Indir / Oku - Bizim Aachen

Transkript

Indir / Oku - Bizim Aachen
bizim aachen
www.bizimaachen.de
Aachen ve çevresİ İçİn türkçe dergİ | 09
Kültür & Sanat > 26
Bülent Tiz
Gaye Gökalp-Yılmaz‘ın Aachen araştırması
Bir Konu & Bir Konuk > 14
Beraat Mersuh-Böcker
İçimizden Biri > 6
Melih Serter
Fotoğraflar: Ünay Abdullah Yaşar
Almanlaşmamaya Dİrenme Taktİklerİmİz
Gençlik > 22
Cansu Dost
Spor > 13
Şahin Dağıstan
Ücretsİz
Ekim / Kasım 2014
Deutsche-FörderPflege:
“Bize danışmadan karar vermeyin!“
Sigorta alanında
10 yıllık tecrübe
Einfach, unkompliziert und staatlich gefördert.
Üç yıl sigorta ve finans üzerine
meslek yaptıktan sonra, iki yıl
sigorta uzmanlığı eğitimi aldım.
Mit der Deutschen-Förder-Pflege der Barmenia sorgen Sie für
den Fall einer Pflegebedürftigkeit vor. Gleichzeitig sichern Sie
sich die staatliche Zulage.
Ihre Vorteile:
• Private Pflege-Ergänzungsversicherung: Pflegemonatsgeld
in allen Pflegestufen, auch bei Demenz
• Staatliche Förderung: 5 Euro pro Monat
• Service aus einer Hand: Die Barmenia übernimmt alle
Formalitäten und beantragt automatisch die staatliche
Zulage für Sie.
„Sigorta,
hizmet
• Keine
Wartezeit bei Unfällen
• Keineve
Gesundheitsprüfung
und kein Aufnahmehöchstalter
güven demektir...“
Sonrasında özel bir eğitim
alarak işyerlerini sigortalama
Informieren Sie sich.
(ticari sigorta) alanında da
uzmanlaştım. 2013 yılında
Barmenia Krankenversicherung a. G.
almış olduğum sertifika
Hamdi Ceyhan
ile sigorta alanında eğitici
Kaiser-Wilhelm-Ring 27-29
(Ausbilder) olmaya hak
50672 Köln
Kurmuş olduğum
Mobil: (0 15 20) 9 19 19kazandım.
99
[email protected]
temsilcilik ile Aachen, Düren,
www.barmenia.de
Köln ve Düsseldorf şehirlerinde
müşterilerime her türlü sigorta
hizmetini sunmaktayım.
Hamdi Ceyhan
Neden “Bize danışmadan karar vermeyin!“ diyoruz?
Almanya‘da bugün yüzün üzerinde sigorta şirketi ve bu şirketlerin yaklaşık
olarak 250.000 temsilciliği bulunmaktadır.
Sayıların bu kadar yüksek olması, sigorta işlemlerini herkesin yapabildiğini
göstermektedir. Fakat asıl önemli olan, sözleşmeyi imzaladıktan sonra aldığınız
kaliteli ve güvenilir hizmettir.
Bir sorunla karşılaştığınızda ne kadar sürede sigorta temsilcinize ulaşabiliyor
ve temsilcinizden ihtiyaç duyduğunuz destek ve yardımı alabiliyorsunuz?
İşte, bu noktada bizim farkımız! İhtiyaç duyduğunuz anda, 10 yıllık
tecrübemize dayanan hizmetimiz ile hemen yanınızda olmak...
Yeni bir sigorta mı yaptıracaksınız veya mevcut sigortanızı alternatifleriyle
karşılaştırmak mı istiyorsunuz?
Mutlaka bize de sorun. Aynı şartlarda
bizden daha uygun fiyata sigorta hizmeti
bulmanız durumunda, size 100 € değerinde
hediye çeki vermeyi garanti ediyoruz.
Generalagentur Hamdi Ceyhan | Spezialist für gewerbliche Versicherungen
Tel.: 0152 0 91 91 999 | E-Mail: [email protected]
3
İçindekiler
4 Fikir fırtınası | Muhsin Ceylan
• İnsan, konuştuğu dil kadardır...
5 ne? nerede? ne zaman?
• Aachen ve çevresinde bazı önemli etkinlikler
6 içimizden biri
• Melih Serter: Muhabirlik, radyo yayıncılığı
derken bir de koro yönetiyor
7 Tanıtım
• Yeminli Mali Müşavir Rukiye Alper
8 aktüel | Üstün Gözler
• Avrupa Birliği ülkelerinde bilinmeyen haklarımız
• Eschweiler’de müslümanların defin işlemleri
9 gündem
• Ayrımcılığa ve dışlanmaya karşı yalnız değilsiniz!
• Bizim eV derneğinin kuruluş çalışmaları sürüyor
• Aachenlı Derneklerin Etkinlik Günü
10 Bir konuda fikrinizi alalım
• Aachen şehriyle ilk karşılaşmalar
11 Tanıtım
• Phoenix Borç ve İflas Danışmanlığı
12 Bulmaca sayfası
13 Spor sayfası
• Şahin Dağıstan: Alemannia Aachen’daki gururumuz
14 bir konu & bir konuk
• Dr. Beraat Mersuh-Böcker - Biz ve ruh hallerimiz
16 sudoku sayfası
17 BUNLARI BİLİYOR MUYDUNUZ?
• Araba lastiklerindeki sayılar ve harfler neyi anlatır?
• Aachen’da B harfinde bir kule “Bismarckturm”
• Aaachen’ın ilk belediye binası “Grashaus”
18 kapak konusu
• Gaye Gökalp-Yılmaz’ın Aachen araştırması:
Almanlaşmamaya direnme taktiklerimiz
22 gençlik Sayfası
• Cansu Dost: Hayalini gerçekleştiriyor,
moda tasarımı okuyor.
Genel
kültür
23
• Almanya ve Aachen’da biranın kısa tarihi
24 Kitap sayfası
• “Beyaz yerler siyah olacak”: Avrupa’da Türkçe basın
26 Kültür & Sanat
• Bülent Tiz: “Çilli bom” ile başlayan müzik serüveni
27 Yaşama dair | Füsun Özdemir
• Gelecek ardına kadar açık!
28 Bilmece sayfası
29 başka işler yapanlar
• Naci Budak: Köpek Berber Salonu
30 Yemek Kültürü
• Türkiye‘nin lezzet haritası (Böl.7): İçanadolu mutfağı
• Balkabağı yemeği tarifleri
31 KADIN sayfası
• Bulaşık makinesinde turşu
• 2014 / 2015 Sonbahar-Kış moda trendleri
• Evinizde işlerinizi kolaylaştıracak faydalı bilgiler (3)
32 önce sağlık | Dr. Murat Kopuk
• Sonbahar ve Alerjik Rinit
• Kolesterol nedir, zararları nelerdir?
33 sağlıklı YAŞLANMA
• 50’lerden itibaren bırakmanız gereken on şey!
• Hangi duygu hangi organı yorar?
34 siz ve bURcunuz
• Burcunuz nasıl bir evde yaşamak istiyor
• Burçlara göre parfüm (3): Ateş grubu burçları
• Burçların “en”leri
35 ÇözümLER sayfası
• Bulmaca, sudoku ve bilmecelerin çözümleri
• Bizim Aachen dergisi reklam, ilan, tanıtım fiyatları
Başlarken
Değerli Okurlarımız,
Dergimizin dokuzuncu sayısıyla yine karşınızdayız. Bu
kez kapak konumuz akademik bir dille yazılan ama o kadar da önemli bir konu. Aachen’da yapılan bir doktora
çalışması. Özetle, farklı nesillerin asimile olmaya karşı nasıl taktikler geliştirdiklerini dışarıdan gözlemliyor. Bizlere
bir ayna tutuyor.
Ekibimize yeni katılan iki genç arkadaşımız var: Musa İrsi
ve Selim Atasever. Onlara da hoşgeldiniz demek isterim
buradan. Ayrıca fotoğraf konusunda bizlere katkı sağlayan Ünay Abdullah Yaşar ve Helmut Koch dostlarımıza
da canı yürekten teşekkürler.
Her sayımızda belirttiğimiz gibi, dergimizin kapısı katkı
sunmak isteyen herkese açık. Yazmak veya bir katkı sunmak isterseniz, bizi aramanız yeterli. Ele alınmasını istediğiniz belli bir konu olursa, bunu da bizlere bildirebilirsiniz.
Bu sayımızda bir çok önemli konuyu ele aldık. Bunlardan biri “Kitap Sayfası”ndaki söyleşi. Türkçe gazetelerin
Avrupa’da içine düştüğü durum, bizim gibi yerel dergilerin gelecek vaat ettiğinin bir kanıtı gibi. “Bizim insanımız
zaten okumaz” safsatası da dergi olarak karşı olduğumuz
bir önyargı. Okurlara, okunacak bir dergi veya gazete sunabilmekte aranmalı sorunun kaynağı. Yani içerikte...
Önümüz Kurban Bayramı... Her gününüzün bayram sevinci içinde geçmesini diler; ekipteki tüm arkadaşlarım
adına bayramınızı içtenlikle kutlarım.
Gelecek sayımız 28 Kasım 2014
tarihinde çıkacak ve kapak konumuz:
“Konuşuyoruz ama nece konuşuyoruz...”
Sağlıcakla kalın...
Günal Günal
KÜNYE
Sahibi: FACTOR: G MEDIEN & IDEEN
Adalbertsteinweg 26, 52070 Aachen
Tel.: 0241 / 990 78 68 Fax: 0241 / 990 787 44
E-Mail: [email protected]
Internet: www.bizimaachen.de
Yayın Yönetmeni: Günal Günal
Yayın Ekibi: Muhsin Ceylan, Serpil Erdemir,
Dr. Sıla Yüce-Çıtır, Dr. Murat Kopuk,
Üstün Gözler, Funda Şen, Sadık Toraman,
Aykut Kurşuntel, Selim Atasever, Musa İrsi,
Füsun Özdemir (Türkiye temsilcisi).
Baskı: Mainz Druck & Verlag | Aachen
Dergi adeti: 5.000
Yasal uyarılar: Yayınlanan tüm yazı ve fotoğrafların
yasal hakkı firmamıza aittir. Yazılı izin alınmadan hiçbir yerde kullanılamaz; aksi durumlarda yasal işlem
başlatılır. İsim belirtilerek yazılan yazıların, gönderilen fotoğrafların sorumluluğu o kişilere aittir.
Büro saatleri: Hafta içi hergün saat 10 ile 17 arası.
4
fikir fırtınası
İnsan,
konuştuğu
dil kadardır...
Almanya Türkleri kültürel kimliğinde
Anadil Türkçe. Peki, bu geleceğimizi
belirleyen ana dil Türkçe, önceliklerimizin nersinde? ‘Anadil’in, kişilik ve
kültürel kimliğimiz üzerindeki etkisini
sizlere akademik kavramlarla izaha girişmek gibi bir niyetim yok. Dil, kültürü
taşıyan ve yaşatan en önemli omurgadır. Bunun kaybolması veya zayıflaması istesek de istemesek de, yozlaşmayı
yani asimilasyonu beraberinde getirecektir. Günlük hayatımızda hangi ‘dil’e
hakimsek, o dilin kültürüyle yaşamamız, düşünmemiz ve davranmamızdan daha normal birşey olamaz. Hatta
o ‘dil’de rüya görmemiz...
Örnek mi istiyorsunuz? Üçüncü ve
dördüncü kuşaklarımıza sakince baktığımızda, yukarıda bahsettiklerimle
karşılaşmanız hiç de zor olmayacaktır.
Dede-nine, anne-baba ve torunlardan oluşan üç nesil bir arada alışveriş
yapanları bir gözlemleyin. Hal ve hareketler, tavırlar ve ister müsbet, ister
menfi tepkiler, ifadeler nasıl?
Felaket tellallığı yapmak gibi bir niyetimin olmadığı bilinir. İnsanları üzmeyelim diye de, saatli bomba gibi
biz Almanya’nın yeni yerlilerini bekleyen sıkıntıları yok sayacak değiliz.
Zaten biz onları yok saysak bile onlar,
ortadan kalkmıyor. Yani üstümüze üstümüze geliyor.
Nereden nereye? 20 yıl öncesine kadar ‘Türkler Almanca bilmiyor, Almanca öğrensinler’ deniliyordu, şimdi
‘Türk asıllı genç kuşak Türkçe bilmiyor, Türkçe öğrensinler’ deme noktasına geldik daynadık. Anadilinde
kendilerini özgüvenle ifade edemeyenlerin kendilerine özgüvenleri olmasını beklemek ise bildiğiniz gibi
nafile. Anadil Türkçe’nin geleceğini
önceliklerimizin birinci sırasına yerleştirmezsek, üçüncü neslin torunları sadece Almanca konuşacak. Bu da;
Anadolu kültürünü kişiliklerimizde,
düşünce veya hayal dünyamızda kısacası hayatımızdan çıkarıp sürgüne
göndermiş olmak demektir.
İnsan her yıl 21 Şubat Uluslararası Anadil Günü resmi açıklamalarında, ‘çok
dilliliği bir fırsat olarak görme’yi, yılda bir güne sıkıştırmayı hayretle takip
ediyorum. Çok dilliliği, eğitimde teoriden çıkarıp uygulamaya koymak için
adım atmadıkça, söylenenlerin bir kıymeti harbiyesi yok. Ülkenin geleceğini
omuzlarında taşıyacak yarının yetişkinleri bugünün çocuklarını, anaokullarından başlayarak okulların müfredatında
anadilin daha çok kabul görmesi, eğitim kadrosunun da bu hassasiyet dikkate alınarak yetiştirilmesi şarttır.
Eyaletimiz Kuzey Ren Westfalya’daki okullarda kör topal da olsa sunulan Türkçe derslerine katılım, aynı İslam din derslerine katılım gibi yüzde
15 ila yüzde 20 arasında seyrediyorsa, bizlere çok büyük geçmiş olsun.
Yıllardır altan alttan sinsice yöntemle
bizlere zerkedilen ‘Çocuğum Türkçe
konuşursa, İslam din dersine katılırsa
Almanca’dan geriler, dersleri zayıflar’
zokasını yutmuşuz demektir. Çocuklarda da asimilasyon kaçınılmazdır.
Evet, anadil Türkçe’yi eğitim başarısına feda etmek üzereyiz.
Çok dilliliği desteklemek, aynı zamanda gerçek hüsn-ü kabul kültürünün
parçasıdır. Yıllardır bunu istemiyor
muyuz? Bilhassa ailelerin evlerinde,
Türkçe konuşulmamasının, yarınlardaki faturasını hayal bile etmek istemiyor insan.
İki, hatta daha fazla dile birden hakim olmak bilhassa küreselleşmenin
zirve yaptığı çağımızda çok önemli.
Bunun yolununda ‘Anadil’e ciddi hakim olmaktan geçtiğini söylüyor ilim
insanları.
Evde öğrenilen Türkçe’nin kalitesi
yetmez, öğretimine ihtiyaç var. Almanya’da birden çok dil kırık dökük
de olsa artık istisna değil, günlük hayatta toplumun bir yansıması. Özellikle göçmenlerin geldikleri ülkelerin
dili, daha iyi teşvik edilmeli. Çok dilliliğin zekayı geliştirdiği ilmi raporlarla
ortada. Çok dilli büyümek, zannedildiği gibi çocukların kafasını karıştırmaz, aksine çocukları daha yetenekli
hale getirir.
Anadil, ilk öğrenilen dil, milli-resmi dil,
günlük dil, yüksek veya standart dil,
eğitim dili, yazı dili ve diyalektler, şiveler... Sizleri sıkmamak, bize ayrılan yeri
de zorlamamak için toparlayacak olursak; dünyamız, düşüncelerimiz, kimliğimiz, hayallerimiz, ufkumuz, vizyonumuz hatta rüyalarımız konuştuğumuz
kelimeler kadardır. Bunların ana omurgası da; Anadil’dir.
Dilin ruhu, duyguları da beraberinde getirir, yani kültürü. Konuştuğumuz dilin ‘ben’i ne? Yani, kişiliği? O
yoksa, birey olarak melez bir kişiliğe sahibiz demektir. Yeni ve asli yerli
genç kuşakların kendilerini ifadelerine baktığımızda, ithal dillerin hakimiyeti dikkatimizi çekecektir. Sosyal
medyadaki yazışma diline girmiyorum. Anadil, kültürün, dinin omurgasıdır. O gittimi, bittimi, kültürel ‘ben’
de omurga da kayar, biter ve toplumda anonimleşiriz...
Velhasılı insan,
konuştuğu dildir...
Muhsin Ceylan
5
ne? nerede? ne zaman?
aachen’da EKİM ve KASIM aylarındaki önemli etkinlikler
Alles aus einer Hand!
• Kraftfahrt
ALTSTADT FLOHMARKT
ANTİK BİTPAZARI
12 Ekim 2014
Yılda birkaç kez düzenlenen ve tarihi
belediye binasıyla (Rathaus) Aachen
katedralinin (Dom) etrafındaki alanda saat 11 ile 18 arası kurulacak antik
bitpazarına Almanya’nın birçok yerinden gelen satıcılar katılıyor. Antika tutkusu olanlara tavsiye ederiz.
Parkleuchten
PARK IŞILTILARI
17-18 Ekim 2014
Kenndypark’ta iki gün sürecek etkinlik
19 ile 22 saatleri arasında sürecek. Işık
gösterilerinin yanısıra müzik, dans ve
akrobasi gösterilerinin yeralacağı etkinlik tamamen ücretsiz. Ailece keyif
alacağınız etkinliği kaçırmayın deriz.
Umalım da hava da iyi olsun.
Aachen’da satış amaçlı olarak bütün dükkanların açık olduğu pazar günleri:
26.10.-Brand, 2.11.-Aachen-Şehiriçi ve Laurensberg, 5.11.-Walheim
> PKW
• MultiPlus
> Unfall > Haftpflicht
> Hausrat > Wohngebäude
> Rechtsschutz
• Düşük faizli ev kredisi
• Özel ihtiyaç kredisi
Herşey tek elden ve sadece
tek kişi muhatabınız!
MultiPlus Paketimizle
rahat uyku uyuyabilirsiniz!
AntI Folter Ausstellung
İŞKENCEYE KARŞI SERGİ
14-22 Ekim 2014
Nadelfabrik’te Uluslararası Af Örgütü
tarafından düzenlenen sergi çerçevesinde konuşma, tartışma, film ve konser gibi farklı etkinlikler yer alıyor. Giriş
ücreti olmayan etkinlikler, barışa ihtiyaç duyulan günümüzde çok anlamlı.
AACHENER WEIHNACHTSMARKT
AACHEN NOEL PAZARI
21 Kasım - 23 Aralık 2014
Tarihi belediye binası ve (Rathaus) katedralinin (Dom) etrafındaki alanda
kurulan Noel Pazarı yerli ve yabancı
birçok konuğu atmosferiyle büyüler.
Dört hafta boyu saat 11’den itibaren
ziyaret edebilirsiniz.
Zurich Generalvertretung
Necmi Çetir
Her
anyardima
size
yardima
haziriz
Her
ansize
size
yardima
haziriz
Her an
size
haziriz
Her
an
yardima
haziriz
0241-18
9595
400
Tel.:
0241-18
95400
400
Tel.:Tel.:
0241-18
95 400
Tel.:
0241-18
www.melan.de
www.melan.de
www.melan.de
www.melan.de
toom
Uniklinik APAG P2
Breslauerstr.,
Aachen
Breslauerstr.,
Aachen
Breslauerstr.,
Aachen
Debyestr.,
Aachen
Debyestr.,
AachenAachen
AmGut
Gut
Wolf,
Aachen
Am Gut
Wolf,
Aachen
Debyestr.,
Aachen
Am
Wolf,
Aachen
Schumanstr.,
Würselen
Schumanstr.,
Würselen
Pauwelsstr.,
13.04.
13.04.
13.04.
03.10.
18.05.
18.05.
18.05.
02.11.
27.04.
27.04.
27.04.
19.10.
01.06.
01.06.
01.06.
06.04.
06.04.
06.04.
12.10.
01.05.
01.05.
01.05.
09.11.
toom
toom
toom
Am
Gut Schumanstr.,
Wolf, Aachen
Breslauerstr.,
Aachen
Debyestr.,
Aachen
Schumanstr.,
Würselen
Würselen
Schumanstr.,
Würselen
Schumanstr.,
Würselen
Schumanstr.,
Würselen
Schumanstr.,
Würselen
26.10.
16.11.
20./21.04.
20./21.04.
20./21.04.
25.05. 05.10.
25.05.
25.05.
30.11.
21.12.
11.05.
11.05.
11.05.
22.06. 07.12.
22.06.
22.06.
internet
üzerinden
basvurabilirsiniz
internet
üzerinden
de
basvurabilirsiniz
internet
üzerinden
de de
basvurabilirsiniz
internet
üzerinden
de
basvurabilirsiniz
Wilhelmstr. 38, 52070 Aachen
Tel.: 0241 9977 0404
Fax: 0241 9977 0407
E-Mail: [email protected]
www.zurich.de
Bize sormadan araba sigortası
yaptırmayın veya değiştirmeyin.
Tekliflerimizden yararlanın!
6
İçimizden biri: Melih Serter
Muhabirlik, radyo yayıncılığı derken bir de koro yönetiyor
çalan bir kaç üyemiz de var ve hatta
şu anda aramıza Türk dili ve müziğiyle hiç alakası olmayan yeni bir üyemiz
daha katıldı. Kendisi Alman. Başka Almanların da ilgi duyduğu ve katılmak
istediği kulağımıza geldi.
Yakında bir konser vermeyi
düşünüyor musunuz?
Aachen’da bir kaç aydır müzik yapan bir Türk Sanat Müziği korosu mevcut. Her çarşamba akşamı Nadelfabrik’te buluşan müzikseverler hem müzik dersi alıyor hem
de keyifli saatler geçiriyorlar. Bu koroyu bütün içtenliğiyle çalıştıran koro yöneticisi
Melih Serter dikkatimizi çekti. Gelin onu birlikte biraz daha yakından tanıyalım.
Melih Bey merhaba. Kısaca
sizi tanıyabilir miyiz?
Adım Melih Serter. 43 yaşındayım.
Aachen doğumluyum. Evliyim ve on
yaşında bir kızım var.
Üniversitede sosyal bilimler okudum.
Duisburg’ta okudum. Üniversite zamanımda basın sektörüne ilgi duyuyordum ve başvurdum. Hem okuyor
hem çalışıyordum. O gün bu gündür
değişik radyolarda muhabir olarak
çalışıyorum.
Radyo muhabirliğine geçmeden
önce şu koro çalışmanızdan
biraz bahseder misiniz?
Koroyu yönetiyorum. Bu işi gönüllü
olarak yapmaya karar verdim; ücret
karşılığı olmadan. Bence müzik parasız olmalı. Herkese açık olmalı. Kolay
ulaşılabilir olmalı. Yaklaşık sekiz aydır
yönetiyorum bu koroyu.
Nereden aklınıza geldi
koro yönetmek?
Elele derneği başkanı Ahmet Ağırman bir gün bana gelip korodan, bir
yöneticiye ihtiyaç olduğundan bahsetti. Bir basın ve radyo insanı olarak
müzikle de içiçe olabileceğimi düşünmüş. Müzik hakkında tecrübem
olup olmadığını, bir enstrüman çalıp
çalmadığımı sordu. Dedim ki, evet,
enstrüman çalıyorum. Hatta daha
önce de Aachen’ da bir Türk korosu
yönettim. Ayrıca senelerce Neuss’ta
ve Köln’de Türk korolarında koro
üyesiydim.
Hangi enstrümanları
çalabiliyorsunuz?
Keman çalıyorum. Beş yaşımda ders
almaya başladım. Biraz piyano bilgim
var ve ud da çalabiliyorum. Ritm enstrümanlarına da uzak değilim. Fakat
profesyonel değilim, daha çok hobi
boyutunda. Zaten bu yüzden gönüllü
olarak yönetiyorum bu koroyu.
Lütfen biraz koro üyelerinden
bahseder misiniz?
Yaş sınırımız olmadan kadın ve erkek
üyelerimizden oluşuyor koromuz. Ev
hanımından tutun, öğrenci veya meslek sahibi olan müzikseverlerden. Şarkı söyleyenlerin yanı sıra enstrüman
Kısmet olursa gelecek yılın başlarında
