Publication - etkin sağlık dergisi

Transkript

Publication - etkin sağlık dergisi
Popüler Sağlık Dergisi
Aralık-Ocak 2015•Sayı: 7
Dosya
Kış aylarında
cilt bakımı
özen ister
Yaşama eyleminin
ilk göstergesi:
Nefes
Çocuklarda
bağışıklık sistemi
Yeni yılda
sevdiklerinize
sağlık ve
güzellik
armağan edin
Probiyotikler
ve
Prebiyotikler
Başlarken
Mutlu Yıllar
Etkin Sağlık dergisi ekibi olarak hepinize, kışa ve
yeni yıla merhaba diyoruz.
Ecz. Nergis Beyazıt
Soğuk havanın etkisini hissettirdiği bu
günlerde mevsime uygun dopdolu içeriğimizle karşınızdayız.
Probiyotiklerin ne kadar önemli
olduğunu iyice kavradığımız bu günlerde bu bilgileri hastalarımıza da ulaştırabilmek adına bu sayımızda bu konuya değinerek tekrar hatırlatmak
istedik. Latince “hayat için” anlamına gelen probiyotikler; hastalıkların
yaygınlaştığı bu zamanlarda imdadımıza koşacak belki de bilmediğimiz
pek çok şikâyetimize iyi gelecek. Probiyotik beslenmeye dikkat edip beslenmemizi buna göre düzenlersek pek
çok hastalığın önüne geçebiliriz. Hepimiz için oldukça faydalı olan probiyotikleri bundan sonra daha çok göz
önünde bulunduracağımızdan eminim.
Kış mevsiminin
getirdikleri
Havalar soğudu. Cildimiz kurudu. Her
yaştan herkesin kuruyan ciltleri için
pratik faydalı bilgiler paylaşacağız bu
sayımızda. Cilt kuruluğunun kaynağına inip doğru bilgilerle kendimize nasıl faydalı oluruz öğreneceğiz.
Gündüzler kısaldı, gökyüzü griye
döndü, havalar soğudu. Evet, kış geldi.
Depresyonsuz bir kış düşünemeyenlerden misiniz siz de? Duygu durumunuz
başınızı döndürüyorsa buraya gelin.
Depresyona değinmeyen bir kış sayısı
olabilir mi? Keyif le okuyacağınız bir
depresyon yazısı sizleri bekliyor. Alın
çayınızı kahvenizi, evinizin sıcak köşesine kurulup keyif le okuyun. Sonra
da biraz hava alın, iyi gelir.
Çay kahve demişken kış çayı mevsimi açıldı. Birbirinden faydalı, birbirinden şifalı, şifalı olduğu kadar lezzetli çay tarif lerimiz var. Bu kış şifalı
bitki çaylarımızla kendimize bakalım.
Yaşamın yükünü
hafifletmenin yolları
Etkin Sağlık ekibi olarak tabii ki kendimize faydalı olanı anlatacağız. Hepimizin uygulayabileceği pratik nefes ve
yoga teknikleri var bu sayımızda. Kendinize birazcık zaman ayırın ve deneyin
derim. Stresin hayatımıza her alanda işlediği bu dönemde ilaç gibi gelecektir.
Ruhumuzun ilacı bunlar, es geçmeyin.
Daha pek çok konu derginin içinde sizleri bekliyor. Keyif dolu, sıcacık
bir kış geçirmeniz dileğimle. Mutlu yıllar bu arada; sevdiklerinizle dolu dolu
geçireceğiniz nice güzel günler olsun.
Etkin Sağlık dergisinin isim ve tüm yayım hakkı Etkin
Eczacılık Derneği’ne aittir. Dergide yayımlanan tüm yazı
ve fotoğrafların hakkı Etkin Sağlık dergisine aittir.
İzin alınmadan kullanılamaz. Yayımlanan ilanların/
reklamların sorumluluğu ilan/reklam sahiplerine aittir.
İMTİYAZ SAHİBİ
Etkin Eczacılık Derneği
İktisadi İşletmesi adına
Ecz. Z. Almıla Öztosun
SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ
Ecz. Nergis Beyazıt
[email protected]
BİLİMSEL DANIŞMA KURULU
Prof. Dr. Günay Aydın
Prof. Dr. Selim Badur
Prof. Dr. Gül Baktır
Prof. Dr. Sönmez Uydeş Doğan
Prof. Dr. Serdar Erdine
Prof. Dr. Güven Külekçi
Prof. Dr. Ali Hikmet Meriçli
Prof. Dr. İlhan Satman
Prof. Dr. Gülaçtı Topçu
Yard. Doç. İlkay Alp
Uzm. Dr. Gökhan Okan
Ecz. Şensu Bal
Ecz. Hümeyra Cömerter
Ecz. Asuman Çakıroğlu
Ecz. Aysun Karadeniz
Ecz. Ayşegül Yıldız
YAZI İŞLERİ
Merve Kutlubay
[email protected]
F. Candil Erdoğan
[email protected]
Metin Uyar
[email protected]
GÖRSEL YÖNETMEN
Reyhan Hasalar
[email protected]
REKLAM VE ABONELİK
Meltem Gülsever
[email protected]
YAPIM
Etkin Eczacılık Derneği
Nispetiye Cad. Belkıs Apt. No:7 D:4
Levent-Beşiktaş/İstanbul
Tel: 0212 283 02 99
Fax: 0212 283 02 99
www.etkineczacilik.org
[email protected]
YAYIN TÜRÜ
İki ayda bir yayımlanır.
BASKI
G.M. Matbaacılık ve Tic. A.Ş.
100 Yıl Mah. MAS-SİT 1.Cad. No:88
Bağcılar/İstanbul
Tel: (0212) 629 00 24-25
Faks: (0212) 629 20 13
Baskı tarihi: Aalık 2014
@
Dergimiz hakkındaki eleştiri ve
önerilerinizi, [email protected]
adresine iletebilirsiniz.
2
- Aralık-Ocak 2015
İçİndekİler
Aralık-Ocak 2015
20
6
10
Eczacınız der ki
12
14
• Gebelikte probiyotik ve yaşamımızdaki yeri
KAPAK
Probiyotikler ve prebiyotikler
• Probiyotik ve prebiyotik beslenme
20
22
Söyleşi: Melda Göknel
24
26
28
30
32
Kış aylarında cilt bakımı özen ister
34
38
40
42
46
48
52
54
56
58
Çocuklarda bağışıklık sisteminin önemi
Pıhtılaşmayı önleyici tedavinin ABC’si
DOSYA
Kuru cilt hakkında bilinmesi gerekenler
Deri yaşlanması önlenemez ama yavaşlatılabilir
Kuru cilt nasıl bir bakım ister?
Sentetik Koruyucular İçin Yeni Yasaklama ve Sınırlamalar
Şu “depresyon” dedikleri
Bitki çayları
30
Yaşama eyleminin ilk göstergesi: Nefes
Diş sağlığı
Kitap
Aromaterapi
Havanda dövülenler
Vitrin
Ajanda
Ve...
size özel sürpriz sayfalar
48
Eczacınız der ki
Etkin Sağlık Derneği’nden
yara ve yanık bakımı önerileri
Geçtiğimiz günlerde Etkin Eczacılık Derneği üyesi eczacılara verilen ve bilgileri
tazelemeye yardımcı olan eğitimlerden biri de “yara ve yanık tedavileri” oldu.
Ecz. Merve Kutlubay
Günlük hayatta kazalar sonucunda
oluşan yaralar, yanıklar, böcek ısırıkları gibi durumlar ile deri bütünlüğümüzün bozulması hepimizin başına
gelmiştir. Bu tür durumlarda en kolay ulaşılabilir sağlık noktaları olan
eczanelere başvururuz. Etkin Eczacılık Derneği üyesi eczacılar olarak
sizlere bu konularda daha iyi yol gösterebilmek amacı ile yara bakımında
uzman bir firmadan eğitim aldık. Bu
firma bünyesinde hizmet veren Hemşire Nihal Karaca bilgilerini bizimle paylaştı.
Derimizi tanıyor muyuz?
Deri bütün vücudumuzu koruyan en
büyük organımızdır. Bütünlüğünü
korumak ve derimizin sağlıklı görünmesi hem estetik hem de sağlık açısından büyük önem arz etmektedir. Ancak bu önemli organımızın bütünlüğü
çeşitli kazalar, yanıklar, böcek ısırıkları gibi durumlar ile bozulabilir. Bu
durumlar ile karşılaşıldığı zaman tedavi edilmesi gerekmektedir.
6
- Aralık-Ocak 2015
Derimiz üç katmandan oluşur.
Bunlar üst deri (epidermis), alt deri
(dermis) ve deri altı (subkutan) tabakalarıdır. Epidermis dış etkenlere
karşı koruyucu tabakadır. Dermis ise
damar yapısına sahiptir derinin kanlanmasını ve oksijenlenmesini sağlar.
En alt katman olan subkutan tabakası ise kemiklere ve sinirlere bağlanan
yağ tabakasıdır.
Yanıkların şiddetine göre
bakım önerileri
Yanıklar kendimizin veya yakınımızdaki kişilerin sıklıkla başına gelebi-
lecek olaylardır. Ev kazaları, güneş
yanıkları gibi durumlar hepimizin
başına gelmiştir. Bir yanık durumunda hemen acil müdahale gerekebileceği için hepimizin bu konuda bilgi
sahibi olması gerekmektedir. Yanık
vakalarının şiddetine göre sınıf landırması birinci, ikinci, üçüncü derece yanıklar şeklinde yapılır.
Birinci derece yanıklar genelde ev
kazalarında görülür. Bu tip yanıklarda en dış tabaka olan epidermis zarar
görür. Birinci derece yanıklarda öncelikle bölgenin soğuk su ile soğutulması, akabinde kuvvetli nemlen-
Eczacınız der ki
diriciler ile nemlendirilmesi gerekir.
Eczacınız bu gibi durumlarda size gümüş sulfadiazinli krem, pantenollü
nemlendirici ve ağrıyı, sızıyı giderici lokal anestezikler tavsiye edebilir.
İkinci derece yanıklarda su toplaması olarak bilinen bül oluşumları görülür. Genellikle kafa karıştıran
durum bülün patlatılıp patlatılmaması gerektiğidir. Yara bakım uzmanlarınca bülün patlatılmaması tavsiye
edilir. Oluşmuş bül varsa üzerine eczanelerde satılan ilaçlı bir koruyucu
örtü yapıştırıp korumaya alabilirsiniz.
Üzerindeki kalkmış deri yerine oturacak ve iyileşme süreci hızlanacaktır.
Patlamış büllerde gümüş sülfadiazin
veya pantenol içeren kremleri sürmeniz tavsiye edilmez. Aynı şekilde antibiyotikli kremler de yarayı sulandıracağından iyileşmeyi geciktirebilir.
Bu durumlarda yaraya yapışmayan
örtü kullanılması tavsiye edilir. Burada gümüş içerikli, yaraya yapışmayan örtüler ve hidrotül denilen hava
alan örtüler tavsiye edilir.
Üçüncü derece yanıklar ise en alt
tabaka subkutan tabakadan kas veya
kemiğe kadar olan yanıklardır. Bunlar hastanelerde acil tıbbi müdahale
gerektiren yanıklardır.
“Yara” deri bütünlüğünü bozar
Yara diye adlandırdığımız olaylar ise
herhangi bir nedenle deri bütünlüğünün bozulmasıdır. Yaralar akut yara
ve kronik yara olarak sınıf landırılır.
Akut yaranın iyileşmesi hemen 24
saat içinde başlarken kronik yaralar
dört hafta sonunda iyileşme belirtileri göstermeye başlar. Akut yaralar
arasında kesikler, sıyrıklar, yanıklar,
ısırıklar sayılabilirken kronik yaralar ise uzun süreli yatarak tedavi gören hastalarda oluşan bası yaraları,
diyabetli hastalarda oluşan diyabetik ayaklar, venöz ve arteryel yaralar,
ameliyat sonrası iyileşmeyen yaralar
sayılabilir.
Günlük hayatta başımıza en çok
gelen sıyrıklar, kesikler gibi yaralarda yara açık ise antibiyotikli krem ve
merhemlerin direk yara üzerine uy-
8
- Aralık-Ocak 2015
Derimize iyi bakmalı, derimize herhangi
bir zarar geldiğinde eczacımıza ve
gerektiğinde onun yönlendireceği sağlık
profesyonellerine danışmayı ihmal
etmemeliyiz.
“Yatak yaraları” hasta yakınlarını üzmesin
Yatalak durumda olan hastalarımız, yakınlarımız
olabilir. Bu tip hastaların bakımında hasta yakını
olarak dikkat etmemiz gereken unsurlar vardır.
Özellikle yatakla temas eden, kemik çıkıntısı
olan bölgelerde bası yaralarının oluşabileceğini
aklımızda bulundurmalıyız. Bası yaralarının nedeni
basınç, nem, sürtünme ve ısıdır. Böyle bir hastanın
bakımını yapıyorsak cildini kuvvetli nemlendiricilerle
nemlendirmeli ve masaj yapmalıyız. Bu konuda, özel
koruyucu kremlerden faydalanabilirsiniz. Hastanın alt
bakım temizliği de bu durumda önemlidir. Alt bakım
bezleri kullanıldığından pişik durumu sıkça görülür.
İçerisinde çinko bulunan kremleri pişik durumlarında
tercih edebilirsiniz. Çinko bir bariyer görevi üstlenerek
deriyi korur. Hastanın yattığı yatak da bu durumda çok
önemlidir. Yatak tercihi yapılırken boru tipli, dışı kumaş
olan yatakların tercih edilmesi gerekir.
gulanması tavsiye edilmez. Yarayı sulandırdıklarından dolayı
yaranın iyileşmesini geciktirebilirler. Eskiden beri kullandığımız,
polivinil iyodur içeren ürünler ise
antiseptik özelliği taşırlar ancak
antiseptikler mikrobu uzaklaştırırken canlı hücreye de zarar vermektedirler. Yaranın temizlenmesi için serum fizyolojikler tercih
edilirse canlı hücre de zarar görmemiş olur.
Diyabet ve yaralar
Diyabet hastası iseniz yaralarınıza çok dikkat etmelisiniz. Diyabet hastalarında yara kolayca açılabildiği gibi özellikle ayak tabanı
gibi fark edilmesi zor bölgelerde
siz farkına varmadan yara açılabilir. Erken farkına varılmaz ve
yaranız ilerler ise diyabetik ayak
denilen ciddi yaralar oluşabilir
ve ne yazık ki amputasyonla ayağınızı, bacağınızı kaybedebilirsiniz. Diyabetik ayak oluşmuş kişiler, eczanelerde satılan özel bakım
ürünlerinden yararlanabilir. Bu
ürünler hakkında eczacınızdan
kapsamlı bilgi alabilirsiniz.
Sonuç olarak derimize iyi bakmalı, derimize herhangi bir zarar
geldiğinde eczacımıza ve gerektiğinde onun yönlendireceği sağlık
profesyonellerine danışmayı ihmal etmemeliyiz.
Kapak
ProbiyotiklerR
ve Prebiyotikler
us asıllı bir mikrobiyolog, yirminci yüzyılın başında yaptığı araştırmalarla bağırsaklarda yaşayan yararlı mikroorganizmalar olduğunu, hatta bunların
bağırsakları “işgal ettiğini” ileri sürdü. Bakteri bilimini ayrı bir disiplin olarak kabul ettiren bu bilim insanı,
İlya İlyiç Meçnikov, yoğurdun içindeki bakterilerin sindirim sistemine iyi geldiğini ortaya koydu.
10
- Aralık-Ocak 2015
Latince “yaşam/hayat için”
anlamına gelen probiyotik,
doğal beslenmeden giderek
uzaklaşılan günümüzde
organlarımızın sağlıklı
çalışmasını sağlayan “yararlı
bakterilere” verilen bir isim.
Bakterinin iyisi etkisinden belli olur
Aynı zamanda gerontoloji (yaşlanmanın vücut
üstündeki etkilerini araştıran bilim dalı) çalışmaları da yapan Meçnikov’un bu araştırması aslında canlı yaşamında bakterilerin önemini bir
kez daha gözler önüne seriyordu. Çok sayıda yararlı bakteri içeren sindirim sisteminin bağışıklık sistemi üstündeki etkisini de…
Bağırsaktaki bakteriler, vücuda giren karbonhidratların sindirilemeyen kısımlarını fermente eder; bunları yağ asidine, organik aside
ve gaza dönüştürür. Bu yağ asitleri hem bedene
gerekli enerjiyi verir hem de bağırsakların su
emme kapasitesini artırır. Bağırsaktaki zararlı bakterileri azaltıp yararlı bakterilerin çoğalmasına yardımcı olur. Yararlı bakteriler K vitamini, B vitamini üretir, kalsiyum, magnezyum
ve demir emilimine yardımcı olur. Vücutta üretilen vitamin, mineral, asit ve gaz günlük yaşamımızda hiç farkında olmadığımız mükemmel
sistemin aksamadan çalışmasını sağlar. Öylesine okuyunca yalnızca sindirim sistemiyle kısıtlı bir işlevmiş gibi görünen bu işleyiş, aslında dolaşım sisteminden bağışıklık sistemine
kadar vücudun tüm dinamiklerinin temel gücüdür. Ne kadar etkileyici bir döngü değil mi?
“Bağırsak florası” deyip geçmeyin
Henüz ana rahmindeyken etrafımıza çekilen
ömürlük koruma kalkanının ilk aşaması, doğum anında tamamlanır. Normal doğum sırasında bebeğin vajinal kanalda anne f lorasıyla
karşılaşması, ileride oluşacak sağlıklı mikrobiyotanın temelini oluşturur. Bu mikrobiyota
ne kadar güçlüyse, hastalıklara karşı direnç de
o kadar yüksek olur. Özetle, “Bağırsaktaki birkaç bakteri işte,” diye düşünmeyip onları destekleyen, güçlendiren bir yaşam tarzını ve beslenme düzenini benimsemek gerekir. Düzenli
okurlarımızın da dikkatini çekmiştir; bir süredir probiyotik, prebiyotik konularına ağırlık veriyoruz. Amacımız, bu konuda merak edilen tüm
soruların yanıtlarını vermek, okurlarımızın vücutlarının işleyişini biraz daha anlamasını sağlamak ve sağlıklarına katkıda bulunmak. Bu sayımızda da probiyotiklerle ilgili önemli başlıkları
öne çıkardık. İlgiyle okuyacağınızı umuyoruz.
Kapak
Gebelikte
probiyotik
ve yaşamımızdaki yeri
Hayata sağlıklı başlamak kadar yaşadığımız süre içinde kendi
sağlığımızı ve çocuklarımızı korumak da çok önemli.
