Publication - etkin sağlık dergisi
Transkript
Publication - etkin sağlık dergisi
Popüler Sağlık Dergisi Aralık-Ocak 2015•Sayı: 7 Dosya Kış aylarında cilt bakımı özen ister Yaşama eyleminin ilk göstergesi: Nefes Çocuklarda bağışıklık sistemi Yeni yılda sevdiklerinize sağlık ve güzellik armağan edin Probiyotikler ve Prebiyotikler Başlarken Mutlu Yıllar Etkin Sağlık dergisi ekibi olarak hepinize, kışa ve yeni yıla merhaba diyoruz. Ecz. Nergis Beyazıt Soğuk havanın etkisini hissettirdiği bu günlerde mevsime uygun dopdolu içeriğimizle karşınızdayız. Probiyotiklerin ne kadar önemli olduğunu iyice kavradığımız bu günlerde bu bilgileri hastalarımıza da ulaştırabilmek adına bu sayımızda bu konuya değinerek tekrar hatırlatmak istedik. Latince “hayat için” anlamına gelen probiyotikler; hastalıkların yaygınlaştığı bu zamanlarda imdadımıza koşacak belki de bilmediğimiz pek çok şikâyetimize iyi gelecek. Probiyotik beslenmeye dikkat edip beslenmemizi buna göre düzenlersek pek çok hastalığın önüne geçebiliriz. Hepimiz için oldukça faydalı olan probiyotikleri bundan sonra daha çok göz önünde bulunduracağımızdan eminim. Kış mevsiminin getirdikleri Havalar soğudu. Cildimiz kurudu. Her yaştan herkesin kuruyan ciltleri için pratik faydalı bilgiler paylaşacağız bu sayımızda. Cilt kuruluğunun kaynağına inip doğru bilgilerle kendimize nasıl faydalı oluruz öğreneceğiz. Gündüzler kısaldı, gökyüzü griye döndü, havalar soğudu. Evet, kış geldi. Depresyonsuz bir kış düşünemeyenlerden misiniz siz de? Duygu durumunuz başınızı döndürüyorsa buraya gelin. Depresyona değinmeyen bir kış sayısı olabilir mi? Keyif le okuyacağınız bir depresyon yazısı sizleri bekliyor. Alın çayınızı kahvenizi, evinizin sıcak köşesine kurulup keyif le okuyun. Sonra da biraz hava alın, iyi gelir. Çay kahve demişken kış çayı mevsimi açıldı. Birbirinden faydalı, birbirinden şifalı, şifalı olduğu kadar lezzetli çay tarif lerimiz var. Bu kış şifalı bitki çaylarımızla kendimize bakalım. Yaşamın yükünü hafifletmenin yolları Etkin Sağlık ekibi olarak tabii ki kendimize faydalı olanı anlatacağız. Hepimizin uygulayabileceği pratik nefes ve yoga teknikleri var bu sayımızda. Kendinize birazcık zaman ayırın ve deneyin derim. Stresin hayatımıza her alanda işlediği bu dönemde ilaç gibi gelecektir. Ruhumuzun ilacı bunlar, es geçmeyin. Daha pek çok konu derginin içinde sizleri bekliyor. Keyif dolu, sıcacık bir kış geçirmeniz dileğimle. Mutlu yıllar bu arada; sevdiklerinizle dolu dolu geçireceğiniz nice güzel günler olsun. Etkin Sağlık dergisinin isim ve tüm yayım hakkı Etkin Eczacılık Derneği’ne aittir. Dergide yayımlanan tüm yazı ve fotoğrafların hakkı Etkin Sağlık dergisine aittir. İzin alınmadan kullanılamaz. Yayımlanan ilanların/ reklamların sorumluluğu ilan/reklam sahiplerine aittir. İMTİYAZ SAHİBİ Etkin Eczacılık Derneği İktisadi İşletmesi adına Ecz. Z. Almıla Öztosun SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Ecz. Nergis Beyazıt [email protected] BİLİMSEL DANIŞMA KURULU Prof. Dr. Günay Aydın Prof. Dr. Selim Badur Prof. Dr. Gül Baktır Prof. Dr. Sönmez Uydeş Doğan Prof. Dr. Serdar Erdine Prof. Dr. Güven Külekçi Prof. Dr. Ali Hikmet Meriçli Prof. Dr. İlhan Satman Prof. Dr. Gülaçtı Topçu Yard. Doç. İlkay Alp Uzm. Dr. Gökhan Okan Ecz. Şensu Bal Ecz. Hümeyra Cömerter Ecz. Asuman Çakıroğlu Ecz. Aysun Karadeniz Ecz. Ayşegül Yıldız YAZI İŞLERİ Merve Kutlubay [email protected] F. Candil Erdoğan [email protected] Metin Uyar [email protected] GÖRSEL YÖNETMEN Reyhan Hasalar [email protected] REKLAM VE ABONELİK Meltem Gülsever [email protected] YAPIM Etkin Eczacılık Derneği Nispetiye Cad. Belkıs Apt. No:7 D:4 Levent-Beşiktaş/İstanbul Tel: 0212 283 02 99 Fax: 0212 283 02 99 www.etkineczacilik.org [email protected] YAYIN TÜRÜ İki ayda bir yayımlanır. BASKI G.M. Matbaacılık ve Tic. A.Ş. 100 Yıl Mah. MAS-SİT 1.Cad. No:88 Bağcılar/İstanbul Tel: (0212) 629 00 24-25 Faks: (0212) 629 20 13 Baskı tarihi: Aalık 2014 @ Dergimiz hakkındaki eleştiri ve önerilerinizi, [email protected] adresine iletebilirsiniz. 2 - Aralık-Ocak 2015 İçİndekİler Aralık-Ocak 2015 20 6 10 Eczacınız der ki 12 14 • Gebelikte probiyotik ve yaşamımızdaki yeri KAPAK Probiyotikler ve prebiyotikler • Probiyotik ve prebiyotik beslenme 20 22 Söyleşi: Melda Göknel 24 26 28 30 32 Kış aylarında cilt bakımı özen ister 34 38 40 42 46 48 52 54 56 58 Çocuklarda bağışıklık sisteminin önemi Pıhtılaşmayı önleyici tedavinin ABC’si DOSYA Kuru cilt hakkında bilinmesi gerekenler Deri yaşlanması önlenemez ama yavaşlatılabilir Kuru cilt nasıl bir bakım ister? Sentetik Koruyucular İçin Yeni Yasaklama ve Sınırlamalar Şu “depresyon” dedikleri Bitki çayları 30 Yaşama eyleminin ilk göstergesi: Nefes Diş sağlığı Kitap Aromaterapi Havanda dövülenler Vitrin Ajanda Ve... size özel sürpriz sayfalar 48 Eczacınız der ki Etkin Sağlık Derneği’nden yara ve yanık bakımı önerileri Geçtiğimiz günlerde Etkin Eczacılık Derneği üyesi eczacılara verilen ve bilgileri tazelemeye yardımcı olan eğitimlerden biri de “yara ve yanık tedavileri” oldu. Ecz. Merve Kutlubay Günlük hayatta kazalar sonucunda oluşan yaralar, yanıklar, böcek ısırıkları gibi durumlar ile deri bütünlüğümüzün bozulması hepimizin başına gelmiştir. Bu tür durumlarda en kolay ulaşılabilir sağlık noktaları olan eczanelere başvururuz. Etkin Eczacılık Derneği üyesi eczacılar olarak sizlere bu konularda daha iyi yol gösterebilmek amacı ile yara bakımında uzman bir firmadan eğitim aldık. Bu firma bünyesinde hizmet veren Hemşire Nihal Karaca bilgilerini bizimle paylaştı. Derimizi tanıyor muyuz? Deri bütün vücudumuzu koruyan en büyük organımızdır. Bütünlüğünü korumak ve derimizin sağlıklı görünmesi hem estetik hem de sağlık açısından büyük önem arz etmektedir. Ancak bu önemli organımızın bütünlüğü çeşitli kazalar, yanıklar, böcek ısırıkları gibi durumlar ile bozulabilir. Bu durumlar ile karşılaşıldığı zaman tedavi edilmesi gerekmektedir. 6 - Aralık-Ocak 2015 Derimiz üç katmandan oluşur. Bunlar üst deri (epidermis), alt deri (dermis) ve deri altı (subkutan) tabakalarıdır. Epidermis dış etkenlere karşı koruyucu tabakadır. Dermis ise damar yapısına sahiptir derinin kanlanmasını ve oksijenlenmesini sağlar. En alt katman olan subkutan tabakası ise kemiklere ve sinirlere bağlanan yağ tabakasıdır. Yanıkların şiddetine göre bakım önerileri Yanıklar kendimizin veya yakınımızdaki kişilerin sıklıkla başına gelebi- lecek olaylardır. Ev kazaları, güneş yanıkları gibi durumlar hepimizin başına gelmiştir. Bir yanık durumunda hemen acil müdahale gerekebileceği için hepimizin bu konuda bilgi sahibi olması gerekmektedir. Yanık vakalarının şiddetine göre sınıf landırması birinci, ikinci, üçüncü derece yanıklar şeklinde yapılır. Birinci derece yanıklar genelde ev kazalarında görülür. Bu tip yanıklarda en dış tabaka olan epidermis zarar görür. Birinci derece yanıklarda öncelikle bölgenin soğuk su ile soğutulması, akabinde kuvvetli nemlen- Eczacınız der ki diriciler ile nemlendirilmesi gerekir. Eczacınız bu gibi durumlarda size gümüş sulfadiazinli krem, pantenollü nemlendirici ve ağrıyı, sızıyı giderici lokal anestezikler tavsiye edebilir. İkinci derece yanıklarda su toplaması olarak bilinen bül oluşumları görülür. Genellikle kafa karıştıran durum bülün patlatılıp patlatılmaması gerektiğidir. Yara bakım uzmanlarınca bülün patlatılmaması tavsiye edilir. Oluşmuş bül varsa üzerine eczanelerde satılan ilaçlı bir koruyucu örtü yapıştırıp korumaya alabilirsiniz. Üzerindeki kalkmış deri yerine oturacak ve iyileşme süreci hızlanacaktır. Patlamış büllerde gümüş sülfadiazin veya pantenol içeren kremleri sürmeniz tavsiye edilmez. Aynı şekilde antibiyotikli kremler de yarayı sulandıracağından iyileşmeyi geciktirebilir. Bu durumlarda yaraya yapışmayan örtü kullanılması tavsiye edilir. Burada gümüş içerikli, yaraya yapışmayan örtüler ve hidrotül denilen hava alan örtüler tavsiye edilir. Üçüncü derece yanıklar ise en alt tabaka subkutan tabakadan kas veya kemiğe kadar olan yanıklardır. Bunlar hastanelerde acil tıbbi müdahale gerektiren yanıklardır. “Yara” deri bütünlüğünü bozar Yara diye adlandırdığımız olaylar ise herhangi bir nedenle deri bütünlüğünün bozulmasıdır. Yaralar akut yara ve kronik yara olarak sınıf landırılır. Akut yaranın iyileşmesi hemen 24 saat içinde başlarken kronik yaralar dört hafta sonunda iyileşme belirtileri göstermeye başlar. Akut yaralar arasında kesikler, sıyrıklar, yanıklar, ısırıklar sayılabilirken kronik yaralar ise uzun süreli yatarak tedavi gören hastalarda oluşan bası yaraları, diyabetli hastalarda oluşan diyabetik ayaklar, venöz ve arteryel yaralar, ameliyat sonrası iyileşmeyen yaralar sayılabilir. Günlük hayatta başımıza en çok gelen sıyrıklar, kesikler gibi yaralarda yara açık ise antibiyotikli krem ve merhemlerin direk yara üzerine uy- 8 - Aralık-Ocak 2015 Derimize iyi bakmalı, derimize herhangi bir zarar geldiğinde eczacımıza ve gerektiğinde onun yönlendireceği sağlık profesyonellerine danışmayı ihmal etmemeliyiz. “Yatak yaraları” hasta yakınlarını üzmesin Yatalak durumda olan hastalarımız, yakınlarımız olabilir. Bu tip hastaların bakımında hasta yakını olarak dikkat etmemiz gereken unsurlar vardır. Özellikle yatakla temas eden, kemik çıkıntısı olan bölgelerde bası yaralarının oluşabileceğini aklımızda bulundurmalıyız. Bası yaralarının nedeni basınç, nem, sürtünme ve ısıdır. Böyle bir hastanın bakımını yapıyorsak cildini kuvvetli nemlendiricilerle nemlendirmeli ve masaj yapmalıyız. Bu konuda, özel koruyucu kremlerden faydalanabilirsiniz. Hastanın alt bakım temizliği de bu durumda önemlidir. Alt bakım bezleri kullanıldığından pişik durumu sıkça görülür. İçerisinde çinko bulunan kremleri pişik durumlarında tercih edebilirsiniz. Çinko bir bariyer görevi üstlenerek deriyi korur. Hastanın yattığı yatak da bu durumda çok önemlidir. Yatak tercihi yapılırken boru tipli, dışı kumaş olan yatakların tercih edilmesi gerekir. gulanması tavsiye edilmez. Yarayı sulandırdıklarından dolayı yaranın iyileşmesini geciktirebilirler. Eskiden beri kullandığımız, polivinil iyodur içeren ürünler ise antiseptik özelliği taşırlar ancak antiseptikler mikrobu uzaklaştırırken canlı hücreye de zarar vermektedirler. Yaranın temizlenmesi için serum fizyolojikler tercih edilirse canlı hücre de zarar görmemiş olur. Diyabet ve yaralar Diyabet hastası iseniz yaralarınıza çok dikkat etmelisiniz. Diyabet hastalarında yara kolayca açılabildiği gibi özellikle ayak tabanı gibi fark edilmesi zor bölgelerde siz farkına varmadan yara açılabilir. Erken farkına varılmaz ve yaranız ilerler ise diyabetik ayak denilen ciddi yaralar oluşabilir ve ne yazık ki amputasyonla ayağınızı, bacağınızı kaybedebilirsiniz. Diyabetik ayak oluşmuş kişiler, eczanelerde satılan özel bakım ürünlerinden yararlanabilir. Bu ürünler hakkında eczacınızdan kapsamlı bilgi alabilirsiniz. Sonuç olarak derimize iyi bakmalı, derimize herhangi bir zarar geldiğinde eczacımıza ve gerektiğinde onun yönlendireceği sağlık profesyonellerine danışmayı ihmal etmemeliyiz. Kapak ProbiyotiklerR ve Prebiyotikler us asıllı bir mikrobiyolog, yirminci yüzyılın başında yaptığı araştırmalarla bağırsaklarda yaşayan yararlı mikroorganizmalar olduğunu, hatta bunların bağırsakları “işgal ettiğini” ileri sürdü. Bakteri bilimini ayrı bir disiplin olarak kabul ettiren bu bilim insanı, İlya İlyiç Meçnikov, yoğurdun içindeki bakterilerin sindirim sistemine iyi geldiğini ortaya koydu. 10 - Aralık-Ocak 2015 Latince “yaşam/hayat için” anlamına gelen probiyotik, doğal beslenmeden giderek uzaklaşılan günümüzde organlarımızın sağlıklı çalışmasını sağlayan “yararlı bakterilere” verilen bir isim. Bakterinin iyisi etkisinden belli olur Aynı zamanda gerontoloji (yaşlanmanın vücut üstündeki etkilerini araştıran bilim dalı) çalışmaları da yapan Meçnikov’un bu araştırması aslında canlı yaşamında bakterilerin önemini bir kez daha gözler önüne seriyordu. Çok sayıda yararlı bakteri içeren sindirim sisteminin bağışıklık sistemi üstündeki etkisini de… Bağırsaktaki bakteriler, vücuda giren karbonhidratların sindirilemeyen kısımlarını fermente eder; bunları yağ asidine, organik aside ve gaza dönüştürür. Bu yağ asitleri hem bedene gerekli enerjiyi verir hem de bağırsakların su emme kapasitesini artırır. Bağırsaktaki zararlı bakterileri azaltıp yararlı bakterilerin çoğalmasına yardımcı olur. Yararlı bakteriler K vitamini, B vitamini üretir, kalsiyum, magnezyum ve demir emilimine yardımcı olur. Vücutta üretilen vitamin, mineral, asit ve gaz günlük yaşamımızda hiç farkında olmadığımız mükemmel sistemin aksamadan çalışmasını sağlar. Öylesine okuyunca yalnızca sindirim sistemiyle kısıtlı bir işlevmiş gibi görünen bu işleyiş, aslında dolaşım sisteminden bağışıklık sistemine kadar vücudun tüm dinamiklerinin temel gücüdür. Ne kadar etkileyici bir döngü değil mi? “Bağırsak florası” deyip geçmeyin Henüz ana rahmindeyken etrafımıza çekilen ömürlük koruma kalkanının ilk aşaması, doğum anında tamamlanır. Normal doğum sırasında bebeğin vajinal kanalda anne f lorasıyla karşılaşması, ileride oluşacak sağlıklı mikrobiyotanın temelini oluşturur. Bu mikrobiyota ne kadar güçlüyse, hastalıklara karşı direnç de o kadar yüksek olur. Özetle, “Bağırsaktaki birkaç bakteri işte,” diye düşünmeyip onları destekleyen, güçlendiren bir yaşam tarzını ve beslenme düzenini benimsemek gerekir. Düzenli okurlarımızın da dikkatini çekmiştir; bir süredir probiyotik, prebiyotik konularına ağırlık veriyoruz. Amacımız, bu konuda merak edilen tüm soruların yanıtlarını vermek, okurlarımızın vücutlarının işleyişini biraz daha anlamasını sağlamak ve sağlıklarına katkıda bulunmak. Bu sayımızda da probiyotiklerle ilgili önemli başlıkları öne çıkardık. İlgiyle okuyacağınızı umuyoruz. Kapak Gebelikte probiyotik ve yaşamımızdaki yeri Hayata sağlıklı başlamak kadar yaşadığımız süre içinde kendi sağlığımızı ve çocuklarımızı korumak da çok önemli. Dr. Neptün Fazilet Erdener Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Milattan önce 3.000-4.000’li yıllarda insanlar tesadüfen buldukları bazı gıda ve içeceklerin yararlı etkilerini görmüş, bunları tedavide ve sağlıklı yaşamak için kullanmışlardır. Yoğurt, bira, şarap, peynir, kefir, turşu bunlardan bazılarıdır. Yüzyıllar boyunca insanlar içeriğini bilmeden bu besinleri tüketmiş ve faydasını görmüşlerdir. Bu besinlerin probiyotik özellikleri ancak son yüzyılda ortaya çıkarılmaya başlanmıştır. Probiyotik, kelime kökeni itibarıyla Latince olup hayat için anlamına gelir. Probiyotik ürün kişinin sağlığı üzerinde olumlu etki yapan, toksik olmayan, hastalık yapmayan canlı mikroorganizmalardır. İnsan vücudu ve probiyotikler Yetişkin bir insanın sindirim sisteminde, kalın bağırsaklarda 500-1.000 kadar değişik türde zararlı olmayan bakteri bulunur. Bunların sayısı vücudumuzdaki toplam hücre sayısının yaklaşık 10 katıdır ve ağırlığı 1.5 kilo kadardır. Doğumdan önce bebeklerin bağırsakları ve vücudunun steril olduğu, doğumla birlikte ilk günlerden itibaren flora oluşmaya başladığı kabul edilir. Son zamanlarda bazı araştırmalarda fetusun az da olsa annesinden geçen bazı probiyotiklerle karşılaştığı söylenmektedir. Her insanın mikrobiyotası kendine özeldir. Aynı ortamda yaşayan kiProbiyotik, kelime kökeni itibariyle Latince’dir ve “hayat için” anlamına gelir. 