Y - GOSB

Transkript

Y - GOSB
EKİM-KASIM-ARALIK 2008
SAYI: 14
GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERGİSİ
GOSB
KÜRESEL İLKELER
SÖZLEŞMESİNİ
İMZALADI
UNITED NATIONS
GLOBAL
COMPACT
GOSBSAD
BAŞKAN
MESAJI
2008’in gölgesinde
2009’a girerken…
2
009’a girerken, geride
bıraktığımız
2008 yılının genel
muhasebesi yapıldığında, ne yazık ki
ekonomide kriz ortamı söz konusudur. 2001 krizinin
ardından istikrarlı bir büyüme
sürecinde devam edilirken, geçtiğimiz yılın son üç aylık döneminden itibaren ABD’de başlayan küresel krizin etkileri artan
bir şekilde Türkiye ekonomisine
yansımış ve paralelinde GOSB
belirli ölçülerde yara almıştır.
Büyük ölçekli şirket yapısıyla
Türkiye ekonomisine önemli
katma değer sağlayan bölgemizde, ekonomik krizin boyutları çeşitli sektörlerden oluşan karma yapısı nedeniyle Türkiye genelindeki yüksek boyutlarda olmasa da, göstergeler
GOSB’daki mevcut durumu çarpıcı şekilde gözler önüne sermektedir.
Yücel Güngör
Gebze Organize
Sanayi Bölgesi
Yönetim Kurulu Başkanı
Kriz yansımalarının, eski siparişlerin karşılanmış olması ve
yeni siparişlerdeki büyük düşüş karşısında 2009’da artarak
devam edeceği görülmektedir. Bu yüzden, hükümetimizin
acil eylem planı açıklayarak tedbirler alması zorunluluğu
ile karşı karşıya bulunuyoruz. Üreten sanayicinin beklentisi,
nakdi para yardımı değil öncelikli olarak belirli bir süre için
bazı vergilerde indirime gidilmesi yönündedir. Tedbirlerin
alınmasıyla, makro hedeflerin gerçekleşebilmesi açısından
Türkiye ekonomisine katkı sağlanırken, ülkemizin birinci
GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ I EKİM-KASIM-ARALIK 2008
GOSBSAD
Küresel krizden birinci derecede etkilenen otomotiv sektörüne bağlı işletmelerimizden ağırlıklı kaynaklanan biçimde, elektrik ve doğalgazda Ekim 2008’de başlayan düşüşler
artarak devam etmiş, Aralık 2008 itibariyle, bir önceki yılın
aynı ayına göre elektrikte yüzde 16.6, doğalgazda yüzde 22.3
oranlarında gerileme kaydedilmiş bulunmaktadır.
3
BAŞKAN
MESAJI
meselesi olan istihdamdaki düşüşe dur
denilmiş olacaktır.
Kamuoyunda ülkemizin gözbebeği olarak
tanımlanan GOSB yönetimi olarak, imkanlarımız ölçüsünde bize düşen tedbirleri alma gayretiyle; elektrik ve su fiyatlarını
önemli ölçüde düşürürken, sanayicilerimizin aidatlarını artırmadık. GOSB sanayicilerini nefes aldırmaya yönelik uygulamalar konusunda gayretlerimiz sürerken, ne
yazık ki Türkiye’deki OSB’lere uygulanan
doğal gaz toptan satış ve bölge içi işletme
hizmetlerine karşılık yüzde 1’lik iskonto
oranının kaldırılmasının ardından sıfırlanması ve teminat mektubu talep edilmesi
yönünde gelişmeler gündeme gelmiştir.
GOSBSAD
Söz konusu gelişmelerin uygulamaya geçirilmesi, Türkiye’nin üretim üsleri konumunda olan Organize Sanayi Bölgeleri’ni
ekonomik krizle mücadelesinde tümüyle
güçsüz bırakarak, vurmuş olacaktır. Ayrıca, gündemimizde yer alan OSB Uygulama Yönetmeliği Taslak çalışmalarının; Ankara, İzmir, İstanbul’da yapılan toplantı ve
çalıştaylarda tamamlanarak yönetmelik
taslağı Sanayi ve Ticaret Bakanlığımıza sunulmuş olacaktır.
4
Ülke ekonomisi ve OSB’ler cephesinde bu
gelişmeler olurken; GOSB yönetimi olarak
devam eden projelerimizin sonuçlandırılması ve sanayicilerimizin beklenti ve ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik olarak
yeni projelerin oluşturulması yönündeki
gayretlerimiz büyük bir hızla devam etmektedir.
EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ
Bu çerçevede; başta Denizli Göleti, TIR
Parkı Alanı ve Akaryakıt İstasyonu, Endüstri Meslek Lisesi, Ortak Sağlık Merkezi
gibi büyük projelerimiz kısa zamanda sonuçlanarak güney bölgemizde ikinci akaryakıt istasyonu, meslek yüksek okulu gibi
yeni projeler üretilirken; aynı zamanda
otoyol projesi, çevre OSB’lerle dayanışma,
entegre yönetim sistemi, altyapı bakım ve
yenilemeleri, kurumsal sosyal sorumluluk, tanıtım ve iletişim çalışmalarımız ve
diğerleri konusundaki yoğun faaliyetlerimiz mükemmeli yakalama gayretlerimizle
devam etmektedir.
GOSB Dergimizin kapak konusu olan
Birleşmiş
Milletler
Küresel
İlkeler
Sözleşmesi’ne (Global Compact) imza atan
Türkiye’deki sınırlı sayıda kuruluştan biri
olmanın gururunu taşıyoruz. GOSB, Global Compact’i imzalayarak, diğer hizmet
alanlarında olduğu gibi toplumsal sorumluluk anlamında da öncü rolü ve misyonunu sürdürmektedir.
İnsan hakları, çalışma standartları, çevre ve yolsuzlukla mücadele konularında
topluma önemli taahhütler veren GOSB
olarak, kalite, insan kaynakları, profesyonelleşme ve kurumsallaşma konularındaki öncü rolümüzü, elde edeceğimiz yeni
belgeler ve ödüllerle tescil ettireceğimize
olan inancımız tamdır.
Değerli sanayicilerimizin yeni yılını kutluyor, saygılar sunuyorum…l
GOSBSAD
MESAJI
Ekonomik krizin
baskısı altında 2009
Y
eni yıl hem çalışanlarımız, hem de işverenler
açısından
zor geçecek. Durma
noktasına gelen yatırımlar gölgesinde ülke genelinde
istihdam sorununa hangi çözümü
getireceğiz?
Selçuk Paksoy
Gebze Organize
Sanayi Bölgesi
Sanayicileri Derneği
Yönetim Kurulu Başkanı
Herhalde çalışanlar ve işverenler,
krizin hız kesmesi ve olumlu verilerin gelmesine dek, birlikte bir
ara çözüm bulmak zorunda. Bu
süreçte işten çıkarma yerine, kısa
mesai gibi ara çözümler üreterek,
işsiz ve morali bozuk kişi ve kitlelerin oluşmasına engel olmalıyız. Elbette işverenler bunun bilincinde hareket ederken, işçi ücretlerindeki vergi ve sigorta paylarında azaltmalar yaparak,
devlet de kendine düşen edinimleri yerine getirmek zorunda.
Sonuç olarak, hepimiz bugünkü kötü ekonomik verilere doğru teşhis koymak ve etkisini, daha fazla zaman kaybetmeden,
en aza indirecek önlemleri almalıyız.
GOSBSAD
Sağlıklı firmalar ve morali düzgün çalışanlar olmadan, tekrar
satın alma mekanizmasını ülke geneline yaymadan, ekonomimizi düzlüğe çıkaramayız. Yıllardan bu yana süregelen
istihdam sorununu çözmeli; tüketen değil, üreten bir ekonomiye sahip olacak bir yola girmeliyiz.
Bütün bu olumsuzluklara rağmen, ben hiçbir zaman umudumu kaybetmedim. Rahmetli Vehbi Koç’un sözünü unutmak
mümkün mü? Ülkemiz olmadan bizler de var olamayız. Bu
ülkeye, sunduğu olanaklara, insanlarına, kuruluşlarına inanmış olarak, mevcut kötü koşullardan, aydınlık günlere hep
birlikte geleceğiz. Buna 2009 un katkı sağlaması umuduyla,
tüm okur ve katılımcılarımızın yeni yılını kutluyorum.l
6
EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ
GOSBSAD
G SB
®
İÇİNDEKİLER
Gebze Organize
Sanayi Bölgesi
Sanayicileri
Derneği Yayın
Organı
GOSBSAD Adına
İmtiyaz Sahibi:
Selçuk Paksoy
GOSBSAD Yönetim
Kurulu Başkanı
Sorumlu
Yazı İşleri Müdürü:
Tunçer Gömeçli
GOSBSAD
Genel Sekreteri
3
GOSBSAD
8
İdare Merkezi:
Gebze Organize
Sanayi Bölgesi
Sanayicileri Derneği
GOSB Yönetim
Merkezi ve Sosyal
Tesisleri Şahabettin
Bilgesu Cad. No: 605
PK: 0072
Gebze 41480 Kocaeli
Tel: 0 262 677 11 77
Faks: 0 262 677 11 78
17
2008’in gölgesinde
2009’a girerken…
Gebze Organize Sanayi Bölgesi
Yönetim Kurulu Başkanı
6
18
OSB’ler sorunlarını
aktardılar
19
Çevre Bakanı’ndan
OSB’lere destek sözü
GOSBSAD Mesajı
Ekonomik krizin
baskısı altında 2009
Çevre OSB’ler
GOSB’da buluştu
Tır parkı hizmet tesisleri
Yücel Güngör
Selçuk Paksoy
Gebze Organize Sanayi Bölgesi Sanayicileri
Derneği Yönetim Kurulu Başkanı
20
10
Editör:
Demet Sunar
Yayın Kurulu:
İsmail Turfanda
Şahin Ürgün
İbrahim
Bayraktaroğlu
Tunçer Gömeçli
Başkan Mesajı
Genel Sekreter Mesajı
Tunçer Gömeçli
Gebze Organize Sanayi Bölgesi Sanayicileri
Derneği Genel Sekreteri
12
GOSB Entegre Yönetim
Sistemi Belgesi alma
yolunda
GOSB'dan Haberler
22
Dosya: Küresel Gelecek
Küresel kriz nasıl doğdu?
32
GOSB, Küresel İlkeler
Sözleşmesi’ni imzaladı
"Perakende büyürse,
Türkiye de büyür"
Bülent Özaydınlı
Migros Türk T.A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı
ve Murahhas Azası
14
16
Sanayi Kuruluşları
Sektörel Performans
Değerlendirmesi
Sırbistan, GOSB
modelini uygulayacak
EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ
36
“Krizin dibi hala
görünmedi”
Mustafa Alaca
Autoliv Türkiye
Murahhas Azası Mustafa Alaca
İÇİNDEKİLER
“Zor koşullara rağmen
gelişmek hedefimiz”
56
Krizin gerçek sorumlusu
başarısız liderler mi?
Cüneyt Dayıcıoğlu
Basf Yapı Kimyasalları
Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdür
41
“Krizi anlamak yerine
sonuçlarını tahmin
etmeye yöneldik”
Makale: Liderlik
58
İş Sağlığı ve Güvenliği
Aydınlar Refrakter A.Ş.
42
Teknopark
“Sıra dışı bir insanın
yaptığı işi hiçbir makine
yapamaz”
Değerler ve davranış: İş
sağlığı ve güvenliğinin
önemsendiği bir kültür
oluşturma
Gökhan Vargın Gök
Teknodrom Robotik ve Otomasyon San. Tic. Ltd. Şti.
Genel Müdür
Turgay Yıldırım
Teknodrom Robotik ve Otomasyon San. Tic. Ltd. Şti.
İş Geliştirme Direktörü
48
60
OSB'ler ve Mevzuat
İçimizden Biri
Deniz Dumay
Boran Plastik Genel Müdürü
OSB Kanunu’ndaki
yeni değişiklikler
GOSB'un Renkleri
“Gönül insanın
gerçek vatanıdır”
Baskı:
Bilnet Matbaacılık
Bulgurlu Mah.
Üçpınar Cad. No: 89
Küçük Çamlıca
İstanbul
Tel: 0 216 444 44 03
Yazıların sorumluluğu
yazarlarına aittir.
Yayınlanan yazılardan
kaynak gösterilmeden
alıntı yapılamaz.
GOSBSAD Dergi
Gebze Organize
Sanayi Bölgesi
Sanayicileri Derneği
tarafından üç ayda
bir yayınlanır.
“68 yaşındayım,
hala yarışıyorum”
52
Yapım:
Mavi Tanıtım ve
İletişim
Bahariye Cad. Taner
Apt. No: 78/1
Kadıköy 34710
İstanbul
Tel: 0 216 418 59 31
Faks: 0 216 348 95 22
63
Ulusal-Türkçe-İlmi
Üyelerden Haberler
Mavisis’in başarısı
64
Ergin İnan
Ressam, Öğretim Üyesi
Çevre ve Enerji
Yenilenebilir
enerjiler ve Türkiye
GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ I EKİM-KASIM-ARALIK 2008
GOSBSAD
40
9
GOSBSAD
MESAJI
Ekonomik gelişmeler, etkileri ve gelişmeler ile ilgili beklentiler, dergimizin bu sayısının ana konusu. Ulusal ve uluslararası
uzmanların değerlendirme ve görüşleri ile
bölgemiz kuruluşlarının konu ile ilgili görüşlerini sayfalarımızda bulacaksınız.
GOSB’da yer alan kuruluşlar ve faaliyetleri ile ilgili bilgiler ve iş hayatındaki başarıları yanında yaşamlarının önemli bir
parçası olan hobileri ile de dikkati çeken
işadamlarımızı tanıtmaya da devam ediyoruz.
Tunçer Gömeçli
D
Tüm dünyayı etkisi altına
alan olumsuz ekonomik gelişmeler doğal olarak ülkemizi de etkiledi ve etkilemeye devam
ediyor. Kriz, 2009 yılı içinde de gündemde
kalacağa benziyor. Türkiye’nin en önemli
sanayi bölgelerinden biri olan GOSB’un
katılımcıları da esen bu rüzgârlardan öyle
ya da böyle etkilendiler. Bunun en somut
örneği, GOSB Başkanı Sayın Yücel Güngör
tarafından açıklanan doğal gaz ve elektrik
tüketim rakamları. 2008 yılı Kasım ayı doğal gaz tüketimi, geçen yılın tüketiminden
yüzde 28,1 ve elektrik kullanımı da geçen
yılın değerinden yüzde 11,8 daha düşük.
Aralık ayının ilk yarısı diyebileceğimiz
dönemde düşüşler daha da keskin. Gerileme doğal gazda yüzde 46,8 ve elektrikte
yüzde 26,2.
GOSBSAD
Gebze Organize
Sanayi Bölgesi
Sanayicileri Derneği
Genel Sekreteri
eğerli katılımcılar ve üyelerimiz,
10
EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ
GOSBSAD dernek merkezimizi yeni adresimize taşıdık. Açılışımızı küçük bir
kokteyl ile 20 Kasım 2008 tarihinde gerçekleştirdik. Binamız, tüm katılımcılarımızın çok iyi bildiği bir yer olan Bölge
Müdürlüğü’nün eski binası”. Sıcak bir
atmosferi olan, şirin bir merkezimiz var.
Eski günleri hatırlamak ve nostalji yaşamak isteyenlerle, siz değerli katılımcılarımızın ziyaretini bekliyoruz.
“Ortak satın alma” projelerimiz içinde yer
alan “Akaryakıt” konusunda ilgili kuruluşlarda görüşmeler yaptık. Siz katılımcılarımızla yapacağımız görüşmeler ve alacağımız destek ile kısa zamanda önemli
gelişmeler sağlayacağımızı düşünüyoruz.
TIR parkını Ocak ayı içinde hizmete açmak için yoğun bir çalışma yürütüyoruz.
Özellikle etkin bir iletişim sistemi kurma
gayreti içindeyiz. Katılımcı ve üyelerimize
en iyi hizmeti vermek başlıca hedefimiz.
2009’un ülkemize, katılımcılarımıza ve
üyelerimize güzellikler getirmesi dileklerimle… l
GOSB’DAN
HABERLER
GOSB, Küresel İlkeler
Sözleşmesi’ni imzaladı
Gebze Organize Sanayi Bölgesi,
Kofi Annan tarafından 1999
yılında açıklanan ve özel sektörü
“daha iyi bir dünya için” çalışmak
amacıyla bir araya getirmeyi
hedefleyen Küresel İlkeler
Sözleşmesi’ni (Global Compact)
Türkiye’de bugüne kadar
imzalayan 153 kurum ve kuruluş
arasında yer aldı. Global Compact,
özel sektöre insan hakları, çalışma
standartları, çevre ve yolsuzlukla
mücadele konularında önemli
yükümlülükler getiriyor.
GOSBSAD
24 Kasım 2008 Pazartesi
günü Küresel İlkeler Sözleşmesi - Global Compact
Türkiye Yıllık Network
Toplantısı’nda yer alan
GOSB Bölge Müdürü
Güher Türker, Hollanda
Ticaret Bakanı Frank
Heemskerk, Birleşmiş
Milletler Daimi Koordinatörü Mahmood Ayup’un da
katılımıyla, bu yıl Global
Compact’e dahil olan
kuruluşların geleneksel
uluslararası toplu fotoğrafında yer aldı.
12
T
ürkiye’de ve uluslararası arenada “örnek OSB” modeli olarak
kabul edilen Gebze Organize
Sanayi Bölgesi GOSB, Küresel
İlkeler Sözleşmesi’ni (Global
Compact) imzaladı.
Birleşmiş Milletler Eski Genel Sekreteri
ve Nobel Barış Ödülü sahibi Kofi Annan
tarafından 1999 yılında World Economic
Forum’da dünya kamuoyu ile paylaşılan
ve özel sektörü “daha iyi bir dünya için”
çalışmak amacıyla bir araya getirmeyi hedefleyen sivil girişim Küresel İlkeler Sözleşmesi / Global Compact’i Türkiye’den
bugüne kadar imzalayan 153 kurum ve
kuruluş bulunurken; Türkiye, 130 ülke
arasında 123. sırada yer alıyor.
Türkiye’de Global Compact’i imzalayan
kuruluşlar arasında Akkök Holding, Akbank, Aviva Sigorta, Borusan Holding,
Deniztemiz/Turmepa, Doğuş Holding,
Eczacıbaşı Holding, İMKB, Koç Holding,
Renault-Mais, Sabancı Holding, TEMA,
Turkcell, TÜSİAD, KalDer ve Yaşar Holding bulunuyor…
Hollanda Ticaret Bakanı Frank Heemskerk,
Birleşmiş Milletler Daimi Koordinatörü
EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ
Mahmood Ayup’un da katılımıyla yapılan törenle, bu yıl Global Compact’e dahil
olan kuruluşların geleneksel uluslararası
toplu fotoğrafında yer alan GOSB Bölge
Müdürü Güher Türker, Global Compact’in
öngördüğü toplumsal sorumlulukların, iş
süreçlerine önemli ölçüde katkı yarattığını
belirterek “İnsan haklarına saygı, güvenli
iş ortamları, çevrenin korunması, kurumsal yönetimin sağlanması gibi politika ve
uygulamalar, aynı zamanda sürdürülebilir kalkınmanın da anahtarları durumunda. Global Compact’in uyguladığı ilkeler;
tüm paydaşlarda güven ve itibar yaratarak
marka olmanın gereğinin yerine getirilmesinde önemli bir unsur olarak karşımıza
çıkmaktadır” dedi.
GOSB Bölge Müdürü Güher Türker, kurumsal sosyal sorumluluk çalışmalarına büyük önem veren GOSB’un, Global
Compact’i imzalayarak, diğer hizmet
alanlarında olduğu gibi toplumsal sorumluluk anlamında da öncü rolü ve misyonunu sürdürdüğünü ifade etti.
Türker, bu çerçevede; GOSB’da uygulanmakta olan ISO 22000 Gıda Güvenliği Yönetim Sistemi’nin yanı sıra, önümüzdeki
Birleşmiş Milletler Daimi Koordinatörü
Mahmood Ayup: “Bugün iş dünyası BM ile
dir ve yaşam koşullarını iyileştirmektedir:”
kısa dönemde ISO 9001 Kalite, ISO 14001
Çevre ve TS 18001 İş Sağlığı ve Güvenliği
yönetim sistemleri belgelerinin alınacağını
bildirdi. Türker, Entegre Yönetim Sistemleri konusunda aktif çalışmaların sürdürüldüğünü de ifade etti.
Küresel İlkeler Sözleşmesi nedir?
Küresel İlkeler Sözleşmesi, BM Genel
Sekreteri Kofi Annan’ın bir girişimi olup
doğrudan kendisine bağlı Küresel İlkeler
Sözleşmesi Ofisi tarafından desteklenmektedir. Ocak 1999’da başlatılan Küresel İlkeler Sözleşmesi, bir yandan açık ve serbest
piyasaların sürdürülmesini destekleyen ve
temin eden bir sosyal ve çevresel çerçeve
inşa edilmesine yardımcı olmaları, diğer
taraftan herkesin yeni küresel ekonominin
fırsatlarını paylaşma şansına sahip olmasını temin etmeleri yönünde dünya çapındaki işletmelere yöneltilmiş bir çağrıdır.
Küresel İlkeler Sözleşmesi’nin hâlihazırda
içerdiği on ilke, insan hakları (İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nden alınmıştır),
çalışma koşulları (Çalışmaya İlişkin Temel
Haklar ve İlkeler ILO Bildirgesi’nden alınmıştır), çevre (Çevre ve Kalkınmaya ilişkin
Rio İlkeleri’nden alınmıştır) ve yolsuzlukHollanda Ticaret Bakanı Frank
Heemskerk: “Küresel İlkeler Sözleşmesi
kapsamında yer alan Kurumsal Sosyal
Sorumluluk; devletin, iş dünyasının ve
toplumun ortak
noktası olarak; ürün
geliştirmede, rekabeti
arttırmada ve ticari
ilişkileri geliştirmede
önemli bir etki
oluşturmaktadır.”
Küresel İlkeler Sözleşmesi’nin 10 temel ilkesi
İnsan Hakları
1. İş dünyası ilan edilmiş insan haklarını desteklemeli ve bu haklara saygı
duymalı.
2. İş dünyası, insan hakları ihlallerinin suç ortağı olmamalı.
Çalışma Standartları
3. İş dünyası çalışanların sendikalaşma ve toplu müzakere özgürlüğünü
desteklemeli.
4. Zorla ve zorunlu işçi çalıştırma uygulamasına son verilmeli.
5. Her türlü çocuk işçi çalıştırılmasına son verilmeli.
6. İşe alım ve işe yerleştirmede ayrımcılığa son verilmeli.
Çevre
7. İş dünyası çevre sorunlarına karşı
ihtiyati yaklaşımları desteklemeli.
8. Çevresel sorumluluğu artıracak her
türlü faaliyete ve oluşuma destek vermeli.
9. Çevre dostu teknolojilerin gelişmesini ve yaygınlaşmasını desteklemeli.
Yolsuzlukla Mücadele
10. İş dünyası rüşvet ve haraç dahil
her türlü yolsuzlukla savaşmalı.
la mücadele (BM Yolsuzlukla Mücadele
Sözleşmesi’nden alınmıştır) alanlarındadır. Yolsuzlukla mücadeleye dair onuncu
ilke 2004 yılında eklendi.
Küresel İlkeler Sözleşmesi ve Sivil Toplum Kuruluşları
İşletmelere yönelik bir çağrı olmasına karşın Küresel İlkeler Sözleşmesi, işletmeler
dışındaki katılımcıları sendikalar ile insan
hakları ve çevre alanında çalışan bazı sivil
toplum örgütlerini de kapsamına aldı.
İşletmeler dışındaki katılımcılar, Küresel
İlkeler Sözleşmesi’nin öğrenme odağını
geliştirmek için uzmanlık ve deneyimlerini
getirmekte ve bu suretle iyi uygulamaların
geliştirilmesine katkıda bulunmaktadır.
İlkelerin geliştirilmesine çalışırken işverenlerin bu aktörlerle birlikte çalışmaları isteğe bağlıdır. İşletmeler dışındaki katılımcıların sürece dahil olma karar ve dereceleri
tamamen ilgili işverenin insiyatifindedir.
Bu kuruluşlarla birlikte çalışma zorunluluğu bulunmamaktadır.l
GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ I EKİM-KASIM-ARALIK 2008
GOSBSAD
işbirliği içinde. Bu işbirliği sessiz bir devrim-
13
GOSB’DAN
HABERLER
Sanayi Kuruluşları Sektörel
Performans Değerlendirmesi
Kocaeli Sanayi Odası
öncülüğünde Pricewaterhouse
Coopers Türkiye ve CNN
Türk işbirliği ile bu yıl Kocaeli
bölgesindeki başarılı sanayi
kuruluşlarını değerlendirmek
amacıyla başlatılan, "Sanayi
Kuruluşları Sektörel Performans
Değerlendirme Organizasyonu"
Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği (TOBB) Başkanı Rifat
Hisarcıklıoğlu'nun katılımıyla 1
Aralık günü Grand Yükseliş Otel'de
gerçekleştirildi.
Sanayi kuruluşları
sektörel performans
değerlendirme
organizasyonunda ödül
alanlar arasında GOSB
katılımcıları da yer aldı.
KOBİ kategorisinde,
makine sanayi sektöründe
Mass Arıtma Sistemleri
İnş. San. ve Tic. A.Ş.,
ve Büyük İşletme
kategorisinde de elektrik
makine ve cihazları sanayi
sektöründe Arçelik-LG
Klima San. ve Tic. A.Ş.
ödüle layık görüldü.
B
üyük işletme ve KOBİ kategorisinde başvuruların bulunduğu
organizasyon; verimlilik, istihdam, yenilikçilik ve markalaşma, finansal analiz, dış ticaret,
topluma katkı, çalışanların geliştirilmesi
ve bilinçlendirilmesi ana kriterlerini içeriyor. Organizasyonun amacı, Kocaeli’ndeki
kuruluşların sektör içindeki konumlarını
tanımlama ve sektör ortalaması ile karşılaştırma yapabilme imkanını vermesinin
yanısıra, ülke ekonomisi ve içinde bulunduğu topluma katkı sağlayan, araştırmageliştirme faaliyetlerine ve çalışanların gelişimine önem veren, yüksek verimlilikle
çalışan, finansal olarak başarılı iş sonuçları
elde eden kuruluşların tanınması ve performasının ödüllendirilmesi olarak değerlendirildi.
GOSBSAD
Kanbak, “Krizi fırsata dönüştüreceğiz”
14
Ödül töreni öncesinde Grand Yükseliş
Otel’in toplantı salonunda bir konferans
düzenlendi. Konferansta ilk konuşmayı
ev sahibi Kocaeli Sanayi Odası Başkanı
Yılmaz Kanbak yaptı. Kanbak, konuşmasında yaşanan ekonomik krize değinirken,
EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ
“Kriz nereden çıktı demeyin. Biz bu krizi
fırsata dönüştüreceğiz. Kriz nasıl olsa bir
gün bitecek. Kurumsallaşma çalışmaları başlayacak. Bu süreçte biraz aklımızı
kullanacağız” dedi. Yarışma hakkında da
bilgi veren Kanbak, 80’in üzerinde katılım
değerlendirdiklerini, bir sonraki yarışmada Kocaeli’deki tüm firmaların müracaat
etmesini istediğini belirtti. Kanbak, “Bu
bir yarışma değil, rekabettir” diyerek sözlerini tamamladı.
Hisarcıklıoğlu: “Kocaeli’de
her şey pozitif
KSO Başkanı Yılmaz Kanbak’ın konuşmasının ardından TOBB Başkanı Rifat
Hisarcıklıoğlu kürsüdeki yerini aldı. Hisarcıklıoğlu, “Birliğimize bağlı toplam 360
oda var. Kocaeli ilk üyelerden biridir ve
birçok ilke imza atmıştır. Türkiye’de geçtiğimiz yıl 45 bin yeni şirket kuruldu, bu yıl
ise bu sayı yüzde 7 azalarak 42 bine indi.