Dr. Neptün Fazilet Erdener
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı
Milattan önce 3.000-4.000’li yıllarda
insanlar tesadüfen buldukları bazı gıda
ve içeceklerin yararlı etkilerini görmüş,
bunları tedavide ve sağlıklı yaşamak
için kullanmışlardır. Yoğurt, bira, şarap, peynir, kefir, turşu bunlardan bazılarıdır. Yüzyıllar boyunca insanlar
içeriğini bilmeden bu besinleri tüketmiş ve faydasını görmüşlerdir. Bu besinlerin probiyotik özellikleri ancak
son yüzyılda ortaya çıkarılmaya başlanmıştır. Probiyotik, kelime kökeni
itibarıyla Latince olup hayat için anlamına gelir. Probiyotik ürün kişinin
sağlığı üzerinde olumlu etki yapan, toksik olmayan, hastalık yapmayan canlı
mikroorganizmalardır.
İnsan vücudu ve probiyotikler
Yetişkin bir insanın sindirim sisteminde, kalın bağırsaklarda 500-1.000
kadar değişik türde zararlı olmayan
bakteri bulunur. Bunların sayısı vücudumuzdaki toplam hücre sayısının
yaklaşık 10 katıdır ve ağırlığı 1.5 kilo
kadardır. Doğumdan önce bebeklerin bağırsakları ve vücudunun steril
olduğu, doğumla birlikte ilk günlerden itibaren flora oluşmaya başladığı
kabul edilir. Son zamanlarda bazı araştırmalarda fetusun az da olsa annesinden geçen bazı probiyotiklerle karşılaştığı söylenmektedir.
Her insanın mikrobiyotası kendine özeldir. Aynı ortamda yaşayan kiProbiyotik, kelime
kökeni itibariyle
Latince’dir ve
“hayat için”
anlamına
gelir.
12
- Aralık-Ocak 2015
şilerin (eşler, kardeşler, ev arkadaşları)
flora kolonilerinin bir süre sonra benzerlik gösterdiği yapılan araştırmalarda tespit edilmiştir.
Son yıllarda yapılan araştırmalarda vücut mikrobiyota dengesindeki
bozulmaların bazı bağırsak hastalıklarının, enfeksiyonların, immun sistem hastalıklarının, bazı dermatolojik
hastalıkların ortaya çıkmasına sebep
olduğu gösterilmiştir.
Gebelik ve bağırsak florası
Gebelik süresince görülen flora değişiklikleri vajinal enfeksiyona ve idrar
yolu enfeksiyonuna zemin hazırlar. Annenin bakteriyel enfeksiyonları, bilindiği gibi, prematüre doğum sebebidir.
Ayrıca yeni doğanda enfeksiyonu ve
bazı hastalıkları tetikler. Bunu önlemek için anne adayı gebelik süresince
iyi takip edilir, iyi beslenmesi ve vitamin mineral desteği sağlanır. Son zamanlarda anne adayının beslenmesine ekleyeceği probiyotik gıdaların
(yoğurt, kefir gibi) ve ayrıca bu amaçla üretilmiş probiyotik tabletlerin hem
anne hem de bebek sağlığı için yararlı
olduğu düşünülmektedir.
Gerek doğum şekli gerekse beslenme daha
ilk günlerden başlayarak flora oluşmasını
olumlu veya ters yönde etkileyebilir.
Bebeğin koruyucu kalkanı:
anne sütü
Normal doğum neden önemli?
Normal doğum esnasında bebeğin vajinal kanalda anne florasıyla karşılaşmasının ilerde oluşacak sağlıklı mikrobiyotanın temelini oluşturduğu ve
kişinin hastalıklara karşı direncinin
artmasında etkili olduğu kabul edilir.
Yapılan araştırmalarda vajinal doğum
sonrası bebeklerde ilk birkaç günde
bağırsaklarda sağlıklı flora oluşmaya
başladığı, sezaryenle doğan bebeklerde
ise flora oluşumunun geciktiği ve bazen bir ay içinde veya daha fazla sürede normal düzeye geldiği saptanmıştır.
Bu gecikmenin dış etkenlere maruziyette direncinin azalması ve yeni doğanın hastalıklara yakalanma riskini
artırdığı düşünülmüştür.
Ayrıca bağırsaklarda erken mikrobiyota oluşumu karmaşık bir mekanizma
sonucu immun sistemin gelişmesine
ve bazı alerjik hastalıklara ve enfeksiyonlara karşı vücudun güçlenmesine
yardımcı olur. Dolayısıyla gerek doğum şekli gerekse beslenme daha ilk
günlerden başlayarak flora oluşmasını olumlu veya ters yönde etkileyebilir.
Anne sütü ile beslenen bebeklerde laktobasil ve bifidobasil en sıklıkla görülen organizmalardır. Ürettikleri laktik asit yardımı ile vücuda destek olur.
Özellikle doğumdan sonra gelen ilk sütün (kolostrum) yüksek besin değeri ve
koruyucu antikorları içerdiği zaten biliniyordu. Son zamanlarda buna yüksek probiyotik değeri de eklendi. Annelerin özellikle ilk günlerde bebeğini
ilk sütle beslemesi yeni doğanın hayata artı değerlerle başlamasının şüphesiz garantisidir.
Anne sütü yerine mama ile beslenen bebeklerde flora daha farklı olur.
Bu da enfeksiyonlara karşı direncin
azalmasına sebep olabilir. Bu alanda
yapılan araştırmalarda mamalara eklenen probiyotiklerin anne sütü kadar
olmasa bile bu alanda destek sağladığı
görülmüştür. Bu nedenle anne sütüyle beslenme her zaman öncelikle teşvik edilmelidir. Ancak bu imkânsız ise
mamayı probiyotik desteğiyle vermek
önerilmektedir. Buna rağmen doğumdan sonra ilk iki ayda bebeğe probiyotik verilmesini uygun görmeyen araştırmacılar da vardır.
layısıyla organizmanın mikrobiyota
dengesinin bozulmasını engellemek
ve gerekirse probiyotiklerle desteklemek bu yolda bize yardımcı olacaktır.
Kaynak
Bu yazıda Doç. Dr. Metehan Özen’in editörlüğünde yayımlanan “Sağlıklı kalmak için ‘Probiyotikler-Prebiyotikler’ anlatılmayan tarihçe”
isimli kitaptan yararlanılmıştır.
Her insanın mikrobiyotası
kendine özeldir. Ancak
aynı ortamda yaşayan
kişilerin (eşler, kardeşler,
ev arkadaşları) flora
kolonilerinin bir süre
sonra benzerlik gösterdiği
yapılan araştırmalarda
tespit edilmiştir.
Hayata sağlıklı başlamak ve
sağlığı korumak
Hayata sağlıklı başlamak kadar yaşadığımız süre içinde kendi sağlığımızı ve
çocuklarımızı korumak da çok önemlidir. Modern yaşamın getirdiği sağlıksız
beslenme alışkanlıklarından uzak durmak (fast food , transyağlar, şeker, mısır şurubu içeren tüm işlenmiş gıdalar,
sigara); aktiviteyi artırmak, çevre kirliliğinden ve endokrin sistemi etkileyen
maddelerden sakınmak, antibiyotiklerin gereksiz kullanımını azaltmak; do-
Aralık-Ocak 2015 -
13
Kapak
Probiyotik ve
prebiyotik beslenme
Pek çok sağlık sorununun temelinde vücudun mikrobiyotasının
bozulmasının yattığını biliyor musunuz?
Derleyen: Ecz. Asuman Çakıroğlu
Son yıllarda yapılan çalışmalarda
bazı hastalıkların ortaya çıkmasında ve bazen de şiddetinin artmasında beslenmenin önemi iyice vurgulanmaya başladı. Buna göre bazı
hastalıkları; belki sadece beslenme
alışkanlığını değiştirerek ve şeker
içeren gıdaların, içeceklerin tüketimini dengeleyerek ortadan kaldıra-
14
- Aralık-Ocak 2015
biliyor ya da bunların şiddetini azaltabiliyoruz.
Vücutta 500 tür probiyotik canlı var
Sayıları on trilyon olan ve 500 çeşidi
bulunan probiyotik canlılar, başta bağırsaklar olmak üzere sindirim sisteminin ağız içi, mide, duodenum, ince
bağırsaklar gibi bölgelerinin yanı sıra
cilt, burun boşlukları gibi pek çok yere
de yerleşmişlerdir. En önemli görevleri hastalık yapan mikropların vücuda
girmesini önlemek ve mevcut mikropların da hastalık yapmasını önleyecek
bariyerler oluşturmaktır. Bariyerin adı
mikrobiyota veya flora olarak geçmektedir. Bu bariyer güçlü ise hastalık yapan mikroplar üremeye ortam bula-
Aralık-Ocak 2015 -
15
Kapak
Bağırsak florası (mikrobiyotası)
bozukluğuna bağlı hastalıklar
Kabızlık • Kronik ishal • Uyarılgan bağırsak sendromu • Ülseratif kolit • Aşırı gaz • Gastrit
• Glüten enteropatisi ya da intoleransı • Kronik yorgunluk • Tekrarlayan enfeksiyonlar •
Romatizmal hastalıklar • Alerjik hastalıklar • Multipl skleroz • Baş ağrısı • Öğrenme bozukluğu
• Konuşma bozuklukları • Kişilik bozuklukları • Otizm • Dikkat eksikliği • Şizofreni • Depresyon •
Obsesif komplusif bozukluk • Bipolar bozukluk • Diyabet • Otoimmun hastalıklar
mazlar ve faydalı bakteriler tarafından
sürekli etkisiz hale getirilirler.
Hastalıklardan korunmak için
Hastalıklardan korunmak için elimizden gelen ilk ve en önemli şey, rastgele
ilaç, özellikle de antibiyotik türü ilaç kullanmamak. Doktor reçetesi olmadan, arkadaş tavsiyesi ile kullanılan ilaçlar, siz
farkına varmadan başınıza çok önemli
sorunlar açabilir.
Beslenmede lif, protein, karbonhidrat
dengesini kurmak da çok önemlidir. Lifli gıdaları gerek sebze yemekleri gerekse
salata olarak tüketmek iyi olur. Meyvelerden ve tahıllardan alınan lifler de yararlıdır. Proteinli gıdalar, yumurta ve fermente
süt ürünleri, hayvansal gıdalar da öğünlerde yer alabilir. Turşu ve sirke (dokunmuyorsa) günlük beslenmeye girebilir.
Tarhana çorbası, enginar, pırasa, kuşkonmaz lifleri de probiyotiklerin yerleşip çoğalmaları açısından gereklidir. Glisemik
indeksi yüksek gıdaların, yani tatlıların,
şekerli yiyeceklerin ve içeceklerin günlük beslenmenin içinde olması gerekmez.
Normalde hastalık yapan mikrop oranı, vücuttaki faydalı bakterilerin yüzde 1015’i civarındadır. Ama bunların sayıları bir
nedenle artarsa bağırsak geçirgenliği bozulur ve hastalıklar ortaya çıkar. Bu yüzden sağlıklı bir bağırsak florasının (mikrobiyotasının) çok önemli olduğunun
bilincine varmalıyız.
Romatoit artrit, lupus, ülseratif kolit,
osteoartrit gibi romatizmal hastalıklara
otoimmun hastalıklar da denir. Bu hastalıklarda kronik iltihap söz konusudur.
Dolayısıyla bu hastalıklara sahip kişilerin beslenmelerini düzenlemeleri gerekir.
Öncelikle D vitamini düzeylerinin kontrol edilmesi, eksikse yükseltilmesi iyi olur.
16
- Aralık-Ocak 2015
Lahana turşusunu evde
kurmaya ne dersiniz?
Cam kavanoz alın. İki tane büyük boy lahanayı ikiye, dörde, sekize
bölün. Parçaları kavanoza sıkı sıkı yerleştirin. Yaklaşık 20 tane
sarımsağı temizleyip kavanoza koyun. Bir kaba temiz içme suyu koyup,
pilav yaparken kullandığımız miktarda iri taneli kaya tuzunu çözmeye
çalışın. Tuz tamamen çözülünce suyu, taşacak şekilde lahanaların
üstüne dökün. Ağzını kapatıp balkon gibi serin bir yerde üç veya dört
hafta bekletin. Eviniz çok sıcaksa, balkonunuz da yoksa, turşuyu
kurduktan sonra bir hafta bekletip buzdolabına koyabilirsiniz. Bu süre
sonunda turşunuz hazır olacaktır. En basit lahana turşusu tarifi budur.
Dilerseniz turşuya yarım çay bardağı sirke, sekiz veya on adet
nohut da koyabilirsiniz. Ayva dilimi, erik, armut, biber, havuç ve benzeri
ile çeşitlendirebilirsiniz.
Tuzunu normalden daha az olacak şekilde ayarladığımız için
tüm aile bu turşunun suyunu içebilecektir. Tansiyonu yüksek olanlar,
mide sorunları olanlar sağlık profesyonellerine danışmadan turşu
yememeli, turşu suyu içmemelidir.
Farklı turşu kurma tarifi olanlar, lütfen bilgilerinizi
[email protected] adresine eposta ile gönderin.
Yeni sayımızda tarifinizi paylaşalım.
Aralık-Ocak 2015 -
17
Kapak
Doğal mikrobiyotamızı
bozan unsurlar
Glisemik indeksi yüksek
(yüksek şeker içeren ve
hızla şekere dönüşen)
gıdalar ve benzeri
Stres
Alkol tüketimi
GDO’lu gıdalar
Antibiyotikler
Ağrı kesiciler
Omega3 dengesinin, bağırsak mikrobiyotasının kontrolü sağlanmalıdır (hatta artırılmalıdır). Unlu, şekerli gıdaların azaltılması, beslenmeye taze sebze ve baharatların
ilave edilmesi buna yardımcı olur. Antioksidan gıdaların öğünlere eklenmesi de hem
zindelik hem de sağlık açısından önemlidir.
Böylece hastalıkların şiddeti azalır; yapılan bilimsel araştırmalar, bu sayede uzun
yıllar içinde hastalıkların tedavi de edilebileceğini bildirmektedir.
Antibiyotik keyfi kullanılmaz
Doktor reçetesiyle de alınsa antibiyotikler,
zararlı bakterilerin yani sıra faydalı bakterileri de öldürebileceği için kullanımı sırasında probiyotik takviyeler alınması gerekli olabilir. İlacın kullanımı sırasında
görülen ishallerin nedeni, bağırsak florasının bozulmasıdır. Bu tür ishaller genellikle probiyotiklerle düzeltilir. Bazen bağırsak florası uzun süre düzelemez. Yine
antibiyotik tedavisinden sonra bazı kadınlarda vajinal mantarlar ve ağız içi mantarlar görülebilir. Bunların nedeni de aynıdır.
Bu sorunları yaşayanların antibiyotik teda-
1930’larda aknenin bir şeker
metabolizması bozukluğu
olduğunun söylendiğini; 40’lı
ve 50’li yıllarda hekimlerin
aknesi olan hastalarına
düşük şekerli diyetler tavsiye
ettiklerini biliyor muydunuz?
18
- Aralık-Ocak 2015
visi sırasında durumlarını doktorlarına
ya da eczacılarına bildirmeleri tedaviye
önemli bir katkı sağlar. Antibiyotik tedavisinin ardından probiyotik kullanımına ve probiyotik beslenmeye önem
verilmesi sağlıklı bir yaşama adım atmayı sağlar.
Sivilce nasıl oluşur
Akne, kıl folikülündeki (kese) yağ bezlerinin salgıladığı yağın deri yüzeyine çıkarak atılmasıdır. Ergenlik döneminde
yağ bezi fazla yağ salgılar ve bir kanal ile
deri yüzeyine geçerken keratin hücreleriyle tıkanır; böylece akne oluşur. İltihabi olmayan yağ tıkaçlarına komedon denir. Sivilce 10-12 yaş çocuklarda düşük
düzeydedir ama 16-18 yaş aralığındaki
bireylerde yoğun görülür. Yaşla birlikte
azalsa bile 25 yaşının üstünde akne görülenlerin sayısı azımsanmayacak düzeydedir. Hiç sivilcesi olmayan, pürüzsüz
ciltli insanlara eskimolar, Okinavalılar,
Ache avcı-toplayıcıları ve kıtadan adalılar gibi rafine gıda tüketmeyen toplumları örnek gösterebiliriz. Bu topluluklardaki bireylerde tek bir sivilce bile yoktur.
Bu da beslenmenin önemi bir kez daha
ortaya çıkarır. Kötü beslenmeye ailesel ve çevresel faktörler de ilave edilince akne vakası sayısı artar.
Sağlığımızı koruyan
probiyotiklerin
fonksiyonları
• Sindirim enzimlerinin yapımını
artırırlar (lipit, amilaz gibi).
• Vitaminlerin ( K2, B1, B2, B3, B6,
B12, folik asit, biyotin ve pantotenik asit) sentezini yapar.
• Nörotransmitterlerin (seretonin,
dopamin gibi) sentezini yaparlar.
• Bağırsak duvarını zararlı maddelerden korur ve bağırsak geçirgenliğini azaltır.
• Zararlı maddeleri ve hastalık yapan mikropları zararsız hale getirir.
• İnflamasyonu önler ve antioksidan görev yapar.
Unsuz, şekersiz
diyet insülin
direncini kontrol
altına alır ve
sivilceler azalır.
Söyleşi
Neostrata, Line Lift Serisi ile
2015’e iddialı giriyor
NeoStrata yeni seri ile birlikte yeni patenti olan Aminofil’i kullanıcıları ile tanıştırıyor.
Melda Göknel
Lotis Pharma Grup Pazarlama Direktörü
Cilt bakım ürünleri alanındaki kaliteli
ürünleriyle tüketicilerin en çok tercih ettiği
markalar arasında yer alan NeoStrata yeni
yılı yepyeni bir ürün serisiyle karşılıyor.
Lotis Pharma Grup Pazarlama Direktörü
Melda Göknel, markanın ve yeni ürünlerin 2015 heyecanını Etkin Sağlık’a anlattı.
NeoStrata dermakozmetik dünyası tarafından tanınan bir marka. Yeni serinin iddiası ve diğer Neostrata ürünlerinden farkı nedir?
NeoStrata’nın iddiası bilim ve teknolojinin
son noktasında geliştirilen NeoStrata patentli formüllerdir. NeoStrata yeni seri ile
birlikte yeni patenti olan Aminofil’i kullanıcıları ile tanıştırıyor. Aminofil cildin
matris dokusundaki bileşenlerin üretimini destekleyerek cilt yüzeyindeki kırışıkların derinliğini dolgunlaştırarak azaltıyor. Özellikle mimik çizgileri gibi derin
kırışıklar ve sarkma gibi cilt doku ve tonunu etkileyen yaşlanma faktörleri üzerinde
duran bu seri, hem yüz hem de boyun ve
dekolte için bütünsel bir seri sunuyor. Serum ve boyun-dekolte kremi; kozmetik içerikler kategorisinde birinciliğe sahip olan
Elma Kök Hücre ekstresini barındırıyor.
İkili ve birbirini destekleyen topikal çizgi serumu ve onun mühürleyici kremi ise
20
- Aralık-Ocak 2015
foto yaşlanma, kırışık, leke gibi problem- Ne yediğimiz ve bedenimize nasıl davrandığımız, en büyük organımız olan
leri topyekûn hedefliyor.
cildimizi tabi ki etkiler. Evde yapılabiYaşlanma karşıtlı ürünlerin çabucak lecek en iyi şey, mutlu olmak. Line Lift
etki göstermesini bekleriz? Line Lift mimik çizgilerini tedavi eden bir seri,
alın kırışıklıkları ve çatık kaş çizgileri
bize bu konuda neler vaat ediyor?
