2007 Haziran Sayı - xn--sevgiyaynlar

Transkript

2007 Haziran Sayı - xn--sevgiyaynlar
2007-06 HAZÝRAN SAYI: 462 FÝYAT: 3.5 YTL
Dip Dalgasý
Ne Mutlu Barýþ Yapýcýlarýna
Divaldo Franco ile Söyleþi
ÝÇÝNDEKÝLER
Aylýk Kültürel ve
Siyasi Dergi
Cilt: 39 Sayý:462 Haziran 2007
Onur Baþkaný:
Dr. Refet Kayserilioðlu
Sevgi Yayýnlarý Tic.Ltd.Þti. adýna
Sahibi ve Genel Yayýn Müdürü:
Ayþegül Kayserilioðlu
Öbür Dünyayý
Nasýl Tasavvur Edebiliriz? .................. 2
Dr. Refet Kayserilioðlu
Ne Mutlu Barýþ Yapýcýlarýna - II .......... 6
Ahmet Kayserilioðlu
Ýnanca Sadýk Kalmak
(Son Bir Kez) ........................................ 15
John Edwards/Arýn Ýnan
Yazý Ýþleri Müdürü:
Güngör Özyiðit
Dr. Roger Woolger
Ruh Arayýþýnda
Yayýn Kurulu:
Güngör Özyiðit
Nelda Bayraktar
Özenç Kayserilioðlu
Hale Ürkmezgil
(Çocuklarýn geçmiþ yaþamlarý) ................ 19
Haberleþme Sorumlusu ve
Okur/Abone Ýliþkileri:
Kazým Erdemoðlu
0212 252 85 85
Faks: 02122491828
P.K: 471 Beyoðlu/Ýstanbul
(Kanserin Penceresinden
Bir Yaþam Sentezi - VI) .......................... 23
Yönetim Yeri:
Oba Sok. Sýlla Ap. No: 7/1
Cihangir/Ýstanbul
Baský:
Ýnkýlap Kitabevi San. Tic. A.Þ.
Çobançeþme Mah. Sanayi Cad.
Altay Sok. No:8 Yenibosna/Ýstanbul
Fiyatý: 3.5 YTL
Yýllýk Abone: 40 YTL
Yurt Dýþý: 50 YTL
Carol Bowman/Nelda Bayraktar
Kadýnlarýn Þefkati ve
Sarýcý Gücü
Özer Baysaling
Dünya Barýþ Elçisi
Divaldo Pereira Franco ...................... 31
Divaldo Franco ile ............................. 37
Söyleþi: Nihal Gürsoy
Dip Dalgasý ........................................ 41
Güngör Özyiðit
Flamenko Ateþi .................................. 44
Nihal Gürsoy
SEVGÝ DÜNYASI
Sevgili Dostlar
Bizi kendimizden uzaklaþtýracak pek çok uyaran ile karþý
karþýyayýz her gün. Hayatýn gerçekleri olarak benimsetilmeye
çalýþýlan, kýsa bir süre sonra birçoðunu hatýrlamayacaðýmýz
bir dizi teferruat, haber, bomba haber, korkutmaya, paranoya
yaratmaya niyetli yönlendirmeler... Tedirgin insanlar gerilmiþ
sinirleriyle her an köyü bir þey olacak beklentisi içindeler.
Bu beklentiyle birbirlerine ve her þeye karþý bileniyorlar.
Üstelik kendini bu döngünün içinde tutmak istemeyenlere de
suçlayýcý, halden anlamaz gözlerle bakýyorlar. Oysa
içimizdeki güzel ahenkli sesle temasýmýzý kaybetmemeliyiz.
O ses bize görüp durduðumuz her þeyin deðiþip gideceðini,
önemli olanýn gönlümüzdeki bahar olduðunu söylemekte.
Asýl baharý bulanlardan olmak için yüzümüzün gülmesi
gerekir. Yüzümüzün gülmesi için en zor anlarda bile aslýnda
hayýr ile kuþatýlacaðýmýza inanmamýz gerekir. Buna inanabilmek için ardýmýzda kötülük, haksýzlýk ve kýrýk gönüller
býrakmamýþ olmamýz gerekir. Yani esas dikkatle üzerinde
duracaðýmýz husus, varlýðýmýzý nasýl koruyor ve kontrol
ediyorsak, ayný þekilde inancýmýzý kontrol etmemizdir. Bizi
bizden ayrý tutan her türlü göz boyayýcý vaade, korkutucu
tehtide, üstün ve doðru bilgileri toplayýp artýrarak, onlarý
uygulamaya baþlayarak direnebilmeli, yolculuðumuzun daha
çok uzun süreceðini unutmamalýyýz.
En Derin Sevgilerimizle
SEVGÝ DÜNYASI
1
ÖZDEN ÝLE ERDEM KONUÞUYOR
Üst âlemler
sonsuzluða doðru
uzanan ve gittikçe
yükselen sayýsýz
kademeler teþkil
ederler. Bunlarýn
ancak ilk
kademelerini,
yani üç buutlu
âlemimizin þartlarýna
uyanlarý idrâk
edebiliriz. Ondan
yukarýsý dört buutlu,
beþ buutlu v.s. âlemleri
idrâk etmemiz bizim
için imkânsýzdýr.
Dr. Refet Kayserilioðlu
ÖBÜR DÜNYAYI NASIL
TASAVVUR EDEBÝLÝRSÝNÝZ?
SEVGÝ DÜNYASI
Erdem - Düþünüyorum,
taþýnýyorum, tahayyül ve
tasavvur melekelerimi
zorluyor; fakat bir türlü
öbür dünyanýn (spatyomun) üst âlemlerini
gözümün önünde canlandýramýyorum. Bu
hususta öðrendiðim
bütün bilgileri, o âlemin
varlýklarýndan gelen
tebliðleri þuur sahama
topluyorum ve bunlardan
bir kompozisyon
yapayým da spatyomu
þöyle etraflýca þekillendirip tasavvur edebileyim diyorum, olmuyor,
baþaramýyorum.
Özden - Spatyomu ve
onun üst kademelerini
imajine etmeye çalýþmanýz, tahayyüllerinizle
orayý kavramaya ve kapsamaya uðraþmanýz çok
iyi bir çabadýr. Sizi
tebrik ederim. Bu
çabanýzla otomatik bir
tarzda orasýnýn üstün varlýklarýna yaklaþmýþ ve
onlarýn size yapacaklarý
yardýmlarý davet etmiþ
olursunuz. Onlar kendi
âlemlerini tasavvur ve
tahayyül etmeye
uðraþtýðýnýzý, bunu baþarmayý bütün kalbinizle
istediðini görünce size
ipuçlarý veya anahtarlar
3
verecek, iþinizi kolaylaþtýracaklardýr. Ama siz
bu yolda hiç çalýþmamýþ
olsanýz ve böyle bir istek
göstermemiþ bulunsanýz
kimin nesine size ipucu
vermek? Zaten verilse
bile alamazsýnýz, alsanýz
bile kýymetini bilip ondan faydalanamazsýnýz.
O halde, sizin isteðiniz
ve çabanýz sizin kýsmetinizi de tayin ediyor.
Erdem - Ýyi ama o
üstün varlýklarýn benim
bu düþüncelerimden ne
haberi var? Haydi haberleri oldu diyelim, bana
nasýl tesir veya fikir,
yahut söylediðiniz ipucunu gönderebilirler?..
Özden - Düþüncelerin
üstün tesirler veya
titreþimler halinde etrafa,
hattâ kâinata daðýldýðýný
biliyoruz. Her tesirin
sempatize olduðu vasata
koþup onu harekete
geçirdiðini de fizikten
biliyoruz. Fransýzlarýn
(vibration par sympathie)
dedikleri ve eþdeþ veya
kardeþ titreþim diyebileceðimiz tesirler vardýr.
Meselâ lâ sesi çýkaran bir
düdük öttürseniz, duvara
dayalý da bir keman
bulunsa, siz düdüðü
öttürürken kemanýn lâ
teli týnlamaya baþlar.
Burada rezonatör rolünü
oynamaktadýr.
Ýþte ayný buna benzer
tarzda bir þahýstan çýkan
üstün düþünceler üstün
varlýklarý harekete geçirir
ve onlarla irtibat kurulmasýný saðlar. Geri
düþünceler de geri varlýklarý harekete geçirip
onlarla irtibat kurulmasýna sebep olur. Düþüncelerin ne derece mühim
olduðu, kaderimizi nasýl
tayin ettiði burada daha
iyi anlaþýlýyor.
O varlýklardan sizin
tesir almanýz ise bu þartlar altýnda çok kolay olacaktýr. Esasen her þahýs
alýcý ve verici bir
medyumdur.
Erdem - Peki o
yardýmlardan veya ip
uçlarýndan ben nasýl istifade edeceðim ve onlarýn
geldiðini nasýl bileceðim?..
Özden - Bu yardým,
aklýnýzda doðuveren bir
fikir veya imaj tarzýnda
olacaktýr. Ýlham diye
tabir edilen þeyler bunlardýr. Bunlarýn nereden
geldiðini bilemezsiniz,
bazen size dýþarýdan
geldiðini bile farkedemezsiniz. Kendi zihniniz
SEVGÝ DÜNYASI
4
buldu sanýrsýnýz. Fakat
gaye sizin onlardan faydalanmanýz olduðuna
göre dýþarýdan geldiðini
ister bilin, ister bilmeyin
neticeyi deðiþtirmez.
Ama bilebilirseniz bu,
idrakinizin sezgi yollarýnýzýn geliþmiþ
olduðunu gösterir.
Onlardan istifadeniz
meselesine gelince, onlar
tam sizin istifade edeceðiniz tarzda ve dozda
olarak size gönderilmektedir. Çünkü onlarý gönderenler ne yaptýðýný çok
iyi bilen þuurlu ve idrakli
varlýklardýr.
Erdem - Spatyomu
nasýl tahayyül ve
tasavvur edeceðimize
dair sizin bir bilginiz var
mý?
Özden - Spatyomu
dünya gibi belli ve
deðiþmez þekillerden
veya varlýklardan ibaret
olarak düþünmeyeceðiz.
Orada þekiller süratle
deðiþebilmekte, varlýklar
imajinasyonlarýna ve
düþüncelerine göre
etraflarýna çeþitli renk ve
biçimlerde görünmektedir. Spatyomun aþaðý
merhalelerindeki geri
varlýklarý, çamurlar ve
pis çukurlar içinde
yuvarlanmakta, uçurumlardan kendilerini
aþaðýlara atývermekten
haz duymaktadýrlar.
Karanlýk bulutlar onlarý
kuþatmýþ ve sýkýntý vermekte, bu sýkýntýdan kurtulmak için karanlýk
bulutlarýn üstüne çýkmayý
düþünecek yerde bilakis
içine gömülmekte, derinlere gitmektedirler. Onlar
dünyaya gelmeye, insanlara iþkence yapmaya,
onlardan intikam almaya
can atmaktadýrlar. Bunda
muvaffak olamazlarsa
hiç deðilse medyumlarla
irtibat kurup onlar vasýtasýyla arzularýna nail
olmak istemektedirler.
Onlar için medyumlar iyi
bir tesir vasýtasýdýr, þayet
tam hakimiyeti altýna alabilirse çok iyi bir alettir.
Burada medyum sýkýntý
çekecekmiþ, üzülecekmiþ
onlarý alâkadar etmez.
Bu geri varlýklarýn
bulunduðu ortamý meselâ
þöyle tahayyül edebiliriz.
Arasýnda derin ve
korkunç uçurumlar bulunan, sarp kayalarla kaplý,
çýplak sýradaðlar; üzerleri
kesif kara bulutlarla
kaplanmýþ havasýnda
devamlý insaný ürperten,
bunaltan, sýkan bir aðýr-
SEVGÝ DÜNYASI
lýk var. Aþaðýlara indikçe
kan kokusu, irin kokusu,
çirkefli çamurlarýn
kokusu insanýn burnunu
týkamakta, nefes aldýrmamakta. Korkunç tablolar,
çamurumsu pis renkler
gönülleri karartmakta,
insana hayret ve korku
vermektedir. Öldürdüðü
kurbanýnýn kanýný içmeye
çalýþan bir hunhar katil,
keskin diþleri sýrtlan gibi
ileri çýkmýþ, hain
bakýþlarýyla önüne geleni
parçalamaya, etlerini çið
çið yemeye hazýrlanan
bir baþka canavar. Elhasýl
düþünebileceðiniz her
türlü geri, pis, menfur
manzaralar orada mevcut. Biraz yükselmiþ bir
varlýðýn oralarda bir
saniye bile durmaya
tahammülü olamaz. Ama
oradaki zavallýlarý biraz
yukarýya çýkarmaya
gayret edin, en büyük
reaksiyonu gösterecekler,
yukarýlarýn kötü, oralarýn
çok daha iyi olduðuna
dair size vaaz vermeye
baþlayacaklardýr.
Erdem - Geri âlemleri
ben bu kadar kötü olarak
düþünemiyordum. Bu
cidden korkunç bir þey.
Acaba bütün geri varlýklar böyle yerlerde mi
yaþarlar?
5
Özden - Hayýr geri
âlemlerde de bir takým
derecelenmeler var.
Hepsinde artan derecelerde bir ruh darlýðý, bir
sýkýntý olmasýna raðmen,
yukarý çýktýkça hafifleyen, þekil deðiþtiren,
az çok dünyadaki sýkýntýlara benzeyen izlenimler var. Aþaðýlara indikçe
korkunç manzaralar ve
aðýr atmosfer çoðalmaktadýr.
Erdem - Bu geri âlemden sonra üstün âlemler
nasýl geliyor. Ve oralar ne
tarzdadýr?
Özden - Üstün âlemlere
geçmeden önce bir orta
mertebenin bulunduðunu
biliyoruz. Bu âlem dünya
þartlarýna benzer þartlar
içinde yaþayan varlýklarla
doludur. Kimisi hayat
mücadelesiyle sýkýntýlar
çekmekte, kimisi eðlence
âlemlerinde dolaþmakta,
kimisi iþ yerlerinde,
dairelerde çalýþmakta,
gezip dolaþmaktadýr.
Bütün bu yerlerin,
görülen þekillerin oradaki
ruhlarýn ve bu vasatý
idare eden büyük varlýklarýn imajlarýyla hasýl
olduðunu hatýrlatmak
isterim. Ýþte bu dünyanýn
daha seyyal, daha
deðiþken bir kopyasýdýr.
Ölmediklerini hâlâ
dünyada yaþamakta
bulunduðunu sanan ruhlar buralarda barýnýrlar.
Bu âlemi de tarif ettiðim
tarzda tasavvur etmemiz
lâzýmdýr.
Erdem - Üst âlemleri
nasýl tasavvur ve idrâk
edeceðiz?
Özden - Üst âlemler
sonsuzluða doðru uzanan
ve gittikçe yükselen
sayýsýz kademeler teþkil
ederler. Bunlarýn ancak
ilk kademelerini, yani üç
buutlu âlemimizin þartlarýna uyanlarý idrâk edebiliriz. Ondan yukarýsý
dört buutlu, beþ buutlu
v.s. âlemleri idrâk
etmemiz bizim için
imkânsýzdýr.
Þeklin, rengin, bizim
maddemize yakýn hiçbir
maddenin bulunmadýðý
yeri idrâk edebilecek
kudret sahibi deðiliz.
Fakat kýsmen idrâk edebildiðimiz ilk
kademelerin bile ne
üstün renk, ses ve þekil
kompozisyonlarýyla dolu
olduðunu, orada bulunmanýn ne büyük hazlarla,
ruh hafifliliði ile ve mutluluklarla dolu olduðunu
oradaki varlýklarýn
ifadelerinden öðrenmeye
çalýþýyoruz.
NE MUTLU BARIÞ
YAPICILARINA - II
Psikolog Ahmet Kayserilioðlu
SEVGÝ DÜNYASI
GELECEÐÝMÝZÝ
KÝMLER BELÝRLEYECEK
I. Dünya Savaþý'nýn karanlýk yýllarý...
Bilim ve teknolojide ilerlemiþ; iyilikte,
doðrulukta ve sevgide sýnýfta kalmýþ Batý
Ülkeleri, yeryüzü nimetlerinden daha çok
pay kapabilme ihtirasýyla birbirlerinin
boðazýna yapýþmýþ, amansýz bir ölümkalým savaþýndalar... Bu kanlý kavgadan
Avrupa'nýn tam göbeðinde olmasýna raðmen, sadece bir ülke yakasýný sýyýrabilmiþ: Ýsviçre. Ama orada da soðuk
savaþýn it dalaþý bütün hýzýyla sürmede.
Ünlü Avusturyalý yazar Stefan Zweig
"Yýldýzýn Parladýðý Anlar" kitabýnda o yýllarýn Ýsviçre'sindeki diplomatlar ve casuslar savaþýný destansý ifadelerle þöyle
anlatýr:
"Dünya Savaþýnýn kudurmuþ dalgalarý
ile her yandan dövülen küçücük bir ada,
bir barýþ adasý olan Ýsviçre, 1915'ten
itibaren dört yýl aralýksýz süren heyecanlý
bir polis romanýna sahne oldu. Lüks otel
odalarýnda daha birkaç yýl önce dostça
briç oynamýþ iki taraf diplomatlarý, sanki
hiç tanýþmýyorlarmýþ gibi, birbirlerini
görmezliðe gelmekteler... Bu diplomatlarýn odalarýndan kimliði belirsiz bir sürü
insanýn acele acele çýktýðý görülüyor. Gizli
görevler yükletilmiþ bu insanlarýn arasýnda milletvekilleri, sekreterler, bazýlarý
yüzüne tül koymuþ kadýnlar bulunmaktadýr. Otellerin önlerinde yabancý memleketlerin yüksek makam ve kiþilerinin
lüks otomobilleri durmakta; sanayiciler,
gazeteciler, büyük müzisyenler ve görünüþe göre þöyle bir dolaþmaya çýkmýþ
görüntüsü veren kiþiler arabalarýndan inip
hýzla lüks otellere doluþmakta. Fakat
hemen herkesin de görevi ayný: Bir þeyler
öðrenmek, bir þeyler sezinlemek!.. Onlarý
7
odalarýna götüren kapýcý, odalarýný temizleyen kýz da, bir þeyler araþtýrmak, bir
þeyler gözetlemek zorunda. Kýsaca, her
yerde iki tarafýn örgütleri birbirine karþý
çalýþýyor. Propaganda adý verilen þeyin
yarýsý casusluk; sevgi diye ortaya konan
þey ise ihanet. Aceleci yabancýlarýn görünür iþlerinin ardýnda bir ikinci ve üçüncü
iþ gizli. Haber verilmeyen, gözlenilmeyen
hiçbir þey yok. Herhangi bir rütbe ve
mevkide bulunan bir Alman'ýn Zürich'e
varmasý, Bern'deki karþý taraf elçiliðinin
bunu öðrenmesi hem de ayný ana rastlýyor; bir saat sonra Paris de öðrenmiþ bulunuyor. Ataþeler; irili ufaklý ajanlardan her
gün ciltler dolusu gerçek ya da uydurma
raporlar alýyor ve üstlerine ulaþtýrýyorlar.
