Sağlık üssü

Transkript

Sağlık üssü
HASTALIKTA VE SAĞLIKTA
SAYI 20 YAZ 2011
■ Çiftehavuzlar'da 7/24 diş merkezi
■ Duruş bozukluklarına basit egzersizler
■ Meme estetiğinin psikolojik etkisi
KARADENİZ’in
Medicana Samsun Hastanesi açıldı.
Sağlık üssü
EDİTÖR
YAZ 2011
MEDICANA AVCILAR
MEDICANA BAHÇELİEVLER
MEDICANA ÇAMLICA
MEDICANA INTERNATIONAL İSTANBUL
MEDICANA INTERNATIONAL ANKARA
MEDICANA DİŞ
MEDICANA SAMSUN
MEDICANA KONYA
3
Medicana
Samsun Açıldı
M
edicana Sağlık Grubu’nun sekizinci
hastanesi olan Medicana Samsun
Hastanesi, Samsun ve bölge halkına önemli sağlık çözümleri sunmak
üzere hizmete girdi. Parkinson
cerrahisi merkezi, kemik iliği nakil
merkezi, kanser merkezi, transplantasyon merkezi, kardiyoloji ve kalp
damar cerrahisi merkezi, ortopedi
ve travmatoloji merkezi gibi son
derece önemli bölümleri ve en son
teknolojik donanımı bünyesinde
barındıran Medicana Samsun Hastanesi, sadece Karadeniz bölgesinin
değil, ülkemizin önemli özel sağlık
kuruluşları arasında yerini aldı.
Bu özellikleriyle Medicana Samsun
Hastanesi’nde, ülkemiz için de
önemli sağlık sorunlarının çözümleri başarıyla uygulanacak. Bu
tedavilerden biri olarak Parkinson
cerrahisinde uygulanan beyin pili,
başta Parkinson olmak üzere pek
çok hareket bozukluğunun cerrahi
tedavisinde son yıllarda giderek
yaygınlaşan bir tedavi yöntemi.
Gelişen tıp teknolojisi ve deneyimli beyin cerrahisi uzmanlarının
Medicana Samsun Hastanemizde
başarıyla uyguladıkları bu yöntem
Parkinson hastalarına önemli yararlar sağlayacak.
Benzer şekilde, dünyada sayılı merkezde uygulanabilen ve Türkiye’de
sadece Doç.Dr. Barış Akın’ın 200
den fazla vakada başarı ile uyguladığı retroperitonoskopi yöntemi,
böbrek nakli olacak hastalar ve
yakınlarına önemli bir avantaj
sunmak üzere artık Medicana Sağlık
Grubu’nda uygulanıyor. Yüksek başarı oranı ile uygulanan bu yöntem,
böbrek naklinde vericilere birkaç
günde ve kalıcı bir hasar olmadan
operasyon olanağı sunuyor.
Medicana Sağlık Grubu kardiyoloji
ve kalp damar cerrahisi bölümleri,
gerçekleştirdikleri başarılı operasyonlar ve uluslararası standartların
da altında mortalite oranlarıyla
hem ülkemizde hem de yurtdışından birçok hastanın yeniden hayata
tutunmasın da önemli ve haklı bir
üne kavuştu.
Onkoloji hastalarına hastalığın
kendisi kadar ürkütücü gelebilen
tedavileri sırasında, en son teknoloji ve deneyimli uzmanlarımızla
hedeflediğimiz yüksek başarıya;
konforlu tedaviler ve doğrudan
kanserli hücreye ulaşan teknolojik
olanaklarla ulaşıyoruz.
Özetle; ülkemizde bulunan her
Medicana hastanesinde, hastalıkların tedavisinde tıbbın en gelişmiş
olanaklarını ve alanında en iyi isimleri sizlerle buluşturmak için çok
çalışıyoruz ve sağlığına kavuşan
her hastamızla çalışma hevesimizi
artırıyoruz.
Yüzünüzdeki gülümsemeyi daim
kılmak için çalışmalarımız devam
ediyor. Sağlıklı, kaliteli ve güzel bir
yaşam dileğiyle….
İÇİNDEKİLER
4
YAZ 2011
28
Beyaz cilt sağlıklı
Denizden çıkıp, duş aldıktan sonra
bile mutlaka güneş kremi sürülmeli.
Sağlık Grubu
Dergi Danışma Kurulu
PROF. DR. ALAATTİN YILDIZ NEFROLOJİ
PROF. DR. TAYFUN GÜRPINAR ÜROLOJİ
PROF. DR. ALİ CEM YORGANCIOĞLU
Prof. Dr. Teoman Şeşen KBB
KALP-DAMAR CERRAHİSİ
PROF. DR. ATİLLA YALÇIN HEMATOLOJİ
Prof. Dr. Ayşin Bakkaloğlu Çocuk Nefrolojisi
PROF. DR. ÜLKÜ SARITAŞ GASTROENTEROLOJİ
PROF. DR. YÜCEL TAŞTAN
ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI
DOÇ. DR. AHMET ERDİL GASTROENTEROLOJİ
PROF. DR. BARIŞ DİREN RADYOLOJİ UZMANI
DOÇ. DR. AHMET HİLMİ KAYA Beyin Cerrahisi
PROF. DR. BÜLENT BERKARDA ONKOLOJİ
Doç. Dr. Barış Akin Genel Cerrahi
Prof. Dr. Cazip Üstün Kadın Doğum
DOÇ. DR. EROL AKIN ORTODONTİ
prof. dr. cem sungur nefroloji
DOÇ. DR. FETHİ KILIÇARSLAN KARDİYOLOJİ
PROF. DR. EMEL AKOĞLU NEFROLOJİ
DOÇ. DR. FÜSUN TOKATLI PROF. DR. FULYA TANYERİ İÇ HASTALIKLARI
PROF. DR. Güven Erdoğ KALP DAMAR
CERRAHİSİ
PROF. DR. HAYRİ ERMİŞ
KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM
PROF. DR. HASAN TAŞÇI GENEL CERRAHI
PROF. DR. HİDAYET AKDEMİR
BEYİN VE SİNİR CERRAHİSİ
PROF. DR. KAYA KANBEROĞLU RADYOLOJİ
PROF. DR. LEVENT ALIMGIL GÖZ HASTALIKLARI
Prof. Dr. Mahmut Başoğlu Genel Cerrahi
prof. dr. Marif mutlu Cihangiroğlu
radyoloji
PROF. DR. MEHMET BEKAROĞLU PSİKIYATRİST VE PSİKOTERAPİ UZMANI
PROF. DR. MEHMET SALİH BİLAL
KARDİYOVASKÜLER CERRAHİ
PROF. DR. Meral Kozakçıoğlu Özekici FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON
PROF. DR. M. İRFAN SABAH KARDİYOLOJİ
PROF. DR. MUZAFFER SARIYAR
GENEL CERRAHİ uzmanı
(transplantasyon)
PROF. DR. NAZLIHAN GÜNAL
PEDİATRİK KARDİYOLOJİ
prof. dr. osman uğur çalpur ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ
PROF. DR. ÖMER IŞIK
KALP DAMAR CERRAHISI
PROF. DR. SADIK ERSÖZ genel cerrahi uzmanı
(tRANSPLANTASYON)
PROF. DR. SEBAHATTİN ATEŞAL KARDİYOLOJİ
PROF. DR. SELİM AKSÖYEK ÇOCUK CERRAHISI
RADYASYON ONKOLOJİSİ
DOÇ. DR. G. FAİK HOBİKOĞLU KARDİYOLOJİ
DOÇ. DR. GÖKHAN ERKOL NÖROLOJI
DOÇ. DR. GÜRDAN GÜR GASTROENTOROLOJİ
DOÇ. DR. HASBİ ERDEM DİKER KARDİYOLOJİ
DOÇ. DR. H. GÜRDAL İNAL ÜROLOJİ
DOÇ. DR. H. İBRAHİM UÇAR KARDİYOVASKÜLER CERRAHİ
DOÇ. DR. H. NEDİM ARDA
KULAK BURUN BOĞAZ HASTALIKLARI
DOÇ. DR. İBRAHİM TEK MEDİKAL ONKOLOJİ
DOÇ. DR. KERİM ORTAKOĞLU
AĞIZ VE ÇENE CERRAHİ UZMANI
DOÇ. DR. MERYEM KAYA NÜKLEER TIP
DOÇ. DR. MESUT Y.ATLI GENEL CERRAHİ
DOÇ. DR. NAZİF KÜRKÇÜOĞLU DERMATOLOJİ
Doç. Dr. Nedim Arda KBB
DOÇ. DR. NİHAT AKBAYIR GASTROENTEROLOJİ
DOÇ. DR. OĞUZHAN OKUTAN
GÖĞÜS HASTALIKLARI
DOÇ. DR. OĞUZHAN SARIYÜCE ÜROLOJİ
DOÇ. DR. SABİRE AKIN
FİZİKSEL TIP VE REHABİLİTASYON
DOÇ. DR. SELMAN LAÇİN
KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM (IVF)
DOÇ. DR. SERDAR AKGÜN
KARDİYOVASKÜLER CERRAHİ
38
Toplu Sünnet
Evde veya toplu
yapılan sünnetlerin, çocukların
psikolojileri
üzerindeki etkisi
büyük.
DOÇ. DR. SÜHA SÖNMEZ
KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM (IVF)
DOÇ. DR. ŞADAN AY ORTOPEDİ VE TRAVMOTOLOJİ
DOÇ. DR. YUSUF ÜSTÜN
KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM
PROF. DR. SİNAN ARSAN KALP DAMAR CERRAHİ
DOÇ. DR. YALIM YALÇIN Pediatrik Kardiyoloji
PROF. DR. SUMRU ŞEKERCİ ANESTEZİ
Yrd. Doç. Dr. Hacı Akar KVC
Prof. Dr. Tamer Türk Ortodonti
Yrd. Doç. Dr. Kenan Durna Kardiyoloji
PROF. DR. TANFER KUNT KULAK BURUN BOĞAZ
Yrd. Doç. Dr. Mustafa Yazıcı Kardiyoloji
Sorumlu Yazı İşleri Md.
Kurtuluş Okutan MEDICANA Kurumsal İletişim Koordinatörü
Bu dergi Doğan Burda Dergi Yayıncılık ve Pazarlama A.Ş.’ye ait Tempo Dergisi tarafından
Bahçelievler Sağlık Hizmetleri A.Ş. için hazırlanmıştır. Satılamaz ve dağıtılamaz. Dergide yayımlanan
yazı, fotoğraf, harita, illüstrasyon ve konuların her hakkı saklıdır. İzinsiz, kaynak gösterilerek dahi
alıntı yapılamaz.
Bahçelievler Sağlık Hizmetleri A.Ş.
Eski Londra Asfaltı No: 2 Bahçelievler/İstanbul [email protected]
Tempo Dergisi
Hürriyet Medya Towers 34212 Güneşli/İstanbul [email protected]
Baskı: APA / Uniprint Basım Sanayi ve Ticaret A.Ş. +90 212 798 28 40 – 10 Hat
58
Eklem ağrılarına son
Op. Dr, Selçuk Örsel, eklem
ağrılarına çözüm getiren protez uygulamasını anlatıyor.
3 Önsöz
6 Kısa kısa
8 Medicana Samsun'da
YAZ 2011
5
Medicana Sağlık Grubu, en son tıp teknolojisi, koşulsuz hasta memnuniyeti, uzman kadro ve bölgeye özel tıp hizmetleriyle ‘A tipi VIP hastanecilik’ anlayışını, Samsun Hastanesi'yle artık Karadeniz’de sunuyor.
22 Anadolu yakasında diş merkezi
Medicana Sağlık Grubu, Bahçelievler Diş Merkezi’nin ardından ikinci diş
merkezini Kadıköy Çiftehavuzlar’da açıyor.
24 Sıcak kalbi yorar
Çamlıca Medicana Hastanesi'nden Prof. Dr. Ömer Işık, kalp hastalarının
sıcak havalarda nelere dikkat etmesi gerektiğini anlattı.
32 Hayati bir organ, karaciğer
Kilo almak, karaciğer yağlanmasına yol açabilir. Yağlı karaciğer ise
karaciğer sirozu gibi ciddi hastalıklara neden olabilir.
34 Klasik müzikle ağrısız varis tedavisi
varisin çok tehlikeli bir toplardamar hastalığı olduğuna dikkat çeken
Prof. Dr. Mutlu Cihangiroğlu, hastalığı lazer ve klasik müzikle tedavi
ediyor.
36 Kişiye özel check up ile korunun
Prof. Dr. Cem Sungur, "Risk faktörlerini belirlemek için kişiyle ayrıntılı
sohbet yapılmalı" diyerek, kişiye özel check up'ı öneriyor.
40 Minik kalpler yorulmasın
Annenin sağlık durumu, bebeğin kalp sağlığını doğrudan etkiliyor.
42 Ameliyatsız çözüm
Dr. Ali Cevat Tanalp, kalp deliklerini ameliyatsız kapatma yöntemini
anlatıyor.
46 Hipertansiyonda felç riskine dikkat
26
Bakteriler üremek için
çoğunlukla et, süt,
tavuk, balık ve yumurta
gibi protein yönünden
zengin besinleri tercih
eder.
50 Kim korkar kemoterapiden
Besin zehirlenmesi
Uzm. Dr. Deniz Mataracı Çevik, felç riskini önlemek için tansiyon hastalarının sebze ağırlıklı beslenmeleri gerektiğini vurguluyor.
48 Sevginizin ödülü Retroperitonoskopi
Doç. Dr. Barış Akin, kendi geliştirdiği ve Türkiye’de sadece Medicana’da
uygulanan yeni böbrek alma tekniğini, retroperitonoskopiyi açıklıyor.
Uz. Dr. Mehmet Salih İyikesici, 'harika ilaçlar' ile kemoterapinin yan
etkilerini en aza indirmenin yöntemlerini anlatıyor.
52 Meme estetiği hakkında her şey
Medicana Çamlıca Hastanesi Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi
Uzmanı Op. Dr. Bahadır İmer, meme operasyonları hakkında önemli
bilgiler veriyor.
54 Menopoz mu, hormon tedavisi mi?
Medicana International Beylikdüzü Hastanesi uzmanlarından Op. Dr.
Mehtap Derelioğlu, menopozda hormon tedavisini anlatıyor.
56 En iyi ilaç sosyal ortam
44
PGT ile sağlıklı bebek
PGT yöntemi, tüp bebek uygulamalarında gebelik öncesi
bazı hastalıkları engelleyip,
dünyaya sağlıklı bebek
getirme şansı veriyor.
Klinik psikolog ve psikoterapist Pınar Önen, sosyal fobi tedavisinin,
yalnız terapi odasında yapılamayacağını söylüyor.
60 Her zaman 'doğru' durun
Medicana International Ankara Hastanesi doktorlarından İsmail Özturan, duruş bozukluklarına karşı basit egzersizler öneriyor.
62 Ağız kokusu bir hastalıktır
Soğan, sarımsak, sigara, kahve ve alkol tüketimi, ağız kokusuna yol
açan faktörler arasında.
64 Yazın oruç tutmanın altın kuralları
İftar ve sahurda nasıl beslenmek gerektiğini Medicana Bahçelievler
Hastanesi’nden Diyetisyen Fatmagül Yılmaz Öztürk anlatıyor.
KISA KISA
6
YAZ 2011
DİYALİZ
HASTALARINA
GELENEKSEL
MEDICANA MORAL
PİKNİĞİ
M
Sırbistan'DAN gelen misafir
B
eyninde yerleşik ‘Malin Melanom’ tanısı konulan, ancak
ülkesinde tıbbı yetersizlikler nedeniyle tedavi edilemeyen
Melita, Sırbistan Konsolosluğu tarafından daha ileri tetkik
ve tedavi için Medicana İnternational İstanbul hastanesine sevk edildi. Medicana İnternational Hastanesi Onkoloji
Bölümü’nün deneyimli ekibine emanet edilen Melita'nın, acil beyin ameliyatı yapılarak, beynindeki kanser dokusu
tamamen çıkartıldı . Ameliyat sonrası kısa sürede genel
durumu düzelen Melita’nın, incelemeler sonrası beyninde
yeni bir kitlenin olmadığı görüldü. Melita, Sırbistan Karadağ’a
sağlıkla uğurlandı.
Küçük ziyaretçiler sağlığı sordu
H
alim Şaşmaz İlköğretim Okulu Anaokulu
öğrencileri, 10 Haziran 2011’de Medicana
International Ankara Hastanesini ziyaret etti.
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Nejdet
Birgen, konferans salonunda, çocuklara sağlıklı
beslenme, diş temizliği ve düzenli el yıkamanın
önemi üzerine bir konuşma yaptı. Birgen’in konuşmasından sonra Gülşen Hemşire, çocuklara el
yıkama dansı yaptırarak, doğru el yıkamanın nasıl
olduğunu uygulamalı gösterdi. Öğle yemeğinden
sonra hastanenin Diş Bölümü’ne geçen çocuklar,
burada Dr. Tansel Hamza Pars ve Dr. İrem Göktepe
Ateş tarafından muayene edildi. Öğretmenlerine,
velilere iletmeleri için çocukların sağlık durumları
ile ilgili bilgi verildi. Diş ve Göz bölümlerinde
ücretsiz muayene olan çocuklar, doktorlar ve görevleri hakkında bilgi edinerek hastane ziyaretini
tamamladılar.
edicana Hastanesi Çamlıca ve Bahçelievler Diyaliz Ünitesi hastaları,
gelenekselleşen moral pikniği yaptılar.
Medicana Çamlıca ve Bahçelievler
Diyaliz Ünitesi Sağlık Ekibi, geleneksel
hale gelen etkinlikle diyaliz hastalarına
neşe dolu bir gün geçirtti. Diyaliz hastalarını motive etmek için düzenlenen
pikniğe, diyaliz hastaları aileleri ile
birlikte katıldı. Organ bağışının teşvik
edildiği piknikte, diyaliz hastaları
voleybol ve futbol gibi aktivitelerin yanı
sıra halaydan horona kadar çalınan
oyun havalarıyla eğlenerek moral ve
motivasyon depoladı.
Pikniğe katılan Diyaliz hastaları duygularını şöyle dile getirdiler: “Diyaliz
Ünitesi’nde çalışanlar bize her zaman
sahip çıkıyor. Doktoru, hemşiresi, sağlık
memuru ve diğer çalışanlarına bizlere
verdikleri özverili hizmetlerden dolayı
ayrı, ayrı teşekkür ediyoruz. Biz bu ünitede adeta bir aile gibiyiz. Pikniğimiz
çok güzel ve eğlenceli oldu.”
YAZ 2011
7
Irak’lı hastalar MedIcana’ya emanet
M
edicana Sağlık Grubu’nun Irak Sağlık Bakanlığı ile yaptığı anlaşma sonucu,
Iraklı hastalar artık Türkiye'de tedavi oluyor. Irak Sağlık Bakanlığı Resmi Heyeti
ve Uluslararası Sağlık Bölümü yetkilileri, 15 Nisan 2011’de Medicana Sağlık Grubu ile
iki yıldır devam eden tıbbi hizmet anlaşmasını yeniledi. Anlaşma kapsamında Kalp
Damar Cerrahisi, Çocuk Kalp Cerrahisi, Göz, Karaciğer ve İlik Nakli, ileri görüntüleme
yöntemleri ağırlıklı olmak üzere, Iraklı hastalar bakanlık kanalıyla ‘Medicana Sağlık
Grubu Hastaneleri’ne getirilerek tedavileri gerçekleştiriliyor.
Dr. Ramzi R. Mansour (Director of Inter Health Office-Irak) ve
Dr. Murat Dayanıklı Medicana Sağlık Grubu CEO'su
Doç. Dr. Barış Akin ve
ekibi de MedIcana’da
T
Doktorlarımız “Yaza merhaba” dedi
M
edicana International Ankara Hastanesi doktorları, yoğun geçen kış sezonunun
stresini ‘Yaza Merhaba Partisi’ ile attılar. Yaz sezonuna motivasyonla başlamak
isteyen doktorlar, canlı müzik eşliğinde bu özel gecede bir araya geldiler. Hastanenin her bölümünden katılımın olduğu partide, yorgunluğu eğlenerek attılar.
ürkiye’de böbrek nakline önemli katkı
sağlayan Doç. Dr. Barış Akın, artık Çamlıca
Medicana Hastanesi’nde. Akın, Medicana
Sağlık Grubu’nun 20 yılı aşkın deneyim, bilgi
birikimi, hizmet kalitesi ve teknolojik donanım gücü ile bir araya gelerek, uluslararası
başarılara imza atmayı hedefliyor.
Dünyada sayılı merkezde uygulanabilen
ve Türkiye’de sadece Doç. Dr. Barış Akin’in
200’den fazla vakada uyguladığı retroperitonoskopi yöntemiyle, canlı vericiden böbrek
çıkarılması ameliyatı, böbrek naklinde vericilere hem birkaç günde iyileşme hem de kalıcı
bir hasar olmadan böbrek verme ameliyatı
geçirmelerini sağlıyor. Doç. Dr. Barış Akin ve
Dr. Vedat Çelik, geçen yıl gerçekleştirdikleri
100’den fazla böbrek naklinde, Amerika’daki
gelişmiş merkezlerin başarı oranlarını
ülkemizde sağlamış olmanın gururu ile çalışmalarını bundan sonra Medicana grubunda
sürdürecek.
Darüşşafaka, epilepsiye çözüm arıyor
D
arüşşafaka Eğitim Kurumları’nın öğrencilerinden oluşan ‘Panic At The Daçka
Takımı’, epilepsi hastalığına çözüm arayan projesiyle bir ilke imza attı. Takım,
epilepsi hastalarının sıkça yaşadığı sorunlara farklı çözümler yaratmayı ve toplumu bu konuda bilgilendirmeyi hedefliyor. Projeyle Daçkalı öğrenciler, pek çok
epilepsi hastasının kriz anında düşme ya da çarpma sonucu kendini yaraladığı
gerçeğinden hareketle, kriz anında devreye girecek özel kıyafetler tasarladı.
