Vakıf üniversiteleri - Kemerburgaz Üniversitesi
Transkript
Vakıf üniversiteleri - Kemerburgaz Üniversitesi
İSTANBUL KEMERBURGAZ ÜNİVERSİTESİ DERGİSİ ŞUBAT 2015 İKBU’da okumak ayrıcalıktır Koca Kafaları çok sevdik Vakıf üniversiteleri üzerine bir söyleşi Sevgiye, sanata adanmış bir yaşam Dünya sularında güvencenin adı r i b a d ’ U S B İK EN PR İÇİNDEKİLER Vakıf üniversiteleri üzerine bir söyleşi Psikoloji kulübünden işaret eğitimi Etkinlikler hızını kesmiyor İKBU’da okumak ayrıcalıktır Aklı devlet üniversitesinde kalanlara Sevgiye, sanata adanmış bir yaşam Mühendislik eğitiminde kariyer planlaması Kış aylarında düşmeye dikkat Koca Kafaları çok sevdik 14 Şubat aşkın günü İKBU’da bir Prens Dünya sularında güvencenin adı Yükseköğretimde Değişen ‘Öğrenen Profili’ ve Mimarlık Eğitimi KÜNYE Sahibi: İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi adına Rektör Prof. Dr. Yıldırım Üçtuğ Genel Yayın Yönetmeni: Sibel Kahraman Yayın Kurulu: Prof. Dr. Kaan Ökten, Yrd. Doç. Dr. Hasan Sınar, Boğaçhan Çanak Editör: Ayça Yılmazel, Banu Gökçe Taşkın Görsel Tasarım ve Grafik: Onur Sertel Katkıda Bulunanlar: Öğrenci Konseyi, Öğrenci Kulüpleri İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi 1 2 3 4 5 7 11 13 16 17 19 21 23 26 Mahmutbey Dilmenler Caddesi No:26 34217 Bağcılar / İstanbul Tel: 0212 604 01 00 www.kemerburgaz.edu.tr REKTÖRDEN Vakıf üniversiteleri Prof. Dr. Yıldırım ÜÇTUĞ Rektör üzerine bir söyleşi Geçtiğimiz ay Euro Newsport Dergisi'yle bir söyleşi yaptık. Sordukları sorular şu an kamuoyunda tartışılan ve merak edilen konular üzerine yoğunlaşmıştı. Bu nedenle dergide yer alan röportajımdan bazı soruları ve cevaplarımı sizlerle de paylaşmak istedim: Sizce öğrenciler iş güvencesi mi istiyor, yoksa nitelikli eğitim mi? İkisi birbirine çok paralel bir durumdur. Diplomayı hedefleyen yani "sadece elimde diplomam olsun" diyen bir kesim var. Ancak buna karşılık da nitelikli bir yüksek öğretim alıp buna bağlı olarak bir iş olanağı elde etmek isteyen çok geniş kesim var. Bence zaman içinde " iyi bir eğitim alayım ve buna bağlı olarak da iyi bir iş bulayım" diyen gençlerimizin sayısı artacaktır. Genel olarak vakıf üniversitelerinde bir mutsuzluk hissediliyor. Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Bizde aynı mutsuzluğun olduğunu söyleyemem. Bu yıl 4. eğitim-öğretim dönemimize başladık. Öğrenci sayımız yaklaşık olarak 4 bini buldu ve bu rakama dört yıl gibi kısa zamanda ulaşmamız oldukça önemli. Sağlık alanlarına yönelmeye başladık. Önümüzdeki yıl diş hekimliği fakültemiz eğitim öğretime başlayacak. Kuruluşumuzdaki heyecanımızı bizler yitirmedik. Aynı hızla ve kalitemizi düşürmeden devam ediyoruz. birkaç yıl önce kaldırdı. Ve üniversiteleri yabancı öğrenci almaları konusunda daha özgür bıraktı. Şu an inanılmaz bir talep var. Biz bu sene 200 tane yabancı uyruklu öğrenci aldık. Özellikle sağlık alanlarında Belkıs inanılmaz talep var. Büyük özel hastaneler genelde üniversite açmaya başladılar. Bu durum var olan vakıf üniversiteleri için zorluk yaratıyor mu? Yeni üniversite açma durumları yavaşladı ve yavaşlayacak da. Belli bir doygunluğa ulaşılıyor. Artık bu pazarın içinde yer bulmak kolay olmayacak. Bazı özel hastaneler üniversite açmaktansa var olan üniversitelerle anlaşma yoluna gidip destekliyorlar. Bizim üniversitemiz de Medical Park Bahçelievler Hastanesi ile anlaşma gerçekleştirdi. Yavaş yavaş bu yapının genişleyeceğine inanıyorum. Yabancı öğrencilerin Türkiye'de okuması bir alternatif olarak görülüyor ve Türkiye'nin de buna hazır olduğu söyleniyor. Sizce Türkiye'deki koşullar uygun mu? Kesinlikle uygun. Yabancı öğrenci konusunda Türkiye'nin biraz geç kaldığını düşünüyorum. Biz bu konuda daha muhafazakar bir yapı izledik, kendi içimize kapandık. Daha önce yabancı öğrencilerin girmiş oldukları bir sınav vardı, dünyanın birkaç yerinde bu sınavı yapabiliyorduk. Ya da öğrencilerin sınava girebilmeleri için Türkiye'ye gelmeleri gerekliliği gibi birtakım zorluklar vardı. YÖK bu sınavı 2 ÖĞRENCİ KONSEYİ Psikoloji kulübünden işaret eğitimi İrem SibelGAMSIZOĞLU KAHRAMAN Öğrenci Konseyi Başkanı Konsey olarak okulda birçok etkinlik düzenlemeye çalışıyoruz. Gerek eğlence amaçlı, gerek eğitime katkısı olan birçok projemiz var. Ama üniversitemizde bizden hariç faaliyet gösteren çok güzel ögrenci kulüpleri varve bu sefer İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Psikoloji Kulübünden bahsetmek istedik. Psikoloji Kulübü, 2014-2015 eğitim yılının güz doneminde ilk etkinlikliği olan Aşkın Psikolojisi ve Kaçuv maske boyama sosyal sorumluluk projeleriyle hem idari bilimler, hem diğer bölümdeki akademisyenler ve öğrenciler tarafından takdir gördü. İki etkinlikte de yoğun katılım mevcuttu ve birçok öğrenci arkadaşlarımıza faydalı deneyim edinmelerini sağladı. Etkinlikleri bahar döneminde de devam edecek olan Psikoloji Kulübünün sayesinde şubat ayında üniversitemizde seçmeli ders olarak işaret dili eğitimi açılacak. Amaçları işitme engelli bireylerimizin sağlıklı diyalog kurabilmek, yaşadıkları çeşitli sorunlarda hepimizin yardım edebileceğimiz noktalarda etkin olmak. Ayrıca Psikoloji Kulübü iki yıldır TDP (Türk Psikologlar Derneği) ile iş birliğinde çalışan TPÖÇG'ün (Türk Psikoloji Ögrencileri Çalışma Grubu) üyesi ve okul temsilcimiz bulunuyor. TPÖÇG; Türkiye Cumhuriyeti ve KKTC sınırları içerisindeki her bir psikoloji öğrencisinin hem sosyal hem 3 akademik açıdan gelişimini en üst seviyede tamamlamış birer psikolog olarak yetişmesine katkıda bulunmayı kendisine amaç edinmiştir. TPÖÇG 2015 Bahar Dönemi Kongresi bizim okulumuzda gerçekleşecek. Kongre sorumlusu, Psikoloji Bölümü birinci sınıf öğrencisi Eda Küçükcan, kongrenin okulumuzda organize edilmesi, okulumuzun tüm psikoloji öğrencileri için muhteşem bir fırsat olduğunu düşünüyor. Üç gün sürecek toplantıya 67 farklı üniversiteden psikoloji öğrencileri ve Türk Psikologlar Derneği Yönetim Kurulu Üyeleri katılacak. Süpriz ünlü konukların ve basının da katılacağı TPÖÇG Bahar Dönemi Toplantısına tüm öğrencilerimiz şimdiden davetli. Okulumuzda bu kadar güzel etkinlikler düzenlenmesi bizi de çok mutlu ediyor ve biz de konsey üyeleri olarak, sadece katılmakla kalmayıp her türlü desteği sağlamaya çalışıyoruz. Bu ayki yazımızıda bu etkileyici çalışmalara ayırıp, daha da çok öğrenci arkadaşımızı bu etkinliklerden haberdar edip katılımın daha da çok artmasını temenni ediyoruz. EDİTÖRDEN Etkinlikler hızını kesmiyor... İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi, Biefeld Üniversitesi Psikoloji Bölümü (Universitat Biefeld Abteilung Psychologie) akademisyenlerinden Uzman Psikolog Demet Özlem Aslan tarafından gerçekleştirilen “Zeka Kavramı Çalıştayı”na ev sahipliği yaptı. Kemerburgaz Üniversitesi Psikoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından düzenlenen bu çalıştay iki gün boyunca devam etti. Sibel SibelKAHRAMAN KAHRAMAN Kurumsal İletişim Direktörü Üniversitemizde yapılan etkinliklere her ne kadar yarı yıl tatili nedeniyle ara verilmiş olsa da her ay pek çok konferansa, söyleşiye ev sahipliği yapıyoruz. Fakültelerimizin her birinde öğrencilerimizin, öğretim üyelerimizin ilgi gösterdikleri etkinlikler yapılıyor. Sayfalarımızın kısıtlı olması nedeniyle geniş bir şekilde paylaşamadığımız bazı etkinliklerimiz konusunda sizlere kısa bilgiler vermek istiyorum: Meslek Yüksekokulu Çocuk Gelişimi Bölümü öğrencileri farkındalık yaratmak amacıyla bir çalışma gerçekleştirdi.Bu çalışma Çocuk Gelişimi Bölümü Öğretim Görevlisi Yasemin Akdemir danışmanlığında, öğrencilerin kurmuş olduğu Engelsiz Yaşama Destek Kulubünün faaliyeti olarak bir sosyal sorumluluk bilinciyle organize edildi. Çalışmada görme ve bedensel engeli olan bireylerin günlük yaşamda sokakta bir noktadan diğerine ulaşmaya çalışırken yaşadıkları zorluklar kamera çekimiyle tespit edildi. Türk Kültürü ve Tarihi Kulübü Balkan Savaşlarının 100. yıl dönümünde Rumeli Balkan Stratejik Araştırma Merkezi Başkanı Av. Özcan Pehlivanoğlu'nun konuşmacı olarak katıldığı "Balkan Savaşlarının 100. yıl dönümü ve Balkan Türkleri" adlı konferans düzenledi. Balkanlarda yaşayan Türkler’in geçmişten günümüze diğer milletlerle etkileşimi ve savaşlarda uğradıkları soykırıma varan zulümler, devletler arası siyasi anlaşmalar gereği yaşadığı göçler konuşuldu ve yaşanılan bu tarihi acılara dikkat çekildi. Katılımcıların sorularıyla devam eden konferans fotoğraf çekimleriyle sona erdi. Kişisel Gelişim ve Psikoloji Kulübünün düzenlediği Aşkın Psikolojisi adlı seminere, Mutluluk Enstitüsü Kurucusu Psikolog Yrd. Doç. Dr. Ozanser Uğurlu ve ODTÜ Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr Mehmet Şakiroğlu konuşmacı olarak katıldı. İnovatif Düşünce Kulübü tarafından, LGBTİ Hakkında Farkındalık başlıklı söyleşi düzenlendi. Şöyleside Kaos GL üyesi Yıldız Tar konuşmacı olarak yer aldı. 4 İKBU’DA YAŞAM İKBU’DA ÖĞRENCİ OLMAK İKBU’da okumak ayrıcalıktır Aykut YILDIZ Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi Öğrencisi Çocukluğumdan itibaren mimar olmak istedim. Çizime ve tasarıma olan ilgim her geçen gün arttı. Her ne kadar 25 yaşında üniversite okumaya başlasam da hayalini kurduğum mesleğe Kemerburgaz Üniversitesinde ulaştım. Tercih döneminde kafamda tek bir soru vardı; o da daha yeni açılmış bir üniversitenin imkanları ne kadar olabilir ki? Aslında akademik kadrosuna ve sahip olduğu birimlere baktığınızda aklınızdaki yeni kurulmuş sorusunun yerini güçlü, dinamik, global bir üniversite modeli alıveriyor. İKBU’yu seçerken İngilizce eğitiminin yüzde yüz olması benim seçim nedenlerimin arasındaydı ve aradan geçen bir yıllık kaliteli ve başarılı eğitimin ardından kendimdeki gelişmeyi de görünce ne kadar doğru bir karar verdiğimi şimdi daha iyi anlamaktayım. Tabi ki hazırlığın eğitim kalitesi ve hocalarının genç, dinamik ve başarılı olması; tüm bunların yanında zorlandığımız ve yapamadığımız zamanlarda onların bizim yanımızda olmaları es geçilemez. Hazırlığın bana katmış olduğu bir diğer artı ise birçok dostluklar edinmem oldu. Hazırlık boyunca beş kur değiştirdim ve kurda hocalarım ve arkadaşlarım değişti bu sayede birçok ülkeden ve farklı bölümlerden insanları tanıma fırsatı buldum. Bunun ne kadar faydalı olduğunu bölüme geçince daha iyi anlıyorsunuz. İKBU’ da akademik kariyerimi geliştirmekle beraber öğrencilerin kurmuş olduğu kulüplerle yetenekli olduğum alanlarda veya bulunmak istediğim sosyal sorumluluk projelerinde etkin bir şekilde yer alabiliyorum. Tüm bunların yanında okulumuzun Kurumsal İletişim Direktörlüğünde çalışmaya başladım. Bir yandan para kazanırken diğer yandan da iş hayatı adına deneyim kazanıp uzman hocalarım sayesinde kendimi geliştirebiliyorum. 