Psikoloji ve Ergonomi... - 17. Ulusal Ergonomi Kongresi
Transkript
Psikoloji ve Ergonomi... - 17. Ulusal Ergonomi Kongresi
PSĠKOLOJĠ VE ERGONOMĠ 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 642 DUYGUSAL ERGONOMĠ VE YÖNETSEL BOYUTUYLA ĠNSAN PERFORMANSINA ETKĠSĠ Serpil AYTAÇ1 Prof. Dr. Uludağ Üniversitesi ĠĠBF, ÇalıĢma Ekonomisi ve Endüstri ĠliĢkileri Bölümü Yönetim ve ÇalıĢma Psikolojisi Anabilim Dalı, 16059 Bursa, e-mail: [email protected] ÖZET Nörobiyoloji alanındaki önemli geliĢmeler, biliĢsel süreçler ile beyin etkinliklerinin duygusal davranıĢları arasında karĢılıklı önemli bir etkileĢim ve iletiĢim olduğunu göstermektedir. Ġnsan performansının ortaya çıkması, fizyolojik, biliĢsel, yönetimsel ve örgütsel etkenlerin yanında Makroergonomik açıdan, çalıĢan kiĢinin duygusal davranıĢlarına da bağlıdır. Bu bildirinin amacı; nörobiyoloji ve psikoloji ile bilgi ve deneyim altyapısına dayanan bilgiler ıĢığında insan performans düzeyinin uygulamadaki etkinliğini irdelemektedir. Beynin bilinen fonksiyonlarını inceleyerek Duygusal Ergonominin performans artıĢına ve verimliliğe katkısını ortaya koyan bu bildiri; biliĢsel süreçlerin daha iyi iĢlemesi, bireysel amaçların gerçekleĢtirilmesine yardımcı olunması, çalıĢana kendi değerliliğinin arttığı bilincinin verilmesi, örgütsel sadakatin oluĢturulması ve fizyolojik değiĢimlere etkin uyum sağlanması gibi konuları kapsamanın yanında duyguların nasıl kontrol altına alınabildiği ve duyguları yönetmenin çalıĢanlara ve yöneticilere ne tür imkanlar vereceği doğrultusunda duygusal zekayı da tartıĢmaktadır. Anahtar Kelimeler: Performans, Ergonomi, Duygusal Ergonomi, Stres, ĠĢ tatmini, Duyguların Yönetimi, Duygusal zeka 1.GĠRĠġ ĠĢ gücü performansını etkileyen çok sayıda parametreler bulunmaktadır. Herhangi bir iĢletmede iĢ gücünün performansı, diğer bir ifade ile verimliliği, bir bütün içerisinde söz konusu faktörlerin karĢılıklı etkileĢimi sonucunda oluĢmaktadır. Ayrıca insanın oldukça karmaĢık psikolojik ve sosyal-yapısı da dikkate alındığında iĢ gücünün performansını etkileyen faktörlerin etki dereceleri ve yönleriyle ayrı ayrı belirlenmesi son derece güçtür. Performansı etkileyen önemli faktörlerden biri de ergonomidir. BaĢka bir deyiĢle iĢgörenin çalıĢma ortamını ilgilendiren ve iĢgörenin iĢe uyumunu sağlayan fiziksel, çevresel, biliĢsel ve psiko-sosyal faktörlerdir. ÇalıĢanlara sağlık ve iĢ güvenliği açısından uygun ve rahat bir çalıĢma ortamı sağlandığı ölçüde iĢ gücünün verimi olumlu yönde etkilenecek, aksi durumda azalacaktır. 1 Bu tebliğin geniĢletilmiĢ hali, Türk Metal Sendikasının Yayın Organı “Türk Metal Dergisi”nin Temmuz 2011 (Sayı:144) ve Ağustos 2011( sayı:145) sayılarında “Performansı Arttırmada Duygusal Ergonominin Rolü “ baĢlığı ile makale olarak yayınlanmıĢtır. 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 643 Fiziksel ve ruhsal sağlık açısından çalıĢanın, performans, verimlilik ve kalite açısından da iĢverenin çalıĢma yaĢamındaki önemli kriterlerini ele alan ergonomi; insan-sistem uyumunu kolaylaĢtırarak, bütün sistem unsurlarını ve insanın performansını iyileĢtirmeyi amaçlamaktadır (Genaidy vd. 2002). Son yıllarda yapılan araĢtırmalar göstermiĢtir ki insanın çalıĢması sırasında fizyolojik, psikolojik ve sosyolojik özellikleri ne kadar iyi bilinirse insan-makina sisteminin verimliliğini ve dolayısıyla üretkenliğini arttırmak da o kadar olanaklıdır. Diğer bir ifade ile ergonomik çalıĢma koĢullarının iĢgörenin verimlilik ve iĢ performansını olumlu yönde arttırdığı .tespit edilmiĢtir. (Çelenk,2000; Vural, Ağaç ve Çivitçi, 1998; Shikdar ve Biman, 1995; Stallworth vd.,1996; Resnick ve Zanotti,1997; Ersoy ve Arpacı;1998). Yapılan araĢtırmalar göstermektedir ki, insana değer veren çağdaĢ düĢünceler ıĢığında çalıĢanlara insanca çalıĢma koĢullarının sağlanmasında Ergonomi biliminin katkısı büyüktür. 2.ĠNSAN-MAKĠNA SĠSTEMĠNDE DUYGULARIN YERĠ Makinalar, yaĢantımıza gittikçe daha fazla girmekte ve günden güne insanın fiziksel görev sınırlarını daraltmaktadır. Makinalar daha karmaĢık hale geldikçe onları kullanan insanın önemi ve sorumluluğu daha da artmaktadır. Ġnsanın yapacağı küçük bir hata çok önemli sonuçlar doğurabilmektedir. Ġnsan karmaĢık bir varlıktır. Duyguları, düĢünceleri, çevresi, sosyal ortamı, kiĢiliği, geçmiĢi, tutkuları, geleceğe dönük amaçlarıyla bir bütündür. ĠnsanMakina sisteminden beklenen performansın elde edilebilmesi için bu sistem, psikolojik açıdan da gerektiğince değerlendirilmelidir. KiĢinin çalıĢma davranıĢlarını ve performansını belirleyen temel degiĢkenler Ģunlardır; yetenek, iĢe duyulan ilgi, iĢin sağladıgı geliĢme ve ilerleme olanakları, iyi tanımlanmıĢ hedefler, faaliyetlerine iliĢkin geri besleme, baĢarının ödüllendirilmesi, baĢarısızlıgın cezalandırılması, iĢin yapılması için gerekli kaynaklara ulaĢabilme yetkisi (BaĢtürk, 2003). Makine ile çalıĢanların iĢ hayatlarında performanslarını olumsuz yönde etkileyen birçok psikolojik faktör bulunmaktadır. Bu faktörleri 3 baĢlık altında incelemek mümkündür. 1. ĠĢyerindeki Fiziksel Çevre Faktörleri: Hava kirliliği, gürültü, fazla ya da az ıĢık, kalabalık, radyasyon, sıcaklık, soğukluk, toz, aydınlatma vb) 2. Yapılan ĠĢ veya MeĢguliyete Yönelik Faktörler: Ağır iĢ, gece iĢi, aĢırı yüklenme, karar verme güçlükleriyle dolu büyük sorumluluk getiren iĢler, zaman baskısı altında çalıĢma, rollerdeki belirsizlik vb. 3. Örgütsel Çevre Faktörleri: KiĢiler arası çatıĢmalar, güvensizlik, ücret yetersizliği, sosyal güvencesizlik vb 4. Bireysel Faktörler: KiĢilik, beklenti, motivasyon düzeyi, moral vb. Yukarıda sayılan nedenlerle ortaya çıkan psikolojik sorunlar çalıĢanlarda; kızgınlık, öfke, stres, üzüntü, isteksizlik, depresyon, ilgisizlik, tembellik Ģeklinde ortaya çıkan, iĢ ve çalıĢma koĢullarını olumsuz etkileyen tepkilere neden olmaktadır. ÇalıĢanın, gerek içsel gerekse dıĢsal nedenlerden kaynaklanan ve huzurunu bozan etmenlerle karĢı karĢıya kalması, iĢin yapılmasında ve gösterilecek performansta olumsuz rol oynayacaktır. ĠĢyerinde huzursuz olan çalıĢanların vücutları kasılır, gerilir ve zihinleri bulanır. Huzursuz iĢ ortamları, iĢinden zevk almayan, her Ģeye kuĢkuyla bakan, içe dönük, aĢırı kontrollü, korkuyla ya da isteksizce iĢ yapan, karamsar bir ruh hali yaratacaktır. Bu durum ister istemez duygularımızın iĢ yaĢamında son derece önemli bir yere sahip olduğunu göstermektedir. 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 644 2.1.Duygularımız ve ĠĢ YaĢamındaki Yeri Duygu olgusu, günümüzdeki kadar geniĢ bir kullanım alanına sahip olmamakla birlikte, 1800‟lü yılların sonlarından beri üzerinde çalıĢılan ve çeĢitli görüĢler ileri sürülen bir alandır. Ġnsanoğlunun hislerini ve duygusal durumlarını incelemek, bunun çeĢitli etkilerini tahmin etmek, literatürde her zaman ilgi çeken bir konuma sahip olmakla birlikte, iĢ yaĢamındaki duyguların, biyolojik, psikolojik, sosyal ve kültürel açılardan yeterince üzerinde durulmadığı görülmektedir. Ancak, özellikle 1980‟li yıllardan itibaren, duyguların çalıĢma yaĢamındaki varlığı, dıĢavurum biçimleri, örgütsel baĢarıdaki rolü giderek artan bir Ģekilde tartıĢılmaya baĢlanmıĢtır.(Seçer,2005) Dr. Goleman’a göre Duygu: “Bir his ve bu hisse özgü belirli düĢünceler, psikolojik ve biyolojik haller ve bir dizi hareket eğilimidir.” Duygular; DoğuĢtan getirdiğimiz mizacımız, düĢüncelerimiz ve yaĢam deneyimlerimiz sonucu oluĢur. DavranıĢlarımızı etkiler ve yönlendirir. Karar almamıza yardım eder. Zorluklar karĢısında direnmemizi ve kuvvetli olmamızı sağlar. Heyecan ve istek duymamızı sağlar ve bizi hedefimize ulaĢtırır. Duygu olgusunu çalıĢma ortamında ele aldığımızda, belirli bir iĢte çalıĢma eyleminin insanoğlunun sosyal varlığının önemli bir belirleyicisi olduğu ve böylelikle sevme, nefret etme, acıma, kuĢku, kızgınlık, kaygı, korku, hüsran, sevinç, suçluluk, kıskançlık gibi çeĢitli duyguların hissedildiği ve ortaya koyulduğu bir alanı temsil ettiği söylenebilir. Bunun yanında, iĢ stresi, iĢ doyumu ve motivasyon gibi araĢtırma alanları, yine bireyin iĢi ile ilgili duygularını açıklamakla ilgilenir. Duygu olgusunun bireyin içsel dünyasında gerçekleĢen değerlendirme süreci ile fizyolojik bir değiĢim yanında, onun dıĢsal dünyada da kendini herhangi bir Ģekilde ortaya koyan boyutu bulunmaktadır. Bu nedenle, duyguların sosyal ortamlarda ve dolayısıyla çalıĢma yaĢamında oldukça önemi vardır (Barutcugil, 2002). Anlık kontrol kayıpları ile yaĢadığımız olaylar hayatımızın farklı dönemlerinde farklı derecelerde karĢımıza çıkmaktadır. Nörolojide bu tarz duygusal patlamalar sinirlerin korsan fonksiyonu olarak değerlendirilmektedir. Bir anda oluĢan bir durumdur ve düĢünen beynin yani korteksin, olayı irdelemek bir yana, ne olup bittiğini anlamadan bir dizi tepkileri koymasıdır. Bu tepkiler insanda gizli kalmıĢ, içgüdüsel davranıĢlardır (Yelkenci,2001). Gövdemizdeki tüm yaĢamsal fonksiyonlar limbik sistemimize gelen uyaranların etkisi altındadır. Limbik sistem, çevreden gelen uyarıcıları beynimizde düzenleyip, beden ile çevre arasındaki dengeyi kuran sistemdir. Limbik sistem, insan beyin korteksinin geniĢ bir alanı tarafından idare edilen, dıĢardan gelen veya düĢüncelerimizle oluĢan her türlü uyarana bedenin vereceği cevabı düzenler. Özellikle stres oluĢturan uyaranların bedene zararını ortadan kaldırmaya, bunun için otonom sinir sistemi fonksiyonlarını düzenlemeye çalıĢır (DolaĢım ve sindirim sistemi, endokrin sistem fonksiyonları gibi) (http://www.aku-med.net) Duyu organları aracılığı ile beynimize akan bilgiler, beynimizin Thalamus bölümüne iletilir. Thalamusa ulaĢan ham bilgi, beynin anlıyabileceği dile çevrilir ve hemen uygun bir tepki belirlenerek beynin diğer bölgelerine yollar. Tepki duygusal ise duygu repertuvarının kaynağı olan amigdalaya baĢ vurulur. Amigdala duyu organlarından gelen bilginin iĢlenmesinden ve beynin duygusal hafızasının kodlanmasından sorumludur Bundan sonra korteksin yapabileceği tek Ģey amigdalanın emrettiği tepkileri oluĢturmaktır (Yelkenci, 2001). Amigdala, insanlarda limbik halkanın altında, beyin sapının üzerinde bulunan ve birbirleri ile bağlantılı yapılardan oluĢan badem Ģeklinde bir kütledir. Ġstenmeyen olumsuz durumlarda çalıĢmaktadır. Amigdala, duyu organlarından gelen bilginin iĢlenmesinden ve beynin 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 645 duygusal hafızasının kodlanmasından sorumludur. Diğer bir ifade ile duygularımızın kontrolü, amigdala ile sağlanmaktadır. ÇalıĢma yaĢamında karĢılaĢtığımız hertürlü olaylar bizim çeĢitli duygular yüklenmemize neden olur. Üzüntülerimiz,kuĢkularımız, yaĢadığımız gerilimler bireysel performansımızı etkiler. Sağlığımız da buna bağlı olarak bozulur. Organizmamız, duyu organlarımız, sindirim sistemimiz, kalp, kan basıncı, cilt kısaca immun istemimiz olumsuz etkilenir. Böylece hastalıklar baĢlar. Dolayısıyla verimlilik kaybı kendini gösterir. Ġnsana duygusal olarak güvenlikli, ve zihinsel sağlığını garanti eden bir çalıĢma ortamı nasıl sağlanacaktır? Bu sorunun cevabı duygusal ergonomide gizlidir. 3.DUYGUSAL ERGONOMĠ- DUYGUSAL ZEKA ĠLĠġKĠSĠ VE ĠNSAN PERFORMANSINA ETKĠSĠ Günümüzde ergonomi bilimindeki geliĢmeler, fiziksel ergonomi, biliĢsel ergonomi, psikososyal çevre ergonomisi alanlarına bir yenisini daha eklemiĢ bulunmaktadır. Sınırlı sayıda da olsa yapılan bazı çalıĢmalar, ergonomi biliminin biliĢsel ve psiko-sosyal çevre ergonomisi alanlarıyla da kesistiği anlaĢılan Duygusal Ergonomiyi tartıĢmaya açmaktadırlar( Howatt, 2011) Nörobiyoloji alanındaki önemli geliĢmeler, biliĢsel süreçler ile beyin etkinliklerinin duygusal davranıĢları arasında karĢılıklı önemli bir etkileĢim ve iletiĢim olduğunu göstermektedir. Duygusal Ergonomi, beyini etkileyen değiĢkenlere ve bunların sonuçlarına odaklanır. Duygusal Ergonomi, bir çalıĢanın hayatta kalması için tek yolu olarak algılanan stres yönetimi programlarının, iĢyerinde meydana gelen stres oluĢumunu önleyebileceğini gösterir (Pimentel, 2000). Diğer bir ifade ile iĢ hayatındaki sorunların en aza indirilmesinde bireyin duygularını kontrol altına almasına, duygularını yönetmesine yol açar. Duygusal ergonomi, stres oluĢmadan önce stresin duygusal ve bedensel yıkımlarından kurtulmak anlamında duygularımızı kontrol altına alabileceğimizi göstermektedir.(Siddique, 2004) AnlaĢılacağı üzere duyguların kontrol altına alınması, özellikle olumsuz duygularımızdan arınmanın temel göstergesi duygusal ergonomi yaklaĢımı olmaktadır. Duygusal ergonomi, duygusal zekası yüksek bireylerde çok daha anlam taĢımaktadır. Duygusal zeka, bir kiĢinin duygularını eğitebilmesi ve duygusal manada kazanımlarını, kendini en iyi biçimde yönlendirebilecek ve baĢarıya götürebilecek zeka geliĢimi olarak da yorumlanabilir (Yaylacı, 2006) . Duygusal zeka kavramı, ilk defa 1990 yılında Salovey ve Mayer tarafından baĢkalarının duyguları ve hislerini anlama becerisi olarak tanımlanmıĢtır. Bu yazarlara göre, duygusal zeka sadece tek bir yetenek ya da doğal bir özellik değil; fakat onun yerine duygusal muhakeme yeteneklerinin, duyguları anlama ve kontrol etme özelliklerinin, düzenlenmiĢ bir Ģeklidir (Cumming, 2005). Salovey ve Mayer‟a göre duygusal zeka üç boyuttan oluĢmaktadır: Duyguları değerleme (appraisal and expression of emotion), duyguları düzenleme (regulation of emotion) ve duyguları zeka olarak kullanabilme (utilization of emotion as intelligence) (Salovey ve Mayer, 1990). Duygusal zeka, kiĢinin kendisinin ve baĢkalarının duygularını tanıma ve kontrol etme yeteneğidir Bu tanımlar doğrultusunda duygusal zeka, çalıĢma ortamını veya hayatı anlayabilme, düĢünebilme ve duyguları etkin bir Ģekilde kullanabilme becerisi olarak tanımlanabilir (Gürbüz, Yüksel,2008) Duygusal zeka için gereken yetkinlikler Ģunlardır. 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 646 Kendini Tanıma (Öz-bilinç): KiĢinin kendi duygularını, ihtiyaçlarını, hedeflerini tanıması, tercihlerini yapabilmesi ve sahip olduğu Ģahsi gücünün ve kaynaklarının farkında olması anlamına gelir. Kendini tanımakla insanlar belirli pozisyonlarda nasıl hareket edeceklerini, neye ihtiyaç duyduklarını veya kendilerinde ne gibi değiĢiklik yapmaları gerektiğini fark ederler. Kendini Yönetmek: KiĢinin sahip olduğu duygu ve düĢüncelerini kontrol ederek yönlendirmesi olarak tanımlanabilir. Bu beceri ile duygularımızın esiri olmaktan kurtulup onları yönlendirebiliriz. Örneğin: bir olay bizi çok kızdırdığında, kendi kendimizi sakinleĢtirerek, yanlıĢ bir karar vermekten veya yanlıĢ bir davranıĢta bulunmaktan kaçınırız Motivasyon: Ġnsanın kendini motive edebilmesi, daima baĢarma isteğine ve heyecanına sahip olması demektir. Bu yetenek özellikle zorlukların çıkmasında veya iĢlerin istenilenin dıĢında geliĢmesi durumlarında çok faydalı olur. Kendini motive edebilen insan, zorluklar karĢısında yılmadan kendinde devam etme gücünü bulur daha metanetli olurlar. Empati (DuygudaĢlık): KiĢinin baĢka insanların duygularını, ihtiyaçlarını, kaygılarını anlayabilmesi, kendini onların yerine koyabilmesi demektir. Söz konusu olan onlar gibi düĢünebilip, davranabilmek , onları oldukları gibi kabullenebilmek ve hal ve hareketlerine saygı göstermektir. Kısaca iletiĢim içinde olunan kiĢilerin kalbini dinleyebilmektir. Sosyal Beceriler (Sosyal Yetkinlik): Ġnsanların baĢkalarıyla iliĢki kurabilmesi ve bu iliĢkilerin uzun süre geçerliliğini koruyabilmesi becerilerini kapsar. Ġnsanlar arası iyi iliĢkilerin yanı sıra bir takım oluĢturabilme, takım ruhunu sağlayabilme ve bu takımı yönetme becerisini gösterme de bu yetkinlik ile olur. ĠletiĢim Becerisi: Duygusal zeka için, iyi iletiĢim kurabilme becerisi, vazgeçilmez unsurlarındandır. Bu iki türlü açıklanabilir. Birincisi insanın kendisini açık ve net olarak ifade edebilme becerisi, diğer taraftan da baĢkalarını dikkatli dinleme ve ne söylediklerini tam ve doğru olarak anlayabilme becerisidir. Ġnsanlar bu beĢ alandaki yetenekleri açısından farklılık gösterirler. Bu nedenle de duygusal ergonomi bağlamında duygusal zekanın geliĢimi, çalıĢanların iĢ yaĢamında daha mutlu, daha huzurlu ve daha verimli olmalarına, performanslarının artıĢına yol açacaktır. Burada en önemli nokta kiĢinin kendi duygularını yönetebilme yetisine sahip olabilmesidir. 4.SONUÇ ve DEĞERLENDĠRME Beyin sürekli öğrenen bir organdır. Kendi kaygılarını kolayca yatıĢtırabilen bireyler, baĢkalarının kaygılarını yatıĢtırmakta zorlanırlar. Oysa duygusal ergonomi, duygusal becerilerdeki aksaklıkların düzenlenmesinde beyne gönderilecek komutlarda etken bir rol oynar. IĢ hayatında doğru yerde, doğru anda, doğru inisiyatifi göstermek, verilen görevlerin üstünde ve ötesinde sorumluluk alabilecek derecede kendi kendini motive edebilmek, hem zamanını, hem de iĢ anlaĢmalarını düzenleme anlamında kendi kendini yönetmek, stresle baĢa çıkmak ve nasıl çıkılabileceğini çevresindekilere de öğretmek, en önemlisi insan yönetiminde duyguları da ön plana çıkararak insanı yönetebilmek, duygusal ergonominin önemli bir göstergesidir. Bu becerilerin her biri duygusal ergonominin bir baĢka yönüdür. Duygusal 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 647 ergonomi, aidiyet duygusunun, örgütsel bağlılığın ortaya çıkmasında da etken bir rol oynamaktadır. ÇalıĢanların performanslarını en fazla etkileyen durumun stres olduğu bilinen bir gerçektir. Günümüzde, çalıĢanlar kendi üzerlerinde nelerin strese neden olduğunu, stres kaynaklarını bilmektedirler. Eğer çalıĢanlar duygularını kontrol altına almayı öğrenebilirlerse, performansları olumlu yönde etkilenecektir. Yöneticiler ise organizasyonlarında oluĢan stresin iĢgören üzerindeki etkilerini azaltmak, baĢarılı ve aynı zamanda yeterli kapasiteye sahip bir iĢgücü oluĢturmak için, çalıĢanlara duygusal ergonomik iyi bir iĢ ortamı sağlamak açısından duygusal zekalarını geliĢtirebilecek bir atmosfer oluĢturmalıdırlar. AnlaĢılacağı üzere, performans artıĢında, iç motivasyon artıĢında, iĢ gereklerinin yerine getiriliĢinde duygusal zekanın rolü bulunmaktadır. Duygusal zeka, aynı zamanda duygusal ergonominin önemli bir boyutudur. Duygusal ergonomi konusundaki bilgilerin kiĢi ve örgüte kazandırdıkları ise Ģunlardır. ÇatıĢmalarda toleransın artması Neğatif algılamaların azaltılması KiĢisel güvenilirliğin artması ÇalıĢma yerindeki değerlilik duygusunun artması Etkin iletiĢim Ġç motivasyonun ve kimlik duygusunun artması Bireysel amaçlar koyabilme Çalıma yerindeki görevlerin daha iyi yerine getirilmesi KiĢisel etkinliğin artması Sirkadyen ritmin ve fizyolojik uyum yeteneğinin artması ÇalıĢma yerinde duygusal zekanın artması ĠĢ sağlığı proğramlarına uyumun artması ĠĢ sağlığı ve kendini iyi hissetme duygusunun artması. Sonuç olarak Duygusal Ergonominin fiziksel, psiko-sosyal ve biliĢsel ergonomi yanında önemle ele alınması gereken bir alan olduğu, bu alana gereken önemi verdiğimiz sürece insan-makina sistemlerinin performansını istenilen düzeye getirmenin mümkün olabileceği, bu doğrultuda yönetimin, çalıĢanların duygusal zekasını arttırmak ve duygusal becerilerini geliĢtirmek için eğitim ve geliĢtirme faaliyetleri ile çalıĢanlara destek vermeleri gerektiği söylenebilir. KAYNAKLAR Barutçugil, Ġ. (2002) Organizasyonlarda Duyguların Yönetimi, Kariyer Yayınları, Yönetim Dizisi, Ġstanbul Bastürk, C. (2003), “Ġsletmelerde Performans Yönetimi Sistemi”, Active: Bankacılık Finans Dergisi, Yıl:5, Sayı:28, 60-78. 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR ve 648 Cummıng, E.A. (2005). An Investigation into The Relationship Between Emotional Intelligence And Workplace Performance: An Exploratory Study, Presented Paper. Lincoln University Çelenk, H. (2000), Ergonominin Verimliliğe ve Motivasyona Etkisi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Ersoy, Ali F.; Arpacı, F. (1998), “ÇalıĢma Ortamı KoĢullarının Ergonomik Açıdan Ġncelenmesi”, Altıncı Ergonomi Kongresi Bildiriler Kitabı, 27-28 Mayıs 1998, Milli Prodüktivite Merkezi Yayınları, No: 622, Ankara. Genaidy, A.; Karwowski, W.; Shoaf, C. (2002) The Fundamentals Of Work System Compatibility Theory: An Integrated Approach To Optimization Of Human Performance At Work, Theoretical Issues in Ergonomics Science, Vol.3, Iss.4, 346 368. Gürbüz, S.; Yüksel, M. (2008) ÇalıĢma Ortamında Duygusal Zeka: ĠĢ Performansı, ĠĢ Tatmini, Örgütsel VatandaĢlık DavranıĢı Ve Bazı Demografik Özelliklerle ĠliĢkisi, Doğuş Üniversitesi Dergisi, 9 (2), 174-190 Howatt William A. (2011) Emotional Ergonomics, Howatt, HR Consulting INC (EriĢim tarihi. 21. Nisan 2011) Örücü E., Palaz S., YumuĢak, S.,(2004) ĠĢgören Verimliliğini Etkileyen Faktör Olarak Ergonomi ve Bir AraĢtırma, Mevzuat Dergisi, Yıl 7. Sayı:84, http://www.mevzuatdergisi.com/2004/12a/03.htm (EriĢim tarihi, 29.08.2008) Pimentel R., (2000), Emotional Ergonomics, The Price of Making a Living shouldn't Be Your Life, Loss Prevention Press . Volume 4, No. 1, June 8-10, Pimentel, M., E .Roberts D., Bernstein C. N, Hoppensack M., Donald R Duerksen, (2000), Clinically Significant Gastrointestinal Bleeding In Critically Ill Patients in An Era Of Prophylaxis, The American Journal of Gastroenterology, Volume 95, Issue 10, October 2000, Pages 2801-2806 Resnick, M. L., and Zanotti, A. (1997) Using Ergonomics To Target Productivity Improvements. Computers & Industrial Engineering. Volume 33, Issues 1-2 , October 1997, Pages 185-188 Salovey, P. & Mayer, J.D. (1990). Emotional Intelligence. Journal of Imagination, Cognition, and Personality, 9, 185-211. Secer, ġ. (2005) ÇalıĢma YaĢamında Duygular ve Duygusal Emek: Sosyoloji, Psikoloji Ve Örgüt Teorisi Açısından Bir Değerlendirme, Sosyal Siyaset Konferansları, Kitap 50, 813-834 Shikdar, Ashraf A. ve Das, Biman, (1995), “A Field Study of Worker Productivity Improvements”, Applied Ergonomics, vol. 26, No. 1, 21-27. Siddique, Zawahir, ( 2004) ,Conceptualizing Emotional Ergonomics And. Exploring Ways To Empower Workplace Dynamics. Contemporary Ergonomics Edited by Paul T . McCabe CRC Press 2004 , Print ISBN: 978-0-8493-2342-3 Stallworth, Otto E. ve Brain H., Kleiner. (1996), “Recent Developments in Office Design”,Facilities, vol.14, No.1/2, 34-45 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 649 Vural, T.; Ağaç, S.; Çivitçi, ġ. (1998), “Hazır Giyim ĠĢletmelerinde ÇalıĢma Yerlerinin Ergonomik Açıdan Değerlendirilmesine ĠliĢkin Bir AraĢtırma”, Altıncı Ergonomi Kongresi Bildiriler Kitabı, 27-28 Mayıs 1998, Milli Prodüktivite Merkezi Yayınları, No: 622, Ankara. Yaylacı, Gaye Ö. (2006), Kariyer Yaşamında Duygusal Zeka, Hayat Yayıncılık, Ġstanbul Yelkenci, B. (2001) “Amigdala: Duygu Repertuarı”, Ġstanbul 09.5.2001 http://www.genetikbilimi.com/genbilim/amigdala.htm (EriĢim Tarihi. 