Bütün duvarlar, camdan yapýlmýþ gibi þeffaf. Telefon konuþmalarý dinleniyor. Kâðýt
sepetleri ve kurutma kâðýtlarý sayesinde
bütün haberleþme elde ediliyor. Bu pandomina, sonunda öyle karmakarýþýk hal
alýyor ki, artýk çoklarý, avcý mý, av mý olduklarýný; casusluk mu yaptýklarýný yoksa
izlenip ihanete mi uðradýklarýný, ya da
ihanet mi ettiklerini bilemez oluyorlar..."
Tozun dumanýn birbirine karýþtýðý, her
þeyin altüst olduðu, casuslarýn solucan
yumaðý gibi içiçe yuvarlandýðý o günleri
böyle anlattýktan sonra ünlü Yazar sözü;
Ýsviçre'nin Zürich þehrinde tüm saatlerini
kütüphanede geçiren, kimsenin önem vermediði bir garip adama getirir. Devrimci
eylemlerinden dolayý ülkesinden kaçarak
14 yýldan beri dýþarýda yaþayan bu adamý
þöyle anlatýr:
"Bu ufak tefek ve týknaz adam, hiç de
öyle göze çarpmaz ve elinden geldiðince
göze çarpmadan yaþar. Topluluklardan
kaçar, çekik kara gözlerinin keskin bakýþlarýný pek sýk gören olmaz. Konuklarý
pek azdýr. Ama o, her gün düzenli olarak
SEVGÝ DÜNYASI
8
saat dokuzda kitaplýða gider ve saat on
ikiyi çalýp da paydos oluncaya kadar oturur. On ikiyi tam on geçe evindedir ve
herkesten önce kitaplýkta bulunmak
üzere, bire on kala yine evden çýkar ve
akþamýn altýsýna kadar orada kalýr. Fakat
haber alma ajanlarý, sadece çok konuþan
adamlara dikkat ettikleri ve çok okuyup
çok öðrenen köþesine çekilmiþ insanlarýn,
dünyanýn ihtilâle sürüklenmesinde en
tehlikeli rolü oynadýklarýný bilmedikleri
için, bir kundura tamircisinin evinde oturan bu önemsiz adam hakkýnda hiçbir
bilgi toplamazlar. Sosyalist çevrelerin bu
adam için bütün bildiði, Londra'daki Rus
mültecileri tarafýndan çýkarýlan önemsiz
bir radikal gazetenin yazý ailesinden olduðu ve Petersburg'da adý bile aðza alýnmayan tuhaf bir partinin baþkanlýðýný yaptýðýdýr. Bazýlarýnýn küçümsediði ve kendisiyle uzlaþmanýn asla mümkün olmadýðýný söyledikleri bu adamla pek fazla
ilgilenen de yok..."
Zweig'ýn bizlere ana hatlarýyla anlattýðý
o günün Ýsviçre'sinde "Geleceðin dünyasýný kim belirleyecek, kim ona þekil verecek?.." diye her kime sorsanýz size kuþkusuz: "Çýlgýnca birbirleriyle boðuþan þu
diplomatlar, þu casuslar!" diye cevap verirdi. Açýlýþýndan kapanýþýna kadar kütüphanede kitaplara gömülen, kendine
bile hayrý olmayan þu silik adamýn dünyanýn geleceðine ne etkisi olabilirdi ki?!..
Ama dünya tarihi hiç de öyle yazýlmadý.
Bu kütüphane kuþu önemsiz adam yani
Vladimir Ýliç Lenin, Rusya'da devrim
ortamýnýn oluþtuðunu öðrenir öðrenmez
1917'nin Martýnda ülkesine doðru yola
çýktý. Orada birkaç ay süren devrimci
mücadelenin ve Ekim Ayýnda dünyayý
sarsan 10 dehþetli günün mimarý olarak
Sovyet Rusya'ya 70 yýl hükmedecek
sosyalist devrime damgasýný bastý!..
Bugün 1. Dünya Savaþý'nda oradan
oraya koþuþan diplomatlarýn, casuslarýn
adýný bile bilen, anan yok ama, dünyanýn
geleceðine imzasýný atmýþ o garip kiþinin
adýný bilmek ne kelime mumyalanmýþ
naaþýný ziyaret için insanlar hâlâ kuyruklarda sýralarýný bekliyorlar!..
BÝR DÝP DALGASI
Düðün deðil, bayram deðilken, bu
geçmiþte kalmýþ olaylarý niçin hatýrlayýp
anlatýyorum ki?!.. Amacým sadece: "Þimdilerde geleceðin dünyasýna kim þekil
verecek, yeryüzünde barýþý, sevgi birliðini
kim saðlayacak?.." sorusuna cevap ararken, yalnýzca okyanusun üst dalgalarýna
takýlý kalýp yanýlgýya düþmememizi dip
dalgalarýný görmezlikten gelmememiz
içindir.
Geçen sayýdaki yazýmda Kryon
(Krayan) Rehber Varlýðýn, "Ýndigo çocuk-
lar" diye isimlendirdiði, deðiþik bir neslin
gittikçe artan bir tempoda dünyamýzý
doldurmakta olduðundan bahsetmiþ,
SEVGÝ DÜNYASI
kendi gözlemlerimle o çocuklarý tanýmlamýþ, örnekler sunmuþtum. 18 yýl boyunca ABD'nin ve dünyanýn deðiþik þehirlerindeki topluluklara bir medyum
aracýlýðýyla bilgiler veren; "Birleþmiþ
Milletler"de bile beþ celse yapan; Akaþa
yayýnlarýnca dilimize kazandýrýlmýþ kitaplarý, baský üstüne baský yapan Kryon
isimli rehber varlýk, gelecekten ümidini
kesmiþ insanlara, bu Ýndigo çocuklarý bir
potansiyel güç olarak sürekli hatýrlatmaktadýr.
Dünyanýn geleceðine esas
damgasýný basacaklarýn;
dünyada birlik, dirlik ve
barýþý saðlayacaklarýn, þu
her yerde adý, saný geçen
politikacýlar, medya
aslanlarý olmayýp; bir
görünmez dip dalgasý gibi
dünyamýza sessizce gelen
þu "Ýndigo Çocuklar"
olacaðýnýn altýný sürekli
çizmektedir.
Geçen sayýmýzda Kryon'dan bu konuda
kýsa bir alýntý yapmýþtým. Þimdi hem o
alýntýyý, hem de "Ýndigo Çocuklar" kavramýný dünya çapýnda yaymakta öncü olan
Kryon'un bu konudaki diðer sözlerini
sizlerle paylaþmak istiyorum:
Gezegen üzerinde yeni yaratýlmýþ olan,
1987'de baþladýðýnýz ve 2012'de bitireceðiniz bir enerji vardýr. Bu içinde
yaþadýðýnýz 25 yýllýk enerji penceresidir.
Siz daha eski bir enerjide doðmuþtunuz.
Ýþte bu yüzden sizin özsaygýnýz yarýya
inmiþ bir bayrak gibidir. Ama þu anda
doðan insanlar için, bu hiç de böyle
deðildir. Ben yeni çocuklardan söz ediyo-
9
rum. Biz onlara Ýndigolar diyoruz.
Bazýlarý onlara kristaller diyor. Bazýlarý
onlara yeni dünyanýn çocuklarý, yeni
çocuklar diyorlar. Onlara istediðiniz ismi
verebilirsiniz.
"Herkes onlarý fark ediyor, öyle deðil
mi? Bu çocuklar farklýdýr. Onlar bu
dünyaya kendi deðerlerini bilerek gelirler.
Onlarýn özsaygýsý, bayraklarý yüksekte
gururla dalgalanýr. Siz yüksek dengeli, özsaygýsýna sahip bu çocuklarý alýp, düþük
bir özsaygýsýyla doðmuþ yetiþkinlerin
arasýna koyduðunuzda ne olur? Bu çocuklar inatçý, dikbaþlý, bildiðini okur gibi görünürler. Belki de bu onlarýn kim olduklarýný bilmelerinden kaynaklanmaktadýr...
" Sonuç olarak bu çocuklar zor olmayý
amaçlamamaktadýr. Ama dengeli özsaygýsý niteliklerine sahip olmamýþ sizlere
onlar genelde otoriter, hattâ zorba tavýrlý
görünürler (8/226)
" Bu yeni bir çaðýn baþlangýcýdýr. Bunu
ilk önce kimlerde göreceðinizi biliyor
musunuz? Çocuklarda. "Ýndigo Çocuk"
sizin sahip olmadýðýnýz bir þeye sahiptir.
O dualiteyi kendisinden uzaklaþtýrma
yeteneðine sahiptir. Bu onun ruhen birlikte getirdiði niteliklerden biridir; çünkü o,
"burada olmayý hak ettiði bilgisiyle gelir.
Bu çocuklarýn bazýlarý size geçmiþte kim
olduðunu ve buraya neden geldiðini
söyleyecektir! Onlarýn hepsi de spiritüel
bir dev olmayacak. Onlar, insanýn seçimiyle, hâlâ çocuklar gibi davranacak.
Ancak, bu insan soyunda gerçekten
farklý bir þey vardýr, ve en büyük fark
onlarýn gezegen için duyduðu tutkunun
özünün güç, aç gözlülük ve kýskançlýk
olmamasýdýr. Dolayýsýyla, birçoklarýnýn
temel insan doðasý dediði þey bu çocuklarda farklýdýr. Bu küçük insan, anababasý tartýþýp birbirine baðýrdýðýnda
dünyasý sarsýlsa da, kendisinden iste-
10
nildiði gibi odayý terk etmeyecek, gidip
yataðýn altýna saklanmayacaktýr. Onun
yerine, o anne ya da babasýnýn bacaðýna
sarýlýp onlara tartýþmayý bitirip anlaþmalarý için yalvaracaktýr!
Bu çocuk bu gezegene huzur ve barýþ
dolu bir varoluþ için duyduðu tutkuyla
gelir. Bunu gözleyin. Bu durum þimdiden
görülmektedir. Bu çocuklarýn çocuklarý
daha da aþikâr bir biçimde farklý olacaktýr,
ve siz üçüncü kuþaðý deneyimlediðinizde,
onlar bu gezegende daha önce asla görülmemiþ bir derecede barýþ talep ediyor
olacak. Ve o zaman bu gezegenin yakýn
geçmiþ tarihi -o zaman vuku bulmuþ
þeyler yüzünden- bir kadim tarih haline...
neredeyse bir KARANLIK ÇAÐ haline
gelecek.
Bu yeni Ýnsanlar sizin görmüþ
olduðunuz hiçbir Ýnsan türünün niteliklerine sahip olmayacak. Bunu gözleyin.
Ah, eskinin gidip yeninin gelmesi biraz
zaman alacak, ama bu yeni kuþaðýn
duruþu çok farklý olacak, çünkü onlar
önce bireysel iliþkilerinizde, sonra ülkeler
ve dinler arasýndaki iliþkilerde hoþgörü
talep edecek. Onlar "Ýnsanlar ve kültürler
çok farklý olsa bile, bu gezegeni birleþtirmenin bir yolu vardýr" diyecek. Onlar
insanlýðýn asla çözemediði bazý en sýkýcý
ve ezici sorunlar üzerinde çalýþmaya baþlayacak. Ve siz dünyanýn sorunlarýnýn
çözümlerinin bu küçük çocuklardan ve
onlarýn çocuklarýndan geldiðini göreceksiniz. (6/120-121)
Bu þimdiye dek görülen en güçlü potansiyeldir. Gezegen üzerinde yeni bir enerji
vardýr, bu daha önce asla ortaya çýkmamýþ
bir enerjidir, bu dünya üzerinde barýþ
potansiyelidir! Ve o Ýnsan kýlýðýna bürünmüþ meleklerin, Ýnsanýn tekâmülî deðiþimini kolaylaþtýran DNA deðiþiminin
SEVGÝ DÜNYASI
çevresinde dönmektedir. Bu yeni enerji
Ýnsan bilincini deðiþtirir ve bu þimdiden
çocuklarla baþlamýþtýr.
Bazýlarýnýzýn kafalarý
Ýndigo Çocuklar'ýn kim
olduðu konusunda
karýþmýþtýr, bu yüzden size
bunu birkaç cümleyle
açýklayacaðým.
Bu çocuklar yeni bir Ýnsan
bilincini temsil etmektedir.
Onlar eski "Ýnsan
doðasýndan" farklý
olarak ailelerin huzur,
gezegenlerinde barýþ
yaratmakla ilgilenecek
insanlarý temsil etmektedir.
Binlerce yýldýr eski
enerjide tanýk olduðunuz
güç, aç gözlülük, kýskançlýk
gibi Ýnsan nitelikleri þu
anda doðan Ýnsanlardan
daha karanlýk bir
dualitenin parçasýdýr.
Ah, sevgili varlýklar, eðer dualite dengesinin deðiþtiðini görebilseydiniz, bunu
anlardýnýz. Eðer bu çocuklarýn bir þey olduðunu düþünüyorsanýz, o zaman onlarýn
çocuklarýný bekleyin! Size sadece bir bilinç deðiþiminden söz etmemiþ, onlarý
barýþtýrýcýlar olarak da nitelendirmiþtik!
Biyologlarýn onlarýn genomuna (*) bakýp
daha yeni haritasýný çýkarabildikleri genomlardan farklý olduðunu göreceðini
söylemiþtik! Bilim bu çocuklarýn çocuk(*) Genom: Bir organizmada bulunan DNA
setlerinin tamamýna verilen isimdir.
SEVGÝ DÜNYASI
larýnýn baðýþýklýk sisteminin gücünün arttýðýný keþfedecek. Bilim o çocuklarýn þimdi sizin kolayca yakalandýðýnýz hastalýklara yakalanmadýðýný keþfedecek ve siz bu
gücün nereden kaynaklandýðý merak edeceksiniz Size onun nereden kaynaklandýðýný söyleyeyim: O sizden kaynaklandý! O, 1962 ile 1987 yýllarý arasýnda meydana gelen þeyden kaynaklandý. O
sizin yaptýðýnýz þeyden kaynaklandý ve bu
celsede sözünü ettiðimiz potansiyelleri
mümkün kýldý. Ýþte siz bu yüzden bu
kadar çok seviliyorsunuz. Ýþte bu yüzden
aile dediðimiz bu varlýk grubu þimdi sizin
ayaklarýnýzý yýkýyor. Dünyanýn deðiþim
vaadi þimdiki çocuklarýn çocuklarýnda
bulunsa da, onlarýn tekâmülünün esasý
SÝZÝN tarafýnýzdan baþlatýlmýþtý! (6/149150)
Bu sözleri dinleyenler ve
okuyanlar arasýnda yeni çocuklarý tanýyan Ýnsanlara ne mutlu.
Bu çocuklarýn neler yapacaðýný
görene dek bekleyin! Bu çocuklarýn ellerini tutup gözlerine
bakarak, "Seni tanýyorum. Seni
bekliyorduk" demeye hazýr olan
Ýnsanlara ne mutlu. Bunlar bugün
sözünü ettiðimiz potansiyellerin
gerçekleþmesine yardýmcý olacak
çocuklardýr. Ana-babalar, dikkatli
olun. Önyargýlarýnýzý, eðilimlerinizi bu çocuklara geçirmeye
çalýþmayýn, çünkü onlar bunlara
inanmayacak ve onlarý kabul
etmeyecektir. Çocuðunuzu kendinizden uzaklaþtýrmanýn bundan
daha hýzlý bir yolu olamaz, çünkü
onlar sizin kendilerine geçirmeye çalýþtýðýnýz önyargýlarý görecek ve sizin bilgeliðinize saygý
duymayacaktýr.
Ýndigo Çocuklar Dünya'ya bir
11
dizi hücresel talimatla gelmektedir ve size
baþlýca talimatýn ne olduðunu söyleyeyim. O kýskançlýk, nefret, hattâ hayatta
kalmaya çalýþma ya da korunma talimatý
deðildir. Bu çocuklar büyüdüðünde, sizden onlarýn sözlerinin ve niyetlerinin
insanlýða ne söyleyeceðini izlemenizi
istiyorum. Onlarýn tüm amacý þunu soracaktýr:
"Dünya'nýn sorunlarýna nasýl çözüm
bulabiliriz ve hep birlikte nasýl hoþgörülü
bir aile olabiliriz? Sürekli savaþmýþ olan
kabileleri nasýl bir araya getirebiliriz?" Bu
çocuklar binlerce yýldýr insanoðlunun
aklýna gelmemiþ bu deðiþiklikleri kolaylaþtýran liderler olabilir. Þimdi siz bunu
ýsrarla isteyecek anlayýþa sahip çocuklarla
karþý karþýyasýnýz. Bu çocuklarýn neler
12
yapacaðýný görene dek bekleyin. (6/167168)
Bu çocuklara ne mutlu, çünkü onlar
barýþ kurucularý olarak, engin düþünürler
olarak dünya üzerindeki sosyolojik
deðiþimin "Tesla"larý olarak bilinecekler.
Onlar görünüþte hiçbir çözümün olmadýðý
yerde çözümler bulacaklar. Farklý biçimde düþünen, çok farklý insanlar olacaklar.
Bunu göreceksiniz. Dünya üzerindeki
durum kritiktir ve bir ilerleme olmamasý
sizde düþ kýrýklýðý yaratýyor. Engel nedir?
Sizler bu yeni çocuklarýn büyüyüp sizin
liderleriniz olmalarýný bekliyorsunuz!.
