T rk Bilgi Derne i (1914) ve Bilgi Mecmuas

Transkript

T rk Bilgi Derne i (1914) ve Bilgi Mecmuas
Zafer Toprak, “Türk Bilgi Derneği (1914) ve Bilgi Mecmuası”, in Osmanlı
İlmi ve Mesleki Cemiyetleri, yayına hazırlayan Ekmeleddin İhsanoğlu,
İstanbul; Edebiyat Fakültesi Basımevi, 1987, s. 247-254.
Türk Bilgi Derneği (1913-14) ve Bilgi Mecmuası
II. Meşrutiyet’in ilk yılında bir grup Osmanlı aydını tarafından Türk dili,
edebiyatı ve tarihi üzerine incelemelerde bulunmak üzere Türk Derneği
kurulacaktı. “Türklüğe dair tetebbuat”ı içeren Türk Derneği Mecmuası derneğin
yayın organıydı. 1911-1912 yıllarında yedi sayı yayımlandı. Türk Derneği’nde
uzmanlık bölümleri oluşturulmaya çalışılırsa da, üyeler büyük ölçüde
Türkiyyat’la uğraştılar. Türk Derneği ardından kurulan Türk Yurdu Derneği ve
Türk Ocağı popülist nitelikte derneklerdi. Elitist ya de seçkinci bir üye tabanı
olmasına karşın aydın kesimin halka bilgi götürmesinden yanaydılar. Nitekim
Halk Doğru aynı çevrenin çıkardığı bir diğer dergiydi. Türk Yurdu doğmakta
olan Türk milliyetçiliğini kitlelere ulaştırmakla yükümlüydü.
Türk Derneği, Türk Ocakları’nın etkinlikleri karşısında geri planda kaldı.
Siyasal gelişmeler Türk Derneği gibi araştırmaya yönelik bir kuruluşa yeterince
ortam sağlamadı. Ancak, 1913 ortalarında Osmanlı aydını ülkede bilimsel
araştırmaları özendirmek amacıyla daha kapsamlı bir girişimde bulunma gereği
duydu. 1913’ün ikinci yarısında kurulan Türk Bilgi Derneği, bir bakıma Türk
Derneği’nin devamıydı. Türk Derneği, Türk Bilgi Derneği’nin Türkiyyat Şubesi
olarak faaliyetlerini sürdürecekti.
Türk Bilgi Derneği, popüler bilgi ötesinde, araştırmaya ve bilgi birikimine
yönelmeyi amaçladı. Osmanlı aydınını bu tür bir dernek kurmaya sevk eden
neden Batı’daki bilim akademileriydi. Osmanlı çağdaşlaşma sürecinde Batı
ülkelerindekilere, örneğin Fransa’dakine benzer bir akademinin kurulması
kaçınılmazdı. Nitekim derneğin “ilmî reisi” eski maarif nazırlarından Emrullah
Efendi öteden beri ülkede bir “akademi” oluşturmaya çabaladıklarını, Türk Bilgi
Derneği’nin bu alanda bir başlangıç olduğunu, ileride devlet bu işe el attığında,
bu derneğin bir tür nüve oluşturacağını vurguluyordu.
Türk Bilgi Derneği’nin ilk “idare heyeti” dokuz kişiden oluştu. Reis Celâl Sahir,
kâtip Köprülüzade Mehmed Fuad’dı. Akçuraoğlu Yusuf, Ahmed Ağayef
(Ağaoğlu), Selanikli doktor Rıfat, Mühendis Salim, Ziya Gökalp, Doktor Nazım
ve Haşim beyler yönetim kurulunun diğer üyeleriydi. Türk Bilgi Derneği’nin ilk
genel kurulu (umumî ictima) 27 Mart 1914 Cuma günü toplandı. Derneğin idare
heyeti reisi Celâl Sahir, ülkede “ilmî bir inkılâb” doğurmanın önemini ve
bilimlerde yöntem ve uzmanlığın gereğini vurgulamıştı. “Türkiyyaat Şubesi,
“İslamiyyat Şubesi”, “Hayatiyyat Şubesi”, “Felsefe ve İctimaiyyat Şubesi”,
“Riyaziyyat ve Maddiyyat Şubesi” ve “Türkçülük Şubesi” olmak üzere altı
alanda faaliyet gösterecek olan Türk Bilgi Derneği, devrin belli başlı yazar,
düşünür, bilim adamı ve siyasî şahsiyetini bünyesinde toplamıştı.