24 Mayıs 2011) http://www.aku-med.net 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 650 DUYGUSAL EMEĞĠN Ġġ TATMĠNĠ VE TÜKENME DÜZEYĠ ÜZERĠNE ETKĠSĠ Salih DURSUN1, Nuran BAYRAM2, Serpil AYTAÇ3 1 AraĢ. Gör., Uludağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 16059 Görükle Bursa, e-posta: [email protected] 2 Doç. Dr., Uludağ Üniversitesi, ĠĠBF, Ekonometri Bölümü, 16059 Görükle Bursa, e-posta: [email protected] 3 Prof. Dr., Uludağ Üniversitesi, ĠĠBF, ÇalıĢma Eko. ve End. ĠliĢkileri Bölümü, 16059 Görükle Bursa, e-posta: [email protected] ÖZET Bu çalıĢmanın amacı, sosyal hizmet uzmanlarının tükenmiĢlik düzeylerini açıklamada duygusal emek değiĢkeninin hangi boyutlarının önemli bir etkiye sahip olduğunu ortaya koymaktır. ÇalıĢmaya katılanların yaĢları 23-56 aralığında değiĢmekte olup, ortalama çalıĢma yılı 10,47±8,51 olarak elde edilmiĢtir. ÇalıĢmaya katılanların %53‟ü kadın ve %65‟i evli olduğunu belirtmiĢlerdir. Cinsiyete göre yapılan analiz sonucunda duygusal emek, tükenme ve iĢ tatmini değiĢkenlerinde istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunamamıĢtır. Duygusal emek ölçeğinin alt boyutları arasında en yüksek iliĢki sıklık ile yoğunluk (r=-0,51; p<0,01) arasında elde edilmiĢtir. ÇalıĢanların duygusal tükenme düzeylerini açıklamada duygusal emek değiĢkenine ait yoğunluk değiĢkeni, duyarsızlaĢma düzeylerini açıklamada gizlenen duygular değiĢkeni ve kiĢisel baĢarı düzeylerini açıklamada derinlemesine eylem değiĢkeni istatistiksel olarak anlamlı bulunmuĢtur. Anahtar Kelimeler: Duygusal emek, sosyal hizmet uzmanı, tükenmiĢlik, iĢ tatmini 1.GĠRĠġ ÇalıĢma yaĢamında duygusal emek; çalıĢanların hizmet verdikleri esnada, kendilerinden beklenen duyguları sergilemeleridir. Çoğu mesleğin özellikleri nedeniyle insan odaklı olduğu dikkate alındığında, hizmet götürdükleri kiĢilere karĢı bir takım duyguları sergilemeleri beklenmektedir. HemĢireler, doktorlar, öğretmenler, hostesler, sosyal hizmet uzmanları, çağrı merkezi çalıĢanları, satıĢ elemanları gibi meslek grupları bunlar arasında yer almaktadır. Diğer bir ifadeyle, müĢteri veya hasta vb. hizmet sunulan kiĢilerle doğrudan etkileĢim halinde olan meslekler, duygusal emek sürecinin yoğun olarak yaĢandığı mesleklerdir. Duygusal emek kavramı, ilk defa 1983 yılında Arlie Hochschild tarafından kullanılmıĢtır. Hochschild‟in “The Managed Heart” isimli kitabında ele alınan duygusal emek, aslında sosyal aktörlerin çalıĢma yaĢamlarında iĢlerini yürüttükleri esnadaki performanslarına atıf yapmaktadır (Güngör, 2009). Bu açıdan, herhangi bir iĢ rolü, belirli duyguların gösterilmesini ve bazı duyguların gizlenmesini gerektiriyorsa, duygu yönetimi bir ücret karĢılığında yapılmıĢ 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 651 olmakta ve duyguların mesleki ve örgütsel kurallara uyum sağlamak için düzenlenmesi duygusal emek olarak tanımlanmaktadır (Hochschild, 1983‟den aktaran Seçer, 2009). Bir baĢka tanıma göre duygusal emek “herkes tarafından gözlemlenebilen mimiksel ve bedensel gösterimler yaratabilmek için hislerin yönetilmesi” olarak ifade edilmektedir (Hochscild, 1983‟den aktaran Özkaplan, 2009). Bir duygu yönetimi süreci olan duygusal emek, sergilenen duygularla, gerçekte hissedilen duygular arasındaki iliĢkiye bağlı olarak çalıĢanlar üzerinde bazı olumlu veya olumsuz etkiler yaratabilmektedir. Bu alanda yapılan araĢtırmaların ortaya koyduğu üzere, sergilenen duygularla, gerçekte hissedilen duyguların birbirinden farklı olması -diğer bir ifade ile duygusal uyumsuzluk- çalıĢanların iĢlerinden sağladıkları doyum düzeylerinin düĢmesine ve iĢe bağlı stres ve tükenme düzeylerinin artmasına neden olmaktadır (Brotheridge & Grandey, 2002; Brotheridge & Lee, 2002, 2003; Köksel, 2009). Bu çalıĢmanın amacı, sosyal hizmet uzmanlarının tükenmiĢlik düzeylerini açıklamada duygusal emek değiĢkeninin hangi boyutlarının önemli bir etkiye sahip olduğunu ortaya koymaktır. 2.YÖNTEM Katılımcılar Sosyal hizmet uzmanlarının duygusal emek süreçlerini değerlendirmek ve duygusal emeğin, çalıĢanların sağlığı üzerine etkisini saptamak üzere yapılmıĢ olan çalıĢmaya 103 sosyal hizmet uzmanı katılmıĢtır. Hazırlanan anket formu internet ortamında “Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği”ne üye olan kiĢilere mail yoluyla ulaĢtırılmıĢ ve geri dönüĢümler yine mail yoluyla sağlanmıĢtır. Veri Toplama Araçları Duygusal Emek Ölçeği: Brotheridge ve Lee (2003) tarafından geliĢtirilen ve 2008 yılında revize edilen, Türkçeye çevirisi ve uyarlaması tarafımızca yapılmıĢtır. Ölçek, Sıklık, Yoğunluk, Sahte Duygular, Derinlemesine Eylem, ÇeĢitlilik ve Gizlenen Duygular olmak üzere altı alt boyuta sahiptir. 18 maddeden oluĢan ölçekte yeralan maddeler “hiçbir zaman” ile “her zaman” arasında değiĢen beĢli likert tipindedir. Tükenmişlik Ölçeği: Maslach ve Jackson (1986) tarafından geliĢtirilen ve Ergin (1992) tarafından Türkiye‟de geçerlik ve güvenirlik çalıĢması yapılmıĢ olan Maslach TükenmiĢlik Ölçeği kullanılmıĢtır. 22 maddeden oluĢan ölçek, duygusal tükenme, duyarsızlaĢma ve düĢük kiĢisel baĢarı olmak üzere üç alt boyuta sahiptir. Ölçekte yeralan maddeler “hiçbir zaman” ile “her zaman” arasında değiĢen beĢli likert tipindedir. İş Tatmini: Brayfield ve Rothe (1951) tarafından geliĢtirilen ve Bilgin (1995) tarafından dilimize uyarlanarak güvenirliği saptanmıĢ olan ĠĢ Tatmini Ölçeği kullanılmıĢtır. BeĢ maddeden oluĢan ölçek “kesinlikle katılmıyorum” ile “kesinlikle katılıyorum” arasında değiĢen beĢ kategoriden oluĢmaktadır. 3.BULGULAR ÇalıĢmaya katılanların yaĢları 23-56 aralığında değiĢmekte olup, ortalama yaĢ 35,50±8,37 (ortalama±s.sapma); sektörde çalıĢma yılı 1-32 arasında değiĢmekte olup, ortalama çalıĢma yılı 10,47±8,51; hizmet sunulan kiĢilerle/müracaatçılarla olan tipik bir etkileĢim süresi 2-60 dakika arasında değiĢmekte olup, ortalama hizmet süresi 23,65±13,86 dk olarak elde 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 652 edilmiĢtir. ÇalıĢmaya katılanların %53‟ü kadın çalıĢanlardan oluĢmuĢtur. Veri grubuna ait betimsel istatistikler Tablo 1‟de sunulmuĢtur. Tablo 1. Betimsel Ġstatistikler DeğiĢkenler N % Erkek 48 46,6 Kadın 55 53,4 Toplam 103 100,0 Bekar 36 35,0 Evli 67 65,0 Toplam 103 100,0 Lisans 87 84,5 Lisansüstü 16 15,5 Toplam 103 100,0 Kamu 92 89,3 Özel 11 10,7 Toplam 103 100,0 Cinsiyet Medeni Durum Eğitim Durumu Sektör ÇalıĢmaya katılanların %65‟i evli olduğunu, %15,5‟i lisansüstü eğitime sahip olduğunu, %89‟u kamu sektöründe çalıĢtığını belirtmiĢlerdir. ÇalıĢmada kullanılan ölçeklere ait güvenilirlik analizi sonuçları ortalamalar ve standart sapmalarla birlikte Tablo 2‟de sunulmuĢtur. 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 653 Tablo 2. Cronbach Alpha Değerleri DeğiĢkenler Madde Ort.±SSapma C.Alpha Duygusal Emek Sıklık 3 10,58±2,14 0,71 Yoğunluk 2 5,61±1,40 0,72 Sahte Duygular 3 5,34±2,00 0,86 Derinlemesine Eylem 3 7,11±3,15 0,85 ÇeĢitlilik 4 11,69±3,07 0,78 Gizlenen Duygular 3 7,49±2,38 0,85 Duygusal Tükenme 9 21,47±6,36 0,89 DuyarsızlaĢma 5 8,69±3,16 0,82 KiĢisel BaĢarı 8 30,68±4,10 0,83 5 18,02±4,23 0,86 TükenmiĢlik ĠĢ Tatmini Ölçekler için elde edilen C.Alpha değerleri 0,71-0,89 arasında değiĢmekte olup kabul edilebilir sınırlarda bulunmuĢtur. Tablo 3. Cinsiyete göre t-testi sonuçları DeğiĢkenler Kadın Erkek t p Sıklık 3,57±,67 3,49±,76 -,593 ,555 Yoğunluk 2,87±,70 2,73±,71 -1,032 ,305 Sahte Duygular 1,66±,61 1,92±,71 1,964 ,052 Derinlemesine Eylem 2,28±1,02 2,47±1,08 ,903 ,369 ÇeĢitlilik 2,92±,77 2,93±,77 ,093 ,926 Gizlenen Duygular 2,53±,84 2,46±,75 -,476 ,635 Duygusal Tükenme 2,42±,72 2,38±,73 -,301 ,764 DuyarsızlaĢma 1,69±,58 1,80±,68 ,902 ,369 KiĢisel BaĢarı 3,90±,51 3,76±,51 -1,407 ,162 3,59±,83 3,62±,87 ,142 ,887 Duygusal Emek TükenmiĢlik ĠĢ Tatmini 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 654 Cinsiyete göre yapılan analiz sonucunda duygusal emek, tükenme ve iĢ tatmini değiĢkenlerinde istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunamamıĢtır. Tablo 6. Ölçekler arası korelasyonlar 1 2 3 4 5 6 7 8 2.Yoğunluk ,511* * 3.Sahte Duygular ,049 -,092 4.Derinlemesine Eylem ,271* * ,205* ,264* * 5.ÇeĢitlilik ,445* * ,367** ,243* ,408* * 6.Gizlenen Duygular -,220* ,351** ,280* * ,265* * ,017 7.Duygusal Tükenme -,095 -,049 -,005 ,092 -,138 ,261* * 8.DuyarsızlaĢma -,113 -,174 ,123 ,124 ,003 ,306* * ,622** 9.KiĢisel BaĢarı ,245* ,247* -,098 ,071 ,196* -,097 ,437** ,402** -,153 ,541** ,428** 10. ĠĢ Tatmini ** ,025 ,116 -,084 -,095 ,134 9 ,55 1* * p < 0.01; * p < 0.05 1: Sıklık Öçekler arası korelasyonlar incelendiğinde, en yüksek iliĢki (r=-0,62; p<0,01) tükenmiĢlik ölçeğinin alt boyutları arasında yeralan duygusal tükenme ile duyarsızlaĢma arasında elde edilmiĢtir. Duygusal emek ölçeğinin alt boyutları arasında en yüksek iliĢki ise, sıklık ile yoğunluk (r=-0,51; p<0,01) arasında elde edilmiĢtir. Ayrıca duygusal emek değiĢkeninin alt boyutları ile iĢ tatmini değiĢkeni arasında istatistiksel olarak anlamlı iliĢkiler elde edilememiĢtir. Duygusal emek boyutları ile tükenme alt boyutları arasındaki korelasyon analizi sonuçlarına baktığımızda ise, gizlenen duygular ile duygusal tükenme ve duyarsızlaĢma arasında pozitif yönlü anlamlı bir iliĢki elde edilmiĢtir. Ayrıca, sıklık, yoğunluk ve çeĢitlilik boyutuyla kiĢisel baĢarı boyutu arasında pozitif yönlü anlamlı iliĢki tespit edilmiĢtir. ÇalıĢmanın bu aĢamasında sosyal hizmet uzmanlarının tükenmiĢlik düzeylerini açıklamada duygusal emek değiĢkeninin hangi boyutlarının önemli bir etkiye sahip olduğunu ortaya koymak amacıyla regresyon analizi yapılmıĢtır. Analiz sonuçları aĢağıdaki tabloda yeralmaktadır. 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 655 Tablo 7. TükenmiĢlik DeğiĢkeni için Regresyon Analizi Duygusal Tükenme DuyarsızlaĢma KiĢisel BaĢarı Sıklık -,023 -,044 ,166 Yoğunluk ,114 -,086 ,161 Sahte Duygular -,050 ,027 -,098 Derinlemesine Eylem ,094 ,078 ,214* ÇeĢitlilik -,201 ,011 ,173 Gizlenen Duygular ,288* ,238* ,077 R2 0,11* 0,10* 0,13* DeğiĢkenler * p < 0.05; Tüm katsayılar standardize edilmiĢ katsayılardır Duygusal tükenme için kurulan modelde toplam değiĢkenliğin %11‟i, duyarsızlaĢma için %10‟u ve kiĢisel baĢarı için de %13‟ü açıklanmıĢtır. ÇalıĢanların duygusal tükenme düzeylerini açıklamak için kurulan regresyonda duygusal emek değiĢkenine ait gizlenen duygular değiĢkeni istatistiksel olarak anlamlı bulunmuĢtur. Buna göre gizlenen duygular duygusal tükenme düzeyinde artıĢa neden olmaktadır. ÇalıĢanların tükenmiĢlik boyutlarından duyarsızlaĢma düzeylerini açıklamak için kurulan regresyonda, duygusal emek değiĢkenine ait gizlenen duygular değiĢkeni istatistiksel olarak anlamlı bulunmuĢtur. Buna göre, çalıĢanların kendilerinden beklenen Ģekilde davranmaları ve gerçekte hissettiği duyguları açığa vurmamaya çalıĢmaları durumunda duyarsızlaĢma düzeyinin arttığı sonucu elde edilmektedir. Bu durumda, duyarsızlaĢma düzeyi yüksek çalıĢanlar hizmet verdikleri kiĢilere karĢı umursamaz bir tavır sergilerler, bunu da tamamen bir savunma mekanizması olarak kullanırlar. ÇalıĢanların kiĢisel baĢarı düzeylerini açıklamak için kurulan regresyonda ise, duygusal emek değiĢkenine ait derinlemesine eylem değiĢkeni istatistiksel olarak anlamlı bulunmuĢtur. Buna göre, çalıĢanların gerçek hislerini kendilerinden beklenen davranıĢlarla uyumlu hale getirmeye çalıĢması (örneğin karĢısındaki kiĢiyle empati kurmaya çalıĢması) kiĢisel baĢarı düzeyinin yüksek olduğu sonucu elde edilmiĢtir. DavranıĢ ve duygularını uyumlu hale getirmede daha baĢarılı olan çalıĢanlar kendini yeterli ve baĢarılı görmektedir. 4.TARTIġMA VE SONUÇ Sosyal hizmet uzmanlarının tükenmiĢlik düzeylerini açıklamada duygusal emek değiĢkeninin hangi boyutlarının önemli bir etkiye sahip olduğunu ortaya koymak amacıyla yapılan çalıĢmada, cinsiyete göre yapılan analiz sonucunda duygusal emek, tükenme ve iĢ tatmini değiĢkenlerinde istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunamamıĢtır. Uysal (2007) tarafından öğretmenler üzerinde yapılan çalıĢmada da duygusal emek, tükenme ve iĢ tatmini açısından cinsiyete göre anlamlı farklılık bulunamamıĢtır. ÇalıĢmada, duygusal emek boyutları arasında olan sıklık, yoğunluk ve çeĢitlilik ile kiĢisel baĢarı arasında ve gizlenen duygular ile duygusal tükenme ve duyarsızlaĢma arasında pozitif yönlü anlamlı bir iliĢki elde edilmiĢtir aynı yönlü iliĢkili bulunmuĢtur. Diğer duygusal emek 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 656 boyutları ile tükenme boyutları arasında ise anlamlı bir iliĢki tespit edilememiĢtir.,. benzer bulgular, Brotheridge & Grandey (2002), Brotheridge & Lee (2002, 2003), Köksel (2009) ve Çelik vd.(2010) tarafından yapılan çalıĢmalarda da elde edilmiĢtir. Brotheridge & Lee (2003) tarafından yapılan çalıĢmada derinlemesine eylem ile duygusal tükenme ve duyarsızlaĢma arasında iliĢki bulunamamıĢtır. Mevcut çalıĢmada da aynı sonuç elde edilmiĢtir. Mevcut çalıĢmada olduğu gibi, BaĢbuğ vd. (2010) tarafından çağrı merkezi çalıĢanları üzerinde yapılan çalıĢmada da duygusal tükenme ile iĢ tatmini arasında negatif bir iliĢki bulunmuĢtur. ÇalıĢmada, iĢ tatmini ile duygusal tükenme ve duyarsızlaĢma arasında ters yönlü; kiĢisel baĢarı arasında aynı yönlü iliĢki elde edilmiĢtir. Bu sonuç, Koustelios & Tsigilis (2005) ve Köksel (2009) tarafından yapılan çalıĢmanın bulguları ile örtüĢmektedir. Duygusal tükenme düzeylerini açıklamak için kurulan regresyonda duygusal emek değiĢkenine ait gizlenen duygular boyutu istatistiksel olarak anlamlı bulunmuĢtur. Bu sonuç Lee vd. (2010) tarafından yapılan çalıĢamada elde edilmiĢtir. ÇalıĢanların duyarsızlaĢma düzeylerini açıklamak için kurulan regresyonda duygusal emek değiĢkenine ait gizlenen duygular boyutu istatistiksel olarak anlamlı bulunurken, Lee vd. (2010) yapılan çalıĢamada duygusal tükenme düzeylerini açıklamada çeĢitlilik ve sahte duygular boyutları anlamlı bulunmuĢtur. Ayrıca, kiĢisel baĢarı düzeylerini açıklamak için kurulan regresyonda duygusal emek değiĢkenine ait derinlemesine eylem boyutu istatistiksel olarak anlamlı bulunmuĢtur. Bu sonuç Brotheridge & Grandey (2002) tarafından yapılan çalıĢamada da elde edilmiĢtir. KAYNAKLAR BaĢbuğ, Gökçe; Ballı, Engin; Oktuğ, Zeynep (2010), “Duygusal Emeğin ĠĢ Memnuniyetine Etkisi: Çağrı Merkezi ÇalıĢanlarına Yönelik Bir ÇalıĢma”, Sosyal Siyaset Konferansları Dergisi, 58, ss.253-274. Brotheridge C´eleste M., Grandey Alicia A. (2002), “Emotional Labor and Burnout: Comparing Two Perspectives of “People Work”, Journal of Vocational Behavior, 60, pp.17–39. Brotheridge C´eleste M., Lee Raymond T. (2002), “Testing a Conservation of Resources Model of the Dynamics of Emotional Labor”, Journal of Occupational Health Psychology, 7(1), pp.57–67 Brotheridge C´eleste M., Lee Raymond T. (2003), “Development and validation of the Emotional Labour Scale”, Journal of Occupational and Organizational Psychology, 76, pp.365-379. Çelik, Mazlum; Tabak, Akif; Uysal, Murat PaĢa; Sığrı, Ünsal; Tunç, Ömer (2010), “The Relationship Between Burnout and Emotional Labour of the Employees in Hospital Sector”, International Journal of Business and Management Studies, 2(1), pp.47-54. Güngör, Meltem (2009), “Duygusal Emek Kavramı: Süreci ve Sonuçları”, Kamu-ĠĢ, 11(1), ss.167-184. 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 657 Koustelios, Athanasios; Tsigilis, Nikolaos (2005), “The relationship between burnout and job satisfaction among physical education, teachers: a multivariate approach”, European Physical Education, 11(2), pp.189–203 Köksel, Lale (2009), “ĠĢ YaĢamında Duygusal Emek ve Ampirik Bir ÇalıĢma”, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Celal Bayar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,Aydın. Lee Raymond T., Lovell Brenda-Lee, Brotheridge Ce´leste M. (2010), “Tenderness and Steadiness: Relating Job and Interpersonal Demands and Resources With Burnout and Physical Symptoms of Stress in Canadian Physicians”, Journal of Applied Social Psychology, 40(9), pp.2319–2342. Özkaplan, Nurcan (2009), “Duygusal Emek ve Kadın ĠĢi/Erkek ĠĢi”, ÇalıĢma ve Toplum Dergisi, 2, ss.15-24. Seçer, ġebnem (2009), “Duyguların Örgüt Tarafından Yönetilmesi: Duygusal Emek-Teorik YaklaĢımlar, ĠĢleyiĢ ve Sonuçları”, ÇalıĢma YaĢamında DavranıĢ, ed., A. Keser, G. Yılmaz ve S. Yürür, 1. b., Umuttepe Yayınları, Kocaeli, ss.209-244. Uysal, Aylin Aytekin (2007), “Öğretmenlerde Gözlenen Duygusal YaĢantı Örüntülerinin ve Duygusal ĠĢçiliğin Mesleki ĠĢ Doyumu ve TükenmiĢlik Üzerine Etkisi, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Muğla Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Muğla. 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 658 AFYON TEKSTĠL ĠġLETMELERĠNDE ÇALIġAN ĠġÇĠLERĠN ERGONOMĠK VE PSĠKOLOJĠK AÇIDAN VERĠMLĠLĠK VE MOTĠVASYONUNU ETKĠLEYEN ETMENLER Emine ESĠRGENLER1 , Burcu BAġARAN2, Rabia ÖZTEKE 1 2 Öğr. Gör., Selçuk Üniversitesi, Mesleki Eğitim Fakültesi, Giyim Endüstrisi ve Giyim Sanatları Eğitimi Bölümü, Alaeddin Keykubat YerleĢkesi, Selçuklu, Konya, e-posta: [email protected] AraĢ. Gör., Selçuk Üniversitesi, Mesleki Eğitim Fakültesi, Uygulamalı Sanatlar Eğitimi Bölümü, Alaeddin Keykubat YerleĢkesi, Selçuklu, Konya, e-posta: [email protected] ÖZET ĠĢletmelerin en temel problemlerinden birisi verimliliktir. ĠĢ gücünde verimliliği ve motivasyonu sağlamak için çalıĢanların psikolojik ve fizyolojik ihtiyaçları iyi tespit edilmeli, çalıĢılan ortamın ergonomik koĢulları uygun Ģekilde düzenlenmelidir. ÇalıĢma ortamında rahat ve mutlu olmayan hiç kimseden verimlilik beklenemez. Ele alınan bu çalıĢmada tekstil iĢletmelerinde çalıĢan iĢçilerin verimlilik ve motivasyonunu etkileyen ergonomik ve psikolojik etmenler tespit edilmeye çalıĢılmıĢtır. AraĢtırmanın evrenini Afyonkarahisar tekstil iĢletmelerinde çalıĢan iĢçiler oluĢtururken, örneklem olarak 100 iĢçi araĢtırmaya katılmıĢ, 13 soruluk anket uygulanarak sonuçları istatistiki açıdan değerlendirilmiĢtir. AraĢtırmanın temel bulgularına bakıldığında, çalıĢanların çoğunluğu 20-30 yaĢ grubunda, evli, çalıĢma süreleri 0-2 yıl arasında değiĢmektedir. Verimliliği düĢüren etmenlerin baĢında kimyasal madde kullanımı, iĢten çıkarılma riski, stres, iĢ kazaları, gürültü gibi fizyolojik, psikolojik ve ortamın ergonomisine dayalı faktörler gelmektedir. Anahtar Kelimeler: 1. Verimlilik, 2. Motivasyon, 3. ĠĢ Ergonomisi, 4. Psikoloji ve Ergonomi FACTORS INFLUENCING EFFICIENCY and MOTIVATION of TEXTILE WORKERS in AFYON from an ERGONOMIC and PSYCHOLOGICAL ASPECT ABSTRACT One of the most important problems of enterprises is efficiency. Psychological and physiological needs of workers are to be determined properly and ergonomic conditions of the work area are to be arranged properly in order to increase labor force efficiency and to realize motivation. One cannot expect any efficiency from workers who do not feel comfortable and happy. 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 659 This study seeks to determine ergonomic and psychological factors that affect textile workers‟ efficiency and motivation. The universe of the study is composed of textile workers in Afyonkarahisar textile corporations and the study group is composed of 100 workers. They were administrated a questionnaire of 13 questions and the results were assessed statistically. When the basic results of the study are considered, most of the workers are in 20 to 30 age group, married and their length service ranges between 0-2. Among the factors decreasing efficiency are physiological, psychological and ergonomic related factors like the use of chemical substances, risk of being dismissed, stress, work accidents and noise. Key Words: 1. Efficiency, 2. Motivation, 3. Work Ergonomics, 4. Psychology and Ergonomics 1. GĠRĠġ 1.1 ĠĢletme Kavramı “ĠĢletme” kavramı iĢ kökünden gelmektedir. ĠĢ yapabilmek için güç ve enerji gereklidir. “ĠĢletme” kavramı üç anlamı kapsamaktadır: “Bir alet, makine ve bu gibi aracı çalıĢtırmak, yani ana iĢi gördürmektir.” “ÇeĢitli iĢ faaliyetlerinin görüldüğü yer yani, iĢyeri.” “Maddesel ve insansal unsurlardan (personel) oluĢan bir üretim birimidir‟‟Aktepe (2006). 1.2 ĠĢ Kavramı “Ekonomik anlamda iĢ: yararlı ve idealli bir hedefe ulaĢabilmek için yapılan hareketlerdir.” “Ġktisadi anlamda iĢ: çalıĢma, üretim faaliyetlerinde bulunmak demektir‟‟ Tosun (1987). Ġnsanın gördüğü iĢi gerçekleĢtirmek için enerjiye ihtiyacı vardır. Bu ihtiyacın yanı sıra bedensel zihinsel çaba içinde iĢ ortaya çıkar. ĠĢ kavramı içinde zaman da yer alır. Çünkü enerji harcayarak bir Ģeyler üretmek belirli zaman içerisinde meydana gelmektedir. 1.3 Verimlilik Kavramı “Verimlilik; en iyiyi, en kaliteliyi, en ucuza, en kısa zamanda gerçekleĢtirme iĢidir” Uğur (1998). “Verimlilik; insan, makine ve sistem etkileĢimini çevreleyen çok yönlü bir kavramdır” Gülbeden (1995). “Verimlilik; üretim odaklı bir kavram olup asıl olarak etkenlik ve etkililik birleĢenlerinden oluĢmakla birlikte randıman, yenilik, çalıĢma yaĢamının kalitesi gibi performans boyutlarını da içine almaktadır” BaĢ ve Artan (1990). Verimlilik günümüzde ekonomik kalkınmanın, sosyal ilerlemenin ve yaĢam standardı artıĢının tek kaynağıdır. Genel bir tanımlama yapılırsa, verimlilik, üretilen mal ve hizmetlerin miktar ve kalitesi ile üretimde kullanılan kaynaklar arasındaki iliĢkidir. Verimlilik; rekabet ile birlikte düĢünülen, enformasyon teknolojisini devreye sokan, çevre ile doğal dengenin korunmasını hedefleyen ve çalıĢanlara daha iyi yaĢama ve çalıĢma koĢulları sağlayan bir 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 660 noktadadır. Bu noktada odak, insan gücü potansiyelidir. Öyle ki, insanın her yönden geliĢtirilerek potansiyelinin değerlendirilmesi çoğu kez toplam verimlilik artıĢına daha çok katkıda bulunmaktadır. BaĢka bir deyiĢle, insan merkezli olmayan, yalnızca teknoloji ve kurumun geliĢtirilmesine dayanan yaklaĢım, yöntem ve tekniklerle verimlilik artıĢı sağlanamaz Anonim (MPM 10). 1.3.1. Verimliliğin tarihçesi Ġlk kez 16. yy‟da gündeme gelen verimlilik kavramı Fransız bir bilim adamının yazdığı De re Metallica adlı kitabında yer almıĢtır. Verimliliğin ilk kurumsallaĢtığı ülke Federal Almanya olmuĢtur. Alman ekonomisi 1921‟de kurulmasından sonra özellikle 1944 yılında Philadelphia‟da toplanan uluslar arası çalıĢma örgütü olan ILO‟nun yayınladığı bildiri, verimlilik merkezlerinin kurulmasına öncülük etmiĢtir. Bu bildiri, esas itibariyle verimlilik artıĢı sağlanmasında iĢçi ve iĢveren iĢbirliğinin gereğini vurgulamaktadır. II. Dünya SavaĢından sonra; Avrupa ve Asya da ekonomik ve sosyal tedbirler almak ve verimlilik artıĢı sağlamak zorunluluğu duyan birçok ülke, Marshall Planı çerçevesinde ABD‟den aldıkları destekle 1950‟lerin baĢından itibaren üçlü yapıda (hükümet, iĢçi, iĢveren) verimlilik merkezleri kurulmaya baĢlamıĢtır. Verimlilik merkezlerinin sayılarındaki artıĢ sürekli devam etmiĢtir Can (1991). 1.3.2. Verimliliği ve iĢ gücü verimliliğini etkileyen etmenler Her kademede üretim faaliyeti, ekonomik, sosyal ve psikolojik faktörlerden etkilenen bir süreçtir. Bu sebeple, verimliliği etkileyen faktörleri çok kapsamlı değerlendirmek gerekir. Verimlilik baĢlıca; teknolojik düzeye, emeğin kalitesine, örgütlenme yapısına ve sosyoekonomik yapıya bağlıdır. Örgütler amaçlarına çalıĢanların sayesinde ulaĢır. Dolayısıyla örgütün verimi üzerinde en güçlü etkiye sahip olanlar yine çalıĢanlardır. ÇalıĢanların yetenekleri ve motivasyonları, eğitim düzeyleri kadar önemlidir. Modern insan kaynaklarının yönetiminin baĢlıca dayanağı araĢtırmalardır. Bu araĢtırmalar bireyin toplum içinde nasıl iĢlev gördükleri ile ilgilidir Ersen (1996). Ġnsan kaynakları yönetiminin uygulamalarına göre, iĢ gücünün verimliliği; alt yapı, ücret politikaları ve ekonomik istikrar gibi içsel etmenlerden etkilenir. Korumacılık, diğer ülke politikaları, rekabetçi ülkelerdeki verimlilik yöntemi gibi dıĢsal etmenlerden de etkilenir Büyükkılıç (1998). Bu etmenleri genel açıdan ekonomik faktörler, fiziki faktörler ve sosyokültürel faktörler olarak gruplayabiliriz. Ekonomik faktörler iĢ gücünün ücret ve gelir seviyesini düzenleyen faktörlerdir. Ekonomik Ģartların gerektirdiği bir geçim seviyesini sağlayacak olan ücret, iĢgücü verimliliğinin temel Ģartlarıdır. Ücret maddi bir unsur olarak iĢçinin periyodik geliri olmanın yanında prim, ödül sosyal haklar ve yardımlar olarak da kullanılan önemli ve verim arttırıcı araçtır. Fiziki faktörler iĢ gücünün çalıĢma ortamını ilgilendiren faktörler olup, huzurlu, güvenli ve rahat bir çalıĢma ortamı sağladığı ölçüde, iĢ gücünün verimini olumlu yönde etkileyecek, aksi halde verimlilik azalacaktır. Aydınlatma, havalandırma ile ses ve gürültü fiziki faktörleri oluĢturmaktadır Uğur (1991). ĠĢ gücünün verimliliğini arttırmak için; ÇalıĢanların katılımı sağlanmalı, Öneri ve ödül sistemleri getirilmeli, 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 661 Ücret sistemi düzenlenmeli, ÇalıĢma koĢulları ergonomik açıdan düzenlenmeli, Eğitime önem verilmelidir. 