milyon ton olduğu
bilinmektedir. Özellikle son yıllarda Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’mızın yaptığı
bilinçli çalışmalar neticesinde ülkemizdeki
mısır üretimi artarak 5,5 milyon ton seviyelerine ulaşmıştır. Mısır üretiminde dünyada
önemli bir konuma gelen ülkemizde, yaklaşık 1-1,5 milyon ton civarında mısır ise ihtiyaç fazlası duruma gelmiştir. Gerçekleşen
bu üretim fazlası duruma rağmen, mısırdaki
yüksek alım fiyatları sektör firmalarının ihtiyaçlarını temin etmekte zorluk yaşamalarına
neden olmaktadır. Ülkemizden ihraç edilmesi planlanan mısırın iç piyasada kalması
sağlanarak devletimizin bu mısırı firmalara
makul bir fiyattan vermesi sektörü oldukça
rahatlatacaktır. Ülkemizdeki bu fiyat politikası dünya piyasaları ile aynı konuma geldiği
takdirde, maliyetlerimiz yüzde 25 oranında
azalacağı gibi sektörün en büyük sıkıntısı
olan yüksek üretim maliyetleri de bir nebze
de olsa azalacaktır. Bu şartlar sağlandığı
takdirde kanatlı sektörü son üç yılda yakaladığı başarı grafiğini katlayarak daha da
büyüyecektir.
En ucuz protein kaynağı olan piliç etinin
maalesef ülkemizde yeteri kadar önemi bilinmemektedir. Kanatlı sektör firmaları olarak,
protein tüketiminin hala oldukça geri olduğu
ülkemizde halkın protein açığını ulaşılabilir
fiyat seviyesinde, sağlıklı, kontrollü ve kayıt
altında izlenebilir üretim ile karşılamak için
var gücümüzle çalışmaktayız. Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanlığı’mızın da destekleri
ile sektörün iç piyasada daha iyi bir konuma
geleceğine inanmaktayız. Hedefimiz iç piyasada olduğu gibi dış piyasada da aktif bir
rol oynayarak Türk kanatlı sektörünün ismini
tüm dünyada duyurmaktır.
Global bir marka olma yolunda hızlı adımlarla
ilerleyen ve bunun için yurt dışı pazarlama atağına son hızla devam eden şirketler grubumuz,
5 - 9 Ekim 2013 tarihleri arasında Almanya’nın
Köln şehrinde düzenlenen ve dünya gıda devlerinin buluştuğu Anuga Fuarı’na katıldı. Fuarda, tüm dünya markalarından önce pazara
sunduğumuz erken hasat zeytinyağımız “Eylül”
ziyaretçilerimizden büyük ilgi topladı.
Zeytinyağı ihracatında beşinci ülke olan
Türkiye’nin global pazardaki payını arttırmak
için Ravika olarak çalışmalarını sürdürdüklerinin altını çizen Keskin Keskinoğlu, “Alanında dünyanın en büyüğü olan Anuga Fuarı’na
100’ü aşkın ülkeden katılım oldu. Türkiye’nin
en geniş ürün gamına sahip zeytinyağı mar-
kası Ravika olarak fuarda yoğun ilgi gördük.
Önümüzdeki 2 yıl için Japonya, Amerika ve
Norveç’e yıllık toplam 1,5 milyon dolarlık zeytinyağı ihracatı hedeflemekteyiz. İlerleyen yıllarda anlaşma hacminin daha da büyümesini
bekliyoruz. Ayrıca Angola ile de önümüzdeki 1
yıl içinde 4 milyon dolarlık piliç eti ihracatı için
anlaşma imzaladık. Bundan sonraki ilk hedefimiz marka bilinirliliğimizi arttırarak dünya pazarında Ravika’nın tercih edilen markalardan biri
olmasını sağlamaktır” dedi.
Dünya’nın en büyük fuarları’ndan biri olan ve bu
yıl 32.’si gerçekleştirilen Anuga Gıda Fuarı’na
100’ü aşkın ülkeden 6.777 firma ile 155 bin ziyaretçi katıldı. Fuara Türkiye’den katılan firma
sayısı ise 239 oldu.
Tavvuk Restoran’da Yeni Logo Heyecanı
Değişen tüketici tercihleri doğrultusunda pek
çok gıda firmasının köklü yeniliklere imza attığı
günümüzde, dünyadaki gelişmeleri yakından
takip eden Tavvuk Restoranlarımız da bu değişime kayıtsız kalmadı. Bu doğrultuda gerçekleştirdiği her yeni girişimde de fark yaratmayı
hedefleyen şirketimiz yeşil renkli yeni logosunu
tüketicilerinin beğenisine sundu.
Ülkemizde sağlıklı, doğal ve organik ürünlere
olan ilginin artmasıyla birlikte menülerine 2013
yılında piyasaya sunduğu organik tavuk ürünlerini de ekleyen Tavvuk Restoranları, bununla
birlikte kurumsal kimlik anlamında da yepyeni
bir yüzle tüketicilere merhaba dedi. Şube sayısını her geçen gün arttıran ve tüketicilerine çok
sayıda yeni noktada ulaşan Tavvuk’un değişen
beslenme tercihleri karşısında yenilikçi vizyonunun simgelenmesinin amaçlandığı yeni logosu
için açıklamalarda bulunan Keskin Keskinoğlu:
“Dünya’nın değişim ve dönüşüm yaşadığı bu
dönemde Tavvuk Restoran’ımızın hedeflerini
ve tüketiciye yaklaşımını daha iyi anlatacak
yeni bir logoya ihtiyacımız vardı. Bu amaçla
yaptığımız kurumsal kimlik çalışması sonucu
dinamik ve yenilikçi yanımızı anlatan bu logoyu
