Sempozyumda sunulan bildirilere erişmek için

Transkript

Sempozyumda sunulan bildirilere erişmek için
GELENEKSEL VAKIF KÜLTÜRÜNDE
ÇEVRE VE ÇEVRE VAKIFLARI
SEMPOZYUM - I. OTURUM
08 Mayýs 2007 Salý - TOBB Üniversitesi Salonu
Oturum Baþkaný:
Prof. Dr. Ýlber ORTAYLI / Topkapý Sarayý
Müzesi Müdürü
Teblið Sunanlar:
Prof. Dr. Cahit BALTACI /Marmara Üniversitesi Ýlahiyat Fakültesi
Teblið Konusu: Vakfýn Kuruluþ Felsefesinde
Çevre Faktörü
Doç. Dr. Sait ÖZTÜRK / Osmanlý Araþtýrmalarý Vakfý
Teblið Konusu: Osmanlý Devleti’nde Çevrenin
Korunmasýnda Vakýflarýn Rolü
28
Yrd. Doç. Dr. Mustafa GÜLER / Afyon Kocatepe Üniversitesi Tarih Bölümü
Teblið Konusu: Vakýf Tesislerinde Temizlik (Çevre) Personeli
Prof. Dr. Ziya KAZICI / Marmara Üniversitesi Ýlahiyat Fakültesi
Teblið Konusu: Vakýflarýn Çevre ile Ýlgili Hizmetleri
Prof. Dr. Ýlber ORTAYLI
Oturum Baþkaný / Topkapý
Sarayý Müzesi Müdürü
Yazdýðýmýz ve hepiniz de tekrarladýðýnýz için, bizim
de bildiðimiz ve tekrarlamaktan çekinmeyeceðimiz
bir konu, vakýflar, belki de çok uzun zamandan beri
özlediði yönetime kavuþmuþtur. Ýnþallah, günün birinde demokrasinin cilvesine uðramaz ve devam eder.
Çünkü demokrasi tatlý rejim, ama böyle acý taraflarý
da vardýr. Maalesef Türkiye’de yetiþmiþ insan azdýr.
Kadrolarda gelenek ve prensip hâkim deðildir.
Vakýflar Genel Müdürlüðü reklâm ve tanýtým yapmýyor. Tanýtma yapýlmasý lazým, yapýlan iþin tanýtýlmasý lazým. Yani gelen müdür ve ekibi yerinde dursun
diye deðil. Ýsmi çok geçiyor, bazý adamlarýn canlarýnýn yanmasý lazým. Kiralar arttý, gasp edilen araziler
var, onlar boþaltýlýyor. Onlar da kýyamet kopartýyor.
Bu iþin doðrusunun anlatýlmasý lazýmdýr. Þurasý açýk
bir þeydir. Þimdi iki dakika üzerinde duracaðým, sonra sözü arkadaþlarýma býrakacaðým.
Osmanlý Ýmparatorluðu hiç þüphesiz, daha sayýmýný
yapmamakla birlikte, siluet görünüyor. Ýslam Dünyasý’nda vakýf kültürünü oluþturan devletlerdir Selçuklu ve Osmanlý. Hatta o kadar ki, Ýzmir Bölge Müdürü’ne sordum Ýzmir’de; “Söyleyin” dedim, “Ýzmir’de Selçuklu Sarayý hiç var mý?” “Alaaddin Tepesi’nde bir harabe saray var “ dedi. “Alâeddin Keykubat’ýn sarayý. Biz doðmadan evvel onun bir balkonu vardý. Sonra o da yýkýldý yaðmurdan. Þimdi bir
köþebent, köþe, tarih kurumu onu korumaya aldý,
ikinci saray da Kubadabad Sarayý, Beyþehir Gölü
kýyýsýnda. Galiba o var” dedi. Galiba, çünkü henüz
kazýyorlar, ne çýkacak Allah bilir. Temelleri var ancak. Bulunan malzemeden saray olduðunu ispat edebilirsiniz ilmen. Seramik, fayans ve çiniden ispat
edebilirsiniz. Þimdi imparator, Selçuklu Sultaný,
Roma Ýmparatoru’dur. Çünkü devleti Rum’dur. Koca imparatorun, bize kadar intikal eden sarayý yok.
Fakat gittiðinizde, çölün ortasýnda Saruhan çýkýveriyor karanlýkta karþýnýza, böyle heyula gibi. Sultan
Han çýkýveriyor, Aðzý Karahan çýkýyor. Malabadi
Köprüsü insaný çarpýyor. Bilmem nerede Darüþþifa
karþýnýza çýkýyor, Kayseri’de. Belli ki bu, vakýf medeniyetidir. Yani askeri, ticari ve gene askeri amaçlarla
bir medeniyet oluþturulmuþ bir asayiþ aðý tesis edilmiþ, orada insanlarýn saraylarýna yer yok. Böyle bir
memlekette maalesef vakýf mallar, iyi denetlenemediði, iyi deðerlendirilemediði için, biliyorsunuz görevli
olan kadýlýk teþkilatý kaldýrýldý. Yerine konan Evkaf
Vekâleti Mýsýr’da ve Türkiye’de, hiçbir þekilde o kadar iyi çalýþamadý, o kadar olamaz zaten. Ve vakýf
mallar da onun bunun elinde kaldý. Hatta bunlarýn
bazýlarý hâli vakýf diye satýldý. Þimdi çok ilginç bir
þey, her yerde miri arazi var, vakýf arazi var, Ýzmir’de
yok. Ýki metrelik yerler bile tapulu. Ýþte bunlar vakýf
yaðmasý. Vakýf dolu yerlerdi buralar. O bakýmdan
þimdi bunu kurtarma çabasýndayýz, bu çok tehlikeli
bir þey aslýnda. Yani iþi yürüten bürokratlar, tehdit
altýna bile alýnabilir. Çünkü üstüne konduðu malý
elinden alýyorsun. Yirmi beþ kuruþa otuz yýl dükkân
kiralamýþ. Adam, vakýf arazisini tasarruf ediyor. Soran yok, sahip çýkan yok. Onlarýn temizlenmesi gibi
çok güç bir döneme girmiþ bulunuyoruz. Bu yüzden
bu iþ sürekli tanýtýlmalý ve halkýn dikkati konu üzerine çekilmeli. Çünkü bizim Türk milletinin huyudur,
biz hiçbir þeyle ilgilenmeyiz. Çok kritik bir dönemdeyiz. Vakýflarý anlamak, yýlda bir kez kutlanan vakýflar
haftasýyla ve sempozyumla yapýlacak iþ deðil. Çok
büyük iþler yapmak lazým, matbuatýn çok büyük ilgi
duymasý lazým.
Hiç þüphe yok, bazý önyargýlar vardýr. “Efendim bu
vakýf dediðiniz nereden Ýslami oluyor, bu Roma’da
da var.” Evet var. Var ama böyle deðil. Çünkü idarenin altýndadýr ve idare vakýflar üzerinde tasarrufta
bulunur. Amacýnda, sermayesinde, yönetiminde,
tahsisinde tasarrufta bulunur. Bugün vakýf, Hýristiyan dilinde de vardýr. Ama en baþta onun statüsünü
deðiþtirecek adam, papalýðýn kendisidir. Bu, çok
açýktýr. Bir zamanlar, þehirlerin su ihtiyacý için, yemek ihtiyacý için, sosyal yardým için kurulan vakýflar,
bugün o ihtiyacýný tatil etmiþ Batý’da, Afrika’daki
misyonerlere adam yolluyor, para yolluyor. Bir takým
29
þey bizden evvel Memlükler’in abad ettiði Suriye, FiHýristiyan’lar da buna müdahale ediyor ve bu iþi yalistin için doðrudur. Bütün bu memleketler, vakýf mepanlarýn dedikodusunu yapýyor. Sanki buradaki Hýdeniyeti sayesinde içimize girmiþ, içimizde kalabilristiyanlarýn hayatý çok iyi de, Cangýl’daki zavallý
miþtir. Unutmayalým, 19. asýrda bile bütün kötü uyzenci insanlarý avlamaya gidiyor, onlar Hýristiyan
gulamalara, bütün yaðmaya raðmen, vakýflar fonksiolunca sanki bir þey olacak, diyorlar. Hâlbuki Ýslamiyonunu yerine getirmiþtir. Öyle kýyýda köþede çizilen
yet’te vakýf, vâkýfýn elinden, o mal vakfedilince çýkar.
manzara, vakfýn sesi çýkmýyor, talebeler yýkýk medreStatüsü de ondan sonra deðiþmez. Tek münakaþa
selerin içinde, 30 yýl Arapça öðrenmeye kalkýyor.
vardýr bu konuda, mezhebimizin kurucusu Ebu HaBöyle bir manzara doðru deðil. Hukuk mektebini
nife ile talebesi Ebu Yusuf arasýnda: Yazýldýðý an vekurduðumuz an, adamlar telaþa kapýlmýþ, fukaha taya aðýzdan çýktýðý an. Tartýþma bu kadardýr. Bunun
kýmý, biz daha iyisini yapalým demiþler, Mekteb-i
dýþýnda hiç kimsenin vakfýn üzerinde tasarrufta buNuvvab’ý kurmuþlar. Onun müfredatýna baktýðýnýz
lunma, onun yönünü deðiþtirme, sermayesini azaltzaman, içi daha modern, diðerinden daha batýcý.
ma, baþka bir iþe tahsis etme veya ortadan kaldýrma
Roma Hukuku bile okutuyorlar. Hayata yetiþmek
gibi bir eylemi olamaz. Bu, baþta büyük bir bürokraiçin. Ve bütün hâkim ve savcý kadrolarýmýzý, Nüvvab,
tik yýkým gibi görünse de bir saðlamlýktýr. Unutmayýn
Naib-i Þeri, ondan sonra nizami mahkemelerin
ki bir takým müesseseler asýrlar boyu böyle yaþamýþhâkimlerini de onlar yetiþtirditýr. Ta ki, Edirne’deki Selimiye
ler. Bütün bunlar yine vakýflarýn
Cami’nin vakýflarý Yunanistan
Abdülhamit
döneminde
paralarýyla oluyor, oraya Maave Bulgaristan arazisinde kalýp,
rif-i Umumi Nezareti para vero kadar kütüphaneyi
Bulgaristan bambaþka bir rejimiyor, vakýflardan geliyor onun
me girip, o camiyi besleyemez
yeni vakýflar kurdu.
geliri. Bir takým okullarýn, yurthale gelince iþ deðiþir. O vakit
Bugün
sayýsý
binleri
larýn paralarý vakýflardan gelidenecek bir þey yok. Ama unutyor. Unutmayýn, Maarif-i
aþan ve Türkiye’yi
mayalým ki, Osmanlý ÝmparatorUmumiye Nezareti’nin, bütün
luk düzeni, bu sayede Tunalara,
önemli bir merkez
imparatorluk tarihi boyunca
Bosnalara Dobrucalara, Yunahaline getiren yazma
yaptýðý tek þey, Beyazýt Umumi
nistan’ýn daðlarýna kadar, yollaKütüphanesi’dir. Abdülhamit
kitaplar, yazma eserrýný, su yollarýný, hanlarýný, kerdöneminde o kadar kütüphaneyi
vansaraylarýný yapabilmiþtir. Ve
ler, bütün eksiklikleyeni vakýflar kurdu. Bugün sayýimparatorluða oralarý entegre etrine bütün zorluksý binleri aþan ve Türkiye’yi
miþtir. Hem iktisadi bakýmdan,
önemli bir merkez haline getiren
larýna raðmen, o
hem askeri bakýmdan. Ne kadar
yazma kitaplar, yazma eserler,
kalýntýyla devam etti.
konuþsak boþtur.
bütün eksikliklerine bütün zorTürkleri hiç sevmeyen kapkara
luklarýna raðmen, o kalýntýyla
bir milliyetçi olan, Ývo Andriç’in Drina Köprüsü’nü
devam etti. Bugün de bu çok mühim ve þimdi, membir okuyun. Kuþ uçmaz, kervan geçmez, Viþegrat
nuniyetle görüyoruz ki, vakýf zeytinlikler, araziler,
Kasabasý’ný, Sokoloviç Mehmet Paþa; yolu, köprühanlar, hali durumda olan yaðma edilmiþ vakýf arsasü, haný, hamamý, camisi, medresesi ile o yeri imar
lar, üstündekiler atýlýyor mahkeme kararýyla, kiralar
ediyor. Avusturya’nýn getirdiði demiryolu bile o kayükseltiliyor ve gelir on misline katlandýðý için, bir tadar deðiþtirmemiþ o kasabayý. Koskoca bir Drina
kým vakýf eserlerin de tamiri artýyor. Yalnýz, bunlarýn
çýkmýþ ortaya. Bunun gibi sayýsýz yer var. Viþegrat
hepsinin tanýtýlmasý gerekir. Onun için, saðlamca andeðil sadece, Haskovo deniyor þimdi, Hasköy, Cisri
latýlmasý lazým. Huzurunuzda Sevgili Genel MüdüMustafa Paþa, Staragoza dedikleri yer, eski Cuma
rümüze teþekkürlerimizi sunarýz. Kendisine uzun
bizim. Týrnova’nýn kendisi. Bütün Balkanlar bir
ömür dileriz. Vakýflardaki bütün arkadaþlara candan
aðýn içine giriyor, çok önemli bir þey. Romalýlarýn
teþekkürlerimizi sunarýz. Bugün bu oturuma katýlan
kurduðu, Viyaegnetye dediðimiz; yani Arnavutluk
meslektaþlarýma da, Ziya Bey’e, Cahit Bey’e, Sait
ile Selanik arasýndaki yoldan sonra Balkanlarý bir
Bey’e teþekkürlerimi sunuyorum. Ben sözü þimdi
ünite, bir coðrafya haline getiren tek unsur Osmanlý
Cahit Bey’e veriyorum.
vakýflarýdýr. Bunu unutmamak lazýmdýr. Bugüne kadar bu devam etmiþtir, oraya rengini vermiþtir. Ayný
30
Prof. Dr. Cahit BALTACI / Marmara Üniversitesi Ýlahiyat Fakültesi
Vakfýn Kuruluþ Felsefesinde
Çevre Faktörü
Beþeri yapýsýnda toplu yaþama içgüdüsü ve aktivitesi
bulunan insan, bu özelliklerini þuur haline getirmesinin neticesi olarak sosyal hayatýn getirdiði sorumluluklarý ifa edebilmek için, yeryüzüne ayak bastýðý andan itibaren çeþitli organizasyonlar meydana getirmiþtir. Þüphesiz bu organizasyonlardan en güçlüsü
devlet olgusudur. Kollektif iradenin ortaya çýkardýðý
devlet, hizmetlerin sürekliliðini ve dengesini saðlayabilmek için hukuk sistemini ve yönetim biçimlerini ortaya koymuþtur. Bu sistem, kurallar ve müeyyidelerle
sosyal hayatý düzenlemiþtir. Ancak, toplumun deðiþik ihtiyaçlarýnýn sadece devlet organizasyonu ile karþýlanamamasý, toplumda daha baþka organizasyonlara ihtiyaç doðurmuþtur. Bu organizasyonlar, karþýlýklý mutabakatlý veya bireysel iradelerle kurulan ve yaptýrým derecesinde müeyyideleri olmayan gönüllü kuruluþlardýr. Bugün, sivil toplum örgütleri olarak isimlendirilen bu kuruluþlar, tarih boyunca insanlara hizmet etmiþlerdir. Bunlar arasýnda yer alan vakýf kurumu, insanlýk tarihi kadar eski olan bir kuruluþtur. Tarih içinde taným ve fonksiyonu farklýlýklar arz etse de,
vakýf anlayýþý hep var olagelmiþtir. Denilebilir ki, tarihte ferdi mülkiyete imkân tanýyan her toplumda vakýf anlayýþý mevcuttur. Bu anlayýþ, ferdin sahip olduðu maddî imkânlardan baþkalarýný da yararlandýrma
anlayýþýdýr. Aslýnda vakýf, menkul veya gayr-ý menkul
bir varlýðýn veya varlýklarýn gelirlerinin bir amaca tah-
sisidir. Bu duygu ve düþünce, ilkçað toplumlarýndan
günümüze kadar birçok toplumda var olmuþtur. Ýlkçað toplumlarýndan Babil’de,1 Mýsýr’da2, Etiler’de3,
Yunan’da4 Roma’da, Bizans’ta5 ve Ýslam öncesi Uygurlar’da6 vakýf anlayýþý hatta vakfiyeler mevcuttu.
Günümüzde de Ýngiliz ve Amerikan hukukunda bulunan Trast7 ve Foundation’ler8 vakýf anlayýþýnýn deðiþik tezahürleridir.
Ýslam tarihinde ise vakýf, Hz. Muhammed’le (SAV)
baþlamýþ, Hulefâ-i Raþidîn, Emevi, Abbasi, Memluk, Selçuklular ve Osmanlýda geliþmesini saðlayarak kemale ermiþtir.
Kuraný-ý Kerimde baþkalarýna yardým anlamýnda vakýf kelimesi geçmemekle beraber, baþkalarýna karþý
iyilik ve yardým teþvik eden “Birr”, “Ýhsan”,
“Hayr”, “Sadaka, “Zekat” ve “Karz-ý Hasen” kelimeleri sýk sýk geçmektedir.
Buhari ve diðer hadis kitaplarýndan anlaþýldýðýna göre Hz. Muhammed (SAV) vakfý, “Sadaka-i Cariye”
(sürekli sadaka) olarak tanýmlamýþ9 ve kendisi bizzat
7 hurma bahçesini10 vakfetmiþ ve Medine’de ki bir
çarþýyý vakýf haline getirmiþti.11 Baþka bir rivayette de
Hz. Peygamber’in (SAV) Nadiroðullarý arazisinin
gelirlerini Havadisud-Dehr’e (dünya olaylarý), ki bu
çevre vakýflarý için ilk kaynak olarak görülebilir, Fedek arazisinin gelirlerini de Ýbn’s Sebil, yani yolcularýn ihtiyaçlarýna, vakfetmiþtir.12
Ýslam Tarihi’nde vakfýn tarihinde de zaman içinde
geliþmeler olmuþtur. Bunu literatürden takip etmek
mümkündür.
Ýslam tarihinde vakýfla ilgili ilk tarif, Hz. Peygamberin saðlýðýnda Hz. Ömer’in Hayber’de bulunan
Semg arazisinin tasarrufunu Hz. Peygamber’e
(SAV) sormasýyla ortaya çýkmýþtýr. Hz. Peygamber
(SAV), Hz. Ömer’e; “Ýstersen onun aynýný hapset
(vakfet), semere (gelir) ve menfaatini da fakirlere tasadduk eyle.” demesiyle ortaya çýkmýþtýr. Hz. Ömer
de bu arazinin aslýný satýlmamak, baðýþlanmamak ve
mirasla intikal etmemek þartýyla elinde tutmuþ ve bunu bir vakfiye ile kýzý Hafsa ve sonraki nesillere teslim
ve vasiyet ederek gelirlerini muhtaçlara vakfetmiþti.13
Bu ilk tarif, Þafiler, Malikiler, Hanbeliler, Þiiler ve
Hanefilerde, vakfedilecek malýn aslý sahibinin elinde
tutularak, gelirin muhtaçlara veya bir amaca tahsisi
þeklinde devam etmiþtir. Ancak Ebu Hanife’nin iki
hukukçu talebesi Ebu Yusuf ve Ýmam Muhammed,
vakfedilen malýn mülkiyetinin sahibinden çýkarak
mülkü, Allah mülkü hükmünde kalmak þartýyla men31
faatinin halka (Ýbadullaha) yani Allah’ýn bütün kullarýna tahsisi þeklinde tarif etmiþlerdir ki Selçuklular
ve Osmanlýlar bu son tarifi benimsemiþlerdir. Böylece Osmanlý’da, vakfýn mülkiyeti vâkýfýn mülkiyetinden çýkmýþ hem de sarf yerleri daha geniþ bir perspektife kavuþmuþtur. Böylece vakýf Selçuklu ve Osmanlý da bir medeniyet projesi haline gelmiþ hayrî olmak kaydýyla çok çeþitli vakýflar kurulmuþtur. Daha
önce vakýf sadece muhtaç insanlar için kurulurken bu
dönemde Hz. Peygamberin vakýf gelirlerinin havadisu’d dehr anlayýþýna uygun olarak Müslim, gayr-i
müslim bütün insanlara, Ýbadullah tarifine giren ehlî
ve yabanî bütün hayvanlara harcandýðýna þahit olmaktayýz. Bu bize, vakfýn kuruluþ felsefesinin yeni
kavramlarla geniþlediðini ve canlýlarýn yaþatýlmalarýný hedefleyen bir medeniyet projesine ulaþtýðýný göstermektedir.
Tarih içinde vakfýn ismi, tanýmý ve
fonksiyonu ne olursa olsun Osmanlý ve Selçuklu öncesinde vakýf
anlayýþýnýn temelinde genelde üç
düþünceden biri ve birden fazlasý
vardý. Bunlar; yaratýcýnýn hoþnutluðunu kazanmak, sosyal sorumluluðu yerine getirmek veya baþkalarýna yardým etmenin hazzýný tatmak. Selçuklu ve Osmanlý bu anlayýþý bütün canlýlara yönelik olarak
geniþletmek suretiyle dünyayý bütün canlýlarýn yaþama haklarýnýn
olduðu bir planet olarak ayakta tutmaya çalýþmýþlardýr.
Vakfiyelerde yer alan baðlar, bahçeler, zeytinlikler,
mer’alar, daðlar, nehirler, göller ve kuyular hakkýnda
yüzlerce örnek zikretmek mümkündür. Bunlara örnek olarak Orhan Gazi’nin Ýznik’teki medresesi için
Kozluca Köyü’nü, buradaki zeytin aðaçlarýný, ‘Bunlar kýyamete kadar satýlamaz, hibe edilemez, mülk
edilemez.’ þartýyla vakfettiðini,16 Lala Þahin Paþa’nýn Bursa’daki cami, medrese ve zaviyesi için
Kermesti kasabasýný ve müþtemilatýndaki 8 köyü,
arazileri ve mezralarý ile vakfettiðini, bunlarda hiçbir
deðiþiklik yapýlamayacaðýný þart etiðini,17 Þeyhülislam Molla Fenari’nin Kudüs’teki medresesi için Kütahya’daki 4 köyü arazileri,
mer’alarý, daðlarý, nehirleri, kuyuiçinde taným
larý ile vakfettiðini18 zikredebiliriz.
Tarih
ve fonksiyonu
farklýlýklar arz
etse de, vakýf
anlayýþý hep var
olagelmiþtir.
Denilebilir ki,
tarihte ferdi
mülkiyete imkân
tanýyan her
toplumda vakýf
anlayýþý mevcuttur.
1320’de Selçuklu Rükneddin
Hattab; dullar, kocakarýlar ve
muhtaç kadýnlar için Dârurraha’yý14 kurarken 12
Temmuz 1916’da Hacý Saffet Bey, Bursa’da dul hanýmlar ve savaþlarda þehit olan Müslüman þehitlerin
iffetli dul eþleri için Eramilhane’yi15 kurmuþtu.
Ýslam tarihi içinde kurulmuþ vakýflarýn vakfiyelerine
baktýðýmýzda vâkýfýn amacýnýn tahakkuku için medenî yapýlar ve nükûd (para) dýþýnda bað, bahçe, orman gibi yerleri vakýf haline getirdiðini görmekteyiz.
Böylece vakýflar çevreyi korumuþlardýr. Zira Ýslam
Hukuku’nda Vâkýfýn þartý, dînin þartý gibi kabul
edilmiþtir. Böyle olunca da vakýf arazinin ve eserlerin
dokunulmazlýklarý var demektir. Bunlardan baþka
Osmanlý’da doðrudan doðruya çevreyi korumayý
amaçlayan vakýflara þahit olmaktayýz. Çünkü Osmanlý Türk toplumu bunu yaparken Kur’ân-ý Kerim’deki; “Ýnsanlarýn kendi elleriyle yaptýklarý sebe32
biyle karada ve denizde fesad (çevrenin bozulmasý)zuhur etti” ikazýný unutmamýþlardý. Bugün dünyamýzý tehdit eden çevre problemleri sebebiyle bunu
daha iyi anlýyoruz.
Doðrudan doðruya çevreyi koruma amacýyla kurulmuþ vakýflar için
de Edirne’de Ali Bey b. Hamza’nýn Çukurbostan mevkiinde gölün temizlenmesi için para tahsis
etmesini,19 mevcut çeþmelerin sürekli onarým ve bakýmý için Ahmet
b. Hüseyin’in kurduðu vakfý,20
Turgutlu’da bulunan bütün çeþmelerin tamiri ve bakýmý ve kasaba civarýnda bulunan kuyularýn ýslahý
için bir vakýf kurulmasýný,21 Keyli
Nazýrý Mustafa Aða’nýn mahallede dolaþan köpeklere ekmek daðýtýlmasý için kurduðu vakfý,22 Abdullah oðlu Müreselli Hacý Ýbrahim Aða’nýn çevreye
gelen leyleklere yiyecek daðýtýlmasý için kurduðu vakfý23 örnek olarak verebiliriz.
Netice olarak þunu söyleyebiliriz ki, tarihin derinliklerinden gelen vakýf, insanlarýn müþterek bir anlayýþýdýr. Önceleri vakýfta muhtaç insanlara yardým etmek
amaçlanýrken Ýslam vakýflarýnda amaç, ibadullah
kavramýyla geniþlemiþ, Selçuklu ve Osmanlýda bütün
çevreyi kucaklayan bir medeniyet projesi hâline gelmiþtir.