Kocaeli’nde ise geçtiğimiz yıl 934 yeni şirket kurulurken, bu yıl yüzde bir artış göstererek 938’i bulmuştur. Bu demek oluyor
ki, Türkiye Cumhuriyeti genelinde umutsuzluk varken, Kocaeli’nde her şey pozitif
“Günümüz dünyasında, küresel rekabetteki
artış, işletmeleri değişime rekabet koşullarına hızla uyum sağlamaya imkan veren yalın
organizasyon yapısı oluşturmaya ve kendilerine rekabet gücü sağlayacak stratejik yönetim anlayışı ve yöntemlerine yönlendirmektir. Bugün başarılı kuruluşlar, modern
yönetim anlayışlarını ve yöntemlerini rekabet avantajı yaratarak karlı sonuçlara dönüştürebilen firmalar olarak tanımlanıyor.
Bulunduğunuz sektörde, rekabet edebilmek
için, iş sonuçlarınıza göre firmanızı konumlandırmanız ve sektörünüzde size avantaj
sağlayan ve iyileştirme yapmanız gereken
yaklaşımları tespit etmeniz gerekmektedir.”
n
erforma
el P
ör
GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ I EKİM-KASIM-ARALIK 2008
GOSBSAD
Yılmaz Kanbak
kt
Kobi Kategorisinde Gıda Sanayi Sektörü
Çağla Çikolata San. ve Tic. Ltd. Şti. Mikdat
Beyazpınar, Petrol ve Sınai Gazlar Sanayi
Sektörü Koçak Petrol Ürünleri San. ve Tic.
Ltd. Şti. Gebze Şubesi Yusuf Koçak, Plastik
ve Kauçuk Ürünleri Sanayi Sektörü El-Se
8
Toplantıda konuşmaların ardından ödül
törenine geçildi. Jüri üyeliğini KalDer Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ali Rıza
Kaylan, Kocaeli Sanayi Odası Genel Sekreteri A. Hamdi Doğan, Kocaeli Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Zerrin Aladağ,
Pricewaterhouse Coopers ortaklarından
Orhan Cem, Sabancı Üniversitesi Yönetim
Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr.
Can Akkan, CNN Türk Ekonomi Müdürü
Emin Çapa ve TÜSİAD Baş Ekonomisti Dr.
Ümit İzmen’in yaptığı “Sanayi Kuruluşları Sektörel Performans Değerlendirme
Organizasyonu”nda kategorilerine göre
ödül alan firmalar ve firma temsilcilerinin
isimleri şöyle:
s
ğerlendirm
De
e
20 0
Ödüller verildi
Kablo ve Plastik San. A.Ş. Osman Seçil,
Yapı ve Yapı Malzemeleri Sanayi Sektörü
Vitra Küvet San. ve Tic. A.Ş. Zeki Birlik,
Metal Ana Sanayi Sektörü Altaş Alüminyum İmalat San. ve Tic. A.Ş. Hasan Tahsin
Tuğrul, Metal Sanayi Sektörü Mes Makina
Elektrik Kimya San. A.Ş. Ali Rıza Yelsel,
Taşıt Araçları ve Yan Sanayi (Lastik Sanayi) Sektörü Bosal Mimaysan Metal İşletme
San. A.Ş. İsmail Turfanda, Elektrik Makina
ve Cihazları Sanayi Sektörü An Kablo İletken Metal İnşaat San. ve Tic. Ltd. Şti. Ahmet
Şen, Makine Sanayi Sektörü Mass Arıtma
Sistemleri İnş. San. ve Tic. A.Ş. Sedat Soybay ödüllerini alırken, Ana Kimya ve Diğer Kimyasal Ürünler Sanayi Sektörü’nde
hiçbir firma, ödüle layık görülmedi. Büyük
İşletme Kategorisinde ise Gıda Sanayi Sektörü Kent Gıda Maddeleri San. ve Tic. A.Ş.
Ömer Taşçı, Ana Kimya ve Diğer Kimyasal
Ürünler Sanayi Sektörü Cognis Kimya San.
ve Tic. A.Ş. Selçuk Denizligil, Petrol ve Sınai Gazlar Sanayi Sektörü Tüpraş A.Ş. Yılmaz Bayraktar, Plastik ve Kauçuk Ürünleri
Sanayi Sektörü Novaplast Plastik San. ve
Tic. A.Ş. Bülent Mimaroğlu, Yapı ve Yapı
Malzemeleri Sanayi Sektörü Nuh Çimento
San. A.Ş. Hereke Şubesi Atalay Şahinoğlu,
Metal Ana Sanayi Sektörü Kroman Çelik
San. A.Ş. Kemal Saraç, Metal Sanayi Sektörü Kalibre Boru San. ve Tic. A.Ş. Şerif Ünan,
Taşıt Araçları ve Yan Sanayi (Lastik Sanayi)
Sektörü Ford Otomotiv San. A.Ş. Tuncay
Selçuk ve Elektrik Makina ve Cihazları Sanayi Sektörü Arçelik-LG Klima San. ve Tic.
A.Ş. İhsan Çatmaner ödül alırken, Makina
Sanayi Sektörü’nde hiçbir firma ödüle layık
görülmedi. Büyük Ödül Kobi Kategorisinde Vitra Küvet San. ve Tic. A.Ş. Zeki Birlik,
Büyük Ödül Büyük İşletme Kategorisinde
Ford Otomotiv San. A.Ş. Tuncay Selçuk
ödülleri aldılar. Ödül töreninin ardından
toplantıya ve törene katılanlar düzenlenen
kokteyle katıldılar.l
Se
bir görüntü çiziyor. Umarım her şey böyle
devam eder” diye konuştu.
15
GOSB’DAN
HABERLER
Türkiye’de ulusal marka
olan ve uluslararası
arenada da ilgiyle takip
edilen GOSB’u, 27 Kasım
2008 tarihinde Sırbistan
Sanayi ve Yatırımdan
Sorumlu Devlet Bakanı ve
Boşnak Lideri Süleyman
Ugljanin beraberindeki
resmi heyet ziyaret etti.
Sırbistan, GOSB
modelini uygulayacak
C
umhurbaşkanı Abdullah Gül’le
görüşmesinden sonra ikinci durağı GOSB olan Devlet Bakanı
Süleyman Ugljanin’in resmi heyetinde; Sırbistan Devlet Bakanı
Müşaviri Şemsuddin Kuçeviç ve Sırbistan
İstanbul Başkonsolosu Dragan Markoviç
yer aldı. Ülkesindeki siyasi ve ekonomik
gelişmeleri değerlendirmek üzere Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la görüşecek
olan Sırbistan resmi heyeti, Türkiye’yi Avrupa Birliği’nin önemli bir ülkesi olarak
görüyor.
GOSBSAD
GOSB Bölge Müdürü Güher Türker tarafından karşılanarak, GOSB ve Türkiye
ekonomisine ilişkin detaylı olarak bilgilendirilen Sırbistan resmi heyeti, Sırbistan’ın
önemli bölgesi Sancak’ta kurulması planlanan Organize Sanayi Bölgesi için GOSB’a
danışmanlık vermesi talebinde bulundu.
16
Altyapısı ve üstyapı hizmetleriyle, Türkiye Başbakanları ve Dünya Bankası tarafından örnek OSB olarak gösterilen GOSB’da,
Bölge Müdürü Güher Türker’in gerçekleştirdiği kapsamlı sunum sonrasında, projelerini hazırlayarak GOSB’a yeniden ziyarette bulunacaklarını kaydeden Devlet
Bakanı Süleyman Ugljanin, danışmanlık
hizmeti konusunda resmi talepte bulunacaklarını da belirtti.
EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ
Bakan Ugljanin, GOSB’daki temaslarıyla ilgili olarak “Sırbistan’dan bölgenize
GOSB modelini uygulamak idealiyle geldik. Temas kurduğumuz resmi makamlar
ve OSB’ler, örnek model olarak GOSB’u
ziyaret etmemizi önerdiler. GOSB’un bilgi ve tecrübelerinize ihtiyacımız vardı.
GOSB’dan çok etkilendik, her şey mükemmel ve olağanüstü. En kısa zamanda
projemiz ve resmi danışmanlık talebimizle
GOSB’a yeniden geleceğiz” dedi.
Devlet Bakanı Süleyman Ugljanin, GOSB
Bölge Müdürü Güher Türker’in GOSB ziyareti anısına verdiği anı tabağının ardından, GOSB’da olmaktan büyük mutluluk
duyduklarını ifade ederek, kendilerine
gösterilen yakın ilgi ve detaylı bilgilendirme için Güher Türker’e teşekkür etti.l
GOSB’DAN
HABERLER
Çevre OSB’ler
GOSB’da buluştu
Sorunların dile getirilmesi, çözümlerin
önerilmesi
ve
bilgi
alışverişinde
bulunulması
amacıyla,
Gebze
ve
yakın çevresindeki OSB’ler arasında
gerçekleştirilen toplantılara bir yenisi
daha eklendi. Toplantı, 16 Aralık 2008
tarihinde, GOSB Yönetim Merkezi ve
Sosyal Tesisleri’nde yapıldı.
O
SB Uygulama Yönetmeliği konusunun görüşüldüğü
toplantıya; Gebze Plastikçiler
OSB Yönetim Kurulu Başkanı
Osman Erkan, Sakarya I. OSB
Bölge Müdürü Şanlan Bayhan, Gebze Dilovası OSB Bölge Müdürü Serap Sehergül,
Gebze V Kimya OSB Bölge Müdürü Fatma
Börü ve Avukat Burak Sarıcı, Gebze IV
(İst. Makine İmalat San) OSB Bölge Müdürü Adem Ercan, İstanbul Tuzla Mermerciler OSB Bölge Müdürü Cemalettin Yiğit,
TOSB-TAYSAD OSB Bölge Müdür Yardımcısı Fuat Günel, Gebze Güzeller OSB
Çevre Mühendisi Figen Akdemir Kaya ile
İstanbul Boya ve Vernik OSB İmar Müdürü Müslüm Kutlu katılımda bulundular.
GOSB Bölge Müdürü Güher Türker’in ev
sahipliğinde gerçekleştirilen ve OSB yöneticilerinin yönetmelikle ilgili düşüncelerini paylaştıkları toplantı sonrası, GOSB
Restoranı’nda düzenlenen akşam yemeğine geçildi.
Toplantıya katılım gösteren tüm OSB Yöneticileri, OSB’ler arasında bilgi akışını
güçlendirmenin önemini vurgulayarak, bir
sonraki toplantıda bir araya gelmek üzere
GOSB Bölge Müdürü Güher Türker’e teşekkürlerini ilettiler.l
Tır parkı hizmet tesisleri
alınarak kullanıma açılacak duruma geldi. Halen altyapı ve sıcak su/doğalgaz
bağlantıları devam eden yapıda bir kafeterya, mutfak, ofisler, WC ve duşlar ile
depo alanı bulunuyor.l
GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ I EKİM-KASIM-ARALIK 2008
GOSBSAD
P
etrol Ofisi tarafından akaryakıt
istasyonu inşaatına hız verilerek TIR Parkı Alanı’nın canlılık
kazanması hedefleniyor. TIR
Parkı, fiilen kullanıma açılarak
GOSB sanayicilerine hizmet eden, TIR ve
servis araçlarının bölge içindeki yollarda
bekleme yapmamaları için kullanımı teşvik edilen bir alan haline gelmiş bulunuyor. TIR Parkı alanında park yapan araçların şoförlerine yönelik olarak bu alanda
bir de hizmet tesisi oluşturuldu. Prefabrik
Yapı A.Ş. tarafından inşaatı tamamlanan
tek katlı bina inşaatı 21 Kasım’da teslim
17
GOSB’DAN
HABERLER
GOSBSAD
GOSB Yönetim Kurulu
Başkanı Yücel Güngör,
Habertürk televizyon
kanalında yayınlanan
Sektör Dosyası
programına katılarak,
ekonomik krizin GOSB’a
yansımaları konusunda
açıklamalarda bulundu.
Tamer Coşkun’un
hazırlayıp sunduğu
canlı yayına, İzmir
OSB Yönetim Kurulu
Başkanı Hilmi Uğurtaş ve
İskenderun OSB Yönetim
Kurulu Başkanı Bülent
Bozdoğan telefonla
bağlanarak, bölgelerinin
kriz durumuna ilişkin bilgi
aktardılar.
18
OSB’ler sorunlarını
aktardılar
G
OSB’un karma OSB yapısı nedeniyle, ekonomik krizin Türkiye
genelindeki durumu tam olarak
yansıtmadığını belirten GOSB
Başkanı Yücel Güngör, bununla
birlikte GOSB’da otomotiv sektörüne bağlı üretim gerçekleştiren sanayi işletmelerinin krizin yoğun olarak etkisi altında olduğunu belirtti. Krizin GOSB’a etkilerini
sanayinin en önemli iki girdisi olan doğal
gaz ve elektrik kullanımındaki rakamlarla
ortaya koyan Başkan Yücel Güngör, geçtiğimiz ay doğalgaz kullanımının, 2007
yılı Kasım ayına göre yüzde 28,1 oranında
gerilerken; benzer şekilde elektrik kullanımının yüzde 11.8 oranında düşüş gösterdiğini belirtti.
Güngör, doğalgaz tüketiminin 1-17 Aralık
2008 dönemi itibariyle ise, geçtiğimiz yılın
aynı dönemine göre yüzde 46.8 oranında
gerilediğine dikkat çekti. 1-19 Aralık 2008
dönemindeki elektrik kullanımındaki düşüşün, geçtiğimiz yılın dönem kıyaslamasıyla yüzde 26.2 oranında gerçekleştiğini
belirtti. Ekonomik krizin etkisini artırarak
devam edeceği görüşünü belirten GOSB
Başkanı Yücel Güngör, şu açıklamaları
yaptı: “Özellikle otomotivde siparişlerin 3
ay önceden alınması nedeniyle yansımasını 3 ay sonra yaşadık. Bu konuda hükümetin tedbir almasını bekliyoruz. Geçtiğimiz
EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ
yıl, 15 milyar doları ana sanayi, 7 milyar
doları yan sanayiye ait olmak üzere 22
milyar dolar ihracatla Türkiye ekonomisinin lokomotifi konumunda olan otomotiv
sektöründe, 30 milyar dolar olan 2008 yıl
sonu hedefine ulaşılması mümkün görünmemektedir. Kriz vardır ve omuzlarımıza
çökmüş durumdadır. TAYSAD OSB gibi
ihtisas bölgelerinde durum çok daha kötüdür. Her üretilen araçtan yüzde 60-120
oranında vergi alan hükümetimiz, bu büyük ortağının çökmemesi için elinden geleni yapmalıdır. Hükümetten beklentimiz,
nakdi para yardımı değil; belirli bir süre
için bazı vergilerde indirime gidilmesi yönündedir…
İşten çıkarmalar devam etmektedir ve bu
durum en fazla sanayiciyi üzmektedir.
Üretimdeki ciddi oranlardaki gerilemeye
bağlı olarak vardiyalar düşer, üretim durur, kredi limitlerimiz dondurulurken, en
son çare olarak tensikatlar gündeme gelmektedir. Sanayici, sürekli yatırım yapması nedeniyle, iddia edildiği şekilde parası
olan konumunda değildir.”
Canlı yayına telefonla bağlanan İzmir
OSB Başkanı Hilmi Uğurtaş, bölgesinde
şiddetli hissedilen kriz sonucunda 17 firma kapanırken, istihdam kaybının 3 bin
500 çalışan olduğunu bildirdi. Uğurtaş,
tüm sektörlerin faaliyet gösterdiği karma
OSB konumundaki İzmir OSB’de, krizden
ağırlıklı olarak otomotiv, makine, tekstil
sektörlerinin etkilendiğini kaydederken,
önümüzdeki aylarda krizin şiddetinin artmasına yönelik endişelerini dile getirdi.
İskenderun OSB Yönetim Kurulu Başkanı
Bülent Bozdoğan da, krizi diğer bölgeler
gibi derinden yaşadıklarını belirterek,
demir-çelik sektöründe özellikle doğalgaz
ve elektriğe yapılan zamlardan son derece
olumsuz etkilendiklerini bildirdi. Geçen
yıla göre yüzde 30 oranında gerileyen üretime bağlı olarak vardiyaların düştüğünü
belirterek, önümüzdeki yıldan umutlu olmadıklarını kaydetti.l
Motor kullanımına ilişkin olarak Siemens,
Arçelik firma temsilcileri tarafından yapılan sunumlarda, elektrik motor sistemlerinde sağlanacak enerji tasarrufuna ilişkin
çarpıcı rakamlar ortaya konuldu.
Toplantıda, Türkiye’nin temel hedefinin;
birim milli gelir başına tüketilen enerjinin
2020 yılına kadar en az yüzde 15 oranında
azaltılması olarak açıklanırken “Bu hedef,
aynı enerji ile daha fazla üretimin önünü
açacak, enerji yatırım ihtiyaçlarımızı ve
ithalat bağımlılığımızı azaltacak, ayrıca
temiz çevrenin korunmasına önemli katkılarda bulunacaktır” denildi.
HABERLER
G
OSB Yönetim Kurulu Başkanı Yücel Güngör ve Bölge
Müdürü Güher Türker’in yer
aldıkları toplantının ilk gününde gerçekleştirilen “Enerji
Verimliliği Motor Hareketi Bilgilendirme”
oturumuna katılan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, konuşmasına
OSB’lerin Türkiye için öneminin yadsınamayacağını ve OSB’lerin önüne çıkacak
engellerin aşılması için hep birlikte gerekli
düzenlemelerin yapılabileceğini vurgulayarak başladı. ENVER Motor Hareketi
konusunda kapsamlı bir bilgilendirme
sunumu gerçekleştiren Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Güler, bakanlığının jeotermal, güneş, rüzgar alternatif enerjileri
konusundaki yenilikçi uygulamaları ve
projeksiyonlarını aktardı.
GOSB’DAN
Çevre Bakanı’ndan
OSB’lere destek sözü
OSB Üst Kuruluşu OSB Yöneticileri Bilgilendirme Toplantısı, 218 OSB Başkan ve Temsilcileri ile OSBÜK Yönetim Kurulu Üyelerinin katılımıyla, 18-19 Aralık 2008
tarihlerinde TOBB toplantı salonunda gerçekleştirildi. Tam gün süren toplantılarda; Enerji Verimliliği ve
Elektrik Motor Sistemleri, Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Uygulamaları ile Prim Teşvikleri konuları yanı sıra OSB Kanunu yönetmelikleri ele alındı.
doğal gaz toptan satış ve bölge içi işletme
hizmetlerine karşılık yüzde 1 oranındaki
iskonto oranını kaldırma kararını değerlendiren OSBÜK Başkanı Mahmut Yılmaz,
böyle bir yanlış tutumun OSB’lere ve Türkiye ekonomisine açacağı yaraya dikkat
çekti.
Bilgilendirme toplantısında, OSB Yöneticilerine 5510 sayılı Kanuna Göre Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Uygulamaları ve Pirim Teşvikleri konusunda da
bilgilendirme yapıldı. Ayrıca, 5807 sayılı
OSB Kanun ile 4562 sayılı OSB Kanunu’nda
9 madde ile değişiklik yapılması nedeniyle
söz konusu değişikliklerin OSB Uygulama
Yönetmeliği’ne geçirilmesi ve uygulamada
yaşanan sıkıntıların, yönetmeliğin tamamında düzenlemeye gidilerek çözümlenmesi için OSB Yöneticileri görüş ve önerilerini dile getirirken, öneri dosyalarını
OSBÜK temsilcilerine ilettiler.l
GOSBSAD
OSBÜK Başkanı Mahmut Yılmaz ise konuşmasında, OSB’lerin mevcut fiziki durumuna ilişkin bilgi verirken, özellikle Türkiye genelinde enerji tüketimi açısından
OSB’lerin sahip olduğu büyük paydayı
rakamlarla özetleyerek önemine değindi.
Mahmut Yılmaz, OSB yönetimlerinin tek
amacının ideal tanımlarına yakışır şekilde
sanayicisine hizmet vermek olmasından
hareketle, OSB’lerin önüne çıkarılan engellerin kaldırılmasını istedi.
19
Özellikle BOTAŞ’ın OSB’lere uyguladığı
GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ I EKİM-KASIM-ARALIK 2008
GOSB’DAN
HABERLER
GOSB, Entegre Yönetim
Sistemi Belgesi alma yolunda
GOSB’da yaklaşık 7
ay önce başlanan, ISO
9001 Kalite Yönetim
Sistemi, ISO 14001 Çevre
Yönetim Sistemi ile
OHSAS 18001 İş Sağlığı
ve Güvenliği Yönetim
Sistemlerinin entegre
olarak kurulmasına ilişkin
çalışmalar tüm hızıyla
devam ediyor.
H
er kuruluş faaliyet gösterme
şeklini geliştirmek ister. Bu, pazar payını büyütmek veya maliyetleri azaltmak anlamına gelebileceği gibi riski daha etkili bir
biçimde yönetmek veya müşteri memnuniyetini artırmak şeklinde de olabilir. Kalite yönetimi sistemi, seçtiğiniz her alanda
performansı izlemeniz ve artırmanız için
gereken çerçeveyi size sağlar.
GOSBSAD
Entegre Yönetim Sistemleri; yönetim sistemlerinin tek çatı altında toplandığı ve
gereklerin aynı anda karşılandığı bütünsel
uygulanan sistemlerdir.
20
Müşterisine ve ürün kalitesine verdiği
önemi ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemi
uygulayarak vurgulayan firmalar, çevreye
ve çalışanlarına olan duyarlılıklarını ISO
14001 Çevre Yönetim Sistemi ve OHSAS
(TS) 18001 İş Sağlığı ve Güvenliği Sistemini, Gıda Güvenliğine duyarlılıklarını ise
HACCP (ISO 22000)’i uygulayarak göstermektedir. GOSB, geçmişten beri süre
EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ
gelen “en iyisini yapma” anlayışı ve yenilikçi, dışa dönük bakış açısıyla, yürüttüğü
her faaliyette mevzuata uygun ve müşteri
beklentilerini ön planda tutacak şekilde
hareket ederek katılımcılarını GOSB’da
olmaktan dolayı ayrıcalıklı hissettirmeyi,
insana ve çevreye olan duyarlılığını ortaya
koymayı amaçlamaktadır.
GOSB’da katılımcılara verilen yemek üretim hizmetinin kalitesi, hijyen standartlarına uygunluğu ve güvenliliğinin belgelenmesi amacıyla 2006 yılında ISO 22000
belgesi alınmıştır. GOSB’un bu konudaki
politikası; eğitimli personeli ile hammadde temininden sunuma dek her aşamada
gerekli tüm kontrolleri yaparak, beslenme
kurallarına uyumlu, hijyenik ortamlarda,
insan sağlığına zarar vermeyen güvenilir
yemekler üretmektir. GOSB için, gıda güvenliği yönetim sistemi şartlarının gereklerini sağlamak, etkinliğini sürekli iyileştirmek vazgeçilmez bir unsurdur.
GOSB’da, yemek üretiminde olduğu gibi
İlk aşamada, GOSB’un kalite, çevre, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili mevcut sistemleri,
referans alınan standartların gereklilikleri
göz önüne alınarak incelenmiş ve durum
tespiti yapılmış, çalışanlara yönelik olarak
da, kurulacak sistemler konusunda bilinçlendirilmeleri ve sistemin kurulmasına ve
yaşatılmasına katkı sağlayabilmeleri amacıyla eğitimler verilmiştir. Bu çalışmaları,
oluşturulan aksiyon planı doğrultusunda
yasal gereklerin belirlenmesi ve eksiklerin
giderilmesi takip etmiştir. Çalışanların İş
Sağlığı ve Güvenliği konusunda bilinçlendirilmesi, bunun sonucu olarak da sağlıklı
bir iş ortamının sağlanması hedefi doğrultusunda, tüm çalışanlara İş Sağlığı ve Güvenliği Temel Eğitimi, ilgili personele de
İlk Yardım eğitimi aldırılmış, düzenlenen
firma içi eğitimlerle de çalışanların entegre yönetim sisteminin birer parçası olarak
sistem hakkında bilgilenmeleri ve sisteme
adaptasyonları sağlanmıştır.
Hedefimiz; 2009 yılı başında ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemi, ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi ve OHSAS 18001 İş Sağlığı
ve Güvenliği belgelerini almak, kurulacak
entegre yönetim sistemi ile, katılımcılarımızın bugünkü ve gelecekteki ihtiyaç ve
beklentilerini en üst düzeyde karşılamak
ve hatta aşmak, yasal gereklerin tümüyle
sağlandığı hızlı ve kaliteli hizmetler sunmak, bu hizmetleri verirken de çevreye ve
insana karşı duyarlılığımızı her zamanki
gibi en ön planda tutmak ve Türkiye’de
tüm bu belgelere sahip bir kaç OSB’den
biri olmaktır.l
GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ I EKİM-KASIM-ARALIK 2008
GOSBSAD
verilen tüm hizmetlerde geçerli kalite standartlarını yakalamak amacıyla entegre yönetim sistemi kurulması hedeflenmiş ve
bu amaçla danışmanlık hizmeti alınarak
çalışmalar başlatılmıştır.
21
DOSYA
KÜRESEL GELECEK
Küresel kriz
nasıl doğdu?
GOSBSAD
T
22
üm dünya
piyasalarını sarsan,
finans sektörünün
kurallarını yerle bir
eden, hatta dünyanın
en zenginleri listesini
bile değiştiren global
kredi krizi, dünyanın
yaşadığı en geniş ölçekli krizlerden biri olmanın
yanı sıra nedenleri, sorumluları ve çözümleri en çok tartışılan
krizlerin başında geliyor hiç kuşkusuz.
Independent gazetesinde yayınlanan bir
makalede, krize yol açan etkenler 20 ayrı
başlık altında ele alınıyor. Krizin oluşmasında rol oynayanlar arasında Çin’den aç
gözlü bankacılara, eski ABD Başkanı Bill
Clinton’dan İngiltere eski Başbakanı Margaret Thatcher’a kadar bir çok kişinin, ül-
EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ
kenin ve faaliyetin
adı geçiyor.
İşte krizin 20
nedeni:
1. Çin: Çin Yuanı düşük tuttu,
döviz rezervi artınca Batı’ya borç
verdi. Bu nedenle
faiz oranları düştü,
emlak balonu büyüdü.
2. Likidite balonu: Batılı ekonomilere ucuz para aktı. 2000’lerin başında ticaret fazlaları arttı.
3. Kar arayışları: Düşük faiz ve bol para
yatırımcıları riskli varlıklara yöneltti. Talep, fiyatları baskı altına aldı. Sub-prime
kredileri dönmedi, piyasa yıkıcı sonuç riskini keşfetti.
Küresel krizi aşmak için 6 yol
5. Borçlu satın almalar: Ucuz para dünya
genelinde borçlu satın almaları yaygınlaştırdı. Bankalar sahip oldukları mevduattan
daha fazla borçlandı.
6. Kurmak ve dağıtmak: Yüksek getirili
yatırım çılgınlığı bankaları mortgage alanında menkul kıymet varlıkları üretmeye
ve bunları yatırımcılara satmaya yöneltti.
Ancak bankalara güven çökünce kimse
borcun nerede olduğunu bulamadı. Bu
durum piyasalara müdahalelerin başlamasına neden oldu.
7. Alan Greenspan: Greenspan piyasalar
çöktükçe faiz indirimini kullanarak balonu iyice şişirdi. Şimdi piyasaların güvenini
sağlayabilmek için çok daha büyük faiz indirimleri gerekiyor.
8. Demokratlar: Demokrat Başkan Bill Clinton, ticari ve yatırım bankacılığının ayrılmasını sağlayan Glass-Steagal yasasının iptaline onay verdi. Demokratlar Fannie Mae ve
Freddie Mac’te reformu engelledi.
9. Cumhuriyetçiler: Nobel ödüllü iktisatçı
Joseph Stiglitz’in 3 trilyon dolarlık savaş
olarak tanımladığı Bush’un Irak macerası
ABD ekonomisini çökertti. Borçlar hızla
arttı.
10. Düzenleyiciler: ABD, İngiltere ve İzlanda gibi ülkelerde finans sektöründeki
aşırılıkları dizginlemekte başarısız sonuçlar alındı. Finans merkezleri arasındaki rekabet de buna eklendi ve düzenleyicilerin
etkisi sınırlı kaldı.