Necip Asım’ın başkanlığında Türkiyyat Şubesi on üç kişiden oluşuyordu. Katip
Köprülüzade Mehmed Fuad’dı. Akçuraoğlu Yusuf, Ahmed Ağayef, Ahmed
Cevdet, Ahmed Refik, Hüseyinzade ali, Ziya Gökalp, Bursalı Mehmed Tahir,
Andon Tıngır, Arif, Fuad Raif, ve Mahmut Mian şubenin diğer üyeleriydi.
İslamiyyet Şubesi reisi II. Meşrutiyet’in şeyhülislâmlarından Musa Kâzım
Efendi’ydi. Halim Sabit’in katipliğini üstlendiği şubenin üyeleri ebul’ula, Halil
Nimet, Rıza Tevfik, Seyyid, Şerafeddin, Ziya Gökalp, Abdülâhad Davud, Ferid,
Mansurizade Said ve Şeyh Mahmud’du. Selânikli Doktor Rıfat’ın riyasetinde
oluşturulan Hayatiyyat Şubesi’nin kâtibi Reşad Bey’di. Asaf Derviş, Orhan,
Bahaddin Şakir, Tevfik Rüştü, Tevfik Salim, Server Kâmil, Süleyman Numan,
Akil Muhtar, Adnan ve Kadri Raşit şubenin üyeleriydi.
Derneğin “ilmî reisi” Emrullah Efendi aynı zamanda Felsefe ve İctimaiyyat
Şubesi reisliğini de üstlenmişti. Bu şubede Haşim Bey katipti. Üyeler
Akçuraoğlu Yusuf, Ahmed Ağayef, İsmail Hakkı, Zühtü, Ziya Gökalp, Faik
Sabri, Lütfi Fikri, Mehmed Cavid ve Vahid beylerdi. Ünlü matematikçi Salih
Zeki, Riyaziyyat ve Maddiyyat Şubesi reisiydi. Burhaneddin Bey’in katiplik
ettiği bu şebinin üyeleri Tahsin, Cevad Tahsin, Salim, Fatih ve Nureddin
beylerdi. Altıncı ve son şube olan Türkçülük Şubesi, derneğin idare heyeti reisi
Celâl Sahir’in reisliğinde toplanıyordu. Dönemi ünlü öykü yazarı Ömer
Seyfeddin kâtipliğe getirilmişti. Celâl Esad, Hüseyin Cahid, Hamdulllah Subhi,
Salah Cimcoz, Ziya Gökalp, Kâzım Nami, Mimar Kemaleddin, Mehmed Emin,
Müfid Ratıp ve Doktor Nazım beyler Türkçülük şubesinin üyeleriydi. Türk Bilgi
Derneği aslî azaları yanı sıra iki de “fahrî aza” kabul etmişti. Bunlar 1910-1915
yılları arasında İstanbul’da bulunan Rus asıllı Alexandre Helphand (1867-1924),
ya da müstear adıyla Parvus ile İttihatçı çevrelerle yakın ilişkileri olan
Darülfünun müderris muavinlerinden Moiz Kohen (1883-1961), ya da
dergilerdeki adıyla Tekinalp’ti.
Türkçülük Şubesi ilk toplantısı genel kuruldan iki gün sonra, Mart’ın 29’unda
yaptı. Görüşmelerde “Türklüğe faideli hareketleri tesci ve tahrik etmek” ilkesi
benimsendi. Dil, şiir, hikaye, gösteri (temaşa), mimarî, güzel sanatlar (bedâyi),
terbiye ve iktisat konularında görüşmelere yön vermek üzere birer rapor
hazırlanması kararlaştırıldı. Ziya Gökalp ve Kâzım Nami dil, Mehmed Emin ve
Celâl Sahir şiir; salah Cimcoz ve Müfid Ratıp gösteri, Ömer Seyfeddin öykü,
Mimar Kemaleddin ve Hamdullah Subhi mimarî ve güzel sanatlar, Tevfik Rüştü
ise sağlık (Hıhzıssıhhat) raporlarını hazırlamakla yükümlü kılındılar.