kullanmaya karar verdik. Tüketicilerimizin de
yeni logomuzu beğeneceğini umuyoruz” dedi.
Tavvuk’un yeni logosu doğallığı, enerjiyi ve
sağlığı çağrıştıran yeşil rengiyle, sade ve etkili
anlatımıyla dikkat çekiyor.
BİYOGÜVENLİK AÇISINDAN KÜMES DEZENFEKSİYONU
Son yıllarda endüstri haline gelen tavukçuluk sektöründeki büyük gelişmeler paralelinde bir takım sağlık ve
hijyen sorunları ortaya çıkmıştır. Bu sorunların kontrol
altına alınmasının anahtarı biyogüvenliktir. Biyogüvenlik, hastalık etkenlerinin insan ve hayvanların yaşam
alanlarına girişini ve yayılmasını engellemeye yönelik
önlemlerin tamamıdır.
Hastalıklar tavuk yetiştiricisinin korkulu rüyasıdır. Sağlıklı bir yaşam için gerekli olan koşulların başında hijyenik koşullar gelmektedir. Bir canlının yaşamını devam
ettirebilmesi ve verimli olması için bazı özel durumlara
gerek vardır. Bunlar ısı, rutubet, havalandırma, ışık,
yem, su, yerleşim sıklığı, çevrede bulunan çeşitli mikroorganizmalar ve miktarları önemli çevresel faktörlerdir. Söz konusu olan bu faktörler hayvanın ihtiyaçlarına uygun şekilde sağlanmaz ise ya da değişkenlikler
gösterirse hayvanların sağlık durumu bozulur, büyüme,
gelişme gerilikleri ve verimsizlikler gözlenir.
Sağlık koruma amaçlı temizlik kurallarının bilinmesi,
üretimde çok önemlidir. Söz konusu kurallar ile çevrede bulunan hastalık yapan ya da üretime darbe vuran
mikroorganizmaların ve çeşitli toksik maddelerin çoğalmalarının önlenmesi, onların zayıflatılmaları veya tümden yok edilmeleri amaçlanır.
Kümeslerdeki yem kaplarında, suluklarda, yuvalıklarda, tüneklerde ve çevrelerinde periyodik olarak temizlik
yapılmalıdır. Yapılan temizlik işleminden sonra belirli
aralıklarla dezenfeksiyon uygulamaları yapılmalıdır.
Temizlik uygulamasını mekanik temizlik, dezenfeksiyon
ve sterilizasyon başlıkları altında toplayabiliriz. Mekanik olarak yapılan temizlik tüm kaba kirlerin, gübre ve
benzeri maddelerin kazınması ve süpürülmesi işlemleri ile başlatılır. Sonra su ile yıkama ve artık maddelerin
yüzeyden sökülüp atılması işlemi yapılır. Son yıkama
suyuna deterjan veya sabun katılması yağlı kirlerin
sökülmesine yardımcı olur. Kaba temizliği yapılan ve
yıkanan bir yüzey temiz görünümlüdür. Fakat bu yüzeyde pek çok bakteri, küf ve benzeri maddelerin bulunabileceği unutulmamalıdır. Temizleme işleminin ikinci
aşamasında yüzeylerde bulunan mikroorganizmaların
Akhisar’da bulunan 80 bin kapasiteli
çiftliğinde yaptığı üretimle bu ayın
başarılı üreticileri arasında yer aldı.
Kendilerini tebrik eder, başarılarının
devamını dileriz.
Erkan Çelik
öldürülme işlemleri yapılır. Bir ortamdaki virüs, bakteri,
mantar ve benzeri mikroorganizmaların sayıca azaltılıp
zarar vermeyecek düzeye indirilmesine dezenfeksiyon;
tüm olarak öldürülüp yok edilmelerine ise sterilizasyon denir. Kümeslerde dezenfeksiyon işlemlerinin iyi
ve periyodik bir şekilde yapılması yeterlidir. Kümesleri
düzenlerken kolayca temizlenecek şekilde yapılmasına özen gösterilmelidir. Kümes tabanında su birikmemelidir. Tahta ve toprak zeminli kümeslerin dezenfekte
edilmesi çok zor veya imkansızdır. Suluk, yemlik veya
yuvalıkların temizliklerine özen gösterilmelidir.
Kümes boşalınca tüm ekipman dışarı çıkarılmalı ve
altlık kümesten uzağa götürülüp atılmalıdır. Daha sonra ise kümese ilaçlı su püskürtülmelidir. 24 saat sonra
kümes tabanı kazınarak temizlenir, sıcak sodalı sularla
fırçalanıp yıkanır. Dışarıya alınan ekipman güzelce temizlenir ve dezenfekte edilir.
Bütün araçlar, kafesler, kasalar ve diğer ekipmanlar
kullanımdan önce ve dezenfekte edilmelidir. Hiçbir malzeme temizlik ve dezenfeksiyonu yapılmadan; gerek
işletmeler gerekse de kümesler arası taşınmamalıdır.
Araç, ekipman ve çizmelerin temizlenmesi ve dezenfeksiyonu için su, fırça, hortum ve etkili bir dezenfektan
bulundurulmalıdır. Binaların girişinde ayak temizleme
ekipmanları olmalıdır. Kullanılan dezenfektanlar periyodik olarak yenilenmelidir. Hayvanlarla ilgilendikten
sonra çiftlik giriş çıkışlarında eller bol sabunlu suyla
yıkanmalıdır. Dezenfektan olarak kullanılacak çok çeşitli kimyasal maddeler vardır. Ayrıca kireç ile yapılacak
temizlik, dezenfeksiyonda kolaylık sağlar. Sabun, soda
ve deterjanlar tavuk yetiştiricisinin daima elinin altında
bulunmalıdır. Kullanılan dezenfekte edici maddelerin
