Dosyayı indir - Dış Politika Forumu
Transkript
Dosyayı indir - Dış Politika Forumu
BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ-TÜSİAD DIŞ POLİTİKA FORUMU ABD BÜLTENİ (28 Nisan- 12 Mayõs 2006) Condoleezza Rice’õn Bölge Ziyareti Amerikan Dõşişleri Bakanõ Condoleezza Rice 25-28 Nisan 2006 tarihinde Türkiye, Yunanistan ve Bulgaristan’õ kapsayan kõsa ama önemli bir bölgesel ziyarette bulundu. BM’nin İran’a verdiği sürenin dolmasõna az bir süre kala gerçekleşen bu ziyaretin kritik zamanlamasõ kimi çevrelerce, İran ve ABD arasõndaki gerilim daha da artmadan zaten netameli olan Türk-Amerikan ilişkilerini tamir çabasõ olarak yorumlandõ. Ancak, Condoleezza Rice’õn ziyaretini yalnõzca İran ve son dönem Türk-Amerikan ilişkilerini geren Hamas ziyareti ve PKK üzerinden okumak hem Türk-Amerikan ilişkilerinin çok boyutlu olduğu gerçeğini hem de bu ilişkilerin gidişatõna yön veren üst çerçeve olan küresel dinamikleri göz ardõ etmek anlamõna gelebilir. Türk kamuoyunda Rice’õn ziyaretine yönelik ilginin ağõrlõk noktasõnõ Ortak Stratejik Vizyon Belgesi ve ABD’li Bakanõn Yunanistan ziyareti sõrasõnda Kõbrõs hakkõnda verdiği demeçler oluşturdu. Ancak bunlardan ziyade; Rice’õn bölgeye gelişi, ABD’nin Rusya’nõn enerji tedariki konusunda Avrasya’daki tekel konumundan duyduğu rahatsõzlõk ve buna yönelik çözüm arayõşõ ile Bulgaristan’da gerçekleşen NATO’ya üye ülke Dõşişleri Bakanlarõ gayrõ resmi toplantõsõ açõsõndan önemli. Aslõnda Rice’õn bölgeye yaptõğõ ziyaret, Türkiye ve Yunanistan’da yankõlar uyandõrmõşsa da, ABD açõsõndan en net kazanõm Bulgaristan’daki ABD üslerinin açõlmasõ oldu. Rice’õn NATO Dõşişleri Bakanlarõ gayrõ resmi toplantõsõna da katõldõğõ 28 Nisan 2006 tarihinde imzalanan anlaşmaya göre, 10 yõllõk bir süre için yaklaşõk 2500 Amerikan askeri Bulgaristandaki üslere konuşlandõrõlacak. ABD benzer bir anlaşmayõ Aralõk 2005’te Romanya ile imzalamõştõ. ABD Bulgaristan ve Romanya’daki üsleri vasõtasõyla bir “Doğu Avrupa Görev Gücü” oluşturmayõ tasarlõyor. Ortak Stratejik Vizyon Belgesi Rice’õn Ankara ziyaretinde Türkiye ve ABD bir “Ortak Stratejik Vizyon Belgesi” oluşturulmasõ konusunda mutabakata vardõ. Abdullah Gül’ün açõklamasõna göre belge, TürkAmerikan “stratejik ortaklõğõnõ” geleceğe taşõmaya yönelik bir adõm. Stratejik ortaklõk ifadesi hem Türkiye hem de ABD tarafõndan ikili ilişkileri tanõmlamak için 1990’larõn ikinci yarõsõndan bu yana kullanõlõyor. Birinci Körfez Savaşõndan sonraki dönemde Amerika ile olan ilişkiler ilk kez Turgut Özal’õn cumhurbaşkanlõğõ döneminde “stratejik ortaklõk” olarak tanõmlandõ. Ancak Özal’õn bu söylemi ABD yönetimi tarafõndan benimsenmedi ve nitekim Süleyman Demirel 1992 yõlõndaki Washington ziyareti sõrasõnda ikili ilişkileri “geliştirilmiş ortaklõk” (enhanced partnership) olarak ifade etti. Stratejik ortaklõk tanõmõ, 1997 yõlõnda Lüksemburg zirvesinde Türkiye’nin AB genişleme sürecinden dõşlanmasõyla yeniden gündeme geldi ve Clinton’un 1999 İstanbul ziyaretinden bu yana ikili ilişkiler için kullanõlan 1 önemli bir kavram. Ancak, ABD ve Türkiye’nin stratejik ortaklõk biçiminde formüle edilen ilişkilere yükledikleri anlamõn birbiriyle