Onlarý dünyaya getirenler ve bunu yapabilmek için yerkürenin titreþimini deðiþtirmiþ olanlar sizlersiniz. (8/254)
BÝR BAÞKA DÝP DALGASI
Kur'aný Kerim'in Kehf Suresinde 300
yýl uykuda býrakýlan 7 yaðýz delikanlýnýn
ayaða kalkýp, eskiden yaþadýklarý topraklarda yeniden dolaþmaya baþladýklarý
anlatýlýr. Onlar baþlangýçta Yaradan'ýn
deðiþmeyen ahlâk prensiplerinden bahseden peygamber sözlerine tutkuyla
baðlanmýþ aþk ve þevk dolu, gönüleri
gençler idi. Bu herkesin yararýna ýþýklý
sözleri kardeþleriyle paylaþmaya kalkýnca, kurulu düzenin baðnaz yöneticilerinin
hýþmýna uðramýþlar; canlarýný ancak
Yaradan'ýn yol göstermesiyle bir maðaraya sýðýnarak kurtarabilmiþlerdi.
Ancak Yüce Alem'in esas
amacý onlarý kurtarmanýn
da çok ötesindeydi.
Ýlâhi öðütlerin dile
getirilemediði,
yasaklandýðý ya da
SEVGÝ DÜNYASI
bozulmuþ, çarpýtýlmýþ
öðretilerle aklýn ve
mantýðýn susturulduðu
ülkelerde; insanlarýn
kendiliðinden doðru yolu
bulup bulamayacaklarýnýn
kanýtlanmasý için o
7 yaðýz delikanlý
300 yýl öyle uykuda
býrakýlývermiþlerdi.
Ve uyandýklarý zaman gördükleri tüyler
ürperticiydi. Evet geçen bu yüzyýllar
içinde giyim kuþam, yeme içmeler, evler,
sokaklar deðiþmiþti ama; yalan, dedikodu,
kin, nefret, düþmanlýk, gaflet... bütün bu
toplumsal çirkinlikler; kavgalar, vurmalar, kýrmalar, cinayetler, savaþlar aynen
eskisi gibi yerli yerinde duruyordu.
"Bizim Celselerimiz"de bu korkunç son
þöyle vurgulanýr:
"Bir gümüþ lira çözdü her
þeyi. Ve geçen zamaný
anladýlar. Geçen zamanla
birlikte hiçbir þeyin
deðiþmediðini insanlar
arasýnda!.."
Þimdi Kryon'ýn deðimiyle "Ruhsallýðýn
Kýþý"nýn yaþanmakta olduðu ve yeryüzünü birkaç defa yok edecek nükleer
silâhlarýn depolandýðý günümüz dünyasýnda, insanlara Yaradan'ýn doðru yaþama
kurallarýný kimler anlatacak, kimler sevgide, bilgide örnek olacak, kimler indigo
çocuklarýn yollarýný aydýnlatacak?!
Ýlkin aklýmýza Gülyüzlü Peygamberlerle
ortaya konmuþ ve geçmiþte insanlýða
büyük aþamalar kaydettirmiþ "dinler"
SEVGÝ DÜNYASI
geliyor kuþkusuz. Ama gördüklerimiz,
yaþadýklarýmýz o gülyüzlülerin mesajlarýnýn taban tabana zýttý olmuyor mu?
Uzaða gitmeye gerek yok. Birkaç yýl önce
bir röportajýmda Diyanet Ýþleri Eski
Baþkanlarýndan Prof. Dr. Süleyman Ateþ'in günümüz din okullarýndaki eðitimle
ilgili sözleri karamsarlýðýmýzý artýrýyor.
Ýmam böyle yetiþirse, cemaat ne olur bir
düþünün. Sayýn Ateþ'in sözlerini özetleyerek tekrar aktarýyorum:
"... Kitabýmýz bozulmamýþ olarak ortada
duruyor. Ama din uzmanlarý tutarsýz
yorumlarýyla iþi berbat bir hale getirdiler.
Ve esas acýnacak nokta, bugün ilâhiyatla
ilgili meslek okullarýnda öðretilendin, iþte
bu din uzmanlarýnýn berbat ettikleri
dindir. Yaptýklarý açýklamalarýn çoðunun
Kur'anýn ortaya koyduðu dinle bir ilgisi
yoktur. Onlarý, yetiþtikleri zaman ve þartlar içinde deðerlendirerek, niçin bu þekilde yorumlar yaptýklarýný anlayabilir,
hattâ bunlarý doðal karþýlayabiliriz. Ama
bugün bizlerin, onlarý tabulaþtýrarak
söylediklerini tartýþmasýz aynen kabul
etmemizin hiçbir akýlcý yönü, baðýþlanacak tarafý yok. Neredeyse onlarý
peygamberler düzeyine yükseltiyoruz.
Hattâ daha üstüne. Çünkü peygamberler
bile, vahiy dýþýnda kendilerini yanýlmaz
diye takdim etmediler. Biz ise geçmiþ din
yorumcularýný yanýlmaz diye tabulaþtýrarak, onlarý peygamber üstü bir duruma
yükseltiyor, neredeyse "Ýlâhîlik" sýfatý
veriyoruz. Bu ise Kur'anýn kesinlikle yasakladýðý Allah'a eþ koþma günahýnýn açýk
deðil ama, gizli bir iþlenmesine götürüyor
bizleri...
"Türkiye'mizde Ýmam Hatip Okullarý'nda ve Ýlâhiyat Fakültelerimizde
öðretilenler iþte bu din uzmanlarýnýn
ortaya koyduklarý kalýplaþtýrýlmýþ dindir.
Kur'anýn dini deðildir. Bu sebepten de
13
birçoðu Kur'ana terstir, aykýrýdýr. Bu okutulan eserlerin yeni baþtan ele alýnmasý,
Kur'an ruhuyla aydýnlanmýþ kiþilerce;
akýl, mantýk ve bilimin ýþýðýnda yeniden
yazýlmasý gerekir. Bu yapýlmazsa, bugünkü gibi, çok hoþgörüsüz, çok tekelci
ve geniþ düþünmekten çok uzak, þartlanmýþ bir nesil yetiþtirmeye devam eder
dururuz.
"Þimdi tasavvuf da bozuldu. Çoðu, tutucu, doðru düþünme kurallarýndan uzak,
saldýrgan, dedikoducu bir tavra büründü.
Bir yerde baþ olmak, buyurmak ateþiyle
yanýyor niceleri. Sözü yine dini okullara
getirmek istiyorum. Geçmiþi tabulaþtýrmak, doktorasýný bile derme-çatma yapmýþ kiþilerle eðitimi sürdürme yanlýþlarý
içindeki bu kurumlarýmýz, gönül eðitimi
yönünden de çok geri durumda. Ben istiyorum ki, kendini tamamen Allah'ýn
emrine vermiþ, manen olgunlaþmýþ hocalarýn yönetiminde öðrenciler önce 2-3
sene gönül eðitiminden geçip sevgiyi,
saygýyý iyice kendilerine benimsetmeliler.
Bundan sonra da Kur'an ýþýðýyla aydýnlanmýþ din uzmanlarýnýn eline verilmeliler.
Þimdi bunun tam tersi yapýlýyor. Hz.
Muhammed "Âlemlere Rahmet" idi, biz
"Âlemlere gazap" olduk..."
Prof. Dr. Süleyman Ateþ'in bu tespitleri
son derece önemli. Sorunlarýmýzýn kökünü, baþka yerde deðil, bu eðitim yanlýþlarýmýzda aramalýyýz. Halkýmýzýn ciddi
din bilginlerinden ziyade televizyonlarda
þov yapan; doðru yanlýþ hikâyeler, mesellerle duygusal hitabeler döktüren; organ
nakline aykýrý yorumlarda bulunarak
yaþamlarý söndüren hocalarýn sözlerine
kulak vermeleri de bu eðitim yanlýþýmýzýn
doðal bir sonucudur.
Diðer dinlerde de durum hiç iç açýcý
deðil!..
Hýristiyanlýðýn Papa'sý dünyanýn bunca
14
sorunlarý dururken, inançsýzlýk dört
tarafta kol geziyorken; eþcinsellik, doðum
kontrol haplarýnýn, kürtajýn, boþanmanýn
yasaklanmasý gibi marjinal konularla
ömür tüketiyor. Musevilik ise diðer her
dine ve öðretiye kapýsýný kapatmýþ, nesilden nesile aktarýlan çoðu insan yapýsý
yazýlara kutsallýk etiketi yapýþtýrarak onlardan hayat nizamý ve kurtuluþ reçeteleri
çýkarmaya çalýþýyor.
Evet biliyoruz. Hz. Muhammed ile
"Ýslâm Dini" tamamlandý. Artýk yeni bir
din ve Nebi gelmeyecek. Ama insanlýk
hep böyle karanlýkta mý býrakýlacak?
Elbet ki Alemlerin Rabbi sadece geçmiþ
yüzyýllarýn deðil, her dönemin Rabbi ve
terbiyecisidir. Amentü ile özetleyebileceðimiz inanç duygularý insanlar arasýnda
bu derecede gerilemiþ, Yaradan'ýn deðiþmeyen ahlâk yasalarý gönüllerden silinmiþken "Ýlâhî Düzen"in buna seyirci
kalmayacaðý muhakkak. Nitekim dünyanýn her tarafýnda bilimsel yöntemlerle,
artan bir tempoyla, insanlarýn akýl ve
mantýkla kabul edebilecekleri aydýnlatýcý
bilgiler, Rehber Varlýklar aracýlýðýyla
sürekli tekrarlanýyor. Semavî dinlerin kutsal metinlerinin özleriyle tamamen
uyuþan bu bilgilerle gönül erlerinin, ýþýk
taþýyýcýlarýn, deniz fenerlerinin sayýsý gün
be gün artýyor.
Yeni nesle iyi örnekler sunmak, doðru
bilgilerle onlarýn yollarýný aydýnlatmak
görevi bu þekilde tamamlanýnca artýk
bütün yük gönül rahatlýðýyla "Ýndigo"larýn
sýrtýna aktarýlabilecek. Kur'aný Kerim'in
yana yakýla öðütlediði: "Tek Allah'a inanýn. Hz. Ýbrahim'in öðretisinde buluþun!.." dileðinin tüm gönüllerde yer edip
kök salmasýyla, ancak bu yolla, bunalýmdaki insan ve tükenmekte olan yeryüzü
huzur ve esenliðe kavuþabilecek.
SEVGÝ DÜNYASI
Koyu Hýristiyan mezheplerinin etkisinde olan ve Ýslâm'a çok çarpýk nazarlarla bakýlan ABD'de, KRYON Rehber
Varlýðýn Ýslâm ve Hz. Muhammed'den
üstelik 11 Eylül 2001 trajedisinden sonraki yýllarda þu ifadelerle söz etmesi, bu
duygu ve düþüncelerimin ufak ama
çarpýcý bir kanýtý:
" Muhammed bir maðarada bir melekle
konuþtu. Ve o melek Cebrail idi. Bu, o
yanan çalýdan Musa'ya hitap eden ayný
melekti; o iletiþim meleðiydi... Cebrail,
Muhammed'e onun büyük Ýslâm ulusunu
yaratmasýna yardýmcý olan bir bilgi verdi.
Onun mesajý þuydu: "Sadece tek bir Tanrý
vardýr."
Ve Muhammed bu mesajla Arap kabilelerini birleþtirdi. Onun amacý neydi?
Onlara -týpký Ýsrail'in tek Tanrý'sý gibi- tek
Tanrý'nýn mutluluk ve huzurunu vermek!.."
" Muhammed, Ýbrahim'i onurlandýrdý.
Bunu biliyor muydunuz? Geriye dönüp
onun sözlerini okuyun. Namaz seccadelerinin ilk baþta Kudüs'e doðru serildiðini biliyor muydunuz? Miracý (yükseliþi) sýrasýnda Muhammed'in, Ýbrahim
ve Mesih ile görüþ alýþveriþinde bulunduðunu biliyor muydunuz? Bu, onun
kitabýnda yazýlýdýr. Ve böylece Ýslâm uluslarý Ýbrahim'in vizyonuyla ve "Sevgi
Üstadý"yla birleþmiþtir. Ve gerçek budur.
Her þey böyle baþlamýþtýr. Muhammed
birlik ile ilgiliydi. Ancak onun vizyonu,
birleþtirmeye çalýþtýðý kabilesel aile
tarafýndan yok edilmeye çalýþýlmýþtýr."
(7/178)
Gelecek Sayýda: Dünya Çapýnda
"Ruhsal bir kýþ" yaþamamýza raðmen
insanlýðýn son elli yýldaki baþarýlarý ve
Türkiye'mizin görevi...
SEVGÝ DÜNYASI
15
Psiþik Medyum, öte alemdeki
sevdiklerimizle konuþuyor
ÝNANCA SADIK KALMAK
John Edwards/Çeviri: Arýn Ýnan “SON BÝR KEZ” adlý kitaptan
Geçen ay, medyumumuz John Edwards, Sue adýndaki bir müþterisinin feci bir trafik kazasýnda ölen kýzý Tracy ile irtibat kurarak,
kazanýn bir baþka arabanýn sýkýþtýrmasý sonucu olduðunu tespit
etmiþti. Tracy ayrýca 143 rakamýný iþaret etmiþti. Bu rakam seni
seviyorum sözcüklerinin içindeki sözcük sayýsýný
belirtiyordu(*)Okul takýmýndayken amigoluk yapmýþ olan Tracy
çok sevdiði arkadaþlarýndan birisinin çaðrý cihazýna da bir mesaj
býrakarak onu þaþýrtmýþtý.
Tracy'nin þaþýrtýcý olaylarýndan birisi de, ameliyat olmasý
gereken bir hastaya (bu kýz Tracy'lerin yanýndaki evde yaþayan
komþularýnýn hafif özürlü kýzýydý)doktorun izni ve haberi olmaksýzýn belirli bir kan testinin yapýlmasýný saðlamasýydý. Ýþin en
ilginç tarafý bu testi, hastanenin kan alma servisinde de çalýþan
medyumumuz John Edwards'ýn yapmýþ olmasýydý. John Edwards
daha önceki bölümlerden de hatýrlayacaðýnýz gibi bu testi ne için
yaptýðýný bilmeden salt kulaðýna fýsýldandýðý için, sonuçlarýna da
katlanmak þartýyla doktordan izinsiz yapmýþtý. Kanýnda pýhtýlaþma
sorunu olduðu bu testten sonra anlaþýlan hasta ise, belirli bir ilaç
tedavisinin ardýndan yeniden ameliyat edilerek saðlýðýna kavuþturulmuþtu.
(*) Geçen ay 143 rakamý yanlýþlýkla alfabedeki birinci, dördüncü ve üçüncü harfler
þeklinde tercüme edilmiþtir. Bu rakam esasen Ýngilizce'de: "I love you" olan "Seni
seviyorum" cümlesinin içindeki harf sayýlarýna tekabül etmektedir. Yanlýþlýk için
özür dileriz. Sevgi Dünyasý)
16
Ruhlar alemiyle kurduðum irtibatlar
sayesinde Tanrý’ya her seferinde biraz
daha yaklaþtýðýmý hissediyordum.
Ancak, baðlý olduðum kilise Katolik
kilisesiydi ve onlarýn yaptýðým iþe karþý
çýktýklarýný çok iyi biliyordum. Sözlü
olarak ifade etmeseler bile ruhsal irtibat iþine soðuk bakýyorlardý. Rahipler,
birçok kez, çalýþtýðým hastaneye kan
vermek için gelirlerdi. Bunu fýrsat bilip
onlara: "Peder, psiþik fenomen hakkýnda ne düþünüyorsunuz?" diye sorduðumda hemen hemen hepsi bana:
"Biliyorsun bu iþ kiliseye aykýrý"
tarzýnda cevaplar verirlerdi.
Ýnsanlarýn çoðu ise bunun tam tersi
görüþteydiler ve benim Tanrý tarafýndan
özel bir yetenekle ödüllendirildiðimi
düþünüyorlardý. Yine de ben kilisemin
yaptýðým iþi onaylamasýný arzu ediyordum. Ne yazýk ki, bu çabamda baþarýlý
olamadýðým için artýk kiliseye gitmekten vazgeçtim. Ama vazgeçmediðim
SEVGÝ DÜNYASI
tek þey, Tanrýmla olan baðým oldu.
Günlerden bir gün, beni þaþýrtacak
çok ilginç bir olay yaþadým. Adý
Veronica olan bir rahibe bana trans
okumasý için geldi. Sanki çok normal
bir olaymýþ gibi onu karþýladým ama
hemen yan odaya koþarak eþim
Sandra'yý aradým ve: "Sandra belki
inanmayacaksýn ama buraya bir rahibe
geldi, þimdi yan odada beni bekliyor.
Ne yapmam gerekir?" diye sordum.
Sandra sakin bir þekilde: "Elbet ki
iþini yapmalýsýn" dedi.
"Ama o bir rahibe" dedim.
"Ama o önce bir insan. Beni iþin bittikten sonra ara olur mu?" dedi.
Hemen yan odaya geçtim ve:
"Hemþire, size bir þey söylemek zorundayým. Sizin trans okumanýzý yaparken
gerileceðimi hissediyorum" dedim.
"Neden" diye sordu.
"Kiliseden dolayý. Yaptýðým her þey
onlara ters geliyor. Onlara göre ben,
görüþülmemesi
gereken bir kiþiyim" dedim.
Hemþire
Veronika gülümsedi ve: "John, Tanrý
insanlara pek çok
yetenek baðýþlamýþtýr. Bazýlarý
harika resimler
yaparlar güzel þarký
söylerler ya da
insanlara hizmet
eden büyük öðretmenler olurlar.
Sana da bu
SEVGÝ DÜNYASI
yeteneði baðýþlamýþ. Bunu hakkýyla
yerine getirmezsen eðer, Tanrý’ya karþý
günah iþlemiþ olursun"
"Bu isyankâr bir hemþire olmalý"
diye geçirdim içimden ve trans okumasýna baþladým. Þükürler olsun ki, iyi
bir iþ çýkardým. Hemþire bana: "John,
benim için bir iyilik yapmaný rica ediyorum. Manastýrda grup okumasý yapmaný istiyorum" dedi. Gerçekten çok
þaþýrmýþtým. Sonra öðrendim ki,
Hemþire Veronica yakýnlarýný kaybetmiþ olan kiþilere moral verme iþiyle
uðraþýyormuþ. Yaptýðým iþin gerçekten
faydalý ve þifalý olacaðýna inanmýþ.
Teklifini hemen kabul ettim.
O gün baþka trans okumalarý da yapmýþ ve epeyce yorulmuþtum. Tam kapýdan çýkacak iken adý Patrick olan bir
müþteri içeri girdi. Zihnime onun
babasý ile ilgili bir imaj geldi. "Baban
ölmüþ" dedim.
