PDF`ini burdan görebilirsiniz.

Transkript

PDF`ini burdan görebilirsiniz.
Sir
WINSTON
TEAHouse
•Sir Winston’ın erkek
müşterileri genelde Beyazıt,
Falım ve Belverede votka,
kadınlar ise Blush rose şarap,
Margarita ve Cosmopolitan
kokteyllerini tercih ediyor.
•
•Sir Winston’da en beğenilen
pasta ve tatlıları Tiramisu,
Chocolate Bombaa ve The
Best.
•
•Sir Winston Tea House,
Jazz Night, Latin Music ve
Oldies DJ Night gibi çeşitli
etkinliklerle müşterileri için
lezzetin yanısıra müzik ve
eğlencenin de adresi hâline
geldi.
•
•Sir Winston lezzetlerini
hazırlayan mutfaklarda
toplam 37 kişi çalışıyor. •
•Sir Winston’ın çayını özel ve
lezzetli kılan faktörlerden bir
tanesi Hint ve Çin çaylarında
olduğu gibi yedi çeşitli özel
bir harman uygulanması.
•içerik ekibi:
Aylin Güngör - J. Hakan Dedeoğlu
Yetkin Nural - Doruk Yurdesin Ekin Sanaç
•tasarım ekibi:
Sadi Güran - Ethem Onur Bilgiç
•katkıda bulunanlar:
J.Batu Dedeoğlu - Siğnem
Sangüder - Deniz Kaynak - Ozan
Şentürk
kırıntılar
Hazırlayan: Siğnem Sangüder – Yetkin Nural
Güç sizinle olsun!
Playstation Phone
Cep telefonlarında oyun
oynamada çığır açacak
Playstation Phone’a hazır
mısınız? Oyun ve telefon
meraklılarının heyecanla
beklediği Playstation Phone,
yüksek renk ve çözünürlüklü
3.7 inç boyutlarında bir
ekrana sahip olacak. Ayrıca
Bir tur daha!
Büyülü boyalar
Eski moda pastel boya
ve keçeli kalemlerle
boyama yapmaktan sıkılıp
bu konuda teknolojinin
nimetlerinden yararlanmak
mı istiyorsunuz? O hâlde
Griffin firmasının yeni
ürünü Crayola ColorStudio
HD tam size göre. iPad
için hazırlanan, özellikle
çocukların ilgisini çekecek
olan ColorStudio HD, ürünün
uyumlu kalemi iMarker ile
sınırsız bir eğlence vaat
ediyor. ColorStudio HD, 2011
baharında satışa sunulmaya
başlayacak.
griffintechnology.com/
crayola-colorstudiohd
Parti zamanı!
Bir iPhone uygulaması
olan Top Shelf ile hiç vakit
kaybetmeden, birbirinden
çeşitli kokteylleri sadece
evinizde hazır bulunan
malzemeleri kullanarak
hazırlamanız ve değişik
MÖ 1350
MÖ 2100
MÖ 6000
Sid Meier’in ünlü,
bağımlılık yaratan PC
strateji serisi Civilization,
Facebook’a uyarlanıyor.
Arkadaşlarınızla teknoloji
paylaşımı yapabileceğiniz
ya da kıyasıya bir savaşa
Star Wars sevenlere bir
müjdemiz var. Adidas
Originals ile LucasFilm
ortaklığı devam ediyor.
Adidas, geçen sene çıkan
ilk serinin ardından, 2011
Adidas Originals Star Wars
Koleksiyonu’nu hayranlarının
beğenisine sunuyor.
Star Wars’un efsanevî
karakterleriyle unutulmaz
sahnelerinden esinlenerek
yaratılan ayakkabı ve tekstil
ürünleri oldukça dikkat
çekici. Star Wars fanatiği
olmayanların da üzerinde
görürseniz şaşırmayın.
felsefelerini örnekleyerek
anlatıyor. Bir çay
tutkunuysanız, The Ancient
Art of Tea, Çin çayıyla ilgili
önemli ve klasik bir çalışma
olarak kütüphanelerinizdeki
yerini hak ediyor.
en uygun olanı Top Shelf
sizin için seçiyor. Size de
arkadaşlarınızı arayıp parti
vermek kalıyor.
Çay sanatı
The Ancient Art of Tea
bizi eski Çin’e götürüyor
ve çayın iki temel sırrınıi
teknik ve lezzetini öğretiyor.
Çay ile ilgili verdiği ilginç
bilgilerin yanısıra temel bazı
Pratik seyahatler
Seyahatlerinizde otelinize
yerleştiğinizde ilk işiniz
bavulunuzu boşaltıp
kıyafetleri dolaba asıp,
çekmecelere yerleştirmek
mi? Genelde çoğumuz
buruşuk kıyafetlerle
karşılaşmamak için bunu
yaparız. Peki ya bavulunuzu
tekrar toparlarken kaybedilen
zaman? The Traveler’s
Closet bu soruna bir çözüm
buluyor. Çekmeceler şeklinde
tasarlanmış ve tutacak sapı
da dolap askısı olan bu pratik
bavulla seyahatleriniz çok
MÖ 400
Birbirinden ilginç tişörtler
satın alabileceğiniz,
sıradışı bir site var.
Threadless: kullanıcılar
tarafından gönderilen tişört
tasarımlarının oylandığı,
kazanan tasarımların
satışa sunulduğu bir online
mağaza. Ünlü tasarımcılara
ait tişörtlerin de bulunduğu
siteye üye olmak ve
yarışmalara katılmak
herkese açık. Yarışmak
istemeyenlereyse alışveriş
yapmanın keyfini çıkartmak
kalıyor.
threadless.com
tatlar yakalamanız mümkün.
Kokteyl tarifi aramak için
uğraşmanıza da gerek yok,
MÖ 800
oyunlar, PSP oyunları kadar
acayip rakamlara değil,
mobil oyunlar düzeyinde
bir ücretle online olarak
satılarak PSPhone’a
indirilecek. Piyasaya çıkış
tarihi kesin olmasa da
önümüzdeki birkaç ay
içerisinde Playstation Phone
ile telefonda oyun oynamanın
keyfini çıkartabileceksiniz.
Tişörtünü seç!
tutuşabileceğiniz Civilization
World, oyuncuları bilgisayar
başına bağlayacağa
benziyor. Alpha test sürümü
açılan Civilization World’ün
resmi çıkış tarihi belirtilmemiş
olsa da 2011 yılı içinde hazır
olacağına kesin gözüyle
bakılıyor.
2kgames.com/civworld/alpha
şarabın zaman yolculuğu
kim bilir ne zaman!
Efsane odur ki, mitolojik Pers kralı Cemşid,
haremindeki kadınlardan birini kovar. Kederlenen
cariye umutsuzluğa kapılır ve intihar etmek için
kralın deposunda bulduğu, üzerine “zehir” etiketi
yapıştırılmış şişeyi alır ve diker kafasına. Oysa
şişedeki ziyan olmuş sıvı, fazla bekleyip fermente
olmuş üzümdür. Şişeyi dikip de ölmeyen, üstelik
bir de bünyesinde keder meder kalmayan cariye
koşarak buluşunu krala götürür. Kral içtiği şeyden
o kadar etkilenir ki, kızı affetmekle kalmaz, ondan
sonra ülkede üretilecek bütün üzümlerin şarap
yapımında kullanılmasını emreder.
•MÖ 6000 İnsanlar bugünkü Ermenistan
ve Gürcistan’da şarap üretip
şişelere koydular ve bilinçli
biçimde yıllandırdılar. Ama
muhtemelen hepsini keyifle
içtikleri için arkeologlara
tortuları incelemek kaldı.
•MÖ 5000
İnsanlığın İran’daki ataları
şarap testilerine reçine de
koydular ki, sonra birileri
bunları bulduğunda yanlışlıkla
fermente olmuş üzüm suyu
zannetmesin, uzun yıllar
korunmak üzere hazırlanmış
şaraplar olduğunu bilsin.
•MÖ 2600 Çinliler şarap üretimine
başladıklarına dair en eski
kalıntıları bıraktı.
•MÖ 2100
Mısır’daki Eski Krallık sona
ererken, mezar duvarlarında
ölüm sonrası ziyafet için reçete
hâlinde sunulmuş, hepsi de Nil
Deltası’nda üretilen beş çeşit
şarap sayılıyordu.
•MÖ 1350
Geleneksel Mısır şarabı
kırmızıydı ama Firavun
Tutankamon beyaz şarap içti.
•MÖ 1000
Şarap yapma bilgisini Levant
(bugünkü İsrail, Lübnan, Filistin
ve Ürdün) topraklarındaki
Fenikeliler devraldı ve onların
ticaret yeteneğiyle şaraplar
amforalar içinde Akdeniz
kıyılarına yayıldı.
•MÖ 800
Epik şair Homeros, Akdeniz’i
“şarap koyuluğunda deniz”
diye tarif etti. Eski Romalılar
Yunanlardan şarap yapmayı
öğrendi.
•MÖ 400
Alimoslu Yunan tarihçi
Tikididis, “Akdeniz insanlarının
barbarlıktan kurtulması zeytin
yetiştirip şarap üretmeleriyle
başladı” diye yazdı.
biliyor muydunuz?
•Hem tirbuşon hem de 75 cl.’lik
şişe, bugünkü hâlini 1800’lerin
ortalarında aldı.
•
•75 cl. şişeye doldurulacak
şarap, yaklaşık 1,25 kilo
üzümden üretilir.
•Türkiye dünyada bağ
arazisi olarak 4’üncü, üzüm
üretiminde 6’ıncı, şarap
üretiminde 41’inci sırada,
şarap tüketiminde 143’üncü
sırada.
•
•Türkiye’de yılda 90 milyon
litre şarap üretiliyor ve dünya
üretiminin yüzde 1’inden az.
Türkiye’deki üretim 1904
yılında 340 milyon litreydi.
daha rahat olacak.
yankodesign.com
•MS 500
Roma İmparatorluğu tamamen
yıkılırken Avrupa kaosa
sürüklendi. Bu sırada güçlenen
Kilise, şarap üretimini eline
aldı.
•MS 800
İslam kontrolüne geçen
Ortadoğu’da içki yasaklansa
da, alkol, bilhassa da şarap
üretimi sürdü, şarap birçok
şaire ilham oldu.
•Türkiye’de şarap üreticileri
sattıkları şarabın fiyatı ne
olursa olsun, litre başına
2,44 lira vergi ödüyorlar. 12
AB ülkesinde şaraptan ÖTV
kesilmiyor.
•MS 1381
Kral II. Richard, Londra’ya
giren her geminin gişelere iki
tas şarap bırakmasını emretti.
•MS 1385
Giovanni di Pietro Antinori,
ailesinin ipek ve yün
işinden ayrılıp Floransa’daki
şarap loncasına girdi ve
bugün Macaristan, Şili ve
California’da bağları bulunan
Antinori şaraplarını kurdu.
• Fransızların, Amerikalılar gibi
yağlı yiyeceklere ve sigaraya
düşkünlük göstermeleri, az
egzersiz yapmaları, buna karşın
kalp ve damar hastalıklarına
Amerikalılara göre yarı yarıya
az yakalanmaları yüksek kırmızı
şarap tüketimine bağlanır ve
buna “Fransız Paradoksu” denir.
Göz alıcı şıklık
RVS by V, İstanbul çıkışlı bir
gözlük markası. Dünyanın
önde gelen şehirlerinde
mağazaları olan RVS by V’de
hem optik hem de güneş
gözlüğü bulabilirsiniz. Yılda
sadece bin 500 adet üretilen
el yapımı gözlükler, stilleriyle
daha ilk bakışta farklılığını
belli ediyor.
rvsbyv.com
Sıradışı ofisler
Present & Correct ile rutinden
kurtulup, çalışma ortamınızı
renklendirebilirsiniz. Present
& Correct online mağazası,
not defterinden sayfa
•MS 1450
Sultan II. Murat, “Sâki getir,
getir yine dünkü şarabımı /
Söylet dile getir yine çeng ü
rebâbımı” dizelerini yazdı.
