temmuz-ağustos-eylül sayısı

Transkript

temmuz-ağustos-eylül sayısı
TMMOB
ORMAN MÜHENDÝSLERÝ ODASI
ADINA SAHÝBÝ
Ali KÜÇÜKAYDIN
YAYIN SORUMLUSU
Ümit YILIK
YAYIN YÖNETMENÝ
Okan ÇANÇÝN
YAYIN KURULU
Dr. Said DAÐDAÞ
Hanifi AVCI
Osman TURUNÇ
Özer ÖZGÜÇ
S.Iþýk DERÝLGEN
Zeki KAMACI
YAYIN KOÞULLARI
Dergimizde yayýnlanmasý istenen yazýlar bilgisayarda yazýlmalý, daha önce baþka bir yerde basýlýp, yayýnlanmamýþ
olmalýdýr. Ýmzalý bir dilekçe ekinde kaðýda yazýlý olarak, ayrýca elektronik ortamda dergimizin yönetim yerine posta ile
gönderilmelidir. Yazýlar 7 sayfayý (A4) geçmemelidir. 7 sayfayý aþan yazýlarýn birbirini izleyen sayýlarda yayýnlanabileceði
düþünülerek bölümlere ayrýlmalýdýr. Fotoðraflar net ve temiz
olmalý, slayt dýþýnda sayýsal gönderilecek fotoðraflarýn
çözünürlüðü yüksek olmalýdýr. Yazýlarda Türkçe kelimeler kullanýlmalý ve Türkçe dil kurallarýna uyulmalýdýr. Yayýnlanacak
yazý ve çevirilerdeki düþünsel ve teknik sorumluluk yazarýna
ait olup, oda yönetimini ve Dergi Yayýn Kurulunu sorumlu tutmaz. Dergide yayýnlanan yazýlardan kaynak göstermek koþulu ile alýntý yapýlabilir. Dergiye gönderilen yazýlar yayýnlansýn
ya da yayýnlanmasýn geri verilmez. Yazýlar Yayýn Kurulu
tarafýndan incelenir. Yayýn Kurulu yayýnlanacak yazýlarda
gerekli düzeltmeleri yapabilir ve uygun görülen yazýlarý yayýnlar.
YÖNETÝM YERÝ
Necatibey Cad. No: 16/13
06430 Sýhhiye / ANKARA
Tel: 0.312 229 20 09
Belgegeçer: 0.312 229 86 33
E-posta: [email protected]
www.ormuh.org.tr
Yýl: 44
Sayý: 7-8-9 Temmuz - Aðustos - Eylül 2007
ÝÇÝNDEKÝLER
Baþyazý............................................................................2
Yeniden Yapýlanma Konusunda
Odamýzca Hazýrlanan Rapor ............................................5
Odamýz Ýstiþare Toplantýsý Yapýldý .....................................7
Sulak Alanlarýn ve Sazlýk Alanlarýn Tahribi ve Yok Edilmesi
Kuraklýk ve Doða Felaketine Yol Açmýþtýr ...........................8
Küresel Ölçüde Ýklim Deðiþmesinin Nedenleri ve
Türkiye Üzerindeki Olasý Etkileri .....................................11
Kullanýlmýþ Atýk Kaðýtlarýn Yeniden
Kaðýt Üretiminde Kullanýlmasý..........................................18
Sarýçam-Karaçam Doðal Gençleþtirme Sahalarýnda
Bazý Tespitler: Sündiken Daðlarý / Bölüm-2 ...................22
Kýzýldað Millî Parký Örneðinde Korunan Alanlarýmýz ve
Bazý Öneriler / Bölüm-2 ...............................................25
Ormanlar Özelleþir mi? ..................................................28
Doðu Anadolu Su Havzasý Rehabilitasyon Projesi ...........30
TMMOB
Orman Mühendisleri Odasý
Hesap No: T.C. Ziraat Bankasý
Necatibey Þubesi: 132953
Gelecek 30 Yýl................................................................33
BASKI
4Renk Yayýn Tanýtým Matbacýlýk Ltd.Þti.
K.Karabekir Cad. 85/7 Ýskitler / ANKARA
Tel: 0.312 341 40 82 Fax: 341 40 82
Behiçbey Araþtýrma Fidanlýðýnda
Klon Bahçesini Tanýyalým...............................................4 1
Kapak Fotoðrafý: Muzaffer DENÝZ
Kapak Þiiri: Aykut ÝNCE
ISSN: 1301 - 3572
Ormancýlýkta Rehabilitasyondan Ne Anlýyoruz: ...............38
I.Kademe Orman Mühendisliði Eðitimi Ankara’da
Gerçekleþtirildi................................................................43
Meslektaþlarýmýz Marmara Þube Baþkanlýðýnýn
Düzenlediði Ýftar Yemeðinde Biraraya Geldi ....................44
BAÞYAZI
Saygýdeðer Meslektaþlarýmýz,
Sizlerle bayramlaþarak baþyazýmýza baþlamak, bizlere büyük bir keyif vermektedir. Tüm
meslek camiamýzýn, üyelerimizin ve orman sevenlerin Mübarek Ramazan Bayramýný ve 29
Ekim Cumhuriyet Bayramýný kutlar, hep birlikte
nice mutlu bayramlar dileriz.
Bol kavgalý ve pek de düzeyli olmayan bir
seçim sürecinin ardýndan halkýmýzýn takdiri ile
yeni parlamento ve yeni hükümet görevine
baþladý. Ülkemize, milletimize hayýrlý olmasýný
diliyoruz. Demokrasilerde, gerilimlerin, týkanýklýklarýn çözümünde halkýn iradesinin dýþýnda
sýðýnýlacak baþka bir limanýn olmadýðýný düþünüyoruz.
30 Aðustos tarihinde Sayýn Cumhurbaþkanýnýn onayýnýn ardýndan, Sayýn Baþbakan yeni
kabineyi açýklarken; bazý bakanlýklarýn yapýlarýnda olabilecek deðiþikliðe iþaret etti ve bu
baðlamda ormanlarla madenleri irtibatlandýrmak sureti ile önümüzdeki süreçte ormancýlýðýn
Tabii Kaynaklar Bakanlýðýna gidebileceðinin,
mevcut bakanlýðýnda çevre, su ve þehircilik þeklinde yapýlanacaðýnýn iþaretini verdi.
Maalesef her iktidar döneminde kurumlar,
dama taþý gibi pek de enine boyuna tartýþýlmadan yer deðiþtirilmektedir. Geriye dönüp
baktýðýmýzda bu yap-boz'larýn çok ciddi þekilde
yetiþmiþ insan kaybýna, kaynak israfýna, motivasyon bozukluðuna ve verimsizliðe neden
olduðu açýkça görülmektedir.
Mademki yeniden bir yapýlanma söz
konusu, geriye dönmemek üzere ilgili kesimlerle konuþarak, tartýþarak karar vermek gerekir.
Ormancýlýðýmýzýn geçmiþi ve dünyadaki
geliþmeler göz önüne alýnarak, Odamýz AR-GE
Komisyonunca hazýrlanan altlýk rapor
üzerinden, dar zaman aralýðýnda olabildiðince
geniþletilmiþ istiþare toplantýsý yapýldý.
Akabinde "Bakanlýklarýn yeniden yapýlanmasýnda ormancýlýðýmýzýn konumuna iliþkin Orman
Mühendisleri odasýnýn görüþlerini içerir rapor"
hazýrlandý (www.ormuh.org.tr). Hazýrlanan
rapor, baþta Sayýn Baþbakan olmak üzere, Ýktidar Partisinin AR-GE’sine, Baþbakanlýk Müsteþarlýðýna, Sayýn Çevre ve Orman Bakaný ile
Müsteþarýna sunuldu ve görüþmeler yapýldý.
Raporda özetle:
Ormancýlýðýn, geçmiþte (1969,1991) iki defa
tarýmdan ayrýldýðý ve yeniden denenmemesi
gerektiði, XI ve XIInci dünya ormancýlýk kongreleri sonuç bildirgelerinde, ormancýlýðýn
madencilik ve tarým gibi sektörlerle bir bakanlýk
çatýsý altýnda yer almamasý gerektiði, Dünyada
ormanlarýn hava, su, toprak, küresel ýsýnmaya
katkýsý gibi ekolojik deðerlerinin ön plana çýktýðý, ekosistem yaklaþýmýnýn benimsendiði
günümüzde "orman" ifadesinin bugün olduðu
gibi Bakanlýðýn isminde yer almasý suretiyle;
"Çevre ve Orman Bakanlýðý" veya "Çevre,
Orman ve Su Kaynaklarý Bakanlýðý" þeklinde
yeniden yapýlandýrýlmasý önerilmiþtir.
Baþta orman, toprak ve su kaynaklarý olmak
üzere tüm havza kaynaklarýnýn 26 ana su
havzasý temelinde makro düzeyde planlama ve
Bakanlýðýn koordinasyonunda katýlýmcý havza
yönetim otoritesinin kurulmasý önerilmiþtir.
Orman Genel Müdürlüðünde; taþra dahil
olmak üzere, aðaçlandýrma, tohum ve fidan
üretimi hizmetleri, av ve yaban hayatý, orman içi
dinlenme yerleri, ormancýlýk araþtýrma müdürlükleri gibi tüm ormancýlýk hizmetlerin bir çatý
altýnda birleþtirilmek sureti ile daha da dinamik
bir yapý saðlanmasý önerilmiþtir.
DKMP ve ÖÇK gibi korunan alanlar tek çatý
altýnda toplanmalý, taþra kuruluþu yeterli sayýda
müdürlük þeklinde yapýlanmalýdýr. Yine orman
dýþý alanlar için Bakanlýk ana hizmet biriminde,
Çölleþme ile Mücadele, Sel, Çýð ve Erozyon
Kontrolü Genel Müdürlüðü, taþra kuruluþu havza
uygulama müdürlüðü þeklinde önerilmiþtir.
Taþrada kargaþadan baþka pek de fayda
saðlamadýðý düþünülen 81 çevre ve orman il
müdürlüklerinin kaldýrýlmasý ve bölgesel sisteme geçilmesi önerilmiþtir.
2
Geçmiþte, kurulan Orman Bakanlýklarý
korunamamýþtýr. Öyle görülüyor ki farklý meslek
disiplinlerinin bir arada çalýþacaðý bir mecraya
giriyoruz. Ormancýlýðýmýza en uygun ve kalýcý
olan konsepti seçmek durumundayýz. Burada
önemli olan, ayný bakanlýk çatýsý altýnda hizmet
üreten disiplinlerin bir diðerini hegemonyasý
altýna alma gayret ve düþüncesine girmeden,
birbirlerin alanlarýna saygý göstererek entegre
çalýþmayý ve üretmeyi baþarabilmeleridir.
dünyada da yeterli veri tabaný bulamazsýnýz.
Özel þirketlerde karlýlýk prensibi esastýr.
Osmanlý Devletinin son, Cumhuriyetin ilk yýllarýnda "tahammülü müsait ormanlarýn özel ve
tüzel kiþilerce iþletilmesi prensibi" uygulanmakta idi. Yerli ve yabancý kuruluþlar ormanlarý
iþletme imtiyazý almýþlar, çeþitli sýnai tesisleri
kurmuþlardý.1926 yýlýnda 50 yýl süreyle, SinopAyancýk yöresindeki orman varlýðýný iþletme
hakkýný devralan "Zingal A.Þ"nin (18 yýl bu
ormanlarý ve kereste fabrikasýný iþletmiþ) günde
3 vardiya iþçi çalýþtýrarak sadece üretimi artýrýp,
kesilen ormanlarýn yerine yeni aðaçlandýrma ve
imar çalýþmasý yapmayarak, býraktýðý tahribat,
ormancýlýk tarihimizin bir kara lekesi olarak
hafýzalarýmýzdadýr.
Maddenin 3.fýkrasýna "münhasýran" kelimesi
eklenerek, sadece orman suçlarý için af çýkarýlmayacaðýnýn, ancak genel af kapsamý içerisinde çýkarýlabileceðinin iþaretini vermektedir.
Maddenin 4ncü fýkrasý orman sýnýrlarýnda
daraltma yapýlabilmesinin istisnalarýný düzenliyor. Yani kamuoyunun meþhur 2Bsi. Ülkemizde,
Orman Kadastrosu tescili yapýlmamýþta olsa
%85 oranýnda tamamlandý. Bu alanlarda 2B
çalýþmasý da yapýldý. Yani 1982 Anayasasýnýn
169.maddesindeki ifadesiyle; 1981 yýlýndan
önce bilim ve fen bakýmýndan orman niteliðini
kaybeden 510 bin hektar alan, 6831 Sayýlý
Yasanýn 2B maddesi ile hazine adýna orman
sýnýrlarý dýþýna çýkarýlmýþtýr. Orman Kadastro
çalýþmasý %100'e ulaþtýðýnda, orman dýþýna
çýkan 2B alanýnýn toplam 550 bin hektar civarýnda olmasý bekleniyor.
Geçen dönem kamuoyunu meþgul eden
konu ise;1981 yýlý milat kabul edilerek, bir
defaya mahsus 2B ile orman dýþýna çýkarýlan bu
alanlara çözüm getirmek, ormanlarýmýzý tahrip
eden, kamu vicdanýný yaralayan ve haksýz
kazanç saðlayan bu olguyu, Anayasamýzdan,
yasalarýmýzdan ve ülke gündeminden çýkarmak
idi. Biz bu çözümü benimsiyorduk.
Ancak taslak anayasanýn 4.fýkrasýnýn (a)
ve(c) bentlerine göre; bir tarih belirtilmeksizin,
sürekli orman vasfýný yitirdiði gerekçesiyle
orman dýþýna arazi çýkarýlabiliyor. 4. fýkranýn (b)
Saygýdeðer meslektaþlarýmýz
Bazý Bakanlýklarda Yeniden Yapýlanma gündemde iken, iktidar partisince çok daha üst
ölçekte gündemi iþgal edecek "Anayasa
Deðiþikliði Taslaðý" hazýrlattýrýldý. Bu taslak þu
ana kadar parti görüþü olarak sunulmadý
ancak; kamuoyuna yansýdý ve tartýþýlýyor.
Mevcut Anayasamýzýn 169 ve 170nci maddeleri, yeni Anayasa taslaðýnda "Ormanlarýn
Korunmasý ve Geliþtirilmesi" baþlýðý altýnda tek
madde (131) olarak düzenleniyor. Ancak ifade
etmek gerekir ki, orman ekosisteminde çok
ciddi yeni tahribatlara yol açacak olan bu
düzenleme; konuyla ilgili hiçbir uzman ya da
bilim adamýnýn isteyerek onaylayacaðý bir
düzenleme deðildir.
Þöyle ki;
Maddenin 2. fýkrasýna "iþlettirilir" kelimesi
eklenmiþtir. Biz, Devletin denetim ve gözetiminde "ormancýlýk hizmetlerinin özelleþtirilmesini" istiyoruz. 5531 sayýlý yetki yasamýzýn
çýkarýlýþ amacý da, uzmanlýk temelinde piyasada nitelikli ormancýlýk hizmet sektörünün kurulmasýdýr. Yeni kurulacak özel ormanlarý da, bu
konudaki teþvikleri de destekliyoruz. Ancak
"mevcut orman parçalarýnýn, özel þirketler
kanalý ile iþletilmesi" anlamýna gelen bu ifadeyi
ormanlarýn devamlýlýðý açýsýndan tehlikeli
buluyoruz. Orman ekosistemleri, havza
içerisinde entegre sistemlerdir. Orman kaynaklarýnýn ekolojik deðerinin, ekonomik
deðerin 2000 katý olduðu bilinir. Bunlardan su,
toprak, hava, küresel ýsýnmaya katký gibi
bazýlarý stratejik ve yaþamsal öneme haizdir ve
ekonomik deðer açýsýndan baktýðýnýzda,
3
bendine göre ise; 1982 Anayasasýndaki "1981
yýlýndan önce bilim ve fen bakýmýnda Orman
niteliði kaybeden" ifadesi 23.07.2007 tarihine
çekilmek suretiyle, 2B olayý çözümsüzlüðe ve
sürekli ülke gündemini iþgal edecek bir kýsýr
döngüye dönüþüyor. Yeni Anayasa taslaðý bu
þekilde çýkarsa, Orman Kadastrosu sil baþtan
geriye dönülerek 2007 yýlýna kadar Orman vasfýný kaybeden alanlar tespit edilerek orman dýþýna çýkarýlacak ki, bu da en az 5-10 yýllýk bir sürecektir. 10 yýl sonrada herhalde milat 2017 ye
çekilir.
Bu taslaðýn bu þekliyle yasalaþabileceðinin
görülmesi halinde orman arazilerinde gözü
olanlarýn tahribatlarý hýzlanacak buna paralel
olarak, sürekli problemlerle uðraþan orman
idaresinin sorunlarý da artacaktýr. 1970 yýlýnda
deðiþiklik yapýlan 1961 anayasasýnda, 1961 yýlý
milat kabul edilmiþ ve 1973 yýlýndaki uygulama
yasasý ile 10 yýlda 103 bin hektar alan orman
sýnýrlarý dýþýna çýkarýlmýþtýr. 1982 Anayasasýnda
ise; milat 1981 tarihine uzatýlmýþ ve þu ana
kadar 1983 ve 1986 yýllarýnda uygulama
yasasýnda yapýlan deðiþikliklerle 410 bin hektar
arazi orman dýþýna çýkarýlmýþtýr. Þimdi; 2007
Anayasasý ile milat 2007'ye uzatýlýrsa orman
dýþýna çýkarýlacak olan alan 1-2 milyon hektarlara týrmanabilir.
Her Anayasa deðiþikliðinde ormanlarýmýzýn
tahribatdan nasibini aldýðý görülmektedir.
Haksýz kazanç ve hukuku tanýmama ödüllendirilmiþ olur. Orman zengini bir ülke deðiliz.
Kaybedilen orman kaynaklarýmýzý yerine koymak kolay deðildir. Ormansýzlaþmanýn zararlarýný uzun vadede kat kat fazlasýyla tüm canlýlar
yaþayacaktýr.
þayandýr. Kaldý ki ormancýlarýn sorunlarý sadece
yangýnlar deðildir. Ancak kurum çalýþanlarýnýn,
kurumlar arasýnda ücret skalasýndaki en düþük
yere sahip olmasý kanayan yaradýr.
Hükümetin sendikalarla, toplu görüþmeleri
sürecinde, yetkili Sayýn Bakanýnýn ifade ettiði,
"Eþit iþe eþit ücret temelinde hakkaniyete dayalý
bir çözüm" temel beklentimizdir. Ancak maðduriyeti bir an önce gidermek ve motivasyonu,
çalýþma barýþýný saðlamak için, geçen dönem
çýkarýlamayan tazminat, öncelikli beklentimizdir.
Saygýdeðer Meslektaþlarýmýz,
Baþyazý kaleme alýnýrken Çevre ve Orman
Bakanlýðýnda atama, yer deðiþtirme ve çalýþma
þartlarýna iliþkin gerçekleþtirilen bazý tasarruflar
bu konularda biz de normalleþtirebilecek miyiz
sorusunu aklýmýza getirmektedir. Elbet de her
kurumda üst düzey ya da alt yöneticilerde
görev deðiþikliði yapýlabilir ancak; aktif görevden alýnanlar konumlarýna, meslek onurlarýna
uygun þekilde görevlerine devam ediyorlar.
Çevre ve Orman Bakanlýðýnýn geçmiþte üst
düzey görev yapmýþ þu anda müþavir olan üst
düzey bürokratlarýna hazýrlanan çalýþma
ortamýnýn hiç de uygun olmadýðýna biz de þahit
olduk. Bu meslektaþlarýmýzdan verim alýnabilmesi ve cezalandýrýldýklarýný çaðrýþtýrmayacak bir ortamda çalýþabilmeleri için makamla
görüþüldü.
Yine Ýstanbul, Trabzon, Ýzmir, Konya Orman
Bölge Müdürlerinin bir anda kendi aralarýnda
görevlerinin deðiþtirildiði haberi alýndý. Ortada
bir suç varsa suçu iþleyene hukuk
çerçevesinde gereði yapýlýr. Ancak bu insanlarýn çocuklarý okula devam ederken, kurulu bir
sosyal düzenleri varken, ramazan ayýnýn
ortasýnda ne oldu da "aldým - verdim" þeklinde
yerleri deðiþtirildi. Kendileri ve çalýþan personelleri tedirgin edildi. Bunca çözülmesi gereken
problem varken, suni gündemlerle çalýþanlarýn
motivasyon ve zaman kaybý nasýl açýklanabilir?
Normalleþmeliyiz…
Saygýlarýmýzla.
Saygýdeðer Meslektaþlarýmýz
Kurak ve sýcak geçen yaz mevsimi nedeni
ile yangýn sayýsýnda artýþ var. Sezonun sonuna
yaklaþtýk diyemiyoruz ve tehlike devam ediyor.
Gece gündüz demeden sürekli çalýþan ve
tetikte bekleyen meslektaþlarýmýzýn ve tüm
çalýþanlarýn gayretleri gerçekten takdire
4
YENÝDEN YAPILANMA KONUSUNDA ODAMIZCA
HAZIRLANAN RAPOR
30 Aðustos 2007 tarihinde Sayýn Baþbakan yeni kabineyi açýklarken; bazý bakanlýklarýn
yapýlarýnda olabilecek deðiþikliðe iþaret etti. Bu baðlamda ormanlarla madenlerin irtibatýný kurmak suretiyle önümüzdeki süreçte ormancýlýðýn "Tabii Kaynaklar Bakanlýðýna" gidebileceðinin,
mevcut bakanlýðýnda "Çevre Su ve Þehircilik Bakanlýðý" þeklinde yapýlandýrýlacaðýnýn iþaretini verdi.
Bu geliþme üzerine; Odamýz AR-GE Komisyonunca hazýrlanan altlýk rapor üzerinden, dar
zamanda olabildiðince geniþletilmiþ bir istiþare toplantýsý yapýlmak suretiyle Bakanlýklarýn
Yeniden Yapýlandýrýlmasýnda, ormancýlýðýmýzýn konumuna iliþkin Orman Mühendisleri Odasý'nýn
görüþlerini içeren rapor hazýrlandý ve baþta Sayýn Baþbakan olmak üzere, iktidar partisinin ARGE sine, Baþbakanlýk Müsteþarlýðýna, Sayýn Çevre ve Orman Bakanýna ve Müsteþarýna sunularak
görüþmeler yapýlmýþtýr ve yapýlmaktadýr.
BAKANLIKLARIN YENÝDEN YAPILANMASINDA
ORMANCILIÐIMIZIN KONUMUNA ÝLÝÞKÝN ORMAN MÜHENDÝSLERÝ ODASININ GÖRÜÞLERÝNÝ ÝÇEREN RAPOR
I) RAPORU HAZIRLAYAN:
Bu rapor, 9500 üyesi bulunan ve Anayasanýn 135. maddesine göre kurulmuþ, ormancýlýk mesleðini en yüksek
seviyede temsil yetkisine haiz mesleki, sivil örgüt konumundaki TMMOB Orman Mühendisleri Odasý yönetim kurulunca hazýrlanmýþtýr.
II) RAPORUN HAZIRLANMA NEDENÝ:
Türkiye Cumhuriyetinin 60. hükümet baþkaný Baþbakan
Sayýn Recep Tayyip ERDOÐAN'ýn bakanlýklarýn yeniden
yapýlanmasýna iliþkin kamu oyuna yaptýðý beyanatýnda,
ormancýlýðýnda yeniden yapýlanmaya konu edileceðini açýklamýþ, bu nedenle Odamýz, Dünyadaki geliþmeleri de
dikkate alarak, ormancýlýðýmýzýn hak ettiði yere getirilmesine yardýmcý olmak amacýyla bu raporu hazýrlamýþtýr.
III) BAKANLIKLARIN YENÝDEN YAPILANMASINDA
ORMANCILIÐIMIZ:
Baþbakanýmýz Sayýn Recep Tayyip ERDOÐAN, 60.
hükümet Bakanlar Kurulu üyelerini açýklarken, Çevre ve
Orman Bakanlýðý'nýn da yeniden yapýlanmaya konu edileceðini ve ormancýlýðýnda bu yapýlanmada incelemeye alýnacaðýný ifade etmiþtir.
Bu duyurudan hemen sonra, Anayasamýza göre kamu
kurumu niteliðinde ve 9500 üyesi bulunan Ormancýlýk
alanýnda Ülkemizin en büyük mesleki sivil toplum örgütü
konumunda olan ve ayný zamanda 5531 sayýlý Orman
Mühendisliði, Orman Endüstri Mühendisliði ve Aðaç Ýþleri
Endüstri Mühendisliði Hakkýnda Kanun ile de önemli
sorumluluklar yüklenen Odamýz, sorumluluðunun bilincinde
olarak yeniden yapýlanma konusun da gerekli çalýþmalarý
AR-GE Komisyonunu görevlendirerek baþlatmýþtýr.
Komisyonun hazýrladýðý rapor Odamýzýn yetkili kurullarýnýn
üyeleri ile ormancýlýkta deneyimli kanaat önderlerinin
katýldýðý geniþletilmiþ toplantýda tartýþýlmýþ ve ortaya çýkan
sonuçlarda dikkate alýnarak yönetim kurulumuzca Odamýzýn
görüþlerine esas olan bu nihai rapor hazýrlanmýþtýr.
Bu rapora ek inceleme raporunda; ülkemiz
ormancýlýðýnýn ilk kurulduðu 1839 yýlýndan bu yana geçirilen tarihsel süreç, Dünya ormancýlýðýnda 1992 RÝO
zirvesinden sonra yaþanan geliþmeler, özellikle yükselen
deðerler olarak odun dýþý ürün ve hizmetlerinin öne çýkarýlmasý, ormancýlýðýn EKOSÝSTEM yaklaþýmlý olarak
yönetilmesinin gerektiði; bu baðlamda ormanlarýn baþta
topraðýn yerinde tutulmasý, havzada temiz suyun üretilmesi ve topraðýn tutulup su rejiminin düzenlenmesi, havanýn
temizlenmesi, havadaki karbondioksitin depolanmasý,
yenilenebilir temiz enerji kaynaðýnýn vazgeçilmez unsuru
olmasý ve çevreyi bozmadan sürdürülebilir kalkýnmanýn
temel taþýný teþkil etmesi ve benzer hususlar detaylý olarak
ele alýnmýþtýr.
Dünyada ormanlar özetle; havza boyutunda toprak, su,
temiz hava üçlüsü ile birlikte organik bað içinde bulunan, en
üst düzeyde alýnacak tedbirlerle korunmasýnýn ve para ile
ölçülemeyecek ekolojik deðerlerinin ön planda tutulmasý
gereken, sürdürülebilir kalkýnmanýn ortak paydasý olarak
ekosistem yaklaþýmýyla yönetilmesi zorunlu doðal varlýklar
olarak görülmektedir.
Diðer taraftan Avrupa Birliði ülkelerinde ormanlar; odun
üretiminin yapýldýðý doðal varlýklar olarak deðil, insanlýðýn
geleceðine yön verecek odun dýþý ürün ve hizmetlerin
üretildiði, biyolojik çeþitliliðin en çok yer aldýðý, ekolojik sistem yaklaþýmýyla yönetilmesinin gerektiði en büyük karasal
ekosistemler olarak görülmektedir. Bu baðlamda ülkemizin
de kurucularý arasýnda bulunduðu Avrupa Orman Bakanlar
Konferansýnda 1993 yýlýndan bu yana alýnan kararlarda,
ormanlarýn odun dýþý ekolojik ürün ve hizmetlerinin geliþtirilmesi ve sürekli-liðinin saðlanmasý yönünde ilke kararlarý
alýnmýþ ve üye ülkelerce uygulamaya konulmasý kararlaþtýrýlmýþtýr.
Avrupa Orman Bakanlarý konferansýnýn beþincisinin
yapýlacaðý Kasým-2007 deki toplantýda, orman ekosistemine yönelik iki önemli konu üzerinde baðlayýcý nitelikte
aþaðýdaki ilke kararlarý alýnacaktýr.
1- Yenilenebilir enerji üretiminde orman ekosistemlerinin rolü,
2- Su üretiminde orman ekosistemlerinin rolü,
Bu ilke kararlarý da gösteriyor ki ormanlar; yenilenebilir
enerji kaynaðý olan odun üretiminin, elektrik enerjisinin
kaynaðý olan su üretiminin vazgeçilmez unsuru ve iklim
5
1) ORMANCILIÐIN YENÝDEN YAPILANMASINDAKÝ
GENEL ESASLAR:
a) Ormancýlýk, ormanlarý tahrip eden tarým ve madencilik sektörü ile ayný bakanlýk içinde yer almamalýdýr.
b) Ormancýlýk kuruluþlarý, ormanlarýn geleceði açýsýndan
sakýncalý olan, daha önceki yýllarda denenen ve baþarýlý
olmadýðý için 1969 ve 1991 yýllarýnda iki kez ayrýlan Tarým
Bakanlýðýyla tekrar bir araya kesinlikle getirilmemelidir.
c) Günümüzde insanlýðýn yükselen çevre deðerleri içinde
yer alan orman fonksiyonlarýnýn, baþta iklim deðiþiklikleri
olmak üzere devamlý gündemde tutulmasý için orman
ifadesinin bugün olduðu gibi bakanlýk isminde yer almasý
devam ettirilmelidir.
Bu bakýmdan bakanlýðýn ismi "ÇEVRE VE ORMAN
BAKANLIÐI" olarak devam ettirilmeli veya önerdiðimiz gibi
"ÇEVRE, ORMAN VE SU KAYNAKLARI BAKANLIÐI" olarak
yeniden kurulmalýdýr.
d) Ormancýlýk hizmetlerinin bir bütünlük içinde aðýrlýklý
olarak yürütüldüðü Orman Genel Müdürlüðünün yapýsý;
tohum, fidan, aðaçlandýrma, orman içi dinlenme yerleri,
4915 sayýlý Kara Avcýlýðý Kanununa yönelik hizmetler ve
uygulamaya yönelik çalýþmalar yapan ormancýlýk araþtýrma
müdürlüklerinin de yer alacaðý güçlü bir yapýya dönüþtürülmelidir.
e) Baþta orman, toprak ve su kaynaklarý olmak üzere
tüm havza kaynaklarýnýn 26 su havzasý temelinde makro
düzeyde planlanmasýný saðlayacak, bakanlýðýn koordinasyonunda katýlýmcý havza yönetim otoritesinin kurulmasý için
"Havza Planlama ve Yönetimi Temel Kanunu" çýkarýlmalý ve
bu raporun ekindeki havzaya yönelik yapýlanma kurulmalýdýr.
11) ORMANCILIÐIN KURUMSAL YAPILANMASI ESASLARI:
a) ANA HÝZMET BÝRÝMLERÝ:
1) Çölleþmeyle Mücadele, Sel, Çýð ve Erozyon Kontrolü
Genel Müdürlüðü.
2) Doða Koruma ve Milliparklar Genel Müdürlüðü: Özel
çevre koruma kurumu baþkanlýðý, bu genel müdürlüðün
içine bir daire baþkanlýðý olarak alýnmalýdýr.
3) Orman Köy Ýliþkileri Genel Müdürlüðü veya doðrudan
bakanlýða baðlý Orman ve Köy Ýliþkileri Daire Baþkanlýðý,
b) BAÐLI KURULUÞLAR:
1) Orman Genel Müdürlüðü: Bu günkü yapýsý içine bir
daire baþkanlýðý olarak aðaçlandýrma, tohum ve fidan
hizmetleri, yine bir daire baþkanlýðý olarak av ve yaban hayatý, orman içi dinlenme yerleri hizmetleri ve ormancýlýk
araþtýrma müdürlükleri alýnmalýdýr.
c) ANA HÝZMET TAÞRA KURULUÞLARI: Ana hizmetlerin
havza temelinde yürütülmesini saðlayacak þekilde yapýlandýrýlmalýdýr.
1) ….. Nolu Havza Uygulama Müdürlüðü: Ana hizmet
ormancýlýk planlama ve uygulamalarý ekipler aracýlýðýyla
yapýlmalýdýr.
2) Milli Park Müdürlüðü: Gerektiði yerlerde kurulmalýdýr.
Ýþ bu rapor ilgili makamlara sunulmak üzere Oda yönetim kurulumuzca hazýrlanmýþtýr.
30 Eylül 2007
Ali KÜÇÜKAYDIN
Genel Baþkan
deðiþikliklerine neden olan fosil yakýtlarýn enerji üretiminde
daha az kullanýlmasýný saðlayan yeri doldurulmaz doðal varlýklardýr. O nedenle ormanlar yeni yapýlanmada, yalnýzca
para ile ölçülebilen ve odun üreten varlýklar olarak
görülmeyerek çevre, su, toprak gibi unsurlarýn korunmasý
ve geliþtirilmesinde görevlendirilen bakanlýðýn içinde yer
almalýdýr.
Bakanlýklarýn yeniden yapýlandýrýlmasýnda, ormancýlýðýn
yer alacaðý bakanlýk belirlenirken dikkate alýnmasý gereken
kriterler þu þekilde olmalýdýr.
1) Ormancýlýk, Antalya 11 inci Uluslar arasý Orman-cýlýk
Kongresinde alýnan kararda da belirtildiði üzere ormanlarýn
tahribine neden olan; tarým, madencilik gibi sektörlerle bir
bakanlýk çatýsý altýnda YER ALMAMALIDIR.
2- Ormancýlýk, topraða baðlý dar ekonomik anlamda biyolojik üretim veren unsur olarak düþünüldüðünde tarým ve
hayvancýlýk akla gelmektedir. Fakat derinliðine incelendiðinde, tarým ve hayvancýlýk ekonomik birer iþletme
olup, ormancýlýðýn aleyhine geliþme göstermektedir. Ülkemizde ki yapýlanmalarda ormancýlýðý tarýmýn içinde gören bu
yanlýþ yaklaþým, 1969 ve 1991 yýllarýnda Orman konularý
Tarým Bakanlýðý'ndan ayrýlarak düzeltilmiþtir. Ormancýlýk,
2003 yýlýndaki yapýlanmada da çevre ile birleþtirilmek
suretiyle Dünyadaki anlayýþa paralel hale getirilmiþtir.
