yeni hedeflere doğru - Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu

Transkript

yeni hedeflere doğru - Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu
B Ý L Ý M S E L
Y A Y I N
O R G A N I
TMSF
yýl: 7 sayý: 30 Nisan-Mayýs-Haziran 2012
TASARRUF
MEVDUATI SÝGORTA
FONU
YENÝ HEDEFLERE DOÐRU
Þakir Ercan GÜL, Sayfa 3’te
DERECELENDÝRME
FAALÝYETLERÝ
VE ETKÝLERÝ
Þerif ÖZKAN
FÝNANSAL SEKTÖR VE
ÜLKE KREDÝ RÝSKLERÝ
ARASINDAKÝ BAÐLANTI
Sayfa 12’de
Sayfa 20’de
Elif ARIPINAR
ÝDARÝ YARGI KARARLARININ
YERÝNE GETÝRÝLMESÝNDE
ÝMKÂNSIZLIK HALÝ VE ÝDARENÝN
SORUMLULUÐUNA ETKÝSÝ
Bahadýr APAYDIN
Sayfa 36’da
BANKACILIK SEKTÖRÜ VERÝLERÝ
Kurum içinde baþvuru kaynaðý olarak kullanýlmak üzere derlenmiþ bilgilerden oluþur. Resmi baðlayýcýlýðý yoktur.
TMSF - Büyükdere Cad. No:143 Esentepe Ýstanbul, Tel: (212) 340 22 00 Faks: (212) 288 53 35, www.tmsf.org.tr
Bilgi ve Önerileriniz için: Sigorta ve Risk Ýzleme Dairesi, e-mail:[email protected]
$
NOTLAR
Bankacýlýk sektörü aktif büyüklüðü Mart 2012 tarihi itibariyle 1.229,2 milyar TL seviyesindedir.
Toplam aktiflerin %56,9’unu krediler, %23,2’sini menkul deðerler cüzdaný oluþturmaktadýr.
Toplam mevduat / katýlým fonu büyüklüðü 696 milyar TL seviyesindedir. Mevduat / katýlým fonunun %34,5’i YP, %65,5’i TP mevduat / katýlým fonlarýndan oluþmaktadýr.
TEMEL PARAMETRELER
SÝGORTA VE RÝSK ÝZLEME DAÝRE BAÞKANLIÐI
GENEL EKONOMÝK VERÝLER
ÝÇÝNDEKÝLER
B Ý L Ý M S E L
Y A Y I N
O R G A N I
TMSF
yýl: 7 sayý: 30 Nisan-Mayýs-Haziran 2012
TASARRUF
MEVDUATI SÝGORTA
FONU
YENÝ HEDEFLERE DOÐRU
2. EDÝTÖR’DEN
Ali GÖÇER
3. YENÝ HEDEFLERE DOÐRU
Þakir Ercan GÜL
Þakir Ercan GÜL, Sayfa 3’te
5. SORUNLU BANKALARIN ÇÖZÜMLENMESÝNDE PÝYASA DÝSÝPLÝNÝN SAÐLANMASI
Tunç GÜCÜK / Mümin Ali TOK / Yasemin ÞENOL
12. DERECELENDÝRME FAALÝYETLERÝ VE ETKÝLERÝ
Þerif ÖZKAN
16. BELÝRSÝZ ALACAK DÂVASI
Yrd. Doç. Dr. Taylan Özgür KÝRAZ
20. FÝNANSAL SEKTÖR VE ÜLKE KREDÝ RÝSKLERÝ ARASINDAKÝ BAÐLANTI
DERECELENDÝRME
FAALÝYETLERÝ
VE ETKÝLERÝ
Þerif ÖZKAN
FÝNANSAL SEKTÖR VE
ÜLKE KREDÝ RÝSKLERÝ
ARASINDAKÝ BAÐLANTI
Sayfa 12’de
Sayfa 20’de
Elif ARIPINAR
ÝDARÝ YARGI KARARLARININ
YERÝNE GETÝRÝLMESÝNDE
ÝMKÂNSIZLIK HALÝ VE ÝDARENÝN
SORUMLULUÐUNA ETKÝSÝ
Bahadýr APAYDIN
Sayfa 36’da
Elif ARIPINAR
25. SORUNLU KREDÝLERÝN ÇÖZÜMLENMESÝNDE MALEZYA UYGULAMASI
Cemal KARAMUSTAFA
29. FÝNANSAL REKABET VE FÝNANSAL REKABET SÜRECÝNDE
MEVDUAT SÝGORTASI OTORÝTELERÝNÝN YERÝ
Çaðdaþ EKÝCÝ
36. ÝDARÝ YARGI KARARLARININ YERÝNE GETÝRÝLMESÝNDE ÝMKÂNSIZLIK HALÝ VE
ÝDARENÝN SORUMLULUÐUNA ETKÝSÝ
Yrd. Doç. Dr. Bahadýr APAYDIN
41. SÝSTEMÝK ÖNEME SAHÝP FÝNANSAL KURULUÞLAR ÜZERÝNE DÜÞÜNCELER
Erol ORTABAÐ
45. ÝNOVASYON
Demet ERDOÐAN
47. ARNAVUTLUK, TAYVAN VE BREZÝLYA MEVDUAT SÝGORTA KURUMLARI
VE PORTFÖY YATIRIMLARI HAKKINDA TEMEL BÝLGÝLER-III
Sinan YILAL
48. DÜNYADAN HABERLER
O R G A N I
Eda ATALI
TMSF Adýna Sahibi
: Turan KORKMAZ
Yayýn Yönetmeni
: Ali Göçer GELEBEK
Sorumlu Yazýiþleri Müdürü
: Kamil OÐUZ
Y A Y I N
: Doç. Dr. Cüneyt Koyuncu - Dumlupýnar Üniversitesi, Doç. Dr. Fuat ErdaL - Adnan Menderes Üniversitesi, Prof. Dr. Halil Seyidoðlu Doðuþ Üniversitesi, Doç.Dr. Muhsin Kar - Kahramanmaraþ Sütçü Ýmam Üniversitesi, Doç. Dr. Rahmi Deniz Özbay - Marmara
B Ý L Ý M S E L
Danýþma Kurulu
Bayraktutan - Kocaeli Üniversitesi, Prof. Dr. Zekai Özdemir - Ýstanbul Üniversitesi, Dr. A. Kadir Tuna - Ýstanbul Üniversitesi, Dr. Bekir
Üniversitesi, Doç. Dr. Rasim Yýlmaz - Trakya Üniversitesi, Prof. Dr. Recep Tarý - Kocaeli Üniversitesi, Dr. Ýlyas Karabýyýk - Erzincan
Üniversitesi, Prof. Dr. Sabri Orman - Ýstanbul Ticaret Üniversitesi, Doç. Dr. Selahattin Bekmez - Muðla Üniversitesi, Prof. Dr. Yusuf
Gövdere – Süleyman Demirel Üniversitesi, Dr. Bilal KARGI - Doðuþ Üniversitesi, Prof. Dr. Nurgül Chambers - Marmara Üniversitesi,
Yrd. Doç. Dr. Özgür Kiraz Maltepe Üniv.Hukuk Fakültesi
Yayýn Kurulu
: Ýsmail Güler, Melek Küreminoðlu, Nizamülmülk Güneþ, Cemal Þakar, Erol Ortabað
Yayýn Türü
: Yerel Süreli
Yayýn Periodu
: 3 Aylýk - Nisan - Mayýs - Haziran 2012
Görsel Tasarým
: 1111 Adam Yapým & Tanýtým
Adres
: Büyükdere C. No:143 34394 Esentepe/ istanbul
E-posta
: [email protected]
Tel
: 0 212 340 16 11
Faks
: 0 212 288 53 35
Baský
: Yöm Basým / Eskoop Sanayi Sitesi, C7 Blok, No: 398, Ýkitelli-Ýstanbul
Baský Tel
: 0 212 671 16 17
TMSF Çatý Basýn ve Halkla iliþkiler Müdürlüðü tarafýndan hazýrlanmaktadýr. Telif haklarý TMSF'ye aittir. Yazýlarýn sorumluluðu yazarlarýna aittir.
TMSF
EDÝTÖR’DEN
Merhaba
Yeni olan, her zaman heyecan vericidir.
Çünkü umut taþýr.
Heyecan taþýr.
Gelecek beklentisi taþýr.
Gizem taþýr.
Yeni bir döneme girdik. Baþkanýmýzýn beþ
yýllýðýna yeniden atanmasý kuþkusuz
önümüze yeni hedefler koyacaðýmýz bir
süreç olacaktýr. Tahsilat hedeflerimiz,
çözümleme hedeflerimiz ve çözümleme
yaklaþýmlarýmýz yeniden gözden geçirilip
yeni stratejiler çerçevesinde sürdürülecektir.
Bunu baþkanýmýzýn konuþmalarýndan,
basýnda çýkan demeç ve röportajlarýndan
ve kurum içi yeniden yapýlanma
çalýþmalarýndan da anlayabiliyoruz.
Kurumun bazý birimlerindeki yeni atamalar
gibi Çatý dergimizin de yönetim kadrosu
deðiþmiþ durumdadýr.
Bundan sonraki süreçte yine finans sektörü
ve mevduat sigortacýlýðý konusunda yeni
yaklaþýmlar, yeni öneriler ve analizleri içeren
bilimsel çalýþmalar, dergimiz sayfalarýnda
yer alacak ve bu konuda geleceðe dönük
bir portföy oluþturmaya gayret edeceðiz.
Ali Göçer
Yayýn Yönetmeni
TMSF Basýn ve Halkla Ýliþkiler Müdürü
2
2001’deTürkiyenin acý bir deneyim olarak
yaþayýp büyük bedeller ödediði finans ve
bankacýlýk krizi küresel bazda 2007’den
b u y a n a y a þ a n ý y o r. B u s ü r e ç t e
sektörümüzün ayakta kalmasý, bizim
geçmiþten ders çýkarmamýz ve sýký mali
denetimle mümkün olmuþtur. Bu
deneyimin odaðýnda olan TMSF dünyadaki
benzeri kuruluþlarla bu deneyimlerini hep
paylaþtý. Ancak bu deneyimlerin yazýlý ve
bilimsel metinlere dönüþtürülüp geleceðe
aktarýlmasý da çok önemliydi. Bunu
saðlamada Çatý Dergisinin de üzerine düþen
görevleri vardýr.
Bu alandaki bilimsel çalýþmalarýný bizimle
paylaþmak isteyen araþtýrmacýlarýn
ürünlerine sayfalarýmýz açýktýr. Kurum
içinden olduðu gibi kurum dýþýndan da
katkýlar almaya devam edeceðiz.
Emeðin karþýlýðý olmalýdýr diyoruz.
Bu yaklaþýmla, Çatý dergimizde yayýmlanan
çalýþmalarýn manevi hazzý yanýnda maddi
olarak da bir karþýlýðýnýn olmasýndan
yanayýz.
Bu çerçevede dergimizde yayýnlanan
çalýþmalara bundan böyle sembolik
anlamda da olsa telif ücreti ödemeyi
düþünüyoruz.
Arkadaþlarýmýzýn olduðu kadar kurum
dýþardan katký saðlayan deðerli
dostlarýmýzýn da görüþ ve önerileri yanýnda
bilimsel katkýlarýný bekliyoruz.
Gelecek sayýmýzda ve yeni sayýlarda
buluþmak üzere...
TMSF
YENÝ HEDEFLERE DOÐRU
Türkiye’de aðýr iþleyen bürokrasiye raðmen son derece dinamik yapýsý, sonuç
odaklý, çözüm odaklý yönetim anlayýþýyla þaþýrtýcý bir baþarýya imza atarak 20
milyar dolarýn üstünde bir tahsilat yapan TMSF, deðiþmekte olan Türkiye’nin göz
alýcý baþarý hikayelerinden birini oluþturdu. Bu baþarý bir süreç olarak yeni dönemde
de devam edecektir.
Baþlamak duygusu her zaman heyecan
vericidir.
Yeniden baþlamak ise, yeni hedeflere
odaklanmaktýr. TMSF banka çözümlemeleri
konusunda geçtiðimiz yýllarda dünyada örnek
ve öncü olma özelliðini sürdürdü. Bu alandaki
deneyimlerini benzer kuruluþlarla da paylaþtý.
Özellikle geliþmekte olan ülkelerin hantal
bürokratik yapýsý bilinen bir gerçektir.
Türkiye’de de aðýr iþleyen bürokrasiye raðmen
son derece dinamik yapýsý, sonuç odaklý,
çözüm odaklý yönetim anlayýþýyla þaþýrtýcý bir
baþarýya imza atarak 20 milyar dolarýn
üstünde bir tahsilat yapan Kurumumuz,
deðiþmekte olan Türkiye’nin göz alýcý baþarý
hikayelerinden birini oluþturdu. Bu baþarý bir
süreç olarak tabi ki yeni dönemde de devam
edecektir. Yeni dönemde de deneyimlerimiz
dünya finans çevreleriyle de paylaþýlacaktýr.
Þimdi, yeni dönem için aldýðýmýz sorumluluk
bizim daha fazla çalýþmamýzý gerektirecektir.
Çünkü bizim çýtamýz hep yüksek oldu,
amacýmýz bu çýtayý ayný heyecanla daha da
yukarýlara taþýmaktýr. Bu dönemde yeni
sorumluluk alan arkadaþlarýmýzýn oluþturduðu
sinerji kurumumuzun çalýþma ortamýna
olumlu katkýlar saðlayacaktýr.
Türkiye’nin 2000 yýllarýnýn baþýnda yaþadýðý
aðýr bankacýlýk ve finans krizi sonrasýnda
batan bankalarla oluþan kamu zararý
toplumun çok zor kaldýrabileceði boyutlarda
gerçekleþti. Ýþte bu dönemde aktif olarak
devreye giren kurumumuz adeta çöpten
kazýyarak kararlýlýkla ciddi bir geri kazaným
baþarýsý gösterdi. Doðal olarak, geçtiðimiz
süreçte baþarýlý çözümlemelerle alacak
portföyünü azaltan kurumumuzun önünde,
çözüm bekleyen alacak miktarý giderek
azalmaktadýr. 2001 krizi öncesi ve sonrasý
TMSF’ye devredilen bankalarýn anapara olarak
Hazineye maliyeti 30 Milyar USD’ý buluyordu.
Kurumumuz bu zararýn anapara olarak
yaklaþýk 16 Milyar USD’ýný bugüne kadar
tahsil etmiþtir. Kurumumuz yeni dönemde
asli fonksiyonu olan mevduat sigortacýlýðýný
yerine getirirken çalýþma alanýna yeni
enstrümanlar da eklemenin uygun zeminini
de araþtýracaktýr.
Kurumumuz deneyimli bir kadroyu
bünyesinde barýndýrmaktadýr. Bu kadronun
TMSF görev alanýna eklenecek yeni
enstrümanlarla sorumluluk alanýnýn
geniþletilmesi çalýþmalarýný yapacaðýz. Bu tabi
ki, hükümetin genel finans politikasý içinde
uygun bir karþýlýk bulursa mümkün
olabilecektir.
Ama biz, deneyimli bankacý ve hukukçu
kadrosuyla , örnek vermek gerekirse Leasing
þirketleri, factoring þirketleri, varlýk yönetim
þirketleri gibi finansal oyuncularýn denetim
ve gözetimi görevini de üslenirsek bu konuda
mutlaka katkýlarýmýz olur diye düþünüyoruz.
TMSF asýl kuruluþ iþlevi olan mevduat
sigortacýlýðý konusunda da önemli aþamalar
kaydetmiþtir. Bugün 6 milyar dolar seviyelerine
ulaþan birikimi ile bankacýlýk sektöründe çok
önemli bir güvence ve güven kaynaðý haline
gelmiþtir. Önümüzdeki dönemde bu
fonksiyonumuz artarak devam edecektir.
Avrupa Birliði uyum yasalarý kapsamýnda ticari
mevduatý da güvence kapsamýna almamýz
gerekiyor. Ticari mevduatýn da güvence
kapsamýna alýnmasý gündemde. Bununla
ilgili talebimizi hükümet yetkililerine ilettik,
Þakir Ercan GÜL
TMSF Baþkaný
3
TMSF
Avrupa Birliði uyum yasalarý
kapsamýnda ticari mevduatý da
güvence kapsamýna almamýz
gerekiyor. Bunu baþarabilirsek
kurumun tabelasý deðiþecek,
Tasarruf Mevduatý Sigorta Fonu
(TMSF) olan tabelamýz ‘Türkiye
Mevduat Sigorta Fonu’ haline
dönüþecektir.
4
yeni yasama döneminde yasal düzenleme
yapýlacaðýný sanýyorum. Tabi bu güvence týpký
bireysel mevduatta olduðu gibi limit dâhilinde
olacak. Ýlk etapta 50 bin liralýk mevcut limit
kapsamýnda ticari mevduat da güvence
kapsamýna alýnacak. Avrupa Birliði ülkelerinin
tamamýnda ticari mevduat güvence
kapsamýndadýr. Bizde sadece tasarruf
mevduatý güvence altýnda. Bunu
baþarabilirsek kurumun tabelasý da deðiþecek,
Tasarruf Mevduatý Sigorta Fonu (TMSF) olan
tabelamýzý ‘Türkiye Mevduat Sigorta Fonu’
haline dönüþtüreceðiz. Esas düþünce küçük
tasarruf sahiplerini yani esnaflar ve diðer
mikro iþletmeleri güvence altýna almaktýr.
TMSF’nin 50 liralýk tasarruf mevduatý
güvencesi toplam mevduat sahiplerinin yüzde
98’ini koruyor.
azýmsanmayacak boyuttaki birikmiþ fonuyla
kriz eþiklerini bir çok banka açýsýndan rahatlýkla
aþacak boyutta bir birikimin sahibi
durumumdadýr. Þu ana kadar 6 milyar dolarlýk
bir rezervimiz oluþtu. Son iki yýlda birikmiþ
fonlarýmýzý aþama aþama riski daha yüksek
alanlardan çekerek yüzde 90 seviyelerine
ulaþan oranda devlet kâðýtlarýnda
deðerlendirmeye baþladýk.
2000 li yýllarýn baþýnda küçük bir bankanýn
finans ihtiyacýna destek vermekte zorlanan
ve hazineye borçlanan TMSF bugün yarattýðý
Bu vesileyle çalýþma arkadaþlarýmdan; çalýþma
heyecanlarýný yüksek tutup sektöre ve
ülkemize katkýlar saðlamalarýný bekliyorum.
Fonlarýmýzýn giderek muhtemel riskleri kendi
kaynaklarýyla karþýlayacak seviyelere gelmesi
hiç kuþkusuz hem mudiyi hem de tek tek
bankalarý ve finans sektörünü
rahatlatmaktadýr.
Görev aldýðýmýz bu ikinci dönemde geçtiðimiz
dönemden kalma iþlerimizi bitirmeye,
protokolleri gerçekleþtirmeye devam edeceðiz.
ANALÝZ
SORUNLU BANKALARIN ÇÖZÜMLENMESÝNDE
PÝYASA DÝSÝPLÝNÝN SAÐLANMASI
Bu çalýþmada, etkin çözümleme unsurlarýndan piyasa disiplini kavramý ele
alýnmýþ ardýndan farklý çözümleme yöntemlerinin piyasa disiplinini ne yönde
etkilediði ve son olarak Türkiye’de mevcut yasal çerçevede piyasa disiplinine iliþkin
düzenlemeler incelenmiþtir.
GÝRÝÞ
zorundadýr.2
Finansal güvenlik aðýnýn (Financial safety net)
amacý finansal kriz olasýlýðýný düþürmek ve olasý
bir krizin finansal sistem ve ekonomi üzerindeki
olumsuz etkilerini minimize etmektir. Finansal
sistem ne kadar etkin bir þekilde düzenlenirse
düzenlensin finansal krizlerin önlenmesinin
mümkün olmadýðý ve döngüsel bir þekilde
tekrar eden olaylar olduðu gözlenmektedir.
Bu nedenle bankalarýn ekonomik ve sosyal
maliyeti minimize ederek çözümlenmesi önem
taþýmaktadýr.
Sorunlu bankalarýn çözümlenmesine yönelik
alternatiflerin her biri etkin çözümleme
unsurlarýndan bir olan piyasa disiplinini farklý
ölçüde ve yönde etkilemektedir. Bu çalýþmada,
etkin çözümleme unsurlarýndan piyasa disiplini
kavramý ele alýnmýþ ardýndan farklý çözümleme
yöntemlerinin piyasa disiplinini ne yönde
etkilediði ve son olarak Türkiye’de mevcut
yasal çerçevede piyasa disiplinine iliþkin
düzenlemeler incelenmiþtir.
Finansal güvenlik aðý bir taraftan küçük tasarruf
sahiplerinin korunmasý, banka hücumunun
önlenmesi ve finansal aracýlýk iþlevinin
korunmasý amaçlanýrken diðer taraftan
bankalarýn gelecekte aþýrý risk almasý ve bunun
sonucu oluþacak finansal kýrýlganlýklarýn
önlenmesi amaçlanýr.1
Literatürde tanýmý farklýlýklar gösterse de piyasa
disiplini kavramý geniþ anlamda piyasa
katýlýmcýlarý tarafýndan bankalarýn aþýrý risk
alým davranýþlarýnýn gözlenmesi ve disipline
edilmesi olarak tanýmlanabilir.
Etkin çözümleme, sorunlu hale gelen bankalarýn
maliyet etkinliði saðlanarak, bulaþma etkilerinin
minimize edilerek ve piyasa disiplinini korunarak
mümkün olan en kýsa sürede çözümlenmesini
ve böylece nihai olarak bankacýlýk sisteminde
güven ve istikrarýn korunmasýný saðlar.
Bankalarýn kendine özgü karakteri ve modern
ekonomide taþýdýðý kritik önem nedeniyle
batýþýnýn diðer finansal kuruluþlar ve tüm
ekonomi üzerinde oluþturabileceði negatif
dýþsal maliyetler nedeniyle otoritelerin bankayý
kurtaracaðý beklentisi bankada aþýrý risk alýmýna
yönelik bir ahlaki tehlike oluþturabilir. Bu
nedenle banka çözümleme çerçevesi banka
batýþýnýn dýþsal maliyetlerinin düþürülmesi ve
ahlaki tehlike riskinin minimize edilmesi
arasýndaki deðiþ tokuþu minimize etmek
1. Piyasa Disiplini Kavramý (Market Discipline)
Piyasa disiplini mudilerin, kreditörlerin ve
hissedarlarýn bankanýn aþýrý risk almasýndan
kaynaklanan maliyete katlanmalarý nedeniyle
riske duyarlý davranarak gerekli önlemleri
almasýdýr. Bankalarýn aþýrý risk almasý
durumunda mevduat sahiplerinin daha yüksek
faiz talep etmeleri veya mevduatlarýný daha
az riskli bankalara yönlendirmeleri ve böylece
bankanýn aþýrý risk alým davranýþýnýn
sýnýrlandýrýlmasýný ifade eder.3
Piyasa disiplinine iliþkin önemli bir kavram
asimetrik bilgidir. Bir tarafýn genellikle diðer
taraf hakkýnda doðru kararý verecek düzeyde
bilgiye sahip olmamasý durumunu ifade eder.
Finansal piyasalarda özellikle küçük tasarruf
sahiplerinin bankalarýn performansýný izlemesi
ve alternatifler arasýnda en az riskli olana karar
Yasemin ÞENOL
Fon Uzman Yardýmcýsý
Varlýk Yönetimi Daire Baþkanlýðý
Mümin Ali TOk
http://papers.ssrn.com/sol3/papers.cfm?abstract_id=636405, 05.09.2011, 11.00
Fon Uzmaný
Varlýk Yönetimi Daire Baþkanlýðý
2 Beck, “Bank Resolution:A Conceptual Framework”, s:54
Tunç GÜCÜK
1 Thorsten Beck, “The Incentive Compatible Design Of Deposit Insurance and Bank Failure Resolution-Concepts and Country Studies”, May, 2003
3 Kaoru Hosono, Hiroko Iwaki, Kotaro Tsuru, “Bank Regulation and Market Discipline Around The World”, June, 2005, s:1,
http://www.rieti.go.jp/jp/events/05091301/pdf/3-2_tsuru_paper.pdf
Fon Avukatý
Varlýk Yönetimi Daire Baþkanlýðý
5
ANALÝZ
Çözümlemesi veya mevduat
sigortacýlýðýna iliþkin bankacýlýk
düzenlemeleri finansal tüketicilerin
disipline edici davranýþlarýný etkiler.
Bazý bankacýlýk düzenlemelerini
baþarýlý bir þekilde banka riskini
kontrol ederek bankacýlýk
sisteminin istikrarýna katkýda
bulunmasý düzenleyici disiplini
(regulatory discipline) olarak
adlandýrýlmaktadýr.
vermesi oldukça maliyetlidir. Finansal
tüketicilerin bankalarýn durumuna iliþkin saðlýklý
bir karar vermesini saðlayacak düzeyde
bilgilendirilmesi (financial literacy) piyasaya
dayalý ve piyasayý düzeltici bir çözümdür.4
Mevduat sahiplerinin riske duyarlýlýðýný artýrmak
ve piyasa disiplinini geliþtirmek için Basel II
düzenlemelerinde 3. Blokta yer alan kamuyu
aydýnlatma konusuna özellikle önem verilmiþtir.
Mudilerin bankanýn riskini doðru bir þekilde
deðerlendirmesi ve deðiþikliklere tepki
göstermesi ve böylece etkin bir piyasa
disiplininin saðlanmasý için iyi geliþmiþ
muhasebe, denetim ve reyting sistemi gerekli
koþullardýr. Banka çözümleme veya mevduat
sigortacýlýðýna iliþkin bankacýlýk düzenlemeleri
finansal tüketicilerin disipline edici davranýþlarýný
etkiler. Bazý bankacýlýk düzenlemelerinin baþarýlý
bir þekilde banka riskini kontrol ederek
bankacýlýk sisteminin istikrarýna katkýda
bulunmasý düzenleyici disiplini (regulatory
Þekil 1: Piyasa Disiplini Çerçevesi
riskliliðini deðerlendirerek piyasa disiplini
uygulama konusunda daha güçlü bir eðilime
sahiptirler. Mevduat sigorta sisteminin
bulunmasý veya bankalarýn kurtarýlacaðý
beklentisi ise piyasa disiplini uygulayýcý
davranýþlarý azaltýr ve uzun vadede finansal
sistemin kýrýlganlýðýný artýrýr.
Sistemik öneme sahip bir kuruluþ veya çok
sayýda bankanýn eþ zamanlý batýþý durumunda
otoriteler genellikle finansal istikrarý korumayý
tercih ederler ve aldýklarý olaðanüstü önlemlerle
bankalarý kurtarýrlar. Ancak bu durum
bankalarýn kurtarýlacaðý beklentisi oluþturarak
piyasa disiplinini zayýflatýr.
IADI tarafýndan yayýnlanan “Etkin Mevduat
Sigorta Sistemleri Ýçin Temel Prensipler” isimli
baþvuru niteliðindeki belgede etkin çözümleme
süreçlerine iliþkin 16.temel prensipte etkin
çözümleme sürecinin piyasa disiplininin
saðlanmasýna olanak saðlamasý gerektiði ifade
edilmiþtir.
1. Blok: Bilgi&Kamuya Açýklama
- Muhasebe ve finansal raporlama
- Dýþ dentçiler
- Ýhtiyatlý kamuyu bilgilendirme
- Kredi rating kuruluþlarý
- Medya ve araþtýrma analizcileri
4. Blok Ýç Yönetim
- Risk yönetimi
- Yönetici haklarý düzenlemeleri
- Yönetim kompozisyonu, baðýmsýzlýk ve nitelikler
ÝZLEME
ETKÝ
2. Blok Piyasa Katýlýmcýlarý
- Karþý taraflar
- Mudiler
- Hissedarlar
- Borç yatýrýmcýlarý
- Takas odalarý
4. Blok Disiplin Mekanizmalarý
- Finansal araçlarda miktar/fiyat ayarlamalarý
- Teminat/ihtiyat payý ayarlamalarý
- Kurumsal kontrol için piyasa
- Yasal düzeltme
- Denetim önlemleri (banka çözümleme/çýkýþ
mekanizmalarý)
Kaynak: Stephanou, a.g.e., sy:215
discipline) olarak adlandýrýlmaktadýr. 5
Stephanou tarafýndan mevcut literatüre göre
oluþturulan piyasa disiplini çerçevesi dört temel
yapýdan oluþmaktadýr.6
Crockett (2002) finansal istikrarý saðlamada
piyasa disiplininin etkin olmasý için dört temel
koþul bulunduðunu belirtmiþtir. Bu koþullar
yeterli bilgi, bilgiyi deðerlendirme yeteneði,
doðru özendiriciler ve disiplini uygulamaya
yönelik mekanizmalardýr.7
Mevduat sigorta sistemleri ve banka
çözümleme çerçevelerinin bulunmadýðý bir
dünyada banka batýþýnýn maliyetine kreditörler
ve hissedarlar katlanacaðý için bankalarýn
Anonim þirketlerde hissedarlarýn þirket
borçlarýndan dolayý sorumluluðu taahhüt
ettikleri sermaye paylarý ile sýnýrlýdýr. Ancak
anonim þirket olarak kurulan bankalar
ekonomide taþýdýklarý önem nedeniyle özel
olarak düzenlenmekte ve denetlenmekte olup
banka hissedarlarýnýn da sermaye paylarýnýn
ötesinde hukuki ve cezai sorumluluklarý söz
konusu olabilmektedir. Banka hissedarlarýnýn
bankanýn batýþýnýn maliyetine öncelikle
katlanmasýný ve banka zararýndan ödenmiþ
sermayelerinin ötesinde sorumlu tutulmasýný
saðlayan düzenlemelerin mevcudiyeti
bankalarýn davranýþlarýný ve piyasa disiplinini
olumlu yönde etkiler.
4 Peter Catwright, “Understanding, Awareness and Deposit Ýnsurance”, Financial Crisis Management and Bank Resolution,Ed.By. John Raymond
Labrosse, Rodrigo Olivares- Caminal, Dalvinder Sýngh, Ýnforma, London, 2009
5 Hosono, Iwaki, Tsuru, a.g.e., s:2
6 Constantinos Stephanou, “Rethinking Market Discipline in Banking: Lessons From the Financial Crisis” Financial Regulation at the Crossroads,
Implications for Supervision, Instutional Design and Trade, Ed.by Delimatsis, Herger, , 2011, s:215, 216
7 A.e., s:216
6
ANALÝZ
2. Çözümleme Yöntemleri & Piyasa Disiplini
Piyasa disiplini saðlama açýsýndan en etkin
yöntem sigortalý mevduatýn ödenerek
kuruluþun tasfiye edilmesidir. Bu durumda
banka hissedarlarý bankaya iliþkin ortaklýk
haklarýný kaybetmekte ve kreditörler de
fonlarýna ancak tasfiye sürecinin sonunda
ulaþabilmektedir. Söz konusu sürecin birçok
ülkede zaman alýcý olmasý, kreditörleri piyasa
disiplini uygulama konusunda teþvik etmektedir.
Açýk banka desteði ile sorunlu bankalarýn
faaliyetlerine devamýnýn saðlanmasý saðlýklý bir
þekilde operasyonlarýný yürüten bankalarý üstü
kapalý bir þekilde cezalandýrarak rekabet
eþitliðini bozar. Bu durum, bankalarýn
kurtarýlacaðý beklentisi oluþturarak diðer
kuruluþlarýn da riskli faaliyetlerde bulunmasýna
ve piyasa disiplininden uzaklaþýlmasýna yol
açar.
Saðlýklý bir bankanýn, sorunlu bankanýn varlýk
ve yükümlülüklerini kýsmen veya tamamen
devraldýðý satýn alma ve üstlenme yöntemi
(P&A) ise hissedarlarýn yaný sýra sigorta
kapsamýnda olmayan mevduat sahiplerinin ve
diðer kreditörlerin de bankanýn sorunlu hale
gelmesinin maliyetine katlanmasýný saðladýðý
ölçüde piyasa disiplinine katký saðlayacaktýr.
3. Çözümleme Amaçlarýnýn Çatýþmasý:
Bulaþma Etkisi & Piyasa Disiplini
Sorunlu bankalarýn çözümlenmesinde birbiriyle
çatýþan iki amaca sahip olan çözümleme
otoritesinin alternatif çözümleme stratejilerini
tercih etmesi piyasa disiplini saðlama ve likidite
desteði saðlama konusunda küçük deðiþ
tokuþlar yapmasýna izin vermektedir.
Young ve Reidhill tarafýndan gerçekleþtirilen
(2008) “Banka Çözümleme Teorisi: Politik
Ekonomi ve Teknolojik Deðiþiklikler” isimli
çalýþmada likidite saðlama ve piyasa disiplini
saðlama arasýndaki söz konusu deðiþ tokuþ
þekilsel olarak modellenmiþtir. Modelde
çözümleme otoritesinin çözümleme yöntemini
(RM), faydasýný (U) maksimize edecek þekilde
belirleyeceði, çözümleme yöntemini belirlerken
teknolojik imkânlar, bankanýn büyüklüðü, yasal
kuruluþlar ve politik tutum, ekonomik koþullar
ve bankacýlýk koþullarý ile sýnýrlandýrýlmýþ olduðu
kabul edilmiþtir. Çözümleme otoritesinin kýsýtlý
maksimizasyon problemini çözerken likidite
saðlamayý (LQ) (MD) piyasa disiplinine tercih
ettiði varsayýlmýþtýr.8
Sorunlu bankalarýn
çözümlenmesinde birbiriyle çatýþan
iki amaca sahip olan çözümleme
otoritesinin alternatif çözümleme
stratejilerini tercih etmesi piyasa
disiplini saðlama ve likidite desteði
saðlama konusunda küçük deðiþ
tokuþlar yapmasýna izin
vermektedir.
Yatay eksende piyasa disiplininin (MD), dikey
eksende likiditenin (LQ) gösterildiði þekil 2’de,
%100 likidite saðlanmasý durumunu gösteren
sol üst köþe noktasý kreditörlerin hiçbir zarara
uðramadýðý, %100 piyasa disiplini saðlanmasýný
gösteren sað alt köþe noktasý bankanýn
risklerinin etkin bir þekilde fiyatlandýðý durumu
göstermektedir. Sað üst köþe sosyal optimum
noktasý olup, çözümlemenin ne likidite kaybý
ne de ahlaki tehlike oluþturduðu durumu
göstermektedir. Çözümleme otoritelerinin
mevcut çözümleme teknolojileri ile sýnýrlý olmasý
veya tercihlerinin toplumsal tercihlerden farklý
olmasý (temsilci problemi) sosyal optimumun
gerçekleþmesini engeller.9
Teknolojik olanaklarý gösteren (T) doðrusu
boyunca uygulanabilir etkin çözümleme
yöntemleri yer almaktadýr. Teknolojik olarak
etkin olmayan çözümleme yöntemleri ise T
INEFF ile gösterilmiþtir. %100 likidite
saðlanmasýný mümkün kýlan bir çözümleme
yöntemi bulunduðundan (OBA noktasý) T’nin
en üst köþesi çapa olarak belirlenmiþtir. Bu
doðrunun eðimi marjinal dönüþüm oranýný
(MRT) yani otoritenin piyasa disiplini karþýlýðýnda
vazgeçmesi gereken likidite miktarýný gösterir.
Farksýzlýk eðrisinin eðimi (marjinal ikame oraný:
MRS), otoritenin bir miktar likidite karþýlýðýnda
vazgeçmeye razý olduðu piyasa disiplini
miktarýný gösterir.10
Þekil 2: Likidite & Piyasa Disiplini
OBA
%100
LQ
DP
AL
T INEFF
%0
Kaynak: DeYoung, Reidhill, a.g.e., s: 28
T
MD
%100
8 Robert DeYoung, Jack Reidhill, “A Theory of Bank Resolution : Political Economics and Technological Change”, May, 2008
http://www.cass.city.ac.uk/data/assets/pdf_file/0004/67306/DeYoung-Reidhill-final-paper-May-18-2008.pdf, 28.10.2011, 13:30, s:15
9 DeYoung, Reidhill, a.g.e., s:16
10 A.e., s:17
7
ANALÝZ
Finansal kuruluþlar için saðlam
bir çözümleme çerçevesinin
bulunmamasý durumunda
otoriteler açýk banka
desteði/müsamaha veya tasfiye
uygulama seçenekleri ile sýnýrlýdýr.
Yeterli düzeyde likiditeye sahip
ancak ödeme güçlüðü yaþayan
bankada müsamaha þeklin en
baþýnda yer alacaktýr ancak hem
likidite sýkýntýsý hem ödeme
güçlüðü yaþanmasý durumunda
açýk banka desteði müsamahanýn
yerini alacaktýr.