11. Kredi derecelendirme kuruluşları:
Düzenleyiciler karmaşık yatırımcılara verilen kredilerin kalitesi konusundaki kararları Standard & Poors ve Moody’s gibi
kuruluşlara bıraktılar. Ancak riskli kredilere yüksek notlar verildi.
n Mali sistemi reformdan geçirmek
ve kalkınmayı sağlamak kararı alındı.
n Eylem planında mali sisteme
güveni yeniden tesis edebilmek amacıyla 31 Mart 2009’a kadar öncelikle
alınması gereken tedbirler sıralandı.
n Liderler maliye bakanlarından 5
hususta öneri paketleri hazırlamalarını istediler.
Buna göre bakanlar muhasebe kayıtları tam şeffaf ve uyumlu hale
getirmeli.
n Piyasaları güçlendirirken, sistemle ilgili risklerin azaltılması ve
şirketlerin yöneticilerinin maaşlarının gözden geçirilmesi konularında
maliye bakanları görevlendirilecek.
n IMF ve dünya bankası işleyişi
hızlandırılarak görev alanları genişletilecek. Kalkınmakta olan ülkelerin
IMF ve Dünya Bankası’nda görevleri daha geniş biçimde uygulama
alanına geçirilecek
Liderler
30
Nisan
2009’da
İngiltere’de tekrar bir araya gelecek
ve alınan kararların ne kadar hayata
geçirildiğini masaya yatıracak.
12. Mali Hizmetler Dairesi (FSA):
İngiltere’nin finans sektöründeki ana düzenleyici kuruluşu şu anda bankalar arasındaki bütün ilişkilere müdahil oluyor.
Ancak bunu yapmadığı için Northern
Rock’ın batmasını engelleyememişti.
13. Açgözlü bankacılar: Birçok bankacı kısa vadeli piyasa spekülasyonlarıyla
milyonlarca dolar kazandı. İşlemcilerin
yönetim kurullarındaki patronları onların
kumar oynamalarına da izin verdi.
14. Tüketiciler: İşlemcileri, banka patronlarını ve denetleyicileri suçlamak kolay ancak kimse tüketicileri çok yüksek faizlerle
ev almaya, Karayipler’de lüks tatil yapmaya ya da lüks ürünler almaya zorlamadı.
15. Margaret Thatcher: Piyasa ekonomisinin ateşli savunucularından Thatcher,
İngiltere’de mortgage piyasası üzerindeki
sınırlamaları hafifletip, insanların ev sahibi
olma tutkusunu körükledi.
16. Sübjektif Risk: Güçlü konumlarda bulunanların verdikleri yanlış kararlar sistematik risk tehlikesini daha da büyüttü.
GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ I EKİM-KASIM-ARALIK 2008
GOSBSAD
4. Sub-Prime krediler: Para bollaştı, düşük gelirliler ödeyemeyecekleri borçların
altına girdi. Krizin ana nedeni olarak gösterilen bu durum aslında buzdağının su
üzerindeki parçasıydı.
G-20 zirvesinin ardından liderler
küresel finans krizini aşmak için 6
karar aldı. Washington’da yapılan
G-20 zirvesinde dünya liderleri ev
sahibi ABD ile dünya mali krizinin aşılması için etkin biçimde birlikte çalışma kararı aldı. Zirvenin
sonuç bildirisinde Türkiye’nin de
bulunduğu G-20 liderleri, IMF ve
Dünya Bankası’nda reform yapılması için anlaştı. Zirvede konuşan
ABD Başkanı George Bush, “Şimdiye dek gereken önlemler alınmamış olsaydı 1929-1930’un Büyük
Bunalımı’ndan beter mali krize
dünya girebilirdi” dedi. G-20 liderleri dünya mali krizinin aşılması
için 6 yol belirledi:
23
DOSYA
KÜRESEL GELECEK
17. Gordon Brown: İngiltere tarihindeki
en büyük emlak patlaması onun döneminde gerçekleşti. Ancak artan bütçe açığının
da etkisiyle yanlış kararlar aldı. Tony Blair
de bunları seyretti.
18. Hesaplama sistemi: Düzenli kâr-zarar
hesabına dayalı muhasebe sisteminin şirketlere açıklık getirmesi amaçlanıyordu.
Ancak bankaların çoğunun varlığı için piyasa olmaması bankaları yoğun bir şekilde
zarar yazmaya itti. Bu da onlara duyulan
güveni azalttı.
19. Basel 2: Basel 2 banka sermayesi kuralları bankaların yeterli miktarda likiditeye
sahip olmaları konusunda gerekli etkiyi
yaratmadı. Northern Rock ve Bradford &
Bingley sermayeye ilişkin koşulları karşılamışlardı ancak bu tasarruf sahiplerinin
paniğini önlemeye yetmedi.
20. Emlak komisyoncuları: Onlar sadece
işlerini yapıyordu. Ev sattılar ve kimse onları sevmedi.
“Toparlanma olmazsa,
Büyük Buhran’ı ararız”
1987’deki ‘kara pazartesi’yi önceden tahmin etmesiyle tanınan ve Dr. Doom olarak
bilinen ünlü yatırımcı Marc Faber, önümüzdeki üç ayda borsalarda ralli yaşan-
GOSBSAD
IMF Baş Ekonomisti:
“Düzelme 2010'dan itibaren”
24
Uluslararası Para Fonu IMF’nin
başekonomisti Olivier Blanchard,
küresel mali krizin daha da kötüleşeceğini söyledi. Olivier
Blanchard, bir İsviçre gazetesine verdiği mülakatta, geleceğe
yönelik karamsar bir tablo çizdi
ve durumun ancak 2010’dan itibaren düzelebileceğini vurguladı.
Olivier Blanchard, IMF’nin son iki
haftada elindeki 250 milyar doların
beşte birini harcadığını söyledi; Likidite sorununun, IMF’nin tek başına
altında kalkamayacağı kadar önemli
bir problem olabileceğine işaret etti. IMF
başekonomisti, merkez bankalarına da faiz
oranlarını düşürmeleri çağrısı yaptı.
EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ
masını bekliyor. CNBC Europe’a konuşan
Faber, altın, emlak ve şirket bonolarını
akıllı yatırım alternatifleri olarak değerlendirdi. Faber şunları söyledi: “Şu anda
hisse senetleri ve emtia fazlasıyla satılmış,
dolar ve ABD hazine bonoları fazlasıyla
alınmış durumda. Devlet müdahaleleri piyasalardaki dalgalanmayı tetikledi. Özel
sektörde servet kaybı, hükümet ve merkez
bankaları tarafında ise mali açıkların büyümesi söz konusu. Enjekte edilen likidite, borsalarda gelecek üç ayda deflasyon
korkusundan çok bir ralliye neden olacak.
Nereye yatırım yapılabilir?
Riskli varlıkları elden çıkaran finansal kurumların elinde bol nakit var. Yüksek getirili şirket bonoları doğru bir yatırım alternatifi. Hisselerde ise temettü azalacak.
Hisse senetleri kısa vadede ralli yaparsa
altın değer kaybedebilir. Ancak, altın arama şirketlerinin hisse senetleri bu yükselişe dahil olacak. Tarım arazilerine, altın
gibi hammaddelere ve gayrimenkule yatırım yapmak akıllıca olur.
Ralli olmazsa...
Şu anda hisse senetlerindeki değer kaybı
30 trilyon dolar. Buna emlak, emtia ve işletmelerin zararlarını eklersek kayıp 100
Derviş’e göre krizden alınacak ders: Tasarruf
BM Kalkınma Programı Başkanı Kemal
Derviş, “Ekonomik krizden belki ders olarak
alınabilecek en önemli konu, mümkün olduğu kadar ulusal tasarrufları arttırmak, yatırımların büyük bölümünü ulusal tasarrufa
dayandırmak” dedi. 29 Kasım-2 Aralık 2008
tarihleri arasında Katar’ın başkenti Doha’da
düzenlenecek uluslararası kalkınma toplantısıyla ilgili olarak düzenlenen basın toplantısına katılan Birleşmiş Milletler Kalkınma
Programı (UNDP) Başkanı Kemal Derviş,
toplantının ardından yaptığı değerlendirmede, BM’nin Doha’daki toplantıda 2009 yılında genel olarak dünya ekonomik büyümesiyle
ilgili olarak öngörüsünü açıklayacağını, o
yüzden bugün ekonomik büyümeyle ilgili rakamlar vermenin doğru olmayacağını söyledi.
UNDP Başkanı Derviş, “Hiç kuşkusuz ciddi
bir yavaşlama yaşıyoruz, bu tabii zengin ülkelerde başladı, fakat bütün dünyayı şu anda
etkiliyor” dedi.
trilyonu buluyor. İstatistiki olarak hisseler
1987’dekinden daha çok satılmış, eğer ralli
olmazsa Büyük Buhran’dan daha kötü bir
duruma gelebiliriz.
İngiltere’de dünya çapında bir durgunluk
yaşanacak” dedi.
Çin ABD’den kötü olabilir
Ayrıca, bu durgunlukta ekonomisinin yüzde 77’si kişisel harcamalardan oluşan ABD,
Çin’den ithalatını azaltırsa, Çin için durum
ABD’den daha vahim olabilir.”
Piyasa kahini Roubini:
“Dünya en az iki yıl duracak”
Küresel kredi kriziyle ilgili yaptığı isabetli tahminlerle tanınan ekonomist Nouriel
Roubini, dünyanın ciddi bir resesyon riski altında olduğunu ve resesyonun en az
iki yıl sürebileceğini söyledi. New York
Üniversitesi’nde Ekonomi Profesörü olan
Nouriel Roubini, tüm dünyada ekonomik durgunluk bekliyor. CNBC Europe’a
konuşan Roubini, “Sadece ABD’de değil,
Avrupa, Japonya, Kanada, Yeni Zelanda ve
BM Kalkınma Programı
Başkanı
Derviş şöyle devam etti: “Her ne kadar zengin ülkelerde herhalde negatif bir büyümeye
tanık olacaksak da, gelişmekte olan ülkeler
ve özellikle Doğu Asya’daki ülkeler bir yavaşlamayla karşı karşıya, ama buna rağmen
büyümeleri devam ediyor. Bu bütün dünyadaki ekonomilerin birbirlerine bağlı olduğunu
gösteriyor, fakat aynı zamanda çok yüksek
ulusal tasarruf oranlarına sahip ve dolayısıyla yatırımlarını ulusal tasarruflarıyla finanse
eden ülkelerde büyümenin daha az yavaşlayacağı ve zor duruma rağmen devam edeceğini
gösteriyor.”
ABD’de iki yıl daha durgunluğun süreceğini tahmin eden Roubini, işsizlik oranının
da yüzde 8.5-9 seviyelerine tırmanacağı
görüşünde. Ünlü ekonomist, emtia fiyatlarında da yüzde 20 düşüş öngördü.
Roubini Japonya’da 10 yıl süren durgunluk süreciyle ABD’nin içinde bulunduğu
güncel ekonomik tabloyu karşılaştırdı.
Roubini, ABD ile beraber tüm gelişmiş ülkelerin durgunluğa gireceğini, gelişmekte
olan ülkelerin de risk altında olduğunu
ifade etti.
Ünlü ekonomist, ekonomik bölge olarak
da Asya ve Avrupa’nın ABD’ye göre daha
kötü konumlandığını belirtti. Nouriel Roubini kurtarma planı ve kredi krizine yönelik müdahaleleri de değerlendirdi ve bu
önlemlerin sorunları ortadan kaldırmadığından, etkilerinin de uzun ömürlü olmayacağını kaydetti.
Roubini şunları söyledi: “Durgunluktan
çıkarken büyümemiz potansiyelin o kadar
altında kalabilir ki, durgunlukta olmasak
bile öyleymişiz gibi geçebilir. Eğer finansal
sistem sakat kalırsa, eğer kredi piyasaları
büyümezse reel sektör ve emlak sektörüne
yeterli kredi sağlanamayacak.”
Nouriel Roubini
Ekonomist
Roubini’ye göre, dolara olan talep küreGEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ I EKİM-KASIM-ARALIK 2008
GOSBSAD
Borsalarda yükselişin lideri finans sektörü olmayacak. Bu hisseler 2007 öncesi
seviyelerine hiç geri gelmeyebilir. Ancak
Citigroup’inki gibi 55 dolardan 4 dolara
inen bir hisseye yatırım, sıfırlanmadan
önce yüzde 100 kazanç sağlayabilir.
Kemal Derviş
25
DOSYA
KÜRESEL GELECEK
sel emniyet arayışının yatırımcıları dolara kaydırmasından kaynaklanıyor. Ünlü
ekonomist açıklamasında ayrıca, ABD
ekonomisi için beklentisini durgunluk ve
deflasyonun birleşimi olarak özetledi.
Greenspan’den büyük itiraf
ABD Merkez Bankası Fed’in efsanevi eski
başkanı Alan Greenspan, ABD’yi ve dünyayı sarsan mevcut finans krizinin patlak
vermesinde kısmi sorumluluğu bulunduğunu kabul etti. Temsilciler Meclisi Denetleme ve Reform Komitesinin özel oturumunda konuşan Alan Greenspan, halen
süren finans krizini “yüzyılda bir meydana gelebilecek bir tsunami” olarak nitelendirirken, bundan sonrası için, Fed başkanıyken karşı çıktığı finans sektörüne bazı
denetimlerin getirilmesine destek verdi.
Greenspan, finans krizine yol açan
ABD’deki emlak krizi öncesinde bankaların ve finans kuruluşlarının, ödeme yapma
gücü bulunmayan çok fazla sayıda kişiye
emlak kredisi verirken, üstlenilen büyük
riskleri analiz edememesinden şoke olduğunu söyledi.
Komite başkanı Demokrat milletvekili
Henry Waxman, Greenspan’in, 1988-2006
yılları arasında Fed başkanı olduğu dönemde, “risk idaresi ve doğru fiyatlandırma” konularında piyasalara tam güven
duyduğunu defalarca vurguladığını hatırlatarak, “haksız mıydınız?” diye sordu.
Greenspan, “kısmen” diye yanıt verdi
Greenspan, bankalar, finans kuruluşları ve
hedge fonlarındaki çok bilgili ve deneyimli uzmanların, riskleri doğru belirlediği ve
bu çerçevede yatırımları doğru fiyatlandırdığı düşüncesinin hakim olduğunu, ancak
bunun yanlış çıktığını belirterek, “riskli
işlemlerin doğru fiyatlandırılamaması,
bu krizi hazırladı” dedi. Alan Greenspan,
bankaların ve finans kuruluşlarının bu hatayı nasıl yaptığına inanamadığını söyledi.
Greenspan, “Piyasa rekabetinin ve serbest
piyasaların bir temel taşı kırıldı. Bunun
nasıl olduğunu hala tam anlamıyorum”
dedi.
“Sistemin iyi çalıştığını zannediyordum”
82 yaşındaki Greenspan, bu durumda,
kendisinin ekonomiyi algılama modelinde
de bir “yanlışlık” olduğunu kabul etti ve
“40 yıldan fazla süredir bu sistemin iyi çalıştığını zannediyordum” diye konuştu.
Greenspan, kendi Fed başkanlığı sırasında
karşı çıktığı, mortgage sağlayan kuruluşlara özellikle sahtecilik konusunda denetim getirilmesi gerektiğini, komitede dile
getirdi.
Alan Greenspan, mevcut finans krizinde
işlerin ancak daha da kötüleştikten sonra
düzeleceğini, bu süreçte istihdam kaybının artacağını ve emlak piyasasının daha
aylarca istikrara kavuşmayacağını anlattı.
Bill Gates’in ‘insancıl
kapitalizm’ önerisine Kemal
Derviş karşı çıktı
Kendisini yoksullukla mücadeleye adayacak olan Bill Gates’in ‘insancıl kapitalizm’
önerisi tepki çekti. Derviş, ‘Sermayenin
değil, insanların hakim olduğu bir toplum
modeline inanıyorum’ diyerek bu teze
karşı çıktı
GOSBSAD
Temmuz ayında Microsoft’tan ayrılacak olan Bill Gates Dünya Ekonomik
Forumu’nda, ‘Kapitalizmi sadece zeginlere değil yoksullara da hizmet eder hale
getirmeliyiz’ dedi.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı
(UNDP) Başkanı Kemal Derviş ise Gates’in
‘insancıl kapitalizm’ önerisine karşı çıktı.
Kendisini yoksullukla mücadeleye adaya-
26
EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ
cak olan Gates’in ‘insancıl kapitalizm’ önerisi geniş yankı buldu. CNN Türk’ün sorularını yanıtlayan UNDP Başkanı Derviş, bu
öneriye sermayenin hâkimiyetini içerdiği
için karşı çıktı. Derviş, “Sermayenin değil,
insanların hâkim olduğu bir toplum modeline inanıyorum” dedi.
‘Gates kapitalizm diyor’
Dünya Ekonomik Forum toplantılarına
“Kapitalizmi sadece zeginlere değil yoksullara da hizmet eder hale getirmeliyiz”
sözleriyle damgasını vuran Bill Gates,
önümüzdeki on yılın tartışma konusunu
da yaratmış oldu. Bill Gates, yaratıcı kapitalizm adını verdiği bu yeni sistemle insancıl kapitalizm yaratmak istiyor.
Ancak Gates kapitalizmi hâlâ dünyadaki
en iyi sistem olarak görüyor. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Başkanı Kemal
Derviş ise ‘insancıl kapitalizm’ önerisine
karşı çıktı. Kemal Derviş’e göre kapitalizm
sermayenin hâkimiyeti demek. Derviş,
“Sermayenin hâkimiyetini bir toplum modeli olarak hiçbir zaman kabul edemem”
diye konuştu.
Süleyman Demirel: “Bugünkü sıkıntı, zengin ülkelerin krizi”
Dünya borsalarında olup biteni ‘Finans krizi’
olarak yorumlayan 9’uncu Cumhurbaşkanı
Süleyman Demirel, “Yaşanan finans krizidir. Bunun adı budur. Finansal krizin ikinci
safhası kredi krizi, üçüncü safhası ise ekonomik krizdir. Dünyada ekonomik kriz yoktur.
Bugünkü sıkıntı, zengin ülkelerin krizidir.
Sıkıntı parası pulu olan ülkelerin sıkıntısıdır” diye konuştu. Mevcut krizin finans krizi
seviyesinde önlenebilmesi halinde sorun olmayacağını kaydeden Demirel, “Kredi mekanizmaları düzeltilebiliyorsa sorun yok. Ama
düzeltilemezse sorun orada başlıyor” dedi.
“Finans krizi halledilemez ve mesele ekonomik daralmaya dönerse, dünya ticaretinde
azalma meydana gelir, dünya ekonomisi küçülür. İşsizlik ve işyerlerinin kapanması ile
devam ederse o zaman sorun başlar. Vatandaşlar, bankalara hücum edip tasarruflarını
bankalardan istemeye başlarsa, o zaman kriz
olur. Bu krizin olmaması için, dünyanın her
tarafında büyük gayretler var. Bir çok ülke
mevduatlara devlet garantisi verdi. Yaşanan
kriz psikolojik. Bunun çaresi bulunmadı.”
Akademik çevrelerin, ‘kapitalizmin alternatifi nedir’i tartışmaya başladığını vurgulayan
Süleyman Demirel, “Acaba liberal sistemin
yerine konulabilecek başka bir şey var da biz
mi yanlış yapıyoruz? Ben Türkiye’nin 80
yıllık tarihinin 50 yılında varım,
yanlış
bir yerde değiliz”
diye konuştu.
Demirel,
yeni akademik yılın
ilk dersine
şu sözlerle
devam etti:
‘Bize bir şey olmaz’ sözünün yaşanan finans
krizinde Türkiye’nin yerini tarif etmek için
doğru olmadığının önemle altını çizen Demirel şöyle konuştu:
‘Bize bir şey olmaz’ demek yanlış
Kriz dönemlerinde en tehlikeli şeyin panik
olduğunu vurgulayan Demirel, “Piyasaları
parasız bırakmayalım” çağrısında bulundu.
9’uncu Cumhurbaşkanı, “Kara bağlamak da
yanlış, bir şey olmaz demek de yanlış. Akıllı
olmak zorundayız” diye konuştu.
GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ I EKİM-KASIM-ARALIK 2008
GOSBSAD
“Bu doğru değildir. İnşallah olmaz ama
İngiltere’ye, Japonya’ya olduğu yerde bize
niye olmaz? Ne olabilir? Bunu kestirmekte
biraz zorlanıyoruz. Vatandaşın krizde kartlara olan borcu 115 milyar dolar oldu. Bankalar
halka ödeyin derse her şey olur. 436 milyar
dolar dış borç var. İçeriden dışarıdan ödeyin
diye sıkıştırırlarsa ne olur? Yine sıkıntıya gireriz. 43 milyar dolar ödeme açığı var. Yüzde
20 faiz vererek bunu buluyoruz. Bunu da bulamayabiliriz.”
27
DOSYA
KÜRESEL GELECEK
Serbest piyasa ekonomisini desteklediğini
söyleyen Derviş, buna rağmen denetleyici
kamu otoritesinin önemine işaret etti.
‘Devletin otoritesi önemli’
Derviş, ekonomik krizden zenginlerin değil yoksulların zarar gördüğünü söyledi.
Derviş, “Bugün ABD krize girerse büyüklerin yaşamları etkilenmeyecek dar gelirli
Amerikalının yaşamı etkilenecek” diye
konuştu. Demokrasilerde seçimin çok
önemli olduğunu belirten Kemal Derviş,
buna karşın seçimi kazananın diğer kurumlarla işbirliğine önem vermesi gerektiğini söyledi. Derviş ayrıca, “Seçimlerden
sonra kazanan ‘tamam artık ben istediğim
gibi davranırım, mademki seçimi kazandım ben yöneteceğim’ derse sağlıklı işlemez” dedi. Dünyanın artık ABD, Avrupa
ve Japonya’nın ekonomik hâkimiyetinde
olmadığını belirten Kemal Derviş, şu anda
yaşanan ekonomik bunalımın çok ciddi
olduğunu vurguladı. “Ekonomik krizlere
müdahale için yeni bir kurum oluşturmaya gerek yok” diyen Derviş, IMF ve Dünya Bankası’nın daha demokratik hale getirilmesini önerdi.
Bill Gates Davos’taki konuşmasında küresel krizi teknoloji ve insancıl bir kapitalizmin önleyeceğini savundu. Durgunluk
endişesiyle dalgalanma yaşayan küresel
GOSBSAD
“Dünyayı kumarhaneye çevirdiler”
28
Brezilya Devlet Başkanı Inacio
Lula da Silva, zengin ülkeleri,
dünyayı “devasa bir kumarhaneye” çevirmekle suçladı. Bu yıl
üçüncü kez düzenlenen ve Brezilya, Çin ile Hindistan liderleri zirvesinde konuşan Lula, mali krizle
ilgili olarak, “Biz, zengin ülkelerin meydana getirdiği krizlerin
kurbanlarıyız” dedi. Lula, “Bir
grup spekülatörün dünyayı devasa bir kumarhaneye çevirmesi ve
bize nasıl yönetmemiz gerektiğini
anlatmaları kabul edilemez” diye
konuştu. Hindistan’ın başkenti Yeni Delhi’deki toplantıda biraraya gelen ve yükselmekte olan piyasaları temsil eden ülkelerin
liderleri de zengin ülkelere yüklenerek, kendi ekonomilerini desteklemek üzere bölgesel ticareti geliştirme vaadinde bulundular.
EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ
piyasaların yeniden durulacağını belirten
Bill Gates, “Amerikan ekonomisi son 1015 yılda yeterince güçlendi. Tabii kristal
bir kürem yok, geleceği göremem. Ancak
teknolojik ilerlemeler ekonomik büyümeyi sürükleyecektir” diye konuştu.
Gates ne demişti?
Bill Gates Davos’taki konuşmasında şunları söylemişti: “Yeni bir kapitalizm gelişmekte olan dünyaya yarar sağlıyor.
Yoksullara yönelik projeler geliştirmek
zorundayız. Kapitalizm kâr ve yoksullara
yardımı birleştirmek zorundadır. Yaratıcı
kapitalizmde bir başka rol de hükümetlere düşüyor. Yarın kahve üreticileri için bir
proje başlatılacak. Böylece çiftçiler nasıl
daha fazla üretim yapabilir. Bu sağlanacak. Fakirler eğitim, sağlık ve teknolojiden
yeterince yararlanamıyor. Microsoft olarak
daha fazla insanın bilgisayar teknolojisiyle
buluşması için çalışıyoruz.”
Bill Gates konuşmasında fakir çiftçiler için
de tohum yardımı olarak 660 milyon dolar
daha yardım yapacaklarını duyurdu. Böylece Bill ve Belinda Gates Vakfı’nın tarım
yardımı 900 milyon dolara çıkmış oldu.
Gates temmuz ayında Microsoft’taki tüm
görevlerini bırakarak vakıfta çalışmaya
başlayacak.
Ünlü spekülatör “para sihirbazı”
Georges Soros ne dedi?
Tanınmış işadamı George Soros, dünya
piyasalarını alt üst eden finansal sarsıntıyı “60 yılın en kötü piyasa krizi” olarak
nitelendirdi. Krizin dolara dayalı kredilerde büyüme döneminin sonu anlamına
geldiğini savunan Soros, FED’nin artık bir
resesyonu engelleyemiyebileceğini de öne
sürdü.
George Soros, Financial Times gazetesinde yayınlanan “60 yılın en kötü piyasa
krizi” başlıklı makalesinde yaşanan krizi
ABD’deki konut piyasasında oluşan balondan kaynaklandığını yazdı.
“Mevcut finansal kriz ABD emlak piyasasında oluşan balondan kaynaklandı. Bazı
yönlerden bu, İkinci Dünya Savaşı’nın
bitmesinden bu yana 4 ila 10 yılda bir
yaşanan diğer krizlere benziyor. Ama bu
Mevcut krizin, uluslararası rezerv birimi
olarak dolara dayalı bir kredi büyüme döneminin sonu anlamına geldiğini kaydeden Soros, önceki dönemlerde ne zaman
kredideki büyümede sorun yaşanmış ise
finansal otoritelerin devreye girerek likidite enjekte ettiklerini ve ekonomiyi canlandırma yollarını bulduklarını belirtti.
Bunun kredinin daha çok büyümesini teşvik ettiğini belirten Soros, “Sistem o kadar
başarılı oldu ki insanlar, eski ABD Başkanı
Ronald Reagan’ın piyasa yerinin büyüsü,
ben ise piyasa köktendinciliği olarak adlandırdığım bu sisteme inandı. Köktendinciler, piyasaların dengeye eğilimli olduğuna
ve ortak çıkarlara, katılımcıların öz çıkarlarını gerçekleştirmeye olanak tanınması
ile daha iyi hizmet edileceğine inanıyorlar.
Bu açık ki yanlış bir değerlendirme çünkü
finansal piyasaların çökmesini engelleyen,
otoritelerin müdahalesi idi, piyasalar değil” diye yazdı.
“Büyümeyi resesyon takip etmeli”
George Soros, mevcut kredi büyümesini,
bazı yeni kredi araçlarının ve uygulamalarının sağlıksız ve sürdürülemez olduğu
için bir resesyon döneminin takip etmesi
gerektiğini savunurken de finansal otoritelerin ekonomiyi canlandırma kabiliyetinin,
dünyanın diğer ülkelerinin daha çok dolar
rezervini biriktirme isteksizliği nedeniyle
kısıtlandığını öne sürdü. Kısa bir süre öncesine kadar yatırımcıların, FED’nin daha
önce yaptığı gibi resesyonu önlemek için
ne gerekirse yapacağını umduklarını kaydeden Soros ancak “Şimdi ise FED’nin artık böyle bir şey yapabilme durumunda olmayabileceğini anlamaları gerekecek” diye
yazdı. Soros, gelişmiş ülkelerde bir resesyon artık pek önlenemez olmakla birlikte
Çin, Hindistan ve bazı petrol üretici ülkelerin çok farklı bir durumda bulunduğunu
belirterek mevcut finansal krizin küresel
bir resesyon yaratması olasılığının daha
düşük olduğunu da savundu. Buna karşın
Soros, “Tehlike, ABD korumacılığı dahil
olmak üzere, ondan kaynaklanabilecek siyasi gerilimlerin küresel ekonomiyi altüst
etmesi ve dünyayı bir resesyona veya daha
kötüsüne sürüklemesi olasılığı” yorumunu yaptı. Para sihirbazı olarak bilinen ünlü
spekületör Georges Soros, Financial Times
gazetesinde yayınlanan makalesinde mevcut finansal krizi, “60 yılın en kötü piyasa
krizi” olarak nitelendirdi. Soros, FED’nin
artık resesyonu engelleyemeyebileceğini
de savundu.