•MS 1787
Thomas Jefferson, ABD elçisi
olarak gittiği Fransa’da
Bordeaux’yu ziyaret edip
kendisi ve George Washington
için şarap aldı.
•
Sanat, teknoloji ve yemek
tek bir kitapta buluşuyor.
Modernist Cuisine, Nathan
Myhrvold, Chris Young ve
Maxime Bilet’in çalışmalarını
içeren 6 cilt ve 2 bin 400
sayfadan oluşan bir şaheser.
Şef David Chang’in “Bütün
•MS 1860
İngiltere’yle Fransa arasında
yapılan anlaşmayla, Fransız
şaraplarının vergileri
düşürüldü.
•MS 1862
Güney California’da şarapçılığa
başlandı. Ormanların
temizlenmesinde, bağların
ekilmesinde ve şarapların
saklanacağı mahzenlerin
kazılmasında Çinli işçiler
kullanıldı.
•Şarap kadehi bulaşık
makinesinde yıkanmaz. Çok
az deterjan kullanılarak sıcak
suda elde yıkanır. Silinmez,
kendi kendine kurumaya
bırakılır.
•MS 1960
Yaklaşık 10 milyon litre
taşıyan, dünyanın en büyük
şarap tankeri The Angelo Petri,
San Francisco’daki Golden Gate
yakınında battı.
•MS 1972
Çin’i ziyaret eden ilk ABD
Başkanı Nixon, yanında hediye
olarak California şarabı
götürdü.
•
MS 2010
Bir yemek kitabının çok
ötesinde…
Arkadaşınızın ya da
sevgilinizin doğum günü
yaklaşıyor ve ne alacağınıza
hâlâ karar veremediniz. Bu
gibi stresli zamanlarınızda
ilaç gibi gelecek bir
online alış veriş sitesi,
bundanistiyorum.com. Akla
hayale gelmeyecek birçok
eğlenceli, orijinal, en son
tasarım ürünler tek bir yerde
seçilmeyi bekliyor.
X-Men’leri sevenlere
gün doğdu. Son olarak
Wolverine’e odaklanan
dördüncü X-Men filminden
sonra şimdi de Profesör
Xavier ve Magneto’nun dost
oldukları ve X-Men’lerin
temellerini attıkları gençlik
yıllarına odaklanan
X-Men: First Class bu
yaz sinemalarda. Filmde
James McAvoy ve Michael
Fassbender’ı başrolllerde
izleyeceğiz. X-Men: First
Class’in nefes kesen fragmanı
ise internette dolanıyor.
MS 1972
Yeni nesil iPod Nano, özel
olarak üretilen kayışlarıyla
bir kol saatine dönüşebiliyor.
Bunun en havalı
örneklerinden biri de, Hex.
Hepsini istiyorum
MS 1960
Zamanın ritmini yakala!
yemek kitaplarının sonunu
getirecek yemek kitabı”
olarak tanımladığı Modernist
Cuisine, yemek yapmaya
daha teknik ve bilimsel bir
yaklaşım getiriyor. Ryan
Matthew Smith’in kitap için
çektiği fotoğraflarsa tek
kelimeyle muhteşem!
modernistcuisine.com
X-Men: First Class
MS 1860
MS 500
Bazıları kahveyi, hayatın
kahverengi yaşam kaynağı
olarak tanımlar. Eğer siz
de bu tanımlamayı yaparak
gün boyunca sık sık bir
damla kafein almanın
hayalini kuruyorsanız sıkı
durun. Kendi espressonuzu
her nerede olursanız
olun hazırlamanızı
sağlayan küçük el aleti
Mypressi Twist, hayatınızı
değiştirebilir. Mypressi’de
taze kahve çekirdekleri ya
da küçük kahve kapsülleri
kullanılabiliyor. Biraz sıcak su
ekleyin ve düğmesine basın.
Otuz saniye sonra kahveniz
hazır. Keyfinize bakın ve
yaşam kaynağınızın akışını
hissedin.
mypressi.com
MS 1381
Kahve keyfi
Online sinema
platformu MUBI ile artık
sinemaseverlerin istedikleri
filmlere ulaşabilmeleri
çok kolay. MUBI, dünya
sinemasının en seçkin
örneklerini bulabileceğiniz,
izlediğiniz filmler hakkında
yorum yapabileceğiniz ve
bunu sosyal ortamlarda
paylaşabileceğiniz bir
altyapıya sahip. Festival
filmlerinden klasik yapımlara
kadar 3 binden fazla filme
erişmek ve bunları pek çok
dilde altyazı seçenekleriyle
izlemek mümkün. Ücretsiz
üye olunan platformda, filmler
oldukça düşük fiyatlarla
sunuluyor.
mubi.com
MS 1450
Yeni nesil sinema salonu
Dokuz farklı renk seçeneğiyle
satışa sunulan Hex’lerin
bir güzel yanı da Nano için
ek koruma sağlaması ve
gelişmiş kontrol düğmeleri.
Tek kusuru ise bu kol saatini
herhangi bir saate göre daha
fazla şarj etmek gerekmesi.
shophex.com
ayraçlarına, lambalardan
daktilolara kadar geniş bir
ürün yelpazesi sunuyor. El
yapımı, özel tasarım kâğıt
ve kırtasiye ürünleriyle
ofisinizi sıradışı kılmak bir tık
ötenizde.
presentandcorrect.com
•MS 1987
Wilhelm Koch adlı bir Alman,
Paris’te bulunan ve bir
zamanlar Thomas Jefferson’a
ait olduğu iddia edilen dört şişe
şarap için 500 bin dolar ödedi.
•MS 2010
Gelişmekte olan bir ülkenin
başbakanı üzümle şarabı
birbirine karıştırdı.
•Kaldırılan kadehlerin
karşılıklı tokuşturulması
âdetinin nereden geldiği tam
bilinmemekle beraber, her
vuruşta bir kadehten diğerine
şarap geçtiği için bunun
karşınızdakinin şarabına zehir
katmadığınızı ispat ettiğiniz bir
Antik Yunan geleneği olduğuna
dair kanı yaygındır. soru & cevap
Röp: Yetkin Nural
İllüstrasyon: Sadi Güran
İşlerini ve üretimlerini yakından takip
ettiğimiz dört kişiye, alışılmış röportaj
soruları yerine içimizden geldiğince
sorular yönelttik.
serhat kılıç
aktör
Seni en son ne çok heyecanlandırdı?
Stand up gösterisi için sahneye hiçbir şey planlamadan çıkmak...
En son hatırladığın rüyanda neler gördün?
Ah bir hatırlayabilsem... Bir yolda yürüyorum, mavi adamlar var... Yahu bunlar Şirinler olmasın...
En son hangi filmi izledin? Beş üzerinden kaç yıldız verirsin?
Genç bir yönetmenin çektiği ve Avrupa’da bir festivalde gösterilmesi planlanan kısa metraj
Obezonlar filmi... Festivale gidecek ama bence beş üzerinden iki...
Hangi filmin tekrar çekiminde oynamak isterdin?
Rıhtımlar Üzerinde.
Eğer başka bir objeye, canlıya dönüşebilecek olsan neye dönüşürdün?
Önce insan olarak yetkinleşmemiz gerekli elbette. Hepimizin... Bunu bir başaralım, sonra
düşünürüz...
Dağda, şömine başında kış tatili mi, kumsalda flip flop tatili mi?
Soğuk sevmiyorum. Kumsalı seçerdim.
En çok tanışmak istediğin insan?
Fyodor Mihayloviç Dostoyevski.
gökhan özoğuz
Güne başlamanın en iyi yolu sence nedir?
Beni sabahları suyla ıslatarak uyandırıyorlar. Benim için güne kuru başlamak olsa gerek... Kendi
hür irademle yüzümü yıkamak istiyorum.
müzisyen - aktör
Eksikliğinde yapamayacağın üç şey nedir? Her şekilde, her türlü yaparım diyorum ama sağlık olmazsa hiçbir şey yapılamaz diyorum… Ama bir de:
Yerimde durursam yapamam.
Aşk yoksa yapamam.
Karanlıksa yapamam.
Bilgisayarının masaüstünde ne imajı var?
Utanarak söylüyorum ama benim resmim... Sürekli değiştiriyorum, size bu denk geldi!
Altıncı bir duyun olsa, neyi, nasıl hissedebilmek isterdin?
Altıncı bir duyum var. Doya doya hissediyorum. Çünkü hissedebilmek her şeydir. Ne olduğu da
bana kalsın...
Yemek yapmayı mı yemeyi mi seversin? Yemeyi seviyorsan en sevdiğin yemek, yapmayı seviyorsan
spesiyaliten nedir?
Yemeğe karşı aşk duyduğum doğru. Ama yemek yapmayı da arzuluyorum. 1998’deki pasif
girişimim sonucu Hollanda’da bir yemek okuluna gideyim dedim ama albüm çıkınca her şey suya
düştü. Bakalım gelecekte dokunmak istediğim köşelerden biri de bu. Belki ufak dört masalı bir yer
açıp enteresan zamanlarda kapar açarım, yemek yaparım, o da olur.
En sevdiğin keyif kombinasyonu?
Nutella’lı kızarmış ekmek ve su.
Son altı ay içinde okuduğun en iyi kitap neydi?
A’mak-ı Hayal.
Altıncı bir duyun olsa, neyi, nasıl hissedebilmek isterdin?
Anlayabilmek isterdim, her şeyin derinindeki yanı… Gerçeğini olduğu gibi hissedip, onu bilerek
yaşamak isterdim.
Tuvalette ne okuyorsun?
Yorumsuz!
Tarihten en çok hangi olaya karşı bir merakın var?
Şüphesiz, Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye. Bir takıntın/takıntıların var mı?
Her saniye değiştiği için kesin bir takıntı söylemek zor. Her dönem değişen hâller... Daldığımda
dünyanın diğer bütün olgularından uzaklaşırcasına kaybolduğum için, iyi kötü çok şey var takıntım
hâline gelen ve hepsine de âşığım. Zamanı gelince, süreleri tükenince zaten hepsi bir diğerine
devrediyor görevi.
Bir süper gücün olsaydı ne olmasını isterdin?
Her yere ışınlanmak isterdim.
MP3 çalarında sürekli çalan üç parça nedir?
Derrick Morgan - Copycat
The Doors - People Are Strange
Hüseyin Sebilci •İkiz kardeşi Hakan Özoğuz’la
beraber kurduğu ska-punk
grubu Athena ile Türkiye’de
önemli bir müzikal boşluğu
dolduran Gökhan Özoğuz
özellikle Türkiye Basketbol
Millî Takımı için bestelenen
“12 Dev Adam” parçasıyla
Türkiye’nin en popüler
tezahüratlarından birinin de
yaratıcısı oldu.
•2004 Eurovision Şarkı
Yarışması’nda “For Real”
parçasıyla Türkiye’yi temsil
eden Athena, 195 puan
toplayarak 4. oldu. 195 puan
ise Türkiye’nin Eusovision’da
aldığı en yüksek puan olarak
tarihe geçti.
•1993 yılında One Last Breath
albümüyle yola çıkan Athena
grubu, 2010 senesinde
yayınlanan Pis ile yedi albüm
ve üç EP’lik bir diskografiyi
geride bırakmış oldu.
•Bilkent Üniversitesi Müzik
ve Sahne Sanatları Fakültesi
Tiyatro Bölümü’nden mezun
olan Serhat Kılıç, Ankara ve
Erzurum Devlet Tiyatrosu’nda
görev aldıktan sonra 2008
yılında İstanbul’a yerleşti.
İstanbul’da Tiyatro Dot’un
Böcek oyunuyla kariyerine
devam etti.
