Zaman başka nasıl olabilirdi?

Transkript

Zaman başka nasıl olabilirdi?
28 Þubat soruþturmasýna dair BDP de
sessizliðini bozdu. Soruþturmayý
deðerlendiren BDP Eþbaþkaný Selahattin
Demirtaþ, hükümetin darbelerle
hesaplaþtýðý söyleminin gerçekçi
olmadýðýný belirterek, “O dönem darbeyi
destekleyenler, darbe ortamýný yaratanlar
postmodern darbenin gerçekleþmesi için
her türlü entrikayý çeviren kim varsa
elbette ki bunlar sorumludur. Ama ben
merak ediyorum; mesela Fethullah
Gülen’i Türkiye’de sorgulayacak yürekli
savcý var mý? Kendisi darbeyi
desteklemiþtir ve övmüþtür. Darbe
yapýldýktan sonra orduya teþekkür etmiþtir.
Fakat o yürekli savcý Türkiye’de var mý
bilmiyorum” diye konuþtu.
‘ORTADA BÝR HESAPLAÞMA YOK’
Darbe ile hesaplaþma, darbe ile
yüzleþmenin baþlý baþýna olumlu bir konu
olduðunu belirten Demirtaþ, “Yani hiçbir
darbe giriþiminin ve gerçekleþmiþ bir
darbenin hesapsýz sorgusuz bir þekilde
kalmamasý lazým. Burasý muhakkak.
Ýtalya, Çek Cumhuriyeti ve Romanya’dan gelen gençler,
Nevþehir’de Türk gençleri ile þiddete karþý mücadele için bir
araya geldi. "Þiddete Karþý Birlikte Hareket Edelim" konulu
gençlik projesi kapsamýnda el ilanlarý daðýtýldý.
Nevþehir Valiliði Avrupa Birliði Projeler ve Dýþ Ýliþkiler
Koordinasyon Merkezi ve Avrupa Birliði Kapadokya Gençlik
Platformu iþ birliðinde düzenlenen "Þiddete Karþý Birlikte
Hareket Edelim" konulu gençlik projesi kapsamýnda; Ýtalya,
Çek Cumhuriyeti ve Romanya’dan 18 genç Türkiye’ye geldi.
Nevþehir’de Türk gençler ile buluþan Avrupalý gençler, her
türlü þiddete karþý birlikte hareket etmek ve vatandaþlarý bu
konuda bilinçlendirmek amacýyla alýþveriþ merkezlerinde þiddete
karþý ürettikleri sloganlarý sergileyip vatandaþlara, "Þiddete
Karþý Birlikte Harekete Geçelim" yazýlý kartlarý daðýttý.
Geçtiðimiz hafta 16 Nisan 2012 Perþembe günü Nevþehir Dedeman
Otel’de ‘Uluslararasý Ergen Ýntiharlarý ile Mücadele’ konulu çalýþtay
yapýldý.
Nevþehir Dedeman Otel’de Nevþehir Valiliði’nin koordinatörlüðü ve
Ankara Üniversitesi Týp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalý ile Nevþehir
Emniyet Müdürlüðü tarafýndan ortaklaþa gerçekleþtirilen çalýþtaya; Nevþehir
Valisi Abdurrahman Savaþ, Vali Yardýmcýsý Mustafa Kemal Keskin,
Garnizon Komutaný Jandarma Kýdemli Albay Turgay Aras, Nevþehir
Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Çetin Pekacar, Nevþehir Ýl Emniyet
Müdürü Dr. Ömer Gurulkan, Ýntiharý Önleme Derneði Baþkaný Prof. Dr.
Iþýk Sayýl, Türkiye’nin yaný sýra Almanya, Yunanistan, Ýspanya gibi bazý
yabancý ülkelerden uzmanlar, diðer vilayetlerin Ýl Emniyet Müdürlüðü
yetkilileri katýldý.
Ýntiharýn bir hastalýk olmadýðýný, bir davranýþ þekli olduðunu söyleyen
.....
Zaman baþka nasýl olabilirdi?
Meral Taþdemir
Avanos Belediyesinin "Avanos-Kýzýlýrmak 3.
Kültür ve Sanat Günleri" kapsamýnda düzenlediði
yazar söyleþilerinin üçüncü konuk ...
Alan Lightman’ýn ilk romaný ‘Einstein’ýn
Düþleri’ bir tablo olsaydý, güzel ama huzur
kaçýrýcý imgeleri, akla dadanan felsefi alt
metninin üzerine titizlikle iþlenmiþ göz
oyunlarýyla tam bir Magritte eseri olurdu.
Kitabýn bölümlerinden birinde insanlar
bülbül þekline bürünmüþ zamaný,
yaþamlarýnýn akýþýný durdurabilmek amacýyla
bir kavanoza kapatabilmek için çýlgýnca
kovalýyorlar. Bir baþka bölümde insanlar
zamanda bir ana sýkýþýp kalýyor,
ilerleyemiyor, ayný ritüelleri defalarca,
ebediyen tekrarlýyorlar.
“Bir zamanlar 8 Martlar”, baþlýklý
yazýsýnda Nazým Alpman bakýn ne
demiþ:
‘Ýlhan Selçuk 1970'li yýllardaki bir
yazýsýnda insanlýðýn ileriye doðru attýðý
her adýmýn toplumsal geliþmiþliðin “sol”
adýmý olduðunu ileri sürmüþtü. Ýnsanýn
atasý kabul edilen “insansýlar” arasýndan
örnek vermiþti:
- Ýlk ayaða kalkýp iki ayak üzerinde
yürüyen solcudur!
Tarihi geliþmiþliðe bakýnca “solcu”
olmanýn ayrýcalýðý daha iyi ortaya
çýkýyor. Mesela bugün “8 Mart Dünya
Kadýnlar Günü” olarak her kesimde
kutlanýyor.
Peki, nasýl oldu da 8 Mart Kadýnlar
Günü kabul edildi?
Çok özet olarak “1910, II.
Enternasyonal ve Clara Zetkin” diye
anlatýlmaya baþlanýr. Ayrýca 8 Mart'ýn
gerçek adý da “Kadýnlar Günü” deðildir.
“Uluslararasý Emekçi Kadýnlar
Günü”dür!
Türkiye'de 1970'li yýllarda kutlamaya
baþladýðýnda sað cenahta yer alan
siyasetçiler, akademisyenler, yazarlar,
gazeteciler, sanatçýlar hep birlikte bu
etkinliklere karþý çýkmýþlardý:
- 8 Mart komünist kadýnlarýn
günüdür!
Þaka deðil aynen böyle demiþlerdi.
Þimdi hep birlikte 8 Mart kutlamalarý
yapýyoruz. Onlar da ayaða kalktýlar
sonunda!..’
Türkiye'nin birçok yerinde olduðu
gibi þehrimiz Kýrþehir'de de kadýnlar
alana çýktý. Kendilerini KESK'e baðlý
sendikalar, sol siyasi parti ve gençlik
örgütleri destekledi, bayraklarý flamalarý
ile. Herkes kadýnlarý hatýrladý. Kimi
nutuk attý, kimi çiçek verdi, kimi sergi
açtý, kimi mesaj yolladý telefon ile. Bana
göre en anlamlýsý kadýnlarýn alana
çýkabilmesi idi. Yalnýz dikkatimi çeken
‘bir an önce olsun bitsin’ havasý vardý
sanki kalabalýkta. Bir halay dahi
çekilmedi. Topluluk bayraklar arasýnda
daire þeklinde büzüþtü kaldý. Hem kendi,
hem çamaþýr reklamý yapan “Ferme”
grubunun kadýna yönelik þiddeti protesto
eyleminde bulunan gazete ve
televizyoncu sayýsýnýn beþte biri de bizim
kadýnlarýn basýn açýklamasýný kayýt altýna
aldý. Bir tek televizyon kanalý verdi
açýklamayý. Bir kaç tanede yerel
gazetede haber oldu. Bütün bu
kameralar, deklanþörler, MOBESE
kayýtlarý yetmez gibi yüksek binalardan
nokta fotoðraf çekimleri vardý. Güvenlik
güzel de bu kadarýna pes. Bunun adý
güvenlik deðil galiba. Umarým bu
masum nümayiþ ve beyanatýn kayýtlarý
baþka yerlerde kullanýlmaz. Sanki
öðrencilerin destek ve katýlýmlarýný
caydýrýcý bir mühendislik emareleri
sezdim. Katýlýmlar bu þekilde caydýrýcý
önlemlerle azaltýlmaya çalýþýlýyorsa,
yazýk ediliyor bu topluma.
- Böyle giderse toplum da
kalmayacak. Büyük abi uydularý ile
ülkemizi izliyor, bizde muhalifleri mi
izliyoruz? Tepkisiz, muhalefetsiz, baský
altýnda tutulan toplumlarýn sonunu
hatýrlatmak istemiyorum. Karamsarlýða
düþtüm diyebilirim. Karamsarlýk
öðrenilmiþ hale getiriliyor adeta. Dev
bir akvaryum düþünün. Ortadan cam
bölme ile ayrýlsýn. Bir tarafa büyük bir
balýk bir tarafa küçük balýklar konsun.
Aç olan balýk bir kaç kez saldýrdýðýnda
cam bölmeye çarpsýn. Cam bölme
açýldýktan sonra bile aç olan büyük balýk
karþý tarafa geçip küçük balýðý yutamýyor
ve ölüyor. Yani þartlanýyor.
Yine baþka bir deney anlatalým.
Kafeste tutulan maymunlarýn önüne muz
asýlýyor. Ancak muza her uzandýklarýnda
büyük cezalara çarptýrýlýyorlar. Muz ve
maymun birbirine bakýyor. Ayný kafese
baþka bir maymun konduðunda yeni
gelen maymun muza ilk elini uzattýðýnda
kafesteki diðer maymunlar tarafýndan
dövülüp uzaklaþtýrýlýyor. Bu oyun sürekli
devam ediyor. Yine þartlandýrma var
görüldüðü gibi.
Süleyman Demirel Üniversitesi'nde
parasýz eðitim istiyoruz pankartý açan
51 öðrenci hakkýnda soruþturma açýlmýþ,
selam verenler dahi suçlu sayýlmýþ.
Öðrenciler, muhalif eylem ve
etkinliklerden sürekli soyutlanýyor.
Aileler kibarca uyarýlýyor. Aileler de
gereðini yapýyor zaten...
Eyleme kadýnlar günü münasebeti
ile toplumdaki absürtlükleri hicveden
fotoðraf sergisinde, tesadüfen tanýþtýðým,
özellikle kadýn öðrencileri davet ettim;
gel(e)mediler inanýn. Üzüldüm.
Bir batýlý ülkede adam yerde
kývranýyor. Yanýndan onlarca insan
geçiyor tepki vermiyor. 20 dakika sonra
bir bina bekçisi yardým ediyor. Herkes
o kadar bireysel olmuþ ki anlatýlamaz.
Ýþte bizdeki toplumsal dayanýþmayý da
böyle çözmek istiyorlar. Kimse, kimse
ile ilgilenmesin. Ayný olay ülkemizde
olsa yirmi dakikada yüzlerce insan birikir
ve bir kýsmý da yardým etmeye çalýþýr.
Meclis’te aile içi þiddet ile ilgili yasa
çýkarýlýrken bir parlamenter “þiddeti
engellerken feministlerin de oyununa
gelmeyelim” mealinde bir konuþma
yapýyor. Yazýklar olsun. Ucube, dörtlere
bölünmüþ eðitim tasarýsý sonrasý zaten
þiddeti yasalarla da engelleyemezsiniz.