Dipnotlar:
1
Haþim El Hafýz, Tarihu’l kanun Baðdat ,1972, s.164
2
Sehhate, Þefik, Tarihu’l kanuni’l- Mýsriyyil
3
Kadim tarih s.90 vd. Ýstanbul Arkeolojisi Müzesi no:2026
Köprülü Bülent, Yeni ve eski hukukumuzda vakfýn mahiyeti Doçentlik Tezi 1052 ÝÜHFK No:17 s.479-480
4
Age, s.482-483
5
Kunter, Halim Baki, Vakýflarýn Tarihi, Mahiyeti, Ýnkiþafý ve Tekamülü Vakýflar Dergisi,VI. Ýst.1965 s.9-10
6
7
Encyclopedia Britanica vol.9 London, 1969, s.654-655
8
The Encyclopedia Amerikana, vol. XI. Newyork 1968, s.541-542
9
Müslim,Vasiyet,14 Ebu Davud,Vasiye;14
10
Ibn Sa’d I Beyrut 1958-1960,I,501
11
Ibn Þebbe, I, 304;Semhudi, I, 540 vd
12
Ebu Davud, Ýmare,19;Belazari,s33-35
13
Buhari, sahih, 4/14 vd.
14
Ý.Kayaoðlu,Rakýtoðlu ve Vakfiyesi, Vakýflar Dergisi, XIII,s 11.
Vakýflar Gnl. Müd. Vakýf Kayýtlar Arþivi,608(22) nolu defter, sýra 273,s.251-52
15
Orhan Gazi Vakfiyesi ,tarih 841/1428, Ali Emiri, ktp.Arap yzm.
Nr.4474
16
Lala Þahin Paþa Vakfiyesi, tarih.749/1348, EV.K.K. No:732,
s.74
17
18
Molla Fenari Vakfiyesi, tarih 833/1430
19
VGMA. Defter No:628/794
20
VGMA. 404/101-102
21
VGMA. Yunus b. Ýsmail Vakfý. 609/108-10
22
VGMA. 746 nolu Defter, 194-196
23
VGMA. 25/610 nolu Vakfiye Defteri, 244
Doç. Dr. Sait ÖZTÜRK /
Osmanlý Araþtýrmalarý Vakfý
Osmanlý Döneminde Çevrenin
Korunmasýnda ve Geliþtirilmesinde
Vakýflarýn Rolü
Çevre sorunu, çok da müdahil olmadýðýmýz halde
kucaðýmýzda bulduðumuz bir sorundur. Gelinen
nokta, insanlýðýn topyekun
bu soruna muhatap olmasýdýr. Suçlu- suçsuz, kirletenkirletmeyen, masum- günahkar, büyük -küçük vs herkes,
hayatýn gidiþatýný büyük
oranda deðiþtirecek küresel
iklim deðiþiklikleri ile yüz yüze kalmýþtýr.
Meselenin temelinde insanýn
kendisi bulunmaktadýr. Daha
fazla tüketme ve daha fazla
üretme uðruna tabi dengeye
müdahelede beis görülmemiþ, bu müdahale sert bir
tepki ile karþýlaþarak sadece
sebep olanlarýn deðil, herke-
sin yüzüne bir tokat gibi inmiþtir.
Her þey sanayileþme ile baþladý. 18. yüzyýlýn ikinci
yarýsýnda baþlayan ve insanlýðýn kaderine hükmeden
Sanayi Ýnkýlabý, üretme ve tüketmenin ölçeðini deðiþtirdi. Buna baðlý olarak bir tarafta refahý artýrýrken
diðer tarafta yeni sosyal problemler meydana getirdi
ve yaþanabilir çevre sýnýrlarýný daralttý.
Yaþanýlabilir bir çevre için tüm Osmanlý asýrlarýnda
pek çok tedbir ve düzenlemenin yapýldýðýna Osmanlý arþiv kayýtlarý bize tanýklýk etmektedir. Günümüz
çevre konseptine giren çoðu konu Osmanlý yöneticilerinin ve halkýn dikkatinden kaçmamýþ, alýnmasý gereken her türlü tedbir alýnmýþ ve bu yöndeki gayret
süreklilik arz etmiþtir
Bu tedbir ve düzenlemelerde insani kaygýlar önemli
rol oynamýþtýr. Bütün Osmanlý sultanlarý yönetimi altýnda bulunan topluluklara ve içinde yaþadýklarý coðrafyada tabiatýn tüm unsurlarýna bir emanet nazarýyla bakmýþlardýr. I. Sultan Ahmed "reâya ve berâya ki
vedâyi'-i cenâb-ý kibriyâdýr" diyordu. Bu sebeple Osmanlý'da çevre-insan iliþkisi günümüz modern toplumlarýnda var olan anlayýþtan farklý bir düzleme
oturmuþ, tabi dengenin muhafazasýna özen gösterilmiþ, emanet ve nimet anlayýþý hakim olmuþtur. Zira
tabi dengenin muhafazasý ilahi ikazla emredilmiþ, nimetin kadrini bilme yüceliði tavsiye edilmiþ; aksi,
nankörlük ve elim bir azabýn kapýsý olarak görülmüþtür.
Günümüz çevre problemlerine çözümün nirengi noktasý da budur; insanoðlu yaþadýðý çevreye, suya, topraða, havaya, bitkiye ve canlý varlýklara Allah'ýn ihsan ettiði bir nimet ve emanet gözüyle bakacaktýr. Bu
yüksek idrake eriþmeden ellerimizle kirlettiðimiz dünyamýzý nezih kýlma çabalarý
"sunî"likten öteye geçemeyecektir1.
Bu tebliðimizde geçmiþ Osmanlý asýrlarýnda vakýflarýn
çevrenin korunmasýnda ve
geliþtirilmesinde oynadýðý role deðinmek istiyoruz.
Kur'an'ýn yol göstericiliði ve
Hz. Peygamber'in uygulamalarý ile oluþan vakýf müessesesi zamanla büyük bir geliþme göstermiþ ve Osmanlý
asýrlarýnda en mütekamil dönemini yaþamýþtýr. Osmanlý
33
toplum hayatýnda vakýflar önemli roller üstlenmiþ,
ekonominin en önemli aktörlerinden biri olmuþtur.
Öyle ki, 16. yüzyýlda Anadolu Eyaleti'nde kamu gelirlerinin %17'si2, Rum Eyaleti'nde % 15,7'si vakýf
kaynaklardan saðlanmýþtýr3. 17. yüzyýlda bu oran %
164, 18. yüzyýlda % 26,85, 19. yüzyýlda 15,77 idi6.
Osmanlý Devleti'nin son dönemlerinde kamu hizmetlerinde istihdam edilen personelin % 8,23'ü, Cumhuriyetin ilk yýllarýnda ise % 12,68'i vakýflarda çalýþýyordu7.
1- BAYINDIRLIK HÝZMETLERÝNDE
VAKIFLARIN ROLÜ
Klasik dönem Osmanlý merkezî bütçesinde; saðlýk,
eðitim ve bayýndýrlýk hizmetlerinin yerine getirilmesi
için bütçede bir fon gözükmemektedir. Bu hizmetlerin tamamý vakýflar tarafýndan finanse edilmiþtir.
'Müessesât-ý Hayriye' denilen, kamu yararý gözetilen
eserlerin çoðu vakýflar tarafýndan yapýlmýþ ve giderleri de vakýflarca karþýlanmýþtýr.
Kent oluþumunda planlama anlayýþý olsun veya olOsmanlý'da geniþ bir uygulama alaný bulan Avarýz
masýn doðrudan etkili ve yönlendirici etken vakýf yaVakýflarý çevrenin korunmasý ve geliþtirilmesinde bipýlar olmuþtur15. Fethin akabinde yýkýk dökük bir varinci derecede rol oynamýþtýr. Avârýz Vakýflarý; geliri,
ziyetteki Ýstanbul'un yeniden imar ve ihyasýnda, vabeklenmedik ihtiyaçlara sarfedilmek üzere kurulan
kýflar, inþa ettikleri eserlerle büyük bir hizmet görvakýflar olarak tarif edilebilir8. Avarýz vakýflarýnýn
müþlerdir. Dergah, tekke, imaret, tabhane gibi yarmenþeini Hz. Peygamber'e kadar götürmek mümdýmcý kuruluþlar; bozahane, mumhane, sabunhane,
kündür. Hz. Peygamber (SAV)
debbaðhane, pazar yeri, ticaret yahicretin 32. ayýnda yedi hurma
pýlarý ve saðlýk tesisleri gibi bir çok
Osmanlý merkezî
bahçesini "havâdis-i dehre" yani
tesis vakýflarca inþa edilmiþtir. FaÝslâm'ý savunmak için ortaya çýkabütçesinde; saðlýk,
tih devrinin son zamanlarýnda Ýscak anî ihtiyaçlarýn giderilmesine
eðitim
ve
bayýndýrtanbul'da 184 cami ve mescid,
tahsis etmiþtir9. Ebüssuud Efendi
181 mahalle bulunuyordu16. Analýk hizmetlerinin
"Avârýz, techîz-i guzât içündür."
dolu þehirleri de vakýflarýn tesis etyerine getirilmesi
diye açýklamýþ ve "Avârýzýna bir
tiði eserlerle bayýndýr kentlere dömahallenin akçe vakfeylemek saiçin bütçede bir
nüþmüþtür. Ankara'nýn baþkent
hih olur mu?" sorusunu, "Olur"
oluþunu izleyen yýllarda, küçük bir
fon
gözükmemektediye cevaplamýþtýr10.
Anadolu kasabasýnýn baþkente dödir.
Bu
hizmetBaþta din ve vatan savunmasý
nüþümünde vakýflarýn büyük katkýlerin tamamý
için acil belirecek ihtiyaçlara yösý olmuþtur17.
nelik olarak tesis edilen Avarýz
vakýflar tarafýndan
Vakýflarýn gaye edindikleri hizmetVakýflarý, zamanla hizmet sahasýfinanse edilmiþtir.
lerin görülmesi için yaptýklarý inþai
ný geniþletmiþtir. Belediyeye ait
faaliyetler, belediye ve sosyal hizbazý görevlerin ifasý, mahallenin
met alanlarýna girer18. Yol, kaldýbakýma muhtaç yol, kaldýrým ve su yollarýnýn tamiri
rým, köprü, kanal, kemer, kuyu, bent, çeþme ve bungibi hizmetlere tahsis edilen vakýflar tesis edilmiþlarýn tamiri, þehirlerin yol, su, temizlik hizmetleri,
tir11. Eskiden Ýstanbul mahallelerinde böyle bir çok
þehrin çeþitli yerlerinde bahçeler, halkýn dinleneceði
vakýflar mevcut olduðu gibi, Anadolu'nun en ücra
güzel parklar kurulmasý gibi þehirleþme ile ilgili faaliköþelerinde de bu çeþit vakýflara rastlamak mümyetler genelde vakýflarca yapýlmýþtýr19. Osmanlý Ülke12
kündür .
si'nde ilk elektrik tesisatý Evkaf Nezareti'nce II. MeþÝdaresi mütevellileri tarafýndan yapýlan ve Evkaf
Nezâreti tarafýndan kontrol edilen Avârýz Vakýflarý'nýn önemli bir kýsmý, 1869'da çýkarýlan bir irade
ile, evkaftan alýnarak belediyelere devredildi13. Cumhuriyetin ilk dönemlerinde de ayný eðilimin sonucu
olarak, Belediyelere geçtiðine karar verilmiþ ve 1580
numaralý Belediye Kanunu ile mahallelere mahsus
kurulan avârýz vakýflarý belediyeye devredilmiþtir.
Belediyelere geçen Avârýz Vakýflarý, mahallelere
mahsus olarak kurulan Avârýz Vakýflarýdýr14.
34
rutiyet yýllarýnda Medine'de, Mescid-i Nebevi ve
Ravza-ý Mutahhara'ya döþenmiþtir. Ýstanbul'da ilk
elektrikle cami aydýnlatýlmasý ise 1912'de Fatih Camii'nde yapýlmýþtýr20.
a- Bakým ve Onarým Hizmetleri
Vakýflarýn hizmetlerini yerine getirmek için inþa ettikleri eserlerin, çevre þartlarýnýn geliþtirilmesinde büyük
yeri olmuþtur. Bu eserlerin inþasý ile kalýnmamýþ, ba-
kým ve onarýmý üzerinde durularak sürekliliði saðlanmýþtýr. Vakýf mallarýn tamiri mütevellilerin baþlýca görevleri arasýnda olmuþtur. Cami ve mescidlerin tamir
masraflarý ilgili vakfýn geliri varsa vakfýn gelirinden,
yoksa devlet hazinesinden karþýlanmýþtýr. Bir örnek
olarak 1847-1848 yýllarý arasýnda büyük bir restorasyon geçiren Ayasofya Camii'ni zikredebiliriz. Cami'nin restorasyonu için yapýlan harcamalarýn büyük
kýsmý hazineden karþýlanmýþtý21.
Bakým ve onarým konusunda teþkilatlanmýþ bir yapýdan söz edilebilir. Baþta sermimarlarýn, mimar aða
ve mimar halifelerin gözetiminde yapýlan bakým ve
onarým hizmetleri, 19. yüzyýlda Evkaf-ý Hümayun
Nezareti'nin kurulmasý ile bu nezaret içinde müstakil
bir müdürlük ihdas edilerek yapýlmýþtýr. 1847 yýlýnda
Evkaf-ý Hümayun Nezareti merkez teþkilatý içerisinde vakýf müessesat-ý hayriyenin bakým ve onarýmýn-
dan sorumlu olmak üzere Bina Eminliði Müdürlüðü
kurulmuþtur. Daha sonra Ýnþaat ve Tamirat Müdüriyet-i Umumiyesi adýyla bir genel müdürlük haline
getirilmiþ, Cumhuriyet döneminde Ýnþaat ve Tamirat
Müdürlüðü adýyla düzenlenmiþtir22.
16 Receb 1246/31 Aralýk 1830 tarihinde Evkaf
Nazýrý Es-Seyyid Mehmed Tahir Efendi'ye hitaben
yazýlan ferman ile Ýstanbul ve çevresinde bulunan ne
kadar yanmýþ ve yýkýlmýþ cami ve mescid varsa mimar
aða marifetiyle keþiflerinin yapýlmasý istenmiþtir. Bu
konuda ikinci bir ferman ise 8 Zilkade 1247/9 Nisan 1832'de sadýr olmuþtur. Evkaf Nazýrý Es-Seyyid
Mehmed Tahir Efendi'ye hitaben yazýlan ferman gereði Ýstanbul ve Bilad-ý Selase'de yanan, yýkýlan ve
harap olan hayratýn bakým, onarým ve yeniden inþaalarý için Nezaretçe mimar aða marifetiyle keþifleri
hazýrlatýlmýþtýr. Bu çerçevede 39 camii, 44 mescid, 2
türbe, 7 mekteb, 1 medrese, 1 kütüphane, 1 sebil, 2
çeþme, 2 çeþme haziresi, 1 þadýrvan, 1 minare, 3
müþtemilat, 5 meþruta olmak üzere toplam 110 tesisin onarýmý yapýlmýþtýr23.
Tanzimat sonrasý müessesat-ý hayriyenin onarým çalýþmalarý sadece Ýstanbul ile sýnýrlý kalmamýþ, ülkenin
bir çok yerinde bu çalýþmalar yapýlmýþtýr. 1843 yýlýnda Þam'da bulunan camilerin onarým keþifleri istenmiþtir. 1845'de Konya'da camii, han, hamam, dükkan ve diðer eserlerin onarým keþifleri hazýrlanmýþtýr24.
b- Kaldýrým Yapýmý ve Tamiri
Cadde ve sokaklara yaya kaldýrýmlarý döþenmesi için
büyük bir gayretin olduðu görülmektedir. Özellikle
Ýstanbul'da, 16. asra kadar giden kaldýrým çalýþmala-
rýnýn yapýldýðýna tanýklýk ediyoruz. 19. yüzyýlda ise
Dersaadet ve Bilad-ý Selase'de; yani sur içi Ýstanbul
(Eyüb, Galata ve Üsküdar'da) bazý sokak ve kaldýrýmlarýn tamiriyle ilgili olarak Ticaret Nezareti'nce
bir layiha hazýrlanmýþ ve 25 Muharrem 1266/11
Aralýk 1849 tarihli padiþah onayý ile yürürlüðe girmiþtir25.
Mahallenin ihtiyacýný karþýlayacak çeþmeler, sokaklarýna kaldýrýmlar ve laðým yapýlýyor,26 kaldýrýmlarýn ve
sokaklarýn temiz tutulmasýna, bozulan kaldýrýmlarýn
tamirine özen gösteriliyordu27. Çevre temizliði ve çevre düzenlemesi hep insaný kaygýlar üzerine bina ediliyordu. Mesela, Yahudilerin yaya kaldýrýmlarýný bozduklarýna dair yapýlan bir þikayet üzerine verilen kararýn gerekçesinde, bu bozuk kaldýrýmlarda a'mâ ve
pir-i fani (yaþlý) insanlarýn gelip geçerken zorluk çektikleri belirtiliyordu28. 25 Cemaziyelahir 1277/ 8
35
Ocak 1861'de yapýlan bir düzenleme ile; hâne kapýlarý önlerinde yükseltilen kaldýrýmlarýn gelip geçenler
ve arabalara zorluk çýkardýðý ve sakatlanmalara yol
açtýðý dikkate alýnarak kapý önüne yüksek kaldýrým
döþetilmemesine ve döþeyenler hakkýnda kanuni iþlem yapýlmasýna karar verilmiþtir29.
Yaya kaldýrýmlarýnýn yapýmý ve tamirinde vakýflara
büyük görev yüklenmiþtir. Vakýf muhasebe defterlerinde kaldýrým tamirine yapýlan harcamalar hep görülmektedir. Mesela 1003/1594 yýlý Ayasofya Vakfý
Muhasebe Defteri'nde gider kalemleri içinde, kaldýrým tamiri için yapýlan harcama yer almýþtýr30. Kaldýrým tamiri için nakit vakfý tesis edilmiþtir31. Kaldýrým
yapýmý ve tamiri Ýstanbul ile sýnýrlý kalmamýþ, taþrada da üzerinde durulmuþtur. Mesela, Ali Bey bin
Hamza'nýn 993/1585 tarihinde tesis ettiði vakfiyede, vakýf gelirlerinden bir kýsmý Edirne'de Uzun Ali
Mescidi civarýnda bulunan kaldýrýmlarýn tamir masrafýna tahsis edilmiþtir32. Diyarbakýr ve Van Valiliði
yaðmýþ olan Köprülüzade Abdullah Paþa'nýn
1133/1721'de tesis ettiði vakfiyede Ýdlib'de (Halep)
yollarýn kaldýrýmlarýnýn tamiri gerektiðinde, yontma
taþ olan yerlerin yontma taþ ile, kýrma taþ olan yerlerin ise yine kýrma taþ ile tamirinin saðlam þekilde yapýlacaðý belirtilmektedir33. Nakibüleþraf Mehmet
Esad Efendi'nin 1261/1845 yýlýnda Ýstanbul'da tesis
ettiði vakfiyede, devlet erkanýnýn geçmediði sokaklarýn kaldýrýmlarýnýn yapýlmasý istenmektedir34. Turgutlu'da tesis edilen bir vakfiyede beldenin merkez ve
kenar mahalleleri kaldýrýmlarýnýn tamir ettirilmesi istenmektedir35.
Bir çok vakfýn, yaptýklarý çarþý ve dükkanlarýn önlerini düzelterek kaldýrým döþedikleri, bu iþin ihmal edildiði durumlarda devletin, ilgili vakýflarý zorladýðý görülmektedir. 11 Þevval 980/14 Þubat 1573 tarihli
Ýstanbul Kadýsý'na yazýlan hükümde, kaldýrým tamiri
konusunda ihmali görülen mütevellinin azli istenmiþtir. Konunun detaylarý þöyledir: Ýstanbul'da çarþý ve
pazardaki kaldýrýmlarýn tamiri konusunda vakýf mütevellileri göreve çaðýrýlmýþ ve vakýf dükkanlarýn
önünde harab olan kaldýrýmlarýn tamiri istenmiþtir.
Ýstanbul'da Mutaflar çarþýsý ve Mahmud Paþa çarþýsý kaldýrýmlarý harab olup tamire ihtiyaç duyuluyordu. Gerek bunlar, gerekse Ayasofya Vakfý dükkanlarý ve diðer vakýf dükkanlarýn önündeki kaldýrýmlar ve
tamire ihtiyaç duyulan bu tür yerlerin kaldýrýmlarý,
vakýf mütevellileri tarafýndan tamir ettirilecektir. Bu
konuda hassa mimarlardan Mehmed Subaþý görevlendirilip, Selatin Evkafý ve sair evkaf mütevellilerini
çaðýrýp her birine sýký ikazda bulunacaktýr. Her biri
36
mütevellisi olduðu vakfýn dükkanlarý ve odalarý önündeki harap kaldýrýmlarý adý geçen mimarýn bilgisi dahilinde tamir ettireceklerdir. Ýhmali görülen mütevelli görevden alýnýp, tevliyet görevi baþka birine devredilecektir36.
Su yolu ve laðým tamiri esnasýnda bozulan kaldýrýmlarýn yeniden yapýmý konusunda da bir düzenleme
getirilmiþtir. Suyolcu ve laðýmcýlarýn baca açmak için
kaldýrým bozmalarý icab ettiðinde, bozulan kaldýrýmlarýn tamiri için yapýlan masraflar ilgili taraftan yani
devlet veya vakýflardan tahsil ettirilmesi istenmiþtir37.
c- Meydan Açýlmasý ve Çevre Düzenlemesi
Meydanlarýn bakýmý ve temizliði, meydanlarýn hudut
ve sýnýrlarýna müdahale edilmemesi, yeni meydanlar
açma gibi çalýþmalar yapýlmýþtýr. Özellikle 19. yüzyýlda baþlayan Ýstanbul'daki imar faaliyetleri çerçevesinde meydan açýlmasý, mevcut meydanlarýn geniþletilmesi, temizliði konusunda yoðun bir çalýþma söz
konusudur.
Fatih'in vakfý içinde yer alan, Ok Meydaný'nýn sýnýrlarýna dahil yerlerde bað, bahçe, mandýra, bina yapýlmamasý, kuyular kazýlmamasý yönünde sýký ikazlar
yapýlmýþ ve bu ikazlar belli süreler içinde yenilenmiþtir38.
Ayasofya çevresindeki vakýf dükkânlarýn bir çoðu daha önce çýkarýlan fermanlarla yýkýlmýþtýr. 1009/1600
tarihli Ýstanbul Vakýflar Defteri vesilesiyle bunu tesbit etmek mümkündür. Etraftaki yapýlarýn camilere
zarar verdiðine dair umumi þikayetler üzerine, camilerin yakýnýnda bulunan evlerin ve binalarýn cami ve
mescidlerden, 'binâ zirâ’ýle beþer zirâ' uzak olmasýna
dair' bir karar çýkmýþ ve 980/1572'den itibaren cami
ve mescidlerin etrafý yeniden düzenlemeye tabi tutulmuþtur. Bu uygulamaya binaen, 981/1573'de çýkarýlan bir fermanla, Ayasofya Camii'ndeki bazý tamir
çalýþmalarý ile birlikte, çevresinde çirkin bir görünüm
arzeden ve problem oluþturan bir takým dükkân, ev,
hane gibi müþtemilattan bazýlarý yýkýlarak caminin
heybeti açýða çýkarýlmýþ ve caminin önündeki meydan
geniþletilmiþtir39. 1009/1600 tarihli Vakýf Defteri'ne
bakýlýrsa baþka vakýflara ait hane, dükkan vs. bir çok
bina yýkýlmýþtýr. Bu tarihte, daha önce Ayasofya duvarýna bitiþik bulunan dükkân, hane ve benzeri binalardan Sinan bin Abdullah Vakfý'na ait 1 ekmek fýrýný ile 3 dükkân; Hüseyin Aða bin Abdullah et-Tavaþî Vakfý'na ait 3 dükkân ile beraber altlý üstlü evler;
Sinan Halife bin Hýzýr Vakfý'na ait bir beyt-i süfli
(tek katlý ev), zulle, hücre, su kuyusu, muhavvata;
Þeyh Sinan Erdebilî Vakfý'na ait hücreler; Eþ-Þehîr
be-Frenk Sefer Mahmûd b.Mustafa Vakfý'na ait
Ayasofya binasý bitiþiðindeki 2 ev; Hüseyin bin Abdullah Vakfý'na ait 3 hane, bodrum, suffa, su kuyusu, bahçe, muhavvata ve tuvalet çevre düzenlemesi
dolayýsýyla yýktýrýlmýþtýr40.
d- Hela Yapýmý
Çevrenin temiz ve yaþanabilir olmasý açýsýndan helalar önem arzeder. Uygarlýðýn yazýyla deðil, ilk tuvaletle baþladýðýný ileri sürenler bile vardýr41. Ýslam'ýn
getirdiði temizlik ilkeleri Ýslam toplumlarýnda tuvalet
kültürünün oluþmasýna yol açmýþtýr.
Erken Osmanlý asýrlarýnda bile helalarýn varlýðý bilinmektedir. Batý bu konuda Osmanlý'ya göre oldukça geridir. Batýlýlar dýþkýlarýný Roma döneminden
kalma bir adete göre sokaða fýrlatýyorlardý. Yolda rahatça yürümek mümkün deðildi. Her an pencerenin
birinden boþaltýlan dýþkýya maruz kalýnabilirdi. Ýngiltere kralý VIII. Henri 1544'de Cambridge kasabasýnýn sokaklarýný kaplayan dýþký, pislik ve çamurdan þikayet ediyordu42. 17. yüzyýla doðru Versay gibi bir
sarayda bile ne bir banyo ne de bir tuvalet vardý. Temizlik, 14. yüzyýlýn baþlarýnda Batý toplumunun
gündeminden tamamen çýkmýþtý, yeniden güncellik
kazanmasý için beþ yüz yýl gibi bir süre beklemek gerekecekti43. Osmanlý þehirlerinde gerek evlerde gerekse umuma ait yerlerde helalar inþa edilmiþtir. 1680
yýlýnda basýlan eserinde batýlý seyyah Grelot, þehrin
bir çok yerinde ve bilhassa camiler civarýnda "edebhane" denilen bir çok umumi helalar inþa edildiðini
yazar44. Helalarýn yapýmý, tamiri, bakýmý ve temizliði
konusunda çok sayýda örnek bulunmaktadýr.