uygun olması ve uygun dozda kullanılması gerekir.
Hastalığın geldiği yol bellidir; kirlilik. Tedbirli olunursa
hastalıkların kümesin kapısına uğraması engellenmiş
olunur. Biraz ihmal, büyük zararlara davetiye çıkarmaktır. Hastalık ortaya çıktıktan sonra yapılacak işler hem
azdır hem de zordur. Önemli olan, hastalığı kümese
yaklaştırmamaktır. Bu yöntem hem garantili hem kolay
hem de ucuzdur.
Savaştepe’de bulunan 25 bin kapasiteli çiftliğinde yaptığı üretimle bu ayın
başarılı üreticileri arasında yer aldı.
Kendilerini kutlar, başarılı çalışmalarının
devamını dileriz.
Mahir Aykan
Aşçılar Derneği Üyeleri Şirketler Grubumuzu Ziyaret Etti
Geçtiğimiz günlerde Türkiye Aşçılar Federasyonu’ndan gelen
misafirler, şirketler grubumuzun Manisa Akhisar’da bulunan üretim tesislerini ziyaret ettiler. Piliç işleme tesisi, yumurta işleme
tesisi, Ravika dolumhane tesisi, ileri işlem tesisi, pastörize yumurta işleme tesisi ve son olarak da merkez tesislerimizde yer
alan klasik otomobil müzemizi ziyaret eden katılımcılar; tavuk,
yumurta ve zeytinyağı gibi ürünlerin hangi aşamalardan geçerek
tüketiciye sunulduğunu yerinde inceleme fırsatı bulurken, şirket
yetkililerimiz tarafından da ürün ve üretim süreci ile ilgili detaylı
bilgiler aldılar.
Tesis gezisi ve yenilen öğlen yemeğinin ardından söz alan Türkiye Aşçılar Federasyonu Başkan Vekili Rahmi Yılmaz, aşçılar
olarak Keskinoğlu gibi gıda sektörüne uzun yıllardır hizmet veren
köklü ve yerli üreticileri her zaman desteklediklerini ve ürünlerine mutfaklarında yer verdiklerini belirtirken, misafirperverliklerinde dolayı şirketler grubumuza teşekkürlerini iletti. Gün sonunda
ise İzmir’den gelen misafirlerimize kendileri için hazırlanan ve
Keskinoğlu ürünlerinden oluşan hediye paketleri takdim edildi.
Kangal, Akbaş ve Karayaka Cinsi Köpeklerimiz Göz Doldurdu
Egeli hayvan severlerin buluşma noktası haline gelen Pet Show
geçtiğimiz günlerde İzmir’de gerçekleşti. Bu yıl 16.’sı gerçekleşen fuara, Kangal, Akbaş ve Karayaka cinsi Türk çoban köpekleri ile katılan şirketimiz hayvan severlerden büyük ilgi gördü.
Uluslararası İzmir Fuar Alanı’nda gerçekleştirilen; evcil hayvan
aksesuarları, beslenme, sağlık ve tıbbi tedavi ürünlerinin sergilendiği fuara 60’ın üzerinde firma katılırken, düzenlenen yarışmalar renkli görüntülere sahne oldu. Fuar etkinlikleri arasında
düzenlenen köpek güzellik ve yetenek yarışmaları, ziyaretçiler
tarafından beğeniyle izlendi.
Kangal, Akbaş ve Karayaka ırkı köpeklerin korunması için yoğun çalışmalar gerçekleştirdiklerini belirten Yönetim Kurulu
Üyemiz İsmail Keskinoğlu; “Amacımız Kangal köpeklerinin korunması, geliştirilmesi ve tanıtılmasıdır. Bu amaca ulaşmak için
hem aynı amaçlı derneklerle ve üniversitelerin ilgili birimleriyle
işbirliği yapıyoruz hem de her yaştan ve her kesimden insana
doğa ve hayvan sevgisini aşılayan bu tarz fuarlara katılıyoruz”
dedi.
Egeli hayvan severlerin büyük ilgi gösterdiği Pet Show 2013’de
gerçekleştirilen etkinliklerle çocuklara bir yandan hayvan sevgisini aşılarken bir yandan da hayvanlara nasıl davranılması
gerektiği konusunda eğitimler verildi.
Keskinoğlu’nun Piliç İçli Köftesi
Lezzet Düşkünlerinin Vazgeçilmezi Olmaya Devam Ediyor
Şirketler grubumuz, Türk damak tadında oldukça önemli bir yeri
olan piliç içli köfteyi, en sağlıklı ve en pratik haliyle tüketicileriyle
buluşturuyor. Türk mutfağının başyapıtlarından, yapımı büyük
emek isteyen ancak yemesi son derece keyifli olan piliç içli köfte, 2010 yılında şirketler grubumuzun yeni yorumuyla sofralardaki yerini almıştı. Tüketicilerin yoğun ilgi gösterdiği piliç içli köfte
pazarda yakaladığı başarısını güngeçtikçe arttırmaya devam
ediyor.
“Pratik Lezzetler” ailesinin üyesi olarak sofralarımızda ve damak
tadımızda önemli bir yer edinen Keskinoğlu piliç içli köftenin iç
harcı, piliç etinin en lezzetli bölümü olan kalça etinden yapılıyor.
Soğan, maydanoz, kuş üzümü, çam fıstığı, Antep fıstığı, ceviz,
tuz, karabiber ve piliç etinin birleşmesiyle tamamlanan harç sayesinde ağızlara layık bir lezzet harmanı oluşturuluyor. Fritözde
veya 180°C’lik yağda 5–6 dakika kızartılarak servise hazır hâle
gelen Keskinoğlu piliç içli köfte, arzuya göre fırında ya da mikrodalgada da ısıtılarak tüketilebiliyor.
Sarımsaklı Domates
Çorbası
Ekşili Nohutlu Pırasa
Malzemeler
4
