2003 Kasım Sayı - xn--sevgiyaynlar

Transkript

2003 Kasım Sayı - xn--sevgiyaynlar
SAYI: 112944 2003/11 FÝYATI: 2.500.000
Verdiklerimizi Deðil
Aldýklarýmýzý Unutmamalýyýz
Dr. Refet KAYSERÝLÝOÐLU
Ý
Aylýk Kültürel ve
Siyasi Dergi
Cilt: 35
Kasým 2003
Sayý: 418
SEVGÝ YAYINLARI
TÝC. LTD. ÞTÝ.
adýna
Sahibi ve Genel Yayýn
Müdürü
Dr. Refet Kayserilioðlu
Yazý Ýþleri Müdürü:
Güngör Özyiðit
Yayýn Kurulu:
Güngör Özyiðit
Nelda Bayraktar
Özenç Kayserilioðlu
Hale Ürkmezgil
Haberleþme Sorumlusu:
Kazým Erdemoðlu
212 - 250 42 42
Okur - Abone Ýliþkileri:
Kazým Erdemoðlu
212 - 252 85 85
Yönetim Yeri:
Aydede Caddesi
Kývýlcým Apt. No.4/5
34437 Taksim, ÝSTANBUL
212 - 250 42 42
Yazýþma Adresi:
SEVGÝ DÜNYASI
P.K.471-Beyoðlu, 34437
ÝSTANBUL
Mizampaj ve
Teknik Danýþman:
Hale Ürkmezgil
Dizgi:
Özenç Dizgi
Baský:
Anka Basým
212 - 629 01 83
Fiyatý: 2.500.000 TL.
Yýllýk Abone:
30.000.000
Yurt Dýþý: 35.000.000 TL.
Ç
Ý
N
D
E
K
Ý
L
E
R
Sevgili Dostlar
Dr. Refet Kayserilioðlu .................................... 1
Verdiklerimizi Deðil
Aldýklarýmýzý Unutmamalýyýz
Dr. Refet Kayserilioðlu ............................................. 2
Dinin Özü ve Gerçek Yüzü
Güngör Özyiðit ............................................ 6
Hedeflerimize Nasýl Ulaþabiliriz
Ali Rýza Tanaltay ...................................... 41
Musiki - Ses ve Renk ile Tedavi
Yavuz Yektay ............................................. 13
Sakin Uyanýklýk
Nadide Kýlýç .............................................. 18
Sorularla Ruhsal Olaylar
Özenç Kayserilioðlu ........................................... 21
Ýnternetten ...................................................... 24
Ýki Yaþam Arasýnda
Çev: Arýn Ýnan ........................................ 26
Durun, Kalkýn, Dinlenin
Zehra Ýskender ........................................... 30
Kendime Mektuplar
Nelda Bayraktar ............................................. 32
Esinler
Olgay Göksel ............................................... 34
Atatürkten Özlü Sözler
Ýnternetten ...............................................35
Iþýðýn Hazinesi
Çeviren: Nelda Bayraktar ..................................... 36
Arýnmak Ama Nasýl
Arýn Ýnan ...............................................41
Ýktidar Olmak ilr Muktedir Olmak
Uður Uzunhekim .................................................. 45
GUINESS Buluþlar Kitabý
Norris Mc Whirrer ............................................ 47
Sevgi Dünyasý
1
Sevgili Dostlar
Zaman ve ömrümüz, Yaratanýmýzýn bizlere lütfen hediye
ettiði yükselme, arýnma ve üstün olma süresidir. Yaratan
bize olan sevgisinden, yaþamamýzý ve olgunlaþmamýzý
saðlayacak dünya ortamýný, o ortama uygun bedenimizi,
yaþamamýzý kolaylaþtýran diðer canlýlarý yaratmýþtýr.
Ýnsanlardan beklediði de akýllarýný ve ruhlarýný geliþtirerek
ve gönüllerini arýtarak, diðer insanlarla yardýmlaþmalarý,
O'nun varettiklerini ve O'nu sevmeleridir. O'nun gösterdiði
doðru yoldan gitmeleridir. Sevgisinden varettiði kullarý bunu
yaparlarsa, Yaratan'ýn kazanacaðý sadece sevinçtir ve
mutluluktur. O'nun insandan istediði baþka bir þey yoktur. Aslýnda her þeyi veren odur.
Bilinçli bir anata da evlâtlarýnýn yükselmesini, iyi, doðru, çalýþkan, bilgili ve herkesi
seven insanlar olmasýný ister. Öyle olmalarý o anataya sevinç ve mutluluk verir, olmamalarý,
kötü yolda heder olmalarý da üzüntü verir. Onlarýn evlâtlarýndan beklediði baþka bir
menfaat yoktur. Çünkü bilinçli bir anata evlâtlarýný bir nevi yatýrým aracý gibi görmez.
Sevgilerinin gereði olarak evlâtlarý için, her fedakârlýða seve seve katlanýrlar. Onlarýn
yükselmelerinden, sevilen, hayýrlý, baþarýlý insan olmalarýndan sevinç, mutluluk ve övünç
duyarlar. Evlâtlarýnýn kötü yolda heder olmalarý, anarþist ve terörist olmalarý, zalim,
vicdansýz olmalarý, onlarý üzer. Yükselebilecekken alkol ve uyuþturucu baðýmlýlýðýyla
geleceklerini karartmalarý, onlara büyük azap verir. Ýþte anatanýn dünyadaki cenneti de,
cehennemi de budur.
Bugün tüm dünyada insanlar kötü yolda, kötülük yolunda yarýþýyorlar. Feryat, gözyaþý,
beddua ve lânet bitmiyor. Dünya hýzla karanlýk bir uçuruma doðru gidiyor. Düþünebilenler,
olaylarý, dünyayý, insanlarý inceleyebilenler, bu büyük felâketin, bu korkunç sonun
dehþetiyle ürperiyorlar. Ricalarý, uyarmalarý, yalvarmalarý, çýrpýnmalarý büyük gürültü
içinde kaybolup gidiyor. Filmler, müzikler, her çeþit toplumu etkileme araçlarý þuursuzca,
kötülüðü, vahþeti, canavarlýðý, fuhuþu, her çeþit sapýklýðý alabildiðine körüklüyor. Hürriyet
adýna her çeþit adiliðe yeþil ýþýk yakýlýyor.
Ve topluma yön vermesi beklenen yöneticiler, kendi kýsýr çýkar kavgalarýndan baþka
bir þeyle uðraþmaya vakit bulamýyorlar. Kimse kimseyi sevmiyor, kimse kimseye acýmýyor,
kimse kimseye yardým etmeye, el uzatmaya hevesli deðil. Bu gidiþ elbette gözyaþýna
doðrudur. Elbette felâkete ve uçuruma doðrudur. Çünkü dünya tekâmül ve yaþama ortamý
olmaktan çýkýyor.
Ama dünyayý yok etmeye izin verilemez. Çünkü dünyayý biz yaratmadýk. Onun elips
yörüngesinde, belli meyille, hiç þaþmadan dönüp durmasýný saðlayan biz deðiliz.
Onu insan için en uygun yaþama ortamý yapan da biz deðiliz. Þimdi insanýn insaný
uyandýrmasý için, insanýn insaný kurtarmasý için bir mühlet daha veriliyor, ümitle bir süre
daha bekleniyor. O süre de geçerse topluca felâketlerin yaðacaðýndan kimsenin þüphesi
olmasýn. Allah için bir nesli yok etmek, insanlarý taze bir fidan gibi kökünden söküp almak
hiç zor deðildir.
Doðruyu görenlere, gerçeði öðrenenlere, insaný sevenlere, Yaratanýn buyruðuna uyanlara
büyük görev düþüyor. Her sýkýntýyý göze alarak, her zorluða ve acýya katlanarak, süratle
insanlarý uyarmalarý, uyandýrmalarý, doðruya çekmeleri, gerçek insanlýðý yeryüzüne
yaymalarý gerekiyor.
En Derin Sevgilerimle
Dr. REFET KAYSERÝLÝOÐLU
2
Sevgi Dünyasý
Verdiklerimizi Deðil
Aldýklarýmýzý Unutmamalýyýz
Dr. Refet KAYSERÝLÝOÐLU
Nesilden nesile zincirleme sürüp giden mutsuzluðun
gerçek nedeni aldýklarýný unutmaktan ve hep verdiklerini
düþünmekten ileri gelmektedir.
Sevgi Dünyasý
Karý koca kavgalarý çoðu zaman
taraflardan birinin veya her ikisinin çok
verdiklerini, fazla fedakârlýk ettiklerini
iddia etmelerinden çýkar. Bu iddianýn
arkasýnda, haksýzlýða uðradýðý ve ezildiði
sýzlanmasý ve kendine acýmasý yatar.
Meselâ kadýn þöyle der: “Sabahtan
akþama kadar köle gibi, hizmetçi gibi
çalýþýyorum, benim bundan kazancým
ne? Karnýmý nerede olsa doyururum.
Hem senin, hem çocuklarýn bütün
sýkýntýsýný ben çekiyorum. Boðaz
tokluðuna hizmetçilik ediyorum.”
Erkek bu iddialarýn karþýsýnda
köpürür: “Ben kimin için çalýþýyorum,
sabahtan akþama kadar. Kazandýðýmý
baþkalarýna mý yediriyorum. Elime
geçeni eve getirmiyor muyum? Nereden
evlendim. Eskiden arkadaþlarla ne güzel
eðlenirdik ve gezerdik. Þimdi bir akþam
bile evden çýkacak olsam kýyametler
kopuyor. Biz esir mi olduk? Senin
yaptýðýn ev iþi de ne ki, iki saatte biter.
Ondan sonra yan gel yat. Senin yaptýðýn
iþleri ben bir hizmetçiye de yaptýrýrým.”
Ve kavga böylece sürer gider. Her
iki taraf da devamlý verdiklerini
düþünmekte, aldýklarýný ise, yalnýz
unutmakla kalmamakta, üstelik inkâr
etmekte, ve deðersiz bir þey olarak
görmektedir. Arkadan her iki taraf da
arkadaþlarýna þikâyete baþlamaktadýr.
“Bu kadýna ne versem, ne yapsam
kadrini, kýymetini bilmez.” der erkek.
Kadýn da: “Ah kardeþ” der
arkadaþlarýna: “Bu adama ne yapsam,
ne versem deðerini bilmez, saçýný
süpürge etsen nafile, nankör adam.” Bu
þikâyetler ve bu tartýþmalar giderek
sevgiyi de, saygýyý da siler süpürür. Ev
içinde her an hýrlaþan iki düþman kiþi
belirir. Bu ortamda yetiþen çocuklarýn
da huysuz, bencil, kavgacý, ve
kompleksli olmasý gayet doðaldýr.
Çocuklar büyüdükçe önce anneyi,
3
sonra babayý, saymaz ve sevmez olurlar.
Onlarý yuvaya baðlayan maddi
ihtiyaçlardýr. Baba para verdiði,
çocuklarýn isteklerini yerine getirdiði
sürece iyi, vermediði zaman kötüdür.
Bunu gören baba üzgündür, çocuklarýna
kýzgýndýr. Anne çocuklarýna iþ
buyurmadýðý, onlarýn hizmetlerini
gördüðü, isteklerini yerine getirdiði
sürece iyidir. Yoksa kötüdür. Bunu gören
anne de çocuklarýnýn egoistliðine üzgün
ve kýzgýndýr. Çocuklar ise anne ve
babalarýnýn hep kendilerine vermekle,
hizmet etmekle yükümlü olduklarýný
düþünmekte, hep almayý istemekte, hep
aldýkça mutlu olacaklarýný
s a n m a k t a d ý r l a r. Ve r m e y e i s e
yanaþmamaktadýrlar. O çocuklar da
mutlu deðildirler, ilerde de mutlu
olamayacaklardýr. Ýlerde anne, baba olup
vermek zorunda kalýnca onlar da
þikâyetlere baþlayacaklardýr.
Bu zincirleme sürüp giden ve
nesilden, nesle geçen mutsuzluðun
nedeni, hep verdiklerini düþünmekten
ve, aldýklarýný unutmaktan ileri
gelmektedir.
ALLAH ÝLE ÝLÝÞKÝLERDE
Allah’a inanan veya inanmadýðýný,
söyleyen kiþiler, büyük bir sýkýntýyla,
dertle ve hastalýkla karþýlaþýnca o yüce
kudretten yardým dilerler. O sýkýntý
geçince de kendilerini Sevgisinden
Yaratandan,
ailesinden ve toplumdan
aldýklarýna karþýlýk, insan
kardeþlerine veren kiþi,
“Alma verme dolaþýmýný”
iyi iþler hale getirmiþ
demektir.
4
Sevgi Dünyasý
Vareden’i hemen unutuverirler. Bu
durumda hem inanan inancýnda içten
deðildir, hem de inanmadýðýný söyleyen
inançsýzlýðýnda içten deðildir. Onlarca
Allah’a inanmak bir menfaat saðlarsa
vardýr veya gereklidir.
giderek vermekte güçlük çekecek,
sonra hiç veremeyecektir. Halbuki o
Yaratandan aldýklarýný hiç unutmasa,
hep düþünüp dursa her zaman daha çok
vermek gereðini duyacak, böylece
dolaþýmý canlý tutacaktýr.
Oysa Allah’ýn varlýðýný bir insanýn
aklýyla, mantýðýyla idrak etmesi ve
gönlüyle duymasý, hissetmesi gerekir.
Onun varlýðý akýlda görülüp gönülde
duyulmaya baþlanýnca artýk ondan
gelenlerin bize acý da gelse sonunda
hayrýmýza olduðu bilinir. Çünkü O’nu
tanýmakla beraber, O’nun Sevgisinden
Varettiði kullarýna asla zulmetmediði
de öðrenilmiþ olunur. Ayný zamanda
O’nun abes iþ yapmadýðý, yanlýþ ve kötü
þeyleri kullarýna göndermediði bilinir.
Yine bilinir ki, “O yarattýðý varlýklarýn
daima geliþme, yükselme ve arýnma
yolunda olmasý için düzenler, yardýmcý
varlýklar ve âlemler varetmiþtir.”
Ýþte Yaratan’ý bu þekilde tanýyan kiþi
aldýðý her nefesi, rahatça ve saðlýkla
yediði her lokmayý, dünyada edindiði
her tecrübeyi ve her bilgiyi, aldýðý her
hazzý O’na borçlu olduðunu bilir. O’na
olan borcu nasýl ödeyecektir? O’nun
bizim verebileceðimiz hiçbir þeye
ihtiyacý olmadýðýna ve bizde olanlarýn
hepsini O verdiðine, onlarý elde etme
olanaðýný da O baðýþladýðýna göre ne
yapacaðýz? Borcumuzu ihtiyacý olan
kardeþlerimize ki onlar da O’nun
kuludur, yardým ederek ödeyeceðiz.
Sevgisinden Vareden’den aldýklarýna
karþýn insan kardeþlerine veren kiþi,
alma ve verme dolaþýmýný iþler hale
getirmiþ demektir. Bu dolaþým iyi
iþlediði sürece o kiþiye gelecekler
gittikçe çoðalacak, gittikçe daha
güçlenecek ve yücelecek demektir.
ALMA - VERME
DOLAÞIMINI iþler halde
tutan kiþiler; hayýrlý ve
örnek kiþilerdir. Onlar
verirken bir karþýlýk
gözetmezler, sadece
borçlarýný ödediklerini
bilirler.
Bu alma - verme dolaþýmýný bozan
kiþi, aldýklarýný unutup verdiklerini
gözünde büyütmeye baþlar. O,
TOPLUMLA ÝLÝÞKÝLERDE
Çoðu kiþi toplumdan þikâyet eder:
Toplumun bozulduðunu, çýkar
düþkünlüðünün, yalancýlýðýn, iki
yüzlülüðün arttýðýný, fuhuþun arttýðýný,
ahlâkýn çöktüðünü söyler. Bunun
karþýsýnda çok az kiþi toplumun
düzelmesi için çaba harcar. Toplum
canlý bir varlýksa, onun iyiye gitmesi
herkesin topluma olan borçlarýný
ödemesiyle olur. Herkes toplumdan
sadece almayý ve faydalanmayý
düþünürse, toplum giderek birbirini
sömürmeye çalýþan kiþilerden kurulu
bir topluluk olur. Toplumun bu hale
dönüþmesi herkesi rahatsýz eder.
Huzursuzluk ve mutsuzluklar öyle bir
toplumun olaðan halleridir artýk.
Toplumun geliþmesi ve herkesi
mutlu eden bir ortam olmasý, her
ferdin topluma bir deðer katmaya
çalýþmasýyla olur. Topluma deðer
katmak nasýl olacaktýr? Önce her ferdin
toplumun bir hücresi veya organý
olduðunu, o fert olmazsa bir yönünden
Sevgi Dünyasý
eksik kalacaðý idrak edilmelidir. Sonra
herkes diðer kiþilere iyi örnek olmak
zorunda olduðunu bilmelidir. Ýyi
örneklik, iyilik ve hizmet etmekle,
kendinde olanlardan kardeþlerine
vermekle ve herkese deðer vermekle
olur. Topluma katýlacak büyük
deðerlerse, yeni iþ imkânlarý, yeni
buluþlar ve herkese rahatlýk saðlayan
yeni düzenlerdir. Bunlarý meydana
getirmek daha büyük gayret, düþünce
ve emek gerektirir. Ama onlarýn hayrý
da o derece büyüktür. Yapanlara
kazandýracaðý mutluluk ve hayýrlar da
o derece sürekli ve güçlüdür.
Çoðumuz yaptýðýmýz iyilikleri ve
hizmetleri sayar dökeriz. Bunun
karþýlýðýnda nankörlükle, deðer
bilmezlikle ve kötülükle
karþýlaþtýðýmýzdan yakýnýrýz. “Ýyiliðin
karþýlýðýnda mutlaka iyilik görülür”
diye bir kural yoktur dünyada. Hattâ
çoðu kez iyiliðin karþýlýðýnda kötülük
görülebilir. Tabii her zaman böyle olacak
demek deðildir. Çoðu kez de iyiliðin
karþýlýðýnda daha büyük iyilikler
görülebilir. Ama bir kimse yapacaðý
iyiliði karþýlýk görmek için yaparsa o
kurnazca bir alýþveriþ olur. Ýyilik
Yarataný memnun etmek için, O’na
olan borcumuzu ödemek için yapýlýrsa
en güzel iyilik olur. Yaratandan mükâfat
beklesek de hakkýmýzdýr. Çünkü her
þeyi O’ndan alýyor, O’ndan istiyoruz.
Zaten biz istemeden de O bizim iyilik
yolunda olduðumuzu görünce bize verir.
En güzel olaný, verdiklerimizi ve
baþkalarýnýn hayrýna yaptýklarýmýzý
hemen unutmamýz ve onlarýn lâfýný
etmememizdir. Böyle yapýnca
iyiliðimizin karþýlýðýný beklemeyiz.
Karþýlýðý gelmedi veya kötü oldu diye
de üzülmeyiz.
Fakat bu sözlerimiz verdiklerini ve
yaptýklarýný gerçekten insani bir
5
duyguyla ve iyi kalplilikle yapanlar
içindir. Yoksa gösteriþ için, ya da
övünmek ve gururlanmak için yapanlara
deðildir. Onlar övünmekle ve
gururlanmakla, orada burada
methedilmekle mükâfatlarýný
almaktadýrlar esasen. Bu tarz vermeler
ruh yüceliðini ve iyiliði yansýtmaz.
Sadece benliði ya da egoyu tatmindir.
