TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ Editör

Transkript

TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ Editör
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ
VE OKUL YÖNETİMİ
Editör: Aycan Çiçek Sağlam
Mart 2013
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
Editör
: Aycan ÇİÇEK SAĞLAM
Yazarlar
: Doç. Dr. Aycan ÇİÇEK SAĞLAM, Doç. Dr. Ekber TOMUL, Yrd. Doç. Dr. Selda POLAT,
Yrd. Doç. Dr. Gülay ASLAN, Yrd. Doç. Dr. Bilal YILDIRIM, Yrd. Doç. Dr. Habib ÖZGAN,
Yrd. Doç.Dr. M. Akif HELVACI, Yrd. Doç. Dr. İbrahim Halil ÇANKAYA, Yrd. Doç. Dr. Sevim
ÖZTÜRK, Öğr. Gör. Dr. Zafer KİRAZ, Öğr. Gör. Dr. İsmail ZENCİRCİ, Arş. Gör. Mahmut
KALMAN, Bilim Uzmanı Nezahat TÜRKMEN
Bu kitabın içinde yer alan ünitelerden yazarları sorumludur.
1. Baskı, Mart 2013
ISBN: 978-605-4515-38-7
Sayfa Tasarımı
Kapak Tasarımı
Baskı
: Serkan AKYÖRÜK
: Serkan AKYÖRÜK
: Desen Ofset A.Ş.
B
irlik Mah. 448. Cad. 476 Sok. No:2
Çankaya / Ankara
©Maya Akademi Yayın Dağıtım Eğitim Danışmanlık
Bu kitabın basım, yayın, satış hakları Maya Akademi Yayın Dağıtım Eğitim
Danışmanlık (İbrahim Akyol)’a aittir. Anılan kuruluşun izni alınmadan
kitabın tümü ya da bölümleri, mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik ya
da başka yöntemlerle çoğaltılamaz, basılamaz, dağıtılamaz.
Maya Akademi Yayın Dağıtım Eğitim Danışmanlık
Dr. Mediha Eldem Sok. 58/2 Kızılay-Ankara
Tel: (312) 432 16 14
Faks: (312) 435 59 18
www.mayakademi.net
[email protected]
SUNUŞ
Öğretmen yetiştirme programları 1998-1999 eğitim öğretim yılından bugüne dek
sürekli bir yenilenme sürecinden geçmektedir. Türk Eğitim Sistemi ve Okul Yönetimi dersi de bu yenileştirme çerçevesinde 2006-2007 akademik yılından itibaren
programa eklenen derslerden biridir. Sistem içerisinde ister öğretmen, ister yönetici, ister denetmen olarak görev alsın, her bir eğitim işgöreninin öncelikle içinde
yer alacağı sistemi tanıması bir zorunluluktur. Bu anlamda, Türk Eğitim Sistemi ve
Okul Yönetimi dersi, öncelikle eğitim sisteminin genel yapısını ve teşkilat yapısını
tanıtmakla başlayıp, geçmişten bugüne yönetim kuramlarının gelişimi ve bunların eğitim örgütlerine yansımalarını ele almakta ve okul yönetimini tüm boyutları
ile irdelemektedir. Öğretmen olarak göreve başlayan eğitim işgörenleri ilerleyen
zamanda eğitim yöneticiliği ya da denetmenliği görevlerine de talip olma hakkına
sahip oldukları için Türk Eğitim Sistemi ve Okul Yönetimi dersi onlara temel bilgi
ve bakış açısı kazandırmak bakımından büyüt katkı sağlayacaktır.
Ortaklaşa çalışmanın bir ürünü olan bu kitap, Türk Eğitim Sistemi ve Okul Yönetimi dersinin içeriğine uygun olarak hazırlanmıştır. Kitapta yer alan her bir bölüm
içeriğinin öğrenciler tarafından kolay kavranılabilmesi açısından çok fazla ayrıntılara girilmemeye özen gösterilmiştir. Kitabın temel amacı öğretmen adaylarına
Türkiye eğitim sistemini bütün olarak tanıtmak, eğitim sisteminin sorunları üzerinde düşünebilme becerisi kazandırmaktır.
Bölüm yazarı olarak görev alan değerli meslektaşlarıma, katkılarından ve çalışmalarından ötürü teşekkür ederim. Şüphesiz hiçbir çalışma eksiksiz değildir. Sevgili
öğretmen adaylarının ve öğretmen yetiştirme sürecinde görev alan meslektaşlarımın katkı, görüş ve eleştirileri kitabın geliştirilmesinde yol gösterici olacaktır.
Kitabın öğretmen adayları yanında eğitime ve eğitim sistemine ilgi duyan herkese
yararlı olmasını diler, kitabın hazırlanması sürecinde büyük katkı sağlayan değerli meslektaşım Yrd. Doç. Dr. Selda POLAT’a ve kitabın basımını gerçekleştiren
Maya Akademi’ye ayrıca teşekkür ederim.
Saygılarımla.
Editör
Doç. Dr. Aycan Çiçek Sağlam
– iii –
İÇİNDEKİLER
SUNUŞ.......................................................................................................................................... iii
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN GENEL YAPISI..................................................................1
Yrd. Doç. Dr. Gülay ASLAN
Giriş.................................................................................................................................................3
Türk Milli Eğitiminin İlkeleri......................................................................................................5
Türk Eğitim Sisteminin Genel Yapısı..........................................................................................8
Örgün Eğitim........................................................................................................................9
1. Okulöncesi Eğitim.................................................................................................... 9
2. İlköğretim............................................................................................................... 13
3. Ortaöğretim........................................................................................................... 18
4. Yükseköğretim........................................................................................................ 23
Yaygın Eğitim......................................................................................................................28
Özel Öğretim................................................................................................................................31
KAYNAKÇA................................................................................................................................34
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN ÖRGÜTSEL VE YÖNETSEL YAPISI.......................................37
Yrd. Doç. Dr. Gülay ASLAN
Giriş...............................................................................................................................................39
Kamu Hizmetlerinin Merkezden ve Yerinden Yönetimi........................................................40
Milli Eğitim Bakanlığının Örgüt ve Yönetim Yapısı...............................................................42
Milli Eğitim Bakanlığı Merkez Örgütü............................................................................46
Milli Eğitim Bakanlığı Taşra Örgütü................................................................................60
Milli Eğitim Bakanlığı Yurtdışı Örgütü...........................................................................62
KAYNAKÇA................................................................................................................................65
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN HUKUKSAL YAPISI.........................................................67
Yrd. Doç. Dr. Bilal YILDIRIM
Giriş...............................................................................................................................................69
Yasal Dayanaklar.........................................................................................................................69
1982 Anayasası’ndaki Eğitimle İlgili Düzenlemeler...............................................................72
–v–
Tevhid-i Tedrisat Kanunu...........................................................................................................74
1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu....................................................................................74
222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu..................................................................................74
Kalkınma Planlarında Eğitim....................................................................................................76
Milli Eğitim Şuralarında Eğitim................................................................................................77
Hükümet Programlarında Eğitim.............................................................................................78
KAYNAKÇA................................................................................................................................82
YÖNETİM KURAMLARI..........................................................................................85
Doç. Dr. Ekber TOMUL
Giriş...............................................................................................................................................87
Klasik Yönetim Yaklaşımları......................................................................................................87
a. Bilimsel Yönetim Kuramı ..............................................................................................88
b. Yönetim Süreçleri Kuramı.............................................................................................89
c. Bürokrasi Kuramı...........................................................................................................92
İnsan İlişkileri Yaklaşımları........................................................................................................95
a. Hawthorne Araştırmaları .............................................................................................95
b. İşbirliği Kuramı...............................................................................................................96
c. X ve Y Kuramı ................................................................................................................97
d. Z Kuramı..........................................................................................................................98
Modern (Çağdaş )Yönetim Yaklaşımları..................................................................................99
a. Sistem Yaklaşımı...........................................................................................................100
b. Durumsallık Yaklaşımı................................................................................................103
c. Kültürel Farklılıklar Kuramı........................................................................................104
Yönetim Kuramlarının Eğitime Yansımaları.........................................................................107
KAYNAKLAR............................................................................................................................109
YÖNETİM SÜREÇLERİ.......................................................................................... 111
Yrd. Doç. Dr. Habib ÖZGAN, Arş. Gör. Mahmut KALMAN
Giriş.............................................................................................................................................113
Yönetim Süreçleri......................................................................................................................114
1. Karar Verme .................................................................................................................115
2. Planlama........................................................................................................................117
– vi –
3. Örgütleme......................................................................................................................120
4. İletişim...........................................................................................................................122
İletişim Süreci....................................................................................................................124
5. Koordinasyon (Eşgüdümleme)...................................................................................125
6. Etkileme.........................................................................................................................127
7. Yöneltme........................................................................................................................128
8. Kadrolama.....................................................................................................................130
9. Değerlendirme .............................................................................................................131
KAYNAKÇA..............................................................................................................................133
OKUL ÖRGÜTÜ VE YÖNETİMİ................................................................................ 137
Öğr. Gör. Dr. Zafer KİRAZ
Giriş.............................................................................................................................................139
Yönetim Nedir?..........................................................................................................................139
Eğitim ve Okul Yönetimi..........................................................................................................141
Eğitimin Yönetimi............................................................................................................141
Okul Yönetimi...................................................................................................................143
Okulun İlkeleri..................................................................................................................144
Okulun Amaçları..............................................................................................................144
Okul Yönetiminin Öğeleri...............................................................................................145
Örgüt...........................................................................................................................................148
Örgütlerin Özellikleri.......................................................................................................149
Bir Örgüt Olarak Okul.....................................................................................................150
Okula Yönelik Eleştiriler...........................................................................................................152
KAYNAKÇA .............................................................................................................................160
OKUL YÖNETİMİNDE İNSAN KAYNAKLARI............................................................. 163
Öğrt. Gör. Dr. İsmail ZENCİRCİ
Giriş.............................................................................................................................................165
Eğitim Örgütlerinin İnsan Kaynakları Yapısı........................................................................166
Sınıflandırma ....................................................................................................................167
Kariyer................................................................................................................................169
Liyakat................................................................................................................................169
– vii –
Devlet Memurluğunda Genel Haklar, Ödevler ve Sorumluluklar, Yasaklar.....................169
Genel Haklar.....................................................................................................................169
Ödevler ve Sorumluluklar...............................................................................................171
Yasaklar..............................................................................................................................173
Okul Örgütünün İnsan Kaynakları (İşgören) Girdisi...........................................................174
Eğitim İşgöreni Olarak Öğretmen..................................................................................174
Eğitim İşgöreni Olarak Yöneticiler.................................................................................176
Eğitim İşgöreni Olarak Müfettişler.................................................................................177
Eğitim Öğretim Hizmetleri Sınıfı Dışında Kalan İşgörenler......................................177
Eğitim Örgütü İşgörenlerinin Özlük Hakları........................................................................178
Eğitim İşgörenlerinin Atanma Koşulları.......................................................................178
Eğitim Örgütlerinde İnsan Kaynaklarının Yönetimi Kapsamında Yürütülen İşler..........179
Okul Örgütünde İşgörene İlişkin Tutulan Defter ve Dosya Kayıtları........................179
Eğitim İşgörenlerinin Atama ve Yer Değiştirme İşlemleri..........................................180
Eğitim İşgörenlerinin Adaylık Eğitim Süreci................................................................183
Eğitim İşgörenlerinin İl İçi ve İller Arası Yer Değişimi...............................................184
Eğitim İşgörenlerinin Parasal İşlemleri.........................................................................185
Eğitim İşgörenlerinin Mesleki Yükselme, Ödüllendirilme Sicil ve Disiplin Uygulamaları ......187
Yükselme............................................................................................................................187
Başarı, Üstün Başarı Değerlendirmesi ve Ödül............................................................188
Sicil.....................................................................................................................................189
Disiplin...............................................................................................................................189
Eğitim İşgörenlerinde Olağan, Mazeret ve Hastalık İzinleri...............................................191
Eğitim İşgörenlerinin Memuriyetinin Sona Ermesi.............................................................193
Eğitim İşgörenlerinin Değerlendirilmesi ve Geliştirilmesi..................................................193
KAYNAKÇA..............................................................................................................................195
Kanun, Yönetmelik, Genelgeler...............................................................................................196
Kanunlar............................................................................................................................196
Yönetmelikler....................................................................................................................197
Genelgeler..........................................................................................................................197
– viii –
OKUL YÖNETİMİNDE EĞİTİM-ÖĞRETİM İŞLERİ....................................................... 199
Yrd. Doç.Dr. M. Akif HELVACI, Bilim Uzmanı Nezahat TÜRKMEN
Giriş.............................................................................................................................................201
Yıllık Çalışma Planının Yapılması...........................................................................................201
Yıllık Öğretim Planının Yapılması..................................................................................201
Ünitelendirilmiş Yıllık Plan ve Ders Planları................................................................202
Sınıf ve Şubelerin Oluşturulması ............................................................................................203
Ders Yükünün ve Öğretmenlerin Belirlenmesi.....................................................................203
Ders Dağıtım Programlarının Yapılması.......................................................................204
Okullardaki Kurullar ................................................................................................................204
Öğretimle İlgili Kaynakların Sağlanması ..............................................................................210
Kütüphane İşleri ...............................................................................................................211
Gezi – İnceleme – Araştırma Çalışmaları ....................................................................212
Yetiştirme Kursları ...........................................................................................................212
Okulda Rehberlik İşleri.............................................................................................................213
Yöneltme Öneri Kurulu............................................................................................................214
Okulda Nöbet İşleri...................................................................................................................214
Öğrencilerin Nöbet Hizmetleri.......................................................................................215
Sosyal ve Kültürel Etkinlikler...................................................................................................215
Okul Törenleri............................................................................................................................216
KAYNAKÇA..............................................................................................................................218
OKUL YÖNETİMİNDE ÖĞRENCİ İŞLERİ................................................................... 219
Yrd. Doç. Dr. İbrahim Halil ÇANKAYA
Giriş.............................................................................................................................................221
Okul Kayıt İşlemleri..................................................................................................................221
Okul Nakil İşlemleri ve Kişisel Bilgilerin Kaydı....................................................................222
Performans Değerlendirme, Notlarının Kaydı ve Ödüllendirme İşlemleri.......................222
Öğrenci Belgesi, Kimlik ve Paso İşlemlerinin Düzenlenmesi.............................................223
Devam – Devamsızlık ve Mezuniyet İşleri.............................................................................224
Okul Öğrenci Güvenliği...........................................................................................................224
Öğrenci Güvenliği Açısından Mekân Yönetimi....................................................................225
Sonuç ve Değerlendirme..........................................................................................................226
KAYNAKÇA..............................................................................................................................227
– ix –
OKUL YÖNETİMİNDE BÜTÇE İŞLERİ....................................................................... 229
Yrd. Doç. Dr. Sevim ÖZTÜRK
Giriş.............................................................................................................................................231
Temel Kavramlar.......................................................................................................................232
Eğitimin Finansmanı................................................................................................................234
Eğitimin Gelir Kaynakları...............................................................................................235
Kamu Eğitim Giderleri.....................................................................................................236
Okul Yönetiminde Hesap İşleri...............................................................................................236
Okulların Gelir Kaynakları..............................................................................................237
Türkiye’de İlköğretimin Finansmanı.......................................................................................237
Türkiye’de Ortaöğretimin Finansmanı...................................................................................239
Türkiye’de Yükseköğretimin Finansmanı...............................................................................242
Sonuç...........................................................................................................................................251
KAYNAKÇA..............................................................................................................................252
TÜRKİYE EĞİTİM SİSTEMİNİN DENETİM YAPISI...................................................... 253
Doç. Dr. Aycan ÇİÇEK SAĞLAM
Giriş.............................................................................................................................................255
Denetim (Teftiş) Kavramı........................................................................................................255
Denetimin Tarihsel Gelişimi....................................................................................................256
Türkiye Milli Eğitim Sisteminde Denetimin Tarihsel Gelişimi...........................................257
Denetimin Amaç ve Temel İlkeleri.........................................................................................259
Genel Amaçlar..................................................................................................................259
Özel Amaçlar.....................................................................................................................260
Rehberlik ve Teftişin İlkeleri...........................................................................................263
Türkiye Eğitim Sisteminin Denetim Yapısı ve İşleyişi..........................................................264
Tartışma......................................................................................................................................270
KAYNAKÇA..............................................................................................................................272
OKUL - ÇEVRE İLİŞKİLERİ.................................................................................... 273
Yrd. Doç. Dr. Selda POLAT
–x–
Giriş.............................................................................................................................................275
Eğitim (Okul) ve Toplum ........................................................................................................275
Okul ve Çevre İlişkilerinin Boyutları......................................................................................277
1. Ailenin Okula Katılımı ve Okul Aile İşbirliği...........................................................277
Okul-Aile İşbirliği (Okula Katılım) Modelleri..............................................................282
2. Baskı Grupları ve Çevrenin Okula Katılımı..............................................................284
3. Okulun Çevreye Katılımı.............................................................................................285
Özet.............................................................................................................................................287
KAYNAKÇA..............................................................................................................................288
– xi –
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN
GENEL YAPISI
BÖLÜM
1
Yrd. Doç. Dr. Gülay ASLAN*
*
AMAÇLAR
• Türk eğitim sisteminin genel ve özel amaçlarını kavrayabilme
• Türk eğitim sisteminin ilkelerini kavrayabilme
• Türk eğitim sisteminin yapısını kavrayabilme
• Türk eğitim sistemindeki öğretim kademelerinin amaçlarını ve sorunlarını
kavrayabilme
• Öğretim kademelerine göre okul türlerini bilme
• Özel eğitim ve özel öğretim kavramlarını ayırt edebilme
*
Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü
–1–
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN GENEL YAPISI�������������������������������������3
Giriş
Tüm sistemler, toplumsal ya da bireysel bir gereksinmeyi karşılamak için vardır.
Bu aynı zamanda sistemin varlık nedenidir. Başaran’a göre sistem, bir amaç için
birleşen, birbirine dayanan ve birbirini etkileyen parçaların oluşturduğu bir bütündür. Diğer tüm sistemler gibi, eğitim sistemi de bir amaç için vardır. Eğitim
sisteminin amacı; toplumun tüm üyelerinin eğitim gereksinmelerini karşılamak,
eğitim haklarını gerçekleştirmek ve devletin eğitimden beklediği yararları sağlamaktır (2008:73). O halde eğitim sistemi hem bireysel hem de toplumsal gereksinmeleri karşılamak için vardır. Aynı zamanda eğitim, toplumların tarihsel evrimi içinde gelişimini, bir aşamadan yeni bir aşamaya geçmesini sağlayıcı, ileriye
götürücü bir işleve sahiptir. Geniş halk kitlelerinin uyanması, hak ve çıkarlarına,
sorunlarına sahip çıkması, bunları savunması, elde etmesi, bu amaçla örgütlenmesi konusunda eğitime (Geray, 1978:VII) ve bunu gerçekleştirecek olan eğitim
sistemlerine büyük görevler düşmektedir.
Türkiye eğitim sisteminin bugünkü yapısına ilişkin ilk adımları Osmanlı’ya kadar götürebiliriz. Osmanlı’da eğitim sisteminin yapısını oluşturmaya yönelik ilk
girişim 1861 yılında Geçici Eğitim Meclisi’nce yapılmıştır. Meclis, Osmanlı’nın
kuruluşundan, yenileşme çabalarının başladığı 1730’lu yıllara kadarki eğitim kurumları ile bu dönemden sonra Batı’nın etkisiyle açılan eğitim kurumlarını basamaklandırmaya çalışmıştır. Osmanlı Devleti’nde bu tarihe kadar okulların basamaklandırmasına ilişkin bir girişim yoktur. Meclis, sıbyan okulunu ilköğretim,
rüştiyeyi ortaöğretim, meslek okullarının rüştiyenin üstünde olan kesimini de
(Mülkiye Mektebi gibi) yüksekokul olarak benimsemiştir. Fakat bu sınıflandırma
hemen hiç uygulanmamıştır. Bu konuda kalıcı düzenleme 1869 Genel Eğitim Tüzüğü ile gerçekleştirilmiştir. Öğretimin basamaklandırılması girişimi, eğitimin
yapılandırılması (örgütlenmesi) girişiminden önce başlamış ve eğitimin yapılandırılmasına yol açmıştır (Başaran, 2008:93).
Öğretim basamakları, öğretim düzeylerine göre okulların birbirlerinin üzerine
konulmasıyla oluşur. Öğretimi örgütleme ise, okulun örgütsel yapısının oluşturulmasıyla başlar. Okul, işlevlerini gerçekleştirecek yönetsel bir yapıya kavuşturulur. Daha sonra çoğalan okullar (temel sistem) üzerine sırasıyla ilçe, il(aracı üst
sistemler) ve bakanlık gibi (üst sistemler) eğitim örgütleri kurulur. Böylece, aşağıdan yukarıya bir eğitim örgütleri dizisi oluşturulur. Öğretim basamaklarından ve
eğitim örgütlerinden oluşan eğitim sisteminin temelini okul oluşturur (Başaran,
2008:137).
4 ���������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
Temel sistem olan okul, belli amaçları gerçekleştirmek için vardır. Okulun hangi
amaçları gerçekleştireceği ise içinde bulunduğu genel sistemin dayandığı felsefeye
göre biçimlenir. Bu nedenle “Nasıl bir insan tipi yetiştirmek istiyoruz?” sorusunun yanıtı; farklı coğrafyalarda, farklı tarihsel süreçlerde, farklı siyasi rejimlerde,
farklı ekonomik, kültürel ve toplumsal yapılarda farklılaşabilir. Bu soruya verilen
yanıt önemlidir. Çünkü eğitim sisteminin amaçları ve bu amaçları gerçekleştirecek örgüt yapısı (temel sistem ve üst sistemler) yanıta bağlı olarak oluşturulur.
Bugünkü eğitim sisteminin amaçları, temel ilkeleri ve yapısı 1973 yılında kabul
edilen 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ile oluşturulmuştur. Kanun eğitimin
amacını genel ve özel olmak üzere iki başlık altında sınıflandırmıştır.
1. Türk Milli Eğitiminin Genel Amaçları
Milli Eğitimin genel amacı, Türk Milletinin bütün fertlerini,
• Atatürk inkılap ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı; Türk Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini
benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima
yüceltmeye çalışan, insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline
getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek;
• Beden, zihin, ahlak, ruh ve duygu bakımlarından dengeli ve sağlıklı şekilde
gelişmiş bir kişiliğe ve karaktere, hür ve bilimsel düşünme gücüne, geniş bir
dünya görüşüne sahip, insan haklarına saygılı, kişilik ve teşebbüse değer veren,
topluma karşı sorumluluk duyan; yapıcı, yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmek;
• İlgi, istidat ve kabiliyetlerini geliştirerek gerekli bilgi, beceri, davranışlar ve birlikte iş görme alışkanlığı kazandırmak suretiyle hayata hazırlamak ve onların,
kendilerini mutlu kılacak ve toplumun mutluluğuna katkıda bulunacak bir
meslek sahibi olmalarını sağlamak;
Böylece bir yandan Türk vatandaşlarının ve Türk toplumunun refah ve mutluluğunu artırmak; öte yandan milli birlik ve bütünlük içinde iktisadi, sosyal ve kültürel kalkınmayı desteklemek ve hızlandırmak ve nihayet Türk Milletini çağdaş
uygarlığın yapıcı, yaratıcı, seçkin bir ortağı yapmaktır. (Madde 2)
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN GENEL YAPISI�������������������������������������5
2. Türk Milli Eğitiminin Özel Amaçları
Türk eğitim ve öğretim sistemi, bu genel amaçları gerçekleştirecek şekilde düzenlenir ve çeşitli derece ve türdeki eğitim kurumlarının özel amaçları, genel amaçlara ve aşağıda sıralanan temel ilkelere uygun olarak tespit edilir. (Madde 3)
Türk Milli Eğitiminin İlkeleri
Eğitiminin temel ilkeleri, Milli Eğitim Temel Kanunu’nda ondört başlık altında
sıralanmıştır. Bunlar:
Genellik ve Eşitlik: Eğitim kurumları dil, ırk, cinsiyet ve din ayırımı gözetilmeksizin herkese açıktır. Eğitimde hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz
tanınamaz.
Ferdin ve Toplumun İhtiyaçları: Milli eğitim hizmeti, Türk vatandaşlarının istek
ve kabiliyetleri ile Türk toplumunun ihtiyaçlarına göre düzenlenir.
Yöneltme: Fertler, eğitimleri süresince, ilgi, istidat ve kabiliyetleri ölçüsünde ve
doğrultusunda çeşitli programlara veya okullara yöneltilerek yetiştirilirler. Milli
eğitim sistemi, her bakımdan, bu yöneltmeyi gerçekleştirecek biçimde düzenlenir.
Bu amaçla, ortaöğretim kurumlarına, eğitim programlarının hedeflerine uygun
düşecek şekilde hazırlık sınıfları konulabilir.
Yöneltmede ve başarının ölçülmesinde rehberlik hizmetlerinden ve objektif ölçme ve değerlendirme metotlarından yararlanılır.
Eğitim Hakkı: İlköğretim görmek her Türk vatandaşının hakkıdır. İlköğretim kurumlarından sonraki eğitim kurumlarından vatandaşlar ilgi, istidat ve kabiliyetleri ölçüsünde yararlanırlar.
Fırsat ve İmkân Eşitliği: Eğitimde kadın, erkek herkese fırsat ve imkân eşitliği sağlanır. Maddi imkânlardan yoksun başarılı öğrencilerin en yüksek eğitim kademelerine kadar öğrenim görmelerini sağlamak amacıyla parasız yatılılık, burs, kredi
ve başka yollarla gerekli yardımlar yapılır. Özel eğitime ve korunmaya muhtaç
çocukları yetiştirmek için özel tedbirler alınır.
Süreklilik: Fertlerin genel ve mesleki eğitimlerinin hayat boyunca devam etmesi esastır. Gençlerin eğitimi yanında, hayata ve iş alanlarına olumlu bir şekilde
uymalarına yardımcı olmak üzere, yetişkinlerin sürekli eğitimini sağlamak için
gerekli tedbirleri almak da bir eğitim görevidir.
6 ���������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
Atatürk İnkılap ve İlkeleri ve Atatürk Milliyetçiliği: Eğitim sistemimizin her derece ve türü ile ilgili ders programlarının hazırlanıp uygulanmasında ve her türlü
eğitim faaliyetlerinde Atatürk inkılap ve ilkeleri ve Anayasada ifadesini bulmuş
olan Atatürk milliyetçiliği temel olarak alınır. Milli ahlak ve milli kültürün bozulup yozlaşmadan kendimize has şekli ile evrensel kültür içinde korunup geliştirilmesine ve öğretilmesine önem verilir.
Milli birlik ve bütünlüğün temel unsurlarından biri olarak Türk dilinin, eğitimin
her kademesinde, özellikleri bozulmadan ve aşırılığa kaçılmadan öğretilmesine
önem verilir; çağdaş eğitim ve bilim dili halinde zenginleşmesine çalışılır ve bu
maksatla Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ile işbirliği yapılarak Milli
Eğitim Bakanlığınca gereken tedbirler alınır.
Demokrasi Eğitimi: Güçlü ve istikrarlı, hür ve demokratik bir toplum düzeninin
gerçekleşmesi ve devamı için yurttaşların sahip olmaları gereken demokrasi bilincinin, yurt yönetimine ait bilgi, anlayış ve davranışlarla sorumluluk duygusunun
ve manevi değerlere saygının, her türlü eğitim çalışmalarında öğrencilere kazandırılıp geliştirilmesine çalışılır; ancak, eğitim kurumlarında Anayasada ifadesini
bulan Atatürk milliyetçiliğine aykırı siyasi ve ideolojik telkinler yapılmasına ve bu
nitelikteki günlük siyasi olay ve tartışmalara karışılmasına hiçbir şekilde meydan
verilmez.
Laiklik: Türk milli eğitiminde laiklik esastır. Din kültürü ve ahlak öğretimi ilköğretim okulları ile lise ve dengi okullarda okutulan zorunlu dersler arasında yer alır.
Bilimsellik: Her derece ve türdeki ders programları ve eğitim metotlarıyla ders
araç ve gereçleri, bilimsel ve teknolojik esaslara ve yeniliklere, çevre ve ülke ihtiyaçlarına göre sürekli olarak geliştirilir.
Eğitimde verimliliğin artırılması ve sürekli olarak gelişme ve yenileşmenin sağlanması bilimsel araştırma ve değerlendirmelere dayalı olarak yapılır.
Bilgi ve teknoloji üretmek ve kültürümüzü geliştirmekle görevli eğitim kurumları
gereğince donatılıp güçlendirilir; bu yöndeki çalışmalar maddi ve manevi bakımından teşvik edilir ve desteklenir.
Planlılık: Milli eğitimin gelişmesi iktisadi, sosyal ve kültürel kalkınma hedeflerine
uygun olarak eğitim - insangücü - istihdam ilişkileri dikkate alınmak suretiyle,
sanayileşme ve tarımda modernleşmede gerekli teknolojik gelişmeyi sağlayacak
mesleki ve teknik eğitime ağırlık verecek biçimde planlanır ve gerçekleştirilir.
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN GENEL YAPISI�������������������������������������7
Mesleklerin kademeleri ve her kademenin unvan, yetki ve sorumlulukları kanunla tespit edilir ve her derece ve türdeki örgün ve yaygın mesleki eğitim kurumlarının kuruluş ve programları bu kademelere uygun olarak düzenlenir.
Eğitim kurumlarının yer, personel, bina, tesis ve ekleri, donatım, araç, gereç ve kapasiteleri ile ilgili standartlar önceden tespit edilir ve kurumların bu standartlara
göre optimal büyüklükte kurulması ve verimli olarak işletilmesi sağlanır.
Karma Eğitim: Okullarda kız ve erkek karma eğitim yapılması esastır. Ancak eğitimin türüne, imkân ve zorunluluklara göre bazı okullar yalnızca kız veya yalnızca erkek öğrencilere ayrılabilir.
Eğitim Kampüsleri ve Okul ile Ailenin İşbirliği: Aynı alan içinde birden fazla örgün ve/veya yaygın eğitim kurumunun bir arada bulunması halinde eğitim kampüsü kurulabilir ve bunların ortak ihtiyaçlarını karşılamak üzere eğitim kampüsü
yönetimi oluşturulabilir. Eğitim kampüsü bünyesindeki ortak açık alan, kantin,
salon ve benzeri yerlerin işlettirilmesi veya işletilmesi kampüs yönetimince yerine
getirilir. Bu şekilde elde edilen gelirler, kampüsün ortak giderlerinde kullanılır.
Eğitim kampüslerinin kuruluşu, yönetiminin oluşumu, gelirlerinin harcanması
ve denetlenmesi ile bu fıkrada belirtilen diğer hususlar Maliye Bakanlığı ve Milli
Eğitim Bakanlığınca müştereken hazırlanan yönetmelikle düzenlenir.
Eğitim kurumlarının amaçlarının gerçekleştirilmesine katkıda bulunmak için
okul ile aile arasında işbirliği sağlanır. Bu amaçla okullarda okul-aile birlikleri kurulur. Okul-aile birlikleri, okulların eğitim ve öğretim hizmetlerine etkinlik ve
verimlilik kazandırmak, okulların ve maddi imkânlardan yoksun öğrencilerin zorunlu ihtiyaçlarını karşılamak üzere; aynî ve nakdî bağışları kabul edebilir, maddi
katkı sağlamak amacıyla sosyal ve kültürel etkinlikler ve kampanyalar düzenleyebilir, okulların bünyesinde bulunan açık alan, kantin, salon ve benzeri yerleri
işlettirebilir veya işletebilirler. Öğrenci velileri hiçbir surette bağış yapmaya zorlanamaz. Okul-aile birliklerinin kuruluş ve işleyişi, birlik organlarının oluşturulması ve seçim şekilleri, sosyal ve kültürel etkinliklerden sağlanan maddi katkılar,
bağışların kabulü, harcanması ve denetlenmesi ile açık alan, kantin, salon ve benzeri yerlerin işlettirilmesi veya işletilmesinden sağlanan gelirlerin dağıtım yerleri
ve oranları, harcanması ve denetlenmesine dair usul ve esaslar, Maliye Bakanlığı
ve Milli Eğitim Bakanlığınca müştereken hazırlanan yönetmelikle düzenlenir.
Milli Eğitim Bakanlığınca belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde, gerekli görülen hallerde il milli eğitim müdürlükleri; il sınırları içerisinde bulunan bir veya
8 ���������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
birden fazla eğitim kampüsü yönetiminin veya okul-aile birliğinin işlettirebileceği
veya işletebileceği yerlere ilişkin ihaleleri bunlar adına yapmaya yetkilidir.
Eğitim kampüsleri ve okul-aile birliklerinin gelirleri, genel bütçe gelirleri ile ilişkilendirilmeksizin eğitim kampüsü yönetimi ve okul-aile birliği adına bankalarda
açılan özel hesaplarda tutulur.
Eğitim kampüsü yönetimleri ve okul-aile birlikleri, bu madde kapsamında yapacakları işlemler ve düzenlenen kâğıtlar yönünden damga vergisi ve harçlardan
muaf; bunlara ve bunlar tarafından yapılan bağış ve yardımlar ise veraset ve intikal vergisinden müstesnadır.
Her Yerde Eğitim: Milli eğitimin amaçları yalnız resmi ve özel eğitim kurumlarında değil, aynı zamanda evde, çevrede, işyerlerinde, her yerde ve her fırsatta
gerçekleştirilmeye çalışılır. Resmi, özel ve gönüllü her kuruluşun eğitimle ilgili
faaliyetleri, Milli Eğitim amaçlarına uygunluğu bakımından Milli Eğitim Bakanlığının denetimine tabidir.
Türk Eğitim Sisteminin Genel Yapısı
Eğitim, informal ve formal olmak üzere iki türdür. İnformal (doğal) eğitim, yaşam içinde kendiliğinden oluşan, amaçlı (istendik) ve planlı (kasıtlı) olmayan,
örgütlenmemiş eğitimdir. Belirli bir amaç doğrultusunda plan ve program uygulanarak gerçekleştirilen eğitime ise formal eğitim denir. Türkiye’de formal eğitim
Milli Eğitim Bakanlığı tarafından örgütlenmiştir. 1739 sayılı Milli Eğitim Temel
Kanunu’na göre, eğitim sistemi, “örgün” ve “yaygın” eğitim olmak üzere iki ana
bölümden oluşmaktadır. Örgün eğitim, okulöncesi eğitim, ilköğretim (ilkokul,
ortaokul), ortaöğretim (genel, mesleki teknik) ve yükseköğretim düzeylerinden
oluşmaktadır. Yaygın eğitim, örgün eğitimin yanında veya dışında düzenlenen
eğitim faaliyetlerinin tümünü kapsar. Özel öğretim ve özel eğitim ise hem örgün
hem de yaygın eğitim kapsamında düzenlenebilir.
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN GENEL YAPISI�������������������������������������9
Şema 1. Türk Eğitim Sistemi Eğitim Tür ve Düzeyleri
Örgün Eğitim
Belli yaş grubundaki ve aynı düzeydeki bireylere, amaca göre hazırlanmış programlarla, okul çatısı altında düzenli olarak yapılan eğitime “örgün eğitim”, bu
eğitimin yapıldığı yerlere de “örgün eğitim kurumları” denir. Örgün eğitimin
düzeyleri şunlardır: 1) Okulöncesi eğitim 2) İlköğretim (ilkokul, ortaokul) 3) Ortaöğretim 4) Yükseköğretim (Şema 1).
1. Okulöncesi Eğitim
Okulöncesi eğitim, çocuğun doğumundan, ilköğretime başlama yaşına kadar
olan çocukluk yıllarını içine alan, bu yaş çocuklarının bireysel özelliklerine ve
gelişimsel düzeylerine uygun, zengin uyarıcı çevre olanakları sağlayan, çocukların tüm gelişimlerini en iyi biçimde yönlendiren bir eğitim sürecidir (Oğuzkan
& Oral, 1987:2). Bu süreç çocuğun kişiliğinin oluşumunda, temel bilgi, beceri,
alışkanlık ve tutumların kazandırılması ve geliştirilmesinde kritik bir dönemdir.
Bu dönemde kazandırılan davranış örnekleri, çocuğun kişilik gelişimini ve ileriki
10 ��������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
yıllardaki öğrenim yaşantısını etkiler (Başal, 1998:4). Okulöncesi eğitimde, çocuğun doğuştan getirmiş olduğu potansiyeli en üst düzeye çıkartabilmesini ve bunu
gösterebilmesini sağlayıcı uyarıcılara gereksinim vardır. Bu nedenle, çocuğun
okulöncesi dönemdeki eğitimi rastlantılara bırakılamayacak kadar önemlidir. Bu
dönemin mutlaka planlı ve kontrollü eğitim etkinlikleriyle geçirilmesi gerektiği
noktasında yaygın bir görüş birliği vardır (Öz, 1983:235; Oğuzkan & Oral, 1987:2;
Aksoy, 1994:2; Baylan &Turla, 1994:6; Sözer, 2000:122).
Okulöncesi eğitim, kadın istidamı açısından da son derece önemlidir. Çocuğun
kişilik gelişimi, duygusal ve sosyal gelişimine etkilerinin yanı sıra, kadının çalışma
yaşamına daha fazla katılması ve kadın istihdamındaki artış, çocukların güvenle bırakılıp, bakılabileceği kurumlara olan gereksinmeyi artırmıştır (Üstünoğlu,
1987:10).
Türk eğitim sisteminde okulöncesi eğitimin genel çerçevesini, amaçlarını ve hangi
kurumlarda okulöncesi eğitim faaliyetlerinin yürütüleceğini 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu belirler. Kanun’a göre, okulöncesi eğitim, mecburi ilköğrenim
çağına gelmemiş çocukların eğitimini kapsar. Bu eğitim isteğe bağlıdır. Okulöncesi eğitiminin amaç ve görevleri, milli eğitimin genel amaçlarına ve temel ilkelerine
uygun olarak,
• Çocukların beden, zihin ve duygu gelişmesini ve iyi alışkanlıklar kazanmasını
sağlamak;
• Onları ilköğretime hazırlamak;
• Şartları elverişsiz çevrelerden ve ailelerden gelen çocuklar için ortak bir yetişme ortamı yaratmak;
• Çocukların Türkçeyi doğru ve güzel konuşmalarını sağlamaktır.
Okulöncesi Eğitim Kurumları
Okulöncesi eğitim kurumları, bağımsız anaokulları olarak kurulabileceği gibi, gerekli görülen yerlerde ilköğretim okuluna bağlı anasınıfları halinde veya ilgili diğer öğretim kurumlarına bağlı uygulama sınıfları olarak da açılabilir. Okulöncesi
eğitim kurumlarının nerelerde ve hangi önceliklere göre açılacağı, Milli Eğitim
Bakanlığınca hazırlanacak bir yönetmelikle düzenlenir.
Okulöncesi eğitim kurumları kimin açtığına bağlı olarak geniş bir yelpazede hizmet vermektedir. Başta Milli Eğitim Bakanlığı olmak üzere, Aile ve Sosyal Politi-
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN GENEL YAPISI����������������������������������� 11
kalar Bakanlığı, 657 sayılı Kanun’un 191. maddesine göre kamu kurumları, üniversiteler, özel işletmeler ve özel kesim okulöncesi eğitim kurumu açabilmektedir.
Başlıca okulöncesi eğitim kurumları şunlardır:
• Bağımsız Anaokulları (resmi ya da özel)
• Anasınıfları (resmi ya da özel ilköğretim okulları bünyesinde)
• Uygulama Anaokulları ve Anasınıfları (Kız Meslek Liseleri bünyesinde)
• Mobil anaokulları (çeşitli projeler kapsamında açılan)
• Kreşler
• Çocuk yuvaları
• Çocuk bakımevleri
• Çocuk kulüpleri
• Çocuk evleri vb.
Okulöncesi Eğitimde Karşılaşılan Bazı Temel Sorunlar ve Çözüm Önerileri
Okulöncesi eğitim, eğitim sistemimizin en az gelişme kaydeden kademesidir.
2011-2012 öğretim yılında Milli Eğitim Bakanlığı, diğer Bakanlıklar, kamu kurumları, özel kesim de dahil olmak üzere okulöncesi eğitim okullaşma oranı 3-5
yaş aralığında %30,8’dir (MEB, 2012: 1). Yani bu yaş grubundaki çocukların yaklaşık % 70’i bu düzey eğitimden yararlanamamaktadır. Bunun çeşitli nedenlerinden söz edilebilir. Bu nedenler, aynı zamanda okulöncesi eğitimde karşılaşılan
temel sorunlardır.
Okulöncesi eğitimin gelişememe nedenlerinden biri, bu eğitimin öneminin yeterince anlaşılamamasıdır. Bunun en somut göstergesi; 30/03/2012 tarihinde çıkarılan ve kamuoyunda 4+4+4 Yasası olarak bilinen, 6287 sayılı “İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile zorunlu
eğitim yeniden düzenlenmiş fakat okulöncesi eğitim zorunlu eğitim kapsamına
alınmamıştır. Aynı Kanun, 60 aylık okulöncesi eğitim kapsamında olan çocukları
ise ilköğretim kapsamına almıştır. Bu uygulama okulöncesi eğitim ile ilköğretim
programlarının ve dolayısıyla amaçlarının birinden farklı olması, bu kademelerde
görev alan öğretmen yeterliliklerinin birinden farklı olması, öğretme yöntemlerinin birbirinden farklı olması gibi çeşitli açılardan eleştirilmiş; okulöncesi eğitim
kademesi açısından geri bir adım olarak değerlendirilmiştir. Beş yaşın zorunlu
12 ��������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
eğitim kapsamına alınmış olması, olumlu bir gelişme olmakla birlikte, Bakanlık,
beş yaşı yeniden okulöncesi eğitim kapsamında görmelidir. Öte yandan çocuk
gelişiminde bu kadar kritik bir dönemin ailelerin isteğine bırakılmış olması, okulöncesi eğitim politikaları açısından belki de en büyük açmazlardan biridir.
Okulöncesi eğitimin gelişememesinin bir diğer nedeni ise; genelde eğitime özelde
ise okulöncesi eğitime ayrılan finansman kaynaklarının yetersiz olmasıdır. Okulöncesi eğitim, örgün eğitim sistemi içinde en fazla savsaklanan ve en az kaynak
ayrılan kademelerden birini oluşturmaktadır. Özellikle bu düzeyin zorunlu eğitim kapsamında görülmüyor olması; çağ nüfusu için gerekli olan altyapının, araçgerecin ve donanımın hazırlanmaması ve bu kademe için gereksinim duyulan
öğretmenlerin zamanında yetiştirilememesi sonucunu doğurmaktadır. Türkiye
eğitim sisteminin genelinde gözlemlenen plansızlık, bu kademe için daha fazla
söz konusudur.
Okulöncesi eğitimin zorunlu eğitim kapsamı içinde alınmıyor olmasının bir başka sonucu ise, devletin bu hizmeti belli bir keyfiyet içinde yürütmesi, yani bu
kademeyi bilinçli olarak özel kesime terk etmesi anlamına gelmektedir. Eğitim,
özel kesim için önemli bir pazardır. Üstelik devlet bu pazarda, zorunlu eğitim
nedeniyle tekel konumunda değilse, özel kesim için pazarın genişlemesi o oranda
artmaktadır. Kaldı ki, okulöncesi eğitimin devlet okullarında sunulduğu durumda dahi, bu eğitimin maliyeti büyük oranda veliden alınmaktadır. Bu nedenle,
çocuğun gerek kişilik gelişiminde, gerek sosyal gelişiminde, gerekse daha sonraki
öğrenim yaşantısını doğrudan etkilediği bilinen bir eğitim kademesinin, yalnızca
parası olan aile çocuklarına sunuluyor olması, yukarıda 1739 sayılı Milli Eğitim
Temel Kanunu’nda sıralanmış olan amaçlarla da uyuşmamaktadır. Çünkü okulöncesi eğitimin öncelikli kitlesi Yasaya göre “şartları elverişsiz çevrelerden ve ailelerden gelen çocuklar”dır.
Okulöncesi eğitimin gelişimini etkileyen bir başka neden ise, okulöncesi eğitim
faaliyetlerinin çok farklı kurumlar tarafından yürütülüyor olmasıdır. Tezcan’a
(1999:11) göre, bu durum, okulöncesi eğitim kurumlarının örgütlenmesini, programların uygulanmasını ve etkinliklerin denetlenmesini güçleştirmektedir. Yukarıda sıralanan nedenlerle- ki bunları çoğaltmak mümkündür- okulöncesi eğitimin,
yaş kapsamı genişletilerek zorunlu eğitim içine alınması, devlet okullarında parasız olması, bu hizmeti talep eden tüm velilere hiçbir bedel ödemeksizin sunulması
ve okulöncesi eğitimin kendine özgü gereklerinden kaynaklı tüm harcamaların ise
devlet tarafından karşılanması gerekmektedir. Ayrıca, okulöncesi eğitim için gerekli
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN GENEL YAPISI����������������������������������� 13
olan öğretmen sayısı; Milli Eğitim Bakanlığı ile Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından koordinasyon içinde planlanmalı, öğretmen gereksinmesi nitelikten taviz
verilmeksizin yetiştirilmeli ve karşılanmalıdır.
2. İlköğretim
İlköğretim, toplumda herkesin sahip olması gereken asgari ve temel vatandaşlık
bilgilerinin kazandırıldığı bir eğitim düzeyidir. 1961 yılında çıkarılan 222 sayılı
İlköğretim ve Eğitim Kanunu; ilköğretimi her yurttaşın görmesi gereken temel
eğitim olarak tanımlamıştır. Bu eğitim, her yurttaşa yaşamında karşılaştığı ya da
karşılaşacağı kişisel, toplumsal sorunlarını çözmede; toplumun değerlerine düzgülerine uyum sağlamda; üretken ve tutumlu olmada temel yeterlikleri, alışkanlıkları kazandıran bir eğitimdir (Başaran, 1982:13). Aynı zamanda ülkelerin daha
ileri eğitim ve öğretim düzeylerini ve türlerini, sistemli bir biçimde oluşturacakları, yaşam boyu sürecek bir öğrenmenin ve insan gelişiminin de temelidir (Herkesi
İçin Eğitim Dünya Konferansı, 1990:3).
Tüm gelişmekte olan ülkelerin 1960 ve 1970’lerde, hatta 1980’lerde ulusal kalınma planlarının temel hedefi; vatandaşlarına daha fazla eğitim sağlamaktır. Bu ülkeler, özellikle ilköğretimi en kısa zamanda yaygınlaştırma amacına yönelmişler
ve bunun sonucu olarak eğitim talebinde büyük bir patlama olmuştur (Kavak,
1997:12).Eğitim; temel bir insan hakkı, ekonomik büyümenin olmazsa olmaz koşulu, nitelikli teknik ve yönetsel kadroların kıtlığını gidermenin bir aracı, bireyler
için daha iyi işlere girişin pasaportu, insanları eski fikirlerden ve batıl inançlardan arındırmanın bir aracı, daha iyi seçmenler, demokratik siyasal süreçlere daha
iyi katılmanın özendiricisi olarak görülmüştür (Bishop, 1989:12’den Akt. Kavak,
1997:12). Nitekim, 1982 Anayasası’nın eğitim hakkını düzenleyen “eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi” başlıklı 42. Maddesi’ne göre ilköğretim, devletin tüm yurttaşlarına parasız olarak ulaştırması gereken bir ödev olarak kabul edilmiştir.
Toplumsal yaşamın hızla karmaşık hale geldiği günümüzde her çocuğun asgari
düzeyde bilmesi gereken bilginin düzeyi artmıştır. İlköğretim kademesinde öğrenciye, kazandırılması gereken temel bilgi, beceri ve davranışlar arttıkça, bunların ne kadar sürede verileceği de önem kazanmıştır (Sezgin, Aslan & Küçüker,
1999:4) Ülkemizde, Milli Eğitim Temel Kanunu’na göre, mecburi ilköğretim çağı
6-13 yaş grubundaki çocukları kapsar. Bu çağ çocuğun 5 yaşını bitirdiği yılın eylül
ayı sonunda başlar, 13 yaşını bitirip 14 yaşına girdiği yılın öğretim yılı sonunda
14 ��������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
biter. İlköğretimin amaç ve görevleri, milli eğitimin genel amaçlarına ve temel
ilkelerine uygun olarak,
• Her çocuğa iyi bir vatandaş olmak için gerekli temel bilgi, beceri, davranış ve
alışkanlıkları kazandırmak; onu milli ahlak anlayışına uygun olarak yetiştirmek;
• Her çocuğu ilgi, istidat ve kabiliyetleri yönünden yetiştirerek hayata ve üst öğrenime hazırlamaktır.
İlköğretim Kurumları
18 Ağustos 1997 tarih ve 4306 sayılı Sekiz Yıllık Kesintisiz Zorunlu İlköğretim
Yasası uyarınca tek bir çatı altında toplanan ve program bütünlüğüne kavuşan
ilkokul ve ortaokullar, 30 Mart 2012 tarih ve 6287 sayılı “İlköğretim ve Eğitim
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile 4+4 yıl olarak yeniden ayrılmışlardır. Bu Kanun’un getirdiği değişikliklere göre, ilköğretim
kurumlarının ilkokul ve ortaokul olarak bağımsız okullar hâlinde kurulması esastır. Ancak imkân ve şartlara göre ortaokullar, ilkokullarla veya liselerle birlikte de
kurulabilir. İlköğretim kurumları; dört yıl süreli ve zorunlu ilkokullar ile dört yıl
süreli, zorunlu ve farklı programlar arasında tercihe imkân veren ortaokullar ve
imam-hatip ortaokullarından oluşur. Ortaokullarda lise eğitimini destekleyecek
şekilde öğrencilerin yetenek, gelişim ve tercihlerine göre seçimlik dersler oluşturulur. Bu okullarda okutulacak seçmeli dersler ile ortaokullar için oluşturulacak
program seçenekleri Bakanlıkça belirlenir.
Nüfusun az ve dağınık olduğu yerlerde, köyler gruplaştırılarak, merkezi durumda
olan köylerde ilköğretim bölge okulları ve bunlara bağlı pansiyonlar, gruplaştırmanın mümkün olmadığı yerlerde yatılı ilköğretim bölge okulları kurulur. Başlıca
ilköğretim kurumları şunlardır:
• İlköğretim Okulları (İlkokul, ortaokul)
• Yatılı İlköğretim Bölge Okulları (YİBO)
• Pansiyonlu İlköğretim Okulları (PİO)
• Taşıma Merkezi İlköğretim Okulları
• Birleştirilmiş Sınıf Uygulaması Yapan İlköğretim Okulları
• İşitme Engelliler İlköğretim Okulu
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN GENEL YAPISI����������������������������������� 15
• Görme Engelliler İlköğretim Okulu
• Ortopedik Engelliler İlköğretim Okulu
• Zihinsel Engelliler İlköğretim Okulu
• Özel Türk, Yabancı, Azınlık İlköğretim Okulları
• Açık İlköğretim Okulu
İlköğretimde Karşılaşılan Bazı Temel Sorunlar ve Çözüm Önerileri
2011-2012 öğretim yılında32.108 ilköğretim okulunda, 515.852 öğretmen görev yapmış, 286.972’si özel öğretim kurumlarında, 607.890 ise Açık İlköğretim
Okulu’nda olmak üzere toplam 10.979.301 ilköğretim öğrencisi öğrenim görmüştür. Buna göre ilköğretim net okullaşma oranı %98,7’dir (MEB, 2012:1).Bu okullaşma oranı, ilköğretimde çok sayıda sorun ve halen bu eğitimden yararlanamayan 200 bin civarında çocuk olmasına karşın, 1997 yılında yasalaşan 4306 sayılı
Sekiz Yıllık Kesintisiz Zorunlu İlköğretim Yasası’nın başarısıdır.
İlköğretimde gözlemlenen bu olumlu gelişmelerin yanı sıra, Türkiye’de eğitim
sisteminin sorunları sayılamayacak kadar çoktur. Sistem büyüdükçe sorunları
da büyümekte ve artmaktadır. Aslında bu doğal, hatta kaçınılmaz bir durumdur. Küçüker’e göre, asıl sorun bunları bilmeme, görmezden gelme ve çözümü
erteleme davranışlarıdır. Sorunlara dair bir diğer konu da sorunların göreliliğidir (2009:181). İlköğretim düzeyinde onlarca farklı sorundan söz edilebilir. Bir
sistemde neyi sorun olarak gördüğünüz, nereden baktığınıza bağlı olarak değişmektedir. Yazar aşağıda kısaca özetlediği sorunları; eğitimin temel bir insan hakkı
ve kamusal bir hizmet olduğu bakış açısından hareketle yapmıştır. Bu bakış açısı,
aynı zamanda eğitim hakkının sunumunda, devletin temel aktör ve sorumlu olduğu kabulünü de içermektedir.
Türkiye’de 1980 sonrası uygulanan eğitim politikaları, ilköğretimden başlayarak
eğitim sisteminin tüm kademelerinde dönüşüme yol açmıştır. Bu dönüşüm, eğitimin kamusal bir hizmet alanı olarak algılanmasından çok, onu ticari bir etkinlik
alanı olarak gören ve eğitimin de, tıpkı diğer mallar gibi piyasada alınıp satılabilen
bir hizmet olduğu yönündeki algıdır. Bu algı, eğitimin içeriğini piyasaya uygun
hale getirdiği gibi, eğitim sisteminin tüm tür ve düzeylerinde finansman biçimini de değiştirmiştir. Eğitime ayrılan kamusal kaynakların yetersiz olması okulları
bütçe dışı kaynak arayışına yöneltmiştir. Özellikle 1990’lı yıllardan itibaren, fi-
16 ��������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
nansman kaynaklarının “çeşitlenmesi” adı altında, ailelerin ekonomik sınırlarını
zorlayan ve eğitimin kamusal niteliğini yaralayan uygulamalar yaygınlaşmıştır.
Bu uygulamaların başında ailelerden çeşitli adlar altında toplanan paralar gelmektedir. Toplanan paralar nedeniyle okullarda; öğrenci-öğretmen-yönetici-veli
arasında, pedagojik bir zeminde kurulması gereken ilişkiler, parasal bir zeminde kurulmaya başlanmıştır. Öte yandan eğitime ayrılan kaynakların azalması,
okulların çalışma koşullarını güçleştirirken, aynı zamanda ilköğretim düzeyinde
dahi eğitime erişim ve sistemde tutunabilme koşullarını güçleştirmiştir. Eğitimin,
başta ilköğretim olmak üzere aileler için maliyeti giderek artmakta ve temel bir
“hak” olmanın ötesinde, parası olan kesimlerin yararlanabildiği bir “ayrıcalığa”
dönüşmektedir. 20 Kasım 1989 yılında Birleşmiş Milletler genel kurulunda kabul
edilen, Türkiye’nin ise 1995 yılında imzaladığı Çocuk Haklarına Dair Sözleşme
’ye göre, “on sekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır” ve “ilköğretim herkes için
zorunlu ve parasızdır”. Ulusal ya da uluslararası yasal belgelerde zorunlu ve parasız olduğu sıkça vurgulanan ilköğretimde uygulama tam tersi yöndedir. Örneğin
Keskin ve Demirci’nin (2003:15) 2003 yılında yaptığı bir araştırmaya göre, devlet
okullarında 30 farklı başlık altında para toplanmaktadır. Bu paralar kabaca Milli
Eğitim Bakanlığı’nın bütçesini üçe katlamaktadır. Gök’e (2004) göre, Türkiye gibi
gelir dağılımı son derece eşitsiz, zaten eleyici ve seçkinci bir eğitim geleneği olan
bir ülkede, bu tür uygulamalar genç nesillerin tüm potansiyellerini geliştirmesini
engellediği gibi, eşitsizlikleri de derinleştirmektedir.
İlköğretimin tüm çağ nüfusuna kamusal bir hak olarak sunuluyor olması önemli
olmakla birlikte; nitelikli olarak sunuluyor olması da, en az erişim kadar önemlidir. Gelir dağılımındaki eşitsizlikler, sosyal sınıf, cinsiyet, yerleşim yeri (köy-kent
ve bölgesel ayrımlar), etnik köken farklılıkları ile engelli olma durumu gibi değişkenler nitelikli eğitim almayı engelleyen önemli faktörlerdir. 2011-2012 öğretim
yılında zorunlu ilköğretime devam edemeyen öğrenci sayısı yaklaşık 200 bin civarında olup, bunların üçte ikisi ise kız çocuklarıdır (MEB, 2012).İlköğretimin,
temel eğitim basamağı olduğu düşünüldüğünde, bu eğitimin tüm çağ nüfusuna
ulaşamamış olması, bireylerin sadece ilköğretimden değil, genel olarak tüm eğitim olanaklarından mahrum olması anlamına gelmektedir. Temel ve asgari düzeyde dahi eğitim olanaklarından yoksun olmak, bireylerin diğer insan hak ve
özgürlüklerini de yeterince kullanamayacağının bir göstergesidir. Eğitim, insanın
insanlaşmasıdır. Bu hakkın eşit ve insan onuruna yaraşır bir şekilde tüm bireylere
sağlanması gerekir. Hiç kimsenin “insanlaşma” sürecini belirleyen bu haktan; nedeni ne olursa olsun, diğerini mahrum etmeye hakkı yoktur.
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN GENEL YAPISI����������������������������������� 17
Eğitime ayrılan kamusal kaynakların yetersiz olması ve eğitimde yaşanan plansızlık olgusu; eşit ve nitelikli eğitim hakkının önüne, yukarıda ifade edilenlerin
yanı sıra, başka engeller de çıkarmaktadır. Bunlardan bazıları; kimi branşlarda
öğretmen sayısındaki yetersizlikler ve dağılımdaki dengesizlikler, alt yapı yetersizlikleri, kalabalık sınıflar, birleştirilmiş sınıf uygulamaları, Yatılı İlköğretim
Bölge Okulları’nda öğrenim gören öğrencilerin yaşadığı psikolojik ve sosyolojik
sorunlar, taşımalı ilköğretim uygulamasında karşılaşılan sorunlar, nitelikli öğretmen sorunu gibi çok sayıda sorundan söz edilebilir. Ki bunların birçoğu neredeyse eğitim sisteminde kronikleşmiş sorunlardır.
Öte yandan bu sorunlara yenilerinin eklenmesinin muhtemel olduğu bir sürece
girilmiş bulunulmaktadır. Mart 2012 tarihinde çıkarılan ve kamuoyunda 4+4+4
Yasası olarak bilinen, 6287 sayılı Yasa ile zorunlu eğitimin süresi, sekiz yıldan on
iki yıla çıkarılmıştır. Zorunlu eğitimin süresinin artmış olması olumlu olmakla birlikte, 6287 sayılı Yasa tartışmaları da beraberinde getirmiştir. Özellikle bu
Yasa’nın çıkarılma aşamasında demokratik süreçlerin işletilmemiş olması, ilköğretim program bütünlüğünü bölerek kesintiye uğratması, zorunlu eğitimin son
dilimi olan ortaöğretim kademesinde açık liseyi teşvik etmesi, kız öğrencilerin
okullaşmasına sekte vurması, okulöncesi eğitimin zorunlu eğitim kapsamına alınmaması, 60 ayını tamamlayan çocukların ilköğretim kademesinde görülmesi, altyapı ve öğretmen sorununun çözülmemiş olması, Yasa’nın getirdiği seçmeli dersler nedeniyle toplumsal ayrışmaya yol açma ihtimali, Yasa’nın hazırlık sürecinde
eğitimcilerin, sendikaların, demokratik kitle örgütlerinin ve eğitim bilimcilerin
görüşünün alınmamış olması, okulöncesi eğitimi zorunlu eğitimin dışında görmesi gibi birçok tartışmalı konu, önümüzdeki yıllarda eğitim sisteminin sorunlarının azalmayacağın da göstergesidir.
İlköğretim, kültürel sürekliliğin sağlanması, istikrarlı bir demokratik toplumun
oluşturulması, halkın yaşam niteliğinin yükseltilmesi, yaşam boyu sürecek bir öğrenmenin, insan gelişiminin ve eğitim hakkının temelini oluşturmaktadır. İlköğretim kademesinde uygulanan politikalar diğer tüm öğretim kademelerini de etkilemesi açısından önem taşımaktadır (Özdem, 2007:2).Bu nedenle eğitimin temel
bir insan hakkı olduğu kabulünden hareketle; eğitime ayrılan kamu kaynaklarının
artırılması ve eğitimi paralı hale getiren, eğitimde özelleştirme uygulamalarını teşvik eden politikalardan vazgeçilmesi zorunludur.
18 ��������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
3. Ortaöğretim
Milli Eğitim Temel Kanunu’na göre, ortaöğretim, ilköğretime dayalı, dört yıllık
zorunlu, örgün veya yaygın eğitim yapan genel, mesleki ve teknik öğretim kurumlarının tümünü kapsar. Bu okulları bitirenlere ortaöğretim diploması verilir.
İlköğretimini tamamlayan ve ortaöğretime girmeye hak kazanmış olan her öğrenci, ortaöğretime devam etmek ve ortaöğretim imkânlarından ilgi, istidat ve
kabiliyetleri ölçüsünde yararlanmak hakkına sahiptir.
Ortaöğretimin amaç ve görevleri, Milli Eğitimin genel amaçlarına ve temel ilkelerine uygun olarak,
• Bütün öğrencilere ortaöğretim seviyesinde asgari ortak bir genel kültür vermek suretiyle onlara kişi ve toplum sorunlarını tanımak, çözüm yolları aramak
ve yurdun iktisadi sosyal ve kültürel kalkınmasına katkıda bulunmak bilincini
ve gücünü kazandırmak,
• Öğrencileri, çeşitli program ve okullarla ilgi, istidat ve kabiliyetleri ölçüsünde ve
doğrultusunda yükseköğretime veya hem mesleğe hem de yükseköğretime veya
hayata ve iş alanlarına hazırlamaktır. Bu görevler yerine getirilirken öğrencilerin
istekleri ve kabiliyetleri ile toplum ihtiyaçları arasında denge sağlanır.
Ortaöğretim Kurumları
Ortaöğretim, çeşitli programlar uygulayan liselerden meydana gelir. Belli bir
programa ağırlık veren okullara lise, teknik lise ve tarım meslek lisesi gibi eğitim
dallarını belirleyen adlar verilir. Nüfusu az ve dağınık olan ve Milli Eğitim Bakanlığınca gerekli görülen yerlerde, ortaöğretimin, genel, mesleki ve teknik öğretim
programlarını bir yönetim altında uygulayan çok programlı liseler kurulabilir.
Ortaöğretim kurumlarının öğrenim süresi, uygulanan programın özelliğine göre,
Milli Eğitim Bakanlığınca tespit edilir. Ortaöğretim; genel ve mesleki ve teknik
ortaöğretim olmak üzere ikiye ayrılır.
Genel Ortaöğretim
Genel ortaöğretimin amacı; öğrencileri ortaöğretim seviyesinde asgari genel kültüre sahip, toplumun sorunlarını tanıyan, ülkenin ekonomik, sosyal ve kültürel
kalkınmasına katkıda bulunan insanlar olarak yetiştirmek ve yükseköğretime hazırlamaktır. Genel ortaöğretim, ilköğretim üzerine en az dört yıllık eğitim veren,
farklı isim ve programlarla faaliyet yürüten liselerden oluşmaktadır. Liseler, bağ-
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN GENEL YAPISI����������������������������������� 19
lı bulunduğu genel müdürlüklere göre sınıflandırıldığında, genel ortaöğretimde
aşağıdaki lise türleri bulunmaktadır.
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü’ne Bağlı Liseler
• Genel Lise
• Anadolu Lisesi
• Fen Lisesi
• Anadolu Öğretmen Lisesi
• Anadolu Güzel Sanatlar ve Spor Lisesi
• Sosyal Bilimler Lisesi
Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü’ne Bağlı Liseler
• Özel Türk Lisesi (Genel)
• Azınlık Lisesi
• Uluslararası lise
• Yabancı lise
Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü’ne Bağlı Liseler
• Açıköğretim Lisesi (Genel)
Mesleki Teknik Ortaöğretim
Meslekî ve teknik ortaöğretim; genel ortaöğretimin amaçlarının yanı sıra, iş ve
meslek alanlarına iş gücü yetiştiren ve öğrencileri yükseköğretime hazırlayan öğretim kurumlarıdır. Mesleki teknik ortaöğretim kapsamında farklı isim ve programlarla faaliyet yürüten liseler bulunmaktadır. Liseler, bağlı olduğu genel müdürlüklere göre sınıflandırıldığında, mesleki teknik ortaöğretimde aşağıdaki lise
türleri bulunmaktadır.
Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü’ne Bağlı Liseler
• Endüstri Meslek Lisesi
20 ��������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
• Anadolu Teknik Lisesi
• Teknik Lise
• Anadolu Meslek Lisesi
• Anadolu Denizcilik Meslek Lisesi
• Anadolu Denizcilik Teknik Lisesi
• Denizcilik Meslek Lisesi
• Çok Programlı Lise
• Anadolu Tapu Kadastro Meslek Lisesi
• Anadolu Tarım Meslek Lisesi
• Tarım Meslek Lisesi
• Mesleki ve Teknik Eğitim Merkezi
• İkili Meslek Eğitim Merkezi
• Ziraat Teknik Lisesi
• Kız Meslek Lisesi
• Meslek Lisesi
• Anadolu Meslek Lisesi
• Anadolu Kız Meslek Lisesi
• Anadolu Kız Teknik Lisesi
• Kız Teknik Lise
• Ticaret Meslek Lisesi
• Anadolu Ticaret Meslek Lisesi
• Anadolu Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi
• Anadolu İletişim Meslek Lisesi
• Adalet Meslek Lisesi
• Sağlık Meslek Lisesi
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN GENEL YAPISI����������������������������������� 21
Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’ne Bağlı Liseler
• İmam Hatip Lisesi
• Anadolu İmam Hatip Lisesi
Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü’ne Bağlı Liseler
• İşitme Engelliler Meslek Lisesi
• Ortopedik Engelliler Meslek Lisesi
• Eğitilebilir Zihinsel Engelliler Meslek Lisesi
Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü’ne Bağlı Lise Türleri
• Özel Türk Lisesi (Meslek)
Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü’ne Bağlı Liseler
• Açıköğretim Lisesi (Meslek)
Diğer Bakanlıklara Bağlı Liseler
• Konservatuar
• Polis Koleji
Ortaöğretimde Karşılaşılan Bazı Temel Sorunlar ve Çözüm Önerileri
Ortaöğretime ilişkin Milli Eğitim İstatistikleri incelendiğinde, 2011-2012 yılında ortaöğretim düzeyinde öğrenim gören toplam 4.756.286 öğrencinin;
2.666.066’sı genel, 2.090.220’si mesleki teknik ortaöğretim öğrencisidir. Bu
öğrencilerin940.268’i (680.139’u genel, 260.129’u meslek) ise Açıköğretim öğrencisidir. Açıköğretim öğrencileri dâhil, ortaöğretim net okullaşma oranı %66,4
(genel: %37,2, meslek: %29,2)’tür (MEB, 2012:30). Yaygın eğitim kapsamında
olan Açık Öğretim Lisesi öğrencileri, toplam ortaöğretim öğrenci sayısından düşüldüğünde, örgün ortaöğretim okullaşma oranı % 53,2 (genel: %27,7, meslek:
%25,5)’dir. Bu veriler ortaöğretim kademesinde temel iki soruna işaret etmektedir.
Bunlardan birincisi, gelişmiş ülkelerle karşılaştırıldığında Türkiye’de ortaöğretim
okullaşma oranı oldukça düşüktür. Ortaöğretim sistemimiz bu kademede eğitime
22 ��������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
alınması gereken her 100 kişiden 53’ünü örgün eğitim sistemine almakta, kalan
47’si sistem dışında kalmaktadır. Sistem dışında kalan % 47’lik kesimin % 13,2’si
açık öğretime devam etmektedir. Bu verilerin bize gösterdiği ikinci temel sorun
ise, genel ve mesleki eğitim dağılımıyla ilgilidir. Kalkınma planlarında ortaöğretim
öğrencilerinin %35’inin genel, %65’inin ise mesleki teknik ortaöğretim öğrencisi
olması hedefi, sürekli vurgulanmasına karşın, hedeflenen orana bir türlü ulaşılamamıştır. 2011-2012 öğretim yılında açık öğretim öğrencileri de dahil bu oran,
genel %56, mesleki teknik %44’tür.Genel ve mesleki teknik ortaöğretim öğrenci sayısı arasındaki bu dağılım, Türkiye’de ortaöğretim gören öğrencilerin %56’sının bir
meslek sahibi veya mesleğe yatkın olmadan sistemden ayrıldığını göstermektedir.
Bu ise üniversite önünde yığılma anlamına gelmektedir. Üniversite önünde oluşan yığılma, ortaöğretim düzeyinde Türkiye’nin en önemli sorunlarından biridir.
Özellikle kalkınma planlarında ara insangücüne olan gereksinme sürekli vurgulanmasına karşın, ara insangücünü yetiştirecek olan mesleki teknik ortaöğretim
bir türlü cazip hale getirilememiştir. İzlenen politikalara dayalı olarak mesleki
teknik ortaöğretim; hiçbir seçeneği olmayan, sosyo-ekonomik düzeyi ve göreli
olarak akademik başarısı düşük öğrencilerin yönlendiği/yönlendirildiği bir sistem haline gelmiştir. Oysa bazı OECD üyesi ülkelerde ortaöğretim içinde, mesleki
teknik öğretimin oranı %70’lere ulaşmış bulunmaktadır. Mesleki teknik eğitimin
geliştirilmesi, istihdam piyasasının da uygun olması durumunda yükseköğretime
olan talebi azaltacaktır.
Bir başka sorun, ortaöğretimden yükseköğretime geçiş sisteminin ortaöğretimi
işlevsiz hale getirmesiyle ilgilidir. Bugün ortaöğretimin tek amacı yükseköğretime öğrenci hazırlamaktır. Uygulanan üniversite sınav sistemi ortaöğretimi işlevsizleştirdiği oranda, dershane sistemini işlevsel hale getirmiştir. Sınavda başarılı
olma isteği ön plana çıkınca, özel dershanelere rağbet artmış, bu durum liselerdeki eğitimin niteliğini düşürmüştür. Ve hatta ortaöğretim kurumları, Yasa’nın kendisine verdiği amaçları gerçekleştirmediği için değil, test tekniğine uygun eğitim
yapmadıkları için eleştirilmektedirler. Dershaneler eğitimde var olan eşitsizlikleri
daha da derinleştirmiş ve bireylerin eğitim hakkı önünde engel haline gelmiştir.
Yukardaki temel sorunların yanı sıra ortaöğretime ayrılan kamusal kaynakların yetersizliği, öğretmen gereksinmesi ve dağılımındaki dengesizlikler, fiziki alt yapı yetersizlikleri, ortaöğretim sisteminin örgütlenme biçiminden kaynaklı sorunlar (çok
fazla okul ve program türünün olması, yatay ve dikey geçişlerle ilgili sorunlar vb.),
ortaöğretimde ticarileşme eğiliminin artması vb. bu kademeyi sorunlar yumağına
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN GENEL YAPISI����������������������������������� 23
çevirmiştir. Öte yandan 2012-2013 öğretim yılından itibaren, ortaöğretimin zorunlu eğitim içine alınması olumlu bir gelişme olmakla birlikte, başta altyapı ve öğretmen gereksinmesi olmak üzere sorunların katlanmasına neden olacaktır.
Bireylerin ortaöğretim düzeyinde ilgi alanlarına uygun, nitelikli bir eğitim alabilmesi için; eğitime ayrılan kamu kaynaklarının artırılması ve eğitimi paralı hale
getiren, eğitimde özelleştirme uygulamalarını teşvik eden politikalardan vazgeçilmesi, eşitsizlikleri derinleştiren dershanelerin kapatılması, farklı adlar altında
açılan ve öğrencilere farklı olanaklar sunan lise çeşitliliğinden vazgeçilmesi; bunun yerine olanakları eşitlenmiş aynı çatı altında öğrencilere farklı seçenekler/
programlar sunan işlevsel hale gelmiş bir ortaöğretim sisteminin kurulması gerekmektedir.
4. Yükseköğretim
Yükseköğretimin ana gövdesini üniversiteler oluşturmaktadır. Gökçe’ye (1990: 100)
göre üniversite, “bilimsel üstünlüğün”, “akademik yeteneğin”, “yönetim uzmanlığının” ağır bastığı bir ortamdır. Amaç, üst düzeyde öğretim ve araştırma yaptırarak
topluma bilimsel düşünme yeteneği ve becerisine sahip bireyler hazırlamaktır.
Yükseköğretim ve üniversite kavramları zaman zaman birbirinin yerine kullanılmakla birlikte iki kavram açısından yasal metinler incelendiğinde, yükseköğretim
kavramının, üniversiteyi de içine alan çerçeve bir kavram olduğu görülmektedir.
1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 34. maddesi ile 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 3/a maddesinde yükseköğretim, “Milli eğitim sistemi içinde,
ortaöğretime dayalı, en az dört yarıyılı (iki yılı) kapsayan her kademedeki eğitimöğretimin tümü” olarak tanımlanmıştır. Yükseköğretimin amaç ve görevleri, milli
eğitimin genel amaçlarına ve temel ilkelerine uygun olarak şöyle ifade edilmiştir:
• Öğrencileri ilgi, istidat ve kabiliyetleri ölçüsünde ve doğrultusunda yurdumuzun bilim politikasına ve toplumun yüksek seviyede ve çeşitli kademelerdeki
insan gücü ihtiyaçlarına göre yetiştirmek;
• Çeşitli kademelerde bilimsel öğretim yapmak;
• Yurdumuzu ilgilendirenler başta olmak üzere, bütün bilimsel, teknik ve kültürel sorunları çözmek için bilimleri genişletip derinleştirecek inceleme ve araştırmalarda bulunmak;
• Yurdumuzun türlü yönde ilerleme ve gelişmesini ilgilendiren bütün sorunları,
Hükümet ve kurumlarla da elbirliği etmek suretiyle öğretim ve araştırma ko-
24 ��������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
nusu yaparak sonuçlarını toplumun yararlanmasına sunmak ve Hükümetçe
istenecek inceleme ve araştırmaları sonuçlandırarak düşüncelerini bildirmek;
• Araştırma ve incelemelerinin sonuçlarını gösteren, bilim ve tekniğin ilerlemesini sağlayan her türlü yayınları yapmak;
• Türk toplumunun genel seviyesini yükseltici ve kamuoyunu aydınlatıcı bilim
verilerini sözle, yazı ile halka yaymak ve yaygın eğitim hizmetlerinde bulunmaktır.
Yükseköğretim Kurumları
2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’na göre yükseköğretim kurumları şunlardır:
Üniversiteler, fakülteler, enstitüler, yüksekokullar, konservatuvarlar, meslek yüksekokulları, uygulama ve araştırma merkezleri.
Üniversite: Bilimsel özerkliğe ve kamu tüzelkişiliğine sahip yüksek düzeyde eğitim - öğretim, bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık yapan; fakülte, enstitü,
yüksekokul ve benzeri kuruluş ve birimlerden oluşan bir yükseköğretim kurumudur.
Fakülte: Yüksek düzeyde eğitim - öğretim, bilimsel araştırma ve yayın yapan; kendisine birimler bağlanabilen bir yükseköğretim kurumudur.
Enstitü: Üniversitelerde ve fakültelerde birden fazla benzer ve ilgili bilim dallarında lisansüstü, eğitim - öğretim, bilimsel araştırma ve uygulama yapan bir yükseköğretim kurumudur.
Yüksekokul: Belirli bir mesleğe yönelik eğitim öğretime ağırlık veren bir yükseköğretim kurumudur.
Konservatuvar: Müzik ve sahne sanatlarında sanatçı yetiştiren bir yükseköğretim
kurumudur.
Meslek Yüksekokulu: Belirli mesleklere yönelik ara insangücü yetiştirmeyi amaçlayan dört yarıyıllık eğitim - öğretim sürdüren bir yükseköğretim kurumudur.
Uygulama ve Araştırma Merkezi: Yükseköğretim kurumlarında eğitim öğretimin
desteklenmesi amacıyla çeşitli alanların uygulama ihtiyacı ve bazı meslek dallarının hazırlık ve destek faaliyetleri için eğitim - öğretim, uygulama ve araştırmaların
sürdürüldüğü bir yükseköğretim kurumudur.
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN GENEL YAPISI����������������������������������� 25
Yükseköğretim Kademeleri
2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’na göre, yükseköğretim şu kademelerden
oluşmaktadır:
Ön Lisans: Ortaöğretime dayalı, en az dört yarıyıllık bir programı kapsayan ara
insangücü yetiştirmeyi amaçlayan veya lisans öğretiminin ilk kademesini teşkil
eden bir yükseköğretimdir.
Lisans: Ortaöğretime dayalı, en az sekiz yarıyıllık bir programı kapsayan bir yükseköğretimdir.
Lisans Üstü: Yüksek lisans, doktora, tıpta uzmanlık ve sanatta yeterlik eğitimini
kapsar ve aşağıdaki kademelere ayrılır.
• Yüksek Lisans: (Bilim uzmanlığı, yüksek mühendislik, yüksek mimarlık, master): Bir lisans öğretimine dayalı, eğitim - öğretim ve araştırmanın sonuçlarını
ortaya koymayı amaçlayan bir yükseköğretimdir.
• Doktora: Lisansa dayalı en az altı veya yüksek lisans veya eczacılık veya fen fakültesi mezunlarınca Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı tarafından düzenlenen
esaslara göre bir laboratuvar dalında kazanılan uzmanlığa dayalı en az dört
yarıyıllık programı kapsayan ve orijinal bir araştırmanın sonuçlarını ortaya
koymayı amaçlayan bir yükseköğretimdir.
• Tıpta Uzmanlık: Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı tarafından düzenlenen
esaslara göre yürütülen ve tıp doktorlarına belirli alanlarda özel yetenek ve
yetki sağlamayı amaçlayan bir yükseköğretimdir.
• Sanatta Yeterlik: Lisansa dayalı en az altı,yüksek lisansa dayalı en az dört yarı
yıllık programı kapsayan ve orijinal bir sanat eserinin ortaya konulmasını,
müzik ve sahne sanatlarında ise üstün bir uygulama ve yaratıcılığı amaçlayan
doktora düzeyinde lisans üstü bir yükseköğretim eşdeğeridir.
Yükseköğretim Eğitim Türleri
2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’na göre, yükseköğretimde eğitim-öğretim türleri; örgün, açık, dışarıdan (ekstern) ve yaygın eğitimdir.
• Örgün Eğitim: Öğrencilerin, eğitim-öğretim süresince ders ve uygulamalara
devam etme zorunluluğunda oldukları bir eğitim-öğretim türüdür.
26 ��������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
• Açık Eğitim: Öğrencilere radyo, televizyon ve eğitim araçları vasıtasıyla yapılan bir eğitim-öğretim türüdür.
• Dışarıdan Eğitim (Ekstern Eğitim): Yükseköğretimin belirli dallarında, devam zorunluluğu olmaksızın sadece yarıyıl içi ve sonu sınavlarına katılma zorunluluğu bulunan bir eğitim-öğretim türüdür. Bu eğitimi izleyen öğrenciler
ortak zorunlu dersler ile gerekli görülen bazı dersleri, ilgili yükseköğretim kurumlarınca mesai saatleri dışındaki uygun saatlerde düzenlenecek derslerde
alırlar.
• Yaygın Eğitim: Toplumun her kesimine ve değişik alanlarda bilgi ve beceri
kazandırma amacı güden bir eğitim-öğretim türüdür.
Yükseköğretimde Karşılaşılan Bazı Temel Sorunlar ve Çözüm Önerileri
2010-2011 öğretim yılı verilerine göre yükseköğretim net okullaşma oranı %
33’tür (MEB, 2012). Bu oran gelişmiş ülkelerle karşılaştırıldığında düşüktür. Buna
göre ülkemizde nüfusun %67’si uzaktan öğretim yoluyla dahi olsa yükseköğretim
hizmetinden yararlanamamaktadır.
Öte yandan yükseköğretimin ana omurgasını üniversiteler oluşturmaktadır. Yoğun talep karşısında sayıları hızla artan Türkiye üniversitelerinin, ne kadarının
evrensel ölçütlerde üniversite tanımlamasına uygun işler yaptığı ise tartışmalıdır.
Evrensel anlamda üniversiteyi tanımlayan iki temel özellik vardır. Bunlardan birincisi, üniversitenin işlevleriyle, ikincisi ise örgütlenmesi ile ilgilidir. Üniversite
meslek elemanı yetiştiren bir kurum değildir, asli işlevi araştırma yapmaktır. Bu
işlev üniversiteyi diğer yükseköğretim kurumlarından ayıran temel bir özelliktir
(Ozankaya, 1990; 37; Velidedeoğlu, 1990: 13; San, 1993: 150). Elbette ki üniversitenin, gerek öğretim gerekse araştırma işlevi nedeniyle, “yüksek nitelikli insangücü”
yetiştirmesi doğaldır. Ancak bu üniversitenin öğretim ve araştırma işlevlerine dayalı olarak ortaya çıkan bir sonuçtur. San’a göre, üniversite meslek öğretmez. Üniversite belli bir mesleğin öğrenilmesi için temel nitelikteki bilimsel bilgileri, yani
her özgül alandaki kuramları ve bu kuramları denetlemek için gerekli yöntemleri
aktararak, ilerde uygulanacak meslekler için zorunlu olan bir altyapıyı oluşturur
(1993: 150). Bu ölçüt çerçevesinde bakıldığında Türkiye üniversitelerinin önemli
bir kısmının bir meslek yüksekokulu gibi faaliyet gösterdiği görülecektir. Yeterli
öğretim üyesi, altyapı, araç-gereç ve donamın olmadan açılan üniversiteler, kuşku
yok ki, sadece öğretim işlevini gerçekleştirir; bunu ise hangi nitelikte gerçekleştirdiği yine tartışmalıdır. Çünkü üniversite ile diğer yükseköğretim kurumlarının
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN GENEL YAPISI����������������������������������� 27
öğretim işlevi birbirinden farklıdır. Yükseköğretim kurumları kendilerine verilen
bilgiyi aktarırlar. Üniversiteler ise araştırmaya dayalı olarak ürettikleri bilgileri aktarırlar. Yani üniversitenin öğretim işlevi, araştırmaya dayalı bir işlevdir. Araştırma yönü gelişmemiş bir üniversiteden, nitelikli öğretim yapmasını beklemek de
gerçekçi değildir. Bu anlamda Türkiye üniversitelerinin kaçının evrensel anlamda
üniversiter değerlere uygun olduğu tartışmalıdır. Bu nedenle Adem’in (1988: 153)
haklı olarak vurguladığı gibi, yükseköğretim, yüksek nitelikli insangücünü, bilim
ve teknoloji üretecek bilim insanları ve araştırmacıları, öğretmenleri ve öğretim
üyelerini yetiştiren bir eğitim düzeyidir. Yükseköğretimin her türünde ne kadar ve
hangi nitelikte insangücü yetiştirileceği, bu insangücünü yetiştirmek için ne kadar
öğretim üyesine, fakülteye, laboratuvara, atölyeye, teçhizata vb.ne gereksinmesinin olduğunun bilinmesi ve oldukça uzun bir süre önce planlanması zorunludur.
Üniversiteyi tanımlayan ikinci temel özellik ise ‘özerklik’tir. Üniversitelerin işlevlerini yerine getirebilmesi için akademik, idari ve mali açıdan özerk olması gerekmektedir. Özerklik, genel olarak, üniversite mensuplarının kendi içlerinden seçtikleri kişilerden oluşan organlar aracılığıyla ve üniversiter amaçları gözeterek
üniversiteyi yönetmeleridir. San’a göre, özerklik bir heves, bir koruma içgüdüsü
olmaktan çok, olur olmaz müdahalelerden kurtularak, bilimsel gereklere uygun
bilgi üretimi, bilim insanı yetiştirme, iç denetim, yayın ve nitelikli bir eğitim gerçekleştirmek için zorunlu bir ön koşuldur (1993: 150). 6-10 Eylül 1988 tarihleri
arasında Lima’da toplanan Dünya Üniversiteler Servisi (WUS) 68. genel kurul
toplantısında, üniversite ve akademik kuruluşların kişilerin yetişmesi ve diğer
insan haklarından yararlanmasında eğitim hakkının önemini vurgulayarak,
eğitim hakkından yalnızca akademik özgürlüğün var olduğu ve yükseköğretim
kurumlarının özerk oldukları bir ortamda tam anlamıyla yararlanabileceğini
belirtmiştir. Oysa Türkiye üniversiteleri 6 Kasım 1981 tarihinde kurulmuş olan
Yükseköğretim Kurulu (YÖK) ile birlikte özerklik açısından yara almıştır. Türkiye üniversitelerinin özerk olmadığı konusunda yaygın bir görüş birliği vardır.
(İnan, 1988; San, 1993; Timur, 2000; Hatipoğlu, 2000; Aslan, 2008). Türkiye’de hemen hemen tüm hükümetler YÖK’ü kaldırma vaadiyle iktidara gelmiş, ancak bu
vaat henüz gerçekleştirilememiştir. Öte yandan YÖK ortadan kaldırılıp üniversiteler özerk bir yapıya kavuşturulmadıkça, Türkiye üniversitelerinin “üniversite”
kavramına uygun işlemesi mümkün görülmemektedir.
Türkiye üniversitelerinin temel sorunlarından bir diğeri ise hızla ticarileşmeleridir. 1980’li yıllardan itibaren uygulamaya başlayan neo-liberal politikalar ile
28 ��������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
birlikte kamu harcamalarının kısılması, üniversiteleri kaynak arayışına itmiştir.
Kaynak yaratma kaygısıyla kamu üniversitelerinde ikinci öğretim, paralı sertifika
ve tezsiz yüksek lisans programları, yaz okulu, kurs, etüt gibi uygulamalar artmıştır. 1990 yılında üniversite gelirlerinin % 79’u bütçe, % 19’u diğer gelirler (döner
sermaye, kantin, kafeterya vb. gibi ) ile % 2’si öğrencilerden alınan katkı payından (harçlar) oluşurken, on yıl sonra 2000 yılına gelindiğinde bu oranlar sırasıyla
%57’si bütçe, % 38’i döner sermaye ve diğer gelirler ile % 5’inin ise öğrenci katkı
payından (harç) elde edildiği görülmektedir (Aslan, 2008: 78).Gerek öğrenci katkı
payının yükseköğretim gelirleri içindeki oranının artması, gerekse üniversitelerin
ürettikleri hizmetleri satma yoluyla gelir elde etme yoluna gitmesi eğitimin kamusal niteliğini tartışmalı hale getirmektedir. Bir hizmete kamusal niteliğini neyin
verdiği sorusuna Özuğurlu (2003: 279) şu yanıtı vermektedir: “Bir hizmet kamusal niteliğini, hak statüsünde genelleşerek (sosyal hak) üretim ve dolaşımını
meta dışı alanda gerçekleştirmesinden alır”. Kısaca bir hizmet alınıp-satılıyor ise
o hizmetin hak olduğunu iddia edemeyiz.
Bir yandan yükseköğretime ayrılan kaynaklar düşerken, öte yandan yükseköğretime olan talep artmaktadır. Bu ise var olan eğitimin niteliğini yükseltmek bir
yana, altyapı, öğretim üyesi, araç-gereç-donanım, veri tabanı, kütüphane vb.
gereksinmeler nedeniyle üniversitelerde hızlı bir nitelik krizine dönüşmektedir. Serter’e göre, bilimsel öğretimin temel ihtiyaçlarından biri; araştırma
yapmayı mümkün kılacak araç-gereç ekipman, laboratuvar, atölye, araştırmacı teminidir. Bunların büyük bir bölümü üniversitelerimizde maddi kaynak yetersizliğinden sağlanamamaktadır (1998:12).Kamu üniversitelerinin niteliksizleş(tiril)
diği ve itibarsızlaş(tırıl)dığı yerde ise özel/vakıf üniversiteleri devreye girmektedir. Yüksek nitelikli insangücü yetiştirmede, araştırma geliştirme faaliyetleriyle
Türkiye’yi daha ileri noktalara taşımada ve toplumsal sorunları çözmede, öncü olması gereken üniversiteler için planlı bir kamu politikasının oluşturulması, bütçeden devlet üniversitelerine ayrılan kaynağın arttırılması zorunludur.
Yaygın Eğitim
İçinde bulunduğumuz değişim çağında, bilim ve teknolojinin hızla gelişmesi, örgün eğitim kurumlarında verilen bilgileri kısa sürede geçersiz kılmaktadır. Bireyleri sürekli olarak yenilemek, örgün eğitimin eksikliklerini tamamlamak, meslek
seçiminde oluşan hataları düzeltmek, yeni meslekler kazandırmak, yaşlılıkta boş
zamanları değerlendirmek, kalkınmanın gerektirdiği davranışları kazandırmak
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN GENEL YAPISI����������������������������������� 29
isteği yaygın eğitime olan gereksinimi gittikçe artırmaktadır (Kaya, 1989:84).
Yaygın eğitim, bireylerin örgün eğitim eksikliklerini tamamlamakla kalmaz, aynı
zamanda örgün eğitime hiç girmemiş bireylerin eksikliklerini de giderebilir. Yaygın eğitim, örgün eğitimden farklı olarak tüm nüfusa hitap eder, hedef kitlesi çok
geniş, amaçları ise çok çeşitlidir. Yaygın eğitim programlarının amacını birey ya
da toplumun gereksinmeleri belirler.
Milli Eğitim Temel Kanunu’na göre yaygın eğitim, milli eğitimin genel amaçlarına
ve temel ilkelerine uygun olarak, örgün eğitim sistemine hiç girmemiş yahut herhangi bir kademesinde bulunan veya bu kademeden çıkmış vatandaşlara, örgün
eğitimin yanında veya dışında;
• Okuma - yazma öğretmek, eksik eğitimlerini tamamlamaları için sürekli eğitim imkânları hazırlamak,
• Çağımızın bilimsel, teknolojik, iktisadi, sosyal ve kültürel gelişmelerine uymalarını sağlayıcı eğitim imkânları hazırlamak,
• Milli kültür değerlerimizi koruyucu, geliştirici, tanıtıcı, benimsetici nitelikte
eğitim yapmak,
• Toplu yaşama, dayanışma, yardımlaşma, birlikte çalışma ve örgütlenme anlayış ve alışkanlıkları kazandırmak,
• İktisadi gücün arttırılması için gerekli beslenme ve sağlıklı yaşama şekil ve
usullerini benimsetmek,
• Boş zamanları iyi bir şekilde değerlendirme ve kullanma alışkanlıkları kazandırmak,
• Kısa süreli ve kademeli eğitim uygulayarak ekonomimizin gelişmesi doğrultusunda ve istihdam politikasına uygun meslekleri edinmelerini sağlayıcı
imkânlar hazırlamak,
• Çeşitli mesleklerde çalışmakta olanların hizmet içinde ve mesleklerinde gelişmeler
için gerekli bilgi ve becerileri kazandırmaktır.
Yaygın Eğitim Kurumları
Yaygın eğitim, örgün eğitim ile birbirini tamamlayacak, gereğinde aynı vasıfları
kazandırabilecek ve birbirinin her türlü imkânlarından yararlanacak biçimde bir
30 ��������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
bütünlük içinde düzenlenir. Yaygın eğitim, genel ve mesleki - teknik olmak üzere
iki temel bölümden meydana gelir.
Yaygın eğitim kurumları şunlardır: Halk Eğitim Merkezleri, Çıraklık Eğitim Merkezleri, Pratik Kız Sanat Okulları, Olgunlaşma Enstitüleri, Endüstri Pratik Sanat
Okulları, Mesleki Eğitim Merkezleri, Yetişkinler Teknik Eğitim Merkezleri, Özel
Kurslar, Özel Dershaneler, Eğitim ve Uygulama Okulları (Özel Eğitim), Meslek
Okulları (Özel Eğitim), Mesleki Eğitim Merkezleri (Özel Eğitim), Bilim ve Sanat
Merkezleri (Özel Eğitim), Açık İlköğretim Okulu, Açık Öğretim Lisesi (Gülşen &
Gökyer, 2011:89). Bunların dışında, asıl işlevi yaygın eğitim olmayan ancak yaygın eğitim etkinlikleri düzenleyen çeşitli kamu kurum ya da kuruluşları; bakanlıklar, belediyeler, üniversiteler, sendikalar, sivil toplum örgütleri, çeşitli meslek
odaları ile özel işletmeler vb. de bulunmaktadır.
Yaygın Eğitimde Karşılaşılan Bazı Temel Sorunlar ve Çözüm Önerileri
Ülkemizde Bakanlıkça verilen kurslar, gönüllü kuruluşlarca düzenlenen etkinlikler ve hizmet içi eğitim programları bu alanda önemli katkılarda bulunmakla
birlikte, insanları sürekli yenileme, toplumsal değişmenin neden olduğu yeni durumlara uyum güçlüklerini geliştirmek ve örgün eğitimin eksikliklerini tamamlamak açısından yeterli değildir (Tezcan, 1999:13). Ayrıca, nicel yetersizliklerin yanı
sıra, yaygın eğitim programları çeşitlendirilememiş; okuma–yazma gibi temel faaliyetlerle sınırlı kalmıştır. Oysa emekliliğe hazırlık eğitimi, yaşlıların eğitimi, ana
baba eğitimi ve kadınların özgerçekleştirme eğitimi, günümüzde giderek önem
kazanan ve ancak ihmal edilen programlardandır(Gerayvd, 2004:61). Yaygın eğitim programları bilimsel, teknolojik gelişmelere ve güncel gereksinmelere göre yeniden gözden geçirilmeli, programlar çeşitlendirilmeli, bölgesel ihtiyaçlar dikkate alınarak, bölgeler arası eşitsizlikler giderilmelidir. Başta halk eğitim merkezleri olmak
üzere, yaygın eğitim kurumlarının alt yapı ve personel gereksinmeleri giderilmelidir.
