temmuz-ağustos-eylül sayısı
Transkript
temmuz-ağustos-eylül sayısı
TMMOB ORMAN MÜHENDÝSLERÝ ODASI ADINA SAHÝBÝ Ali KÜÇÜKAYDIN YAYIN SORUMLUSU Ümit YILIK YAYIN YÖNETMENÝ Okan ÇANÇÝN YAYIN KURULU Dr. Said DAÐDAÞ Hanifi AVCI Osman TURUNÇ Özer ÖZGÜÇ S.Iþýk DERÝLGEN Zeki KAMACI YAYIN KOÞULLARI Dergimizde yayýnlanmasý istenen yazýlar bilgisayarda yazýlmalý, daha önce baþka bir yerde basýlýp, yayýnlanmamýþ olmalýdýr. Ýmzalý bir dilekçe ekinde kaðýda yazýlý olarak, ayrýca elektronik ortamda dergimizin yönetim yerine posta ile gönderilmelidir. Yazýlar 7 sayfayý (A4) geçmemelidir. 7 sayfayý aþan yazýlarýn birbirini izleyen sayýlarda yayýnlanabileceði düþünülerek bölümlere ayrýlmalýdýr. Fotoðraflar net ve temiz olmalý, slayt dýþýnda sayýsal gönderilecek fotoðraflarýn çözünürlüðü yüksek olmalýdýr. Yazýlarda Türkçe kelimeler kullanýlmalý ve Türkçe dil kurallarýna uyulmalýdýr. Yayýnlanacak yazý ve çevirilerdeki düþünsel ve teknik sorumluluk yazarýna ait olup, oda yönetimini ve Dergi Yayýn Kurulunu sorumlu tutmaz. Dergide yayýnlanan yazýlardan kaynak göstermek koþulu ile alýntý yapýlabilir. Dergiye gönderilen yazýlar yayýnlansýn ya da yayýnlanmasýn geri verilmez. Yazýlar Yayýn Kurulu tarafýndan incelenir. Yayýn Kurulu yayýnlanacak yazýlarda gerekli düzeltmeleri yapabilir ve uygun görülen yazýlarý yayýnlar. YÖNETÝM YERÝ Necatibey Cad. No: 16/13 06430 Sýhhiye / ANKARA Tel: 0.312 229 20 09 Belgegeçer: 0.312 229 86 33 E-posta: [email protected] www.ormuh.org.tr Yýl: 44 Sayý: 7-8-9 Temmuz - Aðustos - Eylül 2007 ÝÇÝNDEKÝLER Baþyazý............................................................................2 Yeniden Yapýlanma Konusunda Odamýzca Hazýrlanan Rapor ............................................5 Odamýz Ýstiþare Toplantýsý Yapýldý .....................................7 Sulak Alanlarýn ve Sazlýk Alanlarýn Tahribi ve Yok Edilmesi Kuraklýk ve Doða Felaketine Yol Açmýþtýr ...........................8 Küresel Ölçüde Ýklim Deðiþmesinin Nedenleri ve Türkiye Üzerindeki Olasý Etkileri .....................................11 Kullanýlmýþ Atýk Kaðýtlarýn Yeniden Kaðýt Üretiminde Kullanýlmasý..........................................18 Sarýçam-Karaçam Doðal Gençleþtirme Sahalarýnda Bazý Tespitler: Sündiken Daðlarý / Bölüm-2 ...................22 Kýzýldað Millî Parký Örneðinde Korunan Alanlarýmýz ve Bazý Öneriler / Bölüm-2 ...............................................25 Ormanlar Özelleþir mi? ..................................................28 Doðu Anadolu Su Havzasý Rehabilitasyon Projesi ...........30 TMMOB Orman Mühendisleri Odasý Hesap No: T.C. Ziraat Bankasý Necatibey Þubesi: 132953 Gelecek 30 Yýl................................................................33 BASKI 4Renk Yayýn Tanýtým Matbacýlýk Ltd.Þti. K.Karabekir Cad. 85/7 Ýskitler / ANKARA Tel: 0.312 341 40 82 Fax: 341 40 82 Behiçbey Araþtýrma Fidanlýðýnda Klon Bahçesini Tanýyalým...............................................4 1 Kapak Fotoðrafý: Muzaffer DENÝZ Kapak Þiiri: Aykut ÝNCE ISSN: 1301 - 3572 Ormancýlýkta Rehabilitasyondan Ne Anlýyoruz: ...............38 I.Kademe Orman Mühendisliði Eðitimi Ankara’da Gerçekleþtirildi................................................................43 Meslektaþlarýmýz Marmara Þube Baþkanlýðýnýn Düzenlediði Ýftar Yemeðinde Biraraya Geldi ....................44 BAÞYAZI Saygýdeðer Meslektaþlarýmýz, Sizlerle bayramlaþarak baþyazýmýza baþlamak, bizlere büyük bir keyif vermektedir. Tüm meslek camiamýzýn, üyelerimizin ve orman sevenlerin Mübarek Ramazan Bayramýný ve 29 Ekim Cumhuriyet Bayramýný kutlar, hep birlikte nice mutlu bayramlar dileriz. Bol kavgalý ve pek de düzeyli olmayan bir seçim sürecinin ardýndan halkýmýzýn takdiri ile yeni parlamento ve yeni hükümet görevine baþladý. Ülkemize, milletimize hayýrlý olmasýný diliyoruz. Demokrasilerde, gerilimlerin, týkanýklýklarýn çözümünde halkýn iradesinin dýþýnda sýðýnýlacak baþka bir limanýn olmadýðýný düþünüyoruz. 30 Aðustos tarihinde Sayýn Cumhurbaþkanýnýn onayýnýn ardýndan, Sayýn Baþbakan yeni kabineyi açýklarken; bazý bakanlýklarýn yapýlarýnda olabilecek deðiþikliðe iþaret etti ve bu baðlamda ormanlarla madenleri irtibatlandýrmak sureti ile önümüzdeki süreçte ormancýlýðýn Tabii Kaynaklar Bakanlýðýna gidebileceðinin, mevcut bakanlýðýnda çevre, su ve þehircilik þeklinde yapýlanacaðýnýn iþaretini verdi. Maalesef her iktidar döneminde kurumlar, dama taþý gibi pek de enine boyuna tartýþýlmadan yer deðiþtirilmektedir. Geriye dönüp baktýðýmýzda bu yap-boz'larýn çok ciddi þekilde yetiþmiþ insan kaybýna, kaynak israfýna, motivasyon bozukluðuna ve verimsizliðe neden olduðu açýkça görülmektedir. Mademki yeniden bir yapýlanma söz konusu, geriye dönmemek üzere ilgili kesimlerle konuþarak, tartýþarak karar vermek gerekir. Ormancýlýðýmýzýn geçmiþi ve dünyadaki geliþmeler göz önüne alýnarak, Odamýz AR-GE Komisyonunca hazýrlanan altlýk rapor üzerinden, dar zaman aralýðýnda olabildiðince geniþletilmiþ istiþare toplantýsý yapýldý. Akabinde "Bakanlýklarýn yeniden yapýlanmasýnda ormancýlýðýmýzýn konumuna iliþkin Orman Mühendisleri odasýnýn görüþlerini içerir rapor" hazýrlandý (www.ormuh.org.tr). Hazýrlanan rapor, baþta Sayýn Baþbakan olmak üzere, Ýktidar Partisinin AR-GE’sine, Baþbakanlýk Müsteþarlýðýna, Sayýn Çevre ve Orman Bakaný ile Müsteþarýna sunuldu ve görüþmeler yapýldý. Raporda özetle: Ormancýlýðýn, geçmiþte (1969,1991) iki defa tarýmdan ayrýldýðý ve yeniden denenmemesi gerektiði, XI ve XIInci dünya ormancýlýk kongreleri sonuç bildirgelerinde, ormancýlýðýn madencilik ve tarým gibi sektörlerle bir bakanlýk çatýsý altýnda yer almamasý gerektiði, Dünyada ormanlarýn hava, su, toprak, küresel ýsýnmaya katkýsý gibi ekolojik deðerlerinin ön plana çýktýðý, ekosistem yaklaþýmýnýn benimsendiði günümüzde "orman" ifadesinin bugün olduðu gibi Bakanlýðýn isminde yer almasý suretiyle; "Çevre ve Orman Bakanlýðý" veya "Çevre, Orman ve Su Kaynaklarý Bakanlýðý" þeklinde yeniden yapýlandýrýlmasý önerilmiþtir. Baþta orman, toprak ve su kaynaklarý olmak üzere tüm havza kaynaklarýnýn 26 ana su havzasý temelinde makro düzeyde planlama ve Bakanlýðýn koordinasyonunda katýlýmcý havza yönetim otoritesinin kurulmasý önerilmiþtir. Orman Genel Müdürlüðünde; taþra dahil olmak üzere, aðaçlandýrma, tohum ve fidan üretimi hizmetleri, av ve yaban hayatý, orman içi dinlenme yerleri, ormancýlýk araþtýrma müdürlükleri gibi tüm ormancýlýk hizmetlerin bir çatý altýnda birleþtirilmek sureti ile daha da dinamik bir yapý saðlanmasý önerilmiþtir. DKMP ve ÖÇK gibi korunan alanlar tek çatý altýnda toplanmalý, taþra kuruluþu yeterli sayýda müdürlük þeklinde yapýlanmalýdýr. Yine orman dýþý alanlar için Bakanlýk ana hizmet biriminde, Çölleþme ile Mücadele, Sel, Çýð ve Erozyon Kontrolü Genel Müdürlüðü, taþra kuruluþu havza uygulama müdürlüðü þeklinde önerilmiþtir. Taþrada kargaþadan baþka pek de fayda saðlamadýðý düþünülen 81 çevre ve orman il müdürlüklerinin kaldýrýlmasý ve bölgesel sisteme geçilmesi önerilmiþtir. 2 Geçmiþte, kurulan Orman Bakanlýklarý korunamamýþtýr. Öyle görülüyor ki farklý meslek disiplinlerinin bir arada çalýþacaðý bir mecraya giriyoruz. Ormancýlýðýmýza en uygun ve kalýcý olan konsepti seçmek durumundayýz. Burada önemli olan, ayný bakanlýk çatýsý altýnda hizmet üreten disiplinlerin bir diðerini hegemonyasý altýna alma gayret ve düþüncesine girmeden, birbirlerin alanlarýna saygý göstererek entegre çalýþmayý ve üretmeyi baþarabilmeleridir. dünyada da yeterli veri tabaný bulamazsýnýz. Özel þirketlerde karlýlýk prensibi esastýr. Osmanlý Devletinin son, Cumhuriyetin ilk yýllarýnda "tahammülü müsait ormanlarýn özel ve tüzel kiþilerce iþletilmesi prensibi" uygulanmakta idi. Yerli ve yabancý kuruluþlar ormanlarý iþletme imtiyazý almýþlar, çeþitli sýnai tesisleri kurmuþlardý.1926 yýlýnda 50 yýl süreyle, SinopAyancýk yöresindeki orman varlýðýný iþletme hakkýný devralan "Zingal A.Þ"nin (18 yýl bu ormanlarý ve kereste fabrikasýný iþletmiþ) günde 3 vardiya iþçi çalýþtýrarak sadece üretimi artýrýp, kesilen ormanlarýn yerine yeni aðaçlandýrma ve imar çalýþmasý yapmayarak, býraktýðý tahribat, ormancýlýk tarihimizin bir kara lekesi olarak hafýzalarýmýzdadýr. Maddenin 3.fýkrasýna "münhasýran" kelimesi eklenerek, sadece orman suçlarý için af çýkarýlmayacaðýnýn, ancak genel af kapsamý içerisinde çýkarýlabileceðinin iþaretini vermektedir. Maddenin 4ncü fýkrasý orman sýnýrlarýnda daraltma yapýlabilmesinin istisnalarýný düzenliyor. Yani kamuoyunun meþhur 2Bsi. Ülkemizde, Orman Kadastrosu tescili yapýlmamýþta olsa %85 oranýnda tamamlandý. Bu alanlarda 2B çalýþmasý da yapýldý. Yani 1982 Anayasasýnýn 169.maddesindeki ifadesiyle; 1981 yýlýndan önce bilim ve fen bakýmýndan orman niteliðini kaybeden 510 bin hektar alan, 6831 Sayýlý Yasanýn 2B maddesi ile hazine adýna orman sýnýrlarý dýþýna çýkarýlmýþtýr. Orman Kadastro çalýþmasý %100'e ulaþtýðýnda, orman dýþýna çýkan 2B alanýnýn toplam 550 bin hektar civarýnda olmasý bekleniyor. Geçen dönem kamuoyunu meþgul eden konu ise;1981 yýlý milat kabul edilerek, bir defaya mahsus 2B ile orman dýþýna çýkarýlan bu alanlara çözüm getirmek, ormanlarýmýzý tahrip eden, kamu vicdanýný yaralayan ve haksýz kazanç saðlayan bu olguyu, Anayasamýzdan, yasalarýmýzdan ve ülke gündeminden çýkarmak idi. Biz bu çözümü benimsiyorduk. Ancak taslak anayasanýn 4.fýkrasýnýn (a) ve(c) bentlerine göre; bir tarih belirtilmeksizin, sürekli orman vasfýný yitirdiði gerekçesiyle orman dýþýna arazi çýkarýlabiliyor. 4. fýkranýn (b) Saygýdeðer meslektaþlarýmýz Bazý Bakanlýklarda Yeniden Yapýlanma gündemde iken, iktidar partisince çok daha üst ölçekte gündemi iþgal edecek "Anayasa Deðiþikliði Taslaðý" hazýrlattýrýldý. Bu taslak þu ana kadar parti görüþü olarak sunulmadý ancak; kamuoyuna yansýdý ve tartýþýlýyor. Mevcut Anayasamýzýn 169 ve 170nci maddeleri, yeni Anayasa taslaðýnda "Ormanlarýn Korunmasý ve Geliþtirilmesi" baþlýðý altýnda tek madde (131) olarak düzenleniyor. Ancak ifade etmek gerekir ki, orman ekosisteminde çok ciddi yeni tahribatlara yol açacak olan bu düzenleme; konuyla ilgili hiçbir uzman ya da bilim adamýnýn isteyerek onaylayacaðý bir düzenleme deðildir. Þöyle ki; Maddenin 2. fýkrasýna "iþlettirilir" kelimesi eklenmiþtir. Biz, Devletin denetim ve gözetiminde "ormancýlýk hizmetlerinin özelleþtirilmesini" istiyoruz. 5531 sayýlý yetki yasamýzýn çýkarýlýþ amacý da, uzmanlýk temelinde piyasada nitelikli ormancýlýk hizmet sektörünün kurulmasýdýr. Yeni kurulacak özel ormanlarý da, bu konudaki teþvikleri de destekliyoruz. Ancak "mevcut orman parçalarýnýn, özel þirketler kanalý ile iþletilmesi" anlamýna gelen bu ifadeyi ormanlarýn devamlýlýðý açýsýndan tehlikeli buluyoruz. Orman ekosistemleri, havza içerisinde entegre sistemlerdir. Orman kaynaklarýnýn ekolojik deðerinin, ekonomik deðerin 2000 katý olduðu bilinir. Bunlardan su, toprak, hava, küresel ýsýnmaya katký gibi bazýlarý stratejik ve yaþamsal öneme haizdir ve ekonomik deðer açýsýndan baktýðýnýzda, 3 bendine göre ise; 1982 Anayasasýndaki "1981 yýlýndan önce bilim ve fen bakýmýnda Orman niteliði kaybeden" ifadesi 23.07.2007 tarihine çekilmek suretiyle, 2B olayý çözümsüzlüðe ve sürekli ülke gündemini iþgal edecek bir kýsýr döngüye dönüþüyor. Yeni Anayasa taslaðý bu þekilde çýkarsa, Orman Kadastrosu sil baþtan geriye dönülerek 2007 yýlýna kadar Orman vasfýný kaybeden alanlar tespit edilerek orman dýþýna çýkarýlacak ki, bu da en az 5-10 yýllýk bir sürecektir. 10 yýl sonrada herhalde milat 2017 ye çekilir. Bu taslaðýn bu þekliyle yasalaþabileceðinin görülmesi halinde orman arazilerinde gözü olanlarýn tahribatlarý hýzlanacak buna paralel olarak, sürekli problemlerle uðraþan orman idaresinin sorunlarý da artacaktýr. 1970 yýlýnda deðiþiklik yapýlan 1961 anayasasýnda, 1961 yýlý milat kabul edilmiþ ve 1973 yýlýndaki uygulama yasasý ile 10 yýlda 103 bin hektar alan orman sýnýrlarý dýþýna çýkarýlmýþtýr. 1982 Anayasasýnda ise; milat 1981 tarihine uzatýlmýþ ve þu ana kadar 1983 ve 1986 yýllarýnda uygulama yasasýnda yapýlan deðiþikliklerle 410 bin hektar arazi orman dýþýna çýkarýlmýþtýr. Þimdi; 2007 Anayasasý ile milat 2007'ye uzatýlýrsa orman dýþýna çýkarýlacak olan alan 1-2 milyon hektarlara týrmanabilir. Her Anayasa deðiþikliðinde ormanlarýmýzýn tahribatdan nasibini aldýðý görülmektedir. Haksýz kazanç ve hukuku tanýmama ödüllendirilmiþ olur. Orman zengini bir ülke deðiliz. Kaybedilen orman kaynaklarýmýzý yerine koymak kolay deðildir. Ormansýzlaþmanýn zararlarýný uzun vadede kat kat fazlasýyla tüm canlýlar yaþayacaktýr. þayandýr. Kaldý ki ormancýlarýn sorunlarý sadece yangýnlar deðildir. Ancak kurum çalýþanlarýnýn, kurumlar arasýnda ücret skalasýndaki en düþük yere sahip olmasý kanayan yaradýr. Hükümetin sendikalarla, toplu görüþmeleri sürecinde, yetkili Sayýn Bakanýnýn ifade ettiði, "Eþit iþe eþit ücret temelinde hakkaniyete dayalý bir çözüm" temel beklentimizdir. Ancak maðduriyeti bir an önce gidermek ve motivasyonu, çalýþma barýþýný saðlamak için, geçen dönem çýkarýlamayan tazminat, öncelikli beklentimizdir. Saygýdeðer Meslektaþlarýmýz, Baþyazý kaleme alýnýrken Çevre ve Orman Bakanlýðýnda atama, yer deðiþtirme ve çalýþma þartlarýna iliþkin gerçekleþtirilen bazý tasarruflar bu konularda biz de normalleþtirebilecek miyiz sorusunu aklýmýza getirmektedir. Elbet de her kurumda üst düzey ya da alt yöneticilerde görev deðiþikliði yapýlabilir ancak; aktif görevden alýnanlar konumlarýna, meslek onurlarýna uygun þekilde görevlerine devam ediyorlar. Çevre ve Orman Bakanlýðýnýn geçmiþte üst düzey görev yapmýþ þu anda müþavir olan üst düzey bürokratlarýna hazýrlanan çalýþma ortamýnýn hiç de uygun olmadýðýna biz de þahit olduk. Bu meslektaþlarýmýzdan verim alýnabilmesi ve cezalandýrýldýklarýný çaðrýþtýrmayacak bir ortamda çalýþabilmeleri için makamla görüþüldü. Yine Ýstanbul, Trabzon, Ýzmir, Konya Orman Bölge Müdürlerinin bir anda kendi aralarýnda görevlerinin deðiþtirildiði haberi alýndý. Ortada bir suç varsa suçu iþleyene hukuk çerçevesinde gereði yapýlýr. Ancak bu insanlarýn çocuklarý okula devam ederken, kurulu bir sosyal düzenleri varken, ramazan ayýnýn ortasýnda ne oldu da "aldým - verdim" þeklinde yerleri deðiþtirildi. Kendileri ve çalýþan personelleri tedirgin edildi. Bunca çözülmesi gereken problem varken, suni gündemlerle çalýþanlarýn motivasyon ve zaman kaybý nasýl açýklanabilir? Normalleþmeliyiz… Saygýlarýmýzla. Saygýdeðer Meslektaþlarýmýz Kurak ve sýcak geçen yaz mevsimi nedeni ile yangýn sayýsýnda artýþ var. Sezonun sonuna yaklaþtýk diyemiyoruz ve tehlike devam ediyor. Gece gündüz demeden sürekli çalýþan ve tetikte bekleyen meslektaþlarýmýzýn ve tüm çalýþanlarýn gayretleri gerçekten takdire 4 YENÝDEN YAPILANMA KONUSUNDA ODAMIZCA HAZIRLANAN RAPOR 30 Aðustos 2007 tarihinde Sayýn Baþbakan yeni kabineyi açýklarken; bazý bakanlýklarýn yapýlarýnda olabilecek deðiþikliðe iþaret etti. Bu baðlamda ormanlarla madenlerin irtibatýný kurmak suretiyle önümüzdeki süreçte ormancýlýðýn "Tabii Kaynaklar Bakanlýðýna" gidebileceðinin, mevcut bakanlýðýnda "Çevre Su ve Þehircilik Bakanlýðý" þeklinde yapýlandýrýlacaðýnýn iþaretini verdi. Bu geliþme üzerine; Odamýz AR-GE Komisyonunca hazýrlanan altlýk rapor üzerinden, dar zamanda olabildiðince geniþletilmiþ bir istiþare toplantýsý yapýlmak suretiyle Bakanlýklarýn Yeniden Yapýlandýrýlmasýnda, ormancýlýðýmýzýn konumuna iliþkin Orman Mühendisleri Odasý'nýn görüþlerini içeren rapor hazýrlandý ve baþta Sayýn Baþbakan olmak üzere, iktidar partisinin ARGE sine, Baþbakanlýk Müsteþarlýðýna, Sayýn Çevre ve Orman Bakanýna ve Müsteþarýna sunularak görüþmeler yapýlmýþtýr ve yapýlmaktadýr. BAKANLIKLARIN YENÝDEN YAPILANMASINDA ORMANCILIÐIMIZIN KONUMUNA ÝLÝÞKÝN ORMAN MÜHENDÝSLERÝ ODASININ GÖRÜÞLERÝNÝ ÝÇEREN RAPOR I) RAPORU HAZIRLAYAN: Bu rapor, 9500 üyesi bulunan ve Anayasanýn 135. maddesine göre kurulmuþ, ormancýlýk mesleðini en yüksek seviyede temsil yetkisine haiz mesleki, sivil örgüt konumundaki TMMOB Orman Mühendisleri Odasý yönetim kurulunca hazýrlanmýþtýr. II) RAPORUN HAZIRLANMA NEDENÝ: Türkiye Cumhuriyetinin 60. hükümet baþkaný Baþbakan Sayýn Recep Tayyip ERDOÐAN'ýn bakanlýklarýn yeniden yapýlanmasýna iliþkin kamu oyuna yaptýðý beyanatýnda, ormancýlýðýnda yeniden yapýlanmaya konu edileceðini açýklamýþ, bu nedenle Odamýz, Dünyadaki geliþmeleri de dikkate alarak, ormancýlýðýmýzýn hak ettiði yere getirilmesine yardýmcý olmak amacýyla bu raporu hazýrlamýþtýr. III) BAKANLIKLARIN YENÝDEN YAPILANMASINDA ORMANCILIÐIMIZ: Baþbakanýmýz Sayýn Recep Tayyip ERDOÐAN, 60. hükümet Bakanlar Kurulu üyelerini açýklarken, Çevre ve Orman Bakanlýðý'nýn da yeniden yapýlanmaya konu edileceðini ve ormancýlýðýnda bu yapýlanmada incelemeye alýnacaðýný ifade etmiþtir. Bu duyurudan hemen sonra, Anayasamýza göre kamu kurumu niteliðinde ve 9500 üyesi bulunan Ormancýlýk alanýnda Ülkemizin en büyük mesleki sivil toplum örgütü konumunda olan ve ayný zamanda 5531 sayýlý Orman Mühendisliði, Orman Endüstri Mühendisliði ve Aðaç Ýþleri Endüstri Mühendisliði Hakkýnda Kanun ile de önemli sorumluluklar yüklenen Odamýz, sorumluluðunun bilincinde olarak yeniden yapýlanma konusun da gerekli çalýþmalarý AR-GE Komisyonunu görevlendirerek baþlatmýþtýr. Komisyonun hazýrladýðý rapor Odamýzýn yetkili kurullarýnýn üyeleri ile ormancýlýkta deneyimli kanaat önderlerinin katýldýðý geniþletilmiþ toplantýda tartýþýlmýþ ve ortaya çýkan sonuçlarda dikkate alýnarak yönetim kurulumuzca Odamýzýn görüþlerine esas olan bu nihai rapor hazýrlanmýþtýr. Bu rapora ek inceleme raporunda; ülkemiz ormancýlýðýnýn ilk kurulduðu 1839 yýlýndan bu yana geçirilen tarihsel süreç, Dünya ormancýlýðýnda 1992 RÝO zirvesinden sonra yaþanan geliþmeler, özellikle yükselen deðerler olarak odun dýþý ürün ve hizmetlerinin öne çýkarýlmasý, ormancýlýðýn EKOSÝSTEM yaklaþýmlý olarak yönetilmesinin gerektiði; bu baðlamda ormanlarýn baþta topraðýn yerinde tutulmasý, havzada temiz suyun üretilmesi ve topraðýn tutulup su rejiminin düzenlenmesi, havanýn temizlenmesi, havadaki karbondioksitin depolanmasý, yenilenebilir temiz enerji kaynaðýnýn vazgeçilmez unsuru olmasý ve çevreyi bozmadan sürdürülebilir kalkýnmanýn temel taþýný teþkil etmesi ve benzer hususlar detaylý olarak ele alýnmýþtýr. Dünyada ormanlar özetle; havza boyutunda toprak, su, temiz hava üçlüsü ile birlikte organik bað içinde bulunan, en üst düzeyde alýnacak tedbirlerle korunmasýnýn ve para ile ölçülemeyecek ekolojik deðerlerinin ön planda tutulmasý gereken, sürdürülebilir kalkýnmanýn ortak paydasý olarak ekosistem yaklaþýmýyla yönetilmesi zorunlu doðal varlýklar olarak görülmektedir. Diðer taraftan Avrupa Birliði ülkelerinde ormanlar; odun üretiminin yapýldýðý doðal varlýklar olarak deðil, insanlýðýn geleceðine yön verecek odun dýþý ürün ve hizmetlerin üretildiði, biyolojik çeþitliliðin en çok yer aldýðý, ekolojik sistem yaklaþýmýyla yönetilmesinin gerektiði en büyük karasal ekosistemler olarak görülmektedir. Bu baðlamda ülkemizin de kurucularý arasýnda bulunduðu Avrupa Orman Bakanlar Konferansýnda 1993 yýlýndan bu yana alýnan kararlarda, ormanlarýn odun dýþý ekolojik ürün ve hizmetlerinin geliþtirilmesi ve sürekli-liðinin saðlanmasý yönünde ilke kararlarý alýnmýþ ve üye ülkelerce uygulamaya konulmasý kararlaþtýrýlmýþtýr. Avrupa Orman Bakanlarý konferansýnýn beþincisinin yapýlacaðý Kasým-2007 deki toplantýda, orman ekosistemine yönelik iki önemli konu üzerinde baðlayýcý nitelikte aþaðýdaki ilke kararlarý alýnacaktýr. 1- Yenilenebilir enerji üretiminde orman ekosistemlerinin rolü, 2- Su üretiminde orman ekosistemlerinin rolü, Bu ilke kararlarý da gösteriyor ki ormanlar; yenilenebilir enerji kaynaðý olan odun üretiminin, elektrik enerjisinin kaynaðý olan su üretiminin vazgeçilmez unsuru ve iklim 5 1) ORMANCILIÐIN YENÝDEN YAPILANMASINDAKÝ GENEL ESASLAR: a) Ormancýlýk, ormanlarý tahrip eden tarým ve madencilik sektörü ile ayný bakanlýk içinde yer almamalýdýr. b) Ormancýlýk kuruluþlarý, ormanlarýn geleceði açýsýndan sakýncalý olan, daha önceki yýllarda denenen ve baþarýlý olmadýðý için 1969 ve 1991 yýllarýnda iki kez ayrýlan Tarým Bakanlýðýyla tekrar bir araya kesinlikle getirilmemelidir. c) Günümüzde insanlýðýn yükselen çevre deðerleri içinde yer alan orman fonksiyonlarýnýn, baþta iklim deðiþiklikleri olmak üzere devamlý gündemde tutulmasý için orman ifadesinin bugün olduðu gibi bakanlýk isminde yer almasý devam ettirilmelidir. Bu bakýmdan bakanlýðýn ismi "ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIÐI" olarak devam ettirilmeli veya önerdiðimiz gibi "ÇEVRE, ORMAN VE SU KAYNAKLARI BAKANLIÐI" olarak yeniden kurulmalýdýr. d) Ormancýlýk hizmetlerinin bir bütünlük içinde aðýrlýklý olarak yürütüldüðü Orman Genel Müdürlüðünün yapýsý; tohum, fidan, aðaçlandýrma, orman içi dinlenme yerleri, 4915 sayýlý Kara Avcýlýðý Kanununa yönelik hizmetler ve uygulamaya yönelik çalýþmalar yapan ormancýlýk araþtýrma müdürlüklerinin de yer alacaðý güçlü bir yapýya dönüþtürülmelidir. e) Baþta orman, toprak ve su kaynaklarý olmak üzere tüm havza kaynaklarýnýn 26 su havzasý temelinde makro düzeyde planlanmasýný saðlayacak, bakanlýðýn koordinasyonunda katýlýmcý havza yönetim otoritesinin kurulmasý için "Havza Planlama ve Yönetimi Temel Kanunu" çýkarýlmalý ve bu raporun ekindeki havzaya yönelik yapýlanma kurulmalýdýr. 11) ORMANCILIÐIN KURUMSAL YAPILANMASI ESASLARI: a) ANA HÝZMET BÝRÝMLERÝ: 1) Çölleþmeyle Mücadele, Sel, Çýð ve Erozyon Kontrolü Genel Müdürlüðü. 2) Doða Koruma ve Milliparklar Genel Müdürlüðü: Özel çevre koruma kurumu baþkanlýðý, bu genel müdürlüðün içine bir daire baþkanlýðý olarak alýnmalýdýr. 3) Orman Köy Ýliþkileri Genel Müdürlüðü veya doðrudan bakanlýða baðlý Orman ve Köy Ýliþkileri Daire Baþkanlýðý, b) BAÐLI KURULUÞLAR: 1) Orman Genel Müdürlüðü: Bu günkü yapýsý içine bir daire baþkanlýðý olarak aðaçlandýrma, tohum ve fidan hizmetleri, yine bir daire baþkanlýðý olarak av ve yaban hayatý, orman içi dinlenme yerleri hizmetleri ve ormancýlýk araþtýrma müdürlükleri alýnmalýdýr. c) ANA HÝZMET TAÞRA KURULUÞLARI: Ana hizmetlerin havza temelinde yürütülmesini saðlayacak þekilde yapýlandýrýlmalýdýr. 1) ….. Nolu Havza Uygulama Müdürlüðü: Ana hizmet ormancýlýk planlama ve uygulamalarý ekipler aracýlýðýyla yapýlmalýdýr. 2) Milli Park Müdürlüðü: Gerektiði yerlerde kurulmalýdýr. Ýþ bu rapor ilgili makamlara sunulmak üzere Oda yönetim kurulumuzca hazýrlanmýþtýr. 30 Eylül 2007 Ali KÜÇÜKAYDIN Genel Baþkan deðiþikliklerine neden olan fosil yakýtlarýn enerji üretiminde daha az kullanýlmasýný saðlayan yeri doldurulmaz doðal varlýklardýr. O nedenle ormanlar yeni yapýlanmada, yalnýzca para ile ölçülebilen ve odun üreten varlýklar olarak görülmeyerek çevre, su, toprak gibi unsurlarýn korunmasý ve geliþtirilmesinde görevlendirilen bakanlýðýn içinde yer almalýdýr. Bakanlýklarýn yeniden yapýlandýrýlmasýnda, ormancýlýðýn yer alacaðý bakanlýk belirlenirken dikkate alýnmasý gereken kriterler þu þekilde olmalýdýr. 1) Ormancýlýk, Antalya 11 inci Uluslar arasý Orman-cýlýk Kongresinde alýnan kararda da belirtildiði üzere ormanlarýn tahribine neden olan; tarým, madencilik gibi sektörlerle bir bakanlýk çatýsý altýnda YER ALMAMALIDIR. 2- Ormancýlýk, topraða baðlý dar ekonomik anlamda biyolojik üretim veren unsur olarak düþünüldüðünde tarým ve hayvancýlýk akla gelmektedir. Fakat derinliðine incelendiðinde, tarým ve hayvancýlýk ekonomik birer iþletme olup, ormancýlýðýn aleyhine geliþme göstermektedir. Ülkemizde ki yapýlanmalarda ormancýlýðý tarýmýn içinde gören bu yanlýþ yaklaþým, 1969 ve 1991 yýllarýnda Orman konularý Tarým Bakanlýðý'ndan ayrýlarak düzeltilmiþtir. Ormancýlýk, 2003 yýlýndaki yapýlanmada da çevre ile birleþtirilmek suretiyle Dünyadaki anlayýþa paralel hale getirilmiþtir. Baþarýsýz uygulamalara bir daha geri dönülmemelidir. Bu nedenle ORMANCILIK yeniden yapýlandýrýlýrken, ormanlarýn geleceði açýsýndan sakýncalý olan TARIM ÝLE AYNI BAKANLIK ÝÇÝNDE DÜÞÜNÜLMEMELÝDÝR. 