orman mühendisleri ve orman mühendisliği son sınıf

Transkript

orman mühendisleri ve orman mühendisliği son sınıf
ORMAN MÜHENDİSLERİ VE ORMAN MÜHENDİSLİĞİ SON SINIF ÖĞRENCİLERİ İÇİN
SÜRDÜREBİLİR ORMAN YÖNETİMİNİN UYGULANMASI İÇİN
MESLEKİ EĞİTİMİ MODÜLÜ
www.forestvet.net
Bulgarıa Forest
Management Project
ORMAN MÜHENDİSLERİ VE ORMAN MÜHENDİSLİĞİ SON SINIF ÖĞRENCİLERİ İÇİN
SÜRDÜREBİLİR ORMAN YÖNETİMİNİN UYGULANMASI İÇİN MESLEKİ EĞİTİMİ MODÜLÜ
FORESTVET
Kastamonu Orman Bölge Müdürlüğü
Kastamonu Regional Directorate of Forestry
Saraçlar Mahallesi Halime Çavuş Caddesi No: 5 Kastamonu - Türkiye
Tel: 0366 214 60 26
www.kastamonuobm.ogm.gov.tr
Bu kitap 2013-1-TR1-LEO05- 47503 nolu FORESTVET adlı proje kapsamında
hazırlanmış ve Avrupa Birliği tarafından fonlanmıştır. Hiçbir durumda Avrupa
Birliği’nin veya Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi BaşkanlığıTürk Ulusal Ajansı görüşlerini yansıtmaz.
This book has been prepared within the scope of FORESTVET Project numbered
as 2013-1-TR1-LEO05-47503 and granted by European Union. The contect does
not reflect the views of European Union or Center for European Union Education
and Youth Programmes-Turkish National Agency in any case.
Kastamonu - 2015
Editör / Editor: Prof. Dr. Sezgin AYAN
Kastamonu Üniversitesi
Kastamonu Universty
Proje Ortakları Project Partners
Kastamonu Orman Bölge Müdürlüğü
Kastamonu Regional Directorate of Forestry
Adem GENÇ
İsmail ÇETİN
Sofya Orman Üniversitesi
University of Forestry Sofia
Prof. Dr. Veselin BREZIN
Kastamonu Üniversitesi Orman Fakültesi
Kastamonu University Faculty of Forestry
Prof. Dr. Temel SARIYILDIZ
BPM Uluslarası Proje Yönetimi ve Danışmanlık
BPM International Project Management & Consultancy
Mehmet DEMİRTAŞ
Taşköprü Tarım Hayvancılık Balıkçılık ve Kültürel Değerleri Yaşatma Derneği
Taşköprü Agriculture, Livestock, Fisheries and Society for the Protection of Cultural Values
Rıdvan GENÇ
Collegium Balticum Szczecinska Szkola Wyzsza
Barbara KUSIAK
Slovenya Orman Genel Müdürlüğü
Slovenia Forest Service
Andrej BREZNIKAR
Katalonya Orman Birimleri Merkezi
Centre Tecnologic Forestal De Catalunya
Rosa M. RICART
Fotoğraflar Photos
Rüknettin TEKDEMİR
Tasarım ve Baskı Design and Printing by
Can Akbaş Tasarım Stüdyosu
0312 467 84 04
Önsöz
Ormancılıkta sürdürülebilirlik kavramı, özellikle 20. yüzyılın sonlarına doğru ortaya çıkan çevre sorunlarıyla birlikte önem kazanmaya başladı. Hızlı kalkınma ve sanayileşmenin getirdiği sorunların bertaraf edilmesi, en azından etkilerinin azaltılmasına yönelik arayışların sonucu olarak ortaya çıkan “Sürdürülebilir Orman Yönetimi”, Orman Genel Müdürlüğümüzce de yönetim süreçlerine dahil edildi. Bu doğrultuda Orman Genel Müdürlüğü tarafından “Sürdürülebilir Orman Yönetimi Kriter ve Göstergeleri” hazırlandı. Hüseyin DİNÇER
Kastamonu Orman Bölge Müdürü
Genel Müdürlüğümüzün talimatları doğrultusunda Bölge Müdürlüğümüze bağlı işletme müdürlüklerinde 2012 yılında başlatılan sertifikasyon çalışmaları sırasında gerek idari ve teknik karar verici konumunda görev yapan kurum personelimizin gerekse ormancılık çalışmalarında görev alan işçi ve köylülerimizin Sürdürülebilir Orman Yönetimi(SOY) ile ilgili yeterli bilgi ve donanıma sahip olmadığının ortaya çıkmasıyla bir eğitim modülüne olan ihtiyaç belirginleşti. Bu amaçla Bölge Müdürlüğümüz koordinatörlüğünde, 5 ülkeden 8 kurumun katılımıyla hazırlanan projenin AB fonlarından 216.369 Euro’luk hibe destek almasıyla “Sürdürülebilir Orman Yönetimi Mesleki Eğitim Modüllerinin Geliştirilmesi Projesi” çalışmaları başlatıldı. Proje ile hem mühendisler hem de işçi ve köylüler için sürdürülebilir orman yönetimi eğitim modüllerinin yanı sıra yine Kastamonu Üniversitesi Orman Fakültesince de orman ve orman endüstri mühendisleri için “Mesleki İngilizce Eğitim Seti” hazırlandı. Hazırlanan bu kitap ile orman mühendisleri ve orman mühendisliği bölümü öğrencileri için hazırlana eğitim modülü tüm meslektaşlarımızın hizmetine sunuluyor. Bu projenin gerçekleşmesinde bizden desteğini esirgemeyen Genel Müdürlüğümüze, projenin her aşamasında görev alan paydaşlarımıza ve emeği geçen herkese teşekkür ediyor, hazırlanan eğitim modüllerinin ve tüm proje çıktılarının hayırlı olmasını diliyorum. Eylül 2015 GİRİŞ Ormanlar, yeryüzündeki en önemli ekosistemlerinden biridir. Ormancılık alanı ise ormanlardan aynı anda hem maddi hem de manevi faydalar sağlarken bu değer biçilemez eko sistemin korunmasında önemli rol oynar. Sürdürülebilir orman yönetimi (SOY) ormanların dikkatli bir şekilde korunmasını ve yaşam şekilleri çeşitliliğinin ve gerek günümüzde gerek gelecekte içerisinde barındırdığı ilişkilerin sürdürülmesini esas alan ilkelerden meydana gelmektedir. SOY, toplumun farklı orman ürünlerine ve sağladığı faydalara her geçen gün daha fazla gösterdiği talep ile ormanların canlılığının, sağlığının ve çeşitliliğinin korunması arasındaki dengeyi koruyor. Bu denge, ormanların korunması ve geçim kaynağı orman olan kişilerin refahının sağlanması açısından son derece büyük önem arz ediyor. Sürdürülebilirlik olgusu orman yönetimi kavramı olarak ilk kez 300 yıl önce Alman Hans Carl Carlowitz’in kaleme aldığı Sylvicultura oeconomica (1713) isimli kitabında kullanılmıştı. Yazarın yaptığı sürdürülebilirlik tanımı kadar geliştirilerek genişletilmesiyle birlikte günümüzde çok çeşitli orman fonksiyonlarının tamamını içerir bir kavram olmuştur. Doğa ve birden fazla fonksiyonu olan orman yönetimine ilişkin sürdürülebilirlik görevinin ne kadar karmaşık olduğu orman müdürlerinden orman işçilerine ve orman köylülerine kadar uzanan orman yönetimi zincirinde yer alan tüm aktörler arasında geniş çapta yaygınlaştırılmış engin bilgi sahip oldukça anlaşılmaktadır. Farklı ölçeklerde ormancılık alanında bilgi transferi yapılırken çok ciddi kapasite problemleri ile karşılaşılmaktadır. Kullanıcı dostu bilgilerin sağlanması ve geliştirilmesi; bir orman kurumunun, bir orman idaresinin ve hatta bir ülkenin tek başına sahip olacağı kapasitenin çok üstündedir. Sinerjilerin oluşturulması ve uzman bilginin paylaşılması için mevcut bilgilerin esas alınması ve bu bilgilerin ulus ötesi ortak etkinlikler kapsamında yaygınlaştırılması gereklidir. ForestVET: ‘Ormanda SOY: sürdürülebilir orman yönetiminin uygulanması için mesleki eğitim modüllerinin geliştirilmesi’ isimli proje; LLP – Leonardo da Vinci (Yeniliğin Aktarımı) programı tarafından desteklenen bir proje olup 5 ülkeden 8 ortağın ortaklaşa yürüttüğü bir girişimdir ve yeni bilgilerin, özelde Türkiye’de Kastamonu bölgesinde ve geniş çapta sürdürülebilir yaklaşıma dayalı orman yönetim politikası olan diğer ülkelerde orman uygulayıcıları için eğitim modüllerinin ve materyallerinin sağlanmasını kolaylaştırmaktadır. Her bir öğrenme sürecinin ve bilgi aktarımının çok iyi tanımlanmış yapısı vardır. Bu proje, eğitim ihtiyaçlarının değerlendirilmesi ile başlar, eğitim hedeflerinin tanımlanması, eğitim materyallerinin geliştirilmesi, öğrenme yöntemlerinin tanımlanması, eğitimin uygulanması ve eğitim sonuçlarının değerlendirilmesi ile devam eder. Bilgi aktarımındaki bu aşamalar ayrıca ForestVET projesinde de yürütülmektedir. Eğitim metodolojisinin ve materyallerinin geliştirilmesi, çok iyi hazırlanmış ve daha önceden test edilmiş çözümlerle birlikte son ForestVET eğitim çıktılarını desteklemek üzere daha önceden yapılmış VETWOOD ve PAWS-­‐MED isimli iki adet LLP Laonardo da Vinci projelerini esas alınmaktadır. Eğitim programlarının ve materyallerinin eğitim alanındaki aktörler ile kurulan yakın ilişkiler ile geliştirilmesi gereklidir: kaynak olarak üniversiteler ve orman araştırma kurumları ve bilginin son kullanıcıları olan orman uygulayıcıları. Üniversitelerden, liselerden, yetişkin eğitimi sağlayıcılarından ve araştırma kurumlarından alınan bilgilerin ulusal ve bölgesel orman hizmetlerine, yerel topluluklara ve proje / IT yönetim ekiplerine aktarılmasına tüm paydaşları dahil eden ForestVET proje ortaklarının geliştirdiği ortak eğitim ve metodoloji SFM eğitim modüllerinin ayrıntılı ve kapsamlı bir şekilde geliştirilmesine katkıda bulundu. Günümüzde ormanları ve orman ekosistemi yönetimini etkileyen (şehirleşme, iklim değişikliği, doğal tehlikeler, yeni talepler…) çeşitli güçlüklerin olduğu göz önünde bulundurulduğunda ormancılık alanında profesyonel yeterliliğin arttırılmasına daha da çok ihtiyaç vardır. ForestVET projesi kapsamında meydana getirilen bilgi aktarımı yapısı ve eğitim modülleri, sürdürülebilir orman yönetimi alanında sahip olunan profesyonel bilgiye ve karar destek sistemine önemli ve kapsamlı katkılar sağlayacaktır. Andrej Breznikar, Slovenya Orman Servisi İçindekiler 1. ORMAN KAYNAKLARI 1.1. Orman Planlama 1.1.1. Sürdürülebilirlik ve Sürdürülebilir Orman Yönetimi Kavramları 1.1.2. Ormanların Planlanmasının SOY’ne Katkısı 1.1.3. Ormanların Fonksiyonlarına Göre Planlamasının Önemi 1.1.4. Orman Planlarının İzlenmesi ve Değerlendirmesi 1.2. Orman Alanları 1.2.1. Ormansızlaşmanın SOY’ne Etkisi 1.2.2. Orman Alanlarının Planlamasının SOY’ne Katkısı 1.2.3. Orman Alanlarının Envanterinin SOY’ne Katkısı 1.2.4. Orman Alanlarının Artmasının Su ve Toprağa Etkisi 1.2.5. Orman Alanlarının Artmasının Hava Kirliliğine 1.2.6. Orman Alanlarının İzlenmesi ve Değerlendirmesi 1.3. Biyokütle, Dikilen Servet, Artım 1.3.1. Orman Serveti Ölçüm Metotları 1.3.2. Orman Servetinin Karbon Döngüsüne Etkisi 1.3.3. Orman Servetinin İzlenmesi ve Değerlendirilmesi 1.4. Yaş-­‐Çap Sınıfları 1.4.1. Yaş ve Çap Sınıflarına Göre Envanter ve Planlamanın SOY’ne Etkisi 1.5. Karbon Stoku 1.5.1. Karbon Stoku Kavramı 1.5.2. Karbon Stokunun İklim Değişikliğine Etkisi 1.5.3. Karbon Piyasası Önemi 2. ORMAN EKOSİSTEMLERDE BİYOÇEŞİTLİLİK, KORUMA VE GELİŞİM 2.1. Orman Ekosistemleri 2.1.1. Yetişme Ortamı ve Biyoçeşitlilik 2.1.2. Kapalılığın Biyoçeşitliliğe Etkisi 2.1.3. Karışımın Biyoçeşitliliğe Katkısı 2.1.4. Ormanların Parçalanmasın Etkileri 2.1.5. Orman İçi Açıklıkların Biyoçeşitliliğe Etkisi 2.1.6. Orman İçi Sulak Alanların Biyoçeşitliliğe Etkisi 2.2. Doğal Gençleştirme, Ağaçlandırma, Rehabilitasyon ve Restorasyon 2.2.1. Doğal Gençleştirmenin Biyoçeşitliliğe Etkisi 2.2.2. Yapay Gençleştirmenin Biyoçeşitliliğe Etkisi 2.2.3. Ekstrem Alanlarda Gençleştirme-­‐Ağaçlandırmanın SOY Açısından Önemi 2.3. Doğallık 2.3.1. Doğaya Yakın Ormancılığın Biyoçeşitliliğe Etkisi 2.4. Yabancı Ağaç Türleri 2.4.1. Yabancı Türlerin Biyoçeşitliliğe Etkisi 2.4.2. Hızlı Gelişen Tür Plantasyonlarının SOY Açısından Önemi-­‐Etkisi 2.5. Genetik Kaynakları 2.5.1. Gen Kaynaklarının Biyoçeşitliliğe Etkisi 2.5.2. Tohum Kaynakları ve SOY Açısından Önemi 2.6. Peyzaj 2.7.1. Peyzaj Kavramı 2.7. Tehdit Altındaki Türler, Habitatlar 2.7.1. Tehdit Altındaki Türlerin Önemi ve Korunması Gerekliliği 2.8. Korunan Ormanlar 1 4 6 8 11 12 15 16 17 18 21 23 24 26 28 30 32 34 35 37 39 42 43 45 47 50 54 56 59 62 64 66 68 2.8.1. Korunan Alanların Biyoçeşitlilik ve SOY’ne Etkisi 3. ORMAN EKOSİSTEMİNİN SAĞLIK ve CANLILIĞININ KORUNMASI 3.1. Sağlıklı Orman Kavramı ve Göstergeleri 3.1.1. Sağlıklı Orman Kavramı 3.2. Biyotik Zararlar 3.2.1. Böceklerin Neden Olduğu Zararlar ve Ormanın Sağlık ve Canlılığına Etkileri 3.2.2. Mantarların Neden Olduğu Zararlar ve Ormanın Sağlık ve Canlılığına Etkileri 3.3. Abiyotik Zararlar 3.3.1. Doğal Orman Yangınları ve Ormanın Sağlık ve Canlılığına Etkileri 3.3.2. Çığ, Kar ve Fırtına Zararları ve Ormanın Sağlık ve Canlılığına Etkileri 3.3.3. Kuraklık ve Ormanın Sağlık ve Canlılığına Etkileri 3.3.4. Erozyon ve Sel Zararı ile Ormanın Sağlık ve Canlılığına Etkileri 3.4. İnsan Kaynaklı Zararlar 3.4.1. Ormansızlaşma/İşgal Kaynaklı Zararlar ve Ormanın Sağlık ve Canlılığına Etkileri 3.4.2. Yangınların Neden Olduğu Zararlar ve Ormanın Sağlık ve Canlılığına Etkileri 3.4.3. Kesme Zararları ve Ormanın Sağlık ve Canlılığına Etkileri 3.4.4. Otlatma Zararları ve Ormanın Sağlık ve Canlılığına Etkileri 3.5. Başarılı Doğal Gençleştirmenin Ormanın Sağlık ve Canlılığına Etkileri 3.5.1. Başarılı Doğal Gençleştirmenin Ormanın Sağlık ve Canlılığına Etkileri 3.6. Yaprak Kaybının Ormanların Sağlık ve Canlılığına Etkisi Eğitimi 3.6.1. Yaprak Kaybının Ormanın Sağlık ve Canlılığına Etkileri 3.7. Toprak Verimliliğinin Etkisi 3.7.1. Toprak Verimliliğinin Ormanın Sağlık ve Canlılığına Etkileri 3.8. Hava Kirleticileri 3.8.1. Hava Kirleticileri Kavramı ve Hava Kirleticilerin Ormanın Sağlık ve Canlılığına Etkileri 4. ÜRETİM FONKSİYONLARININ SÜRDÜRÜLMESİ ve GELİŞTİRİLMESİ 4.1. Amenajman Planı ve Üretim Fonksiyonları 4.1.1. Üretim Fonksiyonları ve Çevresel Kısıtların Etkileri 4.1.2. Üretim Fonksiyonları ve Sosyal Faktörlerin Etkileri 4.1.3. Üretim Fonksiyonları ve Piyasa Taleplerinin Etkileri 4.1.4. Üretim Fonksiyonları ve Toplum İhtiyaçlarının Karşılanması 4.2. Artım ve Kesim İlişkisi 4.2.1. Artım ve Kesim İlişkisi 4.3. Odun Üretimi ve Değeri 4.3.1. Türkiye Odun Üretim Kapasitesi ve Miktarı 4.3.2. Türkiye Odun Üretimi ve İthal Miktarı 4.3.3. Odun Üretiminin Kalitesinin Artırılmasının Önemi 4.3.4. Orman Yönetimi Sertifikalandırılmasının Odun Üretimi ve Ticaret Açısından Önemi 4.4. Odun Dışı Ürün Üretim ve Değeri 4.4.1. Odun Dışı Ürünlerin Teşhisinin Önemi 4.4.2. Odun Dışı Ürünlerin Planlanmasının Önemi 4.4.3. Odun Dışı Ürünlerin Ekonomik Değeri 4.5. Ormanlık Alanda Pazarlanabilen Hizmetler ve Değeri 4.5.1. Ekoturizmin Önemi 4.5.2. Rekreasyon Alanlarının Önemi 5. ORMANIN KORUYUCU FONKSİYONLARININ SÜRDÜRÜLMESİ ve GELİŞTİRİLMESİ 5.1. Koruyucu Fonksiyonlar 5.1.1. Koruma Amaçlı Yönetilen Ormanların Önemi 70 74 76 78 80 82 84 86 87 90 92 94 96 98 100 102 104 106 107 109 111 113 114 115 116 118 120 122 124 128 130 5.2. Toprak Degredasyonu İle Mücadele 5.2.1. Çölleşme İle Mücadelenin Önemi 5.2.2. Şevlerin Stabilizasyonu Teknikleri 6. DİĞER SOSYOEKONOMİK FONKSİYONLARIN SÜRDÜRÜLMESİ ve GELİŞTİRİLMESİ 6.1. Odun Ürünleri Ekonomik Değerinin Önemi 6.1.1. Türkiye Odun Üretiminin Ekonomik Değeri 6.1.2. Kastamonu Odun Üretiminin Kastamonu Ekonomisine Katkısı 6.2. Odun Dışı Orman Ürün ve Hizmetlerinin Ekonomik Değerinin Önemi 6.2.1. Besin Değeri 6.2.2. Tıbbi ve Aromatik Değerler 6.2.3. Rekreasyon Değeri 6.2.4. Av ve Yaban Hayatı Değeri 6.2.5. Ekoturizm Değeri 6.2.6. Orman ve Su 6.3. Ormancılıkta İşgücü ve Yaratılan İstihdam 6.3.1. Ormancılık ve İstihdama Katkısı 6.4. Ormancılıkta İş Güvenliği ve Sağlığı 6.4.1. Ormancılık Faaliyetlerinde İş Güvenliği ve Sağlığı Mevzuatı 6.4.2. Ormancılık Faaliyetlerinde Kişisel Koruyucu Donanımlar ve Önemi 6.5. Odun Kaynaklarından Üretilen Enerji 6.5.1. Yakacak Odun Üretimi ve Toplumsal Önemi 6.5.2. Biyokütleden Enerji Üretme Kavramı 6.6. Ormancılık Sivil Toplum Kuruluşları 6.6.1. Ormancılıkta Paydaşlar ve Önemi 6.7. Ormanların Diğer Fonksiyonları 6.7.1. Ormanların Düzenleyici Fonksiyonları 6.7.1.1. Ormanların Atmosferik Gazların Düzenlemesine Katkısı 6.7.1.2. Ormanların İklim Düzenlemesine Etkisi 6.7.1.3. Ormanların Su Kontrolü ve Düzenlenmesine Etkisi 6.7.1.4.. Ormanlar ve Toprak Oluşumu 6.7.2. Habitat Fonksiyonu 6.7.2.1. Ormanların Barınak Fonksiyonu (Yerleşim, Üreme, vb) 6.7.3. Ormanların Bilgi Fonksiyonları 6.7.3.1. Ormanlar ve Estetik Bilgisine Katkısı 6.7.3.2. Ormanlar ve Eğlence 6.7.3.3. Ormanlar ve Kültürel İlham 6.7.3.4. Ormanların Manevi ve Tarihsel Bilgi Fonksiyonları 6.7.3.5. Ormanların Bilimsel ve Eğitimle İlgili Fonksiyonları KISALTMALAR 132 134 137 138 139 142 143 145 147 149 151 152 155 157 158 160 162 164 166 168 169 172 174 175 176 179 181 MODÜLÜN ADI 1. ORMAN KAYNAKLARI ALT-­‐BAŞLIK 1.1. Orman Planlama EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI 1.1.1. Sürdürülebilirlik ve Sürdürülebilir Orman Yönetimi Kavramları Öğrenicilerin sürdürülebilirlik ve sürdürülebilir orman yönetimi ile ilgili temel kavramlara dair aşinalıklarının arttırılması; Öğrenicilere sürdürülebilir orman yönetiminin kilit unsurlarının (biyoçeşitliliğin sürdürülmesi, üretkenlik, ormanların yenilenme kapasitesi ve canlılıkları, ormanların ekolojik, ekonomik ve sosyal fonksiyonları, vb.) öğretilmesi; Eğitim materyalini tamamladıklarında, öğreniciler: -­‐Sürdürülebilirlik ve sürdürülebilir orman yönetimi ile ilgili temel kavramları biliyor olacaklar -­‐Sürdürülebilir orman yönetiminin karşı karşıya olduğu mevcut güçlükleri biliyor olacaklar -­‐Sürdürülebilir orman yönetiminin kilit öğelerini biliyor olacaklardır. Power Point Sunumu 20 DAKİKA Ofis Eğitimi Orman mühendisleri ve Orman Mühendisliği Bölümü Son sınıf Öğrencileri Hedef gruplar arasındaki farklı bilgi ve pratik deneyim düzeylerini göz önünde bulundurarak, eğitmenler farklılaştırılmış bir yaklaşım uygulamalıdırlar. EĞİTİM SONUNDA ELDE EDİLMESİ HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULMASI GEREKEN HUSUSLAR Genel anlamda sürdürülebilirlik; şu basit ilkeye uyulmasını temel alır: Yaşamımızı EĞİTİM NOTLARI sürdürmek ve esenliğimizi sağlamak için ihtiyaç duyduğumuz her şey doğrudan ya da dolaylı olarak doğal çevremize bağlıdır. Sürdürülebilirlik, insanların ve doğanın üretken bir uyum içinde var olabilecekleri ve böylece şimdiki ve gelecekteki nesillerin sosyal, ekonomik ve diğer gereksinimlerinin karşılanmasına imkân sağlayan koşulları oluşturur ve muhafaza eder. Sürdürülebilirlik, suya ve insan sağlığını ve çevremizi korumak için ihtiyaç duyulan materyallere ve kaynaklara şimdi ve gelecekte sahip olmamızın güvence altına alınması açısından önemlidir. Ormanlar dünyanın toplam kara alanlarının neredeyse üçte birini kaplamaktadır. Ormanlar, biyo-­‐çeşitliliğin korunması, karbon tutumu ve çölleşmenin önlenmesi gibi çok sayıda küresel çevresel fayda üretme konusunda eşsiz bir potansiyele sahiptir. Sürdürülebilir bir şekilde yönetilen ormanlar, geçimleri açısından ormana bağımlı olan 1,6 milyar insan tarafından odun ve odun dışı orman ürünlerinin sağlanmasına katkıda bulunabilir. Orman ekosistemlerinin gelişmekte olan ülkelerde yaşayan insanların iklim değişikliklerinin etkilerine uyum sağlamalarına yardım etme konusunda da kilit bir rol oynamaları beklenmektedir. Küresel ölçekte, ormanlar yeryüzünün atmosferinden daha fazla karbon depolarlar. 2007 yılından bu yana, ormanların önemli karbon rezervuarları olarak oynadığı rol küresel iklim değişikliği ile ilgili tartışmalarda kayda değer bir ilgi çekmeye başlamıştır. Ormansızlaşma ve orman degradasyonundan kaynaklanan emisyonun azaltılması, gelişmekte olan ülkelere ormansızlaştırmanın azaltılmasına yönelik teşvikler sunarak ve sürdürülebilir kalkınma için düşük karbonlu yöntemlere yatırım yaparak ormanlarda depolanan karbon için finansal bir değer oluşturulmasına yönelik bir çabadır. Orman yönetimi, doğal ve dikili ormanlarla ilgili spesifik çevresel, ekonomik, yasal, sosyal ve kültürel amaçların yerine getirilmesi için ormanların ve diğer ağaçlandırılmış arazilerin korunması ve kullanımına yönelik uygulamaların planlanma ve uygulanma süreçleridir. Orman yönetimi doğal ve dikili ormanların genel idarî, ekonomik, yasal, sosyal, teknik ve bilimsel yönlerini ele alır. Orman ekosistemlerinin ve bu ekosistemlerinin işlevlerinin korunmasını ve bakımını hedefleyen eylemlerden orman ürün ve hizmetlerinin iyileştirilmesi amacıyla sosyal ve ekonomik olarak değerli türlere veya tür gruplarına öncelik verilmesine kadar çeşitlilik gösteren bir dizi değişen 1 ölçekteki kasıtlı insan müdahalesini içerebilir. Sürdürülebilir Orman Yönetimi’nin (SOY) üzerinde küresel ölçekte görüş birliğine varılmış bir tanımı, dünya çapında orman tiplerinin, koşulların ve sosyoekonomik bağlamların çok büyük farklılıklar göstermeleri nedeniyle çok genel bir düzeyin ötesinde pratik değildir. Bununla birlikte, genel itibariyle SOY insan müdahalesi yoluyla çoklu orman değerinin korunması ve arttırılması amacıyla ormanların sürdürülebilir bir şekilde kullanımı ve korunması olarak düşünülebilir. İnsanlar SOY’nin merkezinde yer almaktadır, çünkü SOY toplumun çeşitlilik gösteren ihtiyaçlarına sürekli bir biçimde katkı sağlamayı amaçlar. Sürdürülebilir orman yönetimi insanlara ve çevreye yönelik yönelik doğrudan faydaları arttırırken orman degradasyonu ve ormansızlaşma konularını ele alır. Sosyal düzeyde, sürdürülebilir orman yönetimi insanların geçimlerine, gelir kaynakları üretilmesine ve istihdama katkıda bulunur. Çevresel düzeyde, karbon tutumu ve su, toprak ve biyoçeşitliliğin korunması gibi önemli hizmetlere katkı sağlar. Ormanların sürdürülebilir bir biçimde idare edilmesi, kereste ve gıda da dâhil olmak üzere ormanların faydalarının toplumun ihtiyaçlarını orman ekosistemini günümüzdeki ve gelecekteki nesillerin faydasına koruyacak ve sürdürecek bir şekilde arttırılması anlamına gelir. Dünyadaki ormanların ve ağaçlandırılmış arazilerin birçoğu, özellikle de tropikal ve subtropikal bölgelerde yer alanlar, hâlâ sürdürülebilir bir biçimde yönetilmemektedir. Bazı ülkeler uygun ormancılık politikalarından, mevzuatından, kurumsal çerçevelerden ve sürdürülebilir orman yönetimini destekleyecek teşviklerden yoksundur. Diğer bazı ülkeler ise fonlar ve teknik kapasite konusunda yetersizlik içinde olabilmektedir. Orman yönetim planlarının var olduğu durumlarda, bunlar bazen ormanların sunduğu diğer birçok ürün ve hizmete önem vermeksizin sadece sürdürülebilir odun üretiminin güvence alınmasıyla sınırlı olabilmektedir. Aynı zamanda, tarım gibi diğer arazi kullanımları kısa vadede orman yönetimine kıyasla finansal olarak daha cazip görünebilmekte ve bu da ormansızlaşma ve arazi kullanımı değişikliklerini teşvik edebilmektedir. Sürdürülebilir orman yönetimi gelişmekte olan bir süreçtir ve onu tanımlayan parametreler en son bilimsel bilgilere ve toplumun bu kavrama yönelik anlayışına bağlı olarak zamanla değişiklikler göstermektedir. Orman ekosistemi son derece komplekstir ve çok sayıda dış faktör tarafından etkilenmektedir. Benzer şekilde, dünyanın farklı bölgelerindeki farklı orman tipleri farklı sürdürülebilir yönetim stratejilerini gerektirmektedir. Bu, sürdürülebilir orman yönetimi kriterlerinin sürekli olarak yeni koşullara uyarlanmaları gerektiği anlamına gelmektedir. Bu kriterlerin ulusal bağlamın ve spesifik ekolojik ve çevresel koşulların yanı sıra sosyal, ekonomik, politik, kültürel ve manevî boyutları da yansıtması gerekmektedir. Bu nedenle, sürdürülebilir orman yönetiminin sağlanmasında karşılaşılan güçlük, şu sıralanan hususları sağlayacak bir yaklaşımın geliştirilmesidir: -­‐Sürdürülebilir orman yönetimi için, tüm dünyadaki paydaşların kabulünü sağlayan ve en iyi bilgi ve uygulamaları ve değişen beklentileri bünyesine katacak şekilde sürekli güncellenen, sürdürülebilir orman yönetimi için küresel ölçekte güçlü standartların ve gerçekçi kriterlerin belirlenmesi; -­‐Söz konusu yaklaşımın, yerel düzeydeki ilgili bütün tarafların sağladığı girdilerle belirlenen spesifik ulusal koşulları yansıtacak fakat aynı zamanda da ulusal gerekliliklere de uygun olacak şekilde esnek olması ve -­‐Söz konusu yaklaşımın sadece büyük doğal orman ve dikili ağaçlandırılmış alanları yöneten çokuluslu şirketler için değil, aynı zamanda geçimlerinin önemli bir kısmını ormanın oluşturduğu milyonlarca küçük aile ve yerel topluluk ormanı sahipleri için de 2 HAZIRLAYANLAR KAYNAKLAR erişilebilir, uygulanabilir ve finansal olarak güç yettirilebilir olması. Sürdürülebilir orman yönetiminin kilit unsurları, bölgesel ve uluslararası kriterleri ve gösterge girişimlerini temel alan şu yedi ortak tematik alanı içermektedir: Orman kaynaklarının kapsamı; Biyolojik çeşitlilik; Ormanın sağlığı ve canlılığı; Üretim fonksiyonları ve orman kaynakları; Koruma fonksiyonları ve orman kaynakları; Sosyoekonomik fonksiyonlar; Yasal, politikayla ilgili ve kurumsal çerçeve. Doç. Dr. Petar Antov, University of Forestry, Sofya, Bulgaristan Doç. Dr. Tanya Pancheva, University of Forestry, Sofya, Bulgaristan http://www.epa.gov/sustainability/basicinfo.htm Erişim Tarihi:15.06.2015 http://www.fao.org/forestry/sfm/85084/en/ Erişim Tarihi:15.06.2015 http://www.itto.int/sustainable_forest_management/ Erişim Tarihi:15.06.2015 https://www.thegef.org/gef/SFM Erişim Tarihi:15.06.2015 http://www.cpfweb.org/76228/en/ Erişim Tarihi:15.06.2015 http://www.pefc.org/standards/sustainable-­‐forest-­‐management Erişim Tarihi:15.06.2015 http://www.sfiprogram.org/ Erişim Tarihi:15.06.2015 http://www.cifor.org/acm/methods/toolbox1.html Erişim Tarihi:15.06.2015 3 MODÜLÜN ADI 1. ORMAN KAYNAKLARI ALT-­‐BAŞLIK 1.1 Orman Planlama EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI 1.1.2 Ormanların Planlanmasının SOY’ne Katkısı EĞİTİMİN AMACI Öğrenicilere orman planlamasının sürdürülebilir orman yönetimi üzerindeki etkileri konusunda aşinalık kazandırmak EĞİTİM SONUNDA Eğitim materyalini işleyen öğrencilerin aşağıdaki nitelikleri kazanmış olmaları ELDE EDİLMESİ beklenmektedir: HEDEFLENEN Orman planlamasının rolünü ve sürdürülebilir orman yönetimi üzerindeki etkilerini KAZANIMLAR öğrenmiş olmaları; Orman yönetimi planlama sürecinin farklı adımlarını öğrenmiş olmaları; Orman yönetimi planı da dâhil olmak üzere, ormancılık faaliyetlerini öğrenmiş olmaları. EĞİTİM ARAÇLARI Power Point Sunumu EĞİTİMİN SÜRESİ 20 DAKİKA EĞİTİM TEKNİĞİ Ofis Eğitimi HEDEF GRUP Orman mühendisleri ve orman mühendisliği bölümünde eğitim gören üniversite öğrencileri GÖZ ÖNÜNDE Hedef grubun farklı bilgi ve pratik deneyim düzeylerini göz önünde bulundurarak, BULUNDURULMASI eğiticilerin farklılaştırılmış bir yaklaşım uygulamaları gerekir. GEREKEN HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI Orman yönetimi, ormanların ve spesifik çevresel, ekonomik, sosyal ve kültürel amaçlarla hedeflenmiş diğer ağaçlık alanların korunması ve kullanımına yönelik uygulamaların planlanması ve uygulanması sürecidir. Orman yönetimi planlaması SOY’nin temel bir bileşenidir ve yerelden ulusala kadar değişen çeşitli ölçeklerde gerekli olabilir. Bu modül yerel ölçeğe (ya da orman yönetim birimi ölçeğine) odaklanmaktadır. Orman yönetimi planlamasının rolü, belli bir orman alanındaki orman yönetiminin amaçlarının belirlenmesi ve ifade edilmesi ve bu amaçların gerçekleştirilmesinde atılacak adımların ortaya saptanmasıdır. Orman yönetimi planlaması birçok nedenden ötürü önemlidir. Örneğin, Ormanların sahiplerinin ve yöneticilerinin ormandan ne istediklerini belirlemelerine yardımcı olur ve bu amaçların gerçekleştirilmeleri için verimli eylem haritaları sağlar; Paydaşların orman yönetimine katılabilecekleri yollar ve çeşitli paydaşların rol ve sorumluluklarının netleşmesini sağlar; Bir yandan kaynakların varlığını ve işlevselliğini garanti altına alırken bir yandan da bu kaynakların değerini arttırır (örneğin belli bir kaynağın nerede, nasıl ve hangi koşullar ve kısıtlamalar altında kullanılabileceğini belirleyerek); Zamandan tasarruf sağlar ve maliyetleri azaltır (örneğin yol inşasında ve odun hasadında); Riskleri ve risklerin etkilerini azaltır ve potansiyel olarak yüksek maliyetli orman yönetim hatalarından kaçınılmasını sağlar (örneğin yanlış ağaçların hasat edilmesi veya yanlış zamanlarda hasat yapılması, yangın yönetiminin uygulanmaması ya da bir böcek istilasının ihmâl edilmesi gibi); İdarî düzenlemeleri resmîleştirerek ve orman faaliyetlerinin izlenmesine yönelik bir temel oluşturarak zaman içinde yönetim işlemlerinde sürekliliği sağlar; Gelecekteki hasat hacimlerini ve kazançları projelendirir ve Bilgilerin etkin bir biçimde toplanmasına ve iş kayıtlarının düzenlenmesine yardımcı olur. Orman yönetim planlama süreci şu adımları içermektedir: ön değerlendirme (örneğin, yasal, biyo-­‐fiziksel, sosyoekonomik ve Pazar yönlerinin değerlendirilmesi); orman kaynakları değerlendirmesi (örneğin, orman envanteri; katılım ve danışma; yönetim 4 HAZIRLAYANLAR KAYNAKLAR amaçlarının belirlenmesi; orman alanının kuşaklanması ya da katmanlandırılması; (odun ve odun dışı ürünler için) sürdürülebilir verimin hesaplanması; eğer varsa ilgili devlet kuruluşunun sağladığı formata uygun olarak orman yönetim planının içeriğinin geliştirilmesi; orman yönetim planının ormancılıktan sorumlu yetkili kuruluş tarafından onaylanması (uygulamadan önce) ve sahada yapılan izleme ve değerlendirmelere dayanılarak planın periyodik olarak revize edilmesi. Planlama sürecinin sonucu metin, haritalar, tablolar ve grafikler şeklinde gerekli bütün bilgileri içeren bir belgedir – ki genellikle orman yönetim planı olarak adlandırılır. Bu plan, belirlenmiş olan amaçlar doğrultusunda neler yapılacağı ve yapılacak işlerin nerede, ne zaman, neden ve kimler tarafından yapılacağı konularında SOY uygulamasına rehberlik eder. Birçok ülkede, faaliyetlerin başlamasından önce bu tür planların yetkili bir devlet kuruluşu tarafından onaylanması şarttır. Orman yönetim planı, bir orman bölgesine yönelik hedefleri, eylemleri ve kontrol düzenlemelerini belirleyerek planlanan ormancılık faaliyetlerini (örneğin envanter, verim hesaplama, hasat, ağaçlandırma, koruma ve izleme) tanımlar. Bir orman yönetim planı aynı zamanda ormanların içinde ya da yakınında yaşayan insanların ve diğer paydaşların SOY’nin uygulanışına katılmalarının ve ormancılık hedef ve stratejilerinin bu kesimlere aktarılmasının sağlanması açısından da önemli bir araçtır. Bir orman yönetim planı genellikle yönetim planında belirtilen tek bir ortak yönetim sistemiyle yönetilen bir orman alanı olan bir orman yönetim birimi (OYB) için geçerlidir. Bir OYB büyük bir imtiyazlı orman arazisi, bir ya da birden fazla sahibi olabilen bir grup küçük ormancılık işletmesi ya da orman arazisiyle ilgili çeşitli diğer düzenlemelerden biriyle belirlenmiş olabilir. Bir OYB’ne yönelik detaylı yönetim planı, farklı süre ve stratejik öneme sahip şu üç planı içermelidir: 20 ilâ 40 yılı (ya da daha uzun bir süreyi) kapsayan ve her 5 ilâ 10 yılda bir gözden geçirilebilen “stratejik” ya da “uzun vadeli” yönetim planı; stratejik yönetim planının orta vadeli ifadesi olan (örneğin birbirini takip eden 5 ilâ 10 yıllık dönemleri kapsayan) “taktik” yönetim planı ve taktik yönetim planının yıllık bazda programlandığı, uygulandığı ve izlendiği “operasyonel” plandır. Orman yönetim planı şunları belirlemelidir: Belli bir süre içerisinde orman ürünlerinin hasat edileceği maksimum alan ya da hasat edilecek orman ürününün maksimum miktarı ya da bunların her ikisi; hasat planına, yerel koşullara ve diğer ilgili faktörlere göre ihtiyaç duyulan altyapı; gerçekleştirilecek orman koruma önlemleri; ağaçlandırma da dâhil olmak üzere, gerçekleştirilecek orman geliştirme operasyonları ve orman envanteri, haritalandırma, teknik ve sosyal anketler, izleme, planlama ve kamuoyunun görüşünün alınması da dâhil olmak üzere, yönetim amaçlarının gerçekleştirilmesi için gerekli olan diğer konular. Doç. Dr. Petar Antov, University of Forestry, Sofya, Bulgaristan Doç. Dr. Tanya Pancheva, University of Forestry, Sofya, Bulgaristan http://www.fao.org/sustainable-­‐forest-­‐management/toolbox/modules/forest-­‐
management-­‐planning/in-­‐more-­‐depth/en/ Erişim Tarihi:15.06.2015 http://www.fao.org/docrep/w8212e/w8212e07.htm Erişim Tarihi:15.06.2015 http://sfrc.ufl.edu/extension/florida_forestry_information/forest_management/plan.ht
ml Erişim Tarihi:15.06.2015 http://esrd.alberta.ca/lands-­‐forests/forest-­‐management/forest-­‐management-­‐plans/ Erişim Tarihi:15.06.2015 http://www.forestasyst.org/managementplan.html Erişim Tarihi:15.06.2015 https://extension.usu.edu/files/publications/publication/NR_FF_003.pdf Erişim Tarihi:15.06.2015 http://www.ontariowoodlot.com/forman_plan.html Erişim Tarihi:15.06.2015 5 MODÜL ADI 1. ORMAN KAYNAKLARI ALT BAŞLIK 1.1 Orman Planlama EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI 1.1.3 Ormanların Fonksiyonlarına Göre Planlanmasının Önemi EĞİTİMİN AMACI Sürdürülebilirlik ve Sürdürülebilir Orman Yönetimi Kavramlarını, Plansız ormancılığın ormanlar üzerindeki olumsuz etkilerine dayalı öğretmek Ormanların fonksiyonları, ekosistem tabanlı fonksiyonel plan yaklaşımı, fonksiyonel plan süreci ve katılımcılığın önemi konusunda görüş sahibi olmak EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği Bölümü Son Sınıf Öğrencileri Ormancılığın ve orman işletmesinin en önemli görevi, toplumun orman ürün ve hizmetlerine olan ihtiyaçlarını karşılamak olduğundan, işletmenin amaç veya hedeflerini saptayabilmek ve bu amaç veya hedefleri bir araya getirebilmek için, halkın ormanların çeşitli fonksiyonlarına olan ihtiyaçlarının ve isteklerinin bilinmesi gerekmektedir. Bu nedenle de ormanların planlama aşamalarında katılımcılık gereği halkın planlama aktivitesine katılması önem arz etmektedir. 1992 yılında Rio Zirvesiyle dünya gündemine giren ormanlardan çok amaçlı faydalanma prensibi ile ormanların ekonomik, ekolojik ve sosyokültürel fonksiyonlarını öne çıkaran ekosistem tabanlı fonksiyonel planlama gündeme gelmiştir. Ormanlardan çok amaçlı faydalanma, bir orman alanını aynı zamanda iki veya daha fazla amaç veya hedef için kullanmaktır. Bir orman alanı için birden fazla amaç veya hedefin saptanması durumunda bunlardan birinin ana amaç veya hedef, diğerlerinin yan amaç veya hedef olarak nitelendirilmesi, bütün amaç ve hedeflerin birbirlerini desteklemesi gerekir. Ormanın çeşitli fonksiyonlarını bir araya getirirken yetişme ortamı şartlarını, ormanın aktüel ve gelecekteki kuruluşunu, toplumun bugünkü ve gelecekteki ihtiyaçlarını göz önünde tutmak, ortaya çıkacak fonksiyon ve amaç uyuşmazlıklarını ve çelişkilerini gidermek, işletme tekniğinde yapılacak olası kısıtlamaları belirlemek gerekmektedir. Orman fonksiyonları ile işletme amaçları ve koruma hedefleri arasında sıkı bir ilişki vardır. Ormanın hangi fonksiyonundan veya fonksiyonlarından faydalanmak isteniyorsa bu fonksiyonlardan faydalanma orman işletmecisinin amaç veya hedefini oluşturur (1). Uluslararası süreçlerle uyumlu olarak ana orman fonksiyonları ekonomik, ekolojik ve sosyokültürel olarak üçe ayrılmıştır(1). Bu ana fonksiyonlar altında Eraslan (1982 aşağıda gösterilen on adet genel orman fonksiyonunu belirlemiştir. Bu fonksiyonlar; *Orman ürünleri üretim fonksiyonu, *Doğayı koruma fonksiyonu, *Erozyonu önleme fonksiyonu, *İklim koruma fonksiyonu, 6 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR *Hidrolojik fonksiyon, *Toplum sağlığı fonksiyonu, *Estetik fonksiyon, *Ekoturizm ve rekreasyon fonksiyonu, *Ulusal savunma fonksiyonu, *Bilimsel fonksiyon (2). Orman Genel Müdürlüğünce 2005 yılında 1 adet ekonomik, 3 adet ekolojik ve 6 adet sosyal olmak üzere 10 değişik fonksiyon amenajman planlarının yapımında kullanılmaya başlanmıştır. Plan hazırlık aşamasında bu fonksiyonları karşılayacak şekilde alan, yetişme ortamı, biyolojik çeşitlilik, ağaç serveti ve artım, odun dışı orman ürünleri, ormanın hizmet fonksiyonları, sosyo-­‐ekonomik durum ve sağlık durumu envanterleri yapılmaktadır. 5 Şubat 2008 tarihinde yürürlüğe giren “Ekosistem Tabanlı fonksiyonel Planlama Amenajman Yönetmeliği” ile Türkiye Ormancılığında planlamada yeni bir dönem başlamıştır. İsmail ÇETİN-­‐Orman Mühendisi-­‐Kamu Yönetimi Uzmanı (1)OGM(2014). 299 Sayılı Tebliğ, Aralık 2014, http://www.ogm.gov.tr/ekutuphane/Tebligler/Forms/AllItems.aspx Erişim Tarihi :15.12.2014 (2)ERASLAN, İ., (1982), İ.Ü. Orman Fakültesi, Orman Amenajmanı Ders Kitabı, İSTANBUL 7 MODÜLÜN ADI 1. ORMAN KAYNAKLARI ALT-­‐BAŞLIK 1.1 Orman Planlama EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI 1.1.4 Orman Planlarının İzlenmesi ve Değerlendirilmesi EĞİTİM SONUNDA ELDE EDİLMESİ HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULMASI GEREKEN HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI Öğrenicilere orman planlarının izlenmesi ve değerlendirilmesinin farklı adımlarına yönelik aşinalık kazandırılması Eğitim materyalini işleyen öğrencilerin aşağıdaki nitelikleri kazanmış olmaları beklenmektedir: Orman yönetimi planlarının izlenmesinde ve değerlendirilmesinde kullanılan farklı yöntemleri öğrenmiş olmaları; Operasyonel ve stratejik izlemenin kilit unsurlarını öğrenmiş olmaları; Orman yönetim planlarının düzenli olarak izlenmesinin, değerlendirilmesinin ve revize edilmesinin önemini öğrenmiş olmaları. Power Point Sunumu 20 DAKİKA Ofis Eğitimi Orman mühendisleri ve Orman Mühendisliği bölümünde eğitim gören üniversite öğrencileri Hedef grubun farklı bilgi ve pratik deneyim düzeylerini göz önünde bulundurarak, eğiticilerin farklılaştırılmış bir yaklaşım uygulamaları gerekir. Artan deneyimin, yeni bilgilerin ve değişen koşulların ışığı altında, orman yönetim planı periyodik olarak gözden geçirilmeli ve gerektiğinde revize edilmelidir. Her bir revizyon orman yöneticilerinin amaç ve yöntemleri yeniden değerlendirmeleri için bir fırsattır. Örneğin, imtiyazlı orman arazilerinde imtiyaz döneminin seyri boyunca her 5 ilâ 10 yılda bir gözden geçirmeler gerçekleştirilmelidir. İzleme ve değerlendirme, orman yöneticisinin yönetimin orman yönetim birimi ve çevre bölgeler üzerinde yol açtığı etkiler konusunda bilgi sahibi olması açısından zorunludur. İzleme ve değerlendirmenin yönetim amaçlarıyla ilişkilendirilmesi özellikle önem taşır. İzlemenin sonuçları planlama sürecine geri bildirim olarak aktarılmalıdır, çünkü yol açtığı etkilerle ilgili veriler olmaksızın orman yönetiminin iyileştirilmesi mümkün olamaz. Ormancılık kuruluşunun operasyonlarının çevresel, finansal ve sosyal yönlerini düzenli olarak izlemesi gerekir. İzleme iki düzeyde ele alınmalıdır: Operasyonel izleme ve stratejik izleme. Operasyonel izleme orman yöneticilerine uygulamaların gereği gibi gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğini ya da belli operasyonların etkilerinin beklendiği gibi olup olmadığını belirleme imkânını sağlar. Operasyonel izleme önemlidir, çünkü orman yönetimi uygulamalarının başarılarını ya da başarısızlıklarını tanımlar (örneğin, bir hasat sonrası değerlendirmesi -­‐ operasyonel prosedürlerin hilafına – toprak yolların sıklıkla suyollarıyla kesiştiğini ve dere yataklarına zarar verdiğini ortaya çıkarabilir); gelecekteki yönetim faaliyetlerinde yapılacak değişiklikler için bir temel oluşturur (örneğin, kesim başlamadan önce dere kenarı tampon bölgelerinin sınırlarının işaretlenmesini sağlamak için yeni yönetmelikler geliştirilebilir); düzeltici (ya da iyileştirici) eylemlere (örneğin, kaydırma sonucu bloke edilen ya da hasar gören suyollarının temizlenip eski haline döndürülmesine) ihtiyaç duyulan alanları belirler. Operasyonel izleme, gayri resmî kayıt tutma, düzenli yönetim ziyaretleri ve/veya resmî denetim programları ile faaliyetlerin etkin bir denetimini sağlayabilir. Bir denetim programı orman yönetim performansının prosedürler ya da yönetim 8 planında ortaya konulan standartlara göre düzenli ve sistematik bir biçimde değerlendirilmesini içerir. Etkinliği orman yöneticisi tarafından değerlendirilmesi gereken her türlü yönetim faaliyetini kapsayabilir. Bir orman kuruluşunda, bu faaliyetler sıklıkla şunları içerir: hasat, yol inşası ve bakımı; ağaçlandırma faaliyetleri; meslekî sağlık ve güvenlik; müteahhit faaliyetleri; kereste üretimi. Orman operasyonlarının mali denetiminin operasyona yönelik diğer denetim süreçleriyle ya da operasyon sonrası değerlendirmelerle bağlantılı olması gerekir. Örneğin, orman korucuları ağaç kesim müteahhitleri ile sahada bulunabilir ve kaydedilen ilerlemenin ve sözleşme şartlarına uyulduğunun teyit edilmesi için günlük izleme kayıtları tutmaları istenebilir. Ya da alternatif olarak orman yöneticileri aktif bölümleri aralıklı olarak, örneğin belki haftada bir, ziyaret ederek operasyonları kontrol edebilirler. Mali denetim faaliyetleri bu rutin kontrollerden bazılarıyla birleşmeyi amaçlamalı, onları tekrar etmemelidir. Stratejik izleme orman yönetiminin çevresel ya da sosyal etkilerinin uzun vadeli, tekrarlanan gözlemlerini veya ölçümlerini içerir. Stratejik izleme yönetim sonuçları hakkında bilgiler sağlamayı amaçlar ve bu bilgiler daha sonra planlama ve yönetim sistemlerine geri beslenebilir. Bu, özellikle büyük ölçekli, uzun vadeli ve potansiyel olarak orta ilâ uzun dönem etkilere sahip orman kuruluşları ile ilgilidir. Hangi parametrelerin izlenmesi gerektiğine karar verilmesi çok önemlidir. En uygun olan yol, analizi ve kullanımı açısından fazla hacimli olan yeni veriler biriktirmek ve derlemek yerine, SOY’nin en önemli göstergeleri gibi birkaç kilit ölçüme odaklanmaktır. Eğer veriler analiz edilip orman yönetim sistemine girilmezlerse, izlemenin fazla bir değeri olmaz. Orta ve büyük ölçekli kuruluşlar, ayrıntılı ve uzun vadeli izlemeyi içeren bir izleme programı başlatmayı değerlendirmelidirler. Bu tür bir program şu unsurları içerebilir: saha üretkenliği ve meşcere gelişimi (büyüme ve verim); su kalitesi ve miktarı; toprak erozyonu, pekişme ve verimlilik; yaban yaşamı popülasyonları; biyolojik çeşitliliğin korunması ve HCV’ler; ekolojik etkileşimler ve ormanların yenilenmesi; paydaş faaliyetleri ve bağımlılıkları. Stratejik izlemenin kilit alanları şunları içerir: Büyüme ve verim izlemesi: Büyüme ve verimle ilgili tahminler kalıcı numune arazileri (KNA’lar) üzerinde gerçekleştirilen ölçümler temel alınarak yapılır. KNA bir tür dinamik orman envanteri ve ağaç büyümesini, ölüm oranını ve yenilenmesini ölçmenin birer aracıdırlar. Aynı KNA’ların belli aralıklarla tekrarlanan ölçümleri ağaçların zaman içinde kaydettikleri büyüme oranlarıyla ve tür bileşiminde meydana gelen değişikliklerle ilgili bilgiler sağlar; Çevresel izleme: Çevresel izlemenin kapsayabileceği meseleler şunlardır: toprak erozyonunun ve toprak verimliliğindeki değişikliklerin düzeyleri ve etkileri; orman yönetiminin su kalitesi ve miktarı üzerindeki etkileri; yaban hayatı popülasyonları, nadir ve tehlike altındaki türler; egzotik türlerin yerel çevre üzerindeki etkileri, vb.; Sosyal izleme: Sosyal etkilere yönelik olarak orman kuruluşunun kendisi tarafından gerçekleştirilecek temel izleme, yasalara ve yönetmeliklere uyulup uyulmadığının, paydaşlarla yapılmış olan anlaşmalara (bütün taraflarca) uyulup uyulmadığının ve kilit paydaşların orman yönetiminin uygulanışından memnun olup olmadıklarının kontrol edilmesine imkân sağlayacaktır. Bu yolla, problemler ve problemlerin yanı sıra gelişim fırsatları da tanımlanabilir. Net amaçlar ve hedefler belirlenmesi, orman yönetim planlarının hangi yönlerinin izleneceğine karar verilmesi açısından önemlidir. Yerel çıkarların, algıların ve 9 HAZIRLAYANLAR KAYNAKLAR tutumların sürekli bir biçimde değerlendirilmesi, izleme ve değerlendirme programının çok önemli bir parçasını oluşturur. Doç. Dr. Petar Antov, University of Forestry, Sofya, Bulgaristan Doç. Dr. Tanya Pancheva, University of Forestry, Sofya, Bulgaristan http://www.fs.usda.gov/Internet/FSE_DOCUMENTS/stelprdb5377523.pdf Erişim Tarihi:15.05.2015 http://www.fs.fed.us/emc/met/ Erişim Tarihi:15.05.2015 http://www.fao.org/docrep/v6530e/v6530e00.HTM Erişim Tarihi:15.05.2015 http://www.cifor.org/publications/pdf_files/Books/BGuariguata0801.pdf Erişim Tarihi:15.05.2015 https://ic.fsc.org/preview.evaluating-­‐and-­‐monitoring-­‐social-­‐impacts.a-­‐256.pdf Erişim Tarihi:15.05.2015 10 MODÜL ADI 1. ORMAN KAYNAKLARI ALT BAŞLIK 1.2.1. Orman Alanları EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI 1.2.1. Ormansızlaşmanın SOY’ne Etkisi EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI HAZIRLAYAN KAYNAKLAR Sürdürülebilirlik ve Sürdürülebilir Orman Yönetimi Kavramlarını Plansız ormancılığın ormanlar üzerindeki olumsuz etkilerine dayalı öğretmek Ormansızlaşma neden ve sonuçları üzerinde görüş kazanmış olmak Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği Bölümü Son Sınıf Öğrencileri Ormansızlaşma; orman örtüsünün ve habitatının tamamen ortadan kaldırılması, dönüştürülmesi, tahrip edilmesi anlamına gelmektedir. Günümüzde çölleşme sürecinin en önemli aşaması olarak kabul görmektedir. Ormansızlaşmanın ana nedenler arasında -­‐Orman yangınları -­‐Tarla yapma ve yerleşme amacıyla yapılan açmalar -­‐Aşırı ve kanunsuz faydalanmalar -­‐Yanlış ve aşırı otlatmalar -­‐Endüstrileşmenin neden olduğu hava kirliliği sonucu orman ölümleri -­‐Yanlış ormancılık politikaları yer almaktadır. Ormansızlaşma sorunu; yerel, ulusal, bölgesel ve küresel boyutları olan bir konudur. Ormansızlaşmanın ekolojik, ekonomik ve kültürel açıdan ortaya çıkan olumsuz etkileri ulusal sınırları aşmaktadır. Çünkü ormansızlaşma sonucu hava ve suyun kalitesi korunamamakta, biyolojik çeşitlilik sürdürülememekte, havadaki karbon miktarı artmakta ve ormanlara bağımlı olarak yaşamlarını sürdüren yerel toplulukların kültürleri ortadan kalkabilecektir. Bu sorun, dünyada yaşayan tüm canlıları, habitatları ve canlı ekosistemlerini tehdit etmektedir (1). Ayrıca ormansızlaşma, ormanların önemli ölçüde karbon emilimi işlevini zayıflatmaktadır. Tüm sera gazı emisyonlarının % 15’inin ormansızlaşma sonucu olduğu tahmin edilmektedir. Ormansızlaşma; orman alanı ve ağaç servetindeki azalmanın yanında atmosferdeki sera gazlarının artmasına, küresel ısınmaya, erozyona sebep olmakta, yine su kaynakları ve biyolojik çeşitliliği de tehlikeye atmaktadır. Bu da ormanlardan faydalanmanın sürdürülebilirliğini, ormanların kendisinden beklenen ekolojik, ekonomik ve sosyal fonksiyonlarını yerine getirmesini dolayısıyla “sürdürülebilir orman yönetimi” kavramını ortadan kaldırmaktadır. (2) İsmail ÇETİN-­‐Orman Mühendisi-­‐Kamu Yönetimi Uzmanı (1).TANIŞIR, M., (2003), Küresel ve Ulusal Boyutta Ormansızlaşma Sorunu ve Çözüm Yolları, Siyasal Kitabevi, Ankara (2) http://www.worldwildlife.org/habitats/forest-­‐habitat Erişim tarihi: 25.12.2014 11 MODÜL ADI 1. ORMAN KAYNAKLARI ALT BAŞLIK 1.2. Orman Alanları EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI 1.2.2. Orman Alanlarının Planlamasının SOY’ne Katkısı EĞİTİMİN AMACI Sürdürülebilirlik ve Sürdürülebilir Orman Yönetimi Kavramlarını Plansız ormancılığın ormanlar üzerindeki olumsuz etkilerine dayalı öğretmek Türkiye ve Avrupa Ormancılığında yaşanan ormancılık ve planlama yaklaşımları ile orman alanlarının vüsat ve nitelik olarak varlığının SOY'a etkisi hakkında görüş sahibi olmak Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği Bölümü Son Sınıf Öğrencileri EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI Türkiye’de teknik ormancılık faaliyetleri 1850’lere kadar uzanmaktadır. Bu dönemde Fransız ormancılarının desteği ile ormancılığımızdaki kurumsallaşma çalışmaları başlamıştır. Türkiye’de ilk amenajman planı 1917 yılında 5 Avusturyalı ve 5 Türk uzman tarafından Adapazarı-­‐Hendek civarında Çamdağı Ormanları (Mustafa Şeref Ormanı) için hazırlanmıştır. Orman kaynaklarından devamlılık ilkesi kapsamında faydalanmak, o günlerden günümüze kadar da ormancılığımızın temel yaklaşımı olmuştur. 2000’li yıllardan itibaren de ekosistem tabanlı çok fonksiyonlu orman planlanması süreci başlamıştır. Bu süreç kapsamında ormanların diğer fonksiyonlarının da göz önünde bulunduran, ekosistem yönetimi anlayışını benimsemiş, biyolojik çeşitliliği vb. diğer fonksiyonları bir planlama hedefi olarak ele alan bir ormancılık anlayışı geliştirilmiştir. (1) Türkiye ormanlarının toplum yararına kullanılması sırasında gözetilen amaçlar; kapsadığı alanın büyüklüğüne, niteliğine ve saplanması sırasında gözetilen esaslara göre hiyerarşik acıdan uç gruba ayrılmaktadır. Bunlar; ulusal ormancılık amaçları, işletme amaçları ve işletme tekniği (silvikültürel) amaçlardır. Eraslan, ulusal ormancılık amaçlarını: "... Türk Ulusunun orman ürünlerine olan bugünkü ve gelecekteki gereksinimlerini geniş ölçüde karşılamak, aynı zamanda ormanların sunduğu hidrolojik, klimatik, erozyonu önleme, toplum sağlığı, doğayı koruma, rekreasyon, ulusal savunma, estetik ve bilimsel fonksiyonlarından Türk Ulusunu geniş ölçüde yararlandırmak" biçiminde özetlenmektedir (2). Çevre açısından sürdürülebilirlik; biyolojik çeşitliliğin ve ekosistemin üretkenliğinin devamlılığını ifade eder. Özellikle Batı ve Orta Avrupa ülkeleri ekonomik çıkar için ormanlarında yaptıkları geniş çaplı tür değişiklikleri ile doğal ormanlarını kaybetmişlerdir. Oluşturdukları monokültür ormanlar doğa olaylarına karşı dirençli olmadığından afetler sonucu büyük zarar görmüşlerdir. Bunların yanında yapılan tür değişikliği sonucu zengin flora ve fauna yapısı olumsuz yönde etkilenmiştir. Bu nedenle “doğaya dönüş hareketi” olarak nitelendirilen "Doğaya yakın ormancılık" 19. asrın başlarından itibaren Avrupa ormancılığında öne çıkan bir silvikültürel yaklaşımdır. Oysa Türkiye ormancılığında belirli dönemlerde, yanlış politika ve teknik uygulamalara rağmen Avrupa ormancılığındaki bu devinimler Türkiye ormancılığı için ciddi anlamda yaşanmadan ders olmuş ve “sürdürülebilir ormancılık” Türkiye Ormancılığına yansımıştır. Dünyadaki gelişmelere bakıldığında, orman kaynaklarını arttırmanın yanında, mevcut olan bu kaynaklardan faydalanma yöntem ve tekniklerinin de yeni koşullara uygun 12 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR olarak geliştirilmesi ve değiştirilmesi gerektiği ortaya çıkmaktadır. Bu zorunluluğun bir sonucu olarak, pek çok ülkede orman amenajmanı ve planlama sistemlerinde yeni model arayışlarına gidilmiş ve klasik planlama sistemlerinden farklı olarak yeni planlama modelleri geliştirilmeye başlanmıştır. Federal Almanya’da yeniden canlandırılan Möller’in Sürekli Orman (Daurewald) düşüncesi ve buna uygun olarak önerilen “Meşcere Bazında Planlama” (Einzelplannung) tekniği, Kanada ve ABD’de son yıllarda geliştirilen Konumsal Planlama (Spatial Planning), bu yöndeki çabaların birer ürünü olarak karşımıza çıkmaktadır (3). Biyolojik çeşitlilik teriminin ormancılık içerisinde kullanılması da doğaya uygun orman işletmeciliği kavramının ortaya çıkması ile başlamıştır. Başkent (1999)’a göre; ekosistem amenajmanı ya da doğaya uygun orman amenajmanı, ilgili ekolojik değişimin akışı ve biyolojik çeşitliliği sağlamak ve kontrol etmek için vejetasyonun konumsal yapısını sayısal olarak tanımlayarak yeterli miktarda, nitelikte ve uygun konumsal yapıda bu vejetasyonun veya habitatın uzun vadeli sürekliliğini sağlamak ve aynı zamanda toplumun ormandan beklentilerini de en ekonomik biçimde karşılamaya yönelik entegre bir planlama şekli olarak tanımlanmaktadır (4). 2012 yılı envanter sonuçlarına göre; Türkiye’nin orman varlığı 21.678.134 hektar ile ülke yüzölçümünün % 27,6’sını kaplamaktadır. Bu alan içerisinde normal orman alanı 11.558.668 hektar ile toplam ormanlık alanın % 53,3 ünü, bozuk orman alanları ise 10.119.466 hektar ile toplam ormanlık alanının % 46,7 sini oluşturmaktadır. Ormanların % 79,6’sı koru, % 20,4’ü baltalık olarak işletilmekte, toplam ağaç serveti yaklaşık 1,5 milyar m3, ormanların odun hammaddesi verim gücünün bir göstergesi olan artım ise 42,2 milyon m3 düzeyindedir. 2013 yılında Orman Genel Müdürlüğünce 13.667.987 m3 endüstriyel odun ve 5.981.703 ster yakacak odun üretilmiştir (5). Türkiye’nin yıllık odun tüketimi ise 19-­‐20 milyonu endüstriyel, 8 milyon m3’ü de yakacak odun olmak üzere 27-­‐28 milyon m3 düzeyindedir. Bunun her yıl yaklaşık 1-­‐1,5 milyon m3’ü yuvarlak odun halinde ithal edilmek suretiyle karşılanmaktadır. Türkiye’nin odun talebinin %76’sı Orman Genel Müdürlüğü, %18’i özel sektör (kavak, vb.) tarafından ve %6’sı da ithalat yoluyla karşılanmaktadır. İthal edilen ürünler daha çok kalitesi yüksek orman emvalleridir. Sektörün yıllık 500-­‐600 bin m3 I. ve II. sınıf kalitedeki tomruğa olan ihtiyacının yaklaşık %20’sine denk gelen 120-­‐130 bin m3’ü Orman Genel Müdürlüğünün gerçekleştirdiği üretim ile karşılanmaktadır. Yine lif-­‐
yonga talebinin bir kısmı da ithalat yoluyla karşılanmaktadır (6). Üretim politikalarında yapılacak düzenlemeler ile Türkiye’de bulunmayan türler dışında ithalatla karşılanan talebin büyük oranda karşılanması mümkündür. Uğur ŞAHİN-­‐Orman Mühendisi-­‐Batı Karadeniz Ormancılık Araştırma Enstitüsü (1)Ormanlar ve Biyolojik Çeşitlilik, (Doğa Koruma Merkezi), (2008). Ankara (2)ASAN, Ü., 1990, Orman Kaynaklarının Çok Amaçlı Kullanımı ve Fonksiyonel Planlama, İ. Ü. Orman Fakültesi Dergisi, Sayı:3, Cilt:40, İstanbul (3)BATUR, M., (2005). Fonksiyonel İdare Süresi Tespitinin Teorik ve Pratik Esasları, Ege Ormancılık Araştırma Müdürlüğü Teknik Bülten Serisi No: 30, İzmir (4)ÖZÇELİK, R., (2006). Biyolojik Çeşitliliği Korumaya Yönelik Yapılan (planlama ve koruma) Çalışmalar ve Türkiye Ormancılığına Yansımaları, SDÜ Orman Fakültesi Dergisi, Seri:A, Sayı:2, Isparta (5)Orman Genel Müdürlüğü, 2013 Yılı İdare Faaliyet Raporu, (2014), Ankara (6)Orman Genel Müdürlüğü, İşletme Pazarlama Eğitim Notları, (2013), http://www.ogm.gov.tr/ekutupane/EgitimDokumanlari/Forms/AllItems.aspx Erişim Tarihi:20.12.2014 13 MODÜL ADI 1. ORMAN KAYNAKLARI ALT BAŞLIK 1.2. Orman Alanları EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI 1.2.3. Orman Alanlarının Envanterinin SOY’ne Katkısı EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI HAZIRLAYAN KAYNAKLAR “Sürdürülebilirlik ve Sürdürülebilir Orman Yönetimi” Kavramlarını Plansız ormancılığın ormanlar üzerindeki olumsuz etkilerine dayalı öğretmek Orman envanteri ve envanterin SOY açısından zarureti hakkında görüş sahibi olmak Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği Bölümü Son Sınıf Öğrencileri Orman envanteri; belirli bir zaman diliminde üretim sürecine katılan faktörlerin ve oluşan ürün miktarının sayım-­‐ölçüm ve değerlendirme yolu ile tespit edilmesi işlemidir (1). “Orman envanteri; plan ünitesi olan ormanın sınırları içindeki ağaçlı ve ağaçsız alanların ayrıntılı biçimde belirlenmesi, yetişme ortamı faktörlerinin incelenmesi, ağaç serveti ve bunun meydana getirdiği artımın tespiti ile bitkisel, hayvansal ve mineral menşeli tali ürünlerin belli edilmesi ve bütün bunlarla ilgili miktarların belirlenmesinden ve değerlendirilmesinden ibarettir” şeklinde tanımlanmaktadır (2). Orman alanlarının envanteri kadastro ve akabinde amenajman plan çalışmaları ile gerçekleştirilmektedir. Orman alanlarının envanteri sayesinde ulusal orman varlığı ve durumu tespit edilmektedir. Başka bir deyişle; orman alanlarının miktarı ve üzerinde bulunan orman varlığının niteliği tespit edilerek, ormanın ekolojik özelliği, ekonomik kapasitesi ile sosyal statü belirlenmekte, böylelikle SOY kavramının temel altlığı ortaya konmaktadır. Böylelikle yararlanma biçimi ve şekli belirlenmekte, ormanların potansiyeli korunarak halihazırda ve gelecekte zarar görmeyeceği bir şekilde SOY kriterlerine göre işletilmesi sağlanmaktadır. İsmail ÇETİN-­‐Orman Mühendisi&Kamu Yönetimi Uzmanı (1)KALIPSIZ, A., (1984), Dendrometri, İ.Ü. Orman Fakültesi Yayınları, İstanbul Orman Genel Müdürlüğü, Orman İdaresi ve Planlama Dairesi Başkanlığı Hizmet İçi Eğitim Ders Notları, 2012, Ankara (2)ANONİM,( 2012). OGM, Orman İdaresi ve Planlama Dairesi Başkanlığı Hizmet İçi Eğitim Ders Notları, Ankara 14 MODÜL ADI 1. ORMAN KAYNAKLARI ALT BAŞLIK 1.2. Orman Alanları EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI 1.2.4. Orman Alanlarının Artmasının Su ve Toprağa Etkisi EĞİTİMİN AMACI Sürdürülebilirlik ve Sürdürülebilir Orman Yönetimi Kavramlarını Plansız ormancılığın ormanlar üzerindeki olumsuz etkilerine dayalı öğretmek Orman-­‐Toprak-­‐Su İlişkisini kavrayarak SOY'ne yönelik pratik ipuçları elde etmek EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği Bölümü Son Sınıf Öğrencileri Türkiye’de orman ekosistemlerine düşen yağış suyunun (175 milyar m³) ormana ve buradan alt havzalara doğru seyri, iklim özellikleri, topografik yapı, vejetasyon, toprak ve arazi kullanım tiplerine göre değişiklik göstermektedir. Ormana düşen yağış suyunun ortalama olarak % 15’inin yağış anında orman örtüsü ve toprak yüzeyinde tutularak tekrar buharlaştığı, %30’unun toprak içinde seyri esnasında bitki kökleri tarafından emilerek tekrar yaprakları ile buharlaştırdığı, geri kalan %55’inin ise bir kısmı toprak içinden hareketle toprak suyunu ve yer altı sularını, yüzeysel akışla da yerüstü su kaynaklarını beslediği söylenebilir. Orman topraklarının organik madde açısından zengin olması, bitki köklerinin çürümesi, solucan gibi toprak hayvanlarının yolları ile oluşan delikler, borucuklar ve uzun zaman içinde oluşan özgün orman toprağı strüktürü yağışları toprağa sızdırarak(sızıntı suyu) yüzeysel akışı engellemekte, bunları sızıntı suyu halinde kaynaklara ve akarsulara ulaştırmaktadır. Alternatif arazi kullanımlarına göre sızıntı suyunun hızı, orman topraklarında en iyidir (1). Bitkiler en az altı yolla su döngüsünü etkilemektedir: 1) Yapraklarda tutulan su, atmosfere geri döner ve daha fazla yağışa sebep verir. 2) Ormanlar özellikle tepe çatısı üretenler düşük albedoya sahiptir ve aerodinamik olarak kaba bir yüzey oluşturarak bulut oluşumunu arttırırlar. 3) Bitkiler bulut oluşumunu arttırıcı aerosol üretirler. 4) Yapraklar suyun yoğunlaşacağı alan sağlayarak atmosferdeki nemin yoğunlaşmasını ve yere transferini sağlarlar. 5) Toprakta kırıntılaşmaya sebebiyet verdiği için su tutma kapasitesini arttırır. Dere akışlarını ayarlar ve erozyonu önler. 6) Hidrolik yeniden dağıtım (hydraulic redistribution) denilen bir süreç oluşturarak toprağın derinliklerindeki suyun yüzeye, yüzeydeki suyun ise derinlere pompalanmasını sağlarlar. Bu akış aşırı nemli ortamda aşağıya doğru, kuru dönemde özellikle geceleri aşağıya doğrudur. Dawson (1993)’e göre hidrolik yukarıya taşınmanın transpirasyonu % 19-­‐40 arasında arttırdığını tahmin etmektedir. Ormanlar diğer bitki toplumlarına göre daha fazla yaprak alanı sağladığı için evaporasyon yüzeyini arttırırlar. Global ölçekte karasal ekosistemlerde evapotranspirasyonun %60’ı ormanlarda gerçekleşir. Böylece evapotranspirasyon bölgesel ve küresel iklimde anahtar rol oynar. Gordon ve ark. (2005)’ e göre ormansızlaşma, karadan atmosfere su buharı akışını %4 oranında azalttığını tahmin etmektedir. Yerden atmosfere salınan bu orana yakın bir oranda su buharın aşırı sulamadan dolayı 15 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR arttığı tahmin edilmektedir. Bilgisayar sistemleri göstermektedir ki, eğer Amozonlardaki ormanlar yerine majör vejetasyon tipi çimler olsaydı, Amozon Havzası daha kuru bir alan olurdu. Ağaç gelişimi için uygun bir bölge olmazdı. Yani ormanlar, ormanların gelişmesine izin veren şartlar oluştururlar. Mesela; ormancılığın ve geçici tarımın baskın olduğu alanlarda tekrar ağaç yetişebilir. Ancak, çiftçiliğin veya sürekli tarımın yapıldığı alanlar ağaçların yeniden yetişmesi için diğerine göre daha dezavantajlıdırlar. Büyük alanların ormansızlaşması yer-­‐
