gazi üniversitesi eğitim bilimleri enstitüsü ortaöğretim
Transkript
gazi üniversitesi eğitim bilimleri enstitüsü ortaöğretim
GAZİ ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ORTAÖĞRETİM SOSYAL ALANLAR EĞİTİMİ ANABİLİM DALI TARİH ÖĞRETMENLİĞİ BİLİM DALI LİSE - 1 TARİH DERSİNDE UYGULANAN FARKLI ÖĞRENME STRATEJİLERİNİN ÖĞRENCİLERİN BAŞARILARINA VE ÖĞRENİLENLERİN KALICILIĞINA ETKİSİ DOKTORA TEZİ Hazırlayan Necati BOZKURT Danışman Prof. Dr. Necdet HAYTA Ankara-2007 Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Müdürlüğü'ne, Necati BOZKURT’a ait " LİSE - 1 TARİH DERSİNDE UYGULANAN FARKLI ÖĞRENME STRATEJİLERİNİN ÖĞRENCİLERİN BAŞARILARINA VE ÖĞRENİLENLERİN KALICILIĞINA ETKİSİ" adlı çalışma jürimiz tarafından Tarih Öğretmenliği Bilim Dalında DOKTORA TEZİ olarak kabul edilmiştir. Başkan: Prof. Dr. Yasemin DEMİRCAN Üye: Prof. Dr. Reşat GENÇ Üye: Prof. Dr. Mehmet ŞAHİNGÖZ Üye: Prof. Dr. Necdet HAYTA (Danışman) Üye: Doç. Dr. Ali Murat SÜNBÜL ÖZET Bu araştırmanın amacı farklı öğrenme stratejilerinin lise I. sınıf tarih öğrencilerinin akademik başarısı ve öğrenilenlerin kalıcılığı üzerine etkisini araştırmaktır. Araştırmada üç çeşit strateji uygulanmıştır: anlamlandırma, örgütleme ve tekrar stratejisi. Bu araştırma 2002-2003 yılları arasında Kırşehir ilinde gerçekleştirilmiştir. Toplam 92 öğrenci bu araştırmaya katılmıştır. Verilerin toplanması ve analizinde deneysel araştırma yöntemi kullanılmıştır. Akademik başarı, cinsiyet ve derse devam değişkenleri göz önünde bulundurularak üç sınıf seçilerek, bunlar rast gele üç gruba ayrılmıştır. Sınıflardan ikisi deney grubu (grup A ve B), biri de kontrol grubu (grup C) olarak belirlenmiştir. Grup A’da bulunan öğrenciler anlamlandırma stratejisini, grup B’de bulunan öğrenciler örgütleme stratejisini ve grup C’de bulunan öğrenciler geleneksel tekrar öğrenme stratejisini kullanmışlardır. Her üç grup da 6 haftalık (12 saatlik) bir tarih dersi almışlardır. Derste Türk Dünyası-II (13.-19. yüzyıl) ünitesi işlenmiştir. Dersin öncesi ve sonrasında, öğrencilerin akademik başarısını ölçen bir ön ve son test uygulanmıştır. Test soruları iki düzeyden oluşmuştur: bilgi ve kavrama düzeyi. Öğrencilere ayrıca kalıcılık testi de uygulanmıştır. Verilerin analizinde varyans analiz tekniği (ANOVA) kullanılmış ve üç grubun başarı ortalamaları karşılaştırılmıştır. Sonuçlarda anlamlı farklılıklar bulunduğu için daha ileri bir istatistiksel analiz tekniği olan Tukey kullanılmıştır. Araştırma sonuçları göstermiştir ki (1) anlamlandırma öğrenme stratejisi kullanan öğrenciler bilgi düzeyindeki soruları çözmede, diğer iki gruptaki öğrencilerden daha başarılı olmuşlardır, (2) anlamlandırma öğrenme stratejisi kullanan öğrenciler kavrama düzeyindeki soruları çözmede, diğer iki gruptaki öğrencilerden daha başarılı olmuşlardır. Ayrıca örgütleme stratejisi kullanan öğrenciler bu tür sorularda tekrar stratejisi kullanan öğrencilere göre daha başarılı olmuşlardır, (3) başarı testindeki tüm sorular göz önünde bulundurulduğunda, anlamlandırma öğrenme stratejisi kullanan öğrenciler diğer iki gruptaki öğrencilerden daha başarılı olmuşlardır. Ancak grup B ve C karşılaştırıldığında anlamlı bir farklılık bulunmamıştır, (4) kalıcılık test sonuçları incelendiğinde, anlamlandırma öğrenme stratejisi kullanan i öğrenciler diğer iki gruptaki öğrencilerden daha başarılı olmuşlardır. Ayrıca örgütleme stratejisi kullanan öğrenciler, tekrar stratejisi kullanan öğrencilere göre daha başarılı olmuşlardır. Bilim Kodu: Anahtar Kelimeler: Tarih, Tarih Öğretimi, Tarih Eğitimi, Öğrenme, Öğrenme Stratejileri, Sayfa Adedi: 207 Tez Yöneticisi: Prof. Dr. Necdet HAYTA ii ABSTRACT The objective of this study was to investigate the effects of learning strategies on freshman high school students’ academic achievement and retention of their learning. The learning strategies were of three types: elaboration, organization, and repetition. The study was conducted in Kırsehir in the academic year of 2002-2003. A total of 92 students participated in the study. Experimental research design was utilized in gathering and analyzing the data. Three similar classes were selected based on students’ academic achievement, gender, and school attendance. The classes were randomly assigned to three groups. Two classes were the experimental groups (group A and B), and one class became the control group (group C). The students in group A used elaborative strategy; the students in group B used organizing strategy; and the control group C used traditional repetitive learning strategy. All three groups took an 6-week (12 hours) history course. The course was about Turk’s World-II (13th-19th centuries). A pre- and post-test on academic achievement were administered to the students before and after the course. The test questions were of two levels: knowledge and comprehension. In addition, students took another test on retention of their learning. In analyzing data, Analysis of Variance (ANOVA) was utilized in order to compare the mean scores of three groups. Because the results of the analysis indicated that the mean scores were significantly different from each other, a more advanced statistical analysis technique, Tukey was also used. The results indicated that (1) the students using elaborative learning strategy displayed better academic performance in solving questions at knowledge level than the students using either organization or repetition learning strategy, (2) the students using elaborative learning strategy displayed better academic performance in solving questions at comprehension level than the other groups of students. In addition, students using organization strategy demonstrated better performance than the students using repetition learning strategy, (3) regarding academic achievement at knowledge and comprehension level questions, the students using elaboration learning strategy displayed better achievement than other groups. However, there was no significant difference between group B and C, (4) concerning the retention of learning, the students using elaboration learning strategy displayed iii the best performance. In addition, the students using organization learning strategy also demonstrated better performance than those using repetition learning strategy. Science Code: Key words: History, Teaching History, History Education, Learning, Learning Strategies Number of pages: 207 Advisor: Prof. Dr. Necdet HAYTA iv ÖNSÖZ Araştırmanın gerçekleştirilmesi sırasında birçok kişinin katkıları ve yardımları olmuştur. Başta araştırmanın her aşamasında desteğini esirgemeyen, değerli hocam Prof. Dr. Necdet Hayta’ya şükranlarımı sunarım. Araştırmanın her aşamasında yaptığı yardımlardan dolayı Doç. Dr. Ali Murat Sünbül’e teşekkür ederim. Araştırmanın başlangıcında fikirlerinden faydalandığım merhum Yrd.Doç. Dr. Bülent Öztürk’ü rahmetle anıyorum. Araştırma sırasında fikirlerinden faydalandığım Yrd.Doç.Dr. Bahri Ata, Yrd.Doç.Dr. Ahmet Şimşek, Yrd.Doç.Dr. Murat Demirbaş, Yrd.Doç.Dr. Yılmaz Sağlam, Araştırma Görevlisi Aykut Emre Bozdoğan, Araştırma Görevlisi Bayram Tay, Araştırma Görevlisi Kasım Yıldırım ve öğretmen Hüseyin Ünlü’ye teşekkür ederim. Deneysel çalışmanın uygulanması döneminde görev yaptığım Kırşehir Merkez Ulupınar Kasabası Yunus Emre İlköğretim Okulu Müdürü Mevlüt Doğan’ın gösterdiği gerekli kolaylık, ilgi ve anlayışa teşekkür ederim. Araştırmanın uygulama kısmını gerçekleştirdiğim Kırşehir Merkez Mehmet Akif Ersoy Lisesi müdürü Nejat Aydın’a, Tarih öğretmenleri Sezgin Akgün, Seyhan Kılıç ve Hasan Karagöz’e. gösterdikleri ilgi ve yardım için ve ayrıca uygulamaya alınan öğrencilerin araştırmaya yaptıkları katkıdan dolayı teşekkür ederim. Araştırmanın bilgisayarda yazımına yardımcı olan görev yaptığım Kırşehir Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi’nin öğrencilerine teşekkür ederim. Manevi desteklerinden ve sabırlarından dolayı anneme ve babama teşekkür ederim. Necati BOZKURT Ankara-2007 v İÇİNDEKİLER ÖZET .............................................................................................................. …… i ABSTRACT .................................................................................................... ….. iii ÖNSÖZ ........................................................................................................... …… v İÇİNDEKİLER................................................................................................ ….. vi TABLOLAR LİSTESİ..................................................................................... ...... ix GRAFİKLER LİSTESİ.................................................................................... .….. x BÖLÜM I GİRİŞ 1.1.Problem Durumu…….………………………..………….…………….............. 1 1.2.Araştırmanın Amacı..……….……………………………………….…….......... 7 1.3.Araştırmanın Önemi…………..……………….……………………………....... 7 1.4.Problem Cümlesi: ………..................................................................................... 8 1.5. Alt Problemler………………………………..……………………………..….. 8 1.6.Sayıltılar…………………………………..……………………………………... 8 1.7. Sınırlılıklar…………………………………………………………………..….. 9 1.8. Tanımlar…………………..………………….…………………………….…… 9 1.9.Kısaltmalar…………………………………………………………....... 11 BÖLÜM II KAVRAMSAL ÇERÇEVE 2.1. Öğrenme ………………………….…….......................................................... 11 2.2. Öğrenme-Öğretme Kuramları…………..………………..…………………... 14 2.2.1. Bilgiyi İşleme Kuramı …………............................................................ 19 2.2.1.1.Bilgiyi İşleme Kuramının Temel Ögeleri……………….……... 22 2.2.1.1.1. Duyusal Kayıt…………………..…..…………..….... 23 2.2.1.1.2. Kısa Süreli Bellek……..…….……..…………….….. 24 2.2.1.1.3. Uzun Süreli Bellek…………………………..……..... 30 2.3. Öğrenme Stratejileri ………………………………………………..……...…. 33 vi 2.3.1.Öğrenme Stratejilerinin Öğrenme-Öğretme Sürecindeki Rolü…….…..36 2.3.2.Öğrenme Stratejilerinin Sınıflandırılması..…………….…. …..……… 41 2.3.2.1.Tekrar Stratejisi…………………………………..…..……... 43 2.3.2.2.Anlamlandırma Stratejisi......................................................... 50 2.3.2.2.1. Zihinsel İmge Oluşturma...................................... 58 2.3.2.2.2. Cümlede Kullanma............................................... 59 2.3.2.2.3. Başka sözcüklerle Anlatma.................................. 59 2.3.2.2.4. Özetleme……………….………….….……..….. 60 2.3.2.2.5.Benzetim Yaratma………………………….…….64 2.3.2.2.6.Üretici Not Alma…............................................... 64 2.3.2.2.7. Soru oluşturma - Soru yanıtlama……….............. 69 2.3.2.3. Örgütleme Stratejileri……..................................................... 72 2.3.2.3.1. Ana Çizgileri Çıkarma……………………..…... 74 2.3.2.3.2.Bilgi Şeması(Haritası)Oluşturma………….….… 75 2.3.2.3.2.1.Kavram Haritaları………….….……79 2.3.2.3.3.Çizelgeleştirme …................................................. 85 2.3.2.3.3.1.Anlam Çözümleme Tablosu….…….85 2.3.3.Öğrenme Stratejilerinin Öğretimi ……................................................. 86 2.3.3.1. Doğrudan Öğretim Stratejisi…….......................................... 96 2.3.3.2. Karşılıklı Öğretme Stratejisi………...................................... 97 BÖLÜM III İLGİLİ YAYIN VE ARAŞTIRMALAR 3.1. İlgili Yayın ve Araştırmalar……………………..…………….…………...…. 99 BÖLÜM IV YÖNTEM 4.1. Deney Deseni..……………………………..………………………………….114 4.2. Araştırmanın Evren ve Örneklemi …………...……………………………….115 4.3. Veri Toplama Araçları…………..…………....……………………………….115 4.3.1. Veri Toplama Araçlarının Geliştirilmesi..…………………………….116 4.3.2.Ölçme Araçlarının Geçerlik ve Güvenirlik Çalışmaları……………….116 vii 4.3.3.Deneysel Çalışmanın Uygulama Basamakları………………...……….117 4.3.4. Verilerin Çözümlenmesi ………………………..…………………….119 BÖLÜM V BULGULAR ve YORUM 5.1.Bulgular…………………………….……………………….………………….120 5.2.Yorum ve Tartışma…………………………………………………………….130 BÖLÜM VI SONUÇLAR VE ÖNERİLER 6.1.SONUÇ……………. ................................................................................ ... .136 6.2.ÖNERİLER ............................................................................................. ... .137 KAYNAKÇA................................................................................................. ... .139 EKLER.......................................................................................................... ….161 Ek 1. Türk Dünyası-II (13.yy-19.yy) Ünitesi Öğrenci Çalışma Materyali ….162 Ek 2. Başarı Testi (Bilgi Düzeyi) ……………………………………….…...186 Ek 3. Başarı Testi (Kavrama Düzeyi) ……………………………………….190 Ek 4. Başarı Testi Cevap Anahtarı (Bilgi Düzeyi) ………………………….197 Ek 5. Başarı Testi Cevap Anahtarı (Kavrama Düzeyi) ……………….…….198 Ek 6. Anlamlandırma Stratejisi Öğrenci Uygulama Yönergesi…. ………….199 Ek 7. Örgütleme Stratejisi Öğrenci Uygulama Yönergesi ………………….200 Ek 8. Belirtke Tablosu ........................................................................... ….201 Ek 9. Resmi İzin İçin Yazışmalar ......................................................... ….202 viii TABLOLAR LİSTESİ Tablo 2.1. Anlam Çözümleme Tablosu Örneği………………………………........86 Tablo 4.1. Araştırmada Uygulanan Desen……………….…………………….... 114 Tablo 4.2. Araştırmaya katılan öğrenciler . ……………………………………115 Tablo 5.1. Deney ve Kontrol Gruplarının Öntest Bilgi Düzeyindeki Puanlarının Dağılımı……………………………………………………………………………120 Tablo 5.2. Deney ve Kontrol Gruplarının Öntest Bilgi Düzeyindeki Puanlarının Karşılaştırılması…………….………….……………………………………..…....120 Tablo 5.3. Deney ve Kontrol Gruplarının Öntest Kavrama Düzeyindeki Puanlarının Dağılımı..…..…………………………………………………………………....... 121 Tablo 5.4. Deney ve Kontrol Gruplarının Öntest Kavrama Düzeyindeki Puanlarının Karşılaştırılması………………………………….…………………………….…. 121 Tablo 5.5. Deney ve Kontrol Gruplarının Öntest Toplam Başarı Puanlarının Dağılımı………………………………………………………………………..…. 122 Tablo 5.6. Deney ve Kontrol Gruplarının Öntest Toplam Başarı Puanlarının Karşılaştırılması……..………………………………………………..…………... 122 Tablo 5.7. Deney ve Kontrol Gruplarındaki Öğrencilerin Bilgi Düzeyindeki Başarı Puanları Üzerinde Gerçekleştirilen Varyans Analizi Sonuçları…………………... 123 Tablo 5.8. Deney ve Kontrol Gruplarındaki Öğrencilerin Bilgi Düzeyindeki Erişileri Üzerinde Gerçekleştirilen Tukey Testi Sonuçları..…………………..…………… 123 Tablo 5.9. Deney ve Kontrol Gruplarındaki Öğrencilerin Kavrama Düzeyindeki Başarıları Üzerinde Gerçekleştirilen Varyans Analizi Sonuçları..……………….. 124 Tablo 5.10. Deney ve Kontrol Gruplarının Kavrama Düzeyindeki Erişileri Üzerinde Gerçekleştirilen Tukey Testi Sonuçları………………………..……………..….. 125 Tablo 5.11. Deney ve Kontrol Gruplarındaki Öğrencilerin Toplam Başarıları Üzerinde Gerçekleştirilen Varyans Analizi Sonuçları…………….………………126 Tablo 5.12. Deney ve Kontrol Gruplarındaki Öğrencilerin Toplam Başarıları Üzerinde Gerçekleştirilen Tukey Testi Sonuçları………………………..…….….127 Tablo-5.13. Deney ve Kontrol Gruplarındaki Öğrencilerin Kalıcılık Puanları Üzerinde Gerçekleştirilen Varyans Analizi Sonuçları……………...……..……….128 Tablo-5.14.Deney ve Kontrol Gruplarındaki Öğrencilerin Kalıcılık Puanları Üzerinde Gerçekleştirilen Tukey Testi Sonuçları………………………...…….….129 ix GRAFİKLER LİSTESİ Grafik-5.1. Deney ve Kontrol Gruplarının Bilgi Düzeyindeki Başarıları…….…..124 Grafik-5.2. Deney ve Kontrol Gruplarının Kavrama Düzeyindeki Başarıları .…..126 Grafik-5.3. Deney Ve Kontrol Gruplarının Toplam Başarıları…………………...128 Grafik-5.4. Deney ve Kontrol Gruplarının Kalıcılık puanları…………………….129 x BÖLÜM I GİRİŞ Bu bölümde Problem Durumu, Problem Cümlesi, Araştırmanın Önemi ve Amacı, Alt Problemler, Denenceler, Sayıltılar, Sınırlılıklar ve Tanımlara yer verilmiştir. 1.1. Problem Durumu Yaşadığımız çağın en ayırıcı özelliği "bilginin ve bilimsel yöntemlerle elde edilen teknolojinin çağı" olmasıdır. Bu, bilginin yoğunlaştığı, bilim ve teknolojinin hızlı değişim gösterdiği bir dönemdir. Bu değişimler doğrultusunda toplumlar ve onları oluşturan bireyler de değişme gereksinimiyle karşı karşıya gelmiştir. Başka bir deyişle, toplumlar "bilgi toplumu" olma sürecine girmiştir. Bilgi toplumunun dinamik ve halen devam eden oluşumlar olduğu dikkate alındığında eğitim, eğitimli insan, öğrenme, okul, okul yöneticisi, öğretmen ve öğrenci gibi kavramların yeniden tartışılması gerekmektedir. Bilgi çağında eğitim sürecindeki değişimde aşağıdaki hususlar göz önünde bulundurulacaktır (Özden, 2000: 17): • Bilgiyi temel alan eğitim programları izlenecektir. • Çocuklara daha fazla düşünme, tartışma ve araştırma ortamı hazırlanacak; böylece, serbest düşünen, tartışan, araştıran ve bulduklarını değerlendirebilen bir toplum yapısı oluşturulacaktır. • Yetişkinler eğitim süreci dışında bırakılmayacak; eğitim ve teknolojiye uyumları konusunda sürekli eğitilmeleri gerekecektir. • Dersler ansiklopedik bilgileri yüklemek yerine, konuları ve olayları derinliğine anlamayı ve eleştirel düşünmeyi esas alacaktır. • Okullar, öğrencileri gelecek için gerekli bilgiyle yüklemek yerine, okulda verilen bilgilerin yaşam boyu yetmeyeceği görüşünden hareketle öğrenmeyi öğrenmeye geçecektir. 2 • Eğitimde sadece sözel ve sayısal zekayı geliştirmek yerine, görsel, kinestetik, ritmik ve benlik gelişimini de içine alan çok yönlü zihin gelişimi hedeflenecektir. Bireylerin hem bu sürece uyum gösterebilmeleri hem de bu süreci geliştirebilmeleri için öncekilerden farklı bazı niteliklere sahip olmaları gereklidir. Bu niteliklerin başlıcalarını şöyle sıralayabiliriz: • Düşünme yollarını bilip uygulayabilme, • Sorun çözebilme, • Araştırma yapabilme, • Bilgiyi yaratıcı biçimde kullanabilme, • Bilgi ve teknoloji üretebilme. Bireylerin bu niteliklere sahip olmalarının en etkili yolu, onların nasıl öğreneceklerini öğrenmeleri, daha kalıplaşmış bir deyişle "öğrenmeyi öğrenme"leri ile mümkündür. Başaran’ın (2000: 57) deyimiyle, bilgi toplumunda eğitim sisteminin görevi, öğrenmeyi öğrenen bireyler yetiştirmek; eğitim yöneticilerinin görevi ise okulu öğrenen okul niteliğine kavuşturmaktır. Ancak bu noktada dikkat edilmesi gerekenlerden biri de öğretimin bu gereksinmeyi karşılayabilecek biçimde planlanıp uygulanması gereğidir. Bunun yollarından biri de öğrencilerin “öğrenmeyi öğrenme” gereksinmelerinin, öğretmen tarafından "öğrenmeyi öğretme" etkinlikleriyle karşılamasıdır (Özer,1998:161). Bireylerin “öğrenmeyi öğrenme”lerini sağlamak için, ilköğretimden yükseköğretimin sonuna dek uygulanan tüm eğitim programlarında, öğretim yaklaşım, yöntem, araç ve gereçlerinde değişikliklere gitmek gereklidir. Bunda da en önemli görev öğretmene düşmektedir. Çünkü öğretmen, bireylere, öğrenmeyi öğretecek temel kılavuzdur. Günümüzde öğrenenler için öğretme ve öğrenme süreçlerinin en etkili biçimde düzenlenmesi eğitimcilerin en önemli sorunudur. Öğretim ortamlarının öğrenenlere uygun olarak tasarlanması öğretmenlerin temel hedefi olmalıdır. 3 Bilgi toplumunda öğretmenin temel rolü, öğrenme ortamının merkezine öğrenciyi alarak, bilgiye nasıl ulaşılacağını ve bundan nasıl yararlanılacağını uygun ortamlar hazırlayarak öğretmektir. Bilginin seçimi konusunda uzman olan öğretmenler, temel bilgiyi öğrenciye kazandırabilmelidir. Bu da öğrenci için öğrenmeyi öğrenmek anlamına gelir. Ancak burada öğretmen, öncelikle öğrencisini iyi tanımalı, onun öğrenme düzeyine uygun öğrenme imkânları sunmalı, öğrenmeyi öğrencisine kolaylaştırarak, onu doğru yönde yönlendirmelidir (Numanoğlu, 1999, 347). Geleneksel öğrenme yöntemleri ile öğrenme, öğrencide düşünme mekanizmasını çalıştırmadan, yorum yapmadan, eleştirmeden, sadece bilgi yüklenmesine neden olmaktaydı. Bu da öğrencilerin bireysel farklılıklarının dikkate alınmadan kalıba sokulması anlamına gelmektedir. Söz konusu öğrenme yöntemi okul ve okulun öğretilerini merkeze alarak öğrenmeyi edilgen konuma getirmiştir (Şahinel, 2005:149) Eskiden etkili öğrenmenin çoğunlukla öğretmenin öğretim etkinliklerine bağlı olduğu düşünülürdü. Oysa günümüzde öğrencinin, kendi öğrenme sürecinde aktif rolü çağdaş eğitim sistemlerinde yaygın olarak kabul görmektedir. Öğretmen sadece öğrenme ortamlarını etkili bir biçimde oluşturabilir ve öğrenciye, öğrenme sürecinde rehber olabilir. Anlamlı ve kalıcı öğrenme, gerçekte öğrencinin kendi çabası ve katkısıyla mümkündür. Örneğin, bir öğrenci aktif bir biçimde dersi dinlemiyorsa, öğretmenin iyi ders anlatması, o öğrencide öğrenmenin oluşması için yeterli değildir. Öğrencinin bizzat kendi çabasının ve bilincinin, öğrenme sürecinde önemli bir rolü vardır. Bu nedenle günümüzde birçok eğitimci “öğrenmeyi öğretme” nin ve buna bağlı olarak “çalışma ve öğrenme becerilerini geliştirme”nin okulda öğretilen geleneksel dersler kadar önemli hale geldiğini kabul etmektedir. Bugün öğrenci, kendi öğrenme sürecinde en fazla sorumluluğa sahip olan kişidir. Aktif bir biçimde bu sürece yön vermek; bu sürecin zayıf ve güçlü yönlerini değerlendirmek ve süreci daha etkili hale getirmeye yönelik gerekli önlemleri almak, 4 öğrencinin en önemli sorumluluklarından birkaçıdır. Öğrenci dışarıdan (öğretmeninden, arkadaşından, ailesinden) gelecek yardım ve desteğe aşırı biçimde bağlı kalmamalıdır. Kendine yardım etmeyi, kendi motivasyonunu oluşturmayı öğrenmelidir. Ayrıca öğrenci, ders çalışma becerilerini bilinçli bir biçimde geliştirmek ve kullandığı becerilerin etkililiğini ve verimliliğini sürekli olarak değerlendirmeye tabi tutmak zorundadır (Yıldırım, Doğanay, Türkoğlu, 2000:3). Artık günümüzde, okulun klasik öğretme görevi yerini öğrencinin aktif olduğu öğrenmeye bırakmıştır. Öğrenmeyi öğretmek görevi olan okulların da öncelikle kendi içlerinde öğrenen bir örgüt olmaları, öğrenmenin günlük işlerle birlikte doğal bir süreç olarak görülmesi ve öğrenmenin temel bir değer haline gelmesi gerekmektedir. Türkiye’de tarih öğretiminin diğer derslerde olduğu gibi öğretmenler ve öğrenciler açısından bir takım zorlukları bulunmaktadır. Türkiye’de tarih derslerinde hakim olan öğretim yöntemleri, öğretmen merkezli anlatım yöntemi, ders kitabı merkezli dersler, ezberden nakletme, yazılı yoklama ve test yöntemi ile olgu ve kavrama dönük öğrenmedir. Sınıf bağlamında, anlatım yöntemi ve bilginin ezberlenmesi en popüler öğretim yöntemleridir. Anlatım yönteminin belli avantajları vardır. Birincisi, öğretmen ve öğrenciler zamanı verimli bir şekilde organize edebilirler. İkincisi, öğretici bilgisinden emindir ve öğretim yaşantısı hemen hemen tamamen kendi kontrolü altındadır (Küçükahmet,2003:71). Fakat bu avantajlar, temel olarak anlatım yönteminin zamanı iyi kullanma ve stratejik yönü üzerine toplanmaktadır. Bir öğretim yöntemi olarak verimliliği yönünden düşünülürse, anlatım yöntemi çok az doyurucudur (Küçükahmet,2003:71). Tarih öğretmenlerinin en çok kullandıkları ikinci yöntem ise soru cevap yöntemidir. Fakat öğrenciye çok soru sorulması ve ondan çok cevap alınması konuların öğrenciler tarafından anlamlı bir bütün halinde öğrenilmesini engellemektedir. Öğrenmede temel olan öğrencinin etkin olmasıdır. Öğrenmenin etkili biçimde gerçekleşebilmesi için öğrencilerin yalnızca öğretmenin anlattıklarını dinlemeleri, yaptıklarını gözlemeleri, sunduğu sınırlı bilgileri tekrar etmeleri ya da tümüyle onun yönergeleriyle hareket etmeleri yeterli değildir. Başka bir deyişle öğrenciler, öğretme-öğrenme sürecinde yalnız 5 öğretmenin etkin olmasıyla etkili öğrenmeyi gerçekleştiremezler. Mevcut sistemde öğrenci, bilgi başkaları tarafından öğretildiğinden dolayı, kendisi öğrenmeyi öğrenemez. Onun için öğrenme bir zevk değil bir eziyet haline gelir. Birbiriyle ilişkilendirilemeyen, örgütlenemeyen, anlamlandırılamayan tarihi bilgiler öğrencilerin tarihin sürekliliği, tarihi olaylar arasındaki sebep-sonuç ilişkisini kavramalarını güçleştirmektedir. Bir kimseye kendi isteği dışında bir şey öğretmek mümkün değildir. Geleneksel öğretme yaklaşımlarında öğrenciler nedenini anlayamadıkları ve merak etmedikleri pek çok bilgiyi sorgulamadan belleklerine yerleştirir ve bunlar sadece sınavda başarılarının ölçülmesi için kullanılırdı. Öğrenciler kendisine sunulan bilgiyi zihninde işleyerek anlamlı hale getirmediği için, bu bilgi yığını yazılı sınavda başarılı olmak için sık sık tekrar edilerek ezberlenecek materyal olarak görülür ve sınavdan hemen sonra unuturlardı. Öğrenciler, zihninde anlamlandıramadıkları, fakat ezberledikleri bilgiyi dahi sınavlarda hatırlayamamakta, hatırladıkları bazı bilgileri de farklı soruların cevabı olarak yazılı kağıdına aktarmaktaydılar. Bu sözü edilen özellikler dikkate alındığı zaman, ideal bir öğrencide öğrenme sürecine aktif olarak katılma ve kendi öğrenme sürecinin sorumluluğunu alma boyutlarının ön plana çıktığını görmek mümkündür. Çağdaş eğitimde öğrenci, artık bilgiyi öğretmenden ve ders kitaplarından ezbere dayalı bir süreç içinde öğrenmez. Aksine, okulda başarısı için kendi zamanını verimli bir biçimde planlayan ve kullanan, kendi öğrenme sürecinin farkında olan ve zayıf yönlerini güçlendirmek için gerekli önlemeleri alan, öğretmen ve diğer öğrencilerle etkili bir iletişim kurabilen, aktif dinleme, not alma, derse katılma ve okuma becerilerine sahip, bilgiye ulaşmayı ve onu işlemeyi bilen, araştıran ve araştırma sonuçlarını organize bir biçimde raporlaştıran, girmek zorunda olduğu sınavlara hazırlanma konusunda bilinçli stratejilere sahip, kendi kendini motive edebilen ve okulun getirdiği stresle başa çıkabilen öğrencidir. Çağdaş yaklaşımda öğrenme, okulda başlayıp biten bir süreç değildir. Yaşam boyu öğrenmenin gerektirdiği beceri ve alışkanlıklar dikkate alındığı zaman, çağdaş öğrencinin sahip olması gereken özelliklerin önemi daha belirgin hale gelmektedir (Yıldırım, Doğanay, Türkoğlu, 2000:4). 6 Hemen her birey şu ya da bu biçimde öğrenmeyi bilir. Fakat buradaki asıl önemli konu, bilgi çağında ve bilgi yoğun bir toplumda nasıl öğrenmemiz gerektiğidir. Nasıl öğrenmek gerektiğini anlamak, öğrenmenin iç yüzüne vakıf olmakla mümkündür. Öğrenmeyi öğrenmek, yeni düşünce biçimleri oluşturmak ve davranış değiştirmekle mümkündür. Geleneksel anlamda, belli bilgi stokuna erişmiş insanın yerini, artık bilgi elde etme yöntemlerini bilen insan alacaktır (Özdemir, 2000: 21). Yeni dönemde eğitimde beceri düzeyinin yükselmesi, bireyin kendini yetiştirmesi, geliştirmesi ve bireysel yeteneklerini sonuna kadar kullanması ön plana çıkacaktır. Bireyin bilgiye odaklı bir yaşamı öğrenme, analitik düşünme, sentez yapabilme, sorunları çözme ve etkili iletişim kurma gibi becerilere sahip olması beklenmektedir. Hızla çoğalan bilgi karşısında, herşeyi bilmek yerine, hangi bilgiyi nereden ve nasıl sağlayacağını bilen, seçici davranan, yani öğrenmeyi öğrenen insana gereksinim duyulacaktır (Numanoğlu, 1999: 333). Öğrencilerin gerek örgün eğitimde derslerde başarılı olmaları, gerekse örgün eğitimden sonra yaşadığımız bilgi çağında kendilerini geliştirebilmeleri için kendi kendilerine öğrenmeleri ve öğrenmelerini izleme yeterliği kazanmaları gerekmektedir. Öğrenmeyi öğretmenin en önemli boyutunu ise öğrenme stratejileri oluşturmaktadır. Bu süreçte, öğrencilerin öğrenme stratejilerini bilip uygulayabilmeleri amaçlanmalıdır. Okullarda öğrencilere belli disiplinlerin temel kavram ve ilkeleri öğretilirken öğrenme stratejileri de öğretilmelidir. İlköğretimden başlayarak öğretimin her düzeyinde derslerde konunun gerektirdiği öğrenme stratejilerinin öğretimine yer verilmelidir. Çünkü iyi bir öğretim, öğrencilere nasıl öğreneceklerini, nasıl anımsayacaklarını, nasıl düşüneceklerini, güdülenmelerini nasıl sağlayacaklarını öğretmeyi içerir ( Subaşı, 2000:4). Öğrenme stratejileri bugün üzerinde en fazla çalışılan konulardan birisidir. Öğrenme stratejileriyle ilgili bu araştırmanın tarih öğretimine katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Buna dayalı olarak bu araştırmanın problemini; Lise-1 Tarih 7 dersinde uygulanan farklı öğrenme stratejilerinin öğrencilerin başarılarına ve öğrenilenlerin kalıcılığını ne derece etkilediğinin belirlenmesi oluşturmaktadır. 1.2. Araştırmanın Amacı Bu araştırmanın amacı Lise-1 Tarih dersinde uygulanan farklı öğrenme stratejilerinin öğrencilerin başarılarına ve öğrenilenlerin kalıcılığına etkisini araştırmaktır. Bu genel amacı gerçekleştirmek için aşağıdaki sorulara cevap aranmıştır: 1. Anlamlandırma, Örgütleme, Geleneksel Öğrenme Stratejilerinin öğrencilerin bilgi düzeyindeki başarılarına etkileri açısından aralarında anlamlı farklılık var mıdır? 2. Anlamlandırma, Örgütleme, Geleneksel Öğrenme Stratejilerinin öğrencilerin kavrama düzeyindeki başarılarına etkileri açısından aralarında anlamlı farklılık var mıdır? 3. Anlamlandırma, Örgütleme, Geleneksel Öğrenme Stratejilerinin öğrencilerin toplam başarı düzeyindeki başarılarına etkileri açısından anlamlı farklılık var mıdır? 4. Anlamlandırma, Örgütleme, Geleneksel Öğrenme Stratejilerinin öğrencilerin öğrenilenlerin kalıcılığına etkisi açısından aralarında anlamlı farklılık var mıdır? 1.3. Araştırmanın Önemi Ülkemizde eğitim bilimi alanında yapılan araştırmalar her geçen gün nitelik ve nicelik bakımından artmaktadır. Bunun yanında tarih eğitimi ve öğretimi alanında yapılan çalışmaların nitelik ve nicelik bakımından attığı söylenebilir. Türkiye’de tarih öğretiminde, öğrenme stratejileri konusunda daha önce yapılmış bir deneysel araştırmaya rastlanmamıştır. Dolayısıyla, bu araştırmanın tarih öğretimi alanında bir boşluğu dolduracağı düşünülmektedir. 8 Araştırmadan, elde edilecek bulguların tarih öğretmenleri için yarar sağlayacağı da umulmaktadır. Ayrıca bu araştırmanın, ileride bu konuda yapılacak çalışmalara örnek oluşturması ve ışık tutması da beklenmektedir. 1.4. Problem Cümlesi: Lise-1 Tarih dersinde uygulanan farklı öğrenme stratejileri öğrencilerin başarılarına ve öğrenilenlerin kalıcılığını ne derece etkilemektedir? 1.5. Alt Problemler 1. Anlamlandırma, Örgütleme, Geleneksel Öğrenme Stratejilerinin öğrencilerin bilgi düzeyindeki başarılarına etkileri açısından aralarında anlamlı farklılık var mıdır? 2. Anlamlandırma, Örgütleme, Geleneksel Öğrenme Stratejilerinin öğrencilerin kavrama düzeyindeki başarılarına etkileri açısından aralarında anlamlı farklılık var mıdır? 3. Anlamlandırma, Örgütleme, Geleneksel Öğrenme Stratejilerinin öğrencilerin toplam başarı düzeyindeki başarılarına etkileri açısından anlamlı farklılık var mıdır? 4. Anlamlandırma, Örgütleme, Geleneksel Öğrenme Stratejilerinin öğrencilerin öğrenilenlerin kalıcılığına etkisi açısından aralarında anlamlı farklılık var mıdır? 1.6.Sayıltılar 1. Ölçme araçlarının geçerliği hususunda uzman görüşleri yeterlidir. 2. Kontrol edilemeyen değişkenler, deney ve kontrol gruplarını aynı ölçüde etkilemiştir. 3. Deney ve kontrol grupları ellerindeki materyali araştırma oturumlarının dışında çalışmamışlardır. 9 4. Deney ve kontrol gruplarındaki öğrencilerin hazır bulunuşluk düzeyleri eşittir. 5. Deney ve kontrol gruplarına ders veren araştırmacı, konuları her üç grup için yapılan planlar çerçevesinde anlatmıştır. 1.7. Sınırlılıklar 1. Lise - 1. sınıf Tarih Dersi Programında yer alan Türk Dünyası-II (13.19.Yüzyıl) ünitesi ile, 2. 2002 - 2003 Öğretim yılında Kırşehir Merkez Mehmet Akif Ersoy Lisesi’nde Anlamlandırma Stratejisinin uygulandığı 9/A, Örgütleme Stratejisinin uygulandığı 9/C ve Geleneksel Öğrenme (Tekrar) Stratejisinin uygulandığı 9/R şubeleri öğrencileri ile, 3. Anlamlandırma Stratejisi, Örgütleme Stratejisi ve Geleneksel Öğrenme (Tekrar) Stratejilerinin öğrenci başarısına ve öğrenilenlerin kalıcılığına etkisiyle sınırlıdır. 1.8. Tanımlar Öğrenme Stratejisi: Bilgi ve becerinin elde edilmesini kolaylaştırmak için özel bir öğrenme durumunda birey tarafından kullanılan zihinsel taktiklerin tümüdür (Derry ve Murphy, 1986:2). Başarı Testi: Lise-1 Tarih dersinde Türk Dünyası-II (13.-19. Yüzyıl) adlı üniteyi kapsayan kritik hedef davranışlarla tutarlı öğrenme düzeyini saptamaya yönelik ve araştırmada öntest-sontest olarak uygulanan madde analizi ve güvenirlikgeçerlik çalışması yapılmış 40 maddelik bir testtir. Öğrenmenin Kalıcılığı Testi: “Türk Dünyası-II (13.-19.Yüzyıl)” adlı ünite ile ilgili olarak sontest niteliğindeki düzey belirleme testinin uygulamasını izleyen 2 ay süre sonunda bilgilerin unutulmaya karşı dayanıklılık derecesini ölçen testtir. 10 Anlamlandırma Stratejisi: Metnin önemli noktalarıyla ilgili kendi kendine sorular sorma, metin ve paragrafların önemli ve önemsiz noktalarını tespit etme, metindeki önemsiz ifadeleri göz ardı etme, paragrafların önemli noktalarını listeleme ve sorularla listeleri gözden geçirme gibi Deney A gurubunda uygulanan etkinliklerin tümüdür. Örgütleme Stratejisi: Materyalin içeriği ile ilgili sınıflamalar yapma, bu sınıflamaları şemalaştırma, sınıflamalar ve şemalar doğrultusunda matrisler hazırlama, şemalar ve kritik durumları dikkate alarak metnin ana fikir, yardımcı ve önemli noktalarını listeleme, elde edilen bu listeyi matriste uygun yerlere yerleştirme, ortaya çıkan matris ve şemaları gözden geçirerek tekrar etme gibi Deney B grubundaki öğrenciler tarafından gerçekleştirilen etkinliklerin tümüdür. Tekrar Stratejisi: Öğrenme materyalini genel olarak gözden geçirme, metnini not tutulmadan anlaşıldığından ikna oluncaya kadar tekrarlanması şeklinde kontrol grubundaki öğrenciler tarafından gerçekleştirilen etkinliklerin tümüdür. 1.9. Kısaltmalar D1 : Deney 1 grubu D2 : Deney 2 grubu K : Kontrol Grubu T1 : Öntest T2 : Sontest T3 : Kalıcılık testi N : Denek sayısı % : Yüzde Χ : Aritmetik Ortalama S : Standart sapma P : Anlamlılık düzeyi KO : Kareler Ortalaması F : Frekans KT : Kareler Toplamı KR20 :Güvenirlik Katsayısı BÖLÜM II KAVRAMSAL ÇERÇEVE 2.1. Öğrenme Öğrenme, geçmişten günümüze kadar gelen eğitimci, filozof ve bilim adamlarının farklı biçimde tanımladıkları ve açıklamaya çalıştıkları bir kavramdır. Sosyal ve biyolojik olarak dünyaya gelen insan, kısa bir sürede pek çok yeni kavram öğrenir. İnsanları diğer canlılardan ayıran en önemli özelliklerden biri öğrenme kapasiteleridir. Günümüzde eğitimcilerin hemen hemen hepsi öğrenmeyi farklı şekillerde tanımlamaktadırlar (İşman, 2003: 79). Bacanlı (2003:145) öğrenmeyi tekrar ya da yaşantı yoluyla organizmanın davranışlarında meydana gelen oldukça kalıcı-sürekli değişiklikler olarak tanımlamaktadır. Bir davranışın öğrenme olup olmadığı aşağıdaki sorularla anlaşılabilir: -Tekrar ya da yaşantı yoluyla mı olmuştur? -Davranışta değişiklik meydana gelmiş midir? -Değişiklik oldukça kalıcı mıdır? Bu soruların herhangi birisine hayır cevabı alınıyorsa, o davranış öğrenme değildir. Öğrenme, bir uyarıcı ile tepkinin eşleştirilmesi yani bir uyarıcıya gösterilen bir tepkinin pekiştirilmesi olarak tanımlanır. Öğrenmede bir değişim oluşmaktadır. Bu değişimin planlı ve düzenli etkinlikler sonucu olması, davranışların istendik nitelikte olmasına olanak hazırlar. İstendik davranışları, öğrencilere davranış 12 bilimlerinin verilerine dayalı olarak kazandırabilmek için öncelikle eğitimin hedeflerinin belirlenmesi, daha sonra hedefleri geliştirici nitelikte öğretme – öğrenme ortamının oluşturulması, son olarak da elde edilen ürünün kalite kontrolünün yapılması gerekmektedir (Bilen,2002:67). Cronbach (1978) öğrenmeyi “Öğrenme, öğrencinin bir yaşantısının sonucunda yeni bir davranış kazanması ya da var olan davranışını değiştirmesidir.” şeklinde belirtmiştir. İnsanın hemen hemen davranışlarının tümü öğrenmesinin ürünüdür. Bir davranışın öğrenme ürünü sayılabilmesi için, kalıtımla getirilmiş olmaması, yinelenebilmesi, gözlenebilmesi, ölçülebilmesi gerekir (Aktaran:Başaran,2000:166). Woolfolk (1998:204) öğrenmeyi, genel anlamda bir bireyin bilgi ya da davranışlarında oldukça kalıcı değişikliklere neden olan yaşantıların meydana gelmesi şeklinde tanımlamıştır. Bu değişiklik isteyerek ya da istemeyerek daha kötü ya da daha iyi olabilir. Senemoğlu (2002:13), insanoğlunda gelişmenin sağlanması için öğrenmenin şart olduğunu belirterek, öğrenmeyi bireyin çevresiyle belli bir düzeydeki etkileşimleri sonucunda meydana gelen nispeten kalıcı izli davranış değişmesi olarak tanımlamıştır ve çocuğun yeterli olarak gelişebilmesi için çevre tarafından öğrenme fırsatlarının sağlanması gerektiğini ifade etmiştir. Gagne (1984:371) ise öğrenmeyi, çevresel değişiklikler nedeniyle, bireyin duygu, düşünce ve ifadesinde meydana gelen değişme olarak tanımlamıştır. Ülgen (1997:101) bireyin dünyaya geldiği anda öğrenmeye başladığını, ölünceye kadar da öğrenmeyi sürdürdüğünü belirtmiş ve olgunlaşma ve içgüdüsel nedenlerle meydana gelen değişikliklerin öğrenme ile ilişkili olmadığını ifade ederek, öğrenmenin ürün ve süreç olarak açıklanabileceğini belirtmiş, ürün olarak öğrenmeyi bireyin çevresiyle etkileşimi sonucu davranışlarda ve zihinsel yapıda 13 meydana gelen doğrudan ya da dolaylı gözlenebilen özellikler; süreç olarak öğrenmeyi ise, bireyin etkileşim ortamında uyaranları algılayarak düşünce, duygu ve hareket bütünlüğü içinde, belleğine kaydetmesi olarak tanımlamıştır. McCarthy (2000:3-13) öğrenmeyi, bireyin yeni bilgileri kavraması ve bu yeniliklere karşı gösterdiği tepki olarak tanımladıktan sonra, öğrenmeyi aktif olarak yapmak, problem çözmek, hipotezler oluşturmak, bilgilerini kullanarak bir şeyler yapmak ve sonuçlara ulaşmak şeklinde açıklamıştır(Aktaran: Demirkaya,2003:28). Öğrenme, belli bir yaş döneminde yapılıp bitirilen, belli bir sürede sonuçlanan bir olay değildir. Öğrenme süreklidir. Öğrenme her zaman, doğru olanı öğrenmekde değildir. Öğrenme yalnız bilgi ve becerileri değil, duyuşsal tepkileri de kapsar (Fidan ve Erden,1998:146-147). Binbaşıoğlu (1974:4) ise öğrenmeyi yaşantı aracılığıyla davranışların değişmesi olarak ifade etmiştir. Eğitimci ve psikologların öğrenme için yaptıkları tanımlardaki ortak noktalar; yaşantı ürünü olması, kalıcı izli davranış değişikliğinin meydana gelmesidir. Bu tanımlara göre öğrenmenin üç temel özelliği ortaya çıkmaktadır. Birincisi öğrenme sonucunda mutlaka bir davranış değişikliği meydana gelir. Öğrenme ürünü davranış hemen ortaya çıkabileceği gibi, uygun ortam oluştuğu ya da birey istediği anda da ortaya çıkabilir. İkincisi, öğrenmenin yaşantı ürünü olmasıdır. Öğrenme, bireyin çevresiyle kurduğu etkileşim sonucu ortaya çıkmaktadır. Her bireyin çevresiyle kurduğu etkileşim biçimi diğerlerinden farklıdır. Bu yüzden öğrenme bireyseldir. Aynı öğrenme ortamında bulunan bireyler farklı yaşantılar geçirebilecekleri için, değişik şeyleri öğrenebilirler. Üçüncüsü, öğrenme kalıcı iz bırakır. Öğrenmenin gerçekleşebilmesi için bireyin gösterdiği davranış değişiklikleri kalıcı olmalıdır. Ancak, sürekli olan her davranış öğrenme olarak nitelendirilemez. Nefes almak, kalp atışı gibi davranışlar otomatik olarak yapıldığından öğrenme değildir. Yoğunluk, yetersiz güdülenme ve olgunlaşma sonucu ortaya çıkan davranış değişiklikleri de öğrenme olarak kabul edilemez (Erden ve Akman, 2001:128-129). 14 Öğrenme genel anlamda bireyin çevresi ile etkileşimi sonucunda oluşan düşünce, duyuş ve davranış değişikliğidir. Bu değişikliğin meydana geliş şekli ile ilgili farklı görüşler ortaya atılmıştır. Öğrenmenin özelliklerini ve sonuçlarını açıklayan bu kavramlardan bazıları şunlardır: (1) Davranışçı kuramlar, öğrenmenin uyarıcı ile davranış arasında bir bağ kurularak geliştiğini ve pekiştirme yoluyla davranış değişikliği gerçekleştiğini savunur. (2) Bilişsel kuramlar, öğrenmeyi doğrudan gözlenemeyen zihinsel bir süreç olarak ele alırlar. Bilişsel kuramcılar daha çok anlama, algılama, düşünme, duyu ve yaratma gibi kavramlar üzerinde dururlar. (3) Duyuşsal kuramlar, sağlıklı benlik ve ahlak gelişimini ele alırlar. (4) Nörofizyolojik kuramlarda ise beyne dayalı öğrenme ön plana çıkar (Özden,2003:20-45). 2.2. Öğrenme-Öğretme Kuramları Öğrenmenin hangi koşullar altında oluşacağını ya da oluşmayacağını öğrenme kuramları betimlemekte ve açıklamaktadır. Öğrenme, bir çok kuram tarafından açıklanmaya çalışılmıştır (Senemoğlu, 2002:99). Ancak bu kuramların hiçbiri tek başına, öğrenme kavramını tam anlamıyla açıklayamamaktadır. Çünkü öğrenme kuramlarının her biri farklı bir öğrenmeyi açıklamaya çalışmaktadır (Sönmez ve Diğerleri,2000:102; Senemeoğlu,2002:100) Öğrenmeyi açıklayan iki temel görüş vardır. Bunlardan birincisi öğrenmenin uyarıcı ile davranış arasında bir bağ kurarak geliştiğini ve pekiştirme yoluyla değiştirmenin gerçekleştiğini savunan Davranışçı görüştür (Özden,2000:21). Davranışçı yaklaşımın temelini uyarıcı-tepki-pekiştireç ilişkisi koşullanma yoluyla 15 oluşur. Klasik ve operant olmak üzere iki tür koşullanma vardır (Özdemir ve Yalın, 2003: 4). Diğer bir görüş ise öğrenmeyi, insan beyninde ve sinir sisteminde oluşan bir süreç olarak tanımlayan bilişsel yaklaşımdır. Bu yaklaşımın başlıca ilkeleri şu şekilde sıralanabilir: (1) Öğrenen dış uyarıcıların pasif alıcısı değil onların bir özümleyicisi ve oluşturucusudur, diğer bir deyişle birey öğrenme için çaba göstermelidir. (2) İnsan zihninin kazandığı davranışları, depolama ve geri geldiği zaman hatırlayıp kullanabilme yetisi vardır. (3) Birey karşılaştığı yeni uyarıcıları eski bildikleri ile karşılaştırarak öğrenir (Erden,1998:114). Öğrenme öğretme süreçleri kapsamına giren yaklaşımların değişik şekillerde sınıflandırıldığı görülmektedir. Ancak bu sınıflamalar, gelişme açısından farkları belirlemek amacıyla geleneksel ve çağdaş yaklaşımlar olmak üzere ikiye ayrılabilir (Hızal,1982:12). Dewey’e göre geleneksel eğitim programları temele ders konuları ve kültürel soyaçekimi koyarak çocuğun doğasını, kapasitesini ve ilgilerini bertaraf eden katı bir sınıflandırma ve disiplin anlayışına dayanır. Geleneksel eğitimdeki tutum temelde yukarıdan aşağı ve dıştan içe bir zorlamadır (Dewey, 1966:11). Geleneksel yaklaşımlarda her şey büyük oranda öğretmene göre şekillenmiştir. Öğretmen öğrenci etkileşiminde zamanın büyük bölümünü öğretmen kullanmakta, iletişim büyük oranda tek yönlü olmaktadır. Toplu öğretim esas olup, öğrencilerin bireysel farklılıkları, yetenekleri, ilgileri, beklentileri, öğrenme hızı v.b. hususlar yeterince dikkate alınamamaktadır. Dikkati çeken bir durum da geleneksel yöntemlerde en çok kullanılan “düz anlatım” ve “soru –cevap” yöntemleri dışındaki etkinliklere fazla yer verilmemesidir (Bozkurt,2000:51). Öğrencilerin dikkatlerinin uzun süreli 16 bir noktada toplanmaması, ezberciliğe itilmesi, onlara sözel olarak sürekli mesajlar iletilmesi; onların bazı bilgileri kaçırmasına, yetişme kaygısı ile belirli bir noktadan sonra gerçek öğrenme etkinliğini bırakmasına yol açmaktadır. Diğer bir ifade ile öğrenme sürekli olarak ertelenmektedir (Sünbül,1998:3). Çağdaş yaklaşımlarda ise öğrenci; öğrenme sürecine aktif bir şekilde katılmaktadır. Öğretmen öğrencinin öğrenmesini kolaylaştırmaya yönelik rehberlik etmek, öğrenme sürecine katılımını sağlamak için gerekli önlemleri almak ve öğrenciyi sürekli güdülemek durumundadır. Öğrenci sınıf içerisinde pasif ve edilgen olma durumundan çıkmakta; bilgileri aktif olarak alan, kendi hedefleri doğrultusunda, kendi stratejileriyle işleyen bir yapıya kavuşmaktadır. Öğretmen yaşantıları ve etkinliği yerini öğrenci yaşantılarının ön plana alındığı öğrenci etkinliği merkezli bir sürece dönüşmektedir. Diğer taraftan, bireysel ve toplumsal gelişmenin sağlanması yanında yaşam boyu eğitimin önem kazanması gibi çabalarda bireysel anlamda öğrenme stratejilerini ön plana çıkarmaktadır. Uygun çalışma ve öğrenme stratejilerine sahip olan ve bunları etkin şekilde kullanan bireyler tüm yaşamları boyunca beklentilerindeki performansları elde etmektedirler (Sünbül,1998:3). Wong ve diğerlerine (1994) göre bilişsel psikolojiye duyulan ilgiyle birlikte, öğrenme konusundaki araştırmalarda dışsal etmenlerden çok (Öğretmen, çevre v.s.) içsel etmenler üzerinde yoğunlaşmaya başlanmıştır. Öğrenmenin kalıcılığı öğrencinin öğrenme işine aktif katılımını gerektirmektedir. Geleneksel olarak öğretmen, öğrenmenin en önemli boyutu olarak görülmüştür. Ancak, öğretmenin öğrencinin yerine öğrenemeyeceği açıktır. Öğrenme, öğrencinin içerisinde meydana gelen içsel bir süreçtir. Öğretmen öğrenmeyi kolaylaştırıcı bir ortam sağladığı ölçüde bu içsel süreç etkin olarak işlemektedir. Öğrencinin kendi enerjisini belli bir amaç etrafında toplayıp, o amacı gerçekleştirmek için planlı bir şekilde çalışması ve bunları yaparken neyi, nasıl yaptığının bilişsel olarak farkında olması öğrenmeyi artırmaktadır (Aktaran: Sünbül,1998:5-6) 17 Günümüzde bilgi çoğaldığı için önemli olan bilgi aktarmak değil bilgiyi nasıl öğreneceğini öğrenmektir. Bilgi tabanının hızla değiştiği bir zamanda okulların mezunlarına yaşamları boyunca yetecek bilgi donanımını kazandırması olanaksızdır. Bunun yerine okullarda, öğrencilerin ihtiyaç duydukları bilgileri öğrenebilecek yeterliği kazanmaları, yani öğrenmeyi öğrenme yeterliliğini kazanmaları gerekmektedir. Öğretmenler, geleneksel öğretme yaklaşımı yerine öğrenmeyi öğretmelidirler (Özden, 2000: 95-96). Uzun yıllardan beri öğretim süreçlerinin düzenlenmesinde davranışçı yaklaşım egemen olmuştur. Genel olarak bu anlayış, bireyin, sunulan uyarıcılara tepki göstererek öğrendiği varsayımına dayanır ve çevre ayarlaması yapılırken yalnızca istendik tepki elde etme kaygısı ağır basar. Bu nedenle, davranışçılığa dayalı öğretim etkinliklerinde “öğretme stratejileri” ön plana çıkar (Sünbül,1998:7). Ancak bu stratejiler, öğrenme açısından, önemli sınırlılıklar taşımaktadır. Yalnızca öngörülen tepkiyi elde etmeye dönük olarak tasarlanan öğretim etkinlikleri öğrenci katılımına fazla olanak tanımamaktadır. Önemli olan, öğrencinin sunulan bilgiyi derinlemesine işlemesi ve daha ileri giderek bilginin yeniden üretimine katılabilmesidir. Böylesi bir süreç öğrencilerin özgür ve yaratıcı çabalarına dayanır. Doğal olarak öğrencilerin zihinsel yapıları bu süreçleri içerisinde bulundurmaktadır (Sünbül,1998:7-8). Bilişsel kuramlara göre öğrenme, doğrudan gözlemlenemeyen zihinsel bir süreçtir. Bireyin çevresinde olup bitenlere bir anlam yüklemesidir. Bu akımın temsilcileri olan Gestalt Okulu psikologları, Piaget ve Bruner’ e göre öğrenme, kişinin davranımda bulunma kapasitesinin gelişmesidir. Bilişsel kuramcılar daha çok anlama, algılama, düşünme, duyu ve yaratma gibi kavramları ele alırlar (Özden,2003:24). Bireyin çevresindeki dünyayı anlama ve öğrenmesini sağlayan, aktif zihinsel süreçlerdeki gelişime, bilişsel gelişim denilmektedir. Bilişsel gelişim; bebeklikten yetişkinliğe kadar, bireyin çevreyi, dünyayı anlama yollarının daha karmaşık ve etkili hale gelmesi süreci olarak ifade edilmektedir. Piaget, Bruner ve 18 Vygosky çocuğun çevresindeki dünyayı değişik yaşlarda nasıl ve niçin böyle gördüğünü ve algıladığını tesbit etmeye çalışmışlardır (Senemoğlu,2002:39). Birey kendi öğrenmesinin sorumluluğunu taşımaktadır (Fidan 1996:66-67). Öğrenmenin anlama, düşünme ve yorumlama gibi bilişsel boyutlarını vurgulayan bilişsel kurama göre öğretimde özen gösterilmesi gereken öğretim ilkeleri şunlardır (Özden,2003:26-27; Fidan ve Erden,1998:192): 1.Yeni öğrenmeler önceki öğrenmelerin üzerine kurulur. Öğretmen, anlattığı konuyla ilgili öğrencinin ön bilgilerinin farkında olmalı, bu bilgilere saygı göstermeli ve öğretim sırasında değerlendirmelidir. 2. Öğrenme bir anlam yükleme gayretidir. İnsanların karşılaştıkları her şeye anlam yükleme çabası içerisinde oldukları düşünülerek öğrenme, derinliğine düşünebilme, konunun özünü kavrama olanağı verecek şekilde düzenlenmelidir. 3.Öğrencilere öğrendiklerini uygulama şansı verilmelidir. Öğretim öğrenciye öğrendiklerini kullanmak için değişik fırsatlar vermelidir. 4.Öğrenme, öğretmen ve öğrencilerin karşılıklı etkileşimi sonucu ortaya çıkar. 5.Öğretmen sınıfta bir otorite değil, rehber konumda olmalıdır. 6.Öğrenilen bilginin düzeni, öğrencilerin algılamasına yardımcı olmalıdır. 7.Öğrenmenin daha kalıcı olması için öğrenci, öğrenme deneyimleri arasındaki ilişkileri keşfetmelidir. 8.Öğrenmede dış koşullar, öğrenilecek davranışın özelliğine ve öğrenenin iç koşullarına göre düzenlenmelidir. 9.Öğrenciye öğrenme tamamlandıktan sonra dönüt verilmesi, öğrencinin öğrenilene karşı olumlu tutum geliştirmesine ve öğrendiklerini eksiksiz olarak öğrenmesine yardım eder. 19 10. Öğrencinin öğrenmede bir amacının olması, onun güdülenmesinde ve başarı elde etmesinde önemli rol oynar. Bilişsel kuramcılar gözlenebilen davranışlara ek olarak öğrenenin kafasının içinde olup bitenlerle, yani içsel yapılarla, süreçlerle ilgilenmektedir. Buna göre, modern bilişsel öğrenme kuramları, öğrenenin kafasının içinde olup biten süreçleri, bu süreçlerin özelliklerini, fonksiyonlarını belirleyen ilkeleri, yasaları ortaya koymaya çalışmaktadırlar. Öğrenmeyi bilişsel açıdan inceleyen kuramlardan biri de Bilgiyi İşleme Kuramı’dır. 2.2.1. Bilgiyi İşleme Kuramı Öğrenmede hafızamız önemli bir rol oynar. Bildiğimiz olgular ve gerçekleştirdiğimiz etkinlikler genellikle hafızayla ilişkilidir. Öğrenmenin nasıl gerçekleştiği konusunda çeşitli görüşler olmakla birlikte öğrenme psikolojisi alanında son zamanlarda en yaygın olarak üzerinde durulan “bilgiyi işleme kuramı” oldukça karmaşık görünen öğrenme sürecini anlamamıza ve bu süreci daha etkili hale getirmek için yöntemler geliştirmemize önemli katkıda bulunmaktadır. Bu yaklaşım dışarıdan bilgileri nasıl algıladığımızı, bu bilgileri nasıl bir işlemden geçirerek öğrendiğimizi ve nasıl kullandığımızı açıklamaktadır. Gagné’ye göre okul öğrenmelerinde en çok kullanılan öğrenme türleri ayırt ederek öğrenme, kavram öğrenme, kural öğrenme ve problem çözmedir. Eğitimin en önemli amacı ise öğrencilerde problem çözme davranışlarını geliştirmektir (Erden & Akman, 2001). Gagné’ye göre öğretmenler ders içi etkinliklerini planlarken önce konu ile ilgili temel amacı belirlemeli, konuyu alt amaçlara ayırmalı ve öğrencilerin bu sekizli hiyerarşideki yerini belirleyerek öğretimi buna göre planlamalıdır. Gagné’nin öğrenme kuramında da öğrencilerin öğrenme etkinliklerine aktif katılımları ve öğrenmede sorumluluk almaları gerektiği vurgulanmaktadır. 