Öyle tatminlere ihtiyacý olanlarýn da
onu yapmalarý çevrelerinin de onlarý
övmeleri kendi tekâmülleri için
gereklidir. O safhadan geçmeden daha
üst mertebelere geçilmez.
GERÇEK ARANAN
Hayýr yolunda yürüyen,
yükselmenin beþ esasýný (Ýyilik,
doðruluk, çalýþmak, bilgi ve sevmek)
kendine rehber edinenler doðru yolu
bulmuþ kiþilerdir. Onlar dünyanýn
gerçekten aradýðý, özlediði kiþilerdir.
Onlarýn davranýþlarýyla ortaya
koyduklarý örnek pek çok kiþiyi hayýr
yoluna çekecek kudrettedir. O hayýrlý
kiþilere büyük sabýr ve hoþgörü görevi
d e d ü þ m e k t e d i r. Ý n s a n l a r ý n
zayýflýklarýný, eksikli oluþlarýný bilerek
sabrederek, iyi ve doðru yollarýnda
þaþmadan,
sapmadan
yürüyeceklerdir.
Gerçekleri görmeye baþlayan kiþiler,
kýsa zamanda fark ederler ki kendilerinin
hayýr yolunda yürüyecek duruma
gelmeleri de baþkalarýnýn, müsbet ve
menfi yardýmlarýyla olmaktadýr. Onlar
anlamaya baþlamýþlardýr ki verdiklerini
deðil, aldýklarýný unutmamak
kendilerini daha çok hýzlandýrmakta,
hayýr yolunda daha çok
yükseltmektedir. Aldýklarý için
çevresine ve Yaratanýna her an teþekkür
içinde alan, aslýnda verdiklerinin ya da
verebildiklerinin pek büyük olmadýðýný
görür. Verebildiklerini daha çok
artýrmanýn yollarýný arar.
6
Sevgi Dünyasý
DÝNÝN ÖZÜ VE GERÇEK YÜZÜ
Güngör Özyiðit
Sevgi Dünyasý
7
· Din, insanlarý Tanrý’ya ve birbirine baðlayan kutsal
bir baðdýr.
· Göksel dinler, Yaratan’ýn gülyüzlülerde dile gelen bir
yol gösterme ve sevgi bildirisidir.
· Hakka hürmet ve halka hizmet, din olayýnýn biri
Tanrý’ya, diðeri insana dönük iki yüzü.
· Önce O’na ve sonra kullarýna kulluk etmek ise, dinin
özü.
DÝNÝN ETÝMOLOJÝSÝ
Ýnsaný kuþatan bir gerçek olarak dini,
daha derinden kavrayabilmek için, ilkin,
din sözcüðünün kökenine inmeye
çalýþalým.
Din sözünün eski yunanca karþýlýðý,
korku ile karýþýk saygý ve sevgidir.
Latincede din ‘Religio’ sözcüðü ile
karþýlanýr. Bunun iki kökten geldiði ileri
sürülür. Çiçero, religio sözünün religere
kökünden geldiðine deðinerek, bunun
bir iþin tekrar tekrar ve dikkatle
yapýlmasý demek olduðunu söyler Bu
baðlamda din, kendini ibadete verme,
tören ve yortulara katýlma anlamýndadýr.
Bir baþka düþünür ise, dinin religare
kökünden türediðini bildirir ki, bu da
baðlanmak anlamýna gelir. Böylece
insanlarýn din yoluyla Tanrý’ya ve
birbirlerine baðlanmalarý anlatýlmak için
religio sözcüðü kullanýlmýþtýr.
Bu iki anlam ve yorum, dinin
birbirinden ayrý ve birbirine baðlý iki
anlatýmýný gösterir:
Objektif olarak din, bazý eylemlerin
belli aralýklarla yinelenmesi olup, dýþ
olaylarla ilgilidir. Ayinler, yortular,
bayramlar, törenler, dualar, kýsacasý
bütün din eylemleri bu kategoriye girer.
Sübjektif olarak din ise; iç hayatýn
gizli bir durumunu belirtir. Ýnsanýn
Tanrý’yla, kendisiyle ve baþkalarýyla
iliþkilerini, bunlarla ilgili duygularýný,
inançlarýný içerir ve hayat görüþünü
þekillendirir.
Arapça’da din sözünün üç anlamý
vardýr:
Arâmi-Ýbrani köklerden gelen anlamý
ceza ve yargýdýr. “Din (yargý) gününün
mâliki” âyetinde din bu anlamdadýr.
Öz Arapça’da, usul, adet, tutulan yol
anlamýndadýr. “Peygamber kavminin
usul ve âdetinde idi” sözünde olduðu
gibi...
Farsça kökten gelen ‘daena’
sözünden türeyen din kelimesi ise,
hesaplaþma ve cezalanma anlamýnda
kullanýlýr. “Ýyilik yok olmaz, suç
unutulmaz, yargýlayan Tanrý ölmez.
Ýstediðin dinden ol, yaptýðýnýn cezasýný
çekersin.” hadisindeki din sözü ve
türevleri bu anlamdadýr.
8
Sevgi Dünyasý
Ýslâm kelâmýnda din; Tanrý’nýn
koyduðu ve inananlarý dünya ve âhirette
kurtuluþa götüren inanýþ ve
davranýþlardan meydana gelen bir
kurumdur.
Ýslâm Ansiklopedisine göre din,
Ýslâmýn beþ þartý, iman ve ihsan (sözde
ve iþte doðruluk) olarak üç anlamda
kullanýlmýþtýr.
DÝNÝN TANIMI
Bu durumda dini, Tanrý tarafýndan
peygamberlere vahiy yoluyla indirilen,
insanlar maddi ve manevi hayatlarýnda
kurtuluþa erdiren hükümlerin tümüdür
diye tanýmlayabiliriz.
Bir bilgi sisteminin din adýný
alabilmesi için:
1-Tanrý katýndan indirilen ve biz
insanlara bildirilen türden bir bilgi
olmasý.
2-Ýnsanlarý her iki dünyada
yükseltecek, kurtuluþa erdirecek güçte
olmasý ve insanlarý sevgi ile birbirine
baðlayýcý, kardeþliði saðlayýcý hükümler
taþýmasý.
3-Özgürlük, adalet ve eþitlik gibi
yüce ilkeleri içermesi gerekir.
Ýslâm bilgini Elmalýlý Hamdi
Efendiye göre din, iman ve amel
(uygulama) konusu olarak akýl ve özgür
iradeye teklif olunan hak ve hayýr
kanunlarýnýn toplamýdýr.
Bize göre din; yaþamýn her anýnda
insanýn Tanrý ile beraber olduðunun
bilincine varmasý, düþünce, söz ve
davranýþlarýný O’nun buyruðuna
uydurmaya özen göstermesi ve her
hareketinin Tanrý’nýn rýzasýna
uygunluðunu gözeterek yaþamaya
çalýþmasýdýr.
TA N R I Y I
DUYABÝLMEK
ÝÇÝMÝZDE
Dinin asýl amacý, insaný Tanrý ile
iliþkiye geçirmek, O’nu içinde
duymasýný saðlamaktýr. Ve bu bayrama,
gönlü arýtmakla eriþilebilir ancak. Çünkü
O’nun yeri gönüllerdir. Yolunca
gidildiðinde, O’nun buyruklarýna uygun
yaþanarak gönül temizlendiðinde, insan,
kendini ve her þeyi Sevgisinden
Varedeni içinde duyabilir, Tanrý’yý bir
tecrübe olarak yaþayabilir. Vecd ve
istiðrak denilen bu hal, sonlu bir varlýðýn,
sonsuz bir varlýðýn ve sevginin
kucaðýnda kendini kaybetmesidir.
Sevinç içinde sevinçtir. Vecit ve istiðrak,
ruhun geniþlemek ve yükselmek yoluyla
kendini aþmasý, bedenden dýþarý
taþmasýdýr. Bu durumda zekâ ve
muhakeme bir süre susar, ruh sonsuz
bir güzelliði seyre dalarak haz içinde
kendini unutur. Bundan sonra insan,
Tanrýyla beraberliðinin bilincinde olarak,
varlýðýn tümünü sevgiyle kucaklar ve
kendini insanlýðýn hizmetine adar. Onda
artýk gelecekle ilgili hiç bir korku
kalmamýþtýr. Sevgisi, onu tüm varlýklarla
özden iliþkiye geçirmiþ, kendinden
baþka olan her þeye benzemiþ, O’nun
kudretini kullanacak olgunluða vararak,
Tanrý’nýn dili olma mutluluðuna ermiþtir.
Aslýnda Tanrý adýna iþ yapma, O’nun
halifesi olma hedefi, tüm insanlara
açýktýr. Ve dinler, insaný bu hedefe
ulaþtýran, yine Tanrý’nýn çizdiði
dosdoðru yollardýr.
DÝN OLAYI
Dýþarýdan bakýldýðýnda dinin üç temel
ilkeye dayandýðý görülür:
1-Ýnançlar, 2-Tapýnmalar, 3Gruplanmalar veya taraftarlar.
Ýnançlar, akýl, mantýk ve düþünme
yoluyla varýlan kaný ve kavramlardýr.
Sevgi Dünyasý
Tapýnmalar, kutsal sayýlan varlýða
yapýlan. belli sürelerle yinelenen, saygý
ve itaati belirten belirli eylemlerdir.
Taraftarlar ise, ayný þeye inanan, ayný
ibadeti yapan insan topluluðu yani
cemaattir. Bu üç ilkeye eski dilde
akideamel cemaat denir.
DÝN OLAYININ NÝTELÝÐÝ
Görüldüðü gibi din, kutsal bir varlýk
olan Tanrý inancýna dayanýr, kiþiyi O’na
yaklaþtýrýcý ibadet ve davranýþlarla
insanlar arasýnda manevi bir bað kurar
ve ayný þeye inanýp baðlanan kimseleri
manevi bir topluluk ve cemaat halinde
birleþtirir. Öyleyse her din, Tanrýsal
vahiy üzerine kurulur. Kutsal bir varlýk
ve kutsallýk duygusu taþýr. Özellikle
göksel dinlerde aþkýn, mutlak bir varlýk
olarak anýlan Allah, yetkin (noksansýz
ve sonsuz), bilinemez (mahiyeti insan
için tam bilinemez) ve doðaüstü (olay
türünden olmamak, yaratýklara
benzememek) þeklinde tanýmlanýr.
KUTSALA YAKLAÞMA YOLU
Gerçekten kutsal varlýk inancý ve
kutsallýk duygusu dinin ayýrt edici
niteliðidir. Dinde, insanlarýn tasarladýðý
þeyler haram-helâl, kutsal-kutsal dýþý
olarak ikiye ayrýlýr. Kutsal þeyler,
yalnýzca Tanrý ve ruhlar deðil, onlara
yakýn olan her þeydir. Dinsel eylemler
bir yerde, kutsallýðýna inanýlan þeye
saygý ve sevgi göstermek üzere
tekrarlanan sözler, yapýlan hareket ve
iþaretlerdir. örneðin Ýslâm’da Kur’an
okuma, oruç, namaz, kelime-i þehadet,
zekât ve hac bu tür eylemleridir.
Kutsal ve kutsal-dýþý alanlar, açýk ve
seçik olarak birbirinden ayrýlmýþlardýr.
Bir alandan ötekine geçme uzun
törenlere yol açar. Kimi dinlerde insan,
aslýnda kutsal dýþý sayýldýðý halde, ancak
bir takým törenler sonunda kutsal olur.
Erdirme (inisiyasyon) törenlerinin amacý
9
bu geçit ve geçiþi saðlamaktýr. Dinsel
törenler de bir bakýma, kutsal olmayan
dünyadan, kutsal olan dünyaya girmeyi
saðlar. Buna delâletten hidayete geçiþ
de denebilir. Ayrýca bu iki dünya
birbirinin karþýtý deðil, rakibidir de. Ýkisi
arasýnda sürekli bir savaþ vardýr. Ýnsan,
þeytanýn egemen olduðu alandan,
Tanrý’nýn egemen olduðu alana geçmek
durumundadýr. Ne var ki birinciden
kesin bir biçimde ayrýlmak, kirden iyice
bir yýkanýp arýnmakla ikinciye varýlabilir.
Ýþte çilecilik (asketizm) buradan
çýkmýþtýr. Çilecilikte amaç, insanýn
ruhunda kutsal olmayan dünyadan kalan
ne varsa, gönlü o kirlerden temizleyip
arýtmaktýr. Çünkü kutsal olana kirimiz
pasýmýzla varamayýz. Kirimiz bizi
arýnmak üzere yine dünya hamamýna
çeker getirir.
Þunu hemen belirtelim ki, insandan
istenen, çileciliðin aþýrýya varmýþ
þekliyle, arzularýn kökünü kurutmak,
dünyadan el-etek çekmek deðil, fakat
hayrýmýza olan þeylere pek fazla düþkün
olmamak ve isteklerimize makul bir
ölçü koyabilmektir.
Tasavvufta insanýn Tanrý’ya
yaklaþmasý “nurun nura yaklaþmasý, nur
iktisabý ile mümkündür” þeklinde
formüle edilir.
Ünlü bilgin Ýbn-i Sina, en yüce
mutluluðun, kendimizi azar azar
Tanrý’ya benzetmek olduðunu söyler.
Din; insanlarý Tanrý’ya ve birbirine
baðlayan kutsal bir baðdýr. Göksel
dinler; Yaratan’ýn bir inayeti,
gülyüzlülerde dile gelen bir yol gösterme
ve sevgi bildirisidir.
Hak’ka hürmet ve halka hizmet, din
olayýnýn biri Tanrý’ya, diðeri insana
dönük iki yüzü. Önce O’na ve sonra
kullarýna kulluk etmek ise, dinin
deðiþmez özüdür.
10
Sevgi Dünyasý
HEDEFLERÝMÝZE
NASIL ULAÞABÝLÝRÝZ?
Uzman Psikolog
Ali Rýza Tanaltay
Bir iþi baþarmaya giden yolda ilk
adým hedef belirlemek olmalýdýr.
Hedefler bize kendimizi sevdirir;
davranýþlarýmýzý ölçmek için bir ölçüt
oluþturur. Hedeflerimiz iþimizi ve
yaþamýmýzý anlamlý kýlarsa, bizi motive
edip enerjimize enerji katarlar.
Hedeflerimize ulaþabilmemiz için
hedef belirlerken yapmamamýz ve
yapmamýz gereken þeyler vardýr.
1. Ulaþýlamaz hedefler belirlemek:
Hedeflerimize ulaþmakta hayal
kýrýklýðýna uðramýþsak bunun bir nedeni
hedefimizin çýtasýný çok yüksek
tutmamýzdýr. Çok yüksek hedefler
belirlememiz hem bizi baþarýsýzlýða
sürükler hem de hedefimize ulaþma
isteðimizi yok eder.
2. Mücadeleye davet etmeyen
hedefler belirlemek:
Ayný þekilde ulaþmak istediðimiz
hedeflerin çýtasý çok alçaksa, bizim
mücadele etme gücümüzü zorlamýyorsa,
çalýþmak için motivasyonumuz ve
enerjimiz kalmaz, baþarýmýz için engel
oluþtururlar, sonunda onlarý ulaþýlmasý
deðmez hedefler olarak deðerlendiririz.
Kendi hedeflerimizi belirlerken veya
baþkalarýnýn hedef belirlemesine
yardýmcý olurken ulaþýlabilir ve
mücadeleye davet eden hedefler
seçmeniz gerekir. Böylece çok çalýþmak
için motivasyonunuzu hiç kaybetmez,
hedeflerinize ulaþtýðýnýz zaman da
baþarýnýn tadýný tadarsýnýz.
3. Yanlýþ sorular sormayýn:
Ulaþmak istediðiniz hedefle ilgili
kendinize yanlýþ sorular sormayýn.
Örneðin;
“Ben bunu nasýl yapabilirim?”
“Bütün bu bilgileri nereden temin
edebilirim?”
Sevgi Dünyasý
“ Ya baþarýsýz olursam ne yaparým?”
Kendinize böyle yýkýcý sorular
sormaya baþlar baþlamaz, hedefiniz
gittikçe sizden uzaklaþacaktýr. Eðer siz
kendinize inanmýyorsanýz, kim
inanacak? Doðru adýmý attýðýnýzdan
emin olarak baþlayýn, ve hedefe ulaþan
yolu eðlenceli, heyecanlý bir macera
yolu olarak düþünün.
4. Doðru sorularý sorun:
Hedefinizle birlikte sahip olacaðýnýz
iyi þeyleri düþünün ve doðru sorularý
sorun.
“Bu hedefi daha küçük ulaþýlabilir
hedefler haline nasýl getirebilirim?”
“Baþardýðým zaman elime geçecek
parayla neler yapabilirim?”
“Ben nasýl baþarýsýz olurum, elbette
olamam.”
Doðru sorularý sorduðunuz zaman,
cevaplarý da doðru olacaktýr. Ve böyle
düþündüðünüz zaman baþarýya ve
mutluluða giden yolda ilerleyeceksiniz.
5. Hedeflerinizi daha küçük
bölümlere bölün:
Eðer zayýflamayla ilgili bir hedefiniz
varsa, diyelim ki 20 kilo, bu ilk anda
sizin gözünüzü korkutabilir, zor
gelebilir. Hedefinizi “ on ayda, her ay
2 kilo vereceðim” diyerek daha küçük,
aylýk hedeflere bölerseniz, bu kesinlikle
baþarabileceðiniz bir þey olur.
6. Hedeflerinizi yazýn:
Hedeflerinize ulaþmanýn anahtar
noktasý onlarý daima hatýrlamanýzdýr.
Öncelikle hedefinizi saptadýktan sonra
onu sade, anlaþýlabilir bir cümle halinde
kaðýda yazýn.
“Ayda iki kilo vermek için her sabah
7-7.30 arasý koþ” Hedefleri kaðýda
dökmek, onlarý daha kesin, gözle
11
görülebilir, somut bir hale getirmek,
inancýnýzý ve motivasyonunuzu arttýrarak
daha çabuk ulaþmanýzý saðlayacaktýr.
Hedefinizin illâ büyük olmasý
gerekmez, her türlü hedefinizi kaðýda
yazýn.
7. Hedeflerinizi kendinize sýk sýk
hatýrlatýn:
Gün içindeki koþturmalarýmýz
sýrasýnda hedeflerimiz bazen aklýmýzdan
çýkabilir. Hedefinizi yazdýðýnýz kaðýdý
çoðaltýn ve evde, ofisinizde sýk sýk
bulunduðunuz yerlere banyoya,
mutfaða, buzdolabýna, masanýza,
duvarýnýza yapýþtýrýn. Böylelikle
uyandýðýnýzda, evinizin içinde bir
bölümden baþka bölüme geçerken, iþ
yerinizde gün içinde hedefiniz size sýk
sýk “beni unutma” mesajýný verebilsin.
8. Motivasyon grubu kurun:
Hedeflerinize ulaþabilmek için ortak
hedefe sahip kiþilerden oluþan bir
motivasyon grubu oluþturabilirsiniz.
Grup kiþilerinin ideal sayýsý 4-5
olmalýdýr. Haftada bir veya ayda bir kere
grup arkadaþlarýnýzla toplanarak,
birbirinize o zaman süresinde neler
yaþadýðýnýzý, hedefinize ulaþmak için
neler yaptýðýnýzý, tavsiyelerinizi
konuþun. Böylelikle birbirinizi motive
ederek hem olayý daha eðlenceli ve
heyecanlý hale getirirsiniz hem de
ulaþmak istediðiniz hedefe giden yol,
paylaþýmla daha kolaylaþýr ve kýsalýr.