örtüştüğünü söylemek oldukça zor. Bu durumun açõğa çõktõğõ en önemli nokta hiç şüphesiz Amerika’nõn Irak’õ işgali sõrasõnda Türkiye’den beklentileri ile Türkiye’nin tavrõ arasõndaki uçurum. Dolayõsõyla, Amerikan Dõşişleri Bakanõ’nõn son ziyareti ile gündeme gelen “Ortak Stratejik Vizyon Belgesi”, taraflarõn stratejik ortaklõk anlayõşlarõndaki farklõlõklarõ en aza indirerek, son zamanlarda gerilen ilişkilerde güven tazelemeye yönelik bir çaba olarak değerlendirilebilir. Nitekim Rice, konuyla ilgili Ankara’da yaptõğõ açõklamada bu noktayõ vurguluyor: “…Stratejik ortaklõk dediğimiz ilişkiyi zikzaklardan kurtarmak için madde madde hedefler koyarak bir yol haritasõ (road-map) geliştirelim"1 Stratejik Ortaklõk Belgesi, şayet güven tazelemeye yönelik bir adõm olarak kabul edilirse, ne Amerika ne de Türkiye açõsõndan ilişkilerin zaten istenilen seviyede olmadõğõnõn somut bir kanõtõ. Ortak Stratejik Vizyon Belgesi şu hedefleri içeriyor: - Türkiye’nin AB üyeliği - Kõbrõs Sorununun Çözümü - PKK terörünün bertaraf edilmesi - Irak’õn toprak bütünlüğünün korunarak istikrar ve demokrasinin sağlanmasõ - Afganistan’õn siyasi ve ekonomik olarak yeniden inşasõnõn başarõlmasõ - Büyük Orta Doğu Projesinde Türkiye’nin daha da güçlü bir rol üstlenmesi - Enerji alanõnda yakõn işbirliği - Türkiye ve Ermenistan arasõndaki ilişkilerin normalleştirilmesi - Siyaset, ekonomi ve savunma alanlarõnda her düzeyde fikir alõşverişini teşvik etme amacõyla daimi mekanizmalarõn tesisi. Belge, iki ülke arasõnda bir yol haritasõ niteliğinde ancak belgenin taraflarõ bağlayõcõ özelliği bulunmuyor. Bu yüzden de belge etkin bir eylem planõ olmaktan oldukça uzakta ve Türkiye’nin ABD’den beklentilerini derleyip toparlamaktan öteye geçmiyor. İkili görüşmeler dahi genelde beklentilerin ifade edildiği bir atmosferde gerçekleşti: Türkiye; ABD’den PKK konusunda istihbarat paylaşõmõndan öte somut adõmlar atmasõnõ beklediğini, Kõbrõs konusunda ABD’nin desteğinin artarak sürmesini beklediğini, Irak’ta tüm kesimlerin temsilinin sağlandõğõ bir hükümetin kurulmasõnõn beklediğini –yani zaten daha önce de taraflarca bilinen istekleri- tekrarladõ. O halde Rice’õn ziyareti sadece bir takõm konularõn tekrarlanmasõndan mõ ibaret? Bu sorunun yanõtõnõ Amerika-İran geriliminde ve Türkiye’nin bu gerilimdeki konumunda ele almak gerekiyor. ABD-İran Ekseninde Rice’õn Ziyareti ABD, Türkiye’nin İran sorununa nasõl baktõğõnõ gerek Irak’a müdahale süreci gerekse de 6 ayõ aşkõn bir süredir devam eden karşõlõklõ yoğun üst düzey trafik vasõtasõyla artõk biliyor. Amerikan yönetimi İran’a yönelik bir askeri müdahale ihtimalinde AKP hükümetinin kendi yanõnda yer almayacağõndan emin. Türkiye’nin açõkça ABD’nin İran politikasõnõ destekleyen bir tavõr almamasõ, Tahran yönetimini desteklediği anlamõna da gelmiyor. Türkiye, bir yandan yanõ başõnda patlayacak bir savaşõn olumsuzluklarõnõ diğer yandan da ABD ile olan ilişkilerini hesaplayarak bir arabuluculuğa soyunuyor. Ne İran ne de ABD böylesi bir arabuluculuk rolüne sõcak bakmasa da, Türkiye’nin üstlenmeye çabaladõğõ bu misyon çok benimsediği “doğu ve batõ arasõnda köprü olma” söylemiyle de örtüşüyor. 