Çaylık Ekim2015

Transkript

Çaylık Ekim2015
ÇAYKUR’UN AYLIK YAYINIDIR. Ekim 2015 • Sayı 29
GOLDEN ISTANBUL ILE
RUS PAZARINDAYIZ
BIR ILKE IMZA ATTIK, YURTDIŞI IÇIN ILK ÇAYIMIZI TASARLADIK
[sunuş]
ÇAYKUR TADINI DÜNYAYA TANITIYORUZ
Her zaman söylüyoruz ve söylemeye devam edeceğiz; hedefimiz bir
dünya markası olmak. Bunun için de Doğu Karadeniz coğrafyasının
eşsiz kıldığı çayımızın kalitesini daha da artırmak amacıyla fabrikalarımızı durmaksızın yeniliyor, çaylıklardan raflara kadar uzanan üretim sürecimizi daha iyi bir konuma ulaştırıyoruz. Hem ülkemizdeki
hem yurtdışındaki ihtiyaçları gözlemleyerek, beklentileri dikkate alıp
ürünlerimizi çeşitlendiriyoruz.
Bu kapsamdaki en iddialı ürünlerimizden biri, geçtiğimiz ay Rusya’da
tanıtıldı. Golden Istanbul adını verdiğimiz çayımızı, Rusların damak
tadına göre hazırladık. Tasarımını Rus bir ajansın yaptığı Golden
Istanbul’u, dünya gıda sektörünün en önemli fuarlarından “WorldFood
Moscow 2015”te tanıttık. Hem Golden Istanbul, hem de soğuk çayımız
“didi” fuarda büyük beğeni topladı.
Sonrasında hız kesmeden, Türkiye’nin dünyada önemli bir çay üreticisi olduğunu anlatmak ve çayımızı tanıtmak için Balkan ülkelerine tadım ziyaretlerinde bulunduk. Arnavutluk, Kosova ve Bosna Hersek’teki etkinliklerimiz de, bu Balkan ülkeleri için Çaykur çayıyla gerçek bir
tanışma mahiyetindeydi.
Rize Ticaret Borsası ile Tea Masters Cup International (Hong Kong)
tarafından ana sponsorluğumuzda organize edilen, çeşitli ülkelerden 12 kişinin üç gün boyunca yarıştığı Uluslararası Çay Uzmanları
Şampiyonası’yla da çay kültürümüzü, üretim ve tüketimdeki büyüklüğümüzü küresel ölçekte tanıttık.
Bu tür etkinlikler çayımızı tanıtmayı sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda kurduğumuz sıcak ilişkiler sayesinde kültürler arasında bir
yakınlaşma da sağlıyor.
Elde ettiğimiz bütün bu sevindirici gelişmelerin yanına, bir de son günlerine yaklaşan başarılı kampanya dönemimizdeki rekor çay alımlarının ve ülkemize kazandırdığımız stevya bitkisinin ikinci hasadının
gururunu da ekledik.
YURTDIŞI TANITIMLARIMIZ
VE YENİ ÜRÜNLERİMİZ
ÇAYIMIZI TANITMAKLA
KALMIYOR, AYNI ZAMANDA
KURDUĞUMUZ SICAK
İLİŞKİLER SAYESİNDE
KÜLTÜRLER ARASINDA BİR
YAKINLAŞMA DA SAĞLIYOR.
Bir sonraki sayımızda yeniliklerimizle buluşuncaya kadar, Cumhuriyetimizin kuruluşunun 92’nci yılını geride bırakacağımız 29 Ekim
Cumhuriyet Bayramımızı kutluyor ve bu eşsiz değerimizi daha da yüceltecek çocuklarımıza yeni eğitim-öğretim yılında başarılar diliyoruz.
İmdat Sütlüoğlu
Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü
facebook.com/didisogukcay
EKİM 2015
[3]
[busayıda]
BIR ILKE IMZA ATTIK, YURTDIŞI
IÇIN ILK ÇAYIMIZI TASARLADIK
KAPAK KONUSU
S.
6
6
KAPAK KONUSU
12
GÜNCEL
20
HASAT
24
ÇAYIN KAYNAĞI
GOLDEN ISTANBUL ILE
RUS PAZARINDAYIZ
Bir ilke imza attık, yurtdışı için ilk çayımızı tasarladık
Golden Istanbul ile Rus pazarındayız
30
GEZİ GÜNLÜĞÜ
32
BAYİLERİMİZ
34
POZİTİF
36
EMEK VERENLER
38
HOBİ
40
ÇAY DURAKLARI
42
ÇAYKUR’DAN HABERLER
44
KARADENİZ’İN ŞİFASI
46
S.
14
48
DÜNYA ÇAY
ŞAMPIYONU
Eskipazar Çay Fabrikası
TEDARİKÇİLERİMİZ
GÜNCEL
Çay alımında rekor kırdık
28
içindekiler
Dünya Çay Şampiyonu Çaykur sponsorluğunda belirlendi
Çaykurspor Güreş Takımı, Gürcistandan madalyalarla döndü
Çay tutkunu bloger’ları çayla tanıştırdık
50
Hüseyin Avni Kalafat: “Raflarımızda Çaykur hep baş köşededir”
Bartın
Yüksel Aksu: “Ordu’da bir dünya markası”
Selma Uzuner: “Çaykur hayatımı değiştirdi”
DEMLI BIR ÇAYLA
TARIHE YOLCULUK
S.
40
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Necla Yeşildağ
(Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürü)
Haber Koordinasyonu
Aycan Totkanlı, İkbal Erdoğan Karçe, Mehmet Kaptan Erbaş
YAYIN KURULU
Süleyman Pınarbaş, Yavuz Sütlüoğlu, Hamdi Kutlu,
Erdinç Hatinoğlu, Aycan Totkanlı, Necla Yeşildağ,
Belgin Demirer, İkbal Erdoğan Karçe,
Mehmet Kaptan Erbaş, Gökçe Cokar
YAYINLAYAN
Ali Çelik: “Halkoyunlarıyla Çaykur’u ve Karadeniz’i anlatıyoruz”
Karadeniz’in çaydan sonraki ikinci değeri: Hamsi
AİLE VE ÇOCUK
Okulda başarısızlık bizim mi onun mu?
SAĞLIK
İyot eksikliğine dikkat
SERBEST KÜRSÜ
REKOR KIRDIK
S. 20
HASAT
ÇAY DURAKLARI
Yayın Yönetmeni
Süleyman Pınarbaş
(Genel Müdür Yardımcısı)
Mehmet Alkan: “Çaykurlu olmaktan gurur duyuyorum”
ÇAY ALIMINDA
ÇAYKUR
SPONSORLUĞUNDA
BELIRLENDI
Sahibi
ÇAYKUR Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü adına
İmdat Sütlüoğlu
(Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdür)
Erdoğan Erhan
(Yayın Danışmanı)
Belgin Demirer, Özer Sayın
(Editör)
Metin Özkan
(Sanat Yönetmeni)
Ahmet Akgül
(Grafik Tasarım)
Seyit Göktepe
(Redaksiyon)
Mehmet Kaptan Erbaş
(Fotoğraflar)
Kesişim Yayıncılık ve Tasarım Hizmetleri A.Ş.
Gülbahar Mah. 5. Yıl Sk. Profilo Plaza D Blok No: 4 Kat: 2
Mecidiyeköy / İstanbul Tel: (0212) 337 51 99
BASKI VE RENK AYRIM
Elma Bilgisayar ve Basım
0 212 697 30 30
EKİM 2015
[5]
[kapakkonusu]
BIR ILKE IMZA ATTIK, YURTDIŞI
IÇIN ILK ÇAYIMIZI TASARLADIK
GOLDEN ISTANBUL ILE
RUS PAZARINDAYIZ
Türkiye’nin iki markasını tek bir üründe birleştirdik. Çaykur’un
sağlıklı tadını ve İstanbul’un altın ışıltısını, yeni ürünümüz “Golden
Istanbul”da buluşturduk. Rus pazarı için tasarlanan “Golden
Istanbul”, Worldfood Moscow 2015 Fuarı’nda yoğun ilgi ve büyük
beğeniyle karşılandı
“ÇAYKUR olarak çok güçlü bir dünya markası haline gelmeyi hedefliyoruz. Dünyanın birçok ülkesi,
Türkiye’nin çay ürettiğini bilmiyor. Ancak son yıllarda yaptığımız başarılı çalışmalar bu durumu değiştiriyor. Türk çayının tanıtılması hususunda birçok
proje gerçekleştirdik. Bu projeler neticesinde Türk
çayını tadan ülkelerin sayısı giderek artıyor.”
Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü
İmdat Sütlüoğlu, dünya markası olmaya giden yolu
bu sözlerle anlatmıştı. Eylül ayında bu yoldaki en
büyük adımlardan birini attık. 70 ülkeden 1500’e
yakın firmanın yer aldığı, gıda sektörünün en önemli
fuarlarından “WorldFood Moscow 2015”e katıldık.
Dünya gıda sektörünün nabzının tutulduğu bu fuarda, Golden İstanbul’un yanısıra Türkiye pazarında çok kısa bir sürede büyük başarı yakalayan ve
47 ülkeye ihraç edilen markamız “didi”yi de tanıttık.
“didi”, Rusların da damak tadını yakaladı ve beğeniyle benimsendi.
HEDEF KITLEYE GÖRE ÜRETIM
YAPIYORUZ
Son yıllardaki hedefimiz, ülkemiz sınırlarını aşarak
Türkiye’de ki başarımızı dünyaya yaymak ve bir
dünya markası olmak. Bu hedefe varmanın yolu çayımızın eşsiz özelliğini, yabancı madde içermeyen
sağlıklı lezzetini dünyaya anlatmak ve ürünlerimizi
dünyaya tanıtmak. Yurt içinde ve dışında çayımızı
tanıtıyoruz, önemli fuarlara katılıyoruz. Tanıtımımız
sürerken, bir yandan da talep ve beklentileri yeni
ürünlere dönüştürüyoruz.
[6]
EKİM 2015
EKİM 2015
[7]
[kapakkonusu]
Yeni ürünlerimizi tasarlarken, hedef kitlemizi dikkate
aldık. “didi”nin hedef kitlesi gençler ve çocuklardı ve
onların gönüllerini fethettik. Güneydoğu Anadolu Bölgemizde sağlığa zararlı yabancı kökenli çaylarla mücadele
etmek için, bölge halkının damak tadını dikkate aldık ve
istikrarlı tadım ve tanıtım çalışmaları ile çayımızın satışlarını artırdık. Etkin olmak istediğimiz Rus pazarı için de
yeni bir ürün tasarladık. “WorldFood Moscow 2015”te,
etki alanı son derece geniş Rus pazarı için hazırladığımız
yeni ürünümüz “Golden Istanbul” serisini de çay severlerin beğenisine sunduk.
“GOLDEN ISTANBUL” BEĞENILDI
RUSYA
GENIŞ BIR PAZAR
Rusya özellikle petrol ve doğalgaz gibi
muazzam doğal kaynaklara sahip. Rusya
GSYİH bakımından dünyanın dokuzuncu
ve satın alma gücü paritesi bakımından da
altıncı büyük ekonomisi. Reel kişi başına
düşen GSYİH 2010’da 19,840 dolardı.
Büyüme öncelikle petrol veya mineral
çıkarma ve ihracatı yerine iç piyasa için mal
ve hizmet dışı ticaretiyle sağlandı. Ülke çay
tüketim kültürü olarak da bize benzerliği ile
dikkat çekiyor.
Eylül ayında, Rusya’nın başkenti ve aynı zamanda ekonomi, eğitim, finans, kültür, ulaşım merkezi olan Moskova’daydık. “Golden Istanbul”u, dünyanın önde gelen
gıda fuarlarından olan ve bu yıl 24’üncüsü yapılan World
Food Moskova 2015’te görücüye çıkardık.
14-17 Eylül tarihleri arasında gerçekleşen fuar son derece hareketliydi. Dünyanın en çok çay içen halklarından olan Ruslar, kalabalık fuar koridorlarında gezinirken
Çaykur standına büyük ilgi gösterdi. Çaykur Yönetim
Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, fuarda konuklarıyla tek tek ilgilendi. “Golden Istanbul”u
tadan konuklar da beğenilerini dile getirdi.
ÇAYIN IKI DEVI BULUŞTU
Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, Rusya pazarının önemini göz
önünde bulundurarak Worldfood Moskova 2015’te yer aldığımızı belirterek önümüzdeki yıllarda
da Çaykur olarak bu fuara katılacağımızı vurguladı. Fuar esnasında önemli görüşmeler yapıldığını,
temasın bundan sonra da devam edeceğini belirten İmdat Sütlüoğlu, Rusya’nın çay devi Orimi
firmasının sahibi Sergey Kasyanenko ile Moskova’nın tarihi mekânı Cafe Puşkin’de bir araya geldi.
İmdat Sütlüoğlu ve Sergey Kasyanenko görüş alışverişinde bulundu ve çayın gerek Rusya’daki gerekse
dünyadaki geleceğini değerlendirdi. Rusya Çay Kahve Federasyonu Başkanı Ramaz Chanturiya’nin
desteğinden de söz eden İmdat Sütlüoğlu, “Değerli dostumuz Ramaz Chanturiya da Rusya’daki
çalışmalarımızda bizlere katkıda bulundu. Kendisine de teşekkür ediyorum. Umarım çalışmalarımız
olumlu sonuçlar verecektir,” dedi.
[8]
EKİM 2015
KONSOLOSLUĞUN
BILGI BIRIKIMI ÇAYKUR’A SUNULDU
Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel
Müdürü İmdat Sütlüoğlu, Rusya’ya çay
satışı ve pazar araştırmaları kapsamında St.
Petersburg Başkonsolosu Kazım Çavuşoğlu ve
Başkonsolosluk ticari müşavirleriyle bir araya
geldi. Görüşmelerde, Rusya ve çevresinde çay
potansiyelinin yüksek olduğunu, ticari şartlar
ile bölgede yapılabilecek çalışmalar hakkında
fikir alışverişinde bulunduklarını belirten İmdat
Sütlüoğlu, “Yardım ve destekleri için Sayın
Başkonsolosumuz Kazım Bey’e ve değerli ekibine
teşekkür ediyoruz,” dedi.
TASARIMDA RUS GÖZÜYLE
TÜRKIYE VARDI
Worldfood Moskova 2015 Fuarı’nın katılımcılarından tam not alan “Golden Istanbul”un
etkileyici modern ambalaj tasarımı da çok beğenildi. Kurumumuzun son yıllardaki
atılımlarının bir yansıması olarak yorumlanan “Golden Istanbul”un tasarımı,
hedefimizdeki bu büyük pazarı yakından tanıyan bir Rus ajans tarafından yapıldı.