3- 1969 yýlýndan bu yana bakanlýklarýn isimleri içinde orman ifadesine yer verilmiþtir. Orman ekosistemleri tüm dünyanýn ortak malý olup, özellikle iklim deðiþikliklerinin yaþandýðý, hava kirliliði ve sera gazý etkilerinin hat safhaya ulaþtýðý günümüzde de yeni kurulacak bakanlýðýn isminde orman ifadesi yer almalýdýr. O nedenle yeni bakanlýk, bugün olduðu gibi Çevre ve Orman Bakanlýðý olarak devam etmeli veya raporda önerdiðimiz þekilde ve dünyadaki geliþmelerde dikkate alýnarak, koruma aðýrlýklý unsurlarýn yer aldýðý, çevre deðerleri, orman, toprak ve su kaynaklarý ile birlikte havza esaslý çalýþmalar yapacak Çevre, Orman ve Su Kaynaklarý Bakanlýðý olarak kurulmalýdýr. 4- Orman Genel Müdürlüðü; ormancýlýk ana hizmetleri bir bütünlük içinde götürülmesi gerektiði için tohum, fidan, aðaçlandýrma, orman içi dinlenme yerleri, kara avcýlýðý kanununa yönelik hizmetlerinin de yer alacaðý güçlü bir yapýya dönüþtürülmelidir. 5- Türkiye'deki havza yaklaþýmýný disipline alacak, üst ölçekli havza planlamasýný yapacak, toprak, su, orman kaynaklarý baþta olmak üzere, havzadaki her türlü faaliyetlere iliþkin planlama ve uygulama çalýþmalarýný eþ zamanlý ve eþ mekanlý olarak koordine edecek, bu bakanlýða baðlý ve katýlýmcý yaklaþýmlý havza otoritesinin kuruluþunu hayata geçirecek Havza Planlama ve Yönetimi Temel Kanunu çýkarýlmalýdýr. IV- SONUÇ VE ÖNERÝLER: Raporumuz ve ekindeki AR-GE incelemesinde ormancýlýðýmýzýn yeniden yapýlanmasýna iliþkin hususlar detaylý olarak incelenmiþ olup, ortaya çýkan sonuç ve öneriler özet olarak aþaðýya çýkarýlmýþtýr. Þöyle ki; 6 ODAMIZ ÝSTÝÞARE TOPLANTISI YAPILDI Þubelerimiz Yönetim Kurulu üyeleri ile Genel Merkez Organlarýnýn katýlýmýnda 07-08 Eylül 2007 tarihlerinde Ankara'da Gür Kent Otel de 41. Dönem faaliyetlerinin ve geleceðe yönelik planlarýn deðerlendirildiði ve karþýlýklý bilgilendirme ve görüþ alýþveriþlerinin yapýldýðý bir toplantý gerçekleþtirilmiþtir. Ýlk gün þubelerden gelen Þube Yönetim Kurulu Üyeleri þube faaliyetleri ile bölgesel geliþmeler hakkýnda bilgi vermiþler, oda ile ilgili konularda görüþ ve önerilerini belirtmiþlerdir. Aðýrlýklý olarak, Orman Bölge Müdürlükleri içerisinde yer alan Þube Bürolarýnýn Odanýn baðýmsýzlýðýný daha iyi tesis etmesi bakýmýndan dýþarýda kiralanacak veya satýn alýnacak bürolara taþýnmasý, TMMOB Orman Mühendisleri Odasý Ana Yönetmeliði çerçevesinde þubelerin daha da etkin olmasý için çözüm önerileri içeren bir raporun hazýrlanarak önümüzdeki Genel Kurula sunulmasý gündeme gelmiþtir. Ýkinci gün ise Genel Baþkan Ali KÜÇÜKAYDIN, Yasanýn ve ilgili yönetmeliklerin uygulanmasý ve karþýlaþýlan problemlere dair açýklamalarda bulunmuþ ve Genel Merkezce gerçekleþtirilen faaliyetler, gündemdeki son konular ve hedeflerle ilgili bir sunum yapmýþtýr. Daha sonra yapýlan deðerlendirme toplantýsýnda; 5531 sayýlý yasa ile ilgili olarak üyelerimizden hizmet satýn alacak kurum ve kuruluþlar ile sýký bir diyalog kurularak Yasadan kaynaklanan haklarýmýzýn etkin olarak kullanýlmasýnýn saðlanmasý, Ormancýlýk çalýþmalarýnda hizmet alýmlarý ile ilgili en önemli altlýklardan biri olan birim fiyat tarifi ve iþ analizleri konusunda eksikler gözden geçirilerek ihtiyaç duyulan birim zaman analizlerinin ve iþ tanýmlarýnýn en kýsa sürede uygulamaya kazandýrýlmasý konusunda gerekenlerin yapýlmasý, Orman Mühendisliði Dergisinin içeriðinin ormancýlýk özel sektör faaliyetlerini kapsayacak þekilde Þubelerin katkýlarý ile zenginleþtirilmesi ve gelecekte yýl içinde yayýmlanan dergi sayýsýnýn artýrýlmasý konularýnda görüþ birliðine varýlmýþtýr. 7 SULAK ALANLARIN VE SAZLIK ALANLARIN TAHRÝBÝ VE YOK EDÝLMESÝ KURAKLIK VE DOÐA FELAKETÝNE YOL AÇMIÞTIR* ile Türkiye'nin bataklýklarýnýn kurutulmasý projeleri önemli rol oynamýþtýr. Sultan Sazlýðýnýn da sonunun baþlangýcýný oluþturan D.S.Ý.'nin bu projeleriyle 38 km uzunluðunda 7m derinliðinde bir kanalla alaný kurutmaya yönelik çalýþmalarla tarým alaný açýlmasýný planlamýþtýr. O dönemlerde birçok kuþ bilim adamý ve Orman Bakanlýðý Av ve Yaban Hayatý Dairesince projenin durdurulmasý için çalýþmalar baþlatýlmýþ ise de saha 1972 yýlýnda ''Su kuþlarý koruma ve üretme sahasý'' 1988 yýlýnda Tabiatý Koruma alaný dalýna sonrada 1. derecede doðal sit alaný ile sulak alanlarý koruyan uluslararasý Ramsar Sözleþmesine göre de ''A'' sýnýfý sulak alaný ilan edilmesi de Sultan Sazlýðý kurtarmaya yetmemiþtir. D.S.Ý.'nin Sultan Sazlýðý ve çevresinde drenaj hendekleri ile kurutma çalýþmalarý yanýnda 150.035 ha geniþliðinde arazinin sulanmasý için inþa edilen Kovalý ve Aðcaþar Barajlarýnýn yapýmýnda Sultan Sazlýðýna darbe vuran önemli etkenlerden biri olmuþtur. Böylece Sazlýðý besleyen önemli su kaynaklarý maalesef tarýmsal amaç için kesilmiþ, bunun neticesinde tarýmdan dönen kimyasal ilaç ve gübrelerle doymuþ atýk sular, güney sazlýðýna ve Yay Gölüne drene edilmesiyle yabanýl hayat da büyük zarar görmüþtür. Tropik ormanlar kadar biyolojik üretkenliðe sahip, dünyanýn tropik orman ve okyanuslardan sonra en büyük karbon tutumu görevini yerine getiren 300 ün üzerinde birçok kuþ türüne ev sahipliðini yapan, özelliði sebebiyle bulunduðu çevrenin su dengesi ve iklimi düzenleyen saz üretimi gibi çevredeki yerleþim alanlarýnýn ekonomik girdi saðlayan Sultan Sazlýðý'nýn kurutularak tamamen çöle dönüþtürülmesi Türkiye'nin Uluslararasýndaki saygýnlýðýna da gölge düþürmüþtür. Zira Sultan Sazlýðý gibi Uluslar arasý öneme sahip alanlar sadece Türkiye'nin ekolojik alanlarý olmayýp tamamen küresel boyuttaki doðal alanlardýr. Sýtma hastalýðýný önlemek için baþlayan kurutma Milletlerarasý öneme sahip, nesli tehlikeye düþmüþ veya düþebilir türlerin yer aldýðý 300'ün üzerinde kuþ türlerine ev sahipliði yapan, birçok tatlý ve tuzlu su ekosistemleri ile ekolojik karakterli doða alanlarý sistematik bir þekilde kurutularak tamamen çöle dönüþmüþtür. Birçok medeniyetlere ev sahipliði yapan sulak alanlarýn 20. yüz yýlda büyük bir hýzla tahrip edilmesi ve kurutulmasý ve ayný hýzla bu iþlemlerin günümüzde de devam etmesi yaþanan kuraklýðý tetikleyen en önemli doða katliamlarýnýn baþýnda gelmektedir. Sulak alanlardan aþýrý miktarda su alýnmasý, sistemi besleyen akarsularýn barajlarda tutulmasý veya yönlerinin deðiþtirilmesi ya da yer altý sularýnýn aþýrý kullanýmý gibi nedenlerle hala çok büyük boyutlarda sulak alan kayýplarý yaþanmaktadýr. Özellikle son 40 yýl içerisinde baþta Amik gölü, Türkoðlu sazlýklarý, olmak üzere Avlan gölü, Kestel, Gavur, Suðla, Eber, Akþehir gölleri, Hotamýþ, Yarma, Eþmekaya sazlýklarý yok olmuþ Sultan sazlýðý ve Ereðli sazlýklarý gibi bir çok sulak alan da iþlevini yitirmiþtir. Bu kurumalarda küresel ýsýnmadan daha çok D.S.Ý.'nin 1960'lý yýllarýn baþýndaki sýtma gerekçesi 8 *TMMOB Orman Mühendisleri Odasý Doðu Akdeniz Þubesi Baþkanlýðý (Ereðli Sazlýðý), Eþmekaya Sazlýðý, Hotamýþ Sazlýðý ve Avlan Gölü gibi birçok sulak alaný kurutan ve bu yaklaþýmý ile Türkiye'nin geleceðini ve AB uyum sürecini çok ciddi þekilde baltalayan çalýþmalarýný durdurmasý gerekmektedir. Ancak buna raðmen DSÝ 'nin drenaj hendeklerinin temizliðini bahane ederek hendeklerin 10 metreye kadar derinleþtirme çalýþmalarý taban suyu seviyesinin daha da düþmesine sebep olacaðý açýkça görülmektedir. 301 kuþ türüne ev sahipliði yapan 85 kuþ türünün kuluçkaya yattýðý Türkiye'nin en önemli kuluçka alanlarýndan biri olan, tatlý su ve tuzlu su ekosistemlerin bir arada bulunduðu nadir bir ekosisteme sahip, kuþ göç anayollarý üzerinde bulunan Ýç Anadolu'nun en önemli sulak alanlarýndan olan Sultan Sazlýðýný kurtarmak için baþlatýlan çalýþmalar takdirle karþýlanmaktadýr.Ancak 2007 yýlýnda bitmesi gereken Zamantý Irmaðýndan ovaya verilmesi düþünülen suyu taþýyacak tünel maalesef Sultan Sazlýðýný da kurtarmaya yetmeyecektir. Zira tünel ile gelecek su ancak bölgede yapýlan sulu tarýmý destekleyecek ancak tarýmda dönen ilaçlý ve gübreli sular pompalar vasýtasý ile sazlýðýn belli bölümlerine deþarj edilecektir. Tatlý, tuzlu ve taban su dengelerinin tamamen alt üst olduðu Sultan Sazlýðý þimdilerde tamamen tuz görünümlü bir çöle dönüþmüþtür. Sulak alanýn yarattýðý nemli iklim ve doðal denge ile sonbahar mevsiminde de yaðýþ gören Sultan Sazlýðý maalesef bu dengenin kaybolmasý ile yaðmura da hasret kalmýþtýr. Alanda yýllýk yaðýþ 256 mm olmasýna karþýn göllerdeki yýllýk buharlaþma 1780mm üzerinde olmaktadýr. Böylece zaten su kaynaklarý iyice kesilen ve drenaj hendekleriyle kurutulmaya çalýþýlan sahanýn geri kalan suyunun da küresel ýsýnmayla buharlaþmasýna da engel olunamamaktadýr. Bütün bu olumsuzluklara raðmen Akdeniz Havzasýnýn en önemli deltalarýndan birini oluþturan Çukurova Deltasýnda bulunan Karataþ Ýlçesinin doðusundaki Aðyatan Gölünün ve çevresindeki tuzcul alanlarýn kurutulmasý çalýþmalarýnýn DSÝ tarafýndan baþlatýlmasýna da bir anlam verilememektedir. Çalýþmalar odamýzca endiþeyle takip edilmektedir. Yaklaþýk 22.500 dönüm ekolojik karakterli alanýn sularýnýn drene edilerek, Bahçe köyünün doðusundan geçen büyük drenaj kanalýna deþarj edilmek istenmesi, ekolojik bir çevre felaketi getirmesi kaçýnýlmaz olacaðý bir çok kereler gündeme getirilmiþ olmasýna raðmen projenin hayata geçmesine mani olamamýþtýr. Bu proje ile etkilenecek alan sadece 22.500 dönümle sýnýrlý kalmayacak, sulak alanýn su dengesi de bozulacaktýr. çalýþmalarý, geliþen teknoloji ile birlikte yeni tarým alanlarý elde etme amacýna yönelmiþ, sazlýk ve bataklýklarýn yaný sýra taþkýn ovalarýný ve gölleri de kapsayarak artarak devam etmiþtir. Bu süreçte, Akdeniz'e kýyý ülkeler sulak alanlarýnýn %70' ine yakýnýný kaybetmiþtir. Son 40 yýlda ülkemizde de 1,3 milyon hektar sulak alan (yaklaþýk üç Van Gölü büyüklüðünde bir alan) geri dönüþü olmayacak biçimde kaybedilmiþtir. Sulak alanlarýn kurutularak tarým, sanayi ve yerleþim alanlarýna dönüþtürülmesi, su kaynaklarýnýn tarýma baðlý olarak aþýrý kullanýmý, evsel ve endüstriyel atýklarýn sulak alanlara boþaltýlmasý sulak alanlarýn yok olmasýna neden olmuþtur. Sulak alanlar; taban suyunu dengeleme ve besleme, taþkýnlardan koruma, tuzlanmayý önleme, doðal arýtýcý olma gibi pek çok iþlevlerinin yaný sýra, hayvancýlýk, sazcýlýk, balýkçýlýk, tarým gibi ciddi geçim kaynaklarýyla da yaþamsal öneme sahip ekolojik karakterli alanlardýr. Bu arada sulak alanlarýn kurutulmasý sonucu elde edilen arazilerin pek çoðundan istenilen tarýmsal üretime eriþilemediði gibi; bir kýsým yerlerde de tuzlanma, turbalarýn yanmasý, rüzgâr erozyonu gibi nedenlerle kýsa zamanda verimsizleþmiþtir. Ayrýca, yörenin su rejiminde meydana gelen bozulmalar (Amik ovasýnda önceleri 6 metreden çýkan taban suyu þimdiler de 500-600 metreden çýkmaktadýr.) ve iklimsel deðiþmelerin yaný sýra; bir çok canlý türünün neslinin tehlikeye düþmesi ya da tamamen yok olmasý gibi telafisi mümkün olmayan sorunlar ortaya çýkmýþtýr. Yer altý ve yer üstü sularýna yapýlan plansýz müdahalelerle yer altý sularý metrelerce aþaðýya çeken D.S.Ý.'nin yukarýda belirtilen, Amik gölü, Türkoðlu sazlýklarý, Seyfe Gölü, Ekþisu sazlýðý, akgöl 9 Bu þekilde sulak alanýn temel ekolojik fonksiyonlarýnýn, su rejimlerini düzenlemek ve karakteristik bitki ve hayvan topluluklarýnýn özelikle su kuþlarýnýn yaþam ortamlarýný desteklemek fonksiyonlarý tamamen tahrip olacak, doðal denge geri gelmeyecek þekilde tahrip olacaktýr. 1991 yýlýnda çevre bakanlýðýnýn kurulmasý,1993 yýlýnda sulak alanlarýn korunmasý ile ilgili genelgenin yayýnlanmasý ve 1994 yýlýnda da Ramsar sözleþmesini kabul etmiþ olmamýza raðmen, Türkiye'deki sulak alanlar hala büyük tehlikelerle karþý karþýyadýr ve hala sulak alan kayýplarý devam etmektedir. Bunun baþlýca nedeni, hala kamuoyunda sulak alanlarýn öneminin yeterince bilinmemesi ve sulak alanlarýn önemsenmemesi, su ve arazi kullaným plan ve programlarýný geliþtirenler arasýnda sulak alanlarýn korunmasý fikrinin yeterince benimsenmemesi ve kabul görmemesi gelmektedir. Hala bunlar arasýnda kurutulan sulak alanlarda yaþanan olumsuzluklarýn farkýnda olmayan ve sulak alanlarýn kurutulmasýndan toplum yararý bulunduðuna inanan gruplarýn olmasý ve bu gruplarýn siyasilerden de önemli destek almasý da bulunmaktadýr. Oysa sulak alanlar, yurdumuzun doðal kaynaklarýnýn en duyarlýsý buna karþýlýk biyolojik çeþitliliði destekleyen ve biyolojik üretkenliðin tropik ormanlardan sonra en fazla olan, önemli ekosistemlerin baþýnda gelmektedir. Çukurova sulak alanlarý, ekonomik, kültürel, bilimsel ve rekreasyonel olarak büyük bir kaynak teþkil etmektedir. Bu nedenle çok zengin bir fauna ve floraya sahip Aðyatan sulak alaný ve çevresindeki çayýr ve ekolojik karakterli tuzcul alanlarýn kurutularak tarým arazisi yapýlmasý çalýþmalarýný doðru bulmayýp, bu çalýþmalarýn av-yaban hayatýnýn doðal yaþam alanlarýna zarar vereceðine inanýyoruz. Yukarýda belirtilen sorunlarýn pek çoðunun önlenememesinin temelinde yönetime iliþkin sorunlar yatmaktadýr. Bu sorunlarý þöyle sýralayabiliriz. - Uygulayýcýlar ve planlamacýlar da dahil olmak üzere, kamuoyu tarafýndan sulak alanlarýn öneminin yeterince anlaþýlmamasý. - Su ve arazi kullaným planlarýnda sulak alanlarýn korunmasý ve akýlcý kullanýmý ilkelerinin dikkate alýnmamasý. - Ýlgili kurum ve kuruluþlar arasýnda etkin bir iletiþim ve iþbirliðinin saðlanamamasý. - Alanlarýn yerinden yönetimini saðlayacak, ayný zamanda alanýn ekolojik karakterindeki deðiþimleri sürekli ve düzenli olarak izleyecek ve gerekli tedbirleri zamanýnda alabilecek bir idari mekanizmalarýn bulunmayýþý. Türkiye'nin, sulak alanýný kurutma, doldurma ve su rejimine yaptýðý olumsuz müdahaleler sonucu gelecek yýllarda önemli derecede su sýkýntýsýyla karþý karþýya kalabileceði gerçeðini de görerek sulak alan kayýplarýnýn önlenmesi ve iyi yönetimle geliþtirilmesi için aþaðýda belirtilen önlemlerin mutlaka uygulanmasý gerekmektedir. Sulak alanlar, sazlýklar sürekli takip edilmeli, izlenmeli, riskli bölgeler belirlenip, önlemler önceden alýnmalýdýr. Sulak alanlarýn korunmasý ve sürdürülebilir kullanýmý için kurumlar arasý iþbirliði ve koordinasyonun tekrar gözden geçirilmesi gerekir. Sulak alan kaybýna neden olan Bataklýklarýn Kurutulmasý ve Bundan Elde Edilecek Topraklar Hakkýnda Kanun, Devlet Su Ýþleri Umum Müdürlüðü Teþkilat ve Vazifeleri Hakkýnda Kanun, Sýtma ile Mücadele Kanunu da gerekli yasal düzenlemelerin yapýlarak ilgili hükümler yürürlükten kaldýrýlmalý; sulak alanlarýn korunmasý, geliþtirilmesi ve akýlcý kullanýmýný öngören yasal düzenlemeler güçlendirilmelidir. Geçmiþte kurutulan ya da çeþitli nedenlerle ekolojik karakteri bozulan sulak alanlarýn restorasyonu ve rehabilitasyonu için eylem planlarý geliþtirilmeli ve uygun alanlarda uygulamaya geçilmelidir. Kamuoyu desteði almadan, ÇED raporlarý çýkartýlmadan, ilim adamlarýnýn görüþü alýnmadan D.S.Ý' nin Baraj ve kurutma çalýþmalarýna baþlamamasý, aksi takdirde ülkenin sahip olduðu doðal kaynaklar ekonomik kalkýnma uðruna bir daha geri gelmeyecek þekilde yok edilecektir. Bundan en büyük zararý yine o yörede yaþayan insanlar görecektir. 10 KÜRESEL ÖLÇÜDE ÝKLÝM DEÐÝÞMESÝNÝN NEDENLERÝ VE TÜRKÝYE ÜZERÝNDEKÝ OLASI ETKÝLERÝ Prof.Dr. H.C. Ýbrahim ATALAY* Günümüz dünyasý, sürekli artan bir sýcaklýk eðilimine girmiþtir. 20. yüzyýlýn 2. yarýsýndan itibaren artmaya baþlayan bu sýcaklýk artýþý 1990’lý yýllarda en yüksek seviyesine ulaþmýþtýr. Dünyada sýcaklýðýn yeryüzünde tutulmasýný saðlayan bazý gazlar vardýr. Sera etkisi yapan bu gazlarý, karbondioksit, subuharý, metan, azot oksit ve ozon oluþturur. Bu gazlar olmasaydý, atmosfer katý olmayan diðer gezegenlerde olduðu gibi dünyamýz gündüzün aþýrý derecede ýsýnýr ve geceleyin ise son derece soðurdu. Doðal yoldan sera gazlarý bir dönüþüm içerisindedir. Bu gazlardan özellikle karbondioksitin artmasý sýcaklýðýn da artmasýna yol açmaktadýr. Jeolojik devirler boyunca görülen sýcak devirler, genel olarak atmosferde artan karbondioksitin etkisiyle oluþmuþtur. Günümüzde sera gazlarýnýn artmasýný saðlayan en önemli etkenler, baþta sanayileþmeye baðlý olarak petrol, doðal gaz, kömür gibi karbon içeriði yüksek yakýtlarýn kullanýlmasýdýr. Ayrýca yangýn söndürücüleri, spreyler, buzdolabý gibi soðutucularda kullanýlan kloroflor karbonlar (CFCs), hidrokloroflorkarbonlar (HCFCs), hidroflorkarbonlar (HFCs), perflorkarbonlar (PFCs) ve kükürt hegzaflorit (SF6) gibi gazlarýn da artmasý, sýcaklýðýn yükselmesine yol açmaktadýr. Bunun yanýnda sera etkisi olmayan karbonmonoksit, azot oksitler (NOx), uçucu organik bileþiklerde de sürekli artýþlar olmaktadýr. Ancak bu gazlar kimyasal dönüþüm sýrasýnda dolaylý olarak sera etkisi yapmaktadýr. Yukarýda belirtilen gazlarýn artmasý, dünyada sýcaklýðýn yükselmesini saðlamaktadýr. Þekil 2: 1744-2005 yýllarý arasýnda atmosferdeki karbondioksit kosantrasyonu (Kaynak: Karbondioksit Enformasyon Analiz Merkezi, Enerji Bölümü) Þekil 3: 1980-2004 yýllarý arasýnda atmosfere verilen karbondioksit miktarý. Þekil1: A. Normal karbondioksit seviyesine göre Güneþ’ten gelen sýcaklýk enerjsinin tutulmasý, B. Artan karbondioksit seviyesine göre Güneþ’ten gelen sýcaklýk enerjisini daha fazla tutularak ýsýnmanýn artmasý Sera etkisi yapan gazlarýn baþýnda gelen karbondioksit, güneþten gelen enerjinin tutarak sýcaklýðýn artmasýna neden olmaktadýr. Yani, havada karbondioksit miktarý ne kadar artarsa ýsýnma da o kadar artmaktadýr. 17. yüzyýl sonu ve 18. yüzyýl baþlarýndan itibaren baþlayan sanayileþme çaðýndan önce havada 260-270 ppm civarýnda olan karbondioksit hâlihazýrda 370 ppm’i Þekil 4: 1980-2004 yýllarý arasýnda atmosfere en fazla karbondioksit veren 15 ülkenin karbondioksit miktarý. Þekilde görüldüðü 2004 yýlýnda dünya toplam karbondioksit miktarýnýn ABD, 4.5’ini Çin altýda birini vermiþtir. Bu iki ülkenin dünya toplam karbondioksit salýnýmýndaki payý dörtte birdir. Rusya’nýn verdiði miktar ise sürekli düþmektedir. Birleþik Krallýk (Ýngiltere), Fransa dýþýndaki ülkelerin karbondioksit miktarlarý sürekli artmaktadýr. 11 *Dokuz Eylül Üniversitesi Eðitim Fakültesi aþmýþtýr (ppm havada milyonda bir bulunan gaz miktarýný ifade eder). Dünyanýn bazý kesimlerinde bu deðer daha yüksek seviyededir. 21. yüzyýlýn sonuna doðru karbondioksit seviyesinin 500 ppm’e ulaþacaðý tahmin edilmektedir. (Þekil2). 1984-2004 yýllarý arasýnda havada bulunan karbondioksit miktarýnda önemli artýþlar meydana gelmiþtir. Þöyle ki, 1984 yýlýnda 18 333 milyon ton olarak havaya verilen karbondioksit miktarý 2004 yýlýnda 27 043 milyon tona yükselmiþtir. Bu deðerlere göre atmosferdeki karbondioksit artýþý son 20 yýlda %24 olmuþtur. (Þekil3). Hâlihazýrdaki durum devam ettiði takdirde atmosferdeki karbondioksit ve diðer sera gazlarý birikimi 2030’lu yýllarýn baþlarýnda sanayi öncesine göre iki misli artacaktýr. Ayresollar, Radyasyonun Alýkonulmasýnda Etkili Olmaktadýr. Ayresollar, atmosfere daðýlmýþ yüzer (aský) hâlde olan ince katý ve sývý parçacýklardýr. Bunlar, Güneþ’ten gelen sýcaklýk enerjisini daðýtarak ve tutarak yer yüzeye ulaþan enerjiyi azaltýr. Buna ayresollarýn doðrudan etkisi denir. Bu etki, atmosferde ayrosollarýn hem yoðunluðu hem de boyutuna baðlý olarak meydana gelir. Ayresollarýn dolaylý etkisi, havadaki nemin tutulmasýný saðlayan çekirdekleri oluþturmasýdýr. Bu çekirdekler, ayný zamanda suyun tutulmasýna yol açarak bulut oluþumunda da etkili olmaktadýr. Baþka bir anlatýmla, katý parçacýklarda tutulan su, yaðýþlarýn oluþmasýnda etkilidir. Büyük damlalardan oluþan bulutlar güneþ enerjisinin daha fazla uzaya yansýmasýný saðlayarak soðumaya neden olur. Buna karþýn, yeryüzüne çarparak yansýyan sýcaklýk enerjisi bulutlarýn alt katýnda tutularak tekrar yer yüzeyine yansýtýlýr. Bu durum ise yer yüzeydeki sýcaklýðýn artmasýna yol açar. Volkanik püskürtmelerden hasýl olan tozlar atmosferin üst katýna (stratosfere) kadar ulaþabilir, buna karþýn bitki örtüsünün tahrip edildiði yerlerde rüzgâr erozyonundan hasýl olan tozlar atmosferin alt seviyesini etkileyerek sýcaklýðýn tutulmasýna ve dolayýsýyla ýsýnmaya yol açar. Ayresollar, toz ve kum fýrtýnalarýnýn olduðu yerlerde büyük boyutlara ulaþýr. Özellikle kurak dönemlerde, çöllerde oluþan toz fýrtýnalarý ile havaya aþýrý miktarda toz dahil olur; havaya karýþan tozun miktarý 1 km küp havada 875 tonu bulur. 500 km çapýnda bir hava kütlesinde 100 milyon tondan fazla tozun taþýndýðý belirtilmektedir. Þiddetli toz fýrtýnalarý, 4000 km uzunluðunda bir mesafede izlenebilir. Örneðin 1883’te Endonezya’daki Krakatoa volkanýndan çýkan volkanik tozlar, yüksek seviyelere kadar çýkarak dünyanýn etrafýný kaplayacak þekilde yayýlmýþtýr. Bu deðerler toz fýrtýnalarý aracýlýðý ile ne kadar fazla miktarda malzemenin nakledildiðini açýkça gösterir. Sahra’nýn güney kesimindeki yarýkurak bölgede 1960’lý yýllar ve 1970’li yýllarýn baþýnda oluþan kuraklýða baðlý olarak Atlas Okyanusu üzerindeki toz seviyesini üç kat artýrmýþtýr. Ýnsanýn neden olduðu çölleþme, yaðýþlarýn da azalmasýna yol açabilmektedir. Tropikal savanlarda bitkilerin yakýlmasý atmosfere bol miktarda ayresollarýn karýþmasýna yol açmaktadýr. Sahra, Suudî Arabistan ve Suriye Çöllerinde oluþan kum fýrtýnalarý zaman zaman ülkemizi de etkisi altýna alýr. Bu dönemlerde gökyüzü, bazen kýpkýrmýzý bir bulutla kaplanýr ve havada asýlý halde bulunan tozlar, yaðýþla birlikte kýrmýzý çamur hâlinde yeryüzüne düþer. Kýsaca, dünya iklim deðiþmesini etkileyen olaylardan biri de, ayresollarýn atmosfere karýþmasýdýr. Ayresollar, yani atmosferde yüzer halde bulunan toz parçalarý, hem güneþten gelen sýcaklýðý tutmakta hem de bunlarý daðýtarak tekrar yansýtmaktadýr. Ormanlar, Yapay Göller ve Sulama Yöresel Olarak Ýklim Deðiþmesinde Etkilidir Herhangi bir orman bölgesindeki ormansýzlaþma, buharlaþmayý artýrmaktadýr. Buna baðlý olarak gece ile gündüz arasýndaki sýcaklýk farký belirginleþmektedir. Daha da önemlisi, fotosentezde kullanýlan güneþ enerjisi adeta boþa harcanmaktadýr ve bitkilerin biyokütlesinde karbon birikimi olmadýðýndan atmosferdeki karbondioksit oraný artmaktadýr. Günümüzdeki karbondioksit artýþýnda orman alanlarýndaki sürekli azalma da etkili olmaktadýr. Baþka bir anlatýmla ormanlarýn fotosentezle alacaðý karbondioksit miktarýnýn azalmasý, atmosferdeki karbondioksit miktarýný arttýrmaktadýr. Sulama alanlarýndan ve yapay göllerden atmosfere dahil olan su buharý sýcaklýðýn tutulmasýna, dolayýsýyla sýcaklýk artýþýna yol açmaktadýr. Örneðin Çukurova’daki tüm tarým alanlarýnýn sulanmasý, burada nem oranýný yükselterek özellikle yaz mevsiminde gece ile gündüz arasýndaki sýcaklýðýn azalmasýna ve insanlar için boðucu bir havanýn olmasýna neden olmaktadýr. Binlerce km2 alan kaplayan baraj gölleri, yerel olarak sýcaklýðýn 1-2 °C artmasýna, don olaylarýnýn azalmasýna neden olmuþtur. Örneðin Keban Baraj Gölü’nün Elazýð’ýn ikliminde çok az da olsa karasallýðý düþürdüðü ve sýcaklýkta artýþa neden olduðu saptanmýþtýr. Kentlerde Ýklim Deðiþmesi Olmaktadýr Nüfusu birkaç milyonu bulan ve sanayinin geliþtiði kentlerde hava kirliliði ve sýcaklýk çevreye göre son derece yüksektir. Böyle kentler âdeta birer sýcaklýk adalarý ve kirlilik merkezleri hâlindedir. Kentlerde kullanýlan fosil yakýtlar, bu kirliliðin ana kaynaðýdýr. Özellikle orta kuþakta bulunan kentlerdeki sýcaklýk artýþý, kalabalýk nüfusun enerji gereksinimi karþýlamak için kullanýlan fosil yakýtlardan kaynaklanmaktadýr. Kýr ve kent alanlarý mukayese edildiðinde kent yüzeyleri çok fazla güneþ enerjisini tutar, çünkü kentteki yüksek duvarlar, koyu renkli bina ve çatýlar ile asfalt yollar geniþ bir yüzey oluþturarak hem gelen sýcaklýðý hem de yerden yansýyan sýcaklýðýn büyük bölümünü emer. Bir bütün olarak kentlerde gündüz depolanan sýcaklýk gece sýrasýnda verilir. Bu durum, kentlerde gece sýcaklýðýn çevredeki kýrsal alanlara göre fazla sýcak olmasýna yol açar. Genel olarak kentlerdeki yoðun yapýlardan dolayý oluþan yüksek sýcaklýk, kentlerin dýþýna doðru azalýr. Bazý kentlerin sýcaklýðý çevreye göre birkaç derece yüksektir. 