Hedef kitlemiz insan ve insanın zaten ha- azaltmak için siz çalışırken biz de kahyattaki en büyük dersi de sabırdır! Yaşlan- kaha çizgilerini dolgunlaştırmak için
mak yıllarımızı alıyor, dolayısı ile cerrahi elimizden geleni yapıyoruz.
bir müdahale ya da bir iğne tedavisi olma- www.lotispharma.com
dıkça bunu geriye almak da belli bir zaman alıyor. Öncelikle cildin kendini onarNeostrata:
ma döngüsü var ki bu zaten 28 gün alıyor.
Line Lift serisi aslında boyun-dekolte ürüDermatologların kullanıp
nü de dahil olmak üzere ilk kullanımla farsevdiği en eski
kını hissettiriyor. 4 hafta ve 12 hafta aradermakozmetik
sında ise gözle görülen sonuçlar alınıyor.
markalarından biri.
Botoks ve dolgu uygulamalarını yaptıranlar Line Lift’in hedef kitlesi içerisinde yer alıyor mu?
Line Lift serisi botoks ve dolguyu destekleyen ve her iki uygulamanın da süresini
uzatan bir seridir.
Kırışıklıkları en aza indirgemek için sizin önerileriniz neler?
Cildin yaşlanması kılcal damar yaşlanması ile paralel gider. Bizi yaşlandıran faktörler de serbest radikaller başta olmak üzere,
güneş ve zamandır! Zamanı geri alamıyoruz. Ama güneşe karşı kendimizi koruyabiliriz. Sadece cildin değil bedenin nemini
yerine koymak için bol su içebiliriz. Neye
ve ne kadar endişeleneceğimizi aynen sigara, içki, şeker tüketimi kadar ciddi bir diyet
ile doğru yönetmeliyiz.
NeoStrata’nın hikâyesi 1960’lı
yıllarda Amerika’da, İktiyosis,
psoriasis (sedef hastalığı), akne gibi
inatçı cilt hastalıkları üzerinde
bilimsel çalışmalar yapan iki değerli
bilim insanı Dr. Eugene Van Scott ve
Dr. RueyYu ile başlar. Bu ikili; meyve
asitleri ile oluşturdukları molekül
formüllerinin cilt hastalıklarına iyi
gelirken, kozmetik olarak da ciltleri
iyileştirip gençleştirdiğini fark
ederek NeoStrata’nın temelini
atarlar. Anti-aging, leke, hassas cilt
problemleri, onarma, çizgi tedavisi
gibi alanlarda profesyoneller ve son
kullanıcılar tarafında tercih edilen
NeoStrata grubu; hem eczanelerde
hem de kliniklerde satışa
sunulmaktadır.
Akılcı ilaç kullanımı
Pıhtılaşmayı önleyici tedavinin
ABC’si
Pıhtılaşmayı önleyici tedavinin tüm aşamaları hakkında bilgi sahibi olmak,
daha hızlı ve etkin bir iyileşme süreci geçirmenizi sağlar.
Ticari ismiyle Coumadin, içerik ismiyle varfarin, kanın sulandırılmasının gerekli olduğu durumlarda kullanılan, kan sulandırıcı bir ilaçtır.
Örneğin ritim bozukluğu ya da yapay kalp kapakçığı nedeniyle oluşan
pıhtı, atardamar sistemi yoluyla beyne, bacaklara, karın damarlarına atılabilir. Toplardamarlarda kanın göllenmesi nedeniyle oluşmuş bir pıhtı
buradan akciğerlere atılabilir ve ölümcül durumlara yol açabilir. Bu ve benzeri durumları önlemek amacıyla pıhtı
oluşmasını engelleyecek en düşük dozda varfarin tedavisi gereklidir. Tedavinin dozu ve süresi hastanın hastalığına
göre doktor tarafından yapılan aralıklı kontrollerle belirlenir. Varfarin kullanıyorsanız, doktorunuza sormadan
ilaç dozunda ya da kullanım şeklinde
bir değişiklik yapmayınız.
Etki süresi ve etkiyi artıran unsurlar
Varfarinin antikoagülan etkisi ilaç alındıktan 24 saat sonra başlar, 72-96 saat
devam eder. Pıhtı oluşumunu engelle-
22
- Aralık-Ocak 2015
yecek yeterli etki için beş gün geçmesi
gereklidir. İlacın etkisi, ilaç alımı kesildikten sonra beş gün daha sürebilir.
Tedavi başlangıcının üçüncü gününden itibaren PT (INR), beş gün için
her gün, iki hafta süre ile haftada iki
kez yapılmalıdır. Sonrasında, iki haftada bir test yapılır. INR istenilen düzeye ulaşıp aynı kaldığı takdirde birinci aydan sonra ayda bir yapılır.
Ardışık yapılan testler arasında belirgin fark görülürse hekiminiz bazı
araştırmalar yapar: tedaviye uyum ve
doz atlaması olup olmadığı; daha önce
almadığınız bir ilacı alıp almadığınız;
kullanmakta olduğunuz bir ilacı almayı bırakıp bırakmadığınız; K vitamini
içeren yiyecekler tüketip tüketmediğiniz; vitamin ilaçları kullanıp kullanmadığınız; kusma, ishal gibi yeni bir
hastalık olup olmadığı.
Yaşlı, zayıf, kalp yetersizliği, karaciğer hastalığı, tiroit hastalığı olan, vejetaryen beslenen veya çeşitli ilaçları
kullananlarda INR düzeyi fazla yükselebildiğinden bu kişileri daha sıkı
takip etmek gerekir. Karaciğer hastalığı, K vitamin yetersizliği, hipertiroidizm, kronik diyare gibi sağlık sorunları varfarinin etkisini artırır.
Tedavinin takip edilmesi
Varfarinin vücudunuzdaki etkisi ve tedavi için doktorunuzla iletişim halinde olmanız gerekir. Takip, kan tahlili ile araştırılan Protrombin Zamanı
(PT) testiyle takip edilir. Bu test sırasında kanın sabah verilmesi şarttır. Aç
karnına ya da tok karnına kan vermek,
sonuçları değiştirmez ancak testin sonuçları mutlaka doktorunuz tarafından
değerlendirilmelidir. Varfarinin aç ya
da tok karnına alınması değil, her gün
aynı saatte alınması önemlidir. İlacı almayı unutarak o günün dozu atlanırsa,
yine tek günlük doz varfarin alınmalıdır. Kesinlikle çift doz alınmamalıdır.
Tedavide herhangi bir değişiklik olması durumunda hasta mutlaka doktoruna bilgi vermelidir.
65 yaşın üzerindeki hastalarda INR
takibi daha titiz yapılmalıdır. Çünkü
bu grup hastalarda INR, 3’ün üzerindeyse kanama riski, 2’nin altındaysa pıhtı
oluşumu riski fazladır.
Yiyeceklerin varfarin üstündeki
etkileri
Diyetin dengeli ve iyi ayarlanmış olması
gerekir. Fazla miktarda K vitamini içeren besinlerden kaçınılmalıdır. En çok,
yeşil yapraklı sebzeler K vitamini yönünden zengindir. K vitamininden zengin yiyecekler varfarinin etkisinin azalmasına, yani INR’nin düşük olmasına
ve pıhtı oluşumu ihtimalinin artmasına sebep olur. Alkol ve kafein almaktan
kaçınılmalıdır. Bu maddeler karaciğer
metabolizmasını etkileyerek kurulan
dengeyi bozar.
İlaç dozunun ayarlanmasında günlük
alınan K vitamini düzeylerinin aynı olmasına dikkat edilmelidir. Gerek mevsimlere bağlı olarak gerekse beslenme
alışkanlığınızdaki değişikliklerde INR
ayarlanması yeniden yapılmalıdır. Günlük alınması önerilen K vitamini miktarı 80 mikrogramdır (mcg).
Varfarinin diğer ilaçlarla etkileşimi
Her ne olursa olsun, her koşulda yeni bir
ilaç alınması halinde mutlaka doktorunuza bilgi vermeniz gereklidir.
Varfarin kullanımında dikkat
edilmesi gerekenler
Gebeler kesinlikle varfarin kullanmamalıdır. İlaç, sakat doğumlara neden
olabileceğinden kullanılması gereken
ACİLEN
DOKTORUNUZA
ULAŞMANIZ GEREKEN
DURUMLAR
• Ateş, kusma, ishal, enfeksiyon
durumları
• Baş ağrısı, baygınlık, nefes darlığı,
göğüs ağrısı
• Ciddi travma,uzayan burun ya da
adet kanamaları
• Kırmızı ya da siyah dışkılama
• Gebelik
• Anemi, halsizlik, yüzde solukluk (gizli
kanama olabilir)
• Kulak kanamaları
• Kusma veya balgamla kan gelmesi
Varfarin etkisini artırıcı ilaçlar
Asetaminofen
Amiodaron
Siproloksasin
Klaritromisin
Klofibrat
Eritromisin
Flukonazol
Fluvoxamin
Fluvastatin
Gemfibrozil
Lovastatin
Metronidazol
Nonsteroid antiinflamatuar ilaçlar
(romatizmal ve ağrı kesici ilaçlar)
Varfarin etkisini azaltan ilaçlar
Antihistaminikler
Barbitüratlar
Fenitoin
K vitamini
Karbamazepin
Metimazol
Propiltiourasil
Oral kontraseptifler
Kortikosteroidler
Rifampisin
durumlarda gebelikten kaçınılmalıdır. Muayene oluğunuz her doktora mutlaka varfarin kullandığınızı söylemeniz gerekir. Yaralanmaya
yol açabilecek faaliyetlerden uzak
durmanız, beslenme tarzınızı değiştirmemeniz ve alkollü içecekler tüketmemeniz şarttır. Ayrıca diş problemlerinizi mutlaka iyi bir merkezde
tedavi ettirmelisiniz.
INR’nin aşırı yükselmesi durumunda burun kanaması, idrar renginde koyulaşma, ciltte morarmalar görülür. Bu durumda INR testi
için doktorunuza başvurmalısınız.
Herhangi bir nedenle ameliyat ya
da diş çekimi gibi kanamaya neden
olabilecek işlemler öncesinde doktorunuza mutlaka varfarin kullandığınızı söylemeniz gerekir. Doktorun
talimatlarıyla varfarin kullanımına
işlemden beş gün önce son verilir ve
cilt altı düşük molekül ağırlıklı heparin (DMAH) başlanır. Varfarinin etkisi 24-72 saatte ortaya çıkacağından
işlem sonrası üç gün boyunca ilacın
yanında bir de DMAH kullanılmalıdır. Üçüncü gün sonunda DMAH
kullanımına son verilip varfarine
devam edilir.
İşlem sonrası kanama riski varsa
varfarine başlanması ertelenebilir ve
bu süreçte hastanın korunması için
DMAH devam edilir. Varfarine başlanan günden itibaren DMAH üç gün
daha devam edilmelidir. İşlem sonra-
sı varfarine başladıktan yaklaşık beş
gün sonra INR kontrolü için poliklinik başvurusu gerekir.
Kaynak
• Bu metinde Prof. Dr. Ömer Beyazıd tarafından hazırlanan makalelerden alıntı yapılmıştır. Ayrıntılı bilgi için http://omerbayezid.com
Bazı besinlerde
bulunan K vitamini
miktarları (mcg K
vit/100 gr)
• Pazı, kıvırcık: 800-830
• Maydanoz: 500-540
• Ispanak: 400-440
• Semizotu: 300-380
• Brokoli, tere, yeşil soğan, marul:
200-270
• Salatalık, kabuklu yemişler:
100-170
• Soya fasulyesi, yeşil fasulye,
bezelye, dereotu, kırmızı lahana,
mercimek, avokado, barbunya,
kabak, kereviz: 10-50
• Domates, et, balık, makarna,
peynir, üzüm, ekmek, şeftali, süt,
yumurta, kuru soğan, pirinç,
pancar: 1-10
Aralık-Ocak 2015 -
23
Dosya
Cildin esnekliğini koruması,
geç yıpranması, kendini
onarması ve canlılığını
sürdürmesi için ona özen
göstermek şart. Ama bu
özeni özellikle soğuk
kış aylarında göstermek
gerekiyor.
Kış aylarında
cilt bakımı
özen ister
24
- Aralık-Ocak 2015
S
oğuk kış aylarından en çok etkilenen organ, deridir. Soğuk havayla, kalın giysilerle, soğuk veya çok sıcak suyla
sürekli temas halinde olan deri, yani cilt, kendini bu etkilerden korumak için dışarıdan yardım almaya ihtiyaç duyar. Bu yardımı da ancak
biz verebiliriz.
Kuru cildin bakımı zor mu?
Havanın giderek soğumasıyla ciltte kuruluk başlar. Kuru cilt ise uzun vadede farklı cilt sorunlarının yaşanmasına da neden olabilir. Bunlardan
kaçınmak için cildi içeriden ve dışarıdan beslemek gerekir. Bol su içmek, eczanelerden alınmış
bitki çaylarını uygun şekilde tüketmek, dengeli
ve sağlıklı beslenmek gibi pratiklerle iç dengeyi koruyarak cildi içeriden beslemek mümkün.
Dışarıdan beslemek içinse cilt hastalıkları uzmanı hekimlerin ve profesyonel sağlık danışmanlarından eczacıların tavsiyelerine göre davranmak yeterlidir.
Mikrobiyota ve cilt arasındaki ilişki
Cilt kuruluğu tedavi edilmezse egzama oluşabilir. Nemlendirici kullanmak, bol su içmek,
ten kurutmayan sabunlar, şampuanlar, alkolsüz parfümler kullanmak, gibi basit önlemlerle kuruluk probleminin üstesinden gelinebilir.
Probiyotiklerin çeşitli cilt hastalıkları üstündeki olumlu etkilerinin gündeme geldiği günümüzde yaşlanma sürecinin cilt üstündeki etkilerini yavaşlatmak ve hafif letmek de mümkün.
Beslenmenin cilde etkisi
Sık sık belirtilen ve belirtilmesi de gereken nokta şu: Su içmek. Yalnızca cilt üstünde değil, vücudun tüm dengesini korumak için de yapılması
elzem şeylerin başında yeterli miktarda su içmek
geliyor. Akdeniz tipi beslenme, düzenli, sağlıklı yaşam, yaşa, cinsiyete uygun egzersizler yapmak gibi son derece pratik, basit eylemlerle yalnızca fiziksel değil “duygusal” yaşlanmanın da
tüm etkileri hafif letilebiliyor.
Etkin Sağlık olarak bu konuyu tüm yönleriyle araştırdık ve konusunda uzman sağlık profesyonellerinden sizler için faydalı olacak bilgiler
aldık. Bunları zaten biliyor ve uyguluyorsanız,
tecrübelerinize dayanarak sonuçları zaten alıyorsunuz demektir. Bu bilgileri henüz alanlar,
gelin yeni yıl kararlarınız arasına bir madde de
beraber ekleyelim: Bu yıl tüm sağlıksız yaşam
alışkanlıkları bırakılacak!
Dosya
!
a
d
n
ı
k
k
a
h
t
l
i
c
Kuru
bilinmesi gere
kenler
Sadece iklim değil,
yanlış uygulamalar ve
yanlış beslenme de
derinin yapısına zarar
vererek kuruluğu
tetikliyor.
Dr. Gökhan Okan
Dermatoloji Uzmanı
Derinin üst tabakasının yaklaşık yüzde
10 kadarını su oluşturur. Bu tabakadaki
suyun azalması deride çatlama, kaşıntı
ve kuruluğa neden olur. Kuruluğun en
büyük sebebi de dışarıdaki soğuk havaya karşılık içerideki sıcak havanın vücudun nemini kaybettirmesidir. Fakat
sadece iklim değil, yanlış uygulamalar
da derinin yapısına zarar vererek kuruluğu tetikler. Banyonun çok sıcak suyla
yapılması, duş jeli kullanılması, sık kese
yapılması cildin nem dengesini bozarak kuruluğu tetikler. Ayrıca kandaki
lipit dengesini azaltan ve dermatolojik
tedavi amaçlı bazı ilaçlar da cildi kurutmaktadır.
Tek sebebi yaşlanma değil
Cilt kuruluğu her yaş grubunda görülebilir. Kuruluğun en sık görüldüğü yaş dilimleri çocukluk dönemi, menopoz dönemi ve yaşlılık dönemidir. Çocukluk
döneminde cildin yağ ve nem salgılaması azalmıştır. Yaş ilerledikçe cilt yağ
üretmeye başlar ve bu dönemde görülen kuruluk hafifler.
Menopoz dönemindeki kuruluk östrojen hormonunun azalmasından; yaşlılık dönemindeki kuruluk ise hem yaştan
hem de genelde bu dönemde çok fazla
alınan ilaçlardan kaynaklanır. Menopoz döneminde kadın ve doğum hastalıkları uzmanının kontrolü altında verilecek hormon takviyesi ile cilt kuruluğu
önlenebilir.
Tedavi edilmesi ve önlem
alınması gerekir
Cilt kuruluğu tedavi edilmezse egzama
oluşabilir. Uygulanabilecek basit yöntemlerle cilt kuruluğu önlenebilir yahut
en aza indirilebilir. Cildin kurumaması
için öncelikle her gün banyo yapma alışkanlığından vazgeçilmelidir. Yıkanırken kullanılan ürünlerin mutlaka doğru ürünler olmasına dikkat edilmelidir.
Teni kurutmayan sabunlar, şampuanlar
kullanılmalı, içeriğinde gliserin, lanolin,
shea yağı gibi maddeler bulunan ürünler tercih edilmelidir. Parfüm ve deodorantların alkolsüz olmasına dikkat
edilmelidir. Çünkü alkolün cildi tahriş ederek kuruluğu daha çok artırdığı
unutulmamalıdır. Kuru ciltli kişiler tonik tarzı ürünleri çok fazla tercih etmemelidir. Temizleme sütleri temizleyici olarak uygun ürünlerdir. Yüze sık sık
26
- Aralık-Ocak 2015
nemlendirici kremler sürülmelidir. Nem maskeleri ciddi
kuruluklarda faydalı olmaktadır. Banyo yaptıktan sonra cilt çok kurulanmamalı ve hafif nemliyken cilt tipine
uygun nemlendiriciler uygulanmalıdır. Çok dar giysiler deride sürtünmeye bağlı kuruluğa sebep olduğu için
kıyafet seçimine de özen gösterilmelidir. Kıyafette deterjan artığı kalmamasına özen gösterilmelidir. Çocuklar soğukta dışarı çıkarılacaksa elleri ve yüzleri iyice örtülmelidir. Soğuğun yüzlerine direkt temas etmemesine
dikkat edilmelidir.