"Hayýr" dedi.
"Hayýr mý? Kesin olarak söylüyorum
ki, baban ölmüþ"
"Babam hayatta. Olur mu öyle þey"
"Peki üvey baban olmasýn?"
"Hayýr"
17
"Vaftiz baban olmasýn bu sakýn?"
"Hayýr"
"Ama bana sürekli olarak "Baba"
diyorlar"
"Bak sana bir þey söylemem lazým"
dedi Patrick.
"Hayýr. Henüz bir þey söyleme ve bana sadece "evet" ya da "hayýr" de"
dedim
"Tamam" dedi bana doðru gülümseyerek.
"Babanýn hayatta olduðunu söylüyorsun, doðru mu?"
"Evet. Buraya gelmeden önce babamý
aradým. Yaþýyordu"
Gerçekten Patrick'in benimle oyun
oynadýðýný düþünmeye baþlamýþtým.
Belki de beni sýnýyordu. Bunu
sevmemiþtim. Çünkü sürekli olarak
birisi kulaðýma: "Baba" diyordu.
Neredeyse ona gitmesini söyleyecektim
ki gözümün önüne Patrick'in beyaz bir
gömlek ve siyah bir kýyafet giymiþ hali
geldi ve geçti. Hemen arkama
yaslandým ve ona: "Sen bir rahipsin"
dedim. Ellerini "pes" dercesine havaya
kaldýrdý ve gülümseyerek bana: "Sana
bunu söylemek istemiþtim" dedi.
Artýk ona Peder Patrick Moran diyebilirdim. Bu onun gerçek ismi deðildi
ve zaten gerçek isminin kullanýlmasýný
da istemiyordu. Bunun nedeni kilisenin
bu tarz iþlere karþý çýkmasýydý. Bir
mahallede bulunan kilisede görev
yapýyordu. Bana: "Kilise kabul etmese
bile, psiþik iþlere her zaman ilgi duymuþumdur ama insanlarýn kandýrýlmalarýný ve salt bu yüzden paralarýný
kaybetmelerini istemediðim için de
18
açýkça önermemiþimdir" dedi.
Peder Patrick, iþimi gerçekten doðru
ve namuslu bir þekilde yaptýðýmý trans
okumasý sayesinde öte alemden irtibat
kurduðu yakýnlarý vasýtasýyla öðrenmiþ
oldu. Peder daha sonraki zamanlarda
da bana trans okumasý için geldi. Arkadaþlýðýmýz iyice ilerledikten sonra bana
psiþik medyumluðun pozitif gücüne
inandýðýný açýkça itiraf etti. Gördüðünüz gibi ayný gün beni hem bir rahibe
hem de bir peder ziyaret etmiþ oldu.
Bunu güzel bir iþaret olarak aldým ve
yaptýðým iþin doðru olduðuna iyice
kani oldum.
Peder Patrick ile ilginç konuþmalarýmýz da oldu. Örneðin bana:
"Bazýlarý tersini söyleseler
bile, bu yeteneðin sana
Tanrý tarafýndan baðýþlanmýþ olduðuna inanýyorum.
Sana gelen bilgileri asla
þeytanlar vermiyor. Buna
yürekten inanýyorum.
Ama elbet ki iyi ve kötü varlýklar
arasýnda dolaþarak bilgiler vermeye
çalýþan ruhlar da olabilir. Bunlara kayýp
ruhlar þeklinde bakmak gerekir. Bunlar
tam olarak nereye ait olduklarýný
bilmeyen ruhlardýr. Tabii ki Kilise kimsenin bu tarz konularýn içine dalmasýný
istemez. Kilisenin tek istediði þey, insanlarýn gönüllerini tümüyle Tanrý’ya
SEVGÝ DÜNYASI
açmalarýdýr. Böyle davranmakta da
Kilisenin haksýz olmadýðýný düþünüyorum çünkü insanlarý aldatan pek çok
medyum olduðu gibi, geri varlýklarýn
musallat olduðu pek çok insan da var.
Yaptýðýn iþ, öte alemle bu dünyanýn
aslýnda ayrýlmaz bir bütün olduklarýný
ispatlýyor. Cennetle dünya arasýnda
nasýl bir bað varsa, ölümle yaþam
arasýnda da vardýr" dedi.
Peder Patrick ile ilk karþýlaþtýðýmda
onda bazý psiþik kabiliyetlerin
olduðunu sezinlemiþtim. Bunu ona sorduðum zaman, bazý ruhlarla temas kurduðunu itiraf etmiþti. Ancak pederin
ailesi onun bazý þeyleri gördüðüne
inanmýyor sadece tahmin yürüttüðünü
söylüyorlardý. Bir gün onlarýn evine
akþam yemeði için davet edildiðimde
bana Patrick'in Tony amcasýnýn öte
aleme geçeceði söylendi. Birisinin eve
girdiðinde onun ölüsüyle karþýlaþtýðýný
görüyordum. Bir kaç hafta içinde öleceði kesindi. Peder gördüðüm bu
vizyondan çok etkilenmiþti. Tony amca
onun kan baðýnýn olduðu birisi deðildi.
Onun vaftiz babasýydý. Hemen babasýna ve abisine durumdan bahis etti.
Babasý, annesini haberdar etmeden
abisiyle beraber Tony amcayý ziyaret
ettiler. Durumu gayet iyi gözüküyordu.
Ama tam bir hafta sona, komþularý
ondan haber alamadýklarý için
Patrick'in annesini aradýlar ve içeriye
girdiklerinde Tony amcanýn cesediyle
karþýlaþtýlar. Tony amca bir kalp krizi
neticesinde ölmüþtü.
Gelecek Ay: "Andrew'un Mucizesi"
baþlýklý konuyla devam edeceðiz.
SEVGÝ DÜNYASI
19
ÇOCUKLARIN GEÇMÝÞ YAÞAMLARI
Dr. Roger
Woolger
Ruh Arayýþýnda
Carol Bowman'ýn,
"Children's Past Lives"
Kitabýndan Çeviren: Nelda Bayraktar
Yazarýmýz Carol Bowman, geçen ay Dr. Fiore'nin hastalarýyla yapmýþ
olduðu regresyon deneyimlerinden çeþitli örnekler vermiþti. Pozitif bilimin ýþýðýnda yetiþmiþ, deðerli bir bilim insaný olan Dr. Fiore hastalarýnýn geçmiþ yaþamlarýna dönmelerinin hemen ardýndan iyileþmeleri
üzerine hastalarýnda bu metodu rutin bir þekilde kullanmaya baþlamýþtý.
Dr. Fiore'nin yaptýðý ilk þey, hastasýnýn þimdiki hayatýný iyice inceleyerek sorunun temelinde yatan nedeni araþtýrmak oluyordu. Bu hayatýnda
her hangi bir bulguya rastlamadýðý zaman, problemin esas köküne
inebilmek için onlarý geçmiþ hayatlarýna döndürüyordu. Dr. Fiore, bu
sorunlarýn temelinde var olan en önemli þeyin "Ölüm" deneyimi
olduðunu keþfetmiþti. Hastalarýn sorunlarýndan inanýlmaz bir þekilde
kurtulmaya baþlamalarýnýn tek nedeni ölüm anlarýný hipnoz altýnda
yeniden yaþamalarýydý. Hastalar, Dr. Fiore'nin de rehberliðinde travma
anýna geri döndürüldüklerinde, geçmiþ hayatlarýndan getirdikleri fiziksel hatýrlatýcýlar temizleniyor, belirtiler bir bir ortadan kaldýrýlýyordu.
Böylece, Dr. Fiore'nin tüm hastalarý yaþadýklarý bu deneyimlerle ölüm
korkusundan kurtulmuþlar ve ölümün bir sonuç olmadýðýný, bir baþka
hayatýn baþlangýcý olduðunu anlamýþlardý.
Cathy bir gün beni sabah kahvesine çaðýrmýþtý. Elbet ki kahve bahaneydi. Esas istediði þey, karþýlýklý olarak oturup güzelce sohbet etmekti. Geçmiþ yaþamlarla ilgili
sohbetimiz koyulaþtýkça seslerimiz de yükselmiþ olacak ki, yan odada bulunan eþi
Patrick, sohbetimize katýlmak için bizden izin istemiþti.
SEVGÝ DÜNYASI
20
Patrick, Gürcü aksanýyla
konuþtuðu kendine has
Ýngilizce'si ile: "En iyi
arkadaþým Roger'ýn
geçmiþ hayatlarla ilgili bir
kitap yayýnlamýþ olmasý
ne tesadüf" diyerek, raftan
aldýðý bir kitabý bize doðru
uzattý. Yüzündeki sinik
ifadeyi eksiltmeden bize:
"Þahsi olarak konuþmak
gerekirse, þu geçmiþ hayatlarla ilgili þeylerin birer
zýrvadan ibaret olduðunu
düþünüyorum. Nasýl oluyor da sizin gibi insanlar
bu tarz zýrvalýklara inanabiliyorlar" deyiverdi.
O akþam, çocuklar
uyuduktan sonra, Roger
Woolger tarafýndan
yazýlmýþ olan: "Baþka
Hayatlar Baþka Benlikler,
Carl Jung Ekolünden
Geçmiþ Yaþamlarý
Keþfeden Bir Terapist"
isimli kitabý okumaya
baþladým. Patrick'in yakýn
arkadaþý olan yazarýn nasýl
bir kitap yazmýþ olduðunu
gerçekten merak ediyordum. Dr. Woolger'in öylesine akýcý bir üslubu vardý
ki, kendimi kýsa zamanda
kitaba kaptýrdým.
Kitap, geçmiþ yaþamlarla ilgili kafamda biriken
tüm sorulara tek tek cevap
verdiði gibi, Tibet'in
Ölüler Kitabýnda yer alan
düþüncelerden anlamlý
baþka sonuçlar da çýkarak,
geçmiþ yaþamlarla ilgili
bilgilerime yepyeni bir
derinlik kazandýrmýþtý.
Kitabý bitirir bitirmez
Cathy'yi aradým ve: "Kitap
öylesine akýcý ve iyi
yazýlmýþ ki, bu kitabý
Patrick'in arkadaþýnýn
yazmýþ olduðuna inanamadým" dedim. Patrick'in
böylesine bilgili ve derin
bir arkadaþa sahip
olmasýndan etkilenmiþtim
doðrusu.
Dr. Woolger da týpký Dr.
Fiore gibi ilk baþlarda
geçmiþ yaþamlarýn
iyileþtirici gücüyle ilgilenmiþ olan bir terapistti.
Dr.Woolger, buna ilâveten,
terapistliðini bile aþacak
derecede derin ve mükemmel bilgiye sahipti.
Kitabýnda geçmiþ yaþam
terapilerini tek bir klinik
teknik olarak sunmanýn da
ötesine geçerek, bu
konuyu çaðlar boyunca
insan zihni üzerine
yapýlmýþ olan çalýþmalara
çekiyor ve her insanýn
ruhunun derinliklerinde
yatan geçmiþ yaþam
anýlarýný ortaya çýkararak,
modern psikolojinin en
temel ve en kutsal alanlarýný tartýþmaya açýyordu.
Batý psikolojisini, Doðu
mistisizmini, kendi yaptýðý
regresyon deneyimlerini
ve binlerce hastasýyla
ilgili doðrudan gözlemlerini birleþtiren Dr.
Woolger, geçmiþ yaþam
anýlarýnýn nasýl çalýþtýðýný
açýklayan kapsamlý bir
model geliþtirmiþti.
Kitabý iki kez okudum.
Dr. Woolger da çocuklardan bahis etmemiþti ama
yetiþkinlerle ilgili geçmiþ
yaþam anýlarýnýn
dinamiðini iyice
anladýðým taktirde bunlarý
çocuklara da uyarlayabileceðime kani olmuþtum.
Dr. Woolger kitaba
kendi hikayesini anlatarak
baþlamýþtý. Ýngiltere'de
yetiþmiþti.
Shakespeare'den etkilendiði için aktör olmayý
istemiþti ama kendisini
Oxford Üniversitesinde
analitik felsefe ve
davranýþ psikoloji bölümlerinde çift ana dal programýný okurken bulmuþtu.
Tüm bunlarý okumuþ
olmasýna raðmen: "Ýstatistik biliminin kalple, ruhla
ve insanoðlunun en üstün
ruhsal tekâmülüyle bir
baðý olabilir mi?" diye
sormuþtu. Bu sorusuna
cevap bulmak amacýyla da
daldýðý Hinduizm ve
Hristiyan Mistisizmi ona
Londra Üniversitesinde
doktora derecesi kazandýrmýþtý. Ancak sadece dinle
SEVGÝ DÜNYASI
ilgili çalýþmalar yapmanýn
sonucunda insanýn kuru ve
felsefi açýklamalarýn dýþýnda bir þey elde edemeyeceði sonucuna varmýþtý.
Onun asýl istediði þey, bu
düþüncelerin gerçek hayatta uygulanabilirliðiyle
ilgili bilgilere ulaþmaktý.
Dr. Woolger çalýþmalarýna Zürih'teki Carl Jung
Enstitüsünde devam etti.
Freud'ýn bilinçaltý ile ilgili
görüþlerini geniþleterek
ruhun gizemlerinin yer
alabildiði bir
psikoloji teorisi
ortaya atmýþ olan
Carl Jung
sayesinde Dr.
Woolger hem
entelektüel hem
de ruhsal yönünü
besleyecek bir
felsefeye kavuþtuðuna inandý.
Zürih'teki çalýþmalarýnýn hemen
ardýndan
psikoterapi
seanslarýnýn devreye girmesine
hizmet ettiði
Amerika'daki
Vermont Üniversitesi’nde
hocalýða baþladý.
Günlerden bir gün
meslektaþlarýndan birisi
þayet arzu ederse onu
uyguladýðý bir regresyon
tekniðiyle geçmiþ yaþamý-
21
na döndürebileceðini
söyledi. Woolger önce
tereddüt etmesine karþýn
bir çeþit macera duygusuyla beraber bu denemeyi yapmaya karar verdi.
Dr. Woolger ilk regresyon denemesinde Papa'nýn
ordusunda paralý askerlik
yaptýðý 13. y.y. Fransa'sýna
gitti. Bulunduðu yerde,
Fransýz köyleri Kilise
adýna yakýlýyor, içinde
yaþayan insanlar vahþice
öldürülüyordu.
Dr. Woolger'ýn hayatýný
deðiþtirmiþti. Zaman
zaman rüyasýnda hiç bir
psikoterapi deneyiminin
çare olamadýðý inanýlmaz
iþkenceler görmesinin
neden kaynaklandýðýný
anlamýþtý. Bu deneyim bir
þeyi daha açýða çýkarmýþtý
ki o da hayatýný daima
altüst etmiþ olan yanarak
ölme korkusu idi. Özellikle yanma sahnesiyle ilgili
regresyon deneyimi öylesine güçlüydü ki birçok
Yaþadýklarýndan feci þekilde etkilenen asker bir
anda karar deðiþtirerek
ordudan ayrýlýyor ama
ihanetinin karþýlýðýnda
yakalanýp, yakýlýyordu.
Bu regresyon deneyimi
meslektaþý geçmiþ yaþamla ilgili ayný regresyon
tekniklerini kullanmaya ve
karþýlaþtýklarý bulgularý
birbirleriyle paylaþmaya
baþladýlar. Hipnotik
regresyon ve geçmiþ
SEVGÝ DÜNYASI
22
yaþamlarla ilgili bulabildikleri her türlü bilgiyi
bir araya getirdiler,
içgörülerini ortaya koydular ve metodlarýný
geliþtirdiler. Woolger,
uyguladýðý teknik üzerinde
yeterince güven kazandýktan sonra geçmiþ yaþam
terapisiyle bulduklarý
üzerinde çalýþmalar yapmaya baþladý.
CÝDDÝ ÝYÝLEÞME
Dr. Woolger ve Dr.
Fiore Atlantik'in farklý
yakalarýndan gelmiþ
olduklarý halde klasik
psikoterapi eðitimi almýþ
kiþilerdi. Ýlginç olan þey:
Her ikisinin de geçmiþ
yaþamla ilgili terapi yapmalarýydý. Her iki hekimin
de hastalarý süratle
iyileþiyorlardý.
Dr. Woolger'ýn terapi
seanslarýnda da týpký Dr.
Fiore'nin bulduðu sonuçlar
çýkýyordu. Hastalarýnýn bir
çoðu geçmiþ yaþamlarýnda
köylü, esir, asker, tüccar,
avcý ve sanatçý idiler.
Sujeler yaþadýklarý dönemi
tarihin perspektifine göre
deðil, kendi bakýþ açýlarýna göre anlatýyorlardý.
Kaderin dönemeçleri ne
kadar garip olursa olsun
hikayeler gerçek hayattakiler gibi gerçekçi idi ve
süreklilik addediyordu.
Gerçek geçmiþ yaþam
anýlarýnýn bir özelliði de
dünyevi ayrýntýlarla
süslenmiþ olmalarýydý.
Dr.Woolger için önemli
olan, bir hikayenin
psikolojik gerçekliðinin
olmasýydý. Hastalarýna,
geçmiþ yaþama inanýp
inanmamalarýnýn tedaviyi
etkilemediðini söylüyordu.
Çünkü hastalar buna inanmasalar bile tedavi etkili
olabiliyordu. Dr. Woolger
spesifik isimler, tarihler ya
da tarihi ayrýntýlar
üzerinde durmuyor, þifayý
olumsuz yönde etkileyebileceklerinden dolayý
hastalarýnýn bunlar
üzerinde düþünmelerini
dahi istemiyordu. Dr.
Woolger, geçmiþ yaþam
anýlarýný hatýrlayan bir
kiþinin, duygusal katarsis
yaþayabileceðine, kendisini daha iyi anlayabileceðine ve þifa bulacaðýna
inanýyor ve psikoterapinin
gerçek amacýnýn da bu
olduðunu söylüyordu.
Dr. Woolger da hastalarýný problemin esas
köküne götürüyordu. Dr.