9. Baþarýsýzlýktan yýlmayýn:
Bazý hedeflerinize ulaþamadýðýnýzda,
kendinizi eleþtirmeyin. Sadece bu
hedefinize bu seferlik istediðiniz süre
içinde ulaþamadýðýnýzý kabul edin, onun
sizin için hâlâ bir hedef olup olmadýðýna,
vazgeçmek isteyip istemediðinize,
deðiþtirmek isteyip istemediðinize karar
verin. Ulaþamadýðýnýz hedeflere bu
12
Sevgi Dünyasý
düþünceyle bakmadýðýnýz takdirde,
zamanla onlarý bilinçaltýnýzda
biriktirerek, “ ben hiçbir þeyi
baþaramam” inancýna sahip olabilirsiniz
ve artýk yeni hedefler belirlemekten
kaçýnabilirsiniz.
Eðer saptadýðýnýz hedeflerin çoðu
baþarýsýzlýða uðruyorsa, bunlar büyük
bir olasýlýkla gerçeðe uygun olamayacak
kadar yüksek hedeflerdir, ya da sizin
gerçekten ulaþmayý istemediðiniz ve
bundan dolayý da öz motivasyonunuzun
olmadýðý hedeflerdir.Bu yüzden
gerçekten istediðiniz ve hoþlandýðýnýz
hedefleri seçmelisiniz.
10. Kendinizi ödüllendirin:
Hedeflerinizden birine ulaþtýðýnýzda,
bu çok küçük bir hedef bile olsa,
kendinizi ödüllendirin, baþarýnýzýn
verdiði doyumun tadýný çýkarýn ki diðer
hedeflerinize ulaþabilmek için yeni bir
enerjiyle yola çýkýn.
Hedefleriniz kendinizi geliþmiþ, iyi,
mutlu ve huzurlu, meydan okumaya
arzulu hissetmenizi saðlamalýdýrlar.
Eðer böyle hissedemiyorsanýz,
kendinize yeni hedefler tespit edin.
Hep sevgiyle kalýn.
Allah Allah!!!
Ölmek üzere olan yaþlý bir baba, yataðýnýn baþýna üç oðlunu çaðýrarak,
onlara vasiyette bulunur:
- "Oðullarým, ben ölünce, birbirinize düþmemeniz için, size sahibi olduðum
17 deveyi paylaþtýrmak istiyorum. Miras olarak develerin yarýsýný büyük
oðluma, üçte birini ortancaya, dokuzda birini ise küçük oðluma býrakýyorum."
Babalarýnýn ölümünden sonra, mirasý babalarýnýn vasiyeti uyarýnca
paylaþmak üzere kardeþler bir araya gelirler. Fakat bir türlü iþin içinden
çýkamazlar. Mirasý babalarýnýn istediði gibi pay edemezler. Çünkü 17 sayýsý
ne 2' ye, ne 3' e, ne de 9' a bölünebilir.
"Bu iþin üstesinden ancak köyün tecrübe ehli, yaþlý bilgesi gelir!" diye
düþünüp, ona giderek, danýþýrlar. Bilge kiþi:
-"Benim bir devem var, onu da alýp, yeniden hesap yapýn!" der. Bu
cömertliðe çok þaþýran oðullar, 18 deveyi pay etmeye giriþirler. Önce 2' ye
bölerler, büyük oðul 9 develik payýný alýr. Sonra 3'e bölerler, çýkan 6 deveyi
de ortanca oðul alýr Daha sonra 9' a böldüklerinde 2 deveyi de küçük oðul
alýr. Ama, bütün develeri paylaþtýktan sonra ortada fazladan bir deve kalýr,
yine.
Oðullar bu duruma da bir çözüm getirmesi için yaþlý bilgeye baþvururlar.
Bilge kiþi güler ve:
-"Ýyi öyleyse!" der. "Sorun çözümlendiðine göre, ben de devemi geri
alayým."
Bilge kiþi týpký bilgi gibi katalizör olarak olaya girer, çözümü saðladýktan
sonra olaydan çýkar. Sorunu çözmede insanlara yardýmcý olur, ama kendinden
de bir þey eksilmez. Özellikle sevgi ve bilgi verdikçe azalmayan, daha da
çok artan, tükenmez bir özelliðe ve güzelliðe sahiptir. Ýþte bilgelik ve bilge
kiþi budur.
Sevgi Dünyasý
13
MUSÝKÝ - SES VE RENK ile TEDAVÝ (7)
Bulabildiklerimiz ve Bilebildiklerimiz (1)
YAVUZ YEKTAY
Baktýkça, þaþmaz düzeni hatýrlatan, ýþýk oyunlarý ile bizde hayret ve saygý uyandýran, güzel bir fotoðraf.
(Sinan, Sanem, Erce Türeyen Albumundan)
SEVGݒNÝN RENGÝ...
“...Birbirinize sýkýca baðlanabilmek
için, Sevgi’nin yedi renginden örgüler
yapmalýsýnýz...”
Bu yedi renk hangileri olabilir?
Hayrýn ortaya çýkmasý ve kötünün
engellenmesi için koyu yeþil rengin bir
yerden bir yere taþýnacaðýný biliyorum...
Aslýnda geceleri darda isek bütün
koyu renklerden ayrýlmalýyýz, güzel
mavilere, güzel pembelere, güzel
yeþillere varmalýyýz.
Tam teslim olarak inanýyorum ki,
“O kimseyi karanlýkta býrakmaz. O’nun
her gönderdiðinde bir ýþýk, bir çare
vardýr mutlak...”
“Sevgiye giden yolun ilk adýmlarý
merhamet, tolerans ve saygýdýr...” Bu
üç rengi besleyen olay bizlerin
birbirimize olan sabrýmýz’dýr. “Çünkü
orada hoþgörü, çünkü onda iyi
anlamak, çünkü onda itimat vardýr.
14
Sevgi Dünyasý
Yedinci renk de Beyaz’dýr. Beyaz
öyle bir renktir ki, prizmadan geçirilirse
yukarýda yazdýðýmýz yedi renk ve daha
nice renkler çýkar içinden... Beyaz, tüm
renkleri temsil eden bir güç, bir
enerjidir... (2) “Gelin”ler niçin
bembeyaz gelinlikler giyer?
Renkler, görülebilen yüksek
titreþimli seslerdir. Gözlerimizle duyar,
sonsuz etkileniriz. Beyaz giysi giymek
tüm renk titreþimlerini almak ve mutlu
olmak, akümülatör gibi enerji ile
dolmak demektir. Þimdi “Sevgi” için
örgüler yapmamýz gereken renkleri
yazalým:
1. YEÞÝL: Kalp çakrasýný açarak
insaný en yüksek ifâde zenginliðine
ulaþtýrýr. (Sevgi) (Güçlü ve pozitif bir
iletiþim)
2. PEMBE: Kalp çakrasýnýn
enerjisini canlandýrýr, iyileþtirir, neþe
verir, insan sanki melekleþir... (Þefkat)
(Karþýlýklý anlaþma)
3. MAVÝ: Sükûnet yaratýr. Sizi
geniþleterek ruhsal esine, yani vahýy’e
açar. (Paylaþma) (Kendini yaratýcý bir
biçimde ifade etmek)
4. ALTIN SARISI: Ruhsal ve
bedensel sýkýntýlardan kurtulma,
ferahlama ve rahatlýk verir. (Ýçtenlik)
(Açýk olmak)
5. MOR: Zihni ve ruhu Oluþ’un
ruhsal boyutlarýnda birliðe götürür.
(Özveri) (Baðýmsýzlýk)
6. LÂCÝVERT: Duygularý en ince
algýlama düzeylerine açar. (Kendini
adama) (Esinlenme)
7. SARIMSI BEYAZ (NUR
RENGÝ): Renk spektrumunun bütün
renklerini içerir. Benliðimizi ilâhi ýþýða
(Nur’a) açar. (Þifa) (Oluþ’un gizemli
düzeylerine ulaþmak)
***
Renklerin muhteþem görüntü ve
etkilerinden sonra Ses’in görüntüsüne
bakalým ve o muazzam gücü ve enerjiyi
görelim.
Hans Jenny isimli Ýsviçreli bir
araþtýrmacý “Madde ve Enerji” üzerinde
çalýþýyor. (3) Ses enerjisi madde üzerine
verildiðinde, “Madde sanki canlanýr
gibi oluyor!” diyor. Çeþitli maddelere
tek tek, veya karýþýmlarýna tek ses
veriliyor. Çeþitli yaratýklara benzer
þekiller, patlamalar, atom bombasý
patlama þekilleri, iðne oyasý gibi
þekiller, ritmik düzenli hareketler,
(plastik maddelerde ise topa benzer
þekiller), dairesel ve spiral-dairesel
hareketler... Bütün bunlarý videodan
görüntü olarak izleyebiliyorsunuz!..
Melodiyi þekil olarak
görebiliyorsunuz, izleyebiliyorsunuz!..
Ýnsanýn aklýna “Acaba þekilden ve
maddeden musikiye dönülebilir mi?”
diye bir soru geliyor! Niçin olmasýn,
evrendeki tüm enerjilerin hepsinin,
Yüce Yaratan’ýmýzýn Sevgi Enerjisinden
dönüþen sayýsýz-sonsuz enerjiler
olduðunu biliyoruz. (Enerji, baþka
e n e r j i l e r e d ö n ü þ ü r, a m a a s l a
kaybolmaz.) Madde içinde de
potansiyel ve duraðan enerjiler olmasa,
kendilerine musiki dinletilince o þaþýrtýcý
hareketleri yapmazlardý...
Düþünün, Evren’de ve þu “üzerinde
rahatça dolaþtýðýmýz” okulumuz,
üzerinde yaþamakla olgunlaþtýðýmýz
gezegende sessizce duran maddelerin,
potansiyel müzik ve ritmik hareketler
içerdiðini!.. Ýnþallah gün gelir bu
muazzam senfoniyi duymak ve görmek
nasip olur bizlere...
Halil Cibran’ýn (4) musiki üzerine
yazdýðý bir þiirden:
Sevgi Dünyasý
“Ey müzik,
Ýçimizin derinliklerinde,
Yüreklerimizi ve
Canlarýmýzý gizleriz.
Sensin öðreten bize:
Kulaklarýmýzla görmeyi,
Ve Yüreklerimizle iþitmeyi...”
Þimdi Hans Jenny’den ilginç
baþlýklar aktarýyorum, sizin için seçtim,
benden yazmak, sizden yorumlamak...
1. Hepimizin kökeni sestir
2. Ses maddeleri (ve/veya atomlarý,
molekülleri) Hem yapýlar içinde, hem
de birbirleri ile birlikte tutuyor.
3. Ses þeklin temelidir.
4. Dünya böyle yaratýldý (Veya
Evren’ler): Bu Büyük Boþluðun Ýçine
Bir Ses Geldi ve Madde Þekil Aldý. (Ýlk
ses Yüce Yaratan’ýmýzýn “OL” sesi,
sonraki sesler -Yüce Yaratan’ýmýzýn
emri ve izniyle- Ýsrafil’in sûr’undan
çýkan sesler!.)
5. Ve bir gün Ýsrafil’in sûr’undan
çýkan ses kýyameti mi getirecek? Ses,
bu üstün gücü ile dünya maddelerini
paramparça eder, içindeki bütün
aðýrlýklarý çýkarýr, ya yok eder veya
kýsmen veya tamamen yeni bir þekilde
oluþturur. Her Vernal Zaman’dan sonra
dünyamýzýn bir revizyon devresi, bir
yeniden þekillenme ve temizlenme
(arýnma) devresi (muhtemelen canlýlar
olmadan) geçirdiðini düþünüyorum.
6. Ses’e her maddenin kendine göre
bir davranýþ þekli vardýr. (Demir
parçacýklarýnýn sesle ne hale geldikleri
görmeye deðer; toplandýlar, insana
benzer þekiller aldýlar ve hep beraber
dans eder gibi bir harekete girdiler..)
7. Sesler tizleþtikçe daha komplike
þekiller çýkýyor ortaya... Simetri ve
asimetri hârikalarý...
15
8. Çok tiz seslerin verdiði þekiller
daha statik (Duraðan) oluyor. Sanki
durur gibi titriyorlar. Tizleþtikçe
duraðanlaþýyor. Süptil seslere (!)
dönüþüyor. Belki de Ses ile Sessizliðin
arasýnda yalnýz bir çizgi var!.. Yani
titreþimleri Sýfýrdan Sonsuza, ve
Sonsuzdan Sýfýra dizilmiþ gibi
düþünmemiz gerekecek!..
Ýþte bu gibi çok tiz seslerin, orta
kulaktaki denge merkezine zarar
vereceði, tekâmülü çok yavaþlatacaðý
açýktýr.
***
Bu ay sizlere RAST ve REHAVÎ
makamlarýnýn ayný eserde yan yana
kullanýldýðý bir tablet musiki sunuyoruz.
Ekim 2003 ayý Sevgi Dünyasý
dergisinde verdiðimiz ilâhi, þimdi
verdiðimiz ve ileriki ayda vereceðimiz
bir “Sesli Dua”, koral bir ilâhinin üç
önemli bestesidir. Bu dünya okulunda
neler yapmamýz lâzým geldiði,
yapacaklarýmýzýn usul ve metodu,
O’ndan bize gelen emirler ve bizlerden
O’na yalvarýþlar ve insanca taleplerimiz
ayný koral bestede birleþtirilerek
verilecektir.
Rast ve Rehavî makamlarýnýn
birlikte kullanýlmasý tedavi bakýmýndan
olaðanüstü tesirler verecektir:
Ruh’umuzun, özgürlüðünü bilmesi
ve sonsuza kadar yaþayacaðýný
hissetmesi; neþe ve mutluluk içinde,
her türlü negatiften kurtularak iç huzuru
vermesi, insanda büyük bir rahatlýk
yaratýr.
Düþük nabzý yükseltir. Baþ ve göz
hastalýklarýna ve aðrýlarýna iyi gelir.
Kas yorgunluklarýna, tik ve spazmlarýn
çözülmesine ve yeniden mutlu ve
isabetli bir yaþama hissi edinilmesine
büyük ölçüde yardým eder.
16
Sevgi Dünyasý
Sevgi Dünyasý
Bu iki makamýn da karar perdeleri
Rast (SOL) olmakla beraber, bu bestede,
karara giderken devamlý Yegâh (Kaba
RE) perdesi kullanarak insan aklýný
kararlýlýða azim ve intizama, düzgün
ve hayýrla yaþamaya doðru götürmesi
önemlidir.
Eksi düþünmeyi kaldýrýp, Artý
düþünerek hem kendine hem de topluma
(ve Evren’e) faydalý ve hayýrlý olmak
ne güzel... bu bilince eriþmek ne büyük
mutluluk...
- Artý düþünenler hem kendilerini,
hem düzeni kurtarýr.
- Eksi düþünenler, hiçbir þey ilâve
etmeden kendilerini yok ederler...
- Ve biz hep iyi düþünmekle, hep
iyileri varetmeliyiz.
Rast-Rehavî makamýndaki ilâhinin
kutsal sözleri þöyle:
Emirdir, lazýmdýr, muazzamdýr ve
muntazamdýr size O’ndan gelenler
Ýnce düzendir, ince plandýr, þaþýrtýr,
þaþmaz
Anahtar elinizde ve aklýnýz var
Size baþýndan beri, bir çok þeyi sýra
ile, belli edip geldik
Düþünürseniz,
Birbirinizle kavga etmeden
Her þeyin cevabýný bulabilirsiniz
Dinledikçe ve söyledikçe bu ilâhiyi,
Yüce Yaratanýmýza yaklaþtýðýmýzý,
O’nun bizi sevdiðini,
O’ndan bizlere yalnýz hayýr geldiðini
Hissedecek, anlayacak ve mutlu
olacaksýnýz.
Güzellikleri, dostluðu, birliði, sevgiyi
ve barýþý birlikte ve beraber yaþamak
17
ve “gönülden paylaþmak” ve
SEVGݒnin yedi renginden örgüler
yapmak için saðlýk dolu gelecekler el
ele olsun...
Dip notlar:
(1) Bu yazýlar bir dizi halinde
yayýnlanacaktýr.
(2) Siyah rengin çok düþük bir
titreþimi var, renk tedavisinde yeri yok.
Çakra fonksiyonlarýna ciddi zararlar
veriyor. Ýnsaný güçsüz býrakýr...
(3) Bu bilgiler, Mimar Sinan
Üniversitesi, Konservatuar Bölümü
Öðretim görevlilerinden Sayýn Prof.
Yýldýz Daðdelen konferanslarýndan
nakledilmiþtir.
(4) Halil Cibran’ýn “The Voice of
the Master” isimli kitabýndan
faydalandým. (Türkçesi “Sözler”, Sayýn
Aytunç Altýndal, kitabýn Ýngilizcesinde,
Eriþilmez Olan Yüce Yaratan’ýmýzdan
“Allah” kelimesiyle, “Bir’in Bir’i” En
büyük parlak varlýktan “Rab” veya
“Tanrý” kelimesiyle bahsettiðini
görünce, Halil Cibran’a niçin “Ermiþ”
dendiðini anladým! Selâm olsun bu yüce
Evliya’ya!. Þu þiirini yazmadan
geçemeyeceðim:
I was (Vardým)
And I am (Ve varým)
So shall be to the end of time
(Sonuna dek de varolacaðým,
zamanýn)
For I am without end. (Çünkü
yoktur sonum benim)
(5) Ýlâhinin giriþ müziði Üstad
Bestekâr Sezer Baðcan tarafýndan
bestelenmiþtir. Kendisine sonsuza kadar,
sonsuz teþekkürler, sað olsun...
18
Sevgi Dünyasý
Sakin Uyanýklýk
Nadide Kýlýç
ellerimizde tutmak... öyle yaþamak,
özgün kiþiliðimizin ýþýðýný
söndürmeden, baþkalarýnýn
söndürmesine meydan vermeden
kavramak... Kendi orijinalliðimizin
kýymetini bilip, tek ve özel yaþamýmýzý
anaç bir þefkatle kucaklamak.
Parlamak, onlarýn, insanlarýn
gönüllerine ve yaþamlarýnýn içine
gökyüzündeki Ay gibi ýþýmak... Yeþiller
arasýnda kendi halinde akan çay gibi
ferahlýk taþýmak... Yardan taþýp,
aþaðýdaki dere yataðýný döven þelâleler
gibi düþüncelerdeki ateþi körüklemek...
Olmazý
olduracak
gücü
hareketlendirmek... Güneþten aldýðýný
köklerinde biriktire biriktire,
gövdesinden akýttýðý reçinesini, kehribar
olmasý için salabilen çamgiller gibi
cömertliði sunabilmeyi becererek
parlamak.
Becerebilmek, beceri olduðu için
deðil, öyle hissedebildiðimiz için salt
iç dünyamýzda yaþadýklarýmýzý dýþ
dünyamýza, çevremize de taþýmak...
Derin sularýn dibinde fosilleþen hazine
sandýklarýnýn peþine düþen defineciler
gibi vurgun korkusu çekmeden gönül
içre dalabilmek... ruhsal zenginliðimizin
kapaðýný hiç kapamadan her zaman
yüzümüzde, gözlerimizde ve
Kiþiliðimiz, ruhsal varlýðýmýz “Ben”
dediðimiz, varlýðýmýzý ayakta tutan
yanýmýz... Bana, sana, ona ve sizlere
göre en has, en orijinal, tek olan...
isimlerin, lâkaplarýn ve soy aðaçlarýnýn
gölgeleyemediði, Dünyada hiçbir þeyin
ulaþamadýðý, kilidi salt kendimizde
gizlenmiþ, paha biçilmez mücevherleri
bile kýskandýracak... dokundukça,
yokladýkça, eþsiz güzelliðini ve özgün
kimliðini parlatacak yegâne hazinemiz
özümüz deðil midir?