Su tüketimi çok önemli
Cilt kuruluğunu engellemek için dikkat edilmesi gereken
en önemli nokta bol su tüketimidir. Sadece suyla değil,
bitki çayları ya da meyve sularından da gerekli sıvı ihtiyacı karşılanabilir. Yediğimiz besinler de cilt kuruluğuna etki eder. Hızla oluşan kilo kayıpları, dengesiz beslenme deride kuruluğa neden olur. Özellikle bol meyve ve
sebze tüketimi cilt sağlımız için gereklidir. Doymamış
yağ asitlerinden (sıvı yağ) zengin beslenme de cilt kuruluğunu önlemede fayda sağlar. Yemeklerde yeterli miktarda sıvı yağ tüketmekte fayda vardır.
Bakterilerin
etkisi
Son yıllarda ciltte bulunan yararlı bakterilerin
bazı hastalıkların oluşmasında etkisi olduğunu
gösteriyor. Cilt florası, cilt mikrobiyotası diye
de isimlendirilen bu bakteriler genelde ciltte
zararsız bulunuyor. Bazı durumlarda cilt
rahatsızlıklarına, bağışıklığı düşük kişilerde ise
yaygın enfeksiyonlara sebep olabiliyor. Atopik
egzama, rosacea, sedef ve akne oluşmasında
mikrobiyotanın etkisi olduğunu gösteren
çalışmalar var. Kuru ciltlerdeki kepeklenme
ve pullanmadan kaynaklanan kaşıntı cilt
mikrobiyotasında bulunan bakterilerin derine
ulaşmasına sebep olarak ikincil bir soruna
yol açabiliyor. Bazı dermokozmetik firmalar
formüllerinde bu doğrultuda değişiklikler
yapıyor. Özellikle atopik ciltler için hazırlanmış
nemlendiricilerin içinde mikrobiyota yer alması
iyi bir nemlendiricide aranan nemlendirme
özelliğinin yanında atopik ciltlerde sık rastlanılan
bakteriyel enfeksiyon oluşma
riskini de azaltıyor.
Dosya
Deri yaşlanması önlenemez
ama yavaşlatılabilir
Nemlendiriciler ciltteki ince kırışıklıkların görünümünü hafifletiyor, cilt nemini
koruyor. Hiyalüronik asit içerikli nemlendiriciler, bu etkiyi daha da güçlendiriyor
ve uzun süreli kılıyor.
Ecz. Nergis Beyazıt
Cildimiz yaşlanmaya bağlı değişikliklerin görünür olduğu ilk ve en temel organımızdır. Son yıllarda insanların yaşam
süresinin uzaması, görünüme verilen
önemin artmasından dolayı deri görüntüsündeki bozulmalar kişinin psikolojisini, sosyal ilişkilerini, işini ve sağlığını
etkilemektedir. Yaşlanmaya bağlı deri
değişikliklerinden genetik ve çevresel
faktörler sorumludur. Genetik nedenlerle yaşlanmayı engellemek mümkün
değildir ancak güneşten korunma, doğru beslenme, sigarayı bırakma ve doğru
cilt bakımıyla çevresel nedenlerle yaşlanmayı geciktirmek mümkündür.
Nemlendiriciler dostunuzdur
Nemlendiriciler yağ tabakası oluştura-
28
- Aralık-Ocak 2015
rak buharlaşmayı önler, ince kırışıklıkların görünümünü hafifletir ve cilt neminin
uygun seviyede kalmasını sağlar. Nemlendirici ajanlar, derinin nemlendirilmesini su kaybını kısıtlayarak (okluzif-lipofilik ajanlar) ya da su tutarak (hidrofilik
film oluşturanlar, doğal nemlendiriciler,
alfa hidroksi asitler) etkili olurlar.
alırlar. Hiyalüronk asit (HA) ve kondroidin sülfattan oluşurlar. Kollajen fibrillerini düzleştirme özelliğine sahiptirler.
HA kullanımı sonrasında çözünmeyen
kollajen oluşumu azalırken deri yumuşaklığı ve esnekliği artar. HA hidrofillik
emolyen olarak gece bakım kremlerinin
içerisine eklenmektedir.
Teknik bilgi de önemli
Hiyalüronik asit hakkında
Hidrofilik polimerler (hiyalüronik asit,
glikozaminoglikanlar, kollajen, elastin,
esansiyel yağ asitleri), su kaybına karşı
bariyer oluştururlar. Kozmetik ürünlerde yer alan hidrolize edilmiş elastin ve kollajen derinin elastisitesini
ve yumuşaklığını sağlar. Glikozaminoglikanlar, dermiste ara maddede yer
Son 30 yıl içerisinde HA sentetik formları geliştirilmiş ve romatoloji, oftalmoloji
ve yara tedavisi gibi hastalık alanlarında
kullanılmıştır. Genel olarak HA Amerikan İlaç ve Gıda Dairesi tarafından onaylanan enjektabl solüsyon (Hyalgan, Synvisc
ve benzeri) olarak bulunmasına rağmen günümüzde pek çok oral HA takviyesi de pazarda gıda takviyesi olarak satılmaktadır.
Bu oral takviyelerin iddiası üretim esnasında kullanılan yöntemlerle ile HA temel yapısı değişmeksizin mide içerisinde bozulmasını önleyen dirençli özelliklerin HA’ya
eklenmesi ile elde edildiği yönündedir.
HA’nın oral formlarının tarihi göreli
olarak kısadır. Oral HA’nın ilk defa atının
eklemlerinin esnekliğini geliştirmeye çalışan bir veteriner tarafından kullanıldığına inanılmaktadır. Oral HA günümüzde
eğiticiler, veterinerler ve benzeri insanlar
tarafından yaygın bir biçimde kullanılmaktadır. Yeni bulgularla oral HA ürünleri sadece insanların eklem sorunları için
değil aynı zamanda anti-aging ve güzellik
ürünlerinde de kullanılmaktadır. HA’nın
bilinen herhangi bir ilaç veya besin etkileşimi yoktur. Çalışmalar oral HA kullanımının çoğu insana tüm bu faydaları
kullanımından sonra sadece 2-4 ay süresince sağladığını göstermiştir. Bu sebeple oral HA takviyeleri düzenli olarak devamlı kullanılmalıdır.
takviyesinin
faydaları
• Cildi içten dışa nemlendirir,
kırışıklıkları düzgünleştirici bir
süreç yaratır.
• Özellikle dizdeki eklemlerinin
esnekliğinin kolaylaştırılması
gereken kişilerde eklemlerin
yumuşatıcı etkisini onarır.
• 30’lu, 40’lı yaşlardaki tüm
yetişkinlerde yaşlanmanın
ilk belirtileriyle birlikte
kullanılmalıdır.
• Eklem rahatsızlıkları yaşayan
yaşça büyük insanlar tarafından
kullanılmalıdır.
Muhtemel yan etkileri nelerdir?
Oral HA besin takviyesi kullanılıyorsa bu ürünlerin bazılarının tavuk kıkırdağından türetildiğinin bilinmesinde fayda vardır. Eğer bir kişinin tavuk alerjisi varsa
bu ürünü dikkatli kullanması gerekir. Çok nadir de olsa
alevlendirici reaksiyonlar ortaya çıktığı rapor edilmiştir,
ancak bu yan etkilerin görülme sıklığı enjektabl HA kullanımından daha fazla değildir. Öte yandan tavuk alerjisi olan ya da vejetaryen olan kişiler tavuk kıkırdağından
üretilmeyen oral HA besin takviyelerini kullanabilirler.
Bunun dışında HA’nın oral olarak kullanılmasının bugüne kadar bilinen ciddi bir yan etkisi yoktur. Çok nadir
olarak birkaç kişiden deride kızarıklık yönünde şikâyet
geldiği görülmüştür.
Nasıl kullanılır?
Genel olarak tek başına HA takviyesi kullanıldığı zaman
günde 100-300 mg HA dozu önerilir. Bazı uzmanlar ise
günde 300 mg ile başlayıp daha sonra dozun günlük 100150 mg aralığına düşürülmesini önerirler. HA’nın glukozamin, kondroitin sülfat veya MSM gibi diğer birtakım
maddeler ile kombine bulunduğu ürünlerde ise günlük
15-25 mg gibi daha düşük dozlar yeterli olabilir.
Kaynaklar
• Alpaslan GH, Alpaslan C. Efficacy of temporomandibular joint
arthrocentesis with and without injection of sodium hyaluronate in
treatment of internal derangements. J Oral Maxillofac Surg 2001
Jun;59(6):613-8; discussion 618-9.
• Altman RD, Moskowitz R.Intraarticular sodium hyaluronate (Hyalgan) in the treatment of patients with osteoarthritis of the knee: a
randomized clinical trial. Hyalgan Study Group.J Rheumatol 1998
Nov;25(11):2203-1.
• Beck DE.The role of Seprafilm bioresorbable membrane in adhesion prevention.Eur J Surg Suppl 1997;(577):49-5.
• Becker JM, Dayton MT, Fazio VW, Beck DE, Stryker SJ, Wexner SD,
Wolff BG, Roberts PL, Smith LE, Sweeney SA, Moore M.Prevention
of postoperative abdominal adhesions by a sodium hyaluronate-based bioresorbable membrane: a prospective, randomized, doubleblind multicenter study.J Am Coll Surg 1996 Oct;183(4):297-306.
• Condon PI, McEwen CG, Wright M, Mackintosh G, Prescott RJ,
McDonald C. Double blind, randomised, placebo controlled, crossover, multicentre study to determine the efficacy of a 0.1% (w/v) sodium hyaluronate solution (Fermavisc) in the treatment of dry eye
syndrome.Br J Ophthalmol 1999 Oct;83(10):1121-4.
Dosya
Kuru cilt
nasıl bir
bakım ister?
Havaların soğumasıyla cilt
kuruluğu sorunu da artış gösterdi.
Sizin de kuru cilt probleminiz varsa
dert etmeyin. Çaresi bu sayfalarda
yazıyor.
Ecz. Almıla Öztosun
Günlük cilt temizliği
Kuru cildin temizliğinde yumuşak,
aşındırmayan ve yağ (lipit) tabakasına
zarar vermeyen temizleyiciler seçilmedir.
Bunun için daha çok süt formları olmak
üzere özellikle kuru ciltler için geliştirilmiş
temizleyiciler tercih edilmelidir. Kuru
ciltler için geliştirilen formüllerde
daha az arındırıcı vardır ve cildin
lipit tabakasına destek veren yağlar
eklenmiştir. “Temizleme sütü ve pamuk
ile temizlediğimde cildimi temizlediğimi
hissedemiyorum,” diyenler temizleme
sütü alırken özellikle suda çözünenleri
tercih ederlerse temizleme sütlerini
su ile birlikte jel gibi de kullanabilirler.
Köpürmez ama yine de yıkama hissini
yakalayabilir. Akşamları yapılan cilt
temizliği gün boyunca cildimizde biriken
atıkları, şehrin kirini ve belki makyajı
temizlemek amaçlı iken sabahları yapılan
cilt temizliği gece boyunca toksinleri atan
cildimizin üst tabakasını bu toksinlerden
temizlemek amaçlıdır.
Kuru ciltler yıkama sonrası ciltlerini
havlu ile kurulamaz, kendi kendine
kuruması için fırsat verirlerse cildin lipit
tabakası daha az zarar görebileceği gibi
cilt daha iyi de nem tutacaktır.
30
- Aralık-Ocak 2015
Cilt temizleyicinizi
alırken bunları
mutlaka sorun!
3Temizleyicimi su ile yıkama
yaparak da kullanabilir miyim?
3Cildimin yağ tabakasına
zarar verecek arındırıcılar
içeriyor mu?
3Cildimin yağ tabakasını
destekleyecek hangi
içeriği içeriyor?
HAFTALIK BAKIM
Kuru ciltler için yaşlanma, nemsizlik, kuruma ve foto
yaşlanma sebebi ile daha çok ince çizgiler ve kırışıklık
yolu ile olur. Yağlanma olmadığı için sarkma daha az
görülür ve cildin arındırıcıya, maskeye, peeling ve
benzerine çok fazla ihtiyacı yoktur. Daha çok nem
maskesine ya da cildi besleyen maskelere ihtiyaç duyar.
Peeling ya da cilt yenileyici seçerken kalın partiküllü
olmamasına cildi tahriş etmemesine ve içinde yoğun
arındırıcı içermemesine dikkat etmelisiniz. Seçeceğiniz
peeling partikülsüz ve sürdükten sonra tavsiye edilen
süre bekletip yıkayacağınız formüller ya da çok sık
kullanılmamak şartı ile silgi gibi ölü deriyi atan nitelikte
olabilir. Partiküllü peeling kullanırsanız bu partiküller
gözle görülmeyen ince çizgilere sebep olur. Bu ince
çizgiler de gün içinde güneşin UV ışınları ile temas
edince ciltte kırışma süreci hızlanır.
Kuru ciltlerin ihmal etmemesi gereken en önemli
bakım nem maskeleridir. Nem maskesi kullanmadan
peeling kullanılmamalıdır. Her peeling sonrası mutlaka
nem maskesi yapılmalıdır.
Gündüz bakımı
Kuru ciltliler gündüz bakımlarında özel nemlendiricileri tercih etmeliler.
Nemlendirici seçerken özellikle hiyalüronik asit içeren, doku olarak daha
yağlı dokuları seçmeye özen göstermeliler. Lipit tabakasını destekleyen
içeriklerini eczanelerine mutlaka sormalıdırlar. Kuru ciltlerde gün ışığının UV
etkilerine bağlı olarak lekelenme ve foto yaşlanma daha sık görüldüğü için
nemlendiricileri en az 15SPF koruma faktörü içermelidir. Koruyuculuğun
hem UVA’ya hem de UVB’ye karşı olması önemlidir. UVA ciltte lekelenme ve
DNA hasarına sebep olurken UVB kurumaya, bronzlaşmaya sebep olur. Bu
bakımdan cildinizi hem UVA’dan hem de UVB’den korumalısınız.
Serum kullanımı
Kuru ciltliler nemlendirici öncesi cildin nem tutma kapasitesini artıran
hiyalüronik asit içeren serumlar ya da cildi besleyecek ve kollojen dokunun
onarılmasını sağlayacak serumlar kullanabilirler.
Foto yaşlanmaya daha açık ciltler olduğu için lekelenmeye yatkın ciltliler
nemlendirici öncesi lekelenme karşıtı serumları da tercih edebilirler.
Serumları kullanmadan önce cildin mutlaka temizlenmiş olması gerekir.
Serumlar itici ürünlerdir. Kirli cilde kullanılırsa ciltteki atıkları ve kiri de
cildin alt katmanlarına kendileri ile birlikte taşırlar. Bu bakımdan serum
kullanmadan önce cildin temizlendiğinden emin olunmalıdır.
Özetle “gündüz bakımı temizleyici, serum, nemlendirici onarıcı bakım”
sırasıyla tamamlanmalıdır. Daha yoğun bir UV korumasına ihtiyaç varsa en
son koruyucu kullanılmalıdır.
Göz çevresi bakımı
GECE BAKIM
Vücudumuz gibi cildimiz
de gece boyunca
vücudu toksinlerden
temizlemek, hasar
gören dokuları onarmak
ve dinlenmek ile
meşguldür. Bu sebeple
gece kullanacağımız
ürünler antioksidan
özellikli, onarıcı ve
yapılandırıcı olmalıdır.
Gece bakım ürünleri
de “temizleyici, serum,
gece bakım ürünü”
sırasıyla kullanılmalıdır.
Kuru ciltlilerin daha 20’li yaşlardan
itibaren özenle uygulamaları gereken
bir bakımdır. Kuru ciltlerde mimik
hareketleriyle oluşan kırışıklıklar
çok daha hızlı yerleşir. Bu sebeple
özellikle göz çevresinin nemli
kalmasına özellikle dikkat etmeleri
gerekir. Göz bakım ürünü seçerken
göz çevresindeki problemlere uygun
olanları seçmek önemlidir. Özellikle
kırışıklık oluşumunu engelleyen
ve mimik hareketleri ile oluşan
kırışıklıkların yerleşmesine engel
olan daha çok krem formundaki göz
bakım ürünleri tercih edilmelidir.
Göz bakım ürünü mutlaka düzenli
kullanılmalıdır.
Göz bakım ürününüzü sürerken
mercimek tanesi kadar ürünü
parmaklarınızla piyano hareketi
yapar gibi göz çevresine sürmeniz
gerekir. Ürünü fazla kullanırsanız
göz çevresinde beyaz yağ butonları
oluşabilir, az kullanırsanız da yeterli
sonuç almazsınız. Zamanla göz
çevrenizde ince çizgiler oluşabilir.
Vücut bakımı
Kuru ciltlilerde vücut
bakımı da ayrı özen ister.
Kullanacağınız temizleyici
hafif yağlı olmalı, çok
fazla köpürmemelidir.
Her banyo sonrası yine
yağ bazlı bir nemlendirici
ile tüm vücudunuzu
nemlendirmelisiniz. Hatta
nemlendiricinizi duştan
çıkarken vücudunuzu
kurulamadan sürerseniz
daha etkili bir sonuç elde
edebilirsiniz. Kuru ciltliler;
banyo sonrası kullanmak
için eczanelerinden
susam yağı, badem
yağı, nar çekirdeği yağı,
buğday ruşeym yağı
karışımı hazırlamalarını
isteyebilirsiniz. Ayda en az
bir kez tüm vücudunuzu
hatta yüzünüzü bile bu yağ
karışımı ile bolca yağlayıp
uyumanız sizi çok mutlu
edecektir.
Aralık-Ocak 2015 -
31
Dosya
Avrupa Birliği’nden Kozmetiklerle İlgili
Önemli Karar: Sentetik Koruyucular İçin Yeni
Yasaklama ve Sınırlamalar
Avrupa Birliği, Eylül ayının son günlerinde kozmetiklerin raf ömrünü uzatmak için
kullanılan sentetik koruyucularla ilgili önemli düzenlemeler yaptı. Bu kararla bazı
maddelerin alerjik etkilerine karşı tüketicilerin korunması amaçlanıyor.
Prof. Dr. Hulusi Barlas
[email protected]
Avrupa Birliği, Eylül ayının son günlerinde kozmetiklerin raf ömrünü uzatmak için kullanılan sentetik koruyucularla ilgili önemli düzenlemeler
yaptı. Buna göre metilizotiyazolinon
(MIT) alerjik ve metilklorizotiyazolinon (MCIT) karışımlarının cilt üzerinde kalan ürünlerde kullanılması
yasaklandı. Bu kararla bu maddelerin allerjik etkilerine karşı tüketicilerin korunması amaçlanıyor. Aslında
özellikle ekolojik kozmetikler yıllardır tartışılan bu maddeleri baştan beri
reddediyorlardı. Artık klasik kozmetikler için bile yasak getirilmiş oluyor.
Şampuan ve duş jelinde kullanım ise
yüzde 0,0015 oranıyla sınırlanmış durumda. Yasak 16 Temmuz 2015 tarihinden itibaren geçerli olacak (Commisison Regulation EU No 1003 ve
1004/2014).