Türkçülük Şubesi’nin toplantılarında çok geniş bir bilgi alanı kapsanıyordu. En
gözde konuşmacılardan biri Parvus’tu. 1905 Rus devrimine katılan, Sibirya’ya
sürülen Parvus, Kautsky, Trotsky, Rosa Luxemburg ve Lenin gibi tanınmış
sosyalistlerle aynı ortamları paylaşmış bir düşünürdü. Türkçülük Şubesi’nde
yaptığı konuşmalarda iktisadî sorunlara eğiliyor, Osmanlı Devleti’nin bir an
önce Avrupa sömürgeciliğinin boyunduruğundan kurtulması gerektiğini
vurguluyordu.
Türk Bilgi Derneği ilk aşamada ülkede “usul ve ihtisas”a, diğer bir deyişle
bilimsel yöntem ve uzmanlığa yönelecek bir çevre oluşturmak amacıyla Bilgi
Mecmuası’nı yayımladı. İlk sayısı Kasım 1913’te çıkan dergi Haziran 1914’e
kadar yedi sayı yayımlandı. Bu dergide Parvus’un iki önemli yazısı yer aldı.
Bunlar “Türkiye’nin Malî Esareti” ve “Türkiye için Malî Esaretten Kurtuluş
Yolları” başlıklarını taşıyan uzun makalelerdi. Yine Türkçülük Şubesi
toplantılarında Tevfik Rüştü verem ve frengi müzelerinin gereğini
vurguluyordu. Mimar Kemaleddin Türk mimarisinin gerileme nedenleri üzerine
konuşmuştu. Bu arada Batı da her ulusun bir “millî marş”ı olduğunu ve
Osmanlı’da bunun eksik oluşu nedeniyle 10 Temmuz “Hürriyetin İlanı”nda kimi
çevrelerde özgürlüğün simgesi olarak Fransız ulusal marşı Marseillaise’in
söylendiğini gören Türkiyyat Şubesi bir “millî marş” yarışması açmıştı.
Kazanana on liralık bir ödül verilmesine ve Mehmed emin, Ziya Gökalp ve
Celâl Sahir’in şiirlerinin birinin bu marş için güfte olarak kullanılmasına karar
verilmişti.
Derginin aktif olan diğer bir şubesi Felsefe ve İctimaiyyat Şubesi’ydi. Bu şube
ilk aşamada kendi uğraş alanına giren bilimleri belirleme gereği duymuştu. Ziya
Gökalp, bu amaçla “Felsefî ve İctimaî Bilgilerin Tasnifi” başlığını taşıyan bir
araştırma hazırlamıştı. Aristo, Bergson, Durkheim ve Höffding’in görüşlerine
yer veren Gökalp, bilime dört alan, kendi deyimiyle sınıf belirliyordu: Bunlar 1)
Mantık; mantıkiyyat ilah. 2. Mâba’de’t-tabîiyye (metafizik), san’at, 3)
İctimaiyyat ve ictimaiyyatın ulum-ı muavenesi, ve 4) Ruhiyyat, felsefe, terbiye
idi. Şubenin gündemindeki ikinci madde izlenecek “usul” ya da yöntemdi.
Ülkede bilim alanında “Kurun-ı vusta” ya da Ortaçağ kalıntısı zihniyetin halen
“skolosticisme” ve méthode d’autorité”nin hüküm sürmesine neden oluyordu.