5 bardak tavuk suyu
2 adet haşlanmış Keskinoğlu kalçalı but
6 adet domates
1 baş sarımsak
½ adet soğan
1 yemek kaşığı kuru kekik
4 yemek kaşığı Ravika zeytinyağı
2 çay kaşığı tuz
1 çay kaşığı karabiber
Malzemeler
4
500 g haşlanmış nohut
2 adet pırasanın yeşil kısmı
4 adet pırasanın beyaz kısmı
6 adet domates
Yarım çay bardağı Ravika zeytinyağı
1 adet limonun suyu
Tuz ve karabiber
Hazırlanışı:
Hazırlanışı:
Soğan, sarımsak ve domatesleri soyup, yemeklik doğrayın. Haşlanmış tavuk etlerini didikleyin. Bir tencereye
zeytinyağını koyup, soğanları ve sarımsakları kavurun. Soğanlar pembeleşince tuz, karabiber ve kuru kekiği ekleyin.
Karışıma tavuk suyunu ve domatesleri
de ilave edip 20 dakika kadar pişirin.
Hazırladığınız çorbayı blenderdan geçirip, süzün ve bir tencereye alın. İçine
tavuk etlerini de ekleyip sıcak olarak
servis edin.
Pırasaları temizleyip, parmak kalınlığında doğrayın. Bir
tencerede zeytinyağını kızdırın ve doğranmış pırasaları
kavurun. Üzerine domatesleri de ilave edip pişirme işlemine devam edin. Önceden haşlamış olduğunuz nohutları da
karışıma ekleyin ve üzerine örtecek kadar suyu koyup 10
dakika kadar pişirin. Pişen yemeği servis
tabağına aldıktan sonra üzerine limon
suyunu gezdirin ve isteğinize göre sıcak
ya da soğuk olarak servis edin.
Mousse Chocolate’li
Tavuk Göğsü
Menemen
Malzemeler
4
4 adet Keskinoğlu yumurta
1 adet yeşil sivri biber
2 adet domates
½ adet kuru soğan
2 yemek kaşığı Ravika zeytinyağı
Tuz, karabiber
Malzemeler
8
Tavuk göğsü için;
100 g Keskinoğlu piliç
fileto (haşlanmış çok ince
Mousse chocolate için;
doğranmış)
8 adet Keskinoğlu Yumurta akı
2,5 su bardağı süt
2 adet Keskinoğlu Yumurta
2 yemek kaşığı buğday
sarısı
nişastası
350 g bitter çikolata(erimiş)
1 su bardağı toz şeker
¾ su bardağı süt
1 paket vanilya
2 çorba kaşığı toz şeker
2 yemek kaşığı tereyağı
2 tutam tarçın
Hazırlanışı:
Hazırlanışı:
Yeşil sivri biber ve kuru soğanı küp şeklinde doğrayın.
Domatesin kabuğunu soyup, küp şeklinde doğrayın. Bir
tencerede zeytinyağını kızdırın ve önce soğanı daha sonra
diğer sebzeleri soteleyin. Yumurtaları kırın ve karışıma ekleyin. Son olarak tuzu ve karabiber ilave edip servis edin.
Tavuk Göğsü İçin;
Süt, tavuk göğsü, vanilya ve şekeri ocağa koyup kaynatın.
Karışıma erittiğiniz nişastayı ekleyin ve karıştırarak kaynayana kadar pişirin. Ocaktan alınca tereyağını atıp içinde eritin.
Oda sıcaklığına gelen muhallebiyi cam kaselerin
yarısına kadar doldurun.
Mousse Chocolate için;
Yumurta aklarını 2 çorba kaşığı şekerle sertleşinceye kadar 5-6 dakika hızlı devirde mikserle
çırpın. Yumurta sarılarını, tarçını ve erimiş çikolataya ekleyin. Çikolatalı karışımı yumurta aklarıyla
yavaş yavaş karıştırırken sütü ilave edin ve tüm
malzemeleri karıştırın. Oda sıcaklığına gelen
muhallebinin üzerine mousse chocolate dökerek,
cam kapları doldurun. 2 saat buzdolabında bekletip, servis edin.
Mustafa Mermer
27 yıldır içinde bulunduğu yemek sektörüne hizmet veren
ve bugün Çeşme Sheraton Otel’de Sous Chef olarak görev
alan Mustafa Mermer ile, yemek sanatını, aşçılık serüvenini
ve özel yaşamını da içeren sizlerin de okumaktan keyif
alacağı bir sohbet gerçekleştirdik.
Mesleğiniz dışarıdan bakıldığında çok keyif verici görünüyor. İçeride neler yaşıyorsunuz, biraz anlatabilir misiniz?
Gerçekten dışarıdan görüldüğü gibi renkli ve iş istihdamı sağlam bir meslek aşçılık. Son dönemlerde mutfak sanatı ve gastronomi trendi çok iyi ve yüksek bir seviyeye ulaştı. Her meslekte olduğu gibi iyisi de oluyor, olumsuz yönleride. İyi yönü;
Misafirinize sunmuş olduğunuz yemekler, eğer beğeni oranı
yüksekse buna diyecek yok. Bizlerin ve takımın mutluluğu en
üst seviyede oluyor o anlarda. Beğenilmediği zamanda ise motivasyonunuz düşüyor ve o misafirinizi mutlu etmenin yollarını
arıyorsunuz. Sonuçta her misafirin damak tadı başka.
Meslek hayatınızda birlikte çalıştığınız ustalardan bahseder misiniz?
Altın Yunus otelinde Yalçın Usta, Hilton’da Joahim Roesler,
Sheraton’da Rahmi Usta ile birlikte çalıştım. Dolayısı ile her
ustadan çok farklı yemekler, mutfak yönetimi ve takım çalışması öğrendim.
Son yıllarda 5 yıldızlı otellerin mutfağında Türk şeflerin
görev yaptığını görmekteyiz. Bu konudaki düşünceleriniz
nelerdir?
Bunu başlatanların en başında Rahmi Usta gelir. Bizim Türk