Ajansla çalışmalarımız fuarın çok öncesinde başladı. Rusya bölgesini ve pazarını daha
iyi bildikleri için kendilerini çayımız hakkında bilgilendirdik, beklentilerimizi anlattık
ve elbette Rusya pazarına dair bilgiler de aldık. Beğeniyle karşılanan tasarım da, bu
karşılıklı görüşmeler sonucunda ortaya çıktı. Rusya’da “Türkiye” denildiğinde akıllara
doğrudan İstanbul geldiği için, ambalaj tasarımı yapılırken bu dikkate alındı. Golden
Istanbul’un Türk markası olduğunun bir bakışta anlaşılmasını öncelikle hedefleyerek,
dünyada marka kentimiz olarak öne çıkan İstanbul’u anımsatacak bir siluet oluşturdular.
EKİM 2015
[9]
[kapakkonusu]
GOLDEN ISTANBUL’UN TASARIMI RUS
KÜLTÜRÜNE VE ALGISINA HİTAP EDİYOR
“Worldfood Moskova Fuarı önemli bir fuar, Rus pazarı
ve Rusya’nın odak olduğu çevre pazarlar da bir o kadar
önemli. Biz de bu fuara sürekli katılıyoruz,” diyen İmdat
Sütlüoğlu, fuarda basın mensuplarının sorularını cevaplarken Çaykur olarak hedeflerimizi şöyle anlattı:
“Rusya pazarına yeni ürünümüzle girmeye hazırlanıyoruz. Rusya önemli bir pazar. Biz de bu pazara etkin ve profesyonel biçimde girmenin gayreti içindeyiz.
Rusya’da derin bir çay kültürü var. Ruslar ağırlıklı olarak siyah çayı tüketiyor. Diğer ülkelerle kıyaslanmayacak kadar çok çay tüketiyorlar. Bu bakımdan önemli
bir pazar. Üstelik Rusların içtiği çay, damak tadı olarak
da bize yakın. Şu anda ağırlıklı olarak Hindistan ve Çin
çayını tüketiyorlar. Rus çay kültürüne, damak tadına
ve demleme alışkanlığına uygun ‘Golden Istanbul’ çayını ürettik. Bu çayla Rus pazarına etkili bir giriş yapmayı hedefliyoruz. Bu konuda önemli adımlar attık. Bu
sene fiiliyata geçireceğiz. Fuardaki ilgiden memnunuz.
Çalışmalar beklediğimiz gibi güzel gidiyor. Türkiye’nin
kar altında yetişen ve üretiminin hiçbir aşamasında
pestisit kullanılmayan sağlıklı çayını dünyaya tanıtmaya
çalışıyoruz.”
BÖLGEYE “didi” IHRACATINDA
ÖNEMLI GELIŞMELER BEKLIYORUZ
“Kuru çayın yanında, önemli bir ürünümüz de soğuk
çayımız “didi”... Fuarda “didi” için de olumlu geri dönüşler aldık. Didi’miz bir dünya markası olma yolunda
hızla ve emin adımlarla ilerliyor. Şu ana kadar 47 ülkeye
ihracat gerçekleştirdik. Bu sene sonuna kadar 60 ülkeyi
hedefliyoruz. Önümüzdeki sene de 100 ülkeyi geçmeyi
amaçlıyoruz. İnşallah bu bölgeye de “didi” ihracatında
önemli gelişmeler olacak.”
SOKOLNIKI PARKI’NDAKI ÇAY VE KAHVE
FESTIVALINDE ÇIFT DEMLIKLI ŞOV YAPTIK
Rusya’nın başkenti Moskova’daki tanıtım atağımız Worldfood
Moskova Fuarı’yla sınırlı değildi. Moskova’nın en büyük parklarından biri olan Sokolniki’de de taze çayımızı Ruslarla buluşturduk.
Sokolniki, birçok farklı festivale ev sahipliği yapan, Moskova’nın
adeta akciğeri niteliğinde, yemyeşil bir park. Sokolniki’deki festivallere geniş katılım gösteren Rusların bu kez festivaldeki en
önemli durağı Çaykur’du. Standımızın ilgilerini çekmesinin iki
nedeni vardı. Birincisi, demleme biçimlerimiz arasındaki farktı.
Rusya’da çay, bizim “haşlama” dediğimiz yöntemle demleniyor.
Ruslar, Çaykur standında, çift demlikle demleme yöntemi hakkında bilgilendirildi. Türk çayına ilgilerinin ikinci nedeni de üzerine
kar yağan ve dolayısıyla yabancı madde içermeyen tek çay olduğunu öğrenmeleriydi. Rusya’da festival boyunca binlerce kişiye ulaşıldı. Golden Istanbul’un tasarımı, tadı çok beğenildi.
Çaykur standı festival alanında en çok dikkat çeken stant
oldu. Ürünlerimizin gördüğü yoğun ilgi, çay demleme kültürümüze duyulan hayranlık ve Çaykur’a yönelik sevgi bizleri
son derece mutlu etti. Standımızda ağırladığımız insanların heyecanı, oluşan renkli görüntüler, tıpkı çayımız gibi,
hem bizim içimizi, hem Rus halkının içini ısıttı. Festivalin
bir parkta yapılması, halkla daha sıcak bir iletişim kurabilmemizi sağladı ve ülkemize dönerken şundan emindik
ki, Rusya’da artık çok daha fazla Çaykur ve Türk çayı
hayranı vardı...
GOLDEN ISTANBUL ÇAYSEVER
RUSLARA ÜÇ SEÇENEK SUNUYOR
İstanbul’un tarihi siluetinden esinlenerek, canlı ve çayı çağrıştıran renklerde hazırlanan
Golden Istanbul, farklı seçenekler sunuyor. Demlik poşet, siyah çay ve early grey; bardak
poşet early grey, siyah çay ve yeşil çay olarak hazırlandı. Golden
Istanbul demlik poşetleri iki çeşit, bardak poşetleri ise 3 çeşit.
Demlik poşetler 100’lü 320 gram, bardak poşetler 20’li 40 gram
paketler halinde çaysever Ruslara ulaşacak.
[10]
EKİM 2015
EKİM 2015
[11]
[güncel]
Dünya çapında düzenlenen
“Birinci Uluslararası Çay
Uzmanları Şampiyonası” Çaykur
ana sponsorluğunda İstanbul’da
gerçekleştirildi. Farklı ülkelerden
12 katılımcının üç gün boyunca
yarıştığı organizasyonda
yarışmacılar çay demleme ve
çay sunum kültürlerini yansıtma
fırsatı yakaladı. Türk çayının ve
çay kültürünün küresel ölçekte
bilinirliğinin daha da artmasına
imkân sağlayan organizasyonda
Çaykur ürünleri de büyük
ilgi gördü.
DÜNYA ÇAY ŞAMPIYONU
ÇAYKUR SPONSORLUĞUNDA BELIRLENDI
RIZE TICARET BORSASI ile Tea Masters Cup International
(Hong Kong) tarafından organize edilen Uluslararası Çay
Uzmanları Şampiyonası’nın ilki, Çaykur ana sponsorluğunda
3-5 Eylül tarihleri arasında İstanbul’da gerçekleştirildi.
Ülkemizin yanı sıra Beyaz Rusya, Çin, Hong Kong, Gürcistan,
İtalya, Güney Kore, Letonya, Rusya, Sri Lanka, Ukrayna ve
Vietnam gibi ülkelerden gelen 12 katılımcının çay demleme
ve sunum kültürü konusunda
mücadele ettiği şampiyona
büyük bir rekabete sahne oldu.
Yarışmanın
jüri
üyeliğini
Türkiye’den Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Tarım ve
Doğa Bilimleri Bölümü Başkanı Doç. Dr. Mustafa Akbulut,
Uluslararası “Coffee & Tea”
[12]
EKİM 2015
Dergisi Yazarı David Chanturiya, İtalya’dan Cha Tea Atelier
Butik Sahibi Gabriella Lombardi, Vietnam’dan Vietnam Çay
Birliği Yöneticisi Hong Anh Nguyen, Rusya’dan Şampiyona
Baş Hakemi Denis Shumakov, Sri Lanka’dan Profesyonel
Çay Tadım Uzmanı Bryan Baptist, Çay Kültürü Kulübü Başkanı Alexander Wagner ve Güney Kore Çay Kurulu İcra Direktörü William Lee üstlendi.
KÜLTÜREL BIR DEĞER
OLARAK “ÇAY”
Bu önemli organizasyonu düzenlemeye Rusya Çay ve Kahve Federasyonu Başkanı Ramaz Chanturiya ve Rize Ticaret Borsası Başkanı
Mehmet Erdoğan ile birlikte karar
verdiklerini belirten Çaykur Yönetim
Kurulu Başkanı ve Genel
Müdürü İmdat Sütlüoğlu, çay
kültürünün insanoğlunun evrensel değerleri arasında yer aldığını söyledi. Çay konusunda her ülkenin farklı bir kültür
geliştirdiğini vurgulayan Sütlüoğlu, “Çay demleme ve ikram kültüründeki zenginliği yansıtabilmek için kurguladığımız bu yarışma
ile çay üreten ve tüketen ülkeleri bir araya getirdik. Organizasyon
sayesinde Türkiye’nin çay üretimini ve kültürünü diğer ülkelere
de tanıtmayı amaçladık” diye konuştu.
TÜRK ÇAYINI TANITTIK
Dünyanın beşinci büyük çay üreticisi olan Türkiye’nin kişi başına
düşen çay tüketme oranında ise ilk sırada yer aldığına dikkat çeken Sütlüoğlu, “Çayla sonradan tanışmasına rağmen bu içeceği
Türkiye kadar seven başka bir ülke yok. Ne var ki dünyanın geri
kalanı Türkiye’de çayın bu oranda üretildiğini ve tüketildiğini bilmiyor. Bu yarışma ve benzeri organizasyonlarda yer alarak çay
kültürümüzü, üretim ve tüketimdeki büyüklüğümüzü küresel ölçekte tanıtmak istiyoruz,” dedi.
Yarışmaya katılan
ülkelerin temsilcileri
farklı demleme ve
sunum kültürünü
yansıtan objelerle,
tatlarla hem
damaklarda hem de
gönüllerde iz bıraktı.
NEDEN TÜRKIYE?
Yarışmanın ülkemizde yapılmasının en önemli nedeninin
Türkiye’nin çay tüketimi açısından ilk sırada yer alması olduğunu belirten Rusya Çay ve Kahve Federasyonu Başkanı Ramaz
Chanturiya, Türkiye’deki çay kültürünün renkliliğinin ve farklılığının dünyaya tanıtılmasının amaçlandığını söyledi.
Yarışmanın sunum etabında katılımcılar kendilerine has seremonilerle hazırladıkları çayları yine kendilerinin tasarladıkları ikramlıklarla sunarak jüriden yüksek not almaya çalıştı.
EKİM 2015
[13]
[güncel]
[güncel]
BAKLAVA, LOKUM VE ÇAY
Türkiye’yi temsil eden ve yarışmaya Rize’den katılan Nurcan Kopuz
Koçali, çayın yanında sunduğu dondurma ve yaptığı sıcak sunumla
yarışmanın dikkat çeken isimlerinden biri oldu. Türk çayının insanımızın sıcaklığını ve samimiyetini en iyi yansıtan unsur olduğunu
dile getiren Koçali, “Ülkemizi böyle bir yarışmada temsil etmek
büyük bir onur. Bu sorumluluktan hareketle çayımızı dünyada ülkemizle özdeşleşen baklava, lokum ve dondurma ile
sundum. Dünyada “Türk” denildiğinde akla gelen lokum
ve baklavanın yanında çayımızın da hak ettiği yeri almasını
istedim. Dostluğun ve samimiyetin sembolü olan çayımızın
demlenme süresini diğer yarışmacı arkadaşlarımızın da katılımıyla yöresel müziğimiz eşliğinde horon oynayarak geçirdik. Çayımızın sıcaklığının onları da etkisi altına aldığına inanıyorum,” dedi.
RUSLAR ŞAMPIYON OLDU
STANDIMIZ
BEĞENILDI
Etkinliğin ana sponsoru olan Çaykur,
yarışmanın gerçekleştirildiği CNR
Expo Fuar Merkezi’nde kurduğu çay
standı ve ikramlarıyla da ziyaretçilerin
gönlünü fethetti. Çaykur çayı ve
ikramlarımız eşliğinde sohbet
eden ziyaretçiler, farklı ülkelerden
katılımcılar çayın birleştirici özelliğinin
bir göstergesi niteliğindeydi.
[14]
EKİM 2015
İlk kez gerçekleştirilen Uluslararası Çay Uzmanları
Şampiyonası’na Rus yarışmacılar damga vurdu.
Üç ayrı kategoride birincilerin belirlendiği yarışmada, çay demleme ve sunum kategorilerinin
birinciliği Rusya’ya giderken; tadım kategorisinin birinciliği Rusya ve Beyaz Rusya arasında
paylaşıldı. Çay demleme kategorisinin birincisi Rusya’dan Lomaeva Natalia, çay sunum
kategorisinin birincileri Rusya’dan Mikiheeva
Daria ile Beyaz Rusya’dan Mikhalevich Anastasia ve çay tadım yarışmasının birincisi yine
Rusya’dan Pleshakova Anna oldu.
HERKES KAZANDI
Ödül töreninde konuşan Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, “Yarışmacılar yeteneklerini sergilediler ve birbirinden güzel sunumlar yaptılar. Bu
yarışmada emeği geçen herkese, bütün katılımcılara teşekkür ediyorum. Bana göre bu
organizasyona katılan herkes kazandı. Çay dostluktur, güzelliktir, barıştır. Umarım gelecek yıllarda yapılacak yarışmalar daha kapsamlı olur” diye konuştu. Çay tadım yarışmasında ikinciliği kazanan Türk yarışmacı Zeynep Erkan, “Birinciliği ülkemize getiremediğim
için oldukça üzgünüm. Böyle bir organizasyonda ikinciliği ülkemize getirmek benim için
en büyük teselli. Umarım gelecek sene Türkiye üç kategoride de şampiyonluğa ulaşır”
diye konuştu.
ÇAYKURSPOR GÜREŞ TAKIMI,
GÜRCİSTAN’DAN ALTIN VE BRONZ
MADALYA İLE DÖNDÜ
ULUSLARARASI Güreş Federasyonu Başkanlığı tarafından
organize edilen Uluslararası Otar Bakuridze Grekoromen
Güreş Turnuvası’na Türkiye’yi temsilen katılan Çaykurspor
Kulübü Güreş takımı, sporcularımızın elde ettiği derecelerle
hepimizi sevindirdi. Gürcistan’ın Batum kentinde, 25-27 Eylül tarihleri arasında düzenlenen turnuvada mücadele eden
sporcularımızdan 120 kiloda İbrahim Tığcı ve 84 kiloda Salih
Aydın turnuvada altın madalya kazandı. Türkiye’ye ve Çaykurspor Kulübü’ne altın madalya getiren sporcularımızı tebrik ediyoruz.