atmosfer ilişkisini olumsuz yönde etkilemektedir. Porto Rico ve Kostarika ormanları buna örnektir. Huston ve ark. (2004)’e göre karasal ve akuatik ekosistemlerdeki hidrolojik ilişkileri düzenleyen en önemli faktör vejetasyon (canlı ve ölü bitki materyali) miktarıdır. Bununla birlikte diğer faktörler; topoğrafya, toprak, anakaya, ibreli-­‐
yapraklı ormandır. Suyun ırmaklardan akış zamanı ise yağış rejimi ile kuvvetle ilişkilidir. Bununla birlikte topografya ve ana kaya karakteristikleri geçirgen olmayan yüzeyler hayati önem arzeder (2). Orman topraklarında toprak üstündeki ölü örtünün bulunuşu ve organik maddenin toprağa karışmış oluşu (Ah horizonu) toprağın geçirgenliği bakımından çok önemlidir. Orman toprakları ile mera ve tarım toprağı arasındaki farklar bulunmaktadır. Orman toprakları daha derin ve daha fazla gelişmiş horizona sahiptirler. Orman toprağında Ah horizonu ayrışmakta olan organik maddenin toprak ile karıştığı horizondur. Bu durum orman toprağında azot miktarını diğer topraklardakinden fazla olmasına sebep olur. Orman topraklarında bitki köklerinin daha derinlere inmesi, bu köklerin fiziksel ve biyokimyasal etkileri yanında yaprakların ve diğer organik artıkların ayrışma ürünlerinde toprağın özelliklerini önemli ölçüde olumlu yönde etkilemektedir (3). Uğur ŞAHİN-­‐Orman Mühendisi-­‐Batı Karadeniz Ormancılık Araştırma Enstitüsü (1)KUNT, K., (2008). Orman ve Su İlişkisi, http://www.dogatarihi.net/orman-­‐ve-­‐su-­‐iliskisi/ Erişim tarihi: 10.02.2015 (2)PERRY, D.A., (2008). Forest Ecosystems, Johns Hopkins University Press, (3)KANTARCI,M.D., (2000). Toprak İlmi, İ.Ü. Orman Fakültesi Yayınları, İstanbul 16 MODÜL ADI 1. ORMAN KAYNAKLARI ALT BAŞLIK 1.2. Orman Alanları EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI 1.2.5. Orman Alanlarının Artmasının Hava Kirliliğine Etkisi EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI HAZIRLAYAN KAYNAKLAR Sürdürülebilirlik ve Sürdürülebilir Orman Yönetimi Kavramlarını Plansız ormancılığın ormanlar üzerindeki olumsuz etkilerine dayalı öğretmek Orman, orman tipi ve ağaç türleri ile hava kirliliğini kavramak Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği Bölümü Son Sınıf Öğrencileri Yer küreyi saran gaz kütlesine atmosfer, atmosferi meydana getiren gazların karışımına hava denir. Havada yaklaşık olarak; %78 azot, %21 oksijen, %1 oranında karbondioksit ve asal gazlar bulunur. Havada bulunan gazlar; a) Havada devamlı bulunan ve çoğunlukla miktarları değişmeyen gazlar (azot, oksijen ve diğer asal gazlar), b) Havada devamlı bulunan ve miktarları azalıp çoğalan gazlar (karbondioksit, su buharı, ozon), c) Havada her zaman bulunmayan gazlar (kirleticiler) şeklinde sınıflandırılabilir. Havada katı, sıvı ve gaz şeklindeki yabancı maddelerin insan sağlığına, canlı hayatına ve ekolojik dengeye zarar verecek miktar, yoğunluk ve sürede bulunması "hava kirliliği" olarak tarif edilebilir. Hava kirliliği, çeşitli gazlarla havanın doğal birleşiminin bozulması ve canlıların sağlığını tehdit eden duruma gelmesi olarak da tanımlanmaktadır (2). Hava kirleticilerin havaya atıldığı yere veya faaliyete, "Kirletici Kaynak" adı verilmektedir. Havayı kirletici kaynakları iki ana gurupta toplam mümkündür. Bunlar; orman yangını, volkan püskürmesi vb. doğal kaynaklar ile evsel ısınma araçları, sanayi kuruluşları, taşıtlar gibi yapay kaynaklar şeklinde gruplandırılabilir (1). Bununla birlikte yapılan çeşitli araştırmalarda, bir hektar ladin ormanının yılda 32 ton, bir hektar çam ormanının yılda 30-­‐40 ton, bir hektar kayın ormanının da yılda 68 ton toz emdiği, 100 yaşındaki bir kayın ağacının yaklaşık 40 kişinin ürettiği karbondioksidi tükettiği, günümüzdeki hava kirliliğinin yaklaşık %50’sinin ormanlar vasıtasıyla temizlendiği tespit edilmiştir (3). Uğur ŞAHİN-­‐Orman Mühendisi-­‐ Batı Karadeniz Ormancılık Araştırma Enstitüsü (1)TEKİN, H., ÖZDEMİR HELVACI, F., (2014). Orman Ekosistemleri Açısından Hava Kalitesinin İzlenmesi, Önemi ve Yöntemleri, 2014, II. Ulusal Akdeniz Orman ve Çevre Sempozyumu, Isparta (2)ATALAY, İ., (2014). Doğa Bilimleri Sözlüğü, Meta Basım, İzmir. s:183 (3) TURNA, İ., Ormancılığımız (Tohum, Fidan, Ağaçlandırma) http://www.ktu.edu.tr/dosyalar/15_01_01_97a3d.pdf Erişim Tarihi: 10.02.2015 17 MODÜL ADI 1. ORMAN KAYNAKLARI ALT BAŞLIK 1.2. Orman Alanları EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI 1.2.6. Orman Alanlarının İzlenmesi ve Değerlendirmesi EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI Sürdürülebilirlik ve Sürdürülebilir Orman Yönetimi Kavramlarını Plansız ormancılığın ormanlar üzerindeki olumsuz etkilerine dayalı öğretmek ICP Ormanlarında Level I ve Level II izleme programları hakkında bilgi sahibi olmak Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Son Sınıf Öğrencileri İklim değişikliği, çölleşme, biyolojik çeşitlilikteki azalma, hava, su ve toprak kirliliği gibi ekolojik sorunlar günümüzde insanlığın ve doğanın karşılaştığı en hayati sorunlardır. Bu ekolojik sorunların temelinde, insanların doğadan aşırı derecede ve ekolojik süreçleri dikkate almadan yararlanmaları yatmaktadır. Hatta anılan ekolojik sorunlar, henüz doğallığını kaybetmemiş ekosistemleri de tehdit etmektedir. Bu doğal ekosistemlerin başında da ormanlar gelmektedir. Ormanlar insanlara; orman ürünleri üretimi, su üretimi, erozyonu önleme, iklim düzenleme (oksijen üretme ve karbon bağlama dahil), toplum sağlığı, doğayı koruma, estetik, rekreasyon, ulusal savunma ve bilimsel fonksiyonlar olarak adlandırılabilecek hizmetler sunmaktadır. İnsanlara sağladığı bu faydalar yanında ormanlar, birçok bitki ve hayvan için ev sahipliği de yapmaktadır. Bu nedenle; ormanlar doğa korumanın da merkezini oluşturmaktadır. Yine son yılların en önemli ekolojik sorunu olan iklim değişikliğinin önlenmesi açısından da, karbon havuzu olma niteliği ormanların önemini arttırmaktadır. Ancak, ormanların sağlığı çeşitli ekolojik sorunların etkisiyle bozulabilmektedir. Nitekim 1970’li yıllarda Orta Avrupa’da önce Göknar (Abies alba) ormanlarında, sonra diğer ibreli türlerde ve diğer Avrupa ülkelerinde ormanların sağlık durumlarında bazı bozulmalar ortaya çıkmıştır. Yeni tür orman zararları olarak adlandırılan, ormanlardaki ağaçların yapraklarında renk kayıpları, yaprakların zamanından önce dökülmesi ve şekil değişiklikleri, artım kayıpları şeklinde ortaya çıkan bu sağlık sorunları, bazı yerlerde toplu orman ölümleri ile sonuçlanmıştır. Bu zarar ve toplu orman ölümleri üzerinde hava kirliliğinin etkili olduğu düşünülmüş ve araştırmalar hava kirliliği üzerine odaklanmıştır. Ancak, birçok ülkede ve ağaç türünde yaklaşık olarak aynı zamanlarda ortaya çıkan yeni tür orman zararlarının nedenleri üzerine yapılan araştırmalar farklı metotlarla yürütülmüş ve sonuçların karşılaştırılması pek mümkün olmamıştır. Ayrıca, ormanlardaki hastalıkların oluşmasında hava kirliliğinin yanında diğer birçok faktörün (kuraklık, besin maddesi eksikliği, elverişsiz yetişme ortamı koşulları, böcek ve funguslar vb.) de etkili olduğunun anlaşılması ve zamanla ormanların sağlık durumlarında değişimlerin olduğunun gözlenmesi, bazı yeni tekniklerin kullanılmasını gerektirmiştir. Zira çoğu araştırma ve envanter çalışmasında örneklenen alanlardaki ölçmeler tamamlandıktan sonra bu örnek alanlarda tekrar çalışılmamakta ve zamanla ekosistemlerde meydana gelen değişimler ortaya konulamamaktaydı. Bu amaçla, Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu (UNECE) Uzun Menzilli Sınır Ötesi Hava Kirliliği Sözleşmesi (CLRTAP) gereğince 1985 yılında 18 “Hava Kirliliğinin Ormanlar Üzerindeki Etkilerinin İzlenmesi ve Değerlendirilmesi Uluslararası İşbirliği Programı"’nın kurulmasına karar vermiştir. Kısaca, Uluslararası işbirliği Programı Ormanları (ICP Forests) olarak bilinen bu programda; güncel ekolojik koşullarla (asit depolamada dahil olmak üzere daha çok hava kirliliği) ilişkili olarak ulusal düzeyde ormanlardaki değişimler üzerinde detaylı ve karşılaştırılabilir bilgilerin toplanması, böylece kirlenmeden kaynaklanan zarar ve sebep-­‐etki ilişkilerinin daha iyi anlaşılması amaçlanmaktadır. 1986 yılında uygulamaya konan ve Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu ile Avrupa Birliği tarafından yürütülen programa; 2012 yılı itibarıyla aralarında Türkiye’nin de olduğu 41 ülke (39 Avrupa ülkesi ile birlikte ABD ve Kanada) katılmaktadır. Uluslararası işbirliği Programı Ormanları (ICP Ormanları), Uzun Menzilli Sınır Ötesi Hava Kirliliği Sözleşmesinin Yürütme Organına hava kirliliği ve diğer çevresel faktörlerin etkileri ile ilgili bilimsel dayanak sağlamaktadır. Uluslararası işbirliği Programı Ormanları, sözleşmenin altındaki diğer programlarla birlikte hava kirliliğinin ekosistemler, vejetasyon, tatlı sular, kültürel miras ve materyaller yanı sıra insan sağlığı üzerindeki etkileri üzerinde çalışmalar yaparak Sözleşmenin Yürütme Organının uluslararası hava kirliliğini azaltma politikaları üzerinde yasal olarak bağlayıcı protokoller geliştirmesine yardımcı olmaktadır. 2011 yılında 25. yılını tamamlayan Uluslararası işbirliği Programı Ormanları çalışmaları kapsamında, günümüzde sadece temiz hava politikaları için değil, aynı zamanda orman sağlığı, biyolojik çeşitlilik, sürdürülebilir orman yönetimi ve iklim değişikliliği ile ilgili bilgiler üretilmektedir. Türkiye’de orman ekosistemlerinin izlenmesi çalışmalarında ilk adım 2006 yılında atılmıştır. İzleme çalışmalarında, ilk 2 yılda; örnek alanların kurulumu ve eğitimler gerçekleştirilmiş, 2007’de az sayıda gözlem alanında çalışmalar yapılmıştır. 2008 yılından itibaren çok sayıda gözlem alanında veriler alınmaya başlanmıştır. Uluslararası işbirliği Programı Ormanları (ICP Forests) kapsamındaki ormanların izlenmesi çalışmaları; Yaygın ve yoğun izleme olarak adlandırılabilecek iki şekilde yapılmaktadır. Bunlardan yaygın izleme çalışmaları Seviye I (Level I) ve yoğun izleme çalışmaları Seviye II (Level II) olarak adlandırılmaktadır. Seviye I (SI) çalışmaları; Avrupa Birliği tarafından belirlenen ve sistematik olarak seçilmiş ağ şebekesinde düşük izleme yoğunluğunda yapılmaktadır. Ağ şebekesi, Avrupa çapında 16x16 km olarak düzenlenmiştir. Her ülke kendi ekolojik koşullarına ve ormanlarının yapısına göre farklı yoğunlukta bir izleme sistemi oluşturabilmektedir. Sabit örnek alan niteliğindeki Seviye I gözlem alanlarının kurulumu için öncelikle ağ şebekesinin kesişme noktaları tespit edilmekte, daha sonra bu noktadan kuzey, güney, doğu, batı yönlerine 25’er m gidilerek, izleme çalışmaları yapılacak alt gözlem alanların (uydu) yerleri belirlenmektedir (Şekil 1). 19 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR Şekil 1. Avrupa’da ormanların izlenmesi programında Seviye I gözlem alanlarında kullanılan örnekleme deseni (UN/ECE, 2004’ten değiştirilerek) Bu uyduların merkezlerine en yakın bireylerden galip tabakada bulunanlardan (Kraft’a göre 1=ileri galip, 2=galip, 3=az derecede galip) 6’şar adet olmak üzere bir Seviye I alanında toplam 24 örnek ağaç seçilmekte ve numaralandırılmaktadır. Seçilen bu ağaçlarda her yıl taç durumu değerlendirmesi yapılmaktadır (Tablo 1). Tablo 1. Seviye I ve Seviye II sahalarında yapılan gözlemler ve Ölçüm Periyotları Söz konusu alanlarda değerlendirilecek parametrelerden bazıları zorunlu olup, bazıları ise tercihe bırakılmıştır. Taç durumunun değerlendirilmesindeki temel parametreler yaprak/ibre kaybı, yaprak/ibre renk değişikliği ve zarar etmenlerinin belirlenmesidir. Seviye I gözlem alanlarında yapılan yaprak/ibre kayıplarını belirlenme çalışmaları, ormanların çeşitli stres faktörlerinden etkilenip etkilenmediğini gösteren bir erken uyarı sistemidir. Düşük yoğunluklu izleme sistemi olan Seviye I’de ayrıca, belli dönemlerde yaprak/ibre ve toprak örnekleri de alınmaktadır. Uğur ŞAHİN-­‐Orman Mühendisi-­‐ Batı Karadeniz Ormancılık Araştırma Enstitüsü OGM, (2013), Türkiye Ormanlarının Sağlık Durumu (2008-­‐2012), Ankara 20 MODÜL ADI 1. ORMAN KAYNAKLARI ALT BAŞLIK 1.3. Biyokütle, Dikili Servet, Artım EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI 1.3.1. Orman Serveti Ölçüm Metotları EĞİTİMİN AMACI Sürdürülebilirlik ve Sürdürülebilir Orman Yönetimi Kavramlarını Plansız ormancılığın ormanlar üzerindeki olumsuz etkilerine dayalı öğretmek Orman Servet ölçüm yöntemlerini öğrenmiş olmak EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Son Sınıf Öğrencileri Ağaç hacmi ve hacim artımı envanteri; Amaçlanan doğruluk ve güven düzeyine bağlı olarak, yersel ölçümlerden, uzaktan algılama veya diğer tahmin metotlarından yararlanılarak yapılır. Yüksek doğruluk ve güven düzeyi gerektiren üretim ormanlarında envanter, yersel ölçmelere dayanır (1). Ağaç serveti ve artımın saptanması amacıyla kullanılan yersel ölçme tekniklerini aşağıdaki biçimde sınıflandırmak mümkündür: I-­‐ Alansal Yöntemler -­‐ Sabit Büyüklükte Alan Örneklemesi -­‐ Eşmerkezli İç İçe Alanlar Örneklemesi II-­‐ Noktasal Yöntemler -­‐ Açı Sayım Örneklemesi -­‐ Ağaç Uzaklıkları Örneklemesi -­‐ Altı Ağaç Örneklemesi III-­‐ Çizgisel Yöntem -­‐ Çizgi Örneklemesi (2). I-­‐Alansal Yöntemler Bu yöntemler, Örnek Alan Yöntemleri adı ile de anılmaktadır. Toplumu temsil eden örnek üniteleri; ya büyüklüğü sabit tek bir daire alanı ya da aynı merkez etrafında birbiri içine geçmiş birkaç daire alanı olarak alınır. Envanter konusu meşcereye ilişkin çap, yaş, boy gibi parametrelerin hepsi bu üniteler itibariyle ölçülerek envanter karnelerine kaydedilir. Ağaç sayısı, yaş, orta çap, göğüs yüzeyi, hacım ve artım hesaplanır (2). Sabit Büyüklükte Alan Örneklemesi Deneme alanı; envanter konusu meşcere tipine tesadüfi, sistematik veya küme örneklemesi yöntemlerinden birine göre dağıtılmış belirli büyüklükteki alanlardır. Türkiye’de orman amenajmanı uygulamalarında alan örneklemesinde kullanılan sabit büyüklükler, meşcere kapalılığı ve gelişim çağına göre değişmektedir. Orta çapın 8 cm ve daha fazla olduğu meşcerelerde deneme alanı: -­‐Kapalılık sınıfı (%71-­‐100) 3 ise; 400 m² için yarıçap 11,28 m 21 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR -­‐Kapalılık sınıfı (%41-­‐70) 2 ise; 600 m² için yarıçap 13,82 m -­‐Kapalılık sınıfı (%11-­‐40) 1 ise; 800 m² için yarıçap 15,96 m olarak belirlenmektedir. Değişik yaşlı ormanlarda örnek alanların büyüklüğü 600 m²’dir. Sık, genç meşcerelerde, örnek alan büyüklüğü 100 m²’ye kadar düşmektedir. Eşmerkezli Alanlar Örneklemesi Türkiye’de 1990 yılından itibaren Batı Karadeniz Bölgesinde uygulamasına geçilen "Yapraklı Tür Projesi" ile orman envanterine sokulan bu yöntem çok katlı, değişik yaşlı ve düşey kapalı ormanlar için önerilmektedir. Bu yöntemde ölçme ünitesi; merkezleri aynı ve fakat yarıçap ve büyüklükleri birbirinden farklı 3-­‐5 daire alanından oluşmaktadır. II-­‐Noktasal Yöntemler Toplumu temsil eden örnek üniteleri belirli büyüklükte alanlar yerine tek bir nokta olarak kabul edilen bu yöntemler, öncelikle hektardaki ağaç sayısını veya göğüs yüzeyini tespit etmekte önerilmektedir (2,3). Açı Sayım Örneklemesi “Bitterlich Yöntemi” olarak da anılan bu yöntem; Meşcere göğüs yüzeyini ölçme amacıyla geliştirilmiş olup, durulan bir noktada ağaçların göğüs yüksekliğine belirli bir gözlem açısı ile bakmak ve nokta etrafında 360˚ dönerken bakılan açıdan taşan ağaçları 1, teğet olanları yarım, açı içinde kalanları 0 saymak ve toplam sayıyı bulmak biçiminde uygulanmaktadır (2). Ağaç Uzaklıkları Örneklemesi Hektardaki ağaç sayısını belirleme amacıyla geliştirilmiş olup, durulan bir noktanın çevresindeki ağaçların bu noktaya olan uzaklıklarını ölçmek ve yarıçapı bu uzunluğa eşit olan daire alanı içinde sayılı ağaçları 1 hektara oranlamak suretiyle uygulanmaktadır (2). Altı Ağaç Örneklemesi Meşcere göğüs yüzeyini bulmak amacıyla Prodan (1968) tarafından önerilen bu yöntemde durulan noktaya en yakın 6 ağacın göğüs çapı ölçülmekte ve 6. ağacın durulan noktaya uzaklığı belirlenip hektardaki göğüs yüzeyi tespit edilmektedir (2). III-­‐Çizgisel Yöntem Çizgi Örnekleme Yöntemi adları ile anılan bu yöntem, tıraşlama kesim alanlarındaki gövde ve odun artıklarının hacimlendirilmesinde kullanılan bir örnekleme yöntemidir (2). İsmail ÇETİN-­‐Orman Mühendisi-­‐Kamu Yönetimi Uzmanı (1) Amenajman Yönetmeliği, 05.02.2008 Tarih ve 26778 Sayılı Resmi Gazete. (2) ASAN, Ü., (1992) Simülasyon Tekniğinin Meşçere Envanterinde Kullanılması ve Bir Örnek “Stıpsı”, İ.Ü. Orman Fakültesi Dergisi, Seri: B, Sayı:3-­‐4, Cilt :42, İstanbul. s:22-­‐28 (3) KALIPSIZ, A., (1984) Dendrometri, İ.Ü. Orman Fakültesi Yayını, No:3194/354, İstanbul. 22 MODÜL ADI 1. ORMAN KAYNAKLARI ALT BAŞLIK 1.3. Biyokütle, Dikili Servet, Artım ALT BAŞLIK 1.3.2. Orman Servetinin Karbon Döngüsüne Etkisi EĞİTİMİN AMACI EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI Orman serveti ve karbon stoğu ilişkisini öğretmek Orman serveti ve karbon stoğu ilişkisini irdeleyebilmek HAZIRLAYAN KAYNAKLAR Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Son Sınıf Öğrencileri İnorganik maddelerin sürekli olarak cansız ortamdan alınıp, canlı öğeler arasında aktarıldıktan sonra, cansız ortama tekrar geri verilmesi işlemine “madde döngüsü” denir (1). Tabiattaki hiçbir madde yok olmaz, tüm maddeler sürekli olarak döngüler yoluyla canlılar tarafından yeniden kullanılır. Organik maddelerin temel yapısını oluşturan karbon doğada hem mineral biçiminde (kömür, elmas, gaz olarak veya suda çözünmüş durumda karbondioksit olarak) hem de organik biçimde bulunur (2). Karbondioksit, atmosferde hem hava kirliliğine hem de sera etkisi nedeniyle küresel ısınmaya yol açan bir maddedir. Canlı varlıkların temel yapı maddesi olan organik karbon, fotosentez süreçleri yoluyla atmosferde veya deniz suyunda çözünmüş olarak bulunan karbondioksit gazından yararlanarak üretilir. Fotosentez ile yeşil yapraklarca soğurulan ışık enerjisi, karbondioksit ve suyu kullanarak karbonhidratlar ve oksijen üretilir. Oksijen atmosfere salınırken karbonhidratlar da amino asitler, proteinler, yağlar ve hücrenin ihtiyaç duyduğu diğer maddelerin yapımında kullanılır (3). Böylelikle bitkiler büyümelerini gerçekleştirirler. Ormanlarda da ağaçların yaptığı artım ile atmosferdeki serbest halde karbondioksit olarak bulunan karbon stoklanmış olur. Orman servetindeki artış, 20. yüzyılda özellikle sanayileşmenin ve fosil yakıtların büyük miktarda tüketiminin etkisiyle ortaya çıkan hava kirliliği ve atmosferdeki sera gazlarının küresel ısınmaya olan olumsuz etkisine karşı elimizdeki en büyük güvencemizdir. Yeryüzündeki en önemli karbon yutakları olan ormanlarda servetin azalması atmosferde karbon miktarının artması, daha fazla hava kirliliği ve küresel ısınma, artışı ise tam tersine daha temiz bir atmosfer ve küresel ısınmanın yavaşlaması demektir. Orman servetindeki artış ile odun hammaddesi olarak stoklanan karbon, döngünün çevrenin lehine yavaşlatılması anlamına gelmektedir. İsmail ÇETİN-­‐Orman Mühendisi-­‐Kamu Yönetimi Uzmanı (1) EROĞLU, M., (2014). Çevre Koruma Ders Notu, Trabzon http://www.ktu.edu.tr/dosyalar/15_01_02_0384b.pdf Erişim tarihi:20.12.2014 (2) NAMLI, A., (2014). Madde Döngüleri, Biyo-­‐Jeo-­‐Kimyasal Döngüler, http://slideplayer.biz.tr/slide/2295186 Erişim tarihi: 20.12.2014 (3) http://www.bilgiustam.com/fotosenteznedir-­‐nasıl-­‐meydana-­‐gelir Erişim tarihi:20.12.2014 23 MODÜL ADI 1. ORMAN KAYNAKLARI ALT BAŞLIK 1.3. Biyokütle, Dikili Servet, Artım EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI 1.3.3. Orman Servetinin İzlenmesi ve Değerlendirilmesi SOY için orman servetinin izleme ve değerlendirmesini öğretmek SOY için orman servetinin izleme ve değerlendirmesini yapıyor olmak Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Son Sınıf Öğrencileri Orman kaynaklarından sürdürülebilir biçimde koruma-­‐kullanma ilkesi ve uluslararası sözleşmeler çerçevesinde çağdaş bir anlayışla yararlanılabilmesi için ormancılık politikalarına ışık tutacak sağlıklı istatistiki verilere ihtiyaç vardır. Ormancılık istatistiklerinin maksadı, bu alanda istatistikler üreterek, ulusal ve uluslararası kullanıcıların veri ihtiyacını karşılamaktır. Bu kapsamda yapılan çalışmalar neticesinde aşağıdaki ana konu başlıklarında istatistiki veriler üretilmektedir; 1) Orman varlığı 2) Oduna dayalı orman ürünleri 3) Odun dışı orman ürünleri 4) Silvikültür ve ağaçlandırma hizmetleri 5) Orman koruma faaliyetleri 6) Rekreasyon alanları 7) Ormanların korunmasına ve geliştirilmesine yönelik destekler 8) Ormancılık için destekleyici hizmetler 9) Orman ekosistemlerinin izlenmesi programı 10) Orman kadastrosu 11) Orman sayılan alanlarda verilen izinler Orman serveti; Ormanda dikili halde bulunan canlı ağaçların kübik "metreküp" ve "ster" ölçü birimindeki kabuklu odun hacmini ifade eder (1). Servet envanteri ise ormanın ölçüldüğü anda dikili ağaç servetinin ağaç türü, ağaç adedi, çap sınıfı ve yaş sınıfı, kalitesi ve artım gücü itibariyle miktarlarının hacim ve ağırlık olarak tespitidir. Servet envanteri, yersel ve hava fotoğraflarından faydalanılarak yapılır (2). Amenajman plan uygulamaları, plan uygulamasından sorumlu personelin bürodaki ve arazideki çalışmalarını yerinde görmek, plan hedefleri ile uygulama arasında farklılıklar varsa, bunları tespit ederek, sebepleri hakkında bilgi edinmek, aksaklıkların giderilmesi konusunda uygulayıcıya yol göstermek ve sonuçlar hakkında düzenlenen rapor ve tabloları ilgililere göndermek amacıyla yılsonunda ve belirli periyotlarda izlenir ve denetlenir. Süresi biten amenajman planları yenilenir. Bu yenilemede önceki plan uygulamasıyla, plan ünitesinde ortaya çıkan olumlu ve olumsuz sonuçlar değerlendirilir. Bu amaçla, hem ormanda yapılan ölçme, gözlem ve inceleme sonuçlarından ve hem de büro kayıtlarından yararlanılır. Yenileme sırasında plan ünitesi için daha önce tespit edilen işletme amaçlarında bir değişiklik olup olmadığı ayrıca belirlenir. Ürün ve hizmet üretim amaçlarında değişiklik gerekli 24 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR görülüyorsa, yenileme sırasında bu durumlar da dikkate alınır (3). Plan müddetinin sonunda amenajman planları yenilenirken aynı envanterler tekrar yapılarak önceki plan verileriyle karşılaştırılır. Ormanın önceki ve aktüel durumu, bu veriler ışığında değerlendirilerek yeni plan uygulamaları şekillendirilir. İsmail ÇETİN-­‐Orman Mühendisi-­‐Kamu Yönetimi Uzmanı (1)OGM, (2014) Ormancılık Metaverileri, 2014. www.ogm.gov.tr/ekutuphane/Istatistikler/Metaveriler/Metaveriler.docx Erişim Tarihi: 15.01.2015 (2) ANONİM, (2012). Orman İdaresi ve Planlama Dairesi Başkanlığı Hizmet İçi Eğitim Ders Notları, Ankara (3) ANONİM, (2008). Orman Amenajman Yönetmeliği, 05.02.2008 tarih ve 26778 Sayılı Resmi Gazete 25 MODÜL ADI 1. ORMAN KAYNAKLARI ALT BAŞLIK 1.4. Yaş ve Çap Sınıfları EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI 1.4.1. Yaş ve Çap Sınıflarına Göre Envanter ve Planlamanın SOY’ne Etkisi EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI Yaş ve çap sınıflarına göre envanter hakkında temel bilgiler vererek bunun “Sürdürülebilir Orman Yönetimine” olan katkısını öğretmek Odun hammaddesi üretimine yönelik yaş ve çap sınıfları planlama yöntemlerini öğrenmiş olmak Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Son Sınıf Öğrencileri Faydalanmanın düzenlenmesinde; Yaş, alan, ağaç serveti, çap, gövde sayısı, artım gibi faktörler amenajman metotlarının çeşitlenmesinde önemli rol oynamıştır. Ormanların, belirlenen fonksiyonlar doğrultusunda işletme amaçlarını yerine getirilebilmesi için aynı yaşlı ormanlarda; yaş sınıfları metodu, değişik yaşlı ormanlarda da; çap sınıfları göre envanter ve planlama yapılır. Ormanın formu; Fonksiyonuna, işletme amacına, ağaç türünün biyolojisine ve yetişme ortamı koşullarına göre belirlenir. a) Orman amenajmanı yönünden; 1) Aynı yaşlı ve maktalı ormanlar, 2) Değişik yaşlı ve düşey kapalı ormanlar. b) Mevcut kuruluş ve asli ağaç türleri bakımından, tohum veya sürgün kökenli olup olmadığına bakılmaksızın; 1) Işık ağaçlarından oluşan saf veya karışık meşcerelerin meydana getirdiği ormanlar ve ışık ve yarı gölge ağaçlarından oluşan saf veya karışık meşcerelerin meydana getirdiği ormanlar, aynı yaşlı ve maktalı orman formunda, 2) Gölge ağaçlarından oluşan saf veya karışık meşcerelerden) meydana gelen ormanlar, gölge ve yarı gölge ağaçlarından oluşan karışık meşcerelerden meydana gelen ormanlar ve gölge ağaçlarının ışık ağaçlarıyla veya hem ışık hem yarı gölge ağaçlarıyla oluşturduğu karışık meşcerelerden meydana gelen ormanlar, değişik yaşlı ve düşey kapalı orman formunda mütalaa edilir (1). Aynı yaşlı orman; fertler arasındaki yaş farkının idare müddeti 100 yılın altındaki türlerde 10, 100 yılın üstündeki türlerde 20’nin altında olduğu ormanlardır. Değişik yaşlı ormanlar ise dikey ve basamaklı kapalılığa sahip, her yaş grubundan fertlerin bulunduğu ormanlardır. Türkiye'de yapılan amenajman çalışmalarında aynı yaşlı ve maktalı kuruluşa sahip koru ormanlarında meşçere tipi ayırımı hava fotoğrafları metodu ve yersel metodun kombinesine dayalı olarak yapılmaktadır. Amenajman planlarının hazırlanması aşamasında; aynı yaşlı ormanlarda deneme alanları; ekonomik fonksiyonlu ormanlarda 300 x 300 m, 1 kapalı ormanlarda 600 x 600 m, ekolojik ve sosyo-­‐kültürel fonksiyonlu ormanlarda 26 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR da 600 x 600 m aralık ve mesafelerde olmak üzere kuzeyden güneye ve batıdan doğuya ardışık numaralar verilmek suretiyle belirlenir. Yine değişik yaşlı ormanlarda deneme alanları arasındaki aralık ve mesafeler 300 x 150 m’dir. Yaş sınıfları metoduna göre; meşçerenin hacmen %90’ın üzerinde aynı ağaç türünden oluşuyorsa saf meşçere, hâkim türün yanında herhangi bir tür karışıma %10’dan fazla karışıyorsa karışık meşçere kabul edilir. Yine gelişim çağları itibarıyla; a) Gençlik ve Sıklık; 1,30 m'deki kabuklu çapları 7,9 cm.ye kadar, b) Sırıklık ve Direklik; 1,30 m.deki kabuklu çapları 8 – 19,9 cm.ye kadar, c) İnce Ağaçlık; 1,30 m.deki kabuklu çapları 20 – 35,9 cm.ye kadar, d) Orta Ağaçlık; 1,30 m.deki kabuklu çapları 36 – 51,9 cm.ye kadar, e) Kalın Ağaçlık; 1,30 m'deki kabuklu çapları 52 cm. ve daha yukarı olanlar şeklinde kabul edilir. Kapalılık açısından da meşcereler; %0-­‐10 arası olanlar 0 kapalı, %11-­‐40 arası olanlar 1 kapalı, %41-­‐70 arası olanlar 2 kapalı, %71-­‐100 arası olan meşçereler de 3 kapalı olarak değerlendirilir. Türkiye’de amenajman planı yapımında değişik yaşlı meşcereler için Flurry’nin “Çap Sınıfları Metodu” kullanılır. Bu yöntemde meşceredeki ağaçlar 4 çap sınıfına ayrılır: Çap Sınıfı 8-­‐19,9 cm. Çap Sınıfı 20-­‐35,9 cm. Çap Sınıfı 36-­‐51,9 cm. Çap Sınıfı 52 cm. üstü Çap Sınıfları metodu ile aktüel ve optimal kuruluş arasındaki farklar ortaya konur. Buna göre; (A) rumuzu ile optimale kıyasla, kalın çap kademelerinden fazla sayıda gövdelerin bulunmasına karşılık, orta ve ince çap kademelerinde az sayıda gövdelerin bulunması, yaşlanmış bir seçme ormanı, (B) rumuzu ile optimale kıyasla, ince çap kademelerinden fazla sayıda gövdelerin bulunmasına karşılık, orta ve kalın çap kademelerinde az sayıda gövdelerin bulunması, genç bir seçme ormanı (C) rumuzu ile optimale kıyasla, orta çap kademelerinden fazla sayıda gövdelerin bulunmasına karşılık, ince ve kalın çap kademelerinde az sayıda gövdelerin bulunması, orta yaşta bir seçme ormanı (D) rumuzu ile bu üç optimalden sapma biçiminin dışında kalan A, B ve C sapma biçimlerinden birine benzeyen, ya da bunların karışımından oluşan aktüel seçme ormanı gösterilir. İsmail ÇETİN-­‐Orman Mühendisi-­‐Kamu Yönetimi Uzmanı (1) Amenajman Yönetmeliği, 05.02.2008 Tarih ve 26778 Sayılı Resmi Gazete 27 MODÜL ADI 1. ORMAN KAYNAKLARI ALT BAŞLIK 1.5. Karbon Stoku EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI 1.5.1. Karbon Stoku Kavramı EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI Sürdürülebilirlik ve Sürdürülebilir Orman Yönetimi Kavramlarını Plansız ormancılığın ormanlar üzerindeki olumsuz etkilerine dayalı öğretmek Sürdürülebilirlik ve Sürdürülebilir Orman Yönetimi Kavramları ile Plansız ormancılığın ormanlar üzerindeki olası olumsuz etkilerini kavramış ve değerlendirebiliyor olmak Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Son Sınıf Öğrencileri Karbon Döngüsü; Karbon atomlarının biyosferde dolaşımıdır (1). Başka bir ifadeyle de karbon atomlarının fotosentez, solunum, çürüme ve biyo yakıtlar aracılığıyla atmosfer, litosfer ve hidrosfer arasında dolaşması olarak tanımlanabilir. Şekil 1 ve 2. Küresel Karbon Döngüsü Karbon döngüsü dünyamızda küresel ve yerel olarak büyük etki yapmaktadır. Küresel olarak atmosferdeki CO2 miktarına bağlı olarak iklimimiz etkilenmekte, yerel olarak da karasal ekosistemlerdeki bitki büyümesi ve karbon tutumu, bitkilerin ölmesi ve bitki materyalinin çürümesi karbon döngüsünün önemli bir parçasıdır. Bu sebepten karbon döngüsü içerisinde bitkiler önemli bir yer tutmaktadır (2). Atmosferde biriken CO2’in 2/3‘ünün fosil yakıt tüketiminden, 1/3’ünün de arazi 28 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR kullanım değişimi ve ormansızlaştırmadan kaynaklandığı belirlenmiştir. İklim değişikliği, hava kirliliği gibi artan çevre sorunlarından dolayı tüm dünyada atmosfer daha az CO2 salan, fosil yakıtlara alternatif, çevreyi daha az kirleten, yenilenebilir enerji kaynağı olan biyokütle önem kazanmaktadır. Bu amaçla yetiştirilen ürünler, küresel ısınmanın temel nedenlerinden olan karbondioksiti absorbe ederek depolayacağı için biyokütle yetiştiriciliği, küresel ısınma problemini azaltacak çözümlerden birisi olarak ele alınabilir. Sürdürülebilir anlamda üretildiğinde biyokütle, bitki büyümesi sürecinde alınan miktarda karbonla hemen hemen aynı miktarda karbonu dışarı verir. Bu nedenle biyokütlenin kullanımı, atmosferdeki CO2’nin birikimine katkıda bulunmaz (3). Yeryüzünün bir diğer önemli karbon havuzu da okyanuslardır. Yeryüzündeki orman ekosistemleri atmosferden her yıl 100 gigaton (Gt, milyar ton) CO2 almalarına karşın bunun yarısını geri vermektedir. Yeryüzündeki ikinci karbon havuzu olan okyanuslar ise aldıkları 104 gigaton CO2’in 100’ünü geri vermektedir. Ormanların bu yönden üstünlükleri de bu ekosistemlerin bu konuda tek kaynak olduğunu ortaya koymaktadır. 1990-­‐2000 yılları arasındaki verilere göre atmosferdeki CO2 miktarında 3 GT’lik bir artış olduğu görülmektedir. Dikkatli bir işletmeyle fosil yakıt emisyonlarından kaynaklanan karbondioksitin önemli bir kısmının yersel ekosistemlerde (Yutak Alanları) tutulabileceği ve böylece iklim değişiminin yavaşlatılması konusunda önemli bir katkı yapılabileceği belirtilmektedir. Küresel bazda ormanlar yıllık yaklaşık 0,75 GT karbon bağlama potansiyeline sahiptir ki, bu atmosfere salınan yıllık 8 GT’lik miktarın önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Diğer taraftan tarım, yerleşim ve enerji kullanımının neden olduğu ormansızlaşma atmosferik karbon yüküne 1,6 GT’lik bir katkı yapmaktadır (4). Karbon stoğu, çeşitli bilimsel yöntemlerle hesaplanabilmektedir. Orman ekosistemlerinde karbon stoğu veya karbon birikiminin hesaplanabilmesi için öncelikle bitkisel kütle bilinmelidir. Orman envanter sistemi doğrudan bitkisel kütlenin belirlenmesine yönelik olarak düzenlenmediğinden, çoğunlukla ağaçların kabuklu gövde hacmi üzerine odaklandığından gövde hacminin bitkisel kütleye dönüştürülmesi gerekmektedir. Bu amaçla, önce hacim ağırlığından yararlanılarak gövde kütlesi hesaplanmakta, gövde kütlesi bitkisel kütle genişletme faktörleri (BEF) ile çarpılmak suretiyle ağaçların toprak üstü kısımlarının kütlesi bulunmaktadır. Toprak üstü kütle ise kök/sak oranı ile çarpılarak kök kütlesi hesaplanmaktadır. Bu şekilde elde edilen ağaç kütlesi, karbon oranı ile çarpılarak ağaçlardaki karbon stoğu hesaplanmaktadır. Bu hesaplamalarda kabuklu gövde hacmi yerine hacim artımı kullanıldığında sonuçta karbon stoğu yerine karbon birikimi belirlenebilmektedir (5). Uğur ŞAHİN-­‐Orman Mühendisi-­‐Batı Karadeniz Ormancılık Araştırma Enstitüsü (1) ATALAY, İ., (2013) Doğa Bilimleri Sözlüğü, Meta Basım, İzmir. s:227 (2) PHILANDER, G., (2012) Encyclopedia of Global Warming and Climate Change, SAGE Publications, Inc (3) OGM, (2009). Yenilenebilir Enerjide Orman Biyokütlesinin Durumu. T.C. Çevre ve Orman Bakanlığı, Orman Genel Müdürlüğü, Biyoenerji Çalışma Grubu Raporu, Haziran 2009, s:133, Ankara. (4)SARAÇOĞLU, N., (2011) Küresel İklim Değişiminin Yavaşlatılmasında Ormanların Rolü, Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim, ANKARA. (5) ÇÖMEZ, A., Orman Ekosistemlerinde Karbon Hesapları. http://ekoloji.ogm.gov.tr/Dokumanlar/Forms/AllItems.aspx Erişim Tarihi:10.01.2015 29 MODÜL ADI 1. ORMAN KAYNAKLARI ALT BAŞLIK 1.5. Karbon Stoku EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI 1.5.2. Karbon Stokunun İklim Değişikliğine Etkisi Karbon yutak alanlarının farklı ekositemler açısından değerlendirilmesi Orman ekosistemlerinin farklı yönetim ve işletmecilik anlayışı ile karbon tutma rollerinin geliştirilebileceğini öğrenmiş olmak Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Son Sınıf Öğrencileri IPPC (The International Plant Protection Convention)’nin Değerlendirme Raporlarına, WMO (The World Meteorological Organization)’nun 2003 yılında basılan 952 sayılı küresel ısınmaya bağlı yayınına ve diğer bazı kaynaklara göre, 1860 yılından günümüze kadar iklimde gözlenen önemli küresel değişiklikler aşağıdaki şekilde özetlenebilir: • Dünyanın değişik bölgelerinde atmosfer davranışı ile fauna ve floradaki değişiklikler iklimde olan değişmenin en büyük kanıtıdır. • Meteorolojik gözlemlere göre yeryüzü ve troposfer ısınmış, stratosfer ise soğumuştur. • Günlük maksimum ve minimum sıcaklıklarda bir artış olmuştur. Ancak, ortalama minimumlardaki artış daha fazladır. • 20. yüzyıl, 1000 yılın en sıcak yüzyılıdır. 1990’lı yıllar en sıcak 10 yıl, 1998 en sıcak yıl, 2001 ise ikinci en sıcak yıldır. • Küresel yıllık ortalama sıcaklık, 1990 yılından 1998 yılına kadar yaklaşık 0,7 ˚C artmıştır. Küresel ısınmanın etkilerini geciktirmede ormanlara bağlı olarak 3 ana strateji üzerinde durulmaktadır: 1. Mevcut yutak alanlarının (karbon havuzlarının) genişletilmesi, 2.Yutak alanların korunarak birim alandaki karbon bağlama performanslarının yükseltilmesi, 3. Biyokütle içinde bağlanan karbonun atmosfere geri dönüşünün geciktirilmesidir. Ormanlar bağladıkları karbonu kimi zaman yüzlerce yıl bünyesinde tutma özelliklerinden ötürü diğer ekosistemlerden daha üstündür. Örneğin; tarım alanlarında bağlanan karbon fotosentezi yapan bitkinin türüne göre üretim döneminin sonunda ya doğrudan çürüyerek, ya da insan ve hayvanlar tarafından tüketilerek, çok kısa bir zaman (bazen 3 aylık bir mevsim, bazen 1 yıl, ortalama 6 ay) sonra tekrar doğaya dönmektedir. Aynı süreler mera ekosistemleri için de geçerlidir. Biyokütle, kuru ot biçiminde saklansa bile mera bitkileri tarafından bağlanan karbon en fazla bir yıl içinde CO2 şeklinde tekrar atmosfere dönmektedir. Ormanlarda bağlanan karbonun CO2 şeklinde doğaya dönmesi ise, termik santrallere yakıt sağlayan enerji ormanlarında bile en az 10 yıldır. Bu süreler odun ürününün kullanım yerine ve üretim süresine bağlı olarak 3–4 yüzyıla kadar uzayabilmektedir. Orman ekosistemlerinin dünya karbon döngüsüne katkısı ve bu katkının zaman içinde geliştirilmesi, sürdürülebilir orman işletmeciliğinin altı temel ölçütünden 30 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR birisidir. Ormanlardan sağlanan ekonomik, sosyal ve çevresel faydaların sürdürülmesine yönelik etkinliklere odaklanmış olan Sürdürülebilir Orman İşletmeciliği; mevcut ormanlarda ve diğer kalıcı ürünlerde depolanan karbon stokunu artırırken ormanın diğer fonksiyonlarının da devam ettirilmesini amaçlamaktadır. Uğur ŞAHİN-­‐Orman Mühendisi-­‐Batı Karadeniz Ormancılık Araştırma Enstitüsü http://www.vizyon21yy.com/documan/genel_konular/Doga_Cevre/Kur_Isin/ Kuresel_Iklim_Degisikliginin_Yavaslatilmasinda_Ormanlarin_Rolu.pdf Erişim Tarihi: 15.12.2014 31 MODÜL ADI 1. ORMAN KAYNAKLARI ALT BAŞLIK 1.5. Karbon Stoku EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI 1.5.3. Karbon Piyasası Önemi Ormancılığın karbon piyasası açısından kilit önemi ve rolünü öğretmek Ormancılığın karbon piyasası konusundaki önemine vakıf olmak Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Son Sınıf Öğrencileri Küresel iklim değişikliğini önlemek amacıyla karbondioksit salanlara yüksek oranda ceza verilmesi, ek vergi konulması veya temiz enerji kaynaklarına yapılacak yatırımların teşvik edilmesi gibi bir takım uygulamalar yapılmaktadır. Son yıllarda ise küresel iklim değişikliğinin yine serbest piyasa sistemine dayalı uygulamalarla ortadan kaldırabileceği varsayımı üzerine dayanan uluslararası bir sistem ortaya çıkmıştır. Bu sistem genelde "karbon Salımı ve Ticareti" olarak adlandırılmaktadır (1) (Şekil 1). Kyoto Protokolü ile gündeme gelen mekanizmalardan belki de en önemlisi olan karbon salımı ve ticareti ilk olarak Kanadalı İktisatçı Dales tarafından önerilmiştir. Karbon salımı ve ticareti; “bir alıcının, karbon azaltımına yönelik taahhüt ettiği hedeflerini yerine getirmede kullanacağı ve belli bir miktarda karbon salımı indirimi yapma hakkını ifade eden “krediler” karşılığında, başka bir tarafa ödeme yapması ile ortaya çıkan alım sözleşmeleri” olarak tanımlanmaktadır (1). Bir ülkede kurulması gereken karbon salım ticaretine göre; İşletmelerin atmosfere salabilecekleri karbondioksit miktarı sınırlandırılmaktadır. Eğer işletmeler, sınırdan daha az karbon salarlarsa, satış için üretim fazlası kredi kazanmaktadırlar. Eğer sınırdan daha fazla karbon salımı yaparlarsa, sınırdan daha az karbon yapmış işletmelerden kredi satın alabilmektedirler. Bu uygulama; AB Karbon Salım Ticaret Sistemi (EU ETS) olarak 1 Ocak 2005’te faaliyete geçmiş olup, dünyadaki ilk uluslararası karbondioksit salımı ticaret sistemidir. Bu sistem, global karbon piyasası işlemlerinin yaklaşık %70’ini gerçekleştirmektedir (1). Karbon salım ticareti; “Üst Sınır ve Ticaret”, “Anahat ve Kredi” ve “Karbon 32 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR Denkleştirme” olmak üzere üç şekilde uygulanmaktadır (1). Üst Sınır ve Ticaret Sisteminde; Belirlenmiş bir zaman dilimi içerisindeki toplam salım miktarı belirlenir. Bu toplam değer, daha sonra kaynaklardan çıkan karbon salım hakkı ve tahsisat olarak kirleticilere tahsis edilir. Taahhüt dönemi boyunca her katılımcı gerçekleşen salımını izler ve hesaplar. Dönem sonunda gerçekleşen salıma eşit miktarda tahsisat düzenleyici otoriteye teslim edilir. Bu eşleştirmeyi yapamayanlar ellerinde fazladan tahsisat bulunan kaynaklardan tahsisat satın alabilirler. Anahat ve Kredi Sisteminde; Karbon salımına ilişkin sabit bir üst sınır belirlenmemiştir. Bu sistemde katılımcılar ticarete başlamadan önce tahsisat alamamakta; karbon birimlerini, salım azaltıcı projeleri onayladıktan sonra kazanmaktadırlar. Bu süreçte öncelikle düzenleyici tarafından her bir katılımcı için anahat belirlenmektedir. Taahhüt dönemi sonunda düzenleyici otorite, yapılan salımlar ile anahat hesaplarını karşılaştırmakta; gerçekleşen salımları anahatından düşük olan katılımcılar aradaki fark kadar birim kazanmaktadır. Bu birimler daha sonra serbestçe alım satıma konu olmaktadır. Gerçekleşen salımları, anahatını aşan katılımcılar ise taahhütlerini yerine getirmek için fazla salımlarına eşdeğer karbon birimini satın almak zorundadırlar. Denkleştirme Sisteminde; Bir yerde salınan karbon miktarı başka bir yerden satın alınmaktadır. Böylece atmosferde aynı miktarda karbon miktarının yutulması/hapsedilmesi ile nötrleştirme yapılmış olmaktadır. Başka bir ifade ile bir işletme, ortaya çıkardığı karbon salımına karşılık aynı miktarda ancak başka bir yerdeki karbon tasarrufu sağlayan projelerden karbon sertifikaları satın alır. Bu sistem daha çok işletme bünyesinde karbon salımı azaltım önlemlerinin ekonomik ve teknik gerekçelerle karlı olmaması durumunda kullanılmaktadır. Karbon salımı ve ticareti sisteminin işleyişi sürecinde en önemli sorun, iklim değişikliklerinin ekonomik maliyetlerinin ölçülmesidir. Bu ölçüm için “karbon sosyal maliyeti” olarak adlandırılan bir hesaplama yöntemi kullanılmaktadır. Karbon sosyal maliyeti; 100 yıl veya daha uzun bir süre için atmosfere salınan her ek bir ton karbonun iklim değişikliği üzerinde oluşturduğu etkinin net bugünkü değeri olarak hesaplanmaktadır. Bunun maliyeti ortalama 1 ton karbon için 43 dolardır (1). Zorunluluğa Göre Karbon Piyasası: Bu piyasalar zorunlu ve gönüllü olmak üzere iki kısma ayrılmaktadır. Sözleşme Şekline Göre Karbon Piyasası: Bu piyasalar spot, future ve opsiyon işlemlerini içermektedir. Karbon spot ticareti ağırlıklı olarak AB ülkeleri içerisinde yapılmaktadır. Hacme Göre Karbon Piyasaları: Bu piyasalar toptan ve perakende olarak adlandırılmakta olup, toptan karbon piyasaları genellikle milyon ton karbon kredisinden daha büyük işlemleri içermekte; perakende karbon piyasalarında ise nispeten küçük çaplı karbon ticareti yapılmaktadır. Uğur ŞAHİN-­‐Orman Mühendisi-­‐Batı Karadeniz Ormancılık Araştırma Enstitüsü (1)UYAR, S., CENGİZ, E., 2011. Karbon (Sera Gazı) Muhasebesi, İSMMMO, Mali Çözüm Dergisi , Cilt:1, İstanbul. s:48-­‐53 33 ODÜL ADI 2. ORMAN EKOSİSTEMLERİNDE BİYOÇEŞİTLİLİK, KORUMA ve GELİŞİM ALT BAŞLIK 2.1 Orman Ekosistemleri EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI 2.1.1. Yetişme Ortamı ve Biyolojik Çeşitlilik HAZIRLAYAN KAYNAKLAR Yetişme ortamı-­‐biyoçeşitlilik ilişkisini öğretmek Habitat ve Tür-­‐Gen-­‐Süreç çeşitliliği ilişkisini öğrenmiş olmak Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği Bölümü Son Sınıf Öğrencileri Doğa bilimciler ve ekologlar ekosistem deyince, canlıları barındıran sistemi, yani doğanın bir parçasını anlarlar. Ekosistemin rolü, canlıları barındırmak ve onlara, nesillerini sürdürebilmeleri için uygun bir ortam sunmaktır. Her ekosistem sahip olduğu iklim, toprak edafik, topoğrafik ve biyotik özellikleri bakımından, başka ekosistemlere göre, az çok farklılıklar gösterir. Böylece ekosistem çeşitliliği ortaya çıkar. Kimi ekosistemler orman, kimi ekosistemler mera, kimileri de sazlık bataklık, göl, akarsu, step özelliklerini taşırlar, kimi ekosistemler, insan etkisinden tamamen uzaktır ve doğal haldedir; kimisi de kent ekosisteminde olduğu gibi, insanın etkisiyle ileri düzeyde değiştirilmiş, şekillendirilmiştir. Ekosistem çeşitliliği arttıkça, potansiyel olarak ekosistem içinde yer alan habitat (türlerin yaşama ortamı) ve tür çeşitliliği de artar. Bir bakıma ekosistem çeşitliliği, tür çeşitliliğini kamçılayan, ya da sınırlayan bir etkendir. Ekosistem çeşitliliği, farklı türlerin yaşayabilmesi için farklı habitatların, farklı ekolojik işlevlerin ve en sonunda da bunların denge halinde karışımını aksettiren, farklı klimaks canlı birliklerinin oluşmasını sağlar. Uygun iklim ve toprak koşullarının egemen olduğu ortamlarda orman ekosistemleri görülmektedir. Ormanlarla kaplı olan sağlıklı bir ekosistem, bitki örtüsü tahrip edildiği takdirde oradaki toprakların erozyon yoluyla kaybolması ile zaman içinde önce bozkır, sonra da çöl ekosistemi haline dönüşebilir. Yağışın, suyun ve üretici konumundaki bitki örtüsünün yeterli ölçüde bulunmadığı ortamlarda çöl ekosistemi egemen olur. Her tür, ekolojik istekleri doğrultusunda uygun habitatlarda yayılış gösterir. Türkiye ekosistem çeşitliliği bakımından oldukça zengindir. Türkiye, coğrafik konumu itibariyle, üç farklı kıta (Avrupa, Asya, Afrika) arasında, bir geçiş zonunda yer almaktadır. Anadolu, her üç kıtanın farklı özelliklerini, değişik derecelerde taşıyan çeşit çeşit ekosistemlere sahiptir. Bir yanda Afrika'daki gibi kurak ve yarı-­‐kurak stepler; öte yanda, orta ve kuzey Avrupa'daki floraya benzeyen yapraklı ve iğne yapraklı ormanlar bulunmaktadır. Türkiye'nin topoğrafik yapısı, ekosistem çeşitliliği açısından ender olanaklar sunmaktadır. Farklı arazi mozayiğinde, çeşitli habitatlar oluşmaktadır. Bu farklı habitatlarda pek çoğu endemik olan binlerce bitki ve hayvan türü, bu türlerin farklı ırkları, farklı gen havuzları ve farklı evrimsel birimleri yaşamaktadır. Songül Tekşen -­‐Orman Endüstri Mühendisi-­‐Marmara Ormancılık Araştırma Enstitüsü IŞIK, K., (1998). Biyolojik Çeşitlilik, Çevre ve İnsan. Anadolu Üniversitesi Yayınları, No:1017, s:16-­‐17, Eskişehir. 34 MODÜL ADI 2. ORMAN EKOSİSTEMLERİNDE BİYOÇEŞİTLİLİK, KORUMA ve GELİŞİM ALT BAŞLIK 2.1. Orman Ekosistemleri EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI 2.1.2. Kapalılığın Biyoçeşitliliğe Etkisi EĞİTİMİN AMACI EĞİTİMİN SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI Kapalılık ve biyoçeşitlilik kavramlarının öğretilmesi Kapalılık ile biyoçeşitlilik arasındaki ilişkinin kavranması Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Son Sınıf Öğrencileri Bir ekosistemdeki biyoçeşitlilik, dört ana bölümde incelenebilir. Bunlar; 1) Genetik çeşitlilik, 2) Tür çeşitliliği, 3) Ekosistem çeşitliliği 4) Ekolojik süreç çeşitliliği (1) şeklinde ele alınabilir. Biyoçeşitlilik ile ilgili pek çok bilgi, değerlendirmelere konu edilmektedir. Bunlar genel ve detaylı karakteristik bilgiler olmak üzere iki grupta incelenebilir: Genel karakteristik bilgiler arasında alanın bulunduğu mevkii (lokalite), yükselti, yönetim metodu, orman tipi ve meşcere yaşı sayılabilir. Bunlar çoğunlukla coğrafi özelliklerle meşcerelerin genel özelliklerinden oluşur. Detaylı karakteristik bilgiler ise; ağaç, çalı ve otsu türler ile bu türlerin toprak yüzeyini kaplama oranları, ortalama meşcere göğüs yüzeyi (DBH), meşcere yüksekliği, tepe çatısının örtme derecesi gibi bilgilerdir. Bunlar da meşcere yapısı ve bitki kompozisyonu ile ilgili bilgilerden oluşur (2). Meşcere topluluğu içinde komşu ağaç tepelerinin birbirine yanaşmalarına; zamanla birbiri içine girerek sıkışmalarına ve bu belirtilerle orantılı olarak toprağın meşcere tepe çatısı tarafından siperlenmesine Meşcere Kapalılığı denir. Meşçere tepe çatısının toprağı siperleme oranı %0 ile 10 arası ise boşluklu kapalı olup 0 rumuzu ile, %11-­‐40 arası ise gevşek kapalı olup 1 rumuzu ile, %41-­‐70 arası ise orta kapalı olup 2 rumuzu ile, %71-­‐100 arası ise tam kapalı olup 3 rumuzu ile, %100 üzeri ise sıkışık-­‐grift kapalı olup 4 rumuzu ile, Seçme sınıfında tabakalı kuruluşta ise 5 rumuzu ile gösterilir(3). Ormanın en temel birimi meşçeredir. Tür kompozisyonu ve yapısal özellikleri ve topoğrafik bütünlüğü ile meşçereler birbirlerinden farklı ekolojik yapılardır. Bu yüzden biyoçişitliliği gözeten bir orman yönetiminde meşçereler en temel birim olarak ele alınabilir (4). Baltalık ormanda temel üretim şekli vejatatif olduğu için genetik yapıda bir yenilenme gerçekleşememektedir. Bu da baltalık işletmeciliğinin genetik çeşitliliğe olumsuz etkilerini ortaya koymaktadır. Baltalıkların koruya dönüştürülmesi çalışmaları bir yandan bozulan ekolojik dengenin yeniden oluşturulmasını sağlarken, diğer yandan da biyolojik çeşitliliği aşama aşama arttırıcı bir fonksiyon görmektedir (5). 35 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR Koru ormanında ileri yaşlarda, ormanın kapalılığı nedeniyle ormanın alt tabakası çıplaklaşır. Yaban hayvanlarının gizlenme ve beslenme alanları ortadan kalkar. Bu da bazı hayvanların o ortamı terk etmesine neden olur. Koru ormanlarında en yüksek biyolojik çeşitliliği barındıran orman seçme ormanıdır. Seçme ormanı, basit tanımı ile değişik türlerden, değişik yaşta ve boyda ağaçların bulunduğu ormandır (6). Biyolojik çeşitlilik bakımından çok zengin olan doğal yaşlı ormanlar aynı zamanda biyolojik çeşitliliğin devamı için de gereklidir. Yine bilindiği gibi, biyolojik çeşitliliği en çok tehdit eden faktör doğal yaşlı ormanlarda yapılan odun üretimi çalışmalarıdır. Bu nedenle ormancılık alanında gelişmiş birçok ülkede doğal yaşlı ormanlardaki üretim faaliyetleri oldukça sınırlandırılmıştır. Özelikle traşlama kesimleri oldukça azaltılmış ve küçük gruplar ya da kümeler halinde odun üretimi faaliyetleri yapılmaya başlamıştır (7). İsmail ÇETİN -­‐ Orman Mühendisi & Kamu Yönetimi Uzmanı (1) IŞIK, K., YALTIRIK, F., AKESEN, A. , (1997). Ormanlar, Biyolojik Çeşitlilik ve Doğal Mirasın Korunması, XI Dünya Ormancılık Kongresi, Bildiriler Kitabı, Antalya, s:2, 3-­‐27. (2) UZUN, A., TERZİOĞLU, S., PALABAŞ UZUN, S., (2012). Orman Ekosistemlerinde Biyoçeşitliliğin Korunması ve İzlenmesi, KSÜ Doğa Bil. Der., Özel Sayı, 2012 s:131-­‐
132. I. Ulusal Akdeniz Orman ve Çevre Sempozyumu, 26-­‐28 Ekim 2011, Kahramanmaraş (3) ÇALIOĞLU, M. Ve KAVGACI, A., (2001). Biyolojik Çeşitliliğin Sürekliliği ve Arttırılması Açsından Baltalıkların Koruya Dönüştürülmesi, İ.Ü. Orman Fakültesi Dergisi, Seri:B, Cilt:51, Sayı 2, İstanbul. s:113, 117. (4) GÖKSU, S., (2005). Makta, Baltalık, Koru Ormanı Nedir?. http://www.avyaban.org/infoView.aspx?id=169 Erişim tarihi: 10.04.2015 (5) ÖZÇELİK, R., (2006). Biyolojik Çeşitliliği Korumaya Yönelik Yapılan (Planlama Ve Koruma) Çalışmalar Ve Türkiye Ormancılığına Yansımaları, Süleyman Demirel Üniversitesi Orman Fakültesi Dergisi, Seri: A, Sayı: 2, Yıl: 2006, ISSN: 1302-­‐7085, s:26 36 MODÜL ADI 2. ORMAN EKOSİSTEMLERİNDE BİYOÇEŞİTLİLİK, KORUMA ve GELİŞİM ALT BAŞLIK 2.1. Orman Ekosistemleri EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI 2.1.3. Karışımın Biyoçeşitliliğe Katkısı EĞİTİMİN SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI HAZIRLAYAN KAYNAKLAR Ekosistem çeşitliği, orman ekosistemi ve orman formları, tür çeşitliliği hesaplama metotları terminolojisini öğretmek Karışık orman ekosistemleri ve işlevleri konusunda irdeleyici bilgiye sahip olmak Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği Bölümü Son Sınıf Öğrencileri Ekosistem çeşitliliği; farklı türlerin yaşayabilmesi için farklı habitatların, farklı ekolojik işlevlerin denge halinde karışımını aksettiren, farklı klimaks canlı birliklerinin oluşmasını sağlar (1). Orman ekosistemleri kendi kendine yeterli ve bağımsız ekosistemlerdir. Orada yaşayan üreticiler, tüketiciler ve ayrıştırıcılar arasında bir denge vardır (2). Karadeniz’e has bu iklim tipi farklı karışıma ve karaktere sahip orman formlarının oluşmasına katkı sağlar. Bu ormanlar iki farklı forma sahiptir; ilki kuzeye bakan yamaçlarda düşük yükseltilerdeki geniş yapraklı ağaç ve çalı türlerinden oluşan orman ekosistemi, diğeri ise yükseltiyle belirginleşen ve karasal iklim özellikleriyle oluşan ibreli türlerden meydana gelen ekosistemlerdir. Bu bölge ormanları ihtiva ettiği ağaç türüyle öne çıkmaktadır (3). Yalnızca ağaç veya bitki türlerinin kendi aralarında homojen alt gruplara ayrılması değil, yakın çevreleriyle birlikte değişimleri ve karışımları da önemlidir. Bir ekosistemde tür çeşitliliği ile ilgili olarak iki önemli ekolojik kural vardır: Belirli bir yaşama ortamında yer alan canlı türlerinin pek çoğu birlikte evrimleşmişlerdir. Diğer kural ise belirli bir ekosistemde yaşayan canlılar arasında, değişik ölçü ve şiddetlerde rekabet vardır. Türlerin çeşitliliğini hesaplamada konumsal ölçekte 3 farklı anlayış ortaya atılmıştır. Bunlar; alfa, beta ve gamma çeşitliliklerdir. Alfa çeşitlilik; belirli bir alandaki veya ekosistemdeki toplam tür sayısını ifade eder. Örneğin, bir orman veya alpin ekosistemindeki tür zenginliğinin (species richness) ifadesidir. Beta çeşitlilik; farklı bölgeler veya ekosistemler arasında mevcut tür çeşitliliğindeki değişim olarak ifade edilir. Bu çeşitlilik için farklı ekosistemler karşılaştırılır ve her bir ekosisteme özgü türler hesaba katılırken ortak türler değerlendirme dışı tutulur. Gamma çeşitlilik ise daha kapsamlı bir ölçü sunar ve bir bölgede mevcut farklı ekosistemlerin sahip olduğu toplam tür çeşitliliğini verir. Bu sayede coğrafi ölçekte çeşitliliğin değişimini izlemeye olanak sağlamaktadır (2). İsmail ÇETİN -­‐ Orman Mühendisi & Kamu Yönetimi Uzmanı (1)IŞIK, K., (1998). Biyolojik Çeşitlilik, Çevre ve İnsan. Anadolu Üniversitesi Yayınları No:1017, s:16-­‐17, Eskişehir. (2)EKİNCİ, D., (2012). Yer Sistemleri, ATI Yayıncılık, İstanbul. s:12, http://www.auzefcografya.com/dersler/yersistemleri/11.pdf Erişim tarihi: 15.01.2015 37 (3) TERZİOĞLU, s., BİLGİLİ, E., KARAKÖSE, M., Türkiye Ormanları. www.ogm.gov.tr/ekutuphane/Yayinlar/Forests%20of%20TURKEY.pdf Erişim tarihi: 15.01.2015 (4)UZUN A., TERZİOĞLU S., PALABAŞ UZUN S. , (2012). Orman Ekosistemlerinde Biyoçeşitliliğin Korunması ve İzlenmesi, KSÜ Doğa Bilimleri Dergisi Özel Sayı, sayfa no:128 38 MODÜL ADI 2. ORMAN EKOSİSTEMLERİNDE BİYOÇEŞİTLİLİK, KORUMA ve GELİŞİM ALT BAŞLIK 2.1. Orman Ekosistemleri EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI 2.1.4 Ormanların Parçalanmasının Etkileri EĞİTİMİN AMACI EĞİTİMİN SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI Ormanların parçalanmasının ormanlar üzerine etkilerinin kavranması Habitat parçalanması, etkenleri ve sonuçları hakkında irdeleyici görüşe sahip olmak Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği Bölümü Son Sınıf Öğrencileri Orman ekosistemleri; içinde barındırdığı ağaçlar, çalılar, otsu bitkiler ve diğer canlı grupları ile birlikte çeşitli olumsuzluklarla karşı karşıyadır. Ekosistem üzerindeki geri dönülmesi mümkün olmayan yanlış uygulamalar neticesinde ormanların yapısı giderek bozulmakta, doğal orman alanları doğrudan insan etkisi ile ya da dolaylı olarak insanın neden olduğu olumsuz çevre koşulları nedeni ile gün geçtikçe azalmakta veya tahrip olmaktadır. Türkiye’nin de içinde bulunduğu ılıman zondaki ormanların büyük bir bölümü bakir ve/veya primer ormanların kesilmesi veya tarım alanlarının terk edilmesi ile gelişen sekonder ormanlardır. Bu verimli bölgede insanların yerleşimi, çok eski dönemlere uzanır ve geçmişten günümüze değin süregelen insan faaliyetleri bölgenin biyolojik çeşitliliği üzerinde önemli etkiler yapmıştır. Var olan pek çok doğal ekosistem yok edilmiş ve geriye kalan habitatların büyük bir kısmı da parçalanmıştır. Ilıman zon ormanlarının yanı sıra dünya biyolojik çeşitliliğinin yaklaşık %70’ini ihtiva eden tropik bölge ormanları da aynı tehlike ile karşı karşıyadır. Bu nedenle; günümüzde habitat parçalanmaları biyolojik çeşitliliğin en büyük tehdidi olarak kabul edilmektedir. Orman ekosistemlerinde parçalanma; habitatların tamamen kaybı, parça boyutlarının küçülmesi ve/veya parçaların konumsal izolasyonlarının iyice artması şeklinde görülmektedir. Orman ekosistemlerindeki bu parçalanma; yeterli suyun sağlanamaması ve kalitesinin bozulması, zengin ve sağlıklı orman habitatlarının yok olması, rekreasyon, kereste ve diğer orman ürünlerinden sağlanan ekonomik gelirin azalması ve sellerin artması gibi ekosistemin imkanlarının bozulmasına neden olmaktadır. Ayrıca, biyolojik çeşitliliği azaltmakta ve istilacı egzotik türlerin girişini artırmaktadır. Özetle; parçalanmış ormanların ekolojik rollerini yerine getirmesi mümkün olamamaktadır. Ayrıca, bu tür parçalanmış orman ekosistemlerinin varlığını sürdürme olanakları da büyük ölçüde riske girmektedir. Her bir tür, coğrafik olarak sürekli olmayan, dağınık alanlarda yayılış gösterir. Bir türün yayılışı ne kadar kesintili olursa o türün yok olma riski de o derece yüksektir. 20. yüzyılın ikinci yarısında, türlerin yok olma oranın dünya tarihinde görülmemiş bir seviyeye ulaştığı ve bazı araştırıcılar tarafından da dünyanın altıncı önemli yok oluş (nesil tükenmesi) olayının yaşandığı öne sürülmüştür. Günümüzdeki biyolojik çeşitlilik krizinin sorumlusu, dört önemli insan etmenli süreçtir. Bunlar; 1) Avlanma ile türlerin aşırı istismarı; 2) Habitatların kalitesinin düşmesine neden olan çevresel bozulma; 3) Egzotik türlerin girişi ve 4) Habitatların parçalanmasıdır. Her bir sürecin biyolojik çeşitliliğin kaybına neden olan nispi katkısı kesin olmamakla 39 birlikte habitat parçalanmalarının, tür çeşitliliğinin en önemli tehditlerinden biri olabileceği öne sürülmektedir. Habitat parçalanması geniş alanlar kaplayan, sürekli bir habitatın, ekosistemin veya arazi kullanım şeklinin daha küçük parçalara ayrılmasıdır ki; Bu arazi değişimindeki pek çok konumsal süreçten biri olarak düşünülmektedir. Habitat parçalanması başlıca, ağaç kesimi, orman alanlarının tarım alanlarına dönüştürülmesi ve yerleşim yeri açma gibi insan faaliyetlerinden kaynaklanabileceği gibi yangın, sel şeklindeki doğal süreçlerden dolayı da meydana gelebilmektedir. Habitatların parçalanma süreci başlıca üç bileşeni kapsamaktadır. Bunlar; 1. Habitatların tamamen kaybı, 2. Parça boyutunun küçülmesi, 3. Kalıntı habitatlar arasındaki konumsal izolasyonun artmasıdır. Ayrıca, habitatların parçalanmasının neticesinde birbiriyle ilişkili üç sonuç oluşmaktadır: Doğal vejetasyonun miktarında azalma, Kalan vejetasyonun parça kalıntılarına veya yamalara ayrılması, Kaybolan vejetasyonun yerine yeni arazi kullanım şekillerinin oluşmasıdır. Bu üç süreç birbiriyle yakından ilişkilidir ve türler ya da topluluklar üzerindeki etkilerini ayrı ayrı değerlendirmek oldukça güçtür. Parça alanının azalmasının önemli bir sonucu; Var olan türlerin popülasyon boyutuyla ilişkili değildir; habitat parçasının kenar uzunluğunun nispi artışı ile ilişkilidir ki bu olumsuz kenar etkisinin parçanın içine ilerlemesine izin verir ve var olan türlerin hayatiyetini etkiler. Biyolojik çeşitliliğin korunması için en önemli yaklaşımlardan birinin korunan alanlar olduğu kabul edilirken; çalışmalar açıkça insan kullanımına açık orman alanlarına yoğunlaşmıştır. Eğer, koruma önlemleri etkili bir şekilde uygulanırsa korunan alanlar izolasyon süreci ile karşı karşıya kalmayacaktır. Esas olarak daha büyük habitat alanları daha fazla türün barınmasına olanak tanır. Bir habitat alanının %90 oranında azalması durumunda, orada yaşayan türlerin %50’sinin kaybolacağı genel bir kabuldür. Şunu belirtmek gerekir ki, aslında tüm alanlar ve habitatlar kuşkusuz belirli seviyede parçalanmıştır. Örneğin; Bir ormandaki rüzgâr kırmaları veya sulak alandaki taşkın, doğal bir biçimde parçalanmış bir habitat yaratabilir. Bununla birlikte; habitatlarda doğal yollarla meydana gelen parçalanmalar genel olarak insan etmenli parçalanmalardan; daha küçük, geçici ve parçalar arasındaki bağın yüksek olmasıyla, konumsal açıdan farklıdır. Bu yüzden, pek çok türün belirli seviyedeki doğal habitat parçalanmalarına az çok uyum sağlaması beklenmektedir. Arazi seviyesinde habitat koruma önlemleri şu şekilde sıralanabilir: 1. Habitat koruma önlemlerinin biyolojik ilkeleri a) Doğal vejetasyonun parçalanması önlenerek bunların büyük ve birbiri ile etkileşim halindeki parçalar olarak devamlılığı sağlanmalı, b) Öncelikli türlerin ve bunların yayıldığı habitatların korunması sağlanmalı, c) Nadir arazi unsurlarının korunması sağlanmalı, d) Yaban hayatı habitatları arasında canlıların hareketini sağlayacak koridorlar oluşturarak bağlantı sağlanmalı, e) Nadir türlerin lokal habitatları korunarak bölgedeki varlığına katkıda bulunulmalı 40 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR 2.Yaban hayatının bölgesel bazda korunması ilkeleri Nilüfer ŞAHİN-­‐Orman Mühendisi-­‐Marmara Ormancılık Araştırma Enstitüsü UZUN, S., UZUN, A., TERZİOĞLU, S., (2011). Orman Ekosistemlerinde Habitat Parçalanmaları ve Biyolojik Çeşitlilik Üzerine Etkileri, Kahramanmaraş, KSÜ Doğa Bilimleri Dergisi, s:136-­‐144 I. Ulusal Akdeniz Orman ve Çevre Sempozyumu, Özel Sayı,2012 41 MODÜL ADI 2. ORMAN EKOSİSTEMLERİNDE BİYOÇEŞİTLİLİK, KORUMA ve GELİŞİM ALT BAŞLIK 2.1. Orman Ekosistemleri EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI 2.1.5 Orman İçi Açıklıkların Biyoçeşitliliğe Etkisi EĞİTİMİN SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI Orman içi açıklıklar ile biyoçeşitlilik ilişkisini kavramak HAZIRLAYAN KAYNAKLAR Biyoçeşitlilik üzerinde orman İçi açıklıkların rolünü öğretmek Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği Bölümü Son Sınıf Öğrencileri Meşcere gelişmesi sürecinde kendiliğinden kapanamayan, dolayısıyla sürekli olarak üretime kapanmış ağaçsız alanlara "orman içi açık alan" denilmektedir. Tepelerin büyüklüğüne ve ağaç sayısına bağlı olmaksızın, meşcere tepe çatısında; dağınık durumda, çeşitli büyüklükte doğal meşcere boşlukları bulunabilir. Orman Genel Müdürlüğünün 21.07.2000 tarihli, OİP.1.A-­‐1/710 sayılı emirlerinde: "Verimli ormanlar içerisinde bulunan ağaçsız alanlar biyolojik çeşitliliğin korunması ve yaban hayvanlarının otlama alanı olması yanında; orman yangınları sırasında çeşitli canlı türleri ve insanların yaşamlarını kurtarabilecekleri sığınaklardır. Bu sebeple 3,0 ha'a kadar alana sahip tüm bozuk ve açıklık alanların ve ayrıca, bu fonksiyonu yerine getiren daha fazla büyüklükteki bozuk ve açıklık alanların korunması ve yapılarının devam ettirilmesi gerekir." denilmektedir. Orman içi açıklıklar bir taraftan orman ekosisteminin koruması altında olan, diğer taraftan da ışık faktörü açısından avantajlı olan alanlardır. Bu sebeplerden dolayı tür zenginliği fazla olan alanlardır. Uygun yerlerde orman içi açıklıkların korunması, varlıkların sürdürülmesi hatta kapanmaktaysa açılması da gerekebilir. Çok büyük olmayan orman içi açıklıkların yaban hayatının beslenmesi ve kışın ısınması açısından önemli rolü vardır. Orman içerisindeki doğal meşcere boşlukları ve açıklıklar kendi haline bırakılmalıdır. Bu tür yerlerin ağaçlandırılmadan bırakılması, biyolojik çeşitliliğin yüksek olmasını sağlar. Nilüfer ŞAHİN-­‐Orman Mühendisi-­‐Marmara Ormancılık Araştırma Enstitüsü ÜLGEN, H. ve U. ZEYDANLI, ed. (2008). Orman ve Biyolojik Çeşitlilik. Doğa Koruma Merkezi. Ankara. CAN, T. (ed)., 2013. Ormanın Kitabı. WWF-­‐Türkiye, İstanbul. 42 MODÜL ADI 2. ORMAN EKOSİSTEMLERİNDE BİYOÇEŞİTLİLİK, KORUMA ve GELİŞİM ALT BAŞLIK 2.1. Orman Ekosistemleri EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI 2.1.6. Orman İçi Sulak Alanların Biyolojik Çeşitliliğe Etkisi EĞİTİMİN AMACI Biyoçeşitlilik üzerinde sulak alanların rolünü öğretmek EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI Sulak alanlar ile biyoçeşitlilik ilişkisini kavramak Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği Bölümü Son Sınıf Öğrencileri Sulak alan kavramı oldukça geniş kapsamlıdır. Sulak alan, bir dizi ortak özelliğe sahip olup; geniş bir yelpazedeki karasal, kıyısal ve denizsel yaşama ortamlarını bir araya getiren ekosistemlerdir. Türkiye’nin de taraf olduğu “Ramsar Sözlesmesi”nde sulak alanlar; “Doğal ya da yapay, sürekli ya da mevsimsel, acı, tatlı ya da tuzlu, durgun ya da akan su kütleleri, bataklık, turbalıklar ve gel-­‐git anında derinliği 6 m.yi aşmayan deniz suları” şeklinde tanımlanır (Ramsar Convention Bureau, 1992). Genellikle bir yerin sulak alan olmasını belirleyen en önemli özellik, toprak ya da alt tabakanın en azından belli zamanlarda suyla kaplı ya da suya doygun olmasıdır. Ancak, sulak alanlar içinde yer alan göl ve bataklık kavramlarını birbirinden ayırmak pek kolay değildir. Sulak alanlar sahip oldukları zengin biyolojik çeşitlilik nedeni ile dünyanın en önemli ekosistemlerinden biridir. Sulak alanların 3 temel bileşeni vardır. Bunlar; su, toprak ve canlıdır. Bu nedenle, suyun olabildiği bütün ortamlarda bulunan sulak alanlar dağlardan denizlere kadar değişik şekil ve tiplerle karşımıza çıkabilmektedir. Sulak alanlar gerek ekolojik değeri gerekse ticari değeri yüksek zengin ve çeşitli bitki ve hayvan türünün yaşamasına olanak sağlar. Nadir ve tehdit altındaki birçok bitki ve hayvan türü sulak alanlarda yaşamakta, hayatta kalabilmek için sulak alan kaynaklarına ihtiyaç duymaktadır. Avrupa Birliği Habitat Direktifinde yer alan korunması gereken türlerin %80’i Akdeniz’e aittir ve bunların büyük bir kısmı sulak alanlara bağımlı ve ilişkili türlerdir. Tüm Akdeniz’de yaşayan 50 amfibi türünden 27’si endemiktir. Yani sadece Akdeniz’e özgüdür. Çim yılanı, engerek yılanı, su kaplumbağası ve çeşitli türleri sıkça görülürken, Nil Kaplumbağası sadece Türkiye’nin Akdeniz’e dökülen Göksu, Seyhan ve Ceyhan nehirlerinin deltalarında ürer. Sulak alanlarda çok fazla memeli görülmemesine karşın, sıcak ve kurak yaz aylarında sulak alanlar ideal sığınak yerleridir. Sulak alanlarda en fazla görülen bitki türleri sazlar, kamışlar, kofa otları, kındıralar, düğün çiçekleri, su naneleri, süsenler, su ayrıkları, ılgınlar, nilüferler, su fındıkları, şemsiye otları ve arpacanlardır. Tüm taksonları sulak alan bitkileri olan familyalar; Dikotillerden; Ceratophyllaceae, Callitrichaceae, Elatinaceae, Hippuridaceae, Menyanthaceae, Nymphaeaceae, Trapaceae, Monokotillerden; Alismataceae, Butomaceae, Najadaceae, Potamogetonaceae, Ruppiaceae, Lemnaceae, Typhaceae, Zannicheliaceae, Juncaceae, Cyperaceae familyalarıdır. Sulak alanların en görkemli canlıları muhakkak ki kuşlardır. Değişik türlerden milyonlarca kuş üreme, kışlama ya da göç esnasında Türkiye’deki sulak alanları 43 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR kullanırlar. Batı palearktik Bölge’deki dört önemli kuş göç yolundan ikisinin Türkiye üzerinden geçmesi, Türkiye’deki sulak alanları herhangi bir ülkedekinden daha önemli kılmaktadır. Türkiye'de 1 milyon hektarı aşkın 250 civarında sulak alan mevcuttur. Birçok kuş türünün varlığını sürdürebilmesi Türkiye’deki sulak alanların korunmasına bağlıdır. Sulak alanların çevreleri tarih boyunca insanlar tarafından yerleşme alanları olarak kullanılmıştır. Sulak alanlarla insan arasındaki karşılıklı etkileşim, farklı sosyo-­‐