1.4 Motivasyon Ġnsan davranıĢını istenilen doğrultuya yönlendiren, belli bir amaç için harekete geçiren güçler motivasyon olarak tanımlanmaktadır. Motivasyonla amaçlanan; ÇalıĢanların örgütte kalmalarının, Yaratıcı gizil güçlerini kullanmalarının, ĠĢ baĢarılarını artırmalarının sağlanmasıdır. Motivasyon davranıĢın baĢlatılması, sürdürülmesi ve davranıĢın yönlendirilmesi olmak üzere üç öğeden oluĢur Anonim (MPM 11). istenilen yöne 1.4.1. Motivasyonun önemi ve araçları Motivasyon, iĢletmenin amaçlarına ulaĢmasının yanında, çalıĢanın hedeflerini gerçekleĢtirmek içinde bir araç olmaktadır. ÇalıĢanlar da motivasyon sayesinde hem kendini gerçekleĢtirme olanağı bulacak ve hem de gösterdiği çabanın karĢılığını ihtiyaçları doğrultusunda alacaktır. Ġyi bir motivasyon sistemi çalıĢanların ihtiyaçlarının tam tespit edildiği ve karĢılandığı bir sistemdir. Unutmamak gerekir ki “bireyin arzu ve ihtiyaçlarını tatmin ettikçe bir iç dengesizlik durumu ortaya çıkabilmektedir” ġimĢek vd. (1998). Ġnsanları motive etmek, onları hangi dürtülerin daha iyi çalıĢmaya ittiğini anlamaktır. Bu onların kiĢisel ihtiyaçlarını anlamak ve daha iyi çalıĢma arzusu gösterecekleri çalıĢma koĢulları yaratmakla mümkün olur Keenan (1996). Motivasyonu etkileyen faktörler ancak kiĢilerin davranıĢlarının yorumlanması ile anlaĢılabilir. KiĢinin davranıĢ Ģekli motivasyonunu gösterir. Dolayısıyla yöneticinin personelin davranıĢlarını yorumlaması, bu yorumlarının sonuçlarına göre onları motive edecek modeller ve uygulamalar geliĢtirmesi zorunludur. ÇalıĢanları motive edebilmek için birtakım araçlara baĢvurulmaktadır, bunlar; ekonomik araçlar, ücret, prim, psiko-sosyal araçlar, yükselme, takdir, kararlara katılma ve iletiĢimden oluĢmaktadır. 2. METOD (YÖNTEM) AraĢtırma tarama (survey) modelli olup, literatür taraması yapılarak konu ile ilgili kaynaklara ulaĢılmıĢtır. Yapılan araĢtırmadan sonra elde edilen veriler tablolara aktarılmıĢ, istatistiki analizleri yapılarak, değiĢkenlerin iliĢki gücü tespit edilip yorumlanmıĢtır. AraĢtırmanın evrenini Afyonkarahisar‟daki tekstil iĢletmeleri oluĢturmaktadır. Örneklemi ise, Afyonkarahisardaki tekstil iĢletmelerinden; Ege Deniz, Reis, Alba ve Hera iĢletmelerinde çalıĢan 100 kiĢi oluĢturmaktadır. Evreni temsil ettiği düĢünülen örneklem grubuna, random yöntemiyle farklı yaĢ grubu, medeni durum, çalıĢma yılı, eğitim seviyesi ve gelir seviyesini temsil eden 100 kiĢi seçilmiĢtir. Anket formu ile elde edilen veriler SPSS 10.0 istatistiki paket programından faydalanılarak aritmetik ortalama, standart sapma gibi yönlerden değerlendirilmiĢ, “Pearson Korelasyon” testi yapılarak iki değiĢken arasındaki iliĢkilerin analizi yapılmıĢtır. Ġkiden fazla olan grupların karĢılaĢtırılması için “Anova Testi” 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 662 uygulanmıĢtır. AraĢtırmanın konusu Afyon tekstil iĢletmelerinde çalıĢan iĢçilerin ergonomik ve psikolojik açıdan verimlilik ve motivasyonunu etkileyen etmenlerle sınırlandırılmıĢtır. AraĢtırmanın kapsamı Afyon‟daki tekstil iĢletmeleri olan Ege Deniz, Reis, Alba ve Hera iĢletmelerinde çalıĢanlara uygulanan anket formu sonucu elde edilen veriler ve literatür taraması sonucu elde edilenlerle sınırlıdır. 3. BULGULAR Tablo 1. AraĢtırmaya Katılan KiĢilerin YaĢ Grupları n:100 Tablo 1‟de görüldüğü gibi araĢtırmaya katılanların % 15‟i 18-20 yaĢları arasında, % 50‟si 2030 yaĢları arasında, % 27‟si 30-40 yaĢları arasında, % 8‟i ise 40 yaĢ ve üzerindedir. YaĢ 18-20 20-30 30-40 40+ Toplam f 15 50 27 8 100 % 15 50 27 8 %100 Tablo. 2 AraĢtırmaya Katılan KiĢilerin Medeni Durumu Medeni Durum Evli Bekâr Dul Toplam f 56 36 8 100 % 36 36 8 %100 n:100 Tablo 2‟ye bakıldığında araĢtırmaya katılanların % 56‟sının evli, % 36‟sının bekar, % 8‟inin ise dul olduğu görülmektedir. Tablo 3. AraĢtırmaya Katılan KiĢilerin ÇalıĢma Süreleri ÇalıĢma yılı 0-2 2-4 4-6 6+ Toplam f 51 30 11 8 100 % 51 30 11 8 %100 n:100 Tablo 3‟de görüldüğü üzere çalıĢanların %51‟i 0-2 yıl arasında, %30‟u 2-4 yıl arasında, %11‟i 4-6 yıl arasında, %8‟i ise 6 yıldan daha uzun süredir iĢletmelerde çalıĢmaktadır. 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 663 Tablo 4. ÇalıĢanların Eğitim Durumu Ġlköğretim Mezuniyet Durumu Lise Yükseköğretim Toplam f 45 42 13 100 % 45 42 13 %100 n:100 Tablo 4‟te görüldüğü gibi araĢtırmaya katılanların %45‟i ilköğretim, %42‟si lise eğitimi görmüĢ iken sadece %13‟ü yükseköğretim kademesinde eğitimini tamamlamıĢtır. Tablo 5. Aylık Gelir Seviyesi Gelir 500-600 600-800 800+ Toplam f 58 32 10 100 % 58 32 10 %100 n:100 Tablo 5‟e bakıldığında araĢtırmaya katılanların %58‟i 500-600 TL ile geçimini sağlarken, %32‟si 600-800 TL arasında ücret almakta, sadece %10‟u 800TL ve üzeri ücret almaktadır. Tablo 6. ÇalıĢanların ĠĢlerini Yapmaktaki Amaçları Nedenleri f Ortalama Standart Sapma Ücretin cazip olması 96 3.52 1.27 ĠĢe ilgi gösterme 96 2.75 1.62 ĠĢe girmek zorunda olma 97 4.36 1.00 Kariyer yapmayı isteme 97 3.94 1.08 ÇalıĢma saatlerinin belirli olması 95 3.12 1.55 Bu iĢle ilgili eğitiminin olması 97 3.10 1.62 Daha önce bu sektörde çalıĢma 95 3.12 1.27 ĠĢte statü olması 97 3.77 1.35 Servis ve yemek imkânı 96 3.77 1.35 ĠĢ yerinin yakın olması 98 3.10 1.58 ÇalıĢma Ģartlarının yakın olması 96 3.46 1.31 n:100 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 664 Tablo 6‟ya göre araĢtırmaya katılan iĢçilerin büyük çoğunluğunun iĢe girme amacı iĢe girmek zorunda olmalarından, servis ve yemek imkanı bulunduğundandır. Bu soruya verilen cevapların arasında en düĢük puanda ilgi gösterme seçeneği yer almaktadır. Tablo 7. ÇalıĢma ġartları Ġle Ġlgili Faktörler Sayı Ortalama Standart Sapma Toplumsal statü 96 2.84 1.30 Eğitim ve meslek edinme 99 3.22 1.32 Kararlara katılma 97 3.25 1.22 Ödüllendirme 97 3.85 1.12 ÇalıĢma Ģartlarının eĢitliği 97 3.82 1.12 Mutlu ve tatmin olma 96 4.29 1.05 Yemek ve servis imkanı 96 4.34 1.01 Grup halinde yapılan faaliyetler 97 3.35 1.30 ĠĢte yapılan sosyal faaliyetler 98 3.05 1.43 Kendini geliĢtirme 97 3.72 1.28 Ġzin günlerinin belirli olması 100 4.30 0.98 SSK primlerinin yatırılması 98 4.78 0.69 Nedenler n:100 Tablo 7‟deki değerler incelendiğinde araĢtırmaya katılan iĢçiler için, 4.78 oranıyla, „SSK primlerinin zamanında yatıyor olması‟ çalıĢmalarının en önemli sebebi olmuĢtur. Ardından 4.34 oranıyla yemek ve servis imkanının olması takip etmektedir. Tablo 8. Verimli ÇalıĢmayı Engelleyen Faktörler Sayı Ortalama Standart Sapma Stres 100 4.13 1.18 ĠĢ kazası 95 3.73 1.32 Gürültü 97 3.77 1.20 Temiz olmama 96 3.80 1.16 Aydınlık olmama 93 4.11 1.17 Pis kokma 95 3.91 1.21 ÇalıĢma alanının dar olması 95 3.90 1.13 Kimyasal madde olması 100 4.19 1.20 Nedenler n:100 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 665 Tablo 8‟e bakıldığında verimli çalıĢmayı en çok engelleyen unsur 4.19 oranı ile kimyasal maddelerin olmasıdır. Bunun ardından 4.13 oranı ile stresin çalıĢanların verimliliğini engellediği ortaya çıkmıĢtır. Tablo 9. Verimlilik ve Motivasyonu Artırıcı Faktörler Faktörler Sayı Ortalama Standart Sapma Ekonomik yardımda bulunma 98 3.93 1.11 Teknolojik aletlerin kullanılması 98 3.93 0.93 Grup çalıĢmasının yapılması 98 3.44 1.29 Her çalıĢana aynı muamelede bulunma 98 3.90 1.03 ĠĢle ilgili kararlara katılma 99 3.60 1.23 Ġlgi ve ihtiyaçları göz önünde bulundurma 96 4.08 0.93 Ödüllendirme 95 4.37 0.96 Sorumluluk verme 95 3.88 1.23 Takdir edilme 99 4.24 1.05 Ücretsiz yemek ve servis imkanı 98 4.53 0.83 Kariyer yapmayı isteme 97 3.55 1.36 Ücret artıĢı 98 4.68 0.76 n:100 Tablo 9‟da araĢtırmaya katılanların verimlilik ve motivasyonlarını artırıcı faktörlere yapılan analiz sonucunda çalıĢanların verimliliğini ve motivasyonunu en çok artıran faktörün 4.68 oranı ile „ücret artıĢı‟ olduğu görülmektedir. Ardından bunu 4.53 oranı ile „ücretsiz yemek ve servis imkanı‟ takip etmektedir. Verimlilik ve motivasyon‟u en az etkileyen etmenin „grup çalıĢmasının yapılması‟ olduğu ortaya çıkmıĢtır. Tablo 10. Verimlilik ve Motivasyonu DüĢüren Faktörler Faktörler Sayı Ortalama Standart Sapma Görevi olmayan iĢin istenmesi 99 3.50 4.29 Zorla bir iĢin yaptırılması 96 4.01 1.07 Ücretlerde düĢmenin olması 97 4.31 1.00 Ġzinlerin iptal edilmesi 97 4.28 1.02 ĠĢten çıkarılma riski 97 4.45 0.94 Mecburi mesai 98 4.14 1.23 n:100 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 666 Tablo 10 incelendiğinde araĢtırmaya katılan çalıĢanların verimlilik ve motivasyonunu düĢüren faktörlerin baĢında 4.45 ile iĢten çıkarılma riski olduğu analiz edilmiĢtir. Ardından 4.31oranı ile „ücretlerde düĢmenin olması‟ iĢçilerin verimliliğini ve motivasyonunu düĢürdüğü belirlenmiĢtir. Tablo 11. Ücret ve Diğer Ödemeler ile Eğitim Durumu Arasındaki ĠliĢki Eğitim durumu Tepki Sırası Ġlköğretim Lise Yüksek Öğretim Sayı Yüzde Önemsiz 9 % 21.42 1. Derece önemli 2 % 4.76 2. Derece önemli 2 % 4.76 3. Derece önemli 8 %19.04 4. Derece önemli 14 %33.33 5.Derece önemli 7 %16.66 Önemsiz 6 % 16.21 1. Derece önemli 0 %0 2. Derece önemli 4 % 10.81 3. Derece önemli 7 % 18.91 4. Derece önemli 6 % 16.21 5. Derece önemli 8 % 21.62 Önemsiz 1 % 8.33 1. Derece önemli 0 %0 2. Derece önemli 2 % 16.66 3. Derece önemli 2 % 16.66 4. Derece önemli 2 % 16.66 5. Derece önemli 0 %0 n:100 Tablo 11 Ġncelendiğinde araĢtırmaya katılanlardan eğitim durumu düĢük olan çalıĢanların „ücret ve diğer ödemeleri‟ %21.42 ile en fazla önemsedikleri belirlenmiĢtir. 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 667 Tablo 12. ĠĢten Ayrılma ile Medeni Durumu Arasındaki ĠliĢki Medeni Durumu Evli Bekar Dul Tepki Sırası Sayı Yüzde Yapmam 10 %22.7 1. Öncelik 6 %13.63 2. Öncelik 14 %31.81 3. Öncelik 14 %31.81 Yapmam 2 % 5.88 1.Öncelik 9 %26.25 2.Öncelik 12 %35.29 3.Öncelik 11 %25.35 Yapmam 2 %50.00 1.Öncelik 0 %00.00 2. Öncelik 2 %50.00 3. Öncelik 0 %00.00 n:100 Tablo 12‟de incelendiğinde evliler iĢyerinde olumsuz bir durum ortaya çıktığında iĢten ayrılmayı düĢünmezken, bekarlar, olumsuz bir durum ortaya çıktığında ilk olarak iĢten ayrılmayı düĢünürler. Evli olanlar iĢten çıkma noktasında daha isteksizlerdir. Tablo 13. ĠĢten Ayrılma Ġle Eğitim Durumu Arasındaki ĠliĢki Eğitim Durumu Ġlköğretim Lise Yükseköğretim Tepki Sırası Sayı Yüzde Yapmam 11 %28.94 1. Öncelik 2 %05.26 2. Öncelik 12 %31.57 3. Öncelik 13 %34.21 Yapmam 8 % 25 1.Öncelik 6 %18.75 2.Öncelik 3 %5.30 3.Öncelik 7 %21.87 Yapmam 21 %25.60 1.Öncelik 8 %9.75 2. Öncelik 10 %32 3. Öncelik 25 %30.48 n:100 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 668 Tablo 13 incelendiğinde eğitim düzeyi ilköğretim olan çalıĢanların iĢten ayrılmayı %34.21 oranında son çare olarak düĢündükleri tespit edilmiĢtir. Eğitim durumu yükseldikçe “iĢten ayrılma” seçeneğini tercih edenlerin oranında düĢme olmakta, bu sonuç insanların kendilerine ve eğitimlerine güvendiklerini göstermektedir. Tablo 14. ĠĢ Ortamındaki Verimli ÇalıĢmayı Engelleyen Faktörler ile ĠĢten Memnun Olma Arasındaki ĠliĢki Faktörler Memnuniyet Durumu Stres - 0.004 0.969 ĠĢ kazası - 0.051 0.629 Gürültü - 0.061 0.553 Temiz olmama - 0.009 0.929 Aydınlık olmama 0.194 0.063 Kötü koku 0.088 0.396 ÇalıĢma alanının dar olması 0.253 0.013 Kimyasal madde olması 0.219 0.028 n:100 Tablo 14 incelendiğinde stres, iĢ kazası, gürültü, temiz olmama ile iĢ memnuniyeti arasında negatif yönlü; aydınlık olmama, kötü koku, çalıĢma alanının dar olması ve kimyasal maddenin bulunması ile iĢ memnuniyeti arasında pozitif yönlü bir iliĢki tespit edilmiĢtir. 4. SONUÇ VE ÖNERĠLER KüreselleĢmenin getirdiği rekabet ortamında iĢletmelerin varlığını sürdürebilmesi için yöneticiler çalıĢanları verimlilik ve motivasyon açısından desteklemelidir. Yöneticiler çalıĢanların istek, ihtiyaç ve beklentilerini göz önünde tuttuğu müddetçe iĢletmeler yaĢantılarını sürdüreceklerdir. Ġnsan her Ģeyden önce bir üretim unsurudur. Üretimde verimliliği sağlamak içinse çalıĢanlar motivasyon araçlarıyla güdülenmelidir. 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 669 Afyon tekstil iĢletmelerinde çalıĢan iĢçilerin ergonomik ve psikolojik açıdan verimlilik ve motivasyonunu etkileyen etmenleri belirlemeye yönelik olarak yapılan bu araĢtırmanın elde edilen bulgularına göre Ģu sonuçlara varılmıĢtır: - AraĢtırmanın örneklem grubunu oluĢturan iĢçilerin %50‟si 20-30 yaĢ grubunda olup çoğunluğu oluĢturmaktadır. AraĢtırmaya katılanların büyük çoğunluğu evli, çalıĢma süreleri ise 0-2 yıl arasındadır. ÇalıĢanların %45‟i ilköğretim, %42‟si lise mezunu iken sadece %13‟ü yükseköğretim mezunudur. ÇalıĢanların çoğu 500-600 TL gelir seviyesi grubundadır. ÇalıĢanların bu iĢi tercih etme sebepleri öncelikle iĢe girmek zorunda olmaları, yemek ve servis imkanı ile SSK primlerinin yatırılıyor olmasıdır. AraĢtırmada verimliliği etkileyen en önemli etkenin ortamda bulunan kimyasal maddeler olduğu tespit edilmiĢtir. Verimlilik artıĢının, ücretlerin artırılmasıyla ve ücretsiz yemek, servis olanaklarının sağlanmasıyla artırılabileceği belirlenmiĢtir. ÇalıĢanların verimlilik ve motivasyonlarını düĢüren en önemli faktör iĢten çıkarılma riskidir. Örneklem grubunu oluĢturan çalıĢanlardan evliler olumsuz bir durum ortaya çıktığında iĢten çıkmayı düĢünmezken, bekarlar öncelikle iĢten ayrılmayı tercih etmektedirler. ÇalıĢanların iĢteki memnuniyet dereceleri, çalıĢma ortamındaki stres, iĢ kazası ve gürültü gibi olumsuz durumlarda düĢmektedir. AraĢtırmada elde edilen sonuçlara dayalı olarak geliĢtirilen öneriler aĢağıdaki gibidir: - - ÇalıĢanların önüne hedefler konulup, bu hedefler benimsetilmeli ve bu hedeflere yönelme sağlanmalıdır. Adil bir ödül sistemi getirilmeli, iĢe karĢı gösterilen baĢarı ve gayrete orantılı olarak ücret dağılımı yapılmalıdır. Yöneticiler aldıkları kararlarda çalıĢanları da dahil etmeli, çalıĢanlar kendilerine değer verildiğini ve önemsendiklerini fark edip, yaptıkları iĢlerinde daha istekli ve verimli olmaları sağlanmalıdır. ÇalıĢanlara yetki ve sorumluluklar adil Ģekilde verilmelidir. Tüm çalıĢanları motive eden faktörler tespit edilmeli, çalıĢanların ihtiyaç ve beklentilerine göre uygun çalıĢma ortamı sağlanmalıdır. KAYNAKLAR Aktepe Z. (2006) Genel ĠĢletme, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara. Anonim. Verimliliği Artırıcı YaklaĢım ve Teknikler Dizisi: Kadro Planlama (10), M.P.M. Yayınları, Ankara. Anonim. Verimliliği Artırıcı YaklaĢım ve Teknikler Dizisi: Motivasyon (11), M.P.M. Yayınları, Ankara. BaĢ Ġ.M. ve Artan A. (1990) ĠĢletmelerde Verimlilik Denetini Ölçme ve Değerlendirme Modelleri, M.P.M. Yayınları, Ankara. Can A. (1991) Verimliliğe Yeni Bir YaklaĢım: ÇalıĢma Hayatının Kalitesinin GeliĢtirilmesi, Verimlilik ve ÇalıĢma Hayatının Kalitesini GeliĢtirme Sempozyumu, M.P.M. Yayınları, Ankara, 15-33. 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 670 Ersen H. (1996) Toplam Kalite ve Ġnsan Kaynakları Yönetim ĠliĢkisi, Verimli ve Etken Olmanın Yolu, Ġstanbul. Gülbeden B. D. (1995) Türkiye‟nin Petrolü Tekstil Sanayi, Öz-Ġplik ĠĢ Sendikası Eğitim Yayınları, Ankara. Keenan K. (1996) Yöneticinin Kılavuzu Motivasyon, Remzi Kitabevi, Ġstanbul. ġimĢek M. ġ., Akgemici T., Çedik A. (1998) DavranıĢ Bilimlerine GiriĢ, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara. Tosun K. (1987) ĠĢletme Yönetimi Genel Esasları, Yön Baskı, Ġstanbul. Uğur A. (1991) Verimlilik Kongresi Bildirgesi, M.P.M. Yayınları, Ankara. Uğur A. (1998) Yönetim ve Organizasyon Seminer Notları, Konya Ticaret Odası Kültür ve Eğitim Yayınları, Konya. 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 671 HĠZMET KALĠTESĠ ALGISININ OLUġMASINDA SAĞLIK ÇALIġANLARININ Ġġ DAVRANIġLARININ ETKĠSĠ Cemile GÜRÇAY ÇETĠN1 , Sultan KIRDAĞLI2 1 Yrd.Doç. Dr., Dokuz Eylül Üniversitesi Ġkt. ve Ġd. Bil. Fak. ÇalıĢma Ekonomisi ve Endüstri ĠliĢkileri Bölümü DokuzçeĢmeler 35160 Buca - Ġzmir, e-posta : [email protected] 2 Uzman, Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi Hasta Hizmetleri Ekip ġefi, MithatpaĢa Cad. 35340 Ġnciraltı - Ġzmir , e-posta : [email protected] ÖZET Hizmet, niteliği gereği sunulduğu yerde tüketilen bir iĢ, eylem, çaba, kurumsal olay ya da baĢarım olarak tanımlanmaktadır. Bu noktada çalıĢmanın amacı, teknoloji ve emek yoğun hizmet sunan, sonuçları hizmeti alanların yaĢamsal devamlılıklarındaki hayat kalitelerini direkt belirleyen sağlık sektöründe, hizmet kalitesi algısının oluĢmasında ve devamlılığında sağlık çalıĢanlarının davranıĢlarına dönük algının yarattığı etkinin sonuçlarını ortaya koymaktır. ÇalıĢmada, hizmet kalitesi algısının oluĢmasında sağlık çalıĢanlarının iĢ davranıĢlarının etkisini ölçmek amacı ile hastane hizmetlerine uyarlanmıĢ olan SERVQUAL ölçeği kullanılmıĢtır. Uygulama, Ġzmir ilinde Sağlık Bakanlığına bağlı iki hastanede 460 hasta ile gerçekleĢtirilmiĢtir. Kullanılan anket üç bölümden oluĢmaktadır. Ġlk bölümde demoğrafik bilgilere, ikinci bölümde beklenilen hizmet kalitesini tespit etmeye, üçüncü bölümde ise algılanan hizmet kalitesine iliĢkin ifadeler yer almaktadır. Likert 5‟li ölçeği kullanılmıĢtır. Hizmet kalitesine iliĢkin boyutlar fiziksel özellikler, güvenilirlik, heveslilik, güven ve empati olarak alınmıĢtır. SPSS 16.0 programındaki analizlerde hastanelerden birinde en fazla memnuniyet “empati” diğerinde “fiziksel özellikler” boyutunda oluĢmuĢtur. Anahtar Kelimeler : 1. Sağlık hizmeti, 2. Algılanan hizmet kalitesi, 3. ĠĢ davranıĢları, 4. Hasta tatmini ABSTRACT Due to its nature, service is defined as an action, an activity, an effort, a corporate event or performance consumed where it is presented. At this point, the aim of this study to find out the results of the impact that is created with the perception cross the health employees‟ bahviour in the formation and continuity of the percepiton of service quality at health sector that directly identifies the life quality within the vital continuity of the service takers. In the study, SERVQUAL scale which has been adapted on health services, is used so as to measure the impact of health employees‟ business behaviour in the formation of the perception of service quality. The implementation was done on 460 patients in two hospitals 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 672 bounded Ministry of Health in Ġzmir. The questionnaire used in the study consists of three parts. The The expressions on demographic information takes place in the first part. The second part consists of the expressions of identifying the quality of expected service quality, and the expressions of percieved service quality are mentioned in the third part. 5-Point Likert scale was used. The dimensions realted to service quality were mentioned as physical qualifications, reliability, anxiety, trust and emphaty. In one of the hospitals maximum pleasure has been formed on the dimension of „emphaty‟ whereas it has been formed on the dimension of „physical qualifications‟ in the other hospital. The main hypothesis and subhypotheses were examined, and the results were evaluated together with their reasons. The recommendations were improved throughout the study. Key Words: 1. Health Service, 2. Percieved Service Quality, 3. Business Behaviour, 4. Patient Satisfaction 1.GĠRĠġ Sağlık sektöründe önemli değiĢimlere koĢut olarak hasta odaklı bir yaklaĢımın yaygınlık kazanmasıyla beraber hizmet kalitesinin önemi artmıĢtır. Sağlık hizmetleri, yüksek oranda teknoloji ve emek yoğun olarak gerçekleĢen hizmettir. Bu nedenle sağlık iĢletmelerinin baĢarısı büyük oranda, insanı etkinliğine ve verimliliğine dayanmaktadır. Bu nedenle hastanelerde hizmet kalitesinin temel belirleyicisi çalıĢanlarıdır. Hizmet iĢletmelerini ilgilendiren ve müĢterilerin istekleri ile beklentilerine cevap veren hizmet sunabilme, sağlık hizmetleri için de büyük önem taĢımaktadır. Sağlık hizmetlerinin kalitesi ve hasta (müĢteri) memnuniyeti açısından sağlık çalıĢanlarının iĢ davranıĢları hizmet kalitesinin algılamasında kilit bir role sahiptir. Bu noktadan hareketle, çalıĢmanın amacı, sağlık çalıĢanlarının iĢ davranıĢlarının, hastaların (müĢterilerin) hizmet kalitesi algısı üzerindeki etkisi ile sonuçları ortaya koymaktır. Nitekim, sağlık hizmetlerinde kalite, hizmetin sunumu esnasında, hasta ve hasta yakını ile hizmeti sunan çalıĢan arasındaki etkileĢimde ortaya çıkmaktadır. ÇalıĢmada, hasta bakıĢ açısıyla hizmet kalitesi boyutları incelenecektir. Hizmet kalitesi boyutlarını oluĢturan, fiziksel özellikler ve sağlık çalıĢanlarının davranıĢlarına bağlı olan “güven, empati, heveslilik, güvenilirlik” gibi unsurlar, hastaların hizmet kalitesi algısını etkilemektedir. Hastaların hizmet kalitesi algısının oluĢmasında sağlık çalıĢanlarının iĢ davranıĢlarının etkisini ölçmek amacı ile hastane hizmetlerine uyarlanmıĢ olan SERVQUAL ölçeği kullanılmıĢtır. Uygulama, Ġzmir ilinde Sağlık Bakanlığı‟na bağlı iki eğitim ve araĢtırma hastanesinde yatan 460 hasta ile gerçekleĢtirilmiĢtir. Uygulamaya konu olan hastaneler; A ve B Hastanesi olarak ifade edilmektedir. Anlam karmaĢasını ortadan kaldırmak için hasta ifadesi yerine müĢteri kullanılacaktır. Ġki eğitim ve araĢtırma hastanesinde müĢteriler tarafından algılanan hizmet kalitesi düzeyleri ölçülmüĢ ve her iki hastanenin sonuçları birbirleriyle karĢılaĢtırılmıĢtır. 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 673 2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE 2.1 Sağlık Sektöründe ĠĢ DavranıĢları Hizmet sektöründe sunulan hizmet kalitesinin temel belirleyicisi hizmeti sunanlardır. Özellikle bu noktada hastaneler fiziksel, teknolojik ve tıbbi niteliklerinin taĢıdığı önemle birlikte, baĢarıları ağırlıklı ve öncelikli olarak çalıĢanlarının etkinliği ile yaĢamaktadırlar (Kıdak ve Aksaraylı, 2009). Teknolojinin yanı sıra emek-yoğun bir sektör olan sağlık sektöründe ve özellikle de hastanelerde farklı pozisyonlarda çalıĢanların önemi diğer sektörlere göre daha fazladır. Çünkü yapılabilecek ufak bir hata telafisi mümkün olmayan bir zararlara diğer bir ifade ile hastanın hayatına mal olabilir. Hizmeti alan hasta ile hizmeti sunan çalıĢanın yoğun bir iletiĢim içerisinde olduğu bu sektörde, iĢ doyumu düĢük olan çalıĢanın kaliteli bir hizmet sunması ve hasta tatminini sağlaması mümkün değildir. Hastaların yüksek düzeyde kaliteli ve etkin bir sağlık hizmeti alabilmesi ve hizmetten memnun kalması için çalıĢanların da iĢlerinden ve iĢyerlerinden tatmin olmuĢ olmaları gerekmektedir (Tengilimoğlu ve Yiğit, 2005). Sağlık hizmetlerinde, hizmet sürecinin vazgeçilmez unsuru olan sağlık çalıĢanlarının, iĢleriyle ilgili olumsuz tutumları ve iĢlerini ele alıĢ biçimleri hizmeti alanların, hizmet aldığı sağlık kuruluĢu ve sağlık hizmetleri hakkındaki tutumlarını çok olumsuz hale getirebilir. Bu nedenle hizmet alanların mutluluğunun hizmet sunanların mutluluğundan geçtiği yaklaĢımının göz ardı edilmemelidir (Tengilimoğlu ve Yiğit, 2005). ĠĢin kiĢide mutluluk hissi uyandırma ve kiĢiliğini geliĢtirici rol oynaması oldukça önemlidir. BaĢarının maddi ve manevi ödüllendirilmesi, iĢ düzenlemede çalıĢanın fikrinin alınması, yöneticilerin yönetim biçimleri, iĢ yerinin genel imajı bu kriterlerin sağlanmasında önemli rol oynamaktadır (Babalık, 2007). 3.METOD ÇalıĢmada kullanılan veriler, hizmet kalitesi algısının oluĢmasında sağlık çalıĢanlarının iĢ davranıĢlarının etkisini ölçmek için hastane hizmetlerine uyarlanmıĢ olan SERVQUAL ölçeği(Babakus ve Mangold 1992) temel alınarak hazırlanan anket formu ile toplanmıĢtır. Anket, iki eğitim ve araĢtırma hastanesinde, eriĢkin yatan hasta servislerinden hizmet alan 460 müĢteri ile gerçekleĢtirilmiĢtir. AraĢtırmada elde edilen verilerin değerlendirilmesinde SPSS 16.0 programı % 95 güvenilirlik seviyesinde kullanılmıĢtır. AraĢtırmada ölçeğin güvenilirliğini tespit etmek için güvenirlilik analizi ortalamalar arasındaki farklılığın anlamlılığı için iĢe „t‟ testi ve değiĢkenlerin analizi için Tek Yönlü Varyans Analizi (One Way ANOVA ) kullanılmıĢtır. Anket, üç bölümden oluĢmaktadır. Birinci bölümünde demografik özellikleri (cinsiyet, medeni durum, yaĢ, eğitim durumu, meslek ve sosyal güvence) belirlemek için 6 soru yer almaktadır. Anketin ikinci bölümü 22 ifadeden oluĢan, katılımcıların bekledikleri hizmet kalitesini saptamak amaçlı sorulardan oluĢmaktadır. Üçüncü bölümde 22 ifadeden oluĢmakta ve algılanan hizmet kalitesini ortaya konyaktadır. Hizmet kalitesinin beĢ boyutu; fiziksel özellikler, güvenilirlik, heveslilik, güven ve empati‟dir. Her bir boyuta düĢen soru maddeleri anketin 22 ifadesini oluĢturmaktadır. MüĢteriler beklenti ve algılamaya iliĢkin ifadelere ne ölçüde katılıp katılmadıklarını 5‟li Likert olarak değerlendirmiĢlerdir. 