Delillerin, Suçun işlendiği Hususunda Yeterli Şüphe Sebebi

Transkript

Delillerin, Suçun işlendiği Hususunda Yeterli Şüphe Sebebi
H a k e m li M a k a le
Delillerin, Suçun işlendiği
Hususunda Yeterli Şüphe Sebebi
Oluşturması (CMK m. 170/2)
The Evidences, to Be Sufficient Suspicion That the
Crime Was Committed
Yrd. Doç. Dr. Murat BALCI*1
t
^ Özet
Cumhuriyet Savcısının kamu davası açabilmesi için topladığı delillerin, suçun fail tarafından işlendiği hususunda ye­
terli şüphe oluşturması gerekir. Delillerin yeterli şüphe sebebi oluşturup oluşturmadığı da savcı tarafından yapılacak
değerlendirme ile ortaya konulacaktır. Çalışmamızda şüphe kavramı ve özellikle toplanan delillerin “yeterli şüphe”
oluşturmasının ne anlama geldiği üzerinde durulacak, Yargıtay kararları da değerlendirilmek sureti ile iddianame
düzenlenmesi, kabul edilmesi ve iadesi bakımından yeterli şüphe ele alınacaktır.
Anahtar Kelimeler:
Yeterli Şüphe, İddianame, Savcı, Delillerin Değerlendirilmesi, iddianamenin İadesi
^ Abstract
The evidence collected by the public prosecutor to file a case, would have to create sufficient suspicion that acrime
was committed by the offender. The public prosecutor will made an assesment to reveal whether the evidences are
sufficient to create a reason for suspicion or not. This study will be discussed, the concept of doubt, what is the
meaning of the evidences obtained are enough to create a “sufficient suspicion”and also preparation, acceptancy
and return of an indictment in consideration of the Court of Appeal decisions.
Keywords:
Sufficient Evidence, Indictment, Public Prosecutor, Consideration of Evidences, Return of an Indictment.
GİRİŞ
1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı
Ceza Muhakemesi Kanununun sistemi, delillerin müm­
kün olduğunca soruşturma aşamasında hukuka uygun
bir şekilde toplanması, toplanan delillerin mahkemece
değerlendirilerek maddi gerçeğin ortaya çıkarılması esa­
sına dayalıdır. Kuşkusuz kovuşturma aşamasında, iddia
ve savunma makamının ileri sürdüğü veya mahkemenin
re’sen toplanmasına gerek gördüğü deliller de hüküm
tesisi için gerekli olabilir. Çünkü kovuşturma aşamasının
sonucunda hüküm kurulması için isnat edilen suçun sabit
olması gerekmektedir. Mahkeme tarafından yeterli şüphe
ile sanığın mahkûm edilmesi mümkün değildir. Kovuştur­
ma safhasının tek bir duruşmada tamamlanabilmesi için
kural olarak savcılığın bütün delilleri bu aşamada topla­
Terazi Hukuk Dergisi t Yıl: 7 / Sayı: 72 i Ağustos 2012
ması gerekir. Ancak tüm delillerin toplanamamış olması,
iddianame düzenlenmesine engel değildir.
CMK’nın kamu davasının açılması bakımından kabul
etmiş olduğu esas prensip, “kovuşturma mecburiyeti”
ilkesidir. CMK’nın 170’inci maddesinin ikinci fıkrasında;
“Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun iş­
lendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuri­
yet Savcısı, bir iddianame düzenler” denilmek suretiyle
bu husus ifade edilmiştir. Cumhuriyet savcılığı soruştur­
ma aşamasında olayı aydınlatacak bütün delilleri topla­
yıp, değerlendirecek, şüpheliye yapılan isnadın yeterli
şüphe oluşturması halinde iddianame düzenleyecektir.
n
Doğuş Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hu­
kuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi.
Delillerin, Suçun İşlendiği Hususunda Yeterli Şüphe Sebebi O luşturm ası (CMK m. 1 7 0 / 2 )]
Görüldüğü üzere CMK, iddianamenin düzenlen­
mesi için “yeterli şüphe”yi aramaktadır. Soruşturma
aşamasında kural olarak maddi gerçeğin ortaya çıka­
rılması; başka bir anlatımla subut aranmaz. Bu evrede
dava açılabilmesi, iddianame düzenlenmesi için yeter­
li şüphe sebebi oluşturan delil olup olmadığına bakılır.
Çalışmada şüphe kavramı ve özellikle toplanan de­
lillerin “yeterli şüphe” oluşturmasının ne anlama geldiği
üzerinde durulacak, Yargıtay kararlan da değerlendiril­
mek suretiyle iddianame düzenlenmesi, kabul edilmesi
ve iadesi yeterli şüphe bakımından ele alınacaktır.
I. ŞÜPHE KAVRAMI VE DERECELERİ
Arapça olan şüphe kelim esinin sözlükte iki te­
mel anlamı vardır. Bunlardan birincisinde “zihnin çe­
şitli alternatifler arasında seçm e yapm a konusunda
tereddüt etmesi, hançisinin doğru olduğunun kestirem em esi” ikinci halde ise “bir şeyin olup olmadığı
hakkında tereddüde düşm e” söz konusu olm aktadır'.
Bu kavram, ceza muhakemesi hukukunda farklı bir
manaya sahiptir. Gerçekten soruşturm a, failin suç
teşkil eden bir hareketi yapıp yapm adığı konusunda­
ki “şüph e” ile başlar. Bu şüphe kuvvetlenirse, m uha­
keme devam eder, şüphenin yerine bellilik, kesinlik
geldiğinde sona erer. Bu bakımdan şüphenin varlığı
veya yokluğu ve kuvvet derecesi ceza muhakemesi
açısından büyük önem taşır2.