ekonomik ve kültürel yaşam şekillerinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Ancak, zaman içinde bilhassa sığ göl, sazlık ve bataklık gibi sulak alanlar, yararsız hatta hastalık taşıyan böceklerle dolu değersiz yerler olarak kabul edilmiş ve sanayi devrimiyle birlikte doğanın insan tarafından daha fazla denetim altına alınması ve sömürülmesi düşüncesine bağlı olarak yok edilmişlerdir. Ancak, 1960’lı yılların sonlarına doğru sulak alanların birçok hayati öneme sahip işlevleri yerine getirdiği anlaşılmaya başlanmıştır. 1980’li yıllardan sonra ise sulak alanların kurutulmaması bilakis korunması gerektiği düşüncesi ön plana çıkmıştır. Günümüzde ise sulak alanların kurutulması kanunlarla yasaklanmıştır. Hatta bugün dünyanın birçok yerinde atık suları arıtmak amacıyla ekilmiş sulak alanlar inşa edilmektedir. Türkiye sulak alanları da yukarıda belirtilen süreci yaşamışlardır. 1940’lı yıllarda, daha çok sıtma hastalığıyla mücadele etmek için kurutulmaya başlanan sulak alanlar, daha sonraki yıllarda taşkınlardan korunmak ve tarım arazisi elde etmek amacıyla kurutulmuştur. Özellikle 1950–1975 yılları arasında yoğunlaşan kurutma çalışmaları sonucunda Hotamış ve Gâvur Gölü Bataklığı, Amik, Avlan, Suğla Gölleri gibi birçok sulak alan ortadan kaldırılmıştır. Ancak, Türkiye'de 1980’li yıllarda sulak alanların önemi anlaşılmaya başlanmış ve Türkiye 1984 yılında "Avrupa'nın Yaban Hayatı ve Yaşam Ortamlarının Korunması (BERN) Sözleşmesi" ile Rio'da imzalanan “Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi”ne taraf olmuştur. 1994 yılında ise RAMSAR (Sulak Alanların Korunması Sözleşmesi) sözleşmesini imzalamıştır. Daha sonra "Sulak Alanların Korunması" hakkında Başbakanlık Genelgesi (11.1.1993 tarih ve 1993/1 sayılı) yayımlanmış, 30 Ocak 2002 tarih ve 24.656 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren "Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği" kabul edilmiştir. Bununla da kalınmayıp “2003–2008 Ulusal Sulak Alan Stratejisi” oluşturulmuş ve sulak alanlarımızın etkili korunması ve rasyonel kullanımı için “Sulak Alan Yönetim Planları”nın geliştirilmesi ve uygulanması zorunlu hale getirilmiştir. Tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye'deki sulak alanları ve sahip olduğu biyolojik çeşitliliği tehdit eden en önemli unsurlar; tarım ya da yerleşim amaçlı kurutmalar, sanayi, tarım ve yerleşim alanlarından kaynaklanan kirlenmeler, yabancı balık türlerinin aşılanması, sazlıkların yakılması, tahribi, kontrolsüz saz kesimi, ve su kuşları açısından ise yanlış ve aşırı avlanmadır. Türkiye'de Amik Gölü de dahil olmak üzere, Gavur, Emen, Ladik, Avlan, Suğla, Kestel, Efteni ve Simav Gölleri ile Aynaz ve Karasız bataklıklarının kurutulmasıyla ortaya çıkan biyolojik, ekolojik ve sosyo-­‐ekonomik sorunların uzantıları günümüze kadar yansımaktadır. Nilüfer ŞAHİN-­‐Orman Mühendisi Marmara Ormancılık Araştırma Enstitüsü MERİÇ, B. T., ÇAĞIRANKAYA, S., (2013). Sulak Alanlar. Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü, Ankara. KORKMAZ, H., (2008). Antakya-­‐Kahramanmaraş Graben Alanında Kurutulan Sulak Alanların (Amik Gölü, Emen Gölü ve Gâvur Gölü Bataklığı) Modellerinin Oluşturulması. Mustafa Kemal Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt: 5, Sayı: 9, s:20. BEKLİOĞLU, M., (2013). Sığ Göl Sulak Alanların Ekolojik Yapı ve Dinamiklerinde Ötrofikasyon ve Küresel Isınmanın Etkileri. 44 MODÜL ADI 2. ORMAN EKOSİSTEMLERİNDE BİYOÇEŞİTLİLİK, KORUMA ve GELİŞİM ALT BAŞLIK 2.2. Doğal Gençleştirme, Ağaçlandırma, Rehabilitasyon ve Restorasyon EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI 2.2.1. Doğal Gençleştirmenin Biyoçeşitliliğe Etkisi EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI Doğal gençleştirmenin biyolojik çeşitliği belirlemedeki rolü ve önemini kavramak Doğal gençleştirmenin biyolojik çeşitliği belirlemedeki rolü ve önemini öğrenmiş olmak Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Son Sınıf Öğrencileri Doğal gençleştirme; Tohumun tabii kaynaklardan, tabii yollarla sahaya gelerek değişik etkenler sonucu çimlenmesi ile elde edilen gençliğe tabii gençlik, bunu gerçekleştirmek için yapılan çalışmalara da “Tabii (Doğal) Gençleştirme” denir (1). Türkiye, biyolojik çeşitlilik açısından dünyanın şanslı ülkelerinden biridir. Avrupa-­‐Sibirya Biyocoğrafik Bölgesi, Akdeniz Biyocoğrafik Bölgesi ve İran-­‐
Turan Biyocoğrafik Bölgesi olmak üzere 3 farklı biyocoğrafik bölgede tanımlanmış tohumlu bitki türü sayısı günümüzde 9.200 civarındadır. Tür ve tür altı takson sayısı ise 11.000’e ulaşmıştır. Yeni türlerin tanımlanması ile bu sayı her geçen gün artmaktadır. Bu tür zenginliği Avrupa’nın hiçbir ülkesinde yoktur. Bu nedenle Türkiye Tohumlu bitki çeşitliliği açısından bir kıta özelliği gösterir. Çünkü tüm Avrupa’daki tür sayısı 12.500 civarındadır. Aynı zamanda sahip olduğu türlerin %34’ü (3.150) endemiktir. Endemizm oranının bu derece yüksek olması Türkiye’yi çiçekli bitkiler açısından ilginç kılmakta ve cazibe merkezi olma özelliğini sürdürmektedir (2). Son yıllarda, ormanın ancak doğaya uygun bir kuruluşta ise fonksiyonlarını tam olarak yerine getirebileceği görüşünden hareketle doğaya uygun ya da doğaya yakın ormancılık anlayışı oldukça geniş taraftar bulmaktadır. Böyle bir ormancılık anlayışı doğal olarak ormanda yapılacak silvikültürel işlemler ve bunların uygulanış biçimi üzerinde de etkili olmuştur. Bu anlayışa göre ormanda yapılacak işlemler her şeyden önce doğal yapıyı ve dengeyi koruyacak nitelikte olmalıdır. Ormancılığa Temel olan uzun süreli düşünme zorunluğu içerisinde en ekonomik işlemler doğaya en uygun ya da doğaya en yakın işlemler olarak düşünülebilir (3). Dünyanın birçok farklı yerinde doğal yaşlı ormanlar biyolojik çeşitliliğin korunmasında artık koruma hedefi olarak görülmektedir. Doğal yaşlı ormanlar, barındırdığı liken, mantar, kuş ve böcek türleriyle ekolojik süreçlerin zenginliği, dikey çeşitliliğiyle de bir koruma hedefi olmaya hak kazanmaktadır (4). İdare süresini doldurmuş ormanların yenilenmesinde doğal gençleştirme yöntemlerinin uygulanması, ormanların sürekliliği yanında mevcut genetik çeşitliliğin korunması ve devam ettirilmesini de sağlamaktadır. Bunun da ötesinde istikbal ağacı seçimi gibi bazı silvikültürel yöntemlerin bazı türlerde mevcut genetik çeşitliliği koruma yanında arttırdığına dair sonuçlar ortaya 45 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR konmuştur (5). Türk ormancılığında, doğal gençleştirme çalışmalarının yapılabileceği alanlarda genel ve kabul gören bir politika anlayışı ile doğal gençleştirme yöntemleri uygulanmaktadır. Bu sayede asırların biyotik ve abiyotik etkilerine maruz kalarak doğal seleksiyon sürecini aşmış, adaptasyon değeri yüksek ırk ve varyasyonların devamlılığı doğal gençleştirme yolları ile devam ettirilebilmektedir. İşletme ormanları dışında in-­‐situ ve ex-­‐situ tedbirleriyle Türk ormancılığı biyolojik çeşitliliğin korunması ve sürdürülmesinde pratik ve bilimsel değeri yüksek birçok uygulamaya imza atmaktadır. İsmail ÇETİN-­‐Orman Mühendisi & Kamu Yönetimi Uzmanı (1) 298 Sayılı Tebliğ: Silvikültürel Uygulamaların Teknik Esasları, 2014. Orman Genel Müdürlüğü, Ankara. (2) Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi Ulusal Odak Noktası, (2007). Ulusal Biyolojik Çeşitlilik Stratejisi ve Eylem Planı, Ankara. s:27 http://www.nuhungemisi.gov.tr/DosyaRaporSunum/Belgeler/bb951776-­‐
e874-­‐40ce-­‐842b-­‐d90ae82b6381.pdf Erişim Tarihi:10.04.2015 (3) ODABAŞI, T., ÖZALP, G., (1994). Ormanların İşletilmesi Yöntemleri ve Doğaya Uygun Ormancılık Anlayışı, İ.Ü. Orman Fakültesi Dergisi, Seri:B, Cilt: 44, Sayı: 1-­‐2, İstanbul. s:36-­‐37 (4) ANONİM, En Bilge Ormanlar: Doğal Yaşlı Ormanlar. http://eski.dkm.org.tr/docs/kitap_pdf_tr/bolum5.pdf Erişim Tarihi: 10.04.2015 (5) DİRİK, H., (1997). Genetik Çeşitlilik ve Orman Gen Kaynaklarının Korunması. http://www.arastirmax.com/system/files/dergiler/92320/makaleler/44/3-­‐
4/arastirmax-­‐genetik-­‐cesitlilik-­‐orman-­‐gen-­‐kaynaklarinin-­‐korunmasi.pdf Erişim Tarihi: 10.04.2015 46 MODÜL ADI 2. ORMAN EKOSİSTEMLERİNDE BİYOÇEŞİTLİLİK, KORUMA ve GELİŞİM ALT BAŞLIK 2.2. Doğal Gençleştirme, Ağaçlandırma, Rehabilitasyon ve Restorasyon EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI 2.2.2. Yapay Gençleştirmenin Biyoçeşitliliğe Etkisi EĞİTİMİN AMACI EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI Yapay silvikültür uygulamalarının biyoçeşitlilik üzerine etkinlerinin değerlendirilmesi Yapay silvikültür uygulamalarının biyoçeşitlilik üzerine etkinlerinin öğrenilmesi Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Son Sınıf Öğrencileri Dünyada yaklaşık 550 000 tek ve çok hücreli bitki türü yaşamaktadır. Bunun yaklaşık 250 000 adedini çiçekli bitkiler 11 000 adedini eğreltiler, 500 adedini konifer (iğne yapraklı) türler oluşturmaktadır (1). Dünyada bilinen bitki ve hayvan sayısının toplamı ise yaklaşık 1,7 milyondur. Kaba hesaplara göre dünyada 10 milyon-­‐100 milyon tür yaşadığı tahmin edilebilmektedir. Ancak envanter güçlükleri nedeniyle gerçek sayıyı belirlemek olanaklı görülmemektedir (2). Belirtilen ortam içinde dünyada ekosistem bütünlüklerinin ve türlerin, başka bir deyişle biyolojik çeşitliliğin korunması büyük önem taşımaktadır. Ormanlarda uygulanan silvikültürel işlemlerde ve bu bağlamda ağaçlandırmalar için alan hazırlığında da biyolojik çeşitliliğin olanaklar ölçüsünde korunmasına büyük özen gösterilmelidir (1). Suni Gençleştirme ve ağaçlandırma çalışmaları genel olarak açılan çukurlara tohum ekimi veya fidan dikimi ile gerçekleştirilmektedir. Ağaçlandırma çalışmalarında genellikle yatırım karlılığı yüksek olan ve hızlı büyüyebilen yabancı ve yerli ( çam, sedir gibi) ağaçlar tercih edilmektedir. Ağaç seçiminde, ağaçlandırılacak alanın iklim, yağış ve sulama imkanları göz önünde bulundurulur. Sulama imkanı bulunmayan ve az yağış alan alanlarda susuzluğa dayanabilen ve yörenin iklimine dayanıklı orman ağaçları (iğde, alıç, kuşburnu vb.) seçilir. Kendiliğinden hızla çoğalan bu tür ağaçlar, bulunduğu bölgede birçok hayvan türünün de barınmasına olanak verir. Bu hayvanlar sürekli tohum taşıyarak ormanın büyümesine yardımcı olurlar. Bazı ağaç türlerinin çoğalması için bölgeye sincap gibi tohum taşıyan ve saklayan hayvanlar getirip yerleştirmek de bir ağaçlandırma tekniğidir (3). Suni gençleştirmelerde alan hazırlığı biyolojik çeşitlilik üzerinde etkisi en fazla olan silvikültürel işlemlerden birisidir. Biyolojik çeşitlilik her formda (hayvan, bitki, mantar ve mikroorganizmalar), her organizma düzeyinde (genler, türler, ekosistem) yaşanan çeşitlilik olarak tanımlanmaktadır (1). Dolayısyla mevcut vejetasyonun tekdüze ve tamamen alandan temizlenmesi ve köklenmesi uygulaması çoğu zaman biyoçeşitlilik üzerinde negatif etki yapabilmektedir. Her yıl yaklaşık 7.3 milyon hektar orman alanı barındırdığı flora ve fauna ile yok olmaktadır. Dünyanın ekolojik sermayesi yenilenebileceğinden daha hızlı tüketilmektedir (1). FAO verilerine göre; tıraşlanan doğal ormanların %93-­‐94’ü tarım ve endüstri alanlarına dönüştürülmekte %6-­‐7’sinde ise endüstriyel ağaçlandırmalar yapılmaktadır. Bu verilere göre; doğal ormanların (%93-­‐94) tarım alanlarına dönüştürülmesinin biyolojik çeşitliliği azaltan esas faktör olduğunu belirtebiliriz. Endüstriyel ağaçlandırmalara dönüştürülen alanlar da biyolojik çeşitliliği azaltmaktadır. Ancak endüstriyel ağaçlandırmalar dünyanın özellikle endüstriyel odun gereksiniminin önemli bölümünü karşılandığından, doğal ormanların daha fazla 47 tahrip olmasını önleyen bir sigorta işlevi yapmaktadır. Ayrıca, tasarlanan ve orman kurulan bu alanlarda, iyi yönetimlerle biyolojik çeşitlilik göreceli olarak sürdürülebilmektedir. Doğal ormanlardan tıraşlanan alan büyüdükçe etkilenen tür sayısı artmakta ve buna bağlı olarak biyolojik çeşitlilik olumsuz yönde daha fazla etkilenmektedir. Örneğin Doğu Kalimantan’da yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göre, 1 hektar alanda 200 ağaç türü, 5 hektarlık alanda iki katı (400 ağaç türü), 10 hektarlık alanda ise 500’ün üzerinde tür belirlenmiştir. Bu bulguların, tıraşlamaya dayalı doğal gençleştirmede ve endüstriyel veya klasik ağaçlandırmaların yönetiminde önemle dikkate alınması gerekir. Bu ortamda ormanların ve doğanın başka bir ifade ile ekosistemlerin ve biyolojik çeşitliliğin korunması kutsal bir sorumluluk anlamındadır (1). Ağaçlandırmaların biyolojik çeşitliliğe olumlu veya olumsuz yönde etkisi, arazinin daha önceki kullanım şekline de bağlıdır. Doğal bir orman tıraşlanarak endüstriyel plantasyon kurulursa biyolojik çeşitlilik azalır. Buna karşılık daha önce tarım yapılan alanlara ağaçlandırma yapılması durumunda, bu ormanların biyoçeşitliliğe pozitif etkisi olacaktır. “Ormanların bölünmesi” kavramı, ormanların mekânsal yapısının değişmesi anlamındadır. Yukarıda açıklandığı gibi tarihsel süreçte ormanlar tahrip edilerek tarım alanlarına, otlaklara ve erozyonun hüküm sürdüğü açık alanlara dönüşmüştür. Orman parçalanmasının biyolojik çeşitliliğe üç önemli olumsuzluğu olmuştur (1). Küçülme, küçülen orman parçasında biyolojik çeşitliliğin azalmasına neden olmaktadır. Bölünen orman parçalarının birbirlerinden gittikçe daha fazla uzaklaşmaları, yine biyolojik çeşitliliğin azalmasına neden olmaktadır. Orman alanının küçülmesi ile çevredeki afetlerin artması da biyolojik çeşitliliği olumsuz yönde etkilemektedir (1). Ormanlarda meşcere kenar habitatları birçok nadir bitki, yırtıcı, parazit ve otsu bitki için avantajlı ortam yaratmaktadır. Biyolojik çeşitlilik açısından korunması gerekir. Meşcere kenarında yapılacak radikal değişiklikler uzun yıllar kalıcıdır (1). Tıraşlama kesime dayalı gençleştirmede veya bozuk alanların ağaçlandırılmasında, meşcere kenarını koruma biyolojik çeşitliliğe katkı yapmaktadır. Ölü ve ölmekte olan ağaçlar ormanın gelişme çağlarında farklı işlevler yapmakta ve kendi kendilerine çürüme aşamalarından geçmektedir. Diğer bitkilere tohum çimlenme yatağı ve hayvanlar için habitat oluşturmaktadır. Ayrıca, karbon ve azot deposu işlevi yapmaktadır. Ormanlar bu işlevleri yapacak şekilde yönetilmelidir. Ölmekte olan ağaçların üzerinde birçok omurgalı, ölü ağaçlar üzerinde çok sayıda omurgasız habitat bulunmaktadır. Çürüyen canlı ağaçlar yapraklı ormanlarda diğer canlıların yaşaması için önemlidir. Dikili kuru ve devrik ölü ağaçlar ise biyolojik çeşitliliği artırma bakımından, iğne yapraklı ormanlarda büyük önem taşımaktadır. Biyolojik çeşitliliğin korunması için bakım ve gençleştirme çalışmalarında dikili kuru ve devrik ölü ağaçların korunması, bunların amenajman planlarında yer alması gerekmektedir. Gençleştirme çalışmalarında dikili kuru olmaya aday bireylerin de belirlenerek korunması sağlanmalıdır. Bunlara ek olarak, gençleştirme çalışmalarında ışık arıtımı için bırakılan ağaçlar da biyolojik çeşitliliğe katkı yapar (1). Meşcere içinde dikey strüktürün sürdürülmesi de biyolojik çeşitliliğe olumlu katkılar yapmaktadır. Dikey strüktür, meşcerede toprak üstü vejetasyonun tabandan tepeye kadar mekânsal olarak düzenidir. Her orman tipinde ağaçların boyu, şekli ve diğer bitkilerin ömrüne bağlı olarak bir dikey strüktür bulunmaktadır. Bir orman tipinde yapı ve komplekslik ormanı oluşturan ana tür veya türlerin biyolojisine, ormanın gelişme evrelerine, yetişme ortamı koşullarına göre değişir. Genelde yaşlı ormanlar dikey olarak daha komplekstir. Dikey strüktür, biyolojik çeşitliliğe doğrudan katkı 48 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR yapan önemli bir unsur olup, flora ve fauna çeşitliliğinde belirgin artışlar yapmaktadır. Dikey kompleksliğin artması genel olarak tür zenginliğinin artması anlamındadır. Yaşın artmasıyla hem dikey komplekslik hem de tür zenginliği artırmaktadır. Tıraşlama yöntemine dayalı gençleştirmede, tıraşlama sonucu alana gelen türler çeşitli gelişme çağlarına kadar yaşayabilirler. Ancak, oluşan meşcere aynı yaşlı ise, dikey strüktür daha basit olup tür zenginliği azdır. En kompleks dikey strüktür ve en yüksek tür zenginliği genel olarak seçme ormanında oluşur (1). Biyolojik çeşitliliğin korunması bakımından ağaçlandırmalar için alan hazırlığında, akarsuların iki kenarında en az 25 ve yerine göre 50 m’lik şeritler dokunulmadan bırakılmalıdır. Akarsu kıyısı ormanlar (subasar ormanlar, riperian ormanlar) genelde çok büyük bir tür çeşitliliğine sahiptir. Flora ve fauna açısından zengindir. Yüksek dağlardan deltalara ve deniz kıyısına kadar farklı iklim koşullarında yetişen bitkiler içerir (1). Ancak, akarsu kıyısı ormanların büyük çoğunluğu tüm dünyada zarar görmüş, tarım alanlarına veya başka kullanımlara dönüşmüş ve degrade olmuştur (1). Suni gençleştirme ve ağaçlandırma çalışmalarında üretim materyali olarak kullanılan tohum, çelik, aşı kalemi gen çeşitliliği üzerine direkt etkilidir. Üretim materyalinin menşei ve gen havuzunun genişliği plantasyon başarısı üzerinde dolayısıyla geniş anlamıyla biyoçeşitlilik üzerinde etkilidir. Mesut TANDOĞAN -­‐Orman Mühendisi-­‐Marmara Ormancılık Araştırma Enstitüsü (1)ANONİM,2015a.http://genelbilgikaynak.blogspot.com.tr/2015/01/agaclandrma-­‐
calsmalarnda-­‐biyolojik.html. Erişim Tarihi:20.03.2015 (2) http://genelbilgikaynak.blogspot.com.tr/2015/01/agaclandrma-­‐calsmalarnda-­‐
biyolojik.html. Erişim Tarihi:20.03.2015 (3)ANONİM,2015b.http://tr.wikipedia.org/wiki/A%C4%9Fa%C3%A7land%C4%B1rma Erişim Tarihi: 20.03.2015 49 MODÜL ADI 2. ORMAN EKOSİSTEMLERİNDE BİYOÇEŞİTLİLİK, KORUMA ve GELİŞİM ALT BAŞLIK 2.2. Doğal Gençleştirme, Ağaçlandırma, Rehabilitasyon ve Restorasyon EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI 2.2.3. Ekstrem Alanlarda Gençleştirme-­‐Ağaçlandırmanın SOY Açısından Önemi EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI Sürdürülebilir Orman Yönetimi için alan ve verim açısından yeterli orman varlığına yönelik ekstrem alan ağaçlandırma ve rehabilitasyon çalışmalarının öneminin değerlendirilmesi Sürdürülebilir Orman Yönetimi için alan ve verim açısından yeterli orman varlığına yönelik ekstrem alan ağaçlandırma ve rehabilitasyon çalışmalarının öneminin kavranması Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Son Sınıf Öğrencileri 20. yüzyıldaki hızlı nüfus artışı ve sanayileşme birçok sorunu da beraberinde getirmiştir. Bu sorunlar küresel iklim değişikliği, biyolojik çeşitliliğin azalması ve çölleşme olarak özetlenebilir. Birbiriyle yakından ilişkili olan bu üç temel sorunun yarattığı olumsuzlukların giderilmesi ve bunlarla mücadele edilmesi amacıyla 1992 yılında Rio‘da düzenlenen toplantıda; Rio Sözleşmeleri olarak adlandırılan 3 sözleşme hazırlanmıştır. Dünyayı tehdit eden bu sorunlardan çölleşme, kurak, yarıkurak ve yarı nemli iklim özelliklerine sahip bölgelerde iklim değişikliği ve insan faaliyetleri de dâhil olmak üzere çeşitli faktörlerden kaynaklanan arazi bozulumu olarak adlandırılmaktadır (1). Çölleşme, bir bölgenin çöl haline gelmesi değil, yenilenemez bir kaynak olan toprakların üretkenliğini kaybetmesidir. Arazi ya da toprak bozulumu su ve rüzgâr erozyonuyla toprakların kaybedilmesi, toprakların fiziksel, kimyasal ve biyolojik özelliklerinin bozulması ve bunun sonucunda toprakların verimliliğinin azalması ile oluşan ekonomik kayıpları, bitki örtüsünün uzun süreli kaybını ifade eder. Toprak bozulumu, sadece tarım alanlarında değil, mera, orman ya da maki/fundalık gibi alanlarda ortaya çıkan bir süreçtir. Ormansızlaşma, meralarda kapasitelerinin üzerindeki otlatmalar, yanlış ve amaç dışı arazi kullanımları, tarım alanlarında aşırı üretim yapılması ve bu gaye ile aşırı gübreleme, ilaçlama, anızların yakılması, aşırı ve bilinçsiz sulama, endüstriyel atıklar gibi insan faktörü, taşkınlar, kuraklık ve seller gibi doğal olaylar; toprak organik maddesinin kaybı, toprakların betonlaşması, toprak bozulumu ve toprakların kirlenmesi gibi olumsuz sonuçlar doğurmaktadır (2). Ancak, bu bozulmalar kurak, yarıkurak ya da yarı nemli alanlarda meydana geldiğinde çölleşme olarak tanımlanır (3). Dünyada yaklaşık olarak 2 milyar insanın kurak bölgelerde yaşaması, bu insanların temiz içme suyundan yoksun ve yoksulluk sınırının altında olması, dünyadaki karasal yüzeylerin % 41,3‘ünün, tarım alanlarının ise % 44‘ünün kurak alanlarda yer alması çölleşme ile mücadelenin önemini arttırmaktadır. Ortalama olarak her yıl 20 milyon ton tahılın üretilebileceği 12 milyon ha büyüklüğünde arazi tahrip olmaktadır (3). Bu nedenle kurak alanlarda arazi bozulumunun azaltılması ya da önlenmesi, bozulmuş arazilerin rehabilitasyonu ve toprakların sürdürülebilir olarak kullanımının sağlanması önem arz etmektedir. Türkiye de gerek sahip olduğu iklim özellikleri, gerekse topoğrafik yapısı nedeniyle çölleşme ve kuraklık tehdidi altındadır. Bu nedenle; 1998 yılında Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi (BMÇMS) imzalanmış ve 2005 yılında da Çölleşme ile Mücadele Ulusal Eylem Programı yürürlüğe konulmuştur. Türkiye‘nin iklimi coğrafi konumu, üç tarafının denizlerle çevrili olması ve 50 jeomorfolojik yapı (dağların kıyıya paralel uzanması, yüksek dağlık alanlar vb) nedeniyle oldukça değişkenlik gösterir. Bu nedenle; Türkiye‘nin Ege ve Akdeniz kıyılarında yüksek mevsimsel yağışlı ılıman, Karadeniz kıyılarında yağışlı, nemli ılıman bir iklim vardır. Deniz etkisinden uzak İç Anadolu, Doğu Anadolu ve İç Trakya‘da ise karasal ve yarıkurak bir iklim hâkimdir (4, 5). Türkiye‘de kuraklık indisi değerleri 0,20-­‐0,65 arasında kalan yarıkurak ve kurak-­‐yarı nemli alanlar ülke yüzölçümünün %35‘ni oluşturmaktadır; çölleşmeye eğilimli yarı nemli alanlar da (kuraklık indisi değerleri 0,65-­‐0,80 arasında) eklendiğinde Türkiye‘nin %60‘ının çölleşme riski taşıdığı ortaya çıkmaktadır (6). Kurak ve yarıkurak bölgelerde toprak oluşumu çoğunlukla A-­‐C horizonlarında kalmaktadır. Türkiye‘nin yarıkurak alanlarında farklı anakaya ve iklim özellikleri ile bitki örtüsü tahribinden sonra oluşan erozyonun etkisiyle çok farklı özelliklerde topraklar gelişmiştir. Genel hatlarıyla yarıkurak alanlarımızdaki topraklar genelde killi ve kireçlidir. Toprakların çoğunun kireç içermesi ve yetersiz yağış nedeniyle kirecin yıkanmamasından dolayı pH‘lar hafif (7-­‐8 pH arasında) alkalendir. Tuzlu, alkali ya da jipsli topraklarda pH değerleri daha da yüksek olabilmektedir. Toprak tekstürleri çoğunlukla killi balçık ya da balçıklı kil olup, kil toprakları da mevcuttur. Yer yer kumlu depolar üzerinde, granit, kum taşı ya da kumlu kireçtaşları üzerinde kumlu balçık tekstüründe topraklarda gelişmiştir. Kurak ve yarıkurak alanlarda yapılacak ağaçlandırma, erozyon kontrolü, mera ıslahı, sel kontrolü ve benzeri faaliyetlerin tümü, konusunda uzman orman mühendisleri başkanlığında oluşturulan ve içinde ziraat mühendisi, jeolog, meteorolog vb. değişik meslek guruplarının da yer alabildiği bir heyet tarafından tanzim edilen ―uygulama projelerine uygun olarak gerçekleştirilir. Kurak yarıkurak alanlarda su açığı fazla olduğundan tekniğin uygun olduğu yerlerde faydalanılabilinen su miktarını arttırmak, bitkilerin kök gelişimini kolaylaştırmak gayesi ile makineli toprak işlemesi tercih edilecektir, mümkün olmayan yerlerde işçi ile toprak işlemesi yapılacaktır. Kurak ve yarıkurak alanlar, pek çok ekstrem ekolojik koşulun (ör. yetersiz yağış, yüksek sıcaklık, evaporasyon ve eğim, sığ, taşlı, organik madde ve besin elementlerince fakir topraklar) bir arada görüldüğü ekosistemlerdir. Buna ek olarak, yıllardır süregelen yanlış tarımsal uygulamalar (ör. hassas toprakların tahribi, eğim yönünde toprak işlemesi, toprakların su ve rüzgâr erozyonuna açık olması, tuzlanmayı hızlandıran yanlış sulamalar) ve ormansızlaşma bu alanların çölleşmeye yüz tutmasına neden olmuştur (7,8,9). Ekolojik manada oldukça hassas bu ekosistemlerin ağaçlandırılarak rehabilite edilmesi çok iyi bir planlama ve özellikle de tür seçiminde itinalı bir çalışma gerektirmektedir. Türkiye kurak ve yarıkurak alanlarında mevcut kalıntı ormanlar, ağaç toplulukları, gruplar ve bireyler, geçmişin orman durumu hakkında bize önemli bilgiler vermektedir (10). Ve bu kalıntı birey ve populasyonlar ekstrem alanların rehabilitasyon ve restorasyonunda önemli araç olarak değerlendirilmektedir. Kurak ve yarıkurak bölge ağaçlandırmalarında, çalışılacak sahaya özgü ekolojik, biyolojik ve sosyo-­‐ekonomik kısıtların ışığında doğru tür tercihinin yapılması başarıyı getirecek en önemli unsurdur. Çalışılacak ekosistemde mevcut degredasyonun derecesi ve çalışmanın hedefi tür seçiminde özellikle belirleyicidir. Tür seçiminin, ekosistemin rehabilitasyon sürecinin yörüngesi ve rehabilitasyonun gerçekleşme hızında önemli bir etmen olduğu unutulmamalıdır. Kurak ve yarıkurak alanların ağaçlandırılmasında, tür seçiminin geniş alanlar ölçeğinde yapılmaması, sahaya özgü ekolojik koşulları göz önüne alacak şekilde yapılması gerekir (11,12). Kurak ve yarıkurak alan ağaçlandırmalarında ister doğal ister yabancı türlerle 51 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR çalışılacak olsun, azot bağlama kapasitesi yüksek olan ağaç türlerinin seçilmesi (ör. yalancı akasya, gladiçya) besin bakımından fakir bu sahaların orta ve uzun vadede zenginleşmesine katkı sağlayacaktır. Böylece, sahadaki azot döngüsü ve doğal bitki örtüsünün gelişimi hızlanacaktır (12). Kurak ve yarıkurak ağaçlandırmalarda kullanılacak türlerin seçiminde şu genel hususların göz önünde bulundurulması başarıyı artıracaktır: -­‐Ağaçlandırmalarda kullanılacak generatif (tohum) ve vejetatif (aşı, çelik, v.b.) üretim materyalinin mevcut ekolojik koşullara uyum sağlamış doğal türlerden temini, bu husus yöresel genetik biyoçeşitliliğin ve ekolojik stabilitenin korunması için önemlidir (12), -­‐Kullanılabilecek potansiyel yabancı tür ve kökenlerin tespiti: Uygulamalarda yöresel türlere öncelik vermekle beraber farklı coğrafyalarda yetişmesine rağmen evrimsel olarak benzer stres unsurları (yetersiz nem ve besin elementleri, yüksek sıcaklık ve evaporasyon vb.) altında şekillenmiş ve başarı ile denenmiş yabancı türlerde göz ardı edilmemelidir, -­‐ Seçilecek türlerin idare süresi içinde kabul edilebilir büyüme ve hâsılat yapması (11), -­‐ Kurak ve yarıkurak koşullara dayanıklı ve havanın serbest azotunu bağlayabilen türlere yer verilmesi (12), -­‐Odun yanında, odun dışı ürünler veren, toprağı ıslah eden, yaprak faydalanması, yaban hayatına ve çok amaçlı hizmet verebilecek türlerin de karışıma alınması, kırsal bölge halkının ekonomisine katkı yapan türlerin kullanılmasına öncelik verilmesi (12), -­‐Ağaçlandırmalarda, doğal çalı, ağaççık, ağaçlarla, çok yıllık mera bitkilerinin kombinasyonları dikkate alınması, -­‐Seçilecek türlerin hızla derine giden kök geliştirebilmesi, -­‐Kullanılacak doğal türlerden, stomalarını erken kapatan, yaprakları transpirasyonu azaltmaya yardımcı olacak şekilde genelde küçük derimsi, kalın ve/veya tüylerle kaplı türlere öncelik verilmesi (13,14,15), -­‐Mevcut florayı ortadan kaldırıcı, istilacı türler kullanılırken ekosistem özellikleri göz önünde bulundurulmalı, Türkiye‘de yapılan araştırmalar, tespit edilen kalıntı ormanları ve polen analizleri ile kurak ve yarıkurak alanlarda çok sayıda kullanılabilecek doğal ve yabancı ağaç, ağaççık, çalı ve otsu türleri olduğunu göstermektedir. “Sürdürülebilir Orman Yönetimi (SOY); ormanların eskiden beri taşıdıkları temel özelliklerini ve gelecekteki verimliliğini yok etmeden, fiziksel ve sosyal çevreye olabilecek istenmeyen etkilerden kaçınarak, bir veya birden çok açıkça belirtilmiş amaç doğrultusunda talep edilen orman mal ve hizmetlerini devamlı bir şekilde üretmektir. Buna göre ekstrem koşullarda yapılabilecek bitkilendirmeler toprakların yok olmasını engelleyerek toprağın verimliliğinin sürekliliğini sağlayarak tarımın sürekliliği, gıda güvenliği, su ürünleri, su kaynakları yönetimi, enerji güvenliği alanlarına katkı yapmaktadır (16). Mesut TANDOĞAN -­‐Orman Mühendisi-­‐Marmara Ormancılık Araştırma Enstitüsü (1) UNCCD, (1995). The United Nations Convention to Combat Desertification in those Countries Experiencing Serious Drought and/or Desertification, Particularly in Africa, text with Annexes, UNEP, Geneva, 1995. (2) ÇOB, (2005). Çevre ve Orman Bakanlığı Çölleşme ile Mücadele Türkiye Ulusal Eylem Programı. (Editörler: Düzgün, M., S. Kapur, C. Cangir, E. Akça, D. Boyraz ve N. Gülşen) Çevre ve Orman Bakanlığı Yayınları No: 250., Ankara. s: 110. (3) UNCCD, (2011). Desertification: A Visual Synthesis. United Nations Convention to Combat Desertification (UNCCD). (4) ERİNÇ, S., (1969). Klimatoloji ve Metotları. İstanbul Üniversitesi, Coğrafya 52 Enstitüsü Yayınları, İstanbul (5)TÜRKEŞ, M., TATLI, H., (2009). Use of the standardized precipitation index (SPI) and a modified SPI for shaping the drought probabilities over Turkey. International Journal of Climatology 29: 2270-­‐2282. (6) TÜRKEŞ, M., (2010). BM Çölleşme ile Savaşım Sözleşmesi‘nin iklim, iklim değişikliği ve kuraklık açısından çözümlenmesi ve Türkiye‘deki uygulamalar. Çölleşme ile Mücadele Sempozyumu, 17-­‐18 Haziran 2010, Çorum. Tebliğler Kitabı, s:245-­‐263/ 601-­‐616. (7)ANONİM, (1996a). Afforestation and reforestation and restoration of forest systems in Asian countries facing drought and desertification. International expert meeting on rehabilitation of degraded forest ecosystems (Lisbon, 24-­‐28 June 1996). s:13 (8)ANONİM, (1996b). Follow-­‐up of support actions in afforestation, reforestation and the restoration of forest systems in the Near East and North African countries with fragile ecosystems or ecosystems affected by desertification and/or drought. International expert meeting on rehabilitation of degraded forests ecosystem (Lisbon, 24-­‐28 June 1996), s:9 (9)BOYDAK, M., ERTAŞ, A., ÇALIŞKAN, S., (2010). Kurak ve yarıkurak bölgelerin ağaçlandırılmasında ilkeler ve uygulama esasları. Çölleşme ile Mücadele Sempozyumu, 17-­‐18 Haziran 2010 Çorum s: 370-­‐382. (10) AYTUĞ, B., GÖRECELİOĞLU E., (1993). Anadolu Bitki Örtüsünün Geç Kuaterner‘deki Gelişimi. Ġ.Ü. Orman Fakültesi Dergisi, Seri B, Cilt 3, Sayı 4, s: 27-­‐46. (11) FAO, (1989). Arid zone forestry: A guide for field technicians. FAO Conservation Guide 20. http://www.fao.org/docrep/T0122E/T0122E00.htm. Erişim Tarihi: 15.12.2014 (12)EVANS, J. ve TURNBULL J., (2004). Plantation Forestry in the Tropics. 3rd. Edition. Oxford University Press, Oxford, s:467 (13) DİRİK, H., (1994). Üç Yerli Çam Türünün (Pinus brutia Ten., Pinus nigra Arn. ssp. pallasiana Lamb. Holmboe, Pinus pinea L.) Kurak Peryottaki Transpirasyon Tutumlarının Ekofizyolojik Analizi. Ġ.Ü. Orman Fakültesi Dergisi, Seri A, Cilt, 44, Sayı 1, s: 111 – 121. (14)ÇALIKOĞLU, M., (2002). Anadolu Karaçamı (Pinus nigra Arnold ssp. pallasiana Lamb. Holmboe) Orijinlerinin Kuraklığa Karşı Reaksiyonlarının Ekofizyolojik Analizi. Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul (15)SEMERCİ, A., (2002). Sedir (Cedrus libani A. Rich.) Fidanların Ait Bazı Morfolojik ve Fizyolojik Karakteristikler ile İç Anadolu‘daki Dikim Başarısı Arasındaki İlişkiler. İç Anadolu Ormancılık Araştırma Enstitüsü Dergisi, Teknik Bülten No: 279, s:142 (16)ANONİM, (2015). http://www.cka.org.tr/dosyalar/Ozel%20Ihtisas%20Komisyonu%20Raporlar%C4%
B1/S%C3%BCrd%C3%BCr%C3%BClebilir%20Orman%20Y%C3%B6netimi_%C3%B6ik
.pdf Erişim Tarihi 15.12.2014 53 MODÜL ADI 2. ORMAN EKOSİSTEMLERİNDE BİYOÇEŞİTLİLİK, KORUMA ve GELİŞİM ALT BAŞLIK 2.3. Doğallık EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI 2.3.1. Doğaya Yakın Ormancılığın Biyoçeşitliliğe Etkisi EĞİTİMİN AMACI Doğaya yakın ormancılık kavramını, önemini ve doğaya yakınlık ölçütlerini öğretmek Doğaya yakın işletmeciliğin biyolojik çeşitlilik üzerindeki etkilerini öğrenmiş olmak EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği Bölümü Son Sınıf Öğrencileri İşletmeci bir zihniyetle müdahale edilip, yetişme ortamı şartlarının gerektirdiği ve doğal kuruluş özellikleri kısmen değiştirilmiş ormanlara "Doğaya Yakın Orman" denir. İnsan, bir bölgenin vejetasyon ve florasına farklı şekillerde etki edebilir. Bu etkilerin bazıları yüzyıllar boyu, bazıları da binlerce yıl sürebilir. Doğallık, doğa korumada kullanılan en önemli unsurlardan biridir. Doğallık iki açıdan analiz edilebilir; Tarihsel (geçmişi dikkate alan) ve aktüel açıdan. Tarihsel açıdan, kültürün etkisinin olmadığı önceki durum anlaşılır. Aktüel açıdan ise, aktüel yetişme ortamı potansiyeline uygun kendi kendine oluşan belli bir durum anlaşılır. Ormanların doğallık dereceleri; kültürün etkisinin olmadığı, önceki durumu (ilksel durumu) dikkate alınarak; karışım oranı (Mixed rate), yaş ve diğer meşcere strüktürleriyle ortaya konulan doğallık dereceleridir. Bu derecelerden bir tanesi olan “Doğaya Yakın Orman”, geniş ölçüde doğal yapısını korumasına karşın, ağaç türü karışımı ve meşcere yapısı kısmen değişmiş ormanlardır. Doğaya yakın ormanlar, kesintisizliği, yatay ve dikey yöndeki küçük strüktürel yapısı farklılıkları nedeniyle en büyüğünden, en küçüğüne kadar çeşitli canlılar için çok uygun yaşam alanları sunmaktadır. Sürekli bir servet bulundurma açısından, doğaya yakın işletmecilikle yönetilen ormanların; genelinde siper durumları çok uzun süre devam etmektedir. Bu durum, gölgeye dayanıklı türlerin alana gelmesini teşvik etmektedir. Buna karşın, fakir yetişme ortamlarındaki çayırlıklar, çalılıklar ya da belirli oranda degrade olmuş sahalar ise gölge ağaçlarına uygun yaşam alanları sunmamaktadır. Bu sahalar birçok hayvan türü, özellikle de kuş ve böcekler için de uygun değildir. Biyolojik çeşitliliği artırmanın bir diğer yolu ve doğaya yakınlığın bir ölçütü olarak, 20-­‐30 yıldan beri ormanlardaki ölü ağaç oranının artırılması tartışılmaktadır. Doğaya yakın ormanların olmazsa olmaz göstergelerinden olan ölmüş büyük orman ağaçları, özellikle de meşeler tehdit altında bulunan çok sayıdaki böcek türü için yaşam alanı oluşturmakta ve biyolojik çeşitliliğe katkıda bulunmaktadır. Orta Avrupa’da son yıllarda ormancılık tedbirleriyle genetik çeşitliliğin hangi çerçevede korunacağı tartışılmaktadır. Bu tartışmalar toplumda orman ekosisteminin doğaya yakın planlanması ve böylece hiçbir şekilde ormancılığın sınırlandırılmaması yönündeki değişimi destekleyenler tarafından 54 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR başlatılmıştır. Diğer taraftan ise, iklim değişiklikleri üzerindeki endişeler ve bunun sonucu meydana gelecek durumların dikkate alınması gereklidir. Tohumların sadece belirli meşcerelerden toplanması veya aralamalar ile seçilen genetik çeşitliliğin gelecekte değişik şartlara dayanabilme, uyum sağlama kabiliyetlerinin nasıl olacağı hakkında henüz pratik bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak, meşcerelerdeki nadir ağaç türü sayılarının şiddetli oranda düşürülmesi her koşulda sakıncalıdır. Aynı şekilde genetik çeşitliliği korumak amacıyla belli sayıda azman bireyin de alanda bırakılmasına dikkat edilmelidir. Nilüfer ŞAHİN-­‐Orman Mühendisi-­‐Marmara Ormancılık Araştırma Enstitüsü HUSS, J., KAHVECİ, O., (2009). Türkiye’de Doğaya Yakın Yapraklı Orman İşletmeciliği. OGEM-­‐VAK, Ankara. ÇOLAK, A.H., (2001). Ormanda Doğa Koruma. Milli Parklar ve Av Yaban Hayatı Genel Müdürlüğü Yayını, Ankara. 55 MODÜL ADI 2. ORMAN EKOSİSTEMLERİNDE BİYOÇEŞİTLİLİK, KORUMA ve GELİŞİM ALT BAŞLIK 2.4. Yabancı Ağaç Türleri EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI 2.4.1. Yabancı Türlerin Biyoçeşitliliğe Etkisi EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI Yabancı türlerin biyolojik çeşitlilik üzerindeki etkilerini öğrenmiş olmak Biyolojik çeşitlilik kavramı ve yabancı türlerin biyolojik çeşitliliğe etlilerini öğretmek Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği Bölümü Son Sınıf Öğrencileri 1992 yılında Rio de Janeiro’da yapılan Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Zirvesi’nde kabul edilen ve Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’nde kullanılan Biyolojik Çeşitlilik tanımı: "Yaşayan organizmaların, o organizmaların yaşadıkları ekolojik ortamların (karasal, denizel ve sucul) ve o organizma ve ortamların desteklediği ekolojik süreçlerin çeşitliliği" olarak tanımlamıştır. Bu, tür içi, türler ve ekosistemler arası çeşitliliği de kapsar. Biyolojik çeşitliliğin seviyeleri genetik materyalden türlerin içinde barındırdığı cansız çevreyi de içeren ekosistemlere kadar geniş bir yelpazede değişir. Canlılığın en temel bileşeni olan genetik yapı, bu seviyelerin temelini oluşturur. Genleri türler takip eder ve daha üst seviyelerde türler, birbirleri ve çevreleriyle olan ilişkileri ile ekosistemleri meydana getirir. Diğer bir deyişle, biyolojik çeşitlilik, genetik, tür, ekosistem çeşitliliği ve ekolojik süreçler gibi öğelerden meydana gelir (1). Egzotik yani yabancı tür, belirli bir ekosistemde doğal olmayan, o çevreye ait olmayan çok farklı yerlerden gelen bitki türleridir. Tamamı bir şekilde dışarıdan gelip ulaştıkları flora ya da faunada, diğer tüm canlı türlerini baskılayıp, onlara yaşam hakkı tanımadan hakimiyet kurmakta, doğal denge ve biyoçeşitlilik için risk oluşturmaktadırlar. Lokal ırklar, belirli bir yörede doğal olarak yaşayan ve o yörenin çevre şartlarına biyolojik olarak, genelde en iyi uyum yapmış olan populasyonlardır. Türkiye'de, yeterli biyolojik verilere dayanılmadan, bir yörenin lokal orman ağacı populasyonlarının hemen yanına, o yörede üstünlüğü henüz kanıtlanmamış başka bir populasyonun tohumları ekilebilmektedir. Bu tohumlardan ortaya çıkan ağaçlar polen verme çağına ulaşınca, yerli populasyonun gen havuzuna yabancı genler girebilmektedir. Biyolojide genetik göç olarak adlandırılan bu olay sonucu meydana gelen genetik kirlenme, milyonlarca yıldan beri o yöreye uyum yapmış olan yerli ırkların genetik soyluluğunu bozmakta, çeşitli adaptasyon bozukluklarına ve verim kaybına yol açmaktadır. Olumsuz sonuçları birkaç kuşak sonra ortaya çıkacak olan genetik kirlenme, Türkiye'de, özellikle orman içi ağaçlandırma alanlarında potansiyel olarak kaygı verici boyutlara ulaşmış bulunmaktadır (2). Yabancı bir tür, bir ekosistemden benzer özelliklere sahip bir başka ekosisteme taşındığında ilk olarak hayatta kalmaya çalışır. Yaşamayı başarabilirse gelişme (uzun bir dönem olabilir), kalış ve yerleşme süreçlerinden geçer. Yabancı türün yeni girdiği ekosistemde yaşamını devam ettirebilmesi için doğal düşmanlarının olmaması (ya da çok az olması), uygun ekolojik ortamın olması ve beslenebileceği canlıların mevcut olması gerekir. Bunun yanında, yabancı türün uyum becerisinin 56 yüksek olması da yeni ortamında yaşama becerisini artıran etkenlerdendir. Tüm bu koşullar bir araya gelince yabancı tür yeni girdiği ekosistemde hızla çoğalıp ortamda baskın hale gelerek gerçek anlamda biyolojik istilaya neden olabilir. Ancak, her yabancı tür her zaman biyolojik istilaya neden olmayabilir. Ekosistem içinde belirli sayıda kalarak yaşamlarını ekosisteme zarar vermeden devam ettirebilirler. Türkiye jeolojik konumu nedeniyle Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarından gelebilecek etkilere açık durumdadır. Üç kıtanın kesişme noktasında olması Türkiye'deki yüksek biyolojik çeşitliliğin de nedenlerinden biridir. Türkiye'nin biyocoğrafik yapısı, 10.000’den fazla bitki türünün yaşamasına olanak sağlamaktadır. Bu kadar çeşitli türün yaşaması çok değişik yaşam ortamları ve değişik iklim özellikleri gerektirmektedir. Bu şartlar doğal türlerin yaşaması için olduğu kadar pek çok yabancı tür için de uygun özellikler barındırmaktadır. Bundan dolayı Türkiye'ye herhangi bir biçimde giren yabancı türlerin yaşama şansı da yüksektir. Örneğin, peyzaj amaçlı olarak yurt dışından getirilen bazı türler çok hızlı büyüyebilmektedir. Kokar ağaç (Ailanthus altissima), Pavlonya ya da İmparatoriçe ağacı (Paulownia tomentosa), Kıbrıs akasyası (Acacia cyanophylla), okaliptüs (Eucalyptus sp.) odunsu yabancı türlerden bazılarıdır. Peyzaj amaçlı getirilen bu ağaçların kullanımı o kadar yaygındır ki adeta doğal tür olarak bilinmektedirler (3). Bu türler, ormanlar ve diğer ekosistemlerde ciddi sorunlara sebep olmaktadır. Bu, ormancılık iş kolunda önemli bir konudur. Çünkü tarımsal ormancılık (agro-­‐
forestry), ticari ormancılık ve çölleşmeyle mücadele için kullanılan birçok ağaç türü yabancıdır veya o alan için doğal değildir. Çeşitli hizmetleri sağlamak amacıyla getirilen bu türler elbette önemlidir. Ancak, doğal ekosistemler üzerinde olumsuz etkilere sebep olmaları kaçınılmazdır. Bununla birlikte; Ormancılık sektörü, ormanlara bağımlı olan köylerdeki halka ve ormancılığa çeşitli çevresel, sosyo-­‐
ekonomik ve insan sağlığına ait faydaları sağlamak için çoğu kere yabancı türlere muhtaçtır. Yabancı türlerin istilacı hale gelmesini önleyen, dikkatli bir yönetim sayesinde bu türlerden en iyi başarı elde edilebilir (4). Ağaçlandırma ile oluşturulan ormanlara ve diğer alanlara dikilen yabancı ağaç türleri birçok hayati ekosistem hizmetleri sağlamaya yardımcı olduğu gibi, Çölleşmeyle mücadele, Toprak ve su koruma, Başka kullanımlar ile tahrip olan alanların ıslahı, Kırsal peyzajları çeşitlendirme, Biyolojik çeşitliliği sürdürme, Karbon tutulmasını artırma, Görsel güzellik ve gölgeleme de sağlar. Yabancı türler, istilacı tür haline geldiğinde ekolojik ve çevresel etkileri; gen, tür, habitat ve ekosistem düzeyi de dahil olmak üzere her aşamada hissedilebilir; 1. Genler: Eğer istilacı türler, habitatlara, yakın akraba türler ile birlikte yerleşir veya yayılırsa doğal türlerle melezler oluşturarak, bazı türlerin genetik yapılarında değişikliklere sebep olabilir. Buna bağlı olarak da yaşama başarılarını azaltabilir veya bazı böcek ve patojenlere çok daha duyarlı melezler oluşturabilir. 2. Türler: İstilacı türler, tür çeşitliliğini, zenginliğini, bileşimini ve miktarını etkileyebilir. İstilacı türlerin tür seviyesindeki doğrudan etkileri, bazı organizmalara patojen ve parazitlerin bulaşması, yırtıcılık ve rekabet gibi süreçler esnasında meydana gelir ve nihayetinde populasyonlarının azalmasına ve türlerin yok olmasına yol açar. 3. Habitatlar: İstilacı türler, tür ve ekosistem süreçlerini etkileyerek, habitatların 57 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR parçalanmasına, yıkımına, değişmesine veya bu habitatların tamamen istilasına sebep olabilmektedir. Böylece, daha çok türe ve ekosistem sürecine peş peşe etki edebilmektedirler. 4. Ekosistemler: İstilacı türlerin ekosistem seviyesindeki etkileri, beslenme yapılarında, su ve azot gibi kaynakların alınabilmesinde ve ekosistemin yapısındaki bozulmalardır. Birçok yabancı tür, sağladıkları faydalar yüzünden çok değer gördükleri halde bazen ormanlar ve ormancılık için ciddi tehdit haline gelebilmektedirler. Böyle tartışmalı türler; yönetim bakımından kullanım, fayda ve maliyetleri açıkça ve tarafsız olarak incelenmesi gereken önemli bir sorundur (4). Yağmur BİRİCİK-­‐Orman Mühendisi Marmara Ormancılık Araştırma Enstitüsü (1) ZEYDANLI U., TUĞ S., (ÜLGEN H. ve ZEYDANLI U. Ed.), (2008). Orman ve Biyolojik Çeşitlilik, Doğa Koruma Merkezi, ISBN 978 605 89908 0 7, s.16-­‐17. (2) IŞIK K., (1988). Orman Ağacı Türlerimizde Lokal Irkların Önemi ve Genetik Kirlenme Sorunları, Orman Mühendisliği Dergisi, 25 (11): 25-­‐30. (3) GÖZCELİOĞLU B., (2009). Yabancı Türler ve Biyolojik İstila, Bilim ve Teknik, s.84-­‐
85. (4)ARSLAN M., ŞABAN Ç., (2009). İstilacı Türler ve Ormanlara Etkileri, Orman Mühendisliği Dergisi, Orman Mühendisleri Odası Yayını, Ekim-­‐Aralık sayısı, s. 30-­‐36. 58 MODÜL ADI 2. ORMAN EKOSİSTEMLERİNDE BİYOÇEŞİTLİLİK, KORUMA ve GELİŞİM ALT BAŞLIK 2.4 Yabancı Ağaç Türleri EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI 2.4.2. Hızlı Gelişen Tür Plantasyonlarının SOY Açısından Önemi-­‐Etkisi Hızlı gelişen tür plantasyonlarının SOY açısından öneminin değerlendirilmesi Hızlı gelişen tür plantasyonlarının SOY açısından öneminin kavranması Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Son Sınıf Öğrencileri Sürdürülebilir Orman Yönetimi Kriter ve Göstergeleri ele almak için, Sürdürülebilir Orman Yönetiminin ne olduğunu belirlemek gerekir. Aksi takdirde kriter ve göstergeler sağlıklı bir şekilde geliştirilemez. Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 1992 yılında Sürdürülebilir Orman Yönetimi hakkındaki bildirisi şu şekildedir: “Orman kaynakları ve orman alanları, bugünkü ve gelecek nesillerin sosyal, ekonomik, ekolojik, kültürel ve ruhsal ihtiyaçlarını sürdürülebilir bir şekilde karşılamak üzere idare edilmelidir. İhtiyaç duyulan bu orman ürün ve hizmetleri; odun, su, gıda, yem, siper, istihdam, rekreasyon, doğal yaşam ortamı, peyzaj çeşitliliği, karbon havuzları ve rezervleri ile diğer orman ürünleridir. Ormanların çok yönlü faydalarını idame ettirebilmek için hava kirliliği dahil her türlü kirliliğe, orman yangınlarına, böcek ve hastalıklara karşı koruyacak uygun tedbirler alınacaktır.” Bu bildiri dikkate alınarak başlatılan Sürdürülebilir Orman Yönetimi’nin tanımını yapma çalışmaları uzun bir süreç almıştır. Temelde ormanların ekolojik, ekonomik ve sosyal işlevlerini dengeleyerek -­‐en az-­‐ aynı şartlarda gelecek nesillere devir etme olarak yapılabilecek tanım, müzakere sürecinde değişik varyasyonlar ile netleştirilmeye çalışılmıştır. Bu tanımlara birkaç örnek verecek olursak; “Sürdürülebilir Orman Yönetimi (SOY); Toprak, hava ve su kalitesini, biyolojik çeşitliliği, doğal hayatı, akuatik yaşam ortamını, rekreasyonel ve estetik değerleri koruyarak, toplumun ormanlardan olan ihtiyacını – gelecek nesillerin ormanlardan olan ihtiyacını hiçbir şekilde tehlikeye atmadan – ağaçlandırma, orman yetiştirme, bakım ve faydalı ürünler için işletme faaliyetlerini özenli hizmet ahlakı içinde entegre ederek karşılayan yönetim” (1). Kendi doğal yetişme ortamında yetişen aynı yaştaki diğer doğal türlere kıyasla, ağaçlık döneminde çap artımı ve boy gelişimi bakımından üstün olan türlere hızlı gelişen tür denir. Hızlı gelişen türler yerli ve yabancı olmak üzere iki bölümde değerlendirilir. Herhangi bir tür doğal yayılış alanı dışında başka bir ortamda dikilmesi durumunda o tür dikildiği yeni yer için yabancı türdür. Yabancı türlerin getirildikleri yeni yaşama ortamında, doğal yayılış alanlarındakine oranla daha yüksek artım yapmaları gerekir. Bu nedenle; yabancı tür ithallerinde türün adaptasyon kabiliyeti önemlidir. Adaptasyon kabiliyetini belirlemek için yabancı tür denemeleri yapılır. Yabancı tür seçiminde, türün getirildiği yörenin ekolojik koşulları, ağaçlandırma yapılacak alanın ekolojik özelliklerine uyumlu olmalıdır. Hızlı gelişen türlerle yapılan ağaçlandırmalarda gerek arazi hazırlığı ve gerekse bakım çalışmaları entansif olup, genellikle makine gücüne dayanır. Ülkemizde geniş ölçüde kullanılan ve verim gücü yüksek olan okaliptüs ve kavak ağaçlandırmaları ayrı bir öneme sahiptir (2). Günümüzde, ülkelerin büyük bir bölümü orman ürünleri ticareti yapmaktadır. 59 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR Bununla birlikte, dünya orman ürünleri ticareti içerisinde mamul ve yarı mamul ürünlerin payı giderek artmaktadır. İhracatçı ülkeler, orman kaynaklarının ulusal ekonomilerine olan katkısını artırabilmek için, odunu hammadde olarak ihraç etmekten kaçınarak, yaratılan katma değeri ülke içinde tutmaya çalışmaktadırlar. Türkiye orman ürünleri ticaretinde her yıl önemli boyutta dış ticaret açığı vermektedir. Orman ürünleri ithalatına ödenen bedel giderek artmakta ve dış ticaret açığı yıllık 1 milyar ABD $ düzeyine gelmiş bulunmaktadır. Halen dünyadaki ağaçlandırma alanlarının 120-­‐140 milyon ha civarında olduğu ve bu ağaçlandırmaların %90'ının endüstriyel odun talebini karşılamak amacıyla kurulduğu ve bu nedenle; ağaçlandırmaların öneminin hızla arttığı belirtilmektedir (3). Ülkemizde, ormancılık sektörünün ülke ekonomisine olan katkısını artırabilmek için endüstriyel ağaçlandırma yatırımlarına gereksinim vardır. Ülkeler odun hammaddesi üretimini artırmak amacıyla, kendi ulusal çözümlerini üreterek odun üretimine yönelik ağaçlandırma yatırımlarına büyük önem vermekte ve teşvik tedbirleri uygulanmaktadır. Ülkemizdeki orman alanı yaklaşık 21,7 milyon ha kadardır. Odun üretimi açısından verimli doğal ormanlarımızın büyüklüğü, yapısı ve verim gücü, kısa dönemde üretim ve gelir artışı sağlamak için yeterli değildir. Verimli orman alanları dışında, yaklaşık 12-­‐13 milyon ha orman alanı bulunmaktadır. Orman arazileri dışında, gerçekte tarımsal üretime uygun olmayan arazilerin bir bölümünün de endüstriyel ağaçlandırma yatırımlarına tahsisi mümkün olabilecektir. Halen ülkemizdeki endüstriyel ağaçlandırmalar yaklaşık 55-­‐60 bin ha genişliğindedir (toplam orman alanının %0,3'ü). Söz konusu ağaçlandırmalar, genellikle hızlı gelişen türlerin ekolojik isteklerine uygun, odun üretimi yapılmayan bozuk baltalık alanlarda kurulmuştur. Orman ürünleri dış ticaret açığının azaltılması, özellikle odun işleyen sanayi kuruluşlarının ihracat yeteneğinin ve kapasitesinin artırılmasına bağlıdır. Odun işleyen sanayi kuruluşlarımız, pahalı enerji ve hammadde nedeniyle uluslararası ticarette rekabet gücüne sahip değildir. Kamu işletmeciliğinin ve doğal ormanlarımızın yapısı dikkate alındığında, piyasaya ucuz odun hammaddesi arzında darboğazlar bulunmaktadır. Orman ürünleri sanayi kuruluşlarının kurulu kapasiteleri göz önüne alındığında, talebin doğal ormanlardan sürekli olarak karşılanması mümkün değildir. Endüstriyel ağaçlandırmalardan, daha ucuz odun hammaddesi üretilmektedir. Bu durum, odun işleyen sanayi kuruluşlarının ihracat yeteneğini artırmada en önemli konudur (4). “Sürdürülebilir Orman Yönetimi (SOY); ormanların eskiden beri taşıdıkları temel özelliklerini ve gelecekteki verimliliğini yok etmeden, fiziksel ve sosyal çevreye olabilecek istenmeyen etkilerden kaçınarak, bir veya birden çok açıkça belirtilmiş amaç doğrultusunda talep edilen orman mal ve hizmetlerini devamlı bir şekilde üretmektir (1). Yapılan hızlı gelişen tür ağaçlandırmaları toprakların yok olmasını engelleyerek toprağın verimliliğinin sürekliliğini sağlayarak, tarımın sürekliliği, gıda güvenliği, su ürünleri, su kaynakları yönetimi, enerji güvenliği alanlarına katkı yapmaktadır (5). Özetle; Hızlı gelişen tür plantasyonları, doğal ormanların üzerindeki üretim baskılarını bertaraf edici, ülkesel düzeydeki odun hammaddesine olan talebi karşılamak için en önemli araç olarak değerlendirilmelidir. Dolayısıyla SOY için de özellikle ülkesel bazlı arzın talebi karşılayamadığı ülkelerde olmazsa olmaz araçlardır. Mesut TANDOĞAN -­‐Orman Mühendisi-­‐Marmara Ormancılık Araştırma Enstitüsü (1) ANONİM, (2015b). http://www.ogm.gov.tr/ekutuphane/SurdurulebilirForestYonetimi/Dok%C3%BCma
nlar/S%C3%BCrd%C3%BCr%C3%BClebilir%20Forest%20Y%C3%B6netim%28SOY%2
9,%20Criterions%20ve%20G%C3%B6stergeleri.pdf Erişim Tarihi:15.01.2015 60 (2) GÜLCÜ, (2008). Poplar & Proliferous Species Presentation. http://forestweb.sdu.edu.tr /dersler/sgulcu/kavak/kavak_11.pdf Erişim Tarihi:15.01.2015 (3) KOÇER, S., (1999). Ülkemizde Kavakçılığın Geliştirilmesinde yeni Finansman Olanalkarı. Orman Bakanlığı Yayın No:110, İzmit (4) ANONİM, (2015a). file:///C:/Users/PackardPc/Downloads/sosyal-­‐sorumluluk.pdf Erişim Tarihi:15.01.2015 (5) ANONİM, (2015c). http://www.cka.org.tr/dosyalar/Ozel%20Ihtisas%20Komisyonu%20Raporlar%C4%
B1/S%C3%BCrd%C3%BCr%C3%BClebilir%20Forest%20Y%C3%B6netimi_%C3%B6ik.