Dünyanın 3. zengini krizi yorumluyor
Dünyanın en zengin üçüncü adamı Meksikalı Carlos Slim, mevcut uluslararası mali
krizin, 1929’daki ekonomik buhrandan bu
yana en büyük kriz olduğunu söyledi.
Amerikalı Bill Gates ve Warren Buffet’ın ardından dünyanın üçüncü en zengin adamı
olarak kabul edilen Carlos Slim, Mexico’da
düzenlenen bir basın konferansında yaptığı açıklamada, bugünkü önlemler krizin
etkilerini azaltmaya yetmezse, piyasalardaki paniğin engellenemeyeceği uyarısında bulundu.
Bill Gates artık dünyanın en zengini değil!
Gates Artık dünyanın ikinci en zengin adamı. Bill Gates düşen hisse
senedi değerleri ile savaşıyor. Güncel ekonomik kriz dünyanın süper
zenginlerini de etkiledi. Forbes ekonomi dergisinin bildirdiğine göre
Bill Gates sadece Eylül ayı içerisinde
1,5 milyar dolar kaybetti. Böylece
Microsoft’un kurucusu en zengin
insanlar listesinde ikinci sıraya
düşmüş oluyor. Onun önünde ise
yatırımcı Warren Buffet var. Buffet
geçen haftalar borsalardaki düşüşe
rağmen mal varlığını 50 milyar dolardan 58 milyar dolara yükseltti. Üçüncü sırada ise Oracle’ın kurucularından Lawrence Ellison var. 25,4 milyar dolara sahip olduğu iddia ediliyor. Forbes’a
göre en büyük kaybı kumarhane ve gayrimenkul yöneticisi Sheldon Adelson yaşadı. Bir ay içerisinde 4 milyar dolar kaybetti.
GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ I EKİM-KASIM-ARALIK 2008
GOSBSAD
sonuncunun önemli bir farkı var. Mevcut
kriz, uluslararası bir para birimi olarak
dolara dayalı kredi genişlemesinin artık
sonuna gelindiğini gösteriyor. Periyodik
krizler şişme-boşalma döngüsünün parçasıydı. Ama bu sonuncusu 60 yıldan fazla
süren bir şişkinliğin zirve noktasını gösteriyor. Tehlike şudur: Amerikan korumacılığı dahil açığa çıkan siyasi gerilimler,
küresel ekonomiyi kesintiye uğratabilir ve
dünyayı ekonomik durgunluğa hatta daha
da kötüsüne sürükleyebilir.”
29
DOSYA
KÜRESEL GELECEK
Telekomünikasyon başta olmak üzere birçok alanda faaliyet gösteren dev şirketlere sahip Slim, “Daha önce görmediğim
bir mali kriz yaşıyoruz. Bunun etkilerini
azaltmak için önlemler mevcut, ama piyasalarda neden olduğu paniği azaltmak
için değil. Bu krizle, reel ekonomide etkileri mümkün olduğunca az olması için
deneyimlerimiz ve bildiklerimizle mücadele edebilmemizi dilemek gerekir” diye
konuştu.
Meksikalı iş adamı, bu açıklamalarını,
2006 Nobel Barış Ödülü sahibi “yoksulların bankacısı” Muhammed Yunus’un
mikro kredi kuruluşu Grameen Trust ile,
Meksika’da düşük faizli finansman sağlaması için 5 milyon dolarlık anlaşma imzaladığı sırada yaptı.
üretici-finans sektörü olarak aynı gemide olduğumuzu bilmeliyiz. Güvenimizi
kaybetmemeliyiz. Aramızda çok büyük
fikir ayrılıkları da yok. Önlemler bir bütün halinde yürürlüğe konursa etkisi daha
fazla olacaktır. Bunu yaptığımız takdirde
piyasalarda güven oluşacaktır. İç tüketimi
canlı tutmak çok önemli. Sokağa çıkıp harcamazsak firmalar üretimi düşürecek, o
zaman işten çıkarmalar artacak ve tüketim
daha da azalacak. Böyle bir kısır döngü
olur. Spekülasyon yapmamak lazım. Realist olmak lazım, pembe tablolar çizemeyiz. Soğukkanlılıkla, tedbirleri daha fazla
geciktirmeden alarak bu yolda devam etmeliyiz.”
Krize dayanıklı ülke Türkiye
Türkiye’de
küresel krizin yansımaları
Kürşad Tüzmen:
İhracat 2009’da yüzde 17 azalacak
Türk-Japon İş Konseyi’nin 16. ortak toplantısında konuşan Tüzmen, büyüme
oranlarının yeniden “şahlanması” için en
az iki yıl daha geçmesi gerektiğini; 2008
yılını ise 130 milyar dolar seviyesinde ihracatla kapatmayı beklediklerini belirtti.
Türk Lirası’nın normal değerine doğru
seyretmesi sonucunda, ithalatta gerileme
yaşanacağına işaret eden Tüzmen, bu doğrultuda ihracatın ithalatı karşılama oranının yüzde 70 seviyesine çıktığını belirtti.
Tüzmen, “Bu durumda sık sık eleştirilen
cari işlemler açığı ve ihracatın ithalatı karşılama oranına yönelik iyileşmeler olacak.
Buna karşın dış ticarette daralma söz konusu olacak” dedi.
GOSBSAD
TÜSİAD: KDV indirimi tüketimi
canlandırır
30
2001 krizinde ekonomisi ağır yara alan
Türkiye, ABD’den başlayan küresel krizde
dayanıklı kaldı. Krize neden olan mortgage ürünlerinin Türkiye’de yer almaması
nedeniyle bankacılık sisteminde ABD ve
Avrupa’dakine benzer sorunlar görülmedi.
Türkiye krize karşı henüz bir önlem paketi
açıklamadı. Hükümetin son dönemde aldığı tedbirler şöyle:
nMerkez Bankası piyasadaki döviz ve
TL likiditesini takip ederek gerekli enstrümanları devreye soktu.
nYurdışındaki ve yurtiçindeki varlıkları
ekonomiye kazandırmak amacıyla varlık
barışı yasası Meclis’ten geçti.
nHisse senedi kazançlarında yerli yatırımcılara uygulanan stopaj kaldırıldı.
nMevduat sigortasının kapsamını genişletme ve sınırını artırma konusunda, 2 yıl
süre ile Bakanlar Kurulu’na yetki alındı.
TÜSİAD Başkanı Yalçındağ, KDV indiriminin çok faydalı olacağını belirterek, “İndirimin tüketimi artırıcı etkisi olur” dedi.
Yalçındağ, tedbirlerin daha fazla gecikmeden bir paket halinde yürürlüğe konması
gerektiğini kaydetti.
nİmalatçı KOBİ’ler ile esnaf ve sanatkarlara yönelik 350 milyon YTL’lik sıfır faizli
kredi desteği paketi uygulamaya girdi.
Güven unsurunun önemine vurgu yapan Yalçındağ şunları söyledi: “Tüketici-
nIMF ile yeni stand-by anlaşması için görüşmeler başlatıldı.l
EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ
nVergi borçlarının 18 ay süreyle yüzde 3
faizle taksitlendirilmesi sağlandı.
DOSYA
KÜRESEL GELECEK
“Perakende büyürse,
Türkiye de büyür”
düşmeyen trendinden memnuniyetle izliyoruz.” dedi. Bülend Özaydınlı, bu dönemde olaylara kısa vadeli bakmak yerine
her zaman orta ve uzun vadeli bakmanın
yararını vurguluyor.
“Her ekonomik kriz sonrası mutlaka düzeltmeler olur”
GOSBSAD
32
Migros Türk
T.A.Ş. Yönetim Kurulu
Başkanı ve Murahhas
Azası Bülent Özaydınlı:
“Perakende büyürse,
Türkiye’de büyür. Perakende ekonomik büyümede kartopu etkisi yaratır.
Küresel krizi Türkiye için
fırsat olarak görebilmeliyiz. Biz Migros olarak tıpkı
1994-2001 krizlerinde
olduğu gibi yatırımlarımızı hızlandırıyoruz, ürkek
planlarla kendi potansiyelimizi daraltmıyoruz.”
M
igros Türk T.A.Ş Yönetim
Kurulu Başkanı ve Murahhas Azası Bülend Özaydınlı,
dünyada ekonomik krizin
yaşandığı bu zor günlerde
Migros olarak tıpkı 1994-2001 ekonomik
kriz dönemlerinde olduğu gibi kısa dönemli dalgalanmalardan etkilenmeden
yatırımlarını hızlandırdıklarını söylüyor.
Özaydınlı, “Ürkek planlarla kendi potansiyelimizi daraltmadan ekonomik tutarlılık ve program kararlılığı ile yatırımlarımızı hızlandırıyoruz. Enflasyonun etkisini
müşterilere hissettirmemek gayreti ile özverili davranışlar içerisinde olunmalıdır.
Olumsuz ekonomik verilere toplu savaş
açalım. Üretici, perakendeci, müşteri zincirinin, birbirlerini destekleyen, birbirlerine güvenen pozitif bir düşünce içerisinde
olma zorunluluğu vardır. Migros Türk’te;
bu anlayış çerçevesinde, müşterilerimizin
de bizim bu heyecanımıza paralel görüşlerimizi paylaştıklarını, satışlarımızın
EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ
Her ekonomik krizin sonrası mutlaka
düzeltmeler olmaktadır. Bugün dünya;
finansal piyasalarda yapılan hatalardan
dolayı ciddi bir ekonomik krizde. Ancak
sonuçta piyasalara da yüz milyarlarca
dolar enjekte ediliyor ve bu nakit sisteme
giriyor. Yanlış yapan bazı finans kuruluşları geçmişte elde etmiş oldukları aşırı
karların bedelini şimdi ödüyorlar ancak
sistemdeki oyuncuların el değiştirmesinden ve sistemde düzeltmelere gitmekten
başka olan bir şey yok. Tüketici güvenini
zayıflatacak psikolojik söylemlerden kaçınmalıyız. Böyle dönemlerde yatırımlarını kısmak yerine hızlandıranlar, tüketici
güveni oluşturulmasında yarar sağlarken,
kendileri de orta ve uzun vadede kazançlı
çıkacaklardır. Geçmişte tüketici güveninin
canlı tutulabildiği, yatırımların hızlandırıldığı dönemlerde yukarıya doğru uzun
vadeli iddialı hedeflere varılabildiğini hep
birlikte izledik.
“Yaşanan sıkıntılar, serbest piyasa ekonomisinin hatalı yorumlanmasından”
Özaydınlı global ekonomide yaşanan sıkıntıların kökeninde serbest piyasa ekonomisi teorisinin hatalı yorumlanması
olduğuna dikkat çekerek, “Sosyalizm de
Sovyetler Birliği rejimi tarafından hatalı yorumlanmış ve uygulanmıştı. Serbest
piyasa ekonomisinde eğer ekonomideki
oyuncuların finans kurumları dahil bildiklerince kontrolsüz ve yönlendirmesiz bir
ortamda özgür bırakılmaları durumunda
olabilecekleri hep birlikte dehşet ile izliyoruz.
1970’li yıllarda ülkemizin yeni sanayileşmeye başladığı dönemde Devlet’de ciddi
bir planlama anlayışı vardı. Devlet kamu
sektörü için emredici, özel sektör için yol
gösterici bir görev üstlenmişti. İşte şimdi
günümüzde de Devletin planlama anlayışını geliştirerek özel sektör için yol gösterici görevi yeniden üstlenmesi doğru
olacaktır diye düşünüyorum. Bu sözlerim
Devlet’in serbest piyasa ekonomisine müdahalesi şeklinde algılanmamalıdır. Devletin, teşvikler ile Türkiye’nin rekabet avantajı sağlayacağı sektörleri desteklemesi yol
gösterici olması gerekir.
En büyük ekonomik sorunumuz cari açık
ve bu açığın finansmanının sağlanması olduğuna göre zaman geçirmeden bu sorunu orta ve uzun dönemde hafifletecek geç
kaldığımız önlemleri daha da gecikmeden
almalıyız” değerlendirmesinde bulundu.
“Devlet, finans kurumları, reel sektör ve
perakende sektörü birlikte dünya ekonomik krizine savaş açarsa, olumsuzlukların kısır döngüsünü girilmez”
“Cari açık en ciddi ekonomik sorunumuz
olduğuna göre döviz girdilerimizi arttırıcı
önlemler peşinde olmalıyız. Türkiye’nin
iki önemli döviz kaynağı vardır. Birisi ihracat, ikincisi ise turizm. Her iki konuda
da ağırlıklı olarak piyasalarının durgunluğa girdiği Avrupa’ya bağımlıyız. İşte bu
zor pazarda Türkiye olarak rakiplerimizden daha iyi olmayı başarabilirsek, daralan pazarda pazar payımızı arttırabilirsek,
işte o zaman global krizi de fırsat haline
getirebiliriz” değerlendirmesinde bulunan
Özaydınlı, “Türkiye’mizin katma değeri
yüksek ürünlerin, düşük maliyet ile üretilmesini destekleyecek ekonomik politikalar
ile ihracatını arttırması, doğrudan yabancı sermayeyi Türkiye’ye çekmesi olasıdır.
Türkiye’mizin turizm sezonunun çok öncesinden tüm yılı kapsayan gezi ve tatil
programlarını Avrupa’da yapacağı ciddi
reklam desteği ile turizm gelirlerini de İspanya, Yunanistan gibi rakip ülkelerin pazarlarından pay alması hayal değildir.
Durgunluğun ana nedeni güven ortamının yitirilmesi, talebin düşmesine paralel,
üretimin azalması ve işsizliğin artması olduğuna göre üretimi ve işsizliği direkt etkileyen tüketimi törpüleyici söylemlerden
ve karamsar tablolar çizmekten vazgeçmeliyiz. Devlet, finans kurumları, reel sektör
ve perakende sektörü birlikte ekonomik
krize savaş açar, 2001 yılında olduğu gibi
önce her sektör kendini kurtarma çabasına
girmez ise olumsuzlukların kısır döngüsüne de girilmez inancındayım” dedi.
“Güvenilir bir görüntü vermeyi
başarabilmeliyiz”
Bu fotoğraf içinde tüm dünyadaki olumsuz gelişmelere rağmen Türkiye olarak
güvenilir bir görüntü vermeyi başarmanın
önemine dikkat çeken Özaydınlı, şöyle
devam ediyor: “Eğer bunu başarabilirsek,
Türkiye diğer ülkeler arasından sıyrılabilecektir. Global krizi, Türkiye için bir fırsat
olarak görebilmeliyiz. Serbest piyasa ekonomisinin kalesi ABD’de, Devlet sonunda
ekonominin baş oyuncusu haline geldi
ama geç kaldı. Avrupa da geç kaldı, ama
daha krizin sert sonuçlarını hissetmeyen
ülkemizde bu örneklerden hareket ederek,
daha da geç kalmadan orta ve uzun dönem
önlemleri daha aktif bir şekilde almalıyız
görüşündeyim.
Sorunlar kapımıza dayanmadan alınması
zorunlu somut önlemleri şimdiden alarak,
katma değeri yüksek ürünleri üretecek politikalar izleyerek, bu ürünleri ihraç edecek
GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ I EKİM-KASIM-ARALIK 2008
GOSBSAD
Türkiye’nin dünyadaki gelişmelerden soyutlanması olanaksız. Kısa dönemde biz
de olumsuz etkilerden üzerimize düşeni
almak zorunda kalacağız. Ancak Türkiye
orta ve uzun dönemde bu global ekonomi
krizini kendi lehine çevirebilir fırsat yaratabilir diye de düşünüyorum.
33
DOSYA
KÜRESEL GELECEK
bir ekonomik modeli teşvik ederek bu fırsatı iyi değerlendirmeli, organize perakende sektörünün gelişimine destek vererek,
talebi kısarak değil, talebi cesaretlendirecek ortamlar hazırlayarak üretim artışını
sağlamak suretiyle maliyetlerin düşmesini
sağlamalı, istihdam artışına zemin hazırlamalı kayıt dışı ekonomiye gerçek bir savaş
açıp, Devletin vergi gelirlerini ciddi oranda arttırmalıyız. Bu önlemler birçok ekonomik sorunumuzun çözümüne yardımcı
olacaktır.”
“Global ekonomide tüm göstergeler negatif. Hızlı büyüme ihtiyacında adres
perakendedir”
35 yıldır iş yaşamının içinde olduğunu ve
otomotivden finansa kadar pek çok sektörde iş yaptığını vurgulayan Bülend Özaydınlı, organize perakende sektörünün tüm
sektörler içinde en dinamik, en enerji dolu
sektör olduğunu belirtti. Perakende sektörünün ekonominin aynası olduğunu ifade eden Özaydınlı, ekonomideki günlük
değişimlerin etkisinin hızla bu sektörde
görülebildiğini belirtti. “Ekonomideki sık
görülen değişiklikler takdir edersiniz ki
hep artı yönde değildir. Bugünlerde global ekonomide tüm göstergeler negatif.
İşte özellikle böyle ortamlarda ekonomik
göstergelerin bu kadar hızlı etkilendiği bir
GOSBSAD
“Migros, 17 yılda toplam değerini
15 Milyon Dolardan, 3 Milyar Dolara çıkardı”
34
Migros Türk ortaklık kompozisyonu değişiminin, Türkiye’nin potansiyeline olan inancın bir göstergesi
olduğunu söyleyen Özaydınlı, dünyanın herhangi bir yerine değil de
Türkiye’ye ve Migros’a yatırım yapılmasının arkasında Türkiye’nin
potansiyeli ve Migros’un yarattığı
örnek değerin olduğunu söyledi.
“Bunu bilerek, geleceğimize inanmamız ve Türkiye olarak vakit kaybetmeden büyüme potansiyelini değerlendirmemiz gereklidir.
İlginç gelebilir, ama rakiplerimiz büyüdüğünde de mutlu oluyorum, çünkü sonuçta ekonominin büyümesine katkıda bulunuluyor” diyen Özaydınlı, organize perakendenin Türk ekonomisine,
kişilerin refahına, modernleşmeye hızlı ve direkt etkisi olduğunu
söylüyor.
EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ
sektör olan perakende sektöründe farklılık
yaratarak olumsuz göstergeleri, şirketinizde olumlu göstergelere çevirebilme olanağı yöneticiye, işadamına büyük heyecan
verir. Motivasyonunu artırır” diyen Özaydınlı, organize perakende sektörünün gelişmiş, gelişmekte olan tüm ülkelerin gelişmesinde oynadığı rolün önemine dikkat
çekti. Bülend Özaydınlı “Özellikle gelişmekte olan bir ülke olarak Türkiye’mizin
diğer ülkelerden daha hızlı büyüme gereksinimi vardır. İşte o noktada perakende sektörü ön plana çıkmaktadır. Çünkü
organize perakende sektörü ülkenin gelişimini tetikler. Üretim ve istihdam artışı
sağlarken, teknolojinin yaygın kullanımını sağlar. Lojistik, finans ve gayrimenkul
sektörlerinin gelişimi için zemin hazırlar,
kayıt dışı ekonomiyi kayıt içine çekerek
devletin vergi gelirlerini artırır. Bu sektör,
ekonominin bel kemiğini oluşturan, insanın gündelik yaşamını ve ev ekonomisini
de içeren çok geniş bir dünyadır”.
“Perakendede yılda en az 5 milyar dolarlık büyüme potansiyeli var”
Migros’un kurulduğu 1954 yılında
Türkiye’de kişi başına düşen milli gelirin
245 dolar 1990’da 3800 dolar olduğunu, bu
rakamın 2007 yılında 9.500 dolara ulaştığını belirten Bülend Özaydınlı, kişi başına
milli gelir artışı ile organize perakende
sektörünün gelişiminde karşılıklı etkileşim ve tetiklemenin söz konusu olduğunu
söyledi. Özaydınlı, düşüncelerini şöyle
dile getirdi: “Bu nedenle ekonomimizin
büyümesi, kayıt dışı ekonominin kayıt içine alınmasında organize perakende sektörünün gelişmesi önemlidir. Rakiplerimizin
ve Migros’un bu anlamda atacağı her ileri
adım Türkiye’mizin ekonomisine katkıda
bulunacaktır. Günün olumsuz koşullarına
rağmen unutmayalım ki Türkiye 71 milyon
nüfuslu büyük bir ülke ve gıda perakende
sektörünün hacmi 85 milyar dolardır. Şu
anda organize perakende sektörünün payı
%40. Bu oran Almanya’da %85, Fransa’da
%80, Çek Cumhuriyeti’nde %60. Bu ülkelerde ilk 5 organize perakendecinin gıda
perakende sektöründeki payları sırasıyla
bizim %15 imize karşılık Almanya’da %62,
Fransa’da %65 ve Çek Cumhuriyeti’nde
%46. Görüldüğü gibi organize perakende
sektörünün Türkiye’de önü açıktır. Önü-
müzdeki dönemde Türkiye’nin ortalama
%5-6 büyümesi beklenmektedir, bu sektörün mevcut payını koruması durumunda
bile yılda yaklaşık 5 milyar dolar büyüme
potansiyeli vardır.”
“Perakende ekonomik büyümede kartopu etkisi yaratır”
Organize perakendenin önemli bir etkisinin de gelişmeye verdiği ivme olduğunu söyleyen Özaydınlı şöyle devam etti:
“Türkiye’nin tüm illerine, bölgelerine yaygınlaştıkça yörelerdeki herkes, daha gelişmiş bölgelerdekiler rafta neyi buluyorsa
aynısını ve aynı hizmeti, aynı modern,
hijyenik ortamda bulma olanağına kavuşmaktadır. Aynı zamanda gidilen bölgedeki
yerel ürünler tüm ülkede yaygınlaşıp, yeni
pazarlara ulaşma olanağı bulmaktadır. Örneğin Ramstore; Rusya’ya ilk gittiğinde,
ekonomi için lokomotif olan organize perakende sektörünün temellerinin atılması,
ürün ve hizmet kalitesinin iyi örnek olarak
yaygınlaşması için önemli bir destek sağladı, örnek ve öncü oldu. Mağazalardaki
kasalarda abaküs kullanmak durumunda
olan satıcılar aniden gelişmiş elektronik
kasalar, sadakat ve kredi kartları ile tanıştılar. Bugün hayatımızın doğal bir parçası
olan bu detaylar aslında yaşam kalitemizi artıran, vazgeçemeyeceğimiz unsurlar
konumuna geldiler. Süpermarketten içeriye ister almaya, ister bakmaya girersiniz,
bütçenize göre bir ürünün onlarca markası
ve çeşidi arasından beğendiğinizi alırsınız.
Dar gelirli ya da değil; aynı ortamda gereksinmenizi karşılayacak ürünü en uygun
koşullarda bulursunuz. İlk kez aldığınız
bir ürünü beğenirseniz tekrar alırsınız. Kalitesine uygun fiyat ile ürününü tüketiciye
sunan üreticinin ise üretimi artar. Rakip
üretici ise daha iyi ürünü üretebilmek için
çaba gösterir ve sonuçta tüketici kazançlı
çıkar. Ürünü beğenmezseniz bir daha almaz, üreticiyi cezalandırırsınız. Üretici,
ürününü iyileştirip tekrar sizin ilginizi
çekemez ise bu ürün kısa sürede raftan ve
arkasında da üretimden kalkar. Tüketicinin tepkisi anındadır, bu da sektörü daha
heyecanlı hale getiriyor. Bugün karar alıp
uygular, sonucunu bugün görür, yarına
düzeltebilirsiniz.”l
Türkiye’nin en büyük
perakendecisi Migros,
global yavaşlamaya rağmen frene basmayacak.
Bu yıl yüzde 20 büyüme bekleyen şirketin
Yönetim Kurulu Başkanı
Özaydınlı, ‘Kriz zamanında yatırımlarını hızlandıran kârlı çıkar’ diyor.
GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ I EKİM-KASIM-ARALIK 2008
GOSBSAD
Migros’un 1954 yılında Türkiye’nin ilk
süpermarket zinciri olarak devreye girdiğinde 100-150 m2’lik mağazalarda 400 çeşit
ürün taşındığını, bugün ise satış noktalarının 10 bin m2’nin üzerine çıktığını ve 30
binin üzerinde ürün çeşidinin müşterilerin
beğenisine sunulduğunu belirten Özaydınlı, perakendenin ekonominin bütününde
yarattığı hareketliliği şöyle açıkladı: “Eğer
mağazalar büyümese idi bu kadar ürün
müşterilerle buluşamayacağı için üretilmeyecekti. Bu noktada ekonomiye perakende
sektörünün kartopu etkisinden söz etmek
gerekir. Ürün müşteri ile buluşmak için
üretilecek ve satılacak satış noktasına ve
satıcıya ihtiyaç duyacak, satıcı ürünü müşteriye ulaştırabilmek için satacağı ürün
çeşidine uygun büyüklükte satış mağazası
inşa edecek veya yatırımcılara inşa ettirecek; özetle gayrimenkule talep yaratılacak.
Değişik lokasyonlarda satış noktaları devreye alındıkça lojistik hizmetlerinde daha
sofistike yöntemlerle çalışma gereği ortaya
çıkacak, müşteri sayısı, mağaza sayısı arttıkça veri ambarı, elektronik kasa gibi en
etkin teknolojiyi kullanma zorunluluğu
ortaya çıkacak; kredi kartı, sadakat kartı
gibi finans ve teknoloji ürünleri kullanılmaya başlanacak ve sonuçta gelişen perakende sektörüne paralel istihdam da hızla
artacak, kayıt içi ekonominin oranı yükseldikçe devletin vergi gelirleri de böylece
artacaktır. Çeşit ve markalar arttığı zaman
sadece üretim artmıyor, rekabet ve ölçek
ekonomisi nedeniyle tüketicilere daha uygun koşullarda ürünler sunulabiliyor ve
bu da enflasyonun düşürülmesini olumlu
etkilemektedir.”
35
DOSYA
KÜRESEL GELECEK
“Krizin dibi hala
görünmedi”
Ancak dibi hala görünmedi. Bazı ekonomistlere göre henüz yaşanması gerekenler
yaşanmadı. Krizin dibini görmemiz için
2009 bahar ve yaz aylarını beklememiz gerektiğini söylüyorlar. Bu açıklamalar, işin
boyutunu görmek açısından daha önemli
şeylere de gebe olduğumuzun mesajını
veriyor.
Biz sıkı tasarruf tedbirleriyle başladık.
Örneğin Ağustos’ta yönetimdeki izinler
kaldırıldı ve belli tedbirler üzerinde çalışmamız istendi. Yüzde 100 bir borsa şirketi
olduğumuz için bu tedbirler yatırımcılarla
paylaşıldı. Arkasından krizi hissetmeye
başladığımız Eylül’ün ikinci haftasından
itibaren de yeni tedbirler ve bunların sıkı
takibi dönemine geçtik.
Sizce global kriz nereye kadar gidecek ve
en önemlisi bu krizin ne zaman sona ereceğini düşünüyorsunuz?
GOSBSAD
Otomotiv devlerinin hava
yastığı ve emniyet kemeri
gibi emniyet parçalarını
üreten Autoliv Cankor,
uzun yıllardır ihracatta
gösterdiği başarılı grafiği
krize rağmen korumaya
devam ediyor. Ancak
Autoliv Türkiye Murahhas
Azası Mustafa Alaca,
krizin 2009’da çok daha
derinleşeceğine dikkat
çekiyor.
36
T
üm dünyada yaşanan global
kriz hakkında neler düşünüyorsunuz?
