TC İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ ADLİ TIP

Transkript

TC İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ ADLİ TIP
T.C
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ
ADLİ TIP ENSTİTÜSÜ
SOSYAL BİLİMLER ANABİLİM DALI
TEZ YÖNETİCİSİ : Yard. Doç. Dr. YUSUF TUNÇ DEMİRCAN
KİMYASAL KASTRASYON UYGULAMASINA
BAZI MESLEK GRUPLARININ
YAKLAŞIMLARININ ARAŞTIRILMASI
YÜKSEK LİSANS TEZİ
ZEYCAN GÜZELSOY
Avukat
İstanbul ,2014
Önsöz
Tezimi
hazırlamamda
destek
ve
yardımını
esirgemeyen
danıĢman hocam Sn Yrd. Doç. Dr. Yusuf Tunç Demircan ‗a özellikle
sabrından dolayı teĢekkürü borç bilirim,
Ġngilizce kaynakların çevirisini yapan Sn. Prof. Dr. Haluk Örs ‗e
Anketlerdeki ham verileri
istatistik
bilimi açısından iĢleyen
Emniyet Müdür Yard. Sn. Dr. Kutluer Karademir ‘e
Sahada çalıĢarak anketlerin
yapılmasında bana büyük desteği
olan Sn. Av. Seda Koç‘a
Emniyet
Müdürlüğü
nezdindeki
yazıĢmalarda
ve
takip
aĢamasında yardımcı olan, keza kaynaklar bulmamda yardımını
esirgemeyen Emniyet Müdürü Sn. Dr. Ġrfan Demir‘e
Değerli zamanlarını ayırarak ankete gönüllü olarak katılan tüm
meslektaĢlarıma
ve
psikolog,
pedagog,
sosyal
hizmet
görevlilerine ayrı ayrı teĢekkür etmeyi bir borç bilirim.
Av.Zeycan Güzelsoy
uzmanı
TEZ ÇALIŞMAMIN HİÇ BİR FİNANSÖRÜ BULUNMAMAKTADIR. KEZA
HİÇ BİR RESMİ YA DA ÖZEL KURUM VEYA KURULUŞLA ,ÖZELLİKLE
İLAÇ ŞİRKETLERİ İLE BİR MENFEAT İLİŞKİMİN DE BULUNMADIĞINI
BELİRTİRİM.
Zeycan Güzelsoy
KISALTMALAR
AÜHFD
: Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi
AĠHS
: Avrupa Ġnsan Hakları SözleĢmesi
AMKD.
: Anayasa Mahkemesi Kararları Dergisi
ABD.
: Amerika BirleĢik Devletleri
Age
: adı geçen eser
Bkz./bkz. : Bakınız
C.
: Cilt
CMUK
: Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu
ÇKK.
: Çocuk Koruma Kanunu
Dn.
: Dipnot
DOC.
: ABD. Ceza Ġnfaz Kurumu
DSM
:Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders.
Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı
FDA
: U.S. Food and Drug Administration olup Amerikan Gıda
ve Ġlaç Dairesi
ĠÜHFD
: Ġstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi
R.G.
: Resmi Gazete
s.
: Sayfa
S.
: Sayı
SSRI
: Serotonin gerialım inhibitörü ilaçlar
T.
: Tarih
TBBD
: Türkiye Barolar Birliği Dergisi
TBMM
: Türkiye Büyük Millet Meclisi
TBBY
: Türkiye Barolar Birliği Yayını
TCK
: Türk Ceza Kanunu
USAK
: Uluslararası Statejik AraĢtırmalar Kurumu
Vd.
: Ve devamı
PPS
: Pedagog, psikolog, sosyal hizmet uzmanı
1
ĠÇĠNDEKĠLER…………………………………………………………………………1
1.) GĠRĠġ VE AMAÇ ………………………………………………………….3
2.) GENEL BĠLGĠLER ………………………………………………………. 8
2.1.KONU ĠLE ĠLGĠLĠ KAVRAMLAR ………………………………………….,,.8
2.2.KĠMYASAL KASTRASYON…………………………………………………..11
2.2.1. KĠMYASAL KASTRASYON NEDĠR ? NASIL UYGULANIR ?....11
2.2.2. KĠMYASAL KASTRASYONUN YAN ETKĠLERĠ…………………14
2.2.3. KĠMYASAL KASTRASYON ĠLE
CERRAHĠ KASTRASYONUN
KARġILAġTIRILMASI ……………………………...……………... 16
2.3.KĠMYASAL
KASTRASYON
UYGULAMASINA
ĠÇ HUKUK
DÜZENLEMELERĠNDE YER VEREN BAZI DEVLETLERĠN
SĠSTEMLERĠ………………………………………………………………….. 20
2.3.1.AMERĠKA BĠRLEġĠK DEVLETLERĠ………….……………......... 20
2.3.1.1.CALĠFORNĠA ………………………… ………………. 21
2.3.1.2.FLORĠDA ……….……………………………….……. 25
2.3.1.3.GEORGĠA …………………………………................. 26
2.3.1.4.LOĠSĠANA ……………………………………………… 27
2.3.1.5.MONTANA………………………………………… …… 29
2.3.1.6.OREGON ……………………………………………… 30
2.3.1.7.TEKSAS ………………………………………………
33
2.3.1.8. WĠSCONSĠN …………………………………………. 36
2.3.2.DĠĞER ÜLKELERDEKĠ DÜZENLEMELERE KISA BĠR BAKIġ.37
2.4.KĠMYASAL KASTRASYONUN ĠNSAN HAKLARINA AYKIRI
OLUP OLMADIĞI TARTĠġMALARI ……..………………………………39
2.5.KĠMYASAL KASTRASYONUN HUKUKĠ NĠTELĠĞĠ… ………………… 44
2.6.KĠMYASAL KASTRASYONUN BĠR TEDAVĠ YÖNTEMĠ OLDUĞU
GÖRÜġÜ ……………………………………………..………………………. 57
2.7.SUÇU ÖNLEYĠCĠ BĠR
GÜVENLĠK TEDBĠRĠ OLARAK
KĠMYASAL KASTRASYON UYGULAMASININ CEZA ĠLE
ARASINDAKĠ FARKLAR ……………………………………………………63
2.8. 5237 SAYILI TÜRK CEZA KANUNUNDAKĠ CĠNSEL
SUÇLAR HAKKINDAKĠ
DÜZENLEME ……….………………………66
2.9.T.B.M.M. ADALET KOMĠSYONU‘ NDA
KANUNLARDA
DEĞĠġĠKLĠK
KABUL EDĠLEN BAZI
YAPILMASINA DAĠR KANUN
TEKLĠFĠ ĠLE 5237 SY. TÜRK CEZA KANUNU VE
CEZA VE
GÜVENLĠK
5275 SY.
TEDBĠRLERĠNĠN ĠNFAZI HK.
2
KANUNDA YAPILMASI DÜġÜNÜLEN DEĞĠġĠKLĠKLERĠN
ĠNCELENMESĠ………………………………………………………………. 68
2.10.KĠMYASAL KASTRASYON KĠMLERE UYGULANMALIDIR ?............69
3.) MATERYAL VE METOD …………………………………….. ………… 81
3.1. ÖRNEKLEM……………………………….……………………………….. 81
3.2. VERĠ TOPLAMA ARACI …………………………………………………. 82
3.3. ĠġLEM ………………………………………………………………………… 83
4.) BULGULAR …………………………………………………………………… 84
4.1.ÖRNEKLEMĠN DEMOGRAFĠK DEĞĠġKENLERE GÖRE ANALĠZĠ.. 84
4.2. ÖRNEKLEM ÜZERĠNDE KĠMYASAL KASTRASYON ALGISININ
ÖLÇÜLMESĠ ………………………………………………………………
86
4.3. BĠRĠNCĠ FAKTÖR ………… ………………………………………………. 98
4.4 ĠKĠNCĠ FAKTÖR ……… ………………………………………………….. 97
4.5. ÜÇÜNCÜ FAKTÖR………………………………………….. …............ 108
4.6. DÖRDÜNCÜ FAKTÖR …………………………….......................... 113
5.) TARTIġMA……………………………………………………. ……… ..115
6.) SONUÇ ….……………………………………………………………… . 135
7.) ÖZET…………………….………………………………………………….137
8.) KAYNAKLAR…………………..……………………………………………140
EK 1: anket formu
EK 2: ÖzgeçmiĢ
3
1.GĠRĠġ VE AMAÇ
Bir
sorunun gerçekten çözülmesi için
tek baĢına yasalar
yeterli
değildir. Yasaları uygulamakla yükümlü olan görevlilerin ve ayrıca
toplumun her bir ferdinin
bu
yasaları ne kadar içselleĢtirdikleri,
sorunun çözülebileceğine inanıp inanmadıkları, mağduriyet yaĢayanlara
ne kadar yardımcı olmayı istedikleri,
en az yasanın kendisi kadar
önemlidir, çözümün bir parçasıdır.
Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve Ġstatistik Genel Müdürlüğü‘nce
yayınlanan 2012 yılı Adli Ġstatistiklerinde 2002-2012 yılları arasında
cinsel saldırı suç ve karar sayılarının değerlendirildiği, sonuçta 2002
yılında 4.988, 2003 yılında 5.231 , 2004 yılında 6.591, 2005 yılında
6.484, 2006 yılında 4.419, 2007 yılında 3.754, 2008 yılında 3.798,
2009 yılında 5.297, 2010 yılında 5.801 , 2011 yılında 6.714,
2012
yılında ise 8.144 cinsel saldırı dava ve suç sayısı belirlendiği
görülmektedir1.
Sözkonusu istatistik sonuçlarında, çocuğun cinsel istismarı suç ve
karar sayıları 2012 yılı itibari ile Türkiye bazında açılan davalardaki suç
sayısı 17.589 olarak belirlenirken 10.891 mahkumiyet, 3.826 beraat
kararı
verildiği
açıklanmıĢtır.
Beraat
kararları
bölgesel
bazda
incelendiğinde en az beraat kararı veren bölge % 15,8 ile Ege Bölgesi
iken en fazla beraat kararı % 27,7 ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi‘ nde
verilmiĢtir. Çocuğun cinsel istismarı suç ve karar sayıları dikkate
alınarak 2002 ile 2012 yılları arasında yapılan tetkikatta 2002 yılında
açılan dava sayısı 4.592 , verilen mahkumiyet sayısı 3.611 iken 2012
yılında açılan dava sayısı 17.589, verilen mahkumiyet sayısı 10.891
olarak açıklanmıĢtır. Özelikle 2008 -2012 yılları arasında açılan
davalardaki suç sayılarına bakıldığında ise 2012 yılına kadar çocuğun
cinsel istismarı suçunun sürekli arttığı bildirilmiĢtir2.
1
T.C. Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve Ġstatistik Genel Müdürlüğü (2012) Adli Ġstatistikler
s.64
2
T.C. Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve Ġstatistik Genel Müdürlüğü, age. s.65,66
4
Türkiye‘de 2007 yılında kamu birimlerine 7.183 kayıp çocuk
bildirimi geldiği, yapılan çalıĢmalarla bunlardan 6.350.sinin bulunduğu
ve 2007 yılı sonu itibariyle aranmakta olan 833 kayıp çocuk olduğu
(bilinen ) görülmektedir. Bunlar ve organize suç örgütlerinin ikna
ederek evinden götürdüğü çocuklara yönelik iĢlenmiĢ olabilecek cinsel
istismar suçları ise karanlık sayı olarak kalmaktadır. Türkiye‘de kayıp
çocuk sayısının 15.0cak 2008 itibari ile 1446 olduğu belirtilmiĢtir.
Dünyada her yıl 2,5 milyon çocuğun kaçırılarak satıldığı ve bunun
yarısının da kız çocuğu olduğu tahmin edilmektedir3.
