Mektup Ankara 2013-4 - Veteriner Tavukçuluk Derneği

Transkript

Mektup Ankara 2013-4 - Veteriner Tavukçuluk Derneği
Kanatlı Hayvanların Beslenmesinde
Temel Besin Maddeleri
Kümes ve Marketlerden Toplanan
Tavuk Yumurtalarında Salmonella
Prevalansı ve Antimikrobiyal
Dirençleri
2000’Li Yılların Devrimi:
Nanoteknoloji
Rodentler; Verdikleri Zararlar
ve Mücadele Yöntemleri
Cumhuriyetin 90. yılı ve Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün
anısına saygılarımızla...
facebook.com/tavder • twitter.com/tavder
Yüksek Kazanım
Optimum Mikoplazma Kontrolü
ile Daha Sağlıklı Tavuklar
Yapılan Yatırımın
Geri Dönüşü
Tylan® is a trademark for Elanco’s brand of tylosin. Elanco® and the diagonal color bars are trademarks of Eli Lilly and Company.
© May 2002/February 2009 Elanco Animal Health. © Image chicken: Fotolia/Marty Kropp. (PO0903)
Tylan Premix ile
Rahat Solunum,
Yüksek Performans
Granül
Şimdi Arınma
Süresi gün!
0
Elanco Hayvan Sağlığı
Lilly İlaç Ticaret Ltd. Şirketi
Kuşbakışı Caddesi No.4
Rainbow Plaza Kat.3
Altunizade 34662 Istanbul
0216 554 00 00
Daha fazla bilgi için lütfen Elanco
temsilcinizle görüşünüz.
www.elanco.com
BİLEŞİMİ: Tylan G 250 Veteriner İlaçlı Premiks açık kahverenkli, akışkan, granüler bir üründür. Her kg’da 250 g tilosin aktivitesine eşdeğer tilosin fosfat bulunur. Taşıyıcı olarak soya unu içerir. FARMAKOLOJİK ÖZELLİKLERİ: Tilosin,
fermentasyon yoluyla Streptomyces fradiae kültüründen elde edilen makrolit grubu bir antibiyotiktir. Bakterilerde 50-S ribosomal alt birime bağlanarak bakteri gelişimini durdurur. Antibakteriyel spektrumunda Mikoplazma spp., gram pozitif
ve bazı gram negatif mikroorganizmalar bulunur. Ağız yoluyla verildikten sonra emilen tilosin BOS hariç, tüm vücut kesimlerine etkili yoğunlukta geçer. Vücutta pek değişime uğramadan başlıca safra ve kısmen de idrarla atılır. KULLANIM
SAHASI / ENDİKASYONLARI: Tylan G 250 Veteriner İlaçlı Premiks, tavuklarda duyarlı bakteriler tarafından meydana getirilen solunum yolu enfeksiyonları ile nekrotik enteritten korunma ve tedavi amacıyla kullanılır. UYGULAMA ŞEKLİ VE
DOZU: Veteriner hekim tarafından başka şekilde tavsiye edilmediği takdirde, şu şekilde kullanılır: Kronik Solunum Yolu Hastalığı: Tylan G 250 Veteriner İlaçlı Premiks, tavuklarda 800 ppm (3.2 kg Tylan G 250/ton yem) dozunda ve 5 gün süreyle
yem içerisinde kullanılır. Uygulama, 4 hafta sonra 2 gün süreyle tekrarlanır. Nekrotik Enterit: Nekrotik enterit’e karşı, 50-150 ppm (0.2-0.6 kg Tylan G 250/ton yem) dozunda 7 gün süreyle uygulanır. Yemin tamamına katılmadan önce, Tylan
G 250 Veteriner İlaçlı Premiks’in 20-50 kg yemle ön karışıma tabi tutulması önerilir. İSTENMEYEN ETKİLER: Tilosin güvenli bir madde olup, belirtilen dozlarda kullanılması durumunda herhangi bir yan etki görülmez. İLAÇ ETKİLEŞİMLERİ:
Tylan G 250 Veteriner İlaçlı Premiks fenikoller, linkozamidler ve diğer makrolit grubu antibakteriyellerle eş zamanlı olarak uygulanmamalıdır. GIDALARDA İLAÇ KALINTI UYARILARI: İlaç kalıntı arınma süresi (i.k.a.s.): Kalıntı arınma süresi et ve
yumurta için “0” (sıfır) gündür. KONTRAENDİKASYONLARI: Tylan G 250 Veteriner İlaçlı Premiks, tek tırnaklı hayvanların yemlerine karıştırılmamalı ya da bu hayvanlara direkt olarak verilmemelidir. GENEL UYARILAR: Kullanmadan önce ve
beklenmeyen bir etki görüldüğünde veteriner hekime danışınız. Çocukların ulaşamayacağı yerlerde bulundurunuz. Gıda maddelerinden uzakta bulundurunuz. Ambalajı hasarlı olan ürünleri satın almayınız ve kullanmayınız. UYGULAYICININ
ALMASI GEREKEN ÖNLEMLER VE HEKİMLER İÇİN UYARILAR: Tylan G 250 Veteriner İlaçlı Premiks’in deri ile teması irritasyona yol açabilir. Ürünün kullanımı sırasında maske, koruyucu eldiven ve elbise giyilmelidir. Uygulama sonrasında
eller yıkanmalıdır. Deri ile temas durumunda, ilgili yerler yıkanmalıdır. Tylan G 250 Veteriner İlaçlı Premiks yeme karıştırılmak üzere formüle edildiğinden, direkt olarak hayvanlara verilmemelidir. MUHAFAZA ŞARTLARI VE RAF ÖMRÜ: Raf
ömrü, imal tarihinden itibaren 24 aydır. Açılmış ambalajdaki ve yem içindeki raf ömrü 3 aydır. Işıktan koruyunuz. +25 ˚C altında muhafaza edilmelidir. TİCARİ TAKDİM ŞEKLİ: 25 kg’lık kraft kağıt torbalarda. PERAKENDE SATIŞ YERİ: Veteriner
hekim reçetesiyle eczanelerde ve veteriner muayenehanelerinde satılır (VHR). PROSPEKTÜSÜN ONAY TARİHİ: 04.11.2008 TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANLIĞI RUHSAT TARİH-NO: 08.04.2004 – 9/843 RUHSAT SAHİBİNİN ADI VE
ADRESİ: Lilly İlaç Ticaret Ltd. Şti. Kuşbakışı Cad. No:4, 34662 Altunizade / İstanbul İMAL YERİNİN ADI VE ADRESİ: Eli Lilly & Company Ltd., Speke Operations Fleming Road Liverpool L24 9LN, İngiltere. Seri No.(Batch No), Üretim Tarihi
(Date of Manufacturing) ve Son Kullanma Tarihi (Expiry Date) için torbanın ön yüzünün alt kısmına bakınız. ® Tylan G 250, Eli Lilly and Company’nin tescilli ticari markasıdır.
Başyazı
Başyazı
Cumhuriyetimizin 100. Kuruluş yıldönümü olan 2023
yılı ülkedeki tüm kurumların hatta şahısların önünde
çok özel hedefler olarak alınmış durumdadır. Bu çerçevede Büyük ATAMIZIN gösterdiği hedefler doğrultusunda “muasır medeniyetler” düzeyine ulaşmak için
tüm sektörlerde özenle ve büyük bir hevesle, azimle
çalışılmaktadır. Gıda Tarım ve Hayvancılık bünyesinde yer alan sektörler içinde 2023 hedefine ulaşma
bakımından hiçbir endişenin duyulmadığı alt sektörlerin başında tavukçuluk gelmektedir. Tavukçuluk, et
ve yumurta üretimi, tüketimi, kalite standartları ve
istihdam ile katma değer potansiyeli yaratma bakımından AB düzeyini zorlamaktadır. Yumurta ve beyaz etin Türkiye ekonomisinde yarattığı cironun da
2013 yılında bir milyar dolar ulaşacağı varsayılmaktadır. Önümüzdeki 10 yılda bu değerin katlanarak
devam etmesi beklenmektedir. Tavukçuluk sektöründeki artan bu olumlu değerler tabiatıyla bazı yem
ham maddelerinin dünya pazarlarından zamanında
ve uygun fiyatlarla ithali, hastalıklarla mücadele, et
ve yumurta ihracatının kesintisiz sürdürülme gereği
gibi kimi önemli sorunları da yanında taşımaktadır.
Bu arada kendi bilimsel çevrelerinde ilgi görmeyen
ve hatta sunum yapmalarına dahi bilimsel olmadığı
gerekçesi ile izin verilmeyen bazı onkoloji uzmanı
doktorlar popüler olabilme adına hiçbir bilimsel denetime tabi olmayan TV kanallarında temelsiz iddialarını sürdürmektedirler. Bu açıklamalar maalesef
beyaz et tüketimini olumsuz etkilemektedir. Benzer
iddialar uzun süre yumurtada da sürdürülmüştür. Ta
ki Kalp ve damar cerrahisinin Türkiye deki önemli
isimlerinden olan Prof. Dr. Bingür Sönmez in yumurtadan “özür diliyoruz” açıklamasına kadar. Günümüzde yumurta tüketiminin kan kollesetrol düzeyi
üzerine olumsuz bir etkisinin olmadığı çok net olarak
ortaya konulmuştur. İleri derecede ki kalp ve damar
hastalarının tabiatıyla tüketecekleri yumurta miktarını doktorlarından öğrenmeleri gereklidir. Beyaz
et tüketiminin de artırılması yönünden özellikle tıp
doktoru gerçek bilim insanlarından destek alınması
bir zorunluluk olarak arşımıza çıkmaktadır.
ortamların oluştuğu uluslar arası kongrelerde yeni
çalışmalarını paylaşmaktadırlar. Bu çerçevede her
zaman gururla andığımız ve Türkiye de yapılmasını
başarı ile gerçekleştirdiğimiz 14. Dünya Veteriner
Tavukçuluk Kongresinin (WVPC) 18. si Ağustos 2013
ün ikinci yarısında Nantes/Fransa da 1200 bilim insanının katılımı ile yapıldı. Yönetim Kurulumuzu temsilen ben ve Prof. Dr. Erol Şengör kongreye katıldığı bu
uluslarası bilimsel ortamda meslektaşlarımızla tanışma, görüşme ve etkinlikleri yerinde izleme fırsatı
bulduk. WVPA nın üye ülke sayısı 41 e yükselmiştir.
Bir sonraki olan 19. WVPC 2015 yılında Güney Afrika
da yapılacaktır.
Türkiye de de Ekim-Kasım 2013 aylarında Antalya da
yapılan “The Interntional Congress on Advancements
in Poultry Production in The Middle East and African
States” ve “Yumurta Zirvesi 2013” Dünyadaki ve
Türkiye deki gelişmeleri yakından takip etme bakımından ve sektör paydaşlarını bir araya getirmesi
açısından son derce başarılı ve faydalı etkinlikler
olmuştur.
Tavukçuluk sektörünün iki önemli üretimi olan et ve
yumurtanın gerek yurtiçi tüketimi ve gerekse ihracatına ilişkin dalgalanmalar sürmektedir. Yıl içersinde zaman zaman yumurta ve zaman zaman da
beyaz et satışlarında ciddi iniş çıkışlar olmuştur ve
olmaktadır. Aileleri ile birlikte tavukçuluk sektöründen hayatını idame ettiren iki milyon kişiyi direkt
ve indrekt olarak etkileyen bu gelişmeler sektörü
zorlamaktadır. Nice krizleri başarı ile atlatan tavukçuluk sektörünün bu dalgalanmalardan da yüzünün
akıyla çıkacağına güvenimiz tamdır.
Selam ve sevgilerimle.
Prof. Dr. Ahmet ERGÜN
Başkan
Dünyada tavukçuluk sektörü çok değerli bilimsel
Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 4 MEKTUP ANKARA 1
Yerel Süreli Yayın
Veteriner Tavukçuluk Derneği’nin yayın organıdır.
Yılda 4 kez 3 ayda bir yayımlanır.
Veteriner Tavukçuluk Derneği
Adına Sahibi
Prof. Dr. Ahmet ERGÜN
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Prof. Dr. U. Tansel ŞİRELİ
Yayın Kurulu
Prof. Dr. Mehmet AKAN
Prof. Dr. Erol ŞENGÖR
Dr. Serdar ERTAŞ
Uzman Vet. Hek. Mücteba BİNİCİ
Vet. Hek. Ekrem T. YÜCESAN
İdare Yazışma Adresi
İrfan Baştuğ Caddesi No: 26/3 Dışkapı / ANKARA
Tel: 0312 517 25 65 • Faks: 0312 517 25 65
Banka Hesapları
REKLAM GELİRLERİ
Türkiye İş Bankası
Dışkapı Şubesi 4206 932790
IBAN No: TR 1500064 00000 142060932790
ÜYE AİDATLARI
Türkiye İş Bankası
Dışkapı Şubesi 4206 917468
IBAN No: TR 0400064 00000 142060917468
Dergide yayımlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Alıntı Yapılamaz.
Grafik Tasarım ve Baskı
Elma Teknik Basım Matbaacılık Ltd. Şti.
Çatal Sok. 11/A Maltepe/ Ankara
Tel: 229 92 65 • Fax: 229 92 65
www.elmateknikbasim.com
[email protected]
Basım Tarihi: 30.11.2013
2
MEKTUP ANKARA Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 4
K a na tl ı H a y v a nl a rı n Be sl e nme si nde Te me l Be sin Maddeler i
KANATLI HAYVANLARIN BESLENMESİNDE
TEMEL BESİN MADDELERİ
Prof. Dr. Ömer Faruk ALARSLAN
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü Yemler ve Hayvan Besleme Anabilim Dalı, Ankara
e-posta: [email protected]
KANATLI HAYVANLARIN BESLENMESİNDE BESİN
MADDELERİ
Kanatlı hayvanlarda diğer çiftlik hayvanlarında olduğu gibi gerek yaşamlarını sıhhatli ve dengeli devam
ettirebilmeleri ve gerekse onlardan beklenen verimi sağlayabilmeleri için çeşitli besin maddelerine
gereksinim duyarlar. Hayvanların dışarıdan almak
zorunda kaldığı besin maddeleri ana başlıklarıyla
karbonhidratlar, proteinler, yağlar veya daha genel
anlamda lipidler, vitaminler, mineral maddeler, ekstraktif maddeler ve su olarak sıralanabilir.
KARBONHİDRATLAR
Karbonhidratları diğer besin maddelerinden ayıran 2