Çocuk iþçi ve çocuk gelinleri yasa ile
mi koruyacaðýz?
Çocukluktan itibaren aile baskýsý ve
koruma altýnda büyümüþ, kiþiliði
geliþememiþ kendisini koruyamayacak
küçük bireyleri kim koruyacak?
“Madem patronlarýn hükümeti
deðilsiniz” baþlýklý yazýsýnda Aziz Çelik
bakalým ne söylemiþ:
“Biz seçkinlerin, elitlerin, patronlarýn
hükümeti deðiliz” (aa.com.tr 1 Mart
2012).
Bu ifade irdelenmeye deðer.
Patronlarýn hükümeti deðilseler,
aþaðýdaki uygulamalarý kim yaptý?
Patronlarýn hükümeti olup olmamanýn
turnusol kaðýdý iþçi-iþveren, emeksermaye iliþkileridir. 10 yýllýk
hükümetiniz döneminde iþveren
örgütlerinin çalýþma hayatýna iliþkin
temel isteklerinin tümü yerine getirildi.
Ýþte ispatý:
1) Toplu Ýþ Ýliþkileri Yasasý,
2) Esneklik ve Ulusal Ýstihdam Stratejisi
(UÝS)
3) Kýdem Tazminatý Fonu
4) Grev ertelemeleri
5) Teþmilde U dönüþü
6) Ýþ Yasasý'nda iþverenlerin dediði oldu
7) Piyasa toplumu yaratma hedefi
Þimdi soru þu; madem patronlarýn
hükümeti deðilsiniz, neden patronlarýn
bir dediðini iki etmiyorsunuz?”
Dünya emekçi kadýnlar günü ile bu
alýntýnýn ne alakasý var derseniz; bu yasal
düzenlemelerden yoksulluklardan, iþten
çýkarýlmalardan en fazla kadýnlar
etkileniyor.
8 Martlarýn emekçi kadýnlarýmýza tatil
edilmesi dileklerimle... Yine de karamsar
olmayalým.
28 Þubat soruþturmasýna dair BDP de
sessizliðini bozdu. Soruþturmayý deðerlendiren
BDP Eþbaþkaný Selahattin Demirtaþ,
hükümetin darbelerle hesaplaþtýðý söyleminin
gerçekçi olmadýðýný belirterek, “O dönem
darbeyi destekleyenler, darbe ortamýný
yaratanlar postmodern darbenin gerçekleþmesi
için her türlü entrikayý çeviren kim varsa
elbette ki bunlar sorumludur. Ama ben merak
ediyorum; mesela Fethullah Gülen’i
Türkiye’de sorgulayacak yürekli savcý var
mý? Kendisi darbeyi desteklemiþtir ve
övmüþtür. Darbe yapýldýktan sonra orduya
teþekkür etmiþtir. Fakat o yürekli savcý
Türkiye’de var mý bilmiyorum” diye konuþtu.
‘ORTADA BÝR HESAPLAÞMA YOK’
Darbe ile hesaplaþma, darbe ile
yüzleþmenin baþlý baþýna olumlu bir konu
olduðunu belirten Demirtaþ, “Yani hiçbir darbe
giriþiminin ve gerçekleþmiþ bir darbenin
hesapsýz sorgusuz bir þekilde kalmamasý lazým.
Burasý muhakkak. Þimdi hem 12 Eylül ile
ilgili olarak, hem de 28 Þubat için yapýlan
soruþturmalarda yürütülen davalarda darbe ile
yüzleþmek ve darbe ile bütün kurumlarýnýn
zihniyetini ortadan kaldýrmak gibi geniþ
kapsamlý bir yaklaþým yok. Ortada bir darbe
ile yüzleþme darbe ile hesaplaþma yok. Keþke
bu olsa. Bu olsaydý sonuna kadar destek
vereceðiz. Ama bütün bu olanlara da tabii ki
biz karþý duruyor ve yetersiz buluyoruz” dedi.
Hükümetin iki kiþiyi sorgulayarak
‘darbeyle hesaplaþýldýðý’ izlenimini vermeye
çalýþmasýnýn abes olduðuna deðinen Demirtaþ,
darbe kurumlarýnýn bugün ayakta ve AKP
tarafýndan tam kapasite kullanýlmasýnýn
yaratýlan izlenimle çeliþkisine iþaret etti.
KÝMLERE ‘DOKUNULACAK’?
28 Þubat muhtýrasýndan o dönem darbe
ortamýný yaratanlar, postmodern darbenin
gerçekleþmesi için her türlü entrikayý çeviren
kim varsa sorumlu olduðunu vurgulayan
Demirtaþ, þunlarý söyledi: “Ama ben merak
ediyorum; mesela Fethullah Gülen’i
Türkiye’de sorgulayacak yürekli savcý var
mý? Kendisi darbeyi desteklemiþtir ve
övmüþtür. Darbe yapýldýktan sonra orduya
teþekkür etmiþtir. Fakat o yürekli savcý
Türkiye’de var mý bilmiyorum? Yoksa bir
gazeteciye dokunmak kolay. Gazeteciyi tutup
içeriye atarlar. 100 tane gazeteci var içeride,
50 daha alýr 150 olur. Mesela Milli Güvenlik
Kurulu’nu kaldýrabilecek yürekli bir hükümet
var mý? Sanmýyorum. Suçu olan varsa alsýnlar
soruþtursunlar. Özel Yetkili Mahkemeleri
kaldýrabilecekler mi? Önemli olan budur.
‘ÜLKEYÝ GÜLEN VE EKÝBÝ
YÖNETÝYOR’
Demirtaþ sözlerine þöyle devam etti:
“Darbeyi destekleyen Gülen þu an Türkiye’yi
yönetiyor. Demek ki darbe ile yüzleþilmiyor.
Fethullah Gülen’in ekibi ve kadrolarý vali,
polis, savcý, hâkim, bakan, milletvekili,
öðretmen olmuþ. Her yerde Gülen’in zihniyeti
ile hareket ediyorlar. Gülen’in talimatý ile
kurduklarý hücre örgütlenmeleri ile her yeri
yönetiyorlar. Sanýyor musunuz ki Diyarbakýr
Valisi kendi baþýna kararlar alýp yapýyor?
Diyarbakýr Emniyet Müdürü tek baþýna karar
alabiliyor mu? Yok. Cemaatin hücre
örgütlenmeleri izin vermeden operasyon
yapabiliyorlar mý? Yapamýyorlar. Hani darbe
ile yüzleþme, darbe ile hesaplaþma? O yüzden
kimse kimseyi kandýrmasýn. Biz gerçekleri
görüyor ve onlarý söylüyoruz. Bu darbe ile
hesaplaþýlacaktýr er ya da geç. Ama böyle
deðil. Yarým yamalak deðil. Bu þekilde
hesaplaþýlmaz, bu hükümet hesaplaþamaz.”
28 Þubat soruþturmasýnda 9 tutuklama
Özel yetkili Ankara Cumhuriyet
Baþsavcývekilliði’nin yürüttüðü 28 Þubat
Soruþturmasý kapsamýnda tutuklanan 9 kiþi
Sincan Cezaevi’ne konuldu. Aralarýnda emekli
tuðgeneraller Abdullah Kýlýçarslan ve Ýdris
Koralp’in de bulunduðu tutuklular, hakkýnda
“kuvvetli suç þüphesinin varlýðýný gösterir
olgular ve þüphelilerin yurtdýþýna kaçma
ihtimali göz önünde bulundurularak adli
kontrolün yetersiz kalacaðý” gerekçesiyle
tutuklama kararý verdiði öðrenildi.
Tutuklananlarýn kimlikleri þöyle:
“Emekli tuðgeneraller Abdullah
Kýlýçarslan, Ýdris Koralp; emekli kurmay
albaylar Hüsnü Dað, Sezai Kürþat Ökte; emekli
albaylar Abdurrahman Yavuz Gürcüoðlu,
Ýsrafil Aydýn; emekli Binbaþý Salih Eryiðit;
emekli yüzbaþýlar Mustafa Babacan, Orhan
Nalcýoðlu.”
Tutuklanan isimler Sincan F tipi cezaevine
götürüldü. Mahkeme, emekli kurmay albaylar
Arslan Daþtan, Ahmet Nazmi Solmaz; emekli
Kýdemli Albay Ýbrahim Selman Yazýcý; emekli
albaylar Mustafa Kemal Savcý, Mehmet Þinasý
Çalýþ; emekli binbaþý Ahmet Aka ve emekli
Astsubay Baþçavuþ olduðu bildirilen Aydýn
Karaþahin’in serbest býrakýlmasýna karar verdi.
Serbest býrakýlanlardan emekli Kurmay Albay
Ahmet Nazmi Solmaz, “Adalete güveniyoruz”
dedi.
ÇEVÝK BÝR ADLÝYEDEYDÝ
Soruþturma kapsamýnda Ankara Emniyet
Müdürlüðü’nde iþlemleri tamamlanan,
aralarýnda eski Genelkurmay 2. Baþkaný emekli
Orgeneral Çevik Bir’in de bulunduðu 12 zanlý
daha sabah saatlerinde adliyeye getirilmiþti.
Emniyet’teki iþlemleri tamamlanan
zanlýlardan emekli Orgeneral Çevik Bir ve 5
kiþi saðlýk kontrolü için Gazi Mustafa Kemal
Devlet Hastanesine, diðer 6 kiþi ise Ulus
Devlet Hastanesi’ne götürüldü. Zanlýlar, doktor
kontrolünün ardýndan Ankara Adliyesi’ne
getirildi. Zanlýlarýn adliyedeki iþlemleri
gazetemiz baskýya gittiði saatlere kadar devam
etti.
Sincan eski Belediye Baþkaný: Ýlahi adalet
28 Þubat’tan sonra tutuklanarak cezaevine
gönderilen dönemin Sincan Belediye Baþkaný
Bekir Yýldýz, Çevik Bir ve diðer emekli
askerlerin tutuklandýðý takdirde Sincan
Cezaevi’ne gönderilecek olmalarýný “Ýlahi
adalet” olarak nitelendirdi ve davaya müdahil
olacaðýný söyledi. 28 Þubat’ta Ankara
Sincan’da tanklar yürümüþ, o kareler dönemin
sembolik fotoðraflarý arasýnda yerini almýþtý.
NE OLMUÞTU?
Fethullah Gülen, 28 Þubat sonrasýnda
Necmettin Erbakan’ý sert þekilde eleþtirenler
arasýnda yer almýþ, dönemin hükümetine
‘býrakýn gidin’ çaðrýsý yapmýþtý.
Gülen 29 Mart 1997’de Samanyolu TV’da
katýldýðý bir programda silahlý kuvvetleri
muhtýra vermekle eleþtirenlere seslenerek,
“Burada ‘Askeriye muhtýra verdi’ diye
suçlanmak isteniyor. Ýsteselerdi, bu öyle bu
böyle olacak diyebilirlerdi. Oturup onlarla
meseleyi altý saat mülahaza etmezlerdi.
Demokratik yollarla problemler çözülsün
istediler” demiþti.
16 Nisan 1997’de Kanal D’den Yalçýn
Doðan’a verdiði röportajda ise, askerlerin
anayasanýn kendilerine verdiði yetkiyi
kullandýklarýný belirtmiþti:
“Onlar konumlarýnýn gereðini anayasanýn
kendilerine verdiði þeyleri yerine getiriyorlar.