Bu sýnýrlamalar ve tercihler altýnda çözümleme
otoritesi T doðrusu üzerinde yer alan farksýzlýk
eðrisinin eðimini teknolojik sýnýrlama
doðrusunun eðimine eþitleyen (MRS=MRT)
bir (LQ, MD) paketini seçtiðinde fayda
maksimizasyonu saðlar. Bu durumda sosyal
refah da maksimum olabileceði gibi olmamasý
da mümkündür. Þekil 1, otoritenin P&A
yöntemini uygulamasý durumunda hem açýk
banka desteði (OBA) hem de sigortalý mevduat
ödemesi ve tasfiye yönteminin (AL) üzerinde
yer alan daha yüksek fayda saðlayan bir nokta
da faydasýný maksimize edebileceðini
göstermektedir. P&A, OBA’dan daha az likidite
daha fazla disiplin saðlayan AL’den daha fazla
likidite daha az disiplin saðlayan bir içsel bir
çözümdür.11
Sorunlu banka çözümleme teknolojisindeki bir
geliþme örneðin mevduat belirleme sürecinin
hýzlandýrýlmasý veya varlýklarýn daha doðru ve
hýzlý deðerlenmesinin saðlanmasý teknolojik
olanaklarý gösteren T doðrusunu sað yukarý
doðru kaydýrýr. Bu durum hem sosyal refahta
hem de çözümleme otoritesinin faydasýnda
açýk bir geliþme saðlar.12
Deyoung & Reidhill’in (2008) çalýþmasýnda
geliþtirilen fikrin daha geniþ bir çerçevede ele
alýndýðý Beck’in (2011) “Banka Çözümleme:
Kavramsal Bir Çerçeve” isimli çalýþmasýnda
temel mikro ekonomik araçlar kullanýlarak
banka batýþlarýnýn negatif dýþsal maliyetleri ile
piyasa disiplini arasýndaki deðiþ tokuþ grafiksel
olarak gösterilmiþtir.
Þeklin sol üst köþesi bankaya ve kreditörlere
%100 likidite desteði saðlanmasý yani ödemeler
sisteminde oluþabilecek herhangi bir
olumsuzluðun, banka hücumlarýnýn, kredi
iliþkilerinin bozulmasýnýn önlenmesi, sað alt
köþe ise hiç likidite desteði verilmeden %100
piyasa disiplini uygulanmasý durumunu
göstermektedir. Þekilde sorunlu bankalarýn
çözümlenmesinde farklý tekniklerin
kullanýlmasýnýn söz konusu deðiþ tokuþu nasýl
etkilediði gösterilmiþtir.13
Finansal kuruluþlar için saðlam bir çözümleme
çerçevesinin bulunmamasý durumunda
otoriteler açýk banka desteði/müsamaha veya
tasfiye uygulama seçenekleri ile sýnýrlýdýr. Yeterli
düzeyde likiditeye sahip ancak ödeme güçlüðü
yaþayan bankada müsamaha þeklin en baþýnda
yer alacaktýr ancak hem likidite sýkýntýsý hem
ödeme güçlüðü yaþanmasý durumunda açýk
banka desteði müsamahanýn yerini alacaktýr.
Bir diðer ekstrem durum finansal kuruluþun
finansal olmayan kuruluþlar gibi tasfiye
edilmesidir bu durumda þeklin sað alt köþesinde
yer alýr likidite desteði verilmemesi tüm
kreditörleri riski fiyatlandýrmaya zorlayacaktýr.
Sosyal optimum ise þeklin sað üst köþesinde
piyasa disiplinini maksimize ederken banka
batýþýnýn dýþsal maliyetlerinin
minimizasyonunun birlikte gerçekleþtiði
durumdur. Özel çözümleme rejiminin amacý
açýk banka desteði ve tasfiye seçeneðine
alternatifler saðlamak ve böylece likidite desteði
ve piyasa disiplini arasýndaki deðiþ-tokuþu
minimize etmektir.14
Þekil 4: Farklý Banka Çözümleme Teknikleri: Çözümleme Olanaklarý Eðrisi
Dýþsal maliyetlerin minimizasyonu
Müsamaha
Açýk banka desteði
Köprü banka
Satýnalma ve Üstlenme
Birleþme ve Devralma
Kýsmi ödemi
Tasfiye
Kaynak: Beck, Thorsten, “Bank Resolution: A Conceptual Framework”, s: 59
11 A.e., s:18
12 A.e.
13 Beck, “Bank Resolution:A Conceptual Framework”, s:59
14 A.e., s:60
8
Disiplin uygulama
ANALÝZ
Þekilde farklý çözümleme mekanizmalarý piyasa
disiplini saðlama ve banka batýþýnýn olumsuz
etkilerini minimize etme derecelerine göre
sýralanmýþtýr. P&A yönteminin uygulanmasý
durumunda, uygulama türlerine göre
deðiþmekle birlikte, bir miktar piyasa disiplini
uygulanýrken dýþsal maliyetler de bir miktar
düþürülmektedir.
Çözümleme olanaklarý eðrisinin þekli ve konumu
sadece teknik olarak mümkün çözümleme
araçlarýna deðil ayný zamanda batýþýn dýþsal
maliyetlerini düþürme ve piyasa disiplini
saðlama konusundaki etkinliklerine baðlýdýr.
Bu eðrinin eðimi – marjinal dönüþüm oranýveri çözümleme tekniklerinde otoritelerin karþý
karþýya kaldýðý deðiþ tokuþu gösterir.
Çözümleme olanaklarý eðrisi üzerindeki noktalar
optimaldir bununla birlikte eðrinin altýndaki
noktalar optimalin altýndadýr yani dýþsal
maliyetleri düþürmek veya piyasa disiplini
saðlamak bakýmýndan geliþtirilebilmesi
mümkündür.
Farksýzlýk eðrisinin þekli ve konumu ise finansal
güvenlik aðýndaki dört farklý paydaþýn
tercihlerine göre deðiþmektedir. Karar alýcýlarýn
tercihleri ve toplumun tercihleri her zaman
çakýþmayabilmektedir. Banka hissedarlarý ve
yöneticileri ile kreditörler likidite desteðini
piyasa disiplinine tercih ederler. Finansal
güvenlik aðý sahipleri olarak nitelendirilen vergi
mükellefleri maliyetin minimize edilmesinin
yaný sýra finansal aracýlýðý teþvik etmek istemekle
birlikte likidite desteði saðlamanýn uzun
dönemde yol açacaðý maliyet nedeniyle piyasa
disiplini yönünde bir tercihe sahiptirler. Finansal
güvenlik aðý yöneticilerinin tercihleri ise temsil
ettikleri kiþilerin çýkarlarý yanýnda kurumsal yapý
ve politik çevreye baðlý olarak deðiþmektedir.
Farksýzlýk eðrisi orijinden uzaklaþarak sað üst
köþeye yaklaþtýkça daha yüksek fayda
düzeylerini temsil eder.
Beck’in (2011) çalýþmasýnda, çeþitli çözümleme
teknikleri veriyken belli bir çözümleme
yönteminin seçiminin nasýl gerçekleþeceði
çözümleme otoritesinin tercihlerini yansýtan
farksýzlýk eðrisi çizilerek gösterilmiþtir. Optimal
çözümleme yöntemi bu durumda çözümleme
olanaklarý eðrisi ile farksýzlýk eðrisinin teðet
olduðu noktada bulunur.
Farklý çözümleme teknikleri
boyunca çizilen çözümleme
olanaklarý eðrisinin yeri sadece
teknik olarak mümkün
çözümleme araçlarýna deðil ayný
zamanda batýþýn dýþsal
maliyetlerini düþürmek ve piyasa
disiplinini saðlamak konusunda
etkinliklerine baðlýdýr.
4. Türkiye’de Piyasa Disiplinine Ýliþkin
Düzenlemeler
5411 sayýlý Bankacýlýk Kanununa (5411 sayýlý
Kanun) göre, Tasarruf Mevduatý Sigorta
Fonunun (Fon), yönetim ve denetimi kendisine
devredilen bankalarla ilgili yetkilerini maliyet
etkinliðini saðlama ve mali sistemin güven ve
istikrarýný koruma ilkeleri doðrultusunda
kullanmasý gerekmektedir. Ayrýca, bankalarýn
çözümleme sürecini 9 ay içinde tamamlamasý
gerektiði ve bu sürenin 3 ayý geçmemek üzere
uzatýlabileceði düzenlenmiþtir.
5411 sayýlý Kanunun çözümlemeyle ilgili
maddelerinde açýk olarak belirtilmiþ ve
hedeflenmiþ olmasa da çözümlemenin
etkinliðini artýrýcý ve piyasa disiplini saðlamaya
yönelik yasal düzenlemeler mevcuttur.
Fonun uygulanacak çözümleme yöntemini
belirlerken bankanýn durumunu analiz etmesi
ve uygulanacak yöntemi belirlerken kanunda
belirtilen ilke ve kýsýtlarý göz önünde
bulundurmasý gerekmektedir.
Piyasa disiplinini saðlayýcý düzenlemeler
arasýnda öncelikle 5411 sayýlý Kanununun 71
inci maddesinde sayýlan hususlarýn varlýðý
durumunda faaliyet izninin kaldýrýlmasý veya
temettü hariç ortaklýk haklarý ve yönetim ve
Þekil 5: Banka Çözümleme Tercihler Seçenekler
Dýþsal maliyetlerin minimizasyonu
Kaynak: Beck, Thorsten, “Bank Resolution: A Conceptual Framework”, s: 59
Ýdeal
Tercihler
Disiplin uygulama
9
ANALÝZ
5411 sayýlý Kanunda yer alan
düzenlemelerde hissedarlarýn yaný
sýra banka yönetiminin hukuki ve
cezai olarak sorumluluklarýnýn
düzenlenmesi piyasa disiplinini
güçlendirici unsurlardýr.
denetimini Fona devredilmesi, banka
hissedarlarý ve kreditörlerin bankanýn sorunlu
hale gelmesinin maliyetine katlanmasýný saðlar.
Faaliyet izni kaldýrýlan ve 5411 sayýlý Kanunun
106 ncý maddesine göre hakkýnda iflâs kararý
verilen bankanýn iflas masasýna giren mallarýnýn
satýlmasý sonucunda elde edilen para 2004
sayýlý Ýcra ve Ýflâs Kanununun 206 ncý maddesi
ve 5411 sayýlý Kanunun ilgili maddelerine göre
oluþturulan tazmin listesine uygun olarak
tazmin edilir. Tazmin listesinde son sýrada
hissedarlarýn alacaklarý bulunmakta olup bu
düzenleme banka hissedarlarýnýn zarara ilk
katlanan grup olmasýný saðlamaktadýr. Ayrýca
mevduatlarý sigorta kapsamýnda olmayan
mudilerin ve diðer kreditörlerin fonlarýna
iflas/tasfiye sürecinin sonunda masada para
kalmasý durumunda gecikmeli olarak
ulaþabilmesi piyasa disiplinini saðlayýcý
mekanizmalardýr.
5411 sayýlý Kanunun 108 inci maddesinde,
Banka kaynaklarýnýn istismarý nedeniyle Fona
devredilen bankalarýn hâkim ortak ve yöneticileri
kullandýklarý kaynaklarý ve bu suretle uðranýlan
zararlarý Fon tarafýndan verilecek süre içinde
iade ve tazmin etmekle mükellef olduklarý
belirtilmiþtir. Bankanýn faaliyet izninin
kaldýrýlmasý durumunda, Fon tarafýndan
verilecek süre içerisinde iade ve tazmin
edilmeyen tutarlar Fon alacaðý haline gelir ve
6183 Sayýlý Amme Alacaklarý Tahsil Usulü
hakkýnda Kanun hükümlerine göre takip ve
tahsil edilir. Bankanýn Fona devri halinde ise
kanunda belirtilen þartlarýn oluþmasý
durumunda ortaklara ait hisseler Fona intikal
eder.
5411 sayýlý Kanunun 110 uncu maddesinde,
bir bankanýn yönetici ve denetçilerinin kanuna
aykýrý karar ve iþlemleriyle banka hakkýnda 71
inci madde hükümlerinin uygulanmasýna neden
olduklarýnýn tespiti halinde, bankaya verdikleri
zararla sýnýrlý olmak üzere bunlarýn þahsi
sorumluluklarý yoluna gidilerek, Fon Kurulu
kararýna istinaden ve Fonun talebi üzerine
doðrudan þahsi iflaslarýna mahkemece karar
verilebileceði, bu karar ve iþlemler bankanýn
hâkim ortaklarýna menfaat temini amacýyla
yapýldýðý takdirde, menfaat temin eden ortaklar
hakkýnda da temin ettikleri menfaat üzerinden
uygulanacaðý düzenlenmiþtir.
5411 sayýlý Kanunun 133 üncü maddesinde
faaliyet izni kaldýrýlan bankalarýn tasfiyelerinin
tamamlanmasý ancak iflas veya tasfiye masa
alacaklarýnýn tahsil edilememiþ olmasý ve Fon
bankalarýnýn baþka bir bankaya devredilmesi
10
ya da baþka bir banka ile birleþmesi, hisselerinin
üçüncü kiþilere devredilmesi ya da tasfiyelerine
karar verilmesi hallerinde bu iþlemlerin
tamamlanmasýný müteakip beþ yýl içinde
bankanýn sorumluluklarý tespit edilen yönetim
kurulu eski üyeleri ve eski denetçileri aleyhine
varsa ibralarýnýn iptali ve iþlemleri nedeniyle
verdikleri zararýn Fon adýna tazmini istemi ile
Fon tarafýndan dava açýlabilir.
5411 sayýlý Kanunun 71 inci maddesi
uygulanan bankalarda veya bu Kanunun
yürürlüðe girmesinden önce Fona devredilmiþ
olan bankalarda nitelikli paya sahip olan veya
kontrolü elinde bulunduran ortaklarýn bir daha
banka kurucu ortaðý veya yönetim kurulu üyesi
olmasý mümkün deðildir. Ayrýca, 5411 sayýlý
Kanunun 18 inci maddesinin beþinci fýkrasýnda
nitelikli paya sahip ortaklarýn kurucularda
aranan nitelikleri taþýmasýnýn þart olduðu,
kurucularda aranan nitelikleri kaybeden nitelikli
paya sahip ortaklarýn temettü dýþýndaki ortaklýk
haklarýndan yararlanamayacaðý ve bu halde,
diðer ortaklýk haklarýnýn Kurumun bildirimi
üzerine Fon tarafýndan kullanýlacaðý
düzenlenmiþtir. Bu kapsamdaki nitelikli paya
sahip ortaklarýn diðer bankalardaki temettü
hariç ortaklýk haklarý da Fon tarafýndan kullanýlýr.
Son olarak, zimmet suçunu düzenleyen 5411
sayýlý Kanunun 160 ýncý maddesi gereði, görevi
nedeniyle zilyetliði kendisine devredilmiþ olan
veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduðu
para veya para yerine geçen evrak ve senetleri
veya diðer mallarý kendisinin ya da baþkasýnýn
zimmetine geçiren banka yönetim kurulu
baþkan ve üyeleri ile diðer mensuplarý altý
yýldan on iki yýla kadar hapis ve beþ bin güne
kadar adli para cezasý ile cezalandýrýlacaklarý
gibi bankanýn uðradýðý zararý tazmine mahkûm
edilecekleri düzenlenmiþtir.
5411 sayýlý Kanunda yer alan bahsi geçen
düzenlemelerde hissedarlarýn yaný sýra banka
yönetiminin hukuki ve cezai olarak
sorumluluklarýnýn düzenlenmesi piyasa
d i s i p l i n i n i g ü ç l e n d i r i c i u n s u r l a r d ý r.
5. Sonuç
Finansal sistemde özel bir yere ve öneme sahip
olan bankalarýn çözümlenmesine iliþkin kararlar
alýnýrken söz konusu kararlarýn gelecekte özel
sektör davranýþlarýný ne yönde etkileyeceðinin
göz önünde bulundurulmasýnýn piyasa disiplini
saðlamak suretiyle çözümlemenin etkinliðini
artýracaðý düþünülmektedir.
Çözümlemeye iliþkin kamuoyu farkýndalýðýnýn
arttýrýlmasý, bankanýn sorunlu hale gelmesi
ANALÝZ
durumunda katlanmak zorunda kalacaklarý
maliyetler konusunda hissedarlarýn, mevduat
sahiplerinin ve diðer kreditörlerin
bilgilendirilmesi ve piyasa disiplinini saðlayýcý
unsurlara kanunda ve çözümleme
çerçevelerinde yer verilmesi piyasa disiplininin
saðlanmasýna katkýda bulunur.
Piyasa disiplinini saðlama ilkesi etkin çözümleme
süreçlerine iliþkin IADI 16.asli prensibinde yer
almakta olup uzun dönemde finansal istikrar
açýsýndan taþýdýðý önem de göz önünde
bulundurularak, Kanunda diðer çözümleme
ilke ve kýsýtlarý arasýnda söz konusu ilkeye de
açýkça yer verilmesinin çözümlemenin etkinliðini
artýracaðý düþünülmektedir.
2007 yýlýnda baþlayan ve kýsa sürede tüm
finansal piyasalarý etkisi altýna alan küresel
finansal kriz süreci sýnýr ötesi ve/veya sistemik
öneme sahip kuruluþlarýn ön plana çýkmasýna
neden olmuþtur. Söz konusu kuruluþlarýn devlet
desteði saðlanarak yaþatýlmasý vergi
mükelleflerinin üzerine oldukça yüksek
maliyetler yüklemiþ, rekabeti bozucu etkiler
oluþturmuþ ve ahlaki tehlikeye yol açmýþtýr. Bu
durum otoriteleri farklý çözüm arayýþlarýna
yöneltmiþtir.
Bu kapsamda, Fonun bu tür kuruluþlarý piyasa
disiplinini gözeterek çözümlemeye hazýrlýklý
olmasý ve ihtiyaç duyulan çözümleme araçlarýný
bünyesine dâhil etmesi gerektiði
düþünülmektedir.
2007 yýlýnda baþlayan ve kýsa
sürede tüm finansal piyasalarý
etkisi altýna alan küresel finansal
kriz sýnýr ötesi ve/veya sistemik
öneme sahip kuruluþlarýn devlet
desteði alarak yaþatýlmasý vergi
mükelleflerinin üzerine oldukça
yüksek maliyetler yüklemesinin
yaný sýra rekabeti bozucu etkiler
oluþturmasý ve ahlaki tehlikeye
yol açmasý otoriteleri farklý çözüm
arayýþlarýna yöneltmiþtir.
Kaynakça
1. Beck, Thorsten, “Bank Resolution:A Conceptual Framework”, Financial Regulation at the Crossroads, Implications for Supervision,
Instutional Design and Trade, Edited by Delimatsis, Panagiotis, Herger, Nils, 2011
2. Beck, Thorsten, “The Incentive Compatible Design Of Deposit Insurance and Bank Failure Resolution-Concepts and Country
Studies”, May 2003http://papers.ssrn.com/sol3/papers.cfm?abstract_id=63645
3. Hosono, Kaoru, Iwaki, Hiroko, Tsuru, Kotaro,“Bank Regulation and Market Discipline around The World”,
2004http://www.rieti.go.jp/jp/events/05091301/pdf/3-2_tsuru_paper.pdf
4. BIS, IADI, “Core Principles for Effective Deposit Ýnsurance Systems”, June 2009 http://www.bis.org/publ/bcbs156.pdf
5. Catwright, Peter, “Understanding, Awareness and Deposit Ýnsurance”, Financial Crisis Management and Bank Resolution”, Ed.By.
John Raymond Labrosse, Rodrigo Olivares- Caminal, Dalvinder Sýngh, Ýnforma, London, 2009
6. Stephanou,Constantinos, “Rethinking Market Discipline in Banking: Lessons From the Financial Crisis”, Financial Regulation at
the Crossroads, Implications for Supervision, Instutional Design and Trade, Edited by Delimatsis, Panagiotis, Herger, Nils, 2011
7. Hoggarth, Glenn, Reidhill, Jack, “Resolution of Banking Crises: a review” Financial Stability Review”, 2003
http://www.bankofengland.co.uk/publications/fsr/2003/fsr15art6.pdf
8. DeYoung , Robert, Reidhill, Jack “A Theory of Bank Resolution: Political Economics and Technological Change”, 18 May 2008,
http://www.cass.city.ac.uk/__data/assets/pdf_file/0004/67306/DeYoung-Reidhill-final-paper-May-18-2008.pdf
9. Gökdemir, Heval, “Sorunlu Hale Gelen Bankalara Uygulanan Çözümleme Yöntemleri”, TMSF, Çatý Bilimsel Yayýn Organý, Yýl:6,
Sayý:25, Ekim-Aralýk 2010, sy:35
http://intranet2/basin/Cati%20Bulteni/CATI-24.pdf
10. FDIC, “Resoluiton Of Failed Institutions”
http://www.fdic.gov/deposit/deposits/international/guidance/guidance/FailedResolution.pdf
11
GÖRÜÞ
DERECELENDÝRME FAALÝYETLERÝ
VE ETKÝLERÝ
Kavramsal olarak bakýldýðýnda, en basit tanýmýyla derecelendirme, borçlunun ana para
ve faiz yükümlülüklerini ödeme isteði ve kabiliyetinin zamanýnda ve tam olarak yerine
getirilip getirilememesini ölçen bir araçtýr.
Giriþ
Ekonomik yaþamýn giderek karmaþýklaþmasý,
sahiplik yapýlarýnýn geliþmesi, finansal
liberalizasyonun ve sermaye hareketlerinin
güçlenmesi nedenleriyle muhtelif iktisadi
kuruluþ ve enstrümanlara yönelik tam, doðru
ve sürekli bilgi edinme ihtiyacý giderek
artmaktadýr. (Babuþçu, 1997)
Bu baðlamda derecelendirme (rating) þirketleri
ve derecelendirme faaliyetleri de modern
ekonomilerin ayrýlmaz bir unsuru haline
gelmiþlerdir. Söz konusu geliþme küresel
ekonominin baþat aktörleri için olduðu kadar
ülkemiz açýsýndan da bir gerçeklik halini almýþtýr.
Nitekim konu hakkýndaki Sermaye Piyasasý
mevzuatý çerçevesinde getirilen düzenlemelerin
yaný sýra derecelendirme þirketlerinin sayýlarý,
pazar paylarý ve faaliyet hacimleri de giderek
artmaktadýr.
Kavramsal olarak bakýldýðýnda, en basit
tanýmýyla derecelendirme, borçlunun ana para
ve faiz yükümlülüklerini ödeme isteði ve
kabiliyetinin zamanýnda ve tam olarak yerine
getirilip getirilememesini ölçen bir araçtýr. Baþka
deyiþle bir ekonomik birimin kredi geçmiþi ve
kullandýðý kredileri geri ödeme kapasitesinin
saptanmasý için yapýlan ölçme iþlemidir. Diðer
yandan derecelendirme, piyasalar ve yatýrýmcýlar
için hayatý kolaylaþtýran bir araçtýr. Masraflý ve
vakit alan çalýþmalar sonucunda elde edilen
bilgilerin piyasalara basit sembollerle
anlatýlmasýný saðlayan bir mütercimlik
hizmetidir. (Yanar, 2002)
Daha teknik bir tanýmla ise; derecelendirme
uluslararasý sermaye piyasalarýna menkul kýymet
arz ederek borçlanan yada bir menkul kýymet
arz etmeksizin kredi talebinde bulunan kamu
ve özel sektör kuruluþlarýnýn borçlanacaklarý
miktarý zamanýnda ve eksiksiz olarak ödeme
kabiliyetlerini mali analiz ve risk ölçümleri ile
ortaya koyan bir iþlemdir
Þerif ÖZKAN
Þirketin finansal borçlarý ile ihraç ettiði menkul
kýymetlere iliþkin anapara faiz ve temettülerin
öngörülen süre içinde geri ödenmesi olasýlýðýnýn
Fon Denetçisi
Denetim Daire Baþkanlýðý
12
belirlenmesidir. Sermaye piyasasý kurumlarýnýn,
organizasyonunun, likiditesinin mali
yükümlülüklerini karþýlama gücünün, karlýlýðýnýn
ve mali yapýsýnýn sektörel, ekonomik politik ve
sosyal koþullar dikkate alýnarak incelenmesidir.
(06.03.1997/2295 s. RG SPK Tebliði)
Ayrýca günümüzde derecelendirmenin önemi
giderek artmaktadýr. Örneðin, eurobond
ihracý için ülke kredi notu gerekmektedir.
Bunun yaný sýra bazý kurumsal yatýrýmcýlar
“yatýrým yapýlabilir” derecesinin altýnda bulunan
kýymetleri portföylerinde tutmamaktadýr.
(Kraussl, 2000) Diðer taraftan derecelendirme
notuna sahip kuruluþlarýn daha geniþ bir
yatýrýmcý kitlesine ulaþabileceði
düþünülmektedir. Bu yaklaþýmýn altýnda yatan
en önemli faktör ise derecelendirme iþlemleri
sonucu saðlanan not vasýtasý ile kurumun
uluslararasý muhasebe ve þeffaflýðýnýn
ölçülebildiði varsayýmýdýr. (Eke ve Nye, 2004)
I. KREDÝ DERECELENDÝRMENÝN TARÝHÝ
GELÝÞÝMÝ
Menkul kýymetlerin derecelendirilmesine iliþkin
veriler ilk defa ABD’de John Moody tarafýndan
1909 yýlýnda kamuya duyurulmuþtur. Daha
sonra Moody’s Investors Services adýný alan
bu kuruluþu 1916 yýlýnda Poors Publishing
Company, 1922 yýlýnda da Standart Statistic
Company izlemiþtir. Sonraki yýllarda bu iki
þirket birleþerek Standart & Poors Corporation
unvanýný almýþtýr. (TCMB, 1999) Amerikan
Sermaye Piyasasý Kurulu tarafýndan ulusal
derecelendirme kurumu olarak kabul edilen
bu kuruluþlara baþlangýçta ve halen çeþitli
eleþtiriler getirilmesine raðmen yatýrýmcýlarýn
ilgi ve güveni sonucu etkileri ve geliþimleri
artmýþtýr. (Dodd ve Setty; IMF, 1999 TCMB, 1999)
II. DERECELENDÝRME TÜRLERÝ VE GRUPLARI
Derecelendirme faaliyetleri deðiþik kriterlere
göre ayrýmlara tabi tutulabilmektedir. Bu
baðlamda derecelendirilen birimin niteliðine
göre deðiþik faaliyet kollarýndaki iktisadi
iþletmeler gibi, ülkeler dahi rating iþlemlerine
konu olabilmektedir.
GÖRÜÞ
Diðer taraftan ihraç edilen menkul kýymetin
cinsine ve para birimine baðlý olarak farklý
derecelendirme türleri gündeme
gelebilmektedir. Bu baðlamda muhtelif
derecelendirme tür ve gruplarý þöyle ifade
edilebilir.
Ülke Ratingi: Ülkelerin, yatýrým yapýlan kurum
ve sektörlerin genel risk seviyesinin
belirlenmesinde önemli bir faktör teþkil ettiði
aþikardýr. Bu meyanda ülke risklerini ölçerken
genelde ekonomik ve politik risk faktörlerine
bakýlmakta, bir takým temel göstergeler veri
olarak göz önüne alýnmaktadýr.
Açýklanan çerçevede ülke riskinin
deðerlendirilmesinde ekonomik risk olarak;
Döviz cinsinden nakit akýþýnýn düzeni, Borç
rasyolarý, Ýhracatýn büyümesi, Ekonominin
açýklýðý, Cari iþlemler dengesi, Kýsa vadeli
sermaye akýþýnýn rezervlere oraný, Rezervlerin
durumu ve geliþmesi, Büyüme hýzý, Toplam
tasarruflar, Kamu sektörünün mali açýklarý,
Yatýrýmlar ve enflasyon en temel göstergeler
olarak alýnýrlar.
Politik risk faktörleri olarak deðerlendirmeye
alýnan kriterlere bakýldýðýnda ise bu kriterler;
Seçim sistemi ve zamanlarý, Dýþ politika
geliþmeleri, Demokrasinin ne ölçüde yerleþtiði,
Politik lider veya gündemdeki deðiþmeler,
Koalisyonlarýn yapýsý, Muhalefetin durumu,
Merkez Bankasý’nýn baðýmsýzlýk derecesi
þeklinde özetlenebilir.
Þirket Ratingi: Þirketlerin derecelendirme
kriterleri bakýmýndan hangi kriterlerin
gözlenmesi gerektiði hususuna bakýldýðýnda
ise derecelendirme sürecinde ele alýnacak ve
inceleme konusu yapýlabilecek temel kriterler
þöyle sýralanabilir; Sermaye piyasasýndaki
kuruluþlarýn organizasyon yapýlarý, Mali
yükümlülüklerini karþýlayabilme gücü, Þirketin
orta vadeli fýrsat ve riskleri, Þirketin sektördeki
diðer þirketlerle rekabet konumu, Uretim
kapasitesi, Daðýtým sistemi ve pazarlama aðý,
Finansal yönetim ve muhasebe politikalarý,
Þirketin geleceðini etkileyecek yönetsel ve
sermaye yapýsý deðiþiklikleriyle yatýrýmlardaki
deðiþiklikler, Teknolojik yenilikler.
Derecelendirme kapsamýndaki diðer
kuruluþlar; Derecelendirme iþlemlerine konu
edilen organizasyonlarýn neler olabileceðine
yönelik verilere bakýldýðýnda bu açýdan muhtelif
iktisadi kuruluþlarýn aðýrlýklý grubu teþkil ettiði
görülmekle beraber, asli amaçlarý iktisadi gayeli
olmayan kimi kamu kurumlarýnýn dahi
derecelendirme faaliyetlerine ihtiyaç duyduðu
görülebilmektedir.
Bu baðlamda baþta iktisadi kuruluþlar olmak
üzere ne tür organizasyonlarýn derecelendirme
faaliyetine konu edildiðine bakýldýðýnda bu
kuruluþlar esas olarak þöyle sýralanabilir;
Bankalar, Aracý Kurumlar, Factoring Þirketleri,
Portföy Yönetim Þirketleri ve GMYO, Tüketici
Finansmaný Þirketleri, Leasing Þirketleri, Sigorta
Þirketleri, Kamu Kurumlarý, Sýnai ve Ticari
Þirketler ile belediyeler.
Ýhraç Ratingi: Derecelendirme faaliyetleri
kapsamýnda derecelendirilen organizasyon
yerine derecelendirilen yatýrým ya da borçlanma
enstrümaný açýsýndan bakýldýðýnda karþýmýza
çýkan derecelendirme türleri ise þunlardan
ibarettir; Hisse Ýhracý, Tahvil Ýhracý, Diðer
sermaye piyasasý araçlarý ihracý ve
Yapýlandýrýlmýþ Finansman.
Sermaye piyasasýnýn geliþmesi
yönünde atýlan önemli adýmlardan
biri de piyasada bulunan araçlarýn
derecelemeye tabi tutulmasýdýr.
Özellikle geliþmekte olan ülkemiz
sermaye piyasasýnýn bu yöndeki
çabalarý sonucu yatýrýmcýlarýný
aydýnlatma mekanizmasýný
iþletmesi gerek ulusal ve gerekse
uluslararasý boyutta pozitif bir
hareket olarak deðerlendirilebilir.
Proje Ratingi: Kimi zaman münhasýran belirli
bir organizasyon veya finansman aracý yerine
doðrudan doðruya bir yatýrým projesinin
finansal sýhhatinin derecelendirme faaliyetine
konu edilebildiði görülebilmektedir. Bu tür
derecelendirme faaliyetleri esas olarak proje
ratingi þeklinde ifade edilmektedir.
Vade dönemi ve para birimine göre rating:
Rating faaliyetlerinin tasnifinde kullanýlan diðer
kriterleri ise vade ve para birimi oluþturmaktadýr.
Bu noktada kýsa ya da uzun vadeli ratingin
yaný sýra ulusal para veya döviz cinsinden rating
türleri gündeme gelebilmektedir.
III. DERECELENDÝRMENÝN YARARLARI
Sermaye piyasasýnýn geliþmesi yönünde atýlan
önemli adýmlardan biri de bu piyasada bulunan
araçlarýn derecelemeye tabi tutulmasýdýr.
Özellikle geliþmekte olan ülkemiz sermaye
piyasasýnýn bu yöndeki çabalarý sonucu
yatýrýmcýlarýný aydýnlatma mekanizmasýný
iþletmesi gerek ulusal ve gerekse uluslararasý
boyutta pozitif bir hareket olarak
deðerlendirilebilir (Ener ve Erdoðan, 2000; IMF,
1999; Reinhart, 2001).
Yukarýdaki tanýmlamaya göre derecelendirme;
gerek ülkeler gerekse þirketler için olumlu bir
etken olarak görülmektedir. Ancak bu durumun
dezavantajlarý da yok deðildir. Nitekim kredi
notu ile olumlu geliþmeler olmasýnýn birbirlerini
sürekli olarak etkiledikleri kolayca görülebilir.
Olumlu geliþmeler yaþandýkça not yükselir, not
yükseldikçe yatýrýmlar artar ve geliþmeler daha
da olumluya doðru gider. Tabi bu durumun
tam tersi de geçerlidir.
Finansal Kurumlar açýsýndan: Faiz oranlarýnýn
riske göre farklýlaþmasýný saðlar. Risk faktörüne
göre kurumsal tercih imkaný saðlar. Ayný
zamanda kaynak kullaným maliyetlerinde
tasarruf saðlar, riskleri sýnýrlandýrýr. Mali yapýnýn
güçlenmesini saðlar. Sisteme güveni saðlayarak
13
GÖRÜÞ
Derecelendirme faaliyetlerinin
diðer bir boyutunu Kurumsal
Yönetim Derecelendirme
çalýþmalarý oluþturmaktadýr.
Kurumsal Yönetim (Corporate
Governance) olgusu günlük dilde
sýklýkla telaffuz edilmesinin yaný
sýra kamu otoritesinin düzenleme
ve gözetim faaliyetlerinde de yerini
almakta ve özel sektörün de
yönetsel bakýmdan göz önünde
bulundurduðu bir faktör haline
gelmektedir.
sistemik riskleri azaltýr. Ulusal ve uluslararasý
entegrasyonu kuvvetlendirir. Problemli kredileri
azaltýr ve aktif kalitesini saðlar Menkul
kýymetlerdeki fiyat volatilitesini düzenler
alanlarýnda olduðu gibi, risk yönetimi bilimi
de tedricen kalitatiften kantitatife doðru bir
seyir izlemiþ olup, borçluyu deðerlendiren bir
çok metot grubu mevcuttur.
Düzenleyici Otoriteler Açýsýndan: Finansal
Ýstikrarýn ve yatýrýmcýlarýn korunmasýna katký
saðladýðý gibi sermaye yeterliliði kriterinde ve
piyasa etkinliði saðlanmasýnda da yararlarý
bulunmaktadýr
Bunlardan en önemli ve tanýnan üç kategori:
Sermaye Piyasalarý açýsýndan: Menkul kýymet
alým-satýmýnda güvenli bir referans sistemi
saðlar. Risk tespitinde standart saðlar, ayrýca
fiyatlardaki spekülatif dalgalanmalarý azaltýr
Kurumsal yatýrýmcýlarýn daha fazla iþlem
yapmalarýný ve vadelerin uzamasýný saðlar
Skorlama modelleri en eski ve en çok kullanýlan
yöntemlerdir. Merton modelleri, son yýllarda
oldukça sýk kullanýlmaktadýr. Çünkü bu
modeller kredinin geri ödenmemesi ve finansal
piyasalar arasýndaki artan korelasyonu daha
iyi tespit etmektedir. Yapay sinir aðlarýnýn
geliþme süreci daha da yenidir. (Giese, 2002)
Ekonominin Geneli açýsýndan: Mali piyasalarýn
geliþimini saðlar Ekonominin dýþ kaynaklarla
entegrasyonunu hýzlandýrýr
Firmalar Açýsýndan: Kurumsal yatýrýmcýlarýn
þirkete olan ilgisini artýrýr. Borçlanma imkanlarýný
artýrýr. Alternatif fon kaynaklarýna ulaþmayý
kolaylaþtýrýr Piyasalarda tanýnýrlýlýðý artýrýr.
Borçlanma maliyetlerini azaltýr. Þirket
yöneticilerinin yönetim anlayýþýný gözden
geçirme fýrsatý sunar. Kurumlarýn oto kontrol
sistemlerini etkinleþtirir. Kurum þeffaflýðýný
artýrýr. Halka açýlmalarda en etkili yoldur
Firma Ortaklarý ve küçük yatýrýmcýlar
açýsýndan: Üstlenilen riskin derecesinin
bilinirliliðini artýrýr. Yatýrýmcýlarý derin analiz ve
araþtýrma yapmak külfetinden kurtarýr. Yatýrým
enstrümanlarý arasýnda ayýrým yapma imkaný
saðlar. Ýkincil piyasalarýn geliþimine katký sunarak
alým/satýma derinlik kazandýrýr. Þirket kalitesi
ortaya çýkar
IV. DERECELENDÝRME METOTLARINA GENEL
BÝR BAKIÞ
Ýkinci Dünya Savaþý öncesine kadar olan
dönemde bir borçlunun kredibilitesinin
deðerlendirilmesi -iþletme veya özel kredi
alanýnda- çok subjektif ve kalitatif bir saha
olarak deðerlendirilmektedir. Nitekim bu
dönemde çoðu banka, müþterilerle bizzat
görüþüp, borçlunun kredibilitesi hakkýnda
subjektif kanaatlerine ve uzun yýllara dayalý
tecrübelerine göre deðerlendirmelerini yapan
bir dizi kredi uzmanýna baþvurarak
çözümlemektedir.
Ancak ikinci Dünya Savaþý sýrasýnda ve
sonrasýnda bu uzmanlarýn bir çoðuna
ulaþýlabilmesi söz konusu olmadýðýndan, özellikle Ýngiltere ve ABD’de- kredibilite
deðerlendirmesinde kantitatif metotlar
kullanýlmaya baþlanmýþtýr.