Ayrıca, isteyen epilepsi hastasının üzerinde taşıyabileceği kriz anında otomatik
devreye girecek ve çevredekileri uyararak neler yapmaları gerektiği hakkında bilgi
verecek bir sistem de var. Daçkalı öğrenciler, sunumlarında tiyatronun gücünden
yararlanıyor.
HASTALIKTA
VE SAĞLIKTA
■ MEDICANA SAMSUN'DA
Sağlıkta mükemmel yaklaşım
■ KARADENİZ'E ÖZEL SAĞLIK HİZMETİ
Başhekim Op. Dr. Ferhat Günaydın
■ HEDEF MÜKEMMELLİK
Genel Müdür Vahap Doğan
SAMSUN
10
YAZ 2011
Medicana Sağlık Grubu,
Ankara ve İstanbul'daki
'A' tipi VIP hastanecilik
anlayışını Samsun'a taşıyor.
YAZ 2011
11
Sağlıkta mükemmel
yaklaşım MEDıCANA İLE
KARADENİZ’E ULAŞIYOR
MedIcana Samsun Hastanesi, ‘A tipi VIP hastanecilik’ anlayışını en son tıp
teknolojisi, özenle düşünülmüş detayları, koşulsuz hasta memnuniyeti,
uzman kadrosu ve bölgeye özel tıp hizmetleriyle artık Karadeniz’de.
SAMSUN
12
YAZ 2011
'Fan Coil' sistemi ile her alanda istenilen
düzeyde iklimlendirme olanağı var.
Medicana Samsun Hastanesi, 38 branşta yaklaşık 90 uzman hekimin
bulunduğu 610 kişilik bir kadroyla hizmet veriyor.
Hastane ikisi 11, diğeri 10
katlık üç bloktan oluşuyor.
YAZ 2011
M
edicana
Sağlık
Grubu, yurt
genelinde sekiz adet hastanesiyle uluslararası standartlarda
sağlık hizmeti sunan, 20 yıllık
sağlık deneyimi ile sektörün önde
gelenlerinden kuruluşlarından biri.
Grup, Ankara ve İstanbul'daki ‘A
tipi VIP hastanecilik’ anlayışını,
Medicana Samsun Hastanesi ile
Karadeniz’e de taşıyor.
Medicana zincirinin, 70 milyon
dolarlık yatırım değeri bulunan
sekizinci halkası Medicana Samsun
Hastanesi, Karadeniz’in sağlık üssü
olarak planlanırken, bölge ülkelerine yüksek kalitede sağlık hizmeti
sunacak şekilde organize edildi.
Medicana Hastaneler Grubu’nun
mevcut yönetim kapasitesi, bilgi
teknolojileri altyapısı, kalite/akreditasyon gücü ve sağlık turizminde
almış olduğu mesafe, Medicana
Samsun Hastanesi’nin bölgede
lider sağlık kuruluşu olma sürecini
hızlandırıp ,güçlendirecek altyapıyı
sağlıyor.
13
Hedef büyük
En son tıp teknolojisi ve konforuyla donatılan Karadeniz’in en
büyük özel hastanesi Medicana
Samsun Hastanesi, bölge iller
ve çevre ülkelere, Türkiye'nin
alanlarındaki uzman doktorlarıyla
en üst düzeyde sağlık hizmetleri
sunmayı hedefliyor. Kuruluşundan beri, sadece Samsun'a değil,
bölge iller ve çevre ülkeleri göz
önünde tutularak hayata geçirilen
bu proje; Karadeniz Bölgesinde
‘Sağlık Turizmi’nin’ öncüsü olmayı
amaçlıyor.
30 bin metrekare kapalı alan üzerine inşa edilen Medicana Samsun
Hastanesi’nde tüm mekânlarda
antibakteriyel özellikli malzemeler
kullanıldı. ‘Fan Coil’ sistemi ile her
alanda istenilen düzeyde iklimlendirme olanağı sunuldu. İkisi 11,
diğeri 10 kattan oluşan 3 bloktan
oluşan hastanede basınç kontrollü
9 asansör hizmet veriyor. Tüm
koridor ve odalarda otomasyon
sistemi ile özel basınçlandırma
imkanı, enfeksiyon kontrolüne
mühendislik yaklaşımının bir
göstergesi.
7/24 nitelikli hizmet
Medicana Samsun Hastanesi’nin
hizmet vizyonu, sağlık hizmetinin 24 saat, 7 gün aynı nitelikte
sunulması, hasta güvenliğinin ve
hizmetin sürekliliğinin ve bütünlüğünün sağlanmasına dayanıyor.
Medicana Samsun Hastanesi,
Medicana zincirinin, 70 milyon dolarlık
yatırım değeri bulunan sekizinci halkası
MedIcana Samsun Hastanesi,
Karadeniz’in sağlık üssü
olarak planlandı.
Medicana Samsun Hastanesi, en son
teknolojiyle hizmet vermek üzere yapılandı.
çağdaş teknik donanımı ile güncel
tıbbi yaklaşımı bütünleştirerek,
hastalara doğru, hızlı, güvenilir
tıbbi hizmet sunma, hastaları
anlaşılır tarzda bilgilendirme,
yalnızca tanı ve tedavi safhasında
değil, kişinin sağlıklı olma halini
sürdürme konusunda da içinde
bulunduğu topluma katkı sağlama
kararlılığını taşıyor. Bu amaçla,
Medicana Samsun Hastanesi,
toplumu bilgilendirmeye yönelik
seminerler, konferanslar ve
kapsamlı eğitim programları belirli
bir takvim halinde düzenlemeyi
planlıyor.
Uluslararası platformda tanınan,
dünya standartlarında, çağdaş
yenilikleri takip eden ve yeniliklere öncülük eden, diğer sağlık
kuruluşları tarafından örnek alınan
sağlık kurumu olmak, yurt içinde
ve yurt dışında tüm hastalara en
yüksek kalitede eşit bakım hizmeti
vermek, hastaların kendilerini
güven içinde hissettikleri ve tüm
beklentilerinin karşılandığı bir
sağlık kuruluşunda olduklarını
hissetmeleri, hastanenin başlıca
hedeflerini oluşturuyor.
Konfor ve güven
Medicana Samsun Hastanesi modern mimarisi, konforlu hasta odaları, hastaların rahatı ve güvenliği
göz önüne alınarak tasarlandı.
Gerektiğinde, ara yoğun bakım
hizmeti ve acil, her türlü müdahalenin yapılabileceği alanlara
dönüşebilecek alt yapıya sahip.
Tek kişilik, süit ve VIP odalarda
refakatçilerin de her türlü konforu
düşünüldü. Her odada TV ve mini
bar bulunuyor. 24 saat kesintisiz
kafeterya hizmeti sağlanıyor.
Tüm hastane ve hasta odalarında
kullanılan boya ve duvar kâğıtları
anti-statik ve anti-bakteriyel
özelliklere sahip.
Her odada merkezi klimahavalandırma sistemi bulunuyor.
Hasta ve hasta yakınları kumanda
panelinden rahatlıkla odalarının ısısını ayarlayabiliyor. Aynı
zamanda hastane odalarının
tümünde Hilton lavabolar mevcut.
Bakteri filtrelerinden geçen taze
hava girişleri her odada ayrıca
planlanmış. Hasta odalarından
ve hastane genelinde internet
bağlantısı yapılabiliyor. Odalarda
bulunan telefonlardan şehir içi,
şehirlerarası ve milletlerarası telefon görüşmeleri yapmak mümkün.
Akıllı bina
Bina, akıllı bina teknolojisi ile
yönetiliyor. Çağın şartlarına göre
üstün teknoloji kullanılarak yapılandırılmış olan üçü Lainer Flow,
dördü HEPA filtreli toplam yedi
ameliyathane mevcut. Zengin cihaz parkuru ve tecrübeli personeli
ile ameliyathane bölümü her türlü
operasyonun başarıyla yapılmasını
sağlayacak alt yapıya sahip.
Medicana Samsun Hastanesi,
38 branşta yaklaşık 90 uzman
hekimin bulunduğu 610 kişilik bir
kadroyla hizmet veriyor.
Uzman ve profesyonel hekim kadrosu, profesyonel hemşireleri ve
nitelikli idari yönetici ve personeli,
teknolojik yatırım, uzman kadro,
uluslararası standartlar, çağdaş
yönetim ve titiz hasta hizmetleri
ile Özel Medicana Samsun Hastanesi bir metropol hastanesi.
SAMSUN
14
YAZ 2011
Medicana Samsun bölgede tüm
sağlık hizmetleri ve gerekli tetkiklerin
aynı bünye içerisinde yapılabildiği
tek hastane konumunda.
YAZ 2011
Medicana Samsun, teknolojisiyle öne çıkıyor.
Karadeniz’e
özel sağlık
hizmeti
Parkinson tedavisi ve beyin pili uygulamalarında ilk sırayı
hedefleyen Medıcana Samsun Hastanesi Başhekimi Op. Dr. Ferhat
Günaydın, konusunda uzman ve önde gelen isimlerin oluşturduğu
bir ekiple çalışmanın haklı gururunu yaşıyor.
15
SAMSUN
16
YAZ 2011
Medicana, Samsun'da, grubun
geliştirdiği hasta hizmetleri
yönetim sistemini uygulayacak.
“Parkinson tedavisi ve beyin pili uygulamaları tüm Medicana Grubu
hastaneleri arasında ilk kez MedIcana Samsun bünyesinde hizmet
verilecek başlıklardan biri olacak.”
İlk hedef, özel uzmanlık
alanlarında bölge halkına
hizmet sunmak.
YAZ 2011
17
M
edicana Samsun’da kullanılan tıp teknolojisinin dünyadaki yeri nedir?
Hastanemiz Medicana Sağlık Grubu’nun sekizinci ve son açılan en yeni hastanesidir. En son teknoloji tıbbi cihazlarla donatılmıştır. MR, Bilgisayarlı Tomografi, Dört Boyutlu Ultrasonografi, Dijital
Mammografi, Panoramik Röntgen gibi görüntüleme sistemlerinin yanı sıra, ameliyathane, yoğun
bakım gibi alanlarda da nitelikli ve son teknolojinin en gelişmiş cihazları tercih edilmiştir.
■ Medicana Samsun, tıp hizmetlerinde hangi standardı hedefliyor?
Özel hastane ya da özel sağlık hizmeti, tanımı itibariyle de hastaların beklemeden ve yeterli
sürede sağlık hizmeti alması olarak tanımlanabilir. Bu anlamda Medicana Samsun Hastanesi,
grubun geliştirmiş olduğu hasta hizmetleri yönetim sistemi ve en son teknolojik altyapı ile
hastalara uluslararası kalite standartlarında, çağdaş ve modern sağlık hizmeti sunmayı hedefliyor.
Karadeniz Bölgesinin en büyük, Türkiye’nin ise metrekare büyüklüğü olarak ilk beş kategorisindeki özel hastanelerinden biriyiz. Bölgede tüm sağlık hizmetleri ve gerekli tetkiklerin aynı bünye
içerisinde yapılabildiği tek hastaneyiz. Samsun’da ise mevcut özel hastanelerin en büyüğünün iki
katı büyüklük ve kapasiteye sahibiz.
■ Medicana Samsun ile Karadeniz bölgesi, bugüne kadar sahip olmadığı hangi hizmetlere
kavuşmuş olacak?
Türkiye ve bölge ölçeğinde, özel uzmanlık alanlarında bölge halkına hizmet sunmayı hedefliyoruz. Örneğin; çocuk ve yetişkin kemik iliği nakli merkezi için özel bir kat oluşturduk. Organ nakli
için ise ayrı bir hasta katını, hizmete sunmak için hazır bekletiyoruz. Kanser cerrahisi özellikle
önem verdiğimiz konuların başında geliyor. Bu konuda deneyimli öğretim üyelerini kadromuza
dâhil edip, onkoloji alanında önemli bir hizmeti halkımıza sunuyoruz.
Parkinson cerrahisi ve beyin pili uygulamalarında sadece Samsun ya da Karadeniz bölgesinin
değil, Türkiye’nin sınırlı sayıdaki kurumundan biri olmak en önemli ayrıcalıklarımızdan birisi.
Ortopedi bölümümüzde unikondiler diz protezi ile total proteze geçme süresini uzatarak, hasta
memnuniyetini en üst seviyelere çıkarmayı arzuluyoruz. Kemik kırıklarında kapalı kırık cerrahisi
ile hızlı iyileşme imkânı sunabilen birikim ve tecrübede bir ortopedi ekibine sahibiz. Elbette kalp
cerrahisi ekibini de burada söylemeden geçemeyeceğim. Bölgenin en tanınan ve ekol olmuş
uzmanlarından oluşan cerrahi ekibimiz ise övünç kaynağımız.
Tek ve iddialı alanlar
meDICANA SAMSUN BAŞHEKİMİ
OP. Dr. FERHAT GÜNAYDIN
“Karadeniz Bölgesinin
en büyük, Türkiye’nin
ise metrekare
büyüklüğü
olarak ilk beş
kategorisindeki özel
hastanelerinden
biriyiz.”
■ Hastaya sunulan tıbbi hizmetlerde, bölgedeki diğer hastanelerden farklı bir anlayışı var mı?
Sunulan tıbbi hizmette Karadeniz bölgesi ve Türkiye ölçeğinde ne ölçüde iddialı ve ayrıcalıklı
olduğumuzdan bahsetmiştim. Bu konudaki avantajımızın ve iddiamızın temelinde, Medicana
Grubu’nun İstanbul ve Ankara’daki yedi hastanesinden sonra Anadolu’da açılan ilk hastanesi
olmamız yatıyor.
Dünyada özel sağlık hizmetlerinde sunulan teknolojik imkanların ve hizmet kalitesi standartlarının artık çok daha yakın hale geldiği düşünülürse, bizim bölge ve Türkiye ölçeğinde tek ve iddialı
olduğumuz alanlar bu açıdan bakıldığında daha büyük anlam ifade ediyor.
■ Medicana Samsun’un, diğer Medicana hastanelerinden farklı olarak, bölgeye özel tıbbi
hizmetleri söz konusu olacak mı?
Parkinson tedavisi ve beyin pili uygulamaları tüm Medicana Grubu hastaneler arasında ilk kez
Medicana Samsun bünyesinde hizmet verilecek başlıklardan biri olacak. Kanser vakalarının
Karadeniz bölgesinde göreceli yoğunluğu göz önüne alınarak, onkoloji alanında özel olarak planladığımız çalışmalar ve uygulamalar da var.
■ Özellikle hizmet götürmeyi hedeflediğiniz spesifik sağlık sorunları var mı?
Tüm Türkiye ölçeğinde Parkinson tedavisi ve beyin pili uygulamalarında ilk sıralardaki kurumlardan biri olmak ana hedefimiz. Spesifik hizmet başlıklarımız arasında; kemik iliği ve organ nakli,
tüp bebek uygulamaları, özellikle onkolojik tedavilerde tümörün saptanması ve radyoterapi
planlamasında en ileri medikal görüntüleme tekniği olan PET/CT uygulamaları en önemli hizmet
başlıklarımız olarak sıralanabilir.
SAMSUN
18
YAZ 2011
Medicana Samsun Hastanesi'nin
birinci önceliği, Karadeniz'in
yanı sıra Rusya, Gürcistan,
Ukrayna ve Türki cumhuriyetler.
Hedef
YAZ 2011
19
Mükemmellik!
MedIcana Samsun Hastanesi Genel
Müdürü Vahap Doğan, Karadeniz
bölgesindeki sağlık turizminde 10
milyon kişiye özel ve mükemmel hizmeti
sunacaklarını özellikle vurguluyor.
SAMSUN
20
YAZ 2011
Tüm personele teorik ve pratik eğitim veriliyor.
Hastane 220 yatak kapasiteli.
Medicana Samsun Hastanesi 30 bin
metrekare alan üzerine kurulu.
M
MEDICANA SAMSUN GENEL
MÜDÜRÜ VAHAP DOĞAN
“Samsun’da yedi özel,
18 devlet hastanesi ve
bir üniversite hastanesi
bulunuyor. Bu sayı,
geçiş yolları
üzerinde bulunan
şehir için yeterli
değil.”
YAZ 2011
edicana Samsun hastanesinin misyonu ve
vizyonu nedir?
Medicana Sağlık Grubu’nun tüm hastaneleri, ortak vizyon ve misyona sahip. Medicana Samsun
Hastanesi olarak; uluslararası platformda tanınan, dünya standartlarında, çağdaş yenilikleri
takip eden ve yeniliklere öncülük eden, diğer
sağlık kuruluşları tarafından örnek alınan sağlık
kurumu olmayı istiyoruz. Yurt içinde ve yurt dışında tüm hastalarımıza en yüksek kalitede eşit
bakım hizmeti veren, hastalarımızın kendilerine
güven içinde hissettikleri ve tüm beklentilerinin
karşılandığı sağlık kurumu oluşturmak vizyonumuz. Misyonumuzu ise toplumun her kesiminden hastaya yüksek kalitede sağlık hizmeti
sunmak, sağlık sektöründe iş imkanı yaratarak
ülke ekonomisine katkı sağlamak, personelimizin sürekli gelişmesini ve güven içinde mutlu
çalışanlar yaratmak şeklinde özetleyebiliriz.
■ Samsun’un seçilmesinin özel bir nedeni
var mı?
Samsun artık metropol kent olma yolunda. Şehir, geçmişi ve bugünüyle tarih ve kültür kenti.
Sahip olduğu değerlere ek olarak, Samsun’un
aynı zamanda gerçek bir sağlık kenti olması için
çaba gösteriyoruz. Samsun’da 7 özel, 18 devlet
hastanesi ve 1 üniversite hastanesi bulunuyor.
Bu sayı, geçiş yolları üzerinde bulunan şehir
için yeterli değil. Çünkü Samsun ilk aşamada
5 milyon nüfusa hitap ediyor. Bununla birlikte
Samsun’un karayolları geçiş noktasında olması,
havaalanı ve limanının bulunması burayı seçmemizin asıl nedenini. .
■ Medicana Samsun, ne kadar sürede hizmete
hazır hale geldi?
Medicana Samsun Hastanesi, Samsun ilimizin
en büyük şirketlerinden olan Borsan Şirketler
Grubu bünyesinde bulunan Birleşik Grup Özel
Sağlık Hiz. A.Ş. sahipliğinde 2006 yılında
inşaatı başlandı. Nisan 2010 Medicana Sağlık
Grubu ile ortak oldu. İnşaat ve cihaz yerleşimi
Mayıs 2011’de bitti. Tüm personele hizmet için
teorik ve pratik eğitimler verilmeye devam
ediliyor. Hastanın, merkeze girişinden taburcu
olana kadar yaşadığı süreç drama yöntemiyle
canlandırılıyor, böylece personelin hastaneyi
yaşaması sağlanıyor.
70 milyon dolarlık yatırım değeri bulunan
21
Medicana Samsun Hastanesi’nin, Karadeniz
Bölgesi’nin sağlık üssü olması planlanıyor.
Karadeniz'in en büyüğü
■ Medicana Samsun Hastanesi’nin, belli başlı
özellikleri nelerdir?
30 bin metrekare kapalı alan üzerine inşa edilen
Medicana Samsun Hastanesi; 4 VIP Oda, 8 Suit
Oda, 75 Yoğun Bakım, 133 Tek Kişilik Hasta Odası,
220 yatak kapasiteli. Kardiyoloji ve Acil Gözlem
ünitesi ise 35 yatak kapasitesine sahip. Hastanenin 150 araçlık kapalı ve açık otoparkı bulunuyor. Modern Görüntüleme Merkezi (Radyoloji)
cihazları (MR - BT – Mammografi - Röntgen
- 4D USG’ler), en son teknoloji ile donatılmış
laboratuvarları ve hastane açılışından bir süre
sonra hizmete girecek olan Kemik İliği Merkezi,
Tıbbi ve Radyasyon Onkoloji Merkezi, Nükleer Tıp
Bölümü, Tüp Bebek Merkezi ile hastanemiz tam
bir sağlık kompleksine dönüşecek.
■ Sağlık hizmeti götürmeyi planladığınız
bölge neresi?
İlk aşamada Ordu, Giresun, Artvin, Rize, Çorum,
Amasya, Tokat, Trabzon ve Sinop’la birlikte 5
milyon kişiye hizmet vereceğiz. Sonrasında ise
ulaşım şartlarının kolaylaşmasını takiben ve bazı
branşları ön plana çıkartmak suretiyle 10 milyon
kişiye ulaşmayı planlıyoruz.
En son tıp teknolojisi ve konforuyla donatılan
Karadeniz’in en büyük özel hastanesiyiz. Bölge
iller ve çevre ülkelere, uzman doktorlarıyla en
üst düzeyde sağlık hizmetleri sunmayı hedefliyoruz. Ukrayna, Rusya, Gürcistan ve Türki Cumhuriyetler birinci önceliğimiz olacaktır. Bunun
yanında Medicana ve Borsan gruplarının sosyal
sorumluluk ve ticaret ilişkisi olan 50 ülke ile de
koordinasyonda olacağız. Karadeniz Bölgesinde
“sağlık turizminin” öncüsü olmaya adayız.
■ Medicana Samsun’un, hizmet ilkeleri neler ?
İnsan ve hasta haklarına saygılı, çevreye duyarlı,
bilimsel ilkeleri ve bilgiyi, meslek ahlakını ve
uluslararası hizmet kalitesi standartlarını temel
alan etik değerlere bağlı, tedavi edici uygulamalar yanında koruyucu sağlık çalışmalarını da kapsayan kaliteli hizmetlerini, din, dil, ırk, cinsiyet
ve bölge ayrımı gözetmeksizin, nitelikli uzman
kadro ile mükemmele ulaştırma kararlılığı, bizim
en temel değerlerimiz.
AĞIZ VE DİŞ
22
YAZ 2011
Çiftehavuzlar Diş’te hastalar ağız ve
diş sağlığı açısından aradıkları her
şeyi son derece şık mekânlarda ve
Medicana konforuyla bulabilecekler.
YAZ 2011
23
Anadolu yakasında
7/24 diş merkezi
MedIcana Sağlık Grubu,
Bahçelievler Diş
Merkezi’nin ardından
ikinci diş merkezini Kadıköy
Çiftehavuzlar’da açıyor.