Fiore'nin vakalarý geçmiþ
yaþamla þimdiki yaþam
arasýnda bire bir sebep
sonuç iliþkisi kurarken,
Dr.Woolger sebep sonuç
iliþkisinin ne kadar karmaþýk olduðunu ortaya
koyuyordu. Problemin
kökü bir kaç yaþam geride
olabiliyor ve her yaþam
bir diðerine baþka bir karmaþýklýk katmaný yükleyebiliyordu. Dr. Woolger, bir
dizi geçmiþ yaþamdan
gelen duygusal, fiziksel ve
ruhsal sorunlarýn birikerek kiþinin bu hayatýný
nasýl etkileyebildiðini gösteriyordu. Örneðin fiziksel
bir semptom bir fobiye
eþlik edebiliyordu þöyle
ki, geçmiþ yaþamlarýndan
birisinde asýlarak
öldürülen birisi þimdiki
hayatýnda sürekli olarak
boyun aðrýsý çeken ve
topluluk önünde konuþmaktan korkan birisi
haline gelebiliyordu.
Dr.Woolger'a gelen
hastalar, bir türlü
çözümleyemedikleri
sorunlarýna þifa bulmak
isteyenler oluyordu.
Woolger, geçmiþ yaþam
regresyonlarý neticesinde
çözümlenebilen birçok
(uzun bir liste haline getirilebilecek derecede) fobi
çeþidi bulmuþtu. Woolger
ayný zamanda yeme
bozukluklarý, güvensizlik
duygusu, depresyon, zayýf
öz-imaj ve parasal takýntýlar gibi nevrotik korkularýn da bu tarz regresyon
çalýþmalarýyla tedavi
edilebileceðini keþfetmiþti.
(Gelecek ay, konumuza
devam edeceðiz)
SEVGÝ DÜNYASI
23
kanserin penceresinden
bir yaþam sentezi - VI
kadýnlarýn þefkati ve
sarýcý gücü
Av. Özer Baysaling.
Sayýn Sevgi Dünyasý Okurlarý,
Geçirdiðim kanser hastalýðý hakkýnda duygu ve deneyimlerimi bütün
açýklýðýyla yazmam ve bunlarý sizlerle paylaþmamý önerildi. Ben de bu
teklifi onur kabul ettim. Yaþamýn acý gerçekleri arasýnda olan böylesine bir hastalýðý hiç kimsenin yaþamamasýný dilerim. Ancak sadece
kanserliler deðil, onlara bakanlar veya empati ile yaklaþanlar açýsýndan okuyanlara bir nebze olsun faydalý olabilirsem amaca ulaþmýþ
olacaðým. Bu vesileyle, tüm okurlara saðlýklý günler dilerim, sevgi ve
saygýlarýmla.
Kanser hastalýðý sýrasýnda kadýnlarýn
sarýcýlýðýný, þefkat ve yapýcýlýklarýný çok
derinden hissettim. Bu süreçte sevgi,
þefkat ve yapýcý sarýcýlýklarý sayesinde,
acýlarýn onlarla daha kolay katlanýlýr ve
þifanýn daha çabuk kazanýlýr olduðunu
daha iyi anladým.
Biz üç erkek kardeþtik. Rahmetli
annem, babam devamlý seferde olduðu
için, kendi yalnýzlýðý içinde, çalýþýp
24
SEVGÝ DÜNYASI
çabalayarak bizi terbiye
etmeye ve yetiþtirmeye
uðraþýrdý. Onun bu mücadelesi, duygusallýðý ve yalnýzlýðý, bende anneme karþý
aþýrý zaaf ve acýma duygusu
yaratmýþtý. Bu daha sonra
tüm kadýnlara karþý da ayný
duygusal yapýyla yaklaþmama sebep oldu.
Kanser hastalýðým
esnasýnda ise roller deðiþti.
Adeta annesine muhtaç bir
çocuk durumuna düþtüm.
Bu esnada eþim Günseli
bana çocuk gibi baktý.
Onunla birlikte yakýnýmýz
kadýnlar tüm þefkat ve ilgilerini benden esirgemediler.
Onlara þükran borçluyum.
Kadýnlarýn erkeklerden
üstünlüðünü, farklýlýðýný ve
onlara ihtiyacýmýzý
hastalýðým sýrasýnda daha
iyi anladým.
ÞÝFA GÜCÜ
Bu arada deðiþik bir ayrýntý olarak,
bedenimdeki aþýrý güç ve potansiyelin
bana yük getirdiðini belirtmiþtim. Bu
açýklamalarýmda konuyu abartmak ve
tevazu kurallarýný aþýp böbürlenmiþ gibi
görünmek istemiyorum. Günseli bunu
fark ederek bana sýk sýk "sen bu gücünün
farkýnda deðilsin, bunu insanlara enerji
naklederek þifa gücü olarak kullanmalýsýn..." diye öneriler getiriyordu.
Bir bakýma senelerdir Vücut sporu yapmam ve bilimsel kitaplar da yazmam
sebebiyle, artýk tüm vücudumdaki organ-
larýma ve hücrelerime kadar inerek onlarla bütünleþtiðimi hissedebiliyorum...
Senelerce kaslarýmý çalýþtýrýrken, pompaladýðým kanlarla, tüm vücudumdaki
hücrelerime ulaþtýðýmýn farkýndayým.
Masaj tekniklerini ve sinir uçlarýný biliyorum.
Özellikle Nejla'nýn beþ senelik hastalýk
sürecinde ve insanlara empati ile yaklaþma alýþkanlýðýmdan, onlarýn bedenlerini
de hissetme alýþkanlýðý kazanmýþtým..
Bunlarý "Reiki" ve benzeri Uzakdoðu
teknikleriyle birleþtirip, ruhsal geliþme
kültürüyle de kaynaþtýrmaya çalýþýnca,
etkili ve iyileþtirici sonuçlar alýnabili-
SEVGÝ DÜNYASI
yor... Tabiatta bedenimizde, bedenimizin
etrafýnda ve tüm kâinatta bir enerji
olduðuna ve bedenimizin de bundan çok
etkilendiðine inanýyorum... Belki rahatsýzlýklarýn çoðu da bu enerjinin bozulmasýndan kaynaklanabiliyor!..
Fakat, olay hassas bir konu olduðu,
nice þarlatanlarýn da bu arada böyle
iþlerden maddi menfaat saðladýðýný
bildiðimden, yanlýþ da anlaþýlmamak
için, bilimsel týbba alternatif tedavi olabilecek bu yardýmlardan, elimden geldiði
kadar kaçýndým... Ýþte þimdi onu
kendimde kullanmaya çalýþýyorum...
MANEVÝ KONULAR
Kanser hastalýðým beni manevi konularý daha fazla düþünüp, duyumsamaya
yöneltti. Onlardan büyük bir itici güç
buldum. Gerçekten bu günkü yaþamýmýzda manevi konulara ne yazýk ki önem
verilmiyor.
Her þey maddeye baðlanmýþ.
Maneviyattan kopuk yaþanýyor. Sadece
akýl ve bilim maneviyat olmadan gerçek
deðerine ulaþamýyor. Bunlar arasýnda
denge saðlanamýyor. Çoðu zaman ise
manevi konular sadece din veya baðnazlýk çerçevesinde algýlanmaya
çalýþýlarak yanýlgýya düþülüyor.
Ýnsanýn manevi (tinsel) yönü; yaþamýný
kapsayan en önemli etkendir. Tinsellik
bu açýdan; insanlarýn akýl ve bilim dýþýndaki tüm dünyalarýný derece derece
kaplayan büyük bir manevi duygular
gücüdür. Bununla insanlar, deneyimle
anlaþýlamayacak veya anlatýlamayacak
bir dünyaya girerler. Bu bir nevi mistik
sýçrama veya manevi duyumsamadýr.
Manevi duygular konusunda çeþitli
görüþler var. Kimine göre ruh bedenden
25
ayrýdýr. Kimine göre ise; sinir, beyin, dil,
bilinç vs. olgular ile insanýn dýþ dünyaya
uyabilme ve algýlayabilme yapýsýdýr.
Ancak sýrf manevi konulara dayanarak
yaþamak ve olaylara o þekilde bakmak ne
kadar akýl dýþýysa, tinselliði ve duygularý
tümden yadsýyarak kuru gerçekçiliðe
düþmenin de bir baþka açýdan tutuculuk
olduðuna inanýyorum.
Ýman, Yardýmseverlik, Sevgi, Umut,
Çalýþma, Kiþilik ve Karakter, Ruhun
eðitimi, Dostluk, Güler yüz ve Tatlý Dil,
Cesaret vs. manevi konulara anlam
kazandýran nüanslar ve yaþama güzellik
katan unsurlar olduðunu kanser
hastalýðýmda daha iyi anlýyorum.
Bilgelik: Tüm bunlarýn ýþýðýnda, bilgelik nedir diye düþünülürse; bilgelik bunlarýn belki de hepsidir... Önce yaþam,
onlardan algýlamalar, tekrar yeni alýþ ve
veriþler, bilgi, bilim, kültür, din, felsefe
vs. ve bunlarýn bütünlüðü elde
edilebildikten sonra yaþama en uyumlu
ve yararlý þekilde uygulayabilmek mertebesi þeklinde özetlenebilir.
Bir baþka açýklamayla bilgelik; ruhun
geliþip ilerlemesinde, geçilen yollardan
aþamayla yükselmek, insancýl ereklere
uðraþmaya çalýþmaktýr. Hastalýðýmda,
hep özlem duyduðum bu yolun
yüceliðine daha çok inandým.
ELÝMDE OLSA
NELER YAPARDIM
Kanserin penceresinden bakarak; "Bu
günkü aklým olsa þunlarý yapar, bunlarý
yapmazdým" þeklinde baþlayýp sayfalar
doldurabilirdim.
Ama ne var ki Frank Sinatra'nýn
"September Song-Eylül Þarkýsý" ndaki
gibi:
26
"Eylülü bulduðunda sonbahar gelir,
Yapraklar aleve dönüþür,
Oyun oynamaya zaman kalmaz!.."
ELBET BÝR SORUN VAR
Kanser hastalýðý ve tedavisinin
getirdiði olumsuzluklar, ister istemez
insaný deðiþik ruh hallerine sokuyor.
Moral ibresi bir iniyor bir çýkýyor. Bu
çoklukla moral bozukluðunu içeriyor. Bir
iniþ anýnda þunlar gözümün önüne geliyor: Doðma, büyüme, aþýðý olduðum
Ýstanbul'da geçen yaþamýmda, anlar
anlarý, günler günleri, haftalar, aylar,
mevsimler, yýllar birbirini kovaladý.
Atmýþ beþ senede, kýþlar üþüttü, yazlar
kavurdu, yaðmurlar ýslattý.
Yitirdiklerimiz giderken, yitiriliyor
olmanýn kaygýsý geldi çattý.
Þüphesiz bir gün, gene tekrarlanan
sabahlardan biri olacak. Bir ateþ
böceðinin yanýp sönüþü misali, sanki bir
an gibi geçip giden yaþamým bir yerde
noktalanacak ve ben uyanmayacaðým.
Yaþayanlarý ve yaþanacak olanlarý, bu
bedenimde ve þimdiki idrakimde bir
daha göremeyeceðim. Sonradan gelenler
de, benim yaþamýþ olduðumu bile bilemeyecekler. Hikaye orada bitecek. Bir
daha Ýstanbul'u, sevdiklerimi, hiç kimseyi göremeyecek, lezzet pýnarlarýndan
SEVGÝ DÜNYASI
paylar alamayacaðým. Faniliðin zavallý
tesellisi, o günleri görüp, yaþamýþ
olmamda kalacak.
TEDAVÝMÝN DEVAMI
Zatürree hastalýðý sebebiyle bir
kemoterapi seansý atladý. Sonunda konsültasyon yapýldý ve özel denetimle,
dördüncü kemoterapiye baþlandý.
Ancak zatürree dolayýsýyla günde
altýþardan, yaklaþýk yetmiþ kutu antibiyotik ile ayrýca kutularca ek antibiyotik
haplarý ve diðer tedavi ilaçlarý kullanýlmýþtý. Vücudum yorgun düþmüþtü.
Bu nedenle yeniden baþlanýlan kemoterapi beni eskisinden de periþan etti
Benim yaþýmda zatürree gibi aðýr bir
hastalýktan kýsa bir süre sonra yeniden
kemoterapilere baþlamak bile mucizeydi.
Doktorlar bunu yaptýðým sporlara ve
güçlü oluþuma baðladýlar.
Buna raðmen artýk ne egzersiz yapabiliyor, ne de evden dýþarý çýkabiliyordum. Her yaným aðrýyor, yürümek için
kalktýðým zaman ayaklarým titriyor,
baþým dönüyor, yere düþecek gibi oluyordum. El ve ayak parmaklarýmda hissizlik
ve uyuþmalar oluþtu. Tekrar tekrar anlatmak istemediðim, çoðunu da yaþamayanýn bilemeyeceði tüm olumsuzluklar üzerime çökmüþtü. Zaman çok zor
geçiyordu. Böylece beþinci seansa da
girdim. Daha da berbatým. Sýcaklar da
bastýrdý. Günler ateþten bir gömlek gibi.
Geceler kabusuyla üzerime çöküyor.
Nasýl dayanacaðým bilmiyorum. Buna
raðmen yeni seanslara da biran evvel
girmek istiyorum. Kaldý üç seans.
Günleri sayýyorum.
Bu arada korktuðum bir þey daha oldu.
Bir sabah Günseli aniden fenalaþtý ve
SEVGÝ DÜNYASI
sinir krizine girdi. Kanser hastasýna bakmanýn bire bir zorluklarýný biliyordum.
Bu yüzden elimden geldiðince dertlerimi
ve göz yaþlarýmý içime atýyordum. Lâkin
onun da bastýrdýðý duygularý, düdüklü
tencere misali aniden patlamýþtý. Kendi
ifadesiyle "çaresizlik, bir þey yapamamak beni bu hale getirdi" diyordu.
Yaþama sevincimi yeniden kaybettim.
Kendimi kahredercesine üzülüyor ve
onun hayatýndan nasýl çekilsem diye
ciddi ciddi düþünüyordum. Onun
depresyonuna ben sebep olmuþtum.
Etrafýma yük getirmek hastalýk kadar
acýydý. Ne var ki elimde çaresizlikten
baþka bir þey yoktu.
Altýncý küre de girdim. Her sonraki kür
bir evvelkinden de aðýr geçiyor. Ah! Þu
tedavim bir bitse. Tekrar saðlýðýma
kavuþabilsem...
Gelmiþ geçmiþ en dövüþken
boksör olan Jack Demsey'e
"bunca aðýr yumruklara nasýl
dayanýp, rakiplerinizi yeniyorsunuz?" diye sormuþlar. O
da "Aldýðým her büyük darbede, tam yere düþüp darmadaðýn olacakken, kendi
kendime dayan derim. En
kötü yumruðu yedin ve bundan sonra daha kötüsü olamaz. Buna dayanýrsan galip
geleceksin. Sonra daha
kötüsünü yerim. Onda da ayný
felsefeyi yaparak ayakta
kalmayý baþarýrým."
27
Ben de "Dayan Özer, bundan daha
kötüsü olamaz, bunu da aþtýktan sonra
gerisi hikaye" diyorum.
Ben de adeta yerlerde sürünüyorum.
Sona yaklaþmasam tamam diyeceðim.
Tedaviyi kestireceðim. Ama dayanacaðým. Bundan daha kötüsü olamaz ve
son bir tane kaldý...
6-7 Eylül en son kemoterapi kürüne de
girdim. Tedavim tamamlandý. Þükürler
olsun... Çocuk gibi seviniyorum. Bir süre
daha kemoterapinin yan etkileri açýsýndan sýkýntýlarým olacak ve dikkat etmem
gerekiyor. Dünyaya yeniden gelmiþ
gibiyim...
Bu günkü halime þükrediyorum.
Þimdilik tedaviden iyi sonuç alýndý.
"Lenf nod" larý küçülüp eski haline geldi.
Ama ilk bir sene tekrarlayýp, tekrarlamayacaðý açýsýndan çok önemliymiþ. Bir
süre daha ne olacaðý belirsiz günlerin
endiþesiyle yaþamam gerekecek.
Sonrasýnda ise Allah Kerim. Yeni ilaçlar
ve tedavi yöntemleri bulunabilir!?..
Kanser hastalýðýnýn tedavisi uzun ve
zor bir süreç. Sýkýntýlarýmý örnek olsun
diye yazdým. Bilinmeyenleri açýsýndan
psikolojik travmalarý var. Önemli olan;
hastalýðý kabullenerek, ümidi ve cesareti
yitirmeden, her durumda insanýnýn
mücadele etmesi. Önüne hedefler
koyarak gününü deðerlendirmeye çalýþmasý...
Amaçlarým var. Yeniden spor yapabilirim. Seyahat edebilirim. Herkesin bir
sonu olduðuna göre, Allah'ýn nasip ettiði
kadarýnca, iyi günleri en iyi þekilde
deðerlendirebilirim. Saðlýklýyken
düþünemediðim veya ihmal ettiðim nice
güzellikleri yaþayabilirim. Ýnsanlara
kanseri yenmiþ bir hasta durumunda
örnek olabilirim. Yaþamda ümit, amaç ve
28
anlam olmazsa, sadece kurtulma beklentisi ne iþe yarar ki! Bu yüzden gelecek günlere heyecanla bakýyorum.
KANSERÝN PENCERESÝNDEN
EVÝN PENCERESÝNE
Bu sabah erken kalktým. Ýlk iþ,
ilaçlarýn toksit etkisini azaltmak için
iki bardak su içtim. Lenfleri yýkamasý
ve beyne oksijen gitmesini saðlamasý
için on kere derin nefes çektim.
Allah'a þükür duamý yaptým. Sonra
yavaþça yürüyerek kanserimin sanal
penceresinden, evimizin penceresine
yaklaþtým.
Sokaðýmýzda gün daha yeni baþlýyordu. Gökyüzü masmaviydi.
Bakýnca içim açýldý. Kapýcý gazeteleri
almýþ geliyordu. Yandaki komþu
Maltepe sahilindeki sabah yürüyüþüne çýkýyordu. Bir baþkasý ise
yürüyüþten eve dönüyordu. Ýþlerine
yetiþmek isteyenler koþuþturuyorlardý...
Yandaki markete sebze ve meyve
kamyonu yanaþtý ve yükünü boþaltmaya baþladý. Gelen mallar taptazeydi. Semizotu, salatalýk, domates,
mevsim meyveleri, harika üzüm ve
yeni mahsul elmalar, ne ararsan.
Hepsini içim çekti. Çünkü enfeksiyon
kapmamak için yedi aydýr onlarý çið
olarak yiyemiyordum
Komþu apartmanlara okul servisleri
yanaþýyordu. Anneler koþtura koþtura
çocuklarýný servislere bindiriyorlardý.
Bir kedi çöp bidonuna atladý.