Hatta dahasý, ben zannediyorum, onlar, bazý
sivil kesimlerden daha demokrat.”
BirGün, 28 Þubat soruþturmasý
baþladýðýnda arþivlerden Gülen’in övgülerini
çýkarýp, Baþbakan Yardýmcýsý Bekir Bozdað’ýn
CHP’ye yönelik kullandýðý “Korkmasýnlar 28
Þubat’ý alkýþlayanlara bir þey olmayacak”
ifadelerine gönderme yaparak,”Gülen de
telaþlanmasýn” manþeti atmýþtý.
(Kaynak BirGün)
Sulucakarahöyük/NEVÞEHÝR
Güneþ KAÝM
"Þiddete Karþý Birlikte Harekete Geçelim"
yazýlý kartlarý daðýttý.
Ýtalya, Çek Cumhuriyeti ve Romanya’dan
gelen gençler, Nevþehir’de Türk gençleri
ile þiddete karþý mücadele için bir araya
geldi. "Þiddete Karþý Birlikte Hareket
Edelim" konulu gençlik projesi
kapsamýnda el ilanlarý daðýtýldý.
Nevþehir Valiliði Avrupa Birliði Projeler
ve Dýþ Ýliþkiler Koordinasyon Merkezi ve
Avrupa Birliði Kapadokya Gençlik
Platformu iþ birliðinde düzenlenen "Þiddete
Karþý Birlikte Hareket Edelim" konulu
gençlik projesi kapsamýnda; Ýtalya, Çek
Cumhuriyeti ve Romanya’dan 18 genç
Türkiye’ye geldi. Nevþehir’de Türk gençler
ile buluþan Avrupalý gençler, her türlü þiddete
karþý birlikte hareket etmek ve vatandaþlarý
bu konuda bilinçlendirmek amacýyla
alýþveriþ merkezlerinde þiddete karþý
ürettikleri sloganlarý sergileyip vatandaþlara,
Sulucakarahöyük/NEVÞEHÝR
Cuma Onur ÞAHÝN
Geçtiðimiz hafta 16 Nisan 2012 Perþembe
günü Nevþehir Dedeman Otel’de
‘Uluslararasý Ergen Ýntiharlarý ile
Mücadele’ konulu çalýþtay yapýldý.
Nevþehir Dedeman Otel’de Nevþehir
Valiliði’nin koordinatörlüðü ve Ankara
Üniversitesi Týp Fakültesi Psikiyatri Ana
Bilim Dalý ile Nevþehir Emniyet Müdürlüðü
Sulucakarahöyük/NEVÞEHÝR
Hüseyin KAÝM
Nevþehir Gýda, Tarým ve Hayvancýlýk
Ýl Müdürlüðü olarak Ýlimize diðer illerden
gelecek olan veya Ýlimizden diðer Ýllere
Gezginci arýcý olarak gidecek arýcýlarýmýzýn
bilmesinde fayda gördüðümüz aþaðýdaki
hususlar kamuoyu ile paylaþýlmýþtýr.
Konu hakkýnda Nevþehir Ýl Gýda, Tarým
ve Hayvancýlýk Müdürü Vekili Okan
YILMAZ, yaptýðý açýklamalarda þunlarý
söyledi.
Ýlimizde, 2012 yýlýnda Gezginci Arýcýlýk
faaliyetlerini düzenlemek amacýyla, Arýcýlýk
Yönetmeliði ve 5996 sayýlý Veteriner
Hizmetleri, Bitki Saðlýðý, Gýda ve Yem
Kanunu gereðince alýnan tedbirler þunlardýr:
1- Konaklayacaðý yeri anlaþarak
tarafýndan ortaklaþa gerçekleþtirilen çalýþtaya;
Nevþehir Valisi Abdurrahman Savaþ, Vali
Yardýmcýsý Mustafa Kemal Keskin, Garnizon
Komutaný Jandarma Kýdemli Albay Turgay
Aras, Nevþehir Üniversitesi Rektör Vekili
Prof. Dr. Çetin Pekacar, Nevþehir Ýl Emniyet
Müdürü Dr. Ömer Gurulkan, Ýntiharý Önleme
Derneði Baþkaný Prof. Dr. Iþýk Sayýl,
Türkiye’nin yaný sýra Almanya, Yunanistan,
Ýspanya gibi bazý yabancý ülkelerden
uzmanlar, diðer vilayetlerin Ýl Emniyet
Müdürlüðü yetkilileri katýldý.
Ýntiharýn bir hastalýk olmadýðýný, bir
davranýþ þekli olduðunu söyleyen Ýntiharý
Önleme Derneði Baþkaný Prof. Dr. Iþýk Sayýl,”
Ýntihar bir davranýþtýr, hastalýk deðildir. Ýntihar
her zaman bir davranýþ olarak da ortaya
çýkmaz, bazen de planlanan bir kurgu, bir
düþünce olarak da gündeme gelir. Bu nedenle
intiharlarýn yalnýzca ölümle sonuçlanan bir
olgu olarak deðil, bir giriþim, bir düþünce,
bir tehdit olarak da karþýmýza çýktýðýný
belirleyen arýcý, çýkýþ yapacaðý ilin Ýl/Ýlçe
Gýda, Tarým ve Hayvancýlýk Müdürlüðüne
gideceði adresi sözlü ya da yazýlý beyan
ederek Hayvan Sevklerine Mahsus Yurtiçi
Veteriner Saðlýk Raporu alýr ve arýlarýný
sevk eder. Rapordaki sevk adresi ile
konaklayacaðý adres ayný olmalýdýr. Beþ
gün içerisinde konakladýðý ilin Ýl/Ýlçe
Müdürlüðüne, veteriner saðlýk raporu ile
baþvurarak Arý Konaklama Belgesini (AKB)
alýr. AKB’ si olmayan arýcýnýn veteriner
saðlýk raporu vize edilmez. Gezginci arýcýlýk
yapan, kayýtlý olduðu adrese ve/veya kendi
arazisine dönen arýcýnýn da arý hareketlerinin
kontrolü ve takibi için AKB almasý gerekir.
2- Belirlenmiþ bölgede konaklayacak
gezginci arýcý, konaklayacaðý yer gerçek
kiþiye ait ise þahýsla, köy arazisi ise köy
muhtarlýðýyla, diðer tüzel kiþiliklere ait
arazi ise yetkililerle, Devlet ormanlarýnda
konaklayacak arýcýlar da Orman ve Su Ýþleri
Bakanlýðýnýn ilgili birimlerinden izin
alacaklardýr.
3- Alýnacak Hayvan Sevklerine Mahsus
Yurtiçi Veteriner Saðlýk Raporunda belirtilen
adresten farklý bir adreste usule aykýrý
yerleþen arýcýnýn arýlarý, Ýl/Ýlçe
Müdürlüðünün talebi ile mülki amirlikçe
güvenlik güçleri marifetiyle bulunduðu
yerden kaldýrýlýr. Ýl/Ýlçe müdürlüðü, iþgal
Nevþehir Valiliði Avrupa
Birliði Projeler ve Dýþ Ýliþkiler
Koordinasyon Merkezi Genel
Koordinatörü Serkan Baþar,
“Nevþehir Valiliði AB Projeler
Dýþ Ýliþkiler ve Koordinasyon
Merkezi olarak, Kapadokya AB
Gençlik Platformu adý altýnda bir
platform kurduk. Bu platform
kapsamýnda, Avrupa’nýn 3 farklý
ülkesinden gençleri 'Þiddete Karþý Birlikte
Hareket Edelim' konulu proje dahilinde
þehrimize davet ettik. Çek Cumhuriyeti,
Ýtalya ve Romanya’dan 18 genç Nevþehir’e
gelip insan haklarý, demokrasi ve þiddete
karþý yapýlacak çalýþmalarla ilgili eðitim
aldý. Bu eðitimler çerçevesinde bir
faaliyetimizi Forum Kapadokya AVM’de
gerçekleþtirdik. Gençler þiddete karþý çeþitli
sloganlar üreterek bunlarý Ýngilizce ve
Türkçe sergileme fýrsatý buldu” dedi.
Proje kapsamýnda Nevþehir’e gelerek
þiddete karþý ortak duyarlýlýk oluþturmak
amacýyla çalýþmalar yapan Avrupalý gençler
ise, “Þiddet dünyanýn her tarafýnda mevcut.
Bu bazen fiziksel, bazen ise psikolojik olarak
ortaya çýkabiliyor. Bizler gençler olarak her
türlü þiddete karþýyýz ve bunun için tüm
dünya gençleri olarak ortak hareket
etmeliyiz. Bu kapsamda bu proje oldukça
faydalý olacaktýr” diye konuþtu.
(HABER 50 )
intihar olaylarý aileler tarafýndan saklanýyor.
Ýntiharlar hiç sýnýr tanýmaz; zengin, fakir
tanýmaz, her statüde her meslekte görülebilen
bir olgudur. Bir kiþi eðer intihar etmek veya
kendini öldürmek istediðinden söz ediyorsa,
bunu ciddiye almak gerekir. Ülkemizde son
yýllarda intihar büyük sorun olmaya devam
ediyor ”dedi.
görüyoruz. Ýntihar davranýþý bir dikkat çekme
olgusu deðildir. Çünkü intihar insanýn en
deðerli hayatýný ortaya koyduðu, ondan
vazgeçtiði bir durumdur. Bunu bir dikkat
çekme olgusu olarak gündeme getirmek çok
yanlýþtýr. 2010 kayýtlarýna göre ülkemizde
2933 kiþi intihar ederek yaþamlarýna son
vermiþtir. Bunun 2073’ü erkek, 860’ýný
bayanlar oluþturuyor. Bu rakamý biraz daha
büyütmemiz gerekiyor. Nedeni ise, bazý
edenler hakkýnda 5237 sayýlý Türk Ceza
Kanununun 154 üncü maddesine göre iþlem
yapýlmak üzere, Cumhuriyet Savcýlýðýna
suç duyurusunda bulunacaklardýr. Kaldýrma
sürecinde meydana gelen zarardan ve
bununla ilgili nakliye masraflarýndan ilgili
arýcý sorumlu olacaktýr.
4- Arýlýklar, trafiðin yoðun olduðu
bölgelerde yoldan en az 200 metre, stabilize
ara yollarda ise en az 30 metre uzaklýða
yerleþtirilecektir. Gezginci arýcýlýk yapan
arýcýlarýmýz, arýlarýný çevreye rahatsýzlýk
vermeyecek þekilde meskûn mahal dýþýnda
bir yere yerleþtirecektir.
GEZGÝNCÝ ARICILARA ÖNEMLE DUYURLUR!
(Nevþehir Gýda, Tarým ve Hayvancýlýk Ýl Müdrlüðü)
Düzgün Doðan
Fransa Alevi Birlikleri Federasyonu
(FUAF) 27 Mayýs'ta Olagan Genel Kurulunu
topluyor. Yeni yönetimin seçileceði
kongrede, FUAF'ýn önümüzdeki üç yýlý inþaa
edilecek. Hem Federasyonun geçmiþ üç
yýlýný deðerlendirmek, hem de geleceðe
dönük projeler ve Türkiye ile ilgili
geliþmeleri konuþmak için FUAF 2. Baþkaný
Erdal Kýlýçkaya ile bir röportaj yaptýk. Güler
yüzü, bitmek bilmeyen enerjisi, sürekli
üretkenliði ile Erdal Kýlýçkaya, çok etkileyici
bir kiþilik. Söylediði þeyler, kullandýðý dil
herkesi etkisi altýna alýyor. Yaptýðýmýz
röportajda bu durumu sizlerde göreceksiniz.