Osmanlı ülkesinde bilimin ilerlemesi için “vatana ifa edilecek en mühim
hizmet”in bu yöntemlere karşı savaşmak olduğu vurgulanıyordu. Bu arada,
1915-15 ders yılından itibaren Darülfünun konferans salonunda “tecrübe ve
müşahede usullerinin ulûmdaki tatbikâtına dair”, diğer bir deyişle deney ve
gözleme dayanan pozitivist bir bilim anlayışının önemini vurgulayan seri
konferanslar düzenlenmesine karar verilmişti.
Derneğin kuruluşundan kısa bir süre Türkiyyat Şubesi en etkin şube olduğu
gözlendi. 30 Mart 1914’te toplanan Türkiyyat Şubesi en kısa sürede yayına
geçmeye karar verdi. Necip Asım’ın “Hibettü’l-Hakayık” üzerine incelemesi,
yine Necip Asım’ın Köprülüzade Mehmed Fuad’la birlikte derlediği “Osmanlı
Türklerinin Halk Edebiyatı” ve Andon Tıngır’ın “Türk Dilinin Sarf-ı Hahlilîsi”
adlı eseri basılacak ilk eserlerdi. Üyelerce hazırlanan raporlar her hafta toplanan
Türkiyyat Şubesi’nde okunuyor ve tartışılıyordu. Bursalı Mehmed Tahir’in
“Misretü’l-Ulum” adlı eski bir sarf kitabı hakkındaki incelemesi, Necip Asım’ın
“Tarih Nokta-ig Nazarından Darb-ı Mesellerimiz”i, Andon Tıngır’ın “Ne edatı
Hakkında Tetkikat”ı, Ahmed Ağayef’in “Şehnameye Göre Turanîler”i,
Akçuraoğlu Yusuf’un “Türkler ve Hilafet” üzerine çalışması bunlar arasında yer
aldı. Türkiyyat Şubesi’nin odaklandığı alanlardan biri dildi. Bu nedenle
“Anadolu’nun mahallî lehçeleri” üzerinde durduğu konulardan biriydi.
Türk Bilgi Derneği, bir akademi olmanın yanı sıra geniş bir kesime seslenme
gereği duyuyordu. Bu nedenle Celâl Sahir’in önerisiyle halk için kitaplar
yayınlanması uygun görülmüştü. Bu amaçla Fransa ve Almanya’dan kataloglar
sipariş edilmişti. Keza gösteri sanatları için de Paris ve Berlin’e yazılarak bu
konuda bilgi edinilmişti. Türk Bilgi Derneği’nin çalışmaları Osmanlı’nın Cihan
Harbi’ne girişiyle birlikte aksadı. Geriye yedi sayılık geniş bir cildi oluşturan
Bilgi Mecmuası kaldı. Bilgi Dergisi o günkü Osmanlı basınında en “akademik”
yayındı. Bilgi Mecmuası’nda yer alan yazılar tarih, dil, edebiyat, felsefe, siyaset
bilimi, sosyoloji, iktisat, eğitim, pedagoji, tıp ve matematik gibi çok geniş bir
alanı kapsadı. Arap edebiyatı, Hindistan’daki Türklük, tifo, felç, kalp hastalıkları
ve benzeri son derece farklı konular dergi sayfalarında yer aldı. Bu sayede geniş
bir yazar kadrosuna sahip oldu. O günün koşullarında gerçek bir “akademi”
dergisi hüviyetini kazandı.