Yaygın eğitim faaliyetleri, değişen şartlara ve ihtiyaçlara kısa sürede cevap vermesi, düzenlenmesindeki esneklik ve maliyetinin düşük olması gibi nedenlerle
önem kazanmasına karşın, ülkemizde bu özelliklerin tersine işletilen bir anlayışla
uygulanmaktadır (Kurt, 2000: 236). Milli Eğitim Temel Kanunu’nda “yaygın ve
örgün eğitim kurumlarının birbirini tamamlayacak ve her türlü imkânlarından
yararlanacak biçimde düzenlenir” ifadesi kullanılmasına karşın, pratikte bu kurumlar hiçbir zaman bütünleşememiştir. Özellikle örgün eğitim kurumları açık
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN GENEL YAPISI����������������������������������� 31
olmadıkları dönemlerde; altyapı, personel, araç-gereç vb. olanaklar açısından yaygın eğitim programlarına kapılarını açamamıştır.
Öte yandan yaygın eğitim etkinliklerinin yeterince yaygınlaştırılamamış olmasında, yetişkin eğitiminin öneminin anlaşılamamış olmasının da etkisi vardır. Bunun
en belirgin göstergelerinden biri yetişkin eğitimi alanında yetişmiş insangücünün,
bu eğitimin verildiği kurumlarda istihdamı halen mümkün değildir. Bu durum,
ülkemizdeki yetişkin eğitimi uygulamalarının her aşamasında uzman desteğinden yararlanılmasını olanaksız kılmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı yetişkin eğitimi uygulamalarında, çeşitli öğretim düzeylerinde görevli öğretmenler,
özellikle sınıf öğretmenleri ana öğretici kaynağı durumundadırlar. Oysa yetişkin
eğitimi ile çocuk ve gençlerin eğitimi arasında farklılıklar vardır. Bu nedenle tüm
kamu ve özel yetişkin eğitimi örgütlerinde yetişkin eğitimi uzmanlarının istihdamı
yasal zorunluluk haline getirilmelidir (Gerayvd, 2004:60).
Bu alandaki bir başka temel sorun, örgün eğitim kurumlarıyla olduğu gibi, yaygın
eğitim kurumları da kendi aralarında koordinasyon sorunu yaşamaktadır. Ülkemizde çok farklı alanlarda, çok farklı kurumlar aracılığıyla yaygın eğitim etkinlikleri yürütülmektedir. Yaygın eğitim kurumları ile bunların yürüttüğü etkinliklerin
bir bütünlük içinde koordine edilmesi gerekmektedir. Ayrıca tüm örgün eğitim kurumları, çevresindeki yetişkinlere eğitim hizmeti sunabilecek durumda düzenlenmeli ve kapılarını yaygın eğitim etkinlikleri için de açmalıdır. Yaygın ve örgün eğitim
kurumlarının bütünleşmesi eğitime ayrılan kaynakların etkin ve verimli kullanımı
açısından da önemlidir.
Özel Öğretim
5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’na dayalı olarak her tür ve düzeyde; gerçek veya tüzel kişilerin açtığı kurumlarda yapılan eğitime özel öğretim, bu
kurumlara ise özel öğretim kurumları denilmektedir. Özel öğretim kurumları;
okulöncesi eğitim, ilköğretim, ortaöğretim, özel eğitim okulları ile çeşitli kursları,
uzaktan öğretim yapan kuruluşları, dershaneleri, motorlu taşıt sürücü kursları,
hizmet içi eğitim merkezleri, öğrenci etüt eğitim merkezleri, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri ile benzeri özel öğretim kurumlarını kapsamaktadır. Özel
öğretim; ilköğretimden yükseköğretime farklı örgün eğitim kademlerinde ya da
yaygın eğitim faaliyetleri kapsamında yapılabilir.
32 ��������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
Bir özel öğretim kurumunda eğitim-öğretim faaliyeti sürdürebilmek için kurum
açma izni alınması zorunludur. İzin başvuruları, ilgili millî eğitim müdürlüğüne yapılır. Valilikçe yapılan inceleme sonucunda açılması uygun görülen okullara
ilişkin başvurular, kurum açma izni verilmek üzere Bakanlığa gönderilir. Açılan
kurumlar ilgili mevzuat hükümlerine uymak zorundadır.
Özel Eğitim
Milli Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği’ne göre özel eğitim,
Türk Millî Eğitiminin genel amaç ve temel ilkeleri doğrultusunda, özel eğitime
ihtiyacı olan bireylerin; toplum içindeki rollerini gerçekleştiren, başkaları ile iyi
ilişkiler kuran, iş birliği içinde çalışabilen, çevresine uyum sağlayabilen, üretici
ve mutlu bir vatandaş olarak yetişmelerini, toplum içinde bağımsız yaşamaları ve
kendi kendilerine yeterli bir duruma gelmelerine yönelik temel yaşam becerilerini
geliştirmeyi amaçlayan eğitimdir. Özel eğitim gereksinmesi olan bireyler; uygun
eğitim programları, özel yöntem, personel ve araç-gereç kullanılarak; eğitim ihtiyaçları, yeterlilikleri, ilgi ve yetenekleri doğrultusunda üst öğrenime, iş ve meslek
alanlarına ve hayata hazırlanırlar.
İşitme, görme ve ortopedik yetersizliği olan bireyler, yetersizliği olmayan akranlarıyla birlikte her tür ve kademede kaynaştırma yoluyla eğitim alabilecekleri gibi
bu bireyler için her tür ve kademede, resmî ve özel gündüzlü ve/veya yatılı özel
eğitim okul ve kurumu açılabilir. Bu bireylerin birinci 4 yıllık (1, 2, 3 ve 4 üncü
sınıflar) eğitimlerini sürdürecekleri ilkokullar; ikinci 4 yıllık (5, 6, 7 ve 8 inci sınıflar) eğitimlerini sürdürecekleri ortaokullar ile işitme ve ortopedik engellilerin
eğitimlerini sürdürecekleri üçüncü 4 yıllık (9, 10, 11 ve 12’nci sınıflar) özel eğitim
meslek liseleri açılabilir.
Örgün Eğitim Kapsamında Açılan Özel Eğitim Kurumları
• Özel Eğitim Okulu Bünyesindeki Anasınıfları
• İşitme Engelliler İlköğretim Okulu
• Görme Engelliler İlköğretim Okulu
• Ortopedik Engelliler İlköğretim Okulu
• Eğitilebilir Zihinsel Engelliler İlköğretim Okulu
• Otistik Çocuklar Eğitim Merkezi
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN GENEL YAPISI����������������������������������� 33
• Uyum Güçlüğü Olanlar İlköğretim Okulu
• Öğretilebilir Zihinsel Engelliler (Eğitim Uygulama Okulu)(İlköğretim)
• Özel Özel Eğitim İlköğretim Okulu
• Özel Eğitim Sınıfı(İlköğretim)
• Kaynaştırma Eğitimi (İlköğretim)
• Ortopedik Engelliler Meslek Lisesi
• İşitme Engelliler Meslek Lisesi
• Eğitilebilir Zihinsel Engelliler Meslek Lisesi
• Kaynaştırma Eğitimi (Ortaöğretim)
Yaygın Eğitim Kapsamında Açılan Özel Eğitim Kurumları
• Öğretilebilir Zihinsel Engelliler İş Eğitim Merkezi
• Bilim ve Sanat Merkezi (Yetenekli ve Üstün Zekâlılar)
• Otistik Çocuklar İş Eğitim Merkezi
• Özel Özel Eğitim Okulu (Yaygın Eğitim)
• Rehberlik ve Araştırma Merkezi
34 ��������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
KAYNAKÇA
Âdem, M. (1988). Yükseköğretimde Planlama ve Koordinasyon. Yüksek Öğretimde
Değişmeler. Ankara: Türk Eğitim Derneği Bilim Dizisi, No: XII, s. 151.
Aksoy, A. (1994). Okulöncesi Eğitim Kurumlarında Yönetim. Ankara: Gazi Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesi Yayınları.
Aslan, G. (2008). Türkiye Üniversitelerinde Neoliberal Değişim: Öğretim Üyelerinin Kavram ve Uygulamalara İlişkin Değerlendirmeleri. Ankara: Ankara
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi.
Başal, H.A. (1998). Okulöncesi Eğitime Giriş.Bursa: Uludağ Üniversitesi Basımevi.
Başaran, İ. E. (1982). Temel Eğitim ve Yönetimi. Ankara: AÜ Eğitim Bilimleri Fakültesi Yayını No:112.
Başaran, İ. E. (2008). Türk Eğitim Sistemi ve Okul Yönetimi.Ankara: Ekinoks yayınevi.
Baykan, S. ve Ayşe, T. (1994). Okulöncesi Eğitimde İlke ve Yöntemler. Ankara: Gazi
Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesi Yayınları.
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi 27.01.1995 tarih ve 22184 Sayılı Resmî
Gazetede Yayımlanan.
Geray, C. (1978). Halk Eğitimi. Ankara: Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yayınları, İkinci Baskı.
Geray, C.,Miser, R., Bilir, M. ve Sayılan, F. (2004). Yetişkin Eğitiminde Sorunlar ve
Çözüm Önerileri Alt Çalışma Grubu Raporu, Eğitim Bilimleri Bakış Açısıyla
Eğitimin Güncel Sorunları ve Çözüm Önerileri. Ankara: Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Yayınları, Yayın No:194.
Gök, F. (2004). Eğitimin Özelleştirilmesi, Neoliberalizmin Tahribatı 2. (Hazırlayanlar: N. Balkan ve S. Sungur), Ankara: METİS Yayınları.
Gökçe, B. (1990). Türkiye Koşullarında Yeni Bir Üniversite Nasıl Kurulmalı? Yükseköğretimde Sorunlar ve Çözümler.İstanbul: Cem yayınevi.
Gülşen, C. ve Gökyer, N. (2011). Türk Eğitim Sistemi ve Okul Yönetimi.Ankara: Anı
Yayıncılık.
Hatipoğlu, T. (2000). Türkiye Üniversite Tarihi.Ankara: Selvi yayınevi, s. 503.
Herkes İçin Eğitim Dünya Konferansı (1990). Herkes İçin Eğitim Dünya Beyannamesi ve Temel Öğrenme İhtiyaçlarının Karşılanması İçin Hareket Çerçevesi.
Tayland:5-9 Mart.
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN GENEL YAPISI����������������������������������� 35
İnan, N. (1988). Tarihsel Gelişme İçinde Üniversite ve Yükseköğretim Kavramı. Yükseköğretimde Değişmeler. Türk Eğitim Derneği XII. Eğitim Toplantısı 17-18
Kasım, Ankara: TED yayınları, s. 23.
Kavak, Y. (1997) . Dünyada ve Türkiye’de İlköğretim.Ankara: Pegem Yayınları, Birinci Baskı.
Kaya, Y. K. (1989). İnsan Yetiştirme Düzenimize Yeni Bir Bakış. Ankara: Bilim yayınları, s.84.
Keskin, N.E. ve Demirci, A.G. (2003). Eğitimde Çürüyüş. Ankara: KİGEM Özelleştirme Değerlendirmeleri No:1.
Küçüker, E. (2009). Eğitimin Yönetsel Temelleri, Eğitim Bilimine Giriş. (Ed: A. Tanrıöğen ve R. Sarpkaya), Ankara: Anı yayıncılık, Genişletilmiş 2. Baskı.
Kurt, İ. (2000). Yetişkin Eğitimi. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım, s. 235.
MEB (2012). Milli Eğitim İstatistikleri Örgün Eğitim 2011-2012. Ankara: MEB
Strateji Geliştirme Başkanlığı Yayınları.
MEB Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği 31.07.2009 tarih ve 27305 Sayılı Resmî Gazetede Yayımlanan.
MEB Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği 31.05.2006 tarih ve 26184 Sayılı Resmî Gazetede Yayımlanan.
Oğuzkan, Ş ve Güler, O. (1987). Okulöncesi Eğitim. İkinci Baskı. İstanbul: Milli Eğitim Basımevi.
Ozankaya, Ö. (1990). Üniversite Toplum İlişkileri Üzerine. Yükseköğretimde Sorunlar ve Çözümler. İstanbul: Cem yayınevi, s. 37.
Öz, F. (1983). Okulöncesi Eğitim, Cumhuriyet Döneminde Eğitim. İstanbul: Milli
Eğitim Basımevi.
Özdem, G. (2007). Türkiye’de 1980 Sonrası Uygulanan Eğitim Politikalarının İlköğretim Okullarında Yarattığı Dönüşümün Değerlendirilmesi (Ankara İl
Örneği). Ankara: Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi.
Özuğurlu, M. (2003). Özel Üniversite: Üniversite Sistemindeki Gedikten Sistemin
Kendisine. Toplum ve Bilim Dergisi, 97, s. 279.
San, Ç. (1993). Bir Toplumsal Kurum Olan Üniversitede Özerklik ve Bilim Özgürlüğü. Ankara: AÜ Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, 48(1-4).
Serter, N. (1998). Üniversiteler ve Bilimsel Üretim. İktisat Dergisi, 376, s. 12.
36 ��������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
Sezgin, A. R., Aslan, G. ve Küçüker, E. (1999). Sekiz Yıllık Kesintisiz Zorunlu Eğitim 2. Ankara: MEB Araştırma Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı
Yayınları.
Sözer, E. (2000). Okulöncesi Eğitime Öğretmen Yetiştirme, Okulöncesi Eğitimin İlke
ve Yöntemleri 1. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Yayınları.
Şahbaz, İ. (2008). Türkiye Cumhuriyeti Anayasası.Ankara: Emek Kitap ve Yayınevi,
4. Baskı.
Tezcan, M. (1999). Cumhuriyetimizin 75. Yılında Eğitimdeki Gelişmelerin Bir Değerlendirilmesi, Türkiye Cumhuriyetinin 75. Yılında Toplumumuz ve Eğitim.
Ankara: Ankara Üniversitesi Yayınları, No:215.
Timur, T. (2000). Toplumsal Değişme ve Üniversiteler. Ankara: İmge Kitapevi, s. 56.
Üstünoğlu, Ü. (1987). Okulöncesi Öğretmenlerinin Uzaktan Öğretim Yöntemi ile
Yetiştirilmesine Yönelik Program Modeli. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi
Açıköğretim Fakültesi Yayınları.
Velidedeoğlu, H. V. (1990). Gerçek Üniversite ve Medrese. Yükseköğretimde Sorunlar ve Çözümler. İstanbul: Cem yayınevi, s. 13.
1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu 24.06.1973 tarih ve 14574 Sayılı Resmi Gazetede Yayımlanan.
222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kamunu 12.01.1961 tarih ve 10705 Sayılı Resmî Gazetede Yayımlanan.
2547 Sayılı Yükseköğretim Kanunu 6.11.1981 tarih ve 17506 Sayılı Resmî Gazetede
Yayımlanan.
5580 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu 14.02.2007 tarih ve 26434 Sayılı Resmî
Gazetede Yayımlanan.
573 sayılı Özel Eğitim Hakkında Kanun Hükmünde Kararname 06.06.1997 tarih ve
23011 Sayılı Resmî Gazetede Yayımlanan.
6287 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun 11.04.2012 tarih ve 28261 sayılı Resmî Gazetede Yayımlanan.
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN
ÖRGÜTSEL VE YÖNETSEL YAPISI
BÖLÜM
2
Yrd. Doç. Dr. Gülay ASLAN*
*
AMAÇLAR
• Türk eğitim sisteminin örgütsel ve yönetsel yapısını kavrayabilme
• Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) görevleri hakkında bilgi sahibi olma
• MEB merkez ve taşra örgütünü oluşturan birimler hakkında bilgi sahibi
olma
• MEB merkez ve taşra örgütünü oluşturan birimlerin görevlerini bilme
• MEB’in örgütsel ve yönetsel yapısında karşılaşılan temel sorunları tartışabilme
*
Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü
– 37 –
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN ÖRGÜTSEL VE YÖNETSEL YAPISI��������������������� 39
Giriş
Bir amaca (amaçlara) yönelik olarak birbiriyle ve çevresiyle etkileşim içindeki girdi, süreç, çıktı ve yönetim gibi öğelerden oluşan düzeneklere sistem denir. Sistemler çevresiyle kurdukları etkileşime göre açık ya da kapalı olarak nitelendirilirler.
Eğitim, hukuk, sağlık vb. sistemler farklı derecelerde de olsa açık sistemlerdir. Var
olan toplumsal açık sistemler içinde çevresiyle yüksek derecede etkileşim içinde
olan sistem, eğitim sistemidir (Okçabol, 2009: 279). Bu nedenle eğitim sistemi,
diğer toplumsal sistemlerde olduğu gibi; ekonomik, sosyal, kültürel, siyasi, teknolojik vb. gelişmelerden etkilenir. Bu gelişmelere bağlı olarak tarihsel süreç içinde
biçimlenir. Başka bir deyişle, bu sistemlerin bütününde meydana gelen değişiminin bir parçasıdır. Dolayısıyla eğitim sistemi ile diğer toplumsal sistemler arasında karşılıklı bir ilişki vardır. Eğitim, hem diğer toplumsal sistemlerden etkilenir,
hem de onları etkiler. Öte yandan eğitim tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de
de kamu yönetiminin ve kamu hizmetlerinin önemli bir ayağını oluşturur. Kamu
yönetiminin örgütsel yapısına ilişkin değişiklikler ve düzenlemeler eğitim sistemini doğrudan etkiler. Bu nedenle eğitim sisteminin örgütsel ve yönetsel yapısını
anlayabilmek için öncelikli olarak kamu yönetimin örgütsel yapısını bilmek gerekmektedir.
Eğitim yönetimi, kamu yönetiminin özel bir alanı olarak tanımlanabilir. Eğitim
faaliyetlerinin özel sektöre bırakıldığı durumlarda bile, devletin denetim ve gözetimi ile sınırlandırıldığı için bir kamu görevidir. Eğitim örgütleri ise siyasi organlar tarafından saptanmış olan eğitim politikalarının uygulamaya geçirildiği
mekanlardır (Kaya, 1991:43). Eğitim yönetimi, kamu yönetiminin özel bir alanı
olarak tanımlanmakla birlikte, eğitim etkinliğinin niteliğinden kaynaklı yönetim
farklılıkları da bulunmaktadır. Bu farklılıklardan bazıları şunlardır; eğitim kurumlarının yapısı ve örgütlenmesi özel bir dikkat gerektir. Eğitim kurumları ülke
çapında yayılmışlardır fakat diğer örgütlerden farklı olarak, bu kurumlar eğitim
sisteminin bir parçası olması nedeniyle, ayrı birimler olarak algılanamazlar. Öte
yandan eğitimin doğrudan ya da dolayı olarak insanla ilgili olması nedeniyle, eğitim örgütlerin yönetimi, bir işletme yönetimi gibi düşünülemez. Ayrıca eğitim
örgütleri, onu denetleyen güçler açısından da diğer örgütlerden farklıdır. Eğitim
yöneticileri, velilerin değişik ve çoğu kez de birbiriyle çelişkili talepleriyle karşı
karşıyadır (Campbell, Akt: Kaya, 1991:45-46)
40 ��������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
Kamu Hizmetlerinin Merkezden ve Yerinden Yönetimi
Türkiye’de kamu yönetimi, merkezden yönetime ağırlık verilerek örgütlenmiştir.
Kamu yönetiminin örgütlenmesinde geçerli olan temel üç ilke, eğitim sisteminin
örgütsel ve yönetsel yapısı ile işleyişini anlayabilmek açısından da önemlidir. Bunlar; merkezden yönetim, yerinden yönetim, yetki genişliği ilkeleridir. Merkezden
yönetim; tüm kamu hizmetlerinin bir elde, devlet tüzel kişiliğinde toplanmasıdır.
Yerinden yönetim; kamu hizmetlerinin belli bölümlerinin devletin dışında, başka
kamu kuruluşları eliyle yönetilmesidir. Uygulamada yerinden yönetim ilkesi iki
biçimde kendini gösterir. Bir “yer yönünden” diğeri “hizmet yönünden”dir. Yer
yönünden olanlara “yerel yönetim kuruluşları” (il özel idareleri, belediyeler ve
köyler), hizmet yönünden olanlara “hizmetsel yönetim kuruluşları” (üniversiteler
gibi) denir. Yetki genişliği ise merkezin taşradaki kuruluşlarına, belli konularda,
kendiliğinden karar alma yetkisi tanımasıdır. Yetki genişliği, merkezden yönetimin yumuşatılmış bir biçimidir. Yetki genişliğinde kararlar, merkez yönetimi
adına, merkez yönetimin taşradaki bir görevlisi tarafından alınmaktadır. Örneğin, valinin bakan adına, kendiliğinden karar alıp uygulaması gibi (Gözübüyük,
2008:39-40).
Merkezden ve yerinden yönetim yönetsel erk ya da karar verme yetkisinin büyük
ölçüde merkezi yönetimin elinde olduğu tekçi (unitary) yönetim sisteminden,
yetkenin büyük bir kısmının yerel yönetim ya da topluluklara verildiği bir yönetim sistemine uzanan doğrunun iki ucunu temsil etmektedir. Ülkeler bu iki uçtan
birine yakın olabilecekleri gibi, bu iki kutup arasında bir yerde de yer alabilirler
(Winkler, 1989: 2’den Akt, Tural, 2002: 231). Sağlık eğitim, savunma gibi kamusal
niteliği ağır basan hizmetler, farklı düzeylerdeki yönetim yapıları içinde sunulabilir. Yerinden yönetim (decentralization), özü gereğince, merkezi yönetim biriminin yasal bir temelde bölge/alan düzeyinde sağlık eğitim, savunma gibi konularda
hizmet üreten bir alt yönetim birimine, yetki aktarımı yoluyla, hizmetin yerinde
görülmesini olanaklı kılan bir yapıyı kasteder(Tural, 2002: 231).
Chapman ve Dunshir’e (1971) göre, yerinden yönetim karar verme gücünün merkezi hükümetten alt düzeylere doğru iki farklı şekilde aktarılmasıdır. Bunlardan
birincisi, karar verme erkinin (power) yasa ile alt –ulusal/bölgesel ya da yerel
yönetimler düzeyine aktarılmasıdır. Buna yetki devri denir. İkincisinde ise karar
verme yetkisinin daha alt düzeydeki kamusal örgütlere merkezi yönetim adına
kullanılmak üzere verilmesidir. Buna da yetki genişliği adı verilir (Akt: Duman,
1998: 84).
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN ÖRGÜTSEL VE YÖNETSEL YAPISI��������������������� 41
Eğitim hizmetlerini yürütmek için kurulan Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), merkezi bir yönetim örgütüdür. MEB, eğitim hizmetinin sunumunda, planlanmasında,
denetlenmesinde ve koordinasyonunda en yetkili örgüttür. Bakanlık, merkez teşkilatı, il, ilçe, yurt dışı teşkilatı ve en altta ise okul örgütüne doğru, dik ve hiyerarşik
bir biçimde örgütlenmiştir. Bu örgütsel yapının yönetiminde, merkezi yönetimin
yumuşatılmış bir biçimi olan, yetki genişliği ilkesinden hareketle hizmet sürdürülmektedir. Bakanlık, taşra kuruluşlarında görev yapan üst düzey kamu görevlilerine (vali, kaymakam, il, ilçe milli eğitim müdürleri, eğitim ataşeleri ya da müşavirler, kimi durumlarda okul müdürleri), yetki genişliği ilkesinden hareketle belli
konularda kendiliğinden karar alma ve uygulama yetkisi tanımıştır. Ancak, yetki
genişliği ilkesinden hareketle taşra örgütlerine tanınan bu yetki, istenildiği zaman
merkeze geri çekilebilmektedir. Bu ise, Türkiye’de eğitim hizmetinin sunumunda,
merkezi yönetim ve yerel yönetimin ağırlığının ne olacağı, yani kurumların nasıl
örgütleneceği ve nasıl yönetileceği tartışmalarını gündeme getirmektedir.
Eğitim hizmetinin sunumunda merkezi yönetim ve yerinden yönetim tartışmaları; eğitim yönetiminin demokratikleştirilmesi bağlamında yapılmaktadır. Eğitim yönetiminin demokratikleşmesi ise, genellikle MEB’in bu merkeziyetçi yapıdan kurtulmasıyla eş değer görülmektedir. Öte yandan eğitimin merkeziyetçi
bir yapı içinde sunulması ile kaynakların daha rasyonel ve eşitlikçi dağıtılacağı
konusunda da yaygın bir görüş birliği bulunmaktadır. Oysa Uysal vd. ’ye (2003:
25) göre eğitim yönetiminde merkeziyetçiliğin, kaynakların daha rasyonel ve eşitlikçi dağılımını sağlayacağı yönündeki görüş bugün artık sarsılmıştır. Özellikle
gelişmekte olan ülkelerde, eğitim sisteminin merkezi planlama ile yönlendirilme
uygulamalarının sonuçları pek çok yönden olumsuzdur. Türkiye açısından da durum böyledir. Aslında merkeziyetçi yapılanma ile kaynak dağılımının rasyonel
kılınması veya eşitlikçi biçimde gerçekleştirilmesi arasında sıkı bir ilişki olmadığı
gibi, merkeziyetçilikten uzaklaşmanın mutlaka demokratikleşemeye yol açacağını
beklemek de doğru değildir.
Eğitim yönetiminin demokratikleşmesi, eğitimin demokratikleşmesi süreci ile eş
değer görülmelidir. Eğitim alanında örgütsel ya da yönetsel yapıya ilişkin olarak
yapılan tartışmalar, esasında eğitimin demokratikleşmesi tartışmalarıdır. Eğitimin merkezden değil de, yerel yönetim kuruluşları tarafından sunulması ve bu
anlamda yetki devri, her zaman ve her koşulda eğitimde ya da eğitim yönetiminde demokratikleşme sonucunu doğurmayacaktır. Çünkü eğitim yönetiminin
demokratikleşmesi, ölçek sorunu (merkezi ya da yerel) değildir, toplumsal güç
ilişkileri sorunudur. Dolayısıyla eğitim yönetiminde, eğitim hizmetinden yararla-
42 ��������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
nan ve eğitim hizmetinin sunumunda görev alan eğitim işgörenlerinin, merkezi
ya da yerel düzeyde karara katılımı ve bu katılım süreçlerinin nasıl örgütleneceği
ile ilgilidir. Bu ise, Uysal vd.’nin de belirttiği (2003: 26) gibi, her mekânsal ölçeğin
(merkezi ya da yerel) onu kuran toplumsal ilişkilerle anlam kazandığı, merkezi ya
da yerel herhangi bir mekânsal ölçeğe kendiliğinden bir demokratik değer atfedilemeyeceği olgusunun göz ardı edilmemesidir.
Eğitimin örgütlenmesi ve yönetimi; kamunun ve de toplumun bütününün yönetsel/siyasal örgütlenmesinden de bağımsız düşünülemez. Dolayısıyla Güler’inde
vurguladığı gibi merkezi-yerel yönetim ilişkileri, bu ilişkilerin niteliği ve gelişimi,
daha temel bir çözümlemenin, devletin doğası ve işlevleri sorununun bir parçasıdır (Güler, 1998: 122). Basit düzeyde bazı yetkilerin merkezde, bazı yetkilerin
yerel birimlerde olması sorunu değildir.
Öte yandan eğitim, tüm tür ve düzeyleriyle bir bütün oluşturmakla birlikte, bu
bütün, genel olarak toplumsal örgütlenmenin ve devletin temel örgütlenme biçiminin de bir parçasıdır. Türkiye’de, toplumun “eğitim ihtiyacının” nicel ve nitel anlamda merkezden belirlenmesi, eğitim sisteminin dik, hiyerarşik yapısı ile
uyumlu olmuştur. Toplumun bütününün yönetiminde halkın kendini doğrudan
yönetmesinin önünü açacak yerel meclisler ve yerel yönetim organlarının oluşturulmasını esas alan; yerel kaynakların kullanımında ve yatırımların planlanmasında öncelikle yerel birimlerin söz ve karar sahibi olduğu demokratik bir yönetsel yapıya gereksinim vardır. Bu gereksinim, eğitim sistemi içinde geçerlidir
(Uysal vd., 2003).
Milli Eğitim Bakanlığının Örgüt ve Yönetim Yapısı
Örgüt ve yönetim kavramları arasında sıkı bir ilişki vardır. Planlı biçimde koordine edilmiş güçler ve eylemler topluluğu örgütü meydana getirir. Örgüt amaçları
önceden tanımlanmış bir yapıdır. Bu yapının kurulması sürecine ise örgütleme
denir. Örgütleme örgütün amacının gerçekleştirilmesine yönelik dinamik bir yapının kurulmasıdır. Bu yapının iyi kurulabilmesi, iyi bir modele dayanması ile
mümkündür. Yönetim ise, bu yapıyı işleten süreçtir. Yönetim bu amaçları gerçekleştirmek için, örgütteki madde ve insan kaynaklarına yön verir. Örgüt ve
yönetimin ayrı tanımlarının yapılması, bunlarının kesin çizgilerle birbirinden
ayrılabileceği anlamına gelmemelidir. Bu ne teoride, ne de pratikte mümkündür
(Bursalıoğlu, 1991:14-15).
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN ÖRGÜTSEL VE YÖNETSEL YAPISI��������������������� 43
Örgüt ile yönetim iç içe işler. Drucker’e göre, yönetici ancak çok özenle yapılan
bir etkinlik çözümlemesi ile örgütte yapılması gereken işi, hangi işlerin birbirleri ile ilişkili olduğunu ve her etkinliğin örgüt yapılanmasında nasıl vurgulanması gerektiğini saptayabilir. Yönetici bunu iki yolla yapar: birincisi karar çözümlemesi, ikincisi ise ilişkiler çözümlemesi. Karar çözümlemesinde yönetici,
örgütte gereksinim duyulan karar türlerini, bu kararların örgüt yapılanmasında
hangi konumlarda alınması gerektiğini belirler. İlişkiler çözümlemesinde ise her
yöneticinin programlara yapması gereken zorunlu katkı, kiminle çalışacağı ve
diğer yöneticilerin yapacakları katkılar saptanır (Akt: Aydın, 1985).Görüldüğü
gibi örgüt ve yönetim birlikte anlam kazanır. Kısaca yönetimin görevi örgütü
amaçlarına göre yaşatmaktır. Örgütün yaşaması ise amaçlarını gerçekleştirmesi
ile mümkündür.
MEB’in bugünkü örgüt yapısı kuruluncaya kadar çok sayıda değişim geçirmiştir.
Selçuklu ve Anadolu Selçuklu Devleti’nde eğitim, devletin işi değildir; toplumların ve vakıfların işidir. Bu yüzden eğitimin bir merkez örgütü yoktur. Bu gelenek
Osmanlı Devleti’nde de sürdürülmüştür. Yalnız Saray’a insangücü yetiştiren Enderun, Sultan tarafından denetlenmiştir. 1773 yılından itibaren askeri okulların
açılması ve giderek bunlara Batı tipi okulların eklenmesi, bunların yönetiminin
ve denetiminin merkezden yapılması gereksinmesini doğurmuştur. Ülke düzeyinde yeni okulların yönetimini kapsayan ilk bakanlık, Genel Eğitim Bakanlığı
(Maarif-i Umumiye Nezareti) 1857’de kurulmuştur. 1864’de özel okulların denetimi de bu Bakanlığa verilmiştir. Osmanlı döneminde eğitimin en kapsamlı merkez
örgütü, 1869 Genel Eğitim Tüzüğü (Maarif-i Umumiye Nizamnamesi)ile gerçekleştirilmiştir. Bu düzenlemeye göre, Genel Eğitim Bakanlığı’nda bir Eğitim Büyük Meclisi (Meclis-i Kebir-i Maarif) kurulmuştur. Kurulun başkanı bakandır ve
kurula bağlı çalışan bilim ve yönetim olmak üzere iki birimi vardır. Genel Eğitim
Bakanlığı kısmi değişiklikler ve eklenen yeni birimlerle Saltanatın kaldırıldığı 1
Kasım 1922’ye kadar varlığını sürdürmüştür (Başaran, 2008:155-157).
Cumhuriyet kurulduktan sonra MEB’in adı ve yapısı sürekli değişmiştir. Bakanlık,
1991’de MEB adını alıncaya kadar yedi kez isim değiştirmiştir. Ayrıca, bugünkü
örgüt yapısı oluşturuluncaya kadar çok sayıda yasal düzenleme ve bu düzenlemelere dayalı örgütleme etkinliklerine de rastlanmaktadır. MEB’in örgütsel yapısı ve
görevlerinde; 1926’da 789, 1933’te 2287, 1935’te 2273, 1941’de 4113 sayılı yasalar,
12 Eylül sonrasındaki 1980 ve 1982 düzenlemelerinin ardından, 1983’te 179 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname (KHK)’den başlayarak 1984’te 202 ve 208, 1989’da
356 ve 385, 1990’da 419, 1991’de 454, 1993’te 492 sayılı KHK’lar, 1986’da 3289,
44 ��������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
1992’de 3797, 1998’de 4359 sayılı yasa ile çeşitli değişiklikler yapılmıştır (Başaran,
2008: 157; Uluğ, 2001:87).
Görüldüğü gibi Bakanlık, en son düzenleme olan, 652 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile yapılan düzenlemeye kadar çok sayıda yapısal değişim geçirmiştir. Gürsel’e (2006: 92) göre, bu düzenlemelerde merkez teşkilatının büyümesine
bağlı olarak yönetsel pozisyonların sayısı sürekli artmıştır. Yönetsel pozisyonların
sayısının artması, iletişim ve koordinasyon süreçlerinin çalışmasını zorlaştırmıştır. Bu durum, görevlerin hızlı bir biçimde yapılmasını engellediği gibi, merkez
teşkilatının hantallığına bağlı olarak, karar süreçlerini de yavaşlatmıştır. Bursalıoğlu (1991) ise, Bakanlık merkez örgütünün yapılandırılmasında görevden çok
biçimin esas alındığını, bununun ise birbirine bağlı iki temel soruna yol açtığını
ifade etmektedir. Bunlardan birincisi, merkez teşkilat birimleri tarafından yürütülen görevlerin tekrarı ve karışması, ikincisi ise aynı görevleri yapan birimlerin çoğalmasıdır. Öte yandan yapılan bu düzenlemelerde, merkez örgütünün bir
model çerçevesinde yapılandırılmamış olması, yürütme birimlerinin sorunlarını
artırmıştır. Bakanlık merkez teşkilatı bir model çerçevesinde değiştirilmediği için,
çoğu eğitim ve öğretim denemeleri doğrudan sistem üzerinde yapılmıştır. Ağırlıklı olarak deneme yanılma yoluyla yapılan bu düzenlemeler, hem eğitime ayrılan maddi kaynakların savurganca kullanılmasına, hem de emek kaybına neden
olmuştur.
Bakanlığın bugünkü örgüt yapısı ise 2011 yılında kabul edilen 652 sayılı “Milli
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname” ile gerçekleşmiştir. Kararname’ye göre Bakanlığın görevleri şunlardır:
• Okul öncesi, ilk ve orta öğretim çağındaki öğrencileri bedenî, zihnî, ahlaki,
manevî, sosyal ve kültürel nitelikler yönünden geliştiren ve insan haklarına
dayalı toplum yapısının ve küresel düzeyde rekabet gücüne sahip ekonomik
sistemin gerektirdiği bilgi ve becerilerle donatarak geleceğe hazırlayan eğitim
ve öğretim programlarını tasarlamak, uygulamak, güncellemek; öğretmen ve
öğrencilerin eğitim ve öğretim hizmetlerini bu çerçevede yürütmek ve denetlemek.
• Eğitim ve öğretimin her kademesi için ulusal politika ve stratejileri belirlemek,
uygulamak, uygulanmasını izlemek ve denetlemek, ortaya çıkan yeni hizmet
modellerine göre güncelleyerek geliştirmek.
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN ÖRGÜTSEL VE YÖNETSEL YAPISI��������������������� 45
• Eğitim sistemini yeniliklere açık, dinamik, ekonomik ve toplumsal gelişimin
gerekleriyle uyumlu biçimde güncel teknik ve modeller ışığında tasarlamak ve
geliştirmek.
• Eğitime erişimi kolaylaştıran, her vatandaşın eğitim fırsat ve imkânlarından
eşit derecede yararlanabilmesini teminat altına alan politika ve stratejiler geliştirmek, uygulamak, uygulanmasını izlemek ve koordine etmek.
• Kız öğrencilerin, özürlülerin ve toplumun özel ilgi bekleyen diğer kesimlerinin eğitime katılımını yaygınlaştıracak politika ve stratejiler geliştirmek, uygulamak ve uygulanmasını koordine etmek.
• Özel yetenek sahibi kişilerin bu niteliklerini koruyucu ve geliştirici özel eğitim
ve öğretim programlarını tasarlamak, uygulamak ve uygulanmasını koordine
etmek.
• Yükseköğretim kurumları dışındaki eğitim ve öğretim kurumlarını açmak,
açılmasına izin vermek ve denetlemek.
• Yurtdışında çalışan veya ikamet eden Türk vatandaşlarının eğitim ve öğretim
alanındaki ihtiyaç ve sorunlarına yönelik çalışmaları ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği içinde yürütmek.
• Yükseköğretim dışında kalan ve diğer kurum ve kuruluşlarca açılan örgün ve
yaygın eğitim ve öğretim kurumlarının denklik derecelerini belirlemek, program ve düzenlemelerini hazırlamak.
• Türk Silahlı Kuvvetlerine bağlı ortaöğretim kurumlarının program ve denklik
derecelerinin belirlenmesi ile yönetmeliklerinin hazırlanmasında işbirliğinde
bulunmak.
• Yükseköğretimin millî eğitim politikası bütünlüğü içinde yürütülmesini sağlamak için, 04/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu ile Bakanlığa verilmiş olan görev ve sorumlulukları yerine getirmek.
• Mevzuatla Bakanlığa verilen diğer görev ve hizmetleri yapmak.
652 sayılı KHK’ye göre Bakanlık merkez, taşra ve yurtdışı teşkilatından oluşur
(Şekil 1). Bakanlık merkez, taşra ve yurt dışı teşkilatının birimleri ve görevleri
aşağıda kısaca açıklanmıştır.
46 ��������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
Milli Eğitim Bakanlığı Merkez Örgütü
Ülkeler siyasal, toplumsal ve ekonomik yapısına göre ya merkezden yönetim, ya
da yerinden yönetime ağırlık vererek, yönetsel yapılarını düzenlemişlerdir. Bu
düzenlemelerde hangi dinamiklerin etkili olduğu ise ülkelere göre farklılaşabilmektedir. Türkiye’de kamu yönetiminin örgütsel yapısını etkileyen değişkenlere
bakıldığında; kapitalist sistemin gelişimine bağlı olarak, 1980’li yıllara kadar iç
dinamiklerin (ekonomik, siyasal ve toplumsal vb. gereksinimlere bağlı), 1980’lerden sonra ise dış dinamiklerin etkili olduğu söylenebilir. Dış dinamikler arasında
başta Yapısal Uyarlama Politikaları (YUP) olmak üzere, özellikle Dünya Bankası (DB) ve Avrupa Birliği (AB) tarafından finanse edilen dış kaynaklı projelerin
etkili olduğu görülmektedir. Benzer etkiyi eğitim sistemine ilişkin yapılan düzenlemelerde de görmek mümkündür. Özellikle 1990’lı yıllardan itibaren DB ile
2000’li yıllardan itibaren ise AB ile yürütülen dış kaynaklı eğitim projeleri; eğitim
sisteminin örgütsel ve yönetsel yapısını belirleyen temel değişkenlerdir. Ünal’a
(2003:108) göre, 1990’lardan itibaren eğitim sisteminin başlıca yönlendiricisi DB
kredili projeler olmuştur. Bu projeler yoluyla hem eğitim sisteminin çeşitli alt sistemlerinin hem de merkez örgütünün yapı ve işleyişinde kısmi ama önemli değişiklikler yapılmıştır.
Merkezi yönetim ile yerel yönetimlerin görev, yetki ve sorumluluklarına ilişkin
son düzenleme 6 Nisan 2011 tarihinde 6223 sayılı Yetki kanunu ile yapılmıştır.
Bu Kanun ile Hükümet; kamu kurum ve kuruluşlarının teşkilat, görev ve yetkileri ile kamu görevlilerine ilişkin kanunlarda düzenleme yapma konusunda yetki
almıştır. Bu yetkiye dayanarak 25 Ağustos 2011 yılında,652 sayılı “Milli Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname” ile
MEB merkez teşkilatını yeniden düzenlemiştir.
Belirtilen tarihe kadar yürürlükte olan 3797 sayılı Milli Eğitim Bakanlığı Teşkilat
ve Görevleri Hakkındaki Kanun’una göre, MEB merkez teşkilatı; 16 ana hizmet
birimi, 12 yardımcı birim, 6 danışma ve denetim birimi, 3’ü sürekli olmak üzere 7
kurul, milli eğitim şurası ile özel kalem müdürlüğü olmak üzere toplam 43 farklı
birimden oluşmaktadır. Merkezi ve hiyerarşik bir örgüt ve yönetim yapısına sahip
Bakanlık merkez örgütü, işlevsel bir örgütlenme modeline göre örgütlenmediği
ve birimlere ilişkin görevler yeterli açıklıkta saptanmadığı için, birimler arasında yetki binişimleri, boşlukları, çatışmaları ve eşgüdüm sorunları görülmektedir
(Başaran, 2008:165; Uluğ, 2001:91). Bu sorunları gidermesi beklenen 652 sayılı
KHK ile Bakanlık merkez teşkilatı; özel kalem müdürlüğü, 6 Başkanlık (Talim
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN ÖRGÜTSEL VE YÖNETSEL YAPISI��������������������� 47
Terbiye Kurulu, Rehberlik ve Denetim, İç Denetim Birimi, Strateji Geliştirme, Bilgi İşlem Grup, İnşaat ve Emlak Grup Başkanlığı), 3 Müşavirlik (Bakanlık, Basın
ve Halkla İlişkiler ve Hukuk Müşavirliği) ve 12 Genel Müdürlük (Temel Eğitim,
Ortaöğretim, Mesleki ve Teknik Eğitim, Özel Eğitim ve Rehberlik, Özel Öğretim
Kurumları, Din Öğretimi, Hayat Boyu Öğrenme, Yenilik ve Eğitim Teknolojileri, Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme, İnsan Kaynakları, Avrupa Birliği ve Dış
İlişkiler ve Destek Hizmetleri Genel Müdürlüğü) olmak üzere 21 hizmet biriminden oluşmaktadır (Şekil 1). İlgili düzenlemede, Bakanlığı oluşturan merkez, taşra,
yurt dışı teşkilatı ile bağlı kuruluşların, bir bütün olarak amaç, yapı, süreç ve yetkileri açısından ele alınmadığı, merkez teşkilatına bağlı birimlerin birleştirilerek,
sayısal olarak azaltılması yoluna gidildiği görülmektedir.
Öte yandan taşra teşkilatını oluşturan okullar için de aynı sorun devam etmektedir. Örneğin 3797 sayılı Yasa’da farklı genel müdürlüklere bağlı lise türleri, bu
düzenleme ile aynı genel müdürlüğe bağlanmıştır. Fakat bu düzenlemede, ne lise
türleri arasındaki çeşitlilik giderilebilmiş, ne de programlar arasında bütünlük
sağlanabilmiştir. Kısaca düzenleme, genel müdürlük isimlerinin değiştiği bir tabela düzenlemesi biçiminde yapılmış, bu yeni yapılanma da sistem bütünlüğünden yoksun, eklektik bir yapı sergilenmiştir.
Bakanlık Makamı
Yukarda anılan KHK’ye göre, Bakanlık makamı, Bakan, Müsteşar ve müsteşar
yardımcılarından oluşur.
Bakan: Bakanlık teşkilatının en üst yönetmeni olan Bakan, Bakanlık icraatından
ve emri altındakilerin faaliyet ve işlemlerinden Başbakana karşı sorumlu olup
aşağıdaki görev, yetki ve sorumluluklara sahiptir:
• Bakanlığı, Anayasaya, kanunlara, hükümet programına ve Bakanlar Kurulunca belirlenen politika ve stratejilere uygun olarak yönetmek.
• Bakanlığın görev alanına giren konularda politika ve stratejiler geliştirmek,
bunlara uygun olarak yıllık amaç ve hedefler oluşturmak, performans ölçütleri
belirlemek, Bakanlık bütçesini hazırlamak, gerekli kanunî ve idarî düzenleme
çalışmalarını yapmak, belirlenen stratejiler, amaçlar ve performans ölçütleri
doğrultusunda uygulamayı koordine etmek, izlemek ve değerlendirmek.
48 ��������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
• Bakanlık faaliyetlerini ve işlemlerini denetlemek, yönetim sistemlerini gözden
geçirmek, teşkilat yapısı ve yönetim süreçlerinin etkililiğini gözetmek ve yönetimin geliştirilmesini sağlamak.
• Faaliyet alanına giren konularda diğer bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşları arasında işbirliği ve koordinasyonu sağlamak.
Müsteşar ve Müsteşar Yardımcıları: Müsteşar, Bakandan sonra gelen en üst düzey kamu görevlisi olup Bakanlık hizmetlerini, Bakan adına ve onun emir ve yönlendirmesi doğrultusunda, mevzuat hükümlerine, Bakanlığın amaç ve politikaları
ile stratejik planına uygun olarak düzenler ve yürütür. Bu amaçla, Bakanlık birimlerine gereken emirleri verir, bunların uygulanmasını gözetir ve sağlar. Müsteşar,
bu hizmetlerin yürütülmesinden Bakana karşı sorumludur. Müsteşara yardımcı
olmak üzere beş Müsteşar Yardımcısı görevlendirilebilir.
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN ÖRGÜTSEL VE YÖNETSEL YAPISI��������������������� 49
T.C. MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI
BAKAN
Yüksek
Öğretim
Kurulu
Rehberlik ve Denetim
Başkanlğ
Bakanlk Müşavirliği
Müsteşar
Basn ve Halkla İlişkiler
Müşavirliği
Özel Kalem Müdürlüğü
İç Denetim Birimi
Başkanlğ
Talim Terbiye Kurulu
Başkanlğ
Müsteşar Yardmcs
Müsteşar Yardmcs
Müsteşar Yardmcs
Müsteşar Yardmcs
Öğretmen Yetiştirme ve
Geliştirme Genel Müd
Temel Eğitim Genel
Müdürlüğü
Yenilik ve Eğitim
Teknolojileri Genel Müd
Mesleki ve Teknik Eğitim
Genel Müdürlüğü
İnsan Kaynaklar Genel
Müdürlüğü
Ortaöğretim Genel
Müdürlüğü
Strateji Geliştirme
Başkanlğ
Din Öğretimi Genel
Müdürlüğü
Avrupa Birliği ve Dş
İlişkiler Genel Müdürlüğü
Özel Eğitim ve Rehberlik
Hizmetleri Genel Müd
Bilgi İşlem Grup
Başkanlğ
Hayat Boyu Öğrenme
Genel Müdürlüğü
Hukuk Müşavirliği
Müsteşar Yardmcs
TAŞRA TEŞKİLATI
YURT DIŞI TEŞKİLATI
Özel Öğretim Kurumlar
Genel Müdürlüğü
İl Milli Eğitim
Müdürlükleri
Eğitim Müşavirlikleri ve
Eğitim Ataşelikleri
Destek Hizmetleri Genel
Müdürlüğü
İl çe Milli Eğitim
Müdürlükleri
İnşaat ve Emlak Grup
Başkanlğ
Okul ve Kurum
Müdürlükleri
Şekil 1. Türk Eğitim Sisteminin Örgüt Yapısı
50 ��������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı
Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı, Bakanlığın bilimsel danışma ve karar organıdır. Kurul, eğitim sisteminin tüm kademelerini temsil edecek nitelikte bir Başkan
ile on üyeden oluşur. Kurul Başkan ve üyeleri dört yıllık süreyle atanır. Bu süre her
defasında bir yıl olmak üzere en fazla üç defa uzatılabilir. Kurul Başkanı ve üyeleri,
en az dört yıllık eğitim veren yükseköğretim kurumlarından mezun olmuş, eğitim
alanında yaptığı çalışma ve yayınlarla tanınmış; eğitim ile ilgili alanlarda öğretim
üyeleri, en az on yıl süreyle öğretmenlik veya okul yöneticiliği yapmış olanlar,
kamu görevlileri arasından seçilir. Kurul, aşağıdaki görevleri yerine getirir:
• Eğitim sistemini, eğitim ve öğretim plan ve programlarını, ders kitaplarını hazırlatmak, hazırlananları incelemek veya inceletmek, araştırmak, geliştirmek
ve uygulama kararlarını Bakan onayına sunmak.
• Bakanlık birimlerince hazırlanan eğitim ve öğretim programları, ders kitapları, yardımcı kitaplar ile öğretmen kılavuz kitaplarını incelemek, inceletmek ve
nihaî şeklini vererek Bakanın onayına sunmak.
• Yurtdışı eğitim ve öğretim kurumlarından alınmış, ilköğretim ve ortaöğretim
diploma ve öğrenim belgelerinin derece ve denkliklerine ilişkin ilke kararlarını Bakanın onayına sunmak.
• Eğitim ve öğretimle ilgili konularda Bakanlığın diğer birimleri tarafından
oluşturulacak politika ve stratejilerin belirlenmesinde işbirliği yapmak.
• Millî Eğitim Şûrasının sekretarya hizmetlerini yürütmek.
Millî Eğitim Şûrası
Bakanlığın en yüksek danışma kuruludur. Eğitim ve öğretim ile ilgili gerekli görülen konuları tetkik etmek ve tavsiye niteliğinde kararlar almakla görevlidir.
Şûranın oluşumu ile çalışma usul ve esasları yönetmelikle belirlenir.
Hizmet Birimleri
652 sayılı KHK, 3797 sayılı Yasa’dan farklı olarak MEB merkez teşkilatında; ana
hizmet, yardımcı hizmet, danışma ve denetim birimleri ayrımını ortadan kaldırarak tümünü hizmet birimleri olarak sınıflandırmıştır. MEB merkez teşkilatı hizmet birimleri ve görevleri şunlardır:
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN ÖRGÜTSEL VE YÖNETSEL YAPISI��������������������� 51
Temel Eğitim Genel Müdürlüğünün Görevleri:
• Okulöncesi ve ilköğretim okul ve kurumlarının yönetimine ve öğrencilerinin
eğitim ve öğretimine yönelik politikalar belirlemek ve uygulamak.
• Okulöncesi ve ilköğretim okul ve kurumlarının eğitim ve öğretim programlarını, ders kitaplarını, eğitim araç-gereçlerini hazırlamak veya hazırlatmak ve
Talim ve Terbiye Kuruluna sunmak.
• İlköğretim öğrencilerinin barınma ihtiyaçlarının giderilmesi ve maddî yönden
desteklenmesi ile ilgili iş ve işlemleri yürütmek.
• Bakan tarafından verilen benzeri görevleri yapmak.
Ortaöğretim Genel Müdürlüğünün Görevleri:
• Ortaöğretim okul ve kurumlarının yönetimine ve öğrencilerinin eğitim ve öğretimine yönelik politikalar belirlemek ve uygulamak.
• Ortaöğretim okul ve kurumlarının eğitim ve öğretim programlarını, ders kitaplarını, eğitim araç-gereçlerini hazırlamak veya hazırlatmak ve Talim ve Terbiye Kuruluna sunmak.
• Ortaöğrenim öğrencilerinin barınma ihtiyaçlarının giderilmesi ve maddî yönden desteklenmesi ile ilgili iş ve işlemleri yürütmek.
• Yükseköğretim politikasının, strateji ve amaçlarının belirlenmesi, geliştirilmesi ve etkili bir şekilde yürütülmesi için gerekli tedbirleri almak.
• Yükseköğretime giriş sistemine ilişkin usûl ve esasların belirlenmesinde ilgili
birim, kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapmak.
• 2547 sayılı Kanun ile Bakanlığa verilmiş olan görevleri yerine getirmek.
• Ülkemizin hizmete ihtiyaç duyduğu alanları belirleyerek yurtdışına yükseköğrenim görmek amacıyla gönderileceklerde aranacak nitelikler, bunların
sayıları, burs durumları, yurtdışındaki öğrenim aşamaları, öğrenim planları
ve dönüşlerinde istihdamlarının sağlanması ile ilgili işleri yürütmek ve koordinasyonu sağlamak.
• Bakan tarafından verilen benzeri görevleri yapmak.
52 ��������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
Meslekî ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğünün Görevleri:
• Meslekî ve teknik eğitim ve öğretim veren okul ve kurumların yönetimine ve
öğrencilerinin eğitim ve öğretimine yönelik politikalar belirlemek ve uygulamak.
• Meslekî ve teknik eğitim ve öğretim veren okul ve kurumların eğitim ve öğretim programlarını, ders kitaplarını, eğitim araç-gereçlerini hazırlamak veya
hazırlatmak ve Talim ve Terbiye Kuruluna sunmak.
• Eğitim-istihdam ilişkisini güçlendirecek, meslekî eğitimi yaygınlaştıracak politika ve stratejiler geliştirmek, uygulamak ve uygulanmasını koordine etmek.
• Bakan tarafından verilen benzeri görevleri yapmak.
Din Öğretimi Genel Müdürlüğünün Görevleri:
• İmam-hatip liselerinin yönetimine ve öğrencilerinin eğitim ve öğretimine yönelik politikalar belirlemek ve uygulamak.
• İlköğretim, ortaöğretim ve yaygın eğitim kurumlarında din kültürü ve ahlâk
eğitim ve öğretimine ait programlar ile ders kitaplarını, eğitim araç-gereçlerini
hazırlamak veya hazırlatmak ve Talim ve Terbiye Kuruluna sunmak.
• Bakan tarafından verilen benzeri görevleri yapmak.
Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Müdürlüğünün Görevleri:
• İlgili bakanlıklarla işbirliği içinde, özel eğitim sınıfları, özel eğitim okulları,
rehberlik ve araştırma merkezleri, iş okulları ve iş eğitim merkezleri ile aynı seviye ve türdeki benzeri okul ve kurumların yönetimine ve öğrencilerin eğitim
ve öğretimine yönelik politikalar belirlemek ve uygulamak.
• İlgili bakanlıklarla işbirliği içinde, özel eğitim okul ve kurumlarının eğitim ve
öğretim programlarını, ders kitaplarını, eğitim araç-gereçlerini hazırlamak
veya hazırlatmak ve Talim ve Terbiye Kuruluna sunmak.
• Bakan tarafından verilen benzeri görevleri yapmak.
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN ÖRGÜTSEL VE YÖNETSEL YAPISI��������������������� 53
Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğünün Görevleri:
• Zorunlu eğitim dışında, eğitim ve öğretimi hayat boyu devam edecek şekilde
yaygınlaştırmak amacıyla politikalar oluşturmak, bunları uygulamak, izlemek
ve değerlendirmek.
• Yaygın eğitim ve öğretim ile açık öğretim hizmetlerini yürütmek.
• Örgün eğitim sistemine girmemiş, herhangi bir eğitim kademesinden ayrılmış
veya bitirmiş vatandaşlara yaygın eğitim yoluyla genel veya meslekî ve teknik
öğretim alanlarında eğitim ve öğretim vermek.
• Yaygın eğitim ve öğretim okul ve kurumlarının eğitim ve öğretim programlarını, ders kitaplarını, eğitim araç-gereçlerini hazırlamak veya hazırlatmak ve
Talim ve Terbiye Kuruluna sunmak.
• Yaygın özel öğretim kurumlarıyla ilgili hizmetleri yürütmek.
• 05/06/1986 tarihli ve 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanununa göre aday çırak,
çırak, kalfa ve ustaların genel ve meslekî eğitimlerini sağlamak.
• Bakan tarafından verilen benzeri görevleri yapmak.
Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğünün Görevleri:
• Bakanlığın ilgili birimleriyle işbirliği içinde, yükseköğretim dışındaki her kademedeki özel öğretim kurumlarının açılmasına izin vermek ve bunları denetlemek.
• Her kademedeki öğrencilere yönelik dernek ve vakıflar ile gerçek ve diğer tüzel
kişilerce açılacak veya işletilecek yurt, pansiyon ve benzeri kurumların açılması, devri, nakli ve kapatılmasıyla ilgili esasları belirlemek ve denetlemek.
• 08/02/2007 tarihli ve 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunuyla Bakanlığa verilen görevleri yerine getirmek.
• Bakan tarafından verilen benzeri görevleri yapmak.
Yenilik ve Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğünün Görevleri:
• Eğitim ve öğretimin teknoloji ile desteklenmesine yönelik işleri yürütmek.
• Eğitim ve öğretim faaliyetlerinde bilişim teknolojileri ile bilişim ürünlerinin
kullanılmasına yönelik çalışmalar yürütmek.
54 ��������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
• Merkezî sistemle yürütülen resmî ve özel yerleştirme, bitirme, karşılaştırma
sınavlarını planlamak, uygulamak ve değerlendirmek.
• Yaygın eğitim ve öğretime yönelik olarak bilgi ve iletişim teknolojilerine dayalı
program, film ve benzeri yayınları hazırlamak veya hazırlatmak, yayınlamak
veya yayınlatmak.
• Eğitim ve öğretimde uygulanan yeni teknoloji ve gelişmeleri izlemek ve değerlendirmek.
• Eğitim ve öğretimde teknolojik imkânların tüm yurt çapında etkin ve yaygın
biçimde kullanılmasını ve her öğrencinin bilgi teknolojilerinden yararlanmasını sağlamak.
• Bakan tarafından verilen benzeri görevleri yapmak.
Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürlüğünün Görevleri:
• Öğretmenlerin nitelikleri ve yeterliklerinin belirlenmesi ve geliştirilmesine
yönelik politikaları oluşturmak, bu amaçla ilgili birim, kurum ve kuruluşlarla
işbirliği yapmak.
• Bakanlık öğretmenleri ile talepleri hâlinde özel öğretim kurumları eğitim personeline yönelik olarak; meslek öncesi ve meslek içi eğitimi vermek veya verdirmek, gelişmeleri için kurslar açmak veya açtırmak, uzmanlık programları,
seminer, sempozyum, konferans ve benzeri etkinlikler düzenlemek.
• Öğretmenlere yönelik olarak verilecek eğitime ilişkin konularda inceleme ve
araştırmalar yapmak.
• Görev alanına giren konularda kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler ve sivil
toplum kuruluşları ile işbirliği yapmak; bunlarla ortak çalışma, araştırma, eğitim
programları düzenlemek, danışma kurulları ve komisyonlar oluşturmak.
• Bakan tarafından verilen benzeri görevleri yapmak.
Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğünün Görevleri:
• Bakanlığın Avrupa Birliği ve diğer uluslararası kuruluşlarla ilgili işbirliği çalışmaları ile ilgili mevzuat çerçevesinde ikili anlaşmalara ilişkin iş ve işlemleri
yürütmek.
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN ÖRGÜTSEL VE YÖNETSEL YAPISI��������������������� 55
• Bakanlığın diğer birimleri tarafından yürütülen ve uluslararası işbirliğine dayanan projelerin koordinasyonunu sağlamak.
• 16/12/1960 tarihli ve 168 sayılı Yabancı Memleketlerde Türk Asıllı ve Yabancı
Uyruklu Öğretmenlere Sosyal Yardım Yapılması Hakkında Kanunla Bakanlığa
verilen görevleri yerine getirmek.
• Yabancı hükümet ve kuruluşlardan sağlanan veya ülkemiz tarafından yabancılara verilen burslarla, kendi hesabına öğrenim yapmak üzere ülkemize gelen
yabancı uyruklu öğrencilere ilişkin görev ve hizmetleri yerine getirmek.
• Yurtdışında bulunan vatandaşlarımızın ve çocuklarının; öncelikle millî ve kültürel kimliklerini koruyucu, yaşadıkları toplumla uyum içinde olmalarını sağlayıcı ve eğitim düzeylerini yükseltici önlemler almak, bulundukları ülkenin
eğitim imkânlarından verimli bir şekilde yararlanmaları bakımından gerekli
eğitim ve öğretim hizmetlerini yürütmek, yurda dönüşlerinde eğitim sistemimize uyumlarını sağlamak amacıyla gerekli tedbirleri almak.
• Eğitim ve öğretim alanında ülkemizle dil, tarih veya kültür birliği bulunan
ülke ve topluluklar ile diğer ülkelerle işbirliğine yönelik işleri yürütmek.
• Bakan tarafından verilen benzeri görevleri yapmak.
Rehberlik ve Denetim Başkanlığının Görevleri:
• Bakanlığın görev alanına giren konularda Bakanlık personeline, Bakanlık okul
ve kurumlarına, özel öğretim kurumlarına ve gerçek ve tüzel kişilere rehberlik
etmek.
• Bakanlığın görev alanına giren konularda faaliyet gösteren kamu kurum ve
kuruluşları, gerçek ve tüzel kişiler ile gönüllü kuruluşlara, faaliyetlerinde yol
gösterecek plan ve programlar oluşturmak ve rehberlik etmek.
• Bakanlık tarafından veya Bakanlığın denetiminde sunulan hizmetlerin kontrol ve denetimini ilgili birimlerle işbirliği içinde yapmak, süreç ve sonuçlarını
mevzuata, önceden belirlenmiş amaç ve hedeflere, performans ölçütlerine ve
kalite standartlarına göre analiz etmek, karşılaştırmak ve ölçmek, kanıtlara dayalı olarak değerlendirmek, elde edilen sonuçları rapor hâline getirerek ilgili
birimlere ve kişilere iletmek.
• Bakanlık teşkilatı ile Bakanlığın denetimi altındaki her türlü kuruluşun faaliyet ve işlemlerine ilişkin olarak, usulsüzlükleri önleyici, eğitici ve rehberlik
56 ��������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
yaklaşımını ön plana çıkaran bir anlayışla, Bakanlığın görev ve yetkileri çerçevesinde denetim, inceleme ve soruşturmalar yapmak.
• Bakanlık teşkilatı ile personelinin idarî, malî ve hukukî işlemleri hakkında denetim, inceleme ve soruşturma yapmak.
• Bakan tarafından verilen benzeri görevleri yapmak.
Strateji Geliştirme Başkanlığının Görevleri:
• 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile 22/12/2005 tarihli ve
5436 sayılı Kanunun 15 inci maddesi ve diğer mevzuatla strateji geliştirme ve
malî hizmetler birimlerine verilen görevleri yapmak.
• Bakanlık hizmet birimleri, taşra teşkilatı ile okul ve kurumlar için performans
ölçütlerinin oluşturulmasına yönelik çalışmalar yapmak.
• Bakan tarafından verilen benzeri görevleri yapmak.
Hukuk Müşavirliğinin Görevleri:
• Bakanlığın taraf olduğu adlî ve idarî davalarda, tahkim yargılamasında ve icra
işlemlerinde Bakanlığı temsil etmek, dava ve icra işlemlerini takip etmek, anlaşmazlıkları önleyici hukukî tedbirleri zamanında almak.
• Bakanlık hizmet ve faaliyetleriyle ilgili olarak diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından hazırlanan mevzuat taslaklarını, Bakanlık birimleri tarafından
düzenlenecek her türlü mevzuat, sözleşme ve şartname taslaklarını, Bakanlık
ile üçüncü kişiler arasında çıkan her türlü uyuşmazlığa ilişkin işleri ve Bakanlık birimlerince sorulacak diğer işleri inceleyip hukukî mütalaasını bildirmek.
• Bakanlıkça hizmet satın alma yoluyla temsil ettirilecek dava ve icra takiplerini
izlemek, koordine etmek ve denetlemek.
• Bakanlığın amaçlarını daha iyi gerçekleştirmek, mevzuata, plan ve programa
uygun çalışmalarını temin etmek amacıyla gerekli hukukî teklifleri hazırlayıp
Bakana sunmak.
• Bakan tarafından verilen benzeri görevleri yapmak.
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN ÖRGÜTSEL VE YÖNETSEL YAPISI��������������������� 57
İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğünün Görevleri:
• Bakanlığın insan gücü politikası ve planlaması ile insan kaynakları sisteminin
geliştirilmesi konusunda çalışmalar yapmak ve tekliflerde bulunmak.
• Bakanlık personelinin atama, nakil, terfi, emeklilik ve benzeri özlük işlemlerini yürütmek.
• Bakanlığın öğretmenler dışındaki personeli için eğitim planını hazırlamak,
uygulamak ve değerlendirmek.
• Eğitim faaliyetleri ile ilgili dokümantasyon, yayım ve arşiv hizmetlerini yürütmek.
• Bakan tarafından verilen benzeri görevleri yapmak.
Destek Hizmetleri Genel Müdürlüğünün Görevleri:
• 5018 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde, kiralama ve satın alma işlerini yürütmek, temizlik, güvenlik, aydınlatma, ısınma, onarım, taşıma ve benzeri hizmetleri yapmak veya yaptırmak.
• Bakanlığın taşınır ve taşınmazlarına ilişkin işlemleri ilgili mevzuat çerçevesinde yürütmek.
• Genel evrak ve arşiv faaliyetlerini düzenlemek ve yürütmek.
• Bakanlık sivil savunma ve seferberlik hizmetlerini planlamak ve yürütmek.
• Ders kitaplarını, kaynak ve yardımcı eğitim dokümanlarını, ders ve laboratuvar araç ve gereçleri ile basılı eğitim malzemelerini, makine, teçhizat ve donatım ihtiyaçlarını temin etmek.
• Döner sermaye işletmesi kurmak ve Bakanlığa bağlı döner sermaye işletmeleri
ile ilgili işleri yürütmek.
• Bakanlığa ait sosyal tesislerle ilgili işleri yürütmek.
• Bakan tarafından verilen benzeri görevleri yapmak.
Bilgi İşlem Grup Başkanlığının Görevleri:
• Bakanlık projelerinin Bakanlık bilişim altyapısına uygun olarak tasarlanmasını ve uygulanmasını sağlamak, teknolojik gelişmeleri takip etmek, bilgi güvenliği ve güvenilirliği konusunun gerektirdiği önlemleri almak, politikaları ve
ilkeleri belirlemek, kamu bilişim standartlarına uygun çözümler üretmek.
58 ��������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
• Bakanlık birimleri ile taşra teşkilatının bilgi işlem ve otomasyon ihtiyacını karşılamak ve işletimini sağlamak, Bakanlığın bilgi işlem hizmetlerini yürütmek.
• Bakanlığın internet sayfaları, elektronik imza ve elektronik belge uygulamaları
ile ilgili teknik çalışmaları yapmak.
• Bakanlık hizmetleriyle ilgili bilgileri toplamak ve ilgili birimlerle işbirliği içinde veri tabanları oluşturmak.
• Bakanlığın mevcut bilişim altyapısının kurulumu, bakımı, ikmali, geliştirilmesi ve güncellenmesi ile ilgili işleri yürütmek, haberleşme güvenliğini sağlamak
ve bu konularda görev üstlenen personelin bilgi teknolojilerindeki gelişmelere
paralel olarak düzenli şekilde hizmet içi eğitim almalarını sağlamak.
• Bakan tarafından verilen benzeri görevleri yapmak.
İnşaat ve Emlak Grup Başkanlığının Görevleri:
• Okul ve kurum binaları dâhil, taşınmazlara ilişkin her türlü satım, yapma, yaptırma, bakım, onarım ve tadilat işlerini; bunlara ait kontrol, koordinasyon ve
mimari proje çalışmalarını yürütmek.
• Kamulaştırma işlemlerini yürütmek.
• Bakanlığa ait arsa, bina ve tesisleri, ilgili birimlerle koordine ederek, imar durumu ve uygunluğu yönünden incelemek, ihtiyaçlarını tespit etmek ve programlamak.
• Bakanlığın ihtiyaç duyduğu her türlü tesis ve hizmet binaları ile ihtiyaç duyulan okul ve eğitim yerleşkesi, sosyal donatı gibi eğitim tesislerini, Hazinenin
mülkiyetinde bulunan arazi, arsa ve binaların gerçek bedeli üzerinden devri
karşılığında ve/veya bedeli Bakanlık bütçesinin ilgili tertiplerine bu amaçla
konulan ödeneklerden veya döner sermaye gelirlerinden karşılanmak üzere,
kiralamak, satın almak, yapmak, yaptırmak veya düzenlenen protokoller çerçevesinde Toplu Konut İdaresi Başkanlığına veya inşaat işleri ile ilgili araştırma, proje, taahhüt, finansman ve yapım işlemleri konusunda görevli ve yetkili
kamu tüzel kişiliğine sahip diğer kamu kurum ve kuruluşlarına doğrudan yaptırmak ve bu amaçla yapılacak iş ve işlemleri yürütmek.
• Okul ve eğitim yerleşkesi gibi eğitim tesislerinin okul ve eğitim tesisi olarak
kullanılmak kaydıyla gerçek kişilere veya özel hukuk tüzel kişilerine kiralanmasına ilişkin işleri yürütmek.
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN ÖRGÜTSEL VE YÖNETSEL YAPISI��������������������� 59
• Kamu kurumları arasında taşınmaz ve aynî hak devri ile Bakanlığa yapılacak
taşınmaz bağış işlemlerinin yürütülmesinde mevzuata yönelik değerlendirmeleri, teknik-ekonomik etütleri ve rantabilite hesaplarını yapmak, izlemek, her
aşamada takip etmek ve yürütmek.
• Bakan tarafından verilen benzeri görevleri yapmak.
Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliğinin Görevleri:
• Bakanlığın basın ve halkla ilişkilerle ilgili faaliyetlerini planlamak ve bu faaliyetlerin belirlenecek usul ve esaslara göre yürütülmesini sağlamak.
• 09/10/2003 tarihli ve 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanununa göre yapılacak
bilgi edinme başvurularını etkin, süratli ve doğru bir şekilde sonuçlandırmak
üzere gerekli tedbirleri almak.
• Bakan tarafından verilen benzeri görevleri yapmak.
Özel Kalem Müdürlüğünün Görevleri:
• Bakanın çalışma programını düzenlemek.
• Bakanın resmî ve özel yazışmalarını, protokol ve tören işlerini düzenlemek ve
yürütmek.
• Bakan tarafından verilen benzeri görevleri yapmak.
Bakanlık Müşavirlerinin Görevleri: Bakanlıkta, özel önem ve öncelik taşıyan konularda Bakana yardımcı olmak üzere otuz Bakanlık Müşaviri atanabilir. Aşağıdaki görevleri yerine getirirler:
• Eğitim ve öğretime ilişkin hedef, politika ve standartlar belirlemek.
• Eğitim ve öğretimi etkileyen faktörleri tespit etmek, toplum ve sektör bazında
ihtiyaç ve beklentileri karşılamak üzere araştırma ve geliştirme faaliyetleri yapmak.
• Öğrencilerin, plan ve programlarda tespit edilen amaçlar doğrultusunda yöneltme ve geliştirilmelerine ilişkin rehberlik çalışmaları yapmak.
• Öğretim programları, ders kitapları, öğretmen kılavuz kitapları ile diğer ders
araç ve gereçlerine yönelik araştırmalar yapmak, geliştirilmelerine katkı sağlayıcı çalışmalar yapmak ve ilgili birimlere sunmak.
60 ��������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
• Özel eğitim, rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerini yürütmek.
• Okul, ilçe, il ve ülke düzeyinde yapılan eğitim, öğretim ve yönetim hizmetleri
ile ilgili ölçme ve değerlendirme sonuçlarını değerlendirmek.
• Eğitim ve öğretim sürecine diğer kurum, kuruluş ve bireylerin katılımını sağlamak.
• Eğitim ihtiyaçlarını karşılamak üzere, eğitim bina ve tesisleri ile eğitim araç ve
gereçlerinin planlanması, projelendirilmesi ve üretilmesinde ilgili birimlerle
işbirliği yapmak.
• Eğitim ve öğretim kurumlarının öğretime açılması ve kapatılmasına ilişkin
usûl ve esasları belirlemek.
Çalışma Grupları: Bakanlık görev alanına giren konularla ilgili olarak çalışmalarda bulunmak üzere diğer bakanlıklar, kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum
kuruluşları, özel sektör temsilcileri ve konu ile ilgili uzmanların katılımıyla geçici
çalışma grupları oluşturabilir.
Milli Eğitim Bakanlığı Taşra Örgütü
Osmanlı Devleti, 1900’lere kadar güçlü bir merkez yönetimi kuramadığı için taşrada da eğitim örgütünü güçlendirememiştir. Osmanlı’da taşra örgütünün kurulmasında ilk adım 1869 Genel Eğitim Tüzüğü ile atılmış ve bu Tüzük ile illerde
birer eğitim müdürlüğü kurulmuştur. İl eğitim müdürlükleri, İkinci Meşrutiyet
ve Cumhuriyet dönemlerinde de varlıklarını sürdürmüşlerdir. Taşra teşkilatının
ikinci adımı ise Cumhuriyet döneminde 1926’da 789 sayılı Maarif Teşkilatına Dair
Kanun ile gerçekleşmiştir. Bu Kanun ile ilçelerde eğitim memurlukları kurulmuş,
illerdeki eğitim müdürlüklerinin ve ilçelerdeki eğitim memurluklarının görevleri
belirginleştirilmiştir. Bazı iller birleştirilerek ülke düzeyinde on iki eğitim bölgesi
oluşturulmuştur. Eğitim bölgeleri 1931’de kaldırılmış, 1933’te çıkarılan 2289 sayılı Yasa taşra örgütünü daha da belirginleştirmiştir. 1992 tarihli 3797 sayılı Milli
Eğitim Bakanlığı Teşkilatı ve Görevleri Hakkında Kanun, milli eğitimin taşra örgütleri olarak il, ilçe milli eğitim müdürlükleri ile yurt dışı örgütünü göstermiştir.
Ayrıca Yasa, MEB’e gerektiğinde başka taşra örgütü kurma yetkisi de vermiştir
(Başaran, 2008:149-151).
Bakanlık, ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde taşra teşkilatı kurmaya yetkilidir.
Her ilde ve ilçede bir millî eğitim müdürlüğü kurulur. İlçe millî eğitim müdürlükleri, görev ve hizmetleri yürütürken il millî eğitim müdürlüklerine karşı da
47 saylEĞİTİM
Yasa taşra
örgütünü daha
da belirginleştirmiştir.
tarihli 3797 sayl Milli Eğitim 61
TÜRK
SİSTEMİNİN
ÖRGÜTSEL
VE YÖNETSEL1992
YAPISI���������������������
Bakanlğ Teşkilat ve Görevleri Hakknda Kanun, milli eğitimin taşra örgütleri olarak il, ilçe
milli eğitim müdürlükleri ile yurt dş örgütünü göstermiştir. Ayrca Yasa, MEB’e
gerektiğinde başka taşra örgütü kurma yetkisi de vermiştir (Başaran, 2008:149-151).
sorumludur.
İl ve
sosyal veçerçevesinde
ekonomik
gelişme
nüfusları
Bakanlk,
ilgiliilçelerin
mevzuat hükümleri
taşra
teşkilatdurumları,
kurmaya yetkilidir.
Her ve
ilde ve ilçede
bir göz
millîönünde
eğitim müdürlüğü
kurulur. İlçebu
millî
eğitim müdürlükleri,
görev
öğrenci
sayıları
bulundurularak,
müdürlükler
farklı tip
vevestatühizmetleri yürütürken il millî eğitim müdürlüklerine karş da sorumludur. İl ve ilçelerin sosyal
lerde
kurulabilir
ve bunlara
yetkiler
verilebilir.
İş durumuna
ve ihtiyaca
ve ekonomik
gelişme
durumlar,farklı
nüfuslar
ve öğrenci
saylar göz
önünde bulundurularak,
bu göre
müdürlükler
farkl tip ve statülerde
ve bunlara
farkl
yetkiler de
verilebilir.
İş
millî
eğitim müdürlüklerine
bağlıkurulabilir
olarak ayrı
il ve ilçe
birimleri
kurulabilir.
İl
durumuna ve ihtiyaca göre millî eğitim müdürlüklerine bağl olarak ayr il ve ilçe birimleri de
millî
eğitimİlmüdürlükleri
bünyesinde,
millî eğitim
bağlıbağl
olarak
Eğitim
kurulabilir.
millî eğitim müdürlükleri
bünyesinde,
millî müdürüne
eğitim müdürüne
olarak
Eğitim Denetmenleri
Başkanlğ
oluşturulur ((Şekil
Şekil 2).
Denetmenleri
Başkanlığı
oluşturulur
2).
İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRÜ
İl Milli Eğitim Danşma
Kurulu
İl Mesleki Eğitim
Kurulu
İlköğretim Müfettişleri
Başkan
Milli Eğitim Müdür
Yardmcs
Milli Eğitim Müdür
Yardmcs
Milli Eğitim Müdür
Yardmcs
Şube Müdürü
Şube Müdürü
Şube Müdürü
Şube Müdürü
İl Milli Eğitim Komisyonu
İlçe Milli Eğitim Müdürü
İlçe Milli Eğitim
Komisyonu
Şube Müdürü
Şube Müdürü
Şube Müdürü
Şekil 2. Türk Eğitim Sistemi Taşra Örgüt Yapısı
47 Taşra Örgüt Yaps
Şekil 2. Türk Eğitim Sistemi
MEB, taşrada 81 il ve 924 ilçede örgütlenmiştir. Her ilde millî eğitim müdürlüğü;
merkez ilçe hariç, her ilçede ilçe millî eğitim müdürlüğü bulunmaktadır. İlçe millî
eğitim müdürlükleri görev ve hizmetleri açısından, il millî eğitim müdürlüklerine
62 ��������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
karşı sorumludur. Bunlar il ve ilçe bazında eğitim hizmetlerini yürütürler. İl ve
ilçe millî eğitim müdürlükleri; hizmetin özelliklerine göre şubeler, bürolar ile sürekli kurul ve komisyonlardan oluşur. (MEB, 2012)
Millî eğitim müdürlüklerinin görev alanları şöyle gruplandırılmıştır; 1. Yönetim
hizmetleri, 2. Personel hizmetleri, 3. Eğitim-öğretim hizmetleri, 4. Bütçe-yatırım
hizmetleri, 5. Araştırma-plânlama-istatistik hizmetleri, 6. Teftiş-rehberlik-soruşturma hizmetleri, 7. Sivil savunma hizmetleri (MEB, 2012).
İl ve ilçe millî eğitim müdürlüklerinde bulunması gereken başlıca bölümler şunlardır: 1. Özlük, 2. Atama, 3. İnceleme Soruşturma ve Değerlendirme, 4. Kültür, 5.
Eğitim-Öğretim ve Öğrenci İşleri, 6. Program Geliştirme, 7. Hizmet İçi Eğitim, 8.
Bilgisayar ve Sınav Hizmetleri, 9. Okulöncesi Eğitim, 10. Özel Eğitim ve Rehberlik, 11. Okul İçi Beden Eğitimi Spor, 12. Öğretmene Hizmet ve Sosyal İşleri, 13.
Burslar ve Yurtlar, 14. Özel Öğretim Kurumları, 15. Sağlık İşleri, 16. Yaygın Eğitim, 17. Çıraklık ve Meslekî Teknik Eğitim, 18. Araştırma, Plânlama ve İstatistik,
19. Bütçe-Yatırım ve Tesisler, 20. Eğitim Araçları ve Donatım, 21. Arşiv ve İdare
Bölümü, 22. Sivil Savunma Hizmetleri, 23. Basın ve Halkla İlişkiler. Bölümler, il
veya ilçenin millî eğitim şube müdürü kadro sayısına göre tek tek veya hizmet
benzerliğine göre birleştirilerek veya ayrılarak şubeler şeklinde oluşturmaktadır
(MEB, 2012).
İl ve İlçe Millî Eğitim Müdürlerinin Görevleri: MEB Milli Eğitim Müdürlükleri Yönetmeliği’ne göre, İl ve İlçe Millî Eğitim Müdürlerinin görevleri şunlardır:
Hizmet alanındaki okul ve kurumların amacına uygun, verimli bir şekilde çalışmasını sağlamak, bu Yönetmelik ve çeşitli mevzuatla müdürlüğe verilen hizmetleri kanun, tüzük, yönetmelik, yönerge, genelge, plân, program ve emirler doğrultusunda plânlamak, örgütlemek, yönlendirmek, koordine etmek ve denetlemek
suretiyle yerine getirmek veya yapacağı iş bölümü çizelgesine göre kendine bağlı
görevliler vasıtasıyla yapılmasını sağlamak, kurum adına temsil ve ağırlama görevlerini yerine getirmek.
Milli Eğitim Bakanlığı Yurtdışı Örgütü
Bakanlık, 13/12/1983 tarihli ve 189 sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı
Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde Kararname esaslarına uygun olarak yurtdışı teşkilatı kurmaya yetkilidir.
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN ÖRGÜTSEL VE YÖNETSEL YAPISI��������������������� 63
Türk milli kültürünün dış ülkelerde korunması, tanıtılması ve yaygınlaştırılması
ile ilgili eğitim ve öğretim hizmetlerini düzenlemek üzere, Millî Eğitim Bakanlığı
yurtdışı teşkilâtları oluşturulmuştur. Dış ülkelerin genel, mesleki ve teknik öğretim alanlarında eğitim ve öğretim gelişmelerini takip etmek ve ülkemize aktarımını sağlamak ve ülkemizin eğitim ve bilim faaliyetlerini yurtdışında tanıtmak üzere; Washington, Berlin, Viyana, Brüksel, Kopenhag, Paris, Tiflis, Lahey,
Londra, Bern, Stockholm, Kahire, Riyad, Moskova, Lefkoşa, Bakü, Almatı, Bişkek,
Taşkent ve Aşgabat’ta olmak üzere 20 Eğitim Müşavirliği; New York, Los Angeles,
Berlin, Köln, Mainz, Münster, Münih, Nürnberg, Stuttgart, Duesseldorf, Essen,
Frankfurt, Hamburg, Hannover, Karlsruhe, Sydney, Strazburg ve Lyon’da olmak
üzere 18 Eğitim Ataşeliği faaliyet göstermektedir (MEB, 2012).
MEB’in Örgütsel ve Yönetsel Yapısında Karşılaşılan Temel Sorunlar
Merkeziyetçi ve hiyerarşik bir örgüt yapısına sahip Türkiye eğitim sistemi, taşra
teşkilatı üzerindeki denetimi oldukça ağır olan ve hizmetin gerektirdiği kararların
ağırlıklı olarak merkezden alındığı bir örgüt ve yönetim yapısına sahiptir. Bu yapı
içinde taşra teşkilatı hizmetin gerektirdiği ölçüde özerkliğe kavuşturulamamıştır.
Oysa Başaran’a göre, üst sistemlerle (MEB merkez teşkilatı) temel sistemler (okullar) arasında yönetsel erkin dengeli paylaşımı eğitim sisteminin en önemli yönetim
sorunudur (Başaran, 2008:135). Bu sadece bir yönetim sorunu değil, aynı zamanda eğitim sisteminin demokratikleşme sorunudur da. Türkiye eğitim sisteminde,
bütün sorumluluğun temel sistemde (okullar) olduğu, fakat yetkilerin önemli bir
kısmının merkez teşkilatında toplandığı bir yapı hâkimdir. Oysa okullar; yönetimi
ve işleyişiyle, karar alma süreçleriyle, yönetici-öğretmen-veli-öğrenci ilişkileriyle
demokratik katılımın ve yönetimin hayata geçirildiği örgütler olmalıdır.
Ayrıca bu merkeziyetçi yapı, eğitime ayrılan kaynakların önemli bir kısmının
merkezden tüketilmesi sonucunu da doğurmaktadır. MEB merkez örgütü, uzmanlaşmanın hâkim olduğu, eğitim sistemine yön verici politikaların belirlendiği, planların yapıldığı bir çekirdek yapı olması gerekirken, işleyiş bunun tam tersi
yönündedir. Örgüt, gerek personel sayısı, gerekse birim ve bölüm sayısıyla gereksiz bir büyüklüğe ulaşmış; yakın tarihli düzenlemeler dahi (652 sayılı KHK ile
yapılan düzenlemeler) birimlerin birleştirilmesinin ötesine geçememiştir. Böylece
örgüt; büyük ve hantal, birimleri arasında görev karışımı giderilememiş ve eşgüdüm sağlanamamış, uzmanlaşmanın önemi tam olarak kavranamamış bürokratik
bir yapı sergilemektedir.
64 ��������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
MEB örgütü, hem merkez, hem de taşra teşkilatı ile en fazla üniversite mezunu
çalıştıran kamu kurumu olmasına karşın, liyakat sistemi yerleşememiştir. Gerek
merkez teşkilatı, gerekse il ve ilçe örgütleri liyakatin ötesinde, politize olmuş, sık
değişiklikler nedeniyle rutin uygulamalarda dahi, tutarlılığın olmadığı ve her siyasi irade değişiminde, değişen yöneticilerle yönetilmeye çalışılmaktadır. Bu ise,
eğitim politikalarının ve uygulamalarının kesintiye uğramasına yol açmaktadır.
Siyasi iradenin kendisine uygun yöneticiler tercih etmesi kimi kadrolar için “doğal”, ancak bu tercihin liyakatin ötesinde, militarize bir biçimde yapılması sistemin en hastalıklı yanıdır.
Öte yandan sistem olarak nitelendirilen kurumların/yapıların sorunlarının belirlenmesi ve sorunlara çözüm bulunabilmesi için etkin yollardan biri sistem yaklaşımıdır (Okçobal, 2009:289). Sistem yaklaşımında, sistemi oluşturan tüm parçalar
ve bu parçaların karşılıklı etkileşimine dayalı olarak ortaya çıkan tüm sorunlar,
bütünlük içinde ele alınır ve çözümlenir. Oysa Türkiye’de eğitim sistemine yönelik
düzenlemeler bu anlayıştan oldukça uzaktır. Sistemin her bir parçası; merkez teşkilatı, taşra teşkilatı, eğitim tür (genel-meslek) ve düzeylerine (okulöncesi eğitim,
ilköğretim, ortaöğretim, yükseköğretim) yönelik sorunlar, birbirinden kopuk, sanki
bağımsız sistemlermiş gibi ele alınmakta ve çözüm önerileri üretilmeye çalışılmaktadır. Kısaca, sistemde bir parça düzeltilmeye çalışılırken, diğer bir parça bozulabilmektedir. Bu ise, eğitim sistemine ilişkin birçok sorunun kronikleşmesine ve eğitim
sisteminin sorunlarının çözüleceğine olan inancın sarsılmasına neden olmaktadır.
Eğitim sisteminin örgütsel ve yönetsel yapısının yol açtığı sorunları çoğaltmak
mümkündür. Çözüm ise, MEB merkez teşkilatı; dikey ve hiyerarşik bir örgüt
yapısı yerine, uzmanlığın hâkim olduğu yatay-kurmay bir örgütlenme ile makro düzeyde politika belirleyen ve planlamalar yapan, alacağı yönetsel kararlarda
bilimsel gelişmeleri rehber edinen, araştırmacı yönü ağır basan bir örgütsel yapılanmaya kavuşturulmalıdır. Böylesi bir örgütlenme içinde elbette ki, MEB merkez
teşkilatının taşraya güvenmesi ve uygulamaya yönelik yetkilerini taşraya devretmesi, taşrada (il, ilçe ve okul düzeyinde) demokratik ve katılımcı bir yönetim anlayışını benimsenmesi de son derece önemlidir.
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN ÖRGÜTSEL VE YÖNETSEL YAPISI��������������������� 65
KAYNAKÇA
Aydın, M. (1985). “Örgütlemeye Dönük Değerlendirme”, Eğitim Yönetiminde Denetleme ve Değerlendirme Sempozyumu. (25-26 Nisan 1985), Ankara: Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Yayınları, No:147.
Başaran, İ. E. (2008). Türk Eğitim Sistemi ve Okul Yönetimi. Ankara: Ekinoks yayınevi.
Bursalıoğlu, Z. (1991). Okul Yönetiminde Yeni Yapı ve Davranış. Ankara: PEGEM
Yayın No:2, Sekizinci Baskı.
Duman, A. (1998). “Eğitimin Yerinden Yönetimi”, Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi.
Ankara: TODAİE Yayını, 7(2).
Gözübüyük, Ş. (2008). Yönetim Hukuku. Ankara: Turhan Kitapevi, Güncelleştirilmiş
27. Baskı.
Güler, B. A. (1998). Yerel Yönetimler Liberal Açıklamalara Eleştirel Yaklaşım. Ankara: TODAİE Yayını, No:280.
Gürsel, M. (2006). “Cumhuriyet Döneminde Eğitim Yönetimi ve Eğitim Yönetiminin
Gelişimi”, Türkiye’de Eğitim Bilimleri Bir Bilanço Denemesi. (Ed. Muhsin
Hesapçıoğlu ve Alpaslan Durmuş), Ankara: Nobel yayınevi.
Kaya, Y. K. (1991). Eğitim Yönetimi. Ankara: Set Ofset Matbaacılık.
MEB (Milli Eğitim Bakanlığı), (2012).
http://www.meb.gov.tr/duyurular/duyurular2006/takvim/egitim_sistemi.html(ET:
30.09.2012)
Okçabol, R. (2009). Eğitim Bilimlerine Giriş.Ankara: Ütopya yayınları.
Tural, N. K. (2002). Eğitim Finansmanı.Ankara: Anı yayıncılık.
Uluğ, F. (2001). “Milli Eğitim Bakanlığı Merkez Örgütü Üzerine Analitik Bir Değerlendirme”, 2000 Yılında Türk Milli Eğitimi ve Yönetimi Ulusal Sempozyumu
(11-13 Ocak 2001) Bildiriler Kitabı. Ankara: Öğretmen Hüseyin Hüsnü Tekışık Eğitim Araştırma Geliştirme Vakfı Yayınları:4.
Uysal, M; Ünal, L. I. vd. (2003). “Eğitim Yönetiminde Demokratikleşme”, Eğitim Yönetimi ve Üniversitelerde Demokratik Yapılanma Sempozyumu. Ankara:
Eğitim Sen Yayınları.
Ünal, L. I. (2003). “Değişimin Yönetimi İçin Yönetimin Değişimi: Eğitimde Değişen
Ne? Yöneten Kim?”, Özgür Üniversite Formu, Sayı:23.
66 ��������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
652 Sayılı Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname 14.09.2011 tarih ve 28054 Sayılı Resmi Gazetede Yayımlanan.
6223 Sayılı Kamu Hizmetlerinin Düzenli, Etkin ve Verimli Bir Şekilde Yürütülmesini
Sağlamak Üzere Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Teşkilat, Görev ve Yetkileri
İle Kamu Görevlilerine İlişkin Konularda Yetki Kanunu 03/04/2011 tarih ve
27923 Sayılı Resmi Gazetede Yayımlanan.
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN
HUKUKSAL YAPISI
BÖLÜM
3
Yrd. Doç. Dr. Bilal YILDIRIM*
*
AMAÇLAR
• Eğitimin dayanağı olan hukuksal metinleri bilme
• Eğitimle ilgili yasal düzenlemelerin gerekliliğini anlayabilme
• Öğretmen yetiştirmenin tarihsel sürecini bilme
• Kalkınma Planlarındaki ve Milli Eğitim Şuralarındaki eğitimsel kararları
kavrayabilme
• Eğitim sistemimizde son yıllarda yapılan önemli düzenlemeleri kavrayabilme
*
Balıkesir Üniversitesi, Necatibey Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü
– 67 –
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN HUKUKSAL YAPISI�������������������������������� 69
Giriş
Bir ülkenin genel yönetim biçimi nasılsa alt birimlerdeki yönetim yapılanması da
ona paralel biçimde şekillenmektedir. Ülkelerin eğitim sistemleri de en çok etkilenen sistemlerdendir. Türkiye’de yönetim anlayışı ağırlıklı olarak merkeziyetçi bir
yapıya sahiptir. Sıklıkla tartışılan ve hemen herkesi ilgilendiren eğitim sistemimizin dayandığı farklı düzeylerde yaptırım ve hakları belirleyen yasal düzenlemeler
bulunmaktadır.
Eğitim, yaşam boyu süren bir süreçtir. Bu süreç, bir takım düzenleme ve ilkelere
dayalı olarak gerçekleşir. Akademik ilkelerin yanında toplumsal kurallar da eğitim
üzerinde etkilidir. Tüm toplumu ilgilendiren bu kapsamlı sistemi belirleyen yasal
düzenlemeler temel insan hakları çerçevesinde anayasal düzenlemeler, yasalar ve
bu yasalara dayalı oluşturulan hukuksal metinlerle gerçekleştirilmektedir. Bu hukuksal metinler bireysel ve toplumsal hak ve sorumlulukların belirlenmesine ek
olarak eğitim kurumlarında görev alan tüm personeli de kapsamaktadır. Özellikle
eğitimin temel taşlarından birisi olan öğretmenlerin bu yasal düzenlemeleri bilmeleri ve anlamaları kurumsal işleyişin etkililiğini artıracaktır.
Yasal Dayanaklar
a. Uluslararası Anlaşmalar
1982 Anayasası’nın 90. Maddesi “Türkiye Cumhuriyeti adına yabancı devletlerle ve milletlerarası kuruluşlarla yapılacak antlaşmaların onaylanması, Türkiye
Büyük Millet Meclisi’nin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlıdır” demektedir. Bu maddenin devamında; “usulüne göre yürürlüğe konulmuş uluslararası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasa’ya aykırılık
iddiası ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurulamaz”. Bununla birlikte, 2004 yılında
Anayasa’nın bu maddesinde yapılan bir değişiklikle “Ulusal mevzuat hükümlerinin uluslararası sözleşmelerin temel hak ve özgürlükleri düzenleyen hükümleri
ile çatıştığı durumlarda uluslararası sözleşme hükümleri esas alınır” denilerek,
uluslararası antlaşmalardan bazıları, Anayasa’nın da üstüne çıkartılmıştır.
70 ��������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
b. Anayasa
Anayasa; bir devletin temel yönetim biçimini belirleyen, yasama, yürütme ve
yargılama güçlerinin nasıl kullanılacağını gösteren, yurttaşların kamu haklarını
bildiren temel yasa, şeklinde tanımlanmaktadır. Hukuksal anlamda Anayasa; devletin örgütlenmesi, bu örgütün sistem ve alt sistemlerinin birbirleriyle ilişkileri ve
işleyişini düzenleyen temel yazılı hukuksal metinlerin ana kaynağıdır.
c. Yasa
Devletin yasama organları tarafından konulan ve uyulması gereken kurallar bütünüdür. Kanun teklif etmeye Bakanlar Kurulu ve milletvekilleri yetkilidir. Kanun
tasarısı ve tekliflerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görüşülme usul ve esasları, içtüzükle belirlenir.
Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nce kabul edilen kanunları on beş
gün içinde yayımlar. Yayımlanmasını kısmen veya tamamen uygun bulmadığı kanunları, bir daha görüşülmek üzere, bu hususta gösterdiği gerekçe ile birlikte aynı
süre içinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne geri gönderir. Cumhurbaşkanınca
kısmen uygun bulunmama durumunda, Türkiye Büyük Millet Meclisi sadece uygun bulunmayan maddeleri görüşebilir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, geri gönderilen kanunu aynen kabul ederse, kanun Cumhurbaşkanınca yayımlanır. Ancak
Cumhurbaşkanının bu yasa hakkında anayasa mahkemesine iptal başvuru hakkı
vardır. Meclis, geri gönderilen kanunda yeni bir değişiklik yaparsa, Cumhurbaşkanı, değiştirilen kanunu tekrar Meclis’e geri gönderebilir.
d. Kanun Hükmünde Kararname
Türkiye Büyük Millet Meclisi, Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname
çıkarma yetkisi verebilir. Yetki kanunu, çıkarılacak kanun hükmünde kararnamenin, amacını, kapsamını, ilkelerini, kullanma süresini ve süresi içinde birden fazla
kararname çıkarılıp çıkarılamayacağını gösterir. Bakanlar Kurulunun istifası, düşürülmesi veya yasama döneminin bitmesi, belli süre için verilmiş olan yetkinin
sona ermesine sebep olmaz.
Kanun hükmünde kararnameler, Resmî Gazetede yayımlandıkları gün yürürlüğe girerler. Ancak, kararnamede yürürlük tarihi olarak daha sonraki bir tarih de
gösterilebilir. Kararnameler, Resmî Gazetede yayımlandıkları gün Türkiye Büyük
Millet Meclisine sunulur. Yetki kanunları ve bunlara dayanan kanun hükmünde
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN HUKUKSAL YAPISI�������������������������������� 71
kararnameler, Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonları ve Genel Kurulunda
öncelikle ve ivedilikle görüşülür.
Yayımlandıkları gün Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmayan kararnameler
bu tarihte, Türkiye Büyük Millet Meclisince reddedilen kararnameler bu kararın Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte, yürürlükten kalkar. Değiştirilerek kabul
edilen kararnamelerin değiştirilmiş hükümleri, bu değişikliklerin Resmî Gazetede yayımlandığı gün yürürlüğe girer.
Ancak sıkıyönetim ve olağanüstü haller saklı kalmak üzere, Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve
ödevleri ile dördüncü bölümünde yer alan siyasî haklar ve ödevler kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemez.
e. Tüzük
Herhangi bir kurumun veya kuruluşun tutacağı yolu ve uygulayacağı hükümleri
sırasıyla gösteren maddelerin hepsine tüzük adı verilir. Bakanlar Kurulu, kanunun uygulanmasını göstermek veya emrettiği işleri belirtmek üzere, kanunlara
aykırı olmamak ve Danıştay’ın incelemesinden geçirilmek şartıyla tüzükler çıkarabilir. Tüzükler Cumhurbaşkanınca imzalanır ve kanunlar gibi yayımlanır. Resmi Gazete’de yayımlanan tüzükte, yürürlüğe giriş tarihi belirtilmemişse, yayımlandıktan 45 gün sonra yürürlüğe girer.
f. Yönetmelik
Yasa ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak amacıyla hazırlanan, düzenleyici
kuralların yazılı olduğu resmi belgeye yönetmelik adı verilir. Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzelkişileri, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve
tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilirler. Hangi yönetmeliklerin Resmi Gazete ’de yayımlanacağı
kanunda belirtilir.
g. Kararname
Çeşitli kurullarca çıkarılan yazılı hukuksal metinlerdir. Bu kurullar, Bakan, müsteşar ve genel müdürden oluşabileceği gibi, Bakanlar Kurulu’ndan da oluşabilir.
Ya da bazı üst düzey atamalarda gerçekleştirilen uygulamalarda olduğu gibi Bakan, Başbakan ve Cumhurbaşkanı’ndan da oluşabilir.
72 ��������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
h. Yönerge
Herhangi bir konuda tutulacak yol için üst makamlardan alt makamlara belli bir
esasa dayanarak verilen buyruk, talimat, direktife yönerge adı verilir. Yönerge bir
üst yasal düzenlemenin nasıl uygulanacağını ayrıntıları ile belirleyen yasal düzenleme niteliğindedir. Aynı zamanda bu buyrukların yazılı olduğu belgedir. Bir işin
aşama aşama nasıl yapılacağının gösterildiği hukuki metinlerdir.
54 ı. Genelge
Yasa ve yönetmeliklerin uygulanmasında yol göstermek, herhangi bir konuda aydınlatmak, dikkat çekmek üzere ilgililere gönderilen yazıya genelge adı verilir.
Uluslararas Antlaşmalar Anayasa
Kanun
Kanun Hükmünde Kararname
Tüzük
YönetmelikEğitimle İlgili Düzenlemeler
1982 Anayasas’ndaki
Kararname
Yönerge
Genelge Din ve vicdan hürriyetini düzenleyen Anayasann 24. Maddesine göre; din ve ahlâk
1982veAnayasası’ndaki
Eğitimle
Düzenlemeler
eğitim
öğretimi Devletin gözetim
ve İlgili
denetimi
altnda yaplr. Din kültürü ve ahlâk öğretimi
ilk ve ortaöğretim kurumlarnda okutulan zorunlu dersler arasnda yer alr. Bunun dşndaki
ve vicdan
hürriyetini
düzenleyen
Anayasanın
24.küçüklerin
Maddesinedegöre;
din ve
dinDin
eğitim
ve öğretimi
ancak,
kişilerin kendi
isteğine,
kanunî
temsilcisinin
talebine
ahlâk bağldr.
eğitim ve öğretimi Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din külEğitim
öğrenim
ve ödevini
düzenleyenokutulan
Anayasann
42. dersler
Maddesine göre;
türü ve
ahlâkve
öğretimi
ilk hakk
ve ortaöğretim
kurumlarında
zorunlu
kimse,
eğitim
ve
öğrenim
hakkndan
yoksun
braklamaz.
Öğrenim
hakknn
arasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin kapsam
kendi kanunla
tespit edilir ve düzenlenir. Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inklâplar doğrultusunda,
isteğine,
küçüklerin
de esaslarna
kanunî temsilcisinin
talebine
bağlıdır.
çağdaş
bilim
ve eğitim
göre, Devletin
gözetim
ve denetimi altnda yaplr. Bu
esaslara aykr eğitim ve öğretim yerleri açlamaz. Eğitim ve öğretim hürriyeti, Anayasaya
sadakat borcunu ortadan kaldrmaz.
İlköğretim, kz ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve Devlet okullarnda
paraszdr. Özel ilk ve orta dereceli okullarn bağl olduğu esaslar, Devlet okullar ile
erişilmek istenen seviyeye uygun olarak, kanunla düzenlenir. Devlet, maddî imkânlardan
yoksun başarl öğrencilerin, öğrenimlerini sürdürebilmeleri amac ile burslar ve başka
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN HUKUKSAL YAPISI�������������������������������� 73
Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevini düzenleyen Anayasanın 42. Maddesine göre;
kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz. Öğrenim hakkının
kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir. Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve
inkılâpları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz. Eğitim ve öğretim hürriyeti, Anayasaya sadakat borcunu ortadan kaldırmaz.
İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve Devlet okullarında
parasızdır. Özel ilk ve orta dereceli okulların bağlı olduğu esaslar, Devlet okulları
ile erişilmek istenen seviyeye uygun olarak, kanunla düzenlenir. Devlet, maddî
imkânlardan yoksun başarılı öğrencilerin, öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacı
ile burslar ve başka yollarla gerekli yardımları yapar. Devlet, durumları sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olanları topluma yararlı kılacak tedbirleri alır. Eğitim ve
öğretim kurumlarında sadece eğitim, öğretim, araştırma ve inceleme ile ilgili faaliyetler yürütülür. Bu faaliyetler her ne suretle olursa olsun engellenemez. Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana
dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez. Eğitim ve öğretim kurumlarında okutulacak yabancı diller ile yabancı dille eğitim ve öğretim yapan okulların tabi olacağı
esaslar kanunla düzenlenir. Milletlerarası antlaşma hükümleri saklıdır.
Yükseköğretim kurumlarını düzenleyen Anayasanın 130. Maddesine göre; çağdaş
eğitim-öğretim esaslarına dayanan bir düzen içinde milletin ve ülkenin ihtiyaçlarına uygun insan gücü yetiştirmek amacı ile; ortaöğretime dayalı çeşitli düzeylerde eğitim-öğretim, bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık yapmak, ülkeye
ve insanlığa hizmet etmek üzere çeşitli birimlerden oluşan kamu tüzelkişiliğine
ve bilimsel özerkliğe sahip üniversiteler Devlet tarafından kanunla kurulur. Kanunda gösterilen usul ve esaslara göre, kazanç amacına yönelik olmamak şartı ile
vakıflar tarafından, Devletin gözetim ve denetimine tâbi yükseköğretim kurumları kurulabilir.
Kanunun belirlediği usul ve esaslara göre; rektörler Cumhurbaşkanınca, dekanlar
ise Yükseköğretim Kurulunca seçilir ve atanır3.
Yükseköğretim üst kuruluşlarını düzenleyen Anayasanın 131. Maddesine göre;
Yükseköğretim kurumlarının öğretimini planlamak, düzenlemek, yönetmek, denetlemek, yükseköğretim kurumlarındaki eğitim- öğretim ve bilimsel araştırma
faaliyetlerini yönlendirmek bu kurumların kanunda belirtilen amaç ve ilkeler
doğrultusunda kurulmasını, geliştirilmesini ve üniversitelere tahsis edilen kay-
74 ��������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
nakların etkili bir biçimde kullanılmasını sağlamak ve öğretim elemanlarının yetiştirilmesi için planlama yapmak maksadı ile Yükseköğretim Kurulu kurulur.
Tevhid-i Tedrisat Kanunu
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 3 Mart 1924’te Tevhid-i Tedrisat (Öğretim Birliği) Kanunu kabul edildi. Bu kanunla medreseler kapatıldı ve bütün eğitim kurumları Milli Eğitim Bakanlına bağlandı. Ancak bir yıl sonra kanunda değişiklik
yapılarak askeri Milli Savunma Bakanlığına devredildi.
Madde 1 - Türkiye dâhilindeki bütün müessesatı ilmiye ve tedrisiye Maarif
Vekâletine merbuttur.
Madde 2 - Şer’iye ve Evkaf Vekâleti veyahut hususi vakıflar tarafından idare olunan bilcümle medrese ve mektepler Maarif Vekâletine devir ve raptedilmiştir.
Madde 3 - Şer’iye ve Evkaf Vekâleti bütçesinde mekatip ve medarise tahsis olunan
mebaliğ Maarif bütçesine nakledilecektir.
Madde 4 - Maarif Vekâleti yüksek diniyat mütehassısları yetiştirilmek üzere Darülfünunda bir İlahiyat Fakültesi tesis ve imamet ve hitabet gibi hidematı diniyenin ifası vazifesiyle mükellef memurların yetişmesi için de aynı mektepler küşat edecektir.
1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu
24/6/1973 tarihinde yürürlüğe giren bu yasa ile Türkiye Milli Eğitimi sistemleştirilmiştir. Bu Kanun, Türk milli eğitiminin düzenlenmesinde esas olan amaç ve
ilkeler, eğitim sisteminin genel yapısı, öğretmenlik mesleği, okul bina ve tesisleri,
eğitim araç ve gereçleri ve Devletin eğitim ve öğretim alanındaki görev ve sorumluluğu ile ilgili temel hükümleri bir sistem bütünlüğü içinde kapsar. Milli Eğitim
Temel Kanununda yer alan konularla ilgili ayrıntılı bilgiler ilk bölümde yer aldığı
için burada tekrara düşmemek açısından verilmemiştir.
222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu
Bu kanunun 4. maddesine göre; “İlköğretim, kadın erkek bütün Türklerin milli gayelere uygun olarak bedeni, zihni ve ahlaki gelişmelerine ve yetişmelerine
hizmet eden temel eğitim ve öğretimdir. İlköğretim, ilköğrenim kurumlarında
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN HUKUKSAL YAPISI�������������������������������� 75
verilir; öğrenim çağında bulunan kız ve erkek çocuklar için mecburi, Devlet okullarında parasızdır. Mecburi ilköğretim çağı 6-13 yaş grubundaki çocukları kapsar.
Bu çağ çocuğun 5 yaşını bitirdiği yılın eylül ayı sonunda başlar, 13 yaşını bitirip 14
yaşına girdiği yılın öğretim yılı sonunda biter. Türk vatandaşı kız ve erkek çocuklar ilköğrenimlerini resmi veya özel Türk ilköğretim okullarında yapmakla mükelleftir.” Bu kanunda 1997’de yapılan değişiklikle İlköğretim okulları; gündüzlü,
pansiyonlu, yatılı ilköğretim okulları ve gezici okullardan oluşmaktadır.
2012’de yapılan değişiklikle İlköğretim; dört yıl süreli ve zorunlu ilkokul ile dört
yıl süreli ve zorunlu ortaokuldan oluşan bir Milli Eğitim ve Öğretim Kurumudur.
İlköğretim kurumlarının ilkokul ve ortaokul olarak bağımsız okullar hâlinde kurulması esastır. Ancak imkân ve şartlara göre ortaokullar, ilkokullarla veya liselerle birlikte de kurulabilir. Birleştirilmiş sınıflar da dâhil olmak üzere bir öğretmene
düşen öğrenci sayısı 40’dan fazla olamaz.
Çocuğunu okula göndermeyen öğrencinin veli, vasi veya aile başkanları, okul
idaresince köylerde muhtarlığa, diğer yerlerde mülki amirliğe hemen bildirilir.
Muhtarlar ve mülki amirler en geç üç gün içinde durumun veli veya vasi veya
aile başkanlarına tebliğini sağlarlar. Yapılan tebliğde okulca kabul edilecek geçerli
sebepler dışında çocuğun okula gönderilmemesi hâlinde idarî para cezasıyla cezalandırılacağı bildirilir.
İlköğrenim çağında olup da mecburi ilköğretim kurumlarına devam etmeyenler,
hiçbir resmi ve özel iş yerinde veya her ne surette olursa olsun çalışmayı gerektiren başka yerlerde ücretli veya ücretsiz çalıştırılamazlar.
Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname
14/9/2011 tarihinde 3797 sayılı Milli Eğitim Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında kanunun yerine yürürlüğe giren 652 saylı kararname ile MEB’nin özellikle
merkez örgütünde bazı temel değişikliklere yer verilmiştir. Bu düzenlemeye göre;
Yükseköğretim dışında kalan ve diğer kurum ve kuruluşlarca açılan örgün ve yaygın eğitim ve öğretim kurumlarının denklik derecelerini belirlemek, program ve
düzenlemelerini hazırlamaktan da sorumlu ve yetkili olan MEB; Okul öncesi, ilk
ve orta öğretim çağındaki öğrencileri bedenî, zihnî, ahlakî, manevî, sosyal ve kültürel nitelikler yönünden geliştiren ve insan haklarına dayalı toplum yapısının
ve küresel düzeyde rekabet gücüne sahip ekonomik sistemin gerektirdiği bilgi ve
becerilerle donatarak geleceğe hazırlayan eğitim ve öğretim programlarını tasar-
76 ��������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
lamak, uygulamak, güncellemek; öğretmen ve öğrencilerin eğitim ve öğretim hizmetlerini bu çerçevede yürütmek ve denetlemekle yetkili ve görevlidir.
Kalkınma Planlarında Eğitim
1961 Anayasası’nın ekonomik ve sosyal hayatı düzenleyen 41. Maddesi planlamayı zorunlu hale getirmiştir. Bu maddeye göre; iktisadi ve sosyal hayat, adalete,
tam çalışma esasına ve herkes için insanlık haysiyetine yaraşır bir yaşayış seviyesi
sağlanması amacına göre düzenlenir. İktisadi, sosyal ve kültürel kalkınmayı demokratik yollarla gerçekleştirmek; bu maksatla, milli tasarrufu arttırmak, yatırımları toplum yararının gerektirdiği öncelikleri yöneltmek ve kalkınma planlarını yapmak devletin ödevidir. 1982 Anayasası’nda bu durum “Ekonomik, sosyal
ve kültürel kalkınmayı, özellikle sanayinin ve tarımın yurt düzeyinde dengeli ve
uyumlu biçimde hızla gelişmesini, ülke kaynaklarının döküm ve değerlendirilmesini yaparak verimli şekilde kullanılmasını planlamak, bu amaçla gerekli teşkilatı
kurmak devletin görevidir şeklinde düzenlenmiştir.
Bu düzenlemeden sonra ilk kalkınma planı 1963 yılında uygulamaya konulmuştur.
Kalkınma planlarında birer yıllık icra planları da yer almaktadır. Kalkınma planları
TBMM’nin onayından geçtikten sonra uygulamaya konulan hukuki metinlerdir. İlk
zamanlar 5’er yıllık periyotları içeren kalkınma planlarının oluşturulmasında zaman zaman aksaklıklar da yaşanmıştır. Son dönemde yapılan kalkınma planı ise 7
yıllık periyodu içerecek şekilde yapılmıştır. 10. Kalkınma planının 2013-2023 yıllarını kapsayacak şekilde 10 yıllık olarak hazırlanmasına başlanılmıştır.
Plan Dönemleri
Plan Adı
Dönemi
Resmi Gazete’de Yayım Tarihi
Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı
1963-1967
03.12.1962
İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı
1968-1972
21.08.1967
Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı
1973-1977
27.11.1972
Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı
1979-1983
12.12.1978
Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı
1985-1989
23.07.1984
Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı
1990-1994
06.07.1989
Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı
1996-2000
25.07.1995
Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı
2001-2005
05.07.2000
Dokuzuncu Beş Yıllık Kalkınma Planı
2007-2013
01.07.2006
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN HUKUKSAL YAPISI�������������������������������� 77
Milli Eğitim Şuralarında Eğitim
652 sayılı Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 29. maddesi Milli Eğitim Şurası’nı. Buna göre “Millî Eğitim Şûrası, Bakanlığın en yüksek danışma kuruludur. Eğitim ve öğretim ile ilgili
gerekli görülen konuları tetkik etmek ve tavsiye niteliğinde kararlar almakla görevlidir.” şeklinde tanımlamaktadır
1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ile 652 sayılı Milli Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine dayanılarak hazırlanan Milli Eğitim Şurası Yönetmeliği’nde “Şûra; Bakanlığın en
yüksek danışma kuruludur. Türk Millî Eğitim Sistemini geliştirmek, niteliğini
yükseltmek için eğitim ve öğretimle ilgili konuları tetkik eder, gerekli kararları
alır” denmektedir. Bu yönetmelik, Milli Eğitim Şurası’nın toplanmasıyla ve işleyişiyle ilgili çalışma esas ve usullerini düzenlemektedir.
Bu yönetmeliğin 6. Maddesine göre; Bakan, Şûranın tabiî üyesi ve başkanıdır.
Şûra; tabiî üyeler, seçimle gelen üyeler, davetli üyeler ve müşahitlerden oluşur.
“Şûranın, Bakanın daveti üzerine 4 yılda bir toplanması esastır. Bakan, gerektiğinde Şûrayı olağanüstü toplantıya çağırabilir. Şûra, üye tam sayısının salt
çoğunluğuyla toplanır. Şûranın gündemi Bakanın önerisi veya doğrudan Kurulca tespit edilir. Gerek görülmesi hâlinde gündemin belirlenmesinde merkez ve taşra birimleriyle diğer kurum ve kuruluşların görüşleri de alınır.”
1. Milli Eğitim Şûrası: 17-29 Temmuz 1939-Hasan Ali YÜCEL başkanlığında toplanmıştır.
2. Milli Eğitim Şûrası: 15-21 Şubat 1943 - Hasan Ali YÜCEL başkanlığında toplanmıştır.
3. Milli Eğitim Şûrası: 2-10 Aralık 1946 - Reşat Şemsettin SİRER başkanlığında
toplanmıştır.
4. Milli Eğitim Şûrası: 23-31 Ağustos 1949 - Tahsin BANGUOĞLU başkanlığında
toplanmıştır.
5. Milli Eğitim Şûrası: 4-14 Şubat Tevfik İLERİ başkalığında toplanmıştır.
6. Milli Eğitim Şûrası: 18-23 Mart 1957 -Ahmet ÖZEL başkanlığında toplanmıştır.
7. Milli Eğitim Şûrası: 5-15 Şubat 1962 - Hilmi İNCESULU başkanlığında toplanmıştır.
78 ��������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
8. Milli Eğitim Şûrası: 28 Eylül-3 Ekim 1970 - Orhan OĞUZ başkanlığında toplanmıştır.
9. Milli Eğitim Şûrası: 24 Haziran- 4 Temmuz 1974 -Mustafa ÜSTÜNDAĞ başkanlığında toplanmıştır.
10. Milli Eğitim Şûrası: 23-26 Haziran 1981 - Hasan SAĞLAM başkanlığında toplanmıştır.
11. Milli Eğitim Şûrası: 8-11 Haziran 1982 - Hasan SAĞLAM başkanlığında toplanmıştır.
12. Milli Eğitim Şûrası: 18-22 Haziran 1988 - Hasan Celal GÜZEL başkanlığında
toplanmıştır.
13. Milli Eğitim Şûrası: 15-19 Ocak 1990 - Avni AKYOL başkanlığında toplanmıştır.
14. Milli Eğitim Şûrası: 27-29 Eylül 1993 - Nahit MENTEŞE başkanlığında toplanmıştır.
15. Milli Eğitim Şûrası: 13-17 Mayıs 1996 -Turhan TAYAN başkanlığında toplanmıştır.
16. Milli Eğitim Şûrası: 13-17 Kasım 1999 - Metin BOSTANCIOĞLU başkanlığında toplanmıştır.
17. Milli Eğitim Şûrası: 13-17 Kasım 2006 - Hüseyin ÇELİK başkanlığında toplanmıştır.
18. Milli Eğitim Şûrası: 1-5 Kasım 2010 - Nimet ÇUBUKÇU başkanlığında toplanmıştır.
Hükümet Programlarında Eğitim
Cumhuriyetin ilan edilmesi ile birlikte ülkemizde diğer alanlarda olduğu gibi eğitim-öğretimle ilgili birçok yeni düzenlemeler yapılmıştır. Eğitim-öğretimde çağdaş
dünyaya ayak uydurabilmek için arayışlar günümüze kadar sürmüş ve hala devam
etmektedir. Devlet yönetimini üstlenenler kendi anlayışları doğrultusunda eğitimde yeni düzenlemeler yapmışlar ve uygulamaya koymaya çalışmışlardır. Özellikle
çok partili yönetim anlayışının benimsendiği 1946 yılında başlayan hükümetlerin
seçimle göreve gelmesiyle hükümetler, eğitim-öğretimle ilgili neler yapacaklarını
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN HUKUKSAL YAPISI�������������������������������� 79
hükümet programlarında belirtmişlerdir. Devlet yönetimini üstlenen hükümetler
programlarında duyurdukları eğitim-öğretime ilişkin düzenlemelerin bazen tamamını bazen da bir kısmını uygulamaya koyarken bazen değişikler yapmışlar bazen
da programda olmayan yeni uygulamalara yönelmişlerdir. Ülkemizde hemen her
hükümetin uygulamasının diğerinden farklı olduğunu görmek mümkündür.
Diğer Yasal Düzenlemeler
Öğretmen Yetiştirmede Yasal Düzenlemeler: Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında il özel idaresinin yönetiminde bulunan öğretmen okulları, gelişemedikleri için
22.03.1926 tarihinde yayımlanan 789 sayılı Maarif Teşkilatına Dair Kanun ile Maarif Vekâletine bağlanıp genel bütçe içine alınmış ve 1935’ten itibaren de Öğretmen
Okulu haline dönüştürülmüştür. Aynı kanun, şehir ve köy öğretmeni diye iki öğretmen tipi getirmiştir. Denizli ve Kayseri’de üç yıl süreli öğretmen okulları açılmış ancak bu okullar 1933 ve 1934 yıllarında kapatılmışlardır. Buna paralel olarak, sayıları
çok fakat öğrencileri az ve öğretimi yetersiz ilköğretmen okullarının sayıları azaltılıp, öğrenci mevcudu ve öğretiminin niteliği yükseltilmeye çalışılmıştır. 1937 yılında ve 3238 sayılı kanunla köylerin eğitim işlerinin yürütülmesi amacıyla eğitmen
yetiştirilmeye başlanmıştır. “Eğitmenlik yönetmeliğinin (1938) birinci maddesine
göre: Köy eğitmeni yetiştirme kurslarına eğitmen namzedi olarak, askerliğini başarı
ile bitirmiş, okuma yazma bilen ve ziraat işleri ile meşgul arazi ve hayvan sahibi veya
böyle bir ailenin çocuğu...” olanlar bu kurslara seçilerek alınmıştır.
17.04.1940 tarih ve 3803 sayılı yasa ile Köy Enstitüleri açılmıştır. Öğretim süresi
beş yıl olan bu okullara alınacak öğrencilerin beş yıllık köy ilkokullarını bitiren kişiler olmaları şartı getirilmiştir. 1940 ta açılması kararlaştırılan bu eğitim kurumlarının 1953 yılında kapatılması kararlaştırılmıştır. Köy Enstitüleri, 27.01.1954
tarihli ve 6234 sayılı yasa ile altı yıllık İlköğretmen Okulu adı altında yeniden
düzenlenmiştir. Diğer üç yıllık ilköğretmen okulları ile birlikte lise seviyesinde
program bütünlüğü sağlanmıştır. Böylece köy ve şehir ilkokullarına farklı kaynaktan öğretmen yetiştirme uygulaması sona ermiştir.
1973 tarihli ve 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ile “öğretmen eğitiminin yükseköğrenim düzeyinde olması gerektiği” belirtilmiştir. Bu çerçevede Temel Eğitim 1.
Kademe denen okullara, yani ilkokullara sınıf öğretmeni yetiştirmek üzere, eğitim
süresi uzatılarak, iki yıllık Eğitim Enstitülerinin açılması kararlaştırılmıştır. 19741975 öğretim yılından başlayarak, on beş ilköğretmen okulu bünyesinde ve deneme
niteliğinde “Eğitim Enstitüleri Sınıf Öğretmenliği Bölümleri” açılmıştır.
80 ��������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
2547 sayılı kanunla 20 Temmuz 1982’de öğretmen yetiştiren kurumlar üniversitelerin içine alınmış ve bu kurumlar, 2 yıllık Eğitim Yüksekokulları ve 4 yıllık Eğitim
Fakülteleri adı altında toplanmıştır. Bu tarihte 21 Eğitim Fakültesi ile 28 Eğitim
Yüksekokulu oluşturulmuştur.
Liselerin Dört Yıla Çıkarılması: 07.06.2005 tarih ve 184 no’lu Talim Terbiye Kurulunun Ortaöğretimin Yeniden Yapılandırılmasını içeren kurul kararında liseler
4 yıla çıkartılmıştır.2005-2006 eğitim öğretim yılından itibaren orta öğretimin 4
yıla çıkarılmasıyla öğretim programları yeniden oluşturulmaya başlanmıştır.
Okul Meclisleri: 2004 yılında MEB tarafından yayınlanana bir yönergeyle Milli
Eğitim Bakanlığına bağlı ilköğretim ve ortaöğretim kurumlarında okul öğrenci
meclislerinin kuruluş ve işleyişine ilişkin usul ve esasları belirlemiştir. Bu uygulamayla; Cumhuriyetimizin demokrasi ile güçlendirilmesi; öğrencilerimizde yerleşik bir demokrasi kültürünün oluşturulması, hoş görü ve çoğulculuk bilincinin
geliştirilmesi, kendi kültürünü özümsemiş, millî ve manevî değerlere bağlı, evrensel değerleri benimseyen nesillerin yetiştirilmesi; öğrencilere seçme, seçilme
ve oy kullanma kültürünün kazandırılması; katılımcı olma, iletişim kurabilme,
demokratik liderliği benimseyebilme ve kamuoyu oluşturabilme becerilerinin kazandırılması amaçlanmaktadır.
Öğretmenlik Kariyer Basamakları: 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununda
30.06.2004 tarihinde yapılan değişiklikle öğretmenlik mesleği; adaylık döneminden sonra öğretmen, uzman öğretmen ve başöğretmen olmak üzere üç kariyer
basamağına ayrılmıştır. Adaylık dönemini başarıyla tamamlayanlar mesleğe öğretmen olarak atanır. Bu kanuna dayalı olarak çıkarılan ve 13.08.2005 tarih ve
25905 sayılı Resmi Gazete ‘de yayınlanan Öğretmenlik Kariyer Basamaklarında
Yükselme Yönetmeliği kariyer basamaklarını şöyle tanımlamıştır:
Aday Öğretmen: MEB tarafından belirlenen esaslara göre atanmış ve henüz adaylık sürecini tamamlamamış olan öğretmendir. Öğretmenliğin bütün hak ve sorumluluğunu taşır.
Öğretmen: Genel kültür, özel alan ve pedagojik formasyon eğitimi alarak yetişmiş ve adaylık döneminden sonra her derece ve türdeki örgün ve yaygın eğitim
kurumlarında eğitim-öğretim ve bununla ilgili yönetim hizmetlerini yürütenler.
Uzman Öğretmen: Alanında ya da eğitim bilimleri alanında tezli yüksek lisans
öğrenimini tamamlayan öğretmenlerden kıdem, hizmet içi eğitim, etkinlikler
ve sicil; lisans öncesi ve lisans mezunu öğretmenler ile alanı ya da eğitim bilim-
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN HUKUKSAL YAPISI�������������������������������� 81
leri alanı dışında lisansüstü öğrenimini tamamlayan öğretmenlerden ise kıdem,
eğitim, etkinlikler, sicil ve sınav ölçütlerine göre yapılan değerlendirme ve başarı sıralaması sonucunda alanlarında ayrılan kontenjana yerleştirilenler.
Başöğretmen: Alanında ya da eğitim bilimleri alanında doktora öğrenimini
tamamlayan öğretmenlerden kıdem, hizmet içi eğitim, etkinlikler ve sicil; lisans öncesi ve lisans mezunu öğretmenler ile alanı ya da eğitim bilimleri alanı
dışında lisansüstü öğrenimini tamamlayan uzman öğretmenlerden ise kıdem,
eğitim, etkinlikler, sicil ve sınav ölçütlerine göre yapılan değerlendirme ve başarı sıralaması sonucunda alanlarında ayrılan kontenjana yerleştirilenler.
Norm Kadro Düzenlemesi: VII. Beş Yıllık Kalkınma Planına dayanılarak,
norm kadro yönetmeliği hazırlanmıştır. Amacı; personel boyutunda atıl kapasite yaratılmaması, var olan atıl kapasitenin ihtiyaç duyulan okul ve kurumlara yönlendirilerek verimliliğe dönüştürülmesi, sınıf mevcutlarını Avrupa
standartlarına uygun hale getirilmesi ve eğitimin kalitesinin yükseltilmesidir.
Önce okul veya kurum bazında verilecek hizmetin haftalık saat, belirlenen sayıda öğrenciden oluşması gereken şube sayısı ya da hizmet sunulacak nüfus gibi ölçütlerin
saptanması, sonra yapılan bu sayısal saptamaya paralel olarak kadronun tahsis edilmesi, görevlendirilecek personelin de tahsis edilen kadrolarla ilişkilendirilmesidir.
Taşımalı Eğitim: Milli Eğitim’in temel ilkelerinden olan “eğitim hakkı” ve “fırsat
ve imkân eşitliğini” gerçekleştirmek için taşımalı eğitim uygulamaya konulmuştur. Taşımalı eğitimin amacı; ilköğretim kurumu bulunmayan, çeşitli nedenlerle
eğitim ve öğretime kapalı, birleştirilmiş sınıf uygulaması yapan ilkokul, ortaokul
veya imam-hatip ortaokulu öğrencilerinin, taşıma merkezi seçilen okullara günü
birlik taşınarak kaliteli bir eğitim ve öğretim görmelerini sağlamaktır.
Özel Eğitim: Özel Eğitim Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin amacı, özel
eğitim gerektiren bireylerin, Türk Milli Eğitiminin genel amaçları ve temel ilkeleri
doğrultusunda genel ve mesleki eğitim görme haklarını kullanabilmelerini sağlamaya yönelik esasları düzenlemektir.
12 Yıllık Zorunlu Eğitim (4+4+4 Eğitim Sistemi): Mecburi ilköğretim çağı 6-13
yaş grubundaki çocukları kapsar. Bu çağ çocuğun 5 yaşını bitirdiği yılın eylül ayı
sonunda başlar, 13 yaşını bitirip 14 yaşına girdiği yılın öğretim yılı sonunda biter.
İlköğretim; dört yıl süreli ve zorunlu ilkokul ile dört yıl süreli ve zorunlu ortaokuldan oluşan bir Milli Eğitim ve Öğretim Kurumudur. İlköğretim kurumlarının ilkokul ve ortaokul olarak bağımsız okullar hâlinde kurulması esastır. Ancak imkân
ve şartlara göre ortaokullar, ilkokullarla veya liselerle birlikte de kurulabilir.
82 ��������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
KAYNAKÇA
Akyüz, Y.(2004). Türk Eğitim Tarihi M.Ö. 1000-M.S. 2004.Ankara: PegemA Yayıncılık.
Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı 1990-1994 TC Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı Yayını, Yayın No, DPT:2147, Ankara, 1990.
Ayas, N. (1948). Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitimi Kuruluşlar ve Tarihçeler, Ankara:
Milli Eğitim Basımevi.
Başaran, İ. E. (1994). Türkiye Eğitim Sistemi, Ankara.
Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı 1985-1989 TC Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı Yayını, Yayın No, DPT:1974, Ankara, 1985.
Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı 1979-1983 TC Başbakanlık Devlet Planlama
Teşkilatı Yayını, Yayın No, DPT:1664, Ankara, 1979.
DPT, (2006), Resmi Gazete, Dokuzuncu Kalkınma Planı, Tarih:1 Temmuz 2006, Sayı:
26215.
Ergün, M. (2011) Eğitim İle İlgili Yasal Düzenlemeler, Türk Eğitim Sistemi ve Okul
Yönetimi, 4.Baskı, Editör: Vehbi Çelik, Pegem Akademi Yayını, Ankara.
İlköğretim ve Eğitim Kanunu. Resmi Gazete, Tarih:12/1/1961, Sayı:10705.
Kalkınma Planı (Birinci Beş Yıl) 1963-1967 TC Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı
Yayını, Ankara, 1963.
MEB, (1974). Öğretmen Okulları Genel Müdürlüğü 1973-1974 Yıllığı, Milli Eğitim
Bakanlığı Öğretmen Okulları Genel Müdürlüğü Planlama Şubesi Yayınları.
MEB, (1995), Tebliğler Dergisi, Milli Eğitim Şurası Yönetmeliği. Tarih: 25.9.1995
Sayı:2439.
MEB, (1997), Özel Eğitim Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, Resmi Gazete,
Tarih:6.6.1997
MEB, (1999), Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Okul ve Kurumların Yönetici ve Öğretmenlerinin Norm Kadrolarına İlişkin Yönetmelik, Resmi Gazete, Tarih:
10.08.1999 Sayı: 23782.
MEB, (2000) Taşımalı Eğitim Yönetmeliği, Resmi Gazete, Tarih: 15.4.2000. Sayı:24021.
Tebliğler Dergisi, Tarih: Mayıs 2000. Sayı:2512.
MEB, (2012) FATİH PROJESİ, http://fatihprojesi.meb.gov.tr/tr/ icerikincele.php?id=6
(26.12.2012).
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN HUKUKSAL YAPISI�������������������������������� 83
MEB,(1954), İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Koruma Sözleşmesine Ek Protokol.
Resmi Gazete, Tarih:19.03.1954, Sayı:8662.
MEB,(1999), Milli Eğitim Bakanlığı Toplam Kalite Yönetimi Uygulama Yönergesi.
Tebliğler Dergisi, Tarih: Kasım 1999, Sayı:2506.
MEB,(2002) Mesleki ve Teknik Eğitim Yönetmeliği. Tebliğler Dergisi, Tarih: Ağustos
2002 Sayı:2539.
MEB,(2002), Mesleki ve Teknik Eğitim Yönetmeliği. Resmi Gazete, Tarih: 3.7.2002
Sayı:24804.
MEB,(2004), Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı İlköğretim ve Ortaöğretim Kurumlarında Okul Öğrenci Meclislerinin Kuruluş ve İşleyişine İlişkin Usul ve Esaslarına
İlişkin Yönerge, Tebliğler Dergisi, Tarih: 08.09.2004 Sayı:135.
MEB,(2005), Öğretmenlik Kariyer Basamaklarında Yükselme Yönetmeliği. Resmi
Gazete, Tarih:13.08.2005 Sayı:25905.
MEB,(2006), İnsan Hakları Eğitimi Ulusal Komitesi Yönetmeliği, Resmi Gazete, Tarih: 11.11.2006 Sayı:26343.
MEB,(2010) Milli Eğitim Bakanlığı Yaygın Eğitim Kurumları Yönetmeliği. Resmi Gazete, Tarih: 21.05.2010, Sayı:27587.
T.C.1961 Anayasası.
T.C.1982 Anayasası.
Tebliğler Dergisi, Özel Eğitim Gerektiren Bireyler İçin Evde Eğitim Hizmetleri Yönergesi, Tarih: Ocak 2006, Sayı: 2580.
Üstüner, M. (2004). Geçmişten Günümüze Türk Eğitim Sisteminde Öğretmen Yetiştirme ve Günümüz Sorunları. İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi,
Cilt:5, Sayı:7, Dönem: Bahar.
YÖK (1998). Cumhuriyet Döneminde Öğretmen Yetiştirmenin Tarihi Gelişimi. Eğitim Fakülteleri Öğretmen Yetiştirme Programlarının Yeniden Düzenlenmesi
İle İlgili Rapor, Ankara.
BÖLÜM
YÖNETİM KURAMLARI
4
Doç. Dr. Ekber TOMUL
AMAÇLAR
• Yönetim biliminin gelişim sürecini kavrayabilme
• Kuramların temel sayıltı ve felsefeleri kavrar
• Yönetim kuramlarının disiplinlerarası ve özgün boyutlarını bilir
• Klasik yönetim kuramlarını kavrayabilme
• İnsan İlişkileri kuramlarını kavrayabilme
• Çağdaş yönetim kuramlarını kavrayabilme
• Yönetim kuramlarının günümüzdeki yansımalarını kavrayabilme
– 85 –
YÖNETİM KURAMLARI������������������������������������������������� 87
Giriş
Örgütlerin yapısında ve işlevlerindeki evrilme yönetim anlayışlarına da yansımıştır. Örgütler genişleyen işin nasıl yapılacağı hakkındaki bilgi birikiminden, piyasalarda oluşan talep ve fırsatlara uyum sağlama gibi kendine özgü bir örgütsel
yapıya doğru evrilmiştir (Varol, 2001). Yönetim bilimi incelendiğinde yönetim
kuramlarının da işin yapısından, çevreye uyum ve farklılık yaratmaya doğru evrildiği görülmektedir. Bir disiplin olarak yönetim biliminin evrimsel gelişimi klasik,
neo-klasik ve modern yaklaşımlar şeklinde tanımlanmıştır. 20. yüzyılın sonlarında yönetim bilimi ile ilgili geliştirilen kuramlar ise post-modern yaklaşımlar
olarak nitelendirilmiştir. Klasik dönem 19. yüzyılın son dönemlerinin ürünü olan
bürokrasi kuramı ile başlar, 20. yüzyılın başlarında kendi içinde farklı açılımları
olan bilimsel yönetim kuramı ile devam eder ve yönetsel kuram ile tamamlanır.
Neoklasik dönem ise insan ilişkileri yaklaşımı ile bilinir. Bu dönemin gerçekten
insana nasıl bir değer verdiği tartışma konusudur. Daha sonra sistem ve durumsallık yaklaşımının egemen olduğu modern dönem gelir (Leblebici, 2008). Son
50-60 yıllık süreç içinde yönetimin birçok özel alanlarını konu alan birçok kuramın geliştirilmesi yönetim bilimi ile ilgili sınıflama yapmayı güçleştirmektedir.
Bu kuramların çok sayıda olması, yönetim bilimcileri kuramları tek tek açıklamaktan çok genel yaklaşımlar çerçevesinde sınıflandırılmaya yöneltmiştir. Farklı
sınıflamalar yapılmakla birlikte, yaygın olarak yönetim kuramları; klasik yaklaşımlar, neo-klasik ya da diğer adıyla insan ilişkileri yaklaşımı ve modern (çağdaş)
yaklaşımlar olmak üzere üç genel yaklaşım çerçevesinde ele alınmaktadır.
Klasik Yönetim Yaklaşımları
Klasik yönetim yaklaşımları 19. yüzyılın sonlarında ortaya çıkmış ve 20. yüzyılın
başlarında gelişmiştir. Klasik yönetim kuramları, işin ve çalışanının yönetimi yanında bir bütün olarak örgütün nasıl yapılandırılacağı ile ilgilenir. Bu kuramlar,
verimliliğin artırılması için bilimsel olarak kanıtlanabilecek ve uygulanabilecek
evrensel ilkeler belirlemek düşüncesinden yola çıkmıştır. Klasik yönetim kuramı
üç düşünce akımından oluşmaktadır. Bunlar; bilimsel yönetim, bürokrasi ve yönetim süreçleri kuramlarıdır.
88 ��������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
a. Bilimsel Yönetim Kuramı
Bilimsel yönetim yaklaşımı her ne kadar uygulamada pazar araştırması, üretim planlaması, süreç standartları gibi konularda çalışmalar yapmış James Watt
(1736-1819) ve Matthew Boulton (1728-1809), personel yönetimi konusundaki
çalışmaları ile personel yönetiminin kurucusu olarak bilinen Robert Owen (17711851), çalıştığı diğer konuların dışında üretimde verimlilik üzerindeki tezleriyle
de bilinen Charles Babbage (1792-1871) gibi öncü kişilere dayanıyorsa da kuramsal anlamda Frederick W. Taylor’un (1911) “Bilimsel Yönetimin İlkeleri” isimli
eseriyle birlikte tartışılmaya başlanmıştır. Taylor’un bilimsel yönetim yaklaşımı
daha sonra Frank B. ve Lillian M. Gilbreth (1917),Henry Laurence Gantt ve Charles Eugene Bedaux gibi kişiler tarafından takip edilmiştir. Bu nedenle bu akım,
“Taylorizim” olarak da adlandırılmaktadır. Bilimsel yönetim kavramı ile Taylor
(1911) geleneklere dayanan, söylentiye, tahmine ve kişisel düşünceye, tecrübeye
yer veren bir yönetim anlayışından ziyade kanıtlanmış gerçeklere dayanan bir yönetim anlayışına vurgu yapmaktadır (Leblebici, 2008; Robinson, 2005).
Bilimsel yönetim kuramı, “verimlilik nasıl artırılabilir” ve “işgören nasıl güdülenebilir” sorularına yanıt aramıştır. Bilimsel yönetimin temel fikri, verimliliğin
sağlanması için yöneticilerin, bir işin en iyi şekilde nasıl yapılacağını bilimsel olarak belirlemeleri gerekliliğidir. Taylor ve takipçileri işçilerin performanslarının,
standart hale getirilen yöntemlerle en az girdi ile en çok çıktıyı verecek hale getirilebileceğini ileri sürmüşlerdir. Bireyin performansının iyileştirilmesi üzerinde
durdukları için yöntem geliştirme çabaları da bireysel esasta görevlerin standart
hale getirilmesine odaklanmıştır. Taylor her zaman bireysel verimliliğin önemine
inanmıştır. Bireysel tutkunun iyi bir güdüleyici olacağını düşünmüştür. Grup çalışmasının bireysel verimliliği zayıflatacağı uyarısında bulunmuştur. Dolayısıyla
“işgören için tek motivasyon aracı ücrettir.” Çalışanların yüksek performansı için
ekonomik ödüllerin sağlanması gerektiğini savunan bilimsel yönetim yaklaşımı,
“teşvik edici ücret” ya da “parça başına ücret” sistemini önermiştir (Leblebici,
2008;Robinson, 2005).
Bilimsel yönetimin temel ilkeleri altı başlık altında özetlenebilir (Karip, 2005):
1. İş süresi araştırma ilkesi: Her bir üretim etkinliği için süre çalışması yapılmalı
ve her bir iş için standart bir süre belirlenmelidir.
2. Parça başı ödeme ilkesi: Ücret ödeme, üretim miktarına ve süre standartlarına göre düzenlenmelidir. Yüksek üretim ve verimlilik ödüllendirilmelidir.
YÖNETİM KURAMLARI������������������������������������������������� 89
Ödeme ve ödüllendirme sistemi verimliliğe dayalı olmalıdır. Verimsiz çalışma
ve başarısızlık cezalandırılmalıdır.
3. Performansın, planlamadan ayrılması ilkesi: İşin planlanması ve performansın fiziksel olarak mümkün kılınması sorumluluğunu yönetim üstlenmelidir.
Planlama, süre standartlarına ve bilimsel olarak belirlenmiş ve sınıflandırılmış
üretimle ilgili diğer verilere dayalı olarak gerçekleştirilmelidir. Üretim araçları,
yöntemleri ve uygulamaları standartlaştırılmalıdır. Yönetim planlar, personel
bu planları uygular. Böylece, planlama ile işin yürütülmesi birbirinden ayrılır.
4. Bilimsel çalışma yöntemleri ilkesi: Yönetim, bilimsel yöntemleri kullanarak
bir işin en iyi şekilde nasıl yapılacağının bütün ayrıntılarını önceden belirlemelidir. Bir kez işin “en iyi yapılma” şekli belirlendiğinde, bu işi en iyi yapacak
personelin bilimsel olarak seçimi, yetiştirilmesi ve geliştirilmesi gerekir.
5. Yönetsel kontrol ilkesi: İşlevsel bir denetimin sağlanması yönetimin sorumluluğundadır. İşin yapılması için gerekli işlemlerin belirlenen zaman içinde
uygulanması sağlanmalıdır. Yönetim, işin bilimsel ilkelere uygun şekilde yapılmasını sağlamalıdır. İşçilerin sürekli denetlenmesi ve başıboş bırakılmaması
gerekir.
6. İşlevsel yönetim ilkesi: Örgütler, uzmanlar arasında koordinasyonu en iyi
sağlayacak biçimde tasarlanmalıdır.
Bilimsel yönetim akımı 20. yüzyılın başlarından itibaren sendikaların ve bazı yöneticilerin eleştirilerine hedef oldu. Bilimsel yönetim kuramı, örgütü bir makine
olarak görmüş, işçileri de bu makinede önceden belirlenmiş görevleri yapmak
üzere tasarlanmış parçalar olduğu algısı yaratmıştır. Bu yaklaşım iş dünyasında
bilimsel yönetim akımına karşı tepkilerin gelişmesine neden olmuştur. Örneğin
Charlie Chaplin’in ünlü filmi “Modern Zamanlar” (Contemporary Times) kapitalizmin bir eleştirisi ile birlikte adeta bilimsel yönetim akımına karşı tepkilerin ve
eleştirilerin dramatize edildiği bir filmdir (Leblebici, 2008).
b. Yönetim Süreçleri Kuramı
Bilimsel yönetim yaklaşımıyla neredeyse aynı dönemlerde gelişmiş olan bir diğer
yaklaşım yönetim süreçleri yaklaşımıdır. Henry Fayol ve Luther Gulick Yönetim
Süreçleri kuramının gelişmesine öncülük eden isimlerdir. Yönetim süreçleri bir
bütün olarak örgütün yönetimi üzerinde odaklanmış (Karip, 2005),ekonomik etkinlik ve ussallık fikri ele alınmıştır. Bu kuram Bilimsel yaklaşımın tamamlayıcı-
90 ��������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
sıdır. Fayol, bütün örgütlerde geçerli olacak yönetim ilkelerinin kuramsal çerçevesini çizmeye çalışmıştır (Scott, 1998).
Fayol, yönetim sürecini sistemli bir şekilde inceleyerek özel ve kamu yönetimlerine yol gösterici bir yönetim anlayışı ortaya koymaktadır. Fayol’un kendi dönemine kadar ihmal edilen yönetim gerçeğini fonksiyonlarına ayırarak incelemesi
onun düşüncesini özgün kılan temel faktördür. Fayol’un yönetimi, öngörme, organizasyon, kumanda, koordinasyon ve kontrol olmak üzere beşli bir fonksiyonel
ayrıma tabi tutması örgütlerin işleyiş ve evrimlerinin anlaşılmasına yardımcı olmaktadır. Günümüz açısından bakıldığında çağdaş yönetim tekniklerinin örgütlere uyarlanmasında Fayol’un yönetim anlayışının izlerini görmek mümkündür
(Sengül,2007).
Fayol’a göre örgütün temel fonksiyonları altı grupta toplanmaktadır. Teknik fonksiyonlar, ticari fonksiyonlar, mali fonksiyonlar, güvenlik fonksiyonları, muhasebe fonksiyonları ve yönetim fonksiyonları bütün örgüt türlerinde görülebilecek
ortak fonksiyonlardır. Örgütlerdeki bu altı temel fonksiyonun birbirinden ayrı
ve kopuk olmadığı ve birbirlerine sıkıca bağlı olduğu Fayol’un yaptığı saptamalar arasında yer alır. Fayol’a göre diğer fonksiyonlar maddi araçların yönetimini
sağlarken, yönetim fonksiyonu personele ilişkin olmaktadır (Rodrigues, 2001;
Sengül,2007;Robinson, 2005).Fayol’a göre örgütlerde yönetimin beş temel işlevi
vardır: Planlama, örgütleme, emretme, koordinasyon ve kontrol-etme. Örgütün
başarısı ve verimliliği bu işlevlerin yerine getirilmesine bağlıdır.
Örgütlerde yönetimin temel işlevleri aşağıdaki gibi sıralanabilir (Şengül, 2007;
Robinson, 2005; Rodrigues, 2001):
1. Planlama: Geleceğe ilişkin tahminde bulunma ve plan yapma örgütlerin vazgeçemeyeceği ve mutlaka yerine getirilmesi gereken faaliyetler olarak görülmektedir. Planlamanın bütünlük, süreklilik, kesinlik ve esneklik özelliklerine
sahip olması gerekir.
2. Örgütleme: Yönetim örgüt faaliyetlerini en uygun biçimde gerçekleştirecek
bir örgüt kurmak zorundadır. Söz konusu örgütsel yapı içerisinde emir komuta birliği, sorumlulukların açık biçimde tanımlanması, uygun biçimde seçilmiş
ve eğitilmiş yöneticiler tarafından doğru karar alma mekanizmalarının kurulması gibi özellikler dikkate alınmalıdır.
3.Yönlendirme: Yönlendirmenin nihai amacı personelin performansını amaçların gerçekleştirilmesine yönelik olaraken iyi biçimde kullanmaktır. Fayol’a
YÖNETİM KURAMLARI������������������������������������������������� 91
göre yöneticiler bunu personel ile sürekli temas halinde gerçekleştirmelidir.
Böylece personelde bir misyon bilinci gelişebilir.
4. Eşgüdüm sağlama: Bir örgütte çok sayıda faaliyet cereyan etmektedir. Görev
ve sorumluluk çakışmalarını önlemek, aynı faaliyetlerin aynı anda farklı birimler tarafından gerçekleştirilmesinin önüne geçmek örgüt çalışanlarının ve
birimlerinin faaliyetlerinin eşgüdümünü sağlamayı gerektirir.
5.Denetim: Gerçekleşen faaliyetlerin belirlenen kurallara ve amaçlara uygunluğu denetlenmelidir. Fayol denetlemeyi ayrıca süreçleri geliştirmenin bir aracı
olarak da görmüştür.
Fayol yönetimi ilk kez bir süreç olarak değerlendirmiş ve bu sürece rehberlik edecek on dört ilke belirlemiştir. Fayol bu on dört yönetim ilkesini ortaya koymakla birlikte bunların her örgütte her duruma uygun genel geçer yönetim ilkeleri
olmadığını da belirtmiş, yönetim ilkelerinin sayıca da bu on dört ilke ile sınırlı
olmaması gerektiğini vurgulamıştır. Fayol’a göre yönetimin temel ilkeleri ise aşağıdaki gibi sıralanabilir (Rodrigues, 2001; Robinson, 2005):
1. İşbölümü ve Uzmanlaşma
2. Otorite (Yetki)
3.Disiplin
4. Emir Komuta Birliği
5. Yönlendirme (Amaç) Birliği
6. Genel Çıkarların Bireysel Çıkarlara Üstünlüğü
7. Ücret Ödeme
8. Merkeziyetçilik veya Adem-i Merkeziyetçilik
9.Hiyerarşi
10.Düzen
11.Hakkaniyet
12.Personelde Devamlılık
13.İnisiyatif
14.Grup Ruhu
92 ��������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
Bilimsel Yönetim ilkelerine paralel olarak Luther Gulick ve Lyndall Urwick, verimliliğin sağlanmasında yönetimin işlevleri üzerinde odaklanmışlardır. Gulick
ve Urwick, Fayol’un beş yönetim sürecini yeniden formüle ederek POSDCORB
(Planning, .Organizing, Statfing, Directing, Coordinating, - Reporting, Budgeting) kısaltması ile ifade etmişlerdir. Gulick ve Urwick’in sınıflamasına göre yönetim süreçleri; (1) Planlama, (2) Örgütleme, (3) Kadrolama, (4) Yöneltme, (5)
Eşgüdümlerne, (6) Raporlama ve (7) Bütçelemeyi içerir (Karip, 2005).
Luther Gulick ve Lyndall Urwick yönetim ilkelerini sekiz başlık altında toplamışlardır. Bu ilkeler şunlardır (Gutierrez ve Montes, 2003):
1. Örgütlerin mutlaka ortak bir maksadı olması gerektiğini ifade eden amaç ilkesi.
2. Örgütlerin yetki ve sorumluluğu hakkaniyet ölçülerinde dengeleyecek bir sisteme sahip olmasını öngören uygunluk ilkesi.
3. Amirlerin astların çalışmasından mesul olmalarını öngören sorumluluk ilkesi.
4. Örgütlerin piramit şeklinde bir hiyerarşik yapıya sahip olmaları gerektiğini
ifade eden basamaklılık (scalar) ilkesi.
5. Örgütlerin beş veya altı basamaklı bir emir komuta zincirine sahip olmasını
öneren emir-komuta zinciri ilkesi.
6. er işin (işçilerin çoğu için) bir işlevle sınırlı olmasını öngören işbölümü ilkesi.
7. Yöneticilerin örgütün düzenini sağlamasını öngören eşgüdüm ilkesi.
8. Açık iş tanımlarının bulunması gerektiğini savunan tanımlılık ilkesi.
c. Bürokrasi Kuramı
Bürokrasi kavramı sosyal bilimlerde toplumların oluşturduğu yasaları uygulayan
idari yapıyı anlatmak için kullanılır. Bürokrasi kuramı genelde Max Weber ismi
ile birlikte anılmakla beraber daha önceki dönemlerde Karl Marx’ın kuramsal çalışmaları içerisinde de farklı bir bakış açısıyla yer almıştır (Leblebici, 2008).
Marxist Bürokrasi Kuramı: Bürokrasiyi kuramsal çerçevede ele alan ilk kişi Karl
Marx olmuştur. Marx bürokrasiyi devletin nötral bir yönetim aygıtı olarak değil,
egemen sınıfların egemenliklerini sürdürmek için kullandıkları bir baskı aracı
olarak görmüştür. Marx’a göre bürokrasi bir zenginlik yaratmaz. Zenginliğin üretimini, paylaşımını ve tüketimini kontrol eder ve yönetir. Bürokrasi temel gelirini
de zenginliğin yaratılması sırasında insan emeğinin ortaya çıkardığı artı değerden
YÖNETİM KURAMLARI������������������������������������������������� 93
alır. Bürokrasi toplumlar için bir yük, bir maliyettir. Marx göre bürokrasi hâkim
üretim ilişkilerini sürdürebilmek adına bir ihtiyaçtır ve hâkim üretim ilişkileri
değiştiğinde bu ihtiyaç ortadan kalkacaktır. Bu nedenle de bürokratik mekanizmanın yönetsel anlamda incelenmesi Marx’ın ilgi alanına girmemektedir. Marx,
bürokrasinin nesnel bir tanımını yapmamaktadır (Leblebici, 2008).
Weber’in İdeal Bürokrasi Kuramı: Bürokrasiyi devletin nötral bir yönetim aygıtı
olarak kabul eden ve kavramı bu çerçevede yönetsel temelde kuramsallaştıran ilk
kişi Maximilian Weber’dir. Weber öncelikle toplumdaki güç ve otorite ilişkilerini
incelemiş ve bir otorite tipolojisi yapmıştır. Weber’e göre tarihsel süreçte ortaya
çıkan otorite türleri üç ana başlık altında toplanabilir. Bunlar geleneksel otorite,
karizmatik otorite ve yasal-ussal otoritedir. Otoritenin sahip olduğu güç ise otoritenin belirli bir meşruiyet zemininde, yani diğerlerince kabul edilmek kaydıyla
diğerlerine hükmedebilme yetkisidir. Weber’in yaklaşımına göre, güç ve otorite
ilişkileri tarihsel süreçte toplumun bürokratikleşmesine neden olmuştur. Weber
bürokrasiyi ideal bir yönetim aracı olarak tanımlarken bazı olumsuzluklarına da
dikkat çekmektedir. Bürokratik yapı büyük bir gücün onu yönetenlerin elinde
toplanmasına neden olmakta, bu yapıda çalışanlar sürekli çalışan bir makinenin
dişlileri statüsüne indirgenmekte ve insanı bir “demir kafese” hapsetmektedir
(Leblebici, 2008; Robinson, 2005).Weber bürokrasiyi; en etkili yöntem ve örgüt
biçimi olarak kabul eder. Max Weber’e göre ideal bürokrasi modeli aşağıdaki özelliklere sahiptir (Sucu, 2000; Robinson, 2005).
• İleri bir işbölümü: Uzmanlaşmayı getirir.
• Merkezi bir otorite: İş bölümü sonucu parçalanmış işlerin birbirlerini tamamlayıcı olmaları açısından bir eş güdümde gerekir. Hiyerarşik bir yapı şarttır.
• Akılcı personel yönetimi: Yeteneklere göre işlerde çalıştırılma; işe göre adam
stratejisini uygulamadır.
• Amaç ve beklentilerde açıklık: Hem personel ile hem de müşterilerle olan ilişkilerde somut ve açık davranmalı ve de yansızlık, nesnellik duygusal olmama
esas alınmalıdır.
• Yazılı kurallar: Yasa, yönetmelik ve yazılı kurallar olmalı, işler bunların çerçevesinde yapılmalıdır.
Weber, bürokratik organizasyonun, en saf şekli olan monokratik türünün; teknik
yönü, dakikliği, kararlılığı, katı disiplini, güvenilirliği, aşırı verimliliği, gerçekleştirilen işlemlerin belirliliği ve her tür işe uygulanabilir olması niteliklerine sahip
94 ��������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
olması nedeniyle, diğer örgüt yapılarından üstün olduğunu belirtmektedir (Boone ve Bowen, 1987, s.7).
Weber’e göre, bürokrasi kendisinden önceki yönetim aygıtlarından daha rasyonel
ve daha verimli çalışan bir yönetim aygıtıdır. Bürokratlar önceden belirlenmiş kurallar çerçevesinde çalışan kişilerdir. Davranışları kişisellikten tamamen uzaktır.
Bürokratik yapıda, inisiyatif kullanılacak alanlar sınırlı ve açıkça belirlenmiştir.
Görevler rutin hale getirilmiş ve herkesin yapacağı faaliyet resmi biçimde dağıtılmıştır. Hiyerarşik yapıda kesin ve açık bir emir komuta zinciri vardır. Astlar
kendilerine verilen emirlerin kurallara uygunluğunu sorgulayabilir. Alınan kararlar, yapılan işler düzenli olarak yazılı biçimde kayda geçirilir. İstihdam edilecek
memurlar teknik özelliklerine göre seçilir ve atanır. Bu kişiler çalışmalarının karşılığında düzenli bir ücret alırlar. Bu kişilerin memuriyette yükselmeleri belirli
kurallara bağlanmıştır ve bu açıdan belirli bir kariyer süreci vardır. Bu özellikleri
bürokrasiyi geleneksel idari yapıların üstesinden gelemeyeceği oldukça karmaşık
işleri yapmaya muktedir kılmaktadır (Robinson, 2005; Çoban, 2006).
Klasik kuramların ortak yönleri aşağıdaki şekilde özetlenebilir:
• Yönetimin yapı unsuruna eğilerek bu yapıyı verimlilik ve etkililik açısından ele
almışlardır.
• Örgüt sorunlarına ağırlık verirken, insanla yalnızca verim açısından ilgilenmişlerdir.
• Etkinlik, verimlilik ve rasyonellik kavramları klasik yaklaşımın temel ilgi alanım oluşturduğu için, örgütler ve çalışanlar rasyonel varlıklar olarak nitelendirilmiştir
• İnsanlar tembeldir ve çalışmayı sevmezler. Bu nedenle çalışanlar mutlaka yönlendirilmek zorundadırlar, sıkı ve yakından denetim gereklidir
• İlkelerin amaçlanmasında akılcılık hareket noktaları olmuştur.
• Örgütleri kapalı sistem anlayışı ile ele almış, dış çevre koşulları ve değişen diğer koşullara nasıl uyabilecekleri üzerinde durmamıştır.
• Geleneksel örgüt yapısı; hiyerarşik, otoriter, merkeziyetçi ve yazılı kurallara
dayanan bir ilişkiler sistemidir.
YÖNETİM KURAMLARI������������������������������������������������� 95
İnsan İlişkileri Yaklaşımları
Taylor ve çağdaşlarına göre insan sorunları üretime engel oluşturuyor ve bu sorunların giderilmesi gerekiyordu. Elton Mayo’ya göre insan sorunları geniş bir
inceleme alanı ve yeni bir ilerleme alanı yaratmıştı. Mayo o zamanlar insan ilişkileri adı verilen sonraları “örgütsel davranış” biçiminde gelişen alanın öncüsüdür.
Taylor üretimi ussallaştırarak, Mayo ve izleyicileri ise insancıllaştırarak artırmaya
çalışmışlardır (Davis,1988). İnsan ilişkileri yaklaşımları klasik yönetimin geliştirdiği bütün ilkeleri benimsemekte, ancak bu düşüncelere insan boyutunun eklenmesi gerektiğini ileri sürmektedir. Bu yaklaşımın örgüt konusuna yapmış olduğu
en önemli katkı yapı içinde insanın nasıl davrandığı ve neden o şekilde davrandığı
ve de yapı ile davranış arasındaki ilişkileri açıklamak olmuştur. Klasik yaklaşımdaki “örgüt için iyi olan, insan için de iyidir” mantığı burada, “insan için iyi olan,
örgüt için de iyidir” biçimine dönüşmüştür. Mary Parker Follett, Kurt Lewin, Douglas Mc Gregor, Chris Argyris, Rensist Likert, Chester Barnard, Herbert Simon
gibi çok sayıda yazar kuramın gelişmesine katkıda bulunmuştur. İnsan ilişkileri
yaklaşımları da aslında ataerkil yönetim anlayışına ve önceki kuramlar gibi verimi
artırma amacına dayanmaktadır. İnsan ilişkileri kuramı (neo – klasik) iş yerindeki sosyal süreçlerin rolü üzerinde durmaktadırlar (http://www.webhatti.com/).
İnsan ilişkileri yaklaşımları, insan davranışı, kişiler arası ilişkiler, grupların oluşumu, grup davranışları, informal örgüt, formal örgüt, algı ve tutumlar, motivasyon,
liderlik, örgütlerde değişim ve gelişme, birey ve örgüt bütünleşmesi konularını ele
alır (Şahin, 2004).
a. Hawthorne Araştırmaları
İnsan İlişkileri Yaklaşımı Hawthorne araştırmaları ile doğmuştur. Harward
Üniversitesi’nden F. Roetlisberger ve Elton Mayo önderliğinde (T.N. Whitehead,
W.J.Dickson, L.Henderson) bir grup bilim adamının Western Elektrik Şirketi’nin
Hawthorne’daki fabrikasında yaptıkları araştırmalar(1924‐1932), yönetim ve örgüt konusuna davranış açısından yaklaşmanın başlangıcı olmuştur. Hawthorme
araştırmaları 1924-1930 tarihleri arasında yapılmıştır. Araştırmacılar; ışıklandırma, ısıtma, yorgunluk ve fiziksel yerleşim düzeninin verimlilik düzeyi üzerinde
olumlu etkide bulunacağı düşüncesini incelemek için çalışmalarını başlatmışlardır. Klasik yaklaşımın öne sürdüğü düşüncelerin uygulamada test edilmesini
amaçlayan bu araştırmada, elde edilen sonuçlar, öne sürülen araştırma hipotezini
doğrulamamıştır. Bunun üzerine çalışmalarını verimliliği arttıran unsurların be-
96 ��������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
lirlenmesi üzerine kaydıran araştırmacılar, dikkatlerini sosyal faktörlere kaydırmışlardır (Sucu, 2000). Hawthorne’de; Işıklandırma, Role Montaj Odası, Mika
Yarma Test Odası, Mülakat Programı ve Seri Bağlama Gözlem Odası deneylerini
kapsamaktadır. Hawthorne araştırmaları ile işçi davranışlarının fizyolojik, psikolojik, ekonomik ve diğer yönleriyle incelenmesi yoluna gidilmiş ve elde edilen
sonuçların sosyal örgütler ve yönetim üzerindeki etkileri izlenmiştir.
Yapılan çalışma sonucunda, teknik ve fiziksel şartlarda yapılan olumlu bir iyileştirmenin her zaman verimliliği artırmadığı tespit edilmiş ve bu aşamadan sonra teknik ve fiziksel faktörler, yerini sosyal faktörlere bırakmıştır (Koçel, 1998).
Araştırmanın sonuçları kısaca aşağıdaki gibi özetlenebilir (Şahin, 2007):
• Yapılan işin miktarını, çalışanın “fiziki kapasitesi” değil, “sosyal kapasitesi” belirler,
• Ekonomik olmayan ödüllendirmeler, işçilerin mutluluğunu etkilemekte
önemli bir rol oynamaktadır,
• Yüksek düzeydeki uzmanlaşma, iş bölümünün yeterli düzeyde olduğunu göstermez,
• Çalışanlar, yönetim ve onun kurallarına birey olarak değil, grup üyesi olarak
davranışlarda bulunurlar.
• Bu araştırma sonuçlarına göre, bireyleri teknik, fiziki ve ekonomik faktörlerden daha çok, sosyal ve psikolojik faktörlerin motive ortaya çıkmaktadır.
b. İşbirliği Kuramı
Chester Barnard 1938 yılında yayınlanan “Yöneticinin İşlevleri” adlı yapıtında,
örgüt ve yönetimin çağcıl görüşle ilk kapsamlı açıklamasını yapmıştır. Barnard,
örgütü “aralarında sistematik ilişkiler bulunan, fiziksel, biyolojik, psikolojik ve
sosyal öğelerden oluşan bir sistem olarak nitelendirmiş ve iki ya da daha fazla
bireyin faaliyetlerinin bilinçli olarak koordine edildiği işbirliği sistemi olarak tanımlamıştır. Barnard, biçimsel örgütün yanı sıra biçimsel olmayan örgütle ilgilenmiş, ikisi arasındaki farkı, birincinin “bilinçli” olarak ortaya çıkmasına karşılık, ikincinin bilinçsiz olarak ortaya çıkması ile açıklamış ve biçimsel olmayan
örgütün bir takım fonksiyonları olduğuna işaret etmiştir (Sucu, 2000). Barnard
örgütü, bireysel gereksinimleri karşılamayı amaçlayan, işbirliğine dayalı etkileşimlerden oluşan dinamik bir toplumsal sistem olarak tanımlamıştır. 0, bireyi,
örgütü, gereksinimleri karşılayan kimseleri ve müşterileri çevrenin parçası olarak
YÖNETİM KURAMLARI������������������������������������������������� 97
düşünmüştür. Böylece, örgütün formal ve informal boyutlarına dikkat çekmiştir
(Aydın 2000). Banard’a göre örgütlerde tercihler ve- çözüm bekleyen problemler
bireylerin biyolojik ve fiziksel kapasitesini aşabilir. Bu nedenle verimliliği sağlamanın en iyi yolu, iş birliğinin sağlanmasıdır. İş birliği ise bir grup amacına adanmışlığı gerektirir. Barnard’a göre bir yönetici iş birliği ve verimliliği sağlamak için
iki temel koşulu yerine getirmek zorundadır. Etkililik, örgütün ortak amacının
gerçekleşme düzeyini gösterir. Verimlilik ise çalışanların güdülerinin doyum düzeyidir. Barnard örgütü, bilinçli olarak koordine edilmiş eylemlere dayalı bir işbirliği sistemi olarak kabul etmiş ve örgütün varlığının, üyelerin örgüte olan katkısı
ile örgütün üyelerin ihtiyaçlarını karşılaması arasındaki dengeye bağlı olduğunu
ileri sürer (Erdoğan, 2000).
Barnard, örgütlerde formal gruplar içinde oluşan informal grupların işlevlerinin,
grup normlarının ve değerlerin önemini vurgular. İnformal örgütler, formal örgütün amaçlarının üyeleri tarafından kabul edilmesinde ve üyelerinin örgütsel
sosyalizasyonunda önemli bir rol oynarlar. Bireyin güdülerinin doyurulması anlamında, informal örgütler bireyin kendine olan saygısının gelişmesine ve bireyselliğin korunmasına yardımcı olabilir (Karip, 2005).
c. X ve Y Kuramı
Douglas McGregor, “Organizasyonların İnsani Yönü” adlı kitabında, örgüt içindeki yöneticilerin davranışlarının, diğer bireyleri algılama biçimi ve görüş şekline
bağlı olduğunu savunmaktadır. Bu bağlamda da yönetim ve insan doğasıyla ilgili
olarak X ve Y kuramlarını geliştirmiştir. Bu kuram insanlara ilişkin geleneksel
otokratik varsayımlarla, daha davranışsal temelli varsayımlar arasında kesin bir
ayrım yapmıştır (Davis, 1988).
McGregor’e göre X kuramının insan davranışları hakkındaki varsayımları şunlardır (Şahin, 2004);
• Ortalama insan işi sevmez ve işten kaçma yollarını arar,
• İnsan sorumluluktan kaçar, yönetilmeyi tercih eder, hırslı değildir, güvenliği
ön planda tutar,
• Bencildirler, kendi arzu ve amaçlarını örgüt amaçlarına tercih ederler,
• Örgüt amaçları doğrultusunda çaba göstermeleri için zorlanmalı, denetlenmeli, yönetilmeli ve ceza ile korkutulmalıdır,
98 ��������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
• Ekonomik güdülere daha çok ilgi gösterirler,
• İnsan değişiklikten hoşlanmaz ve örgütsel sorun çözmede yaratıcı değildir.
Y kuramının varsayımları ise şöyle sıralanabilir (Şahin, 2004);
• Çalışmak bir insan için oyun ve dinlenme kadar doğaldır. Ortalama insan işten nefret etmez,
• İnsan, uygun koşullar oluştuğu takdirde sorumluluk üstlenmek ister,
• İnsan, doğal olarak tembel değildir. Uygun ortamının oluşturulması ile çalışmak zevk haline getirilebilir,
• Motivasyon, fizyolojik ve güven düzeylerinde olduğu kadar, sevgi, saygı ve
kendini gerçekleştirme düzeylerinde de oluşur.
• İnsanlar yeterince motive edilirse kendini yönetebilir ve öz denetim duygusu
geliştirebilir,
• Bireyin örgütsel sorunların çözümünde gerekli olan yaratıcılık yeteneklerinin
yalnızca bir kısmından yararlanılmakta, insan gücü potansiyelinden tam olarak yararlanılmamaktadır.
Güdülemede X kuramının amacı, insan davranışlarını dıştan kontrole tabi tutmak
ve insanları yumuşak başlı hale sokmak, söyleneni tepki göstermeksizin aynen
yerine getirecekleri koşulları oluşturmaktır. Buna karşılık Y kuramı güdülemede, geniş ölçüde kendi kendini kontrolü ve kendine yön vermeyi esas alır (Davis,
1988).
d. Z Kuramı
McGregor’un X ve Y kuramlarının bütünleşmesi olarak da algılanan bu kuram,
tüm örgütün kültürünü yönetim merkezine alıp, bireysellik yerine grup ya da aile
olma olgusunu vurgulayarak yaklaşımındaki özgün yanını ortaya koymuştur. WiIliam Ouchi, Z Kuramını oluştururken Japon ve Amerikan yönetim biçimlerini
karşılaştırıp, her ikisinin sentezinden bir üçüncü yönetim biçimi ortaya koymuştur. Bu kuramın yönetim felsefesini ise, yönetici ve iş görenlerin sorumluluğu
paylaşabilecekleri ve çalışanların örgütle ilgili her türlü karar sürecine katılımı
ana unsurları oluşturmaktadır (Beycioğlu, 2007). Ouchi’ye göre Z Kuramı bir bütün olarak örgütün kültürü ile ilgilenir. Z Kuramı örgütün kültürü, uzun süreli
istihdamı, konsensüse dayalı karar vermeyi, bireysel sorumluluğu, yaşam boyu
YÖNETİM KURAMLARI������������������������������������������������� 99
terfiyi, informal bir kontrol sistemini, orta derecede uzmanlaşmış bir kariyer anlayışını ve işgörenin ailesini bütün yaşamını içeren bir destek anlayışını öngörür
(Karip, 2005).
Kısaca özetlemek gerekirse insan ilişkileri yaklaşımları önemli ölçüde sosyoloji,
psikoloji, antropoloji ve bunların alt disiplinlerini meydana getiren endüstriyel
psikoloji, endüstri sosyolojisi, sosyal psikoloji, örgütsel psikoloji disiplinlerine dayanmaktadır. Bunun için de, disiplinler arası bir özellik taşımaktadır. Beşeri ilişkiler yaklaşımı bu disiplinlerin katkılarıyla gelişerek, bilimsel bir nitelik kazanmış,
karmaşık sorunlar üzerine eğilen ve geniş bir felsefeye dayanan örgütsel davranış
haline gelmiştir (Sucu, 2000).
İnsan İlişkileri kuramların ortak yönleri aşağıdaki şekilde özetlenebilir
• İnsan davranışı, kişiler arası ilişkiler, grupların oluşması, grup davranışları,
doğal örgüt, güdülemeler, önderlik, örgütsel gelişme ve değişme konularını ele
almış ve yöneticilerin yararlanabileceği pek çok araç ve kavramların artmasını
sağlamıştır.
• Klasik kuramın eksik bıraktığı insan unsurunu inceleme konusu yapmıştır.
• Yöneticilerin aynı zamanda insan yönü olan sosyal bir örgüt kurmak zorunda
olduklarını göstermiştir.
• İnformal grupların güdüleme ve üretkenlik üzerindeki etkilerini açıklamışlardır.
• Bireye ve informal gruplara verilen önem katılmalı yönetim anlayışının doğmasına neden olmuştur.
• Örgütün içinde bulunduğu çevreyle olan etkileşimi göz ardı edilmiştir.
• Kendine özgü ayrı bir örgüt modeli önermemişlerdir. Klasik düşüncenin getirdiği bütün ilkeleri benimsemekte, ancak bu ilkelere insan boyutunun eklenmesini savunmaktadır.
Modern (Çağdaş )Yönetim Yaklaşımları
1950’li yılların sonlarından itibaren, endüstride insan ilişkiler yaklaşımının yeterli verimlilik sağlamakta başarısız olduğunu belirten yazarlar gerek bilimsel yönetim ve gerekse insan ilişkileri yaklaşımlarının önerilerini kuşkuyla karşılamışlar,
araştırmaları yeni yön vermeye başlamışlardır (Sucu, 2000). 1956 yılında Litchfi-
100 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
eld bazı öneriler ileri sürerek birleştirici bir teori geliştirme çabasına girişmiştir.
Bazı takip eden çalışmalar, yönetim teorisinde bir gelişme sağlamak için araştırmaları insan ilişkilerin daha gerilerine götürmeye başlamıştır. Modern yönetim
araştırmalarıyla ilgili çalışmalar genel olarak sistem ve durumsallık yaklaşımları
kapsamında ele alınmıştır.
Geleneksel örgüt kuramlarının yetersizlikleri ancak modern yönetim kuramlarının ortaya çıkmasıyla giderilebilmiştir. Modern yönetim kuramlarının hepsi de
sentezci bir niteliğe sahiptirler. Bununla beraber, modern kuramları bağdaşık bir
düşünce sistemine sahip değildirler. Her kuramcının önemle üzerinde durduğu
konular birbirinden farklıdır. Ancak sistem kuramı modern yönetim kuramlarının medodolojisini oluşturmaktadır.
a. Sistem Yaklaşımı
Sistem düşüncesi, bütün bilim dalları için geliştirilen kuramları bir arada değerlendirebilme çabasının sonucu ortaya çıkmıştır. Sistem kavramı, birlikte bir
amacı gerçekleştirme işlevini yüklenen, bir birleriyle ve çevreleriyle ilişkili belirli
alt birimlerden oluşan; çevresiyle ilişkili ve bir üst bütünün parçası olan bir bütün olarak tanımlanabilir. Sistem kavramı, incelenen olgu ve olayların tümüne
uygulanabileceği gibi, incelenen olgu ve olayların daha kolay anlaşılmasını sağlayabilecektir. Böyle bir yaklaşımdan yola çıkıldığında, birleşik ve bütünleşmiş
parçalardan oluşan herhangi bir yapı, olay veya faaliyet, kavram bir sistem olarak
ele alınabilir (Koçel, 1998).Sistem yaklaşımı, örgütü oluşturan ve etkileyen bütün
değişkenlerin bir arada görülmesini olanaklı kılmaktadır. Sistem kuramını, klasik
kuramlardan ayıran en önemli özelliğin örgüt-çevre etkileşimine yaptığı vurgu
olduğu söylenebilir (Tekeli, 1974;Bursalıoğlu, 1991).
İlk defa Bcrtalanffy tarafından 1930’larda ortaya atılıp geliştirilen Genel Sistemler
Kuramının amacı bilimler arası işbirliğinin sağlanmasıdır. Bartalanffy, Boulding tarafından öne sürülen doğal bilimler sınıflamasını izleyerek, sistemlerin hiyerarşik
basamaklarını ortaya koymuştur. Boulding, biyoloji yerine iktisat ve sosyal bilimlerden hareket ederek, aynı sonuca varan insanlardan biri olup bu konuda görüşlerini derli toplu dile getiren, bunu yazıya döken ilk düşünürdür (Dicle ve Dicle, 1969).
Genel Sistemler kuramının öncülerinden Boulding ve Bartalanffy sistemleri (Dicle ve Dicle, 1969; Sucu, 2000);
1. Statik yapı düzeyi sistemleri - atom, molekül, kristal veya masa
YÖNETİM KURAMLARI������������������������������������������������ 101
2. Basit dinamik sistemler, zemberekli sistemler -solar sistemler veya saat
3. Denetim mekanizmalı, sibernetik sistemler -termostat
4. Açık ve kendi kendini devam ettiren sistemler - canlı bir hücre
5. Genetik aşama sistemleri-ilkel organizmalar - bitki
6. Hayvan sistemleri, otonom davranışlı sistemler -bilincin başlangıcı
7. İnsan-sembolleştirme gücü olan sistemler
8. Örgütsel sistemler, sosyal-kültürel sistemler -kültür
9. Sembolik sistemler, üstün sistemler -dil, mantık, matematik, sanat, ahlak
olarak sınıflandırmaktadır.
Kast ve Rosenzweigise sistemleri (Sucu, 2000); mekanik (çevresine kapalı olan),
biyolojik ve sosyal sistemler olarak sınıflamıştır.
Sistemlerin temel özellikleri şunlardır (Tekeli, 1974; Koçel, 1998);
a. Sistemlerde, basamaksal (hiyerarşik) bir yapı bulunmaktadır. Alt sistemlerden
oluşan sistem, aynı zamanda bir başka sistemin alt sistemi durumundadır.
b. Sistemler karşılıklı ilişkili parçaların bileşimidir.
c. Sistemler çevreleriyle ilişki içinde bulunurlar.
ç. Sistemler çevreleriyle etkileşim düzeyleri temelinde açık veya kapalı sistemler
olarak nitelendirilirler.
d. Sistemler, kendilerini dış çevrelerinden ayıran sınırlara sahiptirler.
e. Sistemler, en az bir işlevi yerine getirirler.
f. Sistemler ancak, kendini oluşturan öğeler dinamik olarak karşılıklı ilişkide bulundukları zaman kavranabilirler.
g. Sistemlerde denetim sistemlerin nitelikleri temelinde farklı şekillerde gerçekleştirilir.
ğ. Sistemlerde, gelişme ve büyüme dolayısıyla işlevsel genişleme, uzmanlaşma,
farklılaşma ve faaliyetlerini (etki alanlarını) genişletme eğilimi bulunmaktadır.
h. Sistemler karışıklık, bozulma, durgunluk ve yok olma yönünde bir eğilim taşırlar.
102 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
ı. Sistemlerde, sistemi oluşturan bileşenler arasında (tüm karşıtlıklarına ve içsel
değişimlere karşın) kararlı bir durum söz konusudur.
i. Sistemler çevreleriyle ilişkilerinde dinamik bir denge oluşturmaktadırlar.
j. Sistemler amaçlarına ulaşma biçimleri bakımından farklılık gösterirler.
Sistem fikrini önce fiziksel sistemlere (örneğin, elektronik beyin, silah sistemi), sonra
da yönetimin görevlerine uygulayarak bir sistem kuramı geliştiren Optner sistemlerin; (1) sistemin girdileri (inputlar), (2) girdilerin işlenmesini sağlayan merkezî dizge (processing), (3) sistemin çıktıları (outputs), (4) kontrol ve (5) sistemin kendisini
çevreye devamlı olarak uydurmasını ve böylece yaşayabilmesini sağlayan «feedback»
mekanizmasından oluştuğunu belirtmektedir (Dicle ve Dicle, 1969).
Sistem teorisi ile ilgili önemli kavramlardan biri de “entropi”dir. Bu kavram, sistem şeklinde nitelenen bütündeki bir eğilimi ifade eder. Bir sistemde faaliyetlerin
bozulması, dengenin bozulması, karışıklık ve aksaklıkların ortaya çıkması sonunda sistemin faaliyetlerinin durması yönünde bir eğilim olabilir. İşte Entropi bu
eğilimi ifade eden bir kavramdır. Dolayısıyla, özelliği ve boyutu ne olursa olsun
her sistemde Entropi mevcuttur. Kapalı sistemlerde entropi daha kuvvetlidir ve
belirli bir süre sonunda sistemi tamamen durduran en önemli unsurdur. Açık sistemlerde (biyolojik ve sosyal sistemlerde) entropi kolaylıkla durdurulabilir. Yani
açık sistemler çevrelerinden aldıkları bilgi, enerji ve malzeme ile entropiyi durdurarak onun etkilerini negatif duruma getirebilirler. Bu nedenle de açık sistemlerin
dışarıdan aldığı yardımla bünyesindeki karmaşıklık ve bozukluk eğilimini yani
entropinin neticelerini ortadan kaldırmasına «negatif entropi» denir (Sucu,2000).
Sistem fikrini küçük guruplar ve toplumsal örgütlere uygulayan Homans’ın sosyal sistemler kuramını geliştirmiştir. Her sosyal sistem üç yünlü bir çevre içinde
yaşamaktadır: fiziksel, kültürel, teknolojik. Fiziksel çevre arazi, iklim vb. etkenleri
içine alır. Kültürel çevre içinde normlar, değerler ve toplumun amaçları yer alır.
Teknolojik çevreyi ise mevcut bilgi seviyesi ile bunun neticesi olan bütün icatlar meydana getirir. Bu dış etkenler sistemin içinde belirli eylemlerin (activities),
insanlar arasındaki ilişkilerin (interaetions) ve şahıslarda belirli hislerin (sentıments) doğmasına yol açmakladırlar. Böylece sosyal sistemlerin davranışı esas
itibariyle dış etkenler tarafından belirlenir. Çevrede meydana gelen herhangi bir
değişme sistemin de değişmesini ve çevresine göre yeni bir şekil almasını gerektiriyor (Dicle ve Dicle, 1969).
YÖNETİM KURAMLARI������������������������������������������������ 103
Homans gibi Parsons da sosyal sistemlerle ilgilenmiş ancak kuramını daha geniş
toplumlar düzeyde ele almıştır. Pearsona’a göre sosyal sistemler insanlar arasındaki ilişkiler sisteminden başka bir şey değildir. Toplum bir hareketler sistemidir (action svstem). Her hareket sistemi, her biri toplumun bir problemine işaret
eden, dört yönden incelenebilir: (I) toplumun devam ettirilmesi (maintenance),
(2) sistemi teşkil eden çeşitli unsurların birleştirilmesi (integration), (3) sistemin
amaçlarına ulaşılması (goal-attainmem) ve (4) sistemin çevredeki değişikliklere
uydurulması (adap-tation) (Dicle ve Dicle, 1969).Talcot Parsonssosyal sistemin
her bir düzeyin uyma, hedefe ulaşma, gerginliği giderme ve bütünleştirme problemleri olduğunu ileri sürmüştür. Bunlardan uyma ve gerginliği giderme araç, diğerleri amaç durumundadır (Bursalıoğlu, 2003: 37).
b. Durumsallık Yaklaşımı
Kimi yazarların Neo-Modern Yaklaşım, Açık Sistem Yaklaşımı veya Koşulsallık
Yaklaşımı olarak adlandırıldığı bu yaklaşım diğerleriyle eşanlamlı kullanıldığı gibi,
farklı anlamlarda da kullanılmıştır (Öztürk, 2003). 1970’lerin ortalarında gelişmeye
başlayan ve 1980‘li yılların yönetime temel yaklaşımı haline geleceği ileri sürülen
“durumsal ya da koşulsal yaklaşım”, esas itibariyle sistem yaklaşımına dayanır. Durumsallık yaklaşımı ile ilgili ilk araştırmaların ortaya koyduğu bulgular, 1965 yılında
Woodward tarafından açıklandı. Woodward, hangi yapısal değişkenlerin ekonomik
başarıyla ilişkili olduğunu belirleyebilmek için İngiltere’de 100 işletmede incelemeler yaptı. Bu işletmeler üç tip üretim teknolojisine göre sınıflandırılmıştı: Ünite
üretimi, kitle üretimi ve sürekli üretim. Araştırmalar etkili örgütlerin kullandıkları
teknolojiye göre değiştiğini ortaya koymuştur. Kitle halinde üretim, klâsik şekil ile
daha başarılı oluyordu, oysaki ünite ve sürekli üretimleri davranışsal biçimleri kullandıklarında daha başarılı oluyorlardı (Sucu, 2000). Durumsallık yaklaşımına göre
örgütler, değişen çevresel faktörlerden etkilenmektedir. Durumsallık yaklaşımına
göre örgütler değişmez ilkelere göre değil, içinde faaliyet gösterdiği çevrenin koşullarına göre şekillenir. Böyle bir yaklaşım, değişen her yeni durum için farklı yönetim
uygulamalarını gerektirir. Bunun için örgütler çevresel koşullara uyum sağlayacak
esnek ve organik yapılar olarak gelişmektedirler (Genç, 2004, Kara, 2010).
Durumsallık Yaklaşımı’nda ağırlık; teknoloji, sosyal davranış ve çevre şartları üzerinde yoğunlaşır. Bu yaklaşıma göre dünyanın her yerinde geçerli olabilecek tek
bir organizasyon yapısı ve yönetim felsefesi oluşturmak mümkün değildir. Durumsal yaklaşım, yönetim uygulamaları, önderlik biçimleri ve örgüt dizaynının
104 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
belli durum ve koşullarda geçerli olduğunu savunur. Durumsallık kuramlarına
göre örgütler, çevresel durumlara uyum sağlamak ve içsel ihtiyaçları doyurmak ve
dengelemek için dikkatle yönetilmesi gereken açık sistemlerdir. Yapılanma biçimi, görevin türüne ya da ilgili olduğu çevreye göre değişir.
Örgütlerin yapısı kabul edilmiş ilkelere göre değil, organizasyonun içerisinde faaliyet gösterdiği çevrenin durumunun ve değişik boyutlarının gereklerine göre
şekillenir (Mullins,1993). Bu da yönetim için farklı her durum için farklı teknik
ve yöntemleri kaçınılmaz kılar. Örneğin; yönetici bir grup deneyimsiz kişileri
yönetiyorsa, önderlik biçimi deneyimli astlara uygulanacağından farklı olacaktır.
Çünkü açık sistem olan örgüt, çevreyle ilişkiye girmek, ondan etkilenmek ve onu
etkilemek durumundadır. Bugün yöneticiler, dünyanın artan çevresel problemlerini daha fazla zaman ayırmak zorundadırlar (Can, 2005; Genç, 2004; Kara, 2010).
Durumsallık yaklaşımı; örgüt, teknoloji ve çevre üzerinde durmuştur. Bir örgütün en önemli yanı başarmayı amaçladığı iş ve bu işi yapmak için kullandığı teknolojidir. Teknoloji, bir örgütte -kişileri, -grupları, -örgütsel ilişkileri, -yönetim
tekniklerini etkileyecektir. Teknoloji, genel olarak girdileri çıktılara dönüştüren
araçlar topluluğu olarak tanımlanmaktadır. Bu araçlar fiziksel araçlar olabileceği
gibi (makine, teçhizat, donanım) fiziksel amaçlar (çeşitli modeller, programlar,
kavramlar) şeklinde de olabilir (Kara, 2010).
Durumsallık yaklaşımına önderlik konusundaki araştırmaları ile bu ismi bulan
Fiedler’dir. Fiedler, etkili bir önderlik şeklinin, görev yapısı ve liderlik pozisyonunun sağladığı gücü de kapsayan çok sayıdaki değişkenlerin birbirlerini etkilemelerine bağlı olduğunu göstermiştir. Şartların lider durumunda bulunan kişi için
uygun olması veya olmaması durumunda genellikle klâsik yaklaşım etkili olmamaktadır. Fakat şartların uygunluk bakımından orta sınırda bulunması halinde
daha davranışsal bir yaklaşıma kaymak uygundur. Şartların uygunluk bakımından orta sınırda bulunması durumu, organizasyonlarda en çok görülen bir olgudur (Sucu, 2000).
c. Kültürel Farklılıklar Kuramı
Geert Hofstede’nin çalışmaları milli ve bölgesel kültürel gruplaşmalar olduğunu
ve bunların toplumların ve kurumların davranışları üzerinde etkileri olduğunu
ve zaman içinde kalıcı olduğunu belirtmektedir (Hofstede, 2001). Bir toplumun
sahip olduğu kültürel özellikler, o toplumda ya da diğer toplumlardaki kurumların genel işleyiş sistemi, yönetim ve yönetici kavramların algılanışı, kurumlardan
YÖNETİM KURAMLARI������������������������������������������������ 105
beklentiler gibi birçok konudaki farklılıkları ortaya koymaktadır. Bu farklılıklar
her toplumdaki kurumsal ve yönetimsel süreçler ve uygulamalar üzerinde de belirleyici olmakta, bu nedenle de kurumların sahip olduğu kültürel özellikler bir
anlamda o toplumun yansımalarından meydana gelmektedir(Temel Eğinli ve
Yeygel Çakır, 2011).
Hofstede 53 ülke, 3 bölge ve 100000 kişi üzerinde yaptığı araştırmada kültürler arası farklılıklara ilişkin 4 boyut belirtmiştir. Bunlar güç mesafesi özelliği,
belirsizlikten kaçınma, bireysellik ve toplumsallık, erillik ve dişillik özelliğidir.
Hofstede’de göre bu dört boyuta bakarak her toplumun ya da her topluluğun kültürünü “okumak” mümkündür (Hofstede, 2001).
Güç Mesafesi: Bir toplumda bireyin kendisinden bir üst seviyedekilerle ilişkisi
o topluma özgü bir şekil alır. Sosyal statüsü daha düşük olanların kendilerinden
daha yukarıda olanlara nasıl davrandıkları her kültürde farklıdır. Güç mesafesinin yüksek olduğu topluluklarda üstlerin verdiği emirler sorgulanmadan yerine
getirilir; düşük olduğu durumlarda ise astlar kendilerini yöneticileriyle eşdeğer
görürler. Dar bir güç mesafesinin hakim olduğu kültürlerde herkesin eşit hakları
vardır, bu topluluklarda yönetime katılım daha fazladır. Güç mesafesi yüksek olan
toplumlarda sosyal eşitsizlik ve hiyerarşi daha doğal karşılanır. Çalışanların yönetime katılmaları teşvik edilmez (Hofstede, 2001; Robinson, 2005).
Erillik ve Dişillik: Erkeksi değerleri sahiplenen toplumlarda kendini öne çıkarmak, performans sergilemek, görünür bir başarı sağlamak ve para kazanmak ön
plana çıkarken kadın değerlerini sahiplenen toplumlarda insan ilişkilerine paradan daha fazla önem vermek, insanlara yardımcı olmak daha ön plana çıkar.
Erkeksi kültürlerde rekabet, hırs gibi değerler; kadınsı kültürlerde ise empati, iletişim, şefkat ve anlayış gibi kavramlar öne çıkar. Kadınsı kültürlerde uyum ve anlaşma çok önemlidir. Bu kültürlerde alçakgönüllü olmak yüceltilen bir değerdir.
Fikir ayrılıklarını ifade etmek yerine orta yolu bulmak arzu edilir. Mutluluk ve
huzur, başarı ve güç elde etmekten daha değerlidir. Dayanışma en önemli erdemdir. Ortalama bir insan olmak, uyumlu olmak, iyi ilişkiler içinde olmak gerekir.
Sivrilmek ve sürüden ayrılmak iyi değildir (Hofstede, 2001; Robinson, 2005). Bireysellik ve Toplumsallık: Kişilerin kendi ihtiyaçlarına mı yoksa içinde bulundukları grubun ihtiyaçlarına mı daha fazla öncelik ve önem verdiği ile ilgilidir. Bireysel
kültürün hâkim olduğu toplumlarda kişiler, içinde bulundukları grubun çıkarından
çok kendi çıkarlarını düşünürler. Kimliklerini gruptan bağımsız olarak bireysel konumlarına ve zevklerine göre tarif ederler. Bu toplumlarda insanlar bağımsız olmak
106 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
ve kendi ayaklarının üzerinde durmak isterler. Kişiler arası bağlar zayıftır. Bu toplumlarda özel hayat kutsaldır. Herkes kendinden sorumludur. Bu toplumlar “ben kültürünün” hâkim olduğu toplumlardır. Bireysellik katsayıları düşük olan toplumlarda
ise insanlar kendilerinden önce bağlı oldukları grubu, aileyi, cemaati ve hemşeriliği
önemserler. Kendilerini tanıtırken önce bağlı oldukları grubu ifade ederler. Kendilerini ait oldukları grubun bir uzantısı olarak tarif etmekten hoşlanırlar. Bu toplumlarda
bir insanın özel hayatı olması hoş karşılanmaz, kabile şeklinde yaşamaya daha fazla
değer verilir. İnsanların özel hayatları grubun, ailenin, cemaatin istilası altındadır. Bu
toplumlarda hayatı yakın çevreyle “birlikte yaşamak” en önemli değerdir. Bu toplumlar “biz kültürünün” hâkim olduğu toplumlardır (Hofstede, 2001; Robinson, 2005).