12 - Aralık-Ocak 2015 şilerin (eşler, kardeşler, ev arkadaşları) flora kolonilerinin bir süre sonra benzerlik gösterdiği yapılan araştırmalarda tespit edilmiştir. Son yıllarda yapılan araştırmalarda vücut mikrobiyota dengesindeki bozulmaların bazı bağırsak hastalıklarının, enfeksiyonların, immun sistem hastalıklarının, bazı dermatolojik hastalıkların ortaya çıkmasına sebep olduğu gösterilmiştir. Gebelik ve bağırsak florası Gebelik süresince görülen flora değişiklikleri vajinal enfeksiyona ve idrar yolu enfeksiyonuna zemin hazırlar. Annenin bakteriyel enfeksiyonları, bilindiği gibi, prematüre doğum sebebidir. Ayrıca yeni doğanda enfeksiyonu ve bazı hastalıkları tetikler. Bunu önlemek için anne adayı gebelik süresince iyi takip edilir, iyi beslenmesi ve vitamin mineral desteği sağlanır. Son zamanlarda anne adayının beslenmesine ekleyeceği probiyotik gıdaların (yoğurt, kefir gibi) ve ayrıca bu amaçla üretilmiş probiyotik tabletlerin hem anne hem de bebek sağlığı için yararlı olduğu düşünülmektedir. Gerek doğum şekli gerekse beslenme daha ilk günlerden başlayarak flora oluşmasını olumlu veya ters yönde etkileyebilir. Bebeğin koruyucu kalkanı: anne sütü Normal doğum neden önemli? Normal doğum esnasında bebeğin vajinal kanalda anne florasıyla karşılaşmasının ilerde oluşacak sağlıklı mikrobiyotanın temelini oluşturduğu ve kişinin hastalıklara karşı direncinin artmasında etkili olduğu kabul edilir. Yapılan araştırmalarda vajinal doğum sonrası bebeklerde ilk birkaç günde bağırsaklarda sağlıklı flora oluşmaya başladığı, sezaryenle doğan bebeklerde ise flora oluşumunun geciktiği ve bazen bir ay içinde veya daha fazla sürede normal düzeye geldiği saptanmıştır. Bu gecikmenin dış etkenlere maruziyette direncinin azalması ve yeni doğanın hastalıklara yakalanma riskini artırdığı düşünülmüştür. Ayrıca bağırsaklarda erken mikrobiyota oluşumu karmaşık bir mekanizma sonucu immun sistemin gelişmesine ve bazı alerjik hastalıklara ve enfeksiyonlara karşı vücudun güçlenmesine yardımcı olur. Dolayısıyla gerek doğum şekli gerekse beslenme daha ilk günlerden başlayarak flora oluşmasını olumlu veya ters yönde etkileyebilir. Anne sütü ile beslenen bebeklerde laktobasil ve bifidobasil en sıklıkla görülen organizmalardır. Ürettikleri laktik asit yardımı ile vücuda destek olur. Özellikle doğumdan sonra gelen ilk sütün (kolostrum) yüksek besin değeri ve koruyucu antikorları içerdiği zaten biliniyordu. Son zamanlarda buna yüksek probiyotik değeri de eklendi. Annelerin özellikle ilk günlerde bebeğini ilk sütle beslemesi yeni doğanın hayata artı değerlerle başlamasının şüphesiz garantisidir. Anne sütü yerine mama ile beslenen bebeklerde flora daha farklı olur. Bu da enfeksiyonlara karşı direncin azalmasına sebep olabilir. Bu alanda yapılan araştırmalarda mamalara eklenen probiyotiklerin anne sütü kadar olmasa bile bu alanda destek sağladığı görülmüştür. Bu nedenle anne sütüyle beslenme her zaman öncelikle teşvik edilmelidir. Ancak bu imkânsız ise mamayı probiyotik desteğiyle vermek önerilmektedir. Buna rağmen doğumdan sonra ilk iki ayda bebeğe probiyotik verilmesini uygun görmeyen araştırmacılar da vardır. layısıyla organizmanın mikrobiyota dengesinin bozulmasını engellemek ve gerekirse probiyotiklerle desteklemek bu yolda bize yardımcı olacaktır. Kaynak Bu yazıda Doç. Dr. Metehan Özen’in editörlüğünde yayımlanan “Sağlıklı kalmak için ‘Probiyotikler-Prebiyotikler’ anlatılmayan tarihçe” isimli kitaptan yararlanılmıştır. Her insanın mikrobiyotası kendine özeldir. Ancak aynı ortamda yaşayan kişilerin (eşler, kardeşler, ev arkadaşları) flora kolonilerinin bir süre sonra benzerlik gösterdiği yapılan araştırmalarda tespit edilmiştir. Hayata sağlıklı başlamak ve sağlığı korumak Hayata sağlıklı başlamak kadar yaşadığımız süre içinde kendi sağlığımızı ve çocuklarımızı korumak da çok önemlidir. Modern yaşamın getirdiği sağlıksız beslenme alışkanlıklarından uzak durmak (fast food , transyağlar, şeker, mısır şurubu içeren tüm işlenmiş gıdalar, sigara); aktiviteyi artırmak, çevre kirliliğinden ve endokrin sistemi etkileyen maddelerden sakınmak, antibiyotiklerin gereksiz kullanımını azaltmak; do- Aralık-Ocak 2015 - 13 Kapak Probiyotik ve prebiyotik beslenme Pek çok sağlık sorununun temelinde vücudun mikrobiyotasının bozulmasının yattığını biliyor musunuz? Derleyen: Ecz. Asuman Çakıroğlu Son yıllarda yapılan çalışmalarda bazı hastalıkların ortaya çıkmasında ve bazen de şiddetinin artmasında beslenmenin önemi iyice vurgulanmaya başladı. Buna göre bazı hastalıkları; belki sadece beslenme alışkanlığını değiştirerek ve şeker içeren gıdaların, içeceklerin tüketimini dengeleyerek ortadan kaldıra- 14 - Aralık-Ocak 2015 biliyor ya da bunların şiddetini azaltabiliyoruz. Vücutta 500 tür probiyotik canlı var Sayıları on trilyon olan ve 500 çeşidi bulunan probiyotik canlılar, başta bağırsaklar olmak üzere sindirim sisteminin ağız içi, mide, duodenum, ince bağırsaklar gibi bölgelerinin yanı sıra cilt, burun boşlukları gibi pek çok yere de yerleşmişlerdir. En önemli görevleri hastalık yapan mikropların vücuda girmesini önlemek ve mevcut mikropların da hastalık yapmasını önleyecek bariyerler oluşturmaktır. Bariyerin adı mikrobiyota veya flora olarak geçmektedir. Bu bariyer güçlü ise hastalık yapan mikroplar üremeye ortam bula- Aralık-Ocak 2015 - 15 Kapak Bağırsak florası (mikrobiyotası) bozukluğuna bağlı hastalıklar Kabızlık • Kronik ishal • Uyarılgan bağırsak sendromu • Ülseratif kolit • Aşırı gaz • Gastrit • Glüten enteropatisi ya da intoleransı • Kronik yorgunluk • Tekrarlayan enfeksiyonlar • Romatizmal hastalıklar • Alerjik hastalıklar • Multipl skleroz • Baş ağrısı • Öğrenme bozukluğu • Konuşma bozuklukları • Kişilik bozuklukları • Otizm • Dikkat eksikliği • Şizofreni • Depresyon • Obsesif komplusif bozukluk • Bipolar bozukluk • Diyabet • Otoimmun hastalıklar mazlar ve faydalı bakteriler tarafından sürekli etkisiz hale getirilirler. Hastalıklardan korunmak için Hastalıklardan korunmak için elimizden gelen ilk ve en önemli şey, rastgele ilaç, özellikle de antibiyotik türü ilaç kullanmamak. Doktor reçetesi olmadan, arkadaş tavsiyesi ile kullanılan ilaçlar, siz farkına varmadan başınıza çok önemli sorunlar açabilir. Beslenmede lif, protein, karbonhidrat dengesini kurmak da çok önemlidir. Lifli gıdaları gerek sebze yemekleri gerekse salata olarak tüketmek iyi olur. Meyvelerden ve tahıllardan alınan lifler de yararlıdır. Proteinli gıdalar, yumurta ve fermente süt ürünleri, hayvansal gıdalar da öğünlerde yer alabilir. Turşu ve sirke (dokunmuyorsa) günlük beslenmeye girebilir. Tarhana çorbası, enginar, pırasa, kuşkonmaz lifleri de probiyotiklerin yerleşip çoğalmaları açısından gereklidir. Glisemik indeksi yüksek gıdaların, yani tatlıların, şekerli yiyeceklerin ve içeceklerin günlük beslenmenin içinde olması gerekmez. Normalde hastalık yapan mikrop oranı, vücuttaki faydalı bakterilerin yüzde 1015’i civarındadır. Ama bunların sayıları bir nedenle artarsa bağırsak geçirgenliği bozulur ve hastalıklar ortaya çıkar. Bu yüzden sağlıklı bir bağırsak florasının (mikrobiyotasının) çok önemli olduğunun bilincine varmalıyız. Romatoit artrit, lupus, ülseratif kolit, osteoartrit gibi romatizmal hastalıklara otoimmun hastalıklar da denir. Bu hastalıklarda kronik iltihap söz konusudur. Dolayısıyla bu hastalıklara sahip kişilerin beslenmelerini düzenlemeleri gerekir. Öncelikle D vitamini düzeylerinin kontrol edilmesi, eksikse yükseltilmesi iyi olur. 16 - Aralık-Ocak 2015 Lahana turşusunu evde kurmaya ne dersiniz? Cam kavanoz alın. İki tane büyük boy lahanayı ikiye, dörde, sekize bölün. Parçaları kavanoza sıkı sıkı yerleştirin. Yaklaşık 20 tane sarımsağı temizleyip kavanoza koyun. Bir kaba temiz içme suyu koyup, pilav yaparken kullandığımız miktarda iri taneli kaya tuzunu çözmeye çalışın. Tuz tamamen çözülünce suyu, taşacak şekilde lahanaların üstüne dökün. Ağzını kapatıp balkon gibi serin bir yerde üç veya dört hafta bekletin. Eviniz çok sıcaksa, balkonunuz da yoksa, turşuyu kurduktan sonra bir hafta bekletip buzdolabına koyabilirsiniz. Bu süre sonunda turşunuz hazır olacaktır. En basit lahana turşusu tarifi budur. Dilerseniz turşuya yarım çay bardağı sirke, sekiz veya on adet nohut da koyabilirsiniz. Ayva dilimi, erik, armut, biber, havuç ve benzeri ile çeşitlendirebilirsiniz. Tuzunu normalden daha az olacak şekilde ayarladığımız için tüm aile bu turşunun suyunu içebilecektir. Tansiyonu yüksek olanlar, mide sorunları olanlar sağlık profesyonellerine danışmadan turşu yememeli, turşu suyu içmemelidir. Farklı turşu kurma tarifi olanlar, lütfen bilgilerinizi [email protected] adresine eposta ile gönderin. Yeni sayımızda tarifinizi paylaşalım. Aralık-Ocak 2015 - 17 Kapak Doğal mikrobiyotamızı bozan unsurlar Glisemik indeksi yüksek (yüksek şeker içeren ve hızla şekere dönüşen) gıdalar ve benzeri Stres Alkol tüketimi GDO’lu gıdalar Antibiyotikler Ağrı kesiciler Omega3 dengesinin, bağırsak mikrobiyotasının kontrolü sağlanmalıdır (hatta artırılmalıdır). Unlu, şekerli gıdaların azaltılması, beslenmeye taze sebze ve baharatların ilave edilmesi buna yardımcı olur. Antioksidan gıdaların öğünlere eklenmesi de hem zindelik hem de sağlık açısından önemlidir. Böylece hastalıkların şiddeti azalır; yapılan bilimsel araştırmalar, bu sayede uzun yıllar içinde hastalıkların tedavi de edilebileceğini bildirmektedir. Antibiyotik keyfi kullanılmaz Doktor reçetesiyle de alınsa antibiyotikler, zararlı bakterilerin yani sıra faydalı bakterileri de öldürebileceği için kullanımı sırasında probiyotik takviyeler alınması gerekli olabilir. İlacın kullanımı sırasında görülen ishallerin nedeni, bağırsak florasının bozulmasıdır. Bu tür ishaller genellikle probiyotiklerle düzeltilir. Bazen bağırsak florası uzun süre düzelemez. Yine antibiyotik tedavisinden sonra bazı kadınlarda vajinal mantarlar ve ağız içi mantarlar görülebilir. Bunların nedeni de aynıdır. Bu sorunları yaşayanların antibiyotik teda- 1930’larda aknenin bir şeker metabolizması bozukluğu olduğunun söylendiğini; 40’lı ve 50’li yıllarda hekimlerin aknesi olan hastalarına düşük şekerli diyetler tavsiye ettiklerini biliyor muydunuz? 18 - Aralık-Ocak 2015 visi sırasında durumlarını doktorlarına ya da eczacılarına bildirmeleri tedaviye önemli bir katkı sağlar. Antibiyotik tedavisinin ardından probiyotik kullanımına ve probiyotik beslenmeye önem verilmesi sağlıklı bir yaşama adım atmayı sağlar. Sivilce nasıl oluşur Akne, kıl folikülündeki (kese) yağ bezlerinin salgıladığı yağın deri yüzeyine çıkarak atılmasıdır. Ergenlik döneminde yağ bezi fazla yağ salgılar ve bir kanal ile deri yüzeyine geçerken keratin hücreleriyle tıkanır; böylece akne oluşur. İltihabi olmayan yağ tıkaçlarına komedon denir. Sivilce 10-12 yaş çocuklarda düşük düzeydedir ama 16-18 yaş aralığındaki bireylerde yoğun görülür. Yaşla birlikte azalsa bile 25 yaşının üstünde akne görülenlerin sayısı azımsanmayacak düzeydedir. Hiç sivilcesi olmayan, pürüzsüz ciltli insanlara eskimolar, Okinavalılar, Ache avcı-toplayıcıları ve kıtadan adalılar gibi rafine gıda tüketmeyen toplumları örnek gösterebiliriz. Bu topluluklardaki bireylerde tek bir sivilce bile yoktur. Bu da beslenmenin önemi bir kez daha ortaya çıkarır. Kötü beslenmeye ailesel ve çevresel faktörler de ilave edilince akne vakası sayısı artar. Sağlığımızı koruyan probiyotiklerin fonksiyonları • Sindirim enzimlerinin yapımını artırırlar (lipit, amilaz gibi). • Vitaminlerin ( K2, B1, B2, B3, B6, B12, folik asit, biyotin ve pantotenik asit) sentezini yapar. • Nörotransmitterlerin (seretonin, dopamin gibi) sentezini yaparlar. • Bağırsak duvarını zararlı maddelerden korur ve bağırsak geçirgenliğini azaltır. • Zararlı maddeleri ve hastalık yapan mikropları zararsız hale getirir. • İnflamasyonu önler ve antioksidan görev yapar. Unsuz, şekersiz diyet insülin direncini kontrol altına alır ve sivilceler azalır. Söyleşi Neostrata, Line Lift Serisi ile 2015’e iddialı giriyor NeoStrata yeni seri ile birlikte yeni patenti olan Aminofil’i kullanıcıları ile tanıştırıyor. Melda Göknel Lotis Pharma Grup Pazarlama Direktörü Cilt bakım ürünleri alanındaki kaliteli ürünleriyle tüketicilerin en çok tercih ettiği markalar arasında yer alan NeoStrata yeni yılı yepyeni bir ürün serisiyle karşılıyor. Lotis Pharma Grup Pazarlama Direktörü Melda Göknel, markanın ve yeni ürünlerin 2015 heyecanını Etkin Sağlık’a anlattı. NeoStrata dermakozmetik dünyası tarafından tanınan bir marka. Yeni serinin iddiası ve diğer Neostrata ürünlerinden farkı nedir? NeoStrata’nın iddiası bilim ve teknolojinin son noktasında geliştirilen NeoStrata patentli formüllerdir. NeoStrata yeni seri ile birlikte yeni patenti olan Aminofil’i kullanıcıları ile tanıştırıyor. Aminofil cildin matris dokusundaki bileşenlerin üretimini destekleyerek cilt yüzeyindeki kırışıkların derinliğini dolgunlaştırarak azaltıyor. Özellikle mimik çizgileri gibi derin kırışıklar ve sarkma gibi cilt doku ve tonunu etkileyen yaşlanma faktörleri üzerinde duran bu seri, hem yüz hem de boyun ve dekolte için bütünsel bir seri sunuyor. Serum ve boyun-dekolte kremi; kozmetik içerikler kategorisinde birinciliğe sahip olan Elma Kök Hücre ekstresini barındırıyor. İkili ve birbirini destekleyen topikal çizgi serumu ve onun mühürleyici kremi ise 20 - Aralık-Ocak 2015 foto yaşlanma, kırışık, leke gibi problem- Ne yediğimiz ve bedenimize nasıl davrandığımız, en büyük organımız olan leri topyekûn hedefliyor. cildimizi tabi ki etkiler. Evde yapılabiYaşlanma karşıtlı ürünlerin çabucak lecek en iyi şey, mutlu olmak. Line Lift etki göstermesini bekleriz? Line Lift mimik çizgilerini tedavi eden bir seri, alın kırışıklıkları ve çatık kaş çizgileri bize bu konuda neler vaat ediyor? Hedef kitlemiz insan ve insanın zaten ha- azaltmak için siz çalışırken biz de kahyattaki en büyük dersi de sabırdır! Yaşlan- kaha çizgilerini dolgunlaştırmak için mak yıllarımızı alıyor, dolayısı ile cerrahi elimizden geleni yapıyoruz. bir müdahale ya da bir iğne tedavisi olma- www.lotispharma.com dıkça bunu geriye almak da belli bir zaman alıyor. Öncelikle cildin kendini onarNeostrata: ma döngüsü var ki bu zaten 28 gün alıyor. Line Lift serisi aslında boyun-dekolte ürüDermatologların kullanıp nü de dahil olmak üzere ilk kullanımla farsevdiği en eski kını hissettiriyor. 