Cinsel suç mağdurlarının kendileri ve aileleri, toplum içerisinde
sorunlar yaĢamaktadırlar ve onların rehabilitasyonu da ciddi bir sorun
oluĢturmaktadır. ÇalıĢmamızda detayları açıklanacağı üzere
cinsel
saldırı suçlarından mahkumiyet kararı alan bazı hükümlülere kimyasal
kastrasyon uygulanması hususunda T.B.M.M. ne sunulmak üzere bu
konuda kanun teklifi de
sistemlerinde
kastrasyon
hazırlanmıĢtır. Yabancı ülkelerin hukuk
konusunda
benzer
uygulamalar
olduğu
bilinmektedir.
ÇalıĢmamızın
planı
oluĢturulurken
meslek
grupları
içerisine
polisleri de katmak amaçlanmıĢtır. Emniyet mensuplarına yönelik
anket uygulamak için yaptığımız izin baĢvurusu Emniyet Genel
Müdürlüğü tarafından kabul edilmediğinden polislere yönelik anket
uygulaması yapılamadı.
Buna karĢılık halen faal olarak çalıĢan ve rastgele
o sırada
adliyede duruĢma veya baĢkaca bir iĢ için bulunmakta olan avukatlara
Ġstanbul Kadıköy, Kartal, Pendik, Tuzla, Beykoz, Üsküdar, Çağlayan
Adliyeleri‘nde anket uygulandı. Keza halen Ġstanbul Anadolu Adliyesi
adı altında birleĢmeden önce,
3
Ġstanbul Kadıköy, Kartal ve
Çağlayan
KAYIP ÇOCUKLAR RAPORU (2008) TC BaĢbakanlık Ġnsan Hakları BaĢkanlığı , 25.Temmuz
2008
5
Adliyeleri‘nde
görev
yapmakta
olan
sosyal
hizmet
uzmanları,
pedegoglar, psikologlara anket uygulandı.
Göreceli olarak daha iyi ve ihtiyaca cevap veren bir yasa
hazırlanması, yasayı uygulamakla yükümlü olanların ve sahada
sorunlarla karĢılaĢma
ihtimali yüksek olan görevlilerin görüĢlerinin
dikkate alınmasını gerektirir. Bu kurumun
tam ve eksiksiz olarak
kanunlaĢtırılması ve uygulamaya sokulması
çocuklara yönelik cinsel
saldırganlığı
tümüyle
ortadan
kaldırmayacaktır,
muhakkak
ki
çözümlenmesi gereken baĢka sorunları da beraberinde getirecektir.
Tezin yazımı sırasında bazı terimler ister istemez yabancı dildeki
bilimsel kaynakların çevirilerinde olduğu gibi kullanılmıĢtır. Yabancı
dildeki bilimsel yayınlarda cinsel suçtan hüküm giymiĢ kiĢilere cinsel
saldırganlar
( sex
offenders ) ifadesi kullanılmaktadır. Dolayısı
ile
kimyasal kastrasyon teknik anlamda ceza muhakemesi hukuku
bakımından cezası kesinleĢmiĢ ve hükümlü olarak ifade edilen cinsel
suç failleri bakımından uygulanması düĢünülen bir tedbir veya ceza
niteliğindedir. Nitekim tezimde yararlandığım bilimsel kaynakların
hemen hemen tümünde kastrasyonun, cezası kesinleĢmiĢ cinsel suç
failleri bakımından düĢünüldüğü dile getirilmiĢtir .
Kimyasal kastrasyon
terimi
yerine, kimyasal hadım veya sadece
hadım ibaresini kullanan bazı yazarların eserlerinden de tezin yazımı
sırasında kaynak olarak yararlanılmıĢtır4.
KiĢisel
tercihim,
kimyasal
kastrasyon
yerine
hadım
terimi
kullanmamak yönündedir. Bana göre hadım kelimesi ile kastrasyon
4
Akbaba Zeynep Burcu , (2009) Kimyasal Hadım Yönteminin Anayasa Uygunluğu,
Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu Hukuku Yüksek Lisans Tezi,
Türkiye Barolar Birliği Dergisi Sayı:81/2009
Centel Nur, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununda Cinsel Saldırı Suçu ve Cinsel Suçlar
DeğiĢiklik Tasarısının Değerlendirilmesi, çevrimiçi www.kutuphane.doğuĢ.edu.tr/son
eriĢim tarihi 15.03.2013
6
kelimesi örtüĢmüyor. Çünkü hadım kelimesi, tanımlar baĢlığında
açıkladığımız
üzere
geri
dönüĢü
mümkün
cinsiyetsizleĢtirme sonucunu doğuran
olmayan,
tamamen
bir müdahaleyi tanımlarken
tezin ilgili bölümlerindeki açıklamalardan anlaĢılacağı üzere kimyasal
kastrasyonun geri dönüĢü her zaman
mümkündür. Diğer bir deyiĢle
kimyasal kastrasyona son verildiğinde, hükümlü müdahaleden önceki
durumuna geri döner. Bu nedenle,
çalıĢmada
alıntılar ve aktarımlar dıĢında, bu
kimyasal kastrasyon terimi veya sadece kastrasyon terimi
kullanılmıĢtır. Ancak kaynaktan alıntı yaparken eserin orjinalinde nasıl
yazıyorsa, o Ģekilde yazma zorunluluğu bulunduğundan dolayı yazarın
görüĢünün aktarıldığı
bölümlerde, eserinde aynen geçtiği üzere
(
hadım) ibaresi veya ( kimyasal hadım ) ibaresi kullanılmıĢtır.
Yine kimyasal kastrasyonun baĢlı baĢına bir ceza mı , tedavi mi
yoksa
suçu
önleyici bir tedbir mi olduğu konusunda çok çeĢitli
görüĢler bulunduğundan,
okuyanda
kimyasal
bu görüĢlerin açıklanacağı bölüme kadar,
kastrasyon
oluĢturmamak amacı ile
lehine
veya
aleyhine
bilinçli olarak ― kimyasal
önyargı
kastrasyon
uygulaması ‖ terimini kullandım.
Ancak
kaynaklardan yaptığım alıntılarda, o
yazarın kendi
görüĢüne göre belirttiği Ģekilde (kimyasal kastrasyon cezası )
veya (
kimyasal tedavi) ibarelerini aynen kullanmak durumunda kaldım
Görevleri gereğince
cinsel
Ģüpheli, sanık, hükümlü
istismara uğramıĢ çocuklarla ve
durumunda olan kiĢilerle bire bir karĢı
karĢıya gelmekte olan ve sahada çalıĢan avukatların, polislerin, sosyal
hizmet uzmanlarının, pedagog ve psikologların kimyasal kastrasyona
bakıĢ açıları, görüĢleri ve ne düĢündükleri önemlidir.
Bu çalıĢmanın amacı;
psikolog
ve
pedagogların
avukatların, sosyal hizmet uzmanları,
kimyasal
kastrasyona
insan
penceresinden bakıĢ açılarını görmek ve ölçmek keza
hakları
bu meslek
grupları arasında kıyaslama yaparak bakıĢ açılarında bir farklılık olup
olmadığını da ölçmek istedik. Özellikle meslek gruplarının olumlu ya
7
da
olumsuz
görüĢlerinin
gerekçelerinin
neler
olduğu,
kimyasal
kastrasyonu hangi gerekçelerle destekledikleri ya da karĢı çıktıklarını
görmek ve ölçmek bu tezin amaçlarından biri olarak belirlenmiĢtir.
Ayrıca
kimyasal kastrasyonun alternatif bir ceza olarak veya
suçu önleyici tedbir olarak uygulanıp uygulanamayacağını araĢtırmak
bu konuyu bir ön fikir olarak ortaya koymak istedik. Yabancı ülkelerde
bu sorunun nasıl çözümlenmeye çalıĢıldığına iliĢkin hiç değilse genel
bir fotoğraf ortaya
koymaya çalıĢtık, bu nedenle bazı yabancı ülke
hukuk sistemlerinden kaynakları incelemeye çalıĢtık.
Tezin Hipotezleri
1.) AraĢtırmamıza katılan sosyal çalıĢmacıların, pedagogların ve
psikologların mesleki açıdan bu konulara daha yakın oldukları ve
kimyasal kastrasyon
konusunda diğer meslek gruplarına oranla
daha bilgili oldukları gerekçesi ve düĢüncesi ile
kimyasal kastrasyon
uygulamasına olumlu yaklaĢabilecekleri beklenmektedir. Avukatların
ise
insan haklarıyla
bağdaĢmayacağı düĢüncesine
dayanarak
kimyasal kastrasyona karĢı çıkacakları beklenmektedir.
2.)Çocuk sahibi olan katılımcıların ebeveyn olmaları nedeni ile
kimyasal kastrasyon uygulamasına destek verecekleri beklenmektedir.
3.)Kadın katılımcıların, cinsel saldırı suçunun mağduru olan
kadınların sayısı erkeklere nazaran daha fazla bulunduğundan dolayı
kimyasal kastrasyona olumlu yaklaĢacakları beklenmektedir.
Tez çalıĢmamın hiçbir finansörü bulunmamaktadır. Keza hiçbir
kiĢi, resmi
kurum ve
kuruluĢla ya da
ilaç Ģirketleri ile menfeat
iliĢkimin de bulunmadığını ayrıca belirtmek isterim.
8
2.
GENEL BĠLGĠLER
2.1. KONU ĠLE ĠLGĠLĠ
Testosterone
KAVRAMLAR
:Erbezlerinin salgıladığı hormon, en güçlü etkiye
sahip olan doğal androjenik hormon, leydig hücrelerince salgılanır5.
Androjen
:Erkekte büyümeyi ve ikincil eĢey özelliklerinin geliĢmesini
sağlayan steroid grubu, doğal androjenler erkek erbezlerinde yapılır6.
Progesterone : Korpus luteumun salgıladığı östrojen antagonisti bir
hormon7.
MPA (Medroskyprogesterone Acetate ): Suni kadınlık hormonudur.
Anormal
rahim
kanamalarının
tedavisinde,
adet
döngüsünün
hızlandırılmasında, menepoz semptomlarının tedavisinde kullanılır.
Ticari adı Depo Provera (enjeksiyonluk medroksiprogesteron asetat )
dır8.
Pedofili : Pedofili kriminal ya da adli bir kavram değil, klinik bir tanıdır.
DSM-IV-TR tanı ölçütlerine göre pedofili en az altı aylık
bir
süre
boyunca kiĢide ergenlik dönemine girmemiĢ bir çocukla veya çocuklarla
cinsel etkinlikte bulunmaya ile ilgili yoğun, cinsel yönden uyarıcı
fantazilerin cinsel dürtülerin yada davranıĢların yineleyici bir biçimde
ortaya çıkması
olarak tanımlanmıĢtır. KiĢinin bu cinsel dürtülere göre
davranmakta olması yada bu kiĢinin cinsel dürtüleri yada fantazileri
belirgin bir sıkıntıya yada kiĢiler arası sorunlara neden olması tanı
için gerekli bulunmaktadır. DSM–IV-TR tanı ölçütlerine göre pedofil
tanısı konulabilmesi için kiĢinin en az 16 yaĢında
5
olması ve cinsel
Güler Çağatay, (2012) Yeni Tıp Sözlüğü , Ankara s.1256
Güler, a.g.e. s.88
Güler , a.g.e. s.970
8Norman
Sandra, (2006)
6
7
Cinsel
Saldırganların
http://www.cga.ct.gov/2006/rpt/2006--R-0183 htm.
s.1
Kastrasyonu,
çevrimiçi
,
Son eriĢim tarihi 27.03.2011
9
etkinlikte bulunduğu çocuklardan en az beĢ yaĢ daha büyük olması
gerekmektedir9.
Cerrahi Kastrasyon (OrĢiektomi) :
Cerrahi
kastrasyon
sadece
testislerin kesilmesi olup penisin de hayalarla birlikte alındığı ve kiĢinin
tümden
cinsiyetsizleĢtirildiği hadım edilme ile karıĢtırılmamalıdır.
Cerrahi Kastrasyon erkeğin testislerinin cerrahi operasyonla alınması
iĢlemidir.