Chef’ler çok çalıştılar teknolojiye ayak uydurdular ve değişen
dünya mutfak kültürünü yakından takip ederek mutfaklarına taşıdılar. Yabancı dil öğrendiler, mutfak maliyet çalışmalarını çok
iyi takip ederek bütçelerini kontrol ettiler. Biliyorsunuz başarılı
olmak kadar iyi bir mutfak maliyet kontrolü de gerekiyor bizim
mesleğimizde.
Kısaca kendinizden bahseder misiniz?
Adım Mustafa Mermer. 17 Ekim 1971’de Çeşme Alaçatı’da
dünyaya geldim. İlk ve orta öğrenimimi burada tamamladım.
Şu an Çeşme Sheraton Otel’de Sous Chef olarak görev yapıyorum.
Mesleğe başlama hikâyenizi bize anlatabilir misiniz?
Mesleğe 1986 yılında o dönemin muhteşem oteli Altın Yunus’ta
başladım ve aşçılığa ilk adımım bu oldu. Uzun yıllar orada çalıştım. O dönemlerde turizm çok hareketli ve kaliteli idi.
Sizce aşçılık mesleğinde akademik eğitimin önemi nedir?
Çok önemlidir. Fakat eğitim ve tecrübeyi harmanlamış iseniz
çok daha başarılı oluyorsunuz. Nasıl mı? Öncelikle alaylı olup,
yani çekirdekten yetişip mutfak kültürünü ve el hissinizi geliştirip damak testinizi hassaslaştırarak iyi bir yol almış olacaksınız
ki iyi bir de aş, yani yemek yapmayı öğreneceksiniz. Sonra
tabi bir de bu işin okul ve kişisel gelişim kısmı var. Bu kısmı da
çözerseniz sizden çok iyi ve kalıcı bir Chef olur.
Usta bir şef olarak sizce Türk insanının beslenme şekli nasıl, daha çok neleri tercih ediyorlar?
Bizim kültürümüzde olmamasına rağmen insanımız inanılmaz
derecede kebap seviyor. Oysaki Anadolu mutfağında kebap
yok, soslu ve besleyici yemekler var. Akdeniz mutfağımız ta-
mamen sağlıklı. Ne kadar acı ki bizler asrın mucizesi olarak
kabul edilen zeytinyağını yeni yeni tüketmeye başladık. Balık
ve ot çeşitleri ile yani Akdeniz kültürü ile beslenen halklar daha
uzun süre yaşıyor ve daha az hastalanıyor. Bu durum tamamıyla beslenme ile alakalı. Ben şunu net ve tüm yüreğim ile
söylüyorum; uzun ve sağlıklı yaşamın yolu sağlıklı beslenmekten geçer.
Sizce mutfak kültürü nasıl edinilir?
Bu sizin yaşam biçiminizde mevcut aslında. Hangi kültürde
doğmuş iseniz o kültür ile yaşıyorsunuz. Hayatınızı değiştirmek uzun yıllar sonra mümkün olabiliyor, o zaman da iş işten
geçmiş oluyor. Bir iş en başından başlamalı ve öyle devam
etmeli. İşte o zaman doğru kültürü elde etmiş olurunuz.
Mutfağınızda olmazsa olmaz dediğiniz malzemeler var mı?
Tabi ki var. Mutfakta misafirinize bir şeyler yapabilmeniz için
tüm ekipmanlara ihtiyaç vardır bunlar olmasa olmaz. Örnek verecek olursak ocağınız, bıçaklarınız… Gerçi böyle modern bir
çağda saymakla bitmez başarılı bir mutfağın ihtiyacı.
Türk mutfağı dünyada ne kadar tanınıyor? Bu konudaki
çalışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Maalesef Türk mutfağını yurt dışında kebap olarak biliyorlar.
Bizim Chef’imiz bu konuda çok mücadele etti ve hala da ediyor. Bir mutfağın kültürünü dışarıya tanıtmak; yemeklerini iyi
tanıtmak ve orijinal isimleriyle literatüre yazdırıp hayata geçirmek ile mümkün. Bu da başladı artık tüm otellerde, restoranlarda ve cafelerde. Bu konuya destek vererek yaşatmak gerekliliği konusunda herkes hemfikir. Yurt dışındaki yarışmalara da
katıldığımızda orijinal isimleri ile yarışıyoruz. Artık bir “Hünkar
Beğendi”yi bu şekilde yani adıyla telaffuz edip kalıcılığı sağlamak gerekli. Ve diğer tüm Türk yemekleri için de bu durum
geçerli.
Dünya mutfakları arasında yapmaktan ve yemekten en çok
keyif aldığınız yemek nedir?
Deniz mahsulleri ve Risotto.
Keskinoğlu ürünlerini nasıl buluyorsunuz?
Uzun yıllardır kendi mutfağımızda Sheraton Çeşme’de Keskinoğlu ürünlerini kullanıyoruz. Keskinoğlu’nun çok kaliteli ve
Keskinoğlu’nun çok kaliteli ve
çeşitli bir ürün yelpazesi var.
Tavuğu, yumurtası, Ravika
zeytinyağı gibi ürünleri kullandığımız ve misafirlerimize
keyif ve güvence ile sunduğumuz ürünlerin başında geliyor.
Misafirlerimiz de çok memnun. Şu konuya değinmeden
de geçemeyeceğim.
Kaliteli ürün ile
başlayan bir yemek kaliteli ve
lezzetli sonuçlanır.
çeşitli bir ürün yelpazesi var. Tavuğu, yumurtası, Ravika zeytinyağı gibi ürünler kullandığımız ve misafirlerimize keyif ve güvence ile sunduğumuz ürünlerin başında geliyor. Misafirlerimiz
çok da memnun. Şu konuya değinmeden de geçemeyeceğim.
Kaliteli ürün ile başlayan bir yemek kaliteli ve lezzetli sonuçlanır.
Son olarak, sizin gibi başarılı bir şef olmak isteyenlere neler tavsiye edersiniz?