Osmanlý kaynaklarýnda hela, kademhane, ayakyolu,
âbhane, abdesthane, kenif, mümþa, yolhane gibi
isimler kullanýlmýþtýr. Mesela, Kanunî Sultân Süleyman'ýn Viyana (Beç) Seferinde ordusunda gördüðü
maðlûbiyet belirtileri üzerine kaleme alýnan Yeniçeri
Fermâný'nda "ayak yolu"ndan45, Ýzzet Mehmed Paþa'nýn Hicri 1213/1798 tarihli vakfiyesinde "abdesthane", "mümþa", "kenif", "muðsul" ve "çamaþýrhane"den söz edilmiþtir46.
Umumi tuvaletler bazý ülkelerde hâlâ yoktur. Osmanlý Devleti'nde ise hem halkýn bir ihtiyacý hem de
çevre temizliðinin bir aracý olarak umumi tuvaletlerin
varlýðýný biliyoruz. Bu umumi tuvaletler temiz tutulmaya çalýþýlmýþtýr47. Umumi tuvaletler ihtiyaca binaen halkýn gelip geçtikleri yerlerde, cami ve mescid civarlarýnda, kamu kurumlarýnda, askeri kýþlalarda inþa edilmiþtir.
Çoðu tuvaletlerin inþaasý, bakým ve onarýmý, temizliði vakýflar tarafýndan desteklenmiþtir. 999/ 1591 yýlýnda Mescid-i Haram'ýn etrafýna Sultan Kayýtbay
ve Sultan Gavri tarafýndan yaptýrýlan ve zamanla harap olan abdesthanelerin (hela) yeniden tamiri için
Mekke kadýsýna talimat verilmiþ ve finansmaný ise vakýf kaynaklarýndan saðlanmýþtýr48. 1592 yýlýnda Mekke-i Mükerreme civarýnda bulunan ve harap olan helalar hac döneminden önce tamir edilmiþ ve tahliyesi
gerekenler tahliye edilmiþtir. Bu iþe ayrýlan vakýf tahsisatý tamirata kafi gelmediði takdirde Mekke-i Mükerreme kadýsýnýn nezir ve sadaka paralarýný kullanmasý istenmiþtir49.
37
"Mekke-i Mükerreme Kâdýsýna Hüküm ki
Mekke-i Mükerreme etrafýnda vâki olan helâlar harâbe-müþrif olub tahliyeye muhtaç olmaðýn evkâflarý mahsûlünden
nâzýrlarý ma'rifetiyle ta'mir olunub evkâfý mahsûli kifâyet etmez ise vâki olan nüzur ve sadakâtdan sarf olunmak emr edüb
buyurdum ki vüsûl buldukda bu husûsa mukayyed olub evkâf
nâzýrlarýn getürdüb mahsûlünden kifâyet etmez ise vâki olan
nüzur ve sadakâtdan sarf edüb ta'mir ve termîm ve tahliyeye
muhtaç olanlarý tahliye ettirüb pâk ettiresin."
Mühimme Defteri, nr. 69, s. 68, hüküm 136.
1594 tarihli muhasebe defterinde Galata Camii tuvaletlerinin, tamiri için yapýlan harcamalar yer almýþtýr. Ayný tarihte bezazistan-ý atik helalarý ve Ayasofya Cami helalarý tamir edilmiþ, Ayasofya camii tuvaletlerinin tamiri 1004/1595 tarihinde tekrarlanmýþtýr50. Bir çok vakýf muhasebe defterinde tuvalet tamirleri ve harcanan meblaðlar hakkýnda bilgiler bulunmaktadýr51.
22 Rebiülahir 1267/24 Þubat 1851'de Sadrazam
Halil Hamid Paþa'nýn vakfý hayratýndan Davutpaþa
iskelesindeki Kadem-i Þerif Tekyesi'nin, Divanyolu'nda Darphane Çeþmesi suyollarýnýn ve arkasýnda
bulunan helalarýn tamirinin vakýf mütevellisi tarafýndan yapýlmasýna ve masrafý vakýf gelirlerinden karþýlanmasýna karar verilmiþtir52.
24 Þevval 1267/22 Aðustos 1851'de Mekke'de
Haseki Sultan Ýmareti bitiþiðinde Abduþþükür
adýnda hayýr sahibi bir kiþinin yaptýðý helalar zamanla maðaza ve dükkana dönüþtürüldüðünden
münasip mahallerde yeni hela inþaasýna ihtiyaç duyulmuþ idi. Mekke ahalisinden Zeynelabidin adýnda þahsýn tasarrufunda bulunan yere zemin kirasý
(mukataa-ý zemin) senelik iki yüz riyal (4.565 kuruþ) ödenmesi kaydýyla hela inþaasýna karar verilmiþ, üzerindeki bina yýkýlmýþ ve 41.000 kuruþ mas38
rafla 14 adet hela inþa edilmiþtir. Yapýlan helalarýn
nezafetine dikkat etmek, gece kandil yakmak ve gerekli hizmetini görmek üzere bir kiþi tayin olmuþtur.
Helalarýn bevvablýðý adý geçen Zeynelabidin Efendi'ye verilmiþ ve babadan oðula intikali kararlaþtýrýlmýþtýr. Harcanan 41.000 kuruþ ise vakýf tarafýndan
karþýlanmýþtýr53.
1902'de (25 Eylül) þehirde umuma ait hela yapýlmasý üzerinde durulmuþtur. Vakýf binalarýn helalarýnýn
tamir ve yenilenmesi Evkaf Hazinesi'ne býrakýlmýþtýr54.
2- TEMÝZLÝK HÝZMETLERÝ
Vakýflar þehrin temizliði, onarým ve bakým hizmetlerinde önemli yer iþgal etmiþtir. Eðer bir dükkan vakýf
ise bu dükkanýn önününün temizlenmesi vakfýn sorumluluðuna býrakýlýyordu. Bu iþ için yapýlacak harcamalar vakfýn bütçesinden karþýlanýyordu.
a- Sokaklarýn Temizliði
Sokak ve mahalle aralarýna çöp dökülmemesi, dökülen çöplerin kaldýrýlmasý konusunda bütün Osmanlý
asýrlarýnda sýký denetim ve uygulamalar yer almýþtýr55.
Burada bir iki örnekle yetineceðiz. 1719 tarihli hükümde þöyle denilmektedir;
"Ýstanbul Mollasýna hüküm ki,
Mahrûse-i Ýstanbul'da vâký' çarþu ve zokaklarýn tanzîf ve
tathîri ve cîfe ve lâþe ve mezâbilin taþraya nakl ve ilkâsý bâbýnda bundan akdem sâdýr olan fermân-ý âlînin mazmûn-ý itâ'atmakrûnu ile amel ü hareket olunmak üzere umûmen mahallât
imamlarýna tenbîh ve te'kîd olunup lâkin gereði gibi tanzîf ve
tathîrde tekâsül olunmakla a'zam-ý sevâd-ý binâ ve makarr-ý
serîr-i Saltanât-ý Uzmâ ve müstekarr-ý hilâfet-i kübrâ olan belde-i huld-âþiyân-ý Kostantiniyye'nin encâs u ednâs ve çirkâb u
revâyih-i kerîheden ve sâir mûris-i ezâ olan ercâsdan tathîr ve
siyâneti ehemm-i umûr-ý zarûriyeden olmaðýn mahallât ve
asvâka mu'tâd-ý kadîm üzre pasbânlar ta'yîn olundýðý lâkin
her amelenin tahammülüne göre ikiþer ve üçer süpüründücüler ta'yîn ve mahallât ve esvâk ve zokaklarý dâimâ kens ve
tathîr ve lâzým gelen ücretleri sükkânýndan tahsîl olunmak
üzere emr-i þerîfimle nizâm verilip ufûnetin bi'l-külliye âzâdesi ile ibâdullâhýn irâhesi bâ'is-i sevâb-ý bî-hesâb oldýðý tarafýndan i'lâm olunmakla i'lâmýn üzre ücretleri menâzil ve dekâkîn
ashâbý vermek üzere her bir mahalle ve sûka pâspân misillü
kifâyet mikdârý ferrâþ-ý mezbele ta'yîn ve mâh-be-mâh ücretleri edâ olunmak üzere tenbîh ve te'kîd ve eðer muânede eder
olur ise muhkem haklarýndan gelinmek içün yanlarýna adamlar koþup Dîvân-ý hümâyûnuma irsâl ve ferrâþlarýn dahi uhdelerine lâzým gelen mahallerde mikdâr-ý zerre süpüründü bulunacak olur ise bilâ-tevakkuf küreðe vaz' olunacaklarý mukarrer
olduðun tefhîm ve imâmlara dahi bu husûsda ziyâde takayyüd
ve ihtimâm eylemeleriyçün tenbîh ve kemâ-yenbaðî nizâm virüp bu nizâm-ý müstahsen hýfz ve sýyânet ve düstûrü'l-amel kýlýnmak üzere iþbu emr-i þerîfimin bir sûretin sicille kayd ve
dâimâ mazmûn-ý münîfi ile amel ü hareket ve infâz ve icrâsýnda ihtimâm ve dikkat eyleyesin diyü yazýlmýþdýr."
Fî evâhir-i L (Þevval) sene 1131
Mühimme 129 s.104, hüküm 1.
3 Safer 1268/28 Kasým 1851 tarihli bir belgede sokak ve mahalle
aralarýnda biriken süprüntünün
kaldýrýlmasý, nezafet ve taharete
itina edilmesi istenmekte, bu konuda padiþah iradesi ve sadaret emri olduðu belirtilmektedir. Ayrýca
nezafetin dinin bir emri olduðu hatýrlatýlmaktadýr56.
vellilerinin, cami imamlarýnýn, esnaf temsilcilerinin
kendi yetkileri altýndaki yerlerin temizliðini bizzat gözetmeleri gerektiði, yoksa cezalandýrýlacaklarý belirtilmiþtir58.
Ýzmir'de "Es-seyyid Ahmet Efendi Ýbni Es-Seyyid
El-Hac Ali Aða Vakfý"na ait 27 Rabiulâhir 1189/
27 Haziran 1775 tarihli vakfiyede59, þehrin haricinde Kiriþhane nâm mahalde tamir ve ihya ettiði umumi yolun temizliði, bakým ve onarýmý, içme suyunun
daima akýtýlmasý için temizliði, bakým ve onarýmý,
bölgenin güzelleþmesi için her sene aðaç dikilmesi,
üç adet namazgah ve üç adet köprünün temizlenmesi ve bakým ve onarýmýnýn yapýlmasý istenmektedir.
b- Helalarýn Temizliði
Batý ile
kýyaslandýðýnda bu
tarihte Osmanlý'da
tuvalet vakfýnýn
bulunmasý fevkalade
bir üstünlüktür.
Zira bu tarihlerde
batý dünyasýnda
tuvalet kültüründen bahsetmek
mümkün deðildir.
Temizlik meselesi halkýn ve yöneticilerin gündemini daima meþgul etmiþtir. 19 Rebiulevvel 1241/ 1 Kasým 1825 tarihli Ýstanbul kadýsýna gönderilen fermanda Ýstanbul'da bütün sokak ve
mahalle aralarýnýn bir takým pislikler ve süprüntüden
temizlenerek halkýn "eza"dan korunmalarý belirtilmiþ
ve bundan böyle, ev sahipleri atýk sularýný sokaða býrakmaktan ve þuraya buraya mezbele dökmekten
men edilmeleri, herkesin ev ve dükkanlarýnýn önünü
temizlemeleri istenerek bu konuda mahalle imamlarý
uyarýlmýþtýr57.
Þehrin temizliði konusunda vakýf mütevellileri, esnaf
kethudalarý ve mahalle imamlarý ile birlikte zikredilmiþ ve sorumlu tutulmuþtur. Ýstanbul kadýsýna 16951696 yýllarýnda gönderilen hükümlerde esnaf sorumlularý, Ýstanbul'un bazý sokak, mahalle ve çarþýlarýnýn
özellikle pis ve çöp dolu olduðu gerekçesiyle ikaz
edilmiþtir. Bu sebeple her tür çöpün denize atýlmak
zorunda olduðu, mahalle muhtarlarýnýn, vakýf müte-
Toplu yaþanýlan yerlerde bulunan
helalarýn temizliðine itina gösterilmiþtir. Halkýn saðlýðýný tehdit eden
kolera, tifo gibi bulaþýcý hastalýklarýn önünü almak için insanlarýn gelip geçtiði yol üzerindeki helalarýn
yeni sisteme göre yapýlmasý ve sifon ve kapak konulmasý saðlanmýþ60, askeri mekanlarda61, hapishanelerde62, kutsal mekanlarda63,
ticari sirkülasyonun yoðun olduðu
yerlerde64, tren istasyonlarýnda65
bulunan helalarýn temizliði yapýlmýþtýr. Koðuþlara yakýn olan helalar66, yol üzerindeki bazý helalar67
verdiði zarar dolayýsýyla kaldýrýlmýþtýr. Koleranýn yaygýnlaþtýðý dönemelerde üzerinde
en fazla durulan meselelerden biri tuvaletlerin temizliði olmuþtur. Belgelerin diliyle "abdesthanelerin
þerâit-i sýhhýyeye muvafakati" istenmiþtir68.
Osmanlý'da helalarýn temizliði vakýflar kanalýyla yürütülmüþtür. Osmanlý'da kurulan tuvalet vakfýna Bayezid'de Papasoðlu Mescidi Abdesthanesi (tuvaleti)
Vakfý69 ile Harem-i Þerif etrafýndaki tuvaletler için
kurulan vakýflar örnek gösterilebilir70. Helalar daha
çok cami müþtemilatýndan olmasý hasebiyle camiin
vakfý helalarýn temizliðini de üstlenmiþtir. Halkýn gelip geçtiði yerlerde yapýlan çoðu helalar yine vakýflar
tarafýndan inþa edildiðinden bu tür tuvaletlerin de temizliði ve tahliyesi vakýflarýn desteðiyle yapýlmýþtýr.
Böylece tuvaletlerin vakýf desteði ile daha temiz ve
nizami olmalarýna çalýþýlmýþtýr. Batý ile kýyaslandýðýnda bu tarihte Osmanlý'da tuvalet vakfýnýn bulunmasý fevkalade bir üstünlüktür. Zira bu tarihlerde
39
batý dünyasýnda tuvalet kültüründen bahsetmek
mümkün deðildir. Umuma açýk tuvaletlerin bakým,
onarým ve temizliði gibi hususlar için, günümüz uygulanýþ þekliyle bu alanlarý bir ticari kuruluþ olarak
görme anlayýþýna gidilmeyerek, vakýf kurulmuþtur.
Günümüzde büyük camilerin etrafýnda umuma açýk
tuvaletlerde ihtiyacýný gideren insanlardan para talebi yerine bu tür vakýf veya benzeri bir sistem iþletilerek tuvaletlerin ticari bir kuruluþa dönmesi önlenerek
sosyal hizmet alanlarýndan biri haline getirilmesi
saðlanabilir.
Umumi helalarýn bakým ve temizliði için bevvab
adýnda görevliler bulundurulmuþtur. 24 Þevval
1267/22 Aðustos 1851'de Mekke'de yaptýrýlan
umumi kullanýma açýk bir helanýn nezafetine dikkat
edilmesini ve gece kandil yakýlmasýný saðlamak için 1
bevvab tayin edilmiþtir71. Bu görev babadan oðula
geçmek üzere tevdi edilmiþtir.
Erken sayýlacak dönemlerde helalarýn temizliðine itina edildiði görülmektedir. Mekke kadýsýna gönderilen 11 Þaban 967/ 7 Mayýs 1560 tarihli hükümde
Hac mevsiminde Mekke-i Mükerreme'de aþýrý bir insan yoðunluðu varken bazý hayýr sahiplerinin yaptýklarý abhâne yani tuvaletlerin temizliðine kafi gelecek
vakýf malý olmadýðýndan hac vaktinde bu tuvaletler
kapanýp, Harem-i Þerife çok yakýn yerde bulunan tuvalette ihtiyaç giderildiði, ancak bu tuvaletin yolu
Harem-i Þerif içinde olmasý sebebiyle Harem-i Þerif'in çoðu zaman kirletildiði, dolayýsýyla bu tuvaletin
kapatýlmasý gerektiði belirtilmiþtir. Ayrýca Harem-i
Þerif etrafýnda olan tuvaletlerin daima açýk tutulduðu ve temizliðine kafi derecede "cihet" yani mali kaynak ayrýldýðý ve bu tuvaletlere lazým olan su ve hizmetkarlarýn da fazlasýyla olduðu belirtilmektedir. Bu
tarzda bir uygulama ile Harem-i þerifin pak olacaðý
ifade edilmektedir72.
999/ 1591 yýlýnda Mescid-i Haram'ýn etrafýna Sultan Kayýtbay ve Sultan Gavri tarafýndan yaptýrýlan
abdesthanelerin (hela) bir kýsmý harap olmuþ bir kýsmý ise dolmuþ ve etrafa pis koku yayarak gerek hacýlarý gerekse diðer insanlarý rahatsýz etmeye baþlamýþtý. Bâbusselam ve Bâbuþþeybe taraflarýnýn da ayný
sebeplerden kirlenmesi üzerine Mekke-i Mükerreme
kadýsýndan, vakýf mütevellilerinden toplanacak paralarla buralarýn temizlenmesi ve tekrar kirlenmesine
mani olacak düzenlemeler yapýlmasý istenmiþtir73.
"Mekke-i Mükerreme Kâdýsýna Hüküm ki
Mescid-i Harâm þerrefallâhi Te'âlâ ilâ-yevmi'l-kýyâmýn etra40
fýnda merhum Sultân Kayýtbay ve Gavri'nin ve âharýn binâ
etdikleri kenâyifden ba'zýsý hâlâ harâbe-müþrif ve ba'zýsý dahi
kazuratla memlû olmaðýn hüccâc kaviyyü'l-ittihâc ve sâir tâifîn
ve âkifîn ve müsâfirîn kazâ-yý hâcete varamayub bi'z-zarure ol
makâm-ý âlîþânýn havâlisin husûsan bâbü's-selâm demekle
ma'rûf bâb-ý beyt-i þeybenin dahi cevânibin mülevves etmekle
beyt-i þerîfe nev'an tahfîf olundýðýndan mâ'adâ râyiha-i hammliyyeden ? hüccâc hidâyete muhtaç ve sâir zuvvâr-ý feyz-i
mü'essir müte'ellim ve mütefeccir olduklarý i'lâm olundu imdi
Beytullâhü'l-Harâm kýble-i hâs ve âmm ve her vecihle þeref-i
Ýslâm iken tanzîf ve tathîrinde ihtimâm olunmadýðý nev'an
ihmâl ve taksîrden nâþîdir
Buyurdum ki vardukda aslâ te'hîr ve terâhî etmeyüb zikr olunan ashâb-ý hayrâtýn evkâf mütevellîlerin getürdüb vakýflarýnýn
mahsûlüyle cümleden mukaddem Harem-i muhterem etrafýnda olan müsterâhlarý gereði gibi tanzîf ve tathîr ve harâbemüþrif olanlarýn üslûb-i kadîm üzre ta'mir ve âhar levâzým ve
mühimmâtý ne ise tekmîl ettirdikden sonra bâkî kalan mahsûlâtý þart-ý vâkýf üzre vezâif ve âhar levâzýmâta sarf ettiresin
ve bi'l-cümle ol kenîfler husûsunda te'hîr ve tevkîf etmeyub etraf-ý mütâfý Harem-i Mescid-i Harâmý telvîsden tahlîs etmeðe
sa'y-i hamiyet ve ihtimâm eyleyesin ve dâimâ bu husûsile mukayyed olub Harem-i Beytü'l-Harâm'a muhâlif evzâ'a sülûk
edenleri men ü def eyleyesin."
Sene 999/1591.
Mühimme Defteri, nr. 67, hüküm 356.
Helalarýn karizlerinin temizliði devamlý surette yapýlmýþtýr. Ayasofya Cami'ne ait helalarýn (bazen hela
yerine edebhane ve kenif denilmektedir) karizleri düzenli olarak tahliye edilmiþ, bunun için yapýlan harcamalar vakfýn gider kalemlerine girmiþtir74. 21 Safer
1018/ 26 Mayýs 1609'da Esir Han'ýn tuvaletleri
(edebhane) tahliye edilmiþ, 964 kuruþ harcama yapýlmýþtýr75. Bir çok vakýf muhasebe defterinde karizlerin yani laðýmlarýn tahliyesi ve harcanan meblaðlar
hakkýnda bilgiler bulunmaktadýr76.
Tophane'de Çavuþbaþý'nda bulunan Divan-ý Hümayun kesedarý El-Hac Mehmed'in bina ettirdiði camide âbkeþ ve ferrâþ-ý kenef ciheti yani tuvaletlerin temizlenmesi iþine ayrýlmak üzere bir kaynak bulunuyordu. Bu iþi yapan kiþi 1739'da günlük 7 akçe yevmiye alýyordu77.
Dersaadet ve Bilad-ý Selase'de bazý sokak ve kaldýrýmlarýn tamiriyle ilgili olarak Ticaret Nezareti'nce
hazýrlanan ve 25 Muharrem 1266/11 Aralýk 1849
tarihli padiþah onayý ile yürürlüðe giren layihada78,
þehir içindeki laðýmlar konusu da iþlenmiþ olup, tamiri gereken ve temizlenmesine ihtiyaç duyulan laðýmlarýn yapýlacak masraflarýnýn ilgili vakýf tarafýndan karþýlanacaðý belirtilmektedir. Layiha metninde
vakýflarý ilgilendiren kýsým þöyledir:
"Dersaadet ve Bilâd-ý Selâse-i mezkûrede olan ana laðýmlarýndan ekseri cevâmi' ve medârisin ve bazýlarý dahi hân ve ebniye-i mîriyyenin memþâlariyçün yapdýrýlmýþ oldýðýndan þimdiye kadar o misillü laðýmlardan muhtâc-ý ta'mîr ve tathîr
olanlarýn masârýf-ý lâzýmesi vakfý tarafýndan ve vakfý olmayup
da laðým dahi ebniye-i mîriyyeye mahsûs bulundýðý sûretde
usûl-i câriye-i kadîmesi üzere Hazîne-i Celîle'den tesviye ve
i'tâ olunmakda oldýðý gibi bazý mahallât arasýnda tahte'l-arz
cereyân eden büyük laðýmlarýn dahi tathîri îcâbýnda çünkü anlarýn hiçbir vakf dahilinde bulunmasý me'mul olmadýðýndan
ahâlî-i mahalle tarafýndan yapdýrýlmasý iktizâ eder ise de
ahâlîsinin sahîhan fukarâdan bulunup da kat'â iktidârý olmadýðý ve emr-i ta'mîri derece-i elzemiyetde olarak bâ-arz-ý hâl
istid'â ve istirhâm olundýðý sûretde o makûlelerin dahi kaldýrým tahsîsâtýndan tahliye ve tesviyesine müsâ'ade gösterilmesi.
Bu misillü ana laðýmlarýndan mâ'adâ mahallât arasýnda olub
bir gûne vakf dâhilinde olmayan laðýmlarýn ta'mîr ve tadhiri
lâzým geleceði ve masârifinin tesviyesine ol mahalle ahâlîsinin
adem-i iktidârý tebeyyün eylediði halde vukû' bulacak masârýfýnýn kaldýrým tahsîsâtýndan tesviyesi münâsip olub þu kadar
ki bu sûret umûma nakl etmemesine yani mizâc-ý nâs acâib oldýðýndan laðýmlar meccânen yapýlacakmýþ diyerek herkes kendüye lüzûmu olan laðýmlarý yapdýrmamaða alýþdýklarý halde
masârif-i zâideyi mûcib olacaðýndan þimdiki oldýðý misillü yapýlamayan laðýmlarýn yapdýrýlmasýna dikkat olunmak iktizâ-yý
maslahatdan oldýðý."
1299/1881 yýlýnda Ayasofya Camii'nin helalarýnýn
laðýmlarý temizlenmiþ ve 830 kuruþ harcama yapýlmýþtýr79. Daha sonra da (1883) Ayasofya þadýrvaný
ve mektep helalarýnýn laðýmýnýn temizlenmesi için 90
kuruþ sarfedilmiþtir80.
Þehremaneti'nin 21 Rebî'u'l-evvel 1311/ 2 Ekim
1893 tarihli sadaret makamýna sunduðu yazý üzerine
Sadaret, 30 Cemaziyelevvel 1311/ 9 Aralýk 1893
tarihli Evkâf-ý Hümâyûn Nezâreti'ne gönderdiði yazýda, cami tuvaletlerinin temizliði konusunda yapýlmasý elzem çalýþmalardan söz etmektedir. Kamu saðlýðýný korumak için cami tuvaletlerinin daima temiz
tutulmalarýna dikkat edilmesi, günde birkaç kere sönmemiþ kireç ve bol su dökülmesi, pis kokuyu giderecek kimyevi maddeler (klor) kullanýlmasý, üzerine kapak konulmasý, sifon takýlmasý gibi tedbirlere baþvurulmasý istenmektedir81. Evkaf-ý Hümayun Nezareti
ayný konuda 25 Rebiülahir 1311/ 5 Kasým 1893 tarihli sadaret makamýna sunduðu yazýda ise helalarýn
yeni bir sisteme göre yapýlmasý lüzumundan bahsetmektedir. Fransa'dan getirilen Dr. Mösyö Þantmis'in
sýhhiye tedbirlerine dair sunduðu layihada, hastahane gibi kalabalýk mahallerin helalarýnýn (Es) denilen
sistemde yaptýrýlmasý ve helalarýn laðýmlarýný yüksek
bulundurup günde bir iki defa kuvvetli su ile yýkanmasý gerektiði ehemmiyetle tavsiye edilmiþtir. Bu çerçevede Ýstanbul'da bulunan cami helalarýnýn hali saðlýk kurallarýna aykýrý bulunmuþ, bunlarýn derhal bu
sisteme dönüþtürülmesi istenmiþtir. Vakýflarýn gücü
hepsine yetmeyeceðinden öncelikle Bayezid, Nuruosmaniye gibi insanlarýn gelip geçtiði ve kalabalýk camilerin helalarýnýn söz konusu sisteme dönüþtürülerek pis kokunun giderilmesi üzerinde durulmuþtur.