Ceza muhakemesi hukukunda şüphe; soruşturm a­
nın başında, soruşturma makamının delillere ve vakıa­
lara dayanan bir tahminidir. Soruşturmanın daha son­
raki devrelerinde ve kovuşturmada ise, iddia lehindeki
delillerle, savunma lehindeki delillerin mahkemece
eşit değerde görünmesi karşısında, bu makamların ka­
rar vermede tereddüde düşm eleridir5.
Yeterli şüphe veya bir başka ifadeyle yeterli delil,
mevcut delillerle bir mahkûmiyet kararının çıkmasının
muhtemel olduğu hallerde var olduğu kabul edilmelidir.
Kovuşturma mecburiyeti ilkesinin geçerli olduğu
ülkemizde, suç haberini alan soruşturma makamları
derhal soruşturmaya başlamak durumdadırlar. Bura­
dan, hukuk devletinde, ceza muhakemesinin devreye
girebilmesi için suç şüphelerinin bulunmasının şart ol­
duğu sonucunu çıkarabiliriz-1.
Suç şüphesi de delile dayanmak zorundadır. Delile
dayanan bir suç şüphesi olmadan hiçbir ceza m uhake­
mesi işlemine başvurulamaz. İşte, bu delillerin kuvve­
tine göre suç şüphesinin tasnifi yapılmaktadır.
Ceza muhakemesinde, “basit şüphe, yeterli şüp­
he, kuvvetli şüphe” olmak üzere şüphenin üç derece­
sinden bahsedilir5.
Şüphenin derecesinin tayininde, eldeki deliller be­
lirleyici olmaktadır. Basit şüphe, şüphenin en hafif de­
recesidir. Kriminalistik biliminin verilerine göre, fiilin
kovuşturulabilir bir nitelik arz etmesi halinde, “basit
şüphe"nin varlığından söz edilir. Bu ise ancak belli ve
somut olayların, bu fiilin suç olduğu yolunda bir şüphe
ortaya koymasıyla mümkündür. Olaylara dayanmayan ve
sadece basit bir tahminden ibaret bulunan, ya da akla ve
mantığa aykırı olan (gölgemi çaldılar şeklindeki bir ih­
barda olduğu gibi) iddialarda basit şüphenin varlığından
bahsetmek mümkün değildir. Basit şüphenin söz konusu
olduğu hallerde delillerin en azından belirti (emare) ni­
teliğinde olması gerekir. Basit şüpheye örnek olarak C.
savcılığının soruşturmayı başlatabilmesi, harekete geçe­
bilmesi için gerekli olan suç şüphesi gösterilebilir. Bu hal
CMK’nın 160’ıncı maddesinde “bir suçun işlendiği izle­
nimini veren bir hali öğrenir öğrenmez” şeklinde ifade
edilmiştir. Burada basit şüphe adeta tarif edilmektedir7.
Şu halde, ancak bu durumda ceza m uhakem e­
si hukuku anlamında basit şüphenin varlığından söz
etmek mümkündür. Hatırlatalım ki, sadece tahmine
dayanarak yahut en az emare niteliğinde delile dayan­
mayan iddialarla veya ihbarlarla basit şüphenin varlığı
kabul edilmez ve buna dayanılarak bir soruşturmaya
başlanılamaz. Aksi takdirde, soruşturma makamlarının
keyfi davranışlarına imkân sağlanmış olur8.
CM K’nın 170’inci maddesinin ikinci fıkrasında,
iddianame düzenlenmesi bakımından yeterli şüphe
aranmakla birlikte, bu kavramın ne anlama geldiği
konusunda Kanunda bir tanımlama yapılmamıştır. El­
deki delillere nazaran, yapılacak muhakemede sanığın
mahkûm olması ihtimali, beraat etmesi ihtimalinden
daha kuvvetli ise “yeterli şüphe”nin varlığı kabul edilir.
Savcının dava açabilmesi için, şüphelinin muhte­
melen cezalandırılacağına dair bir beklenti içinde olm a­
sı gerekir. Şüphelinin muhtemelen cezalandırılmasına
ilişkin kriter savcının tespitleri kapsamında belirlenir.
Muhtemelen cezalandırılma, hem fiili hem de hukuki
olmalıdır. Yeterli suç şüphesi (tatverdacht) kavramı be­
lirsiz bir kavramdır. Belirsiz olduğu için savcıya hiç de
azımsanmayacak bir takdir alanı bırakmaktadır10.
Yargı kararlarıyla ulaşılan içtihatlar savcı bakı­
mından bağlayıcı değildir. Yargı kararlarına göre ceza
alması tereddütlü olsa bile, benzer davalarla bağlı o l­
maksızın savcı dava açabilir".
Mevcut delillere göre, yapılacak muhakeme sonun­
da sanığın mahkûm olma ihtimali kuvvetle muhtemel ise
“kuvvetli şüphe” den söz edilir. Kanunumuz 100’üncü
maddesinde tutuklama için kuvvetli şüphe aramıştır12.
6
1
Bkz: ÖZTÜRK, Bahri/TEZCAN, Durmuş/ERDEM, Mustafa Ruhan/
SIRMA, Özge/SAYGILAR, Yasemin F./ALAN, Esra; Nazari ve Uygu­
lamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, 3. Bası, Ankara 2010, s. 380-381;
GÖKÇEN, Ahmet; Ceza Muhakemesi Hukukunda Basit Elkoyma ve
Postada Elkoyma, (Özettikle Telefonların Gizlice Denetlenmesi),
Ankara 1994, s. 66.
2 GÖKÇEN; Elkoyma, s. 66.
3 GÖKÇEN; Elkoyma, s. 67.
4 GÖKÇEN; Elkoyma, s. 67 vd.
5
GÖKÇEN; Elkoyma, s. 68.
1i
Belirti; ispat edilecek olayın dolaylı olarak ispatına yardımcı olan
vakıa ve iz demektir, bkz: ÖZTÜRK/TEZCAN/ERDEM/SIRMA/SAYGILAR/ALAN; Nazari ve Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, s.