Baþarýsýz uygulamalara bir daha geri dönülmemelidir.
Bu nedenle ORMANCILIK yeniden yapýlandýrýlýrken,
ormanlarýn geleceði açýsýndan sakýncalý olan TARIM ÝLE
AYNI BAKANLIK ÝÇÝNDE DÜÞÜNÜLMEMELÝDÝR.
3- 1969 yýlýndan bu yana bakanlýklarýn isimleri içinde
orman ifadesine yer verilmiþtir. Orman ekosistemleri tüm
dünyanýn ortak malý olup, özellikle iklim deðiþikliklerinin
yaþandýðý, hava kirliliði ve sera gazý etkilerinin hat safhaya
ulaþtýðý günümüzde de yeni kurulacak bakanlýðýn isminde
orman ifadesi yer almalýdýr.
O nedenle yeni bakanlýk, bugün olduðu gibi Çevre ve
Orman Bakanlýðý olarak devam etmeli veya raporda
önerdiðimiz þekilde ve dünyadaki geliþmelerde dikkate alýnarak, koruma aðýrlýklý unsurlarýn yer aldýðý, çevre deðerleri,
orman, toprak ve su kaynaklarý ile birlikte havza esaslý çalýþmalar yapacak Çevre, Orman ve Su Kaynaklarý Bakanlýðý
olarak kurulmalýdýr.
4- Orman Genel Müdürlüðü; ormancýlýk ana hizmetleri
bir bütünlük içinde götürülmesi gerektiði için tohum, fidan,
aðaçlandýrma, orman içi dinlenme yerleri, kara avcýlýðý
kanununa yönelik hizmetlerinin de yer alacaðý güçlü bir
yapýya dönüþtürülmelidir.
5- Türkiye'deki havza yaklaþýmýný disipline alacak, üst
ölçekli havza planlamasýný yapacak, toprak, su, orman kaynaklarý baþta olmak üzere, havzadaki her türlü faaliyetlere
iliþkin planlama ve uygulama çalýþmalarýný eþ zamanlý ve eþ
mekanlý olarak koordine edecek, bu bakanlýða baðlý ve
katýlýmcý yaklaþýmlý havza otoritesinin kuruluþunu hayata
geçirecek Havza Planlama ve Yönetimi Temel Kanunu
çýkarýlmalýdýr.
IV- SONUÇ VE ÖNERÝLER:
Raporumuz ve ekindeki AR-GE incelemesinde ormancýlýðýmýzýn yeniden yapýlanmasýna iliþkin hususlar detaylý
olarak incelenmiþ olup, ortaya çýkan sonuç ve öneriler özet
olarak aþaðýya çýkarýlmýþtýr. Þöyle ki;
6
ODAMIZ ÝSTÝÞARE TOPLANTISI YAPILDI
Þubelerimiz Yönetim Kurulu üyeleri ile Genel
Merkez Organlarýnýn katýlýmýnda 07-08 Eylül 2007
tarihlerinde Ankara'da Gür Kent Otel de 41. Dönem
faaliyetlerinin ve geleceðe yönelik planlarýn deðerlendirildiði ve karþýlýklý bilgilendirme ve görüþ
alýþveriþlerinin yapýldýðý bir toplantý gerçekleþtirilmiþtir.
Ýlk gün þubelerden gelen Þube Yönetim Kurulu
Üyeleri þube faaliyetleri ile bölgesel geliþmeler
hakkýnda bilgi vermiþler, oda ile ilgili konularda
görüþ ve önerilerini belirtmiþlerdir. Aðýrlýklý olarak,
Orman Bölge Müdürlükleri içerisinde yer alan Þube
Bürolarýnýn Odanýn baðýmsýzlýðýný daha iyi tesis
etmesi bakýmýndan dýþarýda kiralanacak veya satýn
alýnacak bürolara taþýnmasý,
TMMOB Orman Mühendisleri
Odasý Ana Yönetmeliði çerçevesinde þubelerin daha da etkin
olmasý için çözüm önerileri
içeren bir raporun hazýrlanarak
önümüzdeki Genel Kurula sunulmasý gündeme gelmiþtir.
Ýkinci gün ise Genel Baþkan
Ali KÜÇÜKAYDIN, Yasanýn ve
ilgili yönetmeliklerin uygulanmasý ve karþýlaþýlan problemlere
dair açýklamalarda bulunmuþ ve
Genel Merkezce gerçekleþtirilen
faaliyetler, gündemdeki son
konular ve hedeflerle ilgili bir
sunum yapmýþtýr.
Daha sonra yapýlan deðerlendirme toplantýsýnda; 5531
sayýlý yasa ile ilgili olarak üyelerimizden hizmet satýn
alacak kurum ve kuruluþlar ile sýký bir diyalog kurularak Yasadan kaynaklanan haklarýmýzýn etkin olarak
kullanýlmasýnýn saðlanmasý, Ormancýlýk çalýþmalarýnda hizmet alýmlarý ile ilgili en önemli altlýklardan biri
olan birim fiyat tarifi ve iþ analizleri konusunda
eksikler gözden geçirilerek ihtiyaç duyulan birim
zaman analizlerinin ve iþ tanýmlarýnýn en kýsa sürede
uygulamaya kazandýrýlmasý konusunda gerekenlerin
yapýlmasý, Orman Mühendisliði Dergisinin içeriðinin
ormancýlýk özel sektör faaliyetlerini kapsayacak þekilde Þubelerin katkýlarý ile zenginleþtirilmesi ve gelecekte yýl içinde yayýmlanan dergi sayýsýnýn artýrýlmasý
konularýnda görüþ birliðine varýlmýþtýr.
7
SULAK ALANLARIN VE SAZLIK ALANLARIN TAHRÝBÝ VE
YOK EDÝLMESÝ KURAKLIK VE DOÐA FELAKETÝNE
YOL AÇMIÞTIR*
ile Türkiye'nin bataklýklarýnýn kurutulmasý projeleri önemli rol
oynamýþtýr. Sultan Sazlýðýnýn da
sonunun baþlangýcýný oluþturan
D.S.Ý.'nin bu projeleriyle 38 km
uzunluðunda 7m derinliðinde bir
kanalla alaný kurutmaya yönelik
çalýþmalarla tarým alaný açýlmasýný
planlamýþtýr. O dönemlerde birçok
kuþ bilim adamý ve Orman Bakanlýðý
Av ve Yaban Hayatý Dairesince projenin durdurulmasý için çalýþmalar
baþlatýlmýþ ise de saha 1972 yýlýnda
''Su kuþlarý koruma ve üretme
sahasý'' 1988 yýlýnda Tabiatý Koruma
alaný dalýna sonrada 1. derecede
doðal sit alaný ile sulak alanlarý
koruyan
uluslararasý
Ramsar
Sözleþmesine göre de ''A'' sýnýfý
sulak alaný ilan edilmesi de Sultan
Sazlýðý kurtarmaya yetmemiþtir.
D.S.Ý.'nin Sultan Sazlýðý ve çevresinde drenaj
hendekleri ile kurutma çalýþmalarý yanýnda 150.035
ha geniþliðinde arazinin sulanmasý için inþa edilen
Kovalý ve Aðcaþar Barajlarýnýn yapýmýnda Sultan
Sazlýðýna darbe vuran önemli etkenlerden biri
olmuþtur. Böylece Sazlýðý besleyen önemli su kaynaklarý maalesef tarýmsal amaç için kesilmiþ, bunun
neticesinde tarýmdan dönen kimyasal ilaç ve gübrelerle doymuþ atýk sular, güney sazlýðýna ve Yay
Gölüne drene edilmesiyle yabanýl hayat da büyük
zarar görmüþtür.
Tropik ormanlar kadar biyolojik üretkenliðe
sahip, dünyanýn tropik orman ve okyanuslardan
sonra en büyük karbon tutumu görevini yerine
getiren 300 ün üzerinde birçok kuþ türüne ev
sahipliðini yapan, özelliði sebebiyle bulunduðu
çevrenin su dengesi ve iklimi düzenleyen saz üretimi gibi çevredeki yerleþim alanlarýnýn ekonomik
girdi saðlayan Sultan Sazlýðý'nýn kurutularak tamamen çöle dönüþtürülmesi Türkiye'nin Uluslararasýndaki saygýnlýðýna da gölge düþürmüþtür. Zira
Sultan Sazlýðý gibi Uluslar arasý öneme sahip alanlar
sadece Türkiye'nin ekolojik alanlarý olmayýp tamamen küresel boyuttaki doðal alanlardýr.
Sýtma hastalýðýný önlemek için baþlayan kurutma
Milletlerarasý öneme sahip, nesli tehlikeye
düþmüþ veya düþebilir türlerin yer aldýðý 300'ün
üzerinde kuþ türlerine ev sahipliði yapan, birçok
tatlý ve tuzlu su ekosistemleri ile ekolojik karakterli
doða alanlarý sistematik bir þekilde kurutularak
tamamen çöle dönüþmüþtür.
Birçok medeniyetlere ev sahipliði yapan sulak
alanlarýn 20. yüz yýlda büyük bir hýzla tahrip
edilmesi ve kurutulmasý ve ayný hýzla bu iþlemlerin
günümüzde de devam etmesi yaþanan kuraklýðý
tetikleyen en önemli doða katliamlarýnýn baþýnda
gelmektedir.
Sulak alanlardan aþýrý miktarda su alýnmasý, sistemi besleyen akarsularýn barajlarda tutulmasý veya
yönlerinin deðiþtirilmesi ya da yer altý sularýnýn aþýrý
kullanýmý gibi nedenlerle hala çok büyük boyutlarda
sulak alan kayýplarý yaþanmaktadýr.
Özellikle son 40 yýl içerisinde baþta Amik gölü,
Türkoðlu sazlýklarý, olmak üzere Avlan gölü, Kestel,
Gavur, Suðla, Eber, Akþehir gölleri, Hotamýþ,
Yarma, Eþmekaya sazlýklarý yok olmuþ Sultan sazlýðý
ve Ereðli sazlýklarý gibi bir çok sulak alan da iþlevini
yitirmiþtir.
Bu kurumalarda küresel ýsýnmadan daha çok
D.S.Ý.'nin 1960'lý yýllarýn baþýndaki sýtma gerekçesi
8
*TMMOB Orman Mühendisleri Odasý Doðu Akdeniz Þubesi Baþkanlýðý
(Ereðli Sazlýðý), Eþmekaya Sazlýðý, Hotamýþ Sazlýðý
ve Avlan Gölü gibi birçok sulak alaný kurutan ve bu
yaklaþýmý ile Türkiye'nin geleceðini ve AB uyum
sürecini çok ciddi þekilde baltalayan çalýþmalarýný
durdurmasý gerekmektedir. Ancak buna raðmen
DSÝ 'nin drenaj hendeklerinin temizliðini bahane
ederek hendeklerin 10 metreye kadar derinleþtirme
çalýþmalarý taban suyu seviyesinin daha da düþmesine sebep olacaðý açýkça görülmektedir.
301 kuþ türüne ev sahipliði yapan 85 kuþ
türünün kuluçkaya yattýðý Türkiye'nin en önemli
kuluçka alanlarýndan biri olan, tatlý su ve tuzlu su
ekosistemlerin bir arada bulunduðu nadir bir ekosisteme sahip, kuþ göç anayollarý üzerinde bulunan
Ýç Anadolu'nun en önemli sulak alanlarýndan olan
Sultan Sazlýðýný kurtarmak için baþlatýlan çalýþmalar
takdirle karþýlanmaktadýr.Ancak 2007 yýlýnda
bitmesi gereken Zamantý Irmaðýndan ovaya verilmesi düþünülen suyu taþýyacak tünel maalesef
Sultan Sazlýðýný da kurtarmaya yetmeyecektir. Zira
tünel ile gelecek su ancak bölgede yapýlan sulu
tarýmý destekleyecek ancak tarýmda dönen ilaçlý ve
gübreli sular pompalar vasýtasý ile sazlýðýn belli
bölümlerine deþarj edilecektir.
Tatlý, tuzlu ve taban su dengelerinin tamamen
alt üst olduðu Sultan Sazlýðý þimdilerde tamamen
tuz görünümlü bir çöle dönüþmüþtür. Sulak alanýn
yarattýðý nemli iklim ve doðal denge ile sonbahar
mevsiminde de yaðýþ gören Sultan Sazlýðý maalesef
bu dengenin kaybolmasý ile yaðmura da hasret
kalmýþtýr. Alanda yýllýk yaðýþ 256 mm olmasýna
karþýn göllerdeki yýllýk buharlaþma 1780mm
üzerinde olmaktadýr. Böylece zaten su kaynaklarý
iyice kesilen ve drenaj hendekleriyle kurutulmaya
çalýþýlan sahanýn geri kalan suyunun da küresel ýsýnmayla buharlaþmasýna da engel olunamamaktadýr.
Bütün bu olumsuzluklara raðmen Akdeniz
Havzasýnýn en önemli deltalarýndan birini oluþturan
Çukurova Deltasýnda bulunan Karataþ Ýlçesinin
doðusundaki Aðyatan Gölünün ve çevresindeki
tuzcul alanlarýn kurutulmasý çalýþmalarýnýn DSÝ
tarafýndan baþlatýlmasýna da bir anlam verilememektedir. Çalýþmalar odamýzca endiþeyle takip
edilmektedir. Yaklaþýk 22.500 dönüm ekolojik
karakterli alanýn sularýnýn drene edilerek, Bahçe
köyünün doðusundan geçen büyük drenaj kanalýna
deþarj edilmek istenmesi, ekolojik bir çevre felaketi
getirmesi kaçýnýlmaz olacaðý bir çok kereler gündeme getirilmiþ olmasýna raðmen projenin hayata
geçmesine mani olamamýþtýr. Bu proje ile etkilenecek alan sadece 22.500 dönümle sýnýrlý kalmayacak, sulak alanýn su dengesi de bozulacaktýr.
çalýþmalarý, geliþen teknoloji ile birlikte yeni tarým
alanlarý elde etme amacýna yönelmiþ, sazlýk ve
bataklýklarýn yaný sýra taþkýn ovalarýný ve gölleri de
kapsayarak artarak devam etmiþtir. Bu süreçte,
Akdeniz'e kýyý ülkeler sulak alanlarýnýn %70' ine
yakýnýný kaybetmiþtir.
Son 40 yýlda ülkemizde de 1,3 milyon hektar
sulak alan (yaklaþýk üç Van Gölü büyüklüðünde bir
alan) geri dönüþü olmayacak biçimde kaybedilmiþtir. Sulak alanlarýn kurutularak tarým, sanayi
ve yerleþim alanlarýna dönüþtürülmesi, su kaynaklarýnýn tarýma baðlý olarak aþýrý kullanýmý, evsel
ve endüstriyel atýklarýn sulak alanlara boþaltýlmasý
sulak alanlarýn yok olmasýna neden olmuþtur. Sulak
alanlar; taban suyunu dengeleme ve besleme,
taþkýnlardan koruma, tuzlanmayý önleme, doðal
arýtýcý olma gibi pek çok iþlevlerinin yaný sýra, hayvancýlýk, sazcýlýk, balýkçýlýk, tarým gibi ciddi geçim
kaynaklarýyla da yaþamsal öneme sahip ekolojik
karakterli alanlardýr.
Bu arada sulak alanlarýn kurutulmasý sonucu
elde edilen arazilerin pek çoðundan istenilen tarýmsal üretime eriþilemediði gibi; bir kýsým yerlerde de
tuzlanma, turbalarýn yanmasý, rüzgâr erozyonu gibi
nedenlerle kýsa zamanda verimsizleþmiþtir. Ayrýca,
yörenin su rejiminde meydana gelen bozulmalar
(Amik ovasýnda önceleri 6 metreden çýkan taban
suyu þimdiler de 500-600 metreden çýkmaktadýr.)
ve iklimsel deðiþmelerin yaný sýra; bir çok canlý
türünün neslinin tehlikeye düþmesi ya da tamamen
yok olmasý gibi telafisi mümkün olmayan sorunlar
ortaya çýkmýþtýr.
Yer altý ve yer üstü sularýna yapýlan plansýz
müdahalelerle yer altý sularý metrelerce aþaðýya
çeken D.S.Ý.'nin yukarýda belirtilen, Amik gölü,
Türkoðlu sazlýklarý, Seyfe Gölü, Ekþisu sazlýðý, akgöl
9
Bu þekilde sulak alanýn temel ekolojik fonksiyonlarýnýn, su rejimlerini düzenlemek ve karakteristik
bitki ve hayvan topluluklarýnýn özelikle su kuþlarýnýn
yaþam ortamlarýný desteklemek fonksiyonlarý tamamen tahrip olacak, doðal denge geri gelmeyecek
þekilde tahrip olacaktýr.
1991 yýlýnda çevre bakanlýðýnýn kurulmasý,1993
yýlýnda sulak alanlarýn korunmasý ile ilgili genelgenin
yayýnlanmasý ve 1994 yýlýnda da Ramsar sözleþmesini kabul etmiþ olmamýza raðmen, Türkiye'deki
sulak alanlar hala büyük tehlikelerle karþý karþýyadýr
ve hala sulak alan kayýplarý devam etmektedir.
Bunun baþlýca nedeni, hala kamuoyunda sulak alanlarýn öneminin yeterince bilinmemesi ve sulak alanlarýn önemsenmemesi, su ve arazi kullaným plan ve
programlarýný geliþtirenler arasýnda sulak alanlarýn
korunmasý fikrinin yeterince benimsenmemesi ve
kabul görmemesi gelmektedir. Hala bunlar arasýnda
kurutulan sulak alanlarda yaþanan olumsuzluklarýn
farkýnda olmayan ve sulak alanlarýn kurutulmasýndan toplum yararý bulunduðuna inanan gruplarýn
olmasý ve bu gruplarýn siyasilerden de önemli destek almasý da bulunmaktadýr.
Oysa sulak alanlar, yurdumuzun doðal kaynaklarýnýn en duyarlýsý buna karþýlýk biyolojik çeþitliliði destekleyen ve biyolojik üretkenliðin tropik
ormanlardan sonra en fazla olan, önemli ekosistemlerin baþýnda gelmektedir.
Çukurova sulak alanlarý, ekonomik, kültürel, bilimsel ve rekreasyonel olarak büyük bir kaynak teþkil etmektedir. Bu nedenle çok zengin bir fauna ve
floraya sahip Aðyatan sulak alaný ve çevresindeki
çayýr ve ekolojik karakterli tuzcul alanlarýn kurutularak tarým arazisi yapýlmasý çalýþmalarýný doðru
bulmayýp, bu çalýþmalarýn av-yaban hayatýnýn doðal
yaþam alanlarýna zarar vereceðine inanýyoruz.
Yukarýda belirtilen sorunlarýn pek çoðunun
önlenememesinin temelinde yönetime iliþkin sorunlar yatmaktadýr. Bu sorunlarý þöyle sýralayabiliriz.
- Uygulayýcýlar ve planlamacýlar da dahil olmak
üzere, kamuoyu tarafýndan sulak alanlarýn öneminin
yeterince anlaþýlmamasý.
- Su ve arazi kullaným planlarýnda sulak alanlarýn
korunmasý ve akýlcý kullanýmý ilkelerinin dikkate alýnmamasý.
- Ýlgili kurum ve kuruluþlar arasýnda etkin bir
iletiþim ve iþbirliðinin saðlanamamasý.
- Alanlarýn yerinden yönetimini saðlayacak, ayný
zamanda alanýn ekolojik karakterindeki deðiþimleri
sürekli ve düzenli olarak izleyecek ve gerekli tedbirleri zamanýnda alabilecek bir idari mekanizmalarýn
bulunmayýþý.
Türkiye'nin, sulak alanýný kurutma, doldurma ve
su rejimine yaptýðý olumsuz müdahaleler sonucu
gelecek yýllarda önemli derecede su sýkýntýsýyla karþý
karþýya kalabileceði gerçeðini de görerek sulak alan
kayýplarýnýn önlenmesi ve iyi yönetimle geliþtirilmesi için aþaðýda belirtilen önlemlerin mutlaka uygulanmasý gerekmektedir.
Sulak alanlar, sazlýklar sürekli takip edilmeli,
izlenmeli, riskli bölgeler belirlenip, önlemler önceden alýnmalýdýr. Sulak alanlarýn korunmasý ve
sürdürülebilir kullanýmý için kurumlar arasý iþbirliði
ve koordinasyonun tekrar gözden geçirilmesi
gerekir.
Sulak alan kaybýna neden olan Bataklýklarýn
Kurutulmasý ve Bundan Elde Edilecek Topraklar
Hakkýnda Kanun, Devlet Su Ýþleri Umum Müdürlüðü
Teþkilat ve Vazifeleri Hakkýnda Kanun, Sýtma ile
Mücadele Kanunu da gerekli yasal düzenlemelerin
yapýlarak ilgili hükümler yürürlükten kaldýrýlmalý;
sulak alanlarýn korunmasý, geliþtirilmesi ve akýlcý
kullanýmýný öngören yasal düzenlemeler güçlendirilmelidir.
Geçmiþte kurutulan ya da çeþitli nedenlerle
ekolojik karakteri bozulan sulak alanlarýn restorasyonu ve rehabilitasyonu için eylem planlarý geliþtirilmeli ve uygun alanlarda uygulamaya geçilmelidir.
Kamuoyu desteði almadan, ÇED raporlarý
çýkartýlmadan, ilim adamlarýnýn görüþü alýnmadan
D.S.Ý' nin Baraj ve kurutma çalýþmalarýna baþlamamasý, aksi takdirde ülkenin sahip olduðu doðal kaynaklar ekonomik kalkýnma uðruna bir daha geri
gelmeyecek þekilde yok edilecektir. Bundan en
büyük zararý yine o yörede yaþayan insanlar görecektir.
10
KÜRESEL ÖLÇÜDE ÝKLÝM DEÐÝÞMESÝNÝN NEDENLERÝ
VE TÜRKÝYE ÜZERÝNDEKÝ OLASI ETKÝLERÝ
Prof.Dr. H.C. Ýbrahim ATALAY*
Günümüz dünyasý, sürekli artan bir sýcaklýk eðilimine
girmiþtir. 20. yüzyýlýn 2. yarýsýndan itibaren artmaya
baþlayan bu sýcaklýk artýþý 1990’lý yýllarda en yüksek
seviyesine ulaþmýþtýr.
Dünyada sýcaklýðýn yeryüzünde tutulmasýný saðlayan
bazý gazlar vardýr. Sera etkisi yapan bu gazlarý, karbondioksit, subuharý, metan, azot oksit ve ozon oluþturur.
Bu gazlar olmasaydý, atmosfer katý olmayan diðer gezegenlerde olduðu gibi dünyamýz gündüzün aþýrý derecede
ýsýnýr ve geceleyin ise son derece soðurdu. Doðal yoldan
sera gazlarý bir dönüþüm içerisindedir. Bu gazlardan özellikle karbondioksitin artmasý sýcaklýðýn da artmasýna yol
açmaktadýr. Jeolojik devirler boyunca görülen sýcak devirler, genel olarak atmosferde artan karbondioksitin etkisiyle oluþmuþtur. Günümüzde sera gazlarýnýn artmasýný
saðlayan en önemli etkenler, baþta sanayileþmeye baðlý
olarak petrol, doðal gaz, kömür gibi karbon içeriði yüksek yakýtlarýn kullanýlmasýdýr. Ayrýca yangýn söndürücüleri, spreyler, buzdolabý gibi soðutucularda kullanýlan kloroflor karbonlar (CFCs), hidrokloroflorkarbonlar (HCFCs),
hidroflorkarbonlar (HFCs), perflorkarbonlar (PFCs) ve
kükürt hegzaflorit (SF6) gibi gazlarýn da artmasý, sýcaklýðýn yükselmesine yol açmaktadýr. Bunun yanýnda sera
etkisi olmayan karbonmonoksit, azot oksitler (NOx),
uçucu organik bileþiklerde de sürekli artýþlar olmaktadýr.
Ancak bu gazlar kimyasal dönüþüm sýrasýnda dolaylý
olarak sera etkisi yapmaktadýr. Yukarýda belirtilen
gazlarýn artmasý, dünyada sýcaklýðýn yükselmesini saðlamaktadýr.
Þekil 2: 1744-2005 yýllarý arasýnda atmosferdeki karbondioksit
kosantrasyonu (Kaynak: Karbondioksit Enformasyon Analiz
Merkezi, Enerji Bölümü)
Þekil 3:
1980-2004 yýllarý arasýnda
atmosfere verilen
karbondioksit
miktarý.
Þekil1: A. Normal karbondioksit seviyesine göre Güneþ’ten gelen
sýcaklýk enerjsinin tutulmasý, B. Artan karbondioksit seviyesine
göre Güneþ’ten gelen sýcaklýk enerjisini daha fazla tutularak ýsýnmanýn artmasý
Sera etkisi yapan gazlarýn baþýnda gelen karbondioksit, güneþten gelen enerjinin tutarak sýcaklýðýn artmasýna
neden olmaktadýr. Yani, havada karbondioksit miktarý ne
kadar artarsa ýsýnma da o kadar artmaktadýr.
17. yüzyýl sonu ve 18. yüzyýl baþlarýndan itibaren
baþlayan sanayileþme çaðýndan önce havada 260-270
ppm civarýnda olan karbondioksit hâlihazýrda 370 ppm’i
Þekil 4: 1980-2004 yýllarý arasýnda atmosfere en fazla karbondioksit veren 15 ülkenin karbondioksit miktarý. Þekilde görüldüðü
2004 yýlýnda dünya toplam karbondioksit miktarýnýn ABD, 4.5’ini
Çin altýda birini vermiþtir. Bu iki ülkenin dünya toplam karbondioksit salýnýmýndaki payý dörtte birdir. Rusya’nýn verdiði miktar
ise sürekli düþmektedir. Birleþik Krallýk (Ýngiltere), Fransa dýþýndaki ülkelerin karbondioksit miktarlarý sürekli artmaktadýr.
11
*Dokuz Eylül Üniversitesi Eðitim Fakültesi
aþmýþtýr (ppm havada milyonda bir bulunan gaz miktarýný ifade eder). Dünyanýn bazý kesimlerinde bu deðer
daha yüksek seviyededir. 21. yüzyýlýn sonuna doðru karbondioksit seviyesinin 500 ppm’e ulaþacaðý tahmin
edilmektedir. (Þekil2).
1984-2004 yýllarý arasýnda havada bulunan karbondioksit miktarýnda önemli artýþlar meydana gelmiþtir.
Þöyle ki, 1984 yýlýnda 18 333 milyon ton olarak havaya
verilen karbondioksit miktarý 2004 yýlýnda 27 043 milyon tona yükselmiþtir. Bu deðerlere göre atmosferdeki
karbondioksit artýþý son 20 yýlda %24 olmuþtur. (Þekil3).
Hâlihazýrdaki durum devam ettiði takdirde atmosferdeki karbondioksit ve diðer sera gazlarý birikimi 2030’lu
yýllarýn baþlarýnda sanayi öncesine göre iki misli artacaktýr.
Ayresollar, Radyasyonun Alýkonulmasýnda Etkili
Olmaktadýr.
Ayresollar, atmosfere daðýlmýþ yüzer (aský) hâlde
olan ince katý ve sývý parçacýklardýr. Bunlar, Güneþ’ten
gelen sýcaklýk enerjisini daðýtarak ve tutarak yer yüzeye
ulaþan enerjiyi azaltýr. Buna ayresollarýn doðrudan etkisi denir. Bu etki, atmosferde ayrosollarýn hem yoðunluðu hem de boyutuna baðlý olarak meydana gelir.
Ayresollarýn dolaylý etkisi, havadaki nemin tutulmasýný
saðlayan çekirdekleri oluþturmasýdýr. Bu çekirdekler,
ayný zamanda suyun tutulmasýna yol açarak bulut
oluþumunda da etkili olmaktadýr. Baþka bir anlatýmla,
katý parçacýklarda tutulan su, yaðýþlarýn oluþmasýnda
etkilidir. Büyük damlalardan oluþan bulutlar güneþ
enerjisinin daha fazla uzaya yansýmasýný saðlayarak
soðumaya neden olur.
Buna karþýn, yeryüzüne çarparak yansýyan sýcaklýk
enerjisi bulutlarýn alt katýnda tutularak tekrar yer
yüzeyine yansýtýlýr. Bu durum ise yer yüzeydeki sýcaklýðýn
artmasýna yol açar. Volkanik püskürtmelerden hasýl olan
tozlar atmosferin üst katýna (stratosfere) kadar ulaþabilir, buna karþýn bitki örtüsünün tahrip edildiði yerlerde
rüzgâr erozyonundan hasýl olan tozlar atmosferin alt
seviyesini etkileyerek sýcaklýðýn tutulmasýna ve dolayýsýyla ýsýnmaya yol açar.
Ayresollar, toz ve kum fýrtýnalarýnýn olduðu yerlerde
büyük boyutlara ulaþýr. Özellikle kurak dönemlerde,
çöllerde oluþan toz fýrtýnalarý ile havaya aþýrý miktarda toz
dahil olur; havaya karýþan tozun miktarý 1 km küp havada 875 tonu bulur. 500 km çapýnda bir hava kütlesinde
100 milyon tondan fazla tozun taþýndýðý belirtilmektedir.
Þiddetli toz fýrtýnalarý, 4000 km uzunluðunda bir
mesafede izlenebilir. Örneðin 1883’te Endonezya’daki
Krakatoa volkanýndan çýkan volkanik tozlar, yüksek
seviyelere kadar çýkarak dünyanýn etrafýný kaplayacak
þekilde yayýlmýþtýr. Bu deðerler toz fýrtýnalarý aracýlýðý ile
ne kadar fazla miktarda malzemenin nakledildiðini açýkça
gösterir.
Sahra’nýn güney kesimindeki yarýkurak bölgede
1960’lý yýllar ve 1970’li yýllarýn baþýnda oluþan kuraklýða
baðlý olarak Atlas Okyanusu üzerindeki toz seviyesini üç
kat artýrmýþtýr. Ýnsanýn neden olduðu çölleþme, yaðýþlarýn
da azalmasýna yol açabilmektedir. Tropikal savanlarda
bitkilerin yakýlmasý atmosfere bol miktarda ayresollarýn
karýþmasýna yol açmaktadýr.
Sahra, Suudî Arabistan ve Suriye Çöllerinde oluþan
kum fýrtýnalarý zaman zaman ülkemizi de etkisi altýna alýr.
Bu dönemlerde gökyüzü, bazen kýpkýrmýzý bir bulutla
kaplanýr ve havada asýlý halde bulunan tozlar, yaðýþla birlikte kýrmýzý çamur hâlinde yeryüzüne düþer.
Kýsaca, dünya iklim deðiþmesini etkileyen olaylardan
biri de, ayresollarýn atmosfere karýþmasýdýr. Ayresollar,
yani atmosferde yüzer halde bulunan toz parçalarý, hem
güneþten gelen sýcaklýðý tutmakta hem de bunlarý daðýtarak tekrar yansýtmaktadýr.
Ormanlar, Yapay Göller ve Sulama Yöresel Olarak Ýklim
Deðiþmesinde Etkilidir
Herhangi bir orman bölgesindeki ormansýzlaþma,
buharlaþmayý artýrmaktadýr. Buna baðlý olarak gece ile
gündüz arasýndaki sýcaklýk farký belirginleþmektedir.
Daha da önemlisi, fotosentezde kullanýlan güneþ enerjisi
adeta boþa harcanmaktadýr ve bitkilerin biyokütlesinde
karbon birikimi olmadýðýndan atmosferdeki karbondioksit oraný artmaktadýr. Günümüzdeki karbondioksit
artýþýnda orman alanlarýndaki sürekli azalma da etkili
olmaktadýr. Baþka bir anlatýmla ormanlarýn fotosentezle
alacaðý karbondioksit miktarýnýn azalmasý, atmosferdeki
karbondioksit miktarýný arttýrmaktadýr.
Sulama alanlarýndan ve yapay göllerden atmosfere
dahil olan su buharý sýcaklýðýn tutulmasýna, dolayýsýyla
sýcaklýk artýþýna yol açmaktadýr. Örneðin Çukurova’daki
tüm tarým alanlarýnýn sulanmasý, burada nem oranýný
yükselterek özellikle yaz mevsiminde gece ile gündüz
arasýndaki sýcaklýðýn azalmasýna ve insanlar için boðucu
bir havanýn olmasýna neden olmaktadýr. Binlerce km2 alan
kaplayan baraj gölleri, yerel olarak sýcaklýðýn 1-2 °C artmasýna, don olaylarýnýn azalmasýna neden olmuþtur.
Örneðin Keban Baraj Gölü’nün Elazýð’ýn ikliminde çok az
da olsa karasallýðý düþürdüðü ve sýcaklýkta artýþa neden
olduðu saptanmýþtýr.
Kentlerde Ýklim Deðiþmesi Olmaktadýr
Nüfusu birkaç milyonu bulan ve sanayinin geliþtiði
kentlerde hava kirliliði ve sýcaklýk çevreye göre son
derece yüksektir. Böyle kentler âdeta birer sýcaklýk
adalarý ve kirlilik merkezleri hâlindedir. Kentlerde kullanýlan fosil yakýtlar, bu kirliliðin ana kaynaðýdýr. Özellikle
orta kuþakta bulunan kentlerdeki sýcaklýk artýþý, kalabalýk
nüfusun enerji gereksinimi karþýlamak için kullanýlan fosil
yakýtlardan kaynaklanmaktadýr.