20 Bilgiyi İşleme Kuramı temel olarak şu dört soruyu cevaplamaya çalışmaktadır. Bunlar: 1-Yeni bilgi dışarıdan nasıl alınmaktadır? 2- Alınan yeni bilgi nasıl işlenmektedir? 3- Bilgi uzun süreli olarak nasıl depolanmaktadır? 4- Depolanan bilgi nasıl geriye getirilmektedir? (Senemoğlu, 2002:270). Bilgiyi İşleme Kuramı yukarıdaki sorulara cevap ararken bazı varsayımları kendi yaklaşımını temeline alır ve araştırmalarını bu varsayımlara dayanarak sürdürür. Kendisinden önceki yaklaşımların dayanaklarından tümüyle farklı olan bu varsayımlar şunlardır (Ormrod 1990:150-151)(Aktaran:Öztürk,1995:21): • Bazı öğrenme süreçleri sadece insanlara özel olabilir. • Zihinsel olaylar incelemenin odağıdır. • İnsan öğrenmesi üzerindeki çalışmalar objektif ve bilimsel olmalıdır. • Bireyler öğrenme sürecine aktif olarak katılırlar. • Öğrenme, mutlaka açık davranış değişmelerinde gözlenmesi gerekmeyen zihinsel çağrışım biçimini kapsar. • Bilgi, örgütlenmiş şekilde bulunur. • Öğrenme, yeni bilginin önceden öğrenilmiş bilgiyle ilişki kurduğu bir süreçtir. Bilgiyi İşleme kuramını daha önceki teori ve modellerden ayıran ve onu etkili kılan temeline aldığı bu varsayımlardır. Gagne ve Driscoll’a (1988) göre Bilgiyi İşleme kuramında öğrenme olayı, bilgisayarın çalışmasına benzetilmekte, girdilerin işlenip çıktılara dönüştürülmesi olarak görülmektedir (Aktaran: Senemoğlu,2002:270). Öğrenme bilgi işleme fonksiyonunu sağlayan zihinsel süreçler içerisinde gerçekleşmektedir. Bilgiyi işleme modeli, öğrenmeyi, çevreden 21 alınan uyarıcıların anlamlı hale getirilmesi, belleğe depolanması, kullanılmak için hatırlanması ve davranışa dönüştürülmesi süreci olarak tanımlanmaktadır (Fidan ve Erden,1998: 161-162). Dışarıdan gelen yeni bilgiyi alma işleminden başlayarak, davranış değişmesi olarak ortaya çıkıncaya kadar bilginin dönüştürülme biçimlerine öğrenme süreçleri adı verilmektedir (Gagne ve Driscoll,1988,13). Açıkgöz (2002:83), bilgiyi işleme kuramı gereğince, öğrencilerin kendilerine bilgi aktarılan edilgin alıcılar olmadığı ve bilgiyi kendilerine özgü stratejilerle işledikleri görüşünü aktarmaktadır. Öğrenme ya da bilgiyi işleme süreci doğrudan gözlenemediğinden, bu süreci somutlaştırmak ve daha kolay anlamamızı sağlamak üzere bir model geliştirmiştir. Geliştirilmiş olan bilgiyi işleme kuramı iki temel ögeye sahiptir. Bu temel ögelerden biri, üç tür bellekten oluşan bilgi depolarıdır. Diğer öge ise bilginin depodan diğerine aktarılmasını sağlayan içsel, bilişsel etkinlikleri kapsayan bilişsel süreçlerdir. Bilgiyi işleme süreci açısından en ayrıntılı yapı ve süreçleri ortaya koyan, açıklayan yaklaşımlardan birisi Gagne’nin modelidir. Bu modeldeki süreçler Senemoğlu (2002:271) tarafından şu şekilde maddeler halinde özetlenmiştir: • Çevredeki uyarıcıların alıcılar (duyu organları ) yoluyla alınması, • Duyusal kayıt yoluyla bilginin kaydedilmesi (Duyusal Kayıt), • Dikkat ve seçici algı süreçleri harekete geçirilerek, duyusal kayıta gelen bilginin seçilerek kısa süreli belleğe geçirilmesi, • Bilginin bir müddet kısa süreli bellekte kalabilmesi için zihinsel tekrarının yapılması (Kısa süreli bellek), • Bilginin uzun süreli bellekte depolanabilmesi için işleyen bellekte (Kısa süreli Bellek) anlamlı kodlamanın yapılması, 22 • Kodlanan bilginin uzun süreli bellekte depolanması, • Bilginin uzun süreli bellekten işleyen belleğe geri getirilmesi, • Bilginin işleyen bellekten, yani kısa süreli bellekten tepki üreticiye gönderilmesi, • Tepki üreticinin bilgiyi vericilere(kaslara) göndermesi, • Öğrenenin çevresinde performansını göstermesi, • Yürütücü kontrol tarafından tüm bu süreçlerin kontrol edilmesi, düzenlenmesidir. Bilgiyi işleme kuramının iki sayıtlısı vardır. Erden ve Akman (1998:144)’a göre Seifert bunları şu şekilde açıklamaktadır: 1.Öğrenme sürecine öğrenci aktif olarak katılmak zorundadır. Birey dışarıdaki uyarıcıların duyu organlarına gelmesini beklemek yerine, arama eğilimindedir. Birey iletişim kurduğu uyarıcılara kendisi anlam verir ve yorumlar. 2. Önbilgiler ve bilişsel beceriler öğrenmeyi etkiler. Bireyin ön bilgileri ve bilişsel becerileri duyularına gelen uyarımları anlamasına ve yorumlamasına yardımcı olur. Bu kurama göre öğrenme, zihinsel süreçlerde üç temel öge arasındaki ilişki ve bilgi akışı yoluyla meydana gelir. 2.2.1.1. Bilgiyi İşleme Kuramının Temel Ögeleri Bilgiyi işleme kuramının temel ögeleri Mayer (1988)’e göre: duyusal kayıt, kısa süreli bellek ve uzun süreli bellekten oluşmaktadır. 23 2.2.1.1.1. Duyusal Kayıt Bireyin çevresinden gelen uyarıcılar, duyu organlarını harekete geçirir ve merkezi sinir sistemine bilgi olarak aktarılır. Bilgi zihinsel işleme sisteminde ilk öge olan duyusal kayıta ulaşır (Gagne,Briggs ve Wager,1988:9). Di Vesta’ya (1987:210) göre duyusal kayıt temelde duyu organları, özellikle gözler ve kulaklar yoluyla çevresel uyarıcıları almaktadır. Bu bilgilerin nörolojik işleyişi çok kısa sürmektedir. Bu süre görsel duyumlarda 1 saniyeden daha az ve işitsel duyumlarda yaklaşık dört saniyedir. Duyusal kayıt, duyu organlarının ulaşabileceği sınırsız miktardaki bilgiyi alabilecek geniş bir kapasiteye sahiptir, ancak onları kısa bir süre için tutabilir (Aktaran:Öztürk,1995:22). Good ve Brophy’e (1986:230-234) göre eğer dikkat ve ileri düzeyde işleme sağlanmazsa bilgi kaybolur (Aktaran:Sünbül,1998:10-11). Duyusal kayıttaki bilgi dış çevrenin ilk izidir ve dış uyarıcıların tam bir kopyasıdır. Daha uzun süre depolanması istenen bilgiler kısa süreli belleğe alınmaktadır. Bu noktada zihin; seçici algı, dikkat ve tanıma süreçlerini devreye sokmaktadır (Senemoğlu,2002:274). Fleming’e (1987:236-237) göre çevremizdeki uyarıcılardan hangilerini seçeceğimiz dikkatimize bağlıdır. Çevremizde çok sayıda uyarıcı vardır. Birey dikkat ettiği uyarıcıları algılar. Organizma çevreden gelen uyarıcılardan bazılarını seçer. Buna algıda seçicilik denir. Birey için yabancı ve farklı uyarıcılar, öğrenilmiş ipuçları (altıçizili, italik, kalın, renkli yazılar, çerçeve içine alınan bilgiler) niteliğinde olan uyarıcılar ile beklenti ve ihtiyacına uygun düşen uyarıcılar dikkat çekicidir (Aktaran: Görgen,1997:9). Tanıma yeni gelen bilgilerin özelliklerinin uzun süreli bellekteki bilgilerle karşılaştırılması eylemidir. Uyarıcıların hangilerinin kısa süreli belleğe aktarılacağı konusunda dikkat önemli bir fonksiyonu yerine getirir (Dembo,1988:324). Dikkatin sağlanamadığı bilgiler bir sonraki aşamaya geçemez ve kaybolur (Öztürk,1995:22-23). 24 Bilginin duyusal kayıttan kısa süreli belleğe geçişinde dikkat ve seçici algı süreçleri süzgeç görevi yapar. Dikkat edilen, algı alanına giren uyarıcılar, kısa süreli belleğe aktarılmaktadır. Bu nedenle aralıksız bir şekilde üst üste verilen bilgiler, bireyin algı alanına giremediğinden duyusal kayıttan henüz kısa süreli belleğe aktarılmadan kaybolmaktadır. Mesela, çocuklar tahtadaki problemi defterlerine yazarlarken öğretmen bu sırada sözlü bazı yönergeler verirse, çocukların bu yönergeyi hatırlamaları mümkün olamaz. Çünkü birey aynı anda farklı kaynaklardan gelen uyarıcıların tümüne dikkat edip kısa süreli belleğe aktaramaz. O halde özellikle öğretmenlerin bu noktaya dikkat etmeleri gerekmektedir. Öğrenciler bir tür uyarıcı grubunu alırken aynı anda öğretmen başka bir tür uyarıcı grubu vermemelidir. Mesela; çocuklar tahtadakileri yazarken, öğretmen aynı anda konuşarak bazı yönergeler vermemelidir. Çünkü öğrenciler aynı anda sadece bir tür uyarıcı grubuna dikkat edip alabilmekte, diğerini elimine etmektedir (Senemoğlu,2002:274). 2.2.1.1.2. Kısa Süreli Bellek Kısa süreli hafızamız, algılama aşamasında seçilen bilgileri en azından kısa bir süre için tuttuğumuz yerdir. Kısa süreli hafızamız aslında bizzat düşünme etkinliği için kullandığımız hafızamızdır. Yani şu anda ne düşünüyorsanız, bunu kısa süreli hafızanızın kapasitesini kullanarak yapıyorsunuz demektir. Aynı şekilde yeni algılanan bilgiler hakkında da bir süre düşünür (söylenen bir cümleyi bir süre hafızamızda tutma, yeni tanıştığımız bir kişinin ismini içimizden tekrar etme gibi) sonra bu bilgileri ya unuturuz, ya da aradan bir süre geçtikten sonra bile hatırlayabileceğimiz şekilde hafızamıza kaydederiz. Bellek izi bırakmayan, materyali algıladıktan sonra birkaç saniye gibi çok kısa müddetler için zihinde tutmayı temin eden ve o materyale ait karar verildikten sonra materyalin tamamen zihinden kaybolmasıyla sonuçlanan hatırlama sürecine kısa süreli bellek denilmektedir (Özakpınar, 1970). Kısa süreli hafızada iken işlem görmeyen malzeme çabucak sistemden kaybolur. Malzeme işlem görerek yani 25 tekrarlanarak ya da kodlanarak kalıcı hale gelirse uzun süreli hafızaya girmiş demektir (Özakpınar,1997:49). Hayatta yaptığımız hemen hemen bütün faaliyetler, algılanan içeriklerin çok kısa da olsa, bir süre zihinde tutulmasını gerektirir. Eğer böyle olmasa ve bir içeriğin zihne girmesiyle çıkması bir olsa, karşımızdaki insanın konuştuklarını takip edemez ve anlattıklarını anlayamazdık. Çünkü bir konuşmayı anlayabilmek için şu anda işitilenlerle onların hemen öncesinde gelmiş olanları ilişkiye getirmek gerekir. Kısa süreli tutma fonksiyonu olmasa, anlamlı cümlelerle konuşmamız da imkansızlaşırdı. Çünkü bir hakim fikrin etrafında derli toplu konuşabilmek, söze başlarken zihnimizde olan düşünce ile birlikte, her an, az önce söylediklerimizi ve sözün gidiş istikametini hatırda tutmamıza bağlıdır (Özakpınar,1997:53). Kısa süreli hafıza, bilinç dediğimiz zihin hali ile ilgili bir süreçtir. Kapasitesi çok sınırlıdır ve belli bir anda kapasiteyi işgal eden malzemeden başka malzemeler işlem görmek üzere kısa süreli hafızaya girmektedir. Kapasiteyi aşan miktara erişilince, ya yeni malzemeye dikkat edilecek ve işlem görmekte olan malzeme kodlanmayacak, ya da mevcut malzemenin kodlanması devam edecek. Fakat o arada girmeye çalışan yeni malzeme sistemden kaybolup gidecektir (Özakpınar,1997:53). Kısa süreli hafızadaki malzemenin kaybolmasını önlemek için uzun süreli hafızadaki bilgi yapısı ile temas kurulur. Malzemenin kalıcılığını sağlayan bu temas bir çeşit kaide uygulama işlemidir. Kaide, malzemeyi iyice bilinen tutulabilir bir şekle dönüştürür. Hatırlama anında aynı kaide ters yönde uygulanarak, kodlanmış olan malzeme ilk şekline dönüştürülür (Özakpınar, 1997:53). Duyusal kayda gelen bilgilerin davranışa dönüşmesini ya da uzun süreli belleğe kodlanmasını sağlayan kısa süreli hafızanın kapasitesi oldukça sınırlıdır. Yapılan pek çok araştırma kısa süreli bellek kapasitesinin sınırlarını 7+2(5-9) yeni bilgi birimi(sayı, harf, obje, isim, cümle) olarak kabul etmektedir. Bilgiyi koruma süresi yaklaşık 20 saniyedir (Gagne ve Glaser,1987:56-57) Ancak tekrar ile bu süreyi artırmak mümkündür. Kısa süreli bellekte bilgiler etkindir. Anında hatırlanır 26 ve davranışa dönüşür. Ancak bu bilgiler uzun süreli belleğe kodlanmazsa ve araya yeni bilgiler girerse, ya da kodlama için çaba gösterilmezse unutulur. Kodlama ve unutma süreçleri ile kısa süreli bellek boşalarak yeni bilgilerin gelmesini sağlar. Böylece kısa süreli bellek çalışır. Bu özelliği nedeniyle kısa süreli bellek “ çalışan bellek” (working memory) olarak da adlandırılır (Görgen,1997:9). Kısa süreli hafızanın kapasitesini ölçmede karşılaşılan zorluklara karşın; tam anlamıyla sınırlı bir kapasitesi olduğu konusunda bir anlaşma vardır (Arkonaç,2003:188). Kısa süreli hafızanın iki sınırlılığından biri olan süre sınırlılığını zihinsel tekrar (Rehearsal) yoluyla giderilmeye çalışılır. Tarif edilen bir adresi akılda tutmak için bilgiyi sesli ya da zihinsel olarak tekrar etmek bu duruma bir örnektir. Kısa süreli hafızanın ikinci sınırlılığı da kapasite azlığı idi. Bu sınırlılık da bilginin gruplanması yoluyla birimin kapsamı genişletilip, birim sayısı azaltılarak en düşük düzeye indirilebilir (Senemoğlu,2002:276). Mayer’e (1988) göre bilgilerin gruplanması ya da örgütlenmesi bu belleğin kapasitesini arttırmaktadır. Duyu organlarımız tarafından algılanan bilgilerin sadece bir bölümünün kısa süreli hafızamız tarafından kaydedildiğini belirtmiştik. Kısa süreli hafızamıza kaydedilen bilgileri kendi çabamız ve seçiciliğimiz yanında algılanan bilginin özelliği de belirleyebilir. Çoğu zaman hangi bilgileri kısa süreli hafızamıza göndereceğimiz konusunda bilinçli bir seçim yaparız. Derste öğretmenin anlattıkları üzerinde düşünmek yerine, pencereden görebildiğimiz kadarıyla dışarıda olup bitenler dikkatimizi vermemiz, kısa süreli hafızamızın seçiciliğine bir örnek olabilir (Yıldırım, 2000:19). Kısa süreli hafızamızın kapasitesi hem kapsam, hem de zaman bakımından sınırlıdır. Yeni algıladığımız bir bilgiyi bu aşamada uzun süre saklayamayız. Tekrar etmediğimiz ya da halihazırda bildiğimiz bir olguyla ilişkilendirdiğimiz zaman, o bilgiyi yaklaşık 30-35 saniye sonra unuturuz. Kısa süreli hafızamızın zaman yönünden sınırlılığını bir örnekle test etmeye çalışalım. Örneğin, telefon rehberinden hiç bilmediğimiz bir telefon numarasını bir kere okuyun. Eğer bu 27 numarayı sesli veya sessiz tekrar etmezseniz yaklaşık 30 saniye sonra bu numarayı hatırlayamazsınız. Tekrar ederseniz bu süre uzar ve yeni bilginin uzun süreli hafızaya kaydedilmesi daha kolay olur (Yıldırım, 2000:20). Kısa süreli hafızamızda aynı anda ancak 5 ila 9 birime kadar yeni bilgileri tutabiliriz. Yani rakam olsun kelime olsun yeni öğrenilen bilgilerden ancak 5 ila 9 birim hatırlamak mümkündür. Bu durum kısa süreli hafızamızın bir kerede kaydedebileceği bilgi miktarının sınırlı olduğunu gösterir. Ancak yeni öğrenilen bilgiler halihazırda hafızamızda kayıtlı bilgilerle ilişkili ise bu kapasite daha da genişleyebilir (Yıldırım, 2000:20). Kısa süreli hafızanın kapasite bakımından sınırlı olmasının bir diğer sonucu ise, yeni gelen bilgilerin eski bilgilerin yerini alması biçiminde karşımıza çıkmaktadır. Yeni algılanan bilgiler daha önceden kısa süreli hafızamızdaki bilgilerin otomatik olarak dışarı atılmasına, yani unutulmasına yol açar (Yıldırım:2000,20). Bu sebeple derslerde konu işlerken öğrencilerin algılanan bilgiyi işleyip kısa süreli hafızadan uzun süreli hafızaya aktarmaları için zaman tanınmalıdır. Kısa süreli belleğin, bilginin uzun süreli bellekte depolanmasını sağlamak ve bilgiyi uzun süreli bellekten geriye getirerek hatırlamayı sağlayan zihinsel işlemleri yaptığını bu nedenle işleyen(çalışan) bellek olarak adlandırıldığını belirtmiştik. Öztürk’e (1995:24) göre çalışan bellek, bilgiyi işleme sistemi içinde, işleme ve depolamanın etkinleştiği arenadır. Bu arenada yeni olarak alınan bilgi ile uzun süreli bellekten gelen bilgi, aktif olarak etkileşim kurarlar. Çalışan bellek fonksiyonunu en az dört işlemden meydana getirir. Bunlar; (1) sunulan materyalin özelliğini belirlemek, (2) sunulan materyalle ilişkili olan uzun süreli bellekteki mevcut bilgi ve şemayı belirlemek, 28 (3) uzun süreli bellekteki mevcut bilgiyle yeni giren bilginin çalışan bellekte nasıl etkileşeceğini belirlemek, (4) yeni giren bilginin uzun süreli bellekte nasıl depolanacağını belirlemek olarak ifade edilmektedir. Çalışma becerileri konusundaki araştırmalar aralıklı ve düzenli çalışmanın, yoğun bir biçimde kısa zamanda yapılan çalışmaya göre çok daha başarılı sonuçlar verdiğini göstermektedir (Usuva’dan aktaran Yıldırım,2000:23). Bu araştırmalara göre aralıklı çalışma, bilgilerin kalıcı hale getirilmesini ve ihtiyaç duyulduğu zaman daha etkili biçimde hatırlanabilmesini kolaylaştırmaktadır. Bu nedenle okulda başarılı olmanın en etkin yolarından birisi, dersi uzun bir zamana yaymak ve bu zaman içerisinde periyodik aralıklarla çalışmaktır. Aralıklı çalışmanın neden daha etkili sonuçlar verdiği şöyle açıklanabilir: Yukarıda da belirtildiği gibi kısa süreli hafızamızın bilgiyi algılama ve kaydetme yönlerinden sınırlılıkları vardır. Aynı zamanda kısa süreli hafızadan uzun süreli hafızaya bilgi aktarma; yani öğrenme her zaman kolay ve otomatik değildir. Özellikle yeni karşılaşılan bilgilerin kaydedilebilmesi için öğrencinin bilinçli bir çabası gerekir. Ayrıca kısa bir süre içinde çok miktarda yeni bilginin öğrenilmesi güçtür. Kısa süreli hafızamızın sık sık dinlenmeye ihtiyacı vardır. Bu nedenle, kısa zamanda yapılacak bir çalışma öğrencinin öğrenme sınırlarını fazlasıyla zorlar ve etkili bir öğrenme oluşmaz. Sonuçta, kısa zamanda yoğun bir şekilde öğrenilen bilgiler, kısa bir süre sonra unutulur. Bu durum öğrenciyi strese sokar ve bu da öğrencinin öğrenmesini olumsuz yönde etkiler (Yıldırım,2000:24). Sonuç olarak aralıklı çalışma, hem daha etkili öğrenme, hem de öğrencinin psikolojik sağlığını koruma açısından yoğun ve kısa zamanda yapılan çalışmaya her zaman tercih edilmelidir. Zaten aralıklı çalışma yoluyla öğrenilen bilgiler daha kalıcı olacağı için, sınav zamanı yoğun bir çalışmaya gerek kalmaz. Bu nedenle aralıklı çalışma, sınav öncesi stresi de önemli ölçüde azaltır (Yıldırım,2000:24). 29 Kısa süreli belleğin gerek süre bakımından gerekse alabildiği bilgi birimi bakımından kapasitenin sağlayabilmeleri sınırlı için bazı olması, önlemler öğretmenlerin almalarını sınıfta gerektirmektedir. öğrenmeyi Örneğin; öğretmenler çoğu zaman, çocukların bir parçayı sadece doğru okuyabildikleri ancak parçanın anlamını kavrayamadıklarından şikayet etmektedirler. Çünkü sesli okuma sırasında çocuklar, işleyen belleğin kapasitesinin tamamını sözcükleri doğru seslendirme ve telaffuz etmede kullanmakta, fikirleri anlamak, anlamlandırmak için yer kalmamaktadır. Bu nedenle çocuk, parçayı okumaya çabalarken anlamını kavrayamamaktadır. Bu durum özellikle küçük çocuklarda sıkça gözlenir. Yine benzer bir duruma yazma etkinliklerinden örnek verilebilir. Öğrenci, okunan parçayı dilbilgisi kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun olarak yazmaya çalışırken, kısa süreli belleğin kapasitesinin tamamını bu iş için kullanacağından, parçanın anlamını kavramak için yer kalmaz ve çocuk parçadaki fikirleri anlayamaz (Senemoğlu,2002:278). Kısa süreli belleğin kapasitesinin sınırlı olması nedeniyle sadece sözlü sunuya dayalı derslerde öğrencinin öğrenmesi büyük ölçüde engellenmektedir. Simon’a (1974) göre, bir birimlik bilginin kısa süreli bellekten uzun süreli belleğe aktarılması on saniye almaktadır. Normal bir konuşma hızıyla anlatımda ise bir dakikada 150 sözcük söylenmektedir. Aşağı yukarı her beş sözcükle bir fikir üretilebilmektedir. Bu durumda, öğrenci bir dakikada otuz fikri; yani anlamı almakla yükümlü tutulmaktadır (Gagne,1985). Öğrenci, bu fikir bombardımanı karşısında diyelim ki, çok önemli olan on beşiyle yüz yüze gelse bile, dakikada bunların ancak altısını işleyerek uzun süreli belleğe gönderebilecek kapasiteye sahiptir (60:10 =6). Durum böyle olunca da, öğrenci geri kalan dokuz önemli fikri alamayacak, kaçıracaktır. Kısa süreli belleğin işlem hacminin sınırlı olması nedeniyle öğrenci, hızlı bir biçimle art arda gelen fikirleri anlamlandırıp uzun süreli belleğe göndermeden unutmaktadır (Senemoğlu,2002:279). 30 Özetle, öğretmenler, öğretimi düzenlerken kısa süreli belleğin kapasite sınırlılığının farkında olarak bazı önlemler almalıdırlar. Özellikle okul öncesi ve ilkokul yıllarında bu durum çok daha önemlidir. Gagne (1985) ve McGraw (1987) göre bazı araştırma sonuçları üç yaşındaki bir çocuğun, kısa süreli belleğin sadece üç birimlik bir bilgiyi tutabildiğini; yedi yaşına kadar kapasitenin beş birime yükseldiğini; on yaşından sonra da yetişkinde olduğu gibi kapasitenin beş birimle dokuz birim arasında değiştiğini göstermektedir. Elde edilen bu sonuçlar, küçük yaşlardaki öğrencilere yapılacak sözlü sunuların daha yavaş, daha çok ara tekrarlara ve özetlemelere yer vererek yapılmasını; sunular sırasında öğretmen ve öğrenci etkileşiminin daha çok olması gerektiğini göstermektedir. Ancak, öğrenci kaç yaşında olursa olsun, yeni bir şey öğretilirken öğrencinin işleyen belleğinin gereğinden fazla yüklenmesini önlemek gerekir bu amaçla yukarıda da belirtildiği gibi, yavaş sunu yapılmalı, aralıklı tekrarlara yer verilmeli, anlaşılıp anlaşılmadığını kontrol edici sorular sorulup cevaplandırılması sağlanmalıdır. Bu sırada yerinde ve etkili bir şekilde kullanılacak öğretim araç ve materyalleri kısa süreli belleğin aşırı yüklenmesini önleyecektir. Örneğin; yazı tahtasının, tepegöz projektörün, tabloların, grafiklerin, haritaların vb. diğer öğretim araç ve gereçlerinin öğretim sırasında etkili kullanımı, öğrencinin işleyen belleğinin kapasitesini işlevsel olarak kullanabilmesi için gerekli zaman aralıklarını sağlayacaktır. Başarılı öğretmenler, öğrencinin kavrayıp kavramadığını izlemesine yardım edecek sorular sorarak, öğrencinin kendi öğrendiklerini izlemesini sağlayabilirler. Böylece, öğrencinin işleyen belleğinin aşırı yüklenmesini önleyebilirler. Bu durum da öğretmen, derste çok şey anlatıp öğrencinin çok az öğrenmesine neden olmak yerine, çok önemli şeyleri seçip, öğrencilerin tam öğrenmelerini sağlamalıdır (Senemoğlu,2002:280-281). 2.2.1.1.3. Uzun Süreli Bellek Craik ve Lockhart’ a göre (1972:672) bilgiyi İşleme modeline göre bilginin en uzun süre depolandığı bölüm uzun süreli bellektir. Uzun süreli belleğin kapasitesi sınırsız olarak kabul edilmektedir Ormrod’a göre(1990:217) bilginin uzun süreli bellekteki depolama süresi konusunda ise fikir birliği yoktur. Bazı teorisyenler, 31 bilginin uzun süreli bellekte sürekli kaldığını bazıları ise çeşitli unutma yapılarından etkilenerek kaybolabildiğini iddia etmektedirler (Öztürk,1995:25). Bilgi bu bellekte çeşitli şekillerde sınıflanarak, örgütlenerek ve anlam kazandırılarak mevcut bilgi ile bütünleşerek kaydedilir. Uzun süreli belleğe getirilen bilgi buraya bir kodlama sürecinde gelir. Kodlama, yeni bilginin bellekteki mevcut bilgi ile bütünleşerek transfer edilmesi sürecidir. Gagne ve Glaser’e (1987) göre uzun süreli bellekte bir zaman mekan olayı olarak depolanan bilgiler çalışan hafızaya geri getirildiğinde yeni alınan diğer bilgiyle bütünleşerek semantik bir anlam kazanır. Bu anlamlı yapı semantik bellek olarak depolama fonksiyonunu yerine getirir. Bu form içerisinde daha sonra geri getirilebilir. Yeni gelen bilgi ve uyarıcılar sürekli olarak bu anlamlı yapılar içerisine yerleşir (Sünbül,1998:1). Uzun süreli bellekte depolananlar, kavramlar ve kavramlar arasındaki çağrışımlardır. Kavramlar uzun süreli bellekte dört şekilde depolanır. Bunlar: sözel kodlamalar, imgeler, önermeler ve süreçlerdir. Bu dört depolama formu uzun süreli bellekte sıklıkla görülür (Ormrod,1990:229). Bu dört form içerisinde alınan kavramlar, uzun süreli bellekte bir ağ oluştururlar. Uzun süreli belleğin kapsamı bu ağlardır. Collins ve Quillian’göre (1969:240) yeni kavramlar sürekli bu ağlara eklenir. Ayrıca yeni kavram ve kavram grupları kazanıldığı zaman yeni kavramsal yapılar şekillendirilir. Bazı psikologlar bu ağın hiyerarşik olarak kategoriler içerisinde düzenlendiğini iddia etmektedirler. Mesela; “inek” , üst kavram “büyük baş hayvanlar” ile ve o da “evcil hayvanlar”, “hayvanlar” ve “canlı” ile ilişkilidir. (Rips,Shoben ve Smith’e göre (1973:1) ise bu ağın bir özellikler koleksiyonu yoluyla kavramları tanımlamayı ve diğer hayvanlardan ayırmayı ele alan “semantik görünümlü bir model” olduğunu öne sürülmektedir. Mesela; “koyun” kavramı; “yün”, “süt”, “et”, “deri” vb. özelliklere sahiptir (Öztürk,1995:26). 32 Ascraft’a (1989) göre öğrenme bir kez gerçekleştiğinde, öğrenilenlerin artık ebediyen saklandığına ilişkin bir takım kanıtlar bulunmaktadır (Aktaran:Senemoğlu, 2002:281). Gagne ve Glaser’ e göre (1987:63) bir bilgi parçası uzun süreli belleğe girince o bilgi öğrenilmiştir. Öğrenme yoluyla kazanılan şeyler; duyusal kayıt işlemleri, kısa süreli bellekte depolama ve semantik kodlama süreci uzun süreli belleğe giren materyalin kullanıma hazır hale gelmesini sağlar (Öztürk,1995:26). Kısa süreli hafızamıza gelen bilgilerin uzun süre saklanmak üzere kaydedildiği yer uzun süreli hafızadır. Kısa süreli hafızada işlenen bazı bilgiler uzun süreli hafızaya aktarılır, diğerleri ise unutulur. Uzun süreli hafızaya kaydedilen bilgiler üzerinden çok uzun zaman geçse bile hatırlanabilir. Öğrenme, uzun süreli hafızaya kaydedilen bilgiler üzerinden çok uzun bir zaman geçse bile hatırlanabilir. Öğrenme uzun süreli hafızaya bilgi kaydetme yoluyla gerçekleşir. Eğer bir bilgi, üzerinden belirli bir zaman geçtikten sonra hatırlanabilirse, o bilgi öğrenilmiş bilgi olarak tanımlanır. Henüz tam olarak ölçülmemekle birlikte, uzun süreli belleğin kapasitesinin oldukça geniş olduğu bilinmektedir. Araştırmacılar günümüzde üretilmiş en gelişmiş bilgisayarlardan daha geniş bir bilgi kaydetme kapasitemiz olduğunu belirtmektedirler. Yani öğrenilen bilgilerin miktarı uzun süreli hafızamızın işleyişinde herhangi bir sorun yaratmaz. Etkili bir biçimde gerçekleştiği zaman öğrenmenin sınırı yoktur (Yıldırım,2000:21). Öğrenciler kısa sürede bir çok şeyi bir anda öğrenemezler, öğrenmeyi zamana yayarak, aralıklarla öğrenerek bilgiyi kalıcı hale getirebilirler. Tarih dersinde en büyük sıkıntı konuların çokluğudur. Öğrencilerin çoğu, sınavdan çok kısa süre önce sınava hazırlanmaya başladıklarından tarih dersindeki konular, öğrencilere başa çıkılmaz bilgiler olarak görünmektedir. Uzun süreli belleğe kaydedilen her bilgi aynı kolaylıkla hatırlanamaz. Hatta uzun süreli hafızaya kaydedilen bazı bilgiler hiç hatırlanamayabilir. Bilginin kısa 33 süreli hafızadan uzun süreli hafızaya nasıl aktarıldığı, yani öğrenmenin nasıl gerçekleştiği, öğrenilen bilginin hatırlanmasında ve kullanılmasında belirleyici bir rol oynar. Uzun süreli hafızamıza bilgiler çeşitli biçimlerde kaydedilebilir. Ezberleme, eski bilgilerle ilişkilendirme, organize etme gibi işlemler yeni bilgilerin uzun süreli hafızaya kaydedilmesini sağlar .(Yıldırım:2000:21) Kimi kuramcılar, uzun süreli belleği anısal bellek (episodic memory) ve anlamsal bellek (semantic memory) olarak iki temel bölümden oluştuğunu ileri sürerken, kimi kuramcılar da bunlara işlemsel belleği(procedure memory) eklemektedirler. Araştırmacılar, okulda öğrenilenlerin niteliğini yükseltebilmek için öğrenciler tarafından kullanılabilen, öğretmenler tarafından da öğretilebilen bazı zihinsel işlemleri içeren teknikleri- öğrenme stratejilerini ortaya çıkarmışlardır. Yapılan çalışmalar öğrenme stratejilerinin çeşitli bilgiyi işleme faaliyetlerini etkilediğini göstermektedir (Gagne ve Glaser,1987:66). Öğrenmeyi kolaylaştıran bu stratejiler aynı zamanda öğrencinin güdülenmesini ve yeni öğrenilen davranışların kalıcı olmasını sağlar (Erden ve Akman 1998:155). 2.3. Öğrenme Stratejileri Öğrenme stratejileri öğrencilerin kendi öğrenmelerini geliştirmek için atılan adımlardır (Oxford,1990:1). Öğrenme stratejilerini anlamak için burada asıl terim olan stratejinin anlamına bakalım. Eski Yunan kökenli olan ve generallik, savaş sanatı anlamına gelen “strategia”dan geliyor. Strateji; Latince yol, çizgi veya yatak anlamına gelen “stratum” kavramıyla ve eski Yunanlı “General Strategos” un adıyla ilgilidir. Daha belirgin olarak strateji, birliklerin, gemilerin, uçar kuvvetlerin planlı bir harekatta ideale yakın şekilde yönetilmesidir. Strateji, bilimsel bir disiplin olarak gelişmesini askeri alanda taşıdığı öneme borçludur (Eren, 2000:1). 34 Yüzyıllarca askeri bir kavram olarak kullanılan strateji, bir savaşta sonuca gitmek için tarafların askerî gücünü şartlara uygun, elverişli olarak yerleştirmesi bilimi ve sanatıdır. Strateji kavramı askeri alanda kullanılmakla birlikte iş dünyasında “belirlenen bir amacın başarılması” anlamında kullanılmaktadır (Luffman, 1996:65). Strateji, bir analiz etme işidir ve amaçlara bağlı bir unsurdur. Tekrarlanan işlerin aksine uzak geleceğe bağlı bir düzeni ilgilendirir (Quinn, 1984:146). Weinstein ve Mayer (1986)’e göre öğrenme stratejisi, “ öğrenen kişinin öğrenme sırasında gerçekleştirebileceği ve onun kodlama sürecini etkilemesi umulan davranışlar ve düşüncelerdir. Belirli bir ölçüde strateji sınıf içi öğretim etkinliklerinin belirlenmesinden değerlendirilmesine kadar dersle ilgili öğretim sürecine yön verir. Bu anlamda strateji, dersin hedeflerine ulaşmasını sağlayan ve metodun belirlenmesine yön veren genel bir yaklaşımdır (Büyükkaragöz ve Çivi,1999:61). Candan (2005:327)’a göre strateji, öğrenme hedefine ulaşmak için yapılan plandır. Oldukça geniş bir bulgular yığını, uygun stratejilerin öğrenmeyi artırdığını ortaya koymuştur. Arends’e (1997) göre öğrenme stratejisi, belleğe yerleştirme ve geri getirme gibi bilişsel stratejileri ve bilişsel stratejileri yönlendirici yürütücü biliş süreçlerini kapsayan, öğrenenin öğrenmesini etkileyen, öğrenen tarafından kullanılan davranış ve düşünme süreçlerine işaret etmektedir. Harmanlı’ya (2000) göre öğrenme stratejisi, öğrenmeyi gerçekleştirmek için izlenen yol, öğrencinin kendi kendine öğrenebilmesi için kullandığı işlemler; öğrencinin öğrenme sırasında kullandığı ve öğrencinin kodlama sürecini etkileme amacında olan davranış ve düşüncelerdir. 35 Öğrenme stratejileri, öğrencilerin duyu organlarına gelen uyarımları belleğine transfer ederek, özellikle kalıcı olması için uzun süreli belleğine işlemesine olanak sağlayan tekniklerdir (Sözer,1998:73-88). Strateji kavramını iki boyutta ele almak uygun olabilir: Birincisi, eğer stratejiden bahsediliyorsa seçilen yol tek bir seçenek değildir. Bir hedefe ulaşmak için birçok yol yani strateji olabilir. İkincisi, strateji kavramı uzun vadeli hedeflerimizin nasıl gerçekleşeceğini açıklamak için kullanılır. Bu anlamda strateji, seçeceğimiz yolun ana doğrultusunu ve sınırlarını belirtir. Dersin ve konunun içeriği ne olursa olsun, mümkün olduğu ölçüde öğrenciyi etkin öğrenme çabasına sokacak ve bu durumu, istenilen tüm öğrenmeler tam olarak gerçekleşinceye kadar sürdürecek öğretme-öğrenme stratejilerinden yararlanılması öngörülmektedir (Vural,2004:113). Bilginin yarattığı değişime ayak sağlayabilmek, bireyin bilgi ve beceri geliştirmesine yani öğrenme için hız ve etkinliğine bağlıdır (Yıldırım,2000). Bu etkinliği arttırmak bireyin elindedir. Öğrenirken karşılaşılan zorluklar birçok öğrencinin yaşadığı bir gerçektir. Kendi öğrenmesini sağlayabilen öğrencilere stratejik öğrenenler, öğrencinin kendi kendine öğrenebilmesi için kullandığı işlemler ise öğrenme stratejisidir (Ulusoy, 2003). Etkili öğrenmenin özünü, öğrenmeyi öğrenme oluşturmaktadır. Öğrenmeyi öğrenme, öğrenmede yararlanılabilecek çeşitli stratejileri kapsamaktadır. Etkili öğrenmeyi gerçekleştirebilmek için öğrenme stratejilerine ihtiyaç vardır. Öğrenme stratejisi, farklı biçimlerde ele alınmakla birlikte, en yalın tanımla, bireyin kendi kendine öğrenmesini kolaylaştıran tekniklerin her birisidir (Özer, 2002). Öğrenme stratejisi, öğrenmeyi sağlamak için takip edilen yoldur. 36 2.3.1. Öğrenme Stratejilerinin Öğrenme - Öğretme Sürecindeki Rolü Öğrenme stratejileri, öğrencilerin duyu organlarına gelen uyarımları belleğine transfer ederek, özellikle kalıcı olması için uzun süreli belleğine işlemesine olanak sağlayan tekniklerdir. Bu tekniklerin öğrencilere uygulanması işlemi de öğretme stratejilerini oluşturacaktır. Bu stratejiler çoğunlukla bilişsel alan davranışlarına ilişkin olarak geliştirilmiştir. Bununla birlikte, kimi zaman duyuşsal ve devinimsel alanlara yönelik olarak da kullanılabilir. Öğrenme-öğretme sürecinde gerçekleştirilen eğitim-öğretim etkinliklerinde, öğrencilerin öğrenme konusunda neler yaptıkları oldukça önemlidir. Aslında bütün öğrencilerin kendilerine göre, ayrı ayrı, yeni bilgileri öğrenmeleri için izledikleri birer stratejileri vardır. Bu nedenle, öğrenme stratejileri, öğrencilerin öğrenme etkinliğine etkin katılımlarıyla, çoğu zaman, yine kendileri tarafından geliştirilmiştir. Öğrenciler bu stratejileri ya kendi yaşantıları sonucu, ya deneme-yanılma yoluyla, ya da daha çok başkasının (çoğu zaman öğretmenin) katkısıyla kazanırlar. Yapılan birçok araştırma, öğrencilerin öğrenme stratejilerini genellikle bildiklerini, ama ne zaman ve nasıl kullanılacağını ise pek bilmediklerini göstermektedir. Öğrenme stratejileri, öğrenci başarısını önemli ölçüde etkileyen etmenler olduğuna göre, bunların öğrencilere öğretilmesi büyük yararlar sağlar. İlköğretimin ilk yıllarından başlayarak, öğrencilerde birtakım öğrenme stratejilerinin geliştirilmesine çalışmak son derece uygundur. Bunda başarıya ulaşabilmek için, öğretmenlerin de kuşkusuz bu öğrenme-öğretme stratejileri konusunda aydınlatılması önemli bir gereklilik olarak ortaya çıkmaktadır. Öğrenmede temel olan öğrencinin etkin olmasıdır. Öğrenmenin etkili biçimde gerçekleşebilmesi için öğrencilerin yalnızca öğretmenin anlattıklarını dinlemeleri, yaptıklarını gözlemeleri, sunduğu sınırlı bilgileri tekrar etmeleri ya da tümüyle onun yönergeleriyle hareket etmeleri yeterli değildir. Başka bir deyişle, öğrenciler, öğretme-öğrenme sürecinde yalnız öğretmenin etkin olmasıyla etkili öğrenmeyi gerçekleştiremezler (Özer,1998:149). Etkili öğrenme için öğrencilerin öğretme-öğrenme sürecinde şu temel etkinliklerde bulunmalarına gerek vardır: 37 • Öğretmeni dinlerken dikkatlerini toplama • Dinledikleri ya da okudukları üzerinde düşünme • Anlamadıklarını sorma • Tekrar etme • Yeni bilgilerle önceden öğrendikleri bilgileri ilişkilendirme Öğrencilerin, bunların dışında, doğru bilgi kaynaklarına ulaşmaları, edindikleri bilgileri kullanmaları ve yaptıkları öğrenme etkinliklerinden tat almaları öğrenme açısından önem taşır. Kısacası, öğrenme sırasında öğrencilerin edilgin değil, etkin olmaları gereklidir. Öğrenciler, saydığımız bu etkinlikleri gerçekte öğrenerek yapabilirler. Bu konuda da öğrencilere en iyi yardımı, en etkili kılavuzluğu öğretmen sağlayabilir. Buna göre, öğrenim görmek üzere okula gelen öğrencilerin iki temel gereksinmeleri vardır. Bu gereksinmelerden birisi, öğrenme ürünleriyle, yani kazanmaları gereken bilgiler, beceriler ve tutumlarla ilgilidir. Ötekisi ise, öğrenme süreciyle, yani nasıl öğrenebilecekleriyle ilgilidir. İkinci gereksinme birincisini etkileme gücüne sahiptir. Bu bakımdan, okullarda, öğretmenlerin derslerde öğrencilerin her iki temel gereksinmesini de karşılayacak nitelikte bir öğretime yer vermeleri gereklidir. Daha açık bir deyişle, öğretmenler derslerinde öğrencilere hem ders konularını hem de nasıl öğreneceklerini öğrenmelerini sağlayacak bir öğretim uygulamalıdırlar (Özer,1998:150). Okullardaki öğrencilerin yukarıda belirttiğimiz iki temel gereksinmesinden ikincisi olan "öğrenmeyi öğrenme", büyük ölçüde öğretmenin “öğrenmeyi öğretme” etkinliklerinin sonunda sağlanabilir. Öğrencilerin öğrenmeyi öğrenebilmeleri için öncelikle kendilerini öğrenme özellikleri bakımından tanımaları gereklidir. Örneğin, serin mi yoksa sıcak bir ortamda mı daha iyi öğrenebiliyorlar? Kendi başlarına mı yoksa birisiyle çalışarak mı öğrenmeyi tercih ediyorlar? Bunların yanı sıra, öğrencilerin öğrenmede yararlanabilecekleri çeşitli teknikleri de bilmeleri ve kullanabilmeleri gereklidir. Örneğin, öğrenmeyi sağlayıcı hangi teknikler vardır? Bunları ne tür öğrenmelerde ve nasıl kullanabilirler? Kısacası, öğrenciler hem kendi 38 öğrenme özelliklerini tanıyarak hem de öğrenmede yararlanılan teknikleri bilip kullanarak öğrenmeyi öğrenebilirler ve etkili öğrenmeyi gerçekleştirebilirler. Buradan öğrencilerin öğrenme özelliklerine “öğrenme stilleri”, öğrenmede yararlanılan tekniklere de “öğrenme stratejileri” adlarını veriyoruz. İşte, “öğrenmeyi öğretme” bu iki ana konuyla ilgili bilgi ve becerileri kapsar (Özer,1998:150). Son yıllarda, öğrenenin öğretme sürecine etkin katılımı üzerine yapılan araştırmaların sayısı hızla artmaktadır. Bu araştırmalara göre öğretimin etkisi belli bir ölçüde öğrenenin ön bilgilerine ve öğrenme anında yaptığı etkinliklere bağlıdır. Öğrencilerin öğrenme esnasında kullanması için öğretilebilecek bazı teknikler ortaya konmuştur. Öğrenme stratejileri olarak adlandırılan bu teknikler, öğrenenin öğrenme esnasında meşgul olduğu düşünce ve davranışlar olarak tanımlanabilir ve bunlar öğrenenin kodlama sürecini etkilemek üzere tasarlanmıştır. Böylece her öğrenme stratejisinin amacı, öğrenenin güdüsel ve duyuşsal durumunu veya yeni bilgiyi seçme, kazanma, organize etme veya bütünleştirme yolunu etkilemek olabilir (Demirel, 1993: 52). Öğrenme stratejisi, bireyin kendi kendine öğrenmesini kolaylaştıran tekniklerin her biridir. Bu teknikler, öğrenen birey tarafından öğrenme sırasında bilgi işleme sürecini etkilemesi için kullanılan davranış ve düşünceleri kapsar. Öğrenme stratejileri ile öğrencinin kendini güdülemesi, yani bilgilerini seçmede, edinmede, düzenlemede ya da bütünleştirmede etkili yollar izlemesini sağlamak amaçlanır. Bu stratejiler, basılı gereçte önemli düşüncelerin altını çizmeden bir metnin ana çizgilerini çıkarmaya dek çeşitlilik gösterir (Özer,1998:153). Öğrenme stratejilerinin amacı, öğrencinin duyuşsal durumunu etkilemek ve onun yeni bilgiyi seçmesini, örgütlemesini ve bütünleştirmesini kolaylaştırmaktır. Öğrenme stratejileri: öğrencilerin daha fazla öğrenme sürecinde etkin olmasını, bilgi ve aktarımdan çok öğrencilerde bir takım becerilerin olmasını gerektirir.” (Derry, 1989; Güven, 2004; Yılmaz & Sünbül, 2003). Stratejiler öğrencileri üst düzey öğrenme becerilerine-analiz, sentez, değerlendirme-gerektiren etkinliklere 39 yöneltir(Sarıbayrakdar,2006). Harmanlı (2000)’ya göre öğrenme stratejisinin amacı, öğrencinin duyusal durumunu etkileme ve onun yeni bilgiyi seçmesini, örgütlemesini ve bütünleştirmesini kolaylaştırmaktır. Öğrenme stratejileri, bilginin edinilmesine ve kullanılmasına dönük zihinsel etkinliklerin bilişsel stratejilerle gerçekleştirilmesi nedeniyle, hem “bilişsel stratejiler” içinde hem de bilişsel stratejilerle eş anlamlı olarak kullanılır. Bunun yanı sıra, öğrenme stratejileri öğrencilerin kendi kendine öğrenmelerini sağlamaya dönük etkinlikleri kapsamasından dolayı da “öğrenci stratejileri” olarak adlandırılır. Ne ad alırlarsa alsınlar, öğrenme stratejileri öğrencilerin öğrenmelerini yalnız bilişsel yönden değil, duyuşsal yönden de etkileme amacını taşır. Öğrenme stratejilerinin temel işlevi, öğrencilerin öğrenmelerini denetlemelerini ve yönlendirmelerini sağlamaktır. Öğrenciler, her öğrenme konusu ya da durumu için farklı öğrenme stratejileri kullanabilirler. Bu da öğrenme stratejilerinin, çeşitlendirilebilir ve gerektiğinde değiştirilebilir nitelikte olduklarını gösterir. Değişik öğrenme stratejilerini kullanabilen ve yeni öğrenme stratejileri geliştirebilen öğrencilerin, kendi kendilerine ve etkili öğrenmeyi gerçekleştirebildiklerini söyleyebiliriz (Özer,1998:154). Gagne ve Glasser’e göre (1987:66) iyi bir öğretim öğrencilere nasıl öğreneceklerini, nasıl hatırlayacaklarını, nasıl düşüneceklerini ve kendilerini nasıl güdüleyeceklerini öğretmeyi içerir. Öğretmenler sınıfa birbirinden farklı iki amaçla girerler. Bunlar; öğrenme ürünüyle ilgili amaçlar ve öğrenme süreci ile ilgili amaçlardır. Öğrenme ürünü ile ilgili amaçlarla ilgili; burada üzerinde durulan nokta öğrencilerin öğrenme sonunda neyi bilmeleri veya yapmaları gerektiğidir. Yani ne öğrenilecek ise onun öğretimi söz konusudur. Öğrenme süreciyle ilgili amaçlarda üzerinde durulan nokta ise; öğrencilerin öğrenmeyi gerçekleştirmek için kullanabilecekleri strateji ve teknikler ile öğrenciye nasıl öğreneceğini öğretmektir. Öğrencilerin, öğrenme stratejilerini kazandığı zaman onları öğrenme sürecinde etkili olarak kullanacağı söylenebilir. Başarılı bir öğrenme- öğretme süreci, her iki tür öğretim amacına duyarlılığı ve her iki tür öğretim amacını gerçekleştirmede beceriyi 40 gerektirir. Bu stratejiler uzun süreli bellek yetenekleri olarak kazanıldığı ve hatırlandığı ölçüde öğrencinin zihinsel performansına önemli katkılar sağlamaktadır (Aktaran: Görgen,1997:16-17) Bilgiyi işleme kuramı öğrenme - öğretme sürecine ilişkin görüşleri de birçok yönden değiştirmiştir. Öğrencilerin, öğretmenin sunduğu uyarıcıyı pasif olarak kaydeden bireyler olarak görmesi yerine, öğrenme, öğrencinin içinde meydana gelen ve öğrenci tarafından etkilenebilen aktif bir süreç olarak görülmüştür. “Öğrenme çıktısı esasta öğretmenin ne sunduğuna bağlıdır.” şeklindeki görüş değişmiş, bunun yerine “öğretme çıktısı öğrencinin bilgiyi nasıl bir süreçten geçirdiğine bağlıdır” görüşü ağırlık kazanmıştır. Öğrencilerin kodlama sürecini etkileyen iki ayrı etkinlik bulunmaktadır. Bunlar; (1) Öğretim stratejileri: Öğretmenin belirli bir materyali, belirli bir zamanda ve belirli bir şekilde sunmasıdır. (2) Öğrenme stratejileri: öğrenenin sunulan materyali örgütlemesi anlamlandırmasıdır. Öğretim yoluyla özel teknik ve stratejiler sağlanması (Nasıl öğrenileceğinin örgütlenmesi) öğrenci özelliklerinin; bu stratejilerin öğrenme esnasında kullanılması kodlama sürecini; bu da öğrenme çıktısı ile performansı etkilemektedir (Görgen, 1997:17) . Bilgiyi işleme kuramının eğitim alanına getirdiği en önemli katkılardan biri öğrenme stratejileridir. Öğrenme stratejileri öğrenci başarısını etkileyen önemli bir etmendir. Özellikle kavram, ilke, olgu ve problemler çözme öğretiminde öğretmenlerin bu stratejilerle ilgili bilgi sahibi olması gerekmektedir. Bu nedenle öğretmenlerin bu stratejilerin öğretimine ağırlık vermeleri gerekmektedir. Araştırmalar, bu stratejilerin öğrencilere öğretilebildiğini göstermektedir. (Presley ve diğerleri,1989). Etkili öğretim öğretmenin hem konu alanına hem de söz edilen stratejilere ilişkin bilgisini gerektirir (Aktaran: Görgen, 1997:18). 41 Çocuklar temel eğitim kurumlarında okuma- yazma becerisi kazandıktan sonra pek çok bilgiyi basılı materyaller sayesinde kazanmaktadır. Ancak; okuduğunu kavrama gücü öğrencilerimizde yeterince yükseltemediğimiz bir özelliktir (Tekin, 1980:66). Gerek okuma materyallerinin düzenlenmesi, gerekse öğrenme stratejilerinin öğretimindeki yetersizliklerin bu sonucu etkilediği söylenmektedir. 2.3.2. Öğrenme Stratejilerinin Sınıflandırılması Öğrenme stratejileri kavramı tek bir strateji değil bir stratejiler grubunu ifade etmektedir. Her bir stratejinin kullanılma amacı, kazandırılması istenen öğrenme ürünlerine göre farklılık gösterir. (Öztürk,1995:28). Etkili öğrenme için öğrencilerin kullanması gereken stratejiler bilgiyi işleme sistemine göre çeşitli sınıflamalar şeklinde ele alınmıştır. Birçok araştırmacı öğrenme stratejilerinin neler olması gerektiği üzerinde yaptığı çalışmalarda çeşitli öğrenme stratejileri ortaya koymuşlardır. Öğrenme stratejilerinin en genel sınıflaması Jones (1988) tarafından yapılmıştır. Jones, stratejileri iki ana kategoride ele almış ve her bir kategori için bir takım taktikler sıralamıştır. Bu kategoriler; oluşturucu (generative) stratejiler, yapılandırıcı (constructive) stratejilerdir. O’Malley ve diğerleri (1988) de genel bir sınıflama altında öğrenme stratejilerini 3 ana kategoride ele almışlardır. Bunlar; bilişi yönetme stratejileri, bilişsel stratejiler ve sosyal stratejilerdir (Öztürk,1995:29). Derry ve Murphy (1986: 21) ise, bu stratejileri dört ana grupta toplamıştır. Bunlar; maddeler, listeler ve yabancı sözcükleri belleme stratejileri, özel okul metinlerini okuma/çalışma stratejileri, aritmetik alanına uygulanabilen problem çözme becerileri ve her alana uygulanabilen duyuşsal destek stratejileridir. 42 Weinstein, Zimmerman ve Palmer (1988) yaptıkları sınıflamada spesifik boyutları kullanmışlardır. On temel kategoride inceledikleri öğrenme stratejiler sınıflaması birçok boyutu kapsamaktadır. Bunlar; tutum, güdülenme, zamanı kullanma, kaygı, konsantrasyon, bilgi işleme, ana fikirlerin seçimi, çalışma yardımcıları, kendi kendini test etme ve test stratejileridir (Öztürk,1995:29). Nispet ve Shucksmith (1986: 30) öğrenme stratejilerini üç gruba ayırmıştır. Bunlar; merkezi stratejiler: stil, öğrenme yaklaşımı, makro stratejiler: bilişsel bilgiyle yakından ilişkili olan yönetici stratejiler ve mikro stratejiler: Yönetici süreçlerdir (Çiftçi,1998:16-17) Levin (1986) ise öğrenme stratejilerini anlama, anımsama ve uygulama stratejileri olarak üç temel gruba ayırmıştır. Bu stratejilerin bilişsel boyutunun ne ve nasıl öğrenmesi gerektiğini kapsadığını, biliş bilgisi denen boyutun ise ne zaman ve neden kavramlarına yönelik olarak uygun bilişsel stratejilerin seçimi olduğunu belirtir. İlkokul düzeyindeki öğrenciler için bir öğrenme stratejileri sınıflaması Pressley ve arkadaşları (1990) tarafından yapılmıştır. Altı temel kategoride ele alınan bu sınıflama diğerlerine göre oldukça spesifik davranışları kapsamaktadır. Bu sınıflamadaki her bir basamak diğer sınıflamalarda taktik olarak incelemiştir. Bu sınıflamanın basamakları şunlardır: özetleme, imgelem, hikaye-gramer, soru oluşturma, soru-cevap, önceki bilgiyi harekete geçirmedir (Sünbül,1998:24). Gagne ve Driscoll (1988: 133-141), bilgiyi işleme kuramına dayalı olarak, içsel süreçlere göre beş öğrenme stratejisi sıralamıştır. Bunlar; dikkat stratejileri, kısa süreli bellekte depolamayı artırma stratejileri, kodlamayı güçlendirme stratejileri, geri getirmeyi kolaylaştırma stratejileri, izleme-yönetme (monitoring) stratejileridir. Bunların yanı sıra; dikkat, ilgi, güven ve doyum sağlayıcı güdüleme stratejilerini de belirtmişlerdir. 43 Weinstein ve Mayer (1986:316) ise; tekrarlama, anlamlandırma (elaboration) ve örgütleme stratejilerini temel ve karmaşık öğrenmelere göre ele almış, bunlara; kavramayı izleme, duyuşsal ve güdüsel stratejileri de ekleyerek öğrenme stratejilerini sekiz kategoride toplamışlardır. Dembo (1988:329), bu stratejilere bir de problem çözme stratejisini eklemiştir. Öztürk (1995:30) de bilişsel sistemdeki bilgi akışını dikkate alarak, eklektik bir yaklaşımla, öğrenme stratejilerini şöyle sıralamıştır: Dikkat, tekrar, anlamlandırma, zihne yerleştirme, hatırlama, bilişi yönetme ve duyuşsal stratejiler. Bu araştırmada ise Simpson ve Olejnik (1994) ve Erden ve Akman (1998) tarafından yapılan üç ögeli öğrenme stratejisi sınıflaması dikkate alınmıştır. Bunlar; anlamlandırma, örgütleme ve tekrar stratejileridir. 2.3.2.1. Tekrar stratejisi Tekrar stratejileri, öğrencilerin bilgiyi seçmelerini ve edinmelerini sağlayan stratejilerdir. Bu stratejilerde temel etkinlik zihinsel yinelemedir. Olduğu gibi hatırlanması istenen bilgilerin öğrenilmesinde bu stratejiler etkilidir (Özer,1998:154). Kısa süreli belleğin süre ve depolama yetikliği açısından sınırlılığı, tekrar ve gruplama stratejileri ile artırılabilir. Tekrar stratejileri bir listeyi yinelemek ya da bir metni aynen tekrar etmek gibi bilginin uzun süreli belleğe daha uygun işlenmesine yardım eder. Ayrıca tekrar stratejileri ezberleme için de kullanılır (Gagne ve Driscoll,1988:135). Bilginin kısa süreli bellekte tutulma süresini artıran ve daha uzun süre hatırlanmasını sağlayan önemli bir strateji “tekrar”dır. Yapılan çalışmalarda iki tür 44 tekrar stratejisi (basit tekrar ve anlamlandırıcı tekrar) belirlenmiş ve her bir stratejinin bilgi işleme sistemindeki etkileri incelenmiştir. Kısa süreli bellekte bilginin canlı tutulmasını sağlamak için kullanılan strateji “basit tekrar” (maintenance rehearsal) olarak adlandırılmaktadır. Bu stratejide bilgi basit olarak defalarca tekrar edilir (Hamachek 1990). Bu yolla bilginin zayıflaması ve müdahalelerin (interference) etkisi ile unutulması önlenir (Öztürk,1995:33). Tekrar aynı zamanda bilgiyi uzun süreli bellekte depolama metodu olarak da kullanılmaktadır. Eğer tekrar; gruplama, imgeler ve biçimlendirme veya değişik şekillerde yeniden kodlama gibi işlemlerle yeni bilginin içsel bağlantılar kurmasını kolaylaştırıyorsa, uzun süreli bellekte depolamaya yol açıyor demektir (NavehBenjamin 1984:494). Bu “anlamlandırıcı tekrar” (elaborative rehearsal) olarak adlandırılmaktadır (Öztürk,1995:33). Bu açıdan bakıldığında, basit tekrar (maintenance rehearsal) bilgiyi sadece kısa süreli bellekte tutmaya yeterli olup uzun süreli belleğe göndermede yetersizdir. Ormrod’ a (1990:245) göre bilginin daha iyi anlaşılmasına ve daha anlamlı kılınmasına yol açan anlamlandırıcı tekrar (elaborative rehearsal) uzun süreli bellekte depolamayı kolaylaştırır (Öztürk,1995:33). Bilginin olduğu gibi tekrarlandığı basit tekrar (maintenance rehearsal) bilginin kısa süreli bellekte daha uzun süre kalmasını sağlar. Basit tekrarın bu işlevi dışında kullanılması yararlı değildir. Bazen, bir şiiri ezberlemek gibi, kullanılabilir. Bilginin uzun süreli bellekte depolanmasını sağlamak için, bilginin anlamlı kılınması, eklemlemeli tekrar (elaborative rehearsal) ile olanaklıdır. Tekrar stratejisini kullanırken öğrenen kişi, olguları zihinsel ya da sesli yineler, bir metini aynen kopya eder ya da önemli tümceleri tekrarlar (Subaşı,2000:2). Araştırma sonuçlarına göre, çocuklar anaokulundan beşinci ya da altıncı sınıfa ulaşırken tekrar stratejilerini öğrenirler. 