Ne yazýk ki, öz kimliðimizi sosyal
yanýmýzýn, cinsiyetimizin, ana, evlat,
baba, dede, nine, v.b. rollerimizin
ardýnda býrakýp, onun varlýðýný yok
sayarýz. Genellikle görmezlikten
geliriz... özümüz, kulisteki kostüm
dolaplarýndan birine sýkýþýp kalmýþ
elbiseler gibi fark edilmemekten,
dokunulmamaktan, kullanýlmamaktan,
tozlar altýnda kaybolup görünmez olur.
Henüz büyüyemeden kürtaja kurban
edilen ceninler gibi içimizde büzülüp
kalakalýr. Ýþlenmeyen demir gibi
paslanýr.
Toplumsal rollerimize talip olmak,
bizi ne denli mutlu etse de, hayatýmýza
da bizden baþka kimsenin altýndan
kalkamayacaðý sorumluluklar getirse
de, bizi ayakta tutan bir güç vardýr.
Baþka hiç kimsede bulamayacaðýmýz,
içimizdeki özgün insana ulaþarak,
Sevgi Dünyasý
hayatýn zorluklarýna karþý tedirginlik
duymadan, korkuya ve bezginliðe
düþmeden, yaþamý olduðu gibi
kucaklayarak, onunla kendimizi
sonsuza kadar sürecek bir maceranýn
içinde hissedebiliriz. Bitmesini hiç
istemeyeceðimiz zevkli bir dansýn
içinde kendimizi bulabiliriz. Bu zevk,
hayatýn ritmini yakalamaktýr. Bu,
severek, isteyerek, sýrf öyle arzu
ettiðimiz için karþýlaþtýðýmýz her olayýn,
her þeyin, her insanýn evrensel yasalarýn
koruyucu kanatlarý altýnda bizimle
buluþtuðunu hissetmekten geçecektir.
Hani farkýndalýk dediðimiz bilinç
açýlýmýmýzý
ziyadesiyle
gerçekleþtirebildiðimiz, tevekkülün
anlamýný çözebildiðimiz, insanca
sorumluluðumuzun aðýrlýðýný
umursamadan yüklenebilecek, beden
ve ruh bütünlüðüne ulaþmak var ya...
Ýþte orada, tam o noktada, o çizgide biz
özgünlüðümüzle kucaklaþabiliriz.
Gönlü gani insanlarýn çocuksu
vergenliði ve heyecanýyla muþtulanýrýz.
Hiçbir yapaylýðýn barýnamadýðý, sýnýrsýz
hoþgörü ve sýcak ilginin varlýðýmýzý
kuþattýðý, yüreðimizi ellerimizin
ayasýnda hissettiðimiz özgün
kimliðimize kavuþmak... muþtulanana
kavuþmak deðil midir?
Çünkü unuttuðumuz bir gerçek bize
sunulur. Bu unutup önemsemediðimiz,
üstüne eðilmediðimiz bir olguyu
hatýrlamamýza da yardýmcý olacaktýr.
Bu, Evrende, dünyada olageleni anlayýp
rollere sahip olmanýn yerine, sadece
olmayý önemseyerek... Evrenin bir
parçasý, yaþamýn bir halkasý
olduðumuzu hissedebilmek... Önemli
olduðumuzu, bu çemberin içindeki
yerimizin sevgiyle kutsandýðýný, büyük
bir arzu ve þevkle onu teslim aldýðýmýzý
anýmsayabilmek... Bunu yapmak yerine,
toplumsal güdülenmenin aðýrlýðý altýnda
ezik, beli bükük üzgün ve yorgun
19
gurbetçiler gibi kavrukluðu helal
sayarak maðdurluðun altýnda ezilmek...
tabii ki bize iyi gelmeyecektir. Düþün
ve düþ alemimizin her safhasýnda
çatýþma ve kargaþa yakamýzý
býrakmayacaktýr. Çünkü kendimize
dönüp, olduðumuz halimizi (eksiðimiz
ve hattâ toplumsal deðerlere göre sýnýfta
kaldýðýmýz) kabullenmek yerine,
toplumsal baþarýlarýn “olmazsa olmaz”
koþulunu yaþamaya zorlanmaktan
vazgeçemeyiz. Bu ise, evrenselliðin
dýþýnda bir zorlayýcýlýk olduðu için,
bizim bilincimizde ve ruh dünyamýzda
dokuz þiddetinde depreme neden
olacaktýr. Yaþama tutunduðumuz bütün
güzellikler kökünden sarsýlacaktýr.
Kendimizi yönetemeyiz, yönetilmeye
muhtaç oluruz.
Oysa ki özümüzde, bilinçliliðimizin
ve özgün olabilmemizin sakin
uyanýklýðý gizlidir. Bu sakinliðe
ulaþmak, dingin bir özgürlüðe
kavuþmak olacaktýr, ki bunu bize
verecek þey, içimize doðru yolculuktur.
Ýçsel yolculuðumuz, son duraðý
olmayan sýnýrsýz bir yol olsa da, doðru
adýmlarla gitmek, bizi sakin uyanýklýða
götürecektir.
Doðru adým, zihnimizin ölçüp
biçmeden, yargýlayýp bir sonuca
varmadan, izleyici bir tutumla
yaþamýmýza bakmaktýr. Böylece
düþüncemizi ve yarattýðý çatýþmalarý
görüp, düþüncelerimizin akýþýný
izleyebilir çatýþmalarýmýzdan kaçmadan
gerçeði bilerek adým atabiliriz.
Ýçsel yolculuðumuz için en önemli
k o þ u l b u d u r. A m a k e n d i m i z i
olabildiðimiz kadar serbest býrakmak...
serbestliði gerçekten özgür olduðumuz
için hakkettiðimizi bilerek yapmak.
Bize ayakbaðý olan bütün zorlayýcý,
yorucu her türlü toplumsal baskýlarý bir
yana býrakarak hissetmek, yaþamaktýr.
20
Sevgi Dünyasý
Ýþte özgün düþünebilmek baþka hiç
kimsenin hiçbir felsefi, dini sosyal
etkinliðin, kültürel etnikliðin tesiri
altýnda kalmadan hattâ kendimize düstur
olarak edindiðimiz her þeyden
soyutlanarak içimize bakmak...
içimizdeki özgün varlýðýmýzla
buluþmaktýr. Çünkü içimizde varolan,
gerçek biz olduðumuz “Öz benliðimizi”
oluþturan varlýðýmýz, özgürlük çatýsý
altýnda büzüldüðü yerden kalkabilecek,
düþüncelerimizi, düþlerimizi,
duygularýmýzý ay ýþýðý gibi
aydýnlatacaktýr.
Çevremize irdeleyici nazarlarla
bakarsak, mutlu insanlarý görebiliriz.
Yürüyüþlerinde, oturuþlarýnda,
konuþurken seçtikleri sözcüklerde, ses
tonlarýnda, hattâ hiç mimiksiz
yüzlerinde hissettiðimiz, göz
bebeklerinin parlaklýðýnda bulduðumuz
gizemli bir çekicilik, imrendiren bir
týlsým bizi etkisi altýna alýverir. Hiçbir
þeyi el ucuyla yapmazlar. Kendilerine
olduðu kadar yaþamlarý içinde olan
herkesi de büyük bir sevgiyle karþýlayýp,
þefkatle hattâ coþkuyla kavrayabilirler.
Onlarý izlerseniz, hani bir günlerini bir
haftalarýný birlikte geçirseniz;
yaþamlarýnýn pek de iç açýcý olmadýðýný,
koþullarýnýn bize göre daha aðýr
olduðunu fark edersiniz.
Ama bu insanlar için yaþamýn
kendisi mutluluk kaynaðý gibidir. Her
hal ve durum, onlarýn içsel
coþkunluðunu, sevincini kavrayýp
hissetmeleri için bir sebep teþkil eder.
Onlarý bir gece, bir piyano resitalini
izlerken, Rumeli Hisarý’nda bir þarkýcýyý
dinlerken... ya da Sarýyer’de mütevazý
bir balýkçý teknesindeki sofrada, çay
bardaklarýndaki rakýyla demlenirken
ayný gönül sarhoþluðuna dalmýþ
bulursunuz.
Bu sarhoþluk içinde bile
karþýsýndakini, yanýndakini gönlünün
sultanýymýþ gibi sevgiyle coþkuyla
karþýlar. Nerede ne yapýyorsa, ne
dinliyor ve söylüyorsa kiminle ise baþka
hiçbir þey ile ilgili deðildir. Sadece
orada, o anda nefes alýr, aldýrýr.
Coþkunluðunu, sevincini ziyadesiyle
açar. Týpký içimizdeki o öz gibi yavaþ
yavaþ bizi içine alýr, parlaklýðýný
artýrdýkça, bizdeki bütün güzel
duygularýný hareketlendirdikçe...
gözlerimizi kamaþtýran bir ýþýk gibi
aydýnlatýr içimize akan bir su gibi
serinletir.
Mutlu insanlarla yaþamýþ ya da
onlarla birlikte olmuþsanýz (bir iki
saatlik bile olsa) bilirsiniz. Onlar her
zaman özgür ve özgün kimlikleriyle
sarmaþ dolaþ yaþarlar. Bu nedenle
yaþama cesaretle büyük bir sevgiyle
sarýlmýþlardýr. Onlarla olduktan sonra
bize göre gerçek olan (!) statükocu
yalan dünyaya Alice’in Harikalar
Dünyasý’ndan dönüþü gibi biraz buruk
bir tadla katýlýrýz.
Halbuki parlamak, çaðýldamak, hattâ
bir yaz akþamýndaki Boðazýn sularýna
yakamoz olup yansýyan ay gibi, hiç
deðilse kendi yaþamýmýza aydýnlýðý ve
özgürlüðü indirebiliriz.
O öz, bizi bekliyor, içimizde bir
yerlerde, hep bizi bekliyor. Gelip
bulmamýzý, kendi özgün yaþamýmýzý
mayalamak, bütün yaþamlarýmýzý
aydýnlatýp, baþka hayatlarý da parlaklýða
çekmek için.
Hadi, iç yolunuza çýkýn. Bu ince ve
zarif yol, eksik adýmlarla þaþýrtýr ama
doðru düþünerek, doðru adýmlarla
saðlam basarak yürünürse gideceðiniz
yere kadar o içsel dinginliðin sakin
uyanýklýðýnýn hüküm sürdüðü öze
doðru... saðlýcakla.
Sevgi Dünyasý
21
SORULARLA
Derleyen: Özenç Kayserilioðlu
Celse Nedir, Çeþitleri Nelerdir?
Ruhlarla irtibata geçmek ve
konuþmak için yapýlan toplantýlardýr.
Celselerin dört önemli ana unsuru
vardýr.
1. Medyum.
Nasýl olmasý gerektiðini, kalitesini
belirleyen hususlarý, sorumluluklarýný
belirtmiþtik.
2. Operatör.
Onun da tecrübesinin, bilgisinin,
sorumluluðunun ve celsedeki varlýðýnýn
öneminden bahsetmiþtik. Ancak
ruhlarla irtibata çok kereler geçmiþ,
t e c r ü b e l i , b i l g i l i m e d y u m l a r,
operatörsüz de celseler yapabilirler.
3. Bedensiz Varlýk.
Bilgi ve tekâmül seviyesinin
denenmesi, celse operatörü ve celsede
bulunanlar tarafýndan yapýlýr. Bu
demektir ki, medyumun, operatörün ve
celsede bulunanlarýn ciddiyeti,
yaptýklarý iþe verdikleri önem, kaliteleri
ve bilgi seviyeleri, her söylenenlere
kolay kanmamalarý, gelecek varlýðýn
niteliklerini belirleyici unsurlardýr.
22
Sevgi Dünyasý
4. Celse Organlarý.
Eski deyiþle Hâzirun (Hazýr
bulunanlar) ya da Celse Organlarý.
Ýngilizler bu kiþilere “Sitter” (oturumcu)
derler. Dr. Refet Kayserilioðlu ise
“Celse Organlarý” demeyi uygun
görmüþtür. Bunun haklý gerekçelerini
ise þöyle sýralar:
“Biz þimdi bunlara Celse Organlarý
demeyi teklif ediyoruz. Çünkü bunlar,
ne celsede sadece oturan, ne de sadece
hazýr bulunanlardýr. Onlar celsenin
manevi atmosferine (aura’sýna) tesir
eden, celsenin çok mühim uzuvlarý,
organlarýdýr. Yani onlar, celsenin bir
parçasýdýrlar. Onlarla yapýlan celse
baþka, onlarsýz baþka neticeler verir.
Binaenaleyh, onlar celse organlarýdýrlar.
Ýþte celselerde, bu bilgilere istinaden,
celse organlarýnýn da çok iyi seçilmeleri
gerektiði kendiliðinden anlaþýlýr.” (*)
Celselerin baþarýlý, güvenli olmasý
ve yürütülmesi için ilk þart, medyum
ile bedensiz varlýðýn arasýndaki
sempatinin, sevgi baðýnýn güçlü
olmasýdýr. Bu yoksa, irtibat kurulamaz
veya devam edemez. Daha sonra,
önceden saydýðýmýz dört ana unsur
arasýnda da ayný baðýn olmasý,
aralarýnda, tam bir sevgi, anlaþma,
dostluk ve kardeþliðin kurulmasý
gerekir.
Celseler, yapýlýþ maksatlarýna göre
üçe ayrýlýrlar:
1. Ýspat Celseleri,
2. Haber Celseleri,
3. Bilgi Celseleri
Ýspat Celseleri:
Öte âlemin varlýðýna, ruhun varlýðýna
ve ölmezliðine inandýrmak için bunlarýn
varlýðýný ispat maksadýyla yapýlan
celselerdir. Örneðin normal þartlarda
yapýlamayacak olan bir takým fiziksel
tezahürler, fizik medyumlar vasýtasýyla
g ö s t e r i l i r l e r. Ve y a c e l s e d e
bulunanlardan birinin ölmüþ yakýnýnýn
ruhuyla temasa geçildiðinde, sadece o
ölenle, yakýný arasýnda geçen, baþka
kimsenin bilmesine imkân olmayan
bilgiler, hatýralar, ispat maksadýyla
ortaya verilebilir. Gelen yakýn,
gerçekten o ölen kimse olduðunu ispat
etmek için, kendi kiþiliðini, karakterini
belirleyen özellikleriyle kendini tanýtýr.
Ýspat celseleri, ruhsal hayata ve
olaylara tam inanmýþ kiþilerce
yapýlmalýdýr. Celse organlarýnýn
hepsinin inanmasý beklenemez ama,
onlarýn da araþtýrmacý ve iyi niyetli
insanlardan seçilmesi gerekir. Ancak
böyle saðlýklý sonuçlar alýnabilir. Yoksa
baþkalarýný inandýracaðým, onlara
ispatlayacaðým diye, aslýnda kendini
inandýrmaya çalýþan, þüphelerinden
kurtulamamýþ veya bu iþi sýrf hevesten
ve meraktan yapan kiþilerin yaptýklarý
celselerin faydadan çok zararý olabilir.
Ýnsanýn inanmadan yaptýðý bir iþe,
baþkalarýnýn inanmasýný beklemesi,
yaptýðý iþin sonucunun hayýrlý olacaðýný
zannetmesi, aslýnda koca bir saflýk...
Dilimiz varmýyor ama, hadi söyleyelim,
bir aldatmaca...
Akla þu soru gelebilir: Ruhun
varlýðýna inanmayan bir insan, neden
celse yapsýn? Ýnanmasa yapar mý? Bu
çeþit kiþiler sanýldýðýndan da çoktur.
Ama inanmadýklarýný kendilerine bile
itiraf edemezler, baþkalarýndan
çekindikleri için þüphelerinin üzerini
örtmeye çalýþýrlar. Ayrýca ilgi odaðý
olmayý býrakmak istemezler.
Herkesin kolayca inanamadýðý,
inanmakta zorluk çektiði bazý gerçekleri
onlara anlatmak, ispat etmek için
görevde olan, kendini görevli hisseden
insanlara, yaptýklarýna ve söylediklerine,
Sevgi Dünyasý
akýllarýnda ve gönüllerinde en ufak
þüphe tohumu býrakmadan, önce
kendilerinin inanmasý bekleniyor.
2. Haber Celseleri.
Bu celseleri, irtibata geçecekleri
kiþilerin durumlarýný göz önünde
bulundurarak, haber vermeyi gerekli,
uygun ve faydalý görürlerse, bedensiz
varlýklar tertip ederler. Gelecekte olacak
olaylarý, kazalarý, felâketleri v.s. haber
verebilirler. Bu tür celseleri falcýlýkla
veya benzeri durumlarla karýþtýrmamak
gerekir. Çünkü haber celselerinin iki
maksadý vardýr: Birincisi, ispat
celselerini destekler mahiyettedir. Gelen
varlýða güven duyulmasýna, onun
tekâmül seviyesi elverdiði ölçüde bazý
þeyleri önceden bildiðine inancýn
güçlenmesine yardýmcý olur. Ayrýca,
celsede bulunanlarýn ruh âlemine karþý
duyacaklarý güveni temin etmeye
yöneliktir. Ýkinci maksadý ise, insanlarý
bazý olacak hadiselere karþý uyarmak
ve korumaktýr. Bazý varlýklar, bu iki
maksadý da kullanarak haber celseleri
düzenleyebilirler.
3. Bilgi Celseleri.
Bedensiz varlýklar ve spatyum
konusundaki bilgilerini ve inançlarýný
tamamlamýþ, ispat ve haber celselerini
iyi deðerlendirmiþ kiþilerin, üstün
varlýklardan, üstün bilgiler almak
maksadýyla yaptýklarý celselerdir.
Verilecek bilginin üstünlük derecesini,
operatörün, celse organlarýnýn, bazý
durumlarda da medyumun bilgi seviyesi
ve sorduklarý sorular tayin eder. O
yüzden hangi konuda bilgi edinilmek
isteniyorsa, o konunun önceden
araþtýrýlmasý, sorularýn derinlemesine
ve sýký bir çalýþma sonucunda
hazýrlanmasý gerekir. Konular
birbirinden kopuk kopuk, oradan oraya
çaðrýþýmlarla atlanarak deðil, belli bir
konuyu giriþi ve geliþmesiyle bir bütün
23
halinde ele alacak þekilde sorular haline
getirilmelidir. Bir konu iyice
incelendikten sonra diðer bir konuya
geçilir. Verilen cevaplar net ve iyi bir
þekilde kaydedilmeli, üzerinde durup
düþünmeli, þüpheler ve soru iþaretleri
varsa tespit edilmeli, daha üst ve adým
attýracak bilgiyi almayý hak edecek
þekilde yeni sorular hazýrlanmalýdýr.
Ýnsanlara bilgi vererek hizmet etmekle
görevli bedensiz varlýklar, her
çaðrýldýklarý yere deðil, ancak böyle
çalýþýp, hazýrlanýp, baþkalarýna da
iletebilecek faaliyetlere hazýr, böyle
kiþilere gönderilirler.
(*) Dr. Refet Kayserilioðlu (Günhan
Arýcan), Ruh ve Madde, Cilt 2, sayý 16.