Kýr ve kent alanlarý mukayese edildiðinde kent yüzeyleri çok fazla güneþ enerjisini tutar, çünkü kentteki yüksek duvarlar, koyu renkli bina ve çatýlar ile asfalt yollar
geniþ bir yüzey oluþturarak hem gelen sýcaklýðý hem de
yerden yansýyan sýcaklýðýn büyük bölümünü emer. Bir
bütün olarak kentlerde gündüz depolanan sýcaklýk gece
sýrasýnda verilir. Bu durum, kentlerde gece sýcaklýðýn
çevredeki kýrsal alanlara göre fazla sýcak olmasýna yol
açar.
Genel olarak kentlerdeki yoðun yapýlardan dolayý
oluþan yüksek sýcaklýk, kentlerin dýþýna doðru azalýr. Bazý
kentlerin sýcaklýðý çevreye göre birkaç derece yüksektir.
12
Atmosferdeki Ozon Katýnýn Ýncelmesi Ultraviyoleyi
Artýrmaktadýr
Ozon (O3) gazýnýn yoðun olduðu kat, yeryüzünde
kutuplara doðru 16-18 km. ekvatoral bölgede 25 km
yüksekte baþlar. Bu ozon katý, güneþten gelen ultraviyole ýþýnlarýný tutmasý yönünden son derece önemlidir.
Bunun yanýnda ozon tabakasý, aþýrý ultraviyole ýþýnlarýndan dünya yüzeyini koruyarak canlýlar için uygun
bir seviyede yeryüzüne ulaþmasýný saðlar. Ozon
tabakasý, ayný zamanda insan dahil tüm canlýlarýn fazla
ultraviyole ýþýnýndan korumaktadýr.
Ozon tabakasýnýn incelmesinin sebepleri, yüksekten uçan askeri ve sivil uçaklardan çýkan gazlar, azotlu
kimyasal gübrelerden hasýl olan azot oksit, spreylerden
kaynaklanan kloroflor karbonlar (CFCs), soðutucu sistemleri ve fast-food konteynerleri için yapýlan köpüklerden hasýl olan gazlardýr. Bu gazlar, atmosferde
yukarýya doðru yükselerek ozon tabakasýný tahrip
etmektedir.
Küresel ölçüde kloroflorlarýn üretiminin yýllýk artýþý
1960’lý yýllarda 180 x 106 kg’dan 1990’lý yýllarda 1100
x 106 kg’a çýkmýþtýr. Ozon tabakasýnýn incelmesini önlemek amacýyla 1987’de Montreal Protokolü olarak bilinen uluslararasý anlaþmanýn imzalanmasýndan sonra
CFCs ve halonlarýn üretimi azalmaya baþlamýþtýr.
Bununla beraber, stabil bir özellik gösteren kloroflarýn
ozon tabakasýndaki etkisi daha onlarca belki asýrlarca
yýllar devam edebilecektir.
KÜRESEL ISINMANIN GELECEKTE DÜNYAYA
YAPACAÐI ETKÝLER
Küresel ýsýnmaya sera gazlarý olarak belirtilen karbondioksit, metan, azot oksitler ve kloroflorkarbonlar
neden olmaktadýr. Karbondioksidin atmosferdeki birikimi 1750’den günümüze kadar olan devre içerisinde %
31 oranýnda artmýþtýr. Hâlihazýrdaki karbondioksit
birikimi, günümüzden önceki 42 000 yýllýk ve muhtemelen 20 milyon yýllýk dönem içerisinde bulunan miktarý aþmamýþtýr. Atmosferdeki metan konsantrasyonu
ise 1750’den beri % 150 oranýnda artmýþtýr. Azot
oksitlerdeki artýþ ise % 17’dir. Atmosfere dahil olan
kloroflor karbonlar, Montreal Protokolü’nden sonra
kontrol altýna alýnmýþtýr.
20. yüzyýlda dünya yüzeyindeki yýllýk ortalama
sýcaklýk 0.6°C yükselmiþtir. En yüksek sýcaklýk artýþý,
1990’lý yýllarý kapsayan 10 yýl içerisinde meydana
gelmiþtir. Bu artýþ, özellikle Kuzey yarým kürede son
1000 yýl içerisinde en yüksek seviyesine ulaþmýþtýr.
Ýklim Deðiþmeleri üzerinde Hükümetlerarasý Ýklim
Paneli’nde 1990-2100 yýllarý arasýnda dünyada ortalama sýcaklýðýn 1.4 - 5.8 °C arasýnda yükselebileceði
belirtilmiþtir. Bu sýcaklýk yükselmesi, son 10 000 yýlda
meydana gelen sýcaklýk artýþýndan daha fazladýr.
Sýcaklýðýn artmasý, atmosfer dolaþýmý ve okyanus akýntýlarý üzerinde etkili olabilecek, buna baðlý olarak da
yaðýþýn þekli, daðýlýþý ve miktarý deðiþebilecektir. Tablo
1’de Ýklim Deðiþmeleri üzerinde Hükümetlerarasý Ýklim
Paneli’ndeki verilerden yararlanýlarak gelecekteki iklim
deðiþmesi için bazý projeksiyonlar ileri sürülebilir.
Tablo 1: Ýklim koþullarýnda oluþan deðiþmenin
muhtemel etkileri
Deðiþme
Muhtemel
derecesi
Küresel ölçüde yüzeydeki sýcaklýk artýþý geçen
Çok muhtemel
10 000 yýllýk dönemdeki deðiþmeyi aþacaktýr.
Hemen tüm kara alanlarý, özellikle soðuk mevsimde Çok muhtemel
kuzeydeki soðuk kuþakta küresel ortalamanýn üzerinde ýsýnacaktýr.
21. yüzyýlýn sonunda kýþýn kuzeydeki orta ve yüksek
Muhtemel
enlemlerde yaðýþ artacaktýr.
Ortalamanýn üzerinde yaðýþýn arttýðý yerlerde yýldan
Çok muhtemel
yýla geniþ ölçüde yaðýþ deðiþmeleri olacaktýr.
Hemen tüm karalar üzerinde yüksek deðerdeki
Çok muhtemel
sýcaklýk daha da artacak çok sýcak günler meydana
gelecektir.
Kara kütlelerinin çoðunda günlük sýcaklýk deðiþmesi Çok muhtemel
azalacaktýr.
Kuzey Yarým Küre’nin orta ve yüksek enlemlerinde
Bir çok sahada
þiddetli yaðýþlar olacaktýr.
çok muhtemel
Artan yaz sýcaklýðý karalarda kuraklýk riskini
Orta enlemlerde
artýracaktýr.
karalarýn içinde
muhtemel
Tropikal bölgelerdeki fýrtýnalarýn þiddeti artacak,
Bazý sahalarda
yaðýþlar daha da þiddetlenecektir.
muhtemel
Tablodaki çok muhtemel % 90-99, muhtemel % 66-90 oranýnda gerçekleþeceði anlamýndadýr.
Ýklimdeki Deðiþmeler, Ektosistemleri Çeþitli Seviyede
Etkileyecektir
Ýklim, tüm canlýlarýn yayýlýþýný, büyüme oranlarýný,
üretkenliðini, birbirleriyle olan rekabeti ve besin dolaþýmý
gibi birçok hususu etkilemektedir. Buna örnek olarak
günümüzden 20 bin yýl kadar önce en þiddetli dönemine
ulaþan son buzul döneminde buzla kaplý alanlar,
günümüz Avrupasý’nýn orta kesimlerine ilerlemiþ, soðuk
iklimde yetiþen ormanlar orta kuþaðýn güney kesimlerine
ve sýcak kuþaktaki daðlarýn yüksek kesimlerine kadar
ulaþmýþtýr. Ülkemizde Würm Buzul döneminde soðuk
iklim koþullarýnda yetiþen sarýçamlar batýda Denizli’ye,
güneyde Toros Daðlarýnda Ceyhan Havzasýnýn yukarý kesimine, Uzunyayla Pýnarbaþý ve doðu Hekimhan dolaylarýna kadar ilerlemiþtir.
Atmosferdeki karbondioksit birikimi iki misli arttýðýnda tropikal yaðmur ormanlarý % 25 oranýnda bir azalmaya uðrayacaktýr. Bu azalma, sýcaklýkta meydana gelen
yükselmeyle ilgili olacaktýr. Bazý sahalarda sýcaklýk artýþý
beraberinde yaðýþta da düþüþe neden olabilecektir. Diðer
sahalarda yaðýþta meydana gelebilecek artýþ, bitkilerin
artan sýcaklýk karþýsýndaki su gereksinimini karþýlamaya
yetmeyecektir. Böyle bir durum gerçekleþtiðinde tropikal
yaðmur ormanlarý ve buradaki tür çeþitliliði özelliðini
kaybedebilecektir. Günümüzde dünya toplam kara
alanýnýn % 7’sini kaplayan tropikal yaðmur ormanlarý
karasal bitki ve hayvan türlerinin % 50’den fazlasýný içermekte ve bu ormanlardaki 1400’ü aþkýn bitki türünden
13
kanser tedavisinde gerekli olan ham maddenin % 70’i
saðlanmaktadýr. Bu durum dikkate alýndýðýnda tropikal
bölgelerdeki yaðmur ormanlarýna olasý iklim deðiþmesinin insanlarýn saðlýðý açýsýndan yapacaðý olumsuz etki
kendiliðinden ortaya çýkmaktadýr. Hâlihazýrda tropiklerdeki ormansýzlaþma türlerin ortadan kalkmasýna yol
açmaktadýr. Nitekim her yýl binlerce türün ortadan kalktýðý belirtilmektedir. Ýklim deðiþmesine baðlý olarak
tropikal ormanlardaki azalma tür çeþitliliðinin ortadan
kalkmasýný hýzlandýracaktýr. Kýsaca denilebilir ki, küresel
ölçüde sýcaklýk ve yaðýþýn artmasý halihazýrdaki ekosistemlerin alansal deðiþmesine yol açabilecektir.
Ýklim Deðiþmesinin Ýnsan Saðlýðý Üzerinde Doðrudan ve
Dolaylý Etkileri Olacaktýr
Sýcaklýðýn artmasýna baðlý olarak sinir sistemi, astým
ile kalp ve solunum hastalýklarýnda artýþ olabilecektir.
Ayrýca þiddetli sel ve fýrtýnalarýn oluþturacaðý tahribat ve
bulaþýcý hastalýklarýndan milyarlarca insan etkilenecektir.
Tropikal subtropikal ve orta kuþakta yaz mevsiminde
oluþacak aþýrý sýcaklar, özellikle yaþlý nüfustaki ölüm
oranýný artýrabilecektir. Örneðin günümüzde de aþýrý
sýcaklarýn olduðu günlerde birçok ülkede özellikle yaþlýlarda ölüm oranýnýn arttýðý görülmektedir. Yine sýcaklýk
artýþýna baðlý olarak sinek, virüs, bakterinin aþýrý çoðalmasý bulaþýcý hastalýklara zemin hazýrlamaktadýr. Örneðin
sivrisineklerden geçen sýtma, hâlihazýrdaki dünya
nüfusunun % 40’ýný tehdit etmekte ve her yýl 2 milyonun
üzerinde nüfus sýtmadan ölmektedir. Nemlilik ve sýcaklýk
artýþý 21. asýrda dünya nüfusunun % 60’ýný tehdit edici
boyuta ulaþabilecektir.
Yine bazý adele aðrýlarý ve sarý humma, sivrisineklerle
taþýnan virüslerin yol açtýðý hastalýktýr. Sivrisineklerin
günümüzde kent ortamýna adepte olma özelliði göstermektedir. Sivrisineklerin yol açtýðý sarý humma hastalýðýna, sýcaklýðýn 24°C’yi aþtýðý nispî nemi yüksek yerlerde
sýkça rastlanýlmaktadýr. Salgýn hastalýklar, tropikal orman
bölgelerinde sýcaklýðýn 20°C’nin üzerinde olduðu yerlerde
yaygýndýr. Afrika, Orta ve Güney Amerika’da yaygýn olan
sarý humma orta kuþaðýn kuzey kesimindeki liman kentlerinde de görülmektedir. Bunun nedeni sivrisineklerin
tropikal bölgelerden buralara gelen tankerlerin su tanklarý aracýlýðýyla taþýnmasýdýr. Ýþte iklimde olasý bir deðiþme
hem virüslerin hem de sivrisineklerin yayýlýþýný dünyanýn
daha kuzey kesimine doðru ilerlemesine yol açarak
buralardaki insan saðlýðýný tehdit edecek boyuta ulaþabilecektir.
CANLILARIN YAÞADIÐI ORTAMLARDAKÝ DEÐÝÞMELER
Bilindiði gibi canlýlar su, toprak altý, toprak üstünü
içeren ortamlarda yaþamaktadýr. Sýcaklýk artýþý, canlýlarýn
verimliliði ve daðýlýþý deðiþebilecektir. Daðlarýn yüksek
kesimlerine doðru yer alan bitki topluluklarýnda önemli
deðiþmeler olacaktýr. Sýcaklýðýn 3°C artýþýyla bitki örtüsü
bulunduðu konumdan 500 m kadar daha yüksek seviyeye ilerleyecektir. Örneðin Ýsveç’te son 100 yýlda sýcaklýðýn 0.8°C artmasý, aðacýn üst sýnýrýnýn 100 m’den daha
yükseðe doðru ilerlemesine neden olmuþtur. Ayrýca, bitki
topluluklarý yatay yönde de yer deðiþtirecektir. Örneðin
yýllýk ortalama sýcaklýðýn 1°C artmasý orman kuþaklarýnýn
kutuplara doðru 200 km. ilerlemesine yol açabilecektir.
Ancak orman ve bozkýr gibi bitki kuþaklarýndaki yer
deðiþtirme, dað sýralarý gibi engellerin yer aldýðý kesimlerde deðiþik bir durum alacak, bitki kuþaklarýnda
parçalanmalar meydana gelecektir.
Öte yandan iklimdeki deðiþme, aðaçlarýn gençleþmesi
ya da tohum vermesini menfi yönde etkileyecektir.
Aðaçlarýn tohum vermesi sýcaklýk deðiþmesine karþý son
derece hassas olduðundan, tohumla aðaçlarýn gençleþmesi deðiþen iklim koþullarý altýnda zor þartlar altýnda
gerçekleþecek ya da iklimdeki deðiþme aðaçlarýn gençleþmesini önleyecektir. Bunun anlamý, eðer iklim kuþaklarýnýn yerdeðiþmesi aðaçlarýn yayýlma oranýndan fazla
olursa, aðaçlarýn yetiþmesi, devamlýlýðýný sürdürmesi
mümkün olmayabilecektir. Baþka bin anlatýmla, Güneydoðu Anadolu Bölgesi’nde sýcaklýk ve kuraklýðýn artmasý
meydana geldiðinde burada meþelerden oluþan kurakçýl
ormanlar doðal yoldan kendini yenileme kudretini kaydedecektir.
Karbondioksit seviyesinin iki misli artmasýyla meydana gelecek iklim deðiþmesine baðlý olarak hâlihazýrda
dünya ormanlarýnýn % 23’ünü oluþturan soðuk bölgelerdeki iðne yapraklý ormanlar % 15’in altýna düþecek;
çayýr, otlak alanlarý % 17.7’den % 28.9’a çýkacak; çöl
alanlarý % 20.6’dan % 23.8’e ulaþacak; dünyadaki tüm
orman alanlarý % 58.4’ten % 47.4’e düþebilecektir. Özellikle soðuk bölgelerde yetiþen iðne yapraklý ormanlarýn
günümüzdeki yayýlýþ alaný kuzeye doðru ilerleyecektir.
Isýnmaya baðlý olarak daðlarýn yüksek kesimlerinde ve
kutuplar çevresindeki çayýr-tundra alanlarý ise önemli
ölçüde ortadan kalkacaktýr. Nitekim, sýcaklýk artýþýna
baðlý olarak aðacýn üst sýnýrýnýn daðlarýn yüksek kesimlerine ulaþmasý ve Kuzey yarým kürenin kuzeyine doðru
hareket etmesi, bodur aðaç ve çayýr bitkilerinden oluþan
alanlarýnýn % 55 kadar azalmasýna yol açacaktýr. Bazý
daðlarýn üst kesimindeki bodur aðaç ve çayýr alanlarý
tamamen kaybolacaktýr.
Sýcaklýk artýþýnýn iklim deðiþmesi üzerindeki en önemli etkilerinden biri, orta kuþaktaki sýcak hava ile kutuplardaki soðuk hava kütleleri sýk aralýklarla birbirlerine doðru
ilerleyecek olmasýdýr. Bu durum þiddetli fýrtýnalara ve
saðanak yaðýþlara yol açacaktýr. Çöl sahalarýnýn orta
kuþaða doðru ilerlemesine baðlý olarak kuraklýðýn artmasý, yangýnlarýn da artmasýna yol açabilecek ve orman
yangýn alanlarý kuzeye doðru kayacaktýr. Bitki örtüsündeki deðiþmeler beraberinde böcek ve patojenlerin de
deðiþmesine yol açacaktýr. Örneðin soðuk ve ýlýman bölge
ormanlarda yaz sýcaklýðýnýn artmasý böceklerin üreme ve
geliþme potansiyelini artýracaktýr; buna karþýn sýcak
geçen kýþlar, kýþýn yaþayan böcek topluluðunun geliþmesine neden olacaktýr.
Küresel Isýnmaya Baðlý OIarak Deniz Seviyesinde
Yükselme Kýyý Ortamlarýný Etkileyecektir
Okyanus seviyesinin küresel ölçüde yükselmesi, a)
sýcaklýðýn artýþýna baðlý olarak özellikle kutup bölgelerindeki buzullarýn erimesi ve b) okyanus suyunun
sýcaklýðýnýn artmasýna baðlý olarak hacminin artmasýyla
olmaktadýr.
Günümüzdeki önceki jeolojik devirlerde de okyanuslarýn seviyesi, sýcaklýk ve yaðýþýn artmasýna baðlý olarak
14
yükselmiþ ve buzul dönemlerinde sýcaklýðýn ve yaðýþýn
düþmesiyle alçalmýþtýr. Nitekim, günümüzden yaklaþýk
18 000-20 000 yýl kadar meydana gelen Son Buzul
Çaðý’nda denizlerden buharlaþan suyun karalar üzerinde
buzullar hâlinde birikmesiyle deniz seviyesi, þimdiki
seviyesine göre 125 m alçalmýþtýr. Bu dönemde kýta
sahanlýklarý üzerindeki denizin balýk yönünden verimli
kesimleri kara hâline geçerek karasal ekosistem içerisine
girmiþtir. 10 bin yýl önce baþlayan ýsýnma sonucu deniz
seviyesi yükselerek þimdiki durumuna ulaþmýþtýr. Sýcaklýk
yükselmesinin önemli sonuçlarýndan biri de deniz
seviyesinin yükselmeye devam etmesidir. Gerçekten
geçmiþte sýcaklýðýn yükseldiði dönemlerde olduðu gibi,
günümüzdeki küresel ýsýnmaya baðlý olarak deniz seviyesi yükselmektedir. Deniz seviyesinin yükselmesi, suyu
sýcaklýk artýþýna baðlý olarak hacminin geniþlemesi (sterik
etki) ile buzul, buz ve devamlý olarak donmuþ tabakanýn
erimesiyle deniz ve okyanuslara bol miktarda su ilâvesiyle
meydana gelecektir. Deniz seviyesindeki yükselme, alçak
ve nüfus yoðunluðunun fazla olduðu kýyý bölgelerinde
etkili olacaktýr.
Deniz seviyesindeki yükselmesi 1910-1990 arasýnda
yýlda 0.25-0.75 mm arasýnda deðiþmiþtir. 1960-1990
arasýnda bu yükselme 0.60-1.09 mm/yýl arasýnda
gerçekleþmiþtir. Çok sayýda araþtýrýcý ve kurumlarýn yaptýðý tahminlere göre 2100 yýlýnda deniz seviyesi yükselmesi en fazla 86 mm ile 367 mm olacaðý, en düþük
olarak 100-46 mm arasýnda olacaktýr. Hükümetlerarasý
Ýklim Deðiþmesi Panelindeki verilere göre deniz seviyesindeki yükselmenin en fazla 88 mm. en düþük 48 mm olacaðý tahmin edilmektedir. Bu ölçüdeki bir yükselme doðal
ekosistemler ve nüfusu yoðun olduðu kýyý ortamlarýnda
ciddi etkiler oluþturacaktýr.
Dünya nüfusunun % 60’ý kýyý kuþaðýnda yaþamaktadýr. Nüfusu 2.5 milyonun üzerinde olan dünyadaki
kentlerin üçte ikisi koy ve körfezlerde bulunmaktadýr.
Dünyanýn en büyük 20 kentinin 13’ü kýyý kesiminde yer
almaktadýr.
Deniz seviyesindeki yükselmeden etkilenecek yerler;
Surinam, Nijerya, Bengladeþ gibi geniþ delta alanlarýna
sahip ülkeler ile Pasifik Okyanusu’ndaki basýk olan küçük
adalardýr. Deniz seviyesi yükselmesinden en fazla etkilenecek ülkelerin baþýnda Ganj Nehri Deltasý üzerinde yer
alan 147.3 milyon nüfuslu (2006 yýlý) Bengladeþ gelmektedir. Bu ülkenin nüfusunun yaklaþýk % 25’i deniz
seviyesinin 3 m ve nüfusun % 7’si nüfus deniz seviyesinde 1 m üzerindeki delta alanýnda yaþamaktadýr.
Burada küresel ýsýnmaya baðlý olarak deniz seviyesinin 1
m kadar yükselmesi, Ganj Deltasýnýn bir bölümünün su
altýnda kalacak ve burada yaþayanlar tahmin edilemeyen
bir felaketle karþý karþýya kalýnacaktýr.
Deniz seviyesinin 1 m yükselmesiyle Mýsýr’daki tarým
alanlarýnýn % 12 bölümü etkilenecektir. Çin’in kýyý bölgelerinde yine bir metrelik yükselme 30 milyonun
üzerinde nüfusun yaþadýðý 40 000 km2 alanýn su altýnda
kalmasýna yol açacaktýr.
Deniz seviyesinin yükselmesinden bazý küçük adalar
da etkilenebilecektir. Hâlihazýrda 1 milyonun üzerinde
nüfus, küçük adalarda ve mercan atollerinde yaþamak-
tadýr. Bunlara ait iki örnek Hind Okyanusu’ndaki
Maldivler ile Pasifik Okyanusu’ndaki Marþal adalarýdýr. Bu
adalar deniz seviyesinin 3 m üzerindedir. 0.5 m ya da
biraz daha fazla deniz seviyesinin yükselmesi hem
adalarýn kapladýðý alanýn azalmasýna hem de buradaki
yeraltý suyunun tuzlaþmasýna yol açacaktýr.
Deniz seviyesindeki yükselme, kýyý ekosistemlerini
tahrip edici bir etki yapacaktýr. Kýyý kenarýndaki sulak
alanlar, körfez-koylar ile tatlý su akiferleri tuzluluk riski
altýnda kalacak, artan sel ve fýrtýnalar kýyý ortamýndaki
doðal dengenin altüst olmasýna yol açacaktýr. Mangrov
ormanlarý da deniz yükselmesinden nasibini alacaktýr.
Koy ve körfezlerde tuzlu suyun deniz seviyesinin yükselmesiyle iç kesimlere doðru yayýlmasý çevredeki
sahalarýn tuzlaþmasýna ve tarým alanlarýnýn bir bakýma
mahvýna yol açacaktýr. Dünyada balýklarýn üçte ikisinin
avlandýðý körfezler ve mangrov ortamlarý ve buralardan
beslenen hayvanlar ve kuþlar ciddi zararlar görerek
insanlarýn geleceðini tehdit edecektir.
Küresel Isýnmanýn Oluþturacaðý Hidrolojik Etkiler
Küresel ýsýnma; su dolaþýmýný, akarsularýn debisini
etkileyecektir. Artan sýcaklýk, kar ve buzlarýn erime
sürecine girmesini saðlayacak ve bitkilerden terleme ve
toprak yüzeyinden buharlaþmayla olacak su kaybý artýracaktýr. Sýcaklýk ve yaðýþtaki deðiþmelerinin bitki örtüsü
üzerinde köklü etkilere neden olacak, karbondioksit
seviyesinin yükselmesi bitki büyümesi ve bitkinin
görünüm þeklinde deðiþmelere yol açacaktýr. Küresel
ýsýnma iklim bölgesine göre akarsu akýmýný, aþýnma, taþýma ve biriktirme faaliyetlerini etkileyecektir.
Yaðmur þiddeti: aþýnma, taþýnma, birikme ve heyelân
gibi kütle hareketleri üzerinde son derece etkilidir.
Atmosferdeki karbondioksit oranýnýn artmasý, sýcaklýðý
yükselterek buharlaþmayý artýracak, buna baðlý olarak
saðanak hâlindeki yaðýþlar daha etkili olacaktýr. Orta ve
soðuk kuþaktaki akarsularýn debisi özellikle kýþ mevsiminde artacaktýr. Nitekim küresel ýsýnmanýn, Batý Avrupa
ve Musonlar Asyasý’nda öncelikle kýþ, daha sonra yaz
yaðýþlarýnýn artýþýna yol açtýðý saptanmýþtýr. Özellikle
muson yaðýþlarýndaki artýþlar, Bengladeþ’te taþkýn olaylarýný þiddetlendirmiþtir.
Tropikal bölge fýrtýnalarýndaki deðiþmeler: Tropikal
bölgelerde çok þiddetli fýrtýnalarýn oluþumu ile deniz suyu
sýcaklýðý arasýnda yakýn iliþki vardýr. Bu fýrtýnalar sadece
deniz yüzey sýcaklýðýnýnýn 26.5°C’yi aþtýðý yerlerde meydana gelmektedir. Tropikal bölgelerdeki fýrtýnalarýn oluþumu geçtiðimiz yüzyýlda sýcaklýk yükselmesine baðlý olarak
artmýþtýr. Bu durum dikkate alýndýðýnda okyanuslarýn
sýcaklýðýnýn artmasýna paralel olarak fýrtýnalarýn þiddeti ve
etkilediði alan da artacaktýr. Hâlihazýrdaki CO2 oranýnýn
iki kat artýþý fýrtýnalarýn tahrip etme gücünü % 40-50
oranýnda yükseltebilecektir. Deniz yüzeyinde sýcaklýðýn
2.2°C yükselmesi esas alýnarak yapýlan deðerlendirmede
fýrtýnalar hýzlanacak ve oluþacak rüzgârýn hýzý saniyede 37 m’yi aþacaktýr. Bu artýþ oraný % 5-1 arasýnda olabilecektir.
Fýrtýnalarýn oluþumu ve þiddetindeki artýþ, ekvator
çevresinde nehir taþkýnlarýný, buna baðlý olarak erozyon
ve birikme olaylarýný, kýyýda meydana gelen þiddetli dal-
15
galar kýyý erozyonunu artýracaktýr. Ayrýca okyanuslara
karýþan bol miktardaki sel suyundaki çamur mercanlarýn
ölme oranýný artýracaktýr.
SONUÇLAR
1. 20. yüzyýlda küresel ýsýnmaya baðlý olarak, Kuzey
yarým kürenin orta ve yüksek kesimlerinde yaðýþ miktarý
% 5-10 dolayýnda artmýþtýr. Subtropikal bölgelerde ise %
3 oranýnda azalmýþtýr.
2. 1960’lý yýllardan beri Kuzey yarým kürede kar
örtüsünün yayýlýþ alaný % 10 oranýnda azalmýþtýr. Göl ve
akarsularýn üzerinde oluþan buzlanmanýn yýllýk süresi
Kuzey yarým kürenin orta ve yüksek enlemlerinde bir
hafta kadar azalmýþtýr. Daðlardaki buzullar eriyerek
kapladýðý alan sürekli olarak azalmýþtýr. Örneðin; ilkbahar
ve yaz dönemindeki buzul sahalarýnýn yayýlýþ alaný 1950’li
yýllara göre 2000 yýlýnda % 10-15 oranýnda azalmýþtýr.
Kuzey Buz Denizi’ndeki buz tabakasýnýn kalýnlýðý, yaz ve
sonbahar baþlarýnda 20. yüzyýlýn son 30 yýlýnda % 40
oranýnda azalmýþtýr. Buna karþýn Antaktika’daki buzlarýn
kapladýðý alanda bir deðiþme olmamýþtýr.
3. Tropikal bölgelerdeki þiddetli fýrtýnalar artmýþtýr.
4. Karbondioksit miktarýnýn artýþýna baðlý olarak küresel ýsýnma devam edecektir. 21. yüzyýlýn sonu itibariyle
dünyadaki sýcaklýk artýþýnýn 1.4-5.8 °C arasýnda olacaðý
tahmin edilmektedir. Bu ýsýnma okyanuslardan çok karalarda, tropiklerden ziyade soðuk bölgelerde meydana
gelecektir.
5. Deniz seviyesinde yükselme 1 metreye ulaþacaktýr.
Genel olarak yaðýþ, orta kuþaðýn özellikle soðuk bölgelerinde artacak, buna karþýn subtropikal bölgelerde
azalacaktýr.
6. Sýcaklýk ve yaðýþtaki deðiþme bazý canlý türlerini ve
topluluklarý ile bunlarýn daðýlýþýný etkileyecektir.
Hâlihazýrdaki canlýlarýn yaþama alanlarýnýn ortadan kalkmasý, deðiþmesi gündeme gelecektir.
7. 2080’li yýllarda kýyýdaki sulaklýk alanlarýn % 20’si
deniz seviyesi yükselmesinden dolayý ortadan kalkacaktýr.
Türkiye’de küresel ýsýnma sonucu meydana gelebilecek
deðiþmeler
Türkiye, bulunduðu coðrafî konum itibariyle farklý
iklim bölgeleri içerisinde yer almaktadýr. Þöyle ki, Ege ve
Akdeniz bölgeleri subtropikal (yarý sýcak) kuþak,
Karadeniz Bölgesi ve Marmara Bölgesinin kuzey kesimi
nemli-ýlýman kuþak, Ýç Anadolu, Güneydoðu Anadolu,
yarýkurak bozkur ve kurakçýl orman kuþaðý, Doðu
Anadolu’nun doðu ve kuzeydoðu kesimi, yarý nemli
karasal çayýr kuþaðý içerisinde bulunmaktadýr. Olasý
sýcaklýk artýþýna karþý bu bölgelerimizin farklý etki
gösterecektir. Çünkü ülkemizin deðiþik bölgelerinin
yaðýþ oluþumundaki sistemler birbirinden farklý özellik
göstermektedir.
21. yüzyýlýn ortalarýna doðru sýcaklýkta 1-2°C artmasýna karþý, Türkiye’nin iklim bölgelerinde olabilecek
deðiþmeler özetle þöyle tahmin edilmektedir:
1. Akdeniz Bölgesi, ülkemizde Akdeniz iklim
koþullarýnýn hüküm sürdüðü bölgeler, Ege, Akdeniz bölgeleri ile Güneydoðu Anadolu’nun batý kesimidir. Bu
bölgedeki yaðýþ oluþumunu hâlihazýrda güneydeki sýcak
kuþaktan gelen hava ile kuzeydeki soðuk hava
kütlesinin kýþ aylarýnda karþýlaþmasýyla meydana
gelmektedir. Küresel ölçüde sýcaklýk arttýðý takdirde
Akdeniz iklim bölgesinin etkileyen cepheler günümüzdeki yerinden kuzeye doðru ilerleyecektir. Böyle bir durum
gerçekleþtiði takdirde özellikle Akdeniz bölgesinin
güneydoðu kesimini kaplayan Çukurova, Mut Havzasý
ve Güneydoðu Anadolu’nun alçak düzlükleri hem daha
az yaðýþ alacak hem de sýcaklýk yükselecektir. Bu durum
kuraklýðýn artmasýna yol açacaktýr. Ayrýca, Sahra ve
Arabistan çöllerinden kaynaklanan sýcak hava akýmlarý
ve beraberinde getirdiði toz fýrtýnalarý Türkiye’nin güney
kesiminde artacaktýr. Mut Havzasýnýn özellikle Mut’un
yer aldýðý orta bölümü tabir uygun ise çöl koþullarý altýna girecek ve bitki örtüsü þimdiki duruma göre son
derece seyrekleþecektir. Gaziantep, Þanlýurfa, Diyarbakýr’ý kapsayan Güneydoðu Anadolu bölgesi, son
derece sýcak ve kurak bir bölge haline gelecektir.
Akdeniz’de sýcaklýðýn yükselmesi, denizdeki buharlaþmayý artýrarak orta Akdeniz’den gelerek Anadolu’yu
etkileyecek cephe faaliyetleri sonucu oluþacak yaðýþlar
çok þiddetli saðanak yaðýþlar þeklinde dönüþecektir.
Özellikle Antalya ve çevresinde sellerin artmasýna yol
açacak yaðýþlar meydana gelecektir.
Akdeniz bölgesini etkileyen cephe sisteminin kuzeye
doðru kaymasý. Ege ve Marmara bölgelerinde yaðýþýn
þimdikine göre daha fazla artmasýna yol açacaktýr.
Günümüzdeki Akdeniz bölgesinin iklim koþullarý Ege ve
Marmara bölgelerinde hüküm sürecektir. Bu durum, kýþ
aylarýnda don olaylarýnýn çok nadir oluþmasýný saðlayacak, subtropikal bölgelere özgü tarým ürünleri üretimi
ve seracýlýk artacaktýr. Yarýkurak iklim koþullarýnýn egemen olduðu Ergene Havzasý, yarý nemli iklim özelliðini
alacaktýr.
2. Ýç Anadolu Bölgesi, Akdeniz Bölgesinin etkileyen
cephe sistemlerinin kýsmen de olsa Ýç Anadolu’yu etkisi
altýnda kalacaktýr. Kýþ süresi, kar örtüsünün yerde
kalma durumu azalacaktýr. Yaðýþýn çok azaldýðý yýllarda
Ýç Anadolu, Güneydoðu Anadolu’nun alçak düzlüklerinde görülen sýcak ve kurak bir iklimin etkisinde kalacaktýr.
3. Karadeniz Bölgesi, günümüz koþullarýna göre
daha nemli ve sýcak bir iklimin etkisi altýna girecektir.