M
edicana Sağlık
Grubu, 2007
de Bahçelievler
Haznedar’da açtığı
ilk diş merkezinin
ardından, ikinci
ağız diş sağlığı
merkezini Kadıköy
Çiftehavuzlar’da hayata geçiriyor. Gerek donanımı gerek kadrosuyla Anadolu yakasında bu
alandaki önemli bir boşluğu doldurmayı hedefleyen Medicana Çiftehavuzlar Diş Merkezi,
binasının seçkin tasarımıyla da öne çıkıyor.
24 saat açık ve tüm ağız-diş sağlığı
disiplinlerinde hizmet veren merkezi tüm
İstanbullular’ın hizmetine sunma konusunda çalışmaları devam eden Medicana
Sağlık Grubu, ağız ve diş sağlığı ile ilgili her
türlü tanı ve tedavinin gerçekleştiği ve diş
hekimliğinin bütün ihtisas dallarının aynı çatı
altında toplandığı ikinci merkezini Kadıköy
Çiftehavuzlar’daki binasında açıyor. Son
teknolojiyle ve modern cihazlarla hizmet vermeye başlayacak olan Medicana Çiftehavuzlar Diş’te hastalar ağız ve diş sağlığı açısından
aradıkları her şeyi son derece şık mekânlarda
ve Medicana konforuyla bulabilecekler.
Türkiye’de ihmal edilmiş bir konu olan ağız
Ağız ve diş sağlığı ile ilgili her türlü sorunun çözümünün
mümkün olduğu Çiftehavuzlar Diş Merkezi’nde,
hasta günün hangi saatinde gelirse gelsin
karşısında mutlaka bir uzman bulacak.
ve diş sağlığı konusunda önemli bir boşluğu
dolduracak olan Medicana Çiftehavuzlar Diş
Merkezi; son teknolojik donanımı, deneyimli uzmanları, modern ve konforlu hizmet
alanlarıyla ağız ve diş sağlığı konusunda
tüm branşlarda hizmet verecek. Tamamı diş
hekimliğinde akademik kariyere sahip olan
deneyimli uzman hekimlerden oluşan kadrosuyla Çiftehavuzlar Diş Merkezi’nde tedavi
kadar koruyucu hekimliğe de önem verilecek.
Bunun için halka yönelik taramalar yapılacak,
gençlere ve çocuklara ağız ve diş sağlığının
anlatıldığı seminerler verilecek.
Günümüz modern tıp dünyasında, teknolojisi en hızlı gelişen diş hekimliği alanında
tüm donanımın sağlanacağı Çiftehavuzlar
Diş Merkezi, ortodontiden çene cerrahisine,
diş estetiğinden, implantolojiye kadar tüm
branşlarda hizmet verecek. Ağız ve diş sağlığı
ile ilgili her türlü sorunun çözümünün mümkün olduğu merkezde, hasta günün hangi
saatinde gelirse gelsin karşısında mutlaka
bir uzman bulacak. Bulunduğu lokasyondaki
diğer ağız diş sağlığı merkezlerinden de hasta
sevk edilebilecek donanım ve yeterlilikte
planlanan Medicana Çiftehavuzlar Diş Merkezi, Eylül 2011 de hizmete girecek.
Bu arada Medicana’nın ağız ve diş sağlığı ile
ilgili her türlü tanı ve tedavinin gerçekleştiği
ve diş hekimliğinin bütün ihtisas dallarının
aynı çatı altında toplandığı ilk merkezi olan
Bahçelievler Diş de, ağız-diş ve çene cerrahisinden, proteze, implant ve ortodontiden
estetik çene cerrahisine kadar pek çok alanda,
Avrupa yakasında 365 gün, 24 saat komple
hizmet sunuyor.
Kalp-Damar Cerrahisi
24
YAZ 2011
Sağlıklı bir kalp, aşırı
sıcaklardan pek etkilenmez.
Etkilenmesi için kalp
problemlerinin olması gerekir.
Bu kalp sıcaklara
nasıl dayanır?
Aşırı sıcaklar en çok kalp hastalarını zorluyor. Ameliyat geçirmiş
olsun veya olmasın, kalp hastaları sıcak havalarda nelere dikkat
etmeli? Bu sorunun yanıtını MedIcana Çamlıca Hastanesi KalpDamar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Ömer Işık verdi.
YAZ 2011
25
prof. Dr. Ömer Işık
“Kalp ameliyatı geçirmiş birinin, güneşin en yakıcı
olduğu zamanlarda plajda veya sokakta durmaması
lazım. Aşırı sıvı kaybına yol açacak kadar
efor harcamamalı. Çok terliyorsa,
kaybettiği sıvıyı yerine koymalı.”
BUNLARA DİKKAT EDİN
Kalp ameliyatı geçirmiş birinin, bu
maddelere dikkat etmeli:
Güneşin yakıcı olduğu zamanlarda
plajda veya sokakta durmayın.
Aşırı sıvı kaybına yol açacak efor
harcamayın.
Bol sıvı alın, ama abartmayın.
Ağır yiyeceklerden uzak durun.
Vücudu yoracak hareketlerden kaçının.
Alkol almayın.
ıcak hava ile kalp arasındaki bağlantı nedir?
Sıcak havada aşırı sıvı kaybı olabilir. Bununla
birlikte, bizim elektrolit dediğimiz, sodyum,
potasyum gibi maddeler terle birlikte kaybolabilir. Özellikle potasyum, kalbin ritmini
düzenler. Potasyum eksikliğinde veya fazlalığında kalp ritmiyle ilgili ciddi sorunlar ortaya
çıkabilir. Kalbin güçlü kasılmasını sağlayan
kalsiyumda eksilme olabilir. Diğer taraftan, aşırı sıvı
kaybına bağlı olarak tansiyon düşebilir. Tansiyon düştüğünde refleks bir etkiyle kalp, vücuda daha fazla sıvı
pompalayabilmek amacıyla hızlı ve güçlü çalışmaya
başlar. Dolayısıyla kalbin oksijen tüketimi artar. Aşırı
sıcakların kalbi etkilemesi için kalple ilgili birtakım
problemlerin olması gerekir. Sağlıklı bir kalbin aşırı
sıcaklardan, büyük miktarda elektrolit kaybı olmadıkça
etkilenmesi pek beklenmez.
■ Kalp ameliyatı geçiren biri hangi konularda hassas
oluyor?
Yapılan ameliyatın cinsine, ameliyat gerektiren
hastalığa bağlı olarak değişiyor. Dört temel kalp ameliyatımız var. Doğumsal bozukluklar nedeniyle çocuk
yaştakilere yapılan ameliyatlar. Kalp kapaklarındaki
bozukluklar yüzünden değiştirme veya tamir ameliyatları. Orta ve ileri yaşlarda gördüğümüz, kalbi besleyen
damarlardaki daralmalar nedeniyle yaptığımız by-pass
ameliyatları. Bir de kalpten çıkan damarların ameliyatları var. Bunların arasında en büyük oranı by-pass
ameliyatları oluşturuyor. Özellikle kalp kapağı değiştirme ameliyatlarında, mekanik kapak takılmışsa, kan
sulandırıcı ilaç alması lazım. Bir kan tetkikiyle birlikte
bu ilacın dozunun ayarlanması lazım. Sıcak havalarda
bu denge ani bozulmalar gösterebilir.
Gelelim by-pass operasyonlarına. By-pass operasyonunun sebebi, halk arasında damar sertliği olarak
bilinen durum. Bu tür hastalarda kandaki kolesterol
gibi belli maddelerin çoğalmasına bağlı olarak, ki bu
hastaların çoğu sigara içen kişiler olurlar, akciğerlerdeki sorunlar yüzünden kanın pıhtılaşması olasılığı
fazladır. Çoğunda ek olarak hipertansiyon ve şeker
de büyük olasılıkla vardır. Bunların hepsi de aşırı sıcaklardan çok etkilenir. Ama by-pass ameliyatı olmuş
birisi, aynı sebeplerden veya bilmediğinden by-pass
ameliyatı olmamış birine göre aşırı sıcak havalarda
daha şanslıdır. Çünkü bu hastalığın yol açabileceği
birtakım yan etkileri by-pass ile ötelemiş, ertelemiş,
en aza indirmiş oluyorsunuz.
Sıvı kaybına dikkat
■ Kalp ameliyatı geçirmiş biri, aşırı sıcakların etkisinden kendini nasıl koruyabilir?
Güneşin yakıcı olduğu zamanlarda plajda veya
sokakta durmaması lazım. Aşırı sıvı kaybına yol açacak
kadar efor harcamamalı. Çok terliyorsa, kaybettiği
sıvıyı yerine koymalı. Ama bunu abartmamalı. Çünkü
bazılarında kalp yetmezliğine eğilim varsa, kalp zaten
iyi çalışmıyorsa, bu sefer tuz ve sıvıyla kalbe yüklendiğiniz zaman kalp yetmezliği tablosu ağırlaşabilir.
Aşırı sıcaklarda daha serin bir yerde oturması lazım.
Ağır yiyecekler yememeli. Mide ağır çalıştığında,
oraya daha fazla kan pompalamak için kalbin yükü de
artar. Vücudu fazla oksijen tüketimine sevk eden fizik
hareketlerden, giysilerden, ağırlıklardan arındırması
gerekir. Alkolden de uzak durulmalı.
■ Sıcağa aşırı nem de eklenince daha mı zorluyor?
Aşırı nem daha ziyade akciğerlere etki eden bir faktör.
Kalp hastalarının önemli bir bölümünde de akciğerler
bu olaya eşlik edebilir. Örneğin, damar sertliği olanların çoğu sigara içicisidir. Bazı kalp hastalıklarında
kalbin kanı vücuda yeterince pompalayamamasının
getirdiği sebeplerle akciğerlerde sıvı birikmesi görülebilir. Aşırı nem, bu mekanizmayla akciğerleri etkilediği
için kalp hastalarında zararlı olabilir. Ayrıca elektrolit
kaybı aşırı nemde daha fazla oluşabilir.
Enfeksiyon
26
YAZ 2011
Besinden zehirlenince
ne yapmalıyım?
Tadı ve kokusuyla bizi kendine çeken, dış görünüşüyle iştahımızı kabartan
yiyeceklerin içi zararlı bakteri kaynıyor olabilir. MedIcana Çamlıca Hastanesi
Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Meltem Yavuz uyarıyor: “Besin zehirlenmesi
durumunda bulantı ve ishal önleyici ilaçlar kullanmayın.”
B
esin zehirlenmesi nedir?
Besin zehirlenmesi, herhangi bir yiyecek ya
da içeceğin tüketimi sonucu meydana gelen
enfeksiyon veya zehirlenme durumudur. Besin
enfeksiyonları, zararlı bakterilerin ürediği
yiyeceğin tüketilmesi sonucu oluşur.
■ Buna yol açan etkenler neler?
Etkenleri arasında kimyasal maddeler, doğal
besin toksinleri, metaller, tarım ilaçları,
deterjanlar, plastikler, parazitler ve mikroorganizmalar (bakteri, küf, maya) sayılabilir. Besin
saklamaya uygun olmayan araç gereçlerden de
zehirli maddelerin çözünmesiyle besine metal
bulaşabilir. Asitli besinlerin bakır veya kurşun
içeren kaplarda saklanması ya da besinlerin
kalaysız bakır kaplarda bekletilmesi de ağır
metal zehirlenmelerine yol açabilir.
12 saatte 1 milyar bakteri
Dr. Meltem Yavuz
■ Zehirlenmelerin baş sorumlusu nedir?
Mikroorganizmalar içerisinde özellikle bakteriler, besin kaynaklı pek çok hastalığın temel
sorumlusudur. Genellikle hijyenik yönden
uygun olmayan koşullarda hazırlanan, pişirilen
ve saklanan besinlerde üreyen bakteriler ve bu
bakterilere özgü toksinler, besin
zehirlenmelerine neden olabilir.
■ Toksinler de bakterilerden mi
kaynaklanıyor?
İnsanlar gibi bakteriler de artık
maddeler üretir ve öldüklerinde
parçalanırlar. Bu parçalanma sonu-
“Bakteriler üremek için çoğunlukla
et, süt, tavuk, balık, yumurta gibi
protein yönünden zengin
besinleri tercih ederler.”
cu ‘toksin’ adı verilen zehirli bir madde açığa
çıkar. Renksiz, kokusuz ve tatsız olan toksinler,
normal pişirme ile zor imha edilir, çünkü ısıya
dirençlidirler.
■ Bakteriler hangi koşullarda kolay ürer?
Üremek için et, süt, tavuk, balık, yumurta gibi
besinleri tercih ederler. Bakteriler, türlerine
göre, -10 dereceden +100 dereceye kadar geniş
bir sıcaklık aralığında canlılıklarının sürdürebilir. En iyi çoğalabildikleri sıcaklık aralığı 5-65
derece arasıdır. Besinleri dondurma işlemi çoğu
bakteriyi öldürmez. Ayrıca zaman faktörü de
önemlidir. Uygun koşullarda, tek bir bakteriden
7 saat içinde 2 milyon, 12 saat içinde 1 milyar
bakteri üreyebilir.
■ Bakteriler besinlerimize hangi yollardan
bulaşıyor?
Başlıca bulaşma kaynakları, toz, toprak, haşere,
kemirgen ve diğer hayvanlar, su, potansiyel
riskli besinler ve çöplerdir. Ancak, insanın
kendisinin de birçok zararlı bakterinin kaynağı
olduğu unutulmamalıdır. İnsanın boğaz,
burun, el, deri, bağırsak ve dışkısı bakterilerle
yüklüdür.
■ Besin zehirlenmesi hangi belirtileri verir?
Genellikle aniden başlar. Belirtileri 30 dakika ile
72 saat arasında ortaya çıkabilir. İshal, bulantı,
kusma, şiddetli karın ağrıları ve karında kramplar gibi şikâyetlerin yanı sıra, bazen ateş de
görülebilir. Kişilerin gösterdikleri tepki, bakteri
ve türüne, tüketilen miktara ve kişinin bakteriye
karşı duyarlılığına bağlı olarak değişir.
YAZ 2011
27
Besin zehirlenmesi durumunda
bulantı, kusma, şiddetli karın
ağrıları ve karında kramplar
gibi şikayetler görülebilir.
“Dinlenin ve bol su tüketin”
Besin zehirlenmesinden kuşkulandığımızda neler
yapmalıyız?
Kusma ve ishal vücudun zehri dışarı atma
yöntemlerindendir. Bu nedenle besin zehirlenmesi
şikâyetlerinin başlamasını takip eden 24 saat
içerisinde kesinlikle bulantı ve ishali önleyici ilaçlar
kullanmamak gerekir. İshal ve kusmayı artıracak
düşüncesiyle hiçbir şey yememek yanlış bir
davranıştır. İshal tedavisinin en iyi şekli dinlenmek
ve bol miktarda sıvı (temiz içme suyu, ayran, maden
suyu, şekersiz çay) tüketmektir. İshal geçene kadar
yoğurt, pirinç lapası, haşlanmış patates, ekşi elma,
taze sıkılmış meyve suları ve kompostolar tüketilmeli,
asitli içecekler ve hazır konsantre meyve sularından
uzak durulmalıdır. Sebzeleri pişirdikten, meyveleri
de yıkayıp kabuğunu soyduktan sonra tüketmek
gerekir. Erik, kayısı, incir, üzüm, karpuz gibi meyveler
bağırsak hareketlerini artırdığı için yenmemelidir.
Ne zaman hekime başvurmalıyız?
Kanlı ishal varsa, ishal ile beraber seyreden boyun
sertliği, şiddetli baş ağrısı ve ateş söz konusuysa
ve zehirlenme belirtileri iki günden fazladır devam
ediyorsa hemen bir hekime başvurmak gerekir.
DERMATOLOJİ
28
YAZ 2011
“Bronz değil,
beyaz cilt sağlıklıdır”
Güneş koruyucu kremlerin önemini anlatan MedIcana InternatIonal
Ankara Hastanesi uzmanlarından Banu Öztürk Başsoy uyarıyor: “Güneş
aracılığıyla bronzlaşmış, hasarlaşmış cilt kesinlikle sağlıklı değil.”
YAZ 2011
29
Güneş koruyucu kremlerle sağlıklı
bir bronzluk elde etmek için, en
az 15 faktörlü kremler kullanılmalı.
DERMATOLOJİ
30
YAZ 2011
Altı yaşından küçük çocukların
derisi ince olduğu için kimyasal
kremler kullanılmamalı.
GÜNEŞİN NEDEN OLDUĞU
BEŞ CİLT SORUNU
Banu Öztürk Başsoy, güneşin neden olduğu cilt sorunlarını
şöyle sıralıyor:
1- Birinci derece güneş yanığı, gün ortasında korunmasız
olarak 15-30 dakika maruziyet sonrası gelişen kızarıklıktır.
Kızarıklığın genişliğine göre baş ağrısı, halsizlik, bulantı,
bazen kusma ve bayılma olabilir. Güneş yanıkları, özellikle
çocukluk döneminde geçirilirse, ileride deri kanserlerinin
gelişimi açısından yüksek risk taşır.
2- Güneş ışınları hücre çekirdeğinin DNA'sında bozulmalara
neden olur. Yıllar içinde cildin kendi kendini iyileştirme
kapasitesi azalır. Erken cilt yaşlanmasına yol açar
3- Lekelenme ve benlerin sayısında artışa ve ileriki yıllarda
kanser gelişimine neden olabilir.
4- Güneş ışınları uzun süreli yoğun olarak alındığında
vücudun bağışıklık sistemini baskılar.
5- Kontrolsüz güneş banyoları, sedef, vitiligo gibi cilt
hastalıklarını şiddetlendirebilir ve bazı romatizmal hastalıkları
(sistemik lupus eritematosus gibi) başlatan bir faktör de
olabilir.
G
üneşten korunmanın temel prensipleri nelerdir?
Bebek ve çocuklar, güneşe korunmasız çıkarılmamalı, mutlaka giysi,
şapka, gözlük, güneş koruyucu kremlerle korunmalıdır. Gün ortası
saatlerde (11:00-15.00) kimse direk güneş ışınlarına maruz kalmamalıdır. Diğer saatlerde duş, deniz, havuz sonrası güneş koruyucu
kremler tekrar sürülmelidir.
■ Güneş koruyucu kremlerle, güneşten ne kadar korunabiliriz?
Güneş koruyucu kremlerle sağlıklı bir bronzluk elde etmek mümkün. En az 15
faktörlü kremler kullanılmalıdır. Ayrıca özel bir durumunuz yoksa en fazla 30 faktörlü kremler tercih edilmeli. 50 faktörlü kremleri doktorla görüşmeden kullanmamakta fayda var. 11.00 -15.00 saatleri arasında güneş koruyucu kremler kullanılsa
ya da şapka ve uzun tişörtler giyilse bile güneşe çıkmak yine çok tehlikelidir.
■ Bronz bir cilde sahip olmak sağlıklı mı?
Sağlıklı olan beyaz bir cilde sahip olmaktır. Güneş aracılığıyla bronzlaşmış, hasarlaşmış cilt kesinlikle sağlıklı değil.
■ Bebeklerde nelere dikkat edilmeli?
Bir yaşına kadar güneşten korumak gerekir. İlk bir yıl içinde çıkan benler doğuştan kabul edilir. Her güneşe maruz kalmanın ardından benlerin sayısı artar. Bu
da o benler üzerinde ileriki yıllarda kanser riskini artıracaktır. Altı yaşından küçük
çocukların derisi ince olduğu için kimyasal filtreli güneş koruyucular kullanılmamalı. Mineral filtreli olanlar tercih edilmeli.
■ D vitamini yapımı için güneşe ihtiyacımız var…
Evet, güneş ışınları etkisiyle böbreklerde yapılan D vitamini bizim bağışıklık ve
kas iskelet sistemimizin güçlenmesi açısından çok önemlidir. Son yıllarda 50
ve üzeri güneş koruyucu kremi kullanımının fazla olması ve bizim gibi kapalı
giyinen toplumlarda D vitamini eksikliği erişkinlerde de olmaktadır. Örneğin
sabah 08.00-09.00 arası güneş koruyucu kullanmadan bir saatlik güneş banyosu
D vitamini yapımı için fazlasıyla yeterlidir.
■ Solaryum hakkında ne söylemek istersiniz?
Sağlıklı bir yöntemmiş gibi anlatılıyor ama solaryum da, güneş ışınları gibi cilt
yaşlanması, kanser ve ben oluşumuna yol açabiliyor. O yüzden yılda 12 seanstan
yani ayda 1 seansten fazla, cildim güzel görünsün diye gereksiz yere solaryum
kabinlerinde uv alınmamalıdır. iSeanslar 10 dakikayı geçmemelidir.
“Bulutlu havada ve suyun altında
yüzerken de güneş ışınlarına maruz
kalırız. Denizden çıkıp, duş
aldıktan sonra da güneş
kremi sürülmeSi gerekiyor.”
DR. BANU ÖZTÜRK BAŞSOY
YAZ 2011
31
Sabahları 08.00-09.00
arası bir saatlik güneş
banyosu, D vitamıini
almak için yeterli.
GASTROENTEROLOJİ
32
YAZ 2011
Vücudumuzun fabrikası
durumundaki karaciğerin baş
düşmanı yağlanma.
N
YAZ 2011
33
Karaciğerimiz
neden hayati bir organ?
Karaciğer vücudun fabrikasıdır. Dışarıdan aldığımız tüm maddeler,
karaciğere uğrayıp geçmek zorundadır. Kimisini, örneğin ilaçları
parçalar, metabolize eder, safra yoluyla atar, bir kısmını kana verir.
Aynı zamanda aldığı parçalardan sentez yapar.
N
elere dikkat etmemiz lazım?
En önemlisi
karaciğerin sağlıklı
kalmasıdır. Örneğin
kilo almak, karaciğer yağlanmasına
yol açabilir. Yağlı
karaciğer sıklıkla
olmasa da karaciğer sirozu gibi
ciddi sonuçlara neden olabilir.
Fazla miktarda alkol kullanmak,
karaciğer için sorun yaratır.
■ Karaciğerin yorulması ne
demek? Çok çalışması anlamına
mı geliyor?