Karýþtýrýp içinden kendine göre yiyecekler çýkardý. Bir kadýn köpeðini
dolaþtýrýyordu. Karþýdan bir baþka
kadýn da köpeðini dolaþtýrarak geli-
SEVGÝ DÜNYASI
SEVGÝ DÜNYASI
yordu. Kadýnlar selamlaþtý. Köpekler
önce koklaþtýlar, sonra havlamaya baþladýlar. Karton toplayýcý çocuk daha bu
saatte el arabasýyla iþe çýkmýþtý. Dýþarýda
daha bu erken saatte, deðiþik yaþamlar ve
müthiþ bir yaþam dinamizmi vardý.
Gözüm aðaçlara takýldý. Yeþilin her
tonu ile eylülün sararttýðý yapraklar harika görünüyorlardý. Bahçelerde mevsim
çiçekleri tüm güzellikleriyle açmýþlardý.
Ortancalar, güller, zakkumlar, karanfiller, mineler vs. renk cümbüþü içindeydi.
Kuþlar oradan oraya uçuyorlardý. Cama
küçük bir kuþ kondu. Ürkmemesi için hiç
kýpýrdamadan izledim. Sonra bir kuþ
daha geldi. Birbirleriyle ötüþtüler,
gagalaþtýlar, sonra da çiftleþtiler. Onlar
uçarak uzaklaþýnca cama bir kelebek
kondu. Kanatlarýnda akýl almaz güzellikte desen ve renkler vardý. Tabiat tüm
mucizeleriyle hüküm sürüyor ve insaný
büyülüyordu.. Bunlarýn içinde mutluluk
paylarý çýkarýlabilecek nice ayrýntýlar
vardý. Ne yazýk ki biz bunlarý çoðu
zaman göremiyorduk.
Camý açtým. Ýçeriye sabah serinliðiyle
taze hava doldu. Güzel kokulu rüzgarý
derin derin içime çektim. Tanrým!.. Tüm
evren, canlýlar, nesneler ve benliðimde
hissettiðim bu yaþam dinamizmi, sanki
benim için yaratýlmýþ tanrýsal bir dünya
olarak içime doluyordu... Kanserin sanal
penceresinden yaklaþýp, ev penceremde
görüp hissettiðim müthiþ duygu coþkusu
ve geniþlemeyle tanrýya þükürler ettim.
Yavaþça içeri girdim. Ýçim yeni bir güç
ve ümitle dolmuþtu. Kahvaltýyý hazýrlayýp Günseli'yi uyandýrdým. Kalktý ve
ilk iþ, beni Budist Rahiplerine benzettiði,
kemoterapi sonucu iyice açýlan kafamdaki "kelajýmdan" öptü. Tepemde onun ýlýk
nefesini ve nemini hissettim. Ýçimi bahar
29
rüzgarý gibi rahatlatýcý bir duygu kapladý.
Birlikte kahvaltýya oturduk. Sabah sohbetimizi yaptýk. Günümüze þükür ettik.
Meðer bize yeknesak gibi görünüp, çoðu
zaman kanýksadýðýmýz bunlar bile ne
büyük keyifmiþ. Mutsuzluklar kadar,
günlük koþuþturmalar neticesi, elimizden
kaçýrdýðýmýz anlarýn kýymetini böyle
zamanlarda anlayabiliyor insan.
Kahvaltýdan sonra sabah serinliðini
kaçýrmadan yürüyüþe çýktýk. Maltepe
sahili evimize çok yakýndý. Orta yaþýma
kadar burasý eski köþkler, yalýlar ve
balýkçý lokantalarý ile denize kýyýydý. O
da Maltepe'nin bir baþka güzelliðiydi.
Bir ara yoruldum. Sýrtýmý bir aðaca
dayayarak dinlenmek istedim. O an
sýrtýmdan büyük bir enerjinin benliðimi
kapladýðýný hissettim. Çok garip bir
iletiþimdi. Galiba yaslandýðým ve bana
destek olan aðaçla birbirimize enerji vermiþtik!.. Tabiatla bütünleþmek bu olsa
gerek!..
Sahilde saðlýk yürüyüþü yapýyorlardý.
Poyrazdan hafif hafif bir rüzgar esiyor,
vücudumda dinginlik yaratýyordu.
Þimdilik Günseli'nin refakatinde bu
kadar yürüyüþ yapabiliyorum. Saðlýklý
zamanýmda böylesine bir yürüyüþe
küçümseyerek bakardým. Þimdi ise buna
bile binlerce defa þükrediyorum...
Bir süre karþýdaki Prens Adalarýný
seyrettim. Kim bilir, gördüðüm rüyalarda, belki asýrlar evvelinde orada
yaþamýþým gibi hissettim...
Ben artýk raký þiþesinde balýktým...
Kaþýk Adasýnýn karþýsýna demir atmýþ,
Sait Faik'le birlikte kayýkta demleniyordum. Odisya, Eftelya ve cývýl cývýl Rum
kýzlarýnda cinselliðin doyumsuz heyecanýný yaþýyordum. Martý olup uçuyordum...
SEVGÝ DÜNYASI
30
Bir ara sýrtýmdan esen kuzey rüzgarýna
dönüp içime çekmek istedim. Gözüme
beton yýðýnlarý çarptý. Dað taþ beton
yýðýnýyla dolmuþtu. Dragos, Gülsuyu,
Baþýbüyük vs. yeni yerleþim merkezlerini
oluþturmuþlardý. Oysa gençliðimde bu
yerler yemyeþildi. Yukarýlarda ormanýn
içinde sadece Süreyyapaþa Sanatoryumu
vardý... Yaþamým Ýstanbul'la öyle
özdeþleþmiþti ki; hangi taþý kaldýrsan
altýndan anýlarým çýkýyordu...
Ýleride iki genç sevgili, deniz kýyýsýndaki kayalar üzerinde el ele tutuþarak
oturmuþ fýsýldaþýyorlardý. Belli ki kendilerini kavurup coþturan aþk duygularýndan baþka hiçbir þeyin farkýnda deðillerdi... Gemiler, kayýklar, kýyýda balýk tutanlar, martýlar her þey çok güzeldi. Sanki
etrafýmda gördüklerim ilahi musikisiyle
birlikte tabiat mucizeleriydi. Ýnsana sonsuz bir huzurla yaþam heyecaný veriyordu. Gene evrene karýþmýþ gibiyim. Bir an
için "yaþasam bu kadarla bile yetinebilirim!.." diye iç geçirdim.
Bu gün kendimi yeniden dünyaya
gelmiþ gibi hissediyorum. Gözlerimi
kapayýp düþünmeye koyuldum. Evvelce
pek de üzerinde durmadýðým, hatta basit
gördüðüm birçok þeye özlem duyduðumu hissettim... Bir kýyý kahvesinde simit
ve çay... Balýkçý lokantasýnda balýk ve bir
duble de raký... Süleymaniye'de kuru
fasulye ve acýlý turþu... Kebapçýda kebap
çeþitleri ve çið köfte... Akþamüstü bir
duble viskiyle, deniz kenarýnda günbatýmýný izlemek... Daha neler neler
çekiyor caným... Bana basit hastalýk
yakýþmadýðýna göre, kolayca da kendimi
býrakýp teslim etmeye niyetim yok...
Kanseri yenme mücadelesinde deðilim...
Sadece "ben buradayým kolaysa gel al
bakalým!" diyorum...
Sanki aylarca süren acýlarý ve periþanlýðý yaþayan ben deðilim. Dün gece
kabuslu bir rüyada görüp, ondan uyanmýþ
gibiyim. Bu berbat rüyadan açýlmaya ve
kendimi toplamaya çalýþýyorum.
Eskilerin ifade ettiði gibi: "Sabýrla
koruðu, helva yapacaðým..." þeklinde
sözleri hatýrlayarak kendime itici güç
yaratmaya çalýþýyorum. Bunun için yeni
meþgaleler ve amaçlar peþindeyim.
Yaþanacak bir þeyler daha olduðu duygusu insana yeni yaþam gücü veriyor.
Kötümserliði üzerimden atarak, yeni
hayaller kurmaya çalýþýyorum. Bu þekilde gelecek ümidini yaþatmaya özen
gösterebileceðim.
Sýk sýk ruhsal geliþim kitaplarýndan
çýkardýðým, bana güç ve ümit veren
özetleri okuyarak moral kazanýyorum.
Gerçekten ne düþünüyorsak oyuz.
Etrafýmdaki insanlarla ilgileniyorum.
Yaþamýn dinamizmi içinde olmak en
güzeli. Yapacaðým mücadele yeniden
doðmak gibi bir duyguyu içimde canlandýrýyor. Sonuçta yaþam bu gün ve
yaþamak ne güzel.
Kanserin ve tedavisinin bende yarattýðý
olumsuzluklarý, kiþisel evrimimin yetkinleþme sýnavý olarak deðerlendirmeye
çalýþarak, yeniden dayanma azmi
kazandým... Bakalým gelecek günler ne
gösterecek!?.
"Eðer açýp solan,
bir gül gibiyse hayat;
ve tekrar yeþeriyorsa goncalar!..
Her selam bir vedanýn,
her veda bir selamýn,
baþlangýcýysa eðer;
Yeniden merhaba dostlar!..
Saygýlarýmla
Dünya Barýþ Elçisi
Divaldo Pereira Franco
Türkiye’de idi.
“Gayret ve kuvvet size O’ndandýr...
O’nun iþi doðrudur...
Ve nurludur gayreti, kuvveti iyide olanýn yüzü...”
32
Ýstanbul’dan 80 yaþýnda bir
delikanlý geçti. Çaðýmýzýn en
önemli medyumlarýndan birisi
olan, spritüalist, ayný zamanda
konuþmacý ve yazar, ayrýca
kimsesiz çocuklarýn koruyucusu,
Birleþmiþ Milletler trafýndan
Dünya Barýþ Elçisi olarak
seçilen Divaldo Franco, Haluk
Berkman’ýn giriþimleri ile
ülkemize geldi. Anadolu
Aydýnlanma Vakfý’nýn
düzenlediði etkinlik kapsamýnda
23 Mayýs Çarþamba günü
SEVGÝ DÜNYASI
Kadýköy’de bir konuþma ve
söyleþi gerçekleþtirdi.
Portekizce yaptýðý
konuþmasýnýn tercümesinde kimi
zaman bazý zorluklar olmasýna
raðmen, dinleyenler onu
anladýlar, sevdiler,
yumuþaklýðýný, sevecenliðini
hissettiler. Demek böyle
insanlar da varmýþ dedirtecek
olaðandýþý, sýradýþý bir yaþamý
ve temposu var Divaldo
Franco’nun; ayrýca o da
beklemeden vermeyi
sevenlerden ve maddiyata
önem vermeyenlerden.
Yaptýðý konuþma için
herhangi bir þekilde ücret
talep etmediði gibi,
masraflarýný da kendisinin
karþýladýðýný duyduk. Ayný
kendisi gibi karþýlýksýz
çalýþmayý sevdiði için
Haluk Berkman’ýn davetini
kabul ettiðini de öðrendik.
Biz de ona Divaldo’yla
tanýþmamýza fýrsat verdiði
için teþekkür ediyoruz.
SEVGÝ DÜNYASI
Divldo Pereira Franco, Kuzey
Brezilya’da Bahia bölgesinde küçük
bir kasaba olan Feira de Santana’da 5
Mayýs 1927’de dünyaya geldi.
Klervoyans (durugörü) ve
klerodiyans (duruiþiti) yetenekleri o
henüz dört yaþýnda iken baþladý.
Bütün çocukluðu süresince baþka
boyutlardaki, diðer insanlarýn görüp
iþitemediði arkadaþlarý ile oynadý,
vakit geçirdi.
Divaldo o günlerle ilgili
konuþurken, ilk ruhsal deneyiminden
söyle söz etti: "Dört yaþýmda idim.
Evimizin kapýsýnýn önünde oynuyordum. Yanýmda tanýmadýðým bir kadýn
belirdi ve annemi çaðýrmamý istedi.
Annemi çaðýrdým ve ona kendisiyle
görüþmek isteyen bir haným olduðunu
söyledim. Annem geldi, etrafýna bakýnarak “burada kimse yok” dedi ve
tekrar mutfaða döndü. Gördüðüm
kadýn ise anneannem olduðunu
söyleyerek ismini verdi ve tekrar
annemi çaðýrmamý istedi. Annemi
tekrar çaðýrdým, yine kimseyi
göremedi"
Divaldo'nun annesi kendi annesini
doðum sýrasýnda kaybettiðinden
tanýmýyordu, ama oðlunun ýsrarlarý
karþýsýnda onu teyzesine yani kendi
kardeþine götürmeye karar verdi.
"Teyzeme olanlarý anlatýrken,
anneannem olduðunu söyleyen kadýn
tekrar belirdi ve ona ölümünde kendisinin yakasýnda bulunan çiçeði
hatýrlayýp hatýrlamadýðýný sordu."
Teyzesi çiçeði hatýrlayýnca, aile gelen
33
varlýðýn anneanne olduðuna karar
verdiler, Divaldo’yu kiliseye
götürdüler ve rahibe olayý anlattýlar.
Rahip aileyi teskin ederek korkulacak
bir durum olmadýðýný, ama bu
çocuðun özel bir çocuk olduðunu
belirtti. Küçük Divaldo’nun böylece
baþlayan ruhlarla serüveni tüm hayatý
boyunca devam etti.
1943 senesinde okulunu bitirerek
ilkokul hocalýðý yapmaya hak
kazandý.
Divaldo, yazýcý medyumluðunun
ise, on sekiz yaþýndayken yaþadýðý bir
acýyla baþladýðýný belirtti:
“Aðabeylerinden biri öldüðünde o
kadar üzüldüm ki, travmatik þok
geçirdim, ayaklarým altý ay süresince
felç oldu. Çeþitli doktorlara gittik,
herhangi fiziksel bir hastalýk nedeni
34
bulamadýlar. O sýralarda medyum,
ayný zamanda bioenerji uzmaný olan
Dr. Ana Ribeiro Borges ile baðlantý
kurduk" Ana Borges transa geçerek
kendisine bioenerji verdi ve yürüyememesine neden olacak bir rahatsýzlýðýnýn olmadýðýný, durumunun
sadece yaþadýðý derin üzüntünün
þokuyla meydana geldiðini söyledi
"Ben seni iyileþtirdim, kalk, yürü"
dedi. Divaldo "nasýl olur yürüyemem" diye cevap verince, medyum
iyileþtiðini söyleyerek kalkýp yürümesi konusunda ýsrar etti. Bu ýsrar
karþýsýnda Divaldo kalkmak zorunda
kaldý, yürüyebildiðini gördü. Ve
yaþamýnýn geri kalan kýsmýnda bir
daha da böyle bir durumla karþýlaþmadý.
“Bu bioenerjisit ve
medyum haným hayatýmda
çok önemli bir rol oynadý.
Kendisi bana medyum
yetenekli bir kiþi olduðumu, hastalýðýma neden
olan þeyin bu hassasiyetim
olduðunu söyledi. Yazýcý
medyumluk yapmam
konusunda beni
yönlendirdi. Transa
geçmeme yardýmcý oldu.”
SEVGÝ DÜNYASI
“Kolumda bir aðýrlýk hissettim ve
büyük bir süratle yazmaya baþladým.
Oldukça uzun ve kapsamlý bilgiler
aldým.
Bu bilgiler
içinde
medyumluðumu
geliþtirmem
için her gün
bir saat yazýcý
medyumluk
eðitimi
almam da
isteniyordu.
Allan Kardec (1804 - 1869)
Klasik Spritualizmanýn
Böylece
kurucusu
yazýcý
medyumluk yapmaya ve aldýðým bilgileri kitaplar halinde yazmaya ve
yayýmlamaya baþladým."
Yine ayný medyum, Divaldo'ya
spritüel konularda bilgilenmesi gerektiðini, bunun kendisini korumasý için
de þart olduðunu söyledi ve Klasik
Spritüalizmanýn kurucusu olarak bilinen Allan Kardec'in kitaplarýný okumasýný tavsiye etti.
Divaldo, kimsesiz ve fakir çocuklar
için kendini adamaya nasýl karar
verdiðini baþýndan geçen þu olayla
anlattý: "Bir gün trende yolculuk
yaparken isteðim dýþýnda transa
girdim. Aniden kendimi bedenimin
tamamen dýþýnda bir yerde buldum.
Yeþillik bir alanda çocuklarýn ve
evlerin olduðu bir yerdeydim.
Oldukça yaþlý bir adam bana doðru
geliyordu ve birden fark ettim ki, o
SEVGÝ DÜNYASI
kiþi benim yaþlanmýþ halim. O kiþi
bana dedi ki: “Senin yaþamýn eðitim
ve barýþ için görevli olarak geçecek.
Problemli ve acý çeken insanlara
yardým edeceksin." Brezilya'nýn
kuzeyinde çok fakirlik ve açlýk var,
eðitim yok. Çocuklar okuyup meslek
sahibi olamýyorlar. Bütün bunlar için
ne yapabilirim diye düþündüm.
Çocuklarýn eðitimi ve temel ihtiyaçlarý için bir þeyler yapmaya karar
verdim. 1952 senesiydi. 1953 senesinde ise projemiz devlet tarafýndan
da desteklendi ve vakýf haline geldi."
“2001 yýlýnda hayatýmýn akýþýný
deðiþtiren medyumik bir olay
yaþadým. Ses tellerimde bir problem
ortaya çýktý ve giderek konuþamamaya baþladým. Bunun üzerine doktorlara göründüm ve kanser teþhisi
konuldu. Durumumun oldukça zor bir
vaka olduðu söylendi. Dört
arkadaþýmla birlikte tanýnmýþ bir
medyuma, hem þifacý hem materyalizasyon medyumu olan bir hanýma
gittik. Medyum bizi içeriye aldý, daha
sonra karanlýk bir odaya geçtik ve
transa geçti. On dakika sonra odada
“aðýzýný aç” diyen bir ses duyuldu.
On altý yaþlarýnda, sarýþýn, uzun saçlý
ve çok parlak genç bir diþi varlýk
belirmiþti. Elinde kaleme benzer,
ucunda yeþil bir ýþýk olan bir alet
vardý. Bu aletle boðazýma iki kere
müdahale etti. Çok caným yandý.
Medyum konuþmamý istediðinde
sesimin çýktýðýný fark ettik. Daha
sonra medyumdan, bu varlýðýn, savaþ-
35
ta ölen Alman bir hemþire olduðunu
öðrendim. Olanlara inanamýyordum,
halüsinasyon gördüðümü sanýyordum.