6-7 yaşındaki çocuklar öğretildiğinde, 45 tekrar stratejilerini kullanabilmekte, kendilerine uygun stratejiler üretememektedirler. 11-12 yaşındaki çocuklar ise, öğrenme sırasında kendiliğinden tekrar yapmakta, tekrarla ilgilenmekte ve eğitim durumunun hedefleri doğrultusunda tekrar davranışlarında değişiklik yapmaktadırlar (Subaşı,2000:2). Tekrarlama stratejisinde amaç, öncelikle, bilginin seçilmesi ve kazanılmasıdır. Tekrarlama stratejisi; materyalin sesli yada sessiz okuması, metindeki bilgilerin aynen not alınması, metnin önemli noktalarının kopyalanması ya da altının çizilmesi, metindeki ya da anlatımdaki belirli ifadeleri tekrar etme, yazılı bir metinde konu cümlelerini ve ayrıntılı detayları tanımlama, okuma, sözel yada içten bir cümleyle başka bir cümleyi bir araya getirme gibi süreçleri içerir (Weinstein ve Mayer, 1986:316-319). Tekrar stratejisinin kapsadığı taktikler; önemli olguları defalarca sözlü olarak tekrar etme yazılı bir metnin tümünü veya önemli cümlelerini aynen kopya etme, okurken düzenli aralıklarla durup zihinde cümleleri tekrar etme ve bir fikri değişik şekillerde çalışmadır. Tekrar stratejisi içindeki bir başka önemli taktik de “altını çizme” dir. Altını çizme, öğrencinin önemli noktaları seçmesine ve onları tekrar etmesine imkan tanımaktadır. Karmaşık öğrenmeler için farklı tekrar stratejileri kullanılır. Öğrenilecek gerecin bir metin olması durumunda, öğrenciler başlıca şu yineleme stratejilerinden yararlanabilirler (Özer,1998:155). • Sesli okuma: Metni sesli olarak birkaç kez yineleme. • Değiştirmeden yazma: Metni okuduktan sonra gerek duyulan bölümleri bir-kaç kez olduğu gibi yazma. • Aynı sözcüklerle not alma: Metnin kimi yerlerini aynı sözcükleri kullanarak kısa kısa yazma. 46 • Metinde yazıların altını çizme: Metindeki önemli sözcük, sözcük öbeği ve cümlelerin altlarını çizme. Tekrar stratejileri içinde sözü edilen altını çizme öğrenciler tarafından yaygın olarak kullanılmaktadır (Senemoğlu,2002). Altını çizme araştırmalarının birçoğunun merkezinde, bir maddenin farklı olmasının maddelerin birbirine benzediği bir yapı içerisinde o maddenin hatırlanmasını artırdığını söyleyen “Von Restorff” etkisi vardır. Örneğin eğer bir kelime listesinin ortasında bir kelime farklı renkte basılmışsa ve eğer o kelimenin hatırlanması diğer kelimelerden daha yüksekse Von Restorff etkisinin olduğu söylenebilir. Von Restorff etkisinin araştırıldığı iki çalışmada (Harris 1991;Peterson 1992) altını çizmenin hatırlamayı ve test performansını önemli derecede etkilediği bulunmuştur. Özellikle kapsayıcı (superordinate) ve ana fikri belirten cümlelerin altının çizilmesinin bu etkiyi artırdığı ve detayların ve önemli olmayan fikirlerin altının çizilmesinin de aksine test performansını düşürdüğü ortaya çıkmıştır (Aktaran:Öztürk,1995:34). Altını çizme anahtar noktalara, temel düşüncelere okuyanın dikkatini odaklayacağı stratejilerden biri olmasına karşın, küçük sınıflardaki öğrenciler için uygun değildir. Brown ve Smiley (1977) altıncı sınıfın altındaki öğrencilerin önemli bilgiyi belirlemede yeterli olmadıklarını, bu nedenle altını çizme stratejisinden yararlanamadıklarını bulmuşlardır (Aktaran:Gagne ve Driscoll,1988:133). Alt çizme işleminin verimli olabilmesi için bir takım önemli noktalara dikkat etmek gerekmektedir. Usova, Bu eylemi şu biçimde belirler: ▪ İşaretleme ya da alt çizme yapılırken değişik renkte kalemler kullanılabilir. ▪ Okunan metinlerde aynı tür işaretleme ya da alt çizme işlemi kullanılmalıdır. ▪ Aşırı işaretleme ya da alt çizmeden kaçınılmalıdır. ▪ Altı çizilen yerlerin uygunluk durumuna göre kısa notlar yazılmalıdır. 47 ▪ Alt çizme işine yalnız bir işaret koyma olarak bakılmamalıdır. Aslında bu işlem önemli yerlerin daha sonraki tekrarlar için belirlenmesi işidir. İşaretler ya da altı çizilen yerler de daha sonra gözden geçirilmelidir (Aktaran:Candan,2003:26). Blanchard ve Mikelson’a (1978) göre altını çizmenin çok kullanılmasının mantıksal nedenleri şunlardır: ▪ Kullanımı kolaydır. ▪ Eğitim gerektirmemektedir. ▪ Herkes tarafından kullanılabilmektedir. ▪ Çalışmak ve tekrar için metni küçültmektedir (Aktaran:Arslan,1996:24) Tekrar stratejisi, özellikle kısa süreli hatırlamayı artırmada ve bir metnin aynen (literally) kazanılmasında en etkili yollardan biri olarak kabul edilmektedir. Wittrock (1990) bu tür öğrenme etkinliklerinin öğrencileri transfer, yeniden organize etme ve anlamlandırma gibi zihinsel süreçlere temel teşkil ettiğini ifade etmiştir. Bu stratejinin başarısı önemli ve önemsiz bilginin ayırt edilmesine bağlı olmaktadır. Öğrencilerin not alırken ve bilgilerin altını çizerken önemli bilgiyi seçtiklerinde ve bunları gözden geçirdiklerinde başarılı oldukları belirtilmektedir (Erden ve Akman 1995:155-156). Ancak, tekrarlamada, bilgiler yüzeysel olarak işlendiğinden geri getirilmesi güç olmaktadır. Bu nedenle bilgilerin anlamlandırılarak uzun süreli belleğe yerleştirilmesi gerekir (Senemoğlu 1997: 301). Bu kategoride Weinstein and Mayer (1986) temel ve karmaşık olmak üzere iki çeşit tekrar stratejisinden bahsetmiştir. Temel tekrar stratejisini kullanan öğrenciler karşılaştıkları metin ya da öğrenme durumunu basitçe yinelemekte ya da adlandırmaktadır. Araştırmalara göre özellikle kısa süreli ve çalışan bellekteki tekrarların büyük çoğunluğu bu türdedir. Karmaşık tekrar stratejisinde bilgilere belirli ölçüde bireyin kendisinin de anlamlar katarak zihne yerleştirme işlevi vardır. Özellikle bilgi ve uyarıcıların kısa süreli bellekten uzun süreli belleğe aktarılmasında etkin olarak kullanılmaktadır. Bu tekrarda sözel yinelemeler ön plana 48 çıkmaktadır. Tekrar stratejisine dayalı olarak; metni ya da öğrenme görevini sesli olarak tekrar etme, kopyalama, metinde geçen ifadeleriyle seçilmiş notlar alma ve önemli bölümlerin altını çizme etkinlik ve taktikleri gerçekleştirmektedir (Sünbül,1998:29). Weinstein ve Mayer (1986:317-318)’e göre bu taktiğin iki temel bilişsel amacı vardır. Bunlar; 1)metnin önemli bölümlerini öğrencinin dikkat etmesiyle yardım eden“seçme”, 2) daha ileri bir düzeyde bir çalışma için materyalin çalışan belleğe transfer edilmesini sağlayan“kazanma”(edinme) dır. Seçme özelliği ile öğrenciler öğrenme gerecindeki önemli öğeleri dikkat ederek seçebilirler. Kazanma özelliği ile de, öğrenciler yeterince yineleme yaparak o öğeleri ezberleyebilirler, kazanabilirler. Ancak, bu tür öğrenmelerde yeni bilgilerle önceden öğrenilmiş bilgiler arasında ilişki kurma söz konusu olmadığından, bu stratejilerle kalıcı öğrenmeler sağlamak güçtür. Tekrar stratejileri, en çok, öğrenilecek gerecin daha ileri çalışmalar için kısa süreli belleğe geçmesini sağlar (Özer,1998:155).Tekrarın etkili olmasındaki seçme ve kazanma faktörleri önemlidir. Öğrencinin etkileşime girdiği materyalin önemli noktalarını tespit etmesi ve bunlara kendinden anlamlar katması bu stratejinin etkili olmasını sağlamaktadır. Tekrar stratejisi uygulama aşamasında kalıpçı ve basit bir zihinsel süreç durumu sergilese de Harris’e (1991) göre özellikle hatırlama ve kavramaya yönelik bir öğrenme görevi gerçekleştirmek için kısa notlar tutarak ve pasaj paragrafların kenarlarına açıklamalar yapılarak gerçekleştirilen tekrarın kısa süreli bellekten bilgi aktarımında etkili olmakta; uzun süreli bellekte ise bilginin hatırlanması ve geriye getirilmesini kolaylaştırmaktadır (Aktaran:Sünbül,1998:30). Hatırlama ve sözel tekrarlarla ilgili birkaç çalışma şu sonuçları ortaya çıkarmıştır. Sözel tekrarlar; • Materyalin zihinde tutulmasına katkıda bulunabilir. • Yaşla birlikte gelişen bir beceridir. 49 • Etkili olması için görev (öğrenme) kriterlerine uygun olmalıdır (Simpson ve diğerleri,1994: 267-278). Öğrenciler ilköğretim okullarında temel öğrenmelere dönük yineleme stratejilerini ana sınıfında öğrenmeye başlarlar. Öğrenciler bu stratejileri 6-7 yaşlarında ancak kendilerine açık olarak öğretildiğinde ve söylendiğinde kullanırlar. 11-12 yaşlarından itibaren ise, öğrenciler bu stratejileri kendiliklerinden kullanma eğilimi gösterirler (Özer,1998:154). Öğrencilerin bu stratejiyi kullanımlarına bakıldığında karşımızda yetersiz ve ezbere dayalı bir durum çıkmaktadır. Anlamlı tekrardan çok kavram ezberleme, konu listeleme ve olguları hatırda tutma gibi zihinsel davranışlar ortaya çıkmaktadır. Simson’a (1994) göre yaşla birlikte gelişen bir öğrenme stratejisi olmakla birlikte, öğrenciye bu konuda örnekler verilmesi, not tutma ve dinleme anında yönergeler sunulması ve öğrenme amacına uygun olarak kılavuzluk olunması halinde tekrar stratejisiyle istenen öğrenme performansına ulaşılabilir. Carrier’ a (1983) göre bu alandaki stratejilerden bazıları, özellikle not tutma, öğrencinin yeni bilgiyi yapılandırmasına olanak tanıdığı ölçüde başarıyı artırmaktadır (Sünbül,1998:30). Öğrenilecek metin düz yazı türünde ise- tarih dersi konuları genelde böyledir- tekrar stratejileri konuyu sesli olarak yineleme, yazıya aktarma, bazı bölümleri aynen alıntılanma ve yazının önemli kısımlarının altını çizmeyi kapsamaktadır (Subaşı,2000). Teker’de (2002) öğrencilerin verimli ders çalışma tekniklerini belirlemeye çalıştığı araştırmasında öğrencilerin tekrar stratejileri bünyesinde var olan teknikleri kullandığını belirtmiştir. Araştırmada genel olarak öğrencilerin bağımsız olarak kendi kendilerine çalıştıkları, nasıl çalışacağını düşünme, karmaşık konuları kendi sözcükleriyle ifade etme, öğrendiklerini gerçek yaşamla bağdaştırma çabalarının 50 yanında önemli ölçüde asıl noktaların altını çizme gözden geçirme ve not çıkarma gibi stratejileri kullandıkları görülmüştür (Aktaran: Sarıbayrakdar,2006). 2.3.2.2. Anlamlandırma Stratejisi Anlamlandırma stratejileri, bilgi birimleri arasında ilişki kurarak anlamlı öğrenmeyi sağlayan stratejilerdir. Öğrenciler, bu stratejilerle, öğrenmeyi amaçladıkları yeni bilgiyi, daha önce öğrendikleri ve uzun süreli belleklerinde var olan bilgilerle bütünleştirerek, ona anlam yükleyerek öğrenirler. Bu ilişkilendirmeyi yaparlarken, öğrenciler anlamlandırmayı sağlayan zihinsel imgeler ya da sözel yapılar, cümleler kullanırlar (Özer,1998:155). Anlamlandırma, öğretmeye çalıştığımız şeye daha kişisel bir anlam katmak için sembolik bir yapı eklemektir (Weinstein ve diğerleri,1988:17-19). Öğrencilerin yeni öğrendikleri bilgileri geçmiş yaşantılarda kazandıkları bilgilerle ilişkilendirmeleri esasına dayalıdır. Bu stratejiyi kullanan öğrenci yeni edindiği bilgiyi belleğinde depolanan önceki bilgiyle karşılaştırıp mevcut şemasını uydurmaya çalışır. Anlamlandırma stratejisinde gelen bilgiler olduğu gibi değil öğrenci tarafından değişikliğe uğratılarak uzun süreli belleğe kodlanır. Yeni gelen bilgilerle eski bilgiler ilişkilendirilerek anlamlı öğrenme meydana gelir (Erden ve Akman,1995:156). Başka bir deyişle anlamlandırma öğrenmeye çalıştığımız şeyi anlayabilmek için şimdiye kadar bildiklerimizi kullanmayı içerir (Görgen,1997:19). Anlamlandırma stratejisi, var olan bilgi ile yeni bilgiler arasında ilişkiler kurulmasını sağlar. Bu süreçle yeni bilgi daha anlamlı hale gelecek, kodlama kolaylaşacak ve daha belirleyici olacaktır. Anlamlandırma stratejileri, yeni bilginin kısa süreli bellekten uzun süreli belleğe, bilinenle yeni bilgi arasında ilişki kurularak ve birlik yaratarak geçişine yardımcı olur. Örneğin, bir telefon numarasını anlamlı bir tarihle, birisinin yaş günü ile ilişkilendirmek, telefon numarasını anlamlı hale getirecek ve uzun süreli bellekte kalma olasılığı artacaktır (Arends,1997:256). 51 Anlamlandırma, bilginin mevcut haliyle aynen belleğe yerleştirilmesi yerine anlamlı bir bütün haline getirilerek kazanılmasını ifade etmektedir. Wilson’a (1984) göre bilgi kopyalar üzerine dayanmaz ve yaşantıların kopyalarını oluşturarak ve depolayarak kazanılmaz. Bir öğrenci öğrenmeyi gerçekleştirmeden önce; geçirdiği yaşantılara anlam vermesine imkan tanıyan background bilgisine sahip olmalı, mevcut bilgi açısından öğrenme materyaline anlam vermesini gerektiren zihinsel faaliyetlere doğru yönetilmelidir (Aktaran: Öztürk,1995:34). Anlamlandırma, aynı zamanda bir hatırlamayı arttırma işlemidir. Bu yolla öğrenci her bir önemli yeni fikirle, önceden öğrenilenler arasında bağ kurar. Bu bağlar; bir imge, mantıksal bir çıkarım veya yeni bir fikirle önceden öğrenilenleri birleştirmeye hizmet eden başka herhangi bir şeye dayanabilir (Derry 1986: 6). Hamilton’a (1989: 205-206) göre anlamlandırma, öğrenilecek bilgi ve ilişkili önceki bilgi ve yaşantı arasındaki ilişkiyi açıklayan bir bilgi artışı olarak tanımlanabilir. Anlamlandırma; depolanan bilginin tekrar oranını arttırabilir, depolanan bilgi üzerinde örgütsel bir şema düzenleyebilir, kodlanan ve geri getirilen yapı üzerinde birbirleriyle örtüşecek ilgili öğelerin sayısını ve kodlanan bilginin farklılaşmasını arttırabilir (Aktaran:Öztürk,1995:35). Weinstein ve diğerlerine (1988:17-20) göre mevcut bilgilerimiz eski bilgilerimizi tecrübelerimizi, tavırlarımızı, inançlarımızı ve değer yargılarımızı içerir. Bir bilgiyi öğrenmeye çalışırken bununla ilgili hatırladığımız önceki bilgilerimizde, tecrübelerimizde ve inançlarımızda yoğunlaşmak ve yeni bilgilere köprüler kurmaya yardımcı olur. Bu eski bilgilerle ilişkili olan yeni bilgileri bir dosya dolabında biriktirmeye benzer. Eğer bir birey dolabına dosyaları oluşturduğu anda rastgele depolarsa ve bir başka birey de ilgili dosyaları özenle organize edilmiş bir tarzda bir araya gelerek depolarsa gelecekte bilgileri bulmaya çalışırken kim daha başarılı olur? İşe yeni başlayanlar ve uzmanlar arasındaki başlıca farklar bilgi birikimlerinin miktarında (Görgen,1997:19). ve bu bilgiyi düzenleme yöntemlerindedir 52 Weinstein ve Mayer’e (1986:315-325) göre öğrenmeye çalıştığımız şeylerle önceden biriktirdiğimiz arasında birçok yolla bağıntı kurabiliriz. Bu yolar; benzetmeler yapma, paragrafın anlamını koruyarak açıklama, kendi kelimelerimizle özetleme, şekil, şema, tablo yaparak bilgiyi başka bir biçimde aktarma, kendi ifade ve katkılarıyla not tutma ve soruları yanıtlama. Bu tekniklerin amacı uzun süreli bellekteki bilgiyi çalışan belleğe aktarmak ve yeni gelen bilgiyi ön bilgilerle bütünleştirmektir. Böylelikle yeni gelen bilgiler eski bilgilerle karşılaştırılıp, bireyin hali hazırında sahip olduğu şemasına uydurulmaya çalışılır (Görgen,1997:19). Bilgi işlem modelinde en önemli öğelerden biri anlamlılıktır. Materyal anlamlı olduğu zaman ezbere öğrenmeden daha çabuk öğrenilir ve daha çok hatırlanır. Slate ve Chearlesworth’un (1988) belirttiği gibi bu modele göre anlamlılık; öğrenciler genellemeler, kurallar, olgular ve ilkeler arasındaki ilişkileri kavrayabildikleri, yeni bilgiyi geçmiş bilgi ve yaşantılarla birleştirdikleri ve bilgi öğrencinin anlama düzeyinde sunulduğu zaman ortaya çıkar (Aktaran:Öztürk, 1995:35). Bilgilerin anlamlı bir biçimde kodlanması, geri getirerek hatırlanmasını da kolaylaştırmaktır (Senemoğlu,2002:303). Ülgen’e (1994:157) göre bu nedenle, anlamlı not alma, aynı zamanda hatırlama stratejisi çerçevesinde düşünülmektedir (Oğuz,1999,24).Yaşça biraz daha büyük olan öğrencilerin bu stratejileri kullanmada daha başarılı olduğu belirlenmiştir ( Senemoğlu, 2002 ). Yakovich ve Walker da (1986) yaptıkları şemanın anlamıyla ilgili araştırmalarında bilginin bu stratejileri kullandıktan sonra geri getirilip getirilmediğini yani hatırlama ile doğru orantılı olup olmadığını araştırmış ve aralarında önemli ölçüde bir ilişki olduğu belirlenmiştir. Weinstein ve Mayer’e (1986: 320) göre anlamlandırma stratejisini temele alarak geliştirilen iki öğrenme modelinden söz edilebilir. Bunlar; generative öğrenme modeli ve şema teorisidir. Yaygın kabul gören, kullanılan “generative öğrenme modeli ve şema teorisi” anlamlandırıcı kodlamaya bellekteki işleme düzeyi 53 ile ilgili araştırmalar arasında ilişki kurularak geliştirilmiştir (Aktaran: Öztürk, 1995:35) Osborne ve Wittrock’ a (1983:491-493) göre Wittrock tarafından geliştirilen “generative bir süreç olarak öğrenme modeli” nde, beyin pasif bir bilgi tüketicisi değildir, aktif olarak bilgiden yorumlamalar yapılandırır ve onlardan çıkarımlar meydana getirir. Modele göre, yeni giren bilgiyi anlamlandırmak, örgütlemek, kodlamak ve depolamak için uzun süreli bellekte bulunan ilişkili mevcut bilgiyi geri getirmek ve bilgi işleme stratejileri kullanmak gerekir. Bu modelde, semantik bellekteki kavramlar veya şemalarla yeni bilgi arasında ilişki kurmak için kullanılan bütünleştirici süreçler, yeni öğrenmelerin ve performansın anahtar belirleyicileridirler (Aktaran: Öztürk,1995:35). Rumelhart ve Norman (1981); Graesser (1991)’a göre, önceki öğrenmelerle yeni öğrenilenler arasında kurulan bütünlükten şemalar oluşur. Bilgilerin belli örgütleniş biçimine şema denir. Zihindeki şemaların en temel unsuru kavramlardır. Ayrı ayrı şemalar bütünleşerek aktif hale gelirler ve böylece ilkeler gelişir ve ilkeler yardımıyla da problem çözme gücü gelişir. Şemalar sürekli genişleyen yapıdadır. Mevcut şemalar okuyucunun metni anlaması için bir giriş yolu olarak zorunludur. Bütün önemli öğrenmeler analoji ile mevcut şemaları kullanarak yeni kavramları öğrenmekle sağlanır ( Shimoda’dan aktaran: Görgen,1997:20) Şema teorisi, insan bilişi ve bilgi yapısını yoğun olarak şemalar açısından araştırmıştır. Buna göre, şemaların insan bilgisinin temel üniteleri olduğu iddia edilmektedir. Şema, “genel bir kavram etrafında toplanan birbirleriyle ilişkili bir önermeler seti ve periferal olarak bağlanan organize bir bilgi yapısıdır.” Yeni giren bilginin anlamını açıklama ve kazanma yolunun, kişinin bilgi yapısında mevcut bulunan şemalar tarafından etkilendiği şema araştırmalarıyla gösterilmiştir(Katsuaki 1987: 2). Weinstein ve Mayer’e (1986: 320) göre öğrenilecek bilgiyle mevcut içerik ve prosedüral bilgi arasındaki ilişkiler ve anlamlar yaratma, şema teorisine dayalı olarak bilgi edinim çıktılarında temel öğedir (Aktaran:Öztürk,1995:36). 54 Şema teorisine göre kavramlar hakkındaki bilgiler, iç ilişkilere sahip daha genel bir bilgi ağının içerisine yerleştirilmiştir. Bu bilgileri elde etme de ya da araştırmadaki kolaylıkda bilgi ağının anlamlılığı ve zenginliğiyle ilişkili olduğu düşünülmektedir. Yekowich & Walker (1986) şemanın anlamlılığı ile gerektiğinde hatırlanmak ya da kullanılmak istenen bilginin geriye getirilmesi arasında yüksek bir ilişki olduğunu ortaya koymuşlardır. Sadoski, Paivo & Goetz (1991)’ e göre anlamlandırma stratejisinin kullanılması esnasında öğrencilere “neden –niçin” vb. gibi sorular sorulması ya da onların kendi sorularına yanıtlar vermeleri şemalarını ve var olan bilgilerini harekete geçirmektedir. Anderson (1990) ve Fiske’ye (1984) göre sonuçta bu şemalar öğrencilerin yeni bilgileri organize etmelerine ve zihinlerine yerleştirmelerine zemin hazırlamaktadır (Sünbül,1998:31). Kavramsal çevre, öğrencilerin zihinsel haritası ya da şeması ile yakından ilgilidir. McGilly(1994), kavramsal çevreyi, ilgili olguların ve/ ya da durumların ve bunlar arasındaki ilişkilerin kümesi olarak tanımlar. Öğrencilerden, bilgilerini örgütlemek ve sistematize etmek için onları cesaretlendirmede etkili bir yöntem olarak, kavram haritaları meydana getirmeleri istenebilir. Kavram haritaları, anlaşılmaz ve soyut bir kavram tarifi süresince ilgili çağrışımların bağlantılarını ve üst değerlerini gösterir. Bu stratejinin temelinde öğrencinin karşılaştığı bilgiyi aynen alması ya da bilgilerle bütünleştirerek anlamlar katması ve bu şekilde zihnine yerleştirmesi durumu vardır. Thomas ve Rohwer’e (1986) göre bireysel denetimli öğrenciler seçme, anlama, depolama ve geriye getirme gibi bilişsel süreçlere doğrudan katılır ve gerçekleştirirler. Bu süreçlerin bütünü kodlama(anlamlandırma) olarak adlandırılmaktadır (Sünbül,1998:31). Simpson, Olejnik ve arkadaşlarının (1994) anlamlandırma stratejisiyle ilgili yazmış oldukları bir makalede, bu stratejinin taktikleri ve öğrenme etkinlikleri olarak; metne çalışırken zihinsel imgelerden yararlanma, yeni bilgi ve uyarıcıları 55 daha önceden öğrenilmiş olanlarla ilişkilendirme ve yorumlama, metni ve öğrenme görevini kendi cümleleriyle özetleme ve materyal üzerinde yorumlayarak not alma gibi özellikler sayılmıştır (Sünbül,1998:31). Gagne, Weidemann, Bell ve Anders’e (1985) göre geleneksel tekrarların tersine bir öğrenci ilgilendiği bir konuyu anlamlandırdığı zaman, metin içerisinde açıkça ifade edilmeyen bilgilere yenilerini ekler ve kendinden anlamlar katar Bu nedenle anlamlandırma, öğrencilerin bireysel örnekleri ve uygulamaları düşünmesini, genellemeler üretmesini ve kişisel olarak metne tepkide bulunmasını gerektirir. Mayer (1987), Presley ve diğerlerine (1995) göre öğrenciler okuma ve çalışmaları esnasında anlamlandırma stratejilerini spontan olarak kullanamamaktadırlar. Bu konuda yapılan araştırmaların çoğu metinden okuma ve hatırlama süreçleri üzerine odaklanmıştır. Mevcut literatürde anlamlandırma ve organize etme üzerine yapılmış araştırma sayısı oldukça azdır. Bu durum da bu konularda çalışma yapma açısından bir sınırlılık oluşturmaktadır (Aktaran: Sünbül,1998:31-32). Yalnız Willougby ve diğerlerine (1993) göre anlamlandırma stratejisinin amacına ulaşmasında öğrencilerin ön bilgileri önemli bir yere sahiptir. Önbilgi düzeyi yüksek ya da öğrenilecek konuyla ilgili eksikleri tamamlanan öğrenciler bu stratejinin sonunda daha yüksek başarı ve performans elde etmektedirler. Şemalar içerisindeki bilgiler ya da önbilgiler yetersiz olduğu durumlarda anlamlı öğrenme stratejisi çoğu zaman basit tekrarlara ya da ezberlemeye yönelmektedir (Aktaran:Sünbül,1998:32). Anlamlandırma stratejilerinin çeşitli bağımlı değişkenler üzerine olan etkileri ya da bu değişkenlerle ilişkileri üzerine en kapsamlı iki araştırma Simpson ve diğerleri (1994) tarafından yapılmıştır. Bu araştırmacılar ilk çalışmalarında hatırlama ve tanıma konusunda öğrencilerin anlamlandırma stratejisi ile onların bilişsel performansları arasındaki ilişkileri incelemişlerdir. Bu çalışmaya 34’ü erkek ve 30’u kız olmak üzere toplam 64 tane yüksek risk grubundaki kolej öğrencisi 56 katılmıştır. Araştırmada kullanılmak üzere bir metin hazırlanmıştır. Öğrenciler bu metni özetleyerek, daha önceki metinlerden elde ettikleri bilgilerle ilişkilendirerek ve metin ile ilgili ilave görüş ve yorumlarda bulunarak anlamlandırma stratejisini kullanmaya çalıştılar. Araştırma verilerinin analizi sonucunda anlamlandırma stratejisi ile baştan sona tüm test performansı, tanıma–tanımlama performansı ve yazma becerisi arasında çok yüksek ve manidar bir ilişki görülürken, zamanı etkili olarak kullanma açısından düşük bir ilişki bulunmuştur. Anlamlandırma stratejisini 6 öğeye ayırmışlardır ve bu alt öğeler arasında iç korelasyonları hesaplamışlardır. Bu ögeler; genelleme, yaratıcı cevaplar, anahtar fikirler, metin örnekleme, kişisel örnekler ve tamamlama -bütünleştirmedir. Sonuçta bu öğeler arasındaki ilişkilerin hepsi anlamlı bulunmuştur (Sünbül,1998:32-33). Anlamlandırma stratejisinin bilişsel amacı; öğrenilen bilginin mevcut halinin önceki bilgiyle bütünleştirme yoluyla değiştirilerek öğrenen kişinin bilgiyi kendisine mal etmesini sağlama, yeni bilgiyi kodlayarak ilişkili bilgi bütününün içinde örgütleme, bilginin geri getirilmesini kolaylaştırmadır (Öztürk,1995:36). Goetz ve arkadaşlarına (1983) göre bir okuma parçasını incelemede aşağıdaki davranışlar yerine getirilirse öğrenme ve hatırlama artacaktır: • Metni derinlemesine ve semantik olarak inceleme • Zihinsel imgeler oluşturma • Örgütlenmiş ve karşılıklı ilişkilendirilmiş temsiller yapılandırma • İlişkili önceki bilgiyi harekete geçirme • Yeni bilgiyi önceki bilgiyle bütünleştirme • Metni ön ve son sorularla tutarlı bir tarzda işleme • Hatırlatıcılar kullanma (Aktaran:Öztürk,1995:36). 57 Bu çerçeve içerisinde anlamlandırma stratejisinin kullanıldığı taktikler aşağıdaki gibi özetlenebilir. • Materyali çağrıştıracak imgeler biçimlendirme • Materyalin ana fikrini ve ana hatlarını ortaya koyma • Özet çıkarma • Metni yorumlayarak kendi cümleleriyle not alma • Sorular oluşturma veya mevcut sorulara cevap verme • Mevcut bilgiyi harekete geçirme • Geri getirmeyi kolaylaştıracak hatırlatıcılar kullanmak Öğrenci öğrendiği bir olayın temsili bir imgesini oluşturduğu zaman olayı bütün olarak algılama gücü kazanacak ve çeşitli yönleri olayı bütünleştirecektir. Bu yolla yapılan kodlama geri getirmeyi kolaylaştırır (Öztürk,1995:36). Temel öğrenmelerde öğrencilerin yararlanabilecekleri çeşitli anlamlandırma stratejileri vardır. Bunlar (Özer,1998:156): • Zihinsel imge oluşturma: • Cümlede kullanma : • Başka sözcüklerle anlatma: • Özetleme: • Benzetim yaratma: • Üretici not alma: • Soru oluşturma ve yanıtlamadır. 58 2.3.2.2.1. Zihinsel İmge Oluşturma Bu stratejiden, özellikle çiftli çağrışım öğrenmesi, sıralı liste öğrenme ve serbest hatırlamalı liste öğrenme durumlarında yararlanılır. Örneğin, çiftli çağrışım öğrenmesinde, “kitap-çocuk” biçimindeki bir sözcük çiftini hatırlamayı amaçlayan bir öğrenci, zihninde kitap okuyan bir çocuk canlandırabilir. Böylece, öğrenci bu sözcük çiftini daha kolay hatırlayabilir ve öğrenebilir. İlköğretim okullarında öğrenciler, ana sınıfı ile ilk üç sınıfta kendileri zihinsel imge oluşturamazlar, yalnız öğretmenin önerdiği imgeleri kullanabilirler. Buna karşılık, daha üst sınıflarda öğrenciler kendileri zihinsel imge üretip kullanabilirler (Özer,1998:156). Presley ve diğerleri (1987), imgelem öğretiminin etkililiğini ortaya koyan temel belirleyicilerin yaş durumu ve kısa süreli bellek gücü olduğunu iddia etmektedirler. Buna göre, imge oluşturma belirli yaşlarda (8 yaş ve yukarısı) performansı anlamlı derecede geliştirmesine karşın daha küçük yaşlarda etkili olamaz. Ayrıca, imgelem oluşturma becerileri öğrencinin ne kadar bilgiyi bir severde bilinçli olarak devam ettirebileceğine bağlanabilir (yani fonksiyonel kısa süreli bellek etkisi). Fonksiyonel kısa süreli bellek; biyolojik faktörlerin neden olduğu depolama kapasitesinin, yönetici faktörler tarafından biyolojik olarak belirlenen kapasite yönetiminin, öğrencinin bilgi temelinin bir ürünüdür. Kısa süreli belleğin temel niteliği, bir seferde gerçekleştirilen bir kaç işleme ve depolama faaliyetidir. Bu sınır imgelem taktiği için önemli olabilir. Çünkü imgesel temsiller yaratma, öğrencinin bir kaç faaliyeti, anında yerine getirmesini gerektirir. Somut cümleleri temsil etmek için belirli imgeler yaratma durumunda bir öğrenci: a)cümleyi belleğinde tutmalı, b)cümlede temsil edilen bir nesne ve olayın imgesini geri getirmeli veya yapılandırmalı, c)imgelerin içine cümle anlamının tutarlarının bir temsilini yerleştirmelidir. 59 Bazı çocuklar bu operasyonlarının hepsini bir seferde gerçekleştirecek yeterli fonksiyonel kısa süreli belleğe sahip olmayabilir. Bu durumda kısa sürekli bellekteki bireysel farklılıklar, çocuklar imgesel kodladığı zaman öğrenmenin belirleyicisi olmalıdır (Öztürk,1995:37). 2.3.2.2.2. Cümlede kullanma Bu strateji, anahtar sözcük yöntemi ile birlikte yabancı dilde sözcük öğrenmede, çeşitli konularla ilgili kavram ve olguların öğrenilmesinde kullanılır. Örneğin, İngilizcedeki “car” (otomobil) sözcüğünü öğrenmek isteyen bir öğrenci, Türkçede ses benzerliği olan “kar” sözcüğünü anahtar sözcük olarak alıp bunları bir cümlede, söz gelimi “Karlı havada otomobil kullanmam.” cümlesi içinde kullanabilir. Öğrenci, “kar” sözcüğü “otomobil” sözcüğünü çağrıştırdığı için, daha sonra “kar” sözcüğünü duyduğu zaman “otomobil” sözcüğünü hatırlayabilir. 2.3.2.2.3. Başka sözcüklerle anlatma Metnin öğrencinin kendi sözcükleri ile ya da metindekinden farklı sözcüklerle anlatılması. Anlamlandırmayı ve kodlamayı gerçekleştirmeye yönelik birçok etkinlik vardır. Nist & Simpson’a (1998) göre metin ya da paragraf kenarlarına açıklamalar ve kodlamalar yapma anlamlandırmayı sağlayan en etkili tekniklerdir. Bu teknikler öğrencilerin anahtar fikirleri seçmesine, bu fikirleri yeniden kodlayarak kendi ifadelerine dönüştürmesine yardım eder. Buna ilaveten öğrencinin daha sonra ya da ilerideki çalışmalarında, zihinde hazır bir özet ve şablon oluşturduğundan zihne yerleştirmede kolaylık sağlar ve konunun organize edilmesine katkıda bulunur. Bu açılardan anlamlandırmanın test performansı üzerinde yüksek bir etkisi vardır. 60 2.3.2.2.4. Özetleme Metnin, ana çizgileriyle anlatılması. Özetlemede öğrenci, metindeki ana düşünceyi belirler, önemli düşüncelerle ayrıntıları ayırt eder, düşünceler arasında ilişkiler kurar ve onları kendi cümleleriyle anlatarak bütünleştirir. Özetleme gücü metni anlama ve hatırlama için oldukça önemlidir. Metni özetleme, kapsayıcı ve önemli cümle yapılarının yüksek düzeydeki temsilini oluşturma anlamına gelmektedir. Özetleme esnasında fazla ve önemsiz noktalar genel yapıda soyutlanır ve özü oluşturan makro bir yapı ortaya çıkar. Metinde ortaya çıkan bu makro yapı, anlamın temel çatısı olarak kabul edilebilir. Öğrencilerden belleğinde bulanan bu özetlemeyi hatırlamaları istendiği zaman, özetlerin yeniden yapılandırmanın çatısı olarak hizmet etmesi beklenebilir. Bu çerçevede düşünüldüğünde, bir metni hatırlama gücü özetleme yapısına bağlı olmaktadır. Özetleme ve hatırlama birbirlerine ilişkili olarak bağlanmalıdır. O halde, öğrencilere özetleme gücünün kazandırılması, onların okuduklarını anlamalarına önemli derecede hizmet edecektir (Brown, Day ve Jones,1983:968). Carr ve Ogle’ ye (1987) göre özetleme, ayırıcı öğrencinin: a) ne öğrendiğini düşünmesine, b)mantıksal ve anlaşılabilir bir tarzda yazmasına, c)kendi kelimeleriyle ne öğrendiğini açıklamasına yardım eder (Aktaran:Öztürk,1995:38). Van Dijk ve Kintsçh (1978) özetlemeye temel olacak altı basamaklı bir kurallar takımı geliştirmiştir. Bunlar; önemsiz bilgiyi atma, fazla bilgiyi atma, madde listeleri için kapsayıcı (superordinate) genel kavramlar ortaya koyma, bir seri olayı, kapsayıcı bir kavramla açıklama, merkezi bir cümle (ana fikri açıklayan) seçme ve merkezi bir cümle yoksa onu oluşturmadır (Aktaran: Öztürk,1995:38). Burada Kintsch ve Van Dijk özetlemede esas olacak bir makro yapı oluştururken üç temel işlem üzerinde yoğunlaşmaktadır. Bunlar; atma, 61 genelleştirme, yapılandırmadır. Daha sonra yapılan çalışmaların bir çoğunda bu makro yapı temel esas oluşturmuştur (Aktaran: Öztürk,1995:38). Okul öğrenmelerinin temelini, okuduğunu istenilen nitelikte anlama oluşturur. Okuduğunu anlama ise, öğrencinin düzeyine uygun olarak yazılmış bir metinden tam ve doğru olarak anlam çıkarmasıdır. Öğrencilerden ilkokuldan itibaren çeşitli derslerle ilgili konularda yazılmış kitap, dergi gibi basılı materyallerdeki bilgileri okuyup öğrenmeleri istenir. Okul yaşamında öğrencilerin çoğu okuduklarını anlamamanın eksikliği ve sıkıntısını yaşarlar. Defalarca okunan metinler, tekrarlanmak istendiğinde ya da metnin ana düşüncesi, özeti sorulduğunda takılıp kalınır. Son yıllarda okuduğunu anlama üzerine yapılan bilimsel çalışmalar okuduğunu anlamayı sağlayacağı bazı öğrenme tekniklerinin olduğunu ve bunların öğretilebildiğini ortaya çıkarmıştır. Bu tekniklerden biride okuduklarımızı özetlemedir (Görgen,1997:21-22). Özetleme; yazılı bir materyalin özetlenmesi etkili bir öğrenme yoludur. Özetleme ile metnin anlaşılması ve anımsanması kolaylaşır. Özetleme, öğrenciyi birçok yönden destekler. Bunlar; anlamlı okuma, önemli düşünceleri belirleme, kendi tümceleri ile içeriği oluşturmadır. Böylece öğrenen kişi, bu ilkeleri kullanarak bilgiyi yeniden örgütler ve anlamlı hale getirir. Ancak özetleme yapmayı öğrenmek, zaman alır ve uygulamayı gerektirir (Subaşı,2000:2). Anderson ve Hidi’ ye (1989:26) göre özetleme diğer yazım türlerinden çok farklıdır. Çoğu yazım türü, içerik ve yapının dikkatli ve ayrıntılı olarak planlanmasını, ana fikirlerin oluşturulmasını gerektirmektedir. Bununla birlikte, özetleme, söz konusu yazılı materyali temellendirir. Orijinal anlamına bağlı kalması için, özet yazarı özetin neleri içereceğini, nelerin çıkarılacağını bilgini yeni kelimeler kullanılarak yeniden nasıl yapılandırılacağı ve bunun nasıl sağlanacağı konularında karar vermelidir (Görgen,1997:22). 62 Özetleme becerisi metni anlama ve hatırlama için oldukça önemlidir. Özetleme, metni kapsayıcı ve metindeki önemli cümle yapılarını temsil edici bir yapı oluşturma anlamına gelmektedir. Özetleme esnasında fazla ve önemsiz noktalar genel yapıdan soyutlanır ve özü oluşturan makro bir yapı ortaya çıkar. Özetleme ile ortaya çıkan makro yapı, metinde anlamın temel çatısı olarak görülmektedir. Öğrencilerden metni hatırlamaları istendiği zaman, özetler, hatırlama ile yeniden yapılanan bilgilerin çatısı olarak sürece hizmet eder. Ayrıca özetleme, öğrencinin ne öğrendiğini düşünmesine, mantıksal ve anlaşılabilir tarzda yazmasına ve kendi kelimeleriyle ne öğrenildiğinin açıklanmasına yardım eder. O halde öğrencilere özetleme gücü kazandırmak demek onların okuduklarını anlamalarına önemli derecede hizmet etmektir (Brown, Day ve Jones,1983:968). Weinstein ve Mayer’e (1986:315-325) göre öğrenciler özetleme anında, yeni gelen bilgilerin eski bilgilerle ilişkisini kurarak anlamlı hale gelmesini ve uzun süreli belleğe depolanmasını kolaylaştırır. Böylece uzun süreli belleğe depolananlar, kalıcı olur, gerekince hatırlanır (Görgen,1997:22). Gelişigüzel özet yazılmaz. Özetleme belli kurallara uymayı gerektiren bir işlemdir. Araştırmamıza temel oluşturan özetleme kuralları ise, Van Dijk ve Kintsch(1978), Van Dijk (1980), Day (1980) çalışmalarında ortaya konan büyük ölçekli yapı modelinden sentezlenen kuralların, özetleme kuralları olarak öğretimini içermektedir. Bu modele göre bir metnin yapısında iki düzey olduğu kabul edilmektedir. Bunlar büyükölçekli ve küçükölçekli yapılardır. Küçükölçekli yapı, okuyucunun büyükölçekli yapıyı oluşturmak için kullandığı metin tabanıdır. Büyükölçekli yapı ise, metindeki genel anlamı, metnin özünü içerir. Bu yapının kurulması sürecinde okuyucu, küçükölçekli yapıda yer alan bilgiyi belli kurallar uygulayarak düzenler, kısaltarak öz bilgi haline getirir(Çakır,1995:11). Van Dick ve Kintsch(1977) tarafından önerilen özetleme modelinde özette yer alacak bilgi, büyükölçekli -yapı üretebilmek için metin içeriğine ait önermeler üzerinde işleyen makro kurallar(seçme, silme, genelleme, kurma) tarafından belirlenmektedir (Aktaran: Brown ve Day,1983:1-14). 63 Eggen ve Kauchak (1992:388)’e göre özetlemenin öğrenilmesinde şu basamakların izlenmesi gerekir: 1. Metindeki önemsiz bilgiyi belirlemek ve çıkarmak. 2. Metindeki ana düşünceyi belirlemek ve kendi sözcükleri ile anlatmak 3. Her paragraftaki ana düşünceyi belirlemek ve yeniden anlatmak 4. Metinin ana düşünceleri ile yardımcı düşüncelerini anlamını bozmadan kısa olarak bütünleştirmek Özetleme ile ilgili öğretim, zaman alıcı olmakla birlikte, hatırlama ve kavramayı artırmaktadır. Aşağıda bir özetleme örneği verilmiştir. Öğrencilerinin kendi kendilerine öğretebilen (öğrenmeyi öğrenen) bireyler haline gelmesi için çaba harcayan öğretmen, öğrencilerine aşağıdaki açıklamayı yapmaktadır. "Bu gün okuduğumuz şeyi daha iyi anlamak için ve anlayıp anlamadığımızı kontrol etmek için yeni bir yol öğreneceğiz. Bu yolun adı özet yapmadır. Bu yolun birkaç basamağı vardır: • Önce okuyacağımız metni gözden geçireceğiz (hızlıca okuyacağız). • Daha sonra anlayıncaya kadar okuyacağız. • Metindeki önemli olmayan bilgileri eleyeceğiz. • Önemli fikirleri listeleyeceğiz. • İçlerinden metinde işlenmek istenen ana fikri bulacağız. • Bu ana fikri desteklemek üzere her paragrafa ait temel fikri (ana fikre ait yan fikirler) bulup kendi sözcüklerimizle kısa bir biçimde yazacağız. Bir metin okunurken öğrenciler önemli kavramları yakalayıp, onlar etrafında yuvarlaklar çizerek birbirlerine anlamlı biçimde bağlamaktadır. Öğrenciler bu 64 sayede okunan parçaya dikkat etmekle birlikte çıkaracakları anlamlar da gelişmektedir. Öğrenciler anlamları önceki bilgileri ile karşılaştırmalı, uygun olup olmadığını değerlendirmeli ve kabul etmeden önce eleştirmelidir. Gazete ve magazin dergilerindeki makaleleri okuma; Kavram haritaları, gazete ve teknik dergilerdeki yazılar hakkında not almak için oldukça kısa ve etkili bir yoldur. Hızlı bir okumadan sonra temel fikirleri yuvarlak içine almak ve bağlantıları kurup harita oluşturmak oldukça kolay olmaktadır. 2.3.2.2.5. Benzetim yaratma Öğrenilecek bilginin önceden kazanılmış bilgilerle yapay benzerliklerinin kurulması. Öğrenci, kendisi benzetimler yaratarak ya da öğretmenin yarattığı benzetimleri kullanarak yeni bilgiyi anlamlı duruma getirir ve öğrenir. Örneğin, öğrenci insan zihninin işleyişini bilgisayarın işleyişine benzeterek öğrenebilir. Benzetimler, yeni bilginin daha önceden bilinen eski bilgi kullanılarak, somut olarak açıklanmasına yardımcı olur. Karşılaştırma kullanma da eklemlemeyi sağlayan bir başka yoldur. Karşılaştırmalar, düşünceler ya da özellikler arasında benzerlikleri ve ayrılıkları gösterir (Subaşı,2000:2). 2.3.2.2.6. Üretici Not Alma Metnin ana noktalarını bölümler arasındaki ilişkileri açıklayarak, bilgileri daha anlamlı ve kullanışlı biçime dönüştürerek yazma. Öğrencinin kendi ifadeleriyle notlar alması, bilgilerin ön bilgilerle bütünleştirilmesine ve yeniden örgütlenmesine olanak verdiğinden daha iyi öğrenme sağlar (Dembo 1988: 338). Not alma; doğru olarak not alınırsa yeni bilgi, varolan bilgiye etkili bir biçimde ilişkilendirilir ve işlenmiş olarak bilginin düzenlenmesine yardımcı olur. 65 Bununla beraber birçok öğrenci metnin altını çizmede olduğu gibi iyi not alamaz. Bazı öğrenciler öğretmenin söylediği herşeyi yazarlar. Bu tür öğrencilerin önemli düşünceleri bulmada ve amaca uygun tanımlamada güçlükleri vardır. Öğretmenin anlattığı herşeyi onun tümceleriyle yazmaya kalkan öğrenci, not almayı bilmiyordur. Ayrıca bir konuşmacı dakikada yaklaşık 125 sözcük kullanarak konuşur. Öğrenci kısaltarak yazmaya kalksa bile her söyleneni kaydetmesi olanaksızdır. Etkili not alma, bireyin kendi tümceleri ile ana düşünceleri saptama, önemli düşünce ve noktaları özetleyerek, birleştirerek bir biçim oluşturmaktır. Kiewra’ ya (1989) göre karmaşık bilgiyi karşılaştırma ve eklemleme yoluyla not almada tablo kullanılmalıdır. (Aktaran: Arends,1997:256). Anlamlandırma stratejisi içindeki önemli taktiklerden biri de “not alma” dır. Not alma, okunulan bir metinde hedeflerle bağlantılı olarak önemli fikirlerin başka bir kağıt üzerine kaydedilmesidir. Öğrenciler not aldıklarında, bir tür çalışma stratejisi kullanmaktadırlar. Not almak, içeriği daha iyi anlamak için bir planı uygulamak anlamına gelmektedir ve öğretmeni dinlemekten ya da metne basitçe göz atmaktan farklı bir takım zihinsel işlevleri gerektirir (Candan,2005:327-332). Di Vesta ve Gray (1972), not almanın iki temel fonksiyonunu ortaya koymuştur. Bunlar; kodlama, dışsal depolamadır. Kodlama, bilginin daha anlamlı ve kullanılabilir formalara dönüştürülmesi, depolama ise daha sonraki incelemeler için bilginin dış muhafazasıdır. Böylece, notların alınma ve kullanılma amaçları, kullanılan süreçler ve öğrenme ürünlerinin temelinde bulunan bir etkiye sahip olabilir. Metin kenarına not alma, öğrencinin tekrar etmesine, yeni bilgiye hazır olmasına ve kodlamasına yardımcı olur (Arends,1997:255). Metin kenarına not alma, bilinmeyen sözcükleri yuvarlak içine alma, anlaşılmayan yerlere soru işareti gibi işaretler koyma, önemli düşünceleri gösteren işaretler ve açıklamalar, öğrencinin bu kısımlara dikkatini yoğunlaştırmasını sağlar (Senemoğlu,1997:563) 66 Kısa süreli hafızamızın hem kapasite hem de zaman yönünden oldukça sınırlı olması, yeni karşılaştığımız bilgilerin hızlı ve etkili bir biçimde uzun süreli hafızamıza aktarmayı ya da uzun süreli hafızamıza aktarmak üzere belirli bir yöntemle kaydetmeyi zorunlu hale getirmektedir. Birçok öğrenci derste anlatılanları iyi dinledikleri ve kitaplarını düzenli olarak okudukları takdirde başarılı olabileceklerini düşünürler. Halbuki kısa süreli hafızanın sınırlılıkları konusunda bildiklerimiz, bu tür bir çalışma biçiminin yeterince etkili olamayacağını göstermektedir. Çünkü dinlenilen bilgilerin aynı anda hem anlaşılması, hem de konuşma hızına eş orantılı olarak doğrudan uzun süreli hafızaya aktarılması çok zordur. Böyle bir çaba kısa süreli hafızanın kapasitesini fazlasıyla zorlayacak ve düşünme sürecinde yorgunluğa yol açacaktır. Bu durumda not alma, kısa süreli hafızanın kapasitesinin daha etkili kullanılmasını (yani sadece dinlenilen konunun anlaşılmasını) ve uzun süreli hafızaya aktarılmak üzere bilgilerin kaydedilmesini sağlayan önemli bir çalışma becerisi olarak karşımıza çıkmaktadır (Yıldırım:2000:22). Not almayla aynı paralelde düşünülebilecek taktiklerden biri de ‘altını çizme’dir. Öğrenciler bir başka yere not alma yerine okudukları metin üzerine işaret koyarak metin üzerinde önemli noktaları belirleyebilirler. Metindeki önemli noktaların altını çizme yoluyla o fikirleri tekrar edebilirler ve önemli bilgiyi daha iyi öğrenirler. Not almanın altını çizmeden farkı, not alırken uzun süreli bellekteki bilgiden faydalanma yoluyla yorumlayarak not almanın mümkün olmasıdır. Altını çizmeden sadece metindeki cümleler dikkate alınır. Bundan dolayı, not alma daha etkilidir, fakat altını çizme için daha az zaman harcanır. Not alma, öğretmenin ya da kitabın sunduğu bilgiyi, öğrencinin yeniden organize ederek kendisi için daha anlamlı hale getirmesidir. Öğrencinin, not alabilmesi için önemli bilgiyi önemsizden ayırt etmesi gerekir. Bu durumda öğrenci not alabilmek için; 67 •Öğrenme konusu üstünde dikkatini yoğunlaştırmalı; •Konunun ana hatlarını çıkarmalı; •Daha sonra da bu ana hatların içine önemli fikirleri yerleştirmelidir. Not almayı ve daha sonra çalışmayı kolaylaştırmak için, tablo ve matris çizilip, önemli bilgiler bu tablo ya da matrisin içine yerleştirilebilir. Not alma, öğrencinin anlamlı öğrenmesini sağladığı gibi, daha sonra bilgiyi tekrar etme ve gözden geçirmesini hızlandırır, kolaylaştırır (Senemoğlu, 1999:36). Not alma, öğrencinin daha sonraki çalışmalarını kolaylaştırıcı olduğu gibi bilginin uzun süreli bellekte anlamlı bir biçimde saklanması için de etkili modeller oluşturmaktadır (Arends:1997). Dinleme yoluyla öğrenilen bilgiler çok uzun süreler hafızada duramaz. Öğrenilenlerin zaman zaman tekrar edilmesi gerekir. Bir öğrenci ders sonunda, o derste dinlediğinin ancak %55 ini hatırlayabilir. Tekrar yapılmadığı sürece bu oran bir hafta sonra %17 lere düşer. Bu yüzden not tutmanın çok büyük bir önemi vardır. Not tutmanın iki önemli yararı vardır. Bunlarda birincisi eğitimin temel şartı olan "Aktif katılımı" sağlar. Öğrenci derste pasif durumdan aktif duruma geçer. Not tutma sayesinde derste devamlı uyanık olur, dikkatini derse yoğunlaştırır ve dikkatinin dağılmasını engeller. İkinci önemli yararı ise unutmayı engellemesidir. Unutkanlık düşmanını bizim avantajımıza çevirerek en önemli girişim not tutmaktır. Özellikle alınan notlar eve gelince bir de temize çekilirse hafızaya daha iyi yerleşir. Not tutulurken dikkat edilmesi gereken bazı noktalar bulunmaktadır. Öncelikle not tutulan kağıt konusunda cömert olunması gerekir. İleride okuduğumuz zaman anlayabileceğimiz şekilde, boşluklar bırakılarak not tutmamız da yarar vardır. Hiçbir zaman küçük bir kağıda sıkışık bir şekilde not tutulmamalıdır. Hatta not tutmak için bir defter olursa daha düzenli not tutulur. Ve de sayfanın altında, üstünde, yan taraflarında boşluk bırakılırsa buralara eksik kalan bilgileri daha sonra yazabiliriz. 68 Dinleme ile not tutma arasında bir denge oluşturmak gerekir. Tüm dikkati dinlemeye ayırırsak, verimli bir şekilde not tutamayız. Aynı şekilde çok ayrıntılı not almaya kalkışırsak bu sefer de anlatılanları anlamamız güçleşir ve bu da dinlemeyi olumsuz etkiler. Dolayısıyla dinleme ve not tutma arasındaki dengeyi çok iyi ayarlamamız gerekir. Derste not tutarken ana fikirleri, önemli noktaları not etmek çok önemlidir. Not alırken seçici olmakta yarar vardır. Önemli noktaları belirlerken öğretmen bize çeşitli ipuçları verir. "Burası önemli","Burada esas olan", "Dikkat ederseniz" vb. ipuçlarıyla bu bölümlerin önemini vurgular. Bu bölümler mutlaka not alınmalı ve önemli olduğunu belirtmek için de yanına * işareti konmalı ya da altı çizilmelidir. Not tutarken öğrenci kendi cümleleriyle not almalıdır. Bu şekilde hem öğrenci öğretmenin anlattıklarını özetleme imkanı bulur, hem de anladığı biçimde not alma imkanı bulur. Bazı durumlarda anlatılanların aynı şekilde not alınması gerekebilir. Ya da tahtada yazılanları aynı şekilde kaydetmek gerekebilir. Bu durumda anlatılanlar ya da yazılanlar aynı şekilde not alınmalıdır. Öğrenci not tutarken aklına takılan yerleri ya da anlayamadığı bölümleri öğretmene sormaktan çekinmemelidir. Böylece not alırken hem eksik not alınmamış olunur hem de anlayarak not alınır. Öğrenci hafızasına çok güvense bile mutlaka sınıfta öğretmen tarafından söylenen ve önemli gördüğü her şeyi not etmelidir. Böylece unutkanlık sonucu doğabilecek olumsuz sonuçları engellemiş olur. Dikkat edilmesi gereken en önemli noktalardan biri de tutulan notların mutlaka temize geçirilmesidir. Öğrenci tuttuğu notları temize geçirirken bir kez daha tekrar etmiş olur ve bu da unutmasını engeller. Eğer mümkünse tutulan notlar o gece ya da bir sonraki dersten önce temize geçirilmelidir. İyi dinlemek ve not tutmak sadece eğitimin değil, hayat başarısının da en önemli unsurudur. İyi bir 69 dinleyici olmanın temel kuralı iyi not tutmak, iyi not tutmanın yolu da iyi bir dinleyici olmaktır. Bu anlamda iyi not tutmak ve iyi bir dinleyici olmak birbirleriyle bağlantılı iki kavramdır. Teorikte anlatılan bu hususlar, pratikte uygulandığında öğrenciye birçok yararlar sağlar. Çok ufakmış gibi görünen ayrıntılar ileride büyük farklar yaratacaktır. 