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 674 4.BULGULAR VE TARTIġMA Ankete katılanların demografik dağılımları ġekil 1 ve ġekil 2‟de gösterilmiĢtir. Katılım cıların Cinsiyet Dağılım ı 100,00% 80,00% %65,7 %62,3 60,00% 40,00% %37,7 %34,3 ġekil 2. Katılımcıların Medeni Durum Dağılımı 20,00% 0,00% A Hastanesi B Hastanesi ERKEK 37,70% 34,30% KADIN 62,30% 65,70% Katılımcıların Medeni Durum Dağılımı 100,00% 76,60% 80,00% 70,40% 60,00% 40,00% 29,60% 23,40% 20,00% 0,00% A Hastanesi B Hastanesi BEKAR 23,40% 29,60% EVLİ 76,60% 70,40% ġekil 1. Katılımcıların Cinsiyet Dağılımı 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 675 A hastanesinden çalıĢmaya katılanların %37,70‟si erkek, % 62,30‟u kadın iken; B hastanesinde %34,30‟u erkek, % 65,70‟u kadındır. Medeni durum konusunda ise, her iki hastanede de evli çalıĢanlar ağırlıklı bir durum söz konusudur. Ankete katılanların yaĢ grubu dağılımına göre; A Hastanesi‟nde katılımcıların % 23‟ü 36–45 yaĢ grubundan oluĢturmaktadır. Bunu sırasıyla, % 19,3 ile 26-35 ve 46-55, %18,9 ile 16-25, %11,5 ile 65 yaĢ üzeri ve %8,2 ile 56-65 yaĢ grubunda yer alan katılımcılar izlemektedir. B Hastanesi‟nde katılımcıların çoğunluğunu % 22,2 ile 36-45 yaĢ grubu, %20,4 ile 46-55, %19,9 ile 26-35, %19,4 ile 16-25, %11,1 ile 56-65 ve % 6,9 ile 65 yaĢ üstü grup oluĢturmaktadır. Eğitim düzeyine göre; her iki hastanede dağılımın benzer olduğu görülmektedir. A Hastanesi ve B Hastanesi‟nde katılımcıların çoğunluğunun eğitimi ilkokul düzeyindedir.A Hastanesi‟nde katılımcıların %39,8‟i ilkokul, %24,2‟si lise, %18,0‟i ortaokul, %9,0‟u lisans/önlisans, , % 4,5‟i okur-yazar değil, %2,9‟u okur-yazar ve %1,6‟sı lisans üstü eğitim düzeyinde eğitimlidir. B Hastanesi‟nde ise katılımcıların %36,6‟sının ilkokul, %24,1‟inin lise, %16,2‟sinin ortaokul, %12,5‟inin lisans/önlisans, %7,4‟ünün okur-yazar değil, %2,3‟ünün lisans üstü ve %,0.9‟unun okur yazardır. Meslek dağılımına göre; A Hastanesi ve B Hastanesi‟nde katılımcıların çoğunluğunu ev hanımları oluĢturmaktadır. A Hastanesi‟nde katılımcıların % 40,6‟sını ev hanımı, %18,9‟unu diğer, %16,8‟i iĢçi, %13,9‟u emekli, %5,3‟ü öğrenci ve % 4,5‟i memur meslek grubu oluĢturmaktadır. B Hastanesi‟nde ise katılımcılar % 45,4 ile ev hanımı, %13,9 ile emekli ve diğer %13,9, ile iĢçi % 13.0, % 9,7 ile öğrenci ve % 4,2 ile memurdur. Sosyal güvence konusundaki dağılımlar incelendiğinde; her iki hastanede de çoğunluğu SSK mensupları oluĢturmaktadır. A Hastanesi‟nde katılımcılar %53,3 ile SSK, %12,3 ile Emekli Sandığı ve % 12.3 ile Bağ-Kur, %5,7 ile güvencesi olmayan, %2,9 ile memur (çalıĢan), % 13.1 ile YeĢil Kart ve % 0,4 ile diğer grubu olarak dağılım göstermektedir. B Hastanesi‟nde ise %63,0‟ü SSK, %10,6‟sı Bağ-Kur, %8,8‟i YeĢil Kart, %7,9‟u Emekli Sandığı, %5,6‟sı güvencesi olmayan, % 3,2‟si memur (çalıĢan) ve % 0,9‟u diğer grubunda yer almaktadır. SERVEQUAL Ölçeği‟ne göre ; Algılanan Hizmet Kalitesi= Algılanan Hizmet - Beklenen Hizmet SERVQUAL Skoru (SQ) = Algılama Skoru (P) – Beklenti Skoru (E) SERVQUAL yöntemi ile hem müĢterilerin hizmetlerden beklentileri ölçülebilirken, hem de hizmet sunan hastanenin performansı müĢteriler tarafından değerlendirilebilmektedir. 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 676 Tablo 1. A Hastanesi ve B Hastanesi’nde Tüm Ġfadelere (Sorular) Göre Skorlar A Hastanesi Empati Güven Heveslilik Güvenilirlik Fiziksel Özellikler BOYUTLAR Performans Beklenti B Hastanesi Fark Performans Beklenti Ort. Ort. Fark Ort. Ort. 1 4,18 4,92 -0,74 3,42 4,91 -1,49 2 4,01 4,58 -0,56 2,88 4,60 -1,72 3 4,62 4,90 -0,29 4,46 4,90 -0,44 4 4,30 4,87 -0,57 3,68 4,89 -1,21 5 4,38 4,93 -0,55 4,20 4,86 -0,66 6 4,42 4,89 -0,47 4,18 4,87 -0,69 7 4,45 4,85 -0,41 4,14 4,87 -0,73 8 4,43 4,88 -0,45 4,07 4,82 -0,75 9 4,59 4,88 -0,29 4,36 4,86 -0,50 10 4,38 4,84 -0,46 4,21 4,81 -0,60 11 4,45 4,83 -0,38 4,21 4,83 -0,62 12 4,40 4,86 -0,45 4,20 4,82 -0,62 13 4,22 4,59 -0,37 3,96 4,49 -0,54 14 4,44 4,88 -0,44 4,28 4,85 -0,57 15 4,44 4,85 -0,41 4,30 4,84 -0,54 16 4,45 4,81 -0,36 4,30 4,85 -0,55 17 4,51 4,83 -0,32 4,25 4,84 -0,59 18 4,14 4,32 -0,17 3,93 4,41 -0,48 19 4,25 4,46 -0,21 3,93 4,53 -0,60 20 4,22 4,54 -0,33 4,03 4,58 -0,55 21 4,56 4,86 -0,30 4,22 4,86 -0,64 22 4,53 4,67 -0,14 4,18 4,62 -0,44 A ve B hastanelerinde ifadeler bazında sonuçlar incelendiğinde; en yüksek memnuniyet A hastanesinde “empati” boyutunda yer alan 22. ifade de, B hastanesinde ise “fiziksel özellikler” boyutunda yer alan 3.ncü ifade ile “empati” boyunda yer alan 22.nci ifade de oluĢmuĢtur. Tüm sonuçlar açısından memnuniyetin A hastanesinde daha yüksek olduğu söylenebilir. Algılanan hizmet kalitesi açısından en yüksek puan A hastanesinde “empati” boyutunda yer alan 22.nci ifade de “hastanenin çalıĢma saatlerinin hastalar için uygun zaman diliminde olması” noktasında oluĢurken, B hastanesinde “hastane çalıĢanlarının (doktor, hemĢire, 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 677 sekreter vb.) temiz v düzgün görünüĢlü olması” konusunda oluĢmuĢtur. ÇalıĢanların fiziki görünümleri hastanenin imajını ve hizmet kalitesi algısını etkileyebilmektedir. Hizmet kalitesi boyutlarına göre, her iki hastanede de memnuniyetin “empati” hizmet kalitesi boyutunda gerçekleĢtiği söylenebilir. 5.SONUÇ VE ÖNERĠLER Ağırlıklı olarak hizmeti alanların algılamalarına dayalı değerlendirilen hizmet sunumu/alımı anında tüketilmesi, memnuniyet yada memnuniyetsizliği sunulduğu yerde oluĢturması, kurumsal ve kiĢisel imajı kolay değiĢtirilemeyecek noktalarda yaratması yeniden ve tekrar tekrar tercih edilebilirliği çok büyük ölçüde belirlemesi nedeni ile kurumsal sürekliliğin en temel unsurlarından biridir. Hizmet sunumunun bu özellikleri nedeni ile son yıllarda müĢteri dilek ve Ģikayet uygulamalarının yanı sıra memnuniyete iliĢin çalıĢmalar çalıĢma hayatında giderek artan oranda yer ve uygulama Ģansı bulmuĢtur, bulmaya devam etmektedir. Sunulan/alınan hizmetin kiĢinin sağlığı ile ilgili olduğu durumlarda, konunun önemi ve duyarlılık kaçınılmaz olarak en üst düzeye yükselmektedir. Sağlık hizmeti sunumunda en temel ve öncelikli kuruluĢlardan olan hastanelerin bu noktadaki önemi göz ardı edilmemelidir. Sağlık hizmeti denilince ilk akla gelen kurumun hastane olması sunulan hizmetin hastalar tarafından nasıl algılandığını müĢteri memnuniyeti noktasında değerlendirmek için gerekli olmaktadır. Bu noktada hizmetin teknolojik boyutta ne kadar ileri düzeyde sunulduğundan bağımsız olarak sunan noktasındaki insanın/çalıĢanın tutum ve davranıĢları ile yarattıkları algı içeriğinde ve düzeyinde anlam bulmaktadır. Algılanan hizmetin, hizmet boyutlarının fiziksel özellikler, güvenilirlik, heveslilik, güven ve empati konularında hizmet alanın bakıĢ açısıyla değerlendirilebilmesi söz konusudur. Boyutlar, hizmet sunumunda yararlanılan fiziksel araç-gereçler, hizmetin sunulduğu ortam ve çalıĢanların davranıĢları gibi unsurlardan oluĢmaktadır. Hizmet kalitesi ve algısını belirlemede, fiziksel özellikler, söz verilen hizmetin doğru ve güvenilir bir Ģekilde yerine getirilebilmesi, müĢterilere yardım etme ve hizmetin hızlı bir Ģekilde verilebilmesi, çalıĢanların güven duygusu uyandırabilme becerileri, müĢteriyle karĢılıklı iletiĢim ve onları anlayabilme becerileri gibi unsurlar etkili olmaktadır. ÇalıĢmada; iki eğitim ve araĢtırma hastanesinde hizmet alan 460 hastadan hizmetin insandan insana sunulan niteliğinde özellikle sağlık çalıĢanlarının iĢ davranıĢlarının ne Ģekilde algılandığı konusunda elde edilen bilgiler, “empati”nin ne kadar öncelikli ve önemli olduğunu ortaya koymuĢtur. Bu noktada, hastane yönetimlerinin belge almaktan öte uygulamada belgelerin hakkın verme konusunda, kalite yönetimi ve geliĢtirilmesi çalıĢmalarına önem vermeleri ve kalite anlayıĢını tüm çalıĢanlarına yayarak benimsemelerini sağlamaları gerekmektedir. ÇalıĢanların mesleki ve kiĢisel geliĢimine katkı sağlayacak sürekliliği olan tutum ve davranıĢ değiĢikliği için oldukça önemlidir. ÇalıĢanların eğitim ve karar alma süreçlerine olayları birebir yaĢayanlar olma özellikleri ile katılması çalıĢanlarda iĢ tatmininin artmasına neden olacaktır. Birbirleriyle ilintili olan çalıĢan tatmini ve müĢteri tatminin olumlu sonuçları hizmet kalitesinin artmasını sağlayacaktır. Nitekim çalıĢanlar tatmin etmeden, doyumlu ve mutlu noktaya çekmeden hizmet alanları/hastaları mutlu etmek mümkün olmayacaktır. Hasta ve çalıĢan geribildirimleri ile sürekli iyileĢtirme çalıĢmaları yapılabilir/artırılablir. Kamu hastanelerinden hizmet alanların, sürece katılımına yönelik uygulamalarına hasta hakları birimleri, öneri-Ģikayet kutuları, hastanelerin web sitelerinde yer alan iletiĢim 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 678 bölümleri, ayaktan ve yatan hastalara yapılan memnuniyet anketleri verilerek gerekli iyileĢtirmeler hayata geçirilebilir. Fiziksel özelliklerden olan hastanelerin modern araç ve gereçlere sahip olması, hastaların sağlık iĢletmelerini seçme kriterlerinden biri olarak kararlarını etkilemektedir. Ayrıca, hastanenin fiziki (iç ve dıĢ görünümü) özellikleri hastanın psikolojisini etkilemekte ve hastaların hizmeti algılamasında önemli bir unsur olarak sonuçlarına yansımaktadır. Bu nedenle, sağlık hizmetlerinin fiziksel koĢulları hijyen ve algı odaklı çözümlemeler içi kontrol edilebilmeli ve iyileĢtirme yapılmalıdır. KAYNAKLAR Babakus, E. ve Mangold, W.G. (1992) Adapting the Servqual Scale to Hospital Services: An Empirical Investigation. Health Services Research, 26(6):767-786. Babalık F.C. (2007) Mühendisler Ġçin Ergonomi ĠĢbilim, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara. Kıdak, L. ve Aksaraylı, M.(2009). Sağlık Hizmetlerinde Motivasyon Faktörleri, Celal Bayar Üniversitesi S.B.E. Dergisi. 7 (1): 75-94. Parasuraman, A, Zeithaml, V.A. ve Berry, L.L. (1985). A Conceptual Model of Service Quality and Its Implications for Future Research. Journal of Marketing, 49: 41-50. Parasuraman V, Zeithaml V.A, ve Berry L.L. (1988). Servqual: A Multiple-Item Scale For Measuring Consumer Perceptions of Service Quality. Journal of Retailing, 1988: 64 (1); 12-40. Tengilimoğlu, D. Ve Yiğit, A. (2005). Hastanelerde Liderlik DavranıĢlarının Personel ĠĢ Doyumuna Etkisini Belirlemeye Yönelik Bir Alan ÇalıĢması. Hacettepe Sağlık Ġdaresi Dergisi, 8(3):375-400. Zeithaml, V. A, Parasuraman, A. ve Berry, L. L. (1990). Delivering Quality Service: Balancing Customer Perceptions and Expectation, Free Pres, U.S.A. 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 679 ALGILANAN EKSĠK YÜKLENMENĠN Ġġ KAYNAKLI SIKINTI VE STRES ĠLE ĠLĠġKĠSĠ Mustafa YAġAR TINAR1, BarıĢ SEÇER2 1 Prof. Dr., Dokuz Eylül Üniversitesi Ġkt. ve Ġdari Bilimler Fak. DokuzçeĢmeler YerleĢkesi ÇalıĢma Ekonomisi ve Endüstri ĠliĢkileri Bölümü 35160 Ġzmir, e-posta : [email protected] 2 Yrd. Doç. Dr., Dokuz Eylül Üniversitesi Ġkt. ve Ġdari Bilimler Fak. DokuzçeĢmeler YerleĢkesi ÇalıĢma Ekonomisi ve Endüstri ĠliĢkileri Bölümü 35160 Ġzmir, e-posta : [email protected] ÖZET Eksik yüklenme, iĢ gereklerinin çalıĢanın bilgi ve becerilerinin yani kapasitesinin altında olması durumudur. Ayrıca iĢin çalıĢana kendisini geliĢtirme olanaklarını sağlamaması eksik yüklenme kapsamında değerlendirilmektedir. AraĢtırmada nitel eksik yüklenmenin iĢ kaynaklı sıkıntı ve strese etkisi araĢtırılmıĢtır. Üniversite idari personelinden oluĢan örneklemde eksik yüklenmenin iĢ kaynaklı sıkıntıyı arttırdığı tespit edilmiĢtir. Ancak eksik yüklenme ile iĢ stresi arasında anlamlı bir iliĢki tespit edilmemiĢtir. Anahtar Kelimeler : 1. eksik yüklenme, 2.iĢ kaynaklı sıkıntı, 3. iĢ stresi ABSTRACT Work underload is a state where work requirements is lower than worker‟s knowledge and skills. Also, it is interpreted as a work underload when the job can not provide to worker selfdevelopment opportunities. In this study, it is investigated that the effect of qualitative work underload to job boredom and stress. In the sample of university administrative personel, it is specified that work underload increases the job boredom. But it is not specified any reliable relation between work underload and job stress. Key words: 1. work underload, 2. job boredom, 3. job stress 1. GĠRĠġ Eksik yüklenme, çalıĢanın iĢini rutin, basit, mücadele gerektirmeyen ve sıkıcı olarak nitelendirmesine neden olmakta ve aĢırı yüklenmede olduğu gibi bir stres kaynağı olarak değerlendirilmektedir. Buradan hareketle, araĢtırmada bireyin eksik yüklenme durumuna odaklanılarak bunun iĢ kaynaklı sıkıntı ve stres ile iliĢkisi incelenecektir. Eksik yüklenmenin ülkemizde daha çok kamu personelinin karĢılaĢtığı bir durum olmasından yola çıkarak, araĢtırma örneklemi üniversite idari personeli olarak seçilmiĢtir. Buna göre, idari personelin eksik yüklenme algılaması ile iĢ kaynaklı sıkıntı ve stres düzeyi arasındaki iliĢki 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 680 değerlendirilerek, “kamu sektöründe iĢ-birey uyumu” açısından daha önce dikkate alınmamıĢ bir boyut gündeme getirilmeye çalıĢılacaktır. 2. EKSĠK YÜKLENME ĠĢ görevi ve faaliyetleri, çalıĢanda nitel ve nicel biçimde fazla ve eksik yüklenmeye neden olabilmektedir. Eksik yüklenme çalıĢanın bilgi, yeterlilik ve kaynaklarının mevcut iĢ istemi, gerekleri ve sorunlarının gerektirdiğinden fazla olduğu zaman ortaya çıkmaktadır (Eberspächer,2009). Bu tanımdan eksik yüklenmenin sadece iĢin niteliği ile ilgili olduğu anlaĢılmaktadır. Ancak eksik yüklenme, nitel ve nicel eksik yüklenme olarak değerlendirilmektedir. Nicel eksik yüklenme, yapılacak çok az iĢ olmasıdır. Nicel eksik yüklenme; tek yönlü, sürekli aynı iĢlemin tekrarından ibaret iĢlerle, nadiren sinyal uyarıları veren gözetim iĢlerinin örnek verilebileceği, miktar isteminin gereğinden az olması sonucunda ortaya çıkan psiĢik zorlanma türüdür. Monotonluk ve bıkkınlık hissi, neden olduğu önemli psiĢik sorunlardır. Vücüdun fizyolojik iĢlevleri çok alt düzeyde talep edilmesine rağmen, yeterli performansın gösterilebilmesi için gerekli psiĢik güç harcaması yüksektir (Tınar,1996). Nitel eksik yüklenme; çalıĢan insanın “yapabilecekleri” ile “yapmak zorunda oldukları” arasındaki uyuĢmazlık bu tür zorlanma kapsamına girer. ĠĢçinin mevcut yetenekleri ve kalifikasyonu iĢ sürecinde talep edilmemekte ve geliĢtirilmemektedir. Değerlendirilme olanağı bulunmayan yeteneklerin zamanla köreldikleri bilinen bir gerçektir (Tınar,1996). Tablo 1. Temel Yüklenme Biçimleri Nicel Rutin AĢırı Yüklenme Eksik Yüklenme o Yapacak ne az ne de çok Ģey olması o Zaman baskısı o Zamansal olarak monotonluk o Yeterli zamanın olması Nitel o Yetenek ve becerilerin yeterli olması o HerĢeyin açık ve sade olması o Aciliyet o Akort o Yapacak çok Ģeyin bulunması o Zorluk o KarmaĢıklık o Talimatlarda açıklık olmaması o Yapacak Ģeyin çok az olması o Ġçerik olarak monoton iĢler o Yetenek ve becerilerden faydanılmaması Kaynak: Eberspächer,2009. Tablo 1‟de görüldüğü gibi, nicel eksik yüklenme zaman baskısının olmadığı ve yapacak çok Ģeyin olmadığı durumu ifade etmektedir. Diğer yandan nitel eksik yüklenme, temelde iĢin içeriği ile ilgilidir. ĠĢin çok kolay olması yani iĢçinin sahip olduğu kapasiteden faydalanılmaması ve iĢçinin birĢeyleri Ģekillendirmek veya değiĢtirmek için gerçek bir sorumluluk almamasıdır. Algılama sürecinden nitel eksik yüklenme durumlarında bahsedilmektedir. 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 681 3. Ġġ KAYNAKLI SIKINTI VE STRES Sıkıntı felsefe, psikoloji, sosyoloji ve yönetim gibi farklı disiplinlerin araĢtırma kapsamına girmektedir. Bu nedenle farklı yaklaĢımlar uyarılma, motivasyon, davranıĢ ve biliĢsellik açılarından değerlendirmeler yapmaktadır. Sıkıntı uyarılma açısından değerlendirildiğinde, uyarılma düzeyinin uygun olmamasından kaynaklandığı ileri sürülmektedir. Motivasyon ile iliĢkili değerlendirmelerde, bazı araĢtırmacılar sıkıntıyı eylem isteksizliliği olarak ifade ederken, diğerleri heyecan arama tutumları ve bireyler için sıkıntı verici durumu değiĢtirme motivasyonu olduğunu ileri sürmektedir. Sıkıntıyı davranıĢ bakımından değerlendiren araĢtırmacılar, düĢük hareket aktiviteleri ve tekrarlayan fiziksel hareketler gibi huzursuz hareketlere odaklanmıĢtır. Sıkıntının biliĢsel belirleyicileri ise bireyin dikkatini sürdürme zorluğu ve görev dıĢı düĢüncelere sahip olması Ģeklindedir (Loukidou vd.,2009). Sıkıntının açıklanmasında bir baĢka yaklaĢım ise, sıkıntının duygusal bir durum olarak görülmesidir. Sıkıntı, hoĢ olmayan ve etkisizleĢtiren bir duygulanım olarak görülebilir. Ancak sıkıntı bireyden bireye ve zamandan zamana değiĢen bir özellik göstermektedir (Loukidou vd.,2009). Fisher (1993) sıkıntıyı süreksiz, hoĢ olmayan bir duygulanım ve iĢ doyumu gibi tutumlara göre daha kısa yaĢanan bir durum olarak açıklamaktadır. Sıkıntının duygulanımsal bir durum olarak değerlendirilmesi, ona çevreye olan bir tepki anlamı vermektedir. Bu açıdan sıkıntı, bireylerin yaptıkları iĢin bir özelliği olarak görülebilir. Bu durumda sıkıntı, bireylerin iĢ tecrübelerini kiĢisel hedefleri ile iliĢkilendirme, bu hedefleri gerçekleĢtirme çabalarının duygulanımsal durumlarına etkileri ve bireylerin sıkıntı ile baĢa çıkma çabaları ile ilgili görülmektedir (Loukidou vd.,2009). ĠĢ kaynaklı sıkıntının, özellikle tekrarlayan iĢlerde ortaya çıktığı belirtilmektedir. Ancak iĢin sağladığı özerklik, kullanılan nitelik çeĢitlilikleri, iĢin zorluğu gibi faktörlerinde iĢ kaynaklı sıkıntı ile iliĢkisi bulunmaktadır. Stres, birey üzerinde karĢı koyma yeteneklerini ve kaynaklarını aĢan istekler olduğunda ortaya çıkan bireysel özelliklerin ya da psikolojik süreçlerin de dolaylı olarak etkilediği fizyolojik ya da psikolojik tepkiler bütünüdür. (Keser,2009). Stres, organizmanın istemlere ve tehditlere yani stresörlere aktif bir tepkisidir. ĠĢ ile ilgili stresörler aĢağıda sınıflandırılmaktadır (Litzcke,Schuh,2010): Fiziksel stresörler: Gürültü, sıcaklık, soğukluk, ısı değiĢimleri, basınç değiĢimleri, açlık, enfeksiyonlar, yaralanmalar, ağır beden iĢleri, uzun araba yolculukları, aĢırı uyarılma. PsiĢik stresörler: AĢırı yüklenme, eksik yüklenme, zaman yetersizlikleri, kontrol kaybı, sınavlar, önemli görüĢmeler. Sosyal stresörler: ÇatıĢmalar, izolasyon, davetsiz misafirler, insanlara güveni kaybetme, yıldırma. Görüldüğü üzere aĢırı ve eksik yüklenme, iĢ ile ilgili stresörler arasında yer almaktadır. 4. EKSĠK YÜKLENME ĠLE Ġġ KAYNAKLI SIKINTI VE STRES ĠĢ kaynaklı sıkıntı kaynaklarından biri olarak genellikle görev ile ilgili özelliklere değinilmektedir. Sıkıntı ile ilgili araĢtırmaların çoğu, tekrarlayan ve temposu makineler tarafından belirlenen montaj operasyonları, uyanıklık gerektiren görevler, keĢif ve izleme görevleri, araba kullanma ve pilotluk gibi sürekli kontrol faaliyetleri gibi düĢük uyarıcılı görevlere odaklanmıĢtır. Bu görevler, düĢük uyarıcı özelliği göstermekte ve uzun süre buna maruz kalmanın fiziksel uyarılmayı azalttığı ve çoğu insanda sıkıntıya neden olduğu bilinmektedir (Fisher,1987). 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 682 Ayrıca vasıf çeĢitliliği, görev kimliği ve değeri, özerkliği yüksek ve geribildirim yapılan iĢler genellikle sıkıntı verici değerlendirilmemektedir. Fisher (1987) çalıĢan üniversite öğrencileri üzerinde yaptığı araĢtırmada, iĢlerinde hangi zamanlarda sıkıntı hissettiklerini incelemiĢtir. ÇalıĢan öğrencilerin en çok iĢte yapacak herhangi bir Ģey olmadığında sıkıntı hissettikleri ortaya çıkmıĢtır. Perakende sektöründe çalıĢanlar müĢteri olmadığında, fabrika ve büro çalıĢanları ise tamamlanması gereken sipariĢ olmadığında, telefon görüĢmeleri yapmadıklarında veya yazacak bir Ģey olmadığında sıkıntı hissettiklerini belirtmiĢlerdir. Bazı çalıĢanlarda düĢük iĢ yükünü takip eden çok yoğun dönemlerde sıkıntı hissettiklerini ifade etmiĢlerdir. Fisher‟in (1987) araĢtırmasında, ikinci sıkıntı nedeni olarak nitel eksik yüklenme kategorisine giren durumlar ortaya çıkmıĢtır. Katılımcılar basit, tekrarlayan, düĢük zihinsel kapasite gerektiren, zorlu olmayan, niteliklerinden faydalanılmayan iĢleri veya düzenli olmayan olayları izlemeyi gerektiren iĢleri sıkıcı bulmaktadır. Caplan vd. (1975), 23 meslek grubundan oluĢan geniĢ bir örneklemde, görevde niteliklerin kullanılmaması ile sıkıntı arasında iliĢki olduğunu tespit etmiĢlerdir. Bu durumda, iĢte nicelik ve nitelik açısından eksik yüklenmenin önemli bir sıkıntı kaynağı olduğu ileri sürülebilir. Eksik yüklenme, daha önce de belirtildiği gibi psiĢik zorlanmaya neden olabilmektedir. Erkan (1998) çok basit fakat peĢpeĢe tekrarlanan iĢ ve iĢlemler ile iĢgörenin yapıcı ve yaratıcı yeteneklerini dıĢlayan iĢlerin strese neden olduğunu belirtmektedir. Bu anlamda eksik yüklenme durumunun stres yaratıcı olduğu anlaĢılmaktadır. Ayrıca iĢçilerin yaratıcı kapasitelerinden faydalanmaya dikkat çekilmektedir. Eksik yüklenme durumunun stres yaratıcı olmasının çalıĢma faaliyetinin bireyin yaĢamındaki öneminden kaynaklandığı ileri sürülebilir. Öncelikle çalıĢma ile bağlantılı aktivite yani iĢ, kalifikasyonların elde edilmesinde önemli bir önkoĢuldur. Görevlerin baĢarılması ile bilgi ve beceri kazanılmakta aynı zamanda, bu bilgi ve beceriler de çalıĢanlara karar alma ve sorumluluk duygusu kazandırmaktadır. Ayrıca mesleki rol, görev ve tecrübe, kimlik ve öz değer duygusunun geliĢimi için önemli bir temel oluĢturmaktadır. ÇalıĢma aracılığıyla birey olunmaktadır (Nerdinger vd.,2011). Bu açıdan değerlendirildiğinde iĢ açısından eksik yüklenme özellikle de nitelik açısından eksik yüklenme bireyler için sorun yaratma potansiyeli taĢımaktadır. Son olarak, eksik yüklenme durumunda iĢ kaynaklı sıkıntı yaĢanması da stres yaratıcı olma özelliğini desteklemektedir. Rothlin ve Werder (2007), tükenmiĢlik kavramının karĢıtı olarak sıkıntı dıĢı (boreout) adını verdikleri bir kavram ileri sürerek stres yaratıcı bu durumu daha ayrıntılı açıklamaktadırlar. Sıkıntı dıĢı durumu iĢteki eksik yüklenme, sıkıntı ve ilgisizlik nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Sıkıntı dıĢı durumu, çalıĢan için sıkıntının sona erdiği anlamına gelmemekte, tam tersine sıkıntının katlanılamaz hale gelmesi ve bireyde daha kötü boyutlara yol açması anlaĢılmaktadır. Sonuç olarak çalıĢan iĢ tatminsizliği, yorgunluk ve düĢük özgüven sorunları yaĢamaktadır. Bu doğrultuda araĢtırmamızın hipotezleri Ģöyle belirlenmiĢtir: H1: Eksik yüklenme ile iĢ kaynaklı sıkıntı arasında olumlu bir iliĢki bulunmaktadır. H2: Eksik yüklenme ile iĢ stresi arasında olumlu bir iliĢki bulunmaktadır. 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 683 5. YÖNTEM 5.1. Örneklem AraĢtırma örneklemi 124 üniversite idari personelinden oluĢmaktadır. Örneklem Dokuz Eylül Üniversitesi Buca DokuzçeĢmeler ve Tınaztepe yerleĢkesindeki idari personelden meydana gelmektedir. Anket formu idari personele dağıtılarak, açıklamalar yapıldıktan sonra doldurtulmuĢtur. Tablo 2. Örneklemin Demografik Özellikleri YaĢ Sayı (%) Eğitim Durumu Sayı (%) 20-30 35 (28.7) Ġlköğretim 31-40 42 (34.4) Lise 32 (25.8) 41-50 40 (32.8) Yüksekokul 25 (20.2) 5 (4.1) Üniversite 55 (44.4) Lisansüstü 9 (7.3) 50 ve üstü Cinsiyet Kadın 68 (55.3) Kıdem Erkek 55 (44.7) 5 yıldan az Medeni Durum 5-10 yıl 3 (2.4) 43 (34.7) 21 (16.9) Evli 72 (58.5) 10-15 yıl 12 (9.7) Bekar 51 (41.5) 15- 20 yıl 23 (18.5) 20 yıl ve üzeri 25 (20.2) Örneklem büyük ölçüde 31-50 yaĢları arasındadır (%67.2). Cinsiyet açısından kadın personelin sayısı daha fazladır (%55.3). Ayrıca örneklemin çoğu evlidir (%58.5). Eğitim durumu açısından ise büyük bir çoğunluk üniversite mezunudur (%44.4) ve az sayıda lisansüstü öğrenim görmüĢ idari personel bulunmaktadır (%7.3). Kıdem süreleri değerlendirildiğinde ise, önemli bir kısmının 5 yıldan az bir süredir çalıĢtığı anlaĢılmaktadır (34.7). Ancak 15 yıl üzeri kıdemi olanlar toplandığında, örneklemin % 38.7‟sini oluĢturmaktadır. 5.2. Araçlar Eksik yüklenme: Eksik yüklenme düzeyini ölçmek için Udris ve Alioth (1980) tarafından geliĢtirilen “Öznel ĠĢ Faaliyetleri” ölçeğinin 10 sorusu kullanılmıĢtır. Ölçekte kalifikasyon baĢlığı altında 10 madde bulunmaktadır. Maddeler nitel ve kalifikasyon açısından eksik yüklenme ile iĢin sunduğu geliĢme olanakları ile ilgilidir. Sorular 1=Hiç Katılmıyorum 5=Tamamen Katılıyorum Ģeklinde cevaplanmaktadır. İş kaynaklı sıkıntı: Lee (1986) tarafından geliĢtirilen “ĠĢ Sıkıntısı” ölçeği kullanılmıĢtır. 