4 hafta ve 12 hafta aradermakozmetik sında ise gözle görülen sonuçlar alınıyor. markalarından biri. Botoks ve dolgu uygulamalarını yaptıranlar Line Lift’in hedef kitlesi içerisinde yer alıyor mu? Line Lift serisi botoks ve dolguyu destekleyen ve her iki uygulamanın da süresini uzatan bir seridir. Kırışıklıkları en aza indirgemek için sizin önerileriniz neler? Cildin yaşlanması kılcal damar yaşlanması ile paralel gider. Bizi yaşlandıran faktörler de serbest radikaller başta olmak üzere, güneş ve zamandır! Zamanı geri alamıyoruz. Ama güneşe karşı kendimizi koruyabiliriz. Sadece cildin değil bedenin nemini yerine koymak için bol su içebiliriz. Neye ve ne kadar endişeleneceğimizi aynen sigara, içki, şeker tüketimi kadar ciddi bir diyet ile doğru yönetmeliyiz. NeoStrata’nın hikâyesi 1960’lı yıllarda Amerika’da, İktiyosis, psoriasis (sedef hastalığı), akne gibi inatçı cilt hastalıkları üzerinde bilimsel çalışmalar yapan iki değerli bilim insanı Dr. Eugene Van Scott ve Dr. RueyYu ile başlar. Bu ikili; meyve asitleri ile oluşturdukları molekül formüllerinin cilt hastalıklarına iyi gelirken, kozmetik olarak da ciltleri iyileştirip gençleştirdiğini fark ederek NeoStrata’nın temelini atarlar. Anti-aging, leke, hassas cilt problemleri, onarma, çizgi tedavisi gibi alanlarda profesyoneller ve son kullanıcılar tarafında tercih edilen NeoStrata grubu; hem eczanelerde hem de kliniklerde satışa sunulmaktadır. Akılcı ilaç kullanımı Pıhtılaşmayı önleyici tedavinin ABC’si Pıhtılaşmayı önleyici tedavinin tüm aşamaları hakkında bilgi sahibi olmak, daha hızlı ve etkin bir iyileşme süreci geçirmenizi sağlar. Ticari ismiyle Coumadin, içerik ismiyle varfarin, kanın sulandırılmasının gerekli olduğu durumlarda kullanılan, kan sulandırıcı bir ilaçtır. Örneğin ritim bozukluğu ya da yapay kalp kapakçığı nedeniyle oluşan pıhtı, atardamar sistemi yoluyla beyne, bacaklara, karın damarlarına atılabilir. Toplardamarlarda kanın göllenmesi nedeniyle oluşmuş bir pıhtı buradan akciğerlere atılabilir ve ölümcül durumlara yol açabilir. Bu ve benzeri durumları önlemek amacıyla pıhtı oluşmasını engelleyecek en düşük dozda varfarin tedavisi gereklidir. Tedavinin dozu ve süresi hastanın hastalığına göre doktor tarafından yapılan aralıklı kontrollerle belirlenir. Varfarin kullanıyorsanız, doktorunuza sormadan ilaç dozunda ya da kullanım şeklinde bir değişiklik yapmayınız. Etki süresi ve etkiyi artıran unsurlar Varfarinin antikoagülan etkisi ilaç alındıktan 24 saat sonra başlar, 72-96 saat devam eder. Pıhtı oluşumunu engelle- 22 - Aralık-Ocak 2015 yecek yeterli etki için beş gün geçmesi gereklidir. İlacın etkisi, ilaç alımı kesildikten sonra beş gün daha sürebilir. Tedavi başlangıcının üçüncü gününden itibaren PT (INR), beş gün için her gün, iki hafta süre ile haftada iki kez yapılmalıdır. Sonrasında, iki haftada bir test yapılır. INR istenilen düzeye ulaşıp aynı kaldığı takdirde birinci aydan sonra ayda bir yapılır. Ardışık yapılan testler arasında belirgin fark görülürse hekiminiz bazı araştırmalar yapar: tedaviye uyum ve doz atlaması olup olmadığı; daha önce almadığınız bir ilacı alıp almadığınız; kullanmakta olduğunuz bir ilacı almayı bırakıp bırakmadığınız; K vitamini içeren yiyecekler tüketip tüketmediğiniz; vitamin ilaçları kullanıp kullanmadığınız; kusma, ishal gibi yeni bir hastalık olup olmadığı. Yaşlı, zayıf, kalp yetersizliği, karaciğer hastalığı, tiroit hastalığı olan, vejetaryen beslenen veya çeşitli ilaçları kullananlarda INR düzeyi fazla yükselebildiğinden bu kişileri daha sıkı takip etmek gerekir. Karaciğer hastalığı, K vitamin yetersizliği, hipertiroidizm, kronik diyare gibi sağlık sorunları varfarinin etkisini artırır. Tedavinin takip edilmesi Varfarinin vücudunuzdaki etkisi ve tedavi için doktorunuzla iletişim halinde olmanız gerekir. Takip, kan tahlili ile araştırılan Protrombin Zamanı (PT) testiyle takip edilir. Bu test sırasında kanın sabah verilmesi şarttır. Aç karnına ya da tok karnına kan vermek, sonuçları değiştirmez ancak testin sonuçları mutlaka doktorunuz tarafından değerlendirilmelidir. Varfarinin aç ya da tok karnına alınması değil, her gün aynı saatte alınması önemlidir. İlacı almayı unutarak o günün dozu atlanırsa, yine tek günlük doz varfarin alınmalıdır. Kesinlikle çift doz alınmamalıdır. Tedavide herhangi bir değişiklik olması durumunda hasta mutlaka doktoruna bilgi vermelidir. 65 yaşın üzerindeki hastalarda INR takibi daha titiz yapılmalıdır. Çünkü bu grup hastalarda INR, 3’ün üzerindeyse kanama riski, 2’nin altındaysa pıhtı oluşumu riski fazladır. Yiyeceklerin varfarin üstündeki etkileri Diyetin dengeli ve iyi ayarlanmış olması gerekir. Fazla miktarda K vitamini içeren besinlerden kaçınılmalıdır. En çok, yeşil yapraklı sebzeler K vitamini yönünden zengindir. K vitamininden zengin yiyecekler varfarinin etkisinin azalmasına, yani INR’nin düşük olmasına ve pıhtı oluşumu ihtimalinin artmasına sebep olur. Alkol ve kafein almaktan kaçınılmalıdır. Bu maddeler karaciğer metabolizmasını etkileyerek kurulan dengeyi bozar. İlaç dozunun ayarlanmasında günlük alınan K vitamini düzeylerinin aynı olmasına dikkat edilmelidir. Gerek mevsimlere bağlı olarak gerekse beslenme alışkanlığınızdaki değişikliklerde INR ayarlanması yeniden yapılmalıdır. Günlük alınması önerilen K vitamini miktarı 80 mikrogramdır (mcg). Varfarinin diğer ilaçlarla etkileşimi Her ne olursa olsun, her koşulda yeni bir ilaç alınması halinde mutlaka doktorunuza bilgi vermeniz gereklidir. Varfarin kullanımında dikkat edilmesi gerekenler Gebeler kesinlikle varfarin kullanmamalıdır. İlaç, sakat doğumlara neden olabileceğinden kullanılması gereken ACİLEN DOKTORUNUZA ULAŞMANIZ GEREKEN DURUMLAR • Ateş, kusma, ishal, enfeksiyon durumları • Baş ağrısı, baygınlık, nefes darlığı, göğüs ağrısı • Ciddi travma,uzayan burun ya da adet kanamaları • Kırmızı ya da siyah dışkılama • Gebelik • Anemi, halsizlik, yüzde solukluk (gizli kanama olabilir) • Kulak kanamaları • Kusma veya balgamla kan gelmesi Varfarin etkisini artırıcı ilaçlar Asetaminofen Amiodaron Siproloksasin Klaritromisin Klofibrat Eritromisin Flukonazol Fluvoxamin Fluvastatin Gemfibrozil Lovastatin Metronidazol Nonsteroid antiinflamatuar ilaçlar (romatizmal ve ağrı kesici ilaçlar) Varfarin etkisini azaltan ilaçlar Antihistaminikler Barbitüratlar Fenitoin K vitamini Karbamazepin Metimazol Propiltiourasil Oral kontraseptifler Kortikosteroidler Rifampisin durumlarda gebelikten kaçınılmalıdır. Muayene oluğunuz her doktora mutlaka varfarin kullandığınızı söylemeniz gerekir. Yaralanmaya yol açabilecek faaliyetlerden uzak durmanız, beslenme tarzınızı değiştirmemeniz ve alkollü içecekler tüketmemeniz şarttır. Ayrıca diş problemlerinizi mutlaka iyi bir merkezde tedavi ettirmelisiniz. INR’nin aşırı yükselmesi durumunda burun kanaması, idrar renginde koyulaşma, ciltte morarmalar görülür. Bu durumda INR testi için doktorunuza başvurmalısınız. Herhangi bir nedenle ameliyat ya da diş çekimi gibi kanamaya neden olabilecek işlemler öncesinde doktorunuza mutlaka varfarin kullandığınızı söylemeniz gerekir. Doktorun talimatlarıyla varfarin kullanımına işlemden beş gün önce son verilir ve cilt altı düşük molekül ağırlıklı heparin (DMAH) başlanır. Varfarinin etkisi 24-72 saatte ortaya çıkacağından işlem sonrası üç gün boyunca ilacın yanında bir de DMAH kullanılmalıdır. Üçüncü gün sonunda DMAH kullanımına son verilip varfarine devam edilir. İşlem sonrası kanama riski varsa varfarine başlanması ertelenebilir ve bu süreçte hastanın korunması için DMAH devam edilir. Varfarine başlanan günden itibaren DMAH üç gün daha devam edilmelidir. İşlem sonra- sı varfarine başladıktan yaklaşık beş gün sonra INR kontrolü için poliklinik başvurusu gerekir. Kaynak • Bu metinde Prof. Dr. Ömer Beyazıd tarafından hazırlanan makalelerden alıntı yapılmıştır. Ayrıntılı bilgi için http://omerbayezid.com Bazı besinlerde bulunan K vitamini miktarları (mcg K vit/100 gr) • Pazı, kıvırcık: 800-830 • Maydanoz: 500-540 • Ispanak: 400-440 • Semizotu: 300-380 • Brokoli, tere, yeşil soğan, marul: 200-270 • Salatalık, kabuklu yemişler: 100-170 • Soya fasulyesi, yeşil fasulye, bezelye, dereotu, kırmızı lahana, mercimek, avokado, barbunya, kabak, kereviz: 10-50 • Domates, et, balık, makarna, peynir, üzüm, ekmek, şeftali, süt, yumurta, kuru soğan, pirinç, pancar: 1-10 Aralık-Ocak 2015 - 23 Dosya Cildin esnekliğini koruması, geç yıpranması, kendini onarması ve canlılığını sürdürmesi için ona özen göstermek şart. Ama bu özeni özellikle soğuk kış aylarında göstermek gerekiyor. Kış aylarında cilt bakımı özen ister 24 - Aralık-Ocak 2015 S oğuk kış aylarından en çok etkilenen organ, deridir. Soğuk havayla, kalın giysilerle, soğuk veya çok sıcak suyla sürekli temas halinde olan deri, yani cilt, kendini bu etkilerden korumak için dışarıdan yardım almaya ihtiyaç duyar. Bu yardımı da ancak biz verebiliriz. Kuru cildin bakımı zor mu? Havanın giderek soğumasıyla ciltte kuruluk başlar. Kuru cilt ise uzun vadede farklı cilt sorunlarının yaşanmasına da neden olabilir. Bunlardan kaçınmak için cildi içeriden ve dışarıdan beslemek gerekir. Bol su içmek, eczanelerden alınmış bitki çaylarını uygun şekilde tüketmek, dengeli ve sağlıklı beslenmek gibi pratiklerle iç dengeyi koruyarak cildi içeriden beslemek mümkün. Dışarıdan beslemek içinse cilt hastalıkları uzmanı hekimlerin ve profesyonel sağlık danışmanlarından eczacıların tavsiyelerine göre davranmak yeterlidir. Mikrobiyota ve cilt arasındaki ilişki Cilt kuruluğu tedavi edilmezse egzama oluşabilir. Nemlendirici kullanmak, bol su içmek, ten kurutmayan sabunlar, şampuanlar, alkolsüz parfümler kullanmak, gibi basit önlemlerle kuruluk probleminin üstesinden gelinebilir. Probiyotiklerin çeşitli cilt hastalıkları üstündeki olumlu etkilerinin gündeme geldiği günümüzde yaşlanma sürecinin cilt üstündeki etkilerini yavaşlatmak ve hafif letmek de mümkün. Beslenmenin cilde etkisi Sık sık belirtilen ve belirtilmesi de gereken nokta şu: Su içmek. Yalnızca cilt üstünde değil, vücudun tüm dengesini korumak için de yapılması elzem şeylerin başında yeterli miktarda su içmek geliyor. Akdeniz tipi beslenme, düzenli, sağlıklı yaşam, yaşa, cinsiyete uygun egzersizler yapmak gibi son derece pratik, basit eylemlerle yalnızca fiziksel değil “duygusal” yaşlanmanın da tüm etkileri hafif letilebiliyor. Etkin Sağlık olarak bu konuyu tüm yönleriyle araştırdık ve konusunda uzman sağlık profesyonellerinden sizler için faydalı olacak bilgiler aldık. Bunları zaten biliyor ve uyguluyorsanız, tecrübelerinize dayanarak sonuçları zaten alıyorsunuz demektir. Bu bilgileri henüz alanlar, gelin yeni yıl kararlarınız arasına bir madde de beraber ekleyelim: Bu yıl tüm sağlıksız yaşam alışkanlıkları bırakılacak! Dosya ! a d n ı k k a h t l i c Kuru bilinmesi gere kenler Sadece iklim değil, yanlış uygulamalar ve yanlış beslenme de derinin yapısına zarar vererek kuruluğu tetikliyor. Dr. Gökhan Okan Dermatoloji Uzmanı Derinin üst tabakasının yaklaşık yüzde 10 kadarını su oluşturur. Bu tabakadaki suyun azalması deride çatlama, kaşıntı ve kuruluğa neden olur. Kuruluğun en büyük sebebi de dışarıdaki soğuk havaya karşılık içerideki sıcak havanın vücudun nemini kaybettirmesidir. Fakat sadece iklim değil, yanlış uygulamalar da derinin yapısına zarar vererek kuruluğu tetikler. Banyonun çok sıcak suyla yapılması, duş jeli kullanılması, sık kese yapılması cildin nem dengesini bozarak kuruluğu tetikler. Ayrıca kandaki lipit dengesini azaltan ve dermatolojik tedavi amaçlı bazı ilaçlar da cildi kurutmaktadır. Tek sebebi yaşlanma değil Cilt kuruluğu her yaş grubunda görülebilir. Kuruluğun en sık görüldüğü yaş dilimleri çocukluk dönemi, menopoz dönemi ve yaşlılık dönemidir. Çocukluk döneminde cildin yağ ve nem salgılaması azalmıştır. Yaş ilerledikçe cilt yağ üretmeye başlar ve bu dönemde görülen kuruluk hafifler. Menopoz dönemindeki kuruluk östrojen hormonunun azalmasından; yaşlılık dönemindeki kuruluk ise hem yaştan hem de genelde bu dönemde çok fazla alınan ilaçlardan kaynaklanır. Menopoz döneminde kadın ve doğum hastalıkları uzmanının kontrolü altında verilecek hormon takviyesi ile cilt kuruluğu önlenebilir. Tedavi edilmesi ve önlem alınması gerekir Cilt kuruluğu tedavi edilmezse egzama oluşabilir. Uygulanabilecek basit yöntemlerle cilt kuruluğu önlenebilir yahut en aza indirilebilir. Cildin kurumaması için öncelikle her gün banyo yapma alışkanlığından vazgeçilmelidir. Yıkanırken kullanılan ürünlerin mutlaka doğru ürünler olmasına dikkat edilmelidir. Teni kurutmayan sabunlar, şampuanlar kullanılmalı, içeriğinde gliserin, lanolin, shea yağı gibi maddeler bulunan ürünler tercih edilmelidir. Parfüm ve deodorantların alkolsüz olmasına dikkat edilmelidir. Çünkü alkolün cildi tahriş ederek kuruluğu daha çok artırdığı unutulmamalıdır. Kuru ciltli kişiler tonik tarzı ürünleri çok fazla tercih etmemelidir. Temizleme sütleri temizleyici olarak uygun ürünlerdir. Yüze sık sık 26 - Aralık-Ocak 2015 nemlendirici kremler sürülmelidir. Nem maskeleri ciddi kuruluklarda faydalı olmaktadır. Banyo yaptıktan sonra cilt çok kurulanmamalı ve hafif nemliyken cilt tipine uygun nemlendiriciler uygulanmalıdır. Çok dar giysiler deride sürtünmeye bağlı kuruluğa sebep olduğu için kıyafet seçimine de özen gösterilmelidir. Kıyafette deterjan artığı kalmamasına özen gösterilmelidir. Çocuklar soğukta dışarı çıkarılacaksa elleri ve yüzleri iyice örtülmelidir. Soğuğun yüzlerine direkt temas etmemesine dikkat edilmelidir. Su tüketimi çok önemli Cilt kuruluğunu engellemek için dikkat edilmesi gereken en önemli nokta