Kimyasal
kastrasyon
tedavisinde
olduğu
gibi
cerrahi
kastrasyonda da kiĢi cinsel yeteneklerini tamamen kaybetmemekte
ancak hormon seviyesindeki azalma MPA tedavisinden çok daha hızlı
biçimde meydana gelmektedir
10.
Medikal Kastrasyon :Cerrahi kastrasyona alternatif bir tedavi olarak
kullanılan siproteron asetat (CPA ) sonrası, daha önce potent olan
erkeklerin iki yıl içinde % 92 sinde spontan ereksiyon kaybı ,% 88 inde
de seksüel aktivite kaybı oluĢmuĢtur
Hadım etme
11.
: KiĢinin cinsel salgı bezlerinin ve penisin cerrahi
yöntemle ile cinsel faaliyette bulunma ve üreme yeteneğinin tamamen
sona erdirilmesi amacını taĢıyan bir müdahaledir. Bu yöntemle kiĢide
cinsel istek ve cinsel iliĢkide bulunma yeteneği bütünüyle sona
erdirilmekte ve hatta kiĢinin cinsiyetine iliĢkin belirtiler de ortadan
kaldırılmaktadır12.
Paraphillia ( parafilya ) : Temel olarak bir kiĢinin cinsel açıdan
uyarılabilmesi için alıĢılmadık nesneler eylemler ya da durumları
içeren tekrarlayıcı ve yoğun cinsel dürtü ve davranıĢlara gereksinim
duyması ile ortaya çıkan bozukluklardır. Pedofili, mazohizm, sadizm,
9
Erdoğan Ayten, Pedofili, Klinik Özellikleri Nedenleri ve Tedavisi Psikiyatride Güncel
YaklaĢımlar çevrimiçi; www.aytenerdogan.com, son eriĢim tarihi : 23.02.2013 s.134
10
SavaĢçı Bilgehan, (2012) Çocukların Cinsel Ġstismarı Suçu, Legal Yayınları,
s.51
11
Eyyüpoğlu Erkan Seyit, Sinanoğlu Orhun, Ekici Sinan, Aydın Memduh, Çek Mete ,
(2012) Rat Renil Erektil Dokusunda Medikal ve Cerrahi Kastrasyonun Neden Olduğu
Apoptozun KarĢılaĢtırmalı Olarak Değerlendirilmesi,
TC. Maltepe Üniversitesi Tıp
Fakültesi Dergisi cilt :4 Sayı:1 Mart 2012 , s.1
12
Özdemir Hayrunnisa, (2010) Hadım Etme ve Hekimin Sır Saklama
Yükümlülüğü, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C.XIV. Y.2010,s.125
10
transvestik fetiĢizim (karĢı cins gibi giyinerek giysilerle uyarılabilme),
voyörizm (gözetlemecilik) , telefon skotolojisi (telefonda açık saçık
konuĢmalar ile uyarılabilme),
nekrofili (cesetlere yönelik cinsel ilgi),
parsiyalizm ( bedenin sadece bir bölümüne odaklanma ),
zoofili
(hayvanlara yönelik cinsel ilgi), koprofili ( dıĢkıya yönelik cinsel ilgi )
ve ürofili (idrara yönelik cinsel ilgi ) en sık rastlanan parafili türleridir.
Ancak bunların dıĢında da çok sayıda farklı ve daha ender rastlanan
parafili türleri vardır13.
Megan Kanunu
Hamilton
:Ailesiyle
ilçesinde
beraber
ikamet
eden
New
Megan
Jersey
Kanka,
Eyaletinin
1994
yılında
Temmuz ayının sonlarında, karĢı caddede yaĢayan komĢusu Jesse
Timmendeguas tarafından kandırılarak tuzağa düĢürülmüĢ ve bu
kiĢi
tarafından ırzına geçilmiĢ ve öldürülmüĢtür. Fail daha sonra
Megan Kanka‘yı öldürmekten mahkum olmuĢtur. Megan ve ailesi,
komĢularının daha önce mağdurları arasında çocukların da yer
aldığı cinsel suç iĢlemekten iki kez mahkum olmuĢ olduğunu ve
evini
yine
cinsel
suç
iĢlemekten
paylaĢtığı yönünde bir bilgiye
makamların
Timmendeguas
mahkum
olmuĢ
iki
kiĢiyle
sahip değildi. Buna karĢılık resmi
ve
birlikte
oturduğu
arkadaĢlarının
yaĢadıkları yeri önceden biliyor olması ancak bu konuda çevredeki
aileleri uyarmamıĢ olmaları, Megan‘ ın ailesi baĢta olmak
üzere
toplumdaki diğer ailelerde büyük bir toplumsal tepki oluĢturmuĢ ve
konu böylece geniĢ bir biçimde kamuoyunun gündemine girmiĢtir.
Halkın bu tepkisine bir
küçüklere karĢı
sicile
kaydını
cevap olarak yukarıda değindiğimiz ve
iĢlenen belirli suçlarla birlikte cinsel suç faillerinin
öngören
Jacop
Wettergeling
Kanunu
1996
da
değiĢtirilmiĢ ve böylece Federal Megan Kanunu yürürlüğe girmiĢtir.
Bu
değiĢiklikle
eyaletlerin
sicile
kayıt
sureti
ile
sağladıkları
bilgilerin eyalet kanunlarınca izin verilen yerlerde yayınlanmasına
duyurulmasına izin verilmiĢ ve sicile kaydı gereken özel bir kiĢiyle
ilgili olarak toplumun korunması bakımından gerekli ise bu kiĢiyle
13
Ġncesu Cem, (2004) Klinik Psikiyatri Ek3:3-13 , s. 6
11
ilgili sicil bilgilerinin yayınlanması öngörülmüĢtür. Ülke çapındaki
bu giriĢim, eyalet kanunlarında ve federal kanunlarda çeĢitli yasal
değiĢikliklere gidilmesine yol açmıĢtır. Megan Kanunu ile değiĢikliğe
uğrayan Jacop Wettergeling Kanunu, eyaletleri bir sicile sahip olma
ve
toplumun
bilgilendirilmesi
hakkında
düzenlemeler
programlar
yapmaya zorlamıĢ ve bu konuda 13.Eylül 1997 tarihine kadar
süre öngörmüĢtür14.
2.2. KĠMYASAL KASTRASYON
2.2.1.KĠMYASAL KASTRASYON NEDĠR ?
Kimyasal Kastrasyon, MPA içeren bir ilaç kullanılmak sureti ile
cinsel suç faillerinde, testosteron seviyesi düĢürülerek cinsel güdülerin
kimyasal müdahale ile baskılanmasıdır. MPA, sentetik kadın hormonu
olup , FDA tarafından
sadece
doğum kontrol
ilacı olarak
onaylanmıĢtır.
Son yıllarda SSRI kategorisindeki anti depresanların parafil arzu
ve davranıĢları azaltarak çeĢitli parafililerin tedavisinde yararlı olduğu,
bununla birlikte cinsel suç faillerinin
bildirilmektedir.
tedavisinde yararlı olmadığı
Cinsel suçlulara uygulanan en tartıĢmalı tedavi
testislerin alınması ya da bazen kimyasal hadım etme
adlandırılan
hormon
tedavisi
Ģeklinde
uygulanan
olarak
hadım
etme
yöntemidir. Kimyasal hadım etme yöntemi daha çok MPA ve
anti-
androjen steroid hormonlarının verilmesi yoluyla uygulanır ki her
ikisinin
de ciddi yan etkileri vardır.
androjen steroid
hormonunun
Kontrolsüz bir çalıĢmada anti
çok önemli
sonuçlar doğurduğu
görülmüĢtür. Bu çalıĢmada parafilileri olan otuz erkek terapiden önce
14
Dursun Selman, 2004,
Kaydı ve Sicil Bilgilerinin
s.235-236
MEGAN KANUNU ( ABD. de Cinsel Suç Faillerinin Sicile
Kamuya Açıklanması , AÜEHF.Dergisi, C. VIII. S.1-2
12
haftada ortalama 48 sapkın fantezi kurduklarını söylerken tedavi
sırasında bu sayının sıfıra düĢtüğünü bildirmiĢlerdir15.
Son yıllarda testosteron düzeyini düĢürmek için baĢta flutamid
ve nilutamid gibi anti androjenler , triptorelin gibi GnRH analogları
ve leuprolid asetat ve goserelin gibi LH agonistleri olmak üzere diğer bir
çok ilaç kullanıma girmeye baĢlamıĢtır16.
MPA dıĢında yukarıda sözü edilen ilaçların ABD de kastrasyon
uygulamalarında kullanılmasına yönelik herhangi bir yasal düzenleme
bulunmamakla beraber
adlandırılan
A.B.D.
―Yiyecek ve Ġlaç Kozmetik Yasası‖
nin
Federal
Yasasında
bu
tür
olarak
ilaçların
satılabileceği yerlere iliĢkin herhangi bir sınırlama yapılmamaktadır. Bu
nedenle bu tür ilaçlar marketlerde dahi satılabilmektedir. Hal böyle
olunca
bu
tür
ilaçların
kimyasal
kastrasyon
uygulamasında
kullanılmasını engelleyen bir yasak ya da spesifik bir düzenlemenin
bulunmadığı sonucuna varılmaktadır17.
MPA,
kadınlarda
anormal
rahim
kanamalarında,
adet
döngüsünün düzene sokulmasında, menopoz semptomlarının tedavi
edilmesi
amacı
ile
kullanılmaktadır.
Erkekler
tarafından
kullanıldığında MPA‘nın etkisi testosteron hormon seviyesinin ergenlik
öncesi durumlara inmesi olarak izlenmektedir18
ABD ‗de MPA cinsel suç faillerinin doku altına yüksek dozlarda
enjekte edilir. Bu hormon cinsel dürtüyü azaltarak mükerrer cinsel suç
iĢleyen bu insanların tekraren cinsel suç iĢleme riskini azaltmaktadır.
15
Butcher N.James, Mineka Susan, Hooley M.Jill (2013 ) Anormal Psikoloji, Kaknüs
Yayınları, 1. Baskı,
16
s. 825
Erdoğan Ayten, Pedofili; Klinik Özellikleri , Nedenleri ve Tedavisi Psikiyatride
Güncel YaklaĢımlar çevrimiçi, www.aytenerdogan.com/makale.html s. 153
17
Akbaba Zeynep Burcu (2009) Kimyasal Hadım Yönteminin Anayasa Uygunluğu ,
Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Yüksek Lisans Tezi ,
Türkiye Barolar Birliği Dergisi Sayı: 81/2009 s.10
18
Norman Sandra,
(2006) OLR RESEARCH REPORT –Cinsel Saldırganların
Kastrasyonu, çevrimiçi, http: //www.cga.ct.gov. son eriĢim tarihi 27.03.2011
s. 1
13
Kimyasal Kastrasyon , geri döndürülebilir,
geçici ve önleyici bir ceza
yöntemidir19.
Yukarıda belirtildiği gibi MPA erkeklerde kullanıldığında, erkek
vücudunda testosteron üretilmesini azaltmakta ve dolayısı
ile bu
hormonun etkilerini de azaltmaktadır. Testosteron hormonunun beyin
üzerindeki etkilerini azaltarak
kandaki androjen miktarını ergenlik
öncesi dönemdeki bir erkeğin seviyesine düĢürmektedir. Testosteron
hormonunun
etkisinin azaltılması cinsel saldırgandaki cinsel iliĢkiye
girebilme yeteneğini ortadan kaldırmamaktadır. MPA kaslara ilzam
edildikten sonra yavaĢça serbest bırakılır. Böylece MPA folikül stimüle
edici hormonunun salgılanmasını ve serbest kalmasını
engeller ve
beyindeki ön hipofiz bezini uyararak luteinik hormonun salgılanmasını
önler. Bunun sonucunda da testislerdeki testosteron üretimi azalır.
Böylece MPA testosteronun etkisini engelleyerek vücuttaki testosteron
metabolizmasına hız kazandırır. Sonuç olarak MPA,
yetiĢkin erkeğin
kan dolaĢımındaki androjen seviyesini azaltır20.