temel özellik vardır.
1- Karbonhidratların yapısında karbon, hidrojen ve
oksijen bulunması ve H ve O arasındaki oranın sudaki ile aynı olması
Karbonhidratlar hayvan yiyeceğinin % 70 kadar büyük bir kısmını oluşturan besin maddesi grubudur.
Gerçekten de hayvanların temel gıda kaynağı olan
bitkisel yemlerin kurumaddelerinin % 75’lik kısmını
karbonhidratlar oluşturmaktadır. Karbonhidratlar
bu özellikleriyle bağlantılı olarak hayvanların enerji metabolizmasında baş rolü oynamaktadırlar. Bu
besin maddeleri çok fazla miktarlarda alınmamak
kaydıyla karaciğer ve çeşitli kas dokularında depolanabilmektedirler. Kanatlı hayvanlarda tüketilen karbonhidratların acil enerji gereksinimini karşılayacak
ve glikojen olarak depolanabilecek kısmından fazlası vücutta ileride enerji kaynağı olarak kullanılmak
üzere yağ olarak depolanmaktadır.
Kanatlı hayvanlar optimum büyüme için glukuronik
asit veya glukonik asite veya başka bir ifadeyle bu
asitleri sentezleyebilecekleri belirli karbonhidrat ya
da bunların türevlerine gereksinim gösterirler. Bu
maddeler arasında en yaygın olarak bilinenleri ara-
Cobb 500 Infovet ad 21/01/2013 09:06 Page 2
2- Sindirildiklerinde tamamen veya kısmen basit şekerlere (monosakkarit) dönüşmeleri.
Bu besin maddesi grubu sellüloz, nişasta, dekstrin,
şekerler, pektin ve bazı mumlar gibi fiziksel olarak
birbirine benzemeyen bir çok bileşiği bünyesinde barındırmaktadır.
Karbonhidratları genel olarak aşağıdaki gibi sınıflandırabiliriz.
1 )-MONOSAKKARİTLER
A)- PENTOZLAR (C5H10O5)
Arabinoz, Ksiloz,Riboz
B)-HEKSOZLAR (C6H12O6)
Glikoz, Fruktoz, Galaktoz, Mannoz
2 )-DİSAKKARİTLER (C12H22O11)
Sakkaroz,Maltoz,Laktoz,Sellobiyoz
3 )-TRİSAKKARİTLER (C8H32O16)
Raffinoz
4 )-POLİSAKKARİTLER
Nişasta,Glikojen,Dekstrinler,Sellüloz,
İnülin,Pentozanlar,Hemisellülozlar,
Pektinler, Lignin.
cobb-vantress.com
Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 4 MEKTUP ANKARA 3
K anat lı H ayv anların Be sl e n me s i n d e Te m e l Be s i n M a dde l e ri
binoz, ksiloz, arap zamkı ve kondroitin sayılabilir.
Beslemede önemli rol oynayan diğer karbonhidratlar aynı zamanda vitamin olarak bilinen ve fonksiyon
gösteren vitamin C (Askorbik asit) ve inositol‘dur.
Karbonhidratlar yemlerin kimyasal analizinde (Weender Analiz Yöntemi) fiziksel bakımadan ham sellüloz ve Nitrojensiz Öz Maddeler olarak 2 kısımda
tayin edilirler. Ham sellüloz bitkisel kaynaklı yemlerde bulunan odunumsu ve lifli kısım olmakta ve bünyesinde sellüloz ve diğer bazı polisakkaritleri bulundurmaktadır. Yemlerde bulunan hamsellüloz grubu
besin maddeleri ile kıyaslandığında kanatlı hayvanların beslenmesinde daha az öneme sahiptirler. Çünkü hamsellülozun sindirimini sağlayan sellülaz enzimi sadece bazı bakteriler tarafından salgılanmakta
ve bu tür bakterilerde kanatlı hayvanların sindirim
sisteminde yok denecek kadar az yer almaktadırlar.
Karbonhidratların kimyasal analizi sırasında elde
edilen diğer besin maddesi grubu nitrojensiz öz maddeler içerisinde şekerler, nişasta ve hemisellülozlar
bulunmaktadır. Bu grup içerisinde aynı zamanda sindirimi pek kolay olmayan ancak eriyik ve süspansiyon
durumuna getirilebilen diğer bazı karbonhidratlar da
yer alabilmektedir.
Bilindiği üzere bitkilerde depo maddesi olarak stoklanan besin maddesi “nişasta “dır. Hayvansal organizmada depo maddesi ise çoğunlukla “yağ “ olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak hayvan vücudunda
özellikle karaciğer ve kaslarda depolanan bir çeşit
karbonhidrat ta vardır ve buna “ glikojen “ adı verilmektedir. Glikojen, gerek fonksiyon ve gerekse bazı
özellikleri bakımından nişastaya benzerlik gösterdiğinden “hayvansal nişasta” olarak ta adlandırılabilmektedir. Diğer karbonhidratlarda olduğu gibi glikojenin hidrolizinde son ürün olarak ortaya yine glikoz
birimleri çıkmaktadır.
Karbonhidratların en küçük yapı taşları bilindiği üzere monosakkaritlerdir. Karbonhidratların bu en küçük birimlerine kadar parçalanmasını sağlayan bir çok enzim vardır.
Bunlar α ve β amilazlar, sellülazlar, α ve β glikozidazlar,β-
4
galaktozidazlar ve invertaz ( β -fruktofuranozidazlar ) gibi
enzimlerdir.
PROTEİNLER
Hayvansal organizmadaki birçok fonksiyonlarından dolayı proteinlerin beslemedeki rolleri oldukça
önemlidir. Proteinler, kanın, kasların, organların,
derinin, kemiklerin, tırnak, boynuz ve tüylerin dolayısıyla temelde bütün hayvansal dokuların yapısında
yer alan maddelerdir. Proteinler yaşamsal birçok işlemin sürdürülebilmesi için elzem olan besin maddeleridir. Bunların en önemli bazı fonksiyonları aşağıdaki gibi özetlenebilir.
1)-Hücre protoplazmasının yapımı
2)-Salgı bezlerinde tahrip olan hücrelerin yenilenmesi
3)-Vücutta yıpranan bazı hücre ve dokuların tamiri
4)-Temel yapıları protein olan deri, tırnak, boynuz,
kıl, yapağı ve tüylerin büyümesi
5)-Çeşitli sindirim salgılarının ve hormonların salgılanması
6)-Vücudun yabancı maddelere karşı korunmasında
aktif roller oynayan çeşitli antikor ve bağışıklık maddelerinin yapımı.
Proteinler karbon, hidrojen ve oksijenin yanı sıra
azot ve kükürt kapsayan bileşiklerdir. Bazı proteinlerin yapısında fosfor bulunduğu ve kanın en önemli
proteinlerinden biri olan hemoglobinde demirin varlığı da bilinmektedir. Bunun gibi bakır, iyot, mangan
ve çinko içeren proteinler de tespit edilmiştir.
Proteinler, miktarları ve cinsleri proteinden proteine
göre değişen çeşitli aminoasitlerin polimerleşmesinden meydana gelen besin maddeleridir. Bu amino asitlerin sınıflandırılmasında bunların hayvansal
organizmada sentezlenip sentezlenmediğine bakılır.
Bu kriter dikkate alındığında proteinleri oluşturan
amino asitler aşağıdaki gibi sınıflandırılabilir.
Esansiyel Amino Asitler
Belli Koşullarda Esansiyel Amino Asitler
Esansiyel Olmayan Amino Asitler
Metionin
Lisin
Arginin
Triptofan
Histidin
Sistin
Glutamik Asit
Glisin
Prolin
Trosin
Alanin
Aspartik Asit
Hidroksiprolin
Serin
MEKTUP ANKARA Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 4
Lösin
İzolösin
Fenilalanin
Treonin
Valin
K a na tl ı H a y v a nl a rı n Be sl e nme si nde Te me l Be sin Maddeler i
Yukarıda sıralanan amino asitlerin aralarında hayvan
besleme açısından önemli bazı ilişkiler vardır. Bunları aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür.
1. Metionin aminoasiti sistin yerine fonksiyon gösteren bir aminoasittir.Diğer bir ifade ile kanatlı rasyonlarında ortaya çıkan sistin yetmezliği
rasyonlara sentetik metionin ilavesi ile bertaraf
edilebilmektedir.
2. Kanatlı rasyonlarında bir vitamin olarak yeterince kolin bulunuyorsa, homosistin metionin aminoasiti yerine geçebilmektedir.
3. Fenilalanin aminoasiti tirosin yerine geçebilme
özelliği göstermesine rağmen bunun tersi
söz konusu olamamaktadır.
4. Glutamik asit kanatlı hayvanlarda yaşama payı
için esansiyel olmamakla beraber verim payı diğer bir ifadeyle yeterli bir büyüme için gerekli
olmaktadır.
5. Kanatlı hayvanlar glisin gereksinimlerini asetatlardan sentezleyebilmekte ve aynı zamanda kreatinden de glisin gibi yararlanabilmektedirler.
6. Yapı olarak birbirine benzer özellikler gösteren
arginin ve lisin arasında, ayrıca valin, lösin ve
izölösin aminoasitleri arasında antagonistik etkileşimler vardır. Bu aminoasitler arasındaki en
önemli ilişki, rasyonda birinin miktarının artması
durumunda diğerlerinin miktarının arttırılması gereği şeklinde kendini göstermektedir.
7. Rasyonda yüksek düzeyde metiyonin bulunması durumunda , bünyesinde mevcut metil grubu
sağlamasıyla kolin veya vitamin B12 eksikliği giderilebilmektedir.Bunun gibi yüksek seviyelerdeki triptofandan bazı metabolik reaksiyonlarla
niasin sentezlenebilmekte,bundan dolayı ortaya
çıkan arazlar engellenebilmektedir.
tohum küspelerinde olduğu gibi uygulanan kavurma
ve ısıtma gibi bazı işlemlerde etki edebilmektedir.
Örneğin aşırı derecede bir ısıtma işlemi yemlerdeki
proteinlerin karbonhidratlarla birleşerek kolay kolay
çözünmeyen bileşikler meydana getirmesine ya da
proteinlerin denatürasyonuna sebep olabilmektedir.
Proteinler canlı bir tavuğun ağırlığının yaklaşık olarak beşte birini, yumurta ağırlığının ise yine aşağı
yukarı 1/7 - 1/8’lik kısmını oluşturan besin maddeleridir. Bununla beraber hayvan, büyüme, verim ve
çeşitli dokuların tamiri için gereksenen miktarlardan
fazla protein tükettiğinde, alınan fazla proteinlerden enerji kaynağı olarak yararlanılmaktadır. Bunun
gibi açlık durumlarında hayvanların vücutlarındaki
proteinleri, sınırlı bir zaman dilimi içinde olsa dahi
yine enerji kaynağı olarak kullanıldığı bilinmektedir.
Proteinlerin rasyonlarda yer alan diğer besin maddelerine göre ( özellikle hayvansal proteinler ) daha
pahalı ve tedariki daha zor besin maddeleri olmasının yanı sıra yukarıda sayılan nedenlerden dolayı
hayvanlara ne gereğinden daha az ve ne de gereğinden daha fazla verilmemesi zorunluluğu hayvan beslemede dikkate alınması gerekli koşulların hemen
hemen başında gelmektedir.
Proteinleri parçalayan enzimler Endopeptidazlar
(pepsin, tripsin, kimotripsin, labferment ve katepsin) ve Ekzopeptidazlar (karboksipeptidazlar,
aminopeptidazlar ve dipeptidazlar) olmak üzere
iki gruba ayrılırlar. Bunlardan ilki peptid zincirlerini
ortadan parçalarken, diğeri proteinlerde en sonda
bulunan aminoasitten başlayarak parçalama işlemini
gerçekleştirirler.
YAĞLAR
Kanatlı rasyonlarının hazırlanmasında kullanılan yem
maddelerinin özelliklerinden dolayı ihtiyaç duyulan
bazı aminoasitleri yeterince karşılamak her zaman
mümkün olamamaktadır. Bu nedenle genel eksikliğine sıkça rastlanan metionini, lisin ve triptofan gibi
aminoasitlere “sınırlayıcı amino asitler” adı verilmektedir. Bu tip açıklar söz konusu olduğunda rasyonlara sentetik amino asitler ilave edilmektedir.
Lipidler deyimi sadece yağları değil, aynı zamanda
fiziksel özellikleri yağlara benzeyen daha bir çok bileşiği de içine almaktadır. Genellikle yağlar da karbonhidratlar gibi karbon, hidrojen ve oksijen kapsamakla beraber bunlarda hidrojen-oksijen oranı daha
büyük olmaktadır. Ayrıca bazı yağların yapısında fosfor, azot ve kükürt gibi mineraller de bulunabilmektedir.
Kanatlı rasyonlarında kullanılan yem maddelerinde
bulunan amino asitlerin yarayışlılığı bütün protein kaynağı yemlerde aynı olmakla beraber genelde
% 80 - 90 olarak kabul edilmektedir. Özellikle tüy
unu, kan unu ve tavukçuluk kesimhane artıkları unu
( tavuk unu ) gibi protein kaynağı yem hammaddelerinde uygun hidrolizasyon işlemi yapılmazsa, bu
tip yemlerdeki proteinlerin dolayısıyla aminoasitlerin sindirim düzeyi düşük olabilmektedir. Yemlerdeki proteinlerin yarayışlılığı üzerine özellikle yağlı
Genelde yağlar olarak adlandırdığımız lipidlerin sınıflandırılması aşağıdaki şekilde olduğu gibidir.