Sayýn Kýlýçkaya Fransa Alevi hareketinde
son durum nedir ?
Fransa genelinde 200 bin'e yakýn Alevi
yaþýyor. Fransa Alevi Birlikleri Federasyonu
(FUAF) çatýsý altýnda 30 Alevi Kültür
Merkezi (AKM) hizmet yürütüyor. FUAF'a
üye olmak isteyen AKM'lerin baþvurularý
inceleniyor. Lisieux, St-Etien, Dijon, Druex,
Verdun, La Rochelle, Paris Anadolu Alevi
Kültür Evi, Chalons en Champagne,
Quemper, St-Lois gibi AKM'lerimizin
FUAF'a üyelik çalýþmlarý devam ediyor.
Þunu rahatlýkla söyleyebilirim ki ; FUAF
istikrarlý bir þekilde büyüyor ve geliþiyor.
Memleketi, siyasi görüþü ne olursa olsun,
Türkiye'nin farklý yerlerinden gelen Canlarý
bir çatý altýnda topladýk. Fransa'da ki
kurumlarýmýza özgüven kazandýrdýk. Fransa
ve Avrupa genelinde bir « FUAF Ruhu »
yaratýldý diye düþünüyorum. Avrupalýlarýnda
Alevi yaþam biçimine, felsefesine ihtiyaç
duyduðunu düþünüyoruz.
« FUAF Ruhu »'ndan kastýnýz nedir ?
FUAF, Alevi hareketi için bir kazançtýr.
Dünya'da bireysellik, yalnýzlaþma hakimken,
Fransa Alevilerinin kendi köþelerinde yalnýz
baþlarýna olmadýklarýný kanýtlayýp, FUAF
çatýsý altýnda birliði saðlamýþtýr. Önce
Fransa'da, sonra dünyanýn diðer
ülkelerindeki Alevi canlarla ve diðer
demokrat, aydýnlarla birlikte yol yürümeyi
baþarmýþlardýr. Fransa'da ki Alevilerin
birliðinde FUAF belirleyici bir rol oynarken,
Konfederasyona güç katmýþ ve Türkiye'de
ki geliþmelere de kayýtsýz kalmamýþtýr.
Dergahta Birliðe maksimum düzeyde pratik
katký sunduk. Zini Gediði katliamýnýn gün
yüzüne çýkmasý konusunda yoðun çalýþma
yürüttük. En baþarýlý projeleri ortaya
koyabilirsiniz. Ama gerekli enerjiyi ve
profesyonel desteði görmez ise, o baþarýlý
projenin hayat bulma þansý yoktur. Ýþte «
FUAF ruhu » bu ayaklarýn hepsini bir araya
getirmeyi baþardý.
Önümüzdeki dönem de durum nasýl
geliþecek ?
Kurumlarýmýzda ki canlar arasýnda farklý
görüþler olabilir. FUAF, ilkeler ve
inancýndan taviz vermeyen bir çatý örgütü
olmaya devam edecektir. Ýçsel çekiþmelerin
Alevilerin, örgütün önüne geçmesine asla
izin vermeyeceðiz. FUAF kiþilere,
yöneticilere deðil, Alevi toplumuna hizmet
etmeye devam edecektir. Alevi örgütünün
olmazsa olmaz ilkeleri üzerine kafa yorup,
Alevi örgütünden toplumun ve örgüt
yöneticilerinin neler beklediðini ortaya
koymamýz gerekiyor. AKM'lerimizdeki
canlarýmýzýn sivil toplum bilincini
yükseltmeye ve Alevi örgütlenmesinin
çaðdaþ düzeylere yüceltilmesi için
çalýþacaðýz. Alevilerin istemlerini Fransa
ve Avrupa Parlementosuna, binlerce imza
ile birlikte göndermemizin önünde ne engel
var ? Aleviler Fransa'da ve Avrupa genelinde
temsiliyet haklarýný talep edecekler. Bunu
eþit haklar talebi temelinde yapacaklar.
Fransa'da gençler ile ilgili ciddi çalýþmalar
yapýyorsunuz. Tam olarak gençlerden
beklentiniz nedir ?
Bir hafta önce FUAF Gençlik
Komisyonu Fransa'nýn çesitli
Üniversitelerinde eðitim görmüþ, en seçkin
kurumlarda çalýþan, eðitimli, donanýmlý 70
gençle birlikte üç günlük bir kamp yaptý.
Son üç yýlda neler yaptýklarýný gözden
geçirip, önümüzdeki üç yýlýn çalýþma
programýný çýkardýlar. Kýsa, orta ve uzun
vadeli hedeflerini belirlediler. FUAF olarak
önümüzdeki beþ yýlýn programýný,
hedeflerini belirleyip ona göre bir kadro ve
çalýþma programý oluþturmaya çalýþýyoruz.
Tabanda ki gençlerimizi «siyaset'e nasýl
müdahil olurlar» konusunda eðitmemiz
gerekiyor. Fransýzlarýn bize nasýl müdahale
edeceklerini deðil, Alevilerin haklý taleplerini
partilerin içine nasýl taþýyacaðýmýzý çalýþma
programlarýmýza koymaya çalýþýyoruz. Bu
projenin ana ayaðýný gençler oluþturacak.
Fransa Alevi hareketinin bu eðitimli,
donanýmlý gençlerle sýçrama saðlayacaðý
âþikar. Önümüzdeki dönemde gençlerden
somut olarak ; Alevilerin diplomatlarý,
elçileri, lobi faliyeti yürütenleri olmasýný
bekliyoruz. Fransýz ve Avrupa
Parlamentosunda, Üniversitelerde,
Demokratik Kitle kurumlarýnda Alevileri
temsil etmelerini bekliyoruz.
FUAF olarak Türkiye’de ki Alevilerin
durumu ile ilgili endiþeli olduðunuzu belirten
bir basýn bildirisi yayýnladýnýz. Bu endiþeniz
halen devam ediyor mu ?
Evet biz Aleviler Türkiye'de mevcut
hükümetin uygulamalarýndan düne göre
bugün daha da endiþeliyiz. Üzerindeki
baskýlardan dolayý Alevilerin depresyon
moduna girmesi isteniyor. Tarihten
günümüze devam eden tekçi, asimilasyoncu
zihniyetin bugün de devam ettiðini
düþünüyoruz. Alevilerin sorunlarýnýn
eþitlikçi ve özgürlükçü, demokratik bir
anlayýþla çözüleceðini düþünüyoruz. AKP
hükümetinin ve Baþbakanýnýn
ötekileþtirmeyi eksenine koyarak, kindar ve
dindar nesil yetiþtirme yönündeki arzusunu
doðrudan kamuoyuna deklare etmesinden,
Aleviler olarak endiþe duymayýp da ne
yapalým? Adýyaman'da, Erzincan'da
Alevilerin duvarlarýna iþaretler konuyor,
Ýzmir'de evlerin kapýlarýna bildiriler asýlýyor,
Baþbakan Alevilere her fýrsatta nefret
söylemi ile saldýrýyor. Bu bazen
Kýlýçtaroðlu'nun Alevi kimliðinden dolayý,
bazen Suriye Devlet Baþkaný'nýn Alevi oluþu,
ya da Alevilerin istem ve taleplerine
gösterilen tahammülsüzlükle karþýmýza
çýkýyor. Hatay'da kurulan Müslüman
Kardeþler örgütü kamplarýna bilinen
güçlerce destek sunuluyor. Müslüman
Kardeþler örgütü de « Aleviler kendi
kanlarýnda boðulacaklar » türünden
açýklamalar yapýyor. Suriye'ye girip, binlerce
Aleviyi katledip, sonrada Libya'da olduðu
gibi ülkeyi Müslüman Kardeþler örgütüne
teslim edecekler. Bütün Ortadoðuda Sunni
Ýslamý hakim kýlacaklar. Alevilere ise
gözyaþý düþecek. Biz Aleviler tehlikenin
farkýndayýz. Bundan dolayý da endiþeliyiz.
Alevilere karþý bir nefret söylemi mi
geliþtiriliyor ?
Nefret suçlarý kavramlarý yüzyýlýmýza
damgasýný vuruyor. Alevilere karþý nefret
söylemini bizzat Recep Tayyip Erdoðan
Türkiye'de uyguluyor. AÝHM nezlinde suç
iþliyor. Ülkeyi adým adým savaþýn eþiðine
götürenler, komþularýmýzýn gözyaþlarýndan
kazanç elde edeceðini düþünenler,
Türkiye'de ki Aleviler üzerine de hesaplar
yapýyorlar. Alevilerin siyasi yönünü
solculuktan saðcýlýða çekmek istiyorlar.
Bütün deðerlerimizi ters yüz etmek istiyorlar.
Yüreðimizi ve cesaretimizi kaybettiðimizi
zannediyorlar. Bir toplum yüreðini ve
cesaretini kaybetmiþse zaten yok olmaya
mahkumdur.
“Alevilerin ruhlarý ve bedenleri
yaralanmýþtýr. Ruh iyileþmeden beden, beden
iyileþmeden ruh iyileþmiyor. Onun için biz
Aleviler cesur olmak zorundayýz.”
Ne yapmak gerekiyor ?
Bir kere tarihten günümüze devam eden
tekçi, asimilasyoncu zihniyetle
hesaplaþmadan vahþete son vermenin
mümkün olmadýðýný düþünüyorum.
Aleviliðimiz siyasetler üstü bir gerçekliktir.
Sorunlarýmýzýn çözümü ise konsensüs, bir
proje ile mümkündür. Artýk Alevilerin temsil
sorunlarý yoktur. Federasyonlarýný,
Konfederasyonu'nu kurmuþ olan, milyonlarý
temsil eden kurumlarla birlikte, eþitlikçi,
özgürlükçü ve demokratik bir anlayýþla,
konunun muhataplarý bir araya gelerek
sorunu çözebilirler. Yeterki devlet tekçi,
asimilasyoncu, dayatmacý olmasýn.
Alevilerin istem ve talepleri
karþýlanmayacak þeyler deðildir. Aleviler
dünya da benzer konularda ne yapýlýyorsa
onu istiyorlar. Bizler Avrupa da istediðimiz
gibi Alevi Kültür Merkezlerimizi,
Cemevlerimizi açýp, çocuklarýmýza Aleviliði
öðretebiliyoruz. Türkiye de ise halen
Cemevlerimizin yasal statüsü yok. Bu ve
benzeri konularý Avrupa normlarý referans
alýnarak çözmek mümkün. Yeterki sorunun
çözümü konusunda samimi olunsun.
Aleviler sorunun çözümü konusunda hazýr
ve istekliler mi ?
Aleviler kaderlerini deðiþtirmeye karar
verdiler. Omurgalarýný oluþturuyorlar.
Omurgasýzlaþanlar ise berteraf olacaklar.
Bizim yolculuðumuz daha yaþanýlabilir bir
dünya için. Rosa Luxemburg « Cüret etmek
gerekiyor » der. Aleviler de artýk haklý
talepleri ile ilgili cüretkar davranýyorlar.
Bunu da yüzbinlerin katýldýðý mitinklerle
haykýrýyorlar. Bizleri cüretkar kýlan bu
zalimler ise, zalimliklerine devam ediyorlar.
Alevilerin ruhlarý ve bedenleri yaralanmýþtýr.