Dr. Bedri Ruhselman
(Yazýlar Dr. Refet Kayserilioðlu’nun,
Refik Kayahan’ýn, Dr. Günhan
Arýcan’ýn, Reha Eroðlu’nun Ruh ve
Madde Dergisi ilk 3 cildindeki
yazýlarýndan ve Dr. Bedri Ruhselman’ýn
kitaplarýndan derlenmiþtir.)
24
Sevgi Dünyasý
ÝNTERNETTEN ÖYKÜLER
ÝNTERNETTEN ÖYKÜLER
SARI GÜLLER
Süper markete aslýnda alýþveriþ için
girmemiþtim. 37 yýllýk kocamý kaybedeli
bir hafta olmuþtu ve bu dükkânda onunla
ne tatlý anýlarýmýz vardý. Ben alýþveriþ
yaparken ortadan kaybolurdu. Nereye
gittiðini bilirdim. Elinde üç tane sarý
gülle dönerdi hep. Rudy sarý gülleri çok
sevdiðimi bilirdi.
Ýçim hem sevgi hem hüzünle
doluydu. Birkaç þey alýp sepete attým.
Tek kiþi için alýþveriþ, iki kiþiye alýyor
olmaktan daha çok düþündürüyor insaný,
nedense. Et reyonunun önünde
bifteklere bakýp, Rudy'nin bunlara nasýl
bayýldýðýný hatýrlarken bir genç kadýn
geldi yanýma. Ýnce uzun, güzel bir
sarýþýndý. Kocaman bir pirzola paketi
aldý, sepetine attý. Sonra durdu, düþündü,
pirzolalarý sepetten çýkarýp, tekrar rafa
koydu. Ona tebessüm ederek baktýðýmý
fark etti ayný anda.
"Kocam pirzolayý çok sever, ama bu
fiyatla da alamam ki. Bilemiyorum."
Dokunsalar aðlayacaðým. Mavi
gözlerinin ta içine baktým. "Kocam sekiz
gün önce öldü" dedim, sesimin
titremesini kontrole çalýþarak. "Alýn bu
pirzolalarý ve birlikte olduðunuz her
anýn hazzýný yaþayýn." dedim.
Baþýyla “evet” dedi. Pirzolalarý tekrar
sepetine koydu ve yürüdü. Ben de süt,
peynir reyonuna doðru gittim. Þimdi
artýk hangi büyüklükte süt almalýyým,
diye düþünürken, bana doðru gelen yeþil
elbiseye dikkat ettim. Oydu. Sarýþýn
kadýn. Yüzünde o güne dek
rastlamadýðým kadar güzel ve anlamlý
bir tebessüm vardý. Göz göze geldik.
"Bunlarý size aldým" dedi. "Kasaya
vardýðýnýzda, parasýnýn ödendiði belli
olacaktýr."
Uzandý, yanaklarýmdan öptü ve
sepetime, uzun saplý üç sarý gül býraktý.
Ona ne yaptýðýný, bu güllerin benim için
ne manâ ifade ettiðini söylemek istedim,
ama mümkün mü?. Hýçkýrýklara
boðulup, gözyaþlarým görmemi hýzla
engellerken, uzaklaþtýðýný hayâl meyâl
seçtim. Sepetimdeki sarý güllere baktým.
Hem de üç taneydiler. Nereden
biliyordu?. Birden anladým. Dükkânda
yalnýz deðildim. Gözlerimde yaþlarla
yukarý doðru baktým.
"Rudy" dedim... "Rudy, beni
unutmadýn, beni halâ býrakmadýn deðil
mi?."
Rudy, gene benimle gelmiþti
alýþveriþe. Bu sarýþýn kadýn onun
perisiydi.
Sevgi Dünyasý
ÝNTERNETTEN ÖYKÜLER
BÝR UFAK GÜLÜMSEME
Küçük kýz, hüzünlü bir
yabancýya gülümsedi. Bu
gülümseme adamýn kendisini
daha iyi hissetmesine sebep
oldu. Bu hava içinde yakýn
geçmiþte kendisine yardým eden
bir dosta teþekkür etmediðini
hatýrladý. Hemen bir not yazdý,
yolladý.
Arkadaþý bu teþekkürden o
kadar keyiflendi ki, her öðlen
yemek yediði lokantada garson
kýza yüklü bir bahþiþ býraktý.
Garson kýz ilk defa böyle bir
bahþiþ alýyordu. Akþam eve
giderken, kazandýðý paranýn bir
parçasýný her zaman köþe
baþýnda oturan fakir adamýn
þapkasýna býraktý.
Adam öyle ama öyle
minnettar oldu ki. Ýki gündür
boðazýndan aþaðý lokma
geçmemiþti. Karnýný ilk defa
doyurduktan sonra, bir apartman
bodrumundaki tek odasýnýn
yolunu ýslýk çalarak tuttu. Öyle
neþeliydi ki, bir saçak altýnda
titreþen köpek yavrusunu
görünce, kucaðýna alýverdi.
Küçük köpek gecenin
soðuðundan kurtulduðu için
mutluydu. Sýcak odada sabaha kadar
koþuþturdu.
Gece yarýsýndan sonra apartmaný
dumanlar sardý. Bir yangýn baþlýyordu.
Dumaný koklayan köpek öyle bir
havlamaya baþladý ki, önce fakir adam
25
ÝNTERNETTEN ÖYKÜLER
uyandý, sonra bütün apartman halký.
Anneler, babalar dumandan boðulmak
üzere olan yavrularýný kucaklayýp,
ölümden kurtardýlar.
Bütün bunlarýn hepsi, beþ kuruþluk
bile maliyeti olmayan bir
TEBESSÜM'ün sonucuydu.
26
Sevgi Dünyasý
Ýki Yaþam Arasýnda
Dr. Michael Newton
Derleme: Acar Doðangün anýsýna
Arýn Ýnan
Bundan dört yýl önce yayýnlamýþ olduðumuz "Ýki Yaþam Arasýnda Ruhun
Yolculuðu" adlý dizide Dr. Newton'un, geriye götürücü hipnoz yoluyla
yüzlerce insan üzerinde yaptýðý araþtýrmalarý ve elde ettiði deðerli bilgileri
okumuþtuk. Bu dizide de, yine Dr. Newton'un en son araþtýrmalarýna
dayanarak, ölüm anýndan tekrar doðuma kadar, dünya ötesindeki
yolculuðumuzun daha önce görmediðimiz ilginç ayrýntýlarýný izleyeceðiz.
Sevgi Dünyasý
Geçen ay sizlere OLAY 46’da
geçmiþ yaþamda baþlayan ve bu hayatta
da iþaretlerini göstererek elli yýl sonra
birbirlerini bulan eþ ruhlara ait bir aþk
hikâyesini vermiþtik. Yapýlan ekminezi
seansýnda her iki kiþinin de bir araba
kazasý sonrasý boðularak öldüðünü
öðrendik. Þimdi bu olay üzerinde
konuþmalarýmýza devam edeceðiz.
Dale ile yaptýðým seansta da Maureen
ile yaptýðým görüþmeden elde
ettiklerimden farklý bir þey çýkmadý.
Samantha (Maureen’nin geçmiþ
hayattaki ismi) arabanýn denize
düþmesinden sonraki birkaç saniye
yaþayýp, sudan biraz çýkabilmiþken,
Rick’in ruhunun daha araba düþerken
serbest kaldýðý anlaþýlýyor. Bu hikâyeyi
Dallas’ta katýldýðým bir toplantýda
anlattýðýmda kadýn seyircilerden biri
ayaða kalkýp baðýrarak: “Erkek deðil
mi? Tabii ki öyle olur!” dedi. Bu hanýma,
hiçbir kurtulma ümidi kalmadýðýnda
bazý ruhlarýn gerçek ölümden bir dakika
kadar önce bedenlerini terk
edebileceklerini söyledim.
Dale ve Maureen ile yaptýðým
seanslar bittikten sonra toplanarak neler
öðrendiklerimiz üzerinde konuþtuk.
Maureen, San Francisco’nun
güneyindeki otoyolda ne zaman araba
kullansa, tam olarak açýklayamadýðý bir
gerginlik ve sinirlilik içine girdiðini
söyledi. Ama þimdi bunun nedenini
biliyordu. Maureen geceleri ani ölümle
ilgili kâbuslar da görüyordu. Ancak bu
seanstan bir ay sonra bana yazdýðý
mektupta bunlarýn da sona erdiði
müjdesini verdi.
Dale ise doðduðu þehir olan San
Francisco’yu kendini huzursuz hissettiði
için terk etmiþti. Belki sizler ölümden
sonra gidilen ruhlar âleminde bu tarz
tortularýn silinip gidebileceðine inanýyor
olabilirsiniz. Pek çok vaka için “evet
27
siliniyor” diyebilirim ancak bazý insanlar
geçmiþ yaþamlarýnýn fiziksel ve
duygusal izlerini bu hayatlarýna da
taþýyabiliyorlar. Bu, özellikle gelecek
olan yaþam için belli bir karmik ders
çýkarýlacaksa olmaktadýr.
Bu ruh eþleri neden bu hayatlarýnda
50 yýl boyunca birbirlerinden ayrý
yaþamýþlardý? Bunu anlayabilmek için
onlarýn ruh gruplarýna bakmamýz gerek.
Dale ve Maureen birinci kademe ruh
grubundan gelmekteydiler. Deðiþik
derecelerde bu on iki ruh; risk alabilen,
mücadeleci varlýklardýr. Rehberleri
onlarý düzenli bir þekilde yan taraftaki
gruplara götürerek diðer gruplarýn nasýl
uyum ve barýþ içinde çalýþtýklarýný onlara
gösterir. Dale ve Maureen bu ziyaretlerin
ilginç olduðunu fakat kendileri için
sýkýcý olduðunu söylediler. Elbet ki
kendilerine göre daha huzurlu olanlar
da vardý kendi gruplarýnda, fakat Dale
(o zamanki adý Rick idi) bunlardan biri
deðildi. Bu hayatýnda ordu’ya katýlmýþ
Vietnamda bulunmuþtu. “Oradan
dönmeyi düþünmedim” dedi bir
keresinde bana. Dale tehlikenin ucunda
yaþamayý sevenlerden biriydi.
1923’deki araba kazasýndan sonra
grubun en üst rehberi Rick’i yanýna aldý
ve ona Samantha’ya sarfettiði zamandan
daha fazlasýný vererek uyum saðlamasý
için yardým etti. Rick kendi grubuna
geri döndüðünde hayal kýrýklýðýyla
doluydu. Yaþamýný bu denli genç iken
kaybetmesine üzülüyordu. Dale ve
Maureen daha önceki yaþamlarýnda da
sevgiliydiler. Hemen hemen hepsinde
de karmaþýklýk yaþamýþlardý. Bu
yaþamlarýnda ayný zamanlarda enkarne
olmalarýna, ayný yerde doðmalarýna
raðmen gençlik yýllarýnda
karþýlaþmamalarý planlanmýþtý onlar için.
Bu coðrafi bölgeden aldýklarý duygusal
enerji ve yaþadýklarý duygusal tecrübeler
onlarýn daha sonra karþýlaþmalarýný
28
Sevgi Dünyasý
saðlayan basit þartlardan biriydi.
Her ikisi de erken yaþlarda
birbirlerine kavuþmamalarýnýn daha
hayýrlý olduðuna inanýyordu. Dale,
yaþamýnda doðru kadýnýn karþýsýna
çýkmamasýyla ilgili tam bir yýlgýnlýk
yaþamýþtý. Artýk Dale, bu hayatýnda
ilgisiz ve sorumsuz bir erkek deðildi.
Samantha (yani Maureen) ise, Rick ile
1920’lerde yaþadýðý iliþkide sahip
olmadýðý olgunluða sahipti artýk. Her
ikisi de birleþmelerinin bu noktasýnda
hiçbir þeyi olduðu gibi kabul etmeme
noktasýna gelmiþlerdi. Birbirlerini
görmediklerinden dolayý belli bir süre
gönül sýzýsý çekmiþlerdi. Bu çiftle iþim,
her ikisi de ayný þeyi söylediklerinde
bitmiþ oldu. Maureen dedi ki: “Þifamýzý
yaþamýn kutsallýðý ve baðýþlamanýn
önemine duyduðumuz saygýdan
bütünleþtiriyoruz. Þimdi her ikimiz de
kaybetmenin ne olduðunu bildiðimize
göre, kalan yaþamýmýzý bir hazine gibi
deðerlendireceðiz.”
Ruh eþleriyle ilgili bu bölümü
bitirmeden önce pek çok ruh eþlerinin
bir sonraki enkarnasyonlarýndan önce
hazýrlýk sýnýfýna alýndýklarýný
söylemeliyim. Ruhlarýn Yolculuðu
isimli kitabýmda dünyaya
gönderilmeden hemen önce ruh eþlerinin
biraraya gelmediklerini yazmýþtým.
Karmalarýna baðlý olarak bazen
ruhlardan biri, gelecekteki
buluþmalarýyla ve dünya bedenlerinde
nasýl olacaklarýyla ilgili diðerinden daha
fazla bilgiye sahip olabilir. Aþaðýdaki
kýsa örnekteki ruh eþlerinden biri, böyle
bir durumu anlatmaktadýr.
“Gelecek yaþamýmdaki eþimin
görüntüsünü gösterdiler bana bir perde
üzerinde. Oldukça çekici bir aerobik
hocasý bedenindeydi. Ben de onunla
jimnastik salonunda tanýþacaktým.
Bedenini ve yüz hatlarýný iyice inceledim
çünkü karþýlaþtýðýmýzda karýþtýrmak
istemiyordum. Geçmiþ yaþamýmda da
böyle yapmýþtým çünkü. Terliyken bana
gelen kokusunu zihnime iyice kayýt
ettim. El, kol hareketlerini, mimiklerini,
gülümsemesini, hepsinden öte gözlerini
de.... Onu bu yaþamýmda gördüðümde
iki mýknatýs sanki birbirini çekiyormuþ
gibi hissettim.”
SPÝRÝTÜEL AÝLELERLE
ÝNSAN AÝLELERÝ ARASINDAKÝ
BAÐLAR
Bir kural olarak ayný ruh grubunun
üyeleri bir sonraki enkarnasyonlarýnda
ayný genetik insan ailesinin üyeleri
olarak gelmezler. Bu da Amerikan
Kýzýlderili geleneðine ters bir þekilde,
bir dedenin ruhunun torununa
geçmeyeceði anlamýna gelmektedir.
Ayný irsiyete, etnik gruba, kültürel
çevreye ve belki de ayný coðrafyaya
enkarne olmak ruhlarýn yeni dersler
öðrenmelerinde kýsýtlayýcý hattâ geriletici
bir fonksiyon görmektedir. Her seferinde
farklý ailelerin içine enkarne olan ruhlar
oldukça farklý bedenleri denemiþ olurlar.
Bu çeþitlilik ise onlara
enkarnasyonlarýnda bir derinlilik
kazandýrýr.
Olaðanüstü vakalarda rehberlerimiz
ailelerin içinde henüz bitmemiþ karmik
dersler varsa anlayýþ göstermektedirler.
Ruhlar, bir önceki yaþamlarýnda ayný
ailede olduklarýndan dolayý ciddi þekilde
ruhsal yaralanma geçirmiþ ya da
baþkalarýna zarar vermiþ olabilirler. Yeni
jenerasyonun çocuklarý olarak
gelebilirler fakat ayný yaþam içinde
karmik dersi birlikte alacaklarý ruhlarýn
da orada bulunmasý gerekir.
Bazen de bu aileyle yakýn iliþkisi
olan baþka bir aileye de enkarne
olunabilir. Bu þekilde de ruhlar karmik
derslerini alabilirler.
Sevgi Dünyasý
Ruhlar çoðunlukla ayný aileye
enkarne olmasalar da ayný ruh grubunun
üyeleri birlikte olabilecekleri aileleri
seçerler. Ruh grubunun üyeleri her
yaþamlarýnda birbirlerine kan baðýyla
da baðlanmak isterler. Ne çeþit roller
üstlenirler? Belki de þu anda elinize
kaðýt kalem alýp, ailenizi, arkadaþlarýnýzý,
sevgililerinizi ve tanýþ olduklarýnýzý
yeniden gözden geçirip, hangilerinin
sizin ruh ailenizin üyeleri olduðunu
hesap ediyorsunuzdur.
Yaptýðým çalýþmalarda, büyükbabalar
ve büyükannelerin bir önceki
yaþamlarýmýzda en yakýn arkadaþlarýmýz
ve çocuklarýmýz olduklarýný gördüm.
Ýnsanlarýn birbirleriyle olan iliþkilerinin
sosyal dinamikleri öylesine güçlü ki
pek çok vakada ruhlarýn yaþamlarýmýzda
oynadýklarý roller, bizim onlarýn
yaþamlarýndaki önemimiz, grubun
doðrudan karmik dersleriyle de ilgili
olmaktadýr. Birisi bizi incittiðinde,
kendisi de dahil olmak üzere
eðitildiðimizi düþünmemiz gerekir. Olay
47’de göreceðimiz gibi, bu dersler bizi
gelecek yaþamlarýmýza hazýrlamaktadýr.
29
BÝZÝ ÝNCÝTMÝÞ OLAN
RUHLARLA
YENÝDEN
KARÞILAÞMAMIZ
Bana sýk sýk kendilerini incitmiþ olan
bir ruhla yeniden karþýlaþmalarýnýn neye
benzediðini sorarlar. Filozof Heidegger
þöyle der: “Hiç kimse senin için
sevemez ve senin acýný hissedemez".
Bu cümle Yeryüzü için doðru olabilir
ancak ruh dünyasý için deðil. Ruhlar
orada arkadaþlarýnýn zihinlerine
girebilirler ve neler hissettiklerini
anlayabilirler. Bunu empati adýna
yaparlar.
Olay 47’de geçmiþ yaþamýnda zor
bir baþlangýç yapmýþ olan bir adamý
seçtim. Hükmedici bir baba olup hiçbir
þeyden memnun olmuyordu. Süjelerim
Ral ve Babasý Carl’dan bahis ediyorum.
Ray sorunlu bir çocuktu. Kendine
güveni olmadan büyümüþtü. Yetiþkin
olduðunda ise hâlâ bu olumsuz duygu
ve düþüncelerle boðuþuyordu. Herkesten
saklýyordu duygularýný, etrafýna bir
kalkan örüyordu sanki. Baba ve oðul
ruh dünyasýnda karþýlaþtýklarýnda neler
hissettiler acaba?
(Gelecek ay: Olay 47’de Carl ile yapýlan celseyle yazýmýza devam edeceðiz)
30
Sevgi Dünyasý
BÝTÝÞÝK KAPI
Zehra Ýskender
Fotoðraflar: ÝBB Kent Yaþamý ve Kültürü Dergisi
Yardýmlaþmak... bizim için pek de
kolay olmayan bir eylemdir... Hepimiz
yardým etmeye çocukluk dönemimizde
alýþýrýz. Ailemiz, ana babamýz tarafýndan
yardým etmeye özendiriliriz. Ancak
zorlandýðýmýz durumlarda, maddimanevi desteðe ihtiyaç duyduðumuzda,
yardým almamýz söz konusu olduðunda,
ayný rahatlýðý hissedemeyiz. Hattâ elzem
ihtiyaçlarýmýzý yardým almamak
pahasýna gizlemeyi, yok saymayý
yeðleriz. Çünkü baþkasýna açýlmak,
ailemizden gördüðümüz gibi yardým
almayý hak sayarak istemek, çoðunlukla
yapmadýðýmýz bir iþtir. Bu bir huy,
geçmiþimizden gelen bir ilke olarak
yaþamýmýza yansýr. Çevremizde her an
muntazam ve eksiksiz bir insan
görünmek gibi en doðal arzumum
maalesef kendimizi zorlayarak yaparýz.