olmasını planlıyoruz. Çalışmalarımız
bu yönde tüm hızıyla devam etmekte. Herhangi bir engel durumunda,
biraz daha ertelememiz de mümkün.
Mesleğinize dönmek istiyorum.
Nerede çalışıyorsunuz ve
neler yapıyorsunuz?
Ben serbest çalışıyorum. Ana işverenim "WDR". Görevimin en büyük kısmını interkültürel bir radyo yayıncılığı olan "Funkhaus Europa" kapsıyor.
Diğer WDR yayınlarının ve "Deutschland Funk" yayınının yanında bazı
Türk yayınlarında da görevler alıyorum. Yerel radyolar için de çalışmalarım oluyor. Ben zaten "Radyo Aachen"
gibi yerel radyolarda ilk deneyimlerimi yaşadım. Kısacası bir çok radyo
ve tv kanalları için görevlerim oluyor.
Başka bilmediğimiz
yetenekleriniz de var mı?
Spor ile ilgileniyorum. Son zamanlarda yeterince zamanım olmadı, yine
başlamak istiyorum. Voleybol oynamayı çok seviyorum ve yine bir klübe üye olmayı amaçlıyorum. Aynı şey
masa tenisi için de geçerli.
Bu güzel söyleşi için teşekkür
eder başarılarınızın
devamını dileriz!
Funda Şen
7
tanıtım: YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİR Rukiye Alper
ve müşterilerinize uyarı mektubunu
(Mahnwesen) yönlendirmekte ekstra
seçebileceğiniz servisimiz var.
Aachen’daki
Yeminli Mali Müşaviriniz
Bu yılın Mayıs ayında, Aachen merkezde yeminli mali müşavir (Steuerberaterin) olarak ofisimi (Steuerkanzlei) açtım. Bunun öncesinde, 12 yıllık farklı
mali müşavirlik ofislerinde kazandığım
tecrübemin yanısıra 2005’de ilk mali
müşavir yardımcısı (Steuerfachangestellte) olarak sonrasında 2009 yılında
FH-Aachen Üniversitesi İşletme ve Ekonomi bölümünden mezun oldum.
Ticaret ile uğraşan bir ailenin kızı olarak işime çift taraflı -hem muhasebeci hem de işveren boyutuyla- bakarak,
işleri en ince ayrıntısıyla yorumlayabiliyorum. Benim için hizmet, profesyonel bir şekilde mükellefimin işlemlerini gerçekleştirmenin yanısıra, onun
için ulaşılabilir ve yanında olmak demektir. Mükellefimin haklarını savunmak ve kanunun müsaade ettiği şekilde ödenecek olan vergiyi azaltmak
önde gelen gayelerimden biridir.
Şirket sahipleri ve anonim şirketler
(AG, GmbH, UG) için tüm vergi ve işletme danışmanlığı hizmetleri sunuyoruz. Aylık finans ve personel muhasebe (Finanz- und Lohnbuchhaltung)
haricinde, yıllık bilanço ve tüm yıllık
beyanname işlemleri yapıyoruz. Bir
şirketin kuruluşu, kapanışı ve satışı
için yapılması gereken tüm işlemlere
yardımcı oluyoruz. Yeni şirket kurmak
isteyenlere de iş planlaması (Business
Plan) hazırlıyoruz.
Büyük şirketlere ayrıca ekstra hizmetler sunuyoruz. Size temin edeceğimiz
bir program ile bize orjinal belgeleri
göndermeden dosyanızı hazırlama
imkanımız var. Ayrıca isterseniz dosyanızı haftalık olarak işliyoruz. Ödeme işlemlerinizde (Zahlungsverkehr)
Her vatandaş için de yıllık vergi beyannamelerini (Einkommensteuererklärung) yapıyoruz. Ayrıca işlemler
için gereken evraklar eksiksiz teslim
edildiği taktirde, üç hafta içerisinde
tamamlama garantisi veriyoruz.
Ofisimize gelen her mükellefimiz bizim için değerlidir. Sağladığımız güvenle birlikte garanti verdiğimiz hizmetlerimiz sayesinde sizin şirketinizi
yakından takip ediyoruz.
Özel hizmetlerimiz
• Kesinlikle her üç ayda bir mali ana-
liz yapılarak, müşteriye gerekli bildirimler yapılıyor. Muhasebeniz bir
„check-up“dan geçiyor ve işyerinizin durumu hakkında bir konuşma
gerçekleştiriliyor.
Yılın 3. çeyreğinde, sizinle o yılın son
durumu hakkında görüşülüp, yıl bitmeden vergi oranlarınızı ve vergi miktarınızı azaltmak için tüm imkanları
size bildiriyoruz.
Böylelikle bir yılda kesinlikle en az
dört defa görüşmüş oluyoruz.
Tüm vergi ödemelerinizin vadesi
gelmeden tarafınıza tutarlarını ve son
ödeme tarihlerini bildiriyoruz.
Kazancınızda aşırı yükseliş veya düşüş gerçekleşiyorsa, bunu size anında
bildiriyoruz.
•
•
•
mektuplar ve sorular ilk önce bize gelip, kontrol ettikten sonra mümkün
olduğunca çözümlenmiş olarak size
yönlendirilmektedir.
Hizmet kalitesi olarak eksiksiz hizmet
sunacağımızdan emin olabilirsiniz.
Müşterilerimizin güvenini kazanmak
ve her durumda bu güvenceyi sağlamak bizim için çok önemlidir!
•
Eğitime verdiğimiz önemden dolayı
ayrıca sene bir öğrenciye ofisimizde
staj (Ausbildung zur Steuefachangestellten) yaptırmayı planlamaktayız. Amacımız hem eğitime destek olmak hem
de ofisimizdeki istihdamı arttırmaktır.
Tüm bunlar bizim garanti ettiğimiz
servislerimizdir ve anlaştığımız fiyata
dahildir. Ekstra bir ücret talep edilmez.
Hakkımızda daha fazla bilgi edinmek için internet sitemizden ve Facebook’dan bize ulaşabilirsiniz.
Vergi dairesinde
sizi temsil ediyoruz
Sizlerle aynı dili kullanarak, güler yüzlü ve samimi bir ilişkiyle sizleri bir Türk
kahvesi eşliğinde ofisimize bekliyoruz!
Bizim hedeflerimizden biri sizi vergi dairesiyle mümkün olduğu kadar
muhatap etmemektir. Siz değerli vaktinizi ve enerjinizi işinize sarf edebilirsiniz. Eğer bize gereken yetkiyi verirseniz, vergi dairesinden gelen tüm
Kesinlikle bizimle tanışmalısınız!
Dipl.-Kauffrau (FH)
Rukiye Alper
Steuerberaterin
Heinrichsallee 68
52062 Aachen
Tel: +49 241 990 215-0
Fax: +49 241 990 215-29
[email protected]
www.steuerkanzlei-alper.de
Korrektur2-RukiyeAlper-Kanzleischild.indd 1
17.04.14 13:24
8
aktüel
Avrupa Birliği ülkelerinde
bilinmeyen haklarımız
1970 yılında Türkiye ile Avrupa Birliği arasında yapılan anlaşmalara göre
bizlerin bilmeyip değerlendiremediğimiz bir çok hakkımız vardır.
AB ile yapılan bu ortaklık konseyi kararlarını (OKK) AB ülkeleri uygulamak
zorundadır. Çünkü bu kararlar konsey ülkelerinin bağlı olduğu Lüxemburg’daki Adalet Divanı’nın kararlarıdır. Sizlere burada Avrupa Birliği’ne
bağlı olan ülkelerdeki bilmediğimiz
bazı haklarımızdan bahsedeceğim.
Avrupa Birliği’ne bağlı 27 ülkeden örneğin Almanya veya Yunanistan’da
bir yıl çalışan bir Türk işçisi, iş sözleşmesini uzatınca, ortaklık konseyi kararlarına göre (1/80 AHH-ARB) sadece
o iş yerinde çalışmak kaydıyla çalışma
süresini uzatma hakkı doğar.
O iş yerinde, şayet AB ülke vatandaşlarına uygun o iş kolunda bir talep yoksa, çalıştığı ülkenin iş ve işçi bulma kurumundan iş arama haklarına sahip
olurlar. Şayet o iş yerinde dört yıl sürekli çalışmışsa, başka bir iş yerinde
de çalışabilme hakkı doğar.
Bizlerin bilmediğimiz başka bir husus
da, Türkiye’den öğrenim için gelen bir
öğrencimiz, AB ülkelerinin herhangi
birinde, bir yıl boyunca haftada 10 saat
çalışmışsa, bir yıl sonunda, işçi statüsündeki kişilerin haklarına sahip olur
(Adalet Divanı’nın 30.09.1977 tarih ve
RS. C. - 36/96 sayılı kararı). Eğer aynı iş
yerinde üç yıl çalışmışsa, o iş kolunda
istediği yerde iş arama imkanı kazanır;
ama çalıştığı o iş yerinde hastalık ve
emeklilik primlerinin işveren tarafından yatırıldığını kanıtlaması gerekir.
1970 yılında yapılan katma protokol
gereğince 1/80 sayılı kararın 7. maddesine göre, işçi üç yıl çalışırsa aile
fertlerinin de serbest çalışma hakları
doğar. AB ülkelerinde dört yıl sürekli
çalışan bir Türk işçisi, çalıştığı iş yerinden kendi isteğiyle ayrılsa dahi, yeni iş
yeri arama hakkına sahip olur.
AB ülkelerinin herhangi birinde ustalık, çıraklık veya stajyerlik yapan bir
işçi, bir yıl süreyle çalışmışsa, çalıştığı
ülkenin yasalarına göre sınır dışı edilemez ve oturma izni almaya hak kazanır
(23.01.1977 tarih ve RS.C.-171/95 karar).
Üstün Gözler
Eschweiler mezarlığı ve
müslümanların
defin işlemleri:
Eschweiler’de toplam olarak 11
mezarlık vardır. Müslümanların
defnedilebilecekleri mezarlık ise
St. Jöris Mezarlığıdır. Burada müslümanlar islami usullere göre defnedilebilirler. Diğer mezarlıklarda
ise müslümanlar defnedilmez.
St. Jöris Mezarlığındaki mezarların kullanım süreleri 30 yıldır. Bu
süre istenirse uzatılabilir. Seçme
mezarlarda islami usullere göre
ölen kişiler kefen ile defnedilebilir fakat bunun için yetkililerden
önceden izin almak gerekmektedir. Maalesef mezarlıkta bir gusulhane bulunmamaktadır. En yakın
olan gusulhane ise Alsdorf/Mariadorf’taki Mariodorf camisinde bulunmaktadır. Burası kullanılabilir.
Bu konuda daha ayrıntılı bilgileri
almak için başvurulacak yerin iletişim bilgileri şöyledir:
Eschweiler Belediyesi
Mezarlıklar Dairesi
Rathaus Eschweiler
Johannes-Rau-Platz 1
52249 Eschweiler
Marion Klein
Telefon: 02403 / 71 650
E-Posta:
[email protected]
veya
Nicole Henk
Telefon: 02403 / 71 206
E-Posta:
[email protected]
Okurlarıma sağlıklı bir yaşam ve
huzurlu, imanlı ölüm diliyorum.
Selam ve saygılarımla...
Üstün Gözler
0178 / 849 05 25
9
Gündem
Ayrımcılığa ve dışlanmaya
karşı yalnız değilsiniz!
Gündelik yaşamın her alanında ayrımcı hareketlerle karşılaşmamız mümkün. Bu gibi durumlarda kendinizi çaresiz hissetmeyin veya öfkeli tavırlarla
sonuç getirmeyen tepkiler vermeyin.
Bir aile, Aachen’daki bir gazetede bir
kreşe bağış yapan işadamının yanında çocuklarının resminin de (izin alınmadan) yayınlandığını ve kreş aidatlarını ödemelerine rağmen, yoksul bir
aile gibi gösterildiklerini, resmi görenlerin onları aradıklarını, durumu anlatmakta zorlandıklarını söylediler ve ne
yapabileceklerini sordular.
Hatta oradaki bir görevlinin, annelere
“Burada Almanca konuşun, yoksa çıkın
gidin” diye azarladığını da eklediler.
Biz de, bunun üzerine o kreşin bağlı
olduğu sosyal kuruluşun genel müdürünü arayarak durumu anlattık. Ertesi gün kreşte o aile ile buluşan genel
müdür bayan, (ailenin bize anlattığına göre) gazetedeki resmin tamamen
gazeteden kaynaklanan bir hata olduğunu ve bu durumun telafi edilmesi için girişimde bulunacaklarını
belirtmiş.
Ayrıca annelere karşı “Burada Almanca konuşun, yoksa çıkın gidin” diyen bir
personelin de o kurumun çatısı altında yeri olmadığını belirtmiş. Anladığımız kadarıyla, o personeli işten çıkaracaklar. Gelişmelerin takipçisi olacağız.
Hakkımız neredeyse, orada arayalım!
bizim aachen Abo
Derginiz evinize gelsin!
Ücretsiz olan dergimizi dağıtım
noktalarımızdan elde etme olanağı olmayanlar, pul ve zarf giderlerini karşılamak üzere bize
banka havalesiyle 15 Euro yatırırlarsa, gelecek altı sayımız (iki
adet dergi zarfın içinde) adreslerine yollanacaktır.
Empfänger: FACTOR G Medien
Kontonummer: 1071589723
Bank: Sparkasse Aachen
BLZ: 390 500 00
Önemli not: Adınızı ve adresi
yazmayı unutmayın!
Bizim eV derneğinin kuruluş çalışmaları emin adımlarla sürüyor
Dergimizin geçen sayısında
dergimizin yeni bir dernek kurma kararından bahsetmiştik.
“Bir yıl içinde bir dergi olarak yaptıklarımız, bir dernek olarak yapacaklarımızın
garantisi olacaktır!” diyerek çıkıyoruz
yola. İlk etapta kuruculardan oluşacak
dernek bir tüzük hazırlayacak ve resmi
başvuruda bulunacak.
İki kesin kuralımız var: Kesinlikle
politik ve dini konulara girilmeyecek.
Kimsenin politik görüşü, dini inanışı
sorgulanmayacak; kimse bu nedenle
dışlanmayacak.
İnsanlar kendi istekleri ile belli bir alanda kendileri için biraraya gelecekler. Bu
nedenle de, bu dernek kesinlikle diğer
derneklere alternatif, karşıt veya yandaş
olmayacak. Ortak ilgi alanlarında biraraya gelen insanlar, kendilerini ve gruplarını geliştirdikçe dernek de gelişecek.
Aachenlı Derneklerin
Etkinlik Günü
Geçen zaman içinde, böylesi bir derneğin artık ihtiyaç olduğu, insanların kendileri için birşeyler yapacakları oluşumlarda biraraya gelmelerinin
çok iyi bir düşünce olduğu yönünde
olumlu tepkiler aldık.
Şu an derneğin resmi işlemleri için gereken yönetim kurulu ve tüzüğü oluşturmak için görüşmelerimiz sürüyor.
Yönetim kurulu üyeleri belli mesleklerde çalışan ve ilerideki yol gösterici, çözüm üretici kişilerden oluşacak.
Bize gelen ilk talepler arasında yürüyüş
grubu oluşturmak, halk müziği korosu
kurmak gibi çok sayıda öneri var.
Dernek üyelerine indirim kartı, tavla
turnuvası, her yıl bir kişiye onur ödülü vermek gibi düşünceler de öneriler
ve planlamalar içinde. Umarız yakında
resmi yapımızı oluştururuz.
ile 18:00 arasında Aachen şehir merkezinde yapılacaktır.
Etkinlik her yıl „Onurlu” (Ehrenwert)
başlığı altında düzenleneniyor.
Aachen Katedrali (Dom) ve Aachen
Belediye binasının (Rathaus) çevresinde dernekler standlar açarak kendilerini ve yaptıklarını tanıtma fırsatı bulacaklar. Etkinliğe 200’den fazla
dernek katılıyor.
Bu yıl üçüncüsü düzenlenen “Aachen’daki Derneklerin Etkinlik Günü”,
28 Eylül 2014 Pazar günü saat 11:00
Eğer siz de gönüllü çalışmalar yapmak istiyor ama kiminle neler yapabilirim diyorsanız, işte size fırsat!
10
bir konuda fikrinizi alalım: Aachen şehriyle ilk karşılaşmalar
Bizim Aachen Dergisi‘ne yeni katıldım. Dergide ilk görev olarak bu sayfayı hazırlamayı üstlendim. Aklıma ilk gelen konu ise, benim gibi buraya yeni gelenlerin gözünden “Aachen nasıl şehir?” sorusu oldu. Bu
nedenle de Türkiye’den yeni gelen bazı arkadaşların bu şehirle ilk karşılaşmaları ve deneyimleriyle ilgili bir
kaç soruyu yanıtlamalarını istedim. İşte yanıtlar... (Bu yeni insanlardan biri olarak kendim de yorumladım.)
1989 Istanbul doğumluyum. İlk orta ve lise eğitimimi İstanbul’da, üniversite eğitimimiyse İzmir Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik bölümünde tamamladım. Aachen’a geleli yaklaşık 6 ay oldu. RWTH’da
master yapacağım. Aachen şehriyle ilk karşılaşmam çok ilginçti. Geldiğim gün karnaval etkinlikleri vardı.
Musa İrsi
Binlerce insan çesitli kostümlerle kentte dolaşıyorlardı. Türkiye’den gelmiş biri olarak, bu olayı anlamak
epey uzun sürdü. Olup bitenleri anlamaya dair ilk çabam, kentteki Türkiyeli esnaflara, yaşananların ne olduğunu sormak
oldu. Ne yazık ki doyurucu bir cevap alamamıştım. Daha sonra kentte kutlamaya katılan insanlara sorma girişimim olduysa
da fazla alkollü olmaları ve yüksek müziğin etkisiyle çabam boşa çıktı. Bizim Aachen’da kapak konusu olarak okuduğumda öğrendim. Buradan yola çıkarak Aachen şehrinin soruları ve cevapları içinde barındaran bir şehir olduğunu anladım.
Can
Colag
19 yaşındayım. RWTH makina mühendisliği 1. sınıf
öğrencisiyim. Türkiye’de
İzmir şehrinde lise eğitimini tamamladıktan sonra
eylül ayında Aachen şehrine geldim. Almanya’ya
ikinci defadır geliyorum.
Geçen yıl Berlin yakınlarında Cottbus şehrinde
1 yıllık dil eğitimi almıştım. Aachen şehri bu bir
yıllık deneyimimden sonra ve Almanya’nın doğu
illerine kıyasla oldukça
iyi, ayrıca sıcak geldi. Bu
özelliğiyle Türkiye’den
gelen öğrenciler için
epey cazip bir şehir olduğunu düşünüyorum.
Burada eğitimim yaklaşık 4 yıl sürecek. Bu
dört yıl boyunca sıkılacağımı düşünmüyorum.
RWTH’nın bu şehir için
oldukça önemli olduğunu görüyorum. Bu, Aachen şehrinde olmamda çok etkili bir sebepti.
Aachen şehrine yönelik en
önemli gözlemim, diğer
şehirlerden farklı olarak
kentteki üniversitelerde
oldukça fazla Türkiyeli ögrencinin olması, bu gerçekten sevindirici bir durum
benim adıma. Sadece kentteki barınma sorununa yönelik sıkıntı yaşamaktayız.
Zeynep
Yurdakul
24 yaşındayım. Aachen
şehrinde RWTH metalurji mühendisliği bölünde
master öğrenimi görmekteyim. Aachen şehrine
yaklaşık 1 ay önce geldim.
Öğrenimim süresince en
az 2 yıl kalmayı planlıyorum. Burası düzenli ve sakin bir şehir benim için.
Daha önce İstanbul’da
yaşayan biri olarak, ulaşımı oldukça rahat geliyor. Trafik derdinin olmadığı bir şehir. Buraya
geldiğim günden beri
neredeyse her gün bir
Türkiyeliyle tanıştım. Konuştuğum herkes oldukça cana yakın ve paylaşımcı bir tavırdaydı. Bu
beni oldukça mutlu etti.
Olumsuz olarak yaşadığım
tek deneyim, buraya geldiğim ilk hafta, birkaç kez
kaybolduğumda insanlarımızın beni bilmeden
yanlış yerlere yönlendirmesiydi. Aachen’da öğrenci olmanın en önemli
sorunu kalacak yer bulmakta çekilen sıkıntılardır.
Bu yüzden üniversitenin
yeterli kapasitede yurda sahip olmasını dilerim.
Böylece buraya gelenlerin ev aramak ve yüksek
ücretlerle ev kiralamak
gibi sorunları olmazdı.
Oğuz
Özan
20 yaşındayım. Aachen
şehrine eylül ayında geldim. Türkiye’de İzmir
şehrinde lise eğitimimi
tamamladıktan sonra üniversite eğitimi için buradayım. RWTH’da bilgisayar mühendisliği lisans
bölümü 1. sınıf öğrencisiyim. Üniversite eğitimimi
Almanya’da tamamlamak
isteyişimin sebebi öncelikle eğitimin ücretsiz olması ve mühendislik alanında da çok kaliteli okullara
sahip olması. RWTH da
bu okullardan biri.
Yakın zamanda Türkiye’
den gelmiş biri olarak
özellikle öğrenciler için
Almanya’nın bir sıçrama
tahtası olacağını düşünüyorum. Bunun sebebi
ise birçok alan ve sektöre ulaşılabilir oluşudur.
Aachen insanı’nı geldiğim
günden beri çok sıcak ve
samimi buluyorum. Dil
eğitimi için Almanya’nın
doğusunda Berlin taraflarında kalıyorken insanların soğuk ilişkilerine tanık
oluyordum. Ancak Aachen için aynı şey geçersiz benim için. Çok iyi bir
konuma sahip bu şehri seviyorum. Bir tek, ev
arama serüvenleri olmasa
şehir daha güzel olacak.
Ahmet
Bahadır
Yıldız
24 yaşındayım. Metalurji ve Malzeme Mühendisiyim. 2014 Ağustos ayı
itibariyle Aachen'da ikamet etmekteyim. RWTH
Aachen'da master eğitimime başladım. Yaklaşık
2 sene daha Aachen'da
kalmayı planlıyorum.
İstanbul'dan geldiğim
için çok daha sessiz, sakin ve huzurlu bir şehirle karşılaştım. Çok küçük
bir alan içerisinde aradığınız her şeyi bulabiliyorsunuz. İstanbul'un başka
bir semtine ulaşabileceğiniz sürede komşu ülkelerin önemli şehirlerine seyahat edebiliyorsunuz.
Aachen şehrinde çoğunluğun birlikte yaşamayı
tercih ettiğini gözlemledim. Türk mahallesinde
kahvehanesiyle, marketiyle, lokantasıyla, nargile
cafesiyle ufak bir Türkiye
şehri yaratıldığını gördüm.
Türkiyelilerin Aachen mozaiğinin her kademesinde
kendilerine yer edindiklerini gözlemlediğimi söyleyebilirim. Barınma konusu dışında henüz olumsuz
bir deneyim yaşamadım.
Aachen şehrine dair çok
daha fazla güneşli hava,
öğrenciler için daha fazla yurt imkanı diliyorum.
11
tanıtım: phoenıx Borç ve İflas Danışmanlığı