Bu baðlamda finans sektörünün diðer
14
1. Klasik skorlama modelleri
2. Merton modelleri
3. Yapay sinir aðlarý’dýr.
V. KURUMSAL YÖNETÝM DERECELENDÝRME
Derecelendirme faaliyetlerinin diðer bir
boyutunu ise Kurumsal Yönetim
Derecelendirme çalýþmalarý oluþturmaktadýr.
Kurumsal Yönetim (Corporate Governance)
olgusu günlük dilde sýklýkla telaffuz edilmesinin
yaný sýra kamu otoritesinin düzenleme ve
gözetim faaliyetlerinde de yerini almakta ve
özel sektörün de yönetsel bakýmdan göz
önünde bulundurduðu bir faktör haline
gelmektedir.
Bu baðlamda kurumsal yönetim, anonim
ortaklýklarýn idaresinde ve faaliyetlerinde kar
elde etme ve pay sahiplerine daðýtma ana
unsuru ve amacýný taþýyan geleneksel yapýlarýnýn
yanýnda, gerek hissedarlarýn gerekse
yöneticilerin çýkarlarýný gözeten, ayný zamanda
diðer çýkar sahiplerinin haklarýnýn - ortaklýk
çalýþanlarý, müþteriler, alacaklýlar, fon
saðlayanlar ve devlet - da önemsendiði bir
anlayýþtýr. (SPK Araþtýrma Raporu, 1999)
Ýyi kurumsal yönetim uygulamalarýnýn þirketler
ve ülke açýsýndan önemli yararlarý
bulunmaktadýr. Konuya þirketler açýsýndan
bakýldýðýnda, kurumsal yönetim kalitesinin
yüksek olmasý; düþük sermaye maliyeti,
finansman imkânlarýnýn ve likiditenin artmasý,
krizlerin daha kolay atlatýlmasý ve iyi yönetilen
þirketlerin sermaye piyasalarýndan dýþlanmamasý
anlamýna gelmektedir.
Konuya ülke açýsýndan baktýðýmýzda ise iyi
kurumsal yönetim, ülkenin imajýnýn yükselmesi,
sermayenin yurt dýþýna kaçmasýnýn önlenmesi,
dahasý yabancý sermaye yatýrýmlarýnýn artmasý,
ekonominin ve sermaye piyasalarýnýn rekabet
gücünün artmasý, krizlerin daha az zararla
atlatýlmasý, kaynaklarýn daha etkin bir þekilde
daðýlmasý, yüksek refahýn saðlanmasý ve
sürdürülmesi anlamýna gelmektedir. (SPK,
Kurumsal Yönetim Ýlkeleri, 2005)
GÖRÜÞ
Kurumsal yönetim ve þirket performansý
arasýnda pozitif iliþkinin varlýðý yaygýn olarak
saptanmýþtýr. Nitekim McKinsey’in 2002 yýlýnda
gerçekleþtirdiði bir araþtýrmaya göre,
yatýrýmcýlar, iyi yönetilen bir þirkete daha fazla
prim ödemeye hazýrdýrlar.
SPK tarafýndan 04.12.2003 tarihinde çýkarýlan
Seri:VIII, No:40 “Sermaye Piyasasýnda
Deðerlendirme Faaliyeti ve Derecelendirme
Kuruluþlarýna Ýliþkin Esaslar Tebliði” ile bu alanda
kimi düzenlemeler getirilmiþtir. Teblið’in önemli
amaçlarýndan biri de SPK’nýn Kurumsal Yönetim
Ýlkeleri rehberinde yer alan ilkeleri uygulayan
borsa þirketlerinin ÝMKB’de ayrý bir endeksde
iþlem görebilmelerini, derecelendirme
kuruluþlarýnýn yapacaklarý uyum
derecelendirmesi faaliyetini olanaklý kýlmaktýr
SONUÇ
Ekonomik yaþamda ortaya çýkan finansal
liberalizasyon, fon akýmlarýnýn daha geniþ bir
alana yayýlmasý, dolanýmýn hýzlanmasý ve
özellikle ülkemizin de dahil olduðu geliþmekte
olan piyasalara kaynak giriþinin artmasý gibi
nedenlerle bu alanlara yatýrým yapan fon
sahiplerinin daha saðlýklý ve güvenilir bilgiler
çerçevesinde iþlemde bulunma ihtiyacý önceki
dönemlere göre çok daha üst seviyelere
çýkmýþtýr.
Bu zorunluluðun da etkisi ile derecelendirme
kuruluþlarý ve faaliyetlerinin de önemi giderek
artmaktadýr. Deðinilen trend tüm dünya için
olduðu kadar ülkemiz için de geçerlidir.
Derecelendirme faaliyetleri ile esas olarak
derecelenen organizasyonlarýn finansal kudreti
ve bu kudretin sürdürülebilirliðinin belirli bir
notasyon sistemine tabi tutulmasý ve sonraki
dönemler de yaþanan geliþmelerin ayný þekilde
takibi ile konunun ilgililerine yarar saðlayýcý
bilgilendirmede bulunulmasý amaçlanmaktadýr.
Ýyi iþleyen bir derecelendirme sistemi, daha
fazla tasarrufun daha saðlýklý kararlar
Kaynakça
-Babuþçu Þ, Bankacýlýkta Risk Deðerlendirmesi (Rating) ve
Türk Bankacýlýk Sektörüne Uygulanmasý, Ankara, Sermaye
Piyasasý Kurulu
çerçevesinde yatýrýmlara plase edilmesine yarar
saðladýðý gibi, etkin iþleyen iktisadi kuruluþlarýn
daha düþük maliyetle finansman temin etme
ve büyüme imkânlarý elde etmeleri bakýmýndan
da önem taþýmaktadýr.
Deðinilen nedenlerle ülkemizde de öncelikle
kredi derecelendirme ve akabinde kurumsal
yönetim uyum derecelendirme çalýþmalarýna
iliþkin hukuki alt yapý çalýþmalarý tamamlanmýþ,
getirilen düzenlemeler çerçevesinde
derecelendirme hizmeti verilmeye baþlanmýþtýr.
Kredi derecelendirme faaliyetlerine göre geliþimi
daha sonraya isabet kurumsal yönetim uyum
derecelendirmesi, kurumsal bir iþleyiþ süreci
geliþtirmek ve sosyal paydaþlarýna da bu yönde
mesaj vermek isteyen ülkemiz kuruluþlarý
bakýmýndan giderek daha da ilgi görmektedir.
Bu konuda ÝMKB bünyesinde oluþturulan
endekste yer almanýn getirdiði maliyet
avantajlarýnýn yaný sýra özellikle yabancý
yatýrýmcýlarýn kurumsal yönetim ilkelerine uygun
faaliyet gösteren þirketlere yatýrým yapma
iþtahlarýnýn göreli olarak daha yüksek
bulunduðu da dikkate alýnýrsa, kurumsal
yönetim uyum derecelendirmesine tabi
olmanýn ve yüksek bir notasyon saðlamanýn
þirket prestijini yükselttiði gibi düþük maliyetli
finansman temini ve hisselere olan talebin
artmasý yönünde de olumlu tesirler saðlayacaðý
umulmaktadýr.
Derecelendirme sektörünün ülkemizdeki
payýnýn daha da artacaðý esas alýndýðýnda, bu
alanda faaliyet gösterecek yerli ve yabancý
derecelendirme kuruluþlarýnýn lisanslama
aþamasýndan baþlamak üzere etkili bir gözetim
ve denetime tabi tutulmasý da önem
taþýmaktadýr. Diðer yandan bu tür kuruluþlarýn
düzenlemelere uygun ve ekonomik geliþmeye
katký saðlayacak bir þekilde çalýþmalarý
bakýmýndan etkili bir iç kontrol ve iç denetim
sisteminin kurulmasý deðinilen amaçlarýn
edinilmesi bakýmýndan gerekli görülmektedir.
-Reinhart C.M. Sovereign Credit ratings Before and After
Financial Crises, University of Maryland and NBER, Þubat
2001
-Dodd R. Ve Setty G. Credit Rating Agencies: Their ýmpact
on capital Flows to Developing Countries. Special Policy
Report 6: Financial Forum Derivaties Study Center.
-Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasý, Nisan 1999,
Derecelendirme Kuruluþlarý Kriterleri ve Türkiye’nin
Derecelendirme Geçmiþi, Lira Dergisi, 10, 21-23
-Erdoðan Ener (Mart 2000), Kredi Derecelendirme
Kuruluþlarýnýn Küresel boyutlu Finansal Yönelimlerdeki Rolü
ve Türkiye Deðerlendirmesi. Ýnceleme Araþtýrma Dergisi,
29-39
-Tevfik Gürman, “ Bankalarýn Derecelendirilmesi “ Uzman
Gözüyle Bankacýlýk, Eylül 1994, yýl : 2. sayý.7.
-Üreten Aykan, " Risk Derecelendirme ( Risk Rating )", Ankara,
Haziran 1990
-Giese Guido, Ýçsel Derecelendirme Sürecine Giriþ, Bankacýlar
Dergisi, Sayý 46, 2003
-Yoshinari Kumuki, “ Accessing the International Capital
Markets “, Finance and Development, September, 1991,
Vol. 28, Nu:3.
-Koch Timothy, Bank Management, The Dryden Press, 1988,
-Lawrance J. Gitman & Michael D. Joehnk, Fundemantal
of Investing, Third Edition, Harper & Row Publishers, 1988.
-Nye Roger, “Rating Mücadelesine Bankalar Nasýl Karþýlýk
Vermelidirler”, Finans Dünyasý, Aðustos 1996.
Derecelendirme sektörünün
ülkemizdeki payýnýn daha da
artacaðý esas alýndýðýnda, bu alanda
faaliyet gösterecek yerli ve yabancý
derecelendirme kuruluþlarýnýn
lisanslama aþamasýndan baþlamak
üzere etkili bir gözetim ve
denetime tabi tutulmasý da önem
taþýmaktadýr. Diðer yandan bu tür
kuruluþlarýn düzenlemelere uygun
ve ekonomik geliþmeye katký
saðlayacak bir þekilde çalýþmalarý
bakýmýndan etkili bir iç kontrol ve
iç denetim sisteminin kurulmasý
deðinilen amaçlarýn edinilmesi
bakýmýndan gerekli görülmektedir.
-Yanar I. Derecelendirme Faaliyeti ve bankalarýn
Derecelendirilmesi Ýþlemlerinin Analizi. Ýnceleme Raporu
No:22, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasý, teftiþ Kurulu
Baþkanlýðý, http://idmsweb1/tkb/Upload/Rating.pdf
15
HUKUK
BELÝRSÝZ ALACAK DÂVASI
Belirsiz alacak dâvasý, dâvanýn kýsmen reddi halinde yargýlama giderlerine mahkûm
olma riskini, kýsmî dâvanýn ardýndan talep edilebilecek miktar için zamanaþýmýnýn dolmuþ
olmasý riskini bertaraf etmek ve usûl hukukundaki þeklilik nedeniyle hak kaybýnýn
önlenmesini saðlamak gibi vasýflarý haiz bir eda dâvasýdýr.
Hukuk yargýlamasýnda yeni bir dâva türü
olarak düzenlenen (6100 sayýlý Hukuk
Muhakemeleri Kanunu md.107) belirsiz alacak
dâvasý, dâvanýn kýsmen reddi halinde yargýlama
giderlerine mahkûm olma riskini, kýsmî dâvanýn
ardýndan talep edilebilecek miktar için
zamanaþýmýnýn dolmuþ olmasý riskini bertaraf
etmek ve usûl hukukundaki þeklilik nedeniyle
hak kaybýnýn önlenmesini saðlamak gibi vasýflarý
haiz bir eda dâvasýdýr. Dâvacýnýn dilekçesinde
talep sonucunu belirlenmesini beklemenin
imkânsýz olduðu hâllerde veya dâvacýnýn
alacaðýnýn miktarýný belirleyemediði hâllerde
açýlabilen bu dâva türü, Ýsviçre Federal Usûl
Kanununda (md.85) ve Alman ilmî ve kazaî
içtihatlarýnda da kabul görmektedir.
Yrd.Doç.Dr.Taylan Özgür KÝRAZ
Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi
16
Belirsiz alacak dâvasý (md.107), öncelikle Borçlar
Kanununda öngörülen maddî ve manevî
tazminat taleplerinde, Türk Ticaret Kanununda
öngörülen haksýz rekabet nedeniyle tazminat
taleplerinde, Fikir ve Sanat Eserleri Kanununda
öngörülen malî ve manevî haklarý zarar gören
eser sahibinin tazminat taleplerinde, ilgili kanun
hükmünde kararnameler ile koruma altýna
alýnan marka, patent ve endüstriyel tasarýmlarýn
korunmasýnda haklar üzerinde tasarruf yetkisine
sahip olan kiþilerin yoksun kaldýklarý kazancý
talep etmeleri hâlinde iþlerlik kazanacak olan
ve dâvanýn açýldýðý tarihte miktarýn yahut
deðerin parasal bazda likit ( muayyen, belirli)
olmadýðý hâllerde baþvurulabilecek bir dâva
türüdür. Bu tür vakýalarda, dâvacý, dâva
dilekçesinin müddeabih ve talep sonucu
kýsmýnda hukukî iliþkiyi ve asgarî bir miktar ya
da deðeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak
dâvasý açýlabilir. Dâvacý, hasmýnýn verdiði bilgi
ve sunduðu deliller veya delillerin incelenmesi
ve tahkikat iþlemleri sonucu, zararýn miktarýnýn
veya deðerinin tam ve kesin olarak
belirlenmesinin mümkün olduðu anda,
dilekçesinde belirtmiþ olduðu miktarý artýrabilir.
Baþka bir deyiþle, dâva dosyasý; örneðin, bilirkiþi
raporu ile olgunlaþtýðýnda veya keþif incelemesi
sonrasý iddianýn geniþletilmesi yasaðýna tâbi
olmaksýzýn yahut da ýslaha baþvurmaya gerek
olmaksýzýn dilekçede belirttiði miktarý artýrmak
ve harcýný da tamamlamak suretiyle talep
sonucunu deðiþtirebilir. Þu hâlde, dâvacýnýn,
zarar veya alacak kalemini belirlemesinin
kendisinden beklenemeyeceði vakýalarda, teksif
ilkesinin ve usûl kesitinin getirdiði yasaklarýn
dâhilinde kalmadan, dâva ettiði miktarý tam
ve kesin olarak belirlemesinin mümkün olduðu
anda, talep sonucunu artýrabilir.
Dâvacýnýn alacaðýnýn miktarý veya deðerinin
belirlenebildiði hâllerde, belirsiz deðil, tam
dâva açýlmalýdýr. Belirsiz alacak ve tespit
dâvalarýnýn konusunu, para alacaklarý teþkil
eder. Dâvacý, dilekçesinin dâva konusu
(müddeabih) ve dâva deðeri kýsmýný (md.119/I,
d) ile talep sonucu (md.119/I, ð) kýsmýnda
talep edeceði para alacaðýný asgarî olarak yazýp
ve miktarýn belirsiz alacak olduðunu belirtip
bu dâvayý açabilir. Delillerin incelenmesi ve
tahkikat iþlemleri neticesinde baþta belirsiz
olan ve bu nedenle asgarî olarak yazýlmýþ
bulunan alacak miktarý belirli hale geldiði vakit,
dâvacý sadece talepte bulunmak suretiyle yeni
miktar üzerinden dâvaya devam edilmesini
isteyebilir. Bu aþamadan sonra, artýk belirli hâle
gelen müddeabih üzerinden, aradaki farkýn
harcý da tamamlatýlarak yargýlamaya devam
edilir. Dâvacý, örneðin ek bilirkiþi raporu üzerine
yeni bir artýrma talebinde bulunur ise, bu
talebin iddianýn geniþletilmesi yasaðýyla
karþýlaþabileceði ve bu nedenle bu ikinci artýrma
talebinin konusunu teþkil eden miktarýn ancak
ýslah veya karþý tarafýn rýzasý hâlinde davaya
dâhil edilebileceði çözümü her hâlükarda
mümkündür. Bu hususta, kurumu düzenleyen
madde hükmünde (md.107) bir açýklýk yoktur.
Diðer bir deyiþle, artýrma talebinin kaç kez
yapýlabileceðine iliþkin bir ifadeye veya
sýnýrlamaya yer verilmemiþtir. Maddenin bir
parçasý olan gerekçesinde ise, alacaðýn belirli
hâle gelmesini müteakip ortaya çýkan yeni
talep eksik belirtilmiþse, sonraki yeni artýrma
talebinin iddianýn geniþletilmesi yasaðýyla
karþýlaþacaðý, bu halde belirsizlik deðil dâvacýnýn
HUKUK
Belirsiz alacak dâvasýnda, kýsmî dâvadan farklý
olarak, talep sonucu hangi tarihte belirlenebilir
hâle gelirse gelsin tamamý için zamanaþýmý
dâvanýn açýldýðý tarihten itibaren kesilir. Faiz
ise, haksýz fiilin vukûu bulduðu tarihten itibaren
talep edilmiþ veya bu anlama gelen ifadeler
kullanýlmýþsa, o tarihten itibaren; sadece faiz
talep edilmiþse, dâvanýn açýldýðý tarihten itibaren
nihaî olarak belirlenmiþ alacak üzerinden iþler.
Kýsmî dâva veya tatbikatta pilot dâva olarak
adlandýrýlan dâva türünde (md.109), dâvacýnýn,
alacaðýnýn belli bir kesimi için dâva açabilmesi
için, talep konusunun niteliði itibariyle
bölünebilir olmasý gerekir. Talep konusunun
miktarý, taraflar arasýnda tartýþmasýz veya açýkça
belirli ise, kýsmî dâva açýlamaz; tam dâva açýlýr.
Dâvacý, dilekçesinde fazlaya iliþkin haklarýný
saklý tutmamýþ olsa bile, dâva dýþý tuttuðu
kýsmýndan feragat etmiþ sayýlmaz. Diðer bir
deyiþle, bu kýsmý ek dâva açmak suretiyle talep
edebilir. Fazlaya iliþkin hakkýn saklý tutulmamýþ
olmasý hâlinde, kalan kýsýmdan feragat edilmiþ
sayýlma þeklinde bir müeyyide ve feragat
karinesi uygulanmaz. Tam anlamýyla uygulanýp
anlaþýldýðýnda, belirsiz alacak dâvasý karþýsýnda
bu dâva türünün tatbikatta bir aðýrlýðý
kalmayacak ve bu kurumu düzenleyen hüküm,
metrûk hüküm olarak kalacaktýr. Baþka bir
yazýmýzda ifade ettiðimiz bu son tespitten (
Bakýnýz: Kiraz, Taylan Özgür, 6100 sayýlý Hukuk
Muhakemeleri Kanunu ile Getirilen Yenilikler,
Ankara 2012, s.21) kýsa bir süre sonra, nitekim
iþçi alacaklarý bakýmýndan Yargýtay 9 uncu
Hukuk Dairesi 27.02.2012 tarih, 2012/1757
esas ve 2012/5742 sayýlý kararýnda her ne
kadar kýsmî dâva açýlmasýna gerekçesinde
cevaz vermiþ ise de vardýðý sonuç itibariyle bu
tür taleplerin belirsiz alacak dâvasýna mý, kýsmî
dâvaya mý yoksa tam dâvaya mý konu olacaðý
hususunu ortaya koymadan, gayrý vazýh,
müphem ve mütenakýz beyanlarla, ileride pek
muhtemeldir ki içtihat tevhidine konu olacak
sorun için uygulamayý mütemerrit býrakmýþtýr.
Belirsiz alacak dâvasýnda, taraflar sulh olmuþ
ve sulh olurken de miktar belirtmemiþler ise,
bu sulh (md.313) belirlenmeyen alacaðýn
tümüne þâmildir. Hakim, sulh nedeniyle karar
verilmesine mahal olmadýðýný tespit edip,
yargýlamayý sona erdirir. Dâvacý, dâvasýndan
feragat etmiþ ve beyanýnda feragat ettiði kýsmý
açýkça belirtmemiþ ise, henüz belirlenmemiþ
alacak olsa dahi feragat, sulh gibi alacaðýn
tümüne þâmildir. Hakim, feragat (md.307)
nedeniyle dâvanýn reddine karar vererek
dâvacýyý –kural olarak- yargýlama giderlerini
ödemeye mahkum eder (md.312). Artýk dâvacý
da var ise, belirlemediði kýsým için sonradan
ayrý bir dâva açamaz ( md.311). Dâvanýn kabulü
halinde ise, dâva, dâvalýnýn kabul (md.308)
ettiði kýsma þâmildir. Diðer bir deyiþle, henüz
belirlenmeyen alacak var ise, dâvaya o kýsým
için devam edilir. Hakim, hükmünde kabul
edilen kýsým için dâvanýn kabulüne, kalan kýsým
için dâvacý veya dâvalýnýn haklýlýðýna göre ret
veya kabul yönünde karar teþmil eder.
“ Davacý vekili, davacý iþçinin iþ sözleþmesinin
davalý iþveren tarafýndan haksýz olarak
feshedildiðini belirterek, kýdem ve ihbar
tazminatý ile ödenmeyen son ay ücret ve fazla
mesai ücret alacaðýnýn davalý iþverenden
tahsiline karar verilmesini talep etmiþ ve fazlaya
iliþkin haklarý saklý olmak kaydýyla kýsmi dava
açmýþtýr…Yerel mahkemece ön inceleme
aþamasýnda davacýnýn çalýþtýðý süreyi ve ücretini
bildiði, kullandýrýlmayan fazla çalýþma süresini
de bildiði,bu bilgiler doðrultusunda alacaðýnýn
tamamýný bildiði halde, HMK.109/1 maddesi
anlamýnda kýsmi dava açtýðý, ayný madde 2.
Fýkrasýna göre alacak açýkça belli olduðundan
kýsmi dava açmasý mümkün olmadýðý, HMK.
114/1-h maddesine göre açýkça bildirmek
baþka ifade ile somutlaþtýrmak zorunda olduðu,
bu zorunluluðu yerine getirmeyen davacýnýn
dava açmakta hukuki yararýnýn varlýðýndan söz
edilemeyeceði gerekçesi ile HMK. 109/2
kendi ihmâlinden kaynaklanan bir durumun
olduðu ifade edilmek suretiyle menfî cevap
verilmiþtir. Maddenin sevk amacýna bakýlýr ise,
alacaðýn miktar veya deðerinin likit olarak
belirlenmesinin mümkün olmadýðý ya da
objektif olarak imkânsýz olduðu hâllerde bu
dâvanýn açýlmasýna cevaz verilmekte, hukukî
yarar görülmektedir. Diðer bir deyiþle, dâvanýn
baþýnda belirlenebilir bir alacak ve iddiasýný bir
kez veya birden çok geniþletmekle ihmalkâr
davranan tam dâvanýn dâvacýsý
bulunmamaktadýr. Keza burada yargýlama
giderlerinden tasarruf etmek þeklinde ekonomik
yararý ön planda tutan ve dâva dýþý býraktýðý
kýsým için derdest dâvada sondaj faaliyeti
yürüten kýsmî dâvanýn dâvacýsý da yoktur.
Usûlün yasaklarý ve sert teksif ilkesi ile belirsiz
alacak dâvasýnýn dâvacýsýný baþ baþa býrakmak,
yargýlamanýn ne maddî hakikata ulaþmak ne
de etkin hukukî korumayý saðlamak amacýyla
baðdaþýr. Þu halde, örneðin ek bilirkiþi raporuyla
alacak miktarý artmýþ ise, bu yeni miktar
üzerinden de artýrma talebine, ýslaha veya karþý
tarafýn rýzasýna gerek kalmaksýzýn imkân
tanýnmasý –kanýmýzca- isabetli olurdu.
Belirsiz alacak dâvasýnda, kýsmî
dâvadan farklý olarak, talep sonucu
hangi tarihte belirlenebilir hâle
gelirse gelsin tamamý için
zamanaþýmý dâvanýn açýldýðý
tarihten itibaren kesilir. Faiz ise,
haksýz fiilin vukûu bulduðu tarihten
itibaren talep edilmiþ veya bu
anlama gelen ifadeler kullanýlmýþsa,
o tarihten itibaren; sadece faiz
talep edilmiþse, dâvanýn açýldýðý
tarihten itibaren nihaî olarak
belirlenmiþ alacak üzerinden iþler.
Karara konu olan olaya iliþkin dairenin ifadeleri
özetle þöyledir:
17
HUKUK
Dava þartý olan hukuki yarar
þartý tamamlanmasý gereken
þartlardandýr. Bu kabule göre
davacý vekiline davasýný tam dava
olarak devam etmesi ve dava þartý
olan hukuki yarar þartýnda eksikliði
gidermesi için HMK.’un 115/ 2
maddesi uyarýnca bir haftalýk kesin
süre verilmesi gerekirken
Mahkemece kesin süre
verilmeden yazýlý þekilde davanýn
usulden reddi de isabetsizdir.
18
maddesine aykýrý davanýn usulden reddine
karar verilmiþtir. Karar, davacý vekili tarafýndan
tazminata ve alacaða esas ücretin belirlenmesi
gerektiði, ayrýca fazla mesaide hakkaniyet
indirimi yapýldýðý, hak arama özgürlüðünün
kýsýtlandýðý, kýsmi davanýn belirsiz alacak
davasýna göre daha geniþ kapsamlý olduðu
gerekçesi ile temyiz edilmiþtir…-Dairenin
gerekçesinde- davacýnýn istenilen alacaðýnýn
türü ve hukuki niteliði belli olmasýna raðmen,
miktarýný dava açarken tam olarak saptamasý,
belirlemesi olanaklý olmayabilir. Hesap raporu
alýnmasýný, yargýlama yapýlmasýný gerektiren
bu durumda davacý fazlaya iliþkin haklarýný
saklý tutarak kýsmi dava yoluna baþvurabilir.
Kýsmi dava olarak açýlan bu davada yargýlama
sýrasýnda belirlenen bakiye alacaðý için davalýnýn
muvafakat etmemesi halinde, ek dava yolu ile
ayrý bir davada isteyebileceði gibi ayný davada
ýslah sureti ile dava ettiði miktarlarý arttýrarak
talepte bulunabilir…Somut uyuþmazlýkta dava
konusu edilen tazminat ve alacaklara esas
hizmet süresi ve ücret taraflar arasýnda
uyuþmazlýk konusudur. Diðer taraftan fazla
mesai ücretinin belirlenmesine esas kayýtlar
sunulmadýðý gibi davalý iþveren Ýþ Kanununun
8. ve 67. maddesindeki yükümlülüklerini de
yerine getirdiðini savunmamýþtýr. Tazminat ve
alacaklara hak kazanma ve hesap yönlerinden
hizmet süresi pek çok etkene baðlý olarak
deðiþkenlik göstermektedir. En baþta iþçinin
iþe giriþ ve fesih tarihlerinin taraflar arasýnda
uyuþmazlýk konusu olmasý halinde tazminata
ve alacaða esas süre daima tartýþmalý olacaktýr.
Bu durumdaki belirsizlik, yargýlama ile
giderilir…Tazminat ve alacaklar tartýþmalý ve
açýkça belirli deðildir. Yargýlama sýrasýnda hesap
raporu alýnmasýný, tazminat ve alacaklara esas
hizmet süresi ile ücretin tespit edilmesini
gerektirmektedir. Kýsmi davanýn açýlmasýnda
yasanýn aradýðý unsurlar ve hukuki yarar þartý
gerçekleþtiðinden davanýn görülmesi gerekir…Kabule göre ise- Dava dilekçesinde talep sonucu
açýkça belli olduðundan, mahkemenin
‘davacýnýn talep sonucunu dava dilekçesinde
HMK.’un 119/ 1-ð maddesine göre açýkça
bildirmek baþka bir ifade ile taleplerini
somutlaþtýrmak zorunda olduðu, bu
zorunluluðu yerine getirmeyen davacýnýn dava
açmakta hukuki yararýnýn varlýðýndan söz
edilemeyeceði’ gerekçesi yerinde deðildir. Kaldý
ki talep sonucunun açýk olmadýðý kabul edilse
dahi 119/ 2 maddesi uyarýnca dava
dilekçesindeki bu eksikliðin tamamlanmasý için
süre verilmesi gerekirken bu kurala da
uyulmamýþtýr. Diðer taraftan mahkemece dava
konusu alacaðýn belli olduðu, kýsmi dava
açýlmasýnda davacýnýn hukuki yararýnýn
olmadýðý kabul edilmiþtir. Dava þartý olan hukuki
yarar þartý tamamlanmasý gereken þartlardandýr.
Bu kabule göre ise yine davacý vekiline davasýný
tam dava olarak devam etmesi ve dava þartý
olan hukuki yarar þartýnda eksikliði gidermesi
için HMK.’un 115/ 2 maddesi uyarýnca bir
haftalýk kesin süre verilmesini gerekirken
Mahkemece kesin süre verilmeden yazýlý þekilde
davanýn usulden reddi de isabetsizdir”.
Dairenin, bozma kararýna muhalefet þerhi
koyan üyenin karþý oy yazýsý ise, özetle þöyledir:
“Yerel mahkemece karar gerekçesinde de açýkça
belirtildiði üzere; iþçi, çalýþtýðý süreyi ve ücretini
(sübjektif olarak) en doðru þekilde bilen kiþidir.
Böyle olunca yasal baðlamda, ne kadar ücret,
kýdem ve ihbar tazminatý, fazla mesai alacaðý
olduðunu açýkça belirleyebilecek konumdadýr.
Dolayýsý ile davanýn konusu olan iþçilik alacaklarý
açýkça belirli bulunmakla, kýsmi dava ya da
belirsiz alacak davasýna deðil, aksine belirli bir
alacak davasýna konu edilebilir…Dava
açýlmadan önce alacaðýnýn varlýðýný ve miktarýný
açýkça bilen ya da bilebilecek durumda bulunan
davacý iþçi yönünden belirli bulunan dava
konusunun dava açýlmakla çekiþmeli ve
tartýþmalý hale gelmesi ya da ispat sorunu ile
karþýlaþýlmasý da iþ bu davanýn belirsiz ya da
kýsmi dava olarak açýlmasýna haklý gerekçe
yapýlamaz.Çünkü kural olarak tüm davalarda
mahkemeye müracaatla taraflar arasýnda bir
çekiþme,tartýþma,belirsizlik ve ispat sorunu
bulunmaktadýr”.
Muhalefet þerhinde yer alan bu tespit, daha
önceden bir monografide benzer gerekçelerle
ifade edilmiþti (Bakýnýz: Pekcanýtez, Hakan, Belirsiz
Alacak Davasý HMK m.107, Ankara 2011,s.46-47).
Bu görüþlerden vareste, ülke gerçeklerindeki
maddî olgular ve verilerden hareketle konuyu
ifade ettiðini belirten baþka bir görüþ, iþçiden
iþçilik hak ve alacaklarýný tam olarak
belirlenmesinin beklenemeyeceði, hesabýn tüm
unsurlarýnýn tartýþmasýz olmasý halinde dahi
iþçinin eðitim durumu ve bilgisi doðrultusunda
iþçinin iþçilik alacaklarýný tam olarak belirleyerek
bir dâva açmaya zorlanmasýnýn adalete olan
güven duygularýný sarsacaðý ve iþçinin
korunmasý ilkesinin ihlâl edileceði,
hesaplamalara esas kayýtlarýn iþveren tarafýndan
tutulduðu göz ardý edilmeden ve bir iþçiden
elinde bulunmayan kayýtlarla ilgili olarak
tazminat ve iþçilik alacaklarýnýn hepsini
belirleyerek dâva açmasýnýn veya iþçinin hesap
noktasýnda ciddi bir masraf yaparak özel bir
hesap raporu aldýrýlmasýnýn beklenemeyeceði,
-kural olarak- iþçilik hak ve alacaklarýnýn belirsiz
HUKUK
alacak dâvasý ve kýsmî dâvaya konu olabileceði,
dâva dilekçesi belirsiz alacak dâvasý ya da kýsmî
dâvadan hangisinin açýldýðý hususunda açýk
deðil ise, hâkimin dâvanýn türünün
açýklanmasýný talep edeceðini belirtmiþtir
(Bakýnýz: Çil, Þahin/ Kar, Bektaþ, 6100 sayýlý
HMK’ye Göre Ýþ Yargýsýnda Belirsiz Alacak
Davasý ve Kýsmi Dava, Ankara 2012, s.136137).
mahfuziyet kaydý taþýyan ve yeni Kanun ile bu
kaydýn da aranmadýðý kýsmî dâva (md.109)
deðil, aksine belirleyebildiði kýsmý tam olarak
talep ettiði dâvadýr. Kýsmî eda talebi dýþýnda,
belirleyemeyecek durumda olduðu kýsým için
ise, belli bir miktar belirterek ve belirsiz alacak
dâvasý niteliðinde bunu talep ettiðini zikrederek
dâva yýðýlmasý halinde dilekçe tanzim etmesi
–kanýmýzca- tercih edilebilir.
Bizim tatbikatta gözlemlediðimiz mevcut hâl
ise þöyledir. Küçük ve orta ölçekli iþletmelerin
ve iþ dâvalarýnýn nispeten yoðun olduðu
Ýstanbul ili Maltepe, Kartal, Pendik ve Tuzla
ilçelerinde vekillerin çoðu, iþçilik hak ve
alacaklarýný kaleme aldýklarý dâva dilekçelerinde
“fazlaya iliþkin yasal alacak ve haklarýmýz saklý
kalmak kaydýyla” deyip, doðrudan kýsmî dâva
açmakta veya “fazlaya iliþkin yasal alacak ve
haklarýmýz saklý kalmak kaydýyla” deyip, bir
miktar alacak belirterek “belirsiz alacak dâvasý”
açmakta ve böylece 1086 sayýlý mülga
Kanundan kalma alýþkanlýkla kýsmî dâvanýn ve
6100 sayýlý yeni Kanun ile gelen belirsiz alacak
dâvasýnýn unsurlarýný ihtiva eden dilekçe tanzim
etmektedirler.
Ýþçi alacaðý kavramý; kýdem tazminatý, ihbar
tazminatý, yýllýk izin ücreti, temel ücret, prim
ve ikramiye gibi ücret ekleri, fazla çalýþma
ücreti, hafta tatili ve bayram tatil ücreti ve sair
tazminat taleplerini içeren geniþ bir kavramdýr.
Ýþ dâvalarýnda, her vakýanýn kendine has
özelliklerine göre deðiþebilmekle beraber,
kýdem ve ihbar tazminatý gibi nispeten talep
sonucu miktarý belirleyebilmenin mümkün
olduðu kalemler dýþýnda, iþ kazasý ve meslek
hastalýðý gibi uðranýlan zararýn giderilmesi ve
ücretin dahi tartýþmalý olduðu hâllerde
ayrýmcýlýk tazminatý gibi talep sonucu miktarý
belirleyebilmenin mümkün olmadýðý kalemler
de talep konusu yapýlabilir. Keza, tapu sicilinin
tutulmasýndan doðan tazminat dâvalarýnda
zarara uðrayan kiþi taþýnmazýn satýþý nedeniyle
ödediði bedel yönünden belirli (kýsmî eda
dâvasý), ödediði bedel üzerinde uðradýðý zarar
yönünden belirsiz alacak dâvasý açabilir. Diðer
bir deyiþle somut olarak; bir kimse 50 bin TL
ödeyerek bir tarla satýn almýþ olsun ve daha
sonra orman idaresi, yerin orman olduðu
iddiasýyla dâva açýp, tapuyu iptal ettirmiþ
olsun. Burada tapusu iptal edilen kimse,
devletin tapu sicilini oluþtururken gerekli özeni
göstermediðinden bahisle uðradýðý zararý talep
edebilir. Dâva dilekçesinde de her hâlükârda
tarla için ödediði bedel olan 50 bin TL’ ný belirli
alacak olarak, aradan geçen yýllar nedeniyle
de bedel dýþýnda oluþan zarar kalemlerini
belirsiz alacak olarak talep sonucuna
yazabilecektir.
Hukuk Muhakemeleri Kanununda dâvacýnýn,
ayný dâvalýya karþý bir çok talebini veya
birbirinden baðýmsýz birden fazla talebini tek
bir dâva dilekçesi ile talep etmesine cevaz veren
–tatbikatta da eskiden beri kullanýlan- dâva
yýðýlmasý (objektif dâva birleþmesi ) adýyla bir
dâva türü mevcuttur (md.110). Bu dâva
formatýnda dâvacý, dâva dilekçesinde vakýalarý
ayrý ayrý belirtir ve vakýalardan çýkarttýðý her bir
talebi için mahkeme ayrý ayrý inceleme yaparak
hükmünü verir. Þu halde, iþçi alacaklarý gibi
örneðine baþka taleplerde de rastlayacaðýmýz
ve tek baþýna belirsiz alacak dâvasýnýn ve kýsmî
dâvanýn þartlarýnýn oluþmadýðý hâllerde; dâvacý
alacaðýnýn bir kýsmýný belirleyebiliyor veya
belirlemesi imkânsýz deðil ise, belirleyebildiði
kýsým için ayný dilekçede kýsmî eda dâvasý ve
belirleyemediði kýsým için ise, belirsiz alacak
dâvasý açabilir. Kýsmî eda dâvasýndan kastýmýz,
Hukuk Muhakemeleri
Kanununda dâvacýnýn, ayný dâvalýya
karþý bir çok talebini veya
birbirinden baðýmsýz birden fazla
talebini tek bir dâva dilekçesi ile
talep etmesine cevaz veren
–tatbikatta da eskiden beri
kullanýlan- dâva yýðýlmasý (objektif
dâva birleþmesi ) adýyla bir dâva
türü mevcuttur.