Biz grup olarak 2008 yılının
Temmuz ayında krizle ilgili
harekete geçtik. Krizi önceden hissedip
hızlı bir şekilde harekete geçen sayılı uluslararası gruplardan biriyiz. Çok ilginçtir,
o dönem bir röportajda krizle ilgili bazı
açıklamalarım olmuştu. Röportajı yapanlar açıklamalarımın olumsuz ve hatta biraz abartılı olduğunu belirttiler ve benden
özür dileyerek açıklamalarımı yayınlamayacaklarını söylediler. Ama bugün yaşananlar ortada.
Kriz, bazen istemediğiniz kararları da almak zorunda kalmanızdır. Ama biz bu
istenmeyen kararları ve sıkı tasarruf tedbirlerini zamanında almamızın yararlarını
görüyoruz. Kriz herkesin tahminlerinden
daha da hızlı ve derin bir şekilde ilerliyor.
EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ
Ben ekonomist değilim. Ama ekonomistleri dinlediğiniz zaman onlara hak vermemek mümkün değil. Kriz finans sektöründe başladı ama reel sektörde devam
ediyor. Özellikle bizlerin içinde bulunduğu otomotiv sektöründe tüm dünyada
ciddi bir kriz söz konusu. GM, Chrysler ve
Ford’un durumu belli değil. Yüzde 30’lara
yakın düşüş gösteren bir üretim var. Biz
daha üretimin düştüğü dönemin tahsilatlarını yapmaya başlamadık. Yani likidite
krizine düşmedik. Aralık’ta üretimler çok
daha düşük ve bunun Ocak’ta da böyle
olması bekleniyor. Bu demektir ki, Şubat
ve Mart aylarında reel sektörde ciddi bir
likidite krizi başlayacak. Zaten kredi bulmak çok zor. Böyle düşündüğünüz zaman
bir felaket senaryosunun oluşması çok da
gözardı edilecek bir noktada değil. Global
olarak Mart ve Nisan’da peşpeşe önemli
iflaslar gelebilir, zorluklar çıkabilir veya el
değiştirmeler olabilir.
Ülkemizde yaşadığımız bütün krizlerde,
krizin durma noktası bir stabilitenin gel-
Siz krizin çıkış noktasını nasıl algılıyorsunuz? Krizin temel nedeni sizce nedir?
Bu bir refah krizi. Özellikle Batı toplumlarında olmayan bir paranın harcanmasının getirdiği finansal bir kriz. 2000 yılında
Türkiye’de yaşanan kriz de böyleydi. Türkiye 2000 yılında açık hesaplarla yakalandı
krize. Mortgage krizi olarak adlandırılsa
da aslında özünde, karşılığı olmayan paraların bir şekilde kredilenerek üst düzeyde
bir refahın topluma verilmesiyle başlayan,
doğru veya yanlış olduğu tartışılabilecek
bir hareketin sonuçlarını yaşıyoruz. Kendi
ekonomi birikimimle krizi ben böyle algılıyorum. Şimdi arz ve talepte tekrar bir dengelenme yaşanacak. Çünkü tüm dünyada
global bir fakirleşme söz konusu. Aynı
şirketlerde olduğu gibi hanelerde ve fertlerde de taşların yerine oturması bekleniyor. Bence bu yapı düzlüğe çıktıktan sonra
harcama ve toplumsal dönüşler birbirini
izleyecek.
İnsanların tüketim anlayışlarında ne tür
değişiklikler olacak sizce?
Yurt dışında, gidip geldiğim toplantılarda
ilginç şeyler gözlemliyorum. Almanya da
geçtiğimiz haftalarda katıldığım bir toplantıda bir yöneticinin aracını değiştirme
dönemi gelmişti, ancak yüksek araç kre-
dilerinden dolayı vazgeçti. Bu kriz birçok
olgunun da yeniden değerlendirilmesini
getirecek. Örneğin özellikle refah toplulukları için tüketim ve tüketimin düzgün
çalışması çok önemli mekanizmalardı. Bizim gibi ülkeler alışık belki ama Batı’da tüketiciler enflasyonun adını bile unutmuşlar. Bu tür olgular tekrar canlanacak, onlar
da belki bunu tekrar öğrenecekler. Bence
bu kriz farklı konseptleri, farklı kavramları toplumlara tekrar yaşatacak, öğretecek.
Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak kesinlikle.
Bir değişim sürecindeyiz. Şu an tüketiciler
ürkek çünkü ciddi bir iş kaygısı var. Yaptığımız toplantıların sonunda, “Bir sonraki
görüşmeyi ne zaman yapalım?” dediğimiz
zaman önce bir tarih veriliyor sonra da “Tabii eğer burada olursam” deniyor. Bu artık
hafif mizaha da dönüşmüş durumda. Ama
gerçekten Batı’da çalışanların iş garantisi
yok. Böyle bir döneme girmiş durumdayız. Bu da bir harcama kaygısı getiriyor.
Ancak her şey bir durağan noktaya geldiğinde ve insanlar tekrar sisteme ve ortama
>
Türkiye kendi mekanizmasında neler yapacağını biliyor, kurtulmayı
biliyor ama global kriz konusunda o derece deneyimli değil. Çünkü bu kriz, bizim sınırlarımızı aşan bir kriz. Sürekli alternatif pazar
yaratmaktan bahsediliyor. En basit örnek, hafif ticari araçları aynı
oranda Körfez ülkelerine satamazsınız. Çünkü Körfez ülkelerinde
lüks araç tüketimi var. Rusya’da da kriz başladı. Oralara da o kadar
çabuk satmanız mümkün değil. Her şeyi bir günden ötekine değiştirmek mümkün değil. ‘Bugün hafif ticari üretiyorduk ama yarın aynı
hatlarda lüks araç üretelim’ diyemezsiniz. İşte bu yüzden ciddi bir
kriz var.
güven duymaya başladığında, tekrar rahat
şekilde harcama olgusuna girebilecekler.
Ama şu an öyle bir dönemde değiliz.
Kriz konusunda Türkiye daha bilgili ve
deneyimli olduğu için daha avantajlı bir
durumda diyebilir miyiz?
Türkiye krizlerde deneyimli bir ülke. Ama
kendimizi inanılmaz kahramanlar gibi göstermemeliyiz. Bizler hep kendi krizlerimiGEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ I EKİM-KASIM-ARALIK 2008
GOSBSAD
mesidir. Ama henüz bir stabilite yok. Bence
durgun bir çizgiye gelindiği zaman taşların tamamen yerine oturması beklenecek.
Ondan sonra da yavaş yavaş iyileşmeler
gözlenecek. Bu anlamda 2009, krizin daha
derin yaşanacağı bir dönem olacak gibi
duruyor. Ancak el değiştirmeler, iflaslar
olduktan sonra tekrar iyileşme başlayacak.
2007’deki rekor düzeyin 2012’den önce
gelmesi çok zor. 2011’de pozitif bir iyileşme olacak ama büyüme trendinin 2012’lere
kaldığı belirtiliyor. Yani otomotivi 2009 ve
2010’da zorlu yıllar bekliyor gibi görünüyor.
37
DOSYA
KÜRESEL GELECEK
zi yaşadık. Kendi krizlerimizde pazarlar
açarak, ihracatlar yaparak krizleri aşmaya
çalıştık. Otomotivde müşterilerimizin neredeyse yüzde 70’i satışlarını Avrupa’ya
gerçekleştiriyor. Bugün bu çark durdu.
Bu çark durduğu zaman hemen yeni alternatif pazar yaratabilmeniz mümkün
değil. Bu yüzden durma başlıyor, işten çıkarmalar, işsizlik başlıyor. Yakında iflaslar
başlayacak, bazı yan sanayiler belki buna
dayanamayacak. Türkiye bu problemi zamanında ve hızlı göremedi ama bu problem artık Türkiye’nin kapısından içeri girmiş durumda.
Türkiye kendi mekanizmasında neler yapacağını biliyor, kurtulmayı biliyor ama
global kriz konusunda o derece deneyimli
değil. Çünkü bu kriz, bizim sınırlarımızı
aşan bir kriz. Sürekli alternatif pazar yaratmaktan bahsediliyor. Ama mesela en
basit örnek, hafif ticari araçları aynı oranda Körfez ülkelerine satamazsınız. Çünkü
Körfez ülkelerinde lüks araç tüketimi var.
Rusya’da da kriz başladı. Oralara da o kadar çabuk satmanız mümkün değil. Demek ki söylendiği gibi her şeyi bir günden
>
İnsanın mutlaka umudunun olması gerekiyor. Umutsuzluk başarısızlığı getirir. Dolayısıyla biz bu krizden de güçlenerek çıkacağız. Ama tabii bu kriz, diğer krizler kadar kolay aşabileceğimiz bir
kriz değil. Global olarak baktığınız zaman her yerde bir küçülme
var. Biz hep ileriye gitmeyi düşünüyorduk Autoliv Türkiye olarak.
2009-2010 sürecinde yüzde 25-30’luk bir büyüme öngörüyorduk.
Ama şimdi bu büyüme olmadığı gibi 2007 ve 2006’ya göre küçülmeyi bekliyoruz. Öngördüğümüz büyümeyi kaybederek bir miktar
küçülmeyle krizden kurtulacağız.
GOSBSAD
ötekine değiştirmek mümkün değil. “Bugün hafif ticari üretiyorduk ama yarın aynı
hatlarda lüks araç üretelim” diyemezsiniz.
İşte bu yüzden ciddi bir kriz var
38
Belirli hareket alanları mutlaka var, ama
bunları gerçekçi çözümlerle incelemek,
çözümlemek gerekiyor. Biz hızla tasarruf
tedbirleri aldık ama bir noktadan sonra kilitlendik. O noktadan sonra artık hükümet
düzeyinde, kanunlarla, uygulamalarla biraz daha makro çözümler bekliyorsunuz..
Ne tür makro çözümler bunlar?
Türkiye hükümeti birçok açıklama yaptı
ama halen somut bir açıklaması yok. Yurt
EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ
dışında uygulamaların birbiri ardına geldiğini görüyoruz. KDV oranları değişti,
yardım paketlerinin birincisi açıklandı,
ikincisi bekleniyor, yeni yapılanmalar
gerçekleşiyor. Türkiye’de ise elle tutulur,
somut olarak uygulamaya alınan hiçbir
şey yok. Sürekli “Üzerinde çalışıyoruz”
açıklamaları geliyor. IMF anlaşması hala
gelmedi. Türkiye’de de Batı’da gördüğümüz gibi somut paketlerin açıklanması
lazım. Sanki Türkiye, bu krizi bitmiş ya
da olağanlaşmış gibi görüyor. Bence ciddi
bir hata yapıyoruz. Eğer bu krizin kırılma
noktasının Nisan’da ya da Mayıs’ta olacağını söyleyenler haklı çıkarsa, o zaman
Türkiye çok daha ağır depremlerle bu krizi geçirecektir. Çünkü şu an yaşanan ortama rağmen alınan tedbirler çok tatmin
edici tedbirler değil.
Tasarruf tedbirleriniz nelerden oluşuyor?
Tasarrufun limiti olmaz. Her türlü harcamamızı kesmiş durumdayız. Örneğin
gelecek haftadan itibaren 2 hafta çalışmayacağız. Bunu da binayı ısıtmayalım, servis kullanmayalım, yemek harcamayalım,
tüm personeli getirmeyelim diye yapıyoruz. Uluslararası bir şirket olduğumuz için
Peki bu bağlamda 2009 planlamalarınız
nasıl şekilleniyor?
Biz 1994 ve 2000 krizlerinden çok etkilendik ama büyümeyle, Türkiye’ye getirdiğimiz ek işlerle bu krizlerden bir şekilde
çıktık. Her seferinde daha da güçlenerek
çıktık. Tabii yine aynı düşünceyi koruyo-
ruz. Çünkü insanın mutlaka umudunun
olması gerekiyor. Umutsuzluk başarısızlığı
getirir. Dolayısıyla biz bu krizden de güçlenerek çıkacağız. Ama tabii bu kriz, diğer
krizler kadar kolay aşabileceğimiz bir kriz
değil. Global olarak baktığınız zaman her
yerde bir küçülme var. Biz hep ileriye gitmeyi düşünüyorduk Autoliv Türkiye olarak. 2009-2010 sürecinde yüzde 25-30’luk
bir büyüme öngörüyorduk. Ama şimdi
bu büyüme olmadığı gibi 2007 ve 2006’ya
göre küçülmeyi bekliyoruz. Öngördüğümüz büyümeyi kaybederek bir miktar küçülmeyle krizden kurtulacağız.
Ama personel hep büyümeye alışmış durumda. Çalışanlar hep bundan motive olmuşlar. Küçülme bu yüzden herkesi olumsuz etkiliyor. Bunu öğrenmeye çalışıyoruz.
Krizi nasıl aşarız, kriz yönetimi nedir, krizden nasıl güçlü çıkılır, kriz döneminde dikkat edilmesi gereken şeyler gibi eğitimler
yaptık, yapmaya da devam edeceğiz. Ekip
olmayı tekrar gözden geçiriyoruz. Daha iyi
ve daha verimli bir ekip olmanın yollarını
arıyoruz. İletişim eğitimleri alıyoruz, çünkü kriz sürecindeki en önemli konulardan
biri de iletişim. İletişimi nasıl arttırabilirsiniz, bu dönemde iletişimi nasıl güçlü tutabilirsiniz, nereye kadar iletişimi sağlamak
zorundasınız gibi konularda çalışmalar
sürdürüyoruz. Gerçekten hiç kolay bir
dönem değil. Bu süreçte büyümek, şanslı
birkaç işletme dışında pek mümkün değil.
Şirketi bir vücuda benzetirseniz, hastalanmadan ve yatağa düşmeden bu süreçten
çıkabilmenin yollarını aramalıyız. Bunu iyi
ölçümlemek lazım.
Bizim grubumuz konsolidasyona gidiyor. Konsolidasyon, belirli fabrikalar kapanacak demektir. Bununla ilgili sürekli
çalışmalar yapılıyor. Türkiye fabrikası da
kapanabilir. Dolayısıyla küçülmeniz veya
yeniden yapılanmanız gerekiyorsa, bunu
sizi en rekabetçi olmanızı sağlayacak şekilde yapmanız gerekiyor. Önemli olan krizin
sonunda ayakta kalıyor ve yaşamınızı sürdürüyor olabilmeniz. Autoliv Türkiye olarak da bu savaşın içindeyiz. Halen kendimizi en rekabetçi, en iyi gösterebilmek için
kıyasıya savaşıyoruz.l
GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ I EKİM-KASIM-ARALIK 2008
GOSBSAD
seyahat ve telefon görüşmelerinde tedbirler aldık. Yeniden yapılanıyoruz. Organizasyonlarımıza ve birimlerimize tekrar
bakıyoruz. Eskiden iki kişiyle yaptığımız
bir işi, tek kişiyle yapabilmenin yollarını
arıyoruz. Kişileri daha verimli kullanmanın yollarını arıyoruz. Eskiden harcaması
çok doğal olan her kalemi, harcamadan
önce artık iki değil on kere düşünüyoruz.
Çoğu kez de o harcamadan caymak için
gerekçeler bularak harcamayı yapmamaya çalışıyoruz. Çok ciddi bir tasarruf içindeyiz. Likidite krizi yaşayacağız ve buna
hazırlanmaya çalışıyoruz. Bizim beklentimize göre bu düşük satışlarla Şubat’tan
itibaren ciddi bir düşüş olacak. Tüm sektör
nakit krizi yaşayacak. Buna hazırlanmaya
çalışıyoruz.
39
DOSYA
KÜRESEL GELECEK
“Zor koşullara rağmen
gelişmek hedefimiz”
B
ASF Yapı Kimyasalları olarak
biz, dünyanın en büyük kimya
kuruluşunun Türkiye yatırımıyız. Yıllardır Türkiye’nin kaliteli, uzun ömürlü yapılaşmasına,
yüzlerce yapı kimyasalı veriyoruz, yapı
projelerine teknik destek sunuyoruz.
2009 yılında, 2008 yılana göre yüzde 25
ciro artışı planladık. Yeni ürünlerimiz,
Türkiye’nin her yerinde etkili pazarlamacılığımız ve teknik hizmetlerimizle planımızı gerçekleştireceğiz. Kıymetli bir ekiple
BASF-YKS
Yapı Kimyasalları
Yönetim Kurulu
üyesi ve
Genel Müdürü Cüneyt Dayıcıoğlu
küresel krizi
değerlendiriyor.
ve yurt çapında 300 kadar satış ortağımızla hedeflerimiz için mücadele edeceğiz.
2009 yılında Obama’nın başkanlık görevini devralmasıyla, ABD Ekonomisine bir
canlılık geleceğini tahmin ediyoruz. Dünya ekonomisinin yüzde 22’sine sahip olan
ve Kanada, İngiltere, Avustralya, Japonya,
AB ülkelerindeki yatırımları ile, dünya
ekonomisinin yüzde 50 den fazlasını kontrol eden ABD’nin ekonomik durgunluğu
2009 içinde olumlu yönde harekete geçirecek planlara ve kaynaklara sahip olduğunu düşünüyoruz.
AB’de, Fransa, İngiltere, İtalya, Almanya, durgunluğu aşacak stratejik planlar
yapmaya mecbur olan ülkeler. Bu ülke
liderleri ve kurmaylarının ekonomik dalgalanmanın ve küresel krizin nedenlerini
bildiklerini ve hızlı bir gelişim için planlar
hazırladıklarını öngörüyoruz.
Öte yandan, Rusya, Japonya, Çin, Hindistan ve Güney Amerika ülkeleri, büyüme
hızlarını yükseltmenin planlarını yapıyorlar. Kaynaklarını, tüketimi artırıcı yönde
kullanacaklar.
Ülkelerin, bu geniş çaplı dalgalanmanın krize dönüşme temel nedenlerini iyi
yorumladıkları anlaşılıyor. 2009 yılında ABD, ve AB ülkelerinin yüzde 4- 5, Japonya 7-8, Çin 8-12 gibi büyüme hızlarına
kavuşmaları çok olası.
Türkiye’nin, dış ticareti ve ekonomisinin
yüzde 70’i ABD, ve AB ülkelerine bağlı.
Rusya, Orta Doğu Türk Cumhuriyetleri ve
İslam ülkelerinde de önemli bir yer alıyoruz.
GOSBSAD
Uzak Doğu ülkeleri ile ticarette yüzde 8-10
düzeyine yaklaşıyoruz.
Böyle bir ekonomik beklenti çerçevesinde, ülkemizde büyüme hızının yüzde
5-6 arasında olması en beklenen değerdir.
Hızla şehirleşen, yapılaşan, tüketim, konfor ve kaliteli yaşam trendine giren ülke-
40
EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ
mizde, yatırım malı, ara mal, dayanıklı ve
dayanıksız ürün tüketiminin bağlı olarak
yatırımların yeniden canlanacağını ve hükümetimizin de ekonomiyi canlandırıcı
önlemler alacağını bekliyoruz. Biz, üç binden fazla noktada satış yapan, on binden
fazla projeye dünyanın en iyi yapı kimyasallarını veren bir firma olarak inanç ve istekle zor koşullara rağmen gelişim stratejimizi uygulayacağız.
Yerel seçimler yaklaşırken kamu yatırım-
ları devam edecek, seçimlerin ardından da
seçilenlerin şehirleşmeyi ve yapılaşmayı
sürdüreceklerine inanıyoruz.
Ana firmamızın politikasına ve ülkemiz
yapı sektörünün boyutlarına bağlı olarak,
Müşteri odaklı, kar ve yüksek performans
hedefli çalışmaya devam ediyoruz.
İnovasyon (yenilik, farklılık, üstünlük),
ürün ve hizmette mükemmellik, değer yaratmayan harcamalarda ekonomi, her zamanki davranışımız olacak.l
Aydınlar Refrakter A.Ş:
“Krizin boyutlarını anlamak yerine
sonuçlarını tahmin etmeye yöneldik”
Aydınlar Refrakter A.Ş. olarak 2008 yılını
tahminlerimiz çerçevesinde geçirdiğimizi
söyleyebiliriz. Son 3- 4 aydır yaşanan finansal kriz; şu an Türkiye gibi gelişmekte olan
ülkelerde çok kısa zamanda da olsa; yerini reel
krize yani ekonomik krize bırakmış durumda.
Bu nedenle yapılan uzun vadeli planların
çoğu birçok KOBİ boyutunda olan firmalarda
askıya alınmış durumda.
Biz Aydınlar olarak; dünyada yaşanan krizin
boyutlarını anlamaya çalışmaktan çok sonuçlarını tahmin etmeye yönelik olarak; satış ve
talep tahminlerini müşterilerimiz ile ve potansiyel alıcılarımız ile paylaşmaya yöneldik. Sonuç olarak 2009 yılı satışlarında azalma
olacağı malum herkes tarafından bilinen bir
gerçektir. Bu duruma yönelik olarak da stokların planlanması, satışların planlanması ile
koordine edilerek maliyetlerin minimuma
indirilmesi; daha entegre bir sistemin geliştirilmesi ve sabit maliyetlerin de minimum-
da tutulması gerekliliği kesindir. Türkiye’de
işletmelerin verimlilik artırma çalışmalarına
ve maliyet düşürücü faaliyetlerine daha geniş
bir açıdan bakmaları ve detaylandırmaları ve
bunu bir misyon haline getirmeleri ve bu entegre algıyı çalışanlarına aktarması gerekliliği
kaçınılmaz bir gerçektir.
Kriz ile birlikte yaşanan bu durgunluğa; en
azından entegre maliyet çalışmalarının derinleştirilerek biraz hareket kazandırılması
gerektiğine ve bunun geçici bir süreç olduğunu, motivasyonun bu süreç içinde yüksek
tutulması gerektiğini de hatırlatmakta yarar
görüyoruz.
2009 yılında Aydınlar Refrakter olarak ; firma içi faaliyetlerimizi sorgulamak; idari ve
proses faaliyetlerini detaylandırarak maliyet
düşürücü aktiviteler başlatmak; buna ek olarak yeni pazarlara açılma ve pazarlama aktivitelerini arttırmaya yönelik faaliyetleri de
hız kesmeden planlamak başlıca hedeflerimiz
arasındadır.
Tüm işletmelere verimli bir yıl geçirmelerini
dileriz.l
GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ I EKİM-KASIM-ARALIK 2008
GOSBSAD
2009 yılını firma olarak, herkes gibi beklentilerimizi düşük tutarak ve mümkün olduğunca tedbirli karşılıyoruz.
41
GOSB
TEKNOPARK
“Sıra dışı bir insanın yaptığı
işi hiçbir makine yapamaz”
Ülkemizdeki robotik ve otomasyon sektörünün en başarılı
firmalarından Teknodrom, genç ve cesur mühendislerin
kafalarındaki sıra dışı hayalleri hayata geçirme isteğiyle
2003 yılında kuruldu. “Bir makine sıradan yüzlerce insanın yaptığı işi yapabilir ancak sıra dışı bir insanın yaptığı işi hiçbir makine yapamaz” felsefesiyle yola çıkan
Teknodrom’u, Genel Müdür Gökhan Vargın Gök ve İş Geliştirme Direktörü Turgay Yıldırım anlatıyor.
GOSBSAD
T
42
eknodrom nasıl kuruldu, nasıl
bir fikirle yola çıktınız?
Gökhan Vargın Gök: 1996
yılında üniversiteden mezun
olup meslek hayatına adım attığımda robotik otomasyon uygulamaları
üzerine çalışmaya başladım. 2003 yılına
kadar robotik otomasyon sektöründe çeşitli firmalarda üst düzey yöneticilik yaptım.
2003 yılında, bu sektörde çalışan Harun
Temizel ile birlikte kendi işimizi kurmaya karar verdik. Ülkemizin de, sektörün
EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ
de buna ihtiyacı vardı. Ortada bir talep
ve pazar vardı, fakat bilgi ve cesareti olan
çok fazla kişi yoktu. Biz yapabileceğimize
inandık, cesaretle yola çıktık. Böylece 2003
yılında Teknodrom’u kurduk. 2004 yılında
aramıza diğer iki ortağımız olarak Turgay
Yıldırım ve Adnan İdris Uçar da katıldı.
Daha kuruluş aşamasındayken bu iş için
en uygun yerin teknoparklar olacağını düşündük. O dönem GOSB Teknopark yeni
yeni yapılanıyordu. Dolayısıyla GOSB
Teknopark’ın ilk kabul edilen şirketlerinden birisi biziz. 16 metrekarelik ufak bir
ofiste başladık. Çok hızlı bir büyüme gerçekleştirdik. Yeni kurulmuş olmamıza rağmen pek çok iş bulduk. Gerçekten beklediğimiz gibi pazardaki talepler geldi ve bizi
buldu. Robot talebi de müşterilerimizden
geldi. Böylece 2004 yılında, bu konuda
dünyanın en iyi iki firmasından birisi olan
Motoman’ın Türkiye distrübütörü olduk.
Her yıl ortalama en az 2-3 katlık bir büyüme gerçekleştirdik bu yıla kadar.
Verdiğiniz hizmetleri anlatır mısınız biraz?
men robotlu üretime dönmüş, üst düzeyde
robot kullanan firmalar.
G.V.G: Bizim müşterilerimiz endüstriyel
firmalar. Firmalar bize bir problemle ya
da bir ihtiyaçla geliyor. Bunlar da sektöre
bağlı ve çok çeşitli olabiliyor. Bu ihtiyaç ne
olursa olsun, bizim yaptığımız, hayalden
yani ön tasarımdan başlayıp onu üç boyutlu tasarıma taşımak, imal etmek, montajını
yapmak, testlerini yapıp en sonunda da
yüzde 100 çalışır şekilde teslim etmek ve
sonraki süreçte de kurduğunuz sistemin,
tesisin ya da hattın ömür boyu servis hizmetini vermek. Bu, otomotiv sektörüyse
bir otomobilin parçasını üreten bir hücre
olabilir; gıda sektörüyse bir çikolatanın
ya da bir bisküvinin paketlenmesi olabilir;
boya sektörüyse boyaların hattan alınıp
bunların bir yerde istiflenmesi, paketlenmesi, işlenmesi olabilir; tekstil sektörüyse
kot pantolonların boyanması, taşlanması
olabilir. Aklınıza gelebilecek her sektörde
robota ve robotlu projelere ihtiyaç var. Biz
proje yapan bir firmayız. Eğer bir işin içerisinde robot varsa, robot teknolojisi varsa
biz o projenin içerisinde varız.
Robotlar kapasiteyi ve kaliteyi artırdıkça
firmalar daha fazla satış yapabiliyorlar.
Daha fazla satış, daha fazla üretim demektir. Daha fazla üretim de robotların yapamadığı ve insan yeteneğinin ön planda
olduğu işlerde daha fazla iş bulma imkanı
demektir.
Verdiğiniz hizmetler arasında en başarılı
bulduğunuz örnek hangisi?
G.V.G: Bir Ankara firması olan Hidromek,
yüzde 100 kendi dizaynı ve kendi mühendisliği ile iş makineleri üreten bir firma.
2003 yılında onlarla görüşmeye başladığımızda zaten robot kullanıcısı bir firmaydılar. Bizden üretimlerindeki bazı eksiklikleri robotlarla gidermemiz yönünde teklif
istediler. Çalışmalara başladık. Türkiye’de
o dönemler için çok yüksek cesaret isteyen
Turgay Yıldırım: Robot ihtiyacı durup
dururken çıkmaz. Firmaların, çalışanlarının çalışma şartlarını iyileştirmek isteğiyle
ortaya çıkabilir. Firmalar genelde çalışan
elemanlarının daha az yorulması, daha ergonomik şartlarda çalışması ve buna bağlı
olarak fabrikaların üretim hatlarının, üretim şekillerinin ya da fabrika içindeki organizasyonlarının düzeltilebilmesi için çalışmalar talep eder. Robot kullanımı insan
sağlığını korur, kaliteyi ve üretim kapasitesini artırır. Sektörde, robot kullanıldığı
zaman insanlar işsiz kalacak gibi bir yanlış
algılama var. Bu yaklaşım tamamen yersiz.
Eğer öyle olsaydı, otomotiv sektöründe
Renault, Tofaş, Ford ya da Toyoto’da insan
çalışmaması lazımdı. Çünkü bunlar, tama-
bir işi yapıyorlardı. 6 robotla başladılar,
şu an sanırım 35-40 robota ulaştılar. Bütün tesisleri tamamen robotik hale döndü.