•Tiyatrodan olduğu kadar
televizyondan ve beyaz
perdeden de tanıdığımız
Serhat Kılıç, Bizim Evin
Halleri, Hatırla Sevgili, Benim
Annem Bir Melek gibi dizilerin
yanısıra Küçük Şeyler, Uyanık
Bar, Heberler ve Paranoyak
gibi TV şovlarıyla da ekranlara
gelmeye devam ediyor.
•Serhat Kılıç, Zülfü Livaneli’nin
Veda ve Derviş Zaim’in
Nokta filmlerinde rol aldı.
Senaryosunu Aylin Livaneli’nin
yazdığı ve Zülfü Livaneli’nin
yönettiği, şu anda çekim
aşamasında bulunan
Elia’s Journey filminde de
oynayacak.
sezin akbaşoğulları
aktör
Bu soruları yanıtlarken nerdesin, saat kaç ve dinliyorsan eğer ne dinliyorsun?
Saat 5:30, evdeyim, hiçbir şey dinlemiyorum.
En son hangi filmi izledin? Beş üzerinden kaç yıldız verirsin?
Az önce Cennetin Çocukları’nı seyrettim, beş yıldız derim.
Eksikliğinde yapamayacağın üç şey(in) nedir? Ne yapamayacağıma göre değişir.
Seni en son ne çok heyecanlandırdı?
Bir haber.
Çocukluğundan beri yanında taşıdığın, sakladığın bir eşyan var mı?
İlkokuldaki beslenme çantam.
Eğer başka bir objeye, canlıya dönüşebilecek olsan neye dönüşürdün?
Kedi olmak isterdim. O bedenle hareket etmek nasıl bir his merak ediyorum.
Dağda, şömine başında kış tatili mi, kumsalda flip flop tatili mi? Denizi tercih ederim.
Bilgisayarının masaüstünde ne imajı var?
Bu ara su var.
Bir süper gücün olsaydı ne olmasını isterdin?
Görünmez olmak isterdim.
ümit kayıhan
teknik direktör
Yemek yapmayı mı yemeyi mi seversin? Yemeyi seviyorsan en sevdiğin yemek, yapmayı seviyorsan
spesyaliten nedir?
Yemeyi severim, en sevdiğim menü ise patlıcan kebap ve cacık.
Çocukluğundan beri yanında taşıdığın, sakladığın bir eşyan var mı? Futbol topum.
Seni en son ne çok heyecanlandırdı?
Oğlumun askere gittiği gün çok heyecanlandım.
En sevdiğin keyif kombinasyonu?
Zengin bir kahvaltı ve şekersiz çay…
Eğer başka bir objeye, canlıya dönüşebilecek olsan neye dönüşürdün?
Yeniden bebek olarak dünyaya gelmek isterdim.
Hayatında en çok görmek istediğin yer neresi ve neden?
Hawaii adaları; sanal ortamdan dolayı merak ediyorum.
Bir süper gücün olsaydı ne olmasını isterdin?
Herkese yardım ederek, kimsenin kimseye muhtaç olmayacağı bir dünya yaratmak isterdim.
Altıncı bir duyun olsa, neyi, nasıl hissedebilmek isterdin?
Ölümden sonra insanların ne yaşadığını görebilmek ve hissetmek.
İdeal tatilini nasıl planlarsın? Kiminle, nereye, ne zaman gitmek isterdin?
Ailemle ve yakın çevremdeki bireylerle beraber okyanustaki adaları gezerek, tüm güzellikleri
paylaşmak isterdim… En kısa zamanda!
•İzmir doğumlu eski millî
futbolcu Ümit Kayıhan, spor
kariyerine teknik direktör
olarak devam ediyor. Pek çok
Anadolu takımında görev alan
Ümit Kayıhan şu anda Çaykur
Rize Spor’un başında. Ümit
Kayıhan’ın geçmişte çalıştırdığı
takımlar arasında Göztepe,
Karşıyaka ve Altay da var. •1973-1986 yılları arasında orta
saha oyuncusu olarak sahalara
çıkan Ümit Kayıhan, Göztepe,
Balıkesirspor, Eskişehirspor ve
Altay formasını giydi.
•Bir dönem televizyon
ekranlarında da yorumcu olarak
karşımıza çıkan Ümit Kayıhan,
aslında spor kariyerine
kaptanlığını yaptığı Göztepe
Basketbol Takımı ile başladı
ve kazandığı ilk kupa bu takım
ile oldu.
•İzmir doğumlu Sezin
Akbaşoğulları oyunculuk
kariyerine lise tiyatro ekibiyle
sahneledikleri Yine Başladılar
Şarkıların oyunu ile başladı.
•Bilkent Üniversitesi tiyatro
bölümünden mezun olduktan
sonra çeşitli televizyon
dizilerinde rol alan
Akbaşoğulları, Beyaz Gelincik
dizisinde canlandırdığı Ceren
Aslanbaş karakteriyle televizyon
izleyicisinin beğenisini
kazandı. Selim Demirdelen’in
yönettiği Kavşak filmindeki Arzu
karakteriyle 2010 Altın Koza
En İyi Kadın Oyuncu ödülünü
kazandı.
•Oyuncu şu anda TRT 1’de
yayınlanan ve bir hastane
ortamında geçen olayları
anlatan Sen de Gitme dizisinde
rol alıyor.
izmir animasyon festivali
Röp: Yetkin Nural
İzmirliler bu bahara yepyeni bir festivalle giriyor. 10-13 Mart 2011 tarihleri
arasında ilki gerçekleştirilecek olan İzmir Uluslararası Animasyon Festivali.
Üstelik festival bünyesinde gerçekleştirilecek tüm gösterimler ve etkinlikler
ücretsiz olacak. Festivalin küratörü ve İzmir Sanat ve Tasarım Derneği üyesi Tuna
Yılmaz ile İZAF ve animasyon üzerine sohbet ettik.
urla şarapçılık: kaybolan bir tarihin peşinde
Röp: Yetkin Nural
Özellikle son dönemde dünya çapında kaliteli şarap üreten ülkeler
arasına giren Türkiye’nin bu seçkin haritada yer almasını sağlayan
yeni nesil firmalar söz konusu… Bu sektörde oldukça önemli bir enstitü
olan Masters Of Wine (Şarap Üstatları) tarafından verilen ödüllerle
uluslararası kalitesini kanıtlayan Urla Şarapçılık da bu firmalardan
bir tanesi. Urla Şarapçılık’ın kurucu ortaklarından Bülent Akgerman
ile hem başarılarının arkasındaki faktörler hem de üzüm ve şarabın
incelikleri üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
Öncelikle tebrik edelim sizi.
Geçtiğimiz sene The Institute
of Masters of Wine tarafından
Urla Boğazkere şarabınıza
birincilik ödülü verildi.
Bize bu organizasyondan ve
Türkiye’de nasıl bir etkinlik
gerçekleştirildiğinden bahseder
misiniz?
Teşekkürler, memnuniyetle.
Şu anda 23 ülkeden 288 üyesi
olan, kâr amacı gütmeyen
söz konusu enstitü 1955’te
şarap sektöründe yüksek
standartların tesis edilmesi ve
korunması amacıyla kuruldu
ve günümüzde önemli bir
otorite olarak kabul ediliyor.
Şarap Üstadı (Master of
Wine) unvanına kavuşabilmek
için oldukça zorlu bir süreçten
geçiliyor. Üç ayrı kıtada, dört
ayrı teorik ve üç ayrı pratik
sınavda başarılı olanlar son
aşamada bitirme tezi de
hazırlamak zorundalar ancak
başvuranların sadece yüzde
30’u bu noktaya gelebiliyor.
Ülkemizin şarap denince akla
ilk gelen kişilerinin başında
yer alan doktor ve vinolog
Yunus Emre Kocabaşoğlu’na
ait olan Veritas firması,
geçtiğimiz yıl mart ayında
düzenlediği Masters of Wine
İstanbul Weekend etkinliğinde
25 üreticinin 118 şarabını kör
tadıp puanlaması için dokuz
şarap üstadını bir araya
getirdi. Jüride bulunan dokuz
üstat da daha sonra ülkemizin
ve sektörümüzün âdeta
gönüllü elçileri hâline geldiler.
Şaraplarımızdan Urla
Boğazkere, Anadolu
üzümlerinden yapılan şaraplar
kategorisinde birincilik
alırken, Urla Nero d’Avola ve
Urla Karası ise uluslararası
üzümlerden yapılan kırmızı
şaraplar kategorisinde
eşbirincilik aldı.
Urla Şarapları’nın tesisinden
Türkiye’nin ilk “hi-tech” şarap
yapımevi olarak bahsediliyor.
Şarap yapımında standart şarap
üretim tesislerine göre nasıl
farklılıklarınız var? Ne gibi
teknikler Urla şaraplarını farklı
kılıyor?
Öncül amacımız yöremizin
benzersiz özelliklerinin
katkılarını, şarap yapımındaki
bazı köklü gelenekleri ve
teknolojinin nimetlerini
bir potada eritip optimum
yaklaşımlarla iddialı şaraplar
üretmek. Örneğin, artık
dünyada ender tesislerde
mevcut olan, pompalama
işlemini minimuma indirip
şıranın travmaya uğramasını
önleyen kendi cazibesiyle
akış (gravity flow) sistemini
oluşturabilmek için büyük
maliyetlere katlandık. Fransız
danışmanımızla mimarımız
en doğru sürecin üzerine
tasarımı birlikte kurguladılar.
Şarap yapımındaki bütün
süreçlere benzersiz özen
gösteriyor ve fark yaratan
ekipmanlarla çalışıyoruz.
Her şeyden önce, toprak
analizlerine göre seçip
diktiğimiz anaçlara ve özel
klonlara haiz asmalardan
oluşan bağlarımızla gurur
duyuyoruz. Bu dönem
bağlarımıza davranış şeklimizi
İsrailli danışmanımız belirliyor.
Sektörümüzde nitelik ve
nicelik ters işlediği için birkaç
kez salkım seyreltme yapıp
ürünümüzün çoğunu kesip
atıyoruz. Bildiğim kadarıyla
ülkemizde üzümlerin
saplarını ayırdıktan sonra
yıkayan sistem sadece
bizde var. Böylece şaraba
olumsuz etki yapacak
tozlardan ve partiküllerden
üzümü arındırmış oluyoruz.
Üzüm çeşidine ve yapmak
istediğimiz şaraba göre
kullandığımız çok farklı
tanklarımız mevcut. Örneğin,
fazla taneli üzümlerimizi
yatık tanka koyuyoruz.
Fermantasyonda oluşan
CO2 gazını kullanarak
çalışan ve en doğal
fermantasyon ortamını
sağlayan Ganimede tankımız
ve meşe tanklarımız da var.
Laboratuvarımızda en doğru
makineler ve en gelişmiş
yazılımları kullanıyoruz. En
değerli fıçıların saklandığı
mahzenimizde özel nem
pompaları var ve ancak beş
sene sonrasına randevu
veren, dünyanın bir numaralı
soğutma sistemlerini kuran
firmayla çalıştık. Şarap
yapımında iki ayrı Fransız
önologtan danışmanla
çalışıyoruz. Bunlardan biri
Öncelikle tebrik ve
teşekkürlerimizi sunalım. Hem
İzmir’in hem de Türkiye’nin
ihtiyacı olan bir etkinlik,
animasyon festivali. Bize biraz
festivali anlatır mısın? Nasıl bir
organizasyon bekliyor İzmirlileri
ve ne gibi etkinlikler olacak
festival kapsamında?