Karaciğerin fonksiyonlarını, karaciğer enzimleri, Protrombin zamanı,
sentezlediği albumin miktarını
ölçerek kontrol etmekteyiz. Bu
değerlerdeki bozulmayı karaciğer
yorgunluğu (hasarlanma) olarak
değerlendirebiliriz.
■ Hepatit nasıl bir hastalıktır?
Hepatit, karaciğerin iltihabı hadisesidir. Virüsler, bakteriler, alınan
çeşitli toksik maddeler (alkol, ilaç)
hepatite yol açabilir. Aynı zamanda
vücut, karaciğeri yabancı doku gibi
kabul edip, ona karşı oluşturduğu
antikorlar ile otoimmun hepatit
dediğimiz hastalığa yol açar. Hepatit aynı zamanda genetik olarak
da( örn: Wilson hastalığı) ortaya
çıkabilir.
B ve C önemli
Hepatit A endomik görülür. Hastalık fekal-oral; virüsün bulaştığı su
ve besinlerin alınması ile yayılır.
Karaciğer yetersizliğine nadiren yol
açar. İyileşme tam olur. Kronik karaciğer hastalığına yol açmaz. Halk
arasında sarılık olarak adlandırılan
hepatit türüdür. Hepatit B ve C
kan, kan ürünleri, vücut salgıları(
semen, tükürük) ile bulaşır.
Hepatit B’de akut hepatit dediğimiz dönemde nadiren sarılık
olur. Daha çok gribal infeksiyon
gibi seyreder. Hepatit B virüsü ile
karşılaşan şahısların büyük bir
kısmı tam olarak iyileşir (yaklaşık
yüzde 80-85). Bir kısım hasta,
virüsü taşır. O hastanın bağışıklık
sisteminin cevabına göre karaciğeri hastalanmaz.
Ortalama yüzde 20’nin yüzde 5
kadar kısmında virüsün varlığı,
kronik hepatit dediğimiz karaciğer
yetersizliğine gidecek tablonun
içine girer.
Hepatit C’nin bulaşma yolu Hepatit
B gibidir. Hepatit B’ye göre biraz
daha zor bulaşır. Hepatit B ve C,
bilinen en sık viral kronik hepatit
nedenidir.
■ Bu virüsler nasıl bulaşıyor?
Hepatit A; fekal-oral bulaşır. Virüs
içeren atıkların sulara karışması,
o sudan içilmesi, yiyeceklerin
doç. Dr. Laika Karabulut
yıkanması, suda diş fırçalama gibi
yollarla bulaşır.
Hepatit B ve C, kan ve kan ürünleri
ve vücut sıvıları yoluyla bulaşır.
Operasyonlar, kan transformasyonları, piercing, iğne batmaları, kuaför ve berberlerde ortak kullanılan
kana bulaşma olasılığı olan aletler,
cinsel ilişkiden bulaşmaktadır.
Hepatit B ve C, gebelikte de
anneden çocuğa geçebilir. Hepatit
B’de, C’ye göre anneden bebeğe
geçişi daha yüksektir. Hepatit B
(HBV) infeksiyona karşı koruyucu
aşı mevcut olup, özellikle riskli
mesleklerde (sağlık çalışanları,
manikür, pedikür yapanlar gibi)
çalışanlar mutlaka aşılanmalıdır.
Hiçbir hepatit virüsü solunumla
geçmez.
Hepatit C aşıları üzerinde birçok
çalışma olmasına rağmen üniversal bir aşı halen yoktur.
“Hepatit B ve C’de hastalık sinsi ilerler.
Hasta iyice halsizleşir. Bir
kısım hasta bunu hiç yaşamaz,
ayakta atlatır.”
RADYOLOJİ
34
YAZ 2011
KLASİK
MÜZİKLE
AĞRISIZ VARİS TEDAVİSİ
VARİSTEN KORUNMAK İÇİN…
• Çok hareket edin. Uzun yolculuklarda birkaç
adım atmaya çalışın.
• Her gün 30 dakika aralıklı olarak bacaklarınızı
vücut seviyenizin yukarısında tutun.
• Sıcaktan sakının. Duştan sonra bacaklarınızı
soğuk su ile yıkayın.
• Bacak bacak üzerine atarak oturmayın.
• Dar kıyafetlerden, yüksek topuklu ve dar
ayakkabılardan kaçının.
• Beslenmenize dikkat edin.
• Spor bacaklarınızın dostudur.
Bacak bacak üzerine atarak
oturmak, ileride varise yol
açabiliyor. Ayrıca hekimin verdiği
ve sabah akşam yapılan 15
dakikalık egzersiz, varisi önlüyor.
YAZ 2011
35
Varis, önemsenmediğinde geri dönülmez sonuçlar yaratacak kadar tehlikeli bir
toplardamar hastalığı. Medıcana Çamlıca Hastanesi Radyoloji Uzmanı Prof. Dr.
Mutlu Cihangiroğlu, hastalığa karşı lazer ve klasik müzikle savaşıyor.
PROF. Dr. MUTLU CİHANGİROĞLU
aris nedir?
Bir toplardamar
hastalığıdır. Toplardamarlar kanı, akciğerlerde temizlenmek
üzere kalbe taşıyan
damarlarımızdır. Toplardamarların, atardamarlardan farklı olarak, kendi
içinde kapakçık sistemi vardır. Bu
kapakçıklar, kanın kalbe gidişine
izin verirken, aksi yönde valf
mekanizması gibi çalışır ve kanın
geri kaçmasını engeller. Varis dediğimiz hastalıkta, kapakçıklarda
bozulmalar oluyor ve kan kaçak
yapıyor. Sızan kan, vücudun
alt kısımlarında yavaş yavaş birikmeye, cilt altında toplardamarları
genişletmeye başlıyor. İşte bu
genişlemiş toplardamarlara, varis
diyoruz.
■ Varisin sebepleri neler?
Genetik faktörler, mesleki nedenler veya daha önce geçirilmiş damar pıhtılaşması, varis oluşumuna yol açabiliyor. Kapakçıkların
nasıl bozulduğu, mekanizmasının
ne olduğu, tamamen anlaşılmış
değil. Mesleki nedenlerden çok
zorlanmaya bağlı olduğunu
biliyoruz ama genetik nedenleri
tam anlayabilmiş değiliz. Ama
ailesinde varis olan bir kadın,
eğer önlem almamışsa çok büyük
“Bizim temel yaklaşımımız, eğer varis
varsa, toplardamar haritasının mutlaka
doppler ultrasonografi
cihazıyla çıkarılarak, yetmezlik
nedeninin ortaya konmasıdır.”
olasılıkla bu sorunu yaşıyor.
■ Varisi olan kişi hangi
şikâyetlerle hekime başvurur?
Genç kadınlar kozmetik nedenlerle varisi fark edip şikâyetçi
oluyorlar. Büyük çoğunluğu ise
bacaklarda kasılma, ağrı, dolgunluk, kramplar ve huzursuzluk
hissiyle başvururlar.
■ Kişi bu şikâyetlerini dikkate
almaz ve hekime başvurmazsa
ne olur?
Varis ilerleyici bir hastalıktır.
Tedavi edilmezse de gittikçe
ayak beslenmesini etkiler, renk
değişikliklerine yol açar, ülserlere
sebep olur ve iyileşmeyen yaralara kadar varır. Kangrene kadar
bile gidebilir. Bir süre sonra
varisler içerisinde pıhtılaşmalar
oluşur, bu pıhtılaşmalar da damar tıkanıklıklarına yol açar.
Köpük tedavisi
■ Varis kadınlarda ve erkeklerde eşit oranda mı görülüyor?
Kadınlarda daha yaygın. Kadınlardaki hormon sirkülasyonu,
varis gelişimini hızlandırıyor.
Hamilelik de etkiliyor.
■ Medicana’da nasıl bir tanı
ve tedavi yöntemi uyguluyorsunuz?
Varisler gözle görerek teşhis
edilebilir. Bizim temel yaklaşımımız, eğer varis varsa,
toplardamar haritasının mutlaka
doppler ultrasonografi cihazıyla
çıkarılarak yetmezlik nedeninin
ortaya konmasıdır.
Varisin iki tür tedavisi var. Yıllardır uygulanan cerrahi yöntem
ve lazer. Cerrahi tedavide başarı
oranı düşük ve tekrar etme oranı
yüksek. Lazer tedavisinde başarı
oranı yüzde 95’lere yakın. Cerrahi
yöntemde ameliyat izi oluyor,
hasta genel anestezi alıyor ve üç
gün hastanede kalmak zorunda.
Oysa lazerde işlem sonrası, normal hayata hemen başlıyor.
Lazerin yanında, kalan varislere
de köpük tedavisi uyguluyoruz.
Ultrason eşliğinde varislerin
içerisine tek tek girerek köpük
enjekte ediyoruz. Bu köpükler de
damarları büzüştürüp kapanmalarını sağlıyor.
■ Siz bu yöntemi farklı bir
şekilde, müzik eşliğinde
uyguluyorsunuz? Bunun amacı
nedir?
Medicana Çamlıca Girişimsel
Radyoloji olarak bu tedaviyi biz
farklı bir şekilde uyguluyoruz.
Çünkü bölümümüzde yaptığımız
önceki tedavilerde anladık ki, bu
işlemi müzik eşliğinde yaptığınız zaman hasta daha az ağrı
duyuyor. Gördük ki, klasik müzik
özellikle çok daha etkili oluyor.
Sloganımız da, “klasik müziğinizi
dinleyin, varisinizden kurtulun,
işinize hemen dönün”.
■ Hem varisten korunmak, hem
de bir daha varis olmamak için
nasıl bir yaşam tarzı gerekli?
Hayatta varise kapı açan birtakım
hareketler var. Bir tanesi, bacak
bacak üzerine atmak. Ayakları
veya bacakları altımıza alıp
oturmak da sakıncalıdır. Örneğin,
varisli hastalara, eğer namaz
kılıyorlarsa, oturarak kılmalarını
tavsiye ediyoruz. Bacaklardaki
kan akışını engellememek gerekiyor. Bir de egzersiz veriyoruz.
Uzanmış haldeyken, ayakları bir
karış yukarı kaldırıp dayanabildiğimiz kadar havada tutuyoruz.
CHECK UP
36
YAZ 2011
‘Kişiye özel check up’
ile korunun
Artık yılda bir kez yapılan genel sağlık taraması, hastalıkların önüne geçmek
için yeterli olmuyor. Medıcana Internatıonal Ankara Hastanesi İç Hastalıklar
Uzmanı Prof. Dr. Cem Sungur, “Risk faktörlerini belirlemek için kişiyle ayrıntılı
sohbet yapılmalı” diyor. Bunun için kişiye özel check up’u öneriyor.
C
prof. Dr. cem sungur
heck up nedir?
Check up, genel olarak
koruyucu sağlık hizmeti
olarak algılanıyor. Henüz
bir hastalık ortada yokken yapılan tetkikler sonucu hastalığın
önlenmesi, geciktirilmesini
sağlayan hizmet.
■ Hangi yaşta check up yapılmaya başlanmalı?
Bizim check up programlarımız yetişkinlere yönelik.
Yaş grubu kadar cinsiyet de
önemli. Cinsiyetlere göre sağlık
sorunları farklılık gösteriyor.
Erişkin yaşın başlamasıyla check
up yapılabilir. Kişi yılda bir kez
muayene olabilir. 20 yaşındaki
ile 70 yaşındaki birine yapılacak
check up’lar arasında çok büyük
farklılıklar var.
■ Check up’ta nelere dikkat
ediliyor?
Her bir program kişiye özel
olmalı. Şu andaki uygulamalar
1960’lı ve 1970’li yılların izlerini
taşıyor. Daha çok işletme, finans
açısından kolay olduğu için paketlenmiş programlar sunuluyor.
Hâlbuki 1990’lara geldiğimizde
check up programları tümüyle
şekil değiştirdi. Ayrıntılı konuşma, risk faktörlerinin belirlenmesi ve tamamen o kişiye özel
tetkikler uygulandı. Kişinin, ailesi
ve kendisiyle ilgili sıkıntıları,
aldığı ilaçları derleyip, doktoruna
daha çok bilgi vermeli.
Riskler belirleniyor
■ Düzenli tetkiklerle hastalıkların önüne geçilebilir mi?
Tetkiklerden çok büyük beklenti
var. Oysa gerçek böyle değil. O
kişinin testlerinin yorumlanabilmesi için, kendisiyle ilgili bilgilerin elde edilmesi gerekiyor.
Doktorla hastanın veya sağlıklı
kişinin görüşmesi, kişisel bilgilerin pekiştirilmesi, arkasından bazı
tetkiklerin planlanarak yorumlanması, güncel check up yaklaşımı.
Burada önemli olan, kişinin özel
risklerini ortaya çıkarmak.
■ Yılda bir kez mi yapılmalı?
Check up ilk ortaya çıktığında
yıllık fizik muayene yapılıyordu.
Tepeden tırnağa muayene edi-
“Günümüz check up taramasında bütün tetkiklerin uygulanması
doğru değil. Kişinin, ailesi ve kendisiyle ilgili
sıkıntıları, aldığı ilaçları doktoruna bildirmeli.”
yorlardı. Bazı arkadaşlar hastaları
doğrudan tetkike yolluyorlar.
Oysa ilk görüşme, aile öyküsü,
fizik muayene dokuları çok
önemli. Eğer elinizde anormal
sonuçlar varsa hastayı üç ay
sonra tekrar taramaya çağırabilirsiniz. Ama bunun dışında yılda
bir kez doktorla görüşmek birçok
açıdan iyi oluyor. Özellikle aynı
doktorla çalışıyorsanız, sağlık
sorunlarının gelişimi, ortaya
çıkışı konularında daha verimli
sonuçlawr alınıyor.
■ Yaz aylarına özel check up
programları var mı?
Mevsimsel check up yapmıyoruz.
Organlara yönelik check up da
yok artık. Mesela efor testinin
çok verimli sonucu olabilir. Ama
toplumun geneline uygulanabilecek testler değil. Check up
programlarının bir özelliği toplumun geneline yapılmasıdır.
■ Türkiye’de check up alışkanlığı nasıl?
Kişiler kendilerini iyi hissetmediği zaman bir aile hekimi ya da
dâhiliyeciye gitmek yerine, “Nasıl
olsa benim sorunum check up’ta
ortaya çıkar” diye düşünüyor. Bu
yanlış. Hekimin yönlendirdiği
tetkiklerle işe başlamak gerekir.
Çünkü check up, sağlıklı insanlar
için geliştirilmiş bir yöntem.
YAZ 2011
37
Sağlıklı insanlar için geliştirilmiş
bir yöntem olan check up için,
öncelikle hekimin yönlendirdiği
tetkikler yapılmalı.
Çocuk cerrahisi
38
YAZ 2011
“sünnet KâBUSA
DÖNMESİN”
Sünnet, her ailenin yaşadığı en önemli sosyal olaylardan biri. Ancak yanlış
yaş seçimi, evde veya toplu yapılması gibi hatalı uygulamalar sünneti
ömür boyu sürecek bir kâbusa da çevirebiliyor. Medıcana Internatıonal
istanbul Hastanesi hekimlerinden Çocuk Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Selim
Aksöyek’e göre toplu sünnet toplu katliam. Aksöyek, “Sünnet, ameliyathane
koşullarında bir cerrah tarafından yapılmalı” diyor.
YAZ 2011
39
“İki yüz tane çocuğu bağırttıra bağırta, korku ve kaygı içinde
sünnet etmek, onların birbirlerini görmeleri,
gözlerinin içine bakmaları, bunlar asla
olmaması gereken durumlar.”
S
Sünnet için, iki yaşından
önce veya altı yaşından
sonrası öneriliyor.
PROF. Dr. Selim Aksöyek
ağlıklı sünnet için nelere
dikkat edilmeli?
Sünnet sonuçta cerrahi
bir işlem. O zaman basit
temellerle düşünürsek, her cerrahi
işlem gibi mutlaka ameliyathane
koşullarında, bir cerrah tarafından
yapılmalı.
■ Sünnetin hangi yaşta yapılması daha doğru?
Bununla ilgili değişik görüşler
var. Çocuk, iki ile altı yaş arasında
cinsel kimliğini tanıyor. O esnada
siz cinsel bölgesinde bir cerrahi
işlem yaptığınızda, çocuk bunu
sünnet gibi değil, cinsel organını
kaybetmek gibi algılayabiliyor.
■ İdeal yaş nedir?
iki yaşından önce de olabilir, altı
yaşından sonra da. Fark etmiyor.
Ama konunun tıbbi boyutu hariç
bakarsak, altı yaşından sonra
yapılan sünnetin sosyal tarafını
çocuk daha güzel bir şekilde
yaşayabiliyor.
■ Sosyal sebepler dışında,
sünnet hangi durumlarda zorunlu
hale gelir?
Fimozis dediğimiz, çocuğun zor
idrar yapması gibi durumlarda
sünnet zorunlu olarak yapılır.
■ Sünnetin yararları neler?
Sünnetin idrar yolu enfeksiyonlarını azalttığına dair yayınlar var.
Ayrıca, sünnetli erkeklerle evli
kadınlarda rahim ağzı kanserlerinin
daha az görüldüğü söyleniyor.
■ Sünnetin önerilmediği durumlar var mı?
Bazı anomalilerde, hipospadias
(peygamber sünneti) diye adlandırdığımız anomalide, sünneti
önermiyoruz. Çocukta idrar yolu
normalde olması gerekenin altında
oluyor. Onların sünnet edilmesini
önermiyoruz. Çünkü bazen, idrar
yolunu tamir ederken sünnet
derisi yama olabiliyor.
■ Lokal anestezi veya genel
anestezi sünnette önemli bir
faktör mü?
Genel anestezinin, sağlıklı cerrahi
operasyon koşullarının sağlanması
dışında başka bir yararı daha var.
Geriye dönük amnezi yarattığı için,
çocuk ne olduğunu hatırlamaz.
Ben lokal anesteziyle sünnet
yapmıyorum. Lokal anesteziyle
ağrıyı duymaz ama dokunduğunuzu hisseder. Kaygı içindeki bir
çocuk sizin her dokunuşunuzda bir
travma yaşıyor.
"Evde önermiyoruz"
■ Yeni doğan bebeklerde sünnet
uygulamasının sakıncası var mı?
Hayır, hiçbir sakıncası yok. Yirmi
dört saat bekledikten sonra yeni
doğanlarda sünnet yapabiliyoruz.
Tabii önce şekilsel bir bozukluk
olup olmadığını anlamak için
muayene ediyoruz. Sadece kan
hastalığı söz konusuyla bu bir
engel teşkil edebilir ama o konuda
da aile uyarır. Yeni doğanlarda
sünnetin bir avantajı daha var.
Sadece lokal anestezi yeterli oluyor. Çünkü annesinden emdiği süt
analjezik etki de yaratıyor.
■ Sünnet olmanın daha uygun
olduğu bir mevsim var mı?
Hayır, yok.
■ Sünnette hata olabiliyor mu?
Evet, hem de çok olabiliyor. Bu
hataları ikiye ayırabiliriz. Gereken
hijyenik koşulların yerine getirilmemesinden kaynaklanan hatalar
ve operasyonun yanlış yapılması
sonucu ortaya çıkan hatalar.
Hijyenik koşullar sağlanmadığında
sünnet bölgesinde ciddi enfeksiyonlar olabiliyor. Bazen peniste
doku kayıplarına kadar gidebiliyor
bu enfeksiyonlar.
■ Evde sünnet yapılması ne
derece doğru?
Evde sünneti önermiyoruz. Hem
hijyenik koşullar açısından hem
de stresli ortamın sebep olabileceği yaralanmalar açısından evde
sünnet uygun değil. Müzik var, bir
sürü insan var, gürültü var, çocuk
için aslında son derece stresli
bir ortam. Benim öğrencilerime
özellikle söylediğim bir söz vardır:
Toplu sünnet toplu katliamdır.
Başka bir şey değildir. Orada iki
yüz tane çocuğu bağırttıra bağırta,
korku ve kaygı içinde sünnet etmek, onların birbirlerini görmeleri,
gözlerinin içine bakmaları, bunlar
asla olmaması gereken durumlar. Evet, hepsine lokal anestezi
uygulanıyor ama biz ağrıdan değil,
onların korkularından, kaygılarından bahsediyoruz. Toplu sünnette
çocuklar aslında büyük bir travma
yaşıyor. Ayrıca toplu sünnette,
çok sayıda sünnet kısa zamanda
yapılıyor ve hata yapma riski de bu
yüzden artıyor.
ÇOCUK KARDİYOLOJİSİ
40
YAZ 2011
Minik kalpler
yorulmasın
Annenin sağlık durumu ve
özellikle gebelik sırasındaki
yaşam koşulları, bebeğin kalp
sağlığını doğrudan etkiliyor.
Medıcana Internatıonal
istanbul Hastanesi Doç. Dr.
Yalım Yalçın, anne karnındaki
bebeğin kalp sağlığının nelere
bağlı olduğunu anlatıyor.
15 yaş altı ve 35 yaş üstü gebelikler
risklidir. Down sendromu riskini artırarak
kalp hastalığı sıklığını artırabilir.
DOÇ. Dr. YALIM YALÇIN
YAZ 2011
41
“Bebeğin kalp sağlığını korumak için,
sağlıklı beslenme, rutin gebelik kontrolleri
yapılması, fetal ekokardiyografik
görüntülemenin yapılması
önemlidir.”
A
nne karnındaki bir bebeğin kalp sağlığı hangi faktörlerin etkisi altındadır?
Annenin yaşı önemli bir faktördür. 15 yaş altı ve 35 yaş
üstü gebelikler risklidir. Down sendromu riskini artırarak
kalp hastalığı sıklığını artırabilir. Annenin diyabet, tiroit gibi sistemik hastalıkları da bebeğin kalbinde ritim
sorunları oluşturabilir. Annenin kardiyak hastalıkları,
iyi tedavi edilmemiş kalp hastalıkları gebelikte kalbe
düşen iş yükünün artması nedeniyle annede kalp
yetersizliğine, bebekte ise dolaşım yetersizliği,
hayati tehlike, anne karnında ölüme neden olabilir. Annenin kullandığı ilaçlar, kimyasal maddeler, maruz
kaldığı radyasyon, kızamıkçık gibi hastalıklar geçirmesi;
sigara, alkol, aşırı kafein tüketmesi ve beslenme yetersizliği bebeğin konjenital kalp hastalığı riskini artırabilir.