pdf Erişim Tarihi:15.01.2015 61 MODÜL ADI 2. ORMAN EKOSİSTEMLERİNDE BİYOÇEŞİTLİLİK, KORUMA ve GELİŞİM ALT BAŞLIK 2.5. Genetik Kaynakları EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI 2.5.1. Gen Kaynaklarının Biyoçeşitliliğe Etkisi Gen Kaynaklarının Biyolojik Çeşitliliğe Etkisinin Değerlendirilmesi Gen Kaynaklarının Biyolojik Çeşitliliğe Etkisinin Kavranması Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Son Sınıf Öğrencileri Biyolojik çeşitlilik; Genetik, tür ve ekosistem çeşitliliği olmak üzere üç kısma ayrılır: • Genetik Çeşitlilik; bir tür içindeki çeşitliliği ifade eder. Bu çeşitlilik belli bir tür, popülasyon, varyete, alttür ya da ırk içindeki gen farklılığıyla ölçülür. • Tür Çeşitliliği; belli bir bölgedeki, alandaki ya da tüm dünyadaki türlerin farklılığını ifade eder. Bir bölgedeki türlerin sayısı (yani o bölgenin “tür zenginliği” bu konuda en sık kullanılan ölçüttür. •Ekosistem Çeşitliliği ise; bir ekolojik birim olarak karşılıklı etkileşim içinde olan organizmalar topluluğu ile fiziksel çevrelerinin oluşturduğu bütünle ilgilidir. Orman Ekosistemleri; Karasal ekosistemler içerisinde en büyük biyokütleye sahip, en yüksek düzeyde canlı-­‐cansız organizasyona ulaşmış, ekosistemler yönünden en zengin öğeleri içeren, yerküredeki karbon ve su döngülerini en çok etkileyen karasal sistemlerdir. Bu bağlamda; orman ekosistemleri var olmaları ya da yok olmaları ile tüm canlı ve cansız varlıkları etkileyebilen doğal varlıklardır. Avrupa-­‐Sibirya, Akdeniz ve İran-­‐Turan olarak isimlendirilen üç biyocoğrafik bölgeye ve bunların geçiş zonlarına sahip olan ve iki kıta arasındaki köprü konumu nedeniyle iklimsel ve coğrafik özellikleri kısa aralıklarla değişen Türkiye, biyolojik çeşitlilik açısından küçük bir kıta özelliği göstermektedir (1). Türkiye bitki genetik kaynakları yönünden çok özel bir konumda bulunmaktadır. Vavilov’un açıklamış olduğu çeşitlilik ve orijin merkezlerinden Akdeniz ve Yakın Doğu Merkezleri Türkiye’de örtüşmektedir. J. Harlan’a göre ülkemizde 100’den fazla türün geniş değişim gösterdiği 5 mikro-­‐gen merkezi bulunmaktadır ve çok sayıda önemli kültür bitkisi ve diğer bitki türlerinin orijin ya da çeşitlilik merkezidir. Söz konusu bu iki gen merkezi tahılların ve bahçe bitkilerinin ortaya çıkışında çok önemli bir role sahiptirler. Bahçe bitkileri ise; üretilmekte olan yaklaşık 50 cinsi ve yetiştirilip dağıtımı yapılmakta olan 100 kadar varyeteyi içermektedir. Yerel varyeteler ve diğer kaynaklardan elde edilen çeşitler de göz önünde bulundurulduğunda, ülkede yetiştirilen toplam varyete sayısının 200’ü bulduğu tahmin edilmektedir. Türkiye, orman gen kaynakları bakımından da oldukça zengindir. Ülkesel ve küresel boyutta önemli yerli orman ağaçları içinden: 5 çam, 8 göknar, 20 meşe, 8 ardıç taksonuyla birlikte, Toros sediri, doğu ladini ve doğu kayının değerli gen kaynakları bulunmaktadır. Önemli orman ağaçları şunlardır: Çam türleri (Pinus brutia, P. nigra, P. sylvestris, P. halepensis ve P. pinea), Göknar türleri (Abies nordmanniana subsp. nordmanniana, A. n. subsp. bornmulleriana, A. nordmanniana subsp. equitrojani, A.olcayana, A. cilicica subsp. cilicica, A. cilicica subsp. isaurica). Ayrıca, Toros sediri 62 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR (Cedrus libani), kayın (Fagus orientalis), ladin (Picea orientalis), ıhlamur (Tilia spp.), kızılağaç (Alnus spp. 2 tür, toplam 6 takson), ardıç (Juniperus spp. 8 tür), meşe (Quercus yaklaşık 20 tür) (2). Günümüzde orman ağaçlarının gen çeşitliliğini in-­‐situ koruma metoduyla korumak amacıyla geniş yapraklı ve iğne yapraklı birçok takson için "Gen Koruma Ormanı" ve birer potansiyel gen koruma ormanı olarak kabul edilen "Tohum Meşcereleri” seçilmekte ve tescil edilmektedir. Bu seçim ve tescil işlemleri, Türkiye ormancılığında Orman ve Su İşleri Bakanlığı adına Orman Ağaçları ve Tohumları Islah Araştırma Müdürlüğünce gerçekleştirilmektedir. İsmail ÇETİN -­‐ Orman Mühendisi & Kamu Yönetimi Uzmanı (1) ANONİM, (2009). Sürdürülebilir Orman Yönetimi Kriter ve Göstergeleri 2008 Yılı Raporu, Orman Genel Müdürlüğü, Ankara. s:30 (2) ANONİM, (2007). Ulusal Biyolojik Çeşitlilik Stratejisi ve Eylem Planı, DKMP Genel Müdürlüğü-­‐Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi Ulusal Odak Noktası, Ankara. s: 33-­‐35 63 MODÜL ADI 2. ORMAN EKOSİSTEMLERİNDE BİYOÇEŞİTLİLİK, KORUMA ve GELİŞİM ALT BAŞLIK 2.5. Genetik Kaynakları EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI 2.5.2. Tohum Kaynakları ve SOY Açısından Önemi EĞİTİMİN AMACI EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI Tohum kaynakları ve SOY açısından öneminin değerlendirilmesi Tohum kaynakları ve SOY açısından öneminin kavranması Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Son Sınıf Öğrencileri Türkiye ormancılığında klasik olarak kabul gören başlıca tohum kaynakları 3 adetir. Bunlar; : • Tohum Meşcereleri, • Tohum Bahçeleri (Aşılı Tohum Bahçeleri) ve • Tohum Plantasyonları (Aşısız Tohum Bahçeleri) (1). Tohum Meşcereleri: Tohum meşçereleri, selektif ıslah neticesinde bulunmuş doğal mesçerelerdir (5). Yaşayan tohum ambarları olarak da ifade edilen tohum meşcereleri bulunduğu ekosistemde ekonomik önemi olan, odun özellikleri bakımından üstün özelliklere sahip ağaçlardan oluşması nedeniyle tohum kaynağı olarak seçilen ve özel bir silvikültür planıyla işletilen meşcerelerdir. Tohum meşcereleri ıslah çalışmalarının başlangıcını teşkil etmekte olup, tohum bahçelerinden yeterince tohum üretilene kadar vazgeçilmez tohum kaynağı olarak işlev görürler. Ayrıca, seçilen tohum meşcerelerinin büyük bir bölümü doğal meşcerelerin en iyi örnekleri olduğundan orman gen kaynaklarımızın en önemli kısmını oluştururlar. Ülkemizde şimdiye kadar 27 türde toplam alanı 46 bin hektarı bulan, 338 adet Tohum Meşceresi seçilmiştir (2). Bu meşcereler, doğal meşcereler arasından toplumsal (kitlesel) seleksiyonla fenotipik olarak seçilmektedirler. Günümüzde ve gelecekte yapılacak olan ağaçlandırma çalışmalarına kaynak teşkil etmek üzere, türün doğal yayılış alanını temsil edecek şekilde doğal meşçerelerden seçim yapılmaktadır. Tohum meşçerelerinin seçilmesinde; alan miktarı, yükseklik farkı ve yaş gibi önemli konular göz önünde bulundurulur (3). Tohum bahçeleri genetik bakımdan daha yüksek nitelikli tohum elde etmek üzere, bir anlamda damızlık olarak seçilen üstün ağaçlardan alınan aşı kalemleriyle aşılanan fidanlardan oluşturulan bir çeşit meyve bahçesi olarak tanımlanmaktadır (4). Tohum bahçeleri, üstün ağaçlardan alınan aşı kalemi veya çeliklerden üretilen fidanlarla tesis edilen tohum bahçeleridir ve öncelikle tercih edilir. Tohum plantasyonları ise aşısız tohum bahçeleri olarak ifade edilen, üstün ağaçlardan serbest veya kontrollü tozlaşma sonucu elde edilen tohumlardan yetiştirilen tohumlarla tesis edilen bahçelerdir. Gerek suni gençleştirme, gerekse ağaçlandırma, rehabilitasyon ve restorasyon gibi sivikültürel uygulamalarda, çalışmanın ekonomik ve ekolojik başarısı seçilen tohum kaynağına bağlıdır. Sağlıklı, bitotik ve abiyotik etkilere dayanıklı ormanlar kurmak 64 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR ve var olanların sürdürülebilir bir şekilde işletmek, her tür için belirlenmiş ana ve alt ıslah zonlarına göre mevcut tohum meşcerelerinden hasat edilen tohum ürünü ve/veya bu tohum ürünlerinden üretilmiş fidanların dikim çalışmalarında kullanılmasıyla mümkündür. İsmail ÇETİN-­‐Orman Mühendisi-­‐Kamu Yönetimi Uzmanı (1) http://www.ktu.edu.tr/dosyalar/15_01_01_e3cc5.pdf Erişim tarihi: 10.04.2015 (2) ANONİM, http://ortohum.ogm.gov.tr/Sayfalar/Tohum-­‐Kaynaklari-­‐
Basmuhendisligi.aspx Erişim tarihi: 10.04.2015 (3) http://www.ktu.edu.tr/dosyalar/15_01_01_e3cc5.pdf Erişim tarihi: 10.04.2015 (4) http://www.ktu.edu.tr/dosyalar/15_01_01_b59e2.pdf Erişim tarihi: 10.04.2015 (5)http://duzce.ormansu.gov.tr/Duzce/AnaSayfa/AGMSubesi/FidanUretimi.aspx?sf
lang=tr Erişim tarihi: 10.04.2015 65 MODÜL ADI 2. ORMAN EKOSİSTEMLERİNDE BİYOÇEŞİTLİLİK, KORUMA ve GELİŞİM ALT BAŞLIK 2.6. Peyzaj EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI 2.6.1 Peyzaj Kavramı EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI Biyoçeşitliliğin korunması ve sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesi için Orman Peyzajının tanınmasının önemi Biyoçeşitliliğin korunması ve sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesi için Orman Peyzajının kavranması Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Son Sınıf Öğrencileri Ülkemizin de taraf olduğu 20.10.2000 tarihinde imzaya açılan Avrupa Peyzaj Sözleşmesine göre; Peyzaj: Özellikleri, insan ve/veya doğal faktörlerin etkileşimi ve eylemi sonucunda, insanlar tarafından algılandığı şekliyle oluşan bir alandır. Peyzaj Politikası: Uzman kamu yetkilileri tarafından peyzajların korunması, yönetilmesi ve planlanması konusunda özel tedbirler almayı amaçlayan genel prensipler, stratejiler ve rehber kuralların ifadesidir (bütünüdür). Peyzaj Kalite Hedefi: Özel peyzajlar için, toplumun kendi çevresinin peyzaj özelliklerine ilişkin beklentilerin, yetkili kamu otoritelerince formüle edilmesidir, Peyzajın Korunması: Doğal oluşumu ve/veya insan eylemlerinden kaynaklanan miras değeri ile kararlaştırılan önemli ve karakteristik özelliklerinin korunması ve devamı için yapılan işlemlerdir, Peyzaj Yönetimi: Sürdürülebilir gelişme açısından sosyal, ekonomik ve çevresel süreçlerin meydana getirdiği değişikliklere uyum sağlamak ve rehber olmak için yapılan bir çalışmadır, Peyzaj Planlaması: Peyzajın değerinin arttırılması, iyileştirilmesi veya oluşturulması için yapılan ileriye dönük esaslı eylemdir, şeklindedir. Peyzaj, İngilizce landscape kelimesinin Türkçe karşılığı olarak kullanılmıştır. Landscape, Redhouse sözlüğünde “kır manzarası, peyzaj” olarak çevrilmiştir (1). Türkçe’de manzara kelimesinin ifade ettiği anlam ile İngilizce’de landscape kelimesinin ifade ettiği anlam örtüşmemektedir. Manzara kelimesini İngilizce’de tam olarak scenery karşılamaktadır. Türkçe’de landscape karşılığı olarak, Fransızca’dan geçen peyzaj (paysage) kelimesi yaygın olarak kullanılmaktadır (2). Landscape ve paysage, İngilizce ve Fransızcada da bir birlerinin karşılığı olarak kullanılır (3). İngilizce’de landscape kelimesi, herhangi bir alanın görünümünü ve o görünümü oluşturan parçaların hepsini ifade etmek için kullanılır (4). Mikesell bu kelimenin orta çağ İngiltere’sinde lordların ya da belli bir grup insanın kontrol ettiği alan anlamına geldiğini belirtmektedir(5). 17. yy’ın başlarında Hollandalı landchap (manzara) ressamlarının etkisi ile landscape herhangi bir alanın görüntüsü ya da o alanın herhangi bir temsili anlamında kullanılıyordu. Yine Mikesell, kelimenin 19. 66 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR yy'dan sonra, bugünkü anlamına temel oluşturacak bir tanımının ortaya çıktığını ve “üzerindeki bütün nesnelerle beraber gözün bir kerede görebileceği bir arazi ya da alan” olarak tarif edildiğini kaydetmektedir. Jackson ise kelimenin çok çeşitli anlamlarını tartıştıktan sonra yeni bir tanım önermiştir. Ona göre landscape “ortak varlığımıza hizmet edecek veya ona altyapı oluşturacak insan yapımı ya da değiştirmesi ile ortaya çıkan mekanlardır”. Peyzaj; Doğal ve Kültürel peyzaj diye ikiye ayrılır. Doğal peyzaj: Üç ana elemandan oluşur. Arazi ve arazi morfoloji, Atmosfer ve atmosfer olayları ve Flora. Kültürel Peyzaj: Kırsal Peyzaj, Kentsel Peyzaj, Endüstri Peyzajı, Yol Peyzajı, Orman Peyzajı, Turistik Peyzaj vb. Arazi şekilleri, doğal bitki örtüsü, topraklar gibi fiziki unsurlar doğal peyzajı oluşturur. İnsan gruplarının bu peyzajı kendi faaliyetleri sonucu şekillendirmesi, onu değişikliğe uğratması ve kendi karakterini yansıtacak şekilde işlemesi ile kültürel peyzaj ortaya çıkar. Batı coğrafya ve diğer sosyal bilim literatüründe kültürel peyzaja yapılandırılmış ya da inşa edilmiş ortam adı da verilmektedir. Sonuç olarak Peyzaj; Bir noktadan bakıldığında görüş çerçevesi içerisine girebilen doğal ve kültürel varlıkların bir arada meydana getirdikleri görünüştür. *Doğal ve kültürel tüm değerlerdir. *Bir alanının veya bir bölgenin toplam topoğrafik sistemidir (6). Hayati TEKİN-­‐Orman Mühendisi-­‐Marmara Ormancılık Araştırma Enstitüsü (1) REDHOUSE, (1991), Redhouse Sözlüğü, İstanbul. (2) ÜRGENÇ, Suad İ., (2000). Kırsal Peyzaj: Koruma-­‐Onarım-­‐Düzenleme. Yıldız Teknik Üniversitesi Basım-­‐Yayın Merkezi, İstanbul. (3) COLLINS ROBERT FRENCH DICTIONARY, (2000). Harper Collins Publishers, New York. (4)DUNCAN, JAMES S., (1997). LANDSCAPE, THE DICTIONARY OF HUMAN GEOGRAPHY, R. J. JOHNSTON, D. GREGORY, DAVID M. SMİTH (ED.) BLACKWELL, USA. (5) MIKESELL, MARVIN., (1968). Landscape, Sills, D.L (Ed.) International Encyclopedia of the Social Sciences, Volume 8, Crowell, Collier and Macmillan. New York. (6) Sapancapeyzaj.net, (2014). http://www.sapancapeyzaj.net/ Erişim Tarihi:20.12.2014 67 MODÜL ADI 2. ORMAN EKOSİSTEMLERİNDE BİYOÇEŞİTLİLİK, KORUMA ve GELİŞİM ALT BAŞLIK 2.7. Tehdit Altındaki Türler, Habitatlar EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI 2.7.1. Tehdit Altındaki Türlerin Önemi ve Korunması Gerekliliği EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI Tehlike altındaki türlerin kategorilerine göre koruma stratejileri konusunda görüş sahibi olmak Tehlike altındaki türler, tehdit faktörleri ve koruma araçları konusunu öğretmek Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi” Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği Bölümü Son Sınıf Öğrencileri Türkiye, kuzey yarımkürede, ılıman kuşakta bitki çeşitliliği açısından çevresinde yer alan birçok ülkeden farklı özellikleri ile dikkati çeken ve bazı bilim insanlarınca “Asia Mineure” yani “Küçük Asya” olarak da nitelendirilen bu alan; Bitkilerle ilgilenenlere hep cazip gelen bir saha olmuştur. Türkiye’de yayılış gösteren bitki türlerinin sayısı, Avrupa kıtasının tümünde yayılış gösteren bitki türlerinin sayısı ile mukayese edilmektedir. Her yıl yeni bulguların eklendiği Türkiye florasındaki bitki taksonu sayısı (tür, alt tür ve varyete düzeyinde) 12.000 civarına yakındır (1). Çevresindeki alanlara göre bitki çeşitliliği bakımından dikkati çeken Türkiye’nin bu özelliği, coğrafi faktörlerin ya da diğer bir ifade ile bitkilerin yetişme ortamlarının çeşitliliğinden kaynaklanmaktadır. Türkiye endemiklerinin sayısı 3.000’den fazladır ve endemizm oranı %34,4’dür (2). Bu oran ılıman kuşak ülkeleri için oldukça yüksektir. Sığırkuyruğu (Verbascum), dağçayı (Sideritis), peygamber çiçeği (Centaurea) ve geven (Astragalus) endemizm oranının en fazla olduğu bitki grupları arasında yer almaktadır (3). Dünyada yetişen bitki türlerinin, özellikle çoğunluğu dar ve sınırlı yayılışa sahip endemiklerin, korunmaları konusunda son yıllarda oldukça ciddi çalışmalar yapılmakta, öncelikle bunların uluslararası tehlike sınıflarından hangisine ait oldukları saptanarak, alınacak önlemlerde öncelik, halen çok baskı altında olup nesli kaybolma tehdidi altında olanlara verilmektedir. Bu amaçla, Uluslararası Doğayı Koruma Birliği (IUCN), Dünya Koruma Birliği, Tehlike Altındaki Bitkiler Komitesi, Dünya Doğal Yaşamı Koruma Vakfı (WWF) gibi kuruluşların faaliyetleri yanında, her ülke kendi bitkilerini korumak amacıyla çeşitli önlemler almaktadır. Özellikle nesilleri yok olma tehlikesi altında olan bitkilerin korunması için çıkarılan kanun, yönetmelik vb. gibi önlemler yanında, önemli sahaların korunması için ülkelerin floristik açıdan ilginç yöreleri Milli Park, Tabiatı Koruma Alanları gibi statülerle korunmaktadır (4). Türkiye'de bu amaçla Türkiye Bitkileri Kırmızı Kitabı yayınlanmış ve tehdit altındaki bitki türlerinin listesi ve tehdit kategorileri belirlenmiştir. Bir bitkinin ismini öğrenmek onu tanımak için ilk şarttır. Ancak, onu korumak ve yaşatmak için yeterli değildir. Bu nedenle; bitkilerin yayılışları, populasyon durumları, ekolojik istekleri, çimlenme fizyolojisi gibi yaşamının devamı ile doğrudan ilgili birçok konu hakkında ayrıntılı bilgiler gereklidir. Bir bitkinin tehdit altında olup olmadığı o alanda çalışan bilim adamlarının floristik çalışmalardan elde ettikleri veriler ve halkın deneyim ve gözlemleri ile ulaşılan bilgiler ışığında belirlenmektedir. Yetiştiği ortamlarda sayıca azalmaya başlayan ya da bulunduğu yaşam ortamı yok olma tehlikesi altında bulunan bitki türleri yaşamlarının sürekliliği açısından tehdit altında demektir. Dağılımı ve bolluğu eldeki verilerle kıyaslandığında geçmişe göre 68 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR azalan bitkiler gelecekteki varlıkları açısından tehdit altındadırlar(5). Türkiye bitkilerini tehdit eden başlıca faktörler şunlardır; Sanayileşme ve şehirleşme, Tarım alanlarının genişletilmesi ve aşırı otlatma, Turizm olayı, Yurt dışına ihraç ve yurt içi kullanım amacı ile doğadan toplamalar, Çorak (tuzcul) alanların ıslahı, Tarımsal mücadele ve kirlenme, Ağaçlandırma, Yangınlar. Hangi bitki ve habitatların korunması gerektiği belirlendikten sonra bunların nasıl korunacağı çok önemlidir. Özellikle Türkiye gibi önemli tür zenginliğine sahip, ancak çeşitli biyotik ve diğer etkenlerin baskısı altında olan ülkelerde bu işin ne derece zor olduğu açıktır. Doğanın korunması konusunda çeşitli tedbirler yanında, özellikle bitki türlerinin korunmasında dünyada son yıllarda en çok rağbet edilen görüş, çeşitli statülerdeki doğa koruma alanlarının çoğaltılmasıdır. Türkiye'de özellikle son yıllarda Milli Park ve Tabiatı Koruma Alanı sayısında bir artış gözlenmekle birlikte bunlardan bazılarının tipik doğa koruma amaçlarına uygun yerlerde kurulduklarını ve bu amaca ulaşmayı hedefleyen çalışmalar için seçildiklerini söylemek zordur. Bu nedenle; milli parkların endemik türlerce zengin ilginç flora ve faunaya sahip yerlerde kurulması gerekir. Şimdiye kadar çoğunlukla ormanlık kesimlerde kurulan koruma alanlarının gelecekte step, tuzlu bataklık ve hatta sulak alanlarda da kurulmaları gerekir. Korunması gereken bitki türleri ile ilgili olarak son yıllarda üzerinde durulan bir diğer görüş ise bunların botanik bahçelerinde yetiştirilmeleri ve böylece gelecek nesillere aktarılmalarının sağlanmasıdır. İlki 1985’de Kanarya Adaları’nda ve 4.’sü 1999 yılında Hindistan’da yapılan uluslararası toplantılarda alınan ortak kararlara uygun olarak botanik bahçeleri, özellikle tehdit altında ve nesli gittikçe azalan bitki türlerinin yetiştirilmesine büyük önem vermekte ve hangi bitkilerin kendi kuruluşlarında yetiştirilerek korunduğunu belirli aralıklarla dünya kamuoyuna açıklamaktadırlar (4). Nüfusun giderek artması, tarımsal faaliyetler, sanayi faaliyetleri ve turizm gibi çok çeşitli nedenlerle doğal bitki örtüsü önemli değişimler geçirmiş olsa da, Türkiye'nin coğrafi özelliklerinin sağladığı büyük avantaj olağanüstü bir bitki örtüsü çeşitliliğine ve yüzlerce endemik bitkiye sahip olmasına yol açmıştır. Bu nedenle özellikle coğrafi yayılışı dar olan, bir ya da birkaç populasyondan bilinen, populasyon boyutu küçük olan ya da populasyon büyüklüğü giderek azalan türler ile insanlar tarafından toplanılan endemik türlerin korunmasına mutlaka ehemmiyet verilmelidir. Türkiye’nin bu doğal kaynaklarını koruması ve sürdürülebilir kullanımını sağlayarak gelecek nesillere ulaştırması büyük önem taşımaktadır (3). Yağmur BİRİCİK-­‐Orman Mühendisi Marmara Ormancılık Araştırma Enstitüsü (1) ERİK, S. , SARIKAHYA, B. (2004). Türkiye Florası Üzerine, Kebikeç 17: 139–163. (2) ÖZHATAY N., BYFIELD A., ATAY S., (2005). Türkiye’nin 122 Önemli Bitki Alanı, WWF Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) Yayını, İstanbul. (3)AVCI M., AKKEMİK Ü. (Ed.), (2014). Türkiye’nin Doğal-­‐Egzotik Ağaç ve Çalıları, T.C. Orman ve Su İşleri Bakanlığı Orman Genel Müdürlüğü, ISBN: 978-­‐605-­‐4610-­‐48-­‐8, s:28 (4) EKİM T., KOYUNCU M., VURAL M., DUMAN H., AYTAÇ Z., ADIGÜZEL N., (2000). Türkiye Bitkileri Kırmızı Kitabı, Türkiye Tabiatını Koruma Derneği ve Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Yayını, ISBN 975-­‐93611-­‐0-­‐8, s:195 (5) http://tehditaltindabitkiler.org.tr, (2011). Erişim Tarihi:10.01.2015 69 MODÜL ADI 2. ORMAN EKOSİSTEMLERİNDE BİYOÇEŞİTLİLİK, KORUMA ve GELİŞİM ALT BAŞLIK 2.8. Korunan Ormanlar EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI 2.8.1. Korunan Alanların Biyoçeşitlilik Ve SOY’ne Etkisi Korunan alan kavramı ve Türkiye’deki biyoçeşitliliğe bağlı olarak korunana alanların öğrenilmesi EĞİTİMİ SONUNDA Korunana alan, sıcak noktalar ve biyoçeşitlilik arasındaki ilişkinin kavranması HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI Power Point Sunu EĞİTİMİN SÜRESİ 20 DAKİKA EĞİTİM TEKNİĞİ Büro Eğitimi HEDEF GRUP Orman Mühendisleri ve Son Sınıf Öğrencileri DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI Korunan Alan tanımı Korunan alanlar konusundaki en üst düzey uluslararası organizasyon olan IUCN (Uluslararası Doğayı Koruma Birliği) tarafından yapılan korunan alan tanımı şu şekildedir (1,2): “Ekosistem hizmetleri ve kültürel değerlerle birlikte uzun dönemde doğanın korunmasını sağlamak amacıyla yasal ya da diğer etkili araçlarla ayrılan, tanınan ve yönetilen açıkça tanımlanmış coğrafi alanlardır.” Türkiye’de Korunan Alanların Bugünkü Durumu Türkiye’de farklı yasal düzenlemelere dayanan ve farklı kurumlar tarafından yönetilen çeşitli statülerde korunan alanlar bulunmaktadır. Bunlardan Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü ile Orman Genel Müdürlüğünün sorumluluğunda bulunan alanlara ilişkin olanların istatistiksel verileri Çizelge 1’de özetlenmiştir. Çizelge 1. DKMP ve OGM Sorumluluğundaki Korunan Alanlar. Alan Türü Sayı Alan (ha) Milli Park 40 848.446 Tabiat Parkı 184 81.189 Tabiatı Koruma Alanı 31 64.244 Tabiat Anıtı 107 5.549 Yaban Hayatı Geliştirme Sahası 80 1.187.386 Sulak Alanlar 135 3.215.000 Muhafaza Ormanı 58 363.561 Toplam 514 5.765.375 Kaynak: DKMP, 2014. Çizelge 1’deki alanların dışında, birer korunan alan statüsü olmamalarına karşın Gen Koruma Alanları (251 adet ve 47.978 ha) ve Tohum Meşcerelerini (351 adet ve 47.063 ha) de ayrıca belirtmek gerekir. Belirtilen alanların yaklaşık %98’i karasal alan %2 ise denizdir (Marmaris Milli Parkı). Diğer yandan, yukarıda belirtilen alanların yaklaşık 850 bin ha’lık kısmı doğal sit alanları ile çakışmakta, diğer bir deyişle 850 bin ha alan hem doğal sit hem de tablodaki korunan alan statülerinden biri olarak koruma altında bulunmaktadır. Tablodaki korunan alanların ülke yüzölçümüne oranı %6’nın biraz altındadır. Bu alanlara doğal sitler de eklendiğinde (çakışmalar tek yüzey haline getirilerek) oran %7,24’e yükselmektedir (3). Türkiye’nin Biyoçeşitliliği Dünyada biyolojik çeşitlilik açısından 34 sıcak bölge önem arz etmektedir. Bu bölgeler 70 haritada üzerinde kırmızı renkle gösterilmektedir. Ülkemiz de de biyolojik çeşitlilik açısından önem arz eden sıcak bölgeler bulunmaktadır. 34 Sıcak Bölge Dünya yüzölçümünün %2,3’ü; dünyadaki tüm bitki türlerinin %50’sini kapsıyor, Dünyadaki tüm karasal omurgalıların %42’s, ise bu 34 sıcak noktada endemik. Yeryüzünün 34 “sıcak bölgesinden” 3’ü Türkiye’de buluşur Yukarıdaki şekilde de görüldüğü üzere dünya üzerinde tehlike arz eden 34 sıcak nokta bulunmakta ve bunların 3 tanesi de ülkemiz üzerinde yer almaktadır. Bu 34 sıcak noktanın ikisinin birleştiği yerde 5 ülke yer almaktadır. Bunlar; Çin, Kenya, Güney Afrika Amerika Birleşik Devletleri ve Türkiye’dir. Bu ülkeler içerisinde sadece Türkiye’ 3 sıcak noktanın kesiştiği bir noktada yer almaktadır. Bu sebeple ülkemiz ayrı ve zengin bir biyolojik çeşitliliğe sahiptir. Ülkemiz doğal orman ekosistemleri yönünden zengin olup küresel ölçekte 9 orman sıcak noktasını barındırmaktadır. Bunlar; Türkiye’nin 9 orman sıcak noktası 71 Kaynak: WWF, (4) Dünyada tanımlanmış flora ve fauna türlerinin toplam sayısı 1.740.330 iken Türkiye’de tanımlanmış tür sayısı 76.539 civarında olduğu bilinmektedir (5). Ülkemiz, dünyanın 8 gen merkezinden ikisinin (Akdeniz ve Yakın Doğu) kesiştiği nokta üzerinde yer almaktadır. Türkiye deki endemik tür sayısı diğer Avrupa ülkeleriyle kıyaslandığında ülkemizin bu zenginliği daha iyi anlaşılır. Avrupa ülkeleri arasında en çok endemik türe sahip olan ülke Yunanistan olup bu ülkede ki endemik tür sayısı 800 civarındadır. Aynı şekilde endemik türlerce zengin İspanya ve Yugoslavya’da ise bu sayı 400-­‐500 arasındadır. Endemik Tür Saytısı Türkiye 4.000 Yunanistan 800 İspanya 400 Yugoslavya(eski) 500 Kaynak : (5) Türkiye biyolojik çeşitlilik açısından küçük bir kıta özelliği göstermektedir. Bunun nedenlerini sıralayacak olursak; üç farklı biyoiklim tipinin görülmesi, bünyesinde Avrupa-­‐Sibirya, Akdeniz ve İran-­‐Turan olmak üzere üç Biyocoğrafik Bölge (BCB) bulundurması, sahip olduğu topoğrafik, jeolojik, jeomorfolojik ve toprak çeşitlilikleri, deniz, göl, akarsu, tatlı, tuzlu ve sodalı göller gibi değişik sulak alan tiplerinin varlığı, 0-­‐
5000 metreler arasında değişen yükselti farklılıkları, derin kanyonlara ve çok farklı ekosistem tiplerine sahip olması, Avrupa ülkelerine göre buzul döneminden daha az etkilenmesi, kuzey Anadolu’yu güney Anadolu’ya bağlayan Anadolu Diyagonalinin varlığı ve buna bağlı olarak oluşan ekolojik ve floristik farklılıklar ile üç kıtanın birleşme noktasında yer alması sayılabilir. Türkiye, florası açısından zengin olduğu gibi fauna çeşitliliği açısından da bulunduğu kuşak itibariyle zengindir. Ilıman kuşakta bulunan ülkeler biyolojik çeşitlilikleri bakımından karşılaştırıldığında, Türkiye fauna çeşitliliği bakımından veri eksikliklerine rağmen oldukça zengindir. Tanımlanan canlı türleri içinde en büyük rakamı omurgasızlar grubu oluşturmaktadır. Omurgasız hayvan türü sayısı yaklaşık 19 000’dir ve bunlardan yaklaşık 4000 tür/alttür endemiktir. Bugüne kadar belirlenen toplam omurgalı hayvan türü sayısı 1500’e yakındır. Omurgalılardan, 70’i balık türü olmak üzere 100’ün üzerinde tür endemiktir. Alageyik ve sülünün anavatanı Anadolu'dur. Ülkemiz, dünya yüzeyindeki iki büyük kuş göç yolu üzerinde yer almaktadır. Tablo 1 Memelile
r Kuşlar Böcekler Tatlı su Balıkları Sürüngenler
/ Çift yaşamlılar Karayosunlar Algler Yumuşakçalar 16236 13201 85000 Dünya 5490 9998 1000000 31300 15517 Avrupa 270 800 90480 531 236 -­‐ -­‐ 856 236 141 910 2150 522 Türkiye 161 460 20114 Kaynak: (5): Biyolojik çeşitliliğin korunması çabaları, dünyanın pek çok yerinde korunan alanların kurulmasına neden olmuştur. Korunan alanlar, biyolojik çeşitliliğin korunması ve devamlılığının sağlanması açısından çok önemlidir (6,7) Korunan alanların ayrılmasında üç önemli neden vardır. Bunlar; 72 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR 1-­‐Ormanın biyoçeşitliliğinin korunması, 2-­‐Orman fonksiyonlarının sürekliliğinin sağlanması, 3-­‐Sosyo-­‐ekonomik ve kültürel değerlerinin korunmasıdır. Sürdürülebilir Orman Yönetimi (SOY) Ülkemizin de dahil olduğu Pan-­‐Avrupa Sürecinde, (1993 AOBK Helsinki ) Sürdürülebilir Orman Yönetiminin tanımı yapılmış olup bu tanımın tercümesi:” Ormanların ve orman alanlarının biyolojik çeşitliliğini, verimliliğini, gençleşme yeteneğini ve canlılığını yerel, ulusal ve küresel düzeylerde koruyarak, günümüzde ve gelecekte kendilerinden beklenen ekolojik, ekonomik ve sosyal fonksiyonları yerine getirebilecek şekilde ve diğer ekosistemlere zarar vermeyecek biçimde işletilmesi ve yönetilmesi…” şeklindedir. SOY Kriterler esas itibariyle ülkeden ülkeye, bölgeden bölgeye fazla bir değişiklik göstermemektedir. Dolayısıyla SOY için aşağıdaki altı kriter bir bakıma küresel mutabakat ile belirlenmiştir; 1-­‐ Orman kaynakları 2-­‐ Biyolojik çeşitlilik 3-­‐ Ormanların sağlığı ve canlılığı 4-­‐ Ormanların üretim fonksiyonları 5-­‐ Ormanların koruma fonksiyonları 6-­‐ Ormanların sosyo-­‐ekonomik fonksiyonları şeklindedir. Hayati TEKİN-­‐Orman Mühendisi-­‐Marmara Ormancılık Araştırma Enstitüsü (1) IUCN, (2008). Guidelines for Applying Protected Area Management Categories (Ed. Nigel Dudley). Gland, Switzerland. (2) UNEP, (2014). Protected Planet Report 2014. (3) DKMP, (2014).Türkiye’nin Korunan Alanları Bilgi Sistemi (http://www.milliparklar.gov.tr/korunanalanlar/korunanalan1.htm; Erişim tarihi 13.10.2014. 4) LİSE, Y., (2011); Ormanlarımız https://yildiraylise.wordpress.com/2011/04/01/turkiyenin-­‐orman-­‐sicak-­‐noktalari/ Erişim Tarihi: 15.01.2015 (5) IUCN Red List version 2010.1: Table 1, The Status and Distribution of European Species, Ulusal Biyolojik Çeşitlilik Stratejisi ve Eylem Planı 2007 (6) PUTZ, F.E., BLATE, G.M., REDFORD, K.H., FİMBEL, R., ROBİNSON, J., (2001). Tropical Forest Management and Conservation of Biodiversity: an Overview, Conservation Biology, 15 (1): 7-­‐20. (7)MASOZERA, M.K., ALAVALAPATİ, J.R.R., (2004). Forest Dependency and Its Implications for Protected Areas Management: Acase Study Form the Nyungwe Forest Reserve, Rwanda, Scandinavian Journal of Forest Research, Suppl 4:85-­‐92. 73 MODÜLÜN ADI 3. ORMAN EKOSİSTEMLERİNİN SAĞLIK VE CANLILIĞININ KORUNMASI ALT-­‐BAŞLIK 3.1. Sağlıklı Orman Kavramı ve Göstergeleri EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI 3.1.1. Sağlıklı Orman Kavramı EĞİTİM SONUNDA ELDE EDİLMESİ HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULMASI GEREKEN HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI Orman sağlığı ve canlılığı kavramını ve etkilerini SOY çerçevesinde açıklamak. Küresel değişimin (iklim, yönetim sistemi, orman kaynakları, vb.) orman sağlığı ve canlılığı üzerindeki etkileri konusundaki farkındalığı arttırmak. Katılımcıların aşağıdaki bilgileri edinmeleri gerekir: Sürdürülebilir Orman Yönetimi Pan-­‐Avrupa kriterleri temelinde orman sağlığı ve canlılığı kavramı ve göstergeleri. Orman sağlığı ve canlılığına yönelik temel biyotik ve abiyotik tehlikeler, mevcut durum ve eğilimler ve bunların Küresel Değişim ile ilişkisi konularına genel bir bakış. Power Point Sunumu + videolar Videolar: https://www.youtube.com/watch?v=EzfCjHHqsdg http://www.abc.net.au/catalyst/stories/3488105.htm İletişim örneği: https://www.youtube.com/watch?v=STlOItcCE7E 20 DAKİKA -­‐ 1 SAAT + videolar Ofis Eğitimi Orman mühendisleri ve Orman Mühendisliği bölümünde eğitim gören üniversite öğrencileri 1993 yılında başlatılan Helsinki Süreci’nin bir sonucu olarak SOY’ne yönelik olarak tanımlanmış altı Pan-­‐Avrupa kriteri şunlardır: 1. Orman kaynaklarının ve onların küresel karbon döngülerine sağladığı katkıların korunması ve gereğince iyileştirilmesi; 2. Orman ekosistemlerinin sağlık ve canlılığının sürdürülmesi; 3. Ormanların (odun ve odun dışı) üretim fonksiyonlarının sürdürülmesi ve teşviki; 4. Orman ekosistemleri içindeki biyolojik çeşitliliğin sürdürülmesi, korunması ve uygun bir biçimde iyileştirilmesi; 5. Orman yönetiminde koruyucu fonksiyonların (özellikle toprak ve suyla ilgili) sürdürülmesi, korunması ve uygun bir biçimde geliştirilmesi; 6. Diğer sosyoekonomik fonksiyonların ve koşulların sürdürülmesi. İlgili göstergeler Lizbon’da (1998) Bakanlar tarafından kabul edilmiş ve Viyana’da (2003) “İyileştirilmiş Pan-­‐Avrupa Sürdürülebilir Orman Yönetimi Göstergeleri” olarak daha da iyileştirilip onaylanmıştır. Bu göstergeler Pan-­‐Avrupa bölgesinde hem bölgesel hem de ulusal düzeyde sürdürülebilir orman yönetimi yönünde kaydedilen ilerlemenin değerlendirilmesi amacıyla kullanılırlar (1). İkinci kriter olan “Ormanların sağlık ve canlılığının sürdürülmesi” kriteri ise aşağıda sıralanan alt-­‐kriterleri içermektedir (2, 3): -­‐ Havayı kirletici maddelerin çökelmesi. N, S ve baz katyonlarına göre sınıflandırılan hava kirleticilerin ormanlar ve diğer ağaçlıklı alanlar üzerine çökelmesi. -­‐ Kimyasal toprak durumu. Orman ya da diğer ağaçlık arazilerdeki toprak asitliği ve ötrofikasyonu ile ilgili olarak, temel toprak türlerine göre sınıflandırılmış kimyasal toprak özellikleri (pH, katyon değişim kapasitesi, C/N oranı, organik C, baz doygunluğu). 74 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR -­‐ Yaprak dökümü. “Orta”, “şiddetli” ve “ölü” yaprak dökümü sınıflarından her birinde, orman ya da diğer ağaçlık arazilerdeki bir ya da daha fazla sayıdaki ana ağaç türünde görülen yaprak dökümü. -­‐ Orman hasarı. Birincil hasar verici etken (abiyotik, biyotik ve insan kaynaklı) ve orman türüne göre sınıflandırılmış olarak, orman ve diğer ağaçlık arazilere verilen hasar. Bu alt-­‐kriterlerin her biri, nitel veya nicel yapısı, göstergeleri ve gerektirdiği ölçümler de göz önünde bulundurularak, küresel, bölgesel, ulusal, yerel ve uygulama şeklindeki beş uygulama boyutuyla ilintili olarak ayrıntılı bir biçimde açıklanmalıdır. Ayrıca, bu kriterlerin temel SOY sertifikasyon standartlarına (PEFC, FSC) dönüştürülmesi de açıklanacaktır. Küresel değişim, orman sağlığı ve canlılığına yönelik temel biyotik ve abiyotik tehditlerle yakın ilişki içindedir. Bazı ülkeler (örneğin Finlandiya (4), beşinci bir ek gösterge olarak “İklim değişikliği üzerindeki potansiyel etki”yi de dâhil etmektedirler. Bütün biyo-­‐iklimsel bölgeler içinde, Akdeniz bölgesi küresel değişikliğe karşı en hassas bölgelerden biri olarak değerlendirilmektedir (5). Bu nedenden ötürü, küresel değişimin orman sağlığı ve canlılığı üzerindeki temel muhtemel etkilerinin sunulup tartışılması önemlidir. Katalonya Orman Bilimleri Merkezi (CTFC) (1) www.foresteurope.org. Erişim tarihi:16.04.2015 (2) MCPFE (2002). Improved Pan-­‐European indicators for Sustainable Forest Management. Expert Level Meeting 7-­‐8 October 2002, Vienna, Austria. Available in: http://www.foresteurope.org/docs/reporting/Vienna_Improved_Indicators.pdf Erişim tarihi:16.04.2015 (3) UNITED NATIONS ECONOMIC COMMISSION FOR EUROPE FOOD AND AGRICULTURE ORGANIZATION OF THE UNITED NATIONS (2015). Forests in the ECE Region Trends and Challenges in Achieving the Global Objectives on Forests. (4)http://www.metla.fi/metinfo/sustainability/criteria.htm Erişim tarihi:16.04.2015 (5) EEA (2008). Impacts of Europe’s changing climate -­‐ 2008. An indicator-­‐based assessment (EEA Report No 4/2008). Office for Official Publications of the European Communities, Luxembourg. S:246. 75 MODÜLÜN ADI 3. ORMAN EKOSİSTEMLERİNİN SAĞLIK VE CANLILIĞININ KORUNMASI ALT-­‐BAŞLIK 3.2. Biyotik Zararlar EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI 3.2.1. Böceklerin Neden Olduğu Zararlar ve Ormanın Sağlık ve Canlılığına Etkileri EĞİTİMİN AMACI EĞİTİM SONUNDA ELDE EDİLMESİ HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULMASI GEREKEN HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI Böceklerin ormanlar üzerindeki etkilerini azaltmaya yönelik kararlar alınmasına dair araçların, izleme, kontrol ve yönetimin tanımlanması Böcek türleri, semptom ve belirtiler, davranış standartları, neden-­‐sonuç ilişkileri ve çok-­‐kriterli kararlarda izleme ve kontrol sistemlerine dair “genel kavramların” öğrenilmiş olması Power Point Sunumu Eğitim gezisi (yarı-­‐sunumsal eğitim uygulanması durumunda) – Video (uzaktan öğrenme) Laboratuvar (yarı-­‐sunumsal eğitim uygulanması durumunda) – Video (uzaktan öğrenme) https://www.youtube.com/watch?v=rAvgngSZe7A https://www.youtube.com/watch?v=76B9F_Iqgz0 (US) https://www.youtube.com/watch?v=24zxOYwhAys 1-­‐2 saat (Ofis ve Laboratuvar-­‐video) 4 saat Eğitim Gezisi yarı-­‐sunumsal eğitim uygulanması durumunda) / 1-­‐2 saat video (uzaktan öğrenme) Ofis Eğitimi ve Eğitim Gezisi Orman mühendisleri ve Orman Mühendisliği bölümünde eğitim gören üniversite öğrencileri, Çevre Bilimleri öğrencileri Teorik eğitimi tamamlayıcı nitelikteki bir eğitim gezisi (4-­‐5 saat süreli) Ormanlarda böcek hastalıkları salgınları, yangın ve fırtınaların yol açtığı zararlara kıyasla daha az görünür ve daha az çarpıcı olabilseler de kayda değer ekonomik kayıplara ve çevresel hasarlara yol açmıştır. Kozalaklı ağaç ölümlerinin çoğundan kabuk böcekleri sorumludur. Böcekler bitki örtüsü yönetim tedavisine tepki verirler (özellikle kabuk böceği istilaları, ağaç yoğunluğu, bazal bölge, meşcere yoğunluk endeksi ve saha kalite endeksi gibi belli orman meşcere ve saha koşulları ile tutarlı bir biçimde ilişkilidir). Bu bulguların gelişen bitki örtüsü yönetim stratejileri üzerinde uzun vadede yansımaları olacaktır. Kritik bitki dokularının ölümcül olmayan (subletal) ısınması, bu dokular üzerinde baskı oluşturabilmekte ve kabuk böceği saldırılarına karşı daha zayıf olmalarına yol açabilmektedir. Doğrudan kontrol tekniklerinin etkinliği, farklı kabuk böcekleri için değişiklikler göstermektedir. Böcekler ve hastalıklar orman ekosistemlerinin tümleşik birer parçasıdırlar ve normalde göreceli olarak düşük bir yoğunlukta bulunup az bir zarara ve ağaç büyümesi ve canlılığı üzerinde ihmal edilebilir bir etkiye yol açarlar. Ancak zaman zaman bazı türler hızla hasar verici sayılara ulaşabilirler, mekânsal dağılımları artabilir ve ortaya çıkan salgın dinmeden önce değişen sürelerde devam edebilir (1). Envanter: Böcek ve hastalık envanteri ve ilgili bilgiler (2) İzleme: Bilgi gereksinimleri. Sadece ticarî amaçların yerine getirilmesi için değil, aynı zamanda çevre korumasının, biyolojik çeşitliliğin ve dinlence hizmetlerinin iyileştirilebilmesi için, kararların desteklenmesinde ilgili, doğru ve zamanında bilgiye ihtiyaç vardır. Böceklerin yol açtığı orman hasarları, belirgin semptomlardan yaygın 76 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR bozulmaya kadar değişen çeşitli biçimlerde kendini gösterebilir (3). Katalonya Orman Bilimleri Merkezi (CTFC) (1) http://www.greenfacts.org/en/forests/l-­‐3/5-­‐forest-­‐fires-­‐insects-­‐diseases.htm Erişim tarihi:16.04.2015 (2)http://www.apps.dcnr.state.pa.us/forestry/sfrmp/foresthealth.html Erişim tarihi:16.04.2015 (3)Monitoring Forest Damage. Methods and Development in Sweden. Sören Wulff. Faculty of Forest Resource Management Umeå. Doctoral Thesis. Swedish University of Agricultural Sciences. Umeå, (2011) 77 MODÜLÜN ADI 3. ORMAN EKOSİSTEMLERİNİN SAĞLIK VE CANLILIĞININ KORUNMASI ALT BAŞLIK 3.2. Biyotik Zararlar EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI EĞİTİM SONUNDA ELDE EDİLMESİ HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP EĞİTİM NOTLARI 3.2.2. Mantarların Neden Olduğu Zararlar ve Ormanın Sağlık ve Canlılığına Etkileri Fungusların neden olduğu zararların öğretilmesi ve mantarların ormanın sağlığı ve canlılığı üzerindeki etkilerinin tanımlanması Fungusların neden olduğu zararların bilinmesi; Fungusların orman ekosistemleri açısından sahip oldukları önemin öğrenilmesi; Ekosistemlerin sürdürülmesi açısından fungusların biyolojik çeşitliliğinin kilit bir bileşen olduğunun anlaşılması ve Negatif patojen fungusların öğrenilmesi. Power Point sunumu + video Videolar: http://www.micosylva.com http://www.rtve.es/alacarta/videos/el-­‐escarabajo-­‐verde/escarabajo-­‐verde-­‐
micofagos/2224709/ 40 dakika (Ofis) + videolar Ofis eğitimi Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği bölümlerinin son sınıf öğrencileri Çevre Bilimleri öğrencileri Funguslar biyosferin bütün birim ya da kısımlarında enerji akışını destekleyen önemli bir rol oynarlar. Bunun nedeni, fungus orman ekosistemlerinin kazanımı, dağılımı ve işlevsel organizasyonuna aktif bir biçimde katılmalarıdır (1). Dahası, funguslar ekosistemler içinde bir dizi işlevler yerine getirir ve kendileri ve/veya diğer organizmalar arasında ormanların ve diğer bitki örtüsünün kilit unsurlarını ortaya çıkaran etkileşimler gerçekleştirirler. Karalara yayılmalarından bu yana, bitkiler karşılıklılık ortaklıkları oluşturma yeteneğine sahip olan funguslara büyük ölçüde bağımlı olmuşlardır. Bu tür fungusların trofik evrimsel stratejisi, bitkilerin ürettiği fotosentez ürünlerine erişim sağladıklarında ikincil bir ototrofi edinmek şeklinde olmuştur. Mikorizal fungusların bitkilerle oluşturdukları ortaklıkların metabolitlerin karşılıklı hareketi ile sürdürüldüğü açık görünmektedir. Damarlı bitki türlerinin yaklaşık % 95’i mikorizal ortaklıklar oluşturan familyalara aittirler (2). Bu ortaklıklar sayesinde bitkilerin elde ettikleri avantajlar çok önemlidir: Miselyum besin maddelerinin ve suyun yüzey emilimini arttırır ve bazı patojenlerin ince köklerini fiziksel olarak korur. Bazı durumlarda, funguslar alelopatik maddeler yayarak diğer bitkilerin gelişimini sınırlandırırlar ve bitkinin su ve besin maddelerini daha fazla elde edebilmelerine olanak sağlarlar. Spesifik olarak, ektomikorizal funguslar fosfor, potasyum ve çeşitli formlardaki azotu (amonyak azotu, nitrat azotu ve aminoasitler) emer ve bunları aminoasit olarak toprağa aktarırlar. Bunun karşılığında da funguslar basit şeker formundaki karbonhidratları (glukoz, früktoz ve sukroz) ve fungus büyümesi ve karpoforların gelişiminde rol oynayan vitaminleri alırlar (3, 4, 5, 6). Dahası, toprağın yüzey kısmına (ilk 15 cm) dağılmış yaygın miselyum ağları toprak ve organik madde parçacıkları arasında toplayıcı işlevi görürler ve toprağa geçirgenlik özelliği kazandırarak hava ve suyun hareketine imkân sağlarlar (4). Bu, daha fazla miktarda fungus kökenli besin maddeleri ve hava almaları nedeniyle mikroorganizmaların (ki bitki gelişimi açısından önemlidirler) gelişimini kolaylaştırır. 78 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR Fungusların biyolojik çeşitliliği ekosistemlerin korunmasında kilit bir bileşendir, çünkü mantarlar besin kondisyonlayıcı, parçalayıcı, bitki ve hayvan patojenleri ya da simbiyontları olarak ekosistemlerin işleyişi ile yakından ilintilidirler. Bu fungus türlerinin her birinin yüzdesi Akdeniz ormanlarının sağlığıyla ilgili bir tanı sağlar. Sağlıklı bir Akdeniz ormanında mikorizal fungus % 50 ilâ % 60, saprobios % 40 ilâ % 60 ve parazitler de % 0 ilâ % 5 oranlarında bulunmalıdır. Genel olarak, % 30’dan daha yüksek bir mokirizal fungus yüzdesi söz konusu ormanın sağlıklı ve güçlü bir orman olduğunun göstergesidir. Belli türlerin mevcudiyeti ve küresel değişimlerin (iklim değişikliği, ekosistem yönetimi, vb.) bunların devamı üzerindeki etkileri konusundaki bilgisizlik kayda değer ölçüde biyolojik çeşitlilik kaybının geniş toplum kesimlerinin hiç dikkatini çekmeden gerçekleşmesine yol açabilir ancak bu kayıplar orman ekosisteminin istikrarını etkileyecektir. Katalonya Orman Bilimleri Merkezi (CTFC) (1)EGLI, S.; AYER, F.; PETER, M.; EILMANN, B. y RIGLING, A. (2010). Is forest mushroom productivity driven by tree growth?. Results from a thinning experiment. Ann. For. Sci. 67 (5): 509. DOI: 10.1051/forest/2010011. (2)HARLEY, J.L. y SMITH, S.E. (2008). Mycorrhizal symbiosis. 3rd ed. Academic Press, Inc., London, U.K (3)COLL, L.; CAMARERO, J.J.; y MARTÍNEZ DE ARAGÓN, J. (2012). Fine roots seasonal dynamics, plasticity and mycorrhization in two coexisting Mediterranean oaks with contrasting aboveground phenology. Ecoscience, 19(3): 238-­‐245. (4)MOLINA, R.; O´DELL, T.; LUOMA, D.; AMARANTHUS, M.; CASTELLANO, M. y RUSSELL, K. (1993). Biology, ecology and social aspects of wild edible mushrooms in the forests of the Pacific Northwest: a preface to managing commercial harvest. USDA Forest Service, PNW Res. Sta. General Technical Report PNW-­‐GTR-­‐309. (5)CONESA, J.A. (2000). Altres aprofitaments forestals. Universitat de Lleida. 377 pp. (6)TRUDELL, S. (2002). Mycorrhizas (5): Fall Mushrooms, Ghostly Fungus-­‐Robbers, and a Definition Revisited. Mushroom: the Journal of Wild Mushrooming, Issue 77, Fall. http://www.mykoweb.com/articles/Mycorrhizas_5.html. Erişim Tarihi:20.04.2015 (7) Manion PD (1991) Tree Disease Concepts (2nd Ed.). Prentice-­‐Hall, Englewood Cliffs, New Jersey, U.S.A. 79 MODÜLÜN ADI 3. ORMAN EKOSİSTEMLERİNİN SAĞLIK VE CANLILIĞININ KORUNMASI ALT-­‐BAŞLIK 3.3 Abiyotik Zararlar EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI 3.3.1 Doğal Orman Yangınları ve Ormanın Sağlık ve Canlılığına Etkileri EĞİTİMİN AMACI Yangınların ormanlara verdiği zararlarla ilgili kavramların öğretilmesi ve orman yönetiminin yangın riskinin azaltılması üzerindeki etkisinin tanımlanması. EĞİTİM SONUNDA Orman yangınlarının orman sağlığı (varlığını sürdürme ve büyüme) üzerindeki ELDE EDİLMESİ etkilerinin öğrenilmesi; HEDEFLENEN Orman yangınlarının vereceği hasarın ve yangınların meydana gelişinin KAZANIMLAR modellenmesi ve önceden tahmin edilmesinin öğrenilmesi; Yangın hasarının azaltılmasına yönelik yönetimsel uygulamaların anlaşılması; İyileşme süreçlerinin ve uzun vadede ekosistem hizmetlerinin devamlılığının garanti altına alınması için orman dirençliliğinin öneminin anlaşılması. EĞİTİM ARAÇLARI Power Point Sunumu Videolar: https://www.youtube.com/watch?v=Tnu3QtABu3A https://www.youtube.com/watch?v=xOcVkSp_1xg https://www.youtube.com/watch?v=WtaK8-­‐t3bg4 EĞİTİMİN SÜRESİ 30 DAKİKA + videolar EĞİTİM TEKNİĞİ Office Eğitimi HEDEF GRUP Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği bölümlerinin son sınıf öğrencileri GÖZ ÖNÜNDE Mevcut modellerin örnekleri (tutuşturma, oluş sıklığı, ölüm oranları, yangının BULUNDURULMASI yayılması) GEREKEN HUSUSLAR Sonuçların yönetim tavsiyelerine dönüştürülmesi EĞİTİM NOTLARI Yangın, orman ekosistemlerinin doğasından kaynaklanan bir unsurdur. Yangınlar, tüm dünyada orman dinamik süreçlerini şekillendirirler. Orman yangınları, orman kaynakları ve orman hizmetlerinin devamlılığı üzerinde ve insan yaşamına ve altyapıya yönelik tehlikeler şeklinde önemli etkilere sahiptir. Yangınların meydana gelişi çeşitli faktörlere (tutuşturucu sebepler, hava durumu, yakıtların türü ve mekânsal dağılımı) bağlıdır. Yangının etkisi, yangının yoğunluğuna ve ormanın direncine bağlıdır. Yangının orman kaynakları üzerindeki doğrudan etkisi ağaç ölüm sayısı ve ağaç büyümesinde ortaya çıkan değişikliklerle ölçülebilir. Ayrıca, yangınlar rejenerasyon süreçleri yoluyla ormanın evriminde de değişikliklere yol açabilir (1). Yangınların oluş sıklığı deneye dayalı analiz yoluyla (2) ya da çoklu yangın yayılma senaryolarının simülasyonuyla (3) modellenebilir. Ağaç ölüm oranları büyük veri kümeleri ve tarihsel yangın rejimleri (4) ya da yangın yoğunluğu veya doku hasarının bilinmesi gereken durumlarda sınırlı sayıda yangın (5) kullanılarak modellenebilir. Her bir modelin kendine özgü kısıtlamaları ve hedefleri vardır. Yangının ağaç büyümesi üzerindeki etkisi ağaçların niteliklerine ve yangının yoğunluğuna/şiddetine bağlı olmakla birlikte, hâlâ tam olarak anlaşılabilmiş bir süreç değildir (6). Orman ve yakıt yönetimi, üretken bir sürece entegre edildiğinde çok maliyet-­‐etkin olabilecek bir önlemdir (7), fakat yangınların tamamen ortadan kaldırılmasının neredeyse imkânsız olduğu göz önünde bulundurulursa çok pahalı ve potansiyel olarak da zararlıdır. 80 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR Yangınlar ve diğer olumsuz etkiler arasında çoklu etkileşimler olabilir çünkü önceki olumsuz etkiler yakın gelecekte yangınları besleyecek ölü yakıt birikimleri ortaya çıkarabilir ve ağaçlara zarar vererek yangına karşı dirençlerini azaltabilirler. Diğer yandan, yangınlar ormanın yapısında ve diğer olumsuz etkilere karşı direnç bakımından kararlılığında değişikliklere yol açabilir ve ölü ve zayıflamış ağaçlar fungusları ve böcekleri çekebilir. Katalonya Orman Bilimleri Merkezi (CTFC) (1) MARTÍN-­‐ALCÓN S., COLL L., DE CÁCERES M., GUİTART L; CABRÉ M., JUSTA., GONZÁLEZ-­‐OLABARRÍA JR. (2015). Combining aerial LiDAR and multi-­‐spectral imagery to assess post-­‐fire regeneration types in a Mediterranean forest. Canadian Journal of Forest Research. (2)GONZÁLEZ, J.R., PALAHÍ, M., TRASOBARES, A. AND PUKKALA, T. (2006) A fire probability model for forest stands in Catalonia (north-­‐east Spain). Annals of Forest Science 63: 169-­‐176 (3) GONZALEZ-­‐OLABARRİA, J.R., RODRİGEZ, F., FERNANDEZ-­‐LANDA, A., MOLA-­‐
YUDEGO, B. (2012) Mapping fire risk in the Model Forest of Urbión based on airborne LiDAR measurements. Forest Ecology and Management. 282: 149-­‐156 (4) GONZÁLEZ, J.R., TRASOBARES, A., PALAHÍ, M. AND PUKKALA, T. (2007) Predicting stand damage and tree survival in burned forests in Catalonia (North-­‐
East Spain). Annals of Forest Science. 64: 733-­‐742. (5) RYAN K.C., REİNHARDT E.D., Predicting postfire mortality of seven western conifers, Can. J. For. Res. 18 (1988) 1291–1297. (6) VALOR, T., GONZALEZ-­‐OLABARRİA, J.R., PİQUE, M. (2015). Assessing the impact of prescribed burning on the growth of European pines. Forest Ecology and Management. 343: 101-­‐109 (7) GONZALEZ-­‐OLABARRİA, J.R. AND PUKKALA, T. (2011). Integrating fire risk considerations in landscape level forest planning. Forest Ecology and Management. 261: 278-­‐297. 81 MODÜLÜN ADI 3. ORMAN EKOSİSTEMLERİNİN SAĞLIK VE CANLILIĞININ KORUNMASI ALT-­‐BAŞLIK 3.3. Abiyotik Zararlar 3.3.2. Çığ, Kar ve Fırtına Zararları Ormanın Sağlığı ve Canlılığına Etkileri EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI Kar ve fırtınaların ormanlara verdiği zararla ilgili kavramların öğretilmesi; Orman yönetiminin kar ve fırtınaların ortaya çıkardığı riskler üzerindeki etkilerinin tanımlanması. EĞİTİM SONUNDA Kar ve fırtınaların verdiği zararların ormanların sağlığı üzerindeki etkilerinin ELDE EDİLMESİ öğrenilmesi; HEDEFLENEN Kar ve fırtınaların yol açtığı zararların nasıl modellenebileceğinin ve önceden tahmin KAZANIMLAR edilebileceğinin öğrenilmesi; Rüzgâr ve fırtına zararı riskinin azaltılmasını sağlayacak yönetimsel uygulamaların anlaşılması; Bu tür müdahalelerin ve çığların orman manzarasının şekillendirilmesi ve orman dinamiklerini yürütülmesi bakımından sahip oldukları önemin genel olarak ortaya konulması. EĞİTİM ARAÇLARI Power Point Sunumu – videolar https://www.youtube.com/watch?v=knctvfWFs1A EĞİTİMİN SÜRESİ 30 DAKİKA EĞİTİM TEKNİĞİ Ofis Eğitimi HEDEF GRUP Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği bölümlerinin son sınıf öğrencileri GÖZ ÖNÜNDE Mevcut modellerin örnekleri (envanter ve fırtına verilerini temel alanlar ile çekme BULUNDURULMASI testlerini temel alanlar); ve GEREKEN HUSUSLAR Sonuçların yönetim tavsiyelerine dönüştürülmesi EĞİTİM NOTLARI Fırtınalar ve rüzgârların verdikleri hasar, orman ekosisteminin doğasından kaynaklanan bir durumdur. Çoğu doğal müdahalede olduğu gibi, müdahalenin etkileri sadece insan perspektifinden olumsuz olarak değerlendirilebilir ve RİSK kelimesi de ancak değerli bir varlık tehlike altına girdiğinde kullanılmalıdır. Eğer herhangi bir ekonomik bakış açısı söz konusu değilse, müdahaleler orman dinamiklerinin temel yönlendirici faktörleridirler (1) ve bu nedenle de gereklidirler. Doğal müdahalelerin meydana gelişinde bir değişiklik yapılamaz, ancak etkileri minimize edilebilir. Meşcere ve manzara düzeylerindeki orman yönetimi ormanın zarar görmeye karşı hassasiyetinde değişikliğe yol açar (2). İklim değişikliği müdahale rejiminin ve sonuç olarak da bunun orman üzerindeki etkilerinin değişikliğe uğratılmasında önemli bir rol oynayabilir. Orman planlaması sıklıkla uzun planlama sürelerini gerektirdiğinden ötürü, iklim değişikliğine yönelik tahminlerin bir şekilde (fakat onları kesin gerçekler olarak kabul etmeksizin) göz önünde bulundurulması gerekir. Rüzgâr ve kar hasarı sıklıkla birlikte incelenir, çünkü kar kuvvetlerin ağaç genelinde dağılımını değiştirir ve ağaçların daha sonra rüzgâr tarafından kırılmasını ya da kökünden sökülmesini kolaylaştırır. Ormanın bu müdahalelere karşı direnci, ağaç yapısının, meşcere kararlılığının ve arazi kullanımının mekânsal dağılımının önemli bir rol oynadığı çok ölçekli bir problemdir (3). Rüzgâr ve kar hasarı tek başına müdahaleler olarak değerlendirilemez, çünkü bunlar sıklıkla diğer biyotik veya abiyotik risklerle yakından ilişkilidirler. 82 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR Çığlar, aşırı şiddetli fakat lokalize müdahalelerdir ve sıklıkla meşcere değişimine yol açarlar. Çığ incelemelerinin odak noktasını ormanın onları durdurma ve insan yapımı yapılar üzerindeki etkilerini minimize etme rolleri oluşturur. Yakın zamandaki yaklaşımlar, daha doğal orman manzaraları elde edilmesi amacıyla doğal müdahale rejimlerinin yönetim yoluyla taklit edilmesini değerlendirmektedir. Katalonya Orman Bilimleri Merkezi (CTFC) (1) BLÁZQUEZ-­‐CASADO Á; GONZÁLEZ-­‐OLABARRİA JR; MARTÍN-­‐ALCÓN S; GUİTART L; CABRÉ M; COLL L. Assessing post-­‐storm forest dynamics in the Pyrenees using high-­‐
resolution LIDAR data and aerial photographs. Journal of Mountain science. accepted for publication DOI:10.1007/s11629-­‐014-­‐3327-­‐3 (2) JACTEL, H., NİCOLL, B.C.. BRANCO, M., GONZÁLEZ-­‐OLABARRİA, J.R., GRODZKİ, W., GANGSTROM, B., MOREİRA, F., NETHERER, S., ORAZİO, C., PİOU, D., SANTOS, H.; SCHELHAAS, M.J., TOJİC, K., VODDE, F. (2009) The influences of forest stand management on biotic and abiotic risks of damage. Annals of Forest Science. 66. (3) MARTÍN-­‐ALCÓN S., GONZÁLEZ-­‐OLABARRİA, J. R., COLL, L. (2010) Wind and snow damage in the Pyrenees pine forests: effect of stand attributes and location. Silva Fennica 44(3): 399-­‐410. 83 MODÜLÜN ADI 3. ORMAN EKOSİSTEMLERİNİN SAĞLIK VE CANLILIĞININ KORUNMASI ALT-­‐BAŞLIK 3.3. Abiyotik Zararlar 3.3.3 Kuraklık ve Ormanın Sağlık ve Canlılığına Etkileri Ormanlardaki su akışlarıyla ilgili temel kavramların ve iklim değişikliğiyle ilintili su streslerinde gerçekleşeceği tahmin edilen artışın ormanların işleyişi ve dinamikleri üzerinde doğuracağı sonuçların öğretilmesi Özellikle ormanlardaki su akışları ve su stresi süreçlerinin bitkiler ve uyum mekanizmaları üzerinde doğuracağı sonuçlara odaklanılarak, hidrolojik döngünün ana bileşenlerinin daha iyi kavranmış olması. EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI EĞİTİM SONUNDA ELDE EDİLMESİ HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULMASI GEREKEN HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI Power Point Sunumu Videolar: https://www.youtube.com/watch?v=t8s8XGC2Bto https://www.youtube.com/watch?v=njYLCPTq7DA https://www.youtube.com/watch?v=twNRq-­‐jL_oY https://www.youtube.com/watch?v=lxMr_vjZsnE 40 DAKİKA + videolar Ofis Eğitimi Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği bölümlerinin son sınıf öğrencileri Su, yeryüzündeki bütün biyolojik yaşamın temelini oluşturmaktadır. Ormanlar ve ağaçlık araziler su rejiminin kilit unsurlarıdırlar. Orman örtüsü ve su arasındaki etkileşim oldukça karmaşıktır. Örneğin, ormanlar (havanın göreceli nemi üzerindeki etkileriyle) yerel yağış rejimlerini etkileyerek ormanın kendisinin ihtiyaç duyduğu yerel hidrik koşulları desteklediği bir döngüyü ortaya çıkarır (1). Ormanlar aynı zamanda birçok durumda toplumlara su verimi ve su kalitesi gibi suyla ilgili mal ve hizmetlerin sağlanmasını da etkilerler (2). Arazi kullanımı ve çevresel değişikliklerin ortak etkisi, dünyanın hidrolojik döngüsünü hızla değiştirmektedir. Küresel ortalama sıcaklıklarda sera gazı emisyonlarındaki artışla ilişkili olarak meydana gelen artışın önümüzdeki on yıllarda birçok orman ekosisteminde ciddi kurumalara yol açacağı tahmin edilmektedir. Artan sıcaklık ve kuraklığın orman ekosistemleri üzerinde doğuracağı sonuçların daha iyi anlaşılması ve tahmin edilebilmesi, küresel değişim alanında çalışan bilim insanlarının karşı karşıya oldukları büyük güçlüklerdir (3). Akdeniz Havzası küresel iklim değişikliğinden en çok etkilenen bölgelerden biri olabilir. Hâlihazırda çeşitli çalışmalarda farklı tür ve topluluklarda kuraklık ve yüksek sıcaklıkların tetiklediği artan ölüm oranları ve yok olmalar rapor edilmiştir (4, 5). Buna ek olarak, kuraklık ormanları böceklerin ve fungal patojenlerin, özellikle de nekrotrofların ve damar solgunluğu funguslarının saldırılarına açık hale de getirebilmektedir (6). Bu kuraklığa bağlı ölüm süreçleri, bitki türlerinin dağılımlarında meydana gelecek kaymalar da dâhil olmak üzere Akdeniz ormanlarının işleyişi ve dinamikleri üzerinde önemli sonuçları doğurabilir (7). Aynı zamanda, Akdeniz ormanlarında bulunan türler su stresleriyle başa çıkabilmek için ya kaçınma ya da tolere etme şeklinde bir dizi strateji de geliştirmişlerdir. Kuraklığa tepki ile ilgili farklı ekofizyolojik özellikler arasında, derin köklerin, sert yaprakların ve yeniden sürgün verme kapasitesinin varlığı sayılabilir (1). Entegre uyum sağlayıcı ormancılığın geliştirilmesinde ilerleme kaydedilmesi, 84 ormanlara kuraklığa ve kuraklıkla ilintili streslere karşı dayanıklılık ve direnç kazandıracak mekanizmalarla ilgili bilimsel temelli bilgilere sahip olunmasına bağlıdır. HAZIRLAYAN KAYNAKLAR Katalonya Orman Bilimleri Merkezi (CTFC) (1) VALLADARES F, VİLAGROSA A, PEÑUELAS J, OGAYA R, CAMARERO JJ, CORCUERA L, SİSÓ S, GİL-­‐PELEGRÍN E. (2004). Estrés hídrico: ecofisiología y escalas de sequía. En: Valladares, F (Ed.) Ecología del bosque mediterráneo en un mundo cambiante. pp. 163-­‐190. Ministerio de Medio Ambiente, EGRAF, S. A., Madrid. ISBN: 84-­‐8014-­‐