Gerçekten de İzmir büyük
ve uluslararası niteliği olan
etkinlikler açısından biraz
kısır bir şehir. İşte biz de bu
yolda bir adım atmak için
yapıyoruz bu festivali. İlk kez
düzenlediğimiz festivalde
kırka yakın ülkeden çok farklı
türlerde film seyredecek
izleyiciler. Ayrıca hem
çocuklara hem de yetişkinlere
yönelik çeşitli atölye
çalışmaları olacak. Resim,
karikatür ve canlandırma gibi
değişik disiplinlerde yapılacak
bu çalışmalar. Festival
partisini de unutmamak
lazım! Tüm etkinlikler halka
açık ve ücretsiz olarak
gerçekleştirilecek.
Animasyon, stop-motion
filmlerden, üç boyutlu
dijital grafiklere ve Japon
mangalarından beslenen anime
serilere kadar genişleyen çok
çeşitli ve uçsuz bucaksız bir
alan. Film seçimlerinde ne gibi
kriterler söz konusuydu? Farklı
tarzlarda filmler izleyebilecek
miyiz İZAF’ta?
Filmleri seçerken festival
küratörü olarak en büyük
kriterim filmlerin belirli bir
profesyonellik taşımaları
oldu. Filmleri seçerken bir
seyirci gibi hareket etmeye
çalıştım. Bunun dışında
yaratıcıları sınırlamamak
adına başka kısıtlamalar
getirmedik. Tür, teknik ya da
dil ayrımı da yapmadık. Fakat
gösterimlerde çocuklara ve
yetişkinlere yönelik filmleri
ayrıştıracağız. Festivalde her
tür ve teknikten film izlemek
mümkün olacak. Hattâ
programda 3D filmler bile
var, salonda gerekli koşulları
sağlayabilirsek bunları 3D
gözlüklerle seyredebileceğiz.
Bildiğim kadarıyla festival
kapsamında bir de yarışma
bulunuyor. Katılım nasıl? Bir
ödül var mı kazanan filme?
Katılım gerçekten
beklediğimizden bile fazla
oldu. Özellikle yurtdışından
tahminimizin çok üstünde
bir katılım var ve tabiî bu
da hem çok sevindirici hem
de gelecek için çok ümit
verici. Yedi kişilik jürimizin
belirleyeceği en iyi filme
bir ödül verilecek. Ödülün
maddî boyutu henüz
netleşmediğinden şu an için
bir şey söyleyemiyorum.
Ama sadece heykelcik
almak bile büyük bir önem
taşıyacak çünkü jürimizi
hem Türkiye’den hem de
yurtdışından çok önemli
isimler arasından seçtik.
İZAF’ın mimarı, aslında oldukça
yeni bir oluşum olan İzmir Kültür
Sanat ve Tasarım Derneği.
Bize biraz da bu dernekten
bahsedebilir misin? Kimler, nasıl
bir araya geldi ve böyle bir fikir
ortaya sürdü? Derneğin başka
projeleri var mı?
Dernek 2010 yılının son
günlerinde kuruldu ve bu yıla
da hiçli bir giriş yaptı. Kurucu
üyeleri arasında İzmirli genç
sanatçılar, tasarımcılar ve
hattâ işadamları bulunan
bu oluşum kentin ihtiyacı
olan uluslararası bakış
açısını oluşturma gayesi
taşıyor diyebiliriz. Şöyle
olsa, böyle yapılsa daha iyi
olmaz mı diye sürekli kendi
aramızda konuştuklarımızı
ancak kendimizin hayata
geçirebileceğini fark edince
dernekleşmeye karar
verdik. İlk girişimimiz de bu
festival oldu. İzmirlilere bu
yıl içinde iki ya da üç tane
daha küresel boyutta etkinlik
sunacağımızın ve bunların
da gelenekselleşeceğinin
müjdesini de sizin
aracılığınızla verelim.
Benim dertli olduğum bir
konu var: Son zamanlarda
Türkiye’de vizyona giren
hemen hemen tüm animasyon
filmlerin dublajlı olarak
gösterime sunulması. Elbette
animasyonların baş izleyicisi
olan çocukları ve onların
tercihlerinin önemini anlıyorum.
Ama bizim gibi hafiften yaşını
almış, animasyon düşkünü,
üstelik her filmi de çekildiği
orijinal dilinde izlemek
isteyenler için bir seans bile
ayrılmaması kalbimi kırıyor
açıkçası. Sen bu konuda ne
düşünüyorsun? Animasyonun
en önemli yanlarından biri
olan seslendirmenin dublajla
katledildiğine inananlardan
mısın? Yoksa Türkçe dublajları
başarılı buluyor musun?
Türkçe dublajları her ne kadar
başarılı buluyor olsam da
senin bahsettiğin durumdan
ben de şikâyetçiyim. Eskiden
en azından akşam seansları
orijinal olarak gösterilirdi,
artik bu durum da çok azaldı.
Çocukları düşünmek elbette
önemli ama bu filmleri sadece
onlar seyretmiyor. Ayrıca
Türkçe seslendirmelerde
de sürekli aynı isimler
kullanılıyor, bu da bence çok
kısır bir durum. Dublaj filmleri
katlediyor diyemem ama açık
konuşmam gerekirse Shrek’i
Okan Bayülgen’den değil de
Mike Myers’tan dinlemeyi
tercih ederim!
Okuyucularımız için birkaç ipucu
alalım. İZAF’ın yıldızı olması
beklenen filmler hangileri? Hiç
animasyon film izlemeyen, ya
da pek ilgi duymayan birinin
bile keyif alacağını düşündüğün
isimler var mı?
Festival daha yeni olmasına
rağmen pek çok önemli isim
filmleriyle başvurdu. Örneğin
son Cannes film festivalinde
en iyi kısa film ödülünü alan
Serge Avedikian’in Chienne
d’Histoire isimli filmi festivalin
en önemli yapımlarından
biri. Bunun gibi pek çok
ödüllü film olacak. Yarışmalı
bölümde finale kalan filmler
tabiî ki festivalin en iyileri,
bunlar kaçırılmamalı.
Canlandıranlar Yetenek
Kampı işbirliğiyle yaptığımız
özel bölümde Türkiye’den
yapımları, Çağdaş
Alman Canlandırmaları
bölümünde ise son 10 yılda
Almanya’da yapılmış işleri
seyretmenizi öneririm.
Çocukları da unutmadık,
onlara özel filmlerimiz var,
bunları tabiî ki yetişkinler
de zevkle seyredebilirler.
Film gösterimleri dışında
canlandırma, resim ve
karikatür gibi dallarda atölye
çalışmalarımız da var. Tekrar
altını çizeyim: tüm film
gösterimleri ve atölyeler halka
açık ve ücretsiz!
dünyanın sayılı otoritelerinden
Robert Parker’dan 100
üzerinden 98 puana layık
görülen şarapların yaratıcısı.
bilmediğinden zaman içinde
asmalar sökülerek yerlerine
arpa, buğday ve tütün ekilmiş.
Yıllar sonra ortağım ve
yönetim kurulu başkanımız
Can Ortabaş bir gün palmiye
çiftliğinde antik bağ setlerini
görüp araştırmaya başlayınca
bölgenin tarihçesiyle birlikte
toprağının ve mikro klimasının
şaraplık bağlara çok elverişli
olduğunu öğrenmiş ve
böylece Urla Şarapçılık
serüveninin ilk kıvılcımları
yakılmış.
üzere yörenin bazı yok
olmuş üzümlerini de yeniden
kazanmak için bilimsel
çalışmalar gerçekleştiriyoruz.
Ayrıca, Can Ortabaş’ın
Çakmaktepe’de bin metrelik
irtifada kurduğu yeni bağda da
sürpriz üzümler yetiştirmeye
başladık.
Kaliteli şarabın çok
değişkenli uzun bir formülü
var diyebiliriz. En önemli
kısmını ise bağ oluşturuyor.
Hâkim rüzgâr, gündüzle
gece arasındaki ısı farkı,
drenajı iyi olup su tutmayan,
PH değeri düşük olmayan
toprak, toprağın yapısına göre
seçilmiş anaçlar, güneşli gün
sayısı, düşen yağmur miktarı,
iklime göre seçilmiş doğru
üzüm, üzümün doğru klonu,
sık aralıklarla dikim, doğru
budama, salkım seyreltme,
topraktaki elementlerin yakın
takibi, damla sulama sistemi
doğru bir bağ oluşturulurken
çok dikkat edilmesi gereken
hususlardır. İyi bir bağdan
sonra üzümü en doğru
zamanda hasat edebilmek de
çok önemlidir. Asıl prensip,
verimsiz toprağa dikeceğimiz
asmaya mümkün olduğunca
can çekiştirmektir.
hattâ kaçıncı kadehi olduğu
bile lezzeti algılamasını
değiştirir. Genelde kaliteli
bir şarapta asidite, alkol,
şeker ve tanenin uyumlu
birlikteliği; farklı çağrışımlar
yapan güzel koku, berrak bir
renk, yutkunduktan sonra
saniyelerce damakta kalan
hoş bir lezzet arzu edilir.
Şarabınızın eşlik edeceği
yemek de çok önemlidir.
Uyumsuz bir eşleşme
çok kaliteli şarabı düzgün
algılayamamanıza yol açar.
Tükettiğiniz andaki ısısı da
çok büyük bir rol oynar.
servis yapılması doğru olur.
Nero d’Avola & Urla Karası
kupajımız, marine edilmiş
ızgara et çeşitleri, tütsülenmiş
ve baharatlı peynirler ve
zengin soslu et yemekleriyle
mükemmel bir uyum sağlar.
16-18 derecede servis
edilmesi gerekir.
Vourla kupajımız pizzalar,
zengin soslu makarnalar,
marine edilmiş ızgara etlerle
mükemmel bir uyum sağlar.
16-18 derecede servis
yapılması önerilir.
Bornova Misketi’nden
ürettiğimiz Symposium ise
aperatif kanepeler, çikolata ve
taze meyveler ile hazırlanmış
tatlılarla mükemmel bir uyum
sağlar. 8-10 derecede servis
yapılması doğru olur.
Urla’nın şarap üretimi konusunda
biraz unutulmuş bir tarihi var.
Siz markanızla aynı zamanda
tekrar bu geçmişi canlandırmak
konusunda önemli bir adım atmış
oluyorsunuz. Bize Urla’yı ve
şarap geçmişini anlatır mısınız
biraz?
Urla sırasıyla İyonlar,
Persler, Yunanlar, Romalılar,
Bizanslılar, Selçuklular
ve Osmanlılar tarafından
yönetilmiş. Zamanında
Akdeniz kıyılarından
Karadeniz kıyılarına kadar
geniş bir coğrafyada talep
gören şaraplar üretilirmiş
Urla’da. Hattâ bir süre,
filoksera yüzünden bağlarını
kaybeden Avrupa’ya
Karaburun Yarımadası’ndan
şarap ihraç edilirmiş. Maalesef
mübadeleyle bölgeye
yerleşen halk şarapçılığı
Şaraplarınız için ne çeşit üzümler
kullanıyorsunuz? Urla’da kendi
yetiştirdiğiniz üzümler var mı?
Ve şarap üretimi için üzüm
yetiştirmek konusunda dikkat
edilmesi gereken noktalar neler?
Bağlarımızda Nero d’Avola,
Sangiovese, Boğazkere,
Syrah, Cabarnet Sauvignon,
Merlot, Petit Verdot, Cabarnet
Franc, Bornova Misketi
üzümlerimiz var. Urla Karası
ve Gaydura başta olmak
Şaraptan pek anlamayan ben
ve benim gibi okuyucularımız
için soralım. Şarabın ve şarap
içmenin incelikleri nedir? İyi
bir şarabı ne gibi özellikleriyle
tanıyabiliriz? Bu sorunun cevabını hakkıyla
vermeye çalışırsak sayfalarca
sürer. Zira şarabı tadanın
sosyo-kültürel durumu,
tadım şekli, ruh hâli, tokluk
derecesi, sağlık durumu,
daha önceki deneyimleri,
önyargıları, şarabı saklama
şekli ve süresi, servis
ettiğindeki ortamın ve şarabın
sıcaklık derecesi, bardağın
özellikleri, saatin kaç olduğu,
birlikte tadım yaptığı kişilerin
yorumları, az önce içtiği
şarabın lezzeti, yanında yediği
peynir veya yemeğin cinsi ve
Son olarak biraz ürünlerinizden
bahseder misiniz? Hangi
şaraplarınız ne gibi tercihlere,
hangi damak zevklerine hitap
ediyor?