19
ARAÞTIRMA
FÝNANSAL SEKTÖR VE ÜLKE KREDÝ
RÝSKLERÝ ARASINDAKÝ BAÐLANTI
Araþtýrma çalýþmasý Avrupa Birliði ülkelerinin ve bankalarýnýn 2007-2010 seneleri için
Credit Default Swap (CDS) verileri kullanýlarak yapýlmýþtýr ve finansal risk ve ülke kredi
riski arasýndaki iki yönlü baðlantýyý göstermektedir.
Giriþ
2007 senesinin ikinci yarýsýnda baþlayan
ekonomik kriz bankalarýn ve ülkelerin
kurtarýlmalarý ile halen devam etmekte.
Bankalarýn kurtarýlmasýndan sonra ülkelerin
kurtarýlmasý gerekiyor, ülkeler kurtarýldýktan
sonra tekrar bankalarýn kurtarýlmasý gerekiyor.
Bu durum bankalarýn riskleri ile ülkelerin riskleri
arasýnda baðlantý olup olmadýðý veya nasýl bir
baðlantý olduðu sorusunu sordurmakta. Centre
For Economic Policy Research için New York
University Stern School of Business öðretim
ve araþtýrma görevlileri tarafýndan hazýrlanan
araþtýrma yazýsý “A Pyrrhic Victory? Bank
Bailouts and Sovereign Credit Risk” bu
baðlantýyý tartýþýyor. Bu çalýþma yazýsýnda,
belirtilen araþtýrma yazýsý ve bu yazýdan
derlemeler de içeren ve www.voxeu.org web
sitesinde yaralan “A tale of two overhangs:
The nexus of financial sector and sovereign
credit risk” adlý yazý esas alýnmýþtýr.
Elif ARIPINAR
Fon Uzmaný
Sigorta ve Risk Ýzleme Daire Baþkanlýðý
20
Sadece üç sene öncesinde geliþmiþ ekonomiler
için ülke kredi riski söz konusu deðildi ve yakýn
bir gelecekte de söz konusu olmayacaðý görüþü
hakimdi. Halbuki yakýn zamanda bazý geliþmiþ
ülkelerde, özellikle Avrupa’da ülke kredi riski
önemli bir sorun haline geldi. Bu konuda
birbirleri ile baðlantýlý üç soru sorulabilir. Ýlk
soru, finansal sektörün kurtarýlmalarý geliþmiþ
ekonomilerde ülke riskinin artmasýna içeriden
etki eden nedenlerden biri mi olmuþtur?
Araþtýrma çalýþmasý bu sorunun cevabýný etki
eder olarak bulmuþtur. Ýkinci soru, finansal
sektör ile ülke kredi riski arasýnda geçiþlere
neden olan mekanizma tam olarak nasýl
çalýþmaktadýr? Araþtýrma çalýþmasýnda
hükümetin kurtarmalarý, vergi arttýrýmlarý ve
mevcut hükümetten alacaklý olanlarýn alacak
deðerini düþürerek finanse edeceði bir model
önerilmiþtir. Burada kurtarma çalýþmasý yararlý
olmaktadýr, kurtarma çalýþmasý finansal
hizmetlerin sunulmasý ile ilgili bozulmalarý
azaltmaktadýr. Bununla birlikte her iki finans
kaynaðý da yüksek maliyetlidir. Vergi arttýrýmlarý
finansal sektörün dýþýnda kalan kesimin yatýrým
yapma teþvikini azaltmaktadýr. Bu nedenle,
eðer optimal kurtarma tutarý büyükse mevcut
hükümetten alacaklý olanlarýn alacak deðerini
düþürmek nispeten daha cazip bir seçenek
olabilir, bu da ülkenin kredi deðerliliðinin
azalmasýna neden olmaktadýr. Üçüncü soru,
diðer yönde de bir geri bildirim olup
olmadýðýdýr, ülke kredi riskinin artmasý tekrar
finasal sektörün riskini arttýrmakta mýdýr?
Araþtýrma çalýþmasý bu þekilde bir geri bildirimin
mevcut olduðunu bulmuþtur, bu hükümetin
finansal sektöre açýk ve kapalý olarak saðladýðý
garantilerden ve finansal sektörün ülke bonosu
ve tahvili bulundurmasýndan
kaynaklanmaktadýr ve finansal kuruluþlarý
gelecekte olabilecek ülke risklerine daha hassas
hale getirmektedir.
Araþtýrma çalýþmasý Avrupa Birliði ülkelerinin
ve bankalarýnýn 2007-2010 seneleri için Credit
Default Swap (CDS) verileri kullanýlarak
yapýlmýþtýr ve finansal risk ve ülke kredi riski
arasýndaki iki yönlü baðlantýyý göstermektedir.
Finansal sektör kurtarma açýklamalarý ülke CDS
faiz oranlarýnda derhal ve önceden benzeri
görülmemiþ olan geniþlemelere, banka CDS
faiz oranlarýnda da daralmalara neden
olmaktadýr. Bununla birlikte kurtarma çalýþmasý
sonrasýnda banka CDS’leri ve ülke CDS’leri
arasýnda önemli bir birlikte hareket etme
görülmektedir ve bu bankalarýn sermaye
getirilerinden kaynaklanan farklýlýklar
hesaplamalar gözönüne alýndýðýnda da
geçerlidir. Ülke CDS’leri, banka kredi risklerine
olan ülke garantilerinin kalitesinin etkisi ile de
tutarlýdýr.
Ülke Örnekleri
Ýrlanda, Ýtalya, Yunanistan, Portekiz ve
Ýspanya’nýn daha çok üzerinde durulmakla
birlikte diðer Avrupa ülkelerinde de benzer
yapýlar görülmektedir. Bankacýlýk sektörünün
ortalama kurtarma öncesi kalitesi ve ülke
borcunun büyüklüðü gelecekteki ülke riskini
belirlemektedir. 1.a. numaralý grafik bankacýlýk
ARAÞTIRMA
sektörünün kalitesine bakmaktadýr, x-ekseninde
kurtarma öncesi ülkelerin ortalama banka CDS
faiz oranlarý yer almaktadýr. Y-ekseninde ise
Lehman Brothers’ýn batmasý sonrasýnda
açýklanan ilk kurtarma çalýþmasýndan (26 Eylül
2008) son kurtarma çalýþmasýna (21 Ekim
2008) kadar geçen süre içerisinde ülke CDS
faiz oranlarýnda gerçekleþen deðiþim
yeralmaktadýr. Grafikte ülke CDS faiz
oranlarýnda görülen deðiþim ile kurtarma
öncesi ülkelerin ortalama banka CDS faiz
oranlarý arasýnda pozitif bir baðlantý olduðu
görülmektedir.
çalýþmasý tarihleri 2.a. numaralý grafikte 1.a.
numaralý grafik ile, 2.b. numaralý grafikte 1.b.
numaralý grafikle ayný olarak belirlenmiþtir.
Burada da ülke CDS faiz oranlarýnda görülen
deðiþim ile kurtarma öncesi ülke borçlarýnýn
ülke gayrýsafi milli hasýlasýna oraný arasýnda
pozitif bir baðlantý olduðu görülmektedir.
2.a. ve 2.b. numaralý grafiklerin her ikisinde
de Ýtalya ve Yunanistan’ýn en yüksek ülke
borçlarýnýn ülke gayrýsafi milli hasýlasýna oranýna
sahip olduðu, ve her iki ülkenin de ülke CDS
faiz oranlarýnda yüksek deðiþimler olduðu
görülmektedir.
Finansal sektörün yeterli
sermayeye sahip olmamasý, global
krizlerde oluþan zararlar sonrasý
olduðu gibi, ekonomik büyümenin
geri gitmesine neden olabilir
(finansal kuruluþlarýn borçluluklarýný
azaltmalarý kredilerin azalmalarýna
neden olur).
Grafik 1.a. Kurtarma öncesi ortalama banka CDS’i kurtarma sonrasý ülke CDS’ini belirlemekte (kýsa vade)
1.b. numaralý grafikte kurtarma sonrasý süreç
2010 ilkbaharýnda yapýlan stres testlerine kadar
uzatýlmýþtýr. Burada da yapý benzer kalmýþtýr,
ülke CDS faiz oranlarýnda görülen deðiþim ile
kurtarma öncesi ülkelerin ortalama banka CDS
faiz oranlarý arasýnda pozitif bir baðlantý olduðu
görülmektedir. 1.a. ve 1.b. numaralý grafiklerin
her ikisinde de Ýrlanda ve Ýspanya bankalarýnýn
en yüksek ortalama banka CDS faiz oranlarýna
sahip olduðu, ve her iki ülkenin de ülke CDS
faiz oranlarýnda yüksek deðiþimler olduðu
görülmektedir.
2.a. ve 2.b. numaralý grafikler hükümet
borcunun büyüklüðüne bakmaktadýr.
Grafiklerin x-ekseninde kurtarma öncesi ülke
borçlarýnýn ülke gayrýsafi milli hasýlasýna oraný
yeralmakta, grafiklerin y-ekseninde ise ilk
kurtarma çalýþmasýndan son kurtarma
çalýþmasýna kadar geçen süre içerisinde ülke
CDS faiz oranlarýnda gerçekleþen deðiþim
yeralmaktadýr. Ýlk kurtarma ve son kurtarma
Her iki borç tehdidi
Burada finansal ve ülke kredi riski ve ekonomik
büyüme arasýndaki iliþkilerin raslantý olmadýðý
görülmektedir, bu durum her iki borç tehditi
sorununu göstermektedir.
• Finansal sektörün yeterli sermayeye sahip
olmamasý, global krizlerde oluþan zararlar
sonrasý olduðu gibi, ekonomik büyümenin
geri gitmesine neden olabilir (finansal
kuruluþlarýn borçluluklarýný azaltmalarý kredilerin
azalmalarýna neden olur).
• Bu þekilde bir kredi azalmasýna ve reel
sektörün üretiminin düþmesine engel olmak
için hükümetler geniþ kapsamlý, çoðunlukla
tüm alacaklýlarý kapsayan finansal sektör
kurtarmalarý uygulamaktadýr.
Bununla birlikte bu kurtaramalar maliyetlidir
ve ülkeler için büyük zararlar karþýlýðýnda elde
edilen bir baþarý olma riskini taþýmaktadýr.
• Ýlk olarak bu kurtarmalar, sorunlu veya
21
ARAÞTIRMA
Kurtarmalar, sorunlu veya
borcunu ödemekte zorlanan
kuruluþlarýn alacaklýlarýný
desteklemek için, derhal ülkenin
borç artýþýna gitmesini
gerektirmektedir.
Grafik 1.b. Kurtarma öncesi ortalama banka CDS’i kurtarma sonrasý ülke CDS’ini belirlemekte (uzun vade)
borcunu ödemekte zorlanan kuruluþlarýn
alacaklýlarýný desteklemek için, derhal ülkenin
borç artýþýna gitmesini gerektirmektedir.
Bu durum ülkenin bilançosunun kaynak/borç
tarafýndan derhal ülkenin kredi riski artýþýna
neden olmaktadýr.
• Ýkinci olarak ve belki daha da önemlisi bu
borçlanma diðer bir borçlanma tehditinin ülke
ekonomisini ele geçirmesi derecesinde risk
oluþturabilir.
Ülkenin bu borç artýþýný vergi arttýrýmlarý ile
finanse etmesi durumunda bu finansal
sektörün dýþýnda kalan kesimin yatýrým yapma
teþvikini azaltmaktadýr. Bunun sonucunda
ekonomide büyüme ve verimlilik
azalabilmektedir. Bu durum ülkenin
bilançosunun varlýk/alacak tarafýndan ülkenin
kredi riski artýþýna neden olmaktadýr.
Burada iki tehdit arasýnda bu þekilde bir alýþveriþ
oluþmaktadýr ve ülkeler finansal sektörün
tehditini karþýlamak için ülkenin kredi
deðerliliðinden fedakarlýk etmektedir. 2008
sonbaharýnda kurtarma çalýþmalarýnýn
baþlamasý ile birlikte ülke kredi riski faiz oranlarý
yükselmiþ ve ekonomik büyüme beklentileri
düþürülmüþtür.
Grafik 2.a. Kurtarma öncesi ülke borçlarýnýn ülke gayrýsafi milli hasýlasýna oraný kurtarma sonrasý ülke
CDS’ini belirlemekte (kýsa vade)
22
ARAÞTIRMA
Finansal sektörün yüksek
oranda doðrudan hükümet borcu
-ülke bonosu ve tahvilibulundurmasý, ülkenin kredi riskinin
artmasýnýn finansal sektöre geri
yansýmasýna neden olmaktadýr.
Grafik 2.b. Kurtarma öncesi ülke borçlarýnýn ülke gayrýsafi milli hasýlasýna oraný kurtarma sonrasý ülke
CDS’ini belirlemekte (uzun vade)
Diðer yönde geri bildirim
Ýç içe geçmiþ sorunlar burada da bitmemektedir.
• Ülkeler bankalarýnýn nihai garantörleri
olduðundan bir ülkenin kredi deðerliliðinin
azalmasý, ülkenin kredi sorunlarýnýn finansal
sektöre olumsuz olarak geri yansýmasý riskini
beraberinde getirmektedir.
• Finansal sektörün yüksek oranda doðrudan
hükümet borcu- ülke bonosu ve tahvilibulundurmasý da, ülkenin kredi riskinin
artmasýnýn finansal sektöre geri yansýmasýna
neden olmaktadýr.
2010 ilkbaharýnda Avrupa bankalarýna
uygulanan stres testleri sonucunda bankalarýn
her 6 EURO tutarýndaki risk aðýrlýklý varlýðýnýn
1 EURO’sunun ülke bonosu ve tahvili olduðu
görülmüþtür.
3 numaralý grafikte bir ülkedeki bankalarýn
bulundurduðu toplam tüm ülkelerin bono ve
tahvillerinin içerisinde, o ülkenin bono ve
tahvillerinin ne oranda bulundurulduðu
görülmektedir. Bu oran ortalamada %60’a
yakýndýr ve sorunlu olan ülkelerin (Yunanistan,
Ýrlanda, Portekiz, Ýspanya, Ýtalya) bankalarýnda
özellikle yüksek oranda olduðu görülmektedir.
Bankalarýn ülkelerinin bono ve tahvillerini
bulundurmasý ile, ülke kredi riskinin artmasý
Grafik 3. Ülkedeki bankalarýn bulundurduðu toplam tüm ülkelerin bono ve tahvillerinin içerisinde, o
ülkenin bono ve tahvillerinin ne oranda bulundurulduðu
23
ARAÞTIRMA
Ülke ve finansal sektör kredi
riskleri ve borç tehditleri arasýnda
olan baðlantý ülke borçlarýnýn risk
derecelendirmesi açýsýndan önemli
politika uygulamalarýna iþaret
etmektedir.
Grafik 4. Bankalarýn bulundurduðu toplam tüm ülkelerin bono ve tahvillerinin içerisinde, o ülkenin bono
ve tahvillerinin ne oranda bulundurulduðu ile banka kredi riski arasýnda olan iliþki
finansal sektöre geri yansýmaktadýr.
4 numaralý grafikte 2010 ilkbaharýnda
uygulanan stres testleri zamanýnda, ülke kredi
risklerinin ortaya çýkmaya baþladýðý sýrada,
bankalarýn kredi deðerlilikleri ile bankalarýn
bulundurduðu toplam tüm ülkelerin bono ve
tahvillerinin içerisinde, o ülkenin bono ve
tahvillerinin ne oranda bulundurulduðu
arasýnda olan iliþki görülmektedir. Grafiðin xekseninde bankada ülke bono ve tahvillerinin
oraný, grafiðin y-ekseninde ise bankanýn CDS
faiz oranýn logaritmasý yeralmaktadýr. Burada
pozitif bir iliþki olduðu görülmektedir.
Ýkinci geri yansýma -kurtarma olsa da olmasa
da- ülkenin o ülkedeki finansal sektörün
garantörü olarak algýlanmasýndan
kaynaklanmaktadýr.
Bankalarýn kredi derecelendirmeleri
hesaplamalarda gözönüne alýndýðýnda da,
ülkenin CDS faiz oranýnýn artmasý, ülkenin
garantör kredi deðerliliðinin azalmasýný
gösterdiðinden, bankanýn kredi riskini
arttýrmaktadýr. Bu durum kurtarmalar
sonrasýnda daha belirgin olmaktadýr.
Bu her iki geri yansýma da bankalarýn aracýlýk
iþlemlerini azaltmalarýna neden olmakta ve bu
da tekrar ülke kredi riskini arttýrmakta ve aþaðý
doðru giden ciddi büyüme sarmallarý
oluþturmaktadýr.
Sonuç
Ülke ve finansal sektör kredi riskleri ve borç
tehditleri arasýnda olan baðlantý ülke borçlarýnýn
risk derecelendirmesi açýsýndan önemli politika
uygulamalarýna iþaret etmektedir.
• Ülkelerin risk derecelendirilmeleri iyi olduðu
sürece, ülke tahvil ve bonolarýna çok az oranda,
çoðunlukla sýfýr risk aðýrlýðý verilmekte ve bu
þekilde sermaye karþýlýðý ayrýlmaktadýr.
• Bununla birlikte bu borç tehditleri baðlantýsý
nedeni ile ülkelerin kredi kalitelerinde olabilecek
az oranda azalmalar dahi finansal ve ekonomik
krizlere neden olabilmektedir.
Bu nedenle iyi zamanlarda iyi risk
derecelendirmeleri olan ülkelere de stres testi
uygulanmasý ileride olabilecek kredi riski
artýþlarýna karþý tedbirli olmayý saðlayacaktýr.
Burada þunlar önerilmektedir:
• Ülke tahvil ve bonolarýna sýfýr risk aðýrlýðý
uygulanmamalýdýr, ve
• Bankalarýn ülke tahvil ve bonolarýný makul
tutarda sermaye ile fonlamasý gerekmektedir.
Bu þekilde davranýlmadýðý durumda, bankalarýn
iyi zamanlarda ülkeleri aþýrý derece fonlamalarý,
zor zamanlarda da, þu sýralarda Euro
bölgesinde görüldüðü gibi, bu durumun keskin
bir þekilde tersine dönmesi söz konusudur.
Kaynakça
• A tale of two overhangs: The nexus of financial sector and sovereign credit risks, Viral Acharya , Itamar Drechsler , Philipp
Schnabl, 15 April 2012, http://www.voxeu.org/index.php?q=node/7872
• Acharya, Viral V, Itamar Drechsler, and Philipp Schnabl (2010), “A Pyrrhic Victory? Bank Bailouts and Sovereign Credit
Risk”, Working paper, NYU-Stern, CEPR Discussion Paper 8679.
• Gros, Daniel (2011), “Can Italy survive the financial storm?”, VoxEU.org, 19 December.
• Kelly, Morgan (2010). “Whatever happened to Ireland?”, VoxEU.org, 17 May.
24
GÜNCEL
SORUNLU KREDÝLERÝN ÇÖZÜMLENMESÝNDE
MALEZYA UYGULAMASI
Bu çalýþmada, Asya Krizi sonrasý ortaya çýkan yeniden yapýlanma uygulamalarý Malezya
özelinde incelenerek, kriz sonrasý ortaya çýkan büyük ölçekteki TGA stokunun nasýl
çözümlendiði üzerinde durulacaktýr. Çalýþmada özellikle; Malezya’da yeniden yapýlanmada
görev alan kurumlara ve bu kurumlarýn kriz dönemindeki faaliyet amaçlarýna deðinilecektir.
GÝRÝÞ
20.yy’ýn sonlarýna doðru artan finansal
liberalizasyon ve sermaye dolaþým hýzýnýn
yükselmesi, ülke ekonomilerini ve finans
sistemlerini daha kýrýlgan hale getirerek
bankacýlýk krizlerinin yaþanma sýklýðýný
arttýrmýþtýr. 1980’li yýllardan sonra Dünya
ekonomisi çok sayýda finansal krizle
karþýlaþmasýna raðmen, etkileri bakýmýndan
belki de en dikkat çekeni 1997 yýlýnda
Tayland’da baþlayan ve etkileri uzun süre devam
eden Güneydoðu Asya Krizi olmuþtur.
Asya Krizi Tayland’da baþlamasýna karþýn, diðer
birçok ülke bu krizden ciddi þekilde etkilenmiþ
ve ekonomilerin büyüme performanslarý önemli
ölçüde düþüþ göstermiþtir. Yaþanan kriz hem
reel sektörü hem de bankacýlýk sektörünü ciddi
þekilde etkilemiþ ve bankacýlýk sistemindeki
tahsili gecikmiþ alacak (TGA) stoku artýþ
göstermiþtir. TGA oranlarýnýn yüksek seviyelere
ulaþmasý ise birçok ülkede bankacýlýk sektöründe
yeniden yapýlanma uygulamalarýný kaçýnýlmaz
hale getirmiþtir.1
Yapýlan bu çalýþmada, Asya Krizi sonrasý ortaya
çýkan yeniden yapýlanma uygulamalarý Malezya
özelinde incelenerek, kriz sonrasý ortaya çýkan
büyük ölçekteki TGA stokunun nasýl
çözümlendiði üzerinde durulacaktýr. Çalýþmada
özellikle; Malezya’da yeniden yapýlanmada
görev alan kurumlara ve bu kurumlarýn kriz
dönemindeki faaliyet amaçlarýna deðinilecektir.
kuruluþlarýn sermaye yapýlarýnýn güçlü
olmasýnýn, sorunlu kredi stokunun azlýðýnýn
ve 1980’lerin ortalarýnda yaþanan bankacýlýk
ve finans krizi sonrasý oluþturulan kurumsal
düzenlemelerin önemli etkisi bulunmaktadýr.
1997 yýlýnýn ortalarýnda baþlayan kriz sonrasý
Malezya para birimine (Ringgit) karþý spekülatif
ataklar yaþanmýþ ve Ringgit ciddi bir deðer
kaybýna uðramýþtýr. Yaþanan deðer kaybýný
borsa endeksinde ve hisse senetleri
fiyatlarýndaki düþüþ izlemiþ, oluþan deðer
kayýplarý ise bankalarýn mali yapýlarýný
zayýflatmýþ ve pek çok banka batmýþ ya da
batma noktasýna gelmiþtir. Diðer taraftan
uluslararasý derecelendirme kuruluþlarýnýn
ülkenin kredi notunu düþürmesi dýþ
piyasalardan borçlanabilme durumunu
olumsuz etkilemiþ ve ülke tüm sektörlerin
etkilendiði bir kriz sürecine girmiþtir. 2
1998 yýlýnýn ilk çeyreðinden itibaren aðýrlaþan
ekonomik koþullar ve ekonominin uzun bir
büyüme döneminin ardýndan karþýlaþtýðý keskin daralma kendisini finansal sistemin
bilançosunda hýzla artan TGA ve aktif kalitesinde
bozulma þeklinde göstermiþtir. Nitekim bu
dönemde sorunlu kredilerin toplam krediler
içerisindeki payý % 20 seviyelerine yaklaþmýþtýr.
Grafik 1: Malezya’da Sorunlu Kredilerin Toplam Kredilere
Oranýnýn Deðiþimi
Sorunlu Kredilerin Toplam Krediler Ýçindeki Payý (%)
1. Asya Krizi’nin Malezya Üzerindeki Etkileri
Asya krizi 1997 yýlý ortalarýnda Tayland’da
baþlamasýna karþýn hemen ardýndan Malezya’yý
da etkilemiþtir. Ancak Malezya, çevresindeki
ülkelere kýyasla krizden daha az etkilenmiþtir.
Bu durumun oluþmasýnda Malezya’da finansal
Kaynak: IMF Global Financial Stability Report: Market Development
and Issues, World Economic and Financial Surveys, 2004, s.211.
1 Berke Duvan, “Türk Bankacýlýk Sisteminde Tahsili Gecikmiþ Alacaklarýn Tasfiyesi ve Þirket Borçlarýnýn Yapýlandýrýlmasý”, T.C. Baþbakanlýk Devlet Planlama
Teþkilatý Müsteþarlýðý, Uzmanlýk Tezi, Ankara, 2001, s.16.
2 Mete Bumin, Ferhun Ateþ, Sorunlu Bankalarýn Çözümlenmesi Türkiye Deneyimi, Palme Yayýncýlýk, Ankara, 2008, s.159.
Cemal KARAMUSTAFA
Fon Denetçisi
Denetim Daire Baþkanlýðý
25
GÜNCEL
1997 yýlýnda Tayland’da
baþlayan ve kýsa süre sonra
Malezya’ya da sýçrayan kriz
sonrasý çeþitli kurumsal
düzenlemelere gidilmiþ ve bu
amaçla çeþitli kurumlar
oluþturulmuþtur.
Aðýrlaþan bölgesel koþullar ve krizin etkilerinin
netleþmesi üzerine 1998 yýlý Ocak ayýnda
Malezya hükümeti Ulusal Ekonomi Eylem
Konseyi’ni (NEAC) kurmuþ ve Ulusal Ekonomiyi
Düzeltme Programý’ný (NERP) ilan etmiþtir.
Ulusal Ekonomi Eylem Konseyinin finansal
piyasalarda dengeyi saðlamak ve bunu
korumak için önerdiði tavsiyelerden birisi de
ulusal varlýk yönetim þirketinin (VYÞ) kurulmasý
olmuþtur.
20 Haziran 1998 tarihinde kurulmuþtur.4 Maliye
Bakanlýðý’na baðlý olan ve Malezya Þirketler
Kanunu hükümlerine göre faaliyet gösteren
Danaharta’nýn iki temel kuruluþ amacý
bulunmaktadýr. Bunlar;
Bu tavsiyeye uygun þekilde 20 Haziran 1998
tarihinde Malezya Þirketler Kanunu
hükümlerine göre faaliyet göstermek üzere
Maliye Bakanlýðý’na baðlý ulusal bir VYÞ olan
Pengurusan Danaharta Nasional Berhad
(Danaharta) kurulmuþtur. Ayný tarihte
Danaharta’nýn rolünü tamamlayýcý olarak iki
kurumun daha oluþumu gerçekleþtirilmiþtir.
Bunlar; bankacýlýk sisteminin sermaye yapýsýný
güçlendirmek üzere Danamodal Nasional
Berhad (Danamodal) ve zor durumdaki
þirketlerin borçlarýnýn yapýlandýrýlmasýnda
yardýmcý olmak üzere Kurumsal Borç Yeniden
Yapýlandýrma Komitesi’dir (Corporate Debt
Restructuring Committee-CDRC).3
2. Devralýnan TGA ve sorunlu varlýklarýn geri
dönüþ deðerini maksimize etmektir. 5
2. Yeniden Yapýlandýrmada Görev Alan
Kurumlar ve Organizasyonel Yapý
1. Finansal kurumlarý temel iþlerinden
uzaklaþtýran TGA’larýn veya sorunlu varlýklarýn
finansal kurumlardan devralýnarak, bu
kurumlarýn çekirdek faaliyetlerine
odaklanmalarýný saðlamak,
Danaharta’nýn yönetimi 9 kiþiden oluþan
Yönetim Kurulu tarafýndan gerçekleþtirilmekte
olup, Yönetim Kurulu Üyeleri Maliye Bakanlýðý
tarafýndan atanmaktadýr. Danaharta
faaliyetlerinden dolayý Maliye Bakanlýðý, Menkul
Kýymetler Komisyonu ve Merkez Bankasý
temsilcilerinden oluþan üç kiþilik bir Denetim
Komitesine (Oversight Committee) karþý
sorumlu olup, Denetim Komitesinin üyeleri
Maliye Bakaný tarafýndan iki yýllýk bir süre için
atanmaktadýr.
Merkezi bir VYÞ olarak oluþturulan Danaharta
için 4 aþamalý bir süreç belirlenmiþ olup, faaliyet
süresi 5 ile 10 yýl arasý olarak öngörülmüþtür.6
1997 yýlýnda Tayland’da baþlayan ve kýsa süre
sonra Malezya’ya da sýçrayan kriz sonrasý çeþitli
kurumsal düzenlemelere gidilmiþ ve bu amaçla
çeþitli kurumlar oluþturulmuþtur. Söz konusu
kurumlar ve organizasyonel yapý aþaðýda
gösterilmiþtir.
Þekil 2: Danaharta Faaliyet Süreci
Þekil 1: Malezya’da Yeniden Yapýlanmada Görevli Kurumlar
Kredi yeniden yapýlandýrmasýnýn hýzlandýrýlmasý
ve tahsili gecikmiþ alacaklarýn toplamýnda
anlamlý bir azalmanýn gerekleþtirilebilmesi
amacýyla, Danaharta ve Malezya Merkez
Bankasý bankalarýn bu sürece katýlýmý için çeþitli
teþvikler uygulamýþlardýr. Söz konusu
teþviklerden en önemlileri ise;
Hükümet
Maliye Bakanlýðý
Malezya Merkez Bankasý
Kurumsal Borç Yap.
Komitesi (CDRC)
Danaharta
Danamodal
Kaynak: Charles Enoch, Gillian Garcia, V. Sundararajan, “Recapitalizing
Banks with Public Funds: Selected Issues”, IMF Working Papers,
WP/99/139, 1999, s.50.
Þekilde görüldüðü üzere Danaharta Maliye
Bakanlýðýna baðlý olarak faaliyet
göstermekteyken, Danamodal ve CDRC Merkez
Bankasýna baðlý olarak faaliyet göstermektedir.
Danaharta
(Pengurusan Danaharta Nasional Berhad):
Danaharta, kamuya ait merkezi bir VYÞ olarak
Sisteme
Giriþ
Varlýklarýn
Devralýnmasý
Varlýklarýn
Yönetimi
Sistemden
Çýkýþ
Kaynak: Sipahi, a.g.e., s.82.
- TGA’larýný Danaharta’ya satan bankalarýn,
Danaharta’nýn TGA’nýn yapýlanmasýndan veya
tasfiyesinden elde edeceði her türlü karýn yüzde
80’ini geri alma hakkýný elinde bulundurmasý,
- Sorunlu aktiflerini Danaharta’ya devreden
bankalara, ortaya çýkan zararý beþ yýllýk sürede
bilançoya yansýtabilme imkanýnýn tanýnmasý,
- Bankalarýn kazanç getirmeyen ve likiditesi
olmayan tahsili gecikmiþ bir alacaðý, gelir
yaratan ve kolayca pazarlanabilir bonolar ile
3 Duvan, a.g.e., s.36-37.
4 C. Rajandram, “Insolvency Systems in Asia An Efficiency Perspective”, Australia, 1999, s.3.
5 Danaharta Final Report, Eylül 2005, s.10. (http://www.bnm.gov.my/ Eriþim: 21.06.2011)
6 Nihal Sipahi, “Problemli Kredilerin Yeniden Yapýlandýrýlmasý, Uluslararasý Uygulamalar ve Türkiye Örneði”, T.C.M.B. Uzmanlýk Tezi, Ankara, 2003, s.81-82.
26
GÜNCEL
deðiþtirebilmeleri olanaðýnýn saðlanmasý ve bu
kaðýtlarýn sermaye yeterliliði hesaplamalarýnda
sýfýr risk aðýrlýðýna sahip gruba dahil edilmesi,
- Danaharta’nýn TGA’larýný satýn alma teklifini
reddeden bankanýn, TGA’nýn deðerini teklif
fiyatýnýn yüzde 80’ine indiren bir karþýlýk ayýrmak
zorunda olmasý
þeklinde sýralanmaktadýr.7
Uygulanan teþvik tedbirlerinin yaný sýra kuruluþ
sürecinde Danaharta’ya iki önemli yetki daha
verilmiþtir. Bu yetkilerden birincisi Danaharta’nýn
bankalardan krediyi satýn alýrken ya da satýlýrken
kredi borçlusunun rýzasýnýn aranmamasý, ikincisi
ise borçlarýný ödemeyen þirketlere özel yönetici
atayabilme yetkisidir. Bu özel yöneticiler,
atandýklarý kurumlarýn çözümlenmesi için rapor
hazýrlayarak Gözetim Komitesi’ne sunmakta
ve sunulan rapora baðlý olarakta acil çözüm
planý oluþturulmaktadýr. Danaharta’ya bir diðer
önemli yetki de 1998 yýlýnda Malezya Ulusal
Arazi Kanunu’nda yapýlan deðiþiklikle verilmiþtir.
Buna göre Danaharta, kredi borçlusuna
borcunu ödemesi için ihtar çektiði tarihten
itibaren 30 gün içerisinde ödeme yapýlmamasý
durumunda teminat olarak gösterilen varlýklarý
haczetmeye yetkili kýlýnmýþtýr. Getirilen bu yetki,
Danaharta’nýn hukuki olarak daha etkin ve
hýzlý hareket edebilmesini saðlamýþ ve uzun
süren yasal prosedürlere gerek olmaksýzýn haciz
iþlemi gerçekleþtirebilmesinin yolunu açmýþtýr.
Bu yetki tahsilat hýzý ve miktarýný arttýrýcý bir
etki yaratmýþtýr.8
Kurumsal Borç Yeniden Yapýlandýrma
Komitesi (Corporate Debt Restructuring
Committee-CDRC): CDRC, kurumsal borçlarýn
yeniden yapýlandýrmasýný hýzlandýrmak için
uzlaþma ve genel mutabakat saðlayarak
finansal kurumlar ve borçlular arasýndaki
çalýþmalarý teþvik etmek amacýyla kurulmuþtur.
Görüldüðü üzere Malezya’da ikili bir çözüm
uygulama yolu seçilmiþ ve reel sektör ile
bankacýlýk sektörünün yeniden yapýlandýrýlmasý
birlikte yürütülmüþtür.
CDRC üyeleri Merkez Bankasý tarafýndan
atanmakta olup, idari organizasyon þemasýnda
Merkez Bankasý’na baðlý bulunmaktadýr.
CDRC’nin temel organý Yönetim Komitesi olup,
söz konusu komite belirli bir denge gözetilmek
suretiyle, kamu, finans ve þirketler kesiminden
gelen 9 temsilciden oluþmaktadýr. Yönetim
Komitesi’nin kurumsal borçlarýn yeniden
yapýlandýrýlmasý sürecinde; “borçlu ve
kreditörleri toplantýya çaðýrmak, borç
yapýlandýrma sürecinde sistemli ve hýzlý
ilerlemeyi olanaklý kýlmak için atýlacak adýmlarýn
genel ilkelerini belirlemek, borçlu ve kreditörler
arasýndaki anlaþmazlýklara arabuluculuk
yapmak, gerekli hallerde Kreditörler
Komitesi’nin toplantýlarýna katýlmak ve lider
kreditörün atanmasýna yardýmcý olmak” gibi
yetkileri bulunmaktadýr.
Danamodal Malezya Merkez
Bankasý’nýn bir iþtiraki olarak
Aðustos 1998’de 5 yýllýk bir süre
için kurulmuþtur. Danamodal’ýn
kuruluþ amacý; bankacýlýk
sektörüne istikrar kazandýrmak
ve sektörü güçlendirmek için
sermaye desteði saðlamak olarak
belirlenmiþtir.
CDRC tamamen gönüllülük esasýna
dayandýðýndan ve esnek bir oluþum
olduðundan, kurallarý deðil genel ilkeleri
bulunmaktadýr. CDRC, nakit akýþýnda sýkýntýlarý
bulunan bir þirkete desteðin devam edip
etmeyeceði, destek devam edecekse ne þartla
devam edeceði hakkýnda kredi alacaklýlarý ile
borçlularýnýn yeterli bilgi ile karar almalarýna
olanak saðlamaktadýr. Bu amaçlar çerçevesinde
CDRC ’nin kurumsal borçlarý yeniden
yapýlandýrma süreci yeniden yapýlandýrma
baþvurusunun alýnmasýyla baþlamakta olup,
teklifin onaylanarak uygulamaya geçilmesiyle
son bulmaktadýr.9
Danamodal Nasional Berhad (Danamodal):
Malezya Merkez Bankasý’nýn bir iþtiraki olarak
Aðustos 1998’de 5 yýllýk bir süre için
kurulmuþtur. Danamodal’ýn kuruluþ amacý;
bankacýlýk sektörüne istikrar kazandýrmak ve
sektörü güçlendirmek için sermaye desteði
saðlamak olarak belirlenmiþtir.
Baþlangýç sermayesini Merkez Bankasý koymakla
birlikte, bankalar da 5-10 yýllýk sýfýr kuponlu
tahvillerle Danamodal’a üye olmuþlardýr. Buna
göre, ilk iki yýlda bankalarda reform yapýlmasý
ve sonraki üç yýlda hissedarlarýn paylarýnýn
azaltýlmasý planlanmýþtýr.10
3. Malezya Uygulamasýnýn Deðerlendirilmesi
Malezya 1997 yýlýnda baþlayan ve birçok Asya
Ülkesini etkileyen krizden diðer ülkelere kýyasla
daha az etkilenmesine karþýn, özellikle krizin
etkilerinin yoðun hissedildiði 1998 yýlýnda
sorunlu kredilerin toplam krediler içerisindeki
payý % 20 seviyelerine yükselmiþtir.