301; GÖKÇEN; Elkoyma, s. 68.
7 GÖKÇEN; Elkoyma, s. 68 vd., CENTEL, Nur/ZAFER, Hamide; Ceza
Muhakemesi Hukuku, 7. Bası, İstanbul 2010, s. 446 vd.
8 GÖKÇEN; Elkoyma, s. 66.
9 GÖKÇEN; Elkoyma, s. 69.
10 LUTZ Meyer/GROßNER/JÜRGEN Cierniak; Srtafprozessordnung.
52. Neu bearbeitete Auflage, s. 811 vd.
11 MEYER/GROßNER; s. 812.
12 GÖKCEN; Elkoyma, s. 70.
Terazi Hukuk Dergisi
Sayı: 72 / Ağustos 2012
12
[ Delillerin, Suçun İşlendiği Hususunda Yeterli Şüphe Sebebi O luşturm ası (CMK m. 170/2)
II. DELİL, SORUŞTURMA EVRESİNDE DELİLLERİN
TOPLANMASI VE YETERLİ SUÇ ŞÜPHESİ
OLUŞTURMASI
A. Genel Açıklamalar
Delil, fiilin fail tarafından işlendiği veya işlenm e­
diği konusunda yargılama makamının tam bir kanaate
ulaşmasını temin ameliyesinde kullanılan ceza uyuş­
mazlığını oluşturan olayın bir parçasını ya da tam am ı­
nı ispat edebilecek, duyu organları ile algılanabilecek
maddi yapıya sahip, hukuk düzenince kabul edilen va­
sıtalar dem ektir13.
“Ceza yargılaması hukukumuzda delillerle ilgili
geçerli ilke, “delil serbestisi" prensibidir. Bu neden­
le, ceza yargılaması hukukunda, medeni yargılama
hukukundan farklı olarak, her şey delil olarak kabul
edilebilm ektedir”14.
İddianame düzenlenmesi için “yeterli şüphe” aran­
dığından, şüpheye kaynaklık edecek delillerin ne şekil­
de toplanması gerektiği hususuna da değinmek gerekir.
C. savcısının hangi delilleri nasıl ve ne şekilde toplaya­
cağı konusunda C M K’da bir düzenleme mevcut değildir.
Savcılık gerekli delilleri toplamaksızın mahkûmiyet
karannın çıkmasının muhtemel olmadığına, yani yeterli
şüphe sebebi bulunmadığına karar verebilir. Kanunda açık
bir hüküm bulunmayan bu konu hakkında Yargıtay CGK
konu hakkında bir kararında; “Soruşturma evresinin asıl
yetkilisi olan Cumhuriyet Savcısı, ihbar veya başka bir su­
retle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenir
öğrenmez ceza yargılamasının temel amacı olan maddi
gerçeğin ortaya çıkarılması için soruşturmaya başlayacak­
tır. Ancak soruşturma sırasında maddi gerçeğe ulaşmak
için nasıl bir yol izleyeceğine ve hangi kanıtların toplan­
ması gerektiğine' ilişkin herhangi bir düzenleme bulunma­
maktadır. Aslında suçların çeşitliliği ve toplumsal yaşamın
karmaşıklığı göz önüne alındığında böyle bir düzenleme­
nin çok da isabetli olmayacağı kuşkusuzdur. Cumhuriyet
Savcısının m addi gerçeğin ortaya çıkartılması am acına
yönelik olarak hangi tür olaylarda, hangi y o lla n takip
edeceğine ilişkin mevzuatta bir açıklık bulunmamak­
la birlikte, bu husus tamamen bilinmeyen bir konu da
değildir. Daha önce karşılaşılan benzer olaylardaki
hareket tarzı yoluyla kazanılan ve mesleki birikim
olarak isimlendirilebilecek tecrübe, yargısal kararlar
ve öğreti, m addi gerçeğin ortaya çıkarılm ası için Cum­
huriyet Savcısının yolunu aydınlatm aktadır” şeklinde
tespitler yapm ıştır5.
Alman Ceza Muhakemesi Kanunu (StPO) m. 170/1’e
göre; “Araştırmalar (Ermittlungen), kamu davasının
açılması için yeterli ise savcılık davayı yetkili mahkeme­
ye bir iddianame vermek suretiyle açar”. Burada kulla­
nılan kavram “genügen der Anlass”, “yeterli sebep”tir.
StPO ’nun 20 3 ’üncü maddesine göre ise; “Soruş­
turmanın sonuçlarına göre, sanığın bir suçu işlediği
yeter derecede kuvvetli görünüyorsa m ahkem e ko­
13 Bkz: ÖZTÜRK/TEZCAN/ERDEM/SIRMA/SAYGILAR/ALAN; Nazari ve
Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, 264-265.
M YCGK, 17.11.2009 - 7-160/264. Karar için bkz: Kazancı içtihat Bankası.
15 YCGK, 4.12.2077 - E. 2007/2-247, K. 2007/57. Karar için bkz: Ka­
zancı içtihat Bankası.
Terazi Hukuk Dergisi / Yit: 7 / Sayı: 72 / Ağustos 2012
vuşturmanın açılmasına karar verir”. Görüldüğü gibi
StPO ’da, mahkemenin yeter derecede kuvvetli şüphe
bulunması halinde kovuşturma aşamasına geçileceği
ve kamu davasının açılacağı belirtilmiştir. Mahkeme
bu konuda bir araştırma yapmalıdır.
Kovuşturmanın açılması için gerekli olan yeter
derecede kuvvetli şüphe (hinreichend verdächtig),
mahkemenin, şüphelinin hüküm giymesini yüksek ihtimalli görmesi halinde söz konusu olur. Başka bir an­
latımla mahkeme, müsnet suçun ceza la nd ıra b ileceği
hususunda ikna olmuş olm alıdır16.
Yeterli şüphenin mevcut olup olmadığının takdi­
ri bakımından etkili bir soruşturma yapılmış olmalıdır.