552-­‐8. (2) BİROT Y, GRACİA C, PALAHÍ M (eds.). (2011). Water for Forests and People in the Mediterranean – A Challenging Balance. European Forest Institute. What Science can tell us. 174 pp. Edición Inglesa ISBN 978-­‐952-­‐5453-­‐79-­‐9 (3) ALLEN CD, MACALADY AK, CHENCHOUNİ H, BACHELET D, MCDOWELL N, VENNETİER M, KİTZBERGER T, RİGLİNG A, BRESHEARS DD, HOGG EH, GONZALEZ P, FENSHAM R, ZHANG Z, CASTRO J, DEMİDOVA N, LİM J-­‐H, ALLARD G, RUNNİNG SW, SEMERCİ A, COBB N. (2010). A global overview of drought and heat-­‐induced tree mortality reveals emerging climate change risks for forests. Forest Ecology and Management 259, 660-­‐684. (4) PEÑUELAS J, LLORET F, MONTOYA R. (2001). Severe drought effects on Mediterranean woody flora in Spain. Forest Science 47, 214–218. (5) MARTİNEZ-­‐VİLALTA J, PİÑOL J. (2002). Drought-­‐induced mortality and hydraulic architecture in pine populations of the NE Iberian Peninsula. Forest Ecology and Management 161, 247–256. (6) OLİVA J, STENLİD J, MARTİNEZ-­‐VİLALTA J. (2014). The effect of fungal pathogens on the water and carbon economy of trees: Implications for drought-­‐induced mortality. New Phytologist 203, 1028-­‐1035. (7) PEÑUELAS J, BOADA M. (2003). A global change-­‐induced biome shift in the Montseny mountains (NE Spain). Global Change Biology 9, 131-­‐140. 85 MODÜLÜN ADI 3. ORMAN EKOSİSTEMLERİNİN SAĞLIK VE CANLILIĞININ KORUNMASI ALT BAŞLIK 3.3. Abiyotik Zararlar 3.3.4 Erozyon ve Sel Zararı ile Ormanın Sağlık ve Canlılığına Etkileri EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI Toprak erozyonunun ve orman yönetimi ile ilişkisinin öğretilmesi. Toprak erozyonunun farklı türlerinin ve orman yapısı ve arazi kullanım şekilleriyle nasıl bir ilişki içinde olduklarının tanımlanması EĞİTİM SONUNDA Erozyonun etkisinin orman tarafından sınırlandırılabileceğinin öğrenilmesi; ELDE EDİLMESİ Yüzey erozyonunun nasıl yere bağlı bir işlem olduğunun ve meşcere düzeyinde HEDEFLENEN kontrol altına alınabileceğinin öğrenilmesi; KAZANIMLAR Sellenme erozyonunun alan dışı bir süreç olduğunun ve toprak kullanım şekillerine nasıl bağlı olduğunun anlaşılması. EĞİTİM ARAÇLARI Power Point Sunumu Videolar: https://www.youtube.com/watch?v=Ay_L_iZOlSs https://www.youtube.com/watch?v=UeNPI_JRmvs EĞİTİMİN SÜRESİ 20 DAKİKA + videolar EĞİTİM TEKNİĞİ Ofis Eğitimi HEDEF GRUP Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği bölümlerinin son sınıf öğrencileri GÖZ ÖNÜNDE Mevcut modellerin örnekleri BULUNDURULMASI Bu bilim dalının tarımsal arazilere odaklandığını göz önünde bulundurunuz. GEREKEN HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI Toprağın korunması ormanlar için önemli bir ekosistem hizmetidir ve erozyonun ormanlar için neredeyse hiç bir müdahale olmadığı kabul edilmektedir. Kısa vadede değerlendirildiğinde erozyonun orman canlılığı üzerinde sınırlı bir etkisi vardır. Uzun vadede değerlendirildiğinde ise, toprak kaybı orman için en zarar verici süreç olabilir ve geriye döndürülmesi mümkün neredeyse değildir. Toprakların kaybı ve akarsularla taşınması bir ülkenin ekonomisi üzerinde büyük bir olumsuz etki doğurmaktadır (üretkenlikte uzun vadede azalma, su kalitesi üzerindeki etki, baraj ve su rezervlerinin balçıklanması, vb.). Bitki örtüsü, su damlalarını durdurarak (yüzey erozyonu) ve suyun akışını sınırlayarak (sellenme erozyonu) erozyonu kontrol eden başlıca faktör olarak işlev görür. Bitki örtüsü tabakalarının dikey ve yatay yapısı orman yönetimi yoluyla değişikliğe uğratılıp erozyona yatkınlık üzerinde bir etki oluşturulabilir (1). Yüzey erozyonuna kıyasla daha çarpıcı bir erozyon süreci olan sellenme erozyonu da bitki örtüsüne bağlıdır ancak sellenme erozyonu akan suyun başlangıç noktasına, yönüne ve miktarına bağlı olduğundan ve tek bir sellenme farklı arazi kullanımlarından ve farklı orman türlerinden geçebildiğinden dolayı su tutma şekillenişinin ve topografyanın da göz önünde bulundurulması gereklidir (2). Kuru ve ileri derecede mevsimsel olan iklimler, toprağı koruyacak yeterince bitki örtüsünün mevcut olmaması ya da yetersiz oluşu nedeniyle genel erozyondan (bütün manzarayı etkileyen erozyon) etkilenmeye daha yatkındırlar. Zemin bitki örtüsünü çarpıcı ölçüde azaltan müdahaleler ya da bitki örtüsünün kesilerek yok edilmesi (yangınlar, tıraşlama kesim yoluyla yoğun orman yönetimi, vb.) erozyon riski üzerinde büyük bir etkiye yol açar. HAZIRLAYAN Katalonya Orman Bilimleri Merkezi (CTFC) KAYNAKLAR (1) SELKİMÄKİ, M., GONZÁLEZ-­‐OLABARRİA, J.R., PUKKALA, T. (2012) Site and stand characteristics related to surface erosion occurrence in forests of Catalonia (Spain). European Journal of Forest Research. 131 (3): 739-­‐746 82) SELKİMÄKİ, M., GONZÁLEZ-­‐OLABARRİA, J.R. PREDİCTİNG gully erosion on forest lands in Catalonia (Spain) Submitted 86 MODÜLÜN ADI 3. ORMAN EKOSİSTEMLERİNİN SAĞLIK VE CANLILIĞININ KORUNMASI ALT-­‐BAŞLIK 3.4. İnsan Kaynaklı Zararlar EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI 3.4.1. Ormansızlaşma/İşgal Kaynaklı Zararlar ve Ormanın Sağlık ve Canlılığına Etkileri EĞİTİMİN AMACI Dünya ölçeğinde ve ulusal ölçekte ormansızlaşma süreçlerinin boyutunun ve nedenlerinin, kesimlerin orman meşcereleri, orman toprağı ve doğal çevre üzerindeki olumsuz etkilerinin öğretilmesi Katılımcılar ormansızlaşmanın nedenlerini ve sonuçlarını anlayacaklar ve bölgedeki ormansızlaşmayı kontrol altına almak ve azaltmak için uygun stratejileri belirleyebileceklerdir. EĞİTİM SONUNDA ELDE EDİLMESİ HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULMASI GEREKEN HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI Power Point sunumu, resimler, fotoğraflar 15 dakika Kapalı mekân eğitimi Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği bölümlerinin son sınıf öğrencileri Ormansızlaşmanın ve kapsamının tanımı; Ormansızlaşmanın nedenleri; Ormansızlaşmanın kontrol altına alınmasına ve azaltılmasına yönelik stratejiler. Ormansızlaşma, orman meşcerelerinin yok edilmesi ve bunun ardından da arazinin orman dışı bir kullanıma dönüştürülmesi anlamına gelmektedir. [1] Ormansızlaşma örnekleri arasında, orman alanlarının çiftliklere, hayvan çiftliklerine ya da kentsel kullanıma dönüştürülmeleri sayılabilir. Ormansızlaşma terimi bir bölgedeki bütün ağaçların kesildiği ağaç hasat yöntemini (tıraşlama kesim) tanımlamak için kullanıldığında yanlış kullanılmış olur. Ormansızlaşma birçok nedenden ötürü meydana gelebilir: ağaçlar yakıt ya da kereste olarak kullanılmak ya da satılmak için kesilirken, temizlenen arazi hayvanlar için mera olarak, çiftlik arazisi olarak ya da yerleşim amaçları için kullanılabilir. Ağaçların kesilmesinin ardından yeterli ağaçlandırma yapılmaması habitatların zarar görmesine, biyolojik çeşitlilik kaybına ve kuraklığa neden olmaktadır. Ayrıca, atmosferdeki karbon dioksitin biyolojik olarak tutulması üzerinde de olumsuz etkilere yol açmaktadır. Ormansızlaşan bölgeler tipik olarak ciddî derecede toprak erozyonuna maruz kalmakta ve sıklıkla da çorak arazilere dönüşmektedir. Nedenler: UNFCCC verilerine göre ormansızlaşmanın temel doğrudan nedeni tarımdır. Geçimlik tarım ormansızlaşmanın % 48’inden, ticarî tarım % 32’sinden, kerestelik ağaç kesimi % 14’ünden ve yakıt amaçlı kesim ise % 5’inden sorumludur (1). Günümüzde ormansızlaşmanın diğer nedenleri arasında devlet kurumlarındaki yolsuzluklar, servet ve gücün eşit olmayan dağılımı, nüfus artışı ve aşırı nüfus ve kentleşme sayılabilir. Ormansızlaşmanın sonuçları – çevresel problemler: Atmosferik sonuçlar: Ormansızlaşma küresel ısınmaya katkı sağlayan ve sera etkisini arttıran bir faktördür. Bitkiler, fotosentez işlemi sırasında karbon dioksit formundaki karbonu atmosferden alır, fakat normal solunum sırasında karbon dioksitin bir kısmını atmosfere geri salarlar. Ormanların karbonu tutabilmeleri için net bir odun birikimi olmalıdır. Ormansızlaşma toprakta tutulan karbon depolarının serbest kalmasına da yol açabilir. Gelişmekte olan ülkelerde ormansızlaşmadan ve orman bozulmasından kaynaklanan emisyonların azaltılması (REDD -­‐ Reducing Emissions from Deforestation and Forest Degradation) süregelen iklim politikalarının tamamlanmasına yönelik yeni bir potansiyel olarak ortaya çıkmıştır. Bu fikir, ormansızlaşma ve orman bozulmasından kaynaklanan sera gazı emisyonlarının azaltılması için finansal tazminat sağlanmasını içermektedir. 87 HAZIRLAYAN Hidrolojik: Ormansızlaşmadan su döngüsü de etkilenmektedir. Ağaçlar kökleri aracılığıyla yeraltı suyunu çıkarır ve bu suyu atmosfere verir. Bir ormanın bir kısmı yok edildiğinde, ağaçlar artık bu suyu ortaya çıkarmazlar, bu da çok daha kuru bir iklime yol açar. Ormansızlaşma, atmosferdeki nemin yanı sıra topraktaki su içeriğini ve yeraltı sularını da azaltır. Ormansızlaşma toprağın birbirine tutunma özelliğini de azaltarak erozyon, sel ve toprak kaymalarına uygun zemini hazırlar. Küçülen orman örtüsü manzaranın yağışın çarpma şiddetini azaltma, yağışı tutma ve tekrar atmosfere bırakma kapasitesini de azaltır. Ormansızlaşma aynı zamanda buharlaşma yoluyla nemin atmosfere salınmasında azalma meydana gelmesine de katkıda bulunur. Toprak: Bozulmamış ormanların toprak kaybı oranları çok düşüktür. Ormansızlaşma, yüzey akış miktarını arttırarak ve toprağın ağaç döküntülerinin toprağı koruma özelliğinin ortadan kalkması nedeniyle genel olarak toprak erozyonunu arttırır. Ağaç kökleri toprağı birbirine bağlar ve eğer toprak yeterince sığ ise alttaki temel kayaya da bağlanarak toprağın yerinde kalmasını sağlarlar. Dik eğimli yamaçlardaki ağaçların kesilmesi toprak kayması riskini arttırır. Biyolojik Çeşitlilik: Ormansızlaşmanın birçok türün neslinin tükenmesine yol açtığı bilinmektedir. Orman örtüsü alanlarının kesilmesi ya da tahribi, biyolojik çeşitliliğin azaldığı bozulmuş çevrelerin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Orman, biyolojik çeşitliliği destekleyerek yaban hayatı için habitat sağlar. Ormansızlaşmanın kontrol altına alınmasına ve azaltılmasına yönelik stratejiler: Ormansızlaşmanın kontrol altına alınmasına ve azaltılmasına yönelik stratejilerin başında, gelişmekte olan ülkeleri ormansızlaşmayı sınırlamaya ve/veya ormansızlaşma sürecini tersine çevirmeye yönlendirecek teşvikleri kullanan CO2 emisyonunun azaltımına yönelik programlar gelmektedir. Diğer olasılık, ormanların korunması karşılığında ödeme yapılmasıdır. Tarımın daha yoğun yapılmasıyla ormanlar üzerindeki baskının azaltılmasına yönelik yeni yöntemler de geliştirilmektedir. Bununla birlikte, en yenilikçi yaklaşım doğal ormanları taklit edecek şekilde dikkatlice tasarlanmış tarımsal ormancılık sistemlerinden oluşan ve ağırlığın besin, kereste ve diğer kullanımlar açısından ilgi çeken bitki ve hayvan türlerine verildiği kalıcı tarım kapsamındaki besin ormanları kavramıdır. Ormansızlaşmanın kontrol altına alınmasıyla bağlantılı önemli bir konu da ormansızlaşmanın izlenmesidir. Orman yönetimi stratejileri ormansızlaşmanın kontrol altına alınmasında önemli bir rol oynarlar. Sürdürülebilir uygulamalar sürdürülebilir bir biçimde yönetilen ormanlardan elde edilen keresteye yönelik talep oluşturulmasına katkı sağlayan sertifikasyonla (PEFC ve FSC) teşvik edilir. Diğer önemli önlemler arasında korunan bölgelerin alanlarının arttırılması ve yönetim standartlarının yükseltilmesi, kalıcı olarak kereste üretimine tahsis edilen orman alanlarının arttırılması, ormanların algılanan ve gerçek değerlerinin arttırılması, sürdürülebilir yönetimin desteklenmesi, materyal ikamelerinin teşvik edilmesi, orman dikim alanlarının arttırılması, hükümet ve hükümet-­‐dışı kurum ve politikaların güçlendirilmesi ve katılımcı orman yönetiminin güçlendirilmesi yer almaktadır. Ormansızlaşmanın azaltılmasına yönelik stratejiler orman sınırındaki yetiştiricilerin refahının arttırılmasına yönelik uygulamalarla paralel bir biçimde yürütülmelidir. Bu politikalardan biri olmaksızın diğerinin uygulanması kabul edilemez. Gerekli çözüm ve stratejiler bölgeden bölgeye ve zamana bağlı olarak değişiklik göstereceğinden, genel çözüm ve stratejiler mevcut değildir. Andrej BREZNIKAR, Ormancılık Yüksek Koordinatörü, Slovenya Orman Hizmetleri 88 KAYNAKLAR (1) Wikipedia.org (2015). Deforestation, (Access 2015-­‐04-­‐02), URL: http://en.wikipedia.org/wiki/Deforestation Erişim Tarihi:02.04.2015 (2) SUMİT CHAKRAVARTY, S. K. GHOSH, C. P. SURESH, A. N.DEY and GOPAL SHUKLA (2012). Deforestation: Causes,Effects and Control Strategies, Global Perspectiveson Sustainable Forest Management, Dr. Clement A.Okia (Ed.), ISBN: 978-­‐953-­‐51-­‐0569-­‐
5, InTech,Available from: http://www.intechopen.com/books/global-­‐perspectives-­‐
on-­‐sustainable-­‐forest-­‐management/deforestation-­‐causes-­‐effects-­‐and-­‐control-­‐
strategies 89 MODÜLÜN ADI 3. ORMAN EKOSİSTEMLERİNİN SAĞLIK VE CANLILIĞININ KORUNMASI ALT-­‐BAŞLIK 3.4. İnsan Kaynaklı Zararlar EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI 3.4.2. Yangınların Neden Olduğu Zararlar ve Ormanın Sağlık ve Canlılığına Etkileri EĞİTİMİN AMACI EĞİTİM SONUNDA ELDE EDİLMESİ HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULMASI GEREKEN HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI Orman yangınlarının nedenleri ve orman ekosistemi üzerinde doğurdukları etki ve sonuçlar; Orman yangını sonrası orman yönetimi önlemleri Katılımcılar ormanlardaki yangın tehdidinin boyutunu tanımlayabilecekler, orman yangınlarının etki ve sonuçlarını anlayabilecekler ve orman yangınlarının ardından uygulanması gerekli orman yönetimi önlemlerini tanımlayabilecekler. Power Point sunumu, resimler, fotoğraflar 15 dakika Kapalı mekân eğitimi Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği bölümlerinin son sınıf öğrencileri Orman yangınlarının etkileri Orman yangınlarının nedenleri Orman yangınlarının sonuçları Yangın sonrası orman yönetimi Yangın, dünyadaki ormanların birçoğunun gelişim ve yönetimlerinde önemli bir faktör olmuştur. Bazı orman ekosistemleri doğal ve insan kaynaklı olarak sık sık meydana gelen yangınlara tepki olarak evrilmişlerdir; diğer bazı ormanlar ise yangınlardan olumsuz bir biçimde etkilenirler. Dünyada her yıl milyonlarca hektar orman yangınlar tarafından yok edilir. Orman yangınları insan ve hayvan yaşamı bakımından kayıplara, yok olan odun ve odun-­‐dışı orman kaynakları nedeniyle çok önemli ölçüde ekonomik zarara, biyolojik çeşitlilik kaybına, atmosfere karbon salınmasına, konutların yanmasına, gayrimenkullerin değer kaybetmesine, yangın söndürme çalışmalarının beraberinde getirdiği yüksek maliyete ve diğer çevresel değerlerin, rekreasyon alanlarının ve tesislerin zarar görmesine neden olurlar. Günümüzde ormanlardaki ve ağaçlık alanlardaki yangınların çoğuna insanlar yol açmaktadır. Bu yangınlar, ormanları tarımsal arazilere dönüştürmek amacıyla yangının suiistimali, otlatma arazilerinin bakımı, odun dışı orman ürünlerinin çıkarılması, avlanma, arazinin madencilik faaliyetleri için temizlenmesi, endüstriyel gelişme ve yerleşim gibi aktivitelerin sonucudurlar. Yangınların etkisi sadece yangının yoğunluğuna ve kapsadığı alana değil, aynı zamanda ekosistemin yangına karşı hassas olup olmadığına ve yangına bağımlı veya yangından etkilenen bir ekosistem mi yoksa yangından bağımsız bir ekosistem mi olduğuna bağlı olarak kayda değer farklılıklar gösterir. Yangından bağımlı ekosistemler yangının varlığıyla birlikte evrilmiş ekosistemlerdir; yangına karşı hassas ekosistemler yangının varlığıyla birlikte evrilmemişlerdir ve bu nedenle bu ekosistemlerde yangın meydana gelmesi olumsuz bir etkiye yol açar; yangından bağımsız ekosistemler ise yangınları başlatmak için yeterli yakıta sahip olmayan çöller ve Antarktik tundralar gibi ekosistemlerdir. Yangının orman ekosistemleri üzerindeki tam etkisinin ve rollerinin kavranabilmesi için, yalnızca biyolojik ve fizyolojik etkilere değil, aynı zamanda sosyolojik etkilere ve yangının kullanımının ardında yatan sosyoekonomik ve kültürel nedenlere de yönelik bir anlayışın kazanılması gerekmektedir. Bu nedenle, yangın yönetim stratejileri hazırlanırken, sosyoloji, toplum ilişkileri, kamu idaresi ve besin güvenliği de göz önünde bulundurulmalıdır (1). Orman yangınları Akdeniz bölgesinde genellikle sıcak, kurak ve rüzgârlı sezonlarda 90 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR ve ormanlardaki yönetim eksikliği nedeniyle toprak yüzeyinde aşırı biokütlenin bırakılmış olduğu yerlerde meydana gelmektedir. Ayrıca, iklim değişikliği ve ona bağlı aşırı hava durumu olaylarıyla ilgili senaryolara dayanılarak, gelecekte orman yangınlarında artış olacağı da beklenmektedir. Belli durumlarda, kontrollü yakma biokütlenin azaltılması ve ormanın bütünlüğünü parçalara ayırmak amacıyla temizlenmiş şeritler oluşturulmasında önemli bir faktör olabilir. Ancak bu uygulamanın ancak sıkı kontrol altında ve profesyoneller ve eğitimli ekipler tarafından yapılması şarttır. Piromani hastalarının çıkardığı yangınlar ve kasıtlı suç kapsamındaki yangınlar göreceli olarak nadirdir ve yangınların çoğu insanın yaptıkları eylemlerin taşıdığı risklerin ya da belli eylemlerin tehlikeli etkilerinin yeterince farkında olmamalarından dolayı meydana gelmektedir. Bir yangını başlatabilecek bütün ihtimallerin ortadan kaldırılmasının mümkün olmadığı açık olmakla birlikte, insan kaynaklı yangınların sayısında eğitim yoluyla kolayca azalma sağlanabilir (2). Orman yangınlarının sonuçları büyük ölçeklidir ve doğrudan ve dolaylı hasarları içermektedir. Dolaylı hasarlar arasında orman restorasyonunun ve zarar gören bölgelerin ağaçlandırılması çalışmalarının getirdiği maliyet sayılabilir; doğrudan kayıplar ise doğrudan artım kaybını, tamamen yanan kerestelerin değerinden kaynaklanan kaybı, hasar gören ağaçların değerindeki azalmayı, hasar gören kerestelerin artan kesim ve hasat maliyetlerini ve yangını söndürmek için yürütülen çalışmaların maliyetini içermektedir. Ekolojik kompleksin bütününe ve fonksiyonlarına verilen zararı değerlendirmek ise zordur (3). Yangın sonrası orman yönetimi farklı önlemleri içermektedir: Etkilenen meşcerelerin kesilmesi, rejenerasyon için hazırlanması ve yenilenmesi ya da restore edilmesi gerekir. Orman genellikle doğal tohumlardan büyüyen fidanlar ya da ağaç köklerinden çıkan sürgünlerin sağladığı doğal rejenerasyon sayesinde yeniden eski haline döner, fakat bunun için dışarıdan (örneğin otlatma yoluyla) aşırı müdahale olmamalıdır. Eğer sıhhi kesimde geç kalınırsa, yangın sonrasında kullanılabilecek biokütle bile kaybedilebilir. Bundan da büyük bir tehlike, zayıflamış ve yaralanmış ağaçlarda kolonileşen ve sağlıklı meşcereleri de tehlike altına sokmaya başlayan kabuk böceklerinin sayısının artması şeklindeki potansiyel tehdittir. Dik tepe yamaçları yangınlardan sonra yoğun erozyon tehlikesi altına girerler. Eğer yanmış bir orman alanı yenilenmezse, yeniden bütün beklenen fonksiyonları yerine getirebilecek duruma gelmesi onlarca yıl gecikir (4). Andrej BREZNIKAR, Ormancılık Yüksek Koordinatörü, Slovenya Orman Hizmetleri (1) FAO Global Forest Resources Assessment, (2005). Progress towards sustainable forest management, FAO Forestry Paper 147, Rome. (2)Paws-­‐MED Seminar Concept, (2011): Manual for the Forestry Education – Training Course Seminar, Chapter: Learning on forest fires prevention and management, PAWS-­‐MED project 2009-­‐2011 (3)PERKO, F.; POGAČNİK, J.,(1996): Kaj ogroža slovenske gozdove. Zbirka Gozdarski nasveti, Zveza gozdarskih društev Slovenije, Gozdarska založba. (4) JAKŠA, J., (2006). Gozdni požari. Gozdarski vestnik, letnik 64, številka 9, str. 393-­‐
408. Ljubljana, Slovenija 91 MODÜLÜN ADI 3. ORMAN EKOSİSTEMLERİNİN SAĞLIK VE CANLILIĞININ KORUNMASI ALT-­‐BAŞLIK 3.4. İnsan Kaynaklı Zararlar EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI 3.4.3. Kesme Zararları ve Ormanın Sağlık ve Canlılığına Etkileri EĞİTİMİN AMACI EĞİTİM SONUNDA ELDE EDİLMESİ HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULMASI GEREKEN HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI Ağaç kesimi ve tomrukçuluğun orman meşcereleri, orman toprağı ve doğal çevre üzerindeki olumsuz etkilerinin öğretilmesi Katılımcılar tomrukçuluğun orman meşceresi ve alanı üzerindeki olumsuz etkilerini öğrenecek, bunun yol açtığı hasarların niteliğini ve sonuçlarını anlayacak ve uygun orman yönetimi planlaması ile bunlardan nasıl sakınılabileceğini öğreneceklerdir. Power Point sunumu, resimler, fotoğraflar 15 dakika Kapalı mekân eğitimi Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği bölümlerinin son sınıf öğrencileri Hasadın orman meşcerelerinde yol açtığı hasarın nedenlerinin tanımlanması; Hasarın türleri; Üretim ve hasadın neden olduğu hasarların sonuçları; Üretimin yol açtığı hasarların büyüklüğünün azaltılması için yapılabilecekler. Eğer ormancılık operasyonları gereğince uygulanmazsa, bir hasat operasyonu olarak ağaç kesimi ormana yönelik bir hasar nedeni olabilir. Burada “hasar” terimiyle kastedilen, yol ve kaydırma yollarının inşası, tomruk kesimi ve hasat sırasında orman meşceresinde meydana gelen mekanik hasar kastedilmektedir. Daha geniş bir anlamda ise, ormanların ekolojik, sosyal ve üretim fonksiyonları da dâhil olmak üzere, ormanların uzun vadeli amaçlarındaki azalma şeklinde yansıma bulan sonuçlar kastedilmektedir. Hasat ve destekleme operasyonları sırasında orman meşceresinde meydana gelen hasarların başlıca nedenleri: Madencilik operasyonlarının, kaya kırma, üretim, hasat (hasatçı tarafından, traktörle, atla, elle hasat) ve orman kerestelerinin yüklenmesinin sonuçları. Yaralanma türleri şunları içermektedir: ağaç kabuğu üzerine baskı (darbe), gövde çatlamaları, ağaç tepesindeki dallarda görülen hasarlar, ağaç gövdesinin kabuğunda meydana gelen berelenmeler, gövdenin tamamıyla topraktan çıkarılması. Üretim hasarlarının sonuçları ekolojik, teknik ve fitopatolojiktir. Bütün ağaç yaralanmalarının yaklaşık üçte biri tomrukçuluk faaliyetlerinden ağaç kesimi ve kaydırma sırasında gerçekleşmektedir. İğne yapraklı ağaçlara kıyasla daha geniş ağaç tepesine sahip olan yaprak döken ağaçlarda yaralanmalar daha fazla meydana gelmektedir. Tomrukçuluk faaliyetleri sırasında meydana gelen hasarlar ağacın bütün uzunluğu boyunca meydana gelmektedir (en sık hasar gören kısım ağaç tepesidir). Kaydırma işlemi sırasında ise hasarların % 99’u ağaçların 1 metre yüksekliğe kadar olan kısmında görülür (çoğunlukla ağaç kabuğu berelenmesi ve buna eşlik eden odun hasarı şeklinde). Hasarın boyutu hasat türüne bağlıdır: mekanize kesim ve traktörle kaydırma atla kaydırmaya göre daha fazla hasara neden olur; elle hasat ise en fazla hasara yol açan operasyon türü olup, kalan ağaçların % 50’den fazlasına zarar verir. Hasarların boyutu tomrukçuluğun konsantre oluşuna bağlı olarak artar – yüksek yoğunluklu tomrukçulukta geri kalan ağaçların hasar görmesi daha yaygındır. Slovenya’da elde edilmiş olan bazı veriler (1) hasarların üçte birinin ormancılık faaliyetlerinde uygun olmayan hazırlık çalışmalarının veya işçi hatalarının sonucu olduğunu göstermektedir. Diğer hasarlar teknolojiye, arazi koşullarına ve meşcere koşullarına atfedilebilir. Vejetasyon döneminde hasar meydana gelmesi büyüme 92 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR sezonu dışında kalan döneme (kış) kıyasla daha yaygındır. Yaralanmaların sonuçları yaralanmanın boyutuna ve derinliğine bağlıdır. Yaralanmanın boyutu arttığında çürümenin ağaçta yayılma hızı da artar. 10 cm2’den daha küçük alana sahip yaralanmalar, fungus enfeksiyonu açısından ihmal edilebilir niteliktedir. Tomruk kesimi esnasında meydana gelen yaralanmalar kaydırma esnasında meydana gelenlere (berelenme) göre daha tehlikelidir. Çevresel yönler: Tomrukçuluk faaliyetleri yalnızca ağaçlara hasar vermekle kalmamakta, aynı zamanda tüm orman ekosisteminin dengesini etkilemektedir. Hasar gören ağaçlar daha az canlıdır, zararlı gazların emisyonuna ve enfeksiyona karşı daha hassastır ve güçleri de azalmıştır. Eğer genç bitkiler hasar gördüyse, bu durum meşcerelerin doğal rejenerasyonuna zarar verebilir. Toprakta meydana gelen hasarlar, toprağın infiltrasyon kapasitesini azaltır ve suyun yüzey akışını arttırarak hem erozyon riskini yükseltir hem de toprakta yaşayan hayvanları da tehdit eder. Ekonomik-­‐teknik yön: Ağaçlara verilen hasarlar odun artımını ve kalitesini azaltır ve dolayısıyla ormanların odun üretimi fonksiyonunun sürdürülebilirliğini tehdit eder. Çürümeler gövdenin ağaç hacminin büyük kısmını içeren ve en değerli olan alt kısmının değerini düşürür. Çürümekte olan gövde temelde yakacak odun olarak ya da kimyasal işleme amaçları için kullanılır ve bu da kereste satışından gelecek gelirin büyük ölçüde azalması anlamına gelmektedir. Fitopatolojik yön: Eğer yaralanma kış mevsiminde meydana geldiyse, hasar görmüş ağaçların çürütücü funguslarla enfekte olması daha yaygındır. Ağaçların tomruk kesimi ve kaydırma nedeniyle hasar görmesi ormancılık uygulamalarında önemli bir problemdir. Orman teknolojilerinin gelişiminde doğaya çok az dikkat sarf edilmiştir. Güçlü ve ağır makinelerin kullanılmaya başlanması ormana verilebilecek potansiyel zararları da arttırmıştır. Üretimden kaynaklanan zararların ve bunların olumsuz sonuçlarının boyutunun azaltılması için neler yapabiliriz? -­‐ Ormanlar optimum orman yollarına açık olmalıdır. -­‐ Bitkilendirme döneminde tomrukçuluk ve hasattan kaçınmalıyız. -­‐ Uygun hasat yöntemi: tomruklar 8 metrelik bir uzunluğu aşmamalıdır. -­‐ Tomrukçuluk planlarının hazırlanması zorunlu hâle getirilmelidir. Bunun dışında, ağaçların işaretlenmesi hatta koruma altına alınması da gereklidir. İkincil kaydırma yollarının işaretlenmesi gerekir. -­‐ Orman işçilerine toplam performanslarına – yalnızca kesilen odun miktarına – göre ödeme yapılmalıdır. -­‐ işçiler ve orman sahipleri uygun çalışma ve orman ağaçlarına verilen hasarın sonuçları konusunda eğitilmelidir. Ormana uyarlanmış makinelerin ve ekipmanın kullanılması yoluyla da hasat sırasında ormana yönelik daha az olumsuz etki ortaya çıkması sağlanabilir. Bireysel bazda ülkeler hâlihazırda orman-­‐dostu makinelerin ve ekipmanın satın alınmasını sübvanse etmektedirler. Ağaç kesimi ve kaydırma esnasında meydana gelen çevre kirliliği de göz ardı edilemez. Zincirli testereleri yağlamakta kullanılan ve orman toprağında kalan yağ özel bir sorun oluşturmaktadır. Bu nedenle, çevre kirliliğine yol açan negatif etkilerin ortadan kaldırılması için zincirli testerelerde biyolojik olarak parçalanabilir yağ kullanılması büyük önem taşımaktadır. Andrej BREZNIKAR, Ormancılık Yüksek Koordinatörü, Slovenya Orman Hizmetleri (1) PERKO, F.; POGAČNİK, J.,(1996). Kaj ogroža slovenske gozdove. Zbirka Gozdarski nasveti, Zveza gozdarskih društev Slovenije, Gozdarska založba. 93 MODÜLÜN ADI 3. ORMAN EKOSİSTEMLERİNİN SAĞLIK VE CANLILIĞININ KORUNMASI ALT-­‐BAŞLIK 3.4. İnsan Kaynaklı Zararlar EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI 3.4.4. Otlatma Zararları ve Ormanın Sağlık ve Canlılığına Etkileri EĞİTİMİN AMACI EĞİTİM SONUNDA ELDE EDİLMESİ HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULMASI GEREKEN HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI Otçul yaban yaşamı ve evcil otçul hayvanlar tarafından gerçekleştirilen otlamanın ve ağaç-­‐çalı otlatmasının ormanlar üzerindeki etkileri ve oluşuz etkilerin en aza indirilmesine yönelik olası çözümler. Katılımcılar ormanlardaki ağaç-­‐çalı otlatması ve otlatma problemiyle ilgili tahminde bulunabilecekler, otçul yaban yaşamının ve evcil otçul hayvanların ormanlar üzerindeki etkilerini anlayacaklar ve problemi azaltmaya yönelik olası önlemleri tanımlayabilecekler. Power Point sunumu, resimler, fotoğraflar 10 dakika İç mekân eğitimi Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği bölümlerinin son sınıf öğrencileri Ormanlardaki otlatma ve ağaç-­‐çalı otlatmasının boyutu Otlatma ve ağaç-­‐çalı otlatmasının negatif etkilerinin azaltılmasına yönelik önlemler Otlatma ve ağaç ve çalı otlatmasının ormanlar üzerindeki etkisi Otçul yaban yaşamı ve evcil otçul hayvanlar, oluşturdukları baskı sürdürülebilir bir düzeyde tutulmazsa ormanları olumsuz bir biçimde etkileyebilirler. Ağaç ve çalı otlaması ve otlama’nın tanımlarında farklılıklar vardır. IUFRO SilvaTerm Veritabanı’na göre, ağaç-­‐çalı otlatması çalı ve ağaçların tomurcuk, sürgün ve yapraklarının evcil ya da yabani otçul hayvanlarca yenilmesidir. Otlama ise otlak alanlardaki ya da meralardaki otların evcil ya da yabani otçul hayvanlar tarafından yenmesidir. Tanımlardaki farklılıklar ve yaban yaşamının yol açtığı hasarın evcil otçul hayvanların yol açtığı hasardan ayırt edilmesi olasılığının sınırlı oluşu, bu konunun raporlanması konusunda kayda değer bir belirsizliğe neden olmaktadır. Genel olarak, hasarın büyük kısmı yaban yaşamı kaynaklı olup bu durum Avrupa çapında (özellikle de Orta ve Kuzey Avrupa’da) bir problem olarak değerlendirilebilir. Evcil otçul hayvanların otlaması ise bölgesel düzeyde (özellikle de Güney ve Güneydoğu Avrupa’da) bir sorun olarak değerlendirilebilir. Çok sayıda ülkede, av hayvanları ve evcil otçul hayvanlar çok yüksek popülasyonlardadır. Bunun bir sonucu olarak, rejenerasyon ve ağaçlandırma için geniş çaplı ve yüksek maliyetli tedbirlerin alınması gerekli olmaktadır. Koruyucu önlemlerin yokluğunda, ormanların ağaç türü dağılımı örneğin iğne yapraklı ağaçlar gibi ağaç-­‐çalı otlamasına daha az maruz kalan türlere doğru gelişebilir. Hasarların av hayvanı sayısının azaltılması, çit örme ve evcil otçul hayvanların ormanlarda otlatılmasının önlenmesine yönelik tedbirler alma yoluyla hafifletilmesi problemin kontrol altına alınmasını sağlayabilir. Ormanlarda otlatmanın yönetilmesine dair farklı girişimler mevcuttur. Bunlardan biri ormancılık ve hayvan yetiştiriciliği amaçlarının aynı bölgede birleştirilmesine dayanan orman meracılığıdır (silvapastoral). Yöneticilerin uygun üst katman odunsu türler belirlemeleri, yeşillik elde edilebilirliğini hesaplamaları, otlatılacak evcil hayvan sayılarını ve otlatma rotasyonlarını uygun bir biçimde dengelemeleri ve tarımsal yönetimin imkân verdiği daha yüksek evcil otçul hayvan sayılarının bu otçul hayvanlarla bitkiler arasında ortaya çıkardığı etkileşimleri anlamaları gerekir. Ağaç tepesi yönetiminin ihtiyaçlarının, yıkılma potansiyellerinin ve fidan hasarının kontrol edilmesinin bilinmesi çok önemlidir. Bu yolla, çok sayıda ekonomik ve çevresel yararlar üretilebilir. 94 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR Ağaç-­‐çalı otlatması ve otlatma ormanların sürdürülebilirliği açısından olumsuz sonuçlar doğurabilir. Ağaç-­‐çalı otlatmasının ve otlatmanın çok fonksiyonlu ormanlar üzerindeki etkileri aşağıda sıralandığı şekilde kategorize edilebilir: -­‐ Yeni gelişen bitli bölümlerinin miktarının azalması; -­‐ Ormanın otsu bitki ve çalı tabakasının seçici otlatılması ile bağlantılı etki – orman yenilenmesi üzerindeki seçici etki; -­‐ Ağaç-­‐çalı otlaması ve ağaç kabuklarının soyulması yoluyla ormanın yaşlı gelişimsel aşamaları üzerinde ortaya çıkan etki; -­‐ Orman toprağı üzerindeki hasarlar (toprağın fiziksel ve kimyasal özelliklerinin bozulması); -­‐ Çıplak ve erozyona uğramış arazinin yol açtığı hasarlar (fakirleşmiş arazi, üst orman ağaç hattında meydana gelen değişiklikler). Ormanın yenilenmesi üzerindeki etki, ormanlarda yapılan otlatmanın en önemli sonucudur. Sığırlar yaklaşık 200 bitki türünü otlamaktadırlar. Koyunlarda bu sayı 500’ü bulmaktadır. Sığır ve koyun arasındaki farklılık, bireysel bitki türlerinin bu türler için sindirilebilirliği ile ilgilidir. Diğer bir farklılık da, gerçekte sığırların orman zeminine daha fazla zarar vermesi, koyun ve keçilerin ise orman bitkilerine daha fazla zarar vermesidir. Üreticiler (bitkiler) ve tüketiciler (otçul yaban yaşamı, evcil otçul hayvanlar) arasındaki ilişkinin uyumlu hâle getirilmesi ormanın sürdürülebilirliği açısından temel teşkil etmektedir. Otçulların sayısındaki artış orman vejetasyonu üzerinde olumsuz etkiler ortaya çıkarır. Bu artış, ‘otçulların orman üzerindeki seçici etkisi’ olarak adlandırılan etkiyi başlatır, ki bu da bitki türlerinin çeşitliliğinde azalma ve bitki türü topluluklarının kompozisyonlarında değişiklikler şeklinde kendini gösterir. Doğal yenilenme otlama ve ağaç-­‐çalı otlamasına maruz kalmayan türlerle sınırlı kalır ve bu da meşcere kompozisyonunda değişikliklere yol açabilir. Orman otlatmasının etkileri, yol açılan hasarın sağlanan faydalardan daha fazla olduğunu göstermektedir. Kalıcı otlatma ormanın farklı kullanımları arasındaki çatışma sayısını arttırmaktadır. Problem temelde düzenlenmemiş koyun ve keçi otlatmasından, orman ise çayırlıklar arasındaki sınırların işaretlenmemiş olmasından ve mevzuatın uygulanışına yönelik etkin politikaların olmayışından kaynaklanmaktadır. Andrej BREZNIKAR, Ormancılık Yüksek Koordinatörü, Slovenya Orman Hizmetleri (1) FAO Global Forest Resources Assessment, (2005). Progress towards sustainable forest management, FAO Forestry Paper 147, Rome. (2)PERKO, F.; POGAČNİK, J.,(1996): Kaj ogroža slovenske gozdove. Zbirka Gozdarski nasveti, Zveza gozdarskih društev Slovenije, Gozdarska založba. 95 MODÜLÜN ADI 3. ORMAN EKOSİSTEMLERİNİN SAĞLIK VE CANLILIĞININ KORUNMASI ALT-­‐BAŞLIK 3.5. Başarılı Doğal Gençleştirmenin Ormanın Sağlık ve Canlılığına Etkileri EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI EĞİTİM SONUNDA ELDE EDİLMESİ HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULMASI GEREKEN HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI 3.5.1.Başarılı Doğal Gençleştirmenin Ormanın Sağlık ve Canlılığına Etkileri Doğal yenilenmenin orman meşcerelerinin sürdürülebilir gelişimi açısından öneminin öğretilmesi Katılımcılar doğal ençleştirmenin ormanların sürdürülebilir gelişimi açısından sahip olduğu önemi anlayacaklar, doğal ençleştirmenin avantaj ve dezavantajlarını bilecekler ve doğal ençleştirmeye yönelik planlama prosedürünü tanımlayabileceklerdir. Power Point sunumu, resimler, fotoğraflar 15 dakika İç mekân eğitimi Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği bölümlerinin son sınıf öğrencileri Doğal yenilenmenin kapsam ve boyutu; Doğal gençleştirmenin avantaj ve dezavantajları; Doğal ençleştirmenin planlanması. Doğal gençleştirme orman ağaçlarından düşüp orman toprağı üzerinde çimlenen tohumlardan gelişen ağaçlarla yenilendiği bir süreçtir. Katı mekânsal düzene dayalı ilk orman tarımı sistemleri doğal yenilenme konusunda birçok sorunla karşı karşıya kaldılar, ancak SOY’nde ormanların gençleştirilmesi ana ilkelerden birini oluşturmaktadır. Orman tarımcılığına dair bilgilerin gelişmesi doğal gençleştirmenin şu temel faydalarını ortaya çıkarmıştır: orman ağacı türlerinin doğal alana uyum sağlamış popülasyonlarının korunması; orman alanlarının sürekli bir şekilde örtülü kalması ve korunması; genç fidanların mikro saha koşullarına adapte olması; fidanların homojen bir biçimde büyümeleri ve kök sistemlerinin engellenmeden gelişimi; yüksek yoğunluk nedeniyle genç ormanlarda gerçekleştirilen bakım faaliyetleri esnasında mükemmel seçim fırsatları; suni yenileme için ek fidan elde etme fırsatı; düşük yenileme maliyetleri; ana meşcerede yetişen ağaçların niteliklerine uyum sağlama imkânı; eski meşcerenin tepe tacı altında genç fidanların korunma ve bakımının sağlanması. Doğal gençleştirmenin bazı dezavantajları da bulunmaktadır: Tohum yılına bağlıdır, ki bu da hasat yoğunluğunu etkiler ve orman tarımcılığı sistemine uyum sağlayabilirliği sınırlar; genç fidanların homojen olmayan yoğunluğu bazen suni yenileme yoluyla ek müdahaleleri gerekli kılabilir – bu durum, azınlık durumundaki ağaçların dikilmesi halinde bir avantaj da olabilir; küçük memelilerin, kemirgenlerin, otsu bitki ve çalı tabakasındaki vejetasyonun, böceklerin, fungusların ve otçul hayvanların daha yoğun ve sürdürülebilir bir etkilerinin olması; genç fidanların yüksek yoğunluğunun ve homojen olmayan dağılımının daha yüksek bir silvikültürel faaliyet girdisini gerekli kılması; genç bitkilerde tomrukçuluk hasarlarının daha sık görülmesi, yenilenme periyodunun dikim aralığından daha uzun sürmesi; genç bitkilerde bakım çalışmalarının ek maliyetlere neden olması. Yetişkin meşcerelerin tepe tacı altında gençleştirme fidanlara daha fazla koruma sağlar ve meşcerenin gelecekteki kalitesi üzerinde de önemli bir etkiye sahiptir. Doğal olarak yenilenen meşcerelerde gençlik daima bulunur, fakat sürekli tekrarlanan jenerasyon değişimi döngüsü içerisinde ancak bazı ağaçlar nihaî orman meşceresi gelişimi aşamasına ulaşabilir. Orman ekolojisi ve ekonomik çerçeveler her bir meşcerenin gençleştirme evresinin zaman ve süresini belirleyen başlangıç noktalarını oluştururlar. Örneğin orman kompozisyonundaki (lâdin ve karaçam koruları) değişiklikler, bozulmuş meşcereler ya da diğer sınırlandırıcı faktörler nedeniyle doğal gençleştirme başarılı 96 olmadığında, dikim yoluyla yenilemeye ihtiyaç duyulur. Yanlış kararlar orman gelişimini onlarca yıl süreyle etkileyeceğinden, doğal gençleştirme dikkatli bir planlamayı gerektirir. İlk planlama çerçevesi gençleştirmenin zamanı ve mekânsal düzeni olup, bu doğal orman meşceresinin üretkenliğinin optimal kullanımına imkân sağlar. Gençleştirmenin mekânsal düzenini planlayarak, geri kalan orman meşceresine yönelik bütün tehditleri (rüzgâr, kar, buz, vb.) minimuma indirmemiz ve orman üretiminin nakliye gereksinimlerini de göz önünde bulundurmamız gerekir. Doğal gençleştirme alanlarının tomrukçuluk faaliyetlerinin kalıntılarının temizlenmesi (ki bu genellikle elle yapılır) ve geri kalan çalı katmanına ve orman toprağına yönelik ek önlemler alınması yoluyla hazırlanması gerekir. Bu maksatla besin maddesi döngüsü sınırlı miktarlarda arttırılır, bu da toprak koşulları üzerinde olumlu bir etki sağlar. Doğal gençleştirmenin gerçekleşeceği alanların tomrukçuluk faaliyetlerinin kalıntılarından arındırılması (ki bu genellikle elle yapılır) ve hazırlanması gerekir. HAZIRLAYAN KAYNAKLAR Andrej BREZNIKAR, Ormancılık Yüksek Koordinatörü, Slovenya Orman Hizmetleri (1) DIACI, J., (2006). Gojenje gozdov; pragozdovi, sestoji, zvrsti načrtovanje, izbrana poglavja. Ljubljana, biotehniška fakulteta, oddelek za gozdarstvo in obnovljive gozdne vire. 97 MODÜLÜN ADI 3. ORMAN EKOSİSTEMLERİNİN SAĞLIK VE CANLILIĞININ KORUNMASI ALT-­‐BAŞLIK 3.6. Yaprak Kaybının Ormanların Sağlık ve Canlılığına Etkileri EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI 3.6.1. Ormanın Sağlık ve Canlılığına Yönelik Genel Değerlendirmede Yaprak Kaybının Bir Gösterge Olarak Taşıdığı Önem EĞİTİMİN AMACI Ormanın sağlık ve canlılığına yönelik genel değerlendirmede yaprak kaybının bir gösterge olarak taşıdığı önemin öğretilmesi Katılımcılar yaprak kaybı göstergesi ile ormanların sağlık ve canlılığının değerlendirilmesine yönelik temel ilkeleri anlayabileceklerdir. EĞİTİM SONUNDA ELDE EDİLMESİ HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULMASI GEREKEN HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI Power Point sunumu, resimler, farklı yaprak kaybı oranlarının fotoğrafları 10 dakika Kapalı mekân eğitimi Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği bölümlerinin son sınıf öğrencileri Ormanların sağlık ve canlılığının değerlendirilmesinde kullanılan temel göstergeler nelerdir? Avrupa’da kullanılan mevcut yaprak kaybı göstergesi Avrupa’daki orman ağaçlarının sağlık statüleri ağaç tepe tacı durumu incelemeleri yoluyla sistematik bir biçimde izlenmektedir. Yaprak kaybı ağaç sağlığı ve canlılığının bir göstergesidir. Yaprak kaybı iklim koşulları, aşırı hava durumları, zararlı madde birikimi ve böcek ya da fungus istilası gibi birçok farklı faktöre tepki olarak ortaya çıkar. Yaprak kaybının değerlendirilmesi orman ekosistemlerinin çevredeki değişime verdiği tepkilere yönelik değerli bir erken uyarı sistemi işlevi görür. Tam olarak yapraklı olan ağaçlar herhangi bir yaprak ya da iğne yaprak kaybı belirtisi göstermezler. Yaprak kaybı oranı ortak Avrupa metodolojisi yardımıyla tahmin edilmektedir. 2009 yılında yapılan bir araştırmaya göre, çoğu ağaç türünün yaprak kaybında son on yıl içinde belli bir ölçüde değişim meydana gelmiş olduğu ve yaprak kaybı düzeyinin hâlâ alarm verici düzeyde olduğu bulundu. 2009 yılında değerlendirilen bütün ağaçların kabaca yüzde 20’si yüzde 25 ve üstü oranda bir ortalama yaprak kaybı sergiliyordu ve bu nedenle ‘hasarlı’ ya da ‘ölü’ olarak sınıflandırıldılar (2). Yaprak kaybı hava kirliliğinin etkisiyle ortaya çıkan spesifik bir semptom olmamakla birlikte, çeşitli olumsuz biyotik ve abiyotik faktörlerden kaynaklanabilir. Bu nedenle, araştırmalarda yaprak kaybının nedenleri ve hasarın boyutu da kaydedilir. Slovenya’da örnek ağaçların ancak dörtte birinde tepe tacında meydana gelen hasarın nedeni bilinmektedir. Bu yüzden, bilinen nedenlerin yaprak kaybı üzerinde çok az etkisi olduğu sonucu çıkarılabilir. Ağaçlarda kaydedilen yaprak kayıplarının nedenleri çoğu durumda bilinmemektedir. Tepe tacında meydana gelen hasarın başlıca nedeni birincil haşereler, özellikle de böceklerdir. Gövdede ya da köklerde meydana gelen hasarlar doğrudan tepe tacında hasara yol açmamakla birlikte, dolaylı olarak ağacın stabilitesi açısından çok önemlidirler. Ormanın durumunun mevcut statüsü ve eğilimleri bölgelere ve farklı türlere bağlı olarak değişiklikler göstermektedir. Bütün ağaç türlerindeki yaprak kaybı ortalaması Orta Avrupa ve Akdeniz kıyısı boyunca Hırvatistan, İtalya ve Fransa’da daha yüksekti. Daha düşük ortalama yaprak kaybına sahip alanlar ise Kuzey Avrupa’da kümelenmişti (Şekil 1). 98 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR Şekil 1: Mean plot defoliation of all tree species 2009 (percent). Note: some differences in the level of damage across national borders may at least be partly due to differences in standards used. This restriction, however, does not affect the reliability of trends over time (2). Andrej BREZNIKAR, Ormancılık Yüksek Koordinatörü, Slovenya Orman Hizmetleri (1)PERKO, F.; POGAČNİK, J.,(1996): Kaj ogroža slovenske gozdove. Zbirka Gozdarski nasveti, Zveza gozdarskih društev Slovenije, Gozdarska založba. (2)FOREST EUROPE, UNECE and FAO (2011): State of Europe’s Forests 2011. Status and Trends in Sustainable Forest Management in Europe. 99 MODÜLÜN ADI 3. ORMAN EKOSİSTEMLERİNİN SAĞLIK VE CANLILIĞININ KORUNMASI ALT-­‐BAŞLIK 3.7. Toprak Verimliliğinin Etkileri 3.7.1. Toprak Verimliliğinin Ormanların Sağlığı ve Canlılığı Üzerindeki Etkisi Toprak verimliliğinin orman meşcerelerinin büyümesi ve gelişimi üzerindeki etkilerinin öğretilmesi Katılımcılar orman toprağının verimliliğinin ormanların büyümesi ve gelişimi açısından önemini fark edebilecekler, orman toprağı ile ilgili temel süreçleri tanımlayabilecekler ve ölü örtünün alınmasının orman toprağının verimliliği üzerinde yol açtığı olumsuz etkileri tahmin edebileceklerdir. Power Point sunumu, resimler, fotoğraflar 15 dakika Kapalı mekân eğitimi Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği bölümlerinin son sınıf öğrencileri Orman toprağının oluşumunu etkileyen unsurlar Orman toprağının yapısı Topraktaki besin maddesi döngüsü – orman meşceresi kompleksi Orman toprağı ormanların ayrılmaz bir parçasıdır. Orman toprağı birçok bitkinin, hayvanın, fungusun ve mikroorganizmanın yuvasıdır. Orman toprağının verimli oluşu köklü bitkilerin büyümesine ve gelişmesine imkân sağlar ve bitkilere su, besin maddeleri ve hava sağlar. Toprak, ‘toprak oluşturucu faktörler’in bir sonucudur -­‐ iklim, organizmalar, zemin taşları ve zaman toprakta canlı organizmaların mevcudiyetini ve aktivitelerini etkiler ve böylece arazinin görünümünü ve özelliklerini ortaya çıkarır. Toprağın oluşumu, gelişimi ve nitelikleri açısından topraktaki süreçler, örneğin minerallerin ayrışması, humusun oluşumu, organik-­‐
mineral komplekslerinin oluşumu, besin maddelerinin ve kil parçalarının taşınması ve bireysel spesifik süreçler de önem taşır. Orman toprağının bitkilerin tepkileri ve biokütlenin üretimi üzerinde de kayda değer etkileri vardır. Orman toprağı az ya da çok doğal olarak korunmuş ormanlarda gelişmiş ve çoğunlukla da ilkel doğal yapıyı ve çeşitliliği korumuştur. Bir kural olarak, orman toprağı çok sayıda tabakalardan (tabakalar ve alt-­‐tabakalar) oluşur (1) Asitleşme ve kimyasal toprak özelliklerinde ve ilgili besin maddesi döngüsünde meydana gelen değişiklikler ağaçların canlılığını, tür kompozisyonunu ve ağaçların böcek saldırılarına ve hastalıklara karşı direncini doğrudan ya da dolaylı olarak etkiler. Orman toprağının asitleşme ve ötrofikasyon eğilimi, Avrupa’nın birçok bölgesinde potansiyel bir endişe konusudur. Avrupa orman toprağı incelemelerinde asidik orman topraklarında ortalama bir pH artışı, diğer orman topraklarında ise ortalama bir pH azalması ve baz doygunluğu bulunmuştur. Buna ek olarak, incelenen alanların çoğunluğunda organik ve üst toprak tabakasında organik karbon artışı olduğu da bulunmuştur (2) Normal orman üretimi için göreceli olarak az miktarda besin maddesine ihtiyaç vardır. Sonuç olarak, toprak sisteminde besin yetersizliğine nadiren rastlanır – sorun, besin maddelerinin ağaçların onlara ulaşamayacağı yerde olmasıdır. Yoğun besin maddesi döngüsü orman toprağının karakteristik bir özelliğidir – besin maddeleri topraktan bitki kısımlarına toplanır ve oradan da göreceli olarak kısa bir sürede yaprakların ve ince dalcıkların dökülmesiyle, kök salgılarıyla ve odunun çürümesiyle tekrar orman toprağına geri döner. Otsu bitkiler ve çalılar tabakası besin maddesi döngüsünde önemli bir rol oynar – toprak sistemindeki besin maddelerinin neredeyse yarısı bu tabakadan ortaya çıkar. Elverişli besin maddelerin suyla süzülüp gitmesi de önemli bir faktördür – orman toprağına geri dönen maddelerin bir kısmı suyla birlikte toprağın daha derin tabakalarına süzülür. EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI EĞİTİM SONUNDA ELDE EDİLMESİ HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULMASI GEREKEN HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI 100 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR Yaprakların ve zenim bitki örtüsünün ormanlardan alınıp çıkarılmasının orman meşcerelerinin verimliliği üzerinde olumsuz bir etkisi vardır çünkü bu ölü katmanla birlikte bol miktarda besin maddesi orman ekosisteminden alınıp çıkarılmış olur. Besin maddelerinin miktarı aynı zamanda orman toprağının biyolojik aktivitesine de bağlıdır. Ölü katmanın humus içerisinde ayrışma türü ve hızı ve mineralizasyonu ağaç türüne ve çevresel faktörlere bağlıdır. Bütün bu süreçler orman toprağının doğal verimliliğini korur ve orman toprağının muhafaza edilmesi sürdürülebilir orman yönetiminin entegre bir parçasını oluşturmaktadır (3). Andrej BREZNIKAR, Ormancılık Yüksek Koordinatörü, Slovenya Orman Hizmetleri (1)KOBAL, M., (2013). Gozdna tla in produkcijska sposobnost gozdnih rastišč v Sloveniji. Zbornik: Produkcijska sposobnost gozdnih rastišč v Sloveniji, Biotehniška fakulteta, Ljubljana (2)FOREST EUROPE, UNECE and FAO (2011): State of Europe’s Forests 2011. Status and Trends in Sustainable Forest Management in Europe. (3)PERKO, F., (1995). Gojenje gozdov: ekologija, nega in varovanje. Kmečki glas, Ljubljana. 101 MODÜLÜN ADI 3. ORMAN EKOSİSTEMLERİNİN SAĞLIK VE CANLILIĞININ KORUNMASI ALT-­‐BAŞLIK 3.8. Hava Kirleticileri EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI 3.8.1. Hava Kirleticileri Kavramı ve Hava Kirleticilerin Ormanın Sağlık Ve Canlılığına Etkileri EĞİTİMİN AMACI EĞİTİM SONUNDA ELDE EDİLMESİ HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULMASI GEREKEN HUSUSLAR Atmosfer kirliliğinin ormanlar üzerindeki olumsuz etkilerinin öğretilmesi Katılımcılar hava kirletici maddelerin olumsuz etkilerini öğrenecek ve mevcut durumun gelecekte daha iyi duruma getirilmesine yönelik temel stratejileri anlayacaklardır. EĞİTİM NOTLARI Power Point sunumu, resimler, fotoğraflar 15 dakika Kapalı mekân eğitimi Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği bölümlerinin son sınıf öğrencileri Havadaki başlıca zararlı maddeler nelerdir? Kirlenmiş havanın yol açtığı hasar türleri Kirlenmiş havanın ormanlar üzerinde yol açtığı olumsuz etkilerin önlenmesi ve azaltılmasına katkı sağlayacak önlemler Bazı değerlendirmelere göre hava doğrudan zehir etkisi olan ya da kimyasal bağlar ve suyla ve diğer maddelerle temas halinde ağaçların iğne yapraklarını, yapraklarını ve köklerini tahrip eden 2.000’den fazla kimyasal madde içermektedir. Onlarca yıldır yakından izlenen en önemli zararlı kimyasal maddelerden biri sülfür dioksittir (SO2). Diğer tehlikeli gazlar arasında azot oksitler ve ultraviyole ışınların etkisiyle yeni toksik bileşikler ve ozon oluşturan hidrokarbonlar sayılabilir. Bu maddelerin fotosentez ve yaprak metabolizması ve işlevleri üzerinde olumsuz etkileri vardır. Ortaya çıkan olumsuz sonuçlar arasında şunlar sayılabilir: erken yaşlanma, yaprakların veya iğne yaprakların dökülmesi, artım kaybı ve ağaçların direncinde azalma. Şu da belirtilmelidir ki laboratuvar çalışmaları atmosferdeki bütün bu süreçlerde çeşitli kanserojen maddelerin de ortaya çıktığını göstermektedir. Kadmiyum ve kurşun gibi ağır metaller diğer maddelerle bir araya geldiklerinde toksik etkilere sahiptirler. Havadaki toksik maddelerin bu etkileri iklimsel baskıları (kuraklık, don) ve haşere saldırıları ile hastalıkların etkilerini yoğunlaştırır. Bu zararlı maddeler atmosfere temelde katı ve sıvı fosil yakıtların enerji santrallerinde, ısıtma tesislerinde, maden eritme ocaklarında, endüstriyel ve özel fırınlarda, benzinli motorlarda ve dizel motorlarda yakılması sonucunda karışırlar. Sağlıklı ağaçlar ile kirlenmiş havadan etkilenen ağaçlar arasında yapılan karşılaştırma sağlıklı ağaçların on yaşın altındaki yaşta olan dallarda iğne yapraklarla dolu kompakt bir tepe tacına sahip olduğunu, göstermektedir. Yine sağlıklı ağaçlarda sürgünler güçlü ve tam olarak donanmış, ağaç tepesi ise sivridir. İğne yaprak kaybı en fazla % 10’a kadardır. Yoğun bir şekilde hasar görmüş bir lâdin ağacında iğne yaprak kaybı % 25’in üzerindedir ve ağaç nadiren iyileşir. Çok güçlü yaprak kayıplarında (% 60’ın üzerinde) ağacın ölümü kaçınılmazdır. Hava kirliliğinin orman bozulmalarına neden olduğu uzun zamandır bilinmekteydi. Avrupa’daki bütün ormanların incelenmesi 16x16 km’lik ağların izlenmesiyle başladı. Bazı durumlarda ağlar 4x4 km’lik alanlara odaklanıyordu. Atmosfer kirlenmesinin başlıca olumsuz etkisi ormana verilen doğrudan ya da 102 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR dolaylı hasardır. Dolaylı hasar, özellikle de orman zemini üzerindeki etkiler, asit yağmurlarına ve toprağın asitleşmesine yol açarak toprağın alt tabakalarındaki besin maddelerinin suyla süzülüp akmalarına neden olur. Metal iyonlarının serbest kalması yeraltı sularının kirlenmesine yol açar. Ormanların fonksiyonları, bilhassa da ekolojik ve sosyal fonksiyonları, zayıflar; ormanın su tutma kapasitesi azalır; erozyon süreçleri artar; yaban hayatı tehlike altına girer, vb. Görünür ve tanımlanabilir doğrudan hasarlar şunlardır: -­‐ Orman ağaçlarının fizyolojik zayıflıklarından ve mekanik stabilitenin tehdit altına girmesinden kaynaklanan artım kaybı; -­‐ Kolayca çürüyen kuru ağaçların oranının yüksekliği nedeniyle odun kalitesinin azalması; -­‐ Ormanın hasar görmüş bölgelerinde dağılma ve sık tomruk kesimi nedeniyle orman üretiminin maliyetinin artması; -­‐ Azalan verim, istikrarsız gelir ve artan üretim maliyetleri nedeniyle orman sahiplerinin sosyal güvenliğinin tehdit altına girmesi; -­‐ Orman tarımının ve orman yetiştiriciliğinin maliyetlerinin artması; Zayıflayan ormanların sağlık statülerinin iyileştirilmesi ve yol açılan hasarın rehabilitasyonu için, ormanlar üzerindeki negatif etkilerin önlenmesine ve azaltılmasına katkı sağlayacak uzun vadeli önlemlere ihtiyaç vardır. Geleceğe dönük bir rehberlik sağlamak amacıyla, burada yalnızca birkaç başlangıç noktasından ya da ilkeden bahsedeceğiz. 1. Ormanların bozulması, sahip oldukları çok-­‐fonksiyonlu roller nedeniyle toplumun tamamı için anlam taşımakta ve tüm toplumu etkileyecek sonuçlar doğurmaktadır; bu nedenle hava kirliliği kaynaklı orman bozulmasının nedenleri de bir bütün olarak ele alınmalıdır. 2. Karmaşık süreçlerin ve etkilerin incelenmesi, mevcut mevzuatın iyileştirilmesi için olası çözümlerin hazırlanması ve önerilmesi ve yeni bilgilerin etkilenen ormanlara yönelik çalışmalara kolayca aktarılmasının sağlanması. 3. Ulusal çevre koruma politikası hazırlanırken ormanların doğal çevrenin tümleşik bir parçası olarak u politikalara dâhil edilmeleri. 4. Ormanların korunması, desteklenmesi ve iyileştirilmesi ormancılık mesleğinin öncelikli görevidir. Bu nedenle, ormanların kapsamlı planlama ve ormandaki bütün çalışmaların teknik bir biçimde icra edilmesinin sağlanması yoluyla ormanların korunmasına yönelik uyumlu önlemler geliştirmemiz gerekmektedir. Aynı zamanda, devletin de orman koşullarının iyileştirilmesine yönelik önlemlerin düzenli bir biçimde sağlanması için yasal zorunluluklar getirmesi gerekmektedir (1) Andrej BREZNIKAR, Ormancılık Yüksek Koordinatörü, Slovenya Orman Hizmetleri (1) PERKO, F.; POGAČNİK, J., (1996): Kaj ogroža slovenske gozdove. Zbirka Gozdarski nasveti, Zveza gozdarskih društev Slovenije, Gozdarska založba. 103 MODÜL ADI 4. ÜRETİM FONKSİYONLARININ SÜRDÜRÜLMESİ ve GELİŞTİRİLMESİ ALT BAŞLIK 4.1. Amenajman Planı ve Üretim Fonksiyonları EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI 4.1.1. Üretim Fonksiyonları ve Çevresel Kısıtların Etkileri Çevresel kısıtların ormanların üretim fonksiyonunda değerlendirilmesi Çevresel kısıtların ormanların üretim fonksiyonları açısından değerlendirilmesini yapabilmek Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği Bölümü Son Sınıf Öğrencileri Üretim, temel girdiden daha çok değerli bir ürünün oluşturulması olarak tanımlanabilir (1). Klasik ormancılık terminolojisinde ürünler asli ve tali ürünler olarak sınıflandırılmaktadır. “Asli Orman emvali: Her çeşit ağaç, ağaççık ve çalılardan elde edilen oduna müteallik emvaldir. Tomruk, direk, sanayi odunu, kağıtlık odun, lif-­‐yonga odunu, sırık, çubuk, çıra, kök, yakacak odun ve benzerleri olarak kabul edilirken, Tali Orman Emvali: Asli orman emvali dışında kalan orman emvalidir. Reçine sığla yağı gibi balzami yağ ve katran, palamut, ıhlamur çiçeği, mantar, mazı kozalağı, orman ağacı tohumları, kabukları, meyveleri, çiçekleri, yaprakları, diğer orman bitkilerine ait yaprak, çiçek, kök, soğan, ur ve her çeşit orman örtüsü, toprağı ve benzerlerini ifade eder (2). Zamanla ormanların odun hammaddesi dışındaki çıktıları ile ilgili talep ve farkındalığın artmasına paralel olarak Orman Genel Müdürlüğünde 2011 yılında gerçekleştirilen yeniden yapılandırma ile Odun Dışı Ürün ve Hizmetler Daire Başkanlığı kurularak ormanların odun dışındaki çıktıları da öne çıkarılmaya çalışılmaktadır. Ormanlar, piyasa talepleri doğrultusunda üretim fonksiyonlarını yerine getirirken artan çevre sorunları ve farkındalıkların etkisiyle Orman Amenajman Planlarının yapımında çevresel kısıtlar belirleyici olmaya başlamış, 1992 Rio Zirvesi sonrasında gündeme gelen çok amaçlı faydalanma prensibi ile ormanların ekonomik, ekolojik ve sosyokültürel fonksiyonların ön plana alan ekosistem tabanlı fonksiyonel planlama uygulamada yer bulmaya başlamıştır. Ekosistem tabanlı fonksiyonel planlama sürecinde ekolojik fonksiyon kapsamında 3 başlık altında işletme amaçları belirlenir; 1-­‐Doğayı koruma: Gen koruma, milli parklar, muhafaza ormanları, tabiat parkları, tabiatı koruma alanları, yaban hayatını koruma ve geliştirme sahaları, alpin zonu, doğal yaşlı ormanlar, ekolojik etkilenme(geçiş) bölgeleri, hassas ekosistemler, kıyı ormanları, orman ekosistemini iyileştirme, tohum meşçere ve bahçeleri, yüksek dağ ekosistemleri, yüksek koruma değeri taşıyan alanlar, biyolojik çeşitlilik koruma ve geliştirme sahaları, arboretum, biyosfer rezerv alanları, botanik bahçesi, sit alanları, sıcak noktalar, sulak alanlar, Ramsar alanları, 2-­‐Erozyon önleme: Çığ, heyelan, sel-­‐taşkın, taş ve kaya yuvarlanmasını önleme, toprak koruma 104 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR 3-­‐İklim koruma: İklim koruma asli amaçlı tahsis ormanı (3). Bu üç başlık altında belirlenen işletme amaçları daha önceki amenajman planlarının yapımında çoğunlukla göz ardı edilen birer çevresel kısıttır. Çevresel kısıtların öne çıkmasıyla SOY kriter ve göstergelerinin yerine getirilmesi önemli ölçüde kolaylaşmaktadır. İsmail ÇETİN-­‐Orman Mühendisi-­‐Kamu Yönetimi Uzmanı (1) SUN, O., (1985). Ormancılık Araştırma Enstitüsü Yayınları, Teknik Bülten Serisi No: 164 İşletme Düzeyinde Ormanlardan Çok Yönlü Yararlanmanın Saptanması, Ankara (2) 24.09.1989 tarih ve 19231 Sayılı Resmi Gazete, Orman Emvallerinin İstihsaline Yönelik Yönetmelik (3) ANONİM, (2014). OGM, 299 Sayılı Tebliğ: Ekosistem Tabanlı Fonksiyonel Amenajman Planlarının Düzenlenmesine Ait Usul ve Esaslar, Ankara. 105 MODÜL ADI 4. ÜRETİM FONKSİYONLARININ SÜRDÜRÜLMESİ ve GELİŞTİRİLMESİ ALT BAŞLIK 4.1. Amenajman Planı ve Üretim Fonksiyonları EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI 4.1.2. Üretim Fonksiyonları ve Sosyal Faktörlerin Etkileri HAZIRLAYAN KAYNAKLAR Sosyal Faktörlerin Üretim Fonksiyonları Üzerindeki Etkisinin Bilinmesi Toplumun odun hammaddesi dışındaki orman fonksiyonlarına olan talebi ve planlamada katılımcılığın önemini değerlendirme yetisine sahip olmak Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği Bölümü Son Sınıf Öğrencileri Son çeyrek asırda ormanların sosyal fonksiyonlarına olan talebin artması ile sosyal faktörler, ormanların en önemli fonksiyonu olarak görülen üretim fonksiyonunu giderek kısıtlayıcı nitelikte etkilemeye başlamıştır. 1992 Rio Zirvesiyle gündeme gelen "Çok Amaçlı Faydalanma" kavramıyla birlikte ormanların sosyal fonksiyonları önem kazanmaktadır. Bu da amenajman planlarının yapımında sosyal faktörlerin daha çok dikkate alınmasını, daha katılımcı planlar hazırlanmasını beraberinde getirmiştir. Nitekim 2008 yılından itibaren yapılan amenajman planlarının yenilenmesinden 1 yıl önce mahalli kuruluşlara, ilgili kurum ve kuruluşlara, muhtarlıklara, sivil toplum örgütlerine, alandaki tüm çıkar gruplarına yapılacak çalışmalar hakkında yazıyla bilgi verilerek önerileri toplanmaktadır. "Ekosistem Tabanlı Fonksiyonel" amenajman planlarında sosyokültürel fonksiyonlar çerçevesinde işletme amaçları olarak; 1-­‐Hidrolojik fonksiyon; İçme suyu koruma, kullanma suyu koruma, su kaynakları koruma 2-­‐Toplum sağlığı fonksiyonu; Gürültü önleme, hava kirliliğini önleme, şehir ormanları, sağlık tesislerini koruma 3-­‐Estetik fonksiyon; Estetik amaçlı perdeleme ve koruma, estetik görünüm (görsel kalite: siluet, mozaik ve panoramik etki) 4-­‐Ekoturizm ve rekreasyon fonksiyonu; doğa sporları alanları, rekreasyon, avlak alanları, turizm amaçlı ormanlar 5-­‐Ulusal savunma fonksiyonu; Askeri tesis ve tatbikat alanları, ulusal sınır ve stratejik alanlar 6-­‐Bilimsel fonksiyon; eğitim ve araştırma ormanları, arboretum, botanik bahçeleri (1) belirlenmiştir. Sosyal faktörler, ormanların odun üretim fonksiyonu üzerinde kısıtlayıcı etkiye sahiptir. Daha önceleri birçok orman alanı odun üretim fonksiyonu için planlanırken çok amaçlı yararlanma ilkesine göre odun üretimi amaçlı işletmecilik öncelikli olmaktan çıkmaktadır. İsmail ÇETİN-­‐Orman Mühendisi-­‐Kamu Yönetimi Uzmanı (1) ANONİM, (2014). OGM, 299 Sayılı Tebliğ: Ekosistem Tabanlı Fonksiyonel Amenajman Planlarının Düzenlenmesine Ait Usul ve Esaslar, 2014, Ankara. 106 MODÜL ADI 4. ÜRETİM FONKSİYONLARININ SÜRDÜRÜLMESİ ve GELİŞTİRİLMESİ ALT BAŞLIK 4.1. Amenajman Planı ve Üretim Fonksiyonları EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI 4.1.3. Üretim Fonksiyonları ve Piyasa Taleplerinin Etkileri Ormanların üretim fonksiyonları üzerinde piyasanın ürün çeşidi ve kalite taleplerinin etkilerini öğretmek EĞİTİMİ SONUNDA Piyasanın ürün çeşidi ve kalite taleplerine göre üretim planlaması yapabilmek HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI Power Point Sunu EĞİTİMİN SÜRESİ 20 DAKİKA EĞİTİM TEKNİĞİ Büro Eğitimi HEDEF GRUP Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği Bölümü Son Sınıf Öğrencileri DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI Talep ettikleri mal ve hizmetler karşılığında para vermek isteyen alıcılarla, para karşılığında mal ve hizmet sunmak isteyen satıcıların buluştukları yer piyasa olarak tanımlanır (1). Orman Genel Müdürlüğü, Türkiye’de mevcut ormanların tamamına yakınını işlettiği için orman ürünleri piyasasına en büyük hammadde sağlayıcısı konumundadır. Türkiye’de yıllık endüstriyel odun tüketimi 19-­‐20 milyon m3, yakacak odun tüketimi de 8 milyon ster civarındadır. Orman ürünleri piyasasının endüstriyel odun talebinin 13-­‐14 milyon m3’lük kısmı ile yakacak odun talebinin yaklaşık 5 milyon sterlik kısmı Orman Genel Müdürlüğü tarafından üretilerek karşılanmaktadır. Endüstriyel oduna olan talebin 3,5 milyon m3’lük kısmı ithalat, 1,5 milyon m3’lük kısmı ise özel sektör üretimi yoluyla (kavak, vb) karşılanmaktadır (2). İthalattaki artış trendine baktığımızda bunun ilk nedeninin istenilen kalite ve miktarda ürün arz edilememesi olduğu ifade edilebilir. Sektörün, yıllık 500 – 600 Bin m3 civarında I. ve II. sınıf kalitedeki tomruk ihtiyacı bulunmaktadır. İç piyasa ancak, bunun %20’ni karşılayabilmektedir. Kalite sınıfı odun üretimimiz 120 – 130 Bin m3 civarında bulunmaktadır. Yine; yonga – lif levhadaki talep artışının bir bölümü ithalat ile karşılanmaktadır. Diğer yandan ithal artışının bir önemli unsuru da fiyatlardır. Ancak son yıllarda endüstriyel odun hammadde ithalatının mamul ürünlere doğru kaydığı, bunda ihracatçı ülkelerin daha yüksek katma değer yaratılması amacıyla işlenmiş ürünlere ağırlık verdiği görülmektedir (2). Piyasadaki gelişme ve orman sanayinin hammadde beklentilerine bağlı olarak üretim ve pazarlama politikası izleyen Orman Genel Müdürlüğü olumlu ekonomik gelişmeler, inşaat sektöründeki büyüme potansiyeli ve sanayinin kapasite artışını göz önüne alarak üretimini son yıllarda ciddi bir biçimde artırmıştır. 2002 öncesi 7 milyon m3 endüstriyel odun üretimi 2012’da 14,4 milyon m3 olmuştur (2). Orman işletme müdürlükleri, görev alanlarındaki ormanları işletirken, endüstriyel odun üretimini gerçekleştirmekte ve ürettiği orman emvallerini pazara sunmaktadır. Ancak, üretilmesi öngörülen ürünlerin nitelik ve niceliğini önceden belirlemek durumundadır. Orman Genel Müdürlüğünün piyasa talepleri doğrultusunda, hem kalite, hem de kantiteyi arttıracak şekilde üretim ve pazarlama politikalarını belirlemesi, ormanların üretim fonksiyonunda piyasanın belirleyici özelliğini ortaya koymaktadır. Piyasada bir mal ya da hizmete talebinin olmayışı, o mal veya hizmetin ticaretinin sürdürülebilirliğini imkansız hale getirmektedir. Buna karşılık, Türkiye’de kurulu 107 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR bulunan lif yonga sanayinin hammadde talebi, özellikle genç ormanların gerekli bakımlarının yapılabilmesi açısından Orman Genel Müdürlüğüne avantaj sağlamaktadır. Yine, tel direk, maden direği, kağıtlık odun, sanayi odunu gibi ürünlere olan talep de ormanların üretim fonksiyonunu yerine getirmesinde ve ormanların bakımlarının gerçekleştirilmesinde önemli bir desteği ortaya koymaktadır. Ramazan UMUR-­‐Orman Mühendisi (1) http://www.muhasebedersleri.com/ekonomi/piyasa.html Erişim tarihi: 20.02.2015 (2) İşletme Pazarlama Daire Başkanlığı, (2013), Orman İşletmeciliğinde Üretim Pazarlama Faaliyetleri, OGM, Ankara http://www.ogm.gov.tr/ekutuphane/EgitimDokumanlari/Forms/AllItems.aspx Erişim tarihi: 20.02.2015 108 MODÜL ADI 4. ÜRETİM FONKSİYONLARININ SÜRDÜRÜLMESİ ve GELİŞTİRİLMESİ ALT BAŞLIK 4.1. Amenajman Planı ve Üretim Fonksiyonları EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI 4.1.4 Üretim Fonksiyonu ve Toplum İhtiyaçlarının Karşılanması Toplum ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik üretimin planlanması eğitimi Toplumun ormanlarla ilgili ihtiyaçlarını karşılamada üretim fonksiyonunun öneminin kavranması Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği Bölümü Son Sınıf Öğrencileri İnsanoğlu, ö nce k endi v arlığını s ürdürebilmek, s onra d a toplumun kendisinden beklediği talepleri yerine getirebilmek için ihtiyaçlarını karşılamak zorundadır (1). İnsanların ormanlarla ilgili ihtiyaçları başlangıçta barınma ve ısınma ile ilgili iken günümüzde odun hammaddesinin dünyada yaklaşık 6000 değişik kullanım çeşidi oluşmuştur (2). Bunların başında genel olarak endüstriyel ve yakacak odun olarak sınıflandırılan talepler gelmektedir. Bu ihtiyaçlar, ormanların üretim fonksiyonu ile karşılanmaktadır. Halen 3,4 milyar hektar alana sahip bulunan orman kaynakları dünya yüzeyinin yaklaşık %27’sini kaplamaktadır. Dünya ormanlarından yıllık toplam odun üretimi 3,4 milyar m3 dolayında gerçekleşmektedir. Odun ve odun ürünlerinin dünya ekonomisine katkısı 4 milyar $ (dünya toplam brüt yıllık üretim değerinin yaklaşık %2’si) civarındadır. Endüstriyel odun tüketimi 1,5 milyar m3 dolayında olup, bu tüketimin yaklaşık %70’i gelişmiş ülkelerde olmaktadır. Endüstriyel odun üretiminin yaklaşık % 60’ı tomruk ve direk, % 30’u lif-­‐yonga ve kağıtlık odun ve geri kalan % 10’u diğer endüstriyel odun olarak gerçekleşmektedir. Toplam endüstriyel odun üretiminin %40’ı Kuzey Amerika, %25’i Avrupa ülkelerinde gerçekleşmektedir (3). Sanayileşme ve şehirleşme ile birlikte toplumun ormanlarla ilgili ihtiyaçları da çeşitlenmiş, odun hammaddesinin yanında rekreasyon, ekoturizm, gürültü ve hava kirliliğinin önlenmesi, temiz su kaynağı, peyzaj, spor alanları, eğitim ormanları gibi ihtiyaçların giderek öne çıkmasıyla birlikte ormanların üretim fonksiyonlarının yanında sosyal ve kültürel fonksiyonları da orman amenajman planlarında yerini almaya başlamıştır. Bu amaçla orman amenajman planlarının yapımı öncesinde, toplumun ormanlardan beklenti ve ihtiyaçlarının belirlenebilmesi amacıyla ormancılık sektörünün paydaşlarının plan yapımına katılımı sağlanmaktadır. Türkiye’de gelecekte endüstriyel oduna olan talebin artacağı (4), buna karşılık yakacak oduna olan talebin de istikrarlı bir şekilde azalacağı (5) öngörülmektedir. Oduna dayalı orman ürünlerinin yanı sıra odun dışı orman ürünlerinin üretimi hem talep hem ülke üretim yetenekleri açısından önemsenmesi gereken bir konudur. Türkiye ormanlarının biyolojik çeşitliliği ve geniş kültürel mirası, odun dışı orman ürünü üretim yeteneğini artırmaktadır (6). Odun hammaddesi üretimi çalışmalarında, hem orman kaynaklarının sürekliliğinin korunması hem de ülke ekonomisine katkının artırılması kriterleri dikkate alınmalıdır. Üretilen odun hammaddesinin miktarında ve kalitesinde meydana gelebilecek kayıpların en aza indirilmesi, üretim operasyonlarının gelişmiş 109 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR teknikler kullanılarak yapılmasıyla mümkün olacaktır. Endüstri kuruluşlarının talep ettikleri odun hammaddesi çeşidi ya da miktarı dikkate alınmadan üretim yapılması, ürünlerin satılamadan elde kalmasına neden olur. Bu yüzden odun hammaddesi üretimi, toplumun bu hammaddeye olan talebi ve ormancılık sektörünün diğer sektörlerle olan ilişkileri göz önüne alınarak yapılmalıdır (7). Orman işletmeciliği, dünden aldığı orman varlığını, bu günün çeşitli gereksinimlerini karşıladıktan sonra, aynı varlığı yarının generasyonlarına daha güçlü ve verimli olarak aktarmakla yükümlüdür(8). Bu nedenle üretim fonksiyonunun düzenli bir şekilde yerine getirilmesi için planlı bir işletmecilik faaliyeti zorunluluk halini almaktadır. Ramazan UMUR-­‐Orman Mühendisi (1)ŞİMŞEK, M.Ş., (2014). Temel İşletmecilik Kavramları, s: 15 www1.gantep.edu.tr/~boran/dersler/isletme%20yönetimi/isletmecilik.doc Erişim Tarihi: 15.03.2015 (2) KONUKÇU, M. (2001). Ormanlar ve Ormancılığımız Faydaları, İstatistiki Gerçekler, Anayasa, Kalkınma Planları, Hükümet Programları ve Yıllık Programlarda Ormancılık. Yayın No DPT: 2630ISBN 975 – 19 – 2875-­‐3 (basılı nüsha) s.110. (3) GÜNGÖR,İ. KAYACAN, C.M., KORKMAZ, M., (2004). Endüstriyel Odun Hammaddesi Talebinin Tahmininde Yapay Sinir Ağlarının (Ysa) Kullanımı ve Bazı Talep Tahmin Yöntemleri İle Karşılaştırılması YA/EM’2004 kongre bildirisi (://yaem2004 .cukurova. edu.tr/b.pdf) kutuphane.ksu.edu.tr/e-­‐tez/fbe/T00881/vedat_cavus_tez.pdf Erişim Tarihi: 15.03.2015 (4)KAYACAN, B., UCAL, M.