bol su tüketimidir. Sadece suyla değil, bitki çayları ya da meyve sularından da gerekli sıvı ihtiyacı karşılanabilir. Yediğimiz besinler de cilt kuruluğuna etki eder. Hızla oluşan kilo kayıpları, dengesiz beslenme deride kuruluğa neden olur. Özellikle bol meyve ve sebze tüketimi cilt sağlımız için gereklidir. Doymamış yağ asitlerinden (sıvı yağ) zengin beslenme de cilt kuruluğunu önlemede fayda sağlar. Yemeklerde yeterli miktarda sıvı yağ tüketmekte fayda vardır. Bakterilerin etkisi Son yıllarda ciltte bulunan yararlı bakterilerin bazı hastalıkların oluşmasında etkisi olduğunu gösteriyor. Cilt florası, cilt mikrobiyotası diye de isimlendirilen bu bakteriler genelde ciltte zararsız bulunuyor. Bazı durumlarda cilt rahatsızlıklarına, bağışıklığı düşük kişilerde ise yaygın enfeksiyonlara sebep olabiliyor. Atopik egzama, rosacea, sedef ve akne oluşmasında mikrobiyotanın etkisi olduğunu gösteren çalışmalar var. Kuru ciltlerdeki kepeklenme ve pullanmadan kaynaklanan kaşıntı cilt mikrobiyotasında bulunan bakterilerin derine ulaşmasına sebep olarak ikincil bir soruna yol açabiliyor. Bazı dermokozmetik firmalar formüllerinde bu doğrultuda değişiklikler yapıyor. Özellikle atopik ciltler için hazırlanmış nemlendiricilerin içinde mikrobiyota yer alması iyi bir nemlendiricide aranan nemlendirme özelliğinin yanında atopik ciltlerde sık rastlanılan bakteriyel enfeksiyon oluşma riskini de azaltıyor. Dosya Deri yaşlanması önlenemez ama yavaşlatılabilir Nemlendiriciler ciltteki ince kırışıklıkların görünümünü hafifletiyor, cilt nemini koruyor. Hiyalüronik asit içerikli nemlendiriciler, bu etkiyi daha da güçlendiriyor ve uzun süreli kılıyor. Ecz. Nergis Beyazıt Cildimiz yaşlanmaya bağlı değişikliklerin görünür olduğu ilk ve en temel organımızdır. Son yıllarda insanların yaşam süresinin uzaması, görünüme verilen önemin artmasından dolayı deri görüntüsündeki bozulmalar kişinin psikolojisini, sosyal ilişkilerini, işini ve sağlığını etkilemektedir. Yaşlanmaya bağlı deri değişikliklerinden genetik ve çevresel faktörler sorumludur. Genetik nedenlerle yaşlanmayı engellemek mümkün değildir ancak güneşten korunma, doğru beslenme, sigarayı bırakma ve doğru cilt bakımıyla çevresel nedenlerle yaşlanmayı geciktirmek mümkündür. Nemlendiriciler dostunuzdur Nemlendiriciler yağ tabakası oluştura- 28 - Aralık-Ocak 2015 rak buharlaşmayı önler, ince kırışıklıkların görünümünü hafifletir ve cilt neminin uygun seviyede kalmasını sağlar. Nemlendirici ajanlar, derinin nemlendirilmesini su kaybını kısıtlayarak (okluzif-lipofilik ajanlar) ya da su tutarak (hidrofilik film oluşturanlar, doğal nemlendiriciler, alfa hidroksi asitler) etkili olurlar. alırlar. Hiyalüronk asit (HA) ve kondroidin sülfattan oluşurlar. Kollajen fibrillerini düzleştirme özelliğine sahiptirler. HA kullanımı sonrasında çözünmeyen kollajen oluşumu azalırken deri yumuşaklığı ve esnekliği artar. HA hidrofillik emolyen olarak gece bakım kremlerinin içerisine eklenmektedir. Teknik bilgi de önemli Hiyalüronik asit hakkında Hidrofilik polimerler (hiyalüronik asit, glikozaminoglikanlar, kollajen, elastin, esansiyel yağ asitleri), su kaybına karşı bariyer oluştururlar. Kozmetik ürünlerde yer alan hidrolize edilmiş elastin ve kollajen derinin elastisitesini ve yumuşaklığını sağlar. Glikozaminoglikanlar, dermiste ara maddede yer Son 30 yıl içerisinde HA sentetik formları geliştirilmiş ve romatoloji, oftalmoloji ve yara tedavisi gibi hastalık alanlarında kullanılmıştır. Genel olarak HA Amerikan İlaç ve Gıda Dairesi tarafından onaylanan enjektabl solüsyon (Hyalgan, Synvisc ve benzeri) olarak bulunmasına rağmen günümüzde pek çok oral HA takviyesi de pazarda gıda takviyesi olarak satılmaktadır. Bu oral takviyelerin iddiası üretim esnasında kullanılan yöntemlerle ile HA temel yapısı değişmeksizin mide içerisinde bozulmasını önleyen dirençli özelliklerin HA’ya eklenmesi ile elde edildiği yönündedir. HA’nın oral formlarının tarihi göreli olarak kısadır. Oral HA’nın ilk defa atının eklemlerinin esnekliğini geliştirmeye çalışan bir veteriner tarafından kullanıldığına inanılmaktadır. Oral HA günümüzde eğiticiler, veterinerler ve benzeri insanlar tarafından yaygın bir biçimde kullanılmaktadır. Yeni bulgularla oral HA ürünleri sadece insanların eklem sorunları için değil aynı zamanda anti-aging ve güzellik ürünlerinde de kullanılmaktadır. HA’nın bilinen herhangi bir ilaç veya besin etkileşimi yoktur. Çalışmalar oral HA kullanımının çoğu insana tüm bu faydaları kullanımından sonra sadece 2-4 ay süresince sağladığını göstermiştir. Bu sebeple oral HA takviyeleri düzenli olarak devamlı kullanılmalıdır. takviyesinin faydaları • Cildi içten dışa nemlendirir, kırışıklıkları düzgünleştirici bir süreç yaratır. • Özellikle dizdeki eklemlerinin esnekliğinin kolaylaştırılması gereken kişilerde eklemlerin yumuşatıcı etkisini onarır. • 30’lu, 40’lı yaşlardaki tüm yetişkinlerde yaşlanmanın ilk belirtileriyle birlikte kullanılmalıdır. • Eklem rahatsızlıkları yaşayan yaşça büyük insanlar tarafından kullanılmalıdır. Muhtemel yan etkileri nelerdir? Oral HA besin takviyesi kullanılıyorsa bu ürünlerin bazılarının tavuk kıkırdağından türetildiğinin bilinmesinde fayda vardır. Eğer bir kişinin tavuk alerjisi varsa bu ürünü dikkatli kullanması gerekir. Çok nadir de olsa alevlendirici reaksiyonlar ortaya çıktığı rapor edilmiştir, ancak bu yan etkilerin görülme sıklığı enjektabl HA kullanımından daha fazla değildir. Öte yandan tavuk alerjisi olan ya da vejetaryen olan kişiler tavuk kıkırdağından üretilmeyen oral HA besin takviyelerini kullanabilirler. Bunun dışında HA’nın oral olarak kullanılmasının bugüne kadar bilinen ciddi bir yan etkisi yoktur. Çok nadir olarak birkaç kişiden deride kızarıklık yönünde şikâyet geldiği görülmüştür. Nasıl kullanılır? Genel olarak tek başına HA takviyesi kullanıldığı zaman günde 100-300 mg HA dozu önerilir. Bazı uzmanlar ise günde 300 mg ile başlayıp daha sonra dozun günlük 100150 mg aralığına düşürülmesini önerirler. HA’nın glukozamin, kondroitin sülfat veya MSM gibi diğer birtakım maddeler ile kombine bulunduğu ürünlerde ise günlük 15-25 mg gibi daha düşük dozlar yeterli olabilir. Kaynaklar • Alpaslan GH, Alpaslan C. Efficacy of temporomandibular joint arthrocentesis with and without injection of sodium hyaluronate in treatment of internal derangements. J Oral Maxillofac Surg 2001 Jun;59(6):613-8; discussion 618-9. • Altman RD, Moskowitz R.Intraarticular sodium hyaluronate (Hyalgan) in the treatment of patients with osteoarthritis of the knee: a randomized clinical trial. Hyalgan Study Group.J Rheumatol 1998 Nov;25(11):2203-1. • Beck DE.The role of Seprafilm bioresorbable membrane in adhesion prevention.Eur J Surg Suppl 1997;(577):49-5. • Becker JM, Dayton MT, Fazio VW, Beck DE, Stryker SJ, Wexner SD, Wolff BG, Roberts PL, Smith LE, Sweeney SA, Moore M.Prevention of postoperative abdominal adhesions by a sodium hyaluronate-based bioresorbable membrane: a prospective, randomized, doubleblind multicenter study.J Am Coll Surg 1996 Oct;183(4):297-306. • Condon PI, McEwen CG, Wright M, Mackintosh G, Prescott RJ, McDonald C. Double blind, randomised, placebo controlled, crossover, multicentre study to determine the efficacy of a 0.1% (w/v) sodium hyaluronate solution (Fermavisc) in the treatment of dry eye syndrome.Br J Ophthalmol 1999 Oct;83(10):1121-4. Dosya Kuru cilt nasıl bir bakım ister? Havaların soğumasıyla cilt kuruluğu sorunu da artış gösterdi. Sizin de kuru cilt probleminiz varsa dert etmeyin. Çaresi bu sayfalarda yazıyor. Ecz. Almıla Öztosun Günlük cilt temizliği Kuru cildin temizliğinde yumuşak, aşındırmayan ve yağ (lipit) tabakasına zarar vermeyen temizleyiciler seçilmedir. Bunun için daha çok süt formları olmak üzere özellikle kuru ciltler için geliştirilmiş temizleyiciler tercih edilmelidir. Kuru ciltler için geliştirilen formüllerde daha az arındırıcı vardır ve cildin lipit tabakasına destek veren yağlar eklenmiştir. “Temizleme sütü ve pamuk ile temizlediğimde cildimi temizlediğimi hissedemiyorum,” diyenler temizleme sütü alırken özellikle suda çözünenleri tercih ederlerse temizleme sütlerini su ile birlikte jel gibi de kullanabilirler. Köpürmez ama yine de yıkama hissini yakalayabilir. Akşamları yapılan cilt temizliği gün boyunca cildimizde biriken atıkları, şehrin kirini ve belki makyajı temizlemek amaçlı iken sabahları yapılan cilt temizliği gece boyunca toksinleri atan cildimizin üst tabakasını bu toksinlerden temizlemek amaçlıdır. Kuru ciltler yıkama sonrası ciltlerini havlu ile kurulamaz, kendi kendine kuruması için fırsat verirlerse cildin lipit tabakası daha az zarar görebileceği gibi cilt daha iyi de nem tutacaktır. 30 - Aralık-Ocak 2015 Cilt temizleyicinizi alırken bunları mutlaka sorun! 3Temizleyicimi su ile yıkama yaparak da kullanabilir miyim? 3Cildimin yağ tabakasına zarar verecek arındırıcılar içeriyor mu? 3Cildimin yağ tabakasını destekleyecek hangi içeriği içeriyor? HAFTALIK BAKIM Kuru ciltler için yaşlanma, nemsizlik, kuruma ve foto yaşlanma sebebi ile daha çok ince çizgiler ve kırışıklık yolu ile olur. Yağlanma olmadığı için sarkma daha az görülür ve cildin arındırıcıya, maskeye, peeling ve benzerine çok fazla ihtiyacı yoktur. Daha çok nem maskesine ya da cildi besleyen maskelere ihtiyaç duyar. Peeling ya da cilt yenileyici seçerken kalın partiküllü olmamasına cildi tahriş etmemesine ve içinde yoğun arındırıcı içermemesine dikkat etmelisiniz. Seçeceğiniz peeling partikülsüz ve sürdükten sonra tavsiye edilen süre bekletip yıkayacağınız formüller ya da çok sık kullanılmamak şartı ile silgi gibi ölü deriyi atan nitelikte olabilir. Partiküllü peeling kullanırsanız bu partiküller gözle görülmeyen ince çizgilere sebep olur. Bu ince çizgiler de gün içinde güneşin UV ışınları ile temas edince ciltte kırışma süreci hızlanır. Kuru ciltlerin ihmal etmemesi gereken en önemli bakım nem maskeleridir. Nem maskesi kullanmadan peeling kullanılmamalıdır. Her peeling sonrası mutlaka nem maskesi yapılmalıdır. Gündüz bakımı Kuru ciltliler gündüz bakımlarında özel nemlendiricileri tercih etmeliler. Nemlendirici seçerken özellikle hiyalüronik asit içeren, doku olarak daha yağlı dokuları seçmeye özen göstermeliler. Lipit tabakasını destekleyen içeriklerini eczanelerine mutlaka sormalıdırlar. Kuru ciltlerde gün ışığının UV etkilerine bağlı olarak lekelenme ve foto yaşlanma daha sık görüldüğü için nemlendiricileri en az 15SPF koruma faktörü içermelidir. Koruyuculuğun hem UVA’ya hem de UVB’ye karşı olması önemlidir. UVA ciltte lekelenme ve DNA hasarına sebep olurken UVB kurumaya, bronzlaşmaya sebep olur. Bu bakımdan cildinizi hem UVA’dan hem de UVB’den korumalısınız. Serum kullanımı Kuru ciltliler nemlendirici öncesi cildin nem tutma kapasitesini artıran hiyalüronik asit içeren serumlar ya da cildi besleyecek ve kollojen dokunun onarılmasını sağlayacak serumlar kullanabilirler. Foto yaşlanmaya daha açık ciltler olduğu için lekelenmeye yatkın ciltliler nemlendirici öncesi lekelenme karşıtı serumları da tercih edebilirler. Serumları kullanmadan önce cildin mutlaka temizlenmiş olması gerekir. Serumlar itici ürünlerdir. Kirli cilde kullanılırsa ciltteki atıkları ve kiri de cildin alt katmanlarına kendileri ile birlikte taşırlar. Bu bakımdan serum kullanmadan önce cildin temizlendiğinden emin olunmalıdır. Özetle “gündüz bakımı temizleyici, serum, nemlendirici onarıcı bakım” sırasıyla tamamlanmalıdır. Daha yoğun bir UV korumasına ihtiyaç varsa en son koruyucu kullanılmalıdır. Göz çevresi bakımı GECE BAKIM Vücudumuz gibi cildimiz de gece boyunca vücudu toksinlerden temizlemek, hasar gören dokuları onarmak ve dinlenmek ile meşguldür. Bu sebeple gece kullanacağımız ürünler antioksidan özellikli, onarıcı ve yapılandırıcı olmalıdır. Gece bakım ürünleri de “temizleyici, serum, gece bakım ürünü” sırasıyla kullanılmalıdır. Kuru ciltlilerin daha 20’li yaşlardan itibaren özenle uygulamaları gereken bir bakımdır. Kuru ciltlerde mimik hareketleriyle oluşan kırışıklıklar çok daha hızlı yerleşir. Bu sebeple özellikle göz çevresinin nemli kalmasına özellikle dikkat etmeleri gerekir. Göz bakım ürünü seçerken göz çevresindeki problemlere uygun olanları seçmek önemlidir. Özellikle kırışıklık oluşumunu engelleyen ve mimik hareketleri ile oluşan kırışıklıkların yerleşmesine engel olan daha çok krem formundaki göz bakım ürünleri tercih edilmelidir. Göz bakım ürünü mutlaka düzenli kullanılmalıdır. Göz bakım ürününüzü sürerken mercimek tanesi kadar ürünü parmaklarınızla piyano hareketi yapar gibi göz çevresine sürmeniz gerekir. Ürünü fazla kullanırsanız göz çevresinde beyaz yağ butonları oluşabilir, az kullanırsanız da yeterli sonuç almazsınız. Zamanla göz çevrenizde ince çizgiler oluşabilir. Vücut bakımı Kuru ciltlilerde vücut bakımı da ayrı özen ister. Kullanacağınız temizleyici hafif yağlı olmalı, çok fazla köpürmemelidir. Her banyo sonrası yine yağ bazlı bir nemlendirici ile tüm vücudunuzu nemlendirmelisiniz. Hatta nemlendiricinizi duştan çıkarken vücudunuzu kurulamadan sürerseniz daha etkili bir sonuç elde edebilirsiniz. Kuru ciltliler; banyo sonrası kullanmak için eczanelerinden susam yağı, badem yağı, nar çekirdeği yağı, buğday ruşeym yağı karışımı hazırlamalarını isteyebilirsiniz. Ayda en az bir kez tüm vücudunuzu hatta yüzünüzü bile bu yağ karışımı ile bolca yağlayıp uyumanız sizi çok mutlu edecektir. Aralık-Ocak 2015 - 31 Dosya Avrupa Birliği’nden Kozmetiklerle İlgili Önemli Karar: Sentetik Koruyucular İçin Yeni Yasaklama ve Sınırlamalar Avrupa Birliği, Eylül ayının son günlerinde kozmetiklerin raf ömrünü uzatmak için kullanılan sentetik koruyucularla ilgili önemli düzenlemeler yaptı. Bu kararla bazı maddelerin alerjik etkilerine karşı tüketicilerin korunması amaçlanıyor. Prof. Dr. Hulusi Barlas [email protected] Avrupa Birliği, Eylül ayının son günlerinde kozmetiklerin raf ömrünü uzatmak için kullanılan sentetik koruyucularla ilgili önemli düzenlemeler yaptı. Buna göre metilizotiyazolinon (MIT) alerjik ve metilklorizotiyazolinon (MCIT) karışımlarının cilt üzerinde kalan ürünlerde kullanılması yasaklandı. Bu kararla bu maddelerin allerjik etkilerine karşı tüketicilerin korunması amaçlanıyor. Aslında özellikle ekolojik kozmetikler yıllardır tartışılan bu maddeleri baştan beri reddediyorlardı. Artık klasik kozmetikler için bile yasak getirilmiş oluyor. Şampuan ve duş jelinde