Ruh iyileþmeden beden, beden iyileþmeden
ruh iyileþmiyor. Onun için biz Aleviler cesur
olmak zorundayýz. Ruh ve beden saðlýðýmýz
açýsýndan bunu yapmak zorundayýz. Dinine,
kinine sahip çýkan bir nesil yetiþtirmek
isteyenlerin karþýsýnda olmak gibi bir
görevimizden dolayý bunu yapmak
zorundayýz. Özgürlüðümüz için, karanlýða
meydan okumak için bunu yapmak
zorundayýz.
Toplumun diðer ezilmiþleri ile Aleviler ortak
platformlarda buluþuyorlar mý ?
Son Kadiköy mitinginde bunun kýsmen
baþarýldýðýný düþünüyorum. Ama alýnacak
daha çok mesafe var. Biz Aleviler
çevremizdeki dayanýþma çemberinin biraz
dar olduðunu düþünüyoruz. Kendimizi
yalnýz hissetmesekte, toplumun her
kesiminden dayanýþma gördüðümüzü
söyleyemeyiz. Halen bazý meslek örgütleri,
partiler Alevi sorunlarýný görmezden,
duymazdan gelmeyi yeðliyor. Bizim
açýmýzdan konu son derece açýk. Dünya'nýn
diðer ezilmiþleri ile birlikte, hep beraber
ayný bataktayýz. Kapitalist sistem erkeði de,
kadýný da, Aleviyi de, Sunniyi de, solcuyu
da, Kürdü, Türkü'de köþeye sýkýþtýrmýþ
durumda. Biz bu katliamcý, asimilasyoncu,
tek tipleþtirici düzeni artýk çocuklarýmýza
devretmek istemiyoruz. Artýk karanlýk
hesaplarda harcanacak bir canýmýzýn dahi
olmadýðýný hesaba katarsak, mazlumlar
olarak, birlikte zalime karþý durmaktan baþka
çaremizin olmadýðýný biliyoruz. Sunniler
Alevinin, Türkler Kürdün, erkekler kadýnýn
sorunlarýný kendilerine dert edinirse
mücadele anlamlý olur. Bu topluma,
hepimizin geleceðine yazýk etmemek için
ortak platformlarda biraraya geliþleri
saðlamamýz gerekiyor. Gelecek nesiller için,
toplumsal vicdani sorumluluklarýmýz bunu
gerektiriyor. Sokrates « Kurtarýcý bekleyen
toplumlar, kurtulmamayý baþtan kabul
etmiþlerdir » der. Yani ; dert bizde, derman
kendi ellerimizde.
Umutlusunuz yani?
Biz Aleviler hâlâ umutluyuz. Umudumuz
acý deneyimlerle daha da bileniyor. Çünkü
acý deneyimler, insana dostluðun,
dayanýþmanýn, duyarlýlýðýn güzelliðini bir
kez daha gösteriyor.
« Uðruna mücadele ettiðimiz bütün deðerler
adýna, boyun eðmeden YOLumuzu
sürdürmek. Ýþte bu bizim Aþkýmýz,
serüvenimiz. »
Biraz önce Zini Gediði Katliamýndan
bahsettiniz. Son durum nedir ?
Bu ülke çocuklarýna hepacý, ölüm, sürgün
verdi. Bundan nasibini alanlarýn
çoðunluðuda Aleviler oldu. Zini'de de
yaþanan buydu. Yüze yakýn insan, sorgusuz,
yargýsýz, hiçbir suçlarý olmadýðý halde
kurþuna dizildiler. Cesetleri kurda, kuþa
yem olsun diye yaðmurun, çamurun
ortasýnda býrakýldý. Zini Gediði katliamýnýn
üzerinden 74 yýl geçmesine raðmen devlet
halen somut bir adým atmak istemiyor. Yasal
baþvurularýmýzýn hepsine þu ana kadar
olumsuz cevap verildi. Baharla birlikte
katledilen yüz insanýn ilk toplanýldýðý yere,
onlarýn anýsýna yüz aðaç dikeceðiz. Anýt
mezar yapma, kemiklerin DNA teslerinin
yapýlarak kayýp yakýnlarýna teslim edilme
taleplerimiz ise halen güncelliðini koruyor.
Konuyu siyasi malzeme olarak kullanmak
isteyenlerde var. Zini katliamý, siyasi
malzeme konusu yapýlmamasý gereken, acýlý
bir hadisedir. Kayýp yakýnlarýnýn çýðlýðýdýr.
Bu ve benzeri katliamlarýn siyasetini
yapanlar insanlýk adýna utanç duymalýdýrlar.
Zini'de kefensiz ve mezarsýz yatan
büyüklerimizin acý hatýralarý parayla
ölçmeye çalýþanlarýn ahlaksýzca ve
vicdansýzca saygýsýzlýðýný þiddetle
lanetliyoruz. AKP bu ve benzeri katliamlar
üzerinden kendisine rant saðlamak yerine,
yakýnlarýn insâni taleplerine cevap versin.
Çalýþmalarýnýzý FUAF'ta, Konfederasyon'da,
YOL tv de, Alevilerin Sesi Dergisinde
görüyoruz. Deyim yerindeyse heryerdesiniz.
Zaman sorununuz var mý ?
Bazen « keþke günler daha uzun olsaydý
» diye düþündüðüm olmuyor deðil. Ama
yüzyýllardýr Alevilerin ödedikleri bedelleri,
çektikleri acýlarý bildiðim için, bu
yapýlanlarýn ne kadar az olduðunu biliyorum.
Yorulmadan YOLa devam etmek gerekiyor.
Bunun için herkesin kendince bir sýrrý vardýr.
Benim sýrrým ise; kendime ve baþkalarýna
güven duymam, onlarý sevmem. Yani
özetlersek içimizdeki « AÞK ». Ýþte bu AÞK
bizi güçlü, þanslý ve YOLumuza baðlý
kýlýyor. AÞK ile ayakta kalmayý, büyümeyi
ve büyütmeyi saðlamaya çalýþýyoruz. Uðruna
mücadele ettiðimiz bütün deðerler adýna,
boyun eðmeden YOLumuzu sürdürmek.
Ýþte bu bizim Aþkýmýz, serüvenimiz.
Alan Lightman’ýn ilk romaný ‘Einstein’ýn
Düþleri’ bir tablo olsaydý, güzel ama huzur
kaçýrýcý imgeleri, akla dadanan felsefi alt
metninin üzerine titizlikle iþlenmiþ göz
oyunlarýyla tam bir Magritte eseri olurdu.
Kitabýn bölümlerinden birinde insanlar
bülbül þekline bürünmüþ zamaný,
yaþamlarýnýn akýþýný durdurabilmek amacýyla
bir kavanoza kapatabilmek için çýlgýnca
kovalýyorlar. Bir baþka bölümde insanlar
zamanda bir ana sýkýþýp kalýyor,
ilerleyemiyor, ayný ritüelleri defalarca,
ebediyen tekrarlýyorlar.
MIT’de fizik ve yazý eðitimi veren Alan
Lightman büyüleyici kitabýna basit bir
önermeyle baþlamýþ: Einstein’ýn 1905 baharý
ve yazý baþlarýnda Bern’deki Ýsviçre Patent
Bürosu’nda çalýþtýðý ve 20. yüzyýl fiziðinde
çýðýr açacak, görelilik kuramýný
biçimlendirecek ve zamanla uzayýn doðasýna
dair önemli ilkeleri öne sürecek makalelerini
yayýmladýðý sýrada neler düþlediðini tasavvur
etmiþ.
Alan Lightman’ýn kurgusal Einstein’ýna
gördürdüðü düþler uzay ve zamanýn
gizemleriyle ilgili ama en azýndan sýradan
okur nezdinde kuantum kuramý ve insanlýðýn
zamana baðlý varoluþunun teknik kýsýmlarýna
dalmýyor.
Lightman her düþte zamanýn deðiþik ve
insan psikolojisiyle davranýþlarýný doðrudan
etkileyen kurallara uyduðu farklý bir dünya
varsayýyor. Mesela etkiyle tepkinin zaman
vasýtasýyla birbirlerine baðlanmadýðý
“nedensiz” bir dünyada sanatçýlar,
“öngörülemezlik resimlerinin, bestelerinin,
romanlarýnýn caný olduðundan” fazlasýyla
coþkunlar. Herkes aný yaþýyor ve þimdinin
gelecek üzerinde hemen hiç etkisi
bulunmadýðýndan çok az insan yaptýklarýnýn
sonuçlarýný düþünmek için duraklýyor.
Para deðerini yitirdiðinde
“Her eylem zamanda kendi baþýna bir
adadýr ve kendi içinde yargýlanýyor,” diye
yazýyor Lightman. “Aileler ölüm
döþeðindeki amcanýn baþýnda miras ihtimali
uðruna deðil, amca o anda, orada sevildiði
için bekliyor. Çalýþanlar özgeçmiþlerine
bakýlarak deðil, iþ görüþmesindeki
davranýþlarýna göre iþe alýnýyor. Patronlarýnca
ezilen kâtipler gelecekten korkmadan
dikleniyor. Bir itki dünyasý bu. Bir içtenlik
dünyasý. Burasý sarf edilen her sözün tam
sarf edildiði ana ait olduðu, atýlan her bakýþýn
sadece tek anlam taþýdýðý, her bir temasýn
ne geçmiþi ne de geleceðinin bulunduðu,
her öpücüðün ana ait olduðu bir dünya…”
Geleceðin olmadýðý bir dünyada da
benzer bir durum yaþanýyor: Dünyanýn
belirlenen sonundan bir yýl önce okullar ve
bir ay önce de iþyerleri kapanýyor. Ýnsanlarý
bir özgürleþme hissi sarmalýyor. Para
deðerini yitirdiðinden, insanlar faturalarýný
gülümseyerek ödüyor ve endiþelenecek bir
þey kalmadýðýndan anlaþmazlýklarý omzu
silkerek kapatýyorlar. “Herkes ayný yazgýyý
paylaþtýðýndan kimse dünyanýn sona
ereceðine aldýrýyormuþ görünmüyor,” diye
yazýyor Lightman. “Ömrü bir aylýk dünya,
eþitlikler dünyasý demek.”
Bir dünyada ise iki zaman var. Biri
mekanik zaman, diðeri bedenin zamaný. Pek
çok kiþi mekanik zamanýn var olmadýðý
kanaatinde. Böylelerinin evlerinde saat yok:
Saat yerine kalp atýþlarýný dinliyor, ruh
hallerinin ve arzularýnýn ritimlerine kulak
veriyorlar. Acýkýnca yiyor, uykularýndan ne
zaman uyanýrlarsa iþlerine o zaman gidiyor,
günün her saati seviþiyorlar. Mekanik zaman
fikrine gülüyor bu tipler. Zamanýn düzensiz
ilerlediðini biliyorlar. Bir de bedenlerinin
var olmadýðýný düþünenler var. Bunlar
mekanik zamana göre yaþýyorlar. Saat yedide
kalkýyor, öðle yemeklerini on ikide akþam
yemeklerini altýda yiyorlar; geceleri sekiz
ve on saatleri arasýnda seviþiyorlar; haftada
kýrk saat çalýþýp Pazar gazetelerini Pazar
günleri okuyorlar. Bir konserde müziðe
kapýlmaya baþladýklarý anda hemen eve
dönme vaktinin gelip gelmediðini kontrol
amacýyla bakýþlarýný sahnenin üzerinde asýlý
saate çeviriveriyorlar. Bedenin yabansý
büyüye haiz bir þey deðil, bir kimyasallar,
dokular ve sinir atýmlarý toplamý olduðunu
biliyorlar. Böyleleri için düþünceler
beyindeki elektriksel çakmalardan, cinsel
arzu kimyasallarýn belli bir takým sinir
uçlarýna hücumundan, hüzünse beyincikte
yoðunlaþan az miktarda asitten ibaret. Bu
yüzden bedenlerine fizik diliyle hitap
ediyorlar. Böylelerine göre beden konuþursa,
sadece onca kaldýraç ve kuvvetin diliyle
konuþuyordur. Bu insanlara göre beden itaat
edilecek deðil, buyrulacak bir þey... Ýki
zamanýn karþýlaþtýðý yer, umutsuzluk. Ýki
zamanýn ayrýldýðý yer, hoþnutluk...