17 maddelik ölçek katılımcıların iĢlerinde yaĢadıkları sıkıntıyı belirlemektedir. Sorular 1=Hiç 5=Çok Sık Ģeklinde cevaplanmaktadır. 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 684 Algılanan stres: Cohen ve Williamson tarafından geliĢtirilen ve BaltaĢ vd. (1998) tarafından geçerlik ve güvenilirlik çalıĢmaları yapılan 10 maddelik algılanan stres ölçeği kullanılmıĢtır. Sorular 1=Hiç 5=Çok Sık Ģeklinde derecelendirilmiĢtir. Tablo 3. Ölçeklerin Güvenilirlik Katsayıları Alpha Değeri Ölçekler İş kaynaklı sıkıntı .87 İş stresi .75 Nitel eksik yüklenme .77 6. BULGULAR Örneklemden elde edilen verilere öncelikle korelasyon analizi uygulanmıĢtır. Tablo 4‟de görüldüğü üzere, iĢ kaynaklı sıkıntı ile iĢ stresi arasında orta düzeyde anlamlı bir iliĢki tespit edilmiĢtir (.42). Nitel açıdan eksik yüklenme ile sadece iĢ kaynaklı sıkıntı arasında anlamlı bir iliĢki olduğu belirlenmiĢtir (.37). Buna göre nitel eksik yüklenme düzeyi iĢ kaynaklı sıkıntıyı arttırmaktadır. Nitel eksik yüklenme ile iĢ stresi arasında ise anlamlı bir iliĢki tespit edilmemiĢtir. Tablo 4. Korelasyon Tablosu 1 2 3 1 .42* .37* İş Stresi .42* 1 .12 Nitel Eksik Yüklenme .37* .12 1 İş Kaynaklı Sıkıntı * korelasyon 0.01 seviyesinde anlamlıdır. Nitel eksik yüklenme bağımsız değiĢken ve iĢ kaynaklı sıkıntı bağımlı değiĢken olmak üzere regresyon analizi yapılmıĢtır. Regresyon analizi sonucunda nitel eksik yüklenmenin iĢ kaynaklı sıkıntı üzerindeki fonksiyonel etkisi tespit edilmiĢtir. Nitel eksik yüklenmenin, iĢ kaynaklı sıkıntı değiĢkenini açıklayıcılığı %14 düzeyindedir. Tablo 5. ĠĢ Kaynaklı Sıkıntı Düzeyinin Açıklayıcısı Olarak Nitel Eksik Yüklenme Model R2 1 ,141 Ad. R2 F Sig. ,134 19,966 ,000 Bağımlı DeğiĢken B (Sabit) 32,160 Nitel Eksik Yüklenme ,569 Std. Error Beta 3,355 t Sig. 9,587 ,000 ,127 ,375 4,468 ,000 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 685 7. SONUÇ Eksik yüklenme, aĢırı yüklenme gibi çalıĢan birey açısından sorun yaratma potansiyeli taĢımaktadır. Eksik yüklenme, iĢ gereklerinin çalıĢanın bilgi ve becerilerinin yani kapasitesinin altında olması durumudur. Ayrıca iĢin çalıĢanın kendisini geliĢtirme olanaklarını sağlamaması eksik yüklenme kapsamında değerlendirilmektedir. Bu durum, iĢin monotonluğundan öte bir anlam taĢımaktadır. Çünkü birey için çalıĢmanın anlamı, sadece maddi getiriden oluĢmamaktadır. Birey çalıĢma sayesinde, mevcut bilgi ve becerilerini geliĢtirme imkanı bulmakta ve kimliğini geliĢtirmektedir. AraĢtırma sonucunda, örneklemde literatüre uygun olarak eksik yüklenmenin iĢ kaynaklı sıkıntıyı arttırdığı tespit edilmiĢtir. Ancak eksik yüklenme ile iĢ stresi arasında iliĢki tespit edilmemiĢtir. Literatürde eksik yüklenme, iĢ stresinin öncülleri arasında sayılmaktadır. Bu iliĢkinin ortaya çıkarılamaması, iĢ stresi boyutunda kiĢilik özellikleri ve iĢ ile ilgili diğer özelliklerin dikkate alınmasının gerekli olabileceğini göstermektedir. Son olarak eksik yüklenme ile ilgili araĢtırmaların eğitim gördüğü alanlarda istihdam olanağı bulamayan bireylerden oluĢan örneklemlerde uygulanması önerilebilir. KAYNAKLAR BaltaĢ, Z., Atakuman, Y. ve Duman, Y. (1998) Standardization of The Perceived Stress Scale: Perceived Stress in Turkish Middle Managers, Stress and Anxiety Research Society, 19th International Conference, Ġstanbul. Caplan, R.D., Cobb, S., French, J.R.P. Jr, Harrison, R.V., Pinneau, S.R. Jr. (1975) Job Demands and Worker Health, Washington, DC: Department of Health and Education Welfare. Eberspächer Hans. (2009) Ressource Ich:Stressmanagement in Beruf und Alltag, Carl Hanser Verlag München. Erkan Necmettin. (1998) Ergonomi, MPM Yayınları, Ankara. Fisher, C.D. (1987) Boredom: Construct, Causes and Consequences, Technical Report ONR 9. College Station, TX: Texas A&M University. Fisher, C.D. (1993) Boredom at work: a neglected concept, Human Relations, 46, 395–417. Keser AĢkın. (2009) ÇalıĢma Psikolojisi, Ekin Basım Yayın, Bursa. Lee, T.W. (1986) Toward the development and validation of a measure of job boredom, Manhattan College Journal of Business, 15, 22–28. Litzcke Sven, Schuh Horst. (2010) Stress, Mobbing, Burn-out am Arbeitsplatz, Springer Verlag, Berlin. Loukidou Lia, Loan-Clarke John, Daniels Kevin. (2009) Boredom in the workplace: More than monotonous tasks, International Journal of Management Reviews, 11(4), 381–405. Nerdinger Friedemann, Schaper Niclas, Blickle Gerhard. (2011) Arbeits- und Organisationspsychologie, Springer Verlag, Berlin. Rothlin Philippe, Werder Peter R. (2007) Diagnose Boreout: Warum Unterforderung im Job krank macht, Redline Wirtschaft, Heidelberg. Tınar Mustafa YaĢar. (1996) ÇalıĢma Psikolojisi, Necdet Bükey A.ġ., Ġzmir. Udris, I., Alioth, A. (1980) Fragebogen zur subjektiven Arbeitsanalyse (SAA). In: Monotonie in der Industrie; Hrsg. von Martin, E.; Udris, I.; Ackermann, U. und Ögerli K.; S. 49 68. Bern: Huber, 1980. 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 686 ÜRETĠMDE Ġġ MONOTONLUĞU SORUNU VE ÇÖZÜM YOLLARI Özay Umut TÜRKAN Yrd. Doç. Dr., Balıkesir Üniversitesi, Mühendislik-Mimarlık Fakültesi, Endüstri Mühendisliği Bölümü, ÇağıĢ YerleĢkesi, 10145 Balıkesir, e-posta: [email protected] ÖZET Endüstri devrimi sonrasında yaĢanan makineleĢmenin bir sonucu olan iĢ monotonluğu kavramı; A.Smith‟in iĢ bölümü yaklaĢımı doğrultusunda basitleĢtirilerek rutin hale getirilen bir iĢin, çalıĢanlar tarafından standart tempoda ve sürekli tekrarlanan Ģekilde yapılmasının neden olduğu bıkkınlık ve yorgunluk hali olarak tanımlanabilir. F.W.Taylor‟un yazdığı Bilimsel Yönetim Teorisi‟nin de esaslarından olan iĢ bölümü yaklaĢımı, H. Ford‟un kayan bant sisteminde insanı adeta makineleĢtirmiĢ ve iĢ monotonluğu oluĢturarak çalıĢanlar için bir mutsuzluk unsuru haline gelmiĢtir. Kayan bant sistemi, günümüzün esneklik gerektiren yalın üretim organizasyonunda da kullanılmaktadır. Ġnsan odaklı bir yaklaĢım olan yalın üretimin talep ettiği yüksek nitelikli iĢgücünü, geçmiĢin niteliksiz iĢgücü gibi görmek ve yönetmek mümkün değildir. Dolayısıyla iĢ monotonluğu, yalın süreçte ortaya çıkmadan önlenmesi gereken bir sorun olarak nitelenmektedir. Bu bildirinin amacı; iĢgücünün yaptığı iĢten tatmin hissi duymasına engel olan iĢ monotonluğu sorununun çözüm yollarını ortaya koymaktır. ÇalıĢmada; iĢgücünün yetki ve sorumluluklarının artırılması, onlara farklı iĢler yaptırılarak yeni beceriler kazandırılması, takım çalıĢmalarına katılımlarının sağlanması, çalıĢma ve dinlenme sürelerinin esnetilmesi ve diğer öneriler, iĢ monotonluğunun çözüm yolları olarak değerlendirilecektir. Anahtar Kelimeler: Monotonluk, Kayan Bant, Esneklik, Yalın Üretim. WORK MONOTONY IN PRODUCTION PROBLEMS AND SOLUTIONS ABSTRACT The concept of work monotony emerging as a result of mechanization process after Industrial Revolution can be defined as the feeling of exhaustion and boredom stemming from routine and repetitive tasks simplified in accordance with A. Smith‟s division of labor approach. As one of the basics of Scientific Management Theory by F.W.Taylor, division of labor has mechanized human labor within the Conveyor System of H.Ford, caused monotony at work and become the chief culprit of job dissatisfaction. Conveyor System is also used in lean production organizations requiring flexibility. Highly qualified labor force demanded by the human-centered lean production system cannot be regarded as an unqualified labor force of the past. Therefore, work monotony is an obstacle that should be prevented before it becomes apparent in lean production process. 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 687 The purpose of the study is to identify the solutions to work monotony causing job dissatisfaction. In the study, employee empowerment, job rotation, team work, flexible working hours and other suggestions will be evaluated as a way of solution. Keywords: Monotony, Conveyor System, Flexibility, Lean Production. 1. GĠRĠġ Benzer teknolojik yapılara sahip olan günümüz iĢletmeleri, yoğun rekabet ortamında baĢarılı olarak rakipleri karĢısında öne çıkabilmek için yüksek iĢgücü verimliliğine ihtiyaç duymaktadırlar. Buna karĢın çalıĢma yaĢamındaki pek çok sorun, iĢgücünün verimli çalıĢmasının önünde çeĢitli engeller oluĢturmaktadır. ĠĢ monotonluğu kavramı, doğrudan iĢgücü verimliliğini düĢürmesinin yanında dolaylı olarak da bu husus üzerinde etkisi olan demotivasyon, iĢ tatminsizliği, stres, yoğun çalıĢma ve tükenmiĢlik gibi olumsuzlukları tetikleyerek çalıĢma ortamının bozulmasına ve böylece üretim organizasyonunun verimsiz hale gelmesine neden olmaktadır. Bu durum, iĢletmelerin iĢ monotonluğu sorunuyla baĢ edebilecekleri çeĢitli önlemler almalarını, çözüm amaçlı yöntemler geliĢtirerek çalıĢma yaĢamını rutin iĢlerden arındırmalarını ve böylece tekrarlanan iĢlerden kaynaklı sıkılmaları, yorgunlukları, dikkatsizlikleri ve bıkkınlıkları ortadan kaldırmalarını üretim verimliliğinin sağlanması adına temel bir Ģart haline getirmiĢtir. 2. Ġġ MONOTONLUĞU KAVRAMI Monoton; Yunanca orijinli olan monos (tek) ve tonos (tavır) kelimelerinin bileĢiminden oluĢan “tekdüze, yeknesak” anlamına gelen bir kelimedir. Türkçe Sözlük (1964). Üretimde monotonluk ise; üretim organizasyonlarındaki herhangi bir iĢin aynı süratte ve sürekli olarak tekrarlı Ģekilde yapılmasından kaynaklı usanma, yorulma, bıkkınlık halini anlatır. Monotonluğun çalıĢanların ruh ve beden sağlıkları üzerindeki olumsuz etkileri, konuyu çalıĢma psikolojisi alanının çözüm aradığı önemli sorunlardan biri haline getirmiĢtir. Birinci endüstri devriminden bu yana iktisatçıların ve davranıĢ bilimcilerin dikkatini çeken monotonluk sorunu, sanayide makineleĢmenin aĢırı iĢbölümünü yaratmasıyla ortaya çıkmıĢtır. ĠĢbölümü konusuyla ilk ilgilenen düĢünür olan Adam Smith, iĢ bölümüne taraftar olmakla beraber, yaptığı bir eleĢtiride; “Basit ve rutin iĢlerde çalıĢan insanların iĢ yaparken fazlaca zihinsel çaba sarf etmelerine gerek yoktur. Çünkü teknoloji sayesinde birçok güçlük ortadan kalkmıĢtır. Böylece insan iĢte yaratıcı gücünü kullanamaz ve yeteneklerinin çoğunu kaybeder duruma gelmiĢtir” demekten de kendini alamamıĢtır. Birinci endüstri devrimi sıralarında Adam Smith‟den baĢka Buret, Sismondi ve Fourier de iĢbölümünün kötü etkilerini incelemiĢlerdir. Tüm bu araĢtırmacıların ortak kanıları, makinelerin bütün düĢünsel davranıĢları yok edeceği yönündedir. Örücü (2003). 3. Ġġ MONOTONLUĞUNUN OLUġMA NEDENLERĠ Üretim süreçlerinde iĢ monotonluğunun oluĢma nedenleri; üretim biçimi, yönetim yaklaĢımı, çalıĢma ortamı ve çalıĢanın beklentileri olmak üzere dört baĢlık halinde açıklanabilir. 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 688 3.1 Üretim Biçimi 19. Yüzyıl boyunca üretim organizasyonlarının veriminin artırılması hususunda pek çok çalıĢma yapan F.W. Taylor‟un 1911 yılında yayınladığı Bilimsel Yönetim Teorisi, A. Smith‟in iĢbölümü yaklaĢımından faydalanmıĢ ve endüstri iĢlerinin aĢırı ayrıntılı hale dönüĢtürülerek çalıĢanların iĢin bütünü hususunda yeteneksizleĢtirilmelerini öngörmüĢtür. Otomobil sektörünün yaratıcısı olarak görülen H. Ford‟un kendi adıyla anılan üretim sisteminde kullandığı Taylorist ilkelerin ortaya çıkardığı sonuç rutinleĢen, monoton iĢler olmuĢtur. Fordizm‟in, standartlaĢtırılmıĢ üretimin talimatlarını makine temposunda bıkmadan tekrar tekrar yapmayı dayatması, emirlerin hep üst yönetimden gelmesi ve genellikle çalıĢanların fikirlerinin alınmaması yaratıcılığı yok etmektedir. Böyle bir monoton süreç, düĢük vasıf düzeyi gerektirmekte ve bu nedenlere bağlı olarak çalıĢanların mevcut çalıĢma düzeninin değerlerini içselleĢtirmelerini engellemektedir. Bozkurt (2004). YalınlaĢan iĢletmelere ve esnekleĢen üretim yapılarına karĢın iĢ monotonluğu, günümüz iĢletmelerinin de baĢa çıkmak zorunda kaldıkları önemli bir sorun olmayı sürdürmektedir. Kayan bant sisteminin özellikle otomotiv gibi büyük üretim süreçlerinde hala kullanılması, büyük örgütlerdeki iletiĢim eksiklikleri ve yabancılaĢma, aynı iĢ üzerinde aĢırı çalıĢma sürelerinden kaynaklanan tükenmiĢlik gibi durumlar iĢ monotonluğu sorununun güncelliğini korumasına neden olmaktadır. 3.2 Yönetim YaklaĢımı Fordizm‟in örgütsel yapılanması olan Klasik Yönetim YaklaĢımı iĢleri basitleĢtirmeyi, çalıĢanları üretimin bütünselliğinden koparan aĢırı iĢ bölümünü ve iĢgücünün para ile motive edilebileceği fikrinin kavramsal ifadesi olan ekonomik insan modelini öngörür. Bu yaklaĢım; ast-üst ayrımının derinleĢtiği, yukarı kademelerden aĢağıya doğru tek yönlü iletiĢimin hâkim olduğu, katı emir-komuta iliĢkisinin çalıĢanı sürece katılmaktan alıkoyduğu, bireysel beceri kullanımını engelleyen, yeteneksizleĢtirici bir örgütsel yapıyı anlatır. ÇalıĢanlar, kendilerine verilen ayrıntılı ve basit görevleri yerine getirirlerken orta kademe yöneticilerinin sıkı denetimi altındadırlar. Operasyonel manada formenin (ustabaĢı) müdahaleleriyle çalıĢanın iĢ performansı yükseltilmeye çalıĢılır. Zaten sıkıcı ve rutin olan iĢin yapılma hızını çalıĢanın belirleyememesi, bıkkınlık ve tükenmiĢlik hissini de artıracaktır. Klasik yönetim düĢüncesinde insan faktörü gerektiği kadar dikkate alınmamıĢtır. ÇalıĢan sadece kendine söyleneni yapan, sisteme uymak zorunda bırakılan pasif bir unsur olarak nitelendirilmiĢ ve makinenin parçası haline dönüĢtürülmüĢtür. Burnes (1996). Klasik yönetim, insanın değerli görülme, takdir edilme ve kendini gerçekleĢtirme gibi beklentilere sahip sosyal bir varlık olduğunu göz ardı etmesi sebebiyle iĢ monotonluğunu yeteri kadar önemsememiĢtir. 3.3 ÇalıĢma Ortamı Örgütlerde fiziksel ve ruhsal olarak çalıĢanları tatmin edecek pozitif bir çalıĢma ortamının bulunmaması iĢ monotonluğunun oluĢma sebeplerindendir. Böyle örgütlerde çalıĢanların mutsuzluğu ve huzursuzluğu, çalıĢma ortamında olumlu sosyal iliĢkilerin kurulmasına da engeldir. AĢırı dikkat gerektiren, uzun, yorucu ve yoğun çalıĢma süreleri de monotonluk hissini tetiklemektedir. Günümüzün yalın iĢ süreçlerinde bir dakikanın 57 saniyesine varan çalıĢma süreleri, çalıĢanlar arasındaki iletiĢimi neredeyse yok etmektedir. Dolayısıyla yönetimler, iĢ ortamının daha çekici hale gelebilmesini sağlamak amacıyla çalıĢanlar 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 689 arasındaki sosyal iliĢkileri geliĢtirecek Ģirket yemekleri, spor karĢılaĢmaları, geziler gibi etkinlikler düzenlemektedirler. May Smith, birbirleriyle tamlaĢan, iĢbirliği eden, neĢe içinde iĢlerini yapan, birbirinin dertlerini dinleyip, üzüntülerini, sevinçlerini paylaĢan personel arasında en monoton iĢin bile monotonluk duygusuna engel olacağını öne sürmektedir. Örücü (2003). 3.4 ÇalıĢanın Beklentileri ÇalıĢanlar, yüksek nitelikli (çekirdek), yarı nitelikli ya da niteliksiz (çevre) iĢgücü Ģeklinde kategorize edilirler. Bu ayrım, çalıĢanların iĢ ortamından bireysel beklentilerini de farklılaĢtırmıĢtır. Nitelikli çalıĢanları niteliksiz çalıĢanlarla aynı süreçlerde, basitleĢtirilmiĢ, sıradan iĢlerde çalıĢtırmak onların yaptıkları iĢten tatmin hissi duymalarını engelleyecektir. Dolayısıyla, günümüzün yalın iĢ süreçlerinin talep ettiği yüksek nitelikli iĢgücünü Fordist yapıların ihtiyaç duyduğu niteliksiz iĢgücü gibi yönetmek pek mümkün değildir. Nitelikli iĢgücü; kapsamı geniĢletilerek daha karmaĢık hale getirilmiĢ, birikiminden, yeteneğinden bir Ģeyler katabileceği iĢlerde daha baĢarılı ve mutlu olmaktadır. Bu çalıĢanlara niteliksiz çalıĢanların yaptığı tekrarlı, sıradan görevlerin verilmesi iĢ monotonluğu sorununu ortaya çıkaracaktır. Çünkü eğitim ve zekâ düzeyleri göreceli olarak daha yüksek olan nitelikli çalıĢanlar, kapasiteleriyle doğru orantılı olarak güçleĢen iĢlerden daha fazla keyif alacaklarken daha az zekâ ve eğitim gerektiren kolay iĢlerden sıkılma, bıkkınlık hissi duyacaktadırlar. ÇalıĢanın iĢinden ızdırap duyması, iĢini sevmemesi, iĢine ve iĢletmesine bağlılık duygusunun zayıf olması ya da hiç olmaması iĢ monotonluğu hissini kuvvetlendirecektir. 4. ÇÖZÜM YOLLARI Üretimde yaĢanan iĢ monotonluğu sorununun çözüm yolları; örgütsel yapının yalınlaĢtırılması, iĢgücünün reorganizasyonu, katılımcılığın sağlanması, çalıĢma ortam ve Ģartlarının geliĢtirilmesi Ģeklinde dört ana baĢlıkta incelenebilir. 4.1 Örgütsel Yapının YalınlaĢtırılması YalınlaĢma; eğitim ve nitelik düzeyleri yüksek çalıĢanları emir-komuta esasına dayalı yönetim yaklaĢımlarıyla idare etmenin imkânsızlığı nedeniyle çözüm arayıĢına giren iĢletmelerin yönetim süreçlerini yeniden yapılandırma isteklerinin ortaya çıkardığı örgütsel dönüĢümdür. Bu dönüĢüm, üretim ve yönetim alanında birbirini tamamlayacak yapılanmayı mecbur kılar. Buna göre, yalın üretimin iĢletim sistemi “yalın örgüt” olarak nitelenmektedir. Seymen‟e göre yalın örgüt; müĢterilerin istediği kalite ve standartlara daha çabuk yanıt verebilmek için basitleĢtirilmiĢ, gereksiz faaliyetlerden arındırılmıĢ ve iĢi yapan kiĢi ile karar veren kiĢinin birbirlerine yaklaĢtırıldığı, hatta aynı kiĢi haline getirildiği, yönetim kademeleri önemli ölçüde azaltılmıĢ, basık bir yapıyı ifade etmektedir. Seymen (1999). Yalın örgüt yönetimi, anlamlar ve metotlardan oluĢan entelektüel yaklaĢımdır. Bu yaklaĢımla birlikte firma rekabet sürecinin değiĢen Ģartlarına uygun hale gelebilmektedir. Tikici vd. (2006). Yalın örgütlerde çalıĢanlara geçmiĢten çok daha fazla bireysel yetki ve sorumluluk verilmektedir. Bu noktada bireyin yaratıcılığı ve süreç geliĢtirici kabiliyeti öne çıkmaktadır. Piyasadaki anlık değiĢimlere derhal karĢılık verebilecek esnek temeller üzerine kurulu olan yalın örgütlerde çalıĢanların sayısı geçmiĢin büyük makinelerle donatılmıĢ hantal yapısının gerektirdiği yüksek rakamların çok daha altındadır. Ġstihdamdaki bu azalma, ayrıntılı iĢ 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 690 bölümü yerine çalıĢana birden fazla alanda yetenek ve tecrübe kazandırılarak sağlanmıĢtır. Bunun anlamı ise, çalıĢanların farklı alanlarda ve karmaĢık görevlerde daha yoğun Ģekilde çalıĢması ve iĢin planlanmasından uygulanmasına kadar var olan süreçleri kontrolü altında tutmayı baĢarmasıdır. Yüksek nitelikli çalıĢanlar açısından çeĢitlilik içinde çalıĢmak, monotonluğu engelleyeceği gibi motivasyon ve iĢ tatmini anlamına da gelecektir. 4.2 ĠĢgücünün Reorganizasyonu Yüksek nitelikli çalıĢanların iĢ monotonluğu sorunu yaĢamaları üretim sürecini kırılgan hale getirebilecektir. Bu durumun önüne geçmek isteyen esnek iĢletmeler, iĢ monotonluğunu engelleyecek çeĢitli yöntemler yoluyla çalıĢanlarına inisiyatif kullanabilecekleri, yeni yetenekler kazanabilecekleri farklı görevler verebilirler. Bu görev farklılaĢtırmaları iĢ geniĢletme, iĢ zenginleĢtirme ve iĢ rotasyonu Ģeklinde üç yolla gerçekleĢtirilmektedir. 4.2.1 ĠĢ GeniĢletme ĠĢ geniĢletme, Argyris tarafından ortaya atılan, ileri düzeyde iĢbölümüyle uzmanlaĢmanın çalıĢanlar üzerinde ortaya çıkardığı olumsuz etkileri azaltmaya ve iĢin yapılmasında çalıĢanların çeĢitli aĢamalara katılmalarına olanak tanıyan bir yöntemdir. Güven (1999). ĠĢin geniĢletilmesi, aĢırı sınırlılık ve ihtisaslaĢmanın yarattığı sıkıntı ve monotonluğu ortadan kaldırmak amacıyla gerçekleĢtirilmiĢtir. Burada çalıĢanın yürüttüğü iĢin içerisine birkaç görev daha ilave edilmiĢ veya birkaç iĢ bir araya getirilerek yaptığı iĢ sayısı arttırılmıĢtır. Her iki biçimde de bireyin yetenek düzeylerini geliĢtirme amacı vardır. Böylece beceri çeĢitliliği artırılmaya çalıĢılmaktadır. Özkalp (2003) ĠĢ geniĢletme, iĢin içeriğinin yatay ya da nicelik olarak büyütülmesi, yapısal açıdan birbirine benzer nitelikteki iĢ öğelerinin iĢ tanımı kapsamına alınmasıdır. Buna göre iĢ geniĢletme, çalıĢanın sadece tek bir iĢ üzerinde uzmanlaĢması yerine, onun birkaç iĢi öğrenerek yapabilmesi anlamına gelir. Örneğin, bant üretiminde iĢinin içeriği 15 saniye içinde birkaç vida sıkmaktan ibaret olan bir iĢçiye, süre bir dakikaya çıkarılarak vida sıkılan parçayı monte etme görevinin de verilmesi iĢinin geniĢletilmesi anlamına gelmektedir. Tınar (1996). Bütün bir gün binlerce vidayı aynı yere takmak zorunda kalan çalıĢanda psikolojik yorgunluk baĢlamakta, iĢ ona son derece tekdüze gelmekte ve iĢten ayrıldığında yerine gelecek olan kiĢinin de aynı iĢi kendisi gibi yapabileceğini bildiğinden iĢin önemsiz olduğuna inanarak özgüveni ve iĢ gururu azalmaktadır. Bunu önlemek için iĢ geniĢletme yoluyla iĢin baĢlamasından sonuna kadar olan iĢlemler artırılır. Ayrıca iĢ geniĢletmenin bir amacı da, iĢin içeriğinde yapılan değiĢiklikler yoluyla doğrudan iĢin kendisine motive edici bir nitelik kazandırılması ve böylece çalıĢanlarda yeteneklerini kullandıkları yönünde bir duygu yaratılarak onların örgüt içinde bir değer olduklarına inandırılmalarıdır. Bu bakımlardan iĢ geniĢletmenin, aĢırı uzmanlaĢmanın tekdüze ve sıkıcı özelliğini hafifletmeyi hedefleyen bir uygulama olduğu söylenebilir. Pehlivan (1991). 4.2.2 ĠĢ ZenginleĢtirme ĠĢ zenginleĢtirme; çalıĢanlara iĢlerinde özerklik sağlayan ya da onların özerklik düzeyini artıran iĢ tasarımı yöntemidir. Tınar (1996). HiyerarĢik basamakların azaltılması ve organizasyon yapılarının basık hale getirilmesiyle beraber çalıĢanlar yeni konumlarında yönetim tarafından gerçekleĢtirilen bazı görevleri de üstlenmeye baĢlamıĢlardır. Bu durum “iĢ zenginleĢtirme” olarak ifade edilmektedir. Herzberg, Hackman, Lawler ve Oldham, iĢ 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 691 zenginleĢtirme kavramının ve uygulamasının temelini oluĢturmuĢlardır. Herzberg, çalıĢana görevin bütünü için verilen sorumluluğun motivasyonu artırdığını tespit etmiĢtir. Lawler ve Hackman, görev çeĢitliliğinin motivasyona olumlu etkide bulunduğunu belirtirlerken, Hackman ve Oldham, iĢin bütününü görebilme ve daha fazla sorumluluk üstlenebilmenin motivasyon ve performansta artıĢ sağladığını saptamıĢlardır. Beyersted (2004). ĠĢ zenginleĢtirmenin amacı, çalıĢanların iĢlerine olan ilgilerini artırmak, sorumluluk sınırlarını geniĢletmek, ulaĢmaları gereken hedefleri büyütmek ve iĢlerinde baĢarı ve ilerlemeler sağlamaktır. ÇalıĢanlar, iĢ zenginleĢtirmeyle kendi baĢarılarını kendileri planlayarak kontrol edebilirler. Bu yöntemle çalıĢanlardan beklenen görevlerin türü ve sayısı da artar. Pehlivan (1991). Buna karĢın her iĢi zenginleĢtirmek mümkün olmayabilir. ĠĢ zenginleĢtirme, yüksek düzeyde bilgi ve yetenek gerektiren planlama, yönetme, denetleme açısından çalıĢanlara daha çok özerklik ve sorumluluk vermeye uygun olan iĢlerde gerçekleĢtirilebilir. Luthans (1995). ĠĢ zenginleĢtirmede, iĢbaĢında zihinsel faaliyet ve karar verme olanakları iĢ geniĢletmeye göre daha fazladır. Burada iĢ öğeleri arasında planlama, kendi kendine karar verme, iĢ sonucunu denetleme gibi bir üst hiyerarĢik basamağın görevleri arasında yer alan iĢlevlere de yer verilir. Yani çalıĢan bireyin zenginleĢtirilmiĢ iĢi, bir üst amirinin iĢinden izler taĢımaktadır. ĠĢ zenginleĢtirmenin ana hedeflerinden birisi, iĢe anlam kazandırılmasıdır. ÇalıĢma yaĢamının insancıllaĢtırılması konusunda eser vermiĢ birçok araĢtırmacı, iĢ değiĢtirme ve geniĢletmenin gerçekten bir insancıllaĢtırma olmadığını, iĢ yapılarındaki insancıllaĢtırma yönündeki asıl değiĢikliğin iĢ zenginleĢtirme ile baĢladığını ileri sürmektedirler. Tınar (1996). 