Güneydeki sýcak hava ile kuzeyden gelen soðuk havanýn
karþýlaþmasýyla oluþacak cepheler, saðanak þeklinde bol
miktarda yaðýþýn düþmesine neden olacak; buna baðlý
olarak sel, taþkýn ve heyelân olaylarý daha da artacaktýr.
Karadeniz Bölgesinin kýyý kesiminde Akdeniz bölgesine
özgü bazý tarým ürünlerinin yetiþmesi mümkün olacaktýr. Ayrýca ýsýnan Karadeniz üzerinde gelen nemli hava
kütlesinin Kuzey Anadolu daðlarýnýn kuzey yamaçlarýna
çarparak yükselmesi, yaz aylarýnda yaðýþlarýn þiddet ve
süresini artýracaktýr. Bunun yanýnda Karadeniz kýyý kesimi yaz mevsiminde sýcak ve nemli olan boðucu bir
hava oluþacaktýr.
4. Doðu Anadolu Bölgesi, küresel ýsýnmadan dolayý
tabir uygun ise en kârlý çýkan bölge olacaktýr. Þöyle ki,
sýcaklýktaki artýþ, bu bölgemizde ilkbahar sonu ve yaz
baþlarýnda vukubulan konveksiyonel, yani yeryüzünün
ýsýnmasýyla ýsýnarak yükselen hava kütlesinin oluþtur-
16
duðu yaðýþlarýn artmasýný saðlayacak ve böylece bölge
daha fazla yaðýþ alacaktýr. Sýcaklýk ve yaðýþýn artmasý,
buradaki çayýr otlarýnýn daha fazla geliþmesine, üretiminin artmasýna yol açacaktýr. Büyüme mevsimi uzayacak, bitkiler þimdiki duruma göre bir hafta 10 gün
kadar önce uyanacak, yeþerecek çiçeklenecektir. Doðu
Anadolu otlaklarý daha gür otlarla kaplanacaktýr.
Tarýmsal alanlarda geniþ ölçüde deðiþme olacaktýr.
Halen 2000 m’ye kadar yükselen tahýl ekim alanlarýndan daha fazla verim alýnacaktýr. Halen 2700 m olan
Sarýkamýþ dolaylarýndaki ormanlarýn üst sýnýrý 3000
m’ye kadar çýkacaktýr.
Doðu Anadolu’da yaðýþýn artýþý, bu bölgeden kaynaðýný alan Fýrat, Dicle ve Aras Nehirlerinin akýmýný
artýracaktýr. Bu akarsular üzerindeki barajlara daha fazla
su gelecektir ve bu nehirler üzerindeki barajlardan daha
fazla elektrik enerjisi üretilecek ve daha fazla sulama
suyu saðlanacaktýr. Bu durum Güneydoðu Anadolu
Bölgesinde artan sýcaklýkla oluþan kuraklýðý etkisini
azaltabilecek ve özellikle Fýrat üzerinde yapýlan barajlardan saðlanan suyla tarým alanlarý sulanabilecektir.
Baþka bir anlatýmla, Güneydoðu Anadolu Bölgesinde
sulama yapýlan alanlarda su sýkýntýsý çekilmeyecektir.
Buna karþýn, yaðmur gölgesinde kalan Malatya,
Erzincan ve Iðdýr Havzalarý, günümüzden daha sýcak ve
kurak bir iklimin etkisine girecektir. Özellikle Iðdýr Ovasý
tam bir çöl görünümüne bürünecektir.
Olasý sýcaklýk yükselmesi ve yaðýþ koþullarýnýn
deðiþmesi, ülkemizdeki bitki örtüsünün daðýlýþýnda da
önemli deðiþmelere neden olacaktýr.
Akdeniz Bölgesinde Toros Daðlarýnýn güneye bakan
yamaçlarýnda hâlen ortalam 1000 m’ye kadar yükselen
kýzýlçam ormanlarý 1200 m’ye kadar çýkacak.
Toroslardaki sedir ve karaçam ormanlarý 1200 m’ye
kadar çýkacak. Toroslardaki sedir ve karaçam ormanlarý
Toros daðlarýnýn üst kesiminde 2100-2200 m’ye kadar
ulaþacaktýr. Baþka bir anlatýmla ormanýn üst sýnýrý 100200 m kadar yükselecektir. Güneydoðu Anadolu’daki
bozkýr alanlarý kuzeye doðru ilerleyerek 1000 m kadar
yüksekliðe ulaþacaktýr. Buradaki meþe ormanlarýnýn üst
sýnýrý 100-200 m kadar yükselecek ve daðlarýn üst kesimlerinde gür çayýr otlarý yetiþebilecektir. Hakkâri
Yöresindeki daðlardaki buzullar önemli ölçüde eriyerek
ortadan kalkacaktýr. Buzul sahalarý çayýr alanlarýna
dönüþecektir.
Ýç Anadolu Bölgesi’ndeki bozkýr alanlarý muhtemelen
daha da geniþleyecek, buna karþýn ormanlarýn üst sýnýrý
daha da yükselecektir.
Karadeniz Bölgesi’nde Karadeniz kýyý daðlarýnda
1000 m’ye kadar çýkan kýþýn yapraðýný döken kayýn,
kestane, ýhlamur, kýzýlaðaçlardan oluþan ormanlar
1200-1300 m’ye kadar yükselecektir. Soðuk ve nemli
ortamlarda yetiþen ladin, göknar ormanlarý 2200 m’ye
kadar çýkacak, daðlarýn üst kesimlerindeki çayýr alanlarý
daha da gürleþecek ve kapladýðý alanlar daha yüksek
seviyeye ulaþacaktýr. Daðlarýn yüksek kesimlerindeki kar
örtüsünün kalýnlýðý artacak ve bu karlarýn yazýn erimesiyle akarsularýn debisi yükselecektir. Kaçkar
Daðlarýndaki buzullar, eriyerek tamamen ortadan kalka-
cak bir duruma gelecektir.
Deniz seviyesinin yükselmesi, kýyýlarýmýzda pek fazla
etkili olmayacaktýr. Ancak Büyük Menderes, Gediz,
Küçük Menderes ve Çukurova ile Bafra ve Çarþamba
delta alanlarýnýn denize yakýn kesimleri deniz etkisine
maruz kalacaktýr. Deniz seviyesindeki yükselme, kýyý
kesimindeki yeraltý suyuna tuzlu suyun girmesine neden
olacaktýr. Özellikle fazla yeraltý suyu çekilen alanlarda
tatlý suyun seviyesi deniz suyu seviyesinin altýna
düþtüðünde yeraltý suyunun tuzlaþmasý hýzla artacaktýr.
Sonuç olarak Türkiye’nin güney kesiminde kýsmen
de olsa kuraklýk artacak, buna karþýn kuzey kesimlerde
yaðýþ ve sýcaklýk artýþý bitkiler açýsýndan son derece
olumlu koþullar gösterecektir. Yazýn güney bölgelerimizdeki artacak olan sulama suyu ihtiyacý, Doðu
Anadolu’dan beslenen akarsularla karþýlanabilecektir.
Yazýn artan sýcaklýklar karþýsýnda yayla turizmi daha da
önem kazanacaktýr.
Türkiye’de olacak iklim deðiþmesi, çöl bölgelerine
yakýn ülkeler kadar etkili olmayacaktýr.
2004 yýlý itibariyle havaya en fazla karbondioksit salan
15 ülke þöyledir:
ABD
5 milyar 912 milyon ton
Çin
4 milyar 707 milyon ton
Rusya
1 milyar 685 milyon ton
Japonya
1 milyar 262 milyon ton
Hindistan
1 milyar 113 milyon ton
Almanya
662 milyon ton
Kanada
588 milyon ton
Birleþik Krallýk (Ýngiltere) 580 milyon ton
Güney Kore
497 milyon ton
Ýtalya
485 milyon ton
Güney Afrika Cumhuriyeti 429 milyon ton
Fransa
405 milyon ton
Ýran
401 milyon ton
Avustralya
386 milyon ton
Meksika
385 milyon ton
Türkiye
357 milyon ton
KÜRESEL ISINMAYI AZALTMAK ÝÇÝN
NELER YAPILMALI
1. Aðaçlandýrma faaliyetlerine hýz verilmelidir.
Çünkü, havadaki karbondioksiti alarak organik madde
üreten en büyük kaynak ormanlardýr.
2. Fosil yakýt tüketimini azaltýlmalýdýr. Bunun için
alternatif enerji kaynaklarý olan güneþ, rüzgâr, jeotermal
ve hidrolik enerji potansiyeli sonuna kadar kullanýlmalýdýr. Ayrýca istesek de istemesek de nükleer enerji
üretimine önem verilmelidir.
3. Enerji tasarrufu yapýlmalýdýr. Bunun için toplu
taþýmacýlýða önem verilmeli, doðal gazla çalýþan taþýtlarýn yapýmý ya da kullanýlmasý teþvik edilmelidir.
Floresanlý ampüller kullanýlmalý, yerine kapalý mekanlarda kaloriferleri yakmak yerine kazak gibi kalýn giysiler
giyinmelidir. Kullanýlmayan elektrikli aletler, kullanýlmadýðýnda fiþi çekilmelidir. Banyolarda daha az su
sarfedilmelidir.
4. Kloroflor içeren spreyler son derece az kullanýlmalýdýr.
17
KULLANILMIÞ ATIK KAÐITLARIN YENÝDEN KAÐIT
ÜRETÝMÝNDE KULLANILMASI
Yrd. Doç.Dr. H. Turgut ÞAHÝN*
Özet
Orman kaynaklarýnýn daha etkili kullanýmý ve doðal kaynaklarýn korunmasý özel bir
önem kazanmýþtýr. Zira son yýllardaki büyük orandaki orman tahriplerinin etkisi tüm
dünya ekosistemini tehdit eder durumu gelmiþtir. Ayrýca, dünyada ve ülkemizde ormanlýk alanlarýn sýnýrlý, yetiþtirmesinin uzun sürmesi, doðal kaynaklarýn ve çevrenin korunmasýna olan ilginin artmasýna neden olmaktadýr. Bu sebeple, dünya genelinde, atýk kaðýtkarton ürünlerinin toplanarak yeniden kaðýt imalinde deðerlendirilmesiyle, orman kaynaklarýnýn daha rasyonel kullanýmýna olan ilgi artarak devam etmektedir
Anahtar kelimeler: Atýk kaðýt, selüloz, çevre kirliliði, geri dönüþüm
Utilization of Recycled Papers for Papermaking
Abstract
Utilization of forest resources more efficiently and conservation natural resources
have been paid special attention. However, deforestration of huge areas have resulting
threat to ecological balance. Moreover, Forests which are not limitless in our country
and in the world, need to be long period of time for plantation, resulting generation an
issue on preservation environment. For that reason, the use of recyled paper-cardboard
products in papermaking industry can be beneficial for preventing forest resources.
There is a growing interest on use of recyled fibers in paper industry.
Keywords: Waste paper, cellulose, environmental contamination, recyling
1. Giriþ
Kaðýt ve orman ürünleri sanayii ihtiyacý olan odun
hammaddesinin büyük kýsmýný doðal orman kaynaklarýndan karþýlamaktadýr. Bir çalýþmaya gore,
1993 yýlýnda dünya genelinde yaklaþýk 3.5 x109 m3
odun ormanlardan üretilmiþ ve bunun %45 i, baþta
kaðýt ve selüloz üretimi olmak üzere endüstriyel
amaçlar için, geriye kalan kýsým ise insanlarýn barýnma, yakacak ve diðer iþleri için kullanýlmýþtýr [1].
Orman ürünlerine olan ihtiyaç gün geçtikçe artmaktadýr. Ýstatistiksel analizlere göre, dünya nüfuz ve
tüketim artýþýnýn ayný hýzda devam etmesi halinde
2010 yýlýnda dünya kaðýt tüketiminin 400 milyon
ton/yýl'a ulaþacaðý ve bunun yaklaþýk %40'ýnýn
ormanlardan karþýlanacaðý öngörülmektedir [2,3].
Fakat, kaðýt ve kereste endüstrisi için yeterince
tahrip edilmiþ ormanlardan gelecekte ihtiyaç duyulacak büyük miktardaki odun hammaddesinin
karþýlanmasý oldukça zor görülmektedir. Zira, aþýrý
kesim ve yanlýþ uygulamalar sonucu, þimdiden bazý
bölgelerde ekolojik dengede bozulmalar baþlamýþ,
atmosferdeki CO2 gaz oraný tehlikeli oranda yük-
selmiþtir. Bu tahribat, diðer çevre kirliliðine neden
olan endüstriyel gazlarla birlikte ele alýndýðýnda,
atmosferdeki zehirli gaz oranýnýn ve sýcaklýðýn
tehlikeli oranda artarak doðal dengede geri
dönüþümsüz düzensizliklerin oluþmasýna neden
olmaktadýr.
Ýnsanlarýn daha temiz ve yaþanabilir çevre þartlarýnda yaþamlarýný sürdürebilmesi için oldukça kritik öneme sahip olan bu deðiþimin önlenmesi için
doðal kaynaklarýn örneðin ormanlardan elde edilen
hammaddelerin, daha rasyonel ve akýlcý kullanýlabilirliði üzerine tartýþmalar yoðunlaþmýþtýr. Kaðýt
üretiminde hammadde temininin zorlaþmasý ve
çevre koruma bilincinin artmasý, atýk kaðýtlarýn
yeniden kaðýt imalinde kullaným oranýnýn gün
geçtikçe artmasýna sebep olmaktadýr.
2. Atýk Kaðýtlarýn Geri Dönüþümü
Kullanýlmýþ kaðýt ve kartonlarýn yeniden kaðýt
imaline prosesi, odun veya diðer bitkisel
materyalden prosese göre oldukça basit ve etkili bir
üretim sunmaktadýr. Zira geri kazanýlmýþ bu kaynaklarda zaten selüloz hazýr olarak bulunduðundan
18
*SDÜ Orman Fakültesi
Þekil 1. Kaðýt hamuru üretimi (A: Geri dönüþüm prosesi, B: Tam kimyasal proses)
yüksek maliyetli hammadde temini ve delignifikasyon iþlemlerine gerek bulunmamaktadýr. Bu bakýmdan kullanýlmýþ kaðýt ve kartonlarýn toplanarak
yeniden kaðýt imalinde hammadde olarak kullanýlmasý yanýnda bu dönüþüm prosesinin (recyling)
ekonomik, etkili ve birçok yönden avantajlara sahip
olmasý, tüketicilerin ve araþtýrmacýlarýn giderek
artan oranda konuya ilgisini çekmektedir. Þekil 1 de
genel hatlarý ile geleneksel tam kimyasal ve geri
dönüþüm prosesi þematik olarak özetlenmiþtir.
Avrupa ülkelerinde 1980 li yýllarda % 30 olan atýk
kaðýtlarýn yeniden kaðýt imalinde kullaným oraný,
1995 yýlýnda % 42'e yükselmiþtir. Son yýllarda
tüketicilerin bilinçlenmesi ve planlý çalýþmalar sonucunda, Japonya'da bu oran %50'i geçmiþtir.
Teknolojik olarak daha az geliþmiþ durumdaki Afrika
ülkelerinde atýk kaðýtlarýn deðerlendirilme oraný,
diðer geliþmiþ ülkelere göre oldukça düþük ve % 20
lerde kalmýþtýr. Yapýlan istatiksel tahminlere göre,
geri kazanýlmýþ selüloz liflerinin yeniden kaðý-karton
üretiminde deðerlendirilme oranýnýn 2010 yýlýna
kadar %50 ye ulaþmasý beklenmektedir [4]. Bu
artýþýn baþlýca nedeni, kaðýt endüstrisindeki teknolo-
jik ilerlemeler, odun ve diðer hammadde fiyatlarýnýn
sürekli yükselmesi, tüketicilerin bilinçlenmesi ve
orman alanlarýnýn korunmasý olarak özetlenebilir.
1960 ve 1970 li yýllarda geri kazanýlmýþ selüloz
lifleri yerel bazda kurulu, küçük ölçekli kaðýt fabrikalarýnda kullanýlmaka iken, son yýllarda kaðýt fabrikasyonunda kaydedilen teknolojik ilerlemeler ve
geliþtirilen yeni sistemler sayesinde, geri kazanýlmýþ
selüloz liflerinin kaðýt üretimine prosesi kolaylaþmýþ,
ayrýca elde edilen ürünlerin kalitesi artmýþtýr. Özellikle büyük büyük miktarlardaki suyun geri kazanýlarak
yeniden prosese verilmesi ve geri dönüþümde kaðýtlardaki mürekkebin uzaklaþtýrýlmasý aþamasýnda
(deinking) kaydedilen kimyasal ilerlemeler önemlidir.
Günümüzde, geri kazanýlmýþ selülozik liflerinden,
büyük kaðýt fabrikalarýnda hammadde kaynaðý
olarak kaliteli kaðýt ürünlerinin imal edilebilir duruma gelinmiþtir [4,5].
Atýk kaðýtlardan elde edilen selüloz lifleri genel
olarak iki ana kategori içinde incelenebilir. Bunlar;
- Kaðýt fabrikasyonu sýrasýnda oluþan atýklar, kullanýlmadan oluþan defolu ürünler, matbaalardan
toplanan kaðýtlar.
19
- Kaðýt veya karton ürünlerinin, evlerde,
ofislerde, perakende satýþ yerlerinde vb. kullanýlmasýndan sonra oluþan ve toplanan hazýr atýk ürünler.
Farklý ülke veya bölgelerde, atýk kaðýtlardan
selüloz liflerinin geri kazaným-yararlanma oranlarýnýn
karþýlaþtýrýlmasý, aþaðýdaki iki denklem yardýmýyla
matematiksel olarak ifade edilebilir [4].
GLO
Geri kazaným oraný* (%) = 100 x -------------------KKT
GLK
Yararlanma oraný* (%) = 100 x ----------------------KKT
* Proses esnasýnda normal olarak oluþan % 10-25 lik lif kayýp oraný
hesaplamada dikkate alýnmamýþtýr.
GLO: Geri kazanýlmýþ lif oraný
KKT: Kaðýt veya karton tüketimi
GLK: Geri kazanýlmýþ lif kullanýmý
Geri kazanýlmýþ selüloz liflerinin kaðýt
endüstrisinde hammadde kaynaðý olarak deðerlendirilmesiyle çok çeþitli fayda saðlanabilir. Örneðin,
çevre kirliliðine neden olan, katý atýk madde oraný
azalýrken, kaðýt fabrikasyonunda kullanýlan enerjiden
tasarruf saðlanýr. 1 ton geri kazanýlmýþ selüloz
liflerinin, yaklaþýk 4-5 m3 lük odun yerine, ayný kaðýt
üretiminde hammadde olarak kullanýlabileceði
düþünülürse elde edilecek avantajlar hakkýnda bir
fikir elde edilebilir.
3. Ülkemiz Kaðýt Endüstrisi ve Atýk Kaðýtlarýn
Deðerlendirilmesi
Son yýllarda hýzla artan rekabet ortamý ve
teknolojik geliþmeler, kamu tesislerinin kalite ve
maliyet bakýmýndan, özel sektör fabrikalarý ile rekabette zorlanmasýna neden olmuþtur. Bu durumun
sonucu olarak son yýllarda devlete ait kaðýt ve
selüloz tesisleri hýzla özelleþtirilmiþ, satýlamayanlar
ise kapatýlmýþtýr. Özellikle 2000 li yýllardan sonra
hýzlý bir geçiþ döneminin yaþandýðý ülkemiz kaðýt
endüstrisinde, sektörel bilgilerde bazý deðiþiklikler
görülmektedir. Konunun genel hatlarý ile ifadesi için
bu çalýþmada ülkemiz kaðýt endüstrisi ile ilgili sadece
2000 yýlýna ait veriler kullanýlmýþtýr.
2000 yýlýnda, ülkemizde üretilen 370 bin ton
selülozun çok büyük kýsmý, devlete ait Seka tesislerinde gerçekleþtirilmiþtir. Bunun baþlýca nedeni
olarak kaðýdýn ana girdisini oluþturan selüloz üreti-
minin çok yüksek yatýrým ve iþletme maliyeti gerektirmesi olarak özetlenebilir. Kaðýt üretiminde ise özel
sektör yaklaþýk %70 lik pay ile ilk sýrayý almaktadýr.
Zira 2000 yýlýnda ülkemizde üretilen yaklaþýk
1,600.000 ton kaðýt ve karton ürünlerinin yaklaþýk
1,200.000 tonu özel sektöre ait tesislerden saðlanmýþtýr. Fakat bu miktar, ülkemizin ihtiyacýný karþýlamadýðý için ayný yýl yaklaþýk 1,000.000 ton kaðýt
ithal edilmiþtir [6]. Ülkemizde özel sektör tesisleri
çoðunlukla küçük ölçekli ve hazýr selülozdan üretime
uygun olarak çalýþmaktadýr.
Seka tesisleri selüloz ve kaðýt imali için gerekli
hammadde ihtiyacýnýn %81 gibi çok büyük bir kýsmýný orman kaynaklarýndan, daha az oranlarda
olmak üzere sap, saman, kamýþ, kendir gibi yýllýk
bitkilerden, çok az bir kýsmýný da ithal selülozdan
saðlanmýþtýr. Özel sektör ise hammadde ihtiyacýnýn
%70'ini atýk kaðýtlardan, geri kalanýný ise ithal
selüloz ve saman gibi yýllýk bitkilerden saðlamýþtýr
[6,7]. Þekil 2 ve 3 de Seka ve özel sektörün 2000
yýlýnda kullandýðý hammadde miktarlarý grafiksel
olarak verilmiþtir.
Þekil 2. Seka tesislerinin 2000 yýlýnda kullanýldýðý hammadde kaynaklarý
Þekil 3. Özel sektör kaðýt tesislerinin 2000 yýlýnda kullanýldýðý hammadde kaynaklarý
Kamu ve özel sektör arasýndaki hammadde kullaným miktar ve oranýndaki bu büyük farklýlýklarýn
baþlýca nedeni, yukarýda kýsaca belirtildiði üzere
selüloz üretiminin yüksek yatýrým ve iþletme maliyeti
gerektirmesi ve artan rekabet ortamýnda karlýlýðýn
giderek azalmasý, fakat ayný þekilde geri kazanýlmýþ
20
selüloz liflerinden üretimin basit, etkili ve karlý olmasý olarak özetlenebilir.
Yukarýda kýsaca özetlenen bilgiler ýþýðýnda,
ülkemizde 2000 yýlýnda üretilen kaðýt-karton ürünlerinin yaklaþýk %40'ý odunlardan, %30'ý atýk kaðýtlardan, %16'sý saman, kamýþ gibi otsu bitkilerden,
%12 si ise ithal selülozdan yapýlmýþtýr. SEKA, bu
üretim için gerekli olan 1,500.000 m3 lük odun
hammaddesi ihtiyacýný, orman bakanlýðýna baðlý
iþletmelerden karþýlamýþtýr [6]. Fakat kaðýt sektörünün kullandýðý odun hammaddesi, kalite ve
maliyetler bakýmýndan iç ve dýþ pazarlarda sektöre
maliyet avantajý saðlamamaktadýr.
2000 yýlý verilerine göre ülkemizde yaklaþýk 1
milyon ton atýk kaðýt toplanarak yeniden kaðýt imalinde kullanýlmýþtýr. Bu miktar, toplam üretimin yaklaþýk %30 una oluþturmakta ve yüksek olarak
görülmekle birlikte geliþmiþ Avrupa ülkeleri ile
kýyaslandýðýnda yeterli olmadýðý söylenebilir [6].
Ülkemiz ormanlarýnýn daha rasyonel kullanýmý ve
alternatif hammadde kaynaðýnýn yaratýlmasý
bakýmýndan kullanýlmýþ kaðýtlarýn geri kazanýlmasý
önemlidir. Ayrýca geri dönüþüm prosesinin basit ve
ekonomik olmasý küçük ama etkili kaðýt tesislerinin
kurulmasýný teþvik edebilir.
Genel olarak, hiç kurumamýþ selüloz liflerinden
elde edilen kaðýtlar, geri kazanýlmýþ selüloz
liflerinden üretilen kaðýtlara göre, karakteristik
olarak daha düþük kalitededir. Özellikle direnç özellikleri 4. dönüþüme kadar büyük oranda azalmaktadýr. Bu durumun oluþmasýndaki sebepler ise bireysel lif direncinin düþmesi, liflerinin uzunluðunun
azalmasý, çözeltiler içinde liflerin þiþme özelliðinin
azalmasý ve bunun sonucu selüloz zincirlerinin kendi
aralarýnda bað yapabilme kabiliyetlerinin azalmasý
olarak özetlenebilir [8,9]. Fakat geri dönüþüm
esnasýnda bazý kimyasal iþlemlerle örneðin alkalilerle þiþirme, mekanik liflendirme vb., selüloz liflerinde
geri dönüþüm esnasýnda oluþan bazý direnç azalmalarý ve hidrojen baðlanma kapasiteleri artýrýlabilir
[9].
4. Sonuç ve Öneriler
Ülkemizde son yýllarda, atýk kaðýtlarýn yeniden
deðerlendirilme oranýnda önemli artýþlar olmakla birlikte, geliþmiþ ülkelerle karþýlaþtýrýldýðýnda bu oran
henüz istenilen seviyede deðildir. Kullanýlmýþ kaðýtlarýn geri kazanýlmasý, kaðýt sektörünün esas hammaddesini teþkil eden selülozun elde edilmesinde
ekonomik üretim ile birlikte çevre ve orman varlýklarýnýn korunmasýný saðlayabilir. Zira ülkemiz selüloz
ve kaðýt sanayinin, uluslararasý rekabet gücünün
artýrýlmasý, teknolojik düzeyinin yükseltilmesi ile birlikte ucuz hammadde teminine baðlýdýr. Bu amaçla,
birim zamandaki üretimi yüksek, hýzlý üretim
saðlayan, atýk kaðýtlarý deðerlendiren tesislerin
desteklenmesi gerekir.
Atýk kaðýt kullanýmýnýn, ekonomiye ve çevreye
olan faydasý, AB ve geliþmiþ ülkelerindeki baþarýlý
uygulamalar örnek alýnarak, halkýn eðitilmesiyle
daha bilinçli bir toplum oluþturulabilir. Bu amaçla
atýk kaðýt kullanýmýnýn, ekonomiye ve halka olan faydasý konusunda, yazýlý ve görsel basýn kullanýlabilir.
Ayrýca kullanýlmýþ kaðýtlarýn toplanmasý, sýnýflandýrýlmasý ve tanýmlanmasý vb. verim artýrýcý sistemler
kurulabilir. Fakat kullanýlmýþ kaðýtlarýn fiyatlarý toplamayý teþvik edici düzeyde tutulmalýdýr.Bu sayede
kullanýlmýþ kaðýtlar planlý ve organize bir þekilde
toplanarak deðerlendirilebilir.
Kaynaklar
1. Evans, J. 1994. 'Forestry-sustainable production and processing', In: The chemistry and processing of wood and plant fibrous
materials, J.F.Kennedy, G.O.Phillips, P.A. Williams (ed), Woodhead
publishinhg limited, UK.
2. Sahin, H.T. 1997. 'New approaches for pulping of Jute', MSc.
Theses, University of Wisconsin-Madison, WI.
3. Young, R.A. 1996. 'Processing of agro-based resources into
pulp and paper', In: Paper and composites from agro based
resources, R.M. Rowell, R.A. Young, J.K. Rowell, (Eds), CRC Press
Inc, Boca Raton, FL
4. Göttsching, L., Pakarinen, H. 2001. 'Secondary fiber and
deinking', (ed), Finnish paper engineers assoc.-Tappi, Atlanta-GA.
5. Biermann, C.J. 1993. 'Essentials of pulping and papermaking', Academic Press, Inc. San Diego, CA.
6. Metin, A. 2002. 'Türkiye selüloz ve kaðýt endüstrisinin 2000
yýlý Genel Durumu'. Seka kaðýtçýlýk dergisi, Ocak 2002.
7. Gürkan, K. 2001. 'Atýk Kaðýdýn Önemi ve Geri Kazanýlmasý',
Seka kaðýtçýlýk dergisi, Kasým 2001.
8. Sahin, H.T. 1996. 'Strength developments of recyled pulp
fibers', Unpublished data, University of Wisconsin-Madison, WI.
9. Uner B., Sahin H.T. 2004. 'Geri dönüþümde yaþ pres ve kurutmanýn lif özelliklerine etkisi', SDÜ orman Fakültesi dergisi, Seri-A,
Sayý 1.
10. Usta, M., H., Kýrcý, Ý., Deniz. 2005. Türkiye kaðýt sanayiinin
mevcut durumu, sorunlarý ve çözüm önerileri, I.Çevre ve Ormancýlýk
Þurasý, 24 Mart 2005, Antalya.
11. Clark, J. d'A. 1978. Pulp Technology and Treatment of
Paper. Miller Freeman Publications, Inc. San Francisco.
12. Ellis, R.L. and Sedlachek, K.M. 1993. Recycled-vs.virginfiber characteristic: a comparison, In: Secondary fiber recycling.
Spangenberg, R.J. Ed. Tappi Press. Atlanta, GA.
21
SARIÇAM - KARAÇAM
DOÐAL GENÇLEÞTÝRME SAHALARINDA BAZI
TESPÝTLER: SÜNDÝKEN DAÐLARI
2. BÖLÜM*
Dr. Þ.Teoman GÜNER** Aydýn ÇÖMEZ*** Prof.Dr. Musa GENÇ****
3.2. Gençliklerin Büyüme Ýliþkileri
Sarýçam - karaçam gençliklerinde büyüme iliþkileri baðlamýnda, aþaðýdaki bulgulara ulaþýlmýþtýr:
Bir numaralý örnekleme alanýnda bulunan
sarýçam gençliklerinin 9 yaþýnda ulaþtýðý boy
119,3 cm, karaçam gençliklerinin 9 yaþýnda
ulaþtýðý boy ise 117,8 cm olarak bulunmuþtur
(Þekil 1).
Ýki numaralý örnekleme alanýndaki sarýçam
gençliklerinin 9 yaþýnda ulaþtýðý boy 106,0 cm
iken, karaçam gençliklerinin ortalama boyu 92,6
cm'dir (Þekil 2).
Üç numaralý örnekleme alanýndaki tespitlere
göre, gençliklerinin 9 yaþýnda ulaþtýðý boy,
sarýçamda 148,9 cm, karaçamda ise 147,6 cm'dir
(Þekil 3).
Sarýçam - karaçam gençliklerinin boylanma
deðerleriyle yapýlan çift yönlü varyans analizinde,
türlerin 9 yaþýnda ulaþtýklarý boy büyümeleri
arasýnda istatistiksel bakýmdan anlamlý bir farklýlýk
olmadýðý (P>0.05); fakat, örnek alanlar arasýnda
istatistiksel bakýmdan anlamlý (P<0.001) farklarýn bulunduðu; tür - örnekleme alaný etkileþiminin ise istatistiksel bakýmdan anlamsýz
(P>0.05) olduðu belirlenmiþtir (Çizelge 4).
Örnekleme alanlarý arasýndaki farklar anlamlý
çýkýnca, homojen gruplarý belirlemek amacýyla
Duncan testi yapýlmýþtýr (Çizelge 5).
Çizelge 4. Varyans analizi sonuçlarý
Çizelge 5. Duncan testi sonuçlarý
Üç örnekleme alanýnda da, sarýçam - karaçam
gençliklerinin boylanma özellikleri arasýnda anlamlý bir farklýlýk belirlenememiþtir. Ata (1995) da
sarýçam - karaçam gençliklerinin boy büyümeleri
arasýnda bir farklýlýðýn olmadýðýný bildirmektedir.
Bu durumda, Sündiken Daðý kütlesindeki
sarýçam - karaçam karýþýk meþcerelerinin doðal
gençleþtirilmesinde türlerden herhangi birine,
22
* Uzunluðu nedeniyle 1. Bölümü Yýl: 44 Sayý: 4, 5, 6 sayýlý dergimizde yayýnlanmýþtýr.
**Orman Toprak ve Ekoloji Araþ. Enst. Müd ***Orman Yük.Müh. (Orman Toprak ve Ekoloji Araþ. Enst. Müd) ****SDÜ Orman Fakültesi,
diðerine karþý yaþ ve boy üstünlüðü verilmesine
gerek yoktur. Türlerin bol tohum yýlý ayný yýla rastlarsa, saha büyük alan siper iþletmesi (BASÝ) ile
gençleþtirilebilir. Eðer türlerin bol tohum yýllarý
ayný yýla rastlamazsa, karýþýmda aðýrlýðý oluþturan
türün bol tohum yýlý beklenir. Gençleþtirme çaðýna
kadar herhangi bir müdahale görmemiþ, kapalýlýðý
0,9 ve üzerinde olan sarýçam + karaçam karýþýk
meþcerelerinde, sarýçamýn bol tohum yýlýnda BASÝ
kapsamýnda yapýlacak tohumlama kesimi (TK) ile
kapalýlýk bütün sahada 0,6-0,7'ye düþürülür.
Gözlemlerimize göre, mahallinden toplanmýþ
karaçam tohumlarýyla, yine karaçam siper aðaçlarý
altýnda ve dip kütükleri civarýnda, 15-20 kg/ha
ekim yapýlarak çalýþmalara devam edilir. Benzer
özelliklere sahip karaçam + sarýçam karýþýk
meþcerelerinde ise, karaçamda bol tohum yýlý beklenir ve BASÝ kapsamýnda yapýlacak tohumlama
kesimi ile kapalýlýk bütün sahada 0,5-0,6'ya
düþürülür. Sarýçam siper aðaçlarý altýna ve dip
kütükleri civarýnda, yine mahallinden toplanmýþ
sarýçam tohumlarýyla, 5-10 kg/ha ekim yapýlýr ve
çalýþmalar sürdürülür (Genç, 2004).