Testosteron saldırganlık ile bağlantılıdır. Testosteron seviyeleri Ģiddet
ve
suçla korele edilmiĢtir. Steroid anti androjen ilaçlar,
androjen
reseptörlerini bloke ederek cinsel dürtü azaltılabilir21.
Bu enjeksiyona tabi tutulan erkekler cinsel iliĢkiye girebilirler,
ancak kendiliğinden bir istekleri olmamaktadır. Kanun koyucular,
kastre edilmiĢ cinsel suçluların topluma yeniden kazandırılması ve
eğitimlerinin,
yumuĢak tabiatları dolayısı ile daha kolay olabileceğini
düĢünmektedirler.
19
MPA
uygulaması
21
tarihten
itibaren
Simpson Tanya, Florida‘nın Kimyasal Kastrasyon Kanunu Hedefine UlaĢmıyor.
Çevrimiçi www.law.fsu.edu./law reiviev,
20
bırakıldığı
son eriĢim tarihi 20.02.2013 s.4
Akbaba, a.g.e. s. 10
Pitula Elizabeth, Collece Bernard ,Seks suçlularının Kimyasal Kastrasyonu,
çevrimiçi, www. academiccommons.colombia.edu / son eriĢim tarihi :04.03.2013 s.10
14
testosteron 7-10 gün arasında
normal seviyesine dönmektedir. MPA
uygulaması bir tedavi değildir, uzun
vadeli faydaları yoktur22.
2.2.2.KĠMYASAL KASTRASYONUN YAN ETKĠLERĠ
Kimyasal
kastrasyon
için
kullanılan
ilaçların
uzun
uygulamalarında ciddi yan etkiler olabileceği bildirilmiĢtir.
süreli
Bu ilacın
parafili tedavisi için de kullanıldığı bilinmektedir.
Sıradan bir uygulamada parafilyaklar
100 ile
için kullanılan dozaj haftada
500 mg. arasında değiĢmektedir.
Normal Ģartlarda bir
parafilyağın cinsel güdüsünü durdurmak için uygulanan miktar,
kadınlarda doğum kontrol için kullanılan miktarın 8,6 ila 43,3 kat daha
fazladır. Bu farklılık ilacın yan etkilerine neden olabilir. Kilo almak,
sperm sayısının azalması, yüksek dozda glikoz yüküne neden olmak,
kan Ģekeri ile ilgili sıkıntılar, idrar kesesi düzensizlikleri, yorgunluk,
bitkinlik, testislerin küçülmesi, diyabetis,
menibus, sıcak ve soğuk
basmalar, flebitis, baĢ ağrıları, kusma, kabuslar, bacak ağrıları, vücut
kıllarının
düĢmesi,
düzensizlikler, kemik
artması, astım,
ciğerlerde
emboli,
depresyon,
beyinle
ilgili
yoğunluğunun azalması, sara hastalığı varsa
kalp ritimsizliği ve böbreklerde düzensizlik gibi yan
etkilerinin olduğu gözlemlenmiĢtir23
Kimyasal
kastrasyonda
diğer bir olumsuz yön ise uygulama
bırakıldıktan sonra hem testosteron düzeylerinde ciddi bir artıĢ hem
de tekrar eylemde bulunma oranlarında
rebound Ģeklinde bir artıĢ
ortaya çıkmasıdır. Diğer bazı farmakolajik
ajanlarında etkili olduğuna
dair çalıĢmalar bulunmakta ancak bunların
22
Simpson, a.g.e. s. 4
23
Simpson a.g.e. s. 4,13
eylemde
bulunma
15
sıklığını
azaltma
etkileri
ile
ilgili
kontrollü
çalıĢmalar
bulunmamaktadır24
Kimyasal kastrasyona
tabi tutulan cinsel suç failleri ,
uygulamasına son verildiğinde,
Kimyasal
kastrasyon
etkilerinin
MPA
tedavi öncesine geri dönmektedir.
uygulamasının
az
yukarda
belirtilen
yan
doz ayarlaması yapılarak azaltılabilmesinin mümkün olup
olmayacağı konusunda
incelenmemiĢtir.
Elde
herhangi bir inceleme bu tez sırasında
edilen
bilgilerden,
uygulamanın
sürdüğü
ülkelerde her ne kadar yasalarda yer alıyorsa da, Mahkemelerin MPA
uygulaması konusunda karar vermekten çekinmeleri, özellikle ABD de
Mahkemelerin, kimyasal kastrasyon uygulamasını eğer bir ceza olarak
verdiyse,
bunu
uygulayacak doktor
mahiyetinde görüldüğü
bulunamaması, ancak tedavi
takdirde doktorların uygulama yapması gibi
çeĢitli nedenlerle kimyasal kastrasyon uygulamasının aslında
yaygın
olarak kullanılamadığı sonucu çıkmaktadır. Dolayısı ile düzgün ve
sistemli
biçimde
uygulanmayan
yöntemin
faydalarının
netliği
konusunda kesin görüĢler olmaması, son derece doğal görülmelidir.
Ayrıca
tedavi
maksatlı
yapılan
yüzünden tedavinin yarım kalması,
uygulamalarda
tedaviye isteksiz olarak
kiĢinin steroid hormonu alarak bunu sabote etmesi gibi
yan etkilerin kalıcı olup olmadığı, ne
yan
etkiler
katılan
nedenlerle
kadar sürede hangi yan
etkinin
ortaya çıktığı, ömür boyu kullanılacak olan herhangi bir ilaçta dahi
yan etkilerin olabileceği dikkate alındığında ilaçtan beklenen
ile
olası
yan
fayda
etkilerin vereceği zararın tartılması gerekebileceği,
keza olası yan etkilerin destekleyici
baĢkaca tedaviler
ile giderilip
giderilemeyeceği veya çok uzun süre kimyasal kastrasyon uygulanması
gerektiği durumlarda kısırlık riskine karĢı uygulamaya baĢlanmadan
önce,
hali hazırda
çocuğu olmayan hükümlünün,
ileride
çocuk
sahibi olmayı istemesi olasılığına karĢılık spermlerinin dondurularak
24
Erdoğan, a.g.e. s. 153
16
saklanması gibi
konularında bilimsel
çalıĢmalar
yapılması
gerekliliğini ortaya koymaktadır.
Bunlara rağmen yan etkilerin tümü
ile ortadan kaldırılması
mümkün olmayabilir. Ancak bu durumda kimyasal kastrasyonun
niteliği hakkında yapılacak tartıĢmalarda daha ayrıntılı olarak ele
alınacağı gibi, bu yöntemin kullanılmasından elde edilecek fayda ile
yöntemin kullanılmasının hükümlüye verme olasılığı bulunan zararın
değerlendirilerek sonuca varılması doğru olabilir.
2.2.3. KĠMYASAL KASTRASYON ĠLE CERRAHĠ
KASTRASYONUN KARġILAġTIRILMASI
Kimyasal Kastrasyon ile cerrahi kastrasyon arasındaki farkları
irdelemeden önce cerrahi kastrasyon hakkında kısaca bilgi vermek
gerekmektedir.
Cerrahi kastrasyon ( orĢiektomi ,
testislerin alınması ) tekrar
eylemde bulunma sıklığını % 2 ile % 5 oranına indirerek kesin olarak
azalttığı ,
tekrarlayıcı
eylemlerde bulunan
pedofilik bireylerde bile
etkili olduğu gösterilmiĢtir25.
Cinsel suçların tedavisindeki baĢarı, tartıĢmalı bir konudur26.
Bazı suç tiplerinde yeniden suç iĢleme eğilimin diğerlerine oranla
daha yüksek olduğu görülmektedir27.
25
26
Erdoğan, a.g.e. s. 152
Hanson , R.K.Gordon, A.Harris, A.J Margues, ÖM Murphy, W.Quinsey, VL et
al.(2002)
Anormal Psikoloji (2013) ; Butçher N.James , Mineka Susan, Hooley M.Jill
: Firs Report Of The Collaborative outcome data Project
on the effectiveness of
psychological treatment for sex offenders, Kaknüs Yayınları , s. 823
27
Berner ,W Berger , P, &Hill, A.(2003) , Anormal Psikoloji (2013) ; Butçher N.James ,
Mineka Susan, Hooley M.Jill: Sexual Sadism, Kaknüs yayınları , s.823
17
Özellikle sapkın
cinsel tercihleri olan cinsel suçlularda örneğin
teĢhircilik, Ģiddetli sadizm ve çocukları daha çekici bulanların yeniden
suç iĢleme eğiliminin yüksek oranda olduğu görülür28.
Hem cerrahi hem kimyasal hadım etme yöntemleri,
testosteron
düzeyini ve dolayısı ile cinsel dürtüyü azaltarak saldırganın uygunsuz
itkilere karĢı koyabilmesini sağlar29.
Cerrahi
kastrasyon
davranıĢların
ilk
olarak
1892
yılında
hiperseksüel
tedavisi için Ġsviçre‘de uygulanmaya baĢlanmıĢ olup
1970 yıllarına kadar birçok Avrupa ülkesinde ve ABD‘de kullanılmaya
baĢlayan bir yöntem olmuĢtur30.
Schmucker ve Lösel pedofilik ve diğer cinsel saldırıda bulunan
bireylerin
tedavisini
inceledikleri
geniĢ
kapsamlı
meta–analiz
sonucunda kimyasal kastrasyon ve cerrahi kastrasyon sonrasında
olguların üçte birinde
hem genel hem de Ģiddet içeren eylemde
bulunma oranlarında azalma olduğunu belirtmiĢlerdir. Bu analizde
cerrahi kastrasyonun tekrar eylemde bulunma
sıklığını azaltmada
etkili olduğunu, ancak cerrahi kastrasyon uygulanan bireylerde on yıl
ve daha uzun süreli
izlem sonuçlarında sadece
% 5 nin tekrar
eylemde bulunmadıklarının tesbit edildiğini belirttiler. Bu meta-analizde
kimyasal kastrasyonun
cerrahi
kastrasyona
dönülebilir olması olduğu, baĢka bir
üstünlüğünün geri
üstünlüğünün
uzun dönemde
bulunmadığı belirtilmiĢtir31.
Cerrahi Kastrasyon uygulanan çoğu hastada saçların azalması,
vücudun gevĢemesi ve cildin sarktığı bildirilmiĢtir.
28
Dickey,R.Nussbaum, D, Chevolleau, K &Davidson H., Anormal Psikoloji; Butçher
N.James , Mineka Susan, Hooley M.Jill (2013) : Age as a differential Characteristic of
rapists pedophiles and sexual sadists Sex marit ther, Kaknüs yayınları, s. 823
29
Butçher N.James , Mineka Susan, Hooley M.Jill Butçher ve diğerleri (2013) Anormal
Psikoloji, 1. Basım Kaknüs yayınları ,
30
31
Erdoğan, a.g.e. s. 152,
Erdoğan a.g.e. s. 153
s. 825
18
Cerrahi Kastrasyon ABD Mahkemeleri tarafından insanlık dıĢı ceza
olarak nitelendirilerek reddedilmiĢtir. Özellikle kimyasal kastrasyonun
alternatif olarak ortaya çıkıĢından bu yana cerrahi kastrasyon standart
olarak terk edilmiĢtir32.
Bu konuda yayınlanmıĢ bilimsel eserler incelendiğinde her iki
kastrasyon türünün ― kimyasal –cerrahi ‖ lehinde ve aleyhinde görüĢler
olduğu görülmektedir. Ayrıca konu ABD Anayasası‘ nın bir bölümünü
oluĢturan
Haklar
değerlendirilmiĢ
ve
Bildirgesi‘
kastrasyon
nin
8.
Maddesi
çeĢitleri
bu
bakımından
madde
da
çerçevesinde
yorumlanmıĢtır.