Diðer taraftan Yeni Cami avlusunda haffaflar cihetindeki umuma mahsus abdesthanenin (hela) yýkýlarak, hýfzýsýhha kaidelerine ve yeni sisteme uygun surette inþaasýna; hastalýk esnasýnda helalarýn mecralarýnýn açýlmasý mahzurlu görüldüðünden, o dönemde
yaygýn olan hastalýðýn (kolera) bütünüyle izalesinden
sonra yapýlmasýna karar verilmiþti82.
Sýhhýye nazýrýnýn 18 Zilhicce 1316/ 29 Nisan 1899
tarihli Sadarete sunduðu arzda Dersaadet ve Biladý Selase'nin; yani sur içi Ýstanbul, Eyüb, Galata ve
Üsküdar'ýn, bütün mahallelerinden geçmek üzere
umumi laðýmlarýn tesisinin hükümet tarafýndan düþünüldüðü; ancak bunun uzun bir zaman alacaðý ve
hayli masrafa baðlý olduðu belirtilmiþtir. Sunulan
arzda bulaþýcý hastalýklara davetiye çýkarýlmamasý
için cami laðýmlarýnýn tamiri ve helalarýn devamlý surette temizlenmesi istenmiþ, Þehremaneti'ne ve Evkaf-ý Humayun Nezareti'ne, konuyla ilgili tebliðat
yapýlmýþtýr83.
1902'de hela konusu detaylý olarak ele alýnmýþtýr.
Camilere ait helalarýn bakým ve onarýmý, temizliði ve
þehirde umuma ait hela yapýlmasý üzerinde durulmuþtur. Konu en üst seviyede görüþülerek çare aran41
mýþtýr. Þuray-ý Devlet'e intikal eden bu meselede, vakýf binalarýn helalarýnýn tamir ve tecdidi Evkaf Hazinesi'ne ait olmak üzere, taharet ve nezafetlerine ait
her türlü levazýmýn Þehremaneti ve Evkaf-ý Hümayun Nezareti'nce müþtereken tedarik edilmesi, bunun için yapýlan masrafýn da ortak olarak karþýlanmasý yönünde görüþ bildirmiþ, sadaret bu görüþü
onaylayarak icraya koymuþ, gerekli yerlere de tebliðat yapmýþtýr84. Þurây-ý Devlet'in konu hakkýndaki
müzakeresi aþaðýdadýr:
"Þurây-ý Devlet Mülkiye Dairesi'nin 2097 numrolý mazbatasýnýn suretidir.
Dersaadet ve Bilad-ý Selase'de cevâmi-i þerife helalarýnýn
kýsm-ý küllisi taharet ve nezafetden âri ve kavâid-i hýfz-ý sýhhaya mugâyir bir halde bulundýðýndan bunlardan devâir-i belediyece ba'zýlarýnýn ref'-i mahzuruna mecburiyet hasýl olarak
icabýna bakýlmakda ise de devâir-i belediyenin bu gibi iþlerle
iþtigali vezâif-i asliyelerinin îfâsýna mani' olacaðýndan muhtacý tathir olanlarýnýn bir an evvel icabatýna bakýlmasý hakkýnda
sebk eden iþ'ar üzerine Evkâf-ý Hümayun Nezareti'nden vârid
olan ve bilmuhabere Þehremanetiyle nezâret-i müþarunileyhâdan cevaben gelen tezâkir meallerinden ve iþin sýhhat-ý
umumiyeye taalluký itibariyle haiz-i ehemmiyet oldýðýndan bahisle iktizasýnýn ifasý lüzumuna dair Dahiliye Nezareti'nden
Þurây-ý Devlet'e havale buyurulan 10 Cemaziyelevvel 1320
tarihli ve iki bin dokuzyüz elli üç numrolu tezkiresiyle melfufý
Mülkiye Dairesi'ne tevdi' olýnmakla kýraat olundý
Meâl-i tezkirede Evkaf Nezareti'nin iþ'ar-ý evvelinde mevcud
cevâmi'-i þerife helalarýnýn tathirât ve tanzifatýna suret-i mütemadiyede dikkat ve itina edilmekde olub ancak cevâm'-i mezkure helalarý vakýflarý tarafýndan edây-ý salât içün cevâm'-i þerifeye gelen cemaat-ý müslimîne mahsus olmak üzre bina ve
inþaa etdirilmiþ þeyler oldýðý ve þehrin hiçbir noktasýnda umuma mahsus helalar inþa edilmemiþ ve bu sebeble müslim ve
gayrýmüslim bilcümle kesan cevâmi'-i þerîfe helalarýna gitmeðe mecbur kalmýþ olduklarý cihetle hazine-i evkafca masârif-i
kesire ihtiyar edilerek herbâr takayyüdat ve tathirâtý icra edilmekde olan mezkûr helalarýn bundan ziyade muhafaza-ý
tahârete imkan gayr-ý müsaid ve böyle umumi hali iktisab
eden helalarýn tathirât-ý muktazýyelerine devâir-i belediyenin
de iþtirak etmesi veyahud devâir-i mezkure tarafýndan münasib mahallerde umuma mahsus helalar inþa edilmesi labüd
bulundýðý beyan ve Þehremaneti'nin tezkiresini vaktiyle cevâmi'-i þerîfe ihyâsýna muvaffak olan eslâf-ý ýzâmýn bunlara mahsus helalarýn hususiyetine dair kâbil-i icra olmayan bir þart
ta'yin etmemiþ olmalarý nazar-ý dikkate alýndýðý takdirde mezkur helalarýn vakýflarý tarafýndan edây-ý salât içün cevâmi'-i
þerîfeye gelen cemaat-ý müslimîne mahsus olmak içün inþaa kýlýndýðý yolunda temhid edilen mütalaa mecruh oldýðý gibi
Dersaadet ve Bilad-ý Selase'de umuma mahsus helalar inþa
etdirilmemiþ idüði beyanýyla idare-i belediyenin cevâmi'-i
þerîfe helalarýnýn tanzif ve tathiri mesarýfýna iþtirake veya umuma mahsus yeniden helalar inþaasýna davet edilmesi de
......olub çünkü idare-i belediye bu ciheti vaktiyle nazar-ý dikkate alarak Ýstanbul'da en galabalýk mahaller olan Beyoðlu ve
Galata ve civarýnýn münasib mahallerinde müceddeden yolhaneler inþaa ederek ve esmâný idare-i belediyece bi't-tesviye
42
bunlarýn tathiri içün suret-i daimede Terkos suyý isale etdirilerek sýhhat-ý umumiyenin vikayesi emrinde hiçbir fedakarlýkdan geri durmamakda bulundýðý ve ...aranýlan ciheti vaktiyle
hýfz-ý sýhhaya mugayir olarak yapýlmýþ olan cevâmi'-i þerîfe helalarýnýn hali üzerine terkiyle ýslahýna gidilmemesi ve ale'd-devam tanzifat ve tathirâtýna bakýlmamasý yüzünden neþreylemekde olduklarý taaffünatýn te'sirat-ý muzýrrasýnýn izalesi
esbâbýna bi't-tevessül baþlý sularý olan helalara sifon konulmasý ve baþlý suyý bulunmayanlara da Terkos veya haricden su tedarikiyle külli yevm tathir ve zenberek vaz' etdirilmek gibi
vesâite müracaat ve hüsn-i muhafaza olunmasý ve bozulanlarýn ta'mir ve tecdid etdirilmesi suretiyle sýhhat-i umumiyenin
vikayesi oldýðý dermeyan ve Evkaf Nezareti'nin her kerre-i cevabiyesinde Dersaadet ve Bilad-ý Selase ile boðaziçinde muhýll-ý sýhhat bir halde olan cevâmi'-i þerîfe ve medaris-i ilmiye
helalarýndan tamire muhtaç olanlarýn tamiratýna ve mümkün
oldýðý kadar tathiratýna i'tina ve vakýflarý canibinden ta'yin olýnan hademesine de tenbihât-ý lazime icra edilmekde oldýðý ve
ma'a haza cevâmi'-i þerîfe havlýlarýnda ki helalar ancak edây-ý
salât içün gelen cemaat-ý müsliminin def'-i ihtiyacýna mahsus
olmak üzre bina ve inþa etdirilmiþ olub gerçi devâir-i belediye
tarafýndan Beyoðlý ve Galata'da birkaç mahalle yolhaneler
yapdýrýlmýþ ise de ihtiyacât-ý umumiye içün baþka mahaller
bulunmamasýndan dolayý cevâmi'-i þerîfe havlýlarýndaki helalar umum ahaliye býrakýlmýþ olmasý cihetiyle bunlarýn ta'miratý kemâkân vakýflarý canibinden icra kýlýnmak üzre tathir ve
tanzifatýnýn devâir-i belediyece icrâsý lâbüd göründiði ve bu sýrada sifon vaz'ý ve tedâbir-i saire-i tanzifiye ittihazý da devâiri mezkureye aid bulundýðý ityan ve emanet-i müþarunileyhanýn iþ'ar-ý ahirinde ise iþbu helalarýn alâ halihi terkiyle neþretmekde olduklarý taaffünatýn def' ve izalesi ve mümkün mertebe ýslahý çaresine nezaret-i müþarunileyhâca tevessül olunmayub bu uðurda ihtiyar edilecek masârýfýn idare-i belediyeye
tahmil edilmek istenilmesi caiz ve hal ve maslahata muvafýk
olamayacaðý izbar kýlýndýðý gösterilmiþdir.
Vakýa eðerçi bir re'y tarafýndan mezkur helalar içün hususiyet
itibariyle Evkaf Nezareti'nce icra olýnagelen tanzifat ve tathirat masrafý nezaret-i müþarunileyhaya aid olub umumiyet içün
muktazý masarýfýnýn kâffesi dahi Þehremaneti'ne aid oldýðý
dermeyan kýlýnmýþ ve vaký'a Dersaadet ve Bilad-ý Selase'deki
cevâmi'-i þerîfe helalarý tathir ve tanzifinin evkaf hazinesine aidiyeti ve hile-i ûlâda (?) varid-i hatýr olmuþ ise de memleketin icab eden mahallerinde ve fen dairesinde umuma mahsus
helalar inþaasýna Þehremaneti mecbur bulundýðý halde þimdiye kadar bu yolda inþaat vuku' bulmamýþ oldýðý gibi yalnýz Altýncý Daire dahilinde yapýlanlar da ahâlinin nüfusý ve ihtiyacýna nisbeten yok hükmünde bulunmasýna ve binâberîn halk
ala'l-umum ve bi'z-zarure cevâmi'-i þerîfe helalarýna gitmesinden dolayý iþbu helalarýn daima memer ve mecma'-ý nâs olan
mahallerdekilerin dahil ve harici taharetinden âri olarak neþri taaffünat eylemekde olmasýna göre bunlarýn ta'mir ve tecdidâtý yine hazine-i mezkureye aid olmak üzere taharet ve nezafetlerine müteallýk ve muktazý her dürlü levâzýmýn Þehremaneti ve Evkaf-ý Hümayun Nezareti'nce müþtereken isikmaliyle bu uðurda sarf edilecek mebaliðin de münâsefeten tesviyesi lazým geleceðinden ol cihetle ifâsý muktezasýyla beyan olunan ve refi her halde elzem olan mahzurun izalesi hususunun
emanet-i müþarunileyhâya tebliðinin Dahiliye Nezareti'ne havalesi ve Evkaf-ý Hümayun Nezareti'ne de ma'lumat i'tâsý ekseriyetle tezekkür kýlýndý ol babda emrü ferman hazret-i men
lehu'l-emrindir."
Fi 15 Cemaziye'l-ahir sene 1320/ 5 Eylül 1318
"Buyruldý-ý Sâmi suretidir
Þurây-ý Devlet Mülkiye Dairesi'nin sureti bâlâda muharrer
mazbatasý mucebince Dahiliye Nezaret-i Celîlesi'ne tebliðat
icra kýlýnmakla Evkaf-ý Hümayun Nezaret-i Celîlesinden dahi ifasý muktezasýna himmet buyurulmak"
Fi 21 Cemaziye'l-ahir sene 1320/ 11 Eylül 1318 (25 Eylül
1902)85.
c- Kutsal Mekanlarýn ve Ma'bedlerin Temizliði
Osmanlý Devleti'nde kutsal mekanlarýn ve bölgelerin
temizliðine ayrý bir önem verilmiþtir. Kabe'nin temizliði, cami ve türbelerin temizliði ve bakýmý bu çerçevede dikkate deðer. Antine Galland, Edirne Selimiye Camii civarýnda takdire layýk bir temizlik içinde
güzel bir þekilde sýralanmýþ pabuçlar, kunduralar ve
diðer meþin ayakkabýlarla dolu
dükkanlarýn zevkle seyredildiðini
Cami ve
yazar86.
Hayvan leþlerinin þehir merkezi ve civarlarýndan kaldýrýlmasý konusunda erken tarihlerden itibaren alýnan tedbirlere baðlý olarak88 bu iþin finansmanýnda
vakýflarýn devreye girdiði görülmektedir. Darussade
aðalarýndan Mehmed Aða'nýn vakfettiði mezraa ve
köylerin hasýlatýndan 200 kuruþu Þam ve Mýsýr
Emir-i Hac'larý vasýtasýyla Muallâ nam mevkiye yakýn oturan kabile ashabýna verilerek, bunlarýn Mekke-i Mükerreme ve çevresinde koyun, deve, katýr vs.
helak olan hayvanlarýn laþelerini kaldýrmalarý ve hacýlara zarar veren þeylerin o mekanlardan kaldýrýlmasý istenmiþtir89.
1266/1849'da cami ve çevrelerinin tertip, düzen ve
temizliðinin saðlanmasý için sadýr olan bir irade-i seniyye üzerine Evkaf-ý Hümayun Nezareti'nce 750
kuruþ maaþla Evkâf-ý Hümâyûn Hazînesi tahrirat
odasý katiplerinden Hacý Osman Efendi tayin edilmiþtir. Bu þahýs Ayasofya ve diðer
selatin camilerinden baþlamak
medreüzere bütün camii ve mescidlerin
selerde maniunçevre düzenleri, temizliði, tertip ve
Camilerin ve mescidlerin avlularýdüzeni ile meþgul olacaktýr. Bu canukuþ
denilen
bir
nýn ve çevresinin temiz tutulmamilerin bir kýsmý Haremeyn Nezasý, her türlü pislik ve kötü kokugörevli duvarlara
reti'ne baðlý olduðundan memura
dan arýndýrýlmasý için daimi bir
yazýlan yazýlarý
ödenecek 750 kuruþ aylýðýn 380
uygulama görülür. 4 Mayýs 1696
kuruþu Evkaf-ý Hümayun Hazinesilmekle
görevli
tarihli Ýstanbul kadýsýna yazýlan
si'nden 370 kuruþu da Haremeyn
fermanda mahalle ve sokaklarýn
idi. Ayasofya
Hazinesi'nden karþýlanmasý kararyanýnda, cami ve mescid avlularýkütüphanesinde
laþtýrýlmýþtýr. Üstelik "bi'l-cümle
nýn "lâþe ve mezbele"den temizcevâmi-i þerifenin þeâir-i Ýslâmibu
görevi
ifa
eden
lenmesi konusunda; mahalle
ye'den olarak emr-i taharet ve tanbir görevli
imamlarý, mütevelliler, esnaf ketzifâtýnýn ve hususât-ý sâirelerinin
hüdalarý sýký tembih edilmiþtir.
bulunuyordu.
kâmilen icrâsý" amacýyla tayin ediMahallede, cami ve mescid avlulen memurun çalýþma usûl ve esaslarýnda, sokak ve pazarda mezbelarýný göstermek üzere 13 bendlik hususi bir talimat
le, lâþe bulunursa imam, mütevelli ve esnaf kethüdahazýrlanmýþtýr90.
larýnýn "haklarýndan gelinmesi" emredilmiþtir. BelgeCami ve medreselerde maniunnukuþ denilen bir gönin metni þöyle;
revli duvarlara yazýlan yazýlarý silmekle görevli idi.
"Ýstanbul kadýsý izzetlü ve faziletlü efendi hazretleri
Ayasofya kütüphanesinde bu görevi ifa eden bir göMahruse-i mezbure mahallâtlarý ve cevâmi ve mesâcid havlurevli bulunuyordu91. II. Bayezid 901/1496 yýlýnda
larý ve esvâk ve pazar lâþe ve mezbeleden tathîr olunmak içün
Amasya'da tesis ettiði vakfiyede, tayin edilen iki kayeimme ve mütevelli ve esnaf kethudalarýna bi'd-defaat tenbih
olunmuþken mütenebbih olmayub elan tathîr olunmamak ile
yýma imaretin duvarlarýndaki yazýlarý silmek ve yazý
imdi, mahallât ehâlileri mütevellileri ve esnaf kethudalarýn geyazýlmasýna mani olma görevleri de tevdi edilmiþtir92.
turdub muhkem tenbih eyleyesin ki her biri mahalleleri sokaklarýn ve cevâmi ve mesâcid cevânibleri ve esvak u pazarý lâþe
ve mezbeleden tathîr edub deryaya ilka eyleyeler. Þöyle ki
bundan sonra eðer mahallâtda ve eðer cevâmi' ve mesâcid
havlularýnda, esvak ve pazarda her kimin hududunda mezbele ve lâþe bulunursa imam ve mütevelli ve esnaf kethudalarýnýn haklarýndan gelinmek mukarrerdir ona göre gereði gibi
tenbih etdireler deyu buyruldu."
Gurre-i Þevval 1107/ 4 Mayýs 169687.
Sultan Abdülmecid devrinde Ayasofya'da yapýlan
büyük çaplý restorasyon çalýþmalarý (1847-49) sýrasýnda ayakkabýlar için raflar yapýlmasý düþünülmüþtür. Sadaret'ten, Evkâf-ý Hümâyûn Nezareti'ne hitaben yazýlan 12 Safer 1264/24 Ocak 1848 tarihli yazýda, Ayasofya Camii'nin tamirinin yakýnda tamamlanarak ibadete açýlacaðý ve böyle güzel bir mâbedde
43
"usûl-i tahâret ve nezâfete" dikkat edilmesi gereðine
dikkat çekilmiþ, ve tamir sýrasýnda cami kapýlarýnýn
münasip yerlerine ayakkabý raflarý yapýlmasý ve bunlarýn yanýnda uygun aylýklarla iki veya üçer kiþilik pabuççu görevlendirilmesi üzerinde durulmuþtur. Evkaf-ý Hümâyûn Nezareti bunun üzerine her bir görevliye 30 kuruþ maaþ verilmek üzere camiin 8 kapýsýnda toplam 18 görevliye ihtiyaç olacaðýna dair bir
taslak hazýrlamýþtýr.
Meclis-i Ahkâm-ý Adliyye'nin (Meclis-i Vâlâ'da)
konu hakkýndaki 12 Cemaziyelevvel 1264/ 16 Nisan
1848 tarihli mütalaasýnda, cami temizliðinin sadece
kapýlara raflar yapýlmakla mümkün olamayacaðýndan, kapýlara raflar yapýlýp, görevliler tayin edilmesi
düþüncesinden sarfýnazar edilmesini istemiþtir. Mütalaada, daha önce olduðu gibi, dýþ kapýlarda papuççu bekletilerek cemaatden isteyenlerin ayakkabýlarýnýn bir bedel mukabili muhafaza edilmesinin, yani
bahþiþ usulü ile bu hizmetin yürütülmesinin ve caminin iç kýsýmlarýna ayakkabý koymak için üç saf arasýna sekizer parmak açýk yer býrakýlmasýnýn daha uygun olduðuna, caminin temizliðinden sorumlu kayyýmlarýn temizliðe bir kat daha dikkat etmelerine,
kayyýmlar kandilleri yakýp söndürdüklerinde, yað ve
fitil koyduklarýnda, halýlara yað ve fitil düþürüp kirletmelerinin önlenmesine ve kandillerin devamlý temizliðine itina göstermelerine dikkat çekilmiþtir. Ayrýca bütün bu konularý kapsayan bir "tenbîhnâme-i
tanzîfiyye" yani temizlik talimatnamesi kaleme alýnmasý hususu Evkâf-ý Hümâyûn Nâzýrý'na havale
edilmiþtir. Sadrazam, konuyu 12 Cemaziyelevvel
44
1264/ 16 Nisan 1848 tarihli yazýyla padiþaha sunmuþ ve padiþah iradesi de 17 Cemaziyelevvel
1264/21 Nisan 1848 tarihinde sadýr olmuþ ve konunun Meclis'de görüþüldüðü þekliyle icraasýna onay
verilmiþtir93.
3- ORMANLARIN, KORULARIN,
YEÞÝL ALANLARIN, MESÝRE
YERLERÝNÝN KORUNMASI
VE GELÝÞTÝRÝLMESÝNDE
VAKIFLARIN ROKÜ
Orman ve yeþil alanlarýn varlýðý bu gün olduðu gibi
geçmiþte de önemsenmiþtir. Edward Raczynski hatýralarýnda, Osmanlý'da ormanlardan aðaç kesilmesinin devletçe yasaklandýðýný not eder94. Ayný seyyah;
"Türkler, evlerin temelini etraftaki aðaçlarýn durumuna göre atmaya alýþýk olduklarýndan gölgeli aðaçlara çok deðer veriyorlardý." der95.
Doðal güzelliklerinin korunmasý ve geliþtirilmesi için
bir çok tedbir ve uygulamalar getirilmiþtir. Doðal güzelliklerin korunmasý ve geliþtirilmesi sadece belli dönem ve zamana hasredilmemiþ, bunun süreklilik kazanmasý saðlanmýþtýr. Vakýf eserlerin finansman kaynaklarý için baðlýk ve bahçelik yerler vakfedilmesi bu
sürekliliði saðlayan uygulamalardan biridir. Bu meyanda örnekleri þu þekilde çoðaltabiliriz:
Selçuk Hatun 888/1483 yýlýnda Bursa'da iki vakýf
bahçeye ve mezraaya her yýl yüz adet çeþitli meyve
aðaçlarý dikilmesini vakýf þartlarý arasýnda zikretmiþtir96. Karaosmanoðlu Mehmet Aða tarafýndan Bergama'da yaptýrýlan vakýf eserlerin devam ve muhafa-
No
Ormanýn Adý
Bulunduðu Yer ve Ýlçe
Alan (Dekar)
Cinsi
1
Alemdaðý Ormaný
Ýstanbul
40.000
Baltalýk
2
Avcýkoru Ormaný
Ýstanbul-Þile
300.000
Baltalýk
3
Istranca Ormaný
Çatalca
350.000
Baltalýk
4
Kýrýk Ormaný
Giresun
100.000
Koru
5
Balaban ve Elecik Ormaný
Çatalca
7.500
Baltalýk
6
Longoz Ormaný
Kýrklareli
42.000
Baltalýk
7
Süle Ormaný
Bursa- Karacabey
15.170
Baltalýk
8
Tekkekoru Ormaný
Edirne
2.000
Koru
9
Daniþmend Ormaný
Bolu-Gerede
10.000
Koru
10
Kulak Çayýrý
Çatalca
12.000
Baltalýk
11
Lala Þahin
Bolu
300.000
Koru
12
Ayas Paþa
Tekirdað - Saray
400.000
Baltalýk
13
Kumarlý
Çatalca
3.000
Baltalýk
14
Týflý Paþa
Edremit
10.000
Koru
zasý ve gereken harcamalarýn finansmaný için 2133
adet aðaç bulunan iki bahçeyi vakfetmiþtir97. III. Murad'ýn kýzý Ayþe Sultan vakýflarý arasýnda, Ýstanbul'da bir bahçe bulunmaktadýr. Ayþe Sultan ayrýca
Kýbrýs'ta bir çiftlik, Filibe'de sekiz bin baþ koyun
vakfetmiþtir98. Ýsmail Zühdü Paþa 1301/1885'de tesis ettiði vakfiye ile Çamlýca ve Karamürsel'de 6034
dönüm tarla, çayýr, koru, orman ve mer'ayý vakfetmiþtir99. Mehmed Aða bin Ali Çelebi, 1162/ 1749
yýlýnda Ýznik'de bir bahçe vakfetmiþ ve bu bahçenin
gübrelenmesi, her yýl ekim ve dikim yapýlmasý, aðaçlarýn bakýmý, kuruyanlarýn yerine yenilerinin dikilmesini þart
Salih
Paþa
koþmuþtur100.
1122/1710 yýlýnda Sakýz'da
çamlýk, bað ve bahçe vakfetmiþtir101.
Halkýn eðlenip yararlanabilmesi
için sahillerde uygun gezinti yerleri ve binalar yapýlmasý için de
vakýflar tesis edilmiþtir102.
Aðaçlarýn bakým ve sulanmasý
için vakýflar kurulduðunu Pere
Jehannot hatýralarýnda yazmaktadýr103. Nadide çiçek ve gül yetiþtirilmesi gibi gayelerle kurulan
vakýflar vardýr104. Comte de Bonneval verimsiz aðaçlarýn sýcaktan
kurumasýný önlemek üzere her
gün sulanmasý için iþçilere para
vakfedecek kadar çýlgýn Türkler bile görüldüðünü dile getirir105. Guer bu hatýralarý teyid ederek bunu yapanlarý "biraz kaçýk" olarak niteler106. Ne var ki her
iki batýlýnýn çýlgýnlýk ve kaçýklýk olarak nitelediði bu
davranýþ Türkler'de bir çevre bilincinin oluþtuðunun
tarihi parlak örnekleri arasýnda zikre deðerdir.