Mutfakta başarılı olmanın en önemli yolu sabır ve bıkmadan
çalışmaktan geçiyor. Şunu asla unutmayalım ki bu meslekte
hiç kimse öğrenimini tamamlamamıştır ve tamamlamayacaktır
da. Çok çalışmaya devam etmemiz lazım.
Dr. Bülent KARALAR
Soğuk Algınlığı
Soğuk algınlığı, üst solunum sistemini bozan viral bir infeksiyon
hastalığıdır. Hastalık, akut viral franjit veya akut nezle olarak
da bilinir ve insanlarda görülen en yaygın bulaşıcı hastalıktır.
Soğuk algınlığına 200’den fazla farklı virüs neden olabilir fakat
hastalığa esas olarak koronavirüsler ya da rhinovirüsler sebep
olur.
İnsan vücudu soğuk algınlığına neden olan tüm virüslere karşı
direnç geliştiremez. Soğuk algınlığının bu kadar yaygın ve sık
tekrarlayan bir hastalık olmasının da nedeni budur. Araştırmalara göre anaokuluna giden çocuklar yılda 12, yetişkinler ise 7
kez soğuk algınlığına yakalanmaktadır. Uzmanlar soğuk algınlığının, soğuk havalarda dışarı çıkmakla meydana gelmediğini,
antibiyotiklerin de rahatsızlığı tedavi etmekte bir etkisi olmadığını söylemektedir.
Soğuk algınlığının sebepleri ve belirtileri nelerdir?
Soğuk algınlığına yakalanan insanların %25’inde, bağışıklık
sistemleri farklı tepki verdiği için herhangi bir belirti görülmez.
Bazen bakteriler, kulak veya sinüsleri etkileyebilir bu ikincil bakteriyel enfeksiyon olarak bilinir ve bu durumda hastalık antibiyotikler ile tedavi edilebilir.
Soğuk algınlığı en sık görülen belirtileri şunlardır:
1. Boğaz kuruluğu
2. Boğaz ağrısı
3. Öksürük
4. Hafif ateş
5. Hapşırma
6. Boğuk ses
7. Burun tıkanıklığı
8. Hafif baş ağrısı
Soğuk algınlığı nasıl önlenebilir?
1. Soğuk algınlığına yakalanmış kişilerle yakın temastan kaçının
2. Bağışıklık sisteminizin güçlü kalmasını sağlamak için vitamin
açısından zengin meyve ve sebzelerden bolca yiyin.
3. Hapşırırken veya öksürürken mendil kullanın ve sonra mendili hemen çöpe atıp ellerinizi yıkayın.
4. Eğer mendil kullanmadıysanız hemen ellerinizi yıkayın.
5. Evinizi, özellikle mutfak ve banyoyu çok temiz tutun
6. Yüzünüze, özellikle ağız ve burnunuza dokunmaktan kaçının.
Soğuk algınlığı nasıl tedavi edilir?
Ne yazık ki, antibiyotik ve antiviral ilaçlar soğuk algınlığına neden olan çoğu virüse karşı etkisiz kalmaktadır. Soğuk algınlığı normalde on gün kadar sürer, ancak bazı belirtiler üç hafta
boyunca kaybolmayabilir. Soğuk algınlığının kesin ve geçerli
bir tedavisi olmamasına rağmen, aşağıdaki tedbirler hastalığın
şiddetli geçirilmemesini ve iyileşmenin çabuk olmasını sağlayabilir:
1. Bol bol sıvı almak,
2. Bağışıklık sistemi, virüs ile savaşırken bolca dinlenmek ve
yatak istirahati,
3. Baş ağrısı veya ateşi gidermek için aspirin, parasetamol
veya ibuprofen almak. (16 yaşından küçük çocuklara aspirin
verilmemelidir).
4. Buhar banyosu, burun tıkanıklığı belirtilerini hafifletmekte etkili olabilir
İnsanlar unutur. Hatırlatılmazsa...
Biri olmadan, öbürü olmazmış. Bir Rus köyünde iki balık yaşarmış. Biri cusur ve iri, öbürü korkak ve ince. Bütün çiftler
de böyledir biraz düşününce...
İri balık sormuş bir gün. “Madem bütün bu denizler birbirine
bağlı, niye biz seninle sadece bu kıyıdan ötekine yüzüp duruyoruz? Kendimizi bir akıntıya bıraksak, yeni sularda yüzsek, başka balıklar yesek daha mutlu olmaz mıydık?” Hak
verdi ince balık. İnceliğinden sırf. Çünkü onun mutluluğu için,
iri balığın yanında olması ve yaşadığı o kıyı yeterliydi. Gerisi
hava su değişikliğidir ki, insan bundan beslenemez. Balıklar
hiç...
Yine de iri balığın düşüncesine katıldı ve düştü peşine. Akıntıya bıraktı kendini. Bunlar beraberce, İstanbul ve Çanakkale boğazını geçtiler. Geçerken eğlendiler. Fakat bir balıkçı,
akşam yavrularına balık götürmek için suya ağ atmıştı. Ve
bizimkiler farkına varmadan bu ağa takıldılar. Daha doğrusu
iri balık takıldı. İri ya. İnce balık ise sıyrılıp çıktı ağdan. İnce
ya, bırakıp gitmedi. Hem inceydi hem aşık. Kemirip ağları,
kurtardı iri balığı. E tabi, ben bu ağlara takılacak kadar güçlü
kuvvetli değilim, eriyip gidecek gibiyim diyerek onun gururunu da okşadı. Aşkta, en yanlış şeyler bile mantıklı gelir insana. Tabi balıklara da... Çünkü aşk, suyun içinde de aşktır.
Derken, bizimkiler soğuk denizlere kavuştular. Fakat ince
balık, alışık değildi bu serin sulara ve hastalandı. Pulları dökülüyordu, her gün daha da kötüye gidiyordu.