2.3.2.2.7. Soru oluşturma - Soru yanıtlama Şema teorisine göre kavramlar hakkındaki bilgiler, iç ilişkilere sahip daha genel bir bilgi ağının içerisine yerleştirilmiştir. Bu bilgileri elde etme de ya da araştırmadaki kolaylık bilgi ağının anlamlılığı ve zenginliğiyle ilişkili olduğu düşünülmektedir. Yekowich & Walker (1986) şemanın anlamlılığı ile gerektiğinde hatırlanmak ya da kullanılmak istenen bilginin geriye getirilmesi arasında yüksek bir ilişki olduğunu ortaya koymuşlardır. Sadoski, Paivo & Goetz’e (1991) göre anlamlandırma stratejisinin kullanılması esnasında öğrencilere “neden –niçin” vb. gibi sorular sorulması ya da onların kendi sorularına yanıtlar vermeleri şemalarını ve var olan bilgilerini harekete geçirmektedir. Anderson (1990) ve Fiske’ e (1984) göre sonuçta bu şemalar öğrencilerin yeni bilgileri organize etmelerine ve zihinlerine yerleştirmelerine zemin hazırlamaktadır(Aktaran: Sünbül,1998:31). Bireyin kendine ya da başkalarına soru sorarak düşünme stratejisini kullanması, etkili bir kodlama tekniğidir. Soru sorma, okunan materyalin anlaşılmasına yardım eder. Ayrıca kendi kendine soru sorma bireyin sorun çözme becerisini de kolaylaştırır (Gagne ve Driscoll,1988:135). Stein, Morris ve Bransford’a (1978) göre birçok çalışmada, öğrencilerin etkili düzeyde anlamlandırma yapmaları ölçüsünde yeni bilgileri daha kalıcı olarak zihinlerine yerleştirebilecekleri kanıtlanmıştır. Anlamlı çağrışımlar kurulduğunda öğrenciler, kendi sahip oldukları bilgileri gözden geçirmekte ve bu bilgileri öğrenilmesi gereken materyalle ilişkilendirmeye çalışmaktadırlar. Anlamlı okuma, 70 soru sorma – sorgulama üst düzeyli stratejilerden birisidir. Bu strateji öğrencileri kendi sahip olduğu zengin ve gelişmiş bilgi temeliyle yeni bilgiler arasında bağlantı kurmaya teşvik ederek öğrenme içeriğinin öğrenilmesini sağlamaktadır. Öğrenmesi için olguları ya da durumları doğrudan öğrencilere sunmak yerine, her bir durum ve olgu için onların “neden ve niçin” sorularına yanıt vermeleri istenir (Aktaran: Sünbül,1998:31). Anlamlandırma stratejisi içinde bulunan ve anlamayı artıran önemli taktiklerden biri de ‘soru oluşturma’dır. Okuma süresince öğrencilerin, özellikle geniş anlam ünitelerini kapsayan bütünleştirici sorular oluşturması, okuyucuyu daha aktif yaparak veya öğrencinin metni anlayıp anlamadığını bilinçliliğini arttırarak anlama ve hatırlamayı geliştirmesi için onu yönlendirir. İyi bütünleştirici sorular, anlamadaki problemlere dikkat çekebilir ve anlama başarısızlığını gidermek için okuyucuyu bir girişime teşvik edebilir (Öztürk.,1995:39). Davey ve McBride’a (1986:256) göre iyi düzenlenmiş sorular oluşturma, anlamayı birkaç şekilde etkileyebilir. İlk olarak, etkili sorular oluşturma aktif anlama durumu içindeki okuyucuların, materyali derin bir işlemeye tabi tutmasını gerektirir. Önemli bilgiye ayrılan bu büyük bilişsel çaba, bilginin hatırlamasının artmasıyla sonuçlanır. İkinci olarak, kendi kendine etkili sorular oluşturma durumunda, eğitilen öğrenciler kendi anlama yeterliliğinin bilinçliliğini üst düzeye çıkarabilir. Bir anahtar noktanın seçilmesiyle ilgili olarak, kendi kendine soru oluşturma ve cevap verme yoluyla yetersiz veya eksik anlama okuyucu tarafından belirlenebilir ve çözümlenebilir. Son olarak, soru oluşturma eğitimi özellikle öğrencileri sorulara cevap vermede bilişsel çabayla tanıştırmak için etkili olabilir. Düşünmeye yönelten iyi bir soru oluşturmak için, öğrenci metindeki anahtar bilgiyi belirlemeye ve bu bilgiyi ortaya koymayı sağlayan kabul edilebilir bir soru yaratmaya ihtiyaç duyar. Bu kabul edilebilir soru kökü biçimindeki bilgi ve sorular ve kabul edilebilir cevaplar arasında ilişki kurulmasını gerektirir (Aktaran: Öztürk,1995:39) 71 Yapılan bir çalışmada, öğrencilerin metni işlemesini artırmada kendi kendine soru sorma eğitimini ele alan yirmi yedi çalışma üç teorik açıdan incelenmiştir. Bunlar; aktif işleme teorisi, bilişi yönetme teorisi, şema teorisidir. Aktif işleme teorisi: yüksek düzeyde soru oluşturma, bilişi yönetme teorisi: önemli öğeleri anladığından emin olmak için kendini izleme soruları oluşturma ve şema teorisi: metni anlamayı artırmak için ilişkili önceki bilgiyi harekete geçiren sorular oluşturma üzerinde odaklaşır. Öğretimsel soruların farklı bir yapısı olmasına rağmen, bu üç teorik açıdan ortaya çıkan kendi kendine soru sorma çalışmaları öğrencilerin metni işlemesini artırmada etkili olmuştur. Ancak bu etkililik %52 civarındadır. İncelenen 27 çalışmanın on dördü kendi kendine soru sorma öğretiminin öğrencinin metni işlemesini artırdığını, dokuzu önemli bir etkiye sahip olmadığını ortaya koymuş ve beşi ise karmaşık sonuçlar vermiştir (Wong,1985:250). McDonald’a (1986:291) göre bu noktada ortaya çıkan başarı ve başarısızlık üzerine yapılan yorumlar hatırlamanın gelişiminin hem oluşturulan sorunun niteliğine ve hem de deneğin metin içeriğine yakınlığına dikkati çekmektedir. Buna göre, yabancı bir metni okuyan öğrenciler, ancak önemli içerik üzerinde odaklaşan sorular yaratabilirlerse anlama ve hatırlamaları gelişecektir (Aktaran: Öztürk,1995:40) Yeni bilgiye anlam kazandırmak, ancak mevcut “ilişkili bilgiyi harekete geçirme” yoluyla olur. Öğrenciler okudukları materyali anlayıp anlamadıklarını ve nasıl anladıklarını etkileyen önceki bilgiye sahiptirler. Çok sayıda çalışma göstermiştir ki öğrencilerin bildiği şey metinden anladıkları ve hatırladıkları şeyi etkiler. Önceki bilgi, metni anlamayı çeşitli şekillerde etkiler. Bunlar; beklentiler yaratabilir ve böylece bu beklentilerle ilişkili olan bölüme dikkati yöneltebilir, çıkarımsal incelemeye fırsat verir ve anlamayı artırır, hatırlamayı ve yeniden yapılandırmayı kolaylaştırır (Öztürk,1995:40). Bilginin kazanılması ve hatırlanmasında, hatırlatıcılar kullanmak önemlidir. Hatırlatıcılar, bir listedeki maddelerin, kelimelerin ve karmaşık olgusal bilginin kazanılmasını ve hatırlanmasını kolaylaştıran bir kodlama sistemidir. Bu kodlama 72 sistemi yoluyla; ardışık maddelerin sırasının öğrenilmesi, bir listedeki kelimelerin öğrenilmesi vb. kolaylaşır. Ayrıca, kodların hatırlanması yoluyla bilginin hatırlanması kolaylaşır. Örneğin, kelimelerin baş harflerinden anlamlı bir cümle oluşturulması, anahtar kelimeler kullanılarak ses benzerliği yoluyla kelimelerin hatırlanması vb. hatırlatıcılar; sözel, görsel, işitsel ve imgesel olabilir (Öztürk,1995:40). 2.3.2.3. Örgütleme Stratejisi Örgütleme stratejileri, öğrenilecek bilgilerin yeniden düzenlenip yapılandırılarak öğrenilmesini sağlayan stratejilerdir. Anlamlandırma stratejilerinde olduğu gibi, bu stratejilerle öğrenmede de bilgileri anlamlandırmaya önem verilir. Bu nedenle, örgütleme stratejileri anlamlandırma stratejileriyle birlikte kullanılır (Özer,1998:157). Örgütleme, öğrencilerin yeni gelen bilgileri bir araya getirerek yeniden düzenlemesi esasına dayanır. Bu nedenle örgütleme stratejisi ile anlamlandırma stratejisi bir arada da kullanılabilir. Bir metnin ana ve yan fikirlerinin çıkartılması, bilgilerin sınıflanması grafikle gösterilmesi bu strateji içerisinde yer alan tekniklerdendir. Bu stratejiyi etkili bir biçimde kullanan öğrenciler sayfalarca yer tutan bir metni basit bir şema ya da tablo ile özetleyebilirler. Bu nedenle örgütleme stratejisi kullanan öğrencilerin çalışmaya ayırdıkları zaman kısalmaktadır (Erden ve Akman,1995:156). Öğrenciler, genel olarak, öğretilmeleri durumunda örgütleme stratejilerini dokuz yaşından başlayarak kullanabilirler. Öğrencilerin bu stratejileri kendiliklerinden kullanmaları, ancak 10-11 yaşlarında iken olur. Buradan, öğrencilerin örgütleme stratejilerinden yaşları büyüdükçe, dahası genel yetenek düzeyleri yükseldikçe daha çok yararlandıkları sonucuna ulaşabiliriz. Örgütleme stratejileri, karmaşık öğrenmeler için de etkili olarak kullanılabilen stratejilerdir. 73 Bunlar özellikle ilköğretimin ikinci basamağında ve sonrasındaki eğitim basamaklarında öğrenim gören öğrenciler için önem taşır. Çünkü bu basamaklarda öğrenciler, öğrenmelerini büyük ölçüde metinlerin oluşturduğu ders kitapları ile öteki basılı gereçlerden gerçekleştirirler. Öğrenciler, öğrenmek için okudukları metinlerdeki ana düşüncelerle onları destekleyen ayrıntıları birbirleriyle ilişkilendirmede örgütleme stratejilerini işe koşarlar (Özer,1998:157). Örgütleme stratejileri, gerçekte iki temel amaca ulaşılmasına katkı sağlar. Bunlardan birisi kısa süreli belleğe aktarılacak bilgilerin seçilmesi, ötekisi de kısa süreli bellekte düşünceler arasındaki ilişkilerin yapılandırılmasıdır. Ancak, örgütleme stratejilerini etkili biçimde kullanan öğrenciler, kendi oluşturdukları bilgileri kullanarak çalışma sürelerini de kısaltırlar (Özer,1998:158). Örgütleme stratejilerinde öğrencinin yeni bilgileri, ön bilgilerini kullanarak kendisi için daha anlamlı olacak biçimde yeniden yapılandırılması söz konusudur. Bu stratejiler çerçevesinde; bir metnin ana ve yan fikirlerinin çıkartılması, bilgilerin sınıflandırılması, grafikle gösterilmesi, önemli noktaların grafiksel olarak not alınması (matris, tablo, hiyerarşik yapılar, haritalar vb) sayılabilir (Erden ve Akman 1995:156; Senemoğlu 2002:566-571). Anlamlandırma ve örgütleme stratejileri, bilgiler arasında içsel ve dışsal bağlar kurma olanağı sağlamaktadır (Weinstein ve Mayer 1986: 316). Bu nedenle, not almada önemli olan, bilgilerin anlamlandırılması ve örgütlenmesidir. Öğretmen, konunun öğrenilmesini sağlamak için nasıl uygun öğretim stratejilerini seçerek öğrencilerin öğrenmelerine yardım ediyorsa; öğrencinin de kendi kendine öğretebilmesi için uygun öğrenme stratejisini seçmesi beklenir. Örneğin; öğrenci, sözcükleri, basit ilişkileri, ilkeleri, olguları öğrenme ve hatırlamada bellek destekleyici öğrenme stratejilerini kullanabilir. Daha karmaşık öğrenme hedeflerine (kavrama, uygulama, analiz, sentez, değerlendirme) ulaşmak için; benzetimler, not tutma, özetleme, ana hatları belirleme, bilgiyi şematize etme (bilgi haritası çıkarma), bilgiyi tablolaştırma gibi örgütleme stratejilerini etkili olarak kullanabilirler (Senemoğlu, 2002:567). 74 Karmaşık öğrenmelerde kullanılan başlıca örgütleme stratejileri (Özer,1998:157): • Ana Çizgileri (Hatları) Çıkarma • Bilgi Şeması (Haritası) Oluşturma • Çizelgeleştirme’dir. 2.3.2.3.1. Ana Çizgileri Çıkarma Metnin ana ve yardımcı düşüncelerini sözcük ve sözcük öbekleri biçiminde belirleme. Öğrenci, bir öğrenme konusu ya da ünitesinin ana ve alt başlıklarını çıkararak bunlar arasındaki ilişkileri kurabilir. Ayrıca, öğrenci metindeki önemli yapılara göre metindeki düşünceleri öğrenebilir. Örneğin, kitaplarındaki metinleri genelleme, olguları listeleme, fen bilimleri sürecin aşamalarını betimleme, sınıflandırma ve karşılaştırma biçiminde belirlenmiş önemli yapıları temel alarak öğrenebilir. Materyali örgütleme ve ana hatlarını çıkarma (Outlining), bir metindeki ana düşüncelerle bunları destekleyici ayrıntıları belirlemeyi ve bunlar arasında kodlama hatırlamayı kolaylaştırıcı ilişki kurmayı sağlar. Yani örgütleme stratejisinin hizmet ettiği iki amaç vardır. Bunlar: çalışan belleğe transfer edilecek bilgilerin seçilmesi ve çalışan bellekteki fikirler arasındaki ilişkinin yapılaştırılmasıdır (Weinstein and Mayer,1986:322). Mayer (1982) “İçsel bağların kurulması olarak ifadelendirdiği bu süreci ana hatları çıkarma ve materyali organize etme tekniklerinin öğretim yoluyla kuvvetlendirebileceğini belirtmektedir (Aktaran: Demirel,1993:58). Yapılan araştırmalar, öğrencilere bilgilendirici metinleri örgütlemenin öğretilebileceğini ve bu öğretimin kavrama gücünü arttıracağını ortaya koymaktadır (Weinstein ve Mayer,1986:321). Anahatlar oluşturmada öğrenciler değişik konu ya da düşünceleri bazı temel düşüncelerle ilişkilendirmeyi öğrenir. Genellikle kitaplarda her bölümün ilk sayfası, 75 anahatları gösterir. Böylece okuyucu temel başlık ve altbaşlıkları inceleyerek ilişkileri gözden geçirebilir. Birçok öğrenme stratejisinde olduğu gibi anahatları oluşturmada öğrenciler becerili olmayabilirler. Uygun öğretim ve yeterli uygulama ile öğrenciler bu konuda yetiştirilebilir (Subaşı,2000:3). 2.3.2.3.2. Bilgi Şeması(Haritası) Oluşturma Metindeki ana düşüncelerle yardımcı düşüncelerin ilişkilerini nedensel ya da aşamalı yapılı bir şekille gösterme. Öğrenci şekilde ana düşünceyi başa ya da ortaya alarak yardımcı düşünceleri ona oklarla ya da çizgilerle bağlar. Bilginin şemalandırılması öğrencilere çok eğlenceli gelebilir. Bilginin görselleştirilmesi, öğrencilerin yeni materyali daha etkili öğrenmelerine ve düşünceler arası ilişkileri anlamalarına, anahat oluşturmaktan daha çok yardımcı olur (Subaşı,2000:3). Şemalaştırma (haritalama); düşünceler arası ilişkilerin görselleştirilmesidir. Metindeki önemli düşünceler birbirleri ile ilişkilendirilir. Posner ve Rudnitsky (1986) "kavram haritaları, yol haritaları gibidir, ancak yerleşim yerleri yerine düşünceler arası ilişkileri gösterir" benzetmesini yapmaktadırlar (Aktaran: Arends,1997:258). Bilgilendirici metinlerden anlamayı kolaylaştıracak çeşitli teknikler geliştirilmiştir. Son zamanlarda bilgilendirici metinlerden bilginin kazanımını kolaylaştıran grafiksel gösterimler araştırmacıların dikkatini çekmiştir. Öğrenciler okudukları metne grafiksel gösterimle yapılandırdıklarında, metindeki fikirlerin hangilerinin önemli olduğunu bunlar arasındaki bağıntıları, hangi noktaların açık olmadığını daha iyi anlarlar. Grafiksel gösterimler, öğrenen kişinin daha iyi kavramasına ve sözel ifadelerden daha karmaşık olan düşünceleri sentezlemesine yardımcı olduğu için önemlidir. İyi bir grafiksel gösterim bir bütünün önemli bölümlerini ve bu bölümler arasındaki ilişkiyi anlatabilmektedir ve böylece 76 kelimelerin ifade edebileceğinden daha çok algılamayı sağlamaktadır (Jones, Pierce ve Hunter,1989:20). Grafiksel gösterimler en genel anlamıyla sözel bilgilerin resimlendirilmesidir. Literatür incelendiğinde bunların grafik örgütleyiciler, kavram haritaları, bilgi haritaları, anlam ağları vb adlar altında türleri olduğu görülmektedir. Grafiksel gösterimler öğrenciye, karmaşık görüşleri kavrama, özetleme ve sentezlemede yardımcı olmaktadır. Bir grafiği oluşturmak ve analiz etmek öğrencilere metnin aktif şekilde işlenmesine katılma olanağı da sağlar. Grafikler düz metin özetleri ve doğrusal taslakların aksine, doğrusal olmayan düşünceyi iletirler. Grafiksel gösterim oluşturmanın temel kuralı, grafiğin yapısının metnin yapısını yansıtmasıdır (Jones,Pierce ve Hunter,1989:20-25). Rewey ve diğerleri (1989:604-609), Lambıotte, Dansereau (1992:189-201) ile McCagg Dansereau’ya (1991:317-324) göre bilgi haritası, bir metindeki önemli sözler bilgilerin ve bu bilgiler arsındaki ilişkilerin şematik olarak gösterilme biçimidir. Bilgiyi haritalandırma metindeki bilgiyi anlamak için metni iki boyutlu olarak yapılandırmış haritalara dönüştürme tekniklerinden biridir. Bilgi haritasında metindeki bilgiler çerçeve – bağ - çerçeve (hücre – bağ - hücre) kümeleri şeklinde gösterilmiştir. Bilgi haritalarında, metnin ana düşüncesi ile ilgili temel kavramlar, bunlarla ilgili özellikler, olgular ve örnekler gibi önemli düşünceleri özetleyen bilgiler “hücre”adı verilen değişik biçim ve boyuttaki kutular içine yerleştirilir. Ancak bazı araştırmacıların kullandığı bilgi haritalarda hücreler içinde sözcüklerle birlikte resim, formül vb diğer işaret ve rakamların yerleştirildiği gösterimler bulunmaktadır. Bilgi haritalarının diğer boyutu ise, hücreler arasındaki ilişkiyi gösteren bağlardır. Bağ, hücreler içinde yer alan metnin en genel kapsamlı ana kavram, daha az kapsamlı alt kavramlar, örnekler ve önemli bilgiler arasındaki ilişkiyi gösteren ve hücreler arasındaki çizilen oklardır. Her bağ, hücredeki bilgiler arasındaki ilişkinin daha iyi belirlenmesini sağlamak için yapılan bir kısaltmış özel etiket ile gösterilir. Oklar ne tür ilişkiyi gösteriyorsa, ilişki bu okların üzerine yazılır. Bu sayede öğrenciler, hücreler içindeki temel kavram, alt kavramlar, örnekler ve 77 diğer önemli bilgiler arasında nasıl bir ilişki olduğunu kolayca görebilirler (Aktaran:Görgen,1997:29) . O’Donnell’a (1994:33-34) göre bilgi haritaları öğrencilerin yeni bir bilgiyi öğrenmelerini kolaylaştırabilir. Çünkü, bir bilgi haritasında metnin büyük ölçekli yapısı düz bir metinden daha kolay elde edilebilir. Bir metindeki bilgileri, bilgi haritasından öğrenen öğrenciler, metinden öğrenenlere göre ana düşünceleri daha çok hatırlarlar. İki boyutlu gösterimlerde kavramlar arasındaki ilişkiler, düz metinlere göre daha kolay anlaşılabilir. Fikirler arasındaki ilişkiyi bilmek, bilginin bellekte sağlam ve verimli bir şekilde depolanabilmesi için önemlidir. Hücre - bağ örgütlenmesi öğrencinin yeni gerçekleri özümsemesini ve ayrıntılı bilginin merkezi kavramlara nasıl uyduğunu anlamasını sağlar, böylece büyük ölçekli yapının elde edilmesini ve düzeltilmesini kolaylaştırır. Bir metindeki bilgileri, bilgi haritasından öğrenen öğrenciler, metinden öğrenenlere göre ana düşünceleri daha çok hatırlarlar. İki boyutlu gösterimlerde kavramlar arasındaki ilişkiler, düz metinlere göre daha kolay anlaşılabilir. Fikirler arasındaki ilişkiyi bilmek, bilginin bellekte sağlam ve verimli bir şekilde depolanabilmesi için önemlidir. Hücre - bağ örgütlenmesi öğrencinin yeni gerçekleri özümsemesini ve ayrıntılı bilginin merkezi kavramlara nasıl uyduğunu anlamasını sağlar, böylece büyük ölçekli yapının elde edilmesini ve düzeltilmesini kolaylaştırır (Aktaran:Görgen,1997:29). Bilgi haritasının bir başka bilgilendirici özelliği de hücreler arasında çizilen bağ okları sayesinde kavramlar arasındaki ilişkinin öğrenci tarafından kolayca anlaşılmasını sağlamasıdır. Metni okuma ve anlama güçlüğünün nedenlerinden biri de yazının dizimsel karmaşıklığıdır. Bilginin dizimsel (söz dizim kurallarına ait)karmaşıklığı, bilgi haritalarını oluşturan hücreler içindeki kavramlar, terimler ve örnekler arasında çizilen bağ oklarının adlandırılması ile belirgin hale getirilmektedir. Bilgi haritalarında bilginin bu gösterim biçimi metinlerdeki fazlalığı azaltmaktadır. Çalışan belleğe fazla yüklenmemek için, haritalama sisteminde bağ çeşitlerinin sayısı az olmalıdır. Böylece öğrenci konuşma dilinde kullanılan farklı ifadelerin hepsini hatırlamaya çalışmaktansa sözel iletişim “derin” yapısını 78 kavrayabilir (Lambiotte ve Dansereau,1992: 190). Bu özellik bilgi haritası tekniğin istatistik, fizyoloji ve psikoloji gibi çeşitli alanlarda etkili olarak kullanımına olanak sağlamaktadır (Görgen,1997,31). Mc Gagg ve Dansereau’ya (1991:317-324) göre bilgi haritaları üçlü diyagramlar, akış şemaları gibi diğer uzamlar gösterimlere benzemektedir. Ancak, bilgi haritaları hiyerarşik ilişkilerin, sıralı süreçlerin ve diğer karmaşık ilişkilerin açıklanmasında daha geniş bir esnekliğe sahiptir. Ayrıca, bilgi haritalarının ilişki belirleme metodu bunları kavram haritalarından ve anlam ağlarından ayırmaktadır (Görgen,1997,31). Dees (1989); Rewey, ve arkadaşları (1992); O’Donnell (1993) tarafından yapılan son araştırmalar, bilgi haritasından en çok yararlanan öğrencilerin sözcük dağarcığı zayıf olanlar olduğunu göstermiştir (Aktaran: O’ Donnell 1994:35). Bilgi haritaları bu tip öğrenciler için bir avantaj sağlamaktadır. Çünkü, öğrencinin bilgiyi işleme yükünü azaltmakta ve söz dışı işleme becerilerinin etkili bir biçimde harekete geçirilmesini sağlamaktadır. Bilgi haritalarının, özellikle bazı bireyler için öğrenme aracı olarak işe yaramasına rağmen, bu sürecin nasıl işlediğine dair elde çok az bilgi mevcuttur (Aktaran: O’Donnell 1994:36). Hall, Dansereau ve Skaggs’a (1992: 59) göre akademik ve teknik bilginin sunulması için uzamsal gösterimler son zamanlarda artmıştır. Bu tekniklerin popülerliği en az iki nedenle açıklanabilir. Bunlar; görsel uzamsal gösterimler belli koşullar altında geleneksel sıralı metin sunuluşlarından daha etkilidir ve teknolojik ilerlemeler (örneğin; lazer çıktı makinaları, geniş ekranlı telelevizyonlar) görsel bilgilerinin gösterilmesini daha etkili etkili hale getirmiştir. Bu sistemle üretilen bilgi haritalarının (Görgen,1997:32). bilgi alımına ve aktarımını güçlendirdiği saptanmıştır 79 Bilgi haritası ile çalışmanın öğrencilere sağladığı yararlar aşağıdaki gibi sıralanabilir (Görgen,1997,32) : 1-Karmaşık görüşleri kavrama, özetleme ve sentezlemede destek sağlar. 2-Bilgi haritasının görsel yapısı ilk bakışta önemli miktarda bilgiyi sunar. 3-Öğrencinin ana kavram, alt kavramlar ve diğer önemli bilgiler arasında nasıl bir ilişki olduğunu anlamasını sağlar. 4-Hücreler arasında ilişkiyi gösteren bağlar isimlendirildiğinden okuyucunun kavramlar arasındaki ilişkileri algılamasını kolaylaştırır. 5-Bilgi haritasında temel bilgi birimi hücre-bağ ifadesidir. Böylece bilgi haritası, metindeki önemsiz bilgilerin metinden çıkarılmasını sağlar. 6-Öğrenciye görsel bir çalışma desteği sunarak okuduğunu anlama becerisini geliştirir. 7-Öğrencilerin metnin ana düşüncelerini ve önemli yardımcı bilgilerini anlama ve hatırlamalarını sağlar. 2.3.2.3.2.1. Kavram Haritaları Günümüzde her alanda artan bilgi birikiminin bireylere etkili ve verimli biçimde aktarılması eğiticilerin öncelikli sorunudur. Çağımızda giderek öne çıkan bilişsel öğrenme kuramları ve stratejileri bilginin nasıl alındığı, depolandığı ve geriye getirildiği konularında önemli ipuçları sağlamaktadır. Bilişsel öğrenme stratejileri arasında Kavram Haritalarının, kavramların ve bilgilerin zihinde örgütlenmesi, anlamlandırılması ve depolanması süreçlerinde, hemen her bilim alanında, etkili olduğunu sayısız araştırma bulguları doğrular niteliktedir. Özellikle çok sayıda kavramın ve bilginin organizasyonunu gerektiren fen bilimlerinin öğretiminde kavram haritalarının öğretme öğrenme ortamında yoğun biçimde kullanıldığı görülmektedir (Öner ve Arslan,2005:1). 80 Öğrenme-öğretme sürecinde etkililiği sağlamada öğrenci merkezli aktivitelerin önemli olduğunu çok sayıda araştırma sonucu desteklemektedir. Bu araştırma bulguları da kavram haritaları ile öğretimin toplam, bilgi, kavrama ve uygulama düzeyleri bakımından geleneksel öğrenmelere göre önemli farklar sağladığını ortaya koymaktadır. Öğrenci merkezli aktiviteler içerisinde öğrenenin bilişsel yapılarına en uygun tekniklerden birisinin de öğretilen konunun kavram haritası çıkartılarak öğretilmesidir. Öğrenen bu sayede anlamlı öğrenmeyi gerçekleştirmekte, konuyla ilgili kavramlar, ilkeler, genellemeler arasında bir bağ kurmaktadır. Bir bakıma yapılan öğretim “Ben nasıl öğretirim”den çok “Öğrenen nasıl öğreniyor?” sorusuna yöneliktir. Dolayısıyla kavram haritalarıyla öğrenme günümüzde geçerli olan bilişsel öğrenme anlayışına yani insan beyninin doğasına daha uygun bir yaklaşım olarak görülmektedir. Margulies (2004), öğretmenlerin kavram haritalarının temel yapılarını öğrenebileceklerini ve öğretebileceklerini belirtmekte, bu sayede öğretmenlerin öğrencilerin düşüncelerini kaydederken kendi zekalarını kullanmalarına yardımcı olabileceklerini vurgulamaktadır. Buzan‘a göre ise (1996), kavram haritaları sınıf uygulamalarında kullanılabilecek bir başka görsel not tutma tekniğidir. Bazı öğrenciler, çizgisel not tutma tekniğinin ilk adımı olan bu teknikte kendilerini daha rahat hissetmektedirler (Aktaran:Öner ve Arslan,2005:4). Kavram haritaları, öğrencilerin kavramlar arasındaki ilişkileri görebilmelerini ve bilginin organize edilerek sunulmasını amaçlayan iki boyutlu materyallerdir. Karmaşık yapılan düzenleme, eski ve yeni öğrenilenleri birleştirme, öğrencilerin yanlış anlamalarını belirleme, öğrencileri değerlendirme gibi amaçlarla kullanılabilirler. Değişik türleri olmakla birlikte en çok kullanılan türleri örümcek ağı şeklindeki kavram haritası ve hiyerarşik kavram haritasıdır. Dersin her aşamasında kullanılabilirler. Öğrenciler tarafından geliştirilmesi son derece önemlidir. Öğrencilerin hemen kavram haritası geliştirmeleri mümkün değildir. Bu nedenle öncelikle nasıl geliştirileceğinin öğretilmesi gerekir 81 Kavram haritaları ile öğrenciler ezberden uzaklaşır ve öğrenme daha uzun süreli olarak sağlanır. Kavram haritalarını oluşturmada genelde izlenmesi gereken bazı aşamalar vardır. Arends’e (1997:258) göre kavram haritası oluşturmada genellikle şu adımlar izlenir: 1. Temel düşünceyi ya da diğerlerinin üstündeki en temel ilkeyi belirleme. 2. Temel düşünceyi ya da kavramı destekleyen ikincil düşünceleri ve kavramları belirleme. 3. Ana düşünceyi haritanın en tepesine ya da ortasına yerleştirme. 4. Ana düşünce etrafındaki ikincil düşünceleri, ana düşünce ve birbirleriyle ilişkilerini görsel olarak gruplama Öğrencinin öğreneceği kavramlarla ilgili hiyerarşi ve kavramlar arası ilişkiler yani kavram şeması (haritası) verilerek öğrencinin anlamlı öğrenmesi sağlanır. Öğrenmenin oluşumunda açıklandığı gibi; kavram şeması (haritası), bilgiyi anlamlı bir biçimde örgütleyerek öğrenmeye yardım eden bir öğrenme stratejisidir. Kavram şeması (haritası) bir kavram hiyerarşisinde, öğrencinin kavramların yerlerini ve birbirleriyle ilişkilerini görmesine yardım ederek bilgiyi uzun süreli belleğe göndermede anlamlı kodlama yapmasını ve bilgiyi geri getirmesini (hatırlamasını) kolaylaştırır. Öğrenciye temel bir çerçeve sağlayarak ayrıntıyı nereye yerleştireceğine yol gösterir. Ayrıca, öğreneceği yeni kavramın daha önce öğrenmiş olduğu kavramlar arasındaki yerini görmesine, sınırlarını çizmesine rehberlik eder (Senemoğlu,1999). Novak’a (1998) göre çalışılan sorunun ilişkili olduğu kavramları içeren ve şematik bir araç olan kavram haritaları da sorun çözümleme sürecinde yardımcı bir araçtır. Konu hakkındaki bilinenler ve bilinmeyenler görsel ve bütünsel olarak ortaya çıkmakta ve üzerinde çalışılacak konu hakkındaki zihinsel karmaşıklık, boşluk kaybolmaktadır Kalaycı’ ya (2001) göre belleğin en önemli özelliklerinden biri bütünselliktir. Bu nedenle bütünselliğe yardımcı olacak haritaların her fırsatta 82 kullanımı öğretim yaşantılarını zenginleştirebilir Kısa süreli hatırlamadan ziyade bilgiyi uzun süreli bellekte depolamada yardımcı görsel bir araç olan kavram haritalarında ilgili kavramlar kutu ya da yuvarlak içine alındıktan sonra aralarındaki bir çizgi ile bağlanmalı ve ilişkinin yönünü göstermelidir (Aktaran:Kızılhan, 2003:12-19) Ausubel’e (1968) göre başarılı bir öğrenme için anahtar faktör olan anlamlı ve ezberci öğrenme arasındaki farklılık, insanların eski bilgilerinden yola çıkarak yeni bilgiler için yapıcı bir bağ kurdukları zaman oluşmaktadır. Buradan iki önemli varsayım çıkarılabilir. Birincisi, anlamlı öğrenme, var olan bilgilere yeni bilgileri eklemenin aktif, yapıcı ve giderek artan bir yöntemidir. İkincisi de kavram ve öneriler; öğrenme sürecinde ana rolü oynayan faktörler olup bilginin, anlamsallaştırma ve anlamanın ana elemanıdırlar. Novak ve Gowin (1984) ile Stice ve Alvarez’ e (1987) göre kavram haritaları, kavram ve öneriler arasındaki ilişkileri açıkça gösteren bir öğretim tekniğidir. Buna göre kavramlar özelden genele doğru, en genel kavram en başta en özel olan daha altlarda olmak koşuluyla hiyerarşik bir düzen içerisinde sıralanırlar (Aktaran:Öner ve Arslan,2005:4). Novak, Gowin & Johansen (1983), Lehman Carter & Kahle (1985), Okebokola & Jegede (1988) and Mayer (1989) kavram haritası kullanımının öğrenciler için anlamlı öğrenmeyi sağladığına ve iyi sonuçlar getirdiğine dikkat çekmişlerdir. Bu kişilere göre kavram haritaları anlamaya artırır, kavramsal ilişkilerin gelişmesini sağlar, mantıklı düşünmeyi sağlar, anahtar düşünceler üzerinde yoğunlaşmayı sağlar, zor ve yeni kavramların öğrenilmesini kolaylaştırır. Downing & Morris (1984)’e göre kavram haritaları zor okuma parçalarının mantıksal muhakeme yapılarak içeriğin değerlendirilmesi yoluyla daha etkili okunmasını sağlar. Novak, Gowin & Johansen (1983)’ e göre ise kavram haritaları okuyuculara önemsiz bilgileri önemlilerden ayırt etmeyi, eleştirel değerlendirmeyi bilginin hiyerarşik düzenlenmesini ve çoklu düşünme yollarını geliştirmesi yoluyla düşünsel öğrenmesini geliştirmesini sağlar. Novak (1984) kavramların apaçık görsel sunumlarının okuyucunun görüş açısını kolaylaştırdığını, kayıp noktaları görmesini 83 sağladığını, yanlış anlamaları önlediğini, konuşma ve mantıksal muhakeme yollarını öğrettiğini savunmuştur (Aktaran:Öner ve Arslan,2005:2). Mayer (1989) de kavram haritalarını; okuyuculara problem çözerken yaratıcı şekilde bilgi transfer etmeyi ve bilgileri uyumlu bir şekilde organize etmeyi sağlayan kısa ve özlü öğrenme şemaları olarak tanımlamıştır. Stice & Alvarez (1978) e göre ise kavram haritaları öğrencilere bilgileri yeniden düzenleme olanağı sağlar, bilgi üzerinde odaklanma ve konsantre olmayı ve kendi kendine öğrenmeye motive etmeyi sağlar. Eğitimde, Ausubel'in (1968) bilişsel eğitim teorisi Novak’ın (1977) öğrencilerin öğrenmelerinde etkili bir sistem olan kavram haritalarını geliştirmesine yol açmıştır (Novak and Gowin, 1984). Bu sisteme göre; kavramlar, oval şema içine, kavramlara verilen örnekler ise dikdörtgen kutular içine yazılır ve kavramlar ile örnekler arasında da ilişkileri gösteren oklarla da bağlantılar sağlanır. Eğitim alanında kavram haritalarının çok farklı şekilleri kullanılmıştır (Lambiotte, Dansereau, Cross and Reynolds, 1989). Kavram haritaları ayrıca Wright-Patterson gibi bazı uzmanlar tarafından da bilgi kazanımlarını sağlamada araç olarak kullanılmıştır (McNeese, Zaff, Peio, Snyder, Duncan and McFarren, 1990). Nersessian (1989) ve Thadgard’a (1992) göre bilim tarihinde kavram haritaları bilimsel değişimlerdeki kavramsal değişiklikleri göstermek için kullanılmıştır (Aktaran: Öner ve Arslan,2005:2). Mc Gilly’e (1994) göre bilgi, hafızada farklı şekillerde depolanabilir. Ezber öğrenmenin bir sonucu olarak, bilgilerin birbirinden ayrı ve kopuk bir biçimde oluşması, bu yollardan biridir. Öğrencilerin okullarda kazandığı çoğu bilgilerin bu yolla olduğu görülmektedir. Buna karşılık bilgi parçalarının kavramsal olarak diğer parçalara bağlı olduğu bilgiler, birbiriyle alakalı parçalar halinde geniş bir şekilde organize edilebilir. Değişik ilgi alanlarına dair soruların kapsamlı cevabını, benzerliklerini, sonuçlarını, yeni konu alanlarının yayılmasını içeren bilişsel aktivitelerin genişletilmesi ve sıralanması için bu bağlantı ağları, diğer bilgilere bağlanabilir (Aktaran: Öner ve Arslan,2005:3). 84 Dillon ve Pellegrino’ya (1991) göre farklı düzeyde alışılmışlıkların varlığına rağmen öğrenciler, bilgileri elde etmek ve unutmamak için kendilerine has bir bilişsel süreç kullanıyorlar. Bu, öğrencinin konu veya içeriği kullanma şekline bağlı olan kazanım ve performanslarını ifade eder. Öğrencinin seçtiği, kodladığı, organize ettiği, hafızaya aldığı, yeniden elde ettiği, çözdüğü ve bilgi ürettiği yollar öğrenmede etkili olduğu taktirde “bilişsel biçem” diye adlandırılır. Ledford’a (1996) göre bilişsel sürecin gücünü artırmak ve güçsüzlüğünü gidermek için öğretimi tasarlamada zorluklar meydana gelir. Eğitimciler, stratejilerin öğrencinin ihtiyaçlarına uygun olarak düzenlendiği taktirde çok verimli bir öğrenmenin gerçekleşebileceği konusunda hemfikirdirler Buradaki belli başlı işlem belki de, öğrencinin kritik ihtiyaçlarını belirlemek, sonrasında ise o öğrenciyle beraber onun düzeyindeki diğer öğrencilerin de ihtiyaçlarını giderecek şekilde öğretimi programlamaktır (Aktaran: Öner ve Arslan,2005:3). Hergenhahn ve Olson’a (1992) göre bilginin örgütlenmesi, birçok öğrenme kuramcıları tarafından uzun süredir konu edilmektedir. Gestaltçılar, organizmanın duyusal bilgide yer almayan tecrübelere bir şeyler eklediğine ve bunların örgütlendiğine inanırlar. Wertheimer, Kohler, Koffka “Bütün, o bütünün parçalarının toplamından başka bir şeydir” diyen öğrenme kuramının kurucularıdır. Biz alemi anlamlı bütünler içerisinde araştırıyoruz. Bu kuramcılar, şunu iddia ederler: “Bizim anlayışımız örgütlenmiş bölümlere ayırmak ya da ‘Gestaltçılık’tır ve bu psikolojinin temel konu alanı olmalıdır.” (Aktaran Öner ve Arslan,2005:3). Ledford’a (1996) göre bir bütün oluşturmak için karmaşık elementleri sistemli bir biçimde bir araya getirme becerisi, öğrenme ve öğretmede sistem yaklaşımının temel özelliğidir. Doğrulanabilir eğitimi programlamada sistem yaklaşımı eleştirel bir yapıya sahiptir. Birçok disiplinin düzenlenmesi çoğu durumda eğitim görevinde problemlerle uğraşmada bu bütüncü yaklaşımı kullanır çünkü bu, düşünceyi problem çözümüne yönlendirir (Aktaran:Öner ve Arslan, 2005:3). 85 2.3.2.3.3. Çizelgeleştirme Metindeki bilgileri çizelge biçiminde düzenleme. Öğrenci dikey ve yatay bölmelere sahip bir çizelge yaparak bilgileri gruplandırıp ilişkilendirebilir. Öğrenciler tartışılan ve sunulan bilgiyi tabloya etkin olarak işleyebilirler. Tablo yapı ve düzenleme sağlar, önemli bilgiyi belirlemede yardımcı olur, karşılaştırmayı kolaylaştırır. Tablo, gelecek çalışmalar için de somut bir referans olarak, bilginin uzun süreli bellekte depolanmasında etkili bir model haline gelir (Eggen ve Kauchak,1992:337). 2.3.2.3.3.1. Anlam Çözümleme Tablosu(AÇT) Bu tür araçlar, varlıkların ya da nesnelerin özelliklerinin sınıflanması amacıyla öğrencilerle birlikte geliştirilen iki boyutlu tablolardır. Tablonun bir boyutunda özellikleri çözümlenecek olan varlıklar veya kavramlar, diğer boyutunda ise özellikler sıralanır. Bu araçların geliştirilmesinde dikkat edilmesi gereken en önemli husus, aracın öğrencilerle birlikte veya öğrenciler tarafından geliştirilmesi gereğidir. Çünkü öğretmenin hazırlayıp sınıfa getirdiği bir AÇT öğrenciler için ezberlenecek bir şemadan başka bir anlam taşımaz. Anlam Çözümleme tabloları, kavramların tanımlayıcı ve ayırt edici özelliklerinin öğrenilmesinde etkili şekilde kullanılabilir. Anlam Çözümleme tabloları sayesinde öğrenciler ellerindeki bilgileri tablo haline getirme ve tablodan bilgi elde etme becerisi de kazanırlar (Yiğit:2005) Anlam Çözümleme tabloları öğrencilere şu şekilde hazırlatılabilir: Öğrenciler konuda geçen Devlet, beylik, hükümdar, kurum, vb, isimlerini ve bunlara ait özellikleri tespit ederler. Satırlarda devlet, hükümdar isimleri, sütunlarda ise bunların özellikleri olacak şekilde iki boyutlu bir tablo hazırlanabilir. 86 Tablo2.1. Anlam Çözümleme Tablosu Örneği Moğol Devletleri Kurulduğu yer Kurucusu Kubilay Hanlığı Çin Kubilay Han Çağatay Hanlığı Türkistan Çağatay Han Altın Orda Devleti Karadeniz’in kuzeyi Batu Han İlhanlı Devleti İran Hülagü Han 2.3.3. Öğrenme Stratejilerinin Öğretimi Weinstein ve Mayer’e (1986) göre geleneksel olarak okullarda, öğrencilerden, inanılmaz çeşit ve sayıda bilgiyi öğrenmeleri beklenir. Ancak, çoğu zaman bu bilgilere nasıl öğrenebileceklerine ilişkin bilginin öğretime ihmal edilir. Oysa birçok eğitimcinin de katıldığı bir görüş, iyi bir öğretim, öğrencinin nasıl öğreneceğini, nasıl hatırlayacağını, kendi kendine nasıl güdüleyeceğini ve kendi öğrenmesini etkili olarak nasıl kontrol edip yönledireceğini öğretmeyi kapsar. Hatta öğrencilere nasıl öğreneceğini öğretme, eğitimin en temel işlevlerinden biridir. Ancak, bu temel işlevin henüz tam olarak yerine getirildiğini söylemek mümkün değildir (Senemoğlu,2002:559). Weinstein ve Meyer’e (1986) göre Norman, bu durumu şöyle eleştirmektedir: Öğrencilerden öğrenmesini bekleriz fakat onlara nasıl öğrenecekleri hakkında nadiren bilgi veririz. Öğrencilerden problem çözmelerini bekleriz, fakat onlara problem çözme hakkında nadiren bilgi veririz. Benzer olarak öğrencilerden çok büyük miktarlarda bilgiyi hatırlamalarını bekleriz, fakat nadiren belleğin yapısı ve nasıl hatırlayacakları hakkında bilgi veririz. Eğitimcilerin, bu bilgi ve uygulama eksiklerini gidermelerinin artık zamanı gelmiştir. Nasıl öğrenileceğinin, nasıl problem çözüleceğinin, nasıl hatırlanacağının ilkelerini geliştirmeye ve sonra da bunları uygulamayı sağlayacak öğretim programlarının hazırlanmasına gerek duyulmaktadır (Aktaran: Senemoğlu, 2002:559). 87 Öğrenme stratejileri genellikle, okulda ve okul dışı yaşantılarında, deneme yanılma yoluyla ya da yakın kişilerin önerileriyle öğrenilmektedir (Erden ve Akman 1995: 154). Öğrencilerin yaşlarının ilerlemesi ve okul yaşantılarının artması öğrenme becerilerini olumlu yönde etkilemekle birlikte, birçok öğrenci yönlendirilmeksizin, etkili öğrenme stratejisi geliştirememektedir. Öğrencilerin bu stratejileri düzenli sınıf çalışmalarıyla birlikte daha iyi öğrendikleri, bu ortamda, uygulama ve dönüte gereksinim duydukları vurgulanmaktadır (Weinstein, Ridley, Dahl ve Weber 1989:17-19). Ayrıca, not alma, malzemeleri düzenli olarak saklama gibi okulda öğrenilen öğrenme stratejileri öğrencileri sadece okul yaşantılarında değil, bütün yaşamları boyunca kendilerini yenilemek ve geliştirme gereksinimlerini karşılayabilir (Açıkgöz 1996:63). Bu gerekçelerden hareketle, okullarda öğrencilerin, öğrenme stratejilerini kazanmalarına, etkili bir biçimde kullanmalarına ve geliştirmelerine önem verilmelidir (Oğuz,1999:26). Açıkgöz (2003) ve Mayer’e (1988) göre her insanın etkin bir öğrenme stratejisi vardır. Başarıya ulaşmada çalışmanın uygun bir stratejiyle yapılması gerekir. Zihinsel potansiyeli yüksek birçok öğrenci öğrenme stratejilerini yeterli ve verimli kullanmamaları nedeniyle başarılı olamamaktadır. Gelişmiş ülkelerin kolejlerin pek çoğunda ise bu konuda nasıl ders çalışılacağını öğreten, dersler verilmektedir. Bu derslerin sonuçları üzerine yapılan araştırmalardan da olumlu sonuçlar alınmıştır (Sarıbayrakdar,2006). Stratejik öğrenen öğrenciler, öğrenme stratejilerini etkili kullananlar, kendi öğrenme biçim ve süreçleri hakkında bir üstbiliş’e sahip olan öğrencilerdir. Onlar, öğrenme hedeflerine ulaşmak için belirli stratejileri (özet yapma, not çıkarma, vb) bilinçli olarak karşılaştırırlar ve kullanırlar. Öğrencilerin bu tip kendi kendine öğrenme etkinlikleri için disipline edilmesi gerekmektedir (Telman,1988:29; Eggen ve Kauchak, 2001:338,339; Davis ve Davis, 2000:85). 88 Öğrencilere etkili öğrenme stratejilerinin öğretilebileceği görüşünden hareketle gerçekleştirilen birçok eğitim programı bulunmaktadır. Öğrenme stratejilerinin, özel ve genel amaçlı ayrı programlar şeklinde öğrenilmesine yönelik çalışmaların yanı sıra; bazı araştırmacılar tarafından bu stratejilerin derslerle bütünleştirilerek öğretilmesi yaklaşımı benimsenmektedir (Açıkgöz 1996: 74-79). Pressley ve arkadaşlarına (1990:16) göre, stratejiler, öğretim programlarında ayrı bir konu olarak öğretilmezler. Bunlar, öğrencilerin karşılaştığı güncel akademik işlerin bir parçası olarak eğitim programı çerçevesinde öğretilebilirler. Etkili öğrenme stratejilerinin öğretilmesinde birçok araştırmacı görüş birliği içindedir. Bu düşünceden hareketle çeşitli programlar geliştirilmiştir (Türkoğlu, 1996; Wood, 2000; Woolfolk,1998). Bu bağımsız programların yanında öğrenme stratejilerinin derslerde öğretilmesi de bir başka durumdur (Senemoğlu,2002). Öğrenciler özellikle özetleme, soru sorma, tahmin etme gibi temel stratejileri bu yaklaşımlarda kazanabilir (Açıkgöz, 2003). Babadoğan’a (1995) göre. Okul yılları boyunca öğrenme stratejilerini öğretmenleri tarafından öğrenen bireyler, yaşamları boyunca karşılarına çıkan birçok öğrenme durumuyla baş edebilir (Aktaran: Sarıbayrakdar,2006) Gagne ve Driscoll’e (1988:144-145) göre ayrı strateji öğretimi programlarında akademik konulu konu alanı herhangi bir uygulama materyali olarak ele alınmış ve öğrencilere, stratejileri nasıl seçecekleri, düzenleyecekleri ve konulacakları öğretilmeye çalışmıştır. Bu programlara alternatif olarak, bütünleşik strateji öğretiminde ise; strateji öğretiminin var olan eğitim programlarının içinde gerçekleştirilmesi söz konusudur. Bu yaklaşımda öğretmenler sınıflarında, içerikle ilgili stratejileri öğretebilirler, özel düşünme süreçleri sağlayan çalışma soruları ve etkinlikler verebilirler ve öğrencilere, özel stratejileri kullanmalarını sağlayacak hatırlatıcı ipuçları sunabilirler (Oğuz,1999:26). Öğrenme stratejilerinin öğretimi, gerek ayrı programlarla gerekse var olan eğitim programı ile bütünleşik olarak gerçekleştirilsin; hem öğretmenlerin hem de 89 öğrencilerin; öğrenme stratejilerinin etkili bir biçimde kullanılması için, çaba göstermeleri gerekmektedir. Bu çerçevede, okullarda öğrencilere, hem belli disiplinlerin temel kavramları ve ilkelerini hem de öğrenme yollarını öğretecek çeşitli etkinliklere yer verilmelidir (Erden ve Akman,1995:156). Örneğin, öğretmenin dersi anlatırken önemli noktaları vurgulaması, kısa aralar vermesi ya da anlatım hızını ayarlaması öğrencilerin not alma tekniklerini geliştirebilir (Oğuz,1999:27). Pressley ve Haris (1990:32-33), öğretmenin stratejinin kullanılmasıyla ilgili öğrencilere model davranışlar göstermesi, örnekler vermesi uygulama olanağı ve dönüt sağlayarak strateji alma, izleme ve değerlendirme sorumluluğunu vermesi gerektiğini belirtmektedir. Demirel (1991:140) ve Özgüven’e (1997:51) göre eğitim programlarının hedeflerine ulaşması büyük oranda, programın uygulanması aşamasında yararlanılan öğrenme modellerine ve stratejilerine, bunların; öğretim yöntem ve teknikleriyle tutarlılığına ve öğretimin niteliğini artıracak şekilde, etkili olarak uygulanmasına bağlıdır (Oğuz,1999:27). Bu çerçevede, öğrencilere öğrenme stratejilerini etkili ve verimli bir şekilde kullanma olanaklarının sağlanması başarılı öğrenenler olmalarını sağlayabilir. Başarılı öğrenenlerin şu üç tür strateji bilgisine sahip olmaları gerektiği belirtilmektedir. Garner’e (1990:516) göre bunlar; açıklayıcı bilgi: neyin bilgisi, işlemsel bilgi: nasılın bilgisi ve koşul bilgisi: ne zamana ilişkin bilgidir. Buna göre, öğrencilere öğrenme stratejilerinin neler olduğu özellikleri, nasıl, hangi durumda ve niçin kullanılmaları gerektiği konularında bilgiler verilmelidir (Oğuz,1999:27). Öğrenciler, başta da belirtildiği gibi, derslerde ders konularının yanı sıra nasıl öğreneceklerini de öğrenme gereksinmesi içindedirler. Üstelik öğrencilerin nasıl öğreneceklerini bilmeleri ders konularını öğrenmelerine de etki etmektedir. Nasıl öğrenebileceklerini bilmeden öğrenme çabası içinde olan öğrenciler, ders konularını öğrenmede güçlüklerle karşılaşmaktadırlar. Bu nedenle, etkili bir öğrenme ve öğretme için ilköğretimden yükseköğretimin sonuna dek tüm eğitim 90 basamaklarında ders konularının yanı sıra öğrenme stratejilerinin öğretimine yer verilmesi gereği vardır. Öğrencilerin öğrenme stratejileri ile ilgili şu bilgi ve becerileri kazanmaları gereklidir (Özer,1998:160): • Öğrenme stratejileri ve özellikleri Hangi öğrenme stratejileri vardır? Bunların benzerlikleri, farklılıkları nelerdir? Hangi düzeydeki öğrenciler tarafından kullanılması uygundur? • Öğrenme stratejilerinin kullanım biçimleri Öğrenme stratejilerinin her biri nasıl kullanılır ya da uygulanır? Stratejilerden en üst düzeyde yararlanmak için, uygulama sırasında neler göz önünde bulundurulmalıdır? • Öğrenme stratejilerinin kullanım yerleri Her bir öğrenme stratejisi ne tür bilgilerin öğrenilmesinde daha etkilidir? Hangi öğrenme stratejisinden hangi amaçla yararlanmak daha uygundur? Öğrenme stratejilerinin öğretiminde iki temel yaklaşım izlenmiştir. Birisi, doğrudan öğretim; diğeri de karşılıklı öğretim yaklaşımıdır. Doğrudan öğretimde herhangi bir konu alanının öğretiminde işe koşulan öğretme stratejileri kullanılabilmektedir. Bu yaklaşım, stratejinin ne olduğu ve nasıl kullanılması gerektiğini öğretiminde etkili olmaktadır. Karşılıklı öğretme yaklaşımı ise, öğretmenin sunuş yapmasından çok, özetleme, soru sorma, açıklığa kavuşturma ve tahmin etme gibi basamaklarla ilgili model davranışlar göstermesine dayalı olarak gerçekleştirilmektedir (Senemoğlu,1997:579-583). Nisbet ve Shucksmith’e (1986:67) göre her iki yaklaşımda da, öğrencinin başarılı öğrenen olmaları sağlanmaya çalışılmaktadır. Başarılı öğrenci, nasıl öğreneceğini öğrenmiş birisidir. Kendi bilişsel süreçlerinin farkında olduğundan duruma uygun öğrenme stratejilerini seçip kullanabilir (Oğuz,1999:28). 91 Buradan hareketle, ilköğretimden başlayarak eğitimin her kademesinde, öğrencilerin öğrenme stratejilerini etkili bir biçimde kullanmaya ve geliştirmeye yönlendirilmeleri gerekmektedir. Alan dersi öğretmenleri, öğrencilerin etkili öğrenme stratejileri geliştirmelerini sağlayacak yaşantılar geçirmelerine yardımcı olabilirler (Weinstein ve diğerleri,1989:17-19). Öğretmenler eğitim durumlarında, öğrencilerin öğrenme stratejilerini etkili kullanmalarını ve geliştirmelerini sağlayacak olanaklar hazırlamalı, onlara kendi davranışlarıyla model olmalı ve yol gösterici ipuçları vermelidir. Bu durumda, bilimsel araştırma bulgularına dayalı olarak hareket edilmesi gerekir. Bu açılardan, sorunlara ışık tutacak daha fazla araştırma bulgularına gereksinim duyulmaktadır (Oğuz,1999:28). Öğrencilerin başarıları büyük ölçüde kendi öğrenme yollarının farkında olmalarına ve kendi öğrenmelerine yönlendirebilmelerine bağlıdır. Bu durum, öğrencilere, öğrenme ve çalışma stratejilerinin ilkokullardan başlayarak öğretmek gerektiğini ortaya koymaktadır. Öğrenme ve çalışma stratejilerinin öğretimi ilkokullardan başlar, ancak ortaöğretim ve yükseköğretim yıllarında da devam eder. Oysa, Dunkin (1978,1979) ilkokul öğretmenlerinin öğrencilerine iyi ödevler verdiklerini ancak öğrencilerin nasıl çalışacaklarını ya da nasıl öğreneceklerini çok az açıkladıklarını belirtmektedir. Strotnik (1983) ve Moely ve arkadaşları (1986) tarafından ortaokul ve liselerde yapılan çalışmalarda da benzer bulgular elde edilmiştir (Senemoğlu,2002:559-560). Ancak son zamanlarda, öğrencilerin etkili olarak kullanabilecekleri öğrenme stratejilerinin geliştirilmesine başlanmıştır. Bu stratejilerin birçoğu, başlangıçta okuduğunu anlama üstünde yoğunlaşmış; daha sonra matematik, fizik, yazma vb. alanlarda da başarılı olarak uygulanmıştır. Öğrenme stratejileri, belleğe yetiştirme, geri getirme gibi bilişsel stratejileri ve bilişsel stratejileri yönlendirici, yürütücü biliş süreçlerini kapsayan ve öğrencinin öğrenmesini etkileyen, öğrenci tarafından kullanılan davranış ve düşünme süreçlerini işaret etmektedir. (Arends, 1997). Öğrencinin kendi kendine öğretimini sağlamak amacıyla öğrenme stratejilerini kullanmasında, öğrenme hedeflerinin öğretmen ya da öğrenci 92 tarafından seçilmesi önemli değildir. Strateji kullanmada önemli olan şey, uygun durumda uygun öğrenme stratejisini seçip kullanmaktır. Bu nedenle öğrenme stratejisi öğretiminin temel amacı, öğrencilerin kendi öğrenmelerini kendilerinin sağlamasına yardım etmektir (Senemoğlu,2002:560). Kendi öğrenmesini kendisi sağlayabilen ya da yönlendirebilen öğrencilere “stratejik öğrenciler (strategic learnrs)” ,”bağımsız öğrenciler (independent learners)” ,” öz düzenleyici öğrenciler (self-regulated learners)” ve “öz öğretimli öğrenciler (self-instructing learners)” gibi çeşitli adlar verilmektedir (Senemoğlu,2002:560). Arends’e (1997) göre öz öğretimli öğrenciler, aşağıdaki dört işlem basamağını etkili olarak uygulayabilen öğrencilerdir: 1)Belirli bir öğrenme durumunu doğru olarak tanıma, 2)Öğrenebilmesi için gerekli en uygun öğrenme stratejisini seçme, 3)Stratejinin ne derece etkili olduğunu izleme, 4)Öğrenmeyi gerçekleştirinceye kadar, güdülenmiş olarak yeterli çabayı gösterme (Aktaran:Senemoğlu,2002:560). Derry ve Murphy (1986) ise öz öğretimli öğrencilerin uygulaması gereken yukarıdaki dört basamağı da içine alan beş basamaklı bir yaklaşım önermişlerdir. Bunlar: 1)Hedefi analiz etme ve tanımlama: Bu birinci basamakta öğrenci ve öğrenileceği belirleyecek ve öğrenme çevresinin taleplerini değerlendirecektir. Yani öğrenci, bu basamakta ne öğrenileceği ve bu öğrenmenin, hangi ölçütlere göre, nerede ve ne zaman gerçekleştirileceğini belirleyecektir. 2)Strateji planlama: Birinci basamakta yapılan analizlere göre, öğrenci ne öğrenileceğini, nerede ve ne zaman öğrenileceğini dikkate alarak istendik öğrenmeyi sağlayacak strateji ya da stratejilerden oluşan bir plan hazırlayacaktır. Öğrenci, 93 “böyle bir öğrenme birimi bu yolla başarılabilir. O halde bu öğrenme taktiklerini kullanmalıyım” şeklinde düşünüp öğrenme planını yapacaktır. 3)Stratejiyi uygulama: Bu basamakta öğrenci, öğrenme hedefine ulaşmak üzere belirlediği öğrenme stratejisi ya da stratejilerini uygulayacaktır. 4)Stratejilerin sonuçlarını izleme: Bu basamakta öz öğretimli öğrenci, seçtiği ve uyguladığı strateji ya da stratejilerin kendisinin amacına ulaşmasına ne derecede yardım ettiğini izleyecek ve değerlendirecektir. Örneğin; şu soruları kendi kendine sorup cevaplayabilir:”Bu bellek destekleyici teknik, öğrenmeme ve hatırlamama yardım etmede etkili oldu mu? Konuyu şematize ederek çalışmam anlamamı kolaylaştırdı mı?” vb. 5)Stratejiyi uygun hale getirme: Eğer dördüncü basamakta sorulan sorulara alınan cevaplar evet ise strateji, öğrenmeye yardım etmiştir. Bu durumda öğrenci, strateji değiştirmesine gerek olmadığını karar verir; ancak, strateji, öğrenme bakımından tatminkar bir sonuç vermediyse, durumu yeniden gözden geçirip orijinal hedef analizinde ve planında bir değişiklik yapacaktır (Senemoğlu,2002:561) Öğrencilerin, çalıştıkları konu ile ilgili bir genel bilgiye sahip olması, öğrenme stratejilerinin etkili kullanımı için önemlidir. Çünkü öğrenci, yeni duyduklarını ve gördüklerini önceden bildiklerine ekler. Bilgiyi örgütleyerek, sınıflayarak, varsayımlar türetip onları sınayarak yorum yaparak işler (Açıkgöz, 2002:83). Güçlü bir ön bilgi temeli olmaksızın, bilgiyi kodlamak ve onu hafızaya sunmak için strateji kullanmak, olanaksız olmasa bile oldukça zordur (Eggen ve Kauchak 2001:338). Yapılan araştırmalar, yeterli düzeyde bir bilgi temeli olmayan öğrencilerin, öğrenme stratejilerini, “önemsiz şeyleri önceden kestirmek” ya da detayları özetlemek için kullandıklarını göstermektedir. Yapılan ek araştırmalar, yeterli bir arka plan bilgisine sahip öğrencilerin öğrenme stratejilerini, soruları genellemek, imajlar yaratmak, kullandıklarını göstermiştir. benzetmeler yaparak düşünebilmek için 94 Problemleri etkin bir biçimde çözen öğrencilerin problem çözme deneyimlerinin güçlü oluşu gibi, stratejileri etkili kullanan öğrencilerin de, içinden seçim yapabilecekleri çok çeşitlilik arz eden bir strateji birikimleri vardır. Örneğin onlar, not tutabilirler, göz gezdirebilirler, taslak kullanırlar, yazının bolt ve italiklerinden yararlanırlar (Erden,1986:13, Telman,1998:61, Eggen ve Kauchak, 2001:338). Bir strateji birikimi olmadan öğrencilerin değişik içerik ve hedefler karşısında uygun stratejileri uygulayabilmeleri zordur. Stratejik öğrenme, zaman ve çaba gerektirir. Araştırmalar, çoğu öğrencinin zengin bir strateji birikimine sahip olmalarına karşın, materyalin zorluğuna bakmaksızın örneğin “tekrar” gibi ilkel denilebilecek stratejileri kullandıklarını göstermiştir. Öğrenciler çalışma stratejilerini, materyalin ya da öğretmenin sunumundan daha çok şey anlamayı denemek için kullanmaktadırlar. Temel çalışma stratejileri basitçe, yaygın olarak kullanılan stratejilerdir; altını çizmek, not almak gibi. Stratejileri etkili kullanmak temelde, bunun önemi hakkında bir karara varmakla ilişkilidir. Karar verme üstbilişsel bir etkinliktir ve sürecin en zor bölümüdür. Öğrenciler genellikle neyin önemli olduğuna karar vermede zorluk yaşarlar. Onlar, paragrafın ilk cümlesine odaklanma eğilimindedirler; bolt ya da italik yazılmış, dikkat çeken bölümlere. Bu yüzden bazen metinde saklı olan önemli fikirleri kaçırırlar (Eggen ve Kauchak, 2001: 339). Not alma da altını çizme gibidir; etkililiği öğrencinin ne kadar not tutması gerektiğine ilişkin kararına bağlıdır. Bununla birlikte Erden (1986) ve Telman (1998) , bu stratejilerin etkililiğinde öğrencinin kararlılığının öneminden söz etmemişlerdir. Üstbilişsel stratejiler öğrencilerin ödevlerini yapabilmeleri, süreç ve içerikle ilgili hedefleri yerine getirebilmeleri noktasında problem çözme ve araştırma etkinliklerini kullanmayı hedefler. Tüm bu bilişsel yaklaşımlar tarih dersinde kanıt ve kavram temelli öğrenmelerde başarıyla kullanılabilir (Candan,2005:327-332) 95 Öğrenen okulda, öğrenciler öğrenmenin değerli ve önemli bir süreç olduğu konusunda teşvik edilirler. Öğrenciler, birlikte ve bireysel öğrenmeye yönlendirilir. Öğrenen okulda, öncelikle başarılması gereken şeyin, öğrencilerde öğrenme istek ve hevesinin oluşturulması olduğu bilinir. Öğrencilerin, bireysel olarak öğrenmeye karşı motivasyonları sağlanmadan, sürekli öğrenme konusunda öğrenciler teşvik edilmeden, dolayısıyla bireysel öğrenme gerçekleşmeden öğrenen okul olunamayacağı bilinmelidir. Bu nedenle, öğrenen okulda öğrencilerin en temel rolü, öğrenmeyi içselleştirmiş, öğrenme istek ve hevesiyle dolu bireyler olmalarıdır.