Borçlarınızı ödeyemiyorsunuz veya iflas ettiniz... Peki şimdi ne olacak?
dişelerini bilmektedirler. Konularında
uzman ve karşılarındaki kişinin içinde bulunduğu durumu anlayabilen
bu danışmanlar kısa bekleme süreleri, müşteriye yönelik hizmetler ve
masrafları şeffaf olarak açıklayarak,
borçlu olan kişiye, borçlarından tamamen kurtulma sürecinde en hızlı
yolu hazırlamaktadırlar.
Kira borcu bir buzdağının
sadece görünen kısmıdır!
Herkes ödeme yükümlülüğünü
yerine getiremeyecek bir
duruma düşebilir. Talihsizlik,
işyerini kaybetme, hastalık veya
başarısızlıkla sonuçlanan kendi
işyerini açma girişimi (serbest
meslek) çoğu zaman bunun
sebeplerini oluşturmaktadır.
safhası başlamaktadır. Bu andan itibaren borçlu genel olarak kendi mülkiyet konularında kendisi işlem yapabilmektedir, burada sadece gelirinin
haciz edilebilir kısmını ödemek zorundadır. İyi davranış safhasının sonunda borçlu geriye kalan borçtan
muaf tutulmaktadır.
Bir iflas davasının hedefi,
borçtan tamamen kurtulmak
ve böylece de ekonomik yeni
başlangıç olanağı sağlamaktır.
Borçlardan Kurtulma Süresi
Özel şahıslar için “tüketici iflas
davası” ile “eski serbest işyeri
sahipleri ve şirketler için iflas
davası” birbirinden farklıdır.
Borçlardan Kurtulma İşlemleri
Mahkeme dışı bir borçları temizleme
sürecinde alacaklılara ilk adımda bir
teklif sunulmaktadır ve böylece de bir
uzlaşmaya varılmaya çalışılmaktadır.
Burada sıfır Euro (0 €) ödeme teklifi
yapılması da mümkündür. Eğer bir uzlaşma sağlanamazsa, o zaman tüketici iflas davasının uygulanması için
dilekçe sunulabilir.
Düzenli iflas davasında ise iflas dilekçesi doğrudan hazırlanabilir ve sunulabilir. İflas davası esnasında bir iflas memuru borçlunun mal varlığını
kontrol eder. Asıl iflas davasının hemen arkasından bir nevi iyi davranış
Tüm bu işlem, iflas davasının açıldığı
tarihten itibaren, geriye kalan borçlardan muafiyete kadar 6 yıl sürmektedir. Bu süre belli koşullar altında daha
da kısaltılabilir.
Borç ve İflas Danışmanlığı
2013 yılının Haziran ayından beri
Gottfriedstr. 39 numarada (Wilhelmstr. köşesinde) Phoenix Borç ve İflas
Danışmanlığı Avukatlık Bürosu Limited Şirketi bulunmaktadır.
Phoenix Borç ve İflas Danışmanlığı
bu esnada ekstra borç yaratmadan
ekonomik yeni başlangıcı desteklemektedir. Birkaç gün içinde bizzat ilk
görüşme için rendevu verilebilir. Bu
randevuda borçlunun hangi yolu izlemek istediğine karar verebilmesi için
alternatifler sunulmaktadır.
Uzman danışmanlığın ve hizmetlerin
masrafları şeffaftır ve ilk randevuda
söylenmektedir. Çoğu zaman devlet
dairelerinden, örneğin Aachen Şehirler Birliği İş Kurumu (Jobcenter) veya
Aachen Yerel Mahkemesi’den alınacak bir “Danışmanlık Yardımı Belgesi” sayesinde, masrafları bu kurumların üstlenmesi de söz konusu olabilir.
Phoenix Borç ve İflas Danışmanlığı’nın
sunduğu başka önemli bir hizmet
ise, maaş ve banka hesabı hacizlerinde, hacize karşı koruma dilekçelerinin hazırlanması veya bir “Hacize
Karşı Koruma Hesabı” için belgelerin
düzenlenmesidir.
www.phoenix-schuldenfrei.de internet sayfasında daha fazla bilgiler
de bulabilirsiniz.
®
Bu büro, bir avukat yönetimi altındaki
uzman kadrolarıyla özel kişilere, özel
işyeri sahiplerine ve daha önce özel
işyeri olan fakat iflas eden borçlulara
İflas Kanunu’nun (InSO) 305. maddesi gereğince, danışma ve borçlarından kurtulma süreçlerinde yardımcı
olmaktadır.
Danışmanlık hizmeti, özel olarak eğitilmiş ve sertifikalı borç ve iflas danışmanları tarafından verilmektedir. Bu
danışmanlar borçlunun korku ve en-
Rechtsanwaltsgesellschaft
für Schuldner- und
Insolvenzberatung mbH
Gottfriedstraße 39
52062 Aachen
Tel.: (02 41) 99 00 31 - 0
Fax: (02 41) 99 00 31 - 19
[email protected]
www.phoenix-schuldenfrei.de
12
bulmaca saYfasI
13
SPOR SAYFASI: şahin dağıstan
Alemannia Aachen’da top oynayan gururumuz!
Şahin bize kendini tanıtabilir misin?
Adım Şahin Dağıstan. 1988 yılında
Heinsberg’de doğdum. Aslen Sivaslıyım ve ailemin en küçük çocuğuyum.
Taraftarlarla, yönetimle ve
takım arkadaşlarınla aran nasıl?
Futbolla ilgilenmeye kaç
yaşında ve nasıl başladın?
Babamın anlattığına göre çok küçük
yaşlarda bile top peşinde koşuyormuşum. Yani merakım o zamanlardan beri varmış. Babam beni ilk kez
bir futbol klübüne yazdırdı ve futbol
hayatım orada şekil almaya başladı.
İlk başladığım klüp, 4 yaşında iken
Oberbruch Bc09 idi. E Jugend’a kadar orada oynadım. Zaman zaman
Köln, Schalke ve Leverkusen gibi büyük klüplerin alt yapılarından teklifler
geldi, fakat o zamanlar ailemin vakti
az olduğu için, klüplere gidip gelme
imkanım yoktu ve en yakın klüp olan
Fortuna Sittard’ın alt yapısına gittim.
Orada toplam 4 sene top oynadım.
Aynı zamanda Türkiye U19 Türkiye
Milli Takımı seçmelerine katılma mutluluğunu yaşadım.
Peki ya profesyonel futbolculuk?
© Jérôme Gras
Profesyonel futbol hayatım 2004 yılında Fortuna Sittard’ın alt yapısında
başladı. O zamanlar Fortuna Sittard’ın
A takımı Hollanda’nın 2. liginde oynuyordu. Fakat Türk vatandaşı olmam, A takımında oynamama engel
olmaktaydı. Bu yüzden 2008 yılında
Fortuna Sittard’dan Türkiye Süper Li-
üç sene oynadım; 62 gol attım ve iki
sene gol krallığını yaşadım. Bu güzel
performansımın sayesinde Alemannia Aachen’ın ilgisini çektim ve transfer olma şansını yakaladım. Alemannia Aachen’da şu ana kadar 7 resmi
maçta 2 golüm var.
ginde oynayan Konyaspor’a transfer
oldum ve profesyonelliğe aday futbolcu takımında görev aldım. Kısa
süre sonra Konyaspor’un A takımına
çıkmama engel olan bir sakatlık geçirdim ve sahalardan üç ay uzak kaldım. Sakatlıktan sonra, hem maddi
hem manevi sebepler nedeniyle takımdan ayrılmak zorunda kaldım ve
Almanya’ya döndüm. Fakat dönüşüm çok zor oldu. Fortuna Sittard
kapısı kapanmıştı ve büyük klüplere
gitmem zorlaşmıştı. Futboldan uzak
durmamak için Aachen’ın Yurdumspor takımında forma giydim ve orada yarım sene oynadım. Daha sonra, (şu an Alemannia Aachen’ın bir
lig altında olan) Wegberg’e transfer
oldum. Wegberg Beek’de ise toplam
İlk günden beri ilgileri, beklentileri
yüksek, ben de bu beklentileri boşa
çıkarmamak için var gücümle çalışıyorum. İlk maçtan sonra daha da çok
sevilmeye başladım. Bu durum beni
gururlandırıyor; ayrıca bana çok moral veriyor ve motive olmamı sağlıyor. Takım arkadaşlarımla aram çok
iyi. Aramızda çok tecrübeli ve saygın
oyuncular var. Klübe katıldığım günden beri desteklerini benden esirgemiyorlar. Yönetim ve teknik heyet ise
şu an benden çok memnun.
Türkiye’de tekrar futbol
oynamak ister misin?
Şu an Aachen’da oynuyorum ve takımımda mutluyum. Takımın başarısını düşünüyorum ama tabii ki hedeflerim daima daha yüksek.
Futbol ile ilgilenen gençlere
ne tavsiyede bulunursun?
Sadece futbol ve okulla ilgilensinler.
Ayrıca gece hayatından, uyuşturucu
ve alkolden kesinlikle uzak dursunlar.
Bizim Aachen dergisi olarak
başarılarının devamını dileriz.
Selim Atasever
14
Bir konu & Bir konuk:
Biz ve Ruh Hallerimiz
Fotoğraflar: Helmut Koch
Değerli okurlarımız, dergimizin bu sayısında, şimdiye kadar yazdığım “Yalnız
değilsin!” sayfasına ara vererek, genel anlamda ruhsal sorunları ve bizlerde daha
çok ortaya çıkan psikolojık sorunları, kendi mesleğimi ve bilgilerimi bir yana
bırakarak, sadece Bizim Aachen dergisinin bir yazarı olarak değerli meslektaşım
Dr. Beraat Mersuh-Böcker ile bir söyleşi yaptım. Umarım son dönemlerde artan
psikolojik sorunları ve çözümleri konusunda faydalı bilgiler bulabilirsiniz. Değerli
meslektaşıma bize zaman ayırdığı için de buradan teşekkür etmek isterim.
Beraat Hanım, sohbetimize
başlamadan önce okurlarımıza
biraz kendinizi tanıtır mısınız?
Ben İzmir’de doğdum ve büyüdüm.
İlkokulu Türkiye’de bitirdikten sonra
ailemle Almanya’ya göç ettim. Lise
öğrenimime Almanya’da devam ettim ve üniversiteyi Aachen’da bitirdim. Bir süre Köln’de çalıştıktan sonra
1991’den itibaren Aachen’da Alexianer Hastanesinde çalıştım. 2000 senesinde Aachen’da kendi muayenehanemi açtım. Evliyim ve yetişkin bir
oğlum var.
Son dönemlerde psikolojik
sorunları olan insanların
sayısında bir artış var. Sağlık
kasaları bile bu durumdan
dert yanıyorlar. Bize biraz bu
konuda bilgi verebilir misiniz?
Benim kişisel bakış açım şu: Her zaman insanların psikiyatrik problemlerı vardı ve hep olacaktır. Yaşadığımız
devirde şu anda tedavi olanaklarımız
mükemmel ve yeterli olmasa da, başka zamanlara veya başka memleketlere bakarak çok daha iyi. Profesyonellere başvuran insanların sayısında
bir artış olması bence pozitif bir gelişmedir. İnsanlar bilinçlenip sorunlarına
ve hastalıklarına tedavi ve çözüm
alanları bulabiliyorlar. Diğer taraftan
ekonomik krizlerin, politik sorunların,
şiddet ve savaşların da ruh sağlığına
çok negatif etkilerinin oldugunu ve
psikiyatrik krizlere yol açtığını araştırmalardan biliyoruz.
Genel nüfus içinde bizim
insanlarımızın durumları
ne sizce? Bir farklılık
görebiliyor musunuz?
Almanya’da yaşayan Türkiye kökenli
insanlarımızda en başta gelen psikiyatrik şikayetlerden birisi değisik vücutsal ağrı şikayetleri (psiko-somatik
rahatsızlıklar) olabiliyor. Fakat ayrıntılı
bir tedavide bunun arkasında depressif
hastalıkların, aşırı stresin, bitkinliğin ve
önemli ailesel sorunların olduğunu görebiliyoruz. Bizim kültürümüzde daha
çok acı veya üzüntü, vücutsal ağrılarla
dışarıya aktarılıyor. Ruh halimizi dışarıya sözlerimizle ifade etmek veya sorunları daha açık aktarabilmekte daha
çekingeniz. Tabii bu zorluklar yabancı
bir ülkede, yabancı bir dilde kendisini
daha bariz gösterebiliyor. Alman hastalarıyla birbirine benzeyen değisik problemlere, göçmenlikte üstüne başka sorunlar ekleniyor. Yalnızlık, toplumdan
dışlanma hisleri, işsizlik, dil zorluğu,
düşük eğitim seviyesi tabii göçmenlerde bambaşka sorunlar yaratıp ruh sağlığına da negatif etkiler yaratabiliyor.
Farklı cinsiyet ve yaş
dönemindeki insanlarımızda
farklı psikolojik rahatsızlıklar
gözlüyor musunuz?
Belli bir kesimde daha
yoğun diyebileceğiniz
tespitleriniz var mı?
Hayatta belirli dönemlerde hormonal
değişiklerle beraber, büyüme, kişilik
gelişmesi ve bize aktarılan ödevler ve
sorumluluklarla beraber ruhsal krizlere ve sorunlara daha vurulgan olabiliyoruz. Bu dönemler buluğ çağı, okul
bitirme ve mesleğe başlama, evlenmek ve aile kurmak olabiliyor.
Kadınlarda tabii hamilelik ve doğum
sonrası hormonel değişiklikler ve o
hayat döneminde eklenen streslerle beraber psikolojik şikayetler veya
ciddi psikiyatrik hastalıklar meydana
çıkabiliyor. Ruhsal problemler gençlerde davranış bozukluklarlıyla, dikkat
sorunlarıyla, depresif alametlerle, korkuyla, okul zorluklarıyla ve madde bağımlılıklarıyla kendisini gösterebiliyor.
Kadınlarla erkekler arasında farkları
kısaca şöyle belirtebiliriz: Kadınların
dertlerini daha çok içlerine atmalarını ve kendisine karşı daha çok siddet
kullandığını görüyoruz. Erkekler ise sinirlerini, bunalımlarını ve şikayetlerini
daha çok dışarıya yönelttikleri şiddetleriyle ve aşırı madde bağımlılıklarıyla
gösteriyorlar.
15
Dr. Beraat Mersuh-Böcker
İnsanlarımız tedavi için çok açık
değiller gördüğümüz kadarıyla.
Bunun nedeni ne sizce?
Zannedersem insanların içinde genel
bir ruhsal hastalıklardan korkma duygusu var. Bedensel rahatsızlıkları daha
iyi tanımlayabiliyoruz ve başka insanlara daha iyi gösterebiliyoruz. Ruhsal
rahatsızlıklarda iç ve his dünyamızdakileri hemen kavrayamıyoruz. Bu, insanın kendi içindede, korkular ve soru
işaretleri oluşturabiliyor. Tabii dışlanma, damgalanma korkuları oluşabiliyor ve hastalığı kabullenmekte zorluk yaratabiliyor. Burada danışmanın
ve aydınlanmanın hem hastalığı hem
de tedaviyi kabullenmekte çok yardımları oluyor. Hastaları ve yakınlarını
dünya çapında çok yaygın olan ruhsal
sorunların tedavisi için bilgilendirmenin, ön yargıları azaltacağını ve aynı
zamanda toplumdaki anlayışı geliştireceğine inanıyorum.
Sağlık sorunu olanlar bir doktora
gittiklerinde dil problemi
yaşıyorlarsa, yanlarında
götürdükleri biri vasıtasıyla ya
da kendileri sorunlarını yarım
yamalak anlatarak çözüm
arıyorlar. Psikolojik sorunları
olanlarda durum farklı olmalı.
Yani burada dil daha da önemli
bir sorun oluşturuyor. Bu
konuda neler sözlersiniz bize?
Çevremizde kendi dilimizde
danışabileceğimiz, tedavi
görebileceğimiz olanaklar
fazla değil. Bir uzman olarak
bu konuda neler söylersiniz?
Herhangi bir şekilde vücudumuzdaki
şikayetlerimizi yabancı bir dilde sözlerle ve işaretlerle gösterebilsek de,
düşüncelerimizi, duygularımızı, acımızı, kaygıları ve özlemlerimizi ifade
etmek tabii daha zor oluyor. Üstelik
EN
BİZİM AACHER
İ
KENT REHB
hen.de
www.bizimaac
İz
tsİZ
RETS
ÜCre
14 | üc
2015
20
yalnız kendimizi ifade etmek değil de
karşımızdaki bizi anlattıklarımızla anlayabiliyor ve anlayış gösterebiliyor mu
diye zorluklar ve çelişkiler oluşabiliyor.
Bilhassa karşımızdaki bizi bu özel durumda göç tecrübeleriyle ve zorluklarıyla anlayabiliyorsa tedavide çok
önemli olan bir güven oluşabiliyor.
Ana dilde tedavide çok daha iyi gelişmelere şahit oluyoruz.
Psikolojik sorunları olan
insanlarımıza neler önerirsiniz?
Psikolojik sorunları olan insanlara
en önemli mesajım şikayetleriyle ve
2015 yılı başında yayımlanmak
üzere çalışmalarına başladığımız,
„Cep Formatı“nda (DIN A 6)
Türkçe Aachen Kent Rehberi‘nde
yerinizi almayı unutmayın!
Aachen ve çevresinde yaşayanlara
yönelik hazırlanacak bu rehberde
değişik sektörlerden firma ve
işyerlerinin iletişim ve tanıtım
bilgileri yer alacaktır.
Aachen şehrinde bir ilk olacak bu
rehber 5.000 adet olarak kuşe
kağıda renkli olarak basılacaktır.
Rehberde işletmenizle, hizmetinizle
ya da kurumunuzla yer almak
isterseniz lütfen bize ulaşın.
ruhsal sorunlarıyla yalnız değiller. Mesela yalnızca depresyon hastalığına
bakarsak dünyada en ön sırada gelen
hastalıklardan biri ve tedavisi olan bir
hastalık. Doktor veya psikolog tedavilerinin yanında en faydalı etkenleri en
başta spor ve hareket faaliyetleri, sosyal ilişkiler ve yeterli dinlenmek için
fırsatlar oluşturuyor. Sanat ve müzikle uğraşmanın iyileşme ve dinlenmede büyük rolü olabiliyor. Çevremizdeki insanlara yardım etmek ve gönüllü
çalışmaların iyi bir etkisi olabilir, fakat
bu alanda sınırlarımızı daha iyi belirlememiz ve aktiviteleri gücümüze göre
ayarlamamız gerekiyor.
Psikiyatrist Doktor
Sıla Yüce Çıtır
Alexianer Krankenhaus
Aachen
Rehber, dergimizin dağıtıldığı
300‘ün üstündeki dağıtım
noktasında dağıtılacak.
Sizler de Rehber‘de
yerinizi alın.
Reklam ücretlerimiz çok cazip:
Panaroma (çift) Sayfa:300 €
Bir Sayfa:
175 €
Yarım Sayfa (Kartvizit):100 €
bİzİm aachen
kent rehberİ
16
sudoku sayfası
Sudokuda boş kareler 1 ile 9 arasındaki rakamlarla doldurulur. Bu rakamları yerleştirirken dikkat etmeniz gerekenler:
1’den 9’a kadar her rakam her sütunda, her satırda ve her bölgede sadece bir kez kullanılabilir.
basit
normal
zor
17
© wikimedia.org
bunları biliyor muydunuz?
Araba lastiklerinin üzerindeki
sayılar ve harfler
neyi anlatır?
Aachen’da
B harfinde bir kule
“Bismarckturm”
Aaachen’ın
ilk belediye binası
“Grashaus”
Almanya’da yaşayan bizlerin hemen
hemen hepimizin bir veya iki arabası vardır. Yazlık ve kışlık olmak üzere
vasıtalarımızın lastiklerini her yıl satın
alır ve değiştiririz. Aldığımız bu lastiklerin üzerinde bizim bilmediğimiz bir
takım harfler ve rakamlar vardır. Peki
bunlar ne anlama gelirler?
Almanya’nın ilk başbakanı olan Otto
von Bismarck (1815-1898) 19. yüzyılda
Almanya’nın güçlü bir imparatorluğa
dönüşmesinde önemli rol oynamıştır.
Balık Pazarı (Fischmarkt)’ta bulunan
ve “Grashaus” olarak bilinen bu bina
şehrin ilk belediye binasıdır. 1267’de
inşa edilen binanın alt kısmında hapishane bulunmaktaydı.
Lastik üzerindeki M, N, P, Q, S, T, V, W
gibi harfler aracın o lastiklerle yapacabileceği en yüksek hız sınırını km
olarak gösterir. Q: 160, S:180, T: 190,
H:210, V: 240, W: 270.
Şimdi konuyu bir örnekle açıklamaya çalışayım. 245/40 R18 97V... Burada 245 lastik tabanının milimetre
cinsinden ölçüsünü; 40 lastik tabanı
ile jant arasında kalan kısmın (yanak)
oran cinsinden ölçüsünü gösterir. R
lastiğin radial yani telli olduğu anlamına gelir. 18 lastik çapının inç cinsinden ölçüsünü; 97 lastiğin taşıyabileceği yük endeksini ve V ise lastiğin
hız sınıfını temsil eder.
Bazı lastiklerde M+S işareti görülür.
Bu çamur ve kar için demektir. Bu lastikler yaz-kış bütün bir yıl kullanılabilir. Bazı firmaların lastiklerinde 4603
gibi dört haneli rakam da bulunabilir. Bu lastiğin üretim tarihini gösterir
(4.6.2003).
Outside lastiğin dışa gelmesi gereken yönü anlamındadır. DOT (Depatment of Transport) ile başlayan numaralar ise üretici fabrikanın kodlama
ve üretici evsafını belirtir.
Sürücü arkadaşlara kazasız belasız ve
cezasız yaşam dilerim.
Üstün Gözler
Aachen’da onun anısına 1907 yılında
inşa edilen bu kule, Almanya’da birçok Bismarck kulesi olmasına rağmen
içlerinde ilk harf olan, B harfi şeklinde
yapılan tek kuledir ve tepesinde de
bir taç tasarlanmıştır. Günümüzde bu
yapı Orman Mezarlığı (Waldfriedhof)
içinde bulunmaktadır.
Bir kaç yangın atlatan ve tekrar restore edilen bina, daha sonra uzun yıllar
şehir arşivi olarak hizmet vermiş ve şu
anda tekrar tamirat çalışmaları nedeniyle boşaltılmıştır. Gelecek yıl genç
turistlere şehir hakkında bilgi verecek
bir merkez olarak hizmete girecektir.
Bütün vergi hizmetleriniz için Aachen‘daki
yeni Yeminli Mali Müşaviriniz...
18
kapak konusu:
Araştırmanın amacı ve yöntemi
Bundan iki yıl önce Avrupa’da
yaşayan Türkiyeliler hakkında
bir doktora çalışması yapmak
için geldiğinde tanıştığım değerli
meslektaşım sosyolog Gaye Gökalp
Yılmaz’ın, hazırladığı tezinin bitmek
üzere olduğunu öğrendiğimde,