Bunlarýn bir hayal olmadýðýna kani
olmak için varlýðýn kendisinden delil
istedim. Benden mendilimi çýkarýp
açmamý istedi ve en sevdiðim çiçeði
sordu. Biraz sonra sevdiðim çiçekler
mendilimin üzerine dökülmeye
baþladýlar.” O sýrada Divaldo'nun
yanýnda bulunan arkadaþlarýndan
birisi de bir delil istedi. Ona da sevdiði çiçek soruldu, o da "edelweiss"
dedi. Bu sefer de onun için edelweiss
çiçeði dökülmeye baþlandý. Seans bittiðinde Divaldo'nun bir elinde çiçekler, diðer elinde ise ruhsal varlýðýn
elbisesinin bir parçasý vardý.
“On beþ
yýl önce bir
kalp krizi
geçirdim.
Bedenimden
tamamiyle
uzaklaþmýþtým.
Odanýn
tavanýndan,
masanýn üzerinde duran bedenime
bakýyordum. Doktorlarýn "öldü"
dediklerini duydum. Ölmeyi deðil,
yaþamý kuvvetle istedim, çünkü daha
yapacaklarým olduðuna inanýyordum.
Kýsa bir süre sonra tekrar bedenimde
olarak gözlerimi açtým.” Divaldo
böylece herkesin isterse, faydalý
olmak için yaþamýný dilekleriyle
uzatabileceðini belirtti.
36
Konferanstan
Seçmeler
D Aþk, Tanrý’nýn ruhudur. Dünya'ya
ait deðildir.
DBildiðimiz bütün sevgiler (evlat,
eþ, sevgili, arkadaþ...), bizi gerçek
sevgiye ulaþtýracak basamaklardýr.
DÝnsan beden sahibi olduðu gibi,
dünya'da olgunlaþtýrmak durumunda
olduðu bir ruha da sahiptir.
DRuhumuzun yeterli olgunluk
seviyesine ulaþabilmesi için pek çok
kez Dünya'ya gelip, gitmesi gerekmektedir.
DDinlerin hepsi insanýn yükselebilmesine yardým etmek ve ihtiyacý
SEVGÝ DÜNYASI
olan bilgileri vermek için
gelmiþlerdir.
DÝnsanlarý olduðu gibi kabul edebilmek, olgunluðun göstergesidir.
DÝyilik ve kötülük kendilerini
yapanlara geri dönerler.
DAffetmek, bizi yüklerimizden
kurtarýr.
DYaþamýmýz süresince
karþýlaþtýðýmýz zorluklar, bize neyi
çözmemiz gerektiði konusunda ýþýk
tutarlar.
DSevgi ve iyilik kalýcý hizmetler
üretebilmek için mutlaka gereklidir.
DHoþgörülü olmak ve affetmek bize
sevmek ve sevilmek için verilmiþ fýrsatlardýr. O nedenle bu fýrsatlarý iyi
deðerlendirmeliyiz.
DOlumlu düþüncelerin bedenimiz
üzerindeki etkisi iyileþtirici ve tedavi
edici yöndedir.
DOlumlu düþünmek ve dua etmek,
bize ilham ve sezi kapýlarýný açar ve
bu yolla yardým alarak sorunlarýmýza
daha kolay çözüm üretebiliriz.
DOlumsuz düþünceler, bedenimizi
ve yaþantýmýzý olumsuz yönde etkiler.
DSabýr ve sebat baþarýlý olmak için
mutlaka gereklidir.
DKýskançlýk, olumsuz bir enerjidir.
Doðru düþünmemizi ve davramamýzý
engeller.
DGerçek barýþ için, hepimizin kendi
realitemizi yükseltmemiz, barýþý tam
benimsememiz ve bu yolda çalýþarak
çaba sarfetmemiz gerekiyor.
SEVGÝ DÜNYASI
37
Divaldo Franco ve Nihal Gürsoy
Söyleþi: Nihal Gürsoy
Nihal Gürsoy - Kýsaca özgeçmiþinizi
sizden dinleyebilir miyiz?
Divaldo Franco - 5 Mayýs 1927 tarihinde Brezilya'nýn Bahia eyaletinde
dünyaya geldim. Orta halli bir ailenin
12 çocuðundan biriydim.
Geleneklerine baðlý Katolik bir aile
ortamýnda büyüdüm. Ruhlarla ilk
temasým henüz 4 yaþýnda iken
baþladý. Durumum anlaþýldýktan sonra
özel bir çocuk muamelesi görmeye
baþladým. Spiritüalizma ile ilgilenmeye baþlamam 1945 yýlýnda 18
yaþýnda iken oldu. Daha sonra
medyumluk yapmaya ve yazmaya
kanalize oldum. 34 yýl devlet
hizmetinde çalýþtým. Bu arada kanal
olduðum baðlantýlar yoluyla aldýðým
bilgileri de içeren pek çok sayýda
kitap yazdým. Kitaplarým baþka
dillere çevrildi. Annesiz ve babasýz
çocuklara eðitim, saðlýk ve sosyal
hizmet veren bir projeyi hayata
geçirdim. Þu ana kadar 50.000 çocuk
bu projeden yararlandý. Brezilya'da
"Sen ve Barýþ" adlý bir Barýþ Günü
baþlattým. Bu günün amacý, milletler
arasý ve ýrklar arasý barýþý saðlamaktýr.
38
Bu kutlamalar 2005 yýlýnda resmiyet
kazandý. Bunun için çok mutluyum.
Bildiðiniz gibi Birleþmiþ Milletler
tarafýndan 205. Dünya Barýþ Elçisi
olarak ilan edildim.
Nihal Gürsoy - Medyumluðunuz
nasýl geliþti?
Divaldo Franco - Önceleri
konuþarak ve anlatarak baþladým.
Daha sonra yazarak devam ettim. Bu
sayede 202 kitap yazdým. Kitaplarým
8 milyon adet sattý. 90 kitabým 15
dile çevrildi. Ayrýca aldýðým bilgileri
sadece kitaplarým yoluyla deðil, konferans, seminer ve deðiþik ülkelere
yaptýðým ziyaretler esnasýnda anlatmaya çalýþtým. Yaklaþýk 12 bin konferansa katýldým 56 deðiþik ülkede
bulundum.
Nihal Gürsoy - Eðitim projelerinizi
nasýl baþlattýnýz ve þu anda ne durumda?
Divaldo Franco - 1952 yýlýnda
annesi ve babasýz çocuklar için
eðitim vermeyi planladým. Birkaç
arkadaþýmla birlikte giriþimde bulunduk. Bir yýl sonra yaptýðýmýz çalýþmalar devlet tarafýndan kabul gördü
ve 1953 yýlýndan itibaren çalýþmalar
vakýf statüsünde devam etti. Eðitim
bir köyde 20 deðiþik evde veriliyor.
Her evde 8 adet çocuk var.
Baþlangýçta 816 çocuk vardý. Þu anda
sayý 30 bine ulaþýyor. Hizmetlerimiz
eðitim, saðlýk, psikolojik geliþim ve
sosyal yardýmlarý kapsýyor ve bu
konularda her türlü donanýma sahibiz.
Nihal Gürsoy - Verdiðiniz eðitimin
SEVGÝ DÜNYASI
temel taþlarý, anayasasý var mýdýr,
varsa bunlar nelerdir?
Divaldo Franco - Annesiz ve babasýz
çocuklar olmasý þart. Öncelikle yaþam
için gerekli temel ihtiyaçlarýný
karþýlamaya çalýþýyoruz. Sevgi ve
barýþ içinde yaþamayý öðretmeye
çalýþýyoruz.
Nihal Gürsoy - Indigo ve Kristal
Çocuklar hakkýndaki bir kitabýnýz
olduðunu biliyoruz. Eðitim verdiðiniz
çocuklar arasýnda böyle olanlar var
mý?
Divaldo Franco - Evet var. Indigo ve
Kristal Çocuklarýn baþka bir boyuttan
geldiklerini düþünüyorum.
Nihal Gürsoy - Bu çocuklar neden
bu zamanda dünyaya geliyorlar? Ýndigo ve Kristalleri birbirinden ayýrarak
cavaplandýrabilir misiniz? Dünya
barýþý için ne gibi katkýlarý veya
hizmetleri olabileceðini düþünüyorsunuz?
Divaldo Franco - Indigolar daha
entelektüel ve giriþimci, düzeni
deðiþtirmek için mücadele edecekler.
Kristaller ise barýþa hazýr ruhlar
olarak enkarne oluyorlar. Benim bilgilerime göre 4 deðiþik tip indigo var:
Artistik (sanatçý), hümanist, felsefik
ve paranormal (psiþik yetenekli).
Kristaller ise barýþ yanlýsý ve tamamen barýþa hazýr olarak geliyorlar.
Indigolar için savaþçý diyebiliriz ama,
bu barýþ için yapýlan bir savaþ. Yeni
dünya düzenine ve kristallere yol
açmak için hizmet edecekler.
Nihal Gürsoy - Indigo ve Kristal
SEVGÝ DÜNYASI
çocuklar için özel bir eðitim gerekiyor mu? Siz böyle bir yöntem uyguluyor musunuz?
Divaldo Franco - Bu çocuklarý daha
çok dinlemek ve ilgilenmek gerekiyor. Suçlanmayý ve cezayý kabul
etmezler. Böyle durumlar yaþadýklarýnda karmaþa içine düþerler. Çok
zengin bir iç dünyalarý olduðundan
onlarý anlamaya çalýþmak lâzým.
Sorunlarýný sabýrla anlatarak, açýklayarak çözmek lâzým. Normal çocuklar için elbette sevgi ve anlayýþ, enternasyonal eðitimin gereklerini yerine
getiren bir sistemimiz var. Indigo ve
Kristal çocuklar için ise Maria
Montesori (Ýtalyan), Rudolph Steiner
(Alman) ve Waldorf'un (Alman)
metodlarýný kullanýyoruz.
Nihal Gürsoy - Kryon bilgileriyle
karþýlaþtýnýz mý? Sahip olduðunuz bilgileri Kryon bilgileriyle eþleþtirebiliyor musunuz?
Divaldo Franco - Kryon bilgilerini
biliyorum. Fakat felseleri hakkýnda
çok fazla bilgiye sahip deðilim.
Nihal Gürsoy - Dünya barýþ elçisi
olarak dünya barýþý için en çok neleri
gerekli görüyorsunuz?
Divaldo Franco - Bu büyük barýþ
için kiþisel barýþ gerekli. Kiþiler kendi
realitelerini deðiþtirmek zorundalar.
Kendilerini yükseltmek, geliþtirdikleri
yönlerini barýþa ve insanlýða hizmet
için kullanmak durumundalar. Ayrýca
herkes iyi, sevgi dolu, hoþgörülü,
sabýrlý ve baþkalarýný olduðu gibi
kabul eder olmalýdýr.
39
Nihal Gürsoy - Sadece kiþisel
çabalar yeterli olabilecek mi?
Devletlerin de barýþa hizmet için
yapabileceði þeyler nelerdir?
Divaldo Franco - Devletler öncelikle
sosyal adaleti saðlarlarsa, barýþa
katkýda bulunabilirler.
Nihal Gürsoy - Þu anda dünyanýn
içinde bulunduðu süreci nasýl yorumluyorsunuz?
Divaldo Franco - Savaþçý bir süreç
yaþanýyor. Bu süreç kiþileri ve devletleri önce kendini düþünen hale getirdi. Teknoloji ve bilim geliþti. Ruhsal
ve etik deðerler ise ihmal edilmiþ
durumda. Bu barýþý geciktiren bir
durumdur.
Nihal Gürsoy - Spritüel kiþiliðinizin,
bir barýþ elçisi olarak dünya barýþýna
ne gibi katkýlarý olduðunu düþünüyorsunuz?
Divaldo Franco - Spritüalizmanýn
bilim dýþý olmadýðýný, bilimsel temelleri olduðunu anlatýyorum.
Ýyiliklerin ve sevginin misliyle geri döndüðünü ve
bunun bir kanun olduðunu
belirtiyorum. Ýyi olmakta,
iyilik yapmakta devam etmenin, sebat etmenin dünyayý deðiþtireceðini söylüyorum. Özlediðimiz dünya
için bizim neler yapmamýz
gerektiðini anlatýyorum.
40
Nihal Gürsoy - Sadece anlatarak bu
deðiþikliðin olabileceðine inanýyor
musunuz? Devletlerin de bunu benimsemesi gerekmiyor mu?
Divaldo Franco - Evet inanýyorum.
Biz iyilikte sebat edersek, barýþý benimseyenler bir gün devlet yöneticisi
olacaklardýr.
Nihal Gürsoy - UFO'larýn dünyayý
ziyaret ettiklerine inanýyor musunuz?
Ne amaçla geldiklerini düþünüyorsunuz?
Divaldo Franco - Dünyalýlar Ufo'lara
hayali (*) bir imaj yüklemeye çalýþýyorlar. Ýnsanlar da o nedenle ürküyorlar ve inanmýyorlar. Bu konuda daha
yüksek ve bilimsel düþünmek lâzým.
Ben bize yardým etmek için geldiklerini düþünüyorum.
Nihal Gürsoy - 2012 yýlý için dünyada çeþitli yorumlar yapýlýyor. Siz bu
konuda ne düþünüyorsunuz? Dünyayý
neler bekliyor?
Divaldo Franco - 26 bin yýlda bir
bizim güneþ sistemimiz Plaides yýldýz
sisteminin enetji alanýna giriyor. 2000
yýlýndan itibaren girmeye baþladý, biz
þu an bu enerji alanýnýn içinde yol
alýyoruz. 2012'de tüm güneþ sistemi
tamamiyle enerji sisteminin içinde
olacaðýz. Dünyanýn titreþimi 2012'de
tamamen deðiþecek. Bu titreþime
uyum saðlayabilenler barýþ içinde
yaþayacaklar.
Nihal Gürsoy - Peki uyum saðlaya(*) Burada Ufo’larýn korkutucu, kötülük ve iþgal
için gelen uzaylýlar olduðuna dair yanlýþ zan
kastediliyor
SEVGÝ DÜNYASI
mayanlar ne olacaklar?
Divaldo Franco - Onlar daha sonra,
bir dahaki sefere kendi frekanslarýna
uygun bir ortamda erkarne olacaklar.
Nihal Gürsoy - Tüm dünyada Hz.
Ýsa'nýn 2. geliþi bekleniyor. Siz bu
konuda ne düþünüyorsunuz?
Divaldo Franco - Ben bunu bedenli
bir geliþ olarak düþünmüyorum. Ýsa
bilincinin dünyada yerleþmesi ile
onun enerjisinin, ýþýðýnýn hakim
olduðu huzurlu bir dönemin
baþlangýcý olarak düþünüyorum.
Nihal Gürsoy - Gelecekle ilgili projeleriniz var mý, varsa nelerdir?
Divaldo Franco - Sevgi, iyilik ve
ümit hakkýndaki konuþmalarýmý
dünyayý dolaþarak yapmaya devam
edeceðim. Eðitim ile ilgili çalýþmalarýmý, kitaplarýmý yazmayý
sürdüreceðim.
Nihal Gürsoy - Türkiye'nin dünya
barýþýna katkýlarýnýn neler olabileceðini düþünüyorsunuz?
Divaldo Franco - Türkleri moral
deðerleri yüksek, sevgi dolu ve
hoþgörülü bir toplum olarak gördüm.
Ülkeniz pek çok kültürü içinde
barýndýrmýþ. Benim düþündüðümden
daha geliþmiþ bir toplum gördüm.
Konjonktürel olarak çok önemli bir
yerde bulunuyor. Türk insanýnýn
kendi deðerlerinin farkýna varýrsa
bunlarý barýþ için insanlýðýn hayrýna
sunmasý gerçekleþebilir.
SEVGÝ DÜNYASI
DÝP
DALGASI
Psikolog Güngör Özyiðit
41
42
SEVGÝ DÜNYASI
Son günlerde Türk Ulusunun tehlikenin farkýna vararak,
elinde bayrak meydanlara koþmasý ve kendi kaderine el
koymasý geleceðimizin en büyük güvencesi!.. Kadýnlar ve
gençler ise bu dip dalga hareketinin öncüsü!..
Yakýn geçmiþte Cumhurbaþkaný Sezer
ve Genel Kurmay Baþkaný Yaþar
Büyükanýt, Türkiye'nin iþgal ve
Kurtuluþ Savaþý yýllarýndan bu yana en
büyük iki tehditle karþý karþýya
olduðunu bildirdiler. Bu tehditlerin
altýný "irtica" ve "bölücülük" olarak
çizdiler. Uyuyan dev, halk uyandý ve bu
deðerlendirmelere 14 Nisan'da,
Tandoðan Meydaný'nda tam destek
verdi. Arkasýndan 27 Nisan'da Genel
Kurmay'ýn e-muhtýrasý geldi. 29
Nisan'da Çaðlayan'da millet adeta
kükredi ve "Ben buradayým!" dedi.
Öylece çoðunluðu kadýnlardan ve
gençlerden oluþan görkemli ve bilinçli
bir kitle Cumhuriyet'e ve
Cumhuriyet'in kazanýmlarýna sahip
çýktý. 5 Mayýs'ta bayrak ve Atatürk'le
bütünleþen Türk Halký Çanakkale,
Manisa, Marmaris ve Ýzmir Alsancak
ile Konak meydanlarýný gelincik tarlalarýna çevirdi. Çýlgýn Türkler yeniden
sahneye çýktý ve yeniden tarih yazmaya
baþladý. Harekete geçen bu büyük dip
dalga gitgide yayýlma ve bütün bir
ülkeyi kaplama eðilimde.
Bu mitinglerde halk sadece "lâik bir
Cumhuriyet" istemekle yetinmedi.
ABD ve AB emperyalizmine, onun
iþbirlikçisi AKP ve satýlýk medyaya
karþý olduðunu açýkça dile getirdi:
Dýþarýda emperyalizmle (sömürgecilikle), içeride oligarþiyle hesaplaþmadan
Cumhuriyeti ve onun deðerlerini
koruyamayacaðýný gördü.
30 Nisan'da Milliyet Gazetesi'nde
Yasemin Çongar'ýn ilginç, biraz da
tuhaf bir yazýsý çýktý. Çongar, söz
konusu yazýsýnda ABD yönetimi
sözcüsünün lâik, demokratik. Anayasal
sürece destek vermesini yeterli bulmuyor, "Biz (Genelkurmayla hükümet
arasýnda) taraf tutmuyoruz" demesini
"omurgasýzlýk örneði" olarak nitelendiriyordu. Ona göre ABD,
Genelkurmayý e-muhtýra'dan dolayý
azarlamalýydý. Türk basýný adýna ne
yüzkýzartýcý bir durum!