Mümkünse, çizgi ekimi, tam alan serpme
ekimine tercih edilmelidir. Çizgi ekiminde, ekim
sýralarý arasýndaki uzaklýk, türlerin yapay
gençleþtirme ve aðaçlandýrma çalýþmalarýnda
hâlen kullanýlmakta olan dikim sýralarý aralýðý
kadar olabilir.
Her bir örnekleme alaný içerisinde bulunan
sarýçam - karaçam gençliklerinin boy büyümeleri
arasýnda bir farklýlýk bulunmamakla birlikte,
örnekleme alanlarý arasýnda istatistiksel bakýmdan
anlamlý bir farklýlýk belirlenmiþtir. Çizelge 5'te
görüldüðü üzere gençliklerin boy büyümeleri
örnekleme alanlarýna göre üç grupta toplanmýþtýr.
Buna göre, üç numaralý örnekleme alanýndaki
gençlikler en iyi boy geliþimini yaparken, bunu bir
numaralý örnekleme alanýndaki gençlikler
izlemiþtir. Boy geliþimi en zayýf gençlikler ise iki
numaralý örnekleme alanýnda bulunmaktadýr.
Bu durum, kanýmýzca, örnekleme alanlarýnýn
yetiþme ortamý özellikleri arasýndaki farklýlýktan
kaynaklanmaktadýr. Zira, büyümenin en zayýf
olduðu iki numaralý örnekleme alanýnda, mutlak
toprak derinliði, 1 m3 hacimdeki beslenme elementleri ve faydalanýlabilir su kapasitesi diðer
örnek alanlara göre daha düþük seviyelerdedir.
Ayrýca, bu örnekleme alaný üst yamaç arazi
üzerinde olup, orta ve alt yamaçta bulunan diðer
örnekleme alanlarýna göre daha taþlý ve birim
hacimdeki ince toprak miktarý da daha azdýr.
Bütün bu faktörler, iki numaralý örnekleme
alanýndaki
gençliklerin
boylanmada
geri
kalmasýnýn baþlýca sebebi olarak gösterilebilir. Bir
numaralý örnekleme alanýnýn 1 m3 hacimdeki ince
toprak ve beslenme elementleri üç numaralý
örnekleme alanýndan bir miktar fazladýr (Bkz.
Çizelge 3). Fakat, üç numaralý örnekleme alanýndaki gençlikler, daha boyludur. Bu tezat durum,
kanaatimizce, üç numaralý örnekleme alanýnýn
kuzey bakýda bulunmasýndan, mutlak toprak
derinliðinin daha fazla olmasýndan ve su açýðýnýn
da daha düþük düzeyde kalmasýndan; özetle, daha
nemli bir ortam oluþundan kaynaklanmaktadýr.
4. SONUÇ VE ÖNERÝLER
Sündiken Daðý kütlesindeki sarýçam - karaçam
gençliklerin karþýlýklý boy büyümelerinin belirlenmesi amacýyla yapýlan bu çalýþmada aþaðýdaki
sonuçlara ulaþýlmýþtýr:
1. Ayný yetiþme ortamý içerisinde sarýçam ve
karaçam gençliklerinin boy büyümeleri arasýnda
bir farklýlýk belirlenememiþtir. Dolayýsýyla doðal
gençleþtirme çalýþmalarýnda bu türlerden birisine,
diðerine karþý yaþ ve boy üstünlüðü verilmesine
gerek yoktur.
2. Sarýçam - karaçam ve karaçam - sarýçam
karýþýk meþcerelerinde türlerin bol tohum yýlý ayný
yýla rastladýðýnda, saha, büyük alan siper iþletmesi
(BASÝ) ile gençleþtirilebilir.
3. Hiç müdahale görmeden gençleþtirme çaðýna ulaþmýþ, 0,9 ve üzerinde kapalýlýða sahip
sarýçam + karaçam karýþýk meþcerelerinde, türlerin bol tohum yýllarý ayný yýla rastlamaz ise,
sarýçamýn bol tohum yýlýnda BASÝ kapsamýnda
yapýlacak tohumlama kesimi (TK) ile kapalýlýk
bütün sahada 0,6-0,7'ye düþürülür; karaçam
siper aðaçlarý altýnda ve dip kütükleri civarýnda
23
mahallinden toplanmýþ karaçam tohumlarýyla, 1520 kg/ha ekim yapýlýp çalýþmalara devam edilebilir
(Genç, 2004).
4. Karaçam + sarýçam karýþýk meþcerelerinde,
türlerin bol tohum yýllarý ayný yýla rastlamaz ise,
karaçamda bol tohum yýlý beklenir ve BASÝ kapsamýnda yapýlacak tohumlama kesimi ile kapalýlýk
bütün sahada 0,5-0,6'ya düþürülerek, sarýçam
siper aðaçlarý altýna ve dip kütükleri civarýna,
mahallinden toplanmýþ sarýçam tohumlarýyla, 510 kg/ha ekim yapýlarak çalýþmalar sürdürülür
(Genç, 2004).
5. Genellikle, 80 cm boya ulaþma süresi, biyolojik baðýmsýzlýðý kazanma süresi olarak kabul
edildiðine göre (Genç, 2004), sarýçam ve karaçam
gençliklerinin diri örtü istilasýna karþý siper ihtiyacý, araþtýrma alanlarýnda, 7-8 yaþlarýndan
itibaren ortadan kalkmaktadýr. Dolayýsýyla, BASÝ
kapsamýndaki boþaltma kesimi (BK), 7-8 yaþýný
doldurmuþ gençlik üzerinde rahatlýkla yapýlabilir.
6. Orman Genel Müdürlüðü Silvikültür Dairesi
Baþkanlýðý, 291 numaralý tebliðiyle, iyi bonitetli
(1. ve 2. bonitet) meþcerelerde, özel gençleþtirme
sürelerinin boþaltma kesimi sýrasýnda uzatýlmasýný
ve deðer artýþýna gidilmesini karara baðlamýþtýr
(Anonim, 2006). Bu baðlamda, araþtýrma alanlarýmýza benzer yetiþme ortamlarýnda, gençlik 3
yaþýný doldurduðunda kapalýlýðý 0,4'e düþürüp ilk
ýþýk kesimini yapmak; ikinci bol tohum yýlýnýn
ardýndan ilk gelen gençlik 7-8, ikinci gelen gençlik
4-5 yaþýný tamamladýðýnda, kapalýlýðý 0,2-0,3'e
düþürülüp ikinci ýþýk kesimi gerçekleþtirmek ve
"kýymet artýmýna aðaç býrakma" kesimini de ilk
tohumlama kesiminden elde edilen gençlik 9-10
yaþýna eriþtiðinde, kapalýlýðý 0,1-0,2'e düþürerek
uygulamak isabetli olacaktýr (Genç, 2004).
7. Kýymet artýmýna býrakýlan aðaçlarý da, birinci veya ikinci aralama müdahaleleri sýrasýnda (2540 yaþlarýnda) kestiðimiz takdirde, tohumlama
kesiminden itibaren geçen 35-50 yýllýk süre
zarfýnda ýþýk artýmýndan yararlanmak mümkün
olacak ve piyasada giderek artan kalýn çaplý
yapacak odun talebi de, bir ölçüde de olsa öz kaynaklarýmýzdan karþýlanabilecektir.
KAYNAKLAR
Anonim, 2003. Orman Amenajman Planý, Arýkaya,
Deðirmendere, Gümeledere, Çatacýk, Kýzýltepe ve Beþpýnar
Orman Ýþletme Þeflikleri 1993-2012 Dönemli Orman
Amenajman Planlarý, Ankara.
Anonim 2006. Ormanlarýmýzda Uygulanacak Silvikültürel
Esas ve Ýlkeler, T.C. Çevre ve Orman Bakanlýðý Orman Genel
Müdürlüðü Silvikültür Dairesi Baþkanlýðý, Teblið No: 291,
Ankara.
Ata, C., 1995. Silvikültür Tekniði. ZKÜ Orman Fak., Yayýn
No: 3, Bartýn, 453 s.
Atay, Ý., Odabaþý, T., Aksoy, H., Ata, C., 1989. Karýþýk
ormanlarda doðal gençleþtirmenin planlanmasý esaslarý.
Ormancýlýk Araþtýrma
Enstitüsü Dergisi No. 69, 6-26.
Boydak, M., 1974. Eskiþehir - Çatacýk Mýntýkasý
Ormanlarýnda Sarýçam (Pinus
silvestris L.) ýn Tohum
Verimi Üzerine Araþtýrmalar. ÝÜ Orman Fak., Yayýn
No:
230, Ýstanbul, 193 s.
Bray, R. H., Kurtz, L. T., 1945. Determination of total,
organic and available forms of phosphorus in soils. Soil Sci.
59, 39-45.
Bouyoucos, C. J., 1962. Hydrometer method for making
particle size analysis of soil. Agronomy Journal, Vol. 54, No 5.
Chapman, H. D., Pratt, P. F., 1982. Methods of Analysis
for Soils Plants and Waters, University of California, Division
of Agricultural Sciences, Publication No: 4034, California,
309s.
Çelik, N., 2006. Sündiken Daðlarý Kütlesi'nin Yetiþme
Ortamý Özellikleri ve Sýnýflandýrýlmasý. Yayýnlanmamýþ Doktora
Tezi, ÝÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, Ýstanbul, 310 s.
Çepel, N., 1985. Toprak Fiziði. ÝÜ Orman Fak., Yayýn No:
374, Ýstanbul, 288 s.
Genç, M., 2004. Silvikültür Tekniði. SDÜ Orman Fak.,
Yayýn No: 46, Isparta, 357 s.
Gülçur, F., 1974. Topraðýn Fiziksel ve Kimyasal Analiz
Metodlarý. ÝÜ Orman Fak., Yayýn No: 201, Ýstanbul, 225 s.
Jackson, M. L., 1962. Soil Chemical Analysis. Constable
and Company Ltd., London, 498 s.
Kalýpsýz, A. K., 1994. Ýstatistik Yöntemler. ÝÜ Orman
Fak., Yayýn No: 427, Ýstanbul, 558 s.
Kantarcý, M. D., 1983. Türkiye'de Arazi Yetenek Sýnýflarý
ile Arazi Kullanýmýn Bölgesel Durumu, ÝÜ Orman Fak., OF
Yayýn No: 350, Ýstanbul, 161 s.
Kantarcý, M. D., 2000. Toprak Ýlmi. ÝÜ Orman Fak., Yayýn
No: 462, Ýstanbul, 420 s.
Kubiena, W. L., 1953. The Soils of Europe. Thomas
Murby and Company, London, 317 s.
Özdamar, K., 2002. Paket Programlar ile Ýstatistiksel Veri
Analizi. Kaan Kitabevi, Eskiþehir, 686 s.
Özyuvacý, N., 1999. Meteoroloji ve Klimatoloji. ÝÜ Orman
Fak., Yayýn No: 4196, Ýstanbul, 369 s.
Wakley, H., Black, I. A., 1934. An examination of the
method for determining soil organic matter and a proposed
modification of the chromic acid method, Soil Sci. 37, 29-38.
24
KIZILDAÐ MÝLLÎ PARKI ÖRNEÐÝNDE
KORUNAN ALANLARIMIZ ve BAZI ÖNERÝLER
2. BÖLÜM*
Dr. Said DAÐDAÞ** Rüstem KIRIÞ** Mihtat ATEÞ***
2.2- Kýzýldað Milli Parký Orman Amenajman Planý ve Plan
Ünitesinin Genel Tanýtýmý
Orman Ýdaresi ve Planlama Dairesi Baþkanlýðýnýn
15.05.1996 gün ve OÝP.2.A-6/505 sayýlý emirleri gereði 9.
Orman Amenajman Baþmühendisliði tarafýndan; Þarkikaraaðaç Orman Ýþletme Þefliðinin Çaydere Serisinin tamamý,
Kýzýldað Serisi ile Belceðiz serisinin ilgili bölmeleri ve ayrýca
Beyþehir Orman Ýþletme Müdürlüðünün - Kurucaova Orman
Ýþletme Þefliðinin Anamas Serisinin ilgili bölmeleri birleþtirilerek KIZILDAÐ MÝLLÎ PARKI adý altýnda planlanmasý emirlenmiþtir (ANONÝM, 1998, s. 1-3).
Arazi ve büro çalýþmalarý tamamlanan plan 17.07. 1998
tarihinde onaylanýp "A - Milli Park Ýþletme Sýnýfý (19972016) - II. Yenileme Planý" (ANONÝM, 1998, s. 1-3) olarak
yürürlüðe girmiþtir.
Plan ünitesinin coðrafi konumu; 37°38'23"-38°03'20"
kuzey enlemleri ile, 31°15'01"-31°29'54" doðu boylamlarý
(ANONÝM, 1998, s. 4) arasýndadýr. Dedegöl Daðlarýnýn, 502
numaralý bölme sýnýrýndaki en yüksek doruðu olan 2992 m
rakýmlý Dedegül Tepe ayný zamanda Aksu-Avþar Orman Ýþletme Þefliði ile sýnýr teþkil etmektedir. Ayrýca Beyþehir Gölündeki Mada Adasý, Kilise Adasý ile Eþek Adasý da (ANONÝM,
1998, Meþcere Haritasý) Millî Park sýnýrlarý için-dedir.
Plan ünitesinin güneyinde; alpin zonda 2000-2500
metreler arasýnda yayýlýþ gösteren; bodur, çok yýllýk otsu ve
pembe çiçekli, çiçekleri kuvvetli kokulu Ýran-Turan elementi
Dedegül (Dede gülü) Çiçeðinin (Jurinella monchus (Habl.)
Bobrov subsp. moschus) adýný verdiði Dedegöl Daðlarýnýn
zirvelerinin yer aldýðý bölüm, Millî Parkýn "alpin zonu"nu
oluþturmaktadýr (Resim 3, 4).
Kýzýldað Millî Parkýnýn toplam alaný 43 249,5 ha olup; bu
sahanýn 10 571,0 ha'ý verimli koru, 16 755,5 ha'ý bozuk
koru olmak üzere toplam ormanlýk saha 27 326,5 ha'dýr. 2
936,0 ha'ý Orman Topraðý (OT), 1 441,5 ha'ý Orman Topraðý
ile Taþlýk (OT-T), 3 657,5 ha'ý Taþlýk, 182,5 ha'ý Ýskan, 23,5
ha'ý Orman Deposu, 47,0 ha'ý Kum, 1 132,0 ha'ý BataklýkSazlýk ve 6 503,0 ha'ý da Ziraat olmak üzere 15 923,0 hektar ormansýz sahadan (ANONÝM, 1998, s. 4, 52) müteþekkildir.
2.3- Kýzýldað Milli Parký Sýnýrlarý Ýçindeki Korunan Alanlar
ve Araþtýrma Denemeleri
Ülkemizde; korunan alan statüsü içerisindeki milli parklar, tabiat parklarý, tabiat anýtlarý, tabiat koruma alanlarý
yanýnda biyosfer rezerv alanlarý, yaban hayatý koruma
sahalarý, tohum meþçereleri (ormanlarý), gen koruma alanlarý, muhafaza ormanlarý, uzun dönemli araþtýrma deneme
sahalarý, özel çevre koruma bölgeleri ve çeþitli sýnýflarda sit
alanlarý da koruma kapsamýnda bulunan ve korunmasý
gereken alanlardýr.
Resim 3: Milli Parkýn Alpin Zon Kuþaðý ve Karaçam Meþcereleri (M. ATEÞ, 2005)
Resim 4: Dedegöl Daðlarýnýn Zirvelerinde, Dedegül Çiçeði (Jurinella monchus
(Habl.) Bobrov subsp. moschus) (N. CENGÝZ)
Korunan alan statüsündeki Kýzýldað Milli Parkýnda yer
alan "yetiþme yeri içinde (in situ)" koruma alanlarý niteliðindeki iki adet Toros Sediri tohum meþceresi (ANONÝM,
1998, s. 270, 274-279), bir adet Toros Sediri tohum toplama yeri ile iki adet "yetiþme yeri dýþýnda" (ex situ) koruma
alaný olan Toros Sediri orijin denemesi sahasý (DAÐDAÞ ve
ark, 1997'ye atfen Tablo 3 ve 4); bir bakýma Milli Parkýn bilimsel kaynak deðer bileþenleri olarak bilim camiasýnýn
hizmetindedir.
OGM tarafýndan "Devamlý Statüde" Muhafaza Ormaný
olarak 16.04.1959 tarihinde tefrik edilen 549,8 ha (KIRIÞ,
BÜYÜKGEBÝZ ve YILDIZ, 2005) büyüklüðündeki saha ayný
zamanda, ayný tarihte ilan edilen Milli Park sahasýnýn
tamamýný kapsamaktadýr. Milli Parkýn sahasý 1990'lý yýllarda
geniþletilmiþtir. Yukarýdaki tohum kaynaðý da ayný saha
içinde yer almaktadýr.
Ýlaveten bir diðer çalýþmada; Milli Park içinde, 37°52'06"
- 37°53'14" kuzey enlemleri ile 31°17'20" - 31°18'30" doðu
boylamlarý arasýnda bulunan ve en uzun boylu olaný 32 m
olan toplam sekiz adet "anýt Toros Sediri" adayý tesbit
edilmiþ olup, henüz tescilleri yapýlmamýþtýr (GENÇ ve
GÜNER, 1999, s. 493, 495). Ancak, tesbit edilen fertlerden
hiçbirisi, Ý. Ü. Orman Fakültesi tarafýndan, iðne yapraklý aðaç
türleri için belirlenen asgari ölçülere (ANONÝM, 1975'e atfen
GENÇ ve GÜNER, 1999, s. 489) en az bir ölçüt açýsýndan
uymamaktadýr.
25
* Uzunluðu nedeniyle 1. Bölümü Yýl: 44 Sayý: 4, 5, 6 sayýlý dergimizde yayýnlanmýþtýr.
** Orman Yüksek Mühendisi *** Orman Mühendisi
Tablo 3: Toros Sediri (Cedrus libani A. Rich.) Orijin Denemelerinde Kullanýlan Milli Park Menþeli
Orijinler (DAÐDAÞ ve ark., 1997'den güncelleþtirilmiþtir)
Table 3: Seed stands and seed sources of Taurus cedar (Cedrus libani A. Rich.) selected from
the Taurus cedar Forests of the Kýzýldað National Park used in provenance trials
Tablo 4: Milli Park Ýçinde Tesis Edilen Deneme Alanlarýný Tanýtýcý Bilgiler (DAÐDAÞ ve ark., 1997)
Table 4 : Explanatory notes on Taurus cedar provenance tests established inside Kýzýldað
National Park
2.4- Kýzýldað Millî Parkýnda Yaþayan Nüfus ve OrmanHalk Ýliþkileri
Plan ünitesi içerisinde Þarkikaraaðaç ilçesine baðlý
Yassýbel, Karayaka ve Sarýkabalý köyleri, bitiþiðinde de
Fakýlar, Yeniköy, Belceðiz ve Kýyakdede köyleri ile
Yeniþarbademli ilçesi, ilçeye baðlý Kumluca (Mada adasý),
Gedikli; Pýnarbaþý, Yenice ve Gölkonak köyleri, bitiþiðinde
Gölyaka belediyesi ile Derebucak'a baðlý Kurucaova belediyesi yer almaktadýr. Beyþehir Gölü kýyýsýnda düzenli balýkçýlýk,
Kýzýldað'da saðlýk turizmine yönelik yararlanma, Pýnargözü
su kaynaðý ve maðarasý civarýnda günübirlik dinlenme,
küçükbaþ hayvancýlýk ve az miktardaki arýcýlýk halkýn geçim
kaynaklarý arasýnda öne çýkmaktadýr. Plan ünitesi içerisinde
yaþayan toplam nüfus ise 8 200'dür (ANONÝM, 1998, s. 5,
6, Meþ. Hr.).
Plan ünitesi içerisinde; çok çeþitli odun dýþý orman ürünlerinin toplanmasý, deðerlendirilmesi de söz konusudur. Bu
kapsamda; týbbî ve aromatik bitkilerin üretilmesine yönelik
olarak Orman Genel Müdürlüðü tarafýndan 1987 yýlýnda
baþlatýlan projeli çalýþmanýn uygulama alanlarýndan birisi de
Isparta Orman Bölge Müdürlüðüdür (EKÝM ve ark., 1991).
2006 yýlýnda da plan ünitesi içinde yer alan
Yeniþarbademli ile yakýnýndaki Aksu-Avþar Orman Ýþletme
Þefliði sýnýrlarý içinde benzer yeni bir çalýþma (ANONÝM,
2005 f) ile Aðlayan gelin (Fritillaria imperialis L.), Sarý kokulu (Eranthis hyemalis S.), Manisa lalesi (Anemone blanda
(L.), Sch.et. Kot.), Zambak (Lilium candidum), Safran
(Crocus sativus) ve Göl soðaný (Leucojum sp.) gibi bazý
önemli soðanlý bitkilerin (geofitlerin) alternatif gelir kaynaðý
amaçlý üretimi çalýþmasýna baþlanýlacaktýr. Isparta Ýli
Kalkýndýrma Derneði'nin istek ve katkýlarýyla öncülük ettiði
bu çalýþma ile, yörede atýl durumda bulunan þahýs ve
Belediye arazilerinde orman ürünü sayýlan soðanlý bitkilerin
kültüre alýnarak üretimini saðlamak ve bu yöredeki fakir
halka katkýda bulunmak, ayný zamanda orman ekosistemine
ve deðerli, endemik niteliklere sahip otsu bitkilere baskýyý
azaltmak amaçlanmýþtýr.
3- SORUNLAR ve ÇÖZÜM ÖNERÝLERÝ
1- ULUSAL ORMANCILIK PROGRAMI'nýn Ulusal
Ormancýlýk Politikalarý baþlýðý altýnda, 2008 yýlýna kadar;
"Korunan alanlar içinde/civarýnda yaþayan yerel halkýn, bu
sahalardaki gelir getirici faaliyetlere katýlýmlarýnýn
güçlendirilmesine yönelik uygun yaklaþýmlarýn belirlenmesi,
uygulamalarýnýn yaygýnlaþtýrýlmasý. & Korunan alanlarda
getirilen kýsýtlamalar nedeniyle ciddi gelir kaybýna uðrayan
yerel topluluklara, orman teþkilatý ve diðer ilgili kuruluþlarca saðlanan kýrsal kalkýnma destek çalýþmalarýnda gerekli
önceliklerin saðlanmasý" (ANONÝM, 2006 ý) öngörülmüþtür.
Benzer yaklaþým, 8-10 Eylül 2005 tarihleri arasýnda
Isparta'da düzenlenen "Korunan Doðal Alanlar Sempozyumu" Sonuç Bildirisinde de yer almýþtýr (ANONÝM, 2006 k).
Bu politika doðrultusunda yeni yaklaþýmlarýn geliþtirilmesi,
sürdürülen çalýþmalarýn ise, uygulamada daha da yaygýnlaþtýrýlmasý kaçýnýlmazdýr.
2- Kýzýldað Millî Parkýnýn UDGP henüz yapýlmamýþtýr.
Planýn yapýmý iþi ihale edilmiþ olup çalýþmalar devam etmektedir. Bu noksanlýk giderilmeli, planýn hazýrlanmasýnda daha
da geç kalýnmamalýdýr.
3- Personel yetersizliði had safhadadýr. Millî Parkýn sahip
olduðu orman ekosistemi dýþýndaki farklý ekosistemlerin ve
farklý kaynak deðerlerin hakkýyla deðerlendirilebilmesi için
Orman Mühendislerinin yanýsýra, alanlarýnda yetiþmiþ
uzmanlarýn istihdamý (yöre halkýndan rehber, halkbilim uzmaný, maðara uzmaný, hukukçu… gibi) dikkate alýnmalýdýr.
4- Millî Parklar Kanununun 13. Maddesi gereðince; Millî
Parkýn orman alanlarýnda devamlýlýðý saðlýklý bir þekilde
sürdürmek için silvikültürel bakým faaliyetleri mutlaka planda öngörüldüðü þekilde yerine getirilmelidir.
5- Son yýllarda korunan alanlar için önerilen Ekolojik
Yönetim Planý (EYP) (GÜL, 2005, s. 1421-1429), koruma
ve kullaným alt baþlýklarý altýnda; doðal ekosistemlerin
devamlýlýðýný bozmadan, sunduklarý estetik deðerlerden
yararlanma, araþtýrma denemelerini / çalýþmalarýný korunan
alan içinde yaygýnlaþtýrma, geniþ katýlýmlý eðitim ve bilinçlendirme çalýþmalarýný içermektedir. Bu nedenle korunan alanlarda, EYP düzenleme ve uygulamalarý dikkate alýnmalýdýr.
6- Her Millî Parkta olduðu gibi, Kýzýldað Millî Parkýnýn
koruma-kullanma dengesinde de; Millî Park olabilirlik ölçütleri arasýnda yer alan (Ulusal ve/veya uluslar arasý düzeyde
ender doðal, kültürel ve/veya peyzaj kaynak deðerlerine
sahipliði; bulunduðu ana biyocoðrafik bölge içerisindeki
tipik ekosistemleri en iyi temsil eden yerlerden biri olmasý;
sahip olduðu ekolojik özelliklerin bakir konumda bulunmasý
ve doðal karakterini muhafaza etmesi) gibi "temsiliyet" alt
ölçütlerinin (ANONÝM, 2006 g) zedelenmemesine özen gösterilmelidir.
7- Hem Beyþehir Gölü Milli Parkýnýn, hem de Kýzýldað
Milli Parkýnýn kýyýdaþ olduðu Beyþehir Gölü kýyýsýnda; göl
sularýnýn çekilmesi ve sazlýklarýn artmasý sonucunda, av
yasaðý sebebiyle domuz populasyonu artmýþtýr ve halen de
artmaktadýr. Ekili ve dikili arazilerde aþýrý zarara sebeb olan
domuz varlýðýnýn, yapýlacak envantere dayalý olarak acilen
hazýrlanacak "Milli Park Avlanma Amenajman Planý" çerçevesinde avlattýrýlarak azaltýlmasý ve bu sayýnýn normal
deðerlere indirilmesi, böylece mahalli halkýn þikayetlerinin
giderilmesi þarttýr.
8- Millî Parklarýmýzýn sadece doðal kaynaklarýn yönetimi
yoluyla yönetilmemesi gerektiði açýktýr. Aksine doðal kaynak
yönetiminin, "kullanýcý" talebini mutlaka dikkate almasý
(AKESEN, 2002, s. 35) gerekmektedir. Doðal kaynaklarýn
26
hem "verimli devamlýlýklarýnýn, hem yenilenebilirliklerinin"
kalýcý olabilmesi/saðlanabilmesi için de; Milli Parklarýn sahip
olduðu bütün ekosistemlerin karþýlýklý etkileþimlerinin
ortaya konarak saðlýklý etüdü, planlama sürecinde toplumun
deðiþen ve geliþen ihtiyaçlarýnýn mutlaka gözetilmesi ve
böylece mahalli halkýn koruma faaliyetlerine eðitimle desteklenen bilinçli katýlýmýnýn saðlanmasý kaçýnýlmazdýr.
9- Günümüzde orman kaynaklarýndan faydalanmada,
bazý ülkelerde mal üretiminden daha çok hizmet üretimi öne
çýkmýþ durumdadýr (TOLUNAY ve ark., 2001, s. 826).
Orman ekosistemleri içinde ve yakýnýnda yaþayan mahalli
halkýn da, artan hizmet çeþitliliði doðrultusunda ülkenin
milli gelirinden þimdiye kadar en az pay alan en fakir kesimi
olduðu bir gerçektir. Söz konusu kesimlerin milli gelirden
daha dengeli pay alabilen/alabilecek konuma ulaþtýrýlmalarýnda, Millî Parklar vb korunan alanlarda yaygýnlaþtýrýlan
çok yönlü faydalanma yöntemleri öncü iþleve/iþlevlere sahip
olacaklardýr.
10- Gerek Kýzýldað Milli Parký, gerekse Beyþehir Gölü Milli
Parký ve yakýn çevresinde yaygýn elma yetiþtiriciliði yanýnda;
dünyada ülkemizin en çok bal üretilen dördüncü, en çok
ceviz üretilen üçüncü ülke (CIESLA, 2002, s. 28, 82) konumunu güçlendirecek þekilde arýcýlýðýn ve ceviz yetiþtiriciliðinin
ve ticaretinin yaygýnlaþtýrýlmasý mümkün görülmektedir.
11- Týbbi ve aromatik deðeri olan otsu ve odunsu bitki
türlerinin ýslahý ile birlikte, kültürleri yapýlarak yaygýnlaþtýrýlmalarý saðlanmalý, ayný zamanda pazarlama koþullarý üretici
lehine mutlaka iyileþtirilmelidir.
Not: Bu makale; DAÐDAÞ, S., KIRIÞ, R., ve ATEÞ, M. tarafýndan hazýrlanan,
"Kýzýldað Millî Parký Orman Amenajman Planý Uygulamalarý Örneðinde Korunan
Alan Yaklaþýmýna Dönük Deðerlendirmeler" baþlýklý, I. Uluslararasý Beyþehir ve
Yöresi Sempozyumunda (11-13 MAYIS 2006)-Beyþehir-KONYA, Bildiriler Kitabý,
s. 437-455, 785 s.) sunulan makaleden kýsaltýlarak güncelleþtirilmiþtir.
4- KAYNAKÇA
AKESEN, A., 2002: Milli Park ve Eþdeðer Korunan Alanlarýn Sürdürülebilir Yönetimi,
Politika ve Ýlkeleri. Türkiye Daðlarý I. Ulusal Sempozyumu, (25-27 Haziran
2002), Ilgaz Daðý/Kastamonu, Orman Bakanlýðý Yayýn Nu.: 183, Neyir
Matbaasý, Ankara, s. 31-37, 624 s.
ANONÝM, 1994: IUCN-G
Guidelines for Protected Area Management Categories.
CNPPA-with the assistance of WMCM, IUCN, x+261 s., Gland/Switzerland and
Cambridge/UK.
ANONÝM, 1998: Isparta Orman Bölge Müdürlüðü-K
Kýzýldað Milli Parký Orman
Amenajman Planý (1I. Yenileme) A- Milli Park Ýþletme Sýnýfý 1997-2
2016. Plan
Uygulama Süresi 10 Yýl (1997-2006), Tatbiki Uygundur Tarihi: 17.07.1998,
Ankara, 279 s.+Plan Haritalarý.
ANONÝM, 1989: The Turkish Forestry-iin the 150th of its establishment. General
Directorate of Forestry, Publication Number: 673, Serial Number:30, Ankara /
1989, 126 s.
ANONÝM, 2001: Turkey Forestry Sector Review. Report No. 22458-T
TU, Document
of World Bank, 64 s.
ANONÝM, 2004: Akdað Tabiat Parký Uzun Devreli Geliþme Planý Analitik Raporu.
Þubat 2004, egeplan ltd.sti., 362 s.
ANONÝM, 2005 e: 2006 Yýlý Programý. 2 Kasým 2005 Çarþamba, Sayý: 25984
(Mükerrer), 19 Ekim 2005 Gün ve 25971 Sayýlý Resmî Gazetede Yayýmlanan
17 Ekim 2005 Gün ve 2005/9486 Sayýlý 2006 Yýlý Programýnýn Uygulanmasý,
Koordinasyonu ve Ýzlenmesine Dair Bakanlar Kurulu Kararý Ekidir,
http://www.basbakanlik.gov.tr, s. 175-186, s. 175-186, 223-228, 228 s.
ANONÝM, 2005 f: "Bazý Önemli Geofitlerin [(Fritillaria imperialis, Persica L. (Aðlayan
gelin, Kraltacý, Þahtuðu), Eranthis hyemalis Sallib. (Sarý kokulu, Kýþ boynuzotu, i), Anemone blanda (L.), Sch.et. Kot. (Manisa lalesi), Lilium candidum
(Zambak), Crocus sativus (Safran) ve Leucojum sp. (Göl soðaný)] Alternatif
Gelir Kaynaðý Amaçlý Üretimi (Isparta-A
Aksu ve Yeniþarbademli Örnekleri)".
(Diðer Çalýþmalar), Ýç Anadolu Ormancýlýk Araþtýrma Enstitüsü-Tohum, Aðaç
Islahi ve Aðaçlandýrma Araþtýrmalarý Bölüm Baþmühendisliði 2006 Yýlý Çalýþma
Programý.
ANONÝM, 2005 g: Antalya Ýli Sýnýrlarý Ýçerisinde Bulunan Beydaðlarý Sahil Milli
Parký'nýn Sýnýrlarýnýn Deðiþtirilmesi Hakkýnda 2005/9228 sayýlý Bakanlar Kurulu
Kararý. 2 Eylül 2005 tarih ve 25924 sayýlý Resmi Gazete, http://rega.basbakanlik.gov.tr/
ANONÝM, 2005 h: 1. Çevre ve Ormancýlýk Þurasý Kararlarý. 22-24 Mart 2005
(Antalya), 165 s.
ANONÝM, 2006 a: Rio Declaration on Environment and Development.
http://www.iucn.org/en/about/#1.
ANONÝM, 2006 b: Rio Declaration on Environment and Development.
http://www.un.org/documents/ga/conf151/aconf15126-1annex1.htm
ANONÝM, 2006 c: What are the Outcomes of the World Summit? http://www.worldsummit2002.org/index.htm? http://www.worldsummit2002.org/guide/riodeclar.htm
ANONÝM, 2006 d: MÝLLÝ PARKLAR KANUNU. http://www.mimarlarodasi.org.tr/
mevzuatDocs%5Ckanun_12.doc
ANONÝM, 2006 e: Doða Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüðü að sayfasý.
http://www.milliparklar.gov.tr
ANONÝM, 2006 g: Doða Koruma Alanlarý - Milli Parklar (Belirleme, Planlama,
Yönetim ve Ýzleme Kurallarý). I. MÜTALÂA/2005/55997 (Taslak).
ANONÝM, 2006 h: Insight into Europe's Forest Protection. WWF report, 36 s.