1, BASİT LİPİDLER
a- Yağlar
Gliserin Ve Yağ Asitlerinin (Genellikle Stearik, Palmitik Ve Oleik Asitler) Kimyasal Kompozisyonlarıdır.
b - Mumlar
Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 4 MEKTUP ANKARA 5
K anat lı H ayv anların Be sl e n me s i n d e Te m e l Be s i n M a dde l e ri
Yağ asitlerinin ve gliserin dışındaki alkollerin kimyasal kompozisyonları
yemden gelen kaynaklarla sağlanırken, oleik asit ise
hayvanlar tarafından sentezlenebilir özellik gösterir.
2 - BİLEŞİK LİPİDLER
Linoleik ve arahidonik asitler hücre yapısının bileşiminde yer alırlarken, aynı zamanda hücre zarlarında
mevcut fosfolipidler içinde de bulunurlar. Esansiyel yağ asitlerinin en önemli metabolik fonksiyonu
“prostaglandinler” adı verilen bir grup bileşiğin
sentezinde ana materyal olarak kullanılmalarıdır.
Bu maddelerin yer aldığı fonksiyonlar içerisinde ise,
böbreklerden su atılımı, böbreklerde kan akışı ve
üreme gibi faaliyetler bulunmakta, bunun gibi hayvanlarda bağışıklık (immun) fonksiyonlarının ayarlanması ve buna bağlı olarak enfeksiyonlara karşı
dirençte de önemli roller oynayabilmektedirler.
a – Fosfolipidler
b - Glikolipidler
c - Aminolipidler
d – Sülfolipidler
3 - TÜREMİŞ LİPİDLER
a - Yağ Asitleri
b - Sterinler
Lipidler bütün canlı hücrelerde bulunan ve hayvansal dokuların yapısında önemli miktarlarda yer alan
besin maddeleridir. Yağ depolarında, kas lifleri arasında, deri altında, böbrek etraflarında, barsak aralarında, beyin ve sinirlerde fazla miktarlarda bulunurlar.
Yağların genel hayvan beslemede oldukça önemli
olan biyolojik fonksiyonlarını aşağıdaki gibi sıralayabiliriz.
1. Diğer besin maddelerine göre 2.25 katı daha fazla enerji içermeleri nedeniyle önemli bir enerji
kaynağıdırlar.
2. Hayvansal organizmanın yedek besin maddesidirler. Gereksinme fazlası besin maddeleri vücutta yağa dönüşürler ve depo yağı şeklinde saklanırlar.
3. Yağlar vücutta vücut sıcaklığının korunmasında
önemli rol oynarlar.
4. Yağlar hassas organların (örneğin; böbrekler)
mekanik etkenlere karşı korunmasında tampon
fonksiyonu gösterirler.
5. Yağda erir vitaminlerin taşıyıcısıdırlar.
6. Linoleik, linolenik ve arahidonik asitler gibi
esansiyel yağ asitlerinin de taşıyıcısıdırlar. Bazı
bilim adamları tarafından “vitamin F” olarak adlandırılan bu 3 yağ asidi hayvan beslemede ayrı
bir öneme sahiptir.
7. Yağlar az miktarlarda olmakla beraber lipoidler
yanında yapı öğeleri olarak ta önem arz ederler.
Yağların en küçük yapı taşları olan gliserin ve yağ asitlerine parçalanmasını sağlayan enzimin adı “lipaz“dır.
Mide lipazı yağların sindiriminde pek önem taşımaz
ancak yağların gerçek sindirimi “pankreas lipazı“ sayesinde ince barsakta gerçekleşmektedir.
ESANSİYEL YAĞ ASİTLERİ
Kanatlı hayvanların beslenmesindeki en önemli
esansiyel yağ asitleri linoleik, linolenik ve araşidonik
yağ asitleridir. Linoleik ve linolenik asitler sadece
6
MEKTUP ANKARA Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 4
Civcivlerde en kolay görülebilen linoleik asit yetmezlik belirtisi, büyüme hızında yavaşlama gibi spesifik olmayan bir belirtidir. Ancak daha dikkatli bir
incelemede, bu hayvanlarda normal civcivlere göre
daha yağlı bir karaciğer varlığı gözlenebilir. Bir çok
araştırıcı, linoleik asit bakımından yetersiz beslenen
piliçlerin solunum yolları enfeksiyonlarına karşı daha
hassas olduklarını bildirmiştir. Yumurta tavuklarında
linoleik asit yetersizliği, yumurta veriminde düşme,
yumurtaların küçülmesi, döllenmede zayıflık ve kuluçkada erken embriyo ölümleri gibi semptomlara
neden olmaktadır. Ayrıca, yumurtadan çıkışta kabuğun kırılmaması da durumu linoleik asit yetmezliği
ile direkt ilgilidir. Daha evvel de söylendiği gibi linoleik asidin yumurta büyüklüğüne olan etkisinden dolayı, yumurta döneminde arzulanan irilikte yumurta
elde edilebilmesi için, rasyonlarda yeterli düzeyde
linoleik asit bulunup bulunmadığı kontrol edilmelidir.
Linoleik asitin en önemli kaynağı bitkisel yağlardır.
Mısır, soya ve pamuk yağları yaklaşık olarak % 50 düzeyinde linoleik asit ihtiva ederlerken, bu miktar aspir yağında % 75 düzeyine kadar yükselebilmektedir.
Kanatlılarda, genellikle mısır+soya küspesi ağırlıklı
bir rasyon herhangi bir ilaveye gereksinim duyulmadan civcivlerde dengeli bir gelişme ve arzulanan bir
yumurta iriliği elde edilmesinde tek başına yeterli
olabilmektedir. Ancak son zamanlarda olduğu gibi kanatlı rasyonlarında mısır yerine arpa, buğday ve darı
gibi dane yemlerin kullanımı söz konusu olduğunda ,
rasyonun linoleik asit düzeyi kontrol edilmeli, yetersizlik durumunda bitkisel yağlardan yararlanma yoluna gidilmelidir. Arahidonik asit sadece hayvanlarda
ve nispeten az miktarlarda bulunan bir yağ asididir.
Balık yağları genel olarak linoleik ve arahidonik asitlerce zayıf olmakla beraber, civcivlerde arzulanan
düzeyde bir büyüme için yeterli düzeylerde yağ asidi
ihtiva edebilmektedirler.
Sahip olduğunuz fırsatları
keşfedin
Evonik hayvan beslemeye yönelik ürün ve
servisleri ile daha verimli, sürdürülebilir ve karlı
yem ve hayvansal üretim gerçekleştirmenize
imkan veren bir dünyanın kapılarını açıyor.
Siz neyi seçeceğinizi bilirsiniz.
Daha fazla bilgi için yandaki
kodu telefonunuzun QR
okuyucusu ile taratınız.
www.evonik.com/feed-additives
[email protected]
Küme s v e M ark e t le r d e n To p l a n a n Ta v u k Yu mu r ta l a rı nda S a l mo ne l l a Pre v a l a nsı v e Anti mi kro bi y a l Di re nç l er i
KÜMES VE MARKETLERDEN TOPLANAN TAVUK
YUMURTALARINDA SALMONELLA PREVALANSI VE
ANTİMİKROBİYAL DİRENÇLERİ
Prevalence of salmonella in chicken eggs collected from poultry farms and marketing channels and their
antimicrobial resistance
Sangeeta Singha, Ajit Singh Yadava, Satyendra Mohan Singhb, Priyanka Bahartia
food Microbiology Lab. Post Harvest Technology Division, Central Avian Research İnstitute, Izatnagar, Bareilly-243 122,
a
animal Science Department, Mıp Rohilkhand University, Bareilly, India
FOOD RESEARCH INTERNATİONAL 43 (2010) 2027-2030
b
Çeviren: Ceylan Elif ORHAN
Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi,Gıda Hijyeni ve Teknolojisi Anabilim Dalı, Ankara
E-posta: [email protected].
ÖZET
Bu araştırmada Kuzey Hindistan’da, yumurta üretimi sırasında kümeslerde ve sonradan marketlerde
(toptan ve perakende marketler) Salmonella oluşum
dinamiği ve tavuklarda Salmonella kontrolü için etkili bir antimikriboyal ajan seçimi ile ilgili çalışmalar
gerçekleştirilmiştir. Nisan 2006 ile Temmuz 2007 dönemleri arasında 260’ı tavuk kümeslerinden ve 300’ü
marketlerden olmak üzere toplam 560 tavuk yumurtası alınmış ve Salmonella izolosyon testleri yapılmıştır. Kümeslerden alınan yumurtaların içinden 10
(%3.84) tanesi ve marketlerden alınan yumurtalardan 17 (%5.5) tanesi olmak üzere toplam 27 (%4.82)
yumurta yapılan analizler sonucunda Salmonella
varlığı yönünden pozitif bulunmuştur. En çok izole
edilen serotip S.Typhimurium olmuştur. Yapılan antibiyogram testleri kuzey Hindistan’da kümeslerden
ve marketlerden toplanan tavuk yumurtalarından
izole edilen Salmonella’ların çoklu ilaç dirençleri olduğunu ortaya koymuştur. Bütün izolatlar siprofloksasin, streptomisin ve enrofloksasine duyarlıyken basitrasin, polimiksin-B ve kolistine karşı dirençlidirler.
1.GİRİŞ
Salmonellozis tüm dünyada gıdalarla bulaşan en
önemli zoonoz hastalıktır. Özellikle genç tavuklarda
yüksek morbidite ve mortaliteye neden olduğu için
kümeslerde büyük ekonomik kayıplara da yol açmaktadır. Salmonella’nın bulaşmasında genellikle kümes
yumurtaları etkilidir. Salmonella serotiplerinin arasında yumurtayla bulaşan ve insanlarda salmonellozise neden olan en etkili serotipler Typhimurium
ve Enteritidis’tir( Henzler, Kradel, & Sischo, 1998;
8
MEKTUP ANKARA Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 4
Krishnamoorthy, Paul, Premkumar, & Govindrajan,
2003; Messens ve ark., 2007 ve Suresh, Hatha, Sreenivasan, Sangeetha, & Lashmanaperumalsamy,
2006). Kümes hayvanlarında intestinal sistem Salmonella için birincil rezarvuar olup, kloakal bölgeden horizontal yolla yumurtanın kontamine olmasına
neden olur. Enfekte tavuklardan transovarian geçiş
yumurta kaynaklı Salmonellosize neden olan bir diğer önemli bulaşma yoludur.
Salmonella kontrolünde başarı temel olarak kullanılan terapötik ajana bağlıdır ( Rimler & Glisson, 1997).
Antibiyotik duyarlılık profili dikkate alınmadan antibiyotik kullanmak, rendering kontrol programlarının
etkili olmadığı bakterilerde direnç gelişimine neden
olabilir. Bu da Salmonella kontrol programlarının
etkili olması için belli bir bölgedeki Salmonella serotiplerinin duyarlılık/direnç profillerinin periyodik
olarak değerlendirilmesini gerekli kılar. Diğer taraftan, besi hayvanlarında bulunan antimikrobiyal dirençli bakteriler bu direnç genlerini insan florasındaki bakterilere aktarıp insanlarda kullanılan ilaçların
etkisini olumsuz yönde etkileyebilir (Smith, Harris,
Johnson, Silbergeld, & Morris, 2002). Hindistan’da
Salmonella serotiplerinin prevalansı ile ilgili yeterli
bilginin eksik olması ve kümesten market basamağına kadar salmonella kontaminasyonunu tespit etmek
için gerekli olan sistematik kaynakların bulunmamasından dolayı kümeslerdeki ve marketlerdeki Salmonella serotiplerinin prevalansı belirlenememektedir.
Bu araştırma tavuk yumurtalarının; üretim sırasında
kümeslerde ve sonradan marketlerde Salmonella ile
kontaminasyonunun ve etkili bir kemotörapatik ajan
Küme s v e M ark e t le r d e n To p l a n a n Ta v u k Yu mu r ta l a rı nda S a l mo ne l l a Pre v a l a nsı v e Anti mi kro bi y a l Di re nç l er i
seçimi için Salmonella serotiplerinin antibiyogramlarının incelendiği bir çalışmadır.
2. Materyal ve Metod
2.1.Örnek Toplama
Sunulan bu çalışmada,Kuzey Hindistan (Uttar Pradesh, Haryana, Punjab, Delhi ve Uttrakhand)’da bulunan çeşitli tavuk kümeslerinden ( 260 yumurta)
ve marketlerden (300 yumurta; 150’si toptan, 150’si
perakende satış yerinden) olmak üzere toplam 560
yumurta Nisan 2006 ile Temmuz 2007 dönemleri arasında aseptik olarak toplanmıştır. Toplanan yumurtalar aseptik şartlar altında laboratuvara nakledilmiş
ve Salmonella izolasyonu için hemen işleme tabi tutulmuştur.
2.2. Salmonella İzolasyon ve İdentifikasyonu
2.2.1. Yumurta Kabuk Yüzeyi
Yumurta kabuk yüzeyinden Salmonella izole etmek
için; steril pamuk swab, sterilize edilmiş normal
salin solüsyonuyla (NSS) ıslatılarak yumurta kabuk
yüzeyine uygulandı ve içinde 10 ml normal salin solüsyonu olan aynı tüpe tekrar daldırıldı. Daha sonra
90 ml tamponlanmış peptonlu suya (TPS) aktarılarak
370C’de 18 saat inkübe edildi.
2.2.2. Yumurta Akı ve Sarısı
5’er ml yumurta akı ve sarısı ayrı ayrı 5’er ml NSS