Farmakoterapinin
görülmektedir
uygulanması
demokratik
ve özellikle hükümlünün
toplumda
gerekli
hapishaneden salıverilmesi
sonrası , topluma yeniden entegre olması açısından, suçlunun menfeati
açısından da en iyisidir. Farmakoterapi
ameliyatla
nazaran daha az zorlayıcı bir durumdur ve kısa
kastre
etmeye
vadede yukarıda
tartıĢıldığı gibi cerrahi kastrasyona benzer olmayan Ģekilde yan etkileri
kısa
süreli ve iyileĢtirilebilir olduğu sürece, üye devletler
Madde 8
gereği müdahaleyi gerekli bulabileceklerdir33.
Kimyasal kastrasyonun bir üstünlüğü de Ģekil bozukluğuna yada
vücutta bir deformasyona sebep olmadığı gibi tedavi kesildiğinde geri
dönüĢü de mümkündür34.
Kimyasal kastrasyonun cerrahi kastrasyonla aynı baĢarıya sahip
olduğu görülmektedir. Bunu destekleyen klinik raporlar vardır35.
32
Pitula Elizabeth, College Barnard, Seks Suçlularının Kimyasal Kastrasyonu,
çevrimiçi http:/www.academiccommons colombia.edu. son eriĢim tarihi .04.03.2013
s.10
33
Rainey Bernadette –Harrison (2008 ) Cinsel Ġstismar Suçlarında Farmakoterapi ve
Ġnsan Hakları Cinsel Suçlu Tedavisi, cilt 3, Baskı 2, s. 10
34
35
Stinneford Johnn F. Kimyasal Kastrasyon Anayasanın 8. Maddesi Zedelenmesi,
http://www.ssrn.com/link/st-thomas -legal-çevrimiçi s.15
Berlin FS(2003) Anormal Psikoloji; ; Butçher N.James , Mineka Susan, Hooley
19
Bu çalıĢmalara tipik olarak pedofillerden, yetiĢkin kadınlara tecavüz
edenlere uzanan bir yelpazede
farklı saldırgan kategorileri dahil
edilmiĢtir. Bazı izlem çalıĢmaları on yıldan uzun sürmüĢtür. Cerrahi
kastrasyon uygulanmıĢ olan cinsel suçlularda yeniden suç iĢleme oranı
tipik olarak % 3 ün altında çıkarken , bu oran cerrahi kastrasyon
uygulanmamıĢ olan suçlularda % 50 nin üzerinde olmuĢtur36.
Suç sayılan bir fiili gerçekleĢtirmediği müddetçe her pedofilinin
cinsel suçlu olarak kabul edilmemesi gerektiği özellikle belirtilmekte
çocuklara karĢı cinsel istismar suçunu iĢleyen herkesin de
pedofili
hastası olmayabileceği ifade edilmektedir37.
Tüm dünyada cezaevlerinde çocuklara karĢı cinsel suç iĢlemekten
mahkum olan suçluların sayısının artması ve bu kiĢilerin tahliye
edildikten sonra da çocukları cinsel açıdan istismar etmeye devam
etmeleri karĢısında hapis cezasının yanında alternatif yaptırım biçimleri
oluĢturmaya çalıĢılmıĢtır38.
Bu kiĢilerin kaydının tutulması, kamuya bildirilmeleri, akıl
hastanesinde
bulundurulmalarının,
kimyasal
kastrasyon
tedavisi
görmeleri veya isteğe bağlı olarak cerrahi açıdan kastre edilmelerini
içeren yasalar çıkarılmıĢtır. ÇalıĢmalar erkeklerdeki testosteron artıĢı ile
pedofilinin de içinde yer aldığı cinsel bozukluklar arasında bir bağ
olduğunu göstermektedir39.
Cerrahi kastrasyon sadece testislerin kesilmesi olup penisin de
hayalarla birlikte alındığı ve kiĢinin tümden cinsiyetsizleĢtirildiği
hadım edilme ile karıĢtırılmamalıdır. Kimyasal kastrasyon tedavisinde
olduğu gibi cerrahi kastrasyonda da kiĢi cinsel yeteneklerini tamamen
M.Jill (2013) : Sex offender treatment and legislation , Kaknüs yayınları s. 826
36
Berlin FS(2003) Anormal Psikoloji; ; Butçher N.James , Mineka Susan, Hooley
M.Jill (2013) : Sex offender treatment and legislation , Kaknüs yayınları s. 826
37
SavaĢçı Bilgehan, (2012 ) Çocukların Cinsel Ġstismarı Suçu ,Legal Yayıncılık s. 39
38
SavaĢçı, a.g.e. s. 45
SavaĢcı a.g.e. s. 45
39
20
kaybetmemekte ancak hormon seviyesindeki azalma, MPA tedavisinden
çok daha hızlı biçimde meydana gelmektedir40.
Cerrahi kastrasyona çok çeĢitli sebeplerle karĢı çıkılmaktadır. Bu
sebeplerin
baĢında
düĢürülmesinde
bulunmaktadır.
MPA
cerrahi
tedavisinin
operasyonla
Operasyon
karĢıtları
de
testosteron
aynı
etkiye
ameliyatın
seviyesinin
sahip
insan
olduğu
anatomisi
üzerinde yararından çok zararı olduğu hususunda birleĢmektedir.
Cerrahi kastrasyona ancak psikiyatrik tedaviler denendikten sonra
kimyasal
kastrasyonun
da
libidoyu
düĢürmede
iĢe
yaramaması
durumunda son çare olarak baĢvurulması gerektiği savunulmaktadır.
Yaptırım biçimi olarak kabul edilmesi cismani cezaya yol açacağı gibi
kiĢileri
bedenleri
üzerinde
tasarruf
zorlayacaktır. Cerrahi kastrasyon,
yapılmasını
kabul
etmeye
kimyasal kastrasyona oranla çok
daha tercih edilen bir yöntemdir. Ancak günümüzde nadiren uygulanan
bir tedavi biçimi olmuĢtur. Bunun sebebi tedavinin etkisizliğinden
ziyade etik problemlerdir41.
2.3. KĠMYASAL
KASTRASYON
UYGULAMASINA ĠÇ HUKUK
DÜZENLEMELERĠNDE YER VEREN BAZI DEVLETLERĠN
SĠSTEMLERĠ
2.3.1.
AMERĠKA BĠRLEġĠK DEVLETLERĠ
Amerika BirleĢik Devletleri Adalet Bakanlığı‘ nın verilerine göre
çocuklara tecavüz etmekten mahkum olan failler, iĢledikleri suçların
ortalama mahkumiyet
ortalama 37 ay hapiste
40
41
SavaĢçı a.g.e. s. 51
SavaĢçı a.g.e. s. 54
süresinin yarısından bile daha az olan bir süre
kalmaktadırlar. Farklı bir deyimle bu kiĢiler
21
hapis sürelerinin tamamını çekmeden üç dört
yıl gibi kısa bir süre
sonra toplumun içine salıverilmektedir42.
Cinsel
suçlular
,
kimyasal
kastrasyonun
uygulandığı
bazı
eyaletlerde ya hapse girmeye ya da tıbbı tedaviye zorlanırlar. California,
Michigan ve Florida‘ da kimyasal kastrasyon mükerrer olarak cinsel suç
iĢleyen veya
ilk suçu olmasına rağmen zor kullanan suçlularda
mecburi olarak uygulanır.
Kimyasal kastrasyonu kabul etmeyen suçlulara ise cerrahi
kastrasyon
veya ömür boyu hapis cezası seçenekleri sunulur. Fakat
ömür boyu hapis cezasını seçtiklerinde özgürlüklerinden, kimyasal
veya cerrahi kastrasyonu seçtiklerinde
ise sağlıklarından olacak olan
bu suçlulara gerçekte serbest seçim hakkı tanınmadığından bu durum
eleĢtirilmektedir43.
2.3.1.1. CALĠFORNĠA
California Eyaleti‘ nin 1999 tarihli Ceza Kanunu‘nun
645
maddesi gereğince Mahkemeler, 13 yaĢ altı çocuklara karĢı cinsel suç
iĢlemiĢ faillerin MPA tedavisine ya da onun dengi bir kimyasal
tedavisine Ģartlı salıverilmeleri öncesi tabi tutulmalarını emredebilirler.
Mükerrer
saldırganların
salıverilmeleri
tutulmaları mecburidir. Saldırganların,
cerrahi
öncesi
bu
tedaviye
tabi
kimyasal kastrasyon yerine
kastrasyonu tercih etme opsiyonları vardır. Ġnfaz kurumu
salıverilmelerinden
bir
hafta
önce
tedaviye
baĢlamalıdır.
Ġnfaz
kurumunun yeterli gördüğü süreye kadar devam etmelidirler. ġartlı
salıverilenlerin kimyasal kastrasyona tabi tutulmalarını
suçlar
Ģunlardır.
1.) Sodomi , 2.) Oral tecavüz
üçüncü bir Ģahsa
42
43
Dursun , a.g.e. s. 247
Pitula a.g.e. s.16
iğrenç Ģeyler yaparak,
gerektiren
3.) Kendisine veya
zorla, Ģiddetle, korkuyla
22
uygulanan kanun dıĢı yaralama ile gerçekleĢtirilen tecavüz 4.)tecavüz
a.) kuvvetle, Ģiddetle, tedhiĢle
b.) intikam amaçlı yapılan tecavüz44
1999 yılında kabul edilen ve Ģartlı salıverilmeden yararlanmak
için kimyasal kastrasyonu öngören California Yasası, izlediği prosüdür
ve
etik açısından oldukça yoğun eleĢtiriler almıĢtır. Yasanın cinsel
suçluların hepsi için aynı hükmü öngörmesi ve kimyasal kastrasyonu
psikoterapi olmaksızın uygulaması hatalı ve tehlikeli bulunmuĢtur.
Yasa , aydınlatılmıĢ onam, adil yargılanma hakkı, insanlık dıĢı ve
zalimane
ceza
yasağı
bakımından
da
uygun
bulunmamaktadır.
Mahkumun tedaviye karĢılık özgürlüğünün vaat edilmesinin aslında
mahkumu kastrasyona zorlamak olduğu ifade edilmektedir. Farklı bir
bakıĢ ise mahkuma seçenek sunmanın,
olduğu ve hapishanede
seçeneksizlikten daha iyi
olmasının kiĢinin mantıklı karar almasını
engellemeyeceği gerekçesi ile karĢı çıkmaktadır45.
California,
ABD
kimyasal
kastrasyonu
kanunlaĢtıran
ilk
eyalettir. 13 yaĢından küçük çocuklara karĢı ilk kez kanunda belirtilen
ağırlaĢtırılmıĢ biçimleri ile
cinsel istismarda bulunmaktan dolayı ceza
alan hükümlüler, Ģartlı salıverilmeden bir hafta önce uygulamaya
baĢlanmak sureti ile kimyasal kastrasyona tabi tutulabilirler.
Bu
ibareden ilk kez yapılan saldırılarda hakime bir takdir hakkı tanındığı
sonucu çıkmaktadır. Mükerrer
cinsel saldırganlarda ise bu takdir
hakkı tanınmamıĢ kimyasal kastrasyon zorunlu kılınmıĢtır. Kimyasal
kastrasyonun ne kadar süre ile
devam
edeceğine infaz kurumu
karar vermektedir.
Her ne kadar California Yasası‘ nın uygulamasında
tüm cinsel
saldırganlar için aynı hükmün herhangi bir ayırım yapılmaksızın
uygulanmakta olduğu iddia edilmekte ise de bu iddia doğru olmayıp
44
Norman
Sandra
(2006)
Cinsel
Saldırganların
Kastrasyonu
çevrimiçi,http:/cga.ct.gov/2006/rpt/2006—R-0183 htm son eriĢim tr.27.03.2011, s.3
45
SavaĢçı a.g.e. s.50
,
23
hukukçu olmayanları rahatlıkla yanıltacak Ģekilde yasanın
hatalı
yorumlanmasına örnek teĢkil eder.
Zira bu eyalette,
kimyasal kastrasyon tüm cinsel saldırganlara
değil, cinsel saldırının ağırlaĢtırılmıĢ ve sapkın biçimleri ile kanun
hükmünü ihlal eden ve yapılan yargılamada kesin olarak suçlu olduğu
saptanan kiĢilere yani hükümlülere uygulanmaktadır.