Serendias Roze Şarabımız
Nar ekşili Akdeniz salataları,
somon ve yengeç gibi deniz
mahsulleri, ördek ve soslu
tavuklar ile mükemmel bir
uyum sağlar. 8-10 derecede
rahatlama zamanı
Hazırlayan: Doruk Yurdesin - Ekin Sanaç
Stresinizi kanatlandırıp uçurmak için daha ne bekliyorsunuz?
Hayatın hızlanan ritmi,
zaman kavramını gitgide
daha değerli kılıyor. Sürekli
artan çalışma saatleri
iş dışındaki aktiviteler
için ayrılması gereken
zamandan yiyedursun,
insan zihni ve vücudu
sağlık için sahip olması
gereken dengeden de
gitgide uzaklaşıyor.
Stres, çalışan insanları
haftanın neredeyse her
günü yakalamaya hazır
bir düşman gibi. Oysa ki
Mohandas K. Gandi’nin
de dediği gibi, “Hayat, onu
sürekli hızlandırmaktan çok
daha fazlasını hak ediyor.”
Stres, bugün insan
sağlığı adına o kadar
ciddîye alınan bir konu ki
birçok Avrupa ülkesinde
işverenler, çalışanlarının
ruhsal sağlığını korumanın
yasal sorumluluklarını bile
taşıyor. Bu gibi süreçlerin
özellikle İskandinav
ülkelerinde tıkır tıkır
işlediğini biliyoruz…
Ama stres, insanoğlu
için şüphesiz yeni bir
mesele değil. İnsanlar
aslında yüzyıllardır kendini
rahatlatmanın yolları ve
yöntemlerinin peşinde. Her
kültür, coğrafya ve inanışın
çok uzun yıllardan beri
hayatın mücadelelerine
karşı rahatlama adına
farklı teknikler geliştirme
geleneği var. ­Şu an
birçok insan işten eve
geldiğinde televizyon
izlemeyi rahatlatıcı
bulduğunu zannediyor olsa
da, burada bahsetmekte
olduğumuz ruhsal ve
fiziksel rahatlama, tam
da önünüzdeki ekran
içinde sıralanan reklam
ve bilgi bombardımanının
yaratacağı strese karşı
bir rahatlama! Örneğin,
kendinize en son ne
zaman sıcacık bir banyoda
45 dakika ayırdınız?
Gerçekten de banyo
yapmak, gözeneklerinizin
nefes almasını sağlamak
için ayıracağınız bir 45
dakika yok mu gününüzün
içinde?
Rahatlama ihtiyacı ve başlıca teknikler
İnsanın rahatlama tekniklerine
yönelten tek sebep
strestir elbette. İnsan zihni
hayatta yaşadığı bilumum
olumsuzluktan dolayı stres
altında kalabilir. 1960’larda
psikiyatrlar stres kaynakları
üzerinde çalışmışlar ve
bunların insan hayatı
üstündeki tehlikelerini
ölçülebilir hâle getirmeye
çalışmışlar. Bunlar, stres
altındaki bireyin kontrolü
dışında gelişen dışsal
tacizlerin kaçınılmaz sonucu
olduğuna dair geleneksel
görüşe dayanan çalışmalar.
Son yıllardaysa bu dışsal
olayların stres üretme
potansiyelinin otomatikman
bu olaylara içkin olmadığı,
birey üzerindeki etkilerinin
bireyin algıları, kapasitesi
ve anlayışıyla da değiştiği
iddia ediliyor. Yani,
sadece fiziksel rahatlama
yetmeyebiliyor, hayata
bakışımızda da değişikliklere
gitmek gerekebiliyor, hattâ
bazen bir terapist eşliğinde.
Ama burada yerimiz dar,
psikiyatrların uyguladığı çeşitli
terapi biçimlerini, ilaçları filan
dışarıda bırakıyoruz. İşte
kendi başınıza yapabileceğiniz
kolay alıştırmalardan,
disiplin, eğitim ya da para
gerektirenlere doğru, birkaç
rahatlama tekniği…
Holmes and Rahe Stres Ölçer
1967’de ABD’li psikiyatrlar Thomas Holmes
ve Richard Rahe, 5 bin tıbbî hasta üzerinde
yaptıkları araştırmada hayatlarındaki stresle
hastalıklarının ilişkisini incelediler ve doğru
orantılı bir ilişki söz konusu olduğunu
buldular. Buna göre, hastalara hayatlarında
stres yaratabilecek 43 faktörle ilgili sorular
soruluyor, bu faktörlere verilen puanların
toplanmasıyla hastalık riski ortaya
çıkartılıyordu. Eşin ölümüne en yüksek
değer olan 100 puan biçen araştırmada,
örneğin hapse atılmaya 63, emekliliğe 45,
hamileliğe 40, malî durumdaki değişikliklere
38, yakın bir arkadaşın ölümüne 37, çeşitli
alışkanlıklardaki değişikliklere 15-24, Noel’e
12 puan veriliyordu. Kişinin başına gelmiş
olayların puanları 300’ü geçtiğinde, stres
kaynaklı fizyolojik hastalık riski de artıyordu.
Bugün bu test hayatta farklı öncelikleri olan
farklı kültürlere göre de uyarlanıyor.
Rahatlatıcı müzikler
Doğaya çıkmak
Aslına bakarsanız, en güzeli…
Araştırmalar gösteriyor ki
sadece doğa resimlerine
bakmak bile insanların
konsantrasyon sorununa
iyi geliyor. Gökyüzündeki
bulutlara bakmak, dalgaların
çarpması, yaprakların hışırtısı
gibi doğal olaylar düşünmeyi
kolaylaştırır ve hiçbir çaba sarf
etmeden dikkati toplamayı
sağlar. Ayrıca hastalıklardan
sonraki iyileşmeyi de
hızlandırır.
•1999’dan beri her yıl
Finlandiya’da düzenlenen,
110 dereceye ısıtılmış ve
her yarım saatte bir ocağa
su eklenen saunada en uzun
kalan yarışmacının kazandığı
dünya şampiyonası, geçen yıl
şampiyonun hastanelik olması,
ikincinin de sağ çıkamaması
yüzünden tamamen kaldırıldı.
Tamam, zevkler ve renkler
tartışılmaz, ama bazı müzik
türlerinin stresi kontrol
altına almada diğerlerinden
daha etkin olduğuna dair
çalışmalar da var. New
age müziği, klasik müziği
ve psikedelik müziği bu
kapsam içinde tutuyor bu
araştırmacılar. Ama herhalde
bunun da derinine inmek
lâzım, çünkü Yanni dinlerken
plak kapağına ya da konser
görüntülerine denk gelmek,
Wagner’in bir zamanların
savaş belgesellerinde paso
kullanılan bir eserinde
stres atmaya çalışmak da
fiyaskoyla sonuçlanabilir.
•17. yüzyılda İstanbul’da 4 bin 536 özel ve 300
adet halka açık hamam
bulunuyordu. 19. yüzyılın
sonlarına gelindiğinde sadece
130 kadarı kalmıştı.
Stres topu
Ufak bir topu elinizde
mıncıklayınca kaslar gevşer,
stres azalır. Süngerden
yapılanları vardır, plastiğin içine
jel sıkılarak yapılanları fizik
tedavide kullanılır. İlla çarşıdan
almak şart değildir, evde bir
balonun içine sodyum karbonat
doldurarak bile yapılabilir, zira
adının top olması yuvarlak
olmasını gerektirmez. İddiaya
göre Britanya’daki en popüler
üçüncü promosyon hediyesidir.
Fiziksel egzersiz
Bunu çok deşmeye lüzum var
mı? Her gün biraz vakit ayırıp
düzenli hareket etmek iyidir.
Kalbe ve kan damarlarına,
bağışıklık sistemine, beyin
fonksiyonlarına, depresyona,
uykuya iyi gelir. Her şeyde
olduğu gibi fazlasının stres
yarattığı da bilinir. Bilinçsiz
uygulamalar vücudu
sakatlayabilir, inmelere sebep
olabilir. Amanın…
•Türkiye genelinde 2 bin 500 adet Spa ve
benzeri Termal Merkez
bulunuyor. Türkiye’de
şu anda işletmede olan
otellerden 385’inde
“Spa-Wellness” hizmeti
sunuluyor.
Derin nefes almak
Üstünüze rahat birşeyler
alıp oturun ya da uzanın. Bir
elinizi göğsünüzün, diğerini
midenizin üzerine koyun.
Burnunuzdan ve hafifçe
büzülmüş dudaklarınızdan
(nefes almayı yavaşlatmak
için) havayı yavaşça
içinize çekin. Nefesi içinize
çekerken, elinizle midenizin
genişlemesini hissedin.
Büzülmüş dudaklarınızdan
nefesinizi yavaşça dışarı
verin. Dinlenin ve tekrarlayın.
Progresif kas gevşetme
Az evvelki rahatınızı
bozmadan oturun veya
uzanın. Gözlerinizi kapatıp,
sırayla vücudunuzun tüm
kaslarını 10 saniye kasıp, 20
saniye gevşek tutun. Tüm
seans toplam 30 dakika
sürmeli. Bu anksiyeteyi
giderme tekniği, 1920’lerde
ABD’li psikiyatr Edmund
Jacobson tarafından bulundu.
•*Malezya’da yoga bir fetvayla
yasaklanırken (kanunî
bağlayıcılığı yoktur), Türkiye’de
Diyanet İşleri Başkanı iki sene
önce bunları ticarî girişimler
olarak adlandırdı. Mistik
inançlarla en başından beri bir
hesaplaşma içinde olan Vatikan
da elbette bu konudaki olumsuz
görüşlerini esirgemedi.
Tarihe Gömülen Buhar Cennetleri
İlginçtir ki, nasıl Budistler için
meditasyon çok uzun zamandır
süregelen bir rahatlama
yöntemi ve felsefesiyse, bizler
de rahatlama adına hamam
kültürünün ortaya çıktığı,
kaplıcaların inşa edildiği
topraklarda yaşıyoruz; her ne
kadar muktedirlerimiz bu önemli
bilgiyi kum altına gömmekte
beis görmeseler de…
Kısaca, “Yıkanma, arınma
ve şifa bulmaya mahsus yer”
olarak tanımlanan hamam
sözcüğü, Arapça banyo ve
İbranice sıcak anlamına
gelen hammam kelimesinden
türemiş. Aslında yıkanmak
için kapalı yerler inşa
etmenin tarihi Hindistan, eski
Mısır, antik Ege ve Yunan
uygarlıklarına kadar uzanıyor.
MÖ 4. yüzyılda Yunanistan’da
bedeni terbiye ve tedavi etme
amaçlı hamamlar bulunduğu
bilinen bir gerçek. Anadolu’da
Gaziantep yakınlarında MÖ
1200’lere tarihlenen Geç
Hitit dönemine ait bir hamam
kalıntısından bahsetmek bile
mümkün. Fakat kendinden
ısıtmalı sistemleri bulunan
hamamlar esas mimarî
karakterlerini Roma çağında
yakalamışlar. Hattâ Romalılar
hamama “thermea” derlermiş.
Bu ifade binlerce yıl içinde
çok az değişerek Türkçeye
bile girmiş. Bildiğiniz gibi
bazı bölgelerde kaplıcalara
hâlâ “termal” adı verilir.