Sevgi Dünyasý
Ama... bir kapý vardýr ki, bizi hep
bu zorlamalardan kurtaran ilk yardým
gibi açýktýr. Dýþ dünyaya karþý
takýndýðýmýz bütün zýrhlarý bu kapýnýn
önüne býrakýrýz. Çünkü bu kapý ana
ocaðý gibi sýcaktýr. Bu kapý içinde
yaþayan herkes, aile bireylerimiz gibi
gönlümüzde yer alýr. Evet!.. bildiniz.
Komþumuzdan bahis ediyorum. Bizi
bütün hallerimizle gören, bilen
komþumuz; þu bitiþik kapýnýn ardýnda
bulunur. Sevgi dolu yüreði, yardýmýný
hiç esirgemeyen eliyle yaþamýmýzda
her zaman vardýr.
O, bizim için baþkasý deðildir.
Sýrasýnda kardeþ, ana-baba gibi bizi
kavrar. En gizli sýrlarýmýzý, baþkalarýnýn
yanýnda yüzümüzü kýzartacak en zor
durumlarýmýzý bilir. Hattâ ona sormadan
biz anlatýrýz... Çünkü o bizimle ilgili
her emanete sahip çýktýðý gibi
sýrlarýmýza da ayný titizliði gösterir.
Bizim için riske girmeye, yorulmaya
hiç yüksünmez. Sanki bu bitiþik kapý,
bizim için karþýlanmýþ ihtiyacýmýzýn bir
simgesidir. Gerçekten de komþumuzun
yokluðunda yaþamýmýzda büyük bir
eksiklik olur. (Tabii ki modern yaþamýn
ilkesi haline gelen apartman yaþamýný
konunun dýþýnda tutuyorum).
Komþuluk çaðrýþtýrdýðý anlam
itibariyle de karþýlýklý olarak iki ya da
daha fazla evdeki ailelerin birbirlerini
sevinçle kabulleniþleridir. Bu, baþka
bir deyiþle manevi bir birlik çatýsý
altýnda toplanmaktýr. Bu çatýnýn en
önemli unsuru insanlarý birbirinden
ayýran, ailemizi dýþ dünyaya karþý
evlerin, bahçe duvarlarýnýn, kapýmýzýn
komþumuz sözkonusu olduðunda
baðlayýcý, gönül açýcý bir fonksiyon
üstlenmesidir. Belki bir sokak ötede
bizimle çok iyi anlaþacak binleri olabilir
Hatta vardýr. Ancak bu bizi çok
ilgilendirmez. Her sabah yüzüne
baktýðýmýz günaydýný bizden
31
esirgemeyen, hastalýðýmýzý da
mutluluðumuzu da bizim gibi yaþayan,
bitiþik kapý sakinleri bizim için
önemlidir. Elzemdir. Komþumuz, bizim
yaþamýmýzdaki en gerçek
insanlarýmýzdýr. Hiç düþündünüz mü
bilmiyorum. Tuhaf denecek kadar zýt
karakterde insanlar birbirleriyle iyi
komþuluk iliþkileri içindedirler. Çok
ender olarak farklý kültürden insanlar
bile bitiþik komþusu ile bütün
sosyologlarý, antropologlarý þaþýrtacak
kadar mükemmel iliþkiler içinde
yaþarlar.
Folklorumuz içinde önemli bir yer
alan atasözlerimiz de konu ile ilgili pek
çok söz vardýr. En bilineni “Ev alma
komþu al” deyiþidir. Bitiþik kapýmýzla
ilgili pek çok þey yazýp söyleyebiliriz.
Ancak, hayatýmýzýn en kýymetli kapýsý
sanýrým, komþumuzun açtýðýdýr. Kapýsý
komþusuna açýlanlardan olmanýz
dileðiyle.
(Ýki aydýr Zehra Ýskender’e ait
yazýlar, Nadide Kýlýç adýyla çýkmýþtýr.
Özür diliyor, yanlýþý düzeltiyoruz)
32
Sevgi Dünyasý
Kendime Mektuplar
Nelda Bayraktar
Dostunu tatlý dille öven güzel kardeþim, kendine biraz haksýzlýk etmiyor musun
acaba? Hani “Güleryüz, tatlý dil her þeyden daha önemlidir. Yüzünüzün çizgisinde
her zaman bahar olsun” derler ya, iþte sen böyle insanlardan birisin benim
gözümde. Yüzündeki çizgiler beni hiç dondurmadý ve üþütmedi.
Elbette ki insanlarýn çeþitli iklimleri var. Ýþ hayatýmda olsun, çeþitli iliþkilerimde
yaþadýðým olaylarda olsun bunu net bir þekilde görebiliyorum. Ýnsanýn bir günü
bir gününe uymuyor. Dertli, huzursuz, karamsar, sinirli, gergin, ilgisiz, tuhaf,
hafiflemiþ, heyecanlý, mutlu, coþkulu, geveze, saçmalayan, bedensel acýlarý
nedeniyle ýstýraplý, sükûnetli ya da uykuda gezer gibi olduðumuz, birbirinden
taban tabana zýt hallerimiz ve günlerimiz olmuyor mu sanki? Bence önemli olan
bu ruh halleri arasýnda tutarlý bir dengeyi saðlamak. Temelinde kaos, çözümsüzlük
olan ruh halleri iklimlerin rotasýný þaþýrýp, þaþýrtmasý gibi hem insanýn kendisini
hem de karþýsýndakini yoruyor. Ben kendimi çok dertli ve güçsüz hissettiðimde
içimde olumsuz duygularýn da kabarmaya baþladýðýný fark ettiðim zaman buldum
bu gerçeði. Bazen dokunsak aðlayacak, dokunsak kýzacak ve azarlayacak hallerimiz
vardýr ya! Ýþte böyle durumlarda hiçbir yere seremeyeceðimiz, sergileyemeyeceðimiz
oya gibi iþlediðimiz olumsuz duygu ve düþüncelerimizi ortaya çýkarýveririz.
Hünerle iþlediðimiz oyalar, danteller elbette ki alýcý bulmaz kendine. Aslýnda
Sevgi Dünyasý
33
bizim en fazla sevilmek, þefkatle okþanmak, merhamet duyulmak istediðimiz
anlardýr bunlar. Ve biz, insan doðasý gereði bu anýmýzý günün yirmi dört saatine
yaymayý da severiz. Yaptýðýmýz telefon konuþmalarý, annemizle, babamýzla,
kardeþlerimizle, arkadaþlarýmýzla, eþimizle, sevgilimizle ve çocuðumuzla hattâ
apartman görevlisiyle bile olan iliþkilerimiz bundan etkilenebilir. Ýþ yerindeki
patronumuza bile kendimizin bildiði bir usulde yaparýz bunu.
Þimdi bir düstur edindim. Böyle durumlarda içimdeki sevgi enerjimi
düþürmüyorum. Her ruh halimi ayrý bir sigortaya baðladým da denebilir buna.
Birinin sigortasý attýðýnda diðerlerini etkilememesi için elimden geleni yapýyorum.
Beni çok sýkan bir konunun hemen akabinde bu konuyla ilgili olmayan sevdiðim
bir arkadaþým beni aradýðýnda gönlümde onun için ayýrdýðým koltuða geçip
konuþuyorum onunla. Dertleþebiliyorsam eðer, içimdeki tüm olumsuzluðu ona
kusmadan yapmaya çalýþýyorum. Belki de ne fazla duygusal ne de fazla mantýksal
olmak gerekiyor burada. Belli bir akýl gönül dengesini tutturmak en iyisi. Bazen
akýldan gönüle inilir, bazen de gönülden akýla çýkýlýr çünkü. Sabrýmýzý da elbet
ki sadece bir tahammül olarak ele almayýp aktif bir güç olarak kullanmak en
iyisidir diye düþünüyorum. Biliyor musun bu tarz bir gönül eðitimi paniklemekten
de koruyor insaný. Kendi duygularýný tanýyorsun, köklerine inebiliyorsun, kendinle
konuþabiliyorsun...
Dilimizin ikliminden de bahis etmiþsin mektubunda. Bir TV programýnda
sunulan bir þarký yarýþmasý var. Seyretmediysen lütfen seyretmeni isterim. Her
kesimden insan katýlabiliyor. Zengin, fakir, güzel, çirkin, þiþman, zayýf, özürlü,
dengeli, dengesiz diye listeyi çoðaltabiliriz. Buraya kadar iyi çünkü herkese açýk
olmasý eþitsizlik durumunu ortadan kaldýrýyor. Ýnsanlar teker teker hünerlerini
sunmak için içeri alýndýktan sonra baþlýyor reytinglerin artmasý. Jüri hiçbir yerde
görmediðim bir küstahlýkla insanlarý acýmasýzca eleþtiriyor. Ýnsanlarýn bazýlarý
buna tepki vermiyor, aptallýk derecesindeki bir gereksiz sükûnetle terk ediyorlar
salonu, diðerleri ise büyük tepkiler verip, iþi kavgaya kadar vardýrýyorlar. Ýþte bu
dakikalarda programýn reytingi üst sýralara týrmanýyor.
Diyebilirsin ki eleþtiriyi kabul etmek de bir sanattýr. Ama bu sadece geliþmiþ
insan seviyesi için geçerlidir. O zaman eleþtirenlerin de belli bir seviyede olmasý
beklenir. Geçenlerde toplumun gelir seviyesi düþük kesiminden geldiði belli olan
bir anne ile kýzý göründü ekranda. Anne baðýrýp çaðýrýyordu. Ne yokluklar içinde
kýzýný buraya getirdiðini, herkesin kýzýnýn sesine hayran olduðunu, ama adýna jüri
denilen bu sanatçýlarýn -ki kendilerini sanatçý zannediyorlardý- kýzýnýn sesini
beðenmedikleri gibi aþaðýladýklarýný söyleyip, yaþamýn onun sýrtýna þimdiye kadar
yüklediði bütün yüklerin acýsýný bu yarýþma programýndan çýkarmak istermiþçesine
haykýrýyordu. Topçu, popçu felsefesiyle beþikten mezara kadar eðitilen bir
toplumun kendini aynada doðru bir þekilde göremediðine mi yanayým, bu yarýþmayý
yurt dýþýndan getirdiðini ve orada da týpký buradaki gibi insanlarýn jüri tarafýndan
aþaðýlanmasýnýn programýn formatý gereði olduðunu söyleyen yapýmcýya mý
kýzayým þaþýrdým doðrusu. Neyse bu konudaki diðer görüþlerimi senin mektubundan
sonraya býrakayým. Çünkü görüþlerini merak ediyorum doðrusu. Caným dostum
kendine iyi bak. Sevgiyle ve hayýrla kal.
Özde bir kardeþin
Nelda Bayraktar
34
Sevgi Dünyasý
e s i n l e r
Daha ne isteyeyim ki sen’den
Yeni bir ben yarattýn ben’den
***
Âþýka aþktan baþkasý kâr etmedi
Aþký anlatmaya sözler yetmedi
***
Gerçeðin ta kendisidir özün
Ya Muhammed!.. Göster bana yüzün
***
Ermiþ kerâmet gösterip de uçmazsa eðer
Ona baðlý olanlar onu uçururmuþ meðer
***
Âdem’i “adam” eden ne mi?
Beþ harflik bir sözcük: adý SEVGÝ
***
Sevgidendir hep gördüðü her güzellik gözün
Tanrým; türlü güzellikler biçiminde görünür yüzün
***
Softanýn parmaðý kesilse Hak’tan razý olmaz
Hak âþýðýnýn derisi yüzülse, yüzündeki gül solmaz
olgay göksel
Sevgi Dünyasý
35
ATATÜRK’TEN ÖZLÜ SÖZLER
*Özgürlük ve baðýmsýzlýk benim karakterimdir.
*Fikirler, zor ve sertlikle, top ve tüfekle asla öldürülemez.
*Basýn hiçbir þekilde baský ve etki altýna alýnamaz.
*Ulusal varlýðýmýza düþman olanlarla dost olmayalým.
*Bir dinin doðal olmasý için; akla, fenne, bilime ve mantýða uygun olmasý gerekir.
*En doðru, en gerçek tarikat, uygarlýk tarikatýdýr.
*Ulusu yok eden, tutsak eden, yýpratan kötülükler hep din kýlýðý altýndaki küfür ve melunluktan
gelmiþtir.
*Dünyada her þey için, uygarlýk için, yaþam için, baþarý için, en gerçek yol gösterici bilimdir,
fendir. Bilim ve fennin dýþýnda yol gösterici aramak, sersemliktir, bilgisizliktir, sapýklýktýr.
*Güzel sanatlarý ihmal eden dini biz kabul etmeyiz.
*Ordumuz, Türk birliðinin, Türk güç ve yeteneðinin, Türk vatanseverliðinin çelikleþmiþ
anlatýmýdýr.
*Özgürlük olmayan bir memlekette ölüm ve yýkýlma vardýr. Her yükselmenin ve kurtuluþun
anasý özgürlüktür.
*Cumhuriyet sizden, “fikri hür, vicdaný hür, irfaný hür” nesiller ister.
*Bizim ulusumuz aslýnda demokrattýr.
*Ýrtica fikirleri güdenler muayyen bir sýnýfa dayanaklarýný sanýyorlar. Bu katiyyen bir vehimdir,
zandýr. Terakki yolumuzun üstüne dikilmek isteyenleri ezip geçeceðiz. Yenilik vadisinde duracak
deðiliz. Dünya müthiþ bir cereyanla ilerliyor. Biz bu ahengin dýþýnda kalabilir miyiz?
Þurasýný açýkça söylemek lazýmdýr ki, bu milletin 3.5 seneye sýðdýrdýðý daha çok azametlidir.
Bunu hazmetmek için kuvvetli dimaðlar lazýmdýr. Fransýzlar, Büyük Ýhtilali geçirmek için tam
bir asýr çalýþmýþlardýr. Hayat felsefesinin garip bir tecellisidir ki her faydalý ve yeni þeye mutlaka
bir kuvvet çýkar. Buna bizim dilimizde irtica derler. Ýþte bu irticanýn imhasý için gerekli tedbirleri
almýþ olmak lazýmdýr. Bütün millet emin ve müsterih olsun kik bu inkýlabý yapanlar bu gibi menfi
kuvvetleri çýktýðý noktada ezecek kudret ve kabiliyette ve tedbire maliktirler. Katiyetle tekrar
ederim ki, milletin hakimiyeti ebedidir.
36
Sevgi Dünyasý
IÞIÐIN HAZÝNESÝ
"The Fireside of Treasury of Light" kitabýndan
Çeviren: Nelda Bayraktar
Bu yazý dizisi bazýlarýnca Altýn Çað, Kova Çaðý, Milenyum diye de nitelendirilen New
Age yazarlarýna ait önemli ve anlamlý kitaplarýn çok kýsa özetlerini içermektedir.
Bu Kitaplar insanlarýn hayatlarýný deðiþtirebilmiþ, toplumu etkileyebilmiþ dahasý
düþüncelerimizi yeni ve heyecanlý istikametlere yönlendirebilmiþtir.
Yazarlar, düþünce adamlarý, þairler, spiritüel üstatlar, hümanist psikologlar, devrimciler
ve Þamanlar bu dizide Yeni Çað'ýn birbirinden farklý ve çeþitli düþünce unsurlarýný ortaya
koymaktadýrlar.
Sevgi Dünyasý
SEÇÝMLERÝMÝZ
BAÐLANTILARI,
VE
ETKÝLÝ BÝR DEÐÝÞÝM
ELEMANI OLABÝLME
Robert Theobald
Bizler etkisiz deðiþim elemanlarýyýz
çünkü yüz yüze geldiðimiz gerçeðin
doðasýný yanlýþ okuyoruz. Çabalarýmýzýn
çoðu, kökten bir deðiþime ihtiyaç var
gerekçesiyle insanlarý ikna etmeye
harcanýyor. Bu yaklaþým 60’larda ve
70’lerde gerekli idi. Günümüzde ise
insanlar þaþkýn, yýlmýþ ve kýzgýn
durumdalar; çünkü dünyadan bir manâ
çýkaramýyorlar; þimdi yapýlacak þey
onlarýn örnekler görmelerini ve beceriler
kazanmalarýný saðlamaktýr.
ALTMIÞLI VE YETMÝÞLÝ
YILLARIN DÜNYASI
Endüstriyel çaðýn toplumu ellili
yýllarýn sonu, altmýþlý yýllarýn baþýnda
mücadeleye davet edildiklerinde
insanlarýn çoðu buna kayýtsýzlýk
gösterdi. Ýçinde bulunduklarý sosyoekonomik yapýnýn deðiþtirilemez
olduðuna inanmýþlardý çünkü.
Optimistler sistemin güzel olduðunu
düþündüler, pesimistler de bunun
yapýlabilecek en iyisi olduðuna
inandýlar. Her iki grup da yeni bir
sistemi inþa etmeye çalýþmanýn
sorumsuzluk olduðu görüþünde
birleþtiler.
Altmýþlý yýllarda, sistemde köklü bir
deðiþiklik olmasý gerektiðine inananlar,
toplumu iri cüsseli bir katýrla mukayese
etmeye baþladýlar. Çünkü katýr kafasýna
pek çok kez vurulmadan dikkatini
veremiyordu. Buna benzer bir þekilde
insanlarýn da, o günün sorunlarýna eðilip
bakmalarýnýn, zorla da olsa saðlanmasý
gerekiyordu. Aksi taktirde insanlar
alternatif çözümlere bakmýyorlardý bile.
37
Altmýþlý yýllarýn baþlarýnda insanlarýn
ne kadar optimistik olduðunu hemen
hemen unutmuþ gibiyiz. Baþkan
Kennedy
hiçbir
þeyin
mümkünsüzlüðünün olmadýðý bir
motivasyon ve ümit dönemi yaratmýþtý.
Ancak suikasta kurban gitmesi, Vietnam
Savaþý ve bunu takip eden sosyoekonomik çöküntüler bu vizyonu
kararttý. Altmýþlý yýllarýn sonlarýna
doðru, ortaya çýkan sorunlarýn gerçek
olduðuna ama asla çözülemeyeceðine
dair gittikçe artan bir inanç (ki aslýnda
bu korkuydu) oluþmaya baþladý. Batý
kültürü etkin olmayacaklarýný anlayýnca,
kiþisel ve sosyal inkâr mekanizmasý
oluþturup, meseleye baþka türlü
bakmayý tercih etti.
Yetmiþli yýllar, petrol þokuyla
birlikte geldi ve insanlarýn yeni yapýlara
olan ihtiyaçlarýyla yüzyüze gelme
isteklerini azalttý. Daha sonra, ekonomik
geliþmenin olaðanüstü ivme
kazanmasýyla, zengin ülkeler
zenginliklerini daha da arttýrdýlar. Ve
insanlar bambaþka yeni mücadelelerle
yüz yüze geleceklerini görmeye
baþladýlar.
Baþkan Carter, Amerikalýlarý bu
konularla ilgilenmeye zorladý. Maalesef,
iletiþiminde hatalar yaptý. Zamanýn
deðiþen ihtiyaçlarýný karþýlayabilmek
için yeni baþarý stratejilerine olan
ihtiyacýn altýný çizmektense, hatalarý
kabul etmeyi öðrenmenin gerekli
olduðu üzerinde durdu. Böyle bir
strateji-baþarýsýzlýðýn kaçýnýlmazlýðýný
kabullenmek-hem bireyler hem de
sistemler için ölümcül oldu.