Türkiye, Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan’dan 100’ün
üzerinde sporcunun katıldığı turnuvanın en çok madalya
alan ve en başarılı takımı Çaykurspor Kulübü Grekoromen
Güreş Takımı oldu. Çaykurspor takımında iki altın madalya
birinciliğinin ardından, 74 kiloda Ömer Gavuz ve Kadir Hut
kategorilerinde üçüncü olarak takımlarına ve ülkemize bronz
madalya kazandırdılar. Bir diğer Çaykurspor’lu güreşçi Yavuz Albaş kategorisi 60 kiloda turnuvanın dördüncüsü oldu.
Uluslararası Otar Bakuridze Grekoromen Güreş Turnuvası
Hakemi ve Batum Güreş Kulübü Antrenörü Gela Janalidze, Çaykurspor’un turnuvanın en başarılı kulübü olduğunu
söyledi.
EYLÜL 2015
[15]
[güncel]
ÇAY TUTKUNU
BLOGGER’LERİ
çayla
tanıştırdık
Onlar, hayatın ince
zevklerini binlerce ok
uyucusuna aktaran
bardakta görmüşle
bloggerler. Çayı sade
rdi. Çaykur’un ev sa
ce
hipliği yaptığı ve Çay
Rize’ye geldiler; çayl
Ç
ek’in desteği ve işbi
ıkları gezdiler, çayın
rliği ile
üretimini gördüler. P
etkilendiler? Onlara
ek
i
bü
tü
n bunlardan nasıl
bloglarının çayla ba
ğlantısını, hedeflerin
üretim süreciyle ilgili
i;
R
ize’de gördükleri ça
izlenim ve duygular
y
ını sorduk. Bilgilend
irme gezisiyle ilgili Ç
aykur ve
ÇayÇek ekibine teşe
kkür ederek şu ceva
pları verdiler:
SEVDA SERBEST / kesfettik.com
Çaykur için boşuna
“çayın kralı” denmiyormuş
Genel anlamda keşfe dair her şeyi kapsıyor
kesfettik.com. Çayın kendisiyle birlikte
çay içtiğimiz bardaklar, masalar, yanında
yenebilecek pastalar, börekler; çay içerken
baktığımız o manzara, fotoğraflarımızı
güzelleştiren estetiği ve elbette birçok çay
çeşidi benim için muhteşem bir keşif oluyor.
Az çok çay üretimine dair bilgim olsa da, çay
tarlaları ve Çaykur fabrikasında bu süreci
görmek heyecan verici oldu benim için. Bir
çocuğun büyümesi gibi bir süreç. Sadece
tadının değil, çayın oluşumunun da bir o kadar
özel olduğunu düşündüm. Çayın doğurduğu
iletişim ve enerji daha tarladan başlıyor,
fabrikadan da bardaklara geliyormuş, dedim.
Çaykur ve Çay Çek ile hem çayı hem de
Rize’yi keşfettim. Bol bol çay içmek, harika
arkadaşlıklar ve sohbetler de cabası. Çaykur
için boşuna “çayın kralı” denmiyormuş dedim.
Çaykur ve Çay Çek’le bol bol çay içmenin ve
fotoğraf çekmenin keyfini de yaşadık.
[16]
EKİM 2015
İREM ÖZER / kuyruksuzucurtma.com
KENAN YILDIRIM / gezmelerdeyim.com
Kuyruksuz Uçurtma bir gezi blogu. Görmeye, öğrenmeye meraklı bir
blog. Bu noktada hedefi, öğrenirken de paylaşmak… Çay da bu sebepten
ötürü dolaylı olarak bir keşif noktası oluyor. Evlerimize ulaşana kadar
çayın geçirdiği süreci bilmek, sabah kahvaltı için ya da akşam üzeri
keyfi için demlediğimiz çayı daha da anlamlı kılıyor.
Rize’ye, Çaykur’a gelene kadar açıkçası, sisli, yağmurlu, dik tepelerde,
hasır şapkalı kadınların çay toplarken çekilmiş fotoğraflarından başka
bir fikrim yoktu zihnimde. Şimdi zihnimde gelişenler bambaşka…
Öğrendim ki Karadeniz için yaylalar, horon,
muhlama ne kadar kıymetli ise çay ve Çaykur
da bir o kadar kıymetli. Karadeniz’de Çaykur
denince akan sular duruyor, özellikle Rize
ve çevresinde çay demek Çaykur demek,
yaşam demek.
Yeme içme ve seyahat yazıları yazdığım için, çay ve çay sanatı da bunu
kapsıyor. Özellikle son zamanlarda çaya ilgimden dolayı çeşitli sunum
ve seremonilere katıldım. Hedefim, deneyimlediğim ve seyahat ettiğim
yerler hakkında en güzel bilgiyi verip, okuyucularımın da bundan
faydalanmasını sağlamak. Çay üretimi hakkında çok detaylı bir bilgiye
sahip değildim. Adım adım fabrikayı gezip sonrasında laboratuvarda
bulunmak benim için büyük şanstı. Dünyada çayın üzerine kar yağan
tek yerin Rize olması ve bu yüzden ilaç kullanılmaması önemli bir
detaydı. Kitaplarda ya da belgesellerde çayın serüvenini izlemekle,
birebir görüp orada verilen emeğe şahit olmak, elbette paha biçilemez
değerde. Çaykur, çay denilince aklıma ilk gelen kelimelerden biri
desem abartmış olmam sanırım. Bu memleketin çayı olup, güzel
başarılara imza atması da cabası. Çay benim için ikamesi olmayan
bir lezzet… Hayatın her alanında yanımda olan, içmek için bir sürü
bahaneler üretebileceğim bir tat.
Karadeniz’de Çaykur
denince akan sular duruyor
Çaya verilen emeği
görmek paha biçilemezdi
EKİM 2015
[17]
[disiplinbaşlığı]
[güncel]
PINAR BOSTANCI / gezeryer.com
Çayın hayatımızdaki
önemini anladım
Blogumda yemek ve mekân tanıtımı
yapıyorum. Ziyaretimiz çayın ana vatanı
Rize olunca, yemeklerin yanı sıra çay
üretim aşamaları nelermiş ve çay keyfi
nasıl yapılırmış soruları benim için daha
çok önem kazandı. İtiraf etmek gerekirse,
işin sadece çayı içmek tarafındaydım, ta ki
Çaykur fabrikasını gezene kadar. Çayın ne
kadar çok emek harcanarak sağlıklı bir şekilde
bardaklarımıza dolduğunu biliyorum artık. Bu
gezi sayesinde gerçekten çayın hayatımızdaki
önemini anladım. Kesinlikle çay demlemenin de,
çay içmenin de bir ritüeli varmış. İşte Gezenyer’in
çay içmeye dair kuralları. Kural 1, doğru çayı
bulmak. Kural 2, çay aceleye gelmez. Kural 3,
çayı bardağa dökerken süzgeç kullanmamak.
Kural 4, çay keyfi diye bir gerçek var.
TAFLAN KANDEMIR / kesfetsene.com
Karadenizli ve Çaykur
zamanla yarışıyor
Keşfetsene, dünyayı gezen bir blog. Yurtdışına gittiğimizde özlediğimiz
birkaç şeyden biri de çay oluyor. Bu nedenle bizim için bir içecekten öte
gerçek bir kültür. Rize denilince akla direkt çayın gelmesini daha iyi
anlıyorum artık. Bu bölge için çay sadece bir geçim kaynağı değil, tutku.
Bu kadar hızlı hasat ve üretim süreci olması gerektiğini de gezimizde
öğrenmiş olduk. Heyecan verici bir telaş var ortada. İşin bu yanından,
yani emek tarafından bakacak olursak da çayın gerçek bir emek
ve insan gücü olduğunu ve daha fazla değeri hak ettiğini
net olarak anlamış oldum.
[18]
EKİM 2015
DERYA KORKMAZ / kesifperisi.com
Bu geziden önce
bilinçsizce çay içiyordum
Blogum, yeme-içme ve seyahat odaklı. Bu nedenle
kültürümüzün önemli bir öğesi olan, her anımıza eşlik
eden çayı da es geçmek olmazdı.
Çay üretimi ilk kez Çaykur sayesinde gördüm.
Sohbetlerimize ortak olan çayın tarlalardan
sofralarımıza geliş serüvenini Türkiye’nin en köklü
çay firması Çaykur
ile yaşamak eşsiz
bir deneyim oldu.
Çayın memleketi
Rize’de Çaykur ile çay içmenin keyfi, çay
fabrikasının buram buram nefis çay kokan
hali hafızalarımda uzun süre yer edecek.
Nefis kokusuyla, rengiyle ve yudum
yudum çay lezzetiyle hayatımıza eşlik
eden yegane bir dost olan çay, Çaykur ile
içilir diyorum.
HALYNA HALAVURTA / sincapfirin.com
Çaykur markasına
güvenim tazelendi
Sincap Fırın’ı açma hedefimi göz önünde
bulundurursak, gelecek planlarımda
içeceklerin de önemli bir yer işgal
ettiğini söyleyebilirim. Bunlar arasında
çay ise her zaman en büyük paya sahip
olmuştur. Sofralarımıza gelen çayın
ne tür işlemlerden geçip üretildiğini
görmek daha önce yaşamadığım
bir deneyimdi. Gerçeği söylemek
gerekirse taze çay bitkisinin nasıl
göründüğünü hayal bile edemezdim.
Rize’ye gitmek ve çay yapımının tüm
aşamalarına şahit olmak paha
biçilmez bir deneyimdi.
Çaykur’un düzenlediği
tur çay hakkında ufkumun
genişlemesini sağladı. Çay
bitkisinin toplanmasından
evlerimize girene kadarki
süreci görmek bu markaya olan
güvenimi tazeledi.
EKİM 2015
[19]
[hasat]
ÇAY ALIMINDA
REKOR KIRDIK
Üçüncü sürgünde kotamızı 350 kilograma çıkardığımız hasat döneminin toplamında yaş çay
alım rekoru kırıyoruz. Eylül ayı ortasında, geçen yılın toplam yaş çay alımını yakaladık
SON DERECE verimli geçmekte olan hasat dönemimizi, 200 binin üzerinde çay üreticisinden, 3 bin alım yerinde, 1300 civarında yaş çay alım ekibiyle tamamlıyoruz.
Üreticilerimize kartlı sistem kolaylığını getirdiğimiz, alım
kotasını 350 kilograma çıkardığımız bu hasat döneminin
en sevindirici haberi Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve
Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu’ndan geldi: “Hasadımızın sonuna gelirken, bu yıl Çaykur olarak rekor çay alımı
yapmanın mutluluğunu yaşıyoruz.” Yıl boyunca üreticileri ve tüketicileri sık sık bilgilendiren İmdat Sütlüoğlu, çay
üretimiyle ilgili değerlendirmelerde bulunduğu bir basın
toplantısı da yaptı. İmdat Sütlüoğlu 24 Eylül itibarıyla toplamda 618 bin ton yaş çay aldıklarını belirterek sözlerine
şöyle devam etti:
AYDA 9 BIN TONA KADAR ÇAY ALDIK
“Yaş çay kampanyasına 29 Nisan’da başladık. Birinci sürgün döneminde toplam 230 bin 500 ton, ikinci sürgün döneminde 232 bin 909 ton yaş çay aldık. Üçüncü sürgün
döneminde şimdiye kadar (24 Eylül) ise 154 bin ton çay
aldık. Alımlarımız günlük 7 bin ton seviyesinde devam ediyor. Zaman zaman 8-9 bin ton seviyelerine çıktığımız da
oldu. Bu seviyedeki çay alımı uzun yıllardan beri olmamıştı. Bu bir rekor alımdır. Bugüne kadar toplamda 618 bin
ton yaş çay aldık. Geçen yılın alım toplamı 620 bin tondu.”
[20]
EKİM 2015
destekleme bedeli 12 kuruş toplam 1.70 TL olarak açıklanmış olmasına rağmen son zamanlarda bazı özel sektör firmalarının fiyatları 110 kuruş seviyelerine çektiğini, bazılarının
ise paranın yanı sıra artık vazgeçilen yaş çay karşılığında kuru
çay veya gıda maddesi gibi benzer ödemeler yapmaya başladıklarını gördük. Üreticilerimizden gelen yoğun talep üzerine durum değerlendirmesi yaparak, 300 kilogram olan üçüncü sürgün kotasını revize ettik ve 350 kilograma çıkardık.”
GÜÇ ÜRETİCİDE
Üreticilere destek mahiyetinde açıklamalar da yaptığı toplantıda Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat
Sütlüoğlu, asıl gücün üreticide olduğunu vurgulayarak şunları söyledi: “Üreticilerimiz kendilerini zayıf, aciz, sanayiciye
mahkum görmesinler. Biz onların arkasındayız. Ne yapılması
gerekiyorsa yapıyoruz. Paniklemesinler. Üretici dört haftada
çayını bize verecek. Birkaç gün içinde bize vermeye çalışmasın. Günlük kapasitemiz 8 bin ton. Fazla alırsak çay çürür, bu
da zarar. Acele etmesinler, sonuna kadar alım yapacağız.”
“Sürgün bitene kadar da alımlarımızı sürdüreceğiz. Fiyatı artırmamıza rağmen miktar bazında biraz geriye düştük. Üreticimiz de bu çayı yaparak içmeye başladı,” dedi.
TERÖRDEN ETKILENDIK
Son günlerdeki terör olaylarının kendilerini olumsuz etkilediğini ifade eden İmdat Sütlüoğlu, özellikle de Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde çay sevkiyatında sıkıntılar yaşandığını dile getirdi. Ancak terör olaylarının Çaykur’a engel
olamadığını belirten İmdat Sütlüoğlu, “Vatandaşımızı mağdur
etmemek için tüm imkânlarımızı kullanarak bölgeye çay sevkiyatına, satışlarımıza ve çalışmalarımıza devam ediyoruz”
bilgisini verdi.
Hasadın sona yaklaşması nedeniyle çay bölgemizdeki hareketlilik de azalmaya başladı. Şehirlerimiz artık daha sakin.
Çay bölgesi olarak bir sonraki hasat dönemini heyecanla
bekleyeceğiz.
ÜRETİCİYE VE ÇALIŞANA BAYRAM MÜJDESI
Üreticilerimize ve çalışanlarımıza bayram sürprizi yaptık. Kurban Bayramı öncesinde 110 bin ton yaş çayın bedeli olan
172 milyon lirayı kendilerine ödedik. Ağustos ayının yaş çay
bedellerinin tamamı üreticilerin hesaplarına yatırıldı. Ayrıca 27
milyon lira işçilik ödemesini de bayram öncesi yaptık. Çaykur
personeline toplam 37 milyon lira ödendi.
BEYAZ ÇAYI ÜRETICI DE IÇIYOR
KOTAYI 350 KILOGRAMA ÇIKARDIK
“Üçüncü sürgün alımlarına başlarken üreticilerimize, bahçelerine girerek hasat olgunluğuna ulaşmış çaylarını bekletmeden hasat etmelerinin rahat bir kampanya süreci
yaşanmasına vesile olacağını duyurduk.
Üreticilerimizi koruyacak önemli bir adım daha attık.