Bahçeler ve baðlar ve aðaçlýk alanlarla ilgili vakýflarýn bulunmasý Anadolu'da yeþil alanlarýn yaygýn olduðunu gösterir. Vakýflarýn dokunulmazlýk özellikleri
bu faaliyetlerin süreklilik kazandýðýný gösterir107.
1869'da yayýnlanan Orman Nizamnâmesi'nin ilanýna kadar Osmanlý Devleti'nde ormanlarýn hukuki
statüleri, üzerinde yer aldýðý araziye göre þu þekilde
belirlenebilir:
1- Mülk olan orman, koru, bahçe ve aðaçlýk bölgeler.
2- Vakýf olan orman, koru, bahçe ve aðaçlýk bölgeler.
3- Mîri statüdeki orman, koru ve baltalýklar108.
Evkaf idaresinin elinde önemli gelir kaynaklarýndan
biri ormanlar idi. 1936'da Vakýf Ýdaresi'nin elinde
1.591.600 dekar geniþliðinde ülkenin deðiþik bölgelerinde 15 parça vakýf orman bulunuyordu. Vakýf ormanlar 13 Temmuz 1945 tarihinde yayýnlanan
4785 sayýlý kanunla devletleþtirilmiþ, vakýflar idaresinin bütçesinin % 15'lerine tekabül eden bir gelir kalemini kaybetmiþtir109. Bu ormanlarýn listesi aþaðýdadýr110:
Vakýf ormanlar yanýnda vakýf zeytinlikler de bulunuyordu. 1989 yýlý bilgilerine göre Aydýn Vakýf Zeytinlikleri Ýþletmesine baðlý Aydýn, Antalya, ve Antakya
bölgelerinde toplam 22.302 dekar arazide zeytin yetiþtiriliyordu111.
4- HAYVANLARIN
KORUNMASI
VE BAKIMINDA
VAKIFLARIN ROLÜ
Osmanlý Türkleri, bugün çevre
konseptinin mühim bir ögesi
olan hayvanlarýn korunmasý, barýnmasý, yetiþtirilmesi, haklarýnýn
muhafazasý gibi bir çok hususta
çaðýnýn anlayýþýnýn çok üzerinde
bir uygulama sergilemiþlerdir.
Hayvan haklarýný ihlal edenlere
ceza verildiðini biliyoruz. Hayvan haklarý denildiðinde genelde
onlarýn hayatlarýna müdahale edilmemesi, fýtri yapýlarýna uygun iþlerde çalýþtýrýlmalarý, kaldýrabilecekleri kadar yük vurulmasý, gerekli yiyeceklerinin zamanýnda temini ve verilmesi, tabi ortamlarýnýn ve üreme
imkanlarýnýn saðlanmasý, iþkence ve eziyet edilmemesi, hasta olduklarý zaman tedavi ettirilmeleri gibi çeþitli hususlarý içine alýr112.
Burada Ýslam Dini'nin getirdiði prensiplerin önemli
bir yeri bulunmaktadýr. Hz. Peygamber (SAV);
"Kim haklý bir sebebe dayanmadan bir serçeyi, hatta
ondan da küçük bir canlýyý öldürürse, o canlý, kýyamet günü davasýný Allah'a götürür ve; 'Ey Rabbim!
Falan kimse beni, bir fayda olmaksýzýn öldürdü' der."
[ Nesai, Sayd, 34]
Hz. Peygamber'in (SAV), hayvanlarla ilgili tavsiyeleri Osmanlý toplumunda büyük bir titizlikle uygulanmýþtýr. 1502 tarihli Ýstanbul Belediye Kanunnâmesi'ndeki hayvanlarýn haklarýný koruma babýnda þu hükümler yer alýr:
45
"58. Ve ayaðý yaramaz bârgiri iþletmeyeler. Ve at ve katýr ve
eþek ayaðýný gözedeler ve semerin göreler. Ve aðýr yük urmayalar; zira dilsüz canavardýr. Her kangýsýnda eksük bulunursa, sâhibine tamam etdüre. Eslemeyeni gereði gibi hakkýndan
gele. Ve hammâllar aðýr yük urmayalar, müte'âref üzerine
ola.
"Fil-cümle bu zikrolunanlardan gayrý her ne kim Allahu
Te'âlâ yaratmýþtýr, hepsinin hukûkunu muhtesib görüp gözetse gerektir. Þer'î hükmü vardýr"113.
Bir baþka kanun metninde ise;
156. Atý ve katýrý ve hýmârý na'lsuz yürütmeyib gözede,
mikdârýndan artuk yük yüklenmeye. Eslemiyenün kadý
ma'rifeti ile hakkýndan geline ve aruk zebûn davarý kullandýrmaya114.
Yüklü hayvana binilmemesi konusunda daimi þekilde uygulanan bir kural yer almaktadýr. Ýstanbul Kadýsý'na ve Yeniçeri Aðasý'na gönderilen, 16 Rebiulahir 1144/ 19 Ekim 1731 tarihli fermanda, Ýstanbul'da at hamallarýnýn beygirlerine binmemeleri gerektiði, binilmesini önlemek için ayrýca hayvanlarýn
semerleri ortasýna üç adet çivi çakýlmasý konusunda,
nizamnâme olduðu hatýrlatýlmýþtýr115.
Osmanlý'da yaygýn bir uygulama olarak, yük taþýyan
hayvanlarýn günün belli saatinde çalýþtýrýlmasý esasý
getirilmiþtir. Ýstanbul Kadýsý'na ve Yeniçeri Aðasý'na
gönderilen, 16 Rebiulahir 1144/ 19 Ekim 1731 tarihli fermanda, Ýstanbul'da at hamallarýnýn ikindeden sonra hayvanlarýný çalýþtýrmamalarý ve yük yüklememeleri konusu ele alýnmýþtýr116. Ýstanbul kadýsýna gönderilen 7 Cemaziyelahir 1239/ 9 Þubat
1829 tarihli fermanda ise; "Ýskelelerde bulunan hatap beygirlerine eskiden beri olduðu gibi Cuma günleri tatil olunmasý ve güzelce bakýlmasý nizama baðlanmýþ iken, bazý kimselerin bu usûle uymadýðý þikayet mevzu olduðundan bu konuda kusuru görülen
kiþilerin uyarýlmasý." istenmiþtir117.
Hayvan haklarýný koruma ve kollama hususunda
gösterilen hassasiyete en iyi örnek olarak hayvanlar
için kurulan vakýflar gösterilebilir. Þuradan buradan
atýlan kedilere ciðer vakfedildiði gibi118, kýþ aylarýnda
kuþlarýn beslenmesi, hasta ve garip leyleklerin bakým
ve tedavisi, zayýf hayvanlara gýda ve su verilmesi için
vakýflar yapýlmýþtýr119. Anadolu'nun bir çok þehrinde
cami avlusunda toplanan kuþlarýn, güvercinlerin
yemlenmelerine dair vakýflar bulunuyordu120. Kedi
ve köpeklerin bakýmlarý için vakfiyelere þartlar ve
tahsisler konulduðu görülmektedir121. Seyyah
Compte de Bonneva "Türkler kedi, köpek vs. gibi
46
baþý boþ hayvanlar için de vakýflar tesis ederler, kasaplar her gün bu gibi hayvanlarýn bir kýsmýný beslemekle mükelleftir" der122. Kili Nazýrý Hacý Mustafa
Aða 1238/ 1822 tarihli vakfiyesinde her gün otuzar
akçelik ekmek alýnarak köpeklere yedirilmesi þartýný
koþmuþtur123. Öyle ki, hali vakti yerinde olan bir çok
aile, fýrýnlarýn ucuza sattýðý bayat ekmekten köpeklere tayýn baðlardý. Bütün sokak halký, köpekleri nerdeyse el birliði ile beslerlerdi. Sofra artýklarýný, bir
lokma ekmeði, küçük bir kemiði ziyan etmezler, duvar diplerine köpeklerin yemeleri için býrakýrlardý124.
Fransýz þair Lamartine þu gözlemlerde bulunmaktadýr: "Müslümanlar canlý ve cansýz mahlukatýn hepsiyle iyi geçinirler: Aðaçlara, kuþlara, köpeklere, velhasýl Allah'ýn yarattýðý her þeye hürmet ederler; bizim memleketlerde baþý boþ býrakýlan veyahut eziyet
edilen bu zavallý hayvan cinslerinin (türlerinin) hepsine þefkat ve merhametlerini teþmil ederler. Bütün
sokaklarda mahalle köpekleri için muayyen aralýklarla su kovalarý sýralanýr; bazý Müslümanlar, ömürleri
boyunca besledikleri güvercinler için, ölürken vakýflar kurarak, kendilerinden sonra da (bu hayvanlara)
yem serpilmesini saðlarlar125."
Yabancý seyyahlarýn hatýralarýnda ölen bazý kimselerin haftada birkaç defa köpek ve kedileri beslemek
üzere mallarýný býraktýklarý, bu vasiyetlerini yerine
getirmek için sadakatli ve dindar bir þekilde bunu
yapacak fýrýncý ve/ veya kasaplara paralarýný býraktýklarý yazýldýr126. Ünlü Fransýz yazar Montaigne bu
konuya iþaret ederek; "Müslüman Türklerin hayvanlar için bile vakýf ve hastaneler kurduðunu" ifade etmiþtir127.
XVII. Yüzyýlda Osmanlý ülkesini gezmiþ olan Fransýz Avukat Guer, Þam'da olduðu gibi çeþitli þehirlerde Türk eserleri arasýnda sadece hastalanan hayvanlarýn tedavisine yönelik olarak hizmet veren hastaneler bulunduðunu belirtir128. Þam'daki hayvan vakýflarýyla ilgili olarak Prof. Sibai ise þu bilgileri vermektedir: "Eski Vakýf geleneðinde hasta hayvanlarý tedavi ve otlatma yerleri mevcuttur. Yeþil Mera (þu anda
Þam'ýn þehir stadý olarak kullanýlan saha), çalýþma
gücünü yitirdiðinden sahiplerinin yem ve bakýmýný
kaybeden aciz hayvanlarýn otlanmasý için zamanýnda vakfedilmiþ bir yerdi. Bu hayvanlar ölünceye kadar orada otlanýrdý. Þam Vakýflarý arasýnda, kedilerin yiyip uyuyacaðý ve gezineceði yerler de vardý.
Öyle ki, her gün yiyeceklerini bulmakta hiçbir güçlük çekmeyen yüzlerce kedi, buranýn demirbaþý mesabesinde (durumunda) idi129."
5- TEMÝZ SU ÝHTÝYACININ TEMÝN
EDÝLMESÝ VE SUYOLLARININ
BAKIM VE MUHAFAZASINDA
VAKIFLARIN ROLÜ
Su yollarýnýn bakým ve onarýmýnda, özellikle içme suyu temin edilmesi ve iskan mahalline getirilmesi noktasýnda vakýflarýn büyük rolü olmuþtur. Mesela Þuhud Kasabasý'na gelen, Dedem Suyu denilen ma-i
leziz, yani içme suyu, yollarý için nakit vakfý kurulmuþtur130. 1277/ 1860'da Söðüt (Bilecik)'te bulunan Ertuðrul Gazi türbesine 3 saatlik mesafeden su
getirilmiþ, kaynaðýndan itibaren su yollarýnýn bakým,
onarým ve inþaasý yeni baþtan elden geçirilmiþtir131.
Ýstanbul bu konudaki uygulamalarýn merkezini oluþturmuþtur. Dolayýsýyla Ýstanbul'daki su yollarý çoðu
zaman vakýflar tarafýndan finanse edilmiþtir. Bu yüzden "vakýf sular" terimini kullanýyoruz. Osmanlý sultanlarý kurduklarý vakýflarla Ýstanbul'un su ihtiyacýnýn
gidermek için büyük gayret göstermiþlerdir132. Fetihten sonra þehrin su ihtiyacýnýn karþýlanmasý için Fatih
tarafýndan su yollarý yapýlmýþ, deðiþik yerlere çeþmeler yapýlmýþ ve kuyular açýlmýþtýr. Ýstanbul Vakýflar
Baþmüdürlüðü'nde bulunan "Ýstanbul Sularýnýn Cari Olduðu Vakýf Çeþme ve Sebillerle; Cami, Tekke,
Mescit, Mektep, Medrese, Ýmaret, Kýþla, Kuyu ve
Tulumbalarýn Defteri"nde Ýstanbul þehir sýnýrlarý
içinde 1553 adet vakýf çeþmenin tam listesi, yerleri,
debileri ve vakfedenlerin isimleri ile yazýlmýþtýr133.
Su yollarýnýn yapýmýna büyük kaynaklar ayrýlmýþtýr.
Mesela, Kanuni'nin þahsi vakfý olan Kýrkçeþme Te-
sisleri'nin maliyeti 50.054.207 akçedir (Kazým Çeçen'in hesaplamalarýna göre 32.084.746 kg 85 ayar
gümüþ)134.
Ýstanbul'da, halkýn su ihtiyacýný karþýlamak üzere yapýlan çok sayýda çeþme ve sebiller de vakýflarýn finansal desteði ile yapýlmýþtýr. Su tesisleri için vakýflar kurulduðu gibi, baþkalarý tarafýndan kurulan tesislerin
bakým ve onarýmý için de vakýflar kurulmuþtur. Buna
bir örnek olarak, Mü'min Ali Aða, Kumkapý'da Çadýrcý Ahmed Mh'deki Bali Paþa Çeþmesi'nin tamiri
için vakýf kurmuþtur135.
Osmanlý arþivinde su yollarýnýn bakým ve onarýmý konusunda çok sayýda belge vardýr136. Ayrýntýlý muhasebeleri tutulmuþtur. Burada bazý örnekleri verelim:
Zilkade 1004/ Haziran1596'da, Ayasofya Camii
evkâfýna ait olan Kýrkçeþme su yollarýnýn Küçükköy
kýsmýnda bakým ve onarým yapýlmýþ, karizleri tahliye
edilmiþtir. Bu çalýþma için yapýlan harcama kalemleri tek tek verilmiþtir137.
Rüstempaþa Vakfý'ndan Yalakabad'da (Yalova) camii ve mektebin su yollarýnýn tamirine 85.000 kuruþ
keþif bedeli çýkarýlmýþ ve icraasýna gidilmiþtir138.
Kýrkçeþme suyunun bazý laðým ve künklerinde çamur
birikerek göl meydana getirmekte, bu da suyun ziyan
olmasýna sebep olmakta idi. Muharrem 1263/ Ocak
1847'de çamurun temizlenmesi, suyolunun tamir ve
bakýmý için yaklaþýk 20.000 kuruþ civarýnda bir masraf tahmin edilmiþtir. Bu iþler Tanzimat'tan önce su
yolu üzerindeki köylere vergi muafiyeti karþýlýðýnda
47
yaptýrýlýyordu. Tanzimat sonrasý ise uygulama köylerin vergilerini Maliye Nezareti tahsil edecek, yapýlan
masraflar ise Evkaf-ý Hümayun Hazinesi'nden karþýlanacaktý139.
Fatih, Bayezid, Ayasofya su yollarýnýn sur haricinde,
kabristan dahilinden geçen kýsmýna demir boru döþenerek, tamir ve bakýmý yapýlmýþtýr. Bunun için 7133
kuruþ harcama yapýlmýþtýr. Bu harcama 1322 yýlý
Evkaf-ý Hümayun bütçesine dahil edilmiþtir140.
Ýstanbul dýþýndaki þehirlerde de su yollarýnýn tamiri
çoðu vakýflarýn desteði ile yapýlmýþtýr. Baðdat Beylerbeyi'ne gönderilen 28 Rebiulahir 976/ 20 Ekim
1568 tarihli hükümde belirtildiðine göre Hazret-i
Ali'nin asitane-i mukaddeselerinde eskiden beri cari
olan suyun karizi harab olmuþ ve tamir için gereði
kadar para harcanarak tamir edilmiþtir. Tamire ihtiyaç duyulduðunda yapým masraflarýný karþýlamak
üzere bazý dükkanlar bina edilerek vakfedilmiþtir. Bu
sudan bazý kimseler su alýp kendi mülklerine akýtmak
istediklerinde su gelmiyor, zorluk çekiliyordu. Bunun
üzerine gerek vakfý gerekse "kariz"i gözetmek için iki
kiþi nazýr ve mübaþir tayin olmuþtur. Gönderilen hükümde suyun karizinden hiç kimsenin su almamasý,
ark çýkarmamasý ve tamire ihtiyaç duyulduðunda da
vakýf dükkanlarýn gelirinden harcanmak üzere tamir
ettirilmesi istenmiþtir141.
9 Temmuz 1296/ 21 Temmuz 1880'de Nevþehir'de
Ýbrahim Paþa'nýn inþa ettiði vakýf çeþmelere gelen su
künklerini bazý müslim ve gayrýmüslim (Hristiyan)
þahýslar kýrarak evlerine, arazi ve bahçelerine su almak suretiyle halkýn muzayakaya düþmesine sebep
oluyorlardý. Ayrýca evlerinde zahire ve çamaþýr yýkýyorlardý. Bu durumun önüne geçmek üzere su yolcu,
her evi tek tek kontrol edecek, bu tür "hakk-ý saky"
olmayan kimselerin usulsüz aldýðý sularý kapatacak,
su taksimi olan mahallere demir kapak konulacaktý142.
Turgutlu'da tesis edilen bir vakfiyede cami çevresinde ve çarþýlarda bulunan bütün çeþmelerin bakým ve
tamirlerinin yapýlmasý, kasaba civarýndaki kuyularýn
ýslahý ve temiz tutulmasý isteniyordu143.
Bir vakýf tarafýndan destek görmeyen su yollarýnýn,
çeþmelerin zamanla metruk kaldýðýna þahit oluyoruz.
Tekirdað Belediyesi'nin 23 Haziran sene 1309/5
Temmuz 1893 tarihli raporunda "Ermeni mahallâtýndan Çekdirebayýrý'ndaki çeþme suyollarýnýn
bozukluðu ve vakýflarý olmamasý hasebiyle, kýrk senei
mütecâviz metrûk bir halde iken…" denilmektedir144.
48
6- ÇEVRENÝN KORUNMASI VE
GELÝÞTÝRÝLMESÝNDE
VAKIFLARIN DÝÐER HÝZMETLERÝ
Buraya kadar belirttiðimiz hususlarýn dýþýnda çevrenin korunmasý ve geliþtirilmesi konusunda deðiþik þekillerde vakýflarýn destekleri görülmektedir.
II. Bayezid, 901/1496 yýlýnda Amasya'da tesis ettiði vakfiye ile köprü üzerinde bir kiþiyi nazýr tayin ettirmiþ; böylece, köprü, selin getirdiði aðaç ve taþlardan temizlenerek, þehre vereceði zarar önlenmiþtir.
Kaptan-ý Derya Hasan Paþa, 1192/1778 yýlýnda tesis ettiði vakfiyede, vakfýn gelirlerinden bir kýsmýný,
yaptýðý cami, zaviye, çeþmeler ve Kilidi-l Bahr'deki
limanýn, Meydüs köyüne giden yolun tamir, temizlik,
düzenleme ve sair masraflarýna sarfedilmesini þart
koþmuþtur.
Mehmet Hayri Paþa 1321/1903 yýlýnda Selanik'de
halkýn dinlenmesi için 2123 dönüm yer vakfetmiþ ve
buraya baraka, salaþ tarzýnda bina yapýlmasýna müsaade etmemiþtir. Bu arsanýn bahçe haline getirilerek
münasip mahallere havuz inþa edilmesi, kanepe ve iskemle konulmasý, aðaçlar büyüyünceye kadar arsanýn bazý yerlerine muvakkat olarak direkler üzerine
kadifeden tente örtülmesi, halka kahve, limonata ve
dondurma satmak üzere bir kahveci esnafýna münasib bir yerin icar edilmesi istenmiþtir.
Benzer bir örnek vakýf Ýstanbul'da 1168/1754 yýlýnda tesis edilen vakfiyede görülmektedir. Vildan Hatun, Ýstanbul'da Balat kapýsý haricinde amme menfaatine býrakýlan arsa üzerine yaz ve kýþ halkýn istirahatý için lonca tabir edilen bir bina yapmýþtýr.
Diyarbakýr ve Van valiliði yapmýþ olan Köprülüzade
Abdullah Paþa 1133/1721 yýlýnda tesis ettiði vakfiye ile Ýdlib (Halep) de yaptýðý darulkurra ve mektebin her gün temizliðinin yapýlmasý, zuhur eden
örümcek yuvalarýnýn giderilmesi, serili halý ve kilimlerinin haftada bir kere kaldýrýlýp temizlenmesi, kubbesi üzerinde biriken toz ve topraðýn süpürülmesi,
pencere demirlerinin ve bahçe demirlerinin senede
bir kere boyanmasý, tamir gerekmesi halinde tamir
edilmesi, altýn varaklý ve süslemeli yerlerden bozulanlarýn yenilenmesini istemiþtir.
Sadrazam Sokullu Mehmed Paþa, 981/1574 yýlýnda tesis ettiði vakfiyede, Kayseri'de Sarýmsaklý Nehri üzerine dört gözlü bir deðirmen yapýlmasýný ve
nehrin kenarýna söðüt aðacý dikilmesini, bunlardan
satýþa elveriþli olanlarýn satýlmasýný ve yerlerine taze
söðüt aðacý dikilmesini þart koþmuþtur.
Nurbanu Valide Sultan'ýn 990/ 1582 tarihli vakfiyesinde, tesis ettiði hastahaneye iki erkek çamaþýrcý tayinini þart kýlmýþtýr. Bu çamaþýrcýlar hastalarýn çamaþýrlarýný ve ayrýca döþek, yorgan, kir, pas, leke gibi
hastalara taalluk eden meydandaki bulaþýklarý yýkayacaklar ve bu çamaþýrcýlarýn her birine üçer dirhem
verilecek idi. Süpürülmesi lazým gelen yerleri süpürmek ve tanzifatýna bakmak için bir ferraþ tayin edilecek ve ücreti bir dirhem olacak idi. Hastalar için hazýrlanan hamamý ýsýtmak ve hastalarý bu hamamda
oðmak, bunlarýn sair mühimmatýna bakmak üzre bir
külhancý tayin edilecek ve ücreti iki dirhem olacak
idi.
Mürselli Ýbrahim Aða, 1307/ 1189 tarihli vakfiyesinde, Ödemiþ Yeni Cami civarýnda yaptýrdýðý sebilhaneye Haziran baþýndan Aðustos sonuna kadar her
gün yeteri kadar kar konulmasýný, kasaba hapishanesindeki mahpuslara ayný aylarda Cuma ve Pazartesi
akþamlarý birer denk kar verilmesini ve cami civarýndaki leyleklerin beslenmesi için senelik yüz kuruþ verilmesini þart koþmuþtur145.
Dipnotlar:
Geniþ bilgi için bkz. Said Öztürk, "Osmanlý Devleti'nde Çevre
Koruma ve Geliþtirme Uygulamalarý", Çevre, Ýnsan ve Tarih I-II,
Yayýna hazýrlayan Said Öztürk, Ýstanbul 2007, c. 1 Önsöz; c. 2, s.
421-1084; Said Öztürk, "Osmanlý Çevre Kültürü", Mimar ve
Mühendis, sayý 29, Ýstanbul ts; Said Öztürk, "Osmanlý Döneminde
Eyüb'de Çevrenin Korunmasý", IX. Eyübsultan Sempozyumu 1315 Mayýs 2005, Tebliðler, Ýstanbul 2005.
2
Ömer Lütfi Barkan, "H.933-934/1527-1528 Mali Yýlýna Ait
Bir Bütçe Örneði", Ýktisat Fakültesi Mecmuasý, Ýstanbul 1955, c.
15, sayý 1-4, s. 268.
1
3
Ömer Lütfi Barkan, "Ýmaret Sitelerinin Kuruluþ ve Ýþleyiþi", Ýktisat Fakültesi Mecmuasý, Ýstanbul 1963, c. 23, sayý 1-2, s.
241-242.
4
Hasan Yüksel, Osmanlý Sosyal ve Ekonomik Hayatýnda
Vakýflarýn Rolü (1585-1683), Sivas 1998, s.14.
5
Bahaeddin Yediyýldýz, Institution du vaqf au XVIII e siecle en
Turquie - etude socio-historique, Ankara 1990, s.151.
6
Nazif Öztürk, Türk Yenileþme Tarihi Çerçevesinde Vakýf
Müessesesi, Ankara 1995, s. 25.
7
Nazif Öztürk,"Ýslâm ve Türk Kültüründe Vakýflar", Vakýflar
Dergisi, c. 29, Ankara 2005, s. 19-20.
8
Ömer Hilmi, Ahkâmu'l-Evkâf, Ýstanbul 1307, m. 36; Ebu'l-Ûlâ
Mardin, Ahkâm'ül-Evkaf, 1339-1340 Ders Yýlý Takrirleri, s. 163;
Ali Himmet Berki, Vakýflar, Ýstanbul, 1940, c. 1 s. 111.
9
Nâmýk Þâkir Bey, Evkafa Dair Bir Risale, Ýstanbul 1337, s. 3-4;
Ali Himmet Berki, Vakýflar, c. 1, s.111.
10
Ebüssuud Efendi, Fetâvâ, Süleymaniye kütp. Ýsmihan Sultân, nr.
223, vrk. 112/A.