Malezya yaþanan bu krizde, TGA sorununun
çözümüne yönelik olarak ikili bir yöntem
izleyerek, finans sektörü ile reel sektörün
rehabilitasyon sürecini birlikte yürütmüþtür.
Ayrýca sorunun çözümüne yönelik merkezi ve
kamu sermayeli bir VYÞ olan Danaharta’yý
7 IMF Staff Country Report, “Malaysia: Selected Issues”, Aðustos 1999, s.64. (http://www.imf.org/ Eriþim: 27.06.2011)
8 Bumin, Ateþ, a.g.e., s.161-162.
9 Duvan, a.g.e., s.48-52.
10 Pelin Ataman Erdönmez ve Burçak Tülay, “Seçilmiþ Ülkelerde Borç Yeniden Yapýlandýrmasý Uygulamalarý”, TBB Bankacýlýk ve Araþtýrma Grubu,
2001, s.11.
27
GÜNCEL
Uygulanan politikalar sonrasý
sistemdeki sorunlu varlýklar önemli
ölçüde azalýþ göstermiþ, kriz
döneminde yüksek oranlara
ulaþan TGA stoku, kriz sonrasý
normal kabul edilen % 5
seviyelerine kadar gerilemiþtir.
kurarak, VYÞ uygulamalarýna aðýrlýk vermiþtir.
Sonuç
1998 yýlýnda kamuya ait merkezi bir VYÞ olarak
kurulan Danaharta ile, finansal kurumlarý ana
faaliyetlerinden uzaklaþtýran TGA’larýn bankacýlýk
sisteminden tasfiyesi hedeflenmiþtir. Faaliyette
bulunduðu 1998-2005 yýllarý arasýnda TGA
seviyesinin % 20’lerden % 5 seviyelerine
indirilmesinde önemli rol oynayan Danaharta,
2005 yýlý sonu itibariyle TGA’larýn geri
dönüþünde % 58’lik bir orana ulaþmýþtýr. Bu
oran kurulduðu dönemde beklenti olan % 20
- % 50 aralýðýnýn çok üzerindedir.11 Ortaya
çýkan bu baþarýda; reel sektör ve finans
sektörünün yapýlandýrýlmasýnýn birlikte
yürütülmesinin, Danaharta’ya olan politik
desteðin, yapýlan kapsamlý yasal düzenlemelerin
ve uygulama kararlýlýðýnýn büyük payý
bulunmaktadýr.
Malezya krizin etkilerinin ortaya çýkmasý ve
tahsili gecikmiþ alacaklarýn yüksek seviyelere
ulaþmasý sonrasý, ortaya çýkan sorunun
çözümüne yönelik merkezi ve kamu sermayeli
VYÞ uygulamasýna yönelmiþ, çözümlemenin
merkezi bir kuruluþ tarafýndan yürütülmesi de
etkin ve hýzlý çözüm alýnmasýný saðlamýþtýr.
Uygulanan politikalar sonrasý sistemdeki
sorunlu varlýklar önemli ölçüde azalýþ göstermiþ,
kriz döneminde yüksek oranlara ulaþan TGA
stoku, kriz sonrasý normal kabul edilen % 5
seviyelerine kadar gerilemiþtir. Diðer taraftan,
çözümleme sonrasý geri dönüþ oranlarýnýn %
60 seviyelere yaklaþmasý, yeniden yapýlanma
uygulamalarýnda saðlanan baþarýnýn da önemli
bir göstergesi olmuþtur.
11 Danaharta Final Report, a.g.e., s.46.
Kaynakça
-Ataman Erdönmez, Pelin, Burçak Tülay: “Seçilmiþ Ülkelerde Borç Yeniden Yapýlandýrmasý Uygulamalarý”, TBB Bankacýlýk ve Araþtýrma
Grubu, 2001.
-Bumin, Mete, Ferhun Ateþ: Sorunlu Bankalarýn Çözümlenmesi Türkiye Deneyimi, Palme Yayýncýlýk, Ankara, 2008.
-Duvan, Berke: “Türk Bankacýlýk Sisteminde Tahsili Gecikmiþ Alacaklarýn Tasfiyesi ve Þirket Borçlarýnýn Yapýlandýrýlmasý”, T.C. Baþbakanlýk
Devlet Planlama Teþkilatý Müsteþarlýðý, Uzmanlýk Tezi, Ankara, 2001.
-Enoch, Charles, Gillian Garcia, V. Sundararajan:
WP/99/139, 1999.
“Recapitalizing Banks with Public Funds: Selected Issues”, IMF Working Papers,
-IMF: IMF Global Financial Stability Report: Market Development and Issues, World Economic and Financial Surveys, 2004.
-IMF: IMF Staff Country Report, “Malaysia: Selected Issues”, Aðustos 1999.
-Rajandram, C.: “Insolvency Systems in Asia An Efficiency Perspective”, Australia, 29-30.11.1999.
-Saçcý, H.Selçuk: “Geliþmiþ ve Geliþmekte Olan Ülkelerde Kredi Karþýlýklarý Uygulamalarý ve Makroekonomik Etkileri”, TCMB Uzmanlýk
Tezi, Ankara, 2004
-Sipahi, Nihal: “Problemli Kredilerin Yeniden Yapýlandýrýlmasý, Uluslararasý Uygulamalar ve Türkiye Örneði”, T.C.M.B. Bankacýlýk ve
Finansal Kuruluþlar Genel Müdürlüðü, Uzmanlýk Tezi, Ankara, 2003.
28
ÝNCELEME
FÝNANSAL REKABET VE FÝNANSAL REKABET SÜRECÝNDE
MEVDUAT SÝGORTASI OTORÝTELERÝNÝN YERÝ
Ýktisat kuramýnýn temel taþlarýndan biri olan ve birçok iktisadi teorinin özünü oluþturan
rekabet kavramýnýn tanýmlanmasý üzerinde iktisatçýlar kesin bir fikir birliðine varamamýþlardýr.
Bu nedenle rekabetin her düþünce okulunda farklý bir ifadesi ve önemli bir iþlevi
bulunmaktadýr.
1. Temel Çerçeve
Toplumsal refahýn maksimize edilmesi adýna
piyasa mekanizmasýnýn en önemli varlýk
nedenlerinden birisini “rekabet” teþkil
etmektedir. Ekonomideki üretim süreç ve
iliþkilerinde, teknolojik yeniliklerde ve yönetim
biçimlerindeki geliþim sonucu sürekli yenilenen
rekabet kavramý üzerine literatürde tam bir
görüþ birliði oluþmamýþtýr.1
TDK tarafýndan ayný amacý güden kimseler
arasýndaki çekiþme2 olarak tanýmlanan rekabet
kavramý, 4054 Sayýlý Rekabetin Korunmasý
Hakkýnda Kanunun 3. maddesinde ve Rekabet
Kurumu tarafýndan yayýnlanmýþ olan rekabet
terimleri sözlüðünde 3 mal ve hizmet
piyasalarýndaki teþebbüsler arasýnda özgürce
ekonomik kararlar verilebilmesini saðlayan yarýþ
olarak tanýmlanmýþtýr. Daha dinamik bir
yaklaþýmla tarihsel perspektiften rekabet
kavramý irdelendiðinde de piyasalarýn ve
toplumsal iliþkilerin dinamik yapýsýnýn etkisiyle
rekabet kavramýnýn içeriði ve kapsamý zamanla
beraber ciddi deðiþikliklere uðramýþtýr.
Ýktisat kuramýnýn temel taþlarýndan biri olan
ve birçok iktisadi teorinin özünü oluþturan
rekabet kavramýnýn tanýmlanmasý üzerinde
iktisatçýlar kesin bir fikir birliðine
varamamýþlardýr. Bu nedenle rekabetin her
düþünce okulunda farklý bir ifadesi ve önemli
bir iþlevi bulunmaktadýr.4 Bu çerçevede zaman
içinde piyasa mekanizmasýnýn etkinliðine inanan
klasiklerin statik rekabet anlayýþýndan daha
mücadeleci, karmaþýk ve dinamik karaktere
sahip rekabet anlayýþý öne çýkmýþtýr.
Piyasa ekonomisi modelinin temel dayanaðýný
oluþturan rekabetten sýnýrlý kaynaklarýn (sermaye
ve üretim faktörleri baþta olmak üzere) en
doðru alanlara kanalize edilmesi, üretimde
verimliliðin saðlanmasý, gelir daðýlýmýnda
eþitsizliði ortadan kaldýrmasý5 ve tüketicilerin
korunmasý aracýlýðýyla toplumsal refah ve
ekonomik etkinlik üzerinde olumlu etkilerde
bulunmasý beklenmektedir. Rekabet ayný
zamanda, yenilikleri ve teknolojik geliþmeyi
teþvik ederek ülkenin uluslararasý rekabet
gücüne katkýda bulunmakta, ekonomik geliþme
ve kalkýnmada önemli bir rol oynamaktadýr.6
Geliþmiþ finansal piyasalarda rekabet
koþullarýnýn aðýrlaþmasý, bu piyasalarda faaliyet
gösteren finansal kuruluþlarýn yaþanan finansal
liberalizasyon sürecinin de etkisiyle geliþme
potansiyeline sahip olan, daha yüksek kar
marjlarýnýn bulunduðu, henüz olgunluk
seviyesine ulaþmamýþ, finansal eriþimin sýnýrlý
olduðu piyasalarda da faaliyet göstermeye
baþlamalarýna neden olmuþtur. Yabancý banka
giriþleri ile karlýlýk düzeylerinin düþmesi
ihtimaline raðmen yerel bankacýlýk piyasasýnýn
oluþan rekabet baskýsý ile daha etkin çalýþmasý,
tekonoloji ve know-hom birikiminin ilerlemesi,
finansal hizmet ve ürün yelpazesinin
geniþlemesi, bankacýlýk modellerinde, iþ yapýþ
biçimlerinde ciddi deðiþikliklerin meydana
gelmesi ve nihai tahlilde ülke ekonomilerinin
dinamizmleri ile büyüme performanslarýnýn
artmasý beklenmektedir.
Piyasa mekanizmasýndan beklenen faydalarýn
ortaya çýkabilmesi adýna gerekli olan
dinamiklerden en önemlisi etkin ve serbest bir
rekabet yapýsýdýr. Bununla beraber etkin ve
serbest bir rekabet yapýsýnýn meydana gelmesi
piyasanýn kendi dinamikleri tarafýndan genellikle
baþarýlamamaktadýr. Bu nedenle farklý
ülkelerdeki alternatif piyasa türleri
incelendiðinde, iktisatta idealize edilen tam
1 Hamza Kocatepe, “Devlet Yardýmlarýnýn Firmalarýn Rekabet Gücü Üzerine Etkisi”, s.99.
2 http://tdkterim.gov.tr/bts/ - 04.07.2012.
3 http://www.rekabet.gov.tr/dosyalar/images/file/Ekonomi/rekabet.pdf - 04.07.2012.
4 Hörüþen Karabýyýk, “Rekabet Stratejileri ve Türk Bankacýlýk Sektörü Uygulamasý”, s.4.
5 Eriþah Arýcan, v.d., “Türk Bankacýlýk Sektöründe Ölçek Ekonomileri Pazar Hakimiyeti ve Rekabet Gücü, Maliyet Etkinliði ve Ölçek Ekonomilerine
Ýliþkin Ekonometrik Bir Uygulama, s.37.
6 Rekabet Kurumu, “Rekabet El Kitabý”, s.10.
Çaðdaþ EKÝCÝ
Fon Uzman Yardýmcýsý
Varlýk Yönetimi Daire Baþkanlýðý
29
ÝNCELEME
Rekabet politikasý, teoride
“ikinci en iyi” olarak görülen bir
politik seçenektir. Rekabet ve
özellikle tam rekabet koþullarýnýn
varlýðý en optimal durum olarak
kabul görür. Ýdeal durumdan
sapmaya yol açacak herhangi bir
ihlalin olmasý durumunda rekabeti
kýsýtlayacak sýnýrlandýrmalarýn
devreye girdiði “ikinci en iyi” durum
oluþturulmaya çalýþýlýr.
rekabetçi bir piyasa ile karþýlaþmak hemen
hemen imkansýzken, büyük ölçüde iþleyiþinde
aksaklýklar bulunan piyasa türleriyle (oligopol
ve monopol piyasalar) karþýlaþýlmaktadýr. Bu
kapsamda serbest ve eþit rekabet ortamýnýn
tesis edilmesi ve tam rekabetçi bir piyasaya
yaklaþmak adýna devlet tarafýndan alýnan
önlemler ile geliþtirilen mekanizmalar bütününe
rekabet politikasý denilmektedir.
Piyasa ekonomilerinde hayati bir role sahip
olan rekabetin korunmasý için özel yasal
düzenlemeler hayata geçirilmekte ve devlete
önemli sorumluluklar yüklenmektedir. Piyasa
modeli, serbest rekabet anlayýþýna dayansa da,
devletin düzenleyici olarak rol almadýðý
durumlarda ortaya çýkan tekelleþme ve
kartelleþme eðilimleriyle kendi sonunu
hazýrlayabilmekte ve kendisinden beklenen
tüm faydalarýn yok olmasýna neden
olabilmektedir. Bu nedenle rekabetin korunmasý
birtakým yasal ve kurumsal düzenlemeleri
gerektirmektedir.7
Rekabet politikasý, teoride “ikinci en iyi” olarak
görülen bir politik seçenektir. Rekabet ve
özellikle tam rekabet koþullarýnýn varlýðý en
optimal durum olarak kabul görür. Ýdeal
durumdan sapmaya yol açacak herhangi bir
ihlalin olmasý durumunda rekabeti kýsýtlayacak
sýnýrlandýrmalarýn devreye girdiði “ikinci en iyi”
durum oluþturulmaya çalýþýlýr.8
Karar süreci bakýmýndan siyasi ve uygulanmasý
bakýmýndan da hukuki karakterli olmakla birlikte
ekonomik dinamizmi ve performansý doðrudan
etkilemesi nedeniyle rekabet politikasý bir açýdan
da iktisadi karaktere sahiptir. Özellikle
kontrolsüz ve yýkýcý rekabetin iktisat tarihinde
geçmiþte ekonomik ve sosyal hayat üzerinde
yaratmýþ olduklarý dýþsallýklarýn farkýnda olan
y ö n e t i c i l e r, r e k a b e t p o l i t i k a l a r ý n ý n
oluþturulmasýnda piyasalarda istikrar ve
toplumsal refah artýþý arasýndaki hassas dengeyi
göz etmek durumundadýr. Ancak, iktisadi
altyapý, ülke ekonomisinin durumu, piyasa
aktörlerinin davranýþlarý gibi çok sayýda
faktörden etkilenen rekabet politikalarýnýn
ekonomik büyümenin ve dinamizmin azalmasý,
günümüzün uluslar arasý nitelikteki
piyasalarýnda regülasyon arbitrajý gibi olumsuz
sonuçlara neden olmasý kuvvetle muhtemeldir.
2. Finansal Sektörde Rekabet
Sistem, belirli bir amacýn gerçekleþtirilmesi
hedefi doðrultusunda karþýlýklý olarak birbiriyle
iliþki içinde bulunan unsurlardan oluþan yapýdýr.
Ekonomi bugüne kadar ortaya çýkmýþ olan en
geliþmiþ sistemlerden birisidir. Sistemler çok
sayýda alt sistemden oluþmaktadýr. Ekonomi
içindeki alt sistemlerin en önemlilerinden birisi
de finans ve bankacýlýk sektörüdür. Özellikle,
son yýllarda yaþanan teknolojik geliþmelerin,
finansal yeniliklerin ve finansal eriþim düzeyinde
meydana gelen artýþýn sonucu olarak finansal
sektörün gerek ülke ekonomileri gerekse de
küresel ekonomi içindeki payýnýn ve öneminin
her geçen gün arttýðý görülmektedir.
Günümüzde bankalarýn çok çeþitli konularda
faaliyet göstermeleri nedeniyle, bankalarý ve
günümüzün modern bankacýlýðýný kapsayacak
geniþ bir taným vermek zor görünmektedir.9
Bununla beraber, bankalar temel olarak
kaynaklarýný baþta krediler olmak üzere çeþitli
kanallar vasýtasýyla fon ihtiyacý olanlara belirli
bir ücret karþýlýðýnda plase eden finansal
kuruluþlardýr.
Finansal sektörün tasarruflarý yatýrýmlarý kanalize
etme, sýnýrlý iktisadi kaynaklarýn etkin biçimde
daðýlýmý, yatýrýmý, üretimi ve tüketimi artýrmak
suretiyle ekonomik geliþime katký saðlama,
saðladýðý alternatif finansman enstrümanlarý
ve uygun kaynak maliyetleri ile ekonomik
dinamizmi artýrma, riske aracýlýk etme gibi çok
sayýda önemli fonksiyonu bulunmaktadýr. Söz
konusu iþlevleri yerine getiren finansal sektör
içinde bankalar en önemli finansal aracý
kurumlardýr.10
Genel anlamda dünya ekonomilerinde yaþanan
deregülasyon süreci, ekonomik ve finansal
küreselleþme, teknolojik geliþmeler ile finansal
piyasalarýn giderek daha da baskýn bir hale
gelen inovatif yapýsý, iktisadi faaliyetlerin ve
iþletmelerin artan uluslar arasýlaþma düzeyi,
ekonomik iliþkilerin ve finansal enstrümanlarýn
kompleksite düzeylerinin yükselmesi gerek
ulusal gerekse de küresel düzlemde finansal
piyasalardaki rekabet ortamýnýn daha da
sertleþmesiyle sonuçlanmýþtýr. Finansal
piyasalarýn, kuruluþlarýn ve enstrümanlarýn
birbirlerine olan entegrasyon düzeyleri ile
karmaþýklýk düzeyleri sürekli yükselirken, yoðun
rekabet özellikle geliþmiþ ülke piyasalarýnda
kar marjlarý ile sermaye karlýlýðýnýn sürekli olarak
azalmasýna neden olmuþtur. Ortaya çýkan söz
konusu zorlu finansal koþullar ve kaygan zemin,
finansal kuruluþlarýn iþletme stratejileri üzerinde
de doðrudan belirleyici olmuþtur.
7 Rekabet Kurumu, “Rekabet El Kitabý”, s.10.
8 Mehmet Atasoy, “Türk Sigorta Sektörünün AB’ye Uyum Sürecinde Rekabet Gücü”, s.26-27.
9 Alptekin Güney, “Banka Ýþlemleri”, s.1.
10 Karabýyýk, a.g.e., s.49.
30
ÝNCELEME
Ölümcül karaktere sahip olan finansal ve
ekonomik konjonktür çerçevesinde negatif
entropinin gerçekleþtirilebilmesi adýna finansal
kuruluþlar da iþletme politikalarýný ve stratejilerini
gözden geçirerek önemli deðiþikliklere gitmiþtir.
Bu çerçevede yoðun rekabet ortamýna entegre
olabilmek amacýyla finansal kuruluþlarýn iþ yapýþ
biçimleri deðiþirken bir yandan finansal
enstrüman ve faaliyet çeþitliliði ile karmaþasý
artmýþ, diðer yandan ise satýn almalar ve
birleþmeler aracýlýðýyla hem ulusal hem de
uluslar arasý ölçekte inorganik büyüme
faaliyetlerinin organik büyümeye kýyasla
iþletmelerin büyüme stratejilerinin odaðýna
daha fazla oturduðu görülmeye baþlanmýþtýr.
Böylece yaþanan konsolidasyon dalgasýnýn
katalizör rolünün de etkisiyle varlýk büyüklüðü
ülke GSYÝH’lerinden daha yüksek olan, çok
sayýda ülkede faaliyet gösteren ve/veya
faaliyetleri bulunan devasa büyüklükte, uluslar
arasýlýk düzeyi oldukça yüksek, karmaþýk finansal
iliþkiler örüntüsüne ve organizasyonel
yapýlanmaya sahip finansal kuruluþlar ortaya
çýkmýþtýr.
Faaliyetlerinin doðasý gereði diðer iþletmelere
nazaran çok daha fazla iktisadi birimle finansal
iliþkileri bulunan bankalarýn aracýlýk faaliyetleri
nedeniyle ülkelerin ekonomik büyümeleri ve
dinamizmleri üzerinde önemli rolünün
bulunmasý, rekabete olan duyarlýlýðý ve diðer
iktisadi aktörlerin büyük çoðunluðuyla iktisadi
baðlarýnýn bulunmasý nedeniyle krizlere eðilimli
olmalarý ile sektörel krizlerin üzerinden büyük
çaplý ekonomik ve sosyal maliyetlere neden
olmasý bankacýlýk sektörünün devletler
tarafýndan ayrýcalýklý bir sektör olarak kabul
edilmesinde etkili olmuþtur. Yakýn dönemde
dünyada ve ülkemizde yaþanan finansal krizler,
iþlevleri itibarýyla genel ekonomik yapý içinde
önemli bir yere sahip olan bankalarýn sorunlu
hale gelmesinin finansal piyasalarda ne kadar
büyük ölçekli istikrarsýzlýklar yaratabildiðini
g ö s t e r m e s i b a k ý m ý n d a n ö n e m l i d i r.
3. Bankacýlýk Sektöründe Rekabetin
Düzenlenmesi
Yukarýda genel hatlarý çizilen rekabet ortamý
ile yaþanan son global karakterli kriz sürecinde
finansal piyasalarda yaþanan rekabetin ve
rekabet kaynaklý yeniliklerin oynadýðý rol,
rekabetin en yoðun yaþandýðý sektörlerden
birisinin de finansal sektör, özellikle de
bankacýlýk sektörü olduðunu ortaya koymuþtur.
Ekonomi içindeki öneminin yaný sýra aþýrý
rekabetin sektörel kýrýlganlýklarý tetiklemesi ve
bankacýlýk sektörü orijinli istikrarsýzlýklarýn,
bankalarýn yaygýn bir iktisadi iliþkiler aðýna
sahip olmasý nedeniyle bulaþma etkisi
aracýlýðýyla yüksek maliyetlere yol açmasý
bankacýlýk sektörünün düzenlenmesine ve
denetlenmesine devletlerin özel bir önem
atfetmeleriyle sonuçlanmýþtýr. Bu nedenle
bankacýlýk sektörünün etkin bir biçimde
çalýþabilmesi adýna devletler yoðun
düzenlemeler ve denetim prosedürlerini
benimsemiþtir. Baþka bir ifadeyle finansal sistem
ekonominin diðer sektörleriyle
karþýlaþtýrýldýðýnda devletin aðýr düzenlemeler
yaptýðý bir sektördür ve bankalar da bu
düzenlemeler altýnda faaliyet göstermektedir.11
Bankacýlýk sektörüne iliþkin
düzenlemelerin odak
noktalarýndan birisini, sektördeki
rekabet oluþturmaktadýr.
Bankacýlýk sektörünün ve
bankacýlýk faaliyetlerinin kendine
has dinamiklerinin bulunmasý,
geleneksel rekabet kurallarýnýn ve
prosedürlerinin bankacýlýk
sektörüne uygulanmasýný
önlemektedir.
Bankacýlýk sektörüne iliþkin düzenlemelerin
odak noktalarýndan birisini, sektördeki rekabet
oluþturmaktadýr. Bankacýlýk sektörünün ve
bankacýlýk faaliyetlerinin kendine has
dinamiklerinin bulunmasý, geleneksel rekabet
kurallarýnýn ve prosedürlerinin bankacýlýk
sektörüne uygulanmasýný önlemektedir. Bu
nedenle bankacýlýkta rekabete iliþkin farklý
düzenlemeler, prosedürler ve denetim
mekanizmalarýnýn benimsenmiþ olmasý
olaðandýr.
Öncelikli olarak ABD’de baþlayan, ancak
kompleks finansal ürünler aracýlýðýyla hýzlý
biçimde küresel bir nitelik kazanan son global
bazlý krizde, finansal sorunlarýn sistematik bir
hal almadan giderilmesinin ve söz konusu
krizle mücadelenin en düþük maliyetle
gerçekleþtirilmesinin, “kaynaklarýn sýnýrlýlýðý
ilkesi” çerçevesinde mecburi olduðu teyit
edilmiþtir. Özellikle krizle mücadele kapsamýnda
geçici ve palyatif karakterli önlemlere
baþvurularak yapýsal ve köklü önlemlerin ihmal
edilmesi, daha büyük sorunlarýn ve yeni
kýrýlganlýklarýn kaynaðýný teþkil etmiþtir. Reaktif
politikalarýn krizle mücadele açýsýndan yetersiz
kalmasý ve maliyetli olmasý, proaktif politika
setleri geliþtirilmesinin önemini ortaya
koymuþtur. Bu kapsamda proaktif politika
setinin en önemli unsurlarýndan birisi olarak
bankacýlýk sektörüne yönelik rekabet
politikalarýnýn etkin biçimde geliþtirilmesi ve
tesis edilmesi önemlidir.
Diðer endüstrilerde olduðu gibi bankacýlýk
sektöründe de rekabetle arzulanan, etkinliði
saðlamak ve sosyal refahý maksimize etmektir.12
Bununla birlikte rekabet kendisinden beklenen
faydanýn elde edilmesi açýsýndan hassas bir
süreçtir. Bu durumda özellikle rekabet süreci
üzerinde etkili olan çok sayýda faktörün
11 M.Necat Coþkun, v.d., “Türkiye’de Bankacýlýk Sektörü Piyasa Yapýsý, Firma Davranýþlarý ve Rekabet Analizi”, s.1.
12 M.Necat Coþkun, v.d., a.g.e., s.42.
31
ÝNCELEME
Ulusal karakteri baskýn olan
mevcut finansal güvenlik aðý
yapýlanmasý, günümüzün karmaþýk,
çok geniþ bir alanda faaliyet
gösteren uluslararasý finansal
kuruluþlarý ile sofistike finansal
enstrümanlarýný ve piyasalarýný
düzenleme ve denetleme
konularýnda yetersiz kalmýþtýr.
bulunmasýnýn rolü vardýr. Bu faktörlerden en
önemlilerinden birisi de çeþitli düzenleme
kurallarý ve denetim mekanizmalarýndan oluþan
kamusal müdahalelerdir. Özellikle rekabet
sürecinin etkinliðinin saðlanmasý ve aþýrý
rekabetin ekonomi üzerindeki yýkýcý etkilerinin
azaltýlmasý için gerekli olan rekabet sürecine
iliþkin hassas dengenin oluþturulabilmesi adýna,
devletler baþta bankacýlýk olmak üzere çeþitli
kritik nitelikteki sektörlerde rekabet sürecine
iliþkin çeþitli kurallar tesis etmiþtir.
Güçlü düzenlemelere ve kurumsal çatýya sahip
olan ülkeler finansal çalkantýlara daha az
eðilimlidirler. Ýyi dizayn edilmiþ finansal çatý,
ayný zamanda rekabetin finansal istikrar üzerine
olan potansiyel zararlý etkilerinin azaltýlmasýna
da yardýmcý olmaktadýr.13
Devletin bankacýlýk sektöründeki rekabetin
düzeyini ve etkinliðini artýrmak amacýyla
gerçekleþtirdiði kamusal müdahalelerin ve
düzenlemelerin beklentilerin aksi yönde
sonuçlara yol açmasý da olaðandýr. Bu
kapsamda öne çýkan temel ikilem, finansal
istikrarýn korunmasý ile etkin bir rekabet
sürecinin ayný anda gerçekleþtirilmesidir. Baþka
bir ifadeyle, temel sorun yoðunlaþmanýn çok,
rekabetin az ama karlýlýðýn yüksek olduðu bir
bankacýlýk yapýsýnýn mý, yoksa yoðunlaþmanýn
az ama rekabetin yüksek olduðu bir bankacýlýk
yapýsýnýn mý14 tercih edilmesi gerektiðiyle
ilgilidir.
Finansal kuruluþlarýn ve faaliyetlerinin
karmaþýklýk ve uluslar arasýlýk düzeyi her geçen
gün artmaktadýr. Bununla beraber, finansal
kuruluþlarýn düzenlenmesinden,
denetlenmesinden ve çözümlenmesinden
sorumlu olan mercilerin aðýrlýklý olarak ulusal
karakterli olduklarý görülmektedir. Finansal
güvenlik aðlarýnýn, düzenleme ve denetim
mekanizmalarýnýn kýsmen veya tamamen ulusal
yapýya sahip olmalarý, küresel ekonomik krizle
mücadelede yetersiz kalýnmasýna neden
olmuþtur. Baþka bir ifadeyle, ulusal karakteri
baskýn olan mevcut finansal güvenlik aðý
yapýlanmasý, günümüzün karmaþýk, çok geniþ
bir alanda faaliyet gösteren uluslararasý finansal
kuruluþlarý ile sofistike finansal enstrümanlarýný
ve piyasalarýný düzenleme ve denetleme
konularýnda yetersiz kalmýþtýr. Karmaþýklýk,
uluslar arasýlýk, regülasyon arbitrajý kaynaklý
rekabet dezavantajý endiþeleri gibi faktörlerin
etkisiyle krizle mücadele doðrultusunda
yapýlmasý gereken müdahalelerin gecikmesi
13 M.Necat Coþkun, v.d., a.g.e., s.41.
14 Karabýyýk, a.g.e., s.101.
15 Aylin Tuna, “Türk Bankacýlýk Sisteminin Rekabet Yapýsý”, s.70-71.
32
krizin maliyetlerini artýrýrken, gerçekleþtirilen
müdahalelerden ve alýnan önlemlerden
istenilen sonuçlarýn elde edilememesi mevcut
finansal güvenlik aðý ve ilgili altyapýlarýn gözden
geçirilmesi gerektiðini ortaya koymuþtur. Yeni
bir denetim anlayýþýnýn ve yapýsýnýn geliþtirilmesi
ihtiyacý doðrultusunda, ülkelerin ulusal
düzenleme ve denetleme anlayýþýndan
kurtularak daha global bir denetim felsefesine
sahip olmalarý gerektiði açýktýr. Ayrýca bu
kapsamda ülkelerin ulusal düzenleme ve
denetim politikalarý ile mercilerini birbirleriyle
uyumlaþtýrmalarý düzenleme çerçevesinin
etkinliði açýsýndan önem kazanmaktadýr.
4. Rekabetin Ölçümü: Endeks Yaklaþýmlarý
Bankacýlýk sektöründeki rekabet düzeyinin
ölçülmesinde yapýsal ve yapýsal olmayan
modellerden faydalanýlmaktadýr. Iwata Modeli,
Bresnahan-Lau Modeli, Panzar – Rosse Modeli,
Lerner Endeksi gibi yapýsal olmayan modellerin
yaný sýra uygulamada en çok kullanýlan endeks
yaklaþýmýnýn da yer aldýðý yapýsal modeller de
bulunmaktadýr. Sahip olduklarý eksikliklere
raðmen dünyada birçok ülkede bankacýlýkta
rekabet düzeyinin ölçümü ve devralma/birleþme
iþlemlerinin onayýnda düzenleme ve denetim
otoriteleri temel görüþlerinin oluþturulmasýnda
çoðunlukla endeks yaklaþýmlarýndan
faydalanmaktadýr. Çalýþmamýzýn kapsamý gereði
literatürde en çok yer alan ve uygulamada en
çok kullanýlan endeks modelleri olan
Yoðunlaþma Oraný ile Herfindahl-Hirshman
Endeksi (HHE) kýsaca ele alýnmýþtýr.
Yoðunlaþma Oraný aktif toplamý, mevduat veya
krediler gibi çeþitli büyüklüklerden biri baz
alýnarak sýralanmýþ bankalardan ilk M tanesinin
temel alýnan kriter açýsýndan toplam deðerinin,
ayný kriter açýsýndan o bankalarýn yer aldýðý
endüstride gerçekleþen toplam deðere
oranlanmasý ile bulunmaktadýr.15 Bu çerçevede
en yoðun olarak 4 firmadan oluþan
yoðunlaþma endekslerinden faydalanýldýðý
görülmektedir. Piyasadaki söz konusu
yoðunlaþma oraný %0 ise tam rekabetçi, %0%40 aralýðýnda ise monopolcü rekabet, %40%60 aralýðýnda ise zayýf oligopol, %60’tan
yüksek ise güçlü oligopol, %100 ise monopol
piyasa durumlarýnýn bulunduðu kabul
edilmektedir. Yoðunlaþma endeksleri piyasadaki
rekabet gücünün ölçümünde küçük firmalarý
dikkate almamasý nedeniyle HerfindahlHirshman Endeksine göre uygulamada arka
planda kalmýþtýr.
ÝNCELEME
Yoðunlaþma oraný yönteminin aksine büyük
bankalarýn yanýnda diðer firmalarýn da sektörel
rekabet üzerindeki etkilerini dikkate alan
Herfindahl-Hirshman Endeksi (HHE), endüstride
yer alan bankalarýn her birinin pazar paylarýnýn
karelerinin toplanmasý yoluyla
hesaplanmaktadýr. Matematiksel HHE’yi þu
þekilde formülize etmek mümkündür:
n
HHE=
(Si)2
i=1
Uygulamada HHE’si 1000’den küçük
endüstriler tam rekabet, 1000-1800 arasý
olanlar monopolcü rekabet, 1800’den büyük
endüstriler oligopol kapsamýnda mütalaa
edilirler.16
Türk Bankacýlýk sektörünün 1999-2010 yýllarý
arasýndaki aktif toplamý, kredi ve mevduat
verileri kullanýlarak hesaplanan HHE deðerlerine
bakýldýðýnda yoðunlaþmanýn hýzla arttýðý,
endeks deðerinin 1000-1200 bandýnda kaldýðý,
monopolcü rekabet özellikleri gösterdiði
görülmektedir.17 Son yýllarda Türk bankacýlýk
sektörünün tam rekabetten giderek
uzaklaþmasý sektörde yaþanan birleþme ve
devralma trendine baðlanabilecektir. 18
5. Finansal Rekabette Mevduat Sigortasý ve
Çözümleme Faaliyetleri
5.1. Mevduat Sigortasý
Devlet müdahalelerinin piyasalarýn iþleyiþi ve
piyasa aktörleri üzerinde baþta rekabet olmak
üzere olumlu veya olumsuz çok sayýda
yansýmalarý ortaya çýkmaktadýr. Devletlerin
piyasa müdahalelerinin en sýk görülenlerinden
birisi de mevduat sigortasý uygulamasýdýr.
Mevduat sigortasý sistemi temel olarak finansal
istikrarsýzlýklarýn ortaya çýktýðý dönemlerde
bankalardan kaçýþ eðilimini (bank-run)
önleyerek ve piyasayý disipline ederek bankacýlýk
piyasasýnda istikrarýn saðlanmasýný
amaçlamaktadýr. Bireysel ve kurumsal
tasarruflarýn yastýk altý ve atýl biçimde kalmasý
yerine finansal sisteme aktarýmýný destekleyen
mevduat sigortasý, böylelikle daha düþük
kaynak maliyetinin de etkisiyle yatýrýmý ve
ekonomik büyümeyi de olumlu etkilemektedir.
Bunlarýn yaný sýra mevduat sigortasýnýn diðer
iþlevleri olarak mudilerin korunmasý ile yeni ve
küçük bankalara rekabet gücü saðlamasý da
gösterilebilir.
Genel olarak literatürde mevduat sigortasý
uygulamalarýnýn etki düzeyi uygulanan
mevduat sigortasý sisteminin yapýsýna baðlý
olmakla birlikte bir yandan piyasa aktörlerinin
finansal kuruluþlar üzerindeki denetim
etkinliklerini azaltýcý, diðer yandan bankalarýn
ahlaki tehlike eðilimlerini ve buna baðlý olarak
da riskli faaliyetlerini artýrýcý etkide bulunacaðýna
dair genel bir kaný yer almaktadýr. Bu durum
özellikle mevduat sigortasý garanti kapsamýnýn
daha yüksek olduðu veya sabit oranlý mevduat
sistemlerinde daha da açýk bir þekilde ortaya
çýkmaktadýr. Bu gibi durumlarda mevduat
sigortasý garantisine güvenden faydalanan
aslýnda rekabet gücü düþük ve mali yapýsý
sorunlu olan finansal kuruluþlarýn diðer
kuruluþlara nazaran daha yüksek maliyetlerle
baþka bir ifadeyle daha fazla risk üstlenerek
kaynak arayýþýna girmelerini teþvik etmektedir.
Böylece daralan marjlar baþta karlýlýk olmak
üzere, söz konusu finansal kuruluþlarýn mali
bünyelerinde zayýflamaya neden olmakta ve
bankacýlýk sektöründeki kýrýlganlýðýn artmasýna
neden olmaktadýr. Diðer taraftan riske göre
düzeltilmiþ mevduat sigortasý primleri ile
bankalar risklerini azaltmaya yönelirler ve
bu da yoðun rekabet ortamlarýnda fonlarýn
maliyetlerinin azaltýlmasýna yardýmcý olur.19
Bankacýlýk sektöründe
mevduat sigorta sisteminin
uygulanýyor olmasý herhangi bir
banka paniðine karþý bankalarý
güvence altýna aldýðýndan,
bankacýlýk sektöründe istikrar
saðlamakta bu suretle de
bankalarýn rahatça mevduat
toplamalarý ve kredi vermelerine
imkan vermektedir.