Yasanın çok açık hükmünden de anlaĢılacağı üzere, ileri sürülen
eleĢtirilerin
aksine,
uygulanacağı
kanunda
hangi
tip
cinsel
saldırılara
tek tek sayma yöntemi ile tesbit edilmiĢ olup
karĢı
böylece
hakime bu saldırı tiplerini geniĢletme konusunda bir takdir hakkı da
tanınmamıĢtır.
Ancak ,
sodomi, oral tecavüz,
mağdura, kendisine
veya üçüncü bir Ģahsa iğrenç eylemlerde bulunarak,
zorla,
Ģiddet
göstererek veya yoğun korku uyandırmak sureti ile gerçekleĢtirilen
tecavüz keza intikam amaçlı sadizmi andırır Ģiddet uygulanarak yapılan
tecavüz
eylemlerinde
kimyasal
kastrasyon
uygulamasına
izin
verilmiĢtir.
Tecavüzün bu Ģekilde gerçekleĢtirilmesinin baĢlı baĢına iĢlenen
suçu
olduğundan
daha
vahim
hale
getireceği
ve
ağırlaĢtıracağı
ortadadır. Kimyasal kastrasyon uygulamasına yer versin veya vermesin
tüm Ceza Kanunları, suçun özel iĢleniĢ biçimlerine göre daha ağır
cezalar verilmesini öngörmektedir. Örneğin bir yaralama suçunun ateĢli
silahla iĢlenmesine farklı, silahsız iĢlenmesine tamamen farklı cezalar
öngörülür. Keza bir kısım suçların, gece vakti veya birden ziyade kiĢiyle
iĢlenmesi
mağdurun direnme gücünü daha fazla ortadan kaldırması
gibi nedenlerle
daha ağır cezayı müstelzim eylemlerdir. Bu itibarla
suçun özel iĢleniĢ biçimlerinin dikkate alınması ve cezanın buna göre
arttırılması
ayrıca
ek
tedbirler
öngörülmesi
ve
uygulanması
hakkaniyete ve hukuka uygundur. California Yasası‘ na bu yönden
getirilen eleĢtirilerin haklılık payı bulunmamaktadır.
Tekrar bir sınırlama olarak, ilk kez bu Ģablonlara uymakta olan
bir
saldırıyı
gerçekleĢtiren
hükümlüye
yine
de
somut
olayın
24
özelliklerine göre kimyasal kastrasyon uygulanmayabilir. Ancak ikinci
kez kanunda sayılan Ģekilde ağırlaĢtırılmıĢ cinsel saldırılarda bulunan
hükümlü karĢısında
artık hakimin takdir yetkisi yoktur ve kimyasal
kastrasyon uygulanması konusunda karar vermek zorundadır.
Bu hükümlerden esasen kimyasal kastrasyonun ceza değil,
kanunda
açık açık yazılmasa dahi ,
toplumu koruyucu,
suçu
önlemeye matuf bir tedbir niteliğinde olduğunu anlamak mümkündür.
Zira Ģartlı tahliyeden en az bir hafta önce baĢlatılması, hükümlünün
toplum içine salıverilmeden önce gerekli tedbirlerin alınması amacını
güttüğünü ortaya koymaktadır. Eğer bir ceza olarak görülmüĢ olsaydı (
ki
aynı eylemden dolayı kişiye iki kez ceza vermek hukuken de
mümkün değildir -ne bis in idem kuralı-
) hürriyeti bağlayıcı ceza ile
birlikte baĢlatılması ve ömür boyu sürdürülmesi de
öngörülebilirdi.
Oysa tahliyeden belli bir süre önce baĢlatılmaktadır ki uzun süre
cezaevinde kalmıĢ, zaten hürriyeti bağlayıcı ceza ile cezalandırılması ve
hakkında
kimyasal
kastrasyon
verilmesini gerektirecek,
uygulaması
konusunda
karar
özel nitelikli vahim ve tehlike arz eden bir
cinsel saldırı eyleminde bulunan
bir hükümlünün,
cezaevinden
çıktıktan sonra elde edeceği hürriyet içinde sapkın cinsel dürtülerini
kontrol edemeyebileceğinin de düĢünüldüğü ve kiĢinin ikinci bir kez
suç iĢlemesine engel olunmak istendiği anlaĢılmaktadır. Böylece daha
tahliye olmasının üzerinden
bir
kaç ay bile geçmeden onun tekrar
cezaevine atılmasına da engel olunmak istendiği, bu kısır döngünün
hem toplum menfaatine hem de hükümlü menfaatine kırılmaya
çalıĢıldığı, baĢarılı olup olmayacağı Ģüpheli görülse dahi hükümlünün
topluma kazandırılmaya çalıĢıldığı görülmektedir.
Diğer
destek
yandan
verilmesinin
California
Yasası‘nda
öngörülmediği
hükümlüye
yolundaki
eleĢtirilere
mümkündür. ĠĢlediği suçun cezasını çekmiĢ olan
psikiyatrik
katılmak
bu bireyleri
ıslah
etmek, onları topluma kazandırmak, toplumun diğer bireyleri için de
tehlikeli olmaktan çıkarmak
göre, artık
bir
hedef olarak ortaya koyulduğuna
burada hükümlüye verilecek ek psikiyatrik
desteğin
25
maliyetlerini
düĢünmenin
ahlaki
ve
insani
olmayacağı
düĢüncesindeyim. Hele ki kendi rızası ile kimyasal kastrasyona onay
vermiĢ olan hükümlülere, çabası ve iyi niyeti dikkate alınarak mutlak
surette destek olunması gerektiği düĢüncesindeyim.
2.3.1.2.FLORĠDA
California Yasası‘ na benzer düzenlemelerin Florida‘ nın 1997
tarihli Eyalet Anayasası‘ nın 794. md düzenlendiği görülmektedir.
Mahkemeler ilk defa yaptıklarında dahi cinsel suç faillerini
MPA
uygulamasına mahkum edebilirler. Mükerrer olanlara ise mahkemeler
bu uygulamayı yapmaya mecburdurlar. Cinsel saldırıdan kasıt oral,
kendi cinsel organı, bir baĢkasının organı veya bir obje ile, oral, anal
ya da vajinal penetrasyondur. Cinsel müdahale
bir medikal müdahale
ile yapılıyorsa bu suç değildir. Bu tedavinin uygulanması, mahkumiyeti
ve
Mahkemenin uygun göreceği diğer cezaların yerine geçmez veya
azaltmaz.
Mahkeme
kararında
tedavinin
süresini
belirtilmek
zorundadır. Tedavi hayat boyu da olabilir. Hükümlünün talebi ile veya
Mahkeme‘
kastrasyon
nin
seçimi
ile
uygulanabilir.
kimyasal
Ancak
kastrasyon
hükümlünün
yerine
seçimini,
akıllıca ve gönüllü olarak yapması Ģarttır. Mahkemenin
Mahkemece atanmıĢ bir tıbbı uzmanın bu
uygun olup olmadığına
mantıklı
kararı,
hükümlünün
iliĢkin vereceği rapora bağlıdır46.
Bu bilirkiĢi bu tesbiti hükümden sonra
zorundadır. Eğer
konuda
cerrahi
60 gün içinde yapmak
hükümlü hapisteyse, bu tedavi salıverilmesinden
en az bir hafta öncesinden baĢlamalıdır, uygulamayı ise infaz kurumu
DOC yapar. Bu uygulamaya uymayan yada reddeden hükümlü ikinci
dereceden suçlu olarak 15 yıl hapis veya 10.000 dolar ceza veya ikisi
ile birden cezalandırılabilecektir47.
46
47
Norman, a.g.e.
Norman a.g.e.
s.3
s.4
26
Bu eyalette, California‘dan farklı olarak kimyasal kastrasyonun
ne kadar süre devam edeceğine yine Mahkeme karar vermektedir. Her
iki
eyalette de hükümlüye
kastrasyonu
tercih etme
kimyasal
kastrasyon yerine cerrahi
hakkı tanınmıĢtır. Bu eyalette tıbbı bir
uzman tarafından hükümlünün kimyasal
kastrasyona uygun olup
olmadığı konusunda Mahkeme kararından itibaren 60 gün içinde bir
inceleme ve rapor tanzim
etmesi gerekmektedir. Hükümlü tahliye
olmadan
kastrasyon
önce
kimyasal
uygulamasına
baĢlanması
gerekmektedir. Temyiz Mahkemeleri Mahkeme kararından itibaren 60
gün içinde uzman raporu alınmamasını yasaya aykırı bularak kararları
geri döndürmektedir. Hükümlü, Mahkeme kararına uymadığı takdirde
ayrıca bundan dolayı 15 yıl hapis cezası
veya
10.000.-dolar para
cezasına veya her iki cezaya birden de mahkum
edilmektedir ki bu
mahkumiyet asıl suçun yani cinsel saldırıdan dolayı
aldığı cezadan
ayrı bir cezadır.
2.3.1.3. GEORGĠA
Bir mahkeme 16 yaĢın altında bir çocuğa karĢı cinsel saldırıdan
hüküm giymiĢ kiĢinin MPA kimyasal uygulamasının veya ona denk bir
uygulamanın
hükümlünün
tavrını
değiĢtirmesinde
etkili
olup
olmayacağını belirleyen bir psikiyatrik değerlendirmeden geçmesini
isteyebilir.
Ondan
sonra
da
eğer
bu
değerlendirmede
tavrının
değiĢebileceği sonucu çıkarsa o zaman bunu Mahkeme salıverilme Ģartı
kılabilir. Eğer hükümlü karar
verildiğinde cezaevinde
salıverilmesi Ģartı olarak tedaviden geçmesi
ise ve
mecbur kılınmıĢ ise
salıverilmeden önce bu tedaviye baĢlamak zorundadır. Eğer cezaevinde
değilse
o
zaman
tedavi
baĢlamadan
önce
gözaltına
alınmalıdır.
Uygulama salıverildikten sonra da devam etmeli ve mahkemeye bu
uygulamaya gerek kalmadığının ispatına kadar devam etmelidir.
Hükümlüye uygulamanın yan etkilerinden bahsedilmeli ve yazılı olarak
da oluru alınmalıdır48.
48
Norman a.g.e. s.4
27
Georgia eyaleti, diğer iki eyaletten de farklı olarak, kimyasal
kastrasyona karar vermeden önce MPA uygulamasının cinsel saldırgan
üzerinde bu eylemlerini değiĢtirmeye faydalı olup olmayacağı hakkında
psikiyatrik bir değerlendirme raporu istemektedir. Eğer olumlu bir
sonuç çıkarsa, Ģartlı salıverme Ģartı olarak
kimyasal
kastrasyona
karar verilmektedir. Kimyasal kastrasyona artık gerek kalmadığının
ispat külfeti uygulamanın kaldırılmasını talep edene yüklenmiĢtir.
Yine diğer iki eyaletten farklı olarak hükümlüye kimyasal kastrasyonun
yan etkilerinden bahsedilmesini
Ģart kılınmıĢ ve ayrıca hükümlünün
yazılı olarak muvaffakatının alınması istenmektedir. Bu hükümlerden
Georgia eyaletinin kimyasal kastrasyon yönünde karar verilmesini
zorlaĢtırdığını
ve
sonuçta
hükümlünün
onayına
bıraktığı
anlaĢılmaktadır.
2.3.1.4.LOĠSĠANA
On iki yaĢ ve altındakilere karĢı yapılan cinsel saldırılardan ilk
defa hüküm giymiĢ olanlar ve bazı mükerrer
saldırganlar Ģartlı
salıverilmeye hak kazanmadan önce ceza indirimine veya ertelenmesine
hak kazanmadan önce tedavi planı da içerebilen
bir akıl sağlığı
değerlendirmesinden geçmek zorundadırlar49.