12 Atmosferdeki Ozon Katýnýn Ýncelmesi Ultraviyoleyi Artýrmaktadýr Ozon (O3) gazýnýn yoðun olduðu kat, yeryüzünde kutuplara doðru 16-18 km. ekvatoral bölgede 25 km yüksekte baþlar. Bu ozon katý, güneþten gelen ultraviyole ýþýnlarýný tutmasý yönünden son derece önemlidir. Bunun yanýnda ozon tabakasý, aþýrý ultraviyole ýþýnlarýndan dünya yüzeyini koruyarak canlýlar için uygun bir seviyede yeryüzüne ulaþmasýný saðlar. Ozon tabakasý, ayný zamanda insan dahil tüm canlýlarýn fazla ultraviyole ýþýnýndan korumaktadýr. Ozon tabakasýnýn incelmesinin sebepleri, yüksekten uçan askeri ve sivil uçaklardan çýkan gazlar, azotlu kimyasal gübrelerden hasýl olan azot oksit, spreylerden kaynaklanan kloroflor karbonlar (CFCs), soðutucu sistemleri ve fast-food konteynerleri için yapýlan köpüklerden hasýl olan gazlardýr. Bu gazlar, atmosferde yukarýya doðru yükselerek ozon tabakasýný tahrip etmektedir. Küresel ölçüde kloroflorlarýn üretiminin yýllýk artýþý 1960’lý yýllarda 180 x 106 kg’dan 1990’lý yýllarda 1100 x 106 kg’a çýkmýþtýr. Ozon tabakasýnýn incelmesini önlemek amacýyla 1987’de Montreal Protokolü olarak bilinen uluslararasý anlaþmanýn imzalanmasýndan sonra CFCs ve halonlarýn üretimi azalmaya baþlamýþtýr. Bununla beraber, stabil bir özellik gösteren kloroflarýn ozon tabakasýndaki etkisi daha onlarca belki asýrlarca yýllar devam edebilecektir. KÜRESEL ISINMANIN GELECEKTE DÜNYAYA YAPACAÐI ETKÝLER Küresel ýsýnmaya sera gazlarý olarak belirtilen karbondioksit, metan, azot oksitler ve kloroflorkarbonlar neden olmaktadýr. Karbondioksidin atmosferdeki birikimi 1750’den günümüze kadar olan devre içerisinde % 31 oranýnda artmýþtýr. Hâlihazýrdaki karbondioksit birikimi, günümüzden önceki 42 000 yýllýk ve muhtemelen 20 milyon yýllýk dönem içerisinde bulunan miktarý aþmamýþtýr. Atmosferdeki metan konsantrasyonu ise 1750’den beri % 150 oranýnda artmýþtýr. Azot oksitlerdeki artýþ ise % 17’dir. Atmosfere dahil olan kloroflor karbonlar, Montreal Protokolü’nden sonra kontrol altýna alýnmýþtýr. 20. yüzyýlda dünya yüzeyindeki yýllýk ortalama sýcaklýk 0.6°C yükselmiþtir. En yüksek sýcaklýk artýþý, 1990’lý yýllarý kapsayan 10 yýl içerisinde meydana gelmiþtir. Bu artýþ, özellikle Kuzey yarým kürede son 1000 yýl içerisinde en yüksek seviyesine ulaþmýþtýr. Ýklim Deðiþmeleri üzerinde Hükümetlerarasý Ýklim Paneli’nde 1990-2100 yýllarý arasýnda dünyada ortalama sýcaklýðýn 1.4 - 5.8 °C arasýnda yükselebileceði belirtilmiþtir. Bu sýcaklýk yükselmesi, son 10 000 yýlda meydana gelen sýcaklýk artýþýndan daha fazladýr. Sýcaklýðýn artmasý, atmosfer dolaþýmý ve okyanus akýntýlarý üzerinde etkili olabilecek, buna baðlý olarak da yaðýþýn þekli, daðýlýþý ve miktarý deðiþebilecektir. Tablo 1’de Ýklim Deðiþmeleri üzerinde Hükümetlerarasý Ýklim Paneli’ndeki verilerden yararlanýlarak gelecekteki iklim deðiþmesi için bazý projeksiyonlar ileri sürülebilir. Tablo 1: Ýklim koþullarýnda oluþan deðiþmenin muhtemel etkileri Deðiþme Muhtemel derecesi Küresel ölçüde yüzeydeki sýcaklýk artýþý geçen Çok muhtemel 10 000 yýllýk dönemdeki deðiþmeyi aþacaktýr. Hemen tüm kara alanlarý, özellikle soðuk mevsimde Çok muhtemel kuzeydeki soðuk kuþakta küresel ortalamanýn üzerinde ýsýnacaktýr. 21. yüzyýlýn sonunda kýþýn kuzeydeki orta ve yüksek Muhtemel enlemlerde yaðýþ artacaktýr. Ortalamanýn üzerinde yaðýþýn arttýðý yerlerde yýldan Çok muhtemel yýla geniþ ölçüde yaðýþ deðiþmeleri olacaktýr. Hemen tüm karalar üzerinde yüksek deðerdeki Çok muhtemel sýcaklýk daha da artacak çok sýcak günler meydana gelecektir. Kara kütlelerinin çoðunda günlük sýcaklýk deðiþmesi Çok muhtemel azalacaktýr. Kuzey Yarým Küre’nin orta ve yüksek enlemlerinde Bir çok sahada þiddetli yaðýþlar olacaktýr. çok muhtemel Artan yaz sýcaklýðý karalarda kuraklýk riskini Orta enlemlerde artýracaktýr. karalarýn içinde muhtemel Tropikal bölgelerdeki fýrtýnalarýn þiddeti artacak, Bazý sahalarda yaðýþlar daha da þiddetlenecektir. muhtemel Tablodaki çok muhtemel % 90-99, muhtemel % 66-90 oranýnda gerçekleþeceði anlamýndadýr. Ýklimdeki Deðiþmeler, Ektosistemleri Çeþitli Seviyede Etkileyecektir Ýklim, tüm canlýlarýn yayýlýþýný, büyüme oranlarýný, üretkenliðini, birbirleriyle olan rekabeti ve besin dolaþýmý gibi birçok hususu etkilemektedir. Buna örnek olarak günümüzden 20 bin yýl kadar önce en þiddetli dönemine ulaþan son buzul döneminde buzla kaplý alanlar, günümüz Avrupasý’nýn orta kesimlerine ilerlemiþ, soðuk iklimde yetiþen ormanlar orta kuþaðýn güney kesimlerine ve sýcak kuþaktaki daðlarýn yüksek kesimlerine kadar ulaþmýþtýr. Ülkemizde Würm Buzul döneminde soðuk iklim koþullarýnda yetiþen sarýçamlar batýda Denizli’ye, güneyde Toros Daðlarýnda Ceyhan Havzasýnýn yukarý kesimine, Uzunyayla Pýnarbaþý ve doðu Hekimhan dolaylarýna kadar ilerlemiþtir. Atmosferdeki karbondioksit birikimi iki misli arttýðýnda tropikal yaðmur ormanlarý % 25 oranýnda bir azalmaya uðrayacaktýr. Bu azalma, sýcaklýkta meydana gelen yükselmeyle ilgili olacaktýr. Bazý sahalarda sýcaklýk artýþý beraberinde yaðýþta da düþüþe neden olabilecektir. Diðer sahalarda yaðýþta meydana gelebilecek artýþ, bitkilerin artan sýcaklýk karþýsýndaki su gereksinimini karþýlamaya yetmeyecektir. Böyle bir durum gerçekleþtiðinde tropikal yaðmur ormanlarý ve buradaki tür çeþitliliði özelliðini kaybedebilecektir. Günümüzde dünya toplam kara alanýnýn % 7’sini kaplayan tropikal yaðmur ormanlarý karasal bitki ve hayvan türlerinin % 50’den fazlasýný içermekte ve bu ormanlardaki 1400’ü aþkýn bitki türünden 13 kanser tedavisinde gerekli olan ham maddenin % 70’i saðlanmaktadýr. Bu durum dikkate alýndýðýnda tropikal bölgelerdeki yaðmur ormanlarýna olasý iklim deðiþmesinin insanlarýn saðlýðý açýsýndan yapacaðý olumsuz etki kendiliðinden ortaya çýkmaktadýr. Hâlihazýrda tropiklerdeki ormansýzlaþma türlerin ortadan kalkmasýna yol açmaktadýr. Nitekim her yýl binlerce türün ortadan kalktýðý belirtilmektedir. Ýklim deðiþmesine baðlý olarak tropikal ormanlardaki azalma tür çeþitliliðinin ortadan kalkmasýný hýzlandýracaktýr. Kýsaca denilebilir ki, küresel ölçüde sýcaklýk ve yaðýþýn artmasý halihazýrdaki ekosistemlerin alansal deðiþmesine yol açabilecektir. Ýklim Deðiþmesinin Ýnsan Saðlýðý Üzerinde Doðrudan ve Dolaylý Etkileri Olacaktýr Sýcaklýðýn artmasýna baðlý olarak sinir sistemi, astým ile kalp ve solunum hastalýklarýnda artýþ olabilecektir. Ayrýca þiddetli sel ve fýrtýnalarýn oluþturacaðý tahribat ve bulaþýcý hastalýklarýndan milyarlarca insan etkilenecektir. Tropikal subtropikal ve orta kuþakta yaz mevsiminde oluþacak aþýrý sýcaklar, özellikle yaþlý nüfustaki ölüm oranýný artýrabilecektir. Örneðin günümüzde de aþýrý sýcaklarýn olduðu günlerde birçok ülkede özellikle yaþlýlarda ölüm oranýnýn arttýðý görülmektedir. Yine sýcaklýk artýþýna baðlý olarak sinek, virüs, bakterinin aþýrý çoðalmasý bulaþýcý hastalýklara zemin hazýrlamaktadýr. Örneðin sivrisineklerden geçen sýtma, hâlihazýrdaki dünya nüfusunun % 40’ýný tehdit etmekte ve her yýl 2 milyonun üzerinde nüfus sýtmadan ölmektedir. Nemlilik ve sýcaklýk artýþý 21. asýrda dünya nüfusunun % 60’ýný tehdit edici boyuta ulaþabilecektir. Yine bazý adele aðrýlarý ve sarý humma, sivrisineklerle taþýnan virüslerin yol açtýðý hastalýktýr. Sivrisineklerin günümüzde kent ortamýna adepte olma özelliði göstermektedir. Sivrisineklerin yol açtýðý sarý humma hastalýðýna, sýcaklýðýn 24°C’yi aþtýðý nispî nemi yüksek yerlerde sýkça rastlanýlmaktadýr. Salgýn hastalýklar, tropikal orman bölgelerinde sýcaklýðýn 20°C’nin üzerinde olduðu yerlerde yaygýndýr. Afrika, Orta ve Güney Amerika’da yaygýn olan sarý humma orta kuþaðýn kuzey kesimindeki liman kentlerinde de görülmektedir. Bunun nedeni sivrisineklerin tropikal bölgelerden buralara gelen tankerlerin su tanklarý aracýlýðýyla taþýnmasýdýr. Ýþte iklimde olasý bir deðiþme hem virüslerin hem de sivrisineklerin yayýlýþýný dünyanýn daha kuzey kesimine doðru ilerlemesine yol açarak buralardaki insan saðlýðýný tehdit edecek boyuta ulaþabilecektir. CANLILARIN YAÞADIÐI ORTAMLARDAKÝ DEÐÝÞMELER Bilindiði gibi canlýlar su, toprak altý, toprak üstünü içeren ortamlarda yaþamaktadýr. Sýcaklýk artýþý, canlýlarýn verimliliði ve daðýlýþý deðiþebilecektir. Daðlarýn yüksek kesimlerine doðru yer alan bitki topluluklarýnda önemli deðiþmeler olacaktýr. Sýcaklýðýn 3°C artýþýyla bitki örtüsü bulunduðu konumdan 500 m kadar daha yüksek seviyeye ilerleyecektir. Örneðin Ýsveç’te son 100 yýlda sýcaklýðýn 0.8°C artmasý, aðacýn üst sýnýrýnýn 100 m’den daha yükseðe doðru ilerlemesine neden olmuþtur. Ayrýca, bitki topluluklarý yatay yönde de yer deðiþtirecektir. Örneðin yýllýk ortalama sýcaklýðýn 1°C artmasý orman kuþaklarýnýn kutuplara doðru 200 km. ilerlemesine yol açabilecektir. Ancak orman ve bozkýr gibi bitki kuþaklarýndaki yer deðiþtirme, dað sýralarý gibi engellerin yer aldýðý kesimlerde deðiþik bir durum alacak, bitki kuþaklarýnda parçalanmalar meydana gelecektir. Öte yandan iklimdeki deðiþme, aðaçlarýn gençleþmesi ya da tohum vermesini menfi yönde etkileyecektir. Aðaçlarýn tohum vermesi sýcaklýk deðiþmesine karþý son derece hassas olduðundan, tohumla aðaçlarýn gençleþmesi deðiþen iklim koþullarý altýnda zor þartlar altýnda gerçekleþecek ya da iklimdeki deðiþme aðaçlarýn gençleþmesini önleyecektir. Bunun anlamý, eðer iklim kuþaklarýnýn yerdeðiþmesi aðaçlarýn yayýlma oranýndan fazla olursa, aðaçlarýn yetiþmesi, devamlýlýðýný sürdürmesi mümkün olmayabilecektir. Baþka bin anlatýmla, Güneydoðu Anadolu Bölgesi’nde sýcaklýk ve kuraklýðýn artmasý meydana geldiðinde burada meþelerden oluþan kurakçýl ormanlar doðal yoldan kendini yenileme kudretini kaydedecektir. Karbondioksit seviyesinin iki misli artmasýyla meydana gelecek iklim deðiþmesine baðlý olarak hâlihazýrda dünya ormanlarýnýn % 23’ünü oluþturan soðuk bölgelerdeki iðne yapraklý ormanlar % 15’in altýna düþecek; çayýr, otlak alanlarý % 17.7’den % 28.9’a çýkacak; çöl alanlarý % 20.6’dan % 23.8’e ulaþacak; dünyadaki tüm orman alanlarý % 58.4’ten % 47.4’e düþebilecektir. Özellikle soðuk bölgelerde yetiþen iðne yapraklý ormanlarýn günümüzdeki yayýlýþ alaný kuzeye doðru ilerleyecektir. Isýnmaya baðlý olarak daðlarýn yüksek kesimlerinde ve kutuplar çevresindeki çayýr-tundra alanlarý ise önemli ölçüde ortadan kalkacaktýr. Nitekim, sýcaklýk artýþýna baðlý olarak aðacýn üst sýnýrýnýn daðlarýn yüksek kesimlerine ulaþmasý ve Kuzey yarým kürenin kuzeyine doðru hareket etmesi, bodur aðaç ve çayýr bitkilerinden oluþan alanlarýnýn % 55 kadar azalmasýna yol açacaktýr. Bazý daðlarýn üst kesimindeki bodur aðaç ve çayýr alanlarý tamamen kaybolacaktýr. Sýcaklýk artýþýnýn iklim deðiþmesi üzerindeki en önemli etkilerinden biri, orta kuþaktaki sýcak hava ile kutuplardaki soðuk hava kütleleri sýk aralýklarla birbirlerine doðru ilerleyecek olmasýdýr. Bu durum þiddetli fýrtýnalara ve saðanak yaðýþlara yol açacaktýr. Çöl sahalarýnýn orta kuþaða doðru ilerlemesine baðlý olarak kuraklýðýn artmasý, yangýnlarýn da artmasýna yol açabilecek ve orman yangýn alanlarý kuzeye doðru kayacaktýr. Bitki örtüsündeki deðiþmeler beraberinde böcek ve patojenlerin de deðiþmesine yol açacaktýr. Örneðin soðuk ve ýlýman bölge ormanlarda yaz sýcaklýðýnýn artmasý böceklerin üreme ve geliþme potansiyelini artýracaktýr; buna karþýn sýcak geçen kýþlar, kýþýn yaþayan böcek topluluðunun geliþmesine neden olacaktýr. Küresel Isýnmaya Baðlý OIarak Deniz Seviyesinde Yükselme Kýyý Ortamlarýný Etkileyecektir Okyanus seviyesinin küresel ölçüde yükselmesi, a) sýcaklýðýn artýþýna baðlý olarak özellikle kutup bölgelerindeki buzullarýn erimesi ve b) okyanus suyunun sýcaklýðýnýn artmasýna baðlý olarak hacminin artmasýyla olmaktadýr. Günümüzdeki önceki jeolojik devirlerde de okyanuslarýn seviyesi, sýcaklýk ve yaðýþýn artmasýna baðlý olarak 14 yükselmiþ ve buzul dönemlerinde sýcaklýðýn ve yaðýþýn düþmesiyle alçalmýþtýr. Nitekim, günümüzden yaklaþýk 18 000-20 000 yýl kadar meydana gelen Son Buzul Çaðý’nda denizlerden buharlaþan suyun karalar üzerinde buzullar hâlinde birikmesiyle deniz seviyesi, þimdiki seviyesine göre 125 m alçalmýþtýr. Bu dönemde kýta sahanlýklarý üzerindeki denizin balýk yönünden verimli kesimleri kara hâline geçerek karasal ekosistem içerisine girmiþtir. 10 bin yýl önce baþlayan ýsýnma sonucu deniz seviyesi yükselerek þimdiki durumuna ulaþmýþtýr. Sýcaklýk yükselmesinin önemli sonuçlarýndan biri de deniz seviyesinin yükselmeye devam etmesidir. Gerçekten geçmiþte sýcaklýðýn yükseldiði dönemlerde olduðu gibi, günümüzdeki küresel ýsýnmaya baðlý olarak deniz seviyesi yükselmektedir. Deniz seviyesinin yükselmesi, suyu sýcaklýk artýþýna baðlý olarak hacminin geniþlemesi (sterik etki) ile buzul, buz ve devamlý olarak donmuþ tabakanýn erimesiyle deniz ve okyanuslara bol miktarda su ilâvesiyle meydana gelecektir. Deniz seviyesindeki yükselme, alçak ve nüfus yoðunluðunun fazla olduðu kýyý bölgelerinde etkili olacaktýr. Deniz seviyesindeki yükselmesi 1910-1990 arasýnda yýlda 0.25-0.75 mm arasýnda deðiþmiþtir. 1960-1990 arasýnda bu yükselme 0.60-1.09 mm/yýl arasýnda gerçekleþmiþtir. Çok sayýda araþtýrýcý ve kurumlarýn yaptýðý tahminlere göre 2100 yýlýnda deniz seviyesi yükselmesi en fazla 86 mm ile 367 mm olacaðý, en düþük olarak 100-46 mm arasýnda olacaktýr. Hükümetlerarasý Ýklim Deðiþmesi Panelindeki verilere göre deniz seviyesindeki yükselmenin en fazla 88 mm. en düþük 48 mm olacaðý tahmin edilmektedir. Bu ölçüdeki bir yükselme doðal ekosistemler ve nüfusu yoðun olduðu kýyý ortamlarýnda ciddi etkiler oluþturacaktýr. Dünya nüfusunun % 60’ý kýyý kuþaðýnda yaþamaktadýr. Nüfusu 2.5 milyonun üzerinde olan dünyadaki kentlerin üçte ikisi koy ve körfezlerde bulunmaktadýr. Dünyanýn en büyük 20 kentinin 13’ü kýyý kesiminde yer almaktadýr. Deniz seviyesindeki yükselmeden etkilenecek yerler; Surinam, Nijerya, Bengladeþ gibi geniþ delta alanlarýna sahip ülkeler ile Pasifik Okyanusu’ndaki basýk olan küçük adalardýr. Deniz seviyesi yükselmesinden en fazla etkilenecek ülkelerin baþýnda Ganj Nehri Deltasý üzerinde yer alan 147.3 milyon nüfuslu (2006 yýlý) Bengladeþ gelmektedir. Bu ülkenin nüfusunun yaklaþýk % 25’i deniz seviyesinin 3 m ve nüfusun % 7’si nüfus deniz seviyesinde 1 m üzerindeki delta alanýnda yaþamaktadýr. Burada küresel ýsýnmaya baðlý olarak deniz seviyesinin 1 m kadar yükselmesi, Ganj Deltasýnýn bir bölümünün su altýnda kalacak ve burada yaþayanlar tahmin edilemeyen bir felaketle karþý karþýya kalýnacaktýr. Deniz seviyesinin 1 m yükselmesiyle Mýsýr’daki tarým alanlarýnýn % 12 bölümü etkilenecektir. Çin’in kýyý bölgelerinde yine bir metrelik yükselme 30 milyonun üzerinde nüfusun yaþadýðý 40 000 km2 alanýn su altýnda kalmasýna yol açacaktýr. Deniz seviyesinin yükselmesinden bazý küçük adalar da etkilenebilecektir. Hâlihazýrda 1 milyonun üzerinde nüfus, küçük adalarda ve mercan atollerinde yaþamak- tadýr. Bunlara ait iki örnek Hind Okyanusu’ndaki Maldivler ile Pasifik Okyanusu’ndaki Marþal adalarýdýr. Bu adalar deniz seviyesinin 3 m üzerindedir. 0.5 m ya da biraz daha fazla deniz seviyesinin yükselmesi hem adalarýn kapladýðý alanýn azalmasýna hem de buradaki yeraltý suyunun tuzlaþmasýna yol açacaktýr. Deniz seviyesindeki yükselme, kýyý ekosistemlerini tahrip edici bir etki yapacaktýr. Kýyý kenarýndaki sulak alanlar, körfez-koylar ile tatlý su akiferleri tuzluluk riski altýnda kalacak, artan sel ve fýrtýnalar kýyý ortamýndaki doðal dengenin altüst olmasýna yol açacaktýr. Mangrov ormanlarý da deniz yükselmesinden nasibini alacaktýr. Koy ve körfezlerde tuzlu suyun deniz seviyesinin yükselmesiyle iç kesimlere doðru yayýlmasý çevredeki sahalarýn tuzlaþmasýna ve tarým alanlarýnýn bir bakýma mahvýna yol açacaktýr. Dünyada balýklarýn üçte ikisinin avlandýðý körfezler ve mangrov ortamlarý ve buralardan beslenen hayvanlar ve kuþlar ciddi zararlar görerek insanlarýn geleceðini tehdit edecektir. Küresel Isýnmanýn Oluþturacaðý Hidrolojik Etkiler Küresel ýsýnma; su dolaþýmýný, akarsularýn debisini etkileyecektir. Artan sýcaklýk, kar ve buzlarýn erime sürecine girmesini saðlayacak ve bitkilerden terleme ve toprak yüzeyinden buharlaþmayla olacak su kaybý artýracaktýr. Sýcaklýk ve yaðýþtaki deðiþmelerinin bitki örtüsü üzerinde köklü etkilere neden olacak, karbondioksit seviyesinin yükselmesi bitki büyümesi ve bitkinin görünüm þeklinde deðiþmelere yol açacaktýr. Küresel ýsýnma iklim bölgesine göre akarsu akýmýný, aþýnma, taþýma ve biriktirme faaliyetlerini etkileyecektir. Yaðmur þiddeti: aþýnma, taþýnma, birikme ve heyelân gibi kütle hareketleri üzerinde son derece etkilidir. Atmosferdeki karbondioksit oranýnýn artmasý, sýcaklýðý yükselterek buharlaþmayý artýracak, buna baðlý olarak saðanak hâlindeki yaðýþlar daha etkili olacaktýr. Orta ve soðuk kuþaktaki akarsularýn debisi özellikle kýþ mevsiminde artacaktýr. Nitekim küresel ýsýnmanýn, Batý Avrupa ve Musonlar Asyasý’nda öncelikle kýþ, daha sonra yaz yaðýþlarýnýn artýþýna yol açtýðý saptanmýþtýr. Özellikle muson yaðýþlarýndaki artýþlar, Bengladeþ’te taþkýn olaylarýný þiddetlendirmiþtir. Tropikal bölge fýrtýnalarýndaki deðiþmeler: Tropikal bölgelerde çok þiddetli fýrtýnalarýn oluþumu ile deniz suyu sýcaklýðý arasýnda yakýn iliþki vardýr. Bu fýrtýnalar sadece deniz yüzey sýcaklýðýnýnýn 26.5°C’yi aþtýðý yerlerde meydana gelmektedir. Tropikal bölgelerdeki fýrtýnalarýn oluþumu geçtiðimiz yüzyýlda sýcaklýk yükselmesine baðlý olarak artmýþtýr. Bu durum dikkate alýndýðýnda okyanuslarýn sýcaklýðýnýn artmasýna paralel olarak fýrtýnalarýn þiddeti ve etkilediði alan da artacaktýr. Hâlihazýrdaki CO2 oranýnýn iki kat artýþý fýrtýnalarýn tahrip etme gücünü % 40-50 oranýnda yükseltebilecektir. Deniz yüzeyinde sýcaklýðýn 2.2°C yükselmesi esas alýnarak yapýlan deðerlendirmede fýrtýnalar hýzlanacak ve oluþacak rüzgârýn hýzý saniyede 37 m’yi aþacaktýr. Bu artýþ oraný % 5-1 arasýnda olabilecektir. Fýrtýnalarýn oluþumu ve þiddetindeki artýþ, ekvator çevresinde nehir taþkýnlarýný, buna baðlý olarak erozyon ve birikme olaylarýný, kýyýda meydana gelen þiddetli dal- 15 galar kýyý erozyonunu artýracaktýr. Ayrýca okyanuslara karýþan bol miktardaki sel suyundaki çamur mercanlarýn ölme oranýný artýracaktýr. SONUÇLAR 1. 20. yüzyýlda küresel ýsýnmaya baðlý olarak, Kuzey yarým kürenin orta ve yüksek kesimlerinde yaðýþ miktarý % 5-10 dolayýnda artmýþtýr. Subtropikal bölgelerde ise % 3 oranýnda azalmýþtýr. 2. 1960’lý yýllardan beri Kuzey yarým kürede kar örtüsünün yayýlýþ alaný % 10 oranýnda azalmýþtýr. Göl ve akarsularýn üzerinde oluþan buzlanmanýn yýllýk süresi Kuzey yarým kürenin orta ve yüksek enlemlerinde bir hafta kadar azalmýþtýr. Daðlardaki buzullar eriyerek kapladýðý alan sürekli olarak azalmýþtýr. Örneðin; ilkbahar ve yaz dönemindeki buzul sahalarýnýn yayýlýþ alaný 1950’li yýllara göre 2000 yýlýnda % 10-15 oranýnda azalmýþtýr. Kuzey Buz Denizi’ndeki buz tabakasýnýn kalýnlýðý, yaz ve sonbahar baþlarýnda 20. yüzyýlýn son 30 yýlýnda % 40 oranýnda azalmýþtýr. Buna karþýn Antaktika’daki buzlarýn kapladýðý alanda bir deðiþme olmamýþtýr. 3. Tropikal bölgelerdeki þiddetli fýrtýnalar artmýþtýr. 4. Karbondioksit miktarýnýn artýþýna baðlý olarak küresel ýsýnma devam edecektir. 21. yüzyýlýn sonu itibariyle dünyadaki sýcaklýk artýþýnýn 1.4-5.8 °C arasýnda olacaðý tahmin edilmektedir. Bu ýsýnma okyanuslardan çok karalarda, tropiklerden ziyade soðuk bölgelerde meydana gelecektir. 5. Deniz seviyesinde yükselme 1 metreye ulaþacaktýr. Genel olarak yaðýþ, orta kuþaðýn özellikle soðuk bölgelerinde artacak, buna karþýn subtropikal bölgelerde azalacaktýr. 6. Sýcaklýk ve yaðýþtaki deðiþme bazý canlý türlerini ve topluluklarý ile bunlarýn daðýlýþýný etkileyecektir. Hâlihazýrdaki canlýlarýn yaþama alanlarýnýn ortadan kalkmasý, deðiþmesi gündeme gelecektir. 7. 2080’li yýllarda kýyýdaki sulaklýk alanlarýn % 20’si deniz seviyesi yükselmesinden dolayý ortadan kalkacaktýr. Türkiye’de küresel ýsýnma sonucu meydana gelebilecek deðiþmeler Türkiye, bulunduðu coðrafî konum itibariyle farklý iklim bölgeleri içerisinde yer almaktadýr. Þöyle ki, Ege ve Akdeniz bölgeleri subtropikal (yarý sýcak) kuþak, Karadeniz Bölgesi ve Marmara Bölgesinin kuzey kesimi nemli-ýlýman kuþak, Ýç Anadolu, Güneydoðu Anadolu, yarýkurak bozkur ve kurakçýl orman kuþaðý, Doðu Anadolu’nun doðu ve kuzeydoðu kesimi, yarý nemli karasal çayýr kuþaðý içerisinde bulunmaktadýr. Olasý sýcaklýk artýþýna karþý bu bölgelerimizin farklý etki gösterecektir. Çünkü ülkemizin deðiþik bölgelerinin yaðýþ oluþumundaki sistemler birbirinden farklý özellik göstermektedir. 21. yüzyýlýn ortalarýna doðru sýcaklýkta 1-2°C artmasýna karþý, Türkiye’nin iklim bölgelerinde olabilecek deðiþmeler özetle þöyle tahmin edilmektedir: 1. Akdeniz Bölgesi, ülkemizde Akdeniz iklim koþullarýnýn hüküm sürdüðü bölgeler, Ege, Akdeniz bölgeleri ile Güneydoðu Anadolu’nun batý kesimidir. Bu bölgedeki yaðýþ oluþumunu hâlihazýrda güneydeki sýcak kuþaktan gelen hava ile kuzeydeki soðuk hava kütlesinin kýþ aylarýnda karþýlaþmasýyla meydana gelmektedir. Küresel ölçüde sýcaklýk arttýðý takdirde Akdeniz iklim bölgesinin etkileyen cepheler günümüzdeki yerinden kuzeye doðru ilerleyecektir. Böyle bir durum gerçekleþtiði takdirde özellikle Akdeniz bölgesinin güneydoðu kesimini kaplayan Çukurova, Mut Havzasý ve Güneydoðu Anadolu’nun alçak düzlükleri hem daha az yaðýþ alacak hem de sýcaklýk yükselecektir. Bu durum kuraklýðýn artmasýna yol açacaktýr. Ayrýca, Sahra ve Arabistan çöllerinden kaynaklanan sýcak hava akýmlarý ve beraberinde getirdiði toz fýrtýnalarý Türkiye’nin güney kesiminde artacaktýr. Mut Havzasýnýn özellikle Mut’un yer aldýðý orta bölümü tabir uygun ise çöl koþullarý altýna girecek ve bitki örtüsü þimdiki duruma göre son derece seyrekleþecektir. Gaziantep, Þanlýurfa, Diyarbakýr’ý kapsayan Güneydoðu Anadolu bölgesi, son derece sýcak ve kurak bir bölge haline gelecektir. Akdeniz’de sýcaklýðýn yükselmesi, denizdeki buharlaþmayý artýrarak orta Akdeniz’den gelerek Anadolu’yu etkileyecek cephe faaliyetleri sonucu oluþacak yaðýþlar çok þiddetli saðanak yaðýþlar þeklinde dönüþecektir. Özellikle Antalya ve çevresinde sellerin artmasýna yol açacak yaðýþlar meydana gelecektir. Akdeniz bölgesini etkileyen cephe sisteminin kuzeye doðru kaymasý. Ege ve Marmara bölgelerinde yaðýþýn þimdikine göre daha fazla artmasýna yol açacaktýr. Günümüzdeki Akdeniz bölgesinin iklim koþullarý Ege ve Marmara bölgelerinde hüküm sürecektir. Bu durum, kýþ aylarýnda don olaylarýnýn çok nadir oluþmasýný saðlayacak, subtropikal bölgelere özgü tarým ürünleri üretimi ve seracýlýk artacaktýr. Yarýkurak iklim koþullarýnýn egemen olduðu Ergene Havzasý, yarý nemli iklim özelliðini alacaktýr. 2. Ýç Anadolu Bölgesi, Akdeniz Bölgesinin etkileyen cephe sistemlerinin kýsmen de olsa Ýç Anadolu’yu etkisi altýnda kalacaktýr. Kýþ süresi, kar örtüsünün yerde kalma durumu azalacaktýr. Yaðýþýn çok azaldýðý yýllarda Ýç Anadolu, Güneydoðu Anadolu’nun alçak düzlüklerinde görülen sýcak ve kurak bir iklimin etkisinde kalacaktýr. 