ile karıştırıldı ve 90 ml TPS’ye aktarılarak 370C’de 18
saat inkübe edildi.
Önzenginleştirme yapılmış bütün örneklerden 1’er
ml alınarak Tetrathionate (TT) brothda, 0.1’er ml alınarak da Rappaport Vassiliadis (RV) brothda 370C’de
24 saat inkübe edildi. Zenginleştirme işleminden
sonra, örnekler Hektoen Enteric Agar (HEA)’a ekildi
ve 370C’de 24 saat inkübe edildi. Agarın yüzeyinde
oluşan tipik, düzgün görünümlü, merkezi siyah ve
çevresi yeşilimsi koloniler seçildi ve standart yöntemler kullanılarak ( Agarwal, Bhilegaonkar, Singh,
Kumar, & Rathore, 2003) biyokimyasal karakterlendirme (motilite, nitrat redüksiyon, indol test, metil
kırmızısı, Voges proskauer, sitrat kullanımı, üreaz, lizin dekarboksilaz, vb..) işlemleri yapıldı. Salmonella
isolatlarını serotiplendirme işlemi Ulusal Salmonella
Merkezi ( Vet.), Hindistan Veteriner Araştırma Enstitüsü, Izatnagar, Bareilly’de yapıldı.
2.3. Salmonella Serotiplerinin Antibiyotik Duyarlılıkları
10 MEKTUP ANKARA Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 4
Çalışmada elde edilen bütün Salmonella isolatlarının
21 antibiyotik paneline karşı antimikrobiyal duyarlılık/direnç paternleri disk difüzyon yöntemi ( Bauer,
Kirby, Sherris, & Turk, 1966) ile incelendi. Kullanılan
antimikrobiyaller ve konsantrasyonları; ampicilin
(10mcg), chloramphenicol (30 mcg), ciprofloxacin
(10mcg), gentamycin (10 mcg), kanamycin (30 mcg),
neomycin (30 mcg), polymixin B (30 mcg), suplhamethoxazole (25 mcg), tetracycline (30 mcg), cephalexin (30 mcg), oxytetracycline (30 mcg), bacitracin (30 mcg), colistin (10 mcg), sulphaphenazole (30
mcg), erythromycin (15 mcg), amoxicillin (20 mcg),
doxycycline (30 mcg), trimethoprim ( 5 mcg), sulphamethizole (25 mcg), streptomycin (10 mcg) ve enrofloxacin (10 mcg)’dir. Bütün antimikrobiyal diskler
Himedia ve Mumbai’den alınmıştır. Salmonella isolatları Brain Heart İnfüzyon (BHI) brothda olgunlaştırıldı, Müller-Hinton (MH) agara ekildi ve antibiyotik
diskler yüzeye yerleştirilerek bir gece boyunca inkübe edildi. Sonuçlar duyarlı, orta derecede duyarlı ve
dirençli olmak üzere üretim talimatlarıyla karşılaştırılarak yorumlandı.
Her direnç paterni için çoklu antibiyotik direnç
(MARs) indeksleri aşağıda verilen formüle göre hesaplanmıştır.
MARindeks=Dirençli olunan* antibiyotik sayısı/test
edilen toplam antibiyotik sayısı
İnhibisyon zonu baz alındığında ‘orta dereceli duyarlı’ olarak sınıflandırılan isolatlar MAR indeksi için
‘duyarlı’ olarak kabul edilir.
*
3. Sonuç ve Tartışma
3.1.Yumurtalardaki Salmonella İnsidensi
Salmonella’nın önemli zoonoz bir bakteri olması ve
kümes hayvanlarının Salmonella için en büyük ve en
önemli rezarvuar olmasından dolayı kontaminasyon
aşamasının ve bölgesinin değerlendirilmesi, tavuklarda Salmonella kontrolü için strateji belirlemede
büyük öneme sahiptir. Yumurtanın yüzeyindeki kontaminasyon dışkı, besleme, insektler, temas, taşıma
ya da depolama materyallerinden kaynaklanırken,
iç bölgesindeki kontaminasyon ovaryumdaki enfeksiyondan kaynaklanabilmektedir (Barnhart, Dressen,
Bastien, & Pancorbs, 1991).
Bu araştırma tavuk yumurtası örneklerindeki Salmonella insidensinin %4.82 olduğunu ve taze yumur-
Nicarb-Tav/Vet DRG(21x29)-ORJ.indd 1
04.10.2013 10:35
Küme s v e M ark e t le r d e n To p l a n a n Ta v u k Yu mu r ta l a rı nda S a l mo ne l l a Pre v a l a nsı v e Anti mi kro bi y a l Di re nç l er i
Tablo 1 Kümeslerden ve marketlerden alınan tavuk yumurtalarında Salmonella spp. izolasyonu
Kaynak
Yumurta sayısı
Salmonella spp. Için pozitif
olan yumurta sayısı (%)
Tavuk kümesi
260
10 (%3.84)
Marketler
Toptan marketler
150
6 (%4)
S.Typhimurium (6)
S. Lagos (6)
Rough (4)
S.II. (1)
Perakende marketler
150
11 (%7.4)
Toplam
560
27 (%4.8)
Identifiye edilen
serotipler
S.Typhimurium (9)
S.Africana (1)
Tavuk yumurtalarında Salmonella izolat dağılımı
Sıra no
Kaynak
1
2
Tavuk kümesleri
Marketler
Toptan marketler
Perakende marketler
Toplam
Salmonella için Pozitif
olan örnek sayısı
10
Yumurta kabuğundan ve sarısından pozitif sonuç
çıkan örnek sayısı Y.Sarısı Kabuk Sarı+Kabuk
7
2
1
6
11
27
3
2
12
talardaki insidensin marketlerden alınan yumurtalardaki insidense göre düşük olduğunu göstermiştir.
Hindistan’da daha önce yapılan bir çalışmada, Bajaj, Sharma ve Thankur (2003) tarafından gözlemlenen 534 tavuk yumurtasındaki Salmonella insidensi
yumurtanın iç bölgesine göre kabuk kısmında daha
yüksek olup, oranı % 10.8’dir. İngiltere ve Galler’de
yapılan anketler de yumurtada Salmonella kontaminasyonunun %0.2 ve %1.6 (De Louvois, 1994) oranlarıyla yapılan bu çalışmadan bile düşük olduğunu
göstermiştir. Seçilen kümes hayvanları çiftliklerinden toplanan 260 yumurtadan 10 (%3.84)’u Salmonella yönünden pozitif bulunmuştur (Tablo 1). 2
yumurtanın sadece dış yüzeyinden, 7 yumurtanın
sadece yumurta sarılarından ve 1 yumurtanın da
hem dış yüzeyi hem de yumurta sarısından Salmonella izole edilmiştir. Marketlerden toplanan 300
yumurtadan 17 (%5.6)’si Salmonella yönünden pozitif bulunmuştur. Toptan ve perakende satış yapılan marketlerden alınan yumurtalardaki Salmonella
prevalansı sırasıyla, %4 (6/150) ve %7.4 (11/150)’tür.
Toptan satış marketlerinden alınan, Salmonella izole
edilen yumurtalardan 3 tanesinde hem kabuk hem
de yumurta sarısı kontaminasyonu varken perakende marketlerden alınan yumurtalardan 7 tanesinde
sadece kabuk kontaminasyonu ve 2’sinde de sadece
yumurta sarısı kontaminasyonu bulunmuştur. Genel
olarak sonuçlar, yumurtanın dış kısmında ve sarısında Salmonella insidensinin benzer oranlarda olduğunu göstermektedir. Yumurtaların hiçbirinin albumin
kısımlarında Salmonella’ya rastlanmamıştır.
12 MEKTUP ANKARA Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 4
3
7
12
2
3
Marketlerden alınan yumurtalardaki yüksek Salmonella insidensi, yumurtanın iç kısımlarının enfekte dişilerden ve yumurta kabuğunun da temas, taşıma ve
depolama sırasındaki kontaminasyonundan kaynaklanmaktadır. Bu araştırmada toplam 27 Salmonella
izolatından, 15 (%55.5)’i S.Typhimurium, 6 (%22.2)’sı
S.Lagos, 4 (%14.8)’ü rough Salmonella , 1 (%3.7)’i
S.Africana ve 1 (%37)’i Salmonella II. Among olarak
identifiye edilmiştir. Kümeslerden alınan yumurtalardan elde edilen 10 izolatın 9 (%90)’u S.Typhimurium
ve 1 (%10)’i S.Africana’dır. Benzer şekilde, marketlerden alınan yumurtalardan elde edilen Salmonella
izolatlarının 6 (%35.29)’sı S.Typhimurium, 6 (35.29)’sı
S.Lagos, 4 (%23.53) rough Salmonella ve 1 (%5.89)’i
de bu bölgede izole edilen predominant serotip olan
S.II.Salmonella Typhimurium’dur. Murugkar, Rahman, Kumar ve Bhattacharyya (2005) Hindistan’ın
kuzeydoğu bölgesindeki kümeslerden alınan kloakal
swaplardan elde edilen serotipler içinde en yüksek
oranda S.Typhimurium olduğunu rapor etmişlerdir.
Yumurtada S.Typhimurium izolasyonu başka çalışmalarda da rapor edilmiştir (Ohtsuka, Yanagawa,
Takatoxi, & Hara-Kudo, 2005; Otomo ve ark., 2007).
Kümeslerden ve marketlerden alınan yumurtaların
hiçbirinden S.Enteritidis izole edilmemiştir bu da Kuzey Hindistan’da bulunan Salmonella serotiplerinin
dinamiklerinin değiştiğinin bir göstergesidir(Tablo 2)
Sunulan bu çalışmada Salmonella izolasyonu için Tetrathionate (TT) ve Rappaport Vassiliadis (RP) olmak
üzere 2 zenginleştirme besi yeri karşılaştırılmıştır.
erpilic zara ad 21.5x29.7cm.indd 1
23.08.2013 17:44
Küme s v e M ark e t le r d e n To p l a n a n Ta v u k Yu mu r ta l a rı nda S a l mo ne l l a Pre v a l a nsı v e Anti mi kro bi y a l Di re nç l er i
Tablo 3 Kümeslerden, toptan ve perakende marketlerden alınan yumurtalardan elde edilen Salmonella suşlarının
antimikrobiyal direnç yüzdeleri
Antibiyotik
Cephalexin
Oxytetracyclin
Ampicilin
Pefloxacin
Kanamycin
Bacitracin
Neomycin
Ciprofloxacin
Tetracycline
Polymyxin-B
Gentamicin
Sulphaphenazole
Streptomycin
Erythromycin
Enrofloxacin
Trimethoprim
Amoxycillin
Colistin
Chloramphenicol
Doxytcycline
Sulphamethizole
Toplam=21
Tavuk kümesleri
(n=10)
Toptan satış marketleri
(n=6)
0.0
20
0.0
10
0.0
0.0
0.0
0.0
0.0
100
0.0
80
0.0
100
0.0
0.0
50
100
0.0
70
60
RV brothda Salmonella spp. izolatlarının nispeten
daha iyi ve daha çok ürediği saptanmıştır. TT brothta ise büyümenin daha yavaş olduğu ve hatta bazen
uzun inkübasyon süresine rağmen fark edilebilir bir
üremenin olmadığı görülmüştür. İzole edilen 27 Salmonella izolatının 15’i Rv brothdan izole edilmiştir.
Valentine-Bon, Brackett, Sco, Mammock ve Andrews
(2003) de RV brothda TT brotha göre nispeten daha
yüksek oranlarda isolasyon gözlemlemişlerdir. TT ve
RV brothları, Gram pozitif bakterilerin ve diğer doğal mikroflorakarın üremelerini inhibe etmek için sırasıyla; parlak yeşil boya ya da magnezyum klorit ve
malaşit yeşili okzalatı içermektedir. RV diğer bakterilerin üremesini baskılamada çok etkili olduğu için
daha tatmin edici sonuçlar vermektedir. Bu özellik,
sunulan çalışmada RV brothun TT brotha göre daha
yararlı olmasının nedeni olabilir.
Diğer taraftan, FDA’nın Bakteriyolojik Analitik
Klavuzu’nda (US Food Drug Administration, 2002)
belirtilen üç basamaklı protokol’ün ( ön zenginleştirme, selektif zenginleştirme ve selektif ekim) kullanımı yumurtalardan Salmonella spp. izolasyonu için
tatmin edici sonuçlar vermiştir. Yumurtanın boyutu
ne olursa olsun Salmonella yumurtada direkt yöntemlerle tespit edilemeyecek kadar düşük miktar-
14 MEKTUP ANKARA Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 4
Perakende marketler
(n=11)
33.3
50
33.3
0.0
0.0
100
16.7
0.0
0.0
100
16.7
83.3
0.0
83.3
0.0
66.7
33.3
100
50
0.0
83.3
18.2
54.5
45.4
0.0
18.2
100
0.0
0.0
0.0
100
36.6
72.2
0.0
63.7
0.0
9.9
27.3
100
9.99
90.9
63.7
larda bulunabildiği (Chen, Anantheswaran, & Knabel, 2001; Stephenson, Satchell, Allen, & Andraws,
1991) için selektif ve selektif olmayan ortamlarda
Küme s v e M ark e t le r d e n To p l a n a n Ta v u k Yu mu r ta l a rı nda S a l mo ne l l a Pre v a l a nsı v e Anti mi kro bi y a l Di re nç l er i
art arda yapılan zenginleştirme Salmonella’nın tespit edilme oranını arttırır ve subletal olarak yaralanmış Salmonella için iyi bir iyileşme olanağı sağlar
(Van Schothorst, & Van Leusden, 1975).
Novick (1981) ve Nowroozi, Mirzaii ve Norauzi (2004)
de
kümes
12x8
cm ürünlerinde ve yumurtalarda gelişigüzel
antibiyotik kullanımının çevrede MAR bakterilerinin
oluşumu ve gelişimini arttırdığını kanıtlamışlardır.
3.2.Antimikrobiyal Direnç Paternleri
Salmonella serotiplerinin antibiyotik duyarlılık paternleri hızla değişmekte ve en çok kullanılan antibiyotiklere karşı oluşan direnç kümes hayvanlarına
uygulanan Salmonellozis tedavilerinde problemlere
neden olmaktadır. Araştırmaya göre, ciprofloxacin,
streptomycin ve enrofloxacin tercih edilen ilaçlar