Belirsizlikten Kaçınma; boyutu, bir toplumda insanların belirsizliğe tahammül
edebilme derecesidir. Bu özellik bir kültürün üyelerinin bilinmeyen karşısındaki korku ve tedirginliğini ölçer. Bazı toplumlar belirsizlik karşısında daha stresli
olurken bazıları belirsizliği daha serinkanlı karşılar. Belirsizliğe tahammüllü olmayan toplumlarda insanlar kuralların belirli ve kesin olmasını isterler. Her şeyin
her zaman planlandığı gibi gelişmesini beklerler. Bu yüzden bu tarz toplumlarda
değişim istenen ve beklenen bir şey değildir. İnsanlar geleceğin kesin olmasını,
bilinmeyenin az olmasını isterler. Eğitim kurumlarında bir öğretmenin “Bilmiyorum.” demesi kabul edilemez bir durumdur. Bir işyerinin sağlaması gereken en
önemli özellik iş güvencesidir. Bu toplumlarda belirsizlik artınca insanlar streslerini saldırganlığa dönüştürürler (Hofstede, 2001; Robinson, 2005).
Belirsizliğe tahammülü olan toplumlarda ise kuralların esnek olması bireyleri rahatsız etmez. Bireylerin kendilerine olan güvenleri daha fazladır, değişimi daha
hoşgörüyle karşılarlar. Belirsizliğin ve riskin arttığı durumlarda stresli bile olsalar
saldırgan davranışlardan kaçınırlar. Olayların siyah-beyaz kurallara bağlı olması
gerekmez, grilikler kabul görür. Bu boyut bir toplumda, bilginin yetersiz olduğu
veya açık olmadığı, karmaşıklığın var olduğu, değişmelerin hızlı ve kestirilemez
bir biçimde geliştiği ortamlardan duyulan tedirginliğin düzeyi ile ilgilidir (Hofstede, 2001; Robinson, 2005).
Çağdaş yönetim kuramların ortak yaklaşımları aşağıdaki şekilde özetlenebilir:
Çağdaş kuramların, büyük ölçüde, hızlı değişme ve uyma, rekabet edebilme, çok
değişken bir çevrede ayakta kalabilme ve proaktif olabilme gibi kaotik ortamlarda
örgütlenme ve yönetime odaklandıkları söylenebilir. Örgüt ve birey boyutları arasında arzu edilen dengeyi kurmaya çabalamışlardır.
YÖNETİM KURAMLARI������������������������������������������������ 107
Örgüt ve yönetimi çevreleri ile birlikte ele almışlarıdır. Yapılanma, tek bir defada
inşa edilen ve süreklilik arz eden bir girişim değildir; aksine belli değişkenlere
göre en iyi- en geçerli yapılanmanın araştırılması sürecidir. Bu yapılanmayı, strateji, teknoloji ve çevre gibi temel değişkenlere göre inşa etmek gereklidir.
Yönetimde farklılıkların önemi üzerinde durmuşlardır. Farklılıkların örgütler için
bir zenginlik olabileceğini belirtmişlerdir. Rekabet ortamında farklılık yaratmanın örgüt için üstünlük sağlayabileceği vurgulanmıştır.
Yönetim Kuramlarının Eğitime Yansımaları
Eğitim yönetimi, bir disiplin olmaktan ziyade, pek çok alanın; antropoloji, sosyoloji, psikoloji, tarih, vb. bilgi temeline yaslanan disiplinler arası bir çalışma alanıdır.
Eğitim örgütleri önceden belirlenmiş amaçlar doğrultusunda belirlenen hedeflere
ulaşmak için öğrencilerin bilgi, tutum ve davranış kazandırmak için özel olarak
düzenlenmiş kurumlardır. Bu tür eğitim kurumları, okullar, kolejler, araştırma
merkezi, üniversitelerdir. Eğitim örgütlerinin en önemli özelliği girdisinin işleyenin ve çıktının insan olmasıdır. Yani insan eğitim örgütlerinin merkezindedir.
Çalışma ve uygulama alanı olarak Eğitim yönetimi ilk başta Amerika Birleşik
Devletlerinde sanayi ve ticaret uygulanacak yönetim ilkeleri türetilmiştir. Teori
gelişimi büyük ölçüde eğitim ortamlarında endüstriyel modellerinin uygulamasını içeriyordu. Eğitim yönetiminin temel amacı ilgili oldukları eğitim örgütlerini,
eğitim politikaları ve örgüt amaçları doğrultusunda verimli kılmak, yaşatmak ya
da etkili bir biçimde işler tutmaktır.
Eğitim örgütlerinin ussal, bürokratik ve amaca dönük olarak yapılandırmaları
klasik yönetim anlayışının yansımasıdır (Şahin Fırat, 2006). Klasiklerin, verimi
ve işi ön planda tutan yaklaşımı eğitim örgütlerinin de bu kuramlardan yararlanmasına ve okul yöneticilerinin verim uzmanı gibi çalışmasına yol açmıştır. Entelektüel yetiştiren eğitim anlayışından, üretici yetiştiren eğitim anlayışına geçilmiş,
eğitime yatırım olarak bakılmaya başlanmıştır.
Klasik yönetim teorisinin, okulun yapı, amaç ve işlevlerini etkilediği söylenebilir. Eğitimde de etkililik ve verimlilik kavramları ön planı çıkmıştır. Groshan’a göre, Taylorizmin okul yönetimine girmesi, okul yöneticisinin bir verim uzmanı sayılmasına yol
açmıştır. Okulun entelektüel boyutundan çok sanayi toplumunun ön gördüğü üreten
108 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
ve tüketen insan modeli önem kazanmıştır. Buna bağlı olarak teknik eğitim önem kazanmıştır. Eğitim, önemli bir yatırım alanı ve aracı olarak görülmüştür (Bates, 2001).
Bütün klasik örgüt ve yönetim kuramlarında hiyerarşi temel alınmıştır. Bürokrasi
yaklaşımı, eğitim yönetimi uygulamalarında esas alınmıştır. Weber’in İdeal Bürokrasi yaklaşımı, okullarda önceleri katı uygulamalara yol açmış ve daha sonra
demokratik yönetim gereksinimini doğurmuştur. Fayol’un yönetim ilkeleri ve yönetim süreci düşüncesi eğitime katkı sağlarken, emretme, sıkı denetim ilkelerinin
okula uygulanması ise çeşitli sorunlar yarattı.
İnsan ilişkileri yaklaşımları örgütle ilgili teknik boyut ve sorunlardan çok insani
boyut ve sorunlarla ilgilenmişlerdir. İnsan ilişkileri yaklaşımları ile gündeme gelen
liderlik, işbirliği, iletişim, etkileşim, informal örgüt, grup çatışmaları, karara katılma gibi konular, eğitim örgütlerinde de gündeme gelmiştir. İnsan ilişkileri yaklaşımları, okul yöneticilerinin rollerine ilişkin de farklı bakış açıları getirmiştir. İnsan ilişkileri yaklaşımları, insanı eğitimin merkezinde gören yaklaşımlarla büyük
ölçüde örtüşmektedir. Dolayısıyla bireyi yaşama hazırlamak ve sosyalleştirmek,
okulların temel amacı olarak görülmeye başlanmıştır. Denetimde yetkiden çok etkileme yollarını kullanma ön plana çıkmıştır. Denetimde rehberlik boyutu önem
kazanmıştır. İnsan ilişkileri yaklaşımları, okul içinde yönetici, öğretmen, öğrenci
ve diğer çalışanların karşılıklı etkileşimine önem vermiştir (Şişman, 2010).
Çağdaş kuramlar yönetimin örgüt ve çevresel koşullara göre değiştiğini göstermiştir. Çağdaş kuramlar örgütü çevresi ile etkileşen açık bir sistem olarak gören
bütüncül bakış açısı sunmuştur. Sistem yaklaşımları da eğitim örgütlerine yeni
bakış açıları getirmiştir. Eğitim sektöründe girdi-çıktı analizlerini yapılmıştır.
Okulların alt sistemler (bölüm, sınıf, yönetim, öğretmen, rol, statü vb.) ile birlikte
onu çevreleyen üst sistemlerin (merkez örgüt, eğitim müdürlükleri, denetim örgütü vb.) uyumlu yönetimleri ile başarılı olabileceği savunulmuştur Okul yöneticilerinin okul yönetiminde çevresel etki, beklenti, değişme ve gelişmeleri hesaba
katmaları gereği gündeme gelmiştir(Şişman, 2010)..
Bu kuramdan yararlanan eğitim yöneticisi, okulu hem eğitim sisteminin alt sistemi olarak, hem de alt sistemleri olan bir üst sistem olarak değerlendirilmiştir.
Çağdaş yönetim yaklaşımların etkisiyle okul dışında yer alan ana-babalar, iş dünyası, politik örgütler ve diğer baskı gruplarının önem kazanmıştır.
YÖNETİM KURAMLARI������������������������������������������������ 109
KAYNAKÇA
Aydın, M. (2000).Eğitim Yönetimi. Ankara: Hatiboğlu Yayınları.
Balcı, A. (1992). Eğitim örgütlerine yeni bakış açıları: kuram-araştirma ilişkisi. Eğitim
Bilimleri Fakültesi Dergisi, 25(1): 27-45.
Bates, R. J. (2001). Eleştirel Teori Açısından Eğitim Yönetimi. (Çevirenler: Selahattin
Turan ve Mehmet şişman) Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi, 28:.573592.
Beycioğlu, K. (2007). Z kuramı ve okul yönetimine uygulanabilirliği açısından değerlendirilmesi. Kastamonu Eğitim Dergisi, 15(1), 63-72
Bursalıoğlu, Z. (2003).Eğitim Yönetimi Teori ve Uygulama. Ankara: Pegem A Yay.
Can, H. (2005). Organizasyon ve Yönetim. Ankara: Siyasal Kitabevi.
Çoban, G.(2006). Öğrenen Organizasyon ve Bankacılık Sektöründeki Uygulaması,
Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi
Davis, K. (1988).İşletmede İnsan Davranışı; Örgütsel Davranış. (Çev. Kemal Tosun
vd.), İstanbul: İ.Ü. İşletme Fakültesi Ya. No:199,
Davranışsal
Yönetim
Teorisihttp://www.webhatti.com/ansiklopedi/621596davranissal-yonetim-teorisi.html#ixzz2IhstSwaE
Dicle, İ. A ve Dicle, Ü. (1969). Sistem kuramı ve toplumsal örgütlere uygulanışı, Amme
İdaresi Dergisi, Cilt: 2, Sayı: 4, 86-98.
Erdoğan, İ. (2000). Okul Yönetiminde Öğretim Liderliği. İstanbul: Sistem Yay.
Genç, N. (2005). Yönetim ve Organizasyon, Ankara: Seçkin Yayınevi.
Hofstede, G. (2001). Cultures and organizations: Software for the mind, http://www.
westwood.wikispaces.com/file/view/Hofstede.pdf
Kara, Y.(2010). Durumsallık Yaklaşımı Yönetim ve Örgüt Teorisi. Gazi Üniversitesi
Sağlık Bilimleri Enstitüsü, yayınlanmamış yüksek lisans tezi
Karip, E. (2005). Yönetim biliminin alanı ve kapsamı, Eğitim ve Okul Yöneticiliği El
Kitabı (Edit: Yüksel Özden). Ankara: Pegem A Yayıncılık.
Koçel, T. (1998). İşletme Yöneticiliği, İstanbul: Beta Yay. Yenilenmiş 6. Baskı,
Leblebici, D. N. (2008). Yönetim Bilimi Açısından Klasik Dönemi Hatırlamaya İlişkin
Bir Çalışma, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 21: 99-118.
Morgan, G. (1997). Images of Organization, Thousand Oaks, California: Sage Publications, Inc.
110 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
Mullins, L. J. (1993). Management and Organizational Behaviour. 3rd ed. London,
Pitman Publishing.
Öztürk, M. (2003). İşletme ve Yönetim, İstanbul: Papatya Yayıncılık.
Robinson, D. (2005). Management development, Training Journal, January 2005, 3038.
Rodrigues, C. A. (2001). Fayol’s 14 principles of management then and now: a framework for managing today’s organizations effectively, Management Decision,
39(10): 880-889.
Scott, W. R. (1998). Organizations: Rational, Natural, and Open Systems . New Jersey:
Prentice Hall.
Sengül, R. (2007). Henri Fayol’un Yönetim Düsüncesi Üzerine Notlar. Yönetim ve
Ekonomi, 14(2) 257-273.
Sucu, Y. (2000). Geçmişten Günümüze Yönetim Düşüncesindeki Gelişmeler – Bütünleştirici Bir Durumsallık Modeli. Ankara: Elit Yayıncılık.
Şahin, A. (2004). Yönetim kuramları ve motivasyon ilişkisi. Selçuk Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Dergisi, 11, 523–547.
Şahin Fırat N. (2006). Pozitivist yaklaşımın eğitim yönetimi alanına yansıması, alana
getirdiği katkı ve sınırlılıkları. Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi
Dergisi 20: 40-51.
Şişman, M. (2010). Eğitim ve Okul Yönetimi. http://www.gokhandokuyucu.com/yl/
eoy.pdf
Tekeli, İ. (1974). Çeşitli Sistem yaklaşımları ve bunların iç ilişkileri üzerine, Amme
İdaresi Dergisi, 4(4), 3-35.
Temel Eğinli, A. ve Yeygel Çakır, S. (2011). Toplum kültürünün kurum kültürüne
yansıması. Sosyal ve Beşeri Bilimler Dergisi, 3(2), 38-50
Varol, E. S. (2001). Örgütlerin gelişimi: standart üretimden, yenilik, buluş dönemine.
GÜ. İİ:B.F Dergisi, 1:99-112.
BÖLÜM
5
YÖNETİM SÜREÇLERİ
Yrd. Doç. Dr. Habib ÖZGAN*, Arş. Gör. Mahmut KALMAN**
***
AMAÇLAR
• Yönetim hakkında bilgi sahibi olabilme
• Yönetim süreçlerini kavrayabilme
• Yönetim süreçlerinin okulda kullanımını anlayabilme
* Gaziantep Üniversitesi, Gaziantep Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü
** Gaziantep Üniversitesi, Gaziantep Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü
– 111 –
YÖNETİM SÜREÇLERİ�������������������������������������������������� 113
Giriş
Yönetim, ilk insana kadar uzanan bir geçmişe sahip olmasından dolayı çok eski,
sistematik ve bilimsel bilgi birikimi açısından bakıldığında ise yeni bir kavram
olma özelliğine sahiptir. Özellikle 20.yüzyıldan bu yana bilimsel çalışmaların odağında olan yönetim, içinde insan unsurunu barındığı için sonu olmayan dinamik
ve değişken bir bilim dalıdır.
Yönetimle ilgili farklı tanımlar yapılmaktadır.
• Yönetim, belli amaçlara ulaşmak için var olan kaynakların etkin ve verimli bir
şekilde kullanılması sürecidir (Genç, 2007;Şimşek, 2009; Yılmaz, 2008).
• Yönetim belirli hedefleri gerçekleştirmek için bir araya gelmiş iki veya daha
fazla kişinin meydana getirdiği bir grup faaliyetidir (Eren, 2008).
• Yönetim, başkalarının örgütteki işleri etkin ve verimli bir şekilde yapabilmesi
için, onların eylemlerinin koordine edilmesi ve denetlenmesini kapsar (Robbins &Coulter, 2012).
Bilim ve teknolojideki gelişmeler yönetimle ilgili farklı tanımların ortaya çıkmasına karşın, işlevi hep aynı kalmıştır. Bu işlev, insanların ortak hedefler, değerler ve doğru bir yapı aracılığıyla performans göstermesini sağlamak ve değişime
ayak uydurmalarına yardım etmek için onları eğitmek ve geliştirmektir (Drucker,
2001a).
Tarihsel açıdan yönetimin gelişimi incelendiğinde ilk çalışmaların çoğunlukla
Frederick W. Taylor ve onun bilimsel yönetim anlayışına dayandığı görülmektedir. Yönetim, “klasik yönetim yaklaşımı”, “neoklasik yönetim yaklaşımı”, “modern
yönetim yaklaşımı” ve “postmodern yönetim yaklaşımı” olmak üzere dört ana
grupta incelenmektedir.
araclğyla performans göstermesini sağlamak ve değişime ayak uydurmalarna yardm etmek
için onlar eğitmek ve geliştirmektir (Drucker, 2001a).
Tarihsel açdan yönetimin gelişimi incelendiğinde ilk çalşmalarn çoğunlukla
Frederick
W.T��������������������������������
Taylor ve onun bilimsel yönetim anlayşna
görülmektedir.
114
TÜRKdayandğ
EĞİTİM SİSTEMİ
VE OKULYönetim,
YÖNETİMİ
“klasik yönetim yaklaşm”, “neoklasik yönetim yaklaşm”, “modern yönetim yaklaşm” ve
“postmodern yönetim yaklaşm” olmak üzere dört ana grupta incelenmektedir.
Şekil 1. Yönetimin Tarihsel Gelişimi
80 Bir örgüt olarak okulun yönetimi ise eğitim ve öğretim hizmetleri, öğrenci kişilik hizmetleri, destek hizmetleri gibi hizmetlerden oluşmaktadır. Okul yönetimi,
amaçları ve hedefleri belirlemek, nasıl bir gelişme sağlanacağı ve amaçlara nasıl
ulaşılacağını belirlemek; hedeflere en kısa yoldan önceden planlanan şekilde ulaşmak için var olan kaynakları (insan, zaman, materyal) organize etmek, süreci (başarıyı ölçmek ve gerektiğinde düzenlemeler yapmak) denetlemek ve örgütsel standartları belirlemek ve geliştirmektir (Everard, Morris & Wilson, 2004).Etkili okul
yönetimi; insan, para, araç ve gereç, bina, materyal ve zaman gibi kaynakları en
üst düzeyde kullanmak, hedefleri tanımlamak, planlamak, organize etmek, koordine etmek, çalışanları dinlemek, karar vermek, çalışanların yaptıklarını gözden
geçirmek ve belirlenmiş hedefleri başarmakla gerçekleşebilir (Dunham, 2005).
Yönetim Süreçleri
Yönetim, farklı süreçlerden meydana gelir. Bu süreçleri sınıflamak zordur, çünkü tüm süreçler birbiriyle bağlantılıdır (Rue&Byars, 2000). Yine de her süreçte
izlenilmesi gereken adımların anlaşılması adına böyle bir sınıflamanın yapılması
gerekmektedir. Yönetim süreçleri, H. Fayol tarafından planlama, örgütleme, koordinasyon, yöneltme ve denetim/değerlendirme olmak üzere beş alt grupta toplanmıştır. Daha sonraları yönetim bilimciler, yukarıda sayılan beş sürece ek ola-
Yönetim Süreçleri
Yönetim, farkl süreçlerden meydana gelir. Bu süreçleri snflamak zordur, çünkü tüm
süreçler birbiriyle bağlantldr (Rue&Byars, 2000). Yine de her süreçte izlenilmesi gereken
YÖNETİM SÜREÇLERİ
115
admlarn anlaşlmas
adna ��������������������������������������������������
böyle bir snflamann yaplmas gerekmektedir. Yönetim
süreçleri, H. Fayol tarafndan planlama, örgütleme, koordinasyon, yöneltme ve
denetim/değerlendirme olmak üzere beş alt grupta toplanmştr. Daha sonralar yönetim
kadrolama,
iletişim
karar vermeyi
de yönetim
süreçlerine
bilimciler, rak,
yukarda
saylanetkileme,
beş sürece
ek ve
olarak,
kadrolama,
etkileme,
iletişim dâhil
ve karar
etmiştir.
Bu
süreçler
aşağıda
açıklanmıştır.
vermeyi de yönetim süreçlerine dâhil etmiştir. Bu süreçler aşağda açklanmştr.
Şekil 2.
Yönetim
süreçleri
Şekil
2. Yönetim
süreçleri
1.Karar
Verme
1. Karar
Verme
Karar,
bir bir
konuya
veya
düşünülerekvarılan
varlankesin
kesin
yarg
olarak
Karar,
konuya
veyasoruna
soruna ilişkin
ilişkin düşünülerek
yargı
olarak
ifadeifade
edilebilir. Karar
verme
ise
“bir
konuya
ilişkin
çeşitli
görüş
ve
alternatiflerden
en
makul
edilebilir. Karar verme ise “bir konuya ilişkin çeşitli görüş ve alternatiflerden enolan
seçmek ve istenen sonuca ulaşmak için bir yargya varmaktr” (Şişman, 2010).
makul olanı seçmek ve istenen sonuca ulaşmak için bir yargıya varmaktır” (Şişman,
2010). kendine özgü sistematik bir süreci ve açkça belirlenmiş öğeleri vardr
Karar
vermenin
(Drucker, 2001b). Bu sistematik süreçte, doğru şekilde ve doğru zamanda uygulamaya
Karar vermenin kendine özgü sistematik bir süreci ve açıkça belirlenmiş öğeleri
vardır (Drucker, 2001b). Bu sistematik süreçte, doğru şekilde ve doğru zamanda
81 uygulamaya konulmayan kararlar örgütlere
zarar verebilir. Ayrıca karar verme sü reci pek çok toplumsal, örgütsel ve bireysel değişkenlerden etkilenebileceği için,
örgütü ilgilendiren tüm konularda bu değişkenlerin de hesaba katılması gerekmektedir. Geleceğin tam olarak kestirilememesi ve örgütsel çevrenin belirsizliklerle dolu olması ortaya çıkacak zorluklarla baş edebilmeyi güçleştirmektedir. Bu
durumda yapılabilecek en iyi şey gelecekte ortaya çıkabilecek durumlara karşı
stratejiler geliştirmek ve çevreye uyum sağlayabilecek bir esnekliğe sahip olmaktır
(Healey & Hodgkinson, 2008).
116 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
Karar verme; değişim, çatışma, yanılma ve hesap verme riski, pek çok gerçek ve
alternatifle başa etme zorunluluğundan dolayı pek de kolay olmayan bir süreçtir.
Hedef belirleme, bu hedeflere ulaşma veya örgütteki işlerin düzenli bir şekilde
organize edilmesi ve yerine getirilmesi, istenmeyen durumların önlenmesi gibi
süreçlerin hepsi örgütün karar verme ve kararları eyleme dönüştürebilme becerisine bağlıdır (Morris & Wilson, 2004). Karar verme sürecinin etkili olması için
gerekli olan bir takım hususlar vardır. Etkili bir karar verme süreci şunlardan oluşur (Hammond, Keeney&Raiffa, 1999):
• Önemli noktalar üzerinde yoğunlaşır.
• Rasyoneldir ve kendi içinde tutarlıdır.
• Hem öznel hem de nesnel faktörleri göz önünde bulundurur ve analitik düşünme ile sezgisel düşünmeyi bütünleştirir.
• Belirli bir ikilemi çözmek için yetecek kadar bilgiyi ve incelemeyi gerektirir.
• Gerekli bilginin toplanmasını ve fikir alışverişini teşvik eder.
• Açıktır, güvenilirdir, kullanışlıdır ve esnektir
Karar verme süreci genel olarak sekiz aşamadan oluşmaktadır: Bunlar (Robbins
&Coulter, 2012);
1. Sorunun belirlenmesi: Örgütte ortaya çıkan sorunların ne olduğu ve nereden
kaynaklandığı belirlenir.
2. Karar ölçütlerinin belirlenmesi: Sorunun giderilmesi için nelerin göz önünde
bulundurulması gerektiği belirlenir.
3. Ölçütlerin değerlendirilmesi: Belirlenen ölçütlerin, var olan sorunların çözümüne ne kadar katkı sağlayacağı belirlenir.
4. Alternatiflerin geliştirilmesi: Sorunların çözümüne yönelik, farklı seçenekler ve
yollar belirlenir.
5. Alternatiflerin incelenmesi: Geliştirilen alternatifler, örgütsel süreçler çerçevesinde incelenir.
6. Alternatiflerin seçilmesi: Geliştirilen alternatifler arasından, var olan sorunun
çözümüne en fazla katkı sağlayacak olanlar belirlenir.
7. Alternatiflerin uygulanması: Belirlenen alternatifler uygulanır.
YÖNETİM SÜREÇLERİ�������������������������������������������������� 117
8. Kararın etkililiğinin değerlendirilmesi: Verilen kararın sorunun çözümüne katkı sağlayıp sağlamadığı incelenir. Sorun çözülmemişse bu durumun niçin ortaya çıktığı incelenir
Karar verme, zihinsel bir süreç olduğu için düşünmeyi ve hakkında karar verilmesi gereken sorun veya konunun detaylı bir şekilde incelemesini gerektirir. Yukarıda sayılan aşamalar karar verme sürecinin sağlıklı bir işlemesini kolaylaştırır.
2. Planlama
Yönetimin en temel süreci olan planlama, örgütsel hedeflere ulaşmak için gerekli faaliyetlerin ve bu faaliyetlerin ne zaman, nasıl ve kim tarafından yapılacağının belirlenmesi sürecidir (Genç, 2007; Koontz & O’Donnell, 1972; Rue & Byars,
2000). Planlama; hedeflerin tanımlanması, spesifik performans amaçlarının geliştirilmesi ve bu amaçlara ulaşmak için yapılması gereken eylemlerin belirlenmesi olarak tanımlanmaktadır (Schermerhorn vd.,2010). Planlama; bilgiyi işleme,
analiz etme karar verme aşamalarından oluştuğu için çoğunlukla bilişsel yönü ön
plana çıkan bir eylemdir.
Planlamanın amacı, iş birimlerinin etkili bir şekilde örgütlenmesi, eylemlerin koordine edilmesi ve kaynakların verimli bir şekilde kullanılmasıdır (Yukl, 2010).
Planlama, örgütün belirsizliklerden kurtulması ve geleceğe ilişkin bir yol haritası
oluşturması açısından da önemli bir rol oynamaktadır. Çünkü örgütün kısa ve
uzun vadede ne tür eylemlerde bulunacağı, bu eylemlerin ne zaman ve kim tarafından gerçekleştirileceği planlama sürecinde açıkça ifade edilir.
Planlama; amaçlara, önceliklere, stratejilere, işlerin organize edilmesine, sorumlulukların dağıtılmasına, eylemlerin programlanmasına ve önem derecesine göre
gerçekleştirilecek eylemler için kaynakların tahsis edilmesine ilişkin karar verme
sürecini içermektedir. Planlamanın örgütler için bir takım faydaları vardır. Bu
faydalar aşağıdaki gibi sıralanabilir Coleman & Glover, 2010, Robbins &Coulter,
2012; Şimşek, 2009):
• Standartların belirlenmesine imkân tanır.
• Zaman ve emek israfını azaltır.
• Faaliyetlerin amaçlara uygun olup olmadığını kontrol etme imkânı verir.
• Daha akılcı ilke, yöntem ve kuralların geliştirilmesine olanak tanır.
118 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
• Örgütün denetimi aşamasında kullanılacak hedeflerin veya standartların belirlenmesine olanak tanır.
• Çalışanları belirsizlikten, belirsizlikten kaynaklanan stresten uzak tutar. Dolayısıyla sinir sisteminin daha az yıpranmasını sağlar.
Planlamanın örgütler için yararların yanı sıra bazı sakıncaları/sorunları da vardır.
Bunlar (Şimşek, 2009; Genç, 2007):
• İyi bir planın hazırlanması önemli ölçüde zaman ve kaynak kullanımını gerektirir.
• Planlamada kullanılan bazı sayısal yöntemlerde ortaya çıkabilecek hatalar,
beklenmedik olumsuz sonuçlara yol açabilir.
• Geleceğe çok fazla odaklanılmasına ve içinde bulunulan durumun göz ardı
edilmesine yol açabilir.
• Bazen planı uygulamaya koyacak kişilerin yetenekleri, tüm alternatifleri değerlendirmeye elverişli olmayabilir veya bu kişiler arasında iletişim kopukluğu
ortaya çıkabilir.
Planlamanın örgüt açısından yararlı bir süreç olabilmesi için planlama sürecinden
önce amaçların açık bir şekilde belirlenmesi, içinde bulunulan durumla ilgili incelemelerin yapılması ve bu sürece katkı sağlayacak örgüt çalışanlarının sürece dahil
edilmesi gerekir. Aksi takdirde, yapılan planlar hem gerçekçi olmaz hem de örgüt
için olumsuz sonuçlara yol açabilir.
Planlama süreci sonrasında elde edilen çıktıya plan adı verilir. Yani, plan örgütsel
amaçlara ulaşmak için hangi işlerin, ne zaman, hangi sırayla ve kim tarafından
yapılacağını açıkça belirten bir modeldir. Örgütün hedeflere ne şekilde ulaşacağını gösteren, içinde bulunulan zamanla gelecek arasında köprü görevi üstlenen
kararlar topluluğudur (Robbins& Coulter, 2012). Etkili planlar örgütün gelecekte ortaya çıkabilecek zorluklarla mücadele etme kapasitesini arttırırken, etkisiz
planlar örgütün hem maddi hem de manevi olarak önemli kayıplar yaşamasıyla
sonuçlanabilir. Planları olmayan bir örgüt, gelecekte ortaya çıkacak durumları
kabullenmek durumunda kalır. Oysa iyi planları olan örgütler geleceği etkileme
potansiyeline sahiptirler (Rue &Byars, 2000).
İyi bir planda bulunması gereken bir takım özellikler vardır. Bu özellikleri aşağıdaki gibi sıralanabilir (Everard, Morris &Wilson, 2004):
YÖNETİM SÜREÇLERİ�������������������������������������������������� 119
• Planlar amaçlı olmalıdır: Faaliyetler, değişim hedefleri ve önceliklerle bağlantılıdır.
• Planlar göreve özgüdür: Faaliyetler açık bir şekilde belirtilir, sorumluluklar
konusunda belirsizlikler yoktur.
• Planlar geçicidir: Hedeflerin süreleri bellidir ve başarı denetlenir.
• Planlar bütüncüldür: Farklı faaliyetlerin birbirine bağlı olduğunu göstermek
için birbiriyle ilişkili hale getirilir ve aradaki ağlar sıralanır.
• Planlar uyarlanabilir: Durumsal planlar yapılır, önceden tahmin edilemeyenbeklenmeyen durumlara uyarlanabilir.
• Planlar fazla maliyetli değildir: Hem zaman hem de insan yatırımı açısından
çok fazla kaynak kullanımını gerektirmez.
Plan Türleri
Planlar, kullanım biçimlerine, niteliklerine, sürelerine ve temel uğraşı alanlarına
göre sınıflandırılabilir (Genç, 2007; Robbins & Coulter, 2012; Rue & Byars, 2000).
Kullanım Biçimlerine Göre Planlar
Sabit planlar: Örgütün amaçlarına ulaşabilmek için tekrar tekrar kullanabildiği
planlardır. Zaman zaman gözden geçirilip yeniden kullanılan planlardır.
Tek amaçlı-kullanımlık planlar: Bir tek durumundan dolayı ortaya çıkmış olan
ihtiyaçların giderilmesi için kullanılan planlardır. Kurallar, politikalar ve prosedürler bu tür planlara örnek olarak verilebilir.
Niteliklerine Göre Planlar
Stratejik planlar: Örgütün üst yönetiminde uygulanan ve bütün birimlerini etkileyen geniş kapsamlı planlardır.
Taktik planlar: Örgütün bazı birimlerinde uygulanan ve bütün yöneticiler tarafından belirlenebilen dar kapsamlı planlardır.
Sürelerine Göre Planlar
Kısa vadeli planlar: Genel olarak bir yıllık bir süreyi kapsayan planlardır.
120 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
Orta vadeli planlar: Genel olarak bir yıldan üç yıla kadar sürebilen planlardır.
Uzun vadeli planlar: Üç yıldan beş yıla kadar sürebilen ve bazı durumlarda daha
uzun süreleri kapsayan planlardır.
3. Örgütleme
Örgütleme sürecinin tam olarak anlaşılabilmesi için örgütün ne olduğu ve nasıl
yapılandırıldığı bilinmelidir. Örgüt, belirli bir amaca ulaşmak için iki veya daha
fazla insanın bir araya gelmesiyle oluşan yapıdır. Söz konusu amacın gerçekleştirilebilmesi için, pek çok faaliyetin yerine getirilmesi gerekir. Bu faaliyetlerin niteliğine göre örgüt içinde bir takım düzenlemeler yapılır ve daha fazla insana ihtiyaç
duyulabilir (Collin, 2004). Örgütleme ise örgütsel amaçlara ulaşmak için işlerin
yapılandırılması ve düzenlenmesi sürecidir. Bu süreçte hangi işlerin yapılacağı, bu
işleri kimin yapacağı, işlerin nasıl sınıflandırılacağı ve kararların nerede alınacağı
belirlenir (Robbins & Coulter, 2012). Bu yapılandırma süreci, hangi kaynakların
ne şekilde kullanılacağı, örgüt üyelerinin hangi rolleri üstleneceği, gerçekleştirilen
faaliyetlerle ilgili değerlendirmelerin nasıl yapılacağı gibi pek çok konuyu içerir.
Örgütleme, yönetsel eylemlerin gerçekleşmesine olanak tanıyan ilişkilerin saptanmasını içerir. Örgütleme, faaliyetlerin sınıflandırılması, örgüt çalışanları arasında
dağıtılması ve bu faaliyetlerin gerçekleşmesi için yetecek kadar yetkinin verilmesi
olarak dile getirilmektedir (Rue & Byars, 2000). Örgütleme süreci, yapılması gereken işlerin açıkça belirlenip tanımlanması, işlerin kimler tarafından yapılacağı,
işlerin yapılması için gereken yetkinin devredilmesi, bu süreçte hesap verebilirliğin sağlanması, elde edilen çıktılara göre örgüt yapısının gözden geçirilmesi veya
yeniden düzenlenmesi gibi işlemlerden oluşmaktadır. İyi yönetilmiş bir örgütleme süreci, kaynakların etkin bir şekilde kullanılmasına olanak tanır.
Örgüt yapısına uygun düzenlemelerin yapılması ve gerektiğinde yeniden yapılandırma yoluna gidilmesi örgütün kendi varlığını devam ettirebilmesi için ön
koşul niteliğindedir. Örgütleme, kıt kaynakların etkin bir şekilde kullanılmasını
gerektirir. İnsan kaynaklarıyla da ilgili olduğu için örgütleme sürecinin adil ve
bütünleştirici olması gerekir (Drucker, 1993).
Örgütleme sürecinde göz önünde bulundurulması gereken bazı ilkeler vardır. Bu
ilkeler aşağıdaki gibi sıralanabilir;
YÖNETİM SÜREÇLERİ�������������������������������������������������� 121
Uzmanlaşma; çalışanların belirli faaliyetleri yerine getirme konusunda gelişmesidir. İş bölümü olarak da adlandırılan uzmanlaşma, çalışanların farklı becerilerinden en etkili bir şekilde faydalanması açısından önemlidir.
Bölümlere ayırma, işlerin koordineli ve bütüncül bir şekilde yerine getirilmesi için
sınıflandırılması sürecidir.
Emir-komuta, örgütte kimin hangi konumda olduğuyla ilgili bir ilkedir. Örneğin,
yönetimin kimlerden oluştuğu astlar tarafından bilinmelidir. Emir-komuta, örgüt
çalışanlarının kime bilgi vereceği ve sorunlarla karşılaştığında kime danışacağı
gibi konularda açıklık sağlar.
Denetim, bir yöneticinin kaç kişiyi etkili ve verimli bir şekilde yönetebileceği ile
ilgili bir ilkedir. Bu ilke, örgütte kaç yöneticinin ve hangi kademelerin bulunması
gerektiğini ve örgütün ne düzeyde etkili olabileceğini belirler.
Merkezileşme, yöneticilerin karar verirken astları çok az düzeyde sürece katmasıyla ilgilidir.
Yerelleşme, karar verme sürecine astların da etkili bir şekilde dâhil edilmesiyle
ilgilidir.
Formalleşme, örgütte işlerin hangi düzeyde standartlaştırıldığı ve çalışanların ne
düzeyde kural ve prosedürlere göre hareket ettiği ile ilgilidir. Formalleşme düzeyi
yüksek olan örgütlerde; iş tanımları açıkça belirlenir ve pek çok kuralın varlığı söz
konusudur (Robbins & Coulter, 2012).
Bütün örgütlerin varlığını devam ettirmesi ve faaliyetlerini belirli bir düzen içerisinde yerine getirmesi için bir yapısının olması gerekir. Mullins’e (2002) göre, her
örgütte bulunması gereken bileşenlerden biri yapıdır. Çünkü örgüt yapısı bireyler
ve çalışanlar arasında iletişimin kurulması, örgütte düzenin sağlanması ve sistemlerin oluşturulması, örgütsel çabaların amaçlara ulaşma yoluna sevk edilmesini
kolaylaştırır. Hatta örgütü etkili olabilmesi diğer değişkenlerin yanı sıra örgüt yapısının niteliğine de bağlıdır.
Örgütleme ilkelerine göre ise örgütler yatay ve dikey örgütler olarak iki ana grupta
ele alınır.
Dikey (Hat tipi) örgüt: Belirli bir hiyerarşiye göre düzenlenen örgütlere verilen
addır. Bu tür örgütlerde, yönetme yetkisi örgütün üst yönetimindedir ve yukarıdan aşağıya doğru kademeli bir hiyerarşik yapılanma söz konusudur.
122 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
Yatay örgüt: Bu tür örgütlerde yapılacak işler ve uzmanlık alanlarının göz önünde
bulundurulmasıyla düzenlemeler yapılır. Yukardan aşağıya doğru akan bir hiyerarşik yapılanma söz konusu değildir. Herkes yaptığı işten sorumludur.
Örgüt yapısı, örgütteki pek çok değişkeni etkilediği için üzerinde durulması gereken bir konudur. Örgüt yapısındaki eksiklikler beraberinde örgütü olumsuz yönde etkileyebilecek sonuçları da doğurur. Örgüt yapısında, karar verme, yapılması
gereken işler, bilgi sağlama, koordinasyon vb. gibi konularda ortaya çıkan sıkıntılar; örgütte motivasyon düşüklüğü ve moralsizlik, geç ve yanlış kararlar, çatışma
ve koordinasyon eksikliği, yeni fırsatlara ve çevredeki gelişmelere yeterince ayak
uyduramama gibi olumsuzlukları beraberinde getirebilir.
4. İletişim
İletişim, insan hayatının hemen hemen her alanını etkileyen bir olgudur. Diğer
insanlarla bir arada yaşamak ve onlarla ilişki kurmak; karşılıklı olarak duygu,
düşünce ve bilgi paylaşımında bulunmak insan olmanın bir gereğidir. İletişim,
insanlara kendilerini ifade etme olanağı tanıyan bir süreçtir. Pek çok farklı disiplinin çalışma konusu olmasından dolayı, iletişimle ilgili çok fazla tanım bulunmaktadır. Bunlardan bazıları aşağıda verilmiştir:
• İletişim, anlam yüklü sembollerin gönderilmesi ve alınması sürecidir (Schermerhorn, Hunt, Osborn& Uhl-Bien, 2010).
• İletişim, insanların çevrelerindeki anlamları oluşturmak ve yorumlamak için
sembolleri kullandıkları sosyal bir süreçtir (West &Turner, 2010).
• İletişim, deneyimlerin, düşüncelerin, tepkilerin ve duyguların paylaşımını
sağlayan bir araçtır (Genç, 2007).
• İletişim, insanların sürekli olarak karşılıklı bilgi paylaşımında bulundukları bir
etkileşimdir (Harris&Sherblom, 2008).
• İletişim, bireyler ve kurumlar arasında bilgi, düşünce, veri ve duygu alışverişi
veya aktarımıdır (Şimşek, 2009).
• İletişim, insan ilişkilerinin kalbi ve ruhudur; insanın kendisini ve başkalarını
anlamasının yoludur (Reece, Brandt &Howie, 2011).
İletişim, kişiler arası ilişkilerde olduğu kadar örgütler için de önemli bir ihtiyaçtır. Çünkü örgütler, ortak amaçlara ulaşmak adına bir araya gelmiş insanlardan
oluşur. İnsanlar örgütlerin en temel taşlarıdır. Örgütler, bir kişinin tek başına
YÖNETİM SÜREÇLERİ�������������������������������������������������� 123
elde edemediği sonuçların alınması için vardır. Ortak amaçlara ulaşmak, örgütü
oluşturan insanların geliştirdikleri ilişkilere bağlıdır. Örgüt çalışanlarının sağlıklı
ilişkiler geliştirmesi, örgütteki işbirliğini ve örgüte olan bağlılığı arttıracak; aynı
zamanda ortak değerlerin ve anlayışların ortaya çıkmasını sağlayacaktır. Böylelikle örgüt bir bütün olarak hareket edecektir.
Örgütsel iletişim, örgüt üyelerinin örgütü oluşturdukları, sürdürdükleri ve değiştirdikleri karmaşık ve devam eden bir süreçtir (Keyton, 2005). Örgütsel iletişim,
örgüt çalışanlarının örgüte uyum sağlamasını, sorumluluklarını düzenli bir şekilde yerine getirmesini ve örgüt çalışanları arasında işbirliğinin artmasını sağlayan
önemli bir araçtır.
Örgütsel iletişim,
• amaç ve standartları belirleme,
• gerçekleri ve bilgileri aktarma,
• karar alma,
• liderlik etme,
• başkalarını etkileme
• sonuçları değerlendirme gibi konuları da içermektedir.
İletişim, bireylerin kendilerine olan saygılarını, kişiler arası ilişkilerini ve bireysel
hedeflerini çalıştığı kurumun amaçlarıyla birleştirebilmek için motivasyonlarını da etkilemektedir (Hoy &Miskel, 2010). Bu açıdan iletişimin motive edici bir
özelliğinin olduğu da söylenebilir.
Örgüt çalışanları arasında bilgi, veri, algı paylaşımı gibi konularda da iletişimin
rolü büyüktür. İletişim kopukluğu, ast ve üst konumlardaki bireyler arasında anlaşmazlıklara yol açabilir; çünkü etkili bir iletişim süreci, karar verme, planları
uygulama, faaliyetleri düzenleme ve denetleme, örgüt çalışanları arasında görev
dağılımı yapma, örgüt çalışanlarının güdülenmesi ve geliştirilmesi açısından son
derece önemlidir. Sağlıklı bir iletişimin sağlanması, örgüt çalışanları arasında güvenin oluşmasına katkı sağlar. Örgüt çalışanları arasındaki iletişimin kopuk olması, örgütte bir güvensizlik ortamının oluşmasına yol açar (Bell &Rhodes, 1996;
Reece, Brandt &Howie, 2011).
üyüktür. İletişim kopukluğu, ast ve üst konumlardaki bireyler arasnda anlaşmazlklara yol
çabilir; çünkü etkili bir iletişim süreci, karar verme, planlar uygulama, faaliyetleri
üzenleme ve denetleme, örgüt çalşanlar arasnda görev dağlm yapma, örgüt çalşanlarnn
üdülenmesi ve geliştirilmesi açsndan son derece önemlidir. Sağlkl bir iletişimin
T��������������������������������
EĞİTİM SİSTEMİ
OKUL YÖNETİMİ
ğlanmas,124
örgüt
çalşanlar arasnda güvenin TÜRK
oluşmasna
katk VE
sağlar.
Örgüt çalşanlar
asndaki iletişimin kopuk olmas, örgütte bir güvensizlik ortamnn oluşmasna yol açar
Bell &Rhodes, 1996; Reece, Brandt &Howie, 2011).
İletişim Süreci
İletişim
Süreci
İletişim
sürecinin gerçekleşebilmesi için bir takım öğelerini olması gerekir. Bun-
lar, gönderici
kodlama, mesaj
iletişim
kanalı, gürültü,
ve Bunlar,
İletişim
sürecinin(kaynak),
gerçekleşebilmesi
için(ileti),
bir takm
öğelerini
olmas alıcı
gerekir.
geribildirimdir.
önderici (kaynak), kodlama, mesaj (ileti), iletişim kanal, gürültü, alc ve geribildirimdir.
İletişim Döngüsü
Gürültü
Geribildirim
Şekil 3. İletişim Döngüsü
Şekil 3. İletişim Döngüsü
Kaynak, bir veriyi, bilgiyi veya düşünceyi semboller kullanarak kodlayan ve gönderen kişi veya kaynağa verilen addır.
Kaynak,
bir veriyi,
bilgiyi veya
semboller
kodlayan
ve gönderen
Kodlama,
bir düşüncenin
veya düşünceyi
bilginin sözel,
yazılı vekullanarak
sözel olmayan
semboller
kişiyoluyla
veya kaynağa
verilen
addr.
ifade edilmesidir.
Kodlama, bir düşüncenin veya bilginin sözel, yazl ve sözel olmayan semboller
Mesaj,
göndericinin
alıcıya gönderdiği sözlü veya sözel olmayan simgeler, semyoluyla
ifade
edilmesidir.
boller,
sesler ve eylemlerdir.
Mesaj,
göndericinin
alcya gönderdiği sözlü veya sözel olmayan simgeler, semboller,
sesler ve eylemlerdir.
İletişim kanalı, göndericinin mesajı göndermek için kullandığı araç veya ortamdır.
İletişim kanal, göndericinin mesaj göndermek için kullandğ araç veya ortamdr.
Gürültü,
mesajın
alıcıyaulaşmasn
ulaşmasını engelleyen
engelleyen her
verilen
addır.
Gürültü,
mesajn
alcya
hertürlü
türlüetkene
etkene
verilen
addr.
Alc,
mesaj
alan
ve
çözen
kişi
veya
gruba
verilen
addr.
Alıcı, mesajı alan ve çözen kişi veya gruba verilen addır.
Geribildirim, alcnn kaynaktan aldğ mesaja ilişkin verdiği bilgidir. Geribildirim,
Geribildirim,
alıcının
aldığıkonusunda
mesaja ilişkin
verdiği
bilgidir.
Geribildigönderilen
mesajn
naslkaynaktan
yorumlandğ
önemli
ipuçlar
sunar.
rim, gönderilen mesajın nasıl yorumlandığı konusunda önemli ipuçları sunar.
Bir örgütte iletişim, biçimsel (formal) ve biçimsel olmayan (informal) iletişim olmak
Bir örgütte
biçimsel (formal) ve biçimsel olmayan (informal) iletişim
zere iki farkl
grupta iletişim,
incelenebilir.
olmak üzere iki farklı grupta incelenebilir.
Biçimsel iletişim, örgütte iletişimin örgütsel hiyerarşi içerisinde, örgütleyicinin
önerdiği biçimde gerçekleşmesiyle oluşur.
87 Okul yöneticilerinin öğretmenlerle
ders dağılımı konusunda konuşması, öğretmenlerin okulla veya öğrencilerle ilgili
YÖNETİM SÜREÇLERİ�������������������������������������������������� 125
şikâyetlerini yöneticilere iletmesi gibi durumlar biçimsel iletişime örnek olarak
verilebilir.
Biçimsel olmayan iletişim ise örgütsel hiyerarşi içerisinde aynı kademede bulunan çalışanlar arasındaki iletişime verilen addır. Bu iletişim biçimi, çalışanların
koridordan geçerken birbirileriyle konuşması, bir konu hakkındaki fikirlerini diğer çalışanlarla paylaşması gibi durumlarda biçimsel olmayan iletişim söz konusudur. Biçimsel olmayan iletişim çalışanlar arasında samimiyetin ve iyi ilişkilerin
gelişmesine katkı sağlar. Çalışanların sosyal etkileşim ihtiyaçlarını karşılamasına
yardımcı olur. Ayrıca, hızlı ve etkili iletişim kanallarının oluşmasına katkı sağladığı için örgütsel performansı arttırır.
Örgütlerde iletişim süreci farklı şekillerde ortaya çıkabilir. Biçimsel iletişim, aşağıda verilen şekillerde gelişebilir.
Yukarıdan aşağıya doğru iletişim: Bu iletişim şekli, genel olarak kuralların ve
emirlerin iletilmesi, astların bilgilendirilmesi, değerlendirilmesi, yönlendirilmesi
ve koordine edilmesi için kullanılır.
Aşağıdan yukarıya doğru iletişim: Astlardan üst yöneticilere doğru akan iletişim
türüne verilen addır. Genel olarak yöneticilerin çalışanlarla ilgili bilgiye ihtiyaç
duymaları sırasında kullanılır. Bu iletişim şekli, yöneticinin çalışanların örgüte ve
meslektaşlarına ilişkin algıları konusunda bilgi sahibi olmasına olanak verir.
Yatay iletişim: Aynı kademede görev yapan çalışanlar arasındaki iletişim şeklidir.
Bu tür iletişim, en çok zamandan tasarruf etmek ve koordinasyonu sağlamak için
kullanılır.
Çapraz iletişim: Farklı iş alanları ve örgüt birimleri arasında kullanılan iletişim
şeklidir. Etkili ve hızlı olması dolayısıyla örgüt açısından faydalıdır (Robbins &
Coulter, 2012).
5. Koordinasyon (Eşgüdümleme)
Koordinasyon, bir örgütü oluşturan birimlerdeki faaliyetlerinin birbiri ile bağlantılı bir şekilde yürütülmesini sağlayan bir dizi mekanizmaya verilen addır. Bu
süreç, çoğunlukla yöneticilerin sorumluluğu altındadır ve örgütün bütün birimlerini ilgilendirir. Yönetici, bu süreçte örgütsel birimler arasındaki ilişkileri iyi bir
şekilde analiz etmeli ve örgütün bir birimde ortaya çıkacak bir değişimin diğer
birimleri nasıl etkileyebileceğini öngörmeye çalışmalıdır.
126 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
Koordinasyon, planlama, örgütleme, karar verme gibi yönetsel süreçlerin düzenli
bir şekilde işlemesi için gerekli olan bir süreçtir. Verilen kararların uygulamaya
konulması, örgütsel hedeflerin gerçekleşmesi için yapılacak işlerin çalışanlar arasında paylaşılması, çalışanlar arasındaki takım çalışmasının artması gibi konularda en üst düzeyde etkililiğin sağlanabilmesi koordinasyona bağlıdır.
Örgütlerde koordinasyon, hem bireysel yöntemlerle hem de bireysel olmayan
yöntemlerle sağlanabilir.
Bireysel koordinasyon yöntemleri, aynı veya farklı örgüt birimlerinde çalışanların birbiriyle konuşmasını ve yeni fikirlerin ortaya çıkmasını teşvik eden yöntemlerdir. Bu yöntemler, örgüt üyeleri arasındaki informal ilişkileri de geliştirir.
Örgütün herhangi bir birimiyle veya herhangi bir çalışanıyla ilgili sorunlar bu
yöntemler kullanılarak giderilebilir. En çok kullanılan yöntemler, örgüt alışanları
arasındaki doğrudan ilişkilerdir. Yönetici bu yöntemleri kullanabilmek için, kimlerin bu sürece katılacağını, farklı birimlerde kabul görmüş yöntemleri ve çalışanların tercih ettiği yöntemleri bilmelidir.
Bireysel olmayan koordinasyon yöntemleri, örgüt üyelerinin uyum içinde çalışması için standartların ve tutarlığın vurgulanmasına ve bu sayede örgütte sinerjinin ortaya çıkmasına yardımcı olur. Büyük örgütlerde, eşgüdümlemenin
sağlanması için yazılı politikalar, prosedürler, planlar ve programlar kullanılır
(Schermerhorn vd., 2010).
Koordinasyon, örgütü oluşturan unsurların birbiriyle uyumlu hale getirilmesi sürecidir. Etkili bir koordinasyon süreci, örgüt çalışanları arasındaki iletişimi arttırır, örgüt birimleri arasında dengenin sağlanmasına yardımcı olur ve örgütü belli
bir düzene kavuşturur.
Koordinasyonun etkin olabilmesi için aşağıdaki konulara dikkat edilmelidir:
• Örgüt yapısı: Örgütteki birimler ve işler birbiri ile uyumlu bir şekilde düzenlenmeli, yani benzer işlerin aynı birimler tarafından yapılmalı.
• Plan ve programların uyumluluğu: Örgütsel amaçlara ulaşmak için oluşturulan
plan ve programlar birbiriyle uyumlu olmalı.
• Gönüllü koordinasyon: aynı kademede bulunan çalışanlar karşılaştıkları sorunlar
konusunda bilgi alış verişinde bulunmalı, zaman zaman bir araya gelmeli.
• Etkin bir haberleşme sistemi: Örgüt üyeleri meslektaşlarından ve örgütte gerçekleştirilen eylemlerden haberdar olmalı (Genç, 2007).
YÖNETİM SÜREÇLERİ�������������������������������������������������� 127
6. Etkileme
Güç ve etkileme, her örgütte bulunan ve örgüt üyelerinin sorumluluklarını yerine
getirebilmesi için gerekli olan iki temel özelliktir. Bazen birbirinin yerine kullanılan bu iki kavram aslında farklı anlamlara sahiptir. Güç, birine bir şey yaptırabilme, başkalarının davranışlarını belirleme yeteneği (Ivancevich & Matteson, 2002;
Bush, 2003), etki/etkileme ise bu yeteneğin uygulanmasıdır; başka bir ifadeyle gücün eyleme dönüşmüş halidir. Dolayısıyla güç ve etki birbirini tamamlayan yapılardır. Örgüt çalışanlarının örgütsel amaçlara ulaşmak için üstün performans
sergilemesi, yönetsel süreçlerin sağlıklı bir şekilde yerine getirebilmesi için yöneticilerin örgüt üyelerini etkileyebilmesi gerekir. “Etkileme, liderliğin özüdür”
ve liderler etkili olmak için astları isteklerini yaptırma ve kararlarını uygulatma
konusunda etkileyebilmelidir (Yukl, 2010).
Örgütlerde etkilemenin nasıl geliştiğini anlayabilmek için liderlerin güç kaynaklarının incelenmesi gerekir; çünkü liderler, astlarını sahip oldukları sosyal güce dayanarak etkilemektedirler (Jex, 2002). Güç doğası gereği farklı kaynaklardan beslenmektedir. Güç, bazen yöneticinin kişisel özelliklerinden doğmakta, bazen de örgütte
sahip olduğu otoriteye dayanmaktadır. Güç beş farklı kaynaktan beslenmektedir.
Yasal güç: Yöneticinin sahip olduğu resmi pozisyondan veya unvandan ötürü başkasını etkileyebilme gücüdür. Yasal güç, otorite olarak da adlandırılmaktadır. Bu
güç, örgüt hiyerarşisinde üst konumda bulunan kişilerde vardır. Astlar, üst pozisyonlarda bulunanların direktif verme yetkisinin ve kendilerinin bu direktiflere
uyma zorunluluğunun olduğunu bilirler.
Ödül gücü: Yöneticinin, istenen davranışların sergilemesi durumunda çalışanları
ödüllendirme gücüdür. Yönetici, bu gücü sahip olduğu yasal gücü pekiştirmek
için kullanır. Verilen ödülün, çalışanlardan tarafından değer verilen bir şey olması gerekir. Çalışanların ilgisini çekmeyen bir şey ödül olmaktan çok bir yük olarak değerlendirilebilir. Ödüller, bazen somut bazense soyut olabilir. Örneğin, bir
müdürün toplantıda sunum yapan bir öğretmene, “Harika bir sunumdu” demesi
soyut ödüle örnek olarak verilebilir.
Baskı gücü/baskıcı güç: Bu güç, ödül gücünün tersidir. Yöneticinin, istenmeyen
bir davranışı sergileyen çalışanları cezalandırarak etkileyebilme gücüdür. Ceza,
resmi, sözlü azar, istenmeyen görevler, sıkı denetimler gibi türlerde olabilir. Bu
güç, bazen ödülün geri alınması şeklinde de ortaya çıkabilir. İyi yöneticiler baskı
gücünü iyi kullanırlar, fakat çok az kullanırlar.
128 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
Uzman gücü: Yöneticinin, teknik, idari veya bireysel konulardaki bilgi ve becerisinden dolayı çalışanları etkileyebilme gücüdür. Yöneticinin, çalışanların sahip
olmadığı bir takım bilgi ve deneyimlere sahip olması, çalışanların ona uymasını
sağlar. Bu güç, hiyerarşiyi ve örgütsel rolleri aşan bir yapıya sahiptir.
Referans gücü: Bu gücün kaynağını, yöneticinin karizması oluşturur. Çalışanlar,
bu güce sahip olan kişiye saygı duyarlar ve onunla özdeşleşirler. Onu bir model
olarak kabul ettikleri için onun davranışlarını takip ederler. Bu güç türü, astlar
arasında da ortaya çıkabilir. Örneğin, okulda öğretmenler iş arkadaşları arasında
saygı ve güven gibi özellikleri uyandırabilirler. Elde edilmesi en zor olan güçtür.
Yukarıda açıklanan beş güç türünün iki farklı kategoride değerlendirilir. Bu kategoriler, örgütsel ve kişisel güç olarak adlandırılır. Örgütsel güçler; ödül, yasal,
baskıcı güçlerdir. Referans ve uzman güçleri ise kişisel güçlerdir.
Güç olmadan yöneticilerin etkili olması çok zordur. Çünkü gücü olmayan bir
yönetici çalışanları örgütsel hedeflere yöneltmede yetersiz kalır. Onları motive
etmekte zorlanacağı için zamanla çalışanların örgütte olan bağlılıklarında azalma olacaktır. Örgüt misyonunun gerçekleştirilmesi, örgütün varlığını devam ettirebilmesi, kaynaklarını etkin bir şekilde kullanması ve istendik sonuçların elde
edilmesi örgütün etkili olabilmesi için gereklidir. Liderin eylem ve kararları, bu
süreçte önemli bir rol oynar (Yukl, 2008). Kısacası her lider güç sahibi olmalıdır
ve bu gücünü örgütü daha ileriye götürmek amacıyla çalışanları istendik yönde
etkileme yolunda kullanmalıdır.
7. Yöneltme
Sonu olmayan bir uğraşı alanı olarak liderlik pek çok disiplinde araştırma konusu
olmuştur. Çok yoğun çalışılan bir konu olmasından dolayı, her geçen gün liderlikle ilgili daha farklı bilgi ve bulgular elde edilmektedir. Çok eski dönemlerden
bu yana insanların bir araya gelip oluşturduğu her yapıda bir lider vardır. Çünkü
belirli ihtiyaçlardan dolayı bir araya gelmiş insanların başarılı olabilmeleri için
bir lideri izlemeleri gerekir. Ailede, kabilelerde ve toplumlarda her zaman liderler
vardır ve gelecekte de olacaktır.
Liderlik, birden fazla insanı, örgütsel amaçları ve hedefleri gerçekleştirmek amacıyla bir araya getirme ve onları etkileyebilme gücü olarak tanımlanabilir. Liderlik, bir etkileme ve kolaylaştırma sürecidir. Liderlik, neyin ne şekilde yapılacağı
konusunda başkalarının etkilenmesini kapsar. Bireysel ve kolektif çabaların aynı
YÖNETİM SÜREÇLERİ�������������������������������������������������� 129
amaçlar doğrultusunda bir araya getirilmesini kolaylaştırır. Örgütlerde, liderlik
yöneltme süreci bağlamında ele alınır. Çünkü yöneltme, astlara rehberlik ve liderlik edilmesini kapsar (Koontz & O’Donnell, 1972).
Liderler, yönetsel süreçlerin hepsinde aktif bir şekilde rol aldıkları için bu süreçlerin iyi bir şekilde işlemesi, diğer değişkenlerin yanı sıra onların becerilerine ve
yaklaşımlarına bağlıdır. Liderler, örgüt için geleceğe dönük bir yol haritası işlevi
gören planlama sürecinde, örgütteki işlerin organize edilmesi, birimler arasında
koordinasyonun sağlanması, performansın değerlendirilmesi süreçlerinde aktif
roller üstlenirler.
Liderler, yönetsel süreçlerin iyi bir şekilde işlemesi için çaba sarf etmeli; aynı zamanda çalışanların duygularını, düşüncelerini, algı ve tutumlarını da göz önünde
bulundurmalıdır. İnsan, çalışmaya programlanmış bir makine değildir. Bazen en
küçük bir sorun bile insanın iç dünyasında büyük depremlere yol açabilir. İnsanların sergiledikleri davranışların nedenlerinin öğrenilmesi yöneltme sürecinde
önemli bir yere sahiptir. Bundan dolayı yöneltme sürecinde ele alınması gereken
konulardan biri de motivasyondur.
Motivasyon, davranışı harekete geçiren, yönlendiren ve devam ettiren içsel bir
süreçtir (Hoy & Miskel, 2010). Motivasyon bir isteklendirme sürecidir; yani insanların kendi arzu ve istekleriyle harekete geçmesidir. İnsanlar ihtiyaçları doğrultusunda harekete geçerler ve bu ihtiyaçlar devam ettikçe insanlar da aynı davranışları sergilerler. Örgütte çalışan insanlar açısından bakıldığında motivasyonun,
örgütsel davranışı anlamak için önemli bir rolü olduğu görülür. İnsanların ortak
amaçları gerçekleştirmek için diğerleriyle işbirliği yapması ve üst düzeyde performans sergilemesi için motive olması gerekmektedir. Dolayısıyla motivasyon, belirli davranışları sergilenmesi ve farklı düzeylerde çaba ve enerjinin sarf edilmesi
için çalışanları tetikleyen bir unsur olduğu için, örgüt liderleri bu unsuru kullanabilmelidir. Motivasyon, bazen ödüller, ücretler, takdir ve övgü, kariyer geliştirme
olanakları yoluyla, bazen de moral, yetki ve değer verme yoluyla gerçekleşebilir.
Örgüt liderleri, tüm yönetsel süreçleri iyi bir şekilde yönetme sorumluluğunu taşırlar. Liderler, tüm bu süreçleri başarılı bir şekilde yönetebilmek için çalışanlara
ihtiyaç duyarlar. Çünkü bu kadar çok işi yöneticinin tek başına yapması mümkün
değildir. Çalışanların motive edilmesi örgütün başarılı olabilmesi için gereklidir.
Yöneticilerin çalışanları nasıl motive edebileceğine ilişkin öneriler:
130 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
• Yönetici, performansın arttırılması için gelişimi teşvik eden, destekleyen ve
devam ettiren bir ortam hazırlamalıdır.
• Yönetici, çalışanların ihtiyaçları, yetenekleri ve hedefleri konusunda ortaya çıkan farklılıklara karşı duyarlı olmalıdır.
• Yönetici, çalışanların ihtiyaçlarını, yeteneklerini, hedeflerini ve tercihlerini sürekli olarak takip etmelidir.
• Yönetici, çalışanları isteklendiren, farklılıkları barındıran ve çalışanların ihtiyaçlarını tatmin eden farklı fırsatlar sunmalıdır (Ivencevich & Matteson,
2002).
Yöneticiler, çalışanların ruh hallerini ve ihtiyaçlarını göz önünde bulundurmalıdır. Bu süreçte, yönetici çalışanları önemsediğini, onların ihtiyaçlarının karşılanması için gereken her şeyi yaptığını onlara hissettirmelidir. Nitekim tüm bunlar,
çalışanların yöneticiye güven duymasını sağlayacaktır. Yoksa yöneticinin örgütte
etkili olabilmesi ve çalışanları etkin bir şekilde yönlendirmesi zorlaşır.
8. Kadrolama
Örgütün amaçlarına ulaşması insanların çabalarına bağlıdır. Örgütlerde kadrolama, örgütsel amaçlara ulaşılması için gereken insan gücünün sağlanması sürecinden oluşur. İnsanlar olmadan örgütlerin varlıklarını devam ettirmesi imkânsızdır.
Örgütlerin en önemli yapı taşı insandır.
Kadrolama, örgütleme sürecinde belirlenen işleri yapabilecek insanların örgüt
bünyesine katılması ve geliştirilmesidir. Kadrolamanın amacı, örgüt için en iyi
insanları seçmek ve bu insanların beceri ve yeteneklerinin geliştirmektir (Rue &
Byars, 2000). Kadrolama, örgütsel yapı içerisinde belirlenen görevleri yerine getirecek insanların etkili bir şekilde seçilmesi, değerlendirilmesi ve geliştirilmesidir. Kadrolama süreci, bir örgütün başarılı olması açısından çok önemli bir yere
sahiptir; çünkü çoğu örgütü başarılı kılan çalışanlarıdır. Çalışanlar, örgütteki işleri yerine getirecek niteliklere sahip değilse örgütün başarılı olması beklenemez
(Koontz & O’Donnell, 1972). Dolayısıyla örgütte çalışacak olanları seçmede ve işe
almada dikkatli olunması gerekir.
Kadrolama, insan kaynakları yönetiminin bir parçasıdır. İnsan kaynakları yönetimi, örgütsel amaçlara ulaşmak için insan sermayesinin etkili ve verimli bir şekilde
kullanılması için yönetim sistemlerinin tasarlanmasıdır. İnsan sermayesi, sadece
insanlardan değil, insanların bilgi, beceri, deneyim ve motivasyonlarından oluşur.
YÖNETİM SÜREÇLERİ�������������������������������������������������� 131
İnsan kaynakları planlaması, örgütün yeni çalışanları işe alma, seçme, geliştirme,
transfer etme, erken emeklilik, maaş vs. gibi konularda etkili personel stratejileri
geliştirmesine olanak tanır (Mathis & Jackson, 2011; Mullins, 2002). Bu stratejiler,
örgütün gelecekte ortaya çıkabilecek zorluklarla baş etmesini kolaylaştırır. Örneğin, çalışanların teknoloji kullanımında daha nitelikli olabilmesi için bazı eğitim
programlarına katılmaları sağlanabilir. Böylece çalışanlar, teknoloji kullanımında
belirli bir yeterliliğe sahip olacaklardır.
Kadrolama sürecinde ilk olarak hangi görevlerin ve bu görevlerin gerektirdiği insan niteliklerinin belirlenmesi gerekir. Kadrolamanın temelini çalışanlar, iş tasarımı ve iş analizi oluşturur (Mathis &Jackson, 2011).
Eğitim örgütlerinde kadrolama süreci, öğretmenlerin işe alınmasıyla ilgili konuları kapsamaktadır. İşe alınacak öğretmenlerin hangi niteliklere sahip olması
gerektiği, okulda hangi işlerin yapılacağı, performansın nasıl değerlendirileceği,
hangi durumlarda terfi ettirileceği, hangi durumlarda işten çıkarılacağına ilişkin
bilgilerin hepsi kadrolama sürecinde belirlenir. Öğretmenlerin mesleki olarak gelişimlerini devam ettirmeleri için ne tür faaliyetlerin gerçekleştirilmesi gerektiği
de bu süreçte incelenen konulardandır.
9. Değerlendirme
Örgütlerde planlama, eşgüdümleme, örgütleme ve yöneltme gibi yönetsel süreçlerden sonra değerlendirme süreci gelmektedir. Değerlendirme süreci, örgütün
nasıl bir yol izlediği ve örgütte istenen sonuçların elde edilip edilmediğinin ölçülmesi için gerekli olan bir süreçtir. Örgütler, çevrelerinde meydana gelen gelişmelere duyarsız kalamazlar. Çevrede meydana gelen sosyal, ekonomik, siyasi ve
teknolojik gelişmeler örgütün yeniden yapılanma yoluna gitmesini gerektirebilir.
Açık sistem özelliğine sahip olan tüm örgütler, çevrenin ve çevrede meydana gelen değişimlerin veya gelişmelerin iyi bir şekilde analiz edilmesi gerektiğini bilirler. Örgütün varlığını sürdürmesi bir bakıma çevre ile olan uyumuna bağlıdır. Öte
yandan örgüt içinde de zamanla uyumsuzluklar ortaya çıkabilir. Çalışanlar, kendilerinden beklenen performansı sergileyemeyebilir. Örgütte onları rahatsız eden,
motivasyonlarını düşüren ve sinizme yol açan bazı uygulamalardan rahatsız olabilirler. Bütün bunların anlaşılabilmesi değerlendirme süreci ile mümkün olabilir.
Kontrol veya denetim olarak da bilinen değerlendirme süreci, amaçlara ulaşma
yolunda sergilenen performansı ölçmeyi, sapmaların nedenlerini belirlemeyi ve
gerektiğinde düzeltici eylemlere başvurmayı gerektirir (Rue &Byars, 2000). Bu sü-
132 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
rece, gerçek sonuçlar ile istenen sonuçların tutarlı olması için yöneticilerin verdiği
kararlar ve sergiledikleri eylemlerde dâhildir. Değerlendirmenin etkili olabilmesinin ön koşulu, elde edilmek istenen sonuçların önceden planlamasıdır. Planlama
yapılmadan elde edilen sonuçlar değerlendirilemez. Yani örgütün nereden nereye
gitmek istediğini bilmesi gerekir.
Robbins &Coulter’a (2012) göre değerlendirme süreci üç aşamadan oluşmaktadır.
Bu aşamalar, gerçek performansın ölçülmesi, gerçek performans ile standartların
kıyaslanması ve amaçlardan sapmaların düzeltilmesi veya yetersiz standartların
değiştirilmesidir. Yöneticilerin, değerlendirme yapabilmesi için çalışanların sergiledikleri performans hakkında bilgi sahibi olması gerekir. Değerlendirme, istatistiki raporlar, yazılı raporlar veya kişisel gözlemler kullanılarak yapılabilir. Burada
dikkat edilmesi gereken en önemli nokta bir yöntem yerine farklı yöntemlerin bir
arada kullanılmasıdır.
Etkili bir değerlendirme süreci, üç temel durumun varlığını gerektirir.
1. Standartlar: Standartlar ulaşılmak istenen hedeflerdir. Standartların etkili olabilmesi için açıkça ifade edilmesi gerekir. Çalışanların kafasında bu konuda
soru işaretleri kalmamalıdır. Standartlar, yöneticilerin dünü, bugünü ve yarını
değerlendirmelerine yardımcı olan ölçütlerdir.
2. Bilgi: Mevcut durumun rapor edilmesi ve performansın standartlara dayalı olarak
değerlendirilmesi için gereklidir. Bilgi, gerçek performansın ölçülmesi ve standartlarla kıyaslanması açısından önemlidir. Bilgi farklı şekillerde toplanabilir.
3. Düzeltici eylemler: Bu eylemler, amaçlara ulaşma yolunda meydana gelen sapmaların tespit edilmesine ve gerekli adımları atılmasına dayanır. Bazen belirlenen standartlarla ilgili sıkıntılar olabilir. Bu durumda standartlar değiştirilir
veya yeni standartlar belirlenir (Ivancevich &Matteson, 2002).
Değerlendirme sürecinde dikkat edilmesi gereken iki önemli nokta bulunmaktadır. Birincisi, neyin değerlendirildiğinin iyi bir şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Aynı anda birden fazla şeyin ölçülmesi, üstünde durulması gereken önemli
konuların gözden kaçmasına neden olabilir. İkincisi ise değerlendirme süreci sonrasında etkili bir geribildirimin sunulmasıdır. Çalışanlara, performansları konusunda bilgi verilmesi örgüt çalışanlarının öz değerlendirme yapmaları açısından
son derece yararlıdır. Performansın arttırılması için önerilerde bulunmak ve rehberlik etmek geribildirim sürecinde önemlidir. Geribildirim sürecinde çalışanların kişilikleri üzerinde değil, performansları üzerinde yoğunlaşmak gerekir.
YÖNETİM SÜREÇLERİ�������������������������������������������������� 133
KAYNAKÇA
Bell, L. & Rhodes, C. (2002). The skills of primary scholl management, London,
Routledge.
Booth, C. ve Rowlinson, M. (2006) “Management andorganizationalhistory: Prospects”. Management and Organizational History, 1(5).
Bruce, K.;Nyland, C. (2011). “Elton Mayo andthedeification of humanrelations”. Organization Studies, 32:383-405.
Bush, T. (2003). Theories of educational leadership and management, 3rd Edition,
London, Sage Publications Inc.
Coleman,M. & Glover,D.(2010). Educational leadership and management: Developing insight sandskills, New York, Open UniversityPress.
Collin, A. (2004). “Human resourcemanagement in context”. InIanBeardwell, Len
Holden and Tim Claydon (Eds). Human resourcemanagement: A contemporaryapproach, 4th edition, Essex, FT PrenticeHall.
Demirtaş, H.,Üstüner, M. ve Özer, N. (2007). “Okul yönetiminde karşılaşılan sorunların öğrenci ve okul ile ilgili değişkenler açısından incelenmesi”, Kuram ve
Uygulamada Eğitim Yönetimi, Sayı, 51, ss: 421-455.
Drucker, P. F. (2001a) Theessential Drucker.New York, Harper Business.
Drucker, P. F. (1993). Management: Tasks, responsibilities, practices, New York,
Harper Business.
Drucker, P. F. (2001b). “The effective decision”. InHarvard business review on decision making, Boston. Harvard Business School Press.
Elearn (2007). Management and leadership in organizations: Management extra,
Italy, Pergamon Flexible Learning.
Eren, E. (2008). Örgütsel davranış ve yönetim psikolojisi, 11. baskı, İstanbul, Beta
Yayıncılık.
Everard, K. B., Morris, G. & Wilson, I. (2004). Effective school management, 4th
Edition, London, Paul Chapman Publishing.
Genç, N. (2007). Yönetim ve organizasyon- çağdaş sistemler ve yaklaşımlar-. 3.
Baskı, Ankara,Seçkin Yayıncılık.
Hammond, J. S.;Keeney, R. L. & Raiffa, H. (1999). Smart choices: A practical guide
to making beter decisions, Boston, MA: Harvard Business School Press.
134 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
Harris, T. E. & Sherblom, J. C. (2008). Small group and team communication (4th
ed.). Boston: Allyn& Bacon.
Healeyand,G. & Hodgkinson, P. (2008).“Troubling futures: Scenarios and scenario
planning for organizational decision making”. In G.P. M. P. Hodgkinsonand
W.H. Starbuck (Eds). The Oxford handbook of organizational decision making, New York, Oxford University Press.
Hitt M. A. & Smith, K. G. (2005). “Introduction: TheProcess of Developing Management Theory”. In Michael A. HittandKen G. Smith (Eds). Great minds in
management: Theprocess of theory development, New York, Oxford UniversityPress.
Hoerr, T.R.(2005).The art of school leadership. Alexandria: Virginia, Associationfor
Supervisionand Curriculum Development.
Hoy, K. W. ve Miskel, G. C. (2010). Eğitim yönetimi: Teori, araştırma ve uygulama,
(Çev. Ed. Selahattin Turan), 7. Baskı, Ankara, Nobel Yayıncılık.
Ivancevich, J. M. & Matteson, M. T. (2002). Organizational behavior and management. 6th Ed. Boston, McGraw-Hill/Irwin.
Jex, S. M. (2002). Organizationalpsychology: Ascientist-practitioner approach,
New York, John Wiley&Sons.
Kaya, A. (2011). “Temel kavramlar ve süreçler”. İçinde: Alim Kaya (Ed.) Kişilerarası
ilişkiler ve etkili iletişim. 2. Baskı. Ankara, Pegem A.
Keyton, J. (2005). Communication and organizational culture: a key to understanding work experiences, Thousand Oaks, California, Sage.
Koontz, H. & O’Donnell, C. (1972). Principles of management: An analysis of managerial functions, New York,McGraw-Hill.
Kowalski, T. J. (2009). “Evidenceanddecisionmaking in professions”.In Theodore J.
Kowalskiand Thomas J. Lasley II (Eds), Handbook of data-based decision
making in education, New York, Routledge.
KowalskiT.J., Lasley II,T.J. & Mahoney, J. W.(2008). Data-driven decisions and school leadership: Best practices for school improvement. Boston, PearsonEducation.
Mathis, R. L. & Jackson, J. H. (2011). Human resourcemanagement, 13th Edition,
Mason, South-Western, Cengage Learning.
Mullins, L. J. (2002). Management and organisational behaviour. 6th Edition. International Edition, London, FT PrenticeHall.
YÖNETİM SÜREÇLERİ�������������������������������������������������� 135
Reece, B. L.,Brandt, R. & Howie, K. F. (2011).Effective human relations inter personal
and organizational applications. 11th Edition, Mason,South-Western Cengage Learning.
Robbins, S. P. & Coulter, M. (2012). Management, 11th Edition, UpperSaddleRiver,
New Jersey,PrenticeHall.
Rue, L. W. & Byars, L. L. (2000). Management: Skills and application. 9th Edition.
Boston, Irwin/McGraw-Hill.
Sheldon, O. (2003). The early sociology of management and organizations: The
philosophy of management,vol. 2, London, Routledge.
Schermerhorn, J. R;Hunt, J. G., Osborn, R. N. & Uhl-Bien, M. (2010). Organizational behavior, 11th edition, John Wiley&Sons, Inc.
Şimşek, M. Ş. (2009). Yönetim ve organizasyon, Konya, Adım Ofset ve Matbaacılık.
Şişman, M. (2010). Türk eğitim sistemi ve okul yönetimi. 3. Baskı, Ankara, Pegem
A. Yay.
Taylor, F.W.(2003). The early sociology of management and organizations: Scientific management, Vol. 1, London, Routledge.
West, R. & Turner, L. H. (2010). Introducing communication theory: Analysis and
application, 4th Edition, New York, McGraw-Hill.
Yılmaz, K. (2008). Eğitim yönetiminde değerler, Pegem Akademi, Ankara.
Yukl, G. A. (2010). Leadership in organizations, 7th Edition, UpperSaddleRiver,
New Jersey, PrenticeHall.
Yukl, G. (2008). “How leadersinfluenceorganizationaleffectiveness”,The Leadership
Quarterly19:708–722.
BÖLÜM
OKUL ÖRGÜTÜ VE YÖNETİMİ
6
Öğr. Gör. Dr. Zafer KİRAZ*
*
AMAÇLAR
• Yönetim, eğitim yönetimi ve okul yönetimi ile ilgili temel kavramları anlayabilme
• Okulun görevi, ilkeleri ve amaçlarını anlayabilme
• Okul yönetiminin öğelerini kavrayabilme
• Örgüt ve örgütlerin özelliklerini kavrayabilme
• Bir örgüt olarak okulun örgüt özelliklerini anlayabilme
• Okul ve okulun ideolojik boyutuna yönelik eleştirileri anlayabilme
*
Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü
– 137 –
– 138 –
OKUL ÖRGÜTÜ VE YÖNETİMİ������������������������������������������� 139
Giriş
Okul, ulusun kaynakları ve üretim sistemi üzerinde egemenlik kuracak yeni kuşakların davranışlarını biçimlendiren bir etken olduğu için, toplumun kaynaklarını ve üretim sistemini elinde tutan güçlerin dikkatini sürekli olarak üzerinde
tutar. Topluma egemen olan kişi ya da kümeler, geleceklerini güven altına almak
için, okulun eğitimi ve yönetimi üzerinde egemenlik kurmak isterler. Toplumsal
eğitim kurumunun doğurgusu olan okul, hem övülen hem de yerilen bir örgüttür.
“Bilinebildiği kadarıyla toplumdaki eğitsel ilişkilerin doğal olarak ortaya çıkardığı
okulumsu örgütlere, toplumdan pek eleştiri gelmemiş; toplum bunları hep gereksemiştir. Ama devletin açıp yönettiği biçimsel (resmi) okul, eleştirilere uğramaktan kurtulamamıştır” (Başaran, 2008).
Okulu beğenenler, genellikle öğrencinin yeteneklerini yeterliğe dönüştürdüğü;
toplum kalkınmasına gerek insan gücünü yetiştirdiği; toplumun önderlerinin
okuldan çıktığı; okulun teknoloji üretimini desteklediği; insanın eğitim gereksinmelerini karşıladığı; devlete sadık insan yetiştirdiği ve benzerleri için beğendiklerini söylemektedirler. Bunun gibi okulun pek çok yararları olduğu söylenmektedir.
Okulu eleştirenler ise, okul, sorun çözücü değil sorun yaratıcıdır. Okul, insanların
isteklerini çoğaltarak mutsuzluk getirir. Okul, geleneksel kültürün yeniden üretilmesini sağlayarak toplumun yenileşmesini engeller. Okul, öğrenciyi uysal, itaatli, haklarını ve özgürlüklerini kullanamaz duruma sokar. Okul, öğrencilerinin
bireysel ayrılıklarını geliştirmez, kalıp davranışlar öğreterek onları tek tip insan
yapmaya çalışır vb, diye eleştirmektedirler.
Okulun, her toplumsal birim gibi eleştirilmesi doğaldır. Bütün bu eleştireler toplumda daha iyi bir eğitsel ilişki ve etkileşimin oluşması için gereklidir.
Yönetim Nedir?
Yönetim kavramını ne olduğunu açıklamadan önce yönetim ile ilgili temel kavramlara bakmamız iyi olacaktır. Günümüz toplumlarının en büyük problemleri
arasında bilginin aktarılması ve elde edilmesi gösterilir. Gerek bilginin aktarılması, gerekse bilginin elde edilmesinde en etkili faktörün eğitim olduğu kabul
edilmektedir (Açıkalın, 1998).
140 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
Eğitim: Eğitim bireyin davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla ve kasıtlı olarak
istendik değişme meydana getirme sürecidir (Ertürk, 1975). Durkheim (1956),
eğitimi “genç kuşağın yöntemli bir biçimde toplumsallaştırılmasıdır” şeklinde
tanımlamıştır. Tyler (1950) ise, “bireyin davranış biçimlerini değiştirme süreci”
olarak tanımlamıştır. Hiyerarşik olarak eğitimin amaçlarını beş kümede toplamak
mümkündür (Ertürk, 1972).
1. Uzak amaçlar
2. Eğitimin genel amaçları
3. Okulun amaçları
4. Dersin amaçları
5. Konunun amaçları
Örgüt: Toplumsal ihtiyaçların bir kısmını karşılamak üzere, önceden belirlenmiş
amaçları gerçekleştirecek düzenli işleri yapmak için güçlerini gönüllü eşgüdümleyen insanlardan oluşan toplumsal açık bir sistemdir (Başaran, 1989).
Sistem: Bir amaç için birleşen, birbirlerine dayanan ve birbirini etkileyen parçaların oluşturduğu bir bütündür. Sistemin amacı, yaşamaktır. Bu amacını gerçekleştirmek için sistem, çevresinden girdi almak; girdilerini alabilmek için de
çevresine çıktısını vermek zorundadır (Başaran, 2008). Temel kavramları kısaca
açıkladıktan sonra yönetim nedir sorusunu açıklayabiliriz.
Yönetim ortak bir amacın gerçekleştirilebilmesi için eldeki insan ve madde kaynağının etkili biçimde kullanılmasıdır. İnsan ve madde kaynağı aracılığı ile belli bir
amacın gerçekleştirilmesi eylemidir (Aydın, 2005). Yönetim, örgütünün amaçlarını gerçekleştirmek üzere, örgütteki insan ve madde kaynaklarının, örgütlenmesi,
eşgüdümlenmesi ve değerlendirilmesi süreçlerinin bütünüdür (Balcı, 2005). Yönetim örgütün amaçlarının gerçekleştirmek için, insan ve madde kaynağına yön
verir, bunları kullanır ve kontrol eder.
Yönetim, kurumu amacına ulaştırmak için elde bulunan bütün kaynakları ve olanakları en iyi biçimde kullanma bilimi ve sanatı (Erdoğan, 2008), bir işi başkalarına yaptırma sanatı ya da bir işin nasıl yapılacağını bilmek ve o işin nasıl yapılmasını sağlamak sanatı olarak tanımlanabilir. Ortak bir amacın gerçekleştirilmesinde
yönetim, amacın gerçekleştirilmesi için yöntemin nasıl belirlendiği, amacı gerçekleştirecek bireylerin nasıl seçildiği ve nasıl bir işbirliği içinde çalışacakları, ara-
OKUL ÖRGÜTÜ VE YÖNETİMİ������������������������������������������� 141
larında nasıl bir işbölümü yapılacağı ve etkinliklerin nasıl eşgüdümleneceği ile
ilgilenir (Karip, 2004).
Eğitim ve Okul Yönetimi
Eğitimin Yönetimi
Bir uzmanlık alanı olarak eğitim yönetimi, amaç ve işlev açısından iş ve kamu
yönetiminden ayrılır, farklılıklar gösterir. Eğitim yönetimini diğer kurumların
yönetiminden farklı kılan eğitimin kendine özgülüğüdür. Eğitim yönetimini özgün yapan şey eğitim işinin özgünlüğüdür (Aydın, 2005).
Eğitim yönetimi, toplumun eğitim gereksinimlerini karşılamak üzere kurulan
eğitim örgütünü, önceden belirlenen amaçlarını gerçekleştirmek için, etkili işletmek, geliştirmek ve yaşatmak sürecidir (Başaran 1998). Eğitim yönetimi, kamu
yönetiminin özel bir alanıdır ve eğitim örgütlerine saptanan amaçlara ulaştırmak
üzere insan ve madde kaynaklarını sağlayarak ve etkili biçimde kullanarak, belirlenen politikaları ve alınan kararları uygulamaktadır (Taymaz,2003).
Eğitim yönetimini diğerlerinden ayıran yanlar, eğitimin özelliğinden doğmaktadır. Eğitimin olduğu gibi, eğitim yönetiminin de en önemli konusu insandır.
Eğitim yönetimi, insan ve insanların oluşturduğu toplumu her yönden geliştirip,
zenginleştirmeyi amaçlar (Bursalıoğlu,1998).
Yönetimin eğitime uygulanması (Balcı,2005) olarak ifade edilebilecek eğitim yönetiminin temel girdisi ve çıktısının insan olmasından dolayı kendine özgü özellikleri vardır ve bunlar aşağıda özetlenmiştir (Kaya,1991;Taymaz,2003);
1. Eğitim doğrudan veya dolaylı olarak insanlarla ilgili hizmettir. Eğitimin bu
niteliği nedeniyle, eğitim örgütleri bir işletme gibi savaşçı, didişken olamaz.
Eğitim örgütü insanlar içindir ve onların davranışlarını değiştirir veya onlara
yeni davranışlar kazandırır.
2. Eleştirici bir tutum geliştirmek genellikle eğitimin temel amacıdır. Bu amacın
gerçekleştirilmesi okuldan beklenir.
3. Eğitim örgütlerinin başarılarını yeterli olarak değerlendirmeyi engelleyen etkenler vardır.
142 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
4. Eğitim, onu denetleyen güçlerin yapısı bakımından da öteki örgütlerden farklıdır. Bu yüzden eğitim yöneticileri değişik baskılar altında bulunurlar.
5. Okul çalışanları genellikle mesleki öğretim görmüştür. Öğretmenlerin çoğu,
yıl olarak, yönetici kadar eğitim görmüştür. Bu durum yöneticinin etkileme
gücünü azaltmaktadır.
6. Eğitim kurumlarının yapısı ve örgütlenmesi özel dikkat gerektirir. Diğer örgütlerden farklı olarak okul ayrı bir birim olarak anlaşılamaz. Eğitim örgütleri,
ülke çapına yayılmış olan eğitim sisteminin bir parçasıdır.
7. Eğitim sisteminin temel girdisi ve çıktısı içinde yer aldığı çevrenin insanıdır.
Bu nedenle çevrenin gereksinimlerini karşılamak durumundadır ve bu çevrenin etkilerine açıktır.
8. Eğitimle ilgilenen ve onu doğrudan ve dolaylı olarak denetlemeye çalışanların
sayısı oldukça çoktur. Çeşitli baskı grupları ve bireyler eğitimi kendi çıkarları
doğrultusunda etkilemeye çalışırlar ve bunun için okul yöneticilerine çeşitli
baskılar uygularlar.
9. Toplumun eğitim sisteminden beklentisi ile ilgisi dengeli değildir. Beklentiler
yüksek ama ilgi düşük olabilmektedir.
10.Eğitim kurumları olan okulların yöneticileri öğretmenler arasından seçilmektedir. Bunların büyük bir kısmını okul yöneticiliği konusunda bir öğrenim
görmemiş olmaları ve deneyimsizlikleri yönetim açısından sorunlar doğurmaktadır.
11.Eğitim kurumları çevre ve yörenin gereksinimlerini karşılamakla yükümlü olmalarına karşın yönetiminin merkezi sisteme bağlı oluşu bunu güçleştirmektedir.
Alanyazında eğitim yönetimi ve okul yönetimi ifadeleri yanlış biçimde bazen
birbirinin yerine kullanılmaktadır. Eğitim yönetimi, okul yönetimine göre daha
kapsamlı bir ifade olup bir insan bilimi olarak yarım yüzyılı geride bırakan, sosyal
bilimdeki diğer gelişmelerden de etkilenen disiplinler arası bir çalışma alanıdır
(Şişman ve Turan,2004). Eğitim sistemi ve eğitim yönetimi kavramları eğitimin
bütünüyle ilgilidir. Eğitim sistemi, okulları da kapsayana bir üst sistem konumundadır. Eğitim yönetimi, sistemi bütün olarak çözümleme ve birleştirmeyi amaçlar
(Taymaz,2003).
OKUL ÖRGÜTÜ VE YÖNETİMİ������������������������������������������� 143
Okul Yönetimi
Eğitim, bir toplumun sahip olduğu insanı yeniden yaratarak geleceğini kontrol
etme girişimi olarak tanımlanabilir. Toplumsal bir kurum olan eğitimin formal
örgütü okuldur. Okulun (eğitimin) yönünü tüm toplumsal kurumlar belirler.
Okulun etkilil bir işleyişi gerçekleştirmesi toplumsal sorunların eğitimsel yönünü
dikkate alması ile olanaklıdır(Aydın,2005).
Okul, eğitim sisteminin en işlevsel parçasıdır. Eğitim sisteminin eylemsel sınırlarını ve çevresini belirler. Okul, eğitim sisteminin sınırında, uçta, ilk düzeyde,
üretim amaçlı somut örgütlenmesidir. (Açıkalın,1998).Okulun özellikleri, okul
yönetiminin önemini artırmaktadır.
Okullar eğitim sisteminin alt sistemleri olarak düşünüldüğünde, okul yönetimi de
eğitim yönetiminin bir alt sistemi olarak ele alınabilir. Okul yönetimi bir bakıma
eğitim yönetiminin sınırlı bir alana uygulanmasıdır. Eğitim yönetimi nasıl yönetimin uygulanmasından oluşuyorsa, okul yönetimi de eğitim yönetiminin okula
uygulanmasından oluşmaktadır (Bursalıoğlu,1998).
Okul yönetimi, okulu önceden belirlenmiş amaçlara ulaştırmak için eldeki tüm
madde ve insan kaynağının katkılarını bütünleştirmek, etkili biçimde kullanmak,
amaçlara dönük politika ve kararları uygulamak olarak ifade edilebilir. Okul yönetimi, eğitim yönetiminin sınırlı bir alana uygulanmasıdır. Bu alanın sınırlarını
eğitim sisteminin amaçları ve yapısı belirler. Okul yönetiminin görevi okuldaki
tüm insan ve madde kaynaklarını en verimli biçimde kullanarak, okulu amaçlarına uygun olarak yaşamaktır (Taymaz,2003).
Okul yönetiminin önemi, aslında yönetimin görevinden doğmaktadır. Yönetimin
görevi, örgütü amaçlarına uygun olarak yaşatmaktır. Bu durumda okul yönetiminin görevi de okulu amaçlarına uygun olarak yaşatmaktır (Bursalıoğlu,1998).
Okul: Okul, öğrencilerine, önceden tasarlanmış eğitsel amaçlara ulaştırmak için
gereken davranışı (bilgi, beceri ve tutumu) planlı bir süreç içinde belli bir sürede
kazandıran örgüttür. Öğrenmenin yaşam boyu olmasına karşılık okul hedefleri,
süresi yöntemi belli planlı bir öğretim yapar. Böyle bir öğretim nerede yapılıyorsa
orası okuldur (Başaran, 2008).
Bu niteliği ile okul değişik sıfat ve adlarla anılan genel bir kavramdır. Okula ilk orta
yüksek sıfatının verilmesi, düzeyinin giderek yükseldiğini gösterir. Okula, lise, teknik, meslek, enstitü akademi, fakülte eğitim merkezi konservatuvar gibi sıfat ve adlar verilmesi, okuldaki eğitimin içeriğini ve niteliğini ayırmaya yardım eder.
144 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
Okulun Görevi: Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na göre okulun amacı ve görevi,
Atatürk ilke ve devrimlerine, laik, demokratik, sosyal hukuk devletinin ilkelerine
uygu ve öğrencinin eğitim gereksinmesini karşılayan bir öğretim yapmaktır. Ayrıca okulun amaçları ve görevleri, Milli Eğitim Temel Kanunu’nda (METK), Yükseköğretim Kanunu’nda, her okulun eğitim programının başında yer almaktadır.
Okulun İlkeleri
• Öğrencilerin öğrenmeyi öğrenmesi ilk önceliktir.
• Öğrenciler bütün çalışmaların odak noktasıdır ve amaçlar temel oluşturur.
• Öğrenciler ve veliler, toplumun sürekli gelişen beklentilerine ayak uyduracak
şekilde geliştirmek için yüreklendirilir.
• Öğrencinin başarısını artırmak için karşılıklı olarak sorumluluk alınır ve verimli bir şekilde çalışılır.
• Öğrencilere birey olarak saygı duyulur.
• Öğrenciler arasındaki bireysel farklılıklar dikkate alınır.
• Farklılıklar ve görüş ayrılıkları bir zenginlik olarak kabul edilir.
• Sürekli olarak yeni öğrenme biçimlerine uyum sağlanacak beceriler geliştirilir.
• Değişim, mükemmeliyete ulaşmada cesaret kazandırır, geçmiş deneyimler ise
değişimi göze almaya yardım eder.
Okulun Amaçları
Amaç 1: Tüm öğrencilerin başarısını artırmak. Başarılı ve başarısız öğrenciler
arasındaki seviye farkını azaltmak.
• Sürekli değerlendirme yapılarak bütün öğrencilerin öğretim programlarındaki
temel bilgi ve becerileri kazanıp kazanmadıkları ölçülecektir.