Sonralar ve þimdiler
Alan Lightman’ýn diðer hayal mahsulü
dünyalarýnda insanlar durumlarýnýn
varoluþsal gerekliliklerine son derece farklý
yollardan tepki veriyor: Her þeyin önceden
belirlenmiþ olduðu dünyada kimileri
pasifleþiyor, ne olacaksa o olacak görüþünü
kabulleniyor, kimileriyse imkânsýzlýða
raðmen geleceklerini yeniden yaratmak için
didiniyor.
Yaþamýn ebedi olduðu dünyadaysa
insanlar ikiye ayrýlmýþ: “Sonralar” ve
“Þimdiler.” Her þey için bolca zaman
olduðunu söyleyen Sonralar kahvelerde
oturup kahvelerini yudumluyor ve
zamanlarýný evlerinde mobilyalarýn yerlerini
deðiþtirerek, dergi okuyarak ve yaþamdaki
olasýlýklarý tartýþarak geçiriyorlar. Buna
karþýn Þimdiler, “ardýþýk yaþamlarda hiçbir
þeyi kaçýrmama hevesiyle ilerliyorlar.”
Sonsuz varoluþlarýnda azamiye ulaþmak
adýna sürekli yeni kitaplar okuyor, yeni
meslekler ediniyor, yeni diller öðreniyorlar.
“Þimdilerle Sonralarýn ortak bir noktasý
var,” diye yazýyor Lightman. “Sonsuz yaþam
demek, sonsuz sayýda akraba demek. Ne
dedeler ne de dedelerin dedeleri, dedelerin
halalarý, amcalarýn amcalarý, büyük-büyük
amcalarýn amcalarý ölüyor. Oðullar asla
babalarýn gölgesinden kurtulamýyor. Kýzlar
da annelerin. Kimse kendi baþýna kalamýyor,
kendini bulamýyor.”
‘Einstein’ýn Düþleri’ düþündürücü,
kýþkýrtýcý ve oyuncu manevralarla okuru
mýknatýs misali çekiyor düþ dünyasýna.
Calvino’nun eserlerindeki gibi öykülerin
fantastik öðeleri kristal hassaslýðýnda bir
anlatýyla dünyevileþtiriliyor. Jorge Luis
Borges’in eserlerindeki gibi özenle, dikkatle
gözlemlenmiþ konular ardýnda uzanan
büyülü, metafizik âlemi göstermek üzere
açýlan kapýlar misali önünüze sürülüyor ve
Alan Lightman bilimsel yazýdan kurguya
büyüleyici þiirsellikte, þahane bir yapýtla
geçiyor.
Einstein’Ýn Düþleri
Alan Lightman
Çeviren: Algan Sezgintüredi
Aylak Kitap
2012, 112 sayfa, 12 TL.
Radikal Kitap
insanlýðýn gördüðü en büyük dramlarýn
birinin ardýndan farkýna vardým dedi.
Teknoloji olarak orada yaþanan depremin
ardýndan gelmekte olan tusunami
dalgalarýnýn Amerikan üstü tarafýndan tespit
edilmiþ olmasýna raðmen bunu insan
hayatýný kurtarmak için bir reflekse
dönüþmemiþ olmasýný yadýrgayarak bir
küresel vicdanýn oluþmasý için ne gerekir,
ne kadar bir zamanda oluþur sorusuna
cevap ararken "Küresel Vicdan" kitabýný
Sulucakarahöyük/NEVÞEHÝR
Güneþ KAÝM
Avanos Belediyesinin "AvanosKýzýlýrmak 3. Kültür ve Sanat Günleri"
kapsamýnda düzenlediði yazar
söyleþilerinin üçüncü konuk yazarý,
Mehmet Altan'ýn katýlýmýyla "Küresel
Vicdan" konulu söyleþi gerçekleþtirildi.
Söyleþi, 14 Nisan Cumartesi günü Belediye
Konferans Salonunda saat 14.00'te Kültür
ve Sosyal Ýþler Müdürlüðünden Þerife
Ördek'in sunumunun ardýndan Avanos
Belediye Baþkaný Dr. Mustafa Körükcü'nün
açýlýþ konuþmasýyla baþladý. Avanos
Belediye Baþkaný Dr. Mustafa Körükcü,
konuklarý ve söyleþiye iþtirak eden
katýlýmcýlarý selamladýktan sonra söyleþinin
konusu olan küresel vicdan konusu ile ilgili
olarak Mehmet Altan'ýn "Küresel Vicdan"
kitabýndan bazý anekdotlarý katýlýmcýlarla
paylaþtý.
Teknolojik geliþmeler sonucunda
dünyamýz sanayi toplumundan bilgi
toplumuna geçiþ sürecini yaþamakla
kalmýyor, ayný zamanda giderek
bütünleþiyor ve küreselleþiyor. Küresel
vicdan ahlaki bir deðer olmaktan ziyade
global dünyanýn faydasý ve çýkarý
doðrultusunda ortaya çýkýyor konunun
detaylarýný hocamýzdan dinlemek üzere
sözü kendisine býrakýyoruz dedi.
Mehmet Altan "Küresel Vicdan" konu
baþlýðý altýndaki söyleþiye, küresel vicdan
fikrinin ilk olarak 2004 yýlýndaki
Endonezya'da meydana gelen tusunamide,
orada bulunan Sandiago adýnda bir
Amerikan üstünün erken uyarý sistemi
olmasýna raðmen bölge halkýný
uyarmayarak sadece kendi askerlerini
kurtarmasý ve tusunamiden 200 binden
fazla insanýn hayatýný kaybettiðini belirterek
yazmaya baþladýðýný ifade etti.
Deðiþmekte olan dünyayý, tarým
toplumundan ve ardýndan sanayi
toplumunun bakýþ açýsýyla ve ahlakýyla
anlamlandýrmakta güçlük çekmeye
baþlamasý ve bilgi toplumu ile insanýn öne
çýkmasýyla temel deðer haline geldiðini,
insanýn refahýna endeksli olarak küresel
vicdan ahlakýnýn ortaya çýkmaya
baþladýðýný söyledi. Teknolojik geliþmelerle
zenginliðin kaynaðý sermaye deðil beyin
gücü oluyor; "yalan ortadan kalkýyor,
yaþam saydamlaþýyor, insanlarý ve ülkeleri
sömürerek zenginlik elde etme dönemi
bitiyor. Dünya, daha yaþanýr bir yer olmaya
doðru gidiyor dedi.
Söyleþi sonrasýnda Avanos Belediye
Baþkaný Dr. Mustafa Körükcü, gazeteci
yazar Mehmet Altan'a Avanos tabaðý hediye
etti. Ayrýca söyleþi sonrasýnda dinleyicilerin
sorularýný yanýtlayan Mehmet Altan,
okuyucularý için kitaplarýný imzalayarak
hatýra fotoðrafý çektirdi.
Daha sonrasýnda Mehmet Altan,
Baþkanlýk Makamýnda Avanos Belediye
Baþkaný Dr. Mustafa Körükcü ile sohbet
etti.
Sulucakarahöyük/NEVÞEHÝR
Cuma Onur ÞAHÝN
Atletizmi Geliþtirme Projesi
kapsamýnda Mersin´i temsil eden
öðrenciler, Karaman´da yapýlan
yarýþmalarda grup halinde aldýklarý
baþarýyla yarý finale katýlmaya hak
kazandýlar.
Mersin merkez Toroslar Ýlçe Milli
Eðitim Müdürlüðü´nden yapýlan yazýlý
açýklamaya göre, Atletizmi Geliþtirme
Projesi kapsamýnda yapýlacak olan
yarýþmalarda Mersin´i temsil edecek
sporcularýn belirlenmesi için 12 Mart´ta
ilçelerde seçme yarýþmalarý, 16 Mart´ta ise
il finali yapýldý.
Finalde belirlenen Mersin´i temsil
edecek 16 sporcunun 11´i Toroslar
Ýlçesi´nden seçildi. 700. Yýl Ýlköðretim
Okulu Beden Eðitimi Öðretmeni Deniz
Þahin oðullarý ve Ziraat Odasý Ýlköðretim
Okulu Beden Eðitimi Öðretmeni Fatma
Yaþar nezaretinde 4 Nisan Çarþamba günü
Konya, Nevþehir, Karaman, Aksaray,
Adana, Osmaniye ve Niðde illerinin
katýlýmýyla Karaman´da yapýlan Atletizmi
Geliþtirme Projesi I. Kademe Grup
yarýþmalarýna katýlan sporcular, buradan
baþarýyla döndü. Yarýþmalarda, 2000-2001
doðumlu kýzlar takým halinde grup
üçüncüsü, 2000-2001 doðumlu erkekler
takým halinde grup dördüncüsü, 1998-1999
doðumlu kýzlar takým halinde grup
üçüncüsü olarak 25 Nisan 2012´de
Eskiþehir´de yapýlacak Atletizmi Geliþtirme
Projesi yarý final (II. Kademe)
yarýþmalarýna katýlmaya hak kazandýlar.
Elde edilen baþarýyla ilgili açýklama yapan
Beden Eðitimi Öðretmeni Þahinoðlularý,
bu tür baþarýlarýn kolay kazanýlmadýðýný,
düzenli, disiplinli, planlý, programlý ve
özverili çalýþmalar sonucu ortaya çýktýðýný
söyledi. Þahinoðlularý, Eylül ayýndan
itibaren düzenli olarak Anafartalar Spor
Kompleksi, 68´ler Barýþ Ormaný ve
Nevin Yanýt Atletizm Kompleksi´nde
antrenman yaptýklarýný, ardýndan
böyle bir baþarýnýn geldiðini belirtti.
Toroslar Ýlçe Milli Eðitim
Müdürlüðü yetkilileri de bu
baþarýlarýn elde edilmesinde emeði
geçen Beden Eðitimi öðretmenleri
Deniz Þahinoðullarý, Güler Yaþar,
Fatma Yaþar ve Ali Balcýoðlu´na
teþekkür ettiler.
Ýnsanýn en çok asaletini hýrpalýyor
memleketim. Ne ümidini, ne inadýný ama
en çok yasýnýn asaletini... Eti parça parça
koparan alýcý kuþlar gibi. Yaþarken onu
kanser edenler, daha son nefesini verir
vermez yaðlý yaðlý sýrýtmaya baþladýlar
internet sitelerinden. Bir araba irin. Ayýptý
eskiden böyle þeyler. Ama Meral'in dediði
gibi, "Bir þey oldu memlekete."
Yazmam böyle þeyleri. Özel meseleler
bunlar. Ama sanýrým bu kez kayda geçmeli.
Niye? Anlatacaðým.
Sabah sekizdi galiba, belki daha erken.