1 www.sabah.com.tr/2006/04/26/siy111.html 2 Ancak İran, Türk-Amerikan ilişkilerinde doğacak herhangi bir boşluğu kendi lehine yönelik değerlendirmede oldukça istekli gözüküyor. Örneğin Türkiye’nin ABD’yi PKK konusunda yeterli destek vermemekle eleştirdiği bir zamanda İran, PKK kamplarõnõ bombalayarak bölgede iki ülkenin işbirliği yapmasõ gerektiği sinyalini verdi. Birkaç yõl öncesine kadar İran’õn PKK’ya önemli lojistik destek sağlayan ülkeler arasõnda yer aldõğõ hatõrlanõrsa, İran’õn PKK konusundaki son hamlesinin pragmatik boyutlarõ daha net anlaşõlabilir. Yine Rice’õn ziyaretinden önce ABD’li bir diplomat, Tahran yönetiminin Türk medyasõ ve bürokratlarõ üzerinde yoğun bir lobi ve halkla ilişkiler çalõşmasõ yürüttüğü yönündeki izlenimini belirtti. Türkiye İran’õn nükleer bir güç olmasõnõn doğurabileceği tehlikeli sonuçlarõn fakõnda ve sorunun barõşa dönük diplomatik çabalarla çözülmesinden yana. Ankara açõsõndan İran’a da doğru mesajlarõn iletilmesi gereği var. Bu yüzden farklõ konularda uyumsuzluk yaşasalar bile Türkiye ve ABD arasõndaki müttefikliğin güçlü bir şekilde devam ettiği mesajõnõn verilmesi gerekiyor. Diğer bir ifadeyle Rice’õn ziyaretinin ve imzalanan Ortak Stratejik Vizyon Belgesinin görünen yüzünün, tüm sorunlara rağmen köklü müttefikliği “dosta düşmana göstermek” olduğu söylenebilir. Rice’õn Atina’da Kuzey Kõbrõs’a yönelik ambargonun hafifletilmesi çağrõsõ ve bunun üzerine Türkiye’nin İran’dan üst düzey bir ziyareti iptal etmesi şeklindeki karşõlõklõ jestler, ziyaretin İran konusu bağlamõnda sembolik önemini gösteriyor. Üzerinde mutabakata varõlan Ortak Stratejik Vizyon Belgesi, İran’a verilen mesaj açõsõndan oldukça önemli ama ziyaretin tümünü açõklamaya yeterli değil. Türk-Amerikan ilişkileri ve bu bağlamda Rice’õn Türkiye’ye gelişi sadece İran konularõ ile sõnõrlõ değil. Küresel politikanõn yapõsõ gereği müttefikler arasõ ilişkiler tek bir konuya indirgenemeyecek kadar çok boyutlu ve farklõ işbirliği imkanlarõna açõk. Gerçekten de görüşmeler sõrasõnda hem Cumhurbaşkanõ Ahmet Necdet Sezer hem de Condoleezza Rice Türk-Amerikan ilişkilerinin enerjiden NATO’ya; Orta Asya ve Kafkaslardan Balkanlara kadar “çok geniş bir ilişki ağõ ve alanõ” üzerine kurulu olduğunu ifade ettiler. Mavi Akõm Karşõsõnda Güney Avrupa Gaz Rengi: ABD Dõşişleri Bakanõ Rice Ankara temaslarõ sõrasõnda Washington yönetiminin Rus gaz firmasõ Gazprom’un Avrupa’da giderek artan etkinliğinden duyduğu rahatsõzlõğõ da dile getirdi. Gerçekten de Türkiye ve AB ülkeleri Rus gazõna giderek daha bağõmlõ hale geliyor. Rusya dünyanõn en büyük doğalgaz tedarikçisi ve Avrupa pazarõnõn büyük bir bölümüne de hakim. Finlandiya, Slovakya ve diğer doğu Avrupa ülkelerinin gaz ihtiyacõnõn tamamõnõ karşõlayan Rusya; Almanya’nõn gaz ihtiyacõnõn %44’ünü, İtalya ve Fransa’nõn da gaz ihtiyacõnõn dörtte birini karşõlõyor. Avrupa’nõn enerji ihtiyacõnõn karşõlanmasõna yönelik tartõşmalar geçtiğimiz kõş Rusya’nõn Ukrayna’ya yaptõğõ gaz ihracatõnõ fiyat konusunu bahane ederek birden kesmesi üzerine alevlendi. Rusya’nõn gaz ticaretini uluslararasõ politikasõnda bir manivela olarak kullanmasõ Avrupa ülkelerini, Washington