Çocuklara yönelik cilt ürünlerinde paraben kullanımı
Avrupa Birliği, hormon etkisi yaptığı tartışılan butilparaben ve propilparabenin kullanımını da tüm kozmetiklerde sınırladı. Bugüne kadar
tek tek kullanımda yüzde 0,4, birlikte kullanımlarında ise toplam yüzde
0,8 olan maksimum sınır her iki maddenin toplamı için yüzde 0,14’e indirildi. Bu kural Nisan 2015’ten itibaren geçerli olacak. Üç yaşından küçük
çocuklar için olan ürünlerde ise bu
iki paraben tamamen yasaklanıyor.
Izopropilparaben, izobutilparaben, fenilparaben, benzilparaben ve
pentilparaben kullanımı ise bu yılın
başlarında daha önce yasaklanmıştı (Commisison Regulation EU No
358/2014). Yasak 30 Ekim tarihinde
yürürlüğe girmişti. Böylece kozmetiklerde paraben kullanımı ile ilgili
ilk yasak uygulaması da başlamış oldu.
Metilparaben ve etilparabenin
kozmetiklerde kullanımı ile ilgili bugün için herhangi bir sınırlama bulunmuyor.
Danimarka’da ise butilparaben,
propilparaben ve bunların izo formlarının üç yaşın altındaki çocuk ürün-
32
- Aralık-Ocak 2015
lerinde kullanımı 2011 yılından beri
yasak. Çocukların hormon benzeri
etki yapan maddelerden yetişkinlere
göre daha çok etkilenmeleri bu kararın alınmasına neden olmuş.
Raf ömrünü uzatıyor ancak
alerjik tepkiye yol açıyor
80 yıldır raf ömrü uzatma amacıyla
kullanılan parabenlerle ilgili son 20
yıldaki yoğun tartışmalar izotiyazolinonların bu amaçla daha çok kullanılmasına yol açmış bulunuyor. Özellikle
metilizotiyazolinonun geniş ölçülerde kullanımı, paraben kullanımlarında bile görülmemiş olan ve giderek
artan alerjik reaksiyonlara neden olmaya başlamış durumda.
Ekolojik ürünlerde hiçbiri yok
Avrupa Birliği’nin Eylül 2014 sonunda aldığı bu kararlar elbette öncelikle klasik kozmetikler için önemli
yasaklama ve sınırlamalar içeriyor.
Ekolojik kozmetik taraftarları içinse
bu maddeler baştan beri tabu. Gerçek bir ekolojik kozmetik üründe,
yukarıda adı geçen sentetik koruyucuların hiç bir durumda bulunmaması gerekiyor. Ekolojik kozmetikçilerin tartışmaya açtıkları tüm
maddelerin de zaman içinde sınırlandığı ve sonunda da yasaklandığı görülüyor.
Bilinçli tüketici zaten adı artık kötüye çıkmış olan parabenler konusunda son derece dikkatli. AB’nin son
yasaklama kararı ile artık metilizotiyazolinon ve kardeşleri de hedefe yerleştirilmiş, hak ettikleri sona doğru
yola çıkarılmış oluyorlar.
Çocuk sağlığı
Prof. Dr. Sırrı Bektaş
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı
Çocuklarda
bağışıklık sisteminin
önemi
Henüz anne karnındayken etkin duruma geçen bağışıklık sistemi, doğumdan
sonra yaşamın ilk altı ayında anne sütüyle, daha sonra da destekleyici unsurlarla
güçlendirilmelidir.
Çocuklarımızı hemen her hastalığa
karşı (virüs, bakteri, mantar enfeksiyonları, alerjik hastalıklar, kanser
ve benzeri) koruyan sistem bağışıklık sistemidir. Vücuda herhangi bir
yolla giren herhangi bir yabancı maddeye (virüs, bakteri, mantar, parazit, antijen ve tümör hücreleri) karşı
bağışıklık sistemi uyanıktır. Derhal
34
- Aralık-Ocak 2015
taramalar yaparak bunların hepsini
çok karışık bir mekanizma ile ortadan kaldırmaya başlar. Bağışıklık
sistemi hücreleri vücut hücrelerini
çok iyi tanır. Onlardan farklı, yabancı bir madde çocuklarımızın vücuduna girdiği anda onları ayırıp yok
eder. Bağışıklık sisteminin yaşam
boyu çok iyi korunması gerekir. Bu
sistem bozulduğunda birçok hastalık ve yaşamsal sorunlar ortaya çıkar. Bağışıklık sistemi hastalıkları
doğuştan olabildiği gibi sonradan
da gelişebilir.
Bağışıklık sistemi nasıl çalışır?
Çocuklarımız vücutlarına girmeye
çalışan mikroplara ve diğer yabancı
maddelere (antijen) karşı birçok mekanizma ile savunma yapar. Önce savunma hücreleri (kanımızdaki akyuvarlar) devreye girer. Mikropları ve
yabancı maddeleri yok etmeye başlar. Bu sistem devamlı çalışır ve uyanık durumdadır. Bu sistem yeterli olmazsa B ve T lenfositleri dediğimiz,
kanımızda devamlı dolaşan hücreler
devreye girer. Burada çok kompleks
bir zincirleme sistemi çalışmaktadır.
Bu olaylarda birçok kimyasal yollar,
enzimler ve proteinler çok aktif bir
şekilde çalışma yaparak çocuklarımızı mikrobik, alerjik ve tümöral hastalıklara karşı korur. Bu bağışıklık
sistemi sayesinde sağlıklı yaşamaları sağlanmış olur.
Bağışıklık sistemi
destekleyicileri
Anne sütü
Çocuklarımızın bağışıklık sistemine en büyük yardım anne sütünden
gelir. Anne sütü içeriğinde bebekleri koruyan, yukarda bahsedilen bağışıklık sistemi hücreleri hazır vaziyette beklemektedir. Ayrıca birçok
enzim ve protein de anne sütünde
bulunur. Bu nedenle ilk altı ay bebeklere sadece anne sütü vermek
onların en iyi şekilde korunmasına
neden olur.
Bu ürünlerin bağışıklık sistemini desteklediği bilimsel çalışmalarla gösterilmiştir.
Bağışıklık sistemi
bozuklukları
Bağışıklık yetmezliği
Bağışıklık sisteminin elemanlarından birinin veya birkaçının eksikliğine bağlı olarak ortaya çıkar. Bebekler doğduklarında annelerinden
geçen antikorlar sayesinde ilk altı ay
pek çok hastalığa karşı (kızamık, suçiçeği gibi) koruma altındadır. Altıncı aydan itibaren bu koruma azalmaya başlar ve çocuklar kendi bağışıklık
sistemini kurmaya başlarlar. Çok nadir durumlarda çocuklar kendi bağışıklık sistemini kuramazlar. Bu durumda sık hastalanırlar. Özel ilgi ve
bakım isterler. Belki de yaşam boyu
bağışıklık sistemini destekleyici tedaviye gereksinim duyabilirler.
Otoimmün (kendine bağışıklık)
hastalıklar
Burada bağışıklık sistemi hücreleri vücudun kendi dokularını ve organlarını yabancı sanarak onları yok
etmeye çalışır. Buna bağlı olarak da
birçok hastalık (romatizmal, hema-
Bağışıklık sistemi
hastalıkları
kalıcı ve gecici olabilir.
Asıl amac
cocukları sağlıklı
buyutmektir. Bu nedenle
bağışıklık sistemini
destemek gerekir.
tolojik, nörolojik ve benzeri hastalık) ortaya çıkabilir.
Aşırı duyarlık
Bağışıklık sistemi hücreleri vücudun kendi dokularına zarar verir. Şok
tablosuna kadar götürebilen sorunlar ortaya çıkabilir. Hafif olanlarda
ise atopik dermatit veya kontakt dermatit gibi cilt sorunları, astım gibi
daha ağır veya uzun rahatsızlıklar
görülebilir.
Bağışıklık sistemi hastalık belirtileri
Bağışıklık sisteminde sorun olan
çocuklar doğdukları andan itibaren
Dengeli beslenme
Altı aydan sonra çocuklarımıza yeterli protein, karbonhidrat, yağ (özellikle omega 3), vitamin, mineral ve
su verilmelidir.
Aşılar
Çocuklarımızın bağışıklık sistemine
en büyük desteklerden biri de aşılardır. Bu sayede çocuklarımız doğumdan itibaren pek çok ölümcül veya
sakat bırakıcı, bağışıklık sistemini
zayıf düşürücü hastalığa karşı tam
olarak korunmuş olurlar.
Bağışıklık sistemini destekleyen
ürünler
a) Antioksidan, antiviral etki gösteren ürünler (örneğin “black elderbery”).
b) Omega 3, kolostrum, ekinezya,
propolis, betaglukan, probiyotik ve
benzeri içeren ürünler.
Aralık-Ocak 2015 -
35
Çocuk sağlığı
Bağışıklık sistemi
organlarını
tanıyalım
Lenf bezleri: Burun, geniz, boğaz etrafında bulunan bezlerdir. Solunum yolu
ile vücuda giren mikropları yakalar ve
öldürür. Bunlara karşı antikor oluşturarak bir daha vücuda girdikleri anda
onları tanır ve yok eder.
Bademcikler: Bağışıklık sisteminde,
özellikle yaşamın ilk dört yılında çok
önemlidir. Diğer lenf bezleri ile temastadır. Mikropların her çeşidi ile savaşır.
Timus bezi: Göğsün üst ön bölümünde bulunur. Tiroid bezinin hemen altındadır. Bağışıklık sistemi hücrelerinin
(lenfositler) eğitim alıp olgunlaştıkları yerdir.
Lenf düğümleri: Tüm vücuda yayılmıştır. Özellikle boyun, koltukaltı, göğüs ve karın boşluğu gibi yerlerde bulunur. Bağışıklık hücrelerinin (T ve B
lenfositleri) kümeler yaparak yerleştiği bezelerdir.
Karaciğer: Anne karnındaki bebeklerin karaciğerleri bağışıklık sisteminde rol almaya başlamıştır. Bağışıklık
sistemi hücrelerinin ilk üretildiği organlardandır.
Dalak: Vücudumuzu pek çok enfeksiyona karşı korur ve yabancı maddeleri yok eder. Vücudumuzun çöp toplama sistemi gibi çalışır.
hastalanabilirler. Başlıca belirtiler tekrarlayan ateş ve ateşli hastalıkardır.
Çocuklar günlerce süren ateş, iştahsızlık, halsizlik, büyüme ve gelişme
gerilikleri gösterirler. Çok öksürürler, ishalli hastalıklar, ağızda pamukçuk, orta kulak ve akciğer enf kesiyonları geçirirler. Bu belirtileri gösteren
hastalarda çok iyi bilgi almak gerekir.
Buna anamnez deriz. Bu bilgiler bize
yol gösterir. Kuşku duyulan hastalardan bağışıklık sistemini gösteren testler yapılır.Bu testler bize tanı koymaya yardım eder.
Tedavide esas amaç hastaların belirtilerini ortadan kaldırmaya, hastaları korumaya veya tam tedavi etmeye
yöneliktir. Bağışıklık sistemi hastalıkları kalıcı ve geçici olabilir. Asıl amaç
çocukları sağlıklı büyütmektir. Bu nedenle bağışıklık sistemini destekleyici yaklaşımlar önemlidir. Gerekli durumlarda antibiyotik, immünglobulin,
vitamin ve mineraller kullanılabilir.
Kaynaklar:
• Development of mucosal immunity in chidren; J.allergy,2012.
• The Oxford Handbook of Poverty and
ChidrenDevelopment,2012.
36
- Aralık-Ocak 2015
Peyer plakları: İnce bağırsaklarda bulunur, bağışıklık sisteminin temel dokularından biridir. Bağışıklık sistemi
hücrelerinin eğitim alıp olgunlaştığı
yerlerdendir.
Kemik iliği: Bağışıklık sisteminin ataları olan kök hücreler, kemik iliğinin
içinde bulunur.
Çocukların bağışıklık
sistemine en büyük yardım
anne sütünden gelir. Anne
sütü içeriğinde bebekleri
koruyan bağışıklık sistemi
hücreleri ve enzimler
vardır. Bu nedenle ilk altı
ay bebeklere sadece anne
sütü verilmelidir.
Lenf (akkan): Bağışıklık sistemi hücrelerini ve antikorlarını vücutta ihtiyaç
olan yere taşıyan sistemdir.
Ruh sağlığı
Şu “depresyon” dedikleri...
Psikiyatrist Dr. Levent Soylu
Birçok psikoterapist,
depresyonun,
bilinçaltının özellikle
öfke duygusunu
baskılamak için
kullandığı bir savunma
olduğu konusunda
hemfikir!
Karamsarlık ya da isteksizlik, ek olarak uykusuzluk veya aşırı uyuma isteği, iştah ve
konsantrasyon bozukluklarından bir kaç
tanesi varsa ve bu belirtiler iki haftayı geçtiyse depresyon tanısı koyulur. Kimi vakalar mevsimsel ve biyolojik özellikler
gösterir. Ağır seyreder, belirgin bir stres
etkeni bulunmaz. Bu tür vakalar ilaç tedavisinden en çok faydayı görür. Ancak
çoğu durumda hayatın doğal zorlanmalarına ve uyumsuzluklara yanlış depresyon tanıları koyulmaktadır.
Depresyonun gerçek kaynağına inmek
Mutsuz bir evlilik, iş stresi, maddi veya
benzeri sorunlar bazen insanlara baş edemeyecekleri hissini yaratıp geçici içe kapanmalara neden olabilir. Birçok psikoterapist, depresyonun özellikle öfke
duygusunu baskılamak için bilinçaltının kullandığı bir savunma olduğu konusunda hemfikirdir. Bu gerçek göz önüne
alındığında aslında savaşılması gerekenin
depresyon değil, yaşam ve yaşamın doğal
uzantısı olan duygular olduğu ortaya çıkar. Örneğin işiniz sizde depresif duygulanım yaratıyor ve siz işiniz konusunda risk
alamıyorsunuz. Beyninizdeki sesler hep
bu işi kaçırmamanız gerektiğini söylüyor.
Doktorunuz size antidepresan veriyor ancak sizin yaşam ve potansiyel risk analizinizi yapmıyor. Siz de işe devam ediyorsunuz. Artık iş değiştirmek için yaşlısınız ya
da evlilik sorunu nedeniyle eşinize öfkelisiniz ve öfkeyi ifade edemediğiniz için
de depresyondasınız; ilaçlarla depresyonunuz ertelendi ve üstüne iki çocuğunuz
oldu. Her şey daha kötü; zamanında evlilik terapisi almadınız ya da boşanamadınız. İşte bu yaygın örneklerde görüldüğü
gibi depresyondaki her vakaya aynı gözlükle bakmak doğru bir yaklaşım olmaz.
Bilinçaltını temizlemek
Tedavide; uygun vakalarda ilaç ve mümkünse psikoterapi birlikte kullanılmalıdır.
Psikoterapide Gestalt, bilişsel, analitik ve
benzeri yöntemler kullanılır. Depresyonda
işe yaramayan şemalar temizlenir, kişiyi
depresyona hassas hale getiren yaşatmadığı kutuplar fark ettirilir, öfke kullanma
yeteneği geliştirilir, duygu tanıma çalışmaları, geçmişin ve bilinçaltının temizlenmesine yönelik çalışmalar yapılır.
Depresyonu kontrol etmek için
• An odaklı yaşayın. Bu, size seçenek sunup çıkış yolu sağlar.
Geçmişi sürekli irdelemek kişiyi çaresiz ve kurban rolünde tutar.
• Depresyonla “ tutulan öfke” kardeş gibidir o nedenle öfke
kontrolü ya da yönetimi konusunda bilgilenmek işe yarar.
• Tıkanılan noktada beklemek kişinin daha çok umutsuz,
karamsar ve değersiz hissetmesine neden olur. “Hareket”
olmadan hiç bir şey değişmez. Hareket edelim, yeni konumlar,
yeni bakış açıları konusunda kendimizi istekli tutalım.
• Depresyona has kısıtlayıcı şemalar hakkında bilgilenelim; hata
yapma, sıradan olma hakkımız olduğunu, bunların “hiçlik”
anlamına gelmediğini bilelim. Her olayı kişiselleştirmeyelim.
• İçimizde yaşatmaya korktuğumuz kutupları yargılamak yerine
kucaklayalım. “Sıradan tarafımı, duyarsız tarafımı, aptal
tarafımı, zayıf tarafımı seviyorum,” diyebilelim.
• Çoğu depresyonlu “ya güçlüyüm ya hiçim” şeması nedeniyle
zorluklarla karşılaşınca ya da zayıf olma durumlarında depresif
tabloya girer. Yani kişi zayıf kutbunu da kabullenip yaşatmalı
hemen güçlü bir duruş aramamalıdır.
• Yapılan araştırmalarda günde 30 dakika ve üstü düzenli spor
yapmanın depresyon oranını düşürdüğü bulunmuştur. O
nedenle mutlaka spora zaman ayrılmalıdır.
• Çinko, selenium, B6-12 vitaminleri, tirozin, magnezyum, demir,
omega 3 gibi mineral, vitamin ve maddelerin eksikliğinde
depresyon ortaya çıkar. O nedenle bu maddelerle ilgili bilgi
sahibi olmak önemlidir. Doğru bilgi kaynakları ise doktorunuz
ve eczacınızdır.
38
- Aralık-Ocak 2015
Bitki çayları
Ecz. Asuman Çakıroğlu
Kış aylarında hem içiniz ısınsın
hem de sağlıklı kalın
Etkin Sağlık olarak sizlere kış aylarında içinizi ısıtacak, bir yandan da bünyenizi
güçlendirecek bazı bitkisel çay önerileri sunuyoruz.
Kekik Çayı
Origanum vulgare)
40
Öksürük, bronşitte enflamasyon
giderici ve ekspektoran etki
gösterdiği ispatlanmıştır. Çay ve
gargara olarak kullanılabilir. İki gram
bitki üzerine 150 ml sıcak su eklenerek
10 dakika bekletilip içilebilir. Aynı
çay ile gargara da yapılabilir. Taze
hazırlanmalıdır.
- Aralık-Ocak 2015
Papatya Çayı
(Matricaria chamomilla)
En önemli kış çayları arasında yer
alır. Papatya çeşitleri çok fazla
olduğu için kontrolleri yapılmış tıbbi
papatya ancak ve sadece eczanelerde
bulunabilir. Öksürük, bronşit, soğuk
algınlığı, ateş, ayrıca deri, ağız,
yutak enflamasyonlarında ve yara ile
yanıkta medikal tedaviye yardımcı
olduğu çalışmalarla gösterilmiştir. Çay
olarak içmek isteyenler üç gram, yani
yaklaşık bir tatlı kaşığı drog üzerine
150 ml kaynar su ekleyip 5-10 dakika
beklettikten sonra süzerek içebilir.
Taze olarak hazırlanmak kaydıyla
günde üç veya dört fincan içilebilir.
Gargara olarak kullanmak
isteyenler ise aynı miktar papatya
üzerine yarım fincan sıcak su ekleyip
15 dakika beklettikten sonra süzerek
ağızda 30 saniye süre ile gargara
yapabilir. Bu işlem bir kaç kez
tekrarlanabilir.