olabilir çünkü hiçbir Salmonella serotipi bu antibiyotiklere karşı direnç göstermemiştir. Pefloxacin de
tavuk tedavisinde faydalı olabilir çünkü bölgedeki
Salmonella serotipleri bu antibiyotiğe karşı düşük
oranlarda direnç göstermektedir. Shivhare, Sharda,
Sharma ve Reddy (2000) kanatlı kökenli Salmonella
izolatlarının in-vitro duyarlılıklarını test etmişler ve
HAYVANLAR
İÇİN. SAĞLIKciprofloxacin,
İÇİN. SİZİN İÇİN.enrofloxacin,
izolatların
çoğunluğunun
sparfloxacin, norfloxacin ve prefloxacin’e duyarlı olduğunu bulmuşlardır. Bu ilaçlar florokinolon grubu
antibiyotikler olup, çok düşük konsantrasyonlarda,
hızlı ve çabuk bakteriyel hareketleriyle Salmonella’ları inhibe edebilirler (Hooper, 1995). Çok geniş
boyutlarda direnç gösteren Salmonella serotipleri
düşünüldüğünde, Salmonella izolatlarının antibiyog8x12 cm
ramlarının değerlendirilmesi, kümes pretisyenlerine
terapötik amaçlı kullanılmak üzere etkili bir anti-
İzole edilen Salmonella suşlarının 21 antimikrobiyal
ajana karşı direnç analizlerinin sonuçları Tablo 3’te
verilmiştir. Duyarlılık paterni bütün suşların ciprofloxacin, tetracycline, streptomysin ve enrofloxacin’e
%100, pefloxacin’e %92.59, kanamycin’e %81.48,
gentamicin’e %59.26 ve trimethoprim’e %59.26
düzeylerinde duyarlı
olduğunu göstermektedir.
Ciprofloxacin’e olan tam duyarlılık diğer araştırmacılar tarafından da rapor edilmiştir (Gulsen, Eloin,
&Arli, 2004; Lestari, Han, Wang, & Ge, 2009 ve Zhao
ve ark., 2006). Kümeslerden elde edilen izolatların
antibiyotiklerin çoğuna karşı duyarlı olduğu belirlenmiştir. Bütün suşlar bacitracin, polymyxin-B ve
colistin’e karşı mutlak (%100) direnç göstermiştir.
Kavitha, Chaturverdi ve Pandey (2008) ve Suresh ve
ark. (2006) da sırasıyla, colistin ve polymyxin-B’ye
karşı direnç gözlemlemişlerdir. Kümeslerden ve
marketlerden (toptan ve perakende) alınan yumurtalardan elde edilen izolatların arasında sulphaphenazole ve sulphamethazole’e karşı direnç gösterenler de gözlemlenmiştir. Başka araştırmacılar da
sulphamethazole’e karşı oluşan direnci rapor etmişlerdir (Steven ve ark., 2006 ve Zhao ve ark., 2006).
Kümeslerden ve perakende marketlerden elde edilen izolatlar doxycycline’e karşı direnç gösterirken
toptan satış marketlerinden elde edilen izolatlarda
direnç gözlenmemiştir.
Farklı kaynaklardan elde edilen bütün Salmonella
izolatları içinde 24 tane antibiyotik direnç paterni
saptanmıştır (Tablo 4) ve bu da çoklu ilaç direncinin
ne kadar yaygın olduğunun göstergesidir. Perakende marketlerden elde edilen 2 izolat 10 antibiyotiğe karşı direnç gösterirken, 2 izolat 9 antibiyotiğe,
2’si 8 antibiyotiğe ve 5 izolat da 7 antibiyotiğe karşı
direnç göstermiştir. Çoklu antibiyotik direnç indeksi
perakende marketlerden alınan yumurtalardan elde
edilen izolatların en yüksek MAR indeksine (0.385)
sahip olduğunu göstermektedir. Daha sonra toptan satış yapan marketlerden elde edilen izolatlar
(0.372) ve kümeslerden elde edilen izolatlar (0.328)
gelmektedir. Bu çalışmada elde edilen bütün Salmonella izolatlarının hepsinin antimikrobiyallerin sıkça
kullanıldığı çevreden köken almaları, çoklu antibiyotik direnç sonuçlarının en mantıklı açıklamasıdır.
16 MEKTUP ANKARA Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 4
DÜN
PFIZER
HAYVAN SAĞLIĞI
BUGÜN ZOETİS
DÜN
PFIZER
HAYVAN
SAĞLIĞI
BUGÜN
ZOETİS
HAYVANLAR İÇİN
SAĞLIK İÇİN
SİZİN İÇİN
Küme s v e M ark e t le r d e n To p l a n a n Ta v u k Yu mu r ta l a rı nda S a l mo ne l l a Pre v a l a nsı v e Anti mi kro bi y a l Di re nç l er i
mikrobiyal ajan seçiminde her zaman avantaj sağlar.
Çünkü antibiyogram değerlendirilmemesi kümeslerde ağır morbidite ve mortaliteye neden olabilir. Antibiyotiklerin etkisinin önceden test edilmesine ek
olarak kümeslerde gelişigüzel antibiyotik kullanımı
da kontrol edilmelidir.
Sunulan araştırmada tavuk yumurtalarında Salmonella oluşumunun düşük düzeylerde olduğu belirtilmiş buna karşı kümes hayvanlarında daha etkili
Salmonellozis kontrolü için yumurta sarısında da salmonella tespitine daha çok önem verilmesi gerekli-
liği ortaya konmuştur. Diğer taraftan, tavuk yumurtalarında transport ve temas sırasında oluşan yüzey
kontaminasyonunu azaltmak için alınan önlemler
arttırılmalıdır. Bu çalışmada izole edilen Salmonella
serotiplerinin büyük kısmı en sık kullanılan diğer antibiyotiklere karşı direnç göstermişlerdir. Profilaktik
ve terapötik amaçlı gelişigüzel antibiyotik kullanımı bu problemi daha da arttırmaktadır. Bu nedenle,
antibiyogram profilleri değerlendirilerek oluşturulan, Salmonella salgınlarının karşılaşıldığı bölgelere
özgü, en etkili kontrol programları önerilmektedir.
Tablo 4 Farklı kaynakladan elde edilen Salmonella izolatlarının antibiyotik direnç profilleri ve çoklu antibiyotik
direnç indeksleri
Sıra no
Salmonella serotipi
Kaynak
Antibiyotik direnç profili
MAR indeksi
1
S. Typhimurium
Tavuk kümesleri
B, Cl, E, Pb, Sm
0.238
2
S. Typhimurium
Am, B, Cl, Do, E, Pb, Pf, Sp, Sm
0.429
3
S. Typhimurium
Am, B, Cl, Do, E, Pb, Sp, Sm
0.381
4
S. Typhimurium
Am, B, Cl, Do, E, Pb, Sp, O
0.381
5
S. Typhimurium
Am, B, Cl, E, Pb, Sp, Sm
0.333
6
S. Typhimurium
B, Cl, Do, E, Pb, Sp
0.284
7
S. Typhimurium
B, Cl, Do, E, Pb, Sp
0.284
8
S. Typhimurium
B, Cl, Do, E, Pb, O, Sm
0.333
9
S. Typhimurium
Am, B, Cl, E, Pb, Sp, Sm
0.333
10
S.Africana
B, Cl, Do, E, Pb, Sp
0.284
Ortalama
0.328
11
S.Lagos
B, Cl, Cp, E, O, Pb, Sp, Sm, Tr
0.429
12
S.Lagos
Toptan market
B, Cl, G, N, Pb, Sm, Tr
0.333
13
S.Typhimurium
A, Am, B, C, Cl, O, Pb, Sp
0.381
14
S.Typhimurium
B, C, Cp, Cl, Pb, Sm, Sp, Tr
0.381
15
S.Typhimurium
B, Cl, Pb, Sm, Sp, Tr
0.284
16
S.Typhimurium
A, Am, B, C, Cl, O, Pb, Sm, Sp
0.429
Ortalama
0.372
17
Rough
18
19
Perakende
A, Am, B, Cl, Do, O, Pb, Sp, Sm
0.429
Rough
A, Am, B, Cl, Do, G, Pb, Sp, Sm
0.429
Rough
A, B, Cl, Do, E, G, O, Pb, Sp, Sm
0.476
20
Rough
A, Am, B, Cl, Do, E, O, Pb, Sm, Sp
0.476
21
S.Lagos
B, Cl, Cp Do, E, O, Pb, Sp
0.381
22
S.Lagos
A, B, Cl, Cp, Do, E, Pb, Sp
0.381
23
S.Lagos
B, Cl, Do, K, Pb, Sp, Sm
0.333
24
S.Lagos
B, Cl, Do, K, O, Pb, Sp
0.333
25
S.Typhimurium
B, Cl, Do, E, G, Pb, Sm
0.333
26
S.Typhimurium
B, Cl, Do, E, G, Pb, Sm
0.333
27
S.II
B, C, Cl, E, O, Pb, Tr
0.333
Ortalama
Cp—cephalexin, O—oxytetracycline, A—ampicllin, K—kanamycin, B—bacitracin, N—neomycin
T—tetracycline, Cl—colistin, G—gentamicin, Pb—polymyxin, Sp—sulphaphenazole,
E—erythromycin, Sm—sulphamethizole, Am—amoxycillin, Do—doxycycline, Tr—
trimethoprim, C—chloramphenicol, Sm—sulphamethizole.
Kaynaklar yazarlarından temin edilebilir.
18 MEKTUP ANKARA Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 4
0.385
Hızlı ve Sinerjik Etkili
2 Molekülün Uyumu...
GÜÇLÜ BAKTERİSİDAL ETKİNLİK
2 molekülün paralel seyreden farmakokinetik
profilleri sinerjik etki gösterir.
KOLAY UYGULAMA
Mikronize Trimetoprim kullanılarak ürün içeriği
geliştirilmiş ve suda çözünme özelliği artırılmıştır.
HIZLI ETKİ
Bağırsaklardan hızlı emilir, terapötik
etkisini hızlı gösterir.
Yeni Mikronize Trimetoprim
2000’ Li Y ılların D e vr i m i : N a n o te kn o l o j i
2000’Lİ YILLARIN DEVRİMİ: NANOTEKNOLOJİ
Doç. Dr. Pınar Saçaklı
Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalıkları A. Bilim Dalı Ankara
E posta: [email protected]
Yirmibirinci yüzyılın en önemli sanayi devrimi olarak
nitelendirilen nanoteknoloji pek çoğu farkında olsak
da olmasak da hayatımıza girmiş ve hepimizi yakından ilgilendiren gelişmelerdir. Bir çok hastalığın
tedavisi, kirlenmeyen ve kendi kendini temizleyen
yüzeyler, bakterisiz ortamlar, çizilmeyen arabalar
hepsi nanoteknolojinin birer ürünüdür.
Nanometre bir metrenin milyarda biri veya bir milimetrenin milyonda biridir. İnsan saç telinin çapının
yaklaşık 50 bin, DNA molekülünün ise 2.5 nanometre
olduğu düşünüldüğünde, ne kadar küçük bir ölçekten bahsedildiği daha net anlaşılıyor. Başka bir örnek
dünyanın büyüklüğü karşısında bir futbol topunun
büyüklüğünü kıyaslamaktır.
yeni nanoyapılar tasarlayıp sentezlemeyi, ya da nanoyapılara yeni olağanüstü özellikler kazandırmayı
ve bu özellikleri yeni işlevlerde kullanmayı amaçlar.
Bir başka deyişle nanoteknoloji bilinen molekülleri
yeni atom ve moleküller ekleyerek işlevsel duruma
sokar veya kuantum noktacıkları, tüpler gibi yapay
yapılar tasarlayıp sentezler.
Nanoteknoloji doğada zaten var olan mevcut birçok
olayı, teknolojiyi örnek almaktadır. Hepimizin bildiği
leke tutmayan kumaşların, boyaların üretiminde nilüfer çiçeği (Lotus) örnek alınmıştır. Nilüfer çamurlu
sularda yetişmesine rağmen hiçbir şekilde üzerinde
su, yağmur, çamur ve kir tutmamaktadır.
Nanoteknolojinin öncelikle malzeme ve biyoteknoloji alanlarında gelişeceği, ancak 10-15 yıl sonra
elektronik ve özellikle moleküler elektronikte ağırlığını hissettireceği beklenmektedir. Nanomalzemelerin olağanüstü özellikleri hemen hemen her alanda;
savunma sanayinde, tekstilde, otomotiv sanayinde,
inşaatta, yeni tedavi yöntemlerinde ve ilaç sanayinde devrim yaratacaktır.
Nanoteknolojinin Kullanım Alanları
• Malzeme ve imalat sektörü
Kaliforniya’daki Foresight Enstitüsü başkanı Dr. Eric
Drexler, Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’ndeki
eğitimi sırasında, biyolojik sistemlerden esinlenerek
molekülsel makineler yapılabileceğini önermiş ve
nanoteknoloji kelimesini ilk kez ortaya çıkarmıştır.
• Nano Elektrik ve Bilgisayar Teknolojileri
Nanobilim, nanometre ölçütlerinde ortaya çıkan bu
yeni davranışları kuantum kuramı
• Biyoteknoloji, Tarım ve Gıda
yardımı ile anlamamızı sağlar; nanoteknoloji ise ya
20 MEKTUP ANKARA Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 4
• Tıp ve Sağlık Sektörü
• Havacılık ve Uzay Araştırmaları
• Çevre ve Enerji
• Savunma Sektörü
Nanoteknoloji ile biyoteknolojinin birlikte gelişmesi
ve moleküler biyoloji alanındaki çok hızlı bilgi biri-
2000’ Li Y ılların D e vr i m i : N a n o te kn o l o j i
kiminin bu iki gelişen alanı beslemesiyle ortaya nanobiyoteknoloji araştırma alanı çıkmıştır. Bu sayede
bugüne kadar mümkün olmayan tanı ve tedavi yöntemleri ile antikanser, anti-enfeksiyon ve anti-allerjik uygulamalar geliştirilmeye başlanmıştır. Bir DNA
molekülünün çapının 2 nm, kanda dolaşan antikor
proteinlerinin 15 ile 50 nm boyutlarında olduğunu
düşünürsek, nanobiyoteknolojinin, nanobilim ve tıp
alanına yakın gelecekteki getireceği yenilik ve açılımlar da kolayca anlaşılabilir.
ilgilendiren alanlarının genişliği daha da net anlaşılmaktadır.
1. Çevre
-Temiz hava
-Temiz su
-Çiftlik atıklarının idaresi
2- Hayvan sağlığı
-Hastalıkların teşhis ve tedavisi (antibakteriyel etki)
-İlaç salınımı
-Gen veya DNA dağılımı
-Aşılama
-İmmunoloji
-Hayvan yetiştiriciliği
3.Hayvan besleme
-Yem kalitesi ve besleyici değeri
-Yem katkı maddeleri