bu konuyu dergimizde severek ele
alabileceğimizi söyledim kendisine.
Bunu soru-cevap şeklinde yapma
yerine, projenin amacını, başından
sonuna kadar olan süreci anlatmasını
istedim. Sağolsun beni kırmayıp
bir makale hazırlayarak yolladı.
Biz Aachenlılara Avrupa’daki
Türkiyelileri temsil edebilme
şerefini verdiği için de kendisine
teşekkür ederim.
Bu konu, ileride tekrar tekrar üzerinde
duracağımız, durmamız gereken çok
ciddi bir konu. Bu, bir başlangıç olsun.
G. Günal
“Aachen şehrinde araştırmaya katkı sağlayan
birçok dosta teşekkürlerimi iletmeyi borç biliyorum. Öncelikle Bizim
Aachen dergisi editörü
Günal Günal’a, araştırma süresi ve sonrasında
hem görüşmelere olan katkısı hem
de benimle derginin her sayısını paylaşarak bana bu sayıda çalışmamı
paylaşabilme fırsatı verdiği için teşekkür ediyorum. Ayrıca, birçok görüşmemi gerçekleştirdiğim Aachen
Demet Pastanesi’nde sevgili Gülsüm
Ağıl, Sevim ve Enver Bektaş’a sonsuz
teşekkür borçluyum. İsimlerini tek tek
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Araştırma Görevlisi ve doktora öğrencisi
olarak “Almanya’da Yaşayan Türkiyelilerin Gündelik Hayat Pratiklerinde Direniş ve Taktikler; Aachen
Örneği” başlıklı doktora tez çalışması için Türkiye Yükseköğrenim Kurumu (YÖK) Doktora Araştırma Bursu
kazanarak 2011 yılı Ocak ayında Almanya’nın Aachen şehrine geldim.
Prof. Dr. Muammer Tuna danışmanlığında yürüttüğüm doktora çalışmam
için öncelikle Avrupa ve özellikle Almanya’ya Türkiye’den uzun yıllar süregelen göç olgusuna dair mevcut literatürü inceledim. Ardından, özellikle Almanya’da yaşayan Türkiye kökenliler üzerine bilim dünyası başta
olmak üzere, birçok yanlış algılama ve
değerlendirme biçimleri ve klişeleşmiş yargılar olduğunu farkettım. Bu
nedenle, Almanya’da yaşayan Türkiyeliler üzerine yeni ve onların içinden
bir yaklaşımla bir çalışma gerçekleştirmeyi öncelik olarak belirledim.
Araştırmanın temel amacı, Almanya’
da yaşayan Türkiyeliler üzerine yıllar boyu inşa edilmiş klasik kalıpların yıkılarak, yerine bireyi temel alan
ve sıradan insan odaklı bir yaklaşım
geliştirmek olarak belirlenmiştir. Bu
amacın oluşmasında, Almanya ve Avrupa’ya göç etmiş olan Türkiyeliler
için hem Türkiye’de hem de tüm Avrupa’da inşa edilmiş olan gurbette
acı çeken ve arada kalmış zavallı kuşaklar algısını yıkmak öncelikli
bir hareket noktası olmuştur. Bu geryazamasam da bana
çalışma süresince destek
olan ve ardından dostluğumuzu devam ettirerek
sürekli iletişim halinde
olduğum tüm Aachenlı dostlarıma selam ve
sevgilerimi bu dergi aracılığıyla iletmek istiyorum. Aachen artık benim ikinci evim. Sokaklarını, karnavalını, Elisenbrunen,
Rathaus, Kennedy Park, Adalbertsteinweg Caddesini özlüyorum. En
kısa sürede bir araya gelebilmek dileğiyle, Muğla’dan yürek dolusu
sevgilerimle…”
Gaye Gökalp Yılmaz
çekle bağdaşmayan ve yenilenmesi
gereken algının yerine, kendilerine
yeni kimlik ve mücadele alanları yaratan ve kendi gündelik hayatlarının
kahramanları olarak Alman toplumsal yapısına karşı direniş taktikleri geliştiren bireylerin farkına varılmasını
sağlamak araştırmanın öncü amaçlarından bir diğeri olmuştur.
Bu amaçlar doğrultusunda, 2011 yılında eşimle birlikte Muğla’dan Aachen
şehrine taşındık. Araştırma alanı olarak Aachen’ın seçilmesinin nedeni ise,
Almanya’da Türkiye kökenli nüfusun
en yoğun olduğu eyalet olarak Nord
Rhein Westphalia (NRW)’nın ön plana
çıkması, Aachen’ın ise, Türklerin birlikte gettolaşarak yaşadıkları ve popüler Türk mahalleleri (Neukölln, Kreuzberg, Marxloh gibi) dışında küçük
şehirlerden biri olarak oldukça elverişli şartlar sunmuş olmasıdır.
Almanya’da yaşayan Türkiyelilerin aslında büyük bir bölümünün, bir arada ve kapalı toplumlar olarak tanımlanabilecek Türk mahalleleri dışında
ve şehirlerin görece daha düşük maliyetli yerlerinde ve çoğunlukla da dağınık olarak da yaşadıkları çoğunlukla
dikkate alınmamaktadır. Çalışmaların
odağı genellikle Türk mahallelerindeki birlikte yaşama modelleri üzerinde
yoğunlaşmaktadır. Bu nedenle, bu tez
çalışması sadece büyük şehirlerde bir
arada yaşayan değil, küçük şehirlerde
ve dağınık olarak da olsa benzer yaşam modellerini devam ettiren Türkiye
kökenlileri inceleme konusu yapmıştır.
Araştırmamın temel noktası gündelik
hayat sosyolojisi ve teorileri etrafında,
hayatın herhangi bir alanında karşınıza çıkabilecek herhangi bir kimsenin
gündelik hayatında Alman toplumsal
yaşamına karşı geliştirdiği mikro-direniş pratiklerinin incelenmesidir.
Her gün göz göze gelinen ama gündelik hayatında kendi Türkiyeli kimliğini korumak için görünmez biçimde
direnen insanların aslında gündelik
hayatlarında birer kahraman olarak
ele alınması çalışmamın en önemli
vurgusunu oluşturmuştur.
Araştırma kurgulanırken öncelikle 1961’
den başlayarak göç sürecini bizzat yaşamış Türkiyeliler ve onların ardından
gelen çocukları ve torunları ve devam
19
Almanlaşmamaya Dİrenme Taktİklerİmİz
eden nesiller arasında farklılaşan gündelik yaşamlarının incelenmesi amaçlanmıştır. Dolayısıyla, 2011 yılı Ocak
ayında Aachen şehrinde yaşayan Türkiye kökenli kişilerle diyaloglar kurulmaya başlanmış ve belirlenen kimselerle mülakatlar gerçekleştirilmiştir.
Her kuşaktan dengeli bir dağılım sağlanarak derinlemesine görüşmeler
gerçekleştirilmiştir. Bu süreç 2012 yılı
ekim ayında Aachen şehrinde yaklaşık beş hafta sürmüştür ve 37 Türkiye kökenli kişiyle görüşülmüştür. Görüşmeciler, Aachen’da yaşayan esnaf,
işçi ve emekli işçi, ev kadını, öğrenci,
serbest meslek sahibi, mühendis, sosyolog gibi çeşitli meslek gruplarından
kimselerden oluşmuştur.
Araştırmada elde edilen veriler analiz
edildiğinde her zaman yanlışlanabilir olduğunun altı çizilerek çeşitli değerlendirmeler ortaya konulmuştur.
Sıradan olanı ve göz önünde olmayanı aslında kendi hayatlarının kahramanları olarak ele alan bu çalışmanın
amacı, Almanya’da yaşayan Türkiye
kökenlilere, göç ve göçün ekonomik
temelleri, vatandaşlık, gurbetçiler,
Almancılar,arada kalan hayatlar,
iki kültür, kayıp nesiller gibi kavramlar ve tartışmaların ötesinde yeni
bir bakış açısı geliştirmek olmuştur.
Ayrıca, yıllar boyunca küçümseyici
olarak kullanılan gurbetçi ya da Alamancı olmanın ötesinde, başka bir
ülkenin toplumsal kodları ve düzenlemeleriyle yaşayan Türkiye kökenlilerin aslında yaşamlarının her alanında
kendi içlerinde direnen bir toplum olduğu ve direnişin kamusal alanda ya
da örgütlü olmadan gündelik hayatta
sürdürüldüğü, çalışmanın temel iddialarından birini oluşturmuştur.
Küreselleşmenin sağladığı olanakların da desteğiyle, yaşam modelleri çeşitlenmekte ve mesafeler anlamlarını
yitirmeye başlamaktadır. Başka bir ülkede yaşarken bir diğer ülkeye ilişkin
her türlü bilgiye ulaşabilmesi, ayrıca
belirli bir yaşam modeline olanak sağlayan her türlü ürünün de üretim ve
transferinin sağlanabilir düzeye gelmesi, 50 yıla yayılmış gurbet kavramını gündemden uzaklaştırmaya başlamıştır. Nostaljik öykünmelerle birlikte,
Türkiye’nin paralel biçimde başka
coğrafyalarda yeniden üretilmesi ve
Alman olmaya direnen bireylerin
bu paralel dünyalar içerisinde kendi
varlıklarını ve yaşam modellerini koruyabilmesi, bilinen göç hikâyelerini
de alt üst etmektedir.
Almanya’da yaşayan Türkiye kökenlilerin yarım asır önce, bir savaşın yorgunu olan bir ülkeyi yeniden ayağa kaldırma planı içerisinde,
emeğin göçü olarak başlayan yolculukları, bugün sadece Almanya değil, Avrupa’nın hemen her ülkesinde
mevcut milyonlarca Türkiye kökenli
insanın gündelik hayatlarına gizledikleri mini-direniş biçimleriyle, yepyeni
bir biçimde devam etmektedir.
Hatta, genç kuşakların, göçün ilk yıllarında kendilerine yakıştırılan gurbetçi sıfatını taşımaktan memnun olan
anne, baba, dede ve anneanne/babaannelerine kimi zaman sitemkar eleştirileri bulunmaktadır. Bu eleştirilerin
altında ise;
1. Almanya’da yaşayan Türkiye kökenlilerin bir kısmının hala Türkiye’deki gelenek, görenek, alışkanlık ve davranış biçimlerine katı bağlılıklar geliştirdiği,
2. Göç eden birinci kuşak Türkiye kökenlilerin Almanca öğrenme konusunda direnç gösterdikleri ve bunu gereksiz
gördükleri,
3. İşlerini tamamen Türk gettoları haline
gelen Türk mahallelerinde kendi dillerinde halledebildikleri için Almanlarla iletişim içinde hiç bulunmadıkları,
4. Türk kanallarını ve Türk haberlerini
takip edip, Türkiye’deki sorunları kendilerine mesele edinip, yaşadıkları coğrafyayla ilişkin hiçbir bilgi edinmedikleri
şeklinde ifadeler yatmaktadır.
Göç eden birinci kuşaklar için Alman
toplumuna karşı geliştirilen direniş
mekanizması genellikle, Türkiye’deki gibi kalabilmek ve değişmemek
gibi taktikler olarak ön plana çıkmaktadır. Neredeyse, yabancı topraklarda
verilen bir savaşta kurban vermemek
gibi algılanan Almanlaşmama mücadelesi, göçün ilk yıllarındakinden
farklı boyutlar kazanmıştır.
Türkçe konuşma becerisini, Almanca
konuşabilmenin getirdiği zaferlerle
değiştiren ikinci ve üçüncü kuşaklar
için bu anlamda değişim bir tabu
olarak algılanmamaktadır. 50 yıl önce
köyden şalvarıyla gelen Türk imajına karşın, gündelik hayatın içerisinde
alternatif yaşam modelleri geliştiren
O2 Premium
Partner
Store
2007 yılından bu yana
Aachen / Stolberg‘te
VOLKAN MOBILFUNK
150 m2‘lik geniş ve ferah
şubesinde sizlere güvenli ve
güleryüzle hizmet veriyor.
6
ön siparişleriniz alınır.
YENİ! YENİ! YENİ!
Her marka ve model
cep telefonunuzu 24 saat
içerisinde tamir ediyoruz.
Volkan Mobilfunk
Salmstr. 28, 52222 Stolberg
Tel.: 02402 / 10 20 403
Fax: 02402 / 10 23 533
Sony | Samsung | Apple | O2 | Mobilcom
20
kapak konusu:
yeni kuşaklar, Alman gündelik hayat unsurlarını ya kendi yaşamlarına
göre uyarlamakta ya da Türkiye’deki
yaşam tarzlarının Almanya’ya uyarlanmış modellerini yaratmaktadırlar.
Dolayısıyla tek tip bir Türkiye kökenliler profili çizebilmek mümkün
görünmemektedir.
Dondurulmuş Türkler klişesinin yıkılmasını ve hayatın dinamik ve her alanda direnen yönünün, artık 1960’ların
ya da 1970’lerin Türkiye’sinin Avrupa’da yaşatılmaması sonucunu vermesini beklemekte olan üçüncü kuşaklar, aynı zamanda Perfekt Almancalarıyla yepyeni bir algının yaratılmasını sağlamaya çalışmaktadırlar; Biz
de buralıyız.
Dolayısıyla, hukuki zeminde bir Almanla eşit haklara sahip olarak vatandaşlık elde eden ikinci ve üçüncü
kuşaklar için aidiyetin inşa edildiği yer
Almanya olmaktadır ve üzerinde yaşanılan coğrafyada söz sahibi olarak,
toplumsal hayatta iktidarın bir unsuru
olmanın yolları aranmaktadır.
Ancak ne var ki, aynı topraklara doğulsa da farklılıklar ekseninde inşa edilen
toplumsal, siyasal ve gündelik hayatlar kaçınılmaz olarak Alman egemenliğinin de merkezleri olmaktadır. Hayatın her alanına sızan egemen baskıları
evlerin içerisinde bile direnişin gözlemlenebilir öğelerini yaratmaktadır.
Artık Alman olmamak için direnen sıradan Türkiye kökenliler için mücadele, hukuki vatandaşlık ya da Alman
pasaportuna sahip olmak için değil,
evlerin içerisinde kullanılan Türk malı
ürünlerle, tüketilen Anadolu’dan ithal
yiyeceklerle ve televizyon kanalında
sıkı sıkıya takip edilen Türk dizileriyle
devam etmektedir.
Kendileri gibi olmanın yolunu bulabilmek için, dillerinin bozulmasına ve
Türkçe konuşamamaya başlayan yeni
nesil Türkiye kökenlilere karşı koyamayan Türk toplumu artık kahvaltı sofrasındaki ürünlerle kendi gibi kalabilmenin alternatif yollarını üretmektedir.
Dolayısıyla, dilini terk edebilen ancak sofrasındaki peynir ve zeytine,
Türk olmanın göstergeleri olarak direnmenin farklı bir boyutunu ekleyen
bireyler, tüketimleriyle yeni üretim
biçimleri ve taktikler yaratmaktadır.
Derinlemesine mülakatlar dışında,
araştırma alanında geçirilen bir yıl içerisinde gerçekleşen gözlemler, öteki
olmak kategorisinin inşasında araştırmaya katkı sağlayacak veriler sağlamaktadır. Birinci kuşak Türkiye kökenliler, Almanya’da geçirdikleri zaman
zarfı içerisinde, kendileri de yaşadıkları alanda egemenlik kuran söylemler geliştirmektedirler.
bir direniş alanının varlığını desteklemektedir. Ayrıca, evimizin içerisine
kimseyi karıştırmayız cümleleriyle
birlikte Alman gibi olmanın sınırları
çizilmektedir ve bu sınırlar içerisinde
mikro biçimde gündelik hayatın sıradan yemek, içmek, konuşmak, okumak ya da çalışmak gibi pratikleriyle
görünmeyen ama varlığı hissedilen
direniş noktaları yaratılmaktadır.
Araştırmanın bazı sonuçları
Bu araştırmanın sonuçları arasında
gösterilebilecek en önemli noktaları:
Örneğin, Alman mutfağı zayıf bulunarak, Türkiye kökenlilerin Almanlara yemek kültürü kazandırdıkları
sıklıkla vurgulanan bir noktadır.
Almanya’da yaşayan Türkiye kökenlilerin mikro-direnişlerini yarattıklarını ortaya koydukları en belirgin alan
ev içi yaşam olmuştur. Daha önce de
belirtildiği gibi, mevcut Almanlaşma tehdidine karşı ev ve hane için
yaşam mutlak bir direniş alanı olarak
net bir biçimde ortaya konulmaktadır. Aynı Türkiye’de gibi yaşamak
ifadelerinin sıklığı, Türkiye’deki yaşam
modelinin, korunaklı bir alan oluşturduğunu vurgulamaktadır.
Aynı zamanda bu alan korundukça,
okulda, işyerinde ya da toplumsal
hayatta mevcut Almanlaşma tehdidi
de bertaraf edilmektedir. Bu bertaraf
etme biçimi, inanışlara dayalı pratiklerin çocuklara aktarılmasıyla başlamakta, Kur’an kurslarıyla desteklenmekte, bayramlar ve dini ritüellerle
sürdürülmektedir. Özellikle ev içerisinde tüketilen Türk malı gıda, tekstil ve mutfak ürünleriyle Türkiye ile
olan uzaklık Türk malı materyallerle
kapatılmaya çalışılmaktadır. Dışarıda Alman gibi, ev içinde Türkiyeli gibi olmak şeklinde ifade edilen
ikili bir yaşam modelinin kurulması
Kuşaklar arası farklı mücadele biçimlerinin ortaya konulması. Birinci kuşak
Türkiyeliler öncelikle kendi yaşam modellerini koruyabilmeyi daha büyük bir
başarı olarak kabul etmekteler. Oysa ki
bu durum, birinci kuşakların çocukları
için oldukça önemli bir eleştiri unsuru.
Yıllar yılı buzlukta saklanmış gibi devam ettirilen Türkiyeli davranışlarının
artık değişmesi gerektiği noktasında
birleşiyor birçok ikinci ve üçüncü kuşak. Çünkü onlar artık aynı zamanda
Almanyalı… Doğdukları yere de bağlılıkları var bu kuşakların. Bu konu sıklıkla göz ardı edilen bir durum aslında.
İkinci ve üçüncü kuşaklar için artık Almanyalı olunduğunun da altını çizmek önemli ve gerekli. Ancak, bir diğer hassas nokta ise ikinci ve üçüncü
kuşaklar için kullanılan “arada kalmış”
ya da “dejenere” gibi olumsuz tanımlama biçimlerinin artık terk edilmesinin mutlaka gerekli olduğu.
İkinci ve üçüncü kuşaklar aslında yepyeni bir yaşam modelinin mimarları
olarak ele alınmalılar. Onların yaşam
modellerinin ya da toplumsal davranışlarının ne kadar Alman gibi ya da
ne kadar Türk gibi olduğunu incelemek aslında son derece yanlış yaklaşımlar, çünkü bu insanların Almanyası
bir Almanın Almanyasıyla aynı değil.
Tıpkı Türkiye’deki yaşam modelinin
aynısını sürmelerinin de zor olduğu
gibi. Yepyeni üçüncü bir formu yaratan kahraman insanlar, Almanya’daki
Türkiyeliler. Bambaşka bir yaşam modelinin mimarları ve kendi kökenlerine tutunmaktan da vazgeçmeyen bir
topluluğun üyeleri. Araştırma verilerine dayanarak, tek tip bir Türkiyeli
figürü çizmek elbette sakıncalı bir
yaklaşım olacaktır.
21
Almanlaşmamaya Dİrenme Taktİklerİmİz
Almanya’da yaşayan Türkiyeliler artık
yalnızca Almanya’nın ötekileri olarak değerlendirilmemeliler. Birçok başarı öyküsü var Almanya’daki Türkiyelileri anlatan. Ancak akademik olarak
bu öyküler hep çizgi dışı örnekler olarak inceleme dışında bırakılıyor. Söz
konusu başarılar yalnızca büyük ve
önemli gelirleri olan işyeri sahibi olmaktan öte, 50 yıl sonunda hala belirli
bir kökenin izlerini taşırken, aynı zamanda farklı bir kültürel yapının (Alman toplumu) içinde yaşamayı başarabilmeyi de içeriyor.
İşte bu çalışmanın vurgusu da bu noktaya odaklanmış durumda. Alman doğumlu olup, Alman pasaportuna sahip olsa da, hatta birkaç yılda bir kez
Türkiye’ye gitse de, Almanya’da yaşayan Türkiyelilerde, bambaşka bir
yerden beslenen bir yaşam modeli
var. Bu yaşam modelini görebileceğimiz en net yer ise gündelik yaşamdaki davranışlar, tüketim biçimleri ve
konuşma tipleri. İşte bu alanlarda,
önemli olaylar var aslında. Örneğin
beyaz peynir tüketimi çok önemli bir
olgu. Türkiye kökenliler her ne olursa
olsun beyaz peynirden vazgeçmiyor.
Pasaport ne pasaportu olursa olsun,
sofradaki yiyecekler sıklıkla Türk usulü
yiyeceklerden oluşuyor. İşte kazanılan
en büyük mücadele bu. Türkçe bilmese bile birçok Türkiyeli yine de
beyaz peynirin yanına zeytini ve
simidi ekliyor kahvaltılarında. Almanlaştırılamayan alan bu.
Ek olarak, tek bir tip olarak ele alınmaması gereken Türkiyeliler arasında
ikinci ve üçüncü ve hatta dördüncü
kuşakların en yetkin olduğu alanlardan biri olarak Almancayı kullanabilme becerisi bu kuşakların aileleriyle
aralarında en büyük kopukluk nedenlerinden biri olarak dikkat çekmektedir. Dolayısıyla birinci kuşak kendini
değişmeden ve Türkiye’den geldiği
gibi koruyabilmeye çalışırken, Alman
toplumu içerisinde kaçınılmaz olarak
Almanca öğrenen ve bu dili daha
başarılı olarak kullanan çocukları ve
torunlarına karşı aralarında mesafe
oluştuğunu düşünmektedir.
Belirtildiği gibi birinci kuşak olduğu
değişmeden Türkiye’den geldiği haliyle kalabilmeyi bir zafer kabul ederken, üçüncü kuşak Türkiyeliler ise,
Almanların kendilerinden bekleme-
dikleri bir anda Perfekt Almanca konuşarak kendilerini ve farklılıklarını
ortaya koyduklarını dile getirmektedir. Yani, bir grup değişmeden kalmakla zafer kazanmakta, bir diğer
grup ise Almanya’da bir Türkiyeli olarak, kendilerinden beklenenin ötesinde bir Almanca becerisiyle zafer
kazanmaktadır.