11
Ömer Hilmi, Ahkâmu'l-Evkâf, m. 36; Ebululâ Mardin,
Ahkâmu'l-Evkâf, 163-164; Ali Himmet Berki, "Hukukî ve Ýctimai
Bakýmdan Vakýf", VD, Sy. V, s. 11-12
12
Ali Haydar, Tertîbü's-Sunûf Fî Ahkâmi'l-Vukûf, Ýstanbul,
1340/1370, md. 896; Ömer Hilmi, Ahkâmu'l-Evkâf, m. 181 ;
Ebululâ Mardin, Ahkâmu'l-Evkâf, s. 164
13
Osman Nuri Ergin, Türkiyede Þehirciliðin Tarihî Ýnkiþafý, Ýstanbul, 1936, s. 27-29
14
Hüseyin Hatemi, Medenî Hukuk Tüzelkiþileri, Ýstanbul, 1979,
c. 1, s. 740, Ali Himmet Berki, Vakýflar, c. 1, s. 111; Ahmet
Akgündüz, Ýslâm Hukukunda ve Osmanlý Tatbikatýnda Vakýf
Müessesesi, Ankara 1988; 2. Baský, Ýstanbul 1997, s. 125-217;
Halil Cin- Ahmed Akgündüz, Türk Hukuk Tarihi I-II, Ýstanbul
1996, c. 2, s. 65- 66.
15
Orhan Cezmi Tuncer", Anadolu'da Vakýflar ve Bayýndýrlýða
Katkýsý", Vakýflar Dergisi, c. 29, Ankara 2005, s.23.
16
Ekrem Hakký Ayverdi, Fatih Devri Sonlarýnda Ýstanbul
Mahalleleri, Þehrin Ýskâný ve Nüfusu, Ankara 1958; Orhan Cezmi
Tuncer", Anadolu'da Vakýflar ve Bayýndýrlýða Katkýsý", s. 24.
17
Orhan Cezmi Tuncer", Anadolu'da Vakýflar ve Bayýndýrlýða
Katkýsý", s. 25.
18
Nazif Öztürk, Age, s. 43.
19
Ý.Erol Kozak, Bir Sosyal Siyaset Müessesesi Olarak Vakýf, Ýstanbul 1985, s. 24-26; Yunus Macit, "Osmanlý Türklerinde Çevre
49
Bilinci", Türkler, c. 10, s. 593.
20
Nazif Öztürk, Age, s. 29.
21
Bkz. Ahmed Akgündüz, Said Öztürk, Yaþar Baþ, Üç Devirde
Bir Mabed Ayasofya, Ýstanbul 2005.
22
Nazif Öztürk, Age, s. 192-193.
23
Nazif Öztürk, Age, s. 194-195.
24
Nazif Öztürk, Age, s. 197.
25
BA, Ýrade Meclis-i Vâlâ, nr. 4479.
26
BA, Ýstanbul Ahkam Defteri, nr. 4, s. 333, hüküm 991; A.
Tabakoðlu/A. Kal'a/S. Aynural/Ý Kara/E. S. Kal'a, Ýstanbul
Vakýf Tarihi 1, Ýstanbul 1998, s. 240-241, 316.
27
Ahmet Refik, On Birinci Asr-ý Hicrî'de Ýstanbul Hayatý, Ýstanbul 1988, s. 13; Ahmet Refik, On Ýkinci Asr-ý Hicrî'de Ýstanbul
Hayatý, Ýstanbul 1988, s. 30.
28
Ahmet Refik, On Birinci Asr-ý Hicrî'de Ýstanbul Hayatý, s. 19.
29
BA, A.MKT.NZD 338/ 43.
30
BA, Maliyeden Müdevver, nr. 5835, s. 61.
31
Ýstanbul Þer'iye Sicilleri, Kýsmet-i Askeriye Mahkemesi nr. 1, vrk
41b.
32
VGM, Vakfiyeler
33
VGM, Vakfiyeler
34
VGM, Vakfiyeler
35
VGMA, Yunus bin Ýsmail 1242:609/108-109; Nazif Öztürk,
Age, s. 44.
36
BA, Mühimme Defteri, nr. 21, s. 131-132, hüküm 318.
37
BA, A.MKT.NZD 338/ 43.
38
BA, Ýrade Dahiliye, nr. 9081; Ahmet Refik, On Ýkinci Asr-ý
Hicrî'de Ýstanbul Hayatý, s. 112-114.
39
Geniþ bilgi için bkz. A.Akgündüz-S.Öztürk-Y.Baþ, Üç Devirde
Bir Mabed Ayasofya, s. 351-355.
40
Ýstanbul Vakýflarý Tahrir Defteri 1009 (1600), Yayýnlayan
Mehmet Canatar, Ýstanbul 2004, s. 1, 2, 4.
41
Julie L. Horan, Tuvaletin Sosyal Tarihi, Çev. Gül Çaðalý Güven,
Ýstanbul 1997, s. 9.
42
Julie L. Horan, Age, s. 44. Ayrýca bkz. Ahmet Gürkan, Ýslam
Kültürünün Garbý Medenileþtirmesi, Ýstanbul, ts., s.57-66.
43
Jean Gimpel, Ortaçaðda Endüstri Devrimi, çev. Nazým Özaydýn,
Ankara 1996, s.88-89.
44
Josephus Grelot, Ýstanbul Seyahatnamesi, Çev. Maide Selen,
Pera Turizm ve Ticaret A.Þ., Ýstanbul 1998, s.196.
45
Ahmed Akgündüz, Osmanlý Kanunnameleri I-IX c.9, ,Ýstanbul
1996, s. 376.
46
Tapu Kadastro Genel Müdürlüðü Arþivi, Ýzzet Mehmet Paþa
Vakfiyesi, nr. 40, vrk. 12, 13, 79, 86. Ayrýca bkz. BA,
A.MKT.MHM, nr. 267/ 84, 531/ 9. Ayrýca bkz. Risale-i Garibe,
Haz. Hayati Develi, Ýstanbul 2001, s. 25, 42, 88, 99.
47
BA, Mühimme Defteri, nr. 3, hüküm 1090.
48
BA, Mühimme Defteri, nr. 67, hüküm 356. Mustafa Güler,
Osmanlý Devleti'nde Haremeyn Vakýflarý (XVI-XVII. Yüzyýllar),
Ýstanbul 2002, s. 100.
49
BA, Mühimme Defteri, nr. 69, hüküm 136. Mustafa Güler,
Age, s. 100.
50
BA, Maliyeden Müdevver, nr. 4517, s. 24, 25; nr. 5835, s. 22.
51
BA, EV, HMH, nr. 1499, s. 13a; EV, HMH, nr. 4145, s. 7a,
13a; Maliyeden Müdevver, nr. 6864, s. 2; Maliyeden Müdevver,
nr. 5076, s.36.
52
BA, Ýrade Meclis-i Vâlâ, nr. 6352.
53
BA, Ýrade Meclis-i Vâlâ, nr. 7284.
54
VGMA, Defter nr. 943, s. 121-122.
55
Geniþ bilgi için bkz. Said Öztürk, "Osmanlý Devleti'nde Çevre
Koruma ve Geliþtirme Uygulamalarý", Çevre, Ýnsan ve Tarih I-II,
Yayýna hazýrlayan Said Öztürk, Ýstanbul 2007, c. 2, s. 550-779.
56
BA, A.MKT.UM, nr. 86/ 67. Ayrýca bkz. A.MKT. UM, nr.
90/ 59.
57
Ýstanbul Þer'iye Sicilleri, Ýstanbul Kadýlýðý, nr. 254, vrk. 36/ b;
50
Sadýk Albayrak, 41 Belge Iþýðýnda Eski Ýstanbul'da Sosyal Hayat
ve Çevre, Ýstanbul 1997, s. 50-51.
58
Robert Mantran, XVI ve XVII. Yüzyýlda Ýstanbul'da Gündelik
Hayat, Ýstanbul 1990, s. 82.
59
VGM, Defter nr. 744, s. 55, sýra 16.
60
BA, A.MKT.MHM, nr. 561/ 11.
61
BA, Y.PRK.SGE, nr. 7/ 75.
62
BA, DH.MB.HPS, nr. 9/ 12.
63
BA, DH.EUM.THR, nr. 56/ 21.
64
BA, Y.PRK.ÞH, nr. 11/ 92.
65
BA, DH.EUM.THR, nr. 50/ 91.
66
BA, Ýrade Meclis-i Vâlâ, nr. 7761.
67
BA, A.MKT.NZD, nr. 194/ 15.
68
BA, DH.ÝD, nr. 50-2/ 61.
69
Ýstanbul Þer'iye Sicilleri, Kýsmet-i Askeriye Mahkemesi nr. 6, vrk
16b.
70
BA, Mühimme Defteri, nr. 3, hüküm 1090.
71
BA, Ýrade Meclis-i Vâlâ, nr. 7284.
72
BA, Mühimme Defteri, nr. 3, hüküm 1090.
73
BA, Mühimme Defteri, nr. 67, hüküm 356. Mustafa Güler,
Age, s. 100.
74
Ayasofya vakfýndan 1608, 1609, 1613 yýllarýnda bu iþ için
yapýlan ödeme için bkz. BA, Maliyeden Müdevver, nr. 5076, s.
36, 210, 246.
75
Maliyeden Müdevver, nr. 6864, s. 2; EV, HMH, nr. 4145, s.
7a.
76
BA, EV, HMH, nr. 1499, s. 12b; EV, HMH, nr. 4145, s. 7a,
13a; Maliyeden Müdevver, nr. 6473, s. 24; Maliyeden Müdevver,
nr. 5076, s.36.
77
BA, Cevdet Evkaf, nr. 8467.
78
Ba, Ýrade Meclis-i Vâlâ, nr. 4479.
79
BA, EV, nr. 24488, s. 28a.
80
BA, EV, nr. 25248, s. 17b.
81
BA, A. MKT. MHM. 561/ 11
82
BA, A.MKT.MHM, nr. 561/ 11.
83
BA, A.MKT.MHM, nr. 597/ 17.
84
VGMA, Defter nr. 943, s. 121-122.
85
VGMA, Defter nr. 943, s. 121-122.
86
Antine Galland, Ýstanbul'a Ait Günlük Anýlar 1672-1673, çev.
Nahid Sýrrý Örik, Ankara 1973, c. 2, s. 54.
87
Ýstanbul Þer'iye Sicilleri, Ýstanbul Kadýlýðý, nr. 22, vrk. 170;
Sadýk Albayrak, Age, s. 40-41.
88
Edirne çevre nizamnâmesinde de insanlarýn yaþadýðý yerlerin
ölmüþ hayvan vesair çöplüklerden temizlettirilmesi, at ölüsü, davar
cîfesi ve kesilmiþ hayvan baþlarýnýn halký rahatsýz edecek þekilde
ortada býrakýlmamasý, bu yasaklara uymayanlarýn ölü hayvanýn
baþýnýn kesilip boyunlarýna takýlarak þehir içinde teþhir edileceði
açýklanmaktadýr. Kanunname metni þöyle; "Mahalleleri dahi onat
vechile görüb güzedüb cîfeden ve sâir mezbeleden pâk etdüre. Ve at
ölüsin ve sâir davar cîfesin halk incidiði yerde kodurtmaya. Gereði
gibi yasak edüb men' eyleye. Hem kim ki, eslemeyüb temerrüd
ederlerse, ol cîfenin baþýn kesüb býrakan kimesnenin boynuna takub
þehri teþhir edüb men' edeler. Eslemeyeni yazub bildüre". Bayezid
Veliyüddin Efendi, nr. 1970, vrk.127a-128a; Ahmed Akgündüz,
Osmanlý Kanunnameleri, c. 6, s. 541-542.
89
TSMK.EH, nr. 3000. Mustafa Güler, Age, s. 100.
90
VGMA 1266:968/200-202.
91
VGMA, Vakfiye, nr. 638, s. 8; BA, EV, nr. 10015, s. 1b-7b,
11a-12b.
92
VGMA, Vakfiye,
93
BA, Ýrâde Mesâ'il-i Mühimme, nr. 696. Detaylar için bkz. A.
Akgündüz, S. Öztürk, Y. Baþ, Üç Devirde Bir Mabed, s. 498500.
94
Edward Raczynski, 1814'de Ýstanbul ve Çanakkale'ye Seyahat,
çev. Kemal Turan, Ýstanbul 1980, s. 67.
Edward Raczynski, Age, s. 52.
VGM, Vakfiye,
97
Münir Aktepe, "Kara Osman Oðlu Mehmed Aða bin Hacý
Ömer Aða", Vakýflar Dergisi, sy. 11, Ankara 1976, s. 59-61.
98
Tarihimizde Vakýf Kuran Kadýnlar, ed. Tülay Duran,
Transkripsiyon Ýbrahim Ateþ, Ýstanbul 1990, s. 50 (1þaban 1011/
21 Haziran 1602 tarihli vakfiye).
99
VGM, Vakfiye,
100
VGM, Vakfiye,
101
VGM, Vakfiye,
102
Sipahi Çataltepe, Ýslam-Türk Medeniyetinde Vakýflar, Ýstanbul
1990, s.36-37.
103
Ýsmail Hami Daniþmend, Garb Menba'larýna Göre Eski Türk
Seciye ve Ahlaký, Ýstanbul 1982, s. 183.
104
Halim Baki Kunter, "Türk Vakýflarý ve Vakfiyeleri", VD, sy I,
Ankara 1938, s. 104, 107.
105
Ýsmail Hami Daniþmend, Age, s. 185-186.
106
Ýsmail Hami Daniþmend, Age, s. 134.
107
Yunus Macit, "Osmanlý Türklerinde Çevre Bilinci", Türkler, c.
10, Ankara 2002, s. 590.
108
Bkz. Bekir Koç, "Osmanlý Devleti'ndeki Orman Ve Korularýn
Tasarruf Yöntemleri Ve Ýdarelerine Ýliþkin Bir Araþtýrma",
OTAM, sayý 10, Ankara 1999, s. 139 vd.
109
Nazif Öztürk, Age, s. 127-129.
110
Nazif Öztürk, Age, s. 154.
111
Nazif Öztürk, Age, s. 132.
112
Mehmet Bayraktar, Ýslam ve Ekoloji, Ankara 1992, s. 106;
Yunus Macit, "Osmanlý Türklerinde Çevre Bilinci", s. 591.
113
Ahmed Akgündüz, Osmanlý Kanunnâmeleri, c, 2, 296-297.
114
Yavuz Kanunnâmesi, Ahmed Akgündüz, Osmanlý
Kanunnâmeleri, c. 3,, s. 110.
115
Ýstanbul Þer'iye Sicilleri, Bab Mahkemesi, nr. 152, vrk. 96/ b;
Sadýk Albayrak, Age, s. 58-59.
116
Ýstanbul Þer'iye Sicilleri, Bab Mahkemesi, nr. 152, vrk. 96/ b;
Sadýk Albayrak, Age, s. 58-59.
117
Ýstanbul Þer'iye Sicilleri, Ýstanbul Kadýlýðý, nr. 154, vrk. 20a;
Sadýk Albayrak, Age, s. 64-65.
118
Namýk Þâkir Bey, Evkafa Dair Bir Risale, Ýstanbul 1337, s. 5
119
Halim Baki Kunter, "Vakýflarýmýz", Mülkiyeliler Birliði
Mecmuasý, Sy. 4, s. 7; VGM, Arþivi, Defter nr.1959, s. 488,
Sýra: 360
120
Halim Baki Kunter, "Türk Vakýflarý Ve Vakfiyeleri Üzerine
Mücmel Bir Etüd", Vakýflar Dergisi, sy. 1, Ankara 1938, s.11.
121
Ýstanbul Anadolu Hisarý'nda Keyfâzýrý Mustafa aða'ya ait Gurrei Rebiulevvel 1238/ 12 Aralýk 1851 tarihli vakfiye. Vakýflar Genel
Müdürlüðü Arþivi, 746 No'lu Defter, s. 196'da aktaran Yunus
Macit, "Osmanlý Türklerinde Çevre Bilinci", s. 591.
122
Ýsmail Hami Daniþmend, Age, s. 146.
123
VGM, Vakfiye Defteri, nr. 2135, s. 461, sýra 390.
124
Münevver Alp, Türk Folklor Araþtýrmalarý, Eylül 1964, nr. 182,
s. 3530'dan naklen Ý. Gündað Kayaoðlu, Eski Ýstanbul'da
Gündelik Hayat, Ýstanbul 1998, s. 151.
125
Ýbrahim Özdemir, Yalnýz Gezegen, Ýstanbul 2001, s. 115.
126
Jean Thevenot, 1655-1656'da Türkiye, çev. Nuray Yýldýz, Ýstanbul 1978, Ýstanbul 1978, s. 127; Ricaut, Türklerin Siyasi
Düsturlarý, haz. M.Reþat Uzmen, Tercüman 1001 temel Eser, ts.
s. 258. Yunus Macit, "Osmanlý Türklerinde Çevre Bilinci", s. 591.
127
Ýbrahim Özdemir, Age, s. 114.
128
Ýsmail Hami Daniþmend, Age, s. 135.
129
Ýbrahim Özdemir, Age, s. 114.
130
BA, Cevdet Belediye, nr. 1175.
131
Nazif Öztürk, Age, s. 197.
132
Geniþ bilgi için bkz. Fatma Þensoy, "Ýstanbul'un Tarihi Vakýf
Sularý ve Kýrkçeþme", Suyu Arayan Ýstanbul, Vakýf Sular ve
Kýrkçeþme, Yayýna Haz. Said Öztürk, Ýstanbul 2006, s. 73 vd.
95
96
Kazým Çeçen, Ýstanbul'un Osmanlý Dönemi Suyollarý, Ýstanbul
2000, s.101.
133
134
Kazým Çeçen, Age, s. 47, 48.
ÝMÞSA 26/36/110-a'dan aktaran Hüsnü Koyunoðlu, Sosyal
Politika Açýsýndan Vakýflar: 17. Yüzyýl Ýstanbul Uygulamasý,
Basýlmamýþ Doktora Tezi, Ýstanbul 2002.
135
Bkz. Said Öztürk, Osmanlý Arþiv Belgelerinde Ýstanbul'un
Tarihi Suyollarý Muhafaza ve Bakýmý I-II, Ýstanbul 2006.
136
137
BA, Maliyeden Müdevver, nr. 4517, s. 39 vd.
138
BA, A.AMD, nr. 87/ 26.
BA, Ýrade Meclis-i Vâlâ, nr. 1767. Ayrýca bkz. Ýrade Meclis-i
Vâlâ, nr. 192.
139
140
BA, Ý.EV, nr. Za 1326-2.
141
BA, Mühimme Defteri, nr. 7, hüküm nr. 2316.
142
BA, Y.PRK.UM, nr. 103/ 1.
VGMA, Yunus bin Ýsmail 1242:609/108-109; Nazif Öztürk,
Age, s. 44.
143
144
BA, A. MKT. MHM. 531/9
145
VGM, Vakfiyeler.
Yrd. Doç. Dr. Mustafa GÜLER /
Afyon Kocatepe Üniversitesi
Tarih Bölümü
Vakýf Tesislerinde Temizlik
(Çevre) Personeli
Kýymetli hocalarým, saygýdeðer misafirler!
Ýnsanoðlu, var edilip yeryüzüne indirildiði günden
itibaren yaþadýðý alanlarýn güvenli ve hayatýný sürdürebilecek altyapýsýnýn olmasýna; rahat ve huzurlu
yaþayabileceði bir çevrenin bulunmasýna çalýþmýþtýr.
Zaman geçip insan nesli yeryüzünde çoðalmaya
baþladýðýnda toplum hayatýnýn getirdiði birçok
mecburiyetle beraber yaþanýlan çevrenin hem asgarî
51
olarak temiz tutulmasý, hem de saðlýðýn korunmasý
için temel saðlýk kurallarýna dikkat edilmesi zarûreti doðmuþtur. Bu bakýmdan daha ilk zamanlarýndan itibaren insanoðlunun kendisinin ve çevresini
temiz tutulmasý en vazgeçilmez önceliklerinden olmuþtur.
rulmuþ ve tesislere sahip vakýflarýn tamamýnda hiç
ihmal edilmeden tayin edilen bir vazifeli sýnýfý vardýr ki, o da tesislerin ve tesis çevresinin maksadýna
uygun temiz, düzenli ve yaþanabilir bir þekilde kullanýlmasý için tayin edilen temizlik personelidir. Cami, medrese, sýbyan mektebi, imaret, darüþþifa, tekke-zaviye, han, hamam gibi isimleri sayýlabilecek
her vakýf tesisinde mutlaka iþletmenin durumuna
göre yeteri miktarda temizlik personeli tayin edilmiþtir. Detaylara geçmeden önce vakýf tesislerinde
temizlik ile görevli kiþiler için kullanýlan isimler ve
bunlarýn açýklamasýný yapalým.
Yine bir baþka hakikatte insanoðlu rahat yaþayabilmek için daima maddenin kullanýmý ile ilgili arayýþta olmuþ ve asýrlar geçtikçe yeryüzünde var olan
birçok maddeyi hem güvenliði hem de rahatý açýsýndan farklý olarak kullanmýþtýr. XIX. yüzyýla gelindiðinde insanoðlunun maddeyi kullanma düþüncesi belki de en ileri seviyede meyvelerini vermiþtir.
1- Ferraþ: Camii mescit, imaret gibi müesseselerin
Fakat bu baþarý bir süre sonra kontrol edilemez bir
temizliðini temin ve halý, kilim ve hasýr gibi mefruhýrs halini almýþ, madde ileri boyutlarda kullanýlýrþatýný yayma hizmetleriyle vazifeli olanlar hakkýnda
ken insanýn hayatýný sürdürdüðü yakýn ve uzak çevkullanýlýr3.
resi hýzla kirlenmiþ ve kendi ken2- Kayyim: Camii ve benzeri
dini dönüþtüremez hale gelmiþtir.
hayýr kurumlarýnýn temizlik iþleriVâlide sultan’ýn
Bunun sonucu olarak ta insanýn
ni yapan hademelere verildiði4 giyeryüzünde varlýðýný devam ettirdaruþþifa ve imaret
bi bu eserlerinin korunup kollanmesinde en büyük etken olan tamasý iþiyle de görevlidir.
için þart ettiði
bii denge bozulmuþ ve bugün
3- Kennas: Süpürücü temizleyiyardýmcý hizmetlerdünya küresel felaket ile karþý
ci anlamýndadýr5, helalarý temizlekarþýya gelmiþtir.
le ilgili 81 görevliyen kiþi6 anlamýna gelmektedir.
Bu konuda insanlýk geçmiþte güden dokuzunun
4- Laðmî-i Türbe: Bazý Türnümüzdeki kadar hýrsýna yenildoðrudan temizlik
belerin çevresini temizliði ile meþmediðinden yaptýðý iþlerde ve geiþleri
için
ayýrmasý
gul olan þahýs7,
liþtirdiði teknolojide hep kendisinin ve çevresinin olduðu gibi devam etmesi prensibine baðlý kalmýþtýr.
Vakýf tesislerindeki
temizlik için verilen
önemin teyididir.
Osmanlý toplum ve ekonomik hayatýnýn en önde gelen kurumlarýndan olan vakýflarýn çevreye olan duyarlýlýklarý
içinde bulunduðumuz küresel çevre felaketi tehlikesi karþýsýnda daha da önem kazanmýþtýr.
Vakýf kurmanýn temel maksatlarýndan biri toplumun ihtiyaç duyduðu alanlara yönelmek olduðundan farklý zamanlarda farklý vakýf kurucularýnýn sokaklarý süpürmek, umumi helâlarýn yapýlmasý ve temizliði, dinlenme bahçelerini yapýlarak bunlarýn
korunmasý gibi alanlarda vakýflarýn varlýðý bilinmektedir1.
Bunun yanýnda aðaçlarýn korunmasýna, vahþi hayvanlarýn hayatlarýný sürdürebilmelerine yönelik tesis edilen vakýflar da çevre hassasiyetine ayrý bir örnektir2.
Bu husûsî düzenlemelerin yaný sýra hayýr, ibadet,
eðitim, saðlýk, kamu hizmeti gibi birçok alanda ku52
Tariflerden de anlaþýlacaðý üzere
vakýf tesislerinde genellikle temizlik için vazifelendirilen kiþinin adý
ferraþtýr. Kayyýmlar ise asýl görevlerini yaný sýra temizlikle vazifelendirilmiþlerdir. Saydýðýmýz son iki sýnýf ise daha
çok ihtisas hizmetidir. Bu açýklamalardan sonra
farklý zaman dilimlerinde vâkýflarýn temizlik personeli için tayin ettikleri kiþiler ve görevleri ile bunlarýn vakýf muhasebesi içindeki yerine göz atalým:
I. Ýzzeddin Keykavus tarafýndan 614/1217 tarihinde Sivas’ta inþa ettirdiði ve Þifaiye medresesi vakfýndan temizlik hizmeti için görevlendirilen ferraþa
100 sehimde iki sehim tahsis etmiþtir8.
II. Murad dönemi Rumiye-i Suðrâ9 valilerinden
olan Hýzýr Paþa Oðlu Mehmed Paþa, 896/1491
tarihinde tesis ettiði imaret vakfýnda farklý bir temizlik þartý getirerek imaretin temizliði, kapýsýnýn açýlýp
kapanmasý misafir odalarýnýn hazýrlanmasý ile görevlendirdiði ferraþýn güler yüzlü ve sevimli birisi olmasýný þart etmiþ ve hizmeti mukabilinde kendisine
iki dirhem gümüþ tahsis etmiþtir10. Yine Paþa, temel
görevi imaretin mallarýný koruma olan kayyýmýn de
temizlikle meþgul olmasýný istemiþ ve kendisine diðer hizmetleri yapmasý mukabili bir gümüþ dirhem
tahsis etmiþtir11.
Ýlk dönem Osmanlý devlet adamlarýnýn önde gelenlerinden olan Hacý Ývaz Paþa(v.1428), Bursa’da
tesis ettiði külliye vakfýndan temizlik hizmeti ile görevli iki þahýs vardýr, kayyým ve kennas, kayyým külliyeni kuruluþunda aylýk yirmi akçe alýrken, XVIII.
asýrda 300 akçeye çýkmýþ, XIX asrýn ikinci yarýsýnda itibaren ise aylýk yirmi kuruþ(2400 akçe) almaya baþlamýþtýr12. Külliyenin tuvaletlerini temizleyen
kennas ise ilk zamanlarýnda aylýk kýrk akçe, ödenmiþtir13.