3. Karadeniz Bölgesi, günümüz koþullarýna göre daha nemli ve sýcak bir iklimin etkisi altýna girecektir. Güneydeki sýcak hava ile kuzeyden gelen soðuk havanýn karþýlaþmasýyla oluþacak cepheler, saðanak þeklinde bol miktarda yaðýþýn düþmesine neden olacak; buna baðlý olarak sel, taþkýn ve heyelân olaylarý daha da artacaktýr. Karadeniz Bölgesinin kýyý kesiminde Akdeniz bölgesine özgü bazý tarým ürünlerinin yetiþmesi mümkün olacaktýr. Ayrýca ýsýnan Karadeniz üzerinde gelen nemli hava kütlesinin Kuzey Anadolu daðlarýnýn kuzey yamaçlarýna çarparak yükselmesi, yaz aylarýnda yaðýþlarýn þiddet ve süresini artýracaktýr. Bunun yanýnda Karadeniz kýyý kesimi yaz mevsiminde sýcak ve nemli olan boðucu bir hava oluþacaktýr. 4. Doðu Anadolu Bölgesi, küresel ýsýnmadan dolayý tabir uygun ise en kârlý çýkan bölge olacaktýr. Þöyle ki, sýcaklýktaki artýþ, bu bölgemizde ilkbahar sonu ve yaz baþlarýnda vukubulan konveksiyonel, yani yeryüzünün ýsýnmasýyla ýsýnarak yükselen hava kütlesinin oluþtur- 16 duðu yaðýþlarýn artmasýný saðlayacak ve böylece bölge daha fazla yaðýþ alacaktýr. Sýcaklýk ve yaðýþýn artmasý, buradaki çayýr otlarýnýn daha fazla geliþmesine, üretiminin artmasýna yol açacaktýr. Büyüme mevsimi uzayacak, bitkiler þimdiki duruma göre bir hafta 10 gün kadar önce uyanacak, yeþerecek çiçeklenecektir. Doðu Anadolu otlaklarý daha gür otlarla kaplanacaktýr. Tarýmsal alanlarda geniþ ölçüde deðiþme olacaktýr. Halen 2000 m’ye kadar yükselen tahýl ekim alanlarýndan daha fazla verim alýnacaktýr. Halen 2700 m olan Sarýkamýþ dolaylarýndaki ormanlarýn üst sýnýrý 3000 m’ye kadar çýkacaktýr. Doðu Anadolu’da yaðýþýn artýþý, bu bölgeden kaynaðýný alan Fýrat, Dicle ve Aras Nehirlerinin akýmýný artýracaktýr. Bu akarsular üzerindeki barajlara daha fazla su gelecektir ve bu nehirler üzerindeki barajlardan daha fazla elektrik enerjisi üretilecek ve daha fazla sulama suyu saðlanacaktýr. Bu durum Güneydoðu Anadolu Bölgesinde artan sýcaklýkla oluþan kuraklýðý etkisini azaltabilecek ve özellikle Fýrat üzerinde yapýlan barajlardan saðlanan suyla tarým alanlarý sulanabilecektir. Baþka bir anlatýmla, Güneydoðu Anadolu Bölgesinde sulama yapýlan alanlarda su sýkýntýsý çekilmeyecektir. Buna karþýn, yaðmur gölgesinde kalan Malatya, Erzincan ve Iðdýr Havzalarý, günümüzden daha sýcak ve kurak bir iklimin etkisine girecektir. Özellikle Iðdýr Ovasý tam bir çöl görünümüne bürünecektir. Olasý sýcaklýk yükselmesi ve yaðýþ koþullarýnýn deðiþmesi, ülkemizdeki bitki örtüsünün daðýlýþýnda da önemli deðiþmelere neden olacaktýr. Akdeniz Bölgesinde Toros Daðlarýnýn güneye bakan yamaçlarýnda hâlen ortalam 1000 m’ye kadar yükselen kýzýlçam ormanlarý 1200 m’ye kadar çýkacak. Toroslardaki sedir ve karaçam ormanlarý 1200 m’ye kadar çýkacak. Toroslardaki sedir ve karaçam ormanlarý Toros daðlarýnýn üst kesiminde 2100-2200 m’ye kadar ulaþacaktýr. Baþka bir anlatýmla ormanýn üst sýnýrý 100200 m kadar yükselecektir. Güneydoðu Anadolu’daki bozkýr alanlarý kuzeye doðru ilerleyerek 1000 m kadar yüksekliðe ulaþacaktýr. Buradaki meþe ormanlarýnýn üst sýnýrý 100-200 m kadar yükselecek ve daðlarýn üst kesimlerinde gür çayýr otlarý yetiþebilecektir. Hakkâri Yöresindeki daðlardaki buzullar önemli ölçüde eriyerek ortadan kalkacaktýr. Buzul sahalarý çayýr alanlarýna dönüþecektir. Ýç Anadolu Bölgesi’ndeki bozkýr alanlarý muhtemelen daha da geniþleyecek, buna karþýn ormanlarýn üst sýnýrý daha da yükselecektir. Karadeniz Bölgesi’nde Karadeniz kýyý daðlarýnda 1000 m’ye kadar çýkan kýþýn yapraðýný döken kayýn, kestane, ýhlamur, kýzýlaðaçlardan oluþan ormanlar 1200-1300 m’ye kadar yükselecektir. Soðuk ve nemli ortamlarda yetiþen ladin, göknar ormanlarý 2200 m’ye kadar çýkacak, daðlarýn üst kesimlerindeki çayýr alanlarý daha da gürleþecek ve kapladýðý alanlar daha yüksek seviyeye ulaþacaktýr. Daðlarýn yüksek kesimlerindeki kar örtüsünün kalýnlýðý artacak ve bu karlarýn yazýn erimesiyle akarsularýn debisi yükselecektir. Kaçkar Daðlarýndaki buzullar, eriyerek tamamen ortadan kalka- cak bir duruma gelecektir. Deniz seviyesinin yükselmesi, kýyýlarýmýzda pek fazla etkili olmayacaktýr. Ancak Büyük Menderes, Gediz, Küçük Menderes ve Çukurova ile Bafra ve Çarþamba delta alanlarýnýn denize yakýn kesimleri deniz etkisine maruz kalacaktýr. Deniz seviyesindeki yükselme, kýyý kesimindeki yeraltý suyuna tuzlu suyun girmesine neden olacaktýr. Özellikle fazla yeraltý suyu çekilen alanlarda tatlý suyun seviyesi deniz suyu seviyesinin altýna düþtüðünde yeraltý suyunun tuzlaþmasý hýzla artacaktýr. Sonuç olarak Türkiye’nin güney kesiminde kýsmen de olsa kuraklýk artacak, buna karþýn kuzey kesimlerde yaðýþ ve sýcaklýk artýþý bitkiler açýsýndan son derece olumlu koþullar gösterecektir. Yazýn güney bölgelerimizdeki artacak olan sulama suyu ihtiyacý, Doðu Anadolu’dan beslenen akarsularla karþýlanabilecektir. Yazýn artan sýcaklýklar karþýsýnda yayla turizmi daha da önem kazanacaktýr. Türkiye’de olacak iklim deðiþmesi, çöl bölgelerine yakýn ülkeler kadar etkili olmayacaktýr. 2004 yýlý itibariyle havaya en fazla karbondioksit salan 15 ülke þöyledir: ABD 5 milyar 912 milyon ton Çin 4 milyar 707 milyon ton Rusya 1 milyar 685 milyon ton Japonya 1 milyar 262 milyon ton Hindistan 1 milyar 113 milyon ton Almanya 662 milyon ton Kanada 588 milyon ton Birleþik Krallýk (Ýngiltere) 580 milyon ton Güney Kore 497 milyon ton Ýtalya 485 milyon ton Güney Afrika Cumhuriyeti 429 milyon ton Fransa 405 milyon ton Ýran 401 milyon ton Avustralya 386 milyon ton Meksika 385 milyon ton Türkiye 357 milyon ton KÜRESEL ISINMAYI AZALTMAK ÝÇÝN NELER YAPILMALI 1. Aðaçlandýrma faaliyetlerine hýz verilmelidir. Çünkü, havadaki karbondioksiti alarak organik madde üreten en büyük kaynak ormanlardýr. 2. Fosil yakýt tüketimini azaltýlmalýdýr. Bunun için alternatif enerji kaynaklarý olan güneþ, rüzgâr, jeotermal ve hidrolik enerji potansiyeli sonuna kadar kullanýlmalýdýr. Ayrýca istesek de istemesek de nükleer enerji üretimine önem verilmelidir. 3. Enerji tasarrufu yapýlmalýdýr. Bunun için toplu taþýmacýlýða önem verilmeli, doðal gazla çalýþan taþýtlarýn yapýmý ya da kullanýlmasý teþvik edilmelidir. Floresanlý ampüller kullanýlmalý, yerine kapalý mekanlarda kaloriferleri yakmak yerine kazak gibi kalýn giysiler giyinmelidir. Kullanýlmayan elektrikli aletler, kullanýlmadýðýnda fiþi çekilmelidir. Banyolarda daha az su sarfedilmelidir. 4. Kloroflor içeren spreyler son derece az kullanýlmalýdýr. 17 KULLANILMIÞ ATIK KAÐITLARIN YENÝDEN KAÐIT ÜRETÝMÝNDE KULLANILMASI Yrd. Doç.Dr. H. Turgut ÞAHÝN* Özet Orman kaynaklarýnýn daha etkili kullanýmý ve doðal kaynaklarýn korunmasý özel bir önem kazanmýþtýr. Zira son yýllardaki büyük orandaki orman tahriplerinin etkisi tüm dünya ekosistemini tehdit eder durumu gelmiþtir. Ayrýca, dünyada ve ülkemizde ormanlýk alanlarýn sýnýrlý, yetiþtirmesinin uzun sürmesi, doðal kaynaklarýn ve çevrenin korunmasýna olan ilginin artmasýna neden olmaktadýr. Bu sebeple, dünya genelinde, atýk kaðýtkarton ürünlerinin toplanarak yeniden kaðýt imalinde deðerlendirilmesiyle, orman kaynaklarýnýn daha rasyonel kullanýmýna olan ilgi artarak devam etmektedir Anahtar kelimeler: Atýk kaðýt, selüloz, çevre kirliliði, geri dönüþüm Utilization of Recycled Papers for Papermaking Abstract Utilization of forest resources more efficiently and conservation natural resources have been paid special attention. However, deforestration of huge areas have resulting threat to ecological balance. Moreover, Forests which are not limitless in our country and in the world, need to be long period of time for plantation, resulting generation an issue on preservation environment. For that reason, the use of recyled paper-cardboard products in papermaking industry can be beneficial for preventing forest resources. There is a growing interest on use of recyled fibers in paper industry. Keywords: Waste paper, cellulose, environmental contamination, recyling 1. Giriþ Kaðýt ve orman ürünleri sanayii ihtiyacý olan odun hammaddesinin büyük kýsmýný doðal orman kaynaklarýndan karþýlamaktadýr. Bir çalýþmaya gore, 1993 yýlýnda dünya genelinde yaklaþýk 3.5 x109 m3 odun ormanlardan üretilmiþ ve bunun %45 i, baþta kaðýt ve selüloz üretimi olmak üzere endüstriyel amaçlar için, geriye kalan kýsým ise insanlarýn barýnma, yakacak ve diðer iþleri için kullanýlmýþtýr [1]. Orman ürünlerine olan ihtiyaç gün geçtikçe artmaktadýr. Ýstatistiksel analizlere göre, dünya nüfuz ve tüketim artýþýnýn ayný hýzda devam etmesi halinde 2010 yýlýnda dünya kaðýt tüketiminin 400 milyon ton/yýl'a ulaþacaðý ve bunun yaklaþýk %40'ýnýn ormanlardan karþýlanacaðý öngörülmektedir [2,3]. Fakat, kaðýt ve kereste endüstrisi için yeterince tahrip edilmiþ ormanlardan gelecekte ihtiyaç duyulacak büyük miktardaki odun hammaddesinin karþýlanmasý oldukça zor görülmektedir. Zira, aþýrý kesim ve yanlýþ uygulamalar sonucu, þimdiden bazý bölgelerde ekolojik dengede bozulmalar baþlamýþ, atmosferdeki CO2 gaz oraný tehlikeli oranda yük- selmiþtir. Bu tahribat, diðer çevre kirliliðine neden olan endüstriyel gazlarla birlikte ele alýndýðýnda, atmosferdeki zehirli gaz oranýnýn ve sýcaklýðýn tehlikeli oranda artarak doðal dengede geri dönüþümsüz düzensizliklerin oluþmasýna neden olmaktadýr. Ýnsanlarýn daha temiz ve yaþanabilir çevre þartlarýnda yaþamlarýný sürdürebilmesi için oldukça kritik öneme sahip olan bu deðiþimin önlenmesi için doðal kaynaklarýn örneðin ormanlardan elde edilen hammaddelerin, daha rasyonel ve akýlcý kullanýlabilirliði üzerine tartýþmalar yoðunlaþmýþtýr. Kaðýt üretiminde hammadde temininin zorlaþmasý ve çevre koruma bilincinin artmasý, atýk kaðýtlarýn yeniden kaðýt imalinde kullaným oranýnýn gün geçtikçe artmasýna sebep olmaktadýr. 2. Atýk Kaðýtlarýn Geri Dönüþümü Kullanýlmýþ kaðýt ve kartonlarýn yeniden kaðýt imaline prosesi, odun veya diðer bitkisel materyalden prosese göre oldukça basit ve etkili bir üretim sunmaktadýr. Zira geri kazanýlmýþ bu kaynaklarda zaten selüloz hazýr olarak bulunduðundan 18 *SDÜ Orman Fakültesi Þekil 1. Kaðýt hamuru üretimi (A: Geri dönüþüm prosesi, B: Tam kimyasal proses) yüksek maliyetli hammadde temini ve delignifikasyon iþlemlerine gerek bulunmamaktadýr. Bu bakýmdan kullanýlmýþ kaðýt ve kartonlarýn toplanarak yeniden kaðýt imalinde hammadde olarak kullanýlmasý yanýnda bu dönüþüm prosesinin (recyling) ekonomik, etkili ve birçok yönden avantajlara sahip olmasý, tüketicilerin ve araþtýrmacýlarýn giderek artan oranda konuya ilgisini çekmektedir. Þekil 1 de genel hatlarý ile geleneksel tam kimyasal ve geri dönüþüm prosesi þematik olarak özetlenmiþtir. Avrupa ülkelerinde 1980 li yýllarda % 30 olan atýk kaðýtlarýn yeniden kaðýt imalinde kullaným oraný, 1995 yýlýnda % 42'e yükselmiþtir. Son yýllarda tüketicilerin bilinçlenmesi ve planlý çalýþmalar sonucunda, Japonya'da bu oran %50'i geçmiþtir. Teknolojik olarak daha az geliþmiþ durumdaki Afrika ülkelerinde atýk kaðýtlarýn deðerlendirilme oraný, diðer geliþmiþ ülkelere göre oldukça düþük ve % 20 lerde kalmýþtýr. Yapýlan istatiksel tahminlere göre, geri kazanýlmýþ selüloz liflerinin yeniden kaðý-karton üretiminde deðerlendirilme oranýnýn 2010 yýlýna kadar %50 ye ulaþmasý beklenmektedir [4]. Bu artýþýn baþlýca nedeni, kaðýt endüstrisindeki teknolo- jik ilerlemeler, odun ve diðer hammadde fiyatlarýnýn sürekli yükselmesi, tüketicilerin bilinçlenmesi ve orman alanlarýnýn korunmasý olarak özetlenebilir. 1960 ve 1970 li yýllarda geri kazanýlmýþ selüloz lifleri yerel bazda kurulu, küçük ölçekli kaðýt fabrikalarýnda kullanýlmaka iken, son yýllarda kaðýt fabrikasyonunda kaydedilen teknolojik ilerlemeler ve geliþtirilen yeni sistemler sayesinde, geri kazanýlmýþ selüloz liflerinin kaðýt üretimine prosesi kolaylaþmýþ, ayrýca elde edilen ürünlerin kalitesi artmýþtýr. Özellikle büyük büyük miktarlardaki suyun geri kazanýlarak yeniden prosese verilmesi ve geri dönüþümde kaðýtlardaki mürekkebin uzaklaþtýrýlmasý aþamasýnda (deinking) kaydedilen kimyasal ilerlemeler önemlidir. Günümüzde, geri kazanýlmýþ selülozik liflerinden, büyük kaðýt fabrikalarýnda hammadde kaynaðý olarak kaliteli kaðýt ürünlerinin imal edilebilir duruma gelinmiþtir [4,5]. Atýk kaðýtlardan elde edilen selüloz lifleri genel olarak iki ana kategori içinde incelenebilir. Bunlar; - Kaðýt fabrikasyonu sýrasýnda oluþan atýklar, kullanýlmadan oluþan defolu ürünler, matbaalardan toplanan kaðýtlar. 19 - Kaðýt veya karton ürünlerinin, evlerde, ofislerde, perakende satýþ yerlerinde vb. kullanýlmasýndan sonra oluþan ve toplanan hazýr atýk ürünler. Farklý ülke veya bölgelerde, atýk kaðýtlardan selüloz liflerinin geri kazaným-yararlanma oranlarýnýn karþýlaþtýrýlmasý, aþaðýdaki iki denklem yardýmýyla matematiksel olarak ifade edilebilir [4]. GLO Geri kazaným oraný* (%) = 100 x -------------------KKT GLK Yararlanma oraný* (%) = 100 x ----------------------KKT * Proses esnasýnda normal olarak oluþan % 10-25 lik lif kayýp oraný hesaplamada dikkate alýnmamýþtýr. GLO: Geri kazanýlmýþ lif oraný KKT: Kaðýt veya karton tüketimi GLK: Geri kazanýlmýþ lif kullanýmý Geri kazanýlmýþ selüloz liflerinin kaðýt endüstrisinde hammadde kaynaðý olarak deðerlendirilmesiyle çok çeþitli fayda saðlanabilir. Örneðin, çevre kirliliðine neden olan, katý atýk madde oraný azalýrken, kaðýt fabrikasyonunda kullanýlan enerjiden tasarruf saðlanýr. 1 ton geri kazanýlmýþ selüloz liflerinin, yaklaþýk 4-5 m3 lük odun yerine, ayný kaðýt üretiminde hammadde olarak kullanýlabileceði düþünülürse elde edilecek avantajlar hakkýnda bir fikir elde edilebilir. 3. Ülkemiz Kaðýt Endüstrisi ve Atýk Kaðýtlarýn Deðerlendirilmesi Son yýllarda hýzla artan rekabet ortamý ve teknolojik geliþmeler, kamu tesislerinin kalite ve maliyet bakýmýndan, özel sektör fabrikalarý ile rekabette zorlanmasýna neden olmuþtur. Bu durumun sonucu olarak son yýllarda devlete ait kaðýt ve selüloz tesisleri hýzla özelleþtirilmiþ, satýlamayanlar ise kapatýlmýþtýr. Özellikle 2000 li yýllardan sonra hýzlý bir geçiþ döneminin yaþandýðý ülkemiz kaðýt endüstrisinde, sektörel bilgilerde bazý deðiþiklikler görülmektedir. Konunun genel hatlarý ile ifadesi için bu çalýþmada ülkemiz kaðýt endüstrisi ile ilgili sadece 2000 yýlýna ait veriler kullanýlmýþtýr. 2000 yýlýnda, ülkemizde üretilen 370 bin ton selülozun çok büyük kýsmý, devlete ait Seka tesislerinde gerçekleþtirilmiþtir. Bunun baþlýca nedeni olarak kaðýdýn ana girdisini oluþturan selüloz üreti- minin çok yüksek yatýrým ve iþletme maliyeti gerektirmesi olarak özetlenebilir. Kaðýt üretiminde ise özel sektör yaklaþýk %70 lik pay ile ilk sýrayý almaktadýr. Zira 2000 yýlýnda ülkemizde üretilen yaklaþýk 1,600.000 ton kaðýt ve karton ürünlerinin yaklaþýk 1,200.000 tonu özel sektöre ait tesislerden saðlanmýþtýr. Fakat bu miktar, ülkemizin ihtiyacýný karþýlamadýðý için ayný yýl yaklaþýk 1,000.000 ton kaðýt ithal edilmiþtir [6]. Ülkemizde özel sektör tesisleri çoðunlukla küçük ölçekli ve hazýr selülozdan üretime uygun olarak çalýþmaktadýr. Seka tesisleri selüloz ve kaðýt imali için gerekli hammadde ihtiyacýnýn %81 gibi çok büyük bir kýsmýný orman kaynaklarýndan, daha az oranlarda olmak üzere sap, saman, kamýþ, kendir gibi yýllýk bitkilerden, çok az bir kýsmýný da ithal selülozdan saðlanmýþtýr. Özel sektör ise hammadde ihtiyacýnýn %70'ini atýk kaðýtlardan, geri kalanýný ise ithal selüloz ve saman gibi yýllýk bitkilerden saðlamýþtýr [6,7]. Þekil 2 ve 3 de Seka ve özel sektörün 2000 yýlýnda kullandýðý hammadde miktarlarý grafiksel olarak verilmiþtir. Þekil 2. Seka tesislerinin 2000 yýlýnda kullanýldýðý hammadde kaynaklarý Þekil 3. Özel sektör kaðýt tesislerinin 2000 yýlýnda kullanýldýðý hammadde kaynaklarý Kamu ve özel sektör arasýndaki hammadde kullaným miktar ve oranýndaki bu büyük farklýlýklarýn baþlýca nedeni, yukarýda kýsaca belirtildiði üzere selüloz üretiminin yüksek yatýrým ve iþletme maliyeti gerektirmesi ve artan rekabet ortamýnda karlýlýðýn giderek azalmasý, fakat ayný þekilde geri kazanýlmýþ 20 selüloz liflerinden üretimin basit, etkili ve karlý olmasý olarak özetlenebilir. Yukarýda kýsaca özetlenen bilgiler ýþýðýnda, ülkemizde 2000 yýlýnda üretilen kaðýt-karton ürünlerinin yaklaþýk %40'ý odunlardan, %30'ý atýk kaðýtlardan, %16'sý saman, kamýþ gibi otsu bitkilerden, %12 si ise ithal selülozdan yapýlmýþtýr. SEKA, bu üretim için gerekli olan 1,500.000 m3 lük odun hammaddesi ihtiyacýný, orman bakanlýðýna baðlý iþletmelerden karþýlamýþtýr [6]. Fakat kaðýt sektörünün kullandýðý odun hammaddesi, kalite ve maliyetler bakýmýndan iç ve dýþ pazarlarda sektöre maliyet avantajý saðlamamaktadýr. 2000 yýlý verilerine göre ülkemizde yaklaþýk 1 milyon ton atýk kaðýt toplanarak yeniden kaðýt imalinde kullanýlmýþtýr. Bu miktar, toplam üretimin yaklaþýk %30 una oluþturmakta ve yüksek olarak görülmekle birlikte geliþmiþ Avrupa ülkeleri ile kýyaslandýðýnda yeterli olmadýðý söylenebilir [6]. Ülkemiz ormanlarýnýn daha rasyonel kullanýmý ve alternatif hammadde kaynaðýnýn yaratýlmasý bakýmýndan kullanýlmýþ kaðýtlarýn geri kazanýlmasý önemlidir. Ayrýca geri dönüþüm prosesinin basit ve ekonomik olmasý küçük ama etkili kaðýt tesislerinin kurulmasýný teþvik edebilir. Genel olarak, hiç kurumamýþ selüloz liflerinden elde edilen kaðýtlar, geri kazanýlmýþ selüloz liflerinden üretilen kaðýtlara göre, karakteristik olarak daha düþük kalitededir. Özellikle direnç özellikleri 4. dönüþüme kadar büyük oranda azalmaktadýr. Bu durumun oluþmasýndaki sebepler ise bireysel lif direncinin düþmesi, liflerinin uzunluðunun azalmasý, çözeltiler içinde liflerin þiþme özelliðinin azalmasý ve bunun sonucu selüloz zincirlerinin kendi aralarýnda bað yapabilme kabiliyetlerinin azalmasý olarak özetlenebilir [8,9]. Fakat geri dönüþüm esnasýnda bazý kimyasal iþlemlerle örneðin alkalilerle þiþirme, mekanik liflendirme vb., selüloz liflerinde geri dönüþüm esnasýnda oluþan bazý direnç azalmalarý ve hidrojen baðlanma kapasiteleri artýrýlabilir [9]. 4. Sonuç ve Öneriler Ülkemizde son yýllarda, atýk kaðýtlarýn yeniden deðerlendirilme oranýnda önemli artýþlar olmakla birlikte, geliþmiþ ülkelerle karþýlaþtýrýldýðýnda bu oran henüz istenilen seviyede deðildir. Kullanýlmýþ kaðýtlarýn geri kazanýlmasý, kaðýt sektörünün esas hammaddesini teþkil eden selülozun elde edilmesinde ekonomik üretim ile birlikte çevre ve orman varlýklarýnýn korunmasýný saðlayabilir. Zira ülkemiz selüloz ve kaðýt sanayinin, uluslararasý rekabet gücünün artýrýlmasý, teknolojik düzeyinin yükseltilmesi ile birlikte ucuz hammadde teminine baðlýdýr. Bu amaçla, birim zamandaki üretimi yüksek, hýzlý üretim saðlayan, atýk kaðýtlarý deðerlendiren tesislerin desteklenmesi gerekir. Atýk kaðýt kullanýmýnýn, ekonomiye ve çevreye olan faydasý, AB ve geliþmiþ ülkelerindeki baþarýlý uygulamalar örnek alýnarak, halkýn eðitilmesiyle daha bilinçli bir toplum oluþturulabilir. Bu amaçla atýk kaðýt kullanýmýnýn, ekonomiye ve halka olan faydasý konusunda, yazýlý ve görsel basýn kullanýlabilir. Ayrýca kullanýlmýþ kaðýtlarýn toplanmasý, sýnýflandýrýlmasý ve tanýmlanmasý vb. verim artýrýcý sistemler kurulabilir. Fakat kullanýlmýþ kaðýtlarýn fiyatlarý toplamayý teþvik edici düzeyde tutulmalýdýr.Bu sayede kullanýlmýþ kaðýtlar planlý ve organize bir þekilde toplanarak deðerlendirilebilir. Kaynaklar 1. Evans, J. 1994. 'Forestry-sustainable production and processing', In: The chemistry and processing of wood and plant fibrous materials, J.F.Kennedy, G.O.Phillips, P.A. Williams (ed), Woodhead publishinhg limited, UK. 2. Sahin, H.T. 1997. 'New approaches for pulping of Jute', MSc. Theses, University of Wisconsin-Madison, WI. 3. Young, R.A. 1996. 'Processing of agro-based resources into pulp and paper', In: Paper and composites from agro based resources, R.M. Rowell, R.A. Young, J.K. Rowell, (Eds), CRC Press Inc, Boca Raton, FL 4. Göttsching, L., Pakarinen, H. 2001. 'Secondary fiber and deinking', (ed), Finnish paper engineers assoc.-Tappi, Atlanta-GA. 5. Biermann, C.J. 1993. 'Essentials of pulping and papermaking', Academic Press, Inc. San Diego, CA. 6. Metin, A. 2002. 'Türkiye selüloz ve kaðýt endüstrisinin 2000 yýlý Genel Durumu'. Seka kaðýtçýlýk dergisi, Ocak 2002. 7. Gürkan, K. 2001. 'Atýk Kaðýdýn Önemi ve Geri Kazanýlmasý', Seka kaðýtçýlýk dergisi, Kasým 2001. 8. Sahin, H.T. 1996. 'Strength developments of recyled pulp fibers', Unpublished data, University of Wisconsin-Madison, WI. 9. Uner B., Sahin H.T. 2004. 'Geri dönüþümde yaþ pres ve kurutmanýn lif özelliklerine etkisi', SDÜ orman Fakültesi dergisi, Seri-A, Sayý 1. 10. Usta, M., H., Kýrcý, Ý., Deniz. 2005. Türkiye kaðýt sanayiinin mevcut durumu, sorunlarý ve çözüm önerileri, I.Çevre ve Ormancýlýk Þurasý, 24 Mart 2005, Antalya. 11. Clark, J. d'A. 1978. Pulp Technology and Treatment of Paper. Miller Freeman Publications, Inc. San Francisco. 12. Ellis, R.L. and Sedlachek, K.M. 1993. Recycled-vs.virginfiber characteristic: a comparison, In: Secondary fiber recycling. Spangenberg, R.J. Ed. Tappi Press. Atlanta, GA. 21 SARIÇAM - KARAÇAM DOÐAL GENÇLEÞTÝRME SAHALARINDA BAZI TESPÝTLER: SÜNDÝKEN DAÐLARI 2. BÖLÜM* Dr. Þ.Teoman GÜNER** Aydýn ÇÖMEZ*** Prof.Dr. Musa GENÇ**** 3.2. Gençliklerin Büyüme Ýliþkileri Sarýçam - karaçam gençliklerinde büyüme iliþkileri baðlamýnda, aþaðýdaki bulgulara ulaþýlmýþtýr: Bir numaralý örnekleme alanýnda bulunan sarýçam gençliklerinin 9 yaþýnda ulaþtýðý boy 119,3 cm, karaçam gençliklerinin 9 yaþýnda ulaþtýðý boy ise 117,8 cm olarak bulunmuþtur (Þekil 1). Ýki numaralý örnekleme alanýndaki sarýçam gençliklerinin 9 yaþýnda ulaþtýðý boy 106,0 cm iken, karaçam gençliklerinin ortalama boyu 92,6 cm'dir (Þekil 2). Üç numaralý örnekleme alanýndaki tespitlere göre, gençliklerinin 9 yaþýnda ulaþtýðý boy, sarýçamda 148,9 cm, karaçamda ise 147,6 cm'dir (Þekil 3). Sarýçam - karaçam gençliklerinin boylanma deðerleriyle yapýlan çift yönlü varyans analizinde, türlerin 9 yaþýnda ulaþtýklarý boy büyümeleri arasýnda istatistiksel bakýmdan anlamlý bir farklýlýk olmadýðý (P>0.05); fakat, örnek alanlar arasýnda istatistiksel bakýmdan anlamlý (P<0.001) farklarýn bulunduðu; tür - örnekleme alaný etkileþiminin ise istatistiksel bakýmdan anlamsýz (P>0.05) olduðu belirlenmiþtir (Çizelge 4). Örnekleme alanlarý arasýndaki farklar anlamlý çýkýnca, homojen gruplarý belirlemek amacýyla Duncan testi yapýlmýþtýr (Çizelge 5). Çizelge 4. Varyans analizi sonuçlarý Çizelge 5. Duncan testi sonuçlarý Üç örnekleme alanýnda da, sarýçam - karaçam gençliklerinin boylanma özellikleri arasýnda anlamlý bir farklýlýk belirlenememiþtir. Ata (1995) da sarýçam - karaçam gençliklerinin boy büyümeleri arasýnda bir farklýlýðýn olmadýðýný bildirmektedir. Bu durumda, Sündiken Daðý kütlesindeki sarýçam - karaçam karýþýk meþcerelerinin doðal gençleþtirilmesinde türlerden herhangi birine, 22 * Uzunluðu nedeniyle 1. Bölümü Yýl: 44 Sayý: 4, 5, 6 sayýlý dergimizde yayýnlanmýþtýr. **Orman Toprak ve Ekoloji Araþ. Enst. Müd ***Orman Yük.Müh. (Orman Toprak ve Ekoloji Araþ. Enst. Müd) ****SDÜ Orman Fakültesi, diðerine karþý yaþ ve boy üstünlüðü verilmesine gerek yoktur. Türlerin bol tohum yýlý ayný yýla rastlarsa, saha büyük alan siper iþletmesi (BASÝ) ile gençleþtirilebilir. Eðer türlerin bol tohum yýllarý ayný yýla rastlamazsa, karýþýmda aðýrlýðý oluþturan türün bol tohum yýlý beklenir. Gençleþtirme çaðýna kadar herhangi bir müdahale görmemiþ, kapalýlýðý 0,9 ve üzerinde olan sarýçam + karaçam karýþýk meþcerelerinde, sarýçamýn bol tohum yýlýnda BASÝ kapsamýnda yapýlacak tohumlama kesimi (TK) ile kapalýlýk bütün sahada 0,6-0,7'ye düþürülür. Gözlemlerimize göre, mahallinden toplanmýþ karaçam tohumlarýyla, yine karaçam siper aðaçlarý altýnda ve dip kütükleri civarýnda, 15-20 kg/ha ekim yapýlarak çalýþmalara devam edilir. Benzer özelliklere sahip karaçam + sarýçam karýþýk meþcerelerinde ise, karaçamda bol tohum yýlý beklenir ve BASÝ kapsamýnda yapýlacak tohumlama kesimi ile kapalýlýk bütün sahada 0,5-0,6'ya düþürülür. Sarýçam siper aðaçlarý altýna ve dip kütükleri civarýnda, yine mahallinden toplanmýþ sarýçam tohumlarýyla, 5-10 kg/ha ekim yapýlýr ve çalýþmalar sürdürülür (Genç, 2004). Mümkünse, çizgi ekimi, tam alan serpme ekimine tercih edilmelidir. Çizgi ekiminde, ekim sýralarý arasýndaki uzaklýk, türlerin yapay gençleþtirme ve aðaçlandýrma çalýþmalarýnda hâlen kullanýlmakta olan dikim sýralarý aralýðý kadar olabilir. Her bir örnekleme alaný içerisinde bulunan sarýçam - karaçam gençliklerinin boy büyümeleri arasýnda bir farklýlýk bulunmamakla birlikte, örnekleme alanlarý arasýnda istatistiksel bakýmdan anlamlý bir farklýlýk belirlenmiþtir. Çizelge 5'te görüldüðü üzere gençliklerin boy büyümeleri örnekleme alanlarýna göre üç grupta toplanmýþtýr. Buna göre, üç numaralý örnekleme alanýndaki gençlikler en iyi boy geliþimini yaparken, bunu bir numaralý örnekleme alanýndaki gençlikler izlemiþtir. Boy geliþimi en zayýf gençlikler ise iki numaralý örnekleme alanýnda bulunmaktadýr. Bu durum, kanýmýzca, örnekleme alanlarýnýn yetiþme ortamý özellikleri arasýndaki farklýlýktan kaynaklanmaktadýr. Zira, büyümenin en zayýf olduðu iki numaralý örnekleme alanýnda, mutlak toprak derinliði, 1 m3 hacimdeki beslenme elementleri ve faydalanýlabilir su kapasitesi diðer örnek alanlara göre daha düþük seviyelerdedir. Ayrýca, bu örnekleme alaný üst yamaç arazi üzerinde olup, orta ve alt yamaçta bulunan diðer örnekleme alanlarýna göre daha taþlý ve birim hacimdeki ince toprak miktarý da daha azdýr. Bütün bu faktörler, iki numaralý örnekleme alanýndaki gençliklerin boylanmada geri kalmasýnýn baþlýca sebebi olarak gösterilebilir. Bir numaralý örnekleme alanýnýn 1 m3 hacimdeki ince toprak ve beslenme elementleri üç numaralý örnekleme alanýndan bir miktar fazladýr (Bkz. Çizelge 3). Fakat, üç numaralý örnekleme alanýndaki gençlikler, daha boyludur. Bu tezat durum, kanaatimizce, üç numaralý örnekleme alanýnýn kuzey bakýda bulunmasýndan, mutlak toprak derinliðinin daha fazla olmasýndan ve su açýðýnýn da daha düþük düzeyde kalmasýndan; özetle, daha nemli bir ortam oluþundan kaynaklanmaktadýr. 