Artık Almanya’da yaşayan Türkiye kökenliler için mücadele alanları vatandaşlık ya da pasaport derdi değil, tam
Okulların başlaması
nedeniyle, 31 Ekim
2014 tarihine kadar
kayıt yaptıranlara
50 € indirim
yapıyoruz.
tersine görünmeyen ama hayatlarını
düzenledikleri ve kendi gibi kalmayı
başardıkları gündelik hayatlarındadır.
Evlerinin içinde Türkiyeli kökenlerinin getirdiği yaşam modellerini kuşaklar arasında aktaran Türkiyeliler
için, esas olan kendi yaşam modellerini koruyabilmenin mücadelesidir
ve bu haliyle, her bir Türkiyeli aslında kendi ev ve gündelik hayatının
içinde Almanlaşmamaya çalışan
kahramanlardır.
IFL
N
I
S
N
BÜTÜ
AR!
ER!
BÜTÜ
RSL
N DE
DAR!
A
K
E
İSEY
L
DAN
L
U
K
İLKO
SINAVLARI
BAŞARMAK
50 EUirRimO
ind
SINIF GEÇMEK
ABİTUR YAPMAK
Nachhilfezentrum
Nachhilfezentrum
Peterstr. 81/83 • 52062 Aachen
Eschweilerstr. 70 • 52477 Alsdorf
Aachen
0241/46829014
Mariadorf
02404/9030210
www.nachhilfezentrum-aachen.de
22
gençlik sayfası
Gesamtschule’den sonra Herzogenrath'daki meslek okuluna (Berufskolleg)
devam ettim. Mezuniyetimden sonra
üniversitenin işletme bölümüne kaydımı yaptırdım. Yer bulamayınca, o senemi boş geçirmemek için ve ileride
bana faydası olacağını düşünerek bir
muhasebecenin yanında staj yaptım.
Moda tasarımı okumaya
nasıl başladın?
Hayalini gerçekleştiriyor,
moda tasarımı okuyor...
Selam Cansu. Bize öncelikle
biraz kendini tanıtır mısın?
Adım Cansu Dost, 1992 senesinde
Bardenberg/Würselen’de doğdum.
İlkokuldan sonra orta dereceli okul
olan Gesamtschule’ye devam ettim.
Eğitimim esnasında bir yerde staj yapmam gerekiyordu. Ben de çocukluğumdan beri hayalim olan moda ile
ilgili alanda staj yapmak istedim. Klişe
cümle olacak ama ben çocukluğumda
kendimce bebeklerime kıyafetler çizer
ve dikerdim ve ileride modacı olmak
istediğimi söylerdim. Fakat maalesef
Aachen bölgesinde bu imkanım yoktu. Başka şehirlere gitmeme de yaşım
küçük olduğu için ailem izin vermedi.
Bu arada moda alanında neler yapabileceğimi araştırmaya başladım.
Araştırmalarım esnasında şu an Düsseldorft’ta okuduğum Moda Tasarım
Enstitüsü (Fashion Design Institut)nün
moda bölümü dikkatimi çekti. Bu özel
bir okuldu ve bütün masraflarını kendim karşılamam gerekiyordu. Ailem
bana bu konuda tam destek verdi. Onlara da buradan teşekkürlerimi sunmak isterim.
Bu okula nasıl giriliyor?
Belli şartlar aranıyor mu?
Başvuru esnasında, görüşmeye benden on farklı alanda çizim, fotoğraf ve
hatta elişi çalışmalarımla ilgili bir dosya istediler. Çizimlerimi gösterdiğimde beğendiler ve böylece okula kabul
edildim. Tabii bunun yanında, benim
çok istekli oluşumun da önemi var.
Okulda neler yapıyorsun?
Bölümümde kendi koleksiyonlarımı
hazırlıyorum. Bunun içerisinde modelin çizimi, kumaş seçimi, dikimi, manken seçimi, fotoğraf ve ardından klip
çekimleri var. Son olarak da hepsini
bir kitapçıkta toplayarak sunumumu
gerçekleştiriyorum. Koleksiyonlarımda farklı stiller deniyorum.
Beğendiğin, etkilendiğin
moda tasarımcıları var mı?
Özgür Masur, Gucci, Balmain, Versace,
Givenchy, Alexander Wang tasarımlarından ilham aldığım modacılardır.
Gelecekle ilgili planların neler?
Gelecekte kendi markamı oluşturmak,
bunu kendi atölyemde hazırlamak ve
moda haftalarında (Fashion Week) tanıtmak istiyorum.
Bu alanda birşeyler yapmak
isteyenlere önerilerin neler olur?
İnşallah benim bu yaptıklarım, bu alanda bir şeyler yapmak isteyen arkadaşlara ışık tutar. Önemli olan istediğiniz bir alanda kararlı ve istekli
olmanız.
Görüşme için teşekkür eder,
gelecekte başarılar dileriz.
Aykut Kurşuntel
23
genel kültür
Bira yapımının tarihi, Sümerler ve
eski Mısır’a kadar uzanmaktadır. Fakat burada sizlere kısaca Almanya’da
bira yapımı hakkında bilgi vereceğiz.
Bira, alkollü bir içkidir. Tahıl, özellikle de
arpa maltının mayalandırılması yöntemiyle üretilir, su ve genellikle şerbetçiotu içerir. Dünyada en çok tüketilen alkollü içki ve su ile çaydan sonra en çok
tüketilen üçüncü içecektir.
Orta Çağ’dan bu yana özellikle Kuzey
Avrupa biranın ana yurdu haline gelmiştir. 14. yüzyıl öncesinde bira genelde evde yapılıp tüketilen bir içki
iken, 14. yüzyılda birahanelerin (bizdeki kahvehane, çayhane benzeri) ortaya çıkmasıyla biranın kalitesi daha
da yükselmiş ve daha çok tüketilen
bir içki haline gelmiştir.
Önce arpa taneleri yüksek sıcaklıkta filizlenme yöntemiyle malt haline
dönüştürülür. Ardından kavrularak
rengini alır. Kavrulma süresi biradaki
renk değişikliğini sağlar. Daha sonra
sıcak saf su ile karıştırılır. Bir litre bira
elde etmek için 6-7 litre su gereklidir.
Almanya ve Aachen’da
Biranın Kısa Tarihi
Son aşamada ise şerbetçiotu katılır.
Şerbetçiotunda 200’den fazla aromatik kokunun bileşimi vardır. Sıra, bira
mayasının eklenmesiyle elde edilen,
şekerleri alkole ve karbonik gaza dönüştüren mayalanma (fermantasyon)
işlemindedir. Bu işlem, yüksek sıcaklıkta yapılır (15-20 derece) ve istenen
sertliğe (alkol oranı) göre 3 ile 10 gün
boyunca mayalanma işleminin devam etmesi gereklidir.
Biraların tatlarının farkı, içlerine konan
otların çeşitliliğine göre değişir. Bunu
da firmalar bir sır olarak saklarlar.
Fıçılar içindeki bu mayalanma alttan
ve üstten olabilir. Pils olarak bilinen
biralar alt, Hefeweizen (Mayalı Buğday
Birası), Kölsch ve Alt diye bilinen biralar ise üst mayalanma sonucu elde
edilen biralardır.
Ortaçağda kanalizasyon olmaması,
salgın hastalıklar gibi değişik nedenlerle içecek temiz su bulma sorunu
yaşandığı için, insanlar suyu alkol aracılığıyla sterilize etmiştir. Her evde kadınlar evin ihtiyacı olan birayı kendileri yapmış; zamanla mahallede bazıları
yaptıkları biralarla ünlenmiş ve komşular onlardan almaya başlamıştır.
Derken o şehirde en iyi bira yapanlar
ön plana çıkmış ticari üretime başlanmıştır ve böylece evlerdeki bira üretimi sona ermiştir.
Geçmişte Aachen ve çevresinde de
üretilen biralar olmuş, fakat rekabet
içinde bunlar sırayla kapanmışlardır.
Günümüzde hala çok küçük üretici firmalar vardır ama bunlar yakın çevrelerine satış yapmaktadır. Aachen’da
en ünlü olan bira markası DEGRAA
birası olmuştur. Uzun süre önce kapanmıştır. Birkaç yıl önce tekrar başka
bir şehirde üretilerek Aachen’da pazarlanmaya çalışılmışsa da rekabete
dayanamayıp üretiminden vazgeçilmiştir. Degraa birasından geriye Aachen Tiyatrosu’nun karşısında bulunan
lokanta ve küçük birahane kalmıştır.
pizzeriapontpascha
türkisch - italienische küche
AB 4,00 € GROSSE
STUDENTENPIZZEN
immer dauer- &
menüangebote
PONTSTRasse 114-116, 52062 AACHEN, TEL.: 0241 / 40 25 57
ÖFFNUNGSZEITEN: So.-Do. 11:00 - 01:00, FR. & SA. 11:00 - 03:00
www.pontpascha.de
24
kitap sayfası:
Avrupa’daki Türkçe basın sektörü için
kötümser senaryolar
Yayıncılıkta geleceğin modeli:
Yerel, bizden bize yayınlar.
3) Daha sonra dünya internetle tanıştı. Dijital devrim giderek dev adımlarla ilerlerken gazeteler Türkiye’de
refleks göstermediği için Avrupa baskılarında da herhangi bir kıpırdama
olmadı. İnternet yayıncılığı önceleri
sadece gazetedeki haberleri internete taşımak gibi algılandığı için gazetelerde yer alan haberleri internette daha önce okuma fırsatı doğması
gazetenin etkisini azaltmaya başladı.
Avrupa’daki Türkçe gazetelerin
büyük bir çıkmaza girdiğini
okurlar kadar sektörün uzmanları
da artık açıkça itiraf ediyor.
Hürriyet’in eski Yurtdışı Yayınlar
Yönetmeni Halit Çelikbudak,
bir süre önce yayımladığı
“Beyaz Yerler Siyah Olacak Türk Gazeteciliğinin Avrupa
Macerası” adlı yeni kitabında,
Hürriyet’in ve Avrupa’daki Türk
gazetelerinin genel bir dökümünü
çıkardı. Halit Çelikbudak,
Avrupa’daki Türkçe haberciliğin
ve gazetelerin geleceğiyle
ilgili sorularımızı yanıtladı.
Sizce Avrupa’daki Türkçe
gazeteler nasıl bir
dönemden geçiyor?
Avrupa’daki Türkçe gazeteler, genel
olarak dünyada yazılı basının yaşadığı hızlı değişimden nasibini alırken
bir de özel konumları dolayısıyla yani
kendi ülkesinden başka bir ülkede etnik azınlığa hitap etmenin sorunlarını
sırtında taşıyor.
Bunu biraz daha açar mısınız?
Bilindiği gibi Türkiye’den Almanya’ya
işgücü göçünün başlamasıyla Türkçe
gazeteler de önce Almanya’ya gelmişler. Önce uçaklarla getirilip satılmış,
daha sonra da matbaalarını kurmuşlar. Almanya’ya gelenlerin memleketten haber ihtiyacını karşılamışlar.
O dönemin teknolojik imkanlarıyla
Türkiye’den bir gün gecikmeli olarak
yayınlanan bu gazeteler büyük rağbet görmüş. Çünkü alternatifi yok.
O dönemin satış rakamları da bunu
gösteriyor zaten. Tercüman’ın gazete pazarındaki liderliği Kıbrıs Barış
Harekatı’ndan sonra Hürriyet’e geçmiş. Hürriyet bir daha da bu liderliği
kaptırmadığı gibi arayı daha da açmış. Hürriyet daha sonra bir atılım ile
Avrupa Sayfaları adı altında Avrupa
haberleri için özel bir bölüm açmış.
den yayına başlamasıdır. İlk önceleri
bu televizyon kanallarının programlarını yayınlamak tiraj getirdi. Bu çok
sevindirdi, ama bu bir süre sonra gazetelerin tirajlarını etkilemeye başladı.
Ardından gazete kalıplarını uçakla getirmek yerine sayfaları elektronik sistemle alarak günlük baskıya geçerek
ikinci bir atılım gerçekleştirmiş. Dolayısıyla Hürriyet’in belirli aralıklarla teknolojide günün şartlarına ayak
uydurması, yenilikler yapması pazarda açık arayla liderliği korumasına
yetmiş.
Ancak tiraj sonra
düşmeye başlamış.
Evet, konu da bu zaten. Bu konuda
daha önceki yıllarda Hürriyet’te görev
yapanları suçlamak sanırım haksızlık
olur. Onlar tüm emeklerini Hürriyet
için ortaya koymuşlar. Ama bazen sadece çok çalışmak, pazarda lider olmak yetmiyor. Geleceği görüp konumlanmak gerekiyor. Sebeplerin
bazılarını şöyle sıralayabiliriz:
1) Almanya’da bir zamanlar dev firmalar vardı. AEG, Blaupunkt, Telefunken,
Schaub Lorenz gibi… Her biri sektöründe liderdi. Bugün bunları hatırlayan azdır. Hepsi yok oldu gitti. Değişen şartlara ayak uyduramadılar.
Türkçe gazeteler de değişen şartları
görmediler veya göremediler.
2) Örneğin tirajlarda ilk kırılma noktası Türk televizyonlarının uydu üzerin-
4) Avrupa’daki Türk veya Türk kökenli nüfus yapısında değişiklik yokmuş
gibi yayına devam edildi. Gazetelerin
sadık okurları birinci nesil artık vefat
ediyordu veya emekli olmuştu ve yılın büyük bölümünü Türkiye’de geçiriyordu. Artık Türkçeye doğru dürüst
hakim olmayan, Türkiye ile bağları sadece yaz tatili dolayısıyla olan üçüncü nesil yetişmeye başlamıştı. Gençler
gazeteyi okuyamadığı gibi gazetedeki Türkiye haberleri onlar için bir anlam ifade etmemeye başladı.
5) Her şeyden önemlisi gazetelerin
sermayesi olan insana yıllarca yatırım
yapılmamıştı. Bu da haberlere yansıyordu. Alman veya diğer yabancı gazetelerden tercüme alışkanlığından
bir türlü vazgeçilemiyordu.
Biliyoruz ki, Avrupa’da ticari
bir anlama sahip, yani belli
bir kârlılığı olan tek gazete
Hürriyet’ti. Bu gazetenin
satış rakamlarındaki büyük
düşüş sadece teknolojideki
yeniliklerden mi kaynaklanıyor?
Tabii ki sadece teknolojideki değişimden kaynaklanmıyor. Daha önce ifade
ettiğim gibi teknolojik değişimlerin
üzerine ayrıca etnik gazeteciliğin sorunları da ekleniyor. New York Times
gazetesinden bir meslektaş bir keresinde bana şöyle dedi. Zaten bu söylediği
de gazetede yayınlandı: “Meslektaşım,
yaptığınız yayıncılığı hiç anlamıyorum.
Dünyanın en zor işini yapıyorsunuz.
Türkiye’yi tanımayan, Türkçe bilmeyen gençlere Türkiye haberleriyle dolu
Türkçe gazeteyi satmaya çalışıyorsunuz. Tanrı yardımcınız olsun.”
25
avrupa’da türkçe basın
Bir şeyler yapılamaz mıydı?
Çözüm üretilemez miydi?
Tabii ki çözüm üretilebilirdi. Ama maalesef bunun böyle yıllarca gideceği düşünülüyordu herhalde. Bilindiği
gibi Avrupa’daki Türkçe gazetelerin
idare merkezleri İstanbul’da. Türkiye’deki ana gazeteler zaten büyük
zorluklar yaşadığı için Avrupa’daki
yavrularına ayıracak vakitleri yoktu
diye düşünüyorum. En azından Avrupa’da üniversitelerle, gazetecilik fakülteleriyle işbirliği içinde araştırma
yapılabilir, çözümler üretilebilirdi.
Sizce çözüm nasıl olabilir?
Kesin bir çözüm önermek güç. Ama
kağıt gazeteyi soruyorsanız eldeki
veriler gösteriyor ki, kaliteli bir kağıt
gazete daha bir süre devam edecek.
Ama Avrupa’da yayınlanan Türkçe bir
gazetede, Avrupa algısı olmalı. Artık
yerellik daha da büyük önem kazandı.
Avrupa’da önemli bir tiraja sahip gazeteler daha çok yerel gazeteler. Türkler çeşitli ülkelere dağılmış. Dolayısıyla gazete ülkeler için de farklı olmalı.
Çünkü her ülkede yaşayanın beklentisi, yaşamı farklı. Hürriyet, 2000’den
sonra beş ayrı matbaada basılarak
Avrupa’da büyük bir devrim gerçekleştirmişti bana göre. Ama bundan
daha sonra pahalı olduğu gerekçesiyle vazgeçildi.
Niye adım atılmıyor?
Bu soruyu İstanbul’daki yönetime sormanız gerekir. Ama herkesin bildiği
gibi Hürriyet Avrupa’nın zarar ettiği
gerekçesiyle Avrupa’daki redaksiyonu
kapatıldı. Şimdi Türkiye’de hazırlanıp
gönderiliyor. Ağırlıklı olarak Türkiye
haberleri ile Avrupa’ya yönelik ajans
haberleri ile yayınlanıyor. Gazetede
olan haberler, köşe yazıları zaten sabah erken saatlerden itibaren internette var. Hatta bazı haberler gün
boyu gelişiyor. Ben de New Yorklu
meslektaşım gibi merak ediyorum.
“Türkçe bilmeyen, Türkiye’yi sadece
yaz tatilinden tanıyan gençlere internette bedava olan malı parayla satmaya çalışmak” gibi bir şey.
Avrupa’da Türkçe bir
gazetecilik-habercilik olacak
mı? Olursa, bu eskisinden
ne gibi farklar taşıyacak?
Bu haliyle Türkçe bir gazetecilik bence gelecekte zor gözüküyor. Çünkü
sürekli zarar eden bir gazeteyi yıllarca ayakta tutmanın bir anlamı olabilir
mi? Birden fazla işten oluşan geniş bir
iş modelinin parçası olan gazete zarar
etse de belki modeli taşıyıcı olarak kabul edilebilir. Ama tek başına yıllardır
zarar eden bir gazeteyi sürekli ayakta tutmak bir süre sonra şüphe uyandırır ve inandırıcılığını kaybeder diye
düşünüyorum.
Almanya’da veya Avrupa’da değişik bir
model ile Türkçe gazetecilik olabilir. Bu
konuda çalışmalar yapan Alman medya gruplarının olduğunu biliyorum.
Almanya’da her ay 400-500
bin civarında yerel ve ilanla
yaşayan Türkçe gazeteler
basılıp dağıtılıyor. Bunların
birçoğunun internet sayfası
da var. Siz bu olguyu nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Bu gazeteleri kitabımda da ülkelere
göre detaylı anlattım. Bu, yazılı basında farklı bir kulvar. Bunlar sonunda
ilan geliriyle yaşayabilen gazeteler.
Çoğu aylık, bir kısmı iki haftalık. Bunların arasında haftalık olan çok az. Genelde tabloid formattaki bu gazeteler gazeteciliğe gönül vermiş cefakar
arkadaşlar tarafından yayınlanıyor.
Çoğu zaman sahibi de, yazıişleri müdürü de, ilan müdürü de, sayfa sekreteri de, dağıtımı yapan da sadece
kendisi. Çektikleri çileleri yakından biliyorum. Ancak kendilerine veya yardımcı olan birkaç kişiye gelir temin
edebilen bu gazeteler doğal olarak
Türklerin olduğu kentlerde veya bölgelerde yoğunlaşıyor. Bu yoğunluk
reklam pazarında rekabete yol açıyor.
Reklam fiyatlarını inanılmaz ölçülerde
aşağı çeken kıyasıya rekabet, bu gazetelerin kaliteli olmasını engelliyor.
Bize zaman ayırdığınız için
çok teşekkür ederiz.
Halit Çelikbudak Kimdir:
1954’te Bursa’da doğdu. Orta Doğu
Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü’nü M.Sc. diplomasıyla bitirdi. Daha sonra Stuttgart Üniversitesi Makine Fakültesi Enerji Makineleri
Kürsüsü’nde doktora çalışmalarına başlayan Halit Çelikbudak, aynı üniversitede öğretim görevlisi olarak çalıştı.
1986 yılında Almanya’daki Hürriyet gazetesi Avrupa baskılarında görev aldı.
Editörlük, haber müdürlüğü, yazı işleri
müdürlüğü, Hürriyet Avrupa yayın koordinatörlüğü ve Hürriyet yurtdışı yayın yönetmenliği görevlerinde bulundu.
Kitap danışmanı Nalan Çelikbudak ile
evli olan Halit Çelikbudak’ın iki kızı var.
Halit Çelikbudak, Uluslararası Basın
Kulübü’nün yanı sıra Avrupa’da birçok
meslek kuruluşunun da üyesidir. Avrupa Hürriyet’te bir süre ombudsmanlık
yapan Halit Çelikbudak, 2008’den itibaren Avrupa’daki Alman ve Türk büyük şirketlerin CEO’ları ile haftada bir
“Ekonomi Sohbetleri” adıyla köşe yazarlığı yaptı. Türkiye’de Referans gazetesinde “Avrupa’da Başarıya Koşanlar” adlı köşesinde Avrupa’daki başarılı
Türkleri yazdı. TürkShow televizyon kanalında “Basın Kulübü” adlı programı
hazırlayıp yönetti. Türk-Alman diyaloğunu destekleyen Genç Preis ile Avicenna adlı saygın ödüllerin jüri üyesi olan
Halit Çelikbudak, Almanya’nın Hessen
Eyaleti’nde, Başbakanlık, Hessen Eyalet Kültür Bakanlığı ile birçok vakıf tarafından desteklenen ve göçmen gençlerin eğitimi üzerine çalışmalar yapan bir
eğitim derneğinin başkan yardımcılığını
yürütüyor. Avrupa Türk Gazeteciler Cemiyeti tarafından Yılın Haberi Ödülü’ne
layık bulunan Halit Çelikbudak’ın 2013
yılında Almanya’da Önel Verlag tarafından yayınlanan 50 Portre isimli bir
kitabı bulunuyor.
26
KÜLTÜR & sanat
“Çilli bom” ile başlayan
bir müzik serüveni...
Okurlarımıza biraz kendinizi
tanıtır mısınız? Bülent Tiz kimdir?
1975 Aachen doğumluyum. Babam,
1972 yılında Iğdır’ın Babacan köyünden buraya gelmiş. Biz dört kardeş
olarak Aachen’da büyüdük. Eğitimimin büyük kısmını burada tamamladım. Elektroteknikte ustalık mezuniyetimden sonra, ticaret bilimlerine yöneldim. Akademik eğitimimi
Londra’da Business Kolej’de ve Liverpool Üniversitesi’nde Uluslararası Yüksek İşletme Uzmanlık dalında tamamladım. Fakat okumaktan ve kendimi
geliştirmekten büyük mutluluk duyduğum için son dönemde de psikolojide, hayat ve hayatım için önemli
bilgiler toplamaya çalıştım ve eğitimimi halen bitirmiş değilim. “Management Coach“ eğitimim bu yıl sonunda bitecek. Onyedi yıldan beri çeşitli
sektör ve şirketlerde yönetimde görev aldım. Şu an otomobil teknolojisi sektöründe organizasiyon geliştirmesinde mesleğimi sürdürmekteyim.
Bekarım ve Alsdorf’da yaşıyorum.
Müzikle ilk tanışmanız ne