(Çalık,128) Öğrenme ve öğretme, doğası gereği öğretmen ve öğrencilerin birlikte çalışmasını gerektiren bir ekip işidir (Yiğit, 2004:167).Yeni süreçte öğrenci, eski dar kalıplardan çıkıp, öğretmenin rehberliğinde öğrenmeyi öğrenen birey konumuna gelecektir (Numanoğlu,1999, 347). Öğretimin ilk basamağından son basamağına kadar öğrenciler, problemi belirleme, olası çözüm önerileri geliştirme, mevcut çözüm önerileri içinde en makul olanı tespit edip uygulama ve elde edilen sonucu temel amaçlarla karşılaştırarak gerekli düzeltmeleri yapma becerileriyle tanıştırılacaktır. Gençler, ancak bu yolla bilgiyi anlayan, yorumlayan ve geliştirebilen özelliklere sahip olarak yetiştirilebilirler (Doğan, 1997, 18). Böyle bir sistemde yetişen öğrencilerin fikirleri analiz ve sentez etmeleri, anladıklarını başkalarıyla sözlü ve yazılı olarak paylaşmaları, öğrendiklerini sağlam bir çerçeveye oturtmaları, konuyu öğrenerek soruları yanıtlamaları ve günlük yaşamla ilişki kurmaları sağlanacaktır (Tan ve diğerleri, 2002: 9). Öğrenme-öğretme sürecinde gerçekleştirilen eğitim-öğretim etkinliklerinde, öğrencilerin öğrenme konusunda neler yaptıkları oldukça önemlidir. Aslında bütün öğrencilerin kendilerine göre, ayrı ayrı, yeni bilgileri öğrenmeleri için izledikleri birer stratejileri vardır. Bu nedenle, öğrenme stratejileri, öğrencilerin öğrenme etkinliğine etkin katılımlarıyla, çoğu zaman, yine kendileri tarafından geliştirilmiştir. Öğrenciler bu stratejileri ya kendi yaşantıları sonucu, ya deneme- 96 yanılma yoluyla, ya da daha çok başkasının (çoğu zaman öğretmenin) katkısıyla kazanırlar. Yapılan birçok araştırma, öğrencilerin öğrenme stratejilerini genellikle bildiklerini, ama ne zaman ve nasıl kullanılacağını ise pek bilmediklerini göstermektedir. Öğrenme stratejileri, öğrenci başarısını önemli ölçüde etkileyen etmenler olduğuna göre, bunların öğrencilere öğretilmesi büyük yararlar sağlar. İlköğretimin ilk yıllarından başlayarak, öğrencilerde birtakım öğrenme stratejilerinin geliştirilmesine çalışmak son derece uygundur. Bunda başarıya ulaşabilmek için, öğretmenlerin de kuşkusuz bu öğrenme-öğretme stratejileri konusunda aydınlatılması önemli bir gereklilik olarak ortaya çıkmaktadır (Sözer,73-88). Geleneksel olarak okullarda, öğrencilerin çok çeşitli bilgiyi öğrenmeleri beklenir. Ancak çoğu zaman bu bilgileri nasıl öğrenebileceklerine ilişkin bilginin öğretimi ihmal edilmektedir. Oysa iyi bir öğretim, öğrenciye nasıl öğreneceğine, nasıl hatırlayacağına, kendi kendini nasıl güdüleyeceğine ve kendi öğrenmesini etkili olarak nasıl kontrol edip yönlendireceğine rehberlik etmeyi kapsar. Diğer bir deyişle; etkili öğretim, öğrencilerin öğrenme stratejilerini öğrenmelerine rehberlik eder. Öğrenme stratejileri, öğrencinin kendi kendine öğretebilmesi için kullandığı işlemlerdir. Bu nedenle öğrenme stratejisi öğretiminin temel amacı, öğrencilerin kendi öğrenmelerini kendilerinin sağlamasına yardım etmektir. Öğrenme stratejilerinin öğretimi de herhangi bir konu alanındaki bilginin öğretiminden büyük bir farklılık göstermez. Özellikle öğrenme stratejilerinin ne olduğunun ve nasıl kullanılması gerektiğinin öğretiminde doğrudan öğretim ve karşılıklı öğretme yaklaşımları kullanılmaktadır. 2.3.3.1. Doğrudan Öğretim Stratejisi Aşağıda öğrenme stratejilerinin doğrudan öğretim modeliyle öğretme basamakları özetlenmiştir (Senemoğlu, 2002:581): 97 Basamak 1: Dersin hedeflerini açıklayınız ve öğrencileri öğrenmeye hazır hâle getiriniz: Öğrencilerin dikkatini öğrenilecek konu üzerine çekme ve dersin hedeflerini açıklamada, öğrenme stratejilerini öğrendikleri takdirde daha kolay ve etkili olarak öğrenebileceklerini, daha iyi performans gösterip yüksek notlar alacaklarını somut örneklerle gösteriniz. Basamak 2: Belirli bir strateji açıklayıp gösteriniz: Sözel açıklamalar ve gösterme (demonstrasyon) yoluyla stratejiyi öğretiniz. Öğrencinin stratejiyle ilgili önceki bilgileri ile yeni bilgilerini ilişkilendiriniz ve stratejinin nasıl işlendiğini öğrencilere gösteriniz. Özellikle yüksek sesle düşünerek, stratejiyi kullandığımızda öğrenme için zihnimizde ne olup bittiğini, ne gibi bilişsel süreçlerin harekete geçtiğini, ne gibi işlemlerin olduğunu öğrencilere açıklayınız. Basamak 3: Öğrencilere, sizin rehberliğinizde alıştırma fırsatları sağlayınız: Anında dönüt almaları için stratejiyi daha iyi kullanan öğrenciler arkadaşlarına rehberlik edebilirler. Ancak, bu rehberliğin de sizin denetiminizde olması gerekir. Basamak 4: Öğrencilerin stratejiyi anlayıp anlamadıklarını kontrol ediniz ve dönüt veriniz. Basamak 5: Öğrencilerin alıştırma yapmalarını durdurup stratejiyi kullanırken ne tür problemlerle karşılaştıklarını belirleyiniz. Öğrencilerin stratejiyi kullanırken zihinlerinde ne olup bittiği hakkında sesli düşünmelerini sağlayınız ve yaptıkları ile ilgili dönüt veriniz. Strateji ile ilgili tartışmayı sürdürünüz. Basamak 6: Bağımsız alıştırma ve transfer yapmalarını sağlayınız. Stratejiyi bağımsız olarak kullanmaları için fırsatlar veriniz ve daha sonra alıştırma ödevlerini ne derece başardıklarını birlikte değerlendiriniz. Sonuçları hakkında bilgi vererek eksiklerini tamamlamaları, yanlışlarını düzeltmeleri için gerekli ipuçlarını sağlayınız. 2.3.3.2. Karşılıklı Öğretme Stratejisi Karşılıklı öğretme modelinde öğretmen, öğrenme stratejilerini nasıl kullandığını sesli bir biçimde düşünerek gösterir, model olur. Daha sonra 98 öğrencilerin bu öğrenme stratejisi ile öğrenmeleri için onları teşvik eder, destekler ve öğrenme stratejilerini kullanmalarına yardım eder. Karşılıklı öğretme, özellikle dört kavrama (anlama) stratejisini kazanmada etkilidir. Bunlar; "özetleme, kendi kendine soru sorma, açıklığa kavuşturma ve tahmin etme"dir (Senemoğlu, 2002:582). Bu stratejileri öğretmek için öğretmen, önce sesli düşünerek nasıl özet yapılacağını öğrencilere gösterir. Daha sonra metin ile ilgili nasıl soru sorulacağını yine sesli düşünerek açıklayıp soru sorar. Üçüncü adımda metinde tam olarak anlaşılmayan, açıklığa kavuşturulması gereken noktaları sesli düşünerek bulur ve açıklayarak bu basamağı da model olarak örneklendirir. En son ve dördüncü basamakta da metnin bundan sonra nasıl devam edebileceğini yine sesli düşünerek tahmin eder (Senemoğlu, 2002:582). Öğretmen stratejiyi model olarak gösterdikten sonra bu kez öğrenciler öğretmenin rolünü alır ve kendileri stratejiyi kullanarak arkadaşlarına model olurlar. Bu yaklaşımı kullanırken öğrencilerin küçük gruplara ayrılmalarının sağlanması ve grup içinde her bir öğrencinin öğretmen rolünü alması daha etkili bir yol olabilir. Öğrenciler stratejiyi sesli düşünerek uygularken gerek öğretmenlerinden gerekse diğer arkadaşlarından dönüt alarak desteklenmeli, stratejiyi öğrenmeye teşvik edilmelidir.Sonuç olarak, kendi kendine öğretebilen yani kendi öğrenmesini sağlayabilen (öğrenmeyi öğrenen) öğrenciler yetiştirebilmemiz için öncelikle öğretmenlerimizin gerek hizmet öncesinde gerekse hizmet içinde, bu özelliklerle donanık hâle gelmeleri gereklidir. O hâlde kendi kendine öğretebilen, yani öğrenmeyi öğrenmiş öğretmenler yetiştirmek, öğretmen (Senemoğlu,2002:583). yetiştiren kurumların da temel amacı olmalıdır. BÖLÜM III İLGİLİ YAYIN VE ARAŞTIRMALAR 3.1. İlgili Yayın ve Araştırmalar Hartley (1998) tarafından yapılan bir çalışmada derinlemesine ve yüzeysel öğrenme stratejilerini kullanan öğrencilerin, öğrenme etkinlikleri gözlenmiş ve kullandıkları stratejilerin öğrenme düzeylerine etkisi incelenmiştir. Araştırma sonunda yüzeysel stratejileri kullananların diğer gruptakilere kıyasla metnin amacı ve taşıdığı anlamlardan çok olgusal boyutuyla ilgilendikleri görülmüştür. Ayrıca öğrencilerin kullandıkları strateji ile öğrenme düzeyleri arasında yüksek ilişki görülmüştür. Bu açıdan derinlemesine stratejileri kullanan öğrenciler daha yüksek bir metin anlama ve öğrenme düzeyi elde etmişlerdir (Aktaran:Sünbül,1998:44-45). Kenneth ve Ark (1997) geleneksel örgütleyiciler, matris türündeki örgütleyiciler ve geleneksel tekrarın öğrenme performansına etkisini araştırmışlardır. Hatırlama düzeyindeki öğrenmelerde geleneksel örgütleyiciler yüksek etki sağlarken, ilişki ve bağıntıları öğrenmede matris örgütleyiciler daha etkili olmuştur. Ayrıca matris türündeki örgütleyiciler yüksek bir metin anlamlandırma düzeyi sağlamıştır (Aktaran:Sünbül,1998:45). Cordon ve Day (1996) strateji kullanımının standart okumayı kavrama düzeyi üzerindeki etkisini incelemişlerdir. 128 lise öğrencisi üzerinde yapılan bir araştırmada öğrenciler yüksek sesle düşünme grubu ve kontrol gurubu olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Strateji kullanan öğrenciler kontrol grubundakilere kıyasla daha yüksek standart okuma düzeyi elde etmişlerdir (Aktaran:Sünbül,1998:45). 100 Schunk (1996) tarafından yapılan bir çalışmada öğrencilerin bilişsel becerileri öğrenmesinde özdenetimli ve bireysel değerlendirmeye dayalı stratejileri kullanmalarının başarı, motivasyon ve öğrenme performansı üzerindeki etkileri araştırılmıştır. Araştırma ilkokul düzeyinde yapılmış ve 44 deney grubu ile 46 kontrol grubu öğrencisini içermiştir. Araştırma sonucu; öz denetimli, amaçlı öğrenme stratejilerini ve bu değişkenlere ilaveten bireysel değerlendirmeyi kullanan öğrenciler, bu değişkenleri kullanmayan öğrencilere kıyasla daha yüksek ve etkili bir öğrenme performansı, motivasyon ve başarı elde etmişlerdir. Strateji kullanımının amaçlı oluşu ile motivasyon arasında yüksek bir ilişki bulunmuştur (Aktaran:Sünbül,1998:45). Swanson ve Trahan (1996) tarafından yapılan bir araştırmada okuma düzeyi yüksek ve düşük okuyucuların okuduğunu anlama düzeyleri ile strateji kullanımı ve öğrenme görevlerini yerine getirme durumu arasındaki ilişkiler araştırılmıştır. Çalışma sonucu okuduğunu anlama düzeyi ile strateji kullanımı ve öğrenme görevlerini gerçekleştirme arasında anlamlı bir ilişki düzeyi gözlenmiştir (Aktaran:Sünbül,1998:45). Tuckman (1996) tarafından yapılan bir araştırmada kolej öğrencilerinin derslerdeki performanslarını artırmada içsel motivasyonun ve önceden tanımlanmış öğrenme stratejilerinin karşılaştırmalı etkisi incelenmiştir. Bu çalışmada 226 kolej öğrencisi yer almıştır. Araştırma sonunda öğrencilerin edinilmiş öğrenme stratejilerinin kullanımının kendi motivasyon düzeylerine bağlı olduğu bulunmuştur (Aktaran:Sünbül,1998:45). Grimes (1995) farklı öğrenme stilleri ve çalışma stratejileri kullanan öğrenciler için amaçlı akademik programlar hazırlanması üzerine yaptıkları bir araştırmada öğrenci guruplarının farklı öğrenme stillerini ve çalışma stratejilerini kullandıkları bulunmuştur. Öğrenci gereksinimleri ve beklentileriyle bu stratejiler arasında ilişkiler olduğu bununla birlikte bilişsel strateji ve öğrenme stratejileri ile hedefler arasında öğrencilerin yetersiz oldukları görülmüştür. Öğrencilerin çaba sarf 101 etmesini gerektiren ilişkili stratejilerde zayıf oldukları gözlenmiştir (Aktaran:Sünbül,1998:46). Nist ve arkadaşlarının (1995) yaptıkları, survey bir çalışmada, sınav performansı ile dört çalışma süreci (kodlama, kelime anlama, organize teme ve yönetici kontrol) arasındaki ilişki incelenmiştir. Öğrenme ve çalışma stratejilerini kullanmak için eğitilen 123 yeni kolej öğrencisinden elde edilen sonuçlar yönetici kontrolün sınav performansıyla ilişkilendirdiği ve bu durumun denekleri farklı çalışma stratejilerini seçmeye yönelttiğini göstermiştir (Aktaran:Sünbül,1998:46). Prus ve arkadaşları (1995) lisans öğrencilerinin Akademik Başarısının Tahmini Yordayıcısı Olarak Öğrenme ve Çalışma Stratejilerinin kullanılıp kullanamayacağını araştırmışlar ve bu değişkenlerin öğrenci başarılarını yordadığını bulmuşlardır (Aktaran:Sünbül,1998:46). Loranger (1994) başarılı ve başarısız lise öğrencilerinin öğrenme ve çalışma stratejileri üzerine yaptığı bir çalışmada her iki tipteki öğrencilerin farklı çalışma ve öğrenme stratejileri kullandıkları görülmüştür. Başarılı öğrenciler başarısızlara kıyasla dersi ve konuları uygun ve verimli stratejilerle çalışmaktadır. Bu stratejilerde başarılı öğrencilerin konunun amacını belirleme, öğrenmeyi planlama, geçmiş bilgileri harekete geçirme, ilişkili–ilişkisiz bilgileri birbirlerinden ayırt etme, özetleme ve not tutma etkinliklerinde başarısız öğrencilerden daha fazla etkili oldukları görülmüştür (Aktaran:Sünbül,1998:45). Foos, Mora ve Tkacz (1994) tarafından yapılan bir çalışmada farklı öğrenme ve çalışma stratejilerinin öğrenci başarıları üzerindeki etkileri araştırılmıştır. Araştırmada deneysel işlem olarak taslak hazırlama, soru-sorarak çalışma ve geleneksel yöntem (bireysel tekrar yapma) kullanılmıştır. Araştırma sonunda en yüksek başarı düzeyini mevcut materyale soru sorarak çalışan öğrenciler elde ederken, bu öğrencileri taslak (outline) hazırlayarak çalışan öğrenciler izlemiştir (Aktaran:Sünbül,1998:46). 102 Gordon (1994)’e göre öğrenme ve çalışma stratejileri bireylerin öğrenmeyi kolaylaştırmada kullandıkları etkinliklerdir. Çalışma ve öğrenme stratejilerinin 1.Bireysel değerler ve duygularla 2.bilişsel beceriler ve 3.çalışma becerilerinin kullanımıyla ilişkili olan birçok faktöre sahip olduğu araştırmayla ortaya konmuştur (Aktaran:Sünbül,1998:47). McDaniel ve arkadaşları (1994) deneklerin, nasıl sınav edileceklerine ilişkin beklentileri ve kendi okuma stratejilerini gerçekleştirme düzeylerini araştırmıştır. Denekler Purdue Üniversitesinde okuyan 124 öğrenciden oluşmaktadır. Bu amaçla deney gruplarında çoktan seçmeli, doğru–yanlış, yazılı ve sözlü sınav beklentisi oluşturulmuştur. Denekler kendi beklentilerine paralel bir sınavın uygulandığı üç uygulamalı metin okumasından sonra metni hatırlamaya çalıştılar. Amaçlı öğrenme ile ilişkili olarak hatırlamayı anlamlı olarak artıran tek beklenti yazılı sınav beklentisi idi. Sonuçlar, yazılı sınav beklentisine sahip olan deneklerin, diğer sınav biçimlerini bekleyenlerden metni daha organize bir şekilde işledikleri denencesini desteklemiştir. Araştırmacılar ayrıca hikaye etme becerilerini kullanmada yazılı sınav beklentisi açısından artış olmadığını fakat deneklerin bir hikaye okurken rutin olarak organizeli süreci gerçekleştirdiklerini bulmuşlardır (Aktaran:Sünbül,1998:47). Spigel ve arkadaşları (1994) dört çalışma stratejisinin öğrencilerin ana fikirleri ve ayrıntılı fikirleri kavramalarına etkisini incelemişlerdir. Sonuçlar, strateji kullanımında açık yönerge almış öğrencilerin performansı ile almayan öğrencilerin performansı arsında fark olmadığını göstermiştir. Aynı zamanda örgütleme ve şema oluşturmada eğitim almış öğrenci çoğunluğunun bir öğrenme stratejisi olarak şema ve matrisleri kullanmaya teşebbüs ettiği fakat bu gurubun tamamının bu stratejileri kullanmadığı görülmüştür. Bulgular, örgütleme ve şema çalışma stratejisini kullanan eğitilmiş 6. Sınıf öğrencilerin herhangi bir öğrenilmiş materyal ya da yeni bir materyal ile ilgili daha fazla kavramayı sağlamadığını göstermiştir (Aktaran:Sünbül,1998:47). Simpson ve Nist (1994) tarafından 54 öğrenci üzerinde yapılan bir araştırmada öğrenme ve çalışma stratejileri eğitimini (PLAE) yönetici kontrol, 103 bireysel düzenleme ve sınav performanslarına etkisi araştırılmıştır. Sonuçlar PLAE’ de eğitilmiş olan deneklerin geleneksel stratejilerle eğitilmiş bireylerden üç alanda da daha iyi sınav sonucu aldıklarını göstermiştir. Sonuçlar aynı zamanda öğrenme stratejisi eğitimi almış olan deneklerin istatistiksel olarak daha bilinçli bir biliş ötesi özelliği kazandığını göstermiştir (Aktaran:Sünbül,1998:47). Simpson, Olejnik ve arkadaşları (1994) tarafından yapılan ikinci çalışmada; sözel tekrarla anlamlandırma stratejilerini kullanan öğrencilerinin son test performanslarını ve geciktirilmiş (Kalıcılık tesit) test performanslarını karşılaştırdılar. Anlamlandırma stratejisini kullanan öğrenciler sözel zihinsel devinim kriteri, genelleme, yaratıcılık, metni örneklendirme açısından basit tekrarı kullanan öğrencilerden daha yüksek performanslar elde ettiler. Anahtar fikirleri bulma ve tamamlama açısından her iki strateji arasında bir fark bulamamışlardır. Son testte ise anlamlandırmayı kullanan öğrencilerin daha yüksek tanıma ve hatırlama gibi bellek süreçlerini gerçekleştirdikleri görülmüştür. Uygulanan kalıcılık testi sonunda anlamlandırmayı kullanan öğrenciler yüksek düzeyde tanıma ve hatırlama davranışı gösterirken, bu öğrencilerde unutma miktarını daha az oluğu görülmüştür. Tüm bunlara ilaveten öğrencilerin yazılı olarak verilen sorulara verilen cevaplar karşılaştırıldığında anlamlandırmayı kullanan öğrenciler diğer guruba kıyasla daha yüksek yazılı olarak ifade etme becerisi göstermişlerdir (Aktaran:Sünbül,1998:48). Stewart (1994) çalışma stratejisinin etkililiğini ve öğrencilerin kurs çalışma materyali ilgili olarak kavramayı izleme yeteneklerini değerlendirmek için 26 lisans öğrencisine bir ders boyunca verilen dört sınavın her biri açısından anket soruları yöneltildi. Sorular, çalışmaya harcanan zaman, kullanılan çalışma stratejisi, çalışma kılavuzunun kullanılma durumu, ön hazırlık ve günlük çalışma hakkındaki bilgilerden derlendi. Sonuçlar; kullanılan öğrenme ve çalışma stratejilerinin türünün sınavlarda elde edilen gerçek notlarla çok tutarlı bir ilişkiye sahip olduğunu ortaya koymuştur. Sınavdan elde dilen puanlar her nasılsa öğrencilerin sınava hazırlıklarıyla ilgili algılarıyla ilişkili değildi. Daha sonra yapılan araştırma uygulamaları kullanılan strateji ile gerçek sınav performansı arasındaki ilişkiyi destekler nitelikte bulunmuştur (Aktaran:Sünbül,1998:48). 104 Willoughby, Wood ve Khan (1994) üniversite öğrencileri üzerinde yaptıkları bir çalışmada, farklı öğrenme stratejilerinin öğrencilerin aşina olduğu ve olmadığı konularda zihinsel performansa etkilerini karşılaştırdılar. Kullanılan stratejiler anlamlandırma, imgeleme ve tekrar stratejileriydi. Araştırma sonucu, bilinen konularda anlamlandırma ve imgelemeyi kullanan öğrenciler tekrar stratejisini kullananlara kıyasla daha yüksek bir zihinsel performans elde ettiler. Fakat öğrencilerin aşina olmadıkları konularda ise sadece imgeleme stratejisi daha yüksek bir performans ortaya çıkarmıştı. Bu araştırmanın devamında mevcut stratejilerle birlikte resimler kullanmanın etkilik düzeyi belirlenmeye çalışılmıştır. Resimlerle desteklenen ortamlarda anlamlandırma ve imgeleme stratejilerini kullanan öğrenciler tekrarı kullananlardan oldukça yüksek bellek performansı elde ettiler. Araştırmanın bu boyutunun ilgi çekici bir sonucu ise anlamlandırmayı kullanan öğrencilerin ilave desteklerle (ipucu kullanma, görsel destek sağlama,v.s) mevcut performanslarını neredeyse iki misli artırmaları olmuştur (Aktaran:Sünbül,1998:49). Boll ve diğerleri (1993) öğrencilerin öğrenme stratejileri ve çalışma etkinlikleri ile başarısı ve kurs nitelikleri arasındaki ilişkilerin olduğunu ileri sürmüşlerdir. Yaptıkları araştırmanın sonuçları dönüt düzeltme desteğindeki, bireysel öğrenme ve öğrenme stratejisi etkinlikleri ile başarı arasındaki yüksek bir ilişki olduğunu göstermiştir. Öğretmen kılavuzluğunda öğrenci sorularına ekstra zamanın ve cevapların sağlanması bireysel olarak strateji kullanımını artırmıştır. Öğretmenlerin konu çeşitliliğini ve içeriğini artırması öğrencilerin bellek artırma stratejilerini yeterince kullanamamalarına ve dolaylı olarak da bu stratejilerin başarıyla olan ilişkilerinde bir azalmaya yol açmıştır. Bulgular ve çok yönlü analizler dersin nitelikleri, öğrenme stratejileri, çalışma etkinlikleri ve başarı arasında olumlu ve olumsuz yönde ilişkilerin olduğunu göstermiştir. Yani ders ve öğretim stratejilerinin niteliği öğrenme stratejilerinin de düzeyini etkilemektedir (Aktaran:Sünbül,1998:49). Jakobek ve Swenson (1993) kolej düzeyindeki 929 öğrenci üzerinde yaptıkları bir araştırmada farklı sınıf ve kademelerdeki öğrencilerin mevcut öğrenme 105 stratejilerini kullanma düzeylerini karşılaştırmışlardır. Öğrencilere dört farklı öğrenme stratejisini içeren bir “Öğrenme Süreçleri Envanteri”ni uygulamışlardır. Bu ölçeğin bir boyutunda materyalden özet bir şema geliştirmek için zıtlıkların, karşılaştırmaların, kavramsal organizasyonun kullanımı ve bilgilerin analitik olarak değerlendirilmesi gibi özellikler ölçülmüştür. Envanterin diğer bir boyutu ise anlamlandırma alt ölçeğidir. Bu boyutta öğrencilerin kendi ifadeleriyle bilgileri somut örneklere dönüştürmesi ve bu bilgileri kendi yaşantılarına uygulaması gibi özellikler ölçülmüştür. Ayrıca envanterin diğer iki boyutunda ise yöntemli çalışma alışkanlıkları ve olguların hatırlanmasıyla ilgili cümlelere yer verilmiştir. Araştırma sonunda; birinci ve ikinci sınıfa devam eden öğrenciler arasında anlamlı farklılıklar olduğu görülmüştür. İkinci sınıf öğrencilerinin yeni başlayan öğrencilere kıyasla daha fazla yöntemli çalışma ve derin-etkili stratejileri kullanma alışkanlığına sahip olduğu görülmüştür. Son sınıftaki öğrencilerin ise ikinci ve birinci sınıftaki öğrencilere kıyasla anlamlandırma stratejisini kullanmada daha etkili oldukları gözlenmiştir. Olguların hatırlanması ve zihinsel tekrar açısından gruplar arasında bir fark gözlenememiştir (Aktaran:Sünbül,1998:50). Pintrich ve arkadaşlarının bir öğrenme stratejileri ölçeği geliştirmeyi amaçlayan çalışmalarında (1993) öğrenme stratejilerinin alt boyutları arasındaki ilişki katsayısı saptanmıştır. Çalışmanın sonuçlarına göre tekrar stratejisi ile anlamlandırma stratejisi arasında 0,36, tekrar stratejisi ile örgütleme stratejisi arasında 0,49 ve anlamlandırma stratejisi ile örgütleme stratejisi arasında da 0,52 düzeyinde bir korelasyon katsayısı hesaplanmıştır. Özellikle anlamlandırma ile örgütleme arasındaki yüksek ilişki dikkat çekicidir (Aktaran:Sünbül,1992:50). Haris ve Hamidullah (1993) annelerin çocuklarına karakter isimlerini, hediye paketleme işini ve hayvanat bahçesi hayvanlarını bir düzene koymayı hatırlatmada öğrenme stratejileri öğretiminin etkiliğini araştırmışlardır. Çalışmada annelerin öğretimi, kullandıkları öğrenme stratejileri, çocukların strateji kullanımı ve doğru performansları test edilmiştir. Araştırmaya 25 anne ve dört yaşındaki çocukları katılmıştır. Bulgulara göre, annelerin öğrettikleri bilgiler birbirinden oldukça farklıdır. Çocuklar ise annelerinden daha az strateji kullanmışlar, ancak kullandıkları 106 stratejiler isimleri hatırlamada, hediye paketleme eylemini gerçekleştirmede ve hayvanları bir bölgeye yerleştirmede çok etkili bulunmuştur. Bu sonuçlara göre, çok küçük yaştaki çocuklara bile düzeylerine göre bir öğretim yapıldığında hatırlamayı kolaylaştıran öğrenme stratejilerinin kazandırılabileceği söylenebilir (Aktaran:Talu 1997:43). Hamilton (1991) yazar tarafından ve öğrenci tarafından oluşturulan anlamlandırmaların etkisini incelemiştir. Araştırma sonuçları, yazar tarafından oluşturulan anlamlandırmaların bir problem çözme durumunda anlamlı derecede daha etkili olduğunu göstermiştir. Bu sonuç; Reder, Charney ve Morgan (1986) ‘ın elde ettiği bulguları desteklemektedir. Ayrıca spesifik anlamlandırmaların kavram tanımlarının hatırlanmasında, yeni örneklerin sınıflandırılmasında ve problem çözme performansında değişen anlamlandırmalardan daha yüksek bir seviye ortaya çıkarmıştır (Aktaran: Öztürk 1995:64). Nist, Simpson ve arkadaşlarının (1991) yılında yapmış oldukları araştırmada, çalışma ve öğrenme stratejileri eğitiminin öğrencilerin test performansı üzerindeki etkilerini incelediler. Araştırma sonunda strateji eğitimi alan öğrenciler, kontrol gurubundaki almayanlara göre daha yüksek performanslar elde ettiler. Araştırmanın ikinci boyutunda hangi stratejilerin, ne ölçüde test performansıyla ilişkili olduğu belirlenmeye çalışılmıştır. Araştırma sonunda kodlama stratejisinin 0,31, kelime anlamlandırma stratejisi 0,30, örgütleme stratejisinin 0,36 ve yönetici kontrolün 0,44 düzeyinde test performansı ile ilişkili olduğu görülmüştür. Bu araştırmada ayrıca öğrencilerin farklı stratejileri kullanma sıklıkları tespit edilmeye çalışılmıştır. Araştırma sonunda öğrencilerin örgütleme stratejilerini tercihlerinde bir düşüş görülürken strateji eğitimi boyunca anlamlandırma stratejilerini ve yönetici kontrolü kullanmalarında ve tercihlerinde bir artış olduğu görülmüştür (Aktaran:Sünbül,1992:50). Carns ve Carns (1991) öğrenme stratejilerinin akademik başarıya etkisini araştırarak, başarıyı artırmayı hedefleyen araştırma yapmışlardır. Bu amaçla ilkokul 4. sınıf öğrencilerinden seçilen 118 denek, beş oturumluk bir öğretim programına 107 alınmıştır. Verilen öğretim sonucunda denekler CTBS (California Test of Basic Skills) sınavına girmiş ve aldıkları puanlar kurs öncesi yapılan öntest puanlarıyla karşılaştırılmıştır. Araştırma sonucunda yapılan analizlerde, öğrenme stratejilerinin akademik başarıyı artırdığı görülmüştür (Aktaran:Çifçi 1998:50) McLinden (1990) öğrenme ve çalışma stratejileri konusunda araştırmalar yapan uzmanlarla yaptığı görüşmelerde, çalışma ve öğrenme becerilerinin, stratejilerinin öğrenme sürecinin en önemli bölümü olduğunu, bu değişkenleri iyi kullanan öğrencilerin başarı ve ders doyumlarının yüksek olduğunu ifade etmiştir (Aktaran:Sünbül 1998:50). Bu araştırmalara ilaveten ülkemizde öğrenme stratejileri üzerine yapılmış deneysel ve survey çalışmalarda mevcuttur. Köymen (1990) tarafından yapılan bir araştırmada Türkiye’de geleneksel yüksek öğretim öğrencileri ile açık öğretim fakültesi öğrencilerinin öğrenme stratejilerini kullanma durumları incelenmiştir. Sonuç olarak, öğrencilerin eğitime ve okula karşı tutumları olumsuz, ders çalışma güdüleri düşük ve kaygıları yüksek bulunmuştur. Geleneksel yüksek öğretim öğrencileri ile açık öğretim fakültesi öğrencilerinin öğrenme stratejilerini kullanmaları arasında fark olmadığı görülmüştür. Bununla birlikte, geleneksel yüksek öğretim öğrencileri zamanı kullanmada; açık öğretim öğrencileri ise çalışma yardımcıları kullanma ve kendi kendilerini test etme konusunda daha yüksek puanlar almışlardır. Erden ve Demirel (1991) ilkokul 5. Sınıf öğrencileri üzerinde yaptıkları bir çalışmada, öğrencilerin ders çalışırken kullandıkları öğrenme stratejileri, inceledikleri metinle ilgili başarıları ile çalışmaya harcadıkları zamanın kullandıkları stratejiye göre değişip değişmediği araştırılmıştır. Araştırma sonuçları, öğrencilerin kullandıkları öğrenme stratejileri ile başarıları arasında anlamlı ilişkinin olduğunu göstermiştir. Bu düzeydeki öğrenciler için en etkili stratejinin örgütleme ve altını çizme olduğu, ancak öğrencilerin çok büyük bir kısmının bu stratejileri etkili bir şekilde kullanamadıkları görülmüştür. 108 Açıkgöz (1993) tarafından 1993-1994 Eğitim ve öğretim yılında, Buca Eğitim Fakültesi’nin çeşitli bölümlerinde “İşbirlikli ve Geleneksel Sınıflardaki Öğrenme Stratejileri ve Edim” adlı araştırmasında, araştırmacı tarafından geliştirilen “Öğrenme Stratejileri Ölçeği” kullanılarak veriler toplanmıştır. Araştırmada işbirlikli öğrenme, bütün sınıf öğretimi ve öğrencilerin kullandığı öğrenme stratejileri karşılaştırılmıştır. İşbirlikli öğrenmenin etkili öğrenme stratejilerinin kullanımında geleneksel-bütün sınıf öğretimi ve öğrencilerin kullandığı stratejilerden daha elverişli olduğunu ortaya koymuştur. Kıroğlu (1995) tarafından yapılan yüksek lisans tez çalışmasında anlamlı öğrenme stratejilerinin (SQ3R) İngilizce okuduğunu anlamaya etkisi incelenmiştir. Araştırma sonunda öğrenme stratejilerinin uygulandığı deney grubu öğrencilerinin erişileri geleneksel yöntemin uygulandığı kontrol grubundan daha yüksek bulunmuştur. İki grubun hatırlama düzeyleri açısından da deney grubu lehine anlamlı bir farklılık bulunmuştur. Öztürk’ün (1995) “Genel Öğrenme Stratejilerinin Öğrenciler Tarafından Kullanılma Durumları” adlı doktora tezi eğitim fakültelerinde öğrenim gören 326 1. sınıf öğrencisi üzerinde yapılmıştır. Bu survey araştırmada örneklemin mevcut öğrenme stratejilerini belirlemek amacıyla öğrenme stratejileri anketleri geliştirilmiştir. Araştırma sonunda öğrencilerin %85’inin çalışmalarında öğrenme stratejilerini sıklıkla kullandıkları ve tekrar ve duyuşsal öğrenme stratejilerinin ilkokul, ortaokul ve lise düzeyinde öğretmenler tarafından sıkça kullanıldığı belirlenmiştir. Araştırmada elde edilen önemli sonuçlardan birisi de öğrencilerin öğrenme stratejilerini kullanmalarıyla, öğretmenlerin bu stratejileri derslerde uygulamaları arasında anlamlı bir ilişki bulunmasıdır. Babadoğan (1996)’nın ”Modern Öğretim Stratejilerinin Öğretim-Öğrenim Süreçlerine Yansıması” adlı doktora tezinde öğretmenlerin öğrenme stratejilerine sahip olma ve öğretim stratejilerini kullanma yönündeki görüşleri belirlenmiş; modern öğretim stratejilerini öğrenim yaşantıları, cinsiyet, okul grubu, öğrenci sayısı, 109 ders, mezun olunan okul ve mesleki kıdem değişkenlerine göre incelenmiştir. Araştırma sonunda öğretmenlerin eğitimlerinin hiç bir döneminde öğretim kuram ve stratejileriyle ilgili bir ders görmedikleri, buna karşın okuma alışkanlıklarına sahip oldukları fakat bu alışkanlığın öğretmenlik meslek bilgisine yönelik olmadığı görülmüştür. Öğretmenlerin öğretim stratejilerini kullanma düzeylerine bağlı olarak cinsiyet, okul grubu, öğrenci sayıları açısından anlamlı bir fark belirlenirken, okul, ders, mezun olunan okul, mesleki kıdem, değişkenleri açısından anlamlı bir farklılığa rastlanmamıştır. Öğrenme-öğretim stratejileriyle, öğretim stratejilerinin kendi içindeki ilişkileri yüksek düzeyde anlamlı bulunmuştur. Somuncuoğlu (1996) Öğrencilerin kullandıkları öğrenme stratejileri ile çeşitli değişkenler arasındaki ilişkileri araştırmış, sonuçlar öğrencilerin anlamlı bilişsel ve biliş yönlendirici stratejileri kullanımının çeşitli değişkenlere göre farklılık gösterdiğini ortaya koymuştur. Talu (1997) yapmış olduğu yüksek lisans tezinde 10.sınıf öğrencilerin kullandıkları öğrenme stratejilerinin belirlenmesi ve akademik başarılarının kullandıkları stratejiye göre değişip değişmediği araştırılmıştır. Araştırma sonucunda, örneklem grubunu oluşturan öğrencilerin %52’sinin anlamlandırma, %41’inin tekrar ve %7’sinin ise örgütleme stratejisini kullandığı görülmüştür. Öğrencilerin kullandıkları öğrenme stratejileriyle karne notları ortalamaları arasındaki fark anlamlı bulunmuştur. Tekrar stratejisinin karne notu üzerinde daha etkili olduğu görülmüştür. Bu değişkenlere ek olarak öğrencilerin kullandıkları öğrenme stratejilerinin alanlara göre değişmediği bulunmuştur. Görgen (1997) araştırmasında, özetleme kuralları ve bilgi haritası oluşturma öğretiminin Lise -1. sınıf öğrencilerinin bir metni öğrenme ve hatırlama düzeyi ile metni çalışma için harcadıkları süreye etkisini incelemiştir. Analiz sonuçlarında, metni özetleyerek ve bilgi haritası oluşturarak çalışan öğrencilerin, kendi stratejileriyle metni çalışan öğrencilerin öğrenme ve hatırlama düzeyleri arasında kullandıkları teknikler bakımından benzerlikler olduğu ancak, grupların metni çalışma süreleri arasında anlamlı bir fark bulunduğu, öğrencilerin metni çalışırken en 110 az süreyi kendi stratejilerini kullandıklarında harcadıkları ortaya çıkmıştır. Aynı araştırmada, özetleme ve bilgi haritası oluşturma becerileri yüksek olan öğrencilerin öğrenme ve hatırlama düzeylerinin de yükseldiği görülmüştür. Sünbül(1998) yapmış olduğu doktora tezinde eğitim fakültelerinde formasyon dersi olarak okutulan Eğitim psikolojisi dersinde, Farklı öğrenme stratejileri kullanmanın öğrencilerin, erişi, öğrenme stratejilerine yönelik tutum,okuduğunu anlama ve öğrenilenlerin kalıcılığına etkisini incelemiştir. Araştırma 139 öğrenci üzerinde yürütülmüştür. Araştırmanın sonucunda farklı öğrenme stratejilerinin uygulandığı gruplardaki öğrencilerin erişileri arasında anlamlı farklar bulunmuştur. En yüksek başarıyı anlamlandırma+örgütleme stratejisi sağlarken, tekrar stratejisi en düşük düzeyde bir erişi ortaya çıkarmıştır. Öğrenme stratejilerine yönelik tutum açısından guruplar arasında anlamlı farklılıklar bulunmuştur. En yüksek tutum düzeyinin Örgütleme stratejisi sağlamıştır. Öğrenme stratejilerinin okuduğunu anlama düzeyine etkisi konusunda guruplar arasında anlamlı bir farklılık bulunamamıştır. Öğrenme stratejilerinin öğrenilenlerin kalıcılığına etkisi konusunda guruplar arasında anlamlı farklılıklar gözlenmiştir. Anlamlandırma-+örgütleme stratejisi en kalıcı öğrenmeyi sağlamıştır. Yangın ve Yıldızlar (1999) ‘ın yaptıkları araştırmanın amacı, ilkokul dördüncü sınıf sosyal bilgiler dersinde öğrencilerin ders dışı öğrenme yolları, Sosyal Bilgiler dersindeki başarıları ve cinsiyetleri arasında bir ilişki olup olmadığını belirlemektir. Araştırmada betimsel yöntem kullanılmıştır. Veriler yapılandırılmış görüşme yolu ve düzey belirleme testi ile toplanmıştır. Araştırmanın sonucunda aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır: 1. Metnin sesli ya da sessiz okunması ile başarı ve cinsiyet arasında bir ilişki gözlenmemiştir. 2. Bilginin ezberlenmesi ya da anlamlandırılması ile başarı arasında bir ilişki gözlenmemesine rağmen, bilginin ezberlenmesi ya da anlamlandırılması ile cinsiyet arasında anlamlı bir ilişki gözlenmektedir. Kız öğrenciler bilgiyi yapılandırarak öğrenmektedirler. 3. Metindeki önemli bilgiyi ayırt edip etmeme ile başarı ve cinsiyet arasında anlamlı bir ilişki gözlenmektedir. Önemli bilgiyi ayırt eden öğrencilerin daha başarılı oldukları, kız öğrencilerin önemli bilgiyi ayırt ederek çalıştıkları belirlenmiştir. 4. Kendi kendine 111 sorular sorup sormama ile başarı arasında anlamlı bir ilişki gözlenmektedir. Öğrencilerin kendi kendilerine sorular sorarak öğrenmelerini kontrol etmeleri başarıyı artırmaktadır. 5. Metindeki önemli bilgiyi ayırt edip etmeme ile kendi kendine sorular sorup somama arasında anlamlı bir ilişki gözlenmektedir. Önemli bilgiyi ayırt eden öğrencilerin çalışmalarının sonunda kendi kendine sorular sorarak öğrenmelerini kontrol etmektedirler. 6. Metindeki önemli bilgiyi ayırt edip etmeme ile bilginin ezberlenmesi ya da yapılandırılması arasında anlamlı bir ilişki gözlenmektedir. Önemli bilgiyi ayırt eden öğrenciler bilgiyi yapılandırarak almaktadırlar. 7. Başarı ile cinsiyet arasında bir ilişki gözlenmemiştir. Yorulmaz (2001) Öğrenmeyi Öğrenme Stratejilerinin İlköğretim Sosyal Bilgiler Öğrenci Ders Başarısı Üzerine Etkisi konulu, yüksek lisans tez çalışmasında, sontest kontrol gruplu modeli kullanarak öğrenmeyi öğrenme stratejilerinin öğrenme ve başarı üzerindeki etkisini incelemiştir. Deney grubuna Sosyal Bilgiler ünitesi öğrenmeyi öğrenme stratejileri verilerek öğretilmiş, kontrol grubuna ünite, eş zamanlı olarak klasik yöntemle öğretilmiştir. Deney ve kontrol gruplarının, testlerden elde ettiği puanların sınıf ortalama başarıları, tüm test farkları, bilgi, kavrama, uygulama, analiz, sentez, değerlendirme düzeylerindeki farklılığı t-testi kullanılarak test edilmiştir. Araştırmacı, Öğrenmeyi Öğrenme Stratejileri’nin öğrenme ve ders başarısında etkili olduğu sonucuna ulaşmıştır. Tay (2002) yaptığı araştırmada, ilköğretim 4. ve 5. sınıf öğrencilerinin Sosyal Bilgiler dersinde sınıf ortamında kullandıkları öğrenme stratejilerinin neler olduğunu tespit etmeye çalışmıştır. Araştırma, 4. ve 5. sınıf öğrencilerine araştırmacı tarafından hazırlanan ve uzman kanılarıyla desteklenen öğrenme stratejileri anket formu bire bir görüşme yolu ile uygulanarak yapılmıştır. Araştırma sonucunda: İlköğretim 4. ve 5. sınıf öğrencileri Sosyal Bilgiler dersinde sınıf ortamında dikkat stratejilerini ara sıra, kısa süreli bellekte depolamayı artırıcı stratejilerden zihinsel tekrar stratejilerini her zaman, gruplama stratejilerini ara sıra, anlamlandırma stratejilerinden örtük ve açık tekrar stratejilerini her zaman, anlamlandırma stratejilerinden eklemleme stratejilerini her zaman, örgütleme stratejilerini ara sıra, geri getirmeyi(hatırlamayı) artırıcı stratejileri her zaman, güdüleme stratejilerini her zaman kullandıkları ve 112 yürütücü biliş stratejileri ile bellek destekleyici stratejileri hiçbir zaman kullanmadıkları bilgisine ulaşılmıştır. Gürsoy (2002) yaptığı araştırmada anlamlandırma stratejileri eğitiminin, 1. öğrencilerin öğrenme düzeyi, 2. başarı testi bilgi ve kavrama basamağındaki soruları cevaplama düzeyleri bakımından deney ve kontrol grupları arasında fark yaratıp yaratmadığı, 3. ve yine eğitimin, öğrencilerin strateji kullanma durumlarına etki edip etmediğini incelemiştir. Araştırma, öntest-sontest kontrol gruplu model kullanılan deneysel bir çalışma olup, 2001-2002 öğretim yılında Sakarya Anadolu Lisesi 10. sınıflarındaki 120 öğrenci ile yürütülmüştür. Bu araştırma neticesinde;1.Öğrencilere verilen anlamlandırma stratejilerine ilişkin eğitim, öğrencilerin öğrenme düzeyini, deney ve kontrol grupları arasında, deney grubu lehine farklılaştırmış, 2. Öğrencilere verilen anlamlandırma stratejilerine ilişkin eğitim, öğrencilerin başarı testinin bilgi ve kavrama basamağındaki soruları cevaplama düzeylerini, deney ve kontrol grupları arasında, deney grubu lehine farklılaştırmış, 3. Öğrencilere verilen anlamlandırma stratejilerine ilişkin eğitimin, öğrencilerin strateji kullanma durumlarına etkisine ilişkin şu bulgular elde edilmiştir: Anlamlandırma stratejileri eğitimi, öğrencilerin yeni edindikleri bilgiyi kendi ön bilgileri ile ilişkilendirme durumları arasında farklılık oluşturmamış, buna karşılık ön örgütleyicileri, hatırlatıcıları, zihne yerleştirme stratejilerini kullanma, özetleme ve soru sorma çalışması yapma durumları arasında farklılık oluşturmuştur. Sarıbayrakdar(2006) yaptığı araştırmada; orta öğretime devam eden öğrencilerin tarih derslerinde kullandığı öğrenme stratejilerinin belirlenmesini amaçlamıştır. Araştırma Üsküdar sınırları içinde bulunan ve isimleri Cumhuriyet, Halide Edip Adıvar ve Burhan Felek Lisesi olan üç lise de yapılmıştır. Tarih derslerinde öğrenme stratejilerinin kullanılmasıyla ilişkili durumu saptamak için hazırlanan “anket formu” tesadüfî olarak seçilen 346 öğrenci üzerinde uygulanmış ve tarih derslerinde kullanılan verimli olduğuna inanılan stratejileri belirlemek, öğrencilerden daha net sonuçlar alabilmek için de hazırlanan “görüşme soruları” tesadüfî olarak seçilen 13 öğrenciye uygulanmıştır. Araştırmadan çıkan sonuçlara göre; öğrencilerin tarih çalışırken “oldukça sık” düzeyde (her zaman+çoğu zaman) 113 %54,63 ile tekrar stratejisini kullanmaktadırlar, tekrar stratejisi içinde %74,41 ile “oldukça sık” olarak önemli bilgilerin kenarına not alma, %71,13 ile önemli noktaları yazma ve zihinde tekrar davranışlarını kullanmaktadır, kullanılma durumu en az olan strateji %39,75 ile anlamlandırma stratejisidir, başarılı öğrenciler zihinde tekrar, not alma, bilgileri küçülterek şemalaştırma ve hikâyeleştirme tekniklerinin verimine inanmaktadırlar, aile bireylerinin ve öğretmenlerin öğrenciye rehberlik etme durumları oldukça düşüktür. Öğrencilerin oldukça sık olarak %73,13’ ünün kendi kendilerine teknikler deneyerek tarih öğrenmekte, öğrencilerin nerdeyse beşte biri (%19,7) nasıl çalışması gerektiğini bilmediği için tarih derslerinden sıkılmaktadır. Bu sonuçlara göre, aile bireyleriyle beraber öğretmenlerinde aslında bu alanda yetersiz olduklarını ve öğrenme ortamlarında öğrencinin yalnız bırakıldığını, bilgi eksikliği ile birlikte öğrencilerin bu stratejileri istenilen nitelikte kullanmadıkları da söylenebilmektedir. BÖLÜM IV YÖNTEM Bu bölümde, araştırmanın yöntemi, araştırma modeli ve deneysel desen, evren ve örneklem, araştırmanın uygulama basamakları, veri toplama teknik ve araçları, verilerin analizi ve kullanılan istatistiksel teknikler, araştırma gruplarının denkliğinin belirlenmesi alt başlıklarına yer verilmiştir. 4.1. Deney Deseni Araştırmada, tarih dersinde farklı öğrenme stratejilerini kullanan öğrencilerin başarıları arasındaki farkı ortaya koymak amacıyla kontrol gruplu ön test-son test deseni kullanılmıştır (Büyüköztürk, 2001). Deneysel desenin oluşturuluşu Tablo 4.1’de görülmektedir. Tablo 4.1 Araştırmada Uygulanan Deneysel Desen Gruplar Öntest Denel İşlem Sontest Kalıcılık Testi T2 Bekleme Süresi 60 gün D1 T1 Anlamlandırma stratejisini kullanan grup D2 T1 K T1 Örgütleme stratejisini kullanan grup Tekrar stratejisini kullanan grup T2 60 gün T3 T2 60 gün T3 T3 Araştırmada D Deney grubunu; K ise kontrol grubunu temsil etmektedir. Her iki gruba da denel işlemden önce ön test uygulanmıştır. Ön test olarak deneklere Başarı testi uygulanmıştır. Aynı testler deneysel işlemin sonunda gruplara sontest ve kalıcılık testi olarak uygulanmıştır. 115 4.2. Araştırmanın Evren ve Örneklemi Araştırmanın evrenini Kırşehir İli Merkez Ortaöğretim Kurumlarında öğrenim gören 9.sınıf öğrencileri oluşturmaktadır. Bu araştırma 2002-2003 Eğitim ve Öğretim yılında Kırşehir İli Merkez Mehmet Akif Ersoy Lisesi 9. sınıfları üzerinde yürütülmüştür. Örneklem grubunu oluşturacak deney ve kontrol gruplarının belirlenmesi amacı ile, adı geçen lisenin 9. sınıfları akademik başarı, cinsiyet, derse devam, tarih ve coğrafya derslerindeki başarı açısından taranmış ve birbirine denk 3 sınıf seçilmiştir. Bu üç sınıf deney ve kontrol grubu olarak Rast gele (Random atama) yöntemle seçilmiştir. Bu işlemlerin sonunda Deney A gurubunda Anlamlandırma stratejisini uygulayan öğrenciler, Deney B gurubunda Örgütleme Stratejisini uygulayan öğrenciler, Kontrol gurubunda ise Tekrar Stratejisini (Geleneksel Stratejiyi) uygulayan öğrenciler yer almıştır. Random atamaya göre grupların durumu şu şekildedir. Deney A Grubu………Anlamlandırma Stratejisi Kullanan grup Deney B Grubu...........Örgütleme Stratejisi kullanan grup Deney C Grubu...........Geleneksel (Tekrar)Stratejiyi kullanan grup Deney ve kontrol guruplarının dağılımı Tablo 4.2.’ de verilmiştir: Tablo - 4.2. Araştırmaya Katılan Öğrenciler DENEY A GURUBU DENEY B GURUBU KONTROL GURUBU TOPLAM N 27 29 25 81 % 33,3 35,8 30,8 100 4.3. Veri Toplama Araçları Bu başlıkta veri toplama araçlarının geliştirilmesi, uygulanması ve verilerin toplanma süreçleri ele alınmıştır. 116 4.3.1. Veri Toplama Araçlarının Geliştirilmesi Araştırmada ölçme aracı olarak hedef davranışlara göre geliştirilmiş başarı testi kullanılmıştır. Araştırmada öğrencilerin Lise 1 sınıf tarih dersi Türk Dünyası II ünitesine ilişkin verilerin toplanabilmesi amacıyla başarı testi hazırlanmış, denenmiş ve uygulanmıştır. Araştırmanın deneysel işlemlerinin uygulandığı üniteyle ilişkili olarak Lise 1. sınıf tarih dersi “Türk Dünyası II “ünitesinin hedef davranışları belirlenmiştir. Bu hedef-davranışlar eğitim programları ve öğretim, ölçme değerlendirme uzmanları ve alanda derse giren öğretmenlere gösterilmiş, görüş ve önerileri alınmıştır. Belirlenen hedef ve davranışların, ünite ve konularla olan ilişkileri bir belirtke tablosunda (Ek 8) gösterilerek, testteki soruların kapsam geçerliği sağlanmaya çalışılmıştır Bilgi ve kavrama düzeyindeki hedef davranışları temsilen sorular yazılmıştır. Deneme amaçlı geliştirilen testte toplam 40 tane çoktan seçmeli soru bulunmaktadır. Bu soruların 20 tanesi bilgi düzeyinde, 20 tanesi ise kavrama düzeyindedir. Bu aşamada, sorular eğitim programları ve öğretim, ölçme değerlendirme uzmanları ve alanda derse giren öğretmenlere gösterilmiş, görüşleri alınmış, gerekli düzeltmeler yapılmıştır. 4.3.2.Ölçme Araçlarının Geçerlik ve Güvenirlik Çalışmaları Tarih dersi, Türk Dünyası II ünitesi deneme testi uygulanmadan önce 92 kişiden oluşan ve araştırmanın yapıldığı gruba denk Lise 2. sınıf öğrenci grubuna uygulanmıştır. Deneme sonuçları üzerinde madde güçlük indisi, madde ayırıcılık indisi, test güvenirlik ve geçerlik analizleri yapılmıştır. Analizleri sonucu, madde ayrıcılık gücü katsayısı 0,30’un üzerinde olan 40 madde olduğu gibi araştırmada kullanılacak teste alınmıştır. Hazırlanan testin daha sonra KR-20 güvenirliği hesaplanmıştır. Bu güvenirlik katsayısı, tüm maddelerin istatistiklerine dayalı olarak hesaplandığı ve testin iç tutarlılığını sağladığı için tercih edilmiştir. Araştırmada kullanılan Lise 1.sınıf tarih dersi Türk Dünyası II . ünitesi erişi testinin KR-20 güvenirliği 0,74 bulunmuştur. Hazırlanan erişi testi, anlamlandırma, örgütleme ve tekrar stratejilerinin uygulandığı, deney ve kontrol gruplarına öntest, sontest ve kalıcılık testi olmak üzere üç kez uygulanmıştır. Hazırlanan test planı uyarınca cevap 117 kağıtlarına işaretlenen her doğru cevap (1) yanlış ve boş bırakılmış cevaplar (0) olarak kodlanmıştır. 4.3.3.Deneysel Çalışmanın Uygulama Basamakları 1. Tarih ders kitaplarından araştırmada kullanılmak üzere yazılı bir materyal hazırlanmıştır. (Ek 1) 2. Araştırmaya başlamadan önce denekleri, öğrenme stratejilerine alıştırmak için deney ve kontrol gruplarında 2 ders saati (80 dakika), o grupta kullanılan öğrenme stratejisi örnek olarak uygulanmıştır. Bu aşamada öğrencilere uygulanan öğrenme stratejisi hakkında açıklamalar yapılmıştır. 3. Deney A, Deney B ve Kontrol Gruplarındaki tüm öğrencilere öntest uygulanmıştır. (Ek 2-3) 4. Tüm gruplara Tarih ders kitaplarından hazırlanmış “Türk Dünyası II” ünitesi ile ilgili bir öğretim materyali dağıtılmıştır.(Ek 1) 5. Daha sonra Deney ve Kontrol gruplarında sırayla aşağıdaki işlemler yapılmıştır. a. Deney A grubunda öğrenme stratejisi olarak anlamlandırma stratejisi uygulanmıştır. Anlamlandırma stratejisi olarak soru sorarak metne çalışma ve önemli noktaları bulma etkinliklerine yer verilmiştir. Öğrenciler (Ek 6) : A. Materyali okuyup genel olarak gözden geçirmişler, B. Konularla ilgili kendilerine sorular sormuşlar, ▪ Metin, başlık ve paragraflar ne hakkında? ▪ Metin ve alt konuların konu cümleleri nelerdir? ▪ Metindeki kritik cümle ve noktalar nelerdir? ▪ Paragrafların kritik cümle ve noktaları nelerdir? ▪ Bu kritik noktalar arasında ne tür bir ilişki vardır? C. Bu sorular ışığında metnin önemli noktalarını belirlemeye çalışmışlar, D. Paragraf bazında önemli noktaları belirlemişler, E. Aşamalı bir şekilde önemli ve kritik noktaları listelemiş ve sıralamışlar, F. Soruları dikkate alarak bu listeleri gözden geçirmişler, G. Mevcut listeyi alt konular arasında ilişkiler kurarak gözden geçirip, tekrarlamışlar, 118 H. Daha sonra öğrenciler hazırlamış oldukları bu listeleri bir araya getirerek yazmışlar ve gözden geçirerek özetleme işlemini tamamlamışlardır. I. Ortaya çıkan özet bölümleri ne? niçin? neden? sorularını kendilerine sorarak yeniden gözden geçirmişlerdir. b. Deney B grubundaki öğrenciler örgütleme stratejisini kullanmışlardır. Bu amaçla öğrenciler (Ek 7) : A. Dağıtılan materyali okuyarak gözden geçirmişler. Gözden geçirme yaparken konu ve alt konuların önemli noktalarını yakalamaya çalışmışlar, B. Metnin kendilerine göre önemli noktalarını, konu başlık ve alt başlıklarını sınıflamaya, ilişkilendirmeye ve şemalarla göstermeye çalışmışlar, C. Materyaldeki her bir bölümün önemli nokta, bağıntı, başlık ve alt başlıklarını içeren matrisler hazırlamaya çalışmışlar, ▪ Metni organize ederken matrisin yatay boyutuna kategorileri – sınıflamaları yerleştirmişler, ▪ Matrisin dikey boyutuna konu ve alt konularla ilgili özellikleri yerleştirmişler, D. Hazırlanmış olan matrislerin, sütun ve satırları arasında ilişki kurmaya çalışmışlar, E. Konuları önemli ve kritik olma durumlarına göre tarayarak matris üzerindeki boşluklara yerleştirmişler, F. Ortaya çıkan matris ve şemaları gözden geçirmişlerdir. c. Kontrol grubunda geleneksel tekrar yapan öğrenciler ise kendilerine dağıtılan materyali anladıklarına ikna olana kadar not tutmadan okumaları istenmiştir. 6. Uygulama, yıllık planda lise 1. sınıf “Türk Dünyası II” ünitesi için öngörülen (6 hafta = 12 ders saati) süreye bağlı kalınarak problemsiz bir şekilde gerçekleştirilmiştir. 7.Uygulama sonunda Deney A, Deney B ve Kontrol Gruplarındaki tüm öğrencilere sontest uygulanmıştır. 8. Uygulama üzerinden belli bir süre geçtikten sonra Deney A, Deney B ve Kontrol Gruplarındaki tüm öğrencilere kalıcılık testi uygulanmıştır. 119 4.3.4. Verilerin Çözümlenmesi Araştırma verilerinin analizinde: deney ve kontrol gruplarının öntest ve sontest puanları üzerinde Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA) istatistik tekniği kullanılmıştır. Varyans analizi sonuçlarının anlamlı çıkması nedeniyle, ileri istatistiksel analizler olarak Tukey testi uygulanmıştır. Tüm veri girişleri ve istatistiksel analizler SPSS 10.00 programında gerçekleştirilmiştir. BÖLÜM V BULGULAR VE YORUM 5.1.Bulgular Bu bölümde anlamlandırma, örgütleme ve tekrar stratejilerinin uygulandığı gruplardaki öğrencilerin ön test, sontest ve kalıcılık testi başarı puanları üzerinde gerçekleştirilen karşılaştırmalara yer verilmiştir. Tablo 5.1.Deney ve Kontrol Gruplarının Öntest Bilgi Düzeyindeki Puanlarının Dağılımı N x S D1 Anlamlandırma 27 6,19 1,3 D2 Örgütleme 29 5,83 2,28 K Tekrar 25 5,28 1,86 Deney ve kontrol grubunda yer alan öğrencilerin ön-test bilgi düzeyindeki puanlarının dağılımı Tablo 5.1.’de verilmiştir. Anlamlandırma stratejisinin uygulandığı gruptaki öğrencilerin ortalaması 6,19; Örgütleme stratejisi uygulanan gruptaki ortalama 5,83 ve son olarak tekrar stratejisinin uygulandığı gruptaki öğrencilerin ortalaması ise 5,28’dir. Gruplar arasındaki istatistiksel farklar tablo 5.2’de gösterilmiştir. Tablo 5. 