Roma’ya ait buhar cennetleri
sonradan Osmanlı kültürünün
ve mimarîsinin etkisiyle
geliştirilmiş ve yalnızca
temizlenen bir yer olarak
değil, toplumsal hayatın
önemli bir mekânı olarak da
benimsenmiştir. Kadınların
peştamalları sarıp takunyaları
giyerek arkadaşlarıyla,
komşularıyla gündüzleri türlü
yiyecek ve içeceklerini de alıp
gittikleri, vakitlerini geçirdikleri
yerlermiş hamamlar. Bayram
arifelerinde ise tüm gece
kapılarını kapatmazlarmış.
Külhanda yanan ateş,
mermer zeminin altındaki özel
yollardan, duvar içlerinden
geçerek ortamı şifalı buharlarla
doldurur, uzun sohbetler için
ideal mekân oluştururmuş.
Ancak, bu köklü hamam
kültürünün büyük şehirlerde
modern hayatlarımızın içine
girmeyi pek de başaramadığını
söyleyebiliriz. Oysa ki nasıl
her Fin evinde ya da ortak
kullanılan bahçelerde mutlaka
bir sauna var, genci yaşlısı,
hâlâ her pazar gününü ailesi
ve arkadaşlarıyla saunada
geçirir… Büyük şehirlerde
yaşayanlar için hamamlar
bugün ancak turistik birer
yapıdan ibaretler. Sadece
yabancı bir arkadaşımızı
gezdirmek amacıyla hamama
gidiyor, hattâ birçoğumuz
hâlâ hamam deneyiminden
yoksun bir şekilde yaşamımızı
sürdürüyoruz. Zaten turistik
hamamlar dışında ortada
gidilebilecek pek de hamam
kalmadı, olanlar için de
birçok insan adına hijyenik
endişeler söz konusu. Ama
hamam ritüellerini kendi
banyo alışkanlıklarımıza
yansıtabildiğimiz de ne yazık
ki pek söylenemez. Oysa ki
bu basit gelenek bizler için en
kurtarıcı rahatlama metodunun
modelini oluşturabilirdi.
mevcut. Kolaylıkla erişilebilen
bu merkezler, çalışan pek
çok insan için ideal birer
rahatlama pratiği olabilir. Kent
merkezine sekiz kilometre
uzaklıkta bulunan Balçova
Termal Merkezi ise doğal
kaplıcaları, sıcaklıkları 45-140
derece arasında değişen
kaynak ve kuyu sularıyla
başlı başına her derde deva
bir seçenek. Kaplıcaların
bulunduğu sırtlara kurulan
bir teleferikle çıkılan çam
ormanları ile kaplı Balçova
tepeleri, rahatlamak ve şifa
bulmak isteyenler için son
derece çekici bir alternatif.
merkezi de, sundukları uygun
seçeneklerle son zamanların
revaçta tercihleri arasında yer
alıyor. Eh, İzmir’de yaşamak,
İzmir’in içinde bulunduğu
eşsiz doğaya hakkını vermeyi
gerektiriyor... İzmir çevresinde
irili ufaklı 20’yi aşkın doğa
yürüyüşü parkuru var. Neden
bir haftasonunuzu MenderesYeniköy-Balaban Göleti
parkurunda bir yürüyüşe
ayırmayasınız ki? Ağaçların
kokusunu içinize çekerek,
orman içindeki toprak yoldan
yürüyerek göletin insanı terapi
edici manzarasına ulaşmak
ve burada sevdiklerinizle bir
piknik yapmak... Bu piknikten
sonra insanda ne bir stres
kalır, ne de bir tasa!
İzmir’de Rahatlamak Çok Kolay
Şu çok açık ki, insanın
hayat ritmi içinde kendini
rahatlatmaya vakit yaratması
vücut ve zihin sağlığı için
elzem. Hayat akışına
yapılabilecek çok ufak
dokunuşlarla bu mümkün
kılınabileceği gibi, farklı
disiplinlere ait yaklaşımlar
da artık dünyanın dört
bir yanında geniş kitleler
tarafından benimsenerek
uygulanmaya, hayatlara
girmeye başladı ve
ulaşılabilirlik büyük ölçüde
arttı. İzmir, farklı rahatlama
metotlarını uygulamak
için son derece elverişli
bir coğrafyada yer alıyor.
Öncelikle büyükşehirde
çok sayıda tai chi chuan,
meditasyon, yoga merkezi
Ayrıca İzmir çevresinde
Selçuk, Çeşme, hattâ
Denizli’deki pek çok spa
Meditasyon
Otojenik eğitim
Alman psikiyatr Heinrich
Schultz’un 1932’de geliştirdiği
bu teknik, sabah, öğlen ve
akşam yapılan 15 dakikalık
üç seanstan oluşur. Yoga ve
diğer meditasyon tekniklerine
benzerliği Schultz tarafından
da kabul edilen, birkaç
seansta öğrenilip tek başına
uygulanabilen bu yöntemde
uygulayıcı mesela yatma, bez
bebek gibi oturma gibi duruşta
gözünde çeşitli canlandırmalar
yapar; kolunun ağır olduğunu,
sonra sıcak olduğunu hayal
etmek gibi… Bunu her seansta
farklı dizilerde, vücudunun
değişik bölgelerine uygular.
Stres kaynaklı birçok
bozukluğa iyi geldiği kabul
edilir, ama kalp hastalarına
tavsiye edilmez.
•Amerika’da bugün 15 milyon kişi aktif
olarak yoga yapıyor.
Yoga dersinin saati ise
ortalama 20 dolar.
Uygulayıcılarının hızla
arttığı bir rahatlama metodu.
Kelime Latince enine boyuna
düşünmek anlamına gelen
meditatumdan türetilmiştir
ve zihni eğitmeye dayanır.
Hinduizm ve Budizm’de ve
Tao geleneklerinde olduğu
gibi, İslam, Hıristiyanlık,
Yahudilik, Bahaîlik gibi Yakın
Doğu’dan çıkmış dinlerde de
karşılığı vardır. Bugün Batı’da
seküler anlamdaki en popüler
meditasyon geleneği Hinduizm
ve Budizm kökenli yogadır,
fiziksel ve zihinsel disiplinler
bütünüdür. Transandantal
Meditasyon, Vipassana gibi
teknikler de mevcuttur.
•23 Haziran 2010
tarihinde New York
Central Park’ta, tam 13
bin kişinin katılımıyla
dünyanın bugüne kadarki
en kalabalık yoga dersi
gerçekleşti.
Spa
Tai chi chuan
Noradrenaline (dikkati ve tepki)
ve kortizol (stres tepkileri)
hormonlarını, dolayısıyla kalp
ritmi ve ruh hâlini düzenleyici
etkileri olduğu bilinen Uzak
Doğu savaş tekniği. Birçok
farklı tekniği, dolayısıyla birçok
ekolü vardır. Savunma, estetik
ve sağlık odaklı olarak değişik
yaklaşımlarla ele alınır.
•Yapılan bilimsel
çalışmalar, düzenli
meditasyon yapan
insanlarda anti-stress
hormonlarının meditasyonu
yapmayanlara göre 3,2
kat daha fazla salındığını
gösteriyor.
Çigong
Bir nefes ve dayanıklılık
egzersizidir. Dinamik, statik
ve meditatif yöntemleri vardır.
Dinamik çigong, bir seri
özenli koreografiden oluşur
ve vücuttaki çi, yani yaşam
enerjisi akışını düzenler. Statik
çikong, aynı yoga gibi, vücudu
belli bir duruşta uzun süre
tutarak dayanıklılık kazandırma
egzersizidir.
Balneoterapi olarak da bilinen
kadim bir yöntem. Mineralli
suyun tedavi ediciliğine
olan binlerce yıllık inanca
dayanır. Bugün en çok Avrupa
ve Japonya’da popülerdir.
Paranıza göre aromaterapili,
banyolu (termal, sıcak küvet,
çamur banyosu, yosun
banyosu), vücudu sarıp
sarmalamalı, yüz ve vücut
masajlı paketlerde de sunulur.
Evinizdeki küvette özel tuzlarla
hazırlanmış bir küvette yirmi
dakika uzanmak da endorfin
salınımını arttırır.
•Guinness Rekorlar Kitabı’nda
“dünyanın en uzun
meditasyonu”na dair resmi bir
bilgi bulunmasa da Nepal’in Bara
bölgesinde doğup büyümüş olan
21 yaşındaki Ram Bahadur Bomjon
16 Mayıs 2005 tarihinde başladığı,
ara ara kaybolup geri geldiği,
aylar süren meditasyon sürecinde
binlerce ziyaretçi çekmişti.
küçük gurme
Hazırlayan: Deniz Kaynak
Şef Fatih Kaya
1901 yılında İtalyan İşçi Cemiyeti tarafından okul olarak inşa edilen bir
tarihî binanın 2005 yılında restore edilmesiyle İstanbul lezzet adreslerine
bir yenisi eklendi. Fransız Sokağı’nın gözde mekânlarından biri olan Cezayir
Restaurant’ın yaratıcı ve geleneksel Türk mutfağı konseptinde hazırlanan
özel menüsünün mimarı Şef Fatih Kaya ile kısa bir söyleşi gerçekleştirdik.
Yemek yapmaya ne zaman
başladınız?
Okul tatillerinde ailece
Berlin’e gittiğimizde babamın
şefliğini yaptığı restorana
sık sık uğrardım. Sanırım ilk
yemeğimi 1990 yılında, 13
yaşımdayken burada yaptım.
Profesyonel bir aşçı olmaya nasıl
karar verdiniz?
Bu mesleği babam
sayesinde tanıdım. Babam
çok iyi bir aşçıdır ve
hâlen profesyonel olarak
çalışmaya devam ediyor. O
dönemlerde babamın tavsiye
ettiği yerlerde çalışarak
profesyonel aşçı olmak için
adım attım.
Kariyeriniz sırasında örnek
aldığınız, size ilham veren birileri
oldu mu?
Her zaman babamı örnek
almışımdır. Onun dışında
Mehmet Gürs ve Coşkun
Uysal’ın yaptığı işleri çok
beğeniyorum.
Nerelerde çalıştınız?
Günay Restoran, Divan Otel,
Pia Cafe, 360 Restoran ve
Leb-i Derya’da çalıştım.
Son beş yıldır Cezayir
Lokantası’nın şefliğini
yapıyorum.
İşinizle ilgili ulaşmak istediğiniz
hedef ya da hayaliniz ne?
Mesleğimde istediğim
yerdeyim. Bundan sonra
işimi yaparken bu işi seven
insanlara da yardımcı olmak
istiyorum. Bunun için bir
okul projemiz var. İki ay
içinde hayata geçecek bu
okul sayesinde meslekî
birikimlerimi bu işi yapmak
isteyenlerle paylaşabileceğim.
Yemek yapmaya yeni başlayan
birine verebileceğiniz en iyi
tavsiye ne olurdu?
Şefini iyi dinlemesi.
Mutfağınızda kalmadığında,
koşa koşa markete gideceğiniz
malzeme nedir?
Sarımsak ve zeytinyağı. İşiniz aynı zamanda hobiniz mi?
Evde yemek yapıyor musunuz?
Cezayir Lokantası’nın içinde
ufak bir mutfağım var.
Bütün denemelerimi orada
yapıyorum, yaptıklarımı
da mutlaka birilerini davet
edip tattırıyorum. Bütün
boş zamanlarımda bu
denemelerle uğraşıyorum.
Bir yandan Fikir Sahibi Damaklar
ile birlikte çalıştığınızı
biliyoruz. Projelerinizle ilgili bizi
bilgilendirebilir misiniz?
Cezayir olarak Fikir
Sahibi Damaklar’ı ve lüfer
kampanyasını destekliyoruz.