Kuşburnu Çayı
(Rosa canina)
Adaçayı
(Tıbbi Adaçayı)
(Salvia officinalis)
Soğuk algınlığı, ateş ve
enflamasyonda yararlı olduğu
çalışmalarla gösterilmiştir. İki veya iki
buçuk gram kaba toz haline getirilmiş
kuşburnu parçaları üzerine 150 ml
sıcak su eklenerek 10-15 dakika
bekletilir. Bu infüzyon günde iki defa
içilebilir.
Bitki çaylarını alırken eczanelerin tercih
edilmesi gerekir. Doğru ürünün, iyi hazırlama
tekniklerine göre hazırlanması ve gerekli
kontrollerinin yapılmış olması açısından bu
çok önemlidir.
Ağız, boğaz enfeksiyonlarında
kullanılabildiği çalışmalarda
gösterilmiştir. Üç gram drog üzerine
150 ml sıcak su eklenip 10 dakika
bekletilir. Çay olarak içilebildiği gibi
gargara da yapılabilir. Soğuk algınlığı
çaylarına karıştırılabilir.
Zeytin Yaprağı
Çayı
(Olea europaea)
Soğuk algınlığı
durumunda bazı
bitkisel çaylar tek tek
içilebildiği gibi iki veya
üç tanesi karıştırılarak
da içilebilir. Bitkilerle
ilgili her konuda en
doğru bilgiyi eczacınız
verebilir.
Yedi veya sekiz gram zeytin yaprağı
alınır. 150 ml sıcak su eklenip 10 dakika
demlenir. Süzülerek içilir. Bu çayın ateş
düşürücü etkisi olduğu ispatlanmıştır.
Günde bir, iki kez içilebilir. Diyabette,
hipertansiyonda kullanılabildiği
çalışmalarda gösterilmiştir.
Diüretik özelliği vardır.
Ihlamur Çayı
(Tilia cordata /
Tilia platyphyllus)
Eski zamanlardan beri bilinen, çok
önemli bir bitki olan ıhlamurun
soğuk algınlığı ve öksürük giderici
özelliği vardır. Spazm giderici, rahatlatıcı olarak da etkili
olduğu çalışmalarda gösterilmiştir. İki veya üç gram ıhlamur
çiçeği üstüne 150 ml sıcak su eklenir. Beş veya 10 dakika
demlendikten sonra süzülüp içilir. Ayrıca ıhlamur suyla
kaynatılırsa müsilajı, yani balgam söktürücü özelliği artabilir.
Kaynarken kattığımız küçük zencefil ve tarçın parçaları çaya
içimizi ısıtan güçlü bir aroma verir.
Ağustos-Eylül 2014 -
41
Sağlıklı yaşam
Yaşama eyleminin
ilk göstergesi:
Nefes
Nefes verilerek başlanan, nefes verilerek sonlanan sürece YAŞAM deniliyorsa, bu
süreci zaten sahip olunan ve hiçbir maliyeti olmayan NEFES ile en iyi ve en kaliteli
bir şekilde yönetmek mümkün.
Figen Kocabıyık
Nefes Eğitmeni
Teknolojinin bize getirisi olan ve
gittikçe hızlı tükettiğimiz yaşamımız, çevre stres faktörlerinin de etkisiyle maddi ve manevi baskılar
sonucunda kısır bir döngü içine giriyor. Bu döngü, bizleri kontrolsüzce sık ve sığ nefes almaya yöneltiyor.
Bunun sonucunda fizik, duygu ve zihin bedenlerimiz üzerinde sıkışıklıklar, blokajlar oluşarak ortaya fiziksel rahatsızlıklar çıkıyor. Sahip
42
- Aralık-Ocak 2015
olunan tüm bu fiziksel rahatsızlıklarda iyileşme sağlamak, şifalanmak,
rahatlamak için kullanılan meditasyon, reiki, yoga ve manyetik şifa
gibi çalışmaların temelini NEFES
oluşturuyor.
taşıyan bu teknikler bilinçaltı düzeyde değişimleri ve dönüşümleri gerçekleştirmek için en etkili araçlardan biri
arasında yer alıyor.
Duygularımız ve düşüncelerimiz fizik bedeni etkiliyor. Nefes teknikleri
uygulamaları sonucu, kan kimyası ve
beyin kimyasında olumlu değişimler
Nefes teknikleri ve yararları
Nefes teknikleri fizik, duygu ve zi- gözleniyor. Hormonlar dengeleniyor.
hin beden üzerinde kontrol sağlıyor. Kan basıncı düzeliyor, nabız normal
Farkındalığı yükseltip üst seviyelere seviyeye geliyor. Bu da sağlıklı bir ya-
Sağlıklı yaşam
Doğru nefes almak...
şam anlamına geliyor. Doğru uygulanan
nefes teknikleriyle metabolizma hızlanıyor, bunun sonucunda da çok kısa bir
süre içerisinde kilo kontrolü sağlamak
mümkün oluyor.
lanmaya ve nefes ritmini takip etmeye yönelik çok kısa süreli bir nefes çalışması bile o andaki duyguları olumlu
yönde değiştirip, o an, ani olarak yapılacak negatif bir hareketi ya da seçimi
tekrar sorgulayıp değiştirmeye imkân
tanıyor. Yine nefes teknikleri kullanarak irade kazanımı ve ego kontrolü sağlamak, kendini iyi ifade edebilmek, düzgün konuşmak ve stresle başa çıkabilmek
mümkün oluyor.
Duyguların aşırıya kaçmasını
önlemek
Nefes teknikleri ile tüm duyguları (öf ke,
kızgınlık, nefret, kıskançlık gibi) kontrol
altına almak kolaylaşıyor. Nefese odak-
Teknik
Öncelikle şu an içinçalışma
de bulunulan duygu
örnekleri
durumunu (ruh halini; yani kızgın, öfkeli, sıkıntılı olma halini) tespit etmek, gerek
çalışma sonucunu görmek
gerekse nefes farkındalığı açısından önem taşıyor.
Bu farkındalıktan sonra, burundan derin ve doyarcasına alınan,
ağızdan sakin ve uzunca verilen üç
adet nefes bile, duygu durumunda
çok kısa sürede değişiklik yaratıyor.
Dünya literatüründe de “Üç Derin
Nefes (Three Deep Breathe)” adı
verilen bu çalışma vücuda alınan
yoğun oksijenle birlikte, kaslarda
gevşeme, nabızda yavaşlama görülüyor; kan basıncı düşüyor ve ilgili hormonlar aktive edilerek rahatlama sağlanıyor. Bu durumda
seçimler yeniden değerlendirmeye alınabiliyor. Ayrıca bu çalışmayı her sabah ayna karşısında üçüncü nefesi aldıktan sonra gülerek en
azından gülümseyerek vermek, günün sonraki bölümünün enerji dolu
ve pozitif geçmesini sağlıyor.
Stresli yaşam şekli, eğitim, öğretim sistemi sonucunda sürekli
savaş ve kaçış durumunda faaliyet gösteren, hiçbir yöntemle susturulamayan zihne nefes teknikleri
ile rahatlatıcı zaman aralıkları tanımak mümkündür. Bu da sağlıklı bir zihin, sağlıklı bir yaşam, düzenli uyku demektir.
1
44
- Aralık-Ocak 2015
…istenmeyen alışkanlıklardan
kurtulmaktan, düzgün konuşmak,
kendini ifade edebilmek, düzenli
uyku, kolay doğum, kilo kontrolü,
vücut ısısında değişim sağlamak,
horlama, reflü, kan basıncı
düzelmesi, kanser, ağrıları kontrol
altına alabilme, stresle başa
çıkabilme, öfke kontrolü, panik atak
gibi pek çok konuda etkindir. Sağlıklı
ve güçlü bir beden için uygun bir
zemin hazırlar. Nefes uygulamaları
kendinizi tanımaya, başkalarını
anlamaya, evrensel sistemin
işleyişini fark ederek kişinin kendi
potansiyellerini açığa çıkarmaya
yardımcı olur.
Teknik
Rahat giysilerle rahat bir pozisçalışma
yonda oturup, gözleri kapatıp,
örnekleri
nefes alışverişlerine odaklanmak yeterlidir. Yavaş bir şekilde burundan nefes alıp, nefesi
sakin ve uzun vermek, yani ritmik
solunum, kasları gevşeterek kalp atışlarının düşmesini, hormonal sistemin dengeye gelmesini sağlar. Beden gevşeyip rahatladıkça, zihinde de berraklaşma olacaktır.
Burundan nefes alırken iki sayı kadar sayıp, nefesi
ikiye kadar sayarak içerde tutup, nefesi altıya kadar sayarak yavaşça verin. Nefes vermeyi, nefes almaktan daha yavaş yapın.
Uygulanan doğru nefes teknikleri ile organ ve hormonların yeterli düzeyde çalışmaları sağlanabilir.
Bu biyokimyasal düzelme sağlıklı düşünceyle birlikte yüksek bir farkındalık getirirken kişinin daha
doğru seçimlere yönelmesini ve daha doyum içeren, kaliteli bir yaşam sürmesini sağlar.
Korku ve endişeler, panik atak, depresif durumlar,
kurtulmak istenilen alışkanlıklar, hayatımızı negatif yönde etkileyen düşünce kalıpları, nefes teknikleri ile kısa bir sürede değiştirilip dönüştürülebilir.
“Holoterapik Nefes Tekniği” adı verilen ve bilinçaltı sağılımı sağlayan yöntem kısa bir sürede amaca
hizmet eder bir şekilde sonuçlar sunar.
2
Diş sağlığı
Diş Hekimi Dr. Yüksel Küpeli
Estetik diş hekimliğinde
sağlıklı dişeti önemli
Günümüzde gelişmiş dişeti tedavileri ve cerrahisi sayesinde hem estetik
açıdan güzel bir görünüme kavuşmak hem de kaybedilen dokuları yeniden
kazanmak mümkün.
Dişeti hastalıkları insanlığın etkilendiği en yaygın hastalıklardan biridir ve diş kaybına neden olan önemli
bir sağlık sorunudur. Dünya nüfusunda yetişkinlerin yarısından fazlasını etkiler.
Dişeti kanaması uyarıdır
Sağlıklı dişeti açık pembe renkte, mat,
yüzeyi pütürlü ve sert bir görünümdedir. Dişeti hastalığının en önemli belirtisi ise kanamadır. Bu kanama fırçalarken, bir şey ısırırken veya
kendiliğinden olabilir. Dişetinin rengi kırmızı-morumsu, yüzeyi parlak ve
düzleşmiştir. Değişik dişeti hastalıkları vardır. Bu hastalıkların oluşumunda bakteri plağı dediğimiz mikro-
46
- Aralık-Ocak 2015
biyal birikinti ve lokal faktörler büyük
önem taşır. Bakteri plağı ağızın yeteri kadar temizlenememesi sonucunda diş yüzeyinde, diş ve dişeti sınırında birikmiş artıklardır. Öncelikle
yumuşak olduğu için fırçalama işlemi ile rahatlıkla uzaklaştırılabilirler.
Temizlenmezse diştaşı (tartar) denen
pürüzlü yüzeyler oluşur. Bunun yanı
sıra lokal faktörler de önemlidir. Tedavi edilmemiş çürük dişler, hatalı restorasyonlar, tükürük içeriği de bakteri
plağının tutunmasını artırarak dişeti hastalığına neden olur.
Dişeti hastalıklarına dikkat
Dişeti hastalıkları aktif ve pasif evrelerden oluşan bir karakterdedir. Za-
man zaman akut bir hal alması, kişinin direnci, bağışıklık sisteminin
zayıf olması, genel sağlığının kötü olması, hormonal değişiklikler ve ağız
hijyeninin yetersizliği ile ilişkilidir.
Dişeti hastalıkları ağızın her tarafında aynı şekilde görülmez ve aynı
yıkıcı özellikleri taşımaz. Bu noktada yukarıda bahsettiğimiz lokal faktörler önemlidir.
Diş estetiği ve sağlıklı bir gülüş
Günümüzde diş estetiğinde dişin formunun, renginin yanı sıra dişlerin
dişeti ile uyumu da önemlidir. Dolayısıyla gülümsemeyi estetik kılan
birçok faktör vardır. Bunlardan bir
tanesi de dişetinin görünümü, for-
mu ve rengidir. Örneğin birey güldüğünde dişetleri gereğinden fazla
görünüyorsa bu görünüm (gummysmile) estetik olarak istenmeyen bir
durumdur. Ne kadar estetik dişler
yapılırsa yapılsın fazla görünen dişetleri her zaman gülüşünüze olumsuzluk katar.
Zaman içinde yaşanan dişeti hastalıklarına bağlı olarak dişlerin arasında boşluklar, açıklıklar görülebilir.
Dişler yer değiştirebilir. Aynı çenede simetrik dişler arasındaki dişeti
konturları eşit olmayabilir. Bu kontur düzensizliklerinin dişeti cerrahisiyle düzeltilmesi artık sık sık yapılmaktadır.
Dişeti büyür mü?
Dişetlerindeki morfolojik problemlerin bazıları da ilaç kullanımına,
hormonal değişikliklere bağlı olarak
gelişen dişeti büyümeleridir. Dişeti büyümeleri bireyin hem sağlığını
hem de estetiğini oldukça olumsuz etkiler. Bu büyümeler kimi zaman kırmızı, şişkin görünümlü ve kanamalıdır. Bu görünüme ağızda kötü tat ve
koku eşlik eder. Günümüzde dişeti
cerrahisiyle bu sorununda tedavisi
gerçekleştirilebilmektedir.
yan daha koyu, siyaha yakın renkte
renkleşmeler olabilir. Bu pigmentasyon esmerlerde ve özellikle çok sigara
içenlerde belirgin ve fazladır. Dişetlerindeki bu renklenmeler bazı sistemik hastalıklara bağlı olarak da görülebilir. Örneğin bazı kan hastalıkları
ve böbrek problemleri gibi durumlarda ayırıcı tanı yapılıp gerekirse tıbbi
yardım alınmalıdır.
Tedavi ile estetik görüntüye
kavuşmak mümkün
Bugün dişeti tedavileri ve cerrahisi
kapsamında estetiği koruyan, kaybedilen dokuların yeniden kazanılması üzerine kurulu yeni teknikler uygulanmaktadır.
Dişeti tedavilerinde bazı dokuların eliminasyonu ya da şeklinin değiştirilmesi gerekebilir. Fonksiyonun elde edilmesiyle beraber yüze
uyumlu diş-dişeti formunun sağlanması tedavinin tamamlayıcı parçasını oluşturur.
Fark edilen güzel
gülüşler için…
…dişler dişeti ile bir bütün
oluşturmalıdır. Dişeti
hastalıkları basit dişeti
kanamalarından; diş
kaybına neden olabilecek
derin kemik kayıplarına
kadar oldukça geniş bir
yelpazeyi oluşturur.
Fonksiyonelliğin olduğu
kadar estetiğin de ön
planda olduğu günümüzde
beyaz ve parlak dişlerin
etrafını sağlıklı, düzgün
konturlara sahip dişeti
çevrelediği sürece
amacımıza ulaşmış
sayılırız.
Hatalı diş fırçalama dişleri
etkiliyor
Dişetlerinde görebileceğimiz diğer bir
morfolojik değişiklik ise dişeti çekilmeleridir. Dişetlerimiz konumu gereği ağız içerisinde her türlü travmaya maruz kalabilirler. Dişler üzerinde
biriken bakteri plağı ve iltihap önemli bir travmatik ajandır ancak bununla beraber hatalı diş fırçalama, sert kıllı fırça ile aşırı basınç uygulamak da
dişeti çekilmesinin nedenleri arasında küçümsenemeyecek bir yere sahiptir. Dişeti çekilmeleri kişinin ağız hijyen düzeyi ile ilişkili değildir. Hijyen
yetersizliğinden çok aşırı basınçla fırçalamak etkendir. Dişeti çekildikten
sonra ortaya çıkan kök yüzeyi elbette
estetik beklentilerimiz ile bağdaşmaz.
Diğer taraftan bazı bireylerin dişetlerinde enfeksiyona bağlı olma-
Aralık-Ocak 2015 -
47
Kitap
Bir aynada iki ülke:
Polonya ve Türkiye
İki ülkeyi bilinmedik öykülerle ve birbirinden güzel fotoğraflarla anlatan
“Bir Aynada İki Ülke - Polonya ve Türkiye” kitabı, Polonya Cumhuriyeti
İstanbul Başkonsolosluğu tarafından yayınlandı.
Türkiye ile Polonya’nın diplomatik ilişkilerinin başlamasının ve dostluklarının
kurulmasının 600. yılı 2014’te çeşitli etkinliklerle kutlandı. Ama tüm bu kutlamalardan geriye kalan bir kitap yıllarca
değerini koruyacağa benziyor. İki ülkeyi
bilinmedik öykülerle ve birbirinden güzel fotoğraflarla anlatan “Bir Aynada İki
Ülke - Polonya ve Türkiye” kitabı, Polonya Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosluğu tarafından yayınlandı. Kitabın önsözünü Polonya Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı
Radosław Sikorski kaleme aldı. Kitabın fotoğraflarını çeken Akgün Akova, her fotoğraf için birer yazı yazdı ve hepsini birbirine bağladığı metinleri de yazdı.
Üç yıllık proje
“Bir Aynada İki Ülke - Polonya ve Türkiye” kitabı üç yıl süren bir proje sonunda
gerçekleştirildi. Proje koordinatörlüğünü üstlenen Gülden Akıncı, kitabın editörlüğünü de yaptı. Akova ve Akıncı, bu süre
içinde on yedi kez Polonya’ya giderek iki
ülke arasındaki bilinmeyen bağları orta-
48
- Aralık-Ocak 2015
ya çıkardılar. Az bilinen bağları derinleştirerek Türkiye ve Polonya arasında epik
bir öykü yarattılar. Kitabın yaratıcıları,
ilk sayfalarda bu süreci şöyle anlatıyorlar:
“Vezirler yerine şairlerin, kaleler yerine
deniz fenerlerinin, filler yerine astronomların, piyonlar yerine dağlar, göller ve nehirlerin yerleştirildiği bir ‘satranç oyunu’
düşünün. Tahtası Polonya ile Türkiye’nin
coğrafyaları olan, hamle yapmak yerine
iki ülke arasında bağların kurulduğu bir
‘satranç oyunu!’ Elinizde tuttuğunuz ‘Bir
Aynada İki Ülke - Polonya ve Türkiye’ işte
böyle bir ‘satranç oyunu’nun öyküsüdür.