• Sürekli değerlendirme yapılarak öğretimin etkinliği değerlendirilecek ve alınan sonuçlara göre gerekli iyileştirme yapılacak.
• Her öğrenci bir başka dünyadır ve her biri diğerinden farklı bir biçimde öğrenir. O halde, her öğrenci kendine göre gösterdiği gelişim esas alınarak değerlendirilecek ve öğretim metot ve materyalleri farklı öğrenme biçimlerine göre
hazırlanacaktır.
OKUL ÖRGÜTÜ VE YÖNETİMİ������������������������������������������� 145
• Öğrencilere öğrenmeyi sevdirmede, bütün öğrencilerin öğrenme ihtiyacına
cevap vermede veli ve toplum desteği sağlanacaktır.
• Okul, toplumu düzenli bir şekilde eğitim alanındaki gelişmeler, yeni eğitim
yaklaşımları ve teknolojik yenilikler konusunda bilgilendirilecektir.
Amaç 2: Okula güveni ve veli katılımını sağlamak
• Öğrencilerin başarısında en önemli faktörlerden biri de velilerin çocuklarının
eğitimine okul ile işbirliği yaparak doğrudan katılmalarıdır. Bu nedenle okulveli işbirliği geliştirilecektir.
• Okul ile veliler arasındaki iletişimi güçlendirmek için okulun gelişimi değerlendirilecek ve sonuçları velilere duyurulacaktır.
• Öğrencilerin gelecekteki işverenlerinin, eğitimcilerin, velilerin kaygıları dinlenecek ve okulun içinde bulunduğu toplumsal çevrenin ihtiyaçları göz önünde
bulundurulacaktır.
• Okulun kaynakları bire bir öğrencilerin ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde ayrılacaktır.
Amaç 3: Okulun tamamında liderlik davranışlarını ve bunun her alandaki geçerliliğini geliştirmek.
• Öğrenmede işbirliği esas olarak alınacak, öğrenci başarısının her öğrenci için
nasıl artırılacağı belirlenecektir.
• Okulda planlanan ve yürütülecek çalışmalar daima öğrenci başarısının artırılmasına yönelik olacaktır.
• Okulda ‘’liderlik’’ yaklaşımı benimsenecek ve okul müdürü okulun ‘’eğitim lideri’’ olarak okul toplumunu oluşturan yöneticilere, öğretmenlere, öğrencilere,
velilere ve destek personele öncülük yapacaktır.
• Çevredeki okullar ile de etkili bir iletişim kurularak bu okulların da gelişimine
liderlik yapılacaktır. Bunun için okulun kazanmış olduğu deneyimler ve bilgi
birikimi diğer okullara düzenli bir şekilde aktarılacak ve onların da gelişimine
katkıda bulunulacaktır. (Milli Eğitim Dergisi, 2003, Aktaran: Demirtaş, 2010)
Okul Yönetiminin Öğeleri
Okul örgütünü, okul müdürü yönetir. Okul müdürünün görevini başarı ile yerine
getirebilmesi, kendi rolü ile okuldaki diğer çalışanların rollerini doğru anlama-
146 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
sına ve davranışlarını buna göre ayarlanmasına bağlıdır. Her toplumun eğitim
sisteminin, okullarının kuruluşu, yapısı ve işleyişi kendine özgüdür ve diğer toplumlardan belli yanları ile ayrılabilir. Türkiye’de okullar devlet tarafından önceden belirlenen ya ilke ve amaçlara göre açılmakta, örgütlenmekte, işletilmekte ve
denetlenmektedir. Okulun yapısı içerisinde çeşitli rol ve statülerde görevliler bulunmaktadır. Bunlar yöneticiler, öğretmenler ve diğer personel(memurlar, teknik
personel, sağlık personeli, eğitim uzmanları, hizmetliler) olmak üzere gruplandırılabilir (Şişman ve Turan 2004).
Okulların etkili olmaları, yani önceden belirlenen amaçlarına ulaşabilmeleri büyük ölçüde okuldaki etkinliklerin, eğitim ve öğretim programının yürütülmesinden sorumlu olan müdürlerin etkili olmalarına ve özenle planlanacak kadar
önemlidir. Bu durum eğitim yöneticilerine önemli sorumluluklar yüklemektedir.
Etkili okulla ilgili araştırmalar, okul yöneticisinin etkili okulun kritik önemdeki etkenlerden birisi olduğunu göstermektedir (Balcı, 1993). Son yıllarda yapılan
araştırmalar, okul müdürünün geleneksel rol ve sorumluluklarının değiştiğini,
çağdaş okul müdürünün görev ve sorumluluklarının liderlik, iletişim, grup süreçleri (takım kurma, kalite çemberleri oluşturma, sosyalleştirme, örgütsel bütünleşme vb.), program geliştirme, öğretmen ve öğrenme süreçleri, performans değerlendirme gibi birçok farklı başlık altında toplandığını göstermektedir (Şişman ve
Turan, 2004).
Okul müdürü: Okulu okul müdürü yönetir. Okul müdürü yasa ve yönetmeliklerin kendisine vermiş olduğu yetkiye bağlı olarak okula her türlü girdilerin sağlanmasından ve bunları okul amaçlarını gerçekleştirme yönünde kullanılmasından
sorumlu kişidir. Okul müdürü, okulun insan kaynağının ve diğer kaynakların
sağlanmasından yerli yerinde kullanılmasında, eğitim ve öğretimle ilgili tüm etkinliklerin planlanıp uygulanması, denenmesi, değerlendirilmesi, okulda iletişim
ve eşgüdümün sağlanması ortaya çıkan sorunların çözümü kapsamında yer alan
görevlerini yerine getirmek durumundadır (Özden, 2005).
Okul Müdürünün Sorumlulukları: Okul müdürü, ilgili yasaların, eğitim politikalarının ve çağdaş eğitim anlayışının beklentileri doğrultusunda okula amaçlarına ulaştırmakla yükümlüdür. Okul müdürünün sorumlulukları içinde bulunulan ortamın
koşullarına göre değişmekle birlikte aşağıdaki biçimde sıralanabilir (Taymaz, 2003);
1. Okulunun amaçlarını ve felsefesini açıklamak
2. Okulun politikasını saptamak ve tanıtmak,
OKUL ÖRGÜTÜ VE YÖNETİMİ������������������������������������������� 147
3. Okul etkinlikleri için ihtiyaçları karşılamak,
4. Okulda katılımcı ve demokratik yönetimi geliştirmek,
5. Okulda kişiler ve gruplar arasında ilişkiler kurmak,
6. Öğretim ve eğitim etkinliklerini planlamak,
7. Okulun çevresinin değerlerini incelemek ve desteği kazanmak,
8. Okul içi ve dışı öğelerle iletişim ve eşgüdüm sağlamak,
9. Etkili bir işletme yönetimi geliştirmek ve uygulamak,
10.Yapılan çalışmaları sürekli izlemek ve değerlendirmek.
Okul müdürünün görevleri: Okul müdürleri MEB ile ilgili yasa ve yönetmeliklerin kendilerine verdiği görevleri yerine getirmekle yükümlüdürler. Bu görevler
MEB İç Hizmetler Yönetmenliği ve eğitim kademeleri ile ilgili diğer yönetmenliklerde ifade edilmiştir. Okul müdürünün yönetim süreçleri (planlama, karar verme, örgütleme, koordinasyon, iletişim, denetleme, değerlendirme) kapsamında
yer alan görevlerinin dışındaki görevler aşağıda genel hatları ile ifade edilmiştir
(Taymaz, 2003).
1. Personel İşleri: Personel ihtiyacının belirlenmesi, personelin işe alınması, istihdam edilmesi, yer değiştirmesi, yetiştirilmesi, geliştirilmesi, değerlendirilmesi,
denetlenmesi, yükseltilmesi, sicil ve disiplin işlemleri (ödüllendirme, cezalandırma), sağlık ve askerlik işlemleri, özlük işlemleri, emekliyle ayrılma vb.
2. Öğrenci İşleri: Öğrencilerin okula kaydedilmesi, devamının izlenmesi, nakil
ve kayıt silme işlemlerinin yapılması, sınavlar ve sınıf geçme ile ilgili işlemlerin
yapılması, mezuniyet ve diploma işlemleri, sağlık ve güvenlik ile ilgili işlemler,
kimlik, paso düzenleme ve askerlik ile ilgili işlemler.
3. Öğretimle ilgili işler: Okulun yıllık öğretmenin planlanması, öğretimle ilgili
kitap ve araç-gereçlerin sağlanması, öğretmenler kurulu toplantılarının yapılması,
kütüphane ile ilgili işlemler, öğretimin yapılması ve izlenmesi ile ilgili işlemler.
4. Eğitimle ilgili işler: Rehberlik hizmetlerinin yapılması, öğrenci disiplin işleri,
okul aile birliği ve okul koruma derneği ile ilgili işler, okul aile birliği ve okul koruma derneği ile ilgili işler, okul çevre ilişkilerinin düzenlenmesi vb.
Okul müdür yardımcısı: Okulların büyüklüğüne göre müdür yardımcılığı kadroları vardır. Okul yönetiminde okul müdürünün okulu yönetmesine yardımcı
148 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
olmak ve okul müdürünün okul idaresi ile vermiş olduğu görevleri yerine getirmekle yükümlü olan bir kadrodur. Birkaç müdür yardımcısını bulunması durumunda müdür başyardımcısı kadrosuyla okul idaresine katılır.
Öğretmenler: Okulun en stratejik parçalarından birisi öğretmenlerdir. Öğretmenin okul içerisindeki rolü, bir bakıma öğretmenin anlayışına bağlıdır. Bu anlayış
zekâdan çok eğitim ve tecrübenin bir ürünüdür. Böyle bir anlayış öğretmenin mesleğe karşı tutumunu bir dereceye kadar tayin eder. Bu tutumun kaynağı öğretmen
olduğun göre okul içindeki ve dışındaki öğeler öğretmen davranışlarına yön verir.
Öğretmenlerin yöneticiler, öğrenciler, ana-baba, çevre, toplum ve devletten olan
beklentileri okulun sosyal havasının bir parçasını meydana getirir. Bu beklentiler
özellikle okul yöneticisinin liderlik davranışlarına göre değişir (Bursalıoğlu,1998)
Eğitici olmayan personel: Yönetici ve öğretmen gruplarının dışında kalan bu gruba okulda çalışan memurlar, hizmetliler ve diğer işçiler girer. Bu gruptaki kişilerin
dolaylı olarak eğitime katkıları vardır. Bu gruptaki işlerin dikkatle seçilmeleri ve
bir disiplin içerisinde çalıştırılmaları gerekir. Görünüş, davranış ve ifadeleri ile bu
personel okul içinde veya dışında olumlu veya olumsuz etki yapabilir.
Örgüt
Yukarıda örgüt kavramını kısaca tanımlamıştık şimdi örgütün ne olduğunu ne
anlama geldiğini daha detaylı ele alalım. Ortak amaçları gerçekleştirmek üzere bir
araya gelen insanların örgütlenmesi, liderlik edilmesi ve değerlendirmesi süreçlerinin bütünü (Balcı, 2005) olarak tanımlanabilen örgüt, insanın işbirliği gereksiniminden doğar. İnsanlar bireysel güçlerini aşan amaçlarını gerçekleştirebilmek
için iş birliği yaparlar. Ortak çabayı gerektiren bir amacın gerçekleştirebilmesi,
birden fazla bireyin güç ve eylemlerinin birleştirilmesini, bütünleştirilmesini zorunlu kılmaktadır. İş birliği olmaksızın, toplumsal yaşamın olmayacağı artık anlaşılmıştır (Aydın, 2005)
İnsanların belirli amaçları gerçekleştirmek için iş birliği yapma gereksinimlerinden doğan örgütler, insanlık tarihi kadar eskidir. İnsanlar, toplu olarak yaşadıkları her yerde zorunlu olarak ortaya çıkan sorunları çözmek ve gereksinimlerini
karşılamak amacıyla örgütler oluşturmuştur. Gelişim süreçlerinin başında kendi
temel gereksinimlerini tek başlarına karşılayabilen insanlar, zamanla artan ve tek
başlarına karşılayamadıkları gereksinimlerini gidermek ve dış çevrenin koşullarına uyum sağlamak amacıyla diğer insanlarla işbirliği yapmaya başlamışlardır.
OKUL ÖRGÜTÜ VE YÖNETİMİ������������������������������������������� 149
Bernard (1966, Akt; Demirtaş, 2010 ), bir örgütün var olabilmesi için üç temel
öğenin zorunlu olduğunu söylemiştir. Bunlar:
1. Birbirleriyle iletişimde bulunabilecek bireyler
2. Amacın gerçekleştirilmesine katkıda bulunma isteği
3. Gerçekleştirilmesi gereken ortak bir amaç
Örgüt bir yapıdır. Bu yapının iyi kurulabilmesi, iyi bir modele dayanması ile olanaklıdır. Örgüt, üyeleri arasındaki ilişkilerin bir örgüsüdür ve üyeleri tarafından
kurulan bir koalisyon olarak görülebilir. Bu koalisyonun koşulları uzlaşma, uyma
ve kontroldür (Bursalıoğlu,1998).
Değişmenin kaçınılmaz olduğu günümüz koşullarında örgütlerin değişen yapılar olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Değişmeyen, gelişmeyen örgütler yok
olmaya mahkûmdurlar. Değişim, örgüt bağlamında yaratıcılığın ve yeniliğin temel bir parçasıdır. Örgütsel değişim, bir fikri, bir modeli veya farklı bir davranışı
örgüt olarak benimsemedir (Helvacı,2005). Örgütler dışarıdaki değişmeye ayak
uydurabilmek için kendi içinde değişmek ve gelişmek durumundadırlar. Değişim
hızı dışarıdakinden yavaş olmamalıdır. Bir örgütün içindeki değişim hızı dışarıdakinden yavaş olmamalıdır. Bir örgütün içindeki değişim hızı, dışındaki değişim
hızından yavaş olursa örgütün devamlılığı tehlike altında demektir (Schlechty,
2005, Akt; Demirtaş, 2010).
Örgütlerin Özellikleri
Örgütler, kendi üst sitemi olan toplumla, toplumun diğer alt sistemleriyle ve kendi
alt sistemleriyle sürekli etkileşim halindedir. Sistem yaklaşımı açısından bakıldığında örgütler toplumların alt sistemleri olarak faaliyet gösterir. Bu etkileşim örgütlerin diğer üst, yan ve alt sistemlerle uyum ve karşılıklı bağlılık içinde yaşamalarını zorunlu kılmaktadır. Örgüt öğelerine ilişkin olarak ileri sürülen görüşlerin
ortak özellikleri şöyle sıralanabilir (Aydın, 2005).
1. Örgütlerin ortak bir öğesi onların toplumsal varlıklar olmalarıdır. Örgütler insanları yer aldığı ve tepkide toplumsal varlıklardır.
2. Örgütlerin bir diğer ayırt edici özelliği amaç yönelimli olmalarıdır. Örgütler
belli amaçları gerçekleştirmek için oluşturulmuş toplumsal amaçlardır.
3. Örgütlerin bir diğer özelliği, etkinliklerinin ve ilişkilerinin zaman içinde süreklilik göstermesidir. Süreklilik ile bir sonsuzluk ifade edilmemektedir. Sü-
150 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
reklilik ile örgütlerdeki ilişkilerin ve birbiriyle ilişkili olan etkinliklerin anlık ve
sadece bir kez olmanın ötesinde bir devamlılık gösterdiği ifade edilmektedir.
Örgütte süreklilik gösteren şey hedeflerin gerçekleştirilmesidir.
Örgütlere sistem yaklaşımı açısından bakıldığında örgütler, özgün bir bütün oluşturan öğeler bileşimi olarak kabul edilirler (Aydın, 2005). Örgütler bir çevre ile
sürekli alış-veriş ve etkileşim içinde bulunmaktadırlar. Örgütler çevrelerinden
girdi alırlar ve çıktıklarını çevreye verirler. Bu anlamda bir örgüt olarak okullar
da girdi olarak öğrenci, öğretmen, ders araçları vb. alırlar. Çıktı olarak da mezun öğrenciler, bilgi vb. verirler. Bir örgüt, amaçlarına dönük olarak etkinlikte
bulunduğu, bir başka ifadeyle etkili olduğu ölçüde yaşamını sürdürebilir. Örgüt
kendiliğinden amaçlar doğrultusunda örgütlü davranışlar göstermez, bunun için
yönetsel bir çabaya gereksinim duyar (Toprakçı, 2002). Bu çabayı göstermesi gereken öğe yönetimdir.
Bir Örgüt Olarak Okul
Okul, eğitim hizmetinin üretilip sunulduğu yerdir. Eğer okul, bir örgüt olarak ele
alınacak olursa, onu bir hizmet örgütü olarak nitelendirmek mümkündür. Ancak
okul, girdileri, işleme süreci, sonuçları ya da çıktıları yönünden diğer örgütlerden farklıdır (Şişman ve Turan, 2004). Bir eğitim örgütü ya da kuruluşu olarak
okul, eğitim sisteminin amaç ve ilkeleri doğrultusunda öğrencilere bilgi, beceri ve
davranışların kazandırıldığı yerdir (Balcı, 2005). Okul içinde bulunduğu bölgenin
gereksinimlerini de dikkate alarak, eğitimin amaçlarını gerçekleştirmek üzere bir
araya gelmiş yönetici, öğretmen, öğrenci, diğer personel ve araç gereçlerden oluşan bir örüntü olarak tanımlanabilir (Toprakçı, 2002). Okullar, kitlesel eğitimin
yapıldığı yerler olarak modernleşme ve sanayileşme süreciyle birlikte gelişmeye
başlamıştır.
Okulu bir işletme gibi düşünmek eğitimin ve okulun doğasına uygun değildir.
Okul, her şeyden önce bir insan topluluğu, ortak bir yaşama alanıdır ve işletme
mantığı ile değerlendirilemez.
Okullar, sosyal bir sistem olarak görülebilir. Sistem, etkileşimli ve aralarında ilişkiler bulunan parçaların, öğelerin oluşturduğu bir bütündür (Taymaz, 2003; Balcı, 2005). Sosyal sistem, ortak bir amaç için toplanan grup üyelerinin birbirleriyle
olan ilişkileri ve etkinlikleri anlamına gelir. Bu nedenle bir okul bölgesi, bir okul
ve bir dersliğin hepsi sosyal bir sistem olarak görülebilir.
OKUL ÖRGÜTÜ VE YÖNETİMİ������������������������������������������� 151
Bir sosyal sistem bağımsız ve etkileşen iki boyut içerir. Bu boyutlardan birincisi,
sistemin amaçlarını gerçekleştirecek olan belli rol ve beklentilerin yer aldığı kurumsal boyuttur. İkincisi ise, belli kişilere, gereksinimlere sahip ve etkileşen bireylerde oluşan insansal boyuttur. Okullar bu boyutlar açısından ele alındığında,
kurumsal boyutta, yönetici, öğretmen, öğrenci, müfettiş gibi roller ve bu rollerden
beklenenler yer alır. İkinci boyutta ise bu rolleri sergileyen okul çalışanlarının gereksinimleri ve aralarındaki etkileşim yer alır (Lunenburg & Ornstein, 2000 Akt;
Demirtaş, 2010).
Okula sistem yaklaşımı, okulun sorunlarının ilişkili olduğu tüm öğelerle birlikte, bütüncül bir yaklaşımla anlaşılmasını ve çözüm yollarının aranmasını sağlar.
Okulun amaçlarına ulaşmasında etkili olan öğeler iç ve dış olmak üzere iki kısma
ayrılır. Her öğenin işleyişi ve rolünü amaçlara dönük oynaması diğer öğelerin işleyişini etkiler. Okulun en önemli iç öğesi eğitici personeldir. Ancak, bu öğenin
başarılı olabilmesi için diğer öğelerin işlevlerini yerine getirmeleri gerekir ( Taymaz, 2003).
Okullar toplumsal açık sistemlerdir. Okullara bu niteliği kazandıran en önemli öğe, girdisini içinde yaşadığı toplumdan alması ve amaçlarını gerçekleştirmek
üzere bu girdiyi işledikten sonra topluma çıktı olarak sunmasıdır (Taymaz,2003).
Okul, çevresinden aldığı başta öğrenci kaynağı olmak üzere, diğer kaynakları
(program, öğretmen, teknoloji vb.) belli alt sistemler yardımıyla işe koşan, çevreye eğitim hizmeti veren ve eğitilmiş insanları ürün olarak sunan, okulun işleyişini
değerlendirerek dönütler sağlayan, bu doğrultuda program ve süreçlerini gözden
geçirerek gerektiğinde değişiklikler yaparak yaşamını sürdürmeye çalışan açık
sosyal bir sistem olarak tanımlanabilir (Şişman ve Turan,2004).
Okul denen özel çevre, eğitim sürecinde üç önemli işlev yerine getirir. Bu işlevinden biri, öğrencilerin dış çevrenin güçlüklerinden korumak, onlara yaşamı kolaylaştırmaktır. Okulun ikinci işlevi, dış çevrede kolay rastlanabilecek olan istenmeyen davranışları okuldan içeri sokmayarak, öğrenci davranışlarını temizlemektir.
Okulun üçüncü işlevi ise, öğrencilerin yaşam farklılıkları arasında denge sağlamaktır. Okul toplumsal yaşamda olmayan dengeyi kendi sınırları içinde kurması
gereken bir kurumdur (Başar,2001).
152 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
Okula Yönelik Eleştiriler
Kapitalist küreselleşme sürecinin yol açtığı toplumsal değişimi, bir “yeniden
yapılan(dır)ma” olarak tanımlamak gerekmektedir. Çünkü bu köklü değişim süreci, tüm dünyada, ekonomik ve sosyal yapının, küresel sermayenin çıkarları doğrultusunda yeniden kurulması anlamına gelmektedir. Kapitalist küreselleştirme
sürecinin hızlandırılması için geliştirilmiş olan neoliberal politikalar, toplumdaki
tüm hizmetlerin metalaştırılması ve piyasalaştırılmasıyla karakterize edilmektedir. Böylece, toplum bütünüyle bir piyasaya dönüştürülmekte ve yaşam, piyasa
yasalarına göre işler hale gelmektedir. Bu nedenle küreselleşmenin etkisi yalnızca
üretim ve ticaretle sınırlı kalmamakta, teknolojik gelişmelerin de katkısıyla, bir
yaşam biçimi olarak dayatılmakta ve bir “homojenleştirilmiş uluslararası kültür”
oluşturulmaktadır. Bu kültür, yalnızca maddi öğelerden ibaret değildir. Küresel
tek kültür içinde “neo-liberal söylemin üretimi ve dolaşımı” da önemli bir yer tutmaktadır. Kapitalist küreselleşme, Bourdieu’ye göre, daha kendisini kanıtlamadan
“başarılı olduğu ve alternatifinin olmadığı” söylemiyle egemenliğini sürdürmektedir. Doğrudan bu söylemin yeniden üretiminde rol oynaması istenen eğitimin,
“değişime ayak uydurması gerekli görülmektedir. Böylece, politika kararlarındaki
dönüşüm, okulların özelleştirilmesi, “teknisizm”, “managerialism” ve her zaman
“performansla ilişkili olma” küreselleşmenin eğitim politikalarına getirdiği eğilimler olmaktadır (Ünal, 2005).
İstihdamın esnekleştirilmesinin etkilediği ve bu bağlamda dönüştürdüğü alanlardan biri de eğitim ve dolayısıyla öğretmenlik mesleğidir. Kapitalist küreselleşme
sürecinin önemli bir dinamiği olan neoliberal politikalar, tüm kapitalist ülkelerde
olduğu gibi Türkiye’de de uygulanmakta, giderek eğitim ve diğer sosyal alanlara
da yaygınlaştırılmıştır.
Söz konusu politikaların yaygınlaştırılması sürecinde, kuşkusuz, kamu hizmetlerinin piyasaya dahil edilerek diğer mal ve hizmetler statüsüne ve niteliğine getirilmesi önemli bir aşama olmaktadır. “Eğitim sunumunu, ürünü ticarileştirme
yoluyla daha maliyet/etkili kılma” ve “performansı, çoktan seçmeli test sonuçlarından yola çıkarak, deneyimleri standartlaştırma yoluyla ölçme”, eğitimi piyasa
içinde eritme, piyasayla kaynaştırma sürecinde iki önemli öğe olarak görülebilir.
Eğitim, neoliberal proje içinde ülkeler arası rekabette avantaj sahibi olma gibi gerekçeler bir yana, hem ideolojik hegemonyanın güçlenmesinde, hem de insanların gelecekteki toplumsal konumları ve kapitalist küreselleşme ile bütünleşen
yaşam beklentilerine sahip olmaları açısından anlam kazanmaktadır. Kuşkusuz,
OKUL ÖRGÜTÜ VE YÖNETİMİ������������������������������������������� 153
dönüşüm süreci açısından, öğretmenin “toplumsal ideallerinden” sıyrılarak küresel piyasadaki yerini alması, sanılandan daha önemlidir. Bu nedenle, tüm dünyada neoliberal eğitim politikalarının bir parçasını öğretmen kimliğinin yeniden
tanımlanması çalışmaları oluşturmuştur. Öğretmen kimliğinin neoliberal eğitim
tasarımı dolayımında oluşturulmasında etkili olan temel süreçlerden biri, “okuldaki işleyiş”in dönüştürülme sürecidir. Okuldaki işleyiş öğretmenin meslek anlayışının, benlik algısının; öğrenciyi, eğitimi ve toplumu kavrayışının dönüştürülmesinde etkili olmaktadır. Öğretmenler, oluşturulan ideolojik hegemonyadan
büyük ölçüde etkilenmektedirler, çünkü okul ortamı “küresel tek kültürün” yeniden üretildiği bir alan olarak düzenlenmektedir (Ünal, 2005).
Kapitalizmin bütün aşamalarında öğretmenin eğitim içerisindeki rolü pek değişmemiştir. Ancak öğretmene yüklenen anlam oldukça köklü değişmeler geçirmiştir. Bu süreçte, öğretmenden, yaşadığı toplum hakkında düşünen ve söz söyleyen toplumu ve eğitim politikalarını sorgulayan bir meslek elemanı olmak yerine
küresel ve ticari piyasa içerisinde yeni yerini alması beklenmektedir. Öğretmene
verilen bu görev küreselleşme politikalarının sürdürülebilirliği açısından gerekli görülmektedir. Bu noktada eğitimin anlam ve işlevindeki değişimleri istenilen
yönde destekleyecek öğretmenlerin yetiştirilmesi de gerekli olmaktadır. Bu anlamda öğretmen yetiştirme politikaları süreç içersinde üzerinde çok fazla değişikliğin yapıldığı bir alanı oluşturmaktadır.
Ross (2005)’a göre günümüzde çocukları en iyi bilen, tanıyan insanlar olarak ailelerin ve öğretmenlerin okullardaki değişimi etkileme güçleri çok azdır. Öğretilecek içerik ve öğrenci çıktıları daha önceden ve açıkça belirlendikten sonra,
standartlara dayalı ders kitapları ve testlerin hazırlanmasıyla, geriye çok az şey
kalmaktadır. Standartları temel alan reformlar, öğretmenleri ve okulları, daha önceden merkezi müfredatlar yoluyla belirlenmiş olan bilginin aktarılmasında araç
olarak kullanmaktadır. Bu dönemde artık “uzmanlar” tarafından genel çıkarlarımız ve bu çıkarları gerçekleştirmek için yapılması gerekenler planlanır olmuş,
geriye kalanlar ise katılımcı olmaktan ziyade izleyici olmaktadır. İşte bu teknikleştirme süreci öğretmenin profesyonelleşmesi olarak anlam bulmaktadır.
Bugün “öğretmenin profesyonelleşmesi”, bir meslek elemanı olarak öğretmenin
eğitim sürecindeki konumu, ilişki ve etkileşimleri, sahip olduğu donanım (öğretmen yetiştirme programlarının içeriği) ve bunu hangi yolla kazandığı (formal
eğitim, formasyon kursları vb.) gibi konular yanında istihdam biçimi ve toplumsal
konumuyla ilişkili bir kavram olarak da tartışılmaktadır. Dünyada, eğitim tartış-
154 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
malarının odağında yer alan öğretmenin profesyonelleş(tiril)mesi meselesi, bu
süreci “öğretmenin modernleştirilmesi” çerçevesinde anlamlandıranlar tarafından temel olarak iki gerekçe ile birlikte gündeme taşınmaktadır: Bilişim teknolojisindeki değişimle birlikte öğretmenin eğitim sürecinde değişen (artan ve karmaşıklaşan) rolü; öğretmen sayısındaki artışla birlikte artan öğretmen maliyetleri
(Ünal, 2011) dir.
Tarihsel süreç içinde bürokratik yapılara dönüşmüş olan okullar modernizmin
bir olgusudur ve kapitalist ekonomik sistem, ulus devletlerinin ortaya çıkması, sanayileşme ve kentleşme sonucu ortaya çıkan demografik değişmelerin eşlik ettiği
bir oluşumdur. Okul, eğitimin amaçlarını gerçekleştirmesini beklenen kişilerin
işleri ve birbirleri ile olan etkileşim biçimleri tarafından nitelenen toplumsal bir
sistemdir (Pehlivan, 2002).
Eğitim ve okul başka alanlarda ve sektörlerde olmadığı kadar çok sayıda kişi ve
kurumun ilgilendiği bir alandır. Birçok kurum eğitimle yakından ilgilenmek, kendi perspektifleri ve gereksinimleri doğrultusunda onu etkilemek ve yönlendirmek
isterler. Çünkü eğitim ve okullar bu kurumların gereksinim duyduğu ve önemsediği insan gücünü, bilgi, beceri ve değerleri üreten bir sistemdir. Eğitime ve okula
olan ilginin bir önemli nedeni, eğitimin ideolojik bir girişim olmasıdır. Belirli bir
grup, toplumsal sınıf ya da diğer toplumsal oluşumların üyelerince paylaşılan bir
toplumsal kavrama biçimi olarak ideoloji, eğitim sistemlerinin biçimlenmesinde önemli bir rol oynar. Eğitim sistemleri, ideolojilerin etkisiyle sürekli değişen
ve şiddetli ideolojik çatışmalara maruz kalan daha geniş bir toplumsal bağlamın
parçası haline gelir (İnal, 2004). Eğitim aracılığıyla yetiştirilecek kuşaklara kazandırılacak ideolojinin ne olacağı, bir başka ifadeyle ne tür bir dünya görüşüne sahip bireylerin, nasıl bir insanın yetiştirileceği sorunu, aslında eğitim sistemlerinin
temel sorunudur.
İnal (2004), egemen grup ya da resmi ideolojinin, eğitim, özellikle okullar üzerindeki doğrudan etkisini aşağıdaki alanlarda gerçekleştiğini söylemektedir:
1. İdeoloji, eğitim politikalarını, beklentilerini, sonuçlarını ve en önemlisi amaçlarını biçimlendirmeye çalışır.
2. İdeoloji, toplumsal çevre aracılığıyla bazı tutum ve değerleri aktarır ve pekiştirir.
3. İdeoloji, okulun resmi ve açık programları ile seçilmiş ve onaylanmış bilgi ve
becerileri önemle vurgular.
OKUL ÖRGÜTÜ VE YÖNETİMİ������������������������������������������� 155
Okulların, toplumdaki eşitsizlikleri yeniden ürettiği konusu da önemlidir. İdeolojik bir girişim olan eğitim, okul aracılığıyla toplumda var olan eşitsizlikleri büyük
ölçüde yeniden üretilmektedir. Althusser (2006)’ e göre okul, eğitim kurumları
içinde özel bir yere sahiptir. Okul, öğrencilere birçok bilgi ve beceri öğretir ancak
egemen ideolojinin değerlerine uygun olarak işbölümü, saygı, sevgi ve düzenin
kuralları öğretilir. Eğitim, sadece vermekle kalmaz, aynı zamanda, işbölümündeki
temel gruplarca gerekli tutum ve davranışları yeniden üretir. Bu şekilde eğitilmiş
gençlerde herhangi bir yaratıcılık, bağımsızlık ya da farklılaşma olabileceği düşüncesi gerçek dışıdır. Bu eğitimle ancak basmakalıp düşünen tek tip bireyler yetişir.
Marks’a göre okul tarafından “... zihinsel çalışma ile bedensel çalışma arasındaki
ikiliğin ve karşıtlığın kaldırılması ve insanın çok yönlü gelişiminin sağlanması,
egemen sınıf ile emekçi sınıf arasındaki ikiliği de kaldıracağı için, kapitalist sistemlerde buna izin verilmez” (Tural Kurul, 2002).
Yeni Marksist’lere göre okul, baskıcı kapitalist düzenin çıkarlarına hizmet etmekte
ve sınıf eşitsizliklerini de pekiştirmektedir. ... Fakat üretim ilişkilerinin yeniden
üretimi, yalnız baskıyla değil, aynı zamanda egemen ideolojiyi yayan İdeolojik
Devlet Aygıtları’yla olur”,okul bu aygıtlardan biridir.” ... kapitalist toplumda eğitimin eşitliği sağlayacağı ve bireyin yetenek ve potansiyelini geliştireceği görüşü
...”gerçekleşemez (Tural Kurul, 2002).
Bowles ve Gintis’e göre, okulda öğrencilere, otoriteye uyma ve güçsüzlüğü kabul
etme öğretilmektedir. Okullar, öğrencilere geldikleri sınıfsal yapılarına göre eğitim veriyordu. Gelecekte işçi olarak çalışacaklara, dakiklik, talimatları yerine getirme ve otoriteye itaat öğretilirken, yönetici olacaklara esneklik, ılımlı davranma
yeteneği, değişme ve gelişmeye açıklık öğretiliyordu. Eğitimin örgütlenmesi ve
program içerikleri bu bakış açısına göre düzenleniyordu. Düşük statülü meslekler
için öğrenci hazırlayan okullar daha katı programlar ve sıkı denetim uygularken,
diğer taraftan seçkinci okullar oluşturulmaktaydı ( Tezcan, 2005).
Öğretmen ve yönetici davranışlarında ve okulların yapılanması ile oradaki uygulamalarda ortaya çıkan örtük program, öğretmen-öğrenci ilişkisine de yansımaktadır. Günümüz toplumlarını sömürü toplumları olarak nitelendiren ve toplumlardaki eğitim sürecini özne ve nesne durumundaki öğretmen ve öğrencinin
oluşturduğunu ifade eden Freire (2010)’ ye göre her insan, diğer insanlarla yüz
yüze diyalog kurarak dünyasına eleştirel bir şekilde bakabilir. Böylelikle kendi bireysel ve sosyal gerçeklerini aynı zamanda gerçekliğin çelişkilerini keşfedebilir.
Mevcut olan eğitim sisteminde eğitilmiş insan uysallaştırılmış ve uyumlu hale ge-
156 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
tirilmiş insandır. Bu durum, ezenlerin amaçlarına hizmet eder. Egemen durumdaki sınıf, kendi kültürünü ve değerlerini, ezilenlere benimsetir. Ezilenlerin kültür
ve değerlerini aşağılar. Ezenlerin huzuru, ezilenlerin içinde yaşadıkları dünyayı ne
oranda içselleştirdiklerine ve ne kadar az sorguladıklarına bağlıdır.
Freire (2010)’e göre “ ... geleneksel eğitimde ‘Yığmacı’ eğitim yöntemi vardır.’ Bankacı eğitim modeli’ de denilebilecek bu modelde, öğrencinin, öğrenme süreci içinde
bir özne değil, bilginin yerleştirildiği bir nesne olduğu düşüncesi söz konusudur.
Burada bilgiyi yatırım olarak gören bir anlayış vardır. ... Yığmacı eğitim özgürleştirici olmayıp, ezilenlerin itaatkârlığına ve yabancılaşmasına destek olur. Bu yöntem
yaşamı yadsır... içeriği ve ahlaki ilkeleri yönetici sınıfın ideolojisini yansıtır.
Poulantzas ‹a göre, toplumsal sınıflar yaratan ve sürdüren okullar değil, üretim
sistemidir. Okul, bireyi üretim sistemi tarafından yaratılan konuma yönlendirir.
Bu durum toplumsal sınıfları ortadan kaldırmaz ancak, sınıflar arasında geçişler
sağlayabilir. Okullar kapitalist toplumda, toplumsal sınıfların yeniden üretiminde
rol oynarlar ve mevcut toplumsal ilişkilerin sürdürülmesini sağlarlar. Okulların
kapitalist toplumdaki işlevi ideolojiye yaratmak değil, yaratılan ideolojiyi bireylere aktarmaktır. Okular ideolojiyi yayan birer aygıttır. Okullarda otoriteye boyun
eğmenin ve tabi olmanın temelleri oluşturulur. Okullar, egemen sınıfların üretim
sisteminin ihtiyaçlarını manipüle eden bir şey değildir. Gerçekte okul, zihin-el işbölümünün yeniden üretimini sağlayan bir ideolojik devlet aygıtıdır ( İnal, 1996).
Ivan Illich (2006)’e göre, ... okullar yetkeci ve katıdır. Hem uymacılığa hem çatışmaya neden olurlar; yoksullara ayırım gözetimi uygular, varsılları sorumluluktan kurtarırlar. ...mevcut toplumsal yapıyı yeniden üretir; insanları kendilerine
yabancılaştırır ve kurumlar ile uzmanların otoritesine bağımlı kılarlar. Gerçek
özgürlük, okulların ortadan kaldırılmasıyla sağlanabilir. Okul, adeta paketlenmiş
mallar pazarlayan bir işletme durumuna gelmiştir. Bir bilgi paketi halinde olan
program, müşterilerine pazarlanmakta, öğrencilerin yaşamlarını buna göre düzenlemeleri beklenmektedir.
Illich (2006), okula bürokrasi nedeniyle de karşı çıkmaktadır. Ona göre okuldaki
bürokratik süreçler, uzmanlaşmış ve tam zamanlı bir okul yaratmaktadır. Zorunlu
müfredat ve devam zorunluluğu bürokratik süreçlerin bir ifadesidir. Illich, kurumsallaşmasının toplumsal kutuplaşmaya ve psikolojik çöküntüye yol açtığını
ortaya koymaya çalışmıştır. Bireylerin kurumların baskısı ve denetimi altında
değil yaratıcı, kişisel ve özerk yetiştirilmesi gerektiğine inanmaktadır. Bireylerin
kurumlara bağlı hale geldiğini ve yaratıcılıklarını kaybettiklerini savunmaktadır.
OKUL ÖRGÜTÜ VE YÖNETİMİ������������������������������������������� 157
Ivan Illich, aynı zamanda kitabında zengin ve fakirlere dikkat çekmiştir. Okullaştırılmanın maliyeti ile bu iki kesim arasındaki ilişkiyi şöyle açıklamıştır:
Illich; okullarında yapılan eğitimin eşitlikçi bir nitelik taşımadığını ve bunun sonuçlarını fakir kesimin daha ağır ödediğini belirtmektedir. Bir çocuğun eşit nitelikte okul eğitimi hakkına sahip olmakta zengin bir çocuğun konumunu elde
edebilmesi nadir görülür. Aynı okula, aynı yaşta başlasalar bile fakir çocuklar, orta-sınıf çocuklar için mümkün olan eğitim olanaklarının çoğundan mahrumdurlar. Bu avantajlar evdeki sohbetler ve kitaplardan, çocuğun hoşuna gidecek tatil
gezilerine ve hem okulda hem de okul dışında içinde yer alabilecek farklı ilgi alanlarına kadar uzanmaktadır. Daha fakir çocuklar, gelişim ve eğitim amacı ile okula
bağımlı oldukları sürece genellikle diğerlerinden geri kalacaklardır. Fakirlerin bu
dengesizlikleri gidermek için sertifikaya değil, öğrenme edimlerini gerçekleştirmelerini sağlayacak yardımlara ihtiyaçları vardır (Illich, 2006).
Okullarda uygulanan örtük ya da açık programla öğrencilerin kontrol edilebilen makineler haline getirilmeye çalışıldığını eleştiren Spring (1997),çocukların
kolay kontrol edilebilen verimli makineler olarak değil, özgür ve hayattan zevk
alan bireyler olarak yetiştirilmesini savunmaktadır. “Bir bireyin eylemlerine, kaçışı olmayan, içselleşmiş bir otorite kılavuzluk ediyorsa politik özgürlüğün çok
az anlamı vardır” diyen Spring, içselleşmiş otoriteyi oluşturan mekanizmalardan
birinin eğitim olduğunu ileri sürmektedir. Okullardaki uygulamalarla otoritenin
içselleştirilmesine çalışılmaktadır.
Pierre Bourdieu (2005)’ya göre “...Okul, toplumda egemen toplumsal grupların
kültürel sermayesini (birikimini) kabul eder ve onu gerçekmiş gibi ...”öğretir;”...
Okul, sadece okulun otoritesini, öğretmenlerini ve çalışma ölçütlerini kabul eden
ve onlara uyan öğrencileri ödüllendirir. ... egemen sınıfın kültürünü... toplumsal
eşitsizliğini... yeniden üretir ve sonuçta meşrulaştırır.
Apple (2006)’a göre, bir devlet aygıtı olarak okullar, sermaye birikimi (hiyerarşik
olarak örgütlenmiş bir öğrenci grubunu ayıklar, seçer ve onaylar) ve meşruiyet
(eksik bir liyakat ideolojisi sağlar ve böylece eşitsizliğin yeniden yaratılması için
gerekli ideolojik biçimlere meşruiyet sağlar) için gerekli koşulların yaratılmasında
önemli roller üstlenir. Okullarda öğrencilere verilen bilgi ve uygulamalar, onların ailelerinin sosyo-ekonomik konumlarına göre değişmektedir. Ona göre işçi,
azınlık ve diğer düşük konumlardan gelen öğrencilerin çoğunlukta bulunduğu
sınıflarda öğrencilere dakiklik, temizlik, otoriteye saygı, davranışlarında üst kişi
ve makamlara bağımlılık ve sıkıntılar karşısında uysal davranma gibi davranış-
158 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
lar öğretilir. Diğer yandan, üst sosyo-ekonomik çevrelerden gelen öğrencilerin
çoğunlukta olduğu sınıflarda öğrencilere açık görüşlük ve sorun çözme yeteneği
kazandırılarak onların becerikli işçiler yerine profesyonel yönetici adayları olarak
yetişmeleri sağlanır. Böylece toplumda var olan eşitsizlikler devam eder.
Okullar, sistemin amaçlarını, ideallerini gerçekleştirecek bireylerin yetiştirileceği yerlerdir. Farklı ekonomik, politik ve kültürel dünya görüşleri olan gruplar,
toplumsal açıdan meşruiyetin neyi ifade ettiğini ve toplumun amaçlarının neler
olması gerektiğini tanımlamaya çalışırlar. Bu durum eğitim kurumları içinde de
gerçekleşir (Apple, 2004) .
Neoliberal kapitalizmin eğitim anlayışını eleştiren Giroux (2007), neoliberal kapitalizmin eğitimi, işçileri hizmet sektörü için eğitmek ve yaşam boyu tüketiciler üretmek için ikili bir görevle kullandığını ileri sürer. Aynı zamanda neoliberalizmin,
hoşgörüsüzlüğü ve nefreti teşvik eden dinsel köktenciliğe ve şoven vatanseverliğe
batmış artan bir otoriteryanizmi beslediğini ve bunun da eleştirel düşünceyi cezalandırdığını ifade eder. Ona göre örtük program, öğrencileri siyasi, ekonomik ve
toplumsal kurumların istediği biçimde yetiştirir. Resmi programlarda yaratıcılık,
bilimsel düşünme ve kendine güvenme vurgulanır ve amaçlanırken, örtük programlarla öğrencilere edilgenlik, uysallık ve otoriteye boyun eğme aşılanır.
Yukarıdakiler ışığında konuyu özetlemek gerekirse, okul içinde bulunduğu bölgenin gereksinimlerini de dikkate alarak, eğitimin amaçlarını gerçekleştirmek üzere
bir araya gelmiş yönetici, öğretmen, öğrenci, diğer personel ve araç gereçlerden
oluşan bir örüntü olarak tanımlanmaktadır. Okullar, kitlesel eğitimin yapıldığı
yerler olarak modernleşme ve sanayileşme süreciyle birlikte gelişmeye başlamıştır. Okulun görevleri aslında eğitiminde görevleridir. Geleneksel anlamda okul
denilince akla gelen ilk şey, bilgi ve bunun aktarıldığı yer olmasıdır. Ancak, günümüzde eğitime ilişkin yapılan tartışmalar, eğitimin tanımına ve işlevlerine yeni
bakış açılarını ortaya çıkarmıştır.
Eğitimin hangi görevleri ya da işlevleri yerine getireceği, eğitimin amaçlarından
çıkarılabilir. Eğitimin işlevleri açık ve kapalı işlevler olarak gruplanabilir. Açık
işlevler, eğitimle ilgili yasal metinlerde yer alan amaçlarda çıkarılan işlevlerdir.
Kapalı işlevler ise yasal metinlerdeki amaçlardan yer almamakla birlikte, eğitim
kurumlarının uygulamada bireylere kazandırması beklenen statü vb. işlevlerdir.
Kapitalizmin dönemsel ihtiyaçlarına paralel olarak, yaşamın her alanına girmekte
olan neoliberal politika, uygulama ve tarzları, gerçekliğin, neoliberalizmin diliyle
OKUL ÖRGÜTÜ VE YÖNETİMİ������������������������������������������� 159
yeniden inşası için çeşitli işlevler üstlenmektedir. Bu süreçte devlet, sermaye için
yeni kâr olanakları yaratma potansiyeline sahip olan eğitim, sağlık, sosyal güvenlik ve çevre gibi alanları piyasaya dahil edecek kurumsal çerçeveyi yaratmakta ve
korumaktadır (Harvey, 2005). Nitekim son 20-30 yıl içinde, dünyanın hemen her
yerinde olduğu gibi Türkiye’de de, eğitimden sağlığa, su kaynaklarından sosyal
güvenliğe kadar, bir zamanlar kamusal varlık ve kamusal hizmet çerçevesinde değerlendirilen konular, özel yatırım ve özel harcama alanları içine alınmıştır (Demirer, 2012). Bourdieu’nun çarpıcı bir biçimde ifade ettiği üzere, neoliberalizm,
katıksız piyasa mantığını engelleyecek tüm kolektif yapıları imha etmektedir (Bourdieu, 1998). Türkiye’de bu mantığın yerleşmeye başladığı alanların başında sağlık sistemi ile birlikte eğitim sistemi gelmektedir. Neredeyse zorunlu hale gelen ve
sınava hazırlık, kendini geliştirme, meslek edinme gibi olumlu çağrışımlar yapan
biçimlerde düzenlenen eğitim faaliyetleri, bu politikaların hayata geçtiği ve toplumun bilinç katında meşrulaşıp içselleştirildiği mecralar olarak öne çıkmaktadır.
Günümüzdeki ekonomik ve siyasal alanda yaşanan dönüşümler ise kapitalizmin
girdiği krizden çıkmak için uyguladığı neo-liberal politikaların sonucudur. İşte
bu dönüşümler sırasında herkes kendi toplumsal sınıf gerçekliği doğrultusunda
payını almaktadır. Üst toplumsal sınıfların aldığı pay daha da artmakta, emekçi sınıflar ise daha da yoksullaşmaktadır (Kiraz, 2010). Dolayısıyla herkes ancak kendi
sınıfsal özelliklerine uygun okullara gidebilmektedir. Üst sosyal sınıflar ayrıcalıklı
okullara gidebilirken yoksullar ancak gecekondu okullarına devam edebilmektedir. Bu durum da sınıfsal ayrışmayı derinleştirmektedir. Yani eğitim okullar aracılığı ile sınıfsal farklılıkları azaltmamakta tam tersine sınıfsal farklılıkları derinleştirmekte ve varsıllar lehine kabulü içselleştirmektedir.
160 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
KAYNAKÇA
Açıkalın, A. (1998). Okul Yöneticiliği, Pegem Yayıncılık, Ankara
Althusser, L. (2006). İdeoloji ve Devletin İdeolojik Aygıtları, İthaki Yayınları, İstanbul
Apple, M. W. (2004). Neoliberalizm Ve Eğitim Politikaları Üzerine Eleştirel Yazılar,
Eğitim-Sen Yayınları, Ankara
Apple, M. W. (2006). Eğitim ve İktidar, Kalkedon Yayınları, İstanbul
Aydın, M. (2005). Eğitim Yönetimi, Hatipoğlu Yayınevi, Ankara
Balcı, A. (2005). Açıklamalı Eğitim Yönetimi Terimleri Sözlüğü, Tek Ağaç Basım Yayın, Ankara
Balcı, A. (1993). Etkili Okul, Kuram Uygulama ve Araştırma, Ankara Üniversitesi
Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, Ankara
Başar, H. (2001). Sınıf Yönetimi, Pegem Yayıncılık, Ankara
Başaran, İ. E. (1989). Yönetim, Gül Yayınevi, Ankara
Başaran, İ. E. (2008). Türk Eğitim Sistemi ve Okul Yönetimi, Ekinoks Yayınevi, Ankara
Bourdieu, P. (2005). Pratik Nedenler, Hil Yayın, İstanbul
Bourdieu, P. (1998). The Essence of Neoliberalism Le Monde Diplomatique, English
Edition 12, http://mondediplo.com/1998/12 (13 Kasım 2012).
Bursalıoğlu, Z. (1998). Okul Yönetiminde Yeni Yapı ve Davranış, Pegem Yayıncılık,
Ankara
Demirer, D. K. (2012). Eğitimde Piyasalaşma ve Öğretmen Emeğinde Dönüşüm. Çalışma ve Toplum, 2012/1
Demirtaş, H. (2010). Türk Eğitim Sistemi ve Okul Yönetimi, Editör: Ruhi Sarpkaya,
Anı Yayıncılık, Ankara.
Durkheim, E. (1956). Education and Sociology, Free Pres, Illionis.
Erdoğan, İ. (2008). Eğitim Ve Okul Yönetimi, Alfa Basım Yayım, İstanbul.
Ertürk, S. (1975). Eğitimde Program Geliştirme, Yelkentepe Yayınları, Ankara.
Freire, P. (2010). Ezilenlerin Pedagojisi, Ayrıntı Yayınları, İstanbul.
Giroux, A. H. (2007). Eleştirel Pedagoji ve Neoliberalizm, Kalkedon Yayınları, İstanbul
Harvey, D. (2005). A Brief History of Neoliberalism, Oxford, England: Oxford University Press.
OKUL ÖRGÜTÜ VE YÖNETİMİ������������������������������������������� 161
Helvacı, M. A. (2005). Eğitim Örgütlerinde Değişim Yönetimi, İlke, Yöntem ve Süreçler Nobel Yayıncılık, Ankara
Illich, I. (2006). Okulsuz Toplum, Şule Yayınları, İstanbul
İnal, K. (2004). Eğitim ve İktidar, Türkiye’de Ders Kitaplarında Demokratik ve Milliyetçi Değerler, Ütopya, Ankara
İnal, K. (1996). Eğitimde İdeolojik Boyut, Doruk Yayıncılık, Ankara
Karip, E. (2004). Eğitim Kurumları Yönetici Adayları Seçme Sınavlarına Hazırlık ve
Yetiştirme El Kitabı, Ed. Yüksel Özden Pegem Yayıncılık, Ankara
Kaya, Y.K. (1991). Eğitim Yönetimi, Kuram ve Uygulama, Set Ofset Matbaacılık, Ankara
Kiraz, Z. (2010). Analysis of the dynamics of seperation between the urban primary
schools. Procedia Social and Behavioral Sciences 2, 1048–1056.
Özden, Y. (2005). Eğitim ve Okul Yöneticiliği, Pegem Yayıncılık, Ankara
Pehlivan, A. İ. (2002). Alternatif Okullar, Pegem Yayıncılık, Ankara
Ross, E. Wayne. (2005) Standartlar, Test Etme ve Müfredat Denetimi, Eğitim Bilim
Toplum, Cilt:3, Sayı:11, Yaz, Eğitim-Sen
Spring, J. (1997 ). Özgür Eğitim, Ayrıntı Yayınları, İstanbul
Şişman, M. Turan, S. (2004). Eğitim Kurumları Yönetici Adayları Seçme Sınavlarına
Hazırlık ve Yetiştirme El Kitabı, Pegem Yayıncılık, Ankara
Taymaz, H. (2003). İlköğretim ve Ortaöğretim Okul Müdürleri İçin Okul Yönetimi,
Pegem Yayıncılık, Ankara
Tezcan, M. (2005). Sosyolojik Kuramlarda Eğitim, Anı Yayıncılık, Ankara
Topakçı, E. (2002). Sınıf Örgütünün Yönetimi, Ütopya Yayınevi, Ankara
Tural Kurul, N. (2002). Eğitim Finansmanı, Anı Yayıncılık, Ankara
Tyler, R. (1950). Principles of Curriculum and Instruction, The University of Chicago
Pres, Chicago
Ünal, L. I. (2011). Türkiye’de Öğretmen Yetiştirme. Editör: Songül Aynal Kilimci. Pegem Akademi, Ankara
Ünal, L. I. (2005).Öğretmen İmgesinde Neo-liberal Dönüşüm, Eğitim Bilim Toplum,
Sayı: 11, s. 4-15.
BÖLÜM
7
OKUL YÖNETİMİNDE
İNSAN KAYNAKLARI
Öğrt. Gör. Dr. İsmail ZENCİRCİ*
*
AMAÇLAR
• Eğitim örgütlerinde yer alan insan kaynaklarını hizmet sınıflarına göre tanıyabilme
• Eğitim örgütlerindeki personelin yükümlülüklerini kavrayabilme
• Eğitim örgütlerinin amaçlarına erişmesinde insan kaynaklarının rolünü ve
önemini açıklayabilme
• Eğitim örgütlerinde kadrolanmış personelin yönetimi ile ilgili yasal metinleri
tanıyabilme
*
Balıkesir Üniversitesi Necatibey Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü
– 163 –
OKUL YÖNETİMİNDE İNSAN KAYNAKLARI���������������������������������� 165
Giriş
Örgütlerde insan kaynaklarının yönetimi oldukça dinamik bir süreç olarak işlemektedir. İnsanın dinamik doğasının yansıması olarak kabul edilebilecek bu durum, işgörenlerin beklentileri ve ihtiyaçlarının örgütlerde önemsenmesiyle birlikte insan kaynakları yönetiminin farklı bir bakış açısıyla ele alması gereksinimini
ortaya çıkarmıştır.
Geleneksel anlamda personel yönetimi denildiğinde daha çok işgörenlerin sağlanması, sınavlarının yapılması, sicil, atama ve yer değiştirme işleri ile görevde
yükseltilmeleri ve emeklilik işlemleri gibi teknik konular akla gelmektedir. Personel yönetimine böyle bir yaklaşım, yapı ve işleyişe odaklanması nedeniyle, sınırlılık göstermektedir. Oysa bugün personel yönetimi için öngörülen hizmetlerin
kapsamının genişlemesi ve hizmet çeşitliliğinin artması örgütteki insan kaynaklarının etkili yönetimini zorunlu kılmıştır (Başaran, 1985; TODAİE, 2001; Açıkalın, 1996).
Örgütte insan kaynaklarının yönetiminin iki temel amaca hizmet etmesi beklenir.
Bunlardan ilki insan gücünün verimliliğinin sağlanması, ikincisi de işgörenlerin
geliştirilmesi ve gereksinimlerinin karşılanmasıdır (Argon ve Eren, 2004). Vurgulanan amaçlar hem özel sektör hem de kamu sektöründe insan kaynaklarının
yönetimi sürecinde önemlidir. Ancak daha yavaş değişim gösteren kamu yönetiminde yenilikler beklenen nitelikte ve hızda yapılamamaktadır (Yiğitbaş, 2008).
Bu bağlamda kamu sektöründe geleneksel personel yönetimi anlayışının etkilerinin daha çok hissedildiği söylenebilir.
Kamu örgütleri, toplumsal çıkara dayalı, kar amacı gözetilmeden herkes tarafından ortaklaşa tüketilen mal ve hizmetleri üreterek toplumsal yaşamı etkili sürdürmeyi amaçlamaktadır (Polatoglu, 2001). Toplumlar varlıklarını sürdürebilmek
amacıyla genç kuşaklarının birlikte yaşam koşullarına uyabilecek ve aynı zamanda her birinin bağımsız yaşayabilmesini sağlayacak bilgi ve becerilerle donanmasını isterler ve tam da bu noktada eğitim sistemlerine gereksinim duyarlar. Eğitim
sistemleri toplumun eğitim gereksinimini karşılamak amacıyla tasarlanmış ve
özellikle de olmazsa olmaz kabul edilen okul örgütlerinin işleyişine dayalı olarak
yaşayan toplumsal yapılardır. Bu bağlamda belirtilen yönleriyle eğitim sisteminin
okul örgütleri üzerinden sunduğu hizmetler bir kamu hizmeti özelliği gösterir.
Okulları öğrenenlerin etkili öğrenmeler gerçekleştirmesini sağlayan ve kendini öğrenme ve öğretmeye adayan bir hizmet örgütü olarak görmek doğru olur.
166 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
Katılımcılarını ortak amaçlara yönelten, yaratma ve başarma sınırlarını zorlayan
ve geliştiren okullar bu işlevlerini yerine getirebilmek için etkili ve verimli yollar
bulmak durumundadır (Senge, 1996; Leithwood &Louis, 1998). Eğitim hizmeti
sunan okul örgütlerinin etkili ve verimli olmaları ancak parçası oldukları toplumsal sistemin bireysel ve yapısal öğelerinin bir bütün olarak ele alınmasıyla olanaklı
görülmektedir. Okul örgütündeki öğrenci, öğretmen ve yöneticilerin, ortama gelirken hem ihtiyaçlarını hem de kişisel donanımlarını birlikte getirdikleri unutmamalıdır (Hoy&Miskel, 2010). Özellikle okul örgütünde öğrenci dışında kalan
insan kaynaklarının (öğretmen, yönetici ve eğitim öğretim sınıfından olmayan
diğer işgörenlerinin) niteliklerinin hizmet niteliğini belirlediği unutulmamalıdır.
Certo’a (1997) göre, gerekli mesleki niteliklerine sahip, istekli ve coşkulu işgörenler, düşük nitelikli, duyarsız ve çoşkulu olmayan işgörenlerden daha nitelikli
üretim yapmakta ve hizmet sunmaktadır (Kayıkçı, 2008).Bu bağlamda nitelikli
işgücünün örgütte çalışması, eğitim örgütleri özellikle de okul örgütleri için büyük önem taşımaktadır. Okul örgütlerindeki insan kaynaklarının örgütte bulundukları sürede moral değerlerinin yüksek olması, işlerinden mutlu olmaları, örgütte kendilerini güvende hissetmeleri, aidiyet duygusu geliştirmeleri, örgüt için
özveride bulunmaları etkili bir insan kaynakları yönetimi yolu ile sağlanabilir.
Kitabın “Eğitim Örgütlerinde İnsan Kaynakları Yönetimi” bölümünde, eğitim örgütlerindeki hizmet veren insan kaynaklarının (işgörenlerin) örgüte alınmalarından örgütten ayrılmalarına kadar geçen süredeki özlük hakları 657 Sayılı Devlet
Memurları Kanunu ile devlet memurlarını ilgilendiren diğer yasal metinler çerçevesinde ele alınmıştır.
Eğitim Örgütlerinin İnsan Kaynakları Yapısı
Kamu hizmeti sunan eğitim örgütlerinde personel yapısını ele almadan önce
Türkiye’de kamuda çalışan insan kaynakların genel özelliklerini gözden geçirmek
yararlı olacaktır.
Kamu görevliliğini diğer bir deyimle devlet memurluğunu daha iyi anlayabilmek
için memurluğun genel karakteristiğini anlamak gerekir. Memurluk; yaşam boyu
değiştirmeden sürdürülebilecek, sınırlı yükselme olanakları olan, personel akışının oldukça yavaş olduğu, genel öğrenim esas alınarak sınavla işe girişin sağlandığı, kurumlar arası geçişin kurumların olur vermesine bağlı olduğu, kıdem ve
öğrenim düzeyi esas alınarak yükselmelerin yapıldığı, derece ve sınıf esas alınarak
OKUL YÖNETİMİNDE İNSAN KAYNAKLARI���������������������������������� 167
ödemelerin yapıldığı, idari yargı yoluyla denetlendiği, yasal düzenlemelere dayalı sürdürülen, gelenekçi ve şekilci, orta sınıfın yer aldığı güvenceli bir meslektir
(Eryılmaz, 2001).
Ülkemizde kamuda çalışan insan kaynaklarını bu alanı düzenleyen 657 sayılı
Devlet Memurları Kanunu dört grupta tanımlanmıştır (DMK Madde 4): Bunlar,
genel idare esaslarına göre devlet ve kamu tüzel kişilerince sunulan hizmetleri
asli ve sürekli gerçekleştirmekle yükümlü olan memurlar; Özel bir meslek bilgisine ve mesleki uzmanlığa ihtiyaç duyulan alanlarda bakanlar kurulu tarafından
belirlenen esaslar ve usuller çerçevesinde ilgili kurumun teklifi Devlet Personel
Daire Başkanlığının görüşü ve maliye bakanlığının oluru ile mali yılla sınırlı bir
süre çalışan, sözleşmeli personel; Devlet Personel Dairesinin ve Maliye Bakanlığının görüşlerine dayanılarak Bakanlar Kurulunca karar verilen görevlerde İhtiyaç duyulan alanlarda mevsimlik ya da bir yıldan daha kısa süre çalıştırılan geçici
personel ve Bir yıldan az süreli veya mevsimlik hizmetler için belirlenmiş ücret
çerçevesinde ve belirlenen sayıda sürekli işçi kadrolarında belirsiz süreyle iş sözleşmelerine dayalı çalıştırılan ve işçi sayılmayan işçiler. Yasada, belirtilen bu dört
grup personel dışında kamuda istihdam yapılamayacağı belirtilmiştir.
Kamu hizmeti sunan devlet memurları 657 sayılı DMK’da belirlenen ilkeler doğrultusunda iş yaşantılarını sürdürmektedir. İlgili yasada Sınıflama, Kariyer ve Liyakat olmak üzere üç temel ilkeye vurgu yapılmaktadır (DMK, 3. md).
Sınıflandırma
İlgili kanunda kamu hizmeti görmek üzere kamu örgütlerinde görevli memurlar için 10 farklı sınıf tanımlanmıştır (DMK madde 36). Devlet memurlarının
sınıflandırılması hizmetlerin, hizmet sunanların niteliklerinin, eş statüdekilerin
işe alınması, atanması, yükseltilmesinde eşit haklara sahip olmasının yanı sıra,
memurlar arasında yapılabilecek kayırmacılığın önlemesi ve görevlerin anlaşılırlığının sağlanması konularında katkı sağladığı söylenebilir (Canman, 2000). Yukarıda sözü edilen 10 farklı memuriyet sınıfı Çizelge 1’de belirtilmiştir.
168 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
Çizelge 1: Devlet memurluğunda Hizmet Sınıfları ve İlgili Sınıflarda Yer Alan
Görevliler
Hizmetler Sınıfları
Görevliler
1
Genel İdari Hizmetler Sınıfı
Büro hizmetlerini görenler ile diğer 9hizmet
sınıfından birinde yer almayanlar.
2
Teknik Hizmetler Sınıfı
Mühendis,
mimar,
şehir
istatistikçiler, hidrologlar v.b.
3
Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hiz- İnsan ve hayvan sağlığı alanında çalışanlar.
metler Sınıfı
Tıp doktorları, fizyo terapistler, diş doktorları, hemşireler, veterinerler v.b.
4
Eğitim ve Öğretim Hizmetler Sınıfı
Yönetici, müfettiş, öğretmen eğitim işlerini
fiilen yürütenler.
5
Avukatlık Hizmetler Sınıfı
Avukatlık hizmetlerini baroya kayıtlı olarak
yürütenler.
6
Din Hizmetler Sınıfı
Dini eğitimlerine dayalı olarak dini görev
yapanlar
7
Emniyet Hizmetler Sınıfı
Her düzey emniyet mensupları
8
Yardımcı Hizmetler Sınıfı
Evrak dağıtan, temizlik, aydınlatma ve ısıtma
v.b. işlerde çalışanlar.
9
Mülki İdare Amirliği Hizmetler Sınıfı
Vali, kaymakam, bu görevleri fiilen ya da
merkezde yürütenler.
10 Milli İstihbarat Hizmetler Sınıfı
plancıları
Özel kanunlarla tanımlanmış ve başbakanlık
tarafından belirlenen özel görevleri yürütenler
Kaynak: 23/07/1965 tarih ve 12056 sayılı R.G Yayımlanan657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu
madde 36
Eğitim örgütlerinde çalışan işgörenler Çizelge 1’de belirtilen hizmet sınıflarından İlköğretim müfettişleri, okul yöneticileri ve yönetici yardımcıları ile öğretmenlerin yer aldığı Eğitim Öğretim Hizmetleri Sınıfının yanı sıra, il milli eğitim
müdürü, büro işlerindeki memurların yer aldığı Genel İdari Hizmetler Sınıfı,
hizmetliler ile bekçi, kaloriferci vb. çalışanların yer aldığı Yardımcı Hizmetler Sınıfı, teknik elemanların yer aldığı Teknik Hizmetler Sınıfı, pansiyonlu okullarda
(reviri bulunan) Sağlık Hizmetleri ve Sağlık Yardımcıları Hizmetleri Sınıflarında
hizmet vermektedir (Kayıkçı, 2008).
OKUL YÖNETİMİNDE İNSAN KAYNAKLARI���������������������������������� 169
Kariyer
Eğitim Örgütlerinde çalışan kamu görevlilerinin birer devlet memuru olarak bulundukları hizmet sınıflarının içerisinde yükselme, ilerleme olanağı tanınmasını
vurgulayan ilkedir. Kamu hizmeti sunan ve 657 sayılı DMK kapsamında işleyişe
sahip örgütler hizmet niteliğine bağlı olarak kamu görevlilerinin yükselme sürecini düzenlemeye çabası içindedirler. Bu bağlamda eğitim öğretim sınıfında görevli
öğretmenler için 13 Ağustos 2005 tarih 25905 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan
2006 yılında ek ve değişiklikler yapılan Öğretmenlik Kariyer Basamaklarında
Yükseltme Yönetmeliği çıkarılmıştır. Yönetmeliğe göre öğretmenlik mesleğinde
üç kariyer düzeyi tanımlanmıştır. Bunlar öğretmenlik, uzman öğretmenlik ve başöğretmenliktir. Öğretmenlik kariyer basamakları daha ayrıntılı olarak kariyer
başlığı altında ele alınacaktır.
Liyakat
Devlet memuru için liyakat önemli bir güvence olarak algılanabilir. Çünkü liyakat
çalışanın bilgi beceri ve yeteneklerine dayalı olarak işe alınması, yükseltilmesi, eşit
koşullarda yarışma fırsatları elde etmesini sağlayan, her türlü ayırımcılıktan uzak
kalması, örgütte etkin ve verimli kullanılmasının yanı sıra onları siyasi baskılara
karşı güçlü kılan bir ilkedir (Akgüner, 2001).
Devlet Memurluğunda Genel Haklar, Ödevler ve Sorumluluklar,
Yasaklar
Kamu hizmeti sunan devlet memurları 657 sayılı DMK çerçevesinde bazı haklara sahip oldukları kadar bazı ödevleri yerine getirmek ve bazı yasaklara uymak
zorundadırlar. Bir devlet memurunun göreve başladığı andan itibaren hak, ödev
ve sorumlulukları ile kendine konulan yasakların bilincinde olarak memuriyet
yaşantısını sürdürmesi beklenir.
Genel Haklar
Devlet memurlarına yasayla aşağıdaki haklar tanınmıştır (DMK 17-25 maddeler):
Uygulamayı isteme hakkı. Kamu çalışanları kendilerini ilgilendiren düzenlemeler
içeren yasal metinlerde yer alan hükümlerin kendilerine uygulanmasını isteme
hakkına sahiptir.
170 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
Güvenlik Hakkı: İş güvencesini içerir. Memuriyete son verme işlemi ancak yasal
koşullar oluşursa yapılabilir. Devlet memuru her hangi bir şekilde aylık hakkından ve diğer haklarından yoksun bırakılamaz.
Emeklilik Hakkı: Emekliliği düzenleyen özel kanunda belirtilen koşulları taşıyan
her devlet memuru emeklilik hakkına sahiptir. Bu hakkın kullanımı memuriyetin
sona erdirilmesinin doğal yollarından biridir.
Çekilme Hakkı: Devlet memurları yasal esaslara uygun bir şekilde görevlerinden
ayrılabilirler. Çekilen memur hemen görevinden ayrılamaz. Kurum yerine birini
atayana yada çekilmeyi onaylayana kadar (en çok bir ay bekletilebilir) memur çalışmasına devam eder.
Müracaat Şikâyet ve Dava Hakkı: 1982 Anayasası’na göre yönetimin her türlü eylem ve işlemine yönelik bazı istisnai durumlar dışında yargı denetimi yapılabilir.
Devlet memurları gerek kişisel gerekse resmi işlerinden dolayı müracaatta bulunabilir. Kendilerini ilgilendiren konularda yapılan eylem ve işlemlere yönelik
şikâyette bulunabilir. Şikâyette bulunurken şikâyet edilen atlanılarak sonraki amire şikâyet başvurusu yapılmalıdır. Ayrıca memurun gerek görmesi halinde eylem
ve işleme yönelik dava hakkı bulunmaktadır. Memurlara genel haklar içinde sağlanan müracaat ve şikâyet hakkının toplu olarak söz veya yazı ile yapılması hususundaki yasak madde de yapılan değişiklikle kaldırılmıştır (Yeniden düzenlenen
madde: 25/02/2011 tarihli Mükerrer Resmi Gazete - 6111/113 md.).
Sendika Kurma Hakkı: Devlet memurları Anayasa ve 2001 yılında çıkarılan ve
2012 yılında kısmen değiştirilen 4688 sayılı “Kamu Görevlileri Sendikaları ve
Toplu Sözleşme Kanunu” çerçevesinde sendika ve üst kuruluşları kurabilirler, birden fazlasına üye olabilirler.
İzin Hakkı: Devlet memurları kanunda yer alan esaslara uygun olarak belirlenmiş
süre ve koşullarda izin hakkına sahiptirler (İzin hakkının kullanımı ilerleyen konularda izinler başlığı altında ayrıntılı olarak verilmiştir).
Kovuşturma ve yargılama: Memurlar hakkında Görevleriyle ilgili veya görevlerini
yaparken konusu suç oluşturan eylemlerinden dolayı soruşturma ve kovuşturma
yapılabilir . Gerek görülürse hakkında özel hükümlere uygun şekilde dava açılabilir.
İsnat ve İftiralara Karşı Koyma: Devlet memurunun hakkında hasmane bir tutuma dayalı olarak yapılan ihbar ve şikâyete dayalı kişilik haklarını ve onurunu
zedelemek amacıyla yalan yanlış uydurma bir suç isnadıyla açılan soruşturma ve
OKUL YÖNETİMİNDE İNSAN KAYNAKLARI���������������������������������� 171
kovuşturmada atılı suçun sabit olmadığı durumlarda merkez örgütlerinde en büyük amir, ilerde ise valiler Cumhuriyet Savcılığından hasmane tutum sergileyen
kişilere yönelik kamu davası açılmasını isteyebilir.
Ödevler ve Sorumluluklar
Devlet memurların yerine getirmeleri gereken aşağıdaki ödevleri ve sorumlulukları bulunur (DMK 6.-16.Maddeler):
Sadakat: Devlet memurlarının adaylık dönemi sona erip asil memurlukları onaylandığından bir ay sonra bağlılık yemini etmeleri gerekir. Bu yemin anayasaya ve
kanunlara sadakatle bağlı kalarak milletin hizmetinde olmayı içerir.
Tarafsızlık ve Devlete Bağlılık: Devlet memurları her türlü ayırımcılıktan uzak bir
şekilde herkese eşit uzaklıkta hizmet vermek durumundadırlar. Memurlar siyasi
partiye üye olmaz, siyasi bir partinin yararına ya da zararına tutum ve davranış
sergileyemezler. Siyasi ve ideolojik amaçla eylemde bulunamazlar. Bir devlet memuru her koşulda devletin çıkarlarını korumakla yükümlüdür. Türkiye Cumhuriyetine zarar veren her hangi bir oluşumun içinde yer alıp faaliyet gösteremezler.
Davranış ve İşbirliği: Bir devlet memuru bulunduğu konum gereği hizmet içinde
hizmet dışında memuriyet onuruna yakışan davranışlar sergilemek durumundadır. Mesleki yaşantının gerektirdiği işbirliğinden kaçınamazlar.
Yurt Dışında Davranış: Kamu hizmeti sunan memurun her ne nedenle olursa
olsun (görevlendirme, yetişme, inceleme ve araştırma) yurt dışında bulunduğu
sırada devletin onurunu ve görevinin duyarlılıklarını zedeleyen eylem ve davranışlardan uzak durması gerekir. Yurt dışında da yurt içinde olduğu gibi gerekli
duyarlık ve özeni göstermek durumundadır.
Amir Durumundaki Devlet Memurlarının Görev ve Sorumlulukları: Amir konumundaki memurlar emri altındakilere yasal metinlerdeki esaslara uygun şekilde
yetki kullanır. Görev alanına giren konularda yasal metinlere uygun biçimde görevleri tam ve eksiksiz yapmaktan, astlarına yaptırmaktan, memurlarının yetiştirilmesinden ve onların izlenmesi ve değerlendirilmesi konusunda hem görevli
hem de sorumludur. Ayrıca emri altındakilere kanunsuz emir veremez, onlardan
çıkar elde edemez, alacak verecek ilişkisi kuramaz ve hediye alamaz.
Devlet Memurlarının Görev ve Sorumlulukları: Kamuda çalışan memurlar görevlerini yerine getirirken yasal metinlere aykırı davranamazlar. Hangi birimde
çalışıyorlarsa o birimi düzenleyen genel ve özel düzenlemelere ilişkin yasal me-
172 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
tinleri bilmek bunlara uygun davranmak durumundadır. Amirler hukuka aykırı
emir veremezler. Memur kendisine verilen emri yasal metinlere aykırı bulur ise
bu durumu amirine iletir. Amir emrinde ısrarlı ise memur emri yazılı ister ve yazıya dayanarak uygular. Bu durumda uygulamaya ilişkin sorunlardan emri veren
sorumlu olur. Bu noktada dikkat edilmesi gereken durum konusu suç oluşturan
emirler yazılı da verilse uygulanmamalıdır. Uygulanması halinde ilgili memur suçun bir parçası haline gelecektir.
Kişisel sorumluluk ve zarar: Devlet memurları görevlerinde dikkatli ve özenli davranmak zorundadırlar. Bir memur kendisin sorumluluğundaki araç gereç, belge vb. korumak ve gerektiğinde kullanıma sunmakla görevlidir. Görevi ile ilgili
bilerek ya da bilmeyerek kendinden kaynaklanan durumlardan dolayı idarenin
göreceği zararlardan sorumludur. Memurun verdiği zararı o günkü değerinden
karşılaması gerekir. Eğer memur hizmeti sırasında kamu hukukuna bağlı durumlardan dolayı üçüncü kişilerin zarar görmesine neden olursa, üçüncü kişiler memura değil bağlı olduğu kuruluşa dava açabilirler. Eğer üçüncü kişilerin
zararı personelin zimmetine geçirme durumundan kaynaklanıyor ise yürütülen
soruşturmanın sonuca bağlanması beklenmeden zarar bedeli konuyla ilgili genel
hükümler çerçevesinde ilgiliden alınarak hak sahibine ödenir.
Mal bildiriminde bulunma: Devlet memurunun bir diğer ödev ve sorumluluğu
mal bildirimine ilişkindir. Memur kendine, eşine ve velayetine sahip olduğu çocuklarına ilişkin taşınır taşınmaz mallarını alacak ve borçlarını konuyu düzenleyen özel kanunda belirtilen esaslara uygun olarak yasal süresi içinde bildirmek
durumundadır.
Basına bilgi ve demeç verme: Devlet memurları basına bilgi ve demeç veremezler.
Bilgi ve demeç verme konusunda bakanın yetkilendirdiği kişiler açıklama yapabilir (İllerde valiler ya da konuya ilişkin yetkilendirilmiş diğer kişiler).
Resmi belge, araç ve gereçlerin yetki verilen mahaller dışına çıkarılması: devlet memuru kendi sorumluluğunda olan araç gereç be belgeleri yetki verilen yerler dışına çıkaramaz ve kişisel işlerinde kullanamazlar. Görevi sona eren memur kendi
sorumluluğunda olan araç gereç ve belgeleri kurumuna teslim etmek durumundadır. Teslim edemediği araç gereç ve belgeden sorumludur. Memurun ölümü
halinde mirasçıları da aynı oranda sorumluluk taşımaktadır.
OKUL YÖNETİMİNDE İNSAN KAYNAKLARI���������������������������������� 173
Yasaklar
Kamu görevlisine sunduğu kamu hizmetinin özelliklerine bağlı olarak hem hizmet sırasında hem de hizmet dışında bazı faaliyetlerde bulunmasına yasaklar konulmuştur. Sözü konusu yasaklar DMK’nın 26. – 31. Maddelerinde düzenlenmiştir. Devlet memuruna yasak olan durumlar şunlardır:
Toplu Eylem ve hareketlerde bulunma yasağı: Devlet memurları her ne nedenle
olursa olsun kamu hizmetini aksatamazlar. Birden fazla memurun birlikte kasıtlı
olarak işe gelmemeleri, işe gelip işi yavaşlatmaları ve hizmetin aksamasına neden
olacak faaliyet ve davranışları yasaklanmıştır.2011 yılındaki değişiklikle işgörenlerin sözlü ve ya yazılı olarak toplu şikâyet yasağı kaldırılmıştır (Mülga fıkra:
25/02/2011 tarihli Mükerrer Resmi Gazete - 13.2. 2011/6111/117-Md)
Grev yasağı: 657 sayılı DMK’da grev tüm devlet memurlarına yasaklanmıştır. Kamuda görevli memurlar grev kararı alma, düzenleme, duyurma propagandasını
yapma, greve katılma ve destekleme faaliyetinde bulunamazlar.
Ticaret ve diğer kazanç getirici işlerde çalışma yasağı: Devlet memurluğu ticari bir
kimlik taşımamaktadır. Bu bağlamda memurların ticari faaliyet göstermeleri yasaklanmıştır. Bunun istisnası bağlı oldukları kurumların iştiraklerinde kurumlarını temsilen görevli olarak bulunabilmeleridir. Memurun birinci derece yakınları
(eş ve reşit olmayan çocukları ile kısıtlı çocuklarının yasak kapsamındaki faaliyetleri bulunuyorsa bu durumu 15 gün içinde kurumlarına bildirmeleri gerekir.
Hediye alma menfaat sağlama yasağı: Devlet memurları gerek görev sırasında gerekse görevi dışında doğrudan ya da aracılar üzerinden hediye alamaz, menfaat
sağlayamaz borç ilişkisi kuramazlar. İlgili maddeye 2004 yılında ek fıkra ile üst
düzey memurların (genel müdürler ve daha üstü konumda olan)ne kadara kadar
hediye alabileceklerinin kapsamını Kamu görevlileri Etik Kurulun belirleyeceğini
ve üst düzey memurların aldığı hediyelerin dökümünün takvim yılı sonunda etik
kurula beyan etmelerini zorunlu kılmıştır.
Denetimindeki kurumlardan menfaat sağlama yasağı: Devlet memurlarının görev
gereği denetledikleri ya da bağlı oldukları kuruluşlarla ilgisi olan teşebbüslerden
doğrudan ya da dolaylı menfaat sağlayamazlar.
Gizli bilgileri açıklama yasağı: Kamu görevlisi memurlar görevin özelliği nedeniyle gizli bilgilere sahip olabilirler. Bu bilgileri görevden ayrılmış olsalar bile ilgili
bakanın yazılı izni olmaksızın açıklayamazlar.
174 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
Okul Örgütünün İnsan Kaynakları (İşgören) Girdisi
Eğitim sisteminin amaçlarına erişim sürecinde eğitim örgütlerine alınan ve kendi
yaşamsal gereksinimlerini karşılama amacıyla emek veren kişiye eğitim çalışanı
ya da işgöreni denilmektedir.
Eğitim örgütlerinde yer alan işgörenler, doğrudan eğitim öğretim işini yürüten
öğretmenler, insan ve diğer kaynakları sağlayıp işe koşan yöneticiler, bilgi, becerileriyle hizmet kalitesini artıran uzmanlar ve ortamı işlerin yürütülmesi için
(ısıtma, temizlik, evrak taşıma vb.) uygun hale getiren yardımcı işgörenler olmak
üzere dört ana grupta toplanabilir (Başaran, 1996).
Eğitim İşgöreni Olarak Öğretmen
Öğretmenler okulda en temel ve en önemli insan kaynağı durumundadır. Bu noktada öğretmenlerin yetiştirilmesi ve eğitim örgütlerinde yeter sayıda ve nitelikte
çalıştırılması önem taşımaktadır.
Türk Eğitim Sisteminin işleyişini düzenleyen 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununda öğretmenlik, “Devletin eğitim, öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas mesleğidir” şeklinde nitelenmektedir. Öğretmenler eğitim örgütlerinde yasada tanımlanan amaç ve ilkeler doğrultusunda
görev yapmaktadır. Yine yasa da Öğretmenlik mesleğinin hizmet öncesi yetiştirilme sürecinde genel kültür, özel alan eğitimi ve pedagojik formasyonu kapsayacak
lisans programından mezunu olmaları öngörülmektedir.
Okulda birbirlerinden farklı öğretmenlik alanlarında hizmet öncesi eğitimini almış, yetiştirilmiş olduğu alandan farklı bir branşta öğretmenlik yapan ya da geçmişte her hangi bir alandan lisans eğitimini almasına karşın öğretmenliğe atanmış
öğretmenler çalışabilmektedir. Bu bağlamda yetiştirildiği alanda öğretmenlik yapanların dışındakilerin öğretmenlik yapıyor olması yasada belirtilen öğretmenliğin bir uzmanlık mesleği olma özelliğini yaraladığını söylemek yanlış olmayacaktır.
Okul örgütlerine bakıldığında okul sisteminin yapısına ve işleyişine uygun branşlarda öğretmenlerin yer aldığı gözlenir. Bunlar; okulöncesi öğretmenleri, ilkokul
sınıf öğretmenleri, ortaokul branş öğretmenleri, ortaöğretim branş öğretmenleri
olarak sınıflandırılabilir.
OKUL YÖNETİMİNDE İNSAN KAYNAKLARI���������������������������������� 175
Okul sisteminde atama koşullarını sağlayarak eğitim ve öğretim hizmetleri sınıfından kadrolu öğretmenlerin yanı sıra sözleşmeli öğretmenler ve ücretli öğretmenler de çalıştırılmaktadır.
657 sayılı DMK’nun sözleşmeli personel alımına dayanak oluşturan maddesine
göre Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) eksikliği duyulan alanlarda öğretmen ihtiyacını karşılamak için2005 yılında çıkarılan9345 sayılı kararname çerçevesinde
sözleşmeli öğretmen alımını başlatmıştır. Hizmet Sözleşmesi çerçevesinde çalışan
sözleşmeli öğretmenler, kadrolu öğretmenin tüm atanma koşullarını taşımak durumundadır. Kadrolu öğretmenlerin bağlı olduğu tüm yasal metinlere uygun olarak davranış göstermeleri gerekmektedir. Atanmalarında KPSS puan üstünlüğü
dikkate alınmaktadır. Sözleşmeye aykırı durumlarda sözleşmenin iptal edilmesi
söz konusudur. Sosyal güvenceleri Sosyal Sigortalar Kurumu çatısı altında sağlanmaktadır. Kamudaki sözleşmeli kadrolara ilişkin 4 Haziran 2011 tarih ve 27954
mükerrer sayı ile çıkan resmi gazetede 632 sayılı Kanun Hükmünde Kararname
(KHK) yayınlanmış ve ilgili KHK da sözleşmeli personel pozisyonlarında çalışanların memur kadrolarına atanması amacıyla DMK’da değişiklik yapılmıştır.
Bu bağlamda MEB sözleşmeli öğretmenlere yönelik kadroya atama çalışmalarını
yaptığı bir duyuru ile başlatmıştır. İşlemlerin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği hükümlerine uygun yapılacağı belirtilmiştir. Bu noktadan sonra Bakanlığın
öğretmen istihdamı eğilimi ihtiyaç duyulan alanlarda ücretli öğretmenliğe kaydırılmıştır.
Ücretli öğretmenler geçici statüde çalışan tam zamanlı olmayan hizmet süresi bir
yıldan az olan (en çok on ay) eğitim çalışanlarıdır. Ücretli öğretmenler eğitim
fakültelerinin öğretmenlik bölümlerinden mezun olan KPSS’de başarılı olmuş
kişiler arasından başvuru esasına göre okullarda görevlendirilmektedir. Görevli
oldukları okullarda uygun ders yok ise bakanlığın belirlediği öğretmeni olmayan
ya da kadrolu öğretmenlerin ders yükünü karşılayamadığı yerlere valilik oluru
ile görevlendirilmektedir. Ücretli öğretmenlerin mazerete bağlı yer değiştirmeleri yapılamamaktadır. Girdikleri derslerin dışında mali hakları bulunmamaktadır
(Millî Eğitim Bakanlığının 13/09/2005 tarih ve B.08.0.PGM.0.23.10.02- 55661
sayılı yazısı). MEB’nın eğitim fakültelerinde yetişmiş ve istihdam bekleyen çok
sayıda mezun öğretmen adayını ihtiyaca dayalı olarak hiçbir güvencesi olmayan
ücretli öğretmenliğe yönlendirmesi oldukça düşündürücü bir durumdur. Bakanlığın sözleşmeli öğretmenlikten vazgeçtiği ve sürekli artan öğretmen ihtiyacını
kadrolularla karşılayamayacağı düşünülürse süreklilik ve uzmanlık isteyen eğitim
kadrolarında ücretli öğretmenlik dikkat çekici oranlara erişebilir.
176 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
Rehber Öğretmenler bir diğer eğitim öğretim hizmet sınıfı eğitim çalışanıdır.
Rehber öğretmenler Eğitimde Psikolojik Hizmetler bölümleri ya da Psikolojik
Danışma ve Rehberlik bölümlerinden lisans mezunudur. Okul örgütlerinde, Rehberlik araştırma merkezlerinde istihdam edilirler (MEB Rehberlik ve Psikolojik
Danışma Yönetmeliği, Resmi Gazete17.4.2001/24376).
Okul sisteminde bir diğer istihdam şekli Usta ve Uzman Öğreticilerdir. Kurumda
Sözleşmeli veya Ek Ders Görevi ile Görevlendirilecek Uzman ve Usta Öğreticiler
Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olarak görevlendirilirler. Okullarda
öğretmen yetki ve sorumluluğunda okul yöneticisinin belirleyeceği esaslar çerçevesinde çalışırlar. Daha çok okul öncesi kurumlarında istihdam etme eğilimi
dikkat çekmektedir (İlköğretim Kurumları Yönetmeliği, 2008; Okul Öncesi Kurumları Yönetmeliği, 2002).
Eğitim İşgöreni Olarak Yöneticiler
Eğitim yöneticileri eğitim örgütlerini bakanlık il, ilçe ve okul düzeyinde eğitim
amaçlarını gerçekleştirecek nitelikte yöneten kişilerdir. Eğitim örgütlerinin yöneticilerinin hem öğretmenliğin hem de yöneticiliğin inceliklerini bilmeleri ve
yönetim konusunda yetişmiş olmaları büyük önem taşımaktadır (Başaran, 1996).
Özellikle okul örgütleri dikkate alındığında eğitim sisteminin üretim yerleri olan
okulların yönetimi ayrı bir önem taşımaktadır. Okulun yönetim yapısında üç yönetici den söz edilebilir. Bunlar, okul müdürü, müdür başyardımcısı ve müdür
yardımcılarıdır. Okulun yönetim sorumluluğu okul müdürüne ait olmakla birlikte yardımcılarıyla iyi bir ekip oluşturması ve yönetim sorumluluğunu paylaşması
yönetimin etkililiğini artırmada iyi bir adım oluşturur. Okul yöneticisi eğitim öğretime, insan kaynaklarına, parasal kaynaklara ve genel hizmetlere yönelik işlevleri ekibiyle işbölümü çerçevesinde gerçekleştirmeye çalışır. Sözü elden işlevlerin
istenilen nitelikte gerçekleşmesi için yönetim süreçlerini başarıyla uygulaması
beklenir. Müdür başyardımcısı okulda yürütülen işlerin koordinasyonunda müdürden sonraki etkili isimdir. Okul müdürüne karşı sorumlu olan müdür başyardımcısı müdürün fiilen işbaşında olmadığı (görevli, izinli) durumlarda aynı
zamanda vekâlet görevini de yürütebilmektedir. Müdür yardımcıları hem müdür
hem de müdür baş yardımcısına karşı eğitim öğretim işlerinin etkili yürütülmesi
konusunda sorumlu olan kişilerdir (ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği, 2009;
Kayıkçı, 2008).
OKUL YÖNETİMİNDE İNSAN KAYNAKLARI���������������������������������� 177
Eğitim İşgöreni Olarak Müfettişler
Eğitim sistemleri de diğer sistemler gibi kendi yaşantılarının ne derece amaca hizmet ettiğini bilmek ister ve bu amaçla teftiş sistemleri oluştururlar. Teftiş sistemi
durum saptama, düzeltme, geliştirme ve yenileştirme çalışmalarının asıl sorumluluğunu taşır. Milli Eğitim Bakanlığı teftiş işlerini Teftiş Kurulu Başkanlığı üzerinden yürütmektedir. Eğitim sisteminin teftişinde iki grup müfettiş göze çarpmaktadır. Bunlardan ilki doğrudan bakanın emrinde olan ve bankadan ve teftiş
kurulu başkanından emir alan bakanlık müfettişlerdir. Bakanlık müfettişlerinin
orta öğretim kurumlarının kurum ve ders denetimlerini yapma, personel geliştirme ve rehberlik etmenin yanı sıra bakanlığa gelen konularla ilgili ayrıntılı inceleme ve araştırmalar yapma görevleri bulunmaktadır. Bakanlık müfettişleri aynı
zamanda soruşturmalarda da görevlendirilebilmektedirler (MEB Teftiş Kurulu
Yönetmeliği, Resmi Gazete 03.10.1993 /21717). İkinci grup denetim elemanları
eğitim müfettişleri ve eğitim müfettiş yardımcılarıdır. İl eğitim örgütlerinin Eğitim Müfettişleri Başkanlıklarının işgörenleri olan eğitim müfettişleri okul öncesi
ve ilköğretim kurumlarının kurum ve ders denetimlerinin yanı sıra, rehberlik,
personel geliştirme, araştırma inceleme ve soruşturma gibi görevleri de bulunmaktadır. Eğitim Müfettişleri Başkanlıkları Yönetmeliği çerçevesinde çalışan eğitim müfettişleri, özel öğretim kurumları içinde yer alan okul öncesi ve ilk öğretim
kurumları ile ilköğretime yönelik dershaneler, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri, orta öğretim kurumlarında alan yeterliği tespiti dışında kalan inceleme,
araştırma ve soruşturmalarda görevlendirilmektedir (Eğitim Müfettişleri Başkanlıklar Yönetmeliği, Resmi gazete 24.06.2011/27974).
Eğitim Öğretim Hizmetleri Sınıfı Dışında Kalan İşgörenler
Eğitim örgütlerinde özellikle de okul örgütlerinde doğrudan eğitim öğretim işini
gerçekleştirmeyen okulun yaşantısını sürdürmesinde destek rol üstlenen işgörenler yer almaktadır. Bu işgörenlerden bir kısmı daha çok yönetsel sürecin işlemesinde yazışma ve kayıt altına alma gibi bürokratik işleyişin bir parçasıdır. Diğer
bir kısmı ise okulda aydınlatma, ısıtma, temizlik, evrak taşıma vb. işleri yürütürler
(İlköğretim Kurumları Yönetmeliği, 2008).
178 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
Eğitim Örgütü İşgörenlerinin Özlük Hakları
Kamu görevlisi olmak bazı koşullara uygun olmayı gerektirir. Kamuda çalışacak
olan işgörenler çalışma yaşamını düzenleyen genel ve özel koşulları karşıladıklarında kamu görevliliğine atanmaktadır.
Eğitim İşgörenlerinin Atanma Koşulları
Eğitim örgütlerinde özellikle de büyük oranda okul örgütlerinde 657 sayılı DMK
kapsamında yer alan hizmet sınıfları çerçevesinde işgören çalışmaktadır. Eğitim işgörenlerinin devlet memuru olabilmeleri için öncelikle 657 Sayılı DMK md: 48 deki
koşulları sağlamaları gerekir. Bunlar; Türk Vatandaşı olma, 18 yaşını tamamlamış
olma (md 40), işin gerektirdiği öğrenim düzeyine sahip olma (eğitim öğretim hizmetleri sınıfı için en az 4 yıllık lisans mezunu olmak), hukuken kamu haklarından
yoksun bırakılmamış olma. Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen
süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar,
Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, milli savunmaya karşı suçlar, devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma,
edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama
veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak (Değişik altbent: 23/01/2008-5728
S.K./317.mad), askerlikle ilişkisi bulunmamak, askerlik çağına gelmemiş bulunmak,
askerlik çağına gelmiş ise muvazzaf askerlik hizmetini yapmış yahut ertelenmiş veya
yedek sınıfa geçirilmiş olmak, 53 üncü madde hükümleri saklı kalmak kaydı ile görevini devamlı yapmasına engel olabilecek... akıl hastalığı... bulunmamak gibi genel
koşullarını karşılaması gerekir. Yine memur olacaklar çalışacağı hizmet sınıfının
gereklerini karşılayacak yeterlikleri kazandıran öğretim ve eğitim kurumlarının birinden diploma almış olmak, kurumların özel kanun veya diğer mevzuatında aranan şartları taşımalarını içeren özel koşulları da karşılamak zorundadır.
Devlet memurluğuna ilk kez atanacakların Devlet Personel Başkanlığınca hazırlanacak bir genel yönetmelikle açılacak Devlet memurluğu sınavlarına girmeleri
ve sınavı kazanmaları şarttır. Sınav sonuçları, ilgili kurumda teşkil edilen sınav
komisyonlarının sorumluluğunda belirlenerek başarılı olanların isimleri başarı
sıralarına göre ilan edilir ve yazı ile de ilgililere bildirilir. Kurumların memur ihtiyaçları yayınlanan sınav sonuçlarında belirlenen başarı sırasına göre ilgili kurumlarca atama yapılmak suretiyle karşılanır.