Ayrıca, anne ve baba arasındaki kan grubu uyuşmazlıkları
da kalp yetersizliği nedeni olabilir.
■ Anne karnında bebeğin kalbini yoran hastalıklar
hangileridir?
Fetal ritim sorunları en başta gelen nedendir. Fetal
kansızlık başta olmak üzere farklı nedenlerle gelişebilecek hidrops fetalis denilen tabloda kalp yetersizlikleri
görülebilir.
■ Bu hastalıklar, bebeğin gelişiminin hangi evresinde
tespit edilebiliyor?
16-18’inci gebelik haftalarında yapılacak fetal ekokardiyografi ile doğum öncesi kalp hastalıklarının tanısı
mümkün olabilir.
■ Bebek anne karnındayken bu hastalıkların tespiti için
kullanılan tanı yöntemleri nelerdir?
Rutin gebelik incelemesi sırasında kadın-doğum uzmanının şüphesi üzerine perinatolog veya pediatrik kardiyolog
tarafından 18-20’nci gebelik haftalarında yapılacak fetal
ekokardiyografi ile prenatal kalp hastalıklarının tanısı
mümkün olabilir. Gerekirse amniosentez ile genetik inceleme ilerletilebilir. Tekrarlayan ekokardiyografik görüntü-
leme ile tanı konulması gerekebilir.
■ Bu hastalıklar bebek anne karnındayken (veya bebek
doğduktan sonra) tedavi edilebiliyor mu?
Annenin sistemik hastalıklarının uygun tedavisi, bebekte
kan uyuşmazlığına bağlı kansızlık mevcut ise, göbek kordonundan kan nakli ile fetustaki kansızlığın giderilmesi
mümkün. Bebekte önemli aort stenozu, kalbin sol karıncığında gelişim kusuru (sol ventrikül hipoplazisi) gibi
durumlarda fetal kalbin aort kapağına balon valvuloplasti
işlemi uygulanarak, kalbin gelişiminin, sol ventrikülün
gelişiminin normal seyrine yaklaştırılması konusunda
uygulamalar yapılmaktadır. Bu müdahaleler risklidir ve
bebeğin kaybedilmesi de görülebilmektedir.
■ Annenin yaşam koşulları bu hastalıkları tetikleyebiliyor mu?
Annenin hava kirliliği, yoğun sigara dumanı solunan
bir ortamda bulunması konjenital kalp hastalığı sıklığını
arttırabilir. Sinek öldürücüler, bazı solventlerin solunması zararlı olabilir. Sosyoekonomik koşullar nedeniyle
beslenme yetersizliği, bazı vitaminlerin ve minerallerin
yetersizlikleri (A, B, D vitaminleri, kalsiyum eksikliği gibi)
de kalp hastalığı sıklığını arttırabilir.
■ Anne karnındaki bebeğin kalp sağlığını korumak için
annenin neler yapması gerekir?
Bebeğin kalp sağlığını korumak için, sağlıklı beslenme,
rutin gebelik kontrolleri yapılması, fetal ekokardiyografik
görüntülemenin yapılması önemlidir. Özellikle önceki
gebeliğinde kalp hastalığı olan bebek sahibi annelerin,
bu konuda tecrübeli hekimler tarafından fetal ekokardiyografik olarak değerlendirilmesi önemlidir.
■ Annenin gebeyken ilaç kullanması ile bu hastalıklar
arasında bir ilişki var mı?
İsotretinoin ( sivilce tedavisi), lityum (psikiyatrik tedavi)
gibi ilaçlar kesinlikle kullanılmamalıdır. Teratojenik etkili
olan bu ilaçlar kalp ve diğer organlar üzerinde ağır hasara
neden olabilir.
KARDİYOLOJİ
42
YAZ 2011
Kalp delikleri
ameliyatsız kapatılıyor
Bin doğumdan 5-10’unda kalp hastalıkları görülüyor. Bu hastalıkların başında ise
kalpte delik geliyor. Delikleri kapatmak için yapılan cerrahi operasyonlar hastalar
için oldukça zahmetli. Ama artık birçok hastanın kalpteki deliği ameliyatsız
kapatılabiliyor. Medıcana Internatıonal Ankara Hastanesi doktorlarından Ali Cevat
Tanalp, bu yöntemle yüzde 95 başarı oranı yakalandığını söylüyor.
Kalpteki deliği kapatma işlemi
yaklaşık yarım saat sürüyor.
Hasta kontrollerin ardından 24
saat sonra taburcu oluyor.
K
YAZ 2011
alpte delik nasıl oluşuyor?
Kalp, anatomik olarak dört boşluktan oluşan bir organdır. Kalbin sağ tarafındaki
kulakçık ve karıncık adı verilen iki boşluk,
oksijenden yoksul, kirli kanı temizlenmek üzere akciğerlere göndermekle görevlidir. Sol
tarafındaki iki boşluk ise akciğerlerden temizlenmiş
olarak dönen, oksijence zengin kanı organlara
gönderme vazifesini görür. Normal koşullarda kalbin
sağ ve sol boşlukları arasında sağlam duvarlar vardır.
Ancak bazı hastalarda bu duvarlar arasında delikler
ya da tünel şeklinde geçiş bölgeleri mevcuttur ve
bu durum kalp deliği olarak adlandırılır. Bu geçiş
bölgeleri kalbin kulakçıkları arasındaysa Atrial Septal
Defekt (ASD) ya da Patent Foramen Ovale (PFO), karıncıkları arasında ise Ventriküler Septal Defekt (VSD)
diye adlandırılır. Doğumsal kalp hastalıkları yaklaşık
bin doğumdan beş ila 10’unda görülür. Bu hastaların
erişkin çağa ulaşma sıklığı gün geçtikçe artıyor. Erişkin çağa ulaşan doğumsal kalp hastalıkları arasında
birinci sırada ASD yer alıyor. ASD, erişkin
doğumsal kalp hastalıklarının yüzde
30’unu tüm doğumsal kalp hastalıklarının yüzde yedisini oluşturuyor.
■ Tüm kalp delikleri ameliyatsız kapatılabiliyor mu?
Hayır, ancak klinikte en sık rastlanan
sekundum tipte ASD'ler, kapatma
gerekliliği olan PFO'lar ve uygun bazı
VSD'leri cihazla kapatmamız teknik
olarak mümkün oluyor.
43
Dr. ALİ CEVAT TANALP
“Deliklerin kapatılması için
kullanılan cihazlar vücutta ömür
boyu kalıyor. Hastalar metal
dedektörlerinden geçebiliyor
ve MR’a girebiliyor.”
“Erişkin yaşlarda çıkıyor"
Kalpte delik problemi olanların şikayetleri
50-60'lı yıllarda ortaya çıkabiliyor.
■ ASD'si olan hastaların ne tür şikâyetleri oluyor?
Bu hastalarda genellikle erişkin yaşlara kadar
herhangi bir şikâyet olmuyor. Kalpteki delikten oksijenlenmiş kanın sürekli sol kulakçıktan sağ kulakçığa
geri kaçması sonucu kalbin sağ tarafındaki büyüme
sorumludur. Kalbin sağ tarafındaki büyüme çeşitli
ritm bozuklukları, sağ kalp yetersizliğine bağlı halsizlik, çabuk yorulma ve ayaklarda şişlikler gibi bulgulara yol açabilir ya da nadiren de olsa bir ASD'nin ilk
bulgusu bir pıhtının kalpteki delikten geçerek beyne
ulaşması sonucu inme tablosu oluşabilir. Bulguları
ortaya çıkan hastalar tedavi edilmediği takdirde
yaşam beklentisi azalmaktadır.
■ ASD'lerin tedavisinde hangi durumlarda ameliyatsız kapatma mümkün oluyor?
Birkaç kriteri göz önünde tutuyoruz. Deliğin duvardaki yerleşimine göre üç türde ASD söz konusu.
Cihazla kapama bugün için ancak sekundum tipte
ASD denilen, deliğin kulakçıklar arasındaki duvarın
tam ortasında yerleşmiş olduğu durumlarda mümkün olabiliyor. Ancak tüm ASD'lerin yüzde 60-70'i
sekundum tipte olduğu göz önünde tutulduğunda
çoğunlukla hastalar bu kriteri karşılıyorlar. Diğer
tipteki ASD'lerin bugün için tek kapatma yöntemi
cerrahi. Başka bir kriter deliğin büyüklüğü. Çok küçük
deliklerde cerrahi ya da ameliyatsız kapatma yöntemleri çoğunlukla gerekli olmuyor. Akciğer basıncının
çok arttığı olgularda da deliğin kapatılması tıbben
sakıncalı olabiliyor. Hamilelikte tesadüfen saptanan deliklerde de kapatma işlemi için hamileliğin
sonlanmasından sonra altı ay geçmesini öneriyoruz.
30 milimetreden daha geniş bir ASD söz konusu ise
ameliyatsız kapatma şansı azalıyor. Kalp duvarında
deliğin çevresinde en az dört-beş milimetre sağlam
bir doku parçası bulunması da kapatma için kullanacağımız cihazın duvara tam yerleşmesi için diğer bir
önemli faktördür.
■ Ameliyatsız kapatma işlemi nasıl yapılıyor?
İşlemi lokal anestezi altında anjiografi laboratuarında
uyguluyoruz. Çoğunlukla hastanın kasığındaki geniş
bir toplar damardan kateter dediğimiz plastik tüplerle
giriyoruz. Kapatma cihazı çift taraflı bir şemsiye şeklindedir. Yarım saat süren operasyonun başarı oranı
yaklaşık yüzde 95 civarında.
■ PFO hakkında bilgi verebilir misiniz?
Operasyonsuz kapatma uyguladığımız bir diğer
durum PFO'dur (patent foramen ovale). ASD'den
farkı kalbin kulakçıkları arasındaki zarda bir delikten
ziyade tünel şeklinde bir geçiş olmasıdır.
TÜP BEBEK
44
YAZ 2011
Tüm dünyada sperm sayıları
gitgide azalıyor. Bunun birçok
sebebi var. Ama bunlardan
bir tanesi yiyip içtiğimiz
gıdalardaki katkı maddeleri.
PGT ile sağlıklı
bebek şansı
YAZ 2011
45
PGT yöntemi, tüp bebek uygulamalarında belli başlı hastalıkları gebelik
öncesinde engelleyip sağlıklı bebek dünyaya getirme şansı veriyor. Medıcana
Bahçelievler Hastanesi Kadın Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Doç. Dr. Süha Sönmez,
kısırlık, tüp bebek ve PGT yöntemi hakkında bilgiler verdi.
H
angi durumlarda kısırlık tanısı konuyor?
Bir evli çift, bir yıl süreyle korunmasız ve düzenli
cinsel ilişki yaşar ve gebelik oluşmazsa, biz kısırlık
tanısı koyuyoruz. Çünkü sağlıklı çiftlerin, düzenli ve
korunmasız cinsel ilişkiyle bir yıl içinde yüzde 85’inin
gebe kalmaları lazım. Eğer kalmamışlarsa, dünya
genelindeki kısırlık oranı olan yüzde 15’e girmiş sayılırlar. Bu yüzde 15’in yüzde 30’unda da bir tüp bebek
uygulaması yapıyoruz.
■ Bu yüzde 15 kısırlık, daha çok kadından mı kaynaklanıyor, erkekten mi?
Eskiden daha çok kadından kaynaklanırdı, ama artık
eşitlendi. Bunun nedeni, erkek kısırlığının yıllar
geçtikçe artış göstermesi. Çünkü tüm dünyada sperm
sayıları gitgide azalıyor. Hatta, erkekte normal sperm
sayısı 20 milyon iken, Dünya Sağlık Örgütü bu sayıyı
artık 15 milyona çekti.
■ Erkeklerde sperm düşüşünün sebebi nedir?
Bunun birçok sebebi var. Ama bunlardan bir tanesi
yiyip içtiğimiz gıdalardaki katkı maddeleri. Yeni
araştırmalarda, plastik yapımında kullanılan bisfenol
isimli maddenin sperm oranını ciddi oranda azalttığı
tespit edildi. Özellikle gıdalardaki katkı maddeleri çok
önemli. Stres ve sigara da spermlerin hem sayısının
azalmasında, hem de hareketliliğinin ve kalitesinin
düşmesinde çok etkili. Hatta sigara, sperm içindeki
genetik yapıyı bozabiliyor ve bunu kendi çocuğuna
DOÇ. Dr. SÜHA DÖNMEZ da aktarabiliyor.
■ Erkek kısırlığı tedavi edilebiliyor mu?
Erkek kısırlığını tedavi edemiyorsunuz. Ama kadın
kısırlığı öyle değil. Diyelim ki tüpleri tıkalı hastanın.
Onu açabilirsiniz. Ya da rahmin içinde polip vardı,
onu alırsınız, hasta gebe kalır. Erkek için ise kök
“Embriyolarda genetik bir problem mi var diye biz
PGT yaparız. PGT yaptığınız zaman, tüp bebekte
şansınız artıyor. Hasta gebe kalırsa,
gebeliğin devam etme olasılığı
artıyor. Sağlıklı bebek dünyaya
getirme şansı da çoğalıyor.”
hücre çalışmalarını bekleyeceğiz. Onun da dört beş
senesi daha var.
■ Tüp bebek yöntemini kısaca tarif eder misiniz?
Tüp bebek yönteminde, döllenme, kadının karnında
değil, laboratuvar ortamında gerçekleşiyor. Kadından
yumurta, erkekten sperm alıyorsunuz, laboratuvarda
bunların döllenmesini sağlıyorsunuz. Sonra elde
edilen embriyo tekrar kadının rahmine yerleştiriliyor.
Embriyolarda hastalık aranıyor
■ PGT yöntemi nedir?
PGT, Preimplantasyon Genetik Tanı demek. Hangi
durumlarda devreye giriyor dersek; örneğin, kişi anormal çocuk doğuruyor, gebe kalıp iki ay sonra düşük
yapıyor, kromozomları incelediğinizde anomaliler
görüyorsunuz ya da ailenin kız veya erkek çocuklarının hepsi hasta. Bu durumda ne yapıyoruz? Bu tür
çiftlere sağlıklı embriyo transfer etmemiz gerektiğini
düşünüyoruz. O zaman işte bu PGT’yi yapıyoruz.
Hastalığı bildiğimiz için, embriyolarda o hastalığı arıyoruz. Bir de şöyle bir durum var: Hasta gebe kalıyor,
doğuramıyor, ikinci ayında bebek karnında ölüyor. Bu
tekrarlayan gebelik kayıplarında da PGT yapılabilir,
çünkü bunların yüzde 50’sinde kromozom anomalileri vardır. Veya hasta kısır, tüp bebek yapıyorsunuz,
ama hasta gebe kalamıyor. O zaman da, acaba bu
embriyolarda genetik bir problem mi var diye biz PGT
yaparız. PGT yaptığınız zaman, tüp bebekte şansınız
artıyor. Hasta gebe kalırsa, gebeliğin devam etme
olasılığı artıyor. Sağlıklı bebek dünyaya getirme şansı
da çoğalıyor.
■ PGT yöntemi nasıl uygulanıyor?
PGT yöntemi sadece tüp bebekte uygulanabiliyor. PGT
yaparken, embriyo zarını yırtıp içinden bir tane hücre
çıkarıp, genetik yapısını inceliyoruz.
■ Bu incelemede amaç nedir?
Kadından beş tane yumurta aldığımızı varsayalım. Eşinden aldığımız spermlerle bu yumurtaları
döllüyoruz. Elimizde beş tane embriyo oluyor. Biz bu
beşinden de birer hücre alarak inceliyoruz. Amacımız,
sağlıklı embriyoyu belirlemek.
■ Peki, PGT yöntemiyle doğacak çocuğun cinsiyetini, gözünün rengini ve başka fiziksel özelliklerini
seçmem mümkün mü?
Evet, mümkün. Ama ülkemizde yasak.
Nöroloji
46
YAZ 2011
Hipertansiyonda
felç riskine dikkat!
İlerleyen yaşlarda tansiyon
hastası olma ihtimali daha
yüksek. 55 yaşındaki birisi
tansiyon hastası değilse,
olmayacak anlamına gelmiyor.
YAZ 2011
47
Tansiyon, vücut sağlığının en önemli göstergelerinden biri.
Uzun süre yüksek tansiyona maruz kalanlar, birçok hastalığın
yanı sıra, felç olma riski de taşıyor. Medicana International
istanbul Hastanesi Nöroloji Uzmanı DR. Deniz Mataracı Çevik,
hipertansiyon ve felç arasındaki ilişkiyi konuştuk.
H
ipertansiyonu nasıl tarif
edebiliriz?
Damarlarımızın
içinde dolaşan kanın
basıncının uzun süreli yüksekliğine, hipertansiyon veya yüksek
tansiyon diyoruz. Kaçın üzerindeki tansiyona yüksek tansiyon
dendiği yaşla orantılı değişiyor.
Ama genel olarak 120-80 normal
tansiyon sayılıyor. Yaş ilerledikçe, kişinin vücudunda her şey
yolundaysa 130-80, 140-80 gibi
değerler de normal görülebiliyor.
Yüksek tansiyon tanısı koyabilmek
için, kandaki basıncın uzun süre
yüksek olması gerekir.
■ Hipertansiyon ile felç arasında
nasıl bir bağlantı var?
Felç, yani inmenin sebebi, beyin
damar tıkanıklığı ya da beyin
kanaması. İkisinde de yüksek
tansiyon büyük risk faktörü.
İlerleyen yaşlarda tansiyon hastası
olma ihtimalimiz daha yüksektir.
55 yaşında birisi tansiyon hastası
değilse, olmayacak anlamına
gelmez. Tansiyon yüksekliği olan
hastalarda felç riski dört kat daha
yüksektir. Felç vakalarının yüzde
60’ı da tansiyona bağlanıyor. Yüksek tansiyonu düşürücü tedaviler,
felç riskini yüzde 40 azaltıyor.
Tansiyonun her 10-20 puanlık
yükselişi, felç geçirme riskini iki
“Tansiyon ne kadar yüksek gidiyorsa
felç riski de o kadar artıyor. Tansiyon
yüksekliği olan hastalarda
felç riski dört kat daha
yüksektir.”
katına çıkartıyor. Yani, normal
tansiyonu 120-80 kabul edersek,
140-90 olduğunda normal insanlara göre felç geçirme riski ikiye
katlanıyor.
■ Hipertansiyon ne yaparak
felce sebep oluyor?
Hipertansiyon, damar yapısını
bozarak felce yol açıyor. Damar
duvarını kalınlaştırarak damarlarda daralma yapıyor. Kan basıncı
yüksekse, damar duvarlarımız
kalınlaşıyor ki bu basınca karşı
koyabilsin. Kalınlaşma sonucunda
da geniş olan damarlar daralıyor.
Aynı zamanda damarlar kanamaya
müsait hale geliyor.
Ek faktörler önemli
■ Felç, damarın beslediği dokunun, damar tıkanıklığı yüzünden
beslenememesinden mi ortaya
çıkıyor?
Vücudumuzda beslenme kan
yoluyla oluyor. Damarların bozulması sonucu beslenme bozuluyor
ve beyinde beslenmesi bozulan
bölge vücutta nereye tekabül
ediyorsa, oranın işlevi kayboluyor.
■ Yüksek tansiyonu olmayan biri
de felç geçirebilir mi?
Elbette. Normal insanda da risk
var. Tansiyonu, kalp rahatsızlığı,
şekeri yoktur ama felç geçirebilir.
■ Hipertansiyona bağlı felcin
tedavi edilebilme şansı nedir?
Bir hasta karşınıza geldiğinde,
sadece hipertansiyonu olmuyor.
Yanında mutlaka ek faktörler var.
Sigara içiyor, şekeri ve kolesterolü
oluyor. Bunların hepsini toparlayıp, bir de iyi bir nörolojik tedavi
ve rehabilitasyon uyguladığınızda
olumlu sonuç alınabiliyor. Ama
bizim amaçlamamız gereken,
Uzm. Dr. Deniz Mataracı Çevik
yüksek tansiyonlu hastanın felç
geçirdikten sonra tedavi edilmesi
değil, tansiyonunu bir an önce
düşürüp onu felç olasılığından
uzak tutmak.
■ Tansiyon hastasının yaşının
felce yatkınlık açısından bir
önemi var mı?
Önce tansiyonun sebebini bulmak
gerekir. Çok fazla sebebi olabilir
tansiyon yüksekliğinin. Tansiyon
yüksekse, bu, hedef organlar
dediğimiz organlarda bir hasar
beklemeyi doğurur. Yüksek tansiyon ile felci bire bir özdeşleştirmemek gerekir.
“Yürüyüş bile olsa,
bir spor yapmalı”
Bir yüksek tansiyon hastasının, felçten
uzak kalabilmek için nelere dikkat
etmesi gerekir?
Tansiyon düşürücü ilaçlarını düzenli
kullanması gerekiyor. Diyetine dikkat
etmeli. Fazla kilosu varsa kilo vermesi
gerekiyor. Sporla ilgilenmesi olumlu
katkı sağlıyor. İlla ağır ve çok aktif
bir spor gerekmiyor, yürüyüş bile
olsa, bir spor yapmalı. Şekeri ve
kolesterolü de varsa, bunların da
kontrol altında tutulması lazım. Yağlı
ve tuzlu yiyeceklerden uzak durmalı.
Sebze ağırlıklı beslenmeli. Sigara
kullanmayacak. Yakın ve sıkı bir doktor
kontrolünde olacak. Ama her şeyden
önce, tansiyonun normal seviyede ve
kontrol altında tutulması çok önemli.
Kırmızı etten uzak durması gerekir mi?
Hayır. Kırmızı et, beyaz et, balık eti,
bunları özellikle ızgara olarak tüketebilir.