Seri cinsel
ertelenmesi,
saldırganlar bu hakka sahip değildirler. Cezanın
hükmün ertelenmesi , Ģartlı salıverilme değerlendirmeyi,
bu konuda tecrübesi olan
profesyonel kaliteli akıl
sağlığı uzmanı
tarafından yapılacaktır. Uygulama planı MPA uygulamasını veya onun
dengi
olan
lisanslı
bir
bir uygulamayı tercih edebilir. Eyalet
tıbbı
uzman
kanalı
ile
bu uygulamayı
gerçekleĢtirir.
Uygulayıcı,
hükümlüleri yan etkileri konusunda bilgilendirmek zorundadır.
Hükümlüler kimyasal uygulama yerine cerrahi uygulamayı tercih
edebilirler. ġartlı tahliye veya ceza ertelemesine hak
49
Norman, a.g.e. s. 5
kazanan
28
hükümlüler,
MPA
Mahkemenin
ve
veya
dengi
olan
karar verdiği Ģekilde
bir
kimyasal
uygulamayı
kalifiye bir akıl sağlığı uzmanı
tıbbı ekip ile baĢlamak zorundadır. Hapiste olan hükümlüler
salıverilmelerinden 6 hafta önce baĢlamak zorundadırlar. Hapisteyken
ertelenmiĢ cezaları süresinde,
uygulamanın artık gerek olmadığına
karar verilene kadar devam etmek zorundadır. Uygulamayı bırakmak
veya devam etmemek bütün cezaların ertelenmesi, Ģartlı salıverilme vs
diğer
hakların
kaybetmesine
gerekçe
olur.
Hükümlüler
bu
değerlendirmenin ve uygulamanın masraflarını karĢılamak zorundadır.
Ġlk defa suç iĢleyenleri
akıl sağlığı değerlendirmesine mecbur kılan
suçlar Ģunlardır. 1.) Zorla veya
basit tecavüz, 2.) Cinsel saldırıcı 2.
derece cinsel saldırı, Oral cinsel saldırı , 3.) Ġnsest veya ağırlaĢtırılmıĢ
insest , 4.)Ġnsan doğasına aykırı
suç, ağırlaĢtırılmıĢ suç (doğal
olmayan veya zeka özürlü kiĢilere, reĢit olmayan kiĢilere karĢı yapılmıĢ
doğal olmayan suç )50
Eyalet, seri cinsel saldırganları, ilk kez cinsel saldırıdan hüküm
giymiĢ olanlardan tefrik ederek onlar için kimyasal kastrasyon öncesi
Ģartlı salıverilmeye veya cezanın ertelenmesine hak kazanmadan evvel
bir akıl sağlığı değerlendirilmesinden geçme hakkı tanınmamıĢtır.
California ve Florida gibi bu eyalette de
hükümlüye kimyasal
kastrasyon yerine cerrahi kastrasyonu seçme hakkını
vermiĢtir.
California, Florida‘ da Ģartlı salıverilmeden bir hafta önce uygulamaya
baĢlanması öngörülmüĢken Louisiana eyaletinde Ģartlı salıverilmeden
altı hafta önce uygulamaya baĢlanması gerekmektedir.
Kimyasal
kastrasyonu
kaybedilmesine
neden
yarıda
olmaktadır.
bırakmak
Hükümlü
bütün
akıl
hakların
sağlığı
değerlendirmesinin masrafları ile kimyasal kastrasyon uygulamasının
masraflarını kendisi karĢılamak zorundadır. Ancak kanaatimce maddi
gücü yetmeyen hükümlülerin
daha isabetli bir çözüm olabilirdi.
50
Norman, a.g.e. s. 6
masraflarının
Devlet‘in karĢılaması
29
2.3.1.5. MONTANA
Mahkeme, cinsel saldırı, tecavüz veya 16 yaĢ altı reĢit olmayanın
dahil olduğu tecavüz ya da fail mağdurdan üç yaĢ büyük ise o zaman
MPA
yada
onun dengi olan bir kimyasal kastrasyon veya cinsel
fantazileri azaltan herhangi bir tıbbı uygulamaya mahkum edebilir. Bu
suçları iĢleyen fakat mahkeme tarafından bu uygulamaya mahkum
edilmeyenler de isterlerse bu tedaviyi gönüllü olarak alabilirler. Tedavi
salıverilmeden en az bir hafta önceden baĢlamalı ve infaz kurumunun
artık gerekli olmadığına iliĢkin karar verene
Yine
kadar devam etmelidir.
hükümlüler yan etkilerden haberdar edilmelidirler. Tedaviye
devam etmemek, karara uymamak
addedilir ve
mahkemeye saygısızlık
olarak
10 ila 100 yıla kadar af hakkı olmadan hapis cezası
verilir51.
Amerika‘nın California, Iowa, Louisina ve Montana eyaletlerinin
ceza yasalarında kimyasal kastrasyon Ģartlı tahliye koĢulu olarak kabul
edilmiĢtir. Bu yasalarda yöntemin uygunluğu mağdurun yaĢının
küçüklüğü, mahkumun tekrar suç iĢleme eğilimine vurgu yapılarak
tanımlanmıĢtır52.
Bu eyalette Mahkeme hakimine takdir hakkı tanınmıĢtır. Hakim
uygun gördüğü takdirde kimyasal kastrasyon uygulamasına karar
verebilecektir. Failin
mağdurdan
en az
üç yaĢ büyük olması
durumunda reĢit olmayan bir kiĢiye de MPA uygulaması yapılabileceği
sonucu doğmaktadır. Mahkemece hakkında MPA uygulamasına karar
verilmeyen bir hükümlü de gönüllü olarak kendisine MPA uygulamasını
talep edebilir. Her halükarda uygulamanın Ģartlı salıverilmeden en az
bir hafta önceden baĢlanması ve infaz kurumunun
son verilmesine
uygun gördüğü tarihe kadar devam etmesi gerekmektedir.
kanunundan
farklı
olarak
hükümlünün
yan
etkiler
Florida
konusunda
bilgilendirilmesi gerekmektedir. Karar verildikten sonra tedaviye devam
51
Norman, a.g.e.
s.6
52
SavaĢçı a.g.e
s.50
30
etmemek, Mahkeme kararına aykırı davranmak farklı bir suç olarak ele
alınır ayrıca ceza verilmesi öngörülmüĢtür.
2.3.1.6.OREGON
Her sene infaz kurumu Ģartlı salıverilme yada hapishane sonrası
denetimli serbestlikten yararlanacak kırk yada elli cinsel hükümlüye
pilot uygulama baĢlatmalıdır. Bu programın amacı hükümlülere
hormonlar
anti androjenler ( MPA uygulaması gibi ) vererek yeniden
cinsel saldırı yapma riskini azaltmaktadır. Ġnfaz kurumu Ģunları
yapmak zorundadır. 1.Bu programdan yararlanabilecek hükümlüleri (
Ģartlı salıverilme veya denetimli serbestlik hakkından faydalanabilecek
suçluları salıverilmelerinden 6 ay önce tespit edecek ve onları seçecek
ve onların bu uygulamaya uygun olup olmadıklarını tespit edecektir.
2.Bu uygulamadan en çok fayda göreceğini düĢündüklerini
tıbbı
değerlendirme
3.Bu
için
değerlendirmeden
yetkin
geçenler
bir
doktora
yaĢayacakları
yönlendirecektir.
bölgedeki
bir
doktor
tarafından sürekli takip altında tutulacaktır. Denetimli serbestlik
hakkında karar veren eyalet kurulu serbest bırakılmanın ön
koĢulu
olarak hormon veya anti androjen tedavisini mecbur kılmalıdır. Serbest
bırakılma koĢulunun ihlalinin
iki Ģartı vardır. Hükümlü iĢbirliğini
reddetmesi veya verilen tedaviyi etkisiz
kılacak
stretoid alması durumunda denetimli serbestlik
bir
kimyasal veya
koĢulunu
ihlal
etmiĢ sayılır53
Oregon eyaleti diğer eyaletlerden daha
izlemektedir.
Bu
eyalette,
uygulamanın
zorlaĢtırıldığı
aĢamasının
ayrı bir takibi
hükümlünün
kimyasal
lehine
farklı bir sistem
olacak
kastrasyonun
gerektiren
Norman, a.g.e. s.7
uzun,
her
prosudüre bağlandığı
anlaĢılmaktadır. Bu sistemde Ceza Ġnfaz Kurumu, her
53
Ģekilde
yıl
cinsel
31
suçlardan hüküm giymiĢ olanlar
seçmelidir.
arasından kırk
yada elli kiĢiyi
Bu kiĢiler Ģartlı salıverilme veya denetimli serbestlik
hakkından faydalanabilecek durumda olan mahkumlar arasından
onların salıverilmelerinden altı ay önce tesbit etmesi gerekmektedir.
Oregon‘ da Florida‘ nın aksine bu kriterleri netleĢtirmek için
oldukça çaba sarf edilmiĢtir. Oregon Kanunlarının programına göre üç
tane kriter vardır.
1.Yeniden saldırma olasılığı
2.merkezi sinir sistemi ile ilgili bir sorunun varlığı
3.hapishane
gardiyanları,
psikologlarından
ve
diğer
eyalet
yetkililerinden alınacak referans mektubu .
Bu üç kriter kullanılarak hangi saldırganın tehlikeli olduğuna
karar veriliyor ve onlar kimyasal kastrasyona aday gösteriliyor. Oregon
kriterleri genellikle risk üstüne yoğunlaĢmıĢtır. Bu kiĢiler arasından da
kimyasal kastrasyon
inanılan
kiĢiler,
uygulamasından en fazla
tıbbı bir
yönlendirilmektedir. Bu doktorun
fayda göreceğine
değerlendirme için uzman doktora
değerlendirmesinden de geçtikten
sonra Ģartlı tahliye kararı veya denetimli serbestlik kararı verilebilme
koĢulları taĢıyan hükümlülerin bu talepleri Eyalet Kurulu tarafından
kabul edilmeden önce ön koĢul olarak hükümlüye bu uygulamayı
zorunlu
kılmaktadır. Bir diğer deyiĢle hükümlü
Ģartlı tahliye olmak
istiyorsa o zaman kendisi hakkında kimyasal kastrasyon uygulaması
kararı verilmesini kabul etmelidir.
Hükümlü kimyasal kastrasyon uygulamasını kabul etmezse veya
kabul ettiği halde sonradan bu uygulamayı sabote edecek eylemlerde
bulunursa, örneğin
uygulamayı yarıda keserse veya
anlamsız kılacak kimyasallar, ilaçlar
kullanırsa,
bu
uygulamayı
takdirde Ģartlı
tahliye hakkını yitirecektir. ġartlı tahliye edilen hükümlülerin MPA
uygulaması devam ederken yaĢayacakları bölgede bir doktor tarafından
sürekli takip altında tutulmaları da öngörülmüĢtür.
32
Bu
eyaletin
doğrudan
sisteminde
doğruya
dikkat
kimyasal
çekici
nokta,
kastrasyon
gerekmemektedir. Ceza Ġnfaz Kurumu
tüm
Mahkemenin
kararı
vermesi
süreci
üstlenmiĢ
durumdadır. Bu itibarla da hükümlünün rızası mutlaka aranmaktadır.
Sürecin en baĢında
seçilen hükümlülerin
baĢta rıza gösterip
sonradan bu rızayı geri alması mümkündür. Bu durumda tüm koĢullar
kimyasal
halde,
kastrasyona tabi tutulması gerektiğini
ortaya koyduğu
sadece hükümlünün rızası olmadığı veya mevcut rızasını
sonradan geri aldığı için uygulama yine yapılamayacaktır. Zorlayıcı bir
Mahkeme kararı da olmadığı için yapılabilecek tek Ģey kiĢinin Ģartlı
tahliye talebini reddetmek olacaktır
kanunen kazanmıĢ
ki
Ģartlı tahliye hakkını zaten
ise bu red kararının da bir anlamı olmayacağı son
derece açıktır. Böylece kendiliğinden salt Ģartlı tahliye hakkı kazanmak
için kimyasal kastrasyon uygulamasına rıza gösteren hükümlüler ,
sonradan rızasını geri alması durumunda uygulanabilecek tek yaptırım,
Ģartlı tahliye hakkı verilmesini gerektiren Ģart ortadan kalktığı için,
kalan cezasının infaz edilmek üzere tekrar cezaevine alınması olacaktır.