Nanoimplantlardan akıllı ilaç salım sistemlerine,
nanobiyomakinalardan, biyoinformatik ve genomik
uygulamalar için DNA çiplerinin nanofabrikasyonuna, mezenşimal kök hücre bazlı organ mühendisliği
uygulamalarından, monoklonal antikorlar ve DNA kökenli ligantların nano görüntüleme amaçlı kuantum
noktacıklarıyla birlikte kullanımlarını da kapsayan
geniş bir yelpazede nanoteknoloji araştırmaları ülkemizde de sürdürülmektedir. Türkiye’de nanoteknoloji konusunda araştırma yapan merkezlerden
bazıları şu şekilde sıralanıyor: Bilkent Üniversitesi
Ulusal Nanoteknoloji Araştırma Merkezi, Anadolu
Üniversitesi İleri Teknolojiler Araştırma Birimi, Orta
Doğu Teknik Üniversitesi Nanoteknoloji ve Nanobiyoteknoloji Araştırma Merkezi, Gebze İleri Teknoloji
Enstitüsü Nanoteknoloji Merkezi.
Nanoteknoloji moleküler ve hücresel biyoloji, biyoteknoloji, veteriner fizyoloji, üreme ve daha pek çok
alanda yeni imkanlar sağlayabilecek böylece tarım
hayvancılık ve gıda alanlarında uygulanabilecektir.
Nanoteknoloji çiftlik hayvanlarının yetiştirilmesi,
bakım ve beslenmesinde hayvan sağlığı, üretimi,
üremesi, hijyen uygulamaları alanlarında pek çok
soruna yanıt bulma potansiyeline sahiptir. Ayrıntılı
olarak ele alındığında nanoteknolojinin hayvancılığı
22 MEKTUP ANKARA Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 4
-Yemin işlenmesi
-Yemin ambalajlanması ve depolanması
-Yemlerde bulaşıklık tespiti
-Analitik metotlar
-Sindirim ve emilim
-Ekonomik kar
4.Hayvansal ürünler
Et endüstrisi (nanoet)
Süt endüstrisi (nanosüt)
Yumurta endüstrisi (nanoyumurta)
Hayvansal ürünlerin paketlenme kalitesi ve teknolojisi (nanopaket)
İnsan ve hayvanlarda hastalıkların teşhisi ve tedavisinde nanobiyoteknolojik gelişmeler
Nano teknolojinin sağlık alanında da önemli gelişmelere yol açacağı özellikle kanser tedavisinde yeni
açılımlar yaratacağı düşünülmektedir. Nano taşıyıcılar ile ilaçlar vücudun istenilen bir bölümüne gü-
2000’ Li Y ılların D e vr i m i : N a n o te kn o l o j i
venli bir şekilde ulaştırılabilecek, nano robotlar ile
hücreler onarılıp, bağışıklık sistemi kontrol altında
tutulabilecek. Kemik içi protezler de bu teknoloji
kullanılarak yapılacak.
Hayvanlarda akıllı ilaç salım sistemleri sayesinde
çok küçük miktarlarda antibiyotik kullanımı mümkün olabilecektir. Moleküler kodlu “adres etiketli”
paketlenmiş ilaçlar vücutta doğru bölgelere salınabilecektir. Nano ve mikro ölçekli mekanik sistemler
böyle bir sistemde taşıyıcı olarak hizmet edecektir.
Kimyasal saptama yeteneği ile yüklü akıllı salım sistemleri her ihtiyaç duyulduğunda besin madde veya
ilaç salınımını regüle ederek çiftlik hayvanlarında
antibiyotik kullanımını minimize edecek ve tedavi
harcamalarını azaltabilecektir.
Ayrıca nano ölçekli taşıyıcı sistemler sayesinde veteriner ilaçlar gastrointestinal sistemden korunarak
optimal etki için istenen dokuda ve hızda salınabilecektir. Örneğin, trivalent krom (Cr (III)) glikoz tolerans faktör (GTF)’ün bir bileşeni olup insülinin işlevini artırmak suretiyle karbonhidrat, yağ ve protein
metabolizmasında hayati öneme sahiptir. Kromun
emilimi, kullanımı gastrointestinal sistemdeki duru-
24 MEKTUP ANKARA Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 4
muna bağlıdır. Nanoteknolojik olarak üretilen krom
nanokomposit (CrNano) dokularda; mikropartiküllerden 15- 250 kat daha fazla emilim ve biyoyararlanım
kapasitesine sahiptir. Sonuç olarak da karkas özellikleri, et kalitesi ve iskelet kaslarının ağırlığı üzerinde
faydalı etkilerinin olduğu ortaya çıkmaktadır.
Akıllı salım sistemleri aynı zamanda ilaçların, nutrasötiklerin, besin maddelerinin, gıda takviyelerinin,
biyoaktif bileşiklerin, probiyotiklerin kimyasalların
ve aşıların salınımını izleme kapasitesine sahiptir.
Kanser vakalarında kullanılan ilaçlar, kanserli hücrelere ulaşamadan etkisini yitiriyor. Ama nano parçacıklar bu konuda daha ısrarcı; kanserli hücrelerin büyümesini önlüyor ve onları yok ediyor. Ayrıca
ameliyatlarda kullanılan aletlerin geliştirilmesinden
kimya ve elektronik alanındaki gelişmelere kadar
nano teknolojinin kullanım alanı çok geniş. Vücuda
gönderilecek programlanabilir makineler sayesinde
vücuda ek bir bağışıklık sistemi de kazandırabilirler. Hedef hücrelerin özellikleri programlandığında,
mesela grip virüslerine saldırabilirler ve hastalık şe-
2000’ Li Y ı l l a rı n De v ri mi : Nan otek n oloji
killenmeden virüsu elimine etmek mümkün olabilir.
geliştirdikleri mikroçip sayesinde kanserli hücrelerin
Aynı zamanda vücuttaki her bulguyu rapor edip dok-
bulunması, kanserin türü, ve hangi aşamada olduğu
torluk da yapabileceği ifade edilmektedir.
30 dakikada saptanabiliyor ve seyri ile tedavinin et-
Hayvanlarda hastalıkların erken teşhisinde biyoçip-
kileri konusunda kesin veriler elde edilebiliyor.
ray) bir silikon çemberde depolanan yüzlerce veya
Hayvansal üretimde nanoteknolojik gelişmeler
binlerce suni DNA iplikçiklerinden oluşmuştur. Biyo-
Yemlerin kalitesi, sindirilebilirliği ve emiliminin iyi-
ler kullanılabilmektedir. Bir biyoçip (veya mikroar-
çipler kuş gribi, deli dana gibi halk sağlığını tehdit
eden patojenlerin kaynağını bulmada, farklı türden
hayvansal ürünlerin varlığını saptamada ve gıda ve
yemlerin kaynağını izlemede kullanılabilir. DNA biyoçiplerinin biyolojik savaş ajanları veya hastalıkları
saptamada kullanılan; çok küçük protein ve kimyasalları saptayan türleri de bulunmaktadır. Biyoçipleri kullanarak kan, doku ve sperm gibi biyolojik ör-
leştirilmesi, yem katkı maddelerinin üretilmesi, özel
biyosensörlerin üretilmesi, yemlerin işlenmesi, ambalajlanması ve depolanması, yemdeki bulaşıklığın
saptanması, pestisit, herbisit ve gübre kullanımında
daha etkili ve güvenli sistemlerin geliştirilmesi gibi
pek çok konuda nanobiyoteknolojiden faydalanılmaktadır.
nekler hemen analiz edilebilmektedir. Biyoanalitik
Yem endüstrisinde pek çok nanoteknolojik uygula-
nanosensörler bir biyolojik materyal veya dokunun
malar mevcuttur. Bu yemin tadını, lezzetini ve diğer
kullanımıyla bir kimyasalı saptayan veya ölçen araç-
özelliklerini artırmak için yemin doğal içeriğindeki
lar veya sistemlerdir. Bu bize tarımda ve çiftlik hay-
küçük modifikasyonlardan esansiyel besin maddele-
vanlarında çok küçük miktarlardaki kimyasal bulaşık-
rinin vücutta biyoyararlılığını artırmaya kadar uza-
lıkları, virus veya bakterileri saptama imkanı sağlar.
nan çok daha büyük modifikasyonlara kadar uzan-
Ayrıca, Nano teknoloji ile işlenmiş gümüş, bakterile-
maktadır.
rin üremesini engelleyebiliyor ya da yaşamlarını zorlaştırıyor. Nitekim bu konuda broylerlerde yapılmış
çalışmalar mevcuttur.
ve küçük besin maddelerinin taşınmasını etkileyebilmekte ve besin maddelerinin daha etkili şekilde
Nanosheller yeni bir tür optik ayarlanabilir (örneğin silikon) ultra ince metalik tabaka ile kaplı bir
dielektrik çekirdekten oluşan
Nanopartiküller yemlerdeki besin madde profilini
nanoparçacık türü-
dür. Nanosheller uygulanan hedeflenen maddelerle
hayvanın kan dolaşımına enjekte edildiğinde kanser
hücrelerini aramakta ve bu hücrelerin yüzey reseptörlerine tutunmaktadır. Nanomateryallerin diğer
bir şekli kuantum noktacıklarıdır (Quantum dots).
Bunlar nanometre-ölçekli kristallerdir ve esas olarak
optoelektronik uygulamalar için geliştirilmiştir. Kuantum noktacıkları hayvanın kan dolaşımına enjekte
edilebilmekte ve arızalı hücreleri tespit edebilmektedir. Kuantum noktacıkları ışığa yanıt verdiği için
ışık ile vücudu aydınlatmak ve kanser hücrelerini
öldürmek için yeterli ısıyı üretmek kuantum nok-
kullanılmasını sağlayabilmektedir.
Yemlerin modifikasyonu ürün kalitesi ve değerinin
yanı sıra hayvansal üretimin etkinliğini artırmak için
ve sağlık üzerinde olumlu etkisi olan (fonksiyonel)
hayvansal gıda üretmek amacıyla da kullanılmaktadır. Çoğu yemler özellikle gelişmekte olan ülkelerde
yeterli besleyici değere sahip değildir. Böyle yemlere
besin maddelerinin ilavesi uygun bir yaklaşım olmaktadır. Enzimler, mikro besin maddeleri ve biyoaktif
maddeler yemlerin sindirimini, emilimini ve hayvanın genel sağlığını iyileştirmeye yardım edebilir.
Nano ölçekli taşıyıcılar; miseller, lipozomlar, nanoemilsiyonlar, nano-protein-karbonhidrat kompleksleri, nano-lipit partikülleri bu amaçla kullanılabilir.
tacıklarını stimüle etmekle mümkün olabilir. Zira
Günümüzde nano ölçekli bazı ürünler mevcut bulun-
vücudun infrared ışık ile aydınlatılması hücre ısısını
maktadır. Gıda kaynaklı patojenleri azaltmak için
yaklaşık 55C’ye çıkarabilir ki bu tümör hücrelerini
zararlı bakteriler ile bağlanan biyoaktif polistyrene
yakar ve öldürür.
nanopartiküller içeren civciv yemleri üretilmiştir.
Toronto ve Queens Üniversiteleri ve Prenses Mar-
Killer pek çok bölgede bulunmaktadır ve bazı killer
garet hastanesi bilim adamlarının nanoteknoloji ile
mikotoksinleri bağlamaktadır. Nanokiller
(örneğin
Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 4 MEKTUP ANKARA 25
2000’ Li Y ılların D e vr i m i : N a n o te kn o l o j i
modifiye montmorillonit nanokomposit kanatlılarda
şullarında salınan antimikrobiyel bileşiklerle kaplı
aflatoksinin zararlı etkilerini hafifletmektedir. Ancak
materyaller geliştirmeye yönelik çalışmalar yapıl-
bazı mikotoksin türleri killerdeki tabakalar arasına
maktadır. Nanoteknoloji sayesinde çok daha hassas
geçemeyecek kadar büyüktür ve bu yüzden absorbsiyonu zordur. Nanoteknoloji ile bu tabakalar arası
boşluğu artırarak bu problem çözülebilmektedir.
Kilin nanoteknoloji ile modifiye edilmesi adsorban
yüzeyini ve sonuç olarak da mikotoksin bağlama kapasitesini artırabilmektedir.
Bağırsaklarda liposomların oluşumuyla yağların sindirimindeki doğal stratejiyi taklit ederek liposomal
teknolojiler geliştirilmiştir. Nanokapsüllü miseller
esansiyel yağlar, antioksidanlar, coenzim Q10 ile vi-
ve çok daha küçük sensörler üretilebilmektedir. Bu
nanomateryaller patojenleri tespit etmekle kalmayıp onları bağlayarak uzaklaştırmayı da başarabilmektedir. Nano kablolar kullanılarak minya-
tür taşınabilir mikrobiyodetektörler geliştirilmiştir.
Bunlar
spesifik patojen antikorlar ile toksinlerin
tespitinde floresan antikorları ve yem maddelerinde kimyasal bulaşıklığı saptayabilmektedir. Yine biyoçipler sayesinde yemlerde iz miktarlarda bulunan
tamin, mineral ve fitokimyasalların biyoyararlılığını
maddeleri belirlemek mümkün olabilmektedir.
artırmak için taşıyıcı olarak kullanılmaktadır. Fenol-
Kimlik koruma yoluyla gıda güvenliği
ler, mineraller ve mikro besin maddeleri gibi aktif
bileşiklerin nanopartiküllerle kaplanması onları oksi-
Kimlik koruma sistemi tüketiciye tarımsal üretimde
dasyondan korumaktadır ve test reseptör bölgelerini