5 İKBU’ da mimarlık okumak benim için müthiş bir ayrıcalık aslında bunu en büyük nedeni bünyesinde sahip olduğu akademik kadrodur. Onun haricinde sunmuş olduğu atölye imkânları sayesinde el becerilerimi de geliştirebiliyorum. Tabi ki atölyede geçirmiş olduğum güzel zamanlar ve arkadaşlarım ile yaptığımız o meşhur sabahlamalar, arka bahçede hep bir ağızdan söylediğimiz şarkılar, oynadığımız oyunlar hayatım boyunca unutulmayacak güzel anılar olarak hafızama kazınacak. HABER İKBU’DA YAŞAM Tıp öğrencilerinin klinik izlenimleri Tıp Fakültesinin ikinci sınıf öğrencileri, Medikal Antropolojiye giriş dersi kapsamında Medikal Park Bahçelievler Hastanesinin çeşitli kliniklerinde yapılan gözlem ve röportajların sonuçlarını, “Kemerburgaz Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Günü: Klinikten İzlenimler” etkinliğinde paylaştılar. Klinik hekimlerinin açık ve samimi yaklaşımlarıyla zenginleşen çalışma, bir hastanede yaşanan gündelik hasta ve sağlık profesyoneli deneyimini anlamak amacıyla başladı. Kuzey Irak’tan İstanbul’a şifa aramaya gelen hastaların tedavi deneyimlerinden, cerrahi ve dahiliye birimlerinin kendine has “kültürleri” arasındaki farklara kadar, öğrencilerin alan çalışmaları, acı ve kayıpların yanı sıra, kararlı bir mücadelenin hüküm sürdüğü hastane dünyasından renkli bir kesit sundu. Pakistanlı öğrencilerin acısını paylaştık Pakistan'ın Hayber-Pahtunhva eyaletinin başkenti Peşaver'de bir okula düzenlenen terör saldırısı sonucunda çoğunluğunu öğrencilerin oluşturduğu 130'dan fazla kişinin hayatını kaybettiği üzücü olay nedeniyle anma töreni düzenlendi. Eczacılık Fakültesi öğrencilerinden Nil Demir’in öncülüğünde düzenlenen anma töreninde Demir, şu konuşmayı yaptı: “Pakistan’da silahlı kişilerce okullarına saldırılarak öldürülen çocukları anmak ve tüm dünya çocuklarının yaşam hakkının kutsallığını bir kez daha vurgulamak için buradayız. İnsanları öldürmenin ne siyasal, ne ekonomik, ne ideolojik, ne de ırksal bir mazereti olamaz. Tüm dinler ve doğa yaşam döngüsünün devamını öngörür, canlılar doğar, yaşar, büyür ve ömürlerini tamamladığında ölür. Allah'ın verdiği canı ancak Allah alabilir, intihar bile dinlere ve doğanın yaşam döngüsüne aykırı bir eylemdir. Bu kesin gerçekliğe rağmen insanların çeşitli nedenlerle başka insanları öldürmesi, hele bunu bir tepki eylemi ya da kamuoyu yaratma yolu olarak görmesi anlaşılabilir değil. Biz insanlar bir yandan daha uzun ve sağlıklı yaşamanın yollarını araştırmak için milyonlarca lira harcarken diğer yandan çeşitli bahanelerle yaşamdaki diğer insanları yok etmeye çalışıyoruz, benim açımdan bu anlaşılabilir bir durum değil. Tüm dünya çocuklarının ve insanlarının güvenle yaşayacağı bir dünya inşa etmeyi ve bırakmayı dilerken, Pakistan’da hayatını kaybeden çocukların ve insanların acısını yüreğimde taşıdığımı, yakınlarının acısını hafifletememin de bu acıyı daha da artırdığını belirtmek isterim.” 6 İKBU’DA YAŞAM Yrd. Doç. Dr. Umut Yeniocak Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi ÖĞRENCİYE MESAJ VAR Aklı devlet üniversitesinde kalanlara Vakıf üniversitelerinde öğrencinin daha merkezde olduğu bir eğitim anlayışı genel olarak hâkimdir diyebiliriz. En azından devlet üniversiteleriyle karşılaştırıldığında, durum budur. Üniversiteye giriş sınavında yeterli puan alamadığı için, ismi bilinen devlet üniversitelerinden birine giremeyip vakıf üniversitesi öğrencisi olanların çoğunun aklı devlet üniversitesinde kalır. Özellikle, hukuk eğitimi bakımından bu tespitin tamamıyla geçerli olduğunu söyleyebilirim. Sanırım, hukuk eğitiminin tarihsel olarak din eğitimiyle ortak bir gelenekten, hatta ortak bir kökten gelmesinin bunda payı büyük. Hem devlet hem vakıf üniversitesinde, hem öğrenci hem de öğretim üyesi sıfatıyla bulunmuş biri olarak, bu konudaki bazı tespitlerimi aktarmak isterim. Yine istisnaları olmakla birlikte, vakıf üniversitelerinde ise, öğrencinin daha merkezde olduğu bir eğitim anlayışı genel olarak hâkimdir diyebiliriz. En azından devlet üniversiteleriyle karşılaştırıldığında, durum budur. İstisnaları olsa da, ülkemizdeki devlet üniversitelerinde genel olarak, öğrencinin merkezde olmadığı, bürokratik bir eğitim anlayışı hâkimdir. Biraz geleneksel alışkanlıklar, biraz da zorunluluklar sebebiyle, hoca ile öğrenci arasına yüksek ve kalın bir duvar örülür. Öğrencinin bu duvarı aşması ise hiç kolay olmaz. 7 Elbette, vakıf üniversitelerinde öğrencinin daha çok dikkate alındığı ve önemsendiği bu anlayışın altında, eğitimin yüksek ücretler karşılığında gerçekleştiriliyor olmasının etkisi büyük. Ama bir yönü de şu ki, bu üniversitelerin yapılanma şekillerinin özgün olması ve devlet üniversitelerine göre yönetimsel anlamda nispeten daha serbest olmaları da bu anlamda etkili. İKBU’DA YAŞAM ÖĞRENCİYE MESAJ VAR 4P Rekabetin olumlu etkileri Yüksek öğrenim alanında vakıf üniversiteleri arasında kıyasıya bir rekabetin var olması da, üniversitelerin daha yenilikçi, daha kaliteli ve güven veren kurumlar hâline gelmelerini giderek zorunlu kılmaktadır. Hatta vakıf üniversitelerinin yarattığı bu rekabet ortamının bazı olumlu etkileri, en köklü devlet üniversitelerinde dahi görülmeye başlanmıştır. Devlet üniversitelerindeki geleneksel yapı konusunda kendi öğrenciliğimden örnek vermem gerekirse, öğrenim gördüğüm hukuk fakültesinde bir hocamın kapısını çalıp soru sorma cesaretini birkaç kereden fazla bulamamışımdır. Şunu da belirtmek gerekir ki, özellikle devlet üniversitesindeki öğrenci sayısının çok fazla olması, buna karşılık, öğrenci başına düşen hoca sayısının ve fiziksel mekânların yetersiz kalması da, hoca ve öğrenci ilişkisini olumsuz etkilemektedir. Bir hocanın o kadar fazla sayıda öğrenciyle birebir sağlıklı ilişki kurması mümkün olama maktadır. Hoca ile öğrenci arasındaki duvarın mimarlarından belki de en önemlisi bu nicelik sorunudur diyebiliriz. Ayrıca, öğrenci sayısının çokluğu genel olarak eğitimin yöntemine ve kalitesine de olumsuz olarak yansır. Örneğin, yüzlerce kişilik bir sınıfta hocanın sınıfta interaktif ders işlemesi neredeyse imkânsızdır. Aynı şekilde, öğrencinin aklına takılan şeyi sınıfta sorması, sesini hocaya duyurabilmesi de zordur. Bunları söylerken, vakıf üniversitelerindeki tablonun tozpembe olmadığının farkındayım. Ancak, genel olarak "vakıf üniversitesindeki eğitim kötü" buna karşılık "devlet üniversitesindeki eğitim iyi" şeklindeki tespit bir ezberdir ve yanıltıcıdır. Dikkat çekmek istediğim şey bu. Özlü sözleri çok sevmem ama bir hocamın kulağıma küpe ettiği ve çok sevdiğim bir sözle bitireyim: "Doğru cevabı her zaman veremeyebilirsiniz, bu çok önemli değil. Asıl önemli olan, doğru soruyu sorabilmektir." Bu söze ben de bir ekleme yapayım: Soru sorma imkânı bulabilmek de çok önemlidir. Kıymetini bilelim. Soru sormaya devam :) 8 İKBU’DA YAŞAM HABER Toplumsal cinsiyet ve şiddet İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Sosyal Hizmetler Bölümü Toplumsal Cinsiyet ve Şiddet konulu bir seminer düzenledi. Esasında toplumsal cinsiyet olgusunun özgüllüklerinin irdelendiği seminere, Milliyet Gazetesi muhabiri ve yazar Burcu Karakaş ile LGBT aktivisti ve avukat Levent Pişkin konuşmacı olarak katıldı. Öncelikle Burcu Karakaş’ın sunumuyla toplumsal cinsiyet olgusunun “var oluşu”ndan başlanarak serüveni izlenerek; Türkiye’de toplumsal cinsiyeti yaratan kültürel iklimler tartışıldı. Seminerde Karakaş, toplumsal cinsiyet olgusunun medyada yansıtılma biçimiyle de yeniden üretildiğini belirtirken, Levent Pişkin’in çizdiği çerçevede toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin toplumdaki izdüşümleri bir de LGBT üzerinden ele alındı. Toplumu bedensel ve cinsel oluşa hapseden algı, cinsel yönelim farklılıklarını da içerecek biçimde ortaya konuldu. Toplumun ötekileştirdiği kesimler üzerine odaklanan ve gerek akademik gerekse mesleki gelişimlerini bu zeminde oluşturan Sosyal Hizmetler bölümü öğrencileri seminere yoğun ilgi gösterdi. Özellikle öğrencilerin sorularıyla zenginleşen etkinlik, cinsiyetleştirilmiş bir toplumda sosyal hizmet sunacak öğrencilerin sosyal hizmete ilişkin ilkeler belirlenmesine katkıda bulundu. Uluslararası markalardan pazarlama tüyoları İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi tarafından düzenlenen ve dünyanın önde gelen firmalarının üst düzey yetkililerinin katıldığı Uluslararası Pazarlamada 4P seminerinde öğrenciler, işin püf noktalarını ustalarından dinlediler. Procter & Gamble Ticari Operasyonlar Direktörü Alp Günvaran, Ford Otosan Pazarlama Müdürü Pınar Ercan Tursun ve Samsung Pazarlama İletişim Müdürü Şule Bülbülkaya, pazarlamanın 4 P’si olarak bilinen Ürün (Product), Fiyat (Price), Dağıtım (Place) ve tanıtım/turundurma (Promotion) unsurlarını örnek ürün ve uygulamalar üzerinden ele aldılar. Bir markanın çıkış noktasından satışına kadar geçen süreç hakkında bilgi verilen seminerde katılımcılar, markayı yaratırken önce hedef koymakla başladıklarını, pazarı araştırarak, tüketiciyi tanıyıp anlayarak, ürünü tüketicinin ihtiyaçlarına göre geliştirdiklerini ilettiler. Son aşama olaraksa yaratılan markayı tüketici ile buluşturmak için strateji ekibi ile gerçekleştirdikleri çalışmalar ele alındı. Seminerde ayrıca uluslararası markaların avantajları, kampanyalarda izlenen stratejiler, tüketicinin ihtiyaçlarını ve taleplerini belirleme ve tüketicinin dikkatini çekme adına gerçekleştirilen süreçler incelendi. Dijital mecralarda kullanılan örnek reklam uygulamalarının da izletildiği etkinlik, öğrencilerin soruları ile sona erdi. 4P 9 Samsung Pazarlama İletişim Müdürü Şule Bülbülkaya, Yrd. Doç. Dr. Tutku Eker İşcioğlu HABER İKBU’DA YAŞAM Öncelik insan hakları Hukuk Fakültesi tarafından düzenlenen Türkiye-Avrupa Birliği Katılım Müzakereleri Süreci ve İnsan Hakları konulu konferansa, Avrupa Birliği Bakanlığı Siyasi İşler Daire Başkanı Ege Erkoçak konuşmacı olarak katıldı. Konferansta, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin gelişimi ve katılım müzakereleri sürecinin ana hatları, ilişkilerde insan haklarının taşıdığı önemin vurgusuyla ele alındı. Hukuk Fakültesi tarafından düzenlenen Türkiye-Avrupa Birliği Katılım Müzakereleri Süreci ve İnsan Hakları konulu konferansa, Avrupa Birliği Bakanlığı Siyasi İşler Daire Başkanı Ege Erkoçak konuşmacı olarak katıldı. Konferansta, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin gelişimi ve katılım müzakereleri sürecinin ana hatları, ilişkilerde insan haklarının taşıdığı önemin vurgusuyla ele alındı. Akademisyenler ve hukuk fakültesi öğrencilerinin soruları ile devam eden konferansta, Avrupa Birliği Bakanlığı’nda kariyer imkânları hakkında bilgi paylaşımı sağlandı ve İKBU ile Bakanlık arasında iş birliği olanakları üzerinde duruldu. Konferansın bitiminde, Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şükran Şıpka, Ege Erkoçak’a plaket verdi. İKBU’dan Suruçlu çocuklara yardım eli Urfa Suruç’a Suriye’deki savaş nedeniyle göç eden ve çadır kentlerde kalan binlerce çocuğun toplumsal rehabilitasyonu için bir grup sosyal hizmet çalışanı, sosyolog, tiyatro oyuncusu şenlik havasında bir haftalık atölyeler düzenledi. Yaklaşık iki aydır sürekli devam eden bu atölyeler için, İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Meslek Yüksekokulu, Sosyal Hizmetler Bölümü öncülüğünde tüm bölümlerinin öğretim elemanları ve öğrencileri, boya kalemleri, oyun hamurları, boyama kitapları, kalem, silgi gibi onlarca kırtasiye malzemesi göndererek sürece katkıda bulundu. Şubat ayında ise İKBU Sosyal Hizmetler Bölümü’nden Deniz Parlak, Suruç’a giderek, toplumsal cinsiyet ve oyun atölyesinde, oradaki çocuklarla buluşacak. 