Üzeri bilgiyle dolu bir masada oynanan bu oyunu gerçekleştirmek için, biz
iki Türk, üç yıl süresince Polonya’ya defalarca gittik ve köy köy dolaştık. İki ülke
arasında altı yüz yıl önce kurulan diplomatik ilişki sonrasında ortaya çıkan
bağları araştırdık. Bu araştırma ve yolculuklar sırasında Varşova’daki Türk pastacıların, İstanbul’a gelen Polonyalı yazar
Sienkiewicz’in Boğaz’da geçirdiği günlerin, Poznań’daki tarihi Belediye binasının ön yüzüne portresi yapılan Anadolulu
Homeros’un, Maria Skłodowska-Curie’nin
Sorbonne’daki derslerine giren Türk
“
Varşova’daki Türk pastacıların, İstanbul’a gelen Polonyalı yazar
Sienkiewicz’in Boğaz’da geçirdiği günlerin, Poznań’daki tarihi Belediye
binasının ön yüzüne portresi yapılan Anadolulu Homeros’un, Maria
Skłodowska-Curie’nin Sorbonne’daki derslerine giren Türk kızı Remziye
Hisar’ın, Osmanlı Sultanı Abdülaziz’in Dolmabahçe Sarayı’nda bir çalışma
odası tahsis ettiği Polonyalı ressam Chlebowski’nin, dünyanın en büyük
şairlerinden biri olan Türk şair Nazım Hikmet’in cebindeki Polonya
pasaportunun, çağdaş Türkiye’nin kurucusu Atatürk’ün cenazesi taşınırken
çalınan Chopin bestesinin peşine iz süren hafiyeler gibi düştük.”
“
kızı Remziye Hisar’ın, Osmanlı Sultanı
Abdülaziz’in Dolmabahçe Sarayı’nda bir
çalışma odası tahsis ettiği Polonyalı ressam
Chlebowski’nin, dünyanın en büyük şairlerinden biri olan Türk şair Nazım Hikmet’in
cebindeki Polonya pasaportunun, çağdaş
Türkiye’nin kurucusu Atatürk’ün cenazesi
taşınırken çalınan Chopin bestesinin peşine iz süren hafiyeler gibi düştük.
Toruń’da Kopernik’in doğduğu evin merdivenlerini tırmandık, Kołobrzeg kumsallarında şimşekleri bekledik, Tatra Dağları’nda
tipi altında yürüdük, plajlarda cankurtaran kulelerine çıktık. Kraków’da cenaze
törenlerine, Łowicz’de Corpus Christi’ye,
Varşova’da Ölüler Günü’ne, Zakopane’de
Noel konserine, Częstochowa’da dini ayinlere katıldık. Bir kış gününde Suchedniów
istasyonunda heykeltraş Eugeniusz
Zegadło’nun atölyesine gitmek için trenden indik; bir yaz günü Dunajec nehrinde
rafting teknelerine bindik. Çok sayıda müzede, evde ve sarayda çekim yaptık; sokak
gösterisine tanık olduk, insanların arasına
karıştık. Mağaralara, yeraltına indik; tanı-
Kitap
madığımız çiftlerin düğünlerine katıldık, dostlar kazandık. Kimi gün bir geyiğin fotoğrafını çekmek için bataklıkta
yürüdük, kimi gün dağ yolunda fırtınaya yakalandık, kimi gün trompetçilerle
konuşmak için kulelere çıktık. Benzer
yolculukları Türkiye’de de yaptık; oynadığımız satranç oyununda iki tane şah
vardı çünkü: Polonya ve Türkiye... Bu
yüzden İstanbul ve Kudowa’daki oyuncak müzelerini, iki ülkedeki milli parkları, geleneksel giysileri, Karadeniz kıyılarıyla Baltık kıyılarını birlikte anlattık.”
50
- Aralık-Ocak 2015
İki dilde basıldı
“Bir Aynada İki Ülke - Polonya ve Türkiye” iki dilde, Türkçe ve Lehçe basıldı.
Kitap piyasada satılmıyor ve Polonya
Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosluğu tarafından dağıtılıyor.
Akgün Akova ve Gülden Akıncı’ya,
kitabın yayınlanmasının ardından Polonya Devleti tarafından, Polonya’nın
uluslararası alanda tanıtılması ve yüceltilmesine yaptıkları katkılardan dolayı “Bene Merito” Şeref Nişanı verildi. İki sanatçı bugüne kadar Türkiye ve
Akgün Akova kimdir?
“Bir Aynada İki Ülke Polonya
ve Türkiye” kitabının yazarı ve
fotoğrafçısı Akgün Akova, National
Geographic, THY Skylife ve
Voyafer gibi dergilerde fotoğrafları
da yayınlanan bir sanatçı. Akova,
İstanbul Oyuncak Müzesi’nde
ilginç bir atölye de açtı. “Makinesiz
Fotoğraf Atölyesi” adlı çalışma
için Akova, “Işık ayarından önce
akıl ayarının yapıldığı bir atölye...
Önce gözbebeğinin sevindirildiği
bir atölye... Fotoğraf makinesinin
yalnızca adının geçtiği bir atölye...”
tanımını kullanıyor ve ekliyor:
“Makinelerinizi çantanızda bırakın
ki, fotoğraf önce beyninizin içinde
dolaşsın. Deklanşöre basmadan
önce coğrafyaya, matematiğe,
felsefeye, mimariye yol açın. Aklın
görmediğini göz; gözün görmediğini
de fotoğraf makinesi nasıl görebilir
ki? “ Atölye, Cumartesi günleri
10.00-12.30 arasında. Dört
hafta sürüyor ve katılımcıların
15 yaş üstünde olması gerekiyor.
Dönemlerin başlangıç tarihleri
ise şöyle:
10 Ocak 2015 - 14 Şubat 2015 21 Mart 2015 - 25 Nisan 2015
Polonya’da altı fotoğraf sergisi açmış ve
2010 yılında bir başka kitaba, “Ayyıldızın Altındaki Kartal Polonezköy”e de
imza atmışlardı. “Ayyıldızın Altındaki
Kartal Polonezköy” kitabı ise, 2014’ün
son günlerinde, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yeniden yayınlanarak üç dilde satışa sunuldu.
Aromaterapi
Aromaterapi ile
kış hastalıklarından
korunmak mümkün
Bitkisel yağların gücünden faydalanarak vücudun bağışıklık sistemini
desteklemek ve direncini artırmak mümkün.
Kışın daha çok görülen boğaz enfeksiyonu, grip, nezle, soğuk algınlığı, öksürük gibi rahatsızlıkların giderilmesinde aromaterapi çok etkili oluyor.
Antibakteriyel ve antiviral etkisi çok
yüksek Çay ağacı (Melaleuca Alternifolia), Biberiye (Rosmarinus
officinalis) ve Kekik (Thymus
vulgaris) Esansiyel Yağları ile nefes açıcı ve analjezik etkileri olan
Florame Çay Ağacı Esansiyel Yağı
Bir çay bardağı içine konan iki veya
üç damla çay ağacı (tea tree) ile
hazırlanan karışımla gargara yapılır.
Üç veya dört saat aralıklarla günde
üç, dört kez uygulanır.
Bilgi için eczacınıza danışınız!
ÖNEMLİ!
Bu etkilerin elde
edilebilmesi için, yağların
organik tarımdan elde
edilmiş olması ve saf (daha
ucuz ya da daha kolay elde
edilen başka bir yağ ile
seyreltilmemiş) olması çok
önemlidir. Bu özellikleri
taşımayan yağlar, istenen
sonuçları veremez.
Florame Organik Biberiye
Esansiyel Yağı
25 ml Tatlı Badem Yağı içine
konan 1 ml Biberiye Yağı ile
hazırlanan karışımla göğüs
bölgesine masaj yapılır.
Masajdan sonra ılık pamuklu
bir havlu ya da bezin göğüs
bölgesine konulması önerilir.
Bilgi için eczacınıza danışınız!
Okaliptus (Globulus Eucalyptus)
ve Nane (Mentha piperita) Esansiyel Yağları sayesinde kış hastalıklarına karşı koruma sağlanabiliyor.
Florame
Organik
Okaliptüs
Esansiyel Yağı
Florame Organik
Okaliptüs
Esansiyel Yağı
Okaliptüs yağının
burun açıcı
özelliği vardır.
Hem çocuklar
hem yetişkinler
kullanılabilir.
Nefes açması ve
aynı zamanda
mikropları gidermesi
için, okaliptus yağı ile
inhalasyon yapılır: Yarım
litre kaynamış su içine
konan üç veya dört
damla Okaliptus Yağı ile
inhalasyon yapılır. Üç veya
dört saat aralıklarla günde
üç, dört kez uygulanır.
Bilgi için eczacınıza danışınız!
Florame Organik Limon Esansiyel Yağı
Organik Sertifikalı Florame Limon Kabuğu Esansiyel Yağı,
havadaki bakterileri temizleyici özelliğe sahiptir. Hava
yayıcısında naneyle birlikte kullanıldığı zaman hoş bir
koku yayarak havayı tazeler ve işyerinizde ya da evinizde
bir ferahlık ve temizlik havası estirir
Bilgi için eczacınıza danışınız!
52
- Aralık-Ocak 2015
Havanda dövülenler
Evrensel sevginin gücünü
içinizde hissedin
Sahaja Yoga ile evrensel sevginin gücünü içimizde
hissedebilmemiz çok daha kolay. Bu yöntemle içimizdeki gücü
keşfedebilir ve ana güç ile bağ kurarız.
Ecz. Nur Coşgun Markov
Meditasyon uzun yıllar hep merak ettiğim bir konuydu. Meditasyona başlamadan önce, “Olur mu, olmaz mı, nasıl olur, düşüncesiz kalmak gerçekten
mümkün mü, düşüncelerim beni değil,
ben düşüncelerimi nasıl kontrol edebilirim?” gibi sorularım vardı. Merak ettiğim bu konular temelde içimdeki arzunun dışa vurmasıydı belki de ve içsel
yolculuğumun başlangıcı oldu. Tam da
bu dönemde “Sahaja Yoga” yöntemiyle
tanıştım. “Sahaja” sizinle birlikte doğmuş olan, “Yoga” ise her yanı saran evrensel güç ile bütünleşmek demek. Bu
bütünleşmeyi hissetmek, onun getirdiği denge ve huzur içinde yaşamak her insanın kolaylıkla deneyebileceği bir uygulama. “Sahaja” aynı zamanda kolayca,
kendiliğinden olan anlamına da geliyor.
İçimizde bulunan evrensel enerji “Kundalini” Sahaja Yoga ile kolayca uyandırılıyor ve kişi ellerinde titreşimleri hissetmeye başlıyor. Sahaja Yoga basit ve son
derece etkili bir yol. Bu yolda ilerleyebilmenin tek şartı ise meditasyon yapmak.
Her gün tohumların filizlenişini, çiçeklerin açışını, meyvelerin oluşunu
görürüz. Ancak bunların nasıl gerçekleştiğini düşünmek istemeyiz. Sahaja
Yoga kurucusu Shri Mataji der ki, “Televizyon izlemek basit bir olaydır. Ama
televizyonun teknik donanımı ve o yayının bize nasıl ulaştığının anlaşılması
bir o kadar zor ve karmaşıktır. Siz sade-
54
- Aralık-Ocak 2015
ce televizyonun düğmesine basarak izleyin. Denizde yüzersiniz ama suyun
oraya nasıl geldiğini, kaldırma gücünü
ve benzeri şeyleri düşünmezsiniz. İşte
bunun gibi sadece yüzün, suya kendinizi bırakın.” Sahaja Yoga ile evrensel sevginin gücünü kendi içimizde hissedebilmek artık çok daha kolay. Bu yöntemle
içimizdeki gücü keşfedebilir ve ana güç
ile bağlantısını sağlarız. Bir kere bu ana
güç ile bağlantı gerçekleşirse yaşayacağınız muhteşem sonuçları hayranlık içinde
izleyebilirsiniz. Aynı suda yüzmek gibi,
kendinizi bu sevgi dolu Kundalini’ye bırakabilirsiniz.
Sevgi anne rahminde beyni etkiliyor
Henüz, üç aylıkken tanrısal sevginin her
yanı saran gücü sayesinde yayılan bilinç
ışınları, onu aydınlatmak için fetusun
beyninden geçer. Beynin şekli prizmatik olduğundan onun üstüne düşen ışın
demetleri farklı kanallara kırılarak yansırlar. Bu kanallar içimizde bulunan şu
sinir sistemlerini oluştururlar:
1. Sempatik sinir sistemi (sağ)
2. Sempatik sinir sistemi (sol)
3. Parasempatik sinir sistemi
4. Merkezi sinir sistemi
ı bize
Yaşam mlu ve
ğu olu
sundu oşullarıyla
Bu subtil enerji,
it
uz k
olums bilmek, şah ,
beyindeki
merkezek
ene
kabull da kalabilm le
lerden
nüfuz
eder
bi
un
ve “çakra” adı vekonum içindeyken ,
ek
yın
rilen altı merkezbir ola an bakabilm eri
l
d
k
ı
i
r
l
l
de
daha toplanır.
a
e
ş
ı
z
d
güzel ö arak
u
b
Kalan
enerji bunn
ü
p
ya
büt
asyon
dan
sonra
üç buçuk
t
i
d
k
e
m
abilme
sarım halinde omursağlay ün.
ga kemiğinin altında yer
mümk
alan üçgen kemiğinin içine
(sakrum kemiği) yerleşir. Bu enerji
“Kundalini” olarak bilinir. Bu canlı enerjinin özelliği; kendi kendisini düzenlemesi, yeniden hayat vermesi ve yükselmesidir. Kendi kendini düzenleme
kalitesi ile hayatta devamlılığı sağlar ve
korur. Yeniden hayat vermesi; içindeki
yenileme, iyileşme ve dengeleme sağlama kapasitesi vardır. Yükselişi ise aklın
ve efsanelerin üstüne çıkıp kolektif bilince ulaşmasıdır.
Kendini tanıyan insan dünyayı
daha iyi anlar
Sahaja Yoga ile birlikte kendimi tanıdıkça dünyayı daha iyi anlamaya başladım. Bakış açım, anlayışım, yaşam tarzım, hayattan zevk alma arzum gelişti.
Meditasyon yapmaya başladıktan sonra karşılaştığım olaylarda daha dengeli
olduğumu fark ettim. Huzuru ve neşeyi içimde tam olarak hissedebiliyorum.
Bir dağa, bir ağaca, bir insana baktığımda hayatın kendisinin ne kadar büyük bir
mucize olduğunu fark ediyorum. İlk zamanlar merakla başladığım bu yolculuk,
sonradan bir yaşam felsefesine dönüştü. Her an farklı deneyimler yaşayarak
farkındalığımın da güçlendiğini hissediyorum. Her geçen gün kendimle ve
hayatla ilgili yeni şeyler keşfediyorum.
İçim böyle bir neşe ve huzurla dolduğu
zaman bu enerjiyi çevremdeki herkes
ile paylaşmak istiyorum. Kendimizden
başlayan bu pozitif değişim ve gelişim
sonra ailemizde ve çevremizde de yansımalar yapmaya başlıyor. Yaşadığımız
olumsuzluklar karsısında gücümüz artıyor, hayatı daha farklı ve farkında karşılayabiliyoruz.
Negatif etkenler enerjimizi emiyor
İçinde bulunduğumuz yaşam koşulları, modern hayatın getirdikleri ve tabii
ki sağlık mensubu olmanın zorlukları, bazen denge kurmayı güçleştiriyor.
Ne yazık ki çok fazla negatif etkenle
karşılaşıyoruz. Bu etkenler her zaman
hastalıklar ya da kazalar gibi somut olmayabiliyor, bazen bir his ya da bir düşünce olarak biz farkına bile varmadan
bizi meşgul ediyor, tüm enerjimizi emiyor. Beynimizi, bedenimizi yavaş yavaş kemiriyor. Ancak biz durumu fark
ettiğimiz anda bu düşünceler anında
duruyor. Böylece kontrol bize geçiyor.
Meditasyon aslında bir konum. Düşüncesiz farkındalık konumu. Çevremizde
olup biten her şeyin farkındayız ancak
düşünce yok. Dikkatimiz saf, farkındalığımız daha yüksek oluyor. Anda kalabiliyoruz. Kaygılar, korkular, endişeler
ve kızgınlıkları bir kenara bırakıyoruz.
Meditasyonla birlikte özümüzde sahip
olduğumuz, bizi gerçek insan yapan, göremediğimiz kalitelerimizi hatırlamaya, farkına varmaya başlıyoruz. Bilgeliği,
masumiyeti, saf dikkati, tatminkârlığı,
kendi kendimizin öğretmeni olmayı, koşulsuz ve karşılıksız sevmeyi, kardeşlik
ve birlik duygularının güzelliğini, iyiyi
ve kötüyü ayırt edebilmeyi, affetmenin
büyüklüğünü anlıyoruz. Hatalarımızı
suçluluk duygusu şeklinde takıntı haline getirmeden dersimizi alıp yolumuza
devam edebiliyoruz.
Yaşamı bize sunduğu olumlu ve
olumsuz koşullarıyla kabullenebilmek,
şahit konumunda kalabilmek, bir olayın
içindeyken bile dışarıdan bakabilmek,
bütün bu güzel özellikleri meditasyon
yaparak sağlayabilmek mümkün.
Bu konuyla ilgili detaylı bilgiye
www.sahajayogaportal.org adresinden
ulaşabilirsiniz.
Aralık-Ocak 2015 -
55
Vitrin
Doğal kadınların tercihi
doğal fondöten
Türkiye’nin yeni mineral makyaj markası
Youngblood, yüzde 100 minerallerden
oluşan içeriği ve özel öğütme sistemi ile
ciltte pürüzsüz, canlı, sağlıklı bir görüntü
yaratıyor. Markanın mikronize ve ışık
yansıtıcı minerallerden oluşan fondöten
serisi kızarıklık, kırışıklık ve ince çizgilerin
daha az görünmesini sağlarken güneş
koruyucu özelliği de daha sağlıklı ve genç
bir görünüme yol açıyor.
Bağırsak tembelliğinden
kurtulmanın doğal yolu
Bağırsakların düzenli çalışmasına
yardımcı olabilen bitki özleriyle
hazırlanan Regu-lax, diüretik (idrar
söktürücü) ve laksatif etkisiyle güçlü
bir detoks da sağlıyor.
Keten tohumu yağı ile sindirim
sisteminizi düzenleyin
En zengin omega 3 kaynaklarından biri olan keten
tohumu yağı EPA adı verilen bir yağ asidinin
üretimini, EPA da kişiyi artritten mide ülserine
kadar iltihap kökenli pek çok hastalıktan
koruyabilen PGE3 maddesinin üretimini
sağlıyor. Özellikle F vitamini açısından
zengin olan keten tohumu yağı,
sağlığı artırıyor.
Pot O’Miracle: Besleyici,
Onarıcı Dudak Balmi
İçerdiği shea yağı ve badem yağı
sayesinde kurumuş, çatlamış dudakları
besleyen balm, onarıyor, yumuşatıyor.
Nane yağı ile dudaklardaki sızlamayı
hafifleterek anında rahatlatıyor.
Dudakları soğuktan koruyarak bakımlı
görünmelerini sağlıyor.
56
- Aralık-Ocak 2015
Mustela çatlak
önleyici krem
15 TL
indirimli!
Anne adayları için özel
formülüyle Mustela Double
Action çatlak bakım kremi,
çatlak oluşumunun
önlenmesine yardımcı oluyor.
Patentli formülü ile cildin
destek lif üretimine ve cildin
esnekliğinin
güçlendirilmesine yardımcı
oluyor. Kremsi ve eriyen
dokusu, doğal içeriğiyle
ürüne 15 TL indirimle sahip
olma fırsatını kaçırmayın!