kullanım ise yüzde 0,0015 oranıyla sınırlanmış durumda. Yasak 16 Temmuz 2015 tarihinden itibaren geçerli olacak (Commisison Regulation EU No 1003 ve 1004/2014). Çocuklara yönelik cilt ürünlerinde paraben kullanımı Avrupa Birliği, hormon etkisi yaptığı tartışılan butilparaben ve propilparabenin kullanımını da tüm kozmetiklerde sınırladı. Bugüne kadar tek tek kullanımda yüzde 0,4, birlikte kullanımlarında ise toplam yüzde 0,8 olan maksimum sınır her iki maddenin toplamı için yüzde 0,14’e indirildi. Bu kural Nisan 2015’ten itibaren geçerli olacak. Üç yaşından küçük çocuklar için olan ürünlerde ise bu iki paraben tamamen yasaklanıyor. Izopropilparaben, izobutilparaben, fenilparaben, benzilparaben ve pentilparaben kullanımı ise bu yılın başlarında daha önce yasaklanmıştı (Commisison Regulation EU No 358/2014). Yasak 30 Ekim tarihinde yürürlüğe girmişti. Böylece kozmetiklerde paraben kullanımı ile ilgili ilk yasak uygulaması da başlamış oldu. Metilparaben ve etilparabenin kozmetiklerde kullanımı ile ilgili bugün için herhangi bir sınırlama bulunmuyor. Danimarka’da ise butilparaben, propilparaben ve bunların izo formlarının üç yaşın altındaki çocuk ürün- 32 - Aralık-Ocak 2015 lerinde kullanımı 2011 yılından beri yasak. Çocukların hormon benzeri etki yapan maddelerden yetişkinlere göre daha çok etkilenmeleri bu kararın alınmasına neden olmuş. Raf ömrünü uzatıyor ancak alerjik tepkiye yol açıyor 80 yıldır raf ömrü uzatma amacıyla kullanılan parabenlerle ilgili son 20 yıldaki yoğun tartışmalar izotiyazolinonların bu amaçla daha çok kullanılmasına yol açmış bulunuyor. Özellikle metilizotiyazolinonun geniş ölçülerde kullanımı, paraben kullanımlarında bile görülmemiş olan ve giderek artan alerjik reaksiyonlara neden olmaya başlamış durumda. Ekolojik ürünlerde hiçbiri yok Avrupa Birliği’nin Eylül 2014 sonunda aldığı bu kararlar elbette öncelikle klasik kozmetikler için önemli yasaklama ve sınırlamalar içeriyor. Ekolojik kozmetik taraftarları içinse bu maddeler baştan beri tabu. Gerçek bir ekolojik kozmetik üründe, yukarıda adı geçen sentetik koruyucuların hiç bir durumda bulunmaması gerekiyor. Ekolojik kozmetikçilerin tartışmaya açtıkları tüm maddelerin de zaman içinde sınırlandığı ve sonunda da yasaklandığı görülüyor. Bilinçli tüketici zaten adı artık kötüye çıkmış olan parabenler konusunda son derece dikkatli. AB’nin son yasaklama kararı ile artık metilizotiyazolinon ve kardeşleri de hedefe yerleştirilmiş, hak ettikleri sona doğru yola çıkarılmış oluyorlar. Çocuk sağlığı Prof. Dr. Sırrı Bektaş Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Çocuklarda bağışıklık sisteminin önemi Henüz anne karnındayken etkin duruma geçen bağışıklık sistemi, doğumdan sonra yaşamın ilk altı ayında anne sütüyle, daha sonra da destekleyici unsurlarla güçlendirilmelidir. Çocuklarımızı hemen her hastalığa karşı (virüs, bakteri, mantar enfeksiyonları, alerjik hastalıklar, kanser ve benzeri) koruyan sistem bağışıklık sistemidir. Vücuda herhangi bir yolla giren herhangi bir yabancı maddeye (virüs, bakteri, mantar, parazit, antijen ve tümör hücreleri) karşı bağışıklık sistemi uyanıktır. Derhal 34 - Aralık-Ocak 2015 taramalar yaparak bunların hepsini çok karışık bir mekanizma ile ortadan kaldırmaya başlar. Bağışıklık sistemi hücreleri vücut hücrelerini çok iyi tanır. Onlardan farklı, yabancı bir madde çocuklarımızın vücuduna girdiği anda onları ayırıp yok eder. Bağışıklık sisteminin yaşam boyu çok iyi korunması gerekir. Bu sistem bozulduğunda birçok hastalık ve yaşamsal sorunlar ortaya çıkar. Bağışıklık sistemi hastalıkları doğuştan olabildiği gibi sonradan da gelişebilir. Bağışıklık sistemi nasıl çalışır? Çocuklarımız vücutlarına girmeye çalışan mikroplara ve diğer yabancı maddelere (antijen) karşı birçok mekanizma ile savunma yapar. Önce savunma hücreleri (kanımızdaki akyuvarlar) devreye girer. Mikropları ve yabancı maddeleri yok etmeye başlar. Bu sistem devamlı çalışır ve uyanık durumdadır. Bu sistem yeterli olmazsa B ve T lenfositleri dediğimiz, kanımızda devamlı dolaşan hücreler devreye girer. Burada çok kompleks bir zincirleme sistemi çalışmaktadır. Bu olaylarda birçok kimyasal yollar, enzimler ve proteinler çok aktif bir şekilde çalışma yaparak çocuklarımızı mikrobik, alerjik ve tümöral hastalıklara karşı korur. Bu bağışıklık sistemi sayesinde sağlıklı yaşamaları sağlanmış olur. Bağışıklık sistemi destekleyicileri Anne sütü Çocuklarımızın bağışıklık sistemine en büyük yardım anne sütünden gelir. Anne sütü içeriğinde bebekleri koruyan, yukarda bahsedilen bağışıklık sistemi hücreleri hazır vaziyette beklemektedir. Ayrıca birçok enzim ve protein de anne sütünde bulunur. Bu nedenle ilk altı ay bebeklere sadece anne sütü vermek onların en iyi şekilde korunmasına neden olur. Bu ürünlerin bağışıklık sistemini desteklediği bilimsel çalışmalarla gösterilmiştir. Bağışıklık sistemi bozuklukları Bağışıklık yetmezliği Bağışıklık sisteminin elemanlarından birinin veya birkaçının eksikliğine bağlı olarak ortaya çıkar. Bebekler doğduklarında annelerinden geçen antikorlar sayesinde ilk altı ay pek çok hastalığa karşı (kızamık, suçiçeği gibi) koruma altındadır. Altıncı aydan itibaren bu koruma azalmaya başlar ve çocuklar kendi bağışıklık sistemini kurmaya başlarlar. Çok nadir durumlarda çocuklar kendi bağışıklık sistemini kuramazlar. Bu durumda sık hastalanırlar. Özel ilgi ve bakım isterler. Belki de yaşam boyu bağışıklık sistemini destekleyici tedaviye gereksinim duyabilirler. Otoimmün (kendine bağışıklık) hastalıklar Burada bağışıklık sistemi hücreleri vücudun kendi dokularını ve organlarını yabancı sanarak onları yok etmeye çalışır. Buna bağlı olarak da birçok hastalık (romatizmal, hema- Bağışıklık sistemi hastalıkları kalıcı ve gecici olabilir. Asıl amac cocukları sağlıklı buyutmektir. Bu nedenle bağışıklık sistemini destemek gerekir. tolojik, nörolojik ve benzeri hastalık) ortaya çıkabilir. Aşırı duyarlık Bağışıklık sistemi hücreleri vücudun kendi dokularına zarar verir. Şok tablosuna kadar götürebilen sorunlar ortaya çıkabilir. Hafif olanlarda ise atopik dermatit veya kontakt dermatit gibi cilt sorunları, astım gibi daha ağır veya uzun rahatsızlıklar görülebilir. Bağışıklık sistemi hastalık belirtileri Bağışıklık sisteminde sorun olan çocuklar doğdukları andan itibaren Dengeli beslenme Altı aydan sonra çocuklarımıza yeterli protein, karbonhidrat, yağ (özellikle omega 3), vitamin, mineral ve su verilmelidir. Aşılar Çocuklarımızın bağışıklık sistemine en büyük desteklerden biri de aşılardır. Bu sayede çocuklarımız doğumdan itibaren pek çok ölümcül veya sakat bırakıcı, bağışıklık sistemini zayıf düşürücü hastalığa karşı tam olarak korunmuş olurlar. Bağışıklık sistemini destekleyen ürünler a) Antioksidan, antiviral etki gösteren ürünler (örneğin “black elderbery”). b) Omega 3, kolostrum, ekinezya, propolis, betaglukan, probiyotik ve benzeri içeren ürünler. Aralık-Ocak 2015 - 35 Çocuk sağlığı Bağışıklık sistemi organlarını tanıyalım Lenf bezleri: Burun, geniz, boğaz etrafında bulunan bezlerdir. Solunum yolu ile vücuda giren mikropları yakalar ve öldürür. Bunlara karşı antikor oluşturarak bir daha vücuda girdikleri anda onları tanır ve yok eder. Bademcikler: Bağışıklık sisteminde, özellikle yaşamın ilk dört yılında çok önemlidir. Diğer lenf bezleri ile temastadır. Mikropların her çeşidi ile savaşır. Timus bezi: Göğsün üst ön bölümünde bulunur. Tiroid bezinin hemen altındadır. Bağışıklık sistemi hücrelerinin (lenfositler) eğitim alıp olgunlaştıkları yerdir. Lenf düğümleri: Tüm vücuda yayılmıştır. Özellikle boyun, koltukaltı, göğüs ve karın boşluğu gibi yerlerde bulunur. Bağışıklık hücrelerinin (T ve B lenfositleri) kümeler yaparak yerleştiği bezelerdir. Karaciğer: Anne karnındaki bebeklerin karaciğerleri bağışıklık sisteminde rol almaya başlamıştır. Bağışıklık sistemi hücrelerinin ilk üretildiği organlardandır. Dalak: Vücudumuzu pek çok enfeksiyona karşı korur ve yabancı maddeleri yok eder. Vücudumuzun çöp toplama sistemi gibi çalışır. hastalanabilirler. Başlıca belirtiler tekrarlayan ateş ve ateşli hastalıkardır. Çocuklar günlerce süren ateş, iştahsızlık, halsizlik, büyüme ve gelişme gerilikleri gösterirler. Çok öksürürler, ishalli hastalıklar, ağızda pamukçuk, orta kulak ve akciğer enf kesiyonları geçirirler. Bu belirtileri gösteren hastalarda çok iyi bilgi almak gerekir. Buna anamnez deriz. Bu bilgiler bize yol gösterir. Kuşku duyulan hastalardan bağışıklık sistemini gösteren testler yapılır.Bu testler bize tanı koymaya yardım eder. Tedavide esas amaç hastaların belirtilerini ortadan kaldırmaya, hastaları korumaya veya tam tedavi etmeye yöneliktir. Bağışıklık sistemi hastalıkları kalıcı ve geçici olabilir. Asıl amaç çocukları sağlıklı büyütmektir. Bu nedenle bağışıklık sistemini destekleyici yaklaşımlar önemlidir. Gerekli durumlarda antibiyotik, immünglobulin, vitamin ve mineraller kullanılabilir. Kaynaklar: • Development of mucosal immunity in chidren; J.allergy,2012. • The Oxford Handbook of Poverty and ChidrenDevelopment,2012. 36 - Aralık-Ocak 2015 Peyer plakları: İnce bağırsaklarda bulunur, bağışıklık sisteminin temel dokularından biridir. Bağışıklık sistemi hücrelerinin eğitim alıp olgunlaştığı yerlerdendir. Kemik iliği: Bağışıklık sisteminin ataları olan kök hücreler, kemik iliğinin içinde bulunur. Çocukların bağışıklık sistemine en büyük yardım anne sütünden gelir. Anne sütü içeriğinde bebekleri koruyan bağışıklık sistemi hücreleri ve enzimler vardır. Bu nedenle ilk altı ay bebeklere sadece anne sütü verilmelidir. Lenf (akkan): Bağışıklık sistemi hücrelerini ve antikorlarını vücutta ihtiyaç olan yere taşıyan sistemdir. Ruh sağlığı Şu “depresyon” dedikleri... Psikiyatrist Dr. Levent Soylu Birçok psikoterapist, depresyonun, bilinçaltının özellikle öfke duygusunu baskılamak için kullandığı bir savunma olduğu konusunda hemfikir! Karamsarlık ya da isteksizlik, ek olarak uykusuzluk veya aşırı uyuma isteği, iştah ve konsantrasyon bozukluklarından bir kaç tanesi varsa ve bu belirtiler iki haftayı geçtiyse depresyon tanısı koyulur. Kimi vakalar mevsimsel ve biyolojik özellikler gösterir. Ağır seyreder, belirgin bir stres etkeni bulunmaz. Bu tür vakalar ilaç tedavisinden en çok faydayı görür. Ancak çoğu durumda hayatın doğal zorlanmalarına ve uyumsuzluklara yanlış depresyon tanıları koyulmaktadır. Depresyonun gerçek kaynağına inmek Mutsuz bir evlilik, iş stresi, maddi veya benzeri sorunlar bazen insanlara baş edemeyecekleri hissini yaratıp geçici içe kapanmalara neden olabilir. Birçok psikoterapist, depresyonun özellikle öfke duygusunu baskılamak için bilinçaltının kullandığı bir savunma olduğu konusunda hemfikirdir. Bu gerçek göz önüne alındığında aslında savaşılması gerekenin depresyon değil, yaşam ve yaşamın doğal uzantısı olan duygular olduğu ortaya çıkar. Örneğin işiniz sizde depresif duygulanım yaratıyor ve siz işiniz konusunda risk alamıyorsunuz. Beyninizdeki sesler hep bu işi kaçırmamanız gerektiğini söylüyor. Doktorunuz size antidepresan veriyor ancak sizin yaşam ve potansiyel risk analizinizi yapmıyor. Siz de işe devam ediyorsunuz. Artık iş değiştirmek için yaşlısınız ya da evlilik sorunu nedeniyle eşinize öfkelisiniz ve öfkeyi ifade edemediğiniz için de depresyondasınız; ilaçlarla depresyonunuz ertelendi ve üstüne iki çocuğunuz oldu. Her şey daha kötü; zamanında evlilik terapisi almadınız ya da boşanamadınız. İşte bu yaygın örneklerde görüldüğü gibi depresyondaki her vakaya aynı gözlükle bakmak doğru bir yaklaşım olmaz. Bilinçaltını temizlemek Tedavide; uygun vakalarda ilaç ve mümkünse psikoterapi birlikte kullanılmalıdır. Psikoterapide Gestalt, bilişsel, analitik ve benzeri yöntemler kullanılır. Depresyonda işe yaramayan şemalar temizlenir, kişiyi depresyona hassas hale getiren yaşatmadığı kutuplar fark ettirilir, öfke kullanma yeteneği geliştirilir, duygu tanıma çalışmaları, geçmişin ve bilinçaltının temizlenmesine yönelik çalışmalar yapılır. Depresyonu kontrol etmek için • An odaklı yaşayın. Bu, size seçenek sunup çıkış yolu sağlar. Geçmişi sürekli irdelemek kişiyi çaresiz ve kurban rolünde tutar. • Depresyonla “ tutulan öfke” kardeş gibidir o nedenle öfke kontrolü ya da yönetimi konusunda bilgilenmek işe yarar. • Tıkanılan noktada beklemek kişinin daha çok umutsuz, karamsar ve değersiz hissetmesine neden olur. “Hareket” olmadan hiç bir şey değişmez. Hareket edelim, yeni konumlar, yeni bakış açıları konusunda kendimizi istekli tutalım. • Depresyona has kısıtlayıcı şemalar hakkında bilgilenelim; hata yapma, sıradan olma hakkımız olduğunu, bunların “hiçlik” anlamına gelmediğini bilelim. Her olayı kişiselleştirmeyelim. • İçimizde yaşatmaya korktuğumuz kutupları yargılamak yerine kucaklayalım. “Sıradan tarafımı, duyarsız tarafımı, aptal tarafımı, zayıf tarafımı seviyorum,” diyebilelim. • Çoğu depresyonlu “ya güçlüyüm ya hiçim” şeması nedeniyle zorluklarla karşılaşınca ya da zayıf olma durumlarında depresif tabloya girer. Yani kişi zayıf kutbunu da kabullenip yaşatmalı hemen güçlü bir duruş aramamalıdır. • Yapılan araştırmalarda günde 30 dakika ve üstü düzenli spor yapmanın depresyon oranını düşürdüğü bulunmuştur. O nedenle mutlaka spora zaman ayrılmalıdır. • Çinko, selenium, B6-12 vitaminleri, tirozin, magnezyum, demir, omega 3 gibi mineral, vitamin ve maddelerin eksikliğinde depresyon ortaya çıkar. O nedenle bu maddelerle ilgili bilgi sahibi olmak önemlidir. Doğru bilgi kaynakları ise doktorunuz ve eczacınızdır. 