4. SONUÇ VE ÖNERÝLER Sündiken Daðý kütlesindeki sarýçam - karaçam gençliklerin karþýlýklý boy büyümelerinin belirlenmesi amacýyla yapýlan bu çalýþmada aþaðýdaki sonuçlara ulaþýlmýþtýr: 1. Ayný yetiþme ortamý içerisinde sarýçam ve karaçam gençliklerinin boy büyümeleri arasýnda bir farklýlýk belirlenememiþtir. Dolayýsýyla doðal gençleþtirme çalýþmalarýnda bu türlerden birisine, diðerine karþý yaþ ve boy üstünlüðü verilmesine gerek yoktur. 2. Sarýçam - karaçam ve karaçam - sarýçam karýþýk meþcerelerinde türlerin bol tohum yýlý ayný yýla rastladýðýnda, saha, büyük alan siper iþletmesi (BASÝ) ile gençleþtirilebilir. 3. Hiç müdahale görmeden gençleþtirme çaðýna ulaþmýþ, 0,9 ve üzerinde kapalýlýða sahip sarýçam + karaçam karýþýk meþcerelerinde, türlerin bol tohum yýllarý ayný yýla rastlamaz ise, sarýçamýn bol tohum yýlýnda BASÝ kapsamýnda yapýlacak tohumlama kesimi (TK) ile kapalýlýk bütün sahada 0,6-0,7'ye düþürülür; karaçam siper aðaçlarý altýnda ve dip kütükleri civarýnda 23 mahallinden toplanmýþ karaçam tohumlarýyla, 1520 kg/ha ekim yapýlýp çalýþmalara devam edilebilir (Genç, 2004). 4. Karaçam + sarýçam karýþýk meþcerelerinde, türlerin bol tohum yýllarý ayný yýla rastlamaz ise, karaçamda bol tohum yýlý beklenir ve BASÝ kapsamýnda yapýlacak tohumlama kesimi ile kapalýlýk bütün sahada 0,5-0,6'ya düþürülerek, sarýçam siper aðaçlarý altýna ve dip kütükleri civarýna, mahallinden toplanmýþ sarýçam tohumlarýyla, 510 kg/ha ekim yapýlarak çalýþmalar sürdürülür (Genç, 2004). 5. Genellikle, 80 cm boya ulaþma süresi, biyolojik baðýmsýzlýðý kazanma süresi olarak kabul edildiðine göre (Genç, 2004), sarýçam ve karaçam gençliklerinin diri örtü istilasýna karþý siper ihtiyacý, araþtýrma alanlarýnda, 7-8 yaþlarýndan itibaren ortadan kalkmaktadýr. Dolayýsýyla, BASÝ kapsamýndaki boþaltma kesimi (BK), 7-8 yaþýný doldurmuþ gençlik üzerinde rahatlýkla yapýlabilir. 6. Orman Genel Müdürlüðü Silvikültür Dairesi Baþkanlýðý, 291 numaralý tebliðiyle, iyi bonitetli (1. ve 2. bonitet) meþcerelerde, özel gençleþtirme sürelerinin boþaltma kesimi sýrasýnda uzatýlmasýný ve deðer artýþýna gidilmesini karara baðlamýþtýr (Anonim, 2006). Bu baðlamda, araþtýrma alanlarýmýza benzer yetiþme ortamlarýnda, gençlik 3 yaþýný doldurduðunda kapalýlýðý 0,4'e düþürüp ilk ýþýk kesimini yapmak; ikinci bol tohum yýlýnýn ardýndan ilk gelen gençlik 7-8, ikinci gelen gençlik 4-5 yaþýný tamamladýðýnda, kapalýlýðý 0,2-0,3'e düþürülüp ikinci ýþýk kesimi gerçekleþtirmek ve "kýymet artýmýna aðaç býrakma" kesimini de ilk tohumlama kesiminden elde edilen gençlik 9-10 yaþýna eriþtiðinde, kapalýlýðý 0,1-0,2'e düþürerek uygulamak isabetli olacaktýr (Genç, 2004). 7. Kýymet artýmýna býrakýlan aðaçlarý da, birinci veya ikinci aralama müdahaleleri sýrasýnda (2540 yaþlarýnda) kestiðimiz takdirde, tohumlama kesiminden itibaren geçen 35-50 yýllýk süre zarfýnda ýþýk artýmýndan yararlanmak mümkün olacak ve piyasada giderek artan kalýn çaplý yapacak odun talebi de, bir ölçüde de olsa öz kaynaklarýmýzdan karþýlanabilecektir. KAYNAKLAR Anonim, 2003. Orman Amenajman Planý, Arýkaya, Deðirmendere, Gümeledere, Çatacýk, Kýzýltepe ve Beþpýnar Orman Ýþletme Þeflikleri 1993-2012 Dönemli Orman Amenajman Planlarý, Ankara. Anonim 2006. Ormanlarýmýzda Uygulanacak Silvikültürel Esas ve Ýlkeler, T.C. Çevre ve Orman Bakanlýðý Orman Genel Müdürlüðü Silvikültür Dairesi Baþkanlýðý, Teblið No: 291, Ankara. Ata, C., 1995. Silvikültür Tekniði. ZKÜ Orman Fak., Yayýn No: 3, Bartýn, 453 s. Atay, Ý., Odabaþý, T., Aksoy, H., Ata, C., 1989. Karýþýk ormanlarda doðal gençleþtirmenin planlanmasý esaslarý. Ormancýlýk Araþtýrma Enstitüsü Dergisi No. 69, 6-26. Boydak, M., 1974. Eskiþehir - Çatacýk Mýntýkasý Ormanlarýnda Sarýçam (Pinus silvestris L.) ýn Tohum Verimi Üzerine Araþtýrmalar. ÝÜ Orman Fak., Yayýn No: 230, Ýstanbul, 193 s. Bray, R. H., Kurtz, L. T., 1945. Determination of total, organic and available forms of phosphorus in soils. Soil Sci. 59, 39-45. Bouyoucos, C. J., 1962. Hydrometer method for making particle size analysis of soil. Agronomy Journal, Vol. 54, No 5. Chapman, H. D., Pratt, P. F., 1982. Methods of Analysis for Soils Plants and Waters, University of California, Division of Agricultural Sciences, Publication No: 4034, California, 309s. Çelik, N., 2006. Sündiken Daðlarý Kütlesi'nin Yetiþme Ortamý Özellikleri ve Sýnýflandýrýlmasý. Yayýnlanmamýþ Doktora Tezi, ÝÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, Ýstanbul, 310 s. Çepel, N., 1985. Toprak Fiziði. ÝÜ Orman Fak., Yayýn No: 374, Ýstanbul, 288 s. Genç, M., 2004. Silvikültür Tekniði. SDÜ Orman Fak., Yayýn No: 46, Isparta, 357 s. Gülçur, F., 1974. Topraðýn Fiziksel ve Kimyasal Analiz Metodlarý. ÝÜ Orman Fak., Yayýn No: 201, Ýstanbul, 225 s. Jackson, M. L., 1962. Soil Chemical Analysis. Constable and Company Ltd., London, 498 s. Kalýpsýz, A. K., 1994. Ýstatistik Yöntemler. ÝÜ Orman Fak., Yayýn No: 427, Ýstanbul, 558 s. Kantarcý, M. D., 1983. Türkiye'de Arazi Yetenek Sýnýflarý ile Arazi Kullanýmýn Bölgesel Durumu, ÝÜ Orman Fak., OF Yayýn No: 350, Ýstanbul, 161 s. Kantarcý, M. D., 2000. Toprak Ýlmi. ÝÜ Orman Fak., Yayýn No: 462, Ýstanbul, 420 s. Kubiena, W. L., 1953. The Soils of Europe. Thomas Murby and Company, London, 317 s. Özdamar, K., 2002. Paket Programlar ile Ýstatistiksel Veri Analizi. Kaan Kitabevi, Eskiþehir, 686 s. Özyuvacý, N., 1999. Meteoroloji ve Klimatoloji. ÝÜ Orman Fak., Yayýn No: 4196, Ýstanbul, 369 s. Wakley, H., Black, I. A., 1934. An examination of the method for determining soil organic matter and a proposed modification of the chromic acid method, Soil Sci. 37, 29-38. 24 KIZILDAÐ MÝLLÎ PARKI ÖRNEÐÝNDE KORUNAN ALANLARIMIZ ve BAZI ÖNERÝLER 2. BÖLÜM* Dr. Said DAÐDAÞ** Rüstem KIRIÞ** Mihtat ATEÞ*** 2.2- Kýzýldað Milli Parký Orman Amenajman Planý ve Plan Ünitesinin Genel Tanýtýmý Orman Ýdaresi ve Planlama Dairesi Baþkanlýðýnýn 15.05.1996 gün ve OÝP.2.A-6/505 sayýlý emirleri gereði 9. Orman Amenajman Baþmühendisliði tarafýndan; Þarkikaraaðaç Orman Ýþletme Þefliðinin Çaydere Serisinin tamamý, Kýzýldað Serisi ile Belceðiz serisinin ilgili bölmeleri ve ayrýca Beyþehir Orman Ýþletme Müdürlüðünün - Kurucaova Orman Ýþletme Þefliðinin Anamas Serisinin ilgili bölmeleri birleþtirilerek KIZILDAÐ MÝLLÎ PARKI adý altýnda planlanmasý emirlenmiþtir (ANONÝM, 1998, s. 1-3). Arazi ve büro çalýþmalarý tamamlanan plan 17.07. 1998 tarihinde onaylanýp "A - Milli Park Ýþletme Sýnýfý (19972016) - II. Yenileme Planý" (ANONÝM, 1998, s. 1-3) olarak yürürlüðe girmiþtir. Plan ünitesinin coðrafi konumu; 37°38'23"-38°03'20" kuzey enlemleri ile, 31°15'01"-31°29'54" doðu boylamlarý (ANONÝM, 1998, s. 4) arasýndadýr. Dedegöl Daðlarýnýn, 502 numaralý bölme sýnýrýndaki en yüksek doruðu olan 2992 m rakýmlý Dedegül Tepe ayný zamanda Aksu-Avþar Orman Ýþletme Þefliði ile sýnýr teþkil etmektedir. Ayrýca Beyþehir Gölündeki Mada Adasý, Kilise Adasý ile Eþek Adasý da (ANONÝM, 1998, Meþcere Haritasý) Millî Park sýnýrlarý için-dedir. Plan ünitesinin güneyinde; alpin zonda 2000-2500 metreler arasýnda yayýlýþ gösteren; bodur, çok yýllýk otsu ve pembe çiçekli, çiçekleri kuvvetli kokulu Ýran-Turan elementi Dedegül (Dede gülü) Çiçeðinin (Jurinella monchus (Habl.) Bobrov subsp. moschus) adýný verdiði Dedegöl Daðlarýnýn zirvelerinin yer aldýðý bölüm, Millî Parkýn "alpin zonu"nu oluþturmaktadýr (Resim 3, 4). Kýzýldað Millî Parkýnýn toplam alaný 43 249,5 ha olup; bu sahanýn 10 571,0 ha'ý verimli koru, 16 755,5 ha'ý bozuk koru olmak üzere toplam ormanlýk saha 27 326,5 ha'dýr. 2 936,0 ha'ý Orman Topraðý (OT), 1 441,5 ha'ý Orman Topraðý ile Taþlýk (OT-T), 3 657,5 ha'ý Taþlýk, 182,5 ha'ý Ýskan, 23,5 ha'ý Orman Deposu, 47,0 ha'ý Kum, 1 132,0 ha'ý BataklýkSazlýk ve 6 503,0 ha'ý da Ziraat olmak üzere 15 923,0 hektar ormansýz sahadan (ANONÝM, 1998, s. 4, 52) müteþekkildir. 2.3- Kýzýldað Milli Parký Sýnýrlarý Ýçindeki Korunan Alanlar ve Araþtýrma Denemeleri Ülkemizde; korunan alan statüsü içerisindeki milli parklar, tabiat parklarý, tabiat anýtlarý, tabiat koruma alanlarý yanýnda biyosfer rezerv alanlarý, yaban hayatý koruma sahalarý, tohum meþçereleri (ormanlarý), gen koruma alanlarý, muhafaza ormanlarý, uzun dönemli araþtýrma deneme sahalarý, özel çevre koruma bölgeleri ve çeþitli sýnýflarda sit alanlarý da koruma kapsamýnda bulunan ve korunmasý gereken alanlardýr. Resim 3: Milli Parkýn Alpin Zon Kuþaðý ve Karaçam Meþcereleri (M. ATEÞ, 2005) Resim 4: Dedegöl Daðlarýnýn Zirvelerinde, Dedegül Çiçeði (Jurinella monchus (Habl.) Bobrov subsp. moschus) (N. CENGÝZ) Korunan alan statüsündeki Kýzýldað Milli Parkýnda yer alan "yetiþme yeri içinde (in situ)" koruma alanlarý niteliðindeki iki adet Toros Sediri tohum meþceresi (ANONÝM, 1998, s. 270, 274-279), bir adet Toros Sediri tohum toplama yeri ile iki adet "yetiþme yeri dýþýnda" (ex situ) koruma alaný olan Toros Sediri orijin denemesi sahasý (DAÐDAÞ ve ark, 1997'ye atfen Tablo 3 ve 4); bir bakýma Milli Parkýn bilimsel kaynak deðer bileþenleri olarak bilim camiasýnýn hizmetindedir. OGM tarafýndan "Devamlý Statüde" Muhafaza Ormaný olarak 16.04.1959 tarihinde tefrik edilen 549,8 ha (KIRIÞ, BÜYÜKGEBÝZ ve YILDIZ, 2005) büyüklüðündeki saha ayný zamanda, ayný tarihte ilan edilen Milli Park sahasýnýn tamamýný kapsamaktadýr. Milli Parkýn sahasý 1990'lý yýllarda geniþletilmiþtir. Yukarýdaki tohum kaynaðý da ayný saha içinde yer almaktadýr. Ýlaveten bir diðer çalýþmada; Milli Park içinde, 37°52'06" - 37°53'14" kuzey enlemleri ile 31°17'20" - 31°18'30" doðu boylamlarý arasýnda bulunan ve en uzun boylu olaný 32 m olan toplam sekiz adet "anýt Toros Sediri" adayý tesbit edilmiþ olup, henüz tescilleri yapýlmamýþtýr (GENÇ ve GÜNER, 1999, s. 493, 495). Ancak, tesbit edilen fertlerden hiçbirisi, Ý. Ü. Orman Fakültesi tarafýndan, iðne yapraklý aðaç türleri için belirlenen asgari ölçülere (ANONÝM, 1975'e atfen GENÇ ve GÜNER, 1999, s. 489) en az bir ölçüt açýsýndan uymamaktadýr. 25 * Uzunluðu nedeniyle 1. Bölümü Yýl: 44 Sayý: 4, 5, 6 sayýlý dergimizde yayýnlanmýþtýr. ** Orman Yüksek Mühendisi *** Orman Mühendisi Tablo 3: Toros Sediri (Cedrus libani A. Rich.) Orijin Denemelerinde Kullanýlan Milli Park Menþeli Orijinler (DAÐDAÞ ve ark., 1997'den güncelleþtirilmiþtir) Table 3: Seed stands and seed sources of Taurus cedar (Cedrus libani A. Rich.) selected from the Taurus cedar Forests of the Kýzýldað National Park used in provenance trials Tablo 4: Milli Park Ýçinde Tesis Edilen Deneme Alanlarýný Tanýtýcý Bilgiler (DAÐDAÞ ve ark., 1997) Table 4 : Explanatory notes on Taurus cedar provenance tests established inside Kýzýldað National Park 2.4- Kýzýldað Millî Parkýnda Yaþayan Nüfus ve OrmanHalk Ýliþkileri Plan ünitesi içerisinde Þarkikaraaðaç ilçesine baðlý Yassýbel, Karayaka ve Sarýkabalý köyleri, bitiþiðinde de Fakýlar, Yeniköy, Belceðiz ve Kýyakdede köyleri ile Yeniþarbademli ilçesi, ilçeye baðlý Kumluca (Mada adasý), Gedikli; Pýnarbaþý, Yenice ve Gölkonak köyleri, bitiþiðinde Gölyaka belediyesi ile Derebucak'a baðlý Kurucaova belediyesi yer almaktadýr. Beyþehir Gölü kýyýsýnda düzenli balýkçýlýk, Kýzýldað'da saðlýk turizmine yönelik yararlanma, Pýnargözü su kaynaðý ve maðarasý civarýnda günübirlik dinlenme, küçükbaþ hayvancýlýk ve az miktardaki arýcýlýk halkýn geçim kaynaklarý arasýnda öne çýkmaktadýr. Plan ünitesi içerisinde yaþayan toplam nüfus ise 8 200'dür (ANONÝM, 1998, s. 5, 6, Meþ. Hr.). Plan ünitesi içerisinde; çok çeþitli odun dýþý orman ürünlerinin toplanmasý, deðerlendirilmesi de söz konusudur. Bu kapsamda; týbbî ve aromatik bitkilerin üretilmesine yönelik olarak Orman Genel Müdürlüðü tarafýndan 1987 yýlýnda baþlatýlan projeli çalýþmanýn uygulama alanlarýndan birisi de Isparta Orman Bölge Müdürlüðüdür (EKÝM ve ark., 1991). 2006 yýlýnda da plan ünitesi içinde yer alan Yeniþarbademli ile yakýnýndaki Aksu-Avþar Orman Ýþletme Þefliði sýnýrlarý içinde benzer yeni bir çalýþma (ANONÝM, 2005 f) ile Aðlayan gelin (Fritillaria imperialis L.), Sarý kokulu (Eranthis hyemalis S.), Manisa lalesi (Anemone blanda (L.), Sch.et. Kot.), Zambak (Lilium candidum), Safran (Crocus sativus) ve Göl soðaný (Leucojum sp.) gibi bazý önemli soðanlý bitkilerin (geofitlerin) alternatif gelir kaynaðý amaçlý üretimi çalýþmasýna baþlanýlacaktýr. Isparta Ýli Kalkýndýrma Derneði'nin istek ve katkýlarýyla öncülük ettiði bu çalýþma ile, yörede atýl durumda bulunan þahýs ve Belediye arazilerinde orman ürünü sayýlan soðanlý bitkilerin kültüre alýnarak üretimini saðlamak ve bu yöredeki fakir halka katkýda bulunmak, ayný zamanda orman ekosistemine ve deðerli, endemik niteliklere sahip otsu bitkilere baskýyý azaltmak amaçlanmýþtýr. 3- SORUNLAR ve ÇÖZÜM ÖNERÝLERÝ 1- ULUSAL ORMANCILIK PROGRAMI'nýn Ulusal Ormancýlýk Politikalarý baþlýðý altýnda, 2008 yýlýna kadar; "Korunan alanlar içinde/civarýnda yaþayan yerel halkýn, bu sahalardaki gelir getirici faaliyetlere katýlýmlarýnýn güçlendirilmesine yönelik uygun yaklaþýmlarýn belirlenmesi, uygulamalarýnýn yaygýnlaþtýrýlmasý. & Korunan alanlarda getirilen kýsýtlamalar nedeniyle ciddi gelir kaybýna uðrayan yerel topluluklara, orman teþkilatý ve diðer ilgili kuruluþlarca saðlanan kýrsal kalkýnma destek çalýþmalarýnda gerekli önceliklerin saðlanmasý" (ANONÝM, 2006 ý) öngörülmüþtür. Benzer yaklaþým, 8-10 Eylül 2005 tarihleri arasýnda Isparta'da düzenlenen "Korunan Doðal Alanlar Sempozyumu" Sonuç Bildirisinde de yer almýþtýr (ANONÝM, 2006 k). Bu politika doðrultusunda yeni yaklaþýmlarýn geliþtirilmesi, sürdürülen çalýþmalarýn ise, uygulamada daha da yaygýnlaþtýrýlmasý kaçýnýlmazdýr. 2- Kýzýldað Millî Parkýnýn UDGP henüz yapýlmamýþtýr. Planýn yapýmý iþi ihale edilmiþ olup çalýþmalar devam etmektedir. Bu noksanlýk giderilmeli, planýn hazýrlanmasýnda daha da geç kalýnmamalýdýr. 3- Personel yetersizliði had safhadadýr. Millî Parkýn sahip olduðu orman ekosistemi dýþýndaki farklý ekosistemlerin ve farklý kaynak deðerlerin hakkýyla deðerlendirilebilmesi için Orman Mühendislerinin yanýsýra, alanlarýnda yetiþmiþ uzmanlarýn istihdamý (yöre halkýndan rehber, halkbilim uzmaný, maðara uzmaný, hukukçu… gibi) dikkate alýnmalýdýr. 4- Millî Parklar Kanununun 13. Maddesi gereðince; Millî Parkýn orman alanlarýnda devamlýlýðý saðlýklý bir þekilde sürdürmek için silvikültürel bakým faaliyetleri mutlaka planda öngörüldüðü þekilde yerine getirilmelidir. 5- Son yýllarda korunan alanlar için önerilen Ekolojik Yönetim Planý (EYP) (GÜL, 2005, s. 1421-1429), koruma ve kullaným alt baþlýklarý altýnda; doðal ekosistemlerin devamlýlýðýný bozmadan, sunduklarý estetik deðerlerden yararlanma, araþtýrma denemelerini / çalýþmalarýný korunan alan içinde yaygýnlaþtýrma, geniþ katýlýmlý eðitim ve bilinçlendirme çalýþmalarýný içermektedir. Bu nedenle korunan alanlarda, EYP düzenleme ve uygulamalarý dikkate alýnmalýdýr. 6- Her Millî Parkta olduðu gibi, Kýzýldað Millî Parkýnýn koruma-kullanma dengesinde de; Millî Park olabilirlik ölçütleri arasýnda yer alan (Ulusal ve/veya uluslar arasý düzeyde ender doðal, kültürel ve/veya peyzaj kaynak deðerlerine sahipliði; bulunduðu ana biyocoðrafik bölge içerisindeki tipik ekosistemleri en iyi temsil eden yerlerden biri olmasý; sahip olduðu ekolojik özelliklerin bakir konumda bulunmasý ve doðal karakterini muhafaza etmesi) gibi "temsiliyet" alt ölçütlerinin (ANONÝM, 2006 g) zedelenmemesine özen gösterilmelidir. 7- Hem Beyþehir Gölü Milli Parkýnýn, hem de Kýzýldað Milli Parkýnýn kýyýdaþ olduðu Beyþehir Gölü kýyýsýnda; göl sularýnýn çekilmesi ve sazlýklarýn artmasý sonucunda, av yasaðý sebebiyle domuz populasyonu artmýþtýr ve halen de artmaktadýr. Ekili ve dikili arazilerde aþýrý zarara sebeb olan domuz varlýðýnýn, yapýlacak envantere dayalý olarak acilen hazýrlanacak "Milli Park Avlanma Amenajman Planý" çerçevesinde avlattýrýlarak azaltýlmasý ve bu sayýnýn normal deðerlere indirilmesi, böylece mahalli halkýn þikayetlerinin giderilmesi þarttýr. 8- Millî Parklarýmýzýn sadece doðal kaynaklarýn yönetimi yoluyla yönetilmemesi gerektiði açýktýr. Aksine doðal kaynak yönetiminin, "kullanýcý" talebini mutlaka dikkate almasý (AKESEN, 2002, s. 35) gerekmektedir. Doðal kaynaklarýn 26 hem "verimli devamlýlýklarýnýn, hem yenilenebilirliklerinin" kalýcý olabilmesi/saðlanabilmesi için de; Milli Parklarýn sahip olduðu bütün ekosistemlerin karþýlýklý etkileþimlerinin ortaya konarak saðlýklý etüdü, planlama sürecinde toplumun deðiþen ve geliþen ihtiyaçlarýnýn mutlaka gözetilmesi ve böylece mahalli halkýn koruma faaliyetlerine eðitimle desteklenen bilinçli katýlýmýnýn saðlanmasý kaçýnýlmazdýr. 9- Günümüzde orman kaynaklarýndan faydalanmada, bazý ülkelerde mal üretiminden daha çok hizmet üretimi öne çýkmýþ durumdadýr (TOLUNAY ve ark., 2001, s. 826). Orman ekosistemleri içinde ve yakýnýnda yaþayan mahalli halkýn da, artan hizmet çeþitliliði doðrultusunda ülkenin milli gelirinden þimdiye kadar en az pay alan en fakir kesimi olduðu bir gerçektir. Söz konusu kesimlerin milli gelirden daha dengeli pay alabilen/alabilecek konuma ulaþtýrýlmalarýnda, Millî Parklar vb korunan alanlarda yaygýnlaþtýrýlan çok yönlü faydalanma yöntemleri öncü iþleve/iþlevlere sahip olacaklardýr. 10- Gerek Kýzýldað Milli Parký, gerekse Beyþehir Gölü Milli Parký ve yakýn çevresinde yaygýn elma yetiþtiriciliði yanýnda; dünyada ülkemizin en çok bal üretilen dördüncü, en çok ceviz üretilen üçüncü ülke (CIESLA, 2002, s. 28, 82) konumunu güçlendirecek þekilde arýcýlýðýn ve ceviz yetiþtiriciliðinin ve ticaretinin yaygýnlaþtýrýlmasý mümkün görülmektedir. 11- Týbbi ve aromatik deðeri olan otsu ve odunsu bitki türlerinin ýslahý ile birlikte, kültürleri yapýlarak yaygýnlaþtýrýlmalarý saðlanmalý, ayný zamanda pazarlama koþullarý üretici lehine mutlaka iyileþtirilmelidir. Not: Bu makale; DAÐDAÞ, S., KIRIÞ, R., ve ATEÞ, M. tarafýndan hazýrlanan, "Kýzýldað Millî Parký Orman Amenajman Planý Uygulamalarý Örneðinde Korunan Alan Yaklaþýmýna Dönük Deðerlendirmeler" baþlýklý, I. Uluslararasý Beyþehir ve Yöresi Sempozyumunda (11-13 MAYIS 2006)-Beyþehir-KONYA, Bildiriler Kitabý, s. 437-455, 785 s.) sunulan makaleden kýsaltýlarak güncelleþtirilmiþtir. 4- KAYNAKÇA AKESEN, A., 2002: Milli Park ve Eþdeðer Korunan Alanlarýn Sürdürülebilir Yönetimi, Politika ve Ýlkeleri. Türkiye Daðlarý I. Ulusal Sempozyumu, (25-27 Haziran 2002), Ilgaz Daðý/Kastamonu, Orman Bakanlýðý Yayýn Nu.: 183, Neyir Matbaasý, Ankara, s. 31-37, 624 s. ANONÝM, 1994: IUCN-G Guidelines for Protected Area Management Categories. CNPPA-with the assistance of WMCM, IUCN, x+261 s., Gland/Switzerland and Cambridge/UK. ANONÝM, 1998: Isparta Orman Bölge Müdürlüðü-K Kýzýldað Milli Parký Orman Amenajman Planý (1I. Yenileme) A- Milli Park Ýþletme Sýnýfý 1997-2 2016. Plan Uygulama Süresi 10 Yýl (1997-2006), Tatbiki Uygundur Tarihi: 17.07.1998, Ankara, 279 s.+Plan Haritalarý. ANONÝM, 1989: The Turkish Forestry-iin the 150th of its establishment. General Directorate of Forestry, Publication Number: 673, Serial Number:30, Ankara / 1989, 126 s. ANONÝM, 2001: Turkey Forestry Sector Review. Report No. 22458-T TU, Document of World Bank, 64 s. ANONÝM, 2004: Akdað Tabiat Parký Uzun Devreli Geliþme Planý Analitik Raporu. Þubat 2004, egeplan ltd.sti., 362 s. ANONÝM, 2005 e: 2006 Yýlý Programý. 2 Kasým 2005 Çarþamba, Sayý: 25984 (Mükerrer), 19 Ekim 2005 Gün ve 25971 Sayýlý Resmî Gazetede Yayýmlanan 17 Ekim 2005 Gün ve 2005/9486 Sayýlý 2006 Yýlý Programýnýn Uygulanmasý, Koordinasyonu ve Ýzlenmesine Dair Bakanlar Kurulu Kararý Ekidir, http://www.basbakanlik.gov.tr, s. 175-186, s. 175-186, 223-228, 228 s. ANONÝM, 2005 f: "Bazý Önemli Geofitlerin [(Fritillaria imperialis, Persica L. (Aðlayan gelin, Kraltacý, Þahtuðu), Eranthis hyemalis Sallib. (Sarý kokulu, Kýþ boynuzotu, i), Anemone blanda (L.), Sch.et. Kot. (Manisa lalesi), Lilium candidum (Zambak), Crocus sativus (Safran) ve Leucojum sp. (Göl soðaný)] Alternatif Gelir Kaynaðý Amaçlý Üretimi (Isparta-A Aksu ve Yeniþarbademli Örnekleri)". (Diðer Çalýþmalar), Ýç Anadolu Ormancýlýk Araþtýrma Enstitüsü-Tohum, Aðaç Islahi ve Aðaçlandýrma Araþtýrmalarý Bölüm Baþmühendisliði 2006 Yýlý Çalýþma Programý. ANONÝM, 2005 g: Antalya Ýli Sýnýrlarý Ýçerisinde Bulunan Beydaðlarý Sahil Milli Parký'nýn Sýnýrlarýnýn Deðiþtirilmesi Hakkýnda 2005/9228 sayýlý Bakanlar Kurulu Kararý. 2 Eylül 2005 tarih ve 25924 sayýlý Resmi Gazete, http://rega.basbakanlik.gov.tr/ ANONÝM, 2005 h: 1. Çevre ve Ormancýlýk Þurasý Kararlarý. 22-24 Mart 2005 (Antalya), 165 s. ANONÝM, 2006 a: Rio Declaration on Environment and Development. http://www.iucn.org/en/about/#1. ANONÝM, 2006 b: Rio Declaration on Environment and Development. http://www.un.org/documents/ga/conf151/aconf15126-1annex1.htm ANONÝM, 2006 c: What are the Outcomes of the World Summit? http://www.worldsummit2002.org/index.htm? http://www.worldsummit2002.org/guide/riodeclar.htm ANONÝM, 2006 d: MÝLLÝ PARKLAR KANUNU. http://www.mimarlarodasi.org.tr/ mevzuatDocs%5Ckanun_12.doc ANONÝM, 2006 e: Doða Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüðü að sayfasý. http://www.milliparklar.gov.tr ANONÝM, 2006 g: Doða Koruma Alanlarý - Milli Parklar (Belirleme, Planlama, Yönetim ve Ýzleme Kurallarý). I. MÜTALÂA/2005/55997 (Taslak). ANONÝM, 2006 h: Insight into Europe's Forest Protection. WWF report, 36 s. ANONÝM, 2006 ý: Ulusal Ormancýlýk Programý. http://www.gap-dogu-kalkinma.com/ ANONÝM, 2006 j: ORMAN KANUNU. http://www.khgm.gov.tr/mevzuat/Kanun/ ormankanunu.htm ANONÝM, 2006 k: Korunan Doðal Alanlar Sempozyumu Sonuç Bildirgesi. http://www.ogm.gov.tr ANONÝM, 2006 l: Kayseri Ýli Sýnýrlarý Ýçerisinde Bulunan Bazý Alanlarýn "Sultansazlýðý Milli Parký" Olarak Belirlenmesi Hakkýnda 2006/10122 sayýlý Bakanlar Kurulu Kararý. 