Yağsız etler tercih edilmeli.
genel cerrahi
48
YAZ 2011
Sevginizin ödülü
RETROPERİTONOSKOPİ
Onu böbreğinizi verecek kadar çok seviyorsunuz. Peki ya sonrası… Endişeniz
yersiz. Retroperitonoskopi yöntemi ile her ikinizi de sağlıklı bir yaşam
bekliyor. Medıcana Çamlıca Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Barış
Akin, kendi geliştirdiği ve Türkiye’de sadece Medicana’da uygulanan yeni
böbrek alma tekniğini hastalara müjdeliyor.
Bugüne
kadar 200'ü
aşkın vakaya
retroperitonoskopi
yöntemi
uygulandı.
YAZ 2011
B
öbrek naklinde retroperitonoskopi tekniği nedir?
Böbrek nakli iki türlü olabilir. Beyin ölümü gerçekleşmiş birinden alınabilir veya sevdiğiniz verebilir.
Seven bir kişi verdiği zaman uyguladığımız ameliyat
tekniği, retroperitonoskopidir.
■ Daha önce kullanılan yöntem neydi?
Böbrek naklinde elli yıldır uygulanan yöntemde,
böbrek üzerinden kesilip çıkartılıyor. Bu biraz
gaddar bir yöntem. Türkiye’de şu anda herkes bu
eski yöntemi kullanıyor. Ama bu şekilde çıkarıldığında kişide hasar yaratmış oluyorsunuz. Çünkü
böbreği çıkarmak için kestiğiniz yer kasların olduğu
bir bölge. Siz ameliyattan sonra bir hareket etseniz,
orada kaslar karşılıklı kasıldığı için, bir hafta çok
şiddetli ağrılar yaşıyorsunuz. Ayrıca, oradaki kaslar
gevşeyebilir, estetik dışı bir görünüm olabilir,
fıtık oluşabilir. Eski yöntem buydu. Sonra bunun
alternatifi aranmaya başlandı. Laparoskopik cerrahi
ile böbrek veren kişiye kamera eşliğinde küçük
aletlerle girip böbreği çıkarmayı düşünmüşler. Bunu
da yapmanın yolu, karın içerisine girip, sonra karın
zarını bir daha kesip arkaya ulaşarak böbreği oradan
çıkarmak. Şu anda dünyadaki uygulama bu.
■ Siz bu yönteme nasıl bir farklılık getirdiniz?
Bundan üç yıl öncesine kadar ben de Laparoskopik
cerrahiyi kullanıyordum. Fakat ben bu yönteme bir
şey ilave ettim. Karın içerisine girdiğimiz zaman,
orada organları saran bir zar var. O zarı kesmek
yerine, zarı kaldırıp doğrudan böbreğin bulunduğu bölgeye gidiyorum ve kamera altında böbreği
serbestleştirip çıkarabiliyorum.
■ Retroperitonoskopi bizzat sizin geliştirdiğiniz
bir yöntem mi?
doç. Dr. barış akin Evet. Böbrek, peritonun yani karın zarının arkasında
bulunuyor. Peritonun retrosunda yani. Retroperitonoskopi de, kelime anlamı olarak, peritonun
arkasına kamerayla girip ameliyat yapmayı anlatıyor.
Bu yöntemin bu şeklinin mucidi benim. Dünyada
başka yerlerde de yapılıyor. Ama Türkiye’de bu
yöntemi başlatmış ve rutin olarak uygulayan benim.
Bugüne kadar 200 hastayı bu yöntemle ameliyat
ettim. Türkiye’de bu teknik sadece benim tarafımdan
ve sadece Medicana’da uygulanıyor. Bilimsel olarak
“Retroperitonoskopi sayesinde, vericilerin
ameliyattan korkmasına hiç gerek yok. İki günde
evine gidiyor, bir haftada normale
dönüyor.”
49
da takdir görmüş bir
çalışma. Eylül ayında European Society
of Transplantation’da
bu konudaki bilgimizi
ve tecrübemizi sunup dünyayla da paylaşacağız.
■ Sizi retroperitonoskopi yöntemini geliştirmeye
iten neydi?
Sağlıklı bir insan, durup dururken ameliyat masasına yatıyor. Bu kararı da kendileri için değil, sırf
sevdiklerini yaşatmak için veriyorlar. Söz konusu
ameliyat tekniği de, böylesi fedakar insanlara bizim
bir borcumuzdu.
Retroperitonoskopi sayesinde, vericilerin ameliyattan korkmasına hiç gerek yok. İki günde evine
gidiyor, bir haftada normale dönüyor. Vericinin
vücudunda kalıcı hasar oluşmuyor. Dolayısıyla, sevdiklerine böbreklerini vermek isteyenler, retroperitonoskopi sayesinde, vücutlarında kalıcı hasar oluşma
endişesi taşımadan böbreklerini verebilirler.
"Herkese uygulanabilir"
■ Eski yöntem ne gibi zararlar verebiliyordu?
Mesela karın içerisine direkt girdiğinizde aletleri
sokup çıkarırken zarar gelebiliyor. Karın içerisinde,
dengeyi sağlayan bir sıvı var. Karın içi ameliyatı olduğunuzda o denge bozuluyor. Bağırsaklar birbirine
yapışabiliyor.
■ Retroperitonoskopide kişinin vücuduna sadece
küçük delikler mi açıyorsunuz?
Birer santimlik iki tane delik açıyoruz. Bir tane
de, böbreği çıkardığımız beş santimlik bir kesi
yapıyoruz. Bu beş santimlik kesiyi, istersek sezaryen
kesisi gibi bikini kısmının altında kalacak şekilde
yapabiliyoruz. Böbreği oradan çıkarıyoruz. Ayrıca bu
kesileri, kasların olduğu yerden yapmıyoruz ki daha
sonra ağrılara sebep olmasın.
■ Retroperitonoskopinin uygulanamayacağı
kişiler var mı?
Yöntem herkese uygulanabilir. Bugüne kadar 200’ü
aşkın vakamız oldu. Hiçbir hastada verici açısından
sorun yaşamadık. Taktığımız böbreklerin tümü de
sağlıklı çalıştı. Bu yeni bir teknik ama artık güvenli
ve oturmuş.
■ Retroperitonoskopi dünyada yaygınlaşıyor mu?
Bu yöntem özellikle böbrek çıkarılmasında, yani
böbrek naklinde kullanılan bir teknik. Dünyada
bundan on yıl önce nasıl ki açık ameliyat bırakılıp
laparoskopi yöntemine geçiliyordu, ileride retroperitonoskopiye geçilecek.
Kemoterapi
50
YAZ 2011
Özellikle meme
kanserinde, alınan
önlemlerle yüzde
70-90 arasında
saç dökülmesinin
önüne
geçilebiliyor.
UZ. Dr. Mehmet Salih İyikesici
Kanserin kendisi kadar, kemoterapinin yan etkileri de bir o kadar
ürkütücü geliyor. Ama kemoterapide kullanılan ‘harika ilaçlar’
ile hangi hücrelerin yok edilmesi gerektiği artık seçilebiliyor.
Medıcana Internatıonal istanbul Hastanesi Uz. Dr. Mehmet Salih
İyikesici, alınabilecek önemlere yönelik soruları yanıtladı.
YAZ 2011
51
Kim korkar
kemoterapiden!
K
anserde temel olarak
hangi tedaviler
uygulanır?
Kanserde ana tedavilerimiz, cerrahi, kemoterapi ve
radyoterapi. Ama yurtdışında
uygulanıp Türkiye’de uygulanmayan başka tedaviler de var.
Genellikle kanserin ilk teşhisi
konduktan sonra hastalığın
yaygınlığının tespiti gerekir.
Ardından, tedavi planlamasına
geçilir ve uygun tedavi seçilir.
Kemoterapi, hastalığın tamamen iyileştirilmesi amacıyla
verilmekte, bazen ise ileri evre
hastalarda, hastalığın etkisinin
ve yan etkilerinin azaltılması,
hastanın rahatlatılması amacıyla
kullanılır.
■ Kemoterapide tam olarak
ne yapılır?
Kemoterapi, damar yoluyla verilen ilaçlarla kanser tümörünü
yok etmeye yönelik bir tedavidir. Yaklaşık 30 ilacımız
var. Bunlar hedef dokulardaki
tümörlerin öldürülmesini ve
en azından zayıflatılmasını
sağlayarak tedaviye katkıda
bulunur. Damardan verileni var,
beyin omurilik sıvısına verileni
var, karın zarı içerisine verileni
var. Pratikte yüzde 99 oranda
kullandığımız, damar içine
verilenidir.
■ Kemoterapinin yan etkileri,
bu ilaçların vücudun sağlıklı
hücrelerini de öldürmesinden
mi kaynaklanıyor?
Evet. Fakat son günlerde,
harika ilaçlar dediğimiz ilaçlar
geliştirilene kadar, bizim günlük
uygulamalarda kullandığımız
ilaçların dokuları seçme gibi bir
durumu yoktu.
■ Bu harika ilaçlar ne sağlıyor?
Tümör yüzeylerindeki yüzey
belirteçleri sayesinde kanser
hücresini tanıyorlar. Yani,
biz kemoterapi ilacına hangi
hücreleri yok etmesi gerektiğini
söyleyebiliyoruz.
■ Yeni ilaçların sağlıklı hücreleri öldürmeme oranı nedir?
Tedavinin başarısı, her
koşulda hastalığın evresine
bağlı. Hastalık ne kadar
erken yakalanırsa tedavi
şansı, o kadar yüksektir. Yeni ilaçlarda,
diğer tedavilerle karşılaştırıldığı zaman,
çok ciddi bir yan etki
azlığı söz konusu.
■ Kemoterapinin en belirgin yan etkileri nedir?
Kemoterapi, vücutta, en çok,
hızlı bölünen hücreleri etkiler.
Vücudun en hızlı bölünen hüc-
releri ise kan hücreleri, saç folikül hücreleri ve mide-bağırsak
sistemindeki hücrelerdir.
Bunların üçünü topladığımız
zaman da, kemoterapinin ana
yan etkileri ortaya çıkmakta.
Kan hücrelerinin düşmesine
bağlı enfeksiyon ve kansızlık.
Saç dökülmesi. Mide-bağırsak
sisteminde ise, bulantı, kusma
ve ağız içi yaralar gibi etkiler
ortaya çıkmakta.
"Saçlar geri gelir"
■ Kemoterapi gören bir
hastanın, “Ya saçlarım geri
gelmezse” diye endişe etmesine gerek var mı?
Hayır, kesinlikle yok. Saçlar
tedavi bitiminde, bir iki ay
sonrasında, düz olan saçlar
biraz daha kıvırcık bir şekilde,
hatta bazı hastalarda daha gür
bir şekilde geri gelir.
■ Kemoterapi gören bir
hastanın, yan etkiler konusunda yapması ve yapmaması
gereken neler var?
Özellikle meme kanserinde,
koruyucu amaçlı tedavi alanlarda, buz şapkası ve turnike
uygulaması gibi ilave tedaviler
uygulanabilir. Bunlarla saç
dökülmesi önlenerek hastanın
yaşamsal konforu sağlanır.
“Bunun oranı nedir?” dediğiniz
zaman, kullanılan ilaçlara ve
dozuna bağlı olarak, yüzde 70
ile yüzde 90 arasında saçların
dökülmeme durumu olabilir.
Bunun dışında, hastaların
duygusal olumsuzlukları
önleyebilmek için basit öneriler
var. Kemoterapiye başlamadan
önce saçlarını kısaltıp uygun
bir peruk, bandana veya şapka
alabilirler. Onun dışında, saç
temizleme konusunda bazı
hijyenik durumları gözden
geçirmeleri gerekebilir. Proteinli
bir şampuan kullanıp bir saç
kremiyle saçlarını durulaması
faydalı olur. Sıcak fön ve saç
düzleştirici kullanmaması
gerekir. Ayrıca saç boyası
ve saç spreyinden de uzak
durmaları gerekiyor. Özellikle
yaz aylarında güneş ışınlarının
güçlü olduğu zamanlarda, kafa
derisi kemoterapi alan hastalarda daha hassas olduğundan,
güneş ışınlarının dik geldiği
saatlerde dışarıya çıkmaması,
çıktığı zamanlarda da başını
güneş ışınlarından koruması
gerekiyor.
KEMOTERAPİNİN
YAN ETKİLERİ NASIL
AZALTILIR?
• Eller sık sık antibakteriyel sabunla
yıkanmalı.
• Bulaşıcı hastalığı olanlardan uzak
durulmalı.
• Sebze ve meyve çiğ tüketilmemeli.
• Her gün duş alınmalı, cilt temizlenmeli.
• Yaşam ortamında ev bitkisi ve hayvan
bulundurulmamalı.
• Günlük aktiviteler kısıtlanmalı.
• İyi ve dengeli beslenilmeli.
• Doktora danışmadan aspirin alınmamalı.
• Alkol tüketilmemeli.
• Tıraş olurken tıraş makinesi kullanılmalı.
ESTETİK
52
YAZ 2011
Meme estetiği
hakkında
her şey
Meme estetiği, plastik cerrahi operasyonları arasında ilk sıralarda
yer alıyor. Sadece kadınlar değil, son yıllarda erkekler de meme
estetiği için cerrahların kapısını çalıyor. Medıcana Çamlıca Hastanesi
Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Bahadır İmer,
meme operasyonları hakkında önemli bilgiler verdi.
M
eme estetiği
hangi amaçlarla yapılır?
Dört ana
başlık altında
toplayabiliriz. Büyütme, küçültme,
toplama ve yeniden oluşturma.
Meme ameliyatı derken, genel
cerrahide tabii ki estetik amaçlı
olmayan bir sürü ameliyat
türü var. Plastik cerrahinin
alanına giren ameliyatlardan
sadece meme küçültme sağlık
nedenli kabul edilebilir. Çünkü
çok ilerici derecede büyük
memelerde zaman içerisinde
kas-iskelet sistemiyle ilgili
problemler oluşuyor; boyun ve
omuz ağrıları gitgide omurgayı
yıpratıyor. Ama diğer tüm ameliyatlar, kanser sonrası yeniden
oluşturma ameliyatları bile
estetik amaçlıdır.
■ Meme estetiğinin psikolojik
sağlığa ve dolayısıyla fiziksel
sağlığa da etkisi yok mu?
Sağlık deyince, hem fiziksel,
hem psikolojik. Estetik amaçlı
da olsa tüm meme estetiği
operasyonlarının tedavi edici
bir tarafı var tabii ki. Kişinin
özgüveni artırarak psikoloji
sağlığına olumlu etkisi var. Silikon ameliyatı, meme toplama
ameliyatı bile aslında bir başka
açısından tedavi edici özelliğe
sahiptir.
■ Meme estetiği operasyonlarında belli başlı yöntemler
nelerdir?
Meme küçültme ameliyatıyla ilgili onlarca, belki yüzü
aşkın teknik var. Meme başını
ayırma konusunda çeşitli
yaklaşımlar, memenin hangi
bölgeden küçültüleceği gibi
YAZ 2011
farklı yaklaşımlar var. İçlerinde
üç beş tane popüler teknik var.
Bunlarda amaç, mesela genç
hastada emzirme kabiliyetini
yitirtmeden bu ameliyatı
yapmak. Yaşlı hastada narkoz
süresini uzatmadan hızlı
yapılan ameliyatlar var. Ama
tabii hızlı cerrahinin de meme
başı hissini kaybetmek gibi
bir riski oluyor. Genç hastalara
uyguladığımız tekniklerde
meme başı hissi kaybolmuyor,
emzirme özelliği yok olmuyor.
Meme büyütme ameliyatlarında, izin bırakılacağı yere ilişkin
teknik farklılıklar var. Memenin
altından girilip silikon protez
konabilir, veya koltukaltından,
meme başından, hatta koltukaltından bile girilip konabilir.
Katı jel uygun
■ Meme küçültme ameliyatında içeriden doku mu
çıkartıyorsunuz?
Yağlı doku ve gudde dokusu dediğimiz, süt bezinden
oluşan, süt kanallarının da bir
kısmını içeren doku çıkartılıp
hacim azaltılıyor. Geriye kalan
hacme yeniden şekil verilerek
meme görüntüsü yaratılıyor. Meme başı çok büyük
memelerde çok aşağıda oluyor.
O, üstten deri çalarak olması
gereken yere getiriliyor.
■ Meme estetiği önerilmeyecek kişiler var mı?
16-17 yaşında bile, çok ileri
derecede meme büyüklüğü
sebebiyle bize başvuran hastalar olabiliyor. Gerçekten çok
ileri derecede büyüklükteyse,
hastanın hayat konforunu çok
bozduğu için, kimisini kabul
ediyoruz. Ama kimisinde de,
çok ciddi sıkıntı yaratmaya-
cağını düşünürsek, diyoruz
ki, birazcık bekle, doğumuna
yap, emzir, o işlerini bitir, öyle
yapalım.
■ Erkeklerde de meme estetiği yapılıyor mu?
Jinekomasti, yani erkekte
meme büyümesi vakalarında
yapıyoruz.
■ Erkeklerden meme estetiği
için sık başvuru geliyor mu?
Erkeklerde meme büyümesi
ciddi bir sosyal bir problem
yaratabiliyor. Yazın gelmesini
pek istemiyorlar. Kumsala,
havuza gidemiyorlar. O yüzden
de sık yaptığımız bir ameliyat
erkeklerde meme estetiği.
■ Peki, o yağlar alındıktan
sonra tekrar oluşuyor mu?
13 yaşına kadar vücudumuzdaki yağ hücre sayısı artar ama 13
yaşından sonra yağ hücre sayısı sabit kalır. Biz kilo aldıkça
o mevcut hücreler şişerek kilo
görüntüsü yaratır. Yağ emme
operasyonuyla hücre sayısını
düşürdüğümüzde, eğer işlem
doğru uygulanmışsa, hiçbir zaman orası eskisi gibi kilo almaz.
■ Meme estetiği geçirmiş
bir kişi, operasyondan sonra
ne gibi komplikasyonlar
yaşayabilir?
Her cerrahi girişimden sonra
olduğu gibi, kanama, iltihaplanma, dokunun istediğimiz
gibi iyileşmemesi gibi riskler
meme estetiğinde de vardır.
Ameliyat sonrası erken dönemde bir miktar ağrı şikayeti
mutlaka olacaktır. Bazı hareketleri, mesela kol hareketlerini
kısıtlıyoruz. Geç dönemde,
bir aydan sonra, genellikle
“Kanser sonrası meme estetiğinin, hastanın sosyal hayata
dönüşünü hızlandırıcı ve psikolojik direncini artırıcı bir
yanı var. Çünkü psikolojinin iyi olması tüm
vücut direncini de ayakta tutan bir unsur.”
53
OP. Dr. BAHADIR İMER
günlük yaşamlarını kolaylıkla
idame ettirecek hale geliyor
hastalarımız. Bu ameliyatlarda
da, diğer estetik ameliyatlarda
da, tam istediğimiz sonucu alamama gibi riskler de olabiliyor,
hastanın sonucu beğenmemesi
ya da hastanın beğenip bizim
beğenmememiz gibi. Bunlar
dışında ekstra komplikasyonlarımız yok.
■ Silikon uygulamalarında
yeni gelişmeler var mı?
Yeni jenerasyon silikon
protezlerde, eskisi gibi sıvıya
yakın değil, akışkan olmayan,
daha katı bir jel kullanılıyor. O
yüzden silikwonun patlama durumları azaldı. Kayboldu demek
bilimsel olmaz ama neredeyse
kayboldu.
■ Kanser ameliyatı sonrasında meme estetiğinin başka
faydaları var mı?
Kanser tedavisinde gerçekten
psikolojik direncin yerinde
olması çok önemli. Bu tür
konular kanser hastasında
iki kat daha önemli. Kanser
sonrası meme estetiğinin,
hastanın sosyal hayata dönüşünü hızlandırıcı ve psikolojik
direncini artırıcı bir yanı var.
Çünkü psikolojinin iyi olması
tüm vücut direncini de ayakta
tutan bir unsur.
Menopoz
54
YAZ 2011
Menopoz mu,
hormon tedavisi mi?
Menopozla beraber kadınlar zorlu bir döneme giriyor. Medıcana Internatıonal
istanbul Hastanesi uzmanlarından Op. Dr. Mehtap Derelioğlu, menopozda
hormon tedavisine ilişkin akıllarda oluşan soruları yanıtladı.
M
enopozu nasıl tanımlıyorsunuz?
Menopoz, yumurtalıklardaki fonksiyon bozukluğu ya da fonksiyonlarını yitirmiş
yaşlanmış yumurtalarla seyreden,
kadınların adetten tamamen kesilmesi durumudur. Türkiye’de ve dünyada
menopoz yaşı 50-52 kabul edilir.
Ama ailesel etmenlere bağlı olarak
yumurtlama yetmezliği olan kişilerde
menopoz 20'li yaşlarda görülebilir.
■ Menopozun türleri var mı?
Yaşla birlikte kendiliğinden oluşan
menopoz var, cerrahi sebeplerle
veya ilaç kullanımına, kemoterapiye,
radyoterapiye bağlı gelişen menopozlar da var. Doğal sürecinde ise,
yumurtalıkların belli bir yaşa kadar
görev yapma durumu vardır; yumurtalıkların yaşlanmasına bağlı olarak
kadınlık hormonu dediğimiz östrojende düşme oluyor. Bu düşmeyle
kişide adet düzensizliği başlıyor ve
ardından hormon üretimi olmadığında menopoz süreci başlıyor.
Kişiye özel ilaç
■ Menopoz tedavisinde, azalan
östrojen hormonu yerine konuyor.
Bunu yapmak şart mı?
Her menopoz tedavisinde hormon alacak diye bir durum söz
konusu değil. Hastanın göğsünde
olumsuz gelişen bir kitle, bir kist
vardır. Mutlaka mamografi çektirip
kontrolünü istiyoruz. Rahim ağzıyla
ilgili herhangi bir sorun olmadığından emin olmamız gerekiyor.
Onun dışında, ailesel bir yatkınlık
olup olmadığına bakıyoruz. Mesela
bir böbrek veya karaciğer hastalığı,
damarlarda pıhtılaşma mekanizmalarına ait bir hastalığı varsa hormon
tedavisi önermiyoruz. Yoğun sigara
içen kadınlara da hormon tedavisi
önermeyiz. Çünkü sigara, damarlarda
pıhtılaşmayı artırıcı özelliğe sahip.