Savcı tüm delilleri toplamış olmalıdır. Ancak savcının bir
kısım delilleri toplamamış olması, yeterli şüphe sebebi
olmadığını ortaya koymaz. Tüm delilleri toplama zorun­
luluğunun getirilmesi halinde, soruşturma aşamasının
sonuçlanması çok uzun sürecek ve örneğin tutuklu olan
kişinin hâkim karşısına çıkması gecikecektir. Aşağıda
konu ile ilgili çeşitli ihtimaller üzerinde durulacaktır.
B. Şüphelinin İfadesi
Soruşturma aşamasında şüphelinin savunmasının
tespiti gerekmektedir. Çünkü savunma, hem toplanan
delillerin değerlendirilmesi hem de toplanması ge­
reken delillerin tespiti bakımından son derece önem
arz eder. Hatta savunma hakkının kullanılması bakı­
mından, cezaları belli ağırlıktaki suçlar bakımından
müdafi bulundurma zorunluluğu getirilmiştir. Ancak
soruşturmanın uzaması ve akamete uğraması amacıyla
şüphelinin uzun süre kaçması halinde, ifadesi alınm a­
dan hakkında iddianame düzenlenebilir. Bu halde şüp­
heli kaçarak savunma hakkını kullanmamaktadır.
Yargıtay 8. Ceza Dairesi, uzun süre kaçan şüphelinin
ifadesinin alınmamasının tek başına bir iddianamenin iadesi
sebebi olmadığını belirterek kararında; “Ancak, hakkani­
yete uygun bir yargılamadan söz edilebilmesi için şüphe­
linin kendisine yöneltilen suçlamanın niteliğinden ayrıntılı
olarak haberdar edilmesi ve savunmasını hazırlayabilmesi
bakımından yeterli zamana ve kolaylıklara sahip kılınması
gerekir. Bu ise şüphelinin ifadesinin alınmasıyla mümkün
olabilir. Çünkü adil yargılama hakkı kapsamındaki garan­
tiler yalnızca yargılama sürecinde geçerli olmayıp bundan
önceki soruşturma aşamasında da gözetilmelidir. Cumhu­
riyet Savcısının sanığın lehine olan delilleri de toplamak
ve haklarını koruma altına almakla yükümlü kılınması bu
düşüncenin bir sonucudur (CMK Madde 160).
Doğaldır ki, adil yargılanma hakkı kapsamındaki güven­
celerin şüpheliye tanınması ve sağlanması, ancak kendisine
ulaşılabilmesi halinde imkân dahiline girer. Bu sebeple şüpheli
soruşturmadan kaçmamalı ve gizlenmemelidir. Çünkü soruş­
turmanın akıbeti şüphelinin kaçma ve saklanma becerisine
terk edilemez. Cumhuriyet Savası yeterince gayret sarfetmesine ve makul bir süre bu çabasını sürdürmesine karşın,
kaçması nedeniyle kendisine ulaşamadığı ahvalde, şüphelinin
ifadesini almadan dava açması adil yargılanma hakkının ihla­
li mahiyetinde görülemez. Burada devletin görevi şüpheliye
hakkaniyete uygun bir yargılamanın gerekleri olan hak ve
imkânlan sağlamak konusunda yeterince çaba sarfetmekten
16 CLAUS, Roxin/BERND, Schüneman; Strafverfahrensrecht, 26. Auf­
lage, Münhcen 2009, s. 284 vd.
Delillerin, Suçun işlendiği Hususunda Yeterli Şüphe Sebebi Oluşturması (CMK m. 1 7 0 / 2 )]
ibarettir. İnsan Haklan Avrupa Mahkemesi de FC.B.-İTALYA ve
COLAZZA-İTALYA davalarında konuya benzer bir anlayışla yak­
laşmıştır. Yine bu yaklaşımın bir sonucu olarak, yargılama faa­
liyetinin soruşturmadan daha önemli evresini teşkil eden ko­
vuşturma aşamasında bile, hakkındaki davayı sonuçsuz kılmak
için yurt içinde gizlenen ya da yabana ülkeye kaçan sanıkların
yargılanmaları mümkün hale getirilmiştir (CMK Madde 247).
Soruşturma evrakı incelendiğinde, suçun işlen­
diği tarihten itibaren 8 ayı aşkın bir süre şüpheliye
ulaşılm aya çalışıldığı, bu am açla defalarca adresine
gidildiği evinde bulunamadığı gibi eşinin aylardan
beri eve uğramadığım ve kendisini aramadığını söyle­
diği, dolayısıyla şüphelinin soruşturmayı geciktirmek
m aksadıyla kaçmakta olduğu, ifadesine bu yüzden
başvurulamadığı, Cumhuriyet Savcısının bu konuda
yeterince gayret ve zaman harcadığı anlaşıldığından,
şüphelinin ifadesini alm adan dava açmasında yasaya
aykırılık görülm em iştir” tespitinde bulunmuştur17.
Yargıtay bir başka kararında ise; “Yeni Türk Ceza
Adalet Sistem i"nde benimsenen, "Kişilerin Leke le n­
m em e H akkı" ile "E ksik siz Soruşturm a ve Tek Cel­
se d e Duruşm a" prensipleri uyarınca, soruşturmayı
yürüten Cumhuriyet savcılarının mâkul sürede bütün
delilleri toplamaları, sadece mahkûmiyetle sonuç­
lanacağını değerlendirdikleri hususları dava konusu
yapmaları, beraatle sonuçlanacağını değerlendirdik­
leri eylemleri dava konusu yapmamaları, yâni bir nev'i
filtre görevi yapmaları gerekir.
Bu prensiplerin hayata geçirilebilm esi için m ev­
zuatım ızda ilk defa, 5271 sayılı CMK'nun 160/2. m ad­
desi hükmü ile; soruşturma evresinde Cumhuriyet sav­
cılarına şüphelinin lehine olan delilleri (de) toplama
ve şüphelinin haklarını koruma yüküm lülüğü getiril­
miş, ayrıca; 170 ve 174. m adde hükümleri ile de, iddi­
anamenin iadesi kurumuna yer verilmiştir.