OKUL YÖNETİMİNDE İNSAN KAYNAKLARI���������������������������������� 179
(DMK. 49-52 maddeler).
Öğretmenlik mesleğine ilk atama sürecinde KPSS- Öğretmenlik sıralama sınavı
yapılmaktadır 2013 yılına kadar Genel Kültür –Genel Yetenek ve Öğretmenlik
Bilgisini içeren iki sınav yapılmaktaydı. 2013 Temmuz ayından başlayarak sözü
edilen iki sınava ek olarak alan ve alan eğitimini kapsayan üçüncü bir sınav daha
konulmuştur.
Eğitim Örgütlerinde İnsan Kaynaklarının Yönetimi Kapsamında
Yürütülen İşler
Eğitim örgütü olarak okulda insan kaynakları yönetimine ilişkin işleyiş 657 sayılı
DMK çerçevesinde, eğitim örgütlerindeki insan kaynaklarının işleyişini düzenleyen diğer kanun, tüzük, yönetmelik vb. yasal metinler dikkate alınarak açıklanmaya çalışılmıştır.
Okul Örgütünde İşgörene İlişkin Tutulan Defter ve Dosya Kayıtları
Okul örgütü bürokratik bir işleyişe sahip olup, eylem ve işlemlerini kayıt altına almak durumundadır. Okul yönetimi “personel hizmetleri” ya da Özlük” adı altında tanımlanan birimde çalışan genel idare hizmetlerinde görevli memurlar eliyle
eğitim işgörenlerine ilişkin belgeleri düzenlemek, kayıt altına almak ve saklamakla görevlidir.
Okul yönetimi gereksinim duyulan insan kaynaklarının sağlanmasına, okula atanan personelin göreve başlatılmasına, görev yeri değiştirilmesine, denetlenmesine, değerlendirilmesine, geliştirilmesine, görevde yükseltilmesine, ödüllendirilmesine, cezalandırılmasına, sağlık, güvenlik ve askerlik işlerine, personelin işe
devamına ve şikâyet ve başvurularına ilişkin kayıtları tutmakla sorumludur. Sözü
edilen kayıtlarının yer aldığı dosya ve defterler şunlardır: Personel kütük-kadro
defteri, Personel sicil defteri, Personel maaş ve ücret defterleri, Personel izin defteri, Personel teftiş defteri, Personel devam devamsızlık çizelgeleri dosyası, Personel ücret, aylık ve eğitim öğretim ödeneği bordroları dosyası ve özlük dosyasıdır
(Ada, 2008). Eğitim işgörenine ait özlük dosyası 2011 yılında 657 sayılı DMK’nda
yapılan değişiklikle yeniden düzenlenmiştir. Düzenlenen 119. Maddede işgörenlerin Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası esas alınarak kurumlarınca tutulacak
personel bilgi sistemine kaydedilerek işgören için bir özlük dosyası tutulur. Bu
dosya da eğitim işgörenlerinin mesleki bilgileri, mal bildirimleri; varsa inceleme,
180 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
soruşturma, denetim raporları, disiplin cezaları ile ödül ve başarı belgesi verilmesine ilişkin bilgi ve belgeler konulur. Eğitim işgörenlerinin başarı, yeterlik ve ehliyetlerinin tespitinde, kademe ilerlemelerinde, derece yükselmelerinde, emekliye
ayrılmalarında veya hizmetle ilişkilerinin kesilmesinde, hizmet gerekleri yanında
özlük dosyaları göz önünde bulundurulur (DMK, 119. md.).
Eğitim İşgörenlerinin Atama ve Yer Değiştirme İşlemleri
Eğitim işgörenlerinin atama ve yer değiştirme işlemleri 16.07.1999 tarih ve 99/13184
sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile yürürlüğü sağlanan Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı
okul ve Kurumların Yönetici ve öğretmenlerinin Norm Kadrolarına ilişkin Yönetmelik dikkate alınarak ihtiyaç olan boş norm kadrolara Millî Eğitim Bakanlığı Öğretmenlerinin Atama ve Yer değiştirme Yönetmeliği çerçevesinde gerçekleştirilmektedir (Resmi Gazete Tarihi: 06.05.2010 Resmi Gazete Sayısı: 27573).
İlgili yönetmelik çerçevesinde eğitim öğretim hizmetleri sınıfına yapılan atamalarda aşağıdaki koşullar aranmaktadır (md: 11): Öncelikle 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununun 48 inci maddesinde belirtilen genel koşullar sağlanmış
olmak kaydıyla;
1. Talim ve Terbiye Kurulunun belirlediği alanlara atanmak için alana uygun
yükseköğretim programından mezun olma.
2. Orta Öğretim Alan Öğretmenliği Tezsiz Yüksek Lisans, Pedagojik Formasyon,
İlköğretim Sınıf Öğretmenliği Sertifikası ve İngilizce öğretmenliği için İngilizce Öğretmenliği Sertifikası programlarından birine sahip olma.
3. Atamada aranan yurt dışından edinilmiş belgelerin denkliğinin yapılmış olması.
4. Sağlık koşullarının mesleğini her durumda yapabilmesine uygun olması.
5. Kamu Personeli Seçme Sınavından atanacağı alan için belirlenmiş taban puan
ve üstünde puana sahip olmak.
6. Sağlık durumu dışında kalmak kaydıyla, adaylık dönemi içinde görevine son
verilenlerden son başvuru tarihine göre üç yılını tamamlayanlar
7. Öğretmenlik mesleğinden çıkarılmayı gerektiren tür ve derecede bir ceza almamış olmak, adli sicil kaydı bulunanlar ile işlediği suçlardan dolayı görevine
son verilenler bakımından ise Sicil Kaydı İnceleme Komisyonunca atanması
uygun bulunmak.
OKUL YÖNETİMİNDE İNSAN KAYNAKLARI���������������������������������� 181
8. Öğretmenliğe ilk defa atanacaklar bakımından başvuruların ilk günü itibarıyla
40 yaşından gün almamış olmak. Ancak, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (B) bendi kapsamında sözleşmeli
öğretmen pozisyonunda hâlen görev yapanlar ile daha önce bu kapsamda en
az bir yıl fiilen görev yaptıktan sonra mesleki eğitimde başarılı olup da ayrılmış olanların kadrolu öğretmenliğe başvurularında 40 yaşından gün almamış
olmak şartı aranmamaktadır.
Atama ve yer değiştirmeyi düzenleyen yönetmelikte öğretmenliğe atamalarda çeşitli uygulamalar tanımlanmıştır (md: 12). Bunlar;
İlk atama: Başvuruda aranan koşulları karşılayanlar arasında açıklanan taban
puan ve üstünde puan almak kaydıyla KPSS puan üstünlüğüne göre;
1. Bakanlığa bağlı eğitim öğretim kurumlarına ilk kez atanacaklar.
2. Özel öğretim kurumları ile Vakıf ve özel üniversitelerde görev yapanlardan
bakanlığa bağlı eğitim kurumlarına atanacaklar.
3.(Değişik ibare: RG-31/8/2012-28397) Aday veya asıl Devlet memuru olarak
hâlen Bakanlık veya diğer kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapanlar ile
öğretmen veya Devlet memuru olarak görev yapmakta iken (Değişik ibare:
RG-31/8/2012-28397) adaylığı kaldırılmadan veya kaldırıldıktan sonra kendi
istekleriyle bu görevlerinden ayrılanlar ya da adaylık döneminde başarısız olmaları nedeniyle görevine son verilenler arasından atanacaklar.
4. Kamu kurum ve kuruluşlarında kanun veya kanun hükmünde kararnameler
kapsamında sözleşmeli memur statüsünde çalışanlardan ilk defa öğretmenliğe
atanacaklar ilk atama kapsamında ele alınırlar.
Öğretmenlerin atama ve yer değiştirme yönetmeliğinde 2011 yılında yapılan değişiklikle her yılın Ağustos ayında yapılacağı ancak ihtiyaç halinde yıl içinde yeni
alımların da yapılabileceği belirtilmektedir (Değişik: Resmi Gazete: 8/4/201127899) .
Açıktan ve kurumlar arası yeniden atama: Daha önce eğitim öğretim hizmet sınıfında adaylığı kaldırılmış olan öğretmenlerden bakanlık kadrolarındaki görevlerinden ayrılmış olanlar hali hazırda kamu kurum ve kuruluşlarında öğretmen
ve başka unvanlarla çalışanlar açıktan atama kadrolarına başvurabilirler. Ayrıca
devlet üniversitelerinde en az iki yıl süreyle öğretim üyesi, öğretim görevlisi, okutman, uzman ve araştırma görevlisi olarak hâlen çalışmakta olanlar ile bu unvan-
182 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
larda aynı sürelerde çalışmış olup da bu görevlerinden ayrılmış olanlar, öğretmen
olarak atanmak üzere bu kapsamda başvuruda bulunabilmektedir.
Açıktan ilk atama, kurum içi ve kurumlar arası ilk atama (Kaldırılmıştır: RG31/8/2012-28397)
Millî sporcuların ataması: Bu grupta yer alan adayların Olimpiyatlar ya da
olimpiyat komitesinin kabul ettiği spor alanlarında başarılı olarak ilk üç dereceden birini elde etmeleri veya sözü edilen kapsamdaki uluslararası spor müsabakalarına 10 kez katılmış olmalarını belgelemeleri durumunda KPSS puanı aranmaksızın atamaları yapılabilmektedir. Öğretmenlik için aranan genel ve
özel şartları da taşımaları kaydıyla Kamu Personel Seçme Sınavı şartı aranmadan
beden eğitimi öğretmenliğine atanmak üzere başvuru yapabilmektedir. Gençlik
ve Spor Genel Müdürlüğünce ilgili mevzuata göre adaylar belirlenen öncelik sırası
esaslarına uygun atanmaktadır.
Bedensel engellilerin ataması: Öğretmen atama ve yer değiştirme yönetmeliğinin 55. maddesi bedensel engeli olanların atamasını düzenlemektedir. İlgili
maddede bedensel engeli bulunanların öğretmenliğe atamaları, 20.8.2004 tarihli ve 2004/7754 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konulan Özürlülerin
Devlet Memurluğuna Alınma Şartları ile Yapılacak Yarışma Sınavları Hakkında
Yönetmelik hükümleri çerçevesinde yapılacağı ve engeli olanların sağlık durumlarını Sağlık Kurulu Raporlarıyla kanıtlamaları gerektiği belirtilmektedir.
Eğitim örgütlerinde bir diğer atama ve yer değiştirme işlemi yöneticilerle ilgilidir.
Eğitim örgütlerinin yöneticileri Millî Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Atama ve Yer Değiştirmelerine ilişkin Yönetmelik çerçevesinde atanmaktadır. Bir eğitim kurumuna atanmak isteyen yönetici adayı duyurusu yapılan
yöneticiliklere başvuru tarihi itibariyle fiilen eğitim öğretim hizmetleri sınıfı
kadrolarında çalışıyor olmalıdır (Resmi Gazete: 13.8.2009/27318). Atamalarda
kariyer ve liyakat; norm kadro esasları ve adayların puan üstünlükleri önemli
ilkelerdir.
Eğitim yöneticiliğine atanmak üzere başvuranlar ilgili yönetmeliğin 7. maddesinde yer alan yükseköğretimi bitirmiş, asıl öğretmenliği onaylanmış, yönetmeliğin tanımladığı yöneticilik görevleri dahil olmak üzere üç tam yıl öğretmen olarak çalışmış, atanmayı istediği eğitim kurumunda kendi alanında
öğretmen olarak atanabiliyor olma, adli ve idari soruşturmaya dayalı olarak
son üç yıl içinde yöneticilik görevinden alınmamış olma ve zorunlu çalışma
OKUL YÖNETİMİNDE İNSAN KAYNAKLARI���������������������������������� 183
yükümlülüğü ile ilişiği olmama (tamamlamış, bu yükümlülükten muaf tutulmuş ya da sağlık veya eş durumu özrüne dayalı olarak bu yükümlülüğü ertelenmiş olmak) gibi genel koşulları karşılamak durumundadır.
Yönetici adayları genel koşulların yanı sıra özel konumu olan okullarda (Fen
liseleri ile Sosyal ilimler liseleri, Bilim ve sanat merkezleri ve Güzel Sanatlar ve Spor Liseleri) yönetici olacaklar ise ilgili kurumlara seçilip öğretmen
olarak atanan, görev yapan ya da bu eğitim kurumlarında görev yaptıktan
sonra herhangi bir nedenle ayrılmış olmakla birlikte yeniden bu eğitim kurumlarına sınavsız atanabilme hakkını kaybetmemiş olanlar, Millî Eğitim
Bakanlığına Bağlı Fen Liseleri ve Sosyal Bilimler Liselerinin Öğretmenleri ile
Güzel Sanatlar ve Spor Liselerinin Beden Eğitimi, Müzik ve Görsel Sanatlar/
Resim Öğretmenlerinin Seçimi ve Atamalarına Dair Yönetmeliğin yürürlüğe
girdiği tarihten önce yürürlükte olan ilgili mevzuata göre her türlü Anadolu
liselerine yazılı, sözlü ya da mülakat/uygulama sınavları sonucuna göre atanıp görev yapmış olan öğretmenler arasından atama yapılır (Resmi Gazete:
13.8.2009/27318).
Eğitim İşgörenlerinin Adaylık Eğitim Süreci
Eğitim işgörenlerinin (öğretmenler) göreve başlama işlemi ile birlikte adaylık süreci de başlamış olur. Adaylık dönemindeki öğretmen en az bir en çok iki yıl içinde asıl öğretmenliğe geçmeyi başarmalıdır. Adaylık döneminde aday öğretmen
üç boyutlu bir eğitimden geçirilir. Bu eğitimlerden ilki devlet memuru olmanın
genel gereklerinin öğrenildiği Temel Eğitime, ikincisi atandıkları hizmet sınıfının
gereklerini öğrendikleri Hazırlayıcı Eğitime ve üçüncüsü ise hazırlayıcı eğitimde
kazandıklarını uyguladıkları Uygulamalı Eğitime yöneliktir. (MEB Aday memurların Yetiştirilmelerine İlişkin Yönetmelik, Tebliğler Dergisi 30.1.1995/2423).
Aday öğretmenlerin adaylık süreci istendik ya da istenmedik şekilde sonuçlanabilmektedir. Eğer aday öğretmen adaylık eğitim sürecinde, adaylık eğitimi sonrası
temel eğitim ve hazırlayıcı eğitime yönelik sınavlarda 60 ve daha yukarı puan alır
ve uygulamalı eğitimde de başarı gösterirse, başarı belgesi ve adaylık dönemindeki olumlu sicile sahip olmasına dayanarak, adaylık süresi bitimine bir ay kala,
adayın bulunduğu kurum tarafından adaylığın kaldırılması teklifi bakanlıktaki
adaylık işlemleri birimine iletilir. Aday öğretmen asaletinin onaylanmasıyla asil
öğretmenliğe atanmış olur. 657 sayılı DMK ve MEB Aday memurların Yetiştirilmelerine İlişkin Yönetmelik esas alındığında aday öğretmenler adaylık eğitiminde
184 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
üst üste iki yıl başarı gösteremez ya da adaylık dönemi süresinde öğretmenliğe
yakışmayan davranışlar sergilerse, işine ve devamına gereken özeni göstermezse sicil amirlerinin teklifi atamaya yetkili amirin onayı ile öğretmenlik görevleri
sona erdirilir. İlgilinin durumu MEB Personel Başkanlığına zaman kaybetmeden
bildirilir. Bu yolla ilişiği kesilenler üç yıl süreyle devlet memuru olamazlar. Bu
durumun istisnası bulunmaktadır. Adaylık dönemini sağlık durumu nedeniyle
başarı ile tamamlamayanların sözü edilen üç yılı beklemesi gerekmez (Değişik
ibare: 25/02/2011 tarihli Mükerrer Resmi Gazete - 6111/117 Md.).
Eğitim İşgörenlerinin İl İçi ve İller Arası Yer Değişimi
Eğitim işgörenleri aynı il içinde ya da iller arasında belli koşulları sağladıklarında bir görev yerinden diğerine geçiş yapabilmektedir. Bu duruma yer değiştirmeye bağlı atama denilmektedir. Eğitim örgütlerinde çalışanların Millî Eğitim
Bakanlığı Öğretmenlerinin Atama ve Yer Değiştirmelerine İlişkin Yönetmelik çerçevesinde yer değiştirmeye bağlı atamaları yapılmaktadır (Resmi Gazete
06.05.2010/27573). İlgili yönetmeliğin 19 maddesinde isteğe bağlı yer değiştirmeler, Özür durumuna bağlı yer değiştirmeler, Zorunlu çalışma yükümlülüğüne
bağlı yer değiştirmeler, Hizmetin gereği olarak yapılacak yer değiştirmeler, Olağanüstü hallere bağlı yer değiştirmeler, Millî takım antrenörleri ile millî sporcuların yer değiştirmeleri, Alan değişikliğine bağlı yer değiştirmeler, İhtiyaç fazlası
öğretmenlerin yer değiştirmeleri olmak üzere sekiz grup yer değişimi tanımlanmaktadır.
İsteğe bağlı yer değiştirmeler: Çalışmakta olduğu eğitim kurumunda iki yıl çalışmış olmanın yanı sıra zorunlu çalışma yükümlülüğünü yerine getirmiş veya getirmiş sayılanlar ile muaf tutulanlar (bedensel engelli olanlar ve eşi şehit olanlar)
bulundukları ilde üç yıl çalışma koşulu ile yer değiştirebilirler. Kurumunda iki
yılını tamamlayanlar aynı il içinde yer değişimi başvurusu yapabilmektedir.
Özür durumuna bağlı yer değiştirmeler: Eğitim işgörenlerinin özre bağlı yer değiştirmelerinde özrün belgelenmesi önemlidir. Sağlık durumuna bağlı yer değiştirme ise sağlık kurulu raporu, eş durumu ise evliliğe ilişkin belgeler ya da mahkeme kararına dayalı vasilik gibi durumlarda mahkeme kararlarının başvuruda
sunulması gerekir. Bu grupta yer alan yer değiştirmelerde hizmetin niteliği ve
eğitim işgörenlerinin gereksinimleri dengelenmeye çalışılır.
Zorunlu Çalışma Yükümlüğü İçin Yer Değiştirme: 11Haziran 2000 tarihinden sonra göreve başlayan eğitim işgörenleri (öğretmenler)Zorunlu çalışma yükümlülü-
OKUL YÖNETİMİNDE İNSAN KAYNAKLARI���������������������������������� 185
ğü taşımaktadır. İlk ataması birinci hizmet bölgesine yapılanlar ile bulundukları
illerde üç yıllık hizmet sürelerini tamamlayanlardan isteyenler zorunlu çalışma
yükümlülüğünü yerine getirmek için zorunlu çalışma yükümlülüğü kapsamında yer alan illeri tercih edebilirler. Bununla birlikte bulundukları illerde zorunlu
çalışma kapsamında tanımlanan ilçelere atanarak da zorunlu hizmetlerini yerine
getirmeleri olanaklıdır.
Hizmetin gereği olarak yapılacak yer değiştirmeler: Memurun bulunduğu eğitim
kurumunda çalışması valilikçe uygun görülmeyenler, üst üste olumsuz sicil alanlar ve soruşturmaya dayalı olarak görev yeri değiştirilebilir.
Olağanüstü hallere bağlı yer değiştirmeler: Yaşamı köklü bir biçimde etkileyen
deprem, sel, yangın vb. durumlarda başkaca bir durum aranmaksızın yer değişiklikleri olağanüstü durumu belirten belgeye dayalı olarak yapılabilmektedir.
Millî takım antrenörleri ile millî sporcuların yer değiştirmeleri: Milli takıma seçilenler bu durumlarını belgeleyerek yer değişimi isteyebilmektedir.
Alan değişikliğine bağlı yer değiştirmeler: Asıl öğretmenlik alanı dışında bir alana
öğretmen olarak atananlar, asıl alanlarına atanmayı isteyebilmektedir. Bakanlığın
uygun görmesi halinde kararnamesi değiştirilerek görev yeri değiştirilir. Fakat Bakanlık öncelikli olarak algılamadıkça bu tür değişiklikleri değerlendirme eğilimi
göstermeyebilir.
İhtiyaç fazlası öğretmenlerin yer değiştirmeleri: Yeterli ders yükünün olmaması,
ya da yeni bir düzenlemeye dayalı (4+4+4 uygulaması gibi)bir nedenle norm fazlasına düşen öğretmenlerin görev yerleri değiştirilebilmektedir.
Eğitim İşgörenlerinin Parasal İşlemleri
Eğitim örgütlerindeki Eğitim Öğretim Hizmet Sınıfından kadrolanmış işgörenlere dört grupta ödeme yapılmaktadır. Bunlardan ilki eğitim işgöreninin aylığıdır.
Aylık 657 sayılı DMK’nın hizmet sınıflarına ait gösterge tabloları esas alınarak her
yıl genel bütçe görüşmelerinde kararlaştırılan katsayının memurun bulunduğu
kademe ve derecenin karşılığı olan göstergeleri ile çarpılması ile elde edilir. Aylığının hesaplanmasında memura ilişkin diğer özel şartlar da ödemelerde dikkate
alınmaktadır.(iş riski zammı, eleman teminindeki güçlük zammı, mali sorumluluk vb. (DMK, md: 155).
Eğitim işgörenlerine (öğretmenlere)yönelik ödemelerden bir diğeri tazminatlardır. Görevin önem, sorumluluk ve niteliği, görev yerinin özelliği, hizmet süresi,
186 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
kadro unvan ve derecesi ve eğitim seviyesi gibi hususlar göz önüne alınarak 657
sayılı DMK’da belirtilen en yüksek Devlet Memuru aylığının (ek gösterge dahil)
brüt tutarı üzerinden fiilen eğitim öğretim hizmetleri sınıfında yer alan eğitim işgörenlerine (okul yöneticisi ve yardımcıları ile öğretmen ve eğitim uzmanlarına)
eğitim öğretim tazminatı ödenmektedir (DMK, md: 152).
Eğitim örgütlerinde ilgili hizmet sınıfında yer alan eğitim işgörenlerine yapılan bir başka ödeme ek ders olarak yapılan ödemelerdir. Eğitim kurumlarında görevli öğretmen ve yöneticilere yönelik ek ders uygulamasının iki yönü
bulunmaktadır. Bunlardan ilki aylığa karşılık ek ders yükümlülüğüdür. Okul
öncesi ve ilköğretimde görev yapan öğretmenlerin maaşına karşılık 18hafta/
saat ders yükümlülüğü bulunmaktadır. Genel bilgi ve meslek bilgisi gibi branşlara yönelik öğretmenler ise 15 hafta/saat, atölye ve laboratuvar öğretmenleri
için 20 hafta/saat, eğitim örgütlerinde yönetici konumundakiler ise 6 hafta/
saat aylık karşılığı ders yükümlülüğüne sahiptir. Ek derse ilişkin ikinci durum
aylık ek ders yükümlülüğünü tamamlayanların ek ders görevidir. Aylık ek ders
yükümlülüğünün üzerine müdür, müdür başyardımcısı ve müdür yardımcılarına haftada 6 saate, Genel bilgi ve meslek dersleri öğretmenlerine 6 hafta/saati
zorunlu olmak üzere haftada 15 saate, Atölye ve laboratuvar öğretmenlerine
20 saati zorunlu olmak üzere haftada 24 saate kadar alanlarında ek ders verilebilmektedir. Öğretmenlere ihtiyaç duyulması halinde alanları dışında da ders
verilebilmekte ve ek ders ücreti ödenebilmektedir (Milli Eğitim Bakanlığı Yönetici ve Öğretmenlerinin Ders ve Ek Ders Saatlerine ilişkin Karar, Resmi
Gazete : 16.12.2006/26378).
Eğitim işgörenlerine fiilen bir ders söz konusu olmasa da bazı durumlarda Milli Eğitim Bakanlığı Yönetici ve Öğretmenlerinin Ders ve Ek Ders Saatlerine
ilişkin Kararın10.-11.-17.maddeler çerçevesinde ek ders kapsamında ödeme
yapılabilmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı ve taşra örgütlerinde eğitim öğretim
hizmet sınıfında bulunan ve yönetim görevi yürüten işgörenlere ders niteliğinde yönetim görevi adı altında 15hafta/ saat ders niteliğinde ek ders ödemesi yapılmaktadır. Fiilen öğretim görevini yürüten öğretmenlere hazırlık ve planlama
görevi adı altında toplamda haftalık üç saati aşmamak kaydı ile müdür yetkili öğretmenler dahil her derece ve türdeki eğitim kurumlarında çalışan öğretmenlere
her 10 saat ders yükü başına bir hafta/saat olarak ek ders ödemesi yapılır. Hazırlık
ve planlama ödemesi haftalık üç ders saatinden fazla olamamaktadır. Bunların
yanı sıra öğretmenlere ders dışı eğitim etkinlikler (geçerli sertifikaya sahip olmak
OKUL YÖNETİMİNDE İNSAN KAYNAKLARI���������������������������������� 187
kaydıyla sanat, spor, halk oyunları çalışmalarını yürütenler) adı altında da 6 hafta/
saate kadar ek ders ödemesi yapılabilmektedir.
Eğitim İşgörenlerinin Mesleki Yükselme, Ödüllendirilme Sicil ve
Disiplin Uygulamaları
Eğitim işgörenlerinin yükselme, başarı ve üstün başarı değerlendirmesi, ödül, sicil
ve disiplin uygulamaları yasal dayanaklarıyla bu bölümde açıklanmaya çalışılmıştır.
Yükselme
Devlet memuru olarak eğitim işgörenleri 657 sayılı devlet memurları kanunu çerçevesinde olağan şekilde derece ve kademe ilerlemesi alabilmektedir. Bir eğitim
işgöreni görev yükü ve sorumluluğu artmadan, bulunduğu kademede bir tam yıl
çalışmış ve kurumunda açık bulunan ilerleyebileceği bir kademenin bulunması
halinde kademe ilerlemesini hak eder. Son sekiz yıl içinde herhangi bir disiplin
cezası almayan memurlara, aylık derecelerinin yükseltilmesinde dikkate alınmak
üzere bir kademe ilerlemesi uygulanır. Ayrıca kalkınmada birinci derecede öncelik taşıyan yörelerde başarıyla çalışan eğitim işgörenlerine başarılı her iki yıla karşılık aylık derecesinin yükseltilmesinde esas alınmak üzere bir kademe ilerlemesi
verilmektedir (DMK, 64. Md).Eğitim işgöreninin derece ilerlemesi Devlet Memurları kanunun 68. maddesinde düzenlenmiştir. İlgili maddede derece ilerlemesi
olabilmesi için işgörenin kadrosunun bulunduğu kurumunda üst dereceden boş bir
kadronun bulunması, bulunduğu derecesi içinde en az 3 yıl ve bu derecenin 3
üncü kademesinde 1 yıl bulunmuş olması ve kadronun tahsis edildiği görev için
öngörülen nitelikleri elde etmiş olması gibi koşulları sağlaması gerekmektedir
(DMK, 68.md).
Eğitim işgörenlerinin bir diğer yükselme süreci bireysel performanslarına bağlı
olarak kariyer basamaklarında gerçekleşmektedir. 2005 yılına kadar öğretmenlik
mesleğinin kendi içerisinde eğitim işgörenlerine yönelik kariyer basamakları uygulaması gözlenmemekteydi. Mesleki hareketliliği artırmak, mesleki bilgi ve becerilerinin gelişimlerini hızlandırmak, öğretmenleri kariyer yapmaya yöneltmek
için2005 yılında çıkarılan ve 2006 yılında bazı maddeleri değiştirilen Öğretmenlik Kariyer Basamaklarında Yükselme Yönetmeliği, öğretmenlik mesleğini
bir kariyer mesleği olarak tanımlamış ve üç kariyer basamağı ifade etmiştir.
Bunlardan ilki adaylık tamamlandıktan sonra asil öğretmenlik atamasıyla
188 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
elde edilen öğretmenlik, ikincisi eğitim bilimleri ya da alanında tezli yüksek
lisans yapanlara kıdem, hizmet içi eğitim etkinlikleri, sicilleri dikkate alınarak,
lisans öğrenimini dışında ya da eğitim bilimleri dışında kalan alanlarda tezli lisansüstü eğitim yapanlardan ise sınav, kıdem, hizmet içi eğitim etkinlikleri sicil
değerlendirmelerinde başarılı olanlar arasından bakanlıkça alanlara ayrılan kontenjanlarla sınırlı olarak atanan uzman öğretmenlik, üçüncüsü ise, alanında ya da
eğitim bilimleri alanında doktora öğrenimini tamamlayan ya da lisans ve lisansüstü eğitimlerini alan ya da eğitim bilimlerinde yapmayan ve uzman öğretmenlik
basamağında yer alanlardan sınav, kıdem, hizmet içi eğitim etkinlikleri ve sicil
değerlendirmelerinde başarılı olanlar arasından bakanlıkça alanlara ayrılan kontenjanlarla sınırlı olarak atanan baş öğretmenlik basamağıdır (Öğretmenlik kariyer basamaklarında yükselme yönetmeliği, Resmi Gazete: 13.08.2005/25905).
Başarı, Üstün Başarı Değerlendirmesi ve Ödül
Eğitim örgütlerinde öğretmen ve yöneticilerin görev alanlarına giren eylem ve
işlemleri beklenenden daha üstün nitelikte yapmaları halinde kurumsal işleyişi düzenleyen657 sayılı DMK ile 1702sayılı İlk ve Orta Tedrisat Muallimlerinin
Terfi ve Tecziyeleri Hakkındaki kanunlar çerçevesinde ödüllendirilirler. Devlet
memurları kanunun 122. Maddesinde kamu zararını azaltma ve kamu yararını
en üste çıkarmaya yönelik çabaları başarı belgesiyle ödüllendirileceği belirtilmektedir. Üç kez başarı belgesi alan işgörenin üstün başarı belgesi alacağı ilgili maddede düzenlenmiştir. Üstün başarı belgesi alanlara merkez örgütünde bağlı veya
ilgili bakan, illerde valiler tarafından uygun görülmesi hâlinde en yüksek Devlet
memuru aylığının (ek gösterge dâhil) % 200’ünekadar parasal ödül verilebilmektedir. Yıl içinde ödüllendirilen personel sayısı izleyen yılın Ocak ayı sonuna kadar
ilgili kurum tarafından Devlet Personel Başkanlığına bildirilmek durumundadır.
Ödüllendirmenin bir sınırı bulunmakta, kurumdaki dolu kadro mevcudunun
binde yirmisinden fazlasına ödül verilememektedir (Yeniden düzenlenen madde:
25/02/2011 tarihli Mükerrer Resmi Gazete - 6111/110 md.). Okul müdürü de işgöreni işe özendirmek amacıyla resmi olmayan ödüller verebilir.
Daha önceki bazı uygulamalarda 1702sayılı İlk ve Orta Tedrisat Muallimlerinin
Terfi ve Tecziyeleri Hakkındaki kanun çerçevesinde öğretmenler üstün başarılı
sayılma, başöğretmen namzedi unvanı verilme, maarif memuru namzedi unvanı
verilme, yeni bir tesise adı verilme ve ülkü eri sayılma şeklinde ödüllendirilebilmekteydi.
OKUL YÖNETİMİNDE İNSAN KAYNAKLARI���������������������������������� 189
İşgörenin ödüllendirilmesi hem örgütsel hem de bireysel amaçlar için önem taşımaktadır. Eğitim yöneticisinin ödül gücünü etkili bir şekilde kullanabilmesi
eğitim işgörenlerinin örgüte bağlılığını artırması ve isten doyum sağlamaları açısından önemli katkılar sağlayacaktır. Ancak eğitim sisteminde konuya ilişkin uygulamalarda adil davranılmadığına ilişkin algılar söz konusu olabilmekte ve özellikle
de yükselme haklarının kullanımında ödüllendirilme süreci dava konusu olabilmektedir.
Sicil
Devlet memurları kanununda torba yasa kapsamında yapılan değişikliklerle sicile ilişkin 110, 111, 112, 113, 114, 115. 119, 120 maddeler ile sicil yönetmeliğine
yönelik 121. madde yürürlükten kaldırılmıştır (Mülga madde: 25/02/2011 tarihli
Mükerrer Resmi Gazete - 6111/117 md.)
Disiplin
Eğitim işgörenlerinden görevlerini etkili ve verimli bir şekilde yapmaları beklenmektedir. Özellikle kendisine yasak kılınan eylem ve davranışlardan uzak durmaları istenir. Ancak işgörenler dikkatsizlik, ihmal ya da kasıtlı olarak istenmeyen
eylem ve davranışlarda bulunabilirler. Bir devlet memuru olarak eğitim işgörenlerinin disiplin suçları1702 sayılı kanun ile 4357 sayılı kanunlarda karşılık bulmuyor ise 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa göre işlem yapılmaktadır, Disiplin
işleri sınıf öğretmenleri için 4357 sayılı Hususi İdarelerden Maaş Alan İlkokul
Öğretmenlerinin Kadrolarına, Tefi, Taltif ve Cezalandırmalarına... Öğretmenlerin Alacaklarına Dair kanuna dayalı yürütülürken, branş öğretmenleri ile ilköğretim yöneticilerinin disiplin işleri 1702sayılı İlk ve Orta Tedrisat Muallimlerinin
Terfi ve Tecziyeleri Hakkındaki kanun çerçevesinde yürütülmektedir.
1702 sayılı kanunda öğretmen, yönetici, başöğretmen ve ilköğretim müfettişlerine verilecek cezalar şunlardır: 1.İhtar, 2. Tevbih, 3.Ders ücretlerinin kesilmesi,
4.Maaş kesilmesi, 5.Kıdem indirilmesi, 6.Derece indirilmesi, 7. İstifa etmiş sayılmak, 8. Vekalet emrine alınmak, 9. Meslekten çıkarılmak ve 10. Devlet memurluğundan çıkarılmak (Resmi Gazete: 29/6/1930 Sayı : 1532). İlkokul öğretmenlerine verilebilecek cezalar ise 4357 sayılı kanunda tanımlanmıştır. Bunlar 1.
Vazifelerini yapmakta ihmali görülenler işlerinde kusurlu sayılırlar, 2.Ücret veya
maaş kesilmesi, 3.Kıdem indirmek, 4.Vazifelerine son verilmek, 5.Meslekten çıkarılmak olarak beş türdür (Resmi Gazete: 19/1/1943 Sayı : 5308).
190 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda Disiplin Cezaları: Kanunun 125 maddesinde beş grup disiplin cezası düzenlenmiştir. Bunlardan ilki dikkatsizlik ve
özensizlik kaynaklı disiplin sorunu yaratan davranışlardan dolayı işgörenlerin
daha dikkatli olması amacıyla yazılı olarak verilen uyarma cezasıdır. İkincisi ise
işgörenin görevindeki kusurlu davranışları hakkında yazılı bildirimde bulunulan
kınama cezasıdır. Üçüncü ceza türü kasıt taşıyan eylem ve davranışlara yönelik
verilen aylıktan kesme cezasıdır. Aylıktan kesme cezası eylemin niteliğine bağlı
olarak ilgilinin brüt aylığının1/30 ile 1/8oranında verilebilmektedir. Dördüncü
tür ceza ise devlet memurluğunun itibarını zedeleyen davranışlarda bulunma (işe
sarhoş gelme, 3 ila 9 gün mazeretsiz işe gelmeme vb.) durumunda verilen kademe
ilerlemesinin durdurulması cezasıdır. Son olarak ağır kusurlu davranışlar (ideolojik davranışlar yoluyla kurumun huzurunu bozma, bir yılda aralıklı olarak toplam
20 gün ve üzerinde mazeretsiz işe gelmeme vb.) sergilemesi halinde devlet memurluğundan çıkarma cezasıdır.
Hiçbir çalışan eylemlerine bağlı olarak savunma hakkı verilmeden disiplin cezasına çarptırılamaz. Soruşturmayı yürüten kişi ya da disiplin kurulu işgörene 7
günden az olmamak üzere savunma süresi tanımak zorundadır. Uyarma, kınama,
aylıktan kesme ceza ve kademe ilerlemesinin durdurulması cezası gerektiren durumlar için bir ay içinde, devlet memurluğundan çıkarma cezası gerektiren bir
eyleme yönelik altı ay içinde soruşturma başlatılamaması durumunda disiplin
cezası verme yetkisi zaman aşımına uğrar. Suç oluşturan eylemlere ilişkin suçun
işlendiği tarihten başlayarak iki yıl içinde soruşturma açılmadığında ceza yetkisi
zaman aşımına uğrar. (DMK, 130.md.). İşgören cezalandırılamaz.
657 sayılı DMK’nun 126. Maddesinde belirlenen suç sayılan eylemlerden uyarma,
kınama ve aylıktan kesme cezaları disiplin amirleri tarafından, kademe ilerlemesinin durdurulması cezası, memurun bağlı olduğu kurumdaki disiplin kurulunun
kararı alındıktan sonra, atamaya yetkili amirler il disiplin kurullarının kararlarına dayanan hallerde Valiler tarafından verilmektedir. Devlet memurluğundan
çıkarma cezası ise amirlerin bu yoldaki isteği üzerine, memurun bağlı bulunduğu
kurumun yüksek disiplin kurulu kararı ile verilir.
Disiplin cezalarına itiraz hakkı bulunmaktadır. Disiplin amirleri tarafından verilen uyarma, kınama ve aylıktan kesme cezalarına karşı disiplin kuruluna, kademe
ilerlemesinin durdurulması cezasına karşı yüksek disiplin kuruluna kararın ilgiliye tebliği tarihinden itibaren yedi gün içinde itiraz edilebilir. Süre aşımı itiraz hakkını ortadan kaldırmaktadır. Süresinde itiraz elden cezalar itiraz dilekçesi ile karar
OKUL YÖNETİMİNDE İNSAN KAYNAKLARI���������������������������������� 191
ve eklerinin kendilerine intikalinden itibaren otuz gün içinde başvuru makamlarınca karara bağlanmalıdır. Ayrıca kesinleşmiş cezalara karşı idari yargı yolu
açıktır. Uyarma cezaları kesinleştiği tarihten başlayarak beş yıl, kınama cezaları
ise kesinleştiği tarihten başlayarak on yıl geçtikten sonra belirtilen süreler içinde
yeni bir suç söz konusu değil ise memurun sicilden silinir (Yeniden düzenlenen
madde: 25/02/2011 tarihli Mükerrer Resmi Gazete - 6111/113 md.).
İnsan kaynakları yönetiminin günümüzde örgütsel yaşantıda ortaya koyduğu
yeni bakış açıları çoğu eskimiş ve sıklıkla maddeleri kaldırılan, yediden düzenlenen kanunlarla istenilen yararı sağlayabilecek gibi görülmüyor. Özellikle öğretmenliğin disiplin ile ilgili kanunlarının çeşitliliği beraberinde karışıklıkları da
getirebilmektedir. Bu bağlamda ihtiyaçları karşılayan düzenlemelerin yapılmasına
gereksinim bulunmaktadır.
Eğitim İşgörenlerinde Olağan, Mazeret ve Hastalık İzinleri
657 sayılı Devlet memurları kanununa göre memurların izinlerini yıllık izinler,
mazeret izinleri, aylıksız izinler, hastalık izinleri ve özel durumlardaki izinler olarak gruplandırmak olanaklıdır (DMK, 102-108 maddeler.)
Yıllık İzinler: Devlet memurlarının yıllık izinleri hizmet sürelerine göre belirlenmiştir. 1-10 yıl arası hizmeti olan memurlar 20 gün 10 yıldan fazla hizmeti olanlar
30 gün yıllık izin kullanmaktadır. Gereksinim halinde bu sürelere en çok ikişer
gün eklenebilmektedir. Eğitim öğretim hizmet sınıfının yıllık izin kullanımı hizmet süresine bağlı değildir. Öğretmenler yaz ve ara tatillerde dinlenmekte olup,
hastalık ve diğer mazeret izinleri dışında, ayrıca yıllık izin kullanamazlar. Eğitim
öğretim hizmet sınıfından olmalarına karşın okul yöneticileri ve öğrencisi olmayan eğitim kurumlarında çalışan öğretmen kadrosundaki işgörenler hizmet süreleri esas alınarak yıllık izin kullanmaktadır (Öğretmenlerin akademik zamanlar
dışında izin sürelerinin uzunluğu toplum tarafından bu mesleğin daha cazip algılanmasına neden olabilmektedir.) Son yıllarda özellikle yaz tatili süresi içinde
öğretmenlerin mesleki gelişimine yönelik etkinliklerin bakanlık tarafından planlandığı dikkat çekmektedir.
Mazeret izni: Memurun mazeretine dayalı olarak aldığı izinlerdir. İşgörenin mazeretine dayalı olarak verilen izinler 2011 yılında yeniden düzenlenmiştir.657 sayılı
DMK2 104. maddesinde yapılan düzenlemede kadın memura doğumdan önce sekiz ve doğumdan sonra sekiz hafta, çoğul gebeliklerde de doğum öncesi analık
192 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
iznine ilave edilecek iki hafta olarak analık izni verilmesi öngörülmüştür. Eşi doğum yapan memura doğum nedeniyle, isteği üzerine on gün süreyle babalık izni verilebilmektedir. Babaya öngörülen mazeret izni ile eşi doğum yapan ve analık iznini
kullanmakta iken vefat eden annenin kullanamadığı mazeret izninin kullandırılması yeni düzenlemede yerini almıştır. Memurun eşi ve çocuğunun, kendisinin veya
eşinin ana, baba ve kardeşinin ölümü hâllerinde isteği üzerine yedi gün ölüm izini
verilmesi öngörülmüştür. Ayrıca ölüm izinlerinde amir takdiri ortadan kaldırılmış,
bu tür izin memurun hakkı olarak tanımlanmıştır. Kadın memurlara süt izni çocuğunu emzirmesi için doğum sonrası analık izni süresinin bitim tarihinden itibaren
ilk altı ayda günde üç saat, ikinci altı ayda günde bir buçuk saat olarak öngörülmüştür. Yeni düzenleme ile memurun kendisinin veya çocuğunun evlenmesi halinde
yedi gün evlenme izni verilmesi öngörülmüştür. Memura bir yıl içinde toptan ya
da parçalı olarak 10 güne kara mazeret izni verilmektedir. Gereksinim halinde yıllık izninden düşülerek bir on gün daha mazeret izni verilebilir. Öğretmenler ek on
günlük mazeret izninden yararlanamazlar. Gerek yıllık gerekse mazeret izinlerinde
geçen sürede memurun fiili çalışmaya dayalı ödemeleri dışında kalan tüm özlük
hakları korunur. Ayrıca Muvazzaf askerliğe ayrılan memurlar askerlik süresince görev yeri saklı kalarak aylıksız izinli sayılır. (Yeniden düzenlenen madde: 25/02/2011
tarihli Mükerrer Resmi Gazete - 6111/107 md.).
Aylıksız izinler: Doğum, askerlik, hasta bakımı, evlat edinme ve burslu öğrenim
görmek amacıyla yurt dışına çıkma gibi nedenlere bağlı olarak aylıksız izinler verilmektedir (DMK, 108. Md).
Hastalık izni: 2011’de yapılan düzenlemeye kadar hastalık izinleri kıdeme göre
düzenlenmişti. Önceki düzenleme 10 yıla kadar olanlara altı ay, 10 yıldan fazla
hizmeti olanlara 12 ay kronik hastalığı ve uzun tedavi süreci olanlara on sekiz
aya kadar hastalık izni verileceği hükme bağlanmıştı. İlgili maddede kıdem esaslı
hastalık izninden hastalığı esas alan hastalık iznine geçilmiştir. Yeni düzenlemede
uzun süre tedavi içeren kronik hastalıklar, kanser vb. hastalıklarda on sekiz ay
bunların dışında kalan hastalıklarda on iki aya kadar hastalık izni verilebilmektedir. Süre sonunda iyileştiğine ilişkin raporu kurumuna veren memur görevine
dönebilir. İyileşemeyen memura yukarıda belirtilen süreler kadar ek hastalık izni
verilir. Süre sonunda iyileşme gerçekleşmez işe memur için emeklilik işlemleri yapılır. Ayrıca memurun bakmakla yükümlü olduğu yakınlarının hastalığı halinde
aylık ve özlük hakları korunarak üç ay hastalık izni verilebilir. Gereği halinde bu
süre bir kat artırılabilir (DMK, 105. Md)
OKUL YÖNETİMİNDE İNSAN KAYNAKLARI���������������������������������� 193
Özel durumlardaki izinler: Sağlık alanında radyoaktiviteye maruz kalanlar, fazla
çalışma karşılığı verilen izinler, öğrenim izni vb izinlerde memuriyet yaşamında
işin ve işgörenin durumuna göre kullanılabilmektedir.
Eğitim İşgörenlerinin Memuriyetinin Sona Ermesi
Devlet memuru olarak eğitim işgörenlerinin memuriyetinin sona ermesi memurluktan çıkarılması; memurluğa uygun koşulları taşımıyor olmasının anlaşılması
ya da zamanla yitirmesi; Memurluktan çekilmesi veya memurun ölümü halinde
gerçekleşir. 2011’deilgili maddede yapılan değişiklikle olumsuz sicile dayalı göreve
son verme uygulaması sicil yönetmeliği uygulamadan kalktığından yapılmamaktadır (DMK, 98. Md.).
Eğitim İşgörenlerinin Değerlendirilmesi ve Geliştirilmesi
Eğitim örgütlerin insan kaynaklarına ilişkin en büyük çabası işgörenleri geliştirmeye yönelik çabalarıdır. Bu yoğun çabanın bir nedeni geliştirme faaliyetinin tüm
insan kaynaklarını kapsaması, bir diğer nedeni işgörenin yaşamını kesintiye uğratmadan gelişmenin sağlanması ve son olarak işgörenlerin yalnızca işle ilgili değil bütünsel gelişimine dönük olmasıdır (Açıkalın, 1996). İyi bir işgören geliştirme
etkili bir performans değerlendirmeye bağlıdır.
Performans değerlendirme, işgörenler için tanımlanmış görevlerin onlar tarafından belirlenen zamanda ne düzeyde yapılabildiğinin saptanmasıdır. Bu yolla
hem bireyin, hem de örgütün kendini değerlendirmesini sağlamak olanaklıdır.
Bu değerlendirme işgörenin kendisini işine ve örgütüne ne derece yansıttığını ve
sergilediği performansların ne denli koordinasyona dayandığını görmesini sağlayabilir. Belki daha da önemlisi işgörenlerin hangi alanlarda eğitim alacakları ve
hangi alanlarda gelişeceği konularını açıklığa kavuşturacaktır (Brody, 2000).
Personel değerlendirme işgörene performans düzeyinin ne olduğunu göstermek,
işgörenin işinde yeterli ve yetersiz olduğu yönlerini tanımasına yardım etmek,
işgörenin kendisini nasıl geliştirebileceğini görmesini sağlamak, işgörenin yaptıklarına ilişkin dönütler sağlayarak güdülemek ve işinde ustalaştırmak, işgöreni yüksek ya da yan görevler için yetiştirmek, Performans değerleme sonuçlarını
işgörene yapılacak ödeme, özendirme, hizmet içi eğitim, kılavuzluk gibi işlerde
kullanma amaçlarına yönelik olarak kullanılır (Başaran, 2000: 135).
194 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
Eğitim örgütlerinin doğaları gereği sürekli yenileşme içinde olmaları gereklidir.
Özellikle örgütteki insan kaynakları (öğretmen, yönetici ve uzmanlar) sürekli gelişim göstermeli ve yenileşmelidir. Bu hem örgütsel hem de bireysel sorumluluğun bir gereğidir.
Eğitim örgütlerinde denetleme, değerlendirme ve geliştirme çalışmaları teftiş
sistemi ile hizmet içi eğitim sistemi üzerinden gerçekleştirilmektedir. Denetim
konusuna eğitim işgöreni olarak müfettişler başlığı altında değinilmişti. Eğitim işgörenlerinin yetiştirilmeleri ve gelişimi konusunda hem bakanlık düzeyinde hem
de yerel eğitim örgütleri düzeyinde işbaşında eğitim çalışmaları yapılmaktadır.
İnsan kaynaklarını yetiştirme ve geliştirmeye yönelik eğitim çalışmalarının etkililiği araştırılması gereken önemli bir konu olma özelliğini sürdürmektedir.
OKUL YÖNETİMİNDE İNSAN KAYNAKLARI���������������������������������� 195
KAYNAKÇA
Açıkalın, A. (1996).Çağdaş Örgütlerde İnsan Kaynağının Yönetimi. Ankara: Pegem
Yaynevi.
Ada, Ş. (2008). Okul Yönetiminde Personel Eğitim ve İşletmecilikle ilgili İşler. Çelik.
V., (Ed.), Türk Eğitim Sistemi ve Okul Yönetimi’de Bölüm. Ankara: Pegem
Akademi.
Akgüner, T. (2001) Kamu Personel Yönetimi. İstanbul: Der Yay.,4. Basım
Argon, T. ve Eren, A. (2004). İnsan Kaynakları Yönetimi. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.
Başaran, İ. E. (1985). İşgören Hizmetlerinin Yönetimi. Ankara: Gül Yayınevi.
Başaran, İ. E. (1996).Eğitim Yönetimi. Ankara: Yargıcı Matbaası.
Başaran, İ. E. (2000).Yönetim. Ankara: Feryal Matbaası.
Brody, R. (2000).Effectively Managing Human Service Organization. Sage Publications.
Canman, D. (2000).İnsan Kaynakları Yönetimi. Ankara: Yargı Basım Yayım.
Eryılmaz, B. (2001) Kamu Yönetimi. İstanbul: Erkam Matbaası
Hoy, W. K. ve Miskel, C. G. (2010). Eğitim Yönetimi Teori, Araştırma ve Uygulama.
(C. Erdağ 7. Baskıdan Çeviri). Ankara: Nobel Yayı Dağıtım.
Leithwood, K. &Louis, K. S. (1998).Organizational Learningin Schools (pp.67-90).
L, isse: Swets and Zeitlinger.
Kayıkçı, K. (2008). Personel Hizmetlerinin Yönetimi. Sarpkaya, R., (Ed), Türk Eğitim
Sistemi ve Okul Yönetimi’nde Bölüm. Ankara: Anı Yayıncılık.
Polatoglu, A. (2001). Kamu Yönetimi: Genel ilkeler ve Türkiye Uygulaması. Ankara: METU Pres.
Senge, P.M. (1996) Beşinci Disiplin (Çev. A. İldeniz ve A. Doğukan). İstanbul: Yapı
Kredi Yayınları. Üçüncü Basım.
TODAİE, (2001). Yerel Yönetimler Araştırma Merkezi, Belediye Personel Yönetimi, Belediyeler için El Kitabı. Ankara: TODAİE Yayınları.
Yiğitbaş, O.,Ş., (2008). Personel Yönetiminden İnsan Kaynakları Yönetimine Geçiş
Çanakkale Belediyesi Örneği.Yayınlanmamış yüksek lisans tezi, Çanakkale
Onsekiz Mart Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Çanakkale.
196 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
Kanun, Yönetmelik, Genelgeler
Kanunlar
Kanun Adı
Kanun
Resmi Gazete
No
Tarih
Sayı
657
23.07.1965
12056
Devlet Memurları Kanunu
4357
13.01. 1943
5308
Hususi İdarelerden Maaş Alan İlkokul Öğretmenlerinin Kadrolarına, Terfi, Taltif ve Cezalandırılmalarına
ve Bu Öğretmenler İçin Teşkil Edilecek Sağlık ve İçtimai Yardım Sandığı İle Yapı Sandığına ve Öğretmenlerin Alacaklarına Dair Kanun
1702
29.06.1930
1532
İlk ve Orta Tedrisat Muallimlerinin Terfi ve Tecziyeleri
Hakkında Kanun
1739
26.04.1973
14574
Milli Eğitim Temel Kanunu
4688
11.04.2012
28261
Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu
632
04.06.2011
27954 (Mü- Devlet memurları kanununun ...ile 4924 sayılı kanun
kerrer)
uyarınca sözleşmeli personel pozisyonlarında çalışanların memur kadrolarına atanması amacıyla devlet
memurları kanununda değişiklik yapılmasına dair
kanun hükmünde kararname
OKUL YÖNETİMİNDE İNSAN KAYNAKLARI���������������������������������� 197
Yönetmelikler
Resmi Gazete
Yönetmelik Adı
Tarih
Sayı
03.10.1993
21717
MEB Teftiş Kurulu Yönetmeliği.
30.1.1995
2423
MEB Aday memurların Yetiştirilmelerine İlişkin Yönetmelik.
16.07.1999
99/13184
Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okul veKurumların Yönetici ve öğretmenlerinin Norm Kadrolarına ilişkin Yönetmelik
17.4.2001
24376
MEB Rehberlik ve Psikolojik DanışmaYönetmeliği.
26.02.2002
24679
Okul Öncesi Kurumları Yönetmeliği.
13.08.2005
25905
Öğretmenlik kariyer basamaklarında yükselme yönetmeliği.
16.12.2006
26378
M. E. B. Yönetici ve Öğretmenlerinin Ders ve Ek Ders Saatlerine
ilişkin Karar.
24.12.2008
27090
M.E.B. İlköğretim Kurumları Yönetmeliği.
13.8.2009
27318
Millî eğitim bakanlığı eğitim kurumları yöneticilerinin atama ve
yer değiştirmelerine ilişkin yönetmelik,
06.05.2010
27573
Millî Eğitim Bakanlığı Öğretmenlerinin Atama ve Yer değiştirme
Yönetmeliği.
24.06.2011
27974
Eğitim Müfettişleri Başkanlıkları Yönetmeliği.
31.07.2009
27305.
Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği,
Genelgeler
Genelge Adı
Tarih
Sayı
13/09/2005
B.08.0.PGM.0.23.10.02- 55661
Millî Eğitim Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünün Sözleşmeli Öğreticilere ilişkin
Genelgesi
OKUL YÖNETİMİNDE
EĞİTİM-ÖĞRETİM İŞLERİ
BÖLÜM
8
Yrd. Doç.Dr. M. Akif HELVACI*, Bilim Uzmanı Nezahat TÜRKMEN**
* **
AMAÇLAR
• Yıllık öğretim planını hazırlayabilme
• Çalışma planının yapabilme
• Ünitelendirilmiş yıllık plan ve ders planları hazırlayabilme
• Sınıf ve şubeleri oluşturabilme ilkelerini söyleyebilme
• Ders yükünü ve öğretmenlerin belirleme ilkelerini söyleyebilme
• Ders dağıtım programlarının yapılması ile ilgili ilkeleri söyleyebilme
• Genel öğretmenler kurulu toplantılarının yapılması ile ilgili ilkeleri söyleyebilme
• Zümre öğretmenleri kurulu toplantıları ile ilgili esasları söyleyebilme
• Şube öğretmenleri kurulu toplantıları ile ilgili esasları söyleyebilme
• Öğretimle ilgili kaynakları sağlayabilme
• Laboratuar ve kütüphane İşleri ile ilgili esasları söyleyebilme
• Okulda Rehberlik İşleri ile ilgili esasları söyleyebilme
• Disiplin ve onur kurullarının işlevlerini açıklayabilme
• Okulda nöbet işleri ve sosyal-kültürel etkinliklerle ilgili ilkeleri söyleyebilme
• Okul Törenleri ile ilgili esasları söyleyebilme
* Uşak Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü
** Alper Günbayram İlköğretim Okulu, Uşak.
– 199 –
OKUL YÖNETİMİNDE EĞİTİM-ÖĞRETİM İŞLERİ������������������������������ 201
Giriş
Okullar eğitim sisteminin bir alt ve üretim sistemi olarak çok önemli işlevlere
sahiptir. Okullar, eğitim sistemlerinin amaçlarının gerçekleştirildiği ve istendik
davranışlarının önemli ölçüde kazandırıldığı yerlerdir. Okullarda eğitim-öğretim
faaliyetleri çerçevesinde gerçekleştirilecek eylem ve işlemler aşağı çeşitli başlıklar
altında açıklanmıştır.
Yıllık Çalışma Planının Yapılması
Eğitim- öğretim kurumlarında eğitim etkinliklerinin planlı yapılması esastır. Eğitim kurumlarında ders yılı süresinin 180 iş gününden az olmamak şartıyla, öğretim yılının başlaması, dönem tatili ve ders kesimi tarihlerini belirten iş günü takvimi, Bakanlıkça okullar açılmadan belirlenir. Bu tarihlerle birlikte, o ilin mahalli
kurtuluş günleri gibi özel günler de eklenerek hazırlanan çalışma takvimi, il millî
eğitim müdürlüklerinin önerisi ve valinin onayı ile yürürlüğe girer, yapılacak tüm
çalışma planları buna göre yapılır.
Okul yöneticileri, sene başı öğretmenler kurulunda çalışma takvimini sunarak,
yıllık çalışmaların, aylara, haftalara ayrılıp, bu takvime göre planlanmasını sağlar.
Aynı zamanda okul yöneticileri de yıl boyunca yapılacak iş ve işlemleri sırasıyla
takip edebilmelerini sağlayan yıllık çalışma planlarını hazırlar.
Yıllık Öğretim Planının Yapılması
Eğitim-öğretimin etkin, verimli olabilmesi planlamaya gereken önemin verilmesi
ve öğretmenlerin sınıflarına hazırlıklı girmeleri ile olanaklıdır. Eğitim ve Öğretim
Çalışmalarının Planlı Yürütülmesine İlişkin Yönerge (Tebliğler Dergisi, Ağustos
2003, Sayı:2551)’ye göre plan, önceden belirlenen eğitim hedeflerine ulaşmak için
öğretim konusu içinde yer alan etkinliklerden hangilerinin seçileceği, bunların
öğrencilere niçin ve nasıl yaptırılacağı, ne gibi yardımcı ve tamamlayıcı kaynak
ve araçların kullanılacağı, elde edilen başarının nasıl değerlendirileceği önceden
tasarlanıp kağıt üzerinde saptanmasıdır. Eğitim-öğretim kurumlarında Eğitim
etkinliklerine ve derslere hazırlıklı girmek yasal yönden zorunlu, eğitsel yönden
gereklidir. Ayrıca okul öncesi eğitim, ilköğretim, orta öğretim, mesleki ve teknik
eğitim ile yaygın eğitim kurumları yönetmelikleri ile bu kurumların eğitim-öğretim programlarında eğitim-öğretim çalışmalarının planlı ve programlı olarak
yürütülmesi gerektiği hükümlerine yer verilmiştir.
202 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
Planlar; çağdaş eğitimin gereklerine uygun olarak öğrenci merkezli, bireyselleşmiş öğretim, tam öğrenme, aktif öğrenme-öğretme ve disiplinleri arası çalışmaları esas alan uygulanabilir etkinliklere dayalı olmalıdır. Planlama çalışmalarında
öğrenme-öğretme süreci, etkin hale getirilerek eğitimdeki yeni gelişmeler, çevre
özellikleri, öğrencilerin bireysel gelişim özellikleri (fiziksel, duygusal, bilişsel ve
psikomotor) ile okul-çevre ilişkileri göz önüne alınmalı, standart değil, gerektiğinde konu, süre ve uygulamada değişiklikler yapılabilecek esneklikte olmalıdır.
Ünitelendirilmiş Yıllık Plan ve Ders Planları
Öğretmenler eğitim-öğretim çalışmalarında kullanmak üzere, ünitelendirilmiş
yıllık plan ve ders planı olmak üzere iki çeşit plan hazırlar (Tebliğler Dergisi, Ağustos 2003, Sayı:2551). Plan, öğretimin niteliğine ve seviyesine, konuya, öğretim dalına ve amacına uygun olur. Plandaki konular, M.E.B. Talim ve Terbiye Kurulu
Başkanlığınca yayınlanan öğretim programlarına göre belirlenir. Ayrıca konuların işlenişinde kullanılacak öğrenme-öğretme yaklaşımları, araç-gereç, kaynaklar,
öğrenci etkinlikleri, gezi, gözlem ve deneyler göz önünde bulundurulur.
Ünitelendirilmiş yıllık plan, öğretim yılı süresince ders vermekle yükümlü olunan
sınıflarda, program uyarınca belli üniteleri ya da konuları hangi aylarda yaklaşık olarak ne kadar zamanda işleyeceklerini gösteren, duruma göre zümre öğretmenler kurulu veya şube öğretmenler kurulu tarafından ortak hazırlanarak ders
yılı başında, okul yönetimine onaylatılan çalışma planıdır. Ünitelendirilmiş yıllık
plan, okul öncesi kurumları için kendi mevzuatına uygun olarak hazırlanır.
Ders planı, bir ders için o dersle ilgili eğitim programlarında yer alan ve birbirleriyle ilişkili öğrenci kazanımlarını bir ya da birkaç ders saatinde işlenecek konu
örüntüsünü, konuya ilişkin deney, tartışma soruları, proje ve ödevleri, uygulama çalışmalarını, ders araç-gerecini içine alan birinci derecede sorumlu olduğu,
zümre öğretmenleri ile şube öğretmenlerinin ortak katkısıyla ders öğretmenlerince önceden hazırlanan plandır.
Öğretmen kılavuz kitabı bulunan derslerde, kılavuz kitap, ders planı yerine kullanılır. Öğretmenin ihtiyaç duyması halinde, okulun şartlarına göre kılavuz kitaplarda yer alan planların dışında da öğretim programına uygun ders planı hazırlanıp uygulanabilir. Ders defterine uygulanan etkinliğin adı veya etkinliğin ilgili
olduğu kazanım yazılır.
OKUL YÖNETİMİNDE EĞİTİM-ÖĞRETİM İŞLERİ������������������������������ 203
Öğretmen kılavuz kitabı bulunmayan dersler için, eğitim-öğretim kurumlarında
bir veya birkaç ders saati için öğretmeni tarafından ders planı hazırlanır ve uygulanır (Tebliğler Dergisi, Ağustos 2003, Sayı:2551)
Sınıf ve Şubelerin Oluşturulması
Okullarda öğretim ile ilgili çalışmalardan biri olan sınıf ve şubelerin oluşturulması, okulun insan ve mekan kaynaklarının doğru değerlendirilmesini gerektiren
bir çalışmadır. Bir önceki öğretim yılı sonunda öğrencilerin başarı durumları ve
yeni kayıt olan öğrenci sayıları dikkate alınarak, eşit dağılım olacak şekilde sınıf
ve şubeler oluşturulur.
Özel yönetmeliği bulunan okul veya kurumların (Fen liseleri, Anadolu öğretmen liseleri, Anadolu güzel sanatlar liseleri, Anadolu imam-hatip liseleri,
spor liseleri, sosyal bilimler liseleri, vb.) şube mevcutları ile bu okul veya kurumlara her yıl alınacak öğrenci sayısı ve oluşturulacak şube sayıları okulun
fiziki imkânları, donatımı ile öğretmen sayısı dikkate alınarak okul veya kurumların özel yönetmeliklerinde yer alan hükümler çerçevesinde belirlenir.
Milli Eğitim Bakanlığı Stratejik Planı(M.E.B.,2009)’nda da belirtildiği gibi, özel
yönetmeliği olmayan okul veya kurumlarda alınacak öğrenci sayısının planlanmasında, kayıt bölgesindeki öğrenci sayısı ve fiziki kapasitesi uygun ilköğretim
okullarında tekli öğretim yapılması ve sınıf mevcutlarının 30 olması, ortaöğretim
kurumlarında ise 36’yı geçmemesi esas alınır.
Ders Yükünün ve Öğretmenlerin Belirlenmesi
Okulların öğretim kapasitesini oluşturan öğrenci sayıları, sınıf ve şubeleri, o okulda
çalışacak öğretmen sayısı ve öğretmenlerin ders yüklerinin belirlenmesinde etkendir.
Okul ve kurumlarda yönetim, eğitim ve öğretim hizmetlerinin gerekli ve yeterli
personelce yürütülmesi, personel boyutunda atıl kapasite yaratılmaması, var olan
atıl kapasitenin ihtiyaç duyulan okul ve kurumlara yönlendirilmesine zemin oluşturarak verimliliğe dönüştürülmesi ilkesiyle hareket edilir.
Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Okul Ve Kurumların Yönetici Ve Öğretmenlerinin
Norm Kadrolarına İlişkin Yönetmelik (Resmi Gazete, 10.8.1999, Sayı:23782) gereğince, okul öncesinde çocuk sayısı 10’dan az, 20’den fazla olmamak üzere oluşturulan her grup için bir öğretmen, ilköğretim okullarında, öğrenci sayısı 10’dan
204 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
az olmamak koşuluyla her sınıf ve şube için bir öğretmen olacak şekilde norm
kadrosu verilir. Örgün ve yaygın eğitim okul ve kurumlarında, genel bilgi ve meslek derslerinden haftalık toplam ders yükü; 6-3I saate kadar bir, 31-42 saate kadar
iki, 42’den fazla olması halinde her 21 saat için bir öğretmen norm kadrosu verilir.
Bu şekildeki hesaplama sonrasında artan ders yükünün en az 15 saat olması halinde ilave olarak bir öğretmen norm kadrosu daha verilir.
Sınıf ve şube sayıları belirlenen okulun, M.E. B. Talim ve Terbiye Kurulu (7.7.2009,
Sayı: 80) Kararlarına göre o branş içinde aylık karşılığı okutulması gereken dersler
ve haftalık ders çizelgesinde belirlenen sınıf düzeyine göre ders saatleri dikkate
alınarak, branşlar itibariyle haftalık ders yükü hesaplanarak öğretmen norm kadroları belirlenir. Mevcut norm kadrolarla ilişkilendirilen öğretmenlere ders dağılımları, ders bütünlüğü de dikkate alınarak eşit şekilde yapılır.
Ders Dağıtım Programlarının Yapılması
Okullarda, sınıf ve şubelere göre öğretmen dağılımı yapıldıktan sonra, Talim ve
Terbiye Kurulu’nun yayınladığı Haftalık Ders Çizelgesinde belirtilen ders saatlerine göre, her sınıfın haftalık ders programı hazırlanır. Ders programı yapılırken,
aynı türde olan derslerin arka arkaya gelmemesine, genel bilgi ve beceri dersleri
ile yetenek derslerinin gün içinde ve hafta boyunca dengeli dağılımına, ayrıca öğretmenlerin dersine girdiği şubelerde çakışma olmamasına dikkat edilir.
Okullardaki Kurullar
Her tür ve kademedeki okullarda, kendi mevzuatları olan İlköğretim Kurumları
Yönetmeliği (Resmi Gazete, 27.8.2003, Sayı: 25212) ve Ortaöğretim Kurumları
Yönetmeliği (Resmi Gazete, 31.7. 2009, Sayı: 27305)’inde yer alan aşağıdaki kurullar oluşturulur ve çalışmalarını yaparlar.
a) Öğretmenler Kurulu,
b) Sınıf veya şube öğretmenler kurulu,
c) Zümre öğretmenler kurulu,
ç) Öğrenci Kurulu ve Okul Meclisi,
d) Okul Öğrenci Ödül ve Disiplin Kurulu, Onur Kurulu (Ortaöğretim Kurumlarında),
OKUL YÖNETİMİNDE EĞİTİM-ÖĞRETİM İŞLERİ������������������������������ 205
Öğrenci Davranışlarını Değerlendirme Kurulu (İlköğretim Kurumlarından
ortaokullarda)
Öğretmenler Kurulu
Öğretmenler kurulu, okul veya kurumun yönetici ve öğretmenlerinden oluşur. Gerektiğinde okul yönetimince öğrenci temsilcisi ve okul-aile birliği temsilcileri de çağrılarak kurul toplantılarına gözlemci sıfatıyla katılmaları sağlanabilir. Öğretmenler
kurulu, okul müdürünün, müdürün bulunmadığı zamanlarda varsa müdür başyardımcısı, yoksa görevlendireceği müdür yardımcılardan biri başkanlığında toplanır.
Öğretmenler kurulu; ders yılı başında, ikinci dönem başında, ders yılı sonunda ve
okul yönetiminin gerekli gördüğü zamanlarda toplanır. Kurulun toplantı günleri
ve gündemi, müdür tarafından iki gün önceden yazılı ve imza karşılığı ilgililere
duyurulur.
İlk toplantıda önceki yılın değerlendirilmesi ile yeni öğretim yılı çalışma esasları
belirlenir ve iş bölümü yapılır. Ders yılı içinde yapılan toplantılarda çalışmalar
gözden geçirilip değerlendirilir, eksiklik ve aksaklıkların giderilmesi için alınacak
önlemler görüşülür ve kararlaştırılır. Ders yılı sonunda yapılan toplantıda öğrencilerin devam-devamsızlık ve başarı durumları gözden geçirilir, üst makamlarca
ve okul yönetimince verilen konular görüşülür ve kararlaştırılır.
Öğretmenler kurulu toplantılarında alınan kararlar, kurulca seçilen iki yazman
tarafından bir tutanağa yazılır ve imzalanır. Toplantıya katılamayanlar tutanakta belirtilir. Toplantıda alınan kararlar, karar defterine yazılır. Uygulanmak üzere
toplantıya katılamayanlar dahil tüm yönetici ve öğretmenler tarafından imzalanarak dosyasında saklanır.
Toplantıların ders saatleri dışında yapılması esastır. Ancak, ikili öğretim yapan
okulların tüm öğretmenlerinin aynı anda toplanmalarına gerek duyulduğunda,
okul yönetimince bağlı bulunduğu millî eğitim müdürlüğüne bilgi vermek şartıyla toplantı günlerinde yarım gün öğretim yapılır.
Zümre Öğretmenler Kurulu
Zümre öğretmenler kurulu ilkokullarda aynı sınıfı okutan sınıf öğretmenleri ve
varsa alan öğretmenlerinden, ortaokul ve liselerde ise aynı dersi okutan öğretmenlerden oluşur. Kurul, ilk toplantısında o eğitim-öğretim yılı için kendi aralarından birini başkan seçer.
206 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
Zümre Öğretmenler Kurulu, eğitim ve öğretim yılı başında, ikinci dönem başında
ve ders yılı sonunda olmak üzere en az üç defa toplanır. Ayrıca zümre başkanının
önerisi üzerine okul veya kurum müdürünün gerekli gördüğü diğer zamanlarda
da toplanır. Kararlar, oy çokluğu ile alınır ve müdürün onayından sonra öğretmenlere duyurulur. Kurul toplantıları ders saatleri dışında yapılır.
Bu toplantılarda, programların ve derslerin birbirine paralel olarak yürütülmesi,
ders araçlarından, laboratuvar, spor salonu, kütüphane ve işliklerden plânlı bir
şekilde yararlanılması, öğrenci ödevleri ve derslerin değerlendirilmesi, derslerde
izlenecek yöntem ve teknikler ile benzeri konularda kararlar alınır.
Zümre öğretmenler kurulunda:
a) Eğitim-öğretim programları incelenir ve ortak bir anlayış oluşturulur.
b)Uygulamalarda karşılaşılan güçlükler üzerinde durulur ve bunların çözüm
yolları aranır.
c) Öğrencilerin çalışma ve eğitim durumları ile çevrenin özellikleri incelenir ve
alınacak önlemler kararlaştırılır.
d)Eğitim-öğretim faaliyetleri ile ilgili olarak hazırlanacak planların uygulamasında birlik sağlanır.
e) Meslekî eserler ve eğitim alanındaki yeni gelişmeler incelenir.
f) Uygulamak ve değerlendirmek üzere ortak ölçme ve değerlendirme araçları
hazırlanır.
g) Ders yılı sonunda zümre öğretmenler kurulu; ders programları, ilgili mevzuatı, ders araç-gereci, öğretim yöntem ve teknikleri, okul ve dersliklerdeki fizikî
durum ve öğrenci başarı düzeyini değerlendiren bir rapor hazırlar ve okul müdürlüğüne sunar.
ğ) Her dönem ortak yapılacak sınavların yapılış usul ve esasları, soru şekilleri,
konu ağırlıkları ve sınav tarihleri dönem başlarında belirlenir. Ortak sınav sonuçları, zümre öğretmenler kurulunda değerlendirilir ve rapor halinde okul
yönetimine sunulur.
Şube Öğretmenler Kurulu
Şube öğretmenler kurulu, ilkokul 4 üncü sınıf ile ortaokul ve liselerde aynı şubede
ders okutan öğretmenler ile rehberlik ve psikolojik danışman öğretmenlerinden
OKUL YÖNETİMİNDE EĞİTİM-ÖĞRETİM İŞLERİ������������������������������ 207
oluşur. Müdür, gerekli gördüğü durumlarda kurula başkanlık eder. Görüşülen
konuların özelliğine göre, öğrenci velileri, sınıfın başkanı ve öğrencilerce seçilen
öğrenci temsilcileri de kurul toplantılarına çağrılabilir.
Şube öğretmenler kurulu, okul yönetimince yapılacak planlamaya göre birinci
dönemin ikinci ayında, ikinci yarıyılın birinci veya ikinci haftasında ve yılsonunda okul müdürü ya da görevlendireceği müdür yardımcısı veya şube rehber öğretmeninin başkanlığında toplanır. Ayrıca, gerektiğinde şube rehber öğretmeni veya
okul rehber öğretmeninin önerisinin okul yönetimince uygun görülmesi halinde
de toplanabilir.
Şube öğretmenler kurulunda; şubedeki öğrencilerin kişilik, beslenme, sağlık, sosyal ilişkilerin yanı sıra başarıları ile ailenin ekonomik durumu değerlendirilerek
alınacak önlemler görüşülür ve alınan genel karar, uygulanmak üzere şube öğretmenler kurulu karar defterine yazılır. Bu toplantılarda, kaynaştırma eğitimine
karar verilmiş özel eğitim gerektiren öğrenciler için de gerekli önlemler alınır.
Öğrenci Kurulu ve Okul Meclisleri
Millî Eğitim Bakanlığına bağlı İlköğretim ve orta öğretim kurumlarında Okul
Öğrenci Meclislerinin kuruluş ve işleyişleri, Milli Eğitim Bakanlığı Demokrasi
Eğitimi Ve Okul Meclisleri Yönergesi (Tebliğler Dergisi, Eylül. 2004 Sayı: 2564 )
hükümlerine göre uygulanır.
Öğrenci kurulu ilkokul, ortaokul ve imam-hatip ortaokullarında okulun tüm öğrencileri tarafından kendi aralarından seçilen başkan ve ikinci başkan ile şubelerden seçilen birer temsilciden oluşur. Bu kurula, öğretmenler kurulu tarafından
seçilen bir öğretmen rehberlik eder.
Okul öğrenci kurulu, öğretmenler kurulu tarafından seçilen öğretmenin veya
öğrenci başkanının çağrısı ile toplanır. İlk toplantıda yıllık çalışma programını
hazırlar, okul müdürünün onayına sunar. Çalışma programında eğitim ve öğretim ortamının daha uygun duruma getirilmesi, öğrenci sorunlarının giderilmesi
ve sosyal etkinliklerin düzenlenmesi gibi hususlara yer verilir. Öğrenci kurulu ve
okul meclisleri seçimleri aynı zamanda yapılabilir.
Okul Öğrenci Ödül ve Disiplin Kurulu, Onur Kurulları
Ortaöğretim kurumlarında, öğrencilerin okul yönetimine katılmalarını ve okulun işleyişine yardımcı olmalarını sağlamak amacıyla, her sınıfın bütün şubele-
208 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
rinden birer öğrenci, ders yılı başında sınıf rehber öğretmenlerinin gözetiminde
öğrenciler tarafından seçilerek Onur Kurulu oluşturulur.
Okul öğrenci ödül ve disiplin kurulu; Müdür başyardımcısı veya müdürün görevlendireceği müdür yardımcısı, öğretmenler kurulunca gizli oyla seçilecek iki öğretmen, Onur kurulu ikinci başkanı, Okul aile-birliğinin kendi üyeleri arasından
seçeceği bir öğrenci velisinden oluşturulur.
Bu kurullar çalışmalarını, Millî Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Ödül
Ve Disiplin Yönetmeliği (Resmi Gazete, 19.1.2007, Sayı: 26408)’ne göre yürütür.
Okul öğrenci ödül ve disiplin kurulunun görevleri;
a) Okulda düzen ve disiplinin sağlanmasıyla ilgili görüşmeler yapar ve kararlar alır.
b) Öğrencilere kendini ifade edebilmesi, kendini geliştirebilmesi, onlara başarılı
olma duygusunu tattırması, onları teşvik edici faaliyetlere okulda daha çok yer
verilmesi için gerekli önerilerde bulunur.
c) Disipline aykırı davranışların nedenlerini inceler ve bunları ortadan kaldırma
yollarını arar.
ç) Okul içinde ve dışında millî ve insani bakımdan erdem olarak kabul edilen iyi
davranışlarda bulunan ve derslerdeki gayret ve başarılarıyla üstünlük gösteren
öğrencilerin ödüllendirilmesine karar verir.
d) Disiplin kurallarına uymayan öğrencilerin psiko -sosyal durumu ile yetiştiği
çevre ve ailesi hakkında bilgi toplar; eğilimlerini, alışkanlıklarını inceler; bu
amaçla okul rehberlik ve psikolojik danışma servisinden, sınıf rehber öğretmeni ile öğrenciyi tanıyan diğer kişilerden yararlanılır.
e) Okulda disiplinsizliği hoş görmeyen bir öğrenci kamuoyu oluşturularak disipline aykırı davranışta bulunan ve bulunabilecek olan öğrencileri kendi vicdanlarının ve öğrenci kamuoyunun kontrolünde tutma yollarını ve imkânlarını
araştırır.
f) Dönem başlarında toplanarak disiplin yönünden okulun genel durumunu
gözden geçirir ve alınması gereken tedbirler hakkında kişisel olmayan kararlar
alarak okul yönetimine tekliflerde bulunur.
g)Disiplin konusunda incelemeler yapar; gerektiğinde okul yönetimine görüş
bildirir ve tekliflerde bulunur.
OKUL YÖNETİMİNDE EĞİTİM-ÖĞRETİM İŞLERİ������������������������������ 209
ğ) Ders yılı veya dönem içinde meydana gelen disiplin olaylarının nedenleriyle
alınan tedbirleri ve sonuçlarını tespit ederek ders yılı ve dönem sonunda bir
rapor hâlinde okul yönetimine bildirir.
h) Okul müdürünün havale ettiği disiplin olaylarını inceler ve karara bağlar.
Öğrenci Davranışlarını Değerlendirme Kurulu
Öğrenci Davranışlarını Değerlendirme Kurulu, ortaokullarda öğrencilerin
ilgi, istek, yetenek ve ihtiyaçlarını belirleyerek olumlu davranışlar kazanmaları
ve olumsuz davranışların önlenmesi için oluşturulur. Bu kurulun resmi dayanağı
M.E.B. İlköğretim Kurumları Yönetmeliği (Resmi Gazete, 27.8.2003, Sayı: 25212;
Değişik: 21/07/2012, Sayı: 28360)’dir.
Öğrenci davranışlarını değerlendirme kurulu; müdür başyardımcısı, müdür başyardımcısı bulunmayan okullarda müdür yardımcısının başkanlığında öğretmenler kurulunca seçilen birer sınıf ve birer şube rehber öğretmeninden bir asil, bir
yedek üye, bir okul rehber öğretmeni ile okul-aile birliği başkanı ve öğrenci kurulu başkanından oluşturulur.
Öğrenci Davranışlarını Değerlendirme Kurulunun Görevleri şunlardır:
a) Okul düzenini sağlamak üzere okul yönetimi, öğretmen, okulun diğer personeli, öğrenci ve veli tarafından getirilen olumlu veya olumsuz davranış ve
uygulamalara ilişkin önerileri görüşmek ve aldığı kararları okul müdürüne
bildirmek.
b) Okulda örnek davranışlarda bulunan, derslerde başarılı olan, bilimsel, sanatsal, sosyal, kültürel ve sportif etkinliklere katılarak üstün başarı gösteren öğrencileri belirleyerek ödüllendirilmelerine karar vermek.
c) Özel yeteneği belirlenen öğrencilerin alanlarıyla ilgili gelişimlerini sağlayacak
tedbirleri almak.
ç) Uyum sağlamakta güçlük çeken öğrencinin davranışlarını incelemek, nedenlerini araştırmak, değerlendirmek ve bu konuda uygun görülen rehberlik çalışmalarının yapılmasını sağlamak ve gerektiğinde ailesi, rehberlik ve araştırma merkezleri ile iş birliği yapmak.
d) Öğrencilerin gösterdikleri olumsuz davranışlarıyla ilgili olarak sağlık kurum
ve kuruluşlarına sevklerini önermek.
210 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
e) Öğrencilerde görülen olumsuz davranışların, olumlu hâle getirilmesinde; eleştiri, öz eleştiri bilincini geliştirmek, yanlış davranışların farkına varılmasını
sağlamak ve doğruyu kavramalarına yardımcı olmak amacıyla yaptırım yerine, ikna sürecinin işletilmesi ile olumlu davranışlarının ödüllendirilmesi için
gerekli önlemleri almak.
f) Öğrencilerin sorumluluk almalarına, dürüst, güvenilir, saygılı ve başarılı olmalarına katkıda bulunmak, zararlı alışkanlıklar edinmelerini ve uygun olmayan yerlere gitmelerini önlemek için girişimlerde bulunmak ve bu amaçla veliçevre iş birliğini sağlamak.
g)Okul düzeninin olumlu işleyişini sağlamak amacıyla çeşitli etkinlikler için
programlar hazırlamak ve uygulanmasını sağlamak.
ğ) Çalışmalarını okul rehberlik ve psikolojik danışma servisi ile eş güdüm içinde
yürütmek.
h) Bütün tedbirlere rağmen uyumsuzluk gösteren öğrencilerle ilgili olarak uygulanacak yaptırıma yönelik karar almak (Resmi Gazete, 27.8.2003, Sayı: 25212)
Öğretimle İlgili Kaynakların Sağlanması
Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı eğitim kurumlarının kaynaklarının bir kısmı, her
okulun kendi mevzuatına uygun şekilde Bakanlık bütçesinden karşılanmaktadır.
Bunun yeterli olmadığı durumlarda; okulun genel işleyişi, eğitim ve öğretim hizmetlerinin yürütülmesi için bağışların, okul-aile birliği ve köy muhtarlıkları gibi
kuruluşlar yoluyla sağlanıp ve gerekli harcamaların ilgili mevzuata göre yürütülebileceği kurumların yönetmeliklerinde yer almaktadır. Buna dayanarak, M.E.B.
Okul Aile Birliği Yönetmeliği (Resmi Gazete, 09.02.2012, Sayı: 28199)’ne göre,
okul ile aile arasında bütünleşmeyi gerçekleştirmek, veli ile okul arasında iletişimi ve iş birliğini sağlamak, eğitim ve öğretimi geliştirici faaliyetleri desteklemek,
okulun ve maddi imkânlardan yoksun öğrencilerin eğitim ve öğretimle ilgili zorunlu ihtiyaçlarını karşılamak üzere okullar bünyesinde tüzel kişiliği haiz olmayan birlikler kurulur.
Okulun öğrenci velileri birliğin doğal üyesidir. Okul yöneticileri ve öğretmenler
birliğin üyesi olmamakla birlikte, oluşturulan Denetleme Kurulunda görev alarak,
yürütülen işlerin denetimini yapmakla mükelleftirler.
OKUL YÖNETİMİNDE EĞİTİM-ÖĞRETİM İŞLERİ������������������������������ 211
Okulun ihtiyaçlarını karşılamak için mal ve hizmet satın almak, bu hizmetlere
ilişkin sosyal güvenlik primi, vergi ve benzeri ödemelerin yapılmasını sağlamak,
okula yapılan ayni ve nakdî bağışları kabul ederek kayıtlarını tutmak, sosyal,
kültürel etkinlikler ve kampanyalar düzenlemek, şartlı bağışları amacına uygun
olarak kullanmak, kantin ve benzeri yerleri işlettirmek veya işletmek, Okul Aile
Birliklerinin görevleri arasında yer alır. Bu şekilde elde edilen birlik gelirlerinin; okulun bütçe disiplini çerçevesinde, eğitim ve öğretim giderleri ile maddi
imkânlardan yoksun öğrencilerin zorunlu ihtiyaçlarına harcanması esastır ve tüm
harcamalar, birlik yönetim kurulunun kararı ile yapılır. Okul Aile Birliklerinin
görevi yalnız okula gelir sağlamak değil, aynı zamanda eğitim ve öğretimle ilgili
etkinliklere destek olmaktır.
Kütüphane İşleri
Okullarda kütüphane ile ilgili işler, Milli Eğitim Bakanlığı Okul Kütüphaneleri Yönetmeliği (Resmi Gazete, 22.8.2001, Sayı:24501) hükümlerine uygun olarak yürütülür.
Kitap sayısı 3000’i aşan okul kütüphanelerine bir kütüphaneci atanır. Kütüphanecinin atanamadığı durumlarda Yönetimce kütüphanecilik kursu almış bir öğretmen yoksa öğretmenler kurulunca belirlenecek bir öğretmen görevlendirilir.
Öğretmene yardımcı olmak üzere okul müdürlüğünce bir memur görevlendirilir.
Öğretmen ve memurun, Bakanlıkça düzenlenecek programa göre kütüphanecilik
ile ilgili hizmet içi eğitim kursuna katılmaları sağlanır. Kapasitesi daha az olan
kütüphanelerle ilgili işler, müdür yardımcısı, Türkçe öğretmenleri ve ilgili kulüp
öğretmenleri tarafından yürütülür.
Okul kütüphanelerinde, her tür eğitici ve öğretici kitap, dergi, broşür, poster, kupür
ve resimler, teknolojik gelişmelerin göz önünde bulundurulduğu, her tür eğitici ve
öğretici bilişim teknolojisine yönelik CD-ROM, DVD ile film, video kaset, plak,
ses kaseti ve elektronik ortam içerisindeki araç ve gereçler bulunur. Kütüphaneye
sağlanacak kaynaklar, okul yönetimince oluşturulan komisyon tarafından incelenerek, Bakanlıkça uygun bulunan Tebliğler Dergisinde yayımlanan ders kitapları
ile Milli Eğitim Bakanlığı Ders Kitapları ve Eğitim Araçları Yönetmeliği (Resmi
Gazete, 29.5.1995 Sayı: 22297)’nin ders kitapları dışındaki kitaplar ile eğitim araçlarının incelenmesi, seçimi ve kullanımı ile ilgili hükümleri göz önünde bulundurularak seçilir. Seçimi yapılan kaynaklar mevzuata uygun olarak kaydedilir.
212 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
Okul yöneticileri ve ilgili öğretmenler okul kütüphanesinin etkin bir şekilde kullanılması için gerekli önlemleri alınması ve öğrencilerin okuma alışkanlığı kazanmış, bilimsel düşünebilen bireyler olarak yetiştirilebilmeleri için gerekli etkinliklerin yapılmasından sorumludurlar.
Gezi – İnceleme – Araştırma Çalışmaları
Resmi, özel ilköğretim ve ortaöğretim okul ve kurumlarında ders programlarının
yanında öğrencide güven ve sorumluluk duygusu geliştirmeye, yeni ilgi alanları
oluşturmaya ve beceriler kazandırmaya yönelik bilimsel, sosyal, kültürel, sanatsal ve sportif alanlarda yapılacak, öğrenci kulübü ile toplum hizmeti çalışmaları, M.E.B. İlköğretim Ve Orta Öğretim Kurumları Sosyal Etkinlikler Yönetmeliği
(Resmi Gazete, 13.1.2005, Sayı: 25699) ile düzenlenmiştir. Bu yönetmelik kapsamında okullarda; geziler, yarışmalar, Beden eğitimi, izcilik, müzik ve halk oyunları çalışmaları, yayınlar, gösteriler, tiyatro çalışmaları, defile, sergi ve kermes gibi
çalışmalarla çeşitli etkinlikler düzenlenebilmektedir.
Okullar öğrencilerin seviyelerine göre bilgi, görgü ve yeteneklerini geliştirmek;
yaparak yaşayarak öğrenmelerine imkân vermek ve derslerin uygulama ortamında yapılmasını sağlamak; onlara çevrelerini, toplumun sosyal, kültürel ve ekonomik değerlerini tanıtmak, bilimsel ve teknolojik gelişmeleri yakından izletmek
amacıyla yakın çevre ve yurt içi geziler ile diğer ülke ve toplumları tanıtmak üzere
yurt dışı geziler düzenleyebilir. Öğretim programının gerektirdiği ve öğretmen
tarafından okul dışında yapılması uygun görülen araştırma, inceleme, izleme, tanıma ve uygulama amacıyla yapılan okul dışı etkinlik ve ziyaretler ilgili ders kapsamında; diğer geziler sosyal etkinlikler kapsamında yapılır.
Sınıf /şube rehber öğretmenleri, ders öğretmenleri veya danışman öğretmenlerce, herhangi bir ders veya sosyal etkinlik kapsamında yapılacak etkinliklerle ilgili
Gezi Planları, en az 7 gün önce okul müdürlüğüne verilir. Gezi planı ile birlikte
geziye katılacak yönetici, öğretmen, öğrenci ve varsa velilerin isimleri, adresleri,
ulaşılabilecek yakınlarının telefon numaralarının yer aldığı bir liste hazırlanarak
bir nüshası okul yönetimine verilir.
Yetiştirme Kursları
İlköğretim Kurumları Yönetmeliği (Değişik: 21/07/2012, Sayı: 28360)’ne göre,
ilkokul 4 üncü sınıf ile ortaokul ve imam-hatip ortaokullarında ders yılı içinde
öğretmensizlik, salgın hastalık ve doğal afet gibi nedenlerle boş geçen dersler için
OKUL YÖNETİMİNDE EĞİTİM-ÖĞRETİM İŞLERİ������������������������������ 213
öğretim yılının ikinci döneminde yetiştirme programları uygulanmaktadır. Ayrıca resmi ilköğretim ve orta öğretim okullarında öğrencilerin bilgi eksikliklerini
gidermek, yeteneklerini geliştirmek, derslerdeki başarılarını artırmak ve sınavlara
daha iyi hazırlanmalarına yardımcı olmak üzere açılmış ve açılacak olan öğrencileri yetiştirme ve sınavlara hazırlama kurslarıyla ilgili usul ve esasları düzenlemek
amacıyla M.E.B. Öğrencileri Yetiştirme Kursları Yönergesi (Tebliğler Dergisi, Nisan 2004, Sayı: 2559) hazırlanmıştır.
Kurslar fiziki kapasitesi ve öğrenci potansiyeli yeterli olan okullarda; öğrenci ve
velilerden gelen istek ve ders yılı sonunda toplanan öğretmenler kurulunca
gösterilecek ihtiyaç üzerine, kurs merkezi yönetim kurulunca belirlenen dersler
için, okul müdürünün teklifi ve milli eğitim müdürünün onayı ile öğretim yılı
içinde birbirini izleyen dönemler halinde, her bir kurs programına devam edecek
öğrenci sayısı 10’dan az 24’den fazla olmamak üzere açılır.
Sınavlara hazırlanmak amacıyla açılan kurslarda sözel, sayısal ve dil yeteneklerini
geliştirici türde kurslara da yer verilebilir. İmkânlar ölçüsünde öğrencilere, özel
yeteneklerini geliştirici nitelikte veya genel yetenek kazandırıcı tarzda bilgisayar,
resim, müzik, beden eğitimi, iş eğitimi ve benzeri alanlarda da kurslar açılabilir.
Kursların mali iş ve işlemleri yönerge doğrultusunda uygulanır.
Okulda Rehberlik İşleri
Resmi ve özel eğitim-öğretim kurumlarında rehberlik ve psikolojik danışma
hizmetleri, okullarda kurulan, rehberlik ve araştırma merkezleriyle iş birliği içinde çalışan rehberlik ve psikolojik danışma servisi tarafından, M.E.B. Rehberlik
Ve Psikolojik Danışma Hizmetleri Yönetmeliği (Resmi Gazete,17.04.2001, Sayı:
24376)’ne göre yürütülür.
Her eğitim-öğretim kurumunda rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinin
planlanması, eş güdümün ve kurum içindeki iş birliğinin sağlanması amacıyla
rehberlik ve psikolojik danışma hizmetleri yürütme komisyonu oluşturulur. Rehberlik ve psikolojik danışma servisindeki psikolojik danışmanlar bu komisyonun
sürekli üyesidir. Müdür yardımcıları, rehberlik ve psikolojik danışma servisi psikolojik danışmanları, sınıf rehber öğretmenlerinden her sınıf seviyesinden seçilecek en az birer temsilci, disiplin kurulundan bir temsilci, okul-aile birliğinden bir
temsilci ve okul öğrenci temsilcisinden oluşan diğer üyeler, her ders yılı başında
214 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
öğretmenler kurulunda yeniden belirlenir. Bu komisyon, ders yılında birinci ve
ikinci dönemin başladığı ilk ay ile ders yılının tamamlandığı son ay içerisinde
olmak üzere, yılda en az üç defa toplanır. Rehberlik ve psikolojik danışma servisince hazırlanan yıllık program ve yürütme planını inceler, bu konudaki görüşlerini bildirir, uygulanması için gerekli önlemleri karara bağlar. Eğitim ortamında,
öğrenciler, aileler, yöneticiler, öğretmenler ve psikolojik danışmanlar arasında
sağlıklı ve uyumlu ilişkiler kurulabilmesi için gerekli önlemleri görüşür ve yapılacak çalışmaları belirler. Yönlendirmeye ilişkin eğitsel ve meslekî rehberlik çalışmalarında ve öğrencileri yönlendirmede, okuldaki eğitim-öğretim etkinlikleri ile
eğitsel etkinliklerden karşılıklı olarak yararlanılabilmesi için gerekli önlemleri ve
çalışmaları belirler.
Yöneltme Öneri Kurulu
Yöneltme, ana sınıfından başlayarak öğrenci hakkında öğrenimi boyunca yapılacak sürekli gözlem ve değerlendirmelere göre yapılan bir süreçtir. Yöneltme, öğrencilerin tümüne fırsat eşitliği sağlayacak şekilde yapılır; ilgi, istek ve yeteneklerine göre yetişmeleri sağlanır. Herkesin başarılı ve mutlu olabileceği bir programa
girmesi amaçlanır, bu yönde olanaklar araştırılır ve kişi desteklenir. Milli Eğitim
Bakanlığına bağlı ilköğretim okulları öğrencilerinin ilgi, istek, yetenek ve kişilik
özelliklerinin belirlenmesi ve uygun programlara yöneltilmelerini sağlamak amacıyla, okullardaki çalışmalar İlköğretimde Yöneltme Yönergesi (Tebliğler Dergisi, Eylül,2003, Sayı: 2552) ile düzenlenmiş, birlik sağlanmıştır.