38 - Aralık-Ocak 2015 Bitki çayları Ecz. Asuman Çakıroğlu Kış aylarında hem içiniz ısınsın hem de sağlıklı kalın Etkin Sağlık olarak sizlere kış aylarında içinizi ısıtacak, bir yandan da bünyenizi güçlendirecek bazı bitkisel çay önerileri sunuyoruz. Kekik Çayı Origanum vulgare) 40 Öksürük, bronşitte enflamasyon giderici ve ekspektoran etki gösterdiği ispatlanmıştır. Çay ve gargara olarak kullanılabilir. İki gram bitki üzerine 150 ml sıcak su eklenerek 10 dakika bekletilip içilebilir. Aynı çay ile gargara da yapılabilir. Taze hazırlanmalıdır. - Aralık-Ocak 2015 Papatya Çayı (Matricaria chamomilla) En önemli kış çayları arasında yer alır. Papatya çeşitleri çok fazla olduğu için kontrolleri yapılmış tıbbi papatya ancak ve sadece eczanelerde bulunabilir. Öksürük, bronşit, soğuk algınlığı, ateş, ayrıca deri, ağız, yutak enflamasyonlarında ve yara ile yanıkta medikal tedaviye yardımcı olduğu çalışmalarla gösterilmiştir. Çay olarak içmek isteyenler üç gram, yani yaklaşık bir tatlı kaşığı drog üzerine 150 ml kaynar su ekleyip 5-10 dakika beklettikten sonra süzerek içebilir. Taze olarak hazırlanmak kaydıyla günde üç veya dört fincan içilebilir. Gargara olarak kullanmak isteyenler ise aynı miktar papatya üzerine yarım fincan sıcak su ekleyip 15 dakika beklettikten sonra süzerek ağızda 30 saniye süre ile gargara yapabilir. Bu işlem bir kaç kez tekrarlanabilir. Kuşburnu Çayı (Rosa canina) Adaçayı (Tıbbi Adaçayı) (Salvia officinalis) Soğuk algınlığı, ateş ve enflamasyonda yararlı olduğu çalışmalarla gösterilmiştir. İki veya iki buçuk gram kaba toz haline getirilmiş kuşburnu parçaları üzerine 150 ml sıcak su eklenerek 10-15 dakika bekletilir. Bu infüzyon günde iki defa içilebilir. Bitki çaylarını alırken eczanelerin tercih edilmesi gerekir. Doğru ürünün, iyi hazırlama tekniklerine göre hazırlanması ve gerekli kontrollerinin yapılmış olması açısından bu çok önemlidir. Ağız, boğaz enfeksiyonlarında kullanılabildiği çalışmalarda gösterilmiştir. Üç gram drog üzerine 150 ml sıcak su eklenip 10 dakika bekletilir. Çay olarak içilebildiği gibi gargara da yapılabilir. Soğuk algınlığı çaylarına karıştırılabilir. Zeytin Yaprağı Çayı (Olea europaea) Soğuk algınlığı durumunda bazı bitkisel çaylar tek tek içilebildiği gibi iki veya üç tanesi karıştırılarak da içilebilir. Bitkilerle ilgili her konuda en doğru bilgiyi eczacınız verebilir. Yedi veya sekiz gram zeytin yaprağı alınır. 150 ml sıcak su eklenip 10 dakika demlenir. Süzülerek içilir. Bu çayın ateş düşürücü etkisi olduğu ispatlanmıştır. Günde bir, iki kez içilebilir. Diyabette, hipertansiyonda kullanılabildiği çalışmalarda gösterilmiştir. Diüretik özelliği vardır. Ihlamur Çayı (Tilia cordata / Tilia platyphyllus) Eski zamanlardan beri bilinen, çok önemli bir bitki olan ıhlamurun soğuk algınlığı ve öksürük giderici özelliği vardır. Spazm giderici, rahatlatıcı olarak da etkili olduğu çalışmalarda gösterilmiştir. İki veya üç gram ıhlamur çiçeği üstüne 150 ml sıcak su eklenir. Beş veya 10 dakika demlendikten sonra süzülüp içilir. Ayrıca ıhlamur suyla kaynatılırsa müsilajı, yani balgam söktürücü özelliği artabilir. Kaynarken kattığımız küçük zencefil ve tarçın parçaları çaya içimizi ısıtan güçlü bir aroma verir. Ağustos-Eylül 2014 - 41 Sağlıklı yaşam Yaşama eyleminin ilk göstergesi: Nefes Nefes verilerek başlanan, nefes verilerek sonlanan sürece YAŞAM deniliyorsa, bu süreci zaten sahip olunan ve hiçbir maliyeti olmayan NEFES ile en iyi ve en kaliteli bir şekilde yönetmek mümkün. Figen Kocabıyık Nefes Eğitmeni Teknolojinin bize getirisi olan ve gittikçe hızlı tükettiğimiz yaşamımız, çevre stres faktörlerinin de etkisiyle maddi ve manevi baskılar sonucunda kısır bir döngü içine giriyor. Bu döngü, bizleri kontrolsüzce sık ve sığ nefes almaya yöneltiyor. Bunun sonucunda fizik, duygu ve zihin bedenlerimiz üzerinde sıkışıklıklar, blokajlar oluşarak ortaya fiziksel rahatsızlıklar çıkıyor. Sahip 42 - Aralık-Ocak 2015 olunan tüm bu fiziksel rahatsızlıklarda iyileşme sağlamak, şifalanmak, rahatlamak için kullanılan meditasyon, reiki, yoga ve manyetik şifa gibi çalışmaların temelini NEFES oluşturuyor. taşıyan bu teknikler bilinçaltı düzeyde değişimleri ve dönüşümleri gerçekleştirmek için en etkili araçlardan biri arasında yer alıyor. Duygularımız ve düşüncelerimiz fizik bedeni etkiliyor. Nefes teknikleri uygulamaları sonucu, kan kimyası ve beyin kimyasında olumlu değişimler Nefes teknikleri ve yararları Nefes teknikleri fizik, duygu ve zi- gözleniyor. Hormonlar dengeleniyor. hin beden üzerinde kontrol sağlıyor. Kan basıncı düzeliyor, nabız normal Farkındalığı yükseltip üst seviyelere seviyeye geliyor. Bu da sağlıklı bir ya- Sağlıklı yaşam Doğru nefes almak... şam anlamına geliyor. Doğru uygulanan nefes teknikleriyle metabolizma hızlanıyor, bunun sonucunda da çok kısa bir süre içerisinde kilo kontrolü sağlamak mümkün oluyor. lanmaya ve nefes ritmini takip etmeye yönelik çok kısa süreli bir nefes çalışması bile o andaki duyguları olumlu yönde değiştirip, o an, ani olarak yapılacak negatif bir hareketi ya da seçimi tekrar sorgulayıp değiştirmeye imkân tanıyor. Yine nefes teknikleri kullanarak irade kazanımı ve ego kontrolü sağlamak, kendini iyi ifade edebilmek, düzgün konuşmak ve stresle başa çıkabilmek mümkün oluyor. Duyguların aşırıya kaçmasını önlemek Nefes teknikleri ile tüm duyguları (öf ke, kızgınlık, nefret, kıskançlık gibi) kontrol altına almak kolaylaşıyor. Nefese odak- Teknik Öncelikle şu an içinçalışma de bulunulan duygu örnekleri durumunu (ruh halini; yani kızgın, öfkeli, sıkıntılı olma halini) tespit etmek, gerek çalışma sonucunu görmek gerekse nefes farkındalığı açısından önem taşıyor. Bu farkındalıktan sonra, burundan derin ve doyarcasına alınan, ağızdan sakin ve uzunca verilen üç adet nefes bile, duygu durumunda çok kısa sürede değişiklik yaratıyor. Dünya literatüründe de “Üç Derin Nefes (Three Deep Breathe)” adı verilen bu çalışma vücuda alınan yoğun oksijenle birlikte, kaslarda gevşeme, nabızda yavaşlama görülüyor; kan basıncı düşüyor ve ilgili hormonlar aktive edilerek rahatlama sağlanıyor. Bu durumda seçimler yeniden değerlendirmeye alınabiliyor. Ayrıca bu çalışmayı her sabah ayna karşısında üçüncü nefesi aldıktan sonra gülerek en azından gülümseyerek vermek, günün sonraki bölümünün enerji dolu ve pozitif geçmesini sağlıyor. Stresli yaşam şekli, eğitim, öğretim sistemi sonucunda sürekli savaş ve kaçış durumunda faaliyet gösteren, hiçbir yöntemle susturulamayan zihne nefes teknikleri ile rahatlatıcı zaman aralıkları tanımak mümkündür. Bu da sağlıklı bir zihin, sağlıklı bir yaşam, düzenli uyku demektir. 1 44 - Aralık-Ocak 2015 …istenmeyen alışkanlıklardan kurtulmaktan, düzgün konuşmak, kendini ifade edebilmek, düzenli uyku, kolay doğum, kilo kontrolü, vücut ısısında değişim sağlamak, horlama, reflü, kan basıncı düzelmesi, kanser, ağrıları kontrol altına alabilme, stresle başa çıkabilme, öfke kontrolü, panik atak gibi pek çok konuda etkindir. Sağlıklı ve güçlü bir beden için uygun bir zemin hazırlar. Nefes uygulamaları kendinizi tanımaya, başkalarını anlamaya, evrensel sistemin işleyişini fark ederek kişinin kendi potansiyellerini açığa çıkarmaya yardımcı olur. Teknik Rahat giysilerle rahat bir pozisçalışma yonda oturup, gözleri kapatıp, örnekleri nefes alışverişlerine odaklanmak yeterlidir. Yavaş bir şekilde burundan nefes alıp, nefesi sakin ve uzun vermek, yani ritmik solunum, kasları gevşeterek kalp atışlarının düşmesini, hormonal sistemin dengeye gelmesini sağlar. Beden gevşeyip rahatladıkça, zihinde de berraklaşma olacaktır. Burundan nefes alırken iki sayı kadar sayıp, nefesi ikiye kadar sayarak içerde tutup, nefesi altıya kadar sayarak yavaşça verin. Nefes vermeyi, nefes almaktan daha yavaş yapın. Uygulanan doğru nefes teknikleri ile organ ve hormonların yeterli düzeyde çalışmaları sağlanabilir. Bu biyokimyasal düzelme sağlıklı düşünceyle birlikte yüksek bir farkındalık getirirken kişinin daha doğru seçimlere yönelmesini ve daha doyum içeren, kaliteli bir yaşam sürmesini sağlar. Korku ve endişeler, panik atak, depresif durumlar, kurtulmak istenilen alışkanlıklar, hayatımızı negatif yönde etkileyen düşünce kalıpları, nefes teknikleri ile kısa bir sürede değiştirilip dönüştürülebilir. “Holoterapik Nefes Tekniği” adı verilen ve bilinçaltı sağılımı sağlayan yöntem kısa bir sürede amaca hizmet eder bir şekilde sonuçlar sunar. 2 Diş sağlığı Diş Hekimi Dr. Yüksel Küpeli Estetik diş hekimliğinde sağlıklı dişeti önemli Günümüzde gelişmiş dişeti tedavileri ve cerrahisi sayesinde hem estetik açıdan güzel bir görünüme kavuşmak hem de kaybedilen dokuları yeniden kazanmak mümkün. Dişeti hastalıkları insanlığın etkilendiği en yaygın hastalıklardan biridir ve diş kaybına neden olan önemli bir sağlık sorunudur. Dünya nüfusunda yetişkinlerin yarısından fazlasını etkiler. Dişeti kanaması uyarıdır Sağlıklı dişeti açık pembe renkte, mat, yüzeyi pütürlü ve sert bir görünümdedir. Dişeti hastalığının en önemli belirtisi ise kanamadır. Bu kanama fırçalarken, bir şey ısırırken veya kendiliğinden olabilir. Dişetinin rengi kırmızı-morumsu, yüzeyi parlak ve düzleşmiştir. Değişik dişeti hastalıkları vardır. Bu hastalıkların oluşumunda bakteri plağı dediğimiz mikro- 46 - Aralık-Ocak 2015 biyal birikinti ve lokal faktörler büyük önem taşır. Bakteri plağı ağızın yeteri kadar temizlenememesi sonucunda diş yüzeyinde, diş ve dişeti sınırında birikmiş artıklardır. Öncelikle yumuşak olduğu için fırçalama işlemi ile rahatlıkla uzaklaştırılabilirler. Temizlenmezse diştaşı (tartar) denen pürüzlü yüzeyler oluşur. Bunun yanı sıra lokal faktörler de önemlidir. Tedavi edilmemiş çürük dişler, hatalı restorasyonlar, tükürük içeriği de bakteri plağının tutunmasını artırarak dişeti hastalığına neden olur. Dişeti hastalıklarına dikkat Dişeti hastalıkları aktif ve pasif evrelerden oluşan bir karakterdedir. Za- man zaman akut bir hal alması, kişinin direnci, bağışıklık sisteminin zayıf olması, genel sağlığının kötü olması, hormonal değişiklikler ve ağız hijyeninin yetersizliği ile ilişkilidir. Dişeti hastalıkları ağızın her tarafında aynı şekilde görülmez ve aynı yıkıcı özellikleri taşımaz. Bu noktada yukarıda bahsettiğimiz lokal faktörler önemlidir. Diş estetiği ve sağlıklı bir gülüş Günümüzde diş estetiğinde dişin formunun, renginin yanı sıra dişlerin dişeti ile uyumu da önemlidir. Dolayısıyla gülümsemeyi estetik kılan birçok faktör vardır. Bunlardan bir tanesi de dişetinin görünümü, for- mu ve rengidir. Örneğin birey güldüğünde dişetleri gereğinden fazla görünüyorsa bu görünüm (gummysmile) estetik olarak istenmeyen bir durumdur. Ne kadar estetik dişler yapılırsa yapılsın fazla görünen dişetleri her zaman gülüşünüze olumsuzluk katar. Zaman içinde yaşanan dişeti hastalıklarına bağlı olarak dişlerin arasında boşluklar, açıklıklar görülebilir. Dişler yer değiştirebilir. Aynı çenede simetrik dişler arasındaki dişeti konturları eşit olmayabilir. Bu kontur düzensizliklerinin dişeti cerrahisiyle düzeltilmesi artık sık sık yapılmaktadır. Dişeti büyür mü? Dişetlerindeki morfolojik problemlerin bazıları da ilaç kullanımına, hormonal değişikliklere bağlı olarak gelişen dişeti büyümeleridir. Dişeti büyümeleri bireyin hem sağlığını hem de estetiğini oldukça olumsuz etkiler. Bu büyümeler kimi zaman kırmızı, şişkin görünümlü ve kanamalıdır. Bu görünüme ağızda kötü tat ve koku eşlik eder. Günümüzde dişeti cerrahisiyle bu sorununda tedavisi gerçekleştirilebilmektedir. yan daha koyu, siyaha yakın renkte renkleşmeler olabilir. Bu pigmentasyon esmerlerde ve özellikle çok sigara içenlerde belirgin ve fazladır. Dişetlerindeki bu renklenmeler bazı sistemik hastalıklara bağlı olarak da görülebilir. Örneğin bazı kan hastalıkları ve böbrek problemleri gibi durumlarda ayırıcı tanı yapılıp gerekirse tıbbi yardım alınmalıdır. Tedavi ile estetik görüntüye kavuşmak mümkün Bugün dişeti tedavileri ve cerrahisi kapsamında estetiği koruyan, kaybedilen dokuların yeniden kazanılması üzerine kurulu yeni teknikler uygulanmaktadır. Dişeti tedavilerinde bazı dokuların eliminasyonu ya da şeklinin değiştirilmesi gerekebilir. Fonksiyonun elde edilmesiyle beraber yüze uyumlu diş-dişeti formunun sağlanması tedavinin tamamlayıcı parçasını oluşturur. Fark edilen güzel gülüşler için… …dişler dişeti ile bir bütün oluşturmalıdır. Dişeti hastalıkları basit dişeti kanamalarından; diş kaybına neden olabilecek derin kemik kayıplarına kadar oldukça geniş bir yelpazeyi oluşturur. Fonksiyonelliğin olduğu kadar estetiğin de ön planda olduğu günümüzde beyaz ve parlak dişlerin etrafını sağlıklı, düzgün konturlara sahip dişeti çevrelediği sürece amacımıza ulaşmış sayılırız. Hatalı diş fırçalama dişleri etkiliyor Dişetlerinde görebileceğimiz diğer bir morfolojik değişiklik ise dişeti çekilmeleridir. Dişetlerimiz konumu gereği ağız içerisinde her türlü travmaya maruz kalabilirler. Dişler üzerinde biriken bakteri plağı ve iltihap önemli bir travmatik ajandır ancak bununla beraber hatalı diş fırçalama, sert kıllı fırça ile aşırı basınç uygulamak da dişeti çekilmesinin nedenleri arasında küçümsenemeyecek bir yere sahiptir. Dişeti çekilmeleri kişinin ağız hijyen düzeyi ile ilişkili değildir. Hijyen yetersizliğinden çok aşırı basınçla fırçalamak etkendir. Dişeti çekildikten sonra ortaya çıkan kök yüzeyi elbette estetik beklentilerimiz ile bağdaşmaz. Diğer taraftan bazı bireylerin dişetlerinde enfeksiyona bağlı olma- Aralık-Ocak 2015 - 47 Kitap Bir aynada iki ülke: Polonya ve Türkiye İki ülkeyi bilinmedik öykülerle ve birbirinden güzel fotoğraflarla anlatan “Bir Aynada İki Ülke - Polonya ve Türkiye” kitabı, Polonya Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosluğu tarafından yayınlandı. Türkiye ile Polonya’nın diplomatik ilişkilerinin başlamasının ve dostluklarının kurulmasının 600. yılı 2014’te çeşitli etkinliklerle kutlandı. Ama tüm bu kutlamalardan geriye kalan bir kitap yıllarca değerini koruyacağa benziyor. İki ülkeyi bilinmedik öykülerle ve birbirinden güzel fotoğraflarla anlatan “Bir Aynada İki Ülke - Polonya ve Türkiye” kitabı, Polonya Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosluğu tarafından yayınlandı. Kitabın önsözünü Polonya Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Radosław Sikorski kaleme aldı. Kitabın fotoğraflarını çeken Akgün Akova, her fotoğraf için birer yazı yazdı ve hepsini birbirine bağladığı metinleri de yazdı. Üç yıllık proje “Bir Aynada İki Ülke - Polonya ve Türkiye” kitabı üç yıl süren bir proje sonunda gerçekleştirildi. Proje koordinatörlüğünü üstlenen Gülden Akıncı, kitabın editörlüğünü de yaptı. Akova ve Akıncı, bu süre içinde on yedi kez Polonya’ya giderek iki ülke arasındaki bilinmeyen bağları orta- 48 - Aralık-Ocak 2015 ya çıkardılar. Az bilinen bağları derinleştirerek Türkiye ve Polonya arasında epik bir öykü yarattılar. Kitabın yaratıcıları, ilk sayfalarda bu süreci şöyle anlatıyorlar: “Vezirler yerine şairlerin, kaleler yerine deniz fenerlerinin, filler yerine astronomların, piyonlar yerine dağlar, göller ve nehirlerin yerleştirildiği bir ‘satranç oyunu’ düşünün. Tahtası Polonya ile Türkiye’nin coğrafyaları olan, hamle yapmak yerine iki ülke arasında bağların kurulduğu bir ‘satranç oyunu!’ Elinizde tuttuğunuz ‘Bir Aynada İki Ülke - Polonya ve Türkiye’ işte böyle bir ‘satranç oyunu’nun öyküsüdür. Üzeri bilgiyle dolu bir masada oynanan bu oyunu gerçekleştirmek için, biz iki Türk, üç yıl süresince Polonya’ya defalarca gittik ve köy köy dolaştık. İki ülke arasında altı yüz yıl önce kurulan diplomatik ilişki sonrasında ortaya çıkan bağları araştırdık. Bu araştırma ve yolculuklar sırasında Varşova’daki Türk pastacıların, İstanbul’a gelen Polonyalı yazar Sienkiewicz’in Boğaz’da geçirdiği günlerin, Poznań’daki tarihi Belediye binasının ön yüzüne portresi yapılan Anadolulu Homeros’un, Maria Skłodowska-Curie’nin Sorbonne’daki derslerine giren Türk “ Varşova’daki Türk pastacıların, İstanbul’a gelen Polonyalı yazar Sienkiewicz’in Boğaz’da geçirdiği günlerin, Poznań’daki tarihi Belediye binasının ön yüzüne portresi yapılan Anadolulu Homeros’un, Maria Skłodowska-Curie’nin Sorbonne’daki derslerine giren Türk kızı Remziye Hisar’ın, Osmanlı Sultanı Abdülaziz’in Dolmabahçe Sarayı’nda bir çalışma odası tahsis ettiği Polonyalı ressam Chlebowski’nin, dünyanın en büyük şairlerinden biri olan Türk şair Nazım Hikmet’in cebindeki Polonya pasaportunun, çağdaş Türkiye’nin kurucusu Atatürk’ün cenazesi taşınırken çalınan Chopin bestesinin peşine iz süren hafiyeler gibi düştük.” “ kızı Remziye Hisar’ın, Osmanlı Sultanı Abdülaziz’in Dolmabahçe Sarayı’nda bir çalışma odası tahsis ettiği Polonyalı ressam Chlebowski’nin, dünyanın en büyük şairlerinden biri olan Türk şair Nazım Hikmet’in cebindeki Polonya pasaportunun, çağdaş Türkiye’nin kurucusu Atatürk’ün cenazesi taşınırken çalınan Chopin bestesinin peşine iz süren hafiyeler gibi düştük. Toruń’da Kopernik’in doğduğu evin merdivenlerini tırmandık, Kołobrzeg kumsallarında şimşekleri bekledik, Tatra Dağları’nda tipi altında yürüdük, plajlarda cankurtaran kulelerine çıktık. Kraków’da cenaze törenlerine, Łowicz’de Corpus Christi’ye, Varşova’da Ölüler Günü’ne, Zakopane’de Noel konserine, Częstochowa’da dini ayinlere katıldık. Bir kış gününde Suchedniów istasyonunda heykeltraş Eugeniusz Zegadło’nun atölyesine gitmek için trenden indik; bir yaz günü Dunajec nehrinde rafting teknelerine bindik. Çok sayıda müzede, evde ve sarayda çekim yaptık; sokak gösterisine tanık olduk, insanların arasına karıştık. Mağaralara, yeraltına indik; tanı- Kitap madığımız çiftlerin düğünlerine katıldık, dostlar kazandık. Kimi gün bir geyiğin fotoğrafını çekmek için bataklıkta yürüdük, kimi gün dağ yolunda fırtınaya yakalandık, kimi gün trompetçilerle konuşmak için kulelere çıktık. Benzer yolculukları Türkiye’de de yaptık; oynadığımız satranç oyununda iki tane şah vardı çünkü: Polonya ve Türkiye... Bu yüzden İstanbul ve Kudowa’daki oyuncak müzelerini, iki ülkedeki milli parkları, geleneksel giysileri, Karadeniz kıyılarıyla Baltık kıyılarını birlikte anlattık.” 50 - Aralık-Ocak 2015 İki dilde basıldı “Bir Aynada İki Ülke - Polonya ve Türkiye” iki dilde, Türkçe ve Lehçe basıldı. Kitap piyasada satılmıyor ve Polonya Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosluğu tarafından dağıtılıyor. Akgün Akova ve Gülden Akıncı’ya, kitabın yayınlanmasının ardından Polonya Devleti tarafından, Polonya’nın uluslararası alanda tanıtılması ve yüceltilmesine yaptıkları katkılardan dolayı “Bene Merito” Şeref Nişanı verildi. İki sanatçı bugüne kadar Türkiye ve Akgün Akova kimdir? “Bir Aynada İki Ülke Polonya ve Türkiye” kitabının yazarı ve fotoğrafçısı Akgün Akova, National Geographic, THY Skylife ve Voyafer gibi dergilerde fotoğrafları da yayınlanan bir sanatçı. Akova, İstanbul Oyuncak Müzesi’nde ilginç bir atölye de açtı. “Makinesiz Fotoğraf Atölyesi” adlı çalışma için Akova, “Işık ayarından önce akıl ayarının yapıldığı bir atölye... Önce gözbebeğinin sevindirildiği bir atölye... Fotoğraf makinesinin yalnızca adının geçtiği bir atölye...” tanımını kullanıyor ve ekliyor: “Makinelerinizi çantanızda bırakın ki, fotoğraf önce beyninizin içinde dolaşsın. Deklanşöre basmadan önce coğrafyaya, matematiğe, felsefeye, mimariye yol açın. Aklın görmediğini göz; gözün görmediğini de fotoğraf makinesi nasıl görebilir ki? “ Atölye, Cumartesi günleri 10.00-12.30 arasında. Dört hafta sürüyor ve katılımcıların 15 yaş üstünde olması gerekiyor. Dönemlerin başlangıç tarihleri ise şöyle: 10 Ocak 2015 - 14 Şubat 2015 21 Mart 2015 - 25 Nisan 2015 Polonya’da altı fotoğraf sergisi açmış ve 2010 yılında bir başka kitaba, “Ayyıldızın Altındaki Kartal Polonezköy”e de imza atmışlardı. “Ayyıldızın Altındaki Kartal Polonezköy” kitabı ise, 2014’ün son günlerinde, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yeniden yayınlanarak üç dilde satışa sunuldu. Aromaterapi Aromaterapi ile kış hastalıklarından korunmak mümkün Bitkisel yağların gücünden faydalanarak vücudun bağışıklık sistemini desteklemek ve direncini artırmak mümkün. Kışın daha çok görülen boğaz enfeksiyonu, grip, nezle, soğuk algınlığı, öksürük gibi rahatsızlıkların giderilmesinde aromaterapi çok etkili oluyor. Antibakteriyel ve antiviral etkisi çok yüksek Çay ağacı (Melaleuca Alternifolia), Biberiye (Rosmarinus officinalis) ve Kekik (Thymus vulgaris) Esansiyel Yağları ile nefes açıcı ve analjezik etkileri olan Florame Çay Ağacı Esansiyel Yağı Bir çay bardağı içine konan iki veya üç damla çay ağacı (tea tree) ile hazırlanan karışımla gargara yapılır. Üç veya dört saat aralıklarla günde üç, dört kez uygulanır. Bilgi için eczacınıza danışınız! ÖNEMLİ! Bu etkilerin elde edilebilmesi için, yağların organik tarımdan elde edilmiş olması ve saf (daha ucuz ya da daha kolay elde edilen başka bir yağ ile seyreltilmemiş) olması çok önemlidir. Bu özellikleri taşımayan yağlar, istenen sonuçları veremez. Florame Organik Biberiye Esansiyel Yağı 25 ml Tatlı Badem Yağı içine konan 1 ml Biberiye Yağı ile hazırlanan karışımla göğüs bölgesine masaj yapılır. Masajdan sonra ılık pamuklu bir havlu ya da bezin göğüs bölgesine konulması önerilir. Bilgi için eczacınıza danışınız! Okaliptus (Globulus Eucalyptus) ve Nane (Mentha piperita) Esansiyel Yağları sayesinde kış hastalıklarına karşı koruma sağlanabiliyor. Florame Organik Okaliptüs Esansiyel Yağı Florame Organik Okaliptüs Esansiyel Yağı Okaliptüs yağının burun açıcı özelliği vardır. Hem çocuklar hem yetişkinler kullanılabilir. Nefes açması ve aynı zamanda mikropları gidermesi için, okaliptus yağı ile inhalasyon yapılır: Yarım litre kaynamış su içine konan üç veya dört damla Okaliptus Yağı ile inhalasyon yapılır. Üç veya dört saat aralıklarla günde üç, dört kez uygulanır. Bilgi için eczacınıza danışınız! Florame Organik Limon Esansiyel Yağı Organik Sertifikalı Florame Limon Kabuğu Esansiyel Yağı, havadaki bakterileri temizleyici özelliğe sahiptir. Hava yayıcısında naneyle birlikte kullanıldığı zaman hoş bir koku yayarak havayı tazeler ve işyerinizde ya da evinizde bir ferahlık ve temizlik havası estirir Bilgi için eczacınıza danışınız! 52 - Aralık-Ocak 2015 Havanda dövülenler Evrensel sevginin gücünü içinizde hissedin Sahaja Yoga ile evrensel sevginin gücünü içimizde hissedebilmemiz çok daha kolay. Bu yöntemle içimizdeki gücü keşfedebilir ve ana güç ile bağ kurarız. Ecz. Nur Coşgun Markov Meditasyon uzun yıllar hep merak ettiğim bir konuydu. Meditasyona başlamadan önce, “Olur mu, olmaz mı, nasıl olur, düşüncesiz kalmak gerçekten mümkün mü, düşüncelerim beni değil, ben düşüncelerimi nasıl kontrol edebilirim?” gibi sorularım vardı. Merak ettiğim bu konular temelde içimdeki arzunun dışa vurmasıydı belki de ve içsel yolculuğumun başlangıcı oldu. Tam da bu dönemde “Sahaja Yoga” yöntemiyle tanıştım. “Sahaja” sizinle birlikte doğmuş olan, “Yoga” ise her yanı saran evrensel güç ile bütünleşmek demek. Bu bütünleşmeyi hissetmek, onun getirdiği denge ve huzur içinde yaşamak her insanın kolaylıkla deneyebileceği bir uygulama. “Sahaja” aynı zamanda kolayca, kendiliğinden olan anlamına da geliyor. İçimizde bulunan evrensel enerji “Kundalini” Sahaja Yoga ile kolayca uyandırılıyor ve kişi ellerinde titreşimleri hissetmeye başlıyor. Sahaja Yoga basit ve son derece etkili bir yol. Bu yolda ilerleyebilmenin tek şartı ise meditasyon yapmak. Her gün tohumların filizlenişini, çiçeklerin açışını, meyvelerin oluşunu görürüz. Ancak bunların nasıl gerçekleştiğini düşünmek istemeyiz. Sahaja Yoga kurucusu Shri Mataji der ki, “Televizyon izlemek basit bir olaydır. Ama televizyonun teknik donanımı ve o yayının bize nasıl ulaştığının anlaşılması bir o kadar zor ve karmaşıktır. Siz sade- 54 - Aralık-Ocak 2015 ce televizyonun düğmesine basarak izleyin. Denizde yüzersiniz ama suyun oraya nasıl geldiğini, kaldırma gücünü ve benzeri şeyleri düşünmezsiniz. İşte bunun gibi sadece yüzün, suya kendinizi bırakın.” Sahaja Yoga ile evrensel sevginin gücünü kendi içimizde hissedebilmek artık çok daha kolay. Bu yöntemle içimizdeki gücü keşfedebilir ve ana güç ile bağlantısını sağlarız. Bir kere bu ana güç ile bağlantı gerçekleşirse yaşayacağınız muhteşem sonuçları hayranlık içinde izleyebilirsiniz. Aynı suda yüzmek gibi, kendinizi bu sevgi dolu Kundalini’ye bırakabilirsiniz. Sevgi anne rahminde beyni etkiliyor Henüz, üç aylıkken tanrısal sevginin her yanı saran gücü sayesinde yayılan bilinç ışınları, onu aydınlatmak için fetusun beyninden geçer. Beynin şekli prizmatik olduğundan onun üstüne düşen ışın demetleri farklı kanallara kırılarak yansırlar. Bu kanallar içimizde bulunan şu sinir sistemlerini oluştururlar: 1. Sempatik sinir sistemi (sağ) 2. Sempatik sinir sistemi (sol) 3. Parasempatik sinir sistemi 4. Merkezi sinir sistemi ı bize Yaşam mlu ve ğu olu sundu oşullarıyla Bu subtil enerji, it uz k olums bilmek, şah , beyindeki merkezek ene kabull da kalabilm le lerden nüfuz eder bi un ve “çakra” adı vekonum içindeyken , ek yın rilen altı merkezbir ola an bakabilm eri l d k ı i r l l de daha toplanır. a e ş ı z d güzel ö arak u b Kalan enerji bunn ü p ya büt asyon dan sonra üç buçuk t i d k e m abilme sarım halinde omursağlay ün. ga kemiğinin altında yer mümk alan üçgen kemiğinin içine (sakrum kemiği) yerleşir. Bu enerji “Kundalini” olarak bilinir. Bu canlı enerjinin özelliği; kendi kendisini düzenlemesi, yeniden hayat vermesi ve yükselmesidir. Kendi kendini düzenleme kalitesi ile hayatta devamlılığı sağlar ve korur. Yeniden hayat vermesi; içindeki yenileme, iyileşme ve dengeleme sağlama kapasitesi vardır. Yükselişi ise aklın ve efsanelerin üstüne çıkıp kolektif bilince ulaşmasıdır. Kendini tanıyan insan dünyayı daha iyi anlar Sahaja Yoga ile birlikte kendimi tanıdıkça dünyayı daha iyi anlamaya başladım. Bakış açım, anlayışım, yaşam tarzım, hayattan zevk alma arzum gelişti. Meditasyon yapmaya başladıktan sonra karşılaştığım olaylarda daha dengeli olduğumu fark ettim. Huzuru ve neşeyi içimde tam olarak hissedebiliyorum. Bir dağa, bir ağaca, bir insana baktığımda hayatın kendisinin ne kadar büyük bir mucize olduğunu fark ediyorum. İlk zamanlar merakla başladığım bu yolculuk, sonradan bir yaşam felsefesine dönüştü. Her an farklı deneyimler yaşayarak farkındalığımın da güçlendiğini hissediyorum. Her geçen gün kendimle ve hayatla ilgili yeni şeyler keşfediyorum. İçim böyle bir neşe ve huzurla dolduğu zaman bu enerjiyi çevremdeki herkes ile paylaşmak istiyorum. Kendimizden başlayan bu pozitif değişim ve gelişim sonra ailemizde ve çevremizde de yansımalar yapmaya başlıyor. Yaşadığımız olumsuzluklar karsısında gücümüz artıyor, hayatı daha farklı ve farkında karşılayabiliyoruz. Negatif etkenler enerjimizi emiyor İçinde bulunduğumuz yaşam koşulları, modern hayatın getirdikleri ve tabii ki sağlık mensubu olmanın zorlukları, bazen denge kurmayı güçleştiriyor. Ne yazık ki çok fazla negatif etkenle karşılaşıyoruz. Bu etkenler her zaman hastalıklar ya da kazalar gibi somut olmayabiliyor, bazen bir his ya da bir düşünce olarak biz farkına bile varmadan bizi meşgul ediyor, tüm enerjimizi emiyor. Beynimizi, bedenimizi yavaş yavaş kemiriyor. Ancak biz durumu fark ettiğimiz anda bu düşünceler anında duruyor. Böylece kontrol bize geçiyor. Meditasyon aslında bir konum. Düşüncesiz farkındalık konumu. Çevremizde olup biten her şeyin farkındayız ancak düşünce yok. Dikkatimiz saf, farkındalığımız daha yüksek oluyor. Anda kalabiliyoruz. Kaygılar, korkular, endişeler ve kızgınlıkları bir kenara bırakıyoruz. Meditasyonla birlikte özümüzde sahip olduğumuz, bizi gerçek insan yapan, göremediğimiz kalitelerimizi hatırlamaya, farkına varmaya başlıyoruz. Bilgeliği, masumiyeti, saf dikkati, tatminkârlığı, kendi kendimizin öğretmeni olmayı, koşulsuz ve karşılıksız sevmeyi, kardeşlik ve birlik duygularının güzelliğini, iyiyi ve kötüyü ayırt edebilmeyi, affetmenin büyüklüğünü anlıyoruz. Hatalarımızı suçluluk duygusu şeklinde takıntı haline getirmeden dersimizi alıp yolumuza devam edebiliyoruz. Yaşamı bize sunduğu olumlu ve olumsuz koşullarıyla kabullenebilmek, şahit konumunda kalabilmek, bir olayın içindeyken bile dışarıdan bakabilmek, bütün bu güzel özellikleri meditasyon yaparak sağlayabilmek mümkün. Bu konuyla ilgili detaylı bilgiye www.sahajayogaportal.org adresinden ulaşabilirsiniz. Aralık-Ocak 2015 - 55 Vitrin Doğal kadınların tercihi doğal fondöten Türkiye’nin yeni mineral makyaj markası Youngblood, yüzde 100 minerallerden oluşan içeriği ve özel öğütme sistemi ile ciltte pürüzsüz, canlı, sağlıklı bir görüntü yaratıyor. Markanın mikronize ve ışık yansıtıcı minerallerden oluşan fondöten serisi kızarıklık, kırışıklık ve ince çizgilerin daha az görünmesini sağlarken güneş koruyucu özelliği de daha sağlıklı ve genç bir görünüme yol açıyor. Bağırsak tembelliğinden kurtulmanın doğal yolu Bağırsakların düzenli çalışmasına yardımcı olabilen bitki özleriyle hazırlanan Regu-lax, diüretik (idrar söktürücü) ve laksatif etkisiyle güçlü bir detoks da sağlıyor. Keten tohumu yağı ile sindirim sisteminizi düzenleyin En zengin omega 3 kaynaklarından biri olan keten tohumu yağı EPA adı verilen bir yağ asidinin üretimini, EPA da kişiyi artritten mide ülserine kadar iltihap kökenli pek çok hastalıktan koruyabilen PGE3 maddesinin üretimini sağlıyor. Özellikle F vitamini açısından zengin olan keten tohumu yağı, sağlığı artırıyor. Pot O’Miracle: Besleyici, Onarıcı Dudak Balmi İçerdiği shea yağı ve badem yağı sayesinde kurumuş, çatlamış dudakları besleyen balm, onarıyor, yumuşatıyor. Nane yağı ile dudaklardaki sızlamayı hafifleterek anında rahatlatıyor. Dudakları soğuktan koruyarak bakımlı görünmelerini sağlıyor. 