Soruşturma evresi uzun sürebilir. Ancak, kovuşturma
evresinin yeni bir delil toplanmasına gerek kalmadan ve
bir iki celsede yargılamanın bitirilmesi hedeflenmiştir.
5271 sayılı CMK'nun 174. maddesinin 1. fıkrasının
(b) bendi hükmüne göre de "Suçun sübutuna etki ede­
ceği muhakkak olan bir delil toplanmadan" hazırlanan
iddianamenin iade edilmesi gerekir.
Kaçak veya gaiplik halleri ve benzeri istisnai durumlar­
da şüpheli ya da sanığın ifadesi alınmadan da dava açılabilir­
se de; kural olarak “şüphelinin ifadesi” toplanması gereken
en önemli delillerden birisi olarak kabul edilmektedir.
Somut olayda araçtan hırsızlık ve dolandırıcılığa
teşebbüs suçlarıyla ilgili olarak yürütülen soruşturma­
da, atılı suçlardan hakkında iddianame düzenlenen 0 539
576... no.lu telefonun kayden sahibi görünen(l) R.K.'da
dahil olmak üzere; atılı suçların kim ya da kimler ta­
rafından, ne şekilde işlendiğine dair, hiçbir delil elde
edilebilmiş değildir. İade kararında da belirtildiği üze­
re; belki de olaylarla hiçbir alakası olmayabilecek olan
R.K. hin dinlenilmesi ve oluşacak duruma göre toplanma­
sı gereken ilave bütün delillerin toplanması, suçun sübu­
tuna etki edeceği muhakkak olan bir delil olduğundan,
17 Y. 8. CD, 8.12.2006 - 5851/9074. Karar için bkz: Kazancı İçtihat
Bankası.
bu delil ya da deliller toplanmadan iddianame düzen­
lenmesi, usul ve yasaya aykırıdır” sonucuna varmıştır16.
Kanaatimizce de C. savcılığı soruşturm a aşama­
sında, şüphelinin savunmasını tespit etmelidir. Ancak
şüphelinin, makul sürede çağrıya rağmen gelmemesi,
kaçması veya gizlenmesi halinde, C. savcısı elindeki
delillere göre bir değerlendirme yaparak iddianame
düzenlemek için “yeterli şüphe sebebi” olup olm adı­
ğını takdir etmelidir.
C. Keşif Yapılması
Ceza muhakemesinde yüz yüzelık ilkesi gereğin­
ce hâkim delillerle doğrudan doğruya temas etmelidir.
Bu sebeple gerekli olduğunda keşif yapılması (CMK m.
83) mümkün kabul edilmiştir. C M K’nın 83’üncü maddesi
gereğince, keşif kural olarak hâkim veya mahkemece;
gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet
savcısı tarafından yapılır. Bu sebeple gecikmesinde sa­
kınca bulunmayan hallerde savcının keşif yapmasına ge­
rek olmadan iddianame düzenlenebilir. Hükmü verecek
olan merci mahkeme olduğu için, gecikmesinde sakınca
bulunan hal (örneğin bir delilin yok edilmesi) söz konusu
değilse keşif kovuşturma aşamasında yapılmalıdır.
Yargıtay uygulamaları da aynı doğrultudadır. Yar­
gıtay 1. Ceza Dairesi bir içtihadında; “(...) kamu davası
açmanın temel koşulu, soruşturma evresinin sonunda
toplanan kanıtlardan suçun işlendiği hususunda yeter­
li şüphe oluşmasıdır. Ayrıca iddianamenin reddine iliş­
kin nedenler yasada açıkça belirtilmiştir. Bu koşulların
konusunda mahkemenin takdir hakkın bulunmadığının
altı özellikle çizilmelidir. Öte yandan, keşfin kural
olarak Yargıç veya mahkemece, gecikm esinde sakınca
bulunan hallerde Cumhuriyet Savcısı tarafından yapı­
lacağı yasada açıkça öngörülm üştür” dem iştir19.
18 Y. 13. CD, 2.2.2012 - 27923/2008.
” Y. 1. CD, 21.1.2008 - 429/108. Y. 8. CD’nin 16.6.2008 tarihli ve
E. 2008/8505, K. 2008/7595 sayılı ilamında; “5271 sayılı Kanunun
170/2. maddesinde yer alan "soruşturma evresi sonunda toplanan
deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa;
Cumhuriyet Savcısı, bir iddianame düzenler" hükmü uyarınca
Cumhuriyet Savcısının dava açmasının zorunlu olduğu ve bu du­
rumda mahkemece, iddianamede gösterilen olaylarla ilgili olarak
ibraz edilen ve yargılama sırasında ibraz edilebilecek diğer delil­
ler birlikte değerlendirilerek yargılama sonucuna göre bir karar
verileceği, mahkemece bilirkişi raporuna ihtiyaç duyulduğu tak­
dirde de 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 62 ve devamı
maddeleri uyarınca keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırabileceği"
belirtilmiştir. Y. 1. CD’nin 21.4.2009 tarihli ve 2325/2289 sayılı
ilamına göre; "iddianamenin C. Savcılığına iadesine karar verilir
denildikten sonra, 174/2. maddede "suçun hukuki nitelendirilmesi
sebebiyle iddianame iade edilemez" yazılıdır. Konu ile ilgili yasa
maddelerini gösterdikten sonra, Kırşehir Cumhuriyet Başsavcılı­
ğının 28.11.2008 gün ve 2008/4242-1467-77 sayılı iddianamesi
incelediğinde, CMKnun 170. maddesinde gösterilen lazimelerin
yerine getirildiği anlaşılmaktadır. Yargılamayı yapacak mahkeme,
hazırlık soruşturması sırasında C. Savcılığınca yapılmış keşfi yeter­
li bulmaz ise yeniden keşif yapabilir.