ANONÝM, 2006 ý: Ulusal Ormancýlýk Programý. http://www.gap-dogu-kalkinma.com/
ANONÝM, 2006 j: ORMAN KANUNU. http://www.khgm.gov.tr/mevzuat/Kanun/
ormankanunu.htm
ANONÝM, 2006 k: Korunan Doðal Alanlar Sempozyumu Sonuç Bildirgesi.
http://www.ogm.gov.tr
ANONÝM, 2006 l: Kayseri Ýli Sýnýrlarý Ýçerisinde Bulunan Bazý Alanlarýn "Sultansazlýðý
Milli Parký" Olarak Belirlenmesi Hakkýnda 2006/10122 sayýlý Bakanlar Kurulu
Kararý. 17 Mart 2006 tarih ve 26111 sayýlý Resmi Gazete, http://rega.basbakanlik.gov.tr/
ANONÝM, 2006 m: Uludað Milli Parký Sýnýrlarýnýn Deðiþtirilmesi Hakkýnda
2006/10035 sayýlý Bakanlar Kurulu Kararý. 28 Þubat 2006 tarih ve 26094
sayýlý Resmi Gazete, http://rega.basbakanlik.gov.tr/
A N O N Ý M , 2006 n : Ul u d að M i l l i Par ký Sý n ý r l ar ý n ý n D eð i þti r i l mesi Hakký n d a
2006/10189 sayýlý Bakanlar Kurulu Kararý. 1 Nisan 2006 tarih ve 26126 sayýlý
Resmi Gazete, http://rega.basbakanlik.gov.tr/
ANONÝM, 2006 o: Orman Koruma Teþkilatýnýn Tarihçesi. http://www.ogm.gov.tr/
yangin/tarihce.htm
ANONÝM, 2006 ö: Doða ve Biyolojik Çeþitliliði Koruma Kanunu Taslaðý. 48 s.
ANONÝM, 2006 p: 'Olimpos' sýnýrlarýnýn deðiþtirilmesi durduruldu. Yeni Þafak,
04.10.2006.http://www.yenisafak.com.tr/ekonomi/?q=1&c=3&i=8371&Oli
mpos
BEYHAN, Þ. ,G., 2002: Isparta-Þ
Þarkikaraaðaç Ýlçesi Kýzýldað Milli Parkýnýn Ekoturizm
Açýsýndan Ýncelenmesi ve Mevcut Dað Mimarisi Yapý Kimliðinin Tespiti.
TÜRKÝYE DAÐLARI I. ULUSAL SEMPOZYUMU, (25-27 Haziran 2002), Ilgaz
Daðý/Kastamonu, Orman Bakanlýðý Yayýn Nu.: 183, Neyir Matbaasý, Ankara, s.
369-373, 624 s.
CIESLA, W., 2002: Non-w
wood forest products from temperate broad-lleaved trees.
Food and Agricultural Organization of the United Nations, Rome, 2002, s. 4752, 125 s.
ÇOLAK, H. A., 2001: Ormanda Doða Koruma (Kavramlar-P
Prensipler-S
StratejilerÖnlemler). Baský: Lazer Ofset Matbaa Tesisleri San. ve Tic. Lim. Þti., Ankara,
354 s.
DAÐDAÞ, S., KIRIÞ, R., ve ATEÞ, M., 2006: Kýzýldað Millî Parký Orman Amenajman
Planý Uygulamalarý Örneðinde Korunan Alan Yaklaþýmýna Dönük
Deðerlendirmeler. “Evaluations in regard to the applications of forest management plan made for operational in Kýzýldað National Park/Isparta” (Protected
Land Approach), I. Uluslararasý Beyþehir ve Yöresi Sempozyumu (11-13 MAYIS
2006)-Beyþehir-KONYA, Bildiriler Kitabý, s. 437-455, 785 s.
DAÐDAÞ, S., ve ark., 1997: Türkiye'de Sedir (Cedrus libani A. Rich.) Orijin
Denemelerinin Ýlk Sonuçlarý. Ýç Anadolu Ormancýlýk Araþtýrma Enstitüsü
Yayýnlarý, Teknik Bülten Serisi, Nu.: 271, 128 s.
DANCHEV, A., DAÐDAÞ, S., TÜRKER, M. F., ve KAYACAN, B., 2005: "Economic
integration of urban consumers' demand and rural forestry production/COST
Action E30-C
Country report: Turkey". http://www.joensuu.fi/coste30/docs/
ReportsJan05/Turkey.pdf
DÝKYAR, R., ve KIRIÞ, R., 2005: Korunan Alanlardaki Orman Amenajman Planlarý.
Korunan Doðal Alanlar Sempozyumu Bildiriler Kitabý, s. 569-578, . Isparta.
EKÝM, T., KOYUNCU, M, GÜNER, A., ERÝK, S., YILDIZ, B, ve VURAL, M., 1991:
Türkiye'nin Ekonomik Deðer Taþýyan Geofitleri Üzerinde Taksonomik ve
Ekolojik Araþtýrmalar. Tarým Orman ve Köyiþleri Bakanlýðý-Orman Genel
Müdürlüðü-Ýþletme ve Pazarlama Dairesi Baþkanlýðý, Orman Genel Müdürlüðü
Yayýnlarý Sýra Nu.: 669, Seri Nu. 65, OGM Eðitim Dairesi Baþkanlýðý Matbaasý,
Ankara, 111 s.
GÜL, A., 2005:Korunan Doðal Alanlarýn Planlama Sorunlarý ve Ekolojik Yönetim Planý
Önerisi. 1. Çevre ve Ormancýlýk Þurasý, 4. Cilt, s. 1421-1429, 1786 s, Ankara.
ÝNAL, S., 1949: Tabiatý Koruma Karþýsýnda Biz ve Ormancýlýðýmýz. Orman Genel
Müdürlüðü Yayýnlarý, Özel Sayý: 84, Baský: Osman Bey Matbaasý, Ankara, 86 s.
KIRIÞ, R., BÜYÜKGEBÝZ, T., ve YILDIZ, M., 2005: Korunan Alanlara Farklý Bir Bakýþ.
(Isparta Orman Bölge Müdürlüðü Örneði). Korunan Doðal Alanlar
Sempozyumu Bildiriler Kitabý, s. 349-360, Isparta.
NAZÝK, L., 2005 a: Konya (Genel), Beyþehir ve Derebucak Maðaralarý / The Caves of
Konya (General) and the Beyþehir and the Derebucak Countries. Ulusal Maðara
Günleri Sempozyumu "National Cave Days Symposium" (24-26 HAZÝRAN
2005)-KONYA-Beyþehir-Derebucak, Editör: Prof. Dr. Ýrfan ALBAYRAK, Baský:
MedyaKom Tanýtým Organizasyon Ltd. Þti., Ankara, s. 47-60, 310 s.
NAZÝK, L., 2005 b: Türkiye Maðaralarý / The Caves of Turkey. Ulusal Maðara Günleri
Sempozyumu "National Cave Days Symposium" (24-26 HAZÝRAN 2005)KONYA-Beyþehir-Derebucak, Editör: Prof. Dr. Ýrfan ALBAYRAK, Baský:
MedyaKom Tanýtým Organizasyon Ltd. Þti., Ankara, s. 31-46, 310s.
TOLUNAY,A., KORKMAZ,M., ALKAN,H., ve FÝLÝZ,S., 2001:Eðirdir Yöresi Orman Kaynaklarýnýn Yöresel Ekonomiye ve Kalkýnmaya Katkýlarý. I. Eðirdir Sempozyumu,
(31 Aðustos - 1 Eylül 2001), Eðirdir-Isparta, s. 825-836, 972 s.
27
ORMANLAR ÖZELLEÞÝR MÝ?
Sami Y. ÖLÇER*
“Orman Mühendisliði” Dergisi mesleðimle
tek irtibat kaynaðým.
Her sayýsýný, tam anlamýyla “yüreðim aðzým da” bekliyorum. Her sayý bir felaketi haber
veriyor. Bu sayýda da Bursa’daki Ormancýlýk
Müzesi binasýnýn, emekli parlamenterlere tahsis
edildiði haberi vardý. Parlamenterlere, hele hele
emeklilerine canýmýz feda olsun. O binanýn
aynýsýndan birde Balýkesir Bölge Müdürlüðü’nde vardýr. Belki haberleri yoktur. Ben
haber vereyim de, emekli parlamenterlere
hizmet etmenin gururu bir nebze de benim
olsun.
TÜRKÝYE’DE KONUÞMAK
Türkiye’de konuþmak çok zordur. Aslýnda en
iyisi konuþmamaktýr. Konuþmayana en azýndan
“çok efendi adam” derler. Örneðin iki kere iki
dörttür deseniz bile “Efendim çarpýyor
m u s u n u z , t o p l u y o r m u s u n u z ? Çar p ý y o r s an ý z
neden, yoksa siz kitlelerin çarpýþmasýný mý istiyorsunuz” gibi hiç aklýnýza gelmeyen noktalara
çekilebilirsiniz.
Biliyor musunuz bu ülkede “Türkiye’ye
bereketli yaðmurlar kuzeyden gelir” diyen bir
kiþi yýllarca komünist propagandasý yapmaktan
yargýlandý. Ne alakasý var demeyin. Kuzeyimizde
kim var, Rusya. Demek “bereket Rusya’dan
gelir” diyorsun sen. Seni pis komünist seni.
ORMANLAR ÖZELLEÞTÝRÝLEBÝLÝR MÝ?
Ýþte bu netameli konulardan biri “Özelleþtirme”dir.
Bizim çalýþtýðýmýz yýllar, özelleþmenin en
hararetli tartýþýldýðý senelerdi.
Özelleþtirmeye karþý çýkmak hatta býrakýn
karþý çýkmayý “biraz düþünelim” demek “bu
ülkede hiçbir yere Türk Bayraðý asýlmamalýdýr”
veya “bütün camiler yýkýlmalýdýr” demekle
eþdeðerdi.
Özelleþmeye karþý çýkanlar. Çaðýn çok
gerisinde
idiler,
küflenmiþ
kafalardý.
Ormancýlýkta ilerlemek ancak özelleþme ile
mümkündü.
NEDÝR ÖZELLEÞTÝRME?
Bu konuda fikir ileri sürebilecek birkaç kiþi-
den birisi benim. 1981-1985 arasý özel sektörde Genel Müdür olarak çalýþtým.
Fikrimi tek cümleyle anlatmam gerekirse, özelleþtirme bir eylemin deðil, bir zihniyetin adýdýr.
Yani bir müesseseyi “özel sektör gibi”, “özel
sektör zihniyetiyle” iþletmek demektir.
Bizdeki anlamý ise tek kelimeyle “satmak”
oluyor.
Þimdi elinizde beþ adet iþletme var diyelim.
Bunun dördünü satarsanýz özelleþir misiniz,
yoksa sadece satmýþ mý olursunuz?
Önemli olan “özel sektör bir iþletmeyi nasýl
karlý hale getiriyor, bende öyle yapabilir miyim”
diye düþünmektir.
ORMANCILIKTAKÝ UYGULAMALAR
Bizdeki uygulamalar tam Aziz Nesin’lik birer
komedidir. Bir tarihte bir Genel Müdür
Gaziantep’e gitti. Dönüþünde “olur mu koskoca
Orman idaresi piknik yerimi iþletir, bunu derhal
özelleþtirin” emri verdi. Oysa orasý Gaziantep
halkýnýn, aileleri ile gidebildikleri tek yeþil alan
olan Düllük Baba Mesire Yeri idi. Hemen
özelleþti. Sonuç þimdilerde Deðerli Gaziantep
halkýna pavyon olarak hizmet veriyor. Ama ne
gam, Gaziantep ahalisi piknik yapamýyormuþ,
özelleþtik ya daha ne istiyorsunuz, halk nerede
dinlenirse dinlensin?
Dilek Yarýmadasý Milli Parký’nýn “kapýsý
özelleþti”. Kapý nasýl özelleþir, içerisi ne oldu
peki gibi çaðdýþý sorularý aklýnýzdan kovun. Yani
biz bir kiþiye “þu kapýdaki trilyonlarý bir zahmet
sen al, bir kýsmýný da bize verirsen seviniriz”
dedik. Ziyaretçi sayýsý birden inanýlmaz þekilde
azaldý. Yani turistler aniden Milli Parka gelmez
oldular. Bize isabet eden para da gülünç kaldý.
Ölü Deniz ayný þekilde. Biz kapýda bilet kesecek iki kiþi bulamadýðýmýzdan olacak kelimenin
tam anlamýyla “darphane”yi bir kiþiye veriverdik? Pardon “Özelleþtik”
Aziz Nesin’e çok komik adam derler.
Rahmetli çok ciddi bir adamdý. O’nun hiç
gülerken fotoðrafý yoktur mesela. Sadece olanlarý yazýyordu ve Dünya’yý güldürüyordu.
Aslýnda komik olan bizim uygulamalarýmýz.
28
*Orman Yüksek Mühendisi 0533 226 75 44
GELELÝM KAMPLARA
Bazý köklü ailelerde, nesilden nesile geçen
aile sembolü sayýlan “aile miraslarý” vardýr. Aile
ne kadar dara düþerse düþsün onlar katiyen
satýlmazlar.
Bizim kamplarýmýz, köklü ormancýlýk ailesinin, katiyen satýlamayacak “aile miraslarý” idiler. Kýsmete bakýn ki bunu hiç anlamayan, hissetmeyen bürokrat kardeþlerimizin teþvikleriyle
önce onlar satýldý.
Özel sektör, öncelikle çalýþtýrdýðý elemandan
bir sonraki yýl daha fazla verim alabilmek için,
onun tatilini planlar. Onlara bir otel, motel gösterir. Elemanlar bir sýra dahilinde oralarda en
uygun koþullarda dinlenirler. Almanya’da tatile
çýkmamýþ bir eleman ertesi yýl katiyen çalýþtýrýlmaz. Onun verimli olamayacaðý kabul edilir.
Ýþte þimdilerde çaðdýþý kabul edilen ormancý
atalarýmýz, bu gerçeði çok eskiden bildikleri için
bu kamplarý kurmuþlardý. Size masal gibi gelecek ama, bir zamanlar buralara sadece ormancýlar gidebilirdi. Peki özel sektörün yaptýðýný
yapmayan, yani elemanýný dinlendirmeyen bir
kurum nasýl özelleþmiþ sayýlýyor?
Aðaç dikerken “sen aslansýn”, yangýn çýkýnca
“koþ aslaným, kurtar vataný, yanarsan da vatan
saðolsun”. Ama ben üç gün dinleneyim deyince
“n er ed e d i n l en i r sen d i n l en b en i hi ç i l g i l en dirmez” diyeceksin. Çünkü özelleþtin sen.
Yoksa özelleþme faziletinin hala farkýnda deðil
misin? Yoksa bir kýsým örümcek kafalýlar gibi
özelleþmeye karþý mýsýn?
Ben hep büyük bir yönetici çýkacaðýný hayal
ederim. Bizleri þöyle onar günlük periyotlarda
ailemizle birlikte, tamirhanelerde çürümüye
terk edilen otobüslere bindirerek kamplara gönderecek bir yönetici. “Benim elemaným on gün
dinlemeyi hak etmiþtir” diyecek bir babayiðit.
BÝR ÖZELLEÞTÝRME ÖRNEÐÝ
Tam bu noktada, yaptýðým bir kanunsuzluðu
itiraf etmenin zamaný geldi.
Ben, Orman Genel Müdürlüðü’ne baðlý, Milli
Parklar Daire Baþkaný iken (Milli Parklar daha
genel müdürlük olmamýþtý) iþ yaptýðýmýz
kurumlardan, birer milyonluk açýktan faturalar
aldým ve parayý üç kiþilik bir komisyonun
emrine verdim. Seyahatlerde en büyük dert
yemek paralarýdýr. Üç kiþilik kafilede hesabý
kimin ödyeceði problem olur, gittiðiniz yerlerde
iþletme müdürünün baþýna dert olursunuz.
Bunu önlemek için, seyahate giden kafilelere bir
miktar para verdik. Hiç kimseye sýkýntý olmadan
rahat rahat yemeklerini yediler. Dönüþte de fiþ
karþýlýðý hesaplarýný kapattýlar. Ayný Baþbakanlýktaki örtülü ödenek gibi. Bunu kimse suistimal
etmedi ve herkese de eþit þekilde uygulandý.
Ýþin enteresan tarafý bunu herkes bildiði halde
kimse de þikayetçi olmadý.
Gene ayný dairede, ana - babasýný ziyarete
giden ya da zaruri bir iþ için izin isteyenlerin
hepsini “görevle” gönderdim. Yani ayný özel
sektör gibi, hiç olmazsa yol parasýný ödedim.
Ýnaný, insanlar ve özellikle benim meslektaþlarým, nankör deðildir. Bu uygulamalar, iþ
verimi olarak geri döndü. Eskiden angarya
kabul edilen bazý seyahatlere “ben gitsem” diye
herkes gözümün içine bakýyordu. O yýllar Milli
Parklarýn en verimli seneleridir.
Ýþte özelleþtirme budur.
Onun için diyorum ya özelleþtirme bir zihniyetin adýdýr.
SONUÇ
Yapýlan özelleþtirmelerin benim kafamdaki
adý “peþkeþ çekmek”tir. Ýyiyi, güzeli, bir gaye
için meydana getirilen her þeyi sattýlar.
Bu tesisleri alarak, bizim özelleþmemizi
saðlayan deðerli iþ adamlarýmýza hiç kýzmýyorum, siz satarsanýz bir alan çýkacak elbette.
Tam bu noktada, ormanlarý çok seven, onlarý
bizden alarak, daha da güzelleþtiren özel sektör
temsilcilerine bir teklifim var. Biz bu orman
yangýnlarýndan býktýk, usandýk. Her yangýnýn
ardýndan televizyonlara çýkýp “uçaklar azdý,
helikopter yetersizdi” gibi deðerli fikirler ileri
sürenler oluyor.
Þu yangýn iþini özelleþtirelim.
Ben, gecenin saat üçünde, Toroslar’da keçilerin bile zor çýktýðý Çoçakdere’de üç noktada
birden çýkan yangýna benim meslektaþýmdan
daha önce müdahale edecek ormansever bir
özel sektör arýyorum. Ormanlarý çok seviyorsun
ya haydi hodri meydan.
Ben “yangýn iþini bana verin” diyen bir özel
sektör çýkarsa, baþta kullandýðým “peþkeþ”
sözüm dolayýsýyla özür dilemeye hazýrým.
29
DOÐU ANADOLU SU HAVZASI REHABÝLÝTASYON PROJESÝ
M. Kemal AÞK*
Orman Mühendisliði Dergisinin 2006 yýlý son
sayýsýnda meslektaþlarýmýz Sayýn Dr. Cemal
FÝDAN ile Sn. Bahri KALKAN’ýn Doðu Anadolu
Su Havzasý Rehabilitasyon Projesinin “Erozyon
Önleme Baþarýsý Açýsýndan Ýrdelenmesi” konulu
bir yazýlarý yayýmlandý. Projenin AGM Genel
müdürlüðünce yürütülmesi ve oldukça uzun bir
zamandan beri uygulanan bir proje olmasý
nedeni ile makaleyi ilgi ile okudum. Proje
sahasýný ve yapýlan çalýþmalarý yerinde görmeyi
çok arzu ettiðim halde bu imkaný bulamadýðýmdan hep üzülmüþümdür.
Önce makalenin özet bölümündeki bazý saptamalar üzerinde durmak istiyorum.
1. Dünyadaki (özellikle geliþmiþ ülkelerdeki)
erozyon kontrol çalýþmalarý, incelendiðinde;
toprak, bitki ve su arasýndaki dengeyi tesis edecek tekniklerin uygulanmasýnýn yanýnda, insan
faktörünün de göz önünde bulundurulduðu
dikkat çekmektedir. 1993-2002 yýllarý arasýnda
uygulanan Doðu Anadolu Su Havzasý
Rehabilitasyon Projesi (DASHRP) ülkemizde bu
güne kadar yapýlan erozyon kontrol çalýþmalarýndan yöre insanýný ve onlarýn yaþantýsýný
dikkate alarak planlanan ve katýlýmcý yaklaþýmla
sorunu çözmeyi hedefleyen ilk proje olma
niteliðindedir” denilmektedir.
Yazarlarýmýz geliþmiþ ülkelerdeki erozyonla
mücadele çalýþmalarýný inceledikleri kadar,
Memleketimizde yapýlmýþ olan erozyonla
mücadele çalýþmalarýný da inceleselerdi herhalde
memleketimiz için bu kadar acý sonuca varmazlardý. Türkiye’de erozyonla mücadele ilk defa
Tokat’ta baþlatýldý. O projede insan faktörü göz
ardý edilmemiþ, köylünün tarýmsal ve bilhassa
hayvancýlýk yönündeki potansiyeli sonuna kadar
deðerlendirilmeye çalýþýlmýþtýr. (Bak: Tokat’ý
Artýk Sel Almýyor. Orman Bak. Yayýn no: 65.
1998) Bu proje bundan tam 52 yýl öncenin
(1955) projesi idi.
Tokat projesinde yetiþen ve ikinci projeyi
Kýzýlcahamamda açan (1958) deðerli meslektaþýmýz rahmetli Mustafa OKUTAN insan faktörünü o kadar göz ardý etmemiþ, köylünün
kalkýnmasýna o kadar önem vermiþti ki kendisine Kýzýlcahamamlýlar kalkýnmacý adýný vermiþlerdi. Bu iki proje ve kýymetli uzman rahmetli Lütfi BOSTANOÐLU’nun Akþehir projesi
içinde yetiþen uzmanlarla erozyon kontrol çalýþmalarý ayný prensipler dahilinde Türkiye sathýna
yayýlmýþtýr. Bu esasa dayanýlarak, yalnýz erozyon kontrol çalýþmalarýnda deðil, bütün ormancýlýk projelerinde insan faktörünün göz ardý
edilmediðini kanýtlayan Or-Köy kuruluþumuz
vardýr. Sizin sitayiþle bahsettiðiniz geliþmiþ
ülkeler bizim Or-Köy’ümüzü örnek alabilirler.
2. “Bozulan ekosistemi yöre halkýnýn katýlýmý
ile saðlamak amaçlanmýþtýr” deniliyor. Konu,
proje içinde “Erozyonu önleme baþarýsý”nýn irdelenmesi olduðuna göre burada halkýn katýlýmý
konusu üzerinde biraz durmak gerekiyor. Þöyle
ki: Arazi kullanma þekilleri baþlýca üçtür; Tarým,
Orman ve Mera. Bunlardan Tarým arazileri özel
mülkiyet konusu, Orman arazileri hazinenin
mera arazileri ise mülkiyeti hazinenin intifaý
köylünün. Erozyon kontrol çalýþmalarýnda
halkýn katýlým konusu bu üç arazi kullaným þeklinde ayný deðildir. Halkýn katýlýmý Tarým ve
Mera arazilerinde mümkün olabilir. Fakat
mülkiyeti tamamen hazineye ait olan Ormancýlýk
sektöründe bilhassa erozyonla mücadele çalýþmalarý için düþünülemez.
Böyle bir giriþ yaptýktan sonra makalenin
“Sonuç ve Öneriler” bölümüne bir göz atalým.
Burada:
1. Gün geçtikçe baþarýsýz saha sorunu ile
daha fazla karþýlaþýldýðý,
2. Arazi hazýrlýðý, dikim ve bakým gibi dikkat
isteyen teknik iþlerdeki hatalardan dolayý
baþarýsýzlýk yaþandýðý,
3. Baþarýlý olan sahalarýn tahrip edilmesi
nedeni ile baþarýsýzlýða dönüþtürülmüþ çalýþma
30
*Orman Yüksek Mühendisi
sayýsý ve alaný göz ardý edilemeyecek miktarda
olduðu,
4. Tahribatla beraber yaþanan sosyal problemler, toplumda teþkilat açýsýndan prestij kaybýna neden olduðu,
5. Teknik eleman ve teþkilatýn zaman ve güç
kaybýna neden olduðu,
Belirtilmektedir.
Erozyonla mücadelede halkýn katýlýmý
istenirse alýnacak sonuç iþte budur.
Diðer taraftan 110 Milyon USD harcanýp 14
yýl uygulama yapýldýktan sonra alýnan sonuç
yukarýdaki 5 madde halinde çok çarpýcý bir þekilde ifade edildikten sonra “Proje her ne kadar
bazý yönleri ile eksiklikleri bünyesinde içeriyor
olsa da temel yaklaþým ve içeriði ile Türkiye
genelinde uygulanacak bir model niteliðindedir.” Sonucunu çýkarmanýn mantýðýný anlamakta güçlük çektim. Projenin baþarýlý olma
yollarýnýn katýlýmcýlýk ve sürdürülebilirlik olduðu
ve bunun da havza içinde bulunan insanlarýn
ekonomik kalkýnmýþlýðýna baðlý olduðu kabul
edilerek yola çýkýldýðý halde ve projenin baþlýðý
irdelemenin yalnýz “Erozyonu Önleme” açýsýndan olacaðý bildirilirken mikro havazalarda hayvancýlýðý ilgilendiren mera ýslahý ve tarýmsal giriþimler ve bilhassa mera ýslahý konusunda bilgi
verilmektedir. Makalede en çok dikkatimi çeken
konulardan birisi de Mikro Havza konusudur.
Mikro havza demek küçük havza demek anlamýna geliyor ama ufaklýk izafi bir ölçüdür. Havzalar demekki saha büyüklüklerine göre
sýnýflandýrýlýyor. Mikro havzanýn ortalama
büyüklüðü acaba 10-20 ha mý? 100-200 ha.
mý? 1000 ha. veya daha büyük mü? Kanýmca
bu konuda okuyucuya bir fikir vermek iyi olurdu.
Katýlýmcýlýk Konusu
Projenin en önemli yanýnýn katýlýmcýlýk
olduðu bildiriliyor. Katýlýmýn da belli bir prob lemin paylaþýlýp, birlikte karar verip birlikte
eylemde bulunulmasý þeklinde ifade ediliyor.
Proje uzmanlarýnda ZUALLO adlý birisi erozyon
kontrolü çalýþmalarýnda sürdürülebilir bir mo-
delin gerçekleþtirilebilmesi için bozulan kaynaklarýn baþlýca yararlanýcýlarý konumundaki
kiþiler olarak köylülerin iþbirliði içinde olmasý
gerektiðini savunuyor! Ormancýlýk sektöründe
erozyon kontrolü çalýþmalarý yapýlan arazilerin
köylünün kendi mülkiyetinde mi dir ki o
arazinin baþlýca yararlanýcýsý olarak görülüyor.
Hazine mülkiyetinde olan erozyon kontrolü ve
aðaçlandýrmasý yapýlan bir yerde köylünün
katýlýmcýlýðýný düþünmek Türk köylüsünün
sosyal ve ekonomik durumunu hiç hesaba katmamak anlamýna gelir. Köylünün bir erozyon
sahasýnda zorlukla yetiþen aðaçlarýn büyümesini beklemeye tahammülü var mýdýr? Tarým
arazilerinde ve meralarda eðer köylünün kabul
edebileceði bir erozyon kontrol sistemi teklif
ediliyorsa, köylü bir ölçüde buralarda katýlýmcý
olabilir. Bundan çýkarýlacak sonuç köylüden
katýlýmcýlýk bekleniyorsa bu ancak kýsa
dönemde kendi yararýna olan iþler için olabilir.
Hem Doðu Anadolu’nun herhangi bir mikro
havzasýnda erozyonla niçin uðraþýyorum ki:
Türkiye’nin erozyonla mücadelede öncelikli
konusu bu mudur?
Çok uzaða gitmeye gerek yok. Yalnýz Rize
Ýlinde geçen yýllarda meydana gelen sel olaylarý
ve yaptýklarý zararlarý bir örnek olarak verelim:
−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−
Yýllar
Yeri
Can Kaybý
1979
Fýndýklý
1981
Pazar
1982
Ýkizdere
8
1983
Fýndýklý
4
2001
Ardeþen
10
2002
Güneysu
32
2005
Ýkizdere
1
2005
Çamlý Hemþin
4
2005
Rize
5
27
10
Toplam 101
−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−
1979 -2005 yýllarý arasýnda 9 sel olayý oluyor ve yalnýz insan kaybý 101. Rize 81 ilimizden
31
bir tanesi Diðer Bölgelerimizde de aþaðý yukarý
buna benzer sel olaylarý eksik olmazken Doðu
Anadolu’nun mini havzalarýnda ekolojik denge
hatýrý için borç para ve yabancý tavsiyelerine
uyarak erozyonla mücadele etmek akýl karý
mýdýr? Erozyonla mücadele ile yükümlü kuruluþumuz Rize’de acaba erozyonla mücadele, seli
önleme ve ekolojik denge için bir çalýþma yapmýþmýdýr? Eðer bu mini havzalar taþýmýþ
olduðu materyali doðrudan doðruya bir baraj
gölüne boþaltýyorsa ona bir diyeceðimiz olmaz.
Ama o mini havza onlarca km. baraj gölünden
uzakta materyalinin baraj gölünde toplanýp siltasyona doðrudan ve dolaylý bir þekilde katký
saðlamýyorsa böyle bir mikro havzaya erozyonla mücadele için yatýrým yapmak Türkiye þartlarýnda öncelik almaz.
Türkiye’de ormancýlýk sektöründe erozyonla
savaþ projesi ve uygulamasý yapýlacak
havzalarýn mutlaka mansapta bir yere zarar
veren havzalardan seçilmesi gerekir. Bu kural
aslýnda tekniði geliþmiþ ülkelerde de böyledir.
Aksi halde yatýrým ekonomik olmaz.
Birazda mera ýslahý konusuna deðinmek
gerekiyor.
Makalede, projenin en aksayan yönü mera
ýslahý konusudur deniyor. Çok doðru bir tespit.
Mera ýslahý baþlýðýný okuyunca bu iþe girenlerin
hakikaten bu konuda hiçbir fikrinin olmadýðý
anlaþýlýyor. Yapýlan yanlýþlarý kýsaca özetlemek
gerekirse:
1. Islahý ele alýnan meralar köylünün öteden
beri mera olarak kullandýðý doðal meralardýr.
Aðýr otlatmalar sonucu bozulmuþ ve normal
verimini veremez hale gelmiþ olabilir. Bu meralarda yapýlacak ilk iþ, buralarýn en az 2-3 yýl
korumaya alýnarak alt yapý noksanlarýnýn
tamamlanmasýna çalýþmaktýr.
2. Korunga ve Fið gibi yem bitkileri doðal
meralar içinde barýnamazlar. Bu gibi yem bitkileri ancak içinde hiçbir yabancý ot bulunmayan
tarlalar da yetiþtirilir, yaþ veya kurutulmuþ
olarak hayvanlara verilir.
3. Eðim olarak %30, meralar için bir kriter
deðildir. % 30 tarýmýn en son kullanýlabileceði
bir eðim faktörüdür. Yani %30 eðim üzeri bir
arazide tarým (kültür-arbori kültür) yapýlmasý
tavsiye edilmez. Mera orman gibi %30 eðimin
altýnda da üstünde de bulunabilir.
4. Meþe ekimi yapýlan yerlere fið, korunga ve
çim karýþtýrmanýnda amacýný anlamak zor. Fið
ve korunga legüminöz olarak meþe ekim
sahalarýna ekilerek ya biçilerek hayvanlara verilmesi veya sürülerek topraðý azotla zenginleþtirilmesi amacý ile ekilebilir. Bu durumda bu türler karýþtýralarak deðil ayrý ayrý ekilmelidir ki bu
da ancak iyi iþlenmiþ yabani otlardan arýndýrýlmýþ sahalar için mümkün olabilir.
5. Yazýda “Ülkemizin meralarýnýn mülkiyet ve
kullanýma açýk bir halde bulunmasý, meralarda
kullanýmý belirleyecek herhangi bir kanun ve
yönetmeliðin bulunmamasý aksaklýðýn baþlýca
nedenleridir.” denilmektedir. Böyle bir düþünce
de mera mülkiyet ve kullanýmý hakkýnda bir fikir
sahibi olunmadýðýný göstermektedir. Türkiye’de
her köyün kendine ait bir veya birkaç merasý
vardýr. Bunlar tescilli meralardýr ve hatta bir
kýsmýný köy tüzel kiþiliði adýna intifa tapusu
vardýr. Her köy kendi merasýna daima sahip
çýkar, hatta köyler arasýnda anlaþmazlýklarýn
çoðu birinin diðerinin merasýna tecavüz
etmesinden çýkar. Meralar herkesin kullanýmýna
açýk deðildir. Kýrsal yaþamda meralardan yararlanmak çok önemli bir konu olduðundan 1274
(Rumi) 1858 miladi tarihli arazi kanunnamesi
otlatmalarý zamanýn þartlarýna göre düzenlemiþ
ve halen de yürürlükte olan bu yasanýn 97, 98,
99, 100 ve 120. maddeleri meralarýn belli baþlý
yasal niteliklerini ve buralardan yararlanma hak
ve görevlerini belirtmiþtir. (Bak. M.Kemal AÞK,
Yaylak ve Mera ýslahý, S. 199. Ayrýca 31.8.1956
tarih ve 6831 sayýlý Orman yasasýnýn 20, 21 ve
22. maddeleri) Orman Ýçi Meralarýn Islahý ve
Otlatmanýn Düzenlenmesi Görevini Orman
Bakanlýðýna vermiþtir.
Son olarakta; 4342 sayýlý Yasa ile Meralarýn
Islahý Tarým ve Köy Ýþleri Bakanlýðýna verilmiþtir.