10 BİZDEN BİRİ Sevgiye, sanata adanmış bir yaşam “Aşklar, heyecanlar sevgiler tutkular ayrılıklar… Sanatçının yaşaması gereken olaylar. Hepsini yaşadım iyi ki de yaşamışım diyorum. Aşk benim hayatımda çok önemli.” Ayça YILMAZEL Medya İlişkileri Uzmanı Röportaj Kendini bu sözlerle anlatan; tükenmek bilmeyen enerjisi, akıl almaz çizgileri, ritmi, renkleri ile köklerini Anadolu topraklarından alan, sanatını tuvalle sınırlamayan, çalışmak ve aşkla beslenen bir ressam; Prof. Dr. Devrim Erbil. Onun İstanbul’u, rüzgarla gelen kuşlarının sesi sadece Türkiye’de değil tüm dünyada biliniyor, seviliyor. Aynı zamanda İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Mütevelli Heyet Üyesi olan Prof. Dr. Devrim Erbil, tüm mütevaziliği ve sıcaklığı ile atölyesinin kapılarını Kantin dergisi için açtı. -Resim yapmaya nasıl başladınız? Ortaokulda resim öğretmenlerim benim çizgilerimden özel bir yanım olduğunu hissettiler sonra ben resme başladım. Artık lisede delidolu resimler yapmaya başlamıştım. Üstelik de çok çalışkan bir öğrenciydim. Ödevlerimi bitirdikten sonra gece ikiye kadar resim yapardım. Lisede sergiler açmaya başladım. Okulu bitirdiğim zaman kararlıydım ve tereddütsüzce seçimimi yaptım. -Siz sadece tuvalle sınırlı kalmayan bir sanatçısınız… Tuval Rönesans’tan beri sanatçıların kullandığı bir teknik. Bugün teknoloji öylesine malzemeler ortaya çıkarıyor ki. Mesela pleksiglass ışıkla biraya geldiğinde yepyeni anlamlar çıkıyor. Sanatçı çalıştığı malzemeyle düşünür. İnsan yaratıcılığının hayal gücünün sınırları sadece bir tuvalle ölçülemez. Tuvalin kolaylıkları var ama. Bir kişi, on saniye bir resmin önünde durup yaşam sevincini hissetse, bu on saniyeler çoğalsa, günlerce aylarca eklense birbirine, insanlara bu mutluluğu vermek kadar güzel bir şey olabilir mi? Bana 100 metrekare resim yap deseler, yaparım 6 ayda. O da benim Türkiye’ye hediyem olur. Bu işler daha çok heyecanlandırıyor beni. Prof. Dr. Devrim Erbil 11 -Üniversitemiz ile nasıl kesişti yollarınız? Kemerburgaz’da farklı bir üniversite kavramının oluşacağını düşündüğüm için bana heyecan verdi bu fikir. 2004’te Mimar Sinan’dan emekli oldum. Devlet üniversitesinde yapılamayan bazı şeylerin bir vakıf üniversitesinde yapılabileceğini düşünüyordum. Hem çok yeni ve dinamik bir üniversite olması hem Altınbaş ailesinin dostluğu görevimi büyük bir zevkle yapmama fırsat veriyor. BİZDEN BİRİ -Genç üniversitelerde değişim daha mı kolay? Eski tutucu, ortamlarda duramaz bir sanatçı, daima yeniyi güzeli arar. Her gün nasıl yeni bir gün başlıyorsa sanatçı da o günün geleceği adına o güne bir yerde karşı çıkmak zorundadır. Daha yeni bir dünya kurmak için yaratıcılık, hayal gücü, estetik değerler, yenilik, ilericilik üniversiteye yakışan bir durum olduğu gibi sanatçının da doğal yapısında vardır. İstanbul’a müze Prof. Dr. Devrim Erbil’in Balıkesir’de kendi adına bir müze bulunuyor. Sanatında yayılmanın, herkese ulaşmanın, yaşam sevinci vermenin ve süreklilik sağlamanın olduğunu belirten Prof. Dr. Erbil, Balıkesir’deki müzenin bunun için yapıldığını söyledi. Erbil, aynı heyecanı ve mutluluğu İstanbul’da yaşamak için müze kurmayı planladığını ve bu müzenin kendisinden sonrakilere kalan bir eser, bir mutluluk rüzgarı olmasını istediğini söyledi. Prof. Dr. Devrim Erbil, gençlere şu mesajı verdi: -Mütevelli heyetinde, yönetim tarafında olmak nasıl bir duygu? Zaten mütevelli heyet üyeleri hep böyle yaşlı insanlardan oluşur (Gülüyor). Yaşlılığın da güzel bir yanı var Seneca’nın dediği gibi eğer gençliğinizi birikimli olarak geçirmişseniz yaşlılık zor gelmez çünkü etrafınızda her an sizin o tecrübelerinizden yararlanmak isteyen insanlar olabilir, sizi dinlerler. Bu da yaşlılığın güzelliğidir. Gerçekten öyle. Mütevelli heyetleri, deneyleriyle, dünyayı kavrayışlarıyla, o kurumun gidişine yön verir. Orada rektör, vakıf başkanı ile birlikte gündem maddeleri konuşulurken bizler de kendi konumuzdaki yenilikleri, dünyada olup biteni, tecrübelerimizden yararlanarak olması gerekenleri konuşuruz. Farklı bir boyut. “ Bütün yoğunluğu ile yaşıyorum hayatı, günlerimi, saatlerimi. Mesela şimdi 6 metrelik bir resim yapıyorum dün gece ikide yattım, sabah heyecanla coşkuyla devam ettim. O zaman meslek anlam taşıyor. Öğrencilerimize mesajım sevdikleri bir işi tutkuyla yapsınlar ve bu kendilerine birçok şey verebilir. Sanat nankör bir sevgili değildir yeter ki siz de ona bir şeyler verin kendinizi, zamanınızı, heyecanınızı verin. Siz ona bir şey vermeden bekleyemezsiniz. “ Halı çalışmalarından Halı Çalışması örnekler 12 KARİYER Yrd. Doç. Dr. Hakkı Oral Özhan Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi m p sc dc 1 kd a b 1 g4 gc 1 2 m 4 e ea c e 3 4 Mühendislik eğitiminde kariyer planlaması at k d 2 2 d 1 m 2 d Kariyeri, kişinin belirlenen hedeflere yönelik eğitimleri alarak deneyim kazanması ve bu sayede mesleki ve bireysel açıdan kendini geliştirmesi olarak tanımlayabiliriz. Bu bağlamda kariyer, kişinin çalıştığı işiyle ilgili yeteneklerini geliştirmesi, sorumluluk alması ve saygınlık elde etmesi anlamlarına da gelmektedir. Bireyler, mesleklerini icra ederken bir kademede tecrübelerini biriktirirler; daha sonra da yeteneklerini geliştirip daha üst bir kademeye geçerler. Bu anlamda kariyer, çıraklık, kalfalık ve ustalık dönemlerini içeren bir süreçtir. Bu süreçte sabırlı olmayı bilmek ve daha çok çaba sarfederek kendimizi geliştirmek gerekmektedir. Kariyerinizi planlarken ilk başta kovalayacağınız ana hedefi belirlemelisiniz. Daha sonra seçtiğiniz bu ana hedefe en uygun ve kolay şekilde ulaşabileceğiniz bir meslek seçersiniz. Seçtiğiniz mesleğin sizi duygusal ve sosyal açıdan en yüksek derecede tatmin edecek bir meslek olmasına dikkat ediniz. Kariyer planlaması yaparken kendinizi ve içinde bulunduğunuz çevreyi doğru biçimde değerlendirmeniz, ilgi alanlarınızı belirlemeniz, bilgi ve becerinizi sürekli geliştirmeniz, güçlü ve zayıf yönlerinizi keşfetmeniz gerekmektedir. Görüldüğü üzere kariyer planı, yaşam boyu devam eden bir süreç olup aslında hayatınızın tamamını planlamanız anlamına gelmektedir. Bu plan, ailenizin himayesinden çıktıktan sonra kendi hayatınız boyun- 13 ca ne iş yapacağınızı, mesleğinizde nasıl ilerleyeceğinizi ve seçtiğiniz mesleğin hayatınızı nasıl değiştireceğini biçimlendirir. Meslek seçimi gibi hayatınız boyunca sizinle ilerleyecek çok önemli bir kararı verirken öne çıkan özelliklerinizi, severek çalışacağınıza inandığınız alanları mutlaka değerlendirmenizi, kısacası sizi mutlu edecek işlere yönelmenizi tavsiye ediyorum. Böylelikle başarılı olmanız çok daha kolay olacaktır. HABER KARİYER Üniversite yılları Hayat boyu devam eden kariyer planlamasının en önemli dönemlerinden biridir üniversite yılları. Çalışacağınız mesleğin temel taşları üniversitelerde alacağınız eğitimle oluşturulur. Bu aşamada sizlere de çok önemli görevler düşmektedir. Sadece derslere girmek, sınavlardan geçmek ve mezun olmak değildir üniversite eğitimi. Bu süreçte yapacağınız doğru kariyer planlaması ile hedeflerinize yönelik önemli kararlar vermeniz beklenir. Mühendislik bölümleri öğrencilerimize üniversite hayatları ve geleceğe yönelik kariyer planlaması yapmaları adına kendimce önemli gördüğüm bazı tavsiyelerde bulunmak isterim. Öncelikle üniversitede alacağınız dersler, sizi ileride uğraşacağınız mesleğe hazırlamak yönündedir. Hem teorik hem de uygulamaya yönelik (laboratuvar ve bilgisayar dersleri gibi) bu dersler, bölümünüzün farklı alanlarını öğrenmenizi sağlar. Üçüncü sınıfa geldiğinizde ise bu alanlardan hangisine daha yatkın olduğunuza, hangisini daha çok severek yapacağınıza karar vermeniz, kariyer planlaması bakımından sizlere büyük kolaylık sağlayacaktır. Eğer araştırma yapmayı ve laboratuar ortamını seviyorsanız hocalarınızın yürüttüğü projelerde yer alabilirsiniz. Bu sayede mühendisliğin temel taşı olan uygulamaya yönelik deneyim kazanırsınız. Mühendisliğin hangi bölümü olursa olsun global dünyadaki yeri ve etkileşimi, İngilizce konuşmayı ve anlamayı gerektirmektedir. Dünyadaki yenilikleri izlemek, yabancılar ile iş görüşmeleri yapmak ve yurt dışında çalışmak, mutlaka yabancı dil, özellikle de İngilizce bilerek gerçekleşir. Dersler dışında mesleki konferanslar, seminerler, teknik geziler ve fuarlara mutlaka katılın. Bu sayede bölümünüzün farklı alanlarındaki yenilikleri ve çalışmaları gözlemleyebilir, ilginizi çeken sektörlerden birçok insanla tanışma fırsatı yakalayabilirsiniz. Staj imkanınızı en iyi şekilde kullanmaya bakın. Zorunlu staj dönemleri, uzun süreler olmasa da mesleğinizi tanıyıp iş hayatına ısınmanız ve tecrübe kazanmanız adına çok önemlidir. Yine Erasmus programları ile yurtdışındaki bir üniversitede bir dönem boyunca bulunmak, bölümünüzle ilgili dersleri almak size vizyon ve tecrübe katacaktır. Öğrenci klüpleri de dersler dışında üniversite hayatının yaşamanıza katkıda bulunacak faaliyetleridir. Hobilerinizi de düşünerek istediğiniz alanlarda klüp çalışmalarına katılmak hem sizi üniversite hayatına motive edecek hem de sosyalleşerek sevdiğiniz işle uğraşmanızı sağlayacaktır. Unutmayın, “Neyin niçin yapıldığı üniversitede, nasıl yapıldığı iş hayatında öğrenilir.” Üniversitede alacağınız bilgileri iş hayatındaki uygulamalar ile birleştireceğiniz zaman ve bir probleme çözüm üretebileceğiniz zaman mühendis olduğunuzu hissedeceksiniz. Üniversitemizdeki eğitimi farklı kılan noktalardan biri de seçmeli ders sayısının oldukça fazla olması. Bu aşamada yine sizin kendi eğilimleriniz ve istekleriniz devreye girmekte. Görünürde bölümünüzle pek bağlantılı gözükmese de sevdiğiniz, ilgi duyduğunuz başka bir alandan dersler seçebilirsiniz. Böylelikle hem daha keyifli bir öğrenim süreci yaşamış olursunuz hem de bölümlerin disiplinlerarası etkileşiminden yararlanırsınız. Örneğin bir mühendislik öğrencisinin sosyal ve beşeri alanlardan ders alması, ileride meslek hayatında karşılaşabileceği problemleri çözmesine katkıda bulunacaktır. Aynı şekilde İngilizce’nin meslek eğitimindeki önemi, iş hayatına başladığınızda ortaya çıkacaktır. 