Başlangıçta çalıştırdıkları işçi sayısının 4
katına ulaştılar. Geçen yıl ilk 500 içerisinde en hızlı yükselen ikinci ya da üçüncü
firmaydılar. Çok hızlı büyüyen, çok güçlü
ve gerçekten gurur duyulacak bir firma.
Bu teknoloji sayesinde büyüdüler. Hem
GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ I EKİM-KASIM-ARALIK 2008
GOSBSAD
Bir firma “Robot teknolojisi kullanayım”
kararını nasıl ve neye göre veriyor peki?
43
GOSB
TEKNOPARK
teknolojiye ve teknolojik yatırıma önem
verdiler, hem de büyümeyi, sanayiye ve
ülkeye hizmet etmeyi hedeflediler. Bu
yaklaşım onları bu noktaya getirdi.
Sizin için insan kaynakları çok önemli.
Nasıl bir kadronuz var?
G.V.G: 45 kişilik bir kadromuz var. Bunun
yaklaşık 20 tanesi mühendis. Bu 20 kişinin içinde de yüksek mühendis, doktorasını yurt dışında yapmış ya da yapmaya
devam eden mühendisler var. Geri kalan
kadronun ise yüzde 80’i teknisyen, tekniker ya da üniversite mezunu. Eğitim seviyesinin çok üst düzeyde olması gerekiyor.
Çünkü üst düzey mühendislik kullanıyoruz. Arka plan da yani üretimden montaja
kadar geçen bütün süreçlere zeka, bilgi ve
beceri gerektiriyor. Bu işi çok sağlam ve
güçlü bir kadroyla başarabiliyorsunuz.
çok üst seviyede bir sinerjik yapı vardır.
Arkadaşça ve sürekli bilgi paylaşımıyla
güzel bir ortamda çalışılır burada. Bizde
çalışanların hepsi sıra dışı insanlardır. Dolayısıyla bu insanların yaptığı işi hiçbir robota yaptıramazsınız. Robotları köle gibi
düşünmek lazım. Zaten robotların çıkış
noktasıda budur. Her şey insan gücüne,
insan zekasına ve insan yetkinliğine dayanır. Teknodrom’un vizyonu da bu anlayışa
bağlıdır.
İş hayatına girdiğiniz günden bugüne
Türkiye’nin teknolojiyle ilişkisinin gelişimini nasıl görüyorsunuz?
GOSBSAD
Bilgisi ve becerisi olmayan bir personelin
yapacağı bir hata, müşterileriniz önünde
size itibar kaybettirebilir. Kaybettiğiniz itibarı geri kazanmak da çok kolay değildir.
O yüzden biz personelimize inanılmaz yatırımlar yaparız.
44
Sahada çalışan personelimizin her biri en
az üç kez birer ya da ikişer haftalık eğitimler almışlardır. Bu eğitimler sürekli devam eder. Ama işin bir doğası var. Bu iş
yaptıkça öğreniliyor. Yani kişi bir projenin
içerisinde çalışıp pişerse bu işi öğrenebiliyor. Bir personelin gerçek anlamda işe
hakim olma süresi iki yıldır. Bizim şansımız sirkülasyonun çok az olması. Çünkü
Teknodrom’da personelin gurur duyduğu
EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ
T.Y: Teknolojinin çok kullanılmadığı bir
ülke olarak Türkiye, çok yanlış sistemlerle ya da çok pahalı ücretler ödeyerek bu
konularda çalışmalar yapıyordu. Bilgisayarlar evlere ilk girdiğinde, insanlar bozulacak diye düğmesine basmaktan bile
korkarken, bugün laptoplar ve cep telefonları hayatımızın artık vazgeçilmezleri.
Robot sektörü de aynen böyle gelişti. 2002
yılına kadar insanların, bu robotu alırsam
nasıl kullanırım, nasıl çalıştırırım, bana
problem çıkartır mı gibi korkuları vardı.
2002’den sonraki süreçte, bu korkular tamamen ortadan kalktı. 2003 yılı ise robotik
sektörüne atılımın başlangıcı oldu. Biz de
sektörün ilklerinden biriyiz. Bizden önce
Türkiye’de iki firma vardı. Biz de zaten o
firmalardan gelmiş kişileriz. Dolayısıyla
sektörde robot deyince akla ilk gelen kişileriz.
GOSB Teknopark’ın avantajları
G.V.G: 1997 yılında GOSB’a ilk geldiğimde
ülkemle gurur duymuştum. Meslek hayatına
yeni girmiştim o dönem. Dolayısıyla GOSB
Teknopark dendiği zaman zaten GOSB’un
bir parçası olarak algılamıştım. Büyük bir heyecanla gelmiştik biz buraya. Hala da o heyecanı taşıyoruz. GOSB bölgesinden başka bir
yere gitmeyi de planlamıyoruz. Ancak yakın
zamanda Teknopark’tan ayrılmak durumunda
kalacağız, çünkü buradaki büyüme potansiyeli bizim talebimizi karşılayacak seviyede değil
gibi görünüyor. Ama genel olarak burada bulunmaktan çok memnunuz.
Tabii ki bütün teknoparkların ve teknopark firmalarının yaşadığı çok somut problemleri biz
de yaşıyoruz. Sorunların başında bazı avantajlardan yararlanamamak geliyor. Bu da kanun-
ların yeni olmasından kaynaklanan açıklardan
kaynaklanıyor. Örneğin, biz şu anda teknopark
bünyesindeki personel desteğinden yararlanamıyoruz. Çünkü bunun için personelimizin
bu kapıların dışına çıkmaması lazım. Oysa biz
personelimize en az iki üç kez, hem de haftalarca süren eğitimler aldırıyoruz. Personelimiz
TÜBİTAK’a Ar-Ge ile ilgili bir eğitim almaya
gittiğinde teknopark mevzuatına göre destekten muaf kalıyor. Yani destekten faydalanması
için bu kapıların sınırlarının dışına çıkmaması
lazım. Bu mümkün değil. Sonuçta bir proje yapıyoruz. Mevzuatta bu tür açıklar, tartışmaya
açık başka konular da var. Ama bunların tamamen düzeleceğine ve çözüleceğine inanıyoruz.
Israrla burada kalmak istiyoruz.l
Hayal gücünüzdeki sınırları kaldırsanız,
gerçekleşmesi çok zor bile olsa hangi projeleri yapmak isterdiniz? İlginç projeler
var mı kafanızada?
Bir de patentli bir projemiz var. Sekiz tane
robotu, tek bir birimden kontrol edilir hale
getirdik. Böylece sekiz tane robot, tek başına bir insan gibi çalışıyor. Sekiz kollu
bir insan gibi düşünün. Çok karmaşık ve
komplike bir yapı. Kendi kendini programlıyor ve yapacağı işlemlere kendisi karar veriyor. Bu gerçekleştirilmiş bir proje
ve oldukça da zordur.
Tabii bizim işimizin sonu yok. Hayal ettiğimiz ve düşündüğümüz ütopik projeleri
anlatırsam bana “Zihni Sinir” damgası
vurursunuz. Ticari sırlarımızı da veremem
tabii. Ama çok keyifli şeyler olduğunu söyleyebilirim.
T.Y: Geçtiğimiz 10 yıldaki robot teknoloGEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ I EKİM-KASIM-ARALIK 2008
GOSBSAD
G.V.G: Var tabii. Hatta bunlardan bir tanesini yaptık bile. İki kollu ve tepesinde
kafası olan, kafanın içerisinde kameralar
olan yani tamamen belden yukarı bir insanın simule edildiği, insan mantığıyla çalışan robotlar. Bizim bildiğimiz endüstriyel
robotlar sadece koldan ibarettir. O kolun
altına siz kaldırıcılar, döndürücüler koyarsınız, eksen sayısını arttırırsınız. Ama
neticede koldur. Bir insan gibi çalışmaz.
İnsanın kolu vardır, omuzları vardır, kafası vardır, aşağıda beli vardır. Dolayısıyla
inanılmaz esnekliği olan bir yapıdır. Böyle
bir yapının aynı zamanda bir yapay zekayla donatılıp, bizim bugün çok uzun proje
çalışmalarıyla yaptırabildiğimiz yetkilerin çok kısa bir öğretme sürecinden sonra
gerçekleştirilmesi gibi bir hayalim vardı
benim. Ama maalesef bizim distribütör olduğumuz firma, gücüyle bizden çok hızlı
davrandı ve bunu yaptı. Biz şu anda onu
sadece kullanıyoruz. Şubat ayında katıldığımız fuarda da sergileyeceğiz bu robotu.
Birebir düşündüklerimizi yapan bir robot.
Biz de bu proje üzerinde geliştirme faaliyetlerinde bulunacağız.
45
GOSB
TEKNOPARK
jisindeki gelişme, bilgisayar sektöründeki
gelişmeye bağlı. Robotun arka planında
da bir yazılım, bir donanım var. Bunlar ne
kadar hızlı işletilebilirse, ne kadar esnek
olabilirse, robot da o kadar hareketli olur.
Aynı zamanda bir de kollara hareket veren
motorlar var. Bunlar da ne kadar küçülürse, ne kadar güçlenirse ve karmaşık hale
gelirse, o zaman insan siluetine girmeye
başlıyor.
Geçtiğimiz 10 yılda çok ciddi bir atılım
oldu. Bu yüzden gelecek 10 yılda yanınızda sizlere yardımcı bir sekreter robotun
olmayacağını kimse garanti edemez. Yanınızda sizinle beraber yürüyen, sizin arabanızı kullanan bir robot olacak dersek, hayal
olmaz. Çünkü teknoloji çok hızlı ilerliyor.
Son noktası diye bir şey de yok.
Bizim işimiz seri robot üretmek değil tabii ki, ama biz de özel robotlar üretiyoruz.
GOSBSAD
Kendi geliştirdiğimiz ve ürettiğimiz robotlar var. Mesela 9 eksenli robotlar yaptık ve
patentini aldık. Robot ve robot donanımlarını kullanarak bildiğimiz CNC tezgahlar
yaptık. Bunlar hep ihtiyaca yönelik işlerdi,
seri üretime yönelik değil. Sürekli proje
üretiyoruz zaten. Bunun sonu yok.
46
Teknodrom’un gelecek projeleri ve planları neler?
G.V.G: Buna kısa vadeli ve uzun vadeli
olarak bakmak lazım. Kısa vadede 2009
yılı için birkaç Ar-Ge projemiz var. Ayrıca
önümüzdeki yılın, uzun zamandır planladığımız projeleri gerçekleştirmek için bize
EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ
kapılar açacağını düşünüyoruz. Çünkü
herkes işlerin biraz yavaşlayacağını biliyor. Bizim bir kriz korkumuz yok. Sektör
yavaşlasa da bunu pozitife çevirmek için
Ar-Ge projelerini kullanmayı hedefliyoruz. Küçülmek gibi bir düşüncemiz yok.
Kadromuz kriz döneminde de büyüyecek.
Kriz sonrasına hazırlık yapacağız. Kısa vadede planımız bu.
Uzun vadede ise üniversitelere destek
programı başlattık. Amacımız üniversite
öğrencilerinin projelerini bize getirmesi.
Bu projelerin tabii ki robotik üzerine olması gerekiyor. Biz de onlara maddi destek veriyoruz. Ayrıca know-how, ekipman
donanımı, altyapımızı kullanma desteği
veriyoruz. Onlar da bu sayede kağıt üzerindeki projelerini gerçekleştiriyorlar.
Gerçekleşen proje, Teknodrom’un değil,
onların projesi oluyor. Buradaki amacımız, Türkiye’de henüz yeterli olmayan
yetişmiş kişi sayısını artırmak ve knowhow seviyesini yukarılara çekmek. Bu bir
başlangıç olacak.
T.Y: Bizim sektörümüzde elemanlar, meslek liseleri ve üniversitelerden yetişerek
geliyor. Her iki eğitim kurumunda da
son yıllarda güzel gelişmeler olsa da hala
bazı eksiklikler var. Mesela eğitimleri veren insanlar sanayiden değil. Dolayısıyla
eğitmenlerin sanayideki ya da sektördeki
bilgi birikimleri, öğrencileri bizim istediğimiz seviyelere getirecek düzeyde değil. Bununla ilgili biz bir şeyler yapmak
istedik. Ancak devletten destek alamayacağımız gördük. Biz de konuyla ilgili firmamızın boyutlarıyla paralel olarak elimizden geldiğince bazı açılımlar yapmayı
planlıyoruz.l
İŞ DIŞI YAŞAM
55 senedir yelken sporuyla uğraşan Boran Plastik Genel Müdürü
Deniz Dumay, bugüne kadar her yıl
yaklaşık 50 yarışa katılmış. Hayatı boyunca yelkenden çok şey öğrendiğini söyleyen Deniz Dumay ile
yelken sporu hakkında konuştuk.
GOSBSAD
İÇİMİZDEN BİRİ
“68 yaşındayım,
hala yarışıyorum”
48
EKİM-KASIM-ARALIK I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ
Yelken çok küçük yaşta başlayıp uzun seneler sürdürebileceğiniz bir spor. Diğer sporlar gibi
bir yaştan sonra bitmez. 107
yaşında yelken yarışına katılan Yunanlı bir
yelkenci görmüştüm hiç unutamam. İlk
etapta dereceye girdi, elleri titreyerek kupasını aldı. Meğerse görmüş geçirmiş bir
adammış ve yarışarak ölmek istiyormuş.
Nitekim ikinci etapta yarışırken vefat etti.
Kendisi için çok duygulu bir tören yapıldı.
Yelken böyle farklı bir spor işte. Ben 68 yaşındayım, hala yarışıyorum.
Siz nasıl başladınız?
1953 yılında başladım. Aslında yüzüyordum ve çok iyi bir yüzücüydüm. “Deniz
gelecekte Türkiye şampiyonu olur” derlerdi benim için. 14 yaşında Pendik’te bir izci
kampına gitmiştim. İki yelkenci bize eğitim
verdi. Ben çok ilgi gösterdim. Bunu gören
eğitmenlerden birisi yüzmeyi bırakıp yelkene başlamam için beni ikna etmeye çalıştı. Önce beni bir yüzme yarışına götürdü,
“Bak, ayakların çıkardığı köpükten başka
bir şey görünmüyor” dedi. Ertesi gün de
İstanbul Yelken Kulübü’nde yelken yarışı
izlemeye gittik. Teknenin yarışa hazırlan-
ması yaklaşık iki saat sürüyor. Kızlı erkekli
çok güzel bir sosyal grup, şakalaşıyor, eğleniyor. Yelken yarışı sırasında tekneleri, kimin kimi geçtiğini, kimin önde olduğunu
görebiliyorsunuz. Yarış çok hoşuma gitti.
Ben de yüzmeyi bırakıp yelkene başladım.
Yelken insana neler kazandırıyor sizce?
Yelken çok güzel bir spordur. Sizi beden
olarak da, akıl olarak da, sosyal olarak da
geliştirir ve çok şey öğretir. Mesela hızlı ve
doğru karar vermeyi öğretiyor. Yelken yarışı satrançtan bile daha zordur. Satrançta
önce düşünürsünüz, sonra karar verirsiniz. Yelken yarışında ise hızlı karar vermek
zorundasınız, yoksa geçilirsiniz. Yelken
insana sabrı da öğretir. Rüzgar hep güzel
esmez. Bazen çok az, bazen de çok sert
eser. Hafif eserken ben rüzgarsız kaldım
diye moralinizi bozmamalısınız. Rüzgar
mutlaka gelecektir. Sert eserken de bıkmamalısınız. Siz hedefe doğru gidiyorsunuz.
Bir müddet sonra hedefe varacaksınız.
Buna odaklanmalısınız. Yelken insanı çok
iyi disipline sokar. İnsanlar büyük mekanlarda disiplinsiz olabilir. Kimseyi rahatsız
etmez. Ama mekan küçüldükçe disiplinin
önemi artar. Teknede kişi sayısı sınırlıdır.
Yapılacak işler çok önemlidir. Mesela yiyecek stoku, su stoku, bunların kullanılması,
teknenin temiz tutulması, yelken kullanımındaki emirlerin zamanında yapılması.
Yoksa yelkeniniz yırtılır, direğiniz kırılır.
Eğer sahile yakınsanız kayalara çıkarsınız.
Onun için disiplin çok önemlidir. Yelken
zorluklarla mücadele etmeyi de öğretir ki
bu da başarıya giden yoldur.
Yelkenin içinde liderlik
de var, lidere uyum
göstermekte. Verilen
komutları mümkün
olduğu kadar iyi ve
eksiksiz yapmak lazım.
Bu uyum göstermedir.
Bu komutları yerine
getirirken beyninizden
o komutları tenkit
edebilirsiniz. Şöyle
yapsaydık, yarışı daha
çabuk bitirecektik gibi.
Bu biraz daha gelişince
liderlik vasfı ortaya
çıkmaya başlıyor.
Yelkenin içinde liderlik de var, lidere uyum
göstermekte. Verilen komutları mümkün
olduğu kadar iyi ve eksiksiz yapmak lazım. Bu uyum göstermedir. Bu komutları
yerine getirirken beyninizden o komutları
tenkit edebilirsiniz. Şöyle yapsaydık, yarışı
daha çabuk bitirecektik gibi. Bu biraz daha
gelişince liderlik vasfı ortaya çıkmaya başlıyor.
GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ I EKİM-KASIM-ARALIK 2008
GOSBSAD
Y
elken nasıl bir spor?
49
İŞ DIŞI YAŞAM
İÇİMİZDEN BİRİ
idrakları çalışıyorsa “Vaktimiz boşa geçti” diyorlar. Ama bunu hiç demeyebilirler de. Yani insan baktığı her şeyi görecek
değil. Yaşadıkları güzelliklerin farkında
olmayan insanlar var. Yedikleri yemeğin
bile farkında olmayan insanlar var. İş, her
şey değildir. İş bizim yaşamımızdan bir
parçadır. Bir parça olarak da kalmalıdır.
Yaşamımızda kendimiz, ailemiz, eşimiz,
çocuklarımız, arkadaşlarımız, akrabalarımızın hepsinin payı olmalı. Kırlara da
gitmeliyiz, ağaçlara da bakmalıyız, çocuklarımız salıncakta da sallanmalı.
Günümüzde şirket çalışanları yelken eğitimleri almaya başladı. Bunun nedeni nedir sizce?
Siz bireysel olarak yelkenden ne öğrendiniz? İş hayatına neler uyguladınız?
Boran Plastik, bugün
GOSB’da 12 bin
metrekare alanda 42
yıllık tecrübesi ve uzman
ekibiyle kendi özel
kalıphanesinde; kalıp ve
plastik ambalaj hizmeti
veriyor.
En basit olarak insanları yönetmeyi öğrendim. Ben liderim. Kesin liderim. İşimde
de liderim, sipariş aldığım yerlerde de liderim. Ben ona göre saygı görürüm. Tabii
böyle bir lider pozisyonu varsa, liderin de
hazırlıklı gitmesi lazım. Çünkü mahcup
olur yoksa.
Haftada kaç gününüzü yelkene ayırıyorsunuz? Hani hayatınızın ne kadarı yelkenle geçiyor?
Eskiden çoktu, şimdi çok az. Hele bu sene
15 günde bir veya ayda bir gibi.
İş yoğunluğundan herhalde...
GOSBSAD
İş yoğunluğu. İnsanın işini büyütmesi başarı anlamına gelmiyor. İşinizi büyütebiliyorsunuz, ama neyi feda ediyorsunuz?
Düşünmek lazım.
50
Son yıllarda azalsa da iş yaşamınız ve
yelken tutkunuz yıllarca bir arada hemen
hemen aynı yoğunlukta gitmiş. İş yaşamında, özellikle genç yöneticilerin hayatlarında da böyle tutkuyla yaptıkları hobiler olduğunu görüyor musunuz?
Bence hiçbir hobileri olmuyor. Seneler
geçtikten sonra eğer gözleri görüyorsa,
EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ
Arkadaşlık kurmak ve ayrıca emir komuta
zincirini kurmak için. Mesela muhasebeci
iyi çalışmıyor, onun üstündeki ondan bazı
bilgiler istiyor, fakat muhasebeci veremiyor veya vermek istemiyor. Ama bir ekipte her biri diğerine köftesini, sandviçini
verir, suyunu ortak içer, diğerinin halatına
yardım ederse, o zaman ekip ruhu oluşur,
yardımlaşma başlar. Şirketler de iyi yardımlaşmayla yükselir, yoksa yükselemez.
Bazı şirketlerin içinde bırakın ekip ruhunu
insanlar biribirine köstek oluyor, düşmanlık başlıyor. Yardım edebileceği bir konu
varsa etmiyor, biliyor, söylemiyor. İki
komşu düşünün; birinin ineği 15 kilo süt
veriyor, diğerinin ineği 5 kilo süt veriyor. 5
kilo süt alan, komşusuna gidip “Sen ineğine ne yediriyorsun?” diye sorabilmelidir.
İnsanlar bu terbiyeyi edinmelidir. Halbuki
şirketler çalışanları arasında, “15 kilo süt
veren inek ölsün” deniliyor. Ölüyor da
gerçekten, ama diğerinin eline bir
şey geçmiyor ki. Kimse kazanamıyor.
Boran Plastik
Boran Plastik, Bekum, Automa, Sig, Uniloy,
Magic, Krupp-kautex ve Comec gibi yüksek tek-
Yelkenle ilgili ilginç bir anınız var mı?
Fabrikamızı yaparken granit kullanmak istedim. Fakat çok pahalıydı. Bir arkadaşım,
“Sen şu granit firmasına git, onun genel
müdürü seni tanıyor, indirim yapacak”
dedi. Çok şaşırdım. Kalktım genel müdürle görüşemeye gittim. Fakat kendisini
görünce tanımadım. “Beni nereden tanıyorsunuz?” diye sordum. “Deniz Ağabey,
siz beni dövmüştünüz” dedi. “Ben hatırlamıyorum kimseyi dövdüğümü. Hem benden dayak yemişsin, hem de indirim mi
yapıyorsun?” dedim. O da başladı
anlatmaya, “Birlikte yarışıyorduk. On şamandırayı beşinci döndük,
hava biraz sert-
nolojiye sahip şişirme extrüzyon makineleriyle
50cc’den 100 lt’ye kadar değişen ebatlarda PP
ve HDPE şişe, bidon imalatı yapıyor. Kalıpları
CNC sistem ile imal eden Boran Plastik, tasarımında CAD/CAM programlarını kullanıyor.
Teknolojik ekipmanların yanı sıra kalıp imalatı ve ambalaj tasarımına senelerin birikimiyle
oluşturduğumuz know-how ‘ları ekleyerek patentli ürünler geliştiriyor. Ürünler; kırılmaya,
patlamaya, darbelere ve ağırlıklara dayanıklı
şekilde tasarlanıp üretiliyor. Boran Plastik’in
ürün portföyünü endüstriyel temizlik ürünleri, kozmetik, kişisel bakım, deterjan ve temizlik
malzemeleri, madeni yağ, tarım ilacı ve ilaç sanayine yönelik ürünler oluşturuyor. Müşterilerini iş ortağımız olarak değerlendiren Boran
Plastik, teknolojik gelişmeleri takip ederek onların ihtiyaçlarına özel çözümler sunuyor.l
çeydi, yatıp tekneyi düzeltmemi söylediniz
ama ben biraz nazlandım. Siz de iskotanın
fazlasını elinizde roda ettiniz ve o halatla
beni dövmeye başladınız. Siz beni dövünce ben de tekneden çıktım ve yatıp tekneyi
düzeltmeye başladım. Sonra birinci geldik.
Ben o zaman bilinçsiz, alelade bir çocuktum. İnsan zorlanınca başarıya gidebiliyor.
Bana bunu öğrettiniz. Bakın Türkiye’nin
en büyük birkaç granit şirketinden birine
genel müdür oldum. Çok büyük bir başarı
benim için.”
Biraz da sizi ve Boran Plastik’i tanıyabilir miyiz?
Ben Umumi Psikoloji tahsili yaptım. Yelkene 1953’te başlamıştım. Üniversite yıllarında da yelken çok vaktimi alıyordu. Bol
bol sınıfta kaldım. Okul bitince de psikoloji
alanında çalışmadım. Babamın fabrikasında kalıpçılık yapmaya başladım. Zaten kalıbın içinde büyümüştüm. Müşteriler plastikçi olmamı, yaptığım kalıplardan imalat
yapmamı istediler. Boran Plastik böyle
gelişti. Kendinizi bir dereye atıyorsunuz, o
dere sizi bir yere getiriyor. Hayat böyle bir
şey aslında.l
GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ I EKİM-KASIM-ARALIK 2008
GOSBSAD
Boran Plastik’in temelleri Deniz Durmay tarafından 1962’de atılır. İlk aşamada ezme,
bükme, metal enjeksiyon, plastik enjeksiyon ve
plastik şişirme kalıpları imalatı yapan kuruluş,
ilerleyen yıllarda plastik enjeksiyon ve plastik
şişirme imalatını bünyesine katar. Sanayici bir
aileden gelen Deniz Durmay, 1989’da Boran
Plastik Sanayi A.Ş. adıyla firmayı yeniden yapılandırır. Sektörün önde gelen kuruluşu olan
Boran Plastik, bugün GOSB’da 12 bin metrekare alanda 42 yıllık tecrübesi ve uzman ekibiyle
kendi özel kalıphanesinde; kalıp ve plastik ambalaj hizmeti veriyor. Boran Plastik, alanında
sektör devi sayılan Johnson Diversey, Reckitt
Benckiser, Henkel, Cambro, Sütaş, Hayat Kimya, Degussa, Atak madeni Yağlar, Eczacıbaşı
ve Ecolab’ın onaylı tedarikçisi konumunda.
51
GOSB’UN
RENKLERİ
“Gönül, insanın
gerçek vatanıdır”
Ressam Ergin İnan, yıllardır Fransa’dan Çin’e, Almanya’dan
ABD’ye kadar dünyanın dört bir yanında gerçekleştirilen sayısız çağdaş sanat sergilerinde ve bienallerde yer alan yapıtlarıyla ve kazandığı ödüllerle, çağdaş Türk sanatının en
önemli temsilcilerinden birisi. Ergin İnan’ın resimlerinden
bazıları GOSB Yönetim Binası’nın duvarlarını da süslüyor.
2,5 yaşında küçük bir kızım var, devamlı
benimle beraber resim yapmak istiyor.
Hatta beni resim yapmak için zorluyor.
Ben de çocukluğumda öyleydim.
Ailenizde ressam var mıydı?
Ailemde ressam yoktu, ama annemiz resim konusunda yetenekliydi, güzel şeyler
çizerdi. Biz beş kardeşiz, beş kardeşten
en çok ben bu işle ilgilendim. Bu ilgi lise
döneminde de kendini gösterdi. Okulda
mesela Atatürk ya da Mevlana resmi yapılacaksa, resim hocaları beni çağırırlardı.
O yıllarda da resim yeteneğim ortaya çıktı.
Sonra hukuk fakültesini kazandım. Okula
gittim ama derslere katılmak istemediğimi
fark ettim. Çünkü hukukçu ya da avukat
olmak benim düşüncemde yoktu. Güzel
sanatlar eğitimi almak istediğim için Mimar Sinan Tatbiki Güzel Sanatlar’ın sınavlarına girdim. 1964 yılında eğitime başladım. Böylece gelişti resim ve ressam olma
isteğim.
GOSBSAD
Öğrencilik yıllarınız nasıl geçti?
52
R
esim hayatınıza nasıl girdi? Ressam olmaya nasıl karar verdiniz?
Resim yapma isteğim çocuklukta
başladı. Ne olursa olsun bir şeylerin üzerine resim yapıyordum, defterlerin kenarlarını karalardım. Böyle başladım. Bugün
EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ
Çok istekli olduğum için öğrencilik yıllarımda bir şekilde hep öne çıktım. Mezuniyet dönemi geldiğinde, Haziran’da
mezun olup askere gitmek yerine Eylül’de
mezun olmaya karar verdim. Bir dersimi
bilerek bıraktım. Tesadüf işte, o dönem
asistanlık sınavları açıldı. Sınavı kazandım ve okulumda asistanlığa devam ettim. 1968 yılından itibaren 2 sene boyunca
Resim Bölümü`nde Alman hoca Helmut
Hungerberg’e asistanlık yaptım. Onun
ayrıldığı dönemde ben de DAAD Alman
Akademik Mübadele Bursu`nu kazanarak, Münih Güzel Sanatlar Akademisi`ne
gittim. Prof. Rudi Tröger ve Prof. Mac Zimmermann yanında resim ve özgün baskı
konusunda 2 sene ihtisas yaptım. Sonra
tekrar asistanlığa geri döndüm. Ama bir
ayağım hep Almanya’da oldu.