kullanılan uygulamalar ve aktiviteler hakkında bilgi
kaplamak suretiyle kötü tatlarını maskeleyebilmek-
sağlayarak değerini artıran bir sistemdir. Bugün kim-
tedir. Yine vitamin E, Omega 3, 6 ve 9 da nanotekno-
lik koruma yoluyla tüketicilere ve paydaşlara çift-
lojik olarak kapsüllenerek ısı, ışık ve oksijen zararla-
lik orjini, üretimde kullanılan çevresel uygulamalar,
rına karşı dayanıklı hale getirilebilmektedir.
gıda güvenliği, hayvan refahı hakkında bilgiye ulaş-
Yemlerin işlenmesi, ambalajlanması ve depolanma-
mayı sağlar. Tarımsal ve hayvansal ürünlerin güvenli-
sında nanoteknolojik uygulamalar hem tüketici hem
ğinin sağlanması nanoboyutta kimlik koruma yoluyla
de üreticiler için pek çok faydalar sağlamaktadır.
önemli derecede iyileştirilebilmektedir. Hayvanın
Nanopartiküllerin ultra ince boyutları ve buna bağlı
doğumu veya kuluçkadan çıkışı, medikal geçmişi,
olarak çok geniş yüzey alanı onları pek çok uygula-
çiftlik, kesimhane, et işleme ünitesi ve tüketicinin
mada geleneksel makro ölçekli yapılardan çok daha
fonksiyonel ve etkili kılmaktadır. Nanoteknolojik
olarak aktif ambalaj ve akıllı ambalaj olmak üze-
sofrası arasındaki hareketlerindeki bütün aşamalar
izlenebilir
re 2 yeni tip yem ambalaj sistemleri geliştirilmiştir.
Sonuç olarak hala kuluçka döneminde olan nanotek-
Aktif ambalajda kil nanopartikülleri ile kaplı plastik
noloji yeni yuzyılda kritik bir teknoloji devrimi ola-
bir film tabakası sayesinde oksijen, karbondioksit ve
nemin yeme ulaşması engellenmektedir. Antimikrobiyel özellikli akıllı ambalajlar ise çevre koşullarına
yanıt veren, raf ömrü sırasında patojen veya kimyasal kontaminasyonun varlığı konusunda ambalaj
rak karşımıza çıkmakta ve 2025 yılına kadar gelişmesini tamamlaması ve hayatımızın her alanına girmesi
beklenmektedir. Biyoteknoloji devrimini kaçıran
ülkelerin nanoteknoloji devrimini yakalaması büyük
rengini değiştirerek tüketiciyi uyaran nanopartiküllü
önem taşımaktadır. Zira nanoteknolojinin gelişmişlik
ambalajlardır. Antibakteriyel ve antifungal özelliği
geri kalmışlık arasındaki uçurumu daha da büyütece-
olan gümüş nanopartikülleri ile kaplı plastik taşıyı-
ği bir gerçektir. Yakın bir gelecekte, bir ülkenin na-
cılar üretilmiştir. Bu sayede yemler uzun süre daha
noteknolojideki seviyesi o ülkenin gücünün bir gös-
taze kalabilmektedir.
tergesi olabilecektir. Dünya ülkelerinin 2008 için bu
Yem endüstrisinde mikrobiyel güvenliğin önemli bir
teknolojiye ayırdıkları pay 8.6 milyar dolar. 2015 yılı
kısmı yem işleme ekipmanlarının ve alanlarının mik-
için belirtilen rakam ise 1 trilyon dolar. Böyle büyük
roorganizmalar ve sporlarla bulaşmasıyla ilişkilidir.
yatırımların yapıldığı bir alanda hayvancılık sektörü-
Yeni nesil kendi kendini temizleyen, belli çevre ko-
nün de nasibini alacağı anlaşılmaktadır.
26 MEKTUP ANKARA Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 4
Ro de ntl e r; Ve rdi kl e ri Za ra rl a r v e M üc a de l e Yön tem ler i
RODENTLER; VERDİKLERİ ZARARLAR VE
MÜCADELE YÖNTEMLERİ
Dr. Özge SIZMAZ
Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalıkları Anabilim Dalı
e-posta: [email protected]
Yem sanayini ve kümesleri ilgilendiren, önemli maddi kayıplara ve zaman zaman da hijyen kurallarının
alt üst olmasına neden olan kemiriciler (rodentler)
arasında dünya çapında dağılmış en önemli türlerini ve bu türlerin özelliklerini şöylece sıralayabiliriz;
Adi sıçan(Norveç sıçanı, Kahverengi Sıçan veya lağım
sıçanı) (Rattus norvegicus), bazen gemi sıçanı veya
siyah sıçan ismi de verilen çatı sıçanı (Rattus rattus)
ve ev Faresi (Mus musculus). Bunun yanında yerel
türler de mevcuttur.
Kır faresi (Apodemus sylvaticus); bulaşıcı hastalık
taşıyan zararlı hayvan sayılabilecek, uzun kuyruklu
diğer bir fare türüdür. Bu tür tarım alanlarında sık sık
görülür, bina içerisine zaman zaman girebilir.
Kemirgenlerin Taşıdığı Hastalıklar
•
•
•
•
•
•
•
•
Veba (plaque)
Salmonella
Leptospiroz
Sıçan tifüsü (pire tifüsü)
Ricketsia çiçeği
Kuduz
Streptobasilloz
Trişinoz (trichinella spiralis)
Fare ve sıçanların dikkat edilmesi gereken
özellikleri
• Kemirgenlerdir, kazma, tırmanma, atlama ve
yüzme gibi eylemleri vardır.
• Beş duyu arasında en gelişmişi dokunma duyusuyken, koku almaları da çok hassastır. Bazı deliller,
sıçanların eşyalar üzerinde insan kokusunu alarak bu eşyalardan kaçındıklarını göstermektedir.
Ancak bu kaçınma (uzak durma) reaksiyonu çok
kısa sürmektedir. Bu nedenle, kapan ve tuzaklarda insan kokusunu gizleyici önlemlerin alınması
gereksizdir.
• Üreme ve yaşam süreleri dikkate alındığında sık
üredikleri ve kısa süre yaşadıkları görülmektedir.
Bu hayvanlar yıl boyu mevsime bağlı olmaksızın
üreyebilirler. İlk yavrularını fareler 2, sıçanlarda
4 aylıkken yaparlar. Ortalama 4-12 yavru doğururlar. Yaşamları boyunca 5-6 kez yavrularlar. Yaşam süreleri 12 ay kadardır. Gebelik süreleri 21
gündür.
• Oldukça aktif hayvanlardır ve depolarda, yem yığınları arasında bütün yaşamlarını sürdürebilirler.
Su ihtiyaçları son derece azdır.
• Tüm dünyada yılda 33 milyon ton gıdayı tahrip
ettikleri düşünülmektedir. Yediklerinden fazlasını kontamine ederler. Sıçan ve fareler çoğunluk
• Diğer endoparazitler
FARE VE SIÇANLARIN BELİRGİN ÖZELLİKLERİ Belirgin
Özellikleri
Norveç (Adi ) Sıçanı
(Rattus norvegicus)
Çatı Sıçanı
(Rattus rattus)
Ev Faresi
(Mus musculus)
Ağırlık
100-500 gr.
80-300 gr.
10-21 gr.
Baş-vücut
Burun küt ve kalın yapıda, vücut 8-25
cm boyunda
Burun silindirik ve kesik yapıda, vücut
19-25 cm boyunda Burun silindirik ve kesik
yapıda, vücut 6-10cm. boyunda
Kuyruk
Kuyruk vücuttan kısa ve 16-21 cm
boyunda.
Kuyruk vücuttan uzun ve 19-25 cm.
boyunda.
Kuyruk vücutla eşit veya az kısa
kuyruğun her tarafı koyu renklidir
Tüyleri
Sırt kahverengimsi gri, karın gri
renklidir.
Sırt kahverengimsi –gri
karın beyazımsı- gri ve
siyah renklidir.
Sırt kahverengimsi- gri karında gri
Yaşama
Ortamları
Oyuklarda, çöplüklerde kanalizasyonlarda, iç ve dış alanlarda
yaşarlar.
İyi tırmanıcı yapıda olup, sıklıkla yer
üstünde, yer altında ve ağaçlarda
yaşarlar.
Tırmanıcı yapıda olup,
kovuklarda, ve duvar içlerinde
yaşarlar.
Rod e n t le r; Ve rd ik le r i Z a r a r l a r ve M ü c a d e l e Yö n te ml e ri
gece yerler. Hayvansal veya bitkisel her türlü yiyeceği yerler. Öncelikli tercihleri ise hububatlardır. Bireysel olarak günde kendi ağırlıklarının % 10
kadar yem tüketirler. Sıçanlar su içmeye ihtiyaç
duyarlar.
• Zehire ve tuzak yiyeceklere karşı çekingenlikleri
vardır. TEK DOZDA ZEHİR konmuş yiyecekten yediklerinde rahatsızlık hissederse, zehirli yemden
uzun bir süre uzak dururlar. Bu davranış ZEHİRE
KARŞI ÇEKİNGENLİK olarak tanımlanır. Sıçan gerekse fareler bu nedenle gıda ile yeniden karşılaştıklarında, gıda zehirsiz olsa dahi, yemden
uzak dururlar. Bu davranışa da TUZAK YEMİNE
KARŞI ÇEKİNGENLİK denir. Warfarin gibi birden
fazla dozdaki zehirler, hemen tesir etmediklerinden, hayvan, rahatsızlık hissedene kadar öldürücü dozu yemiş olacaktır ve böylece zehire karşı
çekingenlik söz konusu olmayacaktır.
• Yalanmak suretiyle temizlenirler ve bu durum
kemirici hayvanların kontrolünde zehirli tozların
kullanımını mümkün ve etkili kılar.
Kontrol ve mücadele
Kontrol işleminin uygun bir şekilde planlanabilmesi
için, zararın tam anlamıyla incelenmesi gerekir. Her
bir sıçanın yılda işletmeye verdiği zarar 2€’dur. Özellikle işletmelerde ahşap ve elektrik tesisatına zarar
verirler. Yem kaybı olarak ise; Sıçan; yem tüketimi
30 g yem/sıçan/gün olduğu düşünüldüğünde 100 sıçan yılda bir ton yem tüketir. Günümüzde 1 kg tavuk
yemi fiyatının yaklaşık 1,3 olduğu düşünüldüğünde
işletmenin uğrayacağı zarar 1300 ’ye ulaşmaktadır.
Kemiricilerin verdiği zararın incelenmesinde önemli belirteçlerden biri dışkı izleridir. Yılda sıçanlar 25
bin, fareler 17 bin dışkı tanesi çıkarırlar (Şekil 1).
Kontaminasyon da dışkı, idrar ve kılları ile çevrelerini enfekte ederek gerçekleşir.
Şekil 1. Bazı kemirgenlerin dışkı şekilleri
28 MEKTUP ANKARA Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 4
Zararı incelemenin esas gayesi zararın tamamının
tespit edilmesidir. Bu nedenle çoğu zaman bitişik
mülkiyetlere de girerek inceleme yapılması gerekmektedir. Eğer buralarda da zarar tespit edilirse,
kontrol uygulamasına bu mevkiler de dahil edilmelidir. Sıçanların yarattığı zararın kusurlu kanalizasyon sisteminden kaynaklandığını tahmin ediliyorsa,
yakın çevredeki lağım deliklerine de zehirli tuzaklar
hazırlanmalıdır. Kusurlu kanalizasyonlar tamir edilmek üzere rapor edilmelidir. Bazı hallerde zarar o
kadar geniş alana yayılmıştır ki, bu alanın tamamını
bir seferde kontrol altına almak mümkün olamaz. Bu
durumda söz konusu alanı uygun kısımlara ayırarak
bunları sırasıyla kontrol altına almak gerekir. Çevrede;
• bir dışkı peleti ya da dişlenmiş bir yiyecek görülürse yakın çevrede
100
• 1 hayvan görülürse ,
100- 500
• birden çok hayvan görülürse,
400- 1000
• çok sayıda hayvan görülürse
5000
• adet fare ve sıçan mevcudiyetini düşünmek gerekir.
Mücadele yöntemleri ise; kimyasal yöntemler (Zehirli yemler, fumigasyon: diğer yöntemlerin başarısızlığında başvurulacak son yöntemdir, sadece fumigasyon operatörleri uygulamaya yetkilidir. Çinkofosfür
akut zehirlemeler için kullanılır, Kumadin benzeri
ilaçlarda antikoagulan uzun dönem zehirlemeler için
kullanılr. Panoromik bir hafızaları vardır. Gödüklerini hafızalarına alırlar. Kuşkulandıkları yerlerden
geçmezler. Bu nedenle yeni konulan kapan ve kapalı
zehir yemlik kutularına bir kaç gün uğramıyabilirler.
Günümüzde akut zehirlerin yerini, hedef dışı canlılara yüksek güvenlikte olmaları nedeniyle antikoagulant rodentisitler almaktadır. Etkileri akut zehirlere göre birkaç gün geç başlamakta, ancak kazara
alımlarda Vitamin K1 ile tıbbi müdahale imkanı bulunmaktadır), fiziksel yöntemler (Tuzaklar, koruyucu
önlemler, ultrasonik fare kovucuları vb. Fareler çok
belirsiz iz (dışkı veya kemirme izi) bıraktıkları için,
bina içinde tavan ve çatı araları, pervaz araları, duvarlardaki delikler, yağmur suyu boruları ve benzeri
yerlerin dikkatle araştırılması gerekir. Bina dışında
ise; toprak yığınları, çöp konteynerleri civarı, saman
yığınları, su kanalı olarak kullanılan yerlere bakılmalıdır. Giriş noktaları tespit edildikten sonra uygun
tekniklerle kapatılmalıdır) ve biyolojik yöntemler
(Mücadelede diğer canlıların kullanılması) olarak sıralanırlar.
SADECE MSD HAYVAN SAĞLIĞI
TEDARİK EDEBİLİR
İşinizi kolaylaştırır, zorlaştırmaz
Her yeni tip IB varyantına karşı birebir mücadele yaklaşımı, hastalıktan
korunmayı daha da zorlaştırır. Bu yüzden MSD Hayvan Sağlığı olarak;
kolay,güvenilir ve geniş spektrumlu respiratorik koruma süreci için
Protektotip diyoruz.