Üçüncü sürgün yaş çay alım kotasını sezon başında 300
kilogram olarak açıklamıştık ancak üzülerek gördük ki, bu
açıklamamız kotanın düşürüldüğü şeklinde yanlış anlaşıldı. Çaykur olarak çay rekoltesinin fazla olduğu birinci ve
ikinci sürgünler ile rekoltenin daha düşük olduğu üçüncü
sürgün kotalarını ayrı ayrı hesaplıyoruz. Bu sene üçüncü
sürgünde 300 kilogram kotamızla bugüne kadar yaş çay
alımı yaptık. Ancak 2015 yılı yaş çay taban fiyatı 1.58,
Beyaz çay alımlarına bu yıl da devam ettik. İmdat Sütlüoğlu,
geçen yıl başlatılan beyaz çay alımlarının sürdüğünü ancak
miktarın geçen yıla göre nispeten düşük kaldığını söyledi ve
EKİM 2015
[21]
[hasat]
ÜRETICI BU YIL
ÇAYDAN MEMNUN
Bölgedeki üreticiler kabul
ederse, organik tarım
yapmak isteriz
“Doğu Karadeniz için çay ve Çaykur yaşam kaynağı” diyen üreticiler bu yılki çay
üretiminden de, Çaykur’un üreticilere sunduğu kolaylıklardan da son derece memnun. Bu
sayımızda tanıtımını yaptığımız Ortapazar Çay Fabrikası’nın üreticilerini de ziyaret ettik ve
hasat dönemi hakkında görüşlerini aldık.
TÜLAY METE
Çay bizim yaşam kaynağımız
İstanbul’da oturuyorum. Buraya tatile geldim. Okulların
kapalı olduğu dönem hasada da denk geldiği için,
gelmişken çay da topluyoruz. Çocuklar da çaylıklara giriyor.
Biraz uzun kesiyorlar ama yapa yapa öğrenecekler. Bizim
bölgede çaylıkların bazıları çok dik, çocuklara uygun değil.
Hasat dönemi kalabalık, şenlikli. Herkes birbirine yardım
ediyor neşe içinde. Burada büyüdüğüm için özlüyorum
Rize’yi, çaylıkları… Organik tarım yararlı bir uygulama.
Duyduğumuz kadarıyla topraklara hayat geliyor yeniden.
En yararlı yöntemi uygulamalıyız. Nihayetinde çay bizim
için her şeydir; bizim yaşam kaynağımızdır. Çaykur da bizim
ekmek paramız, gelirimiz, geçimimiz... Çaykur sayesinde
insanlar memleketlerinde yaşayabiliyor. Yoksa tek çare
gurbette çalışmak olurdu.
HATUN BALA
Çaykur’un yeniliklerinden
çok memnunuz
Beş dönüm çaylığımız var, bir ayda 4 ton çay topluyorum. Eşim de aynı
zamanda Çaykur’da çalışıyor. Çaylıklar, satış, toplama önceki yıllara göre
şimdi daha iyi. Bu sene çaylıklarda verim iyiydi ama bazı senelerde verim
epey düşük oluyor. Bu sene verimin iyi olmasının nedeni yağmur. Gerçi bu
sene çaylıklar soğuk hava nedeniyle geç sürgün verdi. Ama yağmurdan
dolayı da verim iyiydi. Çay bizim geçim kaynağımız. Çay da, Çaykur da
bizim olmazsa olmazımız. Çaykur’un son yıllarda yaptığı yeniliklerden çok
memnunuz. Bu yeni uygulamalar sayesinde çok rahat ediyoruz.
[22]
Çay üretiminde
çok şey değişti
Çocukluğumdan beri çay topluyorum. O yıllardan bu
yıllara çok şey değişti. Her şey şimdi daha kolay. Çayın
verimi, satışı arttı, toplaması kolaylaştı. O yıllarda çayı
taşırdık. Artık taşıma yok, çay arabalarla götürülüyor.
Alım yerlerinin çoğalması da biz üreticileri rahatlattı.
Hasat zamanı bizim için neredeyse şenlik zamanı.
Herkesin bir araya geldiği, birlikte çok mutlu
olduğumuz bir dönem. Eskiden hasat zamanı herkes
birbirine yardım ederdi. Şimdi çayları çok olan üreticiler
işçi çalıştırıyor, çayları az olanlar genellikle kendileri
topluyor. Çaykur’un son dört-beş yılda yaptığı yenilikler
hayatımızı kolaylaştırdı. Böyle olunca, insanlar yeniden
çaylıklarına dönmeye başladı. Çaya artık daha çok
değer veriliyor. Şimdi ürünümüzü, ikinci, üçüncü çay
başlamadan paramızı alacak olmanın verdiği güvenle
götürüyoruz. Biz çocukken çaylıklara girdik ama şimdiki
çocuklar öyle değil. Kızım sekizinci sınıfa gidecek bu
yıl, henüz çay toplamıyor. Aslında bunun bir nedeni de
çaylıklarımızın çok bayırda olması. Yağmur yağdığında
çaylıklara girmek çok zor olabiliyor.
Bizim anamız da babamız da çaydır. Bütün gelirimiz çaydandır. Hem üreticiyim
hem de dokuz yıldır Çaykur çalışanıyım. Hâlen Eskipazar Çay Fabrikası’nda
laborantım. Çok eskiden beri üreticiyim. 2000 yılından bu yana cebimde cüzdan
var ama çaylığa girişim çocuk yaşlarda. Dedemin vefatından sonra çaylıklarımız
altıya bölündüğü için çayımız az sayılır, ayda 1.5 ton kadar.
Çaylıklarımızın verimi yıldan yıla değişiyor. Bu yıl çaylıklar çok verimli. Mesela
geçen yıl 1300-1400’dü, bu yıl ilk iki ay 1800’lere kadar çıktı. Bu verimlilik
havaların seyrinden olabilir. Bir başka neden de, bizim çayı ilk toplayan üretici
olmamızdır. Bu nedenle çayımız erken hasat vermiş olabilir.
Bizim çaylıklarımız, bulunduğumuz bölgedeki çaylıklar içinde en zor yerler
diyebilirim. Çok dik arazimiz var ve yollardan da uzak.
Çay bizim için hayatın anlamı, ekmek demek, aş demek. Benim bütün geçimim
çaydan. Çaykur’da mevsimlik çalışıyorum, çaylığımda çay topluyorum ve babamın
1982’de kurduğu çay ocağını işletiyorum. Orda da çay tüketiyoruz. Çay ocağımıza
Çaykur çayından başkasını sokmuyoruz. Evde de başka çay kullanmayız.
Fabrikada çalıştığım için biliyorum ki sürgünler çok fazla sürmüyor. Daha önce
ikinci sürgün 35-40 günü bulabiliyordu, şimdi 25-30 arasında kalıyor. Randevulu
sistem de çok iyi bir uygulama. Kartlı sistem için de aynı yorumu yapacağım.
Kantarlar da dijital olduğunda daha da iyi olacak.
1946 yılından beri çaylığımız var. Çaylıkların verimi zamanla düştü. Dedemin
zamanında çaylıklar 18 ton çay verirdi. Şu anda amcalarımın çayının toplamı
yaklaşık 12 ton oluyor. Bunda budamanın etkisi olabilir. Eğer çaylıkların
yenilenmesi herkes tarafından kabul edilirse, verimi artırmak için biz de
çaylıklarımızı yenileriz. Belki bir-iki yıl çayımız aşağıya düşer ama ondan sonra
toparlıyor. Hemşin’de ve diğer bazı bölgelerde organik tarım yapılıyor.
Bildiğim kadarıyla da durumlarından memnunlar.
NIYAZI METE
HATICE METE
EKİM 2015
EKİM 2015
[23]
[çayınkaynağı]
ESKIPAZAR ÇAY FABRİKASI’NDA
AYANE DAĞI’NIN
KOKULU ÇAYI
IŞLENIYOR
[24]
EKİM 2015
ESKIPAZAR ÇAY FABRIKASI, Çaykur’un
orta ölçekteki fabrikalarından biri. 150 ton/
gün kapasiteyle üretim yapan fabrika, 30 dönümlük bir alan üzerine kurulu.
10 bin 400 dekarlık çaylık hinterlandında 2 bin
350 üreticisi bulunuyor. Eskipazar Çay Fabrikası, 20 memur ve 20 kadrolu, 178 mevsimlik işçiyle hizmet veriyor. 54 alım yerine sahip
fabrikada tesis ve donanımları yenileme çalışmaları devam ediyor.
Konvansiyonel üretim yapılan Eskipazar Çay
Fabrikası hinterlandının önemli bir avantajı var.
1200 metre yükseklikteki Ayane Dağı, bu bölgede bulunuyor. Ayane bölgesi, Karadeniz’in
en karakteristik yerlerinden biri. Rize’yi bütün
özellikleriyle yansıtan, temsil eden Ayane bölgesinin çayı da meşhur. Ayane’nin çayı tazeliğini koruyor ve fabrika devamlı taze çay alabildiği için, üretilen kuru çay da aromalı, sertliği
ve lezzeti güzel bir çay oluyor.
EKİM 2015
[25]
[çayınkaynağı]
MEHMET BAL
ÇALIŞANLARIMIZIN GÖZÜNDEN
ESKİPAZAR ÇAY FABRİKASI
Çaykur’a yeni katıldım. Öncesinde makine operatörü
olarak çalışıyordum. Burada kıvırma ve boşaltma
bölümünde görevlendirildim. Fabrikamızda çalışan
arkadaşlarımız arasında bir aile bağı var; bunu daha
ilk anda hissettim. Ben de bu ailenin bir ferdi olmanın
mutluluğunu duyuyor, kurumumuza daha nice yıllar
boyu hizmet vermek istiyorum.
Eskipazar Çay Fabrikası’ndaki çalışanlarımıza bu özel bölge,
fabrika ve Çaykur hakkında neler düşündüklerini sorduk.
SULTAN METE
1971 yılında doğdum. Çaykur ailesine 1998’de
katıldım. Öncesinde inşaat kalfalığı yapıyordum.
Fabrikamızda da çok farklı işler yaptım. İnşaat
alanında çalıştım, fabrikanın yenilenmesinde
görev aldım, fermantasyon ve çatı gibi alanlarda
faydamız dokundu. Sanırım başarılı oldum
ki beni ustabaşılık göreviyle onurlandırdılar.
Halihazırda ustabaşı olarak çalışıyorum. Güzel
bir çalışma ortamımız var. Fabrikamızda önemli
değişimler oldu. Örneğin tasnif kazan dairesi
yenilendi. Bu senenin başında sistemimiz
doğalgaza geçti.
YAŞAR ÖKSÜZ
YAŞAR DANIŞMAZ
YAŞAR DANIŞMAZ
25 senedir Çaykur ailesinin bir ferdiyim. İmalatta görev yapıyorum.
14 sene araba boşaltmada çalıştıktan sonra kırma bölümüne
geçtim. Çaykur’da işini iyi yapan kişi zorluk çekmez. Bir Çaykur
çalışanı olmanın yanı sıra üretici de olduğum için burada kendi
mahsulümüzü işlemek beni daha da mutlu ediyor. Çay yöremizin
altınıdır, geçim kaynağıdır. Çaykur’un attığı her adımdan bizler
ayrıca üretici olarak çok memnunuz. Ürün kalitemizi ve hijyeni
artıran otomasyon süreci de bu gelişmelerden biri...
YAŞAR ÖKSÜZ
1998 senesinden bu yana Çaykur’da çalışıyorum.
Daha önce dolmuşçuluk yapıyordum. Kurutma
bölümünde 15 sene çalıştıktan sonra imalat
ustalığına geçtim. İşe başladığım günlerden
bugüne fabrikamızda pek çok yeniliğe imza atıldı.
Teknolojik altyapı kuruldu ve işçinin yükü azaltıldı.
Bu değişim çayımızın kalitesini de olumlu etkiledi.
Kalite yerinde başlar, tesiste devam eder. Dağ
fabrikalarının kalitesi daha iyidir. Burada güzel bir
arkadaşlığımız var. Birlikte çalışarak, üreterek bize
düşen görevi yerine getirmeye gayret ediyoruz.
[26]
EKİM 2015
MEHMET BAL
DURSUN ALI ALKAN
SULTAN METE
DURSUN ALI A
LKAN
Fabrikamızda babamla birlikte çalışıyorum. İdari binada görevliyim.
Çaykur’da çalıştığım için çok mutluyum. Eğitimim için para biriktiriyorum.
Bundan sonra üniversite okumak istiyorum. Fabrikayı babamdan
biliyordum. Çocukluğumdan bu yana “ağabey” veya “amca” diye hitap
ettiğim büyüklerim şimdi çalışma arkadaşım oldu. Bu yüzden çok
heyecanlıyım. Üreticilerin işlerine yardımcı olabildiğim, böyle deneyimli
bir ekibin parçası olarak seçildiğim için çok mutluyum. Çok güzel bir
fabrikamız ve çalışma ortamımız var. Fabrikamıza bir satış reyonu ya
da bir küçük büfe eklendiği takdirde, inanıyorum ki Karadeniz’in çayını
burada çok daha iyi temsil etmiş oluruz.
EKİM 2015
[27]
[tedarikçilerimiz]
Çaykur’un Ordu’da son derece güvenilir
ve kaliteli bir marka olarak görüldüğünü
anlatan Hüseyin Avni Kalafat, pazarlama
stratejisindeki yeni adımların perakende
noktalarına olumlu bir şekilde yansıdığını
söylüyor. Çaykur’un raflardaki gücünün
son iki yıldır daha da arttığına dikkat çeken
Kalafat, “Bütün bu değişim, satışları da
olumlu etkiledi” diye konuştu.
“RAFLARIMIZDA ÇAYKUR
HEP BAŞ KÖŞEDEDİR”
KALAFATLAR, Ordu’nun önemli perakende zincirlerinden
biri. Firmanın yöneticiliğini sürdüren Hüseyin Avni Kalafat,
1963 yılında Ordu’nun Perşembe ilçesinde dünyaya gelmiş ve Ordu Meslek Yüksek Okulu Makine Bölümü’nde
okumuş. Okuldan mezun olduktan sonra ticarete yönelen
Kalafat ile Çaykur’un Ordu’daki konumu üzerine konuştuk.
Şirketinizi tanıyabilir miyiz?
Şirketimiz 1995 yılında kuruldu. Babam Ali Sait Kalafat,
öncesinde ticaretle uğraşıyordu. Dolayısıyla biz ticareti babamızdan öğrendik.1998 yılında ikinci şubemizi, 2001’de
üçüncü şubemizi açtık. Bugün itibarıyla dokuz market şubesi, bir pastane, bir de zirai dükkân işleten bir zinciriz.
Birlikteliğe ve dayanışmaya büyük önem veren bir şirket
kültürümüz var. Yeniliğe, teknolojiye ve eğitime açık bir yapımız olduğunu da söyleyebilirim.
Çaykur ile yollarınız ne zaman ve nasıl kesişti?
Türk halkının gönlüne taht kuran Çaykur, ürünleriyle bir
marketin olmazsa olmazıdır. O nedenle mağazamızı açtığımız ilk günden bu yana raflarımızdan Çaykur ürünleri eksik
olmadı, baş köşede yerini hep aldı.