Bankacýlýk sektöründe mevduat sigorta
sisteminin uygulanýyor olmasý herhangi bir
banka paniðine karþý bankalarý güvence altýna
aldýðýndan, bankacýlýk sektöründe istikrar
saðlamakta bu suretle de bankalarýn rahatça
mevduat toplamalarý ve kredi vermelerine
imkan vermektedir. Ancak mevduat sigortasý
özellikle büyük bankalar açýsýndan maliyeti
artýrdýðý yönünde eleþtirilirken, küçük bankalarýn
serbestçe büyük bankalarla rekabet etme
þansýný artýrmaktadýr.20
Ahlaki tehlike ve finansal istikrar gibi yönler
de göz önüne alýnarak mevduat sisteminin
sektörde faaliyet gösteren bankalarýn aþýrý risk
alýmlarýný önleyecek þekilde dizayn edilmesi
gereklidir. Mevduat sigortasý uygulamasýnýn
risk alýmýný artýrýcý etkileri, etkin bir denetim
sistemi ile sermaye ve likiditeye iliþkin
düzenlemeler yardýmýyla giderilebilir.
5.2. Çözümleme Çerçevesi ve Rekabet
Sýnýrlý kaynaklarýn daha etkin alanlara kanalize
edilebilmesi amacýyla eþit piyasa koþullarýnda
baþarýsýz olan firmalarýn faaliyet gösterdikleri
sektörlerden ayrýlmalarý beklenmektedir.
16 Erdal Ünsal, “Mikro Ýktisat”, s.431.
17 M.Necat Coþkun, v.d., a.g.e., s.86.
18 Arýcan, v.d., a.g.e., s.111.
19 Gamze Göçmen Yaðcýlar, “Türk Bankacýlýk Sektörünün Rekabet Yapýsýnýn Analizi”, s.93-94.
20 Karabýyýk, a.g.e., s.77
33
ÝNCELEME
Çözümleme yöntemlerinin
uygulanmasý bankacýlýk
sektöründeki rekabet üzerinde
doðrudan etkili olurken, uzun
vadede rekabet perspektifinde söz
konusu sürecin rekabetle ilgili
düzenlemeler ve mercilerle yakýn
bir iþbirliði ile yürütülmesi önem
kazanmaktadýr.
Bununla birlikte iflasý genellikle ekonomik
yapýnýn ve istikrarýn hemen hemen tümü
üzerinde etkili olan bankacýlýk sektörünün diðer
sektörlere nazaran ayrý bir konumu ve önemi
bulunmaktadýr. Bu nedenle bankalarýn
faaliyetlerinin düzenlenmesi ve
denetlenmesinde olduðu gibi, bankalarýn mali
durumlarýnýn bozulmasý ve iflaslarý halinde de
uygulanacak prosedürler ile bu prosedürleri
yerine getirecek merciler tesis edilmiþtir. Bu
çerçevede, çözümleme otoriteleri bankalarýn
çözümlenmesi adýna temel olarak bankanýn
mevcudiyetinin sürdürülmesi veya tasfiye
edilerek mevcut finansal yapýnýn dýþýna
çýkarýlmasý alternatifleriyle karþý karþýyadýr. Daha
teknik bir ifadeyle, bir taraftan sorunlu hale
gelen bankalarýn yaþatýlmasý için bankaya
doðrudan kaynak aktarýmý yapýlmasýyla mali
bünyesi güçlendirilerek bankanýn satýþ, devir
veya birleþme yoluyla çözümlenmesi
saðlanabildiði gibi; diðer taraftan satýþ, devir
veya birleþme yoluyla sektörde faaliyetlerine
devam etmesi mümkün olmayan bankalarýn
ise, iflas yoluyla tasfiye iþlemi gerçekleþtirilerek,
mevduat sahiplerine sigorta kapsamýnda
mevduat geri ödemesi yapýldýktan sonra banka
varlýklarýnýn tasfiyesi yoluyla bankanýn diðer
yükümlülüklerinin karþýlanmasý saðlanmaktadýr.
Çözümleme yöntemlerinin uygulanmasý
bankacýlýk sektöründeki rekabet üzerinde
doðrudan etkili olurken, uzun vadede rekabet
perspektifinde söz konusu sürecin rekabetle
ilgili düzenlemeler ve mercilerle yakýn bir iþbirliði
ile yürütülmesi önem kazanmaktadýr
Her ne kadar sistemik öneme sahip kuruluþlarýn
çözümlenmesinde devlet hala daha aktif rol
oynuyor olsa da, son zamanlarda finansal
kurtarma operasyonlarýnýn yüksek maliyeti ve
toplumsal tepkiler nedeniyle daha piyasa ve
özel sektör temelli çözümleme yaklaþýmlarýnýn
önem kazandýðý bir trend ortaya çýkmýþtýr.
Çözümleme faaliyetleri kapsamýnda sorunlu
bankanýn satýþýnýn, devrinin/birleþmesinin
kime/kimle yapýldýðý rekabet perspektifinde
önemlidir. Bu nedenle, gerek söz konusu
iþlemler öncesinde gerekse de sonrasýnda
sürecin sürekli bir denetim altýnda tutularak
rekabet açýsýndan da ayrýntýlý biçimde analiz
edilmesi gereklidir. Ayrýca, köprü banka, iyikötü banka, kýsmi veya tam devletleþtirme
iþlemlerinde çözümleme otoritesinin temel
amacýnýn çözümlemeye konu olan bankayý ve
varlýklarýný mümkün olan en kýsa sürede, en
düþük maliyetle çözümlemek olmalýdýr. Bu
çerçevede, ABY’nin hangi koþullarda, ne þekilde
gerçekleþtirileceði ve geri alýnacaðý, köprü banka
34
ve iyi-kötü banka gibi özel çözümleme
uygulamalarýna iliþkin hukuki altyapýnýn açýk,
þeffaf biçimde tesis edilmesinin yaný sýra banka
yönetim kadrosunun deðiþtirilmesi, banka
faaliyetlerinin sýnýrlandýrýlmasý, sermaye ve
likidite yükümlülüðünün artýrýlmasý gibi yapýsal
önlemlerin alýnmasý çözümleme sürecinin
etkinliði ve sektördeki rekabetin korunmasý
adýna önemlidir.
5.3. TBTF/SIFI Politikasý
Günümüzde baþta finansal kuruluþlar olmak
üzere iþletmelerin karmaþýk organizasyonel
yapýlara, iþ modellerine ve iktisadi baðlantýlara
sahip olmasý, iþletmelerin sistemik istikrarýn
bozulmasýna neden olmaksýzýn etkin biçimde
çözümlenmelerini imkansýz bir duruma
g e t i r m i þ t i r. B u d u r u m b a n k a l a r ý n
çözümlenmesine iliþkin paradigmanýn
deðiþimini zorunlu kýlarken, yeni politika
setlerinin ve çözümleme araçlarýnýn ortaya
çýkmasýna neden olmuþtur. Bu politikalardan
birisi de SIFI/TBTF politikasýdýr.
Bazý finansal kuruluþlarýn iflaslarýnýn ekonomi
üzerinde yaratacaðý derin tahribatýn önlenmesi
adýna ülkelerin söz konusu kuruluþlarýn
iflaslarýný çeþitli mekanizmalar aracýlýðýyla
önlemeye çalýþtýklarý görülmektedir. Ekonomik,
sosyal ve siyasi gerekçeler ve kaygýlarla
SIFI’larýn/TBTF’lerin iflaslarýnýn önlenmesini
amaçlayan devletlerin ve hükümetlerin,
sistematik riskle iliþkili olarak takip ettikleri bu
politikaya SIFI/TBTF Politikasý denilir. Temel
amaç, riskin yayýlma etkisiyle sistemik riske
dönüþerek, zincirleme reaksiyonlar sonucunda
diðer kuruluþlar ve piyasalar için ölümcül bir
konjonktürün ortaya çýkmasýnýn önlenmesidir.
SIFI/TBTF politikalarý serbest piyasa
ekonomisinin en temel ilkelerinden birisi olan
rekabetçilik ilkesine aykýrý yapýdadýr. SIFI/TBTF
politikasýnýn açýk ya da zýmni biçimde devletler
tarafýndan politika olarak benimsenmeye
baþlamasý sonrasýnda, þirketlerin SIFI/TBTF
olarak iflas olasýlýðýný ortadan kaldýrmak ve bu
durumun getirdiði diðer avantajlardan
faydalanmak istedikleri görülmüþtür. Ýflaslarýna
devlet tarafýndan izin verilmeyeceði algýsý,
müþterilerin tasarruflarýný büyük ve sistemik
öneme sahip olan finansal kuruluþlara kanalize
etmelerinde etkili olurken, bu kuruluþlarýn
diðer finansal kuruluþlara nazaran daha kolay
ve daha düþük maliyetle kaynak
toplayabilmelerine imkan vermektedir. SIFI/TBTF
politikasý bir banka yerine devlet garantisi
altýnda olmayý tercih eden müþterilerin risk
izleme, fiyatlama gibi konulara iliþkin
beklentilerinin yanlýþ biçimde oluþmasýna neden
ÝNCELEME
olmaktadýr. Söz konusu politika hem büyük
bankalarýn risk alýmýný teþvik ederek bankalar
açýsýndan, hem de müþteriler açýsýndan ahlaki
risk sorununa yol açarak piyasa disiplininin
bozulmasýna neden olmakta ve bankacýlýk
sektörünün kýrýlganlýðýný artýrmaktadýr. SIFI/TBTF
politikasý mevduat sigortasý kapsamýnýn sigortalý
mudilerin yaný sýra sigortalý olmayan mudileri
ve diðer alacaklýlarý da kapsayacak þekilde
geniþlemesine yol açarak olasý kurtarma
operasyonlarýnýn maliyetlerinin yükselmesine
ve maliyetlerin vergi mükelleflerine
yansýtýlmasýna neden olmaktadýr.
SIFI/TBTF politikasýna yöneltilen eleþtirilerin
baþýnda “ahlaki tehlike” sorununa yol açmasý
bulunmaktadýr. TBTF olan veya sistemik açýdan
sahip olduðu önem nedeniyle devletler
tarafýndan kurtarýlmasý beklenen finansal
kuruluþlarýn, sahip olduklarý söz konusu garanti
nedeniyle daha riskli faaliyetlere yöneldikleri
ve risk yönetimine verdikleri önemin karlýlýk ve
rekabet dinamiklerinin arkasýnda kaldýðý
görülmektedir. Baþka bir deyiþle, devlet garantisi
bankalarýn risk yönetimine iliþkin iç disiplinlerinin
azalmasýna neden olmaktadýr ve bankalarýn
risk alma eðilimlerini artýrmaktadýr.
SIFI/TBTF politikasý bir yandan sistemik bir krizi
önleyerek bu tarz bir krizden en çok etkilenmesi
beklenen küçük ve orta ölçekli finansal
kuruluþlarý korurken, diðer bir yandan ise
rekabet düzleminde küçük ve orta ölçekli
finansal kuruluþlar adýna büyük finansal
kuruluþlara karþý rekabet dezavantajý
yaratmaktadýr.
çýkarak uluslar arasý nitelikli bir çehreye
bürünmüþtür. Bu nedenle rekabet politikalarýnýn
uluslar arasý perspektife sahip olmasý, ulusal
rekabet politikalarýnýn birbiriyle uyumlu bir
içeriðe sahip olmalarý günümüz koþullarýnda
bir zorunluluk haline gelmiþtir.
Bankacýlýk sektöründeki rekabetin düzenlenmesi
aracýlýðýyla iyi dizayn edilmiþ bir finansal çatýnýn
tesisi, bankacýlýk sektörünün etkinliðinin
artýrýlmasý ve aþýrý rekabetin sektör ve ekonomi
genelinde yol açabileceði olumsuz dýþsallýklarýn
önlenmesinin yaný sýra bankalarýn iflas risklerinin
azaltýlmasý ile gelecekte ortaya çýkmasý
muhtemel bankacýlýk krizlerinin önlenmesi
adýna adil ve rekabetçi bir rekabet yapýsýnýn
tesis edilmesi, daha güçlü, daha az riskli, daha
güvenilir, kurumsal yönetiþim ve risk
uygulamalarý daha kuvvetli bir finansal sistemin
oluþturulmasý hedeflenmektedir.
Devlet müdahalelerinin ekonomi ve piyasalar
üzerindeki etkilerini kestirebilmek günümüzün
karmaþýk ekonomik yapýsýnda oldukça zordur.
Devlet müdahalesi kapsamýndaki mevduat
sigortasý ve çözümleme faaliyetleri de finansal
rekabet üzerinde etkili olmaktadýr. Bu çerçevede
otoritelerin önüne çýkan temel ikilem finansal
istikrarýn korunmasý ile etkin bir rekabet
sürecinin ayný anda tesis edilmesidir. Bu
çerçevede;
SONUÇ
- Mevduat sigortasý sistemi, ahlaki tehlike ve
finansal istikrar gibi hususlarý da gözeterek
piyasadaki rekabetin ve piyasa dinamizminin
düzeyini artýracak yapýsal unsurlara sahip
olmalýdýr.
Finansal piyasalar ile bu piyasalarda tezahür
eden rekabetin doðasýnýn dinamik yapýsý, söz
konusu piyasalara iliþkin düzenleme ve denetim
mercileri ile mekanizmalarýnýn da dinamik
olmasýný zorunlu kýlmýþtýr. Bu doðrultuda
rekabet ulusal ölçekli bir paradigma olmaktan
- Çözümleme çerçevesi piyasa mekanizmasýnýn
kalbi olan rekabet dikkate alýnarak
oluþturulmalý, çözümleme stratejileri rekabet
perspektifinden titiz biçimde analiz edilmeli ve
söz konusu süreç rekabete iliþkin düzenlemeler
ve otoritelerle uyumlu biçimde yürütülmelidir.
Kaynakça
-Hörüþen Karabýyýk, “Rekabet Stratejileri ve Türk Bankacýlýk
Sektörü Uygulamasý”, Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Ýktisat Anabilim Dalý, Yüksek Lisans Tezi,
Zonguldak, 2005.
-Alptekin Güney, “Banka Ýþlemleri”, 2.Baský, Beta Yayýncýlýk,
Ýstanbul, 2008.
-Aylin Tuna, “Türk Bankacýlýk Sisteminin Rekabet Yapýsý ve Piyasa
Analizi”, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Ýktisat
Anabilim Dalý, Yüksek Lisans Tezi, Eskiþehir, 2010.
-Erdal Ünsal, “Mikro Ýktisat”, Geniþletilmiþ 2.Baský, Ýmaj Yayýnevi,
Ankara, 2003.
-Eriþah Arýcan, v.d., “Türk Bankacýlýk Sektöründe Ölçek Ekonomileri
Pazar Hakimiyeti ve Rekabet Gücü, Maliyet Etkinliði ve Ölçek
Ekonomilerine Ýliþkin Ekonometrik Bir Uygulama”, Türkiye
Bankalar Birliði Yayýnlarý, Yayýn No:278, Ýstanbul, 2011.
-Gamze Göçmen Yaðcýlar, “Türk Bankacýlýk Sektörünün Rekabet
Yapýsýnýn Analizi”, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Ýþletme Anabilim Dalý, Doktora Tezi, Isparta, 2010.
-Hamza Kocatepe, “Devlet Yardýmlarýnýn Firmalarýn Rekabet
Gücü Üzerine Etkisi”, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Maliye Anabilim Dalý, Yüksek Lisans Tezi,
Isparta, 2007.
Devlet müdahalelerinin
ekonomi ve piyasalar üzerindeki
etkilerini kestirebilmek
günümüzün karmaþýk ekonomik
yapýsýnda oldukça zordur. Bu
çerçevede otoritelerin önüne çýkan
temel ikilem finansal istikrarýn
korunmasý ile etkin bir rekabet
sürecinin ayný anda tesis
edilmesidir.
-Mehmet Atasoy, “Türk Sigorta Sektörünün AB’ye Uyum
Sürecinde Rekabet Gücü”, Marmara Üniversitesi Bankacýlýk ve
Sigortacýlýk Enstitüsü Sigortacýlýk Anabilim Dalý, Yüksek Lisans
Tezi, Ýstanbul, 2010.
-M. Necat Coþkun, v.d., “Türkiye’de Bankacýlýk Sektörü Piyasa
Yapýsý, Firma Davranýþlarý ve Rekabet Analizi”, Türkiye Bankalar
Birliði Yayýnlarý, Yayýn No:280, Ýstanbul, 2012.
-Rekabet Kurumu, Rekabet El Kitabý, 2.Baský, Yayýn No: 238,
Ankara,
www.rekabet.gov.tr/dosyalar/belgeler/belge302/rkelkitabi.pdf.
-http://tdk.gov.tr/
-http://www.rekabet.gov.tr/
35
HUKUK
ÝDARÝ YARGI KARARLARININ YERÝNE GETÝRÝLMESÝNDE
ÝMKÂNSIZLIK HALÝ VE ÝDARENÝN
SORUMLULUÐUNA ETKÝSÝ
Modern devlet düzeninde siyasal meþruluk, yasama, yürütme ve yargý kuvvetleri
arasýndaki çatýþma, uzlaþma veya iþbirliðinin tarihsel geliþimine göre biçimlenmiþtir. Yargý
kuvvetinin yürütme kuvvetinden ayrýþmasý ya da yürütme kuvvetinin, yüzyýllar boyunca
uhdesinde tuttuðu yargý gücünü terk etmesi kolay olmamýþtýr.
I. Giriþ
Ýdari yargý makamlarýnca verilen kararlarýn
gereklerinin yerine getirilmesi, hukuk devleti
ilkesinin unsurlarýndan biri olan hukuka baðlý
idare anlayýþýnýn gereði olduðu gibi özellikle
devlet aygýtýna karþý temel hak ve özgürlükler
ile donatýlmýþ bireyin de güvencesidir. Bu
hususta idarenin zaafiyet içinde olmasý toplum
ve birey üzerinde bazý olumsuzluklara yol
açabilir. Örneðin toplumsal düzeyde hukuk
düzenine olan güven zedelenir ve mahkemeler
hakkýn soyut olarak tescil edildiði birer noterlik
makamýna dönüþür. Bireyler nazarýnda ise
hukuksal olaný belirleyen siyasalýn, bir baþka
deyiþle “egemenin” giderek meþruluðunu
kaybetmesi tehlikesi belirebilir. Zira modern
devlette siyasal meþruluk yasama, yürütme ve
yargý kuvvetleri arasýndaki çatýþma, uzlaþma
veya iþbirliðinin tarihsel geliþimine göre
biçimlenmiþtir. Yargý kuvvetinin yürütme
kuvvetinden ayrýþmasý ya da yürütme
kuvvetinin, yüzyýllar boyunca uhdesinde tuttuðu
yargý gücünü terk etmesi kolay olmamýþtýr.
Bundan dolayýdýr ki yürütme gücü ve dolayýsýyla
idare aygýtý zaman zaman eski alýþkanlýklarýný
devam ettirme çabasý içine girmektedir. Bu
baðlamda yürütme gücü/idare kendisini
sýnýrlayan, denetleyen veya bir takým iþlem ve
eylemleri yapmaya icbar eden yargý kararlarýnýn
gereklerini yerine getirmeyerek, bir baþka deyiþle
yargý kararlarýný etkisizleþtirerek eski gücünü
korumak istemektedir. Böylece giriþ ya da ilk
maddelerinde “hukuk devleti” ilkesine yer
verilen ama gündelik hayatta her daim delinen
anayasalara tanýk olmaktayýz.
Yrd.Doç.Dr. Bahadýr APAYDIN
Maltepe Üniversitesi Ýdare Hukuku
Anabilim Dalý Öðretim Üyesi
36
Türk hukuk sisteminde yukarýda belirttiðimiz
mahzurlarýn önüne geçmek adýna anayasal ve
yasal düzlemde bir takým kurallar getirilmiþtir.
Bu düzenlemelerden baþta geleni 82
Anayasasý’nýn 2. maddesinde yer verilen hukuk
devleti ilkesidir. Hukuk devletinin temel
unsurlarýnýn; temel hak ve özgürlüklerin
güvence altýna alýnmasý, kanuni idare, idarenin
yargýsal denetimi, kuvvetler ayrýlýðý, suçta ve
cezada kanunilik, idarenin mali sorumluluðu,
demokrasi gibi baþlýklarda toplandýðýný
görüyoruz1. Haliyle hukuka baðlý idare de
ancak hukuk devleti ilkesinin tüm unsurlarýnýn
kümülatif olarak gerçekleþmesine baðlýdýr. Ýdari
yargý makamlarýnca verilen kararlarýn
gereklerinin yerine getirilmesi ile ilgili doðrudan
bir düzenlemeye Anayasasýnýn 138. maddesinin
son fýkrasýnda yer verilmiþtir. Bu hükme göre
emredici nitelikteki “Yasama ve yürütme
organlarý ile idare, mahkeme kararlarýný
uygulamak zorundadýr; bu organlar ve idare,
mahkeme kararlarýný hiçbir surette deðiþtiremez
ve bunlarýn yerine getirilmesini geciktiremez”
kuralý getirilmiþtir. 2577 sayýlý Ýdari Yargýlama
Usulü Kanunu’nun "Kararlarýn Sonuçlarý" baþlýklý
28. maddesinde de; Danýþtay, bölge idare
mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin
esasa ve yürütmenin durdurulmasýna iliþkin
kararlarýnýn icaplarýna göre idarenin,
gecikmeksizin iþlem tesis etmeye veya eylemde
bulunmaya mecbur olduðu, bu sürenin hiçbir
þekilde kararýn idareye tebliðinden baþlayarak
otuz günü geçemeyeceði, mahkeme kararlarýna
göre iþlem tesis edilmeyen veya eylemde
bulunulmayan hallerde idare aleyhine Danýþtay
veya ilgili mahkemede maddi ve manevi
tazminat davasý açýlabileceði kuralýna yer
verilmiþtir.
Görüldüðü üzere Danýþtay, bölge idare, idare
ve vergi mahkemelerinin kararlarýnýn gereðinin
idarece geciktirilmeksizin yerine getirilmesi
anayasal ve yasal bir zorunluluktur. Mevzuatta
bu emredici kuraldan idarenin kaçýnmasýný
saðlayacak bir istisnaya da yer verilmediði
anlaþýlmaktadýr Ancak bazý hallerde yargý
kararýnýn gereði gibi yerine getirilmesi idarenin
isteðine raðmen mümkün olmayabilir. Özel
hukuk alanýnda da varlýðý kabul edilen ve
kendisine bir takým hukuki neticeler temellük
eden bu durum “imkânsýzlýk hali” olarak
adlandýrýlýr. Kanunda tanýmlanmýþ olmasa da
1 GÝRÝTLÝ/BÝLGEN/AKGÜNER/BERK, Ýdare Hukuku, Der Yay.,, Ýstanbul, 2011, s. 66-88
HUKUK
bilhassa borçlar hukuku bakýmýndan önem
arzeden imkânsýzlýk hali, kamu hukukunun bir
dalý olan idare hukuku bakýmýndan da özellik
taþýr. Uygulamada ve doktrinde imkânsýzlýk
halinin idareyi yargý kararýnýn gereklerini yerine
getirme sorumluluðundan kurtarýp
kurtarmadýðý, kurtarsa bile yukarýda belirttiðimiz
ilkeler çerçevesinde mali sorumluluðunun
devam edip etmediði, imkânsýzlýk hali teþkil
eden durumlarýn neler olduðu hususlarý
tartýþmalýdýr. Bu yazýmýzda imkânsýzlýk haline
kavramsal bir giriþ yaptýktan sonra idare hukuku
bakýmýndan imkânsýzlýk halinin hangi sebeplere
dayanabileceði ve yarattýðý hukuki ve mali
sonuçlarýn neler olduðu konularý ele alýnacaktýr.
Yazýmýzýn son bölümünde ise meselenin daha
iyi anlaþýlmasý ve Danýþtay’ýn yaklaþýmýnýn
sunulmasý adýna kazai içtihatlara yer verilecektir.
II. Ýmkânsýzlýk Kavramý
Ýlmî ve kazaî içtihatlarda imkânsýzlýk kavramýna
yer verilmekle beraber imkânsýzlýk kavramýndan
ne anlaþýlmasý gerektiði yönünde açýk bir
hüküm mevzuatýmýzda yoktur. Ýdare hukuku
doktrininde imkânsýzlýk kavramýnýn tek baþýna
neyi ifade ettiði üzerinde pek durulmamýþ,
ekseriyetle maddi-fiili ya da hukuki nitelikte
olmak üzere iki tür imkânsýzlýk halinin
varlýðýndan bahsedilmiþtir. Birazdan görüleceði
üzere bu ayrým esasen kavramý açýklamayýp,
sebeplerini tasnif etmektedir2. Türk hukukunda
bu kavramý tüm yönleri ile ele alan eser, beraber
mesai yapma þerefine nail olduðumuz Hocam
Prof. Dr. Mustafa DURAL tarafýndan kaleme
alýnmýþtýr3. Bahsi geçen çalýþma özel hukuk
alanýnda yapýlmýþ ve ulaþýlan sonuçlar
bakýmýndan kamu hukukundan farklý hükümler
doðursa da kavramýn anlaþýlmasý bakýmýndan
dikkate þayandýr.
Müellif “ifa edilemeyen veya ifa edilemez hale
gelen bir edim imkânsýzdýr” genel tanýmýný
yaptýktan sonra bir edimin ne zaman imkânsýz
hale geldiði sorusunu sormaktadýr. Bu sorunun
cevabýný ise konu hakkýndaki yaklaþýmlarý iki
grupta toplayarak aramaktadýr. Ayrýma göre
a) imkânsýzlýk mantýkî bir kavramdýr, b)
imkânsýzlýk hukuki bir kavramdýr. Mantýkî
imkânsýzlýk yaklaþýmýna göre mantýk kurallarýnýn
bir edimin yerine getirilmesini mümkün
görmediði hallerde imkânsýzlýk vardýr. Bir baþka
deyiþle mantýðýn imkânsýz saydýðý hususlarý
hukuk da imkânsýz saymaktadýr. Bu hallerde
edimin yerine getirilmesi herkes için imkânsýzdýr.
Mantýk kurallarý açýsýndan edimin ifasýný
imkânsýz kýlan sebepler ise fiili imkânsýzlýk ve
dar anlamda hukuki imkânsýzlýk halleri olabilir4.
Yazarýn imkânsýzlýðý hukuki bir kavram olarak
tasniflediði yaklaþýma göre imkânsýzlýðý sadece
fiili ve dar anlamda hukuki imkânsýzlýk þeklinde
darlaþtýran mantýki bir kavram olarak görmek
doðru deðildir. Ýmkânsýzlýðý mantýk alanýndan
çýkarýp, hukuk alanýna sokmak gerekir. Zira
mantýken edimin ifasý mümkün olsa bile
hukuken olmayabilir. Hukuki imkânsýzlýk,
mantýki imkânsýzlýðý reddetmemekle beraber
imkânsýzlýðýn uygulama alanýný
geniþletmektedir5. Bu yaklaþýma göre dürüstlük
kuralý imkansýzlýk hallerinin tespitinde kriter
olarak alýnabilir. Buna göre bir edimin ifasý
dürüstlük kuralýnýn aþýlmasýný gerektiriyorsa,
ortada bir imkânsýzlýk vardýr6. Belirtmek gerekir
ki imkânsýzlýk ile aþýrý güçlük birbirinden farklý
anlamlara sahiptir. Her iki durumun ortaya
çýkýþ biçimleri ile hüküm ve sonuçlarý muhakkak
ki ayrý olmak durumundadýr.
Ýmkânsýzlýðýn hukuki bir
kavram olarak tasniflendiði
yaklaþýma göre; imkânsýzlýðý sadece
fiili ve dar anlamda hukuki
imkânsýzlýk þeklinde darlaþtýran
mantýki bir kavram olarak görmek
doðru deðildir. Ýmkânsýzlýðý mantýk
alanýndan çýkarýp, hukuk alanýna
sokmak gerekir
III. Ýmkânsýzlýk Sebepleri
Ýmkânsýzlýk, ilmi ve kazai içtihatlarda ekseriyetle
iki sebebe dayandýrýlýr. Bunlar hukuki ve
maddi/fiili imkânsýzlýktýr. Ýnfazýnýn zorunluluðu
hususunda tereddüt olmayan idari yargý
kararlarýnýn yerine getirilmesi, kararlarýn
gereklerine göre iþlem veya eylemde
bulunulmasý hukuki veya maddi (fiili) bir engelin
bulunmamasýna baðlýdýr. Belirtmek gerekir ki
hangi tür imkânsýzlýk olursa olsun bunun
aþýlamaz nitelikte olmasý gerekir. Dolayýsýyla
infaz niteliði taþýyan iþlemin zorluk derecesi
alelade bir güçlük deðildir. En azýndan idarenin
tekil iradesi ve iyiniyeti bu engelin aþýlmasýnda
yeterli olmamalýdýr. Belirtilen nitelikte bir zorluk
var ise idarenin infazý gerçekleþtirememesi söz
konusu olur. Ancak bu durum “idarenin ademi
infazý” (kararý yerine getirmemesi) olarak
nitelendirilmez7. Þunu da belirtmek gerekir ki
imkânsýzlýk durumunun var olup olmadýðý her
olayýn özelliðine göre kendi içinde
deðerlendirilmelidir8.
a) Hukuki Ýmkânsýzlýk
Hukuki imkânsýzlýk, idarenin yargý kararýnýn
gereklerine uygun olarak iþlem tesis etmesine
2 Ýl Han ÖZAY, Günýþýðýnda Yönetim, Filiz, Ýstanbul, 2004, s.889-890; A. Þükrü ÖZEREN/Taci BAYHAN, Ýdari Yargý Kararlarýnýn Uygulanmamasý,
Ankara, 1992, s.367-370; Turan YILDIRIM, Ýdari Yargý, Beta, Ýstanbul, 2010, s. 537-538, Turgut CANDAN, Ýdari Yargýlama Usulü Kanunu, Adalet,
Anakara, 2009, s. 666-667
3 Mustafa DURAL, Borçlunun Sorumlu Olmadýðý Sonraki Ýmkansýzlýk, Fakülteler Mtb., Ýstanbul, 1976, 7-24
4 DURAL, a.g.e., s. 8-15
5 DURAL, a.g.e., s. 17-18
6 DURAL, a.g.e., s. 21-22
7 ÖZAY, a.g.e., s. 889; CANDAN, a.g.e., s. 666
8 D. 1. D. 04.04.1991, E. 1991/54, K. 1991/53
37
HUKUK
Fiili imkânsýzlýk, idari yargý
kararý mucibince tesis edilmesi
gereken idari iþlemin veya eylemin
dýþ dünyadaki bir sebepten dolayý
yerine getirilememesi halidir. Bu
durum idari iþlemin konusuz
kalmasý veya hukuki durumun
fiilen eski hale iadesinin mümkün
olmamasý hallerinde söz konusu
olur.
veya eylemde bulunmasýna hukuki bir engelin
bulunmasýdýr9. Hukuki imkânsýzlýk halinden
bahsedebilmek için hukuki engelin “teþkilatýn
ortadan kalkmasý”, “kararýn infazýný engelleyen
yasal bir düzenlemenin mevcudiyeti”, “yaþ”
veya “nitelik deðiþimi” gibi aþýlamayacak
nitelikte ya da aþýlmasýnýn ilgili idarenin iradesi
dýþýnda olmasý gerekir. Örneðin Danýþtay istiþâri
nitelikteki bir kararýnda; yurt dýþý koruma
görevlisi sýnavýný kazandýðý tarihten sonra geçen
süre içinde hakkýnda verilen yargý kararýnýn
uygulanmasý sýrasýnda bu görev için öngörülen
en üst rütbe olan baþkomiserlik rütbesini de
aþan ve halen emniyet amiri rütbesinde
bulunan kiþinin yurtdýþýna koruma görevlisi
olarak atanmasýnda hukuki imkânsýzlýk olduðu
sonucuna varmýþtýr10. Bu karara göre yargýlama
süreci esnasýnda aranýlan niteliklerin
kaybedilmesi halinde, iptal kararýna raðmen
kamu görevlisinin göreve baþlatýlmamasý hukuki
imkânsýzlýk sayýlýr. Baþka bir kararda ise
görevinden re’sen emekliye sevk edilen bir
memurun, bu emeklilik iþleminin idari yargý
yerince iptal olunduðu tarihte, 65 yaþýný
doldurmuþ olmasý durumunda iptal kararýnýn
infazýnýn hukuken mümkün olmadýðý kanaatine
varýlmýþtýr.
Bilindiði üzere iptal davasý sonucunda, mevcut
hukukî durumda deðiþiklik yaratan subjektif
bir iþlemin iptali yolunda karar alýndýðýnda, bu
kararýn uygulanmasýný saðlamak yükümlüðü
iþlemi tesis eden idareye ait bulunmaktadýr.
Ancak davalý idarenin tek taraflý iþlemi ile dava
konusu iþlemin tesisinden önceki hukukî
durumun yaratýlmasýnýn hukuken veya fiilen
mümkün olmadýðý hallerde yargý kararýnýn
uygulanmamasý söz konusu olabilmektedir.
Dolayýsýyla idari yargý hakimi, yargý makamýnýn
otoritesinin saðlamak ve ille de imkansýzlýðý
ortadan kaldýrmak amacýyla, iptal davasýndan
önceki hukuki durumun tesisi anlamýna
gelmeyen iþlemleri yapmaya ilgili idareyi
zorlayamaz. Ýmkânsýzlýk halinin yarattýðý
sakýncalarý gidermenin yolu ilgili idareyi infaz
yerine geçmeyen bir takým iþlemlere zorlamak
deðil, devlet tüzel kiþiliði çerçevesinde hazinenin
sorumluluðu mekanizmasýný iþletmek olmalýdýr.
Danýþtay önüne gelen bir uyuþmazlýkta
“…Temettü hariç, ortaklýk haklarý ile yönetim
ve denetimi Tasarruf Mevduatý Sigorta Fonuna
devredilen ...'ýn, devir kararýnýn iptal edilmesi
üzerine devir kararýnýn alýndýðý tarihteki hukuki
ve mali yapýsýnýn tekrar tesis edilmesi ve
bankanýn o zamanki durumu ile davacýlara
iade edilmesinin mümkün olmadýðý anlaþýlmakla
birlikte, iptal kararýnýn bir gereði olarak ve
baþkaca bir hukuki engel yoksa davalý idarenin,
davacýlara Bankalar Kanunu hükümleri
çerçevesinde tekrar bankacýlýk faaliyetinde
bulunabilecek koþullarý saðlamasý ve bankacýlýk
iþlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni
tanýnmak suretiyle banka kurmalarýna izin
vermesi gerekir” þeklinde hüküm tesis etmiþtir.
Halbuki bu nitelikteki bir hüküm tesisi iþtirak
ettiðimiz karþý oy yazýsýnda belirtildiði üzere
yargýlama usulüne aykýrýdýr. Karþý oy yazýsýnda
þu hususlar vurgulanmýþtýr; “iddianýn
geniþletilmesi” yasaðýna aykýrý olarak
uyuþmazlýk, "davacýlara Bankalar Kanunu
hükümleri çerçevesinde tekrar bankacýlýk
faaliyetlerinde bulunabilecek koþullarýn
saðlanmasý ve bankacýlýk iþlemleri yapma ve
mevduat kabul etme izni tanýnmak suretiyle
banka kurmalarýna izin verilmesi" hususuna
hasredilmiþ ve bu yönde hüküm kurulmuþtur.
Öncelikle belirtmek gerekir ki bu, yargýlama
usulüne aykýrý bir durumdur. Bu yönde bir
deðerlendirme yapýlmasýna hukuken gerek
duyulmasý halinde ise, Danýþtay Onüçüncü
Dairesinin kararýnýn bu yönden bozularak
gerekli deðerlendirmenin yapýlmasýnýn "hüküm
mahkemesi" olan Daireye býrakýlmasý
gerekmektedir11.
b) Fiili (Maddi) Ýmkânsýzlýk
Fiili imkânsýzlýk, idari yargý kararý mucibince
tesis edilmesi gereken idari iþlemin veya eylemin
dýþ dünyadaki bir sebepten dolayý yerine
getirilememesi halidir. Bu durum idari iþlemin
konusuz kalmasý veya hukuki durumun fiilen
eski hale iadesinin mümkün olmamasý
hallerinde söz konusu olur. Örneðin, iptal
edilen yýkým kararýna konu taþýnmazýn,
yargýlama sürecinde yýkýlmýþ olmasý; teminat
mektubunun, karar tarihinden önce paraya
dönüþtürülmüþ bulunmasý; askere giden
davacýnýn karar gereðince göreve
baþlatýlamamasý gibi durumlar fiili imkânsýzlýk
hallerine örnek teþkil eder 12 . Ancak bazý
durumlarda hukuki ve fiili imkânsýzlýk kolayca
birbirinden ayrýlabilir nitelikte deðildir. Bu gibi
hallerde her iki imkânsýzlýk sebebi ayný anda
kullanýlmaktadýr13. Dolayýsýyla her olayýn kendi
koþullarý içinde deðerlendirilmesi ve bu suretle
imkânsýzlýk halinin tespiti gerekir.