Ş., ÖZTÜRK, A., BALI, R., KOÇER, S., KAPLAN, E., (2012). Modeling And Forecasting The Demand For Industrial Roundwood in Turkey: A Primary Econometric Approach, Journal Of Food, Agriculture & Environment, Vol. 10(2): 1127-­‐1132, (5) KAYACAN, B., B. UCAL, M.Ş., ÖZTÜRK, A., BALI, R., KOÇER, S., KAPLAN, E., (2012): A Primary Econometric Approach To Modeling And Forecasting The Demand For Fuelwood in Turkey, Journal of Food, Agriculture & Environment, Vol.10 (3&4): 934-­‐937. (6)ANONİM, (2014). Sürdürülebilir Orman Yönetimi Özel İhtisas Komisyonu Raporu, T. C. Kalkınma Bakanlığı, s:12 (7)ÜNVER, S., ACAR, H.H., (2005). Odun Hammaddesi Üretim Çalışmalarının Odun Kalite Sınıfları Üzerine Olan Etkileri. Artvin Orman Fakültesi Dergisi 6(1-­‐2) s:132 (8)ÖZÇELİK, R., Amenajman Ders Notları, http://ormanweb.sdu.edu.tr/dersler/rozcelik/amenajman.pdf Erişim Tarihi:15.3.2015 110 MODÜL ADI 4. ÜRETİM FONKSİYONLARININ SÜRDÜRÜLMESİ ve GELİŞTİRİLMESİ ALT BAŞLIK 4.2. Artım ve Kesimler İlişkisi EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI 4.2.1. Artım ve Kesim İlişkisi Artım ile Kesim Arasındaki İlişkinin değerlendirilmesi Artım, eta, kesim kavramları ve birbirleriyle ilişkilerinin kavranması Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Son Sınıf Öğrencileri Orman işletmeciliği, tarım ve madencilik gibi toprağa bağlı ve diğer işletmelerden, kendine özgü birçok özellikleri ile ayrılmaktadır. Bu nedenle; orman amenajmanı, orman işletmesini planlarken, planlamanın her aşamasında ve verilecek her yargı ve kararda orman işletmesinin bu çok önemli özelliklerini göz önünde bulundurması gerekmektedir: 1. Orman işletmesi, dünden aldığı orman varlığını, bugünün çeşitli gereksinimlerini karşıladıktan sonra, aynı varlığı yarının generasyonlarına daha güçlü ve verimli olarak aktarmakla yükümlüdür. 2. Orman işletmesi, hiçbir işletmede görülmeyen, uzun bir üretim süresine sahiptir. Bu süre 150 yıl ve daha uzun olabilir. 3. Orman işletmesi, doğaya bağlıdır ve ekolojik faktörlerin elverişli olduğu yerlerde kurulabilir. 4. Orman işletmesinde, sürekli olarak alınacak ürünlerin maksimal miktarı, ekolojik faktörlerle belirlenmiş ve sınırlanmıştır. İnsanın bunun üzerinde etkisi (sulama, gübreleme gibi) azdır. 5. Orman İşletmesinin konusu olan orman, üreyen ve çoğalan bir üretim kaynağıdır (1). Bu üretimin kaynağı olan ağaç serveti, ormanın ölçüldüğü anda yaşayan ve üretim yapan, belirli bir göğüs çapının üstündeki gövdelerin hacimleri toplamıdır (2). Yıllık cari artım; orman servetinin yılsonundaki cari artım miktarıdır. Eta ise faydalanmayı düzenleyen amenajman metotlarına dayanılarak kararlaştırılan ve ilk amenajman planı süresinde, ormandan alınması uygun ve mümkün olan periyodik veya yıllık hasılattır (2). Orman işletmeciliğinde kesim yani üretim; amenajman planı ile verilen eta miktarı kadar yapılır. Yıllık eta ise plan yapımı sırasında yapılan ağaç serveti ve artımı envanteri ile orman için belirlenen fonksiyon için öngörülen optimal kuruluş göz önünde bulundurularak tespit edilir. Türkiye ormanlarında yıllık artım yaklaşık 42,2 milyon m3 olmasına karşılık yıllık üretim (kesim) miktarı yaklaşık 17 milyon m3 civarındadır (3). Yıllık artımın yıllık üretimin üzerinde olması, ormanlarda servet birikmesi anlamına gelmektedir. Ormanlara yapılan bakım ve rehabilitasyon müdahaleleriyle birlikte ormanların vasıf yönünden de iyileşmesi, ormanların verim gücünü yükseltmekte, böylelikle yıllık artım miktarı da artmaktadır. 1972 yılında ormanların % 43.8 verimli iken 111 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR bu rakam 2004 yılında % 50.1 olmuştur. Yani bu süreçte ormanlar; % 4.9 oranında artar iken, verimli ormanlar yaklaşık % 6.3 oranında artmıştır. Son yıllarda yıllık artım, bir önceki yıla göre 250-­‐400 bin m3 artmaktadır (4). Ormanlara yapılan bakım ve rehabilitasyon müdahaleleriyle birlikte ormanların vasıf yönünden de iyileşmesi, ormanların verim gücünü yükseltmekte, böylelikle yıllık artım miktarı da artmaktadır. Ramazan TURGUT-­‐Orman Mühendisi (1)Amenajman Ders Notu, http://ormanweb.sdu.edu.tr/dersler/rozcelik/amenajman.pdf Erişim tarihi: 10.01.2015 (2)Türkiye Orman Varlığı, (2014). Orman Genel Müdürlüğü, Ankara (3) İşletme Pazarlama Daire Başkanlığı, (2013), Orman İşletmeciliğinde Üretim Pazarlama Faaliyetleri, OGM, Ankara http://www.ogm.gov.tr/ekutuphane/EgitimDokumanlari/Forms/AllItems.aspx Erişim tarihi:20.02.2015 (4)Sürdürülebilir Orman Yönetimi 2006 Raporu, Orman Genel Müdürlüğü, Ankara. 112 MODÜL ADI 4. ÜRETİM FONKSİYONLARININ SÜRDÜRÜLMESİ ve GELİŞTİRİLMESİ ALT BAŞLIK 4.3. Odun Üretimi ve Değeri EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI 4.3.1. Türkiye Odun Üretim Kapasitesi ve Miktarı HAZIRLAYAN KAYNAKLAR İsmail ÇETİN -­‐ Orman Mühendisi & Kamu Yönetimi Uzmanı (1) Orman ve Orman Ürünleri Sektörü Raporu, (2012). Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı, Antalya. s:5,6 (2)Türkiye Orman Varlığı, (2014). Orman Genel Müdürlüğü, Ankara (3)İşletme Pazarlama Daire Başkanlığı, (2013). Orman İşletmeciliğinde Üretim Pazarlama Faaliyetleri, Ankara (4) KURT, R., ÇABUK, Y., KARAYILMAZLAR, S., (2011). Türkiye ve Dünya Yuvarlak Odun ve Odun Dışı Orman Ürünlerinin Üretim, Dış Ticaret ve Ekonomik Potansiyel Analizi, Bartın Orman Fakültesi Dergisi, Cilt: 13, Sayı: 20, 1-­‐9 (5)KURTOĞLU ve ark., (2009) Türkiye Orman Ürünleri Endüstrisinin Yapısal ve Eğitsel Sorunları, II. Ormancılıkta Sosyo-­‐Ekonomik Sorunlar Kongresi, Süleyman Demirel Üniversitesi, Isparta, s: 176-­‐186. Türkiye ormanlarının odun üretim kapasitesini öğretmek Türkiye’nin odun üretim miktarı ve kapasitesinin kavranması Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Son Sınıf Öğrencileri Endüstriyel odun üretiminde belli başlı ülkeler sırasıyla; ABD, Kanada, Rusya Federasyonu, Brezilya ve Çin Halk Cumhuriyetidir. Yakacak odun üretim ve tüketiminde belli başlı ülkeler; Hindistan, Çin Halk Cumhuriyeti, Brezilya ve Endonezya’dır. Endüstriyel odunda beli başlı ihracatçı ülkeler Rusya Federasyonu, ABD, Yeni Zelanda, Malezya, Kanada ve Almanya iken ithalatçı ülkeler arasında Çin, Japonya, Finlandiya ve İsveç gibi ülkeler başta gelmektedir. Sektörün Dünyadaki toplam ihracatı 442 milyar dolardır. Dünya’da sektör ihracatı 8 yılda 1,5 kat büyümüştür ve 2023 yılında 2,2 katına çıkarak bir trilyon dolar mertebesinde bir büyüklüğe ulaşacağı öngörülmektedir (1). Türkiye ormanlarında servet 1.494.454.538 m3 (2), yıllık artım yaklaşık 42,2 milyon m3 olmasına karşılık, yıllık üretim (kesim) miktarı yaklaşık 18-­‐19 milyon m3 civarındadır. Bunun 13-­‐14 milyon m3’ü endüstriyel odun iken, yaklaşık 5 milyon m3’ü ise yakacak odun olarak üretilmektedir (3). Türkiye’nin 2010 yılı gerçekleşmelerine göre; yıllık endüstriyel odun ihracatı 7.000 m3 olup, ihracat tutarı 1.948.000 ABD dolarıdır (4).Türkiye orman ürünleri genel imalat sanayii içerisinde üretim değeri açısından % 4’lük bir paya sahiptir. 33 sanayi dalı arasında üretim değeri açısından 8. sıradadır (5). Bu üretimler, amenajman planlarıyla verilen etalar doğrultusunda gerçekleştirilmektedir. Üretimin miktarı üzerinde plan verilerinin yanında iş gücü, piyasa şartları, sosyal talepler, mevzuat ve Türkiye’nin topografik yapısı gibi etkenler de etkili olmaktadır. 113 MODÜL ADI 4. ÜRETİM FONKSİYONLARININ SÜRDÜRÜLMESİ ve GELİŞTİRİLMESİ ALT BAŞLIK 4.3. Odun Üretimi ve Değeri EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI 4.3.2. Türkiye Odun Üretimi ve İthal Miktarı HAZIRLAYAN KAYNAKLAR Türkiye’nin Odun Üretim Kapasitesi ve İthal Miktarının Değerlendirilmesi Türkiye’de odun üretimi ve ithalatının ilişkilerini kavramış olmak Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Son Sınıf Öğrencileri Dünya, yıllık yuvarlak odun üretimi yaklaşık 3,4 milyar m3 civarındadır. Endüstriyel odun üretiminde belli başlı ülkeler sırasıyla; ABD, Kanada, Rusya Federasyonu, Brezilya ve Çin Halk Cumhuriyetidir. Endüstriyel odunda belli başlı ihracatçı ülkeler; Rusya Federasyonu, ABD, Yeni Zelanda, Malezya, Kanada ve Almanya iken, ithalatçı ülkeler arasında Çin, Japonya, Finlandiya ve İsveç gibi ülkeler başta gelmektedir (1). Türkiye’de yıllık endüstriyel odun tüketimi 19-­‐20 milyon m3, yakacak odun tüketimi 8 milyon m3 olmasına karşılık Orman Genel Müdürlüğünün yıllık endüstriyel odun üretimi 13-­‐14 milyon m3, yakacak odun üretimi ise 5 milyon m3 civarındadır. Endüstriyel odun ihtiyacının 3-­‐3,5 milyon m3’ü özel sektör tarafından (kavak, vb) karşılanmakta olup, yıllık yaklaşık 1-­‐1,5 milyon m3’lük kısmı da ithalat yoluyla karşılanmaktadır. Bu da toplam talebin %6’sına tekabül etmektedir (2). Türkiye’nin 2010 yılı gerçekleşmelerine göre endüstriyel odun ithalatı 1.416.000 m3 olup, parasal karşılığı 161.041.000 ABD dolarıdır (3). İthalattaki artış trendine baktığımızda bunun ilk nedeninin istenilen kalite ve miktarda ürün arz edilememesidir. Sektörün yıllık 500 – 600 000 m3 civarında I. ve II. sınıf kalitedeki tomruk ihtiyacı bulunmaktadır. İç piyasa ancak bunun %20’ni karşılayabilmektedir. Kalite sınıfı odun üretimimiz 120 – 130 000 m3 civarında bulunmaktadır. Yine yonga – lif levhadaki talep artışının bir bölümü ithalat ile karşılanmaktadır. Diğer yandan ithal artışının bir önemli unsuru da fiyatlardır. Ancak, son yıllarda endüstriyel odun hammadde ithalatının mamul ürünlere doğru kaydığı bunda ihracatçı ülkelerin daha yüksek katma değer yaratılması amacıyla işlenmiş ürünlere ağırlık verdiği görülmektedir. Türkiye'deki odun hammaddesi ithalatının %75’i Ukrayna’dan yapılmaktadır. Rusya uygulamaya koyduğu yeni orman kanunu ile gayri mamul odun ihracatına yüksek vergiler uygulayarak mamul ve yarı mamul ihracatına ağırlık vermektedir. Bu vergi uygulaması nedeni ile Rusya’dan yapılan ithalat önemi miktarda düşmüştür (4). İsmail ÇETİN-­‐Orman Mühendisi& Kamu Yönetimi Uzmanı (1) Orman ve Orman Ürünleri Sektörü Raporu, (2012). Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı, Antalya. s:5,6 (2)İşletme Pazarlama Daire Başkanlığı, (2013). Orman İşletmeciliğinde Üretim Pazarlama Faaliyetleri, OGM, Ankara (3) KURT, R., ÇABUK, Y., KARAYILMAZLAR, S., (2011). Türkiye ve Dünya Yuvarlak Odun ve Odun Dışı Orman Ürünlerinin Üretim, Dış Ticaret ve Ekonomik Potansiyel Analizi, Bartın Orman Fakültesi Dergisi, Cilt: 13, Sayı: 20, 1-­‐9 (4) İşletme Pazarlama Daire Başkanlığı, (2013). Orman İşletmeciliğinde Üretim Pazarlama Faaliyetleri, OGM, Ankara. 114 MODÜL ADI 4. ÜRETİM FONKSİYONLARININ SÜRDÜRÜLMESİ ve GELİŞTİRİLMESİ ALT BAŞLIK 4.3.Odun Üretimi ve Değeri EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI 4.3.3. Odun Üretiminin Kalitesinin Artırılmasının Önemi HAZIRLAYAN KAYNAKLAR Odun üretiminde kalitenin arttırılmasının öneminin öğretilmesi Orman ürünlerinin üretiminde kaliteli ürünlere olan ihtiyacın bilinmesi ve karşılanması için farkındalığın artması Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Son Sınıf Öğrencileri Dünyada yıllık yuvarlak odun üretimi yaklaşık 3,4 milyar m3 olup, bunun yaklaşık %53’ü yakacak, %47’si endüstriyel odundur. Yakacak odunun yaklaşık %90’nı gelişmekte olan ülkeler tarafından üretilip tüketilmekte iken endüstriyel odun üretiminin %79’u gelişmiş ülkeler tarafından üretilmektedir (1). Ormanlardan elde edilen ürünlerin kullanılış yeri ve şekli ile ülkelerin gelişmişlik düzeyi arasında ilişki vardır. Son dönemlerde ahşap ürünlere alternatif olarak piyasaya sunulan plastik ve metaller gibi ikame maddelerinin hızla gelişmesine ve yeni inşaat tekniklerinin ortaya çıkmasına rağmen, bu ikame maddelerinin ağırlıkla kimyasal katkılı olması ve çevresel zararları dolayısıyla dünyada önümüzdeki süreçte ahşaba dayalı ürünlerin tüketiminin artış göstereceği beklenmektedir (2). Türkiye’de ithal edilen yaklaşık 1,5 milyon m3 odun hammaddesi içinde sektörün ihtiyacı olan yıllık 500 – 600 000 m3 civarındaki I. ve II. sınıf kalitedeki tomruğun iç piyasadan karşılanan 120-­‐130 000 m3 dışında kalan kısmı ithalat yoluyla karşılanmaktadır. Bu da hem dışa bağımlılığı hem de döviz ihtiyacını ortaya çıkarmaktadır. Orman Genel Müdürlüğünce üretimin hem kalite hem de kantite olarak arttırılmasına amacıyla baltalıkların koruya tahvili, orman amenajman planlarında daha yeni teknikler ve uygulamalar, bozuk ormanların imar ve ihyası, orman bakımlarına ağırlık verilmesi, kalite üretimi için ağaç budaması gibi tedbirler alınmaktadır (2). Bu politikalara ilaveten silvikültürel uygulamalara özgü (Sıklık bakımı, budama, aralama vb) eğitimli orman işçileri vasıtasıyla istihsalin gerçekleştirilmesi önemle üzerinde durulması gereken bir husustur. İsmail ÇETİN-­‐Orman Mühendisi& Kamu Yönetimi Uzmanı (1) Orman ve Orman Ürünleri Sektörü Raporu, (2012). Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı, Antalya. s:5 (2) İşletme Pazarlama Daire Başkanlığı, (2013). Orman İşletmeciliğinde Üretim Pazarlama Faaliyetleri, OGM, Ankara 115 MODÜL ADI 4. ÜRETİM FONKSİYONLARININ SÜRDÜRÜLMESİ ve GELİŞTİRİLMESİ ALT BAŞLIK 4.3. Odun Üretimi ve Değeri EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI 4.3.4. Orman Yönetimi Sertifikalandırılmasının Odun Üretimi ve Ticaret Açısından Önemi EĞİTİMİN AMACI Sertifikalandırılma sonucunda sürdürülebilir ve güvenli odun üretimi ile ekonomik gelirin arttırılması ve sürekliliğinin sağlanması Sertifikalandırılma sonucunda sürdürülebilir ve güvenli odun üretimi ile uluslararası düzeyde ticari güvenilirliğin artırılması EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Son Sınıf Öğrencileri Gerek sanayi devriminin başlaması gerekse hızlı nüfus artışının etkisiyle odun hammaddesinin ticari kullanımı ve orman arazilerinin başka kullanım amaçları için vasfının değişmesiyle özellikle tropik ve kuzey ormanlarının hızla tahrip edilmesi küresel düzeyde bir endişeye sebep olmuştur. 21. yüzyılda ortaya çıkan küresel iklim değişimi ve buna bağlı olarak görülmeye başlanan çölleşme süreci ile biyolojik çeşitliliğin giderek azalması, ormanların öneminin artmasına sebep olmuş ve 1992 yılındaki Rio Sözleşmesinin ardından “sürdürülebilir orman işletmeciliği” zorunluluk haline gelmiştir. Kendi ormanlarını kurtarmak için mücadele eden Güneyin sivil toplum örgütleri ve yerel organizasyonların, Kuzeyin sivil toplum örgütlerinden yardım talep etmesiyle Avrupa’da tropikal odun hammaddesi kullanımına karşı birtakım kampanyalar ve boykotlar düzenlemeye başladılar. Bu kapsamda tüketicilerin satın aldıkları ürünlerin sürdürülebilirlik ilkelerine uygun olarak işletilip işletilmediğini ayırt etmesini sağlayacak bir mekanizma arayışına yönelmişlerdir. İşte orman sertifikalandırılması, ilk olarak ormanların tahrip edilmesine ve azalmasına dikkat çekmek için çevresel olarak ve sivil toplum örgütleri tarafından bir politika aracı olarak desteklenmiş, 1990’lı yıllarda, bu koşullar altında ortaya çıkmıştır. Bu fikirlerin neticesinde Dünya Doğa Fonu (Worldwide Fund for Nature, WWF) ve diğer bazı lider çevre örgütlerinin işbirliği ile kar amacı gütmeyen ve gönüllülük esasına dayanan bir örgüt olan Orman Yönetim Konseyi (Forest Stewardship Council, FSC) 1993 yılında kurulmuştur. 1993 yılından bugüne dek başka birçok sertifikasyon (PEFC vb.) örgütleri kurulmuştur (1). Bir ormanın sertifikalandırılması, ilgili orman işletmesinde yürütülen işletme faaliyetlerinin çevresel, sosyal ve ekonomik açılardan sürdürülebilirliğinin uluslararası kabul gören ve bölgesel bazda belirlenen ölçüt ve göstergelere uygun olduğunun kontrol ve denetimini kapsayan uzun bir süreçtir. Kontrol ve denetim, orman ürünlerinin elde edildiği bölmeden başlayıp, en son satış noktası olan orman depolarına kadar sürdüğü için bu ürünleri satın alanlar açısından ilgili orman ürünlerinin denetleme sürecinden geçmiş bir orman kaynağından geldiği garantilenmiş olur. Orman işletmelerinde üretilen ürünler, bir başka üretim tesisinde hammadde olarak kullanılır. Orman ürünleri endüstrisinde orman ürünleri üretim sürecinin sertifikasyonunu üç aşamada değerlendirmek gerekir ki bunlar; 116 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR 1-­‐ Ham madde olarak kullanılan odun ve odun dışı orman ürünlerinin sertifikasyonu 2-­‐Üretim sürecinin sertifikasyonu 3-­‐Ürünlerin sertifikasyonu (2). Dünyada yaklaşık 18.000 orman ürünleri işletmesi, bu sertifikayı kullanma hakkına haiz olmuştur. Türkiye'de ise yaklaşık 50 işletme sertifika kullanmakta olup, gün geçtikçe bu sayı artmaktadır. Hammaddenin sertifikalı ormanlardan gelmesi ya da geri kazanılmış ürünlerin kullanılması halinde belgelendirme kuruluşları tarafından sertifikayı kullanma yetkisi verilmekte ve ürünlerin sertifikalı olması sağlanmaktadır. Sertifika, tomruktan keresteye, masadan palete, yumurta kabından fotokopi kağıdına, ambalaj sandıklarından etiketlere kadar her yerde kullanılmakta tüketiciler tarafından firmalardan talep edilmektedir. Toplumun orman ürünlerine olan taleplerini sürekli olarak karşılamak amacıyla yürütülen orman işletmeciliği faaliyetlerinde orman sertifikalandırma sistemi; orman kaynaklarının sürdürülebilir işletimini güvenceye almakta, üretim faaliyetlerinin çevreye olan etkileri en düşük seviyede tutulmaktadır. Bunun yanında plan yapım ve uygulama sürecine orman kaynaklarıyla ilgili çıkar gruplarının etkin katılımı sağlanmaktadır (3). Mehmet KANAL -­‐ Orman Yük. Mühendisi (1)http://sertifikasyon.ogm.gov.tr/Documents/Sertifikalandirma/Ortaya-­‐Cikis-­‐
Sureci.pdf Erişim Tarihi: 20.01.2015 (2)ASAN, Ü., (2010). Ormancılıkta ve Orman Ürünlerinde Sertifikasyon, Ekoyapı Dergisi – 30.10.2010, (3)TÜRKER, M.F., BAŞKENT, E.Z., DURUSOY, İ., (2001). Ormancılıkta Sertifikasyon: Orman Kaynakları ve Orman İşletmeciliği Üzerine Etkileri, Uluslararası Gelişmeler ve Türkiye Ormancılığında Gerekliliği ve Olabilirliği, I. Ulusal Ormancılık Kongresi, Türkiye Ormancılar Derneği Yayını, Kongre Serisi No: 1, Ankara. 117 MODÜL ADI 4. ÜRETİM FONKSİYONLARININ SÜRDÜRÜLMESİ ve GELİŞTİRİLMESİ ALT BAŞLIK 4.4. Odun Dışı Ürün Üretim ve Değeri EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI 4.4.1. Odun Dışı Ürünlerin Teşhisinin Önemi Odun dışı ürünlerin teşhisinin öneminin öğretilmesi Odun dışı ürünlerin teşhisini öğrenmek ve/veya gerekliliğini benimsemek Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Son Sınıf Öğrencileri Ilıman kuşak içerisinde yer alan Türkiye, barındırdığı bitki çeşitliliği açısından büyük bir tür zenginliğine sahiptir. Türkiye'de yayılış gösteren bitki türlerinin sayısı, Avrupa kıtasının tümünde yayılış gösteren bitki türlerinin sayısına oldukça yakındır. “Ülkemizin sahip olduğu bitki taksonu ( tür, alt tür ve varyete düzeyinde) 12.000 civarındadır (1). Türkiye’de birbirinden farklı üç flora bölgesi bulunmaktadır. Bunlar; Avrupa -­‐ Sibirya Flora bölgesi, Akdeniz Flora bölgesi ve İran-­‐Turan Flora bölgesidir (2). Türkiye’de tıbbi olarak kullanılan bitkilerin sayısının 500 civarında olduğu tahmin edilmektedir (3). Ancak, yapılan bir araştırmada, doğadan toplanarak ticareti yapılan bitki türlerinin sayısının 346 olduğu ve bunların 98’inin ihraç edildiği, 24’ünün endemik olduğu ve endemik türlerin 7’sinin de halen ihraç edildiği belirtilmektedir. Örneğin adaçayı, kekik, çöven ve şalba’nın bazı türleri endemik olup ihraç edilen türlerdir. Yine; doğadan toplanan ve aktarlar, semt pazarları ve marketler aracılığıyla ticareti yapılan türlerin sayısının da 179 olduğu tespit edilmiştir (4). Odun dışı orman ürünlerinin çoğunun plansız, bilinçsiz, hatalı ve aşırı faydalanma sonucunda hızla tahrip edilmesi sonucu olarak bazı türler yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadır (5). Buna karşılık odun dışı orman ürünlerinin teşhisi hem sahip olunan zenginliğin varlığının farkında olmayı hem de bu zenginliklerden bilinçli yararlanmayı beraberinde getirmektedir. Nitekim orman köylüsünün odun dışı orman ürünlerinden elde edilen gelirdeki payının düşük olmasının altında yatan sebepler arasında odun dışı orman ürünlerinin toplanması, üretilmesi, işlenmesi konularında eğitim eksikliği ile odun dışı orman ürünleri ve hizmetleri konusunda bilinç ve eğitimli uzman eksikliği önemli yer tutmaktadır (6). Odun dışı orman ürünlerinin teşhisinde önemli bir başlığı da mantarların teşhisi oluşturmaktadır. Dünya’da yenilebilir 5000 mantar türü vardır. Bunlardan yaklaşık 30 türün ticari ve endüstriyel alanda üretimi yapılmaktadır(7). Orman Genel Müdürlüğünce oluşturulan BİYOD veri tabanı ile Türkiye'de bulunan mantar türlerinin tespiti ve teşhisi çalışmaları yapılmaktadır. Yöresel bazda endemik olanlar, farklı teklike kategorilerine göre korumaya alınması gerekenler ve ticari olarak potansiyeli yüksek olan taksonlar, yerel halka, işletmeciye tanıtılmalıdır. Önemleri bir takım eğitsel araçlarla belirtilmelidir. Bu konuda orman yönetim sertifikasyonu sürecinden geçen orman işletmeleri belirli adımlar atmakta 118 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR olup, bu eğitim faaliyetlerinin türlerin biyolojisi ve fenolojik özellikleri dikkate alınarak tekrarlanmalıdır. Tehlike kategorisindeki türler mutlak surette yerel halkın, orman muhafaza memurlarının ve teknik elemanların bilgisi dahilinde birtakım koruma tedbirleri ile korunmaya alınmalıdır. İsmail ÇETİN-­‐Orman Mühendisi & Kamu Yönetimi Uzmanı (1)GÜNER A., ÖZHATAY N., EKİM T., BAŞER K.H.C. , 2000. Flora of Turkey and The East Aegean Islands (Supplement 2) Vol 11, Edinburgh University Press, Edinburgh. (2) DAVIS, P. H. 1965 – 1968. Flora of Turkey and The East Agean Islands. Vol. 1-­‐10, Edinburg University Press, Edinburgh. (3) SARI, A., O., OĞUZ, B. (2000). Türkiye ve Dünyada Bazı Tıbbi, Kokulu ve Baharat Bitkilerinin Yeri ve Önemi. TYUAP: Ege-­‐Marmara Dilimi 2000 yılı tarla bitkileri bilgi alış-­‐veriş toplantısı bildirileri. Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü Yayın No:98. İzmir. (4)ÖZHATAY, N., KOYUNCU, M., ATAY, S., BYFIELD, A., 1997. Türkiye’nin Doğal Tıbbi Bitkilerinin Ticareti Hakkında Bir Çalışma. Doğal Hayatı Koruma Derneği, ISBN:975-­‐
96081-­‐9-­‐7, 121 Sayfa, İstanbul. (5)TÜRKER, M.F., 2000. Orman İşletmeciliği Ders Notları, KTÜ Orman Fakültesi, Trabzon (6)ANONİM, 2000. orkoop.org.tr/uploads/files/orkoop_teblig.doc Erişim tarihi:05.04.2015 (7)ÖZTÜRK, A., ÇOPUR, Ö.U., 2009. Mantar Bileşenlerinin Teröpatik Etkileri. Bahçe 38.http://dergipark.ulakbim.gov.tr/bahce/article/viewFile/5000050434/5000047692 Erişim tarihi:05.04.2015 119 MODÜL ADI 4. ÜRETİM FONKSİYONLARININ SÜRDÜRÜLMESİ ve GELİŞTİRİLMESİ ALT BAŞLIK 4.4. Odun Dışı Ürün Üretim ve Değeri EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI 4.4.2. Odun Dışı Ürünlerin Planlanmasının Önemi Odun dışı ürünlerin üretimini planlanmasının öneminin öğretilmesi Odun dışı ürünlerin üretimini planlanmasının öneminin kavranması Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Son Sınıf Öğrencileri FAO, ormanlardan elde edilen ürünleri; odun ürünleri, odun dışı orman ürünleri ve ormancılık hizmetleri olarak üçlü bir ayrıma tabi tutmuştur. Odun ürünlerini ise ikiye ayırmıştır. Bunlardan ilki; endüstriyel odun, yakacak odun ve odun kömürü, ikincisi ise sürgünlerdir. Odun dışı orman ürünlerini de bitkiler, bitkisel ürünler ve hayvanlar, hayvansal ürünler olmak üzere yine ikiye ayırmıştır (1). Odun dışı orman ürünlerinin önemli ticari, çevresel, sosyal ve rekreasyonel rolleri bulunmaktadır. ODOÜ’nin aynı zamanda sürdürülebilir orman yönetimi kapsamı içinde de önemli bir yeri vardır. Son yıllarda, ODOÜ’ne olan talep, önemli ölçüde artmış ve bu nedenle orman kaynakları yeni bir farkındalık kazanmış, ODOÜ’nin yönetimi hayati bir tema ve ele alınması gereken önemli bir konu haline gelmiştir (2). Türkiye, “Biyolojik Çeşitlilik” bakımından çok zengin bir ülkedir. Doğal kaynaklardan koruma-­‐kullanma dengesi içinde faydalanılarak ülke ekonomisine ve ülke halkının refahına katkısının sağlanması ile ürün tiplerinin çeşitlendirilmesi de sözü edilen bu zenginliğe anlam kazandıracak faktörlerin başında gelmektedir. Halen üretimi yapılan ve buna paralel olarak günün değişen koşullarına göre ileride potansiyel ürün olabilecek bitkisel ürünler geniş bir yelpaze oluşturmaktadır. Sürdürülebilir faydalanma için ileriye dönük politikalar ve stratejiler, belirlenerek bu doğrultuda da yapılacak planlamaların kararlılıkla uygulamaya alınması gerekmektedir (3). Orman Genel Müdürlüğünün misyonu; orman ve orman kaynaklarını her türlü tehlikelere karşı korumak, doğaya yakın bir anlayışla geliştirmek, ekosistem bütünlüğü içinde ve topluma çok yönlü sürdürülebilir faydalar sağlayacak şekilde yönetmektir (4). Türkiye’de odun dışı orman ürünlerinin çoğunun yaygın olarak bilinmeyen geleneksel kullanımlara konu olması, işlenmelerinin pazarlama kanalları dışında küçük birimlerde ya da evlerde yapılması ve üretimlerinin mevsimlik olması nedeniyle ikincil orman ürünü olarak adlandırılmasına neden olmuş, odun üretimi yapan ormanlarda odun dışı ürünler “yardımcı” ya da “ikincil” ürün olarak görülmüştür. Odun üretimi yapılmayan ormanlar ise düşük değerli veya değersiz olarak nitelendirmiştir. Ayrıca, biyolojik zenginliğe ve ekolojik çeşitliliğe sahip doğal ormanlardaki odun dışı orman ürünlerinin yönetiminin çok karmaşık olması bu ürünlerin yönetim planları dışında kalmasına neden olmuş ve böylece bu ürünlerin envanterine, yönetimine, korunmasına ilişkin araştırmalar yapılmasına ve sağlıklı kayıtlar tutulmasına gereken önem verilmemiştir (5). Günümüzde yıllık üretim programına alınmış ODOÜ üretimi, ürün tiplerine göre yıllık 120 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR olarak belirlenen programlar çerçevesinde amenajman planlarına göre yapılmaktadır. Yıllık üretim programına alınmamış olanlar ise toplama talebinde bulunanlara 6831 sayılı Orman Kanununun 37. ve 40. maddeleri gereğince ilgili Orman Bölge Müdürlüğü ya da Orman İşletme Müdürlüğü tarafından izin verilerek yaptırılmaktadır. Amaca uygun ve ürün çeşitliğine göre mevcut servet ve saha potansiyeline ilişkin kapsamlı envanter çalışmalarının yapılamamış/bitirilmemiş olması sebebi ile sürdürülebilir faydalanma ilkeleri doğrultusunda planlı üretim yapılamamaktadır (3). Son yıllarda gerek odun dışı ürünlerin öneminin artması gerekse çok amaçlı yararlanmanın önem kazanmasıyla Orman Genel Müdürlüğünün 2011 yılında yeniden yapılandırılması ile Odun Dışı Ürün ve Hizmetler Daire Başkanlığı ile bölge müdürlüklerinde Odun Dışı Ürün ve Hizmetler Şube Müdürlükleri kurulmuştur. 2013 yılında çıkarılan 297 Sayılı Tebliğ ile de “Odun Dışı Orman Ürünlerinin Envanter ve Planlaması İle Üretim ve Satış Esasları” belirlenmiştir. Buna göre; Devlet ormanlarından üretilecek her türlü odun dışı orman ürünlerinden ve orman ekosistemlerinin sunduğu hizmetlerden faydalanmanın, belirli bir plan dahilinde yapılması, planlama biriminin orman işletme şefliği olması ve faydalanma planı yapılmadan önce her tür için şeflik bazında envanter çalışmaları yapıldıktan sonra türün sürdürülebilirliği esas alınarak faydalanma planları hazırlanması esas alınmıştır. Bu tebliğe göre; odun dışı orman ürünlerinin kayıp servete dönüşmesinin söz konusu olduğu durumlarda “Odun Dışı Orman Ürünleri Hasat Planları” ile odun dışı orman ürünleri ile orman ekosistemlerinin sunduğu ürün ve hizmetlerin envanter ve planlamasında “Odun Dışı Ürün ve Hizmetler Yönetim Planı” oluşturulması hükmedilmiştir. Böylelikle orman ekosistemlerinin odun hammaddesi dışında ürettiği odun dışı ürün ve hizmetlerinden sürdürülebilirlik prensipleri dâhilinde planlı faydalanmayı amaçlanmaktadır. İsmail ÇETİN-­‐Orman Mühendisi & Kamu Yönetimi Uzmanı (1) TÜRKER, Y.Ö., (2011). Odun Dışı Orman Ürünlerinden Yararlanmanın Yasal Esasları, İ.Ü. Orman Fakültesi Yayınları, 2011, 61(1) s: 14 FAO Forestry Department. 2005. European Forest Sector Outlook Study 1960-­‐2000-­‐
2020. Main Report [online], http://www.fao.org/docrep/ 008/ae428e/ae428e00.htm [Ziyaret Tarihi: 12 Eylül 2009]. (2) ANONİM, (2014). http://nonwood.ksu.edu.tr/ Erişim tarihi: 30.03.2015 (3) ÖZER, S., (2014). Bitkisel Ürün Üretiminde Stratejiler ve Planlamalar. III. Uluslararası Odun Dışı Orman Ürünleri Sempozyumu, Kahramanmaraş. s:37, 39 (4) ANONİM, (2012). Orman Genel Müdürlüğü Stratejik Plan 2013-­‐2017, Ankara (5) KURT, R., ÇABUK, Y., KARAYILMAZLAR, S., (2011). Türkiye ve Dünya Yuvarlak Odun ve Odun Dışı Orman Ürünlerinin Üretim, Dış Ticaret ve Ekonomik Potansiyel Analizi. Bartın Orman Fakültesi Dergisi 2011, Cilt: 13, Sayı: 20, s:8. 121 MODÜL ADI 4. ÜRETİM FONKSİYONLARININ SÜRDÜRÜLMESİ ve GELİŞTİRİLMESİ ALT BAŞLIK 4.4. Odun Dışı Ürün Üretim ve Değeri EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI 4.4.3. Odun Dışı Ürünlerin Ekonomik Değeri EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI Odun dışı ürünlerin tanıtılarak sürekli bir faydalanmanın düzenlenmesi ile ekonomik faydanın arttırılması. Odun dışı orman ürünlerinin değer ve önemine vakıf olmak Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Son Sınıf Öğrencileri Türkiye, bitki tür çeşitliliği, yaban hayatı kaynakları ve endemik türler bakımından zengin kaynaklara sahiptir. Türkiye’nin sahip olduğu zengin biyolojik kaynaklarının önemli bir bölümünü de ormanlar barındırmaktadır. Türkiye ormanlarının zengin biyolojik çeşitliliği, zengin odun dışı orman ürünleri kaynaklarına da sahip olmasına imkân sağlamaktadır (1). Odun dışı orman ürünleri, orman içi ve açıklıklarda yetişen, insanların ve diğer canlıların kendi ihtiyaçlarını karşılamak veya gelir sağlamak için yararlandıkları her türlü bitkisel veya hayvansal ürünler olarak tanımlanmaktadır (2). Son yıllarda odun dışı orman ürünlerine olan talep çok artmıştır. Kültür türleri ve genleri ile oynanmış ürünlerin olumsuzlukları ile ilgili yayınlar insanların tabii ürünlere talebini artırmıştır. Bu yöneliş odun dışı orman ürünü talebini ve ticaretini olumlu etkilemiştir. Bu ürünlerin ticaretinde Türkiye önemli bir paya sahibidir. Türkiye coğrafyasının ve ekolojilerinin sağladığı avantajlar ile bazı ürünlerde dünya ticaretinde avantajlı konumda bulunmaktadır. Odun dışı orman ürünlerinin sağladığı ekonomik, sosyal ve çevresel açıdan çok yönlü faydalara sahiptir. Bu özellikleri ile odun dışı orman ürünleri orman içinde ve civarında bulunan orman köylerinde yaşayan köylülerin sosyo-­‐
ekonomik yapısının iyileştirilmesinde önemli bir rol oynayacaktır (3). Ülkemizin odun dışı orman ürünü ihracat gelirinin yılda 100 milyon doların üzerinde olduğu tahmin edilmektedir. Ortaya çıkan faydanın çok yönlü (ekonomik, sosyal, kültürel, ekolojik) oluşu, faydalanan kitlenin ve faydalanma alanlarının genişliği göz önüne alındığında “odun dışı orman ürünleri sektörünün” önemi daha net anlaşılmaktadır. Odun dışı orman ürünleri, iç ve dış pazarlarda değerlendirilebildiği için gelir sağlamaktadır. Türkiye’de odun dışı orman ürünleri ihracatı büyük çoğunlukla hammadde veya yarı-­‐mamul olarak yapıldığından sağlanan gelir, potansiyel gelirin çok altındadır. Odun dışı orman ürünleri sektörü, daha çok orman içi ve kenarı köylülerini ilgilendirmekte gibi görünse de kırsal kalkınma yönünden çok büyük bir potansiyel taşıdığından aslında ülke ekonomisi için de hayatidir. Türkiye’de orman köylerine en çok parasal ve reel gelir sağlayan ikinci sektör odun dışı orman ürünleridir (4). Dünyada odun dışı orman ürünü ihracatı 2010 yılı itibarıyla 8,5 milyar dolardır. Bundaki en büyün pay ise 1,3 milyar dolar ile Çin’e aittir (4). Türkiye, odun dışı orman ürünü ihracatında dünyada 21. sıradadır. Orman Genel Müdürlüğünce 122 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR son yıllarda başlatılan ODOÜ’ne yönelik çalışmalar, hem ormancılığımızın gelişmesi, hem de yöre halkına yeni bir geçim kaynağı sağlanması açısından büyük önem taşımaktadır. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2000 yılında 30 milyon dolar olan odun dışı orman ürünü ihracatı, 2009 yılında 47 bin ton’a yükselmiş ve 160 milyon dolar ihracat girdisi sağlanmıştır (5). ODOÜ’lerinin üretim planlaması, işlenmesi ve pazarlanması aşamalarında ulusal düzeyde atılacak adımlar ile Türkiye’nin odun dışı orman ürünü ihracatından daha fazla gelir elde etmesi mümkündür. Mehmet KANAL -­‐ Orman Yük. Mühendisi (1) DPT, (2007). IX Beş Yıllık Kalkınma Planı Ormancılık Özel İhtisas Komisyon Raporu (2) DPT, (2001). "VIII Beş Yıllık Kalkınma Planı Ormancılık Özel İhtisas Komisyon Raporu (3) Or-­‐Koop Tebliğ: Türkiye’de Odun Dışı Orman Ürünlerinin Sürdürülebilir Üretimi ve Pazarlanmasında Kooperatiflerin Önemi. (4) Odun Dışı Orman Ürünleri Sektör Raporu, (2011), Orta Anadolu İhracatçı Birlikleri, Ankara www.turkishwood.org/Eklenti/17,odun.pdf Erişim tarihi:15.01.2015 (5)YILDIRIM, H.T., (2012). Türkiye’nin Odun Dışı Orman Ürünleri Üretiminin Ormancılık Politikası Açısından Değerlendirilmesi, KSÜ Doğa Bil. Dergisi, Özel Sayı, Kahramanmaraş 123 MODÜL ADI 4. ÜRETİM FONKSİYONLARININ SÜRDÜRÜLMESİ ve GELİŞTİRİLMESİ ALT BAŞLIK 4.5. Ormanlık Alanda Pazarlanabilen Hizmetler ve Değeri EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI 4.5.1. Ekoturizmin Önemi Ekoturizmin Önemi Ekoturizm ve ormanların öneminin kavranması Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği Bölümü Son Sınıf Öğrencileri Turizm, birçok ülke açısından Gayri Safi Milli Hâsılaya önemli katkı sağlayan bir sektör olarak dikkate alınmaktadır. Latince dönmek anlamındaki “Tornus” sözcüğünden türeyen turizm, "herhangi bir şekilde seyahat, gezme ve bir yerden bir yere gitmeyi" ifade etmektedir. Gezmek ve seyahat etmek öncelikle para harcamayı gerektirdiğinden turizm, ülkeler açısından önemli bir döviz kaynağı ve istihdam olanağı yaratan bir alandır. Bu nedenle; Turizm sektöründe gerçekleşen herhangi bir büyüme ülke ekonomilerini doğrudan etkilemekte ve daha büyük büyümeye yol açmaktadır. Dünyadaki hızlı değişim, küreselleşme olgusu ve teknolojik değişimler ile birlikte turizm olgusu ve kavramında da değişim yaşanmıştır. Turizmin sadece deniz ve kumdan ibaret olmayıp; doğa, hayvan, bitki ve kültürel başka faktörlerde turizmi etkilemiştir. Bu amaçla; turizmi çeşitlendirerek uzun vadeli turizm olgusuna sahip olmak ve bu değeri kaybetmemek için turizmde sürdürülebilirliğin nasıl sağlanacağına yönelik ilgi artmıştır (1). Sürdürülebilirlik; bu günün ihtiyaçlarını karşılarken doğal kaynakları korumak ve gelecek nesillere iyi bir çevre bırakmak için yapılan faaliyetlerdir (2). Sürdürülebilirliğin önemi ile birlikte turizm içerisinde doğa temelli aktiviteler artmış ve doğaya önem veren alternatif turizm çeşitleri ortaya çıkmıştır. Bu turizm çeşitlerinden birisi de; ekolojik turizm, doğa temelli turizm, yumuşak turizm, özel ilgi turizmi, yeşil turizm, sorumlu turizm, alternatif turizm, kültürel turizm, inceleme turizmi, macera turizmi gibi birçok farklı isimle de ifade edilen ekoturizmdir (3). Ekoturizmin dikkat çekici tanımlarından birini yapan Doğa İçin Dünya Fonu (WWF) ekoturizmi, vahşi doğa çevresinde doğal çevreye en az etkide bulunan ve bu arada yerel topluluklara ekonomik fayda sağlayan turizm türü olarak tanımlıyor. Bu tanımlar nasıl olursa olsun, ekoturizm hakkında üzerinde fikir birliği bulunan temel karakteristikler vardır. Bu karakteristikler şöyle sıralanabilir; • *Doğa temelli olması (ziyaretçiler doğal alanlardaki doğal ve geleneksel kültür unsurlarını gözlemliyor ve anlamaya çalışıyor olması), • *Bio çeşitliliğin korunmasına katkıda bulunması, • *Yerel toplumların refahını desteklemesi, • **Olumsuz çevresel ve sosyo kültürel etkilerin minimuma indirgenmesi için aktivitelerini hem turistler hem de yerel halkın sorumluluğunda düzenlemesi , • *Yenilenemez kaynakların minimum kullanımını gerektirmesi, 124 • *Yerel mülkiyetin ve yerel topluma dönük istihdam imkânlarının üretilmesini öngörmesi , Ekoturizmin profili Ekoturizm turlarına katılan gruplar genellikle küçük guruplar. Gruplardaki kişi sayısı çoğu zaman 25 kişiyi aşmıyor. Ekoturizm merkezlerinde yer alan konaklama üniteleri de büyük çoğunlukla 100 yatak kapasitesini aşmayan ünitelerdir. Bu alanda çalışan seyahat acentaları/tur operatörlerinin de ağırlıklı olarak küçük ve orta ölçekli işletmeler olduğu bilinmektedir. Bu turizm türünde ziyaretçilere bölgenin ekosistemi, yerel kültürler ve sürdürülebilirlik konularında yapılan bilgilendirmeler büyük önem taşımaktadır. Yerel halk ekoturizmden en fazla etkilenecek ve en fazla kaybedebilecek kesimdir. Bu nedenle, yerel halkların bölgelerinde gelişen turizmin yol açacağı etkiler konusunda önceden bilgilendirilmeleri ve bölgelerinde turizm gelişimini resmen kabul etmiş olmaları bir ekoturizm prensibidir. Ekoturizmde trendler UNEP’in araştırmasına göre, ekoturizm, bugün turizm endüstrisinin en hızlı büyüyen segmentlerinden biri olarak kabul ediliyor. World Trade Organization (WTO)’nun uzun dönemli tahminlerine göre ekoturizm hem turist sayısında hem de toplamdaki payı itibarı ile yüksek bir hızla yükselmeye devam etmektedir. WTO’nun 1997 yılında yaptığı bir araştırma ekoturizmin bir formu olarak kabul edilen doğa seyahatlerinin bütün uluslararası turizm harcamalarının içinde yüzde 7 civarında bir ağırlığa sahip olduğunu göstermiştir. Dünya Kaynakları Enstitüsü’ne göre 1990’lı yıllarda tuizmin genel büyüme hızı yıllık ortalama yüzde 4 iken bu hız doğa seyahatleri segmentinde yüzde 10 ile 30 arasında idi. WTO, ekoturizmde yapılan seyahat harcamalarının dünya ortalamalarının 5 katı kadar fazla hızla arttığını belirtiyor. Bu artış hızı yıllık yüzde 20’ye tekabül ediyor. Doğa temelli turizme yönelen talebi etkileyen bir unsur da dünya çapında giderek artan çevre bilincidir. Doğa belgeselleri ve yayınları birçok destinasyonu eskisinden çok daha fazla tanınır kılmıştır. Turizmle ilişkili aktivitelerin ekonomik değerini ölçmek zordur. Ekoturizme çok çeşitli tipte ve büyüklükte iktisadi girişim katılmaktadır. Bu işletmelerin bir kısmı diğer turizm aktivitelerine de katılmaktadırlar. Doğa temelli turizm özellikle de endüstriyel ya da finansal üretimlerin daha zayıf olduğu gelişmekte olan ülke ekonomileri için yaşamsal bir rol üstlenmektedir. Bununla beraber; bu ülkelerde turistlerin çokça ziyaret ettiği merkezler oldukça kritik koruma alanları olabiliyor ve bu tip turizme bağımlı olan bu merkezler çoğu zaman turizmin yarattığı ekonomiden faydalanamıyor ya da ekosistemler için gerekli koruma buralarda sağlanamamaktadır. Uluslararası Doğa Koruma Birliği (IUCN) dünyadaki park programlarının birçoğunun finansal kaynak yetersizliğinden korumaya minimum düzeyde fon ayırabildiğini vurgulamaktadır. Böyle olunca da turizm bu merkezlerde zararlı etkide bulunabiliyor. Parkların birçoğu yeterli "Ziyaretçi Yönetimi Sistemlerine" sahip değil. Bazı ülkelerde ise ekoturizm endüstrisi park yönetimlerinin yetersiz bütçeleri ile sınırlı kalabilmektedir. Geçen on yıl ulusal parklara yapılan ziyaretlerde büyük bir artış yaşanması turizm talebinin yönünü geleneksel Avrupa destinasyonlarından, gelişmekte olan ülkelere yöneldiğini göstermektedir. 125 Örneğin Kosta Rica’nın parklarını 1987 yılında 65 bin kişi ziyaret ederken, bu rakam 1998 yılında 400 bine çıkmıştır. Diğer ülkeler de aynı dönemde benzer trendlerle karşılaşmışlardır. Dünya Bankası’na göre; Ekoturizm,, kültür ve macera turizmi ile birlikte paralı, kalış süresi daha uzun olan ve kaldığı yerde daha çok para harcadığı halde oraya en az çevresel ve kültürel etkilerde bulunmayı isteyen turistlerden oluşan üç niş pazardan birisidir. Turizm tercihlerini yansıtan anketlerde ziyaretçilerin yaklaşık yarısının doğal turizm kaynaklarını ziyaret etmeyi isteği sonucu çıkmaktadır. Bu çok büyük bir potansiyel pazara işaret etmektedir. Ancak, bu yanıtları verenlerin hepsinin küçük gruplar halinde seyahat etmeyi, bölgedeki kültür ve yaban hayatı ile ilgili bir yerel rehberden bilgi almayı istediklerini söylemek zordur. Ekoturizmin çevresel etkileri Ekoturizim her ne kadar çevre dostu hedeflere sahip olsa da doğru yönetilmediğinde olumsuz etkileri olabilir. Zaten en hassas, nadir ve çoğu zaman savunmasız çevresel ve kültürel değerlerin var olduğu yerlerde yapılabilecek ekoturizmin olumsuz çevresel etkiler konusunda büyük bir tehdit de oluşturabileceğini söylemek mümkündür. Ekoturizmin olası etkileri arasında aşırı kalabalığın yarattığı tehdit, erozyon, ormanların tahribi, artan ulaşım olanaklarının ve inşa faaliyetlerinin yarattığı tahribat, nadir kaynaklar için artan rekabet ortamı, tüm bu etkileri absorbe etme yeteneğinin çok az olduğu ekoturizm merkezlerinde yıkıcı etkilere yol açacaktır. Bununla beraber ekoturizm, çok olumlu çevresel ve sosyal etkilere de yol açabilir. Zaten bu nedenle ekoturizmin üzerine bu kadar çok düşülmektedir. Daha basit ve sade hizmetlerle yetinebilen ekoturistler çevresel etkileri minimize edebilmektedir. Ekoturizmde kitlesel turizmde olduğu gibi büyük yatırımlar gerektirmez, küçük yatırımlar yeterli olabilmektedir. Ekoturizm faaliyetlerinin çoğu ulusal parklarda cereyan etmektedir. Bu parklarda ekoturizmin doğru ve yeterli kaynaklarla yönetilmesi çok önemlidir. Aksi takdirde süreç içinde ekoturizmin aşırı kullanım, çevresel tahribat ve potansiyel faydaların gittikçe azalması gibi olumsuz etkileri görülecektir. Ekoturizmde temel gereksinimler Salzburg’da 12-­‐15 Eylül 2001 tarihinde yapılan Dağlık Bölgelerde Ekoturizm Konferansı sonuç bildirgesinde: "-­‐Sürdürülebilir ekoturizm, bu turizm türüne katılan tüm taraflar arasında etkili bir işbirliğini ve koordinasyonu oluşturacak etkili sistemlere ihtiyaç duyar -­‐Çevre ve toplumsal konularla ilgili kamu kuruluşları, sivil toplum örgütleri ve diğer oyuncular aralarında ekoturizm aktivitelerini düzenleyecek bir anlaşma yapar ve sürdürülebilir ekoturizmi yürütecek ve kontrolünü yapacak bir bir üst örgüt kurarlar, -­‐Ekoturizmin geliştirilmesi ve yönetimi için eğitim faaliyetleri bir önkoşuldur. Şirket yöneticileri ve çalışanları, yerel halk, ekoturizmin, sürdürülebilirliğin ve bu alandaki finansal yönetimin genel özelikleri hakkında eğitim görmelidirler. Örneğin; ekoturizm idealde o bölge insanları arasından çıkan kaliteli rehberlere ihtiyaç duyar. Bölgeye girişin miktarının belirlenmesi ve eğitim kalitesi ekoturizmin gelişimi için yaşamsal önem taşır. -­‐Ekoturizme katılan uluslararası aktörlerin (ulaştırma, tur operatörleri, çevre örgütleri, vb.) arasındaki koordinasyon turizmde sürdürülebilir mobilitenin 126 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR uygulanması için bir ön koşuldur. Destinasyonlar ziyaretçilerin geleceği ülkelerdeki ulaştırma ve tur operatörleri ile ortak bir sürdürülebilir ve mobil paketler oluşturmak, bu paketleri pazara ulaştırmak için yoğun bir işbirliği yapmalıdırlar. Bu anlamda Avrupa’daki NETS ve Alps Mobility işbirlikleri iyi örneklerdendi". Turizm Politikası Ekoturizm, her ulus, bölge ve turizm merkezi için özel bir turizm politikası, stratejisi ve programına ihtiyaç duymaktadır. Başka yerlerin turizm politikalarının ve stratejilerinin kopyalanması sürdürülebilir sonuçlar almak için yeterli olmayacaktır (4). Avusturya’nın Salzburg kentinde gerçekleşen Dağlık Bölgelerde Ekoturizm Konferansı’nın sonuç bildirgesinde yapılan önemli tespitlerden birisi ekoturizme çoğu kez yanlış perspektiflerle bakılması idi. Bu konferansta ekoturizmin sürdürülebilir turizm ile eş anlamlı olmadığı, tüm turizm türlerinin sürdürülebilirliğinden söz edilebileceği ancak eko turizmin turizm türlerinden birisi olarak kabul edilmesi gerektiğinin tespiti yapıldı. Yine bu konferansın sonuç bildirgesinde tur operatörlerinin, ‘eko’ ön ekini çoğu kez tanıtım ve pazarlama maksadı ile kasıtlı ya da kasıtsız yanlış biçimde kullandıkları da vurgulandı (5). Engin GÜNGÖR -­‐ Orman Yüksek Mühendisi & Orman İşletme Şefi (1) TEKİN, M., KASALAK, M.A., (2014). Ekoturizm Girişimciliğinin Bölgesel Kalkınmadaki Rolü, Selçuk Ü. Sosyal Bilimler Enstitü Dergisi, Sayı:32i s:130 (2)KUTER, N., ÜNAL, H. E., (2009). “Sürdürebilirlik Kapsamında Ekoturizmin Çevresel, Ekonomik ve Sosyo-­‐Kültürel Etkileri.” Kastamonu Üniversitesi Orman Fakültesi Dergisi, 9 (2) s:147. (3) KLİNE, S. C. (2007). “Parks, Recreation and Tourism Management”, ABD: North Carolina State University Degree Of Doctor of Philosophy. (4) TÜRSAB Ar-­‐Ge Departmanı, Nisan (2002)., http://www.tursab.org.tr/dosya/1023/02nieko_1023_1889046.pdf, Erişim tarihi:15.12.2014 (5)YÜCEL, C., Turizmde Yükselen Değer: Ekoturizm, http://www.tursab.org.tr/dosya/1023/02nieko_1023_1889046.pdf Erişim Tarihi:15.12.2014 127 MODÜL ADI 4. ÜRETİM FONKSİYONLARININ SÜRDÜRÜLMESİ ve GELİŞTİRİLMESİ ALT BAŞLIK 4.5. Ormanlık Alanda Pazarlanabilen Hizmetler ve Değeri EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI 4.5.2. Rekreasyon Alanlarının Önemi EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI Rekreasyon alanlarının ormancılık açısından önemine vakıf olmak Rekreasyon alanlarının ormancılık açısından önemi öğretmek Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği Bölümü Son Sınıf Öğrencileri Rekreasyon; serbest zamanlar içinde yapılan, bireyin kendi isteği ve iç itimi sonucu oluşan, bireyi fiziksel ve düşünsel yönden yenilemeyi amaçlayan; bireyin toplumsal, ekonomik, kültürel olanakları ve yaşadığı toplumun yapısı ile bağımlı olarak yapılan etkinlikler bütünüdür (1). Rekreasyonel faaliyetlere duyulan ihtiyaç, kişisel yönden; fiziki sağlık gelişiminin yaratılması, ruh sağlığı kazandırılması, insanı sosyalleştirmesi, yaratıcılık, kişisel beceri ve yeteneğini geliştirmesi, çalışma başarısı ve iş verimine etkisi, ekonomik hareketlilik, insanı mutlu etmesidir. Toplumsal yönden ise; toplumsal dayanışma ve bütünleşmeyi sağlaması ve demokratik toplum yaratılması rekreasyona duyulan ihtiyacın nedenlerinden bazılarını oluşturmaktadır (2). Türkiye gibi nitelikli işgücünün yetersiz olduğu, sosyal yasalarla tamamlanamadığı, ekonomileri çeşitli ve yaygın üretim gücüne sahip bulunmayan ülkelerde rekreasyon ve turizm, ekonomik yönden yanıltıcı sonuçlar yaratabilir. Bu sonuçlar, yörenin rekreasyon ve turizm planlarının çevreye duyarsız olarak gelişmesine neden olur ve yukarıda sayılan olumsuz fiziksel ve kültürel etkiler daha da artar (3). Rekreasyon ve turizmde çevre olgusunun gün geçtikçe önem kazanmasıyla kitlesel karakterde yapılan klasik turizm anlayışı artık önemini kaybetmektedir. Doğası bozulmuş ve çevresi kirlenmiş yörelerde turistik çekiciliğin azalacağı bir gerçektir. Bu nedenden dolayı, turizmin çevre boyutunun göz önünde bulundurulması önemli bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır (4). Rekreasyon ve turizmin, doğal ve kültürel kaynaklar üzerindeki olumsuz etkilerinin önlenebilmesi ancak, sürdürülebilir turizm ile mümkündür. Sürdürülebilir turizm dar anlamda, sadece doğal verilerden yararlanılması ya da korunmasını kapsamamaktadır. Doğa, toplumsal ilişkilerden soyutlanarak sadece fiziksel kapsamda ele alınmamaktadır. Turizmin, sürdürülebilirliğinden bahsedebilmek için hem doğal hem de sosyal olan yönlerinin bir bütünlük içinde ele alınması gerekmektedir (5). Orman ekosistemlerinde rekreasyonel amaçlı olarak kullanılan en önemli yerlerden biri orman içi dinlenme yerleridir. Bir yerin orman içi dinlenme yeri olarak planlanmasında izlenecek yöntem, belirli bir sıralamayı takip eder (6): Rekreasyon alanının seçimi, 128 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR Etüt-­‐envanter çalışmaları, Analizlerin çalışmaları, Sentezler, Alanın alt yapı projesinin hazırlanması, Projenin toplam maliyetinin hesaplanması. Rekreasyon planlamalarında, her şeyden önce, yörede rekreasyon alanı olmaya elverişli yerlerin saptanması ve bunlar içinden en uygun olanlardan birinin seçilmesi gerekir. Bu nedenle, rekreasyon alanlarının seçiminde bazı ölçütlerin bilinmesi ve seçimi etkileyen bazı faktörlerin bilinmesi gerekir (7). Doğal çevrenin rekreasyonel kullanım potansiyeli olmalıdır. Değişik rekreasyonel etkinliklere imkan verebilecek tabii kaynaklara sahip olmalı ve bu etkinlikler için yeterli büyüklükte sahaları kapsayabilmelidir. Saha bütünüyle orman rejiminde olmalı, saha içinde veya dışında planlamayı etkileyecek orman rejimine tabii olmayan sahalar bulunmamalıdır. Doğal çevrenin topoğrafik yapısı, ana kaya ve toprak özellikleri, rekreasyonel kullanımlara uygun olmalıdır. Ana ulaşım yollarına ve yerleşim merkezlerine yakın olmalıdır. Yol, su, elektrik gibi alt yapı imkanlarına sahip olmalı ve bu tesislerin kolaylıkla (ekonomik, idari siyasal, topografik yapı) getirilebileceği bir konuma sahip olmalıdır. Yörenin iklim yapısı, getirilmek istenen rekreasyonel etkinliklere sahip olmalıdır. Yakın çevrede, rekreasyonel etkinliği artırabilecek imkânlar olmalıdır. Yakın çevrede yaşayan halkın sosyo-­‐ekonomik yapısı rekreasyonel talebi yaratacak seviyede olmalıdır (8). Engin GÜNGÖR -­‐ Orman Yüksek Mühendisi & Orman İşletme Şefi (1)KOÇ, N., (1991). Peyzaj Mimarlığı Bölümü Rekreasyon Ders Notları, AÜZF. Ankara. (2) KARAKÜÇÜK, S., (2001). Rekreasyon boş zamanları değerlendirme. 4. Baskı, Gazi Kitabevi, Ankara. (3) EKŞİOĞLU, T., (1996). Ankara İli Elmadağ Yöresinin Rekreatif Özelliklerinin İrdelenmesi ve Sorunlarının Çözümü Üzerine Bir Araştırma, AÜZF. Fen Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, Ankara. (4) GÜLEZ, S., (1992). Doğu Karadeniz Turizmi, Konferans-­‐ Workshop, s.71-­‐74, Trabzon. (5) KOÇ, H, (1995). Herkes İçin Turizm, Türkiye'de 19. Dünya Şehircilik Günü Kollokyumu, S. 166, 7-­‐9 Kasım, Alanya. (6) GÜLEZ, S., (1989). Park -­‐ Bahçe ve Peyzaj Mimarisi, Karadeniz Teknik Üniversitesi Orman Fakültesi Ders Teksirleri, Serisi:29, s: 213-­‐214, Trabzon. (7) GÜLEZ, S., (1983). Orman İçi Rekreasyon Planlaması, Karadeniz Teknik Üniversitesi Orman Fakültesi Dergisi, Cilt 6, Sayı 2, s: 296-­‐306, Trabzon. (8) GÜLEZ, S., (1990). Orman İçi Rekreasyon Potansiyelinin Belirlenmesi İçin Bir Değerlendirme Yöntemi. İ.Ü. Orman Fakültesi Dergisi, Seri A, Cilt 40, Sayı 2, s: 132-­‐147, İstanbul. 129 MODÜL ADI 5. ORMANLARIN KORUYUCU FONKSİYONLARININ SÜRDÜRÜLMESİ ve GELİŞTİRİLMESİ ALT BAŞLIK 5.1. Koruyucu Fonksiyonlar EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI 5.1.1. Koruma Amaçlı Yönetilen Ormanların Önemi Koruma amaçlı yönetilen ormanlar ve önemi Koruma amaçlı yönetilen ormanların öneminin kavranması Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği Bölümü Son Sınıf Öğrencileri Korunan alanlar, içerdiği ekosistemler ve kültürel değerlerle birlikte doğanın uzun vadede korunması için belirlenen, ayrılan ve yasalarla ya da geçerli diğer araçlarla yönetilen coğrafi alanlardır (1). Doğa koruma, güncel bir konu olmasına rağmen, aslında, asırlara dayanan tarihinden dolayı yeni bir olgu değildir. Tarih boyunca kimi yöneticiler, hükümdarlar ve özel arazi sahipleri, eşsiz doğal değerlere sahip olan belli bazı yerleri korumak için sarf ettikleri çabaları gösteren sayısız örnek vardır. Özünde bu alanlar av yapmak üzere yaban hayatı türlerini korumak için izole edilen ve tasarlanan av koruma alanlarıydı (2). Bu doğrultuda 1872’de, büyük bir korunan alan olarak ilan edilen Yellowstone Milli Parkı, ilk milli park olma niteliğindedir. Türkiye’de ise 1958 yılında milli park ilan edilen Yozgat Çamlığı, ilk yasal statülü korunan alan olmuştur. Orman Kanununun ilk yıllarında muhafaza ormanlarının belirlenmesi ve kuruluşundaki hız daha sonraki yıllarda düşmüştür. Amenajman planları yapılırken planlama ekibinin değerlendirmeleri sonucunda herhangi bir ormancılık faaliyetinin su ve toprağın korunması açısından risk yaratabileceği dikkate alınarak “muhafaza karakterli orman” adı altında yeni bir işletme sınıfı tesis edilmiştir. Bu şekilde yaklaşık 3,2 milyon hektar alan tefrik edilmiştir ve toplam korunan orman alanının 3,8 milyon hektar civarında olması dikkate alındığında “muhafaza karakterli orman alanlarının” önemi ortaya çıkmaktadır (3). Bugün itibarıyla Türkiye’de yasal statü ile korunan 40 milli park, 31 tabiatı koruma alanı, 193 tabiat parkı, 80 yaban hayatını geliştirme sahası, 111 tabiat anıtı mevcuttur (4). Bunların yanında çok amaçlı fonksiyonel amenajman planlarının yapımına başlamasıyla birlikte korunan alanlara muhafaza ormanları, gen koruma ormanları, tohum meşcereleri, orman içi dinlenme yerleri, tohum bahçeleri, yaban hayatı geliştirme sahaları, yaban hayatı koruma sahaları, su ürünleri istihsal sahaları ve sit alanları gibi alanlar da dahil olmuştur. Yine Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ile dünya miras alanları, özel çevre koruma bölgeleri, zümrüt ağı alanları, sulak alanlar/Ramsar alanları, biyosfer rezervi ve Natura 2000 alanları da uluslararası statü ile koruma altına alınmıştır (5). Türkiye’de değişik amaçlarla korumaya ayrılmış ormanlık alanın genel ormanlık alana oranı %8,5 civarındadır (3). Milli park, tabiatı koruma alanı gibi yasal statülerle koruma altına alınan bu alanlar, biyolojik çeşitliliği korumanın en etkili yollarından biri halini almıştır (5). 130 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR Yönetim amaçlarına göre korunan alan tipleri beş grupta sıralanabilir: I: Mutlak Doğa Koruma Rezervi/Yabanıl Alanlar 1.a: Mutlak Doğa Koruma Rezervi 1.b:Yabanıl Alanlar II: Ekosistem Muhafaza ve Koruma (Milli Parklar) III: Doğal Anıtlar IV: Habitat ve Tür Yönetim Alanı V: Peyzaj (Kara/Deniz) Koruma Alanı VI: Yönetilen Kaynak Koruma Alanı (2). Dünyada çeşitli doğa koruma sistemleri kullanılmaktadır. Ancak. üzerinde en fazla durulan sistem, canlı doğal kaynakların korunmasıdır ve bu korumanın üç temel amacı vardır ki bunlar aynı zamanda dengeli kalkınmanın da temel unsurlarıdır: *Gerekli ekolojik süreçlerin ve yaşam destek sistemlerinin korunması (toprak koruma, suların temizliği vb), *Türlerin ve ekosistemlerin sürdürülebilir kullanımı (balıkçılık, yaban hayatı, ormanlar, otlatma gibi faaliyetler ve kaynaklarının korunması), *Genetik çeşitliliğin korunması (bir türe ait farklı populasyonlar arasında görülen öz niteliklerinin korunması) (2). Avrupa Birliği Habitat Direktifleri ve Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’nde bir gereklilik olarak ortaya konan, paydaşların planların hazırlık sürecinden itibaren korunan alanların yönetimine katılımının sağlanması, bugün artık doğanın korunmasında temel yaklaşım haline gelmiştir (1). İsmail ÇETİN-­‐Orman Mühendisi-­‐Kamu Yönetimi Uzmanı (1) GÜNEŞ, G., 2011. Korunan Alanların Yönetiminde Yeni Bir Yaklaşım: Katılımcı Yönetim Planları, Ekonomi Bilimleri Dergisi, Cilt:3 Sayı:1 ISSN: 1309-­‐8020 (Online) IUCN (Uluslararası Doğayı Koruma Birliği), 2011. About IUCN. What is a Protected Area, http://www.iucn.org, Erişim Tarihi: 15.11.2014 (2) KURDOĞLU, O., 2007. Dünyada Doğayı Koruma Hareketinin Tarihsel Gelişimi ve Güncel Boyutu, Artvin Çoruh Üniversitesi Orman Fakültesi Dergisi,8(1), s:59-­‐76. (3) Sürdürülebilir Orman Yönetimi 2006 Raporu, Orman Genel Müdürlüğü, Ankara. (4) http://www.milliparklar.gov.tr/korunanalanlar/index.htm Erişim Tarihi: 15.11.2014 (5)İNANÇ, S., (2014). Camili Biyosfer Rezerv Alanının Sosyal Dokusu ve Yönetsel Sorunları, II. Ulusal Akdeniz Orman Ve Çevre Sempozyumu,s:322, 323, Isparta 131 MODÜL ADI 5-­‐ORMANIN KORUYUCU FONKSİYONLARININ SÜRDÜRÜLMESİ ve GELİŞTİRİLMESİ ALT BAŞLIK EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI 5.2. Toprak Degradasyonu İle Mücadele 5.2.1. Çölleşme İle Mücadelenin Önemi EĞİTİMİN AMACI EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI Çölleşmenin ormanlara olumsuz etkileri hakkında farkındalık oluşması Çölleşme sürecinin doğal kaynaklara olumsuz etkileri hakkında farkındalık kazanmak Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği Bölümü Son Sınıf Öğrencileri Çölleşme; kurak, yarı kurak, yarı nemli alanlarda iklim değişmeleri ve insan aktiviteleri sonucunda oluşan arazi bozunumu olarak tanımlanmıştır. Bunun yanında, ülkemizde çölleşme deyince; kum tepeleri akla gelir. Oysa çölleşme; toprağın verimliliğini kaybetmesi olarak bilinmelidir. 1992 Rio zirvesinde kabul edilen tanıma göre ise çölleşme; “iklim değişiklikleri ve insan faaliyetlerini de içeren çeşitli faktörlerin neden olduğu arazi bozulmasıdır." Çölleşme ile savaşımda ormanların rolünü öne çıkaracak şu ifadeler kullanılmıştır “Ormanların yok oluşunun etkileri toprak erozyonu, biyolojik çeşitliliğinin kaybı, yaban hayatının zarar görmesi, havza arazilerini degradasyonu, yaşam kalitesinin düşmesi ve gelişme seçeneklerinin azalması şeklindedir" (1). Çölleşme ile mücadele; arazi bozulmasını önleme ve azaltma, kısmen bozulmuş arazinin rehabilitasyonu, çölleşmiş arazinin geri kazanılması faaliyetlerini kapsar. Dünyada Çölleşme ve Çölleşmeyle Mücadelenin Başlaması Çölleşme ve kuraklık 4 milyar hektar alanı ve 110 ülkede yaşayan 1,2 milyar nüfusu doğrudan tehdit etmektedir. Dünyada her sene 6 milyon hektar alan, çölleşmektedir. FAO verilerine göre; dünyadaki orman varlığı, yılda yaklaşık 7,3 milyon hektar azalmaktadır. BM UNEP’e göre; küresel düzeyde çölleşmeden doğrudan etkilenen bölgelerde yıllık gelir kaybı 42 milyar dolarken, çölleşme ile mücadelenin yıllık bedeli sadece 2,4 milyar dolardır. Afrika kıtasının SAHEL kuşağında, 1968-­‐1973 yılları arasında meydana gelen kuraklık sonucu bu bölgede büyük bir insanlık dramı yaşanmıştır (2). Çölleşmeyle mücadele konusunda en önemli çalışma, Birleşmiş Milletler tarafından başlatılmıştır. Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi’ne (UNCCD), 2004 yılı itibariyle 191 ülke taraf olmuştur. Türkiye, sözleşmeye 31 Ağustos 1998 tarihi itibariyle resmen taraf olmuştur. Sözleşmenin ulusal düzeydeki sekretarya hizmetleri, uluslararası temas ve koordinatörlük görevi ise Çölleşme ve Erozyonla Mücadele (ÇEM) Genel Müdürlüğü tarafından yürütülmektedir. Türkiye’de Çölleşme ve Çölleşmeyle Mücadelenin Başlaması Türkiye, içinde bulunduğu coğrafi konum, iklim, topoğrafya, jeolojik yapı ve toprak şartları sebebi ile erozyona karşı oldukça hassastır. İnsanların tabiata olan yanlış müdahaleleri ve aşırı kullanımı ise erozyonu daha da artırmaktadır. Neticede; erozyonla taşınan topraklarla birlikte organik madde taşınmakta, toprakların verimliliği azalmakta, taşınan rusubat ile birlikte barajların ekonomik ömürleri beklenenden daha erken dolmakta, meydana gelen sel ve taşkınlar can ve mal kayıplarına sebep olmaktadır (3). Türkiye’de çölleşmenin sebeplerini doğal nedenler, teknik nedenler, sosyo-­‐ekonomik ve yasal nedenler olmak üzere üç ana başlık altında ele alabiliriz: 132 1-­‐Doğal nedenler; toprak aşınımı, toprak verim kalitesinin bozulması, iklimsel değişimler. 2-­‐Teknik nedenler; meralarda aşırı ve düzensiz otlatma, ormansızlaşma, dağınık yerleşim, anız yakma, toprağın aşırı kullanımı, plansız ve aşırı sulama, amaç dışı toprak kullanımı, toprak kirlenmesi, yanlış toprak işleme. 3-­‐Sosyo-­‐ekonomik ve yasal nedenler; bilinçsizlik, eğitimsizlik, fakirlik, yasal mevzuat, göç çölleşmenin sebepleridir. Kuraklık, genellikle çölleşmeyi başlatır veya daha kötüleşmesine sebep olur. Ancak insanların dört faaliyeti, çölleşme açısından genellikle çok daha etkili olmaktadır; yanlış arazi ve tarım uygulamaları, toprağı tüketmekte; aşırı otlatma, toprağı erozyondan koruyan bitki tabakasını ortadan kaldırmakta; yanlış sulama, tarım arazilerin tuzlanmasına neden olmakta; ormanların tahrip edilmesi de çölleşmeye neden olmaktadır. Türkiye’nin toplam alanın %46’sı, %40’tan fazla eğime, %62,5’den fazlası da %15’ten daha büyük eğime sahiptir. Türkiye’de zirai alanların %59’u, orman alanlarının %54’ü, mera alanlarının %64’ünde aktif erozyon bulunmaktadır (2). Deniz, göl ve barajlarımıza en çok toprak taşıyan akarsularımız arasında Fırat, Çoruh, Yeşilırmak ve Kızılırmak ilk sıralarda yer almaktadır. En az miktarda toprak taşıyan akarsularımız ise, Dalaman Çayı ve İyidere’dir. Bu akarsularımızın çok az toprak taşımasının asıl sebebi, havzalarının ormanlarla kaplı olması ve güçlü tabii bitki örtüsünün toprağı korumasıdır. Erozyona bağlı olarak toprağın verimsizleşmesi neticesinde zirai ve hayvancılık üretiminde önemli azalmalar meydana gelmekte bu da kırsal alanlardan şehirlere göçü artırmaktadır. Bu durum önemli sosyo-­‐ekonomik meselelere yol açmakta, milli ekonomimize önemli zararlar vermektedir. Türkiye için en önemli çölleşme ve erozyonla mücadele yöntemi; halkın bu konuda bilinçlenmesi, uzman kapasitesinin arttırılması ve bu kapasitenin komşu dost ve kardeş ülkelerle paylaşılmasıdır. Bu çerçevede eğitimler ve çalıştaylar devam etmektedir. Bu noktada en önemli çalışmalardan birisi, Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle Mücadele Taraflar Konferansı (UNCCD COP 12), ülkemizde yapılacaktır. Çölleşme ile mücadele kapsamında; çölleşme kriter ve göstergeleri hazırlamakta ve Çölleşme İzleme Sistemi Projesi ile çölleşme sürecinin takip edilmesi hedeflenmektedir. Çölleşme ve erozyonla mücadele için ulusal ve uluslararası proje paydaşları; üniversiteler, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Orman Genel Müdürlüğü, TÜBİTAK, UNCCD, FAO, TİKA, GEF, STK’lar gibi kurumlar ve özel sektör olarak sıralanabilir. Çölleşmeyi izlemenin bu noktada çok önemli olduğunu, bu konuda daha önce çalışan Portekizli, Fransız ve İtalyan uzmanlar dile getirmektedir. ÇEM Genel Müdürlüğü, Ar-­‐Ge ve Model Projeleri ile çölleşme ve erozyonla mücadele çalışmaları yürütmektedir. Bunun yanında, teşkilatlanması ve taşra ekibiyle güçlü bir kurum olan Orman Genel Müdürlüğü, erozyonla mücadele konusunda çok önemli bir fonksiyon üstlenmekte ve birçok projede bu Genel Müdürlük ile birlikte çalışılmaktadır (3). Çölleşmenin, tüm dünyada gıda güvenliği, göçler ve dünya barışının tehdidi gibi birçok sorunu beraberinde getirdiği bilinmektedir. Bu sebeple çölleşme, sadece ülkemizin değil tüm dünyanın ortaklaşa mücadele etmesi gereken bir sorundur (4). Çölleşmeyle mücadele konusunda bireylere de önemli görevler düşmektedir. Zira Kuzey Afrika’dan Orta Asya’ya çöllerin yüzölçümü giderek genişlemekte ve dünyanın 133 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR yaklaşık yüzde 41’inin neredeyse çöl haline geldiği bilinmektedir. Dolayısıyla kendi çevremizde, ülkemizde ve bütün dünya ölçeğinde bu mevzuda çok ciddi mücadele etmek, orman, su ve gıda kaynaklarımızı akıllıca kullanmak ve yönetmek gerekmektedir. Bu konuda vatandaşlarımızın bilinçlendirilmesi için Orman Genel Müdürlüğü ve ÇEM Genel Müdürlüğü, faaliyetlerine devam etmektedir (3). Orman Genel Müdürlüğüne uygulanan teknik ormancılık çalışmalarıyla ormanlardaki verim artırılmakta, doğal ve yapay yollardan ormanların genişletilmesine önem verilmektedir. Özellikle teknik, silvikültürel uygulamalarla ormanlar sürekli olarak gençleştirilmektedir (5). Melek KANAL-­‐Orman Yüksek Mühendisi (1) BOYDAK, M., ÇALIŞKAN, S., (2014). Ağaçlandırma, CTA Baskı, İstanbul (2)http://www.cem.gov.tr/erozyon/Files/moduller/collesme/sunumlar/Collesme_Su