■ Östrojen hormonunu ömür boyu
almak gerekiyor mu?
Menopoz şikâyetlerinin fazla olduğu
ilk dönemlerde ve ilk üç yılda
op. Dr. Mehtap Derelioğlu
hormon tedavisi öneriyoruz. Ama
bunun haricinde hormon olmayan
ilaçlarımız da var.
■ Dışarıdan verilen östrojen, vücudun ürettiği östrojenin yerini tam
olarak tutuyor mu?
Eşdeğer olarak, onu taklit eder tarzda
veriyoruz. Östrojen ilaçları, kişiye ve
hastanın durumuna göre planlanıyor.
■ Her şey kuralına uygun yapılsa
bile, hormon tedavisinde yan etkiler
oluşur mu?
Kimileri, "Hormon tedavisine hiç
gerek yok, doğal beslenme, doğal
ilaçlar veya onun yerini alacak bitkisel ilaçlar kullanılabilir" diyor. Tedavi
kontrollü olduğu için, yan etki tespit
ettiğimizde ilacımızı kesiyoruz.
■ Hormon tedavisi pratikte kişiye
ne gibi faydalar sağlıyor?
Ateş basmaları, sıkıntı ve terleme
şikâyetlerinde rahatlama oluyor.
Stres, uykusuzluk ve uykusuzluğa
bağlı gelişen psikolojik sorunlarda
iyileşmeler sağlanıyor. Vajinal kurulukta ve cinsel hayatlarında düzelme
oluyor. Kemik erimesini rahatlatıcı
özelliği var. Kardiyovasküler hastalıklar üzerinde pozitif etkisi var.
MENOPOZ NELERİ
ETKİLİYOR?
• Sık idrara çıkma ve idrar kaçırma.
• Vajinal kuruluk.
• Uyku bozuklukları.
• Kemik erimesi, kemik eğikliği.
• Eklem ağrıları.
• Vücudun erken yıpranması.
• Ateş basması, sıkıntı ve terleme
periyotları.
“Beslenme biçimi, spor, davranış şekli ve alışkanlıklarımız
menopoz yaşını ileriye ya da geriye çekebiliyor. Mesela
sigara kullanan kadınlarda menopoz
normalden iki-üç yıl önce başlıyor.”
YAZ 2011
55
Menopoza girmeden önce, östrojen
hormonu sayesinde, kadınların
erkeklere göre avantajları oluyor.
Kardiyovasküler hastalıklara, tansiyona
karşı östrojenin koruyucu özelliği var.
Klinik Psikoloji
56
YAZ 2011
En
iyi
ilaç
sosyal ortam
Modern yaşamın dayattığı koşullar, bilgisayar bağımlılığı ve sosyal fobi
gibi kişilik bozukluklarını artırıyor. Medıcana Internatıonal istanbul
Hastanesi uzmanlarından Klinik Psikolog ve Psikoterapist Pınar Önen,
“Sosyal fobiyle mücadele cephede verilen bir savaştır ve hayatta esas
olan yüz yüze yakın ilişkiler kurmaktır” diyor.
S
Klinik Psikolog ve
Psikoterapist Pınar Önen
osyal fobi nedir?
Sosyal fobi bir kaygı
bozukluğudur. Sosyal
ortamlarda etkileşim içindeyken insanların kaygı duymasıdır. Bu kaygı, genellikle, “yanlış
bir şey söyleyeceğim, yanlış bir şey
yapacağım, elimdeki kahveyi içerken damlatacağım” gibi endişelerle kendini gösteriyor. Temel olarak,
başkalarından alacağı olumsuz
tepkiyle ilgili bir durum.
■ Sosyal fobisi olan biri, bunu
kendi içinde nasıl yaşar, ne hisseder, davranışlarına nasıl yansır?
Daha sosyal ortama girmeden gerginlik hissetmeye başlar. Nasıl ortamlarda kaygı duyacağını tahmin
ediyordur ve bunu da beklemeye
başlar. Kaygı duyacağı da artık bir
kaygı olmaya başlar. Nasıl göründüğü, nasıl algılandığı, başkaları
tarafından nasıl değerlendirildiğiyle ilgili bir tetikte olma halindedir.
Dikkati kendindedir, kendini izler,
kendisine bakılıp bakılmadığını
anlamak için başkalarını da izler.
Kaygısı titreme,gerginlik, kızarma
gibi belirtilere de yol açar.
"Kendi kendini
gerçekleştiren
kehanet"
■ Sosyal fobinin temel sebepleri
nedir? Sadece psikolojik faktörler
mi etkili, yoksa biyolojik ve genetik kökenleri de var mı?
Her ikisi de olabilir. Örneğin,
anksiyete bozukluğu yaşayanların
anne babalarında da aynı sorunun
olabildiğini görüyoruz. Genetik
faktörler ve çocukluktaki öğrenme
süreçlerinin etkili olduğunu
söyleyebiliriz. Sosyal fobi ortaya
çıktıktan sonra sosyal ortamlardan
kaçınma başlıyor. Kişi kaçındıkça
sosyal becerileri de gelişmiyor ve
bizim “ Kendi kendini geliştiren
kehanet” dediğimiz durum ortaya
çıkıyor.
■ Sosyal fobiden tamamen
kurtulmak mümkün mü?
Elbette, ama hiçbir zaman o kişi
bir Cem Yılmaz olmayacak. Şu
da var; sosyal açıdan çekingen
olmak başka, kişinin ciddi anlamda
yaşam kalitesini bozacak düzeyde
hastalıklı olmak başka. Elbette ki
bu tedavi edilebilen bir hastalık.
Kişinin zaman zaman kaygıları ortaya çıkabilecektir ama işlevselliğini kaybetmeyeceği, kız ya da erkek
arkadaş edinebileceği, kendini
gösterebileceği, konuşurken rahat
hissedebileceği bir noktaya getirmek mümkün.
■ Günümüzde bilgisayar bağımlılığı sık rastlanan bir durum.
Temelinde ne var?
Bilgisayar bağımlılığı diğer
bağımlılıklardan çok farklı değil.
Neye bağımlıysak, o hayatımızın
merkezi olur. Hayatımızı ona göre
düzenlemeye başlarız. Mesela, tatile giderken bile, “Orada internet
var mı? Bilgisayar var mı?” diye
hesap kitap yapıyorsak, burada
YAZ 2011
artık o bağımlısı olduğumuz şey
bizi yönetiyordur. Bilgisayar ve
internet bağımlısı olanların sosyal
hayatları çok sınırlı. Sosyal becerileri de gelişmemiş oluyor. Gerçek
dünyadaki ilişkiler ve hazlar daha
az tatmin ediyor.
■ Sosyal fobi ve bilgisayar
bağımlılığı arasındaki ilişki bu
noktada mı devreye giriyor?
Evet. Bir kaçış noktası oluşturuyor.
Bilgisayar bağımlılarının çoğu
yakın ilişki kurmakta da zorlanıyor.
Çok uzun ve sürekli ilişkiler yoktur.
Biri biter, yenisi gelir. Gerçek yakın
ilişki ise emek ve zaman gerektirir.
Bu insanlar bu yatırımı pek yapmazlar. Yakın ilişki derken, güvene
dayalı bir bağdan bahsediyoruz.
■ Günümüzde koşullar o noktaya
geldi ki, artık gerçek hayat sanal
ortama taşınıyor gibi. Neden gerçek hayat, sanal hayattan daha
esas sayılıyor?
Çünkü mimik yok, duygunun
iletimi daha sınırlı. Görmüyoruz,
dokunmuyoruz. Bunlar yakın
ilişkinin çok temel unsurları. Temel
kriterimiz, yakın ilişki. Çünkü biz
insanlar birbirimize ihtiyaç duyarız.
İnsan sosyal bir yaratık.
■ Sosyal fobi ve bilgisayar
bağımlılığı her zaman beraber mi
görülüyor?
Hayır. Ama bunlar birlikte görülme
sıklığı daha sık olan iki durum.
Sosyal fobisi olanlar için bilgisayar
ve internet çok önemli bir kurtuluş. Cinsel hayatını bile oradan
sürdürenler var. Çünkü yüz yüze
bir cinsel ilişki onu çok korkutuyor.
■ Sosyal fobi tedavisinde en
önemli faktör nedir?
Sosyal fobi tedavisinde psikoterapi kullanıyoruz. Ancak mücadele aslında cephede verilen bir
savaştır. Tek başına terapi odası
bunu sağlamaz. Cepheye çıkarsınız, orada savaşırsınız. Cephe de
sosyal ortamdır. Psikoterapisine bu
savaşta omuz verir, eşlik eder.
57
Sosyal fobi, zaman zaman
yeniden ortaya çıksa da
tedavi edilebiliyor.
“Sosyal fobi tedavisi, aslında cephede
verilen bir savaştır. Tek başına terapi
odası bunu sağlamaz. Cepheye
çıkarsınız, savaşırsınız. Cephe
de sosyal ortamdır.”
Ortopedi
58
YAZ 2011
Protezle
eklem ağrılarına son
Birçok hastalığın sonucunda ortaya çıkan dayanılmaz
eklem ağrıları yaşam kalitesini olumsuz etkileyip,
hayatı çekilmez hale getiriyor. MedIcana InternatIonal
Beylikdüzü Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı
Op. Dr. Selçuk Örsel, eklem ağrılarına çözüm getiren
protez uygulamasını anlattı.
OP. Dr. Selçuk Örsel
E
klem ağrılarının sebepleri nelerdir?
Eklem ağrısı deyince işin
içine sadece ortopedi
değil, romatoloji, fizik
tedavi ve başka faktörler de giriyor.
Romatizmal hastalıklar bunların
sadece biridir. Bir diğeri, eklem
içindeki mekanik problemlerdir. Diz için konuşacak olursak;
menisküslerde, kıkırdaklarda, diz
kapağında problemler olabiliyor.
Bazen kasların güçsüzlüğü de
eklem ağrılarına neden olabiliyor.
Eklem ağrısına sebep olan muhtelif bir çok neden var. Bunların bir
kısmı eklemin içindeki yapılardan
kaynaklanıyor, bir kısmı ise eklem
dışı yapıların ekleme yansımasından kaynaklanıyor.
■ Eklem protezi işin içine nerede
giriyor?
Artroz dediğimiz durumlar için
çeşitli tedavi yöntemlerimiz var.
Bunların arasında fizik tedavi,
ilaçlar, egzersizler ve başka
birtakım ameliyatlar var. Öncelikle
bunları denemeyi tercih ediyoruz.
Hastaların, bu yöntemlerle tedavi
olamadığı durumlarda eklem protezine başvuruyoruz. Bu nedenle
protez, bizim için eklem rahatsızlıkları tedavisinde son seçenektir.
Çünkü vücuda yabancı bir madde
koymak yerine , vücudun kendi
mekanizmalarını kullanarak tedavi
etmesini her zaman tercih ederiz.
■ Ekleme protez uygulamasını
gerektiren belli başlı hastalıklar
hangileridir?
Protez, osteoartroz hastalığında
uygulanıyor. Eklem kıkırdağında harabiyet şeklinde kendini
gösteriyor. Sonuçta eklemde
genel bir yıpranma oluşuyor. O
“Düzenli yürüyüş çok önemlidir. Ama gezme şeklinde değil,
belli bir tempoyla, kasları çalıştıracak şekilde yürüyüş etkili
olmaktadır. Yürüyüş
düzenli olarak yapıldığında
kaslar daha diri olmaktadır.”
zaman proteze başvuruyoruz.
Bazen romatizmal hastalıklar da
buna neden oluyor. Kimi zaman
kırıkların ardından da eklemlerde
harabiyet görebiliyoruz. Bunların
son aşaması, artroz dediğimiz
durumdur. Diğer yöntemlerle ağrı
giderilemediğinde bu hasta artık
bizim için protez adayı oluyor.
“Porselen protezler
■ Protez uygulamasında eklem
içine bir şey mi yerleştiriliyor?
Evet. Bu tip eklem hastalıkları halk
arasında yaygın olarak kireçlenme
olarak bilinir. Herkes orada bir
kireç biriktiğini düşünüyor. Halbuki
biriken bir şey yok, tam aksine,
kıkırdakta aşınma vardır. Doğal
olarak bazı hastalar, “Bu kireçleri
temizleseniz olmaz mı?” diye
soruyor. Protez uygulamasında, kemiklerin ekleme bakan yüzeylerini
kesiyoruz. Ya da protezin türüne
YAZ 2011
59
“Artroz halk
arasında
kireçlenme
olarak bilinir.
Herkes orada bir
kireç biriktiğini
düşünüyor.
Halbuki
biriken bir
şey yok,
tam aksine,
kıkırdakta
aşınma var.”
Protez, hekimler için,
eklem hastalıklarında
başvurulan son seçenek.
göre törpüleme yöntemi de kullanıyoruz. Sonra o araya, genellikle
bir metal uyguluyoruz. Metallerin
arasında da polietilenden yapılmış
bir ara madde bulunuyor. Bazen
farklı uygulamalar da olabiliyor.
Son yıllarda yaygın olarak uygulamaya başlanan porselen protezler
de var.
■ Protez uygulamasında yaş
faktörü önemli mi?
Protezi çok genç yaştaki insanlara
yapmaktan hoşlanmayız. Çünkü ne
kadar iyi olurlarsa olsun protezler
bir süre sonra gevşeyebiliyor.
Onun için, mümkün olduğu kadar
ileri yaştaki insanlara yapmayı
tercih ediyoruz. Protez yaptığımız
hastaların biraz daha sakin bir
hayat sürmelerini genel olarak
tercih ediyoruz.
■ Vücutta her oynar ekleme
protez uygulanabiliyor mu?
Protez uygulamaları, kalça ve diz
ile başladı. Daha sonra omuz için
protez yapıldı. Dirsek, el bileği,
el parmakları, ayak bileği ve
ayak başparmağı için uygulanan
protezler var.
■ Hastalıklar dışında, kişinin
yaşam koşulları da protez gerektirecek eklem sorunlarına yol
açar mı?
Aktivite düzeyi, kişinin kas gücünün yerinde olması önemlidir.
Kasları yeterince güçlü olmazsa,
bu artroza gitmesine neden olmaz
ama artrozun gidişatını belki
hızlandırabilir.
■ Aktivite derken, kişinin spor
mu yapması lazım?
Düzenli yürüyüş çok önemlidir.
Ama gezme şeklinde değil, belli
bir tempoyla, kasları çalıştıracak
şekilde yürüyüş etkili olmaktadır.
Yürüyüş düzenli olarak yapıldığında kaslar daha diri olmaktadır.
Ayrıca, kilo da çok önemli bir
faktördür. Kilonuz ne kadar az
olursa, eklemlerinize o kadar az
yük biner.
Genç yaştakilere protezten kaçınılıyor.
Duruş Bozuklukları
60
YAZ 2011
Her duruşun vücudumuza
gönderdiği bir sinyal var.
Eğer doğru değilse, geri
dönüşümü ne yazık ki sağlıksız
bir vücut yapısı oluyor.
Medıcana InternatIonal
Ankara Hastanesi fiziksel
tıp ve rehabilitasyon uzmanı
doktorlarından İsmail Özturan,
duruş bozukluklarına
karşı fiziksel tedavi ve basit
egzersizler önerdi.
Her zaman
‘doğru’ durun!
Vücudu doğru haline getirmek başta sıkıntılı
olabilir. Bu yüzden vücudu egzersize
alıştırmak için fizik tedavi öneriliyor.
YAZ 2011
D
uruş nedir?
Duruş (postür), vücut
kısımlarının diziliş ve
düzenidir. Statik ve dinamik olarak ikiye ayrılmaktadır.
Oturma, ayakta durma, yatma
sırasında vücudun duruş şekline
statik postür (sabit duruş),
hareket esnasında vücudun duruş şekline ise dinamik postür
(hareketli duruş) denilir.
■ Doğru duruş nasıl olmalı?
Kas, iskelet sisteminde bir
zorlanmaya sebep olmayan,
vücudun normal eğriliklerinin
korunduğu, eklemlere uygulanan kuvvetlerin dengeli dağıldığı doğru duruş, temel olarak,
vücudu oluşturan bölümlerinin
doğru bir orantı ile dizilimini ve
vücudun bütününün simetrik
oluşunu ifade eder.
■ Ayakta, otururken ve
yatarken doğru duruş nasıl
olmalıdır?
Ayakta: Simetrik, iki ayağa eşit
yük binen, omuz mesafesinde
açık ayaklar.
Otururken: Oturduğumuz sandalye önemli. Dizler kalçadan
daha aşağıda olacak. Ayağın
altını ve beli destekleyici bir
takım şeyler kullanılabilir. Kolluk
olmasında fayda var. Bilgisayar
ekranı göz hizasında olacak.
Dr. İsmail Özturan
Uyurken: Ortopedik yataklar tercih edilmeli. Kol ve bacak arada
kalmayacak, kıvrılmayacak. Bel
fıtığı için bele yük binmesin
diye sırt üstü yatarken bacakları
hafif karına çekip altına yastık
koyabilirsiniz. Yan yattığınızda
alttaki bacağı uzatıp, üsttekini hafif kıvırıp, araya yastık
koyulabilir. Yüz üstü yatılacaksa
göbeğin altına küçük bir yastık
konulup bel kasları rahatlatılabilir. Boyun için boynun
çukurluğunu destekleyecek
yastıklar kullanılmalı. Yan
yatışlarda omuz baş mesafesi
korunmalı, boynun düz duruşu
sağlanmalı.
■ Duruş neden önemli?
● Doğru duruş tüm kaslarımızın ve organlarımızın iyi
çalışmalarını ve enerjimizin
verimli kullanımını sağlar.
● Göğüs kafesimizin hareketleri
daha rahat olduğundan akciğerlerimize alınan oksijen miktarı
artmaktadır.
● Karın kaslarımızın da daha iyi
çalışmasını sağlamaktadır.
● Vücut imajının ve özgüvenin gelişimini sağlayan temel
unsurlardandır.
● Kişinin sırt kasları yorgunluğa karşı daha dirençlidir.
● Sırt ve bel bölgesine binen
yüklenmeyi azaltmaktadır.
● İç organlarımızın etkin
çalışmasını sağlar.
■ Kötü duruşun nedenleri
nedir?
● Kaza, yaralanma ve düşmeler,
● Hatalı oturma, ayakta durma
ve uyuma,
● Çalışma ortamının vücut
yapısına uygun olmaması,
● Yatağın kötü ya da uygunsuz
olması,
● Aşırı kilolu olmak,
● Ruhsal sorunlar, gerilimler,
● Görme bozuklukları,
● Doğuştan kas iskelet sistemi
hastalıkları.
■ Kötü duruşun zararlı etkileri
nelerdir?
Yorgunluk, eklem sertliği ve
eklem hastalıkları, baş ağrısı,
boyun sırt bel problemleri, solunum yetmezliği gibi sonuçlar
sayabiliriz.
■ Sık rastlanan duruş bozuklukları nelerdir?
Servikal düzleşme: Boyundaki
normal eğriliğin azalması.
Kifoz (kamburluk): Sırt omurgasının öne doğru eğik olması.
Lordoz (çukur bel): Beldeki
normal çukurluğun artması.
Kifolordoz (kamburluk ve çukur
bel): Sırtta kamburluk, belde de
çukurluk vardır.
Düzleşmiş bel: Beldeki normal
eğrilik azalmıştır.
Düşük omuz: Omuzlarda çökme.
Skolyoz: Omurganın sağa sola
olan eğrilikleri.
■ Önerdiğiniz egzersizler
sürekli mi yapılmalı?
Egzersizleri devamlı yapmakta
fayda var. Bunlar, önleyici ve
doğru durmayı sağlayıcı egzersizler. Vücut genelde alışkın
olduğu ve rahat ettiği şekilde
duruyor. Rahat ettiği şekilde
bazı kasların üzerine çok yük binerken, bazı kaslar hiç çalışmaz.
Kullanılmayan kaslar erimeye
başlarken, aşırı kullanılan
kaslar geriliyor. Bunu dengeli
yapmak lâzım. Vücudu doğru
haline getirmek başta sıkıntılı
olabilir. Tembel kasın üstüne
yük bindiğinde buna alışması
zaman alabilir. Bu yüzden
vücudu egzersize hazırlamak
için fizik tedavi öneriyoruz.
Egzersizlerinde en az üç ay ya
da altı ay yapılması gerekiyor.
Altı ay sonra normale dönen
vücut duruşunu sürdürmek için
egzersizleri devam ettirmek
gerekiyor. Bıraktığınız zaman
kullanılmayan kas iki hafta
içinde tekrar eriyebilir ve duruş
bozukluğu tekrar yaşanabilir.
Bu egzersizleri yapın
61
Doğru duruş için önerebileceğiniz egzersizler
neler?
1-Çeneniz geride, başınız dik, kollarınız gövdeye
yakın, karın düz olacak şekilde yürümeye
çalışın. Kauçuk tabanlı, kaymayan ayakkabıları
tercih edin. Yürürken ayaklarınız dışa doğru
değil öne doğru baksın.
2-Bir duvara karşı durup kollarınızı
kaldırabildiğiniz kadar yukarı kaldırın.
Bu esnada karnınızı içeri çekerek belinizi
düzleştirmeye çalışın. Bu egzersizi yaparken
bir kolunuzu kaldırabildiğiniz kadar yukarı
kaldırırken, diğer kolunuzu indirebildiğiniz
kadar aşağıyı doğru uzatın. Daha sonra
kollarınızı değiştirin.
3-Ellerinizi arkadan bel ortasına getirin.
Eğitebildiğiniz kadar arkaya eğilmeye çalışın. Bu
esnada karın kaslarınızın kasıldığını hissedin.
4-Sırtınızı bir duvara yaslayın, ayaklarınızı 25
santim kadar duvardan uzağa koyun. Dizleriniz
hafif bükülü durumda iken baş, omuz ve sırtınızı
duvarla temas halinde tutun. Bu pozisyonda,
duvarla temas halinde iken aşağı-yukarı
kayın. Sırt bölgenize plastik bir top koyarak bu
egzersizi daha etkili hale getirebilirsiniz.