zaman ve nasıl başladı?
Yaklaşık 13 yıl önce… Alsdorf’da (bu
civarda ilk olarak) bir cafede canlı müziğe rastladım. İspanyolca gitar çalan
ve şarkı söyleyen ve benim beğenimi
kazanan şarkıcıyı o günden beri çok
dinledim. O güne kadar bir hobimin
olduğunu söyleyemem. Bir gece o sanatçı, İspanyolca “çilli bom” şarkısını
söyledi. İnanılmaz bir yankı oluşturdu
bende. Sonra gitar çalmayı öğrenmeye karar verdim. Kendi kendime 2-3 ay
deneyip başarı elde edemeyince, adı
Gabriel Diaz olan o İspanyol sanatçıdan
bana gitar çalmayı öğretmesini istedim
ve o da kabul etti. Bir yıl boyunca, haftada bir 2 saat bana gitar dersi verdi.
Eşlik olsun diye de, gitarın yanında,
kendisinin söylediği İspanyol şarkılarını bana öğretti. Derslerin yanı sıra, her
gün yaklaşık 6-8 saat boyunca, derste
öğrendiklerimi tekrar çalıştım, kendimi geliştirdim ve bir yıl sonra da kendimi sahnede buldum. O gün bugündür,
yılda kırk hafta sonu veya bazen daha
fazla sahnelerde program alıyorum.
Kimlerle birlikte çalıyor ve ne
tarz bir müzik yapıyorsunuz?
“Cover Band“ olarak sahne alıyoruz.
Çaldığımız müzik “Gipsy“ tarzı. Repertuarımızın önemli bölümü Gipsy
Kings’ten seçilmiş hit olan parçalardır.
Onun dışında Latin Amerika parçaları,
İngilizce, Türkçe, Fransızca ve İtalyanca
parçaları da dinleyicilerimizlerle paylaşıyoruz. Müzik hayatımda hemen
hemen her kıtadan, her daldan çalan
ve söyleyen bir çok önemli müzisyenle tanıştım. Benim de çalıştığım ekip
yıllar içinde çok olmasa da değişti. Şu
an bir Bulgar (Cenay) ve bir Brazilyalı
(Jairo Monclair) müzisyen arkadaşımla beraberim. İkisi de kendi işlerinde
inanılmaz başarılı ve profesyoneller.
Onlarla müzik yapmaktan çok mutluyum. Çünkü her defasında kendimiz
de çoşuyoruz, çaldığımız müzikten
dolayı. İspanyol ritimlerine, Cenay’ın
eşlik ettiği keman ile Jairo’nun perküsyon performansları unutulmayacak
bir etki yaratıyor dinleyicilerimizde.
Talep olunca, flamenko dansçılarımız
da bize eşlik ediyor.
Nerelerde sahne alıyorsunuz?
Bugüne kadar akla gelen hemen hemen her yerde sahne aldık: cafelerde,
restorantlarda ve barlarda, Türk, TürkAlman ve Türk-İspanyol vb. düğünlerinde, özel davetlerde, doğum günü
süpriz partilerde, iş yerleri eğlencelerinde, belediye ve şehir eğlencelerinde, televizyonlarda canlı yayınlarda
ve şu anda aklıma gelmeyen bir çok
organizasyonda, hatta yüzme havuzlarında bile program yaptığımız oldu.
Müziğimizi Almanya içinde ve kısmen
Türkiye’de yapmış olduk.
Son yıl sahne hızımızı azaltık. Bir dönem, uzun yıllar boyunca (yılda 3 veya 4 hafta sonu hariç), her cuma ve
cumartesi sahne almakla geçti. Bu
yıl 15-20 programa düşürdük. İlgimizi çeken ve girdiğimiz yola değer katan sahnelerde yer alıyoruz artık. Değerli müzisiyenlerle de tanışmaktan
her zaman memnun oluruz.
Geleceğe yönelik planlarınız neler?
Şu sıralar bir trailer hazırlamaktayız.
Kısa bir video klibi; çekimler bitti ve
stüdyoda ses kayıtları tamamlanacak.
Az ve öz seçeceğimiz programlarda
da sahne almaya devam edecegiz.
Bize zaman ayırdığınız için
teşekkür eder, başarılarınızın
devamını dileriz.
Günal Günal
27
yaşama dair
Gelecek ardına kadar açık!
Ünlü ilkçağ filozoflarından Sokrates’in
paradoks olarak da nitelendirilen çok
bilinen bir sözü vardır “Bir şey biliyorsam, o da hiçbir şey bilmediğimdir.”
Gelecek, ardına kadar açık önümüzde ve de bize bağlı, hepimize. Bizim
ve diğer birçok insanın, bugün, yarın
ve ertesi gün neler yaptığına ve yapacağına bağlı. Neler yaptığımız ve
yapacağımız da yine bizim düşüncemize bağlıdır ve de dileklerimize,
ümitlerimize, korkularımıza, dünyayı
nasıl gördüğümüz ve geleceğin ardına kadar açık olanaklarını nasıl yargıladığımıza. Bu, hepimiz için büyük
bir sorumluluk demektir. Hiçbir şey
bilmediğimiz ya da bildiğimiz az şeyi
“hiçbir şey” diye tanımlamakta haklı
olacak kadar az şey bildiğimiz gerçeğinin bilincine vardıkça, sorumluluğumuz daha da büyür. Çünkü, doğru kararları verebilmek için bilmemiz
gerekenlerle karşılaştırıldığında, bildiklerimiz hiçbir şeydir.
Hayat problem çözmektir. Bütün insanlar, sorunların çözümünde iyi ya
da daha az iyi, başarılı ya da daha az
başarılı, mucit ve teknisyenlerdir. Yine
de bazen problemi ilk görenler, olayın dışındakilerdir. Bu belki de kişinin
haklı olarak düşüncesini uygulamaya çalışmasından kaynaklanmaktadır.
Bu çaba içinde belki düşüncesinin uygulanmasının, istenmeyen sonuçları
olabileceğini atlamaktadır. Fikirlerimizden birçoğunun yanlışlığını daha
onları cidden eleştirmeye başlamadan
tanırız; diğerleriyse oluşum sürecine
ulaşmadan eleştiri tarafından elenirler.
Gerçekten de bütün davranışlarımızın
beklenmedik sonuçları vardır. Bunların bazıları eğer sonuçlarını öngörmek
için daha fazla çaba sarf edilmiş olsa
belki de öngörülebilecek olanlardandır, bazıları ise öngörülemez. Herkes
hata yapabilir. Hataların düzeltilmesi, teknolojinin ve öğrenmenin en
önemli yöntemidir. Deneme yanılma
yönteminden bahsedilirken yanılmanın ya da hatalı denemenin önemi
azımsanmaktadır.
Biz geleceği etkileyebiliriz. Bu yüzden sırtımızda ağır bir yük taşıyoruz
ama nerdeyse hiçbir şey bilmiyoruz.
Haklı çıkmaktan çok öğrenmeye değer veren yabancı fikirleri olduğu gibi
kabullenmek yerine kendi fikirlerini
başkalarının eleştirisine açarak ve başkalarının fikirlerini eleştirerek öğrenmeye açık olan insanlar olmalıyız. Ne
kendimizin ne de bir başkasının bilgeliği tekeline aldığına inanmamalıyız. Salt eleştirinin bizi hemen yeni fikirlere ulaştırdığı da söylenemez ama
sadece eleştirel tartışmanın bile iyiyi, kötüyü ayırt etmemize yardımcı
olacağını da kabul etmeliyiz. Bir fikrin kabul veya reddinin sırf akılsal bir
olay olmadığını biliriz ama yalnızca
eleştirel tartışmanın bize bir fikri farklı taraflarından görmek ve adilce yargılamak için gerekli olan olgunluğu
verebileceğine de inanabiliriz. Bunu
şu şekilde de ifade edebiliriz:
Belki ben haksızım, sen de haklısındır,
ne olursa olsun tartışmamızdan sonra ikimiz de bazı şeyleri eskiye göre
daha net olarak görebilmeyi umabiliriz ve ne olursa olsun, kimin haklı olduğundan çok doğruluğa daha
da yaklaşmanın önemli olduğunu
unutmadığımız sürece ikimiz de birbirimizden öğrenebiliriz. Sadece bu
amaçla tartışmada kendimizi olabildiğince iyi savunabiliriz. Kendimizi bilgiyle zenginleştirebiliriz.
Demem o ki birbirimizle haklılık savaşlarına gireceğimize, geleceği şekillendirdiğimizin, fikirlerimizin eleştirilmesine açık, davranışlarımızı biçimlendirmek çabasında olmak, hepimizin arzu ettiği dünyayı yaratmamızı
sağlayacaktır.
Bilgisiz ve sevgisiz
kalmamanız
dileğiyle…
Füsun Özdemir
28
bilmece saYfası
Soru işareti yerine hangi sayı?
İşlemleri yapın
Her sütunda sayılar belli bir kurala
göre artmaktadır. Buna göre soru işareti olan yere hangi sayı gelmelidir?
Boş kutulara yerleştireceğiniz doğru rakamlarla işlemlerin hepsi doğru çıksın.
5
9
15
16
29
?
49
89
147
Dört işlem
Sayılar arasında
doğru işlemleri yaparak eşitlikleri sağlamaya çalışın.
2
3
5
6
7
2
3
5
6
7
2
3
5
6
7
=
=
=
=
=
3
3
+
4
+
6
6
6
6
6
7
=
0
+
4
+
7
+
+
7
1
=
5
4
5
=
1
Bu şekilde kaç
daire var?
Şekil sorusu
Soru işareti olan yere sizce hangi şekil
gelmelidir? Bir ipucu verelim: Burada
soldan sağa hem şekiller ve hem de
renkler değişmektedir. Zor bir soru...
Yanlış sayılar Aşağıdaki her satırda verilen rakamların bir ortak özelliği var
ve her satırda sadece bir sayı bu ortak kurala uymuyor. Bulabilir misiniz?
48
52
4
9
88
15
52
42
8
6
20
33
6
21
64
12
Kibrit çöpü İkişer çöpün yerini değiştirerek eşitlikleri sağlayabilir misiniz?
A
B
C
?
D
Sayılar yerine harfler
Park yeri sorusu
Renkleri söyleyin
Sizce bu araba kaç numaralı park yerine park etmiş olabilir? 20 saniyede
bulabilir misiniz?
Kutunun içinde bulunan yazıları değil, renklerini söylemeye çalışın.
Harflerin yerine hagi sayılar gelmeli?
AA x AA = BCDA
BC + DA = AA
MOR MAVİ PEMBE KIRMIZI
YEŞİL SİYAH KIRMIZI MAVİ
SARI KAVUNİÇİ YEŞİL SİYAH
Bir tanesi farklı ama hangisi? Aşağıda birbirinin aynısı gibi gözüken kutulardan birisi farklı. Bulmaya çalışın.
1
2
3
4
29
başka işler yapanlar: naci budak
Kadın ve Erkek Berber Salonu değil,
Köpek Berber Salonu...
Naci Bey, önce sizi tanıyarak başlayalım sohbetimize. Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
Adım Naci Budak. 1970 İstanbul Bakırköy doğumluyum ama aslen Sinopluyum. 1974 yılından bu yana Aachen’da
yaşıyorum. Evliyim ve çocuğum yok.
İlk ve ortaokulu Almanya’da okudum. Daha sonra Aachen Üniversitesi Elektro-Teknik bölümünü bitirdim.
Mesleğimle ilgili bir işte çalışmadım
hiç ve beş yıldan beri bu dükkanı
işletiyorum.
Bu mesleği seçmenizdeki sebep
nedir acaba?
Hayvanlara olan sevgim ve ilgim diyebilirim. Çünkü yeryüzündeki bütün
hayvanları çok seviyorum. Onlarda saf
ve derin sevgiyi bulabiliyorum.
Bu işin bir eğitimini ya da kursunu
aldınız mı?
Müşterileriniz kimler daha çok?
Müşterilerim daha çok Almanlar ve
Avrupalılar. Türkler ise daha az sayıda.
Çok uzaklardan gelen devamlı müşterilerim dahi var. 1.500’e yakın sürekli
müsterim var yaklaşık. Uzun zamandan beri tanıştığım dostlarım hayvanlarını getiriyorlar bana. Bu arada da
muhabbet ediyoruz ve zaman hoş ve
keyifli geçiyor.
Bizim insanımızın hayvan sevgisi
ne aşamada sizce?
Daha çok yeni kuşaklar hayvanlarla
ilgili ve zaman ayırıyor. Müşterilerim
de daha çok gençlerden oluşuyor ve
bu giderek de artyor. Eskiden bizim
insanlarımızdan gelenler azdı.
Siz de hayvan besliyor musunuz?
Evet benim de üç tane Tibet Shih Tzu
cinsi köpeğim var. Bunları bir aile olarak aldım. Yanımdan hiç ayırmadığım
Atilla adlı köpeğim, özellikle işyerimde beni hiç yalnız bırakmıyor.
İşinizin kolay ve zor tarafları neler?
İşimin kolay ve iyi tarafı, sevdiğim işi
yapıyor olmam ve kendime ait olan
bir dükkanımın olması; başka bir iş
yapmayı hiç düşünmedim zaten. Zor
tarafı ise, bazen sinirli hayvanların hırçın, sabırsız davranışları. Bir keresinde
Deckel cinsi bir köpek ısırmıştı beni;
hala izi duruyor. Aslında daha çok küçük cins köpekler hırçın oluyor, özellikle eğitim görmüş köpekleri traş etmek daha kolay oluyor.
Bize zaman ayırdığınız için teşekkürler ederiz. İyi çalışmalar.
Ben de çok memnun oldum. Bize derginizde yer ayırdığınız için teşekkürler. Benimle iletişime girmek isteyenler
www.aachener-hundesalon.de internet
sitemizden bana ulaşabilirler.
Almanya’da, Hollanda’da ve hatta
Fransa’da bu işle ilgili kurslar aldım.
Aynı zamanda, yanımda staj gören
öğrencilerim de oldu. Aachen Hayvanat Bahçesi’nde (Aachener Tierheim) iki yıl boyunca sahipsiz hayvanların ücretsiz traşlarını yaptım, gönüllü
bir çalışmaydı bu. İşlerimin yoğunluğundan, ancak bir fırsat bulduğumda
gidiyorum yine yardım etmeye.
Köpeklerin yanısıra, tüylü hayvanlar
sınıfına giren örneğin kedi, tavşan
gibi hayvanları da traş ediyorum.
• Özel ve gruplar için bağlama kursları
• Bağlama ve diğer çalgıların tamiri ve satışı
Sadık Toraman
30
YEMEK KÜLTÜRÜ
Balkabağı
yemekleri
Türkiye‘nin Lezzet Haritası
Sonbaharda sıkça bulunan ve Almanların da çorbasını,
yemeğini yaptıkları ve dekorasyon malzemesi olarak
da kullandıkları balkabağından seçtik bu kez tariflerimizi. Sağlığımız için bir çok faydalı minarel ve vitamin içeren balkabağını en az bir kez yemenizi öneririz.
Balkabağı Yemeği
Ankara Ticaret Odası ve Ankara Patent Bürosu, Türkiye‘nin lezzet haritasını çıkardı. 81 ili kapsayan bu
haritaya göre, Türkiye, 2.205 çeşit
yöresel yiyecek ve içecekten oluşan
zengin mutfağıyla lezzetli bir ülke.
Bölüm 7: İÇANADOLU MUTFAĞI
Malzemeler: (6 kişilik) 1,5 kg. balkabağı (kabuksuz) , 500 gr. kuşbaşı et
(dana, keçi veya koyun), 2 adet soğan,
1 su bardağı nohut, 2 YK toz şeker, 2
YK tereyağı, 1 TK karabiber, 1 YK tuz,
1 adet Limon, 1/2 demet maydanoz
(ince kıyılmış).
Hazırlanışı: Kuşbaşı etleri kısık ateşte tencerenin kapağı kapalı pişmeye
bırakınız. Balkabağını küp küp doğrayın. Etler piştiğinde, bir kaşık tereyağını, rendelenmiş soğanları ekleyiniz.
Ocağı orta dereceye getirip, soğanları da etlerle birlikte karıştırarak kavurduktan sonra bal kabaklarını, şekeri, tuzu, limon suyunu, nohutları ve
1 kahve fincanı sıcak su koyunuz. 3-5
dakika kaynatmadan sonra ocağın altını tekrar kısınız. Tencereyi kapağı kapalı pişirmeye bırakınız. Kabaklar kolayca çatal batacak kadar piştiğinde
ikinci kaşık tereyağını, maydanozları
ekleyiniz. Yemeği servis tabağına çıkartınız. Üzerine karabiber gezdiriniz.
Sıcak sıcak sofraya veriniz.
Balkabağı Böreği
İçanadolu bölgesi mutfağından illere göre patentli bazı yemek örnekleri şöyle: (Türkiye serimiz böylece tamamlanmış oldu.)
Aksaray: Soğanlama, bamya çorbası, çiğleme.
Ankara: Calla, bici, öllüğün körü,
saçkıran.
Çankırı: Mıkla, tutmaç, yaren güveci.
Eskişehir: Çiğ börek, abısta, harşıl.
Karaman: Batırık, bidik, paraköfte.
Kayseri: Pastırma, sucuk, mantı.
Kırıkkale: Kömbe, sarığı burma,
külleme.
Kırşehir: Keykef, temal.
Konya: Düğün yemeği, etli ekmek.
Nevşehir: Ağpakla, dıvıl, sızgıt.
Niğde: Mangir çorbası, üzüm boranası, unlu söğürme.
Sivas: Sivas kebabı, peskutan çorbası, pezik turşusu.
Yozgat: Testi kebabı, arabaşı.
Malzemeler: 1 kg bal kabağı, 5 adet
hazır yufka, 1/2 su bardağı sıvı yağ,
1/2 su bardağı su, 1 kase ceviz, 1 TK
tarçın, 1 küçük kase toz şeker, 1 adet
yumurta.
Hazırlanışı: Kabakları soyulup temizlendikten sonra, çiğden rendelenir ve
içine ceviz, tarçın ve şeker konulur. Bu
iç malzeme olarak bir kenarda bekletilir. Bir yufkayı ikiye katlayıp arasına
biraz yağ ve su karışımı fırça ile sürülür. Yaptığınız harçtan birkaç kaşık
üzerine konulup rulo yapın. Yağlan-
mış tepsiye kol böreği şeklinde dizin.
Kalan yufkalar da aynı şekilde yapılıp fırın tepsisine dizilir ve üzerine yumurta sürülüp 170 derecedeki sıcak
fırında 40-45 dk. pişirilir. Yerken üzerine pudra şekeri serpebilirsiniz.
Balkabağı Tatlısı
Malzemeler: 2 kg. balkabağı,3 bardak
toz şeker,1 bardak dövülmüş ceviz.
Hazırlanışı: Kabağı dilimleyip, kabuğunu bıçakla soyun. Çekirdeklerini çıkarın. Çelik veya kalın dipli bakır
bir tepsiye düzgünce dizin. Kabakların üstüne toz şekeri serpin. Kabak pişerken suyunu salacağı için fazla suya
gerek yoktur. Bir bardak su yeterlidir.
Suyunu kattıktan sonra kapağını kapatarak ağır ateşte 30 dakika pişirdiğiniz kabakların altını iyce kısarak üze-
rine, parlak olmaları için bir iki tutam
daha şeker serpip, kapağını yine kapatın ve 5 dakika dinlendirin. Altını
kapatıp ateşten çekin. Soğuduktan
sonra üzerine dövülmüş ceviz serperek servis edebilirsiniz.
31
kadIn saYfasI
Yapılışı:
Malzemelerinizi yıkayın. İster bütün,
ister doğrayarak, ister tek çeşit, ister
karışık olarak kavanozlara ağzına bir
doldurun. Üzerinden yavaşça tuzunu
ve sirkesini ekleyin.
Bulaşık makinesinde turşu!
Malzemeler:
Lahana dışında herhangi bir malzeme
(taze fasulye, biber, havuç, vs.) çünkü lahana sülfür içerir ve bu nedenle
aşırı gazlı bir sebzedir. Normal turşu
yöntemleriyle yapılırken, bir yandan
her gün kapağı açılır, gazı kaçırtılır ve
suyu azar azar yenilenir, kısacası bu
yöntemle olmaz.
Bildiğiniz ölçülerle kalın tuz ve sirke
Benim ölçülerim ise 800 ml.lik klasik
boy kavanoza 1 çorba kaşığı kalın tuz
ve 5 çorba kaşığı sirke. Bir büyük boy
kavanoz için iki katı ölçü yapabilirsiniz.
Dilerseniz aralara sarımsak, maydanoz sapı veya kereviz sapı ve
kavanozu doldurmak için su
Ağızlarına temiz sıfır kapakları sıkıca
kapatın ve hepsi bitene kadar işlemi
tekrarlayın. Boş bulaşık makinenizin
içine kavanozları sıralayın (alt sepetüst sepet farketmez). Bulaşık makinenizi en uzun ve en sıcak programında
çalıştırın. Programın sonunda oldukları yerde soğutun ve çıkarın.
Aynı gün bir kavanozu denemek için
açın ve tadın. Tadından büyük ihtimalle memnun kalacaksınız ama
biraz daha çekse daha iyi olur diye
düşünüyorsanız, birkaç gün sonra
tüketebilirsiniz.
Bu yöntemle turşularınız hem pastörize olur hem de vakumlanarak konserve haline gelir. Yani uzun süre kapağını açmadan saklayabilirsiniz.
İnternetten tesadüfen bulduğumuz
bu tarifi denemenizi öneririz.
2014 / 2015 Sonbahar Kış Moda trendleri
Milano, Londra, Paris ve New York
Moda Haftalarında önce çıkan 2014
-2015 Sonbahar/Kış moda trendlerini sizler için derledik. Tüm önde gelen moda haftalarında popüler olan
renk model ve desenlere göz atalım.
Pastel renkler ön planda
Özellikle Londra Moda haftası başta
olmak üzere,hepsinde öne çıkan ortak
renklerin başında pastel tonlar geliyor! Mont,Kaban,Pardesü,Kazak,Tek
Parçalar,Miniler...Kısaca aklınıza gelen
tüm giysilerde pastel kullanılmış.Özellikle yeşil,mavi ve pembe tonlardaki
pastel tüm tasarımlarda var desem
yalan olmaz.
Dolca & Gabbana, Givency, Mıu Mıu,
Kenzo pastel kombinlerde en iddialı
parçalara imza atmışlar.
Evinizde işlerinizi
kolaylaştıracak küçük ve
faydalı bilgiler (3)
• Hazırladığınız omletin tavaya yapışmaması için,önce tavayı ocağa koyup
iyice ısıtın sonra yağı döküp kızdırın.
Daha sonra karışımı tavaya alın ve
ocağın altını kısın.
• Kesilmiş ve açık havada kalmış soğan zararlıdır. Kullanmadığınız soğan
parçalarını saklamayın.
• Çok miktarda kokteyl hazırladığınızda onlardan bir miktarını buz kaplarına yerleştirin. Kokteyllerin içerisine bunları kullanın. Böylece sulanıp
tatlarını kaybetmeyeceklerdir.
• Kuru soğanları kese kağıdına sardıktan sonra buzdolabının sebze bölümünde muhafaza ederseniz çürüyüp
bozulmasını önlemiş olursunuz.
• Kızarttığınız tavuğun tekrar ısıttığınızda lezzetini kaybetmesini istemiyorsanız tavuk parçalarını bir süzgece
koyun. Tencerenin içerisinde su kaynatın ve süzgeci üzerine oturtun. Buharda ısıtılan tavuk lezzetinden hiçbir
şey kaybetmeyecektir.
• Satın aldığınız kiviler çok sert ve ham