893/1487 tarihinde Kütahya merkezde inþa edilen
ve halen varlýðýný devam ettiren Saray Camiinin
bânisi olan Hisarbeyoðlu Mustafa Bey, camiinin
ihtiyaçlarýnýn karþýlanmasý için tesis ettiði vakfýnda
temizlik iþlerini kayyýmlarý þart etmiþ ve vazifesini
þöyle tarif etmiþtir: Gündüz camiinin kapýsýný açmak, gece kilitlemek, camiyi süpürmek, yaygýsýný
sermek, dürmek, kandilleri yakmak ve söndürmek,
bunlarý temizlemek. Kayyýma yað ve temizlik masraflarý da içinde olmak üzere tayin edilen meblað
yevmî üç dirhemdir. Kayyýma tahsis edilen miktar
imam ve hatipten sonra ikinci sýradadýr. Ancak
Vâkýf ek olarak temizlik ve aydýnlatma malzemelerini de üç dirhemden karþýlanmasýný istemiþtir14. Bu
durumuyla temizlik hizmetlerine Hisarbeyoðlunun
ayýrdýðý para vazifeliler için ayrýlan payýn %15.7 sine tekâbül etmektedir.
XVI. asýrda Ýstanbul Eyüp’te eþi Þah Sultan ile bir
külliye tesis ettiren Zal Mahmud Paþa 10 Þaban
985/23 Kasým 1577’de tarihinde tanzim edilen
vakfýndan iki adet temizlik görevlisi(ferraþ) tayin etmiþ ve bunlardan birinin Camiyi diðerinin de Þadýrvan, kenef ve medreselerin etrafýnýn temizliðini
yapmasýný istemiþ karþýlýðýnda her birine üçer akçe
þart etmiþtir15. Camiinin çok sayýda görevlisi içinde
yardýmcý hizmetleri yapmak üzere tayin edilen görevli sayýsý yirmiüç kiþi olup bunlara verilecek günlük 54,5 akçedir, bunlar içinde iki temizlik görevlisinin payý %9 dur.
Sultan II. Mustafa ve III. Ahmed’in anneleri olan
Emetullah Gülnuþ Valide Sultan Hasekiliði döneminde Mekke-i Mükerreme’de tesis ettiði imaret ve
Darüþþifasýnda temizlik hizmetlerinin görülmesine
dair þartlarý þöyledir:
Çöp toplayýcý
1 2 çift ekmek, 4 para
Temizlikçi baþý
1 2 çift ekmek, 4 para
Temizlikçi baþý
1 2 çift ekmek, 4 para
Mutfak temizlikçileri
2 Ýkiþer çift ekmek ve üçer para
Ferrâþ
3 Ýkiþer çift ekmek ve dörder para
Temizlikçibaþý
1 2 çift ekmek, 4 para
Toplam
9 18 çift ekmek, 34 para16
Vâlide sultan’ýn daruþþifa ve imaret için þart ettiði
yardýmcý hizmetlerle ilgili 81 görevliden dokuzunun
doðrudan temizlik iþleri için ayýrmasý Vakýf tesislerindeki temizlik için verilen önemin teyididir.
XVIII. asýrda devletin çeþitli kademelerinde baþarýlý
görevlerde bulunmuþ olan Hatibzade Yahya Paþa(v.1168/1755), Belgrad ve çevresinde inþa ettirdiði camii, sýbyan mektebi, medrese gibi tesislerin temizlik hizmetlerini görmesi için dört ferraþ tayin etmiþ ve bunlara günlük on iki akçe þart etmiþtir17.
Darusaâde Aðalarýnýn en meþhurlarýndan olan Beþir
Aða, Eyüp Külliyesi için 1735 tarihinde tesis ettiði
vakfýndan tesislerin temizliði için diðer vakýflardan
farklý þartlar koymuþtur. O tuvaletler için ayrý bir görevli, külliye bahçesi ve çevresi için ayrý bir görevli tayin etmiþ yine farklý olarak bu vazifeleri talebelerin
yapmasýný istemiþtir. Bu vazifelerin talebeler tarafýndan ifa edilmesinden dolayý vazifelilere beþer akçe
tahsis etmektedir18.
XIX yy.Tokat Yaþ meydan mahallesi sakinlerinden
El-hac Salih ibn el hac Emin 1.6.1230/11.5.1815
tarihinde tesis ettiði vakfýndan temizlik iþleri ile görevli ferraþýn ayrý olarak mübarek gecelerde vâkýfýn ve
ebeveyninin ruhlarý için Yasin-i Þerif okumalarýný istemiþtir19.
1.1.1041/20.7.1631 tarihinde yine tokatta Osman
ibn Haydar tarafýndan tesis edilen vakfiyeden Garibler Camii ferraþýna yevmi 1,5 akçe tahsis edilmiþtir20.
1564 te Diyarbekirdeki Seyyid Cafer Mescidinde
görevli ferraþýn aldýðý para tüm giderleri %10.8
idir21.
Sultan III. Osman’ýn 1169/1755 de tesis ettiði vakfýnda Üsküdar Ýhsaniye mahallesini, inþa ettirdiði
vakfýndan tayin edilen iki ferraþa sekiz akçe tahsis
edilmiþtir22.
1775-1776 yýllarýnda Bursa’da kurulu vakýflardan
53
ücret alan içinde ferraþ, kayyým gibi vazifelilerin olduðu temizlik görevlilerinin toplam sayýsý 131 kiþi
olup bunlar için tahsis edilen toplam meblað yevmi
900,775 kuruþ23 olup, toplam vazifeli sayýsý içinde%7 lik bir orana sahiptirler. Para olarak aldýklarý
meblað ise %5’e karþýlýk gelmektedir.
XVII. asýrda Hasan Yüksel tarafýndan incelenen ve
deðerlendirilen vakýflarda medreselerde görevli beþ
ferraþýn olduðu ve bunlarýn ortalama 1,6 akçe günlük
aldýklarý vakidir24.
Sonuç olarak istisnâî haller dýþýnda her vakýf tesissinde mutlak surette tesisin içi, dýþý ve çevresi için bir veya daha çok temizlik görevlisi tayin edilmiþ, tesislerin
büyüklüðü ve küçüklüðüne göre bu sayý artmýþ ve
azalmýþtýr. Ancak genel olarak bakýldýðýnda temizlik
hizmetleri için tahsis edilen kiþi ve tayin edilen maaþ
genelde toplam hizmet giderlerini %10’una tekabül
etmektedir.
Dipnotlar:
Yard. Doç. Dr. Afyon Kocatepe Üniversitesi Fen- Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Bahaeddin Yediyýldýz, XVIII. Yüzyýlda Türkiye’de Vakýf Müessesesi, Bir Sosyal Tarih Ýncelemesi, Ankara 2003,
s.244-245
1*
Halim Bâki Kunter, “Türk Vakýflarý ve Vakfiyeleri Üzerine Mücmel Bir Etüd”, Vakýflar Dergisi. Sayý I, Ankara 1938, s.103, Yunus
Macit, “Osmanlý Türklerinde Çevre Bilinci”, Türkler, cilt X, Ankara 2002, s.591-592; Ýbrahim Özdemir, “Osmanlý Toplumunda Çevre Anlayýþý, Türkler, cilt X, Ankara 2002, s.606
2
3
Mehmet Zeki Pakalýn, Osmanlý Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüðü (OTDTS), cilt I, Ýstanbul 1993, s.608
4
Pakalýn, OTDTS, cilt II, s.223
5
Pakalýn, OTDTS, cilt II, s.242
6
Yediyýldýz, XVIII Yüzyýlda, s.374
7
Yediyýldýz, XVIII. Yüzyýlda, s.374
Refet Yinanç, “Kayseri ve Sivas Darüþþifalarý’nýn vakýflarý”, Belleten, cilt 48, sayý 189-190, Ankara 1985,s.307
8
9
Amasya, Kayseri, Sivas orta Anadolu’da buluna sancaklarýn baðlý
olduðu eyalet.
Bahaeddin Yediyýldýz, “Hýzýr Paþa oðlu Mehmed Paþa Vakfý,” X.
Türk Tarih Kongresi, cilt IV, Ankara 1993, s.1627.
10
11
Yediyýldýz, ayný yerde
12
Salih Pay, Bursa Ývaz Paþa Külliyesi, Bursa 1996, s.178
13
Salih Pay, age, s.180
Vakýflar genel Müdürlüðü Arþivi(VGMA), 739, s.219; Mustafa
Güler. “Kütahya Hisarbeyoðlu(Saray) Camii Vakfiyeleri”, DPÜ,
Sosyal Bilimler Dergisi, Sayý 4, Kütahya 2000, s.227
14
15
Mustafa Güler, “Þahsultan ve Zal Mahmud Paþa Vakfiyesi,” V.
Eyüpsultan Sempozyumu Tebliðler, Ýstanbul 2002, s.215.
Haseki Gülnûþ Sultan Vakfiyesi, VGMA, Kasa 143, s.29-40;
Mustafa Güler, Gülnuþ Valide Sultan’ýn Hayatý ve Hayratý I, Ýstanbul 2006, s.44-47.
16
17
Hatibzade Yahya Paþa Vakfiyesi, VGMA, 637, s.236-238
Mustafa Güler, “Dârussaâde Aðasý Beþir Aða’nýn Eyüp’teki Külliyesi Ýçin Tesis Ettiði Vakfý”, Tarihi Kültürü ve Sanatýyla X: Eyüp-
18
54
sultan Sempozyumu, Ýstanbul 2006, s.509
19
Ali Açýkel- Abdurrahman Saðýrlý, Osmanlý Döneminde Tokat
Merkez Vakýflarý, Tokat 2005, s.362
20
Ali Açýkel- Abdurrahman Saðýrlý, age, s.220
Alpay Bizbirlik, 16. Yüzyýl Ortalarýnda Diyarbekir Beylerbeyliði’nde Vakýflar, Ankara 2002, s.112
21
22
Ali Öngül, Sultan III. Osman Vakfiyesi, Manisa 2003, s.16
Cafer Çiftçi, Bursa’da Vakýflarýn Sosyo-Ekonomik Ýþlevleri, Bursa
2004, s.134
23
24
Hasan Yüksel, Osmanlý Sosyal ve Ekonomik Hayatýnda Vakýflarýn
Rolü, (1585-1683), Sivas 1998, s.228
Prof. Dr. Ziya KAZICI / Marmara
Üniversitesi Ýlahiyat Fakültesi
Vakýflarýn Çevre ile Ýlgili Hizmetleri
Ýslâm’ýn, yardýmlaþma ile ilgili emir ve prensiplerinden doðmuþ olan vakýf, asýrlarca insanlýða hizmet etmiþ, dinî, hukukî ve sosyal bir müessesedir.
Toplumun, daha saðlýklý ve her bakýmdan huzurlu
bir þekilde yaþamasýný temin gayesiyle, insanlara ve
hatta hayvanlara yardým prensibini kanun haline getiren Ýslâm, maddî imkân sahibi olanlarýn bu prensibe uymalarýný istemektedir. Gerek Kur’an-ý Kerim’in âyetlerinde, gerekse Hz. Peygamber’in
(SAV) sünnet’inde konu ile ilgili pek çok emir bulunmaktadýr. Bu emirleri uygulama alanýna koyan
imkân sahibi pek çok kimse, insan, hayvan ve çevre
için faydalý olabilecek tesisiler meydana getirmeye
baþladý. Bilindiði gibi Ýslâm, geliþinden itibaren ulvî
ve insanî gayeleri hedef olarak seçen her müesseseyi
geliþtirme ve ileriye götürmeye çalýþtýðý için vakýflarý
da faydalý görerek onlarý teþriî sahasýna almýþtýr. Sa-
daka, Zekât ve Kurban gibi sosyal müesseselerin gayeleri de fakir, yoksul ve ihtiyaç içinde bulunanlarý bu
sýkýntýlarýndan kurtarmaktýr. Bu anlayýþýn bir sonucudur ki, baþkalarýna yardým ve hizmetin bir ibadet
telakki edildiði Müslüman toplumlarda hemen her
sahada vakýf eserlerin kurulduðu görülür.1
Ýslâm ve özellikle Müslüman Türk dünyasýnda, asýrlarý aþan uzun tarihî seyri içinde, döneminde bilinen
hemen her sahaya el atmýþ olan vakýflarýn, çevrenin
düzenlenmesi, tabiî halini korumasý ve insanlar ile
hayvanlara yararlý hale gelmesinde de küçümsenmeyecek derecede önemli rol oynadýklarý görülmektedir.
Müslüman, çevresini düzenleyip temizlemek ve göze
hoþ görünmesini saðlamak zorundadýr. Zira mensubu bulunduðu din, kendisine bu yolda emir vermektedir. Nitekim namaz kýlmak isteyen bir Müslüman,
bu ibâdetini ancak temiz bir yerde yerine getirebilir.
Temiz olmayan bir çevrede namaz kýlýnamaz. Bu bakýmdan Müslümanlar, hem kendilerini, hem de çevrelerini temiz tutmak zorundadýrlar. Bu ise onlarýn çevreye karþý daha duyarlý olmalarýný gerektirir. Sokak ve
caddelerin temiz tutulmasýna da hizmet eden avarýz
vakýflarý, bizim dünyamýzda bu konuya nasýl önem
verildiðinin þahitleridirler.
Ýslâm ve özellikle Müslüman Türk dünyasýnda, uzun
Maddî bir karþýlýk beklemeden baþkalarýna yardým
tarihî seyri içinde hemen hemen her sahaya el atmýþ
etmek gibi yüksek ve fevkalade güzel bir düþüncenin
olan vakýflarýn bu sahalarla ilgili meydana getirdiklemahsûlü olan vakýf kurumu, yüzyýllarca Ýslâm ülkeleri eser ve tesisler, küçümsenmeyecek kadar çoktur.
rinde büyük bir ehemmiyet kazanmýþ, sosyal ve ekoDünyanýn her zaman ve bölgesinde görülebilecek
nomik hayat üzerinde derin izler
yoksullarýn elem ve ýzdýrabýný dinbýrakmýþ dinî ve hukukî bir müesdirmek, yol, köprü, çeþme, su
Ýnsan fýtratýnda
sesedir. Ýnsan fýtratýnda bulunan
bentleri, okul, cami, kervansaray,
yardýmlaþma hissi, þüphesiz ki inbulunan yardýmlaþhamam, imaret, kütüphane vs. gisanlýk tarihi kadar eskidir. Bu his,
bi hizmetleri yerine getirmek surema
hissi,
þüphesiz
dinî emir ve hükümlerle birleþince
tiyle topluma faydalý olan vakýflaki insanlýk tarihi
daha bir kuvvet kazanýr. Müslürýn pek çok çeþidi bulunmaktadýr.
man ülkelerde, vakýflarýn, asýrlarca
kadar eskidir. Bu
Ýslâm dinini kabul etmelerinden
büyük bir fonksiyon icra etmelerihis, dinî emir ve
sonra Türklerin, ekonomik, sosnin sebebini burada, dinî histe,
hükümlerle
biryal, dinî ve kültürel hayatlarýnda
aramak gerekir. Gerçekten, býrakasýrlar boyu müessir bir rol oynatýðý vakýf bahçe ve tarlaya her sene
leþince daha bir
mýþ bulunan vakýf kurumu, sadece
muhtelif cinsten 100 meyve aðacýkuvvet
kazanýr.
fakirlere yardým etmek gibi dar bir
nýn dikilmesini þart koþan Selçuk
çevrede kalmamýþ, ayný zamanda
Hatun,2 yaptýðý bu vakýf ile Hz.
fikir, kültür, irfan ve imar gibi müesseseler üzerinde
Peygamber’in (SAV), “Aðaç diken veya ekin eken
de derin izler býrakmýþtýr. Nitekim bu yüzden “Osbir Müslüman’ýn, diktiði aðaç veya ektiði ekinden
manlý Ýmparatorluðu’nun umumi hayatýnda bir iskân
kuþlar, insanlar ve hayvanlar yedikleri zaman bu,
3
ve imar metodu olarak vakýflarýn oynamýþ olduðu büonun için bir sadakadýr” hadisinde belirttiði kimseleyük rolden kimse þüphe etmemektedir. Þehirlerimizin
rin sýnýfýna girmek istemiþtir. Dikilen aðaçlarýn uzun
her türlü amme hizmetleri, içtimaî muavenet (sosyal
ömürlü olacaklarý ve birçok canlýnýn kendisinden istiyardýmlaþma) teþkilâtý, ilmî, dinî ve medenî hayatýn
fade edeceði bilinen bir gerçek olduðuna göre, bu da
her türlü tezahürleri hep vakýf tesisler yolu ile tanzim
yine Hz. Peygamber’in (SAV) hadisinde iþaret ettive idare edilmiþ bulunmaktadýr.”4 Görüldüðü gibi þeði “sadaka-i câriye” kýsmýna girmektedir. Bilindiði gihirciliðimizin geliþmesi de bir anlamda vakýflar sayebi insanlarýn ihtiyaçlarý zaman ve zemine göre deðisinde olmaktadýr. Zira Türk þehirlerinde vakýf kuþiklik gösterirler. Bu bakýmdan: “Ýnsanlarýn en hayýrrumlarý, þehircilik bakýmýndan birinci derecede rol
lýsý, insanlara faydalý olan, malýn en hayýrlýsý, Allah
oynamýþlardý. Fethedilmiþ olan þehirlerin yenileþtirilyolunda harcanan (baþka bir ifade ile vakf olunan),
mesi ve bir Türk þehri haline getirilmesinde en çok
vakfýn en hayýrlýsý da insanlarýn en çok duyduklarý ihvakýf kurumunun ve vakýf binalarýn hizmeti olmuþtur.
tiyacý karþýlayandýr” ifadelerinin anlamýný çok iyi kavYeniden kurulan þehirlerde ise bu rol daha büyüktür.
rayan Müslümanlar, vakýf kurma hususunda birbirleVakýf, hem kurulan binalarýn saldýrýcý kuvvetlere karri ile yarýþýrcasýna büyük ve hayýrlý bir faaliyetin içine
þý koruyucusu ve sigortasý görevini görmüþ, hem de
girmiþlerdir. Çevre ve diðer alanlarla ilgili vakýflarý da
kurucularýn millet gözünde “gâsýb” gibi görülmeleribu açýdan deðerlendirmek gerekir. Her þeyden önce
55
ne engel olduðu için çok büyük raðbet görmüþtür.5
Aslýnda çevre veya doða gibi kelimelerle ifade etmeye çalýþtýðýmýz þey, tabiatýn, insan eliyle tahribata uðramadan ve zorla deðiþtirilmeden; yaratýlýþýna uygun
bir þekilde varlýðýný sürdürmesidir. Bununla beraber
bu, hiçbir þeye dokunulmama ve her þeyi olduðu gibi
býrakma anlamýna gelmemektedir. Tabiatý zorlamadan onu topluma daha yararlý hale getirmek mümkündür. Nitekim vakýflar vasýtasýyla su, mer’a, çeþme, köprü ve yol gibi çevre ve onun özelliklerini bozmadan yapýlan pek çok vakýf tesis bulunmaktadýr. Bu
bakýmdan, tarihimizde, insan, hayvan ve dolaylý yollarla da olsa çevreye yararlý olan her yerde vakýf tesislerin yapýldýðý görülür. Hatta burada belki biraz fantezi gelecek ve görünüþte çevre ile ilgisi yokmuþ intibaýný veren bir vakýf ile karþý karþýyayýz. Yaratýlýþa
ters düþen olumsuz bazý davranýþlarý ortadan kaldýrmaya yönelik bu vakýf, enteresan ve enteresan olduðu kadar da insanî bir özellik taþýmaktadýr. Buna göre Yorgancý Ýsmail Çelebi, Beykoz’daki tekkeye vakfettiði mandýrada çalýþan kölelerin münasipleriyle evlendirilmesini þart koþar ve “Gence karý, karýya genç
tezvic olunmaya ve evlatlarý dahi uslûb-i mezkûr üzre tezvic oluna” diyerek gençlerle yaþlýlarýn birbirleriyle evlendirilmemesini ister. Keza, bunlardan vakfa
10 yýl hizmet edenlerin de âzâd edilmesini isteyerek
bunu vakfýn þartlan arasýnda zikreder.6
Bilindiði gibi, mekânlarý güzelleþtiren insanlar ve onlarýn eserleridir. Anadolu’nun hemen her köþesinde
(köy, kasaba ve þehir) etrafýný aydýnlatan, insanýn
madde ve mânâsýný besleyen bir veya daha çok vakýf
eser bulunmaktadýr. Nitekim Osmanlý toplumunda
baþta Padiþahlar olmak üzere hanedan mensuplarý
ile üst düzey yöneticilerinden en mütevazý sahalarda
çalýþanýna varýncaya kadar imkân ve fýrsat bulan hemen herkes medrese ve kütüphane gibi ilim müesseseleri; hastane, han ve kervansaray gibi saðlýk ve sosyal yardým müesseseleri; su bentleri, hamamlar, sebil
ve zarif çeþmeler gibi çevreyi þenlendiren tesisler ile
köprüler ve yollar gibi ülkenin imarýna yararlý olan
eserler meydana getiriyorlardý. Bu güzel ve hayýrlý
eserlerden burada sadece birinden kýsaca söz etmek
bile vakýflarýn çevre ve buna baðlý olarak insanlar ile
hayvanlara nasýl yararlý bir hizmet sunduðunu görmemize imkân verecektir. Sözünü edeceðimiz bu vakýf eser, çeþmedir. Çeþmeler, vakýflara baðlý su tesislerinin önemli bir bölümünü meydana getirirler.
Canlýlarýn, hayatlarýný devam ettirebilmeleri için vazgeçilmez bir unsur olan su, Ýslâm dünyasýnda pek
56
çok yönü ile önemli bir yer iþgal eder. Bir þeyin kýymet ve deðeri, onun gördüðü iþ ve yerine getirdiði
hizmet ile ölçüldüðüne göre, Ýslâm âleminde suya verilen ehemmiyet normal karþýlanmalýdýr. Çünkü
Ýslâm’a göre su, sadece hayatî önemi haiz bir madde
olmadýðý gibi, sadece temizlik için de deðildir. Pek
çok ibâdetin yerine getirilebilmesi de suya baðlanmýþtýr.
Osmanlý diyarýnda, mimarî yapý olarak en basitlerinden tutun en geliþmiþ ve âdeta birer âbide durumunda olan çeþmeler vardýr. Çeþme yaptýrmak gayesiyle
kurulan hayýr tesisleri itiyadý, Türk mimarisi için pek
nefis eserlerin ortaya çýkmasýna sebep olmuþtur. Bu
âbidelere örnek olarak III. Ahmet Çeþmesi verilebilir.
Sultan III. Ahmet (1703-1730), Ýstanbul’da kendi
adý ile anýlan birçok çeþme yaptýrmýþtý. Bu çeþmelerin tamamý, birer âbide niteliðinde olmasýna raðmen
en önemli ve paha biçilmez bir yapýya sahip olaný
Ayasofya Câmii’nin sað yanýnda ve Topkapý Sarayý’nýn “Bâb-ý Hümâyûn” denilen kapýsýnýn önünde
bulunan meydan çeþmesidir. Bu eser, Ýstanbul’un en
güzel ve paha biçilmez eserlerinden biridir. Sultan
III. Ahmet tarafýndan 1728 yýlýnda Mimar Mehmet
Aða’ya yaptýrýlan çeþmenin mermer ve taþlarý Marmara adasýndan getirtilmiþti. Çeþmenin üzerindeki
çiçek, vazo ve geometrik þekillerle süslü çinileri, taþ
oymacýlýðý ve kabartmalarý, birer þaheser kabul edil-
mektedir. Çeþmenin çevreye uyumu, güzelliði ve zarafeti, yabancý seyyahlarýn da dikkatini çekmiþti. Nitekim bu seyyahlardan biri þöyle diyordu:
Fakat ne kadar eski ve ne kadar kararmýþ olursa olsun, Ýstanbul’un bütün küçük harikalarý arasýnda
hâla ilk sýrayý iþgal eder.”7
“Bu çeþme, Türk sanatýnýn en orijinal ve kýymetli
âbidelerinden biridir. Bu, bir âbide deðil, zarif bir
sultanýn bir aþk anýnda Ýstanbul’un alnýna taktýðý
mermerden bir ziynettir. Sadece bir kadýn anlatabilir
bunu. Kalemim, böyle bir tasvir için yeteri kadar ince deðil. Ýlk nazarda bir çeþme olduðu gelmez akla.
Dalgalý saçaklarý duvarlardan taþmýþ ve çeþmeye biraz pagoda havasý veren Çin usûlü küçük bir çatýyla
örtülmüþ, kare þeklinde ufak bir mabede benzer.
Dört köþesinde yuvarlak dört küçük sütun veya daha
ziyade sevimli dört küçük sebil bulunur. Çatýnýn üzerinde bunlara tekabül eden ve her birine zarif bir
alem geçirilmiþ küçük narin kubbeler vardýr. Bunlar,
ortadaki daha büyük bir kubbenin etrafýna dizilmiþlerdir. Dört duvarýn her birinde iki zarif niþ, niþlerin
arasýnda beyzî bir kemer vardýr. Kemer kubbesinin
altýndaki musluktan ufak bir yalaða su akar... Çeþmenin oyulmamýþ, iþlenmemiþ ve uðraþýlmamýþ el kadar
yeri yoktur. Bu çeþme, billurdan bir fanus altýnda
saklanmasý gereken bir zarafet, bir zenginlik ve bir
sabýr harikasýdýr. Sadece göz zevki için yapýlmamýþa
benzer. Sanki kendine mahsus bir lezzeti varmýþ gibi
insan, küçük bir parçasýný aðzýna alýp emmek ister.