56 - Aralık-Ocak 2015 Mustela çatlak önleyici krem 15 TL indirimli! Anne adayları için özel formülüyle Mustela Double Action çatlak bakım kremi, çatlak oluşumunun önlenmesine yardımcı oluyor. Patentli formülü ile cildin destek lif üretimine ve cildin esnekliğinin güçlendirilmesine yardımcı oluyor. Kremsi ve eriyen dokusu, doğal içeriğiyle ürüne 15 TL indirimle sahip olma fırsatını kaçırmayın! Portakallı vücut peelingi Delarom Paris’in ürünü tatlı portakal esansiyel yağı, cildi ölü hücrelerinden arındırıyor. Cilde esneklik katıyor ve hoş bir koku veriyor. Sağlıklı cilde ulaşmanın anahtarı Dr. Perricone ürün serisi cildin her türlü ihtiyacına yönelik, her yaş grubuna özel ürünler sunuyor. Her geçen gün yenilenen, teknoloji ve araştırmalar ile güçlenen ürün serisi, Dr. Perricone’a patentli içeriyle etkili sonuçlar veriyor. Seride hassas ciltlerden olgun ciltlere kadar tüm cilt tiplerine özel ürün grupları yer alıyor. Işığın yaşlandırıcı etkilerinden korunmanın pratik yolu Açık havada yapılan etkinliklerde güneş ışığının hasarını önlemeye, yaz aylarında bronzlaşmanın kalıcılığını sağlamaya yardımcı olan Heliokaps, fernblock, betakeroten ve yeşil çay içeriyor. Güneş ışığı altına çıkmadan yarım saat önce 15 gün boyunca günde bir kapsül Heliokaps kullanarak, cildinizin bronzluğunu koruyabilirsiniz. Aralık-Ocak 2015 - 57 AJAN DA “Kurtuluş Savaşı Destanı” tiyatro sahnesinde 22 Aralık / Caddebostan Kültür Merkezi / www.biletix.com Nazım Hikmet’in Türk Kurtuluş Savaşı’nı yazdığı destandan uyarlanan Kuvayi Milliye-Kurtuluş Savaşı Destanı, 22 Aralık’ta Caddebostan Kütür Merkezi’nde tiyatroseverlere buluşacak. Tiyatro 2000’in sahnelediği oyunun orijinal metni, Nazım Hikmet’in Bursa Hapishanesi’nde 1940’lı yıllarda kaleme aldığı “Memleketimden İnsan Manzaraları”nda yer alıyor. Oyun, Tamer Levent, Mehmet Ali Kaptanlar, Nişan Şirinyan, Yurdaer Okur, Cenk Sözeri, Efe Tunçer, Devrim Evin, Payidar Tüfekçioğlu ve anlatıcı olarak da Zeliha Berksoy tarafından sahneleniyor. Ressam Abidin Dino’nun Kurtuluş Savaşı Destanı için yaptığı eserler, ayrıca besteci Muammer Sun’un Kurtuluş Senfonisi de sahnede izleyiciyle buluşuyor. Placido Domingo 74’üncü yaşını İstanbul’da kutluyor 19 Ocak 2015 / Ülker Sports Arena / www.pozitiflive.com Yanlış okumadınız! Doğum gününden iki gün önce İstanbul’da vereceği konserle dinleyicileriyle buluşacak usta tenor Placido Domingo, tüm dünyada konser vermeye devam ediyor. Operayı halkla buluşturan yorumculardan biri kabul edilen Domingo, yalnızca bir tenor olarak değil bariton olarak da büyük takdir topluyor. Bugüne kadar 3.600’den fazla performans gerçekleştiren ünlü sanatçının İstanbul konserini kaçıranların çok hayıflanacağı şimdiden açıkça belli oluyor. Bizden haber... Dernek üyemiz Ecz. Metin Uyar’ın başarısını kutlarız Halk oylarıyla belirlenen “Türk Eczacıları Birliği (TEB) 2014 yılı Basın Ödülleri” sonuçları geçtiğimiz Eylül ayında açıklandı. Doğru, tarafsız ve dürüst haberciliklerinin yanı sıra evrensel yayıncılık ilkelerini sağlık alanında başarı ile uygulayan kişi ve kurumların emeklerini görünür kılmak amacıyla verilen ödüllerden birini de Etkin Eczacılık Derneği üyemiz, Milliyet Gazetesi İyilik-Sağlık Köşesi Yazarı Ecz. Metin Uyar kazandı. “En İyi Röportaj” kategorisinde birincilik kazanan Uyar, ödülünü 25 Eylül Perşembe günü Ankara Bilkent Otel’de düzenlen törende aldı. Kaynak: Etkin Eczacılık Derneği resmî internet sitesi, www.etkineczacilik.org 58 - Aralık-Ocak 2015 AJAN DA Dertli gönüllere giren, işte benim Zeki Müren! 19 Kasım-20 Aralık / Yapı Kredi Kültür Merkezi / www.ykykultur.com.tr Türkiye’nin “sanat güneşi” Zeki Müren, yeniden hayat buldu. Yapı Kredi Kültür Merkezi’nde 19 Kasım’da açılan “İşte Benim Zeki Müren” sergisi, herkesin gönlünde taht kuran ünlü sanatçıyı hem yeni nesille buluşturuyor hem de anıları tazeliyor. Sanatçının Türk Eğitim Vakfı ve Türk Silahlı Kuvvetleri Mehmetçik Vakfı arşivinde bulunan fotoğraflarının ve özel eşyalarının yer aldığı sergide on bine yakın desen, kostüm, plak, şiir, nota, arşiv görüntüleri ve daha pek çok sürpriz sizleri bekliyor. “Paşa,” onu unutmayanları, merak edenleri ve anmak isteyenleri Yapı Kredi Kültür Merkezi’nde bekliyor. Veganlara özel bir mekân Bi Nevi / 212 249 68 80 / www.bi-nevi.com Karaköy’de faaliyet gösteren Bi Nevi, vejetaryen mutfağı temsil eden bir mekân. Pazartesi hariç 12.00-22.00 saatlerinde açık bu yerde veganlar için özel mönü bile var; hem de hiç öyle üç beş çeşitle sınırlı değil. Bir denemek fena olmaz sanki, ne dersiniz? Çocuklar için mobil heykel atölyesi 27 Aralık / Akbank Sanat Çocuk Atölyesi / www.akbanksanat.com 7-14 yaş aralığındaki çocuklara yönelik mobil heykel atölyesinde sanat tarihinin ünlü isimlerinden Alexander Calder’in tekniği hakkında bilgiler veriliyor. Ardından tüm katılımcılar özgün mobil heykellerini üretip sergiliyorlar. Çocuğunuzun hem vaktini değerlendirmesini hem el becerisini geliştirmesini hem de düş dünyasının sınırlarını görmeyi istiyorsanız bu etkinlik tam size göre. 60 - Aralık-Ocak 2015 Yılbaşında sevdiklerime ne hediye etsem derdi bitti Sağlık güzellik getirir, güzellik de olumlu bakış açısını. Bu yüzden Etkin Sağlık olarak sizlere önerimiz, sevdiklerinize sağlık ve güzellik armağan etmeniz! Aralık ayı ortalarında başlayan o hoş telaşa kapılmış haldeyiz hepimiz. Sevdiklerimizi tek tek aklımızdan geçiriyor, fark ettirmeden ağızlarını arıyor, son zamanlarda hangi mağazada en çok neyi beğendiğini, neye ihtiyaç duyduğunu anlamaya çalışıyoruz. Bazı işyerlerinde hediye çekilişleri çoktan yapıldı. Bazı evlerde 2015’in bereketli geçmesi için hevesle sembolik çam ağaçları süslendi. Hemen herkesin aklında aynı soru var: Ne hediye alsam? Sağlık güzelliği getirir Ruhun ve vücudun sağlıklı olması insanların tüm enerjilerine yansır; ciltlerine de… Yapılan cilt bakımları ve ilave uygulamalar da aslında en büyük organ olan cildin sağlığını korumanın yollarından biridir. Kadın, erkek, genç, yaşlı demeden her insanın cildi ve saçları doğduğu andan itibaren hem vücudun içinden hem de dışından kaynaklanan etmenlerle olumlu ya da olumsuz tepkiler verir. Önemli olan, hep olumlu tepkiler almaya gayret etmektir. Yaş almak önlenemez belki ama yaş almanın etkileri geciktirilebilir. Sağlık güzellik getirir, güzellik de olumlu bakış açısını. Bu yüzden Etkin Sağlık olarak sizlere önerimiz, sevdiklerinize sağlık ve güzellik armağan etmeniz! Eczanelerden, eczacılara danışarak alabileceğiniz ürünlerle sevdiklerinizin hem sağlıklı hem de güzel bir yıl geçirmesini sağlayabilirsiniz. Üstelik bu yıl kendilerini biraz şımartmalarının onlara iyi geleceğini de hatırlatmış olursunuz. Eczaneden hediye alınır mı? Kızının ilk makyaj malzemesinin doğal olmasını, oğlunun ilk tıraş deneyimlerinin cildine zarar vermemesini kim istemez? Tansiyon takibi yapması gereken aile büyüklerinin her seferinde sokağa çıkmasına kimin gönlü razı olur? Ergenlik döneminin sivilcesiz geçmesi için ne yapacağını bilemeyenlere ne hediye edilebilir? İşte, bu ve benzeri onlarca sorunun yanıtı aslında en yakın eczanede saklı; her yaş aralığına, her cilt tipine, her saç özelliğine uygun hediye seçenekleri de eczanenin raflarında… Kendinize hediye almayı unutmayın! Konusunda uzmanlaşmış ünlü markaların yeni yıl için hazırladığı özel setleri kendinize de hediye edebilirsiniz. “Kendine hediye almak da nereden çıktı şimdi?” diye düşünmeyin; sizi en iyi tanıyan, size en yakın, sizi sevmesi gereken ilk kişinin yine siz olduğunuzu unutmayın! Sayfalarımızda yer verdiğimiz ürünlerle ve diğer ürün seçenekleriyle ilgili eczacınıza danışın, 2015’i sağlık, umut, güzellik ve huzurla karşılayın. E D Y HE i fırsatı Yeni yıl... Kleopatra’nın güzellik sırrı keşfedildi Sevdiklerinize tek bir ürünle profesyonel cilt bakımı etkisi yaşatmak isterseniz Exuviance Vespera Serum tam size göre! İçeriğinde, Kleopatra’nın süt banyosundaki sırrı mandelik asit, cildi besleyen ve güçlendiren A, C, E vitaminleri, nemi muhafaza eden özel deniz bitkileri ve cildin sorunlarına adeta bir ilaç gibi yaklaşan greyfurt ekstresi gibi öğeler olan ürünün ferahlık hissi veren turunçgil kokusunu uzun süre ciltte hissetmek mümkün. Dermalogica’nın yeni yıla özel sürprizleri sizi bekliyor Dermalogica’nın yeni yıla özel kutularında cildin en temel ihtiyaçları düşünülerek tasarlanan setler sizleri bekliyor. Sınırlı sayıda üretilen setler, bir adet orijinal boy nemlendirici ve iki seyahat boyu göz ürününden oluşuyor. Renkli kutularıyla, farklı ürün seçenekleriyle bu setler, sevdiklerine ve kendine sağlıklı bir cilt armağan etmek isteyenler için avantajlı bir alternatif. Sensibio H2O hem yeni yılı hem de 20. yaşını kutluyor “Mucize su” olarak ünlenen Sensibio H2O 20. yaşını kutluyor! Makyaj sanatçılarının öncelikli tercih ettiği makyaj temizleyicisi Sensibio H2O yılın son ayına özel bir fırsat sunuyor: Bir ürün alana ikincisi hediye ediliyor. 62 - Aralık-Ocak 2015 …sizi daha da güzelleştirip gençleştirsin Karma ciltlere yeni yıl çözümü Caudalie, karma ve karmadan yağlıya dönük ciltlerin tüm temizlik ihtiyaçlarını karşılayan tek bir set hazırladı. Instant Foaming Cleanser ve Deep Cleansing Exfoliating Cream şimdi yılbaşına özel Purifying Mask hediyeli set, sevdikleriniz için değerlendirebileceğiniz güzel bir alternatif. 2015’te sevdiklerinizin cildi ışıldasın diye Hazırladığı özel setiyle Darphin, ince çizgilerde etkili ve parlaklık sağlayan ürünleri bir araya topladı. Set, normalden kuruya dönük ciltler için bakım kremi, bakım serumu ve tüm ciltlerde kullanılabilen gece bakım kremi içeriyor. I-Envy sayesinde maskarayla uğraşmaya son Yüzde 100 kaliteli insan saçından üretilen I-Envy Takma Kirpikler, kirpiklerinizi uzun ve dolgun gösteriyor. Maskara ile uğraşmadan anında upuzun ve dolgun kirpiklere sahip olmanın tek yolu olan ürün, proteinli yapıştırıcısı ile kirpikleri besliyor. Soğuk iklim koşullarında da bakımlı olmak mümkün Dermalogica’nın özel yılbaşı setinde sert iklim koşullarına karşı cildi koruyup yenilenmesine yardımcı olan, erken yaşlanma, kronik kuruluk, nemsizlik gibi sorunlarla savaşan nemlendirici Super Rich Repair’in orijinal boyu bulunuyor. Göz çevresini tahriş etmeden ve kurutmadan temizleyen, Aloe Vera ve bitki özü içerikli Soothing Eye Make-up Remover ile Dermalogica’nın retinol içeren etkili göz çevresi bakım ürünü Age Reversal Eye Complex’in seyahat boyları da bu setle ile hediye ediliyor. …kokunuzu unutulmaz kılsın …gözlerinizin parladığı bir sene olsun Bir kremle makyaj etkisi Caudalie’nin yaşlanma etkilerini geciktiren göz ve dudak bakım kremi Premier Cru, bu soruna tek adımda çözüm sunuyor. İçeriğinde anti glikasyon etkili resveratrol, asma özsuyundan elde edilen viniferine ve üzüm çekirdeği polifenolleri bulunan ürün, göz çevresinde anında makyaj etkisi de yaratıyor. Mustela Yılbaşına Özel Dijital Bir Uygulama Yarattı! Anne ve bebek cilt bakım uzmanı Mustela markası ebeveynlere, bebekleriyle birlikte çekilmiş fotoğraflarını paylaşabilecekleri özel bir uygulama geliştirdi. www.mustelakampanya.com üzerinden ulaşılabilen uygulama ile kendi çerçevenizi yaratıp bebeğinizle birlikte yeni yıl dileklerinizi paylaşabilirsiniz. Mobil cihazlardan da kullanılabilen uygulama #mustelailemutluyillar hashtag’iyle paylaşımlarda Orijinal Boy Mustela Ürünü kazanma fırsatını sunuyor. Aralık ayı boyunca dileklerinizi paylaşabilirsiniz. #mustelailemutluyillar Kış ortasında egzotik bir düş Fas ve Bulgar gülleri, üzerine eklenen göz kamaştırıcı greyfurt ve pembe biber notaları, eşsiz esanslı vanilya çekirdekleri, Virginia sediri ve misk ile buluşuyor. Sürdürülebilir ormanlardaki dişbudak ağaçlarından elde edilen ahşap kapaklar, altın parıltılar taşıyan şişeleri taçlandırıyor. Caudalie’in yeni yıla özel Divine setinin yıldızı Parfum Divin’den bahsediyoruz. Üstelik yanında çok amaçlı güzellik ürünü Divine Oil (50 ml) de hediye. Aralık-Ocak 2015 - 63 …torunlarınızın ve sizin yılınız olsun Matricium ile bir ayda yepyeni bir cilt Araştırmacılarla ve biyologlarla işbirliği içinde yürütülen 14 yıllık çalışma sonunda dermatolojik devrim niteliğinde bir ürün ortaya çıktı: Matricium. Zamana bağlı olarak yaşlanmış, canlılığını yitirmiş ciltlerde etkili ürün, gerçek bir cilt ve doku yenilenmesi sağlıyor. Pişik kreminde bir ilk! Mustela, dünyada ilk kez pişik koşullarını laboratuvar ortamında oluşturduğu, bebek cildi üzerinde yaptığı testlerle yeni pişik kremini geliştirdi. Vitamin Barrier Cream 1.2.3 pişik kremi; önleyici, yatıştırıcı ve giderici formülüyle bebeklerin pişik sorununu çözüyor. Mustela Pişik Kremi özel ambalajıyla hazırladığı kampanyada bir ürün alana ikinci ürünü yüzde 50 indirimli sunuyor. Çöl sırrı Ectoin egzamaya şifa olacak Türkiye’de yaygın görülen egzamaya karşı Consentis, çöllerden gelen Ectoin’i egzama kremi DermEcto markasıyla pazara sundu. Ev temizliği sonrası elleri nemlendirmek için rahatlıkla kullanılabilen DermEcto, cildi uzun süre nemli tutarak, kuru ve tahriş olmuş cilde egzama yerleşimini engelliyor. Egzamalı bölgede hem kaşıntıyı azaltıcı hem de nemlendirici özelliğe sahip DermEcto krem, günlük olarak kullanılabiliyor. Ayrıca pompalı ağzıyla rahatça egzamalı bölgeye uygulanabiliyor. Erkeklere özel Açık hava sporları ile ilgilenenlere güzel haber! Kış aylarında kuruyan ve hatta çatlayan dudaklar erkeklerin de cilt problemlerinin başında geliyor. Ama artık beylerin bir yardımcısı var: Pro LS Lip Tech Lip Balm. Zeytin ağacından elde edilen squalane ve hidrojene edilmiş sebze yağı içeren ürün, nem kaybını önlemeye yardımcı oluyor. Balmumu dudakları nemlendirirken mat görünümünü koruyor. Murumuru kökü yağı ise besleyici etkisiyle hem yumuşak hem de pürüzsüz bir görünüm sağlıyor. Shea yağı doğal koruyucu etkisiyle dudakları güçlendiriyor. Ürünün içindeki mentol türevi ise dudakları canlandırıyor. Üstelik deneyen erkeklerin yüzde 100’ü 24 saat içinde nemlendirme etkisini gördüğünü belirtiyor. Öpülesi bir cilt isteyenlere: Sensylia 24 Tube Sensylia 24 Tube, hasarlı, nemsiz ve hassas ciltler başta olmak üzere tüm cilt tipleri için geliştirildi. İçeriğindeki Moist 24; cilde 24 boyunca nemlendirme sağlıyor. Cildin su rezervini oluşturuyor. Skinasensyl ise cildin tolerans eşiğini artırıyor ve yatıştırıcı etkisi ile cildi rahatlatıyor. Günde bir kez sabah, tıraş sonrasında kullanım için ideal bu ürünün en az SPF30+ güneş koruyucu ile kullanılması tavsiye ediliyor. Aralık-Ocak 2015•Sayı: 7 Bu yıl sevdiklerinize u l t u M r a l l ı Y SAĞLIK ve GÜZELLİK armağan edin