Düzeyi belki birkaç yıl önce yirmi sekiz sayı yayımlanmış olan Ulûm-ı
İktisadiyye ve İctimaiyye dergisi karşılaştırılabilirdi. Kısa ömürlü olmasına
karşın Meşrutiyet yılları Osmanlı bilgi birikiminde önemli bir atılımı simgeleyen
Bilgi Mecmuası, savaş yıllarında Osmanlı dergiciliğinin geniş bir yelpaze
oluşturmasına neden olacaktı. Savaşın zor koşullarına karşın Türk Bilgi Derneği
çevresinde toplanmış olan Osmanlı aydını, 1914-1918 yıllarında Osmanlı
döneminin en derinlikli ve bilimsel dergilerini çıkardılar. Artık dergiler kendi
alanlarında uzmanlaşacak, İktisadiyyat Mecmuası, İctimaiyyat Mecmuası, İslam
Mecmuası, Milli Tetebbular Mecmuası, Ulum-ı Siyasiyye ve İktisadiye
Mecmuası, Yeni Mecmua, İslam Dünyası, Edebiyat-ı Umumiyye Mecmuası,
Çiftçiler Derneği Mecmuası, Ticaret-i Umumiyye Mecmuası, Sanayi Mecmuası
gibi son dönem Osmanlı “aydınlanması”nın en seçkin dergileri, savaş koşulları
olmasına rağmen Osmanlı aydınına seslenecekti. Bu dergilerde özellikle sosyal
ve beşerî bilimler alanında, derinlik taşıyan, çök yönlü, Osmanlı’ya yeni
açılımlar kazandıran düzeyi yüksek yazılar yer aldı. Yazarların büyük çoğunluğu
Türk Bilgi Derneği bünyesinde bir araya gelen Osmanlı aydınlarıydı. Ahmed
Ağayef, Köprülüzade Mehmed Fuad, Akçuraoğlu Yusuf, Mehmed İzzet,
Mustafa Şeref (Özkan), İsmail Hakkı (Baltacıoğlu), Abdullah Cevdet
(Karlıdağ), Necip Asım (Yazıksız), M. Zekeriya (Sertel), Doktor Tevfik Rüştü
(Aras), Rıza Tevfik (Bölükbaşı), Ahmed Zeki Velidi (Togan), Mehmed Emin
(Yurdakul), Andon Tıngır, Seyyid Haşim, Moiz Kohen (Munis Tekinalp],
Mimar Kemaleddin dergiye katkıda bulunanlar arasındaydılar. Bu kadro, bir
anlamda, bir tür Osmanlı Rönesansı”nın temsilcileri oldular. II. Meşrutiyet’in
sonlarında Osmanlı Devleti savaşı yitirirken bağrından yepyeni bir insan dokusu
çıkarıyordu. Bu doku, Millî Mücadele’nin çetin sınavı ardından Cumhuriyet’in
temellerini atacak aydın zümrenin ta kendisiydi.
________________________
Bilgi Mecmuası – Müdür: Celâl Sahir – İstanbul: Matbaa-i Âmire 1913-1914
Yıl 1, sayı 1 (Teşrin-i sânî 1929)
Köprülüzada Mehmed Fuad, “Türk edebiyat Tarihinde Usul”, s. 3-52.
Ahmed Ağayef, “İslâmiyyetten Evvel Araplar,” s. 53-62.
Doktor Rıfat, “Dudak, Dil Hançere Felcinin Had Şekli,” s. 63-81.
Akçuraoğlu Yusuf, “Osmanlı Saltanatı Müessesâtı Tarihine Dair Bir Tecrübe,”
s. 82-96.
Yıl 1, sayı 2 (Kanun-ı evvel 1329)
Mustafa Şeref (Konya Hukuk Fakültesi Müdürü), “Saltanatın Tarihî Safhaları
ve Klasik Mektebe Göre Hâl-i Hazırı,” s. 97-116.
Akçuraoğlu Yusuf, “Osmanlı Saltanatı Müessesâtı Tarihine Dair Bir Tecrübe,”
s. 117-134.
Mehmed İzzet, “Eski Yunanda Ahlâkî Felsefe: Zenon ve Muakkibleri,” s. 135143.
Selânikli Doktor Rıfat, “Kalp Hastalıklarına Aid Bazı Mülahazalar,” s. 144-166.
Cahid, “İslâmiyetin İnhitatının Bazı Sebepleri,” s. 167-184.
Köprülüzade Mehmed Fuad, “Bizde Tarih ve Müverrihler Hakkında,” s. 175196.
Yıl 1, sayı 3 (Kanun-ı sânî 1329)
Muallim İsmail Hakkı, “El İşlerinin Terbiye Nokta-i Nazarından Tetkiki,” s.
197-224.
Parvus, “Türkiye’nin Malî Esareti,” s. 225-253.
Doktor Abdullah Cevdet, “Shiller’in hayatı ve Eserleri,” s. 254-282.