Baþkan Carter sýnýrlardan; Baþkan
Reagan ise Amerikanýn yeniden nasýl
büyük olacaðýný konuþtu. Hangi
felsefenin daha çekici olduðuyla ilgili
çok az þüphe vardý elbet ki.
Sevgi Dünyasý
38
SEKSENLÝ YILLAR
Reagan yönetimiyle ilgili zorluk,
yaþanýlan yaþam tarzlarýmýzý deðiþtiren
altý ana devrimden habersiz oluþlarýydý.
Önce silahlanma devrimi baþladý. Bu,
sadece savaþmakla kalmadý fakat
anlaþmazlýklarý çözmenin bir metodu
olarak þiddeti ortaya koydu. Sonra
bilgisayarlarýn ve robotlarýn geliþimi
geldi ki bu da üretimde, enformasyon
endüstrisinde ve hizmetlerinde devrim
yarattý. Ýnsan Haklarý Hareketleri
eþitliðin ve doðruluðun ortaya konulup,
üzerinde ýsrar edilmesini saðladý.
Biyolojik alanda yapýlan ilerlemeler
sadece üretim teknolojisini
deðiþtirmekle kalmadý, insan olarak
kendimizle ilgili düþüncelerimizi de
deðiþtirdi. Çevre ile ilgili sýnýrlamalar
getirilmesi maksimum geliþme
stratejileri üzerinde bir kez daha
düþünceye sevk etti ve son olarak
Dünyayý anlamamýz yönündeki
deðiþiklikler kendi realitelerimizden
ziyade algýladýðýmýz bir kâinatýn içinde
yaþayýp durduðumuzu bize gösterdi.
Bu altý devrimi kavrayamama
baþarýsýzlýðý bakýþ açýlarýnýn ve
politikalarýn sadece ilgisiz olmakla
kalmayýp ayný zamanda yýkýcý olduðunu
da emin kýlmaktadýr. Bu da elbet ki
Reagan yönetiminin sonunu getiren
nedenlerden biri oldu.
GÜNÜMÜZDE DURUM
Deðiþim uzmanlarýn çoðu,
günümüzde insanlarýn düþüncelerini ve
davranýþlarýný deðiþtirmeye ikna
etmenin en önemli mücadele olduðunu
düþünmekteler. Ancak bu, gerçekçi
olmayan ve üretime ters bir bakýþ
açýsýdýr. Ülke çapýnda gerçekleþtirdiðim
konferanslarda pek çok insanýn bu
konuya karþý duyarlýlýk gösterdiðini
gördüm. Onlar da mevcut sistemin
çalýþmadýðýný düþünüyorlardý. Yine de
konuþtuðum bazý seçkin insanlar vardý
ki onlarýn daha da duyarlý olmasýný
beklerdim bu konuda fazla fikir beyan
etmediler. Bazýlarý ise kendilerini asla
deðiþime adayamayacak nitelikteki
insanlardý.
Konferanslarýmda öncelikle þu
soruyu sorarým: “Çocuklarýmýzý, içinde
yaþayacaklarý
dünyaya
hazýrlayabildiðimize inanýyor
musunuz?” Son beþ yýlda, katýlýmcýlarýn
yüzde beþinden fazlasýnýn bu soruya
evet dediðini hatýrlamýyorum. Yine de
deðiþim uzmanlarý mevcut eðitim
sistemlerimizden halâ hoþnut olanlarýn
oranýnýn yüzde elli olduðunu
varsayýyorlar.
Pek tabii ki herkesin deðiþimden
yana olmasýný bekleyemem. Ancak
insanlarýn farklý arayýþlar içinde
olduðunu görüyorum. Mevcut sistemler
insanlarý hiçbir þey yapamaz hale
getiriyor ve güçsüz býrakýyor.
Daha sonra insanlara bu yüzyýlýn
sonuna gelinmeden hangi deðiþimlerin
olacaðýný düþündüklerini sorarým.
Ýlginçtir ki katýlýmcýlarýn büyük bir
yüzdesi endüstriyel yüzyýl sistemine
farklý alternatiflerin arayýþlarý içinde
olurlar hep.
Çünkü biz insanlar insanla ilgili
konularla yüz yüze gelmekten kaçtýk
ve zenginle fakir arasýndaki ayrýmý
görmezden geldik hep.
P O TA N S Ý Y E L
OLANI
ALGILAMA
Bizler çok kýsa bir zaman periyodu
içinde muazzam deðiþimlerin ihtiyacýyla
burun buruna geldik. Þimdi insanlarý
yaþam tarzlarýný deðiþtirmeleri
hususunda cesaretlendirmek gerekiyor.
Sevgi Dünyasý
Bu alanlardan biri de saðlýk alaný.
Yetmiþlerin baþýnda bazý arkadaþlarýmla
birlikte bir saðlýk aðý kurmuþtum.
Amerikalýlar saðlýklarý ile pek
ilgilenmediklerinden bu giriþimim bir
Don Kiþotluk olarak deðerlendirilmiþti.
Seksenli yýllarýn sonuna doðru bu
görüþlerinde yanýlmaya baþladýklarýný
anladýlar. Çünkü biz beslenme, sigara,
alkol gibi konularda önemli yaþam tarzý
deðiþikliðini öneriyorduk. Þimdi de iþ
dünyasý artýk saðlýk konusuna dikkat
etmenin kendilerini de yakýndan
ilgilendirdiðini kavramýþ durumda.
Ekolojik bakýþ açýsýndaki etkileyici
deðiþimler de çok güzel. Yapýlan pek
çok ankette insanlarýn çevre ile ilgili
duyarlýlýklarýný, yaþamlarýnýn önemli
bir bakýþ açýsý haline getirdikleri
görülüyor. Yani sadece yüksek
standartlarda yaþamak onlar için önemli
olmamýþ oluyor. Bunun dýþýnda
endüstriyel bir toplumda yaþanabilecek
en kaliteli yaþamý arzuluyorlar. Buna
benzer deðiþimler, toplumun canlýlýðýnýn
yeniden kazandýrýlmasý, gruplar
arasýndaki iletiþimin geliþtirilmesi ve
daha iyi bir sosyal adalet tanýmýnýn
yapýlmasý konularýnda da yaþanýyor.
Geleceðimizle ilgili bu kadar duyarlý
olan bizler peki þimdi ne yapýyoruz?
Ýnsanlara daha fazla enformasyon
vermektense onlara ilgilendikleri
konular üzerinde konuþma fýrsatý
vermemiz, insanlarýn yeni realitelerle
baþ edebilmelerini, birlikte çalýþacaklarý,
konuþacaklarý kiþileri, arkadaþlarý temin
etmemiz de gerekiyor.
Yaptýðým çalýþmanýn büyük bir
bölümü, insanlarýn açýkça,
yargýlanmadýklarýný bildikleri bir alanda
konuþma yapmalarýný saðlamaya
ayrýlmýþ durumda. Böylece tabu gibi
görünen bazý konular ve sorularýn da
39
üstüne gidilmiþ oluyor.
Hepimiz kendimizin ne yapmamýz
gerektiði üzerinde yoðunlaþmalýyýz.
Pek çok arkadaþ, iþ arkadaþým deðiþimin
gerekli olduðuna inanmakta ama ilk
adýmlarý atma cesaretini kendilerinde
görmemekteler. Ýþin sýrrý fazla risk
almayacak derecede ilk adýmýzý atacak
bir konuyu bulmanýzdýr.
KUANTUM
ÞÝFASI
Deepak Chopra M.D.
Beynimizdeki sinir iletkenleri ile
ilgili iyi haber onlarýn maddeden
yapýlmýþ olmasýdýr. Ýster çýlgýnca ister
akýllýca olsun bir düþünceyi avucunuzun
içine almanýz ise çok zordur çünkü o
dokunabileceðiniz
veya
hissedebileceðiniz bir þey deðildir.
Halbuki sinir iletkenlerine çok ince ve
kýsa ömürlü olmalarýna raðmen
dokunulabilir. Düþünceyle baþ
edebilmek bir sinir iletkeninin iþidir.
Bunu yapabilmesi için moleküllerinin
týpký düþünceler gibi esnek, ele avuca
sýðmaz olmasý gerekir.
Böylesine bir esneklik, geçilmesi
mümkün olmayan bir engeli kaldýrýp
atmasý bakýmýndan mucize olduðu
kadar bir musibettir de. Ýnsan eliyle
üretilmiþ hiçbir ilaç ne þimdi ne de
görünür gelecekte bu esnekliði ikiye
katlayamaz. Hiçbir ilaç da gerçekte bir
düþünceyle eþleþmez. Bunu reseptörün
yapýsýna bakarak söylemek kolaydýr.
Reseptörler sabit deðildir; onlar
hücrenin derinliklerinden yüzeye çýkmýþ
olan ve orada yüzen su zambaklarý
gibidir.
Su zambaklarýnýn köklerinin aþaðýya
doðru inmesi gibi, hücrenin çekirdeðine
ulaþýldýðýnda orada DNA’nýn bulunduðu
görülür. DNA sonsuz sayýdaki
mesajlarla uðraþýr. Ve bundan dolayý
40
Sevgi Dünyasý
da yeni reseptörler imal ederek hücre
duvarýna yollar. Reseptörlerin belli bir
sayýsý yoktur. Ne hücre duvarýnda belli
bir diziliþleri ne de muhtemelen
ayarlandýklarý þeyle ilgili sýnýrlarý vardýr.
Hücre duvarý kýþýn boþ olan yazýn ise
çiçeklerle týka basa doldurulmuþ bir
havuz gibi olabilir. Reseptörlerle ilgili
tek kýsýtlama tahmin edilemez
olmalarýdýr. Yapýlan çalýþmalar adýna
imipramine adý verilen bir sinir
iletkeninin depresyonlu hastalarýn
beyinlerinde anormal miktarlarda
üretildiðini göstermiþtir. Araþtýrmacýlar,
Ýmipramine adlý maddeyi beyin
hücrelerinde ararken ona cilt hücresinde
de rastladýklarýnda þaþýrmýþlardýr.
Cilt neden beyinde bulunmasý
gereken bir molekül için reseptör
üretmiþtir ki? Bu reseptörlerin
depresyonla iliþkisi nedir?
Tek akla yatkýn cevap depresyonlu
insanýn üzgün bir beyne, cilde ve
karaciðere v.s... sahip olmasýdýr. Buna
benzer bir þekilde araþtýrmacýlar sinirli
ve gergin insanlar üzerinde yaptýklarý
araþtýrmalarda yüksek miktarlardaki
epinephrine ve norepinephrine adlý iki
kimyasalýn bu kiþilerin beyinlerinde ve
adrenalin bezlerinde bulunduðunu
saptadýlar. Daha sonra yapýlan çalýþmada
ise bu kiþilerin kan hücrelerinde de
yoðun miktarlarda bu maddelerden
bulunduðundan, kanlarýnýn da kendileri
gibi sinirli ve gergin olduðu tespit edildi.
Doktorlar için de bu iþ gitgide karmaþýk
h a l e g e l m e k t e d i r. Þ i z o f r e n i n ,
depresyonun, alkolizmin, ilaç
baðýmlýlýðýnýn ve diðer bozukluklarýn
çabuk bir þekilde tedavi edilmesiyle
ilgili hamleler, endorfinin bedenden
ayrýþtýrýlmasýndan hemen sonra, 70’li
yýllarýn ortalarýnda baþlamýþtýr.
Kimyasal bariyerler þimdi her
zamankinden daha güçlüdür...
Hayata Dair
- Ýnsan gençliðinde öðrenir, yaþlandýðýnda anlar.
- Hiçbir zaman deðiþmeyen biri, saçma biridir.
- Amacý olmayan gemiye hiçbir rüzgâr yardým edemez. (Montaigne)
- Böcek olmayý kabullenenler ezilince þikâyet etmemeli. (Schiller)
- Ýyi bir insan olduðunuz için dünyanýn size âdil davranmasýný beklemek, vejetaryen
olduðunuz için boðanýn size saldýrmamasýný beklemek gibidir. (Dennis W. Boley)
- Herkes aya benzer, çünkü herkesin içinde kimseye göstermediði bir karanlýk
yüzü vardýr. (M. Twain)
- Cevizin kabuðunu kýrýp özüne inmeyen, cevizin hepsini kabuk sanýr. (Gazalî)
- Ýnsanlar baþaklara benzer, içleri boþken baþlarý havadadýr, doldukça eðilirler.
(Montaigne)
- Herkes düþüncelerinde yanýlabilir ama aptallar bunu asla kabul etmezler. (Çiçero)
- Size ne yapacaðýnýzý söyleyebilirler ama ne düþüneceðinizi asla. (Sokrates)
- Ýyiliðinize inanýlmasýný istiyorsanýz, bundan asla bahsetmeyin. (Balzac)
- Hayatýn trajedisi þudur: Ýnsan çok çabuk yaþlanýr ama çok geç akýllanýr. (Franklin)
Sevgi Dünyasý
ARINALIM
AMA NASIL?
Arýn Ýnan
41
42
Sevgi Dünyasý
Tekamül eden insan býraktýðý realiteleri deðersiz bulmaya baþlýyor gitgide.
Onlardan zorla kopmuyor. Yani istek ve hazlarýný tamamen yok etmiyor. Gitgide
de basit hazlarýn yerine daha derinlerini koyuyor. Yapmamasý gerekenleri ustaca
yapmayan, yapmasý gerekenleri ise ustaca yapan oluyor. Kaçmasý gerekenlerden
ustaca kaçan oluyor. Yani kendi gönlünün usta bir idarecisi haline geliyor.
Arýnmýþ bir insan sizce tamamen
zararsýz, kötülüklerden temizlenmiþ,
suya sabuna dokunmayan, istek ve
arzularýný yok etmiþ biri midir?
gerekenleri ise ustaca yapan oluyor.
Kaçmasý gerekenlerden ustaca kaçan
oluyor. Yani kendi gönlünün usta bir
idarecisi haline geliyor.
Arýnmanýn içe dönük bir çalýþma
olduðunu biliyoruz. Ancak pasif bir
insan yaratan bir faaliyet olmadýðýný
da...Evimizdeki su arýtma sistemlerini
düþünelim. Ne yapýyor bu sistemler?
Sudaki mikroplarý en ince ayrýntýsýna
kadar yok ediyor. Tortularý süzüyor.
Pýrýl pýrýl berrak bir su haline getiriyor.
Ancak bu suyun vitamin ve mineralleri
çaðýldayan bir kaynak suyu gibi
zenginleþtirilmiþ deðil. Belki de hiç yok.
Ýþte bu nedenle arýnma ve olgunlaþma
faaliyeti bir arada yürütülmesi gereken
faaliyetlerdir. Ýç içe olmalarý gerekiyor.
Bir yandan içimizi temizlerken diðer
yandan da benimsediðimiz doðrularý
uygulamamýz, bilgi ve tecrübe yönünden
yüksek ve derin tadlara ulaþmamýz
g e r e k i y o r.
Ya n i g ö n l ü m ü z ü
zenginleþtirmemiz gerekiyor. Arýnma
olgunlaþmayý baþlatýyor, olgunlaþma
arttýkça arýnmak da hýzlanýyor.
Gördüðünüz gibi bir yerden sonra
insanýn gönlünü temizleme iþi daha
kolay ve basit bir hale geliyor.
Tekamül eden insan býraktýðý
realiteleri deðersiz bulmaya baþlýyor
gitgide. Onlardan zorla kopmuyor. Yani
istek ve hazlarýný tamamen yok etmiyor.
Gitgide de basit hazlarýn yerine daha
derinlerini koyuyor. Yapmamasý
gerekenleri ustaca yapmayan, yapmasý
Biliyoruz ki biz insanlar dünyaya
arýnmak, olgunlaþmak ve bir olmak için
geliyoruz. Bu bilgiyi bilsek bile
gerçekten kendimizi arýnmanýn
gerekliliðine inandýrmamýz gerek.
Niçin Arýnacaðýz?
Arýnmak Gerekli midir sizce?
Evet gereklidir. Çünkü bizler,
komþuluk, arkadaþlýk, evlilik, iþ, idare
eden-edilen iliþkileri gibi uzun süreli
insan iliþkileri içinde yaþýyoruz. Bu
iliþkiler ise toplumun temelini
oluþturuyor. Düþünün ki insanlarýn
arýnmamýþ taraflarý birbirlerine en fazla
batan ve etkileyen yönleri oluyor. Týpký
bunun gibi büyük toplumu
düþündüðümüzde ise sistemleri bozan,
týkayan þeyler oluyor. Bu ise ancak
insanýn iç eðitimi yani içinde kendine
karþý kazandýðý zafer ile kurulabiliyor.
Bu nedenle nasýl ki bir çiftçinin
uymasý gereken doða kurallarý var,
insanýn da duygu, düþünce ve
davranýþlarýna iliþkin uymasý gereken
kurallar ortaya çýkýyor. Madem ki biz
yaptýðýmýz eðitime GÖNÜL EÐÝTÝMÝ
diyoruz; ismi üstünde, eðitim bitkinin
ürün vermesi gibi uzun bir süreçtir ve
her þeyin doðasýna uygun zamanýnda
yapýlmasýna baðlýdýr.
Sevgi Dünyasý
Gönül eðitiminden geçmiþ bir insan
ancak olgun bir insan haline gelebilir.
Böylesine bir insan ancak iç
bütünlüðünü saðlamýþ, alçak gönüllüðü
elde etmiþ, cesaretli, hoþgörülü,
hakkaniyetli ve çalýþkan olabilir. Ayrýca
böyle bir insanýn en büyük
özelliklerinden biri de sadelik ve aþýrýya
gitmemesi olarak göze çarpar. Tüm
bunlar da insanlarda güven ve dostluk
duygusu uyandýrýr.
Ayrýca kendine hakim olabilen,
kendini deðiþtirebilmiþ olmanýn gücüne
sahip bir insan olmak fena mýdýr yani?
Böylesine bir eðitim sayesinde insan
kendi kendine tarafsýz olmayý, kendini
aldatmamayý öðrenebilir. Böylesine bir
gönül eðitimi sayesinde sýk yanlýþ
yapmaktan, kolay þaþmaktan, vesvese
verene kolay uymaktan kendimizi
alýkoyabilir.
Hele Yaratanýný iyice tanýmýþ, O'nun
düzenini iyice kavramýþ olanlar için
arýnmayý ve olgunlaþmayý hýzlandýrmak
daha da anlamlý hale geliyor. Çünkü bir
olabilmek için, birbirimizin gönlünde
yer yapabilmek için de arýnmak çok
önemlidir.
1. ÝNSANLAR BANA GÜVEN
DUYSA NE OLUR; DUYMASA NE
OLUR?
2. MUTLAKA ÝNSANLARA
KENDÝMÝ KANITLAMAM MI
GEREKÝYOR
3. ÝNSANLAR BENDEN NE
KADAR UZAK YAÞARSA O
KADAR ÝYÝ OLUR
4. KENDÝMÝ SEVDÝRMEK
BANA
ÇOK
SAÇMA
GÖRÜNÜYOR
5. BENÝM ÝÇÝN RAHAT BÝR
YAÞAM, PARA, MAL, ÞÖHRET
43
GÝBÝ DEÐERLER DAHA ÖNEMLÝ.
BUNLARI ELDE ETTÝYSEM
BAÞKA BÝR ÞEY YAPMAM.