ise bir gece boyunca plastik bir torba
içerisinde elma ve armut ile saklayın.
• Evde pasta yaparken kullandığınız
meyve şekerlemelerinin dibe çökmesini istemiyorsanız hazırladığınız hamura bir miktar mısır unu ilave edin.
Meyveler pişerken suları yoğunlaşır
ve dibe çökmezler.
• Kek kalıbınızın içine hamurunuzu
dökmeden önce ortasına bir şerit alüminyum folyo koyun. Böylece kekinizi pişirdikten sonra kolayca çıkartabilirsiniz.
• Soğan, sarımsak kesmeden önce
parmaklarınıza limon suyu sürerseniz, istemediğiniz kokulardan kurtulmuş olursunuz.
• Kızartma kokularının bütün eve yayılmaması için yağın içerisine 1-2 dal
maydanoz atın.
• Lambalarınızın üzerine kullanmadığınız kokularınızdan veya biraz vanilya sürerseniz, lambalarınızı yaktığınızda mis gibi koku yayılacaktır.
• Parfümü bitmiş küçük parfüm şişelerini atmaya kıyamıyorsanız onları çamaşır dolabınıza koyun. Böylece çamaşırlarınızın hoş kokmasını sağlarsınız.
Sizler de pratik önerilerinizi bize iletin...
32
önce sağlık
Sonbahar ve Alerjik Rinit
İçinde bulunduğumuz sonbahar mevsimiyle birlikte alerjik rinitli hastaların
şikayetlerinde artış olacaktır. Haziran
ayı sonunda her ne kadar polen miktarı azalsa da tam olarak bitmez ve şikayet yapmaya devam ederler. Ağustos sonu itibariyle ot polenleri ortaya
çıkar ve ta ki kasım ortasına kadar devam eder. Ot polen alerjisinin toplumda sık görüldüğü düşünülürse sonbahar mevsimi alerjik rinitli hastalar için
pekte kolay geçmeyecektir.
Korunmak için nelere
dikkat etmeliyiz?
Alerjik rinitli hastalar ağustos ayı sonu
itibariyle dikkat etmeye (polenden
korunmaya) başlamalıdır. Yatak odalarının pencereleri sabah saatlerinde
açılmamalıdır. Çünkü polenlerin en
fazla uçuştuğu saatler sabah saatleridir. Buradan içeri giren ot polenleri bütün gün şikayete sebep olabilir. Hasta
evden çıkmadan burun spreylerini sıkmalı ve özellikle rüzgarlı günlerde dışarıda vakit geçirilmekten kaçınılmalıdır.Hafta sonu gidilen yerlerin yeşil
alan olması yine şikayetleri artıracaktır.
Yeni biçilmiş çimlere yakın olmak ve
çimlerin üzerinde vakit geçirmek doğru değildir.Orman ve ağaçlık alanlarda
her ne kadar ağaç polenleri yoğun olsa
da; polenler arasında yüksek düzeyde çapraz reaksiyon olacağından bu
polenlerde ot polenleri kadar şikayet
yaratacaktır. Mümkün olduğu kadar
bu tür alanlarda zaman geçirmekten
kaçınılmalıdır. Kişi bir şekilde polenlere maruz kalmış ise eve gelince üzerindeki kıyafetlerle yatak odasına geçmemeli ve üst kıyafetleri ev girişinde
çıkarılıp silkelenmelidir ki üzerindeki
polen yükü kaybolsun. Daha sonrada
şartlar ve ortam müsaitse duş alınmalı, alınamıyorsa yüz bol sabunlu suyla
yıkanmalı, saç ıslak tarakla taranmalı
ve lavaboda bol su ile burun temizliği
yapılmalıdır.Böylece vücuttaki polen
yükü uzaklaştırılmış olacaktır.
Kolesterol nedir,
zararları nelerdir?
Halk arasında yaygın olarak bilinen
kolesterol kanda bulunan yağ miktarıdır. Kanda yüksek miktarda bulunan kolesterol yıllar içerisinde damarların duvarlarında birikir. Bu birikim
damarlarda daralma ve tıkanmaya yol
açar (ateroskleroz). Kolesterol hangi
damarda birikirse o damarla ilgili sorunlar ve hastalıklar ortaya çıkar. Kalbi
besleyen damarlarda (koroner arterler) kolesterol birikimi, bu damarlarda
tıkanmaya ve daralmaya yol açabilir.
Bunun sonucunda ise göğüs ağrısı,
kalp krizi ve kalp yetmezliği gibi durumlara neden olabilir. Kanda kolesterol yüksekliği görülme sıklığı oldukça yüksek olup toplam ölümlerin
yaklaşık 1/3 kadarı kalp damar hastalıkları nedeniyle oluşmaktadır. Serum
kolesterolünün yükselmesi aterosklerozisin en önemli nedenidir. Ancak
tek risk faktörü değildir. Beslenme ile
düzeltilebilir bir durum olmasından
dolayı önemlidir. Kalp hastalıklarında önemli olan diğer risk faktörleri;
Hipertansiyon, sigara, Diabetes Mellitus, fiziksel aktivite azlığı, ileri yaş,
ailede kalp hastalığı olması ve strestir.
Kalp ve damar hastalıklarında dikkat
edilecek noktalar (korunma yolları):
İdeal kilonuza inin, kilonuz normalse
kilo almamaya özen gösterin. Kanınızdaki kolesterolün ve tiplerinin seviyesini iyi bilin. Kolesterol insan ve hayvan hücrelerinde bulunan yağımsı bir
maddedir. Vücut tarafından üretildiği
gibi çeşitli besinlerle de vücudumuza
alınır. Kötü huylu kolesterol olarak ta-
nımlanan LDL-kolesterol damar sertliğine neden olur. HDL-kolesterol ise iyi
huylu kolesterol olarak bilinir ve atar
damarların tıkanmasını önler.
Kolesterol yüksekliğinin önlenmesi
için dikkat edilmesi gerekenler: Yemeklerde öğün atlamamaya dikkat
edin. Öğün aralarında bir şey yemek
isterseniz meyve iyi bir seçimdir, tatlılardan kaçının. Hafif yemekleri tercih
edin. Yemeklerde tabağınızı tam doldurmayın ve yavaş yiyin. Bitkisel besinleri, haşlanmış, ızgara yemekleri tercih
edin, kızartmalardan kaçının. Kırmızı et
yerine beyaz et tüketin. Tavuğun derisini çıkartın ve etin üzerindeki yağları
ayırın. Yemeklerinizi buharda ve yanmaz tavada pişirin. Hazır gıdalardan ve
hayvansal gıdalardan mümkün olduğunca uzak durun. Alışveriş yaparken
hazır gıdaların etiketlerini okuyarak,
yağ miktarlarına göre alın. Doymuş
yağ oranı yüksek olan yiyecekler yerine nişastalı ve lifli besinleri tercih edin.
Lifli gıdalar ayrıca bağırsaklarda tümör
oluşumuna karşı da koruyucudur. Sakatatlardan uzak durun (karaciğer, dalak vb.). Yumurta ve yumurtalı besin
tüketimini azaltın. Süt ve süt ürünlerinin yağsız olmasına dikkat edin. Krema ve tere yağı yemeyin. Yağsız peynir
kullanın. Sigarayı azaltın veya bırakın.
Eğer tansiyonunuz da yüksekse tuzun
azaltılması gibi beslenme değişiklikleri
yapın. Düzenli egzersiz yapın. Düzenli
egzersiz iyi huylu kolesterol olan HDLkolesterolü yükseltip, kötü huylu kolesterol olan LDL-kolesterolü düşürecektir. Katı yağlar hayvansal besinlerde
doğal olarak bulunduğundan yemeklere mümkün olduğunca az hayvansal
besin eklenmeli, etli yemeklere az yağ
konmalı ve kahvaltıda
yağ tüketme alışkanlığından vazgeçilmelidir.
Dr. Murat Kopuk
33
SAĞLIKLI YAŞLANMA
50’lerden itibaren bırakmanız gereken ON şey!
Hayat çok kısa ya da çok uzun. Nereden baktığınıza bağlı ama logaritmik bir ilerleyişi olduğu kesin. Yani yaşamın çocukluk-gençlik döneminde yılların araları çok
çok uzun ama yaşlandıkça feci kısalıyor. 6 yaşla 10 yaş arasında neredeyse asırlar
varken; 45 ile 49 arası bir göz kırpmalık mesafe sanki. O yüzden de ilerleyen yaşlarda hayat daha kıymetli geliyor hepimize. Acayip uçucu olduğu için.
Yabancı bir internet sitesinde “50’lerden itibaren bırakmanız gereken 10 şey” konulu
bir yazı görünce, ilgilendik haliyle ve sizlerle paylaşmak istedik...
1. Eski eşinizden ya da
sevgilinizden nefret
etmeyi bırakın.
Nefret insanı sinsi sinsi kemiren bir
duygudur. Son günlerin moda deyimiyle “affetmeyi öğrenin”. Affedemiyorsanız, en azından “kayıtsız kalın”.
4. “Ümitsiz vaka” olan
arkadaşları bırakın.
Herkeste vardır öyle bir ya da iki arkadaş. Sürekli bir takım dertlere batıp çıkarlar ve her battıklarında size koşup
saatlerce kafanızı ütülerler. Ama söylediğiniz hiçbir lafı da iplemezler. Ayrıca,
siz zor durumda kaldığınızda nedense
hiç ortalarda görünmezler. Gençken
tamam da, 50 yaşından sonra kıymetli
vaktinizi böyle boş işlerle harcamayın.
8. Şu fazlalık 10 kiloyu bırakın.
40’ların sonundasınız ve 5-10 kilo
fazlanız var. Derhal o kiloları bir yerlerde bırakın. Yürüyüşte, yüzmede,
spor salonunda. Hiç fark etmez. Sorun “estetik” değil, sağlık. Fazla her
kilo 50’lerden itibaren sağlık açısından bir tehdit çünkü.
9. Her şeye evet demeyi bırakın.
Kimsenin kalbini kırmamak ya da sevimli görünmek adına, olur olmaz her
isteğe “evet” demeyi bırakın. Sizi zorlayacak, size ters gelen, sizi gerecek
hiçbir şeyi yapmak zorunda değilsiniz. Hele 50 yaşından sonra!
2. Dedikoduyu ve
başkaları hakkında kötü
konuşmayı bırakın.
Artık lisede değilsiniz. Dedikodu sizin
için enerji ve zaman kaybından başka
bir şey değil.
3. Minnet duymama
huyunuzu bırakın.
Size iyi davrananları değil, kötü davrananları önemseme ve sürekli bunları
gündemde tutma huyunuzu bir tarafa bırakın. Kızınızın ya da oğlunuzun
doğum gününe, nişanına, nikahına
kimlerin gelmediğine değil, kimlerin
“geldiğine” odaklanın. Size kazık atanları değil, hoşluk yapanları “parlatın”.
7. Daha fazlasını istemeyi bırakın.
Mutlu insanların ortak sırrı, ellerinde
olanın kıymetini bilmeleridir. Elindekinin kıymetini bilmiyorsan, daha fazlasını istemenin bir anlamı yok, çünkü
o da seni mutlu etmeyecek. Daha da
fazlasını isteyeceksin.
5. Karmaşayı bir tarafa bırakın.
İnsan 50 yaşına yaklaşırken, neyin
değerli neyin daha az değerli olduğunu, az buçuk anlıyor. Aile, gerçek
arkadaş(lar), dost(lar) ve sizin için gerçekten anlamı olan bir “iş”. Gerisi hakikaten kuru gürültü. Dolaplar dolusu giysiye ve elli tane ayakkabıya da
ihtiyacınız yok; laf olsun torba dolsun
misali sosyal aktivitelere de. Ve ruhunuzu öldüren bir işe de.
6. Kafası karışıklığı iyi bir
şey sanmayı bırakın.
“Karmaşık insanlar” ilginçtir. Ezbere konuşmazlar, her davranışlarının bir nedeni vardır. Bilgileri süs gibi durmaz
üstlerinde, içselleştirmişlerdir. Onlar
sayesinde yeni bakış açıları keşfederiz, zenginleşiriz. Ama “kafası karışık
insanlar” ilginç değildir. Hayatı çorbaya çevirmekten başka işe yaramazlar.
Duygular ve organ ilişkileri! Hangi duygu hangi organı yorar?
• KIZGINLIK, ÖFKE > KARACİĞERİ YORAR!
• ÜZÜNTÜ, MELANKOLİ > AKCİĞERLERİ YORAR!
• KAYGI, KORKU > BÖBREKLERİ YORAR!
• AŞIRI DÜŞÜNCE, ENDİŞE > DALAĞI YORAR!
• NEFRET, KIRGINLIK > KALBİ YORAR!
10. Yaşlılıkla ilgili klişe
düşünceleri bir tarafa bırakın.
Nasıl bir orta yaş ve yaşlılık dönemi
geçireceğinize kendiniz karar verin.
Eğer canınız istiyorsa ve paranız varsa Avusturalya seyahatine 60 yaşında
da gidersiniz, sörf yapmaya 50 yaşında da başlarsınız, kime ne?
Yaşlılık, bunama, yardım
ve bakım sigortası gibi
konularda bilgi almak için
başvurabileceğiniz yerler:
Älter werden in Aachen
Hackländerstr. 1, Aachen
Tel.: 0241 / 432-50 28
Pflegestützpunkt / StädteRegion
Zollernstr. 10, 52070 Aachen
Tel.: 0241 / 51 98-50 67
Pflegestützpunkt / AOK
Karlshof am Markt, Aachen
Tel.: 0241 / 46 41 18
Pflegestützpunkt / AOK
Frankentalstr. 16, Stolberg
Tel.: 02402 / 10 41 25
Demenz-Servicezentrum
Regio Aachen/Eifel
Bahnhofstr. 36-38, Alsdorf
Tel.: 02404 / 94 83 47
DemenzNetz Aachen
Löhergraben 2, Aachen
Tel.: 0241 / 47 70 115 269
34
siz Ve BURcunuz
Koç (21 Mart / 20 Nisan)
Hobilerinizi yaşam alanınızda kullanmak sizi evinizde hissettirecektir. Özgürlüğüne düşkün Koç’lar ferahlıktan
hoşlanır. Canlı renkler; özellikler kırmızı ve turuncu gibi sıcak renklerle
mutlu olurlar. Hobilerini yansıtan objeleri görmekten mutlu olurlar.
Boğa (21 Nisan / 21 Mayıs)
Rahatına düşkün Boğa’nın özel zevkleri vardır. Müzikle haşır neşir olmayı severler. Bahar renkleri ve toprak
tonlarını görmek onları dinginleştirir. Evinizi ilkbahar temasında dekore edebilirsiniz. Koltuk kumaşlarınızda doğanın ana renklerini kullanmak
sizi rahat hissettirecektir. Fazla abartı
kullanmak boğaları yorabilir.
İkizler (22 Mayıs / 21 Haziran)
Değişkenlikleriyle bilinen ve trendleri takip etmekten hoşlanan İkizler insanı, yaşam alanını kendi zevkleri ve
son trendlere göre düzenler. Parlak
ve açık renkleri dekorasyonda kullanmaktan zevk alırlar. Teknolojik eşyalar da vazgeçilmezleridir. Evinizde ses
sistemleri, yüksek ekranlar, bilgisayarlar; mutfağınızda da metalik tonlardan yararlanabilirsiniz.
Yengeç (22 Haziran / 23 Temmuz)
Duygusal Yengeç’ler huzuru bulacağı ve dinlenebileceği bir alana ihtiyaç
duyarlar. Evleri ve aileleri çok önem
arz eden yengeçlere, beyaz, gümüş,
inci gibi renkler temizlik ve ferahlık
hissi verir. Sıcak ve içtendir. Dekorasyonda da süslü şeylerden çok doğal,
kullanışlı ve şık olanları tercih ederler.
Burcunuz nasıl bir
evde yaşamak istiyor
Aslan (24 Temmuz / 23 Ağustos)
Lider özelliğiyle bilinen ve ilgi odağı olmayı, dikkat çekmeyi seven Aslan’ların rengi; turuncu, sarı ve mordur. Görkemli olan eşyalara bayılırlar.
Evlerinde biraz daha ihtişamlı mobilyalara ve kendini belli eden özel çalışmalara yer vermekten zevk alırlar.
Akrep (23 Ekim / 22 Kasım)
Koyu renklere düşkün olan Akrep’ler,
sürprizleri ve gizemi severler. Özel
kokular vazgeçilmezleridir. Dekorasyonda mumları, sabunları, özel kokulu yağları kullanmaktan zevk alırlar.
Koyu renkli perdeler, örtüler, mobilyalar ve egzotik kokular kullanabilirler.
Yay (23 Kasım / 20 Aralık)
Keşif yönü baskın olan Yay’lar, dekorasyonda kitapları, haritaları kullanmak isteyebilirler. Mor, turkuaz ve
parlak mavileri kullanabileceği duvarlar ve halılar onları rahat hissettirir. Geniş kitaplıklar, egzantrik objeler
kullanmaya yatkındırlar.
Oğlak (21 Aralık / 18 Ocak)
Başak (24 Ağustos / 23 Eylül)
Mantıklı ve titizliğiyle bilinen Başak’
lar, düzenli ve tertiplidir. Bu yüzden
bol dolaplı ve raflı dekorasyonları tercih ederler. Geniş evlerde, bol dolaplı dekorasyonda titiz bir yaşam alanı
oluştururlar. En mutlu oldukları renkler ise; krem, bej, beyaz ve açık mavilerdir. Bu renklerle oluşturacakları yaşam alanı, başak burçları için huzurlu
bir dinlenme ortamı sağlayacaktır.
Terazi (24 Eylül / 22 Ekim)
Terazi’ler rahatlık ararlar. Nefes alabilecekleri bir dekorasyonu tercih ederler. Birbiriyle uyumlu objeler onları
rahat hissettirir. Büyük geniş sofralar,
büyük porselen takımlar, mobilyalarında tüm ağaç ve renklerin birbiriyle uyumu onları mutlu edebilir. Pastel
renkleri kullanmak isteyebilirler.
BURÇLARA GÖRE PARFÜM (3): ATEŞ GRUBU (Koç, Aslan, Yay)
Tutkulu ve seksi Ateş kadını, dikkat çekmeyi, maksimalist detayları ve komplimanları sever. Girdiği her
ortamda bir anda tüm bakışları yakıcı etkisi altına almayı başarır. Cinsel çekiciliği ve cazibesi Ateş kadınına
tanınan en büyük ayrıcalıktır. Flört etmeyi seven ateş
kadını için, yer ve zaman önemli değildir. Ofiste, tatilde, yemekte hatta uçan balonun içinde... Genzi yakan
baharat kokuları onun dişiliğini yansıtır. O, cana yakın,
feminen ve bonkördür. Parfümü de onun gibi kendine
yavaş yavaş çeken, sonunda bir tutkuya dönüşen notalara sahip olmalıdır. Ateş kadını, sürekli arzulanır ve
kendisi de bunun farkındadır. Tenine yayılan parfüm
de tıpkı onun gibi gösterişli ve frapandır.
İşkolik olarak nitelendirebileceğimiz
oğlaklar, dinlenme alanlarında tam
bir konfor ararlar. Pahalı kumaşlar ve
eski mobilyalara ilgi duyan Oğlak’ların favori renkleri; siyah, gri, kahverengi ve yeşildir. Yumuşak dokulu kumaşlar kendilerini iyi hissettirir.
Kova (19 Ocak / 20 Şubat)
Hayal gücü kuvvetli ve özgürlüğüne düşkün olan kovalar kendilerini
gösterebileceği alanları tercih eder.
Favori renkleri; gümüş ve metalik renklerdir. Teknolojik eşyalardan
zevk alır. Soyut imgeleri dekorasyonda kullanırlar.
Balık (20 Şubat / 21 Mart)
Hayal gücünü özgürce kullanabileceği alanlar ve su yeşili, su mavisi görmeyi severler. Sanatçı ruhlu balıklar
estetiğe büyük önem verir. Birbiriyle uyumlu eşyalar olmazsa olmazıdır.
BURÇLARIN “EN”LERİ
• Terazi
• Boğa • Başak • Akrep • Yengeç • Aslan • Balık • Kova • Oğlak • Yay • İkizler • Koç >
>
>
>
>
>
>
>
>
>
>
>
En popüler
En sosyetik
En özlenen
En sadık
En romantik
En aranan
En duygusalı
En mutlusu
En çalışkanı
En şanslısı
En ilgi odağı
En dikkat çekici
35
çözümler Sayfası
12 Bulmaca sayfası
28 Bilmece sayfası
Soru işareti yerine hangi sayı?
Dört işlem
İlk sütundaki sayılar 3 ile çarpılıp üzerine 1 eklenerek aşağıya doğru artmaktadır. İkinci sütunda 3 ile çarpılıp
2 eklenerek artmaktadır. Buna göre
üçüncü sütunda 3 ile çarpılıp 3 eklenmelidir. Doğru sayı 48 olmalıdır.
2+2+2=6
3x3–3=6
5:5+5=6
6+6–6=6
7–7:7=6
İşlemleri yapın
Şekil de toplam
15 daire var.
3 3 3 + 1 4 7 = 4 8 0
+
+
+
4 4 4 + 0 0 7 = 4 5 1
Bu şekilde kaç
daire var?
Kibrit çöpü sorusu
7 7 7 + 1 5 4 = 9 3 1
Şekil sorusu
Soldan sağa şekiller saat yönünde ilerlerken renkler de yer değiştirmektedir. Doğru cevap B
şıkkıdır.
Park yeri sorusu
Şekle tersten baktığınızda
hemen göreceksiniz: 87
Bir tanesi farklı
ama hangisi?
16 sudoku sayfası
2 numaraları kutu farklı. Sağ
altta bulunan daire farklılığın
nedeni.
Yanlış sayılar
İlk satırda 6 hariç tüm
sayılar 4’e bölünebilir.
İkinci satıra ise 52 dışındaki tüm sayılar 3’e
bölünebilir.
Sayılar yerine harfler
A = 5; B = 3; C = 0; D = 2.
Bizim Aachen Dergisi
Reklam / İlan Fiyatları *
1 kez
Arka Kapak
1/1 Sayfa
1/2 Sayfa
1/3 Sayfa
1/4 Sayfa
1/6 Sayfa
1/8 Sayfa
1.000 €
600 €
350 €
250 €
200 €
150 €
120 €
3 kez
6 kez
900 €
540 €
315 €
225 €
180 €
135 €
108 €
750 €
450 €
262 €
187 €
150 €
112 €
90 €
(% 10 indirim) (% 25 indirim)
* Bütün fiyatlar baskıya hazır haldeki reklamlar içindir
ve üstüne yasal geçerli vergi (% 19 MwSt.) eklenir.
TANITIM: Firma, işyeri, hizmet veya ürün tanıtımları (bir
kez olmak kaydıyla) 1 veya 1/2 sayfa olarak (yukarıdaki fiyatlarla) yapılır. Bize göndereceğiniz yazı, logo, resimler
ve iletişim bilgilerinizle (Telefon, faks, E-Mail, internet vb.)
sizin için sayfa tasarımını ücretsiz yapıyoruz. Daha fazla
bilgi için bizi arayabilirsiniz.
Taşfırın‘da pide ve lahmacun
Roermonder Strasse 335
52072 Aachen-Laurensberg
Grill • Restaurant • Café
Süt danası ve hindi döner
Meşhur dövme yayık ayran
Mangalda ağzınıza layık taze balık ve kebap çeşitleri
Şark Köşesi
Zengin salata çeşitleri
Taşfırın‘da pizza çeşitleri
Şelale
Çocuk Oyun Alanı
Tereyağlı baklava
Taşfırın‘da künefe
Özel toplantı ve eğlencelerinizi
kutlayabileceğiniz 80 kişilik
özel bölümümüz mevcuttur.
Telefon: 0241 / 170 11
www.marmarisgrill.de
Tüm etlerimiz
helal kesimdir!
Zengin mutfağımız ve güleryüzlü personelimizle
siz sayın müşterilerimizin her zaman hizmetinizdeyiz!
Ücretsiz Otopark