Ya döneceklerdi ve ince balık hastalıktan kurtulacaktı ya da
tek bedene düşeceklerdi. Çünkü herkesin Küba’ya kadar yüzecek nefesi kalmayabilirdi. Hele hastaysa. İri balık, Küba’ya
gitmeyi seçmeden önce, biraz düşündü. O düşündüğü süre
kadardı sevgisi, ki o da çok sayılmazdı. En başta sıkılan
oydu köyün kıyısından. Aslında gitmek istiyordu ince balığın yanından. Ama bizimki bu durumu anlamadı. Ve onunla
Küba’ya varmak için son gücüyle yüzdü. İnsan, sevdiğiyle
geçen zamana doyamadığı kadar aşıktır. Balıklar da...
‘İki dakika daha beraber yüzmek, tek başına sağlığına kavuşmaktan iyidir’ bile dedirtir aşk insana. Dedirttiği gibi ince
balığa. İki dakika kadar yüzdü ve öldü. Yukarı doğru çıkarken zayıf gövdesi, kılçıklarına kadar mutluydu ve gülüyordu.
Koca bir balina onu yuttu, bunu da biliyordu. İri balık, tek
kaldı ama tek düşüncesi Küba’ya varmaktı. Bu yüzden var
gücüyle yüzdü.
İnce balığı unuttu. Aslında ince balığı unuttuğu kötü olmuştu.
Çünkü onlar birbirlerine 5 saniyede bir, nereye gittiklerini hatırlatıyorlardı ve şimdi 10 saniye geçmişti ve katiyen hatırlamıyordu. Ne ince balığı, ne Küba’yı ne de adının iri olduğunu.
İnsana adını başkaları hatırlatır, balıklara da...
O yüzden kayboldu Atlantik Okyanusu’nun derin sularında.
Ve koca bir balina onu da yuttu. Fakat mucize bu ya, balinanın midesinde ince balığı buldu. Meğer onları yutan aynı
balinaymış, İnce balık ölmemiş, tam tersi midenin sıcaklığında canlanmıştı. Ama oradan çıkarsa ölecekti. İri balıkta
balinanın midesinden çıkarsa, nereye gittiğini ve adını unutacaktı. O yüzden, ikisi de balinanın midesinde kalmaya karar verdiler. Ne fark eder ki, insana sevdiğinin yanı cennettir.
Sevmeden hiçbir şeyin tadının olmadığını, bu hikayeyi bilen
bütün balıklar bilir.
Ya insanlar bunu biliyor mu?
Kaynak: İnternet
Zamanda Aşk
Boya Kutusu
Temel Karayolları Müdürlüğü’nde işe alınmıştır; görevi
ise yollardaki çizgileri çekmektir. Temel’e bir kutu boya
ve fırça verilir.
Temel çizgileri çekmeye başlar. Bir gün amiri gelir ve çizelgeye bakar.
1. gün 500 metre, 2. gün 300 metre, 3. gün 150 metre, 4.
Gün 100 metre.
Amiri:
-Temel der “her gün gittikçe tembelleşiyorsun galiba?”
Temel cevap verir:
-Aksine amirum daha çok çalışayrum lakin gün geçtikçe
boya kutusundan daha fazla uzaklaşayrum.
Senden
Önce
Ben
Yazar
Jojo Moyes
Sayfa Sayısı
480
Basım Yeri
İstanbul
Yayın yılı
2013
Birbirlerine aşktan başka verecek hiçbir şeyleri yoktu. Yaşamın
ince detayları Lou’dan sorulur. Otobüs durağıyla ev arasında
kaç adım var? Çalıştığı kafeye gelip gidenler nasıl bir hayat yaşıyor? Onda bu soruların hepsinin cevabı var. Kolayca mutlu olabildiği küçücük dünyasında bilmediği tek şey hayatın çok daha
karmaşık soru ve cevaplarla dolu olduğu. Geçirdiği motosiklet
kazasıyla hayatı altüst olan Will uzun süredir karmaşık sorularla meşgul. Bu hayatta diğer insanları mutlu eden küçük şeyler
ona biraz olsun keyif vermiyor. Çevresindeki tüm renkler birden
griye dönmüş ve böyle bir umutsuzluk içindeyken yapabileceği
tek şeyin hayatını sonlandırmak olduğunu düşünüyor. Peki, asık
suratlı, aksi ve geçimsiz Will, Lou’nun rengarenk yaşamıyla karşılaşırsa neler olur? Mucizelere inanmıyorsanız durup bir kez
daha düşünün.
Yönetmen:
Richard Curtis
Oyuncular
Rachel McAdams
Bill Nighy
Lee Asquith-Coe
Domhnall Gleeson
Catherine Steadman
Tür:
Bilim Kurgu,
Dram, Komedi
Süre:
123 dk
Yapım:
2013
21 yaşına basan Tim Lake, ailesindeki tüm erkeklerin
sahip olduğu gizli bir yeteneğinin olduğunu öğrenir. Lake
ailesinin tüm erkekleri, zamanda seyahat etme yeteneğine sahiptir ve Tim de artık bunu kullanabilecektir. Bunu
fırsat bilen Tim geçmişindeki utanç verici anlara gidip
olayları değiştirmeye başlar. Kısa bir süre Londra’ya taşınır ve son derece çekici bir kadın olan Mary’e aşık olur.
Tim herkesten gizlediği yeteneğini ilişkilerine de yeni bir
‘boyut’ getirmesi için kullanmaya başlar ve bu sayede her
adımı hatasız atlatmayı planlar. Ancak bir süre sonra her
sorunu bu şekilde çözemeyeceğini ve hataların da hayatın gerekli birer parçası olduğunu fark eder.
Keskinoğlu, Sosyal Medyada Kampanyalarına ve Etkinliklerine Devam Ediyor
Ekim Bülteni Çocuk Ekidir.
Üye Sayımız: 25,810
Yumurtam.com
Oyun Bahçesi’nde sınırsız oyun,
sınırsız eğlence sürüyor!
192