14 İKBU’DA YAŞAM Prof. Dr. Emre ALKİN İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi EKONOMİ Merkez bankaları neden kafalarının dikine gider? Yazının başlığından kaynaklanacak olan yanlış anlaşılmayı gidereyim hemen : Bu bir eleştiri yazısı değil. Sadece bir davranış analizi. Ocak ayında İsviçre Merkez Bankası ben tam İsviçre’deyken para politikasında çok ciddi hatta radikal diyebileceğimiz adımlar attı. Bu zamana kadar Euro ile İsviçre Frangı arasındaki dengeyi bir kenara koydu ve kendi parasını serbestçe dalgalanmaya bıraktı. “Zaten serbestti” diyenler olacaktır ama işin gerçeği böyle değil. Uçağa binmeden Atatürk Havalimanında televizyon ekranlarına bakarken gördüğüm Euro/CHF ve Dolar/CHF seviyeleri ile uçaktan inip toplantıya giderken IPAD’imden baktığım seviyeler arasında bir anormallik vardı. Sayfayı üst üste açsam da gariplik hala orada duruyordu. Olan olmuştu Vardığım yerde yüzü kireç gibi olmuş insanları görünce bir tuhaflık olduğunu anladım. İsviçrelilerin parası Merkez Bankalarının aldığı kararla 2-3 saat içinde % 30-40 arasında değer kazanmıştı. Yani İsviçre’de ne varsa ya da İsviçre ne satıyorsa komşularından bir anda neredeyse yarısı kadar pahalı hale gelmişti. Merkez Bankası Başkanı “çöp gibi ihracatı desteklemem artık” gibi bir demeç de vermiş ama tam kış turizmi başlarken bu hamleyi yapması zamansız olmuş diyebilirim. Tabii Swatch’ın CEO’su da “yaktın bizi” anlamına gelen sert eleştirilerde bulunmuş ama olanlar olmuştu bir kere. İçimden güldüm. Çünkü 2001 yılında yaptığım iş ziyaretinde yine toplantı esnasında Anayasa Kitapçığı krizi olmuş, bu sefer de Türk Para ve Sermaye Piyasalarının rakamları çıldırmıştı. “Ne keramet varsa bu İsviçre seyahatlerinde, her seferinde bir tuhaflık oluyor” dedim içimden. Masanın etrafındaki insanlar İsviçre Merkez Bankasnın neden böyle bir adım attığını anlamaya çalışıyorlardı. Dönüp bana da sordular. Ben de “herhalde Avrupa Merkez Bankası kulaklarına yeni parasal genişleme paketini fısıldadı” dedim. Öyle ya, İsviçre’nin faizleri yüksek olduğu için ülkeye gelen Euro çağlayanına karşı Frangı düşük tutmak eskisinden de 15 zor hale gelecekti. Merkez Bankası “her gün öleceğime bir gün ölürüm daha iyi” diyerek Frangı Euro’ya karşı düşük tutma politikasından vaz geçti. Ardından da faizleri düşürdü ki kimse Euro’sunu alıp İsviçre’ye getirmesin diye. Bu şekilde anlatınca ikna olur gibi oldular ama içlerinden bazıları “piyasaya Frank satmaya devam edebilirdi” dedi. Cevap vermedim çünkü bankacı da olsa, bazılarına “net iç varlıklar, para tabanı, emisyon vs” gibi çıpaları anlatmak kolay değil. Başka bir şey söyledim. “Eğer sizin üretip sattıklarınız kolay kolay vaz geçilemeyecek şeylerse problem yok, fiyatı ne olursa olsun talebi düşmez, ama siz de bizim gibi ‘çözüm’ değil mal ve hizmet üretiyorsanız, işiniz zor” dedim. Türkiye ile kıyaslanınca hemen diklendiler. “Toparlarız, atlatırız, güçlüyüz” gibi birşeyler söylediler. Merkez Bankacılığı zor iş diyebilirim. Kararlarını piyasaya ya da siyasete danışarak verseniz olmuyor. Bir anda yapınca da kıyamet kopuyor. İsviçre’de siyasetten pek tepki yok ama olabilirdi. Daha once de söylediğimi tekrar edeceğim. Ne yapsanız sizi eleştiriyorlarsa, en iyisi doğrusunu yapın. Kimseye yaranmak için birşey yapmayın. SAĞLIK Kış aylarında Doç.Dr.Onat Üzümcügil Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi düşmeye dikkat Özellikle kış aylarında olumsuz hava koşulları nedeniyle acil servis ve ortopedi polikliniklerimize başvuran düşme vaka sayısı anlamlı olarak artmaktadır. Genel olarak yumuşak doku travması tanısı alan bu vakaların büyük bir kısmı anti-enflamatuar (ödem giderici) tedavi ve istirahat uygulaması ile ayaktan tedavi edilirken azınsanmayacak bir bölümünde tıbbi ve cerrahi tedavi gerektiren kırık ve çıkık olguları tespit edilmektedir. Kırıklar, genellikle genç ve orta yaş grubunda sırasıyla el bileği, dirsek ve ayak bileği çevresinde izlenirken 65 yaş üstü ileri yaş grubunda ise el bileği, diz çevresi, omuz ve kalça çevresinde yoğunlaşmaktadır. Artan yaşla beraber görülen dikkat ve refleks azalmasıyla birlikte osteoporoz (kemik erimesi) varlığı, kırıkların cerrahi tedavi gereksinimini ve sıklığını arttırmaktadır. Özellikle yüksek enerjili travmalara bağlı kalça, omurga ve diz çevresi kırıkları cerrahi müdahale uygulanarak tedavi edilmekte ve ciddi iş gücü kaybı ve fonksiyonel kısıtlanmalara yol açmaktadır. Çıkıklar ise daha çok genç yaş grubunda özellikle omuz ve dirsek bölgesinde yoğunlaşmakta ve genellikle acil serviste ve bazen ameliyathane koşullarında kapalı yerleştirme sonrası kol askısı/alçı ile immobilizasyon yöntemi ile tedavi edilmektedir. Çıkıklara eşlik eden kırık olgularında ise cerrahi tedavi gündeme gelebilmekte ve uzun süreli iş gücü kaybına neden olmaktadır. Olumsuz hava koşullarına bağlı zeminde oluşan buzlanma ve görüş mesafesinin olumsuz etkilenmesi en sık açık el üzerine dirsek düz pozisyonda iken dengesiz düşmelere neden olmaktadır. Düşme sonrası zedelenen vücut uzvunun hemen bir askı veya sert-düz bir materyal ile sabitlen- mesi ve indirekt soğuk uygulaması yapılarak istirahate alınması gerekmektedir. Şişmenin ve ağrının aşırı olması, açık yara oluşması ve ciddi hareket kaybının oluşması hastanın derhal en yakın sağlık merkezine başvurmasını gerektiren acil bir durumdur. Ağrıyı ve şişmeyi önemsemeden günlük hayat aktivitelerine devam etmeye çalışmak, yaraya steril olmayan yabancı maddeler ile müdahale etmek ve nasıl olsa geçer mantığıyla olaya yaklaşmak son derece yanlıştır. Ayrıca zedelenen bölgeye sıcak tatbik etmek ve sargı materyalini çorap sıkılığından fazla germek de olumsuz sonuçlar doğurabilecek yanlışlardan bazılarıdır. Bunlara dikkat edin Kötü sonuçlar doğurmadan düşmelerin önüne geçmeye ve sıklığını azaltmaya yönelik öneriler ise; ayakkabı seçimini mevsime uygun yapmak ve sert- düz tabanlı kösele ayakkabılardan kaçınmak, daha çok yumuşak tabanlı ve kıvrımlı yüzeye sahip ayakbileğini destekleyen konçları olan ayakkabıları seçmek, güneş gözlüğü kullanmak, üst giyimde kalın ancak hareketi zorlaştırmayacak tarzda orta-hafif giyisiler seçmek, adım mesafesini kısa ve yürüyüş hızını yavaş tutarak hafif öne meyilli yürümek ve özellikle ileri yaş gurubunda kötü hava koşulları varlığında mümkün olduğu kadar dışarı çıkmayı engellemek olarak sıralanabilir. 16 RÖPORTAJ Dilara Polat Rehber Öğretmen ve Tanıtım Uzmanı Röportaj Koca Kafalar’ı çok sevdik Görsel medyada konu olup Koca Kafalar’ın kafalarını sokmadıkları alan yok gibi. Koca Kafalar o kadar çok seviliyor ki, birçok ünlü sanatçı Varol Yaşaroğlu’nu arayıp onların da içinde yeraldığı Koca Kafalar’ı yapmalarını rica ediyor. Kendi yarattığımız hayal dünyasında her şeyi değiştirmek mümkün” söylemini yaşam tarzı yapmış; mizah, karikatür ve animasyona aşık, Koca Kafalar’ın yaratıcısı ve Grafi2000′ in kurucusu Varol Yaşaroğlu, Kantin konuğumuz oldu. -Karikatür tutkunuz nasıl başladı? Varol Yaşaroğlu, 5 yaşından beri çiziyor. O yaşlardaki aşkı da Pembe Panter. 11 yaşına geldiğinde ise bir defter dolusu ürettiği çizgi romanlarını ablalarına satmaya çalışıyor. Ablasını ikna etmek için de defterin içine sakız ve gofret gibi hediyeler koyarmış. İlk profesyonel çizimini ise ortaokul yıllarında Milliyet Kardeş eki için yapmış. -Baba Haber Bülteni fikri nasıl çıktı? Çok uzun ömürlü oldu, sırrı nedir? 1980 öncesi solcuların kurtarılmış bölgesi sayılan İzmir Gültepe’de büyümüş, daha çok eve kapanıp çizgi romanlar yaparak geçmiş çocukluğu. Gültepe Ortaokulu’ndan sonra İzmir Atatürk Lisesi. Ardından İTÜ İnşaat Mühendisliği. -Karikatür muhalif mi olmak zorunda, bir mesaj kaygısı taşıyor musunuz? 17 Karikatüre 5-6 yaşlarında başladım. Hayal dünyam genişti, eve kapanıp oyuncaklarımla vakit geçirmeyi severdim, çizgi roman karalardım. Pembe Panter benim ilk göz ağrım mesela. Enteresan bir şey, şu anda izlediğimde bile çok kaliteli, güzel ve evrensel buluyorum. Koca Kafalar riskli bir işti, insanlar animasyona alışık değildi. İçerik konusunda doğru bir karar verdiğimizi düşünüyorum. Televizyonu mizah dergisi gibi kullanmayı düşündük. Çünkü mizah dergisi okuyan biri gündemde neler olup bittiğini takip edebilir. Biz de bu anlamda değerli bir şey yaptık. İlgi çok yoğun oldu. Şu anda neredeyse 7’den 70’e herkes izliyor. Senelerdir de reytingleri hiç düşmedi. Gündemle alakalı mizah yapıyoruz, bunun muhalif olmaması mümkün değil. Aslında Koca Kafalar güldürmez. Öyle bir misyonumuz yok. Kesinlikle farkındalık yarattığımızı düşünüyorum, besleyici bir tarafımız var. RÖPORTAJ -Animasyonun Türkiye’deki yeri nasıl? Türkiye’de animasyon bölümleri kurulmaya başladı, yavaş yavaş ilgi büyüyor. Biz Don Kişot’tuk, kendi çabalarımızla yürüdük. Ama şimdi her şey değişiyor, dünya dijitale dönüyor. Bu anlamda umutluyum. İnsanlar kendi kanallarını kurmaya başlayacak, kişisel şirketler oluşacak. Medyanın dönüşümü çok yakın. Varol Yaşaroğlu nasıl bir öğrenciydi, üniversite hayatınızdan biraz bahsedebilir misiniz? Ben ciddi derecede inek bir öğrenciydim. Dersler konusunda mükemmeliyetçiydim. Şimdi sorarsan keşke öyle olmasaymışım diyorum. Genelde çok fazla dışarı çıkmazdım. Evde vakit geçirmeyi sevdiğim için çok ders çalışırdım, ezberlerdim. Şu anda kafamı taşlara vuruyorum. Sağlıklı bir eğitim süreci geçirdiğim söylenemez. Başarılı bir öğrenciydim, puanım yüksek gelince İTÜ İnşaat Mühendisliği’ni tercih ettim. Üniversitede okuduğum fizik ve matematikten çok keyif aldım, çünkü neden-sonuç ilişkisine önem veriyordum. Nedenleri keşfetmek hoşuma gitti, analitik düşünmenin hayatıma kattığı artı yönleri görünce bırakmayı hiç düşünmedim. Animasyon yaparken matematik çok işime yarıyor. -Güzel sanatlar öğrencilerine tavsiyeleriniz neler? -Karikatürlerinizde istediğinizi musunuz, özgür müsünüz? söyleyebiliyor Özgürlüğünün kısıtlanmadığını düşünen tek bir kişi varsa yalan söylüyordur. Fakat bizim sınırımız, kişilik haklarına saldırıda bulunmamak. Direkt kişinin şahsına yönelik espri yapmıyoruz, genellikle halkın sorunlarına yönelik bir mizah anlayışımız var. Dolayısıyla büyük tepkiler almadık. -Karakterleri oluştururken neyden besleniyorsunuz? Gözlem yapıyor musunuz? Çok okuyorum, hayal dünyam okumakla gelişti. Prototip bir ailede büyüdüm, annem Türk annesiydi, babam Türk babasıydı. Bunun için özel bir çaba harcamadım. Gözlemciyim, hayata karışmış durumdayım. Sanatçıları besleyen en önemli şey, gözlem yeteneği ve farkındalık düzeyinin yüksek olmasıdır. Bir yere girdiğimde etrafta olup bitenleri görürüm, mutlaka hayalimde bir şey canlandırırım. Grafik tasarım öğrencileri çok şanslı, çünkü çağımız tamamen dijitale döndü. Görsellik artık daha önemli. Güç artık görüntüde diyebiliriz. Onlar için olanaklar fazlalaşıyor. Herhangi bir işletmede bile dijitalleşme adımları atılıyor. Kişisel gelişimleri açısından interneti doğru kullanmalarını öneririm, sosyal medyayı çok önemsiyorum. İçeriklerini doğru mecralarda yayınlasınlar ki ulaşılabilecekleri alanlar artsın. Kendilerini gösterecek şeyler yapmalılar. Çekinmesinler, çünkü iyi işler mutlaka farkediliyor. Bu uzun ve yorucu bir süreç. Dayanıklı olsunlar. Kendilerini geliştirsinler. Siz programları iyi bildiğiniz sürece tek başınıza bir ordu olabilirsiniz. Dijitalleşmek durumundalar. Çok daha farklı şeyler denemelerini öneriyorum. -Fırıldak Ailesi sürecinden bahsedebilir miyiz, sinema fikri olacak mı? Fırıldak Ailesi çok sevildi. Mart ayında BKM ile birlikte bir sinema filmi projemiz var. Varol Yaşaroğlu 18 g ü n n ı ü k ş A t 14 Şuba Sevgililer Günü; kimisi için gereksiz kimi içinse günlerin en kıymetlisi. İster eleştirenlerden olun ister önemseyenlerden gerçek olan Sevgililer Günü’nün tüm dünyada pek çok kişi tarafından coşkuyla, romantizmle kutlanıyor olması. Ayhan Sicimoğlu - Latin All Stars: Sevgililer Günü Özel Ülke sınırlarını aşan müzikleri ve şovları ile Ayhan Sicimoğlu & Latin All Stars, Sevgililer Günü'ne özel performansıyla 14 Şubat 2015 Cuma akşamı Babylon'da sahne alıyor. Bolerolar, salsalar ve özel süprizlerle müziğe doyamayacağınız romantik bir gece sizleri bekliyor. Gecede mambolar, cha-chalar ve Türkçe coverlar havada uçuşacak, dans etmeyen kalmayacak. :30 14 Subat 2015 20 14 Subat 2015 22:00 Mustafa Ceceli, 14 Şubat Sevgililer Günü'nde Bostancı Gösteri Merkezi sahnesinde! Mustafa Ceceli, bu sevgi gününde, üçüncü albümünün yepyeni şarkılarını izleyicileri ile buluşturacağı harika bir konsere hazırlanıyor. Ceceli, 14 Şubat 2015 Cumartesi günü, çıktığı günden bu yana seslendirdiği klasikleşen birbirinden güzel şarkılarının yanı sıra hazırladığı yeni albümünde yer alan şarkıları da ilk kez izleyicilerin beğenisine sunacak. 