2 Deney ve Kontrol Gruplarının Öntest Bilgi Düzeyindeki Puanlarının Karşılaştırılması Varyans Kaynağı KT Sd KO F 1,534 Gruplar arası 10,748 2 5,374 Gruplar arası 273,252 78 3,503 Toplam 284 80 p>0,05 P 0,222 121 Öntest bilgi düzeyi puanları üzerinde deney ve kontrol grupları arasında manidar bir farklılık olup olmadığı Varyans Analizi (F testi) ile test edilmiştir. Öntest bilgi puanları üzerinde hesaplanan 1,534, F değeri gruplar arasında anlamlı farklılık olmadığını göstermiştir. Araştırmanın deneysel uygulamaları öncesinde deney ve kontrol gruplarındaki öğrencilerin bilgi düzeyinde birbirlerine denk olduğu söylenebilir. Tablo 5.3. Deney ve Kontrol Gruplarının Öntest Kavrama Düzeyindeki Puanlarının Dağılımı N x S D1 Anlamlandırma 27 8,41 2,74 D2 Örgütleme 29 8,21 3,35 K Tekrar 25 9,52 2,28 Deney ve kontrol grubunun ön-test kavrama düzeyindeki puanlarının ortalama ve standart sapması Tablo 5.3’te verilmiştir. Anlamlandırma stratejisinin uygulandığı gruptaki öğrencilerin ortalaması 8,41; Örgütleme stratejisi uygulanan gruptaki ortalama 8,21 ve tekrar stratejisinin uygulandığı kontrol gruptaki öğrencilerin ortalaması ise 9,52’dir. Öntest kavrama düzeyindeki gruplar arasındaki istatistiksel farklar Tablo 5.4’de gösterilmiştir. Tablo 5.4. Deney ve Kontrol Gruplarının Öntest Kavrama Düzeyindeki Puanlarının Karşılaştırılması Varyans Kaynağı KT Sd KO F P Gruplar arası 26,137 2 13,069 1,609 0,207 Gruplar arası 633,517 78 8,122 Toplam 659,654 80 p>0,05 Deney ve kontrol grubunun ön-test kavrama düzeyindeki puanları üzerinde gerçekleştirilen Varyans Analizi sonuçları Tablo 5.4’te verilmiştir. Tüm grupların 122 öntest kavrama puanları üzerinde hesaplanan 1,609 F değeri gruplar arasında anlamlı farklılık olmadığını göstermiştir [F(2-78)=1,609,p>0,05]. Araştırma uygulamaları öncesinde deney ve kontrol gruplarındaki öğrencilerin kavrama düzeyi açısından birbirlerine denk olduğu görülmüştür. Tablo 5.5. Deney ve Kontrol Gruplarının Öntest Toplam Başarı Puanlarının Dağılımı Gruplar N x S D1 Anlamlandırma 27 14,44 3,4 D2 Örgütleme 29 14,03 4,57 K Tekrar 25 14,76 3,17 TOPLAM 81 Üç grupta yer alan öğrencilerin ön-test toplam başarı puanlarının ortalama ve standart sapması Tablo 5.5’te verilmiştir. Anlamlandırma stratejisinin uygulandığı gruptaki öğrencilerin toplam puan ortalaması 14,44; Örgütleme stratejisi uygulanan gruptaki öğrencilerin ortalaması 14,03; ve son olarak tekrar stratejisinin uygulandığı gruptaki öğrencilerin toplam puan ortalaması ise 14,78’dir. Gruplar arasındaki istatistiksel farklar Tablo 5.6’de gösterilmiştir. Tablo 5.6. Deney ve Kontrol Gruplarının Öntest Toplam Başarı Puanlarının Karşılaştırılması Varyans Kaynağı KT Sd KO F P 0,248 0,781 Gruplar arası 7,166 2 3,583 Gruplar arası 1126,192 78 14,438 Toplam 1133,358 80 p>0,05 Anlamlandırma, örgütleme ve tekrar stratejilerinin uygulandığı gruplardaki öğrencilerin ön-testten elde ettikleri toplam başarı puanları üzerinde gerçekleştirilen Varyans Analizi sonuçları Tablo 5.6’da verilmiştir. Tüm grupların öntest toplam 123 puanları üzerinde hesaplanan 0,248 F değeri bulunmuştur. Bu sonuca göre grupların öntest puanları arasında anlamlı farklılık bulunamamıştır [F(2-78)=p>0,05]. Öntestlerde deney ve kontrol gruplarındaki öğrencilerin toplam erişi puanları açısından birbirlerine denk olduğu görülmüştür. Tablo 5.7. Deney ve Kontrol Gruplarındaki Öğrencilerin Bilgi Düzeyindeki Başarı Puanları Üzerinde Gerçekleştirilen Varyans Analizi Sonuçları Varyans Kaynağı KT Sd KO F P Gruplar arası 778,319 2 389,159 49,485* 0,0001 Gruplar arası 613,41 78 7,864 Toplam 1391,728 80 P*<0,01 Anlamlandırma, örgütleme ve tekrar stratejilerinin uygulandığı gruplardaki öğrencilerin bilgi düzeyindeki başarı puanları üzerinde gerçekleştirilen Varyans Analizi sonuçları Tablo 5.7’de verilmiştir. Tüm grupların sontest puanları ile öntest puanları arasındaki farklardan başarı puanları hesaplanmıştır. Grupların bilgi düzeyindeki erişi puanları üzerinde hesaplanan F değeri 49,485 bulunmuştur. Bu değer 0,05 manidarlık düzeyinde anlamlı bir farkı ifade etmektedir [F(2-78) =49,485, p<0,01]. Uygulanan deneysel yöntemler öğrencilerin bilgi düzeyindeki başarıları üzerinde anlamlı bir etkiyi oluşturmuştur. Bilgi düzeyinde farkın kaynağını bulmak amacıyla Tukey testi uygulanmıştır (bkz. Tablo 5.8). Tablo 5.8. Deney ve Kontrol Gruplarındaki Öğrencilerin Bilgi Düzeyindeki Erişileri Üzerinde Gerçekleştirilen Tukey Testi Sonuçları N Gruplar Subset for alpha = .05 1 Tekrar 29 4,3103 Örgütleme 25 4,48 Anlamlandırma 27 Sig. 2 10,963 0,973 1 124 Öğrencilerin bilgi düzeyindeki erişi ortalamaları üzerinde gruplara göre karşılaştırmalar Tukey testi ile gerçekleştirilmiştir. Tekrar grubunun 4,31 ve örgütleme grubunun 4,48 düzeyindeki erişileri arasında anlamlı fark bulunamamıştır. Diğer taraftan anlamlandırma stratejilerinin 10,963 düzeyindeki erişi ortalaması diğer iki gruba kıyasla anlamlı farkı sağlamıştır. Bu grupta öğretim etkinliklerini gerçekleştiren öğrenciler diğer gruplardaki arkadaşlarına kıyasla bilgi düzeyi açısından daha yüksek bir başarı elde etmişlerdir. Grupların bilgi düzeyindeki başarılarının dağılımı aşağıdaki grafikte gösterilmiştir. Grafik-5.1.Deney ve Kontrol Gruplarının Bilgi Düzeyindeki Başarıları Deney ve Kontrol Gruplarının Bilgi Düzeyindeki Başarıları 12 10 8 6 4 2 0 Örgütleme Tekrar Anlamlandırma Tablo 5.9. Deney ve Kontrol Gruplarındaki Öğrencilerin Kavrama Düzeyindeki Başarıları Üzerinde Gerçekleştirilen Varyans Analizi Sonuçları Varyans Kaynağı KT Sd KO F Gruplar arası 426,148 2 213,074 21,758* 0,0001 Gruplar arası 763,852 78 9,793 Toplam 1190 80 P*<0,01 P 125 Anlamlandırma, örgütleme ve tekrar stratejilerinin uygulandığı gruplardaki öğrencilerin kavrama düzeyindeki başarı puanları üzerinde gerçekleştirilen Varyans Analizi sonuçları Tablo 5.9’de verilmiştir. Grupların kavrama düzeyindeki başarı puanları üzerinde hesaplanan F değeri 21,758 bulunmuştur. Bu değer 0,05 manidarlık düzeyinde anlamlı bir farka işaret etmektedir [F(2-78)=21,758, p<0,05]. Tarih derslerinde uygulanan öğrenme stratejileri öğrencilerin kavrama düzeyindeki başarıları üzerinde anlamlı bir etkiyi oluşturmuştur. Kavrama düzeyinde farkın kaynağını bulmak amacıyla Tukey testi uygulanmıştır (bkz. Tablo 5.10). Tablo 5.10. Deney ve Kontrol Gruplarının Kavrama Düzeyindeki Erişileri Üzerinde Gerçekleştirilen Tukey Testi Sonuçları Tukey HSD N Gruplar 1 Tekrar 25 Örgütleme 29 Anlamlandırma 27 Sig. Subset for alpha = .05 2 3 2,2 5,00 7,9259 1 1 1 Deney ve kontrol gruplarının kavrama düzeyindeki erişi ortalamaları arasındaki farklılıklar tukey testi ile gerçekleştirilmiştir. Tekrar statejisinin uygulandığı grubun kavrama düzeyindeki erişi ortalaması 2,2, örgütleme grubunun ortalaması 5,00 ve son olarak anlamlandırma stratejisinin uygulandığı grubun ortalaması ise 7,92 bulunmuştur. Kavrama düzeyindeki erişi ortalamalarına göre örgütleme stratejisi tekrar stratejisinden daha yüksek bir erişiyi sağlamış, buna karşın anlamlandırma stratejisi her iki stratejiden daha yüksek bir erişiyi ortaya çıkarmıştır. Tarih dersinde kavrama düzeyindeki en yüksek etkiyi anlamlandırma stratejisi sağlamış, bu grubu örgütleme stratejisi izlemiştir. Grupların kavrama düzeyindeki erişilerinin dağılımı aşağıdaki grafikte gösterilmiştir. 126 Grafik- 5.2. Deney ve Kontrol Gruplarının Kavrama Düzeyindeki Başarıları Deney ve Kontrol Gruplarının Kavrama Düzeyindeki Başarıları 8 7 6 5 4 3 2 1 0 Tekrar Örgütleme Anlamlandırma Tablo 5.11. Deney ve Kontrol Gruplarındaki Öğrencilerin Toplam Başarıları Üzerinde Gerçekleştirilen Varyans Analizi Sonuçları Varyans Kaynağı KT Sd KO F P Gruplar arası 2248,711 2 1124,356 51,307* 0,0001 Gruplar arası 1709,313 78 21,914 Toplam 3958,025 80 P*<0,01 Tablo 5.11’de anlamlandırma, örgütleme ve tekrar stratejilerinin uygulandığı gruplardaki öğrencilerin toplam erişi düzeyleri üzerinde gerçekleştirilen Varyans Analizi sonuçları görülmektedir. Grupların toplam erişi puanları üzerinde hesaplanan F değeri 51,357 bulunmuştur. Bu değer 0,05 manidarlık düzeyinde anlamlı bir farka işaret etmektedir [F(2-78)=51,307,p<0,05]. Tarih derslerinde uygulanan öğrenme stratejileri öğrencilerin toplam erişileri üzerinde anlamlı bir etkiyi oluşturmuştur. Toplam başarı üzerinde farkın kaynağını bulmak amacıyla Tukey testi uygulanmıştır (bkz. Tablo 5.12). 127 Tablo 5.12. Deney ve Kontrol Gruplarındaki Öğrencilerin Toplam Başarıları Üzerinde Gerçekleştirilen Tukey Testi Sonuçları N Gruplar Subset for alpha = .05 1 Tekrar 25 6,72 Örgütleme 29 9,2414 Anlamlandırma 27 Sig. 2 19,037 0,125 1 Tablo 5.12’de deney ve kontrol gruplarının toplam erişi ortalamaları arasında gerçekleştirilen tukey testi sonuçları görülmektedir. Tekrar stratejisinin uygulandığı grubun toplam başarı ortalaması 6,72, örgütleme grubunun ortalaması 9,24 ve son olarak anlamlandırma stratejisinin uygulandığı grubun ortalaması ise 19,037 bulunmuştur. Tarih dersinde, araştırma sonunda ortaya çıkan başarı ortalamalarına göre anlamlandırma stratejisinin uygulandığı gruptaki öğrenciler diğer iki stratejiyle eğitim gören arkadaşlarına kıyasla daha yüksek bir başarı elde etmişlerdir. Tekrar ve örgütleme stratejisilerinin uygulandığı gruplardaki öğrenci erişileri arasında anlamlı farklar bulunamamıştır. Tarih dersindeki başarı açısından en yüksek etkiyi anlamlandırma stratejisi sağlamıştır. Grupların toplam erişilerinin dağılımı aşağıdaki grafikte gösterilmiştir. 128 Grafik-5.3.Deney Ve Kontrol Gruplarının Toplam Başarıları Deney ve Kontrol Gruplarının Toplam Başarıları 20 15 10 5 0 Tekrar Örgütleme Anlamlandırma Tablo-5.13.Deney ve Kontrol Gruplarındaki Öğrencilerin Kalıcılık Puanları Üzerinde Gerçekleştirilen Varyans Analizi Sonuçları Gruplar arası Grup içi Toplam KT 3470,924 872,138 4343,062 Sd 2 78 80 KO F 1735,462 155,212 11,181 P 0,000 Anlamlandırma, örgütleme ve tekrar stratejilerinin uygulandığı deney ve kontrol gruplarındaki öğrencilere uygulanan sontesten 60 gün sonra uygulanan kalıcılık testi sonucu F değeri 155,212 bulunmuştur. Bu değer 0,05 manidarlık düzeyinde anlamlı bir farka işaret etmektedir (p<0,05). Tarih derslerinde uygulanan farklı öğrenme stratejileri öğrencilerin öğrendiklerini hatırlamasında yani bilgilerin kalıcılığı açısında manidar bir farklılığa yol açmıştır.. Kalıcılık puanlarındaki farkın kaynağını bulmak amacıyla Tukey testi uygulanmıştır (bkz. Tablo 5.14). 129 Tablo-5.14.Deney ve Kontrol Gruplarındaki Öğrencilerin Kalıcılık Puanları Üzerinde Gerçekleştirilen Tukey Testi Sonuçları Gruplar Tekrar Örgütleme Anlamlandırma Subset for alpha = .05 1 2 3 11 18,8276 27,3333 N 25 29 27 Deney ve kontrol gruplarının kalıcılık testi puan ortalamaları arasındaki farklılıklar tukey testi ile gerçekleştirilmiştir. Tekrar stratejisinin uygulandığı grubun kalıcılık puanı ortalaması 11,0, örgütleme stratejisinin uygulandığı grubun ortalaması 18,82 ve son olarak anlamlandırma stratejisinin uygulandığı grubun ortalaması ise 27,33 bulunmuştur. Kalıcılık testi puan ortalamalarına göre örgütleme stratejisi tekrar stratejisinden daha yüksek performans sağlamış, buna karşın anlamlandırma stratejisi her iki stratejiden daha yüksek bir bilgi kalıcılığını sağlamıştır. Tarih dersinde öğrenilen bilgilerin kalıcılığında en yüksek etkiyi anlamlandırma stratejisi sağlamış, bu grubu örgütleme stratejisi izlemiştir. Grupların kalıcılık puanlarının dağılımı aşağıdaki grafikte gösterilmiştir. Grafik-5.4.Deney ve Kontrol Gruplarının Kalıcılık Puanları Deney ve Kontrol Gruplarının Kalıcılık Puanları 30 Kalıcılık Puanı 25 20 15 10 5 0 Tekrar Örgütleme Anlamlandırma 130 5.2.Yorum ve Tartışma Bu araştırmanın amacı lise 1. sınıf tarih derslerinde uygulanan öğrenme stratejilerinin öğrencilerin bilgi, kavrama ve toplam başarılarına ve kalıcılığa etkisini saptamaktır. İstatistiksel analizler sonucu elde edilen bulguların araştırmanın deney ve kontrol grupları arasında tarih dersi başarısı açısından anlamlı farklılıklar olduğunu göstermiştir. Lise 1. tarih dersinin bilgi düzeyindeki hedef davranışlarında, anlamlandırma stratejisine göre öğretim etkinliklerini gerçekleştiren öğrenciler örgütleme ve tekrar stratejilerini uygulayan arkadaşlarına kıyasla yüksek bir başarı elde etmişlerdir. Kavrama düzeyindeki hedef davranışlarda ise örgütleme stratejisi tekrar stratejisinden daha yüksek bir başarıyı sağlamış, buna karşın anlamlandırma stratejisi her iki stratejiden daha yüksek bir erişiyi ortaya çıkarmıştır. Lise 1 sınıf Tarih dersinde, toplam başarı ortalamalarına göre anlamlandırma stratejisinin uygulandığı gruptaki öğrenciler diğer iki stratejiyle eğitim gören öğrencilere kıyasla daha yüksek bir başarı elde etmişlerdir. Son olarak Lise 1. sınıf tarih dersinde öğrenilenlerin kalıcılığı açısından örgütleme stratejisi Tekrar stratesinden daha yüksek bir başarı elde etmiştir. Kalıcılık araştırmasının tüm analizlerinde tarih dersindeki başarı açısından en yüksek etkiyi anlamlandırma stratejisi sağlamıştır. Öğrenme stratejileri, öğrencilerin karşılaştıkları okul problemlerini çözmelerini sağlayan, bilişsel ve yürütücü biliş süreçlerinin ögelerini bir araya getiren işlemleri içermesinin yanında, konu alanı içeriğinden ziyade nasıl öğrenileceği üzerine odaklanmıştır. Garner (1988)’e göre bir stratejinin etkiliği; metin, öğrenme görevi, öğrencinin bilşsel ve duyuşsal nitelikler arasında oluşturulan uygunluğun fonksiyonu olarak değişmektedir. Bu ögeler arasındaki ilişki ne kadar uygun olursa, bilgiler o kadar kolay uzun süreli belleğe aktarılabilmekte ve böylelikle de etkili öğrenmeler sağlanmaktadır (Aktaran: Sünbül,1998:87) . Bu açıdan bakıldığında anlamlandırma stratejisinin sağladığı yüksek başarı düzeyi bu görüşü desteklemektedir. 131 Gagne, Weideman, Bell ve Anders (1984) ifade ettikleri gibi geleneksel stratejilerin ve basit tekrarların tersine bir öğrenci ilgilendiği bir konuyu; anlamlandırdığı, konular arasında sistemli bağlantılar kurduğu, metin içerisinde açıkça ifade edilmeyen bilgilere yenilerini ekleyip kendinden anlamlar kattığı zaman konu düzeyi ve zorluğu ne olursa olsun üstesinden gelecektir (Aktaran: Sünbül, 1998:88). Anlamlandırma stratejilerinde hedef, öğrencinin verilen bilgiyi aynen almasının ötesinde bellekte varolan bilgiyle bütünleştirerek anlam kazandırmayı ve buna bağlı olarak anlamlı öğrenmeyi ifade etmektedir. Bu stratejinin taktikleri, materyali çağrıştıracak olan zihinsel imgeler biçimlendirme, daha önceki bilgileriyle bütünleştirerek yorumlama, kendi cümleleriyle özetleme, materyal üzerinde yorumlayarak not almadır. Derry’e göre anlamlandırma, aynı zamanda bir hatırlamayı artırma işlemidir. Bu nedenle öğrenci her bir önemli yeni fikirle önceden öğrenilenler arasında bağ kurar. Bu bağlar çıkarım oluşturma, yorumlama ve kavrama gibi üst düzey zihinsel özellikleri harekete geçirir. Bu konuda yapılan araştırmaların pek çoğu öğrencinin öğrenme görevinden çok öğretim materyalinin anlamlılığı üzerinde yoğunlaşmıştır. Fakat şu bir gerçektir ki sadece öğrenme araçlarının niteliği öğrenci performansını açıklayamaz. Materyalin anlamlılığına ilaveten öğrencinin de anlamlı süreçleri kullanabilmesi gerekir. (Aktaran: Sünbül, 1998:89). Bu stratejiyi kullanmakla öğrenciler; metni derinlemesine incelemişler, materyalin önemli noktalarını ve anahatlarını ortaya çıkarmışlar, metni ön ve gelişimdeki sorularla irdelemişler, metni önemsiz olan ayrıntılardan arındırmışlar, bunları listelemişler ve kendilerinden anlamlar katarak yorumlamışlardır. Hedef davranışlar doğrultusunda hazırlanan başarı testi ve başka tüm sınavlar da elbette gelişigüzel zihinsel özellikler ölçülmemektedir. Araştırmada kullanılan başarı testi ile ilgili materyalin önemli noktalarının öğrencilerce kazanılma durumu belirlenmeye 132 çalışılmıştır. Bu açıdan anlamlandırma stratejisinin kullanılması ile ölçme değerlendirme ve program geliştirme kurallarına uygun olarak hazırlanmış sınavların yüksek başarıyı sağlaması arasında bir ilişki olabilir. Bu tezde ortaya konan araştırma bulguları ile Presley ve arkadaşlarının (1987) anlamlandırma stratejisi kısa süreli bellek gücünü arttırmakta ve uzun süreli belleğe sürekli olarak kodlanmış ve kalıcı bilgiler aktarılmaktadır görüşünü savundukları araştırma sonuçlarıyla tutarlılık göstermektedir. Ana fikirleri belirlemenin öğrenme ve anlamdaki etkililiğini test eden Stewens (1988), araştırma sonucunda; ana fikirleri belirleme taktiği ve ilişkili bilişi yönetme stratejilerinin kullanımının, ana fikri belirleme yeteneğini geliştirdiğini göstermiştir. Ana fikir stratejileri ve bu stratejilerin kullanımını izlemek için okuyucu yeteneğini geliştirmiş ve öğrenci performansında anlamlı derecede büyük bir etki meydana getirmiştir (Öztürk,1995:63). Örgütleme stratejilerinde hedef, çalışan belleğe uzanmış olan bilginin içindeki fikirler arasında ilişkiler kurmasına yardım eder. Bu stratejinin taktikleri benzer olan öğeleri gruplama, bir bütünü önemli parçalarına ayırma, bir metnin içindeki ana ve destekleyici fikirleri bulma ve bunlar arasında ilişki kurmadır. Cavanugh (1990); Smith ve Smith (1989) yapmış oldukları araştırmlarına göre, örgütleme stratejileri ve bireysel beklentiler öğrencilerin becerilerini etkilemekte, düzenli ve planlı olark belirlenmiş çalışma becerilerini öğrencilerin düzeyini artırmaktadır. Cavanugh (1990) araştırmasında en etkili strateji örgütleme stratejisi olmuştur. Örgütleme stratejilerinin etkili olabilmesi için bireyin üst düzeyde düşünmesini gerektirecek bir formda düzenlenmesi gerekir. Düzenlemenin örgütlük düzeyi anlama ve zihne yerleştirmede kolaylık ve etkililik sağlamaktadır (Mannes,1994) (Aktaran: Sünbül, 1998:90). . 133 Vermunt (1996) ve Mayer (1984) e göre örgütleme stratejileri özellikle kısa süreli ve çalışan bellekteki bu belleklere gelen bilgilerin seçilmesi, yapısallaştırılması ve gruplanması gibi fonksiyonları sağlamaktadır. Gruplandırma yoluyla kısa süreli bellekten uzun süreli belleğe bu şekilde fazla miktarda bilgi aktarılabilmektedir. Ancak öğrencilerin ellerindeki metni yeniden düzenleyebilmeleri için önce ele aldıkları metnin yapısını kavramaları daha sonra da kendi öğrenme stratejilerini kullanarak anlamlı düzenlemelere gitmeleri gerekmektedir. Özellikle metnin önemli noktalar etrafında organize edilmesi ve bu yapıya göre öğrenme içeriğinin anlamlandırılması, yüksek düzeyde bir öğrenme performansı ortaya çıkaracaktır (Aktaran: Sünbül,1998:90). Danserau (1985) ve Derry (1989) çalışmlarında öğrencilere örgütleme (bilgi ağları oluşturma, haritalama vb.) öğreterek başarılarını artırmayı başarmıştır. Fakat bu araştırmacıların çalışmalarının tartışma bölümünde belirttikleri önemli iki noktadan birisi bu stratejiyi kullanan öğrencilerin ele aldıkları konu ile ilgili önbilgiye sahip olmalarıdır (Aktaran: Sünbül,1998:91). Bu araştırmaya alınan öğrencilerin istenen materyalle ilgili önbilgi düzeyleri düşüktür. Bu durum deneysel araştırmalarda istenen durumdur. Bu şekilde araştırmanın deneysel değişkenleri kontrol edilmektedir. Örgütleme stratejisinin geleneksel stratejiye göre anlamlı, anlmalandırma stratejisine göre anlamsız etki oluşturmasının birer nedeni olabilir. İkinci bir neden ise öğrencilerin örgütleme stratejilerini gerçekleştirirken fazla zamana ihtiyaç duymalarıdır (Derry,1989). Diğer taraftan fazla zaman kullanımı öğrencilerin etkinlik durumunu düşürmüş olabilir. Bunlara ilaveten öğrencilerin alışmış olduğu gelenkesel çalışma ve öğrenme stratejilerinin de deneyde kullanılan mevcut stratejilerin kullanımı üzerinde etkisi olmuş olabilir. Bu son gerekçeyle ilgili öğrencilerin geçmiş öğrenme yaşantılarında kullanmış oldukları stratejiler ve bunun başka değişkenlerle ilişkilerinin betimlemeye yönelik survey çalışmalar yapılabilir. Araştırmada en etkisiz olan işlem tekrar stratejisidir. Tekrar, öğrencilerin yeni gelen bilgileri tekrarlayarak, kısa süreli bellekte tutmasını ya da uzun süreli belleğe kodlamasını sağlayan öğrenme stratejisidir. Bu strateji genellikle telefon numarası 134 gibi basit bilgilerin hatırlanmasını kolaylaştırır. Ancak bazı durumlarda karmaşık bilgilerin öğrenilmesine de yardımcı olur. Yazılı bir metinden ders çalışırken metnin tekrar tekrar sesli ya da sessiz okunması, metnin okunduktan sonra anlatılması, metindeki bilgilerin olduğu gibi bir kağıda not alınması ya da önemli yerlerin altının çizilmesi ve altı çizilen yerlerin tekrarlanması bu stratejiye girmektedir. Berk (1991)’e göre tekrar, bilgi biriminin, kısa süreli bellekte korunması için sesli ya da sessiz tekrar edilmesidir. Bazı tür bilgiyi yeterince tekrar ederek uzun süreli belleğe aktarmamız mümkün olabilir. Olguları, sözcüklerin yazılışlarını, okunuşlarını, vb. bilginin uzun süreli belleğe gönderilmesi, çoğu zaman tekrar yoluyla gerçekleşmektedir. Bilgiyi uzun süreli belleğe aktarmanın en ilkel yolu tekrar etmedir. Doğaldır k öğrencilerin kullandığı ilk bellek straetjisi de bilginin tekrar edilmesidir. Diğer bir deyişle ezberlemedir. (Aktaran: Olçum, 2000:20). Fergus ve Watkins’in (1973) yaptığı araştırma sonuçları, tekrar yoluyla bilginin kısa süreli bellekte tututlma süresinin arttığını, ancak açık tekrar sayısının uzun süreli hatırlamayı artırmadığını göstermiştir. Buna göre bir bilginin kısa süreli bellekte tutulma süresi, uzun süreli bellekte daha iyi kayıt meydana gelmesini etkilememektedir. Uzun süreli hatırlama performansı sadece uzun süreli bellekteki depolamaya bağlı olduğu kabul edilmektedir. Yani tekrarın “basit” (maintenance) ve “anlamlandırıcı” (elaborative) yönleri birbirinen ayrıdır ve basit tekrar bellek performansındaki bir gelişmeye rehberlik etmez (Aktaran: Öztürk,195:55-56). Fergus ve Watkins’in (1973) araştırmasında gözlenen sonuçlara zıt yönde bazı bulguların elde edildiği bir araştırma Dark ve Loftus (1976) tarafından yapılmıştır. Araştırmada tekrarın, tekrar edilmeyen duruma göre uzun süreli hatırlamayı anlamlı derecede artırdığı ve ayrıca açık (sesli) tekrarın sadece bilgiyi kısa süreli tutmaktan daha önemli etkiye sahip olduğu gözlenmiştir. Ancak bu araştırmada da uzun süreli bellekte bilginin depolanmasında “anlamlandırıcı tekrarın” etkisi vurgulanmış ve açık tekrarın, sadece” basit tekrarın” değil aynı 135 zamanda anlamlandırıcı tekrarın özelliklerini de gösterebildiği ve bundan dolayı uzun süreli bellekteki depolamada açık tekrarın etkilerinin gözlenebilidiği belirtilmiştir (Aktaran: Öztürk,1995:56). Gagne (1985), Weinstein ve Mayer (1986) ve Bulgren (1988) gibi birçok araştırmacı tekrarın uzun süreli belleğe bilgi aktarımında yüksek bir katkı sağlamadığı görüşünü savunmuşlardır (Aktaran: Sünbül,1998:91). Bu tezin işlem basamağı olarak tekrar stratejisinin kavram düzeyinde ve toplam başarıyı sağlamada yetersiz kalması bu görüşlerin ifade ettiği sonuçlarla benzerlik göstermektedir. Ayrıca araştırmada uygulanan materyal basit düzeyde olgu ve kavramlardan oluşmuş değildir. Karmaşıklık düzeyi arttıkça aralarında tekrar stratejisinin bulunduğu geleneksel stratejilerin başarı üzerindeki etkililik derecesi düşmektedir. Sonuç üzerinde de bu durumdan kaynaklanan bir etki olabilir. BÖLÜM VI SONUÇ VE ÖNERİLER 6.1. SONUÇ Araştırma verilerinin istatistiksel analizi sonucu ortaya çıkan bulgulara dayalı olarak aşağıdaki sonuçlar elde edilmiştir: 1. Öğrencilerin bilgi düzeyindeki başarı ortalamaları arasında gruplara göre anlamlı farklılıklar bulunmuştur. Anlamlandırma stratejisine göre öğretim etkinliklerini gerçekleştiren öğrenciler örgütleme ve tekrar stratejilerini uygulayan arkadaşlarına kıyasla bilgi düzeyi açısından daha yüksek bir başarı elde etmişlerdir. 2. Deney ve kontrol gruplarının kavrama düzeyindeki başarıları arasında anlamlı farklılar bulunmuştur. Kavrama düzeyindeki başarı ortalamalarına göre örgütleme stratejisi tekrar stratejisinden daha yüksek bir başarıyı sağlamış, buna karşın anlamlandırma stratejisi her iki stratejiden daha yüksek bir başarıyı ortaya çıkarmıştır. Tarih dersinde kavrama düzeyindeki en yüksek etkiyi anlamlandırma stratejisi sağlamış, bu grubu örgütleme stratejisi izlemiştir. Tekrar stratejisinin uygulandığı grupta ise anlamlı bir başarı etkisi gözlenmemiştir. 3. Anlamlandırma ve örgütleme stratejilerinin uygulandığı deney grubu ile tekrar stratejisinin uygulandığı kontrol grubunun toplam başarı ortalamaları arasında anlamlı farklılıklar bulunmuştur. Tarih dersinde, araştırma sonunda ortaya çıkan toplam başarı ortalamalarına göre anlamlandırma stratejisinin uygulandığı gruptaki öğrenciler diğer iki stratejiyle eğitim gören öğrencilere kıyasla daha yüksek bir başarı elde etmişlerdir. Tekrar ve örgütleme stratejilerinin uygulandığı gruplardaki öğrenci 137 başarıları arasında anlamlı farklar bulunamamıştır. Tarih dersindeki başarı açısından en yüksek etkiyi anlamlandırma stratejisi sağlamıştır. 4. Kalıcılık testi puan ortalamalarına göre örgütleme stratejisi tekrar stratejisinden daha yüksek performans sağlamış, buna karşın anlamlandırma stratejisi her iki stratejiden daha yüksek bir bilgi kalıcılığını sağlamıştır. Tarih dersinde öğrenilen bilgilerin kalıcılığında en yüksek etkiyi anlamlandırma stratejisi sağlamış, bu grubu örgütleme stratejisi izlemiştir. 6.2.ÖNERİLER Araştırmadan elde edilen bu sonuçlara dayalı olarak aşağıdaki öneriler geliştirilmiştir: 1. İçeriği yoğun metinlerden ve soyut bilgilerden oluşan tarih derslerinde öğrencilerin kendi kendilerine öğrenmelerine katkı sağlayacak, öğrenme stratejileri konusunda bilgilendirilmeleri sağlanmalıdır. 2. Tarih dersi öğretmenlerine etkili öğrenme stratejileri ve bunların sınıflarda kullanımı konusunda, hizmet içi eğitim seminerleri verilmeli, bu dersin öğretmen adayları için fakülte programlarına ‘Tarih öğrenme stratejileri dersi’ yerleştirilmelidir. 3. Bu araştırmanın değişkeni olan ‘Öğrenme Stratejilerinin Başarı Üzerindeki Etkileri’ konusunda tüm lise türlerinde ve sınıf düzeylerinde araştırmalar yapılmalıdır. 4. Araştırma sonucunda, derste en yüksek başarıyı anlamlandırma stratejisi sağlamıştır. Bu stratejiyle ilgili tarih dersi öğretmenlerinin bilgilendirilmesi sağlanmalı, bu konuda onların görüşlerini dikkate alan survey araştırmalar yapılmalıdır. 138 5. Öğrenme stratejilerinin tarih dersindeki öğrenci başarılarına ve öğrenilenlerin kalıcılığına etkileri dışında, öğrenme stratejilerinin hatırlama, tutum v.b gibi değişkenler üzerinde etkileri ortaya koyacak deneysel araştırmalar yapılmalıdır. 6. Öğrenme-öğretme süreci, öğrenci ve öğretmeniyle bir bütündür. Tarih dersi öğretmenlerinin günlük ders uygulamalarında öğrencilerin öğrenme stratejilerine uygun olarak öğretim etkinliklerini düzenlemeleri sağlanmalıdır. 7. Tarih dersiyle ilgili öğretim materyallerinin ve ders kitaplarının hazırlanmasında öğrencilerin anlamlı öğrenme stratejileri dikkate alınmalıdır. Ders içerikleri öğrenme stratejileri ile uyumu açısından tekrar gözden geçirilmelidir. 8. Öğrenme stratejilerinin öğrenimine yönelik olarak yardımcı kitaplar hazırlanmalıdır. KAYNAKÇA AÇIKGÖZ, K.Ü. (2002). Aktif Öğrenme, Eğitim Dünyası Yayınları, İzmir ANDERSON, L. R.(1990). Cognitive Psychology and Its Implications (3.baskı). New York: Freeman. ANDERSON,V. And S.HIDI.(1989). “Teaching Students to Summerize”. Educatioanl Leadership,XXXXVI,4:26-28. ARENDS, R.I.(1997). Classroom Instruction and Management. New York: McGraw - Hill ARKONAÇ Sibel Ayşen.,(2003). Psikoloji Zihin Süreçleri Bilimi.3. baskı İstanbul: Alfa Yayınları. ARSLAN, Mehmet. (1996). Altı Çizili Materyalle Çalışma ve Tam Öğrenme Yönteminin Öğrenme Düzeyine, Hatırlama ve Akademik Benlik Kavramına Etkisi. (Yayımlanmamış Doktora Tezi). Hacettepe Üniversitesi. Sosyal Bilimler Enstitüsü. Ankara. AUSUBEL, D.P. (1968). Educational Psychology: A Cognitive View. New York, Holt, Rinehart and Winston. BABADOĞAN, Cem. (1996). “Modern Öğretim Stratejilerinin Öğretim – Öğrenim Süreçlerine Yansıması”. Ankara üniversitesi: Sosyal Bilimler Enstitüsü. (Yayımlanmamış Doktora Tezi.) 140 BABADOĞAN, Cem.(1995). Öğrenme Stilleri ve Stratejileri Arasındaki İlişki. I.Eğitim Bilimleri Kongresi (Kuram,Uygulama Araştırma) İçinde (1056-1065). Adana. Çukurova Üniversitesi Yayınları. BACANLI, Hasan.(2003).Gelişim ve Öğrenme. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım. BAŞARAN, İ, Ethem.(2000).Eğitim Psikolojisi. Ankara: Feryal Matbaası. BİLEN, Mürüvvet.(2002).Plandan Uygulamaya Öğretim. Ankara: Anı Yayıncılık. BİNBAŞIOĞLU, Cavit.(1974). Öğretim Metodu ve Uygulama. Ankara. Binbaşıoğlu Yayınları. BOLL, Linda and Others. (1993). Explaining the Relationship between Students’ Activities Achievement and Course Characteristics Using a MultiLevel Model. BOZKURT, Necati (2000) Kayseri İli Liselerinde Tarih Dersinde Sınıf içi Uygulamaları Konusunda Öğretmen ve Öğrencilerin Görüşleri (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü. Konya. BROWN,A.L.,J.DAY.(1983). “Macrorules for Summerizing Texta: The Development of Expertise.”Journal of Verbal Learning and Verbal Behavior,22:1-14. BROWN,A.L.,J.DAY and R.JONES.(1983) “The Development of Plans for Summarizing Text.”Child Development,54:968-979. BÜYÜKKARAGÖZ, Savaş ve Cuma ÇİVİ. (1999). Genel Öğretim Metotları. İstanbul: Beta Basım Yayın Dağıtım A.Ş. 141 CANDAN, Ahmet Sait.(2005).Üstbilişsel Kuram Ve Tarih Öğretimi. Ekim 2005. Cilt:13 No:2 Kastamonu Eğitim Dergisi 327-332 CANDAN, Ahmet Sait . (2003). Tarih Öğretiminde Ayrıntılı Okuma Becerilerinin Geliştirilmesi. (Yayımlanmamış Doktora Tezi). Gazi Üniversitesi. Eğitim Bilimleri Enstitüsü. Ankara. ÇALIK Temel, Öğrenen Örgütler Olarak Eğitim Kurumları, Sosyal Bilimler Dergisi, Sayfa 128. CARNS, Ann W ve Michael R. Carns.(1991). “Teaching Study Skills, Cognitive Strategies, and Metacognitive Skills Through Self-Diagnosed Learning Styles.” The School Counselor. 38:341-46. CARRIER,C.A.,(1982). “Notetaking Research:Implications For The Classroom”. Journal of İnstructional Development,Vol:6,No:3, S:19-26. COLLINS, A. M., and M. R. Quillian.(1969). “Retrieval Time From Semantic Memory” Journal of Verbal Learning and Verbal Behavior,8,240-247 CORDON , Luis and J . Day.(1996). Strategy Use on Standartized Reading Comprehension Tests”.Journal of Educational Psychology, Vol:88,No:2, S:288-295. CRAİK,F.I.M. and R.S. Lockhart.(1972). “Levels of Processing: A Framework for Memory Research” Journal of Verbal Learning and Verbal Behavior,11,671-684 DAVİS, J.R.- A.B.Davis.(2000).Kendi Kendine Öğrenmek, Çev: A. Baykara, Mediacat Yay., Ankara 142 DAY,Jeanne.(1980). “Teaching Summarization Skills:COmparision of Training Methods.” (Yayımlanmamış doktora tezi).Urbana:University of İllinois. DEMBO,Myron H.(1988).Applying Educatioanl Psycholgy in the Classroom,3rd edition. New York :Longman ,Inc DEMİREL, Melek.(1993). “Öğrenme Stratejilerinin Öğretimi”. Eğitim ve Bilim Dergisi. Cilt:17, Sayı:88. S:52-59. DEMİREL, Özcan.(1999).Eğitimde Program Geliştirme,Ankara,Pegem A Yayıncılık. DEMİREL, Özcan. (1991). “Eğitimde Nitelik Geliştirmede İşbirliğine Dayalı Öğrenme ile Tam Öğrenmenin Yeri ve Önemi.” Eğitimde Nitelik Geliştirme, Eğitimde Arayışlar 1. Sempozyumu Bildiri Metinleri. İstanbul:Kültür Koleji Yayınları, 1:139-142. DEMİRKAYA, Hilmi.(2003). Coğrafya Öğretiminde 4MAT Öğretim Sisteminin Lise Coğrafya Derslerindeki Başarı ve Tutumlar Üzerine Etkisi. (Yayımlanmamış Doktora Tezi). Gazi Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü. DERRY,Sharon J.(1989).Putting Learning Strategies to Work.Educational Leadership, Vol:46,NO:4,S:4-10. DERRY,S.J., VE D.A. Murphy. (1986). Desining Systems that train Learning Ability: From Theory to Practice.Review of Educational Research,56(1),1-39. DEWEY, John.(1966).Tecrübe ve Eğitim. Ankara, (Çeviren: Fatma VarışF.Başaran) 143 DIVESTA, Francis J.(1987). “The Cognitive Movement and Education” Historical Foundations of Educational Psychology,Edited by J.A. Glover and R.R. Ronning. New York: Plenum Pres. DI VESTA, F.J. AND G.S. Gray.(1972). “Listening and Notetaking”.Journal of Educational Psychology,63,8-14. DOĞAN, Hıfzı.(1997).Eğitimde Program ve Öğretim Tasarımı, Ankara, Önder Matbaacılık. DOĞAN, Hıfzı. (1997). Mesleki ve Teknik Eğitimin Yeniden Yapılandırılması. Ankara: Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi. 30 (1),1-26. DOWNİNG, J. & Morris, B. (1984) An Australian program for improving high school reading in content areas. Journal of Reading. 28(3), 237-243. DUNKIN, M.(1978).Student Chacteristics,Classroom Process, and Student Achievement. Journal of Educatioanal Psychology,70,998-1009. EGGEN,P. ve D. Kauchak.(1992). Educatioanal Psychology:Classroom Connections. New York: Macmillan. EGGEN, Paul-Don Kauchak (2001) Educational Psychology, New Jersey, USA ERDEM, Ali Rıza.”Öğrenmede Etkili Yollar:Öğrenme Stratejileri ve Öğretimi”. İlköğretim-Online,4(1),1-6,(Online):http//ilkogretim-online.org.tr ERDEN, Münire. (1998). Öğretmenlik Mesleğine Giriş. Alkım Yayınları. İstanbul. 144 ERDEN, Münire. (1995). Eğitimde Program Değerlendirme. Ankara. Pegem Personel Eğitim Merkezi, Yayın No:21, ERDEN, Münire ve AKMAN, Yasemin.(1998).Gelişim Öğrenme –Öğretme. Ankara: Arkadaş Yayıncılık. ERDEN, Münire ve Akman, Yasemin. (2001). Gelişim ve öğrenme. Arkadaş Yayınevi, Ankara. ERDEN, Münire ve M. Demirel.(1991). “İlkokul 5. sınıf Öğrencilerinin Kullandıkları Öğrenme Stratejilerinin Etkililiği”. Dokuz Eylül Üniversitesi, Buca Eğitim Fakültesi, İzmir. I. Eğitim Kongresi Bildirileri(25-27 Kasım 1991).S:254-261. EREN, E. (2000). İşletmelerde Stratejik Planlama, Beta Basım Yayıncılık, İstanbul. FİDAN, Nurettin.(1996).Okulda Öğrenme ve Öğretme.Ankara:Alkım Yayınevi. FİDAN, Nurettin ve Münire ERDEN. ( 1998). Eğitime Giriş. İstanbul. Alkım Yayınları. FLEMİNG, Malcolm L. (1987). “Displays and Comunications” R.M. GAGNE (Ed), Instructional Technology:Foundations. New Jersey. Lawrence Erbaum Associates, 233-257. FOOS, Paul W., Joseph J. Mora ve Sharon Tkacz.(1994). “Student Study Techniques and The Genaration Effect”. Journal of Educational Psychology. Vol:86. No:4, S:567-576. 145 GAGNE, Robert M. (1984). Learning Outcomes and Their Effects.American Psychologist, 39(4), pp 371-385. GAGNE,R.,Briggs,L.,& Wager,W. (1992).Principles of Instructional Design. Fort Worth, TX: Harcourt Brace Jovanovich College Publishers. GAGNE, Robert M. ve M.P.Driscoll (1988). Essentials of Learning for İnstruction. Englewood Cliffs, New Jersey: Printice Hall GAGNE,R.E.and R.Glaser.(1987).Foundation In Learning Research, Ed. By. R. M. Gagne. New Jersey. GAGNE,R.E.,C.Wiedemann,M.s.Bell&T.D.Anders.(1985).Training Thirteenyears Old to Elaborate While Studying Text.Human Learning.Vol:3,S:283299. GARNER,R.(1990).When Children and Adults do not use Learning Strategies: Toward a Theory of Settings.Review of Educational Psychology,60,517-530. GOOD,T.L. and J.E.Brophy.(1986).Educational Psychology. New York. GORDON, Wayne I.(1994). “An Anslysis of The Measurement of Study Strategy”. ERIC CD, No:ED388677,Illinois: Midwestern Educational Research Association. GÖRGEN, İzzet.(1997). Özetleme ve Bilgi Haritası Oluşturma Öğretiminin Bilgilendirici Bir Metni Öğrenme ve Hatırlama Düzeyine etkisi (Yayımlanmamış doktora Tezi).Ankara. Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü. 146 GRIMES, Sue K. (1995). “Targeting Academic Programs to Student Diversity Utilizing Learning Styles and Learning –Study Strategies”. Journal of College Student Development, Vol:36,No:5, S:422-430. GÜRSOY, Nihal. (2002). Sakarya Anadolu Lisesi 10. Sınıf Öğrencilerine Verilen Anlamlandırma Stratejileri Eğitiminin, Öğrencilerin Biyoloji Dersinin “İnsanda Boşaltım Sistemi” konusunu Öğrenme Düzeyine Etkisi.(Yayımlanmamış Yükseklisans Tezi). Gazi Üniversitesi. Eğitim Bilimleri Enstitüsü. GÜVEN,M.(2004).Öğrenme Stilleri ve Öğrenme Stratejileri Arasındaki İlişki. Eskişehir. Anadolu Üniversitesi Yayınları. HAMACHEK, Alice L.(1990).Memory and Study Strategies for Optimal Learning. ERIC, No:ED320347 HAMILTON, Richard.(1989). “The Efeects of Learner Generated Eloborations on Concept Learning From Prose”.Journal of Experimental Education,57,205217. HARMANLI, Z. (2000) Öğrenme Stratejileri (Etkili Öğrenme Eğitimi), İzmir: DEÜ, Buca Eğitim Fakültesi HARRIS, Jane.(1991). “Text Annotation and Underlinig as Metacognitive Strategies to İmprove Comprehension and Retention of Expository Text” ERIC,Ed:335 669. HARTLEY, James. (1998). “Learning Strategies”. Bulunduğu eser: Learning and Studing- A Research Perspective. London:St. Ives Pub. Clays Ltd. 147 HIZAL, Alişan.(1982).Programlı öğretim Yönteminin Etkenliği, Karşılaştırmalı, Uygulamalı Bir Araştırma, Ankara:A.Ü.Eğitim Bilimleri Fakültesi Yayınları,117 İŞMAN, Aytekin. (2003).Öğretim Teknolojileri ve Materyal Geliştirme. İstanbul: Değişim Yayınları. JAKOUBEK, Jane and Robyn R. Swenson. (1993). Differences In Use of Learning Strategies and Relation to Grades Among Undergraduate Students’.” Psychological Reports,Vol:73, S:787-793 JONES, Beau Fly.(1988). “Text Learning Strategy Instruction:Guidelines From Theory to Practice” Learning and Study Strategies,Edited by C.E. Weinstein, G.Miller and P.E.Alexander. New York:Acedemic Pres,Inc,223-257. JONES,B.F., J.PIERCE AND B.HUNTER.(1989). “Teaching Students to Construct Graphic Representations.” Educational Leadership,XXXXVI,4:20-25 KALAYCI, N. (2001) Sosyal Bilgilerde Problem Çözme ve Uygulamalar. Ankara: Gazi Kitabevi. KENNETH, Miller and Others. (1997). “Strategies For Science Learning”, Science and Children, Vol:33, No:6, S:22-27. KIROĞLU,Kasım.(2002). Anlamlı Öğrenme Stratejilerinin İngilizce Okuduğunu Anlamaya Etkisi, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 14, (2002) 6-12 KIROĞLU, Kasım.(1995). “Anlamlı Öğrenme Stratejilerinin İngilizce Okuduğunu Anlamaya Etkisi” Hacettepe Üniversitesi.(Yayımlanmamış Doktora Tezi). 148 KITSCH,W. and T.A. Van Dijk.(1978). “ Toward A Model of Text Comprehension and Production” Psychological Review,85,363-393. KIZILHAN, Pınar.(2003). Öğretimde Sorun Çözme Yöntemi. Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 16, (2003), 12-19 KÖYMEN, Ülkü. (1990). “Geleneksel Yükseköğretim Sistemi Öğrencileri ile Açıköğretim Sistemi Öğrencilerinin Öğrenme ve Ders Çalışma Stratejileri Açısından Karşılaştırılması”. V. Ulusal Psikoloji Kongresi:Psikoloji-Seminer Özel Sayısı,(8) KÜÇÜKAHMET, Leyla. (2003). Öğretimde Planlama ve Değerlendirme. Ankara:Nobel Yayınevi. LAMBIOTTE, J.G. and D.F. Dansereau.(1992). “Effect of Knowledge Maps and Prior Knowledge on Recal of Science Lecture Content.” Journal of Experimental Education,LX, 3:189-201. LAMBIOTTE, J.G., Dansereau, D.F., Cross, D.R. and Reynolds, S.B. (1989). Multirelational semantic maps. Educational Psychology Review 1(4) 331-367. LEHMAN, J. D., Carter, C. & Kahle, J. B. (1985) Concept mapping, Vee mapping, and achievement: results of a field study with black high school students. Journal of Research in Science Teaching. 22(7), 663-673. LEVIN, Joel R.(1986).“Four Cognitive Principles of Learning Strategy Instruction” Educational Psychologist,21,(1-2),3-17. LORANGER, Ann L. (1994). “The Study Strategies of Successful and Unsuccessful High School Students”. Journal of Reading Behavior, Vol:26, No:4, S:347-360. 149 LUFFMAN, ESANDERSON G. L., KENNY, S, B.(1996).Strategic Management An Analytical Introduction,Blackwell Publishers, Oxford. MANNES, Suzanne. (1994). “Strategic process of Text”. Journal of Educational Psychology, Vol:86, No:4. MARGULİES, N. (2004). Mindscaping: A Learning and Thinking Skill for All Students, www.mind-scabes.net MAYER, R. E. (1989) Models for understanding. Review of Educational Research. 59(1), 43 - 64. MAYER, Richard E.(1988). Learning Strategies :An Overview.Learning and Study Strategies, Edited by C.E.Weinstein,E.T.Goetz and P.E. Alexander.New York: Academic Press,Inc. MAYER,R.E. (1984). Aids to Text Comprehension,Educational Psychologist, 19, 30-42. MCCARTHY, Bernice (2000). Information Form about 4MAT. About Learning. İnc. İllinois, USA. McDANIEL, Mark and Others. (1994). “Test Expectancy, Study Strategies and Recall of Prose”. ERIC CD: ED331871. MC GAGG, E.C. and D.F.Dansereau.(1991). “A Convergent Paradigm for Exminig Knowledge Mapping as a Learning Strategy.” Journal of Educational Research, LXXXIV,6:317-324. McGilly, K. (1994). Classroom Lessons: Integrating Cognitive Theory And Clasroom Practice. Cambridge, Massachusetts Institute of Technology. 150 McLINDEN, D. (1990). Beliefs About Effective Education Among Teachers of Visually Impaired Children. Journal Visually Impairment & Blindness, Vol:84, No:465-469. McNeese, M.D., Zaff, B.S., Peio, K.J., Snyder, D.E., Duncan, J.C. and McFarren, M.R. (1990). An Advanced Knowledge and Design Acquisition Methodology for the Pilot's Associate. Harry G Armstrong Aerospace Medical Research Laboratory, Wright-Patterson Air Force Base, Ohio. AAMRL-TR-90-060. MOELLY,B.,S.Hart,K.Santulli,L.Leal,T.Johnson-Baron,N.Rao ve L.Burney(1986).How do Teacher Teach Memory Skills?Educational Psychologist,21,55-72. NAVEH-BENJAMIN, Moshe.(1984). “Cognitive Load and Maintenance Rehearsal” Journal of Verbal Learning and Verbal Behaviour,23,494-507. NISBET, J and J.Shucksmith.(1986).Learning Strategies. London:Routledge and Kegan Paul. NIST, Sherrie L., and Michele L. Simpson. (1995). “The Relationship Between Self-Selected Study Process and Test Performance”. American Educational Research Journal, Vol:28, No:4, S:849-874. NIST,S.L.,M.C.Hogrebe,&M.L.Simpson.(1991).The Relationship Between The Use of Study Strategies and Test Performance .Journal of Reading Behavior,Vol:17,S:15-28. NOVAK, J.D. (1977). A Theory of Education. Ithaca, Illinois, Cornell University Press. 151 NOVAK, J.D. and Gowin, D.B. (1984). Learning How To Learn. New York, Cambridge University Press. NOVAK, J. D., Gowin, D. B., & Johansen, G. T. (1983) The Use Of Concept Mapping And Knowledge Vee Mapping With Junior High School Science Students. Science Education. 67(5), 625-645. NOVAK, J. D. & Gawin D. B. (1998).Learning How To Learn. Cambridge: Cambridge University Press. NUMANOĞLU, G. (1999). Bilgi Toplumu-Eğitim-Yeni Kimlikler-II: Bilgi Toplumu ve Eğitimde Yeni Kimlikler. Ankara: Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi. 32, (1-2), 341-350. O’DONNEL,Angella.(1994). “Learning From Knowledge Map :The Effects of Map Orientation.” Contemporary Educational Psychology,19:33-44. OĞUZ, Aytunga. (1999). Derslerde Not Almanın Öğrenme ve Hatırlama Düzeyine Etkisi” (Yayımlanmamış Doktora Tezi). Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Ankara. OĞUZKAN, A. Ferhan. (1976). Ansiklopedik Eğitim Sözlüğü. İstanbul: İnkılâp ve Aka Basımevi. OKEBUKOLA, P. A. & Jegede, O. J. (1988) Cognitive preference and learning mode as determinants of meaningful learning through concept mapping. Science Education. 72(4), 489-500. OLÇUM, Yurdagül.(2000). “İlköğretim 4. sınıf Sosyal bilgiler Deresinde Bellek Destekleyicilerin Erişi ve Kalıcılığa Etkisi” (Yayımlanmamış Doktora tezi). Hacettepe Üniversitesi.Ankara. 152 O’MALLEY,M.J.,R.P.Russo,A.U.Chamot and G.Stewner.(1988).Applications of Learning Starategies By Student Learning English As a Second Language. Learning and Study Strategies ,Edited by C.E.Weinstein ,G.E.Miller and P.E. Alexander.New York:Academic Press,Inc,215-230. ORMROD,Jeanne E.(1990).Human Learning :.Theories ,Principles and Educational Applications Columbus:Merril Publishing Company. OSBORNE,R.J. & Wittrock,M.C.(1983).Learning Science: A Generative Process. Science Education.67(4),485-508. OXFORD, L. Rebecca, (1990) Language Learning Strategies: What Every Teacher Should Know,Heinle&Heinle Publishers. ÖNER,Fulya, Mehmet Arslan.(2005). İlköğretim 6. Sınıf Fen Bilgisi Dersi Elektrik Ünitesinde Kavram Haritaları İle Öğretimin Öğrenme Düzeyine Etkisi.The Turkish Online Journal of Educational Technology - TOJET October 2005 ISSN: 1303-6521 Volume 4, Issue 4, Article 19. http://www.tojet.net/articles/4419.htm ÖZAKPINAR, Yılmaz.(1970) Psikolojinin Temel Mefhumları. İstanbul:Baha Matbaası. ÖZAKPINAR, Yılmaz.(1997) . Hafıza Yanılmalarının Doğuşu. Kubbealtı Neşriyat. İstanbul. ÖZDEMİR, Servet. (2000). Eğitimde Örgütsel Yenileşme. 5. Baskı. Ankara: Pegem A Yayıncılık. ÖZDEMİR, Servet ve Halil İbrahim Yalın.(2003).Öğretmenlik Mesleğine Giriş. 4.baskı. Nobel Yayın ve Dağıtım, Ankara. 153 ÖZDEN, Yüksel.(2003). Öğrenme ve Öğretme. 5.baskı. Pegem A yayıncılık ÖZDEN, Yüksel (2000). Öğrenme ve Öğretme. Pegem Yayınevi, 4.Baskı, Ankara. ÖZDEN, Yüksel. (2000). Eğitimde Dönüşüm-Eğitimde Yeni Değerler. 3. Baskı. Ankara: Pegem A Yayıncılık ÖZER, Bekir, (2002). İlköğretim ve Ortaöğretim Okullarının Eğitim Programlarında Öğrenme Stratejileri. Eğitim Bilimleri ve Uygulama, 1, (1), 1732. ÖZER, Bekir (1998), Eğitim Bilimlerinde Yenilikler (Editör: Ayhan Hakan) içinde Öğrenmeyi Öğretme (ss: 147-162) Eskişehir: Anadolu Üniversitesi, Açıköğretim Fakültesi, No:559. ÖZGÜVEN, Ethem.(1997). “Yüksek Öğretimde Niteliği Geliştirme.” M.Çoruh (Ed.), Yüksek Öğretimde Sürekli Kalite İyileştirme. Ankara:Haberal Eğitim Vakfı, Yeni Fersa Matbaası. ÖZTÜRK, Bülent.(1995).Genel Öğrenme Stratejilerinin Öğrenciler Tarafından Kullanılma Durumları. (Yayınlanmamış Doktora Tezi). Gazi Üniversitesi: Sosyal Bilimler Enstitüsü. QUINN, B. (1984). Strategic Management, Business Publications, London. PETERSON, Sarah E.(1992). “The Cognitive Functions of Underlinig As A Study Technique” Reading Research and Instruction,31(2),49-56). 154 PINTRICH, Paul R.,A.F. David T. Garcia and J. M. Wilbert .(1993). Reliability And Predictive Validity Of The Motivated Strategies For Learning Questionaire”. Educational and Psychological Measurement, Vol:53,S:801813. PRESSLEY,M.,C.J.Johnson,S. Symons, J.A. McGoldrich and J.A. Kurita.(1989). “Strategies That Improve Childrens’ Memory and Comprehension of Text”. The Elementary School Journal,90,(1),3-32. PRESSLEY, M. and K.R.Harris.(1990). “What We Really Know About Strategy Instruction” Educational Leadership,31-34. PRESSLEY, M.,T.Carriglia-Bull,S. Deane and W. Schneider.(1987). “Short Term Memory, Verbal Competence and Age as Predictor of Imagery Instructional Effectiveness”. Journal of Experimental Child Psychology,43,194-211 PRUS, Joseph and Others.(1995). “The Learning Strategies Inventory(LASSI) As a Predictor of First Year College Academic Success”. Journal of Freshman Year Experience, Vol:7, No:2, S:7-26. REWEY,K.L.,D.F. Dansereau,L.P.Skaggs ve Diğerleri.(1989). “Effects of Scripted Cooperation and Knowledge Maps on the Processing of Technical Material.” Journal of Educational Psychology,LXXXI,4:604-609. RIPS, L. J. E.J.Shoben and E.E. Smith.(1973). “ Semantic Dİstance and the Verification of Semantic Relations” Journal of Verbal Learning and Verbal Behavior,12.1-20 RUMELHART ,D. ve D.Norman.(1981).Anological Processes inLearning. Bulunduğu eser:J.R.Anderson(Ed.),Cognitive Skills and Their Acquisition. Hillsdale, NJ:Lawrence Erlbaum. 155 SADOSKI,Mark and Others.(1988) “Diffirential Effects Among Cultural Groups of Preading Activities in ESL.” Reading Psychology,Vol:9,No:3, 227232. ŞAHİNEL M., (2005). Etkin Öğrenme, Pegem A Yayıncılık, Ankara . SARIBAYRAKDAR, Öğrencilerin Selin. (2006). Ortaöğretim Tarih Derslerinde Kullandıkları Öğrenme Stratejileri. (Yayımlanmamış Yüksek lisans tezi). Marmara Üniversitesi. İstanbul. SCHUNK, Dale H. (1996). “Goal and self- Evaluative Influences During Children’s Cognitive Skill Learning”. Journal of Experimental Psychology, Vol:55,No:2,S:358-381. SENEMOĞLU, Nuray (2002).Gelişim Öğrenme ve Öğretim-Kuramdan Uygulamaya. Ankara: Gazi Kitabevi. SENEMOĞLU, Nuray.(1999). ÖĞRENME ÜRÜNLERİ VE ÖĞRETİMİ. İlköğretimde Etkili Öğretme ve Öğrenme Öğretmen El Kitabı, Modül 2. Burdur Temmuz – 1999 SHIMODA,A.T.(1991). “The Effects of Interesting Examples and Topic Familarity Text Comprehension.” Journal of Experimental Education, LXI, 2:93-103. SIMON, H.(1974).How Big is a Chunk? Science,183,482-488. SIMPSON,Michele L.,S.Olejnik,A.Yu-Wen Tam and S. Suypatttahum.(1994). Elaborative Verbal Rehearsals and College Students‘ Cognitive Performance. Journal of Educational Psychology,Vol:86,No:2,S:267-78. 156 SIMPSON, Michele and Nist Sherrie L. (1994). “The Effect of PLAE Upon Students” Executive Control, Self-Regulation, And Test Performance.” ERIC CD, No: ED317983. SLATE,J. AND J.R. Charlesworth.(1989). “Information Processing Theory:Classroom Aplication”. ERIC,ED:293 792 SMITH, Cayle and Don Smith. (1989). “School Wide Study Skills program: The Key to Main Stream.” Teaching Exceptional children,Vol:21, No:3, S:2023. SÖNMEZ, Veysel. (2001).Program Geliştirmede Öğretmen El Kitabı, Ankara, Anı Yayıncılık. SÖNMEZ, Veysel, Nuray Senemoğlu, Ali Ekber Şahin, Mahmut Tezcan. (2000). Öğretmenlik Mesleğine Giriş, Ankara,Anı Yayıncılık SÖZER. Ersan .(1998). Sosyal Bilgiler öğretimi “Sosyal Bilgiler Öğretiminde İlke, Strateji, Yöntem ve Teknikler” A n a d o l u Ün i v e r s i t e s i, Açıköğretim Fakültesi Yayınları No: 581. s.73-88 SPIGEL, Dixie Lee and Others.