Bu
sonuç da
zaten kimyasal kastrasyona karĢı çıkanların üzerinde
durduğu bir eleĢtiri konusudur. Zira hükümlünün sadece Ģartlı tahliye
olabilmek için esasen razı gelmediği bir uygulamaya gönülsüz olarak
razı olduğu ileri sürülmektedir.
Oregon‘
un
bu
programı
uygulamada
olmuĢtur. 2002 yılı itibari ile onbeĢ
programın
uygulanması
tavsiye
oldukça
ile kırk iki
edilmiĢtir.
sıkıntıları
cinsel saldırgana
Fakat
uygulamaya
girilememiĢtir. Sebebi ise finanse edecek para olmaması ya da bu MPA
uygulamasını onaylayacak doktor bulamamıĢlardır54.
Esasen bu sistem kimyasal kastrasyonu,
taĢıyan hükümlülere ceza olarak değil,
koĢulları tamamen
sadece onun rızası da varsa
tedavi gibi uygulandığı anlaĢılmaktadır. Bu itibarla uygulamayı bu
kadar çok Ģarta bağlamanın, pratikte
54
Stinneford, a.g.e. s. 3
ne gibi
faydalar
sağladığı
33
konusunda
bir yorum yapılamamaktadır. Ancak
bir yandan kamu
oyunu memnun etmeye çalıĢarak kağıt üzerinde
de kalacak olsa
kimyasal kastrasyona kanuni düzenlemelerde Ģeklen
yer verip diğer
yandan da kimyasal kastrasyon uygulamasını mümkün olduğu kadar
ağır
koĢullara bağlamanın her Ģeyden önce de hükümlünün rızasına
bağlamanın kimyasal kastrasyon uygulamasından beklenen fayda ile
örtüĢmeyeceği çok açıktır.
2.3.1.7.TEKSAS
On dört yaĢ
altı çocuklara karĢı
cinsel saldırıda bulunan
mükerrer hükümlüler, on yedi yaĢ altındaki çocuklara ağırlaĢtırılmıĢ
cinsel saldırıda bulunan mükerrer
hükümlüler ya da onyedi
yaĢın
altındaki çocuğa istismarda bulunan mükerrer hükümlüler cerrahi
olarak testislerinin alınmasını isteyebilirler. Bu, cezanın ertelenmesi
veya affı için bir koĢul olamaz. Hiçbir yetkili, hükümlünün böyle bir
cerrahi müdahaleyi istemesini onun serbest
bırakılması konusunda
dikkate alamaz. Mükerrer saldırgan olmasının ötesinde böyle bir talep
de bulunan hükümlünün 1.)En az 21 yaĢında olması, 2.)Yazılı olarak
bu talepte bulunması , 3.)Onun tutuklanmasına sebebiyet veren suçu
kabul ettiğini beyan
eden bir ifade vermesi, 4.)Psikiyatrik ve psikolojik
değerlendirmeler konsültasyonlar alması , 5.)Bunu yapacak olan
doktora yazılı olarak olurunu vermesi,
6.)Sağlık,
hukuk ve ahlak
konusunda deneyimi olan monitör yardımcı ile görüĢmesi danıĢmanlık
alması. Hükümlü iĢlem gerçekleĢmeden herhangi
bir anda kararını
değiĢtirebilir ancak bu durumda bir daha böyle bir talep de bulunma
hakkını tamamen kaybeder55.
Yedi eyaletten farklı olarak Teksas bazı cinsel saldırganlara
gönüllü
olarak
cerrahi
kastrasyon hakkı tanımaktadır. Bu hakka
sahip olabilmek için hükümlü Ģu kriterleri taĢımalıdır. 1.)AğırlaĢtırılmıĢ
55
Norman, a.g.e. s.8
34
cinsel saldırıdan en az iki kere ceza almıĢ olması gerekir. 2.) En az 21
yaĢında olması gerekir. 3.) Talebini yazılı olarak bildirmesi gerekir
4.)
Suçlarını yazılı olarak ikrar etmek zorundadır. 5.) Bir psikiyatrist veya
psikolog tarafından muayene edilmesi gerekir 6.) Yazılı olarak cerrahi
kastrasyonu
kabul ettiğini bildirmesi 7.) Daha önce böyle bir talebi
olup da geri çekmemiĢ olması lazımdır. Bütün bunlardan sonra, ayrıca
bir koruma tedbiri olarak hükümlünün
akıl sağlığı,
hukuk etik
konusunda uzman bir kiĢiyle görüĢmek zorundadır. Bu uzman ilk
olarak hükümlünün konu hakkında gerekli ve yeterli bilgi
tespit etmelidir.
Ġkincisi hükümlünün bu konuda kabul etmeye
zorlanıp zorlanmadığını
cerrahi
aldığını da
tespit
etmelidir.
Hükümlü eğer talebini
kastrasyon öncesi çekerse bir daha bu haktan faydalanamaz.
Bu uygulamanın yapılması hükümlüye daha erken salıverilme hakkı
vermemektedir56.
Teksas eyaletinin sisteminde hükümlü yararına oldukça sıkı
kuralların öngörüldüğü, karar vermeden önce hükümlünün psikolog
veya psikiyatrist muayenesinden geçirilmesinin ayrıca
hukuk
ve
etik
konusunda
uzman
bir
kiĢiyle
akıl sağlığı
görüĢtürülmesi
gerekmektedir. Psikolog veya psikiyatrist hükümlüde bir akıl ve ruh
sağlığı hastalığı olup olmadığı yönünden muayene eden ve herhangi
bir sorun
yoksa
hükümlünün kendisine kastrasyon uygulanması
yönündeki talebinin incelenebileceği konusunda karar vermektedir.
Uzmanın yapacağı iĢ bundan farklı olarak öncelikle hükümlünün
iĢlem
hakkında yeteri kadar ve gerektiği kadar bilgilendirilmiĢ olup
olmadığına rızasının aydınlatılmıĢ bir rıza olup olmadığına bakacaktır.
Uzman ayrıca hükümlünün rızasının baskı, zorlama altında verip
vermediğini,
kararında
araĢtıracaktır.
Teksas
kastrasyon
cezası
uygulanmasını
56
eyaletinde
ile
özgür
ve
olup
mükerrer
uygulanmaktadır.
ağırlaĢtırıcı
Stinneford, a.g.e s.22
tümü
zorlaĢtırıcı
Ġlk
gibi
cinsel
olmadığını
de
saldırganlara
bakıĢta
görünen
yöntemin
hükümlü
35
yararına ihdas edilen bu düzenlemeler, cerrahi ve kimyasal kastrasyon
uygulaması hakkındaki
eleĢtirileri mümkün
insan haklarına aykırı
olduğu
olduğuna
yönelik
kadar aza indirme çabasına yönelik
olduğu düĢünülebilir. Ayrıca hükümlünün cerrahi kastrasyon gibi geri
dönüĢümü mümkün olmayan bir yöntemi tercih etmesindeki kararlılığı
ve kararını etki
altında kalmadan tümü ile kendi özgür
verip vermediği hususu
üzerinde durulmaktadır.
iradesi ile
Hükümlü
son
dakikaya kadar vazgeçme hakkına da sahiptir. Ancak bir kez vazgeçen
hükümlünün bir daha aynı haktan yararlanma talebinde bulunmasına
imkan verilmemiĢtir. Bu düzenleme,
vazgeçerken de
karar alırken de, karardan
hükümlünün bunun üzerinde iki kez düĢünmesini
sağlamaya yönelik
bir
uygulamadır. Yirmi bir yaĢından küçük
hükümlülere veya suçunu açıkça ve yazılı olarak ikrar etmemiĢ olan
hükümlülere cerrahi kastrasyon uygulanması
Diğer eyaletlerden farklı olarak Teksas‘da
mümkün değildir.
, cerrahi kastrasyonun
hükümlü tarafından kabul edilmesi ve uygulanması, hükümlünün
daha
erken Ģartlı tahliye hakkı kazanmasına vesile olmamaktadır. Bu
düzenleme de
genel düzenlemeye uygun olup, sistemin
örtüĢmektedir. Zira hükümlü daha
ruhu ile
erken Ģartlı tahliye
kazanabilmek için aslında arzu etmediği halde
cerrahi
hakkı
kastrasyon
talep edebilir. Bu da kararını verirken aslında özgür bir iradeye sahip
olmadığı bir an önce özgür kalabilmek isteğinin verdiği psikolojik baskı
ile
kendisine
cerrahi
kastrasyon
uygulanması
için
talep
de
bulunabileceği neticesini doğurur eyalet böyle bir olasılığın önüne
geçmek için cerrahi kastrasyon
uygulamasının hükümlüye erken
tahliye hakkı vermeyeceğini hükme bağlamıĢtır.
2.3.1.8.WĠSCONSĠN
Cezasının
3/2
mecburdurlar, eğer
sini
çeken
hükümlüler
Ģartlı
salıverilmeye
hükümlü bir çocuğa tecavüzde bulunmuĢ
ise
farmakolojik veya kimyasal tedaviyi de reddederse, infaz kurumu bu
hakkı ona verdirmeyebilir. Ciddi bir cinsel
saldırı hükümlüsünden
36
kasıt, 13 yaĢ altındaki
bir çocukla
cinsel
iliĢkiye girilmesi ona
tecavüz edilmesi birinci derece ciddi cinsel saldırıdır,
olan ciddi
ikinci derece
cinsel saldırı ise 16 yaĢ altındaki çocuğa saldırıdır57.
Wisconsin‘ daki kimyasal kastrasyon kanunu daha standart ve
geniĢ
olmaktan uzaktır. Ġnfaz Kurumu‘ nun ve
Komisyonu‘nun
değerlendirmesi
Hükümlünün 13 yaĢ altı birine
için
iki
ġartlı Salıverilme
temel
Ģartı
vardır.
cinsel saldırıda bulunmaktan dolayı
hüküm giymiĢ olması gerekiyor. Ġkincisi hükümlünün salıverildikten
sonra da kimyasal kastrasyon tedavisi görmesi gerektiği konusunda bir
plan
yapılması
gerekmektedir.
Bu
karar
alınırken
hükümlünün
gönüllü olup olmadığına bakılmamaktadır58.
Wisconsin eyaletinde birinci derecede cinsel saldırı 13 yaĢından
küçük çocuğa yönelik tecavüz,
yaĢından
ikinci derecede cinsel saldırı ise 16
küçük çocuğa yapılan tecavüzlerdir. Her iki saldırı tipi de
ciddi cinsel saldırı
olarak nitelendirilmiĢtir. Ciddi cinsel saldırı
suçundan hüküm giyenler,
Mahkemece verilen cezanın 3/2 sini iyi
halle çektikten sonra Ģartlı salıverilme hakkını kazanmıĢ olurlar. Ancak
hükümlü kimyasal veya farmakolojik tedaviyi reddederse bu durumda
yasa gereği , Ceza Ġnfaz Kurumu da hükümlünün
Ģartlı salıverilme
talebini kabul etmeyebilir.
Buradan
bakarak
kimyasal
kastrasyon
hükümlünün rızasına bağlı tutulduğunu,
uygulamasının
ancak hükümlünün de
nerdeyse kimyasal kastrasyon uygulamasına rıza göstermek zorunda
bırakıldığını
anlamaktayız. Zira bir an önce serbest kalmak isteyen
hükümlü , aslında
istemediği halde salt Ģartlı tahliye hakkını
kazanmak için rıza gösteriyormuĢ gibi davranabilir. Bu durumda Ģartlı
tahliye sırasında uygulamaya devam edip etmediğinin keza
devam
etse dahi etkilerini ortadan kaldırmaya matuf herhangi bir kimyasal
57
58
Stinneford a.g.e s.8,9
Stinneford