Benzer belgeler

Eylül - Keskinoğlu

Eylül - Keskinoğlu Hazırladığınız çorbayı blenderdan geçirip, süzün ve bir tencereye alın. İçine tavuk etlerini de ekleyip sıcak olarak servis edin.

Detaylı

Mayıs - Keskinoğlu

Mayıs - Keskinoğlu Pırasaları temizleyip, parmak kalınlığında doğrayın. Bir tencerede zeytinyağını kızdırın ve doğranmış pırasaları kavurun. Üzerine domatesleri de ilave edip pişirme işlemine devam edin. Önceden haşl...

Detaylı

Ağustos - Keskinoğlu

Ağustos - Keskinoğlu aksesuarları, beslenme, sağlık ve tıbbi tedavi ürünlerinin sergilendiği fuara 60’ın üzerinde firma katılırken, düzenlenen yarışmalar renkli görüntülere sahne oldu. Fuar etkinlikleri arasında düzenl...

Detaylı

Haziran - Keskinoğlu

Haziran - Keskinoğlu Hazırladığınız çorbayı blenderdan geçirip, süzün ve bir tencereye alın. İçine tavuk etlerini de ekleyip sıcak olarak servis edin.

Detaylı

Şubat - Keskinoğlu

Şubat - Keskinoğlu ilerleyen ve bunun için yurt dışı pazarlama atağına son hızla devam eden şirketler grubumuz, 5 - 9 Ekim 2013 tarihleri arasında Almanya’nın Köln şehrinde düzenlenen ve dünya gıda devlerinin buluştu...

Detaylı

Tavvuk Restoran`da Geleneksel İftar Yemeği

Tavvuk Restoran`da Geleneksel İftar Yemeği En ucuz protein kaynağı olan piliç etinin maalesef ülkemizde yeteri kadar önemi bilinmemektedir. Kanatlı sektör firmaları olarak, protein tüketiminin hala oldukça geri olduğu ülkemizde halkın prote...

Detaylı

Ekim - Keskinoğlu

Ekim - Keskinoğlu Tesis gezisi ve yenilen öğlen yemeğinin ardından söz alan Türkiye Aşçılar Federasyonu Başkan Vekili Rahmi Yılmaz, aşçılar olarak Keskinoğlu gibi gıda sektörüne uzun yıllardır hizmet veren köklü ve ...

Detaylı