Okulda Nöbet İşleri
Öğretmenler, eğitim ve öğretimin temel unsurlarından olan nöbet görevini, okul
müdürlüğünce düzenlenen nöbet çizelgesine göre, normal öğretim yapan okullarda gün süresince, ikili öğretim yapan okullarda ise kendi devresinde yerine getirirler.
Öğretmenlere, dersinin olmadığı veya en az bulunduğu gün veya günlerde nöbet
görevi verilir. Okul öncesi öğretmenleri, özel eğitim sınıfı öğretmenleri ve rehber
öğretmenler ile bayan öğretmenlere doğumuna üç ay kala ve doğumdan sonra bir
yıl, nöbet görevi verilmez.
OKUL YÖNETİMİNDE EĞİTİM-ÖĞRETİM İŞLERİ������������������������������ 215
Öğretmenler nöbet görevlerini, Milli Eğitim Bakanlığı Nöbet Hizmetleri Özel Talimatına göre yerine getirirler. Talimat doğrultusunda, nöbetlerde uyulması gereken esaslar öğretmenler kurulunda görüşülür ve okul veya kurum yönetimince
öğretmenlere yazılı olarak duyurulur.
Öğrencilerin Nöbet Hizmetleri
Küçük yaşlardan itibaren görev ve sorumluluk duygularını geliştirmek, okulun
yönetim işlerinde görev almalarını sağlamak amacıyla ortaokul öğrencileri, okul
yerleşim alanı içinde nöbet görevlerini yürütürler (Resmi Gazete, 27.8.2003, Sayı:
25212 Değişik: 21.7.2012, Sayı: 28360). Nöbetle ilgili görev ve sorumluluklar, okul
yönetimince yazılı olarak belirlenir ve nöbetçi öğrencilere duyurulur.
Sosyal ve Kültürel Etkinlikler
Sosyal ve kültürel etkinlikler, resmi, özel ilköğretim ve ortaöğretim okul ve kurumlarında ders programlarının yanında öğrencide güven ve sorumluluk duygusu geliştirmeye, yeni ilgi alanları oluşturmaya ve beceriler kazandırmaya yönelik
bilimsel, sosyal, kültürel, sanatsal ve sportif alanlarda, M.E.B. İlköğretim ve Orta
Öğretim Kurumları Sosyal Etkinlikler Yönetmeliği (Resmi Gazete, 13.1.2005, Sayı:
25699) esaslarına göre sosyal kulüp, toplum hizmeti çalışmaları şeklinde yapılır.
Çalışmalar, Türk Millî Eğitiminin genel amaç ve temel ilkelerine uygun olarak;
öğrencilerin Atatürk İlke ve İnkılâplarına, Anayasanın başlangıcında ifadesini
bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı yurttaşlar olarak yetişmelerine, yeteneklerini
geliştirerek gerekli donanımı kazanmalarına katkıda bulunmak amacıyla; katılımcılık, planlılık, süreklilik, üretkenlik, gönüllülük ve iş birliği ilkeleri doğrultusunda gerçekleşir.
Sosyal etkinlikler, okul yönetimi ve velilerin iş birliği ile okul içi ve okul dışı olanaklardan yararlanılarak öğrenci kulüpleri ve toplum hizmeti kapsamında, işlerin
planlanması ve yürütülmesi, danışman öğretmenin gözetiminde ders saatleri dışında öğrencilerce gerçekleştirilir.
Öğrenci kulüpleri için danışman öğretmenler, ilgi, istek ve yetenekleri doğrultusunda ders yılı başında yapılan öğretmenler kurulunda belirlenir. Gerektiğinde bir öğrenci kulübüne veya toplum hizmeti çalışmasına birden fazla öğretmen
görevlendirilebileceği gibi bir öğretmene birden fazla öğrenci kulübü veya toplum hizmeti çalışmasında da görev verilebilir. Çalışmada görev alan öğrencilerle
216 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
birlikte danışman öğretmenler tarafından, Sosyal Etkinlikler Yıllık Çalışma Planı
veya Proje Öneri Formu hazırlanır. Tüm çalışmalar, müdürün görevlendireceği
bir müdür yardımcısının başkanlığında danışman öğretmenlerin aralarından seçecekleri bir danışman öğretmen, kulüp temsilcilerinin aralarından seçecekleri üç
öğrenci ile okul-aile birliğini temsilen iki veliden oluşan sosyal etkinlikler kurulu
ve okul müdürlüğünce onaylandıktan sonra uygulamaya konulur. Sosyal etkinlikler; öğrenci, sınıf öğretmeni, sınıf/şube rehber öğretmeni tarafından Sosyal Etkinlikler Öğrenci Değerlendirme Formu ve Sosyal Etkinlikler Danışman Öğretmen
Değerlendirme Formuna göre değerlendirilir.
Toplum hizmeti çalışmaları, öğrencilerin yaş ve bilgi seviyelerine uygun öğrenci
kulübü çalışmaları kapsamında, ayrı olarak veya bireysel olarak ya da grupla hazırlanacak çalışma planlarına ve projelere göre yaptırılır. Öğrenciler, ilköğretimin
1, 2 ve 3 üncü sınıflarında yılda 5 saat; 4, 5, 6, 7 ve 8 inci sınıflarında 10 saat; ortaöğretim kurumlarının hazırlık sınıfları dâhil tüm sınıflarında 15 saatten az olmamak üzere ders yılı başında yapılan öğretmenler kurulunca belirlenen toplum
hizmeti çalışmalarına, Veli İzin Belgesi alarak katılırlar.
Okul Törenleri
Okullarda kutlanacak ulusal bayramlar ve yerel kurtuluş günleri, anma günleri,
belirli gün ve haftalar ile bayrak törenleri, M.E.B. İlköğretim ve Orta Öğretim Kurumları Sosyal Etkinlikler Yönetmeliği (Resmi Gazete, 13.1.2005, Sayı: 25699)’nde
yer alan esaslar ve Millî Eğitim Bakanlığınca törenler ve Bayrak Törenleri için
yayımlanan diğer mevzuat hükümlerince yürütülür.
Tören programı her okulda, müdür veya görevlendireceği bir müdür yardımcısının başkanlığında en az iki öğretmen ve bir öğrenci temsilcisinden oluşturulan
komisyonca hazırlanır ve okulun öğrenci, öğretmen ve diğer görevlilerinin katılımıyla uygulanır. Konuşma metinlerinin, şiirlerin ve diğer dokümanların müdürlükçe onaylanan birer örneği, o yıla ait tören dosyasında saklanır. Törenlerde; Atatürk ve Türk büyükleri ile eğitim şehitleri için saygı duruşu ve İstiklâl Marşı’nın
söylenmesinden sonra günün anlam ve önemine uygun şekilde hazırlanan programa göre hareket edilir.
Bakanlığa bağlı her derece ve türdeki resmi/özel örgün eğitim okul/kurumları ile
şartları uygun olan yaygın eğitim kurumlarında Ulusal Bayram, resmî bayram,
dinî bayram, genel tatil, yılbaşı tatili, Atatürk günleri, mahallî kurtuluş günleri;
OKUL YÖNETİMİNDE EĞİTİM-ÖĞRETİM İŞLERİ������������������������������ 217
hafta tatili başında ve bitişinde, ders yılının açılış ve kapanışı ile 10 Kasım’da yapılan bayrak törenlerinin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları düzenleyen M.E.B.
Bayrak Törenleri Yönergesi (Tebliğler Dergisi,Mart,2007, Sayı:2594)’ne göre bayrak törenleri, okul/kurum müdürünün denetim ve gözetiminde müdür yardımcısı, beden eğitimi öğretmeni ve müzik öğretmeni ile diğer görevli öğretmenlerce
hazırlanıp yürütülür. Bayrak, İstiklal Marşı eşliğinde görevli öğrenci tarafından
hızlı bir şekilde direğe çekilir. Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ebediyete
intikal ettiği 10 Kasım günü yapılacak törende, saygı duruşunun bitimi ile başlayan İstiklal Marşı eşliğinde direkte çekili bulunan Bayrak, İstiklal Marşı süresince
ağır ağır yarıya kadar indirilir ve gün batımında görevli bir kişi tarafından törensiz olarak tepeye çekilir.
Okullarda, Türk Bayrağı’nın ve İstiklâl Marşı’nın anlam ve önemine yaraşır şekilde düzenlenen törenlerde, Bayrağımıza ve İstiklâl Marşımıza olan sevgi ve saygıyı
güçlendirmek amaçlanır ve gerekli her türlü önlem alınır.
218 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
KAYNAKÇA
Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim ve Öğretim Çalışmalarının Planlı Yürütülmesine İlişkin
Yönerge, Tebliğler Dergisi, Ağustos 2003, Sayı:2551.
Milli Eğitim Bakanlığı 2010-2014 Stratejik Planı, Ankara,2009.
Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Okul Ve Kurumların Yönetici Ve Öğretmenlerinin Norm
Kadrolarına İlişkin Yönetmelik, Resmi Gazete, 10.8.1999, Sayı:23782.
Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu, 7.7.2009, Sayı: 80.
Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliği, Resmi Gazete, 27.8.2003,
Sayı: 25212, Değişik: 21.7.2012, Sayı: 28360.
Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği, Resmi Gazete, 31.7. 2009,
Sayı: 27305.
Milli Eğitim Bakanlığı Demokrasi Eğitimi Ve Okul Meclisleri Yönergesi, Tebliğler Dergisi, Eylül.2004 Sayı: 2564 .
Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Ödül Ve Disiplin Yönetmeliği, Resmi
Gazete, 19.1.2007, Sayı: 26408.
Milli Eğitim Bakanlığı Okul Aile Birliği Yönetmeliği, Resmi Gazete, 09.02.2012, Sayı:
28199.
Milli Eğitim Bakanlığı Okul Kütüphaneleri Yönetmeliği, Resmi Gazete, 22.8.2001,
Sayı:24501.
Milli Eğitim Bakanlığı Ders Kitapları ve Eğitim Araçları Yönetmeliği, Resmi Gazete,
29.5.1995 Sayı: 22297.
Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Ve Orta Öğretim Kurumları Sosyal Etkinlikler Yönetmeliği, Resmi Gazete, 13.1.2005, Sayı: 25699.
Milli Eğitim Bakanlığı Öğrencileri Yetiştirme Kursları Yönergesi, Tebliğler Dergisi, Nisan 2004, Sayı: 2559.
Milli Eğitim Bakanlığı Rehberlik Ve Psikolojik Danışma Hizmetleri Yönetmeliği, Resmi
Gazete,17.04.2001, Sayı: 24376.
Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretimde Yöneltme Yönergesi, Tebliğler Dergisi, Eylül,2003,
Sayı: 2552.
Milli Eğitim Bakanlığı Nöbet Hizmetleri Özel Talimatı.
Milli Eğitim Bakanlığı Bayrak Törenleri Yönergesi, Tebliğler Dergisi, Mart, 2007,
Sayı:2594.
BÖLÜM
9
OKUL YÖNETİMİNDE
ÖĞRENCİ İŞLERİ
Yrd. Doç. Dr. İbrahim Halil ÇANKAYA*
*
AMAÇLAR
• Öğrenciler okul öğrenci işleri yönetiminin içeriğini bilme
• Öğrenciler öğrenci işleri yönetiminin önemini kavrama
• Öğrenciler öğrenci işleri yönetiminin okul memnuniyeti açısından önemini
kavrama
• Öğrenciler öğrenci işleri yönetim sisteminin çalışması hakkında bilgi sahibi
olma
*
Uşak Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü
– 219 –
OKUL YÖNETİMİNDE ÖĞRENCİ İŞLERİ������������������������������������� 221
Giriş
Okulun en önemli paydaşları arasında öğrenciler yer almaktadır. Okulun iç ve dış
çevresi öğrencilerin daha kaliteli eğitim almasına yönelik çalışır. Okuldaki tüm
çabalar öğrenci işleri hizmetleri kapsamında değerlendirilir. Öğrenci hizmetlerinin genel amaçları şunlardır. Eğitim ortamlarını daha cazip hale getirmek, kırtasiyeciliği azaltmak, öğrenme problemlerini çözmek, okula karşı olumlu tutum
kazandırmak (Dönmez,2009). Okul öğrenci işleri yönetimi kapsamında idarenin
önemli görevleri vardır.
• Okul kayıt işlemleri
• Öğrenci nakil işlemleri ve kişisel bilgilerin kaydı
• Performans değerlendirme, notlarının kaydı ve ödüllendirme işlemleri
• Öğrenci belgesi, kimlik ve paso işlemlerinin düzenlenmesi
• Okul güvenliği
• Okul mekân yönetimi
• Devam – Devamsızlık ve Mezuniyet işleri
Okul Kayıt İşlemleri
Okul kayıt işlemleri öğrencinin kaydı için gerekli evrakların hazırlanması, okula
kayıt ve okul yaşamı süresindeki süreci kapsamaktadır. Ülkemizde ilkokul birinci
sınıfa başlayacak öğrencilerin kayıtları adrese dayalı olarak e-okul sistemi (şekil
1) üzerinden yapılmaktadır. 2012 yılında Milli Eğitim Bakanlığının zorunlu - kesintili 4+4+4 düzenlemesi gereğince 66 ayını dolduran çocukların ilkokula başlaması zorunlu olarak kabul edilmiştir. 60-66 aylar arasındaki çocukların ilkokula
gönderilme kararı ise veli tercihine bırakılmıştır. İlkokula başlayan öğrencilerin
kayıtları adrese dayalı olarak en yakın okul olarak belirlenmiştir (Meb, 2012).
Okul kayt işlemleri öğrencinin kayd için gerekli evraklarn hazrlanmas, okula kayt
ve okul yaşam süresindeki süreci kapsamaktadr. Ülkemizde ilkokul birinci snfa başlayacak
öğrencilerin kaytlar adrese dayal olarak e-okul sistemi (şekil 1) üzerinden yaplmaktadr.
2012 ylnda Milli Eğitim Bakanlğnn zorunlu - kesintili 4+4+4 düzenlemesi gereğince 66
ayn dolduran çocuklarn ilkokula başlamas zorunlu olarak kabul edilmiştir. 60-66 aylar
arasndaki
çocuklarn ilkokula gönderilme karar
ise EĞİTİM
veli tercihine
braklmştr.
İlkokula
222 T��������������������������������
TÜRK
SİSTEMİ
VE OKUL YÖNETİMİ
başlayan öğrencilerin kaytlar adrese dayal olarak en yakn okul olarak belirlenmiştir (Meb,
2012).
Şekil1.
1. e-okul
e-okul sistemi
Şekil
sistemi
Okul Nakil İşlemleri ve Kişisel Bilgilerin Kayd
işlemleri,
bulunduğu okuldan
başka bir okula veya başka bir
OkulÖğrenci
Nakil nakil
İşlemleri
veöğrencinin
Kişisel Bilgilerin
Kaydı
okuldan bulunduğu okula geçişi srasnda içerisinde akademik başar notlarnn, kişisel,
yetenek ve akademik ilgisine ilişkin görüş ve değerlendirmelerin yer aldğ bilgilerin tutulma
Öğrenci nakil işlemleri, öğrencinin bulunduğu okuldan başka bir okula veya başişlemlerini içermektedir. E-okul sitemi üzerinde bütün bu bilgileri görmek mümkün
ka bir okuldan
bulunduğu
geçişi
olduğundan
bilgilerin
kaybolmaokula
riski az
olup sırasında
ve taşnmaiçerisinde
zorunluluğuakademik
yoktur. başarı notla-
rının, kişisel, yetenek ve akademik ilgisine ilişkin görüş ve değerlendirmelerin yer
Performans Değerlendirme, Notlarnn Kayd ve Ödüllendirme İşlemleri
aldığı Öğrencilerin
bilgilerin tutulma
işlemlerini
içermektedir.
E-okul sitemi
okullarda
yaygn olarak
değerlendirilme
biçimi üzerinde
yazl ve bütün
sözlü
değerlendirmedir.
Bu mümkün
durum öğrencinin
genel bilgilerin
yetenek kaybolma
ve ilgi alanlarnn
tespitini
bu bilgileri görmek
olduğundan
riski az olup
ve
zorlaştrmakta, öğrenciyi kişisel olarak daha iyi tanmay güçleştirmektedir. Yazl ve sözlü
taşınma zorunluluğu yoktur.
snavlarn yan sra öğrencilere verilen ev ödevleri, ilgi ve yetenek testleri, sorumluluk
düzeyini değerlendirmeye yönelik performans ödevleri mevcuttur. Ayrca alternatif
değerlendirme biçimleri arasnda e- okul sistemi üzerinden aile denetimi de yer almaktadr. Eokul
sistemi üzerinde
(şekil 2-3) öğrencinin
notlar,
ödev ve
ve Ödüllendirme
snf içerisindeki genel
Performans
Değerlendirme,
Notlarının
Kaydı
performansna yönelik değerlendirme sonuçlarn öğrenci velisi tarafndan sistem üzerinden
İşlemleri
okuldan
alacağ şifre ile takip edebilmektedir. Bu durum öğrenci işleri yönetimini
şeffaflaştrdğ gibi okul – aile işbirliğinde yeni bir süreci oluşturmaya başlamştr.
Öğrencilerin
okullarda
olarak
değerlendirilme
biçimiteşekkür,
yazılı ve
sözlü
deÖğrencilerin
akademik
ders yaygın
başarlarnn
değerlendirilmesi
sonucunda
takdir
belgesi
ile
ödüllendirmesinin
yan sra
davranş genel
teşekkürü,
okulve disiplin
kurallarna
uyma
ğerlendirmedir.
Bu durum
öğrencinin
yetenek
ilgi alanlarının
tespitini
konusundaki hassasiyetine karş onur belgesi ile ödüllendirilmesi diğer ödüllendirme şekilleri
zorlaştırmakta,
öğrenciyi kişisel olarak daha iyi tanımayı güçleştirmektedir. Yazılı
arasnda
yer almaktadr.
ve sözlü sınavların yanı sıra öğrencilere verilen ev ödevleri, ilgi ve yetenek test153 yönelik performans ödevleri mevcutleri, sorumluluk düzeyini değerlendirmeye
tur. Ayrıca alternatif değerlendirme biçimleri arasında e- okul sistemi üzerinden
aile denetimi de yer almaktadır. E-okul sistemi üzerinde (şekil 2-3) öğrencinin
notları, ödev ve sınıf içerisindeki genel performansına yönelik değerlendirme sonuçlarını öğrenci velisi tarafından sistem üzerinden okuldan alacağı şifre ile takip
OKUL YÖNETİMİNDE ÖĞRENCİ İŞLERİ������������������������������������� 223
edebilmektedir. Bu durum öğrenci işleri yönetimini şeffaflaştırdığı gibi okul – aile
işbirliğinde yeni bir süreci oluşturmaya başlamıştır.
Öğrencilerin akademik ders başarılarının değerlendirilmesi sonucunda teşekkür,
takdir belgesi ile ödüllendirmesinin yanı sıra davranış teşekkürü, okul disiplin ku154 rallarına uyma konusundaki hassasiyetine karşı onur belgesi ile ödüllendirilmesi
diğer ödüllendirme şekilleri arasında yer almaktadır.
Şekil 2. e- okul not kayıt ve takip sistemi
Şekil 2. e- okul not kayt ve takip sistemi
ÖğrenciKimlik
Belgesi, Kimlik
ve Paso
İşlemlerinin Düzenlenmesi
Öğrenci
Belgesi,
ve Paso
İşlemlerinin
Düzenlenmesi
Okul öğrenci hizmetleri kapsamnda yer alan öğrenci kimlik belgesi ve paso amaçl öğrenci
belgesinin düzenlenmesi işlemleri öğrenci destek hizmetleri arasnda yer almaktadr. E-okul
Okul
yer alan
öğrenci
kimlik belgesi
ve paso amaçlı
sistemiöğrenci
üzerindehizmetleri
öğrenciye kapsamında
ait güncel bilgiler
sayesinde
öğrencilerin
bu tür hizmetlerden
yararlanmalar
oldukça
kolaylaşmştr.
Öğrencilerin
nakil
değişikliklerinde
dahi
ikamet yer
öğrenci belgesinin düzenlenmesi işlemleri öğrenci destek hizmetleri arasında
bilgileri güncellenmekte ve belgeler yeniden kolaylkla düzenlenebilmektedir. Öğrencilerin bu
almaktadır.
E-okul
sistemi
üzerindeokula
öğrenciye
ait güncel
bilgiler sayesinde öğrentür beklentilerinin
rahatlkla
karşlanmas
olan memnuniyeti
artrmaktadr.
cilerin bu tür hizmetlerden yararlanmaları oldukça kolaylaşmıştır. Öğrencilerin
Devam – Devamszlk ve Mezuniyet işleri
nakil
değişikliklerinde dahi ikamet bilgileri güncellenmekte ve belgeler yeniden
Okul öğrenci işleri sürecinde öğrenci devam - devamszlk bilgileri e- okul sistemi üzerinden
takip edilmekte
ve devam bilgileri öğrenci
velilerinebuGSH
operatörleri araclğ
ile
kolaylıkla
düzenlenebilmektedir.
Öğrencilerin
tür beklentilerinin
rahatlıkla
paylaşlmaktadr. Örencilerin dönem içerisinde devamszlk snrnda olmas durumunda
karşılanması
okula olan memnuniyeti artırmaktadır.
öğrenci velisine uyar mesaj gönderilmektedir. Bu durum ailenin eğitimin unsurlarna daha
fazla katlmasn sağlamaktadr. Öğrencilerin mezuniyet sonras bilgilerinin yedeklenmesi
diploma kayb durumunda dahi mezuniyet sonrasnda yeniden diplomann düzenlenmesini
kolaylaştrmaktadr. Mezuniyet bilgilerinin yedeklenmesi okul sonras öğrenci ve okul
iletişimini kalc duruma getirmektedir.
224 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
Devam – Devamsızlık ve Mezuniyet İşleri
Okul öğrenci işleri sürecinde öğrenci devam - devamsızlık bilgileri e- okul sistemi
üzerinden takip edilmekte ve devam bilgileri öğrenci velilerine GSH operatörleri
aracılığı ile paylaşılmaktadır. Örencilerin dönem içerisinde devamsızlık sınırında olması durumunda öğrenci velisine uyarı mesajı gönderilmektedir. Bu durum
ailenin eğitimin unsurlarına daha fazla katılmasını sağlamaktadır. Öğrencilerin
mezuniyet sonrası bilgilerinin yedeklenmesi diploma kaybı durumunda dahi
mezuniyet sonrasında yeniden diplomanın düzenlenmesini kolaylaştırmaktadır.
Mezuniyet bilgilerinin yedeklenmesi okul sonrası öğrenci ve okul iletişimini kalıcı duruma getirmektedir.
155 Şekil 3. Devam-Devamsızlık ve Öğrenci Bilgilerinin Yedeklemesi
Şekil 3. Devam‐Devamszlk ve Öğrenci Bilgilerinin Yedeklemesi Okul Öğrenci Güvenliği
Okul
Öğrenciistenmeyen
Güvenliği öğrenci davranşlarn azaltmaya yönelik önlemlerin ve
Okul
güvenliği,
aydaşlar açsndan okulu cazip hale getirmeye yönelik uygulamalarn bütünü olarak
Okul güvenliği, istenmeyen öğrenci davranışlarını azaltmaya yönelik önlemlerin
eğerlendirilmektedir. Dünya genelinde 1960 ylndan beri şehir okullarnda meydana gelen
ve içeren
paydaşlar
açısından
cazip hale
getirmeye
yönelik uygulamaların
bütünü % 7100,
aldrganlk
suçlar
4 katokulu
orannda
artarken,
öğretmenlere
yönelik saldrlar
olarak
değerlendirilmektedir.
Dünya
genelinde
1960
yılından
beri
şehir
okullarınarkotik içerikli suçlar % 1000, hrszlk vb. suçlar ise % 306 artş göstermiştir. 1990 ylndan
da meydana
içeren
4 kat oranında
artarken,
öğretmenonra özellikle
ABD gelen
bastasaldırganlık
olmak üzere
batsuçlar
ülkelerinde
okullarda
katliam
düzeyine varan
lere yönelik
saldırılar %sk
7100,
narkotik içerikli
suçlar %(Green,2000).
1000, hırsızlık vb.
iddet eylemleri
ve intiharlar
görülmeye
başlanmştr
Busuçlar
bağlamda son
llarda kamuoyunda okul güvenliğinin giderek daha fazla tartşlmas okul güvenliğini ilgi
dağ haline getirmiştir (Işk,2004). Okul yönetimlerinin okul güvenildiğini sağlamaya
önelik en önemli görevleri arasnda (Baginsky, 2004):
 Öğrencilerin ruh sağlğna önem vermek
OKUL YÖNETİMİNDE ÖĞRENCİ İŞLERİ������������������������������������� 225
ise % 306 artış göstermiştir. 1990 yılından sonra özellikle ABD basta olmak üzere
batı ülkelerinde okullarda katliam düzeyine varan şiddet eylemleri ve intiharlar
sık görülmeye başlanmıştır (Green,2000). Bu bağlamda son yıllarda kamuoyunda
okul güvenliğinin giderek daha fazla tartışılması okul güvenliğini ilgi odağı haline
getirmiştir (Işık,2004). Okul yönetimlerinin okul güvenildiğini sağlamaya yönelik
en önemli görevleri arasında (Baginsky, 2004):
• Öğrencilerin ruh sağlığına önem vermek,
• Öğrencilerin ve öğretmenlerin güvenli bir ortamda olduklarını hissettirmek,
• Öğrencilerin ve öğretmenlerin okul ortamından zevk almalarını sağlamak,
• Okul üyelerini motive etmek,
• Öğrencileri geleceğe yönelik başarıya odaklamak.
• Öğretimde başarı odaklı olmanın yanı sıra öğrencilerin sosyal etkinliklere dahil edilmesi.
Öğrenci Güvenliği Açısından Mekân Yönetimi
Okulun öğrenci, öğretmen ve diğer iç paydaşlarına sunacakları Güvenli okullar,
sadece pozitif okul iklimine sahip olmayıp, ideal fiziksel mekânsal özelliklere sahiptirler. Güvenli bir okul iklimi içerisinde etkili öğretim yaklaşımlarının Uygulanması için, gerçek öğrenci problemlerinden haberdar olma, sorumluluk duygusu, sevgi kültürü, öğretmen ve öğrencilerin desteklenmesinin yanı sıra, fiziksel
donanımın yeterli olması gerekmektedir (Orpınas, Horne, Deborah 2003: 441).
Güvenli okul mekânları içerisinde; kamera sistemi, alarm sistemi, ilkyardım odaları, okulun temizliği, aydınlatma düzeni, spor alanları ve okul polisi uygulamaları
yer almaktadır.
Kamera sistemi: Okulların güvenliği konusunda önemi ve gereksinimi giderek
artan önlemler arasında okul koridorları, bahçesi ve çevresini denetleyebilen
güvenlik kameraları yer almaktadır. Okul yöneticileri ve öğretmenler açısından
psikolojik baskısı ve etik açıdan tartışılan yönleri olmasına rağmen (Dönmez ve
Özer, 2010:224) kameraların okul içerisinde ve çevresindeki güvenlik olaylarının
azalmasında önemli etkisi olduğu söylenebilir.
Alarm sistemi: Okul mekânlarının güvenliği açısından yangın, sel baskını, deprem
gibi acil durumlara karsı bir uyarı sisteminin olması gereklidir (Bektaş, 2007,18).
226 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
Bu alarm sisteminin sağlıklı isleyebilmesi için olması gereken tamamlayıcı diğer
unsurlar arasında okulun acil çıkış kapıları ve çok katlı okul binaları için yangın
merdivenleri bulunmalıdır.
İlk yardım odaları: Okullar kazaların, yaralanmaların ve istenmeyen davranışları
sıklıkla görülebildiği yerler olduğu için okul binaları içerisinde ilk yardım malzemelerinin içinde bulunduğu bir dolap veya acil müdahale odalarının olması okulun fiziki güvenliği açısından gerekli olarak kabul edilebilir. İlk yardım sürecini
destekleyen diğer önemli unsurlar ilk yardım konusunda deneyimli uzmanların
veya bu konuda eğitimli öğretmenlerin okul bünyesinde olmasıdır.
Temizlik ve aydınlatma: Okul binasını güvenlik konusunda cazip duruma getiren
lavabo, koridor ve sınıfların temizliğidir (Isık,2004:169). Okulun havalandırma
sisteminin olması ve güzel kokular ile donatılması “hasta bina sendromunu” azaltabilir (Culver, vd, 2002). Okulların temizliği öğrenciler ve öğretmenler açısından
cazibeyi artırdığından başarı üzerinde dolaylı olarak etkili olmaktadır.
Spor alanları: Okullar, öğrencilerin zihinsel gelişimleri kadar bedensel ve ruhsal
gelişimlerine de etki edebilecek potansiyele sahiptirler (Culver, vd, 2002). Değişik
spor branşlarına hitap edebilecek alanlara sahip olmaları okullar için ideal alan
olarak kabul edilebilir. Bu alanların iyi düzenlenmesi, öğrencilerin güvenliği düşünülerek oluşturulması (Bektas, 2007) okulun fiziki açıdan güvenliğine katkı
sağlamaktadır.
Okul polisi: Ülkemizde özellikle ilköğretim okulları arasında hızla yaygınlaşan
okul güvenlik görevlisi yada “okul polisi” uygulaması, okul çevresindeki çetelerin okul bahçelerine girmelerini ve okuldan kaçış gibi istenmeyen durumların
azalmasında gözle görülebilir bir etkisi olduğu söylenebilir. Bu açıdan “okul polisi” uygulanmasının okulun güvenliği açısından dikkate değer bir önlem olduğu
söylenebilir. Bu unsurların sağlıklı olarak islemediği okullar ise güvenli olmayan
okullar olarak nitelendirilebilir.
SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
Okulun hizmet kalitesini artıran unsurları arasında paydaşlarına sunmuş olduğu
hizmetler önemli bir ölçüt olarak kabul edilebilir. Bunlar arasında öncelikli öğrencilere sunulan hizmetler yer almaktadır. Okul öğrenci işleri yönetimi çerçevesinde
sunulan hizmetlerin sürekli ve hızlı olması öğrenci memnuniyetini artırmaktadır.
Okul öğrenci hizmetleri kapsamında;
OKUL YÖNETİMİNDE ÖĞRENCİ İŞLERİ������������������������������������� 227
• Kayıt,
• Transkript,
• Öğrenci belgesi ve kimlik düzenlemesi,
• Devam-devamsızlık bilgilerinin takibi ve ailelere bildirilmesi,
• Diploma işlemleri,
• Öğrenci güvenliğini sağlamaya dönük alınan önlemler gibi hizmetler mevcuttur.
Öğrenci işleri kapsamında okul yönetiminin görevi beklentileri karşılamak ve hizmet kalitesini artırmaktır. Okul yönetimlerinin öğrenci işleri çerçevesinde talep
edilen hizmetleri daha hızlı ve istenilen nitelikte karşılamaları okulun etkiliğine
katkı sağlayabilir. Öğrenci bilgilerinin güncellenmesi ve yedeklenmesi mezuniyet
sonrası istenilen belgelerin yeniden düzenlenmesini kolaylaştırmakta ve okul öğrenci arasındaki sosyal alış-veriş süresini uzatmaktadır. Okul örgütünün taşıması
gereken çağdaş özellikleri vardır:
• Şeffaflık
• Hesap verilebilirlik
• Öğrenci memnuniyeti
• Beklentilerin karşılanması
• Esnek örgütlenme ve paylaşılan liderlik rolleri bu özellikler arasında yer almaktadır.
Açık sosyal bir sistem özelliğine sahip olan okulların en önemli unsurunu oluşturan öğrencilere karşı sunmuş oldukları hizmet çeşitliği ve bu hizmetlerin niteliği
öğrenci doyumunu ve genel okul memnuniyetini yükselten özelliğe sahiptir.
228 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
KAYNAKÇA
Baginsky, M. (2004). Safegurding children and school. Deakin University Press.
Bektaş, T. (2007). İlköğretim okullarında öğrenci güvenliği: Büyükçekmece örneği. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. İstanbul Yıldız Teknik Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü.
Culver, A., Marian, F., David, K, Judy. M., & Lara, S. (2002). Clenaning for health:
products and practises for a safer indoor environment. New York, NY: INFORM,
Inc.
Dönmez, B. (2009). Türk Eğitim Sistemi ve Okul Yönetimi (Editör: Prof. Dr. Servet
Özdemir). Ankara: Nobel Yayıncılık.
Dönmez, B., Özer, N. (2010). Güvenlik kamera sistemlerinin yönetici ve öğretmen
görüşlerine değerlendirilmesi. Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi, 16(2),
215-230.
Green J., (2000) Job satisfaction of community college chairpersons. Doctoral Dissertation Faculty of the Virginia Polytechnic Institute and State University, Blacksburg, Virginia.
Işık, H. (2004). Okul Güvenliği: kavramsal bir çözümleme. Milli Eğitim Dergisi,
32(164), 154 – 161.
Milli Eğitim Bakanlığı (2012). www.meb.gov.tr › Mevzuat Bankası
Orpınas, P., Horne, A. M, Staniszewski, D. (2003). School bullying: changing the
problem by changing the school. School Psychology Review, 32(3), 431-444.
BÖLÜM
OKUL YÖNETİMİNDE BÜTÇE İŞLERİ
Yrd. Doç. Dr. Sevim ÖZTÜRK*
*
AMAÇLAR
• Eğitim finansmanı ile ilgili temel kavramaları tanımlayabilme
• Eğitimin gelir kaynaklarını kavrayabilme
• Okul yönetiminde hesap işlerinin önemini kavrayabilme
• İlköğretimin finansman kaynaklarını kavrayabilme
• Ortaöğretimin finansman kaynaklarını kavrayabilme
• Yükseköğretimin finansman kaynaklarını kavrayabilme
*
Malatya Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü
– 229 –
10
OKUL YÖNETİMİNDE BÜTÇE İŞLERİ��������������������������������������� 231
Giriş
Eğitim, tüm ülkelerin önem verdiği kurumlardan biridir. Ülkeler, kaynaklarının
bir kısmını eğitim harcamaları için ayırmaktadır. Bir ülkenin eğitime ayırdığı kaynak miktarı, devletin eğitime verdiği önemi yansıtmaktadır. Buna bağlı olarak,
Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde de, toplumun eğitim düzeyindeki artışlarla büyümenin hızlanacağı umulmaktadır. Başka bir deyişle, ekonomik büyüme
hedeflerine ulaşmanın, nüfusun eğitim düzeyinin yükseltilmesi ile kolaylaşacağı
düşünülmektedir.
Türkiye’de eğitim genel olarak kamu finansmanına dayanmaktadır. Bu finansman
da büyük ölçüde vergilerle sağlanmaktadır. Ancak, devletin eğitime olan taleple
orantılı olarak parasal kaynak aktarmadaki sıkıntısı önemli bir finansman sorunu yaratmaktadır. Eğitime olan toplumsal talep arttıkça, bu hizmeti sağlamada
kullanılan kamu kaynakları yetersiz kalmaktadır. Yetersiz kamu finansmanının
yarattığı açık, özel öğretim kurumlarından karşılanmak üzere özel öğretim politikaları üretilmektedir.
Türkiye’de eğitim, 2011-2012 eğitim öğretim yılı itibariyle yaklaşık 60 bin okul,
25 milyon öğrenci ve 880 bin öğretmen/öğretim elemanıyla en büyük kamu hizmeti olup 75 milyon insanı doğrudan ilgilendirmektedir. Fakat 1995 yılında Milli
Eğitim Bakanlığı bütçesinin Konsolide Bütçeye oranı % 10.17 iken, 2004 yılında
bu oran % 8.54’e düşmüştür (MEB, 2004, 297). Buradan şu sonuç çıkarılabilir: Çağ
nüfusunda çok büyük bir düşüş görülmemesine karşın 2004 yılında Milli Eğitim
Bakanlığı bütçesinin konsolide bütçeye oranında azımsanamayacak bir düşüş olmuştur.
Eğitim harcamalarının Gayri Safi Milli Hasıla’daki payı eğitim için yapılan harcamaların büyüklüğü konusunda kullanılan göstergelerden biridir. Türkiye’de
eğitimin büyük ölçüde kamusal kaynaklarla finanse edildiği bilinen bir gerçektir.
Her öğretim düzeyinde, kamu finansmanı ağırlığa sahiptir. Bu finansman yapısı
içinde, kamusal eğitim harcamalarının Gayri Safi Milli Hasıla’ya (GSMH) oranı
1963’ten günümüze kadar yüzde 2 ile 4,5 arasında değişkenlik göstermiştir. Fakat
yıllar arasında farklılıklar olsa da eğitime ayrılan pay, nüfus artışına paralel olarak
artan eğitim istemine (talebine) uygun eğitim hizmeti için artış göstermemiş, eğitim sistemi devamlı parasal güçlüklerle karşılaşmıştır.
232 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
Temel Kavramlar
Aşağıda eğitimde bütçe işleri ile ilgili olan temel kavramların tanımları yer almaktadır.
Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH)
Bir ülkede ulusal kaynaklar tarafından bir yıl içerisinde üretilen tüm mal ve hizmetlerin piyasa fiyatlarıyla toplam değeridir (Seyidoğlu, 2002, 217).
Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH)
Bir ülkede bir yıl içerisinde yerli veya yabancı kaynaklar tarafından üretilen tüm
nihai malların piyasa fiyatları ile toplam değeridir (Seyidoğlu, 2002, 218).
Bütçe
Belirli bir dönemdeki gelir ve gider tahminleri ile bunların uygulanmasına ilişkin
hususları gösteren ve usulüne uygun olarak yürürlüğe konulan belgedir. Bütçe
aynı zamanda örgütlerin gelecek faaliyet dönemi için amaçlarını, hedeflerini, politikalarını gerçekleştirmek için hazırlanan parasal ve sayısal olarak ifade edilen
raporlardır. Okul bütçesi ise, bütün bir yıl içinde tahmin edilen gelir ve giderlerin
yazıldığı bir belge ve maddi kaynakların sağlanmasına ve harcanmasına izin veren
bir tasarıdır (Taymaz, 2003, 234).
Bütçe, genel olarak bir kişi, aile, kurum, şirket veya devlete ait olabilir. Ancak hepsinde de temel özellikler aynıdır: Gelecek dönem içinde, çeşitli kaynaklardan elde
edilecek gelirler ve çeşitli alanlara yapılacak harcamalar ortaya konulur. Bütçe,
kurum veya devlet faaliyetlerinin planlanması ve denetiminde temel bir araçtır.
Bütçe Kanunu
Kamu kurum ve kuruluşlarının yıllık gelir ve gider tahminleri ile bunların uygulamalarına ve yürütülmelerine izin veren kanundur.
Genel Bütçe
Devletin ana bütçesidir; merkezi yönetimin tüm gelir ve giderlerini düzenler.
Konsolide Bütçe
Kamuya ait çeşitli bütçelerin birleştirilmesinden oluşan bütçedir. Türkiye’de konsolide bütçe, genel bütçe ve katma bütçelerin toplamından oluşur. Buna göre,
konsolide bütçe gelirleri, genel bütçe ile katma bütçelerin gelirlerinin toplamı du-
OKUL YÖNETİMİNDE BÜTÇE İŞLERİ��������������������������������������� 233
rumundadır. Bu bütçelerin giderlerinin toplamına da “konsolide bütçe giderleri”
denir (Seyidoğlu, 2002, 364).
Katma Bütçeler
Giderlerini, kendi öz gelirleriyle karşılayan ve genel bütçe dışında yönetilen kamu
kuruluşlarının bütçeleridir. Genel bütçe ile bağlantılı olup onunla konsolide edilirler (Birleştirme, takviye etme). Devlet, sosyal faydası yüksek olan eğitim, sağlık
ve çevre korunması gibi bazı hizmetleri gören kurumları, gelir ve giderlerin yönetimi konusunda belirli bir özerkliğe sahip kılmak ister. Dolayısıyla bunların genel
bütçe dışında yönetilmelerine ve kendi özel gelirlerine sahip olmalarına olanak
sağlar.
Türkiye’de katma bütçeli idarelerin büyük bölümü üniversitelerden oluşur. Bunun
dışında Orman Genel Müdürlüğü, Çevre Genel Müdürlüğü, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, Karayolları Genel Müdürlüğü, vs. gibi kuruluşlar da katma bütçeli idareler arasında yer alırlar.
Döner Sermaye
Kamu maliyesi alanında belirli ve sürekli bir amacın elde edilmesi için genel veya
katma bütçeden bir miktar paranın, azaltılmamak şartı ile kuruluşa veya bu kuruluşla ilgili işletmelere verilmesi, mütedavil sermaye.
Kamu maliyesi alanında belirli ve sürekli bir amacın elde edilmesi için genel veya
katma bütçeden bir miktar paranın, azaltılmamak şartı ile kuruluşa veya bu kuruluşla ilgili işletmelere verilmesi, mütedavil sermaye, döner.
Okul Aile Birliği
Okul ile aile arasında bütünleşmeyi gerçekleştirmek, veli ile okul arasında iletişimi ve iş birliğini sağlamak, eğitim ve öğretimi geliştirici faaliyetleri desteklemek,
okulun ve maddi imkânlardan yoksun öğrencilerin eğitim ve öğretimle ilgili zorunlu ihtiyaçlarını karşılamak üzere okullar bünyesinde tüzel kişiliği haiz olmayan birlikler kurulur (Okul-Aile Birliği Yönetmeliği, Md. 5. ,R.G. 9 Şubat 2012,
Sayı : 28199).
Kamu Giderleri
Devlet veya diğer kamu tüzel kişilerinin ( belediyeler, il özel idareleri, köyler,
kamu iktisadi teşebbüsleri) kamu harcamalarını karşılamak amacıyla yaptıkları
ödemelere kamu giderleri denir.
234 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
Devletin, eğitim, sağlık, adalet, ulaşım, güvenlik gibi hizmetleri sürdürürken yaptığı harcamalar kamu giderlerini oluşturmaktadır. Kamu giderleri, bütçe kanunca
yapılması uygun görülen ve izin verilen giderlerdir. Bu giderler, harcama yapmaya
yetkili organlar tarafından para veya mal ödemesi şeklinde yapılır.
Cari Giderler
Yatırım ve transfer ödemesi niteliğinde olmayan kamu harcamalarıdır. Bunlar genellikle kamusal faaliyetlerin sürdürülebilmesi için gerekli olan giderlerdir. Personel maaşları, kırtasiye giderleri, kiralar, ısıtma, aydınlatma giderleri gibi giderlerdir.
Yatırım Giderleri
Üretim kapasitesinin ve hizmet gücünün artırılması amacıyla üretim araçlarına
yapılan giderlerdir. Bu giderler, birden fazla yıla yaygın olan ve kullanımı uzun
süreli dayanıklı nitelikteki giderlerdir. Okul yapım giderleri, büyük çaplı onarım
giderler bu türden giderlerdir.
Transfer Giderleri
Devletin bir mal ve hizmet alımı biçiminde olmayan, diğer bir deyişle karşılıksız olarak yaptığı harcamalardır. Öğrencilere yapılan kırtasiye yardımları, burslar,
sağlık,sosyal ve kültürel etkinliklere yapılan harcamalar bu tür giderlerdendir.
Eğitimin Finansmanı
Türkiye’de eğitim hizmetleri büyük ölçüde kamu eğitim kurumları tarafından sunulmaktadır ve finansmanı da aynı ölçüde merkezi olarak genel bütçeden karşılanmaktadır.
Devlete bağlı okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretim kademelerindeki kamu
eğitim kurumları büyük ölçüde devlet tarafından finanse edilmektedir. Bu kademelerdeki devlet okullarında öğretmen maaşları ve ücretleri, eğitici olmayan
personelin ücretleri, taşınır ve taşınmazlar için yapılan harcamaların tamamı ve
öğretim araç gereçleri ve diğer işletme giderlerinin büyük bölümü merkezi bütçeden sağlanan kaynaklarla karşılanmaktadır. Okul öncesi eğitim kurumlarında
öğrencilerin ailelerinden de belirli sınırlar içerisinde maddi katkı sağlanmaktadır.
İlköğretim ve ortaöğretim kurumlarında işletme giderlerine ve okuldaki eğitimi
destekleyici diğer etkinliklere yapılan harcamalara her okulda bulunan Okul-Aile
OKUL YÖNETİMİNDE BÜTÇE İŞLERİ��������������������������������������� 235
Birlikleri aracılığı ile kaynak sağlanmaktadır. Okul-Aile Birliği gelirlerini ailelerden sağladıkları katkılar ve yaptıkları çeşitli etkinliklerden sağladıkları gelirlerden
elde etmektedirler.
Türk milli eğitim sisteminin merkezi yapısı nedeniyle, Milli Eğitim Bakanlığına
bağlı okullar (okul öncesi eğitimi, ilköğretim, ortaöğretim ve yetişkin eğitimi kurumları), finansman açısından sınırlı özerkliğe sahiptir. Mesleki ve teknik öğretim
kurumlarından döner sermaye işletmesi bulunanlar bu işletme aracılığı ile kendi
öz gelirlerini sağlama olanağına sahiptirler. Tamamen devlet tarafından finanse
edilen özel ilk ve ortaöğretim kurumu bulunmamaktadır. Yaygın eğitim hizmetleri sunan kamu eğitim kurumları da, Okul Aile Birliği katkısı dışında, ilk ve ortaöğretim kurumları ile benzer biçimde finanse edilmektedir. Kamu dışı eğitim
kurumlarınca sunulan yaygın eğitim hizmetleri ücretlidir.
Yükseköğretim düzeyinde ise tüm kamu yükseköğretim kurumları üç yoldan finansal kaynak elde etmektedirler: Merkezi bütçeden sağlanan gelirler, öğrencilerden alınan öğrenim ücretleri ve kendi işletme gelirleri (döner sermaye işletmeleri aracılığı ile). Üniversite bütçeleri içinde kendi sağladıkları kaynaklar giderek
artmaktadır. Devlet üniversitelerinin kısmi mali özerkliklerinden bahsedilebilir.
Üniversite bütçeleri gerek hazırlık, gerekse uygulama süreçlerinde merkezi otoritenin denetimindedir ve bütçeleri TBMM tarafından onaylanmaktadır.
Özel üniversiteler (vakıf üniversiteleri) açısından bakıldığında ise; belirli kriterlere dayalı olarak sınırlı ölçüde kamu desteği almalarına karşın, tam bir mali özerklikliğe sahiptirler ve gelirlerinin önemli bir bölümünü öğrencilerden aldıkları
öğrenim ücretlerinden elde etmektedirler. (Milli Eğitim Bakanlığı–MEB Türkiye
Büyük Millet Meclisi-TBMM)
Eğitimin Gelir Kaynakları
Eğitimin gelir kaynakları, kamunun gelir kaynaklarıdır. Kamu geliri, herhangi bir
parasal hakka dayanmaksızın yapılan ve geri ödenemez nitelikte toplanan paralardır. Eğitimin başlıca gelir kaynakları;
-Vergiler
- Harçlar ve eğitim ücretleri
- Döner sermaye gelirleri
- Okul Aile Birliği gelirleri
236 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
- Kira ve işletme gelirleri
- Gönüllülerin Bağışları
- Faizler/ Nemalar
- Yurt ve pansiyon ücretleri
- Okul kooperatifi gelirleri
-Cezalar
- Dış krediler ve yardımlardan oluşur (Karakütük,2012,337-344).
Kamu Eğitim Giderleri
Kamu eğitim giderleri, Milli Eğitim Bakanlığı, Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) ve
üniversite giderlerini kapsar. Genel kamu giderleri gibi kamu eğitim giderleri de,
Cari, yatırım ve transfer giderleri olarak üç bölümden oluşmaktadır. Milli Eğitim
Bakanlığı giderleri içerisinde en büyük oranı cari giderler oluşturmaktadır ( 2012
bütçesinde %93).
Cari giderler, personel maaşları, kırtasiye giderleri, kiralar, ısıtma, aydınlatma giderleri gibi giderlerden oluşmaktadır.
Okul Yönetiminde Hesap İşleri
Milli Eğitim Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığı’ nın 22.12.2011 tarih ve
8361sayılı yazıları ile okullara, eğitim sisteminde “Türkiye’de Eğitimin Finansmanı ve Eğitim Harcamaları Bilgi Yönetim Sistemi” (TEFBİS) adı altında bir
uygulamaya geçildiği bildirilmiştir. TEFBİS, Milli Eğitim Bakanlığı ile TÜBİTAK “Kamu Kurumları Araştırma ve Geliştirme Projeleri Destekleme Programı (1007)” çerçevesinde hazırlanan bir projedir. Bu proje ile Türkiye’de yerleşim
birimleri bazında eğitime yapılan her türlü ayni ve nakdi harcamaları kayıt ve
kontrol altına almak, açık, şeffaf ve hesap verilebilir bir gelir ve gider bilgi sistemi
oluşturmak, öğrenci başına yapılan harcamaları tespit etmek, uluslar arası kuruluşlara üye ülkelerle karşılaştırılabilir göstergeler elde etmek, merkezi yönetim
bütçesinden eğitime ayrılan kamu kaynağını daha etkin ve verimli kullanarak,
eğitimde fırsat ve imkân eşitliği sağlamak amaçlanmaktadır.
OKUL YÖNETİMİNDE BÜTÇE İŞLERİ��������������������������������������� 237
Okul tür ve düzeylerine göre modüler olarak hazırlanan TEFBİS programlarına
okul yöneticileri kurumlarıyla ilgili finansal verileri girerek, okulun gelir, gider ve
bütçe işlemlerini bu program üzerinden yürütmektedirler.
Okullar TEFBİS sistemine gelir kaydı yaptıkları gibi, eğitim amaçlı harcamaları
(bakım, onarım, personel giderleri, yardımcı hizmet giderleri, burslar, öğrenciye
yapılan yardımlar vb) ile “Hane Halkı Eğitim Harcamaları Anketi” ne ilişkin verileri de sisteme girmektedirler. Dolayısıyla okul yönetiminde hesap işleri TEFBİS
sistemi üzerinden yürütülmektedir.
Okulların Gelir Kaynakları
Okulların gelir kaynakları genel bütçe, il özel idare bütçesi, köy bütçesi, öğrenci
ödentisi, okul döner sermaye işletmesi, okulun kantin, kooperatif gibi işletmeleri
ve bağışlardan sağlanmaktadır.
Türkiye’de İlköğretimin Finansmanı
Türkiye eğitim sisteminin ve okulların en eski ve önemli finansman kaynağını 05.
01. 1961 tarih ve 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Yasasının öngördüğü hükümler
oluşturur.
İlköğretim okullarına ait gelir kaynakları, 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim
Kanunu’nun76’ncı maddesiyle belirlenmiştir. 76’ncı maddenin (a) fıkrası gereğince genel bütçeden ayrılan ödenekler aynı kanunun 77’nci maddesine göre il özel
idare bütçelerine aktarılır. İl özel idaresinde toplanan gelirler ile birlikte ilköğretim bütçesi oluşturulur. Bu yasanın,“İlköğretim Gelir, Giderleri ve Planlama”
başlığını taşıyan dokuzuncu bölümünün 76. maddesine göre ilköğretime ait gelir
kaynakları yasada yer aldığı şekliyle şöyle belirtilmektedir:
a) Her yıl devlet gelirlerinin %3’ünden az olmamak üzere devlet bütçesinden yapılacak yardımlar,
b) Özel idare bütçelerine, bu kanun hükümleri gereğince sağlanacak gelirler hariç
ve 1960 mali yılında ilköğretime tahsis edilen miktardan az olmamak üzere,
yıllık gelirlerinin en az % 20 si oranında konulacak ödenekler,
c) (Mülga : 14/7/1965 - 655/2 md.) –yürürlükten kaldırılmıştır.
238 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
d) Köy okullarına gelir sağlamak üzere, tahsis edilen araziden ve okul uygulama
bahçesinden elde edilen gelirler hariç köy bütçelerine her yıl genel gelirlerinin
en az % 10 u oranında konulacak ödenekler,
e) Mahkemelerce hükmolunanlar da dâhil olmak üzere bu Kanuna göre verilecek
para cezaları,
f) Gelirleri sıbyan, mahalle tıfıl okullarıyla medreselere ve diğer ilim müesseselerine tahsis edilmiş bulunan mazbut vakıflar hasılatından her yıl Vakıflar Genel
Müdürlüğünce bütçe ile tesbit edilecek gelirlerle mütevelliler tarafından idare
olunacak vakıflardan ayrılacak hisseler,
g) İktisadi Devlet Teşekkülleri, özel kurumlar, dernekler veya hayırsever kimseler
tarafından yapılacak her türlü mal, para bağışları ve vasiyetler, (İşbu bağış ve
vasiyetlerle bununla ilgili işlemlerden resim ve harc alınmaz.)
Gelir ve Kurumlar Vergisi yükümlüleri tarafından makbuz mukabilinde yapılacak para bağışları, yıllık bildirim ile bildirilecek gelirlerden ve kurum kazançlarından indirilir.
h)Faizler,
i) Hurdaya çıkacak okul eşya ve levazımının, işe yaramıyacağı anlaşıldığından
veya yenisi yapıldığından satılmasına karar verilen okul binaları enkazının
veya okul yerinin değiştirilmesi dolayısiyle bu kanuna göre istifade edilmeyecek durumda kalan arsa ve tarlaların satışından elde edilecek paralar,
j) Sözleşmeler gereğince kısmen veya tamamen yerine getirilmeyen okul yapım
işleri müteahhitlerinden alınacak gecikme ve benzeri tazminat ve müteahhitlerin irat kaydolunacak teminat akçeleri,
Bütçelerine yukarda yazılı oranlarda ilköğretim ödeneği koymamış olan idareler,
belediye ve köyler için bu ödenekler; bütçeleri inceleme ve onamaya yetkili makamlar tarafından doğrudan doğruya konur; bu ödeneklerin mali yılbaşında özel
idarelere yatırılması sağlanır.
Ayrıca, zorunlu eğitim süresinin 1997 yılında 8 yıla çıkarılmasıyla eğitime kaynak
sağlamak üzere yapılan düzenlemeler kapsamında 4306 sayılı yasa çıkarılmış, 488
ve 6802 sayılı yasalarda da değişiklik yapılmıştır. Bu yasalarda da eğitime ayrılan
kaynaklar özetle şöyle belirtilmektedir:
• 4306 sayılı yasanın geçici 1. maddesinde Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK)
tarafından yayın kuruluşlarının reklam gelirlerinden alınan pay kadar ayrıca
OKUL YÖNETİMİNDE BÜTÇE İŞLERİ��������������������������������������� 239
hesaplanacak tutarda eğitim katkı payının RTÜK tarafından tahsil edilip daha
sonra ilköğretim ve orta öğretim finansmanı için ilgili kuruma aktarılması,
• 488 sayılı kanun uyarınca bazı makbuz ve değerli kağıtlar üzerinden alınan
damga vergisinin %25’inin ilköğretime aktarılması,
• 6802 sayılı kanun çerçevesinde tahsil edilen şans oyunları vergisinin %25’inin
ilköğretime aktarılması.
Bunların dışında, kişi ve çeşitli kuruluşlar tarafından gönüllü olarak yapılan ayni
ve nakdi bağış ve katkılar da gelirler arasında sayılabilir.
İlköğretime ait gelirlerin harcama yerleri ise aynı kanunun 78’nci maddesinde şu
şekilde belirtilmektedir:
a) Köy, kasaba ve şehir ilköğretim kurumlarının ve öğretmen lojmanlarının yapım, tadil, esaslı onarım, her türlü ilk tesis ve okul eşyası, ders aletleri ile arsa
ve arazi istimlakları, masraflarına,
b) Küçük onarımlar, okulların genel giderleri, yoksul öğrencilere parasız olarak
verilecek okul kitapları ve ders levazımı bedeli, öğrencilerin yiyecek, giyecek
noksanlarının telafisi, esaslı hastalıklarının tedavisi, pansiyonlu ilköğretim
okullarının ve tamamlayıcı kursların ve sınıfların masrafları gibi her türlü giderlerine sarf olunur.
Ancak, İlköğretim Müdürlükleri, ilköğretim okulları, İl Halk Eğitimi Başkanlıkları ile İlçe Halk Eğitim Merkez Müdürlüklerinde çalışan genel ve yardımcı hizmetler sınıfına dâhil personelin ve bu kurumlar için gerekli bölge doktorları, sağlık
memuru, hemşire, yapı işlerinde çalışan teknik elemanların aylıkları ve her türlü
özlük giderleri genel bütçeden ödenir, hükmü yer almaktadır.
Türkiye’de Ortaöğretimin Finansmanı
Ortaöğretim, 14.06.1973 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 26. maddesine göre, “ilköğretime dayalı, en az üç yıllık
öğrenim veren genel, mesleki ve teknik öğretim kurumlarının tümünü kapsar”,
şeklinde tanımlanırken; 11 Nisan 2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren ve eğitimi kesintili olarak 12 yıla çıkaran zorunlu eğitim düzenlemesine göreyine yasanın 26. maddesinde bir değişiklik yapılarak, “Ortaöğretim,
ilköğretime dayalı, dört yıllık zorunlu, örgün veya yaygın öğrenim veren genel,
240 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
mesleki ve teknik öğretim kurumlarının tümünü kapsar. Bu okulları bitirenlere
ortaöğretim diploması verilir”,( Madde 26) , şeklinde tanımlanmıştır.
Bu değişiklikle, ortaöğretim kurumu olarak tanımladığımız ve genel olarak “lise”
diye adlandırdığımız öğrenim zorunlu hale getirilmektedir. Ancak lise öğrenimi,
açık eğitim yoluyla da alınabilecektir.
Türkiye’de ortaöğretim, ilköğretimden sonraki öğretim düzeyi olmakla beraber
yükseköğretime öğrenci yetiştirmenin yanı sıra, ekonominin yetişmiş eleman gereksinimini de karşılamaktadır. Dolayısıyla ortaöğretimin, sanayi ve işyerleri için
nitelikli işgücü yetiştirme amacı ve görevi de bulunmaktadır. Türkiye’nin kalkınması için nitelikli işgücünün önemi kabul edilmektedir. Nitelikli işgücü yetiştirme
görevinin büyük bir bölümünü mesleki ve teknik ortaöğretim kurumları üstlenmiştir. Bu kurumların finansmanının devlet tarafından karşılanmasının yanı sıra,
yasalarda oluşturulan fonlarla da karşılandığı bilinmektedir.
1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununda belirtilen ortaöğretimde öğrenimden
yararlanmaya hak kazanan öğrencilerin, öğrenimlerine devam edebilmeleri ve
yine aynı kanunda yer alan ortaöğretimin amaç ve görevlerinin gerçekleştirilebilmesi için yeterli oranda finansmana gerek duyulmaktadır. Ülkemizde eğitim
finansmanı büyük ölçüde devletçe karşılanmaktadır. Devlet, topladığı vergilerle
GSMH’den eğitime belli bir oranda pay ayırır. Ayrılan bu paylar yıllardır ortaöğretim finansmanı için yeterli düzeyde olamamıştır. Bundan dolayı, verilen bazı
hizmetler veya mallar dolayısıyla “eğitime destek” adı altında alınan vergiler ve
katkı payları yasalarda yerini almıştır. Bunun yanında yasalarda, ortaöğretimde
verilen eğitim hizmetinden yararlanan öğrencilerin eğitim finansmanına parasal
katkıda bulunması da öngörülmüştür.
Gerek 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu ve gerekse 1739 sayılı Milli Eğitim
Temel Kanununda, ortaöğretimin finansman kaynaklarına açıkça yer verilmemiştir. Ortaöğretime kaynak aktarmak üzere 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu
ile Mesleki Eğitimi Geliştirme ve Yaygınlaştırma Fonu oluşturulmuştur. Bu fondan elde edilen kaynaklar, özellikle mesleki ve teknik ortaöğretimin finansmanında kullanılmasına rağmen oldukça düşük düzeydedir. Ortaöğretim kurumlarının
okul binası, tesisler gibi büyük yatırım gerektiren ihtiyaçları Milli Eğitim Bakanlığı bütçesiyle karşılanmaktadır. Bu okullarda görevli öğretmenler, yöneticiler,
öğreticiler ve idari personellerin maaşları da yine Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinden karşılanmaktadır.
OKUL YÖNETİMİNDE BÜTÇE İŞLERİ��������������������������������������� 241
Türkiye’de ortaöğretimin finansman kaynakları şu şekilde sıralanabilir:
• Konsolide bütçeden ayrılan kaynaklar,
• İl özel idareleri bütçesinden ayrılan kaynaklar,
• Mesleki Eğitimi Geliştirme ve Yaygınlaştırma Fonundan ayrılan kaynaklar
(3308 sayılı yasa gereğince),
• Eğitim, Gençlik, Spor ve Sağlık Hizmetleri Vergisi (3418 sayılı yasa gereğince),
• Eğitime katkı payı (4306 sayılı yasa gereğince),
• Döner sermaye işletmelerinden sağlanan gelirler,
• Yurt dışı ülke ve kuruluşlardan sağlanan dış krediler, burslar, bağışlar ve bilimsel araştırma kredileri,
• Halkın, kişi ve kuruluşlar olarak eğitime katkı ve bağışları,
• Dernek gelirleri (okul yaptırma, onarım ve öğrenci koruma dernekleri vb.).
Türkiye`de Bütçeden Eğitime Ayrılan Pay ve Eğitim Harcamalarının Milli
Gelire Oranı
(TÜİK istatistikleri-2013)
242 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
2013 yılı Merkezi yönetim bütçesi yaklaşık 404 milyar TL`dir. Bu bütçe içerisinden eğitime ayrılan pay 47 milyar 500 milyon TL’dir. 2013 MEB Bütçesi, 1 milyar 571 milyon TL olan Milli Gelirin yüzde 3`üne, Merkezi bütçenin ise yüzde
11,76`sına tekabül etmektedir.
Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi, sayısal olarak tüm bakanlıklar içinde en büyük bütçelerden birisidir. Ancak kamuda çalışan personelin yüzde 48`inin eğitim alanında yer alması nedeniyle personel ödemelerinden kaynaklanan bir bütçe büyüklüğü oluşmaktadır. Dolayısıyla MEB bütçesinin büyük bölümü, personel giderleri,
sosyal güvenlik devlet primi giderleri, cari ve sermaye transferlerine gitmektedir.
2013 yılı eğitim bütçesinin % 69’unu personel giderleri, % 10, 97`sini sosyal güvenlik devlet primi giderleri, % 8`ini ise mal ve hizmet alımları oluşturmaktadır.
Türkiye’de Yükseköğretimin Finansmanı
Türkiye’de yükseköğretimin finansmanındaki ortak payda, sunulan her düzeydeki yükseköğretimin Anayasa’nın 130.maddesinde ifadesini bulan kamu hizmeti niteliğini taşımasıdır. Bu nitelik Anayasa Mahkemesi’nin içtihadı ile de teyit
edilmiştir. Hem devlet üniversiteleri hem de vakıf üniversiteleri kanunla kurulmakta, kamu tüzel kişiliği özelliğini taşımakta ve kamu yönetim ve denetim
organlarının akademik, idari ve mali gözetim ve denetimi altında kamu hizmeti
sunmaktadırlar.
Kamu hizmeti niteliği taşıdığı konusunda görüş birliği olan yükseköğretimin finansmanı, devlet ve vakıf üniversiteleri itibariyle iki temel yöntemle yapılmaktadır. Anayasal olarak devlet üniversitelerinde kamusal finansman, vakıf üniversitelerinde ise özel finansman sistemi benimsenmiş bulunmaktadır.
Devlet üniversitelerinin kamusal finansman şekli bütçe ile finansmandır. Üniversitelerin bütçeleri Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana uygulandığı ve 1961
ve 1982 Anayasalarında aynen düzenlendiği biçimiyle genel ve katma bütçelerin
(yeni değişiklikle merkezi yönetim bütçesinin) bağlı olduğu esaslara göre yürürlüğe konulmakta ve denetlenmektedir. Son 40 yılda devlet üniversitelerinin tabi
olduğu bütçe sistemi üç kez değişmiştir.1973 yılında klasik bütçe sisteminden
Program Bütçe Sistemine geçilmiş, 1998 yılında bir süre Torba Bütçe Sistemi uygulanmış, 2004 yılından itibaren ise analitik bütçe sistemi uygulanmaya başlamıştır. Bu sistemlerin hepsinde de üniversiteler aşırı merkeziyetçi bürokratik eğilimlerden şikâyetçi olmuşlardır.
OKUL YÖNETİMİNDE BÜTÇE İŞLERİ��������������������������������������� 243
Dünyadaki kalite yönetimi ve performans yönetimi konusundaki gelişmeler sonucu 1927 yılından beri yürürlükte olan 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanunu, 10 Aralık 2003’de çıkarılan 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu’yla değiştirilmiştir. Yeni kanun 2006 yılı bütçesinden başlayarak uygulanmaya başlanmıştır. Bu kanun, kamu idarelerinin kalkınma planları, programlar ve
benimsedikleri temel ilkeler çerçevesinde geleceğe ilişkin misyon ve vizyonlarını
oluşturarak stratejik amaçlar ve ölçülebilir hedefler saptamalarını, performanslarını önceden belirlenmiş göstergeler doğrultusunda ölçmelerini ve bu sürecin
izleme ve değerlendirmesini yapmak amacıyla katılımcı yöntemlerle stratejik plan
hazırlamalarını; kurum bütçelerini de hazırladıkları bu stratejik plana göre yapmalarını öngörmektedir. Yani üniversiteler de tüm kamu kurumlarıyla birlikte
uygulamak durumunda oldukları yeni bir bütçe sistemi ile yüz yüze gelmişlerdir:
Bu sistem, “Stratejik Plana Dayalı Performans Esaslı Bütçe Sistemi” dir.
Devlet üniversitesi bütçeleri 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
(KMKY)’na göre özel bütçedir. Üniversite özel bütçesi, merkezi yönetim kapsamındaki kamu idaresi sayılan “...belirli bir kamu hizmetini yürütmek üzere kurulan, gelir tahsis edilen, bu gelirlerden harcama yetkisi verilen, kuruluş ve çalışma
esasları özel kanunla düzenlenen ...” (KMKY m.12) bir bütçedir.
Devlet üniversitelerinin merkezi yönetim bütçesi esaslarına tabi olması; “.. tüm
gelir ve giderlerinin bütçelerinde gösterilmesini, belirli gelirlerin belirli giderlere
tahsis edilememesinin esas olduğunu, gelir ve gider denkliğini, bütçeyle verilen
harcama yetkisinin kanunlarla düzenlenen görev ve hizmetlerin yerine getirilmesi amacıyla kullanılmasını ...” öngörmektedir.
Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun üniversitelerin finansal yönetimlerine getirdiği yenilikler şunlardır:
1)Farklı mevzuata tabi olarak bütçeleştirilen, harcanan, muhasebeleştirilen
kamu kaynakları bu yasa altında toplanmıştır. (Öğrenci Sosyal Hizmetler, Döner Sermaye ve Sosyal Tesis kaynakları gibi)
2) Birden çok yılı kapsayan bütçe hazırlanmasına geçilerek bütçe hazırlanmasında orta erimli bakış açılarının hesaba katılması sağlanmıştır.
3) Harcamaların denetiminde anlayış değişikliğine gidilmiştir. Bu anlayış çerçevesinden denetim;
• Üst yönetici tarafından atanan denetçi tarafından gerçekleştirilen iç denetim,
244 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
• Sayıştay tarafından gerçekleştirilen dış denetim olmak üzere ikiye ayrılmıştır.
• Belge üzerinde yapılan denetim anlayışı, yerindelik ve performans denetimi şekline dönüştürülmüştür.
4)arcamalardan sorumlu görevliler yeniden tanımlanmış ve sorumlulukların
yaygınlaştırılması yoluna gidilmiştir. Dekanlar ita amiri olmuşlardır.
5)Harcamaların ön denetimi ve ödemesini gerçekleştiren Maliye Bakanlığı’na
bağlı Bütçe Dairesi Başkanlığı, Saymanlık Müdürlüğü gibi birimler kaldırılmış, mali hizmetlerin kurum yapısı içinde oluşturulan Strateji Geliştirme Dairesi Başkanlığı tarafından yürütülmesi sağlanmıştır.
Yıllardır uygulanan sistemin değiştirilmesi, geçiş döneminde belli rahatsızlıkları
beraberinde getirmiştir. Ancak sistemin oturması ve merkezi idarenin (Başbakanlık, Maliye Bakanlığı gibi) müdahaleci baskılarının sona ermesinden ve Kanunun tam olarak anlaşılmasından sonra getirilen sistemin sağladığı kolaylıklar
daha açık olarak görülebilecektir. 2005 verilerine göre devlet üniversitelerinin gelir kaynakları içinde bütçenin payı % 57, üniversite döner sermayesinin payı % 38,
öğrenci katkısının payı % 4, diğer gelirlerin payı ise sadece % 2 dir. 1990 sonrası
eğilime bakıldığında, bütçe finansman payının % 80’lerden bu düzeye düştüğü,
döner sermaye gelirleri ile finansmanın ise % 20’lerden hemen hemen iki katına
çıktığı görülmektedir. Devlet, üniversiteleri kendi ürettiği kaynaklarla bir başka
ifadeyle özel finansmanla baş başa bırakılmak eğilimindedir. Öte yandan, 2547
sayılı yasanın 55.maddesi, üniversitelerin gelir kaynaklarının başında “...her yıl
bütçeye konulacak ödenekleri..”, bir başka ifadeyle bütçe ile finansmanı saymaktadır. Normal örgün öğretim, paralı denilmesine rağmen ikinci örgün öğretim,
açıköğretim, bunların ön lisans, lisans ve lisansüstü düzeyleri 5018 sayılı yasa ile
getirilen özel bütçe uygulamasına kadar, iki temel kamusal finansman kaynağıyla
finanse edilmekteydi. Bunlar hazine yardımı ve yasada kullanılan ifadeyle öğrenciden alınacak harç ve ücretlerdir. Bunların dışında kalan finansman biçimleri,
sosyal tesis ve faaliyetlerden elde edilen gelirler, yayın ve satış gelirleri, taşınır ve
taşınmaz malların gelirleri, döner sermaye gelirleri gibi fiyatlama yoluyla özel finansman ile bağış ve yardımlardır. Bu gelirler 2007 yılı sonunda kaldırılarak, yasa
hükmüne bağlanan döner sermaye dışında kalanlarının tümü, yeni bütçe rejiminde öz gelir olarak ele alınmaktadır.
Üniversitelerin ikinci büyük gelir kaynağını döner sermaye gelirleri oluşturmaktadır. Üniversitelerin kamu hizmetini üreterek, bu faaliyetleriyle kaynak yarata-
OKUL YÖNETİMİNDE BÜTÇE İŞLERİ��������������������������������������� 245
bilmesi için, 5018 sayılı yasayla kaldırılmış olan 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye
Kanununun 49.maddesine göre kurulan döner sermaye işletmelerinden yararlanılmaktadır. Döner sermaye gelirleri, 2547 sayılı yasanın 55. maddesindeki yükseköğretim kurumlarının gelirleri içine biraz da zorlama olarak eklenen ve her yıl
bütçe yasaları ile uygulaması düzenlenen bir gelir türünü oluşturmaktadır. Döner
Sermayeler, ilk kurulmaya başlandıkları yıllarda Sayıştay vizesinden ve denetiminden, Devlet Satın alma Kanunlarından, Muhasebe-i Umumiye Kanunundan
muaf tutularak büyük esneklik içinde etkinlik gösterebilmiş; ancak bu muafiyet ve
esnekliklerin zaman içinde aşama aşama yok edilmiş olmaları sonucunda genel
bütçe kavram ve usulleri içine alınmıştır.
Bütçe içinde devletçe verilen kaynakların yanı sıra, öğrencilerden alınan katılım
payları ve ücretler de yer almaktadır. Anayasa’nın 130.maddesinde yükseköğretimin paralı olduğuna dair herhangi bir düzenleme yer almamakla birlikte,
14.6.1973 tarih ve 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun halen yürürlükte
olan 38.maddesinde “..Yükseköğretim paralıdır hükmü yer almaktadır. Başarılı
olan fakat maddi imkânları yeterli olmayan öğrencilerin kayıt ücreti, imtihan harcı gibi her türlü öğrenim giderleri, burs, kredi, yatılılık ve benzeri yollarla sağlanır.
Öğrenim harç ve ücretlerinin tutarları ve bunların ödenme tarzları ile burs ve
kredilerin tutarları ve bunların veriliş esasları, Maliye Bakanlığı ile birlikte hazırlanacak yönetmelikle tespit edilir...” ifadesiyle düzenlenmektedir. Bu düzenleme, açılan bir iptal davası çerçevesinde Anayasa Mahkemesi’nin 26.3.1974 tarih
E.1973/22 ve K.1974/11 sayılı kararıyla “...yükseköğretimin parasız olacağı yolunda ne 1961 Anayasası’nın öğrenimin sağlanmasını düzenleyen 50. maddesi, ne
de başka bir maddesinde kural olmadığı, özel hizmet olamayacak yükseköğretim
hizmetinin kamu hizmeti olmasının vergi yoluyla finansmanı dışında harç, ücret,
gider ve benzeri özel karşılık istenmesine engel teşkil etmeyeceği, yükseköğretimin paralı olmasının akçalı kaynakları yetersiz bir ülkede sosyal devlet ilkesinin
bir alan ve oranda bir çeşit uygulanışı sayılabileceği...” gerekçeleri ile anayasaya
aykırı görülmemiştir.
Öğrencilerden alınacak katılım paylarına ilişkin düzenlemelerde, normal sürelerinde mezun olmayan öğrencilerin katılım payları bir yıl gecikme halinde yüzde
elli, ikinci yıl gecikme halinde yüzde yüz artırılma yoluna gidilerek, yükseköğretimde yığılmayı caydırıcı bir tutum izlenmiştir. Ancak Bakanlar Kurulunun
27.8.2012 tarih ve 2012/3584 karar sayısı ile 2012-2013 eğitim-öğretim yılında
öğrenimine devam eden veya yeni kayıt yaptıracak birinci öğretim ve açık öğ-
246 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
retim öğrencilerinden, bazı hükümler saklı kalmak kaydıyla, öğrenci katkı payı
kaldırılmıştır. Bu öğrencilerden alınması gereken öğrenci katkı payı tutarlarının,
devlet tarafından karşılanacağı hükme bağlanmıştır.
Yükseköğretim sistemi ile ilgili yürürlükteki Yükseköğretim Kurumlarında İkili
Öğretim Yapılması hakkındaki, 27.11.1992 tarih ve 3843 sayılı yasanın 7.maddesinde belirtildiği üzere, yükseköğretim kurumlarında normal örgün öğretimin bitimini takiben yapılan ikinci öğretim de..isteğe bağlı ve paralıdır. 3843 sayılı yasa
ikinci öğretimin finansman şeklini de belirlemiş ve alınacak ücretlerin “...normal
örgün öğretim için belirlenen cari hizmet maliyetinin yarısından az olamayacağını ...” hükme bağlamıştır. Yükseköğretimin finansmanında, 16.08.1961 tarih ve
351 sayılı yasa ile kurulan ve yüksek öğrenim gören öğrencilere öğrenim kredisi,
cari hizmet maliyetine katkı kredisi ve beslenme yardımı desteği veren Yüksek
Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu’nun (Yurt-Kur) da dolaylı katkısı bulunmaktadır. Yükseköğretim sisteminin finansmanda kullanılan gelir kaynaklarının bazıları, bütçe ilkeleri arasında sayılan belli gelirlerin belli giderlere tahsis edilememesi
(âdem-i tahsis) ilkesine istisna teşkil edecek biçimde;
• 2547 sayılı yasanın 46.maddesine göre, cari hizmet maliyetine öğrenci katkısı
ile sosyal tesis ve faaliyetlerden, yükseköğretim kurumlarınca önceki yıllarda bastırılan ders kitapları ve teksirlerin satışından elde edilen gelirler; başta
öğrencilere beslenme, sağlık, spor, kültür hizmetleri ve diğer sosyal hizmetler
olmak üzere üniversitenin mal ve hizmet alımı, yatırım ve transfer harcamalarıyla öğrencilerin kısmi zamanlı olarak geçici işlerde çalıştırılmasına ilişkin
giderlerde kullanılabilir. Nitekim, bu kaynaktan elde edilen gelirlerin, 2004 yılı
için kesinleşmiş verilerine göre % 34’ü öğrencilerin beslenmesine, % 9’u sağlık
harcamalarına, % 6’sı spor faaliyetlerine, % 4’ ü barınmaya, % 3’ü kültür ve %
7’si diğer sosyal faaliyetlerine ayrılırken; beslenmeden sonra en büyük pay %31
ile üniversitenin mal ve hizmet alımı, sermaye gideri ve transfer harcamalarına tahsis edilmiştir. Üniversiteler son yıllarda, öğrenci katkı paylarının daha
büyük bir bölümünü, özel ödenek kaydedilmesi gereken hizmetlerin yanında
bir torba bütçe kaynağı gibi kullanmışlardır. Yükseköğretimin finansmanında
öğrenci katkısının ortalama payının % 4 olduğu düşünülürse, üniversitelerin
2006 mali yılına kadar harcamalarının % 1.3 ünü, öğrenci katkı paylarından
torba bütçe kaynağı gibi kullanmış oldukları söylenebilir.
• 3843 sayılı yasanın 7.maddesine göre, ikinci öğretim öğrenci katkı payları,
ikinci öğretime ilişkin giderlerin yanı sıra bu öğretimin yapıldığı birimlere ön-
OKUL YÖNETİMİNDE BÜTÇE İŞLERİ��������������������������������������� 247
celik verilmek suretiyle, o üniversitenin veya yüksek teknoloji enstitüsünün
harcama kalemlerine konabilir. Bu kaynakta herhangi bir harcama kalemi sınırlaması olmadığından, bir torba bütçe kaynağı olarak düşünülebilir.
• 2547 sayılı yasanın 58.maddesine göre, döner sermayelerden elde edilen gayrisafi hasılanın %10’undan az olmamak üzere, üniversite yönetim kurulunun
belirleyeceği orandaki tutarlar ile araştırma projelerinden elde edilen gelirler
ve bu amaçla tahsil edilen bağış ve yardımlar da bilimsel araştırma projelerine
ayrılabilmektedir.
• 2547 sayılı yasanın Ek.25.maddesi uyarınca, yükseköğretim kurumları adına
tapuda kayıtlı taşınmazların kiralanması, satılması ve işletilmesi, hazine adına
kayıtlı olup yükseköğretim kurumlarına tahsisli taşınmazların eğitim, sağlık
ve sosyal amaçlı kiralanması ve işletilmesi sonucu elde edilen gelirler, mal ve
hizmet alımlarında kullanılabilir ve sermaye harcamalarına (taşınmaz satış geliri yalnızca yatırımlara) tahsis edilebilir.
• Aynı yasanın Ek.26.maddesi ile yaz okulu öğretim ücreti gelirinin % 70’i ders
ve sınav ücretlerini karşılamak için kullanılırken, kalanı mal ve hizmet alımlarında kullanılabilir.
• Yine aynı yasanın Ek.27.maddesi ile açılan tezsiz yüksek lisans programlarının
öğretim ücretlerinin %30’u bilimsel araştırma projelerine, kalan kısım ders ve
sınav ücretine, bunlardan arta kalanı da mal ve hizmet alımlarında kullanılmak üzere tahsis edilebilir.
Bu altı kalem kaynakta üniversitelerde özel gelir - özel ödenek uygulaması öngörülmüştür. Özel ödenek uygulamasında üniversitelerin ürettiği özel gelirlerin düzeyine göre belli kalemlere harcama yetkisi verilmektedir. 2004 yılında eklenen üç
yeni kaynakla bu uygulamalar yükseköğretimin paralı olmasına kısmi birer örnek
kabul edilse de oldukça sınırlı nitelikte tutulmuştur. 5018 sayılı yasanın 3. maddesinin özel gelirleri, yalnızca genel bütçe kapsamındaki idarelerin kamu görevi ve
hizmeti dışında ilgili kanunlarda belirtilen faaliyetlerinden ve fiyatlandırılabilir
nitelikteki mal ve hizmet teslimlerinden sağlanan gelirlerle sınırlaması, 2006 yılından itibaren üniversiteleri, öğrenci katkı payı gelirleri ve ikinci öğretim gelirleri
ile oluşturulan özel ödenek uygulamasını yapamaz hale getirmiştir.
2006 Bütçe Yasası’nın 15. maddesi ile bu altı tür özel gelir-özel ödenek uygulaması
2006 yılından başlamak üzere değiştirilmiştir. Anılan maddeler uyarınca tahsil
edilen tutarlar ve diğer gelirlerin yükseköğretim kurumları bütçelerine öz gelir
248 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
olarak kaydedileceği, kaydedilen bu tutarlar karşılığı ilgili yükseköğretim kurumu bütçesine konulan ödeneklerin gelir gerçekleşmelerine göre kullandırılacağı
öngörülmüştür. Bu düzenleme ile yükseköğretim kurumlarının kısmi paralı uygulaması devam ederek, ancak yükseköğretim kurumları kendi ürettikleri gelirlerini harcama kalemlerine tahsisli olarak kullanamayacak, sadece ödenek tahminlerinde öngörüldüğü kadar gider yapabileceklerdir. Öğrenci katkı paylarının ve
özellikle ikinci öğretim katkı paylarının torba bütçe kaynağı olarak uygulanması
imkanı artık kalmamıştır. Genel bütçenin üniversitelere yaptığı hazine yardımı
da, bu üretilen altı özel gelir kaleminin öz gelir haline dönüştürülmesi ile oluşan
öz gelir toplamı kadar azaltılmış bulunmaktadır.
Vakıf üniversiteleri finansman modelinde ise, özde özel finansmana dayalı olmakla
birlikte, bu kurumlara 2547 sayılı yasanın Ek.18.maddesi ile giderlerine katkıda bulunmak amacıyla ve bütçedeki ödenekle sınırlı olmak kaydıyla hazine yardımı yapılması, kamusal finansman öğesinin de kullanıldığını göstermektedir. Vakıf üniversitelerinin mali özerkliği, bu üniversitelerin başlıca finansman kaynağı olan öğrenim
ücretlerinin, vakıf yükseköğretim kurumlarının tüzel kişiliğini temsil eden mütevelli heyetçe tespit edilmesini gerektirmektedir. 2547 sayılı yasanın Ek.9.maddesinde
bu yetki teyit edilmiş bulunmaktadır. Vakıf üniversitelerinin, mali ve idari konular
dışında devlet üniversitelerinin yasal düzenlemelerine ve kurallarına tabi olmaları,
kazanç amacına yönelik olmadan üniversite kurup işletmeleri anayasal olarak öngörülmesine karşın, devlet yardımı almaları ve devlet üniversitelerine 2547 sayılı
yasanın 56.maddesinde sayılan ve bir finansal avantaj olarak kabul edilebilecek mali
kolaylıklardan istifade edebilmeleri tartışma konusu olmaktadır.
Gelirlerin dağılımları bakımından vakıf üniversitelerini iki gruba ayırmak mümkündür. İlk gruptaki vakıf üniversitelerinde güçlü bir vakıf bulunup, gelirlerin
büyük oranı, kurucu vakıf tarafından karşılanmaktadır. İkinci gruptakilerde ise,
üniversite gelirlerinin büyük oranı öğrenci harçlarından sağlanmaktadır. Vakıf
üniversitelerinin sayıca büyük bölümü ikinci gruba girmektedir. Vakıf üniversitelerinin öğrenciden aldıkları öğrenim ücretleri, üniversitelere ve bir üniversite
içinde programlara göre farklılık göstermektedir.
Vakıf üniversiteleri, üç ayrı finansman kaynağına sahiptir:
1. Kurucu vakfın katkısı
2. Öğrenci harçları
3. Devlet yardımı
OKUL YÖNETİMİNDE BÜTÇE İŞLERİ��������������������������������������� 249
Belirtilen gelirlerin oransal değişimleri, vakıf üniversitelerine göre değişmektedir.
Vakıf üniversitelerinin finansman yapısı hakkında yayınlanmış veriler bulunmadığından, öğrenim ücretleri ile devlet yardımlarının finansman yapıları içindeki
payı hakkında herhangi bir görüş ileri sürmek mümkün değildir. Vakıf üniversitelerine verilen devlet yardımının üst sınırı, devlet üniversitelerine o yıl tahsis
edilen toplam bütçe ödeneklerinin örgün öğrenci sayısına bölünmesi ile bulunan
tutarın, yardım yapılacak vakıf yükseköğretim kurumunda okuyan örgün öğrenci
sayısı ile çarpılmasıyla bulunan tutarın % 30’udur. Bu kaynak, özellikle bilimsel
araştırma ve öğretim üyesi yetiştirme işlevlerini yerine getirerek bilgi stokuna
katkı sağlayan vakıf üniversitelerine verilen bir kamusal destek olarak kabul edilebilir.
Türkiye’de Bütçeden Yükseköğretime Ayrılan Pay ve Milli Gelire Oranı
(TÜİK İstatistikleri-2013)
2013 yılı için yükseköğretime ayrılan pay rakamsal olarak, 15 milyar 227 milyon
TL`dir ve milli gelirin %0,97`sine, Merkezi yönetim bütçesinin %3,77`sine denk
gelmektedir. Yükseköğretim bütçesinin %52,72`sini (8 milyar 28 milyon TL) personel harcamaları oluşturmaktadır.
Yükseköğretim bütçesinin sosyal güvenlik devlet primi giderleri ise 1 milyar 366
milyon TL’dir.
250 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
Mal ve hizmet alım giderleri ise 2 milyar 196 milyon TL olarak öngörülmüştür.
Bütçeden 2013 yılı için Milli Eğitim Bakanlığı`na ve yükseköğretime ayrılması
düşünülen paylar, yapılan rakamsal artışlara rağmen eğitim sisteminin en temel
ihtiyaçlarını karşılamaktan uzaktır. Son yıllarda artan üniversite sayısına rağmen
belirlenen bu oran, ülkemizde yükseköğretime ne kadar önem verildiğinin görülmesi açısından önemlidir.
Yükseköğretim sisteminin tümünün finansman durumunun genel bir değerlendirmesi yapıldığında, ilk belirtilmesi gereken nokta Türkiye’nin yükseköğretime
ayırdığı kaynakların azlığıdır. Eğer arzı artırıp, kaliteyi yükselterek, çağdaş bir iddia taşınmak isteniyorsa finansman modelinde önemli değişiklikler yapmak gerekecektir. Tabii ki, yalnız kaynakları artırmak yeterli olmayacak, aynı zamanda
bu kaynakların etkin bir biçimde kullanılması için yeni yaklaşımlar ortaya koymak gerekecektir. 5018 sayılı yasayla uygulanmaya başlanan yeni yaklaşımın bu
bakımdan ne kadar başarılı olacağı, ancak döner sermaye gelirlerinin üniversite
bütçeleri içine alınmasından sonra anlaşılacaktır.
Devletin ve bireylerin yükseköğretime yaptıkları harcamaları, sadece belli bir
hizmetin üretilmesi ya da bu hizmetten yararlanılması için yapılan fedakârlıklar
olarak değerlendirmek yetersizdir. Bu harcamaları hem birey, hem de devlet tarafından yapılan bir yatırım olarak değerlendirmek gerekir. Türkiye’de yükseköğrenimin getirisi konusunda yapılan bir çalışmada, yükseköğretiminin toplumsal
getirisi % 8,5, bireysel getirisi ise % 16,2 olarak hesaplanmıştır. Aynı çalışmada,
bu oranların dünya ortalamaları sırasıyla % 10,8 ve % 19 olarak belirlenmiştir.
Bu sonuçların, kullanılan verilerin güvenilirliğine bağlı olduğu unutulmadan,
Türkiye’de yükseköğretim yatırımlarının getirisinin dünya ortalamasının altında
kaldığı söylenebilir.
Eğitim genellikle “kamusal mal” olarak ele alınmasına karşın, yükseköğretim ne
ulusal savunma, çevre temizliği, iç güvenlik ve yargı gibi toplumun tüm üyelerinin eşit olarak yararlandığı “salt kamusal mal” olarak ne de yiyecek, giyecek
ve barınma gibi yalnız tüketenlere yarar sağlayan “salt kişisel bir mal” olarak
değerlendirilir (Tural,2002:217). Yükseköğretim daha çok “karma mal” olarak
düşünülür. Bu durumda da eğitimden yararlanan bireyler ile toplumsal yararlarından ötürü devlet, yükseköğretimin finansmanına birlikte katkıda bulunurlar.
Türkiye’de yükseköğretim büyük ölçüde kamusal olarak vergiler yoluyla finanse
edilmektedir. Üniversitelerin parasal kaynağının yaklaşık % 80’i kamudan toplanan vergilerle karşılanmaktadır. Bu da giderek artan yükseköğretim talebini
OKUL YÖNETİMİNDE BÜTÇE İŞLERİ��������������������������������������� 251
karşılamakta yetersiz kalmaktadır. Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planında yükseköğretim finansmanında karma kaynakların kullanılması öngörülmektedir:
Planda, “Yükseköğretim kurumlarında finansman kaynakları geliştirilecek; etkin
bir harç-burs-kredi sistemi kurularak ödeme gücüne bağlı olarak öğrencilerden
alınan eğitime katkı paylarının yükseköğretim finansmanında kaynaklardan biri
haline gelmesi sağlanacaktır” ifadesi yer almaktadır.
Sonuç
Eğitimin sağladığı yararlar toplumsal ve bireysel olarak iki gruba ayrılmaktadır.
Toplumsal yararların bireysel yararların önünde olduğu temel eğitim ve ortaöğretimin devletin yurttaşlarına sunmakla görevli olduğu sağlık ve güvenlik gibi
hizmetlerden biri olarak kabul edilmesi ve finansmanının devletçe yapılması gerekmektedir. Ancak mesleki ve teknik eğitimde karma finansman modeli benimsenebilir. Yükseköğretim, temel eğitim ve ortaöğretimden farklı olarak, bireysel
yararların, getirilerin ve beklentilerin daha ön planda olduğu bir eğitim kademesidir. Bu yüzden de bu kademede kamu finansmanı yerine karma finansman modelinin benimsenmesi ve eğitimden yarar sağlayan öğrencilerin bu iş için kaynak
ayırması gerekmektedir.
252 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
KAYNAKÇA
Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı (2001). 2001 Yılı Başında
Eğitim. Ankara.
DPT (2000). Uzun Vadeli Strateji ve Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (2001-2005)
Karakütük, Kasım. (2012). Eğitim Planlaması, Elhan Kitap Yayın Dağıtım, Ankara.
Kavak, Y., E. Ekinci ve F. Gökçe (1997). İlköğretimde Kaynak Arayışları: Bir Araştırma. Ankara: Şafak Matbaacılık.
Kesik. A. (2003) Yüksek Öğrenimde Yeni Bir Finansman Modeli Önerisi: Bütünsel
Model, Ankara 2003, ss.217-219)
MEB web sitesi.http://www.meb.gov.tr MEB (2013).
Seyidoğlu, H. (2002). Ekonomik Terimler Ansiklopedik Sözlük, 3. Baskı, Güzem Can
Yayınları, İstanbul
Şişman, M. (2012). Eğitim Ekonomisi ve Planlaması, Pegem Akademi Yayını, Ankara.
Taymaz, H. (2003). Okul Yönetimi, 7.Baskı, PegemA Yayıncılık, Ankara.
Taymaz, H. (2003). Okul Yönetimi, PegemA Yayıncılık, 7. Baskı, Ankara.
Tural, N.K. (2002). Eğitim Finansmanı, Anı Yayıncılık, Ankara.
Ünal, L.I. (1996). Eğitim ve Yetiştirme Ekonomisi, Epar Yayınları, Ankara.
YÖK. Türk Yükseköğretiminin Bugünkü Durumu, Ankara, Kasım.2005,s.124
TÜRKİYE EĞİTİM SİSTEMİNİN
DENETİM YAPISI
11
Doç. Dr. Aycan ÇİÇEK SAĞLAM*
*
AMAÇLAR
• Denetimin kurum için önemini kavrayabilme
• Denetimin tarihsel gelişimini anlayabilme
• Denetimin temel ilkelerini kavrayabilme
• Türkiye eğitim sisteminin denetim yapısını kavrayabilme
• Var olan denetim yapısının eğitim sistemine etkisini tartışabilme
*
Uşak Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü
– 253 –
BÖLÜM
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN DENETİM YAPISI�������������������������������� 255
Giriş
Her kurum belli bir amacı gerçekleştirmek için kurulmuştur. Kurum amaçlarını
gerçekleştirebildiği sürece varlığını sürdürür. Amaçlarının gerçekleşmesi ise sahip
olduğu kaynakları en iyi biçimde kullanmasına bağlıdır. Bu nedenle kurumun çalışmalarının sürekli denetim altında tutulması ve kaynakların doğru şekilde kullanılıp kullanılmadığının izlenmesi gerekir. Denetim süreci bu nedenle önemli
bir süreçtir. Bütün kurumların olduğu gibi okulların da gerçekleştirmek zorunda
oldukları amaçları vardır. Her bir öğretim kademesi için yasalarla ayrı ayrı belirlenmiş olan bu amaçların gerçekleşme düzeyini belirlemek ve amaçlardan sapma
var ise önlemler almak ülkenin geleceği açısından çok değerlidir. Herkesin artık
kabul ettiği gibi bir ülkenin toplumsal ve ekonomik kalkınmasının en önemli itici
gücü eğitimdir. Bu nedenle eğitim sisteminin amaçlarına ulaşma düzeyinin kontrol edilmesi oldukça önemlidir.
İnsan kaynaklarının geliştirilmesi ve verimliliğin arttırılması amacıyla günümüzde yönetim anlayışlarının değişmesiyle paralel olarak etkili denetim, çağdaş
denetim gibi kavramlar da sıklıkla kullanılmaktadır. Hangi isimle adlandırılırsa
adlandırılsın denetim kavramının özünde durumu değerlendirme ve iyileştirme
çabası yer almaktadır.
Denetim (Teftiş) Kavramı
Denetim ve teftiş kavramları birbirinin yerine kullanılan kavramlardır. Kimi eğitim bilimci ve yazarlar “denetim” kavramını kullanırken, kimi de “teftiş” kavramını kullanmaktadır. Bu bölümde genel olarak “denetim” kavramını kullanmak
tercih edilmiştir.