9 YILDIRIM, a.g.e., s. 538; CANDAN, a.g.e., s. 666
10 D. 1. D. 04.04.1991, E. 1991/54, K. 1991/53
11 ÝDDK 26.06.2008, E. 2007/1724, K. 2008/1726
12 CANDAN, a.g.e., s. 666
13 D. 13. D. 29.11.2005, E. 2005/5545, K. 2005/5698 Kentbank A.Þ.'nin banka olarak tüzel kiþiliðini idare hukuku dýþýndaki yasal düzenlemeler
uyarýnca yitirmiþ olmasý, idarece, hukuken ve fiilen önceki hukuki durumun geriye getirilebilmesi için iþlem tesis edilmesinin mümkün olamamasý,
bir baþka ifadeyle devir kararýnýn alýndýðý tarihteki Kentbank A.Þ.'nin hukuki ve malî yapýsýnýn tekrar tesisi suretiyle davacýlara iadesinde hukuki ve
maddi (fiili) imkânsýzlýk bulunduðu ve idarenin idari yargý kararýný uygulayamadýðý sonucuna varýlmýþtýr.
38
HUKUK
Hukuki ve fiili imkânsýzlýk hallerini, daha iyi
anlaþýlmasý bakýmýndan objektif ve subjektif
imkânsýzlýk olarak tasniflemek de mümkündür.
Burada ayrýmýn ölçüsü, infazý yalnýzca idarenin
mi yoksa herkesin mi yerine getiremeyeceðidir.
Eðer infaz sadece idareden kaynaklanan bir
durumdan dolayý yerine getirilemiyorsa
imkânsýzlýk subjektif, üçüncü kiþiler tarafýndan
yerine getirilemiyorsa imkânsýzlýk objektif
niteliktedir. Benzer bir ayrýmý da þöyle formüle
etmek kabildir; eðer imkânsýzlýk bir mevzuatýn
uygulanmasýndan kaynaklanýyorsa objektif,
idare ya da ilgili kiþiye dair maddi bir vakýadan
kaynaklanýyorsa subjektif niteliktedir denebilir.
IV. Ýmkânsýzlýk Hali ve Ýdarenin
Sorumluluðuna Etkisi
Hukuk düzeni, idare hukuku alanýnda
imkânsýzlýk haline bir takým sonuçlar
baðladýðýndan, bu durumun tespiti yargý-idarebirey arasýndaki üçlü iliþki bakýmýndan çok
önemlidir. Ancak hangi durumlarýn imkânsýzlýk
sayýlacaðýný kolayca tespit etmek her zaman
mümkün olmayabilir. Nitekim gerek
uyuþmazlýðý sonlandýran nihai yargý kararýnýn
yazýlýþýndan kaynaklý uygulama sorunlarý, gerek
idarenin yargý kararlarýný yerine getirmekte
“mütemerrit” davranma gayreti, imkânsýzlýk
halinin tespitini güçleþtirmektedir. Öte yandan,
idare hukukunda bir iþlemin iptaline yargý
yerince karar verildiðinde, bu iþlem ve
doðurduðu sonuçlarýn, iþlemin yapýldýðý andan
itibaren hukuk âleminden kaldýrýlmasý, bir baþka
ifadeyle iþlemden önceki hukuki durumun
tekrar tesis edilmesi gerekir. Bu nedenle iþlemi
iptal edilen idarece, iptal kararýndaki gerekçeler
doðrultusunda yeni bir iþlemin tesis edilmesi
zorunluluk arz etmektedir. Bununla beraber
sözkonusu yeni iþlemin içeriðinin doðru
belirlenmesi hususiyet arzeder. Zira imkansýzlýk
hali, kararýn infazý sayýlacak olan iþleme göre
belirlenecektir.
Kuþkusuz imkânsýzlýk hali istisnai bir durumdur
ve hiçbir surette idarenin yargý kararlarýný yerine
getirmekten kaçýnmasýný saðlayan bir yol
deðildir. Bu nedenle hukuki ve maddi
imkânsýzlýðýn aþýlamaz nitelikte olmasý ve bazý
þartlarý ihtiva etmesi icab eder. Ýdarenin hukuki
ve maddi imkânsýzlýðý ileri sürebilmesi için
öncelikle “iyi niyetli” olmasý gerekir. Yani idare
imkânsýzlýk halinin doðmasýna kendisi yol
açmamýþ, bu durumu bilerek yaratmamýþ
olmalýdýr. Doktrinde “bir mevzuatýn deðiþmesi”
veya “baþka yargý organýnca verilen bir kararýn
infazý” tipik imkânsýzlýk halleri olarak
sayýlmaktadýr. Ýmkânsýzlýk hali davacýnýn veyahut
idare dýþýndaki gerçek ya da tüzel üçüncü
þahýslarýn tutum ve davranýþlarý ile doðmuþsa,
yine bu durumda da illiyet baðý kesilir ve
idarenin sorumluluðu ortadan kalkar 14 .
Hukuki ve maddi imkânsýzlýk durumunda idare,
kararý infaz yükümlülüðünden kurtulur.
Bununla beraber doktrin ve içtihatlarda;
idarenin yalnýzca infaz yükümlülüðünden
kurtulduðu, imkânsýzlýk sebebiyle ilgilinin
uðradýðý zararlardan dolayý tazmin
sorumluluðunun devam ettiði yönünde
görüþler mevcuttur15. Bazý yazarlar ise illiyet
baðýnýn kesildiði gerekçesiyle idarenin
sorumluluðunun tümüyle kalktýðý
görüþündedir16. Sonuç itibariyle her iki yaklaþým
da imkânsýzlýk halinin, ilgili yargý kararýnýn
infaz zorunluluðunu ortadan kaldýrdýðý
yönündedir. Biz de imkânsýzlýk halinin þüpheye
yer býrakmayacak þekilde kanýtlanmasý halinde,
idarenin yargý kararýný infaz zorunluluðundan
kurtulacaðý kanaatindeyiz. Ancak yazýmýzýn
baþlangýç kýsmýnda dile getirdiðimiz ilkeler
çerçevesinde Devletin, imkânsýzlýk sebebiyle
ilgilinin uðradýðý maddi ve manevi zararý tazmin
sorumluluðunun devam ettiði kanaatindeyiz.
Nitekim ÝYUK md.28/f.3’te “Danýþtay, bölge
idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemeleri
kararlarýna göre iþlem tesis edilmeyen veya
eylemde bulunulmayan hallerde idare aleyhine
Danýþtay ve ilgili idari mahkemede maddi ve
m a n e v i t a z m i n a t d a v a s ý a ç ý l a b i l i r. ”
denilmektedir. Bu hüküm imkânsýzlýk gibi
hallerde bile ilgililerin haklarýnýn korunmasýna
hizmet etmektedir. Ýlgili madde baðlamýnda
Danýþtay Dava Daireleri Kurulu’nun yaptýðý
yoruma göre; “madde asýl olarak Danýþtay
ilamlarýnýn hukuki niteliðini belirtmeye yönelik
olup bu ilamlarýn icaplarýna göre iþlem ve
eylem yapma zorunluluðunu idareye
yükledikten sonra, genel hükümler
çerçevesinde uygulanmasý olanaksýz bulunan
iptal kararlarýna göre iþlem ya da eylem
yapýlmamasý halinde tam yargý davasý
açýlabileceðini açýklamak üzere kanuna
konulmuþtur. Yerleþik Danýþtay içtihatlarýnda
da açýkça belirtildiði üzere maddenin son fýkrasý
hükmü, idareye ilam icaplarýna göre iþlem
yapmama olanaðýný tanýmamakta, aksine
maddi veya hukuki herhangi bir imkânsýzlýkla
ilam hükümlerine uygun iþlem veya eylem
yapýlmamasý halinde dahi ilgilinin hukukunun
korunmasýný saðlamak için konulmuþtur”.
Yüksek mahkemenin kararýndan açýkça
anlaþýlýyor ki imkânsýzlýk hali idareyi yargý
kararýný infaz yükümlülüðünden kurtarsa da
bu sebeple uðranýlan maddi ve manevi zararý
Hukuk düzeni, idare hukuku
alanýnda imkânsýzlýk haline bir
takým sonuçlar baðladýðýndan, bu
durumun tespiti yargý-idare-birey
arasýndaki üçlü iliþki bakýmýndan
çok önemlidir. Ancak hangi
durumlarýn imkânsýzlýk sayýlacaðýný
kolayca tespit etmek her zaman
mümkün olmayabilir.
14 ÖZAY, a.g.e., s. 890
15 YILDIRIM, a.g.e., s. 537-538; CANDAN, a.g.e., s. 666
16 ÖZAY, a.g.e., s. 889-890
39
HUKUK
Ýdare, imkansýzlýk halini hiçbir
surette idari yargý kararlarýnýn
infaz sorumluluðundan
kurtulmanýn bir yolu olarak telakki
etmemeli, yargý organlarý ise kendi
otoritelerine olan itaati saðlamak
adýna yargý kararýnýn infazý yerine
geçmeyen iþlem ve eylemleri
yapmaya idareyi icbar etmemeli.
Zira bu durum sýrf imkansýzlýk
halini defetmek adýna yargý
kararýnýn çizdiði sýnýrlarý aþmak
olacaktýr.
tazmin sorumluluðundan kurtarmamaktadýr17.
Kanaatimizce imkansýzlýk halinde bazý koþullarýn
birlikte var olmasý halinde ilgili idarenin tazmin
sorumluluðu ortadan kalkmaktadýr. Bu noktada
ilgili idarenin deðil olsa olsa genel hükümlere
göre hazinenin sorumluluðuna gitmek
mümkün olabilir.
Yukarýdaki deðerlendirmeler ýþýðýnda meseleyi
güncel bir örnek ile somutlaþtýralým:
Davacý …tarih, … sayýlý Fon Baþkanlýðý Oluru
ile … Müdürlüðü’ne atanmýþtýr; atanmasý
sýrasýnda yürürlükteki ilgili mevzuat 657 sayýlý
DMK, 4389 sayýlý Bankalar Kanunu, 18.03.2004
tarihli Tasarruf Mevduatý Sigorta Fonu
Yönetmeliði, Fon Kurulu’nun … tarih ve …
sayýlý düzenleyici kararý, … tarih ve … sayýlý
düzenleyici kararýdýr. Devamýnda Devletin
“yasama faaliyeti” çerçevesinde 01.11.2005
tarihli 5411 sayýlý Bankacýlýk Kanunu yürürlüðe
konmuþtur. Bakanlar Kurulu Kararý ile
25.03.2006 tarih ve 26119 sayýlý Resmi
Gazetede Tasarruf Mevduatý Sigorta Fonu
Teþkilat Yönetmeliði’nin yayýmlanarak yürürlüðe
konduðu, ilgili mevzuat hükümlerinin
Kurum’un (TMSF) teþkilat yapýsýnda getirdiði
yeni düzenlemeler çerçevesinde Fon Kurulu
Baþkanlýðýnca … tarih ve … sayýlý kararlar ile
atamalar gerçekleþtirilmiþtir.
… Ýdare Mahkemesi … tarihli kararý ile dava
konusu iþlemin iptaline karar vermiþtir. Ancak
davalý idarenin tek taraflý iþlemi ile dava konusu
iþlemin tesisinden önceki hukukî durumun
yaratýlmasýnýn hukuken veya fiilen mümkün
olmadýðý görülmektedir. Zira söz konusu iptal
kararý yasa ve idare hukuku kurallarý
çerçevesinde ancak iþlemden önceki hukuki
durumun tekrar tesis edilmesi ile infaz
edilebilecektir. Halbuki yukarýda belirtilen
yürürlükteki mevzuat çerçevesinde … Baþkanlýðý
altýnda en çok dört adet müdürlük
kurulabileceði (Bankacýlýk Kanunu md. 120/4),
buna göre ilgili yönetmelikte … Baþkanlýðý’nýn;
… Müdürlüðü, … Müdürlüðü, … Müdürlüðü
ile … Müdürlüðünden oluþtuðu hüküm altýna
alýnmýþtýr. Bu hükümler tahtýnda davacýnýn
daha önce atamasýnýn gerçekleþtirildiði …
Müdürlüðü’ne Fon mevzuatýnda yer
verilmediði, dolayýsýyla davacýnýn yerine baþka
bir kimsenin atanmadýðý, diðer müdürlüklere
ise mevzuat hükümleri çerçevesinde intibaklarýn
saðlanarak atamalarýn yapýldýðý görülmektedir.
Bu maddi olaylar ve hukuki durum karþýsýnda;
davalý TMSF’nin yargý kararýnýn gereðini yerine
getirmesini saðlayacak müdürlük kadrosunun,
kendi iradesi dýþýnda (TBMM ve Bakanlar Kurulu
tarafýndan) yürürlüðe konulmuþ mevzuattaki
sýnýrlamalar sebebiyle teþkilat yapýsýnda
17 E: 1975/383, DD, Sayý: 32-33, s.315; YILDIRIM, a.g.e., s. 537-538
40
bulunmadýðý, TMSF’nin kendine özgü bir
kuruluþ olduðu ve klasik kamu idareleri gibi
kendisine atama imkâný verecek geniþlikte
baþkaca þube ve merkezlerinin olmadýðý,
davacýnýn yerine kaim olmak üzere baþka bir
kimseyi atamadýðý, yasal yükümlülükler
çerçevesinde diðer intibaklarý gerçekleþtirdiði,
davalýnýn maðdur olmamasý için iyiniyetle
ekonomik ve sosyal yükümlülüklerini yerine
getirdiði anlaþýlmýþtýr.
Yukarýdaki maddi vakýalar ve gerekçeler
çerçevesinde davalý TMSF’nin “iyi niyetli”
olduðu ve imkânsýzlýk halinin doðmasýna
kendisinin yol açmadýðý, mevzuatýn
deðiþmesinin kendisi dýþýndaki organlarýn
tasarruflarý neticesinde gerçekleþtiði, bu
durumda illiyet baðýnýn kesildiði ve mevzuattaki
bu hükümler yürürlükte kaldýkça imkânsýzlýk
halinin aþýlamaz nitelik taþýdýðý gerekçeleri ile
davalý idarece hukuken ve fiilen önceki hukuki
durumun geriye getirilebilmesi için iþlem tesis
edilmesinin mümkün olmadýðý, bir baþka
ifadeyle davacý …’ýn … Müdürlüðü kadrosuna
ya da yasa ile belirlenerek sýnýrlanmýþ ve halen
dolu olan diðer dört müdürlük kadrosuna
intibakýnýn yapýlmasýnda hukuki ve maddi (fiili)
imkânsýzlýk bulunduðu ve bu nedenle davalý
idarece yargý kararýnýn, iþlemin iptaline iliþkin
hükümlerinin uygulanamayacaðý ileri sürülebilir.
Sonuç
Meseleye iliþkin ilke ve kurallarý birlikte
deðerlendirdiðimizde idarenin imkansýzlýk
sebebiyle hem kararý infaz yükümlülüðünden
hem de imkansýzlýk sebebiyle ortaya çýkacak
maddi ve manevi zararý tazmin
sorumluluðundan kurtulmasý için; öncelikle
yukarýda arzettiðimiz üzere iþlem ve eylemin
yerine getirilmesinin imkansýz olmasý,
imkansýzlýðýn geçici deðil devamlý nitelikte
olmasý (ki sonradan yapýlan hukuki bir
düzenleme ile imkansýzlýk hali ortadan
kalkabilir), imkansýzlýk halinin ortaya
çýkmasýndan ilgili idarenin sorumlu olmamasý,
idarenin dürüstlük kuralý ve saydamlýk ilkesi
gereðince ilgili kiþiyi imkansýzlýk halinden açýkça
haberdar etmesi ve idarenin iyiniyetli olmasý
þartlarýnýn birlikte gerçekleþmesi gerekir.
Diðer yandan idare, imkansýzlýk halini hiçbir
surette idari yargý kararlarýnýn infaz
sorumluluðundan kurtulmanýn bir yolu olarak
telakki etmemeli, yargý organlarý ise kendi
otoritelerine olan itaati saðlamak adýna yargý
kararýnýn infazý yerine geçmeyen iþlem ve
eylemleri yapmaya idareyi icbar etmemeli. Zira
bu durum sýrf imkansýzlýk halini defetmek
adýna yargý kararýnýn çizdiði sýnýrlarý aþmak
olacaktýr.
MAKALE
SÝSTEMÝK ÖNEME SAHÝP FÝNANSAL
KURULUÞLAR ÜZERÝNE DÜÞÜNCELER
Sistemik öneme sahip finansal kuruluþlar ile ilgili çalýþmalar yeni deðil. Ancak son
yaþanan global kriz konunun önemini büyük ölçüde artýrmýþ ve krizden çok ciddi þekilde
etkilenen ülkelerin en önemli gündem maddelerinden biri haline gelmiþtir. Uluslararasý
finansal kuruluþlarýn görev tanýmlarý ve rolleri deðiþmiþtir.
Giriþ
Sistemik öneme haiz finansal kuruluþlar
denildiðinde, genel olarak, iflas etmeleri halinde
ekonomi üzerinde negatif etkiler meydana
getirebilecek ve eðer iflas etmelerine izin verilirse
sadece finansal sistem üzerinde deðil ayný
zamanda reel ekonomi üzerinde de ciddi
olumsuzluklara yol açabilecek kuruluþlar akla
gelmektedir. Ancak bu “batamayacak kadar
büyük” (Too-big-to-fail/TBTF) kavramý ile yakýn
iliþki içerisindedir. Bununla birlikte “sistemik
öneme sahip finansal kuruluþ” kavramý
TBTF’den oldukça farklýdýr. James B. Thomson,
finansal düzenleyici otoritenin artýk sadece
istikrar konusunda deðil ayný zamanda sistemik
öneme sahip kuruluþlar konusunda da aktif
bir politika izlemesi gerektiðini ve bu sebeple
sistemik öneme sahip kuruluþlarýn tanýmýnýn
yapýlmasý gerektiðini söylemektedir1. Sistemik
öneme sahip finansal kuruluþlar ile ilgili
çalýþmalar gerçekte daha önce baþlamýþtý.
Ancak son yaþanan global kriz konunun
önemini büyük ölçüde artýrmýþ ve krizden çok
ciddi þekilde etkilenen ülkelerin en önemli
gündem maddelerinden biri haline gelmiþtir.
Uluslararasý finansal kuruluþlarýn görev tanýmlarý
ve rolleri deðiþmiþtir. Bu kapsamda olmak
üzere, örneðin Finansal Ýstikrar Forum’un
(Financial Stability Forum - FSF) 2009 yýlýnda
ismi deðiþtirilerek (Financial Stability BoardFSB) görev kapsamý geniþletilmiþtir.
Sistemik öneme haiz finansal kuruluþlar tanýmý
konusunda global kriz sonrasý yapýlmýþ çeþitli
çalýþmalar mevcuttur. Bunlar arasýnda öne
çýkan çalýþmalardan bir tanesi yukarýda
deðinilmiþti. Bu konuda diðer önemli bir çalýþma
Nikola Tarashev, Claudio Borio ve Kostas
Tsatsaronis tarafýndan yapýlan çalýþmadýr2.
Ayrýca FSB, IMF ve BIS ortaklaþa hazýrladýðý
rapor ve temel çalýþma metnini de unutmamak
gerekir3. Global kriz öncesi konu hakkýnda
yapýlan çalýþmalar olmuþsa da biz son
çalýþmalarý dikkate alacaðýz.
Sistemik Öneme Sahip
Finansal Kuruluþ Tanýmý
Sistemik önem sahip kuruluþ tanýmýnýn
yapýlmasýnda buna ait önemli özellikleri
belirlememiz önemli kolaylýk saðlayacaktýr. Bu
tür kuruluþlarýn en önemli özelliklerinden birisi
büyüklükleridir. Sistemik öneme sahip finansal
kuruluþ büyüklüðünün öneminden söz
edebilmek için söz konusu kuruluþun finansal
sistemde gerçekleþtirilen faaliyetleri iflasý
durumunda olumsuz yönde etkilemesi
gereklidir. Bu etki finansal sistem üzerinde
olduðu kadar reel ekonomiye de yansýmalýdýr.
Bu noktada sistemik öneme sahip finansal
kuruluþun sadece ülke içinde düþünülmediðini
küresel çapta faaliyette çalýþtýðýný
düþündüðümüzde büyüklüðün yanýnda buna
baðlý olarak yan bir kriter daha eklenebilir:
Küresel anlamda sistemik öneme sahip finansal
kuruluþlar ve ülke içinde sistemik öneme sahip
finansal kuruluþlar. Yaþanan son kriz
çerçevesinde, sistemik öneme sahip finansal
kuruluþ denildiðinde doðrudan doðruya küresel
bazlý sistemik öneme sahip finansal kuruluþlar
anlaþýlabilir. Ancak bu tür kuruluþlar için
geliþtirilecek çözümleme (resolution)
politikalarýnýn birbirinden farklý olarak üretilmesi
doðaldýr. Yapýlan uluslar arasý çalýþmalarda da
bu ayýrýmýn gündeme gelmesi ve çalýþmalarýn
bu yönde gerçekleþtirilmesi daha yararlý ve
gerçekçi olacaktýr.
James B. Thomson, sistemik öneme sahip
1 James B. Thomson, “On Systemically Important Financial Institutions and Progressive Systemic Mitigation”, FEDERAL RESERVE BANK OF CLEVELAND
Policy Discussion Paper, Number 27, August 2009.
2 Nikola Tarashev, Claudio Borio ve Kostas Tsatsaronis, “The Systemic Importance of Financial Institutions”, BIS Quaterly Review September 2009,
s.75-87.
3 IMF-BIS-FSB,“Report on guidance to assess systemic importance: report and background paper”,
(http://www.financialstabilityboard.org/publications/r_091107c.pdf-rapor, http://www.financialstabilityboard.org/publications/r_091107d.pdf-temel
çalýþma metni), October 2009.
Erol ORTABAÐ
Fon Uzmaný
Sigorta ve Risk Ýzleme Daire Baþkanlýðý
41
MAKALE
finansal kuruluþlarý belirlemede “büyüklüðün”
yeterli bir kriter olmadýðýný düþünmektedir.
Sistemik öneme sahip finansal kuruluþlar için
bu kritere ek olarak dört kriter daha
önermektedir : bulaþýcý olma ( contagion),
karþýlýklý iliþki (correlation), yoðunlaþma
(concentration) ve koþullar /kapsam’dýr
(conditions/context). Bir finansal firma piyasada
%10 paya sahip veya piyasadaki firmalarýn aktif
toplamýnýn %5’inin elinde buluduruyor, iflas
ettiðinde ödemeler sistemini iþlemez hale
getiriyor, bir veya birden fazla finansal piyasayý
olumsuz yönde etkiliyor, belirli faaliyet
alanlarýnda önemli bir paya sahip olmasý
(örneðin kredi iþlemlerinin %35’ini
gerçekleþtirmesi), anahtar niteliðinde finansal
piyasalarýn ödeme faaliyetlerinde önemli
sayýlabilecek bir paya sahipse ve siyasi yapýnýn
da bu tür kuruluþlarý finansal anlamda örtülü
olarak destekliyor ise bu sýnýftaki kuruluþlar
için “finansal öneme sahip finansal kuruluþ”
tanýmý yapýlabilmektedir.
Sistemik öneme sahip kuruluþlar, temelde, yine
“too big to fail” firmalarý gibi siyasi otoritenin
örtülü finansman desteðine sahiptir. Bununla
birlikte Thomson tarafýndan getirilen kriterlerde
bazý yüzdesel oranlarýn yer aldýðý görülmektedir.
Söz konusu oranlar deðerlendirilmesinde global
ölçeðin dikkate alýnacaðý hususu önemlidir.
Thomson’a göre bu tür kuruluþlarýn
sýnýflandýrmasý yapýlarak dikkatli bir biçimde
izlenmeli ve söz konusu sýnýflandýrmayý içeren
liste kamuoyu ile paylaþýlmalýdýr. Thomson
çalýþmasýnda bu tür finansal kuruluþlarýn iflaslarý
durumunda nasýl çözümlenmesi gerektiði
konusuna deðinmemiþtir.
Bu konudaki diðer önemli bir çalýþma Ekim
2009’da yapýlan FSB, IMF ve BIS ortak
çalýþmasýdýr. Bu çalýþmada sistemik öneme
sahip finansal kuruluþlar için üç kriter
önerilmektedir. Bunlar sýrasýyla büyüklük (
finansal hizmet hacmi- size), ikame edilebilirlik
( substitutability) ve birbirine baðlý olma
(interconnectedness). Çalýþmada sadece
sistemik öneme sahip finansal kuruluþlar ele
alýnmamýþ, piyasalar ve kullanýlan politika
araçlarý da gözden geçirilmiþtir. Bu kapsamda
olmak üzere sayýsal metodlar üzerinde de
durulmuþtur. Ayrýca sýnýr ötesi faaliyetler
konusuna ayrý bir baþlýk ayrýlmýþ ve daha önce
yukarýda deðindiðimiz global ve bölgesel olma
özelliðine dikkat çekilmiþtir. Sonuç olarak
çalýþma ileride yapýlacak çalýþmalar için
gerçekten de bir rehber olma özelliði
taþýmaktadýr.
Gözden geçireceðimiz son çalýþma Nikola
Tarashev, Claudio Borio ve Kostas Tsatsaronis
tarafýndan Eylül 2009’da yapýlan ve BIS
tarafýndan yayýmlanan çalýþmasýdýr. Çalýþmanýn
baþlýðý, sistemik öneme haiz finansal
kuruluþlardýr. Sistemik öneme haiz finansal
kuruluþlarýn belirlenmesinde sayýsal bir
metodoloji önerilmekte olup, temelde bir
finansal kuruluþun sistemik öneme haiz olup
olmadýðýnýn belirlenmesi için meydana gelen
sistemik riske ne kadar katkýsýnýn olabileceðinin
hesaplanmasý gerektiði belirtilmektedir. Oyun
teorisi kapsamýnda, bir finansal kuruluþun
Shapley deðeri bulunmakta ve bu deðere göre
nihai bir karar verilmektedir. Shapley deðeri
kavramý 1953 yýlýnda Lloyd Sahpley tarafýndan
oyun teorisine kazandýrýlmýþ olup birçok bireyin
veya elemanýn oluþturduðu birliðin elde ettiði
kazancýn adil daðýlýmýnýn nasýl olacaðýný
tanýmlar4.
Durumu bir örnekle ele alalým. Diyelim ki bir
kiþinin, o, sadece sermayesi var ve bu söz
konusu kiþi çalýþmamakta. w1…wk sayýda
iþçimizin olduðunu ve hepsinin çalýþmasý
durumunda da bir toplam p kârýmýzýn
olduðunu düþünelim. Bu durumda sermayeder
ve iþçiden oluþan evrenimiz þu þekilde
tanýmlanabilir: N={o, w1…wk} ve eðer o
S’nin bir üyesi deðilse deðer fonksiyonumuz
v(S)=0 olacaktýr. Eðer üyesi ise bu durumda
v(S)=m*p olur. Shapley deðeri bu durum için
hesaplanýrsa sermayedar için k*p/2 ve her iþçi
için ise p/2 bulunacaktýr.
Söz konusu çalýþmada büyüklük ile sistemik
önem arasýndaki iliþkinin doðrusal olmadýðý
sonucuna varýldýðý görülmektedir (s.81-82).
Büyüklük artýkça “sistemik önem”de
artmaktadýr.
20
15
10
5
0
5
10
Büyüklük
15
20
Böylelikle sistemik öneme finansal kuruluþlarýn
en önemli özelliðinin “büyüklük” olduðu
anlaþýlmaktadýr. Bununla birlikte Thomson’unda
iþaret ettiði gibi bu gerekli bir kriter olmakla
birlikte sistemik öneme sahip kuruluþlarý
belirlemede yeterli bir kriter deðildir. Büyüklük
kriteri konusunda Chen Zou tarafýndan yapýlmýþ
çalýþmaya ayrýca bakýlabilir5.
4 http://en.wikipedia.org/wiki/Shapley_value
5 Chen Zou, “Are banks too big to fail?”- Measuring Systemic Importance Financial Instutions, DNB Working Papers, No.232, December 2009.
http://www.dnb.nl/en/onderzoek-2/publications/dnb-working-paper-series/index.jsp
42
Sistemik Önem
Sistemik öneme sahip
kuruluþlar, temelde, yine “too big
to fail” firmalarý gibi siyasi
otoritenin örtülü finansman
desteðine sahiptir. Bununla birlikte
Thomson tarafýndan getirilen
kriterlerde bazý yüzdesel oranlarýn
yer aldýðý görülmektedir. Söz
konusu oranlar
deðerlendirilmesinde global ölçeðin
dikkate alýnacaðý hususu önemlidir.
MAKALE
Özet olarak, sistemik öneme sahip finansal
kuruluþlarýn ilk basamak olarak tanýmlarýnýn
yapýlabilmesi için çeþitli kriterler önerilmekte
olduðu, tanýmýn yapýlmasýndan sonra bu tür
kuruluþlarýn sistemik risk “katký paylarýnýn”
sayýsal olarak nasýl ölçülebileceði sorusuna
cevap arandýðý görülmektedir. Söz konusu
ölçüm yaklaþýmlarý sayýsal olduðu kadar sayýsal
olmayan deðerlendirmeleri de içermektedir.
Ancak tartýþmalarda bu tür finansal kuruluþlarýn
“too big to fail” kuruluþlarý ile benzerlikleri
veya farklýlýlarý yahut ta “ayný þey” olup olmadýðý
konusunda “net” bir ayrým yapýlmamýþtýr.
Buradan hareketle sistemik öneme sahip
finansal kuruluþlarýn “too big to fail” kuruluþlarý
kapsadýðýný söylemek mümkündür. Dolayýsý ile
bu sonuçtan hareketle sistemik öneme sahip
finansal kuruluþlar için týpký “too big to fail”
de olduðu bir “ahlaki çöküntü” (moral hazard)
sorunu vardýr. Yapýlan deðerlendirmelerde bu
noktaya iþaret edilmekte ve ýsrarla “piyasa
disiplinin” saðlanmasý olgusuna vurgu
yapýlmaktadýr. Bu deðerlendirmelerden sonra
bu tür finansal kuruluþlar nasýl çözümlenecektir
sorusu sorulmasý gereken bir sorudur. Martin
Cihák ve Erlend Nier’e göre bu tür kuruluþlarýn
çözümlenmesi için özel yöntemler
geliþtirilmelidir6 . Çünkü, yazarlara göre, bu tür
finansal kuruluþlar bir ülkenin ekonomisinde
önemli rol oynamalarýnýn yaný sýra para
politikasýnýn yürütülmesinde kullanýlan aktarma
mekanizmasýnda da temel birimlerden bir
tanesidir. Sistemik öneme haiz finansal
kuruluþlarýn herhangi bir krizle örneðin bir
likidite krizi ile karþýlaþmasý durumunda piyasada
önemli aksaklýklar ve negatif dýþsallýklar
meydana gelecektir. Yazarlar, kanýmca örtülü
bir varsayýmý doðrudan kabul etmiþlerdir: bu
varsayým global finansal istikrarýnýn bir kamu
malý niteliði taþýdýðý varsayýmýdýr. Bu kamu malý
piyasa normal iþlediði durumda pozitif yönde
dýþsallýklar yaratmaktadýr veya tersi ( vice versa).
Yazarlara göre sistemik öneme sahip finansal
kuruluþ, özel sektördeki bir alýcýya satýlmasý,
köprü banka kullanýlmasý, “temiz banka”ya
(good bank) aktiflerin ve mevduatlarýn kýsmen
aktarýlmasý ve geçiçi kamu kontrolünün
saðlanmasý yolu ile çözümlenebilir. Bu tür özel
çözümleme sistemleri herhangi bir sistemik
krizde ortaya çýkacak maliyetleri azaltacak ve
finansal istikrarýn yeniden saðlanmasýna katkýda
bulunacaktýr.
Konuya farklý diðer bir yaklaþým S&P’dan
gelmektedir. S&P’a7 göre sistemik öneme sahip
bankalar iflas edebilirler. Eðer siyasi otoritenin
desteði belirsiz veya kesin deðilse bu
derecelendirme faaliyetini etkilemektedir. S&P,
sistemik öneme sahip finansal kuruluþlarý
yüksek, orta ve düþük dereceli olarak
sýnýflandýrmaktadýr. Bu sýnýflarýn kendi içinde
ayrýca çeþitli özellikleri vardýr.
Sistemik öneme sahip finansal finansal
kuruluþlar kavramý “too big to fail”in farklý ve
daha geniþ bir içeriðe sahiptir. Tanýmlama
çalýþmalara bakýldýðýnda bu açýkça
görülmektedir. Son global krizi derinden
yaþayan ülkeler özellikle bu tür kuruluþlarýn
faaliyetleri üzerinde yoðun bir þekilde
çalýþmaktadýrlar. Örneðin Beyaz Saray
danýþmanlarýndan Paul Volcker, bu tür finansal
kuruluþlarýn batmasýna izin verilmesi gerektiðini
söylemektedir8.
Yazarlara göre sistemik öneme
sahip finansal kuruluþ, özel
sektördeki bir alýcýya satýlmasý,
köprü banka kullanýlmasý, “temiz
banka”ya (good bank) aktiflerin
ve mevduatlarýn kýsmen aktarýlmasý
ve geçiçi kamu kontrolünün
saðlanmasý yolu ile çözümlenebilir.
Bu tür özel çözümleme sistemleri
herhangi bir sistemik krizde ortaya
çýkacak maliyetleri azaltacak ve
finansal istikrarýn yeniden
saðlanmasýna katkýda bulunacaktýr.
Finansal sisteminin olduðu ekonomik sisteminin
ayrýlmaz birer parçalarý olan finansal aracý
kuruluþlar böylelikle temel olarak, kriz sonrasý,
“sistemik öneme sahip veya sahip olmayan”
þeklinde ayrýlmaktadýr. Sistemik öneme sahip
finansal kuruluþlarýn tanýmý üzerinde genel bir
uzlaþma saðlanmasý zaman almakla birlikte
bu gerçekleþtirilebilir. Bundan daha önemlisi
taným aþamasýndan sonra bu tür kuruluþlarýn
tabi olacaðý ulusal-bölgesel ve global
çözümleme/tasfiye rejimlerinin nasýl olmasý
gerektiði konusudur. Özellikle sýnýr ötesi
faaliyetler burada ciddi sorunlara yol
açmaktadýr.
Genel olarak bakýldýðýnda konuya uygulamadan
elde edilen bilgilere göre deðerlendirme
yapýldýðý görülmektedir. Bir sistemik öneme
sahip finansal kuruluþun, “sistemik olmama”
sýnýrý var mýdýr? Varsa bu sýnýr nedir? Doðada,
örneðin aðaçlarýn bir büyüme sýnýrlarý vardýr.
Dünyanýn en yüksek aðacý olan servi aðacý
üzerinde yapýlan araþtýrmalar en temel faktörün
aðaç tepelerine su ulaþtýrýlmasýnýn olduðunu
ortaya koydu. Diðer etkenler ise “yerçekimi ve
sürtünme kuvvetine karþý koyarak yükselen
suyun belli bir seviyeden sonra ilerleyemez
oluþu, buna baðlý olarak yapraklarýn küçülüp
kalýnlaþmasý, fotosentez verimliliðinin azalmasý
ve nihayet fotosentezde gerekli CO2 alýmýnýn
minimuma düþmesi” 9 olup aðaç belli bir
noktadan sonra büyüyememektedir. Söz
6 Martin Cihák and Erlend Nier, “The Need for Special Resolution Regimes for Financial Institutions—The Case of the European Union”,IMF Working
Paper WP/09/200, September 2009.
7 Standard&Poors, “How Systemic Importance Plays A Significant Role In Bank Ratings”, 03.07.2007.
8 Volcker Says Must Let Big Financial Firms Fail, 14 Feb 2010 tarihli Reuters haberi.
9 “Aðaçlar uzar ama nereye kadar?”, http://www.matokulu.com/index.php?option=com_content&view=article&id=254:agaclar-uzar-ama-nereyekadar&catid=42:doa-ve-cevre
43
MAKALE
“Sistemik öneme sahip
finansal kuruluþlar” günümüzde
daha çok geliþmiþ ülkelerin sorunu
olarak gözükmektedir. Bu sebeple
getirilecek kýsýtlamalar veya
yaptýrýmlarda bu ölçütün dikkate
alýnmasý gerekmekte olup diðer
yandan global, bölgesel ve ulusal
bazda sistemik öneme sahip
finansal kuruluþlarýn belirlenmesi,
yeni firmalarýn sistemik öneme
sahip finansal kuruluþ olmalarý
için getirilecek kriterlerin de yine
üçlü ayýrým baz alýnarak yapýlmasý
ve daha sonra bu tür kuruluþlarýn
çözümleme süreçlerinin yine ayrý
ayrý yapýlmasý adalet duygusuna
uygun olacaktýr.
konusu etkenler aðacýn daha fazla büyümesi
engellemektedir.
Aðacýn “büyümesi” doðal sýnýrlamalar ile belli
bir seviyeye kadar olmaktadýr. Fakat ya finansal
kuruluþlar? Elbette bu sorunun cevabý
olumsuzdur. Finansal kuruluþlarýn büyümesini
ve daha sonra da yukarýda tanýmlama
çabalarýnda görülen unsurlara sahip kuruluþlara
dönüþmesini engelleyecek “doðal” etkenler
yoktur. Finansal sisteme bu sebeple, eðer bu
tür çok fazla büyüme istenmiyorsa, müdahale
edilmesi gerekecektir. Ýþte bu noktada yine
önemli bir soru karþýmýza çýkmaktadýr:
müdahale zamaný ve bunun sýnýrý. Kurulacak
modeller bu soruna kýsmi bir cevap bulabilirler.