Benzer belgeler

Hindilerde salmonellanın başarıyla azaltılması

Hindilerde salmonellanın başarıyla azaltılması besin maddeleri ile kıyaslandığında kanatlı hayvanların beslenmesinde daha az öneme sahiptirler. Çünkü hamsellülozun sindirimini sağlayan sellülaz enzimi sadece bazı bakteriler tarafından salgılanm...

Detaylı

Salmonella Önemli bir insan patojeni, Mine Hoşgör Limoncu

Salmonella Önemli bir insan patojeni, Mine Hoşgör Limoncu BİLEŞİMİ: Tylan G 250 Veteriner İlaçlı Premiks açık kahverenkli, akışkan, granüler bir üründür. Her kg’da 250 g tilosin aktivitesine eşdeğer tilosin fosfat bulunur. Taşıyıcı olarak soya unu içerir....

Detaylı

Avrupa ve Amerika`da Salmonella Kontrolündeki Başarı ve

Avrupa ve Amerika`da Salmonella Kontrolündeki Başarı ve Yılda 4 kez 3 ayda bir yayımlanır. Veteriner Tavukçuluk Derneği Adına Sahibi Prof. Dr. Ahmet ERGÜN Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Prof. Dr. U. Tansel ŞİRELİ Yayın Kurulu Prof. Dr. Mehmet AKAN Prof. Dr....

Detaylı

Poultry Meat and Salmonellosis Belgin Sırıken1, Haldun Türk2

Poultry Meat and Salmonellosis Belgin Sırıken1, Haldun Türk2 ve ısıtma gibi bazı işlemlerde etki edebilmektedir. Örneğin aşırı derecede bir ısıtma işlemi yemlerdeki proteinlerin karbonhidratlarla birleşerek kolay kolay çözünmeyen bileşikler meydana getirmesi...

Detaylı