Teftiş, kamu sektöründe veya tüzel kişiliği bulunan kurumlarda yapılmakta olan
işlerin mevcut mevzuata (kanun, tüzük, yönetmelik, genelge ve emirlere) uygun
olarak yapılıp yapılmadığının yetkili kimseler tarafından denetlenmesi ve gözetlenmesi sürecidir (Taymaz, 1982:2). Başaran (2000:137), denetim kavramını
kullanmakta ve şöyle tanımlamaktadır: Denetim, planlanan örgütsel amaçlardan
sapmayı önlemek için, örgütün işlemesini izleme ve düzeltme sürecidir. Bursalıoğlu (2002:126) teftişi, kamu yararı adına davranışı kontrol etme yöntemi olarak
tanımlamaktadır. Eğitimde teftişin amacı önceden kararlaştırılmış eğitim ve öğretim amaçlarının gerçekleşme derecesini bulmaktır.
256 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
Aydın (2007:11) denetimi, örgütsel eylemlerin kabul edilen amaçlar doğrultusunda, saptanan ilke ve kurallara uygun olup olmadığının anlaşılması süreci olarak
tanımlamaktadır. Denetimin temel amacı ise örgütün amaçlarının gerçekleştirilme derecesini saptamak, daha iyi sonuç alabilmek için gerekli önlemleri almak ve
süreci geliştirmek olarak ifade edilmiştir.
Denetim evrenseldir. Türüne, amacına, kuruluşuna bakılmaksızın tüm örgütlerde
denetim süreci vardır (Başaran, 2000:137). Denetimde amaç yapılan çalışmaların belirlenen düzeyde yapılıp yapılmadığını belirlemek ve daha verimli olması
açısından neler yapılabileceği konusunda ilgili kimselere öneriler getirmek ayrıca
kurum personelinin gelişmesi ve yetişmesi açısından rehberlik yapmaktır. Kurumun amaçlarına ulaşabilmesi açısından, her bireyin sorumluluğunu gerektiği şekilde yerine getirip getirmediğinin kontrol edilmesi bir zorunluluktur.
Denetimin Tarihsel Gelişimi
Taymaz (1982), denetimin tüm sistemlerde bir alt sistem ve yönetim süreçlerinde
bir öge olarak yer aldığını bu nedenle teftişin ilk ne zaman başladığı sorusunun
cevabının kolay ancak belirgin olmadığını vurgulamaktadır. Teftişin özellikle ilk
kamu kuruluşlarının örgütlendirildiği ve yönetim süreçlerinin uygulanmaya başlandığı zaman başladığını ifade etmektedir.
Denetimin tarihi gelişimini ana hatlarıyla Bursalıoğlu (2002) ve Aydın (2007)
şöyle vermektedir:
1900’den önceki dönemde denetim, yönetimsel nitelik taşımaktadır ve öğretmenler yönetim tarafından kontrol edilen birer memur olarak görülmüştür.
20. yüzyılın başlarında denetim, eğitim programlarında yer alan konular uzmanlık bilgisi gerektirdiği için, uzman eğitimciler tarafından yapılmıştır. Bu dönemde
denetim hala yönetimin bir kolu olma özelliği taşımaktadır.
1920 ile 30 arasında denetimin bilimsel bir nitelik kazandığı görülmektedir. Denetimin görevi eğitimin amaç ve süreçlerini bulmak ve bunları öğretmenler aracılığıyla uygulamaktır. Araştırma ve ölçme denetime özgü görülüp, öğretmenler
bunların sonuçlarını uygulamakla yükümlü kabul edilmiştir.
1930 ile 40 arasında, yönetimde “insan ilişkileri” akımının etkisiyle denetimde de
insan ilişkilerinin önemi görülmektedir. Öğretmenleri harekete geçirebilmek için
onların duygularının, heyecanlarının dikkate alınması gerektiği fark edilmiştir.
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN DENETİM YAPISI�������������������������������� 257
1940’lardan sonra mantık ve zekâ yöntemleri ile teftiş başlamıştır. Mantık, istenilen sonuçları ve bunların sağlanmasında gerekli davranışları, pratik zekâ da eğitimle ilgili olanlara bu girişime katılma olanağı verilmesini öngörüyordu.
Günümüzde ise eğitimin denetiminde insan kaynaklarının geliştirilmesine önem
verildiği görülmektedir. Özellikle, insan kaynağının geliştirilmesi ve etkili biçimde yararlanılması amacıyla rehberliği ön plana alan bir denetim anlayışının var
olduğu söylenebilir.
Türkiye Milli Eğitim Sisteminde Denetimin Tarihsel Gelişimi
Taymaz (1982), Türk Eğitim tarihinde teftiş hizmetlerinin ne zaman başladığının
ve bu göreve atananlar için hangi unvanların kullanıldığının kesin olarak saptanmadığını belirtmektedir. Ancak Türk Eğitim Sisteminde teftiş hizmetlerinin
Tanzimat Döneminde başladığı tahmin edilmektedir. Türkiye eğitim sisteminde
denetimin tarihsel gelişimini tarihsel akış içerisinde Taymaz tarafından (1982)
aşağıdaki gibi verilmektedir.
1846 yılında Mekâtib-i Umumiye Nezareti kuruldu. 1847 yılında yayınlanan bir
yönetmelikle, “Mektepleri teftiş etmek, hocalara yol göstermek üzere muin adı
verilen elemanlar...” görevlendirilmiştir.
1862 yılında Rüştiye ve Sibyan okullarını denetlemek için görevlendirilen memurlara ilk defa müfettiş denilmiş ve onlara merkez ve taşra okullarını denetleme
görevi verilmiştir. 1869 yılında çıkarılan Maarif-i Umumi Nizamnamesi hazırlanmış ve buna göre Maarif-i Umumiye Nezaretine bağlı olarak Vilayet Maarif Meclisleri kurulmuştur. Maarif müdürü başkanlığındaki bu meclislerde muhakkık ve
müfettişler görevlendirilmiştir. Nizamnameye göre muhakkıklar yetki bakımından müfettişlerden önce gelmektedir.
1875 yılında hazırlanan bir nizamname ile müfettişlerin öğretmenlere rehber ve
yardımcı olmaları öngörülmüş ve böylece rehberlik esası ön plana çıkarılmıştır.
İkinci Meşrutiyet döneminde, devlet yönetiminde yeni bir düzen değişikliğine
gidilmiş ve bu durum eğitim sisteminde de değişiklikleri getirmiştir. Eğitim sistemini geliştirmek için öğretim programları değiştirilmiş, öğretmen yetiştirme
sorunu ele alınmış ve bu amaçla yeni kanun, tüzük ve yönetmelikler hazırlanmıştır. 1911 yılında yürürlüğe konulan Maarif-i Umumiye Nezareti Merkez Teşkilatı
Hakkındaki Nizamname ile merkez hizmetleri idare ve teftiş olmak üzere ikiye
258 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
ayrılmıştır. Müfettişlerin orta ve yüksek öğrenim öğretmenleri arasından seçilmesi öngörülmüştür.
1913 yılında hazırlanan Tedrisat-ı İpdidadiye Kanunu Muvakkatı ile ilkokullarda
teftişin, ilköğretim müfettişleri tarafından yapılması öngörülmüştür. 1914 yılında Maarif Müfettişlerinin Vazifelerine Dair Talimatname yayınlanmıştır. Bu talimatnamede, ortaöğretim ve Bakanlığa bağlı diğer kurumların denetimlerinde göz
önünde bulundurulacak esaslar ela alınmıştır.
Cumhuriyet döneminde eğitim denetimi ile ilgili düzenlemeler ilk defa 1923 yılında yayımlanan Maarif Müfettişleri Talimatnamesi ile başlatılmıştır. Bu talimatname ile müfettişlik makamının kuruluş, müfettişlik görev ve yetkileri ile teftiş
esasları açıklanmıştır. 1923 de bir teftiş heyeti müdürü ile on müfettişten oluşan
Teftiş Kurulu kurulmuştur.
3 Mart 1924 tarihli Tevhidi Tedrisat Kanunu ile tüm medrese ve okullar Maarif Vekâletine bağlanmıştır. Bu durum, teftiş kurulu görevlerinin yeniden gözden
geçirilmesini gerektirmiş ve bu doğrultuda 1-20 Mayıs 1925 tarihleri arasında
Konya’da Maarif Umumi Müfettişleri toplantısı yapılmış ve Bakanlar Kurulunun
onayladığı Maarif Müfettişleri Umumiyelerinin Hukuk Selahiyet ve Vazifelerine
Dair Talimat hazırlanmıştır.
1926 yılında 789 sayılı Maarif Teşkilatı Kanunu’nun çıkartılması ve Maarif Emirlikleri kurulması üzerine, maarif müfettişlerinin hak, yetki ve görevlerine ilişkin
yönetmelik hazırlanmıştır. Bu yönetmeliğe göre müfettişler vekalet müfettişi (bakanlık müfettişi) ünvanı altında merkez müfettişleri ve mıntıka müfettişleri olmak üzere iki gruba ayrılmıştır.
1933 yılında, 2287 sayılı kanunla Milli Eğitim Bakanlığı örgütü genişletilmiş ve
bu kanunun 10. Maddesi ile Teftiş Kurulunun oluşturulması ve görevleri belirlenmiştir.
1949 yılında bir kararla Bakanlık Müfettişleri bölgelere dağıtılmış, bir yıl sonra
uygulamadan vazgeçilerek Ankara, İzmir ve İstanbul merkezlerinde toplanmıştır.
1967 yılında, Teftiş Kurulu Yönetmeliği hazırlanmış ve yürürlüğe konulmuştur.
1990 yılında çıkarılan “Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Müfettişleri Kurulu Yönetmeliği”, 1999 yılında ”Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Müfettişleri Başkanlıkları Yönetmeliği” adıyla yayınlanmıştır. Söz konusu yönetmeliklerle ilköğretim
müfettiş yardımcılığı unvanı getirilmiştir.
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN DENETİM YAPISI�������������������������������� 259
24.06.2011 tarihinde “Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Müfettişleri Başkanlıkları Yönetmeliği” yürürlüğe konulmuştur. Bu yönetmeliğin yürürlüğe girmesi ile 1999
tarihli ”Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Müfettişleri Başkanlıkları Yönetmeliği”
yürürlükten kaldırılmıştır.
14 Eylül 2011 tarihli 652 Sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla Milli Eğitim bakanlığı
teşkilatı yeniden yapılandırılmış. Eğitim müfettişlerine “İl Eğitim denetmeni” ünvanı verilmiştir. Bu yasa ile görev alanları iyice genişletilmiş, daha önce görev alanında olmayan İl ve İlçe milli Eğitim müdürlüklerinin denetimi ile ortaöğretim
kurumlarının denetimleri de il eğitim denetmenlerine verilmiştir.
Yukarıda açıklanmaya çalışılan tarihsel sürece bakıldığında Türkiye eğitim sisteminde denetim alt sistemi sürekli bir gelişme göstermiştir. 2011 yılında gerçekleştirilen yeniden yapılandırma ile tüm alt sistemlerde değişikliğe gidilmiş ve
denetim sistemi de tekrar değişmiştir. Ancak, yeniden düzenleme kapsamında
denetim yapısında öngörülen değişiklikler yıllardan beri gündeme getirilen sorunları çözmek yerine başka sorunları da gündeme getirmiştir.
Denetimin Amaç ve Temel İlkeleri
Denetimin genel amacı, örgütün amaçlarına ulaşma düzeyini kontrol etmek ve
bu süreçte karşılaşılan sorunlara çözümler üreterek sonucu garanti altına almak
olarak açıklanabilir. Eğitim sisteminin amacı da benzer biçimde belirli davranış
değişikliğini kazanmış bireyler yetiştirmek ve bu nitelikli bireylerle toplumun devamlılığını sağlamaktır. Konu bu kadar hassas, bu kadar değerli olunca bu sürecin
denetiminde belli ilkelere uymak da kaçınılmazdır.
Şubat 2001 tarihli Tebliğler Dergisi’nde yayınlanan Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Müfettişleri Başkanlıkları Rehberlik ve Teftiş Yönergesinde, rehberlik ve teftişin amaç ve ilkeleri aşağıdaki gibi sıralanmıştır.
Madde 5- Kurumların rehberlik ve teftişi aşağıdaki amaçları gerçekleştirmek için
yapılır.
Genel Amaçlar
1)Türk Millî Eğitiminin genel amaç ve temel ilkelerine uygun olarak, kurum
amaçlarının gerçekleştirilmesinde yönetici, öğretmen ve diğer personelin çalışmalarını yönlendirmek,
260 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
2) Kurumların program ve düzenleyici kurallara uygun çalışıp çalışmadıklarını
denetlemek, değerlendirmek, düzeltici ve geliştirici önlemler almak.
3) Kurum personelinin görevi başında yetişmelerini sağlamak, çalışmalarını objektif olarak ölçmek ve değerlendirmek.
4) Kurum personeli arasında birlik ve dayanışmaya, hizmetin yürütülmesinde,
planlama, eş güdüm ve uygulamaya katkıda bulunmak.
5) Eğitim öğretimle ilgili sorunları belirlemek ve çözümüne yardımcı olmak.
6) İnsan gücü, tesis, araç-gereç ve zamanın ekonomik ve verimli kullanılmasını
sağlamak.
7)Kurumun çevreyle bütünleşmesine, yönetici, öğretmen ve veliler arasında
uyumlu ilişkiler kurulmasına katkıda bulunmak.
8) Güdülemeyi ve morali artırmak; iş doyumu sağlamak, üretim ve verimliliği en
üst düzeye çıkarmak.
Özel Amaçlar
1) Kurum ve yöneticiler yönünden
Yasa, yönetmelik, yönerge, genelge, program, emir ve eğitim bilimlerinin verilerine dayanarak; kurumların amaçlarını gerçekleştirmek üzere yöneticilerin;
a) Kurum binası ve bölümlerinin, okul bahçesi, oyun alanları ve araçları ile diğer
tesislerin temizlik, bakım ve onarımı, hizmete uygun eşya ve araçla donatılması ve kullanılmasını,
b) Yangından korunma ve sivil savunma önlemlerini alma ve uygulamasını,
c) Türk Bayrağı mevzuatını uygulama, Atatürk ve şeref köşelerini hazırlama, koridorları mevzuata ve hizmetin niteliğine uygun olarak düzenlenmesini,
d) Ders araç gereçlerini sağlama, kullanma ve koruma, okul ve sınıf kitaplıklarını
oluşturma, öğrencilerin etkin olarak yararlanmasını,
e) İş takvimi, yıllık çalışma program ve okutmakta olduğu dersin planlarını hazırlama ve uygulama, öğrencilerine programların öngördüğü bilgi, beceri ve
duyuşsal davranışları kazandırmasını,
f) Kurumun gereksinim duyduğu sayı ve nitelikte düzenleyici kuralları ve ders
programları ile bunların kullanılmasını sağlama, kendini yetiştirme, yeni öğ-
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN DENETİM YAPISI�������������������������������� 261
retim yaklaşımlarını öğrenme, eğitim teknolojisi alanındaki gelişmelerden yararlanmasını,
g) Eğitim ve öğretim sorunlarını belirleme, öğretmenler kurulunda görüşme ve
alınan kararları uygulama; şube ve zümre öğretmenlerinin eğitim-öğretimle
ilgili plânlama, uygulama ve öğrenci başarısını ölçme ve değerlendirmelerinde
birlikteliğin sağlanmasını,
h) Personel arasında iş birliğini sağlama, sevgi ve saygıya dayalı bir çalışma ortamı oluşturma, müdür yardımcısı, öğretmen ve diğer personeli yetiştirme, çalışmalarını izleme ve objektif değerlendirmesini,
ı) Törenler, belirli gün ve haftalar, eğitici kol çalışmaları, sosyal, kültürel ve sportif etkinlikler ile ders dışı etkinlikleri, plânlama ve yürütmesini,
i) Okul öncesi eğitimi özendirmek, okullaşma oranını artırma, dersliklerin mevzuatı ile öğretim programlarına uygun donatımını sağlama; defter ve dosyaların tutulması ve personel işlemlerini kuralına uygun yürütmesini,
j) Rehberlik hizmetlerinin anlam ve önemini bilme, etkinliklerinin plânlı bir biçimde yapılmasını sağlama ve sonuçlarından yararlanma; öğrenci başarısızlığının nedenlerini araştırma, çözüm yolları önerme, özel eğitimi gerektiren
öğrenciler için gerekli önlemlerin alınmasını,
k) Kurumlarda tutulması gerekli defter ve dosyaları düzenleme, kurallara ve mevzuata uygun işleme, arşivleri düzenli tutma; hesap, ayniyat ve döner sermaye iş
ve işlemlerini düzenli yürütmesini,
l) Öğrencilerin kayıt işleri ile devam ve devamsızlıklarını izleme, başarıyı ölçme
ve değerlendirme, öğrenci kişilik, sağlık ve beslenme hizmetlerini plânlama ve
yürütmesini,
m)Personelin göreve başlama ve ayrılmaları ile devam ve devamsızlık, nöbet, izin
ve raporlar ile sağlık ve özlük haklarına ilişkin işlemleri mevzuatına uygun
yürütme, gerekli kayıt ve belgeleri düzenli tutmasını,
n) Millî Eğitim Vakfı, Koruma Derneği ve Okul Aile Birliği ile uyumlu ve etkili
çalışması; okul kooperatifi ve kantinlerinin mevzuatına uygun işlemesini sağlamasını,
o) Okul ile çevre arasında olumlu ilişkiler kurma, kurumu çevreye açma ve eğitim öğretim için çevre olanaklarından yararlanmasını,
262 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
ö) Verimliliği artırmak üzere araştırmalar yapma, Okul Gelişim Programı ve Projeler hazırlama, uygulama, vizyon ve misyonun geliştirilmesini, izleme/değerlendirme/sağlama,
2) Öğretmenler yönünden
Yasa, yönetmelik, yönerge, genelge, program, emir ve eğitim bilimlerinin verilerine dayanarak; kurumların amaçlarını geliştirmek üzere öğretmenlerin;
a) Dershaneyi düzenleme, derse hazırlama ders araç ve gereçlerini bulundurma,
kütüphane, kitaplık, laboratuvar, atölye bilgisayar dersliği ve salon gibi bölümleri kullanması ve öğrencilerine kullandırmasını,
b)Yıllık Çalışma Programı, Yıllık, ünite, günlük ve ders plânlarını hazırlama,
derse hazırlıklı gelme ve plânlı çalışmasını,
c) Derslerin işlenişine uygun çeşitli yöntem ve teknikleri yerinde ve zamanında
etkili kullanarak öğrencilere araştırma ve bilgiye ulaşma yollarını öğretmesini,
d)Öğrencilere düzeylerine uygun olarak, Atatürk İlke ve İnkılâplarını, İstiklâl
Marşını, Atatürk’ün gençliğe hitabesini, öğrenci andını öğretmesini,
e) Öğrencilere okuma zevk ve alışkanlığı kazandırma, Türkçeyi etkili ve doğru
biçimde kullanma ve kullandırmasını,
f) Öğrencilere, programların öngördüğü bilgi, beceri değer yargıları ve olumlu
alışkanlıklar kazandırmasını, öğrenci başarısını ölçme ve değerlendirmesini,
g) Öğrencilere rehberlik yapma bireysel farklılıkları dikkate alma, grup ve bireysel etkinliklere yöneltme, sorumluluk ve grup duygusu kazandırmasını,
h) Öğrencileri, okulu ve eğitimi sevme, mesleğe saygı duyma, öğrencilerine örnek olma, belirlenen kılık ve kıyafete uymasını,
ı) Kendini yetiştirme mesleki eserleri ve mevzuatı izleme ve uygulamasını,
i) Yönetici ve öğretmenlerle iş birliği yapma, verilen görevleri yapmaya istekli
olma, tören, mesleki toplantı, eğitici kol ve sınıf rehber öğretmenliği gibi etkinliklerde örnek davranışlar göstermesini,
j) Öğretmenler Kurulu, şube ve zümre öğretmenler kurulu ile ilgili toplantılara
katılma, görüşlerini açıklama, kararlar alma ve uygulamasını,
k) Çevreyi tanıma, çevre olanaklarından yararlanma, veliler ile uyumlu ilişkiler
kurabilme ve aile eğitimine katkıda bulunmasını,
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN DENETİM YAPISI�������������������������������� 263
l) Sınıf ve dersi ile ilgili defter, kayıt ve dosyaları düzenleme ve işlemesini, izleme/değerlendirme/sağlama.
Rehberlik ve Teftişin İlkeleri
Madde 6- Kurumların, rehberlik ve teftişinde aşağıdaki ilkeler göz önünde bulundurulur;
a) Rehberlik ve teftiş; kontrol, düzeltme ve geliştirme amaçlı yapılır.
b) Rehberlik ve teftiş demokratik bir süreçtir.
c) Yetkiden çok etkiyi, özendirmeyi, ödülü, işbirliğini ve katılmayı içerir.
d) Eğitim, öğretim ve yönetim etkinliklerinin bütünü ile ilgilidir.
e) Sorunları paylaşma, belirleme ve çözümlemede birlikte karar verme, plânlama,
uygulama, değerlendirmeyi ve gerekirse bir gelişim plânı yapmayı gerektirir.
f) Sorumlulukların paylaşılmasına ve insanî ilişkilerin gelişmesine katkıda bulunur.
g) Yönetici, öğretmen ve diğer personelin meslekteki yeterliliğini geliştirmesine
yardım eder.
h) Bütünlük ve devamlılığı gerektirir.
ı) Bireysel farklılıkları ve çevre koşullarını dikkate alır.
i) Millî eğitim hizmetlerinin değerlendirilmesi ve geliştirilmesine hizmet eder.
j) Eğitim öğretim yöntem ve tekniklerinin geliştirilmesini sağlayacak inceleme
ve araştırmalara önem verir.
k) Öğretme ve öğrenme sürecinin geliştirilmesini esas alır.
l) Bilimsel ve objektif esaslara dayanır.
m)Teftiş etkinliklerini değerlendirir ve teftiş sistemlerinin gelişmesini sağlar.
n)Açıklık ve güvenilirliği gerektirir, müfettiş öğretmenin gereksinim duyduğu
konuları birlikte belirler, teftiş sonrası görüşlerini öğretmenle paylaşır.
o) Ekonomiklik ve verimliliği gerektirir.
ö) Sistemi amaçlarına uygun olarak yaşatmayı, madde ve insan kaynaklarının en
verimli bir biçimde kullanılmasını esas alır.
264 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
Başaran (2000), eğitim yönetiminde denetimin amaçlarının gerçekleştirebilmesi
için bazı temel ilkeleri şöyle sıralamıştır:
1. Eğitim işgörenleri değerlidir. Bu nedenle onların küstürülmemesi ve engellenmemesi önemlidir. Denetim, işgörenlerin işlerini daha iyi yapabilmeleri için
onlara yardım eden bir süreç olmalıdır.
2. Denetim bir takım çalışmasıdır. Denetleyen ve denetlenenler yapılan işin değerini belirlemeye çalışan takımın üyeleridir.
3. Denetimde örgütsel önderlik önemlidir.
4. Denetim, eğitim işgörenlerinin bireysel ayrılıklarının gelişmesine yardım etmeli, kendilerini geliştirme, kanıtlama ve başarılı olma olanağı sağlamalıdır.
5. Denetim planlı ve sürekli bir süreçtir.
Türkiye Eğitim Sisteminin Denetim Yapısı ve İşleyişi
Anayasanın 42. maddesine göre eğitim ve öğretim devletin gözetimi ve denetimi
altında, Atatürk ilke ve inkılâpları doğrultusunda, çağdaş esaslara göre gerçekleştirilir. Türkiye eğitim sistemi ülke yönetim anlayışı ile paralel biçimde merkezi bir
yönetim anlayışına sahiptir. Eğitim sistemi ile ilgili her türlü karar Milli Eğitim
Bakanlığı tarafından alınmaktadır. Millî Eğitim Temel Kanunu’nun 56. maddesine göre eğitim-öğretim hizmetinin devlet adına yürütülmesinden, gözetim ve
denetiminden Millî Eğitim Bakanlığı sorumludur.
1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu’nda ve 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim
Kanunu’nda yapılan değişikliklerle 1983 yılından sonra Türkiye eğitim sisteminde
denetim hizmetleri, bakanlık ve ilköğretim müfettişliği olmak üzere ikili biçimde
örgütlenmiştir. Bakanlık müfettişleri Millî Eğitim Bakanlığı Teftiş Kurulu’nda ve
doğrudan bakana bağlı olarak, ilköğretim müfettişleri ise taşra teşkilatında valilik
(il millî eğitim müdürlüğü) emrinde görev yapmışlardır. Bakanlık müfettişlerinin görev ve sorumlulukları Millî Eğitim Bakanlığı Teftiş Kurulu Yönetmeliği ile
ilköğretim müfettişlerinin görevleri ise 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu,
İlköğretim Müfettişleri Başkanlıkları Yönetmeliği ve Millî Eğitim Bakanlığı İlköğretim Müfettişleri Başkanlıkları Rehberlik ve Teftiş Yönergesi ‘ne göre düzenlenmiştir.
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN DENETİM YAPISI�������������������������������� 265
6.4.2011 tarihli ve 6223 sayılı Yetki Kanunu’nun verdiği yetkiye dayanılarak, Millî
Eğitim Bakanlığının yeniden yapılandırılması, Bakanlar Kurulu’nca 25.8.2011 tarihinde kararlaştırılmıştır. 652 sayılı Milli Eğitim Bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile denetim yapısında da değişiklikler yapılmıştır. İlgili kararname ile Bakanlık merkez teşkilatında bazı birimler
kaldırılmış, bazıları birleştirilmiş, bazılarının ise adı değiştirilmiştir. Milli Eğitim
Bakanlığı’nın denetimi İç Denetim Birimi Başkanlığı, Rehberlik ve Denetim Başkanlığı ve İl Eğitim Denetmenleri Başkanlıkları tarafından yürütülmektedir. Aşağıda adı geçen üç denetim birimine ilişkin açıklamalar yer almaktadır.
Ocak 2008 tarihli Tebliğler Dergisi’nde yayımlanan “Milli Eğitim Bakanlığı İç
Denetim Birimi Başkanlığı Yönergesinde iç denetim biriminin amacı, yapısı ve
görevleri aşağıda sıralanmıştır.
MADDE 4 - (1) İç denetim, Bakanlığın faaliyet ve çalışmalarına değer katmak ve
geliştirmek için kaynakların ekonomiklik, etkililik ve verimlilik esaslarına göre
yönetilip yönetilmediğini değerlendirmek amacıyla yapılan bağımsız, tarafsız bir
güvence sağlama ve danışmanlık faaliyetidir. İç denetim birimi başkanlığı, risk
yönetimi, iç kontrol ve yönetim süreçlerinin etkinliği ve yeterliliğinin değerlendirilmesi ve geliştirilmesi suretiyle Bakanlığın amaçlarının gerçekleştirilmesine
yardımcı olur.
(2) İç denetim faaliyeti; Bakanlık faaliyetlerinin amaç ve politikalara, kalkınma
planına, programlara, stratejik planlara, performans programlarına ve mevzuata
uygun olarak planlanmasını ve yürütülmesini; kaynakların etkili, ekonomik ve
verimli kullanılmasını; bilgilerin güvenilirliğini, bütünlüğünü ve zamanında elde
edilebilirliğini sağlamayı amaçlar. MADDE 7 - (1) İç denetim birimi; başkan, başkan yardımcısı ve iç denetçiler ile
ihtiyaca göre görevlendirilen büro personelinden oluşur.
(2) İç denetim birimi başkanlığı idari yönden doğrudan üst yöneticiye bağlı olarak faaliyetlerini yürütür ve üst yönetici dışındaki makam veya mercilerle ilişkilendirilemez. MADDE 8 - (1) İç denetim birimi başkanlığı aşağıdaki görevleri yürütür:
a) Bakanlık teşkilatının her türlü faaliyet ve işlemlerini denetlemek,
266 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
b) Bakanlık kaynaklarının ekonomiklik, etkililik ve verimlilik esaslarına göre yönetilip yönetilmediğini, nesnel risk analizlerine dayalı olarak değerlendirmek,
rehberlik ve danışmanlık yapmak,
c) Yasal uygunluk denetimi yapmak,
ç) Risk analizlerine dayalı iç denetim plan ve programlarını hazırlamak, geliştirmek ve üst yöneticinin onayına sunmak,
d)Onaylanan denetim plan ve programlarının uygulanmasını sağlamak, denetim ve danışmanlık faaliyetlerini yürütmek, üst yönetici tarafından talep edilen ve görev alanına giren program dışı görevleri gerçekleştirmek,
e) Bakanlığın risk yönetimi, iç kontrol ve yönetişim süreçlerinin etkinlik ve yeterliliğini değerlendirmek,
f) İç denetim faaliyetleri sırasında tespit edilen veya iç denetim birimi başkanlığına intikal eden inceleme veya soruşturma yapılmasına gerek duyulan hususları üst yöneticinin bilgisine sunmak,
g) İç denetim faaliyetlerinin sonuçlarını izlemek,
ğ) İç denetim faaliyetlerinin değerlendirilmesi, kamu iç denetim standartları ve
meslek ahlâk kurallarına uygun olarak yürütülmesi ve iç denetim faaliyetlerinin geliştirilmesi için kalite güvence ve geliştirme programı oluşturmak, uygulamak ve geliştirmek,
h) Kalite güvence ve geliştirme programı çerçevesinde yapılan değerlendirme sonuçlarını üst yöneticiye sunmak,
ı) Yıllık iç denetim faaliyet raporunu hazırlamak ve üst yöneticiye sunmak,
i) İç denetim birimi başkanlığının görevlerini etkin bir şekilde yerine getirebilecek bilgi, yetenek, tecrübe ve meslekî yeterliliğe sahip iç denetçi kadrosunu Bakanlığın insan kaynakları politikaları ile uyumlu olarak oluşturmak ve bunun
için gerekli prosedürleri gerçekleştirmek,
j) İç denetim birim yönergesini ve işlem süreçlerini kurulun düzenlemelerine
uygun olarak hazırlamak ve geliştirmek,
k) İç denetim faaliyetlerinin sonuçları hakkında üst yöneticiye belirli aralıklarla
bilgi sunmak, iç denetim alanındaki gelişmeler ve en iyi uluslararası uygulamalar konusunda bilgilendirmek,
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN DENETİM YAPISI�������������������������������� 267
l) Denetim raporlarının, raporlama standartları ile belirlenen usul ve esaslara
uygunluğunu kontrol etmek ve bir örneğini iç denetim birimi başkanlığında
muhafaza etmek,
m)İç denetim faaliyeti ilgili diğer işlemleri yürütmek.
Yeni yapılanmada, Bakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı yerine “Rehberlik ve Denetim Başkanlığı” oluşturulmuş ve görevleri söz konusu kararnamede aşağıdaki gibi
sıralanmıştır:
MADDE 17 – (1) Rehberlik ve Denetim Başkanlığının görevleri şunlardır:
a) Bakanlığın görev alanına giren konularda Bakanlık personeline, Bakanlık okul
ve kurumlarına, özel öğretim kurumlarına ve gerçek ve tüzel kişilere rehberlik
etmek.
b)Bakanlığın görev alanına giren konularda faaliyet gösteren kamu kurum ve
kuruluşları, gerçek ve tüzel kişiler ile gönüllü kuruluşlara, faaliyetlerinde yol
gösterecek plan ve programlar oluşturmak ve rehberlik etmek.
c) Bakanlık tarafından veya Bakanlığın denetiminde sunulan hizmetlerin kontrol ve denetimini ilgili birimlerle işbirliği içinde yapmak, süreç ve sonuçlarını
mevzuata, önceden belirlenmiş amaç ve hedeflere, performans ölçütlerine ve
kalite standartlarına göre analiz etmek, karşılaştırmak ve ölçmek, kanıtlara dayalı olarak değerlendirmek, elde edilen sonuçları rapor hâline getirerek ilgili
birimlere ve kişilere iletmek.
ç) Bakanlık teşkilatı ile Bakanlığın denetimi altındaki her türlü kuruluşun faaliyet ve işlemlerine ilişkin olarak, usulsüzlükleri önleyici, eğitici ve rehberlik
yaklaşımını ön plana çıkaran bir anlayışla, Bakanlığın görev ve yetkileri çerçevesinde denetim, inceleme ve soruşturmalar yapmak.
d) Bakanlık teşkilatı ile personelinin idarî, malî ve hukukî işlemleri hakkında denetim, inceleme ve soruşturma yapmak.
e) Bakan tarafından verilen benzeri görevleri yapmak.
(2) Denetime tâbi olan gerçek ve tüzel kişiler, gizli dahi olsa bütün belge, defter ve
bilgileri talep edildiği takdirde ibraz etmek, para ve para hükmündeki evrakı ve
ayniyatı ilk talep hâlinde göstermek, sayılmasına ve incelenmesine yardımcı olmak zorundadır. Millî Eğitim Denetçileri, görevleri sırasında kamu kurum ve kuruluşları ve kamuya yararlı dernekler ile gerçek ve tüzel kişilerden gerekli yardım,
268 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
bilgi, evrak, kayıt ve belgeleri istemeye yetkili olup kanunî engel bulunmadıkça bu
talebin yerine getirilmesi zorunludur.
652 sayılı Milli Eğitim Bakanlığı’ Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile taşra teşkilatında eğitim denetiminde de değişiklikler yapılmıştır. Her ilde il millî eğitim müdürlüğü bünyesinde Millî Eğitim Bakanlığı
İlköğretim Müfettişleri Yönetmeliği’nde belirtilen görevlerin yerine getirilmesini
sağlamak üzere İlköğretim Müfettişleri Başkanlığı var iken söz konusu değişiklikle “Eğitim Denetmenleri Başkanlığı” oluşturulmuştur. İlgili açıklamalar aşağıda
olduğu gibi verilmiştir.
MADDE 30 – (1) Bakanlık, ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde taşra teşkilatı
kurmaya yetkilidir.
(2) Her ilde ve ilçede bir millî eğitim müdürlüğü kurulur. İlçe millî eğitim müdürlükleri, görev ve hizmetleri yürütürken il millî eğitim müdürlüklerine karşı da
sorumludur. İl ve ilçelerin sosyal ve ekonomik gelişme durumları, nüfusları ve öğrenci sayıları göz önünde bulundurularak, bu müdürlükler farklı tip ve statülerde
kurulabilir ve bunlara farklı yetkiler verilebilir. İş durumuna ve ihtiyaca göre millî
eğitim müdürlüklerine bağlı olarak ayrı il ve ilçe birimleri de kurulabilir.
(3) İl millî eğitim müdürlükleri bünyesinde, millî eğitim müdürüne bağlı olarak
Eğitim Denetmenleri Başkanlığı oluşturulur.
MADDE 41 – (1) İl millî eğitim müdürlükleri bünyesinde oluşturulan Eğitim
Denetmenleri Başkanlığında İl Eğitim Denetmenleri ve İl Eğitim Denetmen Yardımcıları istihdam edilir. İl eğitim denetmen yardımcıları, en az dört yıllık yüksek
öğrenimi ve öğretmenlikte sekiz yıl ve daha fazla hizmeti bulunan öğretmenler
arasından yarışma sınavı ile mesleğe alınırlar. Bu görevde üç yıllık yetişme dönemini takiben yapılacak yeterlik sınavında başarılı olanlar il eğitim denetmeni
kadrolarına atanır.
(2) İl eğitim denetmenleri ve denetmen yardımcılarının alanlarında uzmanlaşmaları için gerekli tedbirler alınır. İl eğitim denetmenlerinin, her hizmet bölgesinde
iki yıldan az olmamak üzere Bakanlıkça belirlenecek süreler kadar çalışmaları
esastır.
(3) İl eğitim denetmenleri ve denetmen yardımcıları, ildeki her derece ve türdeki örgün ve yaygın eğitim kurumları ile il ve ilçe millî eğitim müdürlüklerinin
rehberlik, işbaşında yetiştirme, denetim, değerlendirme, inceleme, araştırma ve
soruşturma hizmetlerini yürütür.
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN DENETİM YAPISI�������������������������������� 269
(4) Hizmet bölgelerinin oluşturulması ve bu bölgelerdeki çalışma süreleri; Eğitim
Denetmenleri Başkanlığının görev, yetki ve sorumlulukları ile çalışmaları; il eğitim denetmenleri ve denetmen yardımcılarının nitelikleri, sınav ve yetişme şekilleri, atanmaları, görev, yetki ve sorumlulukları ile çalışma ve yer değiştirmelerine
ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.
(5) Denetime tâbi olan gerçek ve tüzel kişiler, gizli dahi olsa bütün belge, defter
ve bilgileri talep edildiği takdirde ibraz etmek, para ve para hükmündeki evrakı
ve ayniyatı ilk talep hâlinde göstermek, sayılmasına ve incelenmesine yardımcı
olmak zorundadır. İl eğitim denetmenleri, görevleri sırasında kamu kurum ve kuruluşları ve kamuya yararlı dernekler ile gerçek ve tüzel kişilerden gerekli yardım,
bilgi, evrak, kayıt ve belgeleri istemeye yetkili olup kanunî engel bulunmadıkça bu
talebin yerine getirilmesi zorunludur.
652 sayılı Milli Eğitim Bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’ye göre uzman ve denetçi istihdamı ile ilgili koşullar da aşağıda verilmiştir.
MADDE 40 – (1) Bakanlık merkez teşkilatında; Millî Eğitim Uzmanları ve Uzman Yardımcıları ile Millî Eğitim Denetçileri ve Denetçi Yardımcıları istihdam
edilir.
(2) Uzman Yardımcılığı ve Denetçi Yardımcılığına atanabilmek için 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinde sayılan genel şartlara ek olarak
aşağıdaki şartlar aranır:
a) En az dört yıllık lisans eğitimi veren eğitim, fen-edebiyat, hukuk, siyasal bilgiler, iktisadî ve idarî bilimler, iktisat, işletme fakülteleri ile hizmet birimlerinin görev alanına giren ve yönetmelikle belirlenen yükseköğretim kurumlarından veya
bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulu tarafından kabul edilen yurtiçindeki veya
yurtdışındaki yükseköğretim kurumlarından mezun olmak.
b) Yapılacak yarışma sınavında başarılı olmak.
(3) Uzman Yardımcılığı ve Denetçi Yardımcılığına atananlar, en az üç yıl fiilen çalışmak ve istihdam edildikleri birimlerce belirlenecek konularda hazırlayacakları
tezin oluşturulacak tez jürisi tarafından kabul edilmesi kaydıyla, yapılacak yeterlik sınavına girmeye hak kazanırlar. Süresi içinde tezlerini sunmayan veya tezleri
kabul edilmeyenlere tezlerini sunmaları veya yeni bir tez hazırlamaları için altı ayı
aşmamak üzere ilâve süre verilir. Yeterlik sınavında başarılı olanların Millî Eğitim
Uzmanı ve Millî Eğitim Denetçisi kadrolarına atanabilmeleri, Kamu Personeli Ya-
270 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
bancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavından asgarî (C) düzeyinde veya dil yeterliği
bakımından buna denkliği kabul edilen ve uluslararası geçerliliği bulunan başka
bir belgeye yeterlik sınavından itibaren en geç iki yıl içinde sahip olma şartına
bağlıdır. Sınavda başarılı olamayanlara veya sınava girmeye hak kazandığı hâlde
geçerli mazereti olmaksızın sınav hakkını kullanmayanlara, bir yıl içinde ikinci
kez sınav hakkı verilir. Verilen ilave süre içinde tezlerini sunmayan veya ikinci
defa hazırladıkları tezleri de kabul edilmeyenler, ikinci sınavda da başarı gösteremeyen veya sınav hakkını kullanmayanlar ile süresi içinde yabancı dil yeterliği
şartını yerine getirmeyenler Uzman Yardımcısı ve Denetçi Yardımcısı unvanını
kaybeder ve Bakanlıkta durumlarına uygun başka kadrolara atanırlar.
(4) Uzman Yardımcıları ve Denetçi Yardımcılarının mesleğe alınmaları, yetiştirilmeleri, yarışma sınavı, tez hazırlama ve yeterlik sınavı ile diğer hususlar yönetmelikle düzenlenir.
Tartışma
Milli eğitim sisteminin amaçlarına ulaşma düzeyinin belirlenmesi açısından eğitim sisteminin denetimi oldukça önemlidir. Geçmişte daha çok hata ve eksik bulmak üzerine yoğunlaşan denetim süreci günümüzde çağdaş denetim anlayışı ile
rehberlik etme anlayışına göre işlemeye başlamıştır. Böylece, eğitim kurumlarının
amaçlarının en üst düzeyde gerçekleştirilebilmesi için öğretmenlere yol göstermek, yardımcı olmak anlayışı ön plana çıkmıştır.
Türkiye’de yükseköğretim kurumları hariç, eğitim hizmeti veren diğer kurumların denetimi Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yapılmaktadır. 14 Eylül 2011 tarihli resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 652 sayılı “Milli Eğitim Bakanlığı
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname” ile getirilen değişiklere kadar, ilköğretim öğretmenlerinin denetimleri “eğitim müfettişleri”, ortaöğretim öğretmenlerinin denetimi ise merkezi düzeydeki “bakanlık müfettişleri”
tarafından yapılmakta idi. Söz konusu kararname ile Bakanlık müfettişleri “Milli
Eğitim Denetçisi”, eğitim müfettişleri ise “İl Eğitim Denetmeni” olarak değiştirilmiş ve görev alanları da ayrı ayrı belirlenmiştir.
Bu yapılanmada “her derece ve türdeki örgün ve yaygın eğitim kurumları ile il
ve ilçe millî eğitim müdürlüklerinin rehberlik ve denetimi il eğitim denetmenlerine verilmiştir. Böylece, il eğitim denetmenlerinin görev alanları daha da genişletilmiştir. Zira önceki denetim yapısında ortaöğretim kurumlarının denetimi
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN DENETİM YAPISI�������������������������������� 271
Bakanlık Müfettişleri tarafından yapılmaktaydı ve üç yılda bir gerçekleştirilen
denetimlerin verimli olmadığı sıklıkla tartışılmaktaydı. Okulöncesi, ilköğretim
ve ortaöğretim kurumlarının denetiminin bir tek denetim birimine verilmesi bir
bütünlük sağlanması açısından olumlu değerlendirilebilir. Ancak, il eğitim denetmenlerinin iş yükünün arttığı da bir gerçektir. Çünkü il eğitim denetmenlerinin
denetim alanına giren kurumlar sadece okulöncesi, ilköğretim ve ortaöğretim kurumları değil, il ve ilçeler genelinde eğitimle ilgili tüm kurumlardır.
Tartışılması gereken bir diğer husus ise il ve ilçe milli eğitim müdürlüklerinin
rehberlik ve denetimlerinin de il eğitim denetmenlerine verilmiş olmasıdır. Aynı
zamanda İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün çalışanı olan il eğitim denetmenlerinin
görevli oldukları kurumun denetim görevini yürütürken bazı sorunlarla karşılaşmaları da kaçınılmaz olacaktır. Bu nedenle, il eğitim denetmenlerinin bölgeler
düzeyinde Valiliklere bağlı olarak oluşturulabilecek denetim birimlerinde görevlendirilmeleri bir öneri olarak sunulabilir.
Tüm Eğitimciler ve Eğitim Müfettişleri Sendikası (TEMSEN), İç Denetim Birimi
Başkanlığı, Rehberlik ve Denetim Başkanlığı ve İl Eğitim Denetmeleri Başkanlıkları şeklindeki denetim yapılanmasının, var olan denetim yapısını daha da karma
karışık hale getirdiğini vurgulamaktadır. Çok başlı denetim yapısının ve denetim
birimleri arasındaki görev dağılımı kargaşasının denetim birimleri arasında yetki
ve görev çakışmasına sebep olduğu ve bu haliyle denetim yapısının kaynak israfına yol açtığı da TEMSEN tarafından açıklanmıştır. Ayrıca TEMSEN, merkezde
Milli Eğitim Denetçileri, İllerde İl Eğitim Denetmenleri şeklindeki yapılanma yerine Maliye Bakanlığında ve Gümrük Bakanlığında olduğu gibi bir yapılanmayla
denetim birimlerinin tek çatı altında bir araya getirilerek denetimde birliğin sağlanabileceğini, Eğitim Müfettişliği adı altında merkeze bağlı olarak yurt düzeyinde belirlenecek yaklaşık 15 Çalışma Merkezinde her branştan denetim elamanı
yanında değişlik alanlarda uzmanlaşmış, ekiplerden oluşan rehberlik, denetim ve
soruşturma grupları ile gerçek anlamda bilimsel rehberlik ve denetim görevi yapılabileceğini açıklamıştır (www. temsen.org.tr).
Görünen o ki, gerek eğitim sisteminin geneline ilişkin gerekse eğitim sisteminin
denetimine ilişkin sorunlar devam edecektir. Daha az sorunun gündeme gelmesi
için, daha iyi işleyen bir eğitim sistemi için öncelikle yasal düzenlemeler söz konusu olmadan önce doğrudan o kesimle ilgili çalışanların görüşlerini, önerilerini ortaya koyacak bilimsel araştırmalar yürütmek ve bunların sonuçlarından da
ciddi biçimde yararlanmak önemli görünmektedir. Eğitim sistemini ilgilendiren
272 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
hemen her konu ile ilgili bir Milli Eğitim Şurası gerçekleştirilmiş olmasına ve birçok çözüm yolu ortaya konulmuş olmasına rağmen, sorunlara çözüm aranırken
sıfırdan başlamak, öncekileri yok saymak belki de en önemli yanlışlardan biridir.
Denetim yapısı, eğitim sisteminin ürününün kalitesini belirlemek ve bu yönde
doğru yol almak açısından çok önemli olduğu için belki de Milli Eğitim Sisteminde denetimin doğrudan bu alan çalışanlarının ve akademik çevrenin katılımıyla
yeniden ele alınması ve düzenlenmesi yararlı olacaktır.
KAYNAKÇA
Aydın, A. (2007). Çağdaş eğitim denetimi (5.Baskı). Ankara: Hatiboğlu Yayınevi.
Başaran, İ.E. (2000). Eğitim yönetim. Nitelikli okul. Ankara: Feryal Matbaası.
Bursalıoğlu, Z.(2002). Okul yönetiminde yeni yapı ve davranış (13.Baskı). Ankara: PegemA Yayıncılık.
Taymaz, H.(1982). Teftiş. Kavramlar, ilkeler, yöntemler. Ankara: A.Ü.Eğitim Bilimleri
Fakültesi Yayınları No: 113.
http://www.temsen.org.tr/
BÖLÜM
OKUL - ÇEVRE İLİŞKİLERİ
Yrd. Doç. Dr. Selda POLAT*
*
AMAÇLAR
• Okul ve çevre ilişkisini kavrayabilme
• Okul ve çevresinin boyutları hakkında bilgi sahibi olma
• Okul-aile birliklerinin görevlerini bilme
• Okul-aile işbirliğinin engelleri hakkında bilgi sahibi olma
*
Bülent Ecevit Üniversitesi Ereğli Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü
– 273 –
12
OKUL - ÇEVRE İLİŞKİLERİ����������������������������������������������� 275
Giriş
Çevre, örgüt sınırları dışındaki her şeyi içerir. Bununla birlikte çevre, toplumsal-genel çevre (makro çevre) ve görevsel çevre (kurumsal çevre) olmak üzere iki
biçimde düşünülebilir. Toplumsal çevre, ekonomik, teknolojik, politik, demografik değişkenleri kapsarken, görevsel çevre örgütün sürecine ilişkindir (Kast &
Rosenzweig, 1974; Calisle 1976’dan akt. Balay, 2003, 22-26; Hoy&Miskel, 2010,
239-240). Okul çevre ilişkisini geniş ve dar anlamda ele almak mümkündür: Bunlardan ilki bir toplumsal kurum olan okulun diğer toplumsal kurumlarla ilişkisi
yani eğitim ve toplum ilişkisi, ikincisi ise okulun içinde bulunduğu yakın çevresi
ile ilişkileri. Eğitim kavramını da geniş ve dar anlamda olmak üzere ele alabiliriz. Geniş anlamda eğitim, “bireye eleştirel bakabilme, bireyin içinde bulunduğu
dünyayı anlayabilme, içinde bulunduğu dünyayı sorgulayabilme ve değiştirebilme
yetkinliğini görebilme, bireyin sahip olduğu potansiyelini çok yönlü geliştirebilme, bireyin özerk ve özgürleşme pratiğini kazandırmayı (Tanilli, 1989; Bilington,
1997; Eskicumalı, 2003; Özsoy, 2004; Yayla, 2005) anlatır. Dar anlamda eğitim
ise önceden belirlenmiş amaçlar çerçevesinde öğrencilere yeni davranışlar kazandıracak, öğrencilerde istenmeyen davranışlarını kaldıracak yaşantılar hazırlayıp
sunan bir sistemi (Başaran, 1996,72) başka bir deyişle öğretim ya da kurum olarak
okulu anlatır. Buradan hareketle bu bölümde öncelikle dar anlamda eğitim (okul)
ve toplum ilişkisine değinilmiş, daha sonra okul çevre ilişkisine okul çevre ilişkilerinin boyutları başlığı altında yer verilmiştir.
Eğitim (Okul) ve Toplum
Sosyologlar, toplumu soyut bir tanımlamadan ziyade somut bir niteliğe kavuşturmak için genellikle toplumsal yapıyı tanımlayarak, toplumu tanımlama eğilimindedirler. Toplumsal yapı, toplumda organize olmuş sosyal ilişkilerin bütünü, toplum ise, bu sosyal ilişkileri kapsayan, gerçek ilişkiler bütünü (Özkalp, 2001,8-10)
ya da ortak amaçlar için işbirliği yapan birey topluluğu (Russell, 2005, 194) olarak
tanımlanabilir. Toplum insan ilişkileriyle örülü bir bütündür ve bu bütün içinde
farklı toplumsal parçalar yer alır.
Toplumsal parçalar ise içinde yer aldığı daha büyük toplumsal bütünlük içinde ve
diğer toplumsal parçaların birbirleriyle ilişkileri üzerinden anlaşılabilir. Bu toplumsal parçalardan biri olan eğitim, içinde bulunduğu toplumla ilişkisi üzerinden
ele değerlendirilebilir. Eğitim ve toplum arasında diyalektik bir ilişki söz konu-
276 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
sudur. Toplumun bütününde ortaya çıkan bir değişim eğitimi etkiler, eğitimdeki
bir değişim ise toplumsal bütünü etkiler. Eğitim bu karşılıklı bağımlılık içerisinde anlaşılmasının yanı sıra diğer toplumsal parçalarla olan ilişkisi de göz önüne
alınarak anlaşılabilir. Toplumsal bütün ve toplumsal bütünü oluşturan her parça
birbirinden bağımsız değildir. Örneğin, ekonomik alanda ortaya çıkan bir kriz
sonrası ailelerin işsiz kalması ve işsizlikten ötürü çocuğunu okul yerine işe göndermeyi tercih etmesi gibi. Yine son otuz yıldır Türkiye’de özelleştirme politikalarının benimsenmesiyle birlikte eğitim, sağlık, iletişim vb. kamusal hizmetlerin
özelleştirilerek piyasaya açılması gibi.
Eğitim ve toplum ilişkisinde aranabilecek ortak nokta, eğitimin toplumsal bir kurum olmasında yatar. Eğitimin toplumsal işlevi, hem kültürel aktarım aracı olarak
gelecek kuşağa var olan değerleri taşımak, hem de bireylerin topluma uyumunu sağlamak yani insanlar arasındaki iletişimi, işbirliğini artırmak, yani bireyi
toplumsallaştırmaktır. Bu aynı zamanda eğitimin toplumsal yararıdır. Eğitimin
toplumsal yararı, yani parasal olmayan getirileri, “dışsallık” olarak ifade edilmektedir. Eğitimde dışsallıklar, demokratik toplumda, insanların kişisel doyumlarını,
özgürlüklerini, düşük suç oranlarını ve daha çok kitap ve gazete okuma gibi etkinlikleri kapsar. Bu şekilde, toplumda demokrasi kültürünün gelişeceği, sivil toplum
örgütlerine katılımın artacağı, toplumdaki gruplar arasında (arkadaşlık, komşuluk gibi) olumlu etkilerinin olacağı ileri sürülmektedir (Mc Mahon, 1987’den akt.
Tural, 2002, 83).
Aydın’a (2003, 181-187) göre eğitim kurumlarından beklenen dört tür toplumsal
sorumluluk boyutu vardır. Bunlar; ekonomik, yasal, etik ve yardımseverlik boyutlarıdır. Eğitim kurumlarının ekonomik açıdan toplumsal sorumlulukları, örgün ve yaygın eğitimden yararlanmak isteyen tüm bireylerin bu gereksinimlerini
karşılama, eğitime ayrılan kaynakları adil kullanma gibi alanları kapsar. Eğitim
kurumlarının yasal sorumlulukları, yasalar çerçevesinde hareket etmeyi gerektirirken, etik sorumlulukları eğitim hizmetini sunarken etik ilkelere göre davranmayı anlatmaktadır. Eğitim kurumlarının yardımseverlik boyutundaki toplumsal
sorumlulukları ise toplumun kültürünü artırmaya yönelik olarak eğitim bilincini
geliştirme, sanat ve kültür çalışmalarını destekleme olarak sıralanabilir.
OKUL - ÇEVRE İLİŞKİLERİ����������������������������������������������� 277
Okul ve Çevre İlişkilerinin Boyutları
Okul ve çevre ilişkilerinin boyutları; “ailenin okula katılımı ve okul aile işbirliği”,
“Baskı grupları ve çevrenin okula katılımı”, “Okulun çevreye katılımı” başlıkları
altında ele alınabilir.
1. Ailenin Okula Katılımı ve Okul Aile İşbirliği
Ailenin okula katılımının ne olduğu konusunda tam bir uzlaşıdan bahsedilmemekle birlikte aile katılımı, ailenin okulun akademik ve toplumsal amaçlarını
gerçekleştirmek için günlük etkinliklere, okuldaki planlamaya, öğrenme etkinliklerine ve çocuğun eğitimle ilgili etkinliklerine katılımın bütünlüğü olarak tanımlanmaktadır (Yaylacı 1999; Cavkaytar 2000; Şahin & Ünver 2005; Dinç 2009). Aile
katılımının ne olduğu üzerinde tam bir uzlaşının olmaması ailenin okula katılımının farklı yanlarıyla ilişkilendirilebilir. Bu ilişkilendirme ise daha çok ailelerin
çocuklarına ve okula karşı görevlerine dayanır. Tschannen-Moran, 2001’den akt:
Çalık, 2007, 132-133) ailelerin okulla ilgili beş görevinden bahseder ve söz konusu
görevler aynı zamanda ailenin okula katılımının ana çerçevesini oluşturmaktadır.
a. Okul hazırlığı: Ailenin, çocuğun genel refahı ve okula hazırlığını sağlaması
b. Okulla iletişim: Öğrencinin bireysel gelişimi yanında okul aktiviteleri ve gereksinimlerine yönelik aile ile iletişim kurulması
c. Okuldaki etkinliklere katılım: Okulun ailelere gönüllü olarak okuldaki etkinliklere katılma olanağı sağlaması.
d. Evdeki öğrenme çalışmaları: Ailelerin evdeki öğrenme aktivitelerini kapsar.
e. Karar alımı: Ailelerin okul yönetimince alınan kararlara katılımları.
Görüldüğü gibi ailelerin farklı görevlerinin olması onları okula katılımlarının yönünü de farklılaştırmaktadır. Ailenin okula katılımının eğitsel etkinliklerle, ailenin görevleriyle sınırlandırılması katılımın eksik kalmasına yol açar. Nitekim
yapılan araştırmalarda (Finders & Lewis, 1994; Tutkun & Köksal, 2002; Gümüşeli,
2004; Özkan, 2008; Atakan, 2010) okula aile katılımının yetersiz olduğu ortaya
konulmakla birlikte, “katılımın sadece ev ödevlerini yaptırma ile sınırlı olması”,
“yönetici ve öğretmenlerin katılım konusunda aileyi yönlendirememeleri”, “yönetici ve öğretmenlerin katılıma önem vermemeleri” gibi nedenler katılımın yetersizliği arasında sayılmaktadır. Katılım demokrasi anlayışına ait bir kavramdır
ve alınan kararlarda söz sahibi olmayı ifade eder. Eğitim sürecinde katılım, ai-
278 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
lelerin eğitim sürecinde söz sahibi olabilmesi, çocuğuyla ilgili konularda karar
verebilmesi, eğitim için herhangi bir konuda talebini dile getirmesi yeri geldiğinde eğitim üzerinde denetim hakkına sahip olabilmeyi de kapsamalıdır. Bu aynı
zamanda demokratik eğitimin/okulun gereğidir. Türkiye’de eğitim sisteminin
demokratikliği tartışmaya açıktır. Ülkelerin sahip olduğu demokrasi anlayışıyla
eğitim sistemlerindeki demokrasi anlayışı birbirine paraleldir Siyasal/toplumsal
bir demokrasi kültürünün yerleşmediği bir toplumda eğitimin/okulun demokratik olması beklenemez.
Ailenin okula katılımının bir yönünü, okul-aile işbirliği oluşturur. Okul-aile işbirliği, eğitimsel değerlere dayalı olarak aileleri, öğretmenleri, yöneticileri ve öğrencileri bir araya getirerek eğitim gereksinmelerinin uygun biçimde karşılanması için bu grupların birbirlerinden neler bekleyebilecekleri ve birbirlerine nasıl
yardım edecekleri konusunda görüş birliği sağlar (Aydın, 2004, 162). Okul aile
işbirliğini zorunlu kılan nedenler şunlardır ( Epstein, 2001, 411):
a) Okuldaki eğitim programının geliştirmek/gelişimine katkı sağlamak
b) Anne-babanın liderlik becerisini üst düzeye çıkarmak
c) Ailenin okula desteğini artırmak
d) Çocukların başarılı bireyler olmasını sağlamak
e) Okuldaki diğer ailelerle iletişim kurmak
f) Öğretmene yardımcı olmak
Okul-aile işbirliğinin sağlayacağı yarar genellikle öğrenci başarısıyla ilişkilendirilmekle birlikte, işbirliğinin (ailenin okula katılımı), öğrencinin okula devamını,
okuldaki tutum ve davranışları ile psikolojik durumlarını, öğrencinin özgüvenini,
okulda yaşadığı olay ve arkadaşlarını değerlendirme biçimini etkilediği söylenmektedir (Faust-Horn, 2003; Cripps & Zyromski, 2009’dan akt. İpek, 2011, 70).
Okul-aile işbirliğinin yukarıda ifade edildiği gibi bu tür yararları var iken, işbirliği
ya da katılımı engelleyen faktörlerde bulunmaktadır. Türkiye’de yapılan çok sayıda araştırmada (Aslan, 1994; Oğan, 2000; Başaran & Koç, 2001, Saraçoğlu, 2002;
Aslanargun vd.2004’den akt. Aslanargun: 2007, 129) aile -okul işbirliğinin kimi
engelleri şöyledir:
• Öğretmenlerin-yöneticilerin ailelere karşı olumsuz tavırları,
• Çocuğun başarısızlığı,
OKUL - ÇEVRE İLİŞKİLERİ����������������������������������������������� 279
• Okuldan para istenmesi,
• Öğretmenlerin velilere sürekli öğüt vermesi,
• Okullarda resmi bir havanın hâkim olması,
• Okulla yeterli iletişimin olmaması,
• Maddi gücün yetersiz olması,
• Aile toplantılarının yeterince önem verilmemesi,
• Okul-aile birliklerinin işbirliği için yeterli görülmemesi,
• Velilere okul tarafından gerekli zamanın ayrılmaması,
• Okulun yararına inanılmaması ya da okulun her şeyi yaptığının düşünülmesi • Ailelerinin işlerinin yoğunluğu,
• Ailelerin okuldan uzak yerlerde oturması, • Aile toplantılarının uygun olmayan kalabalık ortamlarda yapılması,
• Öğretmenlerin velilere otoriter davranması,
• Ailelerin kendi eğitim düzeylerinin yeterli olmaması.
Sıralanan sorunlardan “okuldan para istenmesi” konusu günümüz eğitim sisteminin en can alıcı sorunlardan birini oluşturmaktadır. Keskin & Demirci (2003)
araştırmalarında kamu okullarında 30 farklı başlık altında Yolcu (2007) ise araştırmasında ilköğretim okullarında 60 farklı başlık altında para toplandığını ortaya koymuşlardır. Okullarda toplanan paraların miktarı tahmin edileceği gibi
okulun bulunduğu yerleşim biriminin özelliğine göre değişecektir. Bu konudaki
bir araştırmanın (Ünal vd.,2010) sonuçları oldukça dikkate değerdir. Söz konusu
araştırmada kentsel ve toplumsal ayrışmanın eğitim kurumlarını önemli ölçüde
etkilediği, okullar arasında ve aynı okul içinde toplumsal mesafeleri, ayrıcalıklı
sosyal gruplar lehine arttırdığı sonucuna ulaşılmıştır. Araştırma bulguları, fiziksel
(mekânsal) mesafe olarak birbirine çok yakın devlet okulları arasındaki toplumsal mesafenin bile büyük olduğunu ortaya koymuş, okul bileşenlerinin anlatıları,
okullar arasında, bir yanda orta-üst gelir grubu ailelerin çocuklarının devam ettiği “seçkin/saygın ya da merkez okullar”, diğer tarafta alt gelir grubu ailelerin çocuklarının çoğunlukta olduğu “getto ya da çevre okulları” biçiminde sınıf temelli
bir ayrışmanın hâkim olduğunu göstermiştir.
280 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
Kamusal bir hizmet olan eğitim hizmetinin piyasadaki diğer mal ve hizmetler gibi
paraya konu olması okul aile işbirliğinin/aile katılımının asıl amacına zarar vermektedir. Gelinen bu süreç yukarıda değinildiği gibi küreselleşme süreciyle ilgilidir. Bu süreçte özel okul ve kamu okulu gibi bir ayrımın olması, kamu okullarının
okulun bulunduğu yerleşim birimine göre farklılaşması okullar arasında rekabeti
artırmış, öğrenci ve velinin müşteri olarak görülmesi okulları eğitimin niteliğinden çok müşteri (öğrenci, veli) memnuniyetine yöneltmiştir. Aile ile kurulan işbirliği ya da aile katılımı müşteri memnuniyeti üzerinden işlediğinden katılım
ve işbirliğinin nasıl olduğu tartışmalı hale gelmiştir. Okullarda alınan kararlara
aile katılımında, okulların bulunduğu sosyo-ekonomik düzeyin (SED) belirleyici
olduğu, ailenin dâhil olduğu SED’in okulda alınan kararlar üzerinde etkili olduğu,
üst SED’de yer alan okullardaki ailelerin okuldaki kararlara katılımı ile alt SED’de
yer alan okullardaki ailelerin okuldaki kararlara katılımları arasında farklılık olduğu üst SED’de bulunan ailelerin okula daha fazla müdahale edebildiği araştırmalarla ortaya konulmuştur (Yolcu, 2011). Oysa, okul yöneticisi ve öğretmenler
ailenin okula katılımını, parasal katılım noktasında değil, ailenin eğitim sürecinde bir özne olarak, denetleyici, katılımcı, kendi tercihini belirleyici noktasında
önemli görmektedirler (Polat, 2007).
Okulda okul-aile işbirliği MEB tarafından belirlenen mevzuatlar çerçevesinde yürütülür. Söz konusu mevzuatlar “1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu”, “Okul
Aile Birliği Yönetmeliği” ve “Öğrenci-Veli-Okul Sözleşmesi”dir.
1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu (METK): Kanunun 16. maddesi eğitim kampüsleri ve okul ile ailenin işbirliğini öngörür. Okul aile işbirliği eğitim
kurumlarının amaçlarının gerçekleştirilmesine katkıda bulunacağı, işbirliğinin
okullarda eğitim-öğretim hizmetlerine etkinlik ve verimlilik kazandıracağı dile
getirilmektedir.
Okul-Aile Birliği Yönetmeliği: 09 Şubat 2012 tarih ve 28199 sayılı Resmi Gazete ’de yayınlanan MEB Okul-Aile Birliği Yönetmeliği’ne göre okul-aile birliğinin
amacı; “Okul ile aile arasında bütünleşmeyi gerçekleştirmek, veli ile okul arasında
iletişimi ve iş birliğini sağlamak, eğitim ve öğretimi geliştirici faaliyetleri desteklemek, okulun ve maddi imkânlardan yoksun öğrencilerin eğitim ve öğretimle ilgili
zorunlu ihtiyaçlarını karşılamak”tır. İlgili yönetmeliğe göre okul aile birliklerinin
görevleri şöyledir:
OKUL - ÇEVRE İLİŞKİLERİ����������������������������������������������� 281
a) Öğrencilerin, Türk millî eğitiminin genel ve özel amaçları ile temel ilkeleri
doğrultusunda yetiştirilmeleri için okul yönetimi, öğretmenler, veliler ve ailelerle işbirliği yapmak.
b)Okulun amaç ve hedeflerinin gerçekleştirilmesine, eğitimde kalite ve başarı
için okulun stratejik plan çalışmalarına ve uygulamasına destek olmak, eğitimde fırsat eşitliğine imkân vermek ve öğretmenler kurulunca alınan kararların
uygulanmasını desteklemek amacıyla velilerle işbirliği yapmak.
c) Öğrencilerin başarısını artırmak amacıyla okul yönetimince planlanan kurs,
sınav, seminer, müzik, tiyatro, spor, sanat, gezi, kermes ve benzeri eğitim faaliyetlerinin düzenlenmesine katkı sağlamak.
ç) Okul yönetimiyle işbirliği yaparak eğitim ve öğretim faaliyetleri dışındaki zamanlarda okulun derslik, spor salonu, kütüphane, laboratuvar ve atölyeleri
gibi eğitim ortamlarının değerlendirilmesine katkı sağlamak.
d) Okulun ihtiyaçlarını karşılamak için mal ve hizmet satın almak, bu hizmetlere
ilişkin sosyal güvenlik primi, vergi ve benzeri ödemelerin yapılmasını sağlamak.
e) Millî bayramlar, belirli gün ve haftalar ile kültürel yarışmaların düzenlenmesi
giderlerine katkıda bulunmak.
f) Okula yapılan ayni ve nakdî bağışları kabul ederek kayıtlarını tutmak, sosyal,
kültürel etkinlikler ve kampanyalar düzenlemek, şartlı bağışları amacına uygun olarak kullanmak.
g) Kantin ve benzeri yerleri işlettirmek veya işletmek.
ğ) Okul yönetimi ile iş birliği yaparak, imkânları yeterli olmayan öğrencilere maddi
ve manevi destek sağlamak, aynı amaçla kardeş okullara da katkıda bulunmak.
h) Okul Servis Araçları Hizmet Yönetmeliği’nde belirtilen yükümlülükleri yerine
getirmek.
ı) Eğitim ve öğretimle ilgili kurumlar ve sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği yapmak.
i) Eğitim ve öğretimi geliştirmek amacıyla oluşturulan çalışma komisyonlarına
katkı sağlamak.
j) Ulusal ve uluslararası projelere katılmak ve proje amaçlarının gerçekleşmesine
katkıda bulunmak.
k) Eğitim ve öğretimle ilgili diğer etkinliklere destek olmak.
282 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
Öğrenci-Veli-Okul Sözleşmesi: MEB, 2005/92 sayılı genelgesiyle, söz konusu sözleşmeye gereksinim duyulmasının nedenini “Bireyin kendini gerçekleştirmesi,
okulda demokrasi kültürünün yerleştirilmesi, okulun tüm imkânları ile çevreye
açılması, veli ve öğrencilerin beklentilerinin sisteme dâhil edilmesi” biçiminde
açıklamaktadır. Yine MEB, ilgili genelgenin, öğrenci ve velinin okulun işleyişine
etkin katılımının sağlanması, öğrenci ve velileri okul kuralları ve genel eğitim politikaları konusunda bilgilendirilmesinde, okulun hizmet ve imkânları konusunda tarafları bilgilendirerek faydalanma imkânlarını artırılmasında, taraflar arasındaki iletişimin güçlendirilmesinde vs. taraflara yol haritası niteliği taşıyacağını
söylemektedir. Sözleşmenin içeriği, okulun imkânları gözetilerek Okul Gelişim
Yönetim Ekiplerine (OGYE) bırakılmıştır.
Okul-Aile İşbirliği (Okula Katılım) Modelleri
Okul- aile işbirliği ya da aile katılımına yönelik alan yazında farklı modeller (Gordon 1979; Swap 1991; Epstein 2001) söz konusudur. Bu modeller şu başlıklar altında incelenebilir (Beydoğan, 2006):
a. Koruyucu Model: Bu model öğretmen ve velinin görevlerinin ayrı olduğunu,
öğretmen ve velinin karşı karşıya gelmemeleri gerektiği üzerine kuruludur. Velinin temel görevi çocuğunu okula göndermek, öğretmenin görevi ise eğitim sorumluluğunu üstlenmektir. Velinin eğitime müdahalesi gereksizdir.
b. Uzmanlık Modeli: Uzmanlık modeli velinin görevini çocuğu hakkında bilgi
vermekle sınırlarken, öğretmen karar veren ve konumundadır. Bu model velileri
öğretmene bağımlı kıldığı, öğretmenlerin velilerin çocuk hakkında verdiği bilgileri kullanmadıkları, öğretmenlerin velilerin yaşamlarındaki sorunların farkında
olmadıkları gibi gerekçelerle eleştirilmektedir. Buna karşılık modelin, çocukların
duygusal, fiziksel, cinsel gibi sorunlarının tedavisinde aileye yönelik beceri eğitimi düzenlemeleri içermesi olumlu yanı olarak görülebilir.
c. Nakledici Model: Bu modelde öğretmen uzman kabul edilmekle birlikte velilerden de çocuğun gelişiminde kaynak olarak yararlanmak gerektiği kabul edilir.
Okumaya yeni başlayan çocuğun ailesiyle okuma çalışması yapması ya da öğrenme güçlüğü çeken çocukların ailesiyle psiko-pedagojik terapi teknikleri, algısal,
görsel-motor yaklaşım, dil gelişimi gibi konularda işbirliği kurulması modele örnek olarak verilebilir. Öğretmenin bu modelde ailelere rehberlik edebilecek bilgibeceriye sahip olması beklenir.
OKUL - ÇEVRE İLİŞKİLERİ����������������������������������������������� 283
d. İşbirlikçi Model: Velinin okulun eğitim amaçlarının iyileştirilmesi ve program
materyallerinin sağlanması konusunda yardımını önemli gören modeldir. Bu
modelin temelinde veli katılımının öğretim programını zenginleştirdiği anlayışı
vardır. İşbirlikçi model, Örneğin, farklı dini, etnik ve kültürel grupların bulunduğu bölgelerde tercih edilmektedir.
e. Tüketici Model: Aile eğitim hizmetinin tüketeni olarak görülür. Öğretmenler,
velilerin yapacağı çalışmalarda danışman rolündedirler. Veli her konuda bilgilendirildiği için karar sürecinin her aşamasında yer alır. Örneğin, özel okullardaki
okul-aile işbirliği bu modele örnek olarak verilebilir.
f. Ortaklık Modeli: Çocuk üzerinde hem velinin hem öğretmenin bilgi ve gözlem
sahibi olduğu kabul edilen bu model yaygın olarak kullanılan modeldir. Türkiye’de
bu model daha ağırlıktadır. Çocuğun eğitiminde öğretmen ve veli uzmanlığın ve
kontrolün paylaşılmasında ortak hareket ederler. Modelin uygulandığı okullarda iletişim güçlü olduğu, kararlara katılım ve öğrenmede niteliğin olduğu iddia
edilmektedir. Veli ve öğretmen çocuğa ait bilgileri karşılıklı paylaşmaya, kararları
birlikte almaya ihtiyaç duyarlar. Burada göz önünde bulundurulan temel amaç,
ailelerin desteği ve öğretmenin rehberliğiyle öğrencinin öğrenmesinin geliştirmesinin yanı sıra öğrenme fırsatlarını artırmaktır.
Okul-aile iş birliğinin sağlanması ve aile katılımının artırılabilmesi için yapılacak
çalışmalar ve öneriler aşağıdaki gibi sıralanabilir (Redding 1991; Finders &Lewin
1994; Aydın 2004):
a) Okulda yapılacak toplantı ve etkinliklerin zamanı, ailelerin katılımı için gerekli hazırlık ve düzenlemeleri yapabilecekleri kadar uzun bir süre önce duyurulmalıdır.
b)Ailelere, okulu istedikleri zaman ziyaret edebilmeleri, kütüphaneden yararlanmaları, öğretmen ve yöneticilerle görüşmeleri ve sınıf ziyaretleri için izin
verilmelidir.
c) Okulun sahip olduğu olanak ve kaynaklar, ailelerin okul için düzenleyecekleri
etkinliklerde kullandırılmalıdır.
d) Okulda ailelerin düzenleyecekleri toplantılar için olanak sağlanmalıdır.
e) Aileler okula katkılarının ne olacağını tam olarak bilmelidir.
f) Ailelere, çocuklarının evdeki eğitimi için neler yapabileceklerine ilişkin bilgi verilmelidir. Benzer biçimde ailelerin evdeki deneyimlerinden okul yararlanmalıdır.
g) Aile ve okul arasında bir güven ilişkisi oluşturulmalıdır.
284 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
2. Baskı Grupları ve Çevrenin Okula Katılımı
Çevrenin okula katılımı bir baskı grubu olarak da ele alınabilir. Baskı grupları,
ortak çıkarlar etrafında birleşen ve bunları gerçekleştirmek için siyasal otoriteler üzerinde etki yapmaya çalışan örgütlenmiş gruplar olarak tanımlanmaktadır
(Kapani, 1983’den akt. Gül, 2006). Eğitimin toplumsal, politik, ekonomik amaçlar içermesi eğitimi baskı gruplarının odağına yerleştirir. Bursalıoğlu’nun (1994,
52) söylediği gibi baskı gruplarının kendilerine özgü kamu yararı kavramları,
buna dayalı eğitim felsefeleri vardır ve bu çerçevede okulu, eğitim amaçlarını
kendi felsefeleri eksenine çekmeye çalışırlar. Okulun güçlü bir felsefesi yoksa
baskı grupları karşısında direnemez. Okulda baskı grupları iç ve dış baskı grupları olarak ele alınabilir. İç baskı grupları, yönetici, öğretmen, öğrenci ve diğer
personel iken dış baskı grubunda veli, okul-aile birliği, dernekler, sendikalar,
siyasi parti örgütleri, dini örgütler, yerel yönetim kuruluşları, ticaret ve sanayi
kuruluşları yer almaktadır (Gül, 2006, 73). Günümüzde iç baskı gruplarından
ziyade dış baskı grupları eğitim üzerinde belirleyici rol oynamakta, baskı gruplarının bu rolü eğitimin amacı, içeriği ya da eğitim yapısını etkileyebilmektedir.
Baskı gruplarının eğitim üzerindeki etkisi en iyi içinden geçtiğimiz küreselleşme süreciyle örneklenebilir.
1980’le birlikte küreselleşme sürecine giren Türkiye’de 1980 sonrası sosyal devlet
yerini girişimci devlete bırakmış, uygulamaya konulan neo-liberal politikalarla
birlikte tüm kamusal hizmetlerle gibi eğitim hizmeti de piyasaya açılmıştır. Bu
kapsamda eğitim hizmetleri özelleştirilmiş özel okul-kamu okulu ayrımı belirginleşmiştir. Eğitim bir kar olarak ele alındığında devreye devlet yerine özel şirketler
girmektedir. Örneğin, 1995’de vakıf/özel üniversite sayısı 3 iken, 2012’de 62’dir
(www.meb.gov.tr). Bu kadar kısa sürede 20 katlık bir artışın üzerinde düşünülmesi gerekir. Aynı biçimde ilköğretim ve ortaöğretim kademelerinde de özel okullarda artış yaşanmıştır.
Baskı gruplarının eğitim yönetim üzerindeki etkisi de belirgindir. 1990’lı yıllarda ortaya atılan okullarda uygulanmaya çalışılıp Kartal’ın (2008) deyişiyle “bir
yönetim modası ve hevesi olarak kalan” “Toplam Kalite Yönetimi (TKY)” anlayışı bu konudaki örneklerden biridir. TKY anlayışı, okullarda alınacak tüm kararlara veli, öğretmen, öğrenci ya da yaygın anlatımla tüm paydaşların katılımını
öngören bir anlayıştır. MEB ve anlayışın savunucuları tarafından TKY’nin yerel
yönetimlerin, sanayi örgütlerinin bile katılımına olanak verdiği için demokratik
olduğu dillendirilmiş, hatta anlayış eğitim sorunlarını çözecek bir sihirli değnek
gibi görülmüş, fakat eğitimin merkezi yapısıyla yerel birimlerin katılımı arasında-
OKUL - ÇEVRE İLİŞKİLERİ����������������������������������������������� 285
ki uyuşmazlıklar ortaya çıkınca anlayış yavaş yavaş gündem düşmüştür. (Kartal,
2008). Gündemden düşmesi, merkezi ve yerel birimlerin uyuşmazlığının yanında
eğitimin niteliğini yükseltmediğinin de fark edilmiş olmasıyla ilgilidir. Aslan &
Küçüker’in (2011, 221) haklı olarak ifade ettiği gibi, TKY uygulamasının eğitimin
hangi tür ve düzeyi olursa olsun, eğitimsel amaçları gerçekleştirmeyle doğrudan
bir ilgisi bulunmamaktadır. Model içeriği gereği okulları herhangi bir işletme gibi
algılamakta, eğitimsel amaçlar ve onların göreli önem ve ağırlığı da aynı çerçevede
ele alınmaktadır. Eğitim kurumlarının tümünde TKY modeli tüm süreçleri ile
uygulamaya konulduğu takdirde, ortaya çıkacak sonuçlardan en önemlisi, alt ve
orta gelir grubundaki yurttaşların zaten sınırlı olarak yararlanabildikleri eğitim
olanaklarını tamamen kaybetmeleri olacaktır. TKY, bu açıdan eğitimi, varolan
eşitsizliğin ve adaletsizliğin derinleştirilmesinin bir aracı durumuna getirmektedir. Böyle bir değerlendirme, eğitimde niteliğin yükseltilmesini ve eğitimin sorunlarının çözümünün TKY modelinin ötesinde aranmasını zorunlu kılar
Eğitim üzerinde rol oynayan baskı gruplarına başka bir örnek olarak Türkiye İşadamları ve Sanayicileri Derneği (TÜSİAD) eğitimle ilgili çalışmaları verilebilir.
TÜSİAD’ın sanayi topluluğu olmasına karşın eğitime yönelik çalışmalar yapması
salt toplumsal sorumluluk bağlamında değerlendirilemez. Bu çalışmalar sanayi
sektörünün eğitim sisteminden elde ettiği edeceği çıkarlarla ilgilidir. Örneğin,
Kavak (2010) tarafından TÜSİAD için hazırlanan “2050’ye Doğru Nüfusbilim ve
Yönetim: Eğitim Sistemine Bakış” adlı raporda yükseköğretim kurumları için orta
vadeli önceliklerden biri “yeni vakıf ve özel üniversitelerin sayısının artırılması”
olarak belirlenirken, uzun vadeli öncelikler arasında yükseköğretimde yaygınlaştırmanın devam etmesi, yaşam boyu öğrenme kapsamında “uzaktan yükseköğretim, yaygın eğitimle işbaşında yetiştirme, meslek kazandırma eğitimlerinin” sağlanması gibi öneriler yer almaktadır. İşbaşında yetiştirmenin maliyetinin sanayi
kuruluşlarına daha pahalıya mal olacağı için bu maliyetin devlet tarafından karşılanmasını istemesi bir çıkar olarak değerlendirilebilir. Yine bu kapsamda sanayi
kuruluşlarının MEB ile işbirliği yaparak mesleki eğitime yönelik projeler (örneğin
Koç Grubunun yürüttüğü Meslek Lisesi Memleket Meselesi projesi) yürütmesi
baskı grupları için başka bir örnektir.
3. Okulun Çevreye Katılımı
Okulun örgütsel amacı, kendine gösterilen belli bir yaş çağındaki ve belli bir bölgedeki insanların tamamına okulun kapsını açmak (okullaştırmak) ve bunlara
eğitim vermektir. Okul, eğitim sisteminde eğitimin üretildiği yer olduğundan,
286 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
eğitim örgütünün halka açık olan, halkla yüz yüze gelinen kapısıdır (Başaran,
1996, 71-72). Okulun, hem örgütsel amacından hem de eğitim üretildiği yer olmasından dolayı çevresine katılımı beklenir.
Okulun çevreye katılımı Toplum Okulu modeline göre açıklanır. Bu modele göre
okul topluma mal olmalı ve okulla toplum arasında etkileşim bulunmalıdır Bu
çerçevede okulun çevreye yapabileceği katkılar şöyle sıralanabilir (Aydın, 2004):
a) Gençliğe yönelik sosyal çalışmalar
b) Sanatsal çalışmalar (müzik ve tiyatro vs.)
c) Çocuk oyun yeri, çocuk bakımı
d) Okuma-yazma öğretimi
e) Yetişkin eğitimi
f) Okuma odaları kurulması
g) Kütüphanelerin çevreye açılması
h) Sportif faaliyetler
Okulun çevreyle iletişimini kuracak olan okul yönetimidir. Okul yönetimi okulun
temel amaçlarına ilişkin politikaları ve bunları gerçekleştirecek uygulama politikalarını belirlemelidir. Taymaz (2000,194) okul yöneticilerinin çevre ile ilişkilerini kurma görevlerini aşağıdaki gibi ele almaktadır:
a) Çevrenin okulun çevre için ne yapacağını bilmesi, öğrenmek istemesi demokratik yaşamın bir gereğidir.
b) Okul yöneticisi çevrenin okuldan beklentilerini karşılama yollarını bilmelidir.
c) Okul çevreye ve topluma beklediği hizmeti verebilmeli ve yararlı olabilmelidir.
d. Çevre ile toplum ihtiyaçları sıralanırken okula da gerekli yarar ve destek sağlanmalıdır.
Okulların farklı adlarla anılması yani farklı okul tür ve düzeyleri okuldan beklenen görevi farklılaştırdığı gibi okulun çevreye katılımını farklılaştırır. Örneğin,
mesleki teknik öğretim yapan okullar ile öğretmen okullarından ya da imam hatip
okullarından beklenti aynı değildir (Bursalıoğlu, 1994, 35-36). Bu nedenle okul
çevrenin beklentisine, çevrenin bulunduğu SED’e göre konumlanır. Bir mesleki
teknik öğretimden mesleki kurslar düzenlemesi beklenirken, imam hatip okulundan Kuran kursu, anaokulundan anne-baba eğitimi düzenlenmesi beklenebilir.
OKUL - ÇEVRE İLİŞKİLERİ����������������������������������������������� 287
Üst SED’ de yer alan bir okuldan öğrenci için herhangi bir yardım (yiyecek, giyecek vs.) beklenmezken, alt SED’ de bulunan bir okuldaki öğrenci için beklenen bu
yardım öğretim amacının bile önüne geçebilir.
Özet
Eğitimin örgütsel biçimi okullarda somutlaşır. Okul, önceden belirlenmiş amaçlara göre öğrencileri eğitime tabi tutar. Bu çerçevede okuldan bireyi toplumsallaştırarak topluma bir yarar sağlaması beklenir. Eğitimin toplumsal yararı, yani parasal olmayan getirileri, “dışsallık” olarak ifade edilmektedir. Eğitimde dışsallıklar,
demokratik toplumda, insanların kişisel doyumlarını, özgürlüklerini, düşük suç
oranlarını ve daha çok kitap ve gazete okuma gibi etkinlikleri kapsar.
Okulun çevreyle ilişkisi farklı boyutlar üzerinden gerçekleşir. Bunlardan biri aile
katılımıdır. Aile katılımı daha çok ailelerin çocuklarına ve okula karşı görevleriyle
ilişkilendirilir. Aile katılımının başka bir boyutunu okul-aile işbirliği oluşturur.
Günümüzde okul aile işbirliği pedagojik bir ilişkiden ziyade okulun piyasaya taşınmasıyla birlikte parasal bir ilişki üzerinden kurulmaya başlanmıştır. Okulların piyasa kurallarına göre işlemesi okullara yeni eğitsel/yönetsel anlayışlar (TKY
gibi) dayatmakla birlikte, okulun üzerinde çıkar gruplarının baskılarını artırmıştır. Söz konusu çıkar gruplarının eğitim üzerindeki belirleyiciliği gerek müfredat
gerekse eğitimde yapısal bir dönüşüme uğramasından görülebilir. Bu kapsamda
özel okullar yaygınlaşmış, kamu okullarındaki hizmetlerin (temizlik, yemek, ulaşım vs.) özel sektörden satın alınması teşvik edilmiş, okullar özel kurs veren yerlere dönüşmüş, okullarda eğitime destek amacıyla yapılan sosyal etkinlikler bile
çocukların gelirine göre belirlenmeye başlanmıştır. Kısaca küreselleşme süreciyle
birlikte kamusal eğitim, kamudan uzaklaşarak, özele kaydırılmıştır. Bölümün başında söylendiği gibi, eğitim ve toplum arasında diyalektik bir ilişki söz konusudur. Toplumun bütününde ortaya çıkan bir değişim eğitimi etkiler, eğitimdeki bir
değişim ise toplumsal bütünü etkiler. Eğitim bu karşılıklı bağımlılık içerisinde
anlaşılmasının yanı sıra diğer toplumsal parçalarla olan ilişkisi de göz önüne alınarak anlaşılabilir. Dolayısıyla, eğitimdeki bu dönüşüm değiştirilemez bir yazgı
değildir. Eğitimci olarak eğitim sisteminin toplumun ürünü olduğunu bilmeli,
eğitime tekrar kamusal niteliği çıkar gruplarının değil bizim kazandırabileceğimizin farkında olmamız gerekir.
288 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
KAYNAKÇA
Aslan G.; Küçüker E. (2011). Türkiye’de Toplam Kalite Yönetimi Modelinin Eğitimin
Kamu Hizmeti Niteliğine ve Eğitim Öğretim Süreçlerine Uygunluğu. Sosyal
Bilimler Araştırmaları Dergisi II.s.202-224
Aslanargun E. (2007). “Okul-Aile İşbirliği ve Öğrenci Başarısı Üzerine Bir Tarama
Çalışması”. Sosyal Bilimler Dergisi. Yordam Manas. Sayı 18.s. 119-136
Atakan H. (2010). Okulöncesi Eğitiminde Aile Katılımı Çalışmalarının Öğretmen ve
Ebeveyn Görüşlerine Göre Değerlendirilmesi. Çanakkale: Çanakkale Onsekiz
Mart Üniversitesi. Sosyal Bilimler Enstitüsü. Yayımlanmamış Yüksek Lisans
Tezi.
Aydın İ. (2003). Eğitim ve Öğretimde Etik. 1.Baskı. Ankara: Pegem A Yayıncılık.
Aydın, İ. (2004). “Okul Çevre İlişkileri”. Editör: Y. Özden. Eğitim ve Okul Yöneticiliği El Kitabı. Ankara: Pegem A Yayıncılık.
Başaran İ.E. (1996). Türkiye Eğitim Sistemi. Üçüncü Basım. Ankara:Yargıcı Matbaası.
Balay R. (2003). “Örgüt ve Çevre İlişkisi. Editörler: C. Elma, K. Demir. Yönetimde
Çağdaş Yaklaşımlar. Ankara: Anı Yayıncılık. 2.Baskı.
Beydoğan H.Ö. (2006). “Ailelerin Eğitim Sürecine Yönelik Modeller ve Yaklaşımlar”.
Gazi Üniversitesi Kırşehir Eğitim Fakültesi Dergisi. Cilt 7, Sayı 1.s.75-90
Billington, R. (1997). Felsefeyi Yaşamak. (Çev. Abdullah Yılmaz), İstanbul: Ayrıntı
Yay.
Bursalıoğlu Z. (1994). Okul Yönetiminde Yeni Yapı ve Davranış. 9. Baskı, Ankara:
Pegem Yayınları.
Cavkaytar A. (2000). “Okulöncesi Eğitimde Okul, Aile ve Çevre İşbirliği”. Ed. Y. Şefik, Okulöncesi Eğitim İlke ve Yöntemleri. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi
Yayınları, s.131-143.
Çalık N. (2007).”Okul-Çevre İlişkisinin Okul Geliştirmedeki Rolü: Kavramsal Bir
Çözümleme”. Ankara: G.Ü, Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt 27, Sayı 3, s.
123-139.
Dinç, B. (2009). “Eğitime Ailenin Katılımı”. E. A. Küçükyılmaz, (Ed.). Okul, Aile ve
Çevre İşbirliği. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Yayınları. s. 55-74.
Epstein J.L. (2001).School Family at Community Partnerships: Preparing Educators and Improving Schools, Boulder, Colorado: Westview Pres.
OKUL - ÇEVRE İLİŞKİLERİ����������������������������������������������� 289
Eskicumalı, A. (2003). “Eğitim ve Toplumsal Değişme: Türkiye’nin Değişim Sürecinde
Eğitimin Rolü, 1923-1946”. Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Dergisi, Cilt: 19(2).
Freire, P. (2010). Ezilenlerin Pedagojisi. (Çev. E. Özbek ve D. Hattatoğlu). İstanbul:
Ayrıntı Yayınları.
Finders M. ve Lewis C. (1994); “Why Some Parents Don’t Come to School”. Educational Leadership, Cilt 51, Sayı 8, s. 50-54.
Gumuseli, A.İ. (2004). “Ailenin Katılım ve Desteğinin Öğrenci Başarısına Etkisi,” Özel
Okullar Birliği Bülteni, Cilt 2, Sayı 6, s. 14-17.
Gül H. (2006). “Çevresel Baskı Gruplarının Okulun Genel İşleyişine Etkileri”. Kocaeli
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (11).s.71-84
Gordon, I. J. (1979). The Effects of Parent Involvement in Schooling. Partners: Parents and Schools. Washington D. C: Association for Supervision and Curriculum Development, 4-25.
Hoy W. K. ; Miskel C.G. (2010). Eğitim Yönetimi. Teori, Araştırma ve Uygulama.
Çeviri Ed. S.Turan, Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.
İpek C. (2011). “Velilerin Okul tutumu ve Eğitime Katılım Düzeyleri İle Aileye Bağlı Bazı
Faktörlerin İlköğretim Öğrencilerinin Seviye Belirleme Sınavları (SBS) Üzerindeki Etkileri”. Ankara: Pegem Eğitim ve Öğretim Dergisi, Cilt 1,Sayı: 2 s.69-79
Kartal S. (2011) “Bir Yönetim Modası ve Hevesi Olarak Eğitimde Toplam Kalite Yönetimi”. Eğitim Bilim Toplum Dergisi. Cilt 6, Sayı 21, Kıs 2007/2008, Ankara:
Egitim Sen Yayını.
Kavak Y. (2010). 2050’ye Doğru Nüfusbilim ve Yönetim: Eğitim Sistemine Bakış.
TÜSİAD Yayın No.2010/11/506. İstanbul
Keskin, N. E. ve Demirci, A.G. (2003). Eğitimde Çürüyüş. Ankara: KİGEM Özelleştirme Değerlendirmeleri No:1.
MEB Okul Aile Birliği Yönetmeliği 09.02.2012 tarih ve 28199 Sayılı Resmî Gazete.
MEB Milli Eğitim Temel Kanunu 24.06.1973 tarih ve 14574 Sayılı Resmî Gazete.
MEB Öğrenci- veli-okul sözleşmesi 10.10.2005 tarih ve 92 sayılı Genelge.
Özkalp E.(2001). Sosyolojiye Giriş. Anadolu Üniversitesi. Eğitim, Sağlık ve Bilimsel
Araştırma Çalışmaları Vakfı Yayın No:140.Genişletilmiş 11.Baskı. Eskişehir
Özkan O. (2008). İlköğretim Okullarının Yönetiminde Velilerin Okul Yönetimine
Katkısı: Zonguldak İli Örneği. Zonguldak: Karaelmas Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi.
290 T�������������������������������� TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ
Özsoy S. (2004). “Eğitim Hakkı: Kendini Bulamamış Bir Söylem”, Eğitim Bilim Toplum Dergisi, Cilt: 2, Sayı: 6.
Polat S. (2007). Eğitim Politikalarının Sosyal Adalet Açısından Sonuçları Konusunda
Yönetici ve Öğretmen Görüşleri. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi.
Redding, S.(1991); “Creating A School Community Through Parental İnvolvement,”
Education Digest, Cilt 57, Sayı 3, s. 6-10.
Russell B. (2005). Sorgulayan Denemeler. TÜBİTAK Bilim Kitapları. Çev.N.Arık.
19.Basım Ankara: Sistem Ofset
Swap, S. M. (1993). Developing Home-School Partnership: From concepts to practice. New York: Teachers College Press.
Şahin,T. F. ve Ünver, N. (2005). “Okul Öncesi Eğitim Programlarına Aile Katılımı”.
Kastamonu Eğitim Dergisi. 13 (1), s.23-30.
Ünal L.I.; Özsoy S.; Yıldız A.;Güngör S.; Aylar E.;Çankaya D.(2010). Eğitimde Toplumsal Ayrışma.TÜBİTAK Araştırma Projesi
Yayla, A. (2005). “Eğitim Kavramının Etik Açıdan Analizi”. Yüzüncü Yıl Üniversitesi
Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt:I1, Sayı:1.
Yaylacı, A. F. (1999); “İlköğretim Okullarında Ailenin Okula Katılımı (Ankara İli Örneği),” Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara: Ankara Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü.
Yolcu H. (2007). “Türkiye’de İlköğretim Finansmanının Değerlendirilmesi”. Ankara
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi.
Yolcu H. (2011). “Türkiye’de Eğitimde Yerelleşme ve Ailelerin Okul Yönetimine Katılımın Güçlendirilmesi: Değişen Ne?”. Kuram ve Uygulamada Eğitim Bilimleri.11, 3, s.1229-1251
Tanilli, S. (1989). Nasıl Bir Eğitim İstiyoruz?. İstanbul: Amaç Yayıncılık.
Taymaz H. (2001). Okul Yönetimi. Pegem A Yayıncılık
TED (2005). Türkiye’de Üniversiteye Giriş Sistemi Araştırması ve Çözüm Önerileri:
Sonuç Raporu. Ankara.
Tural K.N. (2002). Eğitim Finansmanı. Ankara: Anı Yayıncılık
www.meb.gov.tr

Benzer belgeler