4.2.3 ĠĢ DeğiĢtirme (Rotasyon) ĠĢ değiĢtirme (rotasyon), genellikle birbirine benzer iĢlere sahip olan ya da aynı bölüm içerisinde çalıĢanların belli bir düzen ve kurallar çerçevesinde, belli zaman aralıklarıyla iĢlerini birbirlerine devretmeleridir. DeğiĢtirme sürecindeki iĢler kısıtlı tutulabileceği gibi bir bölümün aynı hiyerarĢik basamağındaki tüm iĢleri de içine alabilir. ĠĢ değiĢtirme, bant üretiminde eskiden beri kullanılan “çekirge sistemi” denebilecek bir uygulamanın tüm çalıĢanlara yaygınlaĢtırılması anlamına da gelmektedir. ĠĢ değiĢtirme ile çalıĢanın beceri düzeyi yükseleceği gibi sosyal çevresi de geniĢleyecektir. Çekirge sisteminde; bir çalıĢan bant etrafındaki tüm iĢleri yapabilecek Ģekilde özel olarak eğitilerek herhangi nedenle iĢe gelmeyen diğer bir çalıĢanın boĢluğu doldurabilecek niteliklerle donatılmaktadır. ĠĢ değiĢtirme sayesinde programa katılan tüm çalıĢanlar aynı iĢlevlere sahip olmaktadırlar. Bu durum, çalıĢanın mesleki kalitesini ve kendine güvenini artıran bir unsurdur. Tınar (1996). Yapılan bir araĢtırmada otomobil montaj hattında çalıĢan, birkaç iĢten sorumlu olan ve kendi bölümünde iĢe gelmeyenleri kontrol etme durumunda bulunan bir çalıĢan hiçbir zaman iĢinin monoton olduğundan yakınmamaktadır. Pehlivan (1991). Bireyin monotonluktan kurtarılarak yaptığı iĢten sıkılmasını önlemek, aynı zamanda iĢ kazalarını da azaltacaktır. Çünkü tekrar eden iĢleri yapan çalıĢanların üzerindeki baskılar, kazalara neden olabilmektedir. Farklı iĢleri yapan çalıĢanların farklı adale birimlerini kullanmaları sakatlanmaları da azaltacaktır. Özkalp (2003). ĠĢ değiĢtirme ile çalıĢanlar tek yönlü yüklenimden ve monotonluktan kurtulmakta, iĢyeri de her iĢin her çalıĢan tarafından bilinip yapılabilmesi gibi bir avantaja kavuĢmaktadır. 4.3 Katılımcılığın Sağlanması ÇalıĢanları karar sürecine katma isteği, “bir iĢi en iyi yapan bilir” anlayıĢına dayandırılmaktadır. Rekabette üstünlük sağlamak isteyen örgütlerin tüm çalıĢanlarının 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 692 öğrenme kapasiteleri ve yükümlülükleri bulunmalı, niteliklerini iĢ süreçlerine yansıtabilmeleri sağlanmalıdır. Bozkurt (2004). ĠĢletmeler, çeĢitlenen pazar ihtiyaçlarına ve artan rekabet baskılarına karĢı daha esnek ve dayanıklı olabilmek için karar alma organlarını âdem-i merkezileĢtirmektedirler. Böylelikle yöneticiler, çalıĢanları her düzeyde olmasa bile önemli kararların alınmasında yetkili kılmaktadırlar. McFarlin vd. (1992). Monotonluğun oluĢmasını engelleyerek iĢçilerin daha etkin çalıĢmalarını sağlamak, yaratıcılıklarından faydalanmak, devamsızlığı ve iĢgücü devrini olası ölçülerde önlemek amacıyla önerilen katılım uygulamaları, verimlilikle olumlu iliĢki gösterdiği ölçüde yönetimin de desteklediği bir olgu olarak değerlendirilirler. Koray (1981). Katılımcı yönetim, çalıĢanın hem yaptığı asıl iĢ, hem de kendisi ile doğrudan ya da dolaylı ilgisi olan herhangi bir iĢ hakkında söz sahibi olmasıdır. TaĢkent (1994). Katılımcı yönetimin sınırları, çalıĢanların iĢyerinde operasyonel konuları ve üretim ile ilgili önerilerini çeĢitli yöntemlerle tartıĢmalarını içerir. Daha açık bir ifadeyle katılımcılık, çalıĢanların karar verme yetkilerini ve sorumluluk alanlarını artırmayı amaçlar. Genç (2004). ĠĢletmelerde katılımcılık uygulamaları; personeli güçlendirme, ekip çalıĢması ve sorun çözme ve süreç geliĢtirme faaliyetleri Ģeklinde üç baĢlık halinde değerlendirilecektir. 4.3.1 Personeli Güçlendirme Kararlara katılma, “çalıĢanlarla iĢletme içi gücün de paylaĢımı” anlamına gelmektedir. Gücün paylaĢımındaki amaç, çalıĢanların iĢ monotonluğundan kurtarılarak daha çok motive ve tatmin edilmeleri yoluyla iĢletmenin etkinliğinin artırılmasıdır. Serinkan (1996). ĠĢçilerin düĢüncelerinin alınması, onların büyük makinelerin diĢlilerinden biri olarak değil de bir insan olarak değerlendirilmeleri, motivasyonu, iĢ tatminini artıracak, iĢ monotonluğunu engelleyerek iĢletme-çalıĢan bütünleĢmesini sağlıklı biçimde sağlayacaktır. Daubler (1994). Personeli güçlendirme kavramı, 1970‟lerin sonu ve 1980‟lerin baĢında, TKY programlarının uygulamaları olan kaizen, kalite çemberleri ve iĢ yaĢamı kalitesinin iyileĢtirilmesi çalıĢmalarıyla önem kazanmaya baĢlamıĢtır. Personeli güçlendirme; durum, Ģartlar, politika ve uygulama sonuçları kadar çalıĢanların ruh durumları ile de ilgilenilmesini ön görmekte, çalıĢanın yaĢamının kendi elinde olduğunun bilincine varmasını ve ona önemli amaçlara sahip olduğunun hatırlatılmasını da gerektirmektedir. Doğan (2003). Erstad, genel bir yaklaĢımda bulunarak personeli güçlendirmeyi; “çalıĢanlara iĢleriyle ilgili çeĢitli kararları alabilmelerini sağlayacak imkânların sunulması veya bireysel faaliyetlerinin sorumluluğunu alabilecekleri örgütsel ortamın sağlanması” Ģeklinde tanımlamaktadır. Erstad (1997). Pardo Del Val ve Llyod personeli güçlendirmenin; yöneticilerin ve çalıĢanların doğrudan ve en çabuk Ģekilde karar verebilme sürecine dâhil olmalarını ifade ettiği görüĢündedirler. Pardo ve Llyod (2003). Koçel kavramı, yardımlaĢma, paylaĢma, yetiĢtirme ve ekip çalıĢması yoluyla kiĢilerin karar verme haklarını (yetkilerini) artırma süreci olarak nitelemiĢtir. Koçel (1996). Budak ise benzeri Ģekilde, “çalıĢanın iĢi ile ilgili karar alma ve aldığı kararları uygulama olanaklarını geniĢletmek amacıyla çalıĢana bilgi, beceri ve motivasyon kazandırma süreci Ģeklinde açıklamaktadır. Budak (2005). Tanımlardan da anlaĢıldığı üzere, güçlendirmenin yönetsel ve operasyonel bakımlardan çalıĢanların iĢ tanımlarını değiĢtirdiği ve yeni görevler ortaya çıkararak kaynağı çalıĢanın kendisi olan bir yetkiyi ve sorumluluğu ifade ettiği söylenebilir. Böylelikle çalıĢanların görevleri çeĢitlendirilip iĢ yükleri artırılmıĢtır. Personeli güçlendirme; iĢ monotonluğunun gerekçesi olan tekdüze çalıĢmadan kaynaklı aĢırı yorulma, sıkılma ve bezme hislerinin oluĢmasını engelleyecek bir uygulama olarak değerlendirilmektedir. GüçlendirilmiĢ 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 693 çalıĢanlar; nitelikleri ve pozisyonları dolayısıyla yüksek kabul, takdir ve saygı görecekler, geniĢletilip zenginleĢtirilmiĢ iĢlerinin sahibi olarak iĢin her aĢamasında baĢkasına değil, kendilerine ait yetkiyi kullanarak kararlar verecekler ve kendilerini iĢletmedeki yerleri açısından önemli hissederek daha fazla motive olacak, daha yüksek iĢ tatmini duyacaklardır. 4.3.2 Ekip ÇalıĢması Ekip çalıĢması, üretim sürecindeki iĢlerin küçük grup faaliyetleri halinde yürütülmesi anlamına gelmektedir. Katılımcılık yoluyla çalıĢanların çeĢitli becerilerinden yararlanılacak, zihinsel güçleri harekete geçirilecek ve merakları ayakta tutulacaksa buna ulaĢmanın en iyi yolu, onların çeĢitli iĢlerin iĢ değiĢtirme yoluyla yapıldığı bir ekibe katılmalarını sağlamaktır. Ekip çalıĢması, toplu zihinsel potansiyeli ve zekâyı harekete geçirerek teknik geliĢmeleri ve iyileĢtirmeleri hızlandırabilmekte, bunun sonucu olarak da yönetim çalıĢanları daha verimli kullanabilmektedir. Ekip çalıĢması, çalıĢanların teknik kapasitelerini geliĢtirir. ĠĢin, monotonluğa sebep olan sıkıcılığı ortadan kalkar ve tekrara dayanan hareketlerden kaynaklı iĢ kazaları olasılığı azalır. ĠĢletmedeki ekiplerin verimli olması, iĢletmeyle ilgili her bilgiye ulaĢabilmeleriyle de ilgilidir. ĠĢçilerin bu bilgilere ulaĢmalarıyla ekipler bazı yönetim iĢlevlerini de üstlenebilmekte ve kendi kendilerini yönetir duruma gelmektedirler. Böylece alt kademe yönetici ve denetleyicileriyle ilgili dolaylı maliyetler de azalmaktadır. Ansal (1999). 4.3.3 Sorun Çözme ve Süreç GeliĢtirme Faaliyetleri Yalın Yönetim, Toplam Kalite Yönetimi, Katılımcı Yönetim gibi isimler altında uygulanan güncel yönetsel yaklaĢımların ortak paydası, çalıĢanların sorun çözme ve süreç geliĢtirme amaçlı zihinsel katılımıdır. Bu katılımın sağlanmasında en önemli etken, çalıĢanların görevlerini daha keyifli hale getirip motive edilmeleridir. Türkmen (1995). Yeni iĢ süreçlerinde çalıĢanların kendini geliĢtirme, grup halinde geliĢme, sorun çözme ve süreç geliĢtirme alanlarındaki inisiyatifleri öne çıkmaktadır. Ekip çalıĢmalarıyla oluĢan sinerji, insan kaynaklarının iĢletmeye olan katkılarını daha da artırmaktadır. Bu amaca ulaĢabilmek için insan kaynaklarının motivasyonu, ekip çalıĢması, yetki devri, karĢılıklı güven, açık ve çok yönlü iletiĢim, sistemin ağırlık noktasıdır. Türkmen (1997). ÇalıĢanların bireysel öneri sistemi ya da kalite çemberleri gibi uygulamalar yoluyla üretim süreçlerindeki sorunları belirlemeleri ve bunlara çözüm önerileri geliĢtirmeleri ya da kaizen, toplam verimli bakım gibi süreç geliĢtirici, standardize edici ve önleyici ekip çalıĢmalarına katılmaları onlara bilgi ve tecrübelerini sürece katma Ģansını verecektir. Sürecin bütününü kapsayan çalıĢmalarda yer almak, sürekli olarak tekrarlı Ģekilde yaptıkları görevlerinin yarattığı iĢ monotonluğunu ortadan kaldırarak iĢ yaĢamlarını renklendirecektir. Bu çalıĢmalar, aynı zamanda çalıĢanların baĢarma iradelerinin ve kendilerine güven hislerinin artmasını, farklı alanlarda yeni birikimler kazanmalarını, karar verme yeteneklerinin geliĢtirilmesini, iĢine ve iĢletmesine aidiyet hissinin kuvvetlenmesini sağlayarak çalıĢma yaĢamının çalıĢanlar için daha tatmin edici bir hale dönüĢmesini sağlayacaktır. 4.4 ÇalıĢma Ortam ve ġartlarının GeliĢtirilmesi ÇalıĢma ortamının fiziki ve manevi koĢulları, iĢin çalıĢanlarca benimsenmesi veya itici bulunması hususlarında belirleyici olabilmektedir. Örneğin, “Biz” duygusunun egemen olduğu, ergonomik Ģekilde tasarlanmıĢ ortam ve koĢullarda çalıĢanların normalde pek istekli olmadıkları görevleri bile daha Ģevkle yaptıkları söylenebilir. Olumlu çalıĢma koĢulları, 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 694 çalıĢanların iĢ algısını da pozitif etkileyerek monotonluk hissinin değiĢmesini sağlayacaktır. ÇalıĢma ortam ve koĢullarını geliĢtirerek çalıĢanlara mutluluk hissi veren ve böylece iĢi zevkli hale getiren faktörler Ģöyle izah edilebilirler; 4.4.1 ĠĢ Güvenliğinin Sağlanması: ĠĢçi sağlığı açısından her türlü riske açık olan ortamlarda çalıĢanların görevlerine motive olmaları beklenemez. Bu çalıĢanlarda stres ve korku hâkim olacaktır. Her an sağlıklarını hatta yaĢamlarını kaybetme riski içinde bulunmanın yarattığı gerilim iĢlerini itici hale getirecek ve baĢarılı olmalarını engelleyecektir. Dolayısıyla teknolojiyi de kullanarak iĢ güvenliği risklerini en aza indirgemeyi baĢaran iĢletmelerde çalıĢanlar huzur ve güven duygusu içinde motive olarak iĢlerine ve iĢletmelerine daha bağlı hale gelebilecekleridir. 4.4.2 ĠĢ Görme Biçimi ve Sürelerinde Esneklik Sağlanması: Nitelikli çalıĢanlara iĢi nasıl yapacaklarının dikta edilmesi, çalıĢanlarda bu duruma karĢı bir tepki oluĢturabilir. Özellikle kritik süreçlerde istihdam edilenler, güçlendirilmek ve böylece iĢlerini öz denetimle kendileri planlayıp uygulamak isterler. ÇalıĢma sürelerinin standardize edilmesinden çok esnetilmesi ve atipik çalıĢma iliĢkilerinin kurulması iĢ monotonluğunun oluĢmasını engelleyecektir. Bu doğrultuda Ġsveç‟teki Volvo Otomobil Fabrikası, bazı görevlerde çalıĢanlara günlük çalıĢma zamanlarını belirleme hakkını tanımıĢtır. 4.4.3 ĠĢ Yoğunluğunun ve ĠĢin Süratinin Azaltılması: Aralıksız olarak yoğun dikkatle çalıĢması gerekenler bir süre sonra bıkkınlık ve isteksizlik hislerine kapılabilirler. Bu durum tekdüzeliği beraberinde getirerek çalıĢanı iĢinden soğutabilir. Görevlerini çok kısa zaman aralıklarında ve sürekli olarak yüksek tempoda yapanlarda da bir süre sonra aĢırı yorgunluğa bağlı hatalardan kaynaklı verim kayıpları ortaya çıkabilir. Her iki durum da çalıĢanın niteliklerini iĢ sürecine katmasını engelleyecektir. Sonuçta oluĢacak monotonlaĢan, tekrarlı bir iĢ algısı motivasyonsuzluğa, iĢ tatminsizliğine hatta tükenmiĢliğe yol açabilecektir. Dolayısıyla iĢ yoğunluğunun da iĢ süratinin de çalıĢanın kapasitesinin üzerine çıkarılmaması sağlanmalıdır. ÇalıĢanlar, güçleriyle orantılı bir tempoda çalıĢtıkları iĢlerde çok daha stressiz, dinç ve mutludurlar. 4.4.4 Ara Dinlenmelerinin Doğru Zamanlamayla Yapılması: Her insanın sürekli dikkat göstermesinin bir zaman sınırı vardır. ĠĢ yerlerindeki ara dinlenmeleri bu sebeple verilmekte ve çalıĢanların deĢarj olmaları sağlanmaktadır. Ara dinlenmelerinin, çalıĢanların dikkatlerinin azalmaya baĢladığı zamanlarda ve enerjilerini yenileyebilecekleri sürelerde verilmesiyle iĢ kazası, kalitesiz üretim, verimsizlik gibi olumsuzlukların önüne geçilecek, görevden sıkıntı duyma, bitkin ve bıkkın olma hali engellenerek performans artıĢı sağlanacaktır. 4.4.5. Sürekli Eğitim: Öğrenim ve bilgi düzeyi yükselen çalıĢanların özgüvenleri artacak, sorumluluk alma, inisiyatif kullanma, hızlı ve doğru karar verme gibi özellikleri geliĢecektir. Bacak ve Yiğit (2010). Sürekli eğitimler vasıtasıyla iĢlerine dair yeni yöntemler ve karĢılaĢtıkları sorunlar 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 695 için değiĢik çözüm yolları öğrenen çalıĢanların baĢka iĢler hakkında bilgilenmeleri de sağlanacaktır. Mesleki birikimleri sürekli güncellenen çalıĢanlar görevlerini sıkılmadan yapacaklar, daha katılımcı olacaklar ve iĢ monotonluğu hissetmeyeceklerdir. 4.4.6 Robot Kullanımı: Robotlar, özellikle ağır ve tehlikeli iĢlerde insanın yerini alarak insan yaĢamı bakımdan oluĢabilecek pek çok olumsuzluğu engellemiĢlerdir. Robotlar sadece böyle iĢlerde insanın yerini almakla kalmazlar aynı zamanda tekrarlı ve monoton iĢlerde de kullanılarak çalıĢanların daha yaratıcı iĢler yapmalarına olanak verirler. Orbak vd. (2006). 4.4.7 ÇalıĢma Ortamının Ergonomik Tasarımı: Ergonomi; insanların anatomik, antropometrik özelliklerini, psikolojik ve fiziksel kapasiteleriyle toleranslarını göz önüne alarak sistem verimliliğini ve insan makine-çevre uyumunun temel yasalarını ortaya koymaya çalıĢan disiplinlinler arası bir araĢtırma-geliĢtirme alanıdır. “Ġnsan faktörleri mühendisliği” olarak da bilinen ergonomi, insan ile kullandığı donanım ve çalıĢma ortamı arasındaki iliĢkileri inceleyerek uygulama alanına aktarır. Sağocak (2005). ÇalıĢma ortamındaki hava, ısı, aydınlatma, gürültü, titreĢim gibi iĢ koĢullarının ergonomik bakımdan çalıĢanı yıpratmayacak Ģekilde kurgulanması; monotonluk, stres, iĢe devamsızlık ve iĢgücü devri gibi olumsuzluların ortaya çıkmasını engelleyecektir. 4.4.8 ÇalıĢanlara Ruhsal ve Bedensel Rahatlama Ġmkânı Sağlayacak Sanatsal, Kültürel, Sportif ve Estetik Öneriler: ÇalıĢma ortamında genel kabul görecek müziğin dinlenebilmesi, uygun yerlere tabloların, fotoğrafların asılması, çiçeklerin yerleĢtirilmesi, mesela bir akvaryum kurulması, iĢ öncesinde ve ara dinlenmelerde hafif sporlar yapabilme imkânının sunulması ortamı çalıĢanlar için daha eğlenceli ve yaĢanabilir hale getirecektir. Bunlarla beraber, ortam ve iĢ kıyafeti renklerinin, renklerin insan psikolojisi üzerindeki etkileri dikkate alınarak belirlenmesi de önemlidir. 4. SONUÇ Üretim organizasyonlarının verimliliği üzerinde, çalıĢanların performansları belirleyici olmaktadır. En geliĢtirilmiĢ donanımları ve yazılımları bedeli mukabilinde satın alma gücündeki benzer iĢletmelerin faaliyetlerinde fark yaratan, insanın iĢ görme, yaratıcılık ve süreç geliĢtirme potansiyelleridir. DeğiĢen piyasa koĢullarına anında uyum esnekliği göstermesi gereken günümüz iĢletmelerinin, geçmiĢin hantal örgütlerinin talep ettiği niteliksiz çalıĢanlarla baĢarıya ulaĢma Ģansları yoktur. Her Ģeyden önce yalın düĢüncenin temel ilkeleri bu durumu reddeder. Ortaya çıkan yeni çalıĢan profili; eğitimli, birden fazla iĢi bütünsel olarak yapabilen, yüksek tecrübe ve yetenek düzeyindeki donanımlı çalıĢanlarla ifade edilmektedir. Üretimde her Ģeyden daha az talep eden yalınlaĢmanın istihdamı da daraltması dolayısıyla yalın örgütlerde çalıĢanların faklı pozisyonlardaki değiĢik görevleri rahatlıkla yapabilir hale getirilmesi artık bir zorunluluk olmuĢtur. Sıradan iĢler, bilgi ve tecrübelerini sürekli yenileyerek kendilerini geliĢtiren çalıĢanlarca istenmeyen iĢlerdir. Çünkü çalıĢanın nitelik düzeyiyle iĢlerin basitliği ve tekdüzeliği arasında ters orantı vardır. Nitelik düzeyi artan eğitimli çalıĢanlar, herhangi birinin çok kısa oryantasyondan sonra yapabileceği iĢler yerine, içeriği artırılarak daha güç hale getirilmiĢ, 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 696 sürece bir Ģeyler katabileceği, kendini ayrıcalıklı ve özel hissedebileceği fark yaratan iĢleri yapmayı arzularlar. Diğer bir deyiĢle Fordizm‟in kronik sorunu olan iĢ monotonluğu, yalın üretimde mümkünse sıfırlanması istenen bir durumdur. Çünkü bu sebeple çalıĢanların motivasyonlarının dolayısıyla da iĢ tatminlerinin azalması zaten kırılgan olan üretimin sekteye uğramasına hatta durmasına neden olabilecektir. Bu gerekçelerle üretimde iĢ monotonluğu sorununun önüne geçmek isteyen iĢletmeler; üretim ve yönetim yapılarını uyumlu hale getirecek değiĢimleri sağlamak, iĢletmede çok yönlü iletiĢimi ve sosyalleĢmeyi artırarak güçlü bir “biz” duygusunu egemen kılmak, ekip çalıĢmalarıyla sinerjiyi açığa çıkarmak, güçlendirme yoluyla çalıĢanlarını karar alıcı ve uygulayıcı konuma getirmek, katılımcılığı teĢvik ederek onlara zihin güçlerini de kullanabilecekleri görevleri sunmak, çalıĢma ortam ve Ģartlarının olumsuzluklar içermesi nedeniyle sıradanlaĢan, tekdüze hale gelen görevleri çalıĢanların nitelikleri ve potansiyelleri doğrultusunda geniĢletmek, zenginleĢtirmek ve iĢ değiĢtirme ile çeĢitlendirerek onları birden çok alanda nitelik sahibi yapmak durumundadırlar. KAYNAKLAR Bacak B., Yiğit Y. (2010) ĠĢe Devamsızlığın Nedenleri, Ekonomik Sonuçları ve Azaltılması Ġçin Alınması Gereken Önlemler, GiriĢimcilik ve Kalkınma Dergisi 5(1), 29-44. Budak G. (2005) Performansı Artırmada Yeni Bir Yöntem: Personeli Güçlendirme, Mercek Dergisi, 37, 92–97. Erstad M. (1997) Empowerment and Organizational Change, International Journal of Contemporary Hospitality Management, 9, (7), 325–333. Koçel T. (1996) ĠĢletme Yönetimi ile Ġlgili Son GeliĢmeler ve ÇalıĢanlar Açısından Anlamı, Mercek Dergisi, 3, 26–38. Koray M. (1981) Bir Seçim Sorunu: Katılmalı Yönetim, Ege Üniversitesi, ĠĢletme Fakültesi Dergisi, 1(2), 97-106. McFarlin B.D., Sweeney D.P., Cotton L.J. (1992) Attitudes Toward Employee Participation in Decision-Making: A Comparison of European and American Managers in a United States Multinational Company, Human Resources Management, 31(4), 363-383. Özkalp E. (2003) Örgütlerde ĠĢin ÇalıĢanlar Ġçin Anlamı ve ĠĢ Dizaynı, Kamu-ĠĢ Dergisi, 7(2), 157-183. Pardo Del val M., Llyod B. (2003) Measuring Empowerment, Leadhership & Organization Development Journal, 24(2), 102-108. Pehlivan Ġ. (1991) Örgütün DavranıĢsal Sorunlarını Azaltma YaklaĢımları, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi,23(1), 163-173. Sağocak D.M. (2005) Ergonomik Tasarımda Renk, Trakya Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi, 6(1), 77-83. Serinkan C. (1996) ĠĢletmelerin Personel/Ġnsan Kaynakları Yönetimi, Verimlilik Dergisi, 4, 21-36. Seymen O. (1999) Toplam Kalite Yönetimi ve Yeniden Yapılanma (Reengineering): KarĢılaĢtırmalı Bir Analiz, Human Resources Ġnsan Kaynakları ve Yönetim Dergisi, 3(4), 54-63. 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 697 Tikici M., Aksoy A., Derin N. (2006) Toplam Kalite Yönetiminin Radikal Unsurlarından Birisi Olarak Yalın Yönetim, Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, 5(16), 20-33. Ansal H. (1999) Esnek Üretimde ĠĢçiler ve Sendikalar, BirleĢik Metal-ĠĢ Sendikası Yayınları, Yayın No:96/12, Ġstanbul. Beyerstedt J.M. (2004) Empowerment in the Workplace: An Expanded Theoretical Framework, (Doctorate Thesis), Alliant International University, Faculty of the California School of Professional Psychology, San Francisco. Bozkurt V. (2004) DeğiĢen Dünyada Sosyoloji, Alfa Yayınları, Bursa. Burnes B. (1996) Managing Change: A Strategic Approach to Organizational Dynamics, Pitman Publishing, London. Daubler W. (1994) Almanya‟da ĠĢçinin Yönetime Katılması, ĠĢçinin Yönetime Katılması Semineri, (Çev.: TAġKENT SavaĢ), Belediye-ĠĢ Yayını, 52-67. Doğan S. (2003) Personel Güçlendirme, Sistem Yayınları, Yayın No:383, Ġstanbul. Genç N. (2004) Yönetim ve Organizasyon: ÇağdaĢ Sistemler ve YaklaĢımlar, Seçkin Yayıncılık, Ankara. Güven H.S. (1999) Toplumbilim, Ezgi Yayınları, Bursa. Luthans F. (1995) Organizational Behavior, 7th Edititon, McGraw Hill Inc., New York. Orbak Â.Y., Özmutlu S., Özmutlu H.C., Orbak A. (2006) Üretim Sistemlerinde Robot Çizelgeleme Probleminin Ġncelenmesi, TĠMAK-Tasarım Ġmalat Analiz Kongresi, Bildiriler Kitabı, Balıkesir, 491-498. TaĢkent S. (1994) Türkiye‟de ĠĢçinin Yönetime Katılması, ĠĢçinin Yönetime Katılması Semineri, Belediye-ĠĢ Yayını, 93-106. Tınar M.Y. (1996) ÇalıĢma Psikolojisi, Birinci Baskı, Ġzmir. Türkçe Sözlük (1964)Türk Dil Kurumu (TDK) Yayını, Ġstanbul. Türkmen Ġ. (1995) Bir Yanılsama Olarak DeğiĢim Yönetimi ve ÇalıĢma ĠliĢkileri, Petrol-ĠĢ 95- 96 Yıllığı, Ġstanbul, 1995. Türkmen Ġ. (1997) Katılımcı Yönetim Ġçin Denetim ve Otorite Kavramına Yeni YaklaĢımlar, Tüsiad-Kalder, 6. Ulusal Kalite Kongresi, Bildirler Kitabı, 4. Cilt, Ġstanbul, 858-872. İnternet Adresleri: Örücü E. (2003) Otel ĠĢletmelerinde Monotonluk Sorunu ve Alınabilecek Önlemler, Mevzuat Dergisi, http://www.mevzuatdergisi.com/2003/10a/05.htm Son EriĢim Tarihi: 20 Eylül 2011. 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 698 Ġġ KAYNAKLI SIKINTININ Ġġ VE YAġAM DOYUMUNA ETKĠSĠ H. ġebnem SEÇER Yrd.Doç.Dr., Dokuz Eylül Üniversitesi, Ġktisadi ve Ġdari Bilimler Fakültesi, ÇalıĢma Ekonomisi ve Endüstri ĠliĢkileri Bölümü, DokuzçeĢmeler Kampusü, 35160 Buca-ĠZMĠR e-posta: [email protected] ÖZET Sıkıntı, örgüt literatüründe çalıĢanların duygusal durumlarının incelenmesiyle güncellik kazanmıĢtır. Sıkıntı bireyin hoĢnutsuzluk ve memnuniyetsizlik ile karakterize ettiği olumsuz bir tecrübesi olarak ifade edilmektedir. Dolayısıyla iĢ kaynaklı sıkıntı, iĢ doyumsuzluğunun bir sebebi olabilecek bir niteliğe sahiptir. Diğer yandan, yaĢamın çeĢitli alanlarından kaynaklanan doyumun, yaĢam doyumunu etkilediği belirtilmektedir. Bu nedenle, iĢ kaynaklı sıkıntının neden olduğu iĢ doyumsuzluğunun, yaĢam doyumunu da olumsuz yönde etkileyeceği düĢünülmektedir. AraĢtırmada bu iliĢkiden hareketle, bireyin iĢ kaynaklı bir sıkıntı yaĢaması durumunda, iĢ ve yaĢam doyumunun bundan nasıl etkilendiği araĢtırılmıĢtır. Bu çerçevede birey-iĢ uyumu açısından önem taĢıyan bu iliĢki, üniversite idari personeli (beyaz yakalı çalıĢan) örnekleminde araĢtırılmıĢtır. AraĢtırmadan elde edilen sonuçlar, beyaz yakalı çalıĢanlarda iĢ kaynaklı sıkıntının iĢ ve yaĢam doyumunu düĢürdüğü yönündeki hipotezi desteklemiĢtir. Anahtar Kelimeler: ĠĢ kaynaklı sıkıntı, iĢ doyumu, yaĢam doyumu ABSTRACT Boredom has became popular concept with the studying of worker‟s emotions. Boredom can be defined as a negative experience characterized by displeasure and dissatisfaction. Hence job boredom could be cause for job dissatisfaction. On the other hand, it is indicated that the satisfaction which arise from various life domains can effect life satisfaction. For this reason, job dissatisfaction which arise from job boredom can negatively effect the life satisfaction. In this study, from this point of view it is investigated that how the individual‟s job boredom can effect their job and life satisfaction. In this framework, this relation which is important in terms of person-job fit is investigated on sample of the university administrative personel (white-collar workers). According to the findings, the hypostehesis of “job boredom can negatively effect the job and life satisfaction” is supported. Key Words: Job boredom, job satisfaction, life satisfaction 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 699 1.GĠRĠġ ĠĢ kaynaklı sıkıntı günümüzde teknoloji kullanımının da yaygınlaĢması ve iĢlerin rutinleĢmesi nedeniyle giderek yaygınlaĢan bir nitelik arzetmektedir. ĠĢ kaynaklı sıkıntı öncelikle bireyin iĢi hakkındaki duygusal tepkisi olarak nitelendirilen iĢ doyumu üzerinde olumsuz bir etki yaratmakta, bunun da ötesinde iĢ dıĢı yaĢam alanına da yayılarak yaĢam doyumunu düĢürebilmektedir. Bu olumsuz etkiler birlikte düĢünüldüğünde, bireyin yaĢam kalitesinin azalması gibi daha genel bir sonuç da ortaya çıkabilmektedir. Buradan hareketle ve ülkemizde iĢ kaynaklı sıkıntının iĢ ve yaĢam doyumu üzerindeki etkisini araĢtıran çalıĢmaların bulunmayıĢı göz önünde bulundurularak, bu araĢtırmada beyaz yakalı çalıĢan grubu olarak nitelendirilebilecek olan üniversite idari personelinin yaĢadığı iĢ kaynaklı sıkıntının iĢ ve yaĢam doyumu üzerindeki etkisi üzerinde durulmuĢtur. 