Seyyid Haşim, “Hukuka Bir Nazar,” s. 283-292.
Selânikli Doktor Rıfat, “Tifoda Laboratuvar Usullerinin Kıymeti,” s. 293-310.
M.[oiz] Kohen, “Almanlar’da İctimaî Hayat: Alman Müteallimlerinin Yaşayışı”
s. 211-323.
Parvus, “Bir Aylık İktisadî ve Malî Hadiseler: Maliye-Ticaret-Ziraat-Periere
Bankası İstikrazı-Galat Borsası- Neşriyat,” s. 324-338.
Yıl 1, sayı 4 (Şubat 1329)
Muallim İsmail Hakkı, “El İşlerinin Terbiye Nokta-i Nazarından Tetkiki,” s.
329-363.
Şerafeddin (Bayezid Dersiamlarından), “Arap edebiyatı”, s. 364-397.
Lûtfi (İstanbul Vilayete Esbak Maarif Müdürü), “Paris Darülfünunu
(Sorbonne),” s. 298-417.
M.[oiz] Kohen, “Almanlar’da İctimaî Hayat: Askerî Yaşayış,” s. 418-425.
Sâlim, “Mekanik-i Riyazî,” s. 426-432.
Yıl 1, sayı 5 (Mart 1330)
Parvus, “Türkiye İçin Malî Esaretten Kurtuluş Yolları,” s. 437-477.
Lûtfi, “Paris Darülfünunu (Sorbonne),” s. 478-489.
Abdullah Cevdet, “Shiller’in Şiirlerinden Numuneler,” s. 490-507.
Müfid Râtıb, “Eski Romalıların Yaşayışı,” s. 508-516.
Doktor Dreyfus, “Son Seneler Zarfında Selânik Belediye ve Musavi
Hastanelerinde Ameliyatları İcra edilen Batın Cüruh-ı Nafizesi Hakkında Bazı
Mütalaalar,” s. 517-534.
Mimar Mukbil Kemal, “Memâlik-i Osmaniyye’de Âsâr-ı Atika ve Nefise-i
İslâmiyye Hırsızlığı,” s. 535-539.
Yıl 1, sayı 6 (Nisan 1330)
Rıza Tevfik, “Felsefe-i Umumiyyeyi Medhal,” 541-555.
Lûtfi, “Paris Darülfünunu (Sorbonne) – Darülfünun Haricindeki İlmî
Müesseseler,” s. 553-569.
Oktay Kaan, “Hindistan’da Türklük,” s. 570-585.
M. Zekeriya, “Ferd ve Cemiyet,” s. 586-610.
Köprülüzade Mehmed Fuad, “Hoca Ahmed Yesevi,” s. 611-645.
“Türk Bilgi Derneği,”, s. 646-649.
Doktor Tevfik Rüştü, “Sıhhî Müze Hakkında,” s. 650-655.
“Felsefe ve İctimaiyyat Şubesi,” s. 656-657.
“Türkiyyat Şubesi,” s. 658-660.
Necib Asım, “Atalarsözü ve Osmanlı Tarihi,2 s. 661-663.
Andon B. Tıngır, “Türk Dilinde (Ne) Edat-ı Selbi,” s. 664-667.
Yıl 1, cilt 2, sayı 7 (Haziran 1330)
Mehmed Emin, “Irkımın Türküsü (şiir),” s. 669-675.
Rıza Tevfik, “Felsefe-i Umumiyyeyi Medhal,” s. 676-703.
Lûtfi, “Darülfünun Haricindeki İlmî Müesseseler,” s. 704-716.
Oktay Kaan, “Hindistan’da Türklük,” s. 717-732.
Ahmed Zeki Velidi, “İbn Haldun Nazarında İslâm Hükûmetlerinin İstikbali,” s.
733-743.
Ali Muhtar (Maliye Mektebi muallimlerinden) “Bir Muadele-i İktisadiyye: Yerli
Esnaf Avrupa Mallarına Nasıl Rekabet edebilir?” s. 744-754.
________________________