5-Otururken omuzlarınızı kaldırabildiğiniz
kadar kaldırın. Sonra omuzlarınızı öne, aşağıya
ve arkaya hareket ettirerek daireler çizin. Bu
hareketi ayakta da yapabilirsiniz.
6-Ayakta iken her iki kürek kemiğinizi birbirine
yaklaştırmaya çalışırken omuzlarınızı geriye itin.
7-Arkalıklı bir sandalyede ya da taburede
oturun. Kürek kemikleriniz orta hatta doğru
yaklaştırabildiğiniz kadar yaklaştırın.
8-Arkalıklı bir sandalyeye oturun. Sandalyenin
kollarından tutarak sırt bölgenizi sandalyenin
üst destek noktasına getirerek geriye doğru
gerin.
9-Dizleriniz bükülüyken sırt üstü uzanın. Baş
ve omuzlarınızı yere koyun. Bu esnada kalça,
uyluk ve gövdenizi kaldırarak köprü kurun. Bu
egzersizi daha sonra sağ ve sol bacağınızdan
ayrı ayrı destek alarak tekrarlayın.
10-Dizleriniz bükülü iken sırt üstü yatın.
Kalçanız çok hafif kalkarken, karnınızı içe çekin
ve bel çukurluğunu yere bastırmaya çalışın.
11-Sırt üstü dizleriniz bükülü iken yatın, kürek
kemiklerinizin arasına rulo haline getirilmiş
büyükçe bir havlu koyun. Omuzlarınızı aynı
anda yere doğru yaklaştırmaya çalışın.
12-Yüzüstü uzanın önce sağ sonra sol kolunuzu
havaya kaldırmaya çalışın. Aynı hareketi
karnınızın altına bir yastık koyarak kollarınız
yanda iken tekrar edin. Bu hareketi yaparken
sağ ve sola doğru gövdenizi esnetin.
13-Tüm bu hareketleri yaparken hareket
sırasında içinizden 10’a kadar sayıp, her hareketi
30 defa yapmaya çalışın.
Diş
62
YAZ 2011
Ağız kokusu
bir hastalıktır
Diş Hekimi Özlem Şebnem Tekin
A
ğız kokusunun sebepleri
nelerdir?
Bir grup, sindirim
sisteminden kaynaklı.
Diğer grup, solunum
ve nefes sistemi ile
alakalı. Sonuncusu
da ağız içinden
ileri gelen ağız kokuları.
Sindirim sisteminden kaynaklananlar, yüzde olarak en düşük
oranı oluşturuyor. Mesela, reflü
hastalığından ötürü ağız kokuları
bu gruba giriyor. Solunum ve nefes sisteminden kaynaklı olanlarda,
Çoğu kişi, “Benim ağız kokum böyle” diyerek,
tedavi amacıyla hekime gitmeyi düşünmüyor.
Ancak ağız kokusu tıpta bir hastalık olarak
değerlendiriliyor. MedIcana Diş Hastanesi
uzmanlarından Diş Hekimi Özlem Şebnem Tekin,
ağız kokusunun sebeplerini ve tedavisini anlattı.
bademcik ve solunum yolu iltihabı
ya da bazı sistemik hastalıkların
oluşturduğu ağız kokusu oluyor,
örneğin şeker hastalığı. Bu da ağız
kokusu sebeplerinin yüzde 10’unu
oluşturuyor. Ama ağız kokusunun
yüzde 80 sebebi ağız içinden
kaynaklı olanlar. Buna en çok diş
çürükleri yol açıyor. Çünkü çürük
yüzünden diş gövdesinde oluşan
girintiler, boşluklar oraya yemek
artıklarının dolmasına sebep
oluyor. Diğer ağız içi sebepleri ise,
diş eti iltihapları, dişlerin aralarının
iyi temizlenmemesi, kötü protezler,
protezlerin altına yerleşmiş bakteri
plakları, ağız kuruluğu, üzerinde
bakteri plağı olan dil. Tabii ki,
hepsinin başında ağız hijyenine
dikkat etmemek geliyor
Diş taşları
■ Nasıl tedavi ediyorsunuz?
Aslında ağız kokusu şikayetiyle
gelen hasta sayısı çok fazla değil.
Çünkü bazı insanlar artık bunu
kanıksamış durumda. Bu benim
normal ağız kokum gibi algılayanlar var. Bir de, başkalarının söylemesiyle gelenler var. Onlarda daha
“Biz maalesef dişlerimizi yanlış fırçalıyoruz. Mesela, yukarı
aşağı ya da sağa sola doğru fırçalamak yanlıştır. Fırçayı 45
derece eğimle, fırçanın kılları diş etinin arasına
da girecek şekilde kullanmamız gerekiyor.”
iyi yakalıyoruz olayı. Ya da hiçbir
şekilde ağız kokusundan haberi
olmayan, başka bir şikayetle gelen,
ağız kokusunu bizim fark ettiğimiz
durumlar var.
Tedavi olarak öncelikle diş taşlarını
temizliyoruz. Diş eti iltihabı varsa,
onu temizliyoruz. Ağızda kötü protez varsa bunları düzeltiyoruz. Kötü
protezden kasıt, mesela diş etiyle
uyumlu olmayan köprüler var. Diş
etiyle arasında bir açıklık oluştuğu
zaman oraya bakteri yerleşiyor. Bu
müdahalelerden sonra ağız kokusu
çok büyük ihtimalle geçiyor. Nadir
vakalarda, kulak burun boğaz
uzmanına, gastroenteroloğa
gönderiyoruz, acaba hasta diyabet
mi, bademcik sorunu mu var, bir
karaciğer bozukluğu mu var diye.
■ Hangi hastalıklar ağız kokusuna neden olur?
Bazı karaciğer hastalıkları, sinüzit,
YAZ 2011
63
Bazıları, ağız kokusunu
normal, kendi ağız
kokusu sanıyor. Genellikle
birilerinin uyarısıyla
tedaviye geliyorlar.
“Baharatlı yiyecekler ve protein tüketimi de
sebep olabilir. Protein midede sindirilirken ortaya
kötü bir koku çıkarır. O yüzden, örneğin
vejetaryenlerde daha az ağız kokusuna
rastlanır, et tüketmedikleri için.”
şeker hastalığı, reflü gibi hastalıklar ağız kokusuna yol açabiliyor.
Sabah kalktığımızda karşılaştığımız
ya da bazı yiyecekler yüzünden
oluşan ağız kokuları var, ama onlar
fizyolojik, geçici ağız kokuları.
Ağzı temizleyince onlar geçiyor.
Diğerleri ise patolojik ağız kokusu
ve tedavi edilmeleri gerekiyor.
■ Ağız kokusuna özellikle yol
açan yiyecekler neler?
Soğan, sarımsak, kahve ve alkol
tüketimi, sigara, bunların hepsi
ağız kokusuna yol açan faktörler.
Bunlardan başka, kendisinde
bir koku barındırmayan ama
mesela sindirilmesi esnasında ağız
kokusuna yol açabilen maddeler
var. Baharatlı yiyecekler ve protein
tüketimi de sebep olabilir. Protein
midede sindirilirken ortaya kötü
bir koku çıkarır. O yüzden, örneğin
vejetaryenlerde daha az ağız
kokusuna rastlanır, et tüketmedikleri için.
■ Sprey, nane şekeri ve ağız
gargarası gibi yöntemler işe
yarıyor mu?
Onlar sadece o anlık çözüm sağlıyor. Ama sonrasında işin özüne
inmek lazım.
Ağız bakımı
■ Takma dişler ağız kokusunun
önemli bir kaynağı mıdır?
İyi temizlenmezse, evet. Takıp çıkarılan hareketli protezlerde çok fazla
bakteri plağı birikebiliyor. Sabah
ve akşam mutlaka fırçalanmaları
gerekiyor. Onlar için suyun içine
atılan tabletler var, hem protezlerin iyice temizlenmesini sağlıyor,
hem de bakteri tutuşunu azaltıyor.
■ Yirmi yaş dişlerinin ağız kokusuyla bir ilgisi var mı?
Gömük olanların değil ama yarı
gömük olanların var. Çünkü onlar
da aynı şekilde bakteriyi tutacak
şekilde duruyorlar. Diş etinde
ödeme yol açıyorlar.
■ Ağız kokusu şikâyeti olan biri
ağız bakımını nasıl yapmalı?
Ağız kokusu tedavi edilebilen bir
durum. Her şeyden önce bir diş
hekimine gitmeli. Gerekiyorsa
tedavilerinin yapılması gerekiyor. Ama hiçbir şey kendisinin
yapacağı tedavi kadar etkili olmaz.
Dişlerini çok iyi ve doğru bir
şekilde günde iki kere, sabah ve
akşam fırçalamalı. Diş ipi kullanmalı. Gerekirse ağız gargaraları
kullanmalı. Periyodik olarak diş
kontrolü yaptırmalı. Ağız kokusuna
neden olacak şeyler yiyip içtiğinde, o anda ağzını fırçalayamıyorsa,
mesela sakız çiğneyebilir veya cep
boyu ağız gargaraları var, onlardan
kullanabilir. Ama iş, diş fırçalamak-
ta bitiyor. Fakat ağzından çürük
varsa, diş eti sorunu varsa, kötü
protez varsa, ne kadar fırçalarsa
fırçalasın, o kokudan kurtulamaz.
■ Diş fırçalamanın doğru yöntemi nedir?
Biz maalesef dişlerimizi yanlış
fırçalıyoruz. Mesela, yukarı aşağı
ya da sağa sola doğru fırçalamak
yanlıştır. Fırçayı 45 derece eğimle,
fırçanın kılları diş etinin arasına
da girecek şekilde kullanmamız
gerekiyor. Yuvarlak hareketlerle
ve fırçanın o anda bulunduğu
bölgede 5-10 saniye kalacak
şekilde fırçalayıp, sonra başka
bir bölgeye geçmemiz gerekiyor.
Ama yanlış yöntemle fırçalayınca,
fırça kılları diş eti oluğuna ve diş
aralarına giremiyor. Diş fırçalamak
çok önemli ama tek başına yeterli
değil, diş ipi veya diş arası fırçaları
da kullanmamız gerekiyor.
Beslenme ve Diyet
64
YAZ 2011
Yazın oruç tutmanın
altın kuralları
Normal beslenme düzeninin dışına çıkılan Ramazan, bu yıl sıcaklığın da yüksek
olduğu bir döneme denk geldi. Bu durum, Ramazan’ı sağlıklı geçirebilmek için
beslenme düzenine daha yoğun dikkat edilmesini gerektiriyor. İftar ve sahurda
nasıl beslenmek gerektiğini Medicana Bahçelievler Hastanesi’nden Diyetisyen
Fatmagül Yılmaz Öztürk anlattı.
R
Dyt. Fatmagül YILMAZ ÖZTÜRK
amazan bu yıl
ağustos ayına denk
geldiği için, sıcakların yoğun olduğu
bir dönemde uzun
süre aç kalmayı gerektiriyor. Sağlıklı bir oruç için ise
mutlaka sahura kalkılması gerekiyor. Aksi takdirde uzun süreli aç
kalmak, vücut enerjisini düşürüyor.
Açlık süresini mümkün olduğunca
kısa tutabilmek amacıyla sahur bizim iç in, önem kazanan bir öğün.
Günlük faaliyetlerimizin aksamaması için sahurda daha dikkatli
besin seçimi yapmamız lazım.
Bu noktada sahuru, kahvaltı şeklinde tüketmeyi öneriyoruz. Bunun
için mideyi daha geç terk eden,
kan şekerini çok hızlı değiştirmeyecek besinleri seçmek gerekiyor.
Örneğin kepek ekmeği, çavdar,
tam tahıllı, yulaf vb. ekmek tipleri
tercih edilebilir. Öğüne domates,
salatalık ya da meyve eklenerek,
posa alımı artırılabilir. Yumurta
tok tuttuğu için tercih sebebidir. Kolesterol seviyeniz yüksek
olduğunda bile, haftada 3 adet
yumurta tüketebilirsiniz. Çorba tok
tutan besinler arasında; dolayısıyla
sevenler bu yemeği tercih edebilir.
Gün içinde daha sağlıklı ve zinde
olabilmek için sahurda ağır ve
yağ oranı yüksek besinlerden
kaçınmamız gerekiyor.
Gün içinde daha sağlıklı ve zinde
olabilmek için sahurda ağır ve
yağ oranı yüksek besinlerden
kaçınmamız gerekiyor. Hamur işleri
vb. ağır besinler tüketildiğinde
uyku kaliteniz düşebilir veya mide
şikâyetleriniz artabilir ve mide
bulantıları oluşabilir.
Ramazan ayında normal beslenme
düzeninin dışına çıkılıyor. Bunun
amacı sindirim sisteminin dinlenmesi, arınmanın sağlanarak,
nefsimizin terbiyesini gerçekleştirmemiz iken, akşam iftar odaklı
yaşamakla bunu amacından saptırıyor ve zararlı hale getirip, vücudu
hırpalayarak tamamlayabiliyoruz.
Bu da çeşitli sağlık sorunlarını
beraberinde getiriyor. En başta da
kabızlık sorunu geliyor. Su içmeyi
azaltıp, ara öğünlerde tükettiğimiz
meyvelerin yerini tatlılar alınca,
sonuçta kabızlık sorunu baş
gösteriyor. Bu sorunu yaşamamak
için, iftarla birlikte başlayan su
tüketimimiz sahura dek devam
etmeli. Sıcak bir aya denk gelmesi,
su ihtiyacımızı daha da çok artıyor.
Kabızlığı önlemek için öğünde bir
tabak az yağlı salata tercih edilmeli, zeytinyağlı bir sebze yemeği
sofrada bulunmalı. Yemekten belli
bir saat sonra meyve tüketmekte
yarar var. Gerekirse kefir ya da probiyotik bir yoğurt da eklenebilir.
YAZ 2011
65
HAMUR İŞLERİ HIZLI KİLO ALDIRIR
Ramazan ayında genelde herkes, çok acıktığı için iftar yemeklerinde,
kırmızı et, ekmek, pilav, makarna, hamur işleri, tatlı, börek gibi
karbonhidrat ve protein ağırlıklı beslenmeyi tercih ediyor. Sebze ve
meyve gibi lif oranı yüksek, ancak enerjisi daha düşük besinlerden uzak
duruluyor ya da az tüketiliyor. Bu da hazımsızlıkların artması dışında
kabızlık ve hızlı kilo artışlarına neden oluyor. Ramazan bayramında kilo
artışlarının olmaması ve mide problemlerinin ortadan kalkması için,
karbonhidrat ve protein ağırlıklı beslenmek yerine sebze, meyve ağırlıklı
ve düzenli beslenmek önem taşıyor.
KİMLER ORUÇ TUTAMAZ?
SU İHTİYACINI BAŞKA İÇECEKLERLE KARŞILAMAYIN!
Genelde bütün evlerde iftardan sonra hemen çay ve kahve gibi içecekler çok
yoğun olarak tüketilir. Gün içinde susuz kalan vücudumuzun dengesini sarsmamak
için mutlaka suyu, su olarak içmek gerekir. Günlük 2–2,5 litre su tüketmeye özen
göstermek, vücudun sıvı dengesinin sağlanması açısından önem taşıyor. Çay içilebilir,
ama aynı zamanda diüretik (idrar söktürücü) olduğunu unutmamak gerekir. Yani sıvı
kaybına yol açar. Bunun dışında vücudun serinlemesi için ayran tercih edilebilir.
Şeker hastaları, kronik hastalığı olanlar,
kalp hastaları, yüksek tansiyonu olanlar,
hamile ve emzikli kadınlar, kanser
hastaları ve sürekli ilaç almayı gerektiren
durumlarda oruç tutulmamalıdır.
Tedavilerinde ve sağlık durumlarında
aksamalara yol açabilir. Yine aşırı yaşlılar
ve gelişme çağındaki çocukların da oruç
tutmaları tehlike yaratabilir.
İFTARDAN SONRA
MUTLAKA YÜRÜYÜN
Kan şekerini kontrol altına almak ve
metabolizmamızın hareketlenmesi
için, mutlaka iftardan sonra her
gün en az 30 dakika yürüyüş
yapmak gerekir. Namaz kılmak bile
bir egzersiz faaliyet sağlar. Ramazan
ayında kilo almak istemiyorsak,
iftar sonrası en azından tempolu
yürüyüşü hayatımıza sokmak
gerekiyor. Oruç anında gün içinde
ister istemez hareket düzeyi
kısıtlanacaktır. Bunun hayatımıza
olumsuzluk olarak dönmesini
engellemek adına egzersiz şart.
MEYVE VE SÜTLÜ TATLILARI TERCİH EDİN
Uzun süreli açlık sonrası kan şekeri düştüğü için, canımız tatlı ister. Bu
noktada orucumuzu açarken yenecek birkaç hurma, hem lif sağlar hem
tatlı ihtiyacını giderir. Bu bir tatlı kaşığı bal, reçel veya pekmez de olabilir.
Komposto veya limonata gibi içecekler de olabilir. Zaman zaman tatlı yemek
istersek, her gün olmamak kadıyla hamur tatlısı yerine daha hafif olan sütlü
tatlı, dondurma veya meyve tatlısı tüketilebilir.
ORUÇ TUTARAK ZAYIFLANABİLİR Mİ?
Oruç tutmak, bir zayıflama yöntemi değildir. Aç kalınarak zayıflanmaz. Vücuda giren besin azaldıkça, vücut da kendini ona göre idare etmeyi öğrenecektir. Ama bunun
yanında, genellikle Ramazan ayında toplam besin tüketimi iki öğün olduğu için miktar olarak azalmaya bağlı zayıflama görülebilir. Yalnız sadece yağlar değil, bu süreçte
vücut kası ve suyu da gider. İlk haftalarda hızlı olan kilo kaybı, daha sonra vücudun oruca uyumu ve kişinin fiziksel aktivitesinin azalması ile yavaşlar. Bunun tam tersi
olarak bazı kişilerde beslenme düzeninin değişmesi ve hareket azalmasına bağlı olarak şişmanlama da görülür ki, bu, en çok rastlanan durumdur. Normalde oruç sindirim
sisteminin dinlendirilmesi içindir. Bunu gereği gibi yaşarsak süreci, kilo almadan kapatabiliriz.
ANKET
66
YAZ 2011
MEDICANA HASTALIKTA SAĞLIKTA DERGİSİ
ABONE FORMU VE OKUR ANKETİ
Aşağıdaki bilgileri doldurun, ‘Hastalıkta Sağlıkta’ Dergisine ÜCRETSİZ abone olun.
Dergimiz hiçbir ücret ödemeden adresinize ulaştırılsın.
www.medicana.com.tr
n ADI SOYADI: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
MEDICANA Sağlık Grubu
n DOĞUM TARİHİ: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
İletişim Bilgileri
n DOĞUM YERİ: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
MEDICANA Hospitals
n MESLEĞİ: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
n DERGİ TESLİM ADRESİ: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . n SEMT: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
n POSTA KODU: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
n ŞEHİR: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
n TEL: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
n GSM: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
n E MAİL: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
n İŞ/EV ADRESİ: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Avcılar
Tel: 0212 695 48 30
Fax: 0212 695 48 30
Adres: Marmara Cad.Şamlı Sokak
No: 32 34310 Avcılar / İstanbul
MEDICANA Hospitals
Bahçelİevler
Tel: 0212 449 14 49
Fax: 0212 555 80 09
Adres: Eski Londra Asfaltı No: 2
34180 Bahçelievler / İstanbul
MEDICANA Hospitals
Çamlıca
EN SIK HİZMET ALDIĞINIZ HASTANEMİZ
MEDICANA
INTERNATIONAL
ANKARA
Tel: 0216 521 30 30
Fax: 0216 335 86 36
Adres: Alemdağ Cad. No: 85
34764 Üsküdar / İstanbul
MEDICANA Hospitals
SAMSUN
ÇAMLICA
BAHÇELİEVLER
MEDICANA
INTERNATIONAL
İSTANBUL
Tel : 0362 311 05 05
Fax : 0362 240 20 42
Adres: Yeni Mahalle Şehit Mesut
1.Caddesi No: 85 Canık /Samsun
MEDICANA DİŞ
Tel: 0212 506 00 00
Fax: 0212 506 06 20
Adres: İzzettin Çalışlar Cad.
Nurettin Paşa Sok. No: 2 / 34310
Bahçelievler / İstanbul
AVCILAR
BAHÇELİEVLER
DİŞ
SAMSUN
MEDICANA INTERNATIONAL
İSTANBUL
Tel: 0212 867 75 00
Fax: 0212 872 12 36
Adres: Beylikdüzü Cad. No: 3
Beylikdüzü / İstanbul
n HASTANEMİZİ İLK NEREDEN DUYDUNUZ: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
.............................................................................................
n EN SIK HİZMET ALDIĞINIZ BÖLÜM VEYA BÖLÜMLER: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . MEDICANA INTERNATIONAL
ANKARA
Tel: 0 312 292 92 92
Fax: 0 312 285 69 62
Söğütözü caddesi 2165 sokak,
No:6 Söğütözü Ankara (ATO yanı)
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . n DERGİMİZDE EKSİK BULDUĞUNUZ VE EKLENMESİNİ ARZU ETTİĞİNİZ KONULAR: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
İstanbul İçi Kod Çevirmeden
444 63 34 Alo MEDICANA
Tüm hastaneleri için
e-mail: [email protected]
✂
n DERGİMİZDE GÖRMEK İSTEDİĞİNİZ KONULAR: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 

Benzer belgeler

GöRkEMli aÇılış

GöRkEMli aÇılış Yrd. Doç. Dr. Kenan Durna Kardiyoloji

Detaylı

havuz hastalıkları - Medicana Sağlık Grubu

havuz hastalıkları - Medicana Sağlık Grubu burada Dr. Tansel Hamza Pars ve Dr. İrem Göktepe Ateş tarafından muayene edildi. Öğretmenlerine, velilere iletmeleri için çocukların sağlık durumları ile ilgili bilgi verildi. Diş ve Göz bölümlerin...

Detaylı

Grip - Medicana

Grip - Medicana Yrd. Doç. Dr. Kenan Durna Kardiyoloji

Detaylı