Yine, dosyada taraflarının çokluğu, ayrı ayrı olaylar olduğu, bu ne­
denle Ağır Ceza Mahkemesinin görev kapsamına girmeyen eylem­
lerle ilgili olarak ayırma kararı verilmesi gerektiği de iadesi sebep­
lerinden birisi olarak gösterilmiştir. Oysa her bir olay öncekilerin
devamıdır. Yargılama sonunda mahkûmiyet kararı verildiğinde tah­
rik hükümlerinin uygulanıp uygulanmaması tüm olayların birlikte
değerlendirilmesinden sonra düşünülecektir. CMKnun 170/2. mad­
desine göre, C. Savcısının kamu davası açması için yeterli şüphe bu­
lunması yeterlidir. Kuvvetli şüphe aranmaz, somut olayda, hazırlık
soruşturmasını yapan Cumhuriyet Savcısı, TCK. nun 125/86/2. mad-
Terazi Hukuk Dergisi
Yıl: 7 / Sayı: 72 / Ağustos 2012
14
£ Delillerin, Suçun İşlendiği H ususunda Yeterli Şüphe Sebebi O luşturm ası (CMK m. 170/2)
D. Rapor Alınması
Çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerek­
tiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşüne başvurulabi­
lir. C M K ’nın 6 3 ’üncü maddesine bakıldığında bilirkişi
atanmasının mahkeme tarafından yapılacağı C. savcı­
sının da soruşturma aşamasında bu yetkileri kullana­
bileceği ifade edilmektedir. Dolayısıyla, bilirkişi atan­
ması soruşturm a aşamasında zorunlu değildir. Gerekli
görülürse savcılık bu yola başvurabilir.
Kanaatim izce soruşturma aşamasında bilirkişi gö­
rüşüne ihtiyaç duyulduğunda buna başvurulmalıdır. A n ­
cak eldeki deliller yeterli şüphe sebebi oluşturuyorsa
rapor alınmadan da iddianame düzenlenebilir. Yargıtay
da aynı gö rü ştedir0. Hatta Yargıtay; “Türkiye Cum hu­
riyeti Anayasasının davaların en az giderle ve m üm ­
kün olan süratle sonuçlandırılmasını emreden 141/
son maddesi ile usul ekonomisinin bir gereği olarak
kesin rapor aldırılmadan geçici rapora dayalı biçimde
dava açılm asında bir isabetsizlik b u lu nm a "dığını ifade
etm iştir21.
III. SAVCININ DELİLLERİ TAKDİRİ
(DEĞERLENDİRMESİ)
Toplanan delillerin, kamu davası açmak üzere iddia­
name düzenlemek için yeterli olup olmadığının takdiri, de­
ğerlendirilmesi yetkisi savcıya aittir22. Savcı yeterli şüphe
sebebi olup olmadığına ilişkin kararı verirken, hüküm verir
gibi delilleri değerlendirecek ve ulaştığı sonuçları gerek­
çeli bir biçimde ortaya koyacaktır. Yargıtay’a göre; “5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 170/2. maddesindeki
"soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlen­
diği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet
Savcısı bir iddianame düzenler" hükmü uyarınca, kamu
desi kapsamına giren eylemlerle ilgili olarak ayırma kararı verse
idi, insan öldürme, insan öldürmeye teşebbüs suçlarına bakan Ağır
Ceza Mahkemesinin diğer olaylarla ilgili dosyaları birleştirmesi ge­
rekirdi. Benzer olaylarda Dairemiz sadece bu nedenle bozma karan
vermektedir". Kararlar için bkz: Kazancı İçtihat Bankası.
20 Y. 5. C D ’nin 20.12.2010 tarihli ve 9890/9837 sayılı ilamında; “5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 174/1. maddesine dayanılarak
5237 sayılı TCK.nun 103/6. maddesi gereğince suçun sonucunda
mağdurenin beden veya ruh sağlığının bozulup bozulmadığı hu­
susunda Adli Tıp Kurumundan rapor alınmadığı gerekçesiyle iddi­
anamenin iade edilemeyeceği, Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp
Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı ve Trabzon Adli Tıp Şube M ü­
dürlüğünün düzenlediği raporların kovuşturma aşamasında topla­
nan diğer kanıtlarla birlikte ele alınıp, yetersiz görülmesi halinde
mahkemesince Adli Tıp Kurumundan suçun mağdure üzerindeki
etkisine göre mütalaa alınmasının mahkemenin görevi olduğu,
iddianamede suç tarihi gösterildiği gibi fiile bağlı olarak hamile
kalan mağdurenin gebelik süresini ve doğum yaptığı tarihi göste­
ren raporlara göre suç tarihinin belirlenebildiği nazara alınarak
iddianamenin kabulü yerine yazılı şekilde iadesine karar verilme­
si" bozma sebebi kabul edilmiştir. Y. 10. CD ’nin 25.12.2008 tarihli
ve 17355/19569 sayılı ilamında; “Şüpheli hakkında kullanmak için
uyuşturucu madde bulundurmak suçundan kamu davası açılmış
olup; şüphelinin uyuşturucu ya da uyarıcı madde kullanıp kullan­
madığı ve kullanıyorsa tedavi ihtiyacının olup olmadığına ilişkin
raporun "mevcut bir delil" niteliğinde olmaması ve mahkemece
de tensip kararı ile alınmasına karar verilmesinin olanaklı olması
karşısında, iddianamenin iadesi kararı” yerinde görülmemiştir. Ka­
rarlar için bkz: Kazancı İçtihat Bankası.
21 Y. 9. CD, 29.4.2009 - 5634/5162. Karar için bkz: Kazancı İçtihat
Bankası.