Yeni ürünlerimize ve ambalajlarımıza dair düşünceleriniz nelerdir?
Çaykur’un bütün yeniliklerini ilgiyle takip ediyor ve destekliyoruz.
Yeni ürünler marka algımızı sizce nasıl etkiliyor?
Yeni ürünler, “didi” örneğinde olduğu gibi, hem ciro artışı
getiriyor hem de tüketicilerimizi sağlıklı bir içeceğe kavuşturuyor.
Mağazalarımızda en çok hangi ürünümüz talep ediliyor?
Tiryaki birinci, Rize Turist ise ikinci sırada geliyor.
Çay kişisel olarak sizin için ne anlam taşıyor?
Çay, Türkiye’de en çok tüketilen içecek. Çay içmek ve
demlemek manevi değerleri ve dost sohbetlerini de hatırlatıyor insanlara. Çayı, acı ya da tatlı olayları konuşurken
“Hadi bir çay içelim” diye başladığımızı unutmadan değerlendirmek gerekir. Çayı biz de ailece çok seviyoruz. Marka
bilinirliğinin ve saygınlığının yanı sıra üreticisine verdiği destekten dolayı da Çaykur’u başımızın tacı olarak görüyoruz.
2015 yılının ilk yarısı nasıl geçti? Ne gibi trendler öne
çıktı?
Soğuk çayın hızlı trendi devam ediyor. Tüketicilerin gazlı
içeceklerden gazsız içecek “didi”ye doğru yönelişi artarak
sürüyor. Çaykur’un pazarlama stratejisinde yapılan değişiklikler sayesinde ürünlerle ilgilenen bir yapının oluştuğunu
iki yıldır gözlemliyoruz. Bu faaliyetlerin satışlara olumlu katkıları olduğunu da son derece net görmekteyiz.
Çaykur ile bugüne kadar nasıl bir işbirliği içinde oldunuz?
Çaykur’un satış politikalarına ve stratejilerine her zaman
uyum sağladık. Gelişmeleri yakından takip ettik. Çaykur’un
Türkiye’nin en önemli markalarından olduğuna yürekten
inanıyoruz. Çaykur denildiğinde kaliteden asla şüphe duyulmuyor. Tüketiciler Çaykur ürünlerine güveniyor.
[28]
EKİM 2015
EKİM 2015
[29]
[gezigünlüğü]
BATI KARADENIZ’IN GÖZDE TATİL BELDESI
BARTIN
Yedi Göller’den Abant’a, Düzce
ormanlarından Amasra’ya, Devrek’ten
Bartın’a… Batı Karadeniz boyunca
sadece hafta sonunuzu ayırarak,
hatta günübirlik ziyaret edebileceğiniz
onlarca yer var. Yaşadığınız kentten
çıkıp Batı Karadeniz’in güzelliklerini
keşfedebileceğiniz, yaz aylarında
denize girebileceğiniz, çok özel
lezzetler tadabileceğiniz ziyaretlerden
birini Bartın’a ayırın… Pişman
olmayacaksınız.
KARADENIZ’IN herhangi bir yerine yapacağınız ziyaret, daha
yoldayken başlar. Büyük kentlerden uzaklaştıkça sayıları artan
ağaçlar, birbiri ardına yükselen dağ sıraları bambaşka bir coğrafyaya geldiğinizi müjdeler. İstanbul’dan yola çıktığınızı varsayalım… Gerede yakınlarında vereceğiniz molada çam kokuları
arasında Çaykur çayınızı yudumlarken stres seviyenizin hızla
düştüğünü hissedeceksiniz. Etrafınızda küçücük bir su birikintisi,
uzaklardan geçen kuş sürüleri Anadolu’nun gerçek özünü size
hatırlatacak. Ülkenin geri kalanı gibi, yerleşim alanlarının büyük bir
bölümü betonla kaplanmış olsa bile yeşil ve mavi karışımı bir örtü
etrafınızı kaplayacak. Yola devam edip Dorukhan tüneline vardığınızda az bir yolunuzun kaldığını anlayıp rahatlayabilirsiniz. Bundan sonra yemyeşil bir örtü eşliğinde, usul usul akan ırmağı takip
ederek Bartın’a doğru yol almaya devam edebilirsiniz. Az sonra
Devrek’e varacaksınız. Bastonlarıyla ünlü bu küçük kasaba, aynı
zamanda Türk edebiyatının genç yaşta kaybettiği ünlü şair Rüştü
Onur’un da doğduğu yerdir. Yolunuz bu küçük kasabaya pazartesi günü düştüyse mutlaka pazarı ziyaret edip teyzelerin kendi
ürettikleri sebzelerden alın deriz. 1991 yılında vilayet statüsüne
yükselen Bartın, oldukça sakin ve güzel bir yerleşim yeri. Kente
adını veren Bartın Irmağı şehrin yaşam kaynaklarından biri konumunda. Bartın il sınırlarının yüzde 46’sını ormanlar oluşturuyor.
Ortalama yüksekliğin 2 bin metrenin üzerinde olduğu Bartın, etrafındaki Küre Dağları ve çepeçevre yaylaları ile el değmemiş bir
turizm potansiyeline de sahip.
KARADENIZ’IN BODRUMU: İNKUMU
Bartın’ı tercih eden turistlerin büyük bir bölümü yaz aylarında deniz turizmi için geliyor. Batı Karadeniz’in en ünlü plajı olan İnkumu,
hilal şeklinde, geniş ve büyük bir koy. Kent merkezine sadece
[30]
EKİM 2015
AMASRA KALESI
Bizans Dönemine ait olan Amasra Kalesi,
14-15. yüzyıllarda Ceneviz ve Osmanlı
Dönemlerinde de ciddi onarımlar görmüş.
ÇILEK FESTIVALI
10 kilometre mesafedeki İnkumu, masmavi denizi ve
dünyaca ünlü kum zambaklarıyla eşsiz bir güzelliğe
sahip. Yerli ve yabancı turistlerin büyük ilgi gösterdiği İnkumu, 3 kilometre uzunluğundaki plajı ve dağın
yamacına kurulmuş yazlık evleriyle tam bir sahil kasabası görünümünde. Türkiye’nin diğer popüler tatil beldelerine nazaran çok daha korunmuş bir plaja
sahip olan İnkumu, çok sıkı bir şekilde denetleniyor.
1982 yılından bu yana düzenlenen Çilek Festivali, bu
meyvenin toplanma zamanında, yani 25 Mayıs-15
Haziran tarihleri arasında gerçekleştiriliyor.
Halkoyunları gösterileri, tiyatrolar, konserler, sergiler
ve yarışmaların organize edildiği festival boyunca
elbette çilek tadımları da yapılıyor. YAYLALAR
Bartın’ın yarısı ormanlardan oluşuyor. Küre Dağları’nı
çevreleyen yayla evleriyle, doğal yaşam alanları ve
manzarasıyla ziyaretçilerini bekliyor. Uluyayla, Ardıç,
Kalkınlı gibi yaylalalarda son yılllarda büyük bir turizm
hareketi gözlemleniyor.
AMASRA
Bartın sınırları içindeki Amasra, sakin bir hafta sonu
tatili geçirmek isteyenler için ideal bir seçenek. Deniz
kenarındaki balık restoranları, çay bahçeleri ve yürüyüş yollarıyla Amasra’dan balık-salata yemeden dönmeyin. Geçmişi 4 bin yıl öncesine kadar uzanan tarihi
bir yerleşim yeri olan Amasra’da çok sayıda kültürel
değeri ziyaret etmek de mümkün.
AMASRA MÜZESI
Geçmişi M.Ö. 2 binli
yıllara kadar uzanan
Amasra’daki tarihi
eserleri bu müzede
görmek mümkün. 1955
yılından bugüne bölgede
bulunan arkeolojik
ve etnografik eserler
Amasra Müzesi’nde
sergileniyor.
EKİM 2015
[31]
[bayilerimiz]
Ordu’da
bir dünya
markası:
“didi”
HAKKINDA Çaykur
Halihazırda çok güçlü bir marka olan
Çaykur, “didi”yi ürün gamına ekleyerek
inanılmaz bir satış sirkülasyonu
yakaladı. Bunda emeği geçen herkese
bir “didi” tüketicisi olarak teşekkürü bir
borç biliyorum. Bizi Büyük Türkiye’nin
Büyük Markası “didi” ile tanıştırdıkları
için… Büyük bir talep gören ürünümüz
“didi”, okul kantinlerinden bakkallara
ve yerel zincirlere, restoranlara kadar
her noktada yerini hızla alıyor ve satış
rekorları kırıyor.
Çaykur ürünlerini milli içeceğimiz olarak gördüğünü belirten Yüksel Aksu, “Çay benim
için vazgeçilmez bir içecek. Sektörün tartışmasız lideri olan Çaykur, “didi” başta olmak
üzere diğer yeni ürünleriyle başarısına başarı kattı. Çaykur’un yakalamış olduğu başarı,
bayilerinden biri olarak bize de gurur veriyor” diye konuştu.
GEÇMIŞI 40 yıl öncesine dayanan Aksular
Ticaret, Ordu’da bayiliğimizi başarıyla sürdürüyor. Bir aile şirketi olan firmanın ikinci kuşak
temsilcilerinden Yüksel Aksu ile konuştuk.
Karadeniz’in güzel şehri Ordu’da ürünlerimizin
büyük ilgi gördüğünü anlatan Aksu’nun paylaştığı verilere göre burada pazar payımız yüzde
85 civarında…
Sizi ve firmanızı tanıyabilir miyiz?
1967 yılında Ordu’da dünyaya geldim. Lise eğitimimin ardından 1988 yılında askerlik görevimi
tamamladım ve akabinde iş hayatına atıldım.
Halihazırda ticari hayatıma devam ediyorum.
Aksular Ticaret, rahmetli babam Yunus Aksu
tarafından 1975 yılında kuruldu. Ben de askerlik görevimi bitirir bitirmez şirket ortağı olarak
bu yapıya katıldım. Gıda sektöründe öncü ve
lider olan çok sayıda markanın temsilciliğini
üstlendik. Satış konusunda tecrübemiz ve birikimimiz arttıkça temsil ettiğimiz marka sayısını
azaltarak tecrübemizi daha da derinleştirmeye
karar verdik.
Özellikle çok önem ve değer verdiğimiz Çaykur
markasının bayiliğini de üstlenerek yolumuza
devam ettik. Bu sayede işlerimizi daha fazla
[32]
EKİM 2015
genişletebileceğimizi, sistemli bir şekilde çalışabileceğimizi biliyorduk. Ağabeyimle birlikte çalışıyoruz. Yani bir aile şirketiyiz.
Aile şirketlerinin avantajlarına inananlardanım. Çünkü aile şirketi olmanın sağladığı güven ortamı, başarıyı da beraberinde
getiriyor.
Çaykur ile yolunuz ne zaman ve nasıl kesişti?
40 yıllık tecrübemizle daha büyük yatırımlar yapmamız gerektiğine inanıyorduk. Üstelik bunu çok iyi bir markayla yapmalıydık.
Hem ürünü hem de bölgeyi çok iyi bildiğimiz için yatırım yapmayı
istedik. Bu isteğimizi Çaykur gibi köklü ve milli bir markayla gerçekleştirmek bizim için çok önemliydi. Çaykur bayiliğini 2010 yılı
mart ayı itibarıyla aldık. Sekiz araçlık filomuzla ve 15 çalışanımızla Ordu merkezde ve Gülyalı ilçesinde hizmet veriyoruz.
Çaykur’a dair düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
Çaykur, kendini sürekli yenileyen ve ürünleriyle gücünü ispat
eden bir marka. Toplum genelinde yüksek bir farkındalık oluşturan Çaykur ürünlerini milli içeceğimiz olarak görüyorum. Çaykur, çok büyük bir aile. Biz de bu büyük ailenin birer ferdi olarak
kendimizi çok mutlu hissediyoruz ve üstlendiğimiz sorumluluğun da elbette farkındayız. Çok köklü bir kurum olan Çaykur,
Doğu Karadeniz’in belkemiğidir. Ülkemiz çay sektörünün öncüsü olan Çaykur markamız, bu konumunu dünya çapına taşıdıkça duyduğumuz gurur daha da artıyor. Çaykur’un çok daha
büyük başarılara imza atacağına yürekten inanıyoruz.
Ordu’da ürünlerimize yönelik ilgi ne durumda?
Kurumun gücü ve ürünlerimizin çeşitliliği sayesinde
Ordu halkının yüzde 80’inden fazlasının kalbini kazandık. Bu açıdan marka bilinirliğiyle ilgili en ufak bir
sıkıntımız yok. Bir Ordulu ve çay tiryakisi olarak ekibim ve ben Çaykur’un Ordu’da daha büyük başarılara ulaşması için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz.
Gayretlerimizle birlikte Ordu’daki pazar payımızı yüzde
85’in üzerine çıkardık. Sonuç olarak Ordu’da Çaykur
ürünlerinin beğeniyle içildiğini ve tüketicilerin bizi desteklediğini söyleyebilirim.
Yeni ürünlerimizi ve ambalajlarımızı nasıl buluyorsunuz?
Ürün çeşitliliğinin artması tüketici tarafından çok olumlu
karşılandı. Bilinçli tüketiciler Çaykur’un özellikle organik
çaylarına ve yeşil çaylarına büyük ilgi göstermeye başladı. Ordu’da genel olarak yüzde 60 oranında Tiryaki
tercih ediliyor. Filiz Çayı, Çiçek, Altınbaş ve 42 No’lu Tirebolu çayları talep ediliyor. Aslında Çaykur ürünlerinin
tamamını sıkıntısız ve problemsiz bir şekilde satabiliyoruz. Her ürünün kendine has bir müşteri portföyü var.
Tüketiciler tercihlerinde birinci öncelik olarak kaliteyi ve
Çaykur markasını görüyor. Biz de bayi olarak aranan
ve istenen bütün çayları bakkaldan yerel zincirlere kadar bütün raflarda eksiksiz bulunduruyoruz.
EKİM 2015
[33]
[pozitif]
GURUR
KAYNAĞIMIZ…
Dünya markası olma yolunda emin
adımlarla ilerleyen bir markanın çalışanı
olmak bize gurur veriyor. Çaykur’un
hayata geçirdiği “didi” ve beyaz çay gibi
yenilikler önümüzü daha da açacak.
Önümüzdeki yıllarda Çaykur markasını
yurtdışında çok daha fazla duyacağız.
Bunun için beyaz ve yeşil çaya, yeni
ürünlere daha fazla odaklanmamız
gerektiğine inanıyorum. Bu amaçla
ürünlere özgü fabrikaların kurulması gibi
çalışmalar yapılabilir. Örneğin beyaz çaya
özel bir tesis kurulabilir.
ÇAYKUR Of Fabrikası’nda görev yapan Selma Uzuner,
çalışmayı seven ve oldukça pozitif bir insan. Çaykur’da
engelli statüsünde görev yapan Uzuner ile kurumumuza
katıldığı 1998 yılından bu yana hayatında nelerin değiştiğini
konuştuk.