nusu.ppsx Erişim tarihi: 15.02.2015 (3) ANONİM, 2013. Erozyonla Mücadele Eylem Planı (2013-­‐2017), Ankara. sayfa 10-­‐
14 (4) ÇETİN, M., (2014). Çölleşme Kavramı ve Türkiye’de Çölleşme Mücadele Çalışmaları http://sahipkiran.org/2014/06/24/collesmeyle-­‐mucadele/ Erişim tarihi: 15.02.2015 (5) ATALAY, İ., (2014). Dünya Coğrafya Atlası ve Türkiye’nin Ekolojik Bölgeleri, sayfa 257, İnkılap Yayınevi, İstanbul 134 MODÜL ADI 5-­‐ORMANIN KORUYUCU FONKSİYONLARININ SÜRDÜRÜLMESİ ve GELİŞTİRİLMESİ ALT BAŞLIK 5.2. Toprak Degredasyonu İle Mücadele EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI 5.2.2. Şevlerin Stabilizasyon Teknikleri Şevlerin Stabilizasyon Teknikleri konusunda bilinç oluşturmak Şevlerin Stabilizasyon Teknikleri konusunda bilinçlenmiş olmak Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği Bölümü Son Sınıf Öğrencileri Ekosistemdeki bozulmalar, kuraklık, erozyon, heyelan ve göçme gibi birçok problemin ortaya çıkmasına ve zeminlerin bozulmasına sebep olmaktadır. Resmi verilere göre, Türkiye’nin arazilerinin %47.98’inde eğim %20’den daha fazladır. Bununla birlikte, Türkiye’deki sorunsuz arazilerin oranı %13.86 olmasına karşın, şiddetli veya çok şiddetli erozyon etkisinin görüldüğü arazi oranı %58.74’tür. Şevlerin göçme problemi birçok disiplin açısından oldukça önemli bir konu olup, şev stabilizasyonu konusunda birçok iyileştirme ve güçlendirme yöntemi geliştirilmiştir. Şev üzerinde bitkilendirme yapılması, dünya üzerinde şevlerin güçlendirilmesi amacıyla kullanılan yöntemlerden biridir. Bu sistemde, zeminle bitki köklerinin sıkışarak birlikte çalışmaları sayesinde zemin ve kökler arasındaki temas noktalarında sürtünme kuvvetleri oluşmakta ve böylece temas noktalarında kalıcı bir bileşim meydana gelmektedir. Ayrıca, şev üzerinde yer alan bitkiler, zeminin su tutmasını engelleyerek, şevin kuru kalmasını sağlayarak transpirasyon sayesinde bitkiler zeminde bulunan suyun büyük bir kısmını buhar halinde atmosfere vererek zeminde nem dengesini oluştururlar. Yine bitki köklerinin zemin içinde taşımak zorunda kaldıkları çekme gerilmeleri altında kolayca kopmamaları ve içinde yer aldığı zeminden kolay bir şekilde sıyrılmamaları bu sistemlerin en önemli avantajları arasındadır (1). Şev stabilizasyonunda çim ve yer örtücü bitkiler, toprak aşınmasına karşı çok iyi yüzeysel etkiye sahiptirler. Çim bitkileri yoğun olmaları ile birlikte kök sistemleri, toprak yüzeyinden 20-­‐25 mm derinliğe kadar olan kesiminde toprağı tutabilirler. Çim bitkileri ile birlikte yer örtücü bitki karışımları toprak erozyonunun kontrolü için birçok alanda kullanılmaktadır. Bu alanlar, daha sonra ağaç ve ağaççıklarla desteklenir (2). Acar (1997) yol şevlerinde yapılan araştırmalar sonucunda, kazı şevlerindeki bitki türlerinin daha çok bu alana yakın şev üstü bitkilerden, dolgu şevlerinde ise şev yetişme ortamı yapısına göre belirli ve öncü özellikteki bitki türlerinden oluşan bir yapı gösterdiklerini belirlemiştir (3). Şev stabilizasyonu amacıyla biyolojik olarak yapılan erozyon önleme çalışmalarında ilk ve en önemli nokta klimatik değerler ve şev koşulları dikkate alınarak doğru bitkilendirmenin yapılmasıdır. Bitkiler kökleri vasıtasıyla toprak parçacıklarını bir arada tutarken; toprak üstü kısımlarıyla yüzey erozyonunu azaltırlar. Derinlere giden kazık kök geliştiren türler şev bünyesindeki fazla suyu tutarak kaymalara engel olurlar. Toprak üstünde güçlü bir gövde oluşturan türler taş yuvarlanmalarına karşı da etkilidir. Şevlerde etkili bir koruma sağlamak için sorun çok iyi saptanmalı ve belirlenen soruna göre uygun bitki türleri seçilmelidir. 135 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR Çok yıllık bir bitki olan ve yaklaşık 150-­‐200 yıl yaşayabilen kapari bitkisi yüksek sıcaklığa ve kuraklığa dayanıklı olması nedeniyle metrelerce uzanan köklere sahiptir. Bu nedenle erozyon tehlikesi olan alanlarda ve dolgu topraklarda toprağı tutmak için, ayrıca kurak alanlardaki yeşillendirme çalışmalarında başarı ile kullanılabilmektedir. Buna göre; mevcut araştırmalardan elde edilen sonuçlarla sağlanan bilgiler, kapari türlerinin tüm toprak koşullarında yetişebilen iyi bir stabilizasyon bitkisi olduğunu göstermektedir. Öte yandan toprak üstü organlarıyla erozyonu önlemede oldukça etkili olmaktadırlar. Ayrıca az eğimli ve özellikle dolgu topraklarda daha iyi kaplama alanına sahip olduğu ve daha iyi geliştiği anlaşılmaktadır (4). Günümüzde şevlerin göçmemesi amacıyla alınan en basit yöntemlerden biride şev burnuna rijit bir istinat duvarı yapılmasıdır. İstinat duvarları, dünya üzerinde meydana gelen şev göçmeleri esnasında gösterdikleri yapısal performans ve davranım özellikleri ile birçok projede şev göçmesini önlemek için aktif olarak kullanılmaktadırlar. Taş ve benzeri malzemelerden yapılan yığma istinat duvarları klasik tipte rijit istinat sistemlerine verilebilecek en güzel örneklerden biridir. Söz konusu sistemlerin en belirgin olumlu yönleri bu yapıların yüksek dayanıma sahip olmaları ve genel bir göçme yaşanmaması için yüksek miktarda deformasyonlara müsaade etmemeleridir. Bu nedenlerden dolayı yığma istinat duvarları özellikle dik eğime sahip arazilerde kullanım olanağına sahip ekonomik, pratik ve kolay uygulanabilir çözümlerdir (5). Melek KANAL-­‐Orman Yüksek Mühendisi (1) ARKIN, A.K., ERGEN, M., ÇAKIR, F., (2014). Bitki Kökleriyle Şev Stabilizasyonunun Sonlu Eleman Yöntemiyle İncelenmesi, SDÜ Orman Fakültesi Dergisi (2) ACAR, H.H.,ÜÇLER, A.Ö.,ÖLMEZ, Z., (2002). Artvin Yöresi Orman Yol Şevlerinde Doğal Olarak Bulunan Kapari (Capparis ovata Desf.)'nin Gelişiminde Etkili Olan Faktörler, (3)ACAR, C., (1997). Trabzon ve Yöresinde Yetişen Doğal Bazı Yerörtücü Bitkilerin Peyzaj Mimarlığında Değerlendirilmesi Üzerine Bir Araştırma. Doktora Tezi, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Peyzaj Mimarlığı ABD, Trabzon. (4) ACAR, H.H.,ÜÇLER, A.Ö.,ÖLMEZ, Z., (2002). Artvin Yöresi Orman Yol Şevlerinde Doğal Olarak Bulunan Kapari (Capparis ovata Desf.)'nin Gelişiminde Etkili Olan Faktörler (5) ARKIN,A.K., ERGEN, M., ÇAKIR, F., (2014). Bitki Kökleriyle Şev Stabilizasyonunun Sonlu Eleman Yöntemiyle İncelenmesi, SDÜ Orman Fakültesi Dergisi 136 MODÜL ADI 6. DİĞER SOSYOEKONOMİK FONKSİYONLARIN SÜRDÜRÜLMESİ ve GELİŞTİRİLMESİ ALT BAŞLIK 6.1. Odun Ürünleri Ekonomik Değerinin Önemi EĞITIM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI 6.1.1. Türkiye Odun Üretiminin Ekonomik Değeri HAZIRLAYAN KAYNAKLAR Odun üretiminin Türkiye ve Dünya ölçeğindeki yerinin öğretilmesi Daha bilinçli üretim faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi, her bir orman ürününün ekonomik niteliklerine göre değerlendirme yapılması Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği Bölümü Son Sınıf Öğrencileri Ekonomi; sınırlı kaynaklarla sınırsız insan ihtiyaçlarının karşılanması olarak nitelendirilmektedir. Orman ürünlerinin sınırlı olduğu düşünüldüğünde bunların toplum ihtiyaçlarını karşılaması faaliyetlerinin de ekonomik bir süreç olduğu tartışılmaz. Ancak, orman ürünlerinin oduna dayalı bölümünün de kendi içinde birçok farklı çeşidi bulunmaktadır. Bu çeşitlilik, ara ve son hasılalardan elde edilen orman ürünlerinin tek düze üretilememesinden kaynaklanmaktadır. Sıklık çağında genç bir meşcere ile gençleştirme faaliyetlerinin son aşaması olan boşaltma kesimlerinden elde edilecek oduna dayalı orman ürünlerinde hem çap hem boy bakımından farklılıklar bulunmaktadır. Aynı zamanda bu farklılıklar odun hammaddesi tüketen işletmelerin, kurumların ya da bireylerinde istek ve taleplerinde kendini göstermektedir. Dolayısıyla oduna dayalı orman ürünleri üretim ve tüketiminde bu kıt kaynakların sınıflandırılması gerekliliği doğmuştur. Türkiye'de m3 ve ster ile ölçülen iki sınıf orman ürünü bulunmaktadır. M3 birimli orman ürünleri yuvarlak orman ürünleri olup bunlar; tel direği, maden direği, tomruk, sanayi odunu, kağıtlık olarak kendi içinde evsaf, kalite ve TSE standartlarına göre ayrılmaktadır. Öte yandan ster ölçü birimindeki orman ürünleri lif-­‐talaş odunu, kağıtlık odun, sırık, çubuk, yakacak odun vs olarak adlandırılmaktadır. Genel olarak m3 birimli orman ürünlerinin ekonomik değeri daha yüksektir. Ve bu ürünler kendi içinde de ekonomik anlamda sınıflandırılmaktadır. Genel kanı olarak; Tel direği, maden direği ve tomruk fiyatları kağıtlık fiyatlarına göre yüksektir. Bu ürünlerin kendi arasında oluşturdukları fiyat farklılıkları; Türkiye’de odun üretiminin ekonomik anlamda oldukça önemli bir yeri olduğunu göstermektedir. Şöyle ki; üretim esnasında yapılan yanlış kesimler, yanlış boy ölçümleri, eğrilik, budak vs gibi kusurlar dikkate alınmadan yapılan tomruklama işlemi bir tel direğinin maden direk ve ince tomruk olarak ikiye ayrılmasına ve ekonomik olarak değerinin düşmesine neden olmaktadır. Aynı zamanda sterli emvalin ayrımında dikkat edilmemesi durumunda kabuklu kağıtlıkların yakacak olarak piyasaya sunulması ekonomik anlamda değer kaybına neden olmaktadır. Türkiye orman ürünleri üretiminde kendi iç piyasasının ihtiyaçlarını ancak karşılayabilmektedir. Dünyada odun üretiminde ABD, Rusya, Kanada, Brezilya ve Çin liderdir. İç piyasada orman ürünleri piyasasında Orman Genel Müdürlüğü söz sahibi olup, yurt dışından gelen ithal orman ürünleri ile rekabet etmektedir. Adem GENÇ-­‐Orman Endüstri Mühendisi-­‐Orman Yüksek Mühendisi-­‐Ekonomist ANONİM, (2011). Orman İşletmeciliğinde Üretim ve Pazarlama, OGM Yayını, Ankara 137 MODÜL ADI 6. DİĞER SOSYOEKONOMİK FONKSİYONLARIN SÜRDÜRÜLMESİ ve GELİŞTİRİLMESİ ALT BAŞLIK 6.1. Odun Ürünleri Ekonomik Değerinin Önemi EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI 6.1.2. Kastamonu Odun Üretiminin Kastamonu Ekonomisine Katkısı EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI Odun üretiminin Kastamonu ekonomisine katkısının ve sürdürülebilir olmasının öneminin öğretilmesi Kastamonu ilinde odun üretiminin ekonomiye katkısının öneminin kavranması Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği Bölümü Son Sınıf Öğrencileri Kastamonu İli, 2011 yılında Kalkınma Bakanlığı tarafından yapılan sosyo-­‐ekonomik gelişmişlik endeksi çalışmasına göre; Türkiye sıralamasında 47. sırada yer almaktadır. Toplam nüfusun %43,9’u kırsal nüfustur ve işletme başına düşen tarım arazisi Türkiye’de 59,9 dekar iken bölgede 47,6 dekardır (1). Kastamonu ili genel alanı 1.367.134 hektar olup, bu alanın 889.817 hektarı ormanlar ile örtülüdür (2). Yaklaşık olarak genel alanının dörtte üçünün ormanlar ile kaplı olması Kastamonu ilinin genel olarak ormancılık ile oldukça sıkı ilişkiler içinde olduğunun göstergesidir. Kastamonu ilinde bulunan 1.070 köyün 1012’si orman içi ve orman bitişiği köydür (3). Bu köylerde yaşayan halkın büyük bir çoğunluğu ormancılık faaliyetleri ile geçimini sağlamaktadır. Kastamonu Tarım İl Müdürlüğü kayıtlarına göre; Kastamonu’da halen 368 adet kooperatif faal durumda olup bunların 337’si tarımsal kalkınma, 23’ü sulama, 7’si su ürünleri ve 1 adedi de pancar ekicileri kooperatifidir. Tarımsal kalkındırma kooperatiflerinin tamamına yakını orman köylerinde kurulu ve orada faaliyet göstermektedir (4). Bu kooperatifler Kastamonu, Araç ve Azdavay’da üst birlik şeklinde örgütlenmiştir. Kastamonu ili Türkiye genelinde üretilen endüstriyel odun hammaddesinin % 12’sini, yakacak odunun ise %11’ini karşılamaktadır (5). Bu ormancılık sektörü için oldukça önemli bir miktardır. Üretimin yaklaşık %12’sini gerçekleştiren bu ilde, üretim faaliyetlerinde çalışan orman köylüsüdür. Kastamonu İlinde üretim çalışmaları için köylülere sadece 2015 yılı bütçe gerçekleşmelerine göre; 70.317.138 TL ödenmiştir. Bu rakama dikil satış yöntemiyle üretilen emvaller için alıcılar tarafından ödenen işçilik ücretleri dâhil değildir. İl sınırları içinde mobilya ve kereste fabrikaları ile 2 büyük lif yonga tesisi bulunmaktadır. Aynı zamanda odun pazarına sunulan ürünlerin Türkiye pazarından birçok müşteri tarafından alınması il içinde yer alan nakliyat firmalarının da işlenmesine sebep olmaktadır. Kastamonu İlinde üretilen ve işlenen orman ürünlerini taşımak üzere kurulmuş 9 adet taşıyıcı kooperatifi ile birçok firma faaliyet göstermektedir. 2013 yılı verilerine göre Kastamonu’da kayıtlı kamyon 4827 adet kamyon bulunmaktadır (6). Yine Kastamonu ili içinde bulunan orman işletme müdürlüklerinin yapmış olduğu açık artırmalı satışlar için Türkiye’nin dört bir yanından gelen orman ürünleri işleyen tesis sahiplerinin konaklama yeme-­‐içme vb faaliyetleri de Kastamonu ekonomisine katkı sağlamaktadır. 138 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR Adem GENÇ-­‐Orman Endüstri Mühendisi-­‐Orman Yüksek Mühendisi-­‐Ekonomist (1) ANONİM, (2013). KUZKA TR82 Bölge Planı 2014-­‐2023, s:2,7, Kastamonu (2) Ormancılık İstatistikleri 2013. http://www.ogm.gov.tr/ekutuphane/Sayfalar/Istatistikler.aspx Erişim tarihi: 15.02.2015 (3) ANONİM, (2013). KUZKA TR82 Bölge Planı 2014-­‐2023, s:81, Kastamonu (4) Kastamonu Tarım İl Müdürlüğü, 2015 Verileri (5) Orman Genel Müdürlüğü 2015 Mart Ayı Üretim, Satış ve Stok Durumu, http://www.ogm.gov.tr/ekutuphane/UretimSatisveStokFaaliyetleri/Forms/AllItems.a
spx Erişim tarihi:15.02.2015 (6) Seçilmiş Göstergelerle Kastamonu 2013, 2014. Türkiye İstatistik Kurumu, s:134, Ankara 139 MODÜL ADI 6. DİĞER SOSYOEKONOMİK FONKSİYONLARIN SÜRDÜRÜLMESİ ve GELİŞTİRİLMESİ ALT BAŞLIK 6.2. Odun Dışı Orman Ürün ve Hizmetlerinin Ekonomik Değerinin Önemi EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI 6.2.1. Besin Değeri EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI Ormanlardan elde edilen odun dışı ürünleri ve besin değerinin öneminin öğretilmesi Odun dışı orman ürünleri ve besin değerlerinin önemine vakıf olmak Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği Bölümü Son Sınıf Öğrencileri Ormanlardan faydalanma deyince; genel olarak akla ilk gelen odun hammaddesidir. Aslında ormanların sağladığı faydalar içinde odun hammaddesi ürünleri küçük bir yer tutmaktadır. Genel olarak orman ekosisteminin sağladığı faydalar üç başlık altında toplanmıştır: Ürün değerleri, hizmet değerleri ve sosyal değerler.Toprakta yaşayan bakteri, mantar, kurt, böcek gibi organizmalar ölü bitki ve hayvanları çürüterek besinlerin, organik maddeye dönüşmesini sağlar ve toprağın verimini arttırır (1). Orman ekosistemleri, içinde bulunan bitki ve hayvanlara barınak olmanın dışında aynı zamanda besin kaynağıdır. Bunlar arasında yabani armut (ahlat), çitlembik, böğürtlen, kızılcık, kocayemiş, alıç ve yabani mersin gibi ağaçcık ve çalıların yanında ceviz, kestane, kayın ve meşelerin tohum, meyve ve palamutlarıyla titrek kavak, akçaağaç, huş ve kızılağaç gibi türlerin tomurcukları sayılabilir (2). Yine etçil hayvanlar için ormanlarda yaşayan diğer hayvanlar da en önemli besin kaynakları arasındadır. Bunun yanında insanlar da orman ekosistemlerinden av eti, baharat, mantar, bal, kabuklu yemiş ve meyveler başta olmak üzere birçok besin elde etmektedir. Ormanlardan besin değeri taşıyan ürünlerin toplanması ve üretimi yoluyla da birçok insan geçimini sağlamaktadır. Mantarlar, insanların ormanlardan elde ettikleri besin içinde geniş bir yelpaze oluştururlar. Başta kanlıca, trüf mantarı, kuzu göbeği, ayı mantarı, istiridye mantarı olmak üzere çok sayıda mantar türü insanlar tarafından yaygın bir biçimde besin olarak tüketilmektedir. Türkiye bal üretiminde dünyada yıllık 82.003 ton bal üretimiyle Çin ve Arjantin’den sonra üçüncü sırada yer almaktadır (3, 4). Kekik başta olmak üzere çeşitli baharatlar da ormanlar ve bitişiğindeki ekosistemlerden üretilmektedir. Kestane, kısmen ceviz, yabani fındık gibi kabuklu yemişlerin yanında böğürtlen, ahududu gibi çeşitli meyveler de ormanlardan üretilmektedir. Son yıllarda ülkelerin ekonomik planlamalarında ormanların gerçek değerleriyle yer alabilmeleri için çevre ekonomistleri, ormanların sağladıkları hizmet ve fonksiyonlara ekonomik değer biçme uğraşısına girmiştir. Contanza ve ark. (1997) tarafından yapılan çalışmaya göre ormanların yiyecek ve hammadde üretiminin değeri 0,8 trilyon dolar civarındadır (5). Dünyada odun dışı orman ürünleri ticaretinde Çin, Hindistan, ABD ve Almanya ilk sıraları almaktadır. Odun dışı orman ürünleri açısından büyük bir potansiyele sahip olan Türkiye ise 2010 yılı verilerine göre 95 milyon dolar ile odun dışı ürün 140 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR ihracatında 21. sırada yer almaktadır (6). Türkiye’nin odun dışı orman ürünü ihracatının önemli bir kısmını kekik, biberiye, ıhlamur, Adaçayı gibi besin değeri taşıyan ürünler oluşturmaktadır. Dünyanın birçok bölgesinde tropikal ormanlarda yaşayan insanlar geçimlerini ormanlardaki bitki ve hayvanlardan sağlamaktadır. Türkiye’de de ormanlardan elde edilen odun dışı ürünlerin ekonomiye olan katkısı giderek artmaktadır. Nitekim son yıllarda Orman Genel Müdürlüğünce, Türkiye’nin odun dışı orman ürünleri potansiyelinin daha iyi değerlendirilebilmesi amacıyla Kestane Eylem Planı, Badem Eylem Planı, Ceviz Eylem Planı, Trüf Eylem Planı gibi çalışmalar ortaya konmuş ve önemli mesafeler alınmıştır. Ormancılık Sektör İnceleme Projesi kapsamında Camille tarafından yapılan çalışmada odun dışı orman ürünlerinin yıllık değeri hektarda 5.3 $ olmak üzere toplam 110 milyon $ olarak belirlenmiştir. Bu meblağın 700.000 $’a yakın kısmının Orman Genel Müdürlüğü’ne kaldığı, orman köylüsünün 7.5 milyon $’lık bir gelir elde ettiği, diğer kısmının ise tüccar ve ihracatçılara kaldığı ancak, çalışmada bütün ihracat kalemlerinin hesaba katılamadığı ve esasında bu rakamın gerçek rakamın çok altında olduğu belirtilmektedir. Yine bu çalışma ile ülkemiz ormanlarının odun dışı mal ve hizmetlerin yıllık değeri 8,8 milyar $ olarak (%10 hata payı ile) tahmin edilmiştir. Bunun yanında ormanlarımızın besin değerinin ise yıllık 1,333 milyar $ olduğu tespit edilmiştir (7). İsmail ÇETİN-­‐Orman Mühendisi-­‐Kamu Yönetimi Uzmanı (1) Orman Ekosisteminin Fonksiyon ve Değerleri, s:142, 146 http://eski.dkm.org.tr/docs/kitap_pdf_tr/bolum7.pdf Erişim Tarihi: 10.02.2015 (2) AYBERK, H., (2003). Yaban Hayvanlarının Kış Yemlemesi, İ.Ü. Orman Fakültesi Dergisi, Seri:B, Cilt:53, Sayı:1-­‐2, İstanbul. (3) http://www.marmarisbalevi.com.tr/tr/aricilik/dunyada-­‐aricilik Erişim Tarihi: 10.02.2015 (4) AYAN, S., AYAN, Ö., ALTUNEL, T., YER, E.N., (2014). Honey Forests As An Example Agroforestry Practices In Turkey, Forestry Ideas, 20 : 2 (48) 141-­‐150. (5) CONTANZA, R., (1997), “The Value of the World’s Ecosystem Servises and Natural Capital. Orman Ekosisteminin Fonksiyon ve Değerleri, http://eski.dkm.org.tr/docs/kitap_pdf_tr/bolum7.pdf Erişim Tarihi: 10.02.2015 (6) ANONİM, (2011). Odun Dışı Orman Ürünleri Sektör Raporu, Orta Anadolu İhracatçıları Birlikleri, Ankara. (7) ANONİM, (2008). Sürdürülebilir Orman Yönetimi 2008 Raporu, Orman Genel Müdürlüğü, Ankara. 141 MODÜL ADI 6. DİĞER SOSYOEKONOMİK FONKSİYONLARIN SÜRDÜRÜLMESİ VE GELİŞTİRİLMESİ ALT BAŞLIK EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI 6.2. Odun Dışı Orman Ürün ve Hizmetlerinin Ekonomik Değerinin Önemi 6.2.2. Tıbbi ve Aromatik Değerler HAZIRLAYAN KAYNAKLAR Odun dışı ürünlerden elde edilen tıbbi ve aromatik değerinin öğretilmesi Tıbbi ve aromatik bitkilerin önem ve değerine vakıf olmak Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği Bölümü Son Sınıf Öğrencileri Ormanlar tarihin çok eski dönemlerinden itibaren ilkel ve modern ilaçların yapımında hammadde kaynağı olarak kullanılmıştır. Özellikle doğal ormanlarda bulunan birçok bitki ve hayvan, ilaç yapımında kullanılan kimyasal maddeleri içermektedir. Örneğin; sirkouna (kınakına) ağacının kabuklarından kinin, koka yapraklarından kokain, kolanın sert kabuklu olan yemişlerinden uyandırıcı, tahrik edici ilâçlar, beyaz çam kabuklarından öksürük şurupları, timbo köklerinden adale spazmını hafifleten ve haşaratı öldüren ilâçlar yapılır (1). Ağrı kesiciler, tansiyon düzenleyiciler, penisilin, sıtma ve lösemi ilaçlarında ormanlardan elde edilen kimyasallar kullanılmaktadır. Dünya nüfusunun %80’i doğal yollardan elde edilen tıbbi ürünleri kullanmaktadır. Yine bazı gelişmiş ülkelerde de tıbbi bitkiler reçeteye yazılmaktadır. Sadece ABD’de 1990 yılında reçeteye yazılan yabani bitkilerden elde edilmiş ilacın tutarı 15 milyar doları aşmaktadır (2). Adaçayı (Salvia spp.), Alıç (Crataegus spp.), Ardıç (Juniperus spp.), Biberiye (Rosmarinus officinalis), Calba otu (Ballota), Defne (Laurus nobilis), Ihlamur (Tilia spp.), Kekik (Thymus), Menengiç (Pistacia), Lavanta (Lavandula), Adi servi (Cupresus), Türkiye’de yetişen tıbbi ve aromatik bitkilerin başlıcalarıdır (3). Orman Genel Müdürlüğünce Afyonkarahisar’da kurulup 2013 yılında hizmete başlayan Tıbbi ve Itri Bitkiler Merkezi, Türkiye’de bu alanda bilim insanlarına, öğrencilere, sanayicilere, orman köylülerine hizmet vermektedir. İsmail ÇETİN-­‐Orman Mühendisi-­‐Kamu Yönetimi Uzmanı (1)Ormanların Faydaları Ve Kullanım Alanları, http://www.beyince.net/yazi/ormanlarin-­‐faydalari-­‐kullanim-­‐alanlari/ Erişim Tarihi:10.02.2015 (2) Orman Ekosisteminin Fonksiyon ve Değerleri, http://eski.dkm.org.tr/docs/kitap_pdf_tr/bolum7.pdf Erişim Tarihi: 10.02.2015 (3) http://atib.ogm.gov.tr/Sayfalar/Bitkiler.aspx Erişim Tarihi:10.02.2015 142 MODÜL ADI ALT BAŞLIK EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI 6. DİĞER SOSYOEKONOMİK FONKSİYONLARIN SÜRDÜRÜLMESİ ve GELİŞTİRİLMESİ 6.2. Odun Dışı Orman Ürün ve Hizmetlerinin Ekonomik Değerinin Önemi 6.2.3. Rekreasyon Değeri Ormanların rekreasyon değerinin öğretilmesi Ormanların rekreasyon değer ve önemine vakıf olmak Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği Bölümü Son Sınıf Öğrencileri Rekreasyon, insanın sağlıklı yaşamak ve verimli çalışmak için bozulan bütünlüğüne dilediği aktivitelerle yeniden erişmesi olarak tanımlanmaktadır (1). Günümüzde insanlar hayatlarının yaklaşık dörtte birini rekreasyon faaliyetlerinde geçirmektedir. Rekreasyon sağlıklı ve engelli olan, her yaşta ve beceri seviyesinde serbest zaman aktivitelerine katılan bireyleri kapsamakta ve sağlıklı yaşama eğilimlerine bağlı olarak, eğitim düzeyi yüksek olan ülkelerde, önemli bir talep görmektedir (2). Teknolojinin gelişmesi, nüfus ve kentleşmenin artışı ve yaşam koşullarının güçleşmesi ile insanların üzerinde oluşan yoğun baskılar, doğal alanların turizm ve rekreasyon amaçlı olarak birçok kişi tarafından ziyaret edilmesine yol açmaktadır (3). Kaynak yöneticilerinin, birçok etkinliklerin meydana geldiği doğal alanlarda, rekreasyon etkinliklerinin doğaya saygılı, tüketici olmayan bir şekilde gerçekleştirilmesini sağlaması gereklidir. Aksi takdirde o alanda bir takım olumsuz çevresel etkiler oluşacaktır. Bu etki sadece o alanın bütünlüğünü etkilemekle kalmayacak aynı zamanda kullanıcıların o alandan alacakları deneyimlerin kalitesini de etkileyecektir. Bu yüzden gerçekleştirilecek rekreasyon etkinliklerin o alanın ekolojisine uyum sağlaması gerekir. Bu dengenin kurulabilmesi ancak doğru rekreasyon planlaması ile mümkündür (4). Rekreasyon endüstrisi, dünyada olduğu gibi Türkiye'de de gelişmektedir. Gelecek; çok sayıda yeni rekreasyon alanları ile ortamları ve daha gelişmiş programları bize sunacaktır. Bu bağlamda; yerel yönetimler bu süreci dikkate alarak tesislerin yenilenmesi ve insan kaynaklarının daha verimli kullanılması ve günün ihtiyaçlarına yönelik rekreasyon organizasyon ve hizmetlerine önem vererek; kentlerinde yaşayan çocuk, genç, yaşlı ve engelli vatandaşlarına çağın ihtiyaçlarına uygun hizmetleri sunacakları bir örgütlenme modeli üzerinde çalışmalarını yoğunlaştırmalıdır (5). Kentsel mekanlarda yaşanan olumsuz koşullar ve rekreasyon kaynaklarının yetersizliği nedeniyle kent insanı, kent dışındaki rekreasyon kaynaklarına yönelmektedir. Özellikle sahip olduğu doğal, kültürel ve görsel değerler nedeniyle ormanlık alanlar en çok tercih edilen rekreasyon kaynakların başında gelmektedir. Ayrıca, ormanlık alanlar çeşitli rekreasyon kullanımlar için doğal kaynakların önemli bir kısmını bir arada sunabilmekte, insanlara fiziksel ve ruhsal yönden olumlu katkılar sağlamaktadır (4). 143 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR Kırsal rekreasyon alanları, günümüzde insanların rekreasyon ihtiyaçlarını karşılayan en önemli yerlerden biridir. Kent yakınında bulunan ve orman rejimine giren, halkın rekreasyon ihtiyacını karşılamak üzere ayrılmış olan “orman içi dinlenme yerleri” ise önemli kırsal rekreasyon alanlarındandır (6). Orman rekreasyonu, orman içinde ve yabanıl çevredeki doğal kaynaklara bağlı rekreasyon etkinlikleri ve deneyimleri olarak da tanımlanmaktadır (7). Türkiye‟de ormanlar daima kırsal topluluklarla ilişkilendirilmiştir. Bunun başlıca nedeni uzun yıllar ormancılığın sadece odun üreten bir kaynak olarak görülmesi ve kırsal kesim için istihdam alanı oluşturmuş olmasıdır. Oysa ormanlar tüm toplum kesimlerini ilgilendiren doğal bir kaynaktır (8). Rekreasyonel kullanımlar sürekli değişiklikler göstermekle birlikte, insan yaşamının önemli bir parçası olmuştur. Bu olgu, ormanların bugün ve gelecekte rekreasyonel amaçlı kullanımların baskısı ile karşı karşıya kalmasını kaçınılmaz hale getirmektedir. Bunun önlenebilmesi için rekreasyonel kaynak kullanım politikalarının üretilmesi gereklidir (9). Yürüyüş, kamping, dağcılık, kayak, bisiklet gibi birçok rekreasyon faaliyeti ormanlarda gerçekleştirilebilmektedir. Rekreasyon amaçlı işletilen ormanlar, bir taraftan koruma fonksiyonunu yerine getirirken diğer taraftan da genç, yaşlı, engelli insanların ihtiyaçlarını da karşılamaktadır (10). İsmail ÇETİN-­‐Orman Mühendisi-­‐Kamu Yönetimi Uzmanı (1) KILIÇASLAN, Ç., (2008), „‟Ortaca Kenti Rekreasyon Alanlarının Mevcut Durumu ve Muğla Üniversitesi Ortaca Meslek Yüksekokulu Öğrencilerinin Rekreasyon Alanlarına Yönelik Beklentileri‟‟, Düzce Üniversitesi Ormancılık Dergisi, Cilt: 4, Sayı: 1-­‐2, Sayfa: 3-­‐16. (2) http://web.deu.edu.tr/sbt/index.php. Erişim tarihi:15.02.2015 (3)UZUN, S., MÜDERRİSOĞLU, H., YILDIZ, O., ÇAKIR, G., SOY, N., KAYA, L.G., DEMİR, Z., AŞIKKUTLU, H.S., ( 2013). Doğal Alanlardaki Farklı Rekreasyonel Faaliyetlerin Ekolojik Etkileri, II. Rekreasyon Araştırma Kongresi, http://www.anatoliajournal.com/atad/depo/bilgibankasi/Kitap_122.pdf Erişim tarihi:15.02.2015 (4) AKTEN, M. ve AKTEN, S.,(2011), „‟Rekreasyon Potansiyellerinin Belirlenmesine Yönelik Bir Model Yaklaşımı: Gülez Yöntemi‟‟, I. Ulusal Sarıgöl İlçesi ve Değerlendirme Sempozyumu, Sarıgöl. (5) ŞAHİN Ş. ve BARIŞ M., (1998), “Kentsel Doku İçerisinde Açık ve Yeşil Alan Standartlarını Belirleyen Etmenler”, Peyzaj Mimarlığı Dergisi, İstanbul. (6) KORKMAZ, N., ve KARADENİZ, N., (2004), „‟Nallıhan-­‐Hoşebe Orman İçi Dinlenme Yerinin Rekreasyon Kaynaklarının Geliştirilmesi‟‟, Tarım Bilimleri Dergisi, Cilt: 10, Sayı: 1, Sayfa: 24-­‐30. (7) HAMMİTT, WE., (2004), „‟Recreation/user Needs and Preferences‟‟, Encyclopedia of Forest Sciences (Ed: Burley, J., Evans, J., Youngquist, J. A.) Volume: 2, ISBN: 0-­‐12-­‐145160-­‐7 (set). (8) TÜRKER, M. F., ÖZTÜRK, A., PAK, M., ve DURUSOY, İ., (2002), „‟Orman Kaynağından Geleneksel ve Çağdaş Yararlanma Şekilleri: Dünya, Ülkemiz ve Bölgemizdeki Durum, Kırsal Çevre Yıllığı‟‟, Ankara. (9) YÜCEL, E., AŞAN, Z., ÖZ, M. ve ÖZTÜRK, M., (1998), „‟Eskişehir Yöresinde Bazı Dinlenme Alanlarının Rekreasyonel Talep Değerinin Belirlenmesi Üzerine Araştırmalar‟‟, Cilt: 7, Sayı: 26, Sayfa: 21-­‐26. (10)Sürdürülebilir Orman Yönetimi 2008 Raporu, Orman Genel Müdürlüğü 144 MODÜL ADI 6. DİĞER SOSYOEKONOMİK FONKSİYONLARIN SÜRDÜRÜLMESİ ve GELİŞTİRİLMESİ ALT BAŞLIK 6.2. Odun Dışı Orman Ürün ve Hizmetlerinin Ekonomik Değerinin Önemi EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI 6.2.4. Av ve Yaban Hayatı Değeri Ormanlardaki av ve yaban hayatının değerinin öğretilmesi Av ve yaban hayatının önem ve değerine vakıf olmak Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği Bölümü Son Sınıf Öğrencileri Yaban hayvanları; sadece suda yaşayan memeliler dışında kalan bütün memeliler ile kuşlar ve sürüngenleri ifade etmektedir (1). İnsanlık tarihi kadar eski olan avcılık, başlangıçta insanların beslenmeye yönelik bir faaliyet iken giderek bir spor olarak kabul görmeye başlamıştır. Buna rağmen çevre korumacılarca acımasız bir spor olarak görülmektedir. Yaban hayatındaki canlılık, çevre sağlığının mükemmel bir göstergesidir. Zira yaban hayatı, dengesi bozulmamış ve kirlilikten uzak kalmış ortamlarda varlığını sürdürebilmekte ve iyi gelişme göstermektedir. Yaban hayatının en iyi gelişme gösterdiği yerler, kirlilikten korunabilmiş ve ekolojik dengesi bozulmamış muhitlerdir. Bu sebeple, bir ortamda bulunan yabani türlerin bolluğu ve çeşitliliği, bu ortamın sağlıklı yaşama ve şartlarına sahip olduğunu, yani, çevre sağlığı açısından iyi durumda olduğunu gösterir. Çevrenin sağlığı ise insan da üzerinde yaşayıp bu çevreye bağımlı olduğu için insanı doğrudan ilgilendirmektedir. Halkın yaban hayatını barındıran ortamlara ilgisi, yaban hayatının toplum hayatındaki yerini ve önemini göstermektedir. Zira her yıl yurdumuzun dört bir tarafına yayılmış milli park, tabiat parkı, tabiatı koruma alanı, yaban hayatı koruma sahası, av üretme istasyonları, sulak alan ve göller, orman içi dinlenme yeri gibi alanları ziyaret eden yüzbinlerce vatandaş, yaban hayatını barındıran tabii ortamlara duyulan ilgi ve ihtiyaca işaret etmektedir. Ayrıca, sayısı milyonlara varan avcıyı, dağcıyı ve benzeri faaliyetlere girişen kimseleri doğaya cezbeden şeyin de yaban hayatı olduğu aşikardır (2). Türkiye; coğrafi konumu, iklim ve diğer özellikleri nedeniyle zengin bir yaban hayatı ve önemli avcılık potansiyeline sahiptir. Hayvan türlerinin yanında, Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarında da yaşayan bazı hayvan türler de avlanabilir düzeyde bulunmaktadır (3). Doğanın dengesinin bozulmaması ve sürdürülebilmesi için yabani hayvanların sayılarının belli bir düzeyin altına düşmemesi gerekmektedir. Bu nedenle, nesli tehlike altına girmiş av ve yaban hayvanlarının korunması amacıyla 4915 sayılı Kara Avcılığı Kanunu ile av ve yaban hayvanlarının ve yaban hayatının korunduğu, geliştirildiği, av hayvanlarının yerleştirildiği, yaşama ortamını iyileştirici tedbirlerin alındığı ve gerektiğinde özel avlanma plânı çerçevesinde avlanmanın yapılabildiği sahalar olarak “Yaban Hayatı Geliştirme Sahaları” tesis edilmektedir. Av ve yaban hayatı yönetiminde doğru kararlar alabilmek için yaban hayvanı popülasyonlarının birey sayısı, bunların yaş ve cinsiyet durumları, doğan yavruların yaşama oranları gibi popülasyon strüktürü ve dinamiğine ilişkin temel 145 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR bilgilere gerek duyulmaktadır. Bu bilgilerin elde edilmesi etüt-­‐envanter çalışmaları ile gerçekleştirilmektedir (4). 4925 sayılı Kara Avcılığın Kanunu ile avcılığa ait iş ve işlemler düzenlenmiş, yaban hayvanlarının etüt ve envanterlerinin yapılması görevi de Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğüne verilmiştir. Her yıl Merkez Av Komisyonu Kararları ile yıl içinde avlanmasına yıl boyu ya da dönemsel olarak izin verilen hayvanlar ile tamamen yasak olan hayvanlar belirlenerek ilan edilmektedir. Bazı kuş türleri, tavşan, tilki, domuz ve çakal gibi hayvanlar türe ve yöreye göre yıl içinde belirli dönemlerde avlanabilirken bazıları ise popülasyonun durumuna göre il bazında avlanması yasaklanarak koruma altına alınmaktadır. Yaban hayatı, milli ekonomi bakımından önemlidir. Dünyanın değişik yerlerinde, av hayvanı olarak, doğal avcılık alanlarının zenginleştirilmesi, çevrenin korunması amacıyla yarı entansif koşullarda yetiştirilen keklik ve sülün gibi türler büyüme dönemi sonunda av alanlarına bırakılmaktadır. Avrupa’da ve Amerika’da çoğunluğu turistik amaçlı şirketler tarafından işletilen av alanları, önemli bir ekonomik gelir kaynağıdır. Mesela; sülün ve kekliklerin Fransa, İspanya, Macaristan ve Çek Cumhuriyeti gibi birçok ülkede üretimleri yapılmakta ve üretilen bu hayvanlar özel avlaklarda avlandırılmaktadır. Bu ülkeler, bu sayede, önemli miktarda döviz geliri elde etmektedirler. Türkiye'de yeterli popülasyon yoğunluğuna erişen av hayvanlarının bulunduğu avlaklar, av turizmine açılmakta ve bazı türlerde avlatılan her bir av için 3500 US $’na varan avlanma bedeli tahsil edilebilmektedir. Yaban keçisi, ayı gibi memeli av hayvanlarından sağlanan bu kazanca, sülün ve keklik gibi av kuşlarını da dahil etmenin yol ve imkanları araştırılmaktadır (2). Avcılık ile istihdam, av malzemeleri ticareti, avlanan hayvanların besin değeri, kürkleri, boynuzları gibi ekonomik değerler ortaya çıkmaktadır.Yaban hayatının devamlılığının sağlanabilmesi için av ve yaban hayvanlarının kışın yemlenmesi, üretme istasyonlarında sun’i yollarla üretilmesi ve nakil gibi düzenleyici etkinlikler yerine getirilmektedir. İsmail ÇETİN-­‐Orman Mühendisi-­‐Kamu Yönetimi Uzmanı (1) ANONİM, (2003). 4915 sayılı Kara Avcılığı Kanunu (2) OĞUROĞLU, İ., (2004). Ormancılıkta Yaban Hayatı Ders Notu, SDÜ, Isparta. s:2,3 (3) YILDIRIM, U., (1994). Av ve Yaban Hayatına Ekonomik Bir Yaklaşım, Çevre Dergisi, Sayı:12, s:47 https://www.ekoloji.com.tr/resimler/12-­‐10.pdf Erişim Tarihi:20.03.2015 (4) ÖZER, M., Büyük Memeli Av Hayvanı Sayım Teknikleri ve Ülkemizdeki Popülasyonlarının Durumu, TMMOB Orman Mühendisleri Odası Meslek Mensupluğu Hazırlama Eğitimi Ders Notları. http://ormuh.org.tr/arsiv/files/Av%20Hayvanlari%20Envanteri.pdf Erişim Tarihi: 20.03.2015 146 MODÜL ADI 6. DİĞER SOSYOEKONOMİK FONKSİYONLARIN SÜRDÜRÜLMESİ ve GELİŞTİRİLMESİ ALT BAŞLIK 6.2. Odun Dışı Orman Ürün ve Hizmetlerinin Ekonomik Değerinin Önemi EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI 6.2.5. Ekoturizm Değeri Ormanlardaki ekoturizmin değerinin öğretilmesi Ekoturizmin önem ve değerine vakıf olmak Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği Bölümü Son Sınıf Öğrencileri Ekoturizm, son zamanlarda doğa için sürdürülebilirliği vurgulayan ve gittikçe önemi artan bir turizm anlayışı olarak öne çıkmaktadır (1). Ekoturizm, doğa seyahatine dayanan ancak, sürdürülebilirlik ilkesini de içeren bir turizm sektörüdür. Ekoturizm, 1990’lı yıllardan bu yana turizm endüstrisi içinde hızla gelişen bir sektör olarak dikkat çekmektedir. Özellikle uluslararası turizm talebinin yapısındaki değişiklikler, artan eğitim seviyeleri, çevre konularına karşı artan ilgi ve bilinç ekoturizm seyahatlerine olan talebi artırmaktadır. Ekoturizmin küresel öneminin tanınması için Birleşmiş Milletler 2002 yılını ‘Uluslararası Ekoturizm Yılı’ olarak ilan etmiştir. Kitle turizminin yok edici etkisine bir reaksiyon olarak ve farklılık arayışı ile ortaya çıkan ekoturizm, günümüzde turizm endüstrisinin hızla gelişen bir alt sektörü olarak yılda milyarlarca dolar gelir yaratmaktadır. 1998’de 45 milyon kişi ekoturizm seyahati gerçekleştirirken, 2010 yılında bu rakamın 70 milyonun üzerinde olduğu tahmin edilmektedir. Bazı geleneksel turizm sektörleri doyma noktasına ulaşmış haldeyken, ekoturizmin istikrarlı bir şekilde büyümeye devam etmesi beklenmektedir. Ekoturizm ile ilgili farklı tanımlar bulunmakla beraber Dünya Ekoturizm Derneği, ekoturizmi ‘doğal alanlara yapılan, yerel halkın refah düzeyini geliştirme ve çevreyi koruma amacı güden sorumluluk sahibi seyahat’ olarak tanımlamaktadır. Örnek vermek gerekirse, yağmur ormanlarında bir yürüyüş, ormana ve yerel halka bir gelir veya fayda sağlamadıkça ekoturizm kapsamında değildir. Ekoturizm ile sürdürülebilir turizm hedeflenmektedir. Burada sürdürülebilirlik ile anlatılmak istenen çevrenin korunmasının yanısıra turizm faaliyeti gerçekleştirilen bölgedeki kültür ve sosyal hayatın da korunması yanısıra ekoturistik faaliyetlerle bölge kültürü ve geleneklerinin yeniden canlandırılması da amaçlanmaktadır (2). Dünya genelinde 235 milyondan fazla kişiye istihdam sağlayan (küresel istihdamın %7,6’sı) turizm sektörü, dünyadaki en büyük sektörlerden biri olup, küresel ekonomik gelişime güçlü bir ivme kazandırmaktadır. Türkiye’de ise yaklaşık 1,7 milyon kişiye istihdam sağlayan sektör (toplam istihdamın % 7,2’si), 2009 yılında 95,3 milyar TL değerinde ekonomik faaliyette bulunmuştur. Bu rakam, Türkiye’nin toplam GSYİH’sinin yaklaşık % 10,2’sine denk gelmektedir (2). Ekoturizmin avantajları şöyle sıralanabilir: •Yerli halk için ekonomik fayda sağlar, yaşam kalitesini yükseltir. • Endüstriyel uygulamaların geliştirilemeyeceği orman köyleri gibi bölgelerde istihdam ve ekonomik canlılık sağlayan bir sektördür. Bu sayede bu bölgelerden 147 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR yaşanan göçlerin önüne geçilebilmekte hatta ters göç yaşanmaktadır. • Ekoturizm konseptinde yerli halk kendilerini ve bölgelerini etkileyen kararları almada rol oynar. • Ekoturizm doğal ve kültürel mirasın korunmasını ve dünya biyoçeşitliliğinin sürdürülmesini sağlar. • Yerel halkla ilişkiyi ve daha önce tecrübe edilmeyen değişik aktiviteleri sağladığı için turistler için daha hoş deneyimler sağlar. • Turizmin ekonomi, çevre ve sosyal yaşama olumsuz etkilerini en aza indirger. • Ekoturizm kültürel açıdan duyarlı olup turist ve ev sahibi halk arasında saygıyı sağlar, yerel gurur ve güven oluşturur. • Ekoturizmin bir diğer avantajı da yüksek maliyetli yatırımlar gerektirmemesi böylece gelişmekte olan ülkelerde hızla benimsenen bir sektör olmasıdır (2). İsmail ÇETİN-­‐Orman Mühendisi-­‐Kamu Yönetimi Uzmanı (1) Orman Ekosisteminin Fonksiyon ve Değerleri, http://eski.dkm.org.tr/docs/kitap_pdf_tr/bolum7.pdf Erişim Tarihi: 10.02.2015 (2) Ekoturizm Sektör Raporu, (2012). Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı, s:4, 5, 7, 9, Antalya 148 MODÜL ADI 6. DİĞER SOSYOEKONOMİK FONKSİYONLARIN SÜRDÜRÜLMESİ ve GELİŞTİRİLMESİ ALT BAŞLIK 6.2. Odun Dışı Orman Ürün ve Hizmetlerinin Ekonomik Değerinin Önemi EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI 6.2.6. Orman ve Su Orman ve su ilişkisinin öğretilmesi Orman ve su ilişkisini irdeleyici bir şekilde kavramış olmak Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği Bölümü Son Sınıf Öğrencileri Dünyadaki toplam su miktarı 1,400 milyon km3’tür. Bu suyun, %97,5’i denizlerde ve okyanuslardaki tuzlu sulardan oluşmaktadır. Geriye kalan yalnızca %2,5’i tatlı su kaynağı olup, çeşitli amaçlar için kullanılabilir durumdadır (1). Teknolojik gelişmelere bağlı olarak ortaya çıkan teknolojik artıklar, tarım arazilerinde verimi artırmak amacı ile çeşitli gübre ve kimyasal ilaçların kullanılması, sediment birikimi, yanlış arazi kullanımı gibi nedenlerden dolayı temiz su kaynakları önemli sayılabilecek düzeyde azalmıştır. Dünya Bankası verilerine göre, günümüzde 450 milyon insanın ciddi su sıkıntısı çektiği belirlenmiştir. Ayrıca, gelişmekte olan ülkelerdeki ölümlerin %80’inin suyla ilintili hastalıklardan kaynaklandığı saptanmıştır (2). Türkiye akarsularının ekonomik olarak kullanılabilecek kapasitesi olan 95 milyar m3/yıllık miktarın, 48,1 milyar m3/yıllık bölümü orman alanlarından gelmektedir. Bu durumda; Türkiye’de kullanılabilir yüzeysel su veriminin %50.53’ü orman alanlarının ürettiği sudur. Başka bir deyişle Türkiye’nin kullanılabilir yüzeysel akışının en az ½’si, ülkenin yaklaşık ¼’ünü kaplayan orman alanlarından akarsulara ulaşmaktadır (1). Dünyada değişik kıtalarda meydana gelen aşınma ve taşınma miktarları dikkate alındığında, Türkiye’nin dünyanın en fazla toprak malzemesi taşınan ülkeleri arasında olduğu görülmektedir (Tablo 1). Türkiye yüzölçümü bakımından Avrupa’dan 14, Avustralya’dan 10, Afrika’dan 42 kat küçük olmasına rağmen Türkiye, hemen hemen Avrupa ve Avustralya kıtaları toplamına veya sadece Afrika kıtası toplamına eşit miktarda toprağı denizlere taşınmakta olduğu görülmektedir. Tüm dünyada taşınmakta olan toprak miktarının % 2,5’i Türkiye'de meydana gelmektedir. Oysa Türkiye, dünya kara yüzeylerinin ancak % 0.5’ini oluşturmaktadır (3). KITALAR Yıllık Taşınan Toprak Miktarı(milyon ton) Asya 15.910 K.Amerika 1.960 G.Amerika 1.200 Afrika 540 Türkiye 500 Avrupa 320 Avustralya 230 Tablo 1. Kıtalara göre yıllık ortalama taşınan toprak miktarı 149 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR Ormanlar, su ekonomisini düzenleme, su üretiminin sürekliliğini sağlama, içme suyunun kalite ve miktarını yükseltme gibi gördüğü hizmetler nedeniyle birer su deposu niteliğindedir (4). Ormanlık alanlarda yer alan dereler ve göller gibi sulak alanlar, çok önemli özelliklere sahiptir. Bu alanlar, farklı bitki ve hayvan türlerinin çeşitliliğini ihtiva etme, su kalitesinin ve miktarının sürekliliğini sağlama, karada ya da suda yaşayan farklı bitki ve hayvan türlerine habitat oluşturma, toprak verimliliğinin sürekliliğini sağlama ve sediment kontrolü gibi pek çok hizmetler sunmaktadırlar. Bununla birlikte, bu alanlarda yapılacak olan ormancılık işletme aktiviteleri, negatif etkilere sebep olabilmektedir. Yol yapım ve bakım çalışmaları; aralama, traşlama, budama, sıklık bakımı ve gübreleme gibi farklı işletme ya da silvikültürel müdahaleler ile yine bu alanlarda halk tarafından yapılan her türlü spor veya rekreasyonel faaliyetler, bu ekosistemlerde veya bu ekosistemlerin sunmuş olduğu hizmetler üzerinde olumsuz etkiler yaratabilmektedir (5). Bu yüzden, bu olumsuzlukları ortadan kaldırmak veya diğer bir anlatımla, bu ekosistemlerin sürekliliğini ve hayatiyetini sağlamak ve sunmuş oldukları hizmetlerden en iyi biçimde sürdürebilmek amacı ile genellikle farklı işletme pratikleri uygulanmaktadır (6). Fonksiyonel amenajman planı yapımına geçilmesiyle birlikte su, ekolojik ana fonksiyon olarak erozyonu önleme fonksiyonu, sosyal ve kültürel ana fonksiyon içinde ise hidrolojik fonksiyon olarak amenajman planlarında yerini almıştır. İsmail ÇETİN-­‐Orman Mühendisi-­‐Kamu Yönetimi Uzmanı (1) GÖRCELİOĞLU, E., (1992). Havzalarda Orman ve Otlak Alanları Amenajmanının Su Verimine ve Kalitesine Etkileri. İ.Ü. Orman Fakültesi Dergisi, 42(1-­‐2): 17-­‐30. (2) KİZİROĞLU, İ., (2002). 20.Yüzyıl için Petrol Neyse 21. Yüzyıl için Su O Olacaktır. Kalkınmada Verimlilik -­‐ Anahtar, Milli Prodüktivite Merkezi Aylık Yayın Organı, Eylül 2002, yıl 14, sayı 165: 14-­‐15. (3)GÜNAY, T., (1997). Ormansızlaşma Toprak Erozyon, TEMA Vakfı Yayınları, No: 1, İstanbul, 286 s. (4)ÖZHAN, S., GÖKBULAK, F., (2001). Bitki Örtüsünün Su Üretim Havzalarının Su Verimi Üzerindeki Etkileri. 1. Türkiye Su Kongresi, Cilt 1, (8-­‐10 Ocak), İstanbul, 105-­‐
112. (5) KELEŞ, S. (2003). Ormanların Su ve Odun Üretimi Fonksiyonlarının Doğrusal Programlama Tekniği İle Optimizasyonu (Karanlıkdere Planlama Birimi Örneği). Yüksek Lisans Tezi, KTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, Trabzon, 96s. (6) KELEŞ, S., KARAHALİL, U., KÖSE, S., (2005). Ormanların Toprak Koruma ve Su Üretimi Fonksiyonlarının Odun Üretimi İle Birlikte Planlanması (Karanlıkdere Orman Planlama Birimi Örneği). KSÜ Fen ve Mühendislik Dergisi 8(1), s:67 150 MODÜL ADI 6. DİĞER SOSYOEKONOMİK FONKSİYONLARIN SÜRDÜRÜLMESİ ve GELİŞTİRİLMESİ ALT BAŞLIK 6.3. Ormancılıkta İşgücü ve Yaratılan İstihdam EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI 6.3.1. Ormancılık ve İstihdama Katkısı HAZIRLAYAN KAYNAKLAR Ormancılık faaliyetlerinde istihdam olanaklarının belirlenmesi Ormancılık faaliyetlerinde önemli bir faktör olan insanın istihdam özelliklerinin öğretilmesi Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Son Sınıf Öğrencileri Genel il alanının dörtte üçü ormanlarla kaplı ve üretim faaliyetleri yoğun olan bu ilde orman işçiliği önemli bir yer tutmaktadır. Ormancılık faaliyetleri entansif işletmecilik gerektirmektedir (1, 2). Bu sebeple işgücüne oldukça fazla ihtiyaç duyulmaktadır. Üretim faaliyetlerinin ilk aşaması olan ve arazideki ilk adımı olarak da Kabul edilebilecek olan işaretleme (çıkarılacak ağaç tespiti), kesme, kabuk soyma, boylara ayırma, primer, seconder taşıma, istifleme, yükleme, boşaltma faaliyetlerinin tamamında işgücüne gereksinim bulunmaktadır. Ormanlarda yakın zamana kadar bu faaliyetlerin tamamı elle yapılırken bugün nakliyat, yükleme ve boşaltma araçlarının kullanımı işçilik güçlüğünü azaltmıştır (1). Kastamonu ili odun üretiminin Türkiye odun üretiminin %10’na denk geldiği düşünüldüğünde yukarıda belirtilen ve işgücü isteyen bu üretim faaliyetleri için orman üretim işçisi gerekmektedir. Kastamonu ilinin Türkiye’de yakın zamana kadar hızlı göç veren iller arasında yer aldığı bilinmektedir (3) . Ormancılık birincil sektörler kategorisine girmektedir. Genel olarak piyasaya hammadde sunmaktadır. Bu sektörün açık hava koşullarında üretim faaliyetlerini gerçekleştirdiği ve risk faktörünün de yüksek olduğu düşünüldüğünde ormancılık faaliyetlerinde çalışan işgücünün çeşitli özelliklerinin bulunması gerekliliği kaçınılmazdır. Ancak Türkiye’de orman işçiliği yapan kesimin hem eğitim hem de gelir düzeylerinin düşük olması ormancılık faaliyetlerinde işgücünün çeşitli kazalar ile karşılaşmasını kaçınılmaz kılmaktadır. Yılın her ayı ormancılık faaliyetlerini gerçekleştirmek tüm Türkiye için geçerli olamamaktadır. Dolaysıyla devamlılık arz etmeyen işin sürekli ve ana kazanç kapısı olarak görülememesi doğaldır. Türkiye’de özellikle orman köyleri tarım, hayvancılık ve ormancılık faaliyetlerinden geçimini sağlamakta ve tüzel kişilikler oluşturmaktadırlar. Oluşturdukları orman kooperatifleri vasıtasıyla orman işçiliği yapmaktadırlar (4). Adem GENÇ-­‐Orman Endüstri Mühendisi-­‐Orman Yüksek Mühendisi-­‐Ekonomist (1) DAŞDEMİR, İ., (2013), Ormancılık İşletme Ekonomisi, Bartın Ünv. Yayın no:10, Bartın (2) GERAY, U., (1991). Ekonomi, İstanbul Ünv. Yayın No:3633, İstanbul (3) İBRET, Ü. (2010). Kastamonu'nun Göç Olgusu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Coğrafya Dergisi, s:34-­‐47 (4) TOKSOY, D., YENİGÜN, M., ŞEN, G. (2009). Orman Köylerindeki Tarımsal Kalkınma Kooperatiflerinin Swot Analizi İle Değerlendirilmesi (Maçka İlçesi Örneği). Kastamonu Üniversitesi Orman Fakültesi Dergisi, 9(1), s:12-­‐18. 151 MODÜL ADI 6. DİĞER SOSYOEKONOMİK FONKSİYONLARIN SÜRDÜRÜLMESİ ve GELİŞTİRİLMESİ ALT BAŞLIK 6.4. Ormancılıkta İş Güvenliği ve Sağlığı EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI 6.4.1. Ormancılık Faaliyetlerinde İş Güvenliği ve Sağlığı Mevzuatı Yasal düzenlemelerin farkında olmak ve güvenlik kültürü İş Güvenliği ve sağlığı kültürünün kazanılması Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği Bölümü Son Sınıf Öğrencileri Türkiye’de “İş Sağlığı ve Güvenliği Mevzuatı”; Anayasa, uluslararası sözleşmeler, yasalar ve yönetmeliklerden oluşmaktadır. Bunun yanında Orman Genel Müdürlüğü iş sağlığı ve güvenliği iç yönergesi yayımlamıştır. Anayasada çalışma hayatı ve sosyal güvenlik: Sosyal devlet olma ilkesi, yaşama, maddi ve manevi varlığını sürdürme hakkı, herkesin yaşına, cinsiyetine ve gücüne uygun bir işte çalıştırılmasını isteme hakkı, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı, sosyal güvenlik hakkı gibi kavramlar Anayasada yerini bulmuştur. ILO’nun 155 Sayılı Uluslararası Sözleşmesi: 155 sayılı sözleşme 22 Haziran 1981 tarihinde kabul edilmiş. ‘’iş sağlığı, iş güvenliği ve çalışma ortamına ilişkin düzenlemeleri içermektedir. 155 sayılı sözleşme; işçi çalıştırılan bütün kolları, istihdam edilen bütün kişileri, işçilerin, işleri nedeniyle gitmeleri veya bulunmaları gereken ve işverenin doğrudan veya dolaylı kontrolü altında bulunan bütün yerleri, işle bağlantısı açısından, sadece hastalık veya sakatlığın bulunmaması halini değil, aynı zamanda, çalışma sırasındaki hijyen ve güvenlik ile doğrudan ilişkili olarak sağlığı etkileyen fiziksel ve zihinsel unsurları kapsamı içine almıştır. İşçi ve işverenlere danışma ilkesi ile konunun ‘’milli bir Politika’’ düzeyinde ele alınmasını istenilmektedir. Kanunlarda İş Sağlığı ve Güvenliği: Borçlar Kanunu: 1926 tarihli ve 818 sayılı Borçlar Kanununun 331. ve 332 maddelerindeki düzenlemeler iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin olup; iş sahibi işçiye uygun iş aleti vermeye, uygun ve sağlıklı yerlerde kalmasını sağlamaya, karşı karşıya kalacağı tehlikeler karşı önlem almaya mecburdur hükmü getirilmiştir. İşverenin bu hükümlere uyumaması durumunda tazminat ödeyeceğine belirtmiştir. Umumi Hıfzıssıhha Kanunu: 1930 tarih ve 1593 sayılı Umumi hıfzıssıhha kanunu iş sağlığı ve güvenliği alanında çok önemli düzenlemeler getirmiştir. Sağlık kontrolü getirmiş, bulaşıcı hastalık taşıyanların çalıştırılamayacağını hükme bağlamıştır. Kadınların doğumdan önce üç hafta doğumdan sonra üç hafta çalıştırılmasını yasaklamıştır. 12 yaş altı çocukların çalışmasını ve 12 yaş ile 16 yaş arasındaki çocukların sekiz saatten fazla ve gece çalışmasını yasaklamıştır. Gece çalışması ile yer altında çalışmaları 24 saatte 8 saatle sınırlandırmıştır. 18 yaş altındaki çocuklara eğlence mekanlarında ve hamamlarda çalışmayı yasaklamıştır. Kadınlara doğum sonrası işe başladıklarında çalışma süresinde yarımşar saatlik iki kez süt izini getirmiştir. İşçinin ve işin çevresinin işçi sağlığına zarar vermesini engellemeye yönelik düzenlemeler getirmiştir. 50 den fazla işçi çalıştıran iş yerlerine doktor teminini, 100 ile 500 işçi çalıştıran iş yerlerine revir ve 500 den fazla iççi çalıştıran iş 152 yerlerine de 100 kişiye 1 yataklı düşecek şekilde hastane açma zorunluluğu getirmiştir. Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu: 31.5.2006 tarihli ve 5510 sayılı Kanun; sosyal sigortalar ile genel sağlık sigortasından yararlanacak kişileri, işverenleri, sağlık hizmeti sunucularını, bu Kanunun uygulanması bakımından gerçek kişiler ile her türlü kamu ve özel hukuk tüzel kişilerini ve tüzel kişiliği olmayan diğer kurum ve kuruluşları kapsar. Bu Kanunda iş kazasının ne olduğunu tanımlamıştır. İşverene iş kazası olduktan sonra veya meslek hastalığını öğrendikten sonra en geç üç işgünü içinde, bildirme zorunluluğu getirmiştir. Meslek hastalığını, sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal engellilik halleridir şeklinde tanımlamış ve bildirilmesini ve soruşturulmasını zorunlu hale getirmiştir. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu: 20.6.2012 tarih ve 6331 sayılı kanun; kamu ve özel sektöre ait bütün işlere ve işyerlerine, bu işyerlerinin işverenleri ile işveren vekillerine, çırak ve stajyerler de dâhil olmak üzere tüm çalışanlarına faaliyet konularına bakılmaksızın uygulanır. Bu kanun işverene risklerden korunma, iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerini yürütme, iş yeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı çalıştırma, Risk değerlendirmesi ve kontrol, ölçüm ve araştırma yapma, acil durum planları, yangınla mücadele planları, ilk yardım ve tahliye planları yapma zorunluluğu getirmiştir. Bu kanunla birlikte iş yeri temsilciliği düzenlenmiş, destek elmanı görevlendirmesi getirilmiş, kaza ve meslek hastalığının kayıt ve bildirimi düzenlenmiş, sağlık ve iş yeri gözetimi getirilmiş, çalışanların bilgilendirilmesi ve çalışan eğitimi öznem kazanmıştır. Buna göre; aşağıda işverenin genel yükümlülükleri, çalışanların genel yükümlüleri ile çalışmaktan kaçınma hakkı açıklanmıştır. 1-­‐İşverenin Genel Yükümlülükleri: İşveren, çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlüdür. Bu çerçevede; mesleki risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi dâhil her türlü tedbirin alınması, organizasyonun yapılması, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapar. İşyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine uyulup uyulmadığını izler, denetler ve uygunsuzlukların giderilmesini sağlar. Risk değerlendirmesi yapar veya yaptırır. Çalışana görev verirken, çalışanın sağlık ve güvenlik yönünden işe uygunluğunu göz önüne alır. Yeterli bilgi ve talimat verilenler dışındaki çalışanların hayati ve özel tehlike bulunan yerlere girmemesi için gerekli tedbirleri alır. 2-­‐Çalışanların Yükümlülükleri: Çalışanlar, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili aldıkları eğitim ve işverenin bu konudaki talimatları doğrultusunda, kendilerinin ve hareketlerinden veya yaptıkları işten etkilenen diğer çalışanların sağlık ve güvenliklerini tehlikeye düşürmemekle yükümlü olup çalışanların, işveren tarafından verilen eğitim ve talimatlar doğrultusunda yükümlülükleri şunlardır: İşyerindeki makine, cihaz, araç, gereç, tehlikeli madde, taşıma ekipmanı ve diğer üretim araçlarını kurallara uygun şekilde kullanmak, bunların güvenlik donanımlarını doğru olarak kullanmak, keyfi olarak çıkarmamak ve değiştirmemek, kendilerine sağlanan kişisel koruyucu donanımı doğru kullanmak ve korumak, işyerindeki makine, cihaz, araç, gereç, tesis ve binalarda sağlık ve güvenlik yönünden ciddi ve yakın bir tehlike ile karşılaştıklarında ve koruma tedbirlerinde bir eksiklik gördüklerinde, işverene veya çalışan temsilcisine derhal haber vermek, teftişe yetkili makam tarafından işyerinde tespit edilen noksanlık ve mevzuata aykırılıkların giderilmesi konusunda, işveren ve çalışan temsilcisi ile iş birliği 153 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR yapmak, kendi görev alanında, iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için işveren ve çalışan temsilcisi ile iş birliği yapmak. Çalışmaktan kaçınma hakkı: Ciddi ve yakın tehlike ile karşı karşıya kalan çalışanlar kurula, kurulun bulunmadığı işyerlerinde ise işverene başvurarak durumun tespit edilmesini ve gerekli tedbirlerin alınmasına karar verilmesini talep edebilir. Kurul acilen toplanır, işveren ise derhâl kararını verir ve durumu tutanakla tespit eder. Karar, çalışana ve çalışan temsilcisine yazılı olarak bildirilir. Kurul veya işverenin çalışanın talebi yönünde karar vermesi hâlinde çalışan, gerekli tedbirler alınıncaya kadar çalışmaktan kaçınabilir. Çalışanların çalışmaktan kaçındığı dönemdeki ücreti ile kanunlardan ve iş sözleşmesinden doğan diğer hakları saklıdır. Çalışanlar ciddi ve yakın tehlikenin önlenemez olduğu durumlarda birinci fıkradaki usule uymak zorunda olmaksızın işyerini veya tehlikeli bölgeyi terk ederek belirlenen güvenli yere gider. Çalışanların bu hareketlerinden dolayı hakları kısıtlanamaz. İş sözleşmesiyle çalışanlar, talep etmelerine rağmen gerekli tedbirlerin alınmadığı durumlarda, tabi oldukları kanun hükümlerine göre iş sözleşmelerini feshedebilir. Toplu sözleşme veya toplu iş sözleşmesi ile çalışan kamu personeli, bu maddeye göre çalışmadığı dönemde fiilen çalışmış sayılır. Orman Genel Müdürlüğü İş Sağlığı ve Güvenliği İç Yönergesi: Orman Genel Müdürlüğünün bu yönergesi 6331 sayıl yasaya uygun olarak düzenlenmiştir. Bu yönergenin amacı Orman Genel Müdürlüğü merkez ve taşra teşkilatında sağlık ve güvenlik şartlarının iyileştirilmesi için alınacak önlemleri belirlemektir. Kapsamı ise Orman Genel Müdürlüğü merkez ve taşra teşkilatında hizmet veren tüm işyerleridir. Hasan BULDU-­‐Orman Mühendisi-­‐ A Sınıfı İş Güvenliği Uzmanı T.C. Anayasası 818 Sayılı Borçlar Kanunu 1593 Sayılı Umumi Hıfsısıhha Kanunu 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu http://www.mevzuat.gov.tr Erişim Tarihi:15.12.2014 http://www.ogm.gov.tr/ekutuphane/Tebligler/Orman%20Genel%20M%C3%BCd%
C3%BCrl%C3%BC%C4%9F%C3%BC%20%C4%B0%C5%9F%20Sa%C4%9Fl%C4%B1%C
4%9F%C4%B1%20Ve%20GC3%BCvenli%C4%9Fi%20%C4%B0%C3%A7%20Y%C3%B