Portakallı vücut peelingi
Delarom Paris’in ürünü tatlı portakal
esansiyel yağı, cildi ölü hücrelerinden
arındırıyor. Cilde esneklik katıyor ve
hoş bir koku veriyor.
Sağlıklı cilde ulaşmanın anahtarı
Dr. Perricone ürün serisi cildin her türlü ihtiyacına
yönelik, her yaş grubuna özel ürünler sunuyor. Her
geçen gün yenilenen, teknoloji ve araştırmalar ile
güçlenen ürün serisi, Dr. Perricone’a patentli içeriyle
etkili sonuçlar veriyor. Seride hassas ciltlerden olgun
ciltlere kadar tüm cilt tiplerine özel ürün grupları yer
alıyor.
Işığın yaşlandırıcı etkilerinden
korunmanın pratik yolu
Açık havada yapılan etkinliklerde güneş
ışığının hasarını önlemeye, yaz aylarında
bronzlaşmanın kalıcılığını sağlamaya
yardımcı olan Heliokaps, fernblock,
betakeroten ve yeşil çay içeriyor. Güneş
ışığı altına çıkmadan yarım saat önce 15
gün boyunca günde bir kapsül Heliokaps
kullanarak, cildinizin bronzluğunu
koruyabilirsiniz.
Aralık-Ocak 2015 -
57
AJAN
DA
“Kurtuluş Savaşı Destanı”
tiyatro sahnesinde
22 Aralık / Caddebostan Kültür Merkezi / www.biletix.com
Nazım Hikmet’in Türk Kurtuluş Savaşı’nı yazdığı destandan
uyarlanan Kuvayi Milliye-Kurtuluş Savaşı Destanı, 22
Aralık’ta Caddebostan Kütür Merkezi’nde tiyatroseverlere
buluşacak. Tiyatro 2000’in sahnelediği oyunun orijinal
metni, Nazım Hikmet’in Bursa Hapishanesi’nde
1940’lı yıllarda kaleme aldığı “Memleketimden İnsan
Manzaraları”nda yer alıyor. Oyun, Tamer Levent, Mehmet
Ali Kaptanlar, Nişan Şirinyan, Yurdaer Okur, Cenk Sözeri, Efe Tunçer, Devrim Evin, Payidar Tüfekçioğlu ve
anlatıcı olarak da Zeliha Berksoy tarafından sahneleniyor. Ressam Abidin Dino’nun Kurtuluş Savaşı Destanı
için yaptığı eserler, ayrıca besteci Muammer Sun’un Kurtuluş Senfonisi de sahnede izleyiciyle buluşuyor.
Placido Domingo
74’üncü yaşını
İstanbul’da kutluyor
19 Ocak 2015 / Ülker Sports Arena / www.pozitiflive.com
Yanlış okumadınız! Doğum gününden iki gün
önce İstanbul’da vereceği konserle dinleyicileriyle
buluşacak usta tenor Placido Domingo, tüm dünyada
konser vermeye devam ediyor. Operayı halkla
buluşturan yorumculardan biri kabul edilen Domingo,
yalnızca bir tenor olarak değil bariton olarak da
büyük takdir topluyor. Bugüne kadar 3.600’den fazla
performans gerçekleştiren ünlü sanatçının İstanbul
konserini kaçıranların çok hayıflanacağı şimdiden
açıkça belli oluyor.
Bizden haber...
Dernek üyemiz
Ecz. Metin Uyar’ın
başarısını kutlarız
Halk oylarıyla belirlenen “Türk Eczacıları Birliği (TEB) 2014 yılı Basın Ödülleri” sonuçları geçtiğimiz Eylül ayında açıklandı. Doğru, tarafsız
ve dürüst haberciliklerinin yanı sıra evrensel yayıncılık ilkelerini sağlık alanında başarı ile uygulayan kişi ve kurumların emeklerini görünür kılmak amacıyla verilen ödüllerden birini de Etkin
Eczacılık Derneği üyemiz, Milliyet Gazetesi İyilik-Sağlık Köşesi Yazarı Ecz. Metin Uyar kazandı. “En İyi Röportaj” kategorisinde birincilik kazanan Uyar, ödülünü 25 Eylül Perşembe günü
Ankara Bilkent Otel’de düzenlen törende aldı.
Kaynak: Etkin Eczacılık Derneği resmî
internet sitesi, www.etkineczacilik.org
58
- Aralık-Ocak 2015
AJAN
DA
Dertli gönüllere giren,
işte benim Zeki Müren!
19 Kasım-20 Aralık / Yapı Kredi Kültür Merkezi / www.ykykultur.com.tr
Türkiye’nin “sanat güneşi” Zeki Müren,
yeniden hayat buldu. Yapı Kredi Kültür
Merkezi’nde 19 Kasım’da açılan “İşte Benim
Zeki Müren” sergisi, herkesin gönlünde
taht kuran ünlü sanatçıyı hem yeni nesille
buluşturuyor hem de anıları tazeliyor.
Sanatçının Türk Eğitim Vakfı ve Türk Silahlı
Kuvvetleri Mehmetçik Vakfı arşivinde bulunan
fotoğraflarının ve özel eşyalarının yer aldığı
sergide on bine yakın desen, kostüm, plak, şiir,
nota, arşiv görüntüleri ve daha pek çok sürpriz
sizleri bekliyor. “Paşa,” onu unutmayanları,
merak edenleri ve anmak isteyenleri Yapı
Kredi Kültür Merkezi’nde bekliyor.
Veganlara
özel bir mekân
Bi Nevi / 212 249 68 80 / www.bi-nevi.com
Karaköy’de faaliyet gösteren Bi Nevi,
vejetaryen mutfağı temsil eden bir mekân.
Pazartesi hariç 12.00-22.00 saatlerinde açık
bu yerde veganlar için özel mönü bile var;
hem de hiç öyle üç beş çeşitle sınırlı değil.
Bir denemek fena olmaz sanki, ne dersiniz?
Çocuklar için mobil
heykel atölyesi
27 Aralık / Akbank Sanat Çocuk Atölyesi /
www.akbanksanat.com
7-14 yaş aralığındaki çocuklara yönelik mobil
heykel atölyesinde sanat tarihinin ünlü isimlerinden
Alexander Calder’in tekniği hakkında bilgiler veriliyor.
Ardından tüm katılımcılar özgün mobil heykellerini
üretip sergiliyorlar. Çocuğunuzun hem vaktini
değerlendirmesini hem el becerisini geliştirmesini
hem de düş dünyasının sınırlarını görmeyi istiyorsanız
bu etkinlik tam size göre.
60
- Aralık-Ocak 2015
Yılbaşında sevdiklerime
ne hediye etsem derdi bitti
Sağlık güzellik getirir, güzellik de olumlu bakış açısını. Bu yüzden Etkin Sağlık
olarak sizlere önerimiz, sevdiklerinize sağlık ve güzellik armağan etmeniz!
Aralık ayı ortalarında başlayan o hoş telaşa kapılmış haldeyiz hepimiz. Sevdiklerimizi tek tek aklımızdan geçiriyor, fark
ettirmeden ağızlarını arıyor, son zamanlarda hangi mağazada en çok neyi beğendiğini, neye ihtiyaç duyduğunu anlamaya
çalışıyoruz. Bazı işyerlerinde hediye çekilişleri çoktan yapıldı. Bazı evlerde 2015’in
bereketli geçmesi için hevesle sembolik
çam ağaçları süslendi. Hemen herkesin
aklında aynı soru var: Ne hediye alsam?
Sağlık güzelliği getirir
Ruhun ve vücudun sağlıklı olması insanların tüm enerjilerine yansır; ciltlerine de… Yapılan cilt bakımları ve ilave
uygulamalar da aslında en büyük organ
olan cildin sağlığını korumanın yollarından biridir. Kadın, erkek, genç, yaşlı demeden her insanın cildi ve saçları
doğduğu andan itibaren hem vücudun
içinden hem de dışından kaynaklanan
etmenlerle olumlu ya da olumsuz tepkiler verir. Önemli olan, hep olumlu tepkiler almaya gayret etmektir. Yaş almak
önlenemez belki ama yaş almanın etkileri geciktirilebilir.
Sağlık güzellik getirir, güzellik de
olumlu bakış açısını. Bu yüzden Etkin Sağlık olarak sizlere önerimiz,
sevdiklerinize sağlık ve güzellik armağan etmeniz! Eczanelerden, eczacılara danışarak alabileceğiniz ürünlerle sevdiklerinizin hem sağlıklı hem
de güzel bir yıl geçirmesini sağlayabilirsiniz. Üstelik bu yıl kendilerini biraz şımartmalarının onlara iyi geleceğini de hatırlatmış olursunuz.
Eczaneden hediye alınır mı?
Kızının ilk makyaj malzemesinin doğal
olmasını, oğlunun ilk tıraş deneyimlerinin cildine zarar vermemesini kim istemez? Tansiyon takibi yapması gereken
aile büyüklerinin her seferinde sokağa
çıkmasına kimin gönlü razı olur? Ergenlik döneminin sivilcesiz geçmesi için ne
yapacağını bilemeyenlere ne hediye edilebilir? İşte, bu ve benzeri onlarca sorunun yanıtı aslında en yakın eczanede saklı; her yaş aralığına, her cilt tipine, her saç
özelliğine uygun hediye seçenekleri de
eczanenin raflarında…
Kendinize hediye almayı unutmayın!
Konusunda uzmanlaşmış ünlü markaların yeni yıl için hazırladığı özel setleri
kendinize de hediye edebilirsiniz. “Kendine hediye almak da nereden çıktı şimdi?” diye düşünmeyin; sizi en iyi tanıyan,
size en yakın, sizi sevmesi gereken ilk kişinin yine siz olduğunuzu unutmayın!
Sayfalarımızda yer verdiğimiz ürünlerle ve diğer ürün seçenekleriyle ilgili eczacınıza danışın, 2015’i sağlık, umut, güzellik ve huzurla karşılayın.
E
D
Y
HE i
fırsatı Yeni yıl...
Kleopatra’nın güzellik sırrı
keşfedildi
Sevdiklerinize tek bir ürünle profesyonel cilt bakımı etkisi yaşatmak isterseniz Exuviance Vespera Serum tam
size göre! İçeriğinde, Kleopatra’nın süt
banyosundaki sırrı mandelik asit, cildi
besleyen ve güçlendiren A, C, E vitaminleri, nemi muhafaza eden özel deniz bitkileri ve cildin sorunlarına adeta
bir ilaç gibi yaklaşan greyfurt ekstresi gibi öğeler olan ürünün ferahlık hissi veren turunçgil kokusunu uzun süre
ciltte hissetmek mümkün.
Dermalogica’nın
yeni yıla özel
sürprizleri sizi bekliyor
Dermalogica’nın yeni yıla özel kutularında cildin en temel ihtiyaçları düşünülerek tasarlanan setler sizleri bekliyor. Sınırlı
sayıda üretilen setler, bir adet orijinal boy nemlendirici ve iki seyahat boyu göz ürününden oluşuyor. Renkli
kutularıyla, farklı ürün seçenekleriyle bu setler, sevdiklerine ve kendine sağlıklı bir cilt armağan etmek isteyenler için avantajlı bir alternatif.
Sensibio H2O hem yeni yılı
hem de 20. yaşını kutluyor
“Mucize su” olarak ünlenen Sensibio H2O 20. yaşını kutluyor!
Makyaj sanatçılarının öncelikli
tercih ettiği makyaj temizleyicisi Sensibio H2O yılın son ayına
özel bir fırsat sunuyor: Bir ürün
alana ikincisi hediye ediliyor.
62
- Aralık-Ocak 2015
…sizi daha da güzelleştirip
gençleştirsin
Karma ciltlere yeni yıl çözümü
Caudalie, karma ve karmadan yağlıya dönük ciltlerin tüm temizlik ihtiyaçlarını karşılayan tek bir set hazırladı. Instant Foaming Cleanser ve Deep Cleansing Exfoliating Cream
şimdi yılbaşına
özel Purifying
Mask hediyeli
set, sevdikleriniz için değerlendirebileceğiniz güzel bir
alternatif.
2015’te sevdiklerinizin cildi ışıldasın diye
Hazırladığı özel setiyle Darphin, ince çizgilerde etkili
ve parlaklık sağlayan ürünleri bir araya topladı. Set,
normalden kuruya dönük ciltler için bakım kremi, bakım serumu ve tüm ciltlerde kullanılabilen gece
bakım kremi içeriyor.
I-Envy sayesinde maskarayla
uğraşmaya son
Yüzde 100 kaliteli insan saçından üretilen
I-Envy Takma Kirpikler, kirpiklerinizi uzun
ve dolgun gösteriyor.
Maskara ile uğraşmadan anında upuzun ve
dolgun kirpiklere sahip
olmanın tek yolu olan
ürün, proteinli yapıştırıcısı ile kirpikleri besliyor.
Soğuk iklim
koşullarında da
bakımlı olmak mümkün
Dermalogica’nın özel yılbaşı setinde sert iklim koşullarına karşı cildi koruyup yenilenmesine
yardımcı olan, erken yaşlanma,
kronik kuruluk, nemsizlik gibi
sorunlarla savaşan nemlendirici Super Rich Repair’in orijinal boyu bulunuyor. Göz çevresini tahriş etmeden ve kurutmadan temizleyen, Aloe Vera ve bitki özü
içerikli Soothing Eye Make-up Remover ile
Dermalogica’nın retinol içeren etkili göz çevresi bakım ürünü Age Reversal Eye Complex’in
seyahat boyları da bu setle ile hediye ediliyor.
…kokunuzu
unutulmaz kılsın
…gözlerinizin parladığı
bir sene olsun
Bir kremle makyaj etkisi
Caudalie’nin yaşlanma etkilerini geciktiren göz
ve dudak bakım kremi Premier Cru, bu soruna tek adımda çözüm sunuyor. İçeriğinde anti
glikasyon etkili resveratrol, asma özsuyundan
elde edilen viniferine ve üzüm çekirdeği polifenolleri bulunan ürün, göz çevresinde anında makyaj etkisi de yaratıyor.
Mustela Yılbaşına Özel
Dijital Bir Uygulama Yarattı!
Anne ve bebek cilt bakım uzmanı Mustela markası
ebeveynlere, bebekleriyle birlikte çekilmiş fotoğraflarını paylaşabilecekleri özel bir uygulama geliştirdi.
www.mustelakampanya.com üzerinden ulaşılabilen
uygulama ile kendi çerçevenizi yaratıp bebeğinizle
birlikte yeni yıl dileklerinizi paylaşabilirsiniz.
Mobil cihazlardan da kullanılabilen uygulama
#mustelailemutluyillar hashtag’iyle paylaşımlarda
Orijinal Boy Mustela Ürünü kazanma fırsatını sunuyor. Aralık ayı boyunca dileklerinizi paylaşabilirsiniz.
#mustelailemutluyillar
Kış ortasında
egzotik bir düş
Fas ve Bulgar gülleri, üzerine eklenen göz kamaştırıcı
greyfurt ve pembe
biber notaları, eşsiz esanslı vanilya
çekirdekleri, Virginia sediri ve misk ile buluşuyor.
Sürdürülebilir ormanlardaki dişbudak ağaçlarından
elde edilen ahşap kapaklar, altın parıltılar taşıyan şişeleri taçlandırıyor. Caudalie’in yeni yıla özel Divine
setinin yıldızı Parfum Divin’den bahsediyoruz. Üstelik yanında çok amaçlı güzellik ürünü Divine Oil (50
ml) de hediye.
Aralık-Ocak 2015 -
63
…torunlarınızın
ve sizin yılınız olsun
Matricium ile bir ayda yepyeni bir cilt
Araştırmacılarla ve biyologlarla işbirliği içinde yürütülen 14 yıllık çalışma sonunda dermatolojik devrim niteliğinde bir ürün
ortaya çıktı: Matricium.
Zamana bağlı olarak yaşlanmış, canlılığını yitirmiş
ciltlerde etkili ürün, gerçek bir cilt ve doku yenilenmesi sağlıyor.
Pişik kreminde bir ilk!
Mustela, dünyada ilk kez pişik koşullarını laboratuvar ortamında oluşturduğu, bebek
cildi üzerinde yaptığı testlerle yeni pişik kremini geliştirdi. Vitamin Barrier Cream 1.2.3
pişik kremi; önleyici, yatıştırıcı
ve giderici formülüyle bebeklerin pişik sorununu çözüyor.
Mustela Pişik Kremi özel ambalajıyla hazırladığı kampanyada bir ürün alana ikinci ürünü yüzde 50 indirimli sunuyor.
Çöl sırrı Ectoin egzamaya şifa olacak
Türkiye’de yaygın görülen egzamaya karşı Consentis, çöllerden gelen Ectoin’i egzama kremi
DermEcto markasıyla pazara sundu. Ev temizliği sonrası elleri nemlendirmek için rahatlıkla
kullanılabilen DermEcto, cildi uzun süre nemli
tutarak, kuru ve tahriş olmuş cilde egzama yerleşimini engelliyor. Egzamalı bölgede hem kaşıntıyı azaltıcı hem de nemlendirici özelliğe sahip
DermEcto krem, günlük olarak kullanılabiliyor.
Ayrıca pompalı ağzıyla rahatça egzamalı bölgeye uygulanabiliyor.
Erkeklere özel
Açık hava sporları ile
ilgilenenlere güzel haber!
Kış aylarında kuruyan ve hatta çatlayan dudaklar erkeklerin de cilt problemlerinin başında geliyor. Ama artık
beylerin bir yardımcısı var: Pro LS Lip
Tech Lip Balm. Zeytin ağacından elde
edilen squalane ve hidrojene edilmiş
sebze yağı içeren ürün, nem kaybını önlemeye yardımcı oluyor. Balmumu dudakları nemlendirirken mat görünümünü koruyor. Murumuru kökü
yağı ise besleyici etkisiyle hem yumuşak hem de pürüzsüz bir görünüm sağlıyor. Shea yağı doğal
koruyucu etkisiyle dudakları güçlendiriyor. Ürünün içindeki mentol
türevi ise dudakları canlandırıyor.
Üstelik deneyen erkeklerin yüzde
100’ü 24 saat içinde nemlendirme etkisini gördüğünü belirtiyor.
Öpülesi bir cilt isteyenlere:
Sensylia 24 Tube
Sensylia 24 Tube, hasarlı, nemsiz ve hassas ciltler başta olmak
üzere tüm cilt tipleri için geliştirildi. İçeriğindeki Moist 24; cilde
24 boyunca nemlendirme sağlıyor. Cildin su rezervini oluşturuyor. Skinasensyl ise cildin tolerans eşiğini artırıyor ve yatıştırıcı
etkisi ile cildi rahatlatıyor. Günde bir kez sabah, tıraş sonrasında kullanım için ideal bu ürünün
en az SPF30+ güneş koruyucu
ile kullanılması tavsiye ediliyor.
Aralık-Ocak 2015•Sayı: 7
Bu yıl
sevdiklerinize
u
l
t
u
M r
a
l
l
ı
Y
SAĞLIK
ve
GÜZELLİK
armağan
edin