17 Mart 2006 tarih ve 26111 sayýlý Resmi Gazete, http://rega.basbakanlik.gov.tr/ ANONÝM, 2006 m: Uludað Milli Parký Sýnýrlarýnýn Deðiþtirilmesi Hakkýnda 2006/10035 sayýlý Bakanlar Kurulu Kararý. 28 Þubat 2006 tarih ve 26094 sayýlý Resmi Gazete, http://rega.basbakanlik.gov.tr/ A N O N Ý M , 2006 n : Ul u d að M i l l i Par ký Sý n ý r l ar ý n ý n D eð i þti r i l mesi Hakký n d a 2006/10189 sayýlý Bakanlar Kurulu Kararý. 1 Nisan 2006 tarih ve 26126 sayýlý Resmi Gazete, http://rega.basbakanlik.gov.tr/ ANONÝM, 2006 o: Orman Koruma Teþkilatýnýn Tarihçesi. http://www.ogm.gov.tr/ yangin/tarihce.htm ANONÝM, 2006 ö: Doða ve Biyolojik Çeþitliliði Koruma Kanunu Taslaðý. 48 s. ANONÝM, 2006 p: 'Olimpos' sýnýrlarýnýn deðiþtirilmesi durduruldu. Yeni Þafak, 04.10.2006.http://www.yenisafak.com.tr/ekonomi/?q=1&c=3&i=8371&Oli mpos BEYHAN, Þ. ,G., 2002: Isparta-Þ Þarkikaraaðaç Ýlçesi Kýzýldað Milli Parkýnýn Ekoturizm Açýsýndan Ýncelenmesi ve Mevcut Dað Mimarisi Yapý Kimliðinin Tespiti. TÜRKÝYE DAÐLARI I. ULUSAL SEMPOZYUMU, (25-27 Haziran 2002), Ilgaz Daðý/Kastamonu, Orman Bakanlýðý Yayýn Nu.: 183, Neyir Matbaasý, Ankara, s. 369-373, 624 s. CIESLA, W., 2002: Non-w wood forest products from temperate broad-lleaved trees. Food and Agricultural Organization of the United Nations, Rome, 2002, s. 4752, 125 s. ÇOLAK, H. A., 2001: Ormanda Doða Koruma (Kavramlar-P Prensipler-S StratejilerÖnlemler). Baský: Lazer Ofset Matbaa Tesisleri San. ve Tic. Lim. Þti., Ankara, 354 s. DAÐDAÞ, S., KIRIÞ, R., ve ATEÞ, M., 2006: Kýzýldað Millî Parký Orman Amenajman Planý Uygulamalarý Örneðinde Korunan Alan Yaklaþýmýna Dönük Deðerlendirmeler. “Evaluations in regard to the applications of forest management plan made for operational in Kýzýldað National Park/Isparta” (Protected Land Approach), I. Uluslararasý Beyþehir ve Yöresi Sempozyumu (11-13 MAYIS 2006)-Beyþehir-KONYA, Bildiriler Kitabý, s. 437-455, 785 s. DAÐDAÞ, S., ve ark., 1997: Türkiye'de Sedir (Cedrus libani A. Rich.) Orijin Denemelerinin Ýlk Sonuçlarý. Ýç Anadolu Ormancýlýk Araþtýrma Enstitüsü Yayýnlarý, Teknik Bülten Serisi, Nu.: 271, 128 s. DANCHEV, A., DAÐDAÞ, S., TÜRKER, M. F., ve KAYACAN, B., 2005: "Economic integration of urban consumers' demand and rural forestry production/COST Action E30-C Country report: Turkey". http://www.joensuu.fi/coste30/docs/ ReportsJan05/Turkey.pdf DÝKYAR, R., ve KIRIÞ, R., 2005: Korunan Alanlardaki Orman Amenajman Planlarý. Korunan Doðal Alanlar Sempozyumu Bildiriler Kitabý, s. 569-578, . Isparta. EKÝM, T., KOYUNCU, M, GÜNER, A., ERÝK, S., YILDIZ, B, ve VURAL, M., 1991: Türkiye'nin Ekonomik Deðer Taþýyan Geofitleri Üzerinde Taksonomik ve Ekolojik Araþtýrmalar. Tarým Orman ve Köyiþleri Bakanlýðý-Orman Genel Müdürlüðü-Ýþletme ve Pazarlama Dairesi Baþkanlýðý, Orman Genel Müdürlüðü Yayýnlarý Sýra Nu.: 669, Seri Nu. 65, OGM Eðitim Dairesi Baþkanlýðý Matbaasý, Ankara, 111 s. GÜL, A., 2005:Korunan Doðal Alanlarýn Planlama Sorunlarý ve Ekolojik Yönetim Planý Önerisi. 1. Çevre ve Ormancýlýk Þurasý, 4. Cilt, s. 1421-1429, 1786 s, Ankara. ÝNAL, S., 1949: Tabiatý Koruma Karþýsýnda Biz ve Ormancýlýðýmýz. Orman Genel Müdürlüðü Yayýnlarý, Özel Sayý: 84, Baský: Osman Bey Matbaasý, Ankara, 86 s. KIRIÞ, R., BÜYÜKGEBÝZ, T., ve YILDIZ, M., 2005: Korunan Alanlara Farklý Bir Bakýþ. (Isparta Orman Bölge Müdürlüðü Örneði). Korunan Doðal Alanlar Sempozyumu Bildiriler Kitabý, s. 349-360, Isparta. NAZÝK, L., 2005 a: Konya (Genel), Beyþehir ve Derebucak Maðaralarý / The Caves of Konya (General) and the Beyþehir and the Derebucak Countries. Ulusal Maðara Günleri Sempozyumu "National Cave Days Symposium" (24-26 HAZÝRAN 2005)-KONYA-Beyþehir-Derebucak, Editör: Prof. Dr. Ýrfan ALBAYRAK, Baský: MedyaKom Tanýtým Organizasyon Ltd. Þti., Ankara, s. 47-60, 310 s. NAZÝK, L., 2005 b: Türkiye Maðaralarý / The Caves of Turkey. Ulusal Maðara Günleri Sempozyumu "National Cave Days Symposium" (24-26 HAZÝRAN 2005)KONYA-Beyþehir-Derebucak, Editör: Prof. Dr. Ýrfan ALBAYRAK, Baský: MedyaKom Tanýtým Organizasyon Ltd. Þti., Ankara, s. 31-46, 310s. TOLUNAY,A., KORKMAZ,M., ALKAN,H., ve FÝLÝZ,S., 2001:Eðirdir Yöresi Orman Kaynaklarýnýn Yöresel Ekonomiye ve Kalkýnmaya Katkýlarý. I. Eðirdir Sempozyumu, (31 Aðustos - 1 Eylül 2001), Eðirdir-Isparta, s. 825-836, 972 s. 27 ORMANLAR ÖZELLEÞÝR MÝ? Sami Y. ÖLÇER* “Orman Mühendisliði” Dergisi mesleðimle tek irtibat kaynaðým. Her sayýsýný, tam anlamýyla “yüreðim aðzým da” bekliyorum. Her sayý bir felaketi haber veriyor. Bu sayýda da Bursa’daki Ormancýlýk Müzesi binasýnýn, emekli parlamenterlere tahsis edildiði haberi vardý. Parlamenterlere, hele hele emeklilerine canýmýz feda olsun. O binanýn aynýsýndan birde Balýkesir Bölge Müdürlüðü’nde vardýr. Belki haberleri yoktur. Ben haber vereyim de, emekli parlamenterlere hizmet etmenin gururu bir nebze de benim olsun. TÜRKÝYE’DE KONUÞMAK Türkiye’de konuþmak çok zordur. Aslýnda en iyisi konuþmamaktýr. Konuþmayana en azýndan “çok efendi adam” derler. Örneðin iki kere iki dörttür deseniz bile “Efendim çarpýyor m u s u n u z , t o p l u y o r m u s u n u z ? Çar p ý y o r s an ý z neden, yoksa siz kitlelerin çarpýþmasýný mý istiyorsunuz” gibi hiç aklýnýza gelmeyen noktalara çekilebilirsiniz. Biliyor musunuz bu ülkede “Türkiye’ye bereketli yaðmurlar kuzeyden gelir” diyen bir kiþi yýllarca komünist propagandasý yapmaktan yargýlandý. Ne alakasý var demeyin. Kuzeyimizde kim var, Rusya. Demek “bereket Rusya’dan gelir” diyorsun sen. Seni pis komünist seni. ORMANLAR ÖZELLEÞTÝRÝLEBÝLÝR MÝ? Ýþte bu netameli konulardan biri “Özelleþtirme”dir. Bizim çalýþtýðýmýz yýllar, özelleþmenin en hararetli tartýþýldýðý senelerdi. Özelleþtirmeye karþý çýkmak hatta býrakýn karþý çýkmayý “biraz düþünelim” demek “bu ülkede hiçbir yere Türk Bayraðý asýlmamalýdýr” veya “bütün camiler yýkýlmalýdýr” demekle eþdeðerdi. Özelleþmeye karþý çýkanlar. Çaðýn çok gerisinde idiler, küflenmiþ kafalardý. Ormancýlýkta ilerlemek ancak özelleþme ile mümkündü. NEDÝR ÖZELLEÞTÝRME? Bu konuda fikir ileri sürebilecek birkaç kiþi- den birisi benim. 1981-1985 arasý özel sektörde Genel Müdür olarak çalýþtým. Fikrimi tek cümleyle anlatmam gerekirse, özelleþtirme bir eylemin deðil, bir zihniyetin adýdýr. Yani bir müesseseyi “özel sektör gibi”, “özel sektör zihniyetiyle” iþletmek demektir. Bizdeki anlamý ise tek kelimeyle “satmak” oluyor. Þimdi elinizde beþ adet iþletme var diyelim. Bunun dördünü satarsanýz özelleþir misiniz, yoksa sadece satmýþ mý olursunuz? Önemli olan “özel sektör bir iþletmeyi nasýl karlý hale getiriyor, bende öyle yapabilir miyim” diye düþünmektir. ORMANCILIKTAKÝ UYGULAMALAR Bizdeki uygulamalar tam Aziz Nesin’lik birer komedidir. Bir tarihte bir Genel Müdür Gaziantep’e gitti. Dönüþünde “olur mu koskoca Orman idaresi piknik yerimi iþletir, bunu derhal özelleþtirin” emri verdi. Oysa orasý Gaziantep halkýnýn, aileleri ile gidebildikleri tek yeþil alan olan Düllük Baba Mesire Yeri idi. Hemen özelleþti. Sonuç þimdilerde Deðerli Gaziantep halkýna pavyon olarak hizmet veriyor. Ama ne gam, Gaziantep ahalisi piknik yapamýyormuþ, özelleþtik ya daha ne istiyorsunuz, halk nerede dinlenirse dinlensin? Dilek Yarýmadasý Milli Parký’nýn “kapýsý özelleþti”. Kapý nasýl özelleþir, içerisi ne oldu peki gibi çaðdýþý sorularý aklýnýzdan kovun. Yani biz bir kiþiye “þu kapýdaki trilyonlarý bir zahmet sen al, bir kýsmýný da bize verirsen seviniriz” dedik. Ziyaretçi sayýsý birden inanýlmaz þekilde azaldý. Yani turistler aniden Milli Parka gelmez oldular. Bize isabet eden para da gülünç kaldý. Ölü Deniz ayný þekilde. Biz kapýda bilet kesecek iki kiþi bulamadýðýmýzdan olacak kelimenin tam anlamýyla “darphane”yi bir kiþiye veriverdik? Pardon “Özelleþtik” Aziz Nesin’e çok komik adam derler. Rahmetli çok ciddi bir adamdý. O’nun hiç gülerken fotoðrafý yoktur mesela. Sadece olanlarý yazýyordu ve Dünya’yý güldürüyordu. Aslýnda komik olan bizim uygulamalarýmýz. 28 *Orman Yüksek Mühendisi 0533 226 75 44 GELELÝM KAMPLARA Bazý köklü ailelerde, nesilden nesile geçen aile sembolü sayýlan “aile miraslarý” vardýr. Aile ne kadar dara düþerse düþsün onlar katiyen satýlmazlar. Bizim kamplarýmýz, köklü ormancýlýk ailesinin, katiyen satýlamayacak “aile miraslarý” idiler. Kýsmete bakýn ki bunu hiç anlamayan, hissetmeyen bürokrat kardeþlerimizin teþvikleriyle önce onlar satýldý. Özel sektör, öncelikle çalýþtýrdýðý elemandan bir sonraki yýl daha fazla verim alabilmek için, onun tatilini planlar. Onlara bir otel, motel gösterir. Elemanlar bir sýra dahilinde oralarda en uygun koþullarda dinlenirler. Almanya’da tatile çýkmamýþ bir eleman ertesi yýl katiyen çalýþtýrýlmaz. Onun verimli olamayacaðý kabul edilir. Ýþte þimdilerde çaðdýþý kabul edilen ormancý atalarýmýz, bu gerçeði çok eskiden bildikleri için bu kamplarý kurmuþlardý. Size masal gibi gelecek ama, bir zamanlar buralara sadece ormancýlar gidebilirdi. Peki özel sektörün yaptýðýný yapmayan, yani elemanýný dinlendirmeyen bir kurum nasýl özelleþmiþ sayýlýyor? Aðaç dikerken “sen aslansýn”, yangýn çýkýnca “koþ aslaným, kurtar vataný, yanarsan da vatan saðolsun”. Ama ben üç gün dinleneyim deyince “n er ed e d i n l en i r sen d i n l en b en i hi ç i l g i l en dirmez” diyeceksin. Çünkü özelleþtin sen. Yoksa özelleþme faziletinin hala farkýnda deðil misin? Yoksa bir kýsým örümcek kafalýlar gibi özelleþmeye karþý mýsýn? Ben hep büyük bir yönetici çýkacaðýný hayal ederim. Bizleri þöyle onar günlük periyotlarda ailemizle birlikte, tamirhanelerde çürümüye terk edilen otobüslere bindirerek kamplara gönderecek bir yönetici. “Benim elemaným on gün dinlemeyi hak etmiþtir” diyecek bir babayiðit. BÝR ÖZELLEÞTÝRME ÖRNEÐÝ Tam bu noktada, yaptýðým bir kanunsuzluðu itiraf etmenin zamaný geldi. Ben, Orman Genel Müdürlüðü’ne baðlý, Milli Parklar Daire Baþkaný iken (Milli Parklar daha genel müdürlük olmamýþtý) iþ yaptýðýmýz kurumlardan, birer milyonluk açýktan faturalar aldým ve parayý üç kiþilik bir komisyonun emrine verdim. Seyahatlerde en büyük dert yemek paralarýdýr. Üç kiþilik kafilede hesabý kimin ödyeceði problem olur, gittiðiniz yerlerde iþletme müdürünün baþýna dert olursunuz. Bunu önlemek için, seyahate giden kafilelere bir miktar para verdik. Hiç kimseye sýkýntý olmadan rahat rahat yemeklerini yediler. Dönüþte de fiþ karþýlýðý hesaplarýný kapattýlar. Ayný Baþbakanlýktaki örtülü ödenek gibi. Bunu kimse suistimal etmedi ve herkese de eþit þekilde uygulandý. Ýþin enteresan tarafý bunu herkes bildiði halde kimse de þikayetçi olmadý. Gene ayný dairede, ana - babasýný ziyarete giden ya da zaruri bir iþ için izin isteyenlerin hepsini “görevle” gönderdim. Yani ayný özel sektör gibi, hiç olmazsa yol parasýný ödedim. Ýnaný, insanlar ve özellikle benim meslektaþlarým, nankör deðildir. Bu uygulamalar, iþ verimi olarak geri döndü. Eskiden angarya kabul edilen bazý seyahatlere “ben gitsem” diye herkes gözümün içine bakýyordu. O yýllar Milli Parklarýn en verimli seneleridir. Ýþte özelleþtirme budur. Onun için diyorum ya özelleþtirme bir zihniyetin adýdýr. SONUÇ Yapýlan özelleþtirmelerin benim kafamdaki adý “peþkeþ çekmek”tir. Ýyiyi, güzeli, bir gaye için meydana getirilen her þeyi sattýlar. Bu tesisleri alarak, bizim özelleþmemizi saðlayan deðerli iþ adamlarýmýza hiç kýzmýyorum, siz satarsanýz bir alan çýkacak elbette. Tam bu noktada, ormanlarý çok seven, onlarý bizden alarak, daha da güzelleþtiren özel sektör temsilcilerine bir teklifim var. Biz bu orman yangýnlarýndan býktýk, usandýk. Her yangýnýn ardýndan televizyonlara çýkýp “uçaklar azdý, helikopter yetersizdi” gibi deðerli fikirler ileri sürenler oluyor. Þu yangýn iþini özelleþtirelim. Ben, gecenin saat üçünde, Toroslar’da keçilerin bile zor çýktýðý Çoçakdere’de üç noktada birden çýkan yangýna benim meslektaþýmdan daha önce müdahale edecek ormansever bir özel sektör arýyorum. Ormanlarý çok seviyorsun ya haydi hodri meydan. Ben “yangýn iþini bana verin” diyen bir özel sektör çýkarsa, baþta kullandýðým “peþkeþ” sözüm dolayýsýyla özür dilemeye hazýrým. 29 DOÐU ANADOLU SU HAVZASI REHABÝLÝTASYON PROJESÝ M. Kemal AÞK* Orman Mühendisliði Dergisinin 2006 yýlý son sayýsýnda meslektaþlarýmýz Sayýn Dr. Cemal FÝDAN ile Sn. Bahri KALKAN’ýn Doðu Anadolu Su Havzasý Rehabilitasyon Projesinin “Erozyon Önleme Baþarýsý Açýsýndan Ýrdelenmesi” konulu bir yazýlarý yayýmlandý. Projenin AGM Genel müdürlüðünce yürütülmesi ve oldukça uzun bir zamandan beri uygulanan bir proje olmasý nedeni ile makaleyi ilgi ile okudum. Proje sahasýný ve yapýlan çalýþmalarý yerinde görmeyi çok arzu ettiðim halde bu imkaný bulamadýðýmdan hep üzülmüþümdür. Önce makalenin özet bölümündeki bazý saptamalar üzerinde durmak istiyorum. 1. Dünyadaki (özellikle geliþmiþ ülkelerdeki) erozyon kontrol çalýþmalarý, incelendiðinde; toprak, bitki ve su arasýndaki dengeyi tesis edecek tekniklerin uygulanmasýnýn yanýnda, insan faktörünün de göz önünde bulundurulduðu dikkat çekmektedir. 1993-2002 yýllarý arasýnda uygulanan Doðu Anadolu Su Havzasý Rehabilitasyon Projesi (DASHRP) ülkemizde bu güne kadar yapýlan erozyon kontrol çalýþmalarýndan yöre insanýný ve onlarýn yaþantýsýný dikkate alarak planlanan ve katýlýmcý yaklaþýmla sorunu çözmeyi hedefleyen ilk proje olma niteliðindedir” denilmektedir. Yazarlarýmýz geliþmiþ ülkelerdeki erozyonla mücadele çalýþmalarýný inceledikleri kadar, Memleketimizde yapýlmýþ olan erozyonla mücadele çalýþmalarýný da inceleselerdi herhalde memleketimiz için bu kadar acý sonuca varmazlardý. Türkiye’de erozyonla mücadele ilk defa Tokat’ta baþlatýldý. O projede insan faktörü göz ardý edilmemiþ, köylünün tarýmsal ve bilhassa hayvancýlýk yönündeki potansiyeli sonuna kadar deðerlendirilmeye çalýþýlmýþtýr. (Bak: Tokat’ý Artýk Sel Almýyor. Orman Bak. Yayýn no: 65. 1998) Bu proje bundan tam 52 yýl öncenin (1955) projesi idi. Tokat projesinde yetiþen ve ikinci projeyi Kýzýlcahamamda açan (1958) deðerli meslektaþýmýz rahmetli Mustafa OKUTAN insan faktörünü o kadar göz ardý etmemiþ, köylünün kalkýnmasýna o kadar önem vermiþti ki kendisine Kýzýlcahamamlýlar kalkýnmacý adýný vermiþlerdi. Bu iki proje ve kýymetli uzman rahmetli Lütfi BOSTANOÐLU’nun Akþehir projesi içinde yetiþen uzmanlarla erozyon kontrol çalýþmalarý ayný prensipler dahilinde Türkiye sathýna yayýlmýþtýr. Bu esasa dayanýlarak, yalnýz erozyon kontrol çalýþmalarýnda deðil, bütün ormancýlýk projelerinde insan faktörünün göz ardý edilmediðini kanýtlayan Or-Köy kuruluþumuz vardýr. Sizin sitayiþle bahsettiðiniz geliþmiþ ülkeler bizim Or-Köy’ümüzü örnek alabilirler. 2. “Bozulan ekosistemi yöre halkýnýn katýlýmý ile saðlamak amaçlanmýþtýr” deniliyor. Konu, proje içinde “Erozyonu önleme baþarýsý”nýn irdelenmesi olduðuna göre burada halkýn katýlýmý konusu üzerinde biraz durmak gerekiyor. Þöyle ki: Arazi kullanma þekilleri baþlýca üçtür; Tarým, Orman ve Mera. Bunlardan Tarým arazileri özel mülkiyet konusu, Orman arazileri hazinenin mera arazileri ise mülkiyeti hazinenin intifaý köylünün. Erozyon kontrol çalýþmalarýnda halkýn katýlým konusu bu üç arazi kullaným þeklinde ayný deðildir. Halkýn katýlýmý Tarým ve Mera arazilerinde mümkün olabilir. Fakat mülkiyeti tamamen hazineye ait olan Ormancýlýk sektöründe bilhassa erozyonla mücadele çalýþmalarý için düþünülemez. Böyle bir giriþ yaptýktan sonra makalenin “Sonuç ve Öneriler” bölümüne bir göz atalým. Burada: 1. Gün geçtikçe baþarýsýz saha sorunu ile daha fazla karþýlaþýldýðý, 2. Arazi hazýrlýðý, dikim ve bakým gibi dikkat isteyen teknik iþlerdeki hatalardan dolayý baþarýsýzlýk yaþandýðý, 3. Baþarýlý olan sahalarýn tahrip edilmesi nedeni ile baþarýsýzlýða dönüþtürülmüþ çalýþma 30 *Orman Yüksek Mühendisi sayýsý ve alaný göz ardý edilemeyecek miktarda olduðu, 4. Tahribatla beraber yaþanan sosyal problemler, toplumda teþkilat açýsýndan prestij kaybýna neden olduðu, 5. Teknik eleman ve teþkilatýn zaman ve güç kaybýna neden olduðu, Belirtilmektedir. Erozyonla mücadelede halkýn katýlýmý istenirse alýnacak sonuç iþte budur. Diðer taraftan 110 Milyon USD harcanýp 14 yýl uygulama yapýldýktan sonra alýnan sonuç yukarýdaki 5 madde halinde çok çarpýcý bir þekilde ifade edildikten sonra “Proje her ne kadar bazý yönleri ile eksiklikleri bünyesinde içeriyor olsa da temel yaklaþým ve içeriði ile Türkiye genelinde uygulanacak bir model niteliðindedir.” Sonucunu çýkarmanýn mantýðýný anlamakta güçlük çektim. Projenin baþarýlý olma yollarýnýn katýlýmcýlýk ve sürdürülebilirlik olduðu ve bunun da havza içinde bulunan insanlarýn ekonomik kalkýnmýþlýðýna baðlý olduðu kabul edilerek yola çýkýldýðý halde ve projenin baþlýðý irdelemenin yalnýz “Erozyonu Önleme” açýsýndan olacaðý bildirilirken mikro havazalarda hayvancýlýðý ilgilendiren mera ýslahý ve tarýmsal giriþimler ve bilhassa mera ýslahý konusunda bilgi verilmektedir. Makalede en çok dikkatimi çeken konulardan birisi de Mikro Havza konusudur. Mikro havza demek küçük havza demek anlamýna geliyor ama ufaklýk izafi bir ölçüdür. Havzalar demekki saha büyüklüklerine göre sýnýflandýrýlýyor. Mikro havzanýn ortalama büyüklüðü acaba 10-20 ha mý? 100-200 ha. mý? 1000 ha. veya daha büyük mü? Kanýmca bu konuda okuyucuya bir fikir vermek iyi olurdu. Katýlýmcýlýk Konusu Projenin en önemli yanýnýn katýlýmcýlýk olduðu bildiriliyor. Katýlýmýn da belli bir prob lemin paylaþýlýp, birlikte karar verip birlikte eylemde bulunulmasý þeklinde ifade ediliyor. Proje uzmanlarýnda ZUALLO adlý birisi erozyon kontrolü çalýþmalarýnda sürdürülebilir bir mo- delin gerçekleþtirilebilmesi için bozulan kaynaklarýn baþlýca yararlanýcýlarý konumundaki kiþiler olarak köylülerin iþbirliði içinde olmasý gerektiðini savunuyor! Ormancýlýk sektöründe erozyon kontrolü çalýþmalarý yapýlan arazilerin köylünün kendi mülkiyetinde mi dir ki o arazinin baþlýca yararlanýcýsý olarak görülüyor. Hazine mülkiyetinde olan erozyon kontrolü ve aðaçlandýrmasý yapýlan bir yerde köylünün katýlýmcýlýðýný düþünmek Türk köylüsünün sosyal ve ekonomik durumunu hiç hesaba katmamak anlamýna gelir. Köylünün bir erozyon sahasýnda zorlukla yetiþen aðaçlarýn büyümesini beklemeye tahammülü var mýdýr? Tarým arazilerinde ve meralarda eðer köylünün kabul edebileceði bir erozyon kontrol sistemi teklif ediliyorsa, köylü bir ölçüde buralarda katýlýmcý olabilir. Bundan çýkarýlacak sonuç köylüden katýlýmcýlýk bekleniyorsa bu ancak kýsa dönemde kendi yararýna olan iþler için olabilir. Hem Doðu Anadolu’nun herhangi bir mikro havzasýnda erozyonla niçin uðraþýyorum ki: Türkiye’nin erozyonla mücadelede öncelikli konusu bu mudur? Çok uzaða gitmeye gerek yok. Yalnýz Rize Ýlinde geçen yýllarda meydana gelen sel olaylarý ve yaptýklarý zararlarý bir örnek olarak verelim: −−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−− Yýllar Yeri Can Kaybý 1979 Fýndýklý 1981 Pazar 1982 Ýkizdere 8 1983 Fýndýklý 4 2001 Ardeþen 10 2002 Güneysu 32 2005 Ýkizdere 1 2005 Çamlý Hemþin 4 2005 Rize 5 27 10 Toplam 101 −−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−− 1979 -2005 yýllarý arasýnda 9 sel olayý oluyor ve yalnýz insan kaybý 101. Rize 81 ilimizden 31 bir tanesi Diðer Bölgelerimizde de aþaðý yukarý buna benzer sel olaylarý eksik olmazken Doðu Anadolu’nun mini havzalarýnda ekolojik denge hatýrý için borç para ve yabancý tavsiyelerine uyarak erozyonla mücadele etmek akýl karý mýdýr? Erozyonla mücadele ile yükümlü kuruluþumuz Rize’de acaba erozyonla mücadele, seli önleme ve ekolojik denge için bir çalýþma yapmýþmýdýr? Eðer bu mini havzalar taþýmýþ olduðu materyali doðrudan doðruya bir baraj gölüne boþaltýyorsa ona bir diyeceðimiz olmaz. Ama o mini havza onlarca km. baraj gölünden uzakta materyalinin baraj gölünde toplanýp siltasyona doðrudan ve dolaylý bir þekilde katký saðlamýyorsa böyle bir mikro havzaya erozyonla mücadele için yatýrým yapmak Türkiye þartlarýnda öncelik almaz. Türkiye’de ormancýlýk sektöründe erozyonla savaþ projesi ve uygulamasý yapýlacak havzalarýn mutlaka mansapta bir yere zarar veren havzalardan seçilmesi gerekir. Bu kural aslýnda tekniði geliþmiþ ülkelerde de böyledir. Aksi halde yatýrým ekonomik olmaz. Birazda mera ýslahý konusuna deðinmek gerekiyor. Makalede, projenin en aksayan yönü mera ýslahý konusudur deniyor. Çok doðru bir tespit. Mera ýslahý baþlýðýný okuyunca bu iþe girenlerin hakikaten bu konuda hiçbir fikrinin olmadýðý anlaþýlýyor. Yapýlan yanlýþlarý kýsaca özetlemek gerekirse: 1. Islahý ele alýnan meralar köylünün öteden beri mera olarak kullandýðý doðal meralardýr. Aðýr otlatmalar sonucu bozulmuþ ve normal verimini veremez hale gelmiþ olabilir. Bu meralarda yapýlacak ilk iþ, buralarýn en az 2-3 yýl korumaya alýnarak alt yapý noksanlarýnýn tamamlanmasýna çalýþmaktýr. 2. Korunga ve Fið gibi yem bitkileri doðal meralar içinde barýnamazlar. Bu gibi yem bitkileri ancak içinde hiçbir yabancý ot bulunmayan tarlalar da yetiþtirilir, yaþ veya kurutulmuþ olarak hayvanlara verilir. 3. Eðim olarak %30, meralar için bir kriter deðildir. % 30 tarýmýn en son kullanýlabileceði bir eðim faktörüdür. Yani %30 eðim üzeri bir arazide tarým (kültür-arbori kültür) yapýlmasý tavsiye edilmez. Mera orman gibi %30 eðimin altýnda da üstünde de bulunabilir. 4. Meþe ekimi yapýlan yerlere fið, korunga ve çim karýþtýrmanýnda amacýný anlamak zor. Fið ve korunga legüminöz olarak meþe ekim sahalarýna ekilerek ya biçilerek hayvanlara verilmesi veya sürülerek topraðý azotla zenginleþtirilmesi amacý ile ekilebilir. Bu durumda bu türler karýþtýralarak deðil ayrý ayrý ekilmelidir ki bu da ancak iyi iþlenmiþ yabani otlardan arýndýrýlmýþ sahalar için mümkün olabilir. 5. Yazýda “Ülkemizin meralarýnýn mülkiyet ve kullanýma açýk bir halde bulunmasý, meralarda kullanýmý belirleyecek herhangi bir kanun ve yönetmeliðin bulunmamasý aksaklýðýn baþlýca nedenleridir.” denilmektedir. Böyle bir düþünce de mera mülkiyet ve kullanýmý hakkýnda bir fikir sahibi olunmadýðýný göstermektedir. Türkiye’de her köyün kendine ait bir veya birkaç merasý vardýr. Bunlar tescilli meralardýr ve hatta bir kýsmýný köy tüzel kiþiliði adýna intifa tapusu vardýr. Her köy kendi merasýna daima sahip çýkar, hatta köyler arasýnda anlaþmazlýklarýn çoðu birinin diðerinin merasýna tecavüz etmesinden çýkar. Meralar herkesin kullanýmýna açýk deðildir. Kýrsal yaþamda meralardan yararlanmak çok önemli bir konu olduðundan 1274 (Rumi) 1858 miladi tarihli arazi kanunnamesi otlatmalarý zamanýn þartlarýna göre düzenlemiþ ve halen de yürürlükte olan bu yasanýn 97, 98, 99, 100 ve 120. maddeleri meralarýn belli baþlý yasal niteliklerini ve buralardan yararlanma hak ve görevlerini belirtmiþtir. (Bak. M.Kemal AÞK, Yaylak ve Mera ýslahý, S. 199. Ayrýca 31.8.1956 tarih ve 6831 sayýlý Orman yasasýnýn 20, 21 ve 22. maddeleri) Orman Ýçi Meralarýn Islahý ve Otlatmanýn Düzenlenmesi Görevini Orman Bakanlýðýna vermiþtir. Son olarakta; 4342 sayýlý Yasa ile Meralarýn Islahý Tarým ve Köy Ýþleri Bakanlýðýna verilmiþtir. 