6nergesi.pdf Erişim Tarihi:15.12.2014 154 MODÜL ADI 6. DİĞER SOSYOEKONOMİK FONKSİYONLARIN SÜRDÜRÜLMESİ ve GELİŞTİRİLMESİ ALT BAŞLIK 6.4 Ormancılıkta İş Güvenliği ve Sağlığı EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI 6.4.2 Ormancılık Faaliyetlerinde Kişisel Koruyucu Donanımlar ve Önemi Alıcıda Güvenlik Önlemlerinin Farkındalığı İş güvenliğindeki Son Adım Olan Alıcıda Güvenliğin Sağlanması Amacıyla Kişisel Koruyucu Donanımların Tanınır Hale Gelmesi Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği Bölümü Son Sınıf Öğrencileri KİŞİSEL KORUYUCU DONANIM (KKD): Kaynağında ve ortamda kontrol edilmesi mümkün olmayan tehlikelerin alıcıda kontrol edilmesi amacıyla bir veya birden fazla sağlık ve güvenlik riskine karşı korunmak için çalışan tarafından giyilmek, takılmak veya taşınmak amacıyla tasarlanmış cihaz, alet veya malzemedir. Kişisel koruyucu donanımlar; 1-­‐Kişiyi aynı anda bir veya daha fazla muhtemel risklere karşı korumak amacıyla üretici tarafından bir bütün haline getirilmiş birçok cihaz, alet veya malzemeden oluşmuş bir donanımı, 2-­‐Belirli bir faaliyetin yapılması için korunma amacı olmaksızın, taşınan veya giyilen donanımla birlikte kullanılan, ayrılabilir veya ayrılamaz nitelikteki koruyucu cihaz, alet veya malzemeyi, 3-­‐KKD'nin rahat ve işlevsel bir şekilde çalışması için gerekli olan ve sadece bu tür donanımlarla kullanılan değiştirilebilir parçaları da kapsar. Tehlikeye maruz kalma süresince kullanıcı tarafından sürekli olarak kullanılmayı veya giyilmeyi amaçlamasa da, farklı ve ilave bir dış cihazla birleştirilmesi için KKD ile bağlantılı olarak piyasaya arz edilen herhangi bir sistemi, o cihazın bütünleyici bir parçası olarak kabul edilecektir. Temel gereklilik olarak KKD'nin insan sağlığı, can ve mal güvenliği, hayvan ve bitki yaşam ve sağlığı, çevre ve tüketicinin korunması açısından sahip olması gereken asgari güvenlik koşullarını sağlaması gerekir. KKD’ler, amaçlanan doğrultuda kullanımı sırasında karşılaşılan tüm risklere karşı yeterli koruma sağlamalıdır. KKD ergonomik olmalıdır. KKD’nin kendisinin tehlikeye yol açmaması gerekir. KKD uygun malzemeden imal edilmiş olması gerekir. KKD’nin kullanıcıya temas eden yüzeyinin her hangi bir yaralanma veya tahrişe neden olmamalıdır. KKD’nin kullanıcıyı engellememesi, kullanıcının vücut yapısına uygun olması, hafif ve dayanıklı olmalıdır. Piyasaya arz olunan Tüm kişisel koruyucu donanımlar CE işaretli, uluslararası standartlara uygun olmalıdır. ORMANCILIKTA KULLANILAN KİŞİSEL KORUYCU DONANIMLAR Baş Koruyucular: Motorlu testere ve balta gibi kesici aletlerle çalışırken koruyucu donanım olmadan çalışmak her zaman tehlikelidir. Kesici aletlerle çalışırken takılması gereken en önemli koruyucu donanım yüz korumayı amaçlayan malzemeyle birleştirilmiş baretlerdir. Baş koruyucular aşağıda sıralanmıştır. 155 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR Baretler, darbe emici şapkalar, Uygun malzemeden yapılmış, işe ve çalışana uygun olmalıdır. Yüz koruyucular, Saydam, buğu tutmayan ve görmeyi engellemeyen malzemeden yapılmış olmalıdır. Kulak koruyucular; tam kulak koruyucusu olmalıdır. Ense için yağmurluk Yağmur geçirmez malzemeden yapılmalıdır. Vücut Koruyucular Ormancılık çalışmaları sırasında iş elbiseleri giyilmesi vücudun tehlikelerden zarar görmesini engeller. Vücut koruyucusu olarak aşağıdaki malzemeler kullanılır. iş elbisesi (İş yeleği, tulum ve ceket pantolon) Kolay kesilip, yırtılmayan malzemeden yapılmış, sağlam dikişli, vücuda uygun( çok bol veya dar olmayan) olmalıdırlar. Tulum ve pantolonlarda askı ve takılıp düşmeye neden olacak ayrıntı olmamalıdır. Dikkat çekici renkte ve havalandırmalı olmalıdır. reflektörlü yelek Çalışanın uzaktan görülüp fark edilmesine yarayacak, gece ve gündüz görünür olmasını sağlayacak yeleklerdir. Bu yeleklerin yüksek görünümlü reflektörü şeritleri bulunmalıdır. Yağmurluk Çalışanın yağmurdan korunmak için giydiği giysi olup, sağlam ve sızdırmaz olması gerekir. El ve Kol Koruyucuları Eli veya kolu korumak üzere özel olarak tasarlanıp üretilmiş bütün donanımlar ve/veya (sabit veya ayrılabilir) aksesuarlar el ve kol koruyucularıdır. İş eldiveni Soğuk ve sıcaktan korumalı, çiziklere ve kesilmelere karşı dayanıklı eldivenler olmalıdır. Sol el motorlu teste eldiveni Sol elde kullanılan testerenin titreşimine ve zincirine korumasına sahip eldivenlerdir. Ayak ve Bacak Koruyucuları Ayak ve bacakların tehlikelere karşı korunması amacıyla kullanılırlar. Ormancılıkta kullanılan ayak ve bacak koruyucuları aşağıdadır. Motorlu testere kesmelerine karşı koruyucu pantolon Uluslararası standartlara uygun motorlu testere kesmesine karşı koruyucu özellikte olmalıdır. Pantolonun içindeki çok katlı uzun lif katmanına sahip koruyucu astar birkaç saniyeden az sürede zincire dolaşarak durmasını sağlamalıdır. Bot koruyucu parmak uçları ile testere kesmelerine ve kaymaya karşı özelliği olan botlar olmalıdır. İlk Yardım ve İletişim donanımları Ormancılık çalışmaları tehlikeli işlerden olduğundan kaza anında hemen müdahale edebilmek için çalışın ilk yardım malzemesi ve haberleşme aleti olmalıdır. İlk yardım kutusu Ağaç kesim iş yapan her çalışanın en kısa sürede ulaşacağı ilk yardım kutusu bulunmalıdır. İlk yardım kiti de bu işlevi yerine getirebilir. Düdük, telefon gibi yardım çağırma aleti Ormancılık çalışması yaparken kaza anında haberleşmeyi sağlamak amacıyla düdük gibi ses çıkartan ve dikkat çekmeye yarayan bir alet mutlaka bulundurulmalıdır. Cep telefonu ve telsizden yararlanılmalıdır. Hasan BULDU-­‐Orman Mühendisi-­‐ A Sınıfı İş Güvenliği Uzmanı Kişisel Koruyucu Donanım Yönetmeliği, Resmi Gazete Tarihi:29.11.2006 Sayı:26361 156 MODÜL ADI ALT BAŞLIK EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI HAZIRLAYAN KAYNAKLAR 6. DİĞER SOSYOEKONOMİK FONKSİYONLARIN SÜRDÜRÜLMESİ ve GELİŞTİRİLMESİ 6.5. Odun Kaynaklarından Üretilen Enerji 6.5.1. Yakacak Odun Üretimi Ve Toplumsal Önemi Yakacak odun üretiminin Türkiye’ye özel durumunun katılımcılara aktarılması Yakacak odun ve özellikle orman köylüsü arasındaki ilişkinin daha iyi anlaşılması Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği Bölümü Son Sınıf Öğrencileri Türkiye’de yakacak odun üretimi 1976 yılında toplam oduna dayalı orman ürünlerinin %76’sına karşılık gelirken bugün %40’lar civarındadır (1). Yakacak odun üretiminin yıllar itibariyle azalmasının nedenleri arasında yakacak odun talebinin azalması (2), ster ile ölçülen lif yonga talaş odunu sırık çubuk üretiminin artması gösterilmektedir. Yakacak odun talebinin nüfusun artmasına rağmen azalmasının nedenlerinin başında doğal gaz, elektrik ve LPG kullanımının artmasıdır (1). Ancak bugün hala özellikle kırsal kesimde yakacak tüketimi hala ciddi miktarlardadır (2). Özellikle orman içi ve bitişiği köylerde teminin kolay ve ucuz olması nedeni ile yakacak odun ısınma ve diğer ihtiyaçlarda kullanılmaktadır (3). Yakacak odun üretiminin ormancılıkta usulsüz faydalanmalar ile de ilişkisi bulunmaktadır. Özellikle orman köylerinde usulsüz temin edilen yakacak odunlar yakın çevrelerdeki il ilçe ve diğer yerleşim yerlerinde satılmakta ve yine orman köylüsü kendi ihtiyacı için bu usulsüz kesilen yakacak odunları kullanmaktadır. Esasında 6831 sayılı orman kanunun 31,32. Maddelerine istinaden orman köylülerine piyasa bedelinin oldukça altında bedeller ile yakacak odun temin edilmesine karşılık yine de usulsüz kesilmiş yakacak odun kullanımı devam etmektedir (1). Adem GENÇ-­‐Orman Endüstri Mühendisi-­‐Orman Yüksek Mühendisi-­‐Ekonomist (1)AKESEN, A., EKİZOĞLU, A. (2010). Ormancılık Politikası. Türkiye Ormancılık Derneği Yayını, Ankara (2)ALKAN, S. (2014). Kırsal Nüfus Değişiminin, Ormanlar Ve Ormancılık Üzerine Etkileri (Trabzon ili örneği). Kastamonu Üniversitesi Orman Fakültesi Dergisi, 14(1), s:69. (3)KÖK, G., (2009). Dünyada Ve Türkiye’de Orman Ürünleri Arz Talep İlişkileri. II. Ormancılıkta sosyo-­‐ekonomik sorunlar kongresi Isparta s:349-­‐360. 157 MODÜL ADI 6. DİĞER SOSYOEKONOMİK FONKSİYONLARIN SÜRDÜRÜLMESİ ve GELİŞTİRİLMESİ ALT BAŞLIK 6.5. Odun Kaynaklarından Üretilen Enerji EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI 6.5.2. Biyokütleden Enerji Üretme Kavramı Biyokütle tanımı ve enerji kaynağı olarak kullanımının önemi Biyokütleden enerji üretme kavramının yaygınlaştırılması ve ormandaki üretim artıklarının ormana terk edilme alışkanlığının engellenmesi Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği Bölümü Son Sınıf Öğrencileri Global dünyada alternatif enerji kaynakları bulunmaya çalışılmaktadır. Orman ürünleri üretiminden sonra arta kalan hasat artıkları da alternatif enerji kaynağı olarak değerlendirilmektedir. Ağacın sadece dal ve gövdeleri değil bütün kısmının değerlendirilmesi gerekliliği” tüm ağaç değerlendirme” kavramını oluşturmuştur. Ağacın tümünün değerlendirilebilecek olması ormancılıkta ölçüm kıstaslarında da değişikliklere gidilmesine neden olmuştur. Özellikle kesim artıklarının biokütle olarak değerlendirilecek kısmının ölçümünde hacim değil kütle ağırlığı esas alınması gerekmektedir (1). Ancak ormandan toplanan biokütlenin tamamının tartılması ve ağırlık hesabının yapılması oldukça fazla zaman ve emek gerektirmektedir. Bunun yerine örnekleme metodu kullanarak biokütle ağırlık hesabı yapılabilmektedir. Türkiye’de biokütleden enerji üretim kavramına örnek teşkil edecek çalışmalar yapılmıştır (2, 3). Ancak bu çalışmalarda beklenen başarıyı engelleyen en önemli faktörlerin başında işçilik masraflarının fazla olması gelmektedir. İşgücünün yoğun olarak kullanılma sebebi olarak da ormanlık alanların genelinin eğimli arazi yapısına sahip olması ve orman içinde yeterince makine ve araç kullanılamaması gelmektedir (3). Dünya üzerindeki biyokütle miktarının %90’nı ormanlarda yer almakta olup ormanlardan elde edilen biyokütle ile ısı üretimi, elektrik üretimi, birleşik ısı güç (BİG), taşıt yakıtı üretimi yapılabilmektedir. Orman Genel Müdürlüğü biyokütle yapımını teşvik etmektedir bu kapsamda yaptığı birçok broşür afiş ve sunu bulunmakta ve bu bilgilendirme araçlarında biyokütlenin faydaları; “•Ormanda çürüyen artıkların yakacak olarak evlerimize girmesi ve doğalgaz bulunmayan alanlarda, doğalgaz kadar temiz hem de yenilenebilir bir yakıt olan biyogazın (singaz) sunulması çevre için bir kazançtır. •Biyoyakıtların temin edilebilirliği ve tedarik-­‐tüketim zinciri güçlendikçe Biyoenerji pazarı genişleyecek ve yeni iş sahaları açılacaktır. •Biyoyakıtların başarılı bir şekilde fosil yakıtların alternatifi olarak kullanılabileceğinin benimsenmesiyle petrol ürünlerine olan bağımlılığımız azalacaktır.” şeklinde sıralanmıştır (3,4). 2005 yılında yenilenebilen enerji kaynakları hakkında 5346 Sayılı Yenilenebilir 158 Enerji Kaynaklarının Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına ilişkin Kanun yürürlüğe girmiştir (5). Bu kanun ile enerji konusunda Ülke mevzuatındaki açıklar kapatılmaya ve dolayısıyla yenilebilir enerji kaynakları ile ilgili girişimleri teşvik etmek amaçlanmıştır. HAZIRLAYAN KAYNAKLAR Adem GENÇ-­‐Orman Endüstri Mühendisi-­‐Orman Yüksek Mühendisi-­‐Ekonomist (1) GÜNEL, A., (1981). Orman Hasılat Bilgisi, İ.Ü. Yayınları, No:3125. (2) KARAYILMAZLAR, S., SARAÇOĞLU, N., ÇABUK Y., KURT R., (2011). Biyokütlenin Türkiye’de Enerji Üretiminde Değerlendirilmesi, Bartın Orman Fakültesi Dergisi, Cilt:13, Sayı:19, (3) KAHVECİ, O., Orman Biyokütlesinden Yakıt Ve Enerji Üretimi. (http://uludaglarenerji.com.tr/img/PeletveElektrikUretimi.pdf) Erişim tarihi:14.3.2015 (4) www.ogm.gov.tr Erişim tarihi:14.3.2015 (5) http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.5346.pdf Erişim tarihi:14.3.2015 159 MODÜL ADI 6. DİĞER SOSYOEKONOMİK FONKSİYONLARIN SÜRDÜRÜLMESİ ve GELİŞTİRİLMESİ ALT BAŞLIK 6.6. Ormancılık Sivil Toplum Kuruluşları EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI 6.6.1 Ormancılıkta Paydaşlar ve Önemi Ormancılıkta Paydaşlar ve Sivil Toplum Kuruluşlarının Öneminin Kavranması Ormancılıkta Paydaşlar ve Sivil Toplum Kuruluşlarının Önemini Kavramış olmak Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği Bölümü Son Sınıf Öğrencileri Sivil toplum, bir devletin otoritesi altında varlık gösterip, kanunla yaşayan, devletten bağımsız (özerk), gönüllülük esasına dayanan örgütlü bir topluluktur (1). Avrupa Ekonomik ve Sosyal Komitesi (ESC), toplum yararı doğrultusunda sorumluluk üstlenen, resmi makamlar ile vatandaşlar arasında aracı işlevi gören, bütün örgütsel yapılanmaları STK (Sivil Toplum Kuruluşları) olarak kabul etmektedir (2). 1992 Rio Sözleşmesi’nin ardından ortaya çıkan katılımcı yaklaşımlarla birlikte ormancılıkta sivil toplumun önemi her geçen gün artmaktadır. Ormancılıkta başlıca paydaşlar olarak orman köylüleri, köy tüzel kişilikleri ve kooperatifler, kamu kurum ve kuruluşları, yerel yönetimler, üniversiteler, orman fakülteleri, sivil toplum kuruluşları, orman ürünleri sanayi sektörü, madenciler, turizmciler, vatandaşlar, avcılar, aktarlar, süs bitkileri üreticileri sayılabilir (3). Ekosistem Tabanlı Fonksiyonel Amenajman planlarının yapım sürecinde ve tamamlanmasında katılımcılığı sağlamak esastır. Bu ilke ile plan yapıcı ve uygulayıcı birlikte hareket eder. Plan yapımının değişik aşamalarında alınan kararlar yerinde incelenir. Bu incelemelere orman sahibi veya yasal yetkilisi de katılabilir (4). Ormancılığın temel boyutları ile ilgilenen pek çok gönüllü kuruluş bulunmaktadır. Türkiye’de ormancılıkta belli başlı sivil toplum örgütleri olarak; Orman Mühendisleri Odası (OMO), Türkiye Ormancılar Derneği (TOD), Yeşil Türkiye Ormancılar Derneği (YTOD), Emekli Ormancılar Derneği, Orman Muhafaza Memurları ve Emeklileri Derneği, Orman Teknikerleri Derneği, Kırsal Çevre ve Ormancılık Sorunlarını Araştırma Derneği, Ormancı İktisatçılar Derneği, Orman Mühendisleri Derneği, Çevre ve Orman Uzmanları Derneği (ÇORUZDER), Çevre ve Orman Bakanlığı Müfettişleri Yardımlaşma Derneği, İstanbul Emekli Ormancılar Derneği, Ormancı Personelin Çocuklarını Okutma Vakfı (OPÇOVAK), Orman Genel Müdürlüğü Mensupları Yardımlaşma Vakfı (OVAK), Türkiye Ormancılık Kooperatifleri Merkez Birliği(ORKOOP), Ege Orman Vakfı, Tema Vakfı, Türkiye Çevre Koruma ve Yeşillendirme Kurumu (TÜRÇEK), Doğa ve Çevre Vakfı (DOÇEV), Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma ve Tanıtma Vakfı (ÇEKÜL), Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD), 6 adet memur sendikası gösterilmektedir(5). Bunlar, Çağlar (2005) tarafından gönüllü kuruluşlar, meslek kuruluşları ve ekonomik amaçlı kuruluşlar olarak sınıflandırılmıştır (6). Özellikle son yıllarda çeşitli uluslararası kuruluşlar hem kamu kurum ve kuruluşlarına, hem de STK’lara sağladıkları proje destekleri değişme ve gelişmeleri yönlendirebilecek etkenlik düzeyine ulaşmıştır. STK’ların bu çabalara katkıda bulunması isteniyorsa hem kamuda, hem de STK’larda işbirliğini kolaylaştırıcı kültür 160 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR ve davranış biçimlerinin oluşturulması zorunludur (7). İsmail ÇETİN-­‐Orman Mühendisi-­‐Kamu Yönetimi Uzmanı (1) http://tr.wikipedia.org/wiki/Sivil_toplum Erişim tarihi: 25.02.2015 (2) GÜDER, N., (2005). Sivil Toplumcunun El Kitabı, Ankara. s:10 (3) Amenajman Yönetmeliği (4) Orman Genel Müdürlüğü 2013-­‐2017 Stratejik Plan, 2012, Ankara (5) KIRIŞ R., ÇETİNER, Ş., GÜLENAY, S., (2009). Ormancı Sivil Toplum Kuruluşları, II. Ormancılıkta Sosyo Ekonomik Sorunlar Kongresi, 21 Şubat2009, Isparta. (6) ÇAĞLAR, Y., (2005). Sivil Toplum Örgütleri Doğa Koruma Alanında Neleri, Nasıl Yapmalı? Ve Yapmamalı?, Korunan Doğal Alanlar Sempozyumu, 8-­‐10 Eylül, Isparta, s.15-­‐27. (7) ÇETİN, M., (2015). Havzaların Sürdürülebilir Yönetimi ve Sivil Toplum Kuruluşları, http://sahipkiran.org/2014/10/27/havzalarin-­‐surdurulebilir-­‐yonetimi/ Erişim tarihi: 15.01.2015 161 MODÜL ADI 6. DİĞER SOSYOEKONOMİK FONKSİYONLARIN SÜRDÜRÜLMESİ ve GELİŞTİRİLMESİ ALT BAŞLIK 6.7. Ormanların Diğer Fonksiyonları EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI 6.7.1. Ormanların Düzenleyici Fonksiyonları 6.7.1.1. Ormanların Atmosferik Gazların Düzenlemesine Katkısı Atmosferik gazlar, sera etkisi ve ormanların rolünün değerlendirilmesi Atmosferik gazlar, sera etkisi ve ormanların rolünü öğrenmiş olmak EĞİTİMİN AMACI EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği Bölümü Son Sınıf Öğrencileri Trofosfer tabakasındaki gazlar, su ve yer küre üzerlerine düşen ışınları soğurmaları, yani ışının aktardığı enerjiyi emmeleri sonucu dünya ısınır. Ancak, fazla enerjisini daha uzun dalga boyuna sahip sıcak ışınlar, yani ısı şeklinde tekrar uzaya gönderdiğinden ortalama sıcaklığı yükselmez. Diğer bir ifade ile; dünya tuttuğu ve emdiği enerji kadar enerjiye uzaya yayarak sıcaklığını sabit tutmaya çalışır. Ancak, havadaki karbon dioksit başta olmak üzere azot ve kükürt oksitleri ile metan gibi bazı gazlar, su buharı dünyaya düşen ışınları emdiklerinden daha çok dünyanın çevresine yaydığı sıcak ışınları, yani ısıyı aynen bir seranın tuttuğu gibi tutarlar. Bu olaya “sera etkisi”, bu etkiye neden olan gazlara da “sera gazları” denir. Zira atmosfere ve dünyaya düşerek emilen güneş ışınlarının büyük kesri görünür bölgedeki ışınlar olup, uzun dalga boylu kırmızı ötesi (IR) kesri daha azken, dünyanın çevresine yaydığı ısı ışınları daha uzun dalga boylu IR-­‐ışınlarıdır. Atmosferi oluşturan diğer gazlar ise bu ısı ışınlarını tutmadığından sera etkisi yaratmazlar. Yeryüzüne yakın yerdeki atmosferin kompozisyonu aşağıdaki tablodaki gibidir (1):
Tablonun sağ kolonunda yer alan gazların hacimsel yüzdeleri yerden 80 km’ye kadar sabittir. Dolayısı ile yer yakınında bu gazların dönüşümü ve yeniden üretilmeleri arasında bir denge mevcuttur. Örneğin azot topraktaki bakteriler tarafından kullanılır; fakat çürüyen organizmalar yoluyla da tekrar atmosfere kazandırılır. Oksijen ise çürüyen organik maddeler tarafından ve oksidasyon yoluyla atmosferden alınır. Diğer taraftan atmosferden solunum esnasında oksijen alınır ve karbondioksit olarak geri verilir. Atmosferin temel oksijen kaynağı fotosentez olayıdır (1). Sera etkisi yapan kükürt ve azot oksitleri gibi gazlar, aynı zamanda yağmurlarla asit 162 oluşturup, asit yağmurları şeklinde yeryüzüne döndüklerinden zararları daha erken anlaşılmış olup, salınmaları uzun yıllar önce yasaklanan gazlardır. Havadaki miktarları Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve her ülkenin hava kalitesini koruma yönetmelikleri ile sınırlandırılmış olup, sürekli ölçülerek kontrol altında tutulur. Ayrıca, toplam miktarları çok az olmak zorunda olduğundan küresel ısınmaya neden olacak sera etkisindeki payları daha düşüktür. Su buharının miktarı ise suyun doğal çevrimi ile sabit kalırken, karbon dioksit miktarı sanayi devriminden bu yana sürekli artmış ve artmaya devam etmektedir. Aslında karbon dioksit karbon çevriminin bir bileşeni olup, karbon içeren tüm maddelerin oksijenle yükseltgenmeleri veya yanmaları sonucu atmosfere geçer. Bitkiler fotosentezle havadaki karbon dioksiti alır, selüloz ve diğer karbonhidratlar şeklinde bağlar. Canlı besin zincirinin bir parçası olur. Toprak altında kalan canlı atıkları havasız ortamda fosil yakıtları oluşturur. Ayrıca, yağmur sularında çözünen karbon dioksit de sulara karışarak karbonatlı çökeltileri oluşturur. Mesela; kireç taşları yakılırken havaya giden karbon dioksit kirecin sertleşmesi sırasında havadan tekrar alınır. Bu tür doğal çevrimle havadaki karbon dioksit miktarı milyonlarca yıldır sabit kalırken sanayileşme devrimi ile doğal çevrimi dengesi de bozulmuştur. Bir yandan fosil yakıtların gittikçe artan miktarlarının enerji amaçlı (termik santralarda, araçlarda, ısıtma sistemlerinde vb) yakılması ile artarken, bir yandan da orman varlığı ve yeşil örtünün azalması ile havadan tekrar bağlanan miktarı azalmıştır. Bu dengesizlik nedeniyle 1850 yılında havadaki karbon dioksit miktarı milyonda 280 (yani 280 ppm) kadarken, 2000 yılında 380-­‐400 ppm’e ulaşmıştır (2). Salımların kontrol edilmediği senaryo ile CO2 birikimlerini 750 ve 550 ppm’de durdurma senaryolarına göre, Türkiye üzerindeki vejetasyon biyokütlesinde (kgC/m2) 2080’li yıllara kadar iklim değişikliği nedeniyle önemli bir değişiklik öngörülmemektedir (3). Başta CO2 olmak üzere sera etkisi yapan gazların yerküredeki son 150 yıldaki iki kat artışı buna koşut olarak orman varlığının azalması karşısında insanoğlunun sera etkisini kontrol etmedeki en önemli aracı ormanlardır. Dolayısıyla ormanların rehabilitasyonu, korunan alanların arttırılması, ağaçlandırma çalışmaları sera etkisine karşı kullanılabilecek silvikültürel uygulamalardır. HAZIRLAYAN İsmail ÇETİN-­‐Orman Mühendisi-­‐Kamu Yönetimi Uzmanı KAYNAKLAR (1) KOÇAK, K., İklim Değişmesinde İnsan Faktörü, http://web.itu.edu.tr/~kkocak/iklimpdf.pdf Erişim tarihi: 30.03.2015 (2) ANONİM, Küresel Isınma, Sera Gazları ve Etkileri, http://yunus.hacettepe.edu.tr/~dogan/48.html Erişim tarihi: 30.03.2015 (3) TÜRKEŞ, M., (2002). İklim Değişikliği: Türkiye -­‐ İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi İlişkileri ve İklim Değişikliği Politikaları, http://www.tubitak.gov.tr/tubitak_content_files/vizyon2023/csk/EK-­‐7.pdf Erişim tarihi: 30.03.2015 163 MODÜL ADI 6. DİĞER SOSYOEKONOMİK FONKSİYONLARIN SÜRDÜRÜLMESİ ve GELİŞTİRİLMESİ ALT BAŞLIK 6.7. Ormanların Diğer Fonksiyonları EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI 6.7.1.Ormanların Düzenleyici Fonksiyonları 6.7.1.2. Ormanların İklim Düzenlemesine Etkisi Ormanların İklim Düzenlemesine Etkisinin Değerlendirilmesi Ormanların İklim Düzenlemesine Etkisinin Kavranması Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği Bölümü Son Sınıf Öğrencileri İklim Değişikliği, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nde “karşılaştırılabilir zaman dilimlerinde gözlenen doğal iklim değişikliklerine ek olarak doğrudan ya da dolaylı olarak küresel atmosferin bileşimini bozan insan faaliyetleri sonucunda iklimde oluşan değişiklikler” olarak tanımlanmaktadır. Sözü edilen insan faaliyetleri, fosil yakıtların yakılması, arazi kullanımı değişiklikleri, ormansızlaştırma ve çeşitli sanayi süreçleri gibi faaliyetlerdir. Bunlar, atmosfere salınan sera gazı miktarlarının hızla artmasına neden olmakta ve bu hızlı artışın etkisiyle yüzey sıcaklıklarında ve yağışlarda değişiklikler ortaya çıkmaktadır (1). Gezegenimizin atmosferi tıpkı bir sera gibi çalışır. Yeryüzüne ulaşan güneş ışınlarının neredeyse yarıya yakını yeryüzünden yansır. Atmosferimiz, sera gazı olarak da nitelendirilen karbondioksit, metan, su buharı, ozon, azot oksit vb. gazlar sayesinde yeryüzünden yansıyan güneş ışınlarının bir kısmını tekrar yeryüzüne gönderir. Bir battaniye işlevi gören sera gazları sayesinde yeryüzündeki ortalama sıcaklık, insanlar, hayvanlar ve bitkilerin hayatını sürdürmesine imkân verecek bir ısı düzeyini, 15°C’yi yakalar. Sera gazları olmasaydı, yeryüzünün ortalama sıcaklığı -­‐18°C civarında olurdu. Sera gazlarının bu doğal etkisi “sera gazı etkisi” olarak adlandırılır (2). İklim değişikliği ve orman ekosistemleri arasında iki yönlü bir ilişki bulunmaktadır. İklim değişikliğinin olumsuz etkileri, orman ekosistemlerinin işleyişini değiştirerek ekosistem hizmetlerine zarar verir. Öte yandan orman ekosistem hizmetleri de iklim değişikliği hızını ve etkilerini değiştirebilir. Örneğin, orman ekosistem hizmetlerinden olan karbon emilimi işlevi, sera gazını atmosferden alır ve bu yolla iklim değişikliğini yavaşlatabilir. İklimi düzenleme, sel ve erozyonu önleme gibi hizmetler, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini azaltırlar. Ayrıca, iklim değişikliği sürecinde tarımsal üretimde azalma olması durumunda, orman ürünleri yöre halkı için ek bir gelir kaynağına dönüşebilir (1). Uzun erimde, verimli hibrit motorlu otomobillerin pazara girişi, rüzgar türbini tasarımlarındaki hızlı ilerlemeler, yakıt hücresi teknolojisi, fosil yakıtlardan ve biyokütleden fiziksel karbon uzaklaştırılması, CO2’nin yeraltında depolanması ve ormanlarda karbon tutulması ile adipik asit üretiminden kaynaklanan N2O salımlarının kısmen azaltılması, vb. yeni yönetim biçimleri ve teknolojiler, potansiyel seçenekler arasında öne çıkanlar olacaktır (3). Ormanlar hem iklim değişikliğinin etkilerinin azaltılmasında hem de iklim değişikliğine karşı mücadele edilmesinde çok önemli rol oynar. Bir yandan yeryüzündeki karbonu tutan önemli bir kaynaktır, diğer yandan da atmosferdeki sera gazlarının tutulmasında rol alan önemli bir yutaktır. Orman ekosistemleri her yıl 164 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR antropojenik etkiler sonucu salınan yaklaşık üç milyar ton karbonu bağlamaktadır. Bu da fosil yakıtlardan kaynaklanan CO2 salımının 30%’u anlamına gelir (1). Dört milyar hektarlık alan kaplayan dünya ormanları, atmosferdeki karbonun iki katı kadar karbonu biyolojik kütle olarak bağlamış durumdadır (1). Karbon salımının ormancılık aktiviteleri yoluyla azaltılması için dört temel öneri bulunmaktadır. Bunlar; 1. Orman alanlarının genişletilmesi için ağaçlandırma çalışmaları yapılması, 2. Ormanların karbon bağlama miktarının meşcere ve peyzaj ölçeğinde tedbirlerle arttırılması, 3. Ormanların yok olmasından ve bozulmasından kaynaklanan karbon salımının önüne geçilmesi, 4. Fosil yakıtların kullanımından kaynaklanan CO2 salımının önüne geçmek için orman ürünlerinin kullanım alanının genişletilmesi ve teşvik edilmesi (1). İsmail ÇETİN-­‐Orman Mühendisi-­‐Kamu Yönetimi Uzmanı (1) ZEYDANLI, U., TURAK, A., BİLGİN, C., KINIKOĞLU, Y., YALÇIN, S., DOĞAN, H. (2010). İklim Değişikliği ve Ormancılık: Modellerden Uygulamaya. Ankara. Doğa Koruma Merkezi. S:14,23,30 http://www.dkm.org.tr/Dosyalar/YayinDosya_5S2Eb0T4.pdf Erişim Tarihi: 15.03.2015 (2)http://www.wwf.org.tr/ne_yapiyoruz/ayak_izinin_azaltilmasi/iklim_degisikligi_ve
_ enerji/iklim_degisikligi/ Erişim Tarihi: 15.03.2015 (3)TÜRKEŞ, M., (2003). Sera Gazı Salımlarının Azaltılması İçin Sürdürülebilir Teknolojik ve Davranışsal Seçenekler, V. Ulusal Çevre Mühendisliği Kongresi: ÇEVRE BİLİM ve TEKNOLOJİ Küreselleşmenin Yansımaları, Bildiriler Kitabı, 267-­‐285, Ankara. 165 MODÜL ADI 6. DİĞER SOSYOEKONOMİK FONKSİYONLARIN SÜRDÜRÜLMESİ ve GELİŞTİRİLMESİ ALT BAŞLIK 6.7. Ormanların Diğer Fonksiyonları EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI 6.7.1. Ormanların Düzenleyici Fonksiyonları 6.7.1.3. Ormanların Su Kontrolü ve Düzenlenmesine Etkisi EĞİTİMİN AMACI Ormanların Su Kontrolü ve Düzenlenmesine Etkisinin Değerlendirilmesi EĞİTİMİ SONUNDA Ormanların Su Kontrolü ve Düzenlenmesine Etkisini Kavramış olmak HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI Power Point Sunu EĞİTİMİN SÜRESİ 20 DAKİKA EĞİTİM TEKNİĞİ Büro Eğitimi HEDEF GRUP Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği Bölümü Son Sınıf Öğrencileri DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI Dünyadaki toplam su miktarı 1,400 milyon km3’tür. Bu suyun, %97.5’i denizlerde ve okyanuslardaki tuzlu sulardan oluşmaktadır. Geriye kalan yalnızca %2.5’i tatlı su kaynağı olup çeşitli amaçlar için kullanılabilir durumdadır (1). Su üretim havzalarının büyük bir çoğunluğunu ise ormanlık alanlar oluşturmaktadır (2). Türkiye’nin yaklaşık %27’sini orman rejimine dâhil olan alanlar oluşturmaktadır. Bu alanların %75’i bilimsel olarak orman ekosistemi özelliğine sahiptir. İçilebilir nitelikteki suyun %80’ini orman ekosistemleri üretmektedir. Zira, su kaynaklarının membası çoğunlukla orman ekosistemleridir. Su havzaları çıkışında sel gibi can kaybıyla sonuçlanan afetlerin oluşmaması, toprak taşınmasının önlenmesi ve temiz kullanılabilir suyun sürekliliğinin sağlanması ancak su havzalarının kaynağındaki fonksiyonel ormancılık çalışmalarıyla mümkündür. Ormanların suyun kalitesi, miktarı ve rejimi üzerinde etkileri oldukça fazladır (2). Ormanla kaplı bu havzalarda üretilen suyun kalitesi genellikle iyi olmasına rağmen bazı ormancılık uygulamaları suyun kalitesinden önemli bozulmalara neden olabilmektedir (2). Ormanlık alanların su verimi, dünyadaki kullanılabilir suyun önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Her ne kadar çıplak alanlardan miktar olarak daha fazla su üretilebilecek olsa da bu alanlarda yağışla birlikte oluşacak erozyon, sel ve taşıntı, baraj havzalarının hızlı bir şekilde dolmasına neden olacaktır. Bu nedenle; yüksek kalitede kullanılabilir suyun ana kaynağı olarak ormanlar giderek önem kazanmakta ve ormancılar suların korunması ve planlanması sorumluluğunu taşımaktadırlar (1). Başka bir deyişle, su üretimi ve kalitesi açısından ormanların ve su kaynaklarının korunmasına ve arttırılmasına yönelik planlanmaların birlikte yürütülmesi gerekmektedir. Ormanlar, aldığı yağışın % 44’ünü kullanılabilir dere akışı yani su ürünü haline getirirken, orman dışındaki alanlarda bu oran % 14 olarak belirlenmiştir. Bitki kökleri kaya çatlakları arasına girip, kayaları parçalayarak toprak derinliğini, çıkardığı CO2 ile de toprak suyunun çözündürme gücünü arttırmaktadır. Böylece toprakta tutulan su miktarı da artmaktadır (3). Ormanlık alanlarda toprak üzerindeki dal ve yaprak gibi artıklardan oluşan örtü; yüksek su tutma kapasitesi ile yağış suyunu depolayıp, toprağa yavaş ileterek erozyonu önlemekte ve toprağa kazandırdığı gözenekli yapı ile daha fazla suyun toprağa nüfuz etmesini sağlamaktadır. Toprağın absorbe edemediği fazla su ise, erozyona neden olmadan ölü örtünün altında eğim yönünde hareket etmektedir. 166 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR Bu şekilde toprak altına geçerek yeraltı sularına ulaşan yağış suyu, dereler ve baraj gölünü her mevsim düzenli olarak beslemekte ve sel olasılığını azaltmaktadır. Dolayısıyla orman içi su kaynakları çevresinde yapılacak her türlü ormancılık etkinliği su kaynaklarını önemli ölçüde etkilemektedir (2). Ormanla kaplı bu havzalarda üretilen suyun kalitesi genellikle iyi olmasına rağmen bazı ormancılık uygulamaları suyun kalitesinden önemli bozulmalara neden olabilmektedir (2). Ormanlık alanlarda yer alan dereler ve göller gibi sulak alanlar çok önemli özelliklere sahiptir. Bu alanlar, farklı bitki ve hayvan türlerinin çeşitliliğini ihtiva etme, su kalitesinin ve miktarının sürekliliğini sağlama, karada ya da suda yaşayan farklı bitki ve hayvan türlerine habitat oluşturma, toprak verimliliğinin sürekliliğini sağlama ve sediment kontrolü gibi pek çok hizmetler sunmaktadırlar (4). Bununla birlikte, bu alanlarda yapılacak olan ormancılık işletme aktiviteleri, negatif etkilere sebep olabilmektedir. Yol yapım ve bakım çalışmaları; aralama, traşlama, budama, sıklık bakımı ve gübreleme gibi farklı işletme ya da silvikültürel müdahaleler ile yine bu alanlarda halk tarafından yapılan her türlü spor veya rekreasyonel faaliyetler, bu ekosistemlerde veya bu ekosistemlerin sunmuş olduğu hizmetler üzerinde olumsuz etkiler yaratabilmektedir (4). Bu yüzden, bu olumsuzlukları ortadan kaldırmak veya diğer bir anlatımla, bu ekosistemlerin sürekliliğini ve hayatiyetini sağlamak ve sunmuş oldukları hizmetlerden en iyi biçimde faydalanmak amacı ile genellikle farklı işletme pratikleri uygulanmaktadır. Su kenarlarında belirli kriterler dahilinde su koruma zonları oluşturulmakta ve yine bu alanlara özgü işletme pratikleri belirlenmektedir (5). İsmail ÇETİN-­‐Orman Mühendisi-­‐Kamu Yönetimi Uzmanı (1) GÖRCELİOĞLU, E., (1992). Havzalarda Orman ve Otlak Alanları Amenajmanının Su Verimine ve Kalitesine Etkileri. İ.Ü. Orman Fakültesi Dergisi, 42(1-­‐2): 17-­‐30. (2) GÜLCÜ, S., ÇELİK, S., SERİN, N., (2008). Su Kaynakları Çevresinde Uygulanan Ormancılık Faaliyetlerinin Su Üretimi ve Kalitesine Etkileri, TMMOB 2. Su Politikaları Kongresi, Ankara. s:61. (3) ÇEPEL, N., (1986). “Barajların Yukarı Yağış Havzaları İçin Arazi Kullanım Planlamasının Ekolojik Esasları” İ.Ü. Orman Fak. Der. Seri:B, Cilt:36 Sayı:2, İstanbul. (4) KELEŞ, S., (2003). Ormanların Su ve Odun Üretimi Fonksiyonlarının Doğrusal Programlama Tekniği İle Optimizasyonu (Karanlıkdere Planlama Birimi Örneği). Yüksek Lisans Tezi, KTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, Trabzon, s:96 (5) KELEŞ, S., KARAHALİL, U., KÖSE, S., (2005). Ormanların Toprak Koruma ve Su Üretimi Fonksiyonlarının Odun Üretimi İle Birlikte Planlanması (Karanlıkdere Orman Planlama Birimi Örneği). KSÜ Fen ve Mühendislik Dergisi 8 (1) s: 67 167 MODÜL ADI 6. DİĞER SOSYOEKONOMİK FONKSİYONLARIN SÜRDÜRÜLMESİ ve GELİŞTİRİLMESİ ALT BAŞLIK 6.7. Ormanların Diğer Fonksiyonları EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI 6.7.1. Ormanların Düzenleyici Fonksiyonları 6.7.1.4. Ormanlar ve Toprak Oluşumu Ormanlar ve Toprak Oluşum sürecini öğretmek Ormanlar ve Toprak Oluşumu sürecini kavramış olmak Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği Bölümü Son Sınıf Öğrencileri Yeryüzünde yetişen bitkiler için vazgeçilmez olan toprak, besin zinciri yoluyla insanların beslenmesinin temelini de oluşturmaktadır. Toprak, önceleri katı yeryüzünün bitki taşımaya uygun olan ayrışmış üst tabakası olarak tanımlanırken daha sonraları toprak ile toprağın oluştuğu anamateryali birbirinden ayıran ve oluşum-­‐gelişim olaylarını da birlikte kapsayan toprak tanımlamaları yapılmıştır. Palmann’a göre; “Toprak katı yeryüzünün gevşemiş, humus teşekkülü ve kimyasal ayrışma ile değişmiş olan, humuslaşma ve kimyasal ayrışma ürünlerinin taşınması ile değiştirilmiş olan kısımdır” (1). Topraklaşma, oluşum faktörleri ve oluşum olaylarının etkisiyle anakayanın parçalanıp ayrışmasıyla değişmesi şeklinde ortaya çıkmaktadır. Toprak, katı anakayanın fiziksel olarak parçalanması ve kısmen de kimyasal ayrışma sonucunda gevşeyerek anamateryal adını alan malzemenin topraklaşması ile teşekkül etmektedir. Toprağın anakayası ile anamateryali birbirinden farklı özelliklere sahiptir. Bu nedenle; katı kayalar anakaya, bu katı kayanın üstündeki gevşemiş kesimi ise anamateryal olarak nitelenir (1). Toprağın teşekkül ettiği anakaya ve anamateryaller kaynaklarına ve oluşumlarına göre üç büyük grupta toplanır: 1. Erüptif kayalar (silikatlar) 2. Tortul kayalar 3. Başkalaşım kayaları (metamorf kayalar) (1). Toprak yapan anakaya ve anamateryaller iki veya daha fazla elementin bir araya gelerek teşkil ettiği kimyasal bileşimler olan minerallerden oluşur. Yerkabuğunun (Lithosphére) hemen % 99’unu oluşturan silis, oksijen, alüminyum, demir, kalsiyum, sodyum, potasyum, magnezyum ve hidrojen minerallerin ve dolayısıyla anakayaların da önemli bir bölümünü oluştururlar (1). Toprağın oluşundaki etkili faktörler; yeryüzü şekilleri, iklim ve canlılardır. Toprağın oluşum olayları ise ayrışma olayları, yeniden oluşum olayları ve yer değiştirme olaylarıdır (1). Canlıların toprak oluşumunda; köklerin mekanik etkisi ve kök kanalları boyunca atmosferik etkisi ile fiziksel olaylar olarak, ayrışma yoluyla da(solunum, katyon değişimi, mayalar ve ayrışma ürünleri olan organik asitler) kimyasal olaylar olarak etkileri söz konusudur (1). Orman örtüsü altında gelişmiş topraklar, organik madde içeriği, mikroorganizma spektrumu ve mikroklima bakımından kendine özgü bir karakteristiğe sahiptir. Gerçekten kapalı bir orman tepe çatısı, bir yılda dökülen tonlarca yaprak ve 168 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR bunların ayrışmasından oluşan çeşitli ürünler, ormanla örtülü toprağa ayrı bir özellik kazandırır. Toprak ile orman ölü örtüsü, ağaç kökleri ve orman ekosistemine bağlı organizmalar arasındaki karşılıklı karmaşık ilişkiler bu özelliğin mimarıdır. Orman toprağı ile tarım toprağı arasındaki farkı ortaya çıkaran faktörlerden bir başkası da tarım topraklarının sürekli işlenmesi, sulanması ve gübrelenmesidir. Bu nedenle orman toprağının birçok özellikleri doğallığını, bakirliğini korumaktadır (2). Toprak oluşumu; insan hayatının ve kurduğu bütün sistemlerin sürdürülebilirliği bir noktada gelip toprak verimliliğine dayanmaktadır. Toprak oluşumunun değerinin yıllık 17,1 trilyon $ olduğu öngörülmekte ve ekosistemlerin sağladığı en değerli fayda olarak kabul edilmektedir (WRI 2007) (3). İsmail ÇETİN-­‐Orman Mühendisi-­‐Kamu Yönetimi Uzmanı (1) KANTARCI, M.D., (2000), Toprak İlmi, İ.Ü. Orman Fakültesi Yayınları, İstanbul (2) ÇEPEL, N., (1988). Toprak İlmi Ders Kitabı, İ.Ü. Orman Fakültesi Yayın No:389, İstanbul. (3) ANONİM, Orman Ekosisteminin Fonksiyon ve Değerleri, http://eski.dkm.org.tr/docs/kitap_pdf_tr/bolum7.pdf Erişim Tarihi: 10.02.2015 169 MODÜL ADI 6. DİĞER SOSYOEKONOMİK FONKSİYONLARIN SÜRDÜRÜLMESİ ve GELİŞTİRİLMESİ ALT BAŞLIK 6.7. Ormanların Diğer Fonksiyonları EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI 6.7.2.Habitat Fonksiyonu 6.7.2.1. Ormanların Barınak Fonksiyonu (Yerleşim, Üreme, vb) Ormanların Yaban Hayatı İçin Barınak (Yerleşim, Üreme, Vb) Olduğu Üzerine Değerlendirme Ormanların yaban hayatı için barınak (yerleşim, üreme, vb) olduğunun önemini kavramış olmak Power Point Sunu 20 DAKİKA Büro Eğitimi Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği Bölümü Son Sınıf Öğrencileri EĞİTİMİ SONUNDA HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI Habitat; bir türün içinde bulunduğu, barındığı, geliştiği, üreyip çoğaldığı, varlığını ve neslini devam ettirdiği ortamdır. Buna yaşama ortamı da denir. Habitat, bir orman veya bir çayırlık olduğu gibi çürümüş bir kütük de olabilir (1). Çeşitli bilim dalları tarafından yaygın olarak kullanılmakta olan Habitat kavramı, Birleşmiş Milletler’in 1978 yılında Kanada’nın Vancouver şehrinde düzenlediği Habitat I Toplantısı ve daha sonra “UN-­‐Habitat” adlı bir BM programı (ajansı) olarak kurumlaşmasıyla daha fazla bilinir ve kullanılır hale geldi (2). Habitat; örtü (mekân), su ve besin gibi üç temel bileşenden oluşur (1). Bunların bir araya gelmesi ancak belli genişlikteki bir mekân üzerinde gerçekleşebileceğinden, habitatın dördüncü faktörünü de mekân oluşturmaktadır (3). Besin; yaban hayatı habitatlarının en önemli unsuru olarak kabul edilir. Bir yerdeki besinin; cinsi, miktarı, yıl içerisindeki değişimi, orada yaşayacak türlerin sayı ve miktarını belirler (1). Örtü; yaban hayvanlarının bulundukları ortamda yer alan, genellikle vejetasyon elemanları ve bazen de jeomorfolojik yapıdan kaynaklanan ağaç, çalı, ot veyahut mağara, in, kaya, taşlık gibi hayvanı gözlerden saklayan yapılardır. Habitatın bu elemanı sözgelimi geyik gibi büyük bir hayvan için oldukça geniş bir alana yayılmış olmalıdır. Bir tavşan için ise çalı kümeleri yeterli örtü oluşturabilir. Örtü, hayvanın başlıca; gizlenme, saklanma, yuvalanma, olağanüstü durumlarda sığınma ihtiyaçlarını karşılar. Örtü, hayvanın rahatlıkla hareket edebileceği kadar seyrek, fakat onu gizleyebilecek kadar da sık olmalıdır (1). Su ihtiyacı, iklim şartları ve hayvanın suyu tutma kabiliyetine göre değişir. Bütün hayvanlar metabolik su üretebilirler; fakat yalnız çöl hayvanları gerçek anlamda su tutmayı başarabilirler. Herhangi bir türün serbest suya ihtiyacı varsa, yani suyu içmesi gerekiyorsa, bu türün mesken alanı, bir sürekli su kaynağı ihtiva ediyor olmalıdır. Göç etmeyen türlerde, hayvan, dolaşma mesafesi dahilinde su bulamayacağı bir alana yerleşemez (1). Habitat, yaban hayvanlarının canlı kalmasının anahtarıdır. Habitatsız yaban hayatı düşünülemez. Habitat yönetmenin ana amacı, iyi koşullardaki mevcut yaban hayatı habitatının tahrip edilmesini ve kaybolmasını önlemektir. Eğer habitatın kalitesi düşmüş ise ya düzenlenmeli veya yeni bir habitat yaratılmalıdır (4). Habitatın kalitesi; besin, örtü, su gibi habitat elemanlarının • yeterli genişlikte bir mekân üzerinde, yeterli ölçüde ve uygun dağılımda bulunması demektir (1). Ormanlar, yeryüzünde hayat için gereklidir. Yaklaşık 300 milyon kişi ormanlık alanlarda yaşamaktadır. Ormanlar bunun yanında birçok bitki ve hayvan içinde 170 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR habitat sağlamaktadır (5). Aslında insanın ormanla ilk ilişkisi “barınma” ve “beslenme” gibi temel ihtiyaçlarının karşılanmasıyla başladı (6). Özellikle su kenarı ormanları yaban hayatı için barınak ve besin sağlama açısından oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Kuşlar, memeliler, sürüngenler ve diğer canlılar; beslenmek, büyümek, saklanmak ve dinlenmek için bu alanları kullanırlar (7). Sadece gezegenin yüzeyinin % 6, bu yemyeşil yeşil kapsayan rağmen genellikle tropikal kitleler Dünya'nın bitki ve hayvan türlerinin yaklaşık % 50 içerirler. Ağaçlar; çok güçlü bir güneş, yıkıcı yoğun yağış ve güçlü rüzgarların ortaya çıkardığı ani değişikliklerin etkilerini azaltabilir (8). İsmail ÇETİN-­‐Orman Mühendisi-­‐Kamu Yönetimi Uzmanı (1) OĞURLU, İ., (2001). Yaban Hayatı Ekolojisi. SDÜ Yayın No:19, SDÜ Basımevi, Isparta (2)http://www.msxlabs.org/forum/biyoloji/206310-­‐habitat-­‐
nedir.html#ixzz3SDeicpSw Erişim T arihi: 05.12.2014 (3) GÜNDOĞDU, E., (2004). Yaban Hayatında Habitat Envanteri, Süleyman Demirel Üniversitesi Orman Fakültesi Dergisi Seri: A, Sayı: 1, Yıl: 2004, ISSN: 1302-­‐7085, s: 73-­‐83. Isparta. (4) OĞURLU, İ., (1988). İşletme ormanlarında yaban hayatı habitatlarının düzenlenmesi. İ.Ü. Orman Fakültesi Dergisi B. 38 (2): 120-­‐135. (5) http://www.worldwildlife.org/habitats/forest-­‐habitat Erişim Tarihi: 05.12.2014 (6) http://www.wwf.org.tr/?1241 Erişim tarihi: 05.12.2014 (7) SİVRİKAYA, F., KÖSE, S., (2004). Fonksiyonel Planlamada Su Kenarı Ormanları ve Önemi, KSÜ. Fen ve Mühendislik Sergisi,7(2)-­‐2004, Kahramanmaraş (8) http://wwf.panda.org/about_our_earth/about_forests/importance/foresthabitat/ Erişim Tarihi: 05.12.2014 171 MODÜLÜN ADI 6. DİĞER SOSYOEKONOMİK FONKSİYONLARIN SÜRDÜRÜLMESİ ve GELİŞTİRİLMESİ ALT-­‐BAŞLIK 6.7. Ormanların Diğer Fonksiyonları EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI EĞİTİM SONUNDA ELDE EDİLMESİ HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULMASI GEREKEN HUSUSLAR 6.7.3. Ormanların Bilgi Fonksiyonları 6.7.3.1. Ormanlar ve Estetik Bilgisine Katkısı Orman Estetiğinin Tanımlanması Orman estetiği ile ilgili kavramların öğrenilmiş olması EĞİTİM NOTLARI Power Point Sunumu 20 DAKİKA Ofis Eğitimi Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği Bölümü Son Sınıf Öğrencileri Orman estetiğini nasıl tanımlarsınız? Belli bir ağaç, koru ya da ormanı size ‘özel’ kılan özellikleri nelerdir? Sizi bir şekilde duygusal, manevî ya da estetik düzeyde etkileyen şey nedir? Bu farklılık bireysel ağaçlarla mı yoksa ormanın bir kesimiyle mi ilgilidir? Eğer böyleyse, farklılıklar nelerdir? Ormanın estetiğinin desteklenmesi ve sürdürülmesi, orman yönetim kararlarında bir rol oynamalıdır. Bir ormanın değeri belirlenirken göz önünde bulundurulması gereken çeşitli faktörler bulunmaktadır: 1) Ekonomik değer: Ekonomik değer ormanın kereste değeri ile ormanla ilgili rekreasyon gelirinin kıyaslanmasına dayanır. Yakınlarda bir ormana sahip olmanı sağlık açısından getirdiği faydalar da bu denkleme dâhil edilmelidir. 2) Biyolojik önem: Bir orman özelliğinin ya da türünün nadir oluşunun da bir muhasebesinin tutulması ve ormanın biyolojik öneminin hem kendi değeri hem de daha geniş biyolojik sistemin parçası olarak sahip olduğu değer bakımından muhasebesinin tutulması yönünde bir ihtiyaç söz konusudur. Tehlike altındaki türlerin, bakir orman alanlarının varlığının ve var olan bakir orman alanlarının miktarının göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Fakat bunlar sadece belli bir ormana ya da orman parçasına biyolojik önem atfeden tanımlayıcı nitelikler olarak kalmamalıdırlar. Bu noktada, yönetim kararları alınırken sıklıkla sadece bakir orman alanları göz önünde bulundurulmaktadır. 3) Kültürel değerler: Kültürel değerler tarihî önemi, rekreasyon açısından sahip olunan değeri, arkeolojik ve bazı gruplar için de dinî önemi içerir. 4) Estetik: Estetik, yalnızca güzelliği değil, aynı zamanda medeniyetten kaçarak doğa ile bir araya gelmenin duygusal değerini de içermektedir. 5) Etik değerlendirmeler: Orman yönetimi ve uygulamaları bakımından doğaya borçlu olduğumuz hususlar nelerdir? Orman yönetimi kararlarından etkilenecek diğer insanlara neler borçluyuz? Ve şu anda aldığımız kararların sonuçlarını yaşayacak olan gelecek nesillere neler borçluyuz? Bu kategorilerin bazıları birbiriyle örtüşme eğilimi gösterebilir ve belli bir ormanın değeri ile ilgili genel tartışmaya tamamını dâhil edecek bir yönteme ihtiyaç vardır. Ne örnek teşkil edebilir, ne edemez? (1). Yönetim kararları tipik olarak bir sayısal analiz türünü ve önerilen eylemin maliyet ve faydalarını temel alırlar. Bazen bir ormanın bazı sosyal ya da rekreasyonel değerlerine ağırlık verilir, ancak çoğu kez bunlar belli bir meşceredeki ağaçların daha kolay bir biçimde ölçülebilen kereste değerine kıyasla hak ettikleri değerle değerlendirilmezler. Eğer bir şeyin miktarı ölçülemiyorsa, o şey genellikle karar 172 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR alımı sırasında yeterince önemsenmez. Estetik kavramı genel olarak bir orman değeri olarak ele alınmaz, fakat çeşitli türdeki şüpheli kereste operasyonlarını daha iyi gizlemek ve bu sayede yıkım karşısında halkta fazlaca infial uyandırmamanın bir aracı olarak kullanılır. Bir orman estetiğini tanımlamaya çalışırken karşılaşılan sorun iki boyutludur. Birinci boyut ormanın hangi niteliklerinin be özelliklerinin onu estetik olarak güzel ve değerli kıldığının tanımlanmasıdır. Sorunun ikinci boyutu ise bu değerlerin orman yönetimi planlarına daha iyi entegre edilebilmeleri için onları ölçmenin yollarının bulunmasıdır (1). Piotr Bieniek, Orman Mühendisi (1) http://www.nativetreesociety.org Erişim tarihi:15.12.2014 173 MODÜLÜN ADI 6. DİĞER SOSYOEKONOMİK FONKSİYONLARIN SÜRDÜRÜLMESİ ve GELİŞTİRİLMESİ ALT-­‐BAŞLIK 6.7. Ormanların Diğer Fonksiyonları EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI 6.7.3. Ormanların Bilgi Fonksiyonları 6.7.3.2. Ormanlar ve Eğlence EĞİTİMİN AMACI EĞİTİM SONUNDA ELDE EDİLMESİ HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP Devlet Ormanlarında “ormanlar ve rekreasyon”un öneminin öğretilmesi Katılımcılar ormanların sosyal işlevleri (dinlence ve boş zaman aktiviteleri) ile ilgili kavramları anlayabilecekler GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULMASI GEREKEN HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI HAZIRLAYAN KAYNAKLAR Power Point Sunumu 20 DAKİKA Ofis Eğitimi Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği bölümlerinin son sınıf öğrencileri Ormanlar özellikle de büyük şehirlerde yaşayan insanlar için rekreasyon ve boş zaman aktiviteleri açısından cazip yerlerdir. Ormanlar ayrıca genellikle okullar tarafından organize edilen ve gençlere doğayla doğrudan temas kurma ve ormancılara da orman eğitim programları sunma fırsatını sağlayan geziler için de popüler varış noktalarıdır. Orman ekosisteminin sağlığı iyileştirici nitelikleri, özellikle de sağlık tesisi olarak tahsis edilmiş olan alanlarda turizm ve rekreasyonun gelişimini teşvik etmektedir. Ormanlar havanın ağır metallerden ve tozdan temizlenme sürecine katkıda bulunarak ve gürültü seviyelerinin azaltılmasına yardımcı olarak kentsel alanların mikro-­‐iklimi üzerinde de yararlı etkiler sağlarlar. Devlet Ormanları Enformasyon Merkezi (CILP) hâlihazırda “Devlet Ormanları: Bir Davet” adlı yeni kampanyaya odaklanmış bulunmaktadır. Hedef kitlesini temelde büyük kasaba ve kentlerde yaşayan ailelerin oluşturduğu bu devam etmekte olan kampanyanın amacı Polonyalı ormancıların aktif ve cazip rekreasyon türleri sunmaya hazırlıklı olduğunu göstermektir. Devlet Ormanları’nda görev yapmakta olan ormancılar bu kampanya kapsamında “Ormanda Yaz” ve “Mantar Toplama” adı altında halkın katılımına açık ve her ikisi de ulusal ve bölgesel düzeyde gerçekleştirilmiş olan etkinlikler düzenlemişlerdir. 2012 yılında, Devlet Ormanları Enformasyon Merkezi aşağıdaki geniş kapsamlı etkinlikleri organize etmiş ya da bu etkinliklerde yer almış bulunmaktadır: • Bilimsel piknik – Polonya Radyosu ve Copernicus Bilim Merkezi tarafından organize edilmiştir ve Avrupa’da gerçekleştirilmiş bu türdeki en büyük etkinliktir. • Jedlnia-­‐Letnisko’daki Orman Eğitim Merkezi tarafından organize edilen Eğitim Festivali ile Polonya ‘beni unutma çiçeği’ sembolüyle doğa koruma çalışmaları tanıtıldı. • Varşova’daki Pole Mokotowskie’de düzenlenen “Dünya Günü” festivalinde Devlet Ormanları temsilcileri “kendi ağaçlarını dikmeye” teşvik edilen ziyaretçilere 10.000 fidan dağıttılar. Piotr Bieniek, Orman Mühendisi (1) Forests in Poland 2013 174 MODÜLÜN ADI 6. DİĞER SOSYOEKONOMİK FONKSİYONLARIN SÜRDÜRÜLMESİ ve GELİŞTİRİLMESİ ALT-­‐BAŞLIK 6.7. Ormanların Diğer Fonksiyonları EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI EĞİTİMİN AMACI EĞİTİM SONUNDA ELDE EDİLMESİ HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULMASI GEREKEN HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI 6.7.3. Ormanların Bilgi Fonksiyonları 6.7.3.3. Ormanlar ve Kültürel İlham “Ormanlar ve kültürel ilham” konusunun öneminin öğretilmesi Katılımcılar ekosistem hizmetleri, kültürel hizmetler ve kültürel ilham kavramlarını anlayabileceklerdir HAZIRLAYAN KAYNAKLAR Power Point Sunumu, fotoğraflar 15 DAKİKA Ofis Eğitimi Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği bölümlerinin son sınıf öğrencileri Bırakın doğa size ilham versin! Ekosistem Hizmetleri İnsanların ekosistemlerden elde ettikleri faydalar. Bu faydalar, besin ve su gibi maddelerin sağlanmasını; sel ve hastalık kontrolü gibi hizmetlerin düzenlenmesini; manevî, rekreasyonel ve kültürel hizmetleri ve yeryüzünde yaşam için gerekli olan koşulları devam ettiren besin maddesi döngüsü gibi destekleyici hizmetleri içerir. Kültürel Hizmetler Bunlar insanların ekosistemlerden manevî zenginleşme, bilişsel gelişim, tefekkür, dinlence ve eğlence, estetik deneyimler, bilgi sistemleri ve sosyal ilişkiler yoluyla elde ettikleri maddî olmayan faydalar içerir (1). kültürel (doğanın kitaplarda, filmlerde, resimlerde, folklorda, ulusal sembollerde, mimaride, reklâmcılıkta, vb. motif olarak kullanılması);manevî ve tarihsel (doğanın dinî bir değer ya da bir miras olarak kullanımı da dâhil olmak üzere);rekreasyonel deneyimler (ekoturizm, açık hava sporları ve dinlence/eğlence dâhil olmak üzere);bilim ve eğitim (okul gezilerine yönelik doğal sistemlerin kullanımı ve bilimsel keşifler de dâhil olmak üzere) (2) “Kültür Ormanı” Ulusal Ormanlar Kuruluşu’nun eşsiz bir girişimi olup Polonya kültürünün seçkin temsilcilerinin onurlandırılmaları ve anılmaları amacını taşımaktadır. Kültür Ormanı her bahar sanatçılar ve ormancılar tarafından birlikte dikilen ağaçlarla oluşturulmaktadır. Her yıl, bu girişimi takip eden etkinlikte, dikilen ağaçlardan biri yakın zamanda vefat etmiş ve henüz geleneksel biçimde bir heykeli dikilmemiş bir seçkin karakterin, Polonya kültürünün ve sanatının en önde gelen temsilcilerinden birinin anısına adanmaktadır. “Kültür Ormanı”nın ortaya çıkmasını sağlayan ilk ağaç bir yıl önce Onurlandırılmışlar Bulvarı’na dikilmiş ve Polonyalı Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Wisława Szymborska’nın anısına adanmıştır. Ormancılar her yıl 54.000 hektarlık bir alana 500 milyon ağaç dikmektedirler. Bunun sonucu olarak Polonya’da ormanlar sürekli olarak büyümektedir. Ülkemiz orman alanı ve orman zenginliği bakımından bir Avrupa lideridir (3). Piotr Bieniek, Orman Mühendisi (1) http://www.greenfacts.org/glossary/def/ecosystem-­‐services.htm Erişim tarihi:15.12.2014 (2) http://en.wikipedia.org/wiki/Ecosystem_services Erişim tarihi:15.12.2014 (3) http://bkev.pl/en/ Erişim tarihi:15.12.2014 175 MODÜLÜN ADI 6. DİĞER SOSYOEKONOMİK FONKSİYONLARIN SÜRDÜRÜLMESİ ve GELİŞTİRİLMESİ ALT-­‐BAŞLIK 6.7. Ormanların Diğer Fonksiyonları EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI 6.7.3. Ormanların Bilgi Fonksiyonları 6.7.3.4. Ormanların Manevî ve Tarihsel Bilgi Fonksiyonları EĞİTİMİN AMACI EĞİTİM SONUNDA ELDE EDİLMESİ HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULMASI GEREKEN HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI Ormanların manevî ve tarihsel bilgi işlevlerinin öğretilmesi Katılımcılar ormanların manevî ve tarihsel işlevleri ile ilgili kavramları (doğanın dinî değer ya da miras bırakılmış bir değer olarak kullanımı da dâhil olmak üzere) anlayabilecekler Power Point Sunumu, fotoğraflar 20 DAKİKA Kapalı Mekân Eğitimi Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği bölümlerinin son sınıf öğrencileri Kültürle (dil, tarih, din, politika ve sosyal yapı) ilgili orman özellikleri; Kutsal korular. Ormanların kültürel ve manevî işlevleri yerler veya ağaçlarla bağlantılı geleneksel veya özel değerleri ve insan kültürü ve dini ile orman ve ağaç arasında bağlantı kuran manevî bağ ve tarihi içerir. Kültürel işlevlerin kolaylıkla ‘özel’ yerlerle ilişkilendirilmesine karşın, manevî işlev sıklıkla bilinçaltında tutulan ya da bilinçli olarak farklı bir biçimde, örneğin ormancılık meselelerine duygusal bir yaklaşım sergileyerek ifade edilen daha soyut bir insanî değerdir. Kültürel ve manevî işlevlerden diğer orman işlevlerine kıyasla çok nadir olarak bahsedilir. Bu durum kısmen manevî işlevlerin daha soyut olmalarından kaynaklansa da, diğer bir neden de ormanın nesiller boyunca insanın doğa ve yaşamla ilgili algısında önemli bir rol oynamış olmasına (Flasche 1994) rağmen bu değerlerin parasal olarak ifade edilmelerinin zor olmasıdır. Modern toplumun bu konuda büyük ölçüde bilinçsiz olmasına rağmen, insanoğlu ve ormanın bu kadim ilişkisi hâlâ birçok kültürde görülebilmektedir (1). Birçok Afrika kültüründe ağaç mitlerde ve töresel bilgide kendine yer bulur. Orman ağaçları gökyüzü ile yeryüzü arasında bağlantı işlevi görür ve yaratılışla ve yeraltıyla ilişkilendirilir. Batı Afrika’nın bazı kısımlarında ormanlar birçok kültürel etkinliğin gerçekleştirildiği yerlerdir. “Boş lâf ağacı” (Fransızca L’arbre à palabres), sosyal ve politik toplantıların yapıldığı bir alan işlevi görür. Boş lâf ağacı, yaşlıların altında oturup görüş birliğine varıncaya kadar konuştukları, müzakere ettikleri ve tartıştıkları büyük bir ağaçtır. Politik, sosyal ve hukukî kararların alındığı bir yerdir. Fildişi Sahili’nde yetişen Blighia sapida, Cordia millenii ve Bombax buonopozensa gibi ağaç türleri, bu iş için tercih edilen ağaç türlerinden bazılarıdır. Orta Afrika’nın Oubangui kabilesi doğan her çocuk için bir ağaç diker. Kız çocukları için hızlı büyüyen bir ağaç türü dikilir. Çocuğun gelişimi ile ağacın büyümesi arasında bir bağlantı kurulur. Eğer ağacın büyümesi yavaşlarsa çocuğun sağlığıyla ilgili endişe ortaya çıkar ve şifacı çağırılır. Çocuk hasta olduğunda, ayinsel tedavi için ağacın yanına getirilir. Ağaç meyve vermeye başladığında, çocuğun evlenme vakti gelmiş kabul edilir. Bir kişi öldüğünde, onun ruhunun kendi “doğuştan kazandığı hakkı” olan ağacın içine yerleştiğine inanılır. Dünyanın diğer bölgelerinde de ormanlarla manevî âlem arasında bir ilişki vardır. Buda ormanın derinliklerinde meditasyon hâlinde yalnız bir halde otururdu ve kendisine dört büyük hakikat bir ormanın ortasındayken gösterilmişti. Çin’in Yünnan ilinde yaşayan Dai halkı ormanın insan yaşamının beşiği olduğuna ve ormanların doğaüstü âlemle bir olduğuna inanırlar. Avrupa kültüründe de ormanlar mucizelerin, büyük manevî uyanışlara yönelik arayışların gerçekleştiği pozitif alanlar olarak 176 görülmüşlerdir ve ormanın kendisi bir tür ilkel tapınak ya da kilise olarak kabul edilmiştir. Avrupa’daki ilk tapınaklar orman korularıydı. Doğayla bağlar kendini en çarpıcı biçimde Türk kültüründe göstermektedir. Müslüman oluşlarından sonra ağaçların Türk kültüründeki önemi arttı, çünkü Hazreti Muhammed iyi bir Müslümanı bir palmiye ağacına benzetmiş ve bir ağaç dikmenin sadaka olarak kabul edileceğini beyan etmişti. Kutsal Korular Dünyanın her yanında, kutsal korularda bir dizi gelenek ve ormana verilen kültürel değer kendini gösterir. Kutsal korular insan güçlerinin ötesinde güçlerle dolu spesifik orman bölgeleridir. Çoğu kez ataların gömülü olduğu ve insanların onlarla iletişim kurabildikleri yerlerdir. Bu korulardaki ağaçlar kutsal olarak kabul edilirler, içlerinde ruhları barındırdıklarına ve atalarla iletişim için bağ oluşturduklarına inanılır. Bazı alanlarda kutsal korular dokunulmamış olarak kalan tek ormanlar hâline gelmişlerdir. Hızla değişen sosyal ve fiziksel çevrede birçok kültürel geleneğin kaybolmakta oluşuna rağmen, kutsal korular sıklıkla kültürel mirasın değerli unsurları olarak kalmaya devam ederler. Kutsal korular aynı zamanda sıklıkla şifa ayinlerinin yapıldığı ve köylülerin belli bitkisel ilaçları buldukları yerlerdir. Çoğu kutsal koruya erişim belli faaliyetlere ve topluluk üyelerine yönelik tabular, kanunlar ve adetlerle sınırlandırılmıştır. Dai topluluğu için Çin’in kutsal tepelerinde toplanmak, avlanmak, odun kesmek ve çiftçilik yapmak kesin bir şekilde yasaktır. Bununla birlikte, kutsal korularda doğal maddelerin işlenmesi ve çıkarılmasına yönelik kontrol farklı topluluklar ve kültürler arasında farklılıklar gösterir. Bazı topluluklarda ve kültürlerde tam bir yasak uygulanmaz ve düşmüş odun ve meyvelerin orman zemininden sınırlı bir şekilde toplanmasına, tıbbî bitkilerin toplanmasına, bal toplanmasına ve diğer faaliyetlere sıkı bir biçimde kontrol edilmek kaydıyla izin verilir. Kutsal korular normal olarak yüzlerce yıl varlıklarını sürdürmüş olurlar ve günümüzde de birer biyolojik çeşitlilik rezervi ya da doğa kütüphanesi işlevi görürler. Bazı alanlarda kutsal yerler yağış alanlarının hidrolojik döngüsünde kritik sahaların korunmasında önemli bir rol oynarlar. Farklı kültürlerde bazı spesifik orman kaynaklarına büyük saygı gösterilir ya da bunlar dinî veya kültürel semboller olarak işlev görürler. İskandinavya’da huş ağacına, Sibirya’da melez ağacına, Kaliforniya’da sahil sekoyasına, Hindistan’da incire ve Batı Afrika’da iroko ağacına büyük saygı gösterilir. Meşe ağacına Romalılar, Druidler, Eski Yunanlılar ve Keltler ev ilahı olarak kabul edip tapınmışlardır. Avrupa’da perilerin evlerini eski meşe ağaçlarına yaptıkları ve dalların düşmesiyle oluşan deliklerden ağacı terk ettikleri söylenirdi. Vücudun hasta kısmını bu peri kapılarına dokundurmanın şifa getirdiğine inanılırdı. Ceiba pentandra (Amazon bölgesinde mezarlarla ve atalarla ilişkilendirilir), Copaifera religiose (Güney Amerika’da doğurganlık, zenginlik, güç ve şöhretle ilişkilendirilir) ve Milicia excelsa (Batı Afrika’da doğurganlık ve doğumla ilişkilendirilir), insanlar tarafından kutsal olarak kabul edilmektedir. Bazı ağaçlar yargılamayla ilgili pratik roller üstlenirler. Pratik olarak mülklerin sınırını belirten fiziksel sınır işretleridirler ve mülkü tanımlar ve yargısal anlaşmazlıklarda kullanım hakkına dair kanıt sağlarlar. Senegal ve Fildişi Sahili’nde birçok gelenekte ağaçlar arazi kiralama sisteminde merkezî bir rol oynarlar. Dikilmiş ağaçlar bireyler ve nesep grupları için arazi kullanım haklarının kanıtını sağlarlar. Gana’da doğal olarak üreyen meyve ağaçlarını birkaç yıl boyunca kimsenin müdahalesi olmaksınız dikip bakımını yapan kişilerin bu durumunun mülkiyet kanıtı olarak kabul edilip bu tür kişilerin lehine karar verilen mahkeme davaları olmuştur (2). 177 HAZIRLAYAN Piotr Bieniek, Orman Mühendisi KAYNAKLAR (1)http://www.coford.ie/media/coford/content/publications/projectreports/small-­‐
scaleforestryconference/Ritter.pdf Erişim tarihi:15.12.2014 (2) www.familyforestry.net Erişim tarihi:15.12.2014 178 MODÜLÜN ADI 6. DİĞER SOSYOEKONOMİK FONKSİYONLARIN SÜRDÜRÜLMESİ ve GELİŞTİRİLMESİ ALT-­‐BAŞLIK 6.7. Ormanların Diğer Fonksiyonları EĞİTİM NOTUNUN BAŞLIĞI 6.7.3. Ormanların Bilgi Fonksiyonları 6.7.3.5. Ormanların Bilimsel ve Eğitimle İlgili Fonksiyonları EĞİTİMİN AMACI EĞİTİM SONUNDA ELDE EDİLMESİ HEDEFLENEN KAZANIMLAR EĞİTİM ARAÇLARI EĞİTİMİN SÜRESİ EĞİTİM TEKNİĞİ HEDEF GRUP GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULMASI GEREKEN HUSUSLAR EĞİTİM NOTLARI Ormanların bilimsel ve eğitsel işlevleri ile ilgili kavramların öğretilmesi Katılımcılar ormanların bilimsel ve eğitimle ilgili işlevlerinin önemini anlayabileceklerdir Power Point Sunumu, kelime işleme, fotoğraflar 20 DAKİKA Kapalı Mekân / Dış Mekân Eğitimi Orman Mühendisleri ve Orman Mühendisliği bölümlerinin son sınıf öğrencileri Devlet Ormanlarında doğa ve orman eğitimi Tanıtım amaçlı orman kompleksleri Devlet Ormanları’nda doğa ve orman eğitimi: Devlet Ormanları’nın bütün kurum birimlerinde verilen doğa ve orman eğitimleri Devlet Ormanları Genel Müdürü tarafından 9 Mayıs 2003 tarihinde yayınlanan 57 sayılı yönergenin bir sonucu olarak hazırlanan şu iki dokümanı temel almaktadır: “Devlet Ormanları’nda orman eğitiminin gelişim yönü” ve “Orman bölgelerinde yaşayan topluma yönelik orman eğitim programı”. Bu belgeler bütün eğitsel aktivitelerin uygun bir biçimde planlanıp uygulanmasını güvence altına almaktadır. Ayrıca, yıllık olarak bir “Devlet Ormanları’nda Eğitim Raporu” da yayınlanmaktadır. 2012 yılında ormancılar tarafından organize edilen çeşitli eğitim etkinliklerine neredeyse 3 milyon kişi katılmıştır ve bu rakam bir önceki yıla göre 1 milyon yıllık bir artışa karşılık gelmektedir. Eğitim programı dış mekânda gerçekleştirilen dersleri, ormancılarla okul ve diğer yerlerde gerçekleştirilen toplantıları, sergileri ve diğer birçok kültürel ve spor etkinliklerini içeriyordu. Devlet Ormanları çevre eğitimi sağlayan millî parklar, kültür merkezleri, müzeler, kiliseler, medya ve çeşitli sivil toplum kuruluşları gibi diğer kuruluşlarla da işbirliği yapmıştır. Gołuchów’daki Orman Kültür Merkezi orman eğitimi sunmada özel bir rol oynamaktadır. Ulusal hikâye anlatma yarışması, ormancılar için ulusal amatör sanat yarışması ya da “Dünya Günü”nde düzenlenen eğitim festivali gibi birçok eğitsel ve kültürel etkinlik bu Merkez tarafından başlatılmış ve Polonya eğitim takviminin kalıcı unsurları hâkine gelmiştir. Yalnızca geçen yıl içerisinde, çoğunluğunu çocukların ve gençlerin oluşturduğu 160’tan fazla insan sanat e fotoğraf yarışmaları ve çeşitli sergiler gibi eğitim etkinliklerine katılmışlardır. Devlet Ormanları eğitim programının önemli bir bileşeni de Polonya ormanları ile ilişkilendirilen tarihsel bağlamdır. Ormanlar kabristanlar, mezarlıklar, anıtlar ve diğer tesislerin (örneğin Spala’daki müze) korunmasını sağlarlar ve bu yerlerle ilgili olaylar ülkemizin zorlu tarihinin bir parçası olarak hatırlanırlar. Devlet Ormanları’nın eğitsel aktiviteleri temelde orman bölgelerinin kendi kaynaklarından ve çevre korumaya yönelik ulusal ve bölgesel fonlardan karşılanmaktadır. 2012’de orman eğitimine 25 milyon PLN’den fazla para harcanmıştır. Devlet Ormanları, tanıtım amaçlı orman kompleksleri de dâhil olmak üzere şu anda ziyaretçilere şu tesisleri sunmaktadır: 50 eğitim merkezi, 250 orman sergi odası, 517 öğretim sığınağı ve “yeşil sınıf”, 957 eğitim patikası, 1756 eğitim noktası ve 2235 diğer tesis. Popüler bir orman ve doğa eğitimi de Devlet Ormanları 179 HAZIRLAYAN KAYNAKLAR tarafından www.erys.pl adresinde sunulan ve her yıl yüz binlerce ziyaretçi çeken portaldır. Devlet Ormanları ayrıca her yaştan ve sosyal gruptan ziyaretçilerin erişimine açık çok geniş yelpazede yer alan turist atraksiyonları da sunmaktadır. 20.000 kilometreden fazla yürüme güzergâhı, yaklaşık 4,000 kilometre uzunluğunda bisiklet güzergâhı ve yaklaşık 7.000 kilometre at binme güzergâhı bulunmaktadır. Buna ek olarak, ziyaretçiler tahsis edilmiş açık kamp ve kamp alanlarını, yaklaşık 100 spor tesisini ve 650’den fazla atraksiyonu kullanabilmektedir. Rekreasyon ve eğitim merkezlerinde ve avcı kulübelerinde yaklaşık 4,500 yatak bulunmaktadır. Devlet Ormanları’nın turist tesisleri ile ilgili bilgiler www.czaswlas.pl adresinde bulunabilir. Tanıtım amaçlı orman kompleksleri: Tanıtım amaçlı orman kompleksleri Devlet Ormanları bünyesinde, ulusal ormancılık politikasının bir parçası olarak ve Orman Yasası’nın hükümleri uyarınca kurulmuştur. Tanıtım amaçlı orman kompleksleri, doğa koruma, orman kaynaklarının sürdürülebilir kullanımı ve ormanların bir kamu kaynağı olarak katılımcı yönetimi gibi amaçları bir araya getiren orman yönetimi ilkelerinin uygulanması için mükemmel bir zemin oluşturur. Tanıtım amaçlı orman kompleksleri ayrıca amaçları ekolojik ve çok-­‐fonksiyonlu orman yönetimini desteklemek olan ormancılar ve halk arasında doğrudan temas fırsatı da sağlarlar. Bu amaçlarının gerçekleştirilebilmesi için, tanıtım amaçlı orman kompleksleri kayda değer büyüklükte bir eğitim ve turizm altyapısı geliştirmiştir. Büyük ölçüde halkın ücretsiz kullanımına açık olan bu altyapı şunlardan oluşmaktadır: çevre eğitimi merkezleri (23 adet), orman sergi odaları (55 adet), “yeşil sınıflar” olarak kullanılan öğretim sığınakları (93 adet), eğitim patikaları (166 adet), eğitim noktaları (305 adet), dendroloji parkları ve bahçeler (22 adet), kültürel ve tarihsel miras merkezleri (48 adet), bir “yeşil okul” ve ayrıca gece konaklama imkânları. Tanıtım amaçlı orman kompleksleri bilimsel araştırma için de zemin oluşturmaktadır. Bu komplekslerin orman çevresi ile ilgili bilgi tabanları disiplinler-­‐arası araştırmalar için kullanılmakta, bu araştırmalar da orman yönetim yöntemlerinin iyileştirilmesi için gerekli bilgiyi sağlamakta ve orman ekosistemine yönelik ekonomik müdahalenin sınırlarını tanımlamaktadır. Tanıtım amaçlı orman kompleksleri aynı zamanda turist trafiğinin katı kurallarla düzenlendiği aşırı kalabalık ulusal parklara bir alternatif de oluşturmaktadır. Devlet Ormanları’nın 17 bölge müdürlüğünün her birinde 25 adet tanıtım amaçlı orman kompleksi bulunmaktadır. Bu komplekslerin toplam alanı hemen hemen 1.208.000 hektar olup, bunun 1.180.000 hektarı Devlet Ormanları’nın idaresindedir (toplam alanın % 15,5’ini kapsayacak şekilde) (1). Piotr Bieniek, Orman Mühendisi (1) The State Forests in Figures 2013 180 KISALTMALAR AB ABD AOBK ark. BCB BEF BİYOD BM BMÇMS CE
CILP CLRTAP ÇEKÜL ÇEM ÇOB ÇORUZDER DKMP DOÇEV DPT ed. EEA EU ETS FAO FRIS FSC GEF HCV ISBN ICP Forest IPPC IUCN IUFRO İSMMMO İ.Ü. KKD
KNA KSÜ KTÜ KUZKA NETS ODÜ ODOÜ Avrupa Birliği Amerika Birleşik Devletleri Avrupa Orman Bakanları Konferansı Arkadaşları Biyocoğrafik Bölge Bitkisel Kütle Genişletme Faktörleri Biyolojik Çeşitlilik&Odun Dışı Orman Ürünleri Birleşmiş Milletler Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi Avrupa'ya Uygunluk Polonya Devlet Ormanları Enformasyon Merkezi Hava Kirliliğinin Ormanlar Üzerindeki Etkilerinin İzlenmesi ve Değerlendirilmesi Uluslararası İşbirliği Programı Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma ve Tanıtma Vakfı Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Çevre ve Orman Bakanlığı Çevre ve Orman Uzmanları Derneği Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü Doğa ve Çevre Vakfı Devlet Planlama Teşkilatı Düzeltme Avrupa Ekonomik Alanı Avrupa Birliği Karbon Salım Ticaret Sistemi Gıda ve Tarım Örgütü Orman Kaynakları Bilgi Sistemi
Orman Yönetim Konseyi Küresel Çevre Fonu Yüksek Koruma Değeri Uluslararası Kitap Numara Standardı Uluslararası İşbirliği Programı Ormanları Uluslararası Bitki Koruma Konvansiyonu Uluslararası Doğa Koruma Birliği Uluslararası Ormancılık Araştırma Kurumları Birliği İstanbul Serbest Muhasebeciler Mali Müşavirler Odası İstanbul Üniversitesi Kişisel Koruyucu Donanım Kalıcı Numune Analizi Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Karadeniz Teknik Üniversitesi Kuzey Anadolu Kalkınma Ajansı Stratejik Danışmanlık Ağları Odun Dışı Ürün Odun Dışı Orman Ürünü 181 ODÜH OGEM-­‐VAK OGM OİP OMO
OPÇOVAK ORKOOP OVAK OYB PEFC RAMSAR RED s SDÜ SFM SI SOY SPI STK T.C. TİKA TMMOB TOD TUİK TTKD TÜBİTAK TÜRÇEK UN UNECE UNEP UNCCD UNCCD COP 1 2 UNFF UN/ECE US $ vb. vd. WMO WRI WTO WWF YA/EM'2004 YSA YTOD yy Odun Dışı Ürün ve Hizmetler Ormancılığı Geliştirme ve Orman Yangınlarıyla Mücadele Hizmetlerini Destekleme Vakfı Orman Genel Müdürlüğü Orman İdaresi Planlama Orman Mühendisleri Odası Ormancı Personelin Çocuklarını Okutma Vakfı Türkiye Ormancılık Kooperatifleri Merkez Birliği Orman Genel Müdürlüğü Mensupları Yardımlaşma Vakfı Orman Yönetim Birimi Orman Onay Programı(Sertifikasyon) Uluslararası Sulak Alanların Korunması Sözleşmesi(İran-­‐1971) Ormansızlaşma ve Ormanların Bozulmasından Emisyonların Azaltılması Sayfa Süleyman Demirel Üniversitesi Sürdürülebilir Orman Yönetimi Seviye I Sürdürülebilir Orman Yönetimi Standart Yağış İndeksi Sivil Toplum Suruluşu Türkiye Cumhuriyeti Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı Türkiye Mimar ve Mühendis Odaları Birliği Türkiye Ormancılar Derneği Türkiye İstatistik Kurumu Türkiye Tabiatını Koruma Derneği Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu Türkiye Çevre Koruma ve Yeşillendirme Kurumu Birleşmiş Milletler Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu Birleşmiş Milletler Çevre Programı Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle Mücadele Taraflar Konferansı Birleşmiş Milletler Ormancılık Forumu Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu Birleşik Devletler Doları ve benzeri ve diğerleri Dünya Meteoroloji Teşkilatı Dünya Kaynakları Enstitüsü Dünya Ticaret Örgütü Dünya Doğal Yaşamı Koruma Vakfı -­‐Doğa İçin Dünya Fonu Yön Eylem Araştırması/Endüstri Mühendisliği 2004 Yapay Sinir Ağları Yeşil Türkiye Ormancılar Derneği Yüzyıl 182 EUROPEAN UNION
TURKEY
POLAND
SPAIN
BULGARIA
SLOVENIA
Bu kitap 2013-1-TR1-LEO05- 47503 nolu FORESTVET adlı proje kapsamında hazırlanmış ve Avrupa Birliği tarafından
fonlanmıştır. Hiçbir durumda Avrupa Birliği’nin veya Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi
Başkanlığı-Türk Ulusal Ajansı görüşlerini yansıtmaz.
This book has been prepared within the scope of FORESTVET Project numbered as 2013-1-TR1-LEO05-47503 and
granted by European Union. The contect does not reflect the views of European Union or Center for European Union
Education and Youth Programmes-Turkish National Agency in any case.

Benzer belgeler