22 ŞAHİN, Cumhur; Ceza Muhakemesi Hukuku -I, Ankara 2009, s. 115
vd.; HAKERİ, Hakan/ÜNVER, Yener; Ceza Muhakemesi Hukuku,
Ankara 2010, s. 295 vd.
Terazi Hukuk Dergisi
davasının açılması gerekip gerekmediği yönünde delilleri
takdir yetkisinin Cumhuriyet Savcılığına ait olduğu, bu
takdirin kullanılmasının iade sebebi olamayacaktır”21.
Delilin yeterli olup olmadığını takdir yetkisi, so­
mut eylemin suç oluşturup oluşturm adığını takdir yet­
kisini de içermektedir. Olayda bir hukuka uygunluk se­
bebi varsa suç yoktur ve bu sebeple kovuşturmaya yer
olmadığına karar verilebilir24. Savcı soruşturma konusu
eylemin ceza hukuku sorum luluğunu gerektirip gerek­
tirmediğini takdir edebilir.
Ceza muhakemesinde fiilin fail tarafından işlendi­
ği veya işlenmediği konusunda, hukuk düzenince kabul
edilen vasıtalarla yargılama makamının tam bir kanaate
ulaşmasını temin ameliyesine ispat denir. Failin suçu iş­
leyip işlemediğine dair basit bir şüphe ile başlatılan ceza
muhakemesi süreci, fail(ler)in suçu işlediklerinin sübuta
ermesi, başka bir ifadeyle, “belliliğe ulaşılması” halinde
mahkûmiyet kararı verilerek tamamlanır. Ceza muhake­
mesinde ispat için sabit oluş (sübut) arandığına göre, bu­
nun dışında mahkûmiyet kararı verilmeyecek, şüpheden
sanık yararlanır ilkesi devreye girerek muhakeme beraatla
sona erecektir. İn dubio pro reo (şüpheden sanık yararla­
nır) ilkesi bu aşamada geçerli değildir. Yani suçun tam ola­
rak ispatlanamaması halinde dava açılması mümkündür.
Bir olayda şüphelinin verdiği bilgiler ile mevcut
delil durumu arasındaki çelişkilerin izah edilmesi du­
ruşmaya bırakılabilir. Savcı bu çelişkileri gidermekle
yükümlü değildir25.
C M K’nın 172’nci maddesine göre; “(1) Cum huri­
yet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davası­
nın açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde
edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunm a­
ması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar
verir". Soruşturma aşam asında elde edilen delillerin
“yeterli şüphe sebebi” oluşturmaması halinde, “ko­
vuşturmaya yer olm adığına” karar verilecektir. Bura­
daki yeterli şüpheye konu olan deliller mahkûmiyete
yeter deliller olarak anlaşılmamalıdır.
IV. DELİLLERİN YETERLİ ŞÜPHE OLUŞTURUP
OLUŞTURMADIĞININ DENETİMİ
CM K’nın 175’inci maddesinin birinci fıkrasına göre;
“İddianamenin kabulüyle, kamu davası açılmış olur ve
kovuşturma evresi başlar”. C M K’nın 175’inci maddesin­
de, yeterli şüphe olup olmadığının denetlenmesi şeklin­
de bir ibare yoktur. Ancak kanaatimizce iddianamenin
iadesi aşamasında bu husus değerlendirilebilir.
İddianamenin iadesinin düzenlendiği C M K’nın
174’üncü maddesine göre; “(1) Mahkeme tarafından,
iddianamenin ve soruşturm a evrakının verildiği ta­
rihten itibaren onbeş gün içinde soruşturma evresine
ilişkin bütün belgeler incelendikten sonra, eksik veya
hatalı noktalar belirtilmek suretiyle;
a) 170’inci maddeye aykırı olarak düzenlenen,
23 Y. 2. CD, 3.7.2006 - 6139/12759. Karar için bkz: Kazancı İçtihat Bankası.
24 ŞAHİN, s. 115 vd.; BIÇAK, Vahit; Suç Muhakemesi Hukuku, Ankara
2010, s. 293.
25 (Federal Yüksek Mahkeme Kararı, Meyer Großner).
Delillerin, Suçun işlendiği Hususunda Yeterli Şüphe Sebebi O luşturm ası (CMK m. 1 7 0 / 2 )]
b) Suçun sübûtuna etki edeceği mutlak sayılan
mevcut bir delil toplanmadan düzenlenen,
c) Ön ödemeye veya uzlaşmaya tâbi olduğu soruştur­
ma dosyasından açıkça anlaşılan işlerde ön ödeme veya
uzlaşma usulü uygulanmaksızın düzenlenen, iddianame­
nin Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine karar verilir".
C M K’nın 170’inci maddesinin ikinci fıkrasında, su­
çun işlendiği hususunda yeterli şüphe varsa iddianame
düzenlenir, hükmü mevcut olduğundan mahkemenin,
iddianame kapsamında yeterli şüphe sebebi olup o l­
madığını da denetleyebileceği kanaatindeyiz.
Doktrinde de benzer görüşler ileri sürülmüştür.
1412 sayılı CMUK’un yürürlükte bulunduğu dönemde,
yeterli delil değerlendirmesinin mahkemece yapılma­
sı gerektiği düşüncesiyle, açılmaması gereken davalar
açılmak suretiyle mahkemelerin iş yükü artmaktaydı.
Ancak yeni CM K’nın iddianamenin iadesi kurumunu
getirmiş olduğu ve CMK m. 174/1-(a) ve (b) hükümleri
gereğince, delillerin toplanmaması dolayısıyla iddiana­
menin iade edilebileceği düşünüldüğünde, yeterli delil
bulunmadığında dava açılmaması gerekmektedir26.