32 GELECEK 30 YIL William J. LIBBY* Türkçe'ye Çeviri: Yard. Doç Dr Nevzat GÜRLEVÝK** ve Prof Dr Kani IÞIK*** Özzet Bu sunuda, orman ve odun ihtiyaçlarýnýn geleceði üzerine 3 senaryo ele alýnmaktadýr: (1) Dünyadaki insan nüfusunun bugünkünden daha az olmasý; (2) Yaklaþýk 10 milyar dolayýnda seyreden duraðan bir dünya nüfusu; (3) Devamlý artan bir nüfus. Þu anda gelecekteki insan nüfusunun ne olacaðýný ve ayrýca gelecekte gerek duyulan odun miktarýnýn kiþi baþýna ne kadar olacaðýný kesin olarak bilemiyoruz. Ancak, saðlam gerekçeleri olan bazý senaryolara dayanarak, gelecekteki odun ihtiyacýnýn, günümüzde yýlda üretilen 3,6 milyar m3'lük miktarýn çok daha üzerinde olacaðýna iliþkin tahminler yapýlmaktadýr. Ayrýca, ilerdeki yýllarda genel eðilim, daha fazla miktarda alanýn yaban hayatý, milli parklar ve koruma alanlarý olarak ayrýlacaðý yönündedir. Hem bugünkü ihtiyaçlarýmýz için hem de muhtemel iklim deðiþikliðine karþý, ikincil türleri ýslah etmemiz ve ona göre yönetmemiz gerekmektedir. Bu yaklaþým, bu türlerin deðiþen koþullara devamlý adap-tasyon yapabilmelerini saðlayacaktýr. Ayrýca, bu türlerin ýslah ve yönetim planlarýnda, hem doðal yolla hem de yapay olarak göç edebilme olanaklarý dikkate alýnmalýdýr. Hem odun üretiminde önemli yeri olan birincil (asli) türlerde, hem de odun üretimine katký yapan ikincil türlerde, önümüzdeki dönemlerde kesim yaþý (idare süresi), bugünkü durumun tersine dönerek, daha ileri yaþlara kayabilir. Bildiride, hem ana amacý ormanlardan odun üretme olan kiþi ve kurumlardan, hem de dünya ormanlarýnýn daha geniþ bir bölümünün yaban hayatý, milli park ve koruma alaný olarak ayrýlmasýný isteyen kiþilerden, orman alanlarýný bu her iki kullaným þekline de tahsis edilmesi hususunda karþýlýklý anlaþma ve iþbirliði saðlamalarý talep edilmektedir. An nahtarr kelim melerr: Ýklim deðiþikliði, Gen kaynaklarý korumasý, Ekolojik hizmetler, Ýdare süresi, Odun üretimi. Zaman Bu konferansta önemli fikirleri tartýþýyor olacaðýz. Bu fikirlerimiz gerçekleþse de gerçekleþmese de, dünyanýn gelecek birkaç on yýlda veya gelecek yüzyýlda nasýl olacaðýný düþünmemiz yerinde olacaktýr sanýrým. Günler ve yýllar, bizzat yaþanýlabilen doðal birimlerdir. Binyýllar ise deðil. Bu binyýllardan birini beþ-altý yýl önce geride býraktýk. Bu bizim kuþak için bir tesadüftü. Ve bu durum, gelecek hakkýnda faydalý olabilecek bazý görüþ ve düþüncelerin ortaya çýkmasýnda katalizör etkisi yapmýþtýr. FAO, 1990'larýn sonunda bir çalýþtay toplantýsý düzenledi. O çalýþtaya ben de katýldým ve bazý deðerlendirmeler yaptýk. Toplantýda, "gelecek binyýl"daki ilk 50 ya da 60 yýl sonunda ormanlarýmýzýn ve odun ihtiyacýmý-zýn ne olacaðý tartýþýldý. Geçmiþte pek çok kez, küresel düzeyde odun sýkýntýsý ve hatta odun yokluðu olacaðýna dair tahminler yapýlmýþtýr. Bu tür sýkýntýlar yerel olarak yaþanmýþ olsa bile piyasa güçleri ve nüfus dinamikleri, genellikle odun üretimini odun talebi ile dengeye getirmiþlerdir. Böylece, dünya insaný bu kýtlýklardan genellikle çok fazla etkilenmemiþtir. Bugünkü kararvericiler, geçmiþte yaþanan bu durumu örnek göstererek, gelecekteki ormanlar ve odun ürünleri konusunda iyimser bir havaya girebilirler. Ancak, bu iyimserlik bizi yanlýþ yola götürebilir. Çünkü yakýn bir gelecekte, mevcut ormanlarýn karþýlama gücünden çok daha fazla odun ihtiyacý ve orman alaný (ekolojik hizmet) talebi ile karþý karþýya gelebiliriz. FAO çalýþtayý, gelecekteki 50 veya daha fazla yýl için durum tespiti yapmaya odaklanýrken, gelecekteki ihtiyaçlarý karþýlayacak ormanlarýn kurulmasý bu ihtiyaçlarýn ortaya çýkmasýndan çok daha önce baþarýlmýþ olmalýdýr. Dolayýsýyla, konuþmamýn baþlýðýnda "Gelecek 30 Yýl" derken, 30 yýl sonrasýnýn ormanlarýnýn þu anda çoktan kurulmuþ olmasý ve halihazýrda büyüyor olmasý gerekir. 2050 ve Ötesinde Orman ve Oduna Olan Gereksinimler - Üç Senaryo Ýnsan nüfusunun gelecek yýllarda ne kadar olacaðý konusu, genellikle ihmal edilen bir konudur. Özellikle politikacýlar, halka hitap ederken buna hiç deðinmezler. Ýnsan nüfusunun gelecekteki büyüklüðü ve bu büyüklüðe ulaþmada etkili olan koþullar, insanýn kaynaklara olan ihtiyacýný ve ona ulaþýlabilirliðini önemli ölçüde etkilemektedir. 33 *Kalifornia Üniversitesi Doðal Kaynaklar Fakültesi **SDÜ Orman Fakültesi ***Akdeniz Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Öncelikle þunu belirtmemiz gerekir: Ýnsan nüfusunun gelecekteki büyüklüðünün ne olacaðý, bu nüfusun kaynaklarý nasýl ve ne kadar kullanacaðý üzerinde önemli belirsizlikler ve anlaþmazlýklar vardýr. FAO çalýþtayýnda ve diðer yerlerde ele alýnan bütün farklý projeksiyonlarý veya benim favorimi seçip sunmaktansa, birbiriyle çeliþen fakat her üçünün de inandýrýcý yönleri olan üç farklý senaryoyu ve bunlarýn nasýl ortaya çýktýðýný sunacaðým. Siz de, kendi görüþlerinizi ve kendi rakamlarýnýzý bu senaryolardan biri veya diðeri içine koyarak, geleceðin nasýl bir þekil alacaðý konusunda öngörüde bulunabilir-siniz. Dünyada, 1900 yýlýnda yaklaþýk 1,5 milyar insan yaþýyordu. Ayný yüzyýlýn ortalarýna kadar toplam nüfus yaklaþýk 3 milyar oldu, ve 1999'a kadar bir kez daha katlanarak 6 milyara ulaþtý. Senaryo 1 insan nüfusundaki artýþýn 20. yüzyýlda olduðu gibi devam edeceðini, iki kez daha katlanarak 2099'da dünyada 24 milyar insanýn yaþamakta olacaðýný varsaymaktadýr. Senaryo 2 toplam insan nüfusunun yakýn bir gelecekte yaklaþýk 4 milyara düþeceðini belirtmektedir. Nitekim bir çok düþünür, dünyanýn taþýma kapasitesinin sýnýrlý olduðunu; yerkürenin, yerküreyi insanlarla birlikte paylaþan diðer canlýlara ek olarak, ancak 4 milyar insaný taþýyabileceðini belirtmektedir. Bu þaþýrtýcý senaryonun dayandýðý nokta, Ýtalya, Almanya ve Japonya gibi ülke-lerde görülen doðum oranlarýndaki düþüþtür ve baþka bir çok ülkedeki nüfus artýþýnýn da bu eðilime gireceðini belirtmektedir. Senaryo 3 insan populasyonunu 2050 yýlýna kadar 9 -10 milyar seviyelerinde sabitleneceðini belirtmektedir. Nüfuslarý halen artmakta olan kültürlerde veya politik birimlerde böyle bir sabitlenmenin gerçekleþmesine yol açabilecek iki geliþme olmaktadýr. Birincisi kadýnlarýn eðitimi, bilgi ve yetki sahibi kýlýnmasý, ki bu önemli bir konu olmasýna raðmen bu konuþmada daha fazla iþlenmeyecektir. Ýkincisi yaþam standartlarýndaki artýþtýr. Ki bu, ele aldýðýmýz konu için oldukça önemli bir etkendir. Günümüzde Dünya nüfusu yaklaþýk 6 milyar kiþidir ve bu nüfus yýlda yaklaþýk 3,6 milyar m3 odun tüketmektedir. Bunun anlamý, yýlda kiþi baþýna 0,6 m 3 odun tüketimi var demektir. Gelecekteki odun ihtiyacý hakkýnda bir öngörü yapýlmak istenirse, kiþi baþýna düþen miktarý toplam insan nüfusu ile çarpmak gerekir. Ama, hesap, o kadar da basit deðildir. Jacques Cousteau'nun 1992'de Rio Toplantýsýnda kaynak kullanýmý üzerine yaptýðý konuþmasýnda da belirttiði gibi, Senaryo 1'deki 24 milyar insanýn pek çoðu, muhtemelen týpký fareler gibi yaþýyor olacaklardýr. Fareler gibi yaþayan insanlar, o kadar fazla odun kullanmazlar. Dolayýsýyla, 21. yüzyýldaki populasyon artýþý 20. yüzyýldaki gibi olursa, 2099 yýlýndaki odun kullanýmý muhtemelen þu anki 3,6 milyar m3/yýl'dan daha az olacaktýr, çünkü etrafta kullanýlabilecek fazla bir orman kalmayacaktýr. Senaryo 2'de, eðer tahmin edilen 4 milyar insanýn büyük çoðunluðu bugünkü Amerikalýlarýn sahip olduðu yaþam standartlarýna ulaþabilirse, kiþi baþýna odun tüketimi güncel Amerikan kiþi baþýna kullanýmý olan 2 m3/yýl'a yakýn veya üzerinde olur. O takdirde, 8 milyar m3/yýl'dan fazla oduna ihtiyaç duyulacaktýr. Aradaki fark (yaklaþýk 5 milyar m3/yýl) nereden saðlanacaktýr? Pek çok ülkeden gelen veriler göstermektedir ki, yaþam standartlarý yükseldikçe doðum oranlarý genellikle düþmüþtür, ancak kiþi baþýna düþen odun kullanýmý da artmýþtýr. Eðer Senaryo 3'deki gibi, kýsmen de yaþam standartlarýndaki artýþtan dolayý dünya nüfusu yaklaþýk 10 milyar insanda sabitlenirse, kiþi baþý ortalama 1,5 m3/yýl'lýk odun kullanýmý ile birlikte, yaklaþýk 15 milyar m3/yýl'lýk odun hasadý gerekecektir. Bugünkü kullanýlan miktar ile karþýlaþtýrýlýrsa, aradaki fark oldukça büyük bir farktýr. Odunun Alternatifleri Diðer materyaller devamlý artarak odunun yerine geçebilirler mi? Büyümesi, üretilmesi ve iþlenmesi sýrasýnda, odun, günümüzdeki diðer tüm alternatiflerine oranla daha az enerji gerektirir ve dýþarýya daha az zehirli kimyasal ve daha az fosil karbon salar. Eðer enerji daha bol ve daha ucuz olursa, odunun yerine geçebilecek çok sayýda alternatif hammadde kaynaðý vardýr. Ýþte o zaman bu alternatifler odunun yerini alabilir ve böylece kiþi baþýna düþen odun ihtiyacý azalýr. Böyle bir durum muhtemelen hiç istenmeyen, daha sýcak ve daha zehirli bir dünyaya yol açacaktýr. Þu var ki, eldeki saðlam verilere göre gelecek yýllarda enerjinin bol ve ucuz deðil, bilakis kýt ve daha pahalý olacaðý tahmin edilmektedir. Ayrýca, yenilenemeyen doðal hammadde kaynaklarý gittikçe azalmakta ve tükenmektedir. Bu durumda, odun, gittikçe artan ölçüde diðer alternatiflerin yerini alacak ve kiþi baþýna odun kullanýmý daha da yükselecektir. Belki de biraz önce belirttiðimiz odun talebi tahminlerini de aþacaktýr. Daha çok zehir ve karbon salýnmasýna yol açan alternatif hammaddelerin kullanýlmasýnýn azalmasýyla, dünyamýz daha serin ve daha az zehirli olacaktýr. Doðal Ormanlar mý? Plantasyonlar mý? Ormanlarýn deðiþik kullaným alanlarýna göre iþletilmesine gelince; gerek küresel ölçekte gerekse ülkeler bazýnda, yeterince yabanýl alanlara, milli parklara ve doða koruma alanlarýna sahip olmadýðýmýzý düþünüyorum. Bizler gelecekte bu doðal alanlardan, bugün olduðundan çok daha fazlasýna sahip olmalýyýz. Ayrýca, þunu ýsrarla vurgulamak isterim: Bu gün yerkürede ormanlarýmýzýn büyük bir bölümü odun üretimi için yoðun olarak iþletilmektedir. Bu iþlem, bir yandan doðal ormanlardaki tür kompozisyonunun deðiþmesine, bir yandan da ekonomik önemde olan 34 türlerin kayýrýlmasýna (ikincil türlerin elenmesine) yol açmaktadýr. Bu deðiþimden, yabanýl alanlar ve doðal ormanlar büyük zarar görmektedir Bununla ilgili olarak, FAO çalýþtayýna katýlanlarýn üzerinde anlaþtýklarý tek konu, yakýn bir gelecekteki odun ihtiyacýmýzýn daha büyük oranda, yoðun olarak (intensif) iþletilen plantasyonlardan karþýlanmasý gerektiði konusu olmuþtur. Bu kýsa sunuda ben sadece þuna iþaret etmek isterim: Evet, ormanlardan odun elde edelim; ama buna ek olarak, deðiþik türlerle çeþitli plantasyonlar kurarak, ormanlarýn diðer pek çok önemli ekolojik ve ekosistem hizmetlerini de deðiþik derecelerde yerine getirmelerine olanak saðlayalým. Ya Ýklim Deðiþikliði? Son zamanlara kadar, ilerisi hakkýnda plan yapma yetkisi olanlarýn ve halkýn büyük bir bölümü bugünkü iklim koþullarýnýn duraðan olduðunu ve gelecekte de iklimin ayný þekilde devam edeceðini varsaymýþ ve bunu öyle kabul etmiþlerdir. Oysa bugün, bilim adamlarý ve planlamacýlar atmosferdeki sera gazlarý oranýnýn gittikçe arttýðýný ve bunun da küresel ýsýnmaya yol açtýðýný anlamýþlardýr. Küresel ýsýnmanýn en ciddi etkisini deniz seviyesine yakýn ekosistemlerde göstereceði, diðer ekosistemlerde ise deðiþik yönlerde etkilere sahip olacaðý anlaþýlmaktadýr. Buna karþýn, jeolojik süreçlere bakýnca dünyanýn genel bir soðuma evresinde olduðu ve bunun, sera gazýnýn yol açtýðý ýsýnma tarafýndan maskelendiði veya dengelendiði ihtimali de ortaya çýkmýþtýr. Yerkürede, geçmiþ 2,6 milyon yýl içerisinde buzul çaðý denilen ve kýsa aralýklarla tekrarlanan çok sayýda buzul dönemi ve buna baðlý olarak iklim deðiþmeleri olmuþtur. Þu anda ise bizler, bir sonraki buzul çaðýnýn ilk dönemlerini yaþamamýz gerekirken, onun baþlamasýna biraz geç kalmýþ durumdayýz. Geçen 4000 yýl içerisinde yerkürede olmasý gereken soðuma eðilimini, bazý doðal olaylarýn engelleyip engellemediðini, ya da bu eðilimi geriye çevirip çevirmediðini tam olarak bilmiyoruz. Ama þunu kesin olarak biliyoruz: Yaygýn ormansýzlaþma, sulak alanlarda pirinç tarýmý, fosil yakýtlarýn yakýlýp tüketilmesi, çimento üretimi, ve geniþ alanlarýn (ýsýyý emen) koyu renkli maddelerle kaplanmýþ veya boyanmýþ olmasý (kentler, yollar vb…) gibi insan kaynaklý (antropojenik) etkiler, dünyayý olmasý gerekenden daha sýcak tutmaktadýr. Bu gibi antropojenik girdilerin, gelmesi beklenen bir sonraki buzul çaðýný ne derece geciktirebileceði veya önleyebileceði tam olarak bilinmemektedir. Geleceðe yönelik çalýþmalarýmýzda, yerkürede görülen hem kýsa-süreli ýsýnmayý, hem de uzun-süreli soðumayý dikkate almak zorundayýz. Þu açýktýr ki; þu anda nesillerini hala devam ettirebilen orman aðacý türleri geçmiþ 2,6 milyon yýlda görülen tekrarlý (soðuyupýsýnan) iklim döngülerine dayanabilmiþlerdir. Soðuk ve ýlýman bölgelerde bugün hala yaþayabilen aðaç türleri, hem göç ederek ve hem de deðiþen gün uzunluklarý gibi çevresel uyarýlara uyum saðlayarak (adapte olarak) hayatta kalmýþlardýr. Bu durumda dikkate alýnmasý gereken üç önemli soru vardýr. (1) Yerkürede insan yapýsý olan kentler, çiftlikler, yollar ve deðiþtirilmiþ benzeri alanlar orman populasyonlarýnýn göçünü, türlerin yok olmasýna yol açacak ölçüde engelleyebilir mi? Bu insan yapýsý deðiþtirilmiþ alanlar olmasaydý, türlerin göçü ve nesillerini sürdürmesi daha kolay olmaz mýydý? Bu sorunun cevabý "evet" ise, bizler (yani insanoðlu) etik açýdan, bitkilerin doðal göçünü engelleyen antropojenik (insan yapýsý) engelleri düzeltmek zorundayýz. (2) Ýkinci soru þudur: Örneðin, 10 milyarlýk insan nüfusuna odun ve diðer orman ürün ve hizmetlerini sunabilmek için, orman aðacý türlerinin göçleri doðal göçlerden daha hýzlý, daha büyük ve daha etkin olmak durumunda mýdýr? Bu soruya cevap "belki" bile olsa, bizler (insanoðlu), bu orman göçünü nasýl hýzlandýracaðýmýz konusunda ciddi olarak düþünmeliyiz. (3) Ormanlarý genetik bakýmdan ýslah etme ve ormanlarý iþletme ile ilgili planlarýmýzda, ilgili aðaç türlerinin evrimini (yani, deðiþen koþullara uyum yeteneklerini) destekleyecek ölçüde, bu türlerin yeterli genetik çeþitliliðe (varyasyona) sahip olmasýný saðlayabiliyor muyuz? Eðer saðlayamýyorsak, bunun sonu ne olacaktýr? Ýdare Süresi (Kesim Yaþý) Uzunluðu Son yýllarda, bir yandan sermayenin hýzla geri kazanýlmasý için yapýlan ekonomik baskýlar, bir yandan da oduna duyulan acil ihtiyaç nedeniyle kesim yaþýnýn (idare süresinin) kýsaltýlmasý yönünde bir eðilim vardýr. Bu durum, önümüzdeki dönemlerde deðiþebilir. Çelik, alüminyum, tuðla ve çimento gibi maddelerin üretimi, çok yüksek enerji harcandýðý için, gelecek yýllarda daha pahalý olacaktýr. Bunlarýn yerine, özellikle inþaat iþlerinde odun kullanýlacaktýr. Ancak bu amaçlara uyan kaliteli odun, genç aðaçlardan deðil, kesim yaþý (idare müddeti) daha ileri yaþlarda olan, yaþlý aðaçlardan elde edilebilir. Sunta, yonga levha ve benzeri parça-bileþimli odun, son yarým yüzyýlda önemli ölçüde kullanýlmaktaydý. Ancak, son yýllarda yükselen enerji maliyetleri nedeniyle, parça-bileþimli odun yerine, daha az enerji gerektiren doðal odunun tercih edilmesi eðilimi görülebilir. Wink Sutton tarafýndan önerilen bir senar-yoya göre, yüksek kaliteli odunun çoðu öncelikle masif odun (yani bütün parça, ya da inþaat odunu) olarak kullanýlacaktýr. Geri kalan odunun bir kýsmý enerji üretmek için elektrik santrallerinde, bir kýsmý da ligno-kimya endüstrisinde, plastik ve benzeri petrokimyasallarýn ye-rine geçerek þekilde hammadde olarak kullanýlacaktýr (dünya çapýnda enerji maliyetleri yükseldikçe, kaðýt üretiminde, yiyecek piþirmede ve ýsýnmada kullanýlan oduna olan talep, muhtemelen 35 aynen devam edecek, hatta artacaktýr. Bu tip odun muhtemelen aralama kesimlerinden, kesim sýrasýnda ortaya çýkan atýklardan, düþük kaliteli plantasyonlardan veya doðal ormanlardan, aðacý tamamý kullanýlarak ve hýzar atölyesi artýklarýndan saðlanacaktýr). Eðer "karbon kredileri" yaygýnlaþýr ve güven verici þekilde kullanýlabilirse, bu krediler, orman iþletmeciliðinde baþlýca iki ana seçeneðin geliþmesini saðlayacaktýr. (1) Karbon kredileri mevcut plantasyonlarda ve doðal ormanlarda idare sürelerinin (kesim yaþýnýn) uzamasýný saðlayacaktýr. Karbon kredisi, uzun idare süresini ekonomik olarak ödüllendirmekle, beklenmedik faydalý etkiler ortaya çýkarabilir. Örneðin, plantasyonlar, hasat yaþýna kadar arazide daha uzun süre kalacak ve böylece (erken yaþlarda kesilmediði için) aðaçlarýn verimliliði artacaktýr. Ayrýca, plantasyon veya doðal ormanlardan, daha ileri yaþlarda hasat edilen odunun kalitesi ve dolayýsýyla deðeri artacaktýr. (2) Karbon kredisi ayrýca þu anda orman olmayan arazilerde yeni ormanlarýn ve plantasyonlarýn kurulmasýný özendirebilir. Bu seçenek iþletmecinin orta-yaþ dönemi bakým çalýþmalarýnda harcayacaðý (gübreleme, aralama ve budama gibi hem verimliliði hem de odun kalitesini arttýrýcý etki yapan) erken para akýþý saðlayacaktýr. Ýkincil Türlerin Yeri Ýkincil türlerin, tanýmlarý gereði, geniþ alanlarda plantasyonlar kurmak için kullanýlmalarý muhtemel görünmüyor. Bu konferansta bu türlerin ýslahýna ya da onlarýn adaptasyonuna yönelik birçok sunu dinleyeceksiniz. Ayrýca bu türlerin insan ihtiyaçlarýný karþýlamada ve çeþitli ekosistem fonksiyonlarýný yerine getirmede önemlerini arttýrmaya yönelik birçok güzel görüþler dinleyeceksiniz. Burada, ben sadece onlarýn genetik kaynak olarak korunmasý üzerine iki stratejiyi ve onlarýn önemi ve yönetimi üzerinde bazý düþünceleri sunacaðým. Koruma stratejilerinden biri ex-situ korumadýr. Bu koruma þekli, basit ya da ileri teknolojiler kullanýlarak gerçekleþtirilebilir. Örneðin, gen kaynaklarý tohum bankalarý ve özel kurulmuþ klon plantasyonlarý aracýlýðýyla ex-situ korunabildiði gibi, dondurulmuþ dokular ve/veya DNA molekülleri saklanarak da korunabilir. Bu seçeneklerden her birinin maliyeti farklýdýr ve her biri, dikkatli ve sürekli kayýt tutma, bakým ve yönetim iþlemleri gerektirir. Bu seçenekler, öncelikle önemli populas-yonlarýný kaybetmek üzere olan veya yok olma tehlikesiyle yüz yüze olan türler için kullanýlýr. Exsitu yöntemlerde karþýlaþýlan baþlýca sorunlardan biri, saklandýðý süre içinde evrimin ve özellikle de deðiþen koþullara adaptasyonun saðlanamamasýdýr. Yabanýl alanlar, milli parklar ve özel doða koruma alanlarý, ikincil derecedeki türlerin in-situ korunmasý için en uygun ve en baþarý vaat eden alanlardýr. Ayrýca, entansif (teknik ve yoðun) bir þekilde iþletilen orman- larda pek çok ikincil tür bulunur ve bunlarýn bazýlarý bu ormanlardan yapýlan odun üretimine de katký yaparlar. Ýkincil türlerin sayýsý birincil türlerin sayýsýndan çok daha fazladýr ve yakýn bir gelecekte, entansif iþletilen plantasyonlarda bu türler birincil türlerden daha fazla alan kaplayacaklardýr. Dolayýsýyla, ikincil türlerin, yoðun olarak iþletilen ormanlarda, doða koruma alanlarýnda, milli parklarda ve yaban alanlarýnda ormanlarýn saðladýðý ekosistem hizmetleri açýsýndan çok önemli görevleri ve rolleri vardýr. Bu türler üzerinde genetik ýslah çalýþmalarý yaparken, onlarý iþletilirken veya onlar hakkýnda genetik koruma çalýþmalarý yaparken, onlarýn saðladýðý ekolojik hizmetleri de daima akýlda tutmalýyýz. Muhtemel küresel iklim deðiþikliði de dikkate alýnýnca, bu ikinci türlerin doðal göç koþullarý ve gerekirse insan destekli göç koþullarý da saðlanmalýdýr. Çatýþma ya da Ýþbirliði: Odun Üretimine Yönelik Genetik Islah mý Yoksa Koruma mý? Bu konferansta bulunan araþtýrmacýlara bir göz atarsak, üç grup insan görürüz: Bir kýsmýmýz, yoðun olarak iþletilen plantasyonlarla ilgilenmekte, bir veya daha fazla sayýda birincil orman aðacý türünü, odun üretimi için etkin bir þekilde ýslah edip yetiþtirmektedir. Baþka bir kýsmýmýz, ikincil türlerin korunmasý ve/veya ýslahý ile ilgilenmektedir. Bazýlarýmýz da, ayný anda hem birincil hem de ikincil türleri içeren programlarla uðraþmaktadýr. Yakýn geçmiþte, çoðu kez, hem odun üretimi yapmayý hem de genetik kaynak korumasýný birlikte ele alýp yürütemedik. Çoðu kez uygulamada, bu iki yaklaþým arasýnda çatýþmalar ortaya çýktý. Kuþkusuz, hepimiz açýsýndan bu iyi bir strateji deðildi. Bu gün daha iyi ve saðlýklý bir stratejiye ihtiyacýmýz vardýr. Bu stratejilere bir örnek olarak Yeni Zelanda Orman Anlaþmasý gösterilebilir. Bu ülkede, ormanlardan odun üretimi yapýlmasýna öncelik veren insanlar (iþletmeciler) olduðu gibi, ormanlarýn sadece ekolojik hizmetler için kullanýlmasýna öncelik veren insanlar (çevreciler) vardýr. Bu iki grubun birbirlerine karþý çatýþma içinde olmalarý her iki tarafýn da boþu boþuna enerji harcamalarýna neden olmaktaydý. Yapýlan anlaþmaya göre, bu her iki grup insan, ortak bir noktada anlaþmýþlardýr. Buna göre, orman alanlarýnýn bir bölümü koruma amaçlý, bir bölümü de entansif odun üretimi amaçlý olarak yönetilecektir. Ýþletmeciler ve çevreciler, bu ortak çerçeve içinde birbirlerini desteklemektedir, veya en azýndan anlaþmaya sadýk kalýndýðý sürece birbirlerine karþý gelmemektedirler. Yeni Zelanda Orman Anlaþmasýnda, eksik olan þey, odun üretiminin çok geniþ alanlarda yaygýn bir þekilde yapýlamamasýdýr. Ki, dünya ormanlarýnýn büyük bir bölümünde de bu durum gözlenir. Yeni Zelanda örneðine benzeyen ve daha geniþ kapsamlý bir oluþum, henüz geniþ oranda yaygýn olmamakla birlikte, 20. yüzyýlýn son on yýlý içinde, ABD'nin 36 Maine eyaletinde de uygulanmaya baþlanmýþtýr. Odun ve benzeri maddelerin üretimi için, üç tip arazi kullanýmý söz konusu olmaktadýr. (1) yüksek seviyede odun üretiminin gerçekleþtiði ve entansif (yoðun) olarak iþletilen plantasyon ekosistemleri, (2) Mütevazi miktarda odun üretimi gerçekleþirken, çeþitli ekolojik deðerlerin de dikkatlice korunduðu, yaygýn (extansif) alanda iþletilen ve deðiþik derecelerde deðiþtirilmiþ ekosistemler, ve (3) Hiç odun üretimi yapýlmayan ve devamlý korunan ekosistemler. Doðal ormanlarýn plantasyonlara dönüþtürülmesi sýrasýnda biyoçeþitliliðin kaybolmasý söz konusu olduðu için, çevrecilerin çoðu plantasyon ekosistemlerine pek taraftar olmazlar. Yukarýdaki ikinci arazi kullaným tipi, belli miktardaki odunun geniþ alanlara yayýlan arazide derlenip toparlanmasýný gerektirir. Ancak bazý durumlarda, geniþ ve yaygýn alanlardan bu þekilde odun üretmek yerine, plantasyon ekosistemlerindeki entansif üretim uygulamasý daha mantýklýdýr. Böylece daha fazla arazi yaban alanýna, milli parklara ve koruma alanlarýna ayrýlabilir. Bu üçlü uygulamaya Maine ormanlarý iyi bir örnek teþkil eder. 1990'a kadar Maine orman alanlarýnýn yalnýzca % 2'si doðal orman (yaban alaný, milli park ve koruma alaný) olarak ayrýlmýþtý. Yaklaþýk % 92'si yaygýn alanda odun üretimi için, geri kalan % 6'sý da plantasyon ormanlarý için kullanýlmaktaydý. Maine'deki plantas-yonlardan, yaygýn alanda iþletilen ormanlara kýyasla, yýllýk olarak hektarda yaklaþýk üç kat daha fazla odun üretilmektedir. Dolayýsýyla, odun üretiminde net bir kayýp olmadan, yaygýn alan iþletmeciliðinden entansif (yoðun) iþletmeciliðe (yani plantasyonlara) dönüþtü-rülen her bir hektar orman için, 2 hektar orman, yaban alanlarýna, milli parklara ve koruma alanlarýna ayrýlabilir. Bu durum dikkate alýnýnca, Maine Eyaleti ormanlarýnýn yaban alanlarý, milli park ve koruma alanlarý oranýný %2'den % 10'a çýkarmak mümkündür. Koruma amacýna tahsisi yapýlacak olan bu % 8'lik kýsým, yaygýn iþletilen orman alanlarýndan alýnýr. Alýnan bu % 8'lik kýsýmda üretilen odun miktarýný telafi etmek için de yaygýn iþletilen ormanlardan % 4'lük bir kýsým, plantasyon ormaný (yoðun) iþletmesine tahsis edilebilir. Böylece, odun üretiminde hiçbir kayýp olmadan, koruma alanlarý %2'den % 10'a ve plantasyon alanlarý % 6'dan % 10'a çýkarýlmakta; yaygýn iþletilen orman alanlarý ise % 92'den %80'e inmektedir (Ayrýca, yaygýn iþletilen Maine ormanlarýnýn % 2'lik bir kýsmýnýn daha entansif (yoðun) plantasyon ormancýlýðýna tahsisi ile, Maine artýk net odun ithalatçýsý olmayacak, yeterli ormaný olmayan bölgelere, yeniden net odun ihracatý yapar hale gelecektir). Sonuç olarak, þunu belirtebilirim: Orman alanlarý ile ilgili olarak 21. yüzyýlda iki grup görüyoruz. Bunlardan birisi arazide yoðun odun üretimi isteyen kuruluþlar; diðeri de çevreci kuruluþlardýr. Bu iki grup, þu konularda etkin ve verimli olabilirler. (1) Anlaþabilecekleri ortak noktalarý bulmalýdýrlar; (2) Maine triosu (üçlüsü) örneðinde olduðu gibi, orman alanlarýný, mantýklý bir þekilde, uygun iþletme þekillerine tahsis etmelidirler; (3) Birbirini tamamlayan bu çabalarýnda birbirlerini karþýlýklý bir anlayýþ içinde desteklemelidirler; (4) 20. yüzyýlýn sonunda sýklýkla görülen, ayrýca zaman ve para kaybýna yol açan entelektüel ve fiziksel nitelikli kavgalardan kaçýnmalýdýrlar. Antalya'da, böyle karþýlýklý destek için ortak bir taban bulacaðýmýzý öneriyor ve umut ediyorum. Baþvurulan ve Önerilen Kaynaklar Cohen, M.N. 2004. Carrying capacity. Free Inquiry 24(5):34-36 Cousteau, J. 1992. Convince to conquer. Calypso Log. August 1992: 3-6. Diamond, J. 2005. Collapse. How Societies Choose to Fail or Succeed. Penguin Books. London. 