(1994). “The Effects of Four Study Strategies on Main Idea and Detail Comprehension of Sixty Grade Students”. ERIC CD, No:ED329166. STEWART, Krista J.(1994). “Study Strategy Use and Comprehension Monitoring Accuracy of College Students.” ERIC CD, ED250640. STICE, C. F. & Alvarez, M. C. (1987) Hierarchical Concept Mapping İn The Early Grades. Childhood Education. 86-96. 157 SUBAŞI, Güzin. (2000). Etkili Öğrenme: Öğrenme Stratejileri. Milli Eğitim Dergisi, 146, 1-4. SÜNBÜL, Ali Murat.(1998). Öğrenme Stratejilerinin Öğrenci Erişi ve Tutumlarına Etkisi (Yayımlanmamış Doktor Tezi). Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü. Ankara. SWANSON,H. Lee ve Marcy Trahan. (1996). “Learning Disabled and Average Readers’ Working Memory and Comprehension: Does Metaconition Play A role?” British Journal of Educational Psychology, Vol:66,S:333-355. TALU, Nilay. (1997). “Ankara Özel Tevfik Fikret Lisesi 10. Sınıf Öğrencilerinin Kullandıkları Öğrenme Stratejilerinin Akademik Başarıları Üzerindeki Etkisi” Hacettepe Üniversitesi. Sosyal Bilimler Enstitüsü (Yayımlanmamış Doktora Tezi). TAN, Ş., Kayabaşı, Y ve Erdoğan, A. (2002). Öğretimi Planlama ve Değerlendirme. (3. Baskı), Ankara: Anı Yayıncılık. TAY, Bayram.(2002)İlköğretim 4. ve 5. Sınıf Öğrencilerinin Sosyal Bilgiler Dersinde Sınıf Ortamında Kullandıkları Öğrenme Stratejileri (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Ankara: TEKER, N. (2002). Uzaktan eğitim Öğrencilerinin Ders Çalışma Stratejilerinin Karşılaştırılması. Eğitim Bilimleri ve Uygulama,1(1),49-66. TEKİN, Halil.(1980). Okullarımızdaki Türkçe Öğretimi. Ankara:Mars Matbaası. TELMAN, L. (1998) Etkin Öğrenme Yöntemleri, Epsilon Yay., İstanbul 158 THOMAS ,J.W. and W.D. Rohwer.(1986).Academic Studying:The Role of Learning Strategies. Educational Psychologist.21,19-41. TUCKMAN, Bruce W. (1996). “The Relative Effectiveness of Incentive Motivation and Prescribed Learning Strategy In Improving College Students’ Course Performance”. Journal of Experimental Education. Vol:54,No:3, S:197-210. TÜRKOĞLU, A. Doğanay,A. ve Yıldırım,A. (1996). Ders Çalışma Becerileri. Adana: Baki Kitabevi. ULUSOY,A.(Ed).(2003).Gelişim ve Öğrenme(İkinci Baskı).Ankara.Anı Yayıncılık ÜLGEN, Gülten.(1997).Eğitim psikolojisi.Ankara.Alkım Yayınevi. VAN DIJK,T.(1980).Macrostructures.New Jersey:Lawrence Erlbaum. VAN DIJK,T.,and T.Kintsch.(1978). “Towards A model of Text Comprehension and Production.”. Psychological Review. LXXXV,5:363-394. VERMUNT,J.D. (1996). “Metacognitive, Cognitive and Effective Aspects of Learning Styles and Strategies: A Phenomenographic Anlysis.” Higher Education, Vol:31,S:25-50. VURAL, Birol.(2004).Eğitim –Öğretimde Planlama-Ölçme ve Stratejiler. İstanbul: Hayat Yayınları 159 WEINSTEIN,G.E. ve R.Mayer.(1986).The Teaching of Learning Strategies. Bulunduğu eser:M.Wittrock(Ed.).Third Handbook of Research on Teaching.S:315-327. New York: McMillan. WEINSTEIN,C.E.,S.A. Zimmerman and D.R.Palmer.(1988). “Assesing Learning Strategies:The Design and the Development of The LASSI”. Learning and Study Strategies,Edited by C.E. Weinstein,G.Miller and P.E. Alexander.New York: Acedemic Pres,Inc. WEINSTEIN,C.E.,Ridley,D.S.,Dahl,T.,&Weber,E.S.(1988). Helping Students Develop Strategies for Effective Learning. Educational Leadership,46(4),17-19. WILLOUGHBY, Teena and Others.(1994).Isolating Variables That Impact On or Detract From Effectiveness of Elaboration Strategies. Journal of Educational Psychology, Vol: 869, No:2,S:279-89. WITTROCK,M.C.(1990). Generative processes of comprehension. Educational Psyhologist,24(4),345-376. WONG,B.Y.L. and Others.(1994).Teaching Problem Learners Revision Skills and Sensitivity to Audience Through Two Instructional Models :StudentTeacher Student-Student Intreactive Dialogues.Learning Disabilities Research and Practive,Vol:9, No:2,S:78-90. WOOD,G.(2000). How to Study.New York:Learning Express. WOOLFOLK, Anita. (1998). Educational Psychology. 7th edition. Boston: Allyn and Bacon. YAKOVICH,R.,and J.Walker.(1986).A Cognitive Pattern Of The Yakima Indian Students.Journal American Indıan Education,Vol:25,No:2,S:39-43. 160 YANGIN, Banu ve Mehmet Yıldızlar. (1999). “İlköğretim Dördüncü Sınıf Sosyal Bilgiler Dersinde Çalışma Yolları, Başarı ve Cinsiyet İlişkisi”. Çağdaş Eğitim, Sayı:258. S:28-33. YILDIRIM, Ali, Ahmet Doğanay ve Adil Türkoğlu.(2000).Okulda Başarı için Ders Çalışma ve Öğrenme Yöntemleri. İstanbul: Seçkin Yayıncılık. YILMAZ, Hasan.& Sünbül ,Ali Murat. (2003).Öğretimde Planlama ve Değerlendirme. Konya.Çizgi Kitabevi. YILDIRIM, Ramazan. (2000) Öğrenmeyi Öğrenmek. İstanbul: Sistem yayıncılık. YİĞİT, B. (2004). Sınıfta Disiplin ve Öğrenci Davranışının Yönetimi. M. Şişman (Edt.) Sınıf Yönetimi, s. 155 – 179. Ankara: Pegem A Yayıncılık. YİĞİT,Nevzat.(2005).Öğretim Teknolojileri ve Materyal Geliştirme Derya Kitabevi. Trabzon 2005 YORULMAZ, Emel. (2001). “Öğrenmeyi Öğrenme Stratejilerinin İlköğretim Sosyal Bilgiler Ders Başarısı Üzerine Etkisi (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Çanakkale 18 Mart Üniversitesi. 161 EKLER EK 1. TÜRK DUNYASI-II (13.yy-19.yy) UNİTESİ ÖĞRENCİ ÇALIŞMA MATERYALİ EK 2. BAŞARI TESTİ BİLGİ DÜZEYİ EK 3. BAŞARI TESTİ KAVRAMA DÜZEYİ EK 4. BAŞARI TESTİ CEVAP ANAHTARI(BİLGİ DÜZEYİ) EK 5. BAŞARI TESTİ CEVAP ANAHTARI(KAVRAMA DÜZEYİ) EK 6. ANLAMLANDIRMA STRATEJİSİ ÖĞRENCİ UYGULAMA YÖNERGESİ EK 7. ÖRGÜTLEME STRATEJİSİ ÖĞRENCİ UYGULAMA YÖNERGESİ EK.8. BELİRTKE TABLOSU EK 9. RESMİ İZİN İÇİN YAZIŞMALAR 162 EK 1 . TÜRK DUNYASI-II (13.yy-19.yy) ÜNİTESİ ÖĞRENCİ ÇALIŞMA MATERYALİ 6.ÜNİTE TÜRK DÜNYASI-II (13.-19.YÜZYIL) ÖĞRENCİ ÇALIŞMA MATERYALİ 163 A.MOĞOL İSTİLASI VE SONRASI Cengiz Han yönetiminde Moğol İmparatorluğu’ nun kuruluşu ile 13. Yüzyıldan itibaren Türklerin yaşadıkları bölgelerde yeni bir dönem başlamıştır. Bu yeni dönem, dünya tarihi açısından da büyük önem taşır. Orta Asya (Türkistan)’da 552’de başlayan Türk (Göktürk-Uygur-Kırgız)egemenliğinin 900’lerde sona ermesi ile siyasal bir boşluk doğmuştur. Bu boşluğu ise gittikçe güçlenen Moğol kabileleri doldurmaya başlamıştır. 12. yüzyılın sonlarına doğru Orta Asya(Türkistan)’da siyasal ve etnik durum şöyledir: Çin’in güneyinde Sung, kuzeyinde de Kin hanedanı hüküm sürmekteydi. Sarı ırmağın batısında ve Kansu ‘da Tibetlilerin Tangut Devleti bulunuyordu. Çin Seddi civarında Türkçe konuşan Hristiyan Öngütler, Doğu Türkistan’da İdikutlar yönetiminde Uygurlar, İrtiş boylarında Naymanlar yaşıyordu. Naymanların kuzeyinde de Kırgızlar hüküm sürmekteydi. Bugünkü Moğolistan ‘da Orhun–Tula ırmakları civarında Kerayitler oturmaktaydılar. Hanlarının adı Tuğrul olan Kerayitler içinde Wu-sun ve Tabgaçlar gibi Türk kabileleri de vardı. Baykal gölünün güney bölgelerinde Merkitler bulunuyordu. Balkaş gölünün güneyinde bir devlet kurmuş olan Karahitaylar, Selçukluların yerini almakta olan Harzemşahlar ile Maveraünnehir (Aşağı Türkistan) üzerinde egemenlik savaşına girmişlerdi. Cengiz Han’ın bağlı olduğu Moğol kabileleri daha çok Onon-Kerüen bölgesinde dağı- nık olarak yaşıyorlardı. 1. Cengiz ve Moğol Devleti Asıl adı Temuçin olan Cengiz, 1155 yılında Onon ırmağı kıyısında dünyaya gelmiştir. Cengiz henüz çocuk yaşındayken Kıyat kabilesinin beylerinden olan babası Yesügey Bahadır, Tatarlar tarafından öldürülmüştür. Bundan sonra annesi ve kardeşleriyle çok ağır koşullar altında yaşamını sürdürmek zorunda kalmıştır. Ancak Cengiz; zekası, cesareti, kararlılığı ve yüksek idarecilik becerisiyle içinde bulunduğu olumsuz koşulları lehine çevirmeyi başarabilmiştir. Cengiz, 1175-1196 yılları arasında Moğolistan’da egemenlik kurmaya çalışan kabile beylerine karşı üstünlük kurarak 1196 yılında düzenlenen kurultayda ilk kez Cengiz unvanıyla han seçilmiştir. Böylece Moğolistan ‘da siyasal birlik sağlayıp Moğol Devleti kurulmuştur. 1196-1206 yılları arasında bütün rakiplerini yenen Cengiz, 1206 ilkbaharında Onon ırmağı kaynağı yakınında Türk ve Moğol kabilelerinin katıldığı bir kurultayda yeniden Çingiz unvanı ile büyük hükümdar (kağan) ilan edilmiştir. Bu tarihten başlanıp devletin teşkilatlandırılmasına önem verilerek merkezi bir devlet yapısı oluşturulmuştur. Devletin yönetim işlerini düzenleyen ünlü Cengiz yasaları bu kurultayda kabul edilmiştir. İmparatorluğun kurulması ve büyük dış seferler bu tarihten sonra başlamıştır. Toprak kazanımları için Moğolistan dışına yönelen Cengiz , Kansu ve Ordos bölgesinde hüküm süren Tibet kökenli Tangut Devleti’ne birçok kereler saldırmıştır. Tangut hükümdarı Cengiz Han’ın üstünlüğünü tanıyarak ve kızlarından birini ona vererek barışı sağlamıştır (1210). Cengiz Han’ın bundan 164 sonraki hedefi, Çin’in kuzeyinde hüküm süren Kin hanedanlığı olmuştur (1211). Uzun süren savaşlardan sonra 1215 yılında Pekin ele geçirilmiştir. Daha sonra Cengiz, Karahitay Devleti’ne yönelmiştir. Karahitay ülkesini sınırlarına katan Cengiz, böylece Harzemşahlar ile sınırdaş olmuştur. Harzemşah, İran ve Maveraünnehir’de (Aşağı Türkistan’da) Selçukluların yerini alan büyük bir Türk-İslam devletidir.Moğol-Harzemşah ilişkisi dostlukla başlamıştır. Harzemşah hükümdarı Sultan Muhammed Harzemşah, Cengiz Han’ın Çin’i ele geçirdiği haberini alması üzerine, bir elçilik heyeti göndermiştir. Ardından iki taraf arasında ticaret çıkarlarına dayalı bir dostluk antlaşması yapılmıştır(1218). İki devlet arasındaki dostluk ilişkisini iki olay bozmuştur. Birincisi; Sultan Muhammed’in, Moğol-Merkit savaşında Moğolların aleyhine çalışmasıdır. İkincisi; sınır kenti Otrar’da Moğol elçisi dışında , tümü Müslümanlardan oluşan 450 kişilik Moğol elçilik ve ticaret heyetinin tutuklanıp öldürülmesidir. Cengiz Han, Sultan Muhammed’e bir heyet göndererek anlaşmanın bozulduğunu ve olaydan sorumlu tuttuğu Otrar valisi İnalcık’ın teslimini istemiştir. Ama bu isteği reddedilmiştir. İşte bu olay Moğolları, İslam dünyası üzerine çekmiştir. Harzemşahlar üzerine yürüyen Moğollar, 1219 yılında, Uygur, Almalık ve Kayalık hükümdarlarının da yardımını alarak Otrar kentine gelmişti. Otrar kenti, vali İnalcık tarafından beş ay kadar korunabilmiş ancak sonunda teslim olmak zorunda kalmıştır. Vali İnalcık da yakalanarak öldürülmüştür. Otrar kentinden sonra 1220 yılında başta Buhara olmak üzere Se-merkand da Moğolların eline geçmiştir. Halkın çoğunluğu öldürülmüş, kentler yağmalanmıştır. Moğol orduları bir taraftan Maveraünnehir’e sahip olmuş, diğer taraftan da, devletin merkezi olan Harzem bölgesinde Gürgenç’in aynı sonu paylaşması(1221), Harzem Devleti’nin sonu olmuştur. 1221 yılı içerisinde Horasan ve Afganistan Moğolların eline geçmiştir. Cengiz Han’ın başarılı komutanları Gürcistan,Kafkasya ve Rusya üzerinde seferlerine devam etmişlerdir. 1225 yılında Moğolistan’a dönen Cengiz Han, 1227 yılında yeni bir Çin seferine çıktığı sırada ölmüştür. O, geride, kendi disiplini ve Uygur katiplerinin yardımıyla oluşturulmuş güçlü bir devlet, Karadeniz’den Büyük Okyonus’a kadar uzanan geniş bir ülke bırakmıştır. 2. Moğol Devleti’nin Parçalanması ve Moğol-Türk Devletleri Bozkır devlet anlayışına göre devlet , hanedanın ortak malı sayıldığından Cengiz Han, daha sağlığında ülkeyi ve devleti oğulları arasında bölüştürmüştür. Buna göre büyük oğlu Cu- ci, Kıpçak ülkesini; Çağatay,Türkistan’ı; Ögeday, doğu bölgelerini almış; küçük oğlu Tuluy ise baba ocağında, yani Moğolistan’da kalmıştır. Başlangıçta Cengiz’in oğulları, kağanlığa bağlı olarak kendi ülkelerini birer vali gibi yönetmişlerdir. Ancak büyük kağanlığın zayıflamasıyla bağımsızlıklarını kazanmışlardır. Bunun sonucunda Cengiz İmparatorluğu: Kubilay Hanlığı (Çin-Yüan Hanedanı), Çağataylılar, Altın Orda ve İlhanlılar olmak üzere 4 kısma ayrılmıştır. a. Altın-Orda (1227-1502) Cengiz han öldüğü zaman, en büyük oğlu Cuci yaşamıyordu. Bundan dolayı Cengiz Han ölmeden önce, Cuci’nin ikinci oğlu Batu’ya İran eyaletleri de dahil 165 olmak üzere İrtiş ır- mağının batısındaki bütün bölgeleri vermiştir. Bu büyük toprak parçası da Cuci’nin dört oğlu arasında, Batu’ya bağlı olmak üzere bölünmüştür. Ülkenin doğu bölümüne Cuci’nin en büyük oğlu(Ak Orda) Orda, Kıpçak alanına (Gök Orda) ikinci oğlu Batu, İdil ırmağının orta ve kuzey bölümüne üçüncü oğlu Tok Temir, Ural dağlarından başlayarak Güney Sibirya’ya kadar olan bölgeye de dördüncü oğlu Şıban sahip olmuşlardır. Cengiz Han, büyük oğlu Cuci’ye Deşt-i Kıpçak’ın yönetimini vermiştir. Ancak 1227 yı- lında Cuci’nin bir avlanma sırasında ölmesi üzerine Cengiz Han, Cuci’nin yerine onun ikinci oğlu Batu’yu seçmiştir. Batı seferi ile 1241 yılına kadar bütün Kıpçak ülkesi, Bulgar Hanlığı, Kuzey Kafkasya, Rusya ve Doğu Avrupa’nın tamamı ele geçirilmiştir. Yeni alınan bu yerler Batu Han’a verilerek Ak-Orda adını almıştır. İrtiş ırmağından İtil ırmağına kadar olan bölüm ise Orda’ya verilerek Gök-Orda adıyla anılmıştır. Ancak devletin doğu kanadını oluşturan Gök-Orda, Ak-Orda’ya bağlı idi. Ak-Orda, Batu Han sülalesinin simgesi olduğu gibi aynı zamanda devletin de adı olmuştur. Ama devletin adı zamanla Altın Orda diye anılmıştır. Batu Han, Hazar denizinin kuzeyindeki Saray kentini başkent yaparak Altın-Orda Dev- leti’ni kurmuştur. Kardeşleri de Batu Han’ın egemenliğini tanıdılar. Batu Han zamanında ön- ce İtil Bulgar Devleti ortadan kaldırılmış; ardından da Moskova, Don ve Dinyeper bölgeleri ele geçirilmiştir. Macaristan topraklarına akınlar düzenlenerek batı seferleri tamamlanmıştır. Batu Han’dan sonra yerine Berke Han geçmiştir(1255-1266). Berke Han zamanında devlet en parlak dönemini yaşamıştır. Berke, İslamiyet’i kabul eden ilk Altın-Orda hanıdır. Özbek Han zamanında(1312-1340), İslamiyet, ülkede kesin olarak yerleşmiştir. Onun zamanında devletin doğu kanadı olan Gök-Orda sülalesi ortadan kaldırılarak devlet tek yönetim altında toplanmış- tır. 1369 yılından sonra Cuci’nin diğer oğulları; Togay-Timur ve Şiban soyundan gelenlerin güç kazandıkları görülür. Togay-Timur soyu, Altın-Orda hanlık makamını ele geçirirken, Şi- ban soyundan gelenler de Batı Sibirya’da egemenlik kurmuşlardır.Toktamış Han zamanında(1376-1397) Timur yenilgisi ile Altın-Orda Devleti büyük sarsıntı geçirmiş, Altın-Orda, Kırım ve Kazan hanlıkları olmak üzere üçe bölünmüştür. Daha sonra Altın-Orda bölgesinde, Ejderhan, Kasım, Sibir ve Nogay hanlıkları ortaya çıkmıştır. Son Altın-Orda hanı, Ahmet Han’dır(14811502). Altın-Orda Devleti, diğer Moğol hanlıkları arasında halkının çoğunluğu Türklerden olu- şan tek hanlıktır. Bu nedenle Altın-Orda hanlarının kağanlık merkezi ile ilişkileri soğuk ol-muştur. Ayrıca İlhanlı ve Çağatay hanlıklarıyla sık sık savaştıkları gibi onlara karşı başka devletlerle ittifak yapmaktan da çekinmemişlerdir. Altın-Orda Hanlığı’nın yıkılışı, Rusların güçlenmesine ve Türk ülkelerini kolayca ele geçirmelerini yol açmıştır. b. İlhanlılar(1256-1336) Devletin kurucusu, Cengiz Han’ın küçük oğlu Tuluy’un oğlu Hülagü’dür. Devletin mer- kezi Tebriz kentidir. Devlet en güçlü zamanında İran, Irak, 166 Azerbaycan ve Anadolu’ya ege- men olmuştur.Büyük kağan Mengü, kardeşi Hülagü kumandasında büyük bir orduyu İran’a gönder- miştir(1253). Hülagü, batıdaki Moğol topraklarıyla, yeni ele geçireceği toprakların yönetimi i- çin görevlendirilmiştir. Bir süre sonra Hülagü 1256’da Amu Derya’yı geçerek İran’a girmiştir. Hülagü, büyük kağana bağlı kalarak İran’da büyük bir devlet kurmayı tasarlamaktadır. İran ve Azerbaycan bölgesindeki sultan ve beyler, onun egemenliğini hemen tanımışlardır. Bu egemenliği tanımayan İsmaili’ler ünlü Alamut Kalesi’ne sığınarak direnmek istemişse de başarılı olamamıştır.Moğollar, 1258’de İran’a sefer düzenleyerek Bağdat’ı almışlardır. Kentin kütüphaneleri, yapıları yakılıp yıkılmış ve böylece Abbasi Devleti’ne son verilmiştir. İlhanlılar, 1243 yılındaki Kösedağ Savaşı ile Anadolu’ya girerek Anadolu Selçukluları ’nı egemenlikleri altına almışlardır. Yaklaşık bir asır Anadolu’yu işgal altında tutmuşlardır. Suriye ve Filistin’i de alan İlhanlılar’ı, Memlükler Ayn Calud’da durdurmuşlardır. Burada yapılan savaşta Hülagü’nün ordusunu yenilgiye uğratan Memlukler Moğol tehlikesini önle-mişlerdir. Memlükler, İlhanlılarla savaşan Altın-Orda Devleti’nin yanında yer almışlardır. İslamiyet’i kabul eden ilk İlhanlı Hükümdarı Ahmet Teküdar zamanında (12821284) İslamiyet, hanedan arasında yayılmaya başlamıştır. Gazan Han zamanında(1295-1304) ise İlhanlı hükümdarlık ailesinin büyük bir bölümü Müslüman olmuştur. İlhanlı Devleti, kurulu- şunda (1256) idare bakımından Cengiz İmparatorluğu’nun batıdaki temsilcisi durumundadır. Ancak, Gazan Han zamanından sonra bu özelliğini yitirerek Türk ve İran kültürü etkisi altına girecektir.İlhanlı Devleti, Ebu Said Bahadır Han (1316-1335) döneminde başlayan egemenlik sa- vaşları, zamanla Azerbaycan’da Emir Çoban Oğulları ve Bağdat’ta Şeyh Hasan olmak üzere başlıca iki ailenin eline geçmiştir. Bu arada bir Uygur Türk’ü olan Eretna Bey, doğu Anadolu’ da egemenliği ele geçirerek hükümdarlığını ilan etmiştir(1335). İlhanlı Devleti, 1243 yılından yıkılıncaya kadar (yaklaşık olarak yüzyıl) Anadolu’ya e- gemen olmuştur. Bu süre içinde Moğollar, Selçuklular ile beyliklerin sağladığı huzur ve mut-luluk ortamını yok etmişlerdir. İlhanlı Devleti’nin yıkılması ile Türkler sıkıntıdan kurtulmuş- tur. Anadolu’da Beylikler Dönemi denen yeni bir dönem başladı. Karakoyunlu ve Akkoyunlu devletleri de bu süreçte kurulmuştur. c. Çağataylar(1227-1369) Cengiz Han’ın 1227 yılında ölümünden sonra oğlu Çağatay Han adına, Türkistan’ın ta- mamını içine alan, Çağatay Hanlığı kurulmuştur. Hanlığın sınırları doğuda, Beş-balık’tan başlayıp batıda Ceyhun ırmağına kadar uzanmıştır. Kuzeyde İli ırmağı ile Yedi-su havzalarını içine alan hanlığın sınırları Afganistan’ı da içine alarak Seyhun ırmağına uzanmıştır.Çağatay Hanlığı’nın en parlak dönemi, Duva Han (1277-1307) dönemidir. Duva Han’ın 30 yıl süren başarılı yönetiminden sonra gelen hanlar döneminde yine devletin gücü zayıflamıştır. Bağımsızlık göstergesi olan para, Çağatay Hanlığı tarihinde ilk kez Kebek Han (1319-1326) zamanında basılmıştır. Mübarek Şah (1251-1261), Müslüman olan 167 ilk Çağatay Han’ı- dır. Kazan Han (1340-1345)dan sonra, Çağataylılar içinde İslamiyet büyük oranda yerleşecek- tir. Başkentin Maveraünnehir’de Karşı kentine taşınmasından sonra, yönetiminde İslamiyet’in etkisi iyice artmıştır. Çağatay Hanlığı, Türklerin yoğun olarak yaşadığı bölgede egemenlik kurduğundan Türklüğü benimsemiş ve zamanla Türkleşmiştir. Ülkenin başında Cengiz soyun- dan gelen hükümdarlar bulunmakla beraber, asıl kuvvet, bunların istedikleri gibi yönlendirilen komutanların eline geçmiştir. Bu durum Timur’a kadar devam etmiştir. 1369 yılında Timur, Belh kentinde düzenlenen törenle kendisini Çağatay topraklarının emiri ilan etmiştir. Kazan Han’ın ölümünden sonra (1345) devletin yönetimi emirlerin eline geçmiştir. d. Kubilay Hanlığı (1280-1368) Cengiz, ölümünden önce üçüncü oğlu Ögeday’ın kağan olmasını önermiştir. 1228’de toplanan kurultayda bu öneriye uyularak Ögeday, kağan seçilmiştir. Onun zamanında Kore ve Kuzey Çin tamamıyla imparatorluğa bağlanmıştır. Ögeday’ın ölümünden sonra (1241) sonra bir süre kağanlık tartışmaları devam etmiştir. 1251’de toplanan kurultayda Tuluy’un oğlu Mengü, kağan seçilmiştir. Böylece kağanlık, Ö-geday soyundan Tuluy soyuna geçmiştir. 1259 yılında ölen Mengü, yerine küçük kardeşi Arık Buga’nın geçmesini istemiştir. Bunu tanımayan Kubilay, emrindeki beylerden topladığı kurultayda kendini kağan ilan ettir- miştir. Kubilay, kendine başkent olarak da Pekin’i seçmiştir. Karakurum ‘da bulunan Arık Buka’ nın bu kurultayı tanımamasıyla kağanlık tartışmaları şiddetlenmiştir. Ancak Kubilay, Arık Buka’yı yenerek bu tartışmalara son vermiştir. Kubilay, uzun savaşımlardan sonra Güney Çin’i de kendi egemenliği altına almıştır. Bu şekilde kurulan Kubilay Hanlığı, Çin’de Yüan Hanedanı adıyla anılan parlak bir dönemin baş- langıcı, devletin merkezi de HanBalıg (Pekin) olmuştur. Kubilay, kağan olarak Cengiz Devleti’nin diğer kısımlarını kendine bağlı saymaya de- vam etmiştir. İlhanlıların bunu uzun süre fiilen kabul etmelerine karşın, imparatorluğun diğer bölümleri biçimsel bir bağlılık göstermişlerdir. Ama Kubilay Hanlığı’nın gittikçe Çinlileşme- si, diğer bölgeler üzerindeki etkisini azaltmış ve bir süre sonra bu bağlılık sona ermiştir.Çin’deki varlığı sarsılan Moğollar, 1368’de bu ülkeyi terk etmek zorunda kalmışlardır. B. TİMURLULAR Cengiz ile birlikte hemen hemen bütün Türk dünyasını egemenlikleri altına alan Moğol- lar, 14. Yüzyıldan itibaren Türkleşip Müslüman olmaya başlamışlardır. İlhanlılar, Altın-Orda ve Çağatay hanlıkları kuruluşlarından bir süre sonra birer Türk devleti durumuna gelmişlerdir.Barlas kabilesinden olan Timur, 1336’da Semerkant yakınlarında Keş’te doğmuştur. Babası, Barlas kabilesi beyi, Turgay’dır. Timur’un ortaya çıktığı tarihlerde, Barulasların bağlı olduğu Çağatay Hanlığı çöküş sürecindeydi. Merkezin gücü büsbütün zayıflamış, devletin yönetimi emirlerin eline geçmişti. Timur, giriştiği savaşlardan üstün çıkarak önce Emir Hüseyin ile, 1369 yılından itibaren de tek başına Maveraünnehir’de egemenlik kurmuştur. 168 Timur, Cengiz soyundan gelmediği için emir unvanını kullanmıştır. Egemenliğini yasal- laştırmak içinde başta Çağatay soyundan kendine bağlı göstermelik bir han bulundurma ge-reksinimi duymuştur.Timur, 1370-1405 yılları arasında yaptığı seferlerle ülkesini Semerkant merkez olmak üzere İtil’den, Ganj ırmağına (Hindistan), Tanrı Dağlarından Şam ve İzmir’e kadar genişlet- miştir. Bu seferleri sonucunda Harezm, Doğu Türkistan, İran, Azerbaycan, Hindistan, Irak, Suriye, Kıpçak Bozkırları ve Anadolu, Timur’un egemenliği altına girmiştir. Büyük bir komu- tan olması yanında sert bir karaktere sahip olması nedeniyle ele geçirdiği Delhi, Saray, Kara- şar, Bağdat, Şam,Bursa gibi kentler ağır yıkımlara uğramıştır. Timur, 1393 yılında İran’da İlhanlılardan sonra kurulan Muzafferoğulları Devleti’ni ortadan kaldırmıştır. Bağdat’ı alarak Celayir Devleti’ne son vermiştir. Bu faaliyetlerin sonucun- da, Timur, İran, Kafkasya ve Azerbaycan’ı topraklarına katmıştır. Timur, 1398 yılında Hin-distan Seferi’ne çıkarak Delhi’ye kadar olan toprakları ele geçirmiştir.Celayirliler tekrar Bağdat’ı ele geçirince Timur, Bağdat üzerine yürüyerek burayı tekrar topraklarına katmıştır. Timur, Karakoyunlu Devleti’nin topraklarını ele geçirince Celayir Hükümdarı Ahmet ve Karakoyunlu hükümdarı Kara Yusuf Timur’dan kaçarak Osmanlı Hü-kümdarı Yıldırım Bayezid’e sığınmışlardır. Timur, 1400 yılında Anadolu’ya girmiş ve Si- vas’ı alarak ortalığı yakıp yıkmıştır. Bundan sonra güneye dönerek Memlüklerin iç karışık- lıklarından yararlanarak Halep, Hama, Humus ve Şam’ı alarak Suriye’yi ele geçirmiştir. Bağ- dat üzerinden Tebriz’e geri dönmüştür. Timur’un en ünlü seferleri; 1391-1395 yılları arasında Altın-Orda Hanlığı, 13981399 Hindistan Delhi Sultanlığı, 1402’de Osmanlı Devleti üzerine yaptığı seferlerdir. Bu seferler- den özellikle ikisi, Türk tarihi açısından olumsuz sonuçlar doğurmuştur. Bunlardan biri, Altın-Orda Devleti’ne verdiği iki ağır yenilgidir (1402). Altın-Orda Devleti’nin parçalanmasıyla toprakları üzerinde Kırım, Kazan, Sabir, Astrahan, Özbek, Buhara, Nogay, Hive, Hokand ve Kasım gibi hanlıklar kurulmuştur. Böylece Altın-Orda, Moskova Knezliği için bir tehlike olmaktan çıkmıştır. İkincisi, Osmanlı Devleti’ni, Ankara Savaşı’nda yenilgiye uğratmasıdır. Bu savaşla Sultan Yıldırım Bayezid esir alınmış, Anadolu’daki Türk birliği sarsılmış ve Bizans’ ın ömrü bir süre daha uzamış, Osmanlıların Balkanlarda yaptığı fetihler durmuştur. Timur, Çin’i ele geçirmeye giderken yolda hastalanarak ölmüştür (1405). Bu denli hızlı toprak kazanımlarıyla meydana getirilmiş olan devletin, tek bir elden yönetilmesi olanaksızdı. Bu nedenle Timur’un ölümünden hemen sonra devlet parçalanmıştır. Buna göre torunu Mu- hammed, başkent Semerkant’ta tahta çıkarken diğer torunları Pir Muhammed ile İskender İran’a, üçüncü oğlu Miranşah Bağdat ve Azerbaycan’a, en küçük oğlu Şahruh ise Horasan’a yerleşmiştir. Bunlardan Şahruh, bir süre sonra Maveraünnehir bölgesini de ele geçirerek Herat kenti merkez olmak üzere, devletini kurmuştur. Ardından İran ve Azerbaycan’ı da egemenliğine al- mıştır. Şahruh dönemi, Türkistan’da parlak bir kültür yaşamının başlangıcı olmuştur. Şahruh’ un ölümü üzerine, tahta büyük bilgin ve astronom olan oğlu Uluğ bey geçmiştir. Onun iki yıllık saltanatı, savaşlar içinde sürmüştür. Uluğ Bey’i, oğlu öldürünce ülke içinde büyük karışıklıklar çıkmıştır. Bir ara 169 Miranşah’ın torunu Ebu Said, yönetimi ele geçirerek devleti toparlar gibi olmuşsa da Akkoyunlu Uzun Hasan’a yenilmesiyle (1469) Horasan’ın batısında kalan bütün topraklar Akkoyunluların eline geçmiştir. Timurlulardan yalnız Hüseyin Baykara (1469-1506) egemenliğini koruyarak Horasan’ da tutnabilmiştir. Başkenti Herat, Türk tarihinde sayılı kültür merkezlerinden biri olmuştur. Ünlü şair ve bilim adamı Ali Şir Nevai burada yetişmiştir. Özbek Hükümdarı Muhammed Şi- bani Han’ın Herat’ı ele geçirmesi (1507), Timurluların sonu olmuştur. Timurlulardan Babür, Türkistan’da başarılı olamayınca Hindistan’a giderek (1519) Babür Devleti’ni kurmuştur. Timurlular siyasal varlıklarını, ancak bu sayede sürdürebilmişlerdir. C. TİMURLULARDAN SONRAKİ SİYASİ GELİŞMELER Timur’un gerçekleştirdiği toprak kazanımları sonucunda İtil (Volga)’den Ganj nehrine (Hindistan), Tanrı Dağları’ndan Şam ve İzmir’e kadar olan bölgede Timurlular egemenlik kurmuştur. Timurluların egemenliğinin zayıflayıp çökmesi sonucunda Karadeniz’in kuzeyi, Türkistan, İran, Azerbaycan, Hindistan,Irak, Suriye ve Anadolu’da yeni birtakım siyasal ge-lişmeler ortaya çıkmıştır. 1. Karadeniz’in Kuzeyindeki Siyasal Gelişmeler Karadeniz’in kuzeyindeki Kıpçak ülkesi, İtil havzası, Kuzey Kafkasya ve Doğu Avrupa, Al- tın-Orda Devleti’nin egemenliği altındaydı. Hanlık, Moğollarca kurulmuş olmakla beraber, halkının büyük çoğunluğunu Türkler oluşturuyordu. Bu yüzden hanlık zamanla Türkleşmiştir. Altın-Orda Devleti, hanedan üyeleri arasındaki taht kavgaları ve Timur’un saldırıları sonu-cunda, 14. yüzyılın sonlarında parçalanmıştır. Bunun üzerine Altın-Orda Devleti’nin egemen olduğu sahalarda yeni hanlıklar kurulmuştur. a. Kırım Hanlığı(1441-1783) Altın-Orda’nın batısında yer alan Kırım bölgesi, Batu Hanın kardeşi Togay-Timur so- yundan gelen beylerin idaresinde idi. Altın-Orda Devleti’nin Timur’un baskısı sonunda dağıl- masıyla, bu soydan gelenler zaman zaman bağımsızlık girişiminde bulunmuşlardır. Bunlardan Hacı Giray Han, adına para bastırarak(1441) Ten-Özü ırmakları arasında uzanan Kırım Hanlı- ğı’nı kurmuştur. Hanlığın başkenti, Karadeniz’ de yer alan Kırım Yarımadası’ndaki Bahçe- saray kentidir. Hacı Giray Han, 1466 yılına kadar 25 yıllık saltanatında hanlığı güçlendirmiş; Ceneviz- lerin elinde bulunan Kefe, Osmanlıların da yardımıyla kuşatılarak yıllık vergiye bağlanmıştır. Hacı Giray Handan sonra oğulları Nur Devlet ve Mengli Giray arasında çıkan mücadele, on iki yıllık bir Fetret Dönemine yol açmıştır.Bu siyasal kargaşadan bıkan Kırım ileri gelenleri, Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Meh- met’e başvurarak yardım istemişlerdir. Fatih, bunu fırsat bilerek kuvvetli bir Osmanlı donan- masını Gedik Ahmet Paşa komutasında Kırım’a göndermiştir (1475). Osmanlılar Kırım kuv- vetleriyle işbirliği yaparak önce Cenevizlilerin elinde bulunan Kefe limanını ele geçirmişler, ardından da Azak koyunda yerleşmiş olan Venediklileri uzaklaştırmışlardır. Mengli Giray’ın 1478 yılında hanlığın başına geçirilmesiyle Kırım tarihinde Osmanlı korumacılığı başlayacaktır. Bundan sonra 300 yıl kadar kendi hanları yönetiminde olmakla beraber, Osmanlı Dev- leti egemenliğinde olan Kırım Hanlığı’nı, 1783’te tamamıyla 170 Rusya ele geçirmiştir. 1792’de Osmanlı Devleti ve Rusya arasında yapılan Yaş Antlaşması ile Osmanlı Devleti, Kırım’ın Rusya’ya ait olduğunu resmen kabul etmiştir. Osmanlı korumacılığı dönemi, Kırım Hanlığı tarihinin en dengeli ve en parlak dönemidir. Rus egemenliği altında ağır baskılar gören Kırım Tatarları, en talihsiz yıllarını Sovyet döneminde yaşamışlardır. 1944 yılında Stalin, öz yurtlarından söküp değişik bölgelere sürgüne göndermiştir. Kırım Türkleri için ölüm, hastalık, açlık ve sefalet demek olan sürgün yılları uzun süre devam etmiştir. Kırım Türkleri, Mustafa Kı-rım oğlu önderliğinde , ana yurtlarına dönmek için bugün insan üstü bir çaba içerisindedirler. b. Ejderhanlığı(Astarhan)(1466-1557) Altın-Orda hanlarından Küçük Muhammed’in torunu, Kasım Han, Ejderhan Hanlığı’nı (1466) yılında kurmuştur. Başkentleri İtil ırmağını Hazar Denizi’ne döküldüğü yer olan Astar- han’dır. Altın-Orda Devleti’nin merkezi Saray kentine yakın olan Ejderhan Bölgesi ticarette önemli bir yere sahiptir. Ancak, yeteneksiz hanlar yüzünden gelişemeyen hanlık, Ten, İtil, Kuban ırmakları arasında sıkışıp kalmıştır. Burasını 1556’da Rusya ele geçirmiştir. c. Kazan Hanlığı(1437-1552) Batuhan’ın kardeşi Togay-Timur’un soyundan Uluğ-Muhammed, Kazan Hanlığı’nı kur- muştur (1437). Hanlık, bölgenin en büyük kenti Kazan merkez olmak üzere, İtil-Kama ırmak larının orta kesimlerini içine almaktaydı.UluğMuhammed’in ölümü üzerine yerine Mahmut Han(1455-1461) geçmiştir. Mahmut Han’dan sonra iç çekişmeler ve Rus baskısının artması, hanlığın sonunu hazırlamıştır. 1487 yılında Kazan’ı, Ruslar ele geçirmiş ve Emin Muhammed, Rus Çarını yardımı ile han olmuştur. Bir ara Kırım Hanlığı’na bağlanan (1521) Kazan Hanlığı uzun bir süre Ruslarla Osmanlılar arasında başlıca rekabet ve savaşım bölgesi olarak kalmıştır. Sonuçta hanlığı Rus Çarı IV. İvan kesin olarak ele geçirmiş ve hanlık, Moskova’ya bağlanmıştır(1552). Bugün de Kazan Tatarları, Tataristan Özerk Cumhuriyetinde varlıklarını sürdürmektedirler. ç. Kasım Hanlığı (1445-1681) Kazan Hanlığı’nın kurucusu Uluğ-Muhammed Han, 1445 yılında çıktığı son Rus sefe-rinde Moskova Knezi Vasiliy’i esir almıştır. Yapılan barış koşullarına göre; Oka ırmağı üze- rindeki Gorodets (Hankirman) kenti ve çevresinde oğlu Kasım Han idaresinde bir hanlık ku-rulmuştur. Bu kent ve hanlık, Kasım Han’ın adıyla anılmaya başlamıştır.Başlangıçta Moskova Knezliği’ni denetim altında tutmak amacıyla kurulan hanlık çok geçmeden tersi bir işlev görmeye başlamıştır. Kasım Hanlığı’nın Rus etkisine girmesi nede-niyle Ruslar bu hanlığın iç işlerine karışmaya başladılar. Kasım Hanlığı 15552 yılında bütünüyle Rus egemenliğine girmiştir. Buna karşın hanlık 1681 yılına kadar varlığını koruyabilmiştir. d. Küçüm(Sibir-Sibirya) Hanlığı Altın-Orda Devleti’nin parçalanması ile kurulan hanlıklardan biri de Sibir Hanlığı’dır. Batı Sibirya 1220’de Cengiz Han tarafından Kırgız hanlarından 171 Namık Han’ın oğlu Taybuga Han’a verilmiştir. Bu bölgede kurulan hanlığın sınırları bugünkü Moğolistan’ın kuzeyinden Sibirya’ya kadar uzanan bir bölgeyi içine alıyordu. Halkın büyük çoğunluğu ise Kırgız, Yakut ve Kıpçak Türklerinden oluşuyordu. Hanlığın merkezi Tümen iken, daha sonra Sibir’e taşın- mıştır. Hanlık, Rus ilerleyişi karşısında Yadigar Han zamanında Moskova’nın egemenliğine girmek zorunda kalmıştır(1555). Bu durum halk arasında hoşnutsuzluk yaratmış; bunu fırsat bilen Altın-Orda hükümdarı Ahmet Han’ın torunu Küçüm Han, Yadigar Han’ı yenerek Sibir Hanlığı’nın başına geçmiştir(1563). Bu nedenle hanlık Küçüm Hanlığı diye de bilinmektedir.Küçüm Han, Ruslar ile şiddetli savaşlara girişmiştir. Sibir’e giren Rus ordularını ağır bir yenilgiye uğratmıştır(1584). Ancak Ruslar sürekli destek bularak saldırılarına devam etmişler- dir. Küçüm Han’ın ölümünden sonra(1598) hanlığı ele geçirmişlerdir. e. Nogay Hanlığı Altın-Orda Devleti’nin önemli komutanlarından biri olan Nogay, 1259-1299 yılları ara- sında devlet üzerinde söz sahibi olmuş bir beydir. Altın-Orda Han’ı Toktamış ile anlaşmazlığa düşmesi nedeniyle giriştiği savaşta yenilip ölmüştür(1299). Nogay’ın emrinde bulunan boy- lar, ölümünden sonra da onun adıyla anılmışlardır. Bu boylar Altın-Orda’nın parçalanması ü- zerine Nogay Hanlığı adı altında ayrı bir devlet oluşturmuşlardır. Nogay Hanlığı’nın sınırları, İtil’den İrtiş ırmağına, Hazar Deniz’inden Aral Gölü’ne ka- dar uzanan bölgeyi içine alıyordu. Başkenti Saraycık kentidir. Halkı içerisinde çoğunluğu o-luşturan Kırgız, Kıpaçak Türkleri yanında Türkleşmiş Moğol kabilesi Mangıtlar da bulunu- yordu. Rusların Kazan ve Ejderhan Hanlıklarını ele geçirmesinden sonra (1552-1557), No- gayların üçe ayrılan toprakları parçalanmıştır. Bu topraklar, Kuzey Kafkasya’da “Küçük Or- da” , Emba gölü çevresinde “Orta Orda” ve Büyük Nogay ordasıdır. Büyük Nogay ve Orta Orda 1557 yılında Rus egemenliğini tanımışlardır. Küçük Orda ise 18. Yüzyıl sonlarında Rus istilasına uğramışlardır. Nogayların önemli bir bölümü daha sonra Anadolu’ya göç ederek Or- ta Anadolu başta olmak üzere burada yerleştirilmişlerdir. Rusya’da kalanlar ise Kuzey Kaf-kasya’nın değişik bölgelerinde dağınık olarak yaşamaktadırlar. 2. Türkistan, Hindistan ve İran’daki Gelişmeler Timurlar Devleti’nin zayıflayıp çökmesiyle, Türkistan yanında, Hindistan ve İran’ı içine alan Asya’nın geniş bir bölümünde önemli gelişmeler olmuştur. a. Şeybaniler (1428-1598) Altın-Orda Han’ı Özbek Han (1313-1340)’dan dolayı bu adla Özbekler, Türkistan’da en kalabalık nüfusa sahiptirler.Altın-Orda Hanlığı içesinde yer alan Özbekler, 1428 yılında Sibir kentinde han ilan et-tikleri Ebul Hayr Han (14281468) çevresinde toplanarak önemli bir güç durumuna gelmişler- di. Timurluların içine düştüğü karışıklıklardan faydalanan Ebul Hayr Han, 1431’de Gürgenç dahil olmak üzere Harezm’e 1447’ye doğru da Seyhun dolaylarında Sığnak kentinden Öz- kent’e kadar olan bölgeye egemen olmuştur. Ancak Moğol kabilelerinin 172 saldırısı (1457) üzeri- ne büyük kayıplar veren Özbeklerin bir bölümü, hanlıktan ayrılarak kuzeye göç etmişlerdir. Ebul Hayr Han, daha sonra çevresine topladığı güçlerle Çağataylılardan Yunus Han’a (1462-1487) karşı giriştiği savaşı kaybederek 1468 yılında ölmüştür. Yerine geçen oğlu Şah- Budak Han ise Yunus Han ve Timurlulara karşı ülkesini koruyamamıştır. Onun yerine geçen oğlu Muhammed Şeybani Han, önce Timurluların anlaşmazlıklarından yararlanarak Mavera- ünnehir’i ele geçirmeyi başarmıştır(1500). Ardından Çağataylıları yenerek Taşkent ve Sayram bölgelerini (1503), Timurluların elinden de Harezm, Belh ve Herat kentlerini alarak (15061507) Türkistan’ın en büyük gücü durumuna gelmiştir. Ancak Şeybani Han, Merv’de Safevi Hükümdarı Şah İsmail ile yaptığı savaşı kaybederek ölmüştür(1510). Muhammed Şeybani Han’dan sonra büyük bir sarsıntı geçiren Özbek Hanlı’ğı, uzun süre iç çekişmelerle dengesiz bir dönem yaşamıştır. Muhammed Şeybani Han’dan sonra Özbeklerin en büyük hükümdarı olarak bilinen II. Abdullah Han zamanında (1580-1598), hanlık eski gücüne kavuşmuştur. Ancak 1597 yılında Safevi Hükümdarı Şah Abbas’a yenilmesi, ardından başlayan iç karışıklıklar, Özbek Hanlı- ğı’nın parçalanmasına yol açmıştır. Sonuçta Horasan, Safeviler’e; Taşkent ve civarı Kırgızlara geçti. Diğer bölgelerde de bağımsız hanlıklar kurulmuştur. b. Safeviler (1502-1736) Devlet, adını, Erdebilli (İran) Safiyüddin’den almıştır. Onun soyundan gelen Şah İsmail, Akkoyunluların içinde bulunduğu kargaşadan yararlanarak Akkoyunlu ve Karakoyunlulardan olan dağınık Türkmen topluluklarını yaydığı düşünceleri ile bir araya getirmeyi başarmıştır. Şah İsmail, çoğunluğu Anadolu’dan gitme Türkmen aşiretlerinin de desteği ile Tebriz’i ele geçirerek Safevi Devleti’ni kurmuştur (1502).Akkoyunlulardan Azerbaycan’ı alan Şah İsmail, Bağdat’ı ele geçirmiştir. 1510 yılında Özbek Hanı Şeybani’yi Merv yakınlarında ağır bir yenilgiye uğratarak sınırlarını Ceyhun nehrine kadar genişletmiştir. Anadolu’da Şii propagandasının gittikçe artması üzerine Osmanlı Hükümdarı Yavuz Sultan Selim harekete geçmiştir. 1514 yılında Çaldıran’da yapılan savaşı kaybeden Şah İsmail, ölümüne kadar(1524) bir varlık gösterememiştir. Yerine geçen Şah Tahmasb(1524-1576), saltanatı süresince doğuda Özbekler, batıda da Osmanlılarla savaşımını sürdürmüştür. Onun ölümü bir süre devam eden karışıklıklardan sonra hükümdar olan I. Ab- bas(1587-1628) Safevilere en parlak dönemini yaşatmıştır. Bu dönemde Özbeklere ve Osmanlılara karşı başarılar elde dilmesi yanında pek çok alanda da ilerlemeler sağlamıştır. Daha sonraki dönemler Osmanlılarla uzun süren savaşlar taht kavgaları ve iç çekişmelerle geç- miştir. 1736 yılında Oğuzların Avşar boyundan olan Nadir Şah’ın İran’da yönetimi ele geçir-mesiyle Safevi Hanedanı yıkılmış, Avşar Hanedanı kurulmuştur. Nadir Şah, doğuda Türkistan ve Hindistan da büyük toprak kazanımları yapmıştır. 1779 yılında kurulan Kaçar Hanedanı ile İran’da Türk Egemenliği 1925 yılına kadar devam etmiştir. Bu hanlığa 1925 yılında Fars asıllı Pehlevi sülalesi son vermiştir. 173 c. Hindistan Türk Sultanlıkları ve Babürlüler Delhi Türk Sultanlığı : Hindistan’da, kurulmuş olan bu ilk Türk Sultanlığını, Gur Dev- leti’nin Kuzey Hindastandaki valisi, Kutbiddin Aybeg kurmuştur (1206). Daha sonra Lahor ve Pencab’ıda ülkesine katan Aybek, 1210’da ölmüştür. Onun yerine geçen Şemsüddin İl tut- muş, bütün Kuzey Hindistan’ı eline alan Şemsiye Hanedanı’nı kurmuştur (1211-1266). İltutmuş zamanında devletin sınırları Delhi başkent olmak üzere, Pencab, Multan, La- hor yanında, kuzeyde Gazne’ye kadar uzanan bölgeleri içine alıyordu. İltutmuş, Harzemşahla- ra karşı ülkesini korumuştur. Harzemşahları Moğollar yıkınca onların önünden kaçan kalaba- lık Türk kitlelerini kabul ederek Hindistan’ın kuzeyinde Türk Kültürünün gelişmesini sağla- mıştır. Halifenin Hindistan Sultanı olarak tanıdığı İltutmuş, 1236 yılında ölmüştür. Daha son- ra kurulan Balaban Hanedanı döneminde (1266-1290), Moğol saldırıları durdurulmuş, ülke i- mar edilmeye çalışılmıştır. Kalaç Türklerinin başında buluna Celaleddin Firuz’un yönetimi rle geçirmesiyle başlayan Kalaç Hanedanı döneminde (1290-1320) Moğol akımları püskürtülüp yeni toprak kazanımları gerçekleştirilmiştir. Kalaçlardan sonra Gıyaseddin Tuğluk’un kurdu- ğu Tuğluk Hanedanı yüz yıla yakın egemenlik sürmüştür (1321-1413). Türkistan’da Timur egemenliği, Hindistan’a Türk göçünün kesilmesine neden olmuştu. Bundan dolayı devlet için- de yerli güçlerin ağırlığını artırmaya başlaması üzerine Timur, Hindistan’a sefer düzenlemiştir (1398). Ancak Tuğluklara ağır bir darbe indirmekle bağımsız devletçiklerin artmasına zemin hazırlamıştır. Sonunda Delhi’de yönetimin Afganlıların eline geçmesi ile Tuğluk Hanedanı sona ermiştir (1414). Babürlüler: Hind-Türk Devleti olarak da bilinen Babürlüler Devleti’nin kurucusu, Ti- murlulardan Zahüriddin Babürdür. Babür, Türkçe yazdığı hatıratında kendinin ve askerlerinin Türk olması ile övünç duymasına karşın, kurduğu devlet, batılı tarihçilerce yanlış ve kasılı o-larak Moğol Devleti olarak adlandırılmaktadır. Babür 1521 yılında Semerkandı ele geçirmesine karşın, Özbekler karşısında tutunama-yarak 1519 yılında Hindistan’a gelmiştir. Afganlı Ludi, hükümdarı ile uzun savaşımlardan sonra, Pencab’ın önemli kentleri yanında Delhi ve Agrayı’da alarak kendi devletini kurmuştur (1526). Bir yıl sonra Afgan emirlerini Hindu Prenslerini ve yerel egemen güçleri yenerek ege- menliğini Bengal’e kadar uzatan Babür, 1530 yılında başkent Agra’da ölmüştür.Babür’den sonra yerine geçen oğlu Humayun, Hindistan’da önemli toprak kazanımla-rında bulunmasına karşın kardeşleriyle giriştiği iktidar savaşınımlarını kaybederek Safevilere sığınmıştır (1540). Ancak bir süre sonra Delhi’yi geri alarak yeniden egemenlik kurmayı başarmıştır (1555). Humayından sonra yerine geçen oğlu Ekber zamanı (1556-1605) devletin en parlak dö nemidir. Ekber, yaptığı toprak kazanımlarıyla Hindistan Yarımadasının büyük bir bölümünü egemenliği altında birleştirmiştir. Aynı zamanda din, kültür, iktisad alanlarında büyük geliş- meler kaydedilmiştir. Dış İşlerine de önem verilerek Safeviler, Özbekler, Osmanlılar ve Porte- kizliler ile ilişkiler kurulmuştur. Oğlu Cihangir döneminde (1605-1627) İngilizler, Hindistan’da yer 174 edinmeye başlamışlardır. Şah Cihan dönemi (1628-1658), yapı sanatı ile diğer gü- zel sanatlar ve siyaset alanlarında parlak bir dönemdir. Kardeşleri ile yaptığı savaşları kazana- rak tahta geçen Alemgir zamanı (1658-1707), üşlkenin içte ve dışta güçlü olduğu bir dönem- dir. Ancak bundan sonra Babürlüler güçlerini yitirmişlerdir. İç çekişmeler, taht kavgaları, a- yaklanmalar birbirini izlemiştir. 1723 yılında devlet, Delhi ve Haydarabad olmak üzere ikiye ayrılmıştır. 1739 yılında İran Hükümdarı Nadir Şah’ın, Kuzey Hindistan ve Delhi’yi ele geçir- mesi üzerine bir süre İran egemenliğinde kalmıştır. Daha sonra İngilizlerin ülke üzerindeki baskıları artmaya başlamıştır. 1766 yılında yapılan Allahabad Anlaşması ile yönetim egemen- liği İngilizlerin eline geçmiştir. Sonuçta 1858 yılında Hindistan İngiltere’ye bağlanmıştır. 1877’de ise İngiltere Kraliçesi Victoria resmen Hindistan İmparatoriçesi ilan edilmiştir. ç. Özbekler ve Özbek (Hive, Buhara, Hokant) Hanlıkları Hive Hanlığı (1512-1873) : Safeviler, Merv Savaşından sonra (1510) Özbeklerin yöne-timindeki Harezm Bölgesini ele geçirmişlerdir. Safevi yönetiminden hşnut olmayan Harezm- liler, Safevilere Karşı ayaklanmışlardır. Bu ayaklanmayı yöneten Şeybaniler soyundan İl-bars, Safevileri Harezm.’ den atmayı başararak merkezi Ürgenç kenti olmak üzere Hive Hanlığını kurmuştur (1512). Arap Muhammet Han zamanında (1603-1623) hanlık merkezi, kuraklık ne- deniyle Hive kentine nakledilmiştir. Hive Hanlığı, Harezm Vadisi başta olmak üzere, Aral Gölü’ nden Merv’e kadar uzanan alanı içine alıyordu. Hanlık tarihinde sürekli iç çekişmeler yaşanmıştır. Hive Hanlığı ; Buhara Hanlığı’na , Moğol Kalmuklara , Ruslara ve İranlılara karşı savaşmıştır. Hive Hanları arasında en ünlüsü Ebul Gazi Bahadır Han’dır (1643-1665). Hanlık İran Hükümdarı Nadir Şah’ın Hive’yi ele geçirmesinden (1740), onun ölümüne kadar (1747) İ- ran’a bağlı kalmıştır. 1873 yılında Rus egemenliğine giren Hive Hanlığı , son Hive Hanının Ruslarca tahttan uzaklaştırılmasına kadar (1920) şeklen de olsa varlığını korumuştur. Buhara Hanlığı (159-1868) : Özbek Hanlığının parçalanmasının ardından egemenlik mücadelesine girenlerden hiç biri üstünlük sağlayamamıştır. Bu kargaşa ortamında halkın ileri gelenlerinin önerisi ile Astrahanlı Baki Muhammed, Hanlığa getirilmiştir (1599). Böylece Bu- hara’da Astrahanlılar dönemi başlamış oluyordu. Bu Hanedan İran Hükümdarı Nadir Şah’ın Buhara’yı ele geçirmesine kadar devam etmiştir. Mangıt Hanedanı ise 1785 yılından Muham- met Rahin Atalık’ın egemenliği ele geçirmesiyle başlayıp 1929 yılına kadar devam etmiştir. Merkezi Buhara olan hanlık İran ve Ruslara karşı Osmanlılar ile iyi ilişkiler kurmuştur. Ancak ülkelerin birbirine uzak olması, daha sık ilişkilerin kurulmasını engellemiştir. 1868 yılında Rus egemenliğine giren hanlık 1920 yılında Sovyet yönetimince ortadan kaldırılmıştır. Hokand Hanlığı (1876-1810) : Hive ve Buhara Hanlıkları arasındaki savaşlardan hoş- nut olmayan bir kısım halkı çevresine toplayan Şiban soyundan gelen Şahru, Fergana’da Ho- kand merkez olmak üzere bağımsız bir hanlık kurmayı başarmıştır (1710) .Kuruluşundan bir süre sonra Çin hakimiyetini tanımak zorunda kalan hanlık , daha son- ra bu hakimiyetten kurtulmuştur. 1876’da Ruslar tarafından ortadan kaldırılmıştır. Sovyet döneminde Özbek Hanlıkları diye anılan 175 Hive , Buhara ve Hokand Hanlıklarının topraklarını içine alacak şekilde Özbekistan, Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti oluşturulmuştur. Bugün ise aynı topraklarda başkenti Taşkent olmak üzere, 1991 yılında bağımsız Özbekistan Cumhuriyeti kurulmuştur. d. Kazak Hanlığı ve İkizler (Cüzler) : “Kazak” sözcüğünün serbest, göçebe, başına buyruk gibi anlamları vardır. Ebulhayr Han yönetimindeki Özbekler, Moğol kabilelerinin saldırısı ile büyük kayıplar vermişlerdi. Özbek uruğları (kabileleri) arasında iç çekişmeler başlaması üzerine bunlardan bir kısmı han- lıktan ayrılarak kuzeye göç etmişlerdir (1457). Burada bulunan Türklerinde katılmasıyla güç- lü bir kazak topluluğu oluşmuştur. Kazaklar bu dönemden sonra Cuci soyundan değişik hanlar yönetiminde siyasal bir bir- lik halinde yaşamışlardır. Bu hanlardan Kasım Han 16. yy. başlarında Kazakların tamamını yönetimi altında birleştirmeyi başarmıştır. 17. yy. başlarında Tevkel Han zamanında güçlerini daha da artıran Kazaklar Maveraünnehir’e başarılı bir sefer düzenlemişler ve Taşkent’i ele ge- çirmişlerdir. Bu dönemde Kazaklar üç orda halinde örgütlenmişlerdir. Bunlar Büyük Orda (Ulu Cüz) Doğu Kazakistan’da , Küçük Orda (Kiçi Cüz) Batı Kazakistan’da , Orta Orda (Orta Cüz) ise Taşkent merkez olmak üzere kurulmuş bulunuyordu. Bu bölümler Bozkır devlet ge-leneğine göre, ülke yönetimini kolaylaştırmak için oluşturulmuştur. 18. yy. da Moğol asıllı Kalmukların ve Jungarların saldırısı Türkler için olumsuz sonuç- lar doğurmuştur. Özellikle Kalmuk saldırısı Kazakların ağır kayıplar vermesine ve orduların birbirinden kopmasına yol açmıştır. Bundan en çok yararlananlarda Ruslar olmuştur. Ruslar, Kalmuklar ile Kazakları birbirine düşürerek onları iyice zayıflatmışlardır. Kazak ordalarından Küçük Orda Hanı Ebul Hayr’ın yardım alma ümidiyle Ruslara taviz vermesi , Kazakların Rus egemenliğini tanımalarına neden olmuştur. Rus egemenliğini tanımayan Kazaklar; Kırgızlar i- le birlikte Buhara, Hive ve Hokand Hanlıkları çevresinde toplanarak Ruslara karşı savaşmış- lardır. Ruslar , Kazaklar üzerinde ağır baskılar kurarak toprakların tamamına egemen olmuş-lardır. Bu nedenlerle Kazak Türkleri pek çok kez isyan etmişlerdir. Bunlardan 1783’de Sırım -Batur önderliğinde Doğu Kazakistan’da baş gösteren ayaklanma 15 yıl sürmüştür. Bu ayak- lanmayı Ruslar güçlükle bastırabilmişlerdir. 19. Yüz yılın birinci yarısında Rus egemenliğine karşı ayaklanan Kazaklar bir sonuç elde edememişlerdir. 1917 Rus devriminden sonra Kazaklar, Sovyet yönetiminden tam özerklik isteğinde bu- lunarak kendi yönetimlerini kurmuşlardır. 1918’de başlayan iç savaşı kazanan Kızıl Ordu, Kazakistan’a girmiştir. Özerk bir Kazak Sovyet Cumhuriyeti kurulmuştur. Sovyetler döneminde de Kazaklar üzerindeki baskılar devam etmiştir. Bu dönemde Al- matı merkez olmak üzere Ak-Mescid , Mirza-Çul , Çimkent ve Yarkent’i içine alacak şekilde Kuzey Türkistan’ın tamamında Kazakistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti oluşturulmuştur. Bu devlet 1991 yılında Kazakistan Cumhuriyeti adıyla bağımsız bir devlet olmuştur. 176 e. Sayan-Altay Türkleri ve Kırgızlar Asya’nın doğusunda Sayan-Altay dağları civarı çok eski zamanlardan beri Türk yurdu olmuştur. Bu bölgedeki Altay ve Yenisey Türkleri siyasal bir birlik oluşturamamışlardır. 16. Yüzyılda Kalmuk-Oyrat Hanlığına bağlanan Altay Türkleri bu hanlığın yıkılmasından sonra Çin istilası ile yüz yüze gelmişlerdir (18. Yüzyılın ikinci yarısı). Bu durum Altay Türkleri ile Ruslar arasında bazı yakınlaşmalara neden olmuştur. 19. yüzyıl boyunca bölge Rus Ortodoks Kilisesi’nin baskısı altında tutulmaya başlamıştır. Önceleri Rus Çarlığı’na bağlanan Altay Türkleri, sonradan Sovyetlere bağlı özerk böl- gelerden biri olmuştur. Kırgızlar; 840’da Uygur Devleti’ni yıkıp kendi hanlıklarını kurmuşlardı. Ancak Kırgız- lar Kitanlar’ın baskısı ile Ötüken civarını terk edip güneybatıya çekilmişlerdir. 10. yüzyılda Karahanlı egemenliğine girerek bu dönemde İslamiyet’i kabul etmişlerdir. Dha sonra Moğol, Timur ve Orta Asya hanlıkları içinde yaşayan Kırgızlar, 17. Yüzyılın ilk yarısında meydana gelen Türk-Rus mücadelelerinde, Ruslara karşı şiddetli direniş göstermişlerdir. 19. Yüzyılda Rusya’nın egemenliğine giren Kırgız ülkesi 1936’da Sovyetlere bağlı bir cumhuriyet olmuş- tur. 1991’de ise yeniden bağımsızlığına kavuşmuştur. Bugün de bu bölgelerde Saka(Yakut), Tuva, Hakas ve Altay Türkleri gibi Türk toplulukları yaşamaktadır. Kırgızların boy teşkilatı bugünkü biçimini yaklaşık olarak 17. Yüzyılda almıştır. Kırgız- lar oturdukları Sayan bölgesinde diğer Türk toplulukları ile kaynaşmışlardır. Kırgızlar siyasi birlikten uzak, çoğu kez Kazak Hanlarının egemenliği altında yaşıyorlardı. Kırgızlar, Kazak- larla birlikte 17. Yüzyılın sonunda bir süre Türkistan’da Moğol asıllı Kalmuklara karşı savaş- mışlardır. Hokand Hanlığı’nın kuruluşunda Özbeklerin yanında yer alan (1710) Kırgızlar, 19. Yüzyılın ikinci yarısına kadar Hokand Hanlığı yönetiminde kalmışlardır. Bu dönemde Rus ilerleyişi sürerken Çinlilerde Kazak ve Kırgızları boyunduruk altına almaya çalışmışlardır. Ancak Ruslar bu savaştan üstün çıkmışlar ve 1876 yılında Kırgızis- tan’ın tümüne egemen olmuşlardır. Sovyet yönetiminin kurulmasından sonra Kırgızistan, 1924’te Türkistan’dan ayrılarak Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) içinde Rusya Federasyonu’na bağlı özerk bir bölge durumuna getirilmiştir.1936 yılında ise Kırgızistan, Sovyetler Birliği’ne bağlı bir Cum- huriyet olmuştur. Bu devlet, 1991 yılında bağımsızlığını ilan ederek Kırgızistan Cumhuriyeti adını almıştır. f. Yaka Türkmenleri Hazar Denizi ile Horasan arasında yaşayan (Türkmenistan) Türkmenler, önce Moğol daha sonra Timur devletine tabi ancak kendi içlerinde serbest olarak yaşmışlardır. Bir kısmı 18-19. Yüzyıllar arasında verdikleri mücadele sonunda Hazar’ın doğusunda kendi devletlerini kurmuş ve yakın çevreye hakim olmuşlardır. İçlerinde öncü rol üstlenen Yaka(Teke) Türkmenleri 17. Yüzyılda Horasan’ın kuzeyine yerleşmişler ve Hive Hanlığı’na vergi vermek koşuluyla 19. Yüzyılın ortalarına kadar bu şe-kilde hayatlarını sürdürmüşlerdir. 