Bunun sebebi gerçekte, global krizin sadece
pratikte deðil ayný zamanda teorik zeminde
yarattýðý derin krizdedir. Krugman, 2 Eylül 2009
tarihi New York Times’ta yazdýðý makalesinde,
iktisatçýlarýn böylesine nasýl yanýldýklarý sorusuna
cevap aramaktadýr10. Karþýlaþýlan soruna bu
yönden bakmak ve cevaplar aramak sonuca
ulaþmak için daha doðru yol olacaktýr.
Aþaðýdaki tablo11 Türkiye’nin 2004 yýlý itibarýyla
bankacýlýk sektörü büyüklüðünü diðer ülke
bankacýlýk sektör büyüklüðü ile karþýlaþtýrmaya
olanak vermektedir. Tablodan da görüleceði
üzere sektörün büyüklüðü fazla deðildir. Bunun
sonucu olarak Türk finansal sisteminde en
büyük rolü oynayan bankacýlýk sektörü, yukarýda
yapýlan tanýmlamalar çerçevesinde global
anlamda sistemik öneme sahip finansal
kuruluþa sahip olmadýðý sonucuna ulaþýlabilir.
Bununla birlikte, ülke içinde “sistemik öneme
sahip finansal kuruluþlar” olabilir. Bu global
çapta yapýlacak çalýþmalarda göz önüne
alýnmasý gereken önemli bir konudur.
Ekonomik büyüme bu konunun diðer önemli
b i r y a n ý d ý r. E k o n o m i k b ü y ü m e n i n
saðlanmasýnda finans sektörü önemli bir yere
sahiptir. Finans sektörünün bu öneminden
dolayý özellikle ulusal bazda sistemik öneme
sahip finansal kuruluþlar daha fazla “önemli”
hale gelmektedirler. Dolayýsýyla bu tür finansal
kuruluþlar için getirilecek kýsýtlamalarda
ekonomik büyüme faktörünün de düþünülmesi
gerekmekte olup bu sebeple geliþmiþ ve
geliþmekte olan ekonomiler için farklý politikalar
oluþturulmasý bir gerekliliktir.
Sonuç
“Sistemik öneme sahip finansal kuruluþlar”
günümüzde daha çok geliþmiþ ülkelerin sorunu
olarak gözükmektedir. Bu sebeple getirilecek
kýsýtlamalar veya yaptýrýmlarda bu ölçütün
dikkate alýnmasý gerekmekte olup diðer yandan
global, bölgesel ve ulusal bazda sistemik öneme
sahip finansal kuruluþlarýn belirlenmesi, yeni
firmalarýn sistemik öneme sahip finansal kuruluþ
olmalarý için getirilecek kriterlerin de yine üçlü
ayýrým baz alýnarak yapýlmasý ve daha sonra
bu tür kuruluþlarýn çözümleme süreçlerinin
yine ayrý ayrý yapýlmasý adalet duygusuna uygun
olacaktýr.
Kaynakça
1. James B. Thomson, “On Systemically Important Financial Institutions
and Progressive Systemic Mitigation”, FEDERAL RESERVE BANK OF
CLEVELAND Policy Discussion Paper, Number 27, August 2009,
http://www.clevelandfed.org/research/policydis/pdp27.cfm.
2. Nikola Tarashev, Claudio Borio ve Kostas Tsatsaronis, “The Systemic
Importance of Financial Institutions”, BIS Quaterly Review September
2009, http://www.bis.org/publ/qtrpdf/r_qt0909.htm
3. IMF-BIS-FSB,“Report on guidance to assess systemic importance:
report and background paper”,
(http://www.financialstabilityboard.org/publications/r_091107c.pdfrapor,
http://www.financialstabilityboard.org/publications/r_091107d.pdftemel çalýþma metni), October 2009.
4. http://en.wikipedia.org/wiki/Shapley_value
5. Chen Zou, “Are banks too big to fail?”- Measuring Systemic
Importance Financial Instutions, DNB Working Papers, No.232,
December 2009. http://www.dnb.nl/en/onderzoek-2/publications/dnbworking-paper-series/index.jsp
6. Martin Cihák and Erlend Nier, “The Need for Special Resolution
Regimes for Financial Institutions—The Case of the European
Union”,IMF Working Paper WP/09/200, September 2009,
http://www.imf.org/external/pubs/ft/wp/2009/wp09200.pdf
7. Standard&Poors, “How Systemic Importance Plays A Significant
Role In Bank Ratings”, 03.07.2007.
http://www2.standardandpoors.com/spf/pdf/events/FITcon121908
Article5.pdf
8. Volcker Says Must Let Big Financial Firms Fail, 14 Feb 2010 tarihli
Reuters haberi.
9. Paul Krugman, “How Did Economists Get It So Wrong?, 2
September 2009, The New York Times,
http://www.nytimes.com/2009/09/06/magazine/06Economict.html?_r=1&ref=business&pagewanted=all
10. PricewaterhouseCoopers, “Banking in 2050: How big will the
emerging markets get?”, www.pwc.com/gx/en/world-2050/bankingsector.jhtml
11. “Aðaçlar uzar ama nereye kadar?”,
Bankacýlýk sektörünün büyüklüðü (2004)
Kaynak: PricewaterhouseCoopers
http://www.matokulu.com/index.php?option=com_content&view
=article&id=254:agaclar-uzar-ama-nereye-kadar&catid=42:doave-cevre
10 Paul Krugman, “How Did Economists Get It So Wrong?, 2 September 2009, The New York Times,
http://www.nytimes.com/2009/09/06/magazine/06Economic-t.html?_r=1&ref=business&pagewanted=all
11 PricewaterhouseCoopers, “Banking in 2050: How big will the emerging markets get?”, www.pwc.com/gx/en/world-2050/banking-sector.jhtml
44
BAKIÞ
ÝNOVASYON
Ýnovasyon, Latince bir sözcük olan "innovatus” tan türemiþtir. Türkçe’de “yenilik,
yenilenme, yenilikçilik” gibi sözcüklerle ifade edilmektedir. Bireyler ve gruplar tarafýndan
birlikte çalýþýlarak geliþtirilen yeni ve yararlý fikirlerin, prosedürlerin ve süreçlerin ortaya
çýkarýlmasý olarak ifade edilir.
Giriþ
Geliþmiþ ülkelerle aramýzdaki farký kapatmak
ve öne geçmek için inovasyonun öneminin
herkes tarafýndan anlaþýlmasý zorunludur.
Ýnovasyon ülkemizde 1990’lý yýllarýn ortalarýnda
geniþ kitlelerce yeni yeni konuþulmaya ve
farkýndalýk yaratmaya baþlasa da geliþmiþ ve
geliþmekte olan ülkeler için çok önemli bir
kavramdýr. Azalan ulusal rekabet, iþsizlik ve
bazý sektörlerde yaþanan krizler ve ortaya çýkan
problemler bu kavramýn önemini arttýrmakta
ve bir adým daha öne çýkartmaktadýr. Bu
nedenle; Ýnovasyon Sistemi, Türkiye’nin sürekli
yeni bilgi ve bu bilginin kaynaðý olan bilim ve
teknolojiyi üreterek, hem yüksek nitelikli iþgücü
kazanmasýný, hem de küresel rekabet gücünü
arttýrarak ulusal gelirini yükseltebilmesini
saðlayan bir araç olacaktýr.
I. BÖLÜM: ÝNOVASYONUN TANIMI
I.I. NOVASYON NEDÝR? ÝNOVASYON TÜRLERÝ
VE ÝÞLEYÝÞÝ
Ýnovasyon, Latince bir sözcük olan "innovatus”
tan türemiþtir. Türkçe’de “yenilik, yenilenme,
yenilikçilik” gibi sözcüklerle ifade edilmektedir.
Bireyler ve gruplar tarafýndan birlikte çalýþýlarak
geliþtirilen yeni ve yararlý fikirlerin, prosedürlerin
ve süreçlerin ortaya çýkarýlmasý olarak ifade
edilir. Yaratýcý bir fikir, uygulamaya
yansýmamýþsa, bir baþarý getirememiþse
inovasyon olarak kabul edilmemelidir.
Ýngiltere’de 16.yy.dan itibaren kullanýlmaya
baþlanmýþtýr. Günümüzün hýzla deðiþen rekabet
ortamýnda ayakta kalabilmek için kuruluþlarýn
hizmetlerini, üretim ve sunuþ yöntemlerini
sürekli olarak deðiþtirmeleri gerekmektedir.
Ýnovasyon tek baþýna bir tek kelime ile ifade
edilemeyecek kadar geniþ bir kavram
olduðundan, teknik bir sözcük olarak kabul
edilmemeli, orijinal haliyle ele alýnmalýdýr.
Ýnovasyonla ilgili geçmiþten günümüze gelen
birçok taným bulunmaktadýr:
Schmookler: “Bir iþletme, kendisi için yeni bir
ürün veya hizmet geliþtirirse ya da yeni bir
yöntem kullanýrsa teknik bir deðiþiklik yapmýþ
olur.”
Downs: “ Organizasyonlardaki farklý
uygulamalardýr.”
Drucker: “Ýnovasyon, giriþimcilerin farklý bir iþ
veya hizmet ortaya koymak için deðiþiklik
yapmalarýný saðlayan araçtýr.”
Rickards: “Ýnovasyon, yeni fikirlerin uygulamaya
konulmasýdýr. Sistemlerin ve ihtiyaçlarýn yeni
tekniklerle çözümlenmesidir.”
Ýnovasyon, ekonomik ve toplumsal fayda
saðlayacak yeni fikirler, yöntemler, ürün ve
hizmetler geliþtirmek ve bunlarý uygulamaktýr.
Böylece daha önce çözümlenemeyen sorunlarý
çözebilmek ve daha önce karþýlanamayan
ihtiyaçlara cevap vermek amacýyla geliþtirilebilir
ya da zaten var olan pekçok ürün ya da hizmeti
daha kullanýþlý, topluma daha faydalý hale
getirmeyi amaçlayabilir.
Ýnovasyon temel olarak 3’e ayrýlýr:
1-Ürün Ýnovasyonu; Bir iþletmenin farklý veya
yeni bir ürün geliþtirmesi ve bunu pazara
sunmasý. Özel sektörde Pazara sunma
kullanýlýrken, kamu da kamu hizmeti sunma
anlamýna gelir. Kamu genelde özel sektör ürün
inovasyonunu kullanýr. Buna en güzel örnekler;
Akbil, navigasyon, görüntülü telefonlar, tekstil
(nano tekn.) ürünleridir. Akbiller önceden kaðýt
biletlerken sonradan manyetik bas-býrak
þeklindeki araçlara dönmüþtür. Bu sayede para
toplama oraný %3 ile %30 arasýnda artmýþ,
bilet basýmýndan kaynaklanan maliyetler
sýfýrlanmýþ ve vatandaþýn hayatý büyük ölçüde
kolaylaþmýþtýr.
2- Hizmet Ýnovasyonu; Hizmetin sunumundaki
yenilik ve farklýlýk. En güzel örnek; bir hastanenin
hastalarýna labarotuvar sonuçlarýný internet’ten
veriyor olmasýdýr.
3- Yönetim Ýnovasyonu; Çalýþma ve iþ yapýþ
yöntemlerinin geliþtirilmesi, farklýlaþtýrýlmasý
Demet ERDOÐAN
Uzman Yardýmcýsý
Finansman Daire Baþkanlýðý
45
BAKIÞ
Ýnovasyon sürekliliði olan ve
mutlaka geri bildirimlerin olmasýný
gerektiren bir süreçtir.
Küreselleþmeye baðlý olarak ortaya
çýkan ekonomik ve toplumsal
geliþmeler, özel sektörde olduðu
kadar kamu sektörü için de
yakalanmasý gereken fýrsatlarý
beraberinde getirmektedir. Küresel
pazarlar, uluslararasý ortaklýklar,
dýþ kaynak kullanýmlarý,
uluslararasý rekabet ve buna baðlý
olarak doðan vatandaþ arz
talepleri, kurumlarýn hizmet, süreç
ve iþ yapýþ yöntemleri
geliþtirmelerini yani inovasyon
yapmalarýný zorunlu hale
getirmektedir.
olarak tanýmlanýr. Kaizen yöntemine göre,
iþçiler de dahil olmak üzere bir firmadaki tüm
çalýþanlar yaptýklarý iþle ilgili süreçleri iyileþtirme
konusunda söz sahibidir. Önerilen iyileþtirme
fikirleri yöneticiler tarafýndan deðerlendirilir ve
uygun bulunanlar deðerlendirilir
Bu yöntem ile Toyota firmasý, 60 yýlý aþkýn bir
süredir dünyanýn en düþük maliyetli ve en
yüksek kaliteli otomobil üreticileri arasýna
girmiþtir.
II. BÖLÜM: ÝNOVASYONA NEREDEN
BAÞLAMALI?
II.I. ÝNOVASYONUN YARATICILARI
Farkýndalýk yaratmak yani inovasyonun ne
olduðu ve öneminin, kurumdaki yönetim ve
çalýþanlarý tarafýndan anlaþýlmasý çok önemlidir.
Ýnovasyon konusunda takým çalýþmasýnýn
saðlanmasý için ekipler oluþturulmasý ve kurum
içinde fikir birliðinin saðlanmasý gerekir ki bu
da, sürekli iþleyen bir sistemin kurulmasý ile
olur.
Sistem iþleyiþi için neler gerekli ?
1- Kurum çalýþaný ve yöneticilerinin inovasyon
fikirlerini önermelerini saðlamalý/teþvik etmeli
(öneri sistemi).
2- Önerilen inovasyon fikirlerinin seçilme
usulünü belirlemeli (oy çokluðu).
3- Seçilen inovasyon fikirlerinin hayata
geçirilmesinde izlenecek stratejileri
belirlemeli (iþ planlarý).
Ýnovasyon, kurum kültürünün bir parçasý haline
getirilmelidir. Bunun için deðerler hiyerarþisinde
inovasyona özel ve önemli bir yer ayýrýlmalýdýr.
Ýnovasyonun baþarýsý için gerekenleri þu þekilde
sýralayabiliriz:
Ýyi bir inovasyon için gerekenler;
• Risk alan kurum kültürü (deðiþik açýlardan
bakabilmek)
• Yaratýcýlýk
• Baþarýsýzlýðý hoþ görmek
• Ýletiþim (farklý departmanlar arasýndaki
iþbirliði)
• Ekip çalýþmasý
• Yönetimin sahiplenmesi
• Bütçe, zaman, ekipman
• Açýk ve belirlenmiþ bir süreç
• Teþvik ve ödül
• Bilgiye ve deneyime ulaþým
• Fikir ve geliþtirme sürecine katýlým
• Hata toleransý
• Güçlü ve sürekli yenilenen bir yol çizgisi
(kurum stratejisi)
• Bilginin yazýlý hale getirilmesi
SONUÇ
Ýnovasyon sürekliliði olan ve mutlaka geri
bildirimlerin olmasýný gerektiren bir süreçtir.
Küreselleþmeye baðlý olarak ortaya çýkan
ekonomik ve toplumsal geliþmeler, özel
sektörde olduðu kadar kamu sektörü için de
yakalanmasý gereken fýrsatlarý beraberinde
getirmektedir. Küresel pazarlar, uluslararasý
ortaklýklar, dýþ kaynak kullanýmlarý, uluslararasý
rekabet ve buna baðlý olarak doðan vatandaþ
arz talepleri, kurumlarýn hizmet, süreç ve iþ
yapýþ yöntemleri geliþtirmelerini yani inovasyon
yapmalarýný zorunlu hale getirmektedir.
Çözülmesi gereken sorunlar, vatandaþlarýn
beklentileri, kamu idarelerinde rekabet söz
konusu olmadýðý için inovasyonu kaçýnýlmaz
kýlmaktadýr.
Kaynakça
Ýnternet Kaynaklarý
:
-ÝNOVASYON YÖNETÝMÝ VE YARATICI DÜÞÜNCE, BÜLENT KÖREMEZ www.dpb.gov.tr/dosyalar/sunumlar/antalya/inovasyon.pps,
13.01.2012.
-ÝNOVASYON, Oslo El Kýlavuzu (OECD) 19.01.2012
-Hakan Göztepe, ÖÐRENEN ORGANÝZASYON DÝNAMÝKLERÝNÝN TOPLAM KALÝTE YÖNETÝMÝ, ÝNOVASYON VE ORGANÝZASYON
PERFORMANSINA ETKÝLERÝ, Gebze Ýleri Tekn. Enstitüsü, 2009.
-http:// www.gyte.edu.tr/business/bolum/arastirma/tezler/tmm_yl.aspx.
-Hasan Çeliktaþ, ÝNOVASYON YÖNETÝMÝ, ÇUKUROVA BÖLGESÝNDE FAALÝYET GÖSTEREN ÞÝRKETLERDE ÝNOVASYON
UYGULAMALRININ TESPÝTÝNE YÖNELÝK BÝR ARAÞTIRMA, 2008
-http:// sosyalbilimler.cukurova.edu.tr/tez/1193
46
BAKIÞ
ARNAVUTLUK, TAYVAN VE BREZÝLYA
MEVDUAT SÝGORTA KURUMLARI
VE PORTFÖY YATIRIMLARI HAKKINDA TEMEL BÝLGÝLER-III
Bu çalýþma Avrupa, Uzakdoðu ve Güney Amerika bölgelerinde bulunan ülkelerden Arnavutluk,
Tayvan ve Brezilya mevduat sigorta kurumlarý ve sahip olduklarý fonlarý deðerlendirme usulleri ile
ilgili temel bilgileri sunmayý amaçlamaktadýr. Veriler çalýþmanýn yapýldýðý dönem itibarýyla elde
edilebilen yýllýk faaliyet raporlarý ve diðer kaynaklardan en son bilgiler bir araya getirilerek
hazýrlanmýþtýr.
Ülke bazýnda kýsaca özetlemek gerekirse
Arnavutluk Mevduat Sigorta Kurumu (ASD)
2002 yýlýnda kurulmuþtur. Arnavutluk’ta
bankalarýn katýlýmýnýn zorunlu olduðu, sýnýrlý
sigortanýn bulunduðu ve primlerin önceden
düzenli toplandýðý yöntem uygulanmaktadýr.
Kurum gelirlerini bankalardan saðlamakla
birlikte kaynaklarýnýn yetersiz kalmasý
durumunda Devletten kaynak saðlayabilmekte
ve gerektiðinde mevduat sigorta oranlarýný
yýllýk % 0.5 seviyesinden % 0.7’ e
yükseltebilmektedir. ASD’nin sigortaladýðý
mevduat tutarý 4.41 milyar USD ve Fon Rasyosu
% 2.2’dir. Fon portföyünün % 85.5 oranýndaki
büyük bölümü Devlet-Kamu bono ve
tahvillerinde deðerlendirilirken geriye kalan
bakiyeyi sýrasýyla yabancý devlet/kuruluþlarýn
döviz cinsinden menkul kýymetleri ve nakit
veya nakit karþýlýðý oluþturmakta olup vade
daðýlýmýnýn 1 yýlý geçmediði görülmektedir.
Tayvan Merkezi Mevduat Sigorta Kurumunun
(CDIC) kuruluþ tarihi 1985 olup Tayvan’da
bankalarýn katýlýmýnýn zorunlu olduðu, sýnýrlý
sigortanýn bulunduðu (2008 – 2010 yýllarý
arasý tam garanti) ve primlerin önceden düzenli
toplandýðý yöntem uygulanmaktadýr. Kurumun
gelir kaynaklarý bankalar olmakla birlikte yetersiz
olmasý durumunda Devlet kaynak
aktarabilmektedir. CDIC sigortaladýðý mevduat
tutarýný küresel ekonomik krizin etkisinde
kalarak 2008-2010 yýllarýnda krizi derin yaþayan
birçok ülkede olduðu gibi tam garanti altýna
almýþtýr. Diðer taraftan Avrupa’da Almanya,
Danimarka, Yunanistan, Ýrlanda ve Ýzlanda gibi
ülkelerin de mevduat sigorta kurumlarýnýn
2008 küresel ekonomik krizi nedeniyle mevduat
sigortasýnda ‘’tam garanti’’ uygulamasýna
geçtiði ve dünyanýn deðiþik bölgelerindeki
birçok ülke tarafýndan da gerek bu yöntemle
gerekse garanti limitlerinde artýþa gidilerek
mudilerin güvenini arttýrmak amacýyla benzer
tedbirlerin alýndýðý görülmektedir. Tam Garanti
sistemine geçmeden önceki 2007 yýlý verilerine
göre sigortalý mevdut tutarýnýn 323 milyar USD
ve hedef rasyosunun % 2 düzeyinde bulunduðu
görülmüþtür. Bünyesinde 155 personelin
çalýþtýðý CDIC’nin sahip olduðu fonlarýn büyük
bir bölümünü küresel krizden etkilenmesi
nedeniyle nakit ve nakit karþýlýðý tutmakta
olduðu, bakiye kýsmýný da devlet tahvillerinde
deðerlendirdiði anlaþýlmaktadýr.
Brezilya Mevduat Sigorta Kurumu 1995 yýlýnda
kurulmuþ olup Brezilya’da bankalarýn
katýlýmýnýn zorunlu olduðu, sýnýrlý sigortanýn
bulunduðu ve primlerin önceden düzenli
toplandýðý yöntem uygulanmaktadýr. Kurumun
kaynaklarýnýn yetersiz olmasý durumunda
Devletten veya özel kuruluþlardan kredi
saðlanabilmektedir. Fonun sigortaladýðý
mevduat tutarý 296.3 milyar USD ve Hedef
Fon Rasyosu % 2 olmasýna karþýn küresel
ekonomik krizden göreceli olarak daha az
etkilenen Kurumun Fon Rasyosu % 5.4
düzeyinde bulunmaktadýr. Kuruluþun sahip
olduðu portföy yatýrýmlarýnýn büyük bir kýsmý
repoda deðerlendirilmektedir.
Ýncelemiþ olduðumuz üç ülkenin mevduat
sigorta kurumlarý sigortaladýklarý mevduat
hacmi (inceleme sýrasýyla 4,4 milyar USD, 323
milyar USD, 296 milyar USD) , sahip olduklarý
fon büyüklükleri (inceleme sýrasýyla net özkaynak
olarak 0,1 milyar USD, - 1,5 milyar USD, 12
milyar USD) ve bölgesel açýlardan farklýlýklar
göstermekle birlikte mevduat sigortacýlýðýnýn
temel uygulamalarýnda dünya genelinde ve
ülkemizde uygulana gelen klasik uygulama
yöntemlerine uyumlu bir profil çizdiði,
bankalarýn katýlýmýnýn zorunlu olduðu, önceden
düzenli prim toplama sisteminin seçildiði,
mevduata sýnýrlý ya da geçici olarak tedbir
amaçlý tam garanti getirildiði ve moral
hazard’dan (ahlaki tehlike) korunmak için hedef
fon rasyosunun belirlendiði ve yatýrýmlarýnýn
aðýrlýklý olarak nakit/repo ve kalan kýsmýnýn da
devlet tahvillerinde yoðunlaþtýðý görülmektedir.
Sonuç olarak, bu çalýþmada ele aldýðýmýz
ülkelerde de, I. ve II. çalýþmalarda incelediðimiz
ülkelerde olduðu gibi, Dünyamýzda artýk sýklýkla
yaþanan finansal ve ekonomik krizlere karþý
ülkelerin kýta, geliþmiþlik ve büyüklük farký
gözetmeksizin kendi ülkelerinde yaþanabilecek
finansal ataklara ve diðer ülkelerle mevduat
sigortacýlýðý alanýndaki rekabete, benzer koruma
araçlarýyla hazýrlandýklarý gözlenmiþtir.
Sinan YILAL
Fon Uzmaný
Finansman Daire Baþkanlýðý
Mevduat Sigorta Kurumlarý ve Portföy
Yatýrýmlarý Hakkýnda Temel Bilgiler-I adlý ilk
çalýþmada A.B.D., Kanada, Malezya ve
Portekiz, Temel Bilgiler-II adlý çalýþmada da
Ürdün, Endonezya ve Sýrbistan mevduat
sigorta kurumlarý ele alýnmýþ ve ÇATI
Dergisinin sýrasýyla 28. ve 29. sayýlarýnda
yayýnlanmýþtýr
47
DÜNYADAN HABERLER
Uluslararasý Mevduat Sigortacýlarý Birliði
(IADI) tarafýndan 19-21 Nisan 2012
tarihlerinde Bulgaristan-Sofya’da
“Avrupa’daki Mevduat Sigorta Sistemleri
Arasýndaki Ýþbirliðini Destekleyici Kilit Önemi
Haiz Yasal Usüller” konulu seminer
düzenlenmiþtir. Kurumumuz aktif katýlým
saðlayarak bir de sunum gerçekleþtirmiþtir.
Uluslararasý Mevduat Sigortacýlarý Birliði
(IADI) tarafýndan 01-03 Mayýs 2012
tarihlerinde düzenlenen “Mevduat Sigorta
Sistemleri: Ýyi Geliþtirilmiþ Yasal Çerçeve ve
Seçilmiþ Yasal Hususlar” konulu seminer
ABD-Virginia’da düzenlenmiþ ve kurumumuz
katýlým saðlamýþtýr.
Uluslararasý Mevduat Sigortacýlarý Birliði
(IADI)’nin düzenlediði 36. Ýcra Kurulu
Toplantýsý, Bölgesel ve Daimi ve Alt Komite
Toplantýlarý ile Araþtýrma ve Rehberlik
Komitesi Toplantýlarý, 26-29 Haziran 2012
t a r i h l e r i n d e A B D -W a s h i n g t o n ’ d a
gerçekleþmiþ olup Kurumumuz tarafýndan
aktif katýlým saðlanmýþtýr.
Eda ATALI
Geçici Personel
Strateji Geliþtirme Daire Baþkanlýðý
48
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasý’nýn
Mayýs ayýnda yayýnlamýþ olduðu “Finansal
Ýstikrar Raporu”na göre; dünya genelindeki
küresel krizin etkileri devam etmekte, geliþmiþ
ülkelerdeki iþsizlik ve büyüme oranlarýndaki
olumsuz hareketler ile piyasalarýn iç içe
geçmiþ yapýsý iktisadi faaliyetlerde bozulma
riskine yol açmaktadýr. Bu geliþmeler, Türkiye
ekonomisi üzerinde de etkili olmaya devam
etmektedir. TCMB ve diðer otoritelerce alýnan
tedbirler sayesinde, yurt içi talep büyümesi
kontrol altýna alýnmýþ, böylece net ihracatýn
büyümeye katkýsý artmýþtýr. Ayrýca, rapora
göre; dýþ ticaret dengesindeki olumlu artýþ,
cari dengedeki iyileþmeyle birlikte verilere
belirgin bir þekilde yansýmýþtýr.
Avrupa Mevduat Sigortacýlarý Kurumu
(EFDI) tarafýndan 7-8 Mayýs 2012 tarihlerinde
Malezya Mevduat Sigorta Kurumu’nun ev
sahipliði yaptýðý “Mevduat Sigorta
Sistemlerinin Yönetimdeki Rolü ” adlý
seminer düzenlemiþtir.
Avrupa Mevduat Sigortacýlarý Kurumu
(EFDI), 12-14 Eylül 2012 tarihleri arasýnda
Cenevre’de düzenleyeceði “EFDI Yýllýk
Toplantý ve Uluslararasý Konferans”a tüm
üyelerini davet etmiþtir.
Uluslararasý Mevduat Sigortacýlarý Birliði
(IADI) ise; 26 Ekim 2012’de Londra’da
düzenleyeceði “Yýllýk Konferans”a tüm
üyelerini davet etmiþtir. Kurumumuz, üyesi
olduðu iki topluluða aktif katýlým
saðlayacaktýr.
Uluslararasý Para Fonu'nun (IMF)
Güncellenmiþ 2012 Dünya Ekonomik
Görünüm Raporu'na (DEG) göre, küresel
büyümenin bu yýl % 3.5, 2013 yýlýnda da
% 3.9 oranýnda olmasý bekleniyor. Raporda,
2012 yýlýnýn ilk çeyreðinde küresel
büyümenin, % 3,6 gibi beklenenden biraz
daha iyi düzeyde gerçekleþtiði, ancak zaten
güçlü olmayan küresel toparlanmasýnýn yýlýn
ikinci çeyreðinde daha fazla zayýflýk gösterdiði
belirtildi.
TÜRKÝYE’DEKÝ TASARRUF MEVDUATI HESAPLARININ SÝGORTALANMASINA ÝLÝÞKÝN
SORULAR ve CEVAPLAR
Tasarruf Mevduatý ve Katýlým Fonu sigortasý
nedir?
Tasarruf mevduatý ve katýlým fonu sigortasý, mevduat
ve katýlým fonu toplamaya yetkili mevduat ve katýlým
bankalarýnýn (kredi kuruluþlarýnýn) Bankacýlýk Düzenleme
ve Denetleme Kurumu tarafýndan faaliyet izinlerinin
kaldýrýlmasý durumunda, mevduat ve katýlým fonu hak
sahiplerinin maruz kalacaðý kayýplarýn devlet veya bu
amaçla kurulmuþ özel bir kurum tarafýndan kýsmen ya
da tamamen ödenmesinin garanti edilmesidir.
Türkiye'de mevduatýn ve katýlým fonlarýnýn
sigortalanmasý yetki ve görevi kamu tüzel kiþiliðini haiz
Tasarruf Mevduatý Sigorta Fonu'na (TMSF) aittir.
Türkiye'de hangi bankalar mevduat ve
katýlým fonu sigorta sistemine dahildir?
Türkiye'de faaliyet gösteren, mevduat ve katýlým fonu
kabulüne yetkili yerli ve yabancý tüm kredi kuruluþlarý
ile merkezi yurt dýþýnda bulunan kredi kuruluþlarýnýn
Türkiye'deki þubelerinde bulunan mevduat ve katýlým
fonlarý sigorta sistemine dahildir.
Tasarruf mevduatý ve katýlým fonuna iliþkin
sigorta primleri kim tarafýndan ödenir?
Tasarruf mevduatý ve katýlým fonuna iliþkin sigorta
primleri ilgili kredi kuruluþu tarafýndan TMSF'ye ödenir.
Türkiye'de tüm mevduatlar ve katýlým fonlarý
sigorta kapsamýnda mýdýr?
Türkiye'de faaliyet gösteren bir kredi kuruluþunun yurt
içi þubelerinde gerçek kiþiler adýna açýlmýþ olan ve
münhasýran çek keþide edilmesi dýþýnda ticari iþlemlere
konu olmayan Türk Lirasý, döviz ve kýymetli maden
cinsinden;
a) Tasarruf mevduatý hesaplarýnýn anaparalarý ile bu
hesaplara iliþkin faiz reeskontlarý toplamýnýn,
b) Katýlma hesaplarý birim hesap deðerleri ve özel cari
hesaplarýn,
50 bin TL'ye (ellibin TL) kadar olan kýsmý sigorta
kapsamýndadýr.
Yurt dýþýnda yaþayan kiþilerin mevduatlarý
veya katýlým fonlarý sigorta kapsamýnda mýdýr?
Yurt dýþýnda yaþayan yerli ya da yabancý gerçek kiþilere
ait yurt içi þubelerde bulunan tasarruf mevduatý
hesaplarýnýn anaparalarý ile bu hesaplara iliþkin faiz
reeskontlarý toplamý, katýlma hesaplarý birim hesap
deðerleri ve özel cari hesaplarý sigorta kapsamýndadýr.
Türkiyede faaliyet gösteren kredi
kuruluþlarýnýn yurt dýþý þubelerinde açýlan
mevduat, katýlma ya da özel cari hesaplarý
sigorta kapsamýna dahil midir?
Türkiye’de faaliyet gösteren kredi kuruluþlarýnýn yurt dýþý
þubelerinde açýlan mevduat, katýlým ya da özel cari
hesaplarý sigorta kapsamýnda deðildir.
Ticari hesaplar sigorta kapsamýnda mýdýr?
Gerçek veya tüzel kiþiler adýna açýlan ticari iþlemlere
konu olan hesaplar (münhasýran çek keþide edilmesi
hariç) sigorta kapsamýnda deðildir.
Kýyý Bankacýlýðý (Off-Shore) faaliyetinde
bulunan kredi kuruluþlarýnda açýlan hesaplar
sigortaya tabi midir?
Kýyý Bankacýlýðý (Off-Shore) faaliyetinde bulunan kredi
kuruluþlarýnda açýlan hesaplar sigorta kapsamýnda
deðildir.
Türkiye'de faaliyet gösteren mevduat ve
katýlým fonu kabulüne yetkili bulunan kredi
kuruluþlarý, yurt dýþýnda kurulu ortaklýklarý,
baþka banka veya finansal kuruluþlar adýna
Türkiye'de ikamet eden kiþilerden mevduat
veya katýlým fonu kabul edebilirler mi?
Türkiye'de faaliyet gösteren mevduat ve katýlým fonu
kabulüne yetkili bulunan kredi kuruluþlarý yurt dýþýnda
kurulu ortaklýklarý, baþka banka veya finansal kuruluþlar
adýna Türkiye'de ikamet eden kiþilerden mevduat veya
katýlým fonu kabul etmeleri, evrak ya da cüzdan
bulundurmalarý, personel istihdam etmeleri, bu
kuruluþlarýn reklamýný yaptýrmak suretiyle müþterilerini
anýlan kuruluþlara yönlendirmeleri, bu ve benzeri
yöntemler kullanarak yurt dýþýnda kurulu kuruluþlar
adýna mevduat ve katýlým fonu kabul etmeleri yasaktýr..
Mevduat ve katýlým fonu sigortasýna tabi
olmayan diðer hesaplar hangileridir?
5411 sayýlý Bankacýlýk Kanunu'nun 63 üncü maddesinin
üçüncü fýkrasý uyarýnca, 07.11.2006 tarihli ve 26339
sayýlý Resmi Gazete'de yayýnlanan “Sigortaya Tabi
Mevduat ve Katýlým Fonlarý ile Tasarruf Mevduatý
Sigorta Fonunca Tahsil Olunacak Primlere Dair
Yönetmeliðin” 5 inci maddesi uyarýnca;
a) Kredi kuruluþunun hakim ortaklarý ile bunlarýn ana,
baba, eþ ve velayet altýndaki çocuklarýna ait mevduat
ve katýlým fonu ile diðer hesaplar,
b) Kredi kuruluþunun yönetim veya müdürler kurulu
baþkan ve üyeleri, genel müdür ve yardýmcýlarý ile
bunlarýn ana, baba, eþ ve velayet altýndaki çocuklarýna
ait mevduat ve katýlým fonu ile diðer hesaplar,
c) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayýlý Türk Ceza
Kanunu'nun 282 nci maddesindeki suçtan kaynaklanan
malvarlýðý deðerleri kapsamýna giren mevduat ve
katýlým fonu ile diðer hesaplar sigortaya tabi deðildir.
Kredi kuruluþlarý tarafýndan satýþýna aracýlýk
edilen devlet tahvili, hazine bonosu, yatýrým
fonu gibi yatýrým araçlarý sigorta
kapsamýnda mýdýr?
Kredi kuruluþlarý tarafýndan satýþýna aracýlýk edilen
devlet tahvili, hazine bonosu, yatýrým fonu gibi yatýrým
araçlarý TMSF'nin sigorta kapsamýnda deðildir.
Serbest bölgelerde kurulu kredi
kuruluþlarýnda bulunan mevduat, katýlým
ya da özel cari hesaplar sigorta kapsamýnda
mýdýr?
Serbest bölgelerdeki bankacýlýk faaliyetlerinin 5411
sayýlý Bankacýlýk Kanunu kapsamýnda bulunmasýndan
hareketle, kredi kuruluþlarýnýn serbest bölgelerdeki
þubeleri nezdindeki hesaplarý da sigorta kapsamýndadýr.
TMSF tarafýndan bankacýlýk faaliyetine
devam etmekte olan bir kredi
kuruluþundaki mevduat/katýlým fonu ile
ilgili olarak sigorta kapsamýnda ödeme
yapýlýr mý?
TMSF, 5411 sayýlý Kanunun 63 üncü maddesinin
altýncý fýkrasý uyarýnca yalnýzca faaliyet izni kaldýrýlan
kredi kuruluþlarý nezdinde bulunan ve doðruluðu
hiçbir þüpheye yer vermeyecek þekilde kanýtlanan
mevduat ve katýlým fonunun sigorta kapsamýndaki
kýsmýný öder.
Sigorta kapsamýnda yapýlacak ödemeler, mevduat bankasýnýn faaliyet izninin kaldýrýlmasý halinde
Türk Lirasý olarak yapýlýr. Sigorta kapsamýnda ödenecek tutar belirlenirken tasarruf mevduatý
hesaplarýnýn anapara ve faiz reeskontlarý toplamý dikkate alýnýr. Döviz ve kýymetli maden cinsinden
mevduat hesaplarýnýn Türk Lirasý karþýlýklarý, mevduat bankasýnýn faaliyet izninin kaldýrýldýðý tarihteki
Merkez Bankasý döviz alýþ kurlarý ve Ýstanbul Altýn Borsasý seans kapanýþ fiyatý (kýymetli maden
cinsinden hesaplar için) esas alýnarak belirlenir.

Benzer belgeler