32
GELECEK 30 YIL
William J. LIBBY*
Türkçe'ye Çeviri:
Yard. Doç Dr Nevzat GÜRLEVÝK** ve Prof Dr Kani IÞIK***
Özzet
Bu sunuda, orman ve odun ihtiyaçlarýnýn geleceði üzerine 3 senaryo ele alýnmaktadýr:
(1) Dünyadaki insan nüfusunun bugünkünden daha az olmasý; (2) Yaklaþýk 10 milyar
dolayýnda seyreden duraðan bir dünya nüfusu; (3) Devamlý artan bir nüfus. Þu anda gelecekteki insan nüfusunun ne olacaðýný ve ayrýca gelecekte gerek duyulan odun miktarýnýn kiþi
baþýna ne kadar olacaðýný kesin olarak bilemiyoruz. Ancak, saðlam gerekçeleri olan bazý
senaryolara dayanarak, gelecekteki odun ihtiyacýnýn, günümüzde yýlda üretilen 3,6 milyar
m3'lük miktarýn çok daha üzerinde olacaðýna iliþkin tahminler yapýlmaktadýr.
Ayrýca, ilerdeki yýllarda genel eðilim, daha fazla miktarda alanýn yaban hayatý, milli parklar
ve koruma alanlarý olarak ayrýlacaðý yönündedir. Hem bugünkü ihtiyaçlarýmýz için hem de
muhtemel iklim deðiþikliðine karþý, ikincil türleri ýslah etmemiz ve ona göre yönetmemiz
gerekmektedir. Bu yaklaþým, bu türlerin deðiþen koþullara devamlý adap-tasyon yapabilmelerini saðlayacaktýr. Ayrýca, bu türlerin ýslah ve yönetim planlarýnda, hem doðal yolla hem
de yapay olarak göç edebilme olanaklarý dikkate alýnmalýdýr.
Hem odun üretiminde önemli yeri olan birincil (asli) türlerde, hem de odun üretimine
katký yapan ikincil türlerde, önümüzdeki dönemlerde kesim yaþý (idare süresi), bugünkü
durumun tersine dönerek, daha ileri yaþlara kayabilir.
Bildiride, hem ana amacý ormanlardan odun üretme olan kiþi ve kurumlardan, hem de
dünya ormanlarýnýn daha geniþ bir bölümünün yaban hayatý, milli park ve koruma alaný olarak
ayrýlmasýný isteyen kiþilerden, orman alanlarýný bu her iki kullaným þekline de tahsis edilmesi
hususunda karþýlýklý anlaþma ve iþbirliði saðlamalarý talep edilmektedir.
An
nahtarr kelim
melerr: Ýklim deðiþikliði, Gen kaynaklarý korumasý, Ekolojik hizmetler, Ýdare
süresi, Odun üretimi.
Zaman
Bu konferansta önemli fikirleri tartýþýyor olacaðýz.
Bu fikirlerimiz gerçekleþse de gerçekleþmese de,
dünyanýn gelecek birkaç on yýlda veya gelecek yüzyýlda
nasýl olacaðýný düþünmemiz yerinde olacaktýr sanýrým.
Günler ve yýllar, bizzat yaþanýlabilen doðal birimlerdir. Binyýllar ise deðil. Bu binyýllardan birini beþ-altý
yýl önce geride býraktýk. Bu bizim kuþak için bir
tesadüftü. Ve bu durum, gelecek hakkýnda faydalý olabilecek bazý görüþ ve düþüncelerin ortaya çýkmasýnda
katalizör etkisi yapmýþtýr. FAO, 1990'larýn sonunda bir
çalýþtay toplantýsý düzenledi. O çalýþtaya ben de
katýldým ve bazý deðerlendirmeler yaptýk. Toplantýda,
"gelecek binyýl"daki ilk 50 ya da 60 yýl sonunda ormanlarýmýzýn ve odun ihtiyacýmý-zýn ne olacaðý tartýþýldý.
Geçmiþte pek çok kez, küresel düzeyde odun sýkýntýsý ve hatta odun yokluðu olacaðýna dair tahminler
yapýlmýþtýr. Bu tür sýkýntýlar yerel olarak yaþanmýþ olsa
bile piyasa güçleri ve nüfus dinamikleri, genellikle odun
üretimini odun talebi ile dengeye getirmiþlerdir.
Böylece, dünya insaný bu kýtlýklardan genellikle çok
fazla etkilenmemiþtir. Bugünkü kararvericiler, geçmiþte
yaþanan bu durumu örnek göstererek, gelecekteki
ormanlar ve odun ürünleri konusunda iyimser bir
havaya girebilirler. Ancak, bu iyimserlik bizi yanlýþ yola
götürebilir. Çünkü yakýn bir gelecekte, mevcut ormanlarýn karþýlama gücünden çok daha fazla odun ihtiyacý
ve orman alaný (ekolojik hizmet) talebi ile karþý karþýya
gelebiliriz.
FAO çalýþtayý, gelecekteki 50 veya daha fazla yýl için
durum tespiti yapmaya odaklanýrken, gelecekteki
ihtiyaçlarý karþýlayacak ormanlarýn kurulmasý bu
ihtiyaçlarýn ortaya çýkmasýndan çok daha önce
baþarýlmýþ olmalýdýr. Dolayýsýyla, konuþmamýn baþlýðýnda "Gelecek 30 Yýl" derken, 30 yýl sonrasýnýn ormanlarýnýn þu anda çoktan kurulmuþ olmasý ve halihazýrda
büyüyor olmasý gerekir.
2050 ve Ötesinde Orman ve Oduna Olan Gereksinimler - Üç Senaryo
Ýnsan nüfusunun gelecek yýllarda ne kadar olacaðý
konusu, genellikle ihmal edilen bir konudur. Özellikle
politikacýlar, halka hitap ederken buna hiç deðinmezler.
Ýnsan nüfusunun gelecekteki büyüklüðü ve bu büyüklüðe ulaþmada etkili olan koþullar, insanýn kaynaklara
olan ihtiyacýný ve ona ulaþýlabilirliðini önemli ölçüde
etkilemektedir.
33
*Kalifornia Üniversitesi Doðal Kaynaklar Fakültesi **SDÜ Orman Fakültesi
***Akdeniz Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi
Öncelikle þunu belirtmemiz gerekir: Ýnsan nüfusunun gelecekteki büyüklüðünün ne olacaðý, bu nüfusun
kaynaklarý nasýl ve ne kadar kullanacaðý üzerinde
önemli belirsizlikler ve anlaþmazlýklar vardýr. FAO çalýþtayýnda ve diðer yerlerde ele alýnan bütün farklý projeksiyonlarý veya benim favorimi seçip sunmaktansa, birbiriyle çeliþen fakat her üçünün de inandýrýcý yönleri
olan üç farklý senaryoyu ve bunlarýn nasýl ortaya çýktýðýný sunacaðým. Siz de, kendi görüþlerinizi ve kendi
rakamlarýnýzý bu senaryolardan biri veya diðeri içine
koyarak, geleceðin nasýl bir þekil alacaðý konusunda
öngörüde bulunabilir-siniz.
Dünyada, 1900 yýlýnda yaklaþýk 1,5 milyar insan
yaþýyordu. Ayný yüzyýlýn ortalarýna kadar toplam nüfus
yaklaþýk 3 milyar oldu, ve 1999'a kadar bir kez daha
katlanarak 6 milyara ulaþtý. Senaryo 1 insan nüfusundaki artýþýn 20. yüzyýlda olduðu gibi devam edeceðini,
iki kez daha katlanarak 2099'da dünyada 24 milyar
insanýn yaþamakta olacaðýný varsaymaktadýr.
Senaryo 2 toplam insan nüfusunun yakýn bir gelecekte yaklaþýk 4 milyara düþeceðini belirtmektedir.
Nitekim bir çok düþünür, dünyanýn taþýma kapasitesinin sýnýrlý olduðunu; yerkürenin, yerküreyi insanlarla birlikte paylaþan diðer canlýlara ek olarak, ancak 4
milyar insaný taþýyabileceðini belirtmektedir. Bu
þaþýrtýcý senaryonun dayandýðý nokta, Ýtalya, Almanya
ve Japonya gibi ülke-lerde görülen doðum oranlarýndaki düþüþtür ve baþka bir çok ülkedeki nüfus artýþýnýn da
bu eðilime gireceðini belirtmektedir.
Senaryo 3 insan populasyonunu 2050 yýlýna kadar
9 -10 milyar seviyelerinde sabitleneceðini belirtmektedir. Nüfuslarý halen artmakta olan kültürlerde veya politik birimlerde böyle bir sabitlenmenin gerçekleþmesine
yol açabilecek iki geliþme olmaktadýr. Birincisi kadýnlarýn eðitimi, bilgi ve yetki sahibi kýlýnmasý, ki bu önemli bir konu olmasýna raðmen bu konuþmada daha fazla
iþlenmeyecektir. Ýkincisi yaþam standartlarýndaki
artýþtýr. Ki bu, ele aldýðýmýz konu için oldukça önemli
bir etkendir.
Günümüzde Dünya nüfusu yaklaþýk 6 milyar kiþidir
ve bu nüfus yýlda yaklaþýk 3,6 milyar m3 odun tüketmektedir. Bunun anlamý, yýlda kiþi baþýna 0,6 m 3 odun
tüketimi var demektir. Gelecekteki odun ihtiyacý
hakkýnda bir öngörü yapýlmak istenirse, kiþi baþýna
düþen miktarý toplam insan nüfusu ile çarpmak gerekir.
Ama, hesap, o kadar da basit deðildir.
Jacques Cousteau'nun 1992'de Rio Toplantýsýnda
kaynak kullanýmý üzerine yaptýðý konuþmasýnda da
belirttiði gibi, Senaryo 1'deki 24 milyar insanýn pek
çoðu, muhtemelen týpký fareler gibi yaþýyor olacaklardýr. Fareler gibi yaþayan insanlar, o kadar fazla odun
kullanmazlar. Dolayýsýyla, 21. yüzyýldaki populasyon
artýþý 20. yüzyýldaki gibi olursa, 2099 yýlýndaki odun
kullanýmý muhtemelen þu anki 3,6 milyar m3/yýl'dan
daha az olacaktýr, çünkü etrafta kullanýlabilecek fazla
bir orman kalmayacaktýr.
Senaryo 2'de, eðer tahmin edilen 4 milyar insanýn
büyük çoðunluðu bugünkü Amerikalýlarýn sahip olduðu
yaþam standartlarýna ulaþabilirse, kiþi baþýna odun
tüketimi güncel Amerikan kiþi baþýna kullanýmý olan 2
m3/yýl'a yakýn veya üzerinde olur. O takdirde, 8 milyar
m3/yýl'dan fazla oduna ihtiyaç duyulacaktýr. Aradaki fark
(yaklaþýk 5 milyar m3/yýl) nereden saðlanacaktýr?
Pek çok ülkeden gelen veriler göstermektedir ki,
yaþam standartlarý yükseldikçe doðum oranlarý genellikle düþmüþtür, ancak kiþi baþýna düþen odun kullanýmý da artmýþtýr. Eðer Senaryo 3'deki gibi, kýsmen de
yaþam standartlarýndaki artýþtan dolayý dünya nüfusu
yaklaþýk 10 milyar insanda sabitlenirse, kiþi baþý ortalama 1,5 m3/yýl'lýk odun kullanýmý ile birlikte, yaklaþýk
15 milyar m3/yýl'lýk odun hasadý gerekecektir. Bugünkü
kullanýlan miktar ile karþýlaþtýrýlýrsa, aradaki fark
oldukça büyük bir farktýr.
Odunun Alternatifleri
Diðer materyaller devamlý artarak odunun yerine
geçebilirler mi? Büyümesi, üretilmesi ve iþlenmesi
sýrasýnda, odun, günümüzdeki diðer tüm alternatiflerine oranla daha az enerji gerektirir ve dýþarýya daha az
zehirli kimyasal ve daha az fosil karbon salar. Eðer
enerji daha bol ve daha ucuz olursa, odunun yerine
geçebilecek çok sayýda alternatif hammadde kaynaðý
vardýr. Ýþte o zaman bu alternatifler odunun yerini alabilir ve böylece kiþi baþýna düþen odun ihtiyacý azalýr.
Böyle bir durum muhtemelen hiç istenmeyen, daha
sýcak ve daha zehirli bir dünyaya yol açacaktýr. Þu var
ki, eldeki saðlam verilere göre gelecek yýllarda enerjinin
bol ve ucuz deðil, bilakis kýt ve daha pahalý olacaðý tahmin edilmektedir. Ayrýca, yenilenemeyen doðal hammadde kaynaklarý gittikçe azalmakta ve tükenmektedir.
Bu durumda, odun, gittikçe artan ölçüde diðer alternatiflerin yerini alacak ve kiþi baþýna odun kullanýmý
daha da yükselecektir. Belki de biraz önce belirttiðimiz
odun talebi tahminlerini de aþacaktýr. Daha çok zehir ve
karbon salýnmasýna yol açan alternatif hammaddelerin
kullanýlmasýnýn azalmasýyla, dünyamýz daha serin ve
daha az zehirli olacaktýr.
Doðal Ormanlar mý? Plantasyonlar mý?
Ormanlarýn deðiþik kullaným alanlarýna göre
iþletilmesine gelince; gerek küresel ölçekte gerekse
ülkeler bazýnda, yeterince yabanýl alanlara, milli parklara ve doða koruma alanlarýna sahip olmadýðýmýzý
düþünüyorum. Bizler gelecekte bu doðal alanlardan,
bugün olduðundan çok daha fazlasýna sahip olmalýyýz.
Ayrýca, þunu ýsrarla vurgulamak isterim: Bu gün
yerkürede ormanlarýmýzýn büyük bir bölümü odun üretimi için yoðun olarak iþletilmektedir. Bu iþlem, bir yandan doðal ormanlardaki tür kompozisyonunun
deðiþmesine, bir yandan da ekonomik önemde olan
34
türlerin kayýrýlmasýna (ikincil türlerin elenmesine) yol
açmaktadýr. Bu deðiþimden, yabanýl alanlar ve doðal
ormanlar büyük zarar görmektedir
Bununla ilgili olarak, FAO çalýþtayýna katýlanlarýn
üzerinde anlaþtýklarý tek konu, yakýn bir gelecekteki
odun ihtiyacýmýzýn daha büyük oranda, yoðun olarak
(intensif) iþletilen plantasyonlardan karþýlanmasý
gerektiði konusu olmuþtur. Bu kýsa sunuda ben sadece
þuna iþaret etmek isterim: Evet, ormanlardan odun
elde edelim; ama buna ek olarak, deðiþik türlerle çeþitli
plantasyonlar kurarak, ormanlarýn diðer pek çok önemli ekolojik ve ekosistem hizmetlerini de deðiþik derecelerde yerine getirmelerine olanak saðlayalým.
Ya Ýklim Deðiþikliði?
Son zamanlara kadar, ilerisi hakkýnda plan yapma
yetkisi olanlarýn ve halkýn büyük bir bölümü bugünkü
iklim koþullarýnýn duraðan olduðunu ve gelecekte de
iklimin ayný þekilde devam edeceðini varsaymýþ ve
bunu öyle kabul etmiþlerdir. Oysa bugün, bilim
adamlarý ve planlamacýlar atmosferdeki sera gazlarý
oranýnýn gittikçe arttýðýný ve bunun da küresel ýsýnmaya
yol açtýðýný anlamýþlardýr. Küresel ýsýnmanýn en ciddi
etkisini deniz seviyesine yakýn ekosistemlerde göstereceði, diðer ekosistemlerde ise deðiþik yönlerde etkilere
sahip olacaðý anlaþýlmaktadýr. Buna karþýn, jeolojik
süreçlere bakýnca dünyanýn genel bir soðuma evresinde
olduðu ve bunun, sera gazýnýn yol açtýðý ýsýnma tarafýndan maskelendiði veya dengelendiði ihtimali de ortaya
çýkmýþtýr.
Yerkürede, geçmiþ 2,6 milyon yýl içerisinde buzul
çaðý denilen ve kýsa aralýklarla tekrarlanan çok sayýda
buzul dönemi ve buna baðlý olarak iklim deðiþmeleri
olmuþtur. Þu anda ise bizler, bir sonraki buzul çaðýnýn
ilk dönemlerini yaþamamýz gerekirken, onun baþlamasýna biraz geç kalmýþ durumdayýz. Geçen 4000 yýl
içerisinde yerkürede olmasý gereken soðuma eðilimini,
bazý doðal olaylarýn engelleyip engellemediðini, ya da
bu eðilimi geriye çevirip çevirmediðini tam olarak
bilmiyoruz. Ama þunu kesin olarak biliyoruz: Yaygýn
ormansýzlaþma, sulak alanlarda pirinç tarýmý, fosil
yakýtlarýn yakýlýp tüketilmesi, çimento üretimi, ve geniþ
alanlarýn (ýsýyý emen) koyu renkli maddelerle kaplanmýþ
veya boyanmýþ olmasý (kentler, yollar vb…) gibi insan
kaynaklý (antropojenik) etkiler, dünyayý olmasý gerekenden daha sýcak tutmaktadýr. Bu gibi antropojenik
girdilerin, gelmesi beklenen bir sonraki buzul çaðýný ne
derece geciktirebileceði veya önleyebileceði tam olarak
bilinmemektedir.
Geleceðe yönelik çalýþmalarýmýzda, yerkürede
görülen hem kýsa-süreli ýsýnmayý, hem de uzun-süreli
soðumayý dikkate almak zorundayýz. Þu açýktýr ki; þu
anda nesillerini hala devam ettirebilen orman aðacý türleri geçmiþ 2,6 milyon yýlda görülen tekrarlý (soðuyupýsýnan) iklim döngülerine dayanabilmiþlerdir. Soðuk ve
ýlýman bölgelerde bugün hala yaþayabilen aðaç türleri,
hem göç ederek ve hem de deðiþen gün uzunluklarý
gibi çevresel uyarýlara uyum saðlayarak (adapte olarak)
hayatta kalmýþlardýr. Bu durumda dikkate alýnmasý
gereken üç önemli soru vardýr. (1) Yerkürede insan
yapýsý olan kentler, çiftlikler, yollar ve deðiþtirilmiþ benzeri alanlar orman populasyonlarýnýn göçünü, türlerin
yok olmasýna yol açacak ölçüde engelleyebilir mi? Bu
insan yapýsý deðiþtirilmiþ alanlar olmasaydý, türlerin
göçü ve nesillerini sürdürmesi daha kolay olmaz mýydý?
Bu sorunun cevabý "evet" ise, bizler (yani insanoðlu)
etik açýdan, bitkilerin doðal göçünü engelleyen
antropojenik (insan yapýsý) engelleri düzeltmek zorundayýz. (2) Ýkinci soru þudur: Örneðin, 10 milyarlýk
insan nüfusuna odun ve diðer orman ürün ve hizmetlerini sunabilmek için, orman aðacý türlerinin göçleri
doðal göçlerden daha hýzlý, daha büyük ve daha etkin
olmak durumunda mýdýr? Bu soruya cevap "belki" bile
olsa, bizler (insanoðlu), bu orman göçünü nasýl hýzlandýracaðýmýz konusunda ciddi olarak düþünmeliyiz.
(3) Ormanlarý genetik bakýmdan ýslah etme ve ormanlarý iþletme ile ilgili planlarýmýzda, ilgili aðaç türlerinin
evrimini (yani, deðiþen koþullara uyum yeteneklerini)
destekleyecek ölçüde, bu türlerin yeterli genetik
çeþitliliðe (varyasyona) sahip olmasýný saðlayabiliyor
muyuz? Eðer saðlayamýyorsak, bunun sonu ne olacaktýr?
Ýdare Süresi (Kesim Yaþý) Uzunluðu
Son yýllarda, bir yandan sermayenin hýzla geri
kazanýlmasý için yapýlan ekonomik baskýlar, bir yandan
da oduna duyulan acil ihtiyaç nedeniyle kesim yaþýnýn
(idare süresinin) kýsaltýlmasý yönünde bir eðilim vardýr.
Bu durum, önümüzdeki dönemlerde deðiþebilir.
Çelik, alüminyum, tuðla ve çimento gibi maddelerin
üretimi, çok yüksek enerji harcandýðý için, gelecek yýllarda daha pahalý olacaktýr. Bunlarýn yerine, özellikle
inþaat iþlerinde odun kullanýlacaktýr. Ancak bu
amaçlara uyan kaliteli odun, genç aðaçlardan deðil,
kesim yaþý (idare müddeti) daha ileri yaþlarda olan,
yaþlý aðaçlardan elde edilebilir. Sunta, yonga levha ve
benzeri parça-bileþimli odun, son yarým yüzyýlda önemli ölçüde kullanýlmaktaydý. Ancak, son yýllarda yükselen
enerji maliyetleri nedeniyle, parça-bileþimli odun yerine, daha az enerji gerektiren doðal odunun tercih
edilmesi eðilimi görülebilir. Wink Sutton tarafýndan
önerilen bir senar-yoya göre, yüksek kaliteli odunun
çoðu öncelikle masif odun (yani bütün parça, ya da
inþaat odunu) olarak kullanýlacaktýr. Geri kalan odunun
bir kýsmý enerji üretmek için elektrik santrallerinde, bir
kýsmý da ligno-kimya endüstrisinde, plastik ve benzeri
petrokimyasallarýn ye-rine geçerek þekilde hammadde
olarak kullanýlacaktýr (dünya çapýnda enerji maliyetleri
yükseldikçe, kaðýt üretiminde, yiyecek piþirmede ve
ýsýnmada kullanýlan oduna olan talep, muhtemelen
35
aynen devam edecek, hatta artacaktýr. Bu tip odun
muhtemelen aralama kesimlerinden, kesim sýrasýnda
ortaya çýkan atýklardan, düþük kaliteli plantasyonlardan veya doðal ormanlardan, aðacý tamamý kullanýlarak
ve hýzar atölyesi artýklarýndan saðlanacaktýr).
Eðer "karbon kredileri" yaygýnlaþýr ve güven verici
þekilde kullanýlabilirse, bu krediler, orman iþletmeciliðinde baþlýca iki ana seçeneðin geliþmesini saðlayacaktýr. (1) Karbon kredileri mevcut plantasyonlarda ve
doðal ormanlarda idare sürelerinin (kesim yaþýnýn) uzamasýný saðlayacaktýr. Karbon kredisi, uzun idare süresini ekonomik olarak ödüllendirmekle, beklenmedik faydalý etkiler ortaya çýkarabilir. Örneðin, plantasyonlar,
hasat yaþýna kadar arazide daha uzun süre kalacak ve
böylece (erken yaþlarda kesilmediði için) aðaçlarýn verimliliði artacaktýr. Ayrýca, plantasyon veya doðal
ormanlardan, daha ileri yaþlarda hasat edilen odunun
kalitesi ve dolayýsýyla deðeri artacaktýr. (2) Karbon kredisi ayrýca þu anda orman olmayan arazilerde yeni
ormanlarýn ve plantasyonlarýn kurulmasýný özendirebilir. Bu seçenek iþletmecinin orta-yaþ dönemi bakým
çalýþmalarýnda harcayacaðý (gübreleme, aralama ve
budama gibi hem verimliliði hem de odun kalitesini arttýrýcý etki yapan) erken para akýþý saðlayacaktýr.
Ýkincil Türlerin Yeri
Ýkincil türlerin, tanýmlarý gereði, geniþ alanlarda
plantasyonlar kurmak için kullanýlmalarý muhtemel
görünmüyor. Bu konferansta bu türlerin ýslahýna ya da
onlarýn adaptasyonuna yönelik birçok sunu dinleyeceksiniz. Ayrýca bu türlerin insan ihtiyaçlarýný karþýlamada ve çeþitli ekosistem fonksiyonlarýný yerine
getirmede önemlerini arttýrmaya yönelik birçok güzel
görüþler dinleyeceksiniz. Burada, ben sadece onlarýn
genetik kaynak olarak korunmasý üzerine iki stratejiyi
ve onlarýn önemi ve yönetimi üzerinde bazý düþünceleri
sunacaðým.
Koruma stratejilerinden biri ex-situ korumadýr. Bu
koruma þekli, basit ya da ileri teknolojiler kullanýlarak
gerçekleþtirilebilir. Örneðin, gen kaynaklarý tohum
bankalarý ve özel kurulmuþ klon plantasyonlarý
aracýlýðýyla ex-situ korunabildiði gibi, dondurulmuþ
dokular ve/veya DNA molekülleri saklanarak da korunabilir. Bu seçeneklerden her birinin maliyeti farklýdýr ve
her biri, dikkatli ve sürekli kayýt tutma, bakým ve yönetim iþlemleri gerektirir. Bu seçenekler, öncelikle önemli populas-yonlarýný kaybetmek üzere olan veya yok
olma tehlikesiyle yüz yüze olan türler için kullanýlýr. Exsitu yöntemlerde karþýlaþýlan baþlýca sorunlardan biri,
saklandýðý süre içinde evrimin ve özellikle de deðiþen
koþullara adaptasyonun saðlanamamasýdýr.
Yabanýl alanlar, milli parklar ve özel doða koruma
alanlarý, ikincil derecedeki türlerin in-situ korunmasý
için en uygun ve en baþarý vaat eden alanlardýr. Ayrýca,
entansif (teknik ve yoðun) bir þekilde iþletilen orman-
larda pek çok ikincil tür bulunur ve bunlarýn bazýlarý bu
ormanlardan yapýlan odun üretimine de katký yaparlar.
Ýkincil türlerin sayýsý birincil türlerin sayýsýndan çok
daha fazladýr ve yakýn bir gelecekte, entansif iþletilen
plantasyonlarda bu türler birincil türlerden daha fazla
alan kaplayacaklardýr. Dolayýsýyla, ikincil türlerin, yoðun
olarak iþletilen ormanlarda, doða koruma alanlarýnda,
milli parklarda ve yaban alanlarýnda ormanlarýn
saðladýðý ekosistem hizmetleri açýsýndan çok önemli
görevleri ve rolleri vardýr. Bu türler üzerinde genetik
ýslah çalýþmalarý yaparken, onlarý iþletilirken veya onlar
hakkýnda genetik koruma çalýþmalarý yaparken, onlarýn
saðladýðý ekolojik hizmetleri de daima akýlda tutmalýyýz.
Muhtemel küresel iklim deðiþikliði de dikkate alýnýnca,
bu ikinci türlerin doðal göç koþullarý ve gerekirse insan
destekli göç koþullarý da saðlanmalýdýr.
Çatýþma ya da Ýþbirliði: Odun Üretimine Yönelik
Genetik Islah mý Yoksa Koruma mý?
Bu konferansta bulunan araþtýrmacýlara bir göz
atarsak, üç grup insan görürüz: Bir kýsmýmýz, yoðun
olarak iþletilen plantasyonlarla ilgilenmekte, bir veya
daha fazla sayýda birincil orman aðacý türünü, odun
üretimi için etkin bir þekilde ýslah edip yetiþtirmektedir.
Baþka bir kýsmýmýz, ikincil türlerin korunmasý ve/veya
ýslahý ile ilgilenmektedir. Bazýlarýmýz da, ayný anda hem
birincil hem de ikincil türleri içeren programlarla uðraþmaktadýr. Yakýn geçmiþte, çoðu kez, hem odun üretimi
yapmayý hem de genetik kaynak korumasýný birlikte ele
alýp yürütemedik. Çoðu kez uygulamada, bu iki yaklaþým arasýnda çatýþmalar ortaya çýktý. Kuþkusuz, hepimiz açýsýndan bu iyi bir strateji deðildi. Bu gün daha iyi
ve saðlýklý bir stratejiye ihtiyacýmýz vardýr.
Bu stratejilere bir örnek olarak Yeni Zelanda Orman
Anlaþmasý gösterilebilir. Bu ülkede, ormanlardan odun
üretimi yapýlmasýna öncelik veren insanlar (iþletmeciler) olduðu gibi, ormanlarýn sadece ekolojik hizmetler
için kullanýlmasýna öncelik veren insanlar (çevreciler)
vardýr. Bu iki grubun birbirlerine karþý çatýþma içinde
olmalarý her iki tarafýn da boþu boþuna enerji harcamalarýna neden olmaktaydý. Yapýlan anlaþmaya göre,
bu her iki grup insan, ortak bir noktada anlaþmýþlardýr.
Buna göre, orman alanlarýnýn bir bölümü koruma
amaçlý, bir bölümü de entansif odun üretimi amaçlý
olarak yönetilecektir. Ýþletmeciler ve çevreciler, bu
ortak çerçeve içinde birbirlerini desteklemektedir, veya
en azýndan anlaþmaya sadýk kalýndýðý sürece birbirlerine karþý gelmemektedirler. Yeni Zelanda Orman
Anlaþmasýnda, eksik olan þey, odun üretiminin çok
geniþ alanlarda yaygýn bir þekilde yapýlamamasýdýr. Ki,
dünya ormanlarýnýn büyük bir bölümünde de bu durum
gözlenir.
Yeni Zelanda örneðine benzeyen ve daha geniþ kapsamlý bir oluþum, henüz geniþ oranda yaygýn olmamakla birlikte, 20. yüzyýlýn son on yýlý içinde, ABD'nin
36
Maine eyaletinde de uygulanmaya baþlanmýþtýr.
Odun ve benzeri maddelerin üretimi için, üç tip
arazi kullanýmý söz konusu olmaktadýr. (1) yüksek
seviyede odun üretiminin gerçekleþtiði ve entansif
(yoðun) olarak iþletilen plantasyon ekosistemleri, (2)
Mütevazi miktarda odun üretimi gerçekleþirken, çeþitli
ekolojik deðerlerin de dikkatlice korunduðu, yaygýn
(extansif) alanda iþletilen ve deðiþik derecelerde
deðiþtirilmiþ ekosistemler, ve (3) Hiç odun üretimi
yapýlmayan ve devamlý korunan ekosistemler. Doðal
ormanlarýn plantasyonlara dönüþtürülmesi sýrasýnda
biyoçeþitliliðin kaybolmasý söz konusu olduðu için,
çevrecilerin çoðu plantasyon ekosistemlerine pek
taraftar olmazlar. Yukarýdaki ikinci arazi kullaným tipi,
belli miktardaki odunun geniþ alanlara yayýlan arazide
derlenip toparlanmasýný gerektirir. Ancak bazý durumlarda, geniþ ve yaygýn alanlardan bu þekilde odun üretmek yerine, plantasyon ekosistemlerindeki entansif
üretim uygulamasý daha mantýklýdýr. Böylece daha fazla
arazi yaban alanýna, milli parklara ve koruma alanlarýna
ayrýlabilir.
Bu üçlü uygulamaya Maine ormanlarý iyi bir örnek
teþkil eder. 1990'a kadar Maine orman alanlarýnýn yalnýzca % 2'si doðal orman (yaban alaný, milli park ve
koruma alaný) olarak ayrýlmýþtý. Yaklaþýk % 92'si yaygýn
alanda odun üretimi için, geri kalan % 6'sý da plantasyon ormanlarý için kullanýlmaktaydý. Maine'deki plantas-yonlardan, yaygýn alanda iþletilen ormanlara
kýyasla, yýllýk olarak hektarda yaklaþýk üç kat daha fazla
odun üretilmektedir. Dolayýsýyla, odun üretiminde net
bir kayýp olmadan, yaygýn alan iþletmeciliðinden entansif (yoðun) iþletmeciliðe (yani plantasyonlara)
dönüþtü-rülen her bir hektar orman için, 2 hektar
orman, yaban alanlarýna, milli parklara ve koruma alanlarýna ayrýlabilir. Bu durum dikkate alýnýnca, Maine
Eyaleti ormanlarýnýn yaban alanlarý, milli park ve koruma alanlarý oranýný %2'den % 10'a çýkarmak mümkündür. Koruma amacýna tahsisi yapýlacak olan bu %
8'lik kýsým, yaygýn iþletilen orman alanlarýndan alýnýr.
Alýnan bu % 8'lik kýsýmda üretilen odun miktarýný telafi
etmek için de yaygýn iþletilen ormanlardan % 4'lük bir
kýsým, plantasyon ormaný (yoðun) iþletmesine tahsis
edilebilir. Böylece, odun üretiminde hiçbir kayýp
olmadan, koruma alanlarý %2'den % 10'a ve plantasyon alanlarý % 6'dan % 10'a çýkarýlmakta; yaygýn
iþletilen orman alanlarý ise % 92'den %80'e inmektedir
(Ayrýca, yaygýn iþletilen Maine ormanlarýnýn % 2'lik bir
kýsmýnýn daha entansif (yoðun) plantasyon
ormancýlýðýna tahsisi ile, Maine artýk net odun ithalatçýsý olmayacak, yeterli ormaný olmayan bölgelere,
yeniden net odun ihracatý yapar hale gelecektir).
Sonuç olarak, þunu belirtebilirim: Orman alanlarý ile
ilgili olarak 21. yüzyýlda iki grup görüyoruz. Bunlardan
birisi arazide yoðun odun üretimi isteyen kuruluþlar;
diðeri de çevreci kuruluþlardýr. Bu iki grup, þu konularda etkin ve verimli olabilirler. (1) Anlaþabilecekleri
ortak noktalarý bulmalýdýrlar; (2) Maine triosu (üçlüsü)
örneðinde olduðu gibi, orman alanlarýný, mantýklý bir
þekilde, uygun iþletme þekillerine tahsis etmelidirler;
(3) Birbirini tamamlayan bu çabalarýnda birbirlerini
karþýlýklý bir anlayýþ içinde desteklemelidirler; (4) 20.
yüzyýlýn sonunda sýklýkla görülen, ayrýca zaman ve para
kaybýna yol açan entelektüel ve fiziksel nitelikli kavgalardan kaçýnmalýdýrlar.
Antalya'da, böyle karþýlýklý destek için ortak bir
taban bulacaðýmýzý öneriyor ve umut ediyorum.
Baþvurulan ve Önerilen Kaynaklar
Cohen, M.N. 2004. Carrying capacity. Free Inquiry 24(5):34-36
Cousteau, J. 1992. Convince to conquer. Calypso Log. August
1992: 3-6.
Diamond, J. 2005. Collapse. How Societies Choose to Fail or
Succeed. Penguin Books. London. 576 pp.
FAO. 2001. State of the World's Forests: 2001. Food and
Agricultural Organization of the United Nations. Rome
Franklin, J.F. and K.N. Johnson. 2004. Forests face new threat:
Global market changes. Issues in Science and Technology. Summer
2004:41-48.