ÇAYKUR HAYATIMI
DEĞIŞTIRDI
Çaykur ailesine katıldıktan sonra hayatının değiştiğini
anlatan Selma Uzuner, “Böyle bir kurumda çalışabildiğim
için Allah’a şükrediyorum. Çaykur’u seviyorum ve burada
kendimi gerçekten huzurlu ve mutlu hissediyorum. İnsanın
çalıştığı kuruma gönülden bağlı olması çok güzel bir duygu”
diye konuştu.
[34]
EKİM 2015
Sizi tanıyabilir miyiz?
1974 yılında Almanya’da dünyaya geldim. Ben iki yaşımdayken annem ve babam Türkiye’ye kesin dönüş
yapmaya karar vermiş. Anadolu Üniversitesi Ev İdaresi
Bölümü’nden mezun oldum. Okulun ardından uzunca bir
süre İstanbul’da çalıştım. Çocuk bakıcılığı, tekstil işçiliği ve
sekreterlik gibi işler yaptım. 1998 yılında da Çaykur ailesine
katıldım. O günden bu yana da bu ailenin bir parçası olarak
çalışmaya devam ediyorum. Mevsim dışında İstanbul’a gidip orada ek işler yapmaya devam ediyorum. Kız kardeşim
avukat, ofisinde ona yardımcı oluyorum. Yaz aylarında yine
Çaykur’daki görevimin başına geçiyorum.
Çaykur’un hayatınızda nasıl bir yeri var?
Asla Çaykur’dan vazgeçmem. Köken olarak Rizeliyim ama
burada büyüdüm, eşim dostum hep burada. Hepimiz
Çaykur’a gönülden bağlıyız. Bu bölgenin insanıyla Çaykur
arasında başka bir bağ var.
Benim açımdan bir başka önemli faktör ise müdürlerimizdir. Onların pozitif tutumları, çalışma ortamını bir aileye dönüştürmeyi başarmış olmaları sayesinde Çaykur’u kendi
markam gibi görüyorum. Onların elinde büyüdük… Bugünlere onların katkısıyla gelebildim, kendimi yetiştirmeyi
başardım. Bana bir meslek öğrettiler, hayatımla ilgili önerileriyle beni doğru yönlendirdiler. Buradaki görevim sayesinde insan ilişkilerim de gelişti.
Üniversitede aldığınız eğitim işinize nasıl
yansıyor?
Doğrudan işle ilgili sorumluluklarımda olmasa bile
insanlarla ilişkilerimde büyük faydasını görüyorum.
Sürekli kendini geliştirmeye çalışan bir insan olduğumu söyleyebilirim. Bildiklerimi pratik uygulamalarla zenginleştirebilmek benim için çok önemli. Ailemle veya bahçemle ilgilenirken ev ekonomisinde
öğrendiklerimi tatbik etme fırsatı buluyorum. Hayat
bana bilginin okumakla veya ezberleyerek değil,
uygulayarak, geliştirerek içselleştirildiğini gösterdi.
Çaykur’a dair hislerinizi öğrenebilir miyiz?
Böyle bir kurumda çalışabildiğim için Allah’a şükrediyorum. Çaykur’u seviyorum ve burada kendimi gerçekten huzurlu ve mutlu hissediyorum.
İnsanın çalıştığı kuruma gönülden bağlı olması
çok güzel bir duygu. Ancak o zaman içiniz rahat
olabiliyor ve işin hakkını verebiliyorsunuz. Kişinin
özgüvenli davranabilmesi ve belirlenen kurallara
uyması çok önemli. Prensiplerim, amirlerimizin
belirlediği ilkeler yol gösterdi. Çalışma ortamında
mutlu olmayı bu sayede başardım. 1998 yılında
Çaykur ailesine katıldıktan sonra hayatım büyük
ölçüde değişti. Az önce vurguladığım gibi burada
çalıştıkça kendimi geliştirdim. Ayaklarımın üzerinde durabildiğim için özgüvenim arttı. Özellikle
bir kadın için bu duygu çok önemli. Çalışmayı,
özellikle buradaki işimi çok seviyorum. Bu sayede
mutluluğumu ailem başta olmak üzere bütün çalışma arkadaşlarımla paylaşıyorum.
Hobileriniz var mı?
Dantelle uğraşmayı seviyorum. Hobi olarak bahçeyle de ilgileniyorum. Çiçek yetiştirmek, bahçeyle ilgili işlerle haşır neşir olmak beni mutlu ediyor.
Kısacası doğayı seviyorum.
Çaylık dergisini takip ediyor musunuz?
Evet, dergimizde özellikle beslenme ve sağlıkla
ilgili sayfaları yakından takip ediyorum. Bu sayfalardaki pratik bilgiler işime çok yarıyor. Çaykur’un
dünya genelindeki yükselişini dergimiz aracılığıyla
da görmek bana gurur veriyor.
EKİM 2015
[35]
[emekverenler]
ÇAYKURLU OLMAKTAN
YAYLA TERAPISI GURUR DUYUYORUM
Çaykur yıllarının
çok iyi geçtiğini
anlatan, o günleri ve
mesai arkadaşlarını
özlemle anan emekli
çalışanımız Mehmet
Alkan, “Çaykurlu
olmaktan gurur
duyuyorum. Emekli
olsam da hâlen
kendimi bu ailenin
bir üyesi olarak
görüyorum. Kısa
süre önce Çaykur’da
işbaşı yapan oğlumla
birlikte bu bağ daha
da güçlendi” diye
konuştu.
1984 YILINDA Çaykur’da işbaşı yapan Mehmet Alkan, uzun
yıllar Eskihisar Fabrikası’nda görev yaptıktan sonra emekli
oldu. Gençliğinde açtığı çay ocağını çalışma yılları boyunca
işletmeye devam eden Alkan, emekliliğini de insanlara çay
demleyerek geçiriyor.
Çaykur’a ne zaman katıldınız?
1984 yılında... Öncesinde çay ocağı işletiyordum. Yani geçimimizi yine çaydan sağlıyorduk. Çaykur’a katılınca masanın
diğer tarafına geçmiş olduk ve bu ailenin bir parçası haline
[36]
EKİM 2015
Yaylalar en doğal tedavi yöntemini
sağlar. Hastalanmak istemeyen ya
da stresle başa çıkamayan herkesi
yaylalarımıza davet ediyorum. Ben
de bulduğum her fırsatta soluğu
yaylada alıyorum. Şehrin ve çalışma
hayatının getirdiği yorgunluğu
üzerinizden yaylada iki saatte
atarsınız.
olabilmek, aradaki iletişimi sağlayabilmek için çok sayıda
odacı görev yapıyordu. Ben de onlardan biriydim. İhtiyaç
duyan herkesin yardımına koşuyorduk. Rahat ve huzurlu
bir çalışma ortamımız vardı ve biz de işimizi özenle, sevgiyle yapıyorduk. Mevsimlik personel olarak sekiz-dokuz
ay çalışıyorduk. 2003’te kadromuz çıktı ve birkaç sene
daha çalışıp emekli olduk.
geldik. Çaykur’da işbaşı yaptıktan sonra da çay ocağımı bırakmadım. Mevsimlik personel statüsünde görev yaptığım
için kış ayları boyunca çay ocağımın başında durabiliyordum.
Yıllarca ikisini birlikte devam ettirdim.
Çaykur’da neler yaptınız?
Önce üretimde işçi olarak görev yaptım. 10 yıl boyunca tasnifte çalıştım. Sonrasında odacı olarak idari binaya geçtim.
Üretimde ve diğer alanlarda teknoloji kullanılmadığı için insana çok ihtiyaç duyuluyordu. O yıllarda insanlara destek
Çalıştığınız döneme ilişkin neler söylemek istersiniz?
Çaykur yıllarımız çok iyi geçti. O günleri ve çalışma arkadaşlarımı arıyorum elbette. Çaykur’dan çok insan ekmek
yedi. Verimli ve huzurlu bir çalışma ortamımız vardı. Bizim
için dayanışma çok önemliydi. Bazen gidip birbirimizin
işine destek verir, yardımına koşardık. Çaykurlular sıkı
çalışır. O tarihlerde özellikle üretimdeki arkadaşlar bazen
yemek yemeye bile zaman bulamazdı. Biz yardımlarına
koşar, yemek yiyene kadar onların makinelerine bakardık.
Aradan geçen zaman içinde Çaykur teknoloji ve organizasyon anlamında çok gelişti. Bugün fabrikalarımızda insan gücü yerine teknoloji var, insanların sorumluluk alanları çok daha net bir şekilde belirlenmiş durumda. Öyle de
olmak zorunda. Ne de olsa bugün Çaykur bir dünya devi
olma yolunda...
Ailede başka Çaykurlu var mı?
Ailemizdeki ilk Çaykurlu benim. Benden sonra oğlum Eskipazar Fabrikası’na girdi. Kuraya katıldı, talih onun yüzüne güldü. Şimdi ona “18 yaşında hayatını kurtardın,”
diyorum. Gerçekten de öyle. Burada benimle birlikte çalışıyordu ama sorumluluk almak istemiyordu. Çaykur sayesinde sorumluluk almayı öğrenecek, kendini geliştirecek.
İyi çalışır ve işine dört elle sarılırsa hayatını kurtarmış olacak. Bir baba olarak insan daha ne ister?
Çay sizin için ne anlama geliyor?
Çay demek, sohbet demektir. İki insanın yan yana gelip
anlaşabilmesidir. Yıllarca biraz da bu nedenle iki işi birlikte
sürdürdüm. Çay insanlarla daha da güzel… Hizmet sektöründe iş yapmak gerçekten zordur. Restoran, çay ocağı,
pastane… Ne yaparsanız yapın, müşterilerinize güler yüzle
hizmet vereceksiniz ve en iyi ürünü sunacaksınız. Hele Karadeniz insanı gibi titiz bir topluluğa hizmet veriyorsanız…
Çaykur ürünleri arasında en sevdiğiniz hangisi?
Benim ne ocağıma ne de evime Çaykur’dan başka çay
giremez. Çaykur’un Altınbaş ve Tirebolu çaylarını yarı yarıya harmanlarım. Yöre insanımızın damak tadına en uygun
karışımı ancak bu sayede elde edebiliyorum.
Çaykur’un yeni ürünlerini takip ediyor musunuz?
Özellikle “didi” çok büyük bir ilgi gördü. Yeni ürünler
markamızı çok daha fazla insana tanıtıyor. Bu anlamda
Çaykur’un attığı adımları çok olumlu buluyorum. Kendimi
hâlen Çaykur’un bir çalışanı olarak gördüğüm için ürünlerimizi ve markamıza dair gelişmeleri günü gününe takip
ederim. Ürünlerimizle, markamızla ilgili düşüncelerimi de
fabrikamıza mutlaka iletirim.
EKİM 2015
[37]
[hobi]
Halkoyunlarıyla
Çaykur’u ve
Karadeniz’i
anlatıyoruz
Ortaokul döneminden bu yana halkoyunlarıyla ilgilenen
Ali Çelik için kültürel değerlerimiz büyük bir tutku. Ekibiyle
Çaykur’un etkinliklerinde sahne alan Çelik, Türkiye’nin
dört bir tarafında Karadeniz kültürünü tanıtıyor.
Halkoyunları ekibiyle Çaykur’u ve bölge kültürünü temsil
ettiklerini belirten Çelik, “Karadeniz’in binlerce yıllık
kültürünü, insanımızı anlatan bu sanatı yaşatmak benim
için büyük bir gurur kaynağı” diye konuştu.
1992 YILINDAN bu yana Çamlık Çay Fabrikası’nda çalışan Ali Çelik, çok deneyimli bir halkoyunları eğitmeni. Alım yerlerimizde eksper olarak görev yapan
Çelik, Çaykur sponsorluğundaki halkoyunları ekibiyle Karadeniz Bölgesi’ni tüm
Türkiye’ye tanıtıyor.
Sizi tanıyabilir miyiz?
1992 yılında Çamlık Çay Fabrikası’nın imalat kısmında çalışmaya başladım. Öncesinde özel sektördeki bir çay fabrikasındaydım. Soldurma bölümünde iki yıl kadar görev yaptım. Sonrasında bir sınava girdim ve elde ettiğim sonuç sayesinde
eksperlik görevini yapmak üzere alım yerlerine atandım. Hâlen eksperlik görevini
sürdürüyorum.
Alım yerlerinde zaman içinde neler değişti?
Alım yerlerinde görev yapmaya başladığım günlerden bu yana çok şey değişti.
Vatandaşımız açısından süreç rahatladı. Özellikle Yönetim Kurulu Başkanımız ve
Genel Müdürümüz Sayın İmdat Sütlüoğlu sayesinde çok güzel yenilikler hayata
geçirildi. Örneğin kartlı sisteme geçildi, yakında elektronik kantar da geliyor. Kartlı
sistem daha adil bir yapıyı da beraberinde getirdi. Artık herkes hakkına gönül
rahatlığıyla razı. Üreticimizin rahatlığa kavuşması ve çok daha adaletli bir sistemin
getirilmesi bizleri de memnun ediyor.
[38]
EKİM 2015
ÇAYKUR ILE ILGILI DÜŞÜNCELERINIZI ÖĞRENEBILIR MIYIZ?
Çaykur bir dünya devi. Kendi gözlerimle ne kadar büyük bir firma
olduğunu gördüğüm için bunu rahatlıkla söyleyebiliyorum.
Çaykur her türlü ihtiyacımızı karşılıyor. Çaykur aynı zamanda
halkoyunları ekibimizin de sponsoru…
Yapılan yenilikler ve iyileştirmeler halka nasıl yansıdı?
Çağa ayak uydurmamız lazım... Halihazırdaki yeniliklerin
devamının gelmesi gerekir. Alım yerlerinde gözlemlediğimiz
gibi, vatandaşın Çaykur’a ilgisi arttı. Bundan 15 yıl önce vatandaşlarımız öncelikle çayını özel sektöre götürür, kalanını
Çaykur’a vermek isterdi. Bu durumda geride kalan genellikle kalitesiz çay olurdu. Şimdi bu anlayış tersine döndü;
artık üretici öncelikle çayını devlete veriyor. Kotasını doldurduktan sonra artanını özel sektöre aktarıyor. Buradan halkın
Çaykur’a güvendiğini anlıyoruz. Üreticinin bu yaklaşımı Çaykur ürünlerinin kalitesini de üst seviyeye çıkartıyor. Çaykur’un
piyasayı geliştirmesi, adil davranması ve üreticinin parasını
zamanında ödemesi halkın güvenini yükselten faktörler olarak öne çıkıyor.
Halkoyunlarına ilginizden söz edecek olursak…
Ortaokul yıllarımda tanıştığım halkoyunları benim için büyük
bir tutku. O günden bu yana hayatımdaki yeri değişmedi.