Uyuyorum. Telefon çalýyor, telefonda bir
kadýn hüngür hüngür aðlýyor:
"Yazýný okuyorum þimdi onun mezarý
baþýnda. Bugün Yaman'ýn ölüm yýldönümü."
Susuyorum.
Aðlarken þaþkýnlýðýma gülüyor:
"Meral Okay ben."
Yýl 2002'ydi. Irak'a savaþ açacaklardý,
Meclis'te harýl harýl fezleke çalýþmasý.
Mehmet Ali Alabora ile birlikte Savaþ
Karþýtlarý sözcüsü yaptýlar ikimizi. Kafasý
kesik tavuk gibi koþturuyoruz, bir Ege
Üniversitesi'ndeyiz, bir ODTÜ'de, hatta bir
gece Ankara'da Roman mahallerinde
davulcu zurnacý örgütlemekte. Geceleri
sokaklarda binlerce insan beraber
zýpladýðýmýzý hatýrlýyorum þimdi:
"Öldürmiycez ölmiycez! Kimsenin
askeri olmýycaz!" Arjantin'den dönmüþüm.
Kafam bir gönül meselesine bozuk, fena
bozuk. O sebeple zaar, Arjantin eylemleri
ile Irak iþgali arasýnda, o hengamede yani,
bir aþk yazýsý yazmýþým demek.
Hatýrlamýyorum þimdi hangi yazý. Bilmem
numaramý nasýl buldu, telefonda Meral
Okay o yazýya aðlýyor sarsýlarak. Ben böyle
tanýþtým Meral'le. Aþk, o zaman, Yaman'a
bir zamanlar yazdýðý mektubunda söylediði
gibi, "Her þeyin üzerinden atlayabiliyordu".
Aþk yüksek atlayabildiði için belki, savaþ
Türkiye'yi geçip uzun atlayabiliyordu...
Ayný yýl. Sezen konserler veriyor.
Ermenice, Yunanca ve Kürtçe þarkýlar
söylüyor, çocuklarla beraber sahnede. Yer
yerinden oynuyor. Paþalar çýldýrmýþ,
vatandaþ (!) ayakta. Ýzmir'de konser verilmiþ,
Ýstanbul'da verilecek. Fakat Sezen tedirgin.
Bir yazý yazýyorum o zaman. Yazýyý sevmiþ,
Meral'den almýþ numaramý, Sezen arýyor
bu sefer. Konsere davet ediyor. O günlerde
de ne varsa, tansiyonum inip çýkýyor. Konser
muhteþem. Meral kulise götürürken beni
"Meral ben iyi deðilim, tansiyonum
yükseliyor galiba" dememle küüt! Kulisten
içeri yuvarlanýyorum. Gözümü açtýðýmda
sað kolumda Sezen tansiyonumu ölçüyor,
sol yanýmda Cemil Ýpekçi nabzýmý alýyor.
Ayakucumda Mehmet Ali Birand, Zeynep
Oral ve Güler Sabancý! Bir ölümlü bu ebatta
bir absürdlüklükle sýnanmamalý.
Ertesi sabah yine çok erken bir saatte erken aramak bu ekibin huyu, böylece
anlýyorum bunu- telefonda tanýdýk bir ses:
"Bak ben sordum, keçiboynuzu
yiyecekmiþsin tansiyon için. Göndereyim
mi keçiboynuzu!"
Duraklayýnca ben:
"Sezen ben, Sezen!"
Çok güldüydük o telefonda ve sonra
Meral'le. "Bana bunu yapmayýn" dedim,
"Gözümü açýyorum Sezen tansiyon alýyor,
gözümü kapýyorum bir sabah sen arayýp
aðlýyorsun! Sarsmayýn beni arkadaþ!"
Meral'in bütün gövdesini sarsan bir
gülüþü vardý, dipten gelen. Yüzünün
tamamýyla gülerdi...
O günler iyi günlermiþ. Þimdi bakýnca...
Sonra Türkiye'ye aðýr aðýr bir þey olmaya
baþladý. Sinsi bir tür nefret baþýný çýkardý
bütün duygularýn arasýndan. Alaycýlýk bütün
üsluplarýn arasýnda belirginleþmeye baþladý.
"Baþka þeyler söylemek lazým" diyenleri
askerler deðil, hayaletler kovalamaya
baþladý. Bizans entelejansiyasý bir kalyon
gibi gýcýrdayarak yön deðiþtiriyordu. Meral,
Yaman'ý anlattýðý mektubunda söylemiþ:
"Herkes kendi bacaðýndan asýlan koyunlar
tarifinde"! Sanki o gün yaðan yaðmurlar bugünden bakýnca bir kez daha- bu
çamurlarý getirdi. Bu dönemi sonra
anlayacaðýz. Þimdi anlamaya çalýþanlarýn
baþýna iþ geliyor, malum.
Yýl 2005. Beyoðlu'nda bir kahvede kýrýk
Türkçeli bir adam yaklaþtý. Gömlekli, kumaþ
pantolonlu ve gayetten özgüvenli.
Beyefendinin sadece bir yýl sonra beni
"Beynelminel" adlý filminde gazeteci rolüne
çýkaracaðýný kim bilebilirdi? Sýrrý, o filmde
beni "artiz" yapýp, Meral'i de konsomatris
rolüne çýkararak bir dönemi anlattý. Þimdi
bakýyorum Meral'in yarým yamalak yazýlmýþ
biyografisine. Aceleyle hazýrlandýðý öyle
belli ki. "12 Eylül döneminde yaþadýklarýný
Beynelminel filmine yansýttý" diyor
biyografiler, kesip kesip yapýþtýrmýþ bütün
siteler. TÝP'in iþyeri temsilciliðini yapmýþ,
sonuna kadar her röportajýnda muhalif
olduðunu hissettirmiþ bir kadýnýn, aþkýný ve
isyanýný memleketiyle birlikte yaþadýðý on
yýllar öyle bir cümle ile... Neyse.
Sonra davalar baþladý. Sonra Türkiye
biraz daha deðiþti. Taþlarý baðladýlar azizim,
taþlarý sýký sýký baðladýlar. O yüzden Meral
ciðerinin derdine düþmüþken, o güzelim
kadýný, tehditler yüzünden ev taþýmak
zorunda býraktýlar. Muhteþem Yüzyýl'da
Kanuni, Hürrem'i öptü diye ve bilmem
hangi kutsallar zedelendi diye, kanser
tedavisi sýrasýnda Meral'i polis korumasýna
mahkum ettiler. Sübhaneke, dinimiz, amin.
Taþlarý baðladýlar azizim, geri kalan herkesi
susturdular. Sadece ezberlettikleri þarkýlarý
söyleyebilenleri ekranlara oturttular.
Öpüþmeden aþýk olanlar, kavga etmeden
yenenler, cin olmadan adam çarpanlar
ülkenin yeni kurallarýný koydular.
"Bana bak! Söz ver bana. Konuþacaksýn.
Susmayacaksýn"
dedi Meral. Þubat ayýnda, o delirmiþ
gibi kar yaðan günlerden birinde, yine bir
sabah telefonunda:
"Derhal buraya geliyorsun!"
"Kayda Geçsin" çýkmýþ, malum saldýrýlar
baþlamýþ. Ýþsiz kaldýðýmda da aramýþ, ama
Meral o günlerde kesinlikle daha yakýn
temas gerektiðine karar vermiþ.
Eve girdim, elinde televizyon
kumandasý, ekranda iki soytarý "Türkiye'de
demokrasi ne güzel! Ah ne güzel!"
makamýndan analiz manaliz bir þey
yapýyorlar. Meral küfrediyor:
"Kardeþim sen kendini daha beter mi
hasta edeceksin!" dedim.
"Yok yok" dedi, "Bana iyi geliyor.
Küfrediyorum bol bol."
"Anlat bakayým, ne oluyor?" dedi.
Anlattým. "Delirtecekler beni Meral" dedim,
o zaman iþte "Bak ben kibarlýktan kanser
oldum. Sus sus sus... Sonra böyle oldum.
Bana bak! Söz ver bana..." Sonra 12 Eylül'ü
anlattý. Biraz Yaman'ý. Ölüm tehditlerini
anlattý. Cüppeli cüppesiz tehditleri... "Bir
þey oldu bu memlekete. Kimse kimseyi
sevmez oldu" dedi.
Sonra Meral gitti...
Ýnsanýn en çok asaletini hýrpalýyor
memleketim. Ne ümidini, ne inadýný ama
en çok yasýnýn asaletini... Eti parça parça
koparan alýcý kuþlar gibi. Yaþarken onu
kanser edenler, daha son nefesini verir
vermez yaðlý yaðlý sýrýtmaya baþladýlar
internet sitelerinden. Bir araba irin. Ayýptý
eskiden böyle þeyler. Ama Meral'in dediði
gibi, "Bir þey oldu memlekete."
Sulucakarahöyük/HACIBEKTAÞ
PSAKD’NÝN YENÝ GENEL BAÞKANI KEMAL
BÜLBÜL
7/8 Nisan tarihlerinde gerçekleþen Pir sultan Abdal
Kültür Derneði 12. Olaðan Genel Kurulu sonucu Yönetim
Kuruluna seçilen yeni yönetim kurulu üyeleri bugün
toplanarak, PSAKD’nin yeni Genel Baþkanýný seçerek,
görev daðýlýmý yaptýlar.
Buna göre yeni görev daðýlýmý aþaðýdaki þekilde
gerçekleþmiþtir:
1.Genel Baþkan: Kemal BÜLBÜL
2.Genel Sekreter: Hasan Cem Yýlmaz
3.Genel Sayman: Kazým Karakoç
4.Genel Baþkan Yardýmcýsý: Muharrem Erkan
5.Genel Baþkan Yardýmcýsý: Ali Baþak
6.Genel Baþkan Yardýmcýsý: Oktay Kandemir
7.Örgütlenme Sekreteri: Atilla Özdemir
Onu ilk tanýdýðým günlerde yüzbin insan
yürüyorduk Ankara'da. "Savaþa hayýr!"
diyorduk. Gazetelerde harýl harýl savaþa
karþý yazýyordu yazarlar. Yazmayaný çok
ayýplýyorduk. Þimdi bakýyorum, ayýplayacak
pek insan býrakmadýlar. Þimdi bakýyorum
da Meral'in kanseri, ayýplanacaklar
karþýsýnda kibarlýk gösterip susmaktan olan
kanseri yani, bu memleketle ilgiliydi. Meral'i
uðurladýðýmýz gün Suriye ile savaþýn
çýkmasýndan yakýn bir ihtimal olarak
bahsedildiði bir gün. Kimse yürümüyor
sokaklarda. Yürüyenler ekseriyetle voltada.
Sonra "Aþk niye yok?" diye sorarsanýz diye
Meral söylemiþti mektubunda:
"Bir de aþýk olunacak mecra kalmadý.
Artýk ortak alanlarý paylaþmýyoruz. Bizim
agoramýz yok artýk. Herkes kendi
bacaðýndan asýlmak isteyen koyun tarifinde.
Bu hem maddi hem manevi bir þeydir.
Gelir, böyle adamý aþkta da emniyet arayan
birine dönüþtürüverir. Herkes kendi kiþisel
baþarý öyküsünün peþinde. Belki de biz
herkes için daha adil, daha vicdanlý daha
temiz bir dünyanýn düþünü paylaþtýðýmýz
için baþkalarýyla da bir arada durmanýn ne
kadar zenginleþtirici bir þey olduðunu
biliyorduk.