Foster, D., D. Kittredge, B. Donahue, G. Motzkin, D. Orwig, A.
Ellison, B. Hall, B. Colburn and A. D'Amato. 2005. Wildlands and
Woodlands. A Vision for the Forests of Massachusetts. Harvard
Forest. Petersham MA. 24 pp.
Hunter, M.L. Jr. and A. Calhoun. 1996. A triad approach to land
use allocation. pp 477-491 In Szaro, R.C. and D.W. Johnston (Eds).
Biodiversity in Managed Landscapes. Oxford University Press. NY
NY.
Johnson, R. (Ed.) 1991. Tomorrow's Energy. Swedish National
Energy Administration. Stockholm. 68 pp.
Koch, P. 1992. Wood versus nonwood materials in U.S. residential construction: Some energy-related global implications. Forest
Products Journal 42: 31-42.
Laarman, J.G. and R.A. Sedjo. 1992. Global Forests: Issues for
Six Billion People. McGraw Hill, Inc. NY NY. 337 pp.
Millar, C.I. 1999. Evolution and biogeography of Pinus radiata
with a proposed revision of its Quaternary history. New Zealand
Journal of Forestry Science 29: 335-365.
Millar, C.I. and W.B. Woolfenden. 1999. Sierra Nevada forests:
Where did they come from? Where are they going? What does it
mean? pp 206-236 In Transactions of the 64th N. American
Wildlands and Natural Resources Conference.
Seymour, R.S. and M.L. Hunter Jr. 1992. New forestry in eastern spruce-fir forests: Principles and applications to Maine. Maine
Agricultural Experiment Station Miscellaneous Publication 716. 36
pp.
Sutton, W.R.J. 1999. Does the world need planted forests? New
Zealand Journal of Forestry 44 (2): 24-29.
Sutton, W.R.J. 2000. Wood in the third millenium. Forest
Products Journal 50(1): 12-21
Various authors. 2001. UNASYLVA 52(204):2-76.
Williams, M. 2006. Deforesting Earth. From Prehistory to Global
Crisis. An abridgment. Univ of Chicago Press. Chicago.
* Antalya- Belekte, 9-13 Ekim 2006 tarihleri arasýnda yapýlan
"Orman Aðaçlarýnda Genetik Kaynaklarýn korunmasý ve Düþük
Yatýrýmlý Islahý" isimli IUFRO toplantýsýnda çaðrýlý bildiri olarak sunulmuþtur.
37
ORMANCILIKTA REHABÝLÝTASYONDAN NE ANLIYORUZ?
Dr. Neþat ERKAN*
Son yýllarda ülkemiz ormancýlýðýnda, çýkýþ noktasý olarak yeni olmamakla birlikte, yeni uygulama
alaný bulan fonksiyonel planlama, ekosistem
tabanlý planlama ve rehabilitasyon gibi yeni
kavramlar gündeme gelmiþtir. Bu yeni kavramlar
ormancýlýðýmýz için önemli uygulamalar olarak
kabul edilmekle birlikte, özellikle "rehabilitasyon"
konusunun, ülkemizde fonksiyonel planlama çalýþmalarýnýn baþlatýlmýþ olmasý nedeniyle, meslek
kamuoyunda biraz daha tartýþýlmaya muhtaç bir
kavram olduðu anlaþýlmaktadýr. Orman Genel
Müdürlüðü (OGM) rehabilitasyon faaliyetleri kapsamýnda son iki yýl içinde önemli sayýlabilecek
miktardaki alanda ve nitelikte uygulamalar
gerçekleþtirmiþtir. Yine Aðaçlandýrma ve Erozyon
Kontrolü Genel Müdürlüðü (AGM) 2004 yýlýnda
yayýnladýðý bir tamim ile (Tamim No:16) tüm
teþkilatýna rehabilitasyon kapsamýnda yapýlacak iþ
ve iþlemleri tanýmlamýþtýr (AGM, 2004) ve tamim
gereði uygulamalara devam edilmektedir. Ancak
fonksiyonel planlama ve dolayýsýyla iþletme
amaçlarý ile birlikte düþünüldüðünde, rehabilitasyonu daha kapsamlý deðerlendirme gereði ortaya
çýkmaktadýr. Bu makalede ormancýlýkta rehabilitasyon kavramý, daha çok OGM tarafýndan uygulandýðý þekliyle ele alýnarak tartýþýlacaktýr.
Rehabilitasyon genel kelime anlamý olarak
"iyileþtirme"ye karþýlýk gelmektedir. Ormancýlýkta
ise rehabilitasyon kavramý; "orman içi veya
kenarýnda düþük kapalý ve yer yer boþluklar ihtiva
eden ormanlarýn deðiþik yöntemlerle (tamamen
týraþlayýp yeniden aðaçlandýrmak yada boþluklarý
takviye için tohum serpmek veya fidan dikmek)
tam kapalý (veya ona yakýn) hale getirmek", yada
"insan etkisiyle zarar görmüþ orman alanlarýna
eski durumunu kazandýrmak" anlamýnda kullanýlmaktadýr. En azýndan bu konu ile ilgili OGM
tarafýndan yapýlan uygulamalar ile yayýnlardan bu
anlaþýlmaktadýr ve bu alanlarýn miktarý
12.911.050 ha(toplam orman alanýnýn %61 i)
olarak verilmekte (OGM, 2007, s.6), kapalýlýðý
düþük olan iyi yetiþme ortamlarýndaki
meþcerelerin öncelikle ve acilen tam kapalý hale
getirilmesi öngörülmektedir (OGM, 2006, s.67).
AGM de konu ile ilgili yayýmladýðý tamimde rehabilitasyon ile "sadece odun üretimi anlayýþýna dayalý ormancýlýk yerine, ormandan beklenen ekolojik,
ekonomik ve sosyal fonksiyonlarýn amaçlandýðýný"
belirtmesine raðmen yine ayný yayýnda rehabilitasyona konu sahalarý, kendisine yasal olarak verilen çalýþma alanlarýnýn ve görevlerin de etkisiyle;
"sürgün verme yeteneðinde olan bozuk yapraklý
orman sahalarý" ile "boþluklarý ekim ve/veya dikim
yoluyla tamamlanabilecek bozuk ibreli orman
alanlarý" ile tanýmlamaktadýr (OGM, 2004, s.2).
Rehabilitasyonu tanýmlamaya yönelik bu yaklaþýmlar ve konu ile ilgili uygulamalar, son yýllarda
dünyadaki geliþmelerle birlikte ülkemizde de gittikçe önem kazanan ve ormanlarý, odun üretimi
dýþýndaki faydalarý da dikkate alarak iþletmeyi
amaçlayan fonksiyonel planlama ve ormanlardan
çok yönlü faydalanma anlayýþýný tam olarak kavramamaktadýr. Nitekim fonksiyonel planlamanýn
genel algoritmasý içerisinde; öncelikle orman
fonksiyonlarýna uygun düþen orman formu ve
meþcere kuruluþlarýnýn kararlaþtýrýlmasý gerekmektedir. Daha sonra; ana fonksiyon, aðaç türü,
yetiþme ortamý, orman formu ve meþcere kuruluþlarýný dikkate alarak en uygun iþletme þeklinin
ve buna uygun amenajman metodunun kararlaþtýrýlmasý, kararlaþtýrýlan iþletme þekli ve orman
formuna göre de, deðiþik orman fonksiyonlarý için
optimal kuruluþ kriterlerine dayalý olarak optimal
kuruluþun ve optimal kuruluþa ulaþmak için
gerekli stratejinin kararlaþtýrýlmasý gerekmektedir(Asan ve Özdemir, 2005). Buradan kolayca
anlaþýlacaðý gibi her bir fonksiyona tahsis edilen
orman alaný, bu fonksiyonu etkin bir þekilde görebilmesi için kapalýlýk bakýmýndan, hatta iþletme
þekli (tek aðaç, küme, grup, küçük alan veya yaþ
sýnýflarý) ve karýþým(saf, karýþýk) bakýmýndan farklý stratejileri gerektirebilecektir.
Somut örneklerle açýklayacak olursak; örneðin
yaban hayatýný geliþtirmek için tahsis edilen
38
*Batý Akdeniz Ormancýlýk Araþtýrma Müdürlüðü
orman alanýnda tam kapalý orman elde etmek yerine, hayvanlarýn güneþlenmesi için yer yer açýklýklarýn ve beslenmeleri için yem bitkilerinin
yaþayabileceði ölçüde düþük kapalýlýðýn bulunduðu bir meþcere yapýsýnýn oluþturulmasý bir
gereklilik olarak karþýmýza çýkacaktýr.
Fonksiyonel planlama gereði biyolojik çeþitliliði
korumak amacý ile tahsis edilen alanlarda biyolojik çeþitlilik deðerine katkýda bulunan türlerin
yaþam ortamýný iyileþtirmek, söz konusu orman
alanlarýndaki asli aðaç türüne ait meþcerelerin
kapalýlýðýný artýrmak ile baðdaþmayabilecektir.
Ana amacý estetik ve peyzaj koruma olan
iþletme sýnýflarýnda, fonksiyon amacýna uygun
meþcere kuruluþlarýnýn en az iki katlý olmasý, ana
meþcereyi oluþturan üst katmanda gevþek kapalý
ve yer yer boþluklu yaþlý ve görkemli aðaçlarýn
bulunmasý, ara ve alt katmandaki bireylerin
yetiþme ortamýna uygun diðer aðaç ve aðaççýk
türlerinin karýþýmýndan meydana gelmesi ve
mümkünse deðiþik yaþlý orman formu oluþturulmasý uygun görülmekte(Asan ve Þengönül, 1987)
bu da diðer iþletme amaçlarý ile (örneðin odun
üretimi) baðdaþmayabilmektedir.
Rekreasyon
amacýna
tahsis
edilmesi
düþünülen orman alanlarýnda içinde yer yer geniþ
boþluklar bulunan, tekdüze görünümden uzak,
yapraklý ve ibreli aðaç türlerinin yan yana bulunduðu karýþýk meþcerelerin bulunmasý hedeflenir
(Asan 1992, s.185) ve rekreasyon amacýna tahsis edilen alanlarda mevcut ormaný bu yapýya
ulaþtýrmaya yönelik iþlemler planlanýr.
Özellikle büyük yerleþim yerlerine yakýn ve ana
iþletme amacý su üretimi olan ormanlarda,
üretilen su miktarýnýn kalite ve kantitesini artýrmaya yönelik olarak kapalýlýðýn ayarlanmasý
(artýrýlmasý veya düþürülmesi), tür deðiþikliði
(ibreli-yapraklý) ve iþletme þekli deðiþikliði (baltalýk-koru) gibi uygulamalar planlanýr.
Erozyonu önleme amacýna tahsis edilen orman
alanlarýnda da, arazi koþullarýna göre yer yer, bu
amacý daha iyi görecek aðaçlandýrma dýþýndaki
otlandýrma, çalýlarla takviye etme ve diðer
mekanik yöntemler en uygun rehabilitasyon yöntemi olarak benimsenebilir(gerçekten de þiddetli
erozyonla ana kayanýn açýða çýktýðý yerlerde aðaç-
landýrma erozyonu önleme açýsýndan çoðu zaman
önerilmemektedir. Nitekim, daha önce bu tür
alanlarda yapýlan aðaçlandýrma çalýþmalarý yeterince baþarýlý olamamýþ ve erozyonu önleme
fonksiyonunu da yerine getirememiþtir).
Bu örneklere yenilerini de eklemek mümkündür.
OGM'nin rehabilitasyon için çýkýþ noktasý
olarak kabul ettiði "verimsiz ormanlarýn tekrar
verimli hale getirilmesi" düþüncesi þüphesiz
oldukça isabetlidir. Ancak verimliliði kapalýlýkla ve
dolayýsýyla odun üretim miktarý ile(artým) açýklamaya çalýþmasý önemli bir eksikliktir. Bu eksikliðin
giderilmesi için ormancýlýkta rehabilitasyon;
"kendilerinden beklenen faydayý daha iyi saðlan masýna yönelik olarak orman alanlarýnda yapýlan
her türlü iþlemler" olarak tanýmlanmasý daha isabetli olacaktýr. Rehabilitasyonun bu anlayýþla ele
alýnmasý durumunda sadece düþük kapalý ormanlarýn tam kapalý hale getirilmesi deðil, yukarýda
verilen örneklerde olduðu gibi hedeflenen amaca
göre (örneðin amaç yaban hayatýnýn geliþtirilmesi
ise) ormanýn kapalýlýðýnýn düþürülmesi, hatta yer
yer boþluklarýn oluþturulmasý da rehabilitasyon
kapsamýnda düþünülebilecektir. Ormanlardan
sadece odun ürünü elde etmeyi amaçlamýyorsak
rehabilitasyon kavramýný da bu çerçevede ele
almak zorundayýz. Bir baþka deyiþle ormandan
olan beklenti ne ise, hangi fonksiyon yada
fonksiyonlara tahsis edilmiþ ise, rehabilitasyon
kapsamýnda yapýlacak iþlemler de bu beklentiyi
elde edecek þekilde ortaya çýkacaktýr.
Rehabilitasyon faaliyetleri çerçevesinde ele
alýnmasý gereken alanlardan birisi de odun üretimi
amacýyla tahsis edilmiþ, kapalýlýðý çok düþük
olmamakla beraber sahip olduðu yapý itibariyle
odun üretimi (yýllýk ortalama artýmý) düþük alanlardýr. Bu alanlarýn kapalýlýðý yeterli kabul edilip
gençleþtirilmesi için idare süresini doldurmasý
beklenmektedir. Oysa bu alanlarda bonitet düþük
olmamasýna raðmen antropojen etkilerle veya
doðal yapýlarý nedeniyle aðaçlarýn gövde formu
kötü ve büyümeleri yavaþtýr. Doðal kýzýlçam
ormanlarýnda bu yapýlara özellikle düþük rakýmlý
orman alanlarýnda sýkça rastlanmaktadýr. Bu alanlarýn idare süresini doldurmasý beklenmeden
39
traþlanýp makineli toprak iþlemesi ile ve ýslah
edilmiþ tohum kullanarak yeniden aðaçlandýrýlmasý rehabilitasyon kapsamýnda sayýlabilecek
önemli bir diðer uygulama olacaktýr. Ancak burada hemen vurgulamak gerekir ki bu alanlardan
beklenen asýl fayda odun üretimi olmalýdýr, odun
üretimi dýþýndaki amaçlara tahsis edilmiþ alanlar
bu deðerlendirmenin dýþýndadýr.
Bu duruma iyi bir örnek olarak AntalyaKurþunlu yöresindeki kýzýlçam aðaçlandýrma alanlarý verilebilir. 1970'li yýllarda doðal ormanlarýn
kaldýrýlmasý ve makineli toprak iþlemesi ile aðaçlandýrýlmýþ olan bu alanlarda, Batý Akdeniz
Ormancýlýk Araþtýrma Müdürlüðü'nün yaptýðý
deðiþik araþtýrma çalýþmalarýnda, düzgün gövde
formuna sahip ve 35 yaþýnda 8-10 m3/yýl/ha ortalama artým ölçülmüþ olmasýna raðmen, doðal
haliyle býrakýlmýþ bu aðaçlandýrma alanlarýnýn
bitiþiðindeki ormanlarda artým yaklaþýk 3-4
m3/yýl/ha civarýndadýr (Erkan,1998).
Odun üretiminin amaçlandýðý fakat düþük
kapalý orman alanlarýnda, týraþlama sonrasýnda
ýslah edilmiþ tohum kullanarak makineli aðaçlandýrma yapmak, hatta gerekiyorsa tür deðiþikliðine gidip, ekolojik açýdan uygun hýzlý geliþen
türlerle aðaçlandýrma yapmak da rehabilitasyon
kapsamýnda düþünülmelidir. Nitekim, 1998 yýlýnda yapýlan "Hýzlý Büyüyen Türlerle Yapýlan
Aðaçlandýrma Çalýþmalarýnýn Deðerlendirilmesi ve
Yapýlacak Çalýþmalar" konulu çalýþtayýn sonuç
bildirgesinde, odun üretim amacýyla, doðal
ormanlarýn dýþýnda olabileceði gibi, doðal ormanlar içindeki, ekolojik açýdan uygun, düþük
kapalýlýktaki bozuk koru ve bozuk baltalýk alanlarýn da, hýzlý geliþen uygun türler ve ýslah edilmiþ
fidan materyali ile aðaçlandýrmalara gidilmesi
önerilmektedir(Anonim, 1998, s.357).
Sonuç olarak ormancýlýkta rehabilitasyonu;
"daha çok insan etkisi ile yapýsý bozulmuþ ormanlarý eski yapýlarýna kavuþturma" ile sýnýrlý düþünmemek gerekir. Bu rehabilitasyondan çok
restorasyon kavramý ile tamýnlanabilecek bir
faaliyet olacaktýr. Rehabilitasyon (iyileþtirme)
kapsamýnda yürütülecek faaliyetlerin niteliði ve
yoðunluðu iþletme amacý veya amaçlarýna göre
þekillenecektir. Belli bir orman alanýnda, amaca
baðlý olarak, birbirinden çok farklý rehabilitasyon
uygulamalarý ortaya çýkabilecektir. Bu nedenledir
ki ormanýn göreceði fonksiyonu dikkate almadan
rehabilitasyon için tek bir reçete önermek doðru
olmayacaktýr. Öncelikle iþletme amacý veya
amaçlarý tespit edilmeli(katýlýmcý yaklaþýmla, ilgi
gruplarýnýn da görüþü alýnarak), bu amaçlara ulaþmayý saðlayacak meþcere kuruluþlarý ve bu kuruluþlara ulaþmayý saðlayacak stratejiler ortaya
konarak rehabilitasyon için bir uygulama planý
hazýrlanmalýdýr. Nitekim yine OGM tarafýndan,
ormanlarýn göreceði fonksiyonlar genel hatlarý ile
ekonomik, ekolojik ve sosyal olarak üç ana gruba
ayrýlmýþ ve bu fonksiyonlarý görecek ormanlarda
uygulanmasý gereken silvikültürel ilkeler sýralanmýþtýr (OGM, 2006, s.68). Rehabilitasyon çalýþmalarýnda da benzer þekilde, ancak bu amaçlar
daha da somutlaþtýrýlarak spesifik hale dönüþtürülmeli ve bu amaçlara ulaþmak için uygulanmasý
gereken iþlemler, hazýrlanacak rehabilitasyon projesi ile ortaya konmalý ve uygulamasýna geçilmelidir.
Yararlanýlan Kaynaklar
AGM, 2004. Rehabilitasyon Çalýþmalarý, Tamim No:16,
AGM yayýný, Ankara
Anonim, 1998. Workshop: Hýzlý Büyüyen Türlerle
Yapýlan Aðaçlandýrma Çalýþmalarýnýn Deðerlendirilmesi ve
Yapýlacak Çalýþmalar, Orman Bakanlýðý Yayýný, Ankara
Asan, Ü., Þengönül K., 1987. Orman Formlarýnýn
Fonksiyonel Açýdan Karþýlaþtýrýlmasý. Ý.Ü. Orman Fak.
Dergisi, 4: 52-67, Istanbul
Asan, Ü., 1992. Orman Amenajmanýnda Fonksiyonel
Planlama ve Türkiye'deki Uygulamalar, Ormancýlýðýmýzda
Orman Amenajmanýnýn Dünü, Bugünü ve Geleceðine Ýliþkin
Genel Görüþme, Bildiriler, s. 181-196, Ankara
Asan, Ü., Özdemir, Ý., 2005 Turizm Merkezleri
Civarýndaki Ormanlarýn Amenajman Sorunlarý ve Planlanma
Ýlkeleri, Süleyman Demirel Üniversitesi Orman Fakültesi
Dergisi Seri: A, Sayý: 1, Yýl: 2005, ISSN: 1302-7085, Sayfa:
117-131, Isparta
Erkan, N., 1998. Hýzlý Büyüyen Türler ve Kýzýlçam,
"Workshop: Hýzlý Büyüyen Türlerle Yapýlan Aðaçlandýrma
Çalýþmalarýnýn Deðerlendirilmesi ve Yapýlacak Çalýþmalar"
kitapçýðý, Orman Bakanlýðý Yayýný, Ankara
OGM, 2006. Ormanlarýmýzda Uygulanacak Silvikültürel
Esas ve Ýlkeler, Teblið No:291, OGM yayýný, Ankara
OGM, 2007. Ormanlarýn Rehabilitasyonu ve 2006 yýlý
Faaliyetleri, OGM yayýný, Ankara
40
BEHÝÇBEY ARAÞTIRMA FÝDANLIÐINDA
KLON BAHÇESÝNÝ TANIYALIM
F.Alptekin KARAHAN* Ferit TOPLU* Ercan ÖZYÜREK*
Ankara'da kavakçýlýk çalýþmalarý 1956 yýlýnda
baþlamýþtýr. A.O.Ç Müdürlüðünden bir protokolle
alýnarak kurulan Behiçbey Fidanlýðý ýslah edilmiþ,
gerekli düzenlemeler yapýlarak kavakçýlýk çalýþmalarýnýn fidanlýk kýsmý burada sürdürülmüþtür.
Toplam 72 ha. olan Behiçbey Fidanlýðýnýn yaklaþýk
40.000 m2 si Behiçbey Araþtýrma Fidanlýðý diðer
kýsmý da Orman Fidanlýðý olarak hizmet vermektedir. Yüksekliði: 828 m, koordinatlarý 39 derece
56' 03'' N, 32 derece 44' 50'' E dýr. Fidanlýðýmýzda
4 adet kadrolu iþçi hizmet vermektedir.
1984 yýlýnda Orta Anadolu Kavakçýlýk
Araþtýrma Müdürlüðüne baðlý olarak önemli çalýþmalar yapýlmýþtýr. Gazi, Anadolu, Kocabey gibi
klonlar araþtýrmalar sonucu bulunarak kavak
üreticisinin kullanýmýna sunulmuþtur. 1993 yýlýnda araþtýrma kurumlarýnda yapýlan bir düzenlemeyle Orta Anadolu Kavakçýlýk Araþtýrma
Müdürlüðü kapatýlarak Ýç Anadolu Ormancýlýk
Araþtýrma Müdürlüðüne baðlý Kavakçýlýk Araþtýrmalarý Baþmühendisliði olarak iþlevini devam
ettirmiþtir.
Günümüzde
Kavakçýlýk
Araþtýrmalarý
Baþmühendisliðine baðlý olarak faaliyetlerini
sürdüren Behiçbey Araþtýrma Fidanlýðý bölgemiz
kavakçýlýðý için büyük önem arz
etmektedir. Yýllarca yapýlan
çalýþmalar süresince oluþturulan kavak ve söðüt klonlarý
burada muhafaza edilmekte
olup çeþitli bilimsel amaçlý
çalýþmalarda kullanýlmaktadýr.
Fidanlýkta Ýzmit Kavakçýlýk ve
Hýzlý Geliþen Tür
Orman
Aðaçlarý Müdürlüðü ile yapýlan
çalýþmalar sonucunda 354
adet karakavak klonu, 50 adet
melez kavak klonu, 48 adet
söðüt klonu ve 3 adet akkavak
klonu bulunmakta olup yapýlacak çalýþmalarla önümüzdeki
yýllarda
bu sayýnýn 600
civarýnda ulaþacaðý tahmin
edilmektedir. Tüm bu klonlar
çelik bahçesi þeklinde muhafaza edilmektedir.
Behiçbey Araþtýrma Fidanlýðý'nda 250 civarýnda
karakavak klonuyla koleksiyon populetumu oluþturulmuþtur. Bunun da önümüzdeki yýllarda
artýrýlmasý planmaktadýr. Bunun yaný sýra Ýzmit
kavakçýlýk ve Hýzlý Geliþen Tür Orman Aðaçlarý
Müdürlüðüyle, "Türkiye'de Karakavak (Populus
nigra L.)'ta Islah Çalýþmalarý" ve "Karakavak
Fidanlýklarýnda Anaçlýk Yöntemiyle Gövde Çeliði ile
41
*Ýç Anadolu Ormancýlýk Araþtýrma Müdürlüðü
Bir ve Ýki Yaþlý Sýrýk Çeliði Yetiþtirme
Standart Metodunun tespit Edilmesi" isimlerinde projeler sürdürülmektedir. Müdürlüðümüz çalýþmalarýndan olan "Bazý Geofitlerin Ýç
Anadoluda Yetiþtirilmesi" proje kapsamýnda A.Sermin Özer liderliðinde
Firittileria imperialis (Aðlayan gelin)
Eranthis liyemalis (Kýþboynuzotu),
Anemone blande (Manisa lalesi),
Galanthus nivalis (kardelen),
soðanlarý dikilerek bu önemli türlerin Behiçbey Araþtýrma Fidanlýðýnda yetiþtirilmesi gerçekleþtirilmiþtir.
Behiçbey Araþtýrma Fidanlýðýnda bulunan bazý karakavak klonlarý þunlardýr:
KOCABEY 77/10
ÇUBUK-1
ÇUBUK-2
82/1
82/2
82/3
82/4
83/1
83/2
83/3
ANADOLU 56/75
83/5
83/6
83/8
83/9
83/10
83/12
83/13
85/1
85/4
85/6
GEYVE 67/1
85/7
85/9
85/11
85/14
85/15
85/16
87/1
88/1
88/3
GAZÝ 56/52
88/4
88/5
88/6
Ankara
Kýrþehir-Kýzýlbey
Kýrþehir-Kýzýlbey
Kýrþehir-Kýzýlbey
Ankara
Kýrþehir -D.Daðý
Kýrþehir
C.Beyli-Pýnrbaþý
C.Beyli-Pýnrbaþý
Horasan
Geyve
Horasan
Aðrý
Aðrý
Kýrþehir
Güdül-Sorgun
Ankara
88/7
88/8
62/154
62/160
62/172
62/191
63/135
64/13
64/14
77/40
ATA-1
N.92.215
N.92.224
N.91.105
N.92.299
N.96.319
N.92.256
N.92.176
N.92.073
N.90.020
N.90.038
N.90.032
N.91.077
N.91.095
N.92.271
N.92.295
N.92.187
N.92.245
N.92.258
N.92.130
N.92.219
N.91.121
N.92.260
N.96.315
N.91.111
Behiçbey Ankara
Ankara
Ankara
Ankara
Ankara
Ankara
Ankara
Ankara
Akþehir-derecine
Gaziantep
Isparta-Yalvaç
Bitlis-Tatvan
Çifteler-Belpýnar
Tokat
Erzincan-Tercan
Erzurum-Tortum
Göksun
Kütahya-Ilýca
Yalvaç-Mðdnli
Amasya-Göynücek
Mut-Çiftlik
Çifteler-Belpýnar
Bilecik-Kuplu
S.k.aðaç-B.konak
G.antep-Y.dere
Karabük-Eskipzr
Darende-Ulupnr
Osmaniye
42
N.91.120
N.92.171
N.91.117
N.90.014
N.92.279
N.91.089
N.90.005
N.92.250
N.92.133
N.92.274
N.91.108
N.96.321
N.92.297
N.92.165
N.96.320
N.92.186
N.92.131
N.90.050
N.92.282
N.96.325
N.90.026
N.92.247
N.92.217
N.96.310
N.92.132
N.92.142
N.92.204
N.91.092
N.91.080
N.92.289
N.92.140
N.91.059
N.91.118
N.92.144
N.90.102
Niksar-Gökdere
Sarayönü-Daðdere
Eskiþehir
Uþak-Oturak
Bahçe
Tatvan-Adabðlrý
Isparta-Yalvaç
Bitlis-Güroymak
Amasya-Göynücek
Bilecik-Kuplu
Kýrýkkale
Afyon-Dazkýrý
Van-Edremit
Sivas
Mut-Deðirmendere
Akþehir
Malatya-Dilek
Bilecik-Karaköy
Çerkeþ-Ýsmetpþa
Kütahya-Sabuncu
Aksaray-Ihlara
Göksun
Tefenni-Söðütkuyu
Karamürsel
Yozgat
Antakya-hassa
Çerkeþ
HABERLER
BU YIL ÝÇERÝSÝNDE 2. DEFA DÜZENLENEN, "AÐAÇLANDIRMA,
EROZYON KONTROLÜ, REHABÝLÝTASYON, MERA ISLAHI, FÝDAN
ÜRETÝMÝ VE ETÜT-PROJE, DENETÝM VE KONTROL HÝZMETLERÝ ÝLE
AMENAJMAN VE SÝLVÝKÜLTÜR" KONULARINDA I. KADEME ORMAN
MÜHENDÝSLÝÐÝ EÐÝTÝMÝ ANKARA'DA GERÇEKLEÞTÝRÝLDÝ
Açýlýþ 23 Aðustos 2007
Perþembe günü saat 10:00 yapýlmýþ
Ali
olup,
Genel
Baþkanýmýz
KÜÇÜKAYDIN, Erozyon Kontrolü
Genel Müdür Yardýmcýsý Necati
CENGÝZ, Daire Baþkanlarý, Þube
Müdürleri,
Eðitici
Uzman
Meslektaþlarýn hazýr bulunduðu
açýlýþta öncelikle, Aðaçlandýrma ve
Erozyon Kontrolü Genel Müdür
Yardýmcýsý Necati CENGÝZ bir konuþma yaparak, "... Ormanlarýmýzýn
aðaçlandýrma, erozyon kontrolü,
fidan üretimi, ve diðer amenajman,
silvikültür, orman koruma, üretim
safhalarýnda önemli ölçüde teknik
personele ihtiyaç olduðunu", vurgulayarak, "Orman Mühendisleri Odasý
öncülüðünde baþlatýlan iþbirliði ve
imzalanan protokoller gereði, aðaçlandýrma, erozyon kontrolü, fidanlýk
gibi ormancýlýk faaliyetlerinin hizmet
alýmý þeklinde serbest orman
mühendislerine yaptýrýlmasý konusunda öncelik ve aðýrlýk verildiðini,
bunun ayný zamanda, yürürlüðe gir-
43
miþ olan 5531 Sayýlý Orman
Mühendisliði Yetki Yasasý ve ilgili
yönetmeliklere göre de bir zorunluluk olduðunu" dile getirmiþtir.
Orman Mühendisleri Odasý Genel
Baþkaný Ali KÜÇÜKAYDIN ise özet
olarak; "Odamýza kayýtlý tüm orman
mühendislerinin karþý karþýya olduklarý sorunlarýn çözümünde, Kamuda
olsun, serbest ormancýlýk yapmakta
olanlar olsun bir ayrým yapýlmadan
meslektaþlarýmýzýn her türlü problemlerine karþý duyarlý olduklarýný ve
her kademede, her mevkide çözüm
bulma
konusunda
kesintisiz
mücadele verdiklerini" vurguladýktan
sonra, "devletin denetim ve gözetiminde ormancýlýk özel sektörünün
kurulup canlandýrýlarak bu yolla
mesleklerin icra etmeleri yolunu
açmaya çalýþtýklarýný, bu amaç için
5531 Sayýlý Meslek Yetki Yasasýnýn
çýkarýldýðýný, bu aþamada yasa ve
ilgili yönetmeliklerin uygulama ve
adaptasyon sürecinde olduðunu ve
bu süreçte de bazý sýkýntýlarýn yaþanmasýnýn normal olduðunu, meslektaþlarýmýzýn bunlarý sabýr ve anlayýþla
karþýlamalarý gerektiðini" dile getirmiþtir. Konuþmanýn sonlarýnda
katýlýmcý meslektaþlarýn konu ile ilgili
sorularýný da cevaplayarak, 5531
Sayýlý Yasa ve ilgili yönetmeliklerin
uygulamalarý konularýndaki tereddütlere açýklýk getirmiþtir.
Aðaçlanýrma konularýnda Yunus
ÞEKER, Yusuf Ziya ERGENE, Ýsmail
Esen ÇAKIROÐLU, Hüseyin ACAR,
Yýldýz KARA, Nafi ALTINÖZ ve
Ummiye AYDIN eðitimci olarak
katýlmýþlardýr.
Amenajman ve Silvikültür konularýnda Mustafa KILIÇ, Talat MEMÝÞ,
Uður TÜFEKÇÝOÐLU, Ali ÞÝMÞEK,
Mithat KOÇ ve Rüstem KIRIÞ eðitimci olarak katýlmýþlardýr.
HABERLER
MESLEKTAÞLARIMIZ MARMARA ÞUBE BAÞKANLIÐININ
DÜZENLEDÝÐÝ ÝFTAR YEMEÐÝNDE BÝRARAYA GELDÝ
26 Eylül 2007 günü Kanlýca Mihrabad Korusu'nda düzenlenen geleneksel iftar yemeðine yeni mezun meslektaþlarýmýzdan emeklilere kadar üç yüz civarýnda katýlým olmuþtur.
Sevgili Doða Dostlarý,
Orman Bakanlýðý, Milli Parklar ve
Av Yaban Hayatý Genel Müdürlüðü
döneminde uzun yýllar Kuþ Uzmaný
olarak çalýþan engin bilim ve irfana
sahip Mehmet KARABOLAT'ý kaybettik.
Çevre ve Orman Bakanlýðý yöneticileri ile Doða Dostlarýnýn bu kadirþi-
nas kiþiyi unutmayacaklarýný ve ismini bir kuþ gözlemevinde yaþatacaklarýný umuyorum.
Kendisine Allahtan rahmet kederli
ailesine ve doða dostlarýna baþsaðlýðý
diliyorum.
Özer S.ÖZGÜÇ
Orman Yüksek Mühendisi
V E F A T
Refik TONGUÇ 03.09.2007, Ýsmail KURT 06.09.2007, Abdullah ALTUNBAY 03.10.2007 tarihlerinde vefat
etmiþlerdir. Kendilerine rahmet, ailelerine ve meslektaþlarýmýza baþ saðlýðý dileriz.
TMMOB Orman Mühendisleri Odasý Yönetim Kurulu
44

Benzer belgeler