Geçen ay onlarla aynı
anda İtalya’daki Terra
Madre’ye katıldık. Ama
ben aynı zamanda Aşçılar
Derneği yönetim kurulunda
olduğum için derneği
temsilen oradaydım. Ayrıca
Aşçılar Derneği olarak
Darüşşafaka okullarında
çocuklar için yemek eğitimleri
düzenliyoruz. Daha önce
bahsettiğim okul projemizde
de, hem profesyoneller için,
hem de amatörler için dersler
olacak. Ayrıca bu proje
kimsesizlere de iş imkânı
vermeye çalışacak.
Ekolojik pazarlar
16 Haziran 2006 günü sabahı, Türkiye’nin çeşitli
kentlerinden İstanbul Şişli’ye doğru yola çıkan 48 kişinin
birazdan karşılaşacakları hakkında en ufak fikri bile
yoktu. Ekolojik pazar fikri onları heyecanlandırmıştı
heyecanlandırmasına, ama bu hayali gerçekçi
bulmayanlar da vardı içlerinde. Şişli’deki pazar yerine
vardıklarında, %100 Ekolojik Pazar Projesi sahibi
Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği çalışanları,
tezgâhları kurmuş, mavi örtülerini sermiş, her türlü
ihtiyaçlarına yardımcı olmak için onları bekliyordu.
Aradan geçen beş senede
kurulan dostluklar, pazarın
müdavimi hâline gelen
yüzlerce kişi, artan tezgâh
sayısı ve açılan yeni pazarların
da etkisiyle güvensizlik
uçup giderken, heyecanları
katlanarak çoğaldı. Tahminî
ürün satışı 4 tondan, 8 tona
çıktı, ilk başlarda 30 farklı taze
sebze-meyve sunulurken,
bugün avokadodan asma
yaprağına, bakladan fasulyeye,
çilekten elmaya, yoğurttan
tereyağına kadar 100’ü aşkın
çeşitte ekolojik ürün bulabilir
hâle geldik. Üstelik ekolojik
pazarlar yalnızca sebzemeyve alışverişi yaptığımız
yerler olmaktan çıkıp, temizlik
malzemesinden oyuncağa,
sundukları çok çeşitli ekolojik
ürün ve düzenledikleri panel,
atölye ve kurslarla zenginleşip,
sosyal ve kültürel alanlara
dönüştüler.
Alışverişten çok muhabbet
önemli pazara gelen insanlar
için. Pek çok kişi satın aldıkları
sebze ve meyvelerin nerede,
nasıl yetiştirildiğini de, nasıl
pişirmeleri gerektiğini burada
öğreniyor. Bu bir avuç cesaretli
insanın çabalarının sonucu
ise, hırpalanmamış, temiz
topraklarda, âdil ticaretle
emeği sömürülmeyen çiftçilerin
yüzlerinde, doğaya uyumlu ve
sağlıklı yaşam alışkanlıkları
edinerek büyüyen çocuklarda
ve hattâ küresel ısınmanın
önlenmesine yönelik çabalarda
görünür hâle gelmeye başladı.
Kısa kısa
•İlk kez 1926 yılında Ermenice
basılan, Vağinag Pirad’ın
Mükemmel Yemek Kitabı, 85
yıl sonra Türkçe yayınlanıyor.
Mevsimler değişir, yerli
tohumlar kaybolurken
yitirdiğimiz lezzetleri hatırlamak
isteyenlere...
•Tüm Türkiye’deki restoranları,
Yonca Puanı ismini verdikleri
bir sistemle değerlendiren
iyiyemek.com’dan yeni tüyolar
alabilir, yemek etkinliklerine
katılabilirsiniz.
•Şeflerle Yemekteyiz’in ikinci
ayağı şubat ayında Show TV’de
yayınlanmaya başlayacak.
Mehmet Yalçınkaya, Erdem
Dirbalı, Muhsin Ertürk, Mihrap
Kızılkaya ve Burçin Acar
birbirleriyle yarışırken, siz
de profesyonellerden meslek
sırlarını kapabilirsiniz.
•Ünlü İtalyan şef Gino D’Acampo,
Ulusal Televizyon Ödülleri’ni
kazanırsa programını çıplak
sunacağına söz vermişti.
Sizce kazanmasında kendisini,
üzerinde yalnızca mutfak
önlüğüyle yemek yaparken
görmek isteyen hayranlarının
etkisi olmuş mudur?
•Bu ay Brüksel lahanası, pırasa,
kereviz ve greyfurtun en lezzetli
zamanı. Muz, kırmızı turp ve pazı
çok yakında tezgâhlarda olacak.
Avokado ve narın mevsimi ise
bitmek üzere…
Yudumla: bir lezzetin tarihi
Kuşaklar boyunca tarihe tanıklık eden dükkânlar ne
yazık ki artık eski bir zamanın gerçekliğinde kaldılar. Bu
nesli tükenmekte olan nadir mücevherlerden biri de İzmir
Kemeraltı’nda bulunan Yudumla… İşletmenin sahipleri
baba Şerbetçi Mustafa ve oğlu Günhan Türkmen ile İzmir ve
karadut üzerine söyleştik.
Öncelikle sizi tanıyalım.
İzmir’in tarihî dükkânlarından
birinin sahibisiniz. Kaç senedir
İzmir’desiniz? Neler değişti o
zamandan bu zamana? Hem İzmir
adına hem de sizin için?
Ben Kemeraltı esnaflarından
Mustafa Türkmen. İzmirliler
beni Şerbetçi Mustafa
diye tanırlar. 1947, İzmir
doğumluyum. Dedem Mustafa
Türkmen (Hacı Mustafa),
1931 yılında şu an işlettiğim
dükkânı satın almış. Hacı
Mustafa kış aylarında helva,
yaz aylarında ise Ödemiş’ten
develer üzerinde heybelerle
gelen kara meyvelerden
imal ettiği şurupları döker,
satarmış. Babam Hüseyin
Türkmen (Helvacı Hüseyin)
1957 yılında dükkânı
devralıp, kışın helvacılığa
yazın ise şerbetçiliğe devam
etmiş. Ben de 1971’den
beri YUDUMLA markasıyla
dedemden kalan mirası
devam ettirmekteyim.
2006 yılından beri pazara
gelen Lale hanım, pazarda
zarar etmesine rağmen
bırakmayı asla düşünmediğini
söylüyor. “Hormon kullanarak
şu anda elde ettiğim ürünün
iki üç katı fazlasını, çok daha
kısa sürede elde edebilirim”
diyor. “Ama yapmıyorum,
yapmayacağım. Benim
için önemli olan buradaki
insanlarla birlikte olmak.
Dünya için taşıdığımız kaygılar
bizi yakınlaştırıyor.” Aynı şey
Kandıra’dan, Antakya’dan,
Kuşadası’ndan, Bursa’dan,
Çanakkale’den, Antalya’dan
taptaze ürünleriyle gelen diğer
çiftçi ve aracılar için de geçerli.
dolayısıyla üretici ve satıcıların
bir süre sonra vazgeçeceği
bir heves mi? Öyle ya, şu
anda yol kenarında tostayran satan mola yerlerinden
süpermarket reyonlarına, semt
pazarlarından endüstriyel
gıda firmalarına kadar satın
aldığımız her ürünün üzerinde
organik, doğal, bio, saf, temiz,
ev yapımı, köy üretimi, vs. gibi
ibarelere rastlar hâle geldik.
Bu ifadelerin çarpıtılarak
kullanılması da tüketicinin
satın aldığı ürünlere duyduğu
güveni etkiliyor. Buğday
Derneği’nin düzenlediği
%100 Ekolojik Pazarların
bir önemi de organik
ürünlerde bir standardın
yerleşmesine ve insanların
bu alanda bilinçlenmesine
Peki bu yalnızca geçici
bir moda, tüketicinin ve
Aslında her şey değişti.
Esnaflık, sevgi, saygı,
hoşgörü, ticarî ahlak, çevre
değişti. İnsanlar değişti.
Aslında değişmeyen hiçbir
şey kalmadı. Her şey o kadar
çok değişti ki gülen yüzler
kalmadı…
Bu kadar uzun zamandır hizmet
veren bir dükkânın başından
ilginç hikâyeler geçmiştir
mutlaka, hatırlayabildiğiniz bir
tanesini bizimle paylaşır mısınız?
Eski zamanlarda, İzmir’in
kurtuluş tarihi 9 Eylül’de
çevre köylerden resmigeçidi
seyretmek için Kemeraltı’na
gelirlerdi. Bir gün alışverişe
gelen köylülerden biri
işyerimizden su aldı, o
zamanın parasıyla 15 kuruş
ediyor. Gelen köylü vatandaş
“Aboo, ulen biz bir kilogram
sütü 12 kuruşa fabrikalara
veriyoz, sen ne pahalıcısın
böle!” deyip bana bir kızmıştı,
o günü hiç unutmuyorum…
Başka şubeler açmayı hiç
düşündünüz mü? Tek dükkân
kalmanın avantajları ve
dezavantajları nelerdir?
Evet, yeni şubeler açmak
ve franchise vermek gibi bir
proje üzerinde çalışıyoruz.
Şu anda dikey büyümemizi
gerçekleştiriyoruz, üretim
kapasitemizi saatte 1 tonluk
üretime çıkartıyoruz. Bununla
yardımcı olması. Bugün
yasal dayanağı olan, daha
güvenilir ve standartlara uygun
ürünleri süpermarketlerde
görebiliyorsak, bunun
arkasında ekolojik pazarların
çabasını görmezden
gelemeyiz. Gerçek ekolojik
ürünler için tek yapmanız
gereken, satın aldıklarınızın
üzerindeki “kırmızı nar”
logosuna dikkat etmek...
Örgütlenme alanında da
önemli gelişmeler var. Pazarda
bir grup üretici Kibele Ekolojik
Yaşam Kooperatifi’ni kurdu.
“Türkiye’de örgütlenmek
kültürel olarak çok kolay
bir şey değildir, ama küçük
üreticiler olarak ortak sorunlara
ortak çözümler getirmek için
birlikte yatay büyümemizi de
gerçekleştireceğiz.
Karadut benim özellikle
dondurmasına bayıldığım bir
meyve. Başka neler yapılıyor
karadutla? Güzel lezzetinin
yanısıra insan sağlığına faydaları
var mıdır mesela karadutun?
Evet, karadutun dondurması
lezzetli olur… Bizim kendi
imalatımızda karadut şerbeti,
karadut suyu, karadut reçeli,
karadut şurubu, karadut
kompostosu, karadut
marmeladı ve bu sene yeni
çıkartacağımız diyabetik ve
light karadut şerbeti gibi çok
çeşitli ürünlerimiz var.
Karadutun faydalarıysa
oldukça fazla… İçerisinde
flavonoid, antioksidan etki
yapan etken maddeler,
kalsiyum demir, B1, B2, B3 ve
C vitamini içeren karadutun,
antioksidan etkisi göstermesi,
hâlsizliğe iyi gelmesi,
mide salgılarını arttırması
ve sindirim sistemini
düzenlemesi, bağışıklık
sistemini güçlendirerek vücut
direncini arttırması gibi insan
sağlığı için pek çok olumlu
etkisi var.
Karadutu nereden
alıyorsunuz? Ya da kendiniz mi
yetiştiriyorsunuz?
Tire’nin Canbazlı köyünden
alırız. Dedem dedeleriyle
oğlumsa oğullarıyla çalışır
senelerdir. Hep aynı ağaçların
ürünlerini alırız. Dünyada
aroma açısından Canbazlı’da
yetişen ürünün kalitesinde bir
ürün daha yoktur.
Tarımdan bahsetmişken,
özellikle son zamanlarda
ateşlenen organik tarım GDO’lu
ürünlere karşı tartışması
hakkında neler düşünüyorsunuz?
İnsanların kulaktan dolma
bilgiler üzerinden hareket
ettiği bir alan bu. Belki sizden
işin aslına dair birşeyler
öğrenebiliriz.