İlk kez, yazdığım bir mektupta kullandım
böcekleri. Böyle bir resim serüveni devam
etti sonra..
O mektubun hikayesi nedir?
Münih’teki dönemimde çok iyi şeyler yaptım, önemli sergilere katıldım. Yaptığınız
resimler yavaş yavaş bu tür platformlarda yer alınca, otomatik olarak bir yerlere
geliyorsunuz. Hayatım ondan sonra daha
da değişti. Okuldaki hocalığa döndüm.
Ama Almanya’dan tekrar tekrar birçok
DAAD bursu aldım. Yaklaşık 12 senem
Almanya’da geçti. Aldığım Berlin Sanatçılar Bursu ile dönem dönem Berlin’de
kaldım. Orada yaptığım önemli bir sergiden sonra Berlin Güzel Sanatlar’da hocalık
yaptım.
Resimlerinizde çok sık böcekleri kullanıyorsunuz? Bunun özel bir nedeni var mı?
Ben hep, “Farklı bir şekilde bir ressam olabilmenin neresinde olabilirim?” diye düşündüm. Bugün dünyada her türlü sanat
dalı içerisinde önemli sanatçılar ortaya çıkıyor. Çoğu çok meşhur oluyor. Aralarında
mesela Picasso ya da Bacon gibi sanatçıları
izlediğimizde ortaya çıkan şey resimlerindeki önemli farklılık. Yani en önde gelen,
bir şeyi var etmedeki ortaya koydukları
pozisyon. Tabii ki arkalarındaki tanıtım
gücüyle de çok iyi yerlere geliyorlar. Böylece çok önemli oluyorlar. Ben hep resimde
farklı neyi yakalayabilirim diye aradım.
Bunun ilk ipuçlarını böceklerle yakaladım.
Sizin için adeta takıntı olan böceklerin
anlamı nedir?
Çocukluğa gitmek lazım herhalde. Ben
Malatya’da bahçesi büyük bir evde büyüdüm. Orada ufacık bir çocukken böceklerle oynadığımı hatırlıyorum. Karıncaları
birbiriyle birazcık oynattığım zaman kavga ettiklerini görürdüm. Bütün böcekleri
izledim. Bunlar dönüp dolaşıp tekrar sizin
resminize giriyor belki. Çok aşırı sevgiden
mi, yoksa çocukluğumda bahçelerde çok
zaman geçirmemden mi kaynaklanıyor bilemiyorum.
GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ I EKİM-KASIM-ARALIK 2008
GOSBSAD
Nasıl oldu bu?
1969’da Strazburg Yaz Akademisi’ne burslu gitmiştim. Oradaki çalışmalarımda
Emillo Vedova ile ilişki kurdum. Vedova
soyut ekspresyonisttir ve önemli bir sanatçıdır. Onunla resimde çok iyi bir alışverişimiz oldu. Döndükten sonra ona bir
mektup yazmak istedim. Farklı bir şey
olması gerekiyordu. Neticede bir ressamla iletişim kuruyordum. Sözcükler olmalı
ama mektubu resimle ifade etmek gerek
diye düşündüm. O sırada yerdeki karıncayı gördüm ve onu çizdim. Sonra düşündüm, bir sineği yakalayıp çizdim. Derken
mektup, böceklerle oluşan sözcüklerden
meydana geldi. İşte böyle böcekli bir resim
oldu. Bazı anlarda insanın kafasında bir
kıvılcım çakar ya, ben o böcekli mektubu
yazarken kafamda öyle bir kıvılcım çaktı ve bunu resmime nasıl katabilirim diye
düşünmeye başladım. Resim perspektifi
geniş olan bir yol yakalamış gibi hissettim
kendimi. O dönemde ekspresyonla dolu
figürler çiziyordum. Psikolojik portreler,
psikoportreler vardı. Ama sonra onlar, böceklerle karışmaya başladı. Bende de bir
resim dili oluşmaya başladı.
53
GOSB’UN
RENKLERİ
Benim resimlerimde sık kullandığım şeylerden biri de eski metinler. Çocukluğumun geçtiği bahçemizin arkasında bir
sundurma vardı. Onun içi de eski kitaplarla doluydu. Ama oraya yaklaşmamız
yasaktı. Ben hep merak eder, gidip karıştırırdım onları. Sonra birgün sahaflarda
gezerken öbek halinde yere atılmış eski
kitaplar gördüm. Ona da ilk defa o zaman
takıldım. Kafamda yine kıvılcım çaktı.
Bunu resme katayım diye düşündüm. Bu
takıntı dediğiniz şeylerin hayatınızda bir
yerlerde ipuçları oluyor. Benimkilerin de
serüveni böyleydi.
Sizin çok güzel bir sözünüz var: “Benim
resmim gönülde olanı çizmektir. Gönül
de insanın gerçek vatanıdır.” Bunu biraz
açar mısınız?
GOSBSAD
Ben Mevlana’yı çok okudum. Onun da
anlatımlarında vardır bu düşünce. İnsanın
özünü, ruhunu var etmesi için kendi gönlüyle bir bağ kurması çok önemli. İnsan
ruhuyla gönlü arasında bir bağ var. Kendini bulabilmesi için de insanın herhalde
onu deşifre etmesi lazım. Gönlünüzü açabilmeniz lazım. Zor tabii. Çok okuyarak,
çok düşünerek ya da benim gibi çok çizerek olur belki.
54
Resim yaparken kendini
yok etmek gerek belki...
"Evet, dalıp gitmek,
kendi kendinizi tamamen
konsantre etmeniz bir
şeye. Bu da gönülden
oluyor. Orada da zaten
öyle bir sevgi, öyle bir
coşku oluşuyor ki, siz
o coşku içerisinde yok
oluyorsunuz belki. İçten
içe sevinerek bir şey
yapıyorsunuz, bir şey
çiziyorsunuz. Resim
yapmaktaki en büyük
mutluluk orada gibi
geliyor bana."
Sizin gönlünüzü açmanıza yardımcı olan
şey resim o halde...
Yazıda bir anlatım ve bir düşünce belirginliği vardır. Siz bir şeyi kelimelerle izah
ederken belki derinliğini yakalarsınız,
ama yine de dilin bir kalıbı vardır. Yazıyı
herkes okuyabilir. Ama resim ancak gözle okunan bir şey olduğu için herkesin
okuması zor olabilir. Yani bir belirginlik
kazanmaz. Güzelliği gözde yakalamanız
lazım.
“99 Resim, 99 Şiir – Mevlana Celaleddin
Rumi” projesi de Mevlana sevginizden mi
doğdu?
Bu, İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın bana
sunduğu bir projeydi aslında. Projeyi,
Mevlana’nın 800. doğum yıldönümü ve
UNESCO’nun 2007’yi Mevlana yılı ilan etmesi vesilesiyle gerçekleştirdik. Mesnevi
zaten yıllardır benim başucu kitabımdır.
Dolayısıyla o resimler, benim Mesnevi ve
EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ
Mevlana ile ilgili kişisel yorumum. Herkesin alışık olduğu klasik Mevlana şekilleri ya da derviş figürleri yerine kendi yorumumu kullandım.
Mevlana’nın sizin ve resiminizin üzerindeki en temel etkileri neler sizce?
Şekilsizliği, şekil olarak ele almak. Bu
Mevlana’nın önemli bir düşüncesi bence.
Kulağa çok soyut geliyor belki, ama bu, insanı kendi içtenliğinin sonuna götürüyor.
Oradan bir şey yakalayıp dışa vuruyorsunuz çizerken. Mesela ben bir figürü çizerken şöyle başlıyorum: Elime kalemi alıyorum ve kendime göre sık sık karaladığım
bazı figürleri çizmeye başlıyorum önce.
Soyutla başlarsınız çizmeye. Ama yavaş
yavaş biçimler oluşmaya başlar. O biçimlerde zaman zaman sizi etkileyen şeyler
oluyor. O etkilerle bir biçimsellik ortaya
çıkıyor. Figürlerde yansımaları olabiliyor.
Mevlana’dan öğrendiğim en önemli şey,
şekilsizliğin şekilden daha önemli olduğu.
Varlığın yanında, yok olmak önemli. Yok
olmanız yani kendi içinizde yokolmanız
gerekir. O zaman siz var edebiliyorsunuz
bazı şeyleri. Kendi içinizden çıkabiliyorsunuz ve bir şey ortaya koyabiliyorsunuz.
“Ölmeden evvel ölün” sözü de bununla
bağdaşır.
Bir eğitimci olarak Türkiye’deki resim
eğitimini nasıl buluyorsunuz?
Aslında resim sanatı da eğitim şekli de
farklılaşmaya başladı. Bazı teoriler geçersiz olmaya başlıyor artık. Mesela Alman
Albrecht Dürer, çok önemli ve aynı zamanda teorileri olan bir ressam. Perspektifin, ışığın, rengin, çizginin, tekstürün
teorileriyle ortaya çıkmış bir insan. Bize
verilen eğitim öyleydi. Ama bugün eğitim
tamamen değişiyor, bu teoriler hep arka
planda kalmaya başlıyor. Dünya bir yerlere gidiyor. Avrupa resminin Amerika’ya
yansımasından sonra ortaya çıkan Amerikan resmi önem kazandı ve dünyadaki
bütün sanat ortamlarına hakim oldu. Biz
öğrencilerimizle artık o yönde bir çalışma
ve eğitim içine girdik. Sanat eğitiminde bir
şeylerin değişmesi gerektiğini düşünüyorum ama ben bunu tek başına çözecek insan değilim. Bir sistem oluşması lazım.
Türkiye’de devletin resme desteğini nasıl
buluyorsunuz peki?
Bugüne kadar devletten çok şey bekledik
ama olmadı. Artık olmaz diye düşünüyorum. Yurt dışında bir bienalde büyük
ödülü bile kazansanız, büyük elçilik sizi
tamamen yalnız bırakıyor. Sizi destekleyen olmuyor, her zaman teksiniz, tek başınıza gidip ödülünüzü alıyorsunuz. Nerede
olursa olsun, hep böyle oldu. En son Çin
Bienali’ne katıldım. Her elçiliğin açılışta
yeri var, ama bizim elçiliğin yeri boş. Bu
tür şeyleri hep yaşadığım için artık devletten destek beklemiyorum. Bugün uluslararası bir başarı kazanan Orhan Pamuk
da her şeyi tek başına yaptı. Bence devletin
değil, özel sekörün kurumsal bir politikası olması lazım. Her alanda Türk sanatına
büyük destekler oluşmalı. Başka türlü olacağını zannetmiyorum.
şey kişisel oluyor Türkiye’de. Kişisel olarak zorluyorsunuz bir şeyleri. Ama onun
da boyutu küçük oluyor.
Yeni projeleriniz var mı?
Kafamda yeni bir proje var. Belçikalı bir
heykeltıraş ile beraber yapmak istiyoruz.
Bu kez ikonalar yapmayı planlıyorum. Bir
ikonalar serisi olacak. Projeyi 2010’da hem
Belçika’da hem de İstanbul’da yapmak
istiyoruz.l
Ben şu anda Casa dell’Arte diye bir galeriyle birlikte çalışıyorum. Her şeyi birlikte
planlıyoruz. Ben projeyi sunuyorum, onlar
bana destek oluyorlar, yapıyorlar. İşte o zaman tek başına olmuyorsunuz. Tanıtımları
yapacak insanlar oluyor yanınızda. Her
1943 yılında Malatya`da doğdu. İlk ve ortaöğretim yılları Malatya`da geçti. 1963 yılında İstanbul Hukuk Fakültesi`nde öğrenime başladı.
Ardından 1964 yılında İstanbul Devlet Tatbiki
Güzel Sanatlar Yüksek Okulu’nda Resim öğrenimine başladı. Sırasıyla Karl Schlaminger ve Helmut Hungerberg`in öğrencisi oldu. 1968 yılında
Resim Bölümü`nün asistanlık sınavını kazanarak
Helmut Hungerberg`in asistanı oldu. Sanatçı,
1969`da Salzburg Yaz Akademisi`ne burslu olarak Prof. Emilio Vedova`nın yanında resim çalışmaları yaptı. 1971-1973 yılları arasında, DAAD
Alman Akademik Mübadele Bursu`nu kazanarak,
Münih Güzel Sanatlar Akademisi`nde Prof. Rudi
Tröger ve Prof. Mac Zimmermann yanında resim
ve özgün baskı konusunda çalışmalar yaptı. Ergin İnan, 1972 ve 1973 yıllarında Paris, Venedik,
Verona, Montova ve Floransa`daki müzelerde
incelemelerde bulundu. 1975`te Tatbiki Güzel
Sanatlar Yüksek Okulu`nda Resim Bölümü öğretim üyeliğine atanan sanatçı, 1978-79 yıllarında
DAAD Bursu ile Münih ve Berlin`deki Güzel
Sanatlar akademilerinde ve müzelerinde araştır-
malar yaptı. Bu araştırma ve incelemelerini de
1981 yılında Amsterdam, Roterdam, Den Haag
(Lahey) ve Londra`da sürdürdü. Sanatçı, 1982
yılında Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar
Fakültesi Resim Bölümü`ne öğretim üyesi olarak
atanmasının ardından, 1983-87 senelerinde çalışmalarını DAAD Berlin’li Sanatçılar Bursu’nu
kazanarak davet edildiği Berlin`de sürdürdü. Ergin İnan, öğretim üyesi olduğu Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü`ne
1985 yılında Profesör olarak atandı. Ayrıca
1985`te ve 1986`da Berlin Güzel Sanatlar Yüksek
Okulu Resim Bölümü`ne misafir profesör olarak
davet edildi ve desen dersleri verdi. 1990 yılında
“T.C. Cumhurbaşkanlığı Köşkü Yeni Binası, İç
Mekanları, Sanatsal Değerlendirme Projesi” kapsamında seçilen çağdaş Türk sanatçılarından biri
olarak Resepsiyon Salonu duvarına “Yazıt” adlı
çalışmasını gerçekleştiren sanatçının, yurt içinde
ve yurt dışında kişisel ve karma pek çok sergisi
bulunuyor.l
GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ I EKİM-KASIM-ARALIK 2008
GOSBSAD
Ergin İnan
55
MAKALE
LİDERLİK
Krizin gerçek sorumlusu
başarısız liderler mi?
getiriler yaratacak yeni modelleri ve araçları, içerdikleri tuzakları anlamadan, üretmeye devam etmesiydi.
Peki bu krizi tetikleyen sadece bu karmaşık
finans modellerinin ve araçlarının çökmesi
miydi? Hayır, zira Wall Street yıllardır başarısını hep iki temel prensibi koruyarak
sürdürdü: Uzun vadede müşterilere iyi
bir hizmet sunmak ve piyasaların sağlıklı
işlemesine katkıda bulunmak. Ancak, kısa
dönemli kazançlar sağlamak uğruna bu
prensipleri unutan şirket yöneticileri, Wall
Street’te başlayıp, hızla tüm dünyayı etkisi altına alan bu krizin arkasındaki önemli
nedenlerden biri oldular.
Büyük çılgınlığa kapılan
firmaların çöküşü
GOSBSAD
>
56
Riskli ipotek kredileri, kredi temerrüt takasları, teminatlı
borçlanma araçları... Bankacıların ya da yatırımcıların aşina
olduğu bu kavramlar, “sokaktaki insan” denen büyük kitle
tarafından tam olarak anlaşılmasa da, dünyanın bugün yaşamakta olduğu finansal krizi açıklamak için en çok kullanılan
terimlerin başında geliyor. Peki, global krizin tek sorumlusu
karmaşık finansal araçların çöküşü müydü gerçekten?
Y
aşamakta olduğumuz krizin,
dünyanın on yılda bir yaşadığı krizlerin en sonuncusu,
ama belki de en geniş ölçeklisi
olduğunu unutmamak gerek.
1980’lerde tasarruf ve borç fiyaskosu vardı,
1990’larda ise uzun vadeli sermaye yönetiminin çöküşü... 2002’de teknoloji balonu
patlamıştı. Bütün bu süreçte değişmeyen
tek şey, yaratıcı finansçıların kısa dönemli
EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ
Önceliklerini, kurumlarının geleceğini
ve yaşamsal kapasitesini korumak yerine
kısa vadede büyük kazanç sağlayacak belirsiz araçlara, hatta kendi ikramiyelerine
odaklanmak olarak belirleyen yöneticiler,
şirketlerinin ve piyasaların geleceğiyle
kumar oynadılar. Bu şekilde yönettikleri
müşteri yatırımları için aldıkları yüksek
meblağları haklı çıkarmak uğruna son
yıllarda büyük bir çılgınlığa kapılan Lehman Brothers, AIG, Countrywide Financial, Washington Mutual gibi şirketlerin
liderleri, kısa zamanda çok önemli bir ba-
21. yüzyılın küresel mali piyasalarını istikrarlı kılacak, tüm paydaşlara
adil hizmet verecek şekilde işleyen çözümleri sunabilecek liderler;
kendileri için para, şöhret ve güç
arayan karizmatik kişiler değil,
müşterilerine ve kuruluşunun bileşenlerine hizmet vermeye odaklı
çalışacak otantik kişiler olacaktır.
kış açılarını yitirdiler: Müşterilerin uzun
vadeli yatırımlarını ve mali güvenliklerini
korumak...
Kendileri de daha çok kazanabilsin diye
borçların toplam sermayeye olan oranının fazla olmasına güvenerek, riskleri olduğundan az gösterdiler ve kısa vadede
büyük kazanç sağlayan bu işlemler, yerini
büyük kayıplara bırakarak, hem şirketleri
hem de bu liderleri oyunun dışına itti. Bu
gerçeğe dayanarak, pek çok uzman bu krize neden olan sorunların arkasında yatan
temel nedeni açgözlülük olarak nitelese
de, aslında bu fiyaskoların arkasındaki temel neden, şirketlerin başında uzun vadede sağlam şirketler kuracak bilgeliğe sahip
liderler yerine piyasanın hakkından geleceğini düşünen “parlak zekalı” yöneticiler
olması gibi gözüküyor.
Oyundaki yerini koruyan
liderlerin farkı neydi?
Dolayısıyla mevcut liderleri, onlar gibi
düşünen ve hareket eden yenileriyle değiştirerek piyasaların içinde bulunduğu
sorunları düzeltmek yeterli değildir, esasında bu sorunlara neden olan düşünce
kalıplarını da değiştirmek gerekir. Çünkü
batan şirketlerle aynı piyasalarda, benzer
finansal araçlarla işlem yapan bazı firmalar, farklı liderlik anlayışları sayesinde hala
oyundaki yerlerini korumaktalar. Peki bu
farkı oluşturan unsurlar nelerdir? Başarılı
liderlerin müşterilerinin çıkarlarını üst-
te tutmaları, risklere ve kaldıraçlara karşı
tedbirli davranmaları, hesaplarını dikkatli
ve şeffaf tutmaları ve uzun dönemli sürdürülebilirliğe odaklanmaları...
Harvard Üniversitesi bünyesindeki Kamu
Liderliği Merkezi’nin yaptığı bir araştırmaya göre Amerikan halkının güven duyduğu kişiler listesinde en alt sıraları, Kongre
ve Başkan ile paylaşan gruplardan birisi de
iş dünyasının önderleri. İnsanların güvenini kazanmanın her lider için temel esas
olduğunu, kurumlarının meşruluğunu
liderlere teslim eden tüm bileşenlerin tam güveni sağlanmadığı sürece liderlerin etkin olamayacağını
unutmamak gerek. Bu nedenle
de artık, toplumun ve müşterilerinin çıkarlarını bir bütün olarak
kendi çıkarları üzerine koyabilecek, gerçeği tüm çıplaklığıyla dile
getirebilecek, hatayı örtmek yerine
üzerine gidip çözüm üretecek liderler çıkartmak gerekiyor.
21. yüzyılın liderleri nasıl olacak?
21. yüzyılın küresel mali piyasalarını istikrarlı kılacak, tüm paydaşlara adil hizmet
verecek şekilde işleyen çözümleri sunabilecek liderler; kendileri için para, şöhret ve
güç arayan karizmatik kişiler değil, müşterilerine ve kuruluşunun bileşenlerine hizmet vermeye odaklı çalışacak otantik kişiler olacaktır. Yeni liderlerin özelliklerinin
sıralandığı bir liste asla yeterli uzunlukta
olmayacağı için özetle şunu söylemek gerekir: Finans kurumlarının başında, yeni
bir düşünce sistemini benimsemiş, müşterileri için, kuruluşları için ve sermaye
piyasalarının sürekliliği için uzun vadeli
sonuçlara odaklanan liderler, yeni jenerasyonu oluşturmalıdır. İnsanların finans
kuruluşlarına güveni ancak bu şekilde, bir
kaç yıl içerisinde benzer sorunları yaşamayacaklarından emin oldukları takdirde tazelenecek ve temeli güven olan kapitalizm
tekrar işler hale gelecektir.l
GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ I EKİM-KASIM-ARALIK 2008
GOSBSAD
>
57
İŞ SAĞLIĞI
İ
VE GÜVENLİĞİ
ş güvenliği uzmanları, herhangi bir örgütte, iş güvenliğinin temel bir değer
olarak ele alınmasının yararlarından
söz eder dururlar. Önceliklerin zaman
içinde değişeceği, ancak değerlerin
değişmeden kalacağı düşüncesinden yola
çıkarak, iş güvenliğinin bir öncelik sorunu
olmaktan çok, bir değer olarak ele alınmasını öğütlerler. Bu sağa sola sapmayan,
doğru ve çok basit bir mantık saptamasıdır. Peki, “İş güvenliğini bir değer olarak
ele almak” ne demektir?
Genellikle yöneticiler ve çalışanlar, şu ama
bu nedenle, iş sağlığı ile üretimi sürdürme
ya da herhangi bir yöntemi daha işlevsel
kılma gibi etkinliklerle aynı kefeye koymaktan sürekli kaçınırlar ve bu etkinliklerden fedakârlık etmeye yanaşmazlar.
GOSBSAD
Değerler ve davranış:
58
İş sağlığı ve
güvenliğinin
önemsendiği
bir kültür
oluşturma
EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ
Değer hakkında daha kesin konuşabilmek
için, terimi işlevsel olarak tanımlamamız gerekir. Değerler, temelde inançları
ve uygulamaları tanımlayan açıklamalar
ya da bir toplumun desteklediği yerleşik
davranış kümeleridir. Tipik olarak değere
ilişkin açıklamalar, bir toplumun üyelerince “haklarında iyi duygular geliştirilmiş”
davranışları tanımlar. Değer ifadeleri, aynı
zamanda, bir grubun, bir kültürün üyelerince cezalandırılabilecek, ya da haklarında itaatsizlik cezası uygulanabilecek
davranışları tanımlar, ima eder. Örneğin,
hepimiz çok küçük yaşlarda, başkalarının
sahip olduğu şeylere saygı göstermeyi öğreniriz. Bu öğrenimin bir parçası “çalmayacaksın!” kuralını içerir. Bu ilke ihlal edildiğinde, ya aile bireyleri ya da toplumdaki
diğer kişiler tarafında ceza uygulamasına
gidilir. Bu nedenle, “iş güvenliğinin temel
bir değer olması gerektiği” söylemi, kurum
üyelerinin “İş güvenliğini riskli bir konuma sokmayacaksın!” kuralına uymaları,
bu kuralı sürekli göz önünde bulundurmaları, iş sağlığı ve güvenliği kurallarını
uygulamada taviz vermemeleri anlamına
gelir.
Değerleri iki grupta ele alabiliriz; “Kişisel”
ve “Kültürel” değerler. Kişisel değerler,
insanların kişisel davranış kural ve standartlarını ima eder. Bu kurallar, insanların
haklarında iyi düşünceler taşıdıkları davranışlarla ilişkilidir ve uygun bulunan uygulama biçimleri pekiştirilir. Diğer taraftan, kültürel değerler, genellikle toplumda
Bu iki tür değerin ikisi de, işin güvenli bir
şekilde yapılması için son derece önemlidir. Hangisinin öncelik taşıdığını ya da
hangisinin daha önemli olduğunu tartışmak “yumurta-tavuk” ilişkisi gibi bir anlamsızlık taşır. Basitçe söylemek gerekirse,
biri olmadan diğeri olamaz.
Değerlerle Davranış Arasında Ne Gibi
Bir İlişki Vardır?
Değerler genellikle bizim ikinci doğamız,
yapımız haline gelmiş davranışları tanımlarlar. Alışılmış davranışlar içinde etkinlikleri gerçekleştirirken, “doğru mu, yanlış
mı yapıyoruz?” gibi bir düşünceye girmeyiz. Çok yaygın bir örnek olarak giyinmeyi
ele alabiliriz. Aklı başında hiçbir kimse ev
kıyafetlerini çıkartıp, sokak kıyafetlerini
giymeden evini terk edip dışarı çıkmaz.
Bir “değer” olarak ele alınan iş sağlığı ve
güvenliği dediğimizde; kurumun tüm
çalışanlarının, iş güvenliği ile ilgili uygulamalarda, aynı tutarlılığı göstermeleri,
onlardan ödün vermeye kalktıklarında, giyinme örneğinde olduğu gibi, rahatsızlık
duymalarını kast etmekteyiz.
Elbise giyme ile ilgili değerlerimiz, pek çok
bakımdan, iş güvenliğine yönelik değerlerimizle ilgili güzel benzeşmeler oluşturur.
Nasıl farklı kültürler elbiselerine farklı değerler yüklerlerse, kurumlar da iş güvenliğine farklı düzeylerde adanmışlık gösterirler. Dünyanın kabileler kültürleri gereği
ya hiç bir şey giymez ya da üzerlerine bir
iki parça takıştırırlar, bu davranış kuruluşların iş güvenliğine çok az ilgi göstermeleri
ya da iş güvenliğiyle hiç ilgilenmemelerine benzetilebilir. Var olan iş güvenliği kural ve standartlarına uymayı reddeden bir
kişinin davranışları da, giysi giymeyi reddeden ve çıplak yaşayan bir kişinin davranışları ile benzeşir. Bir de, toplum içinde
çırılçıplak koşarak dikkatleri üzerlerine
çeken ve de kendi akıllarınca kahraman olduklarını düşünenler vardır. Karşılaştırıla-
Misyon ve Vizyon
Süreç
Değerler
Davranış
Sonuçlar
Şekil-1. Etkili bir kültür yaratmak için örgütün öğeleri mutlaka
aynı çizgide bulunmalıdır.
bilir bir biçimde, kuruluş çalışanları içinde
de, güvenlik ya da bakım uygulamalarını
göz ardı etme kahramanlığını göstererek
kuruluşlarına para kazandırdıklarını zannedenler vardır.
Kültürel Bir Değer Olarak İş Güvenliği
Nasıl Oluşturulabilir?
Gerçekten iş güvenliğine değer veren bir
kültür yaratılmak isteniyorsa, iş güvenliği
uygulamalarını destekleyen resmi (formal)
ve doğal (informal) sistemleri paralel, atbaşı harekete geçirmek
gerekir. Göz önünde bulundurulması gereken öğeler
Şekil-1’deki
verilmektedir. Etkili bir iş güvenliği kültürü yaratılmak
isteniyorsa, öncelikle
ideali tanımlayan bir
“vizyon” ve de “misyon” yaratılmalı, daha
sonra bu sonuçlara (ideale) erişmek için gerekli süreçler
oluşturulmalı ve yapılacak faaliyetler ve
alınacak kararlara yol gösterecek değerler
tanımlanmalıdır. Modelde davranış öğesi
özel bir önem arz eder, çünkü süreçlerin
başlatılmasında ve değerlerin gerçekleştirilmesinde kilit görev görürler. Etkili yöneticiler ve sağlıklı kuruluşlar bu öğelerin
her birine gerekli özen ve önemi verirler.l
Bu yazı Yankı Eğitim & Danışmanlık tarafından hazırlanmıştır.
GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ I EKİM-KASIM-ARALIK 2008
GOSBSAD
hakim (yaygın) davranış ve etkinlikler
için en uygun olduğu düşünülen normlar
(standartlar) ve kuralları ima eder. Bu nedenle, bu norm ve standartları izleyenleri
takdir edilirken, göz ardı edenler de içinde yaşadıkları ya da çalıştıkları toplumun
diğer üyeleri tarafından cezalandırılır, en
azından dışlanırlar.
59
OSB’LER VE MEVZUAT
OSB Kanunu’ndaki
yeni değişiklikler
Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu’nda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun, 10 Kasım 2008 tarihli
ve 27050 Mükerrer Sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanarak yürürlüğe girdi. GOSB Bölge Müdürü
Güher Türker, kanun değişikliklerinin önem kazanan
konuları arasında yer alan maddelere ilişkin
bilgilendirmeyi GOSB Dergisi için yaptı.
O
rganize
Sanayi
Bölgeleri
Kanunu’nda Değişiklik Yapılması
Hakkında
Kanun
10.11.2008 Tarihli ve 27050 Mük.
Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Değişiklik yapan Kanun ile OSB’nin tanımı genişletilmiştir. OSB’lerde, bölge büyüklüğünün % 10’undan fazla olmamak
koşuluyla, küçük imalat, tamirat, ticaret,
eğitim ve sağlık alanları da yer alabilecektir. Ayrıca, arsa satışına ve tahsisine
ilişkin yenilikler getirilmiştir. Kanun’la
Tarıma Dayalı İhtisas OSB’lerinin kurulması olanağı da sağlanmıştır. Değişiklik
yapan Kanunun 7. maddesi ile 4562 sayılı
OSB Kanunu’nun Geçici 2. maddesinde
yapılan değişiklik ile bu Kanun’un Geçici
1. Maddesi düzenlemesi de OSB’ler açısından önem arz eden değişiklikler olarak
değerlendirilmektedir.
“Kanun No: 5807
Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu’nda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Kabul Tarihi: 23 Ekim 2008
GOSBSAD
Resmi Gazete ile Neşir ve İlânı: 10 Kasım
2008 - Sayı: 27050(1. Mükerrer)
60
Madde 1. 12/4/2000 tarihli ve 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun
3’üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Madde 3. Bu Kanunun uygulanmasında;
a) Bakanlık: Sanayi ve Ticaret Bakanlığını,
EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ
b) Organize Sanayi Bölgeleri (OSB): Sanayinin uygun görülen alanlarda yapılanmasını sağlamak, çarpık sanayileşme ve
çevre sorunlarını önlemek, kentleşmeyi
yönlendirmek, kaynakları rasyonel kullanmak, bilgi ve bilişim teknolojilerinden
yararlanmak, sanayi türlerinin belirli bir
plan dahilinde yerleştirilmesi ve geliştirilmesi amacıyla; sınırları tasdik edilmiş arazi parçalarının imar planlarındaki oranlar
dahilinde gerekli idari, sosyal ve teknik
altyapı alanları ile küçük imalat ve tamirat, ticaret, eğitim ve sağlık alanları, teknoloji geliştirme bölgeleri ile donatılıp planlı
bir şekilde ve belirli sistemler dahilinde
sanayi için tahsis edilmesiyle oluşturulan
ve bu Kanun hükümlerine göre işletilen
mal ve hizmet üretim bölgelerini,
c) Onaylı sınır: Yer seçimi sonucunda sınırları tasdik edilmiş OSB alanlarıyla birlikte, OSB’nin faaliyetleri için zorunlu olan
ve Bakanlığın uygun gördüğü; teknik altyapılara ilişkin tesis ve bağlantı hatları ile
teknik donatı alanlarının yer aldığı OSB
dışındaki alanları,
d) İhtisas OSB: Aynı sektör grubunda ve
bu sektör grubuna dahil alt sektörlerde faaliyet gösteren tesislerin yer aldığı OSB ile
lojistik amacıyla kurulan OSB’yi,
e) Organize Sanayi Bölgeleri Üst Kuruluşu
(OSBÜK): OSB’lerin kendi aralarında yardımlaşmaları ve ortak sorunlarını çözüme
kavuşturmalarını sağlamak üzere oluşturulacak OSB üst kuruluşunu,
f) Katılımcı: OSB’lerde, bir işletmenin
kurulması için parsel tahsisi veya satışı
yapılanlar ile maliki bulunduğu parselde
üretimde bulunan veya bulunmayı taahhüt eden ve bu Kanunun amacına uygun
faaliyet gösteren gerçek ve tüzel kişiyi,
g) Kiracı: Katılımcının tesisini, yönetmelikte belirlenen esas ve usullere uygun biçimde kiralayan gerçek veya tüzel kişiyi,
ifade eder.”
“OSB; kurulması öngörülen yerde varsa sanayi odası, yoksa ticaret ve sanayi odası, o
da yoksa ticaret odasından en az biri ile talepleri halinde il özel idaresi veya OSB’nin
içinde bulunacağı il, ilçe veya belde belediyesinin, büyükşehirlerde ayrıca büyükşehir belediyesinin temsilcilerince imzalı ve
valinin olumlu görüşünü muhtevi kuruluş
protokolünün Bakanlıkça onaylanması ve
sicile kaydı ile tüzel kişilik kazanır.”
Madde 3 - 4562 sayılı Kanunun 15’inci
maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki
fıkra eklenmiştir.
“OSB’ce teminat olarak gösterilen ve bu
nedenle satışına karar verilen veya katılımcıların borcundan dolayı satışına karar
verilen taşınmazların icra yoluyla satışı
halinde; Bakanlık ve OSB alacaklarının
öncelikle ödenmesi koşuluyla, bölgenin
kuruluş protokolünde öngörülen niteliklere sahip alıcılara veya kredi alacaklısı
kuruluşa satış yapılabilir. Satış ilanlarında
kuruluş protokolünde yer alan katılımcı
niteliklerine de yer verilir.”
“Taşınmazların kredi alacaklısı kuruluşa
satılması halinde, kredi alacaklısı kuruluş,
satın aldığı taşınmazı sadece bölgenin kuruluş protokolünde öngörülen niteliklere
sahip gerçek veya tüzel kişilere en geç iki
yıl içerisinde satmak veya aynı nitelikteki
gerçek veya tüzel kişilere kiraya vermek
zorundadır.”
Madde 4- 4562 sayılı Kanunun 18’inci
maddesinin beşinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“Katılımcılara geri alım hakkı şerhi kaldırılarak tapu verilmesi durumunda tapu
kaydına “taşınmazın icra yoluyla satışı
dahil üçüncü kişilere devrinde OSB’den
uygunluk görüşü alınması zorunludur.”
şerhi konulur. Bu durumda eski katılımcının vermiş olduğu taahhütler, yeni alıcı tarafından da aynen kabul edilmiş sayılır.”
Madde 5- 4562 sayılı Kanunun 26’ncı maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki
madde eklenmiştir.
“Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi
Bölgeleri
Madde 26/A- Tarım ve sanayi sektörünün
entegrasyonunu sağlamaya yönelik tarıma
dayalı sanayi girdisini oluşturan bitkisel ve
hayvansal üretimin ve bunların işlenmesine yönelik sanayi tesislerinin yer alabileceği ve ilgili mevzuatı uyarınca öngörülen
biyogüvenlik tedbirlerine uyulması şartıyla Tarıma Dayalı İhtisas OSB kurulabilir.
Bu bölgelerin yer seçimi, kuruluşu, imar
planı onayı, faaliyeti, işleyişi ve denetimine ilişkin usul ve esaslar, Bakanlık ile
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından
hazırlanarak yürürlüğe konulacak ayrı bir
yönetmelik ile belirlenir.”
Madde 6 - 4562 sayılı Kanunun 27’nci
maddesinin birinci fıkrasındaki “kuruluşlarının” ibaresi “kuruluşunun” olarak değiştirilmiştir.
GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ I EKİM-KASIM-ARALIK 2008
GOSBSAD
Madde 2 - 4562 sayılı Kanunun 4 üncü
maddesinin; beşinci ve altıncı fıkralarındaki “mevzii” ibaresi madde metninden çıkarılmış, beşinci fıkrasından sonra gelmek
üzere aşağıdaki fıkra eklenmiş, mevcut dokuzuncu fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “Ortak yerlerden sayılan zorunlu
idari, sosyal ve teknik altyapı alanları ile
arıtma tesisi alanı ve aktif yeşil alanlar bölge büyüklüğünün yüzde 8’inden az; katılımcı ve/veya kiracı vasfı ile bölge içinde
faaliyet gösteren küçük imalat ve tamirat,
ticaret, eğitim ve sağlık hizmet alanları ise
bölge büyüklüğünün yüzde 10’undan fazla olamaz.”
61
OSB’LER VE MEVZUAT
Madde 7 - 4562 sayılı Kanunun geçici 2’nci
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Geçici Madde 2 - Bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten önce, mülga 5590 sayılı Ticaret ve Sanayi Odaları, Ticaret Odaları, Sanayi Odaları, Deniz Ticaret Odaları, Ticaret
Borsaları ve Türkiye Ticaret, Sanayi, Deniz
Ticaret Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği
Kanununun 5 inci maddesinin (r) bendinin (5) numaralı alt bendine göre kurulup
yönetilmekte olan OSB’ler, bu Kanunda
adı geçen OSB’lerden sayılır. Bu şekilde
kurulup yönetilmekte olan OSB’lerde, genel kurul ve müteşebbis heyet görevlerini,
5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununa göre
faaliyette bulunan oda meclisleri yürütür.
Yönetim ve denetim kurulu üyeleri oda
meclisi üyeleri arasından seçilir. Oda meclisi üyeleri arasında, OSB katılımcısı varsa,
yönetim kurulu üyelerinin en az üçü bu
üyeler arasından seçilir.”
Geçici Madde 1 - 15/4/2000 tarihinden
önce, 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun amacına uygun olarak
kurulmuş olup, aynı Kanunun geçici 1
inci maddesine göre tüzel kişilik kazanamayan veya kazanmamış sayılan ve varsa
tevsii alanları dahil yer seçimi kesinleşmiş
OSB’lerin, 4562 sayılı Kanunun 4’üncü
maddesine göre hazırlayacakları kuruluş
protokolünü, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 6 ay içinde Bakanlığa
vermeleri halinde, durumlarını bu Kanuna
uygun hale getirmiş sayılırlar ve Bakanlık
OSB sicil defterine kaydedilerek tüzel kişilik kazanırlar.
Madde 8- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Madde 9- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.”
GOSBSAD
*5812 sayılı Kamu İhale Kanunu ve Kamu
İhale Sözleşmeleri Kanunu’nda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun 05.12.2008 tarihli
ve 27075 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
62
*5819 sayılı İskan Kanunu’nda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun 05.12.2008 tarihli
ve 27075 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
Yine, 5814 sayılı ‘’Avrupa Topluluğunun
EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ
Rekabet Edebilirlik ve Yenilik Çerçeve
Programının (2007-2013) Girişimcilik ve
Yenilik Özel Programına Türkiye Cumhuriyetinin Katılımı Konusunda Türkiye
Cumhuriyeti ile Avrupa Topluluğu Arasında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun’’ ile
5817 sayılı ‘’Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Litvanya Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Savunma Sanayii İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun’’ ve 5818 sayılı ‘’Zirai
Mücadele ve Zirai Karantina Kanunu ile
Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme
Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’’ da aynı Resmi Gazete’de yayımlanmışlardır.
Özellikle 5812 sayılı Kamu İhale Kanunu
ve Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu’nda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile pek
çok düzenleme getirildiği, özellikle sağlık
hizmeti sunan ve 4734 sayılı Kanun kapsamındaki idarelerin teşhis ve tedaviye
yönelik olarak birbirlerinden yapacakları
mal ve hizmet alımlarına olanak sağlandığı görülmektedir.
5812 sayılı Kanun’un 5. maddesi uyarınca
ilanların, elektronik araçlar ile hazırlanması ve gönderilmesi halinde numaralı
alt bendindeki ilan süresinin yedi gün kısaltılması, yine ilan ile ihale ve ön yeterlik
dokümanına Elektronik Kamu Alımları
Platformu üzerinden doğrudan erişimin
temin edilmesi halinde ise ilan süresi ile
belli istekliler arasında ihale usulü ile yapılacak ihalelerde ön yeterliği belirlenen
adaylara yapılacak kırk günlük davet süresinin beş gün kısaltılmasına ilişkin düzenleme ve uluslararası ilan yapılan haller
dahil ön ilan yapılması halinde kırk günlük ilan ve davet süresinin yirmidört güne
kadar indirilebilmesine ilişkin düzenlemeler de Kanun’un getirdiği önemli değişiklikler olarak değerlendirilmektedir.
Kanun’un 1, 2, 8, 10 ve 35. maddesinin (b)
bendi ile yürürlüğü düzenlenen hükümleri hariç 20 nci maddesinin diğer hükümleri
ile 26, 28, 29 ve 30 uncu maddeleri yayımı
tarihinde; 14, 21, 22 ve 23 üncü maddeleri,
20. maddesi yayımı tarihinden otuz gün
sonra, diğer hükümleri ise doksan gün
sonra yürürlüğe girecektir.l
ÜYELERİMİZDEN
Mavisis’in başarısı
Mavisis Teknoloji Yönetim Kurulu Başkanı
Fatih Kavaslar, “Büyük Firma” dalındaki
“Ürün Geliştirme Süreci Ödülünü” Anel
Grup Yönetim Kurulu Başkanı Rıdvan Çelikel ile birlikte, Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Nazım Ekren’den aldı.
Ödül töreninde konuşan Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren, Ar-Ge
faaliyetlerine verilmekte olan desteklerden bahsetti. Bireysel olarak yenilikçilik ve
yaratıcılık çalışmalarının yanında, çıkartılan Ar-Ge yasası ile bu tür faaliyetlerin
kurumsallaştırılmasını da hedeflediklerini belirten Ekren, isteklerini özel sektörle
paylaştıklarını ve ilgili yönetmelikleri çıkardıklarını bildirdi. Ekren, özellikle büyüme eğilimlerinin düşme gösterdiği bir
ortamda iç ve dış talebin önem kazandığına dikkat çekti. Yıllık üretim kapasitesi
10 milyar, ihracatı da 5 milyar dolar olan
elektrik elektronik sektörünün, net ihracatçı sektörler içinde önemli bir büyüme
motoru olacağını düşündüğünü söyleyen
Erken, içinde bulunulan kritik dönemde
sektör yetkilileri ile birlikte yeni açılımlar
Türk Elektronik Sanayicileri Derneği 2008 Yenilikçilik
Yaratıcılık Ödülleri, 27 Kasım 2008 akşamı Kadir Has
Üniversitesi’nde düzenlenen törenle sahiplerini buldu.
GOSB Teknopark katılımcılarından Mavisis Teknoloji
End. San. Tic. A.Ş., “Okda Akıllı Solar Güç Dönüştürücü Sistemi” ürünüyle Ürün Geliştirme Süreci ödülünü
almaya hak kazandı.
yapılmasının önemine işaret ederek, “Sizlerle birlikte her zaman değerlendirmeye,
tartışmaya, yeni modeller ve yeni çıkış
yolları bulmaya hazır olduğumuzu ifade
etmek isterim’’ dedi.l
Anel Grup Yönetim
Kurulu Başkanı Rıdvan
Çelikel, Mavisis Teknoloji Yönetim Kurulu
Başkanı Fatih Kavaslar
“Büyük Firma” dalındaki
“Ürün Geliştirme Süreci
Ödülünü” Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı
Nazım Ekren’den alırken
görülüyor.
GOSBSAD
T
ürk Elektronik Sanayicileri
Derneği (TESİD) tarafından
verilen ‘’Yenilikçilik Yaratıcılık Ödülleri 2008’’ sahiplerini
buldu. Bu onura layık görülen
firmalardan biri GOSB bünyesinde yer alıyor. GOSB Teknopark’da faaliyet gösteren,
özellikle yenilenebilir enerjiye yönelik güç
elektroniği çözümleri tasarlayan, yenilenebilir enerji konusunda sektörde partnerlikleri olan ve konuyla ilgili danışmanlık yapan Mavisis Teknoloji Enerji San. Tic. A.Ş,,
Anel Telekomünikasyon Elektronik Sistemleri A.Ş. (Aneltech) ile birlikte ‘’Büyük
Firma” dalında ‘’Okda akıllı solar güç dönüştürücü sistemi’’ ürünüyle ödüle layık
görüldü. Özellikle ev kullanıcılarına yönelik olarak tasarlanan OKDA, gelişmekte
olan yenilenebilir enerji pazarında bir kaç
özelliği bir arada bulunduran, dünyada
benzeri olmayan bir Türk ürünü.
HABERLER
Büyük firma dalında, TESİD 2008 “Yenilikçilik
Yaratıcılık Ödülü”nü Aneltech-Mavisis aldı
63
GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ I TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 2008
ÇEVRE
VE ENERJİ
Yenilenebilir
enerjiler ve Türkiye
>
Yenilenebilir enerjiler önümüzdeki yılların en hızlı yükselen
sektörü olmaya aday. ABD ve AB yenilenebilir enerji sektörüne çok önemli yatırımlar yapıyorlar. Hatta bazı ekonomistler, bu sektöre yapılacak yatırımların mevcut finans
krizinden çıkmakta önemli rol üstleneceğini ifade ediyorlar.
Türkiye’nin enerji kaynaklarına bakıldığında, en büyük doğal
enerji potansiyelini yenilenebilir enerjilerin oluşturduğu dikkat çekiyor. Özel sektör de Türkiye’nin yenilenebilir enerjiler potansiyelinin farkında. Bu ilginin özellikle piyasa dostu,
şeffaf düzenlemeler ile desteklenmesi gerekiyor.
Y
enilenebilir enerji kaynakları
fosil yakıtlara alternatif olarak
vazgeçilmez bir enerji kaynağı
olarak değerlendiriliyor. 2006 yılında İklim Değişimi Ekonomisi
raporunu yazan Dünya Bankası eski baş
ekonomisti ve İngiltere Hazine danışmanı Lord Nicholas Stern, küresel ısınmaya
karşı hemen harekete geçmenin maliyetinin GSMH’nin yüzde 1’ine denk geldiğini
ifade etmişti. Hemen harekete geçilmediği
takdirde ise bu maliyetin GSMH’nin yüzde 5 ile 20’sine yükseleceğini söylemişti.
Stern bugün krizden çıkmak için tüketimi
artırmanın yeterli olmadığını; fosil yakıtlara dayalı bir ekonomiden, düşük karbon
ekonomisine geçilmesi gerektiğini söylüyor.
GOSBSAD
AB 2020’ye kadar enerjisinin yüzde
20’sini yenilenebilir enerjilerden sağlamayı hedefliyor
64
Yenilenebilir enerjiler AB için gerek sera
gazı emisyonlarının azalması, gerek enerji verimliliğinin artması, gerekse birliğin
petrol ve gaz ithalatı bağımlılığının azaltılması açısından çok önemli. AB, 2020 yılına kadar enerjisinin yüzde 20’sini yenilenebilir enerjilerden sağlamayı hedefliyor.
Komisyon, sadece sera gazı emisyonlarının yüzde 20 oranında azaltılmasını değil,
aynı zamanda gelecekteki enerji talebinin
yüzde 20 oranında azaltılması hedefini
destekleyen bir enerji paketi önerdi.
TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ
Temiz teknolojiler 2020 yılında 20
milyon kişiye istihdam sağlayacak
Yenilenebilir enerjilerin yükselmeye devam edeceğinin bir diğer kanıtı da yeşil
teknolojilere yapılan yatırımların, risk sermayesi portföyünde de kendine önemli
bir yer edinmiş olması. Risk sermayedarlarının 2007 yılında yeşil teknolojilere yaptıkları yatırımlar, üç yıl öncesine kıyasla üç
kat artış göstererek 3 milyar dolara ulaştı. Bazı uzmanlara göre “temiz teknoloji”
“yüksek teknoloji”nin yerini alacak ve
ABD’de başlayarak tüm dünyada büyümenin motoru olacak. Şu anda 4 milyon
kişiye istihdam sağlayan temiz teknoloji
sektörünün 2020 yılında 20 milyon kişiye
istihdam sağlayacağı tahmin ediliyor. Yani
gelecek temiz teknolojilerde.
ABD iş dünyası yakından ilgileniyor
ABD’ye bakacak olursak her ne kadar
George W. Bush bugüne kadar Kyoto
Protokolü’nü imzalamayı kabul etmese
de, ABD’nin yeni başkanı Barack Obama
yeşil ışık yakıyor protokolün imzalanmasına. Washington bugüne kadar yenilenebilir enerjiler konusunda hareketsiz
kalmış olsa da, yerel ve özel girişimler
bu alanda oldukça aktif davrandılar. Ör-
Pittsburg’da 350 milyar dolara inşa edilecek Convention Center dünyanın en büyük “yeşil bina”sı olacak. Ülke genelinde
800’den fazla bina Leed sertifikasına sahip.
Bu sertifika “Enerji ve Çevre Tasarımında
Liderlik” anlamına geliyor. Hazırlık aşamasında olan 5 bin projenin de 2 yıl içinde
bu sertifikayı alacakları belirtiliyor. Bu büyük projelerin yanı sıra, daha küçük çaplı girişimler de söz konusu. Örneğin yine
Kaliforniya’da valilik binaların tepelerine
bahçeler kuruyor. Böylece yaz aylarında
sıcaklık 24 derecede kalacak ve klima kullanımı ciddi bir ölçüde azaltılmış olacak.
New York Valisi Michael Bloomberg şehirdeki yaklaşık 13 bin taksinin yerine hibrid
motorla çalışan arabalar koymayı ve gökdelenlerin tepesine rüzgar türbinleri yerleştirmeyi planlıyor.
Yeşil dalga, iş dünyasının büyük markalarını da yakından ilgilendiriyor. ABD’nin en
büyük perakende zinciri Wal-Mart da bunlardan biri. Wal-Mart 3 bin 500 mağazasına
güneş panoları yerleştirmek istiyor.
Yenilenebilir enerjiler konusunda etkin
olan bir diğer büyük marka da Google.
İnternet devinin Silikon Vadisi’ndeki Mountain View kampüsünde elektrik tüketiminin üçte biri güneş enerjisinden elde
ediliyor. Google 2012 yılına kadar bir çok
merkezinde aynı uygulamaya geçmeyi
planlıyor.
Bu alanda aktif olan bir diğer şirket örneği
de General Motors. ABD’li otomobil üreticisi 2010 yılında devrim yaratacak bir hibrid motor piyasaya sunacağını açıkladı.
Türkiye’de yenilenebilir enerjiler,enerji
üretiminde kömürden sonra 2. sırada
Enerji konusunda Türkiye’nin durumu
AB’nin durumuna benzerlik gösteriyor.
Enerji güvenliği Türkiye açısından çok
önemli bir konu. Bununla birlikte bugün
Türkiye’nin petrol ve gaz ithalatına bağımlılığı AB’den daha fazla. GelişmekGEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ I TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 2008
GOSBSAD
neğin Kaliforniya’da kullanılan elektriğin
yüzde 10’u yenilenebilir enerjilerden elde
ediliyor. Vali Arnold Schwarzenegger 2017
yılına kadar bu oranın iki katına çıkarılması gerektiğini düşünüyor. ABD’de bir çok
bölgede aynı görüş hakim. Toplamda her
sene güneş ve rüzgar enerjisi kullanımını
desteklemek amacıyla 15 milyar dolar devlet yardımı veya vergi kredisi sağlanıyor.
ABD iş dünyası da bu alana oldukça fazla
ilgi gösteriyor.
65
ÇEVRE
VE ENERJİ
te olan bir ülke olan Türkiye’de karbon
emisyon miktarı her geçen gün artmaya
devam ediyor. Enerji fiyatları da oldukça
yüksek.Türkiye’nin yerli kaynaklarından
elektrik üretilebilecek potansiyeli 432 milyar kilovat saat. Ancak bunun 350 milyar
kilovat saati kullanılmıyor. Son dönemde
EPDK’ya yapılan lisans başvurusundaysa
ithal kömür ve doğalgaz ağırlıkta. Bu durum, elektrik üretimindeki ithal kaynak
ağırlığının önümüzdeki yıllarda daha da
artacağı sonucunu ortaya çıkartıyor.
Türkiye’nin enerji kaynaklarına bakıldığında, en büyük doğal enerji potansiyelini
yenilenebilir enerjilerin oluşturduğu dikkat çekiyor. Özel sektör de Türkiye’nin yenilenebilir enerjiler potansiyelinin farkında. Bu ilginin özellikle piyasa dostu, şeffaf
düzenlemeler ile desteklenmesi gerekiyor.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi
Güler, Türkiye’nin önemli miktarda yenilenebilir enerji kaynakları potansiyeline
sahip olduğunu ve enerji üretiminde kömürden sonra ikinci sırada geldiğini söy-
lüyor. Türkiye’nin yenilenebilir enerji üretiminde en önemli payın hidroelektrik ve
biokütleye ait olduğunu ifade eden Bakan,
rüzgar ve güneş enerjisinin payının henüz
çok küçük olmakla birlikte, gelecekte artmasının beklendiğini de dile getiriyor.
Türkiye’nin tespit edilmiş olan ekonomik
hidrolik enerji potansiyeli 130 milyar kilovat saat/yıl. Bu potansiyelin yüzde 35’i
işletiliyor, yüzde 9’u inşaat aşamasında,
geri kalan yüzde 56’sı ise proje seviyesinde. Türkiye’nin biokütle kaynakları tarım,
orman, hayvan, organik şehir atıklarından
oluşuyor.
Yeni geliştirilmiş olan Türkiye Rüzgar
Enerjisi Atlası (REPA) ile yıllık ortalama
rüzgar hızı 8.5 m/s ve üzerinde olan bölgelerde en az 5 bin MW, 7.0 m/s’nin üzerindeki bölgelerde ise en az 48 bin MW
büyüklüğünde rüzgar enerjisi potansiyeli
olduğu tespit edilmiş durumda.
Güneş Enerjisi Potansiyel Atlası ise yıllık
elektrik üretim potansiyelinin 380 milyar
kilovat/saat olduğunu ortaya koyuyor.
Türkiye’de bu potansiyelin kullanılmamasının başlıca nedeni maliyetlerin çok
yüksek olması. Yenilenebilir Enerji Yasası ile bu yatırımlara 10 yıl alım garantisi
verdiklerini ifade eden Enerji Bakanı Güler, güneş pil ve santrallerinin Türkiye’de
yapılmasını arzu ettiklerini, bu yönde Almanya, Hollanda, İspanya ve ABD ile çalışmalarının olduğunu söylüyor.
Türkiye’nin jeotermal enerji potansiyeli 31 bin 500 MWt boyutunda. Jeotermal
enerji potansiyelinin yüzde 10’luk bölümü konut ısıtmakta ve 27 MW’lık bölümü
ise elektrik üretimi amaçlı kullanılıyor. 25
MW’lık jeotermal elektrik üretim santrali
ise henüz yapım aşamasında.
GOSBSAD
Bakanlık verilerine göre, 2006 yılında yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilen
toplam enerji miktarı 5 milyon 383 bin TEP
olarak gerçekleşti. Hidroelektrik+jeotermal
kaynaklardan 3 milyon 886 TEP, bioyakıttan 2 bin TEB, rüzgardan 11 bin TEB, jeotermal kaynaklardan ısı olarak 1 milyon 81
bin TEP ve güneşten ısı olarak 403 bin TEB
enerji elde edilmiş durumda. 2007 sonuçları ise henüz açıklanmadı.l
66
Kaynak: www.euractiv.com.tr
TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ

Benzer belgeler

GOSBSAD - bilgikurumsal.org

GOSBSAD - bilgikurumsal.org Derneği Yayın Organı GOSBSAD Adına İmtiyaz Sahibi: Selçuk Paksoy GOSBSAD Yönetim Kurulu Başkanı Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Tunçer Gömeçli GOSBSAD Genel Sekreteri Editör: Burçin Yeşiltepe Yayın Kur...

Detaylı

gosbsad

gosbsad OSB'ler ve Mevzuat

Detaylı