ZATEN HAYAT SAVAÞININ ÇOÐU
DA BUNLARDAN ÝBARET DEÐÝL
MÝ?
Diyenleriniz var mý?
Arýnmanýn bizi iç baþarýya
götüreceðine bir kere inanalým. Ýç baþarý
gönül eðitimi sonunda kazanýlan gönül
zaferidir. Böylelikle o gönül, saðlýklý
duygu, düþünüþ ve davranýþlarý ortaya
koymaya baþlar. Diyelim ki birdenbire
parlama ve hiddetlenme huyum var.
Salt bu yüzden eþimi, çocuðumu
arkadaþlarýmý kýrýp duruyorum. Arýnma
çabamla birlikte daha sakin ve sevecen
olma yolunda bir geliþme gösterdiysem
bu büyük bir gönül zaferi olmaz mý
sizce? Gerçek fatih olabilmemiz için
kendi kendimizle cenge girmekten baþka
çaremiz olmadýðýný bilmemiz gerek.
Gördüðünüz gibi zafer kazanýrken
önce sen demeyi öne alýyoruz. Böyle
demek insanýn sermayesinden
götürmüyor. Tam tersine onu yüceltiyor
ve sevdiriyor. Prim toplamak için
yapýlan bir davranýþ deðil, tam tersine
içindeki zaferin sonucu olarak doðuyor.
Yoðun sigara içen ve seven ana-baba
nasýl bir gönül eðitiminden geçecek?
Sigarayý güzel bir gönül eðitimi ile
býrakabilir. Ýlk etapta çocuklarýn
bulunduðu yerde sigara içmezler sonra
da sigarayý tamamen býrakýrlar. Bu
kiþilerin vizyonu iyi ve saðlýklý birer
ana ve baba olmaktan geçiyor.
Deðiþmeye güzel þeyleri baðlamak
gerekiyor. Biz genellikle acýlarý
deðiþmeye baðlarýz. Toplum olarak da
buna çok yatkýnýzdýr. Acýlý ve hüzünlü
bir toplum olduðumuz için de oluyor
bu. Halbuki deðiþmemeye, arýnmamaya
acýlarý baðlamamýz gerekiyor.
Sevgi Dünyasý
44
Deðiþmenin %20 si nasýl'ý bilmek ile
ilgilidir, %80'I ise niçin ile ilgilidir.
Ýnsan niçinlerine tam hâkimse deðiþmesi
çok hýzlý oluyor.
Bu tarz iç baþarýlarýna þunlarý örnek
gösterebiliriz:
*Yalan söylemeyen bir insan
*Hiddetlenmeyen ama hiddeti iyi
tanýyan bir insan
*Kýskanmayan
*Gýybet yapmayan
*Haksýzlýk yapmayan ama hak
sýnýrlarýný iyi bilen
*Ýki yüzlülük yapmayan
*Kin tutmayan
*Hoþgörülü olan
Arýnmanýn bir diðer özelliði arýnýrken
insanýn geçmiþ olduðu yollarý da iyi
ezberlemesi gerektiðidir. Yoksa insan
kafasýna saksý düþmüþ gibi hiçbir þeyi
hatýrlamadan yeni bir kalýba dökülmüþ
olursa baþkasýna hiç bir faydasý
dokunamaz.
Nasýl Yapmalý?
Önce kendi temel düþünce ve
duygularýmýzýn farkýna varmamýz
gerekiyor. Yani ben nasýl düþünen ve
nasýl davranan bir insaným diye iyice
bir incelememiz gerekiyor kendimizi.
Kopamadýklarýmýzý, baðlý olduðumuz
þeyleri, nesneleri, tutkularýmýz,
vazgeçemediðimiz küçüklüklerimizi
çok iyi tespit etmemiz gerekiyor. Çünkü
tüm bunlar bizim bir yerde
kalýplaþtýrdýðýmýz düþünce ve
davranýþlarýmýz oluyor. Böylelikle bizim
yeniye açýk hale gelmemize engel
oluyorlar. Yaþadýðýmýz olaylar içinde
bizi sýkýyorlar, bunaltýyorlar ve
olgunlaþmamýza engel oluyorlar.
Nelerimizi Etkiliyorlar?
Bizi þaþýrtabilirler (henüz kendimize
bile tarafsýz olamadýðýmýzdan ve
davranýþlarýmýzý seçip, sonuçlarýný
seçemediðimizden)
Mücadele gücümüzü kaybettiriyorlar.
Örnek olmamýza engel oluyorlar
Kendi kendimize hür olmaktan bizi
alýkoyuyorlar.(aklýmýzýn hür çalýþmasý
ile ilgili)
Önce kendimizde bunlarý
tanýyalým.
*PARA; MAL; MÜLK; ÞAN;
ÞÖHRET; AÝLE; EÞ; ÇOCUKLAR;
SÝGARA; ALKOL;
Yeniye Açýk Olmamýzý Engelleyen
Kalýplarýmýz Var mý?
DÜÞÜNCE BÝÇÝMÝMÝZ;
OLAYLARI ELE ALIÞ TARZIMIZ;
ÇABUK
USANIYOR;
YORULUYOR MUYUZ?;
KORKULARIMIZ VAR MI?
TEMBELLÝÐÝMÝZ VAR MI?;
Þ Ü P H E L E R Ý M Ý Z VA R M I ?
SÜREKLÝ SOLGUN; YORGUN VE
ÜZGÜN MÜYÜZ?
Kalýplarýmýzý yýkabilmek,
geliþmemize engel, ayaklarýmýza bað
olanlardan kurtulabilmek ve yerine yeni
deðerleri koyabilmek, baþarýlý bir arýnma
eðitimi ile mucizeler yaratabilir.
Sevgi Dünyasý
45
Ýktidar Olmak Ýle Muktedir Olmak
(Baþa geçmek veya baþta bulunmak ile yeterli, ehliyetli, iþi bilir olmak)
Uður Uzunhekim
Ýktidar olmak, demokratik
(parlamenter) rejimlerle yönetilen
ülkelerde, politikacýlarýn seçim yolu ile,
halk tarafýndan iktidar olmalarý yani
baþa geçmelerini akla getirir. Bunu oy
verme hakký olan veya olmayan hemen
her ülke vatandaþý gayet iyi bilir. Ancak,
muktedir olmak, yani yeterli, iþi bilir
ve ehliyetli olmak konusunda, iktidara
gelenlerin ne derece bu özelliklere sahip
olduklarý hususunda yanýlabilirler. Baþa
geçen iktidarýn ayný zamanda muktedir
olarak ülkelerini yönetmesini arzu
ettiklerinden, inanarak oylarýný o iktidar
için kullanýrlar.
Padiþahlýk veya krallýkla yönetilen
ülkelerde iktidarýn
mutlaka muktedir
olmasý gerekir diye
bir sorunu olmadýðý
için, Padiþahlýkta
( O s m a n l ý
Ýmparatorluðunda
olduðu gibi) en
büyük
oðul
padiþahýn yerine
geçerdi. Krallýk
rejimiyle yönetilen
ülkelerde ise, en
büyük çocuk kral
veya kraliçe olurdu.
Bunlarýn muktedir
bir iktidar olmalarýna
bakýlmazdý.
Ýngiltere’de ve
Ýspanya’da olduðu
gibi krallýk veya
kraliçelik sadece
sembolik bir makam
olarak kalsa da, ülke
seçimle gelen ve muktedir olduðu
düþünülen ve inanýlan kimseler
tarafýndan yönetilmektedir.
Tüm dünyada herhangi bir þekilde,
herhangi bir alanda iktidar olup (baþa
geçip) o alandaki bilgi, yetenek ve
tecrübelerini kullanarak baþta bulunma
konumlarýný tam olarak yerine getirenler
olduðu gibi, “Ben yapýyorum, oluyor”
þeklinde kendilerini yeterli, iþi bilir
olarak tanýmlama cesaretini duyan,
kendi kendilerini takdir eden çok ama
çok insanoðlu vardýr.
Bu durumun, din, dil, ýrk, millet veya
cinsiyet ile ilgisi olmayýp, beyinlerin
fonksiyonel durumu ile ilgisi vardýr.
46
Sevgi Dünyasý
Eðitimlisi veya eðitimsizi birçok
insanýn muktedir olmadan iktidar
konumunda olanlarýný þöyle bir
düþünürsek, çevremizde, yurdumuzda,
medeniyete eriþmiþ diðer birçok
ülkelerde böyle insanlarýn bulunduðunu
görürüz.
Her þeyden önce, iktidar konumunda
olan kimselerin, muktedir olmalarýnýn
yanýnda sorumluluk bilinci ile yüklü
olmalarý gerekir. Bu bilinç insanda ya
doðuþtan bulunmakta, ya da
yetiþtirildiði ortamýn kendisine
aþýladýklarýyla veya çocukluk-gençlik
yýllarýnda, büyük sorumluluklar
yüklenmiþ kimseleri kendine örnek
almasýyla oluþmaktadýr.
Bunlarýn hiçbiri yok ise, zorla,
anlatarak, göstererek veya baþka nice
metotlarla insanlara sorumluluk
yüklenemez. Aksi taktirde sorumluluk
bilincinden yoksun olan bu insanlar,
her þeyin bilincinde, sorumluluðunda
olduklarýný zannedip, etrafýn öneri veya
uyarýlarýný göz önünde tutmadan
muktedir olduklarýný zannedebilirler.
Ýktidarda olan kimselerin,
bulunduklarý konumda yeterli, ehliyetli
ve iþi bilir olmalarý ana þartlardan birisi
olmakla beraber, etrafýndakilere
güvence veren, problemlerine çare
bulan, düþündüklerini eylemleri ile de
gösteren ve inandýran olmalarý da
gerekir. Böylece, ortaya attýklarý fikirler,
yaptýklarý iþler ve bunlarý baþarý ile
uygulamalarý, iktidarlarýnda bulunan
kimseler tarafýndan çok daha fazla
beðeni, saygý ve sevgi ile karþýlanýr.
Ýnsanlar, o iktidarda olan veya
olanlarýn yaptýklarýný her yerde gururla
anlatýp, diðerlerinin de takdir etmesini
saðlayýcý yorumlar yaparlar. Ayrýca
yaratýcýlýk vasfýna sahip iktidar ve
muktedir kimseler çok daha katmerli
bir iktidar süreci içinde bu dönemlerini
geçirirler. Ayný zamanda bu dönem
sürecince sevecen, tatlý-sert, kýrýcý
olmamayý kendilerine prensip edinen
tutumlar içinde olmalarý, yine sevgi ve
saygýyý getiren unsurlardýr. Derecesini
çok iyi bir þekilde ayarlayýp
alçakgönüllü olabilenlerin, ayný
zamanda yönettikleri insanlarýn
geleceðini göz önünde tutarak, mantýklý,
olmasý gereken þekilde düþünerek karar
verip, bazen acýmasýz duruma düþmeyi
de kabullenmiþ olmalarý gerekir.
Duygusal davranmayý bir yana býrakýp,
iþin sonucunda kendileri bundan yara
alsa bile “bu iþin böyle olmasý gerekir”
diyerek karar verici yetenekte olmalarý
da elzemdir. Ýktidardaki muktedir olan
kimseler acele etmeyip, yapacaklarý iþi,
üzerinde durup düþünerek, tartarak,
görüþerek yapmalarý, zamansýz ve yersiz
kararlar vermelerini önler.
Mevcut bilgi ve tecrübelerini ilerletmek
için, etrafýndakilerin bilgilerine
baþvurmak, onlarý samimi olarak
dinleyebilmek, hattâ onlarýn önerileri
üzerinde düþünerek, uygun gördüðünde
tatbik etmek, ideal bir iktidarýn
göstergesidir. Sabýrlý ve sakin olmayý
yani sinirlerini frenlemeyi bilen
iktidardaki kimseler, daha çok üretken
olurlar. Yaratýcý özelliklerini paylaþarak,
eserler býrakacak yeteneklere sahip olan
iktidar ve muktedir kimseler,
kendilerinden sonra, hayýrla anýlan,
hemen her mecliste ismi yâdedilen
kimselerden olabilirler. Bütün bunlarý
yapan, yapabilme gücüne sahip
olanlarýn, hiçbir yerde kendilerinin neler
yaptýklarýný ve neler yapabileceklerini
söylememe durumunda olmalarý
gerekir. Týpký, “Âyinesi iþtir kiþinin
lâfa bakýlmaz. Þahsýn görünür rütbei aslý eserinden” sözleri gibi...
Sevgi Dünyasý
47
GUINNESS BULUÞLAR KÝTABI
Norris McWhirrer
Yaþamýmýza girmiþ olan, fark etmeden kullandýðýmýz, yediðimiz, içtiðimiz
þeyler acaba ilk ne zaman ve nasýl bulunmuþ? Ýnsanoðlu ilkçaðlardan beri
pek çok buluþ gerçekleþtirerek bugünlere gelmiþ. Her buluþun kendine özgü
bir hikayesi ve þaþýrtýcý öyküsü vardýr. Bundan böyle SEVGÝ DÜNYASI
derginizde her ay bu buluþlarýn kýsa öykülerinden söz edip, bilgilerimizi
tazeleyeceðiz...
KONSERVE KUTULARI
1795’te Fransýz Nicolas Appert,
besinlerin korunmasý için tarýmbeslenme endüstrisinde devrim
yaratacak bir yöntem buldu.
Günümüzde giderek yaygýn bir biçimde
kullanýlan yöntem, besinleri havayla
temas ettirmeden sterilize etmeyi
amaçlar. Aslýnda henüz konserve
kutularý yoktu; aðzý beþ kat mantarla
örtülmüþ kavanozlar kullanýlýyordu.
Appert, Fransýz Hükümeti’nin
düzenlediði bir yarýþmadan aldýðý büyük
para ödülüyle, buluþunu endüstride
uygulama fýrsatýný da buldu.
Buluþ, 1804’de Deniz Bakanlýðý
tarafýndan denendi. Örnekler, Brest’e
gönderilip, kullanýlmadan önce üç ay
bekletildi. Sonuç umut vericiydi: Üs
komutanlýðý raporunda “etli ya da etsiz
kuru fasulye ve bezelyelerin tazeliklerini
ve lezzetlerini aynen koruduðunu”
belirtiyordu.
1810 yýlýnda ise Pierre Durand isimli
biri özellikle kalay kaplý maden
kutularýn besinlerin korunmasý için
kullanýlmak üzere hazýrlanmýþ þeklinin
patentini aldý. Daha sonra bunu 1000
altýn liraya Ýngiliz Bryan Donkin ve
John Hall’a sattý. Onlar da bu yöntemi
Appert’in yöntemiyle birleþtirdiler.
Böylece 1812’de teneke konserve
kutularý ortaya çýktý. Ýlk örnekler, ünlü
deniz subaylarý tarafýndan yendi ki,
bunlarýn arasýnda geleceðin Wellington
Dükü, Lord Wellesley de vardý.
DONDURULMUÞ GIDANIN
TAÞINMASI
Fransýz Charles Tellier, 1877 yýlýnda
Eski Dünya ile Yeni Dünya arasýnda et
taþýmacýlýðýný saðlayacak uluslararasý
bir yarýþmayý kazandý.
Tellier, dondurma iþlemine
inanmýyordu. Aklý fikri, kuru
soðutmadaydý. Böylece etin yüzeyini
kurutmayý tasarlýyordu. Bu kuru kabuk,
mikroplarýn üremesine uygun olmayan
bir ortamdý. 1868’de Auteuill’deki
küçük fabrikasýnda denemelerine
baþladý. Kesilen hayvanlarýn etlerini
burada metilik eter makinesiyle
kabukluyordu. Böylece sýðýr etlerini üç
ay hiç bozulmadan korumayý baþardý.
Ancak bu yöntemin maliyeti çok
yüksekti.
Frigorifik isimli gemide içindeki
etlerle bu yöntemle 1876-1877
yýllarýnda, Rouen’la Buenos Aires
arasýndaki onikibin km.lik yolu, etler
bozulmadan katedebildi. Gemi,
Tellier ’in üç adet metilik eter
makinesiyle donatýlmýþtý. Kurutulmuþ
hava depolarýnda saklanan 12 koyun
ve 2 dana eti yolculuk sýrasýnda asla
bozulmadý.
DERÝN DONDURUCULAR
Amerikalý Clarence Birdseye,
48
Sevgi Dünyasý
1924’te endüstride derin dondurma
yöntemini ortaya attý. Daha önce de
1905 yýlýnda Birleþik Amerika’nýn
doðu kýyýsýnda variller içindeki
çilekler, dondurmalar, cold-pack
denilen (soðuk paketleme) yöntemle
dondurulmaya baþlanmýþtý. Bu
yöntemde þekerli maddeler –12
derecede bir salamura içinde
barýndýrýlýyordu. 1913 de
Minnesota’da Mary Pennington
mýsýr taneciklerini dondurmayý
baþardý.
Daha sonra Labrador’u dolaþan
Clarence Birdseye, Eskimolarýn balýk
ve av etlerini dondurarak çok iyi
koruduklarýný gözlemledi. 1924’te
Freezing Company’yi kurarak o
günkü imkânlarla yýlda 500 ton
meyve ve sebzeyi korumayý baþardý.
1929 da dondurma iþlemini
hýzlandýrmak gereðini duyarak, çift
bantlý bir dondurma aygýtý yaptý.
Dondurulmak istenen madde, soðuk
bir salamura içeren çukur iki
madensel bant arasýnda, iki yüzü de
donduruluyordu. 1935 yýlýnda ise
bugün bizlerin uyguladýðý yöntemi
buldu. Þimdi derin dondurucularda
çok sayýda plaka, dondurma iþlemini
gerçekleþtirmektedir.
DONDURULMUÞ PÝÞMÝÞ
YEMEKLER
Ýlk kez 1945 de Amerikalý Maxson
uçak yolcularýna dondurulmuþ piþmiþ
yemek sunmayý düþündü. Ayrýca
hazýr yemeklerini tepsi içinde yemek,
yalnýz hava yolcularý için deðil, TV
ekranýnýn karþýsýndan kalkmadan
program seyretmek isteyen TV
hastalarý için de biçilmiþ kaftandý.
Birçok Amerikan firmasý bu yöntemi
inceleyip, özellikle 1954 ten sonra pek
yaygýnlaþan ünlü “TV Yemekleri’ni”
sunmuþtur. Yalnýz 1960 ta ABD de 215
milyon tepsi yapýlýp satýlmýþtýr.

Benzer belgeler

2003 Temmuz Sayı

2003 Temmuz Sayı daima geliþme, yükselme ve arýnma yolunda olmasý için düzenler, yardýmcý varlýklar ve âlemler varetmiþtir.” Ýþte Yaratan’ý bu þekilde tanýyan kiþi aldýðý her nefesi, rahatça ve saðlýkla yediði her ...

Detaylı

2004 Temmuz Sayı

2004 Temmuz Sayı Sahibi ve Genel Yayýn Müdürü Dr. Refet Kayserilioðlu Yazý Ýþleri Müdürü: Güngör Özyiðit Yayýn Kurulu: Güngör Özyiðit Nelda Bayraktar Özenç Kayserilioðlu Hale Ürkmezgil Haberleþme Sorumlusu: Kazým E...

Detaylı

2004 Eylül Sayı - xn--sevgiyaynlar

2004 Eylül Sayı - xn--sevgiyaynlar Aldýklarýmýzý Unutmamalýyýz Dr. Refet Kayserilioðlu ............................................. 2 Dinin Özü ve Gerçek Yüzü Güngör Özyiðit ............................................ 6

Detaylı