14 Subat 2015 21:00 Piyanist Tuluyhan Uğurlu bu yıl Sevgililer Günü'nde İstanbul'un buluşma noktası Taksim'de sizleri farklı bir konsere konuk ediyor. The Marmara Taksim balo salonunda gerçekleşecek konserde ünlü piyanist müzik ve görüntülerle aşkı anlatıyor. Tuluyhan Uğurlu piyanosu ile anlatıyor, arkasında konser boyunca sevginin en yüce hallerine tanık olacağınız bir görsel sunumla büyüleniyorsunuz... Şiirler, anılar, sevginin felsefesi ile yücelip, evrende var olmanın, sevmenin, severek yaşamanın tadına varıyorsunuz... Mutluluktan gözleriniz doluyor... Konser boyunca saraylarda, çöllerde, gökyüzünde sonsuzluk içinde sevgiyi arıyorsunuz. Ve belki de hayatın gerçek anlamını keşfediyorsunuz... Yaptığı şarkılarla büyük beğeni kazanan Mehmet Erdem, "Hiç Konuşmadan" şarkılarını 14 Şubat Sevgililer Günü'nde Jolly Joker İstanbul'da söylüyor! 14 Subat 2015 19 22:00 İkinci solo albümü Hiç Konuşmadan'ı müzikseverlerle buluşturan Mehmet Erdem; "Hakim Bey", "Herkes Aynı Hayatta", "Haydi Gel Gidelim" gibi ilk albümünün sevilen eserlerini de seslendirerek, kendisini dinlemeye gelenlere keyifli saatler yaşatacak. Geçtiğimiz yıl Sony Music etiketiyle yayımladığı "Herkes Aynı Hayatta" albümüyle dinleyicilerle buluşan ve fenomen haline gelen Mehmet Erdem, merakla beklenen yeni albümünün yayımlanmasından hemen önce sözü ve müziği Cihan Güçlü'ye ait olan "Acıyı Sevmek Olur Mu?" isimli çıkış şarkısını radyolar aracılığıyla paylaştı ve kısa sürede büyük beğeni topladı. Sizden Gelenler Yaşadığımız bu zor günlerde yanımda olmakla kalmadın beni sırtladın. Sana dayanarak yürüyor, yaşamın içine karışabiliyorum. Seni seviyorum. İyi ki varsın, iyi ki kocamsın. Yüreğinizdeki kıpırtının bir ömür boyu sürmesi dileğiyle... Prof. Dr. Yıldırım Üçtuğ Bazen geceleri yıldızları izlerim, hepsi parlak, hepsi göz alıcı, hepsi çok uzak. Benim yıldızım sensin, Sevgili Eşim; kalbimde gömülü, içimde parlayan, karanlık bir oda da bile bir yıldızı aratmayacak kadar sıcak… Meriç Bıçakcıoğlu Sibel Kahraman İlan etmediğim bir burası kalmış olsa gerek, seni çok seviyorum Furk, birlikte kocaman 14 Şubat'lara inşallah, iyi ki varsın balığım :) ŞİRİN'İM seni çok seviyorum. Bana her gün sevgililer günü :) Yasin Yasin Seven, sevdiğine; sevdiğini bir de 14 Şubat'ta söylesin, her gününüzün 14 Şubat kadar özel ve anlamlı olması dileğiyle. Sevgililer gününüz kutlu olsun! Elif Yurtseven Ddd Neden hayatimizin en ozel insanina , ozel bir gunde , ne kadar ozel oldugunu hissettirmeyelim ki? Sevgililer gününüz kutlu olsun.. Remziye Karaca Sevgililer Gününe inanmıyorum... Kutlamıyorum... Tamamen kapitalist düzenin yarattığı bir gün... bunlar gibi nice karşıt cümle sahipleri başta olmak üzere, tüm dünyanın sevgi üzerine bir durup düşünmesi gereken zamanda Sevgililer Günü layıkıyla kutlanmalı. Bir de soğuk şubatın tam ortasına denk gelen bu özel günün zamanlaması, tesadüf olmasa gerek. Üşüyen ellerinizi sevgiyle ısıtmanız dileğimle. Aklıma gelmişken eli ısınmayanın kalbi de ısınmaz.. Banu Gökçe Taşkın Bugün kalbinizin sesini dinleyin, sevginin ruhunuzda bıraktığı izi takip edin, sizi adım adım mutluluğa ulaştıracaktır. Çok sevdikleriniz vardır. Her zaman her koşulda yanınızdadır sanırsınız, ama öyle şeyler olur ki, yanınızda bulamazsınız. Üzülmezler, ağlamazlar, canları yanmaz oysa hayvanlara ne yaparsanız yapın sizi her gün sevgi dolu karşılarlar. Ne yaparsanız yapın size olan sadakatini korurlar. En kötü halimde bile, bir sokak köpeği beni rahatlatabiliyor. Sevin onları, farklarına varın. Miray Yıldız ÖZKAN Aşk trafik lambaları gibidir... Yeşil ışıkta geçecek kadar aşık olursun... Ama sarıda hep bir engele takılma ihtimali için hazırlıklı olursun... Kırmızı ışık yandığında ise aniden duracak... Ey gönül... aşkı arama inan ki ararken kaybolursun..bulduğunda ya veli ya da deli olursun... Eğer onun için her şeyi göze alıyorsan, onu her an düşünüyorsan, onun için ağlıyorsan, o senin için tekse, o senin için her şeyden değerliyse, onun bir gülmesi senin için dünyalar demekse... Siz aşksınız.. Serdar Celep Bu sevgililer günü bir başka benim için. Büşra Ada’mızla birlikte nice Sevgililer günlerine... Onur Sertel Aşk, sen olmaktan çıkıp o olmakmış adeta. Ya da onsuz olamamakmış galiba. Gülümsemekmiş içten ve samimi. Aynı zamanda ağlamakmış da hıçkırıklara boğulurcasına. Çığlık çığlığa bağırmak isterken adını susup oturmakmış yerine. Bildiğin doğruları unutmak, en katı kuralları yıkmakmış. Onu gördüğün, tanıdığın günmüş miladın.Aşkınızı kaybetmemeniz dileğiyle.. Bahar Güngörmez Hala sevginin var olduğuna inanıyorsanız eğer, her sevgililer gününde kalbiniz atıyorsa… o halde sevgililer gününüz kutlu olsun Onur Can Kara 20 RÖPORTAJ AKADEMİK PANO Nijerya’da prens, İstanbul Kemerburgaz Üniversitesinde Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi öğrencisi. Amacı üniversite öğrenimini tamamlayarak ülkesine dönüp katkıda bulunmak. N ijerya Argungu Emiri’nin oğlu Muhammed Mera İstanbul Kemerburgaz Çağan ÜÇTUĞ Uluslararası Ofis Uzmanı Üniversitesi’nde bir kardeşiyle birlikte Röportaj öğrenim görüyor. 13 kardeşinin hepsine de üniversiteyi önerdiğini söylüyor. Ülkesinde bir prens. İKBU’da öğrenci. Muhammed Mera ile hem prens hem de İstanbul’da öğrenci olmayı konuştuk. Nijerya’nın gelişmekte olan bir ülke olduğunu bu nedenle elektrik, ulaşım gibi alanlarda zorluk yaşadıklarını söyleyen Muhammed Mera, Nijerya’da İstanbul’a kıyasla yaşamlarının daha zor olduğunu söyledi. İstanbul Kemerburgaz Üniversitesine gelmeden önce araştırma yaptığını ve kendisine uygun olduğu için İKBU’yu seçtiğini belirten Mera, “Modern, güzel bir okul. Buraya geldiğimde “evet” dedim. Çünkü bazı beklentilerim vardı ve üniversite bu beklentilerimi karşıladı” dedi. Üniversitenin özellikle sosyal ortamını çok sevdiğini söyleyen Mera, İstanbul ve üniversitedeki yaşamını ise şöyle anlattı: “Pek çok farklı ülkeden insan var. Örneğin Uganda’dan kimseyle daha önce tanışmamıştım. Üniversitede tanıştım. Hocalarımla çok iyi ilişkim var. Özellikle danışmanlarımla. Ne zaman bir sorunum olsa onlara gidiyorum. Dışarı çıktığım zamanlarda Go kart’a, paintball oynamaya, sinemaya, bowling’e gidiyoruz. İstanbul’da en çok beğendiğim yer Beşiktaş, çünkü pek çok tarihi yer var, müzeler gibi. Ayrıca denizin kıyısında olması da çok güzel. Pek çok Türk yemeği denedim. En çok lahmacunu sevdim. “ 21 Saray’da yaşıyor Prenslik her ne kadar bize uzak gelse de Mera için doğal bir süreç. Muhammed Mera Nijerya’daki en büyük ve köklü emirliklerden birinin aile bireyi. Sarayda yaşıyor ve bir gün Emir olabileceğini biliyor. Emirlik normalde tahtın en büyük çocuğuna geçiyormuş. Ancak süreç artık değişmiş. En çok eğitim almış, en karizmatik olan çocuk Emir oluyor. Bu nedenle de kimin tahta geçeceği bilinmiyor. Muhammed Mera da aday çocuklardan birisi. Argungu Batı Afrika’daki büyük bir imparatorlukmuş eskiden. 15. Yüzyılda kurulmuş, ama yıllar içerisinide savaşlardan, çatışmalardan ve İngilizler geldikten sonra yaptıklarından dolayı pek çok bölge ayrılmış ve şu andaki halini almış. 15 yüzyıldan bu yana 33 tane kralı olmuş. Argungu hakkındaki en popüler şey yıllık Balıkçılık Festivali olsa gerek, ayrıca da 15 yüzyıldan bu yana gelen her şeyin sergilendiği bir müzeleri bulunuyor. AKADEMİK PANO Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Veli Cengiz Özalp’ın “Immobilized lipase on micro-porous biosilica for enzymatic transesterification of algal oil” başlıklı makalesi Chemical Engineering Research and Design dergisinde (http://dx.doi.org/10.1016/j.cherd.20 14.12.011) yayınlandı. İşletme Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Özcan Ceylan’ın “Timevarying volatility asymmetry: a conditioned HAR-RV(CJ) EGARCH-M model” başlıklı makalesi Social Sciences Citation Index (SSCI) kapsamında taranan Journal of Risk’de (2014 yılı, cilt 17(2), sayfa 21-49) yayınlanmıştır. Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Nazan Maksudyan’ın “Türkiye’de Çocuk Olmak” başlıklı makalesi Perspectives dergisinde (http://www.academia.edu/8597384/ Türkiye_de_Çocuk_Olmak)yayınlandı. Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şükran Şıpka, İKBU Sürekli Eğitim Merkezi tarafından Gaziantep’te düzenlenen Edinilmiş Malların Tasfiyesi başlıklı seminere konuşmacı olarak katıldı. Seminerde boşanma veya miras durumunda eşler arasında mal paylaşımı konusu ele alındı. Uluslararası Lojistik Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Atilla Çifter’in “Bank concentration and non-performing loans in Central and Eastern European countries " başlıklı makalesi Journal of Business Economics and Management dergisinde (2015 yılı, Cilt 16, Sayı 1, sayfa 117-137) yayınlandı. Uluslararası Ticaret Bölümü Öğretim Üyesi Yard.Doç.Dr. Gökhan Akay ve Uluslararası Lojistik Yönetimi Bölümü öğretim üyesi Yard. Doç. Dr. Atilla Çifter’in “Exchange rate exposure at the firm and industry levels: Evidence from Turkey " başlıklı makalesi Economic Modelling dergisinde (2014 yılı, cilt 43, sayfa 426-434) yayınlandı. Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Veli Cengiz Özalp’ın “DNA-Aptamer Gating Membranes” başlıklı makalesi Chemical Communications dergisinde (DOI: 10.1039/C4CC09660F) yayınlandı. Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Nazan Maksudyan’ın Women and the City, Women in the City: A Gendered Perspective to Ottoman Urban History başlıklı kitabı Berghahn Books tarafından (2014) yayınlandı. 