2. KURAMSAL ÇERÇEVE Sıkıntı, duygusal bir durum olarak özellikle iĢyeri ortamında son yıllarda daha fazla incelenmeye baĢlamıĢtır. (Loukidou vd. 2009). Sıkıntının bireysel ve örgütsel boyutta yarattığı; yaĢam kalitesinin düĢmesi, depresyon, sıkıntının farklı yaĢam alanlarına taĢması, iĢ doyumunun azalması, iĢ gerginliğinin artması, alkol ve ilaç kullanımı, üretkenlik karĢıtı iĢ davranıĢları, iĢ ile ilgili kaza ve hastalıklar, ve düĢük iĢ performansı gibi olumsuz sonuçlar dikkatleri çekmektedir (Watten vd. 1995; Wiesner vd. 2005; Bargdill, 2000; Kass vd. 2001; MacDonald ve MacIntyre 1997; O‟Hanlon 1981; Matthews vd. 2000; Spector, 2006; Frone, 1998). AraĢtırmacıların, daha çok sıkıntının ortaya çıkıĢ koĢullarını anlamak ve sonuçlarını önlemeye yönelik öneriler getirmek noktasında değerlendirmeler yaptıkları görülmektedir. “SıkılmıĢ hissetmeye” yönelik Ģikâyetlerle, hem iĢte hem de iĢ dıĢı süreçte yaygın olarak karĢılaĢılmaktadır. Bu yönüyle sıkıntı, hem yapılan iĢin bir özelliği, hem de kiĢilik eğilimliliği (sıkıntıya eğilimlilik) olarak değerlendirilebilmektedir (Fisher, 1991; Farmer ve Sundberg, 1986; Bruursema vd., 2011). ĠĢ kaynaklı sıkıntı, eksik yüklenme ve monotonluk gibi çeĢitli iĢ özelliklerinin yol açtığı bir durumdur. Dolayısıyla, iĢ kaynaklı sıkıntı, bireyde sıkıntıya yol açan bir iĢ niteliğinden kaynaklanabilmektedir. DüĢük beceri gerekliliklerine sahip tekrarlayan görevler içeren iĢler, sıkıcı olabilmektedir (Melamed vd. 1995). KiĢilik eğilimliliği olarak sıkıntı ise, insanların herhangi bir durumda sıkıntı hissetmelerine iliĢkin bireysel farklılıklarını ifade etmektedir (Culp, 2006). KiĢilik eğilimliliğin de etkili olduğu koĢullarda iĢ kaynaklı sıkıntı, aynı iĢ koĢullarına ve gerekliliklerine sahip bireylerin daha fazla sıkıntı hissettikleri duruma iĢaret etmektedir (Van Der Heijden vd., 2011). Dolayısıyla, iĢ kaynaklı sıkıntının nedeni, iĢin özellikleri ya da kiĢilik eğilimi veya her ikisi birden olabilmektedir. Bununla birlikte, iĢ kaynaklı sıkıntı ile sıkıntı eğilimliliğinin birbirinden farklı iki yapı olduğu, görgül araĢtırmalarla desteklenmektedir (Kass vd., 2001). Sıkıntı durumunun tanımlanması, uyarılma, motivasyon, davranıĢ ve bilinç boyutları dikkate alınarak yapılabilmektedir. Bu çerçevede bakıldığında, tatmin edici olmayan bir uyarılma durumu, eyleme geçme isteksizliği, daha az sayıda davranıĢ gösterme ve dikkati toplayamama ya da iĢ dıĢı düĢüncelere dalma gibi durumlar sıkıntı hissinin göstergesi olabilmektedir (Loukidou vd., 2009). Diğer yandan, sıkıntının, “değiĢmeyen ya da değiĢimlerin tekrarlı ve önceden tahmin edilebilir Ģekilde gerçekleĢtiği bir ortama karĢı verilen duygusal bir tepki” (Fisher, 1991), “benzer ya da sürekli tekrarlayan olarak algılanan bir faaliyetin sürekli olarak gerçekleĢtirilmesinden kaynaklanan bir tecrübe” (Smith, 1955‟den aktaran Fisher, 1991) Ģeklinde yapılan tanımlamaları da bulunmaktadır. 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 700 Literatürde en bilinen tanımında ise Fisher sıkıntıyı; “bireyin içinde bulunduğu faaliyete karĢı yaygın bir ilgisizlik hissettiği ve odaklanmakta zorluk çektiği, hoĢa gitmeyen ve geçici bir duygusal durum” (1998) olarak tanımlamıĢtır. Bu tanımlamada sıkıntının geçici bir duygusal durum olmasından hareketle, örneğin iĢ doyumu gibi bir tutum niteliği taĢımadığı da ifade edilmektedir (Fisher, 1991; Loukidou vd., 2009). Fakat, sıkıntının sadece bir geçici bir duygusal durum olmadığı, özellikle kiĢilik eğilimliliğinden kaynaklanan sıkıntının bir tutum özelliği de taĢıdığı belirtilmektedir. Dolayısıyla, duygusal bir durum olarak sıkıntı çevreye karĢı verilen bir tepki iken, karakter olarak sıkıntı bireyin sahip olduğu bir özelliğidir (Loukidou vd., 2009). Bu çerçevede iĢ kaynaklı sıkıntıyı daha çok geçici bir duygusal durum kapsamında değerlendirmek ve bireyin iĢ ortamına ile koĢullarına karĢı verdiği bir tepki olarak düĢünmek mümkündür. Bireyin iĢ ortamına, koĢullarına ve sorumlu olduğu görevlerine iliĢkin öznel değerlendirmesine dayanan iĢ kaynaklı sıkıntı, bu unsurlardaki değiĢim çerçevesinde ortadan kalkma potansiyeli taĢıyan bir duygusal durumdur. ĠĢ kaynaklı sıkıntının daha çok mavi yakalı çalıĢanlarda görüldüğü düĢünülmekle birlikte, günümüzde beyaz yakalı çalıĢanların da iĢ kaynaklı sıkıntıdan yakındıkları araĢtırmalarla ortaya konmuĢtur (Van Der Heijden, 2011). ĠĢgücünün eğitim düzeyinin yükselmesi, iĢ faaliyetlerini rutinleĢtiren teknoloji kullanımının da yaygınlaĢması ile birlikte, beyaz yakalılarda bile, çalıĢanların becerilerinin iĢlerinin gerektirdiği düzeyin genellikle üstünde olmasına yol açmaktadır (Loukidou vd., 2009). ĠĢ kaynaklı sıkıntının yaygınlığı konusunda yapılan araĢtırmalardan birisinde, 10.000 çalıĢanın yaklaĢık üçte birinin iĢ kaynaklı sıkıntı yaĢadıkları için günde iki saatini iĢ dıĢı faaliyetlerle geçirdikleri belirtilmektedir (Malachowski, 2005‟den aktaran Van Der Heijden, 2011). Bu durumun günümüzde nitelikli çalıĢanların daha az beceri gerektiren iĢlerde çalıĢmaları ya da iĢlerinde bütün yeteneklerini kullanamamalarından kaynaklandığı belirtilmektedir (Watt ve Hargis, 2010). Literatürde iĢ kaynaklı sıkıntı ile iliĢkili olduğu belirtilen iĢ doyumu, çalıĢanın iĢi hakkındaki duygusal değerlendirmesi (Blegen ve Mueller; 1987) biçiminde tanımlanmakta ve iĢin tamamına ya da belirli yön ve özelliklerine iliĢkin bir tutum niteliği taĢımaktadır (Çakır, 2001). ĠĢ doyumunun iĢin özellikleri ile çalıĢanların beklenti ve istekleri kesiĢtiği zaman gerçekleĢtiği belirtilmektedir (Keser, 2005). Bireyin yaĢamının vazgeçilmez bir parçası olan iĢte yaĢanan doyum/doyumsuzluk veya mutluluk/mutsuzluğun, sadece iĢ yaĢamı ile sınırlı kalmayıp, iĢ dıĢındaki yaĢam alanına da taĢması sözkonusudur (Keser, 2005). Dolayısıyla, iĢ doyumu sözkonusu olduğunda genelde yaĢam doyumunun da birlikte değerlendirilmesi gündeme gelmektedir. YaĢam doyumu kiĢinin, iĢ, boĢ zaman ve iĢ dıĢı zaman olarak tanımlanan yaĢama gösterdiği duygusal tepkiler (Hong ve Giannakopoulos; 1994 ve Dikmen, 1995‟den aktaran Keser, 2006). YaĢam doyumu, bireyin iĢ yaĢamı dıĢındaki duygusal tepkisidir. Yani hayata karĢı genel tutumudur. Bir baĢka tanımda yaĢam doyumu, genel olarak kiĢinin kendi yaĢamından duyduğu memnuniyeti ifade etmektedir (Özdevecioğlu, 2003 ile Telman ve Ünsal, 2004‟den aktaran Keser, 2005). YaĢam doyumunda etkili olan faktörlerin baĢında bireyin genel yaĢamında oldukça önemli yer tutan iĢ yaĢamı gelmektedir. Bu bağlamda iĢ yaĢamından kaynaklanan doyum ile yaĢam doyumu arasında bir etkileĢim olduğu yaygın bir görüĢtür (Uyguç vd., 1998.; Keser, 2005). Weiss ve Cropanzano‟nun “duygusal olaylar” (Affective Events) teorisi, çalıĢma esnasında hissedilen duyguların, iĢ doyumunun duygusal öğesini oluĢturan hammadde olduğunu belirtmektedir. Literatürde, ruh halinin iĢ doyumu ile iliĢkili olduğuna yönelik somut bulgular bulunmaktadır (Seçer ve Tınar, 2003). Sıkıntının hoĢnut olunmayan bir duygu olmasından hareketle, iĢ ortamında sıkıntı yaĢayan bireyin iĢ doyumu düzeyinin düĢeceği ileri 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 701 sürülmektedir (Fisher, 1991). ĠĢ doyumu ile iĢ kaynaklı sıkıntı arasındaki olumsuz yönde olduğu belirtilen bu iliĢki, Mikulas ve Vodanovich‟in (1993) “sıkıntının kısmen doyumsuzluk durumu olduğu” yönündeki tanımlamalarıyla da desteklenmektedir. Bu iliĢkiyi değerlendirmek için yapılan çalıĢmalardan birisi olan MacDonald ve MacIntrye‟nin (1997) değiĢik meslek gruplarına mensup çalıĢanlar üzerinde yaptıkları araĢtırmada, iĢ doyumu ve iĢ sıkıntısı düzeyi arasında olumsuz yönde iliĢki olduğu saptanmıĢtır. Buna göre, bireyin iĢ ortamında sıkılma düzeyi arttıkça, iĢ doyumu düzeyi düĢmektedir. Benzer bir sonuca Lee (1986) tarafından masa baĢı çalıĢanları üzerinde yapılan bir araĢtırmada da ulaĢılmıĢtır. Bu araĢtırmada da “ĠĢ Betimlemesi Ölçeği”nin doyumla iliĢkili boyutları ile iĢ sıkıntısı değiĢkenleri arasında olumsuz yönde iliĢki tespit edilmiĢtir. Son olarak Kass vd.‟nin (2001) hem iĢ kaynaklı sıkıntı hem de sıkıntı eğilimliliğinin iĢ doyumu ile iliĢkisi üzerinde yaptıkları araĢtırmada, sözkonusu iki değiĢken arasında olumsuz yönde güçlü bir iliĢki olduğu sonucuna ulaĢılmıĢtır. Diğer yandan, iĢ kaynaklı sıkıntını yaĢam doyumu ile iliĢkisi açısından bakıldığında, yaĢam doyumunun iĢ yaĢamındaki doyum/doyumsuzluk ile mutluluk/mutsuzluğa duyarlı olmasından hareket edilerek, iĢ kaynaklı sıkıntının yaĢam doyumunu düĢüreceği belirtilebilir. Farmer ve Sandberg‟in (1986) lisans düzeyindeki üniversite öğrencileri üzerinde yaptıkları araĢtırmada sıkıntıya eğilimliliğin yaĢam doyumu ile olumsuz bir iliĢki içinde oldukları belirlenmiĢtir. Dolayısıyla kiĢilik eğilimliliği olarak sıkıntı yaĢam doyumu düzeyini düĢürebilmektedir. ĠĢ kaynaklı sıkıntı açısından da, özellikle uzun dönemli bir iĢ sıkıntısı sözkonusu olduğunda bireyin iĢ doyumunun düĢmesi ile birlikte yaĢam doyumunun da bundan olumsuz etkileneceği beklenebilir. Gerçekten de, Li (2003) tarafından hemĢireler üzerinde yapılan bir araĢtırmada, iĢ kaynaklı sıkıntının yaĢam doyumunu etkileyen bir değiĢken olarak alındığı görülmektedir. Bu araĢtırma bireylerin iĢ kaynaklı sıkıntı düzeylerinin iĢ doyumu aracılığıyla yaĢam doyumunu olumsuz etkilediği varsayımına dayanmaktadır. AraĢtırmanın temel hipotezi: H: “Bireylerin iĢ kaynaklı sıkıntı düzeylerinin yüksek olması iĢ doyumu ve yaĢam doyumu düzeylerini düĢürücü yönde etki etmektedir.” Bu temel hipotezi destekleyen alt hipotezler ise Ģu Ģekildedir: H1: ĠĢ kaynaklı sıkıntı iĢ doyumunu olumsuz etkiler. H2: ĠĢ kaynaklı sıkıntı yaĢam doyumunu olumsuz etkiler. 3. YÖNTEM AraĢtırma anket tekniği kullanılarak 123 üniversite idari personelinden oluĢan bir örneklem üzerinde gerçekleĢtirilmiĢtir. Anket formu idari personele dağıtılarak, açıklamalar yapılmıĢ ve daha sonra geri toplanmıĢtır. 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 702 Tablo 1. Örneklemin Demografik Özellikleri YaĢ Sayı (%) Eğitim Durumu Sayı (%) 20-30 35 (28.7) Ġlköğretim 31-40 42 (34.4) Lise 32 (25.8) 41-50 40 (32.8) Yüksekokul 25 (20.2) 5 (4.1) Üniversite 55 (44.4) Lisansüstü 9 (7.3) 50 ve üstü Cinsiyet Kadın 68 (55.3) Kıdem Erkek 55 (44.7) 5 yıldan az Medeni Durum 5-10 yıl 3 (2.4) 43 (34.7) 21 (16.9) Evli 72 (58.5) 10-15 yıl 12 (9.7) Bekar 51 (41.5) 15- 20 yıl 23 (18.5) 20 yıl ve üzeri 25 (20.2) Örneklemin büyük bir çoğunluğu 31-50 yaĢları arasındadır (%67.2). Cinsiyet açısından kadın personelin ağırlıkta olduğu görülmektedir (%55.3). Ayrıca örneklemin %58.5‟i evlidir. Eğitim durumu açısından ise çoğunluğun (%44.4) üniversite mezunu olduğu dikkati çekmekte ve az sayıda lisansüstü öğrenim görmüĢ idari personel bulunmaktadır (%7.3). Kıdem süreleri değerlendirildiğinde ise, çoğunluğun 5 yıldan az bir süredir çalıĢtığı anlaĢılmaktadır (%34.7). Ancak 15 yıl üzeri kıdemi olanlar örneklemin % 38.7‟sini oluĢturmaktadır. AraĢtırmada kullanılan anket formu, iĢ kaynaklı sıkıntı ölçeği, iĢ doyumu ölçeği ve yaĢam doyumu ölçeği ile demografik sorulardan oluĢmaktadır. ĠĢ kaynaklı sıkıntı düzeyi, Lee (1986) tarafından geliĢtirilen “ĠĢ Sıkıntısı” ölçeği kullanılarak ölçülmüĢtür. 17 maddelik ölçek katılımcıların iĢlerinde yaĢadıkları sıkıntıyı belirlemektedir. Sorular 1=Hiç 5=Çok Sık Ģeklinde cevaplanmaktadır. ĠĢ doyumu düzeyi, Brayfield ve Rothe‟in (1951) geliĢtirdikleri ölçek kullanılarak ölçülmüĢtür. Bu ölçek toplam 5 sorudan oluĢmaktadır. 5 soru “tamamen katılıyorum”dan(5) “kesinlikle katılmıyorum”a(1) doğru 5 basamaklı ölçekle cevaplandırılmaktadır. Ölçekte iki soru ters kodlanarak değerlendirmeye alınmıĢtır. Ölçek daha önce Türkçe‟ye uyarlanmıĢ olması nedeniyle, değiĢiklik yapılmadan kullanılmıĢtır *. YaĢam doyumu düzeyi, Deiner, Emmons, Larsen, Griffin tarafından geliĢtirilen “YaĢam Doyumu Ölçeği” kullanılmıĢtır. Bu ölçek de 5 sorudan oluĢmakta ve “tamamen katılıyorum”dan(5) “kesinlikle katılmıyorum”a (1) doğru 5 basamaklı ölçekle değerlendirilmektedir. Ölçeğin Türkçeye uyarlaması yapılmıĢtır*. Ölçeklerin güvenilirlik düzeylerini belirleyen Cronbach‟s Alpha katsayıları; iĢ kaynaklı sıkıntı ölçeği için 0,87; iĢ doyumu ölçeği için 0,86; yaĢam doyumu ölçeği için 0,86 olarak hesaplanmıĢtır. Bu sonuçlar ölçeklerin yüksek bir güvenilirlik düzeyine sahip olduklarına iĢaret etmektedir. * Anket soruları AĢkın Keser (2006). ÇalıĢma YaĢamında Motivasyon, Alfa Aktüel, s. 247‟den alınmıĢtır. Sorular AĢkın Keser (2005). ĠĢ Doyumu ve YaĢam Doyumu ĠliĢkisi: Otomotiv Sektöründe Bir Uygulama, ÇalıĢma ve Toplum, 4, s. 89‟dan alınmıĢtır. * 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 703 4. BULGULAR Elde edilen bulgular, iĢ kaynaklı sıkıntının iĢ ve yaĢam doyumu üzerindeki etkisini belirlemek üzere oluĢturulan yapısal eĢitlik modeline iliĢkin bulgular çerçevesinde değerlendirilmektedir. ġekil 1. ĠĢ Kaynaklı Sıkıntının ĠĢ ve YaĢam Doyumuna Etkisi Modele iliĢkin sonuçlar değerlendirildiğinde, iĢ kaynaklı sıkıntının bireylerin iĢ ve yaĢam doyumu düzeylerini güçlü bir Ģekilde olumsuz etkilediği görülmektedir. Dolayısıyla araĢtırmanın temel hipotezini destekler nitelikte, iĢ kaynaklı sıkıntının, iĢ ve yaĢam düzeyini düĢürücü bir etki yarattığı sonucuna ulaĢılmıĢtır. Modelin diğer uyum istatistikleri Ģu Ģekilde hesaplanmıĢtır; Tablo 2. ĠĢ Kaynaklı Sıkıntının ĠĢ ve YaĢam Doyumuna Etkisine ĠliĢkin Modelin Uyum Değerleri Uyum Ġndeksleri Değeri Uyum x2/sd 1.68 Ġyi Uyum RMSEA 0.074 Ġyi Uyum CFI 0.95 Ġyi Uyum NNFI 0.95 Ġyi Uyum 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 704 5. SONUÇ VE ÖNERĠLER Bu çalıĢma kapsamında üniversite idari personeli üzerinde yapılan araĢtırmada, iĢ kaynaklı sıkıntının iĢ ve yaĢam doyumunu olumsuz etkilediği belirlenmiĢtir. Buna göre, bireyin iĢ kaynaklı sıkıntısı arttıkça iĢ ve yaĢam doyumu düzeyi düĢmektedir. ĠĢ kaynaklı sıkıntının iĢ ortamından ve koĢullarından kaynaklanan monotonluk, tekrarlayan iĢlerin varlığı ya da teknolojinin monotonlaĢtıran etkisi gibi nedenlerle ortaya çıktığı bilinmektedir. Diğer yandan eğitim düzeyine uygun bir iĢte çalıĢamamak da iĢ kaynaklı sıkıntıya yol açmaktadır. Dolayısıyla iĢ kaynaklı sıkıntının önlenmesinde, bu gibi koĢulların dikkate alınması önem arzetmektedir. Diğer yandan iĢ kaynaklı sıkıntının olumsuz sonuçları olarak karĢımıza çıkan iĢ ve yaĢam doyumundaki azalmaların da dikkate alınması gerekmektedir. Bireyin iĢ ve genel yaĢamına iliĢkin duygusal tepkisini içeren iĢ ve yaĢam doyumunun, yüksek düzeyde olması yaĢam kalitesini arttırıcı bir etkiye sahiptir. Bu nedenle iĢ kaynaklı sıkıntının yaĢam kalitesinin arttırılması açısından da bir fonksiyon üstlendiği gözden kaçırılmamalıdır. Bu çerçevede iĢ kaynaklı sıkıntının önlenebilmesi için hangi iĢ ve ortam koĢullarının sıkıntı üzerinde etkili olduğunun belirlenmesi önemli bir adım olabilir. Diğer yandan, bundan sonraki araĢtırmalarda iĢ kaynaklı sıkıntının iĢ ve yaĢam doyumu üzerindeki etkisi değiĢik meslek gruplarında değerlendirilerek, iĢ kaynaklı sıkıntının iĢ ve yaĢam doyumunda etkili olan önemli bir değiĢken olduğu belirlenebilir. Böylelikle beyaz yakalı çalıĢanların iĢ ve yaĢam doyumu düzeylerinin arttırılması için daha detaylı bilgilere sahip olmak mümkün olabilir. KAYNAKLAR Bargdill, R.W. (2000). The study of life boredom. Journal of Phenomenological Psychology, 31, 188– 219. Blegen Mary A., Mueller Charles W.; “Nurse‟s Job Satisfaction: A Longitudinal Analysis”, Research in Nursing & Health, Vol. 10, 1987. Culp, N.A. (2006). The relations of two facets of boredom proneness with the major dimensions of personality. Personality and Individual Differences, 41, 999-1007. Çakır, Özlem (2001). ĠĢe Bağlılık Olgusu ve Etkileyen Faktörler, Seçkin Yayıncılık, Ankara. Dikmen Ahmet Alpay (1995). ĠĢ Doyumu ve YaĢam Doyumu ĠliĢkisi, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, 50. Farmer, R.,Sundberg, D. (1986). Boredom proneness: The development and correlates of a new scale. Journal of Personality Assessment, 50, 4–17. Fisher C.D. (1991). Boredom at work: a neglected concept, Bond University School of Business Discussion Papers. Fisher C.D. (1998). Effects of External and Internal Interruptions on Boredom at Work: Two Studies. Journal of Organizational Behavior, 19, 503-522. Frone, M.R. (1998). Predictors of work injuries among employed adolescents. Journal of Applied Psychology, 83, 565–576. Hong Sung-Mook, Giannakopoulos Effy (1994). The relationship of satisfaction with life to personality characteristics. Journal of Psychology Interdisciplinary &Applied, 128. 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 705 Kass S.J, Vodanovich S.J., Callender A. (2001). State-Trait Boredom: Relationship to Absenteeism, Tenure and Job Satisfaction, Journal of Business and Psychology, 16, 317-327. Keser, AĢkın (2006). ÇalıĢma YaĢamında Motivasyon, Alfa Aktüel, Bursa. Keser, AĢkın (2005). ĠĢ Doyumu ve YaĢam Doyumu ĠliĢkisi: Otomotiv Sektöründe Bir Uygulama, ÇalıĢma ve Toplum, 4, 77-95. Lee, T. W. (1986). Toward the development and validation of a measure of job boredom. Manhattan College Journal of Business, 15, 22–28. Li Mei-Hsuan, (2003). The Study of Leisure Participation, Job Boredom and Life Satisfaction of Nursing Staff, Master Thesis, Department and Graduate Institute of Leisure, Recreation, and Tourism Management, National Taiwan University. Loukidou Lia, Loan-Clarke John, Daniels Kevin (2009). Boredom in the workplace:more than monotonous tasks. International Journal of Management Reviews, 11, 381-405. MacDonald, S., MacIntyre, P. (1997). The generic job satisfaction scale: Scale development and its correlates. Employee Assistance Quarterly, 13, 1–16. Malachowski, D. (2005). Wasted time at work costing companies billions. Salary.com. Retrieved 20 February 2009 from http://www.salary.com/careers/layouthtmls/crel_display_nocat_ Ser374_Par555.html Matthews, K.A., Räikkönen, K., Everson, S.A., Flory, J.D., Marco, C.A., Ownes, J.F. and Lloyd, C.E. (2000). Do the daily experiences of healthy men and women vary according to occupational prestige and work strain? Psychosomatic Medicine, 62, 346–353. Melamed, S., Ben-Avi, I., Luz, J.,Green, M.S. (1995). Objective and subjective work monotony: Effects on job satisfaction, psychological distress, and absenteeism in bluecollar workers. Journal of Applied Psychology, 80, 29-42. Mikulas, W. L., & Vodanovich, S. J. (1993). The essence of boredom. The Psychological Record, 43, 3–12. O‟Hanlon, J.F. (1981). Boredom: practical consequences and a theory. Acta Psychological, 49, 53–82. Özdevecioğlu, Mahmut; (2003) “ĠĢ Tatmini ve YaĢam Tatmini Arasındaki ĠliĢkinin Belirlenmesine Yönelik Bir AraĢtırma”, 11.Ulusal Yönetim ve Organizasyon Kongresi, 22-24 Mayıs 2003, Afyon. Seçer ġ., Tınar M.Y. (2003). ĠĢyerinde TükenmiĢlik Kaynağı Olarak Duygusal Emek HemĢireler Üzerinde Yapılan Bir AraĢtırma- 9. Ulusal Ergonomi Kongresi 16-18 Ekim 2003 Denizli. Smith P.C. (1955). The prediction of individual differences in susceptibility to industrial monotony, Journal of Applied Psychology, 39, 322-329. Spector, P.E., Fox, S., Penney, L.M., Bruursema, K., Goh, A. and Kessier, S. (2006). The dimensionality of counterproductivity: are all counterproductive behaviors created equal? Journal of Vocational Behavior, 68, 446–460. Telman, Nursel; Ünsal, Pınar; (2004) ÇalıĢan Memnuniyeti, Epsilon Yayınevi, Ġstanbul. 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 706 Uyguç Nermin, Arbak Yasemin, Duygulu Ethem, Çıraklar Nurcan, (1998). “ĠĢ ve YaĢam Doyumu Arasındaki ĠliĢkinin Üç Temel Varsayım Altında Ġncelenmesi”, DEÜ ĠĠBF Dergisi, Cilt:13, Sayı:2. Van Der Heijden Gielis A. H. , Schepers Jeroen J. L. , Nijssen Edwin J. (2011). Understanding workplace boredom among white collar employees: Temporary reactions and individual differences. European Journal of Work and Organizational Psychology, iFirst article. Watt D. J, Hargis M.B. (2010). Boredom Proneness: Its Relationship with Subjective Underemployment, Perceived Organizational Support and Job Performance, Journal of Business and Psychology, 25, 163-174. Watten, R.G., Sykversen, J.L. and Myhrer, T. (1995). Quality of life, intelligence and mood. Social Indicators Research, 36, 287–299. Wiesner, M., Windle, M. and Freeman, A. (2005). Work stress, substance use, and depression amongyoung adult workers: an examination of main and moderator effect models. Journal of Occupational Health Psychology, 10, 83–96. 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 707 ÇALIġANIN ĠġTE VAR OLAMAMASI ÜZERĠNDE ÖZNEL ĠYĠLĠK HALĠNĠN ETKĠSĠ Mehmet Töre YILDIRIM1, Deniz TAġKAN2 ve Tunç DEMĠRBĠLEK3 1 Öğrenci., Dokuz Eylül Üniversitesi Ġkt. ve Ġd. Bil. Fak. DokuzçeĢmeler YerleĢkesi ÇalıĢma Ekonomisi ve Endüstri ĠliĢkileri Bölümü 35160 Ġzmir, e-posta: [email protected] 2 Öğrenci., Dokuz Eylül Üniversitesi Ġkt. ve Ġd. Bil. Fak. DokuzçeĢmeler YerleĢkesi ÇalıĢma Ekonomisi ve Endüstri ĠliĢkileri Bölümü 35160 Ġzmir, e-posta: [email protected] 3 Prof.Dr., Dokuz Eylül Üniversitesi Ġkt. ve Ġd. Bil. Fak. DokuzçeĢmeler YerleĢkesi ÇalıĢma Ekonomisi ve Endüstri ĠliĢkileri Bölümü 35160 Ġzmir, e-posta: [email protected] ÖZET ĠĢletmelerde uygulanan verimlilik ölçümlerinde ele alınan iĢgücü verimliliğini etkileyen iĢte var olamama problemi çalıĢanların öznel iyilik hali ile yakından iliĢkilidir. Bununla birlikte iĢin gereği, iĢ ortamı, kiĢisel ve çevresel kaynaklı etkiler iĢte var olamama sorununu tetiklemektedir. ĠĢletmelerde çalıĢanın iĢte var olamama sorunu tespit edilirken, bu sorunla çalıĢanların öznel iyilik hali ve demografik özellikleri etkileĢimi kurulmalıdır. Bu sebeple, bildiride çalıĢanlarda iĢte var olamama sorunun belirlenmesinde; öznel iyilik hali ve demografik özelliklerin etkisinin belirlenmesi amaçlanmaktadır. Bildirinin araĢtırma kısmı, ihracata yönelik üretim yapan ve TKY sistemi olan bir tekstil iĢletmesinde uygulanan anket çalıĢması ile gerçekleĢtirilmiĢtir. AraĢtırmanın analizinde; iĢte var olamama sorunu bağımlı değiĢken iken, öznel iyilik hali (ruhsal/duygusal iyilik hali, fiziksel iyilik hali ve yaĢam doyumu) ve demografik özellikler (yaĢ, cinsiyet, medeni durum, eğitim düzeyi, iĢyeri kıdemi vd.) bağımsız değiĢken olarak alınmıĢtır. AraĢtırma bulguları, çalıĢanların öznel iyilik hallerini olumsuz etkileyen faktörlerin varlığının onların iĢte verimsiz çalıĢmalarına sebep olduğunu göstermektedir. Anahtar Kelimeler: ĠĢte var olamama, öznel iyilik hali, verimlilik. ABSTRACT Applied to the measurement of productivity at work, which affect labor productivity in enterprises, problem of presenteeism have related closely with subjective well-being. In addition to this, job requirement, the business environment, personal and environmental origin affect are triggers the problem of the presenteeism. While determining the presenteeism problem in the working place, the interaction between subjective well-being of employees and the demographic characteristics should be established. For this reason, while determining the presenteeism problem of the workers, determining the affects of subjective well-being and demographic characteristics were aimed in the study. 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 708 The research chapter of the study was surveyed at export-oriented manufacturing textile factory, which applied TQM system. Analysis of the survey, problem of presenteeism is taken as the dependent variable, subjective well-being (mental/emotional well-being, physical wellbeing and life satisfaction), and demographic characteristics (age, gender, marital status, education level, workplace seniority, etc.) are taken as independent variables. Research findings are shows that, the factors, which affect employees' subjective well-being negatively, cause them to wok inefficient. Keywords: Presenteeism, subjective well being, productivity. 