1873 ‘de Rusların Hive’yi işgal etmeleri üzerine Türk-Rus çatışmaları başlamıştır. Bu 177 mücadeleler Nurverdi ve Mahdumkulu önderliğinde 1881’e kadar devam etmiş, ancak 1885’ de Rus hakimiyetine girmek zorunda kalmışlardır. Buna rağmen Türkmenler, Rus işgaline karşı bağımsızlık hareketini başlattılar. Bu ha-reketler içinde, en önemlisi Basmacılar hareketi oldu. Hareketin önderi , İttihat ve Terakki Partisinin önde gelen isimlerinden Enver Paşa idi. Enver Paşa 1921 yılında Buhara ve Fer- gane’de bağımsızlık savaşını başlattı. Ancak Enver Paşanın Ruslar tarafından şehit edilmesi ile, Türkmenistan’ın bağımsızlığını sağlamaya yönelik hareketin birliği bozuldu. SSCB, 1924 yılında Türkmenistan’ı kendine bağladı. Sovyetler Birliğindeki siyasi gelişmeler sonucunda, Türkmenlerde bağımsızlıklarını ilan ettiler. 1991 yılında başkenti Aşkabat olan Türkmenistan Cumhuriyeti kuruldu. g. Doğu Türkistan (Kaşgar Hanlığı ? -1877) Çağatay Hanlığı’nın çöküşünden sonra, hanlığın Doğu Türkistan’ı içine alan bölümünde Moğol soyundan gelen emirler egemenlik kurmuşlardır. Timur zamanında onun egemenliğine giren bu bölge, Issık göl, İli ırmağı havzası ve Uygur bölgesi (Turfan ve Karaşar civarı) ya-nında Kaşgar, Yarkent, Hotan gibi kentleri içine almaktadır. Timur’dan sonra Çağatay Hanları soyundan gelen hükümdarlar, bölgeye yeniden ege- men olmuşlardır. Bu hükümdarlar İslamiyet’i yaymak için Kalmuk, Oyrat gibi kabilelere kar- şı savaşmışlardır. Bu hükümdarlardan Veys Han (1418-1462) önemlidir. Yerine geçen oğlu Esen-Buga (1429-1462), Timurlular ile savaşmıştır. 17. yüzyılda bu bölgede Hoca adı verilen yerli kişiler egemen olmuşlardır. Daha sonra Çin egemenliğine giren bu bölge, Mançu Sülalesi döneminde(1644-1911) Çin’e bağlı kalmış- tır. Bunun yanında sık sık Çin’e karşı ayaklanmalar olmuştur. Bunlardan 1866 yılında başla- yan, Yakup Bey(atalık Gazi)in yönettiği ayaklanma önemlidir. Türkistan’ın bağımsızlığını a- maç edinen Atalık Gazi, kendini Kaşgar hanı ilan ederek önemli başarılardan sonra bağımsız bir hanlık kurmuştur(1874). Ama bu hanlık , Doğudan Çinliler, kuzeyden Ruslar ve güneyden İngilizlerin tehdidi altındaydı. Atalık Gazi, İstanbul’a elçiler göndererek(1870) Osmanlı Devleti’ne bağlanmak istemiştir. Osmanlılar, uzaklık nedeniyle silah ve askeri öğretmenler gön-dermekten başka bir yardım yapamamışlardır. Atalık Gazi’nin ölümünden sonra Kaşgar Han-lığı’nı Çinliler yeniden ele geçirmişlerdir(1877). h. Azerbaycan Hanlıkları Azerbaycan her ne kadar hem Göktürk ve hem de Hazar egemenliğinde kalmışsa da bölgenin Türkleşmesi, Selçuklular döneminde olmuştur. Moğol saldırılarından kaçan kalaba- lık Türk boylarının Azerbaycan’a gelip yerleşmesi bunu pekiştirmiştir. Moğol ve Timur yöne- timin den sonra bölgede Karakoyunlular ve Akkoyunlular egemenlik kurmuşlardır. Daha son- ra kurulan Safevi Devleti ile Osmanlılar arasında sürekli mücadelelere sahne olan Azerbay- can, Nadir Şah’ın ölümünden sonra(1747) küçük hanlıklara bölünmüştür. Bu dönemde güçlenmiş olan Ruslar, önce Azerbaycan’ın iç işlerine karışmaya başlamış- lardır. Ardından Kuzey Azerbaycan’da yarım yüzyıl kadar birbirleriyle savaş içinde olan han- lıkları sırayla egemenlikleri altına almışlardır. Böylece 19. Yüzyılın ilk yarısında sırasıyla sı- rasıyla Gence Hanlığı, Kuba ve Baku 178 hanlıkları, Şeki Hanlığı ve Karabağ Hanlığı Rusların e-line geçmiştir. Rus ilerleyişi karşısında harekete geçen İranlılar , Ruslara peş peşe yenilerek 1828’de Türkmençay Antlaşması’nı imzalamak zorunda kalmışlardır. Bu antlaşmaya göre A- ras sınır olmak üzere Azerbaycan’ın kuzeyini Ruslara bırakmışlardır. Böylece Azerbaycan Kuzey ve Güney olarak ikiye ayrılmış oldu. güneyinde İranlılar, kuzeyinde ise Ruslar ege- men olmuşlardır. 1917’de Rusya’da Bolşevik Devrimi’nin başlaması üzerine Rus ordularının Kafkaslar- dan çekilmesinin ardından Azerbaycan Türkleri, 28 Mayıs 1918’de Mehmet Emin Resulzade önderliğinde bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. Bunda Nuri Paşa komutasındaki bir Osmanlı birliğinin Baku’ye girmesi etkili olmuştur. Bu ilk bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti, 27 Ni- san 1920 tarihinde başlayan Sovyet dönemine kadar yaşamıştır. Sovyet döneminde Azerbay- can Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kurulmuştur(1922). 1991 yılında ise bu devlet, Azerbaycan Cumhuriyeti adıyla bağımsız bir Türk devleti durumuna gelmiştir. Ç. KÜLTÜR VE UYGARLIK Moğol saldırısıyla birlikte, 13. Yüzyıldan itibaren Türklerin yaşadıkları bölgelerde yeni bir dönem başlamıştır. Bu dönemde, siyasal yaşamda olduğu kadar, kültür ve uygarlık yaşa- mında da büyük değişmeler olmuştur. Türk kültürünün yoğun etkisinde kalan Moğollar, söy- lenceler den devlet yönetimine kadar Türk geleneklerini benimsemişlerdir. Bu nedenle Cengiz Han ile başlayan bu yeni dönem, aslında eski Türk kültür ve devlet geleneğinin izlerini taşı- maktadır. 1. Devlet Yönetimi Cengiz Han’ın ortaya çıkışından sonra, Türkistan’da kurulan devlet ve beyliklerde ege- menlik, Cengiz soyundan hükümdarlara veriliyordu. Osmanlılar, Akkoyunlular, Karakoyun- lular, Safeviler gibi Oğuz kökenli Türk devletlerinde egemenlik hükümdarın ve ailesinin ortak malıydı. Timur, Cengiz Han gibi büyük topraklar kazanmasına rağmen, kendi adına egemenlik iddiasında bulunmamıştır. O, kendisini Cengiz Han’ın ve Çağatay’ın devamı olarak görmüştür. Ancak Cengiz soyundan gelmeyen Timur, egemenliğini yasallaştırmak için kendisine tamamen bağlı, Çağatay soyundan kukla hanları tahta çıkarmayı yeğlemiştir. Daha sonraları Uluğ Bey, dedesi Timur gibi Cengiz soyundan bazı kimseleri hanlık makamına geçirmişse de Şahruh zamanında böyle bir şeye gerek görülmemiştir. Ayrıca Timur,Cengiz soyundan bir hanımla evlenerek Küregen(Güveyi) lakabını taşımaya hak kazanmıştır. Timur döneminde Cengiz yasaları geçerliliğini korumuştur. Ancak bununla birlikte Türk dünyasındaki egemenlik anlayışlarında İslami geleneklerin etkisi giderek artmıştır. Asıl adı Temuçin olan Cengiz, 1206 yılında kağan unvanı ile büyük hükümdar ilan edil- miştir. Kağan unvanı, Cengiz’den önce Avar, Göktürk, Uygur, Kırgız, Basmıl hükümdarların- ca kullanılmıştır. Cengiz’den sonra merkezdeki kağanlıkta kaan biçimi kullanılırken diğer bölgelerde daha çok han veya hakan söylenişi tercih edilmiştir. Daha sonraları Türk dünya- sında kurulan devletlerin çoğunlukla hanlık olarak adlandırılmışlardır. Timur, Cengiz soyun- dan gelmediği için kağan ve han gibi unvanlar yerine emir(bey) unvanı ile yetinmiştir. Küçük oğlu Şahruh 179 bahadır unvanını kullanmıştır. Safevi hükümdarları ise Şah unvanı ile tahta çıkmışlardır. Hatun denilen han eşlerinin, devlet yönetiminde büyük etkileri vardı. Hatta, hükümdarın ölümünden sonra bazen vekaleten devleti yönettikleri olmuştur.Moğollarda boy ve halk anlamına, irgen sözü kullanılıyordu. Bütün boy ve halkların birleştirilmesinden oluşan birliğe ulus adı verilirdi. Zamanla geniş ülkelerin ele geçirilmesin- den sonra ulus sözü; ülke, devlet anlamını da kazanmıştır. Devletin kurulup teşkilatlanmasında Cengiz’in hizmetine giren Türklerin katkısı büyük olmuştur. Diğer yandan kendiliğinden Cengiz İmparatorluğu’na katılan Öngütler ve Uygurlar, her zaman etkinliklerini korumuşlardır. Bunlara devletin yüksek birimlerinde görev vermek i- çin özen gösterilmiştir. Uygur yazısı da devletin resmi yazısı olmuştur. Böyle bir ortamda is- ter Uygur ister Harezmli olsun, yerleşik Türkler devletin bütün kalemini ve arşivini yönetmiş- lerdir. Kültür ve Uygarlık alanındaki Türk etkisinden dolayı Cengiz devletine Türk-Moğol Devleti denilmektedir. Devletin geleneğine göre devlet toprakları hanedanın malı sayılır ve Köbegün adı veri- len oğullar(Şehzade) arasında pay edilirdi. Cengiz Han, çeşitli halk ve ülkeleri oğulları ara- sında paylaştırmıştır. Büyük ulusun bu parçalarına da Ulus denilmiştir. Çağatay Ulusu, İlhanlı Ulusu gibi.Moğollar, 14 yüzyıldan itibaren hızla Türkleşmeye başlamışlardır. Altın-Orda, Çağatay Hanlığı ve İlhanlılar kuruluşlarından bir süre sonra birer Türk devleti durumuna gelmişlerdir. Sadece merkezdeki kağanlığın yerini alan Kubilay Hanlığı, Çinlileşmiştir. Bu durum, Kubilay Hanlığı’nın diğer hanlıklar ile ilişkilerinin zayıflamasına yol açmıştır. Timurlularda da devlet, hanedanın ortak malı sayılmıştır. Timur, torunu Pir Muham- med’i veliaht tayin ettiği halde hiç kimse onu tanımamamıştır. Timurlular döneminde hanedan üyeleri için Emirzade’den kısaltma Mirza sözcüğü kullanılmıştır. Bu sözcük daha sonraki dö- nemlerde de kullanılacaktır.Bozkırda kurulan Türk ve Moğol devletleri askeri bir düzene sahipti. Bu devletlerde as- keri ve sivil yönetim diye bir farklılık bulunmamaktaydı. Yönetici aynı zamanda bir komutan, halkta bir askerdi. Örneğin komutan demek olan Noyan, aynı zamanda belirli bir halkın yöne- ticisi durumundaydı. Moğollarda han seçimi savaş ve devletin yapılanması gibi önemli konularda kararı Ulu- sun ileri gelenlerinin katılması ile oluşturulan kurultay verirdi.Cengiz Han’dan başlayarak yasları ve diğer resmi evrakı koruma ve düzenleme gereksini mi duyulmuştur. Bu amaçla bir Uygur ve Çinli yardımı ile arşiv oluşturulmuştur. Yarluk adı verilen emir ve fermanlar, Bitikçi adı verilen katiplerce hazırlanmıştır. Remi evrakın hepsi hükümdarın Tamga denilen mührü ile onaylanırdı. Cengiz Han, devlet yönetiminde çoğunluğunu yerleşik Türklerden oluşan danışmanlar kullanmıştır. Zamanla bu danışmanlara, siyasi sorumluluk verilmesi ile Naib denilen vezirler ortaya çıkmıştır. İlhanlılarda Cüveyni, Reşidüddin gibi tarihçi ünlü vezirler görev yapmıştır.Göçebe olan Moğollar kentlerden uzak durmuşlardır. Daruga adı verilen kentlerin idare- si, Darugaçi adı verilen sivil yöneticilere verilmiştir. Bunlar çoğunlukla Uygur Türklerinden seçiliyordu. Darugaçilik, Timurlular döneminde daha da önem kazanmıştır. Herhangi bir kent 180 veya bölgenin idari ve askeri işleri Hakim de denilen Darugaçi’nin üzerindeydi. Darugaçiler, bulundukları yerlerde Yargı işlerini de yürütüyorlardı. Yam denilen posta teşkilatı, Türk-Moğol İmparatorluğu’nun en işlek kuruluşlarından bi- risiydi. Ülkenin her yanına ulaşan resmi posta bağlantıları vardı. Böylece hanın emirleri her yana ulaştırılır, haberleşme sağlanırdı. Posta teşkilatının kendine özgü memurları vardı. Posta müdürüne Yamçi deniyordu.Timurlular döneminde devlet yaşamında, Türk-Moğol gelenekleri ile İslami gelenekle- rin etkisi görülmüştür. Devletin başındaki hükümdar ve eyaletlerdeki mirzalardan sonra, dev- let merkezinde askeri, ekonomik ve siyasi işlere bakan başlıca iki divan bulunmaktaydı. Bun- lardan en önemlisi askeri işere bakan Tavacı Divanı idi. Türk Divanı da denilen bu divan, as- keri işler yanında Türklerin resmi işlerini görürdü. Katiplerine ise Bahşi denilmekteydi. Diğer divan ise devletin parasal işleri ile ilgilenen Maliye Divanı idi. Türkler dışındaki halkın işleri- ne bu divan bakardı. Ayrıca Darugaçilerin tayin ve görevden alınmaları Maliye Divanı’nca yürütülmekteydi. Bu divana Sart Divanı da denilmekteydi. Timurlular döneminde savaşlarda yararlılık gösterenlere Sayurgal adı verilen bağışlar yapılırdı. Sayurgal daha çok toprak bağışı biçiminde olurdu. Eski bir Türk unvanı olan Tar- hanlık, Moğollar döneminde de görülen önemli bir görevdi. Tarhanlık, Sayurgallığa yakın ol- makla beraber daha çok askeri ve ticaret işlerinde yerine getirilen bir görevdi.Göçebe-Bozkır yaşamını ağır koşullarında, fiziksel açıdan güçlü bir yapıya sahip olan Moğol askerinin uzun seferlere, açlığa, susuzluğa, yorgunluğa karşı büyük bir direnci vardı. Moğol ordusundaki sert disiplin ve emirlere karşı kayıtsız bağlılık, onu yenilmez kılmaktaydı. Emre karşı gelmenin cezası idamdı. Herhangi bir yenilgiden sonra komutanlar, ölümde dahil değişik cezalara çarptırılmaktaydılar. Ordu sağ, sol ve ortaya ayrılırdı. Hükümdarın yanında bir de başkomutan bulunurdu. Cengiz Han döneminde baş komutan, küçük oğlu Tuluy idi. Gerek devlet gerekse ordu içinde- ki Moğol unsurlar, ülkeler ele geçirildikçe azınlığa düşmüştür. Üstün bir teşkilatçı olan Cengiz, ordusunu Hunlarda Mete döneminden beri gördüğü- müz onlu sisteme göre düzenlemişti. En büyük askeri birlik tümen (onbin kişi) olup bunlarda bin, yüz ve onlara bölünürdü. Bu biçimde bütün halk onluk, yüzlük, binlik ve on binlik bir as- keri düzene alınmıştı. Bu birliklerin başında bulunan komutan ve idarecilere Noyan adı verili- yordu. Noyanlara yardımcı olan subaylar için Nöker, asker içinde Çerig sözü kullanılıyordu. Moğol askerlerinin herhangi bir geliri olmayıp sadece ganimetlerden pay alırlardı. Moğol ordularını çoğunluğu atlı birliklerden oluşurdu. Kullandıkları silahların başlıca- ları ok ve yay idi. Okların atılacak uzaklığa göre uzunlukları değişmekteydi. Askerler devamlı eğitim gördükleri için atıcılıkta çok başarılıydılar. Demir madeninin az oluşundan, zırhlar, çoğunlukla deriden yapılıyordu. Ancak hükümdar ve önde gelen komutanlarınki demir ağdan yapılıyordu. Yağışlı havalar için askerlerin yağmurlukları vardı. Önceleri silahları askerler kendileri üretirken zamanla cepehaneler kurulmuştur. Moğollar mancınık gibi kuşatma araç- ları kullanmışlardır. 181 Timurlular döneminde, Cengiz Han’ın kurmuş olduğu askeri düzene bağlı kalınmıştır. Buna karşın Timur, bir takım yeniliklerde getirmiştir. Ayrıca Hindistan seferinden sonra ordu- da fillerde kullanılmıştır. Moğollar, Turan veya Bozkır taktiği denilen savaş taktiğini çok iyi kullanmışlardır. Bu hareketli süvarilerle düşman üzerinde ani bir şaşırtma, sahte geri çekilme ve beklenmedik yerde ortaya çıkarak kuşatma ve yok etme biçiminde gerçekleşmiştir. Timurlulardan sonraki süreçte Türkistan her bakımdan geri kalmıştır. Bu bölgedeki Türk devletleri 16. yüzyılın ikinci yarısından sonra başlayan Rus yayılmacılığı karşısında tu-tunamamışlardır. Türk dünyasının siyasi bölünmüşlüğü yanında iktisat alanında çöküntü, silah ve araçların ilkelliği de Rusların yayılmacılığını kolaylaştırmıştır.Cengiz Han, büyük bir devlet kurduktan sonra devletin yaslarının da yazılı duruma ge- tirilmesini zorunlu kılmıştır. Böylece yasag(yasa) denilen büyük yasa kitabı oluşturulmuştur. Bu yasaların geliştirilmesinde Ögeday ve Çağatayın da katkısı olmuştur. Tamamı hazinede korunan yasalarda Ülke yönetimi, yabancı ülkelerle ilişkiler, ordunu oluşturulması, vergi yön- temi, posta teşkilatı, miras ve aile bireyleri arasındaki ilişkilerle ilgili kurallar bulunmaktaydı. Cengiz yasaları, 1206 kurultayından sonra kullanılmaya başlamıştır. Bu yasalara göre; cina- yet, yalan, hırsızlık, zina, cinsi sapıklıklar idam ile cezalandırılmıştır. Kamu ve özel hukuku olarak halkın yönetiminde kullanılan yasalar Cengiz Han’ın biligleriyle tanımlanıyordu.Hanın sarayında bulunan Yargu adı verilen devlet mahkemesi, Moğol ileri gelenlerinin ve Moğol olmayan yüksek memuların aralarındaki davalara bakardı. Yargu adındaki bu mah- kemenin yargıçlarına, Yarguçi denirdi ve en yüksek yargıçta Hükümdardı. Yarguçiler çoğun- lukla Moğol prens ve beyleri arasından seçilirdi. 2. Din ve İnanış Moğollar Cengiz Han’dan önce ve Cengiz Han döneminde Şamanizm, Budizm, Hristi-yanlık ve Putperestlik gibi inançlara sahiptiler. Cengiz Han İmparatorluğu’nun kurulduğu sı- ralarda Moğollar eski Türk dinine inanmaktaydılar. Bu din doğ güçlerine inanma, atalar kültü- rü ve gök tanrı inancından oluşmaktadır. Gök tanrı inancına göre, yükselen Güneş’e, Ay’a ve yeryüzüne saygı gösterilirdi.Batıya doğru istila hareketine girişen Moğolar İslamiyet’e ilgisiz kalmışlarsa da sonra- dan bu dine karşı hoşgörülü olmuşlardır. Cengiz’in ölümünden sonra kurulan devletler yavaş yavaş İslamiyet’in etkisi altına girmişlerdir. 13. Yüzyılda Altın-Orda ve Çağatay, 14. yüzyılda da İlhanlı Devleti Müslüman olmuştur. Moğolların büyük bir kısmı Müslüman olduktan son- ra zamanla Türkleşmişlerdir. Moğollar, din ve inanış bakımından büyük oranda Türklerin etkisinde kalmışlardır. Cengiz İmparatorluğunun kurulduğu sıralarda Moğollar Şamanizm’e inanmaktaydılar. Buna göre her şeyi yaratan bir Tanrı’ya ve öldükten sonra dünyadakine benzer bir yaşamın varlığına inanılırdı. Bunun için ölünün yanına çeşitli yiyecek ve eşyaları da konulurdu. Soyguncular dan korumak amacıyla hükümdar mezarlarının yeri bir sır olarak saklanırdı. Moğolların ibadet şekilleri oldukça basitti. Buna göre, özellikle yükselen güneşe saygı gösterilirdi. Karanlık basarken kötü ruhları kaçırmak için davul çalınırdı. Ay ve yere de saygı gösterilirdi. Adam öldürmek, zina ,yalan gibi genel yasaklar yanında yavru kuşları yakala- mak, ata dizginle vurmak, oka kırbaçla dokunmak ve üstüne basmak, 182 ırmaklara, ağaçlara, kı-saca doğaya zarar vermek yasaklar arasındaydı. Hayvanların kanlarının akıtılarak öldürülmesi ve suların kirletilmesi de yasak sayılmaktaydı. Şamanlar, dini ayinleri yönetir, gelecekten haber verir ve hastalıkları iyileştirirlerdi. Cengiz yasasına göre beki, beyaz giymek ve beyaz ata binmek zorundaydı. Moğollar ve hanedan üyeleri arasında Şamanizm yanında Budizm ve Hristiyanlığın Nasturi mezhebine inananlar da bulunmaktaydı. Bunda da nasturi Öngüt Türkleri ile Budist Turfan Uygurları’nın etkisi büyük olmuştur. Moğollar, kendi inanışları ile çatışmadığı sürece diğer dinlere hoşgörü göstermişler ve din adamlarını vergiden muaf tutmuşlardır. Moğollar, 14. Yüz yıldan başlayarak Kubilay Hanlığı dışında hızla Türkleşip Müslüman olmuşlardır. Altın Orda , Çağatay Hanlığı ve İlhan- lılar kuruluşlarından bir süre sonra birer Müslüman Türk Devleti durumuna gelmişlerdir. Da- ha sonra kurulan Türk Devletlerinde İslam inancı egemen olmuştur.İran’da Şii mezhebini siyasi amaçları için kullanan Safevi hanedanlığı’nın kurulmasının sonra , Türkistan hanlıkları ile Safeviler arasında savaşlar eksik olmamıştır. Bu konuda han-lıklar, Osmanlılar ile iyi ilişkiler kurmuşlardır. 3.Sosyal ve Ekonomik Yaşam Moğollarda toplum yapısı, eski Türk topluluklarında olduğu gibi askeri bir düzende idi. Bir savaşa gidileceği zaman, halkın tamamı düzeni bozmadan tek bir ordu gibi harekete geçe- biliyordu. Bu yapı askeri başarıların arkasındaki önemli etkenlerden biridir. Toplum yapısında en küçük aile birliğine, yasun (kemik) denirdi. Birkaç yasunun birleş- mesinden aymaklar (oymak) oluşmaktaydı. Oymaklardan daha büyük, kabile ve boy karşılı- ğındaki birliğe obok (oba) denirdi. Obok ile yakın anlamda kullanılan Türkçe urug sözü ise soy demek olup daha çok akrabalık ifade etmektedir. Obaların bir araya gelmesinden irgen denilen büyük boylar oluşuyordu. Moğol irgenle- rinin başlıcaları Mongol, Kerayit, Merkit, Nayman, Tatar, Oyrat gibi adlar taşımaktaydılar. Moğollarda en büyük sosyal yapı ulustur. Eski Türkçe’de ülke anlamında kullanılan bu söz- cük, irgenlerin oluşturduğu siyasi bir birliği ifade etmek için kullanılmıştır. Ancak ulus sözcü- ğü, zamanla geniş ülkelerin ele geçirilmesiyle devlet ve ülke anlamını da kazanmıştır. Toplum yapısının en üstünde Altın Urug denilen Cengiz soyu bulunuyordu. Obukların başında yiğitliği, bilgisi ve yeteneği ile kendini göstermiş noyan denilen yöneticiler vardı. Noyanların en yakın yardımcılarına nöker deniliyordu. Noyan ve nökerlerden sonra karaçü deni- len sıradan halk geliyordu. Toplum yapısının altında ise bogol denilen köleler bulunuyordu. Bunlar çeşitli hizmetlerde kullanılan savaş esirleriydi. Moğollarda görülen bu toplum yapısı bozkır aritokrasisi olarak adlandırılmaktadır. Göçebe olan Moğollarda ekonomi ile ilgili yaşam, hayvancılık ve ganimet üzerine kuru- luydu. Moğollar, sosyal ve ekonomik yaşamlarını bir gereği olarak başlangıçta, kentlerden ve tarım alanlarından uzak durmuşlardır. Moğolların saldırıları sonucunda İran, Irak, Türkistan ve Çin’de pek çok kent harabeye dönerken geniş tarım alanları da çoraklaşmıştır. Moğollar zamanla bu tavırlarını değiştirmişlerdir. Bunda yerleşik Türklerin, Çinli ve İ- ranlı danışmanların etkisi büyük olmuştur. Cengiz yasasının 183 ulaştığı geniş bir alanda güvenli- ğin kurulması, ticaretin canlanmasını sağlamıştır. Karakurum ve başka kentlerde pazarlar ku-rulur, buralarda gıda maddeleri, canlı hayvan vb satılırdı. Kubilay, İlhanlı ve Altın Orda han- lıklarında canlı bir ticaret ve ekonomik yaşam görülmekteydi. İlhanlılar da Çin dekine benzer kırtas adı verilen kağıt para, kullanıma çıkarılmışsa da halk tarafından kabul görmemiştir. Moğollar ortak denilen devlet sermayesine dayalı, ticaret şirketleri de kurdular. Moğollarda eyaletlerin ve şehirlerin vergilerini, baskak denilen memurlar toplardı. Timurlular dönemi tarım, ticaret, el sanatları açısından parlak bir dönem olmuştur. Ma- veraünnehir ve Harezm’de kanallar açılarak sulu tarım tekniği geliştirilmiştir. Bu kanalların bakım ve yönetiminden mirab denilen görevliler sorumludur. Söz konusu sulama tekniği Şey- baniler ve Özbek hanlıkları döneminde de önemini korumuştur. Babürlüler zamanında Hin-distan’da tarım, ticaret ve el sanatları alanında canlılık yaşanmıştır. Ancak Türk dünyasında e- konomi yaşamındaki bu gönençli dönem çok uzun sürmemiştir. 16. Yüzyılın sonlarına doğru Ceyhun’un yatağını değiştirerek Hazar yerine Aral gölüne dökülmeye başlaması Harezm bölgesinde ziraat ve ekonominin gerilemesine yol açmıştır. Coğrafi keşifler ve denizcilikteki ge- lişmeler Türk dünyasını boydan boya kat eden eski ticaret yollarının önemini yitirmesine se- bep olmuştur. Bu da ticarete büyük darbe vurmuştur. Doğal yıkımlar yanında siyasi kargaşa ve savaşlar , Türk dünyasında ekonomik hayatın çökmesine yol açmıştır. Sonuçta Türkistan Rusların, Hindistan İngilizlerin sömürgesi olmuştur. 4. Dil ve Edebiyat Moğolların konuştukları dil Moğolca’dır. Moğolca, Ural-Altay dil ailesinin Altay kolunda yer alır. Moğolca, Cengiz Han döneminden beri Uygur yazısı ile yazılmaktadır. Resmi belgelerde son dönemlere doğru Arapça ve Farsça deyimlerin çok olmasına rağmen Moğolca yazılırdı. Cengiz İmparatorluğunun egemen olduğu ülkelerin çoğunluğunun Türk ülkeleri olması, Türkçe’nin yaygınlaşmasını sağlamıştır. İslam kaynaklarından Cengiz Han’ın Türkçe’yi bildiği anlaşılmaktadır. Ayrıca Cengiz’in oğlu Çağatay’ın Doğu Türkçesinin konuşulduğu sahalar- da egemen olması nedeniyle Doğu Türkçesi, zamanla Çağatay Türkçesi adıyla anılmıştır. Ça- ğatay Türkçesi, Timurlular döneminde gelişmiş bir yazı ve edebiyat dili olmuştur. Azeri Türk- çesi ve Türkmence, aralarında Türkiye Türkçesinin de bulunduğu Batı(Oğuz) Türkçesi gurubundandır. Hindistan’da Türk egemenliği sonucunda bugün Pakistan halkının konuştuğu Urduca dili oluşmuştur. Urduca sözcüğü “ordunun konuştuğu dil” anlamına, Türkçe ordu sözcüğün- den gelmektedir. Moğollar, dil ve edebiyat alanında da büyük oranda Türklerin etkisinde kalmışlardır. İl- hanlı veziri Reşidüddin’nin yazdığı Cami üt-Tevarih(Tarihleri Toplayan) adlı yapıtta Moğol Tarihi, Türk tarihi ile birleştirilmiştir. Altın-Orda döneminin en önemli şairi aynı zamanda bilim adamı olan Harezmi’dir. 14. Yüzyılda yaşmış olan Harezmi’nin Muhabbetname adlı yapıtı ünlüdür.Timurlular döneminde Türk edebiyatı büyük bir gelişme göstermiştir. Bu gelişme orta- mında Çağatay edebiyatı en parlak dönemini yaşamıştır. Bu 184 dönemin ilk ünlü şairleri Şekkaki ve Lütfi’dir. Bu dönem Türk edebiyatının en önemli ismi ise Ali Şir Nevai’dir(1440-1501). Aynı zamanda edebiyatçı olan Timurlulardan Hüseyin Baykara’nın(1470-1506) veziri Ali Şir Nevai, Türkçe şiire ve Türk diline büyük önem vermiştir. Bu nedenle pek çok manzum ve düz yazı eser kaleme almıştır. Türkçeyi bir sanat dili durumuna getirmiştir. Edebiyata getirdiği milli anlayışın etkileri Türk dünyasında uzun süre devam etmiştir. Türkçenin Farsçadan üstün olduğunu kanıtlamak için yazdığı Muhakemetu’l Lugateyn (İki Dilin Karşılaştırılması) adlı e- seri önemlidir. Çağatay Türk edebiyatını önemli temsilcileri arasında Hüseyin Baykara, Babür, Ebu’l Gazi Bahadır Han gibi hükümdarlar da vardır. Babruşah Baburname denilen seyehat ve hatıra kitabını, sade,tabii, yaşanılan hayata uygun ve samimi bir ifade ile yazmıştır.Safeviler döneminde Fars edebiyatında şiir ve düz yazının zirveye çıkmış olmasına kar- şın, Türk edebiyatında da güzel örnekler verilmiştir. Aslen Türk olan Şah İsmail’in yazdığı Türkçe şiirleri, sadece İran’da değil, Osmanlı ülkesinde de büyük bir ilgi görmüştür. Anadolu ve Azeri şairleri arasında ilişkilerin kurulduğu 16. Yüzyılda Azeri edebiyatı parlak bir düzeye ulaşmıştır. Fuzuli’nin Leyla ve Mecnun’u sadece Azeri sahasında değil, İslam edebiyatında da türünün en güzel örneğini oluşturmaktadır. 19. Yüzyılda yaşmış olan Ahund Zade ise modern Azeri edebiyatını kurucusu sayılır. Dede Korkut Hikayeleri, Anadolu’da olduğu gibi Azerbay- can’da da sevilerek okunmuştur. Köroğlu Destanı, Nasreddin Hoca Fıkraları ise bazı değişik- liklerle, bütün Türk dünyasında ortak bir kültürel tema olarak kendini göstermektedir. Siyasi bir birlik kuramamış olmalarına karşın Türkmenlerin canlı bir sözlü edebiyatları vardır. 18. Yüzyılda yaşamış olan milli şairleri Mahdumkulu, Türkmen edebiyatında önemli bir yer tutar. Kalmuklar ile yapılan savaş, Kırgızların milli destanı olan Manas Destanı’nın oluşması- nı sağlamıştır. Manas Destanı, dünyanın en uzun destanıdır. 19.Yüzyılda yaşamış olan Abay, Modern Kazak Edebiyatı’nın kurucusu kabul edilir. 5. Bilim ve Sanat Moğolların ortaya çıktıkları dönemde Harezm ve Maveraünnehir başta olmak üzere Türk dünyasında çok yüksek bir kültür hayatı vardı. Moğol saldırısı, bu kültür hayatına büyük zararlar vermiştir. Ancak zamanla seferler ve toprak kaybetme devri sona ermiş, bu topraklar- da kültür yaşamı yeniden canlanmıştır.Moğollar, tarihe büyük merak duyuyorlar ve kendi tarihlerini gelecek kuşaklara anlat- mak istiyorlardı. Bunlardan Ögeday zamanında yazılmış olan Cengiz Han’ın soyunun ve giri- şimlerinin anlatıldığı Moğolların Gizli Tarihi adlı eser önemlidir. Eser, Cengiz soyuna ilişkin bilgilerin başkalarına yasak olması sebebiyle döneminde, ancak hanedan üyelerince okunabi-liyordu. İlhanlılar döneminde tarih bilimi alanında önemli çalışmalar yapılmıştır. İlhanlı vezirle- rinden Cüveyni’nin yazdığı Tarih-i Cihanguşa(Cihan Fatihi Tarihi) ile Reşidüddin’in yazdığı Cami üt Tevarih(Tarihleri Toplayan) adlı genel tarih eserleri büyük önem taşır. Yine İlhanlı- larda tıp ve astronomiye de önem verilmiştir. Abaka Han, Merega’da Nasıruddin Tusi’ye bü- yük bir rasathane kurdurmuştur.Timurlular döneminde her alanda olduğu gibi bilimde de büyük gelişmeler gerçekleşti. Timur, bilginlere büyük değer verirdi. Bilginleri başkent 185 Semerkant’a toplamaya çalışırdı. Kendisi de tarihe büyük ilgi duyardı. Bu dönemin önemli tarihçileri; Zafername’nin yazarı Şerefeddin Ali Yezdi ve Zübdetu’t Tevarih (Seçilmiş Tarihler)’in yazarı Hafız Ebru’dur. Ti- murlulardan Baburluler Devleti’nin kurucusu Babur’un anı türündeki vekayii(Baburname), dil ve edebi özellikleri bakımından önemli bir tarih yapıtıdır. Timur’un matematik ve astronomi bilgini olan Uluğ Bey’in başkanlığında Ali Kuşçu, Kadızade-i Rumi, Kaşanlı Cemşid’in yürütükleri pozitif bilimlerdeki çalışmalarla Semerkant, bir bilim merkezi olmuştur. Ebul Gazi Bahadır Han’ın Şecere-i Türk (Türklerin Kökeni) ve Şecere-i Terakime(Türkmenlerin Kökeni), Çağatay Türkçesi ile yazılmış en değerli tarih eser- lerindendir.Göçebe olmaları nedeniyle yurt denilen ve kolaylıkla sökülüp kurulabilen keçe çadırlar- da yaşayan Moğolların kendilerine özgü bir sanat anlayışları vardır. Bu çadırların keçe örtüleri üzerine kuş ve değişik hayvan figürleri yapılmıştır.Cengiz Han’dan sonra kurulan hanlıklar döneminde; Cami, kümbet, medrese, han, ha- mam, saray, kervansaray, rasathane, kütüphane, sulama kanalı, köprü gibi dini ve sosyal amaçlı eserler yapılmıştır. Ögeday, Cengiz Han zamanında tahrip edilen Buhara, Herat, Gence, Tirmiz, Nişabur gibi kentleri onartmıştır. İlhanlı Hükümdarı Abaka, Vezir Cüveyni’nin etki- siyle Bağdat’ı yeniden yaptırmıştır. Kareakurum, Ömül kentleri yanında İlhanlı Hükümdarı Olcaytu adına kurulan Sulatniye kentini Moğollar yaptırmışlardır. İlhanlı ve Altın-Orda yapı sanatında en güçlü etki; Oğuz, Karluk ve Kıpçak Türklerinin kaynaştığı bir bölgede olan Ha- rezm’den gelmiştir. Harezm dışındaki yapılarda ise Selçuklu ve Mısır etkisi göze çarpar. Timurlular döneminde oluşturulan kültür ve sanat eserleri Doğunun Rönesansı olarak adlandırılmıştır. Timur’un Yes’i(Türkistan) kentinde yaptırdığı Hoca Ahmet Yesevi Türbesi olağanüstü güzelliktedir. Semerkant’taki Timur Türbesi, kubbesiyle bir şaheserdir. Hüseyin Baykara döneminde Herat, pek çok sanat eseriyle süslenmiştir. Bilgin ve edebiyatçılığı yanın- da büyük bir devlet adamı olan Ali Şir Nevai, Herat ve Horasan’da çok sayıda sosyal amaçlı eserler yapmıştır. Timurlular zamanında güzel sanatlarda büyük gelişmeler olmuştur. Timur’un torunu Baysungur ünlü bir hattattır. Başta hat ve minyatür olmak üzere, güzel sanatlardaki bu geliş- meler Safeviler’de daha da yaygınlaştırılmıştır. Timurlular döneminde yaşamış olan Abdul- kadir Meragi(1360-1435) Türk Musikisi’nin en büyük adlarındandır. O, yalnız bir bestekar değil aynı zamanda büyük bir müzikologtur. Türk Musikisi konusundaki yapıtları günümüze kadar gelmiştir.Şah Cihan dönemi, kültür ve sanat alanında büyük gelişmelerin olduğu Baburlulerin en parlak dönemidir. Özellikle 1630 yılında ölen eşi Mümtaz Mahal için Agra’da yaptırılan Tac Mahal, olağanüstü güzellikte bir anıttır. Bu anıt mezarın yapımında Osmanlı mimarları da görev almıştır. METNİN HAZIRLANMASI SIRASINDA FAYDALANILAN KAYNAKLAR GÜNDOĞDU, Abdullah, Orhan Üçler BULDUK, Lise Tarih 1 Ders Kitabı, Tutibay Yayınları, Ankara,2002 MERÇİL, Erdoğan, T.TARHAN,Z.GÜNAL B.MERÇİL, Lise Tarih 1, Altın Kitaplar Yayınevi, 1997 186 EK 2. BAŞARI TESTİ(BİLGİ DÜZEYİ) TÜRK DUNYASI-II (13.yy-19.yy) UNİTESİ SORULARI(BİLGİ DÜZEYİ) 1. Aşağıdaki açıklamalardan hangisi yanlıştır? A.Timur Devleti'nde savaşlarda yararlılığı görülen askerlere verilen iktalara, siyurgal denmiştir. B.Aksakallar, Kırgız boylarının başında bulunan kişilerdir. C.Timur Devleti'nde ordunun silah ihtiyacını karşılayan merkezlere cebehane denmiştir. D.Moğol ve Timur devletlerinde kurultay veya divan teşkilatlarına yer verilmemiştir. E.Timur Devleti'nde mirza denilen hanedan mensupları eyaletleri yönetmişlerdir. 2. Moğollar arasında Cengiz Han döneminde kullanılmaya başlanan ve İslamiyet'in kabulünden sonra da kullanılmaya devam eden alfabe, aşağıdakilerden hangisidir? A. Göktürk B. Uygur C. Arap D. Fars E. Kril 3. Moğol İmparatorluğunun dağılmasından sonra, Cengiz Han'm torunu Hülagu tarafından İran'da kurulan, Azerbaycan ve Suriye'yi topraklarına katan, Anadolu'yu işgal ederek , Türkiye Selçuklu yönetiminde söz sahibi olan devlet, aşağıdakilerden hangisidir? A. Timur Devleti B. Çağatay Devleti D. İlhanlı Devleti C. Altın Orda Devleti E. Kubilay Hanlığı 4. Timur ile Yıldırım Bayezid arasında 1402 yılında yapılan Ankara Savaşı'nm temel sebebi aşağıdakilerden hangisidir? A.Karakoyunlu hükümdarının Osmanlı Devleti'ne sığınması B.Bazı Anadolu beylikleri hükümdarlarının Timur'a sığınarak onu kışkırtmaları C.İki hükümdar arasındaki karşılıklı mektuplaşma D.Timur'un isteklerinin Yıldırım Bayezid tarafından kabul edilmemesi E.Timur'un Osmanlı topraklarını hakimiyet altına alma isteği 187 5. Azerbaycan halkının SSCB'ye karşı verdiği bağımsızlık mücadelesinde, fikir hayatının gelişmesine katkıda bulunarak , bu mücadeleye hız katan Azerbaycanlı fikir adamları aşağıdakilerden hangisinde verilmiştir? A.İsmail Gaspıralı-Mustafa Cemiloğlu B.Mehmet Emin Resulzade-Hüseyin Cavid C.Hüseyin Bay kara - Fuzuli D.Ali Şir Nevai- Genceli Nizami E.Kadızade-i Rumi- Ali Kuşçu 6. 1829'da Rusya ile İran arasında yapılan hangi antlaşma ile , Azerbaycan toprakları ikiye ayrılarak, güney toprakları İran, kuzey toprakları ise Rusya tarafından işgal edilmiştir? A. Gülistan B. Türkmençay C. Kasr-ı Şirin D. İstanbul E. Amasya 7. XVI. Yüzyıl başlarında Anadolu'dan İran'a göç eden Türkmenler tarafından kurulan Türk devleti, aşağıdakilerden hangisidir? A. Özbek B. İlhanlı C. Safevi D. Sasani E. Babür 8. Moğol Imparatorluğu'nun merkezi, aşağıdakilerden hangisidir? A. Merv B. Karakurum C. İsfahan D. Bağdat E. Bahçesaray 9. Timur, Toktamış Han'la girdiği mücadelede başarılı olmuş ve bunun sonucunda Altınorda Devleti dağılma sürecine girmiştir. Bu durumun Türk dünyası için yol açtığı en önemli sonuç aşağıdakilerden hangisidir? A.Altmorda Devleti zayıfladı. B.Timur Imparatorluğu'nun sınırları genişledi. C.Moğolların Batı seferleri tamamlandı. D.Rus prenslikleri Türk dünyası aleyhine gelişti E.Anadolu topraklarına ilk Türk akınları başladı. 10. Altınorda Devleti yıkıldıktan sonra bu devletin toprakları üzerinde pek çok devlet kurulmuştur. Aşağıdakilerden hangisi bunlardan biri değildir? A. Küçüm Hanlığı B.Hive Hanlığı C.Kırım Hanlığı D.Astar Hanlığı E. Babürlüler 188 11. Hükümdar soyundan olmayan ve Emir unvanını kullanan , yanında da CengizHan soyundan birini şeklen hükümdar olarak bulunduran Türk hükümdarı,aşağıdakilerden hangisidir? A. Babür B. Timur C. Melikşah D. Kapgan E. Celaleddin Harzemşah 12.Aşağıdaki topluluklardan hangisi, günümüzde Çin egemenliğinde yaşamaktadır? A.Tuva Türkleri B. Doğu Türkistan Türkleri D. Yakut Türkleri C. Hakas Türkleri E. Altay Türkleri 13. Aşağıdakilerden hangisi, Moğol İmparatorluğu'nun kurulmasından önce Moğolların sosyal durumunu yansıtan açıklama değildir? A.Kabileler halinde yaşamaları B.Kerait, Nayman, Merkit ve Moğolların en önemli kabileler olması C.Kabileler arasında siyasi birliğin bulunması D.Göçebe hayat sürmeleri E.Hayvancılık , avcılık ve balıkçılıkla geçinmeleri 14. I. BabürŞah tarafından Doğu Türkçesi ile yazılmıştır. II. Sade, tabii, yaşanılan hayata uygun samimi ifade içermektedir. III. Yazar idari, ahlaki, fikri ve edebi hayatını anlatmıştır. Yukarıda özellikleri verilen eser aşağıdakilerden hangisidir? A. Aruz Risalesi B. Divan D. Moğolların Gizli Tarihi C. Babürname(Vekayi) E. Camiü't-Tevarih 15. XVI. yüzyılın başında İran'da Safevi Devleti kuruldu. Bu devletin yıkılmasından sonra İran'da yönetimi yine Türk hanedanları ele geçirdi. İran'da I. Dünya Savaşı'dan sonra yönetimi ele geçiren Fars asıllı hanedan aşağıdakilerden hangisidir? A. Avşar B. Kaçar C. Kazak D. Pehlevi E. Özbek 189 16. Aşağıdakilerden hangisi Azerbaycan hanlıklarından değildir? A. Kırım Hanlığı B. Şirvan Hanlığı D. Gence Hanlığı C. Baku Hanlığı E. Revan Hanlığı 17. İslamiyet Gazneli Mahmut 'un seferleri ile Hindistan'a yayıldı. İslamiyet'in Hindistan'da kalıcı bir din olmasında ise en büyük pay , aşağıdaki devletlerden hangisine aittir? A. Babür B. Gazneliler C. İlhanlı D. Delhi Türk Sultanlığı E. Özbek 18. Baskıcı Rus idaresine karşı Kırım'da Türklük bilinci uyandırmak için faaliyette bulunan Kırımlı Türk aşağıdakilerden hangisidir? A. Mehmet Emin Resulzade B. Ebulfez Elçibey D. Enver Paşa C. İsmail Gaspıralı E. Hüseyin Cavid 19. Aşağıdakilerden hangisi, Moğol İmparatorluğu ve diğer Moğol devletlerinde ticaretin gelişmesine katkı yapmamıştır? A.İpek yolundaki kervan ticareti B.İran, Uzak Doğu ve Hindistan arasındaki deniz yolunun kullanılması C.Kağıt para (kırtas) ve çek kullanımı D.Bağlı devletlerden alman haraç adlı yıllık vergi E.Ortak denilen devlet sermayesine dayalı ticari şirketlerin varlığı 20. XIII. yüzyılda Moğollar tarafından idare edilen Türkler arasında ortaya çıkan destan, aşağıdakilerden hangisidir? A. Babürname B. Leyla ile Mecnun D. Satuk Buğra Han C. Cengizname E.Danişmentname 190 EK 3. BAŞARI TESTİ (KAVRAMA DÜZEYİ) TÜRK DUNYASI-II (13.yy-19.yy) UNİTESİ SORULARI (KAVRAMA DÜZEYİ) 1. Timur, Ankara Savaşı'ndan sonra Anadolu beyliklerine eski topraklarını vererek, bu beyliklerin tekrar kurulmalarını sağlamıştır. Timur'u bu davranışa yönelten , aşağıdakilerden hangisidir? A.Anadolu beylerine verdiği sözü tutmak B.Osmanlı Devleti'nin tekrar güçlenmesini engellemek C.Kendine karşı olan Anadolu halkının isyanlarına son vermek D.Bir an önce merkezi Semerkant'a dönebilmek E.Anadolu beylikleri ile bayındırlık hareketlerini başlatmak. 2. Rus Çarlığı 1552'de Türk hanlıkları için köprü görevi yapan Kazan Hanlığı 'nı yıktı. Daha sonra Astarhan (Ejderhan) Hanlığı'na son verdi. Böylece Ruslar Doğu Avrupa'da üstünlük kurdular ve Türk bölgelerine karşı Rus ilerleyişi durdurulamaz oldu. Osmanlı Devleti öncelikle Rus ilerleyişini durdurmak, Kazan ve Ejderhan hanlıklarının topraklarını kurtarabilmek için aşağıdakilerden hangisini gerçekleştirdi? A.Kırım Hanlığı'nm Moskova'ya karşı akınlarını destekledi. B.Rus tüccarlarına Karadeniz 'de serbest ticaret izni verdi. C.Volga ve Don nehirlerini kanalla birleştirme çalışmalarını başlattı. D.Rusya'yı güneyden çevirmek için Hint Deniz seferlerini düzenledi E.Rusya'ya karşı, Avrupa devletleri ile ittifak arayışına girdi. 191 3. 1918'de bağımsız Ermenistan Devleti kurdurularak, Azerbaycan toprakları içinde suni bir Ermenistan oluşturuldu. Ruslar, Dağlık Karabağ 'a da Ermenileri yerleştirdiler. Bu gelişmelerin Türkiye açısından en önemli sonucu aşağıdakilerden hangisidir? A.Türkiye ile Orta Asya Türkleri arasındaki direk sınır bağının koparılması B.Nahçivan ve Dağlık Karabağ'da SSCB'ye bağlı özerk idarelerin kurulması C.Azerbaycan 'da Türk milli kimliğinin canlı tutulması D.Direniş hareketlerini destekleyen aydınların öldürülmeleri veya Sibirya'ya sürgün edilmeleri E.Ermenilerin Nahçivan ve Karabağ'ı ilhak etmeye çalışmaları 4.Türk -İslam devletlerinde, sınıf ayrılığına ve ayrıcalıklı zümrelere rastlamak zordur. Bu yargıda sosyal hayatla ilgili Türk -İslam devletlerinin hangi özelliği vurgulanmıştır? A. Milliyetçilik B. İş paylaşımı C. Demokratlık D. Adalet E. Eşitlik 5. Hindistan'da kurulan Babür Devleti'ne, Timuroğulları Devleti de denilmesinin sebebi, aşağıdakilerden hangisidir? A.Babür Şah'm Timur hanedanına mensup olması B.Timur Devleti topraklarında kurulması C.Timur Devleti'nin canlandırılması sonucunda kurulması D.Hindistan'da Timurlularm yaşaması E.Timur Devleti'nin büyüklüğüne duyulan saygı 6. Moğollar kültür ve medeniyet alanında diğer Türk -İslam devletlerinden geri kalmışlardır. Bu durumun nedeni aşağıdakilerden hangisidir? A.Yöneticilerinin tecrübesiz olması B.Yağmacı ve istilacı bir politika izlemeleri C.Devletin hanedanın ortak malı sayılması D.Devlet teşkilatlarında Türklere yer vermemeleri E.Orduda Onlu sistemi uygulamaları. 192 7. İran'da kurulan Türk asıllı Safevi Devleti, başlangıçta Akkoyunlu Devleti'nin teşkilat ve kanunlarını benimsemişlerdi. Ancak 1514 Çaldıran Savaşı'ndan sonra Osmanlı Devleti'nin tüm kurumlarını örnek almaya başlamışlardır. Safevi Devleti'nin bu tutumu aşağıdakilerden hangisi ile açıklanabilir? A.Kendilerini diğer Türk devletlerinden üstün görmeleriyle B.Farklı bir mezhebe inanmalarıyla C.Osmanlı Devleti'nin her yönüyle kendilerinden üstün olduğunu anlamalarıyla D.Savaşların milletlerin etnik yapısını değiştirebilmesiyle E.Osmanlı Devleti'nin Akkoyunlu Devleti'ne göre daha yakında olmasıyla 8. I. Moğollar Türk-İslam dünyasını istila ederek, pek çok şehri yakıp yıkmış, sanat ve kültür eserlerini yok etmişlerdir. II. İlhanlılar Müslüman olduktan sonra, atalarının yok ettiği şehir ve sanat eserlerini yeniden diriltmeye çalışmışlardır. Moğollarla İlhanlılar arasındaki bu farkın, İlhanlılar'ın hangi özelliğinin bir sonucu olduğu savunulabilir? A.Yerleşik hayata geçmiş olmalarının B.Yöneticilerinin seçim yoluyla başa geçmesinin C.Komşu ülkelerle iyi ilişkiler kurulmasının D.Ahlaki değerlere büyük önem verilmesinin E.İslamiyeti kabul etmelerinin 9. Timur Altın Orda, Çağatay, İlhanlı devletlerinden sonra Çin'deki Kubilay hanlığı üzerine yürümek isterken ölmüştür. Aşağıdakilerden hangisi, Timur'un ulaşmak istediği amacı belirtmektedir? A.Baharat yolunu ele geçirmek B.Osmanlı Devletine son vermek C.Akkoyunlu devletine son vermek D.Haçlı seferlerini önlemek E.Cengiz Han'ın kurduğu imparatorluğu yeniden canlandırmak 193 10. Moğol İmparatorluğu'nda Cengiz Han'ın düzenlediği, devletin dış ilişkilerine, orduya, vergi kurallarına, aile ilişkilerine ve posta teşkilatına ait yasalar uygulanırdı. Cengiz Yasalarında, aşağıdakilerden hangisi temel teşkil etmiştir? A. İslam Dini B. Onlu Askeri Sistem D. Türk Töresi 11. C. Şer'i hukuk E. Saray teşkilatı I. Başhatun 'dan doğan bütün erkek çocuklar han olabilirlerdi. Bu durum han seçimini zorlaştırırdı. II. Genellikle , büyük erkek çocuk han olabilirdi. III. Kimin han olacağı belli olsa da, Kurultay'ın onayı mutlaka gerekirdi. Moğol Türk devletlerinde görülen yukarıdaki kurallar, aşağıdaki gelişmelerden , hangisinde etkili olmuştur? A.Fetihlerin hızlanmasında B.Taht kavgalarının sık sık görülmesinde C.Hanların yeteneklerini geliştirmesinde D.Devletin uzun ömürlü olmasında E.Türklerle , Moğollların kaynaşmasında 12. Moğollarda toprak iktalara ayrılarak emirler ve askerlere maaş karşılığı verilir, köylü toprağını terk edemezdi. İkta sahibi kaçan köylüyü geri getirme hakkına sahipti. Bu yolla ulaşılmak istenen amaç aşağıdakilerden hangisidir? A. Askeri düzeni korumak B.Özel mülkiyeti korumak C. Siyasi otoriteyi korumak D.Vergi gelirlerini artırmak 13. E. Toprağı boş bıraktırmamak Moğolların döneminde ; I.Kağıt para basımının gerçekleştirildiği, II.Çek kullanıldığı III.Türkçe "Ortak" adı verilen şirketlerin kurulduğu örülmüştür. Bu gelişmeler , aşağıdakilerden hangisiyle ilgilidir? A.Kültürel hayatın geliştirilmesiyle B.Askerlik hayatının esas alınmasıyla C.Ticaretin geliştirilmesiyle D.Türkçe'nin etkinlik kazanmasıyla E.Siyasi hayatın canlandırılmasıyla 194 14. Başlangıçta Moğol Devleti olarak kurulan Altın Orda Devleti, zamanla Moğolca'yı terkederek Türkçe'yi kullanmıştır. İslamiyet'i de kabul ederek zamanla bir Türk İslam Devleti haline gelmiştir. Bu bilgilere dayanarak, Altın Orda Devleti ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez? A.Türklerin etkisi altında kalmışlardır. B.Türkler tarafından kurulmuş bir devlettir. C.İslam dinini benimsemişlerdir. D.Dil olarak Moğolca yerine Türkçe'yi kullanmışlardır. E.Zamanla Türkleşmişlerdir. 15. Cengiz Han'ın kurduğu Moğol Devleti'nde çeşitli diller konuşuluyordu. Sadece bu bilgiye bakılarak Moğollarla ilgili aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılabilir? A.Devlet ulusal yapıdadır. B.Halk arasında eşitsizlik vardır. C.Çok uluslu devlet görünümündedir. D.Merkezi otorite tam olarak sağlanmıştır. E.Gelişmiş bir kültürleri yoktur. 16. Babür hükümdarlarından Şah Cihan'm karısı için yaptırdığı "Taç Mahal" türbesi dünyanın en güzel mimari eserlerdendir. Hindistan'da Agra şehrindeki bu binanın yapımında İstanbul'dan giden Türk mimarlarda çalışmışlardır. Ayrıca Babürler'de geliştirilen bahçe mimarisi Avrupa'ya da tesir etmiş, İngiliz bahçe mimarisi bu temel üzerine gelişmiştir. Bu duruma bakarak aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılamaz? A.Hindistan Türk mimarisi Avrupa'nın etkisiyle gelişmiştir. B.Hindistan Türk mimarisinde Osmanlı etkisi de bulunmaktadır. C.Hindistan Türk mimarisinden İngilizler de etkilenmiştir. D.Babürler sanat alanında oldukça ileri bir seviyeye ulaşmıştır. E.Hindistan'da Türk mimarisinin en güzel eserleri bulunmaktadır 195 17. Moğolların batı yönündeki istilaları Orta Asya'dan birçok köylü, şehirli, tüccar, sanatkar ve din adamının Anadolu'ya göç etmesine yol açmıştır. Bu bilgilerle ilgili olarak;, I.Anadolu'daki Türk varlığı güçlenmiştir. II.Moğolların egemen oldukları bölgelerdeki Türk nüfusu azalmıştır. III.Moğol imparatorluğu Parçalanmıştır, yargılarından hangileri savunulabilir? A. Yalnız I B. Yalnız II C. II ve III D. I ve II E. I,II ve III 18. Moğollarda en önemli devlet organı "Kurultay" di. Kurultay'da han seçimi veya veliaht olarak kabul edilen şehzadenin hanlığının onaylanması, savaş kararları, halktan toplanacak vergilerin miktarları gibi devletin en önemli sorunları konuşulur ve karara bağlanırdı. Kurultay mutlaka "Yasa"ya göre karar almak zorunda idi. Bu duruma bakarak aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılamaz? A. Kurultayda sadece siyasi konular görüşülmektedir. B. Kurultayda devletin bütün sorunları görüşülmektedir. C. Kurultayda han seçimi yapılmaktadır. D. Kurultayda ekonomik sorunlarda görüşülmektedir. E. Kurultay kararlarını yasaya uygunluğu aranmaktadır. 19. Babür İmparatorluğu'nun hakanlarından Sultan Aleaddin şöyle demiştir: "Din ve devlet tamamen birbirinden ayrı şeylerdir. Bunlardan birincisi kadılara ve müftülere, ikincisi ise beylere (hükümdarlara) ait işlerdir." Yukarıda XVII. Yüzyılda Hindistan'da söylenen bu söz aşağıdaki Atatürk İlkeleri'nden hangisine uygundur? A. Laiklik B. Halkçılık C. Milliyetçilik D. Cumhuriyetçilik E. İnkılapçılık 196 20.1. Durum: Moğollar, devlet sermayesine dayalı " Ortak" denilen ticaret şirketleri kurmuşlardı. Devlet hazinesinden kredi alan ortaklara büyük imkanlar sağlanıyor, her türlü vergiden muaf tutuluyorlardı. II. Durum:Cumhuriyet Dönemi Türkiyesi 'nde yerli sanayiyi kurmak için , özel sektöre devlet desteği sağlamak için Teşvik-i Sanayi Kanunu çıkarılmıştır. Yukarıda verilen her iki durumdan çıkarılabilecek en doğru yargı aşağıdakilerden hangisidir? A.Yatırımlar tamamen devlet tarafından gerçekleştirilmiştir. B.Halk arasında tarım teşvik edilmiştir. C.Göçebeler yerleşik hayata geçirilmek istenmiştir. D.Devlet gelirlerinin halka aktarılması amaçlanmıştır. E.Ticari hayatı ve sanayiyi geliştirip canlandırmak amaçlanmıştır. 197 EK 4.BAŞARI TESTİ CEVAP ANAHTARI(BİLGİ DÜZEYİ) TÜRK DUNYASI-II (13.yy-19.yy) UNİTESİ SORULARI (BİLGİ DÜZEYİ) CEVAP ANAHTARI 1. D 2. B 3. D 4. E 5. B 6. B 7. C 8. B 9. D 10. E 11. B 12. B 13. C 14. C 15. D 16. A 17. A 18. C 19. D 20. C 198 EK 5.BAŞARI TESTİ CEVAP ANAHTARI(KAVRAMA DÜZEYİ) TÜRK DUNYASI-II (13.yy-19.yy) UNİTESİ SORULARI (KAVRAMA DÜZEYİ) CEVAP ANAHTARI 1. B 2. C 3. A 4. E 5. A 6. B 7. C 8. E 9. E 10. D 11. B 12. E 13. C 14. B 15. C 16. A 17. D 18. A 19. A 20. E 199 EK 6. ANLAMLANDIRMA STRATEJİSİ ÖĞRENCİ UYGULAMA YÖNERGESİ ANLAMLANDIRMA STRATEJİSİ ÖĞRENCİ UYGULAMA YÖNERGESİ 1.Materyali okuyup genel olarak gözden geçiriniz. 2.Konularla ilgili şu soruları kendinize sorun: a. Metin, başlık ve paragraflar ne hakkında? b. Metin ve alt konuların konu cümleleri nelerdir? c. Metindeki kritik cümle ve noktalar nelerdir? d. Paragrafların kritik cümle ve noktaları nelerdir? e. Bu kritik noktalar arasında ne tür bir ilişki var? 3.Yukarıdaki sorular ışığında metnin önemli noktalarını belirleyiniz. 4.Paragraf bazında önemli noktaları belirleyiniz. Materyalle ilgili sorular ve sizin bunlara vereceğiniz cevaplar, konuları ve metnin bölümlerini derinlemesine anlamanıza yardımcı olacaktır. Ayrıca bu sorular, alt konuların izlenmesi ve ilişkilerin kurulmasında katkı getirecektir. 5. Aşamalı bir şekilde önemli ve kritik noktaları listeleyiniz ve sıralayınız. Bu aşamayı gerçekleştirirken metin ve paragraflardaki önemsiz ayrıntıları çıkarmaya çalışınız. 6.Soruları dikkate alarak bu listeleri gözden geçiriniz. Sorulara göre gözden geçirme eski ve yeni bilgiler arasındaki bağlantıların güçlenmesini sağlar(Hamilton,1985). 7.Mevcut listeyi alt konular arasında ilişkiler kurarak gözden geçirip, tekrarlayınız. Tekrar gözden geçirme, bilgilerin uzun süreli belleğe daha iyi bir şekilde yerleşmesini sağlar. Çalışma ilerledikçe yeni okunan ve geçmişte kalan konular unutulacaktır. Bu nedenle her yeni alt konuya geçerken daha önce işlenen konuları yukarıdaki sorular ışığında gözden geçiriniz. Çalışma materyali bittikten sonra bütün olarak, anahtar ifadeler üzerinde biraz daha fazla durarak gözden geçirme işlemini yapınız (Sünbül,1998:165). 200 EK 7. ÖRGÜTLEME STRATEJİSİ ÖĞRENCİ UYGULAMA YÖNERGESİ ÖRGÜTLEME STRATEJİSİ ÖĞRENCİ UYGULAMA YÖNERGESİ -Size dağıtılan materyali okuyarak gözden geçiriniz. Gözden geçirme yaparken konu ve alt konuların önemli noktalarını yaklamaya çalışınız. -Metnin konu, başlık ve alt başlıklarını ilişkilendirip, şemalarla göstererek organize ediniz. Mayer(1980)’e göre kendi zihinsel süreçlerini organize etmek için yazarın organizasyonuna dikkat eden ve buna göre kendi organizasyonunu yapan öğrenciler daha başarılı olmaktadır. Bu nedenle örgütleme sürecinin başında materyalin başlık ve alt başlıklarını kullanabilirsiniz. - Materyaldeki her bir bölümün en önemli başlık ve alt başlıklarını içeren matrisler hazırlamaya çalışınız: a. Metni organize ederken matrisin dikey boyutuna kategorileri-sınıflamaları yerleştiriniz. b. Matrisin yatay boyutuna konu ve alt konularla ilgili özellikleri yerleştiriniz. - Hazırlanmış olan matrislerin, sütun ve satırları arasında ilişki kurmaya çalışınız. - Konuları önemli ve kritik olma durumuna göre tarayarak matris üzerinde ki boşluklara yerleştiriniz. - Ortaya çıkan matris (Sünbül,1998:168). ve şemaları gözden geçirerek tekrar ediniz 202 EK 9. RESMİ İZİN İÇİN YAZIŞMALAR 203 204 205 206 207