Benzer belgeler

Indir / Oku - Bizim Aachen

Indir / Oku - Bizim Aachen KÜNYE Sahibi: FACTOR: G MEDIEN & IDEEN Adalbertsteinweg 26, 52070 Aachen Tel.: 0241 / 990 78 68 Fax: 0241 / 990 787 44 E-Mail: [email protected] Internet: www.bizimaachen.de Yayın Yönetmeni: Gün...

Detaylı

konuşuyoruzama nece konuşuyoruz?

konuşuyoruzama nece konuşuyoruz? Ihre Vorteile: • Private Pflege-Ergänzungsversicherung: Pflegemonatsgeld in allen Pflegestufen, auch bei Demenz • Staatliche Förderung: 5 Euro pro Monat • Service aus einer Hand: Die Barmenia übern...

Detaylı

Indir / Oku - Bizim Aachen

Indir / Oku - Bizim Aachen KÜNYE Sahibi: FACTOR: G MEDIEN & IDEEN Adalbertsteinweg 26, 52070 Aachen Tel.: 0241 / 990 78 68 Fax: 0241 / 990 787 44 E-Mail: [email protected] Internet: www.bizimaachen.de Yayın Yönetmeni: Gün...

Detaylı

Indir / Oku - Bizim Aachen

Indir / Oku - Bizim Aachen KÜNYE Sahibi: FACTOR: G MEDIEN & IDEEN Adalbertsteinweg 26, 52070 Aachen Tel.: 0241 / 990 78 68 Fax: 0241 / 990 787 44 E-Mail: [email protected] Internet: www.bizimaachen.de Yayın Yönetmeni: Gün...

Detaylı

Indir / Oku - Bizim Aachen

Indir / Oku - Bizim Aachen Ihre Vorteile: • Private Pflege-Ergänzungsversicherung: Pflegemonatsgeld in allen Pflegestufen, auch bei Demenz • Staatliche Förderung: 5 Euro pro Monat • Service aus einer Hand: Die Barmenia übern...

Detaylı

Indir / Oku - Bizim Aachen

Indir / Oku - Bizim Aachen Sağlıcakla kalın... Günal Günal

Detaylı

Aachen ve çevresinde Neo Naziler

Aachen ve çevresinde Neo Naziler Aralık ayı başında yeni sayımız ve yeni konularla, yine dopdolu olarak karşınızda olmak dileğiyle. Sağlıcakla kalın... Günal Günal

Detaylı