1995 yılında Halk Eğitim’den lisansımı aldım. Trabzon’un
tüm ilçelerinin figürlerini oynayabiliyoruz. Sertifika aldıktan
sonra halkoyunları öğretmenliğine devam ettim. Bölgemizin
binlerce yıllık kültürünü, insanımızı yansıtan bu sanatı yaşatmak benim için büyük bir gurur kaynağı.
Halkoyunları ile Çaykur’un yolu nasıl kesişti?
Türkiye’nin belirli kesimlerinde halkoyunlarında Çaykur’u
temsil etme şansı yakaladık; Diyarbakır’da, Antalya’da,
İzmir’de... Her yıl Ankara’daki Rize ve Trabzon günlerinde
sahne alıyoruz. Çaykur’u, bölgemizi temsil ettik. Bir etkinlik olduğunda ilgili yöneticilerimiz bizi çağırır, biz de hemen
gider ve halkoyunlarımızı sergileriz. Güneydoğu Anadolu
Bölgemizde kaçak çay ile mücadeleye yönelik etkinliklerde
de görev aldık. Yönetim Kurulu Başkanımız ve Genel Müdürümüz Sayın İmdat Sütlüoğlu’yla Gaziantep’e de gittik.
Bayiler toplantısı vardı, oradaki etkinliklerden biri de bizim
halkoyunları gösterimizdi. Çaykur ile birlikte Türkiye’nin her
yerinde kültürümüzü tanıtıyoruz. Etkinliklerde başka ekipler
bize kenardan bakarken “Aramıza gelin, siz de katılın” diye
onları çağırıyoruz. Kültürlerarası kaynaşmaya katkı sağlayabiliyorsak ne mutlu bize.
EKİM 2015
[39]
[çaydurakları]
TARİHİN AKIŞINI DEĞİŞTİREN BİR YAPIT: RUMELİHİSARI
DEMLI BIR ÇAYLA TARIHE
YOLCULUK
Tarihte yaklaşık altı asır öncesine
gidip İstanbul’un fethinin izini
sürmek isterseniz ilk durağınız
mutlaka Rumelihisarı olmalı...
Biz de Rumelihisarı’nda
oturacak, çayımızdan sıcacık
yudumlar eşliğinde o günleri
anacağız...
[40]
EKİM 2015
İSTANBUL denilince Boğaziçi, Boğaziçi denilince de
birkaç görüntü canlanır hayalimizde… Bu görüntülerden biri Rumelihisarı’nın insanda hayranlık uyandıran görkemi ve güzelliğidir. Hele ki mevsimlerden
baharsa, kalenin erguvanla renklenen surları eşsiz bir
manzara arz eder. İstanbul’un en güzel duraklarından
biri olan Rumelihisarı, İstanbulluları ve her noktadan
ziyaretçilerini en çok çeken mekânlardan. Özellikle
kahvaltı saatlerinde, akşamüstü çay saatlerinde Rumelihisarı’ndaki kafeleri cıvıl cıvıl görebilirsiniz.
Biz bu benzersiz eserin güzelliğine vurgunuz ama aslında onun tarihimizdeki yeri de çok önemli. 29 Mayıs
1453 Salı günü hem Osmanlı tarihi hem dünya tarihi
için yepyeni bir sayfa açıldı. 21 yaşındaki II. Mehmed
Han’ın İstanbul’u fethetmesiyle birlikte Ortaçağ sona
ererken Yeniçağ’a adım atıldı. Kendinden önce her
biri hüsranla sonuçlanan yüzlerce kuşatmaya direnen
İstanbul’u fetheden bu gencecik Osmanlı Sultanı ‘Fatih’ adını alırken, Osmanlı İmparatorluğu’nun da yükseliş dönemi başladı. Rumelihisarı, İstanbul’un fethine
giden yolun ilk taşıdır diyebiliriz.
90 GÜNDE YAPILDI
II. Mehmed İstanbul’u kuşatma hazırlıklarına 1451 sonlarında başladı.
Büyük dedesi Yıldırım Bayezid’in İstanbul Boğazı’nın Anadolu yakasında
yaptırdığı Anadoluhisarı’nın karşısına, o dönemde Boğazkesen adı verilen
Rumelihisarı’nın inşası emrini verdi. Bu sayede Boğazlar’ın kontrolü sağlanacak, deniz yoluyla gelebilecek yardımlara karşı tedbir alınacaktı. İmparator Konstantinos, II. Mehmed’e elçiler göndererek hisarın yapımı için
kendisinden izin alması gerektiğini hatırlatmak istedi. Ancak elçiler kabul
edilmedi. İmparator en son 1452’nin haziran ayında barış görüşmeleri
için elçi gönderdi. II. Mehmed’in elçileri reddi, bu kez savaş ilanı anlamına
geliyordu. 15 Nisan 1452’de yapımına başlanan hisar, inanılmaz bir hızla,
90 günde tamamlandı. Artık Boğaz’ın kontrolü Osmanlılar’ın eline geçmişti. 1452’de ödeme yapmadan Boğaz’dan geçmeye kalkan Venedik
gemisini batıran toplar, Erdelli Urban adında bir top dökümcüsünce yapılmıştı. II. Mehmed kendisinden Konstantinopolis’in surlarını yıkabilecek
güçte top yapıp yapamayacağı sorusuna olumlu cevap almıştı.
Bugün Rumelihisarı Müzesi’nde toplar, gülleler ve Osmanlı donanmasının
İstanbul’a girişini engellemek amacıyla Haliç’in girişine gerilen zincirin bir
parçasından oluşan eserler sergileniyor.
Biraz tarih, biraz doğa ve biraz İstanbul... Bir bardak çay eşliğinde unutulmaz bir an olarak zihninizde yer alacak.
EKİM 2015
[41]
[Çaykur’danhaberler]
Rize’yi ve Çaykur’u sevdi:
Stevya, çayın iki misli
gelir getirecek
CUMHURIYETIMIZ
TARİHTE eşi benzeri olmayan bir mücadeleyle, zaferle kurulan Türkiye Cumhuriyeti, yoluna emin adımlarla devam ediyor, hedeflerine doğru kararlılıkla ilerliyor. Bu başarıda
ve güçte en büyük pay da cumhuriyet ile birlikte kazanılan bağımsızlık ve huzur elbette...
CUMHURIYETIMIZ 92 YAŞINDA
Cumhuriyet ile ülkemizin yakaladığı barış ve huzur ortamı her alanda büyük atılımlar gerçekleştirmemizi mümkün kılmıştır. Cumhuriyetimizin 92’nci
yıldönümünü, bir asra yaklaşmanın heyecanı ve
onuruyla kutluyoruz. Türkiye’nin zengin tarihi ve kültürel geçmişi, cumhuriyetin değerleriyle birleşerek
ülkemizi çok iyi bir noktaya getirmiştir.
TÜRKIYE CUMHURIYETI DEVLETI
Kurtuluş Savaşı’nın başarıyla sonuçlanmasının ardından 24 Temmuz 1923 tarihinde Lozan Barış
Antlaşması imzalandı. Bu antlaşma ile temelleri
atılan yeni devletin yönetim biçimi belirlenmemişti. İkinci dönem Büyük Millet Meclisi,
[42]
EKİM 2015
92 yaşında
13 Ekim’de Ankara’yı başkent ilan etti. 29 Ekim 1923
günü “Cumhuriyet” önergesi Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edildi ve böylece
Türkiye’nin yeni yönetim biçimi belirlenmiş oldu. Cumhuriyetin ilanı aynı gece
101 pare top atışıyla kutlandı. Ertesi
yıl cumhuriyetin ilanının birinci yıl
dönümü için şenlikler düzenlendi.
2 Şubat 1925’te, Dışişleri Bakanlığı
29 Ekim’in bayram olarak kutlanması yönünde bir kanun teklifi sundu.
19 Nisan’da teklif TBMM tarafından
kabul edildi ve 628 Sayılı Kanun ile 29 Ekim,
1925’ten itibaren ülke içinde ve dış temsilciliklerde
bayram olarak kutlanmaya başladı.
CUMHURIYET NE DEMEK?
Türk Dil Kurumu, “cumhuriyet”i şu şekilde tanımlıyor: “Milletin, egemenliği kendi elinde tuttuğu ve
bunu belirli süreler için seçtiği milletvekilleri aracılığıyla kullandığı yönetim biçimi.”
Şekerin tadından vazgeçemeyen ama zararlarından kaçanların kurtarıcısı stevya bitkisinde bu yıl ikinci hasadı
yaptık.
Stevyanın üçüncü yılındaki ikinci hasadını, bizzat Çaykur
Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu yaptı. Ürün veriminin ve kalitesinin son derece yüksek
olduğu gözlenen hasat sırasında bilgi veren İmdat Sütlüoğlu stevyanın Rize’yi sevdiğini anlattı:
“Son altı yıldır Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde deneme
üretimi gerçekleştirilen bitki, en verimli ve kaliteli ürününü
Rize’de verdi. Anavatanı Güney Amerika olan, yerlilerin ‘şeker
otu, ballı yaprak’ olarak adlandırdığı, Latince ismi ise ‘stevya’
olan ürünümüzün hasadını gerçekleştirdik. Bu yıl ilimizdeki üçüncü yılı ve yıl içindeki ikinci hasadını yapıyoruz. Bu yıl
üçüncü hasat olup olmayacağı hava şartlarına bağlı. Gördüğümüz kadarıyla stevya, Rize topraklarını çok sevdi. Deneme üretimimiz de gayet iyi sonuç verdi. Bu derece verimli bir üretim
Türkiye’nin hiçbir bölgesinde elde edilemedi.
Dünya piyasalarında her yıl 4 milyar dolar civarında işlem hacmini artıran stevya, çaya oranla iki kat daha fazla gelir sağlıyor. Bundan sonraki aşama, fabrikasını kurup, 90 yıl önce çay
üretiminde olduğu gibi stevyayı da halkımıza dağıtıp üretimini
yaygınlaştırmak. Biz stevyayı çayımıza gelen bir kardeş olarak
görüyoruz. Çayın iki misli gelir elde edilebilecek bir bitki. Çayda
dönüm başına ortalama 1.5 ton ürün elde ediliyor. Stevyada
ise bu iki katından da fazla; 4 tona yakın bir ürün elde etmek
mümkün.
Çayımıza tatlı ve verimli bir kardeş geldi. Vatandaşımızın gelirini artıracak olan yeni bir ürün geldi diyoruz. Dünyanın yeni
tanıdığı ve yoğun ilgi gösterdiği bir bitki. Dünya piyasalarında
işlem hacmi her yıl 2-4 milyar dolar artıyor.”
ÇAYDA YENI KEŞIF: TANSIYON DÜŞÜRÜYOR
Avustralyalı bilim insanları, belirli ölçülerde düzenli çay tüketiminin tansiyonu düşürdüğünü ispatladı. Dr. Jonathan M. Hodgson
başkanlığındaki ekibin yaptığı araştırmada, 35 ila 75 yaş arasındaki, tansiyon değerleri normal denekler kullanıldı. Deneklere
önce dört hafta boyunca her gün üç fincan çay içirildi. Dört haftanın ardından deneklerin yarısı aynı miktarda çay içmeye devam ederken, diğer yarıya, tat ve kafein miktarı açısından aynı
olan plasebo çay verildi. Gerçek çay içenlerde üç ay sonra sistolik basıncın (büyük tansiyon) 2,7 mmHg, altı ay sonra 2 mmHg
düştüğü görüldü. Diastolik basınçta (küçük tansiyon) ise üç ay
sonra 2,3 mmHg ve altı ay sonra 2,1 mmHg azalma tespit edildi.
EKİM 2015
[43]
[karadeniz’inşifası]
KARADENIZ’IN
ÇAYDAN SONRAKI
IKINCI DEĞERI
i
s
m
a
H
Karadeniz denildiğinde akla ilk gelen şeylerden
biri, kuşkusuz hamsidir. Karadeniz insanı
balığın her türünü sever ama hamsinin yeri
hep bir başkadır. Karadenizlinin hamsi tutkusu
asırlar öncesine dek uzanır. 17’nci asırda yolu
Trabzon’a düşen ünlü gezginimiz Evliya Çelebi,
hamsiyle ilgili şu tespiti yapar: “Karadeniz
insanının kırmızı başlı tekir balığı, uskumru
balığı ve daha bin çeşit balıkları vardır. Ama
bunların hepsinden fazla Karadenizlinin üzerine
düştüğü, alışverişi hakkında kavga ettikleri
hamsi balığıdır.” Evliya Çelebi’nin hamsiyle
ilgili bir başka yorumu ise bir karış boyundaki,
“ince ve mor cilalı, gümüş rengindeki” balığın
faydalarına yöneliktir. Yedi gün hamsi yense
bu balığın faydalarının bitmeyeceğini söyleyen
Evliya Çelebi, yöre insanının şu sözlerini de
günümüze aktarmıştır: “Hamsi olmasaydı, nice
olurdu halimiz?”
[44]
EKİM 2015
BAĞIŞIKLIĞINIZI GÜÇLENDIRIN
Hamsi, besin değerleriyle, ünlü gezginimiz Evliya Çelebi’yi
haklı çıkarır. A ve D vitaminleri yönünden oldukça zengin
olan hamsi; yüksek miktarda potasyum, magnezyum,
kalsiyum ve iyot da içerir. Özellikle kış aylarının kendini
iyiden iyiye hissettirmeye başladığı bu günlerde hamsi,
bağışıklığımızı güçlendirici besinlerin başında gelir.
ZEKÂ GELIŞIMI
Zengin bir protein deposu olan hamsi, içerdiği iyot nedeniyle zekâ gelişimi açısından da faydalıdır.
Hamsinin, beyin ve vücut işlevleri için büyük önem taşıyan
iyot açısından zengin bir besin olduğuna dikkat çeken İç
Hastalıkları Endokrinoloji Metabolizma ve Beslenme Uzmanı Doç. Dr. Ekrem Algün, “İyotu çok tüketen uluslar
daha zeki olurlar. Hamsi de iyot açısından son derece
zengin bir besindir ve bu anlamda zekâ gelişimine çok
büyük faydası var” diye konuştu.
KALP HASTALIKLARI
Büyük bir protein deposu olan hamsinin yağı Omega 3
HAMSİNİN KARADENİZ VE TÜRK MUTFAĞINDAKİ YERİ AYRIDIR. ONLARCA TARİF
İÇERİSİNDEN İKİ TANESİNİ SEÇTİK...
HAMSİLİ TARİFLER
Hamsili ekmek
Hamsi pilavı
Malzemeler: 1 kg hamsi, pazı, soğan, taze
nane ve 8 su bardağı mısır unu
Malzemeler: 1 kg hamsi, 4 bardak pirinç,
maydanoz, kuş üzümü, nane, 3 adet soğan ve
tereyağı
Hazırlanışı: Fileto hale getirilen
hamsiler yıkanıp durulanır. Tüm
malzemeler doğranarak hamsiyle
birlikte mısır ununun üzerine
dökülür. Bu karışım, yavaş yavaş
ilave edilen sıcak suyla iyice
yoğrulur. Hazırlanan hamur
orta sıcaklıktaki fırında 40 dakika
kadar pişirilir.