Þimdi bu duygularýn esamesi
okunmuyor. Yoksullaþmamýz sadece
ekonomik anlamda olmadý. Duygusal
anlamda, dayanýþma anlamýnda birbirimizin
yaralarýna bakma konusunda da
yoksullaþtýk. Þimdi empati denen modern
kavram var ya, biz onun aðababasýný tanýyan
ve buna içerilmiþ bir dünyadan geldik
buralara."
Yazmam böyle þeyleri, özel meseleler
bunlar. Ama bu kanserin bu memleketle
ilgisi var. Bu aþkýn olduðu kadar...
Kederim sana nur olsun Meral.
8.Basýn-Yayýn Sekreteri: A.Galip Kabasakaloðlu
9.Halkla Ýliþkiler Sekreteri: Hýdýr Çam
10.Kültür-Sanat Sekreteri: Gazi Aslan
11.Eðitim ve Propaganda Sekreteri: Tayfun Budak
12.Hukuk Sekreteri: Eren Aksoyoðlu
13. Demokratik Kitle Örgütleri ile Ýliþkiler Sekreteri: Birsen
Kulu
14.GYK Üyesi: Hülya Aslan
15. GYK Üyesi: Ali Doðan
16.GYK Üyesi: Haydar Þahin
17.GYK Üyesi: Cem Sultan Ermiþ
18.GYK Üyesi: Ali Çiftçi
19.GYK Üyesi: Ýsmail Han
20.GYK Üyesi: Þah Ýsmail Aydoðdu
21.GYK Üyesi: Yusuf Coþkun
22.GYK Üyesi: Duygu Boyoðlu
23.GYK Üyesi: Aliþan Demir
24.GYK Üyesi: Cahit Akdoðan
25.GYK Üyesi: Ali Özcanlý
Sulucakarahöyük/HACIBEKTAÞ
TMMOB Ýzmir Ýl Koordinasyon Kurulu,
10 Nisan 2012 tarihinde ZMO Ýzmir Þube
Lokali`nde bir basýn toplantýsý düzenleyerek,
kentsel dönüþüm konusundaki görüþlerini
kamuoyuyla paylaþtý.
BASINA VE KAMUOYUNA
Odaðýnda Ýnsan Olan, Doðaya Saygýlý,
Halkýn Karar Süreçlerine Katýldýðý, Ýnsanlarý
Yerinden Etmeyen, Kent Planlarýyla Uyumlu,
Kültürel Ve Tarihsel Mirasý Geleceðe
Taþýyan, Sadece Fiziki Çevrenin Deðil,
Sosyal Ve Kültürel Çevrenin Yaþam
Kalitesinin De Yükseltildiði Kent Yenileme,
Saðlýklaþtýrma (Kentsel Dönüþüm)
Projelerini Destekliyoruz.
Kamuoyunda Kentsel Dönüþüm adýyla
anýlan Kentsel yenileme, saðlýklaþtýrma
çalýþmalarý uzun bir süredir kentimizin
gündeminde yer almaktadýr. 1/25000 Ýzmir
Kentsel Bölge Nazým Ýmar Planý Revizyonu
plan kararlarý ile belirlenen ‘SaðlýklaþtýrmaYenileme Program Alanlarý‘ çerçevesinde
belirlenen 18 adet bölge, kapsamlý ve
bütüncül bir planlamanýn parçasý olarak,
mevzuat ve planlama açýsýndan bütünsellik
içinde ele alýnarak Ýzmir Büyükþehir
Belediyesi bünyesinde kurulan Kentsel
Dönüþüm Daire Baþkanlýðý‘nca hazýrlýk
çalýþmalarý baþlatýlmýþtýr.
Geçtiðimiz günlerde Çevre ve Þehircilik
Bakaný‘nýn yapmýþ olduðu "helikopter gezisi"
sonucu 25 kentsel dönüþüm bölgesinin
belirlendiði ve kentsel dönüþümün Ýzmir‘den
baþlatýlacaðý haberleri basýnýmýzda yer aldý.
Ýzmir Büyükþehir bünyesinde var olan
çalýþmalarýn yaný sýra yapýlan bu açýklamalar
bazý belirsizliklere yol açmýþtýr. Kentsel
dönüþümü, sadece yasa dýþý ya da yýpranmýþ
yapýlarýn yýkýlarak daha yüksek yapýlarla
fiziksel olarak yenilenmesi olarak algýlayan
anlayýþ büyük sorunlar taþýmaktadýr. Bu
nedenle Uzman odalarýmýzýn mesleki
alanlarýna giren kentsel yenileme ve
saðlýklaþtýrma konusunda komu oyunu
bilgilendirme ihtiyacý doðmuþtur.
Kentlerimizin öncelikli sorunu; saðlýksýz
ve güvensiz mevcut yapý stokunun ve
yerleþim alanlarýnýn nasýl daha güvenli,
saðlýklý, standartlarý yüksek nitelikli yapýlara
ve yaþam alanlarýna dönüþtürüleceði
sorunudur.
Kýsaca kentsel dönüþüm olarak
adlandýrýlan kentsel yenileme ve
saðlýklaþtýrma çalýþmalarý planlanýrken en
baþýnda genel ilkelerin ve stratejilerin
belirlenmesi çok önemlidir. Kentsel dönüþüm
uygulamalarýnýn, fiziksel, sosyal ve
ekonomik açýdan belirtilen amaçlarýný
bütünsel olarak gerçekleþtirebilmesi,
öncelikle sürece katýlacak tüm aktörlerin yer
aldýðý örgütlenme biçiminin oluþturulmasýna
ve finans kaynaklarýnýn tarif edilmesine
baðlýdýr.
Ülkemizde sýnýrlý oranda gerçekleþtirilmiþ
olan kentsel yenileme, saðlýklaþtýrma
uygulamalarýna bakýldýðýnda çoðunlukla,
yaþayanlarý yerinden eden ve etme riskleri
taþýyan, nitelikli bir kentsel yaþam ortamý
yaratma kaygýsý taþýmayan, kent planlarýyla
uyumlu olmayan, hak sahibi, tapu miktarý,
imar parseli oraný kýskacýndan çýkamayan,
kentsel mekan kalitesini önemsemeyen ve
aynýlaþan yapý tiplerini yansýtan kimliksiz
bir yapýlaþma ortaya çýkmaktadýr. TOKÝ
uygulamalarý bu anlamda olumsuz
geliþmelere örnek teþkil etmektedir.
Kurulumuzca Ýzmir kentsel yenileme ve
saðlýklaþtýrma çalýþmalarýna yönelik olarak
önerilen temel ilkeler aþaðýda açýklanmýþtýr.
Birinci ilke; Dönüþüm, Yenileme
öngörülen alanlar, kentin gelecekteki
niteliðini belirleyen planlarýyla uyumlu, plan
ana kararlarýný gözeten bütüncül bir bakýþ
açýsýna sahip olmalý ve planlama,
programlama, projelendirme ve parasal
konulara dair süreç, çözüm ve uygulama
araçlarý ile bir bütün olarak ele alýnmalýdýr.
Ýkinci ilke; Yenilenme, saðlýklaþtýrma ve
Dönüþüm süreçleri þeffaf olmalý, karar
süreçlerinin ilgili toplum kesimleriyle
paylaþýlmasý, bu kapsamda dönüþüme konu
alan sakinlerinin sosyal açýdan zarara
uðramamasý, yerinde dönüþüm ilkesi en
önemli hedeflerden birisi olmalýdýr.
Üçüncü ilke; Kentte sosyal ayrýþmaya
neden olmayacak, toplumsal barýþa katlý
saðlayacak uygulamalar esas alýnmalý ve
yaratýlan rantýn kamuya dönüþü
saðlanmalýdýr.
Dördüncü ilke; Þeffaflýkla, bölgede
yaþayanlarla, kullanýcýlarla birlikte tartýþarak,
onlarý da ikna ederek oluþturulan bir modelle
yani yerel potansiyelleri göz önüne alarak,
sadece fiziki çevrenin deðil sosyal ve kültürel
çevrenin yaþam kalitesinin yükseltilmesi
þeklinde yapýlmalý ve nitelikli kentsel
mekanlarýn yaratýlmasý esas olmalýdýr.
Beþinci ilke: Yenileme, saðlýklaþtýrma ve
dönüþüm çalýþmalarý sürdürülebilir olmalý,
sosyal dönüþüm projeleri ile
desteklenmelidir.
Altýncý ilke; Yenileme, saðlýklaþtýrma ve
dönüþüm çalýþmalarý katýlýmcýlýðý esas almalý,
baþta Meslek Odalarý olmak üzere
STK‘larýn, üniversitelerin, vb. uzman
kuruluþlarýn görüþ ve önerileri alýnmalýdýr.
Kentimizde gerçekleþtirilecek kentsel
yenileme, saðlýklaþtýrma çalýþmalarýna bu
ilkeler doðrultusunda yaklaþacaðýmýzý,
belirlediðimiz bu ilkeler doðrultusunda
gerçekleþtiren her türlü çalýþmanýn içinde
yer alacaðýmýzý, destekleyeceðimizi
kamuoyunun bilgisine sunarýz.
Saygýlarýmýzla.
TÜRK MÜHENDÝS VE MÝMAR
ODALARI BÝRLÝÐÝ
ÝZMÝR ÝL KOORDÝNASYON KURULU
Sulucakarahöyük/HACIBEKTAÞ
Çiftçi Sen'in Basýn Açýklamasýný Aynen
Yayýnlýyoruz.
Sermaye bakýmýndan güçlü, sýrtýný
hükümete dayamýþ azýnlýk bir grup var.
Bu azýnlýk grup toplumun ortak
varlýklarýna saldýrýyor, toprak gaspý ve
su korsanlýðý yapýyor.
Adil olmayan, yaþamý tehdit eden bu
durum karþýsýnda büyük bir çoðunluk
(halk) var. Halk, doðadaki canlý ve cansýz
tüm varlýklarý hükümet desteðindeki
sermayeye ve hükümete karþý korumaya
çalýþýyor.
Doðal varlýklarýn korunmasý için
hukuk ve demokratik yollarý kullanan
bu çoðunluk kesim (halk) mücadelesini,
haklar mücadelesi perspektifinden ve
etik kurallar çerçevesinde sürdürüyor.
Fakat küçük bir azýnlýðýn çýkarlarý için
doðanýn tahribatýna onay veren hükümet
kolluk kuvvetlerini devreye sokarak halký
yýldýrmaya, bakaný ise yanlýþ yerde
durarak doða katlini sürdürmeye
çalýþýyor, halktan yana mücadeleye omuz
veren bilim insanlarýný YÖK’e þikayet
edeceðini, haklarýnda mahkemeye
baþvuracaðýný söyleyerek nerede ve neye
karþý olduðunun altýný çizmekle kalmýyor,
tarihe kendi sözleriyle not düþüyor.
Bakanýn doðaya, halka, bilim insanýna
karþý davranýþlarýný protesto ediyoruz.
Saygýlarýmýzla

Benzer belgeler

Ulaş Bardakçı - Hacibektaslilar

Ulaş Bardakçı - Hacibektaslilar Þubat 2006 tarihinde Nevþehir’e gelecek. 25 Þubat Cumartesi günü akþam saatlerinde Nevþehir’e gelecek olan Sanayi ve Ticaret Bakaný Ali Coþkun, Nevþehir Valiliðini ziyaret ederek, Nevþehir Valisi A...

Detaylı