Zaman, biraz altýn yaldýzlarýnýn parlaklýðýný almýþ,
renklerini soldurmuþ ve mermerlerini karartmýþtýr.
Hayrat olarak Türklerin yaptýðý çeþmeler, þehir, kasaba ve yerleþme yerlerinde olduðu gibi, ana yollarýn
kenarlarýnda, açýklýk ve kýrlýk yerlerde de inþa edilmiþlerdir. Yerleþme yerleri arasýndaki yollarda bulunan çeþmeler, “Menzil Çeþmeleri” olarak adlandýrýlýrlar. Bunlarýn, insanlarýn ihtiyacým karþýlayan lüle
veya musluklarýndan baþka hayvanlarýn sulanmasý
için lüleleri ve önlerinde yalaklarý vardýr. Açýk arazideki çeþmelere ise genellikle “Çoban Çeþmeleri” adý
verilir. Aðýllarýna dönen hayvanlar için çok sayýda
yalaklarý vardýr.8 Bu yalaklar vasýtasýyla çevrede bulunan ehli hayvanlarla birlikte diðer bütün hayvanlar
da susuzluklarýný buradan gidermek suretiyle yaþantýlarýna devam ediyorlardý.
Bilindiði gibi Ýslâmiyet, suya büyük bir önem vermiþtir. Ýnsanlar ile hayvanlara su saðlamayý sevabý büyük
olan hayýrlardan biri olduðunu kabul etmiþtir. Çeþitli zamanlarda Hz. Peygamber’e (SAV) sadakanýn
en faziletlisinin hangisi olduðu sorulduðunda o, muhatabýn durumu ve toplumun ihtiyacýna göre farklý
cevaplar veriyordu. Bir defasýnda da “sadakanýn en
faziletlisi su teminidir”9 demiþti. Hz. Peygamber’in
(SAV) bu konudaki teþvikleri diðer birçok hadiste
de dile getirilmiþtir. Bu bakýmdan, ashaptan malî durumu iyi olanlar su ihtiyacýný karþýlamak için kuyular
vakf etmiþlerdir. Bu sebeple çeþme yapýmý ve çeþme
vakfý bilhassa Türk topluluklarýnda ön planda gelen
bir hayýr sayýlmýþtýr.
Meydana getirdiði eserlerle bölgenin fizikî çehresini
deðiþtiren vakýflar, yeni merkezlerin kurulmasý veya
eski köylerin büyük þehirlere dönüþtürülmesi sahasýnda da görev üstlenmiþlerdi. Nitekim Sultan III. Ahmet döneminin meþhur sadrazamlarýndan Damat Ýbrahim Paþa’nýn, doðum yeri olan Muþkara Köyü’nü
büyütüp güzelleþtirmek gayesiyle, orada camiler,
mektepler, medreseler, kütüphaneler, imaretler, çeþmeler, hanlar, hamamlar gibi sosyal ve ilmî tesisler bina ettiðini, köyün nüfusunu çoðaltmak için de oraya
göçebe aþiretler iskân ettirdiðini müþahede etmek ilgi
çekicidir. Muþkara Köyü bu kuruluþlar sayesinde kýsa zamanda büyük bir þehir olmuþtu. Ýbrahim Paþa,
þehrin adýný “yeni þehir” anlamýna gelen Nevþehir
olarak deðiþtirmiþti. Þehrin geliþmesini teþvik etmek
için de vakfiyesine þehir halkýnýn ödemek zorunda olduðu bazý vergilerin, kendi vakýflarýnýn gelirleri üzerinden hazineye ödeneceði þartýný koymuþtur.10
57
Bütün bunlardan baþka, Osmanlý döneminde yapýlan ve bilhassa çevre temizliði bakýmýndan günümüz
insanýnýn düþünemeyeceði örnek bir kaç vakýf uygulamasýndan bahsetmek istiyoruz. Böylece vakýflarýn
nelerle uðraþtýðý, insan ve hayvanlarýn yararýna olan
konularda büyük - küçük, önemli - önemsiz demeden
her sahaya nasýl el attýðýný da görmüþ olacaðýz. Sokaklara atýlan ve hem saðlýk, hem de görüntü olarak
insanlarý rahatsýz eden tükürük ve balgamlarýn üzerine kül döktürülmek suretiyle bunlarýn çirkin manzaralarý ile zararlarýný ortadan kaldýrmak için de vakýflar kurulmuþtu. Böyle bir tesisin Serez Bölgesi’nde
yapýlmýþ olduðu, oranýn þer’î mahkeme sicilinde kayýtlý bulunmaktadýr. Buradaki vakfiyeye göre her gün
iki adam, bir kaba kül koyarak çarþý ve pazarý geziyor, nerede bir tükürük veya balgam görürlerse üzerine bir miktar kül serpip geçiyorlarmýþ. Külün, antiseptik bir madde olduðu düþünülürse, bu dönemde
uygulanan sistemin ne kadar doðru ve yerinde olduðu anlaþýlýr. 11
Çevrenin temizliðine olduðu kadar, kuþlarýn beslenmesine de hizmet eden diðer örneðimiz, Sultan Ahmet Camii Ýmareti’nde önümüze çýkmaktadýr. Adý
geçen imarette, kuþlar için yüksek bir kule yapýlmýþtý.
Ýmaret vakfiyesine göre, artmýþ ve yenmeyecek durumda olan yemeklerin bu kuleye dökülmesi ve
vuhûþ-ý tuyûra (yurtiçi ve evcil olmayan kuþlar) burada verilmesi yazýlý idi.12 Görüldüðü gibi böyle bir uygulama, hem artýk yemeklerin boþa gitmemesi, hem
de çevrenin kirlenmemesi için baþvurulan güzel bir
çaredir. Bu vesile ile kuþlar da imaretin yemeklerinden nasiplerini almýþ oluyorlardý.
Günümüzde, zaman zaman özellikle geceleri bilin58
meyen bazý kimseler tarafýndan duvar, pano vs. gibi
yerlere yazýlar yazýlýp resimler çizilmektedir. Ýnsaný
rahatsýz eden ve asabýný bozan bu neviden yazý ile resimleri görmeyenimiz yoktur. Çevreyi kirletip çirkinleþtiren bu neviden yazý ve resimleri ortadan kaldýrmak için vakýflarýn hizmet ettiðini de biliyoruz. Öyle
anlaþýlýyor ki, benzer olaylar günümüzden önceki dönemlerde de yaþanýyordu. Bu bakýmdan vakýflarýn
bu konuda da görev üstlendiklerini görüyoruz. Nitekim Fatih Sultan Mehmet’in vakfiyesinde bu konuda: “Ve bir merd-i âkil, her hizmete kabil kimesne
vakfý þerifin mâhi’n-nukuþu olup her an ve her zaman
etraf-ý bika-ý þerifeye nigehban olup eðer Câmi-i Þeriftir, eðer Medâris ve Tetimme’dir, eðer Dâru’t-ta’lim ve
Ýmarettir, duvarlarýný bazý herzegerdlerin nakþ ü tesvid ü telvisinden hýfz hizmeti ile mukayyed olup vakfý þeriften bu mukabelede külle yevmin (her gün) iki
akça vazifeye mutasarrýf ola”13 denilmektedir. Buna
göre o dönemde de kendini bilmez bazý kimseler,
cami, imaret, medrese vs. gibi binalarýn duvarlarýna yazý yazmak ve çeþitli þekiller yapmak suretiyle
çevreyi kirletmektedirler. Vakfiyenin metninden anlaþýldýðýna göre bunlarýn çirkin ve etrafý kirleten manzaralarýný ortadan kaldýrmak için “mahi’n-nukuþ”
adý verilen bir kimse görevlendirilmiþtir. Bu görevli,
yaptýðý hizmet karþýlýðýnda yevmiye olarak iki akça
almaktadýr. Çevredeki çirkinlik ve kirliliði ortadan
kaldýrmak için Süleymaniye Vakfiyesi’nde de benzer
bir madde bulunmaktadýr. Fâtih Sultan Mehmed ile
Kanunî Sultan Süleyman dönemleri arasýndaki bir
asýrlýk zaman düþünülecek olursa, çevreyi kirleten
benzer çirkinliklerin ortadan kaldýrýlmasý için vakýflarýn gördüðü bu hizmetin ne denli önemli olduðu görülür. Burada da konu ile ilgili olarak: “Ve bir mu-
tahhir ü Tâhir ve nezârette naziri nâdir kimesne Nâzirü’l-cüdrân olup Câmi-i Þerifin ve sair ebniye-i mebniyenün cidarýn hutût u nukuþtan hýfz eylemekte müdavim ve ikamet-i vazifesinde mülazim olýcak vazifei yevmiyesi üç akça ola.”14 Bu ifadelerden anlaþýldýðýna göre gerek cami, gerekse diðer binalarýn duvarlarýna yazý yazanlarýn bu çirkin yazýlarýnýn silinmesi
için günde üç akça yevmiye ile çalýþan bir kimse görevlendirilmiþtir.
Bilindiði gibi vakýf tesisler, köy, kasaba ve þehirlerde,
sosyal yardým, saðlýk, sanat ve irfan þebekesi halinde
hem maddî yönden topraðýn üstünü, hem de manevî
açýdan toplumun içini kaplamýþ bulunuyordu. Aslýnda, günümüzden önceki dönemlerde köy ile þehir birbirlerinden sadece büyüklük ve nüfus kesafeti bakýmýndan farklý gibi görünüyordu. Sosyal yapý ve ekonomik teþkilât bakýmýndan hemen hemen müþterek
özellikler taþýyorlardý. Sosyal ve medenî geliþmeler
bakýmýndan aralarýnda pek büyük bir fark yoktu.
Farklý büyüklükteki iskân yerlerinde toplum hayatýna
müþtereklik kazandýran etkenlerin baþýnda vakýflarýn
geldiðini söylemek pek yanlýþ olmasa gerekir. Özellikle çevreyi ilgilendiren vakýflarýn bu sahadaki hizmeti küçümsenmeyecek kadar büyüktür. Nitekim
hem insanlar, hem hayvanlar, hem de çevre için kurulan vakýflarýn bu konuda büyük hizmetleri olduðu
görülmektedir. Konumuza daha bir açýklýk getirmesi
bakýmýndan 1874 senesinde Ýstanbul’u ziyaret eden
bir Ýtalyan seyyahýn, müþahedeye dayalý söyledikleri
enteresandýr. Bu seyyah þöyle demektedir: “Sultanlarýn veya þahýslarýn hayratýyla beslenen sayýlamayacak kadar çok güvercin sürüsü var. Türkler, kuþlarý
himaye edip beslerler. Kuþlar da onlarýn evlerinin etrafýnda, denizin üstünde ve mezarlarýn arasýnda þenlik eder. Ýstanbul’da her yerde, insanýn baþý üzerinde
dört bir tarafta kuþlar vardýr. Þehre köy neþesi daðýtan ve ruhunuzdaki tabiat duygusunu durmadan yenileyerek içinizi serinleten cývýl cývýl sürüler, size þöyle dokunup geçer...”15 Görüldüðü gibi bu seyyah, sadece kuþ vakýflarýnýn varlýðýndan bahsetmiyor, ayný
zamanda Müslüman Türklerin, bu þekildeki hareketlerinin nasýl hoþ ve huzurlu bir sonuç doðurduðunu
da anlatýyor. Þehir ortasýnda, evlerin çatýsýnda ve mezarlar arasýnda dolaþan bu kuþlarýn, insan ruhunda
nasýl bir rahatlýk ve serinlik meydana getirdiklerine
de temas ediyor. Bu sayede çevre ile uyum saðlayan
insanýn daha huzurlu bir hayat sürmesi saðlanmýþ
oluyordu.
Bir taraftan ýssýz dað baþlarý, tehlikeli boðazlar, uçlar, derbentler, serhatlar ve kaleler, zamanla kendi
imkânlarý ölçüsünde minyatür birer þehir ve medeniyet merkezi olurken eyâletler, vakýflar ve tesisler zincirine ilave edilen çevreye uyumlu yeni yeni âbidelerle boy boy uzayýp gidiyorlardý. Vakýf, imar ve hayrat
anlayýþýndan hareket eden kolektif þuurun himmetiyle, köy, kasaba ve þehirler alýnlarýna yedikleri Müslüman -Türk damgasý ile âdeta Cennet misali þenlenip
bereketlenmiþlerdi. Bununla beraber, birbirlerine el
uzatýrcasýna þehri þehre, köyü köye baðlayan hanlar,
kervansaraylar, köprüler, çeþmeler, camiler, mescitler,
namazgâhlar, tekkeler, baðlar, bahçeler ve çiftlikler
ile bir sanat mozaiði gibi iþlenen vatan topraklarýnýn
muhteþem manzarasýný olduðu gibi resmetmek pek
mümkün deðildir.16
Vakýflar sayesinde, Türk ve özellikle Osmanlý dünyasýnýn her yöresinde binlerce þahsiyet, çaba ve gayretleri ile kazandýklarý kendi öz mallarýný, toplumun
diðer fertlerinin yararýna hizmet sunacak hayrat (vakýf) kurmak suretiyle þefkat ve merhamet prensibini
müþahhas bir hâle getirmiþlerdi. Bu þahsiyetler, meþru yollarla kazandýklarýnýn fazlasýný, amme hizmetlerine aktararak toplumda sosyal adaletin gerçekleþmesini de saðlýyorlardý.
Ülkenin, hem ziraî, hem ulaþým, hem yol yapýmý,
hem de ticarî anlamda çevreye uygun geliþmesini
saðlayan önemli etkenlerden birinin vakýflar olduðunu söylersek herhalde fazla mübalaða yapmýþ olmayýz. Zira Ankara Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüðü’nde bulunan 585 numaralý Bursa Evkaf Defteri, bu konuda bize bir hayli bilgi verir. Bununla beraber bu defterden alacaðýmýz bir örnek, buradaki
geliþmelerin nasýl olduðunu açýkça ortaya koyacaktýr.
Buna göre, Sakarya nehri, zaman zaman taþarak Eskiþehir civarýndan itibaren birçok yol ve köprüyü tahrip eder. Göynük’te bulunan “Nerdübanlu Derbendi”nin yolu ise hem zor, hem de taþlýk olmasý bir tarafa, neredeyse tamamý kapanmak üzeredir. Arap ve
Acem’den gelen kervanlar bu yoldan geçerken epey
sýkýntý çekiyorlardý. Bu yüzden yolun tamir edilmesi
gerekmektedir. Bu durumu gören Vezir-i A’zam
Mehmet Paþa ile Tevkii Feridun Ahmet Bey, bu
mýntýkanýn imar ve düzenlenmesinin büyük bir hayýr
iþi olacaðýný düþünüp, yolun tamiri, Sakarya mecrasýnýn düzenlenmesi ve kervan geçiþlerinin kolaylaþtýrýlmasý iþini üzerlerine almak isterler. Bunun için de
kendilerine göre bir proje hazýrlarlar:
Buna göre bölgenin, en önemli noktasýný teþkil eden
ve Göynük kasabasýnda bulunan Ak Þemsettin Hazretleri’nin türbesini onarýp eski haline getirecekleri
gibi, her gece üç kandil yaktýrmak suretiyle türbeyi
59
60
aydýnlatacaklardýr. Bundan baþka, adý geçen kasabada gerekli yerlere kervansaray ile beþ yerde çeþme inþa ettireceklerdir. Fakat Sakarya’nýn akýþýný düzenlemek ve ticaret ile kervanlarýn seyahati için bu kadar
önemli olan bir yolu devamlý surette açýk bulundurmak zor ve meþakkatli bir teþebbüstü. Bütün bunlarý
yerine getirmek ve yapýlan bu eserlerin tamir masraflarý ile diðer giderlerini karþýlayabilmek için bir vakfýn kurulmasý gerekmektedir. Biraz önce isimlerinden
söz edilen kiþiler, bu konuda devlet bütçesinden fedakârlýk yapýlmasýný gerektiren köy ve arazi geliri de
istemiyorlardý. Çünkü her þeyi kendi imkânlarý ile
yapmaya karar vermiþlerdi. Yalnýz bu kadar büyük
bir hayýr iþinin gerçekleþmesi için dönemin hükümdarýna þöyle bir proje arz etmiþlerdi:
Toplumun, ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarýnda
etkili olduðunu bildiðimiz vakýf müessesesi sayesinde
þahsî servetler, sayýsýz köy ve þehirde Müslüman
Türklerin hizmetine girmiþlerdi. Söz gelimi bu servetlerin bir kýsým bazý camilerin çevresinde medrese,
kütüphane, imaret, çeþme, sebil, hastane ve hamam
gibi kuruluþlara dönüþerek çevreye uyumlu hizmet
külliyelerini meydana getirmiþlerdi.
Beypazarý kazasýna tabi’ Yenice nâm karye kurbunda (Yenice köyü yakýnýnda) Sakarya nehrinden bir
miktar su ifraz edüp bir azîm bend baðlayup (büyük
bir bent inþa etmek) kendü paralarý ile tulu (uzunluðu) 17 bin zira’ harký kazdýrup (kanal kazdýrmak)
bu harkýn uðradýðý yerlerden Eskiþehir civarýnda bazý köylerde o zamana kadar muattal bir halde durmakta olan bir kýsým araziyi sulamak ve bu suretle
büyük müdd (ölçü birimi) ile 75 müdd çeltik tohumu ekilecek bir yer kazanarak pirinç ziraatýna hazýrlamak. Büyük masraflarla kazanýlacak böyle bir alanýn mahsûlü, o civardaki köprü ve yollarýn tamiri ile
kervansaraya sarf edilecektir. Gerçi vakýf kurmak suretiyle hayýr iþlemek isteyen bu zevat, yine kendi paralarý ile iþçi tutup o zamana kadar kimsenin iþlemediði o yerleri tapu ile satýn alýp pirinç ziraatý yapacaklardýr. Fakat 17 bir zira uzunluðunda bir kanalla
ve çok büyük bir masrafla oraya kadar getirilmiþ olan
sudan köylü halk da yararlanmak ister. Þayet köylü
Osmanlý dünyasýnda insanlar ile hayvanlarýn hizmetine sunulan ve aklýmýza gelebilecek her sahada
(din, eðitim - öðretim, sosyal, ekonomik, askerî, su
ve spor tesisleri gibi) vakýflar yapýlmýþtý. Dikkat edilecek olursa bütün bu vakýflarý çevre ile de yakýn iliþkisi bulunmaktadýr. Gerek çevreyi güzelleþtirmek,
gerekse ona uyumlu þekilde yapýlmasýný saðlamak
önemli Ýdi. Yapýlacak yeni bir eser, hem çevreyi tahrip etmeyecek, hem çevreye uyumlu olacak, hem de
göze hoþ görünecekti. Ýþte yapýlan veya inþa edilen
vakýf eserler, bütün bu özellikleri göz önünde bulunduruyorlardý. Bütün bunlarýn yanýnda, Müslüman
ölülerin defni için vakfedilen makbereler, zayýf, sahipsiz ve iþ göremeyecek durumdaki hayvanlarýn otlamasý için vakfedilen çayýr ile meralar, hasta veya
uçamayan göçmen kuþlara kýþýn bakmak üzere kurulan vakýflar, tarihimizde vakýflarýn insanî yardým kollarýný nerelere ve hangi sahalara kadar uzattýklarýný
göstermektedirler.
bu su ile kendi topraklan üzerinde pirinç ve pamuk
yetiþtirmeye kalkarsa o zaman köylü ile þöyle bir mukavele yapmak için izin isterler. Bu iþ için vakýf tarafýndan köylüye verilecek tohum çýkarýldýktan sonra
geriye kalan mahsûlün nýsfýný (yansýný) hark ve bent
sahibi olan vakfa vereceklerdir.17
Dipnotlar:
Vakýf eserler hakkýnda geniþ bilgi için bk. Ziya Kazýcý, Osmanlý Vakýf Medeniyeti, Ýstanbul 2003, s. 151 - 246.
1
2
Osman Keskioðlu, “Bazý Yönleri ile Vakýflar” Vakýflar Dergisi
(1973), X, 109.
3
Buharî, Hars, l;Edeb, 27.
Ömer Lütfi Barkan, “’Osmanlý Ýmparatorluðunda Bir iskân ve Kolonizasyon Metodu Olarak Vakýflar ve Temlikler”, Vakýflar Dergini (
1942), II, 354.
4
Hilmi Ziya Ülken, “Vakýf Sistemi ve Türk Þehirciliði” Vakýflar
Dergisi, IX, 31.
5
6
Osman Keskioðlu, “Bazý Yönleri ile Vakýflar” Vakýflar Dergisi
(1973 ), X, 109.
Edraondo de Amicis, Ýstanbul 1874, trc. Beynun Akyavaþ, Ankara 1981, s, 202 - 204.
7
8
Daha geniþ bilgi için bk. Semavi Eyice, “Çeþme” Diyanet Ýslâm
Ansiklopedisi (ÛÝA), XIII, 278.
9
Ebû Davud, Zekât, 41; Ýbn Mâce, Edeb, 8.
Daha geniþ bilgi ve kaynaklar için bk.Bahaeddin Yediyýldýz,” Vakýf Müessesesinin XVIII. Asýr Türk Toplumundaki Rolü” Vakýflar
Dergisi, XIV, 5.
10
11
Osman Nuri Ergin, “Türk Belediyeciliði ve Þehirciliði” Ýller ve
Belediyeler Dergisi (1947), XV-XVI, 613.
Tahsin Öz, “Yurdumuzda Tesis (Vakýf)”, Vakýflar Dergisi (1973),
X, 133.
12
13
Fatih Mehmet II Vakfiyeleri, Ankara 1938, s. 250.
Süleymaniye Vakfiyesi, Nþr. Kemal Edip Kürkçüoðlu, Ankara
1962, s. 37.
14
15
Edmondo de Amicis, Ýstanbul 1874, s. 133.
Sâmiha Ayverdi, “On dördüncü Asýrdan Bu Yana Türk Ýçtimaî
Müesseselerine Kýsa Bir Bakýþ” Yüzyýllar Boyunca Türk Sanatý,
Ankara 1977, s. 158.
16
“Göynük kazasýnda vaki Merdübaýýlu nam derbendin yolu dahi
sa’b ve sengistan ol duðundan maada hâla bi’I- kulliye munkatý olmaða karîb olmaðýn Arab ve Acem’den gelen bâzýrganlar küllî müzayaka çekiip tamir ve meremmete þiddetle ihtiyacý vardýr.”
*
Ömer Lütfi Barkan, “Osmanlý Ýmparatorluðunda Bir Ýskân ve Kolonizasyon Metodu Olarak Vakýflar ve Temlikler” Vakýflar Dergisi
(1942) II, 358.
17
bulunan vakýflarla ilgili belgeler de bu ihale kapsamýnda. Ýki seneden beri bu çalýþma devam ediyor. Bazýsý da sergilenme kapsamýna alýnýyor. Sergilenecek
deðil de saklanacak bir belgeyse, merkez bankasý para kasalarý gibi kasalar aldýk, bunlarý oralarda muhafaza ediyoruz. Bilgisayara orijinali de Türkçe’si de
atýlýyor. Çevirenin de ismi yazýlýyor. Biz bunu baþka
dillere de çevireceðiz. 7-8 dile çevireceðiz. Tüm dünya medeniyetimizi görecek. Ýnsan Haklarý Evrensel
Beyannamesi’nden çok önce vakýflarýn bu meseleye el
attýðýný görecekler. Ýnsaný ve doðayý koruyan vakýflarý
çok daha deðiþik yönleriyle inceleyecekler. Ulustaki
müzemizi muhakkak gezmenizi tavsiye ediyorum.
Özürlüler için de yerlerimiz vardýr. Orayý, bilgisayar
desteðinde geziyorsunuz. Oradaki eser kendisini anlatýyor. Mesela; “Ben bir halýydým. Beni çaldýlar götürdüler. Yýllarca gurbette kaldým. Sonra aldýlar getirdiler… vs” þeklinde. Üstelik farklý dillere de çevrilmiþtir. Ýnþallah bu sene, on iki milyondan fazla belge
Türkçeye çevrilmiþ olacak. Böylece insanlýðýn hizmetine de sunulmuþ olacak. Dünyanýn en büyük hizmetlerindendir, en büyük projelerindendir. Özel kiþilerin
ellerindeki belgeler de çevrilecektir.
Vakýflar Genel Müdürlüðü olarak Suriye’deki, Lübnan’daki, Kudüs’teki (Orada yýðýnla var ve sadece
bir tercümanlarý var. Osmanlýca bilmiyorlar ve bu
fermanlar da Osmanlýca) belgelerin tamamýný da çevirmeye baþlayacaðýz. Bütün insanlýk bu medeniyetin
varlýðýný tespit etmiþ olacak. Bu duygularla size hitap
etmek istedim, teþekkür ederim.
Yusuf BEYAZIT /
Vakýflar Genel Müdürü
Tüm hocalarýma güzel konuþmalarý nedeniyle teþekkür ederim. Biz bu yýlý vakýflar ve çevre yýlý olarak ön
planda tutmak istedik. Ýçerideki izleyicilerimizin özellikle fuaye alanýndaki eserleri gezmelerini arzuluyorum. Ýlginç vakýflar örneklemelerinden, çevre ile ilgili
olanlarý sunduk. Deðiþik ve güzel örnekler var. Kompozisyon ve resim yarýþmalarýnda ayný konular iþlendi. Bunlarý muhakkak görmelerini arzu ediyorum.
Tüm dinleyenlerimize bir müjde vermek istiyorum.
Birçok vakfiye, günümüz Türkçesine çevrilemediði
için, çoðunluk tarafýndan anlaþýlamýyordu. Vakýflar
Genel Müdürlüðü, elindeki tüm belgeleri günümüz
Türkçesine çevirme projesi baþlattý. Farklý yerlerde
61

Benzer belgeler