22 İŞ DÜNYASI Dünya sularında güvencenin adı Ender KESKİN Transal Genel Müdürü Tüm dünya sularında kimyasal tanker, petrol tankeri ve LPG tankeri işletmenliğini yapan Transal Denizcilik, Lojistik bölümü öğrencilerimizi de iş yaşamına hazırlıyor İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi’nin bu yıl başlattığı Co-Op projesinin ilk paydaşlarından Transal Denizcilik Genel Müdürü Ender Keskin, üniversite ile iş birliği ve sektör konusundaki sorularımızı cevapladı, İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi ile işbirliğinizden bahseder misiniz? Kurumunuz açısından bu iş birliğinin yansımaları nasıl olacak? İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi ile iş birliğimiz eğitim gören başarılı öğrencilerin iş dünyasına entegrasyonu için geliştirilmiş bir sistemdir. Bu sistem sayesinde öğrencilerimiz mezun olmadan önce iş hayatı konusunda bilgi sahibi oluyorlar. Böylece başarılı öğrencilerin staj süresi boyunca gösterecekleri performansa göre şirket bünyesine katılarak hem çekirdekten geleceğin yöneticilerini yetiştirme imkanımız olmakta hem de bu süreçte şirketimiz kaliteli çalışanlar ile yoluna devam etmektedir. Bu sisteme taraf olan herkes her ne olursa olsun kazançlı çıkmaktadır . Öğrencilerimiz hangi birimlerde, nasıl bir takvimle staj görecekler? Öğrencilerimiz yeterliliklerine göre Mali İşler , Operasyon ve İnsan Kaynakları departmanlarımızda staj göreceklerdir. Bizim isteğimiz yılın 12 ayı şirketimizde staj yapan öğrencilerimizi görmektir . Bu hususta üniversitemiz ile görüşmeler yapılmaktadır. Eğitim konusunda çalışmalarınız bulunuyor mu? Şirket personelimizin kalitesini ve bilgi birikimini artırmak için kalite departmanımız devamlı suretle eğitimleri takip etmekte ve personelimizin ihtiyacı olan eğitimlerin hem şirket içi hem de şirket dışında verilmesi sağlanmaktadır. Başarılı bir kariyer çizgisinin oluşması için gençlere neler tavsiye edersiniz? Öncelikle gençlere tavsiyem analitik bir zekaya sahip olabilmek için ellerinden geleni yapmalarıdır. Hem iş hayatında hem de özel hayatlarında bir olayın bütün yönlerini görebilmeli , yani resmin tamamını iyi analiz etmeliler. Çünkü bir karar alırken ne kadar objektif olurlarsa doğruya o kadar yaklaşırlar ve bu objektif bakışı ancak bütünü görerek elde edebilirler. İkinci olarak mutlaka ve mutlaka yaptıkları işi severek yapmalılar. Mutsuz oldukları bir iş onların doğal olarak tüm hayatlarını olumsuz olarak etkiler , eğer bir şeyler yolunda gitmiyor ve bundan memnun değiller ise bunu mutlaka değiştirmek için ellerinden geleni yapsınlar. Şikayet edip sonra da bu duruma katlanarak, kalitesiz bir hayat sürmesinler. Denemekten ve hata yapmaktan korkmamalılar Albert Einsten'ın çok güzel bir sözü vardır " Hiç hata yapmamış bir insan yeni bir şey denememiş demektir . Eğer işleri daha iyi hale getirmek istiyorsak hata yapmayı da göze almamız gerekir. Hem hatalardan ders çıkarmak da bir kazanımdır" . Son olarak söyleyebileceğim en az bir yabancı dili özellikle İngilizce'yi çok iyi seviyede bilmeleri ve bu hususa azami önem vermelerini tavsiye ederim. 23 İş kolunuzda hangi alanlardan mezun olan gençlere ihtiyaç bulunuyor? Hangi pozisyonlarda? Bulunduğumuz sektöre özgü olarak , Üniversitelerin Denizcilik fakültelerinin Gemi İnşa Mühendisliği , Gemi Makinaları İşletme Mühendisliği , Deniz Ulaştırma İşletme Mühendisliği ve Mühendislik Fakültelerinin Makina ve Elektrik bölümlerinden mezun olmuş ancak kendilerini denizcilik alanında geliştirmiş gençlere şirketimizin Teknik , Operasyon , Emniyet ve Kalite , Satınalma departmanlarında ihtiyaç duyuyoruz. Diğer departmanlarımız için Üniversitelerin İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinden mezun arkadaşlarımızı yoğunlukla tercih ediyoruz. Üst düzey personel seçiminde olmazsa olmazlarınız var mı? Üst düzey personel seçiminde olmazsa olmazım analitik zeka , tecrübe ve bulunduğu pozisyon ile ilgili bilgi birikimidir. Hedef en iyi olmak Ender Keskin firmanın çalışma alanları ve hedefleri konusunda ise şu bilgileri verdi: “Firmamız şu anda tüm dünya sularında kimyasal tanker, petrol tankeri ve LPG tankeri işletmenliğini yapmaktadır. İşimizin kapsamı , gemilerimizin liman ve operasyonlarının planlanması , yük bulunması , gemi personeli seçimi istihdamı ve organizasyonu, gemilerin sigortalanması, malzeme yedek parça tedariki, bakım ve onarım planlaması ve icra edilmesi, uluslararası otoriteler tarafından belirlenen tüm kurallara ve kaidelere uyum sağlanması, karasularında bulunan devletin kurallarına uyum için gerekli olan varsa değişikliklerin yapılması ayrıca bağlı bulunan gemi klas kuruluşu ve bayrak devletinin koyduğu kurallara uyum ve değişikliliklerin takibi olarak özetleyebiliriz. Yönettiğimiz filoda sayıca ağırlık kimyasal tankerlerdedir sonra LPG tankerleri ve petrol tankerleri gelmektedir. Kimyasal ve LPG tankerleri dünyada işletilmesi en zor iki tip gemidir. Türkiye’de üçüncü kişilere LPG tankeri işleten ilk ve tek firmayız. Kimyasal tanker işletmeciliği anlamında da yine Türkiye’nin en iyi 5 firmasından biriyiz diyebilirim. Hedefimiz filomuzu çok daha ileri seviyelere çıkartarak önce Türkiye'de sonra dünya çapında alanımızın en iyilerinden biri olmaktır. DÜNYA SULARINDA GÜVENCENİN ADI www.transal.com.tr KÜTÜPHANE Yazgı CİHANGİR Kütüphane Direktörü Turnitin Yazılımı ile İntihali Engelliyoruz! Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) tarafından desteklenmekte olan erken dönem ebeveynlik desteği: Anne Duyarlığı ve Güvenli Bağlanmayı Artırmaya Yönelik Müdahale programı uygulaması Türkiye’de ilk kez yapılacak. Kütüphanemiz, intihali engelleme yazılımı “Turnitin” aboneliğini yenilemiştir. Böylece bilgiyi doğru ve yasal çerçevede kullanımın en üst seviyede olacağını umuyoruz. Peki nedir İntihal? İntihal; Bilgi Hırsızlığıdır. Çalmaktır. Araklamaktır. Başkasının fikrini kendi fikrinmiş gibi sunmaktır. Aynen kopyalamak, öğrenci ağzıyla “Copy Paste” yapmaktır. Yazılarımızda hiç mi başka kişilerin görüşlerinden yararlanmıyoruz? Tabi ki yararlanıyoruz ama atıf yaparak! “-Teknoloji gelişti, her şeye internet üzerinden tek tıkla ulaşabiliyoruz, neden saatlerce ödev yapmaya çalışayım?” demeyin. Evet, teknoloji tek tıkla her bilgiye sizi götürüyor, ama bilgiyi nereden aldığınızı da gösteriyor. İşte Turnitin bu noktada devreye giriyor. Yazılıma öğrenci ya da öğretmen tarafından girilen her ödev, kayıt altına alınıyor. Milyarlarca kitap, makale ve internet sitelerinden tarama yaparak birkaç dakika içinde sizin ödevinizden yararlanan diğer bir öğrencinin aldığı –çaldığı- kelimeler benzerlik oranı ile gösteriliyor. Avrupa Telif Hakları Kanunlarıyla tam uyumlu olan Turnitin, dünya çapında birçok üniversite ve enstitü tarafından intihalleri tespitte en iyi çözüm lideri olarak adlandırılıyor. Çevrimiçi erişim ve ödev teslimi yanında GradeMark yazılımı içermesi de cabası. Günümüzde, öğrencilerin zaman yetersizliği, Fikri Mülkiyet Hakları, atıf yapma, bilimsel etik ve intihal konularında bilgi sahibi olmamaları, internette yazan her bilginin kamusal değer taşıdığı inancı ya da öğrencinin yazma ve yaratma becerisi eksikliği birçok kişiyi intihale sürüklemektedir. İntihal, batılı ülkelerde ağır bir suçtur ve gerekli yaptırımlar uygulanmaktadır. Türkiye’de intihali engelleme sorumluluğu ve yetkisi YÖK’te olup, intihal yapanlara cezai yaptırımlar uygulanmaktadır. Hatta geçmişte büyük yankı uyandıran, aralarında siyaset ve bilim adamlarının yer aldığı önemli kişilere meslekten men cezalarına kadar birçok yaptırım uygulandığı bilinmektedir. Sicillerine işlenen bu suç, sonraki bilimsel çalışmalarına ve sosyal yaşamlarına da engel olduğu aşikardır. Sonuç olarak ne demişler; “Etme İntihal, Olma Müntahil…” İntihal ve Müntahilleri tespit için Turnitin’ı kullanmak isterseniz, detaylı bilgiye kütüphane web sayfamızdan ulaşabilir, biz kütüphanecilere danışabilirsiniz. YAKINDA GELENLER •İdeolojiyi Haritalamak/ Slavoj Zizek •Cellat / Francesca Bertuzzi •Olduğu Kadar Güzeldik / Mahir Ünsal Eriş •Brandwashed : Pazarlama ve Reklamcılık Sektörünün Uyguladığı Hilelere Çarpıcı Bir Bakış/ Martin Lindstrom •Başlarken Yalnızsın, Bitirdiğinde Daha Da Yalnız / Hasan Ali Toptaş •Moda Tasarımında Stil Yaratmak / Jacqueline McAssey •Vergi Kaçakçılığı Suçları / Mehmet Taştan 25 16 Aralık 2014-19 Ocak 2015 Tarihli Kütüphane Kullanım Bilgileri: En Çok Okuyan Öğrenci: Feyza Bağcı (Eczacılık Fakültesi) En Çok Okuyan Akademisyen: Atilla Çifter ( İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi) En Çok Okuyan İdari Personel: Filiz Topaloğlu (Uluslararası Ofis Direktörlüğü) En Çok Okunan Kitap: Zeytindağı / Falih Rıfkı Atay En Çok Okunan Ders Kitabı: Turkey : A Modern History / Eric J. Zürcher En Çok İzlenen Film: Tanrının Kitabı The Book Of Eli / Yön. Allen-Albert Hughes En Çok Bağış Yapan Kişi: Boğaçhan Çanak (Genel Sekreter) BİLİM Yükseköğretimde Değişen Yrd. Doç. Dr. Derya Yorgancıoğlu Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi ‘Öğrenen Profili’ ve Mimarlık Eğitimi Avrupa yükseköğretim alanında 1999 Bologna Bildirgesi’yle başlayan reform süreci, mimarlık eğitiminde bir değişim sürecini beraberinde getirmiştir. Yaşam boyu öğrenim perspektifi içinde yetkinliklere dayalı ve öğrenen merkezli bir eğitim anlayışına temellenen Bologna Reformu çerçevesinde, yükseköğretimin temel amaçları “iş hayatına hazırlık”, “demokratik bir toplumun aktif vatandaşları olarak hayata hazırlık”, “bireysel gelişim” ve “geniş ve ileri düzeyde bir bilgi temelinin geliştirilmesi ve sürdürülmesi” olarak tanımlanır. AJANDA Bologna Reformu öğrenen-merkezli eğitim anlayışına temellenen bir eğitim paradigması değişikliğine işaret eder. Buna göre eğitim bir “bilgi aktarımı” konusu değil, “belirli bir profil oluşturma projesi” olarak ele alınırken, eğitimin öncelikli amacının öğrenciyi öğrenme sürecinin etkin öznesi kılacak bilgi, beceri ve yetkinlikler kazandırmak, öğrenmeyi öğretmek olduğu belirtilir. Yaşam boyu öğrenim perspektifinde “bireyin bilgiyi idrak edebilmesi, güncelleyebilmesi, belirli bir bağlam için uygun olanı seçebilmesi, kalıcı olarak öğrenebilmesi, yeni ve değişen durumlara adapte edebilmesi için gerekli yetkinlikler” kazanması esas alınır. Yükseköğretim alanındaki bu gelişmeler, günümüzde mimarın değişen mesleki ve toplumsal rolüyle ilişkili olarak, mimarlık okulu mezunlarının sahip olması beklenen profilin ele alındığı tartışmalarda yansıma bulur. Bu tartışmalarda mimarlık eğitiminde beşeri bilimler, disiplinlerarası eğitim ve araştırmanın önemi, mimarlığın sosyal ve toplumsal boyutuna dair farkındalık konuları öne çıkar. Beşeri bilimlere mimarlık müfredatında daha çok yer yerilmesi, mesleki uzmanlaşmanın geniş bir bilgi temeline dayandırılmasına, mimarlık öğrencilerine insani değerler ve tutumlar, tarihsel ve toplumsal bilinç ve eleştirel bakış açısı kazandırılmasına yardımcı olacaktır. Bu, yapılı çevrenin karmaşıklaşan sorunları karşısında daha bütüncül bir mimari tasarım yaklaşımı geliştirilebilmesine, mimarlık ve yapılı çevreyle ilişkili diğer disiplin alanları arasında diyalog ve iş birliğine dayalı çalışmaların gerçekleştirilebilmesine de zemin hazırlayacaktır. Mimarlık öğrencilerinin mimarlığın sosyal ve toplumsal boyutunun farkına varması ve çevresel ve kentsel sorumluluk kazanması, onların gelecekte daha yaşanılır çevreler yaratma ortak çabası içinde olan meslek uygulayıcıları ve bireyler olarak yetiştirilmesinde büyük önem taşır. Bireysel farkındalıktan başlayarak bir bütün olarak bireysel gelişimi desteleyen, kapsayıcı, bütünleştirici ve sürekli olan bir öğrenme deneyimi, hedeflenmekte olan mesleki ve akademik profile sahip mimarların yetiştirilebilmesinde anahtar rol oynar. 26 BASINDA BİZ Üniversitemiz tarafından hazırlanan Kantin Eğitim Sayfası her Çarşamba günü Hürriyet Gazetesi’nde yer aldı. İİBF Öğretim Üyesi Doç. Dr. Alper Kaliber Boko Haram, Afrika’da terör ve güvenlik konusundaki görüşleri ile TRT Türk’te yayınlanan Küresel Bakış programına katıldı. İİBF Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Eylem Akdeniz Göker, Charlie Hebdo saldırısı ile ilgili olarak Hayat TV’de yayınlanan Ne Yapmalı, Nasıl Yapmalı programına konuk oldu. Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, ekonomide sene sonu analizleri ile Bloomberg HT’de yayınlanan Yatırım Kulübü programına katıldı. Hukuk Fakültesi Dekan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Hasan Sınar’ın telefonlara izinsiz yüklenen casus programlar ile ilgili görüşleri, Habertürk Gazetesinde yayınlandı. Fen Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölüm Başkanı Doç. Dr. Aylin İlden Koçkar’ın ödev sistemi ile ilgili görüşleri, Habertürk Gazetesinde yer aldı. İKBU GSTF ile Onsa arasındaki Takı Tasarımı iş birliği konusundaki haber Hürriyet Gazetesi, Eskişehir Sakarya Gazetesi, Çankırı’da Yenigün Gazetesinde yayınlandı. Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kaan Ökten’in “Türkçe ile felsefe bilim de yapılır felsefe de” başlıklı görüşleri, Milliyet Gazetesi, Anadolu Manşet Gazetesi, Günboyu Gazetesi, İstanbul Gazetesi ile milliyet.com.tr, aljazeera.com.tr, iha.com.tr, bugun.com.tr, sondakika.com, haberciniz.biz, haberler.com, haber3.com, haberx.com, merhabahaber.com, habermrt.com, akithaber.com, yurtgundemi.com, ajans34.com, arcaajans.com’da yer buldu. Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Umut Yeniocak’ın tüketici hakları ile ilgili haberi, İstanbul Gazetesi, Habervaktim Gazetesi, İlkhaber Gazetesi, Adana Medya Gazetesi, Gazete 3, Adana 5 Ocak Gazetesi, Balıkesir Expres Gazetesi, Mardin Arena Gazetesi, Kent Gazetesi,Kayseri Gündem Gazetesi, Mardin Arena Gazetesi, Karabük haber Gazetesi, Başkent Ankara Gazetesi ve hurriyet.com.tr, iha.com.tr, kadinhaberleri.com adlı web sitelerinde yer aldı. Psikoloji Bölüm Başkanı Doç. Dr. Aylin İlden Koçkar’ın “2015 yılında karne kavramı” başlıklı yazısı, hurriyet.com.tr’de yayınlandı. Trabzon meslek tanıtım seminerimizin haberi Gazete Bağcılar, Türksesi Gazetesi, Karadeniz’de İstikbal Gazetesi ile milliyet.com.tr, iha.com.tr, mynet.com, haber3.com, haberler.com, izleneo.com, 61medya.com, habergazetesi.com.tr, beyazgazete.com, mansethaber.com.tr, habertadinda.com, merhabahaber.com, haberexen.com, yurtgundemi.com sitelerinde yayınlandı. Hukuk Fakültesi Dekan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Hasan Sınar’ın Hrant Dink Davası ile ilgili görüşleri, Yeni Şafak Gazetesi, Yeni Asya Gazetesi, Öz Diyarbakır Gazetesi ve milliyet.com.tr, bugun.com.tr; mynet.com, haberler.com, kadinhaberleri.com, habertoplam.com, turkiyegazetesi.com.tr, haberler35.com, arcaajans.com, ajans34.com, dakikhaber.com’da yayınlandı. Hukuk Fakültesi Dekan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Hasan Sınar’ın MİT tırlarına yönelik haberlere getirilen yayın yasağı erişimi konusundaki görüşleri, Yeni Mesaj Gazetesi, milliyet.com.tr, iha.com.tr, haber3.com, anahaber.com.tr, habertoplam.com, yurtgundemi.com, arcaajans.com, mansethaber.com.tr, haberexen.com, haberciniz.biz, muglabuyuksehirgazetesi.com’da yer aldı. Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Tuba Demirci’nin Türkiye’de yaşlılık hakkındaki görüşleri, Özgür Gündem Gazetesi, aljazeera.com.tr, ogretmenleriz.com, memurlarnet.biz, islahhaber.com sitelerinde yer aldı. Rehberlik Koordinatörü Murat Acet’in Üniversite seçiminde kritik dönemler ve öğrenci eğilimleri” başlıklı çalışması sozcu.com.tr, egitimajansi.com, erguncel.com, turkkamu.net adlı sitelerde yer aldı. Çocuk Üniversitesi kış okulu haberi egitimnerede.com’da yer aldı. 28 TANIDIK TANITTIK ÖSYS Maratonu Yeniliklerle Başladı Üniversite adaylarının gireceği 2015 YGS ve sınavsız geçiş süreci başladı, hem de birtakım değişikliklerle. Bu nedenle “tanıdık tanıttık” sayfamızı bu ay ÖSYS’deki yeni uygulamalara ve etkilerine ayırdık. TM Puan Türlerinde Testlerin Ağırlık Katsayıları Değişti: Hukuk, işletme, sosyoloji ve TM puan türüyle öğrenci alan bölümler için girilecek sınavlar değişmedi. Bu bölümlere girmek isteyen öğrenciler eskiden olduğu gibi LYS-1 ve LYS-3 sınavlarına girecek. Ancak bu sınavların puanların oluşmasındaki etkileri bundan sonra daha farklı olacak. TM-1 puan türüyle öğrenci alan bölümler için yapılan hesaplama matematik sorularının etkisi değişmeyerek %25 olarak kaldı. Ancak geometri sorularının ağırlığı %10’iken %8, Edebiyat sorularının ağırlığı %18’iken %20 olarak değiştirildi. TM-2 puan türüyle öğrenci alan bölümler için yapılan hesaplamada da aynı şekilde değişiklikler oldu. Matematik sorularının etkisi değiştirilmeyerek %22’de bırakıldı. Geometri sorularının etkisi %8’den %6’ya düşürülerek azaltıldı. Edebiyat sorularının bu puan türündeki etkisi yükseltilerek %22’den %24’e çıkarıldı. Hukuk’un TM-2’den TM-3’e geçişi; ÖSYM’nin 2105’te yaptığı en esaslı değişiklik uzun zamandır tartışma konusu olan hukuk fakültesinin puan türünün TM-2’den TM-3’e çevirmiş olmasıdır. Yani psikoloji, sosyoloji gibi bölümlere girmek için kullanılan puan türü, artık hukuk fakültelerine girmek için de kullanılacak. Matematik-geometri test sorularının ağırlıklı olduğu sınavlarda, her yıl fen öğrencileri bu testlerde gösterdikleri başarıyla TM öğrencilerinin önüne geçiyor ve avantaj sağlıyorlardı. Yeni uygulama bu haliyle öğrenciler arasında biraz olsun denge ve adalet sağlayacakmış gibi duruyor. Her şeye rağmen bu değişikliğin sonuçlarını doğru değerlendirmek gerekiyor. hukuk fakültesi, puan türü olarak TM puan türünün dışında bir puan türüne çekilmiş olsaydı, tercih sürecinde puan dağılımı ve başarı sıralarında önemli farklılıklar ve sapmalar oluşabilirdi. Ancak geçen yıl hukuk bölümüne TM-2 puanıyla yerleşen öğrencilerin TM-3 puanlarının hesaplanmış olması ve genel puan dağılımda yer alması çok büyük farklar yaratmayacakmış gibi duruyor. Geometrinin ağırlık katsayısının düşürülmesi buna karşılık Türk Dili ve Edebiyatı testinin katsayısının arttırılması hukuk fakültesine girmek isteyen öğrencilerin daha fazla edebiyat sorusu çözmesi anlamına geliyor. Murat ACET Rehberlik Koordinatörü Sınavlara hazırlıkta kritik dönemler Mart’ın ikinci haftasında yapılacak olan Yükseköğretime Geçiş Sınavı’na(YGS) sayılı günler kala öğrencilerin stres ve kaygıları artıyor. Öğrencilerin hedeflerini ve beklentilerini beklemeye aldığı bu kritik dönemde öğrencilerin duygusal-düşünsel eğilimleri üç aşamada gelişiyor. Hazırlık sürecine yeni başlanılan dönemde öğrencilerin yüksek performanslı ve motivasyonlu olduğu bölüm ilk aşamadır. Bu hem aday öğrencilerin hem de velilerin bu dönemlerde morallerinin çok daha yüksek olduğu bir dönemdir. İkinci aşamada müfredatın kolaydan zora doğru ilerlediği, yapılmış olan deneme sınavlarında öğrencilerin kendilerini sınadığı, beklentilerini sorguladığı ve kariyerlerini planlamaya başladıkları dönemdir. Son aşama ise YGS sonuçlarının açıklandığı asıl yarışın başladığı LYS süreçlerine ait dönemdir. Bu dönemde öğrenciler gerçekleştirilen YGS süreçlerini ve sonuçlarını değerlendirmeye başlar. Sonuçlar iyi ise LYS’ye daha iyi çalışırlar. Başarılı olamayanlar yeni planlamalar yaparak hedeflerini değiştirebilirler. Çalışmaların sona erdiği ve seçimlere başladığımız kritik dönemde; puan sınırlamaları, ailevi sorunlar, yaşam kaygıları, bir an önce meslek sahibi olmak gibi kaygılar tercihlere etki edebilir. Tercih süresinin kısa olması kafaları karıştırıyor. Puanım ziyan olmasın diye yapılan tercihler söz konusu. Öğrencilerden tavsiyemiz özetlediğimiz bu süreçte kontrolleri ellerinden bırakmamaları ve seçimin kendilerine ait olduğunu bilerek o dönemde doğru tercihi yapmalarıdır. 28 DİJİTAL DÜNYA SNAPCHAT’Lİ Zamanlar Ekrem KANDEMİR Dijital Pazarlama ve Sosyal Medya Uzmanı Kemerburgaz Üniversitesi olarak Snapchat’te yerimizi aldık. kemerburgazuni kullanıcı adımızla ile takipçilerimizle buluşacağımız Snapchat’te sizlerin de katkılarıyla, bizlere ulaştıracağınız eğlenceli içeriklerimizi diğer sosyal medya platformlarımızda da paylaşmak istiyoruz. Teknolojinin akıllı telefonlarımız ile birlikte gündelik hayatımızın vazgeçilmezleri arasında en üst sıralara ulaştığı günümüzde sms ile başlayan WhatsApp ile devam eden mesajlaşma evrimi Snapchat ile sürüyor. 200 milyonu aşmış durumdaki aylık aktif kullanıcı sayısı ile piyasa değeri 10 milyar doları geçen Snapchat, Facebook’tan gelen 3 milyar dolarlık teklifi reddederek kendi projelerine yoğunlaşacağını açıklamış ve özellikle gençlerin gözdesi olmuş durumda. Mevcut mesajlaşma uygulamalarının birer Snapchat kopyasına dönüşmeye başladığını da göz önüne alırsak uygulamada yalnızca belirli bir sürede yok olan mesajlar dışındaki farklı bir özelliği olan "Our Story" ile hikayeler 29 özelliğini bir üst boyuta taşıyarak, kullanıcılarının katıldıkları etkinlikler esnasındaki paylaşımlarını birleştirip aynı hikaye içine kendi yarattıklarını da ekleyerek ortak bir hikaye oluşturabiliyorlar. Snapchat’in benzerlerinden en önemli farkı ise karşı tarafa iletilen video veya fotoğrafın arşivlenme imkânının bulunmaması. Eğer fotoğraf çekip yakın arkadaşınızla paylaşmak istiyor ancak fotoğrafın herhangi bir yerde kayıtlı olma ya da paylaşılma ihtimalinin de olmamasını istiyorsanız Snapchat tam size göre bir uygulama. Günümüzün akıllı mobil telefonlarının artık tümünde ekran görüntüsü alabilme özelliği bulunmakta olsa da Snapchat ile gönderilen bir fotoğrafın ekran görüntüsü kaydedildiği zaman fotoğrafı gönderen kişiye ekran görüntüsünün alındığına dair uyarı bilgisi gönderiliyor. Günde 700 milyon fotoğrafın paylaşıldığı Snapchat, ayrıca geçtiğimiz sene içinde kullanıcı lokasyonlarına uygun olarak gizli filtreler üzerinde çalışmaları da denedi. Kullanıcıların bulunduğu yeri baz alarak o yere uygun olarak sunduğu filtreleri snap’lerine eklemelerine izin verebileceği özelliği henüz ülkemiz için başlamamış olsa da örneğin New York’ta Wall Street’e yakınsanız ve çektiğiniz snap’leri buradan gönderecekseniz paylaşımınızın üst kısmından paraların yağdığı bir filtrenin belirdiğini farkedebilirsiniz. Ayrıca Square ile geliştirdiği para transfer servisi ile mesaj atarak para transfer servisi de sunmaya başlatan özelliğinden dolayı bankaların mobil uygularına da göz dikmiş durumda. Ülkemizde ve dünyada birçok markanın yanı sıra Princeton, Michigan gibi dünyaca ünlü üniversitelerin de hesaplarını oluşturarak kullanıcıları ile etkileşimde bulundukları platformda İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi olarak biz de Ocak ayı itibari ile yerimizi almış bulunmaktayız. kemerburgazuni kullanıcı adımızla ile takipçilerimizle buluşacağımız Snapchat’te sizlerin de katkılarıyla, bizlere ulaştıracağınız eğlenceli içeriklerimizi diğer sosyal medya platformlarımızda da paylaşmak istiyoruz. KÜLTÜR SANAT Müzik Mabel Matiz, 13 Şubat'ta Jolly Joker İstanbul'da vereceği konserde sevilen şarkılarını seslendiriyor. Kendi adını taşıyan ilk albümü yayımlanır yayımlanmaz çok geniş bir kitleye ulaşan Mabel Matiz, dinleyicileri ve Türkiye'nin önde gelen müzik eleştirmenleri tarafından ülkemizin en fazla gelecek vaadeden genç müzisyenleri arasında gösterildi. Dinleyicileri ve müzik eleştirmenleri tarafından "Kent Ozanı" olarak tanımlanan sanatçının yeni albümü "Yaşım Çocuk", piyasaya çıktığı hafta D&R albüm satış listesine 8 numaradan giriş yaparak, büyük başarı kazandı. Sanatçı, halihazırda yeni albümünün tanıtım çalışmalarına katılmakta ve konserlerine yoğun bir şekilde devam etmektedir. 