576 pp. FAO. 2001. State of the World's Forests: 2001. Food and Agricultural Organization of the United Nations. Rome Franklin, J.F. and K.N. Johnson. 2004. Forests face new threat: Global market changes. Issues in Science and Technology. Summer 2004:41-48. Foster, D., D. Kittredge, B. Donahue, G. Motzkin, D. Orwig, A. Ellison, B. Hall, B. Colburn and A. D'Amato. 2005. Wildlands and Woodlands. A Vision for the Forests of Massachusetts. Harvard Forest. Petersham MA. 24 pp. Hunter, M.L. Jr. and A. Calhoun. 1996. A triad approach to land use allocation. pp 477-491 In Szaro, R.C. and D.W. Johnston (Eds). Biodiversity in Managed Landscapes. Oxford University Press. NY NY. Johnson, R. (Ed.) 1991. Tomorrow's Energy. Swedish National Energy Administration. Stockholm. 68 pp. Koch, P. 1992. Wood versus nonwood materials in U.S. residential construction: Some energy-related global implications. Forest Products Journal 42: 31-42. Laarman, J.G. and R.A. Sedjo. 1992. Global Forests: Issues for Six Billion People. McGraw Hill, Inc. NY NY. 337 pp. Millar, C.I. 1999. Evolution and biogeography of Pinus radiata with a proposed revision of its Quaternary history. New Zealand Journal of Forestry Science 29: 335-365. Millar, C.I. and W.B. Woolfenden. 1999. Sierra Nevada forests: Where did they come from? Where are they going? What does it mean? pp 206-236 In Transactions of the 64th N. American Wildlands and Natural Resources Conference. Seymour, R.S. and M.L. Hunter Jr. 1992. New forestry in eastern spruce-fir forests: Principles and applications to Maine. Maine Agricultural Experiment Station Miscellaneous Publication 716. 36 pp. Sutton, W.R.J. 1999. Does the world need planted forests? New Zealand Journal of Forestry 44 (2): 24-29. Sutton, W.R.J. 2000. Wood in the third millenium. Forest Products Journal 50(1): 12-21 Various authors. 2001. UNASYLVA 52(204):2-76. Williams, M. 2006. Deforesting Earth. From Prehistory to Global Crisis. An abridgment. Univ of Chicago Press. Chicago. * Antalya- Belekte, 9-13 Ekim 2006 tarihleri arasýnda yapýlan "Orman Aðaçlarýnda Genetik Kaynaklarýn korunmasý ve Düþük Yatýrýmlý Islahý" isimli IUFRO toplantýsýnda çaðrýlý bildiri olarak sunulmuþtur. 37 ORMANCILIKTA REHABÝLÝTASYONDAN NE ANLIYORUZ? Dr. Neþat ERKAN* Son yýllarda ülkemiz ormancýlýðýnda, çýkýþ noktasý olarak yeni olmamakla birlikte, yeni uygulama alaný bulan fonksiyonel planlama, ekosistem tabanlý planlama ve rehabilitasyon gibi yeni kavramlar gündeme gelmiþtir. Bu yeni kavramlar ormancýlýðýmýz için önemli uygulamalar olarak kabul edilmekle birlikte, özellikle "rehabilitasyon" konusunun, ülkemizde fonksiyonel planlama çalýþmalarýnýn baþlatýlmýþ olmasý nedeniyle, meslek kamuoyunda biraz daha tartýþýlmaya muhtaç bir kavram olduðu anlaþýlmaktadýr. Orman Genel Müdürlüðü (OGM) rehabilitasyon faaliyetleri kapsamýnda son iki yýl içinde önemli sayýlabilecek miktardaki alanda ve nitelikte uygulamalar gerçekleþtirmiþtir. Yine Aðaçlandýrma ve Erozyon Kontrolü Genel Müdürlüðü (AGM) 2004 yýlýnda yayýnladýðý bir tamim ile (Tamim No:16) tüm teþkilatýna rehabilitasyon kapsamýnda yapýlacak iþ ve iþlemleri tanýmlamýþtýr (AGM, 2004) ve tamim gereði uygulamalara devam edilmektedir. Ancak fonksiyonel planlama ve dolayýsýyla iþletme amaçlarý ile birlikte düþünüldüðünde, rehabilitasyonu daha kapsamlý deðerlendirme gereði ortaya çýkmaktadýr. Bu makalede ormancýlýkta rehabilitasyon kavramý, daha çok OGM tarafýndan uygulandýðý þekliyle ele alýnarak tartýþýlacaktýr. Rehabilitasyon genel kelime anlamý olarak "iyileþtirme"ye karþýlýk gelmektedir. Ormancýlýkta ise rehabilitasyon kavramý; "orman içi veya kenarýnda düþük kapalý ve yer yer boþluklar ihtiva eden ormanlarýn deðiþik yöntemlerle (tamamen týraþlayýp yeniden aðaçlandýrmak yada boþluklarý takviye için tohum serpmek veya fidan dikmek) tam kapalý (veya ona yakýn) hale getirmek", yada "insan etkisiyle zarar görmüþ orman alanlarýna eski durumunu kazandýrmak" anlamýnda kullanýlmaktadýr. En azýndan bu konu ile ilgili OGM tarafýndan yapýlan uygulamalar ile yayýnlardan bu anlaþýlmaktadýr ve bu alanlarýn miktarý 12.911.050 ha(toplam orman alanýnýn %61 i) olarak verilmekte (OGM, 2007, s.6), kapalýlýðý düþük olan iyi yetiþme ortamlarýndaki meþcerelerin öncelikle ve acilen tam kapalý hale getirilmesi öngörülmektedir (OGM, 2006, s.67). AGM de konu ile ilgili yayýmladýðý tamimde rehabilitasyon ile "sadece odun üretimi anlayýþýna dayalý ormancýlýk yerine, ormandan beklenen ekolojik, ekonomik ve sosyal fonksiyonlarýn amaçlandýðýný" belirtmesine raðmen yine ayný yayýnda rehabilitasyona konu sahalarý, kendisine yasal olarak verilen çalýþma alanlarýnýn ve görevlerin de etkisiyle; "sürgün verme yeteneðinde olan bozuk yapraklý orman sahalarý" ile "boþluklarý ekim ve/veya dikim yoluyla tamamlanabilecek bozuk ibreli orman alanlarý" ile tanýmlamaktadýr (OGM, 2004, s.2). Rehabilitasyonu tanýmlamaya yönelik bu yaklaþýmlar ve konu ile ilgili uygulamalar, son yýllarda dünyadaki geliþmelerle birlikte ülkemizde de gittikçe önem kazanan ve ormanlarý, odun üretimi dýþýndaki faydalarý da dikkate alarak iþletmeyi amaçlayan fonksiyonel planlama ve ormanlardan çok yönlü faydalanma anlayýþýný tam olarak kavramamaktadýr. Nitekim fonksiyonel planlamanýn genel algoritmasý içerisinde; öncelikle orman fonksiyonlarýna uygun düþen orman formu ve meþcere kuruluþlarýnýn kararlaþtýrýlmasý gerekmektedir. Daha sonra; ana fonksiyon, aðaç türü, yetiþme ortamý, orman formu ve meþcere kuruluþlarýný dikkate alarak en uygun iþletme þeklinin ve buna uygun amenajman metodunun kararlaþtýrýlmasý, kararlaþtýrýlan iþletme þekli ve orman formuna göre de, deðiþik orman fonksiyonlarý için optimal kuruluþ kriterlerine dayalý olarak optimal kuruluþun ve optimal kuruluþa ulaþmak için gerekli stratejinin kararlaþtýrýlmasý gerekmektedir(Asan ve Özdemir, 2005). Buradan kolayca anlaþýlacaðý gibi her bir fonksiyona tahsis edilen orman alaný, bu fonksiyonu etkin bir þekilde görebilmesi için kapalýlýk bakýmýndan, hatta iþletme þekli (tek aðaç, küme, grup, küçük alan veya yaþ sýnýflarý) ve karýþým(saf, karýþýk) bakýmýndan farklý stratejileri gerektirebilecektir. Somut örneklerle açýklayacak olursak; örneðin yaban hayatýný geliþtirmek için tahsis edilen 38 *Batý Akdeniz Ormancýlýk Araþtýrma Müdürlüðü orman alanýnda tam kapalý orman elde etmek yerine, hayvanlarýn güneþlenmesi için yer yer açýklýklarýn ve beslenmeleri için yem bitkilerinin yaþayabileceði ölçüde düþük kapalýlýðýn bulunduðu bir meþcere yapýsýnýn oluþturulmasý bir gereklilik olarak karþýmýza çýkacaktýr. Fonksiyonel planlama gereði biyolojik çeþitliliði korumak amacý ile tahsis edilen alanlarda biyolojik çeþitlilik deðerine katkýda bulunan türlerin yaþam ortamýný iyileþtirmek, söz konusu orman alanlarýndaki asli aðaç türüne ait meþcerelerin kapalýlýðýný artýrmak ile baðdaþmayabilecektir. Ana amacý estetik ve peyzaj koruma olan iþletme sýnýflarýnda, fonksiyon amacýna uygun meþcere kuruluþlarýnýn en az iki katlý olmasý, ana meþcereyi oluþturan üst katmanda gevþek kapalý ve yer yer boþluklu yaþlý ve görkemli aðaçlarýn bulunmasý, ara ve alt katmandaki bireylerin yetiþme ortamýna uygun diðer aðaç ve aðaççýk türlerinin karýþýmýndan meydana gelmesi ve mümkünse deðiþik yaþlý orman formu oluþturulmasý uygun görülmekte(Asan ve Þengönül, 1987) bu da diðer iþletme amaçlarý ile (örneðin odun üretimi) baðdaþmayabilmektedir. Rekreasyon amacýna tahsis edilmesi düþünülen orman alanlarýnda içinde yer yer geniþ boþluklar bulunan, tekdüze görünümden uzak, yapraklý ve ibreli aðaç türlerinin yan yana bulunduðu karýþýk meþcerelerin bulunmasý hedeflenir (Asan 1992, s.185) ve rekreasyon amacýna tahsis edilen alanlarda mevcut ormaný bu yapýya ulaþtýrmaya yönelik iþlemler planlanýr. Özellikle büyük yerleþim yerlerine yakýn ve ana iþletme amacý su üretimi olan ormanlarda, üretilen su miktarýnýn kalite ve kantitesini artýrmaya yönelik olarak kapalýlýðýn ayarlanmasý (artýrýlmasý veya düþürülmesi), tür deðiþikliði (ibreli-yapraklý) ve iþletme þekli deðiþikliði (baltalýk-koru) gibi uygulamalar planlanýr. Erozyonu önleme amacýna tahsis edilen orman alanlarýnda da, arazi koþullarýna göre yer yer, bu amacý daha iyi görecek aðaçlandýrma dýþýndaki otlandýrma, çalýlarla takviye etme ve diðer mekanik yöntemler en uygun rehabilitasyon yöntemi olarak benimsenebilir(gerçekten de þiddetli erozyonla ana kayanýn açýða çýktýðý yerlerde aðaç- landýrma erozyonu önleme açýsýndan çoðu zaman önerilmemektedir. Nitekim, daha önce bu tür alanlarda yapýlan aðaçlandýrma çalýþmalarý yeterince baþarýlý olamamýþ ve erozyonu önleme fonksiyonunu da yerine getirememiþtir). Bu örneklere yenilerini de eklemek mümkündür. OGM'nin rehabilitasyon için çýkýþ noktasý olarak kabul ettiði "verimsiz ormanlarýn tekrar verimli hale getirilmesi" düþüncesi þüphesiz oldukça isabetlidir. Ancak verimliliði kapalýlýkla ve dolayýsýyla odun üretim miktarý ile(artým) açýklamaya çalýþmasý önemli bir eksikliktir. Bu eksikliðin giderilmesi için ormancýlýkta rehabilitasyon; "kendilerinden beklenen faydayý daha iyi saðlan masýna yönelik olarak orman alanlarýnda yapýlan her türlü iþlemler" olarak tanýmlanmasý daha isabetli olacaktýr. Rehabilitasyonun bu anlayýþla ele alýnmasý durumunda sadece düþük kapalý ormanlarýn tam kapalý hale getirilmesi deðil, yukarýda verilen örneklerde olduðu gibi hedeflenen amaca göre (örneðin amaç yaban hayatýnýn geliþtirilmesi ise) ormanýn kapalýlýðýnýn düþürülmesi, hatta yer yer boþluklarýn oluþturulmasý da rehabilitasyon kapsamýnda düþünülebilecektir. Ormanlardan sadece odun ürünü elde etmeyi amaçlamýyorsak rehabilitasyon kavramýný da bu çerçevede ele almak zorundayýz. Bir baþka deyiþle ormandan olan beklenti ne ise, hangi fonksiyon yada fonksiyonlara tahsis edilmiþ ise, rehabilitasyon kapsamýnda yapýlacak iþlemler de bu beklentiyi elde edecek þekilde ortaya çýkacaktýr. Rehabilitasyon faaliyetleri çerçevesinde ele alýnmasý gereken alanlardan birisi de odun üretimi amacýyla tahsis edilmiþ, kapalýlýðý çok düþük olmamakla beraber sahip olduðu yapý itibariyle odun üretimi (yýllýk ortalama artýmý) düþük alanlardýr. Bu alanlarýn kapalýlýðý yeterli kabul edilip gençleþtirilmesi için idare süresini doldurmasý beklenmektedir. Oysa bu alanlarda bonitet düþük olmamasýna raðmen antropojen etkilerle veya doðal yapýlarý nedeniyle aðaçlarýn gövde formu kötü ve büyümeleri yavaþtýr. Doðal kýzýlçam ormanlarýnda bu yapýlara özellikle düþük rakýmlý orman alanlarýnda sýkça rastlanmaktadýr. Bu alanlarýn idare süresini doldurmasý beklenmeden 39 traþlanýp makineli toprak iþlemesi ile ve ýslah edilmiþ tohum kullanarak yeniden aðaçlandýrýlmasý rehabilitasyon kapsamýnda sayýlabilecek önemli bir diðer uygulama olacaktýr. Ancak burada hemen vurgulamak gerekir ki bu alanlardan beklenen asýl fayda odun üretimi olmalýdýr, odun üretimi dýþýndaki amaçlara tahsis edilmiþ alanlar bu deðerlendirmenin dýþýndadýr. Bu duruma iyi bir örnek olarak AntalyaKurþunlu yöresindeki kýzýlçam aðaçlandýrma alanlarý verilebilir. 1970'li yýllarda doðal ormanlarýn kaldýrýlmasý ve makineli toprak iþlemesi ile aðaçlandýrýlmýþ olan bu alanlarda, Batý Akdeniz Ormancýlýk Araþtýrma Müdürlüðü'nün yaptýðý deðiþik araþtýrma çalýþmalarýnda, düzgün gövde formuna sahip ve 35 yaþýnda 8-10 m3/yýl/ha ortalama artým ölçülmüþ olmasýna raðmen, doðal haliyle býrakýlmýþ bu aðaçlandýrma alanlarýnýn bitiþiðindeki ormanlarda artým yaklaþýk 3-4 m3/yýl/ha civarýndadýr (Erkan,1998). Odun üretiminin amaçlandýðý fakat düþük kapalý orman alanlarýnda, týraþlama sonrasýnda ýslah edilmiþ tohum kullanarak makineli aðaçlandýrma yapmak, hatta gerekiyorsa tür deðiþikliðine gidip, ekolojik açýdan uygun hýzlý geliþen türlerle aðaçlandýrma yapmak da rehabilitasyon kapsamýnda düþünülmelidir. Nitekim, 1998 yýlýnda yapýlan "Hýzlý Büyüyen Türlerle Yapýlan Aðaçlandýrma Çalýþmalarýnýn Deðerlendirilmesi ve Yapýlacak Çalýþmalar" konulu çalýþtayýn sonuç bildirgesinde, odun üretim amacýyla, doðal ormanlarýn dýþýnda olabileceði gibi, doðal ormanlar içindeki, ekolojik açýdan uygun, düþük kapalýlýktaki bozuk koru ve bozuk baltalýk alanlarýn da, hýzlý geliþen uygun türler ve ýslah edilmiþ fidan materyali ile aðaçlandýrmalara gidilmesi önerilmektedir(Anonim, 1998, s.357). Sonuç olarak ormancýlýkta rehabilitasyonu; "daha çok insan etkisi ile yapýsý bozulmuþ ormanlarý eski yapýlarýna kavuþturma" ile sýnýrlý düþünmemek gerekir. Bu rehabilitasyondan çok restorasyon kavramý ile tamýnlanabilecek bir faaliyet olacaktýr. Rehabilitasyon (iyileþtirme) kapsamýnda yürütülecek faaliyetlerin niteliði ve yoðunluðu iþletme amacý veya amaçlarýna göre þekillenecektir. Belli bir orman alanýnda, amaca baðlý olarak, birbirinden çok farklý rehabilitasyon uygulamalarý ortaya çýkabilecektir. Bu nedenledir ki ormanýn göreceði fonksiyonu dikkate almadan rehabilitasyon için tek bir reçete önermek doðru olmayacaktýr. Öncelikle iþletme amacý veya amaçlarý tespit edilmeli(katýlýmcý yaklaþýmla, ilgi gruplarýnýn da görüþü alýnarak), bu amaçlara ulaþmayý saðlayacak meþcere kuruluþlarý ve bu kuruluþlara ulaþmayý saðlayacak stratejiler ortaya konarak rehabilitasyon için bir uygulama planý hazýrlanmalýdýr. Nitekim yine OGM tarafýndan, ormanlarýn göreceði fonksiyonlar genel hatlarý ile ekonomik, ekolojik ve sosyal olarak üç ana gruba ayrýlmýþ ve bu fonksiyonlarý görecek ormanlarda uygulanmasý gereken silvikültürel ilkeler sýralanmýþtýr (OGM, 2006, s.68). Rehabilitasyon çalýþmalarýnda da benzer þekilde, ancak bu amaçlar daha da somutlaþtýrýlarak spesifik hale dönüþtürülmeli ve bu amaçlara ulaþmak için uygulanmasý gereken iþlemler, hazýrlanacak rehabilitasyon projesi ile ortaya konmalý ve uygulamasýna geçilmelidir. Yararlanýlan Kaynaklar AGM, 2004. Rehabilitasyon Çalýþmalarý, Tamim No:16, AGM yayýný, Ankara Anonim, 1998. Workshop: Hýzlý Büyüyen Türlerle Yapýlan Aðaçlandýrma Çalýþmalarýnýn Deðerlendirilmesi ve Yapýlacak Çalýþmalar, Orman Bakanlýðý Yayýný, Ankara Asan, Ü., Þengönül K., 1987. Orman Formlarýnýn Fonksiyonel Açýdan Karþýlaþtýrýlmasý. Ý.Ü. Orman Fak. Dergisi, 4: 52-67, Istanbul Asan, Ü., 1992. Orman Amenajmanýnda Fonksiyonel Planlama ve Türkiye'deki Uygulamalar, Ormancýlýðýmýzda Orman Amenajmanýnýn Dünü, Bugünü ve Geleceðine Ýliþkin Genel Görüþme, Bildiriler, s. 181-196, Ankara Asan, Ü., Özdemir, Ý., 2005 Turizm Merkezleri Civarýndaki Ormanlarýn Amenajman Sorunlarý ve Planlanma Ýlkeleri, Süleyman Demirel Üniversitesi Orman Fakültesi Dergisi Seri: A, Sayý: 1, Yýl: 2005, ISSN: 1302-7085, Sayfa: 117-131, Isparta Erkan, N., 1998. Hýzlý Büyüyen Türler ve Kýzýlçam, "Workshop: Hýzlý Büyüyen Türlerle Yapýlan Aðaçlandýrma Çalýþmalarýnýn Deðerlendirilmesi ve Yapýlacak Çalýþmalar" kitapçýðý, Orman Bakanlýðý Yayýný, Ankara OGM, 2006. Ormanlarýmýzda Uygulanacak Silvikültürel Esas ve Ýlkeler, Teblið No:291, OGM yayýný, Ankara OGM, 2007. Ormanlarýn Rehabilitasyonu ve 2006 yýlý Faaliyetleri, OGM yayýný, Ankara 40 BEHÝÇBEY ARAÞTIRMA FÝDANLIÐINDA KLON BAHÇESÝNÝ TANIYALIM F.Alptekin KARAHAN* Ferit TOPLU* Ercan ÖZYÜREK* Ankara'da kavakçýlýk çalýþmalarý 1956 yýlýnda baþlamýþtýr. A.O.Ç Müdürlüðünden bir protokolle alýnarak kurulan Behiçbey Fidanlýðý ýslah edilmiþ, gerekli düzenlemeler yapýlarak kavakçýlýk çalýþmalarýnýn fidanlýk kýsmý burada sürdürülmüþtür. Toplam 72 ha. olan Behiçbey Fidanlýðýnýn yaklaþýk 40.000 m2 si Behiçbey Araþtýrma Fidanlýðý diðer kýsmý da Orman Fidanlýðý olarak hizmet vermektedir. Yüksekliði: 828 m, koordinatlarý 39 derece 56' 03'' N, 32 derece 44' 50'' E dýr. Fidanlýðýmýzda 4 adet kadrolu iþçi hizmet vermektedir. 1984 yýlýnda Orta Anadolu Kavakçýlýk Araþtýrma Müdürlüðüne baðlý olarak önemli çalýþmalar yapýlmýþtýr. Gazi, Anadolu, Kocabey gibi klonlar araþtýrmalar sonucu bulunarak kavak üreticisinin kullanýmýna sunulmuþtur. 1993 yýlýnda araþtýrma kurumlarýnda yapýlan bir düzenlemeyle Orta Anadolu Kavakçýlýk Araþtýrma Müdürlüðü kapatýlarak Ýç Anadolu Ormancýlýk Araþtýrma Müdürlüðüne baðlý Kavakçýlýk Araþtýrmalarý Baþmühendisliði olarak iþlevini devam ettirmiþtir. Günümüzde Kavakçýlýk Araþtýrmalarý Baþmühendisliðine baðlý olarak faaliyetlerini sürdüren Behiçbey Araþtýrma Fidanlýðý bölgemiz kavakçýlýðý için büyük önem arz etmektedir. Yýllarca yapýlan çalýþmalar süresince oluþturulan kavak ve söðüt klonlarý burada muhafaza edilmekte olup çeþitli bilimsel amaçlý çalýþmalarda kullanýlmaktadýr. Fidanlýkta Ýzmit Kavakçýlýk ve Hýzlý Geliþen Tür Orman Aðaçlarý Müdürlüðü ile yapýlan çalýþmalar sonucunda 354 adet karakavak klonu, 50 adet melez kavak klonu, 48 adet söðüt klonu ve 3 adet akkavak klonu bulunmakta olup yapýlacak çalýþmalarla önümüzdeki yýllarda bu sayýnýn 600 civarýnda ulaþacaðý tahmin edilmektedir. Tüm bu klonlar çelik bahçesi þeklinde muhafaza edilmektedir. Behiçbey Araþtýrma Fidanlýðý'nda 250 civarýnda karakavak klonuyla koleksiyon populetumu oluþturulmuþtur. Bunun da önümüzdeki yýllarda artýrýlmasý planmaktadýr. Bunun yaný sýra Ýzmit kavakçýlýk ve Hýzlý Geliþen Tür Orman Aðaçlarý Müdürlüðüyle, "Türkiye'de Karakavak (Populus nigra L.)'ta Islah Çalýþmalarý" ve "Karakavak Fidanlýklarýnda Anaçlýk Yöntemiyle Gövde Çeliði ile 41 *Ýç Anadolu Ormancýlýk Araþtýrma Müdürlüðü Bir ve Ýki Yaþlý Sýrýk Çeliði Yetiþtirme Standart Metodunun tespit Edilmesi" isimlerinde projeler sürdürülmektedir. Müdürlüðümüz çalýþmalarýndan olan "Bazý Geofitlerin Ýç Anadoluda Yetiþtirilmesi" proje kapsamýnda A.Sermin Özer liderliðinde Firittileria imperialis (Aðlayan gelin) Eranthis liyemalis (Kýþboynuzotu), Anemone blande (Manisa lalesi), Galanthus nivalis (kardelen), soðanlarý dikilerek bu önemli türlerin Behiçbey Araþtýrma Fidanlýðýnda yetiþtirilmesi gerçekleþtirilmiþtir. Behiçbey Araþtýrma Fidanlýðýnda bulunan bazý karakavak klonlarý þunlardýr: KOCABEY 77/10 ÇUBUK-1 ÇUBUK-2 82/1 82/2 82/3 82/4 83/1 83/2 83/3 ANADOLU 56/75 83/5 83/6 83/8 83/9 83/10 83/12 83/13 85/1 85/4 85/6 GEYVE 67/1 85/7 85/9 85/11 85/14 85/15 85/16 87/1 88/1 88/3 GAZÝ 56/52 88/4 88/5 88/6 Ankara Kýrþehir-Kýzýlbey Kýrþehir-Kýzýlbey Kýrþehir-Kýzýlbey Ankara Kýrþehir -D.Daðý Kýrþehir C.Beyli-Pýnrbaþý C.Beyli-Pýnrbaþý Horasan Geyve Horasan Aðrý Aðrý Kýrþehir Güdül-Sorgun Ankara 88/7 88/8 62/154 62/160 62/172 62/191 63/135 64/13 64/14 77/40 ATA-1 N.92.215 N.92.224 N.91.105 N.92.299 N.96.319 N.92.256 N.92.176 N.92.073 N.90.020 N.90.038 N.90.032 N.91.077 N.91.095 N.92.271 N.92.295 N.92.187 N.92.245 N.92.258 N.92.130 N.92.219 N.91.121 N.92.260 N.96.315 N.91.111 Behiçbey Ankara Ankara Ankara Ankara Ankara Ankara Ankara Ankara Akþehir-derecine Gaziantep Isparta-Yalvaç Bitlis-Tatvan Çifteler-Belpýnar Tokat Erzincan-Tercan Erzurum-Tortum Göksun Kütahya-Ilýca Yalvaç-Mðdnli Amasya-Göynücek Mut-Çiftlik Çifteler-Belpýnar Bilecik-Kuplu S.k.aðaç-B.konak G.antep-Y.dere Karabük-Eskipzr Darende-Ulupnr Osmaniye 42 N.91.120 N.92.171 N.91.117 N.90.014 N.92.279 N.91.089 N.90.005 N.92.250 N.92.133 N.92.274 N.91.108 N.96.321 N.92.297 N.92.165 N.96.320 N.92.186 N.92.131 N.90.050 N.92.282 N.96.325 N.90.026 N.92.247 N.92.217 N.96.310 N.92.132 N.92.142 N.92.204 N.91.092 N.91.080 N.92.289 N.92.140 N.91.059 N.91.118 N.92.144 N.90.102 Niksar-Gökdere Sarayönü-Daðdere Eskiþehir Uþak-Oturak Bahçe Tatvan-Adabðlrý Isparta-Yalvaç Bitlis-Güroymak Amasya-Göynücek Bilecik-Kuplu Kýrýkkale Afyon-Dazkýrý Van-Edremit Sivas Mut-Deðirmendere Akþehir Malatya-Dilek Bilecik-Karaköy Çerkeþ-Ýsmetpþa Kütahya-Sabuncu Aksaray-Ihlara Göksun Tefenni-Söðütkuyu Karamürsel Yozgat Antakya-hassa Çerkeþ HABERLER BU YIL ÝÇERÝSÝNDE 2. DEFA DÜZENLENEN, "AÐAÇLANDIRMA, EROZYON KONTROLÜ, REHABÝLÝTASYON, MERA ISLAHI, FÝDAN ÜRETÝMÝ VE ETÜT-PROJE, DENETÝM VE KONTROL HÝZMETLERÝ ÝLE AMENAJMAN VE SÝLVÝKÜLTÜR" KONULARINDA I. KADEME ORMAN MÜHENDÝSLÝÐÝ EÐÝTÝMÝ ANKARA'DA GERÇEKLEÞTÝRÝLDÝ Açýlýþ 23 Aðustos 2007 Perþembe günü saat 10:00 yapýlmýþ Ali olup, Genel Baþkanýmýz KÜÇÜKAYDIN, Erozyon Kontrolü Genel Müdür Yardýmcýsý Necati CENGÝZ, Daire Baþkanlarý, Þube Müdürleri, Eðitici Uzman Meslektaþlarýn hazýr bulunduðu açýlýþta öncelikle, Aðaçlandýrma ve Erozyon Kontrolü Genel Müdür Yardýmcýsý Necati CENGÝZ bir konuþma yaparak, "... Ormanlarýmýzýn aðaçlandýrma, erozyon kontrolü, fidan üretimi, ve diðer amenajman, silvikültür, orman koruma, üretim safhalarýnda önemli ölçüde teknik personele ihtiyaç olduðunu", vurgulayarak, "Orman Mühendisleri Odasý öncülüðünde baþlatýlan iþbirliði ve imzalanan protokoller gereði, aðaçlandýrma, erozyon kontrolü, fidanlýk gibi ormancýlýk faaliyetlerinin hizmet alýmý þeklinde serbest orman mühendislerine yaptýrýlmasý konusunda öncelik ve aðýrlýk verildiðini, bunun ayný zamanda, yürürlüðe gir- 43 miþ olan 5531 Sayýlý Orman Mühendisliði Yetki Yasasý ve ilgili yönetmeliklere göre de bir zorunluluk olduðunu" dile getirmiþtir. Orman Mühendisleri Odasý Genel Baþkaný Ali KÜÇÜKAYDIN ise özet olarak; "Odamýza kayýtlý tüm orman mühendislerinin karþý karþýya olduklarý sorunlarýn çözümünde, Kamuda olsun, serbest ormancýlýk yapmakta olanlar olsun bir ayrým yapýlmadan meslektaþlarýmýzýn her türlü problemlerine karþý duyarlý olduklarýný ve her kademede, her mevkide çözüm bulma konusunda kesintisiz mücadele verdiklerini" vurguladýktan sonra, "devletin denetim ve gözetiminde ormancýlýk özel sektörünün kurulup canlandýrýlarak bu yolla mesleklerin icra etmeleri yolunu açmaya çalýþtýklarýný, bu amaç için 5531 Sayýlý Meslek Yetki Yasasýnýn çýkarýldýðýný, bu aþamada yasa ve ilgili yönetmeliklerin uygulama ve adaptasyon sürecinde olduðunu ve bu süreçte de bazý sýkýntýlarýn yaþanmasýnýn normal olduðunu, meslektaþlarýmýzýn bunlarý sabýr ve anlayýþla karþýlamalarý gerektiðini" dile getirmiþtir. Konuþmanýn sonlarýnda katýlýmcý meslektaþlarýn konu ile ilgili sorularýný da cevaplayarak, 5531 Sayýlý Yasa ve ilgili yönetmeliklerin uygulamalarý konularýndaki tereddütlere açýklýk getirmiþtir. Aðaçlanýrma konularýnda Yunus ÞEKER, Yusuf Ziya ERGENE, Ýsmail Esen ÇAKIROÐLU, Hüseyin ACAR, Yýldýz KARA, Nafi ALTINÖZ ve Ummiye AYDIN eðitimci olarak katýlmýþlardýr. Amenajman ve Silvikültür konularýnda Mustafa KILIÇ, Talat MEMÝÞ, Uður TÜFEKÇÝOÐLU, Ali ÞÝMÞEK, Mithat KOÇ ve Rüstem KIRIÞ eðitimci olarak katýlmýþlardýr. HABERLER MESLEKTAÞLARIMIZ MARMARA ÞUBE BAÞKANLIÐININ DÜZENLEDÝÐÝ ÝFTAR YEMEÐÝNDE BÝRARAYA GELDÝ 26 Eylül 2007 günü Kanlýca Mihrabad Korusu'nda düzenlenen geleneksel iftar yemeðine yeni mezun meslektaþlarýmýzdan emeklilere kadar üç yüz civarýnda katýlým olmuþtur. Sevgili Doða Dostlarý, Orman Bakanlýðý, Milli Parklar ve Av Yaban Hayatý Genel Müdürlüðü döneminde uzun yýllar Kuþ Uzmaný olarak çalýþan engin bilim ve irfana sahip Mehmet KARABOLAT'ý kaybettik. Çevre ve Orman Bakanlýðý yöneticileri ile Doða Dostlarýnýn bu kadirþi- nas kiþiyi unutmayacaklarýný ve ismini bir kuþ gözlemevinde yaþatacaklarýný umuyorum. Kendisine Allahtan rahmet kederli ailesine ve doða dostlarýna baþsaðlýðý diliyorum. Özer S.ÖZGÜÇ Orman Yüksek Mühendisi V E F A T Refik TONGUÇ 03.09.2007, Ýsmail KURT 06.09.2007, Abdullah ALTUNBAY 03.10.2007 tarihlerinde vefat etmiþlerdir. Kendilerine rahmet, ailelerine ve meslektaþlarýmýza baþ saðlýðý dileriz. TMMOB Orman Mühendisleri Odasý Yönetim Kurulu 44