Hazırlanışı: İyice yıkanan pirinç, ince ince
doğranan malzemelerle karıştırılır. Bu harcın
üzerine birkaç bardak su ilave edilir. Yağlanan
tepsiye bir sıra hamsi dizildikten sonra
üzerine hazırladığımız harç dökülür.
En üste yine bir sıra hamsi dizilir.
200 derecede ısıtılmış fırında
yarım saat kadar pişirilir.
asitleri açısından da oldukça faydalı. Yapılan son araştırmalar Omega 3 kapsüllerinin kullanımının taze balık
tüketimi kadar faydalı olmadığını gösteriyor. Balık yiyen
insan daha sağlıklı oluyor ve kardiyovasküler hastalıklara
da yakalanma riski azalıyor. Karadeniz insanı için bolluğun ve bereketin sembolü olan hamsi, ucuz olması ve
sofralardaki yeriyle kalp sağlığını koruyacak besinlerin başında geliyor.
SOFRALARIN BAŞ TACI
Türkiye’nin her bölgesinde bol miktarda tüketilen hamsi, Karadeniz mutfağında ise bambaşka bir yere sahip.
Hamsinin buğulaması, salatası, pilavı, böreği, köftesi,
ekmeği sıklıkla yapılan yemeklerdendir. Hamsili pide,
kiremitte hamsi, hamsi salamurası, hamsi kuşu…
Hamsiyle yapılan yemekler saymakla bitmiyor.
HAMSI HAKKINDA
Gündüzleri 30–40 metre derinlerde dolaşan hamsi
geceleri yüzeye yaklaşır. Bir yaşından itibaren olgunluğa erişen hamsinin ömrü dört yıla kadar çıkabilir.
EKİM 2015
[45]
[aileveçocuk]
DERS ZILI çaldı, okullar açıldı. Çocuklarımızla beraber
bizler de, anne-baba olarak, yıllarca sürecek bu eğitim-öğretim sürecini keyifle de geçirebiliriz, sancılı da… Sonucu,
birbirimize göstereceğimiz anlayış, hoşgörü ve vereceğimiz
destek belirleyecek. Peki ne yapmalıyız, ne yapmamalıyız?
Uzmanların görüşlerine kulak verip ipuçlarını derledik.
• Çocuklarımızın sınırlarını zorlamamalıyız. En çok düşülen hatalardan biri kendi hayallerimizle onun sınırları
arasında gerçekçi bir denge kurmak konusunda yaşanıyor. Bu dengenin çok önemli olduğunu belirten uzmanlar, bunun için kullanacağımız ölçütün, çocuğumuzun okulda ve okul dışı çalışmalarında gösterdiği başarı
düzeyi olacağını söylüyor.
• Sürekli ders çalıştıracağız, yüksek not almasını sağlayacağız derken çocuğumuzla olan ilişkimizi tehlikeye
atmayalım. Görevimiz, çocuğumuza iyi bir eğitim vermek olduğu kadar, ona hayatı sevdirmek ve yaşama
sevinci aşılamak.
• Onu asla kimseyle ve özellikle kardeşleriyle kıyaslamayalım. Her çocuğun ayrı bilişsel yapısı vardır. Bu kıyaslamayı
bir kez bile yapmak, hayatı boyunca unutmayacağı, yaşamını etkileyecek bir etki bırakabilir. Hele ki başkalarının yanında, onun hep olumlu özelliklerini paylaşmalıyız.
• Eğitimin temelinde, yanlışların değil doğruların yakalanması var. Çocuklarımıza “tembel, haylaz, dağınık, sakar, sorumsuz, düşüncesiz” gibi sıfatlar takarak onların böyle olma
olasılığını artırırız. Ona olumlu sıfatlarla yaklaşmalı, onu değil
davranışlarını övmeliyiz.
• Çalışma programını ailece yapmalıyız. Bu program içinde
eğlenmek ve dinlenmek de olmalı.
• Küçük sınıflarda ev ödevi, çocuğumuzun kendi başına çalışma deneyimi edinmesini sağlar, okulda başarma duygusunu yaşatır. Ödevler konusunda isteksizlik ve başarısızlık
görülebilir. Bu gibi durumlarda olumsuz eleştiri yerine onu
destekleyici tavrımız, başarısızlığı başarıya dönüştürebilir.
Ödevlerine, “tek başıma yapamam” duygusu uyandırmamak ve bağımlılık geliştirmesine yol açmamak için doğrudan yardım etmemeliyiz. Böyle bir yardım, onda yetersizlik
duygusu oluşturabilir. Sadece bir yol gösterici olarak dolaylı
yardım edersek, özgüveni ve yeterlilik duygusu gelişir, geri
planda kalmamış olur.
• Onun sadece dinleyerek değil, deneyerek de iyi öğrenebileceğini anlamasını sağlamalıyız.
OKULDA BAŞARISIZLIK
ONUN MU BIZIM MI?
• Eğer bizim öğretmenliğimize direniyorsa, ilişkimizin zedelenmemesi için bu yöntemden vazgeçmeliyiz. Çünkü ancak
iyi bir iletişimle, çocuğumuzla yaşanması olası sorunların
üstesinden gelebiliriz.
• Dersler çok üstüne geliyorsa, onun duygularını açıklamasına yardımcı olmalıyız. Böylece başkalarının duygularına
ve düşüncelerine değer vermeyi, kendini ifade edebilmeyi
öğrenmesini sağlarız.
Çocuğumuz düşüncesini, duygusunu rahatlıkla ifade etsin, iyi ilişkiler kursun, kendine
güvensin, öğrenmeye istekli, mutlu, başarılı olsun isteriz. Ama bu güzel dileğin
gerçekleşmesi için ona destek vermemiz lazım. Özellikle de okul yıllarında…
[46]
EKİM 2015
EKİM 2015
[47]
[sağlık]
İYOT EKSIKLIĞINE
DIKKAT
İyot eksikliğinden kaynaklanan
rahatsızlıkların dünya
genelinde 2 milyar insanı
etkilediği tahmin ediliyor.
Global bir sağlık problemi
olarak görülen iyot eksikliğinin
küçümsenmemesi gerektiğini
belirten uzmanlar, bu
durumun başta guatr olmak
üzere birçok hastalığa yol
açabileceğine dikkat çekiyor.
İYOT EKSIKLIĞI, genellikle ciddiye alınmaz ve ihmal
edilir. Oysa vücudun yeteri miktarda iyot almaması, yaşam kalitesini olumsuz etkileyen hastalıklara, hatta bebeklerde zekâ geriliğine neden olabilen çok önemli bir
sağlık problemidir. Genç yaşlarda vücudu etkilemiyor
gibi duran iyot eksikliği, orta yaşlardan itibaren tiroit bezi
büyümesi, hormonel dengesizlikler ve önlenebilir zekâ
geriliği gibi hastalıkların ortaya çıkmasına neden olabilir.
Peki, iyot dediğimiz bu madde nerelerde bulunabilir?
Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Sema
Akçurin, kaleme aldığı bir makalede iyot kaynaklarını şu
şekilde anlatıyor: “En önemli iyot kaynağı okyanus ve
denizlerdir. İyot, deniz suyunda oksidasyonla elemental hale geçtikten sonra yağmurla toprağa geri döner.
Bu döngünün yavaş ve eksik gerçekleşmesi toprağın,
bu toprakta yetişen ürünlerin ve içme suyunun düşük
miktarlarda iyot içermesine neden olur. Genellikle dağlık bölgeler bu riski taşımakla birlikte, IDD ada ve sahil
kesimlerinde bile gözlenebilir. Deniz bitki ve hayvanları
sudan konsantre edebildikleri için en zengin iyot kaynağını oluştururlar.”
İYOTLU TUZ
Bu rahatsızlıklardan korunmak, sanılanın aksine oldukça
kolay… İyotlu sofra tuzu kullanımı, bir asrı aşkın süredir
bu rahatsızlıklarla baş etmenin en kolay yolu olarak görülüyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre günlük
iyot alımı 12 yaşından büyük çocuklarda ve yetişkin insanlarda 150 mikrogram, gebelik ve emzirme dönemlerindeki kadınlarda ise 250 mikrogram olmalıdır. Sağlık
Bakanlığı’nın verilerine göre Türkiye genelinde iyotlu tuz
kullanım oranı hızla yükseliyor. Bununla birlikte batı bölgelerinde iyot eksikliğinin yol açtığı hastalıkların görülme
oranı oldukça düşük… İyot eksikliğinin İç Anadolu’dan
başlayarak Doğu’ya doğru giderek arttığı görülüyor.
BELIRTILER
İyot eksikliği kendini en çok; tırnak kırılması, halsizlik,
sindirim sorunları, unutkanlık, konsantrasyon güçlüğü
ve kilo alma gibi belirtilerle ortaya koyuyor. İyot için ana
kaynak iyotlu sofra tuzlarıdır. İyot alımını dengelemek
isterken fazla tuz alımından kaynaklanan rahatsızlıklara
da yol açmamak gerekir. Bunun için tuz tüketiminin de
kontrollü yapılmasında fayda var. Tuzun yanı sıra yumurta, süt ürünleri ve bazı deniz ürünlerinden de iyot
alınabilir.
GUATR
Guatr, ülkemizde iyot eksikliğinin yol açtığı en yaygın ve çok bilinen hastalıktır. Genellikle dağlık ve denizden uzak bölgelerde görülen guatr rahatsızlığına,
Karadeniz’in belli bölümlerinde sıkça rastlanır. Ağır iyot
eksikliği durumunda tiroit hormonlarının yetmezliği ortaya çıkar. Sporadik guatr ise yeterli miktardan fazla iyot
alınan bölgelerde ortaya çıkar. Lahana ve şalgam gibi
sebzeler, iyotun vücut dokularına girmesine engel olduğu düşünülen, ama pişirme sırasında ısı etkisiyle yıkıma
uğrayan tehlikeli bir enzim içerir. Dolayısıyla bu sebzelerin çok tüketildiği bölgelerde bu tür guatr rahatsızlıkları
çok daha fazla görülür.
GÜNLÜK IYOT IHTIYACI
0-5 yaş
90 mikrogram/gün
6-12 yaş
120 mikrogram/gün
Erişkinler
150 mikrogram/gün
•Hamilelerde ve emzirme sırasında: 200 mikrogram/gün
[48]
EKİM 2015
EKİM 2015
[49]
[serbestkürsü]
Çalışmalarını bizimle paylaşmak isteyen arkadaşlarımız için
iletişim adresimiz: [email protected]
1
2
3
4
5
6
7
8
9
Doğu Karadeniz
bölgesinde yetiştirilen çaylar,
10
ekolojik iklim şartları
Vatan Sevgisi
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
SOLDAN SAĞA:
1) Tüm gerçek ve değerleri yadsıyan, gerçeğin, nesnel bir temeli olmadığını ileri süren görüş, hiççilik, yokçuluk 2) Yönetimcilik 3) Asil, soylu-Voltamperin simgesi 4) Utanma duygusuÖzür 5) Güzel koku-Işık yayan diyot anlamındaki Light Emitting
Diode’un kısaltılmış şekli 6) İlaç, çare-Orta Asya’da bulunan
ve Çin’e bağlı olan özerk bir ülke 7) Yemekten emir-İlkel bir silah-Emile Zola’nın bir romanı 8) ‘X’ harfinin okunuşu-Anonim
ortaklıklarda pay sahiplerinden sermaye artırımı için yapılan
ödeme çağrısı 9) Yükselme-Yapma, yerine getirme 10) Göktürk
Devleti’nde İlteriş Kağan’ın oğlu olan devlet adamı
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1) Askeriyede giriş kapısı 2) Yönetimsel-Parazit, asalak 3) Sınır, uç-Bir şart edatı-Taşkın su 4) Cennet bahçesi-Molibdenin
simgesi-Gümüşün simgesi 5) Yasal, kanuni-Surlarla çevrili yapı
6) İzin, müsaade, onay-Dökme demir 7) …….Zidane (Unutulmaz
futbol yıldızlarından Cezayir asıllı Fransız futbolcu) 8) Mililitrenin kısaltılmışı-Buluğ çağına gelmiş 9) Aceleci-Bir nota 10)
Aşık ve bilye oyunlarında kullanılan içi doldurulmuş boyalı kemik-Taban karşıtı
nedeniyle, kış aylarında kar
İmanın aslıdır vatan sevgisi,
Canımdan ileri bilesim gelir! Kitap’ta mevcuttur Hakkın bilgisi,
Bu aşkla bezenip dolasım gelir!
Korunu düşürdü kalbime Huda,
Canımı alsın da etmesin cüda,
Bir can da ne imiş, binlerce feda! Dirilip dirilip ölesim gelir!
Yaşarım aşınla, suyun içerek,
Sana göz dikene ecel biçerek,
Üstünden toplarım kiri seçerek,
Leşleri yad ele salasım gelir!
Kapında bekçiyiz, Güzel Yurdumuz! Dağdaki çakaldan yoktur korkumuz! Tükürse boğacak Şanlı Ordumuz! Hainden öcümü alasım gelir!
Kardeşçe yaşasak birlik içinde,
Gelişip, büyüsek dirlik içinde,
Sevgiyle yüzelim varlık içinde,
Yaşaran gözleri silesim gelir.
Doğusu, Batısı birdir harcımız,
Güneyden Kuzeye sevgi ölçümüz,
Sarılıp koklaşmak namus borcumuz,
Kardeşlik ruhuyla gülesim gelir.
Bayrağa renk verdi akan kanımız,
Hilalle kutsadık, oldu şanımız,
Yıldızla bezedik, bizim canımız,
Bu tacın altında kalasım gelir.
altında kaldığından çay
tarımında zirai ilaç
kullanılmaz.
Bu durum ülkemizi sağlıklı
çay üretimi için ideal ülke
konumuna getirmektedir.
Bu nedenle tarımında zirai
ilaçlama, üretiminde katkı
maddesi kullanılmayan tüm
ürünlerimizi gönül
rahatlığı ile
tüketebilirsiniz.
MUSTAFA HOŞOĞLU
Hazırlayan: Mithat BAYRAKOĞLU - Muhasebe Şefi / Işıklı Çay Fabrikası
[50]
EKİM 2015
TR-BIO-653
Agriculture of Turkey
TABİATIN
KIYMETLİ VE
NADİDE HAZİNESİ
ÇAYKUR Beyaz İksir Beyaz Çayı ÇAYKUR e-ticaret sitesinden satın alabilirsiniz. http://www.caykursatis.com/beyaz-iksir

Benzer belgeler

Çaylık Şubat 2014

Çaylık Şubat 2014 Mehmet Alkan: “Çaykurlu olmaktan gurur duyuyorum”

Detaylı

Çaylık Mayıs 2015

Çaylık Mayıs 2015 Okulda başarısızlık bizim mi onun mu?

Detaylı

Çaylık Temmuz 2015

Çaylık Temmuz 2015 Okulda başarısızlık bizim mi onun mu?

Detaylı