Genetiği değiştirilmiş
organizmaların insanlık
sağlığına son derece zararlı
olduğunu söylemeliyim.
Herkesin uzak durması
gerektiğini düşünüyorum.
Organik tarım henüz
Türkiye’de çok yeni…
Zamanla daha gelişeceğini,
devletin de bu yönde
önemli desteği olacağına
inanıyorum.
böyle bir girişimde bulunduk.
Adım adım ilerliyoruz” diyor
kurucularından Berrin hanım. Ekolojik ürünler kullanarak
hem üreticilere destek olmak,
hem de hızla dengesini
bozduğumuz doğanın
kendisini toparlaması için
üstünüze düşeni yapmak
istiyorsanız, Şişli, Antalya,
Ümraniye, Samsun, Kartal,
Beylükdüzü ve Bakırköy’deki
pazar noktalarına gidebilir ya
da internet üzerinden sipariş
verebilirsiniz.
Ekolojik pazarlarla ilgili ayrıntılı
bilgi için:
http://www.bugday.org/
İlginizi çekebilecek birkaç adres
•İzmir’den bir kaç adres:
www.natursaorganik.com.tr
www.zeytinhome.com
•Ekolojik kutu servisleri:
www.organikkutu.com
www.imeceekolojik.com.tr
• www.manavim.com
www.organikce.com
www.organikye.net
•İzmir’de Doğal Temizlik ürünleri
satan bir adres:
www.ekonat.net
•Kompost yapımı:
www.yesiladim.com
kulağımıza çalınanlar
SWT müzik direktörü ve dergi ekibi tarafından seçilen toplamaları
tüm Sir Winston Tea House’larda dinleyebilirsiniz.
playlist: ekin sanaç
playlist: aylin güngör - j. h. dedeoğlu
playlist: ozan şentürk
José Larralde – Quimey Neuquen (Chanca Via Circuito
Staff Banda Balili – Moziki
Joey Negro – Rough Times
Remix)
Ojos de Brujo – Quien Engana No Gana
Rtyme & Dwynn – Love in Music
Beth Ditto – Good Night Good Morning
Oi Va Voi – Ladino Song
Sister Sledge – Lost in Music
Arcade Lover – Fantasy Lines
Lhasa – Con Todo Palabra
Marvin Gaye – MJ Vocal Illness
Lee “Scratch” Perry And Adrian Sherwood –
Kristi Stassinopoulo –Waves
The Revenge – Just Be Good to Me
Wake Up Call
Almamegretta – Euchari
Disco Deviance – You Got the Love
Gary Clail – The Dangerous Dance
Quantic & his Combo Barbaro – The Dreaming
George Benson – Love x Love
Nite Jewel – It Goes Through Your Head
Mind
Donald Byrd – Love Has Come Around
When Saints Go Machine – Pinned
Os Mutantes – El Justicero
Luther Vandross – Never Too Much
Jimpster feat. Capitol A – Left and Right
Calexico – El Gatillo
Billy Baron – Communications Is Where It’s At
Chaz Jankel – Number One
Mariachi El Bronx – Latitation
Albino Gorilla – Psychedelic Shack
Destroyer – Kaputt
A Hawk and A Hacksaw – Song for Joseph
Esther Williams – Last Night Changed It All (I Really
Crazy P – Lady T
Beirut – Nantes
Had A Ball)
Ballistic Brothers – Blacker
Taken by Trees – Watch the Waves
Roy Ayers – Brother Green (The Disco King)
Sorcerer – Distort Yourself
David Arthur Brown – Magura
Incredible Bongo Band – Apache
The Sa-Ca Creative Partners – Love Czars
Porest – Hoyda
Dave Matthews – Star Wars
Nite Jewel
Lhasa de Sela
George Benson
Nite Jewel, Los Angeles’lı müzisyen ve multimedya sanatçısı
Ramona Gonzales’in ta kendisi. Kendisi dans müziği gelenekleri,
80’ler stili elektronik disko ve erken R&B dönemlerinden aldığı
ilhamlarla oluşturduğu synth tabanlı kompozisyonlarıyla orijinal
tınılar icra ediyor. Müziğini analog ekipmanlar kullanarak oluşturan
Gonzales, benzer yöntemleri benimsemiş olan ekip Ariel Pink’s
Haunted Graffiti ile ortak çalışmalar yürütmesiyle de tanınıyor.
Nite Jewel, 2009 yılında Human Ear aracılığıyla ilk albümü Good
Evening’i dinleyiciyle buluşturmuş ve büyük beğeni toplamıştı.
Lhasa de Sela şüphesiz dünya müzik sahnesinin duyduğu en özel
seslerden biriydi. 13 yaşında San Francisco’da bir kafede şarkı
söyleyerek başlayan kariyeri 37 yaşında kansere yenik düştüğünde
son buldu. Kariyerinde üç albüm yayınlayan Lhasa, Meksikalı bir
baba ve yarı Lübnan yarı İsralli bir annenin kızıydı ve genlerindeki
tüm özelliklere müziğinde rastlamak mümkündü. 1997 tarihli La
Llorona tüm zamanların en başarılı dünya müziği albümlerinden
biri kabul edilir. 2007 senesinde İstanbul’da da sahne alan Lhasa,
kendi adını taşıyan son albümünü ise 2009 yılında yayınlamıştı.
1943 doğumlu George Benson, yedi yaşında gitar çalmaya başladı.
Çocukluk yıllarında Charlie Parker’dan etkilendi ve gençlik yıllarında
R&B gruplarında çalışmalar yaptı. 60’lı yılların başında Jack McDuff’ın
grubuna katıldı, üç yıl sonra kendi grubunu kurdu. 1968’de Miles
Davis’in Miles in the Sky albümünde çaldı. Benson, ilk ticarî başarısını
1970 yılında White Rabbit albümüyle elde etti. 1977 yılında iki bestesi
Muhammet Ali’nin yaşamından etkilenerek yapılan The Greatest
filminde kullanıldı. 1979’da ise All That Jazz filminde rol aldı. Benson
gitaristliğinden çok şarkıcılığıyla elde ettiği başarılarıyla tanınıyor.
Artemis – Second Sight
playlist: sadi güran
playlist: yetkin nural
playlist: doruk yurdesin
Candi Staton - You Got the Love
Gotye – Heart’s a Mess
Toots Tielemans & Elis Regina – Wave
Chromeo - Hot Mess featuring Elly Jackson (La Roux)
Anya Marina – Waters of March
Gal Costa – Chega de Saudade (live)
Cut Copy - Take Me Over
Róisı́n Murphy – Standing in the Way of Control
Lorez Alexandrias – Baltimore Oriole
Erik Hassle - Hurtful (Penguin Prison Remix)
Ane Brun – To Let Myself Go (Malkyl Mix)
Ennio Morricone – Argomenti
Gorillaz - Doncamatic (All Played Out) (Feat Daley)
Cornelius – Drop
James Last – A Man and a Woman
Hot Chip - I Feel Bonnie (feat. Bonnie Prince Billy)
Flash & The Pan – Midnight Man
Mina – Insensatez
Jessica 6 - Fun Girl
Anjulie – Boom
Nara Leao – Quem Te Viu E Quem Te Ve
Kleerup - Until We Bleed (Feat. Lykke Li)
The Astreoids Galaxy Tour – The Sun Ain’t Shining
Nino Ferrer – Oerythia
Kylie Minogue - Los Amores
No More
Cat Stevens – Bring Another Bottle Baby
Lissie - When I’m Alone (Leo Zero Remix)
Prince – Act Of God
Chico Buarque – Tem mais samba
Marina & the Diamonds - I Am Not a Robot (Clock
The Virgins – Rich Girls
João Gilberto – So Danco Samba
Opera Remix)
Blair – Night Life (Gerd Edit)
Arabella Hong – Witchcraft
Metric - Help I’m Alive (The Twelves Remix)
Franz Ferdinand – No You Girls
The Peddlers – City Living
Monarchy - Gold in the Fire
GusGus – Starlovers
Os Cariocas – Telefone
One Republic feat. Timbaland - Marchin On
Kylie Minogue – Closer
Henry Mancini – Bistro
Tiesto ft Tegan & Sara - Feel It in My Bone
Louie Austen – Hoping (Herbert Remix)
Monarchy
Ane Brun
Ennio Morricone (1928)
İsveç doğumlu şarkıcı/söz yazarı Ane Brun, 2003’ten bu yana
yayınladığı altı albüm ile Avrupa müzik sahnesinde hızlı bir yükseliş
yakaladı. 2009’da iklim ve küresel ısınma karşıtı No More Lullabies
isimli bir organizasyon düzenleyen Brun, bu yedi saatlik canlı
müzik ve görsel şov için aralarında ABBA’dan tanıdığımız Benny
Andersson’ın da bulunduğu 24 İsveçli sanatçıyı bir araya getirerek
24 Ocak 2009’da ilki gerçekleşen Uluslararası İklim Eylem Günü’nin
de mimarlarından biri oldu. Stockholm’da yaşayan Brun, aynı
zamanda plak şirketi Baloon Ranger Recordings’in de kurucusu.
Klasik müzikten lounge’a kadar sayısız janrda ürünler vermiş
besteci, aranjör, müzik direktörü, orkestra şefi ve trompetçi.
Sergio Leone, Barry Levinson, Brian De Palma gibi film
yönetmenleriyle uzun süre çalışan Morricone, 500’den fazla film
ve TV prodüksiyonunun müziklerine imza attı. John Zorn, Yo-Yo
Ma, Muse, Murder by Death gibi avangarttan rock’a uzanan geniş
yelpazede isimler onu başlıca ilham kaynakları olarak gösterdi,
çalışmalarını yorumladı.
İngiliz synthpop ikilisi Monarchy aslında Avustralya çıkışlı, ancak
Londra’ya yerleşip müziklerini buradan yapmaya başlamışlar.
Bu yılın başında Neon Gold Plak Şirketi tarafından ilk albümleri
yayınlanan ikili, Kelis, Lady Gaga, Jamiroquai, Marina & the
Diamonds ve Ellie Goulding gibi isimlere yaptıkları remiksler
ile tanınmışlardı. Ancak grubu asıl ünlü yapan, albümün ilk
canlı konserini Cape Canaveral’da vermesi ve konserin uzaya
aktarılması ile “uzaya canlı konser veren ilk grup” unvanını
kazanmış olması.
Sir
WI NSTON
TEAHouse
İzmir Mustafabey cad. No:20/a-b-c-d-e Alsancak t: 0232 421 88 61 – 0232 463 10 21 • İzmir Cemal Gürsel cad. No:474/a Bostanlı t: 0232 330 95 75
İzmir Forum Bornova AVM Kiosk 10 t: 0232 388 35 00 • İzmir – Swiss Otel Alsancak Şehit Nevres Bulvarı No:2 K 01-02 t: 0232 441 10 90- 441 10 30
İzmir Ege Park Balçova A.V.M Mithatpaşa cad. No:1460 Kat:1 No:150 t: 0232 259 60 10 • Sports International Mavişehir 2040 sok. no:2 Mavişehir / İzmir t:0232 324 03 65
Aydın Aydın Forum AVM t: 0256 232 02 57 • Bursa Kükürtlü Mah.Dr.Rüştü Burlu Cad. No:11 Dükkan 7 Osmangazi-Bursa
• Çeşme Çeşme Altınyunus Boyalık Mevkii t: 0232 723 33 98 • Çeşme Çeşme Alaçatı Solto Beach Hotel t: 0232 716 03 41
Çeşme Alaçatı Port Alaçatı Port Marina no: G/6 Çeşme / İzmir t: 0232 716 03 41 • Denizli Denizli Çamlık Forum AVM S Blok No:19 t: 0258 215 11 13
Merkez Ofis Adres: 379 Sok No 14 Kat:5 D:14 Şenler İş Hani 2.Sanayi Bornova / İzmir t: 0232 462 04 70

Benzer belgeler