1. GĠRĠġ Günümüzde örgütlerin varlıklarını sürdürebilmeleri için maliyetler üzerinden rekabet ettikleri bilinen bir gerçektir. ÇeĢitli maliyet kalemleri arasında yönetimi en karmaĢık olan ücretlerdir. Ücret yönetimini diğer maliyet yönetimlerinden daha karmaĢık kılan, içinde insan faktörünü barındırıyor olmasıdır. Neoklasik yaklaĢıma göre insan, doğası gereği çalıĢmak istemez; buna karĢın yaĢamını devam ettirmek için ücret elde etmek ister. Ġnsanın bu tavrı onu çalıĢmaktan temelli kaçmak yerine çalıĢma sırasında tolare edilebilir kaçamaklar yapmaya itebilmektedir. Bu durum, verimliliğinin düĢmesine ve/veya iĢ günü kayıplarına, ücret yönetimi açısından ise tam olarak karĢılığı alınamayan bir maliyete yol açmaktadır. Söz konusu verim düĢüklüğü ve maliyet artıĢı da iĢte var olamama kavramıyla açıklanmaktadır. Bildiride, iĢte var olamama tanım ve türleri açısından incelendikten sonra, çalıĢanın iĢte var olamaması üzerinde demografik ve öznel iyilik halinin etkisi ele alınacak ve amprik araĢtırmadan elden edilen bulgular irdelenecektir. 2. ĠġTE VAR OLAMAMANIN TANIMI VE TÜRLERĠ 2.1. ĠĢte Var Olamamanın Tanımı Ġlk kez 1990‟ların baĢında ortaya atılan iĢte var olamama kavramının bugüne kadar birçok tanımı yapılmıĢtır. Hasta olunmasına rağmen iĢe gelme gerçeği (Hansen ve Andersen, 2008: 956), uzun süreli çalıĢma saatleri nedeniyle yaĢanan ruhsal bunalım (Cullen ve McLaughlin, 2006: 510), öncelikle aĢırı çalıĢma saatlerine dayalı yakınma, ikinci olarak ise hastalık ve/veya sakatlığa rağmen iĢ yerinde olma durumu (Cullen ve McLaughlin, 2006: 510) bu tanımlardan birkaçıdır. Bu tanımlar ıĢığında iĢte var olamama; iĢin gereğinden, iĢ ortamından, kiĢisel ve çevresel kaynaklı etkilerden dolayı, çalıĢan üzerinde oluĢan baskı ve buna bağlı olarak ortaya çıkan verimlilik kaybı olarak ifade edilebilir. Tanımdan hareketle iĢte var olamamanın verimlilik kaybına yol açan unsurları; iĢin gereğinden kaynaklanan etkiler, iĢ ortamından kaynaklanan etkiler, kiĢisel kaynaklı etkiler ve çevresel kaynaklı etkiler olarak sıralanabilir. ĠĢte var olamama, örgütler tarafından belirlenmesi ve ölçülmesi zor bir maliyet unsurudur. Oysa, örgütler açısından çok büyük maliyetlere neden olmaktadır. 2000 yılında Amerika BirleĢik Devletleri‟nin doğrudan ve dolaylı yapılan sağlık harcamaları içinde %63‟lük bir oranla en büyük payı iĢte var olamama maliyeti oluĢturmaktadır. ĠĢte var olamamanın sadece 2000 yılında Amerikan ekonomisine maliyeti 311,8 milyon dolar olmuĢtur (Hemp, 2009: 4). 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 709 2.2. ĠĢte Var Olamamanın Türleri ĠĢte var olamama, iĢyeri temelli iĢte var olamama ve hastalık temelli iĢte var olamama olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. 2.2.1. ĠĢyeri Temelli ĠĢte Var Olamama ĠĢyeri temelli iĢte var olamama, nitelikli iĢ gücünün fizyolojik nedenler dıĢında, yaĢadığı verimlilik düĢüklüğü olarak tanımlanmaktadır (Dew vd., 2005: 2273). Genellikle yaĢamı boyunca tek bir alanda uzmanlaĢmıĢ ve bu nedenle iĢ değiĢtirme imkanı düĢük olan çalıĢanların karĢılaĢtığı bir durumdur. ĠĢin gerekleri ve sorumluluk duygusu gereği iĢe devam etme zorunluluğu bulunan çalıĢanlarda daha sık gözlenmektedir (Dew vd., 2005: 2278). Doktorlar, akademisyenler ve avukatlar bu meslek gruplarına örnek gösterilebilir. 2.2.2. Hastalık Temelli ĠĢte Var Olamama Bir diğer iĢte var olamama türü ise, “hastalık temelli iĢte var olamama”dır. ÇalıĢanın fizyolojik rahatsızlıkları nedeniyle yaĢadığı verimlilik düĢüklüğüne hastalık temelli iĢte var olamama adı verilmektedir (Hansen ve Andersen, 2008: 956). Hastalık temelli iĢte var olamamayı, nitelikli ya da niteliksiz olsun, her tür çalıĢanda gözlemleyebilmek mümkündür. Nitelikli iĢgücü, hastalık temelli iĢte var olamamayı örgüt içindeki pozisyonu ve sorumluluk duygusu gereği daha az zararla atlatırken, niteliksiz iĢgücünde hastalık temelli iĢte var olamama varlığı hem üretimin aksamasına, hem de iĢ kazalarının artmasına yol açmaktadır. 3. VERĠMLĠLĠK AÇISINDAN ÇALIġANLARIN ĠġTE VAR OLAMAMASI Niteliksiz iĢgücünde hastalık temelli iĢte var olamamaya yol açan fizyolojik rahatsızlıklar genellikle iĢyerindeki ergonomik eksikliklerden kaynaklanmaktadır. ÇalıĢma ortamındaki ergonomik eksiklikler meslek hastalıklarına yol açabilmektedir. Semptomlar arttıkça çalıĢan, iĢinin rahatsızlığa yol açan kısmını yapmaktan kaçınacak, yaptığı sürede de dikkati iĢinde değil rahatsızlığında olacaktır. Bu dikkat dağınıklığının bireysel verimliliğin düĢmesine yol açması kaçınılmazdır. Zincirleme tepki sonucu bireysel verim düĢüklüğü tüm örgüte yayılarak örgüt verimliliğinin de düĢmesine sebep olmaktadır. 3.1. ÇalıĢanın ĠĢte Var Olamaması Üzerinde Demografik Özelliklerinin Etkisi Demografik özellikler olarak belirtilen yaĢ, cinsiyet, medeni durum, eğitim düzeyi, iĢyeri kıdemi, iĢteki toplam tecrübe vb. değiĢkenlerin de çalıĢanların iĢte var olamaması üzerinde etki yaratabilmektedir. ĠĢletmelerde çalıĢanların yaĢ ortalamalarının yüksek oluĢu beraberinde fizyolojik rahatsızlıkları beraberinde getirebileceği düĢünülecek olursa bu tür çalıĢanlarda da bu eğilim gözlemlenebilmektedir. 3.2. ÇalıĢanın ĠĢte Var Olamaması Üzerinde Öznel Ġyilik Halinin Etkisi ÇalıĢanların öznel iyilik hali; yaĢam doyumu, bireyin sağlık durumuna ait değerlendirmesi depresyon ve stres göstergeleri ile ölçülmektedir. ĠĢte var olamama ise ruhsal ve/veya fiziksel sağlık riskleri olmayan bireylerle karĢılaĢtırılarak, ruhsal ve/veya fiziksel sağlık riskleri olan bireylerin verimlilik düĢüklüğünün derecesiyle ölçülür. YaĢam doyumu oranının yüksek oluĢu 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 710 insan yaĢamının çeĢitli alanlarında olumlu etkiler yaratmaktadır. Bunlardan biri de, bireylerin iĢ yaĢamıdır. Bolger and Schilling‟de mutsuz olan çalıĢanların iĢyerindeki diğer çalıĢanlara oranla daha fazla tartıĢma yaratacak olumsuz davranıĢ sergilediğini tespit etmiĢtir. Ruhsal ve/veya duygusal iyilik halinin iyi olan çalıĢanlar, yüksek örgütsel vatandaĢlık davranıĢları göstermektedir. Fiziksel iyilik halinin de yaĢamdan elde edilen doyumu arttırdığı ve soğuk algınlığı ve virüslere maruz kalma riskini azalttığı gözlemlenmektedir (Bass, 2010: 19, 21, 22). Stres verimlilik üzerinde önemli bir etkiye sahip olabilmektedir. Ġnsan davranıĢı üzerine etki eden stres, biliĢsel düĢünce süreçlerinde bir düĢüĢe neden olmaktadır. Tüm bu öznel iyilik halini tanımlayan unsurlar çalıĢanların iĢlerinde tam performans ile çalıĢmalarını desteklemekte ve iĢgücü verimliliğini artırmaktadır. 4. ÇALIġANIN ĠġTE VAR OLAMAMASI ÜZERĠNDE ÖZNEL ĠYĠLĠK HALĠNĠN ETKĠSĠ ÜZERĠNE BĠR ARAġTIRMA 4.1. Amaç AraĢtırmada, iĢletmede iĢte var olamama konusunda çalıĢanların ruhsal/duygusal iyilik hali, fiziksel iyilik hali, yaĢam doyumu ve demografik özelliklerinin belirlenmesi amaçlanmaktadır. Bu kapsamda araĢtırmanın ana konusunu, iĢte var olamamanın göstergesi olarak öznel iyilik oluĢturmaktadır. 4.2. Yöntem AraĢtırma, anket tekniği ile gerçekleĢtirilmiĢtir. Demografik özellikler, öznel iyilik hali ve iĢte var olamamaya ait betimleyici tablolar frekans analiziyle oluĢturulmuĢtur. ÇalıĢanın iĢte var olamaması ve diğer değiĢkenler arasındaki iliĢkiler korelasyon analizi ile araĢtırılırken, çalıĢanın iĢte var olamamasını etkileyen değiĢkenlerin saptanması amacıyla regresyon analizi uygulanmıĢtır. 4.2.1. Örneklem ve AraĢtırma Modeli AraĢtırma, 381 çalıĢanı ile örme ve dokuma kumaĢtan günlük ve spor dıĢ giyim ürünleri üretmekte olan ve aynı grup içerisinde seri üretim yapan, kesim/hazırlık, parça baskı, nakıĢ tesisleri ve yalın üretime uygun olarak kurulmuĢ dikim bantları ile entegre bir tekstil iĢletmesinde gerçekleĢtirilmiĢtir. ĠĢletmenin ISO 9001 kalite belgesi de bulunmaktadır. AraĢtırmada kullanılmak üzere 23, 24, 25 Ağustos tarihinde yapılan anket uygulaması sonucunda 131 kullanılabilir veri içeren anket elde edilmiĢtir. AĢağıda yer alan modelde, çalıĢanın iĢte var olamaması ile ilgili öznel iyilik halinin; yaĢam doyumu, ruhsal/duygusal iyilik hali, fiziksel iyilik hali, depresyon, stres ve demografik özelliklerden etkileneceği varsayılmaktadır. 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 711 Demografik Özellikler Öznel Ġyilik Hali YaĢ Cinsiyet Medeni Durum Doğum Yeri Öğrenim Düzeyi ĠĢyeri Kıdemi ĠĢ Deneyimi Çıktı ÇalıĢanın ĠĢte Var Olamaması YaĢam Doyumu Fiziksel Ġyilik Hali Ruhsal/Duygusal Ġyilik Hali ġekil 1: ÇalıĢanın ĠĢte Var Olamamasını Etkileyen DeğiĢkenlere ĠliĢkin Bir Model 4.2.2. Veri Toplama Aracı Veri toplama aracı, modelde yer alan değiĢkenleri saptamaya yönelik olarak iĢte var olamama ölçeği 8 ifadeden, öznel iyilik haline iliĢkin ölçek 6 ifadeden ve demografik özellikler 7 sorudan oluĢmaktadır. Ölçek Bass (2010: 73-75)‟ın araĢtırmasından hareketle geliĢtirilmiĢtir. 4.3. Bulgular 4.3.1. Betimleyici Analizler Örneklemin yaĢ, cinsiyet, medeni durum, öğrenim düzeyi, iĢ deneyimi ve iĢyeri kıdemine iliĢkin bilgiler Tablo 1‟de görülmektedir. Tablo 1: Demografik Özelliklere Ait Betimleyici Ġstatistikler DEMOGRAFĠK ÖZELLĠKLER YaĢ Cinsiyet Medeni durum Sayı Yüzde(%) 20-30 51 38,9 31-40 57 43,5 41-50 12 9,2 Belirtmeyen 11 8,4 Erkek 111 84,0 Kadın 18 13,7 Belirtmeyen 2 1,5 Evli 86 66,7 Bekar 32 24,8 Dul 11 8,4 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 712 Doğum Yeri Öğrenim Düzeyi ĠĢyeri Kıdemi ĠĢ deneyimi Belirtmeyen 2 1,5 Ege 87 66,4 Marmara 1 0,8 Karadeniz 2 1,5 Akdeniz 4 3,1 Ġç Anadolu 7 5,3 Doğu Anadolu 7 5,3 Güneydoğu Anadolu 6 4,6 Yurt dıĢı 2 1,5 Belirtmeyen 15 11,5 Ġlkokul Mezunu 39 29,8 Ortaokul Mezunu 15 11,5 Lise Mezunu 38 29,0 Meslek Lisesi Mezunu 11 8,4 Meslek Yüksek Okulu Mezunu 3 2,3 Üniversite Mezunu 8 6,1 Belirtmeyen 2 1,5 1 Yıldan Az 21 16,4 1-5 55 42,0 6-10 27 20,6 11-15 20 15,3 15 Yıldan Fazla 5 3,8 Belirtmeyen 3 2,3 1 Yıldan Az 19 14,5 1-5 Yıl 46 35,1 6-10 Yıl 31 23,7 11-15 Yıl 18 13,7 15 Yıldan Fazla 8 6,1 Belirtmeyen 9 6,9 ÇalıĢanların öznel iyilik hallerini belirleyebilmek için, katılımcılardan yaĢam doyumlarını, fiziksel iyilik hallerini ve ruhsal/duygusal iyilik hallerini dikkate alarak Tablo 2‟de yer alan ifadelerden birini iĢaretlemeleri istenmiĢtir (Bkz., Tablo 2). 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 713 Tablo 2: Öznel Ġyilik Haline Ait Betimleyici Ġstatistikler ÖZNEL ĠYĠLĠK HALĠ Sayı Yüzde(%) YaĢam Doyumu Çok memnunum. 16 12,2 -YaĢamınızdan genel anlamda ne kadar memnunsunuz? Memnunum. 75 57,3 Memnun değilim. 39 29,8 Belirtmeyen 1 0,8 Fiziksel Ġyilik Hali Çok iyi. 27 20,6 -YaĢınızı göz önünde bulundurarak, fiziksel sağlık durumunuzu nasıl değerlendirirsiniz? Ġyi. 90 68,7 Kötü. 13 9,9 Çok kötü. 1 0,8 Ruhi/duygusal Ġyilik Hali Evet. 62 43,7 Hayır. - Geçen bir yıl içinde iki Emin değilim. hafta veya daha uzun süreyle; üzgün, hayattan zevk almayan ve depresif bir ruh hali içinde olduğunuz ya da genelde ilgilendiğiniz, yaparken zevk aldığınız Ģeylere karĢı ilgisizlik yaĢadığınız oldu mu? 50 38,2 19 14,5 -Geçen iki yıl içinde Evet. yaĢamınızda her Ģey iyi gitmesine rağmen mutsuz Hayır. veya depresyonda Emin değilim. olduğunuzu düĢündünüz mü? 42 32,1 72 55,0 17 13,0 -Geçtiğimiz yıl kendinizi depresyonda ve üzgün hissettiniz mi? Evet. 43 32,8 Hayır. 82 62,6 Emin değilim. 6 4,6 Çok etkisi oldu. 31 23,7 Etkisi oldu. 60 45,8 Hiç etkisi olmadı. 21 16,0 Emin değilim. 18 23,7 Belirtmeyen 1 0,8 -Geçtiğimiz yıl stresin yaĢamınız üzerinde ne kadar etkisi oldu? YaĢam doyumu: Mutlu olmak ve yaĢam doyumu birbirlerinin yerine kullanılabilen kavramlardır. Bu anlamda mutlu olma yaĢamın parçalarından biri olan çalıĢma yaĢamında da olumlu olmayı sağlamaktadır. ÇalıĢanın yaĢam doyumunun yüksek oluĢu iĢinden de doyum almasını desteklemektedir. En az 1, en çok 3 puan alınabilecek yanıtların ortalamaları, bu iĢyerinde çalıĢanların yaĢam doyumu düzeylerinin yüksek olduğunu göstermektedir. (Bkz., Tablo 2). Fiziksel iyilik hali: Fiziksel iyilik hali; kaza, kronik hastalık ve yaralanma gibi etkiler karĢısında bağıĢıklığın yüksek olmasını ifade etmektedir. ÇalıĢmada elde edilen bulgulara göre çalıĢanların yarıdan fazlasının genç ve orta yaĢta olmasının fiziksel iyilik hali ortalamasının yüksek olmasına neden olmaktadır (Bkz., Tablo 2). 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 714 Ruhsal/duygusal iyilik hali: Pozitif duygular bireylerde düĢünme yeteneğini geliĢtirmesi sebebiyle entelektüel kiĢisel kaynakları geliĢtirmektedir. Bu durum yaĢamın genelinde doyum sağlamakla kalmamakta, çalıĢma yaĢamında da verimliliği beraberinde getirmektedir. Ruhi/duygusal iyilik halinin içeriğinde yaĢamdan zevk alma, depresyon ve stresin yaĢam üzerindeki etkisi bulunmaktadır. AraĢtırmanın bulgularından da anlaĢıldığı üzere çalıĢanlardan yarıya yakının hayatında stresin ve bazı zamanlarda üzüntünün etkili olduğu gözlemlenmektedir (Bkz., Tablo 2). Öznel iyilik haline iliĢkin ölçeğin güvenilirlik katsayısı 0,34‟tür. Bu ölçekleri sırasıyla iĢte var olamama ölçekleriyle iliĢkilendirildiğinde ise, yaĢam doyumu 0,816, fiziki iyilik hali 0,816, ruhi/duygusal iyilik hali ise 0,837 güvenilirlik katsayıları karĢımıza çıkmaktadır. YaĢam doyumu, fiziki iyilik, ruhi/duygusal iyilik haline iliĢkin ölçeklerin puan ortalamaları Tablo 3‟de görülmektedir. Tablo 3: Ölçeklerin Puan Ortalamaları Ölçekler Ortalama Standart Sapma YaĢam Doyumu 2,18 0,63 Fiziki Ġyilik Hali 1,91 0,57 Ruhi/Duygusal Ġyilik Hali 1,85 0,72 ÇalıĢanların öznel iyilik hallerinin iĢte var olamamalarına etkisini belirleyebilmek için, katılımcılardan iĢteki performanslarını dikkate alarak Tablo 4‟te yer alan ifadelerden birini iĢaretlemeleri istenmiĢtir (Bkz., Tablo 4). Tablo 4: ĠĢte Var Olamamaya Ait Betimleyici Ġstatistikler ÇalıĢanın ĠĢte Var Olamaması Sayı Yüzde(%) Son iki hafta içerisinde, fiziksel sağlık sorunları veya ruhsal problemleriniz aĢağıdaki faaliyetleri yapmanıza ne derecede engel oldu? Her zaman zor olmuĢtur(%100). 8 6,1 Arada bir zor olmuĢtur. 11 8,4 Bazı zamanlarda zor olmuĢtur.(%50) 42 32,1 Nadiren zor olmuĢtur. 30 22,9 ĠĢ gününün baĢlangıcında görevimi yerine getirmeye kolayca baĢlarım. Hiç zor olmamıĢtır (%0). 27 20,6 Bu durum benim iĢim için geçerli değildir. 12 9,2 Belirtmeyen 1 0,8 Her zaman zor olmuĢtur(%100). 3 2,3 Arada bir zor olmuĢtur. 12 9,2 Bazı zamanlarda zor olmuĢtur.(%50) 19 14,5 43 32,8 43 32,8 Bu durum benim iĢim için geçerli değildir. 10 7,6 Belirtmeyen 1 0,8 Her zaman zor olmuĢtur(%100). 20 15,3 Arada bir zor olmuĢtur. 26 19,8 ĠĢyerine gelir gelmez iĢime Nadiren zor olmuĢtur. baĢlarım. Hiç zor olmamıĢtır (%0). Son iki hafta içerisinde çalıĢırken; 15 dakikadan fazla sürelerle oturmak, ayakta durmak ya da 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 715 sürekli olarak aynı pozisyonda kalmak sizin için ne kadar yapılabilir oldu? Bazı zamanlarda zor olmuĢtur.(%50) 25 19,1 Nadiren zor olmuĢtur. 24 18,3 Hiç zor olmamıĢtır (%0). 11 8,4 Bu durum benim iĢim için geçerli değildir. 24 18,3 Belirtmeyen 1 0,8 Her zaman zor olmuĢtur(%100). 30 22,9 Arada bir zor olmuĢtur. 38 29,0 Bazı zamanlarda zor olmuĢtur.(%50) 17 13,0 Nadiren zor olmuĢtur. 12 9,2 Hiç zor olmamıĢtır (%0). 8 6,1 Bu durum benim iĢim için geçerli değildir. 25 19,1 Belirtmeyen 1 0,8 Her zaman zor olmuĢtur(%100). 11 8,4 Arada bir zor olmuĢtur. 14 10,7 Bazı zamanlarda zor olmuĢtur.(%50) 23 17,6 Nadiren zor olmuĢtur. 30 22,9 Hiç zor olmamıĢtır (%0). 32 24,4 Bu durum benim iĢim için geçerli değildir. 20 15,3 Belirtmeyen 1 0,8 Her zaman zor olmuĢtur(%100). 11 8,4 Arada bir zor olmuĢtur. 7 5,3 Bazı zamanlarda zor olmuĢtur.(%50) 16 12,2 Nadiren zor olmuĢtur. 40 30,5 Hiç zor olmamıĢtır (%0). 46 35,1 Bu durum benim iĢim için geçerli değildir. 10 7,6 Belirtmeyen 1 0,8 Son iki hafta içerisinde fiziksel sağlık sorunları ya da ruhsal problemlerinizin varlığı aĢağıdaki faaliyetleri yapmanıza ne oranda engel oldu? Her zaman zor olmuĢtur(%100). 6 4,6 Arada bir zor olmuĢtur. 13 9,9 Bazı zamanlarda zor olmuĢtur.(%50) 24 18,3 Nadiren zor olmuĢtur. 33 25,2 Hiç zor olmamıĢtır (%0). 40 30,5 ĠĢ yükünü azaltmak Bu durum benim iĢim için geçerli değildir. 14 10,7 Belirtmeyen 1 0,8 Her zaman zor olmuĢtur(%100). 12 9,2 Arada bir zor olmuĢtur. 6 4,6 Bazı zamanlarda zor olmuĢtur.(%50) 31 23,7 Nadiren zor olmuĢtur. 32 24,4 Hiç zor olmamıĢtır (%0). 39 29,8 Bu durum benim iĢim için geçerli değildir. 10 7,6 Belirtmeyen 1 0,8 Son iki hafta içerisinde çalıĢırken, sürekli olarak aynı hareketleri tekrarlamak sizin için ne kadar yapılabilir oldu? Son iki hafta içerisinde fiziksel sağlık sorunları ya da ruhsal problemlerinizin varlığı iĢinize konsantre olmanızı ne oranda zorladı? Son iki hafta içerisinde fiziksel sağlık sorunları ya da ruhsal problemlerinizin varlığı, insanlarla yüz yüze iletiĢim kurmakta, toplantılarda veya telefon ile görüĢmelerde ne oranda zorluk yarattı? ĠĢi zamanında tamamlayabilmek 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 716 ĠĢe baĢlama gayreti: Son iki hafta içerisinde, yaĢanan fiziksel sağlık sorunları veya ruhsal problemlerin çalıĢanın iĢe baĢlama gayretinde ne derecede zorlaĢtırdığına iliĢkin durum değerlendirmesi sonucunda, çalıĢanların % 46‟6‟sı az ya da çok bir ölçüde zorlaĢtırdığını belirtmiĢtir. Sürekli aynı pozisyonda çalıĢmak ve sürekli olarak aynı hareketi tekrarlama: ÇalıĢların %19,8‟inin 15 dakikadan fazla süre ile oturma ve ayakta durma eylemlerini yaparken “arada bir” diyenler ile “bazı zamanlarda zor olmuĢtur” cevabını verenlerin yaygın oluĢu bu konuya dikkat çekmektedir. Sürekli olarak aynı hareketleri tekrarlamakta zorlananların oranının (%30) yüksek oluĢu aynı pozisyonda kalmakta zorlananların oranının da yüksek oluĢunu desteklemektedir. ĠĢe konsantre olabilme: ÇalıĢanlardan fiziksel sağlık sorunları veya ruhsal problemler var olsa dahi iĢe konsantre olma konusunda durumlarını değerlendirmeleri istenmiĢtir. ÇalıĢanların % 36.7‟si, bu sorunların konsantre olmalarını az ya da çok bir ölçüde zorlaĢtırdığını ifade etmiĢtir. ĠletiĢim kurabilme: ÇalıĢanların %35,1‟i fiziksel sağlık sorunları veya ruhsal problemler olsa dahi insanlarla yüz yüze iletiĢim kurmakta, toplantılarda veya telefon ile görüĢmelerinde hiç zorluk çekmemektedir. ĠĢ yükünü azaltmak ve iĢi zamanında tamamlayabilmek: ĠĢ yükünü azaltma ve iĢi zamanında tamamlayabilme konusunda fiziksel sağlık sorunları ve ruhsal problemler var olsa da hiç zorlanmadıklarını belirten çalıĢanların oranı %30‟dur. 4.3.2. ĠliĢkisel Analizler 4.3.2.1. ÇalıĢanın iĢte var olamaması ve diğer değiĢkenler arasındaki iliĢkiler ÇalıĢanın iĢte var olamaması sırasıyla, “üzgün, hayattan zevk almayan ve depresif bir ruh hali içinde olduğunuz ya da genelde ilgilendiğiniz, yaparken zevk aldığınız Ģeylere karĢı ilgisizlik” (r=;304 p<0.005), “stresin yaĢam üzerindeki etkisi” (r=;255p<0.005), “yaĢamınızda her Ģey iyi gitmesine rağmen mutsuz veya depresyonda olduğunuzu düĢünmek” (r=;195 p<0.005), ”depresyonda ve üzgün hissetmek” (r=;243 p<0.005) değiĢkenleriyle aynı yönlü bir iliĢkiye sahip olduğu görülmektedir. Buna göre çalıĢanların ruhi/duygusal iyilik hallerinde olumsuzlukların artması çalıĢanın iĢte var olamama eğilimini de artırmaktadır. Bunun yanı sıra, iĢte var olamama ile sırasıyla “yaĢam doyumu” (r=;-324 p<0.005) ve “yaĢın göz önünde bulundurularak fiziksel sağlık durumunun değerlendirilmesi” (r=;--250 p<0.005) zıt yönlü bir iliĢki bulunmaktadır. YaĢam doyumundan ve sağlık durumundan memnun olma hali iĢte var olamama sorununa olan eğilimi azaltmaktadır. Bu anlamda, yaĢam doyumu ve çalıĢanın iĢte var olamama eğilimini azaltma arasında güçlü ve etkili bir bağ olduğu anlaĢılmaktadır. Bunun da sebebi olumlu duygulara sahip olan bireylerin yaĢamının çalıĢma hayatı gibi diğer kesitlerinde de baĢarılı olmasını desteklemesinden kaynaklanmaktadır. ÇalıĢma hayatında da doyuma sahip olan çalıĢanlar diğer çalıĢanlara göre daha verimli çalıĢabilmektedirler. 4.3.2.2. ÇalıĢanın iĢte var olamamasını etkileyen değiĢkenler Regresyon analizi sonucuna göre, çalıĢanın iĢte var olamaması üzerinde öznel iyilik halinin alt baĢlıklarından en yüksek oran ruhi/duygusal iyilik halinin etkisine aittir. Elde edilen bu bulgu ile önem derecesine göre stresin yaĢam üzerinde etkili oluĢu (r=0,401;p<0,000), uzun süre depresyonda ve üzgün hissetmek (r=0,341;p<0,000) , her Ģey iyi gitmesine rağmen mutsuz 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 717 veya depresyonda olduğunu düĢünmek (r=0,337;p<0,000) ve son olarak çalıĢanın üzgün, hayattan zevk almayan ve depresif bir ruh hali içinde olduğu ya da genelde ilgilendiği, yaparken zevk aldığı Ģeylere karĢı ilgisizlik (r=0,303;p<0,000) ruhi/duygusal iyilik halini etkilemektedir. Diğer etkenler ise; fiziksel iyilik hali (r=0,253;p<0,003) ve yaĢam doyumudur (r=0,333;p<0,000). Regresyon analizi sonuçlarından elde edilen bilgiler doğrultusunda ruhi/duygusal iyilik halindeki olumsuzlukların iĢe baĢlamadaki gayreti, iĢe olan konsantrasyonu, insanlarla yüz yüze iletiĢim kurmayı, toplantılarda veya telefon ile görüĢmelerde zorlanmayı ve iĢ yükünü azaltmakta zorlanmayı beraberinde getirerek çalıĢanın iĢte var olamama eğilimini arttırdığı anlaĢılmaktadır. Ancak, bu iĢletmede ruhi/duygusal iyilik halinden genel anlamda memnun olunsa da bu iyilik halinde nadiren de olsa yaĢanan değiĢimler iĢte var olabilmeyi zorlaĢtırmaktadır. 5. SONUÇ ĠĢgücünün yapmıĢ olduğu iĢte yüksek performans ile çalıĢabilmesi iĢletmedeki toplam verimliliği de olumlu yönde etkilemektedir. Bu araĢtırmada da çalıĢanların yaĢam doyumu, ruhsal/duygusal iyilik hali ve fiziksel iyilik halinin değerlendirilmesi ile elde edilen bulgularla öznel iyilik halinin çalıĢanların iĢte var olmasına etkileri tespit edilmiĢtir. ÇalıĢanların ruhsal/duygusal iyilik hallerinin yüksek oluĢu yaĢamdaki doyumlarını artırdığı gibi iĢ tatminini de sağlamaktadır. ĠĢte yaĢanan yüksek tatmin çalıĢanın iĢteki performansını da artırmaktadır. AraĢtırmadaki bulgular da çalıĢanın ruhsal/duygusal halinin iĢte var olmasını yüksek oranda etkilediğini desteklemektedir. ÇalıĢanlar üzerinde iĢ ortamından veya iĢ dıĢındaki çevresinden kaynaklı stresin etkisi ruhsal/duygusal iyilik halini olumsuz etkilemektedir. ÇalıĢan üzerinde stresin etkisinin artıĢı beraberinde kalp rahatsızlıkları, kronik ağrılar ve bağıĢıklık sisteminde zayıflamaya sebep olmaktadır. ÇalıĢanın fiziksel rahatsızlığı sebebi ile rahatsız olsa dahi iĢe gelip tam performans ile çalıĢamaması iĢte var olamama eğilimini artırmaktadır. Bu da iĢletmelerde iĢte var olamama maliyetini artırmaktadır. ÇalıĢanların öznel iyilik halleri hakkındaki farkındalıklarının artırılması var olan psikolojik ve fiziksel problemlerin çözümünü kolaylaĢtıracaktır. ĠĢletmelerde oluĢturulabilecek psikolojik ve tıbbi destek birimleri çalıĢanlara çözüm yolları sunarak çalıĢan performansını artırmak suretiyle yapılan iĢgücü verimlilik uygulamalarını da olumlu anlamda destekleyecektir. Ülkemizde çalıĢanın iĢte var olamama sorunu henüz bir sorun olarak dahi tanımlanamamıĢtır. ĠĢte var olamamanın yol açtığı verimlilik kaybı ve maliyet artıĢının önüne geçilebilmesi için öncelikle bu sorunun iĢletmeler tarafından farkına varılıp gerekli olan destek birimlerinin oluĢturulması gerekmektedir. KAYNAKLAR Bass, Catherine E. (2010), The Effect Of Subjective Well-Being On Employee Presenteeism, A Dissertation Submitted to the Faculty of the Graduate School at Middle Tennessee University Doctor Of Philosophy, Murfreesboro, TN, http://www.proquest.com/enUS/catalogs/databases/detail/pqdt.shtml, Son eriĢim tarihi: 20.05.2011. Cullen, John, Andrew McLaughlin (2006), What Drives the Persistence of Presenteeism as Managerial Value in Hotels?: Observations Noted During an Irish Work-life Balance Research Project, Hospitality Management, http://www.elsevier.com/locate/ijhosman, Son eriĢim tarihi: 27.07.2011. 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 718 Dew Kevin, Vera Kefe ve Keitha Small (2004), Choosing to Work When Sick: Workplace Presenteeism, Social Science & Medicine, http://www.elsevier.com/locate/soscimed, Son eriĢim tarihi: 28.02.2011. Hansen Claus D. ve Johan H. Andersen (2008), Going Ill To Work – What Personal Circumstances, Attitudes And Work-Related Factors Are Associated With Sickness Presenteeism?, Social Science & Medicine, http://www.elseiver.com/locate/isoscimed, Son eriĢim tarihi: 28 ġubat 2011. Hemp,Paul(2009), Presenteeism: At Work But Out Of It, Harvard Bussiness Review, http://www.hbr.com, Son eriĢim tarihi: 10.03.2011. 17.Ulusal Ergonomi Kongresi 14-16 Ekim 2011 ESKĠġEHĠR 719