yönetiminin de desteklediği daha güvenli alternatif enerji kaynaklarõ aramaya yöneltti. Buna göre hem AB ülkeleri hem de Türkiye kaynak çeşitliliği için Türkmen, Azeri, Kazak ve Mõsõr gazõna yöneliyor. Enerji konusunda Avrupa bağlamõnda Rus tekelinin kõrõlmasõ konusunda Türkiye oldukça stratejik bir öneme sahip. Çünkü, Güney Avrupa gaz ringi olarak da adlandõrõlan TürkiyeYunanistan doğalgaz boru hattõnõn bu yõl tamamlanarak 2007'de doğalgaz sevkõyatõna başlamasõ amaçlanõyor. Bu boru hattõ ile ilk yõl 750 milyon metreküp ile başlayacak taşõma 3 miktarõ 2012'de 11 milyar metreküpe çõkacak. Bunun 3 milyar metreküpü Yunanistan'a, 8 milyar metreküpünün de İtalya'ya taşõnmasõ hedefleniyor. Bu projede ABD’yi rahatsõz eden iki nokta var. Bunlardan ilki projeyle taşõnmak istenen gazõn Rusya ile Türkiye arasõnda mevcut Mavi Akõm hattõndan gelen Rus gazõ olmasõ. Diğeri ise Rus gaz şirketi Gazprom’un Türkiye ve Yunanistan arasõndaki boru hattõnda gerek hisse sahibi gerekse de gaz sağlayõcõsõ olarak aktif bir biçimde yer almak istemesi. ABD yönetimi 721 milyon dolar maliyeti olacak bu hattõn yapõmõ ve işletilmesinde ortaklardan biri olarak Rus Gazprom şirketini görmek kesinlikle istemiyor. Washington yönetimine göre Türk Botaş ve Yunan Depa şirketleri bu hattõ kendi gücüyle gerçekleştirmeli. Hattõ dolduracak gaz konusunda ise Amerika projede Rusya’ya daha az bağõmlõlõk sağlayacak Azerbaycan gazõ üzerinde durulmasõnõ istiyor. Bush yönetimi Azerbaycan’a ilişkin demokratikleşme kaygõlarõnõ bir kenara bõrakarak, hem Azerbaycan’daki Rus etkisini azaltarak hem de Avrupa’ya enerji konusunda başka bir alternatif sunarak Rusya’ya karşõ bir taşla iki kuş vurmak istiyor. Bu bakõmdan Türkiye ve Yunanistan arasõndaki boru hattõnda Azerbaycan gazõnõn taşõnmasõ ikinci bir Bakü-Ceyhan projesi olarak değerlendirilebilir. Aslõnda ABD’nin Rusya’ya karşõ giriştiği bu politikada Türkiye’den beklentileri Nisan 2006 başõnda Türkiye’ye gelen ABD Dõşişleri Bakan Yardõmcõsõ Matt Bryza'nõn Enerji Bakanõ Hilmi Güler'le yaptõğõ görüşmede şekillenmeye başladõ. Bryza, Rusya'ya bağõmlõlõğõn azaltõlmasõ, Orta Asya ve Kuzey Afrika'dan doğalgaz alõnarak Türkiye üzerinden Batõ'ya ulaştõrõlmasõ önerisinde bulunmuştu. Dolayõsõyla Rice’õn ziyareti enerji alanõndaki Türkiye ile kurulmasõ muhtemel işbirliğinin daha somut bir ifadesi olarak değerlendirilebilir. Türkiye de ABD’nin bu yöndeki isteklerini göz ardõ etmiyor. Nitekim Rusya, Türkiye’nin gaz fiyatõnõ düşürme talebine olumsuz yaklaştõğõ gibi aynõ zamanda Samsun-Ceyhan projesini de desteklemiyor. Dolayõsõyla alternatif enerji kaynaklarõna yönelmek Türkiye açõsõndan oldukça önemli bir konu. Diğer yandan, Amerikan yönetimi Azeri gazõnõn Avrupa’ya taşõnmasõnõ aynõ zamanda Türkiye ve AB arasõndaki ilişkilerinde geliştirilmesinin bir parçasõ olarak düşünüyor. Gazprom yetkilileri ABD’nin bu tavrõna karşõlõk söylemlerini sertleştiriyor. Gazprom başkan yardõmcõsõ Alexander Medvedev, Rice’õn Türkiye’de bulunduğu sõrada yaptõğõ açõklamada Avrupa’nõn rakip şirketlere yönelmesi durumunda; Gazprom’un gelecekte Çin ve gelişen Asya ekonomilerine enerji sağlayabileceğini belirtti. 4