70'lerin ve 80'lerin hafızalara yer etmiş şarkıları ile A & Takımı, "Yeniden 70'e" ile 19 Şubat'ta KadıköySahne'de! A & Takımı yürekleri müzikle atan bir avuç deli dolu insanın bir araya gelip 70’ler ve 80’lerin hepinizin beynine kazınmış, Türk filmlerine damga vuran nostaljik şarkılarını yorumlamaya niyetlenmesi ile başladı. Sonuç eğlenceli olsa da gidiş yolu pek kolay sayılmazdı; zira bu şarkılar milyonların kalbinde taht kurmuş, artık sadece kendilerini söyleyen sanatçıların değil toplumun şarkıları olmuştu. Kısaca, “Kaybolan Yıllar”dan girip “Ah Kalbim”den çıkmak o kadar da kolay iş değildi. Bunu bilerek yola çıkan A & Takımı bir yıla yakın bir süre canla başla çalıştıktan, bu süreçte de birbirini sadece tanıyan insanlardan sıkı fıkı dostlara dönüştükten sonra artık sizlerle eğlence dolu saatler paylaşmaya hazır. Vokallerde çok sesli 4 vokal grubunun enerji topu Ayda Tangüner, geri vokallerde Ladies & Gentlemen projesinin yetenekli isimleri Elif Karacan - Belkıs Kılınç, keman ve klavyede on parmağında on marifet Onur Keskin, elektro gitarda yeteneği kendinden büyük Efe Atay, bas gitarda genç yaşına rağmen müziğe profesyonel yaklaşımıyla çok yol katetmiş Ertunç Şenel ve davulda hayatını müziğin ritmine adamış Uğur Serttaş ile dopdolu, dans dolu saatler geçirmeye varsanız hepiniz bekleniyorsunuz. Açık Mikrofon, BKM Mutfak Sahne'de! Haftanın stresini atmak, yoğun gündemden kaçmak ya da sebebe ihtiyaç olmadan gülmek isteyenler! Açık Mikrofon, birbirinden farklı ve eğlenceli üslubuyla sizleri güldürmeye devam ediyor. Eluveitie %100 Metal, İsviçre’nin önemli folk metal gruplarından Eluveitie’i Türkiye’de ilk kez 24 Şubat 2015’te garajistanbul’da ağırlamaya hazırlanıyor. Amatör komedyenlerin kendini denediği, profesyonel komedyenlerin kendini geliştirdiği bu etkinlik, Açık Mikrofon İstanbul ekibi tarafından düzenleniyor. Gecenin programı, 8 komedyenin, 2 perdeye bölünmüş şekilde, 10'ar dakikalık stand-up performansarından oluşacaktır. 25 Şubat 2015 Çarşamba 04, 11, 18, 25 Şubat Saat:21:30 Yer:BKM Mutfak Sahne Adres:Sinanpaşa Mah. Hasfırın Cad. Kazan Sok. No:3 Beşiktaş İstanbul Ücret:23.00 TL 30 KÜLTÜR SANAT Nesren Jake SINS / GÜNAHLAR sergisi Sergi “Her Şeyi Sorgula” mesajı veren işlerini Pop-Propaganda olarak tanımlayan Nesren Jake, günahların kime ve neye göre olduğunu sorgulattığı SINS / GÜNAHLAR sergisi, G-art Beyoğlu’nda... Bu sergide üzerine oldukça düşünmemiz gereken Günah kelimesi, genellikle dini bağlamda Tanrı'nın arzu ve emirlerine uygunsuz her şeyi tanımlamak için kullanılır. Tanrı'nın açıkladığı standartlara ve emirlere karşı yapılan bilinçli ihmalkarlık veya inkar olarak da açıklanabilir.1984 doğumlu sanatçı, 2010 yılında aktif olarak sanatsal tasarılarını ve düşüncelerini hayata geçirmeye başladı. Anlatım dili bazen ağır, bazen de hafif bir şekilde eleştiri-alay çerçevesinde kurgulanıyor. SINS /GÜNAHLAR sergisi 7 Ocak -28 Şubat 2015 tarihleri arasında G-art Beyoğlu’nda 11:00 -19:00 saatleri arasında görülebilir. Lukomorie Müzikali Rus edebiyatının en çarpıcı masalları "Lukomorie Müzikali" ile 14-15 Şubat tarihlerinde ilk kez Türkiye'de! Sahnede inanılmaz macera ve harikalarla dolu oynanan muhteşem karakterlerin olduğu öğretici bir hikaye... Müzikal, Moskova hükümeti tarafından "Yılın Sosyal Projesi" ödülü aldı ve uygulanışı itibari ile Rusya'da bir ilk olup bu alanda Guinness Rekorlar Kitabı'na girdi. Gösteri, İstanbul'da Rusya Başkonsolosluğu tarafından desteklenmektedir. Rus edebiyatının kurucusu olarak kabul edilen Aleksandr Puşkin'e ait masalların en çarpıcı sunumu; ödüllü ve olağanüstü sahne efektlerine sahip müzikal aydınlık ve karanlık güçler ile birçok tanınmış masal kahramanları tarafından sunulmaktadır. İzleyicilere etkileyecek, özel efektler büyüleyici performanslar tehlikeli uçuşlar, en karmaşık video gösterileri ve anlık dönüşümler ile "Lukomorie Müzikali", TİM Show Center'da sizleri bekliyor! Etkinlik Türkçe altyazılı gerçekleşecektir. Sinema Hayalet Dayı 13 Şubat’ta vizyonda.. Ozan ve Caner, uzun arayışlar sonucunda hayallerindeki gibi bir evi oldukça uygun bir fiyata bulurlar ve yerleşirler. Zamanla evde yalnız olmadıklarını fark ederler ve gülünç olaylar birbirini izler.Yalnızca ikisinin görebildiği yaşlı bir ruh, evin içinde dolanıp durmaktadır! Arafta kaldığı için yardıma ihtiyacı olan bu hayalete yardım etmek Ozan'a ve Caner'e düşer. Kendi evlerinde de huzuru bulmak için giriştikleri bu iş onlara hem hüzünlü hem de komik bir macera yaşatacaktır. Ali Yorgancıoğlu’nun yönetmenliğini üstlendiği komedi filminin kadrosunda Settar Tanroöğen, Ülkü Duru, Ozan Özcan, Esra Dermancıoğlu, Caner Özyurtlu, Tuğçe Karabacak gibi pek çok isim yer alıyor. Filmin yapımcılığını ise Dirty Cheap Creative üstleniyor. Suat Arıkan'ın 7. Kişisel Resim Sergisi Suat Arıkan, resimlerinde figürün peşinden - dışa vurumcu anlayışını sürdürerek – koşmaya devam ediyor. Bunu yaparken; daha cesur renkler, ama daha yalın ışık kullanıyor. Yakın tarihlerde yaptığı resimlerden oluşan sergisinde, müziğin lirizmi daha da çok duyuluyor. Soyut müzik, adeta somutlaşarak karşımıza çıkıyor. Sergi, 13 Şubat 2015 – 15 Mart 2015 tarihleri arasında Beşiktaş Almelek Sanat Galerisinde sanatseverlerin beğenisine sunuluyor. 31 The Imitation Game Ünlü matematik dehası Alan Turing'in hayatının anlatıldığı filmde, Turing'i Benedict Cumberbatch canlandırıyor. Filmde, 2. Dünya Savaşı sırasında Almanların şifreli haberleşmelerinin kodlarını çözen Alan Turing'in Nazileri durdurma başarısı anlatılıyor. Film, 20 Şubat 2015’te sinemaseverlerle buluşuyor. KÜLTÜR SANAT Asterix The Land of the Gods Jules César, Gaulois şehrini romalı mülk sahiplerine yönelik evler yaparak çevrelemeye karar verir ve bu yerlere de Tanrılar bölgesi adını vermeyi planlamaktadır. Bu yapılanmanın amacı oradaki halkı medenileştirerek onları güçlerini aldıkları yerden yani ormandan uzaklaştırarak ona direnen son bölgeyi de ele geçirmektir. . Şehirlilerin buna karşı çıkması ve inşaatı durdurmaya çalışmaısna rağmen ilk bina yapılır. Yeni mülk sahipleri taşınmaya başlarlar. Burada ikamet eden romalılar arada sırada kasabaya giderek diğerlerinin de bu binalarla ilgili fikrini değiştirmeye başlarlar. Fakat sadece Abraracourcix, Panoramix, Astérix ve Obélix tehlikenin farkındalardır. Film, 27 Şubat haftası gösterimde olacak. Tiyatro Guguk Kuşu Ken Kesey’in romanından sinemaya uyarlanan Jack Nicholson'un yıldızı olduğu beyaz perdenin kült filmleri arasında yer alan 1975 yapımı "Guguk Kuşu" (One Flew Over Cucko's Nest), Şakir Gürzumar yönetiminde 13 Şubat 2015 tarihinde, Büyükçekmece AKM'de seyirciyle buluşuyor. Guguk Kuşu, başrollerinde Oktay Kaynarca, Deniz Uğur, Galip Erdal, Tuba Ünsal, Levent Can,Kevork Türker ve Kayhan Yıldızoğlu'nun olduğu 20 kişilik dev kadrosuyla sanatseverlerle buluşuyor. “Guguk Kuşu” tutuklu olduğu cezaevinde çalışmaktan kurtulmak için deli taklidi yaparak güvenlik önlemleri daha az olan bir akıl hastanesine sevk edilen bir mahkûmun (McMurphy / Oktay Kaynarca) burada geçirdiği zamanı konu alıyor. McMurphy özelinde “deli kimdir?” “delileri sistem mi yaratır?”, “kim deli ya da kim akıllı” sorularına yanıt arıyor. Mahkûm McMurphy bu süre içerisinde hem kurallara uymuyor hem kaçma planları yapıyor hem de diğer hastalarla farklı bir diyalog kuruyor. Terapilerdeki kendi başına buyruk hareketleri ve özgürlüğüne olan düşkünlüğü nedeniyle soğuk, tavırlı, suratsız, otoriter Başhemşire Ratched (Deniz Uğur) ile de büyük sorunlar yaşıyor ve aralarında ciddi bir çatışma başlıyor. Oyunda gelişen bir dizi olaylar üzerinden birbirlerine üstünlük kurma çabaları normal olmaya çalışmanın deli olmaya çalışmaktan daha zor olduğu mizahi bir dille anlatılıyor. Biletix Satış Noktaları,www.biletix.com Fransız şair ve oyun yazarı Edmond Rostand'ın yazdığı Cyrano de Bergerac, Tiyatro Ak'la Kara'nın yorumuyla 25 Şubat 2015 tarihinde İKÜ Akıngüç Oditoryumu'nda seyirci karşısında... lki 1640'ta sahnelenen ünlü eserde, Cyrano de Bergerac kılıcının gücü kadar, etkili ve güzel konuşması ve burnunun büyüklüğü ile de tanınmış bir silahşördür. Kuzini Roxane'a olan aşkını burnunun iriliği nedeniyle duyduğu endişe yüzünden dile getirememiştir. Cyrano'nun emrindeki yeni yetme yakışıklı silahşör Christian da Roxane'a aşıktır; ne var ki aşkını Roxane'ı etkileyecek kadar güzel kelimelerle ifade edemeyeceği için suskun kalır. Roxane ise Christian'ı görüp beğenir ve bir ağabey olarak bildiği Cyrano'dan bu genç adamla irtibatlarını sağlamasını rica eder. Cyrano, duygularını perde arkasından olsa da Roxane'a bu yakışıklı silahşör aracılığıyla aktarabilmek için, Christian'a değişik bir öneride bulunur: Cyrano bütün aşk mektuplarını yazacak ve ikili buluşmalarda suflör görevini üstlenecektir. Bu şekilde gelişen ilişki, silahşörlerin cephe emri almasıyla yeni bir boyut kazanır. 32 KÜLTÜR SANAT NASA, Mars’a helikopter yolluyor! Teknoloji NASA, Mars'a kendi kendine hareket edebilecek bir helikopter gönderilmesinin planlandığını açıkladı. Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi NASA, Mars üzerindeki araştırmalarını biraz daha genişletmeye karar verdi. Bu bağlamda NASA’nın Mars’a yollamayı planladığı, kendi kendine hareket edebilen helikopterle amaçlanan, keşif araçlarının çıkamadığı engebeli arazilerin gözlemlenebilmesi. NASA, kızıl gezegendeki gözlem faaliyetlerini geliştirmek için, kendi kendine hareket edebilen bir helikopteri bu gezegene yollamayı planlıyor. Projeye göre helikopter, karada hareket eden araçlara göre 3 kat daha uzun menzile sahip olacak. Helikopterin ağırlığı 1 kilogram, kanatlarının genişliği ise 1,1 metre olacak. İlk denemelerin başladığı, aracın ne zaman Mars'a gönderileceği şimdilik bilinmiyor. Eğer aracı Mars'a gönderebilmek mümkün olursa, keşif araçlarının çıkamadığı engebeli araziler helikopter tarafından gözlemlenebilecek. Flappy Bird geri geliyor; hem de nasıl? Bu sefer daha klasik bir platformda karşımıza çıkacak. Flappy Bird ile tanıdığımız Dong Nguyen, sürekli olarak Twitter adresinden "Flappy Bird artık olmayacak." tarzı gönderiler paylaşsa da görülen o ki Dong Nguyen için de para oldukça tatlı gelmiş. Çünkü Dong Nguyen'in Flappy Bird'ü geri dönüyor. Bay Tek Games isimli bir yerin Flappy Bird'ü bir arcade yapması ile tekrar gündeme gelen Flappy Bird, artık mobil platformlar haricinde arcade bir tarzda da karşımıza çıkacak. Roamler Türkiye’de “Roamler” mobil crowd sourcing uygulaması 3 kıta, 13 ülke’den sonra Türkiye’de. İlk olarak 2011 yılında Hollanda’nın başkenti Amsterdam’da ortaya çıkan uygulamada “Roamler” olarak adlandırılan kullanıcılar, bazen bir markette bazen bir bakkalda kimi zaman da bir çiçekçide ya da restoranda uygulamada görev olarak görünen kontrolleri gerçekleştirerek dolar bazında para ve kendilerini üst seviyelere ve daha yüksek ödüllü görevlere taşıyacak tecrübe puanları kazanıyorlar. Roamler ise Roamlerların dünya genelinde hızla topladığı, fotoğraf kanıtlı ve gerçek tabanlı bu bilgileri FMCG (Hızlı Tüketim Malları) sektörünün dev firmalarına ulaştırarak hizmet mükemmelliğini arttırmayı amaçlıyor. 33 İKBU’DAN KARELER Kemerburgaz’da yamaç paraşütü keyfi bambaşka Bu üniversite olayı çok zevkliymiş Bu söz trend topic olur Oğlum bak git O gözlükle poz veren ben olmalıydım... Hukukçuyuz mutluyuz Türkiye mutfağını seviyorum. Bu Onur’da hep en önde, selfie bahanesi ile 34
Benzer belgeler
ROBERT COLLEGE
Çalıştayı”na ev sahipliği yaptı. Kemerburgaz Üniversitesi Psikoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından düzenlenen bu çalıştay iki gün boyunca devam etti.
Detaylı