Ancak Yargıtay, mahkemenin bu konudaki takdi­
rinin, iddianamenin iadesi sebebi olamayacağı yönün­
de karar vermiştir. Yargıtay’ca; “5271 sayılı CM K’nun
170/3 ve 174/1. maddelerinde iddianamede nelerin
gösterileceği ve hangi hâllerde iadesine karar veri­
leceğinin açıkça gösterildiği, anılan maddeye göre
“a) 170'inci maddeye aykırı olarak düzenlenen, b)
suçun sübûtuna etki edeceği mutlak sayılan mevcut
bir delil toplanmadan düzenlenen, c) önödemeye
veya uzlaşmaya tâbi olduğu soruşturm a dosyasından
açıkça anlaşılan işlerde önödeme veya uzlaşma usulü
uygulanm aksızın düzenlenen iddianamenin Cum hu­
riyet Başsavcılığına iadesine karar verilebileceğinin
belirtildiği," aynı Yasanın 170/2. maddesine göre so ­
ruşturma evresi sonucunda toplanan kanıtlar suçun
işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa Cum ­
huriyet Savcısının bir iddianame düzenleyeceğinin
hükme bağlandığı, Cumhuriyet Savcısından yeni delil
yaratması beklenem eyeceğinden iddianamede göste­
rilen kanıtların hükümlülüğe yeter nitelikte olmadığı
gerekçesiyle iddianamenin iade edilemeyeceği, elde
edilen kanıtları yorumlayarak faili ve suç niteliğini
takdir ve belirlemenin Mahkemenin görevine gireceği,
somut dosyada kamu davasının açılmasını gerektirir
yeterlilikte kanıtlar olduğu gözetilmeden itirazın ka­
bulü yerine yazılı şekilde karar verilmesinde isabet”
görülm em iştir27.
Kanaatimizce, iddianameyi kabul kararı verecek
olan mahkemenin, dosya kapsamında bulunan delille­
rin yeterli şüphe oluşturup oluşturmadığını denetleye­
bilmesi gerekmektedir. Bu halde kovuşturmaya geçiş
aşamasında yeterli bir denetim söz konusu olabilir.
Savcının delilleri takdir yetkisinin olması, bu yetkilerin
denetlemeyeceği şeklinde anlaşılmamalıdır.
15
SONUÇ
iyi bir ceza muhakemesi sisteminde, soruştur­
ma aşamasında mümkün olduğunca tüm deliller top­
lanmalıdır. Kovuşturma safhasında, mahkûmiyet için
yüklenen suçun subutu gerekli olduğu için mahkeme
de gerekli gördüğü delilleri toplayabilir. Soruşturm a­
nın da makul bir sürede yapılması gerekli olduğundan,
bazı delillerin toplanmamış olması, örneğin kaçan,
gizlenen şüphelinin ifadesinin alınamaması, keşif ya­
pılamaması ve bilirkişi görüşü alınmaması iddianame
düzenlenmesine engel değildir.
Cumhuriyet savcısının, iddianame düzenleyebil­
mesi için, olayda yeterli suç şüphesi bulunmalıdır. Bu
şüphenin kaynağını da deliller oluşturur. Bu aşamada
savcıya tanınan yetki, yeterli suç şüphesi kavramının
belirsizliği sebebiyle oldukça geniştir.
Eldeki delillere nazaran, yapılacak muhakemede,
sanığın mahkûm olması ihtimali beraat etmesi ihti­
malinden daha kuvvetli ise “yeterli şüphe”nin varlığı
kabul edilir. Savcının dava açabilmesi için, şüphelinin
muhtemelen cezalandırılacağına dair bir beklenti için­
de olması gerekir. Şüphelinin muhtemelen cezalandı­
rılmasına ilişkin kriter, savcının tespitleri kapsamında
belirlenir. Muhtemelen cezalandırılma, hem fiili hem
de hukuki olmalıdır. Bir olayda, şüphelinin verdiği bil­
giler ile mevcut delil durumu arasındaki çelişkilerin
izah edilmesi, kovuşturmaya bırakılabilir. Savcı bu çe­
lişkileri gidermekle yükümlü değildir.
Alman hukukunda, ara muhakeme aşamasında ya­
pılan yeterli şüphe sebebi denetimi, CMK m. 174/1-(a)
ve (b) hükümleri kapsamında hukukumuzda da yapıla­
bilir. Ancak Yargıtay’ın bu konuda “Cumhuriyet savcısı­
nın bu konudaki takdirinin denetlenem eyeceği” şeklin­
deki içtihatları, yeterli şüphe sebebi olmayan hallerde
de dava açılmasına sebep olmaktadır.
KAYNAKLAR
BIÇAK, Vahit; Suç M uhakem esi Hukuku, Ankara 2010, s. 293.
CENTEL, Nur/ZAFER, Hamide; Ceza M uhakem esi Hukuku, 7.
Bası, İstanbul 2010
CLAUS Roxin/ BERND Schünem an; Strafverfahrensrecht, 26.
Auflage, Münhcen 2009
GÖKCEN, Ahmet; CezaM uhakem esi Hukukunda Basit Elkoy­
ma ve Postada Elkoyma, (Özellikle TelefonlarınCizlice
Denetlenmesi), Ankara 1994
HAKERİ, Hakan/ÜNVER, Yener; Ceza M uhakem esi Hukuku,
Ankara 2010
LUTZ Meyer-GROßNER/JÜRGEN Cierniak; Srtafprozessordnun%, 52. Neu bearbeitete Auflage
ÖZTÜRK, Bahri/TEZCAN Durmuş/ERDEM, Mustafa Ruhan/ SIR­
MA Özge/SAYGILAR, Yasemin F./ALAN Esra; Nazari ve Uy­
gulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, 3. Bası, Ankara 2010
ŞAHİN, Cumhur; Ceza M uhakem esi Hukuku -I, Ankara 2009
26 CENTEL, Zafer; Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 447 vd.
27 Y. 6. CD, 8.6.2010 - 28378/8800. Karar için bkz: Kazancı İçtihat
Bankası.
Terazi Hukuk Dergisi
Yıi: 7 . Sayı: 72 / Ağustos 2012