Ayný günlerde "Sabah" gazetesinde
deðerli tarihçi Murat Bardakçý'nýn
"Muhtýra'nýn asýl muhatabý Nakþi
hareketidir" baþlýklý makalesi yayýnlanýyordu. Sayýn Bardakçý yazýsýnda
bakýn neler söylüyor:
"Cumhuriyet'in ilk yýllarýnda dinden
kaynaklanan ayaklanmalarýn öncüleri
Nakþi idiler. Zira Nakþi doktrin dünyevi iktidarý da talep ediyordu. Ýrtica
yahut þeriat isteði diye nitelenen
hareketler Nakþibendiliðin militan
tarafý, þeriatçý olmakla suçlananlar da
bu yolun mensuplarýdýr. Nakþi düþünce
tarihte ilk kez devlete hakim olmaya
baþlamýþtýr."
Sayýn Bardakçý, muhtýranýn asýl
muhatabýnýn Türkiye'deki Nakþibendi
hareket olduðunu yazdýktan sonra þöyle
SEVGÝ DÜNYASI
bir saptamada bulunuyor: "Ýslâmi
davranýþ biçimlerinin Türkiye'de son
senelerde giderek deðiþtiðini, dini hayatla bir arada yürüyen yerel âdetlerin
Türk ve Anadolu kimliðinden uzaklaþarak Araplaþtýðýný görüyoruz."
"Cumhuriyet" gazetesinden Ýlhan
Selçuk daha önce yazdýðý "son yüzyýlda Nakþilerin Kilometre Taþlarý"
yazýsýný yeniden gündeme getirerek,
karþý devrimin yol haritasýný çýkarýr:
"Baþlangýçta din (Ýslâm) vardý.
Mezhep ve tarikat yoktu. Sonradan
türeyen Nakþibendilik de Sünni mezhebinin bir tarikatýdýr. Ülkemizde
yaygýndýr. Tarihimizdeki ünlü 31 Mart
Vakasý'nýn kahramaný Derviþ Vahdeti
Nakþibendi idi. 1923'te Cumhuriyet
Devrimi gerçekleþti, 1924'te hilafet
kaldýrýldý. 1925'te Þeyh Sait
baþkaldýrdý. Þeyh Sait de Nakþibendi
idi. 1930'da Menemen isyaný patlak
verdi. Mürtecilerin baþýnda Nakþibendi
tarikatýndan Derviþ Mehmet vardý... 31
Mart'a adý bulaþan, Derviþ Vahdeti'nin
gazetesi Volkan'a yazan Saidi Nursi,
Nakþiliðe dayanan Nurculuðu
geliþtirmeye çalýþtý... Saidi Nursi'den
sonra Nakþi bayraðýný Þeyh Mehmet
Zahid Kotku eline aldý. Bu arada
Fetullah Gülen'i de unutmayýn! Kotku,
1952'de Nakþibendi tarikatýnýn baþýna
geçti; 1958'de Ýskenderpaþa Camisi'ne
atandý. Þeyh Zahid Kotku, Erbakan'ý ve
Özal kardeþleri yetiþtirdi. Bilindiði gibi
AKP'nin ve liderlerinin akýl hocasý
Korkut Özal'dýr. Ne tuhaf gözlem!..
AKP'li Baþbakan'dan çoðu bakana dek
nicesinin býyýklarý cemaat modasý üzerine mi ayný biçimde kýrpýlmýþtýr? ABD
43
Türkiye'de 'Ilýmlý Ýslâm Devleti
Modeli'ni oturtmaya çalýþýyor; ama,
gerçek ne? Ýktidar yalnýz Ýslâmcý deðil,
sünnici... Yalnýz sünnici de deðil,
Nakþi. Özelin de özeli var!.. Gerçek
Müslüman'ýn bölücü ve iktidarcý
Nakþiliðe karþý çýkmasý gerektiðine
deðinen sayýn Selçuk, tarikatýn askerle
iliþkisini ise þöyle deðerlendiriyor:
"Bir tarikatýn iktidara geçip Arap
kültürünü tüm Müslümanlara yaymasý;
Ýslâmý Süleymancý, Gülenci vesaire
gibi zýrvalýklar için kullanmasý Türkiye
Cumhuriyeti'nin kuyusunu kazar.
Tarikat ve cemaatçiliðin orduya önce
ufaktan sýzmasý, sonra girmesi, askeri
hiyerarþiyi kökünden bozar. Tarikat
hiyerarþisine göre üstte olan yüzbaþý,
albaydan önde gelir; emrü kumanda
altüst olunca disiplin arapsaçýna
dönüþür..."
Bu bilgilerin ýþýðýnda askerin emuhtýrasý Nakþi iktidara bir uyarý
olarak da düþünülebilir...
Son günlerde Türk Ulusunun
tehlikenin farkýna vararak, elinde
bayrak meydanlara koþmasý ve kendi
kaderine el koymasý geleceðimizin en
büyük güvencesi!.. Kadýnlar ve gençler
ise bu dip dalga hareketinin öncüsü!..
44
Flamenko
Ateþi
Söyleþi: Nihal Gürsoy
PERA GÜZEL SANATLAR
AKADEMÝSÝ, Türkiye'ye
Flamenko'yu ilk getiren
kurumdur. Eðitim çok
donanýmlý ve kaliteli bir
biçimde dört yýllýk bir
süreci kapsýyor. Bu süreci
tamamladýktan sonra usta ve
hattâ eðitmen olabiliyorsunuz.
Bugün piyasada flamenko eðitimi verenlerin tümü Pera Güzel
Sanatlar’dan mezundur.
SEVGÝ DÜNYASI
Flamenko kelimesi "fellah minküm" diye
okunan, "sizden olan çiftçi" anlamýna gelir.
Kelime kökeni Arapçadýr. Bunun nedeni
Araplar, Suriyeliler ve Berberiler tarafýndan
Ýspanya'nýn iþgali ve bu iþgalin yüzyýllar boyu
sürerek, Ýspanyol kültürünü geniþ ölçüde etkilemesidir. Araplar kendi þiir, þarký ve müzikal enstrümanlarýyla, Ýspanya'nýn müziðine
duygusallýk ve duyarlýlýk kazandýrdýklarý gibi,
kývraklýk da eklediler.
Flamenko, Güney Ýspanya'nýn Endülüs
Bölgesi'ne özgü ama o bölgeyle sýnýrlý kalmamýþ bir müzik ve dans türüdür. Çingene,
Arap ve Musevi kültürlerinin karýþýmý bir dans
olmakla birlikte daha sonralarý Güney Amerika
müzikleri, Küba ve Lâtin ritminin etkilerini de
almýþtýr. Yýllarca zulüm gören, yoksulluk
çeken, ezilen, güvenilmez olarak nitelendirilen, tüm tarihleri boyunca mal, mülk edinemeyen tarým iþçisi olarak ya da maden ocaklarýnda çalýþtýrýlan insanlar hýrs, tutku, özgürlük, isyan, acý ve þefkat gibi karmaþýk duygularýný sosyal kalýplarýnýn da olmamasý nedeniyle bu dans aracýlýðýyla ifade ettiler.
Flamenko'da uyum çok önemlidir. Herkes,
biribirini takip eder, dansçý yönetir, gitar ve
þarkýcý ona uyum saðlar.
Flamenko'da kullanýlan ayakkabý çok önemlidir. Çünkü uygun ayakkabý olmadýkça bu
dansý yapamazsýnýz. Ayakkabýnýn topuðunda
kullanýlan aðaç, buruna ve topuða çakýlan
çiviler ve takýlýþ biçimi çok önemli. Profesyonel ayakkabýlar tamamen elde yapýlýyor,
kösele taban bile elde dikiliyor. Flamenko
kostümünde en önemli þeylerden biri de etek,
eteði kullanarak dans ediyorsunuz, kalça hizasýndan itibaren tamamen daire þeklinde zengin
bir etek olmasý ve boyunun ayak bileði hizasýnda olmasý gerekiyor.
Flamenko danslarýnda, oldukça büyük ve
püsküllü bir þal kullanýlýyor. Geniþ þapka, yelpaze ve kastanyet de dansýn bir parçasý.
Pera Güzel Sanatlar’da dans eðitmeni
Carmen Servantes ve Rita Aytaþ ile yapýlan
söyleþiyi sunuyoruz.
SEVGÝ DÜNYASI
Nihal Gürsoy - Bayan Carmen,
bizlere kendinizden ve PERA
GÜZEL SANATLAR'daki çalýþmalarýnýzdan söz eder misiniz?
Carmen Cervantes - Meksika'da
doðdum. Daha çok Ýspanya ve
Türkiye'de çalýþýyorum. Buradaki
çalýþmalarýmý Milli Eðitim
Bakanlýðý'na baðlý olan PERA
GÜZEL SANATLAR'da devam
ettiriyorum. Her yýl üç aylýk bir
dönemde burada eðitim veriyorum.
Üç yýldýr bu eðitime katýlmak için
geliyorum. Diðer zamanlarda
Ýspanya'da yaþýyor ve çalýþýyorum.
Henüz 15 yaþýnda iken flamenko ile
tanýþtým. Bu dansýn büyüsü ve
tutkusu beni öylesine sardý ki, öðrenmek ve yapmak benim için
vazgeçilmez oldu. Önce bale, Ýspanyol danslarý eðitimi aldým. AMOR
DE DÝOS (flamenko konservatuarý)
45
ve PENA "LA BLUERÝA" kursunu
bitirdikten sonra da dansetmeye ve
eðitmenliðe baþladým.
Nihal Gürsoy - Bayan Carmen, Pera
Güzel Sanatlar ile nasýl tanýþtýnýz.
Türkiye sizin için ne ifade ediyor?
Carmen Cervantes- Þu anda Pera
Güzel Sanatlar, Dans Bölüm
Koordinatörü olan Bayan Rita Aytaþ
ile Madrid'te ki Amor De Dios
Flamenko okulunda tanýþtýk ve beni
Ýstanbul'a davet etti. Böylece baþladýk
diyebilirim. Türkiye'de kendimi iyi
hissediyorum, insanlarý çok sýcak ve
cana yakýn, müziðinizi beðeniyorum.
Nihal Gürsoy - Türk Halký,
Flamenko'ya yatkýn mý? Dansý öðrenmekte ve yapmakta zorluk çekiyor
mu? Flamenko her yaþta öðrenilebilir
mi? Belirli bir yaþ sýnýrý var mý?
Carmen Cervantes - Türkler,
Flamenko'ya çok yatkýn. Duygulu,
46
coþkulu ve müziðe tutkularý olan
insanlar. O nedenle bir duygu ve
ifade sanatý olan Flamenko'yu çok
iyi icra ediyorlar.
Bu dansýn yaþ sýnýrý yoktur,
Flamenko öðrenmenin þartlarý yaþla
ilgili deðildir. Birinci þart, bu dansý
çok sevmek daha sonra sabýr, disiplin
ve çok çalýþmak gerekir. Ayrýca ne
kadar çok eðitmenle çalýþýlýrsa o kadar baþarý saðlanýr; çünkü bu kopyalanabilecek bir dans deðildir. Kendi
tarzýnýzý ve ifadenizi bulmanýz pek
çok ustanýn tecrübesinden yararlanýlarak saðlanabilir. O nedenle
PERA GÜZEL SANATLAR,
Flamenko dansýný öðretirken, çeþitli
dönemlerde çeþitli eðitmenler kullanýyor. Bu Ýspanya'da da böyledir.
Ustalaþmayý seçenler birkaç eðitmenden ders alarak baþlarlar flamenko dansý yapmaya.
Nihal Gürsoy - Daha önce hangi
SEVGÝ DÜNYASI
ülkelerde çalýþtýnýz? Eðitmenleriniz
kimler oldu?
Carmen Cervantes - Portekiz,
Fransa, Almanya, Bosna, Tunus,
Etiopya, Japonya, Guatamela,
Bolivia, Costa Rica, Meksika v.s.
Eðitmenlerim içinde sayabileceklerim; Queti Clavijo, La China, La
Truco, Manuel Reyes ve Ana Maria
Lopez'dir
Nihal Gürsoy - Ýstanbul'da sahne
alacaksýnýz. Bu organizasyon PERA
GÜZEL SANATLAR tarafýndan mý
düzenleniyor?
Carmen Cervantes - Evet, fakat bu
konu hakkýnda sanýyorum size PERA
Dans Bölüm Koordinatörü Bayan
Rita Aytaþ daha iyi bilgi verebilir.
Ben, ilginize çok teþekkür ediyor, flamenko gösterimize bekliyorum.
Nihal Gürsoy - Merhaba Rita
Haným, Carmen ile çalýþmak nasýl bir
duygu, neler yapýyorsunuz? Gösteri
SEVGÝ DÜNYASI
ne zaman gerçekleþecek?
Rita Aytaþ - Carmen'le çalýþmak
çok güzel ve keyifli. Her yýl deðiþik
organizasyonlar düzenliyoruz. Bu
yýlda pek çok etkinliklerimiz oldu. 16
Haziran Cumartesi günü, Kadýköy
Halk Eðitim Merkezi'nde Flamenko
dansý gösterisi yapacaðýz. Gösteri iki
seans halinde olacak. Saat 17.00'de
matine ve 21.00'de suare þeklinde
gerçekleþtireceðiz. Sizleri aramýzda
görmekten çok mutlu olacaðýz.
Gösterinin adý "CARMEN CERVANTES VE FLAMENCO GROUP
OF PERA"
Ayrýca ilgilenenlere duyurmak
isterim ki, 2007*2008 Flamenko
kayýtlarýmýz baþladý. Kadýn ve erkek
olarak isteyen herkes müracaat edebilir. PERA olarak flamenko dansýnda kullanýlan aksesuar, giysi ve
ayakkabýlarý Ýspanya'dan getirtiyoruz,
çünkü burada bulmak mümkün
olmuyor. Ayrýca 13 Haziran - 22
Haziran 2007 tarihleri arasýnda
Ýspanya/Madrid'e Flamenko Eðitim
ve Kültür gezisi düþündük. Kendi
öðrencilerimizle birlikte, flamenko'ya
ve bu kültüre ilgi duyan kiþiler de
47
gezimize katýlabilirler.
Nihal Gürsoy - Çok teþekkür ediyorum Rita Haným ve Bayan Carmen,
16 Haziran da Kadýköy Halk Eðitim
Merkezi'nde görüþmek üzere diyorum. Ýlgilenenler için PERA GÜZEL
SANATLAR’ýn adres ve telefonunu
rica edebilir miyim?
Rita Aytaþ - Elbette, ben de
teþekkür ediyor, okuyucularýnýza
selam ve sevgilerimizi sunuyoruz.
PERA GÜZEL SANATLAR
Sýraselviler Caddesi Billurcu Sokak Billurcu Çýkmazý No: 14
34433 Taksim / ÝSTANBUL
Tel: (0212) 245 44 60 (0212) 244 52 03 (0212) 245 30 08 - 09
e mail: [email protected]
e mail: [email protected]
48
SEVGÝ DÜNYASI
Özgürlük kuþu uçtu uçaçak...
Bir daha ele geçer mi
bilinmez...
Kendi bayramlarýmýzda
kendi bayraðýmýzý dalgalandýrmak... Ýnançlarýmýzýn gereðini,
içimizde baþka inançlara sahip olanlara da fýrsat vererek,
saygýlý olarak yerine getirebilmek...
Her gün belli zamanlarda Allah’ýn adýný anan ezan seslerini
duymak...
Kendi anayasamýz, kanunlarýmýz, devletimizle yönetilmek... Ýyi
kötü, yalancý ya da deðil, kendi seçtiðimiz insanlarla...
Sokaklarýmýzda kolluk kuvvetlerinin kendi sistemimizdeki bizim
insanlarýmýz olmasýna alýþmak...
Gulyabanilerle, ejderlerle savaþýný bir þekilde kazanýp mütevazý evine dönen þövalyeler gibi, efendisi olduðumuz bir ülkede
yaþamak...
Bunlarýn önemini içinde yaþarken anlamak çok zor olmasa
gerek.
Cebimiz para dolu, dolapta yemekler hazýr ve temiz, her þey
yeni ve muntazam, giysiler pahalý, bedenimiz bakýmlý, sýhhatli.
Ailemizden kalan güzel bir evde yaþýyoruz... Ama kurallarý
ailemizden olmayan biri, evi eski viran halinden çýkarýp
yenilediði, karnýmýzý da tok tuttuðu için, bize patronluk taslayarak koyuyor ve ondan izinsiz kuþ uçurtmuyor. Evde ne zaman
hangi yemek piþecek, hangi ziyaretçi gelip hangisi gelemeyecek,
o karar veriyor... Hizmetkârlar bizden deðil, sadece ondan emir
alýyorlar...
Bu duruma ne zamana kadar katlanabilir ve dayanabilir
insan... Kendi þeytanlarýmýzla kendimiz savaþmalý, kendi pisliðimizi kendimiz temizlemeli, kendi yolumuza kendimiz karar
verebilmeliyiz. Bizim yerimize bunlarý baþkalarýnýn yapmasýný
beklersek, aþaðýlanýr, borçlu kalýr, baðlý tutuluruz.
Deðerli
Okuyucularýmýz
Sevgi Dünyasý Dergimiz
Haziran 2007 tarihinden
baþlamak üzere yalnýzca
abonelerimize ulaþacaktýr.
Bizlerle olmaya devam
etmek istiyorsanýz,
Oba Sok. Sýlla Ap. No: 7/1 Cihangir/Ýstanbul adresine mektupla
veya Haberleþme Sorumlusu ve Okur/Abone Ýliþkileri:
Kazým Erdemoðlu’na (0212) 252 85 85 no’lu telefonla, (0212)
249 18 28 no’lu faxla abone adresinizi bildirmenizi rica ederiz.
En içten sevgilerimizle
Sevgi Dünyasý
Adý, Soyadý:
Adres:
Posta Kodu:
Ýlçe:
Ýl:
Tel:
Abone ücreti:
.....................................................
.....................................................
.....................................................
.....................................................
.....................................................
.....................................................
Yurt içi (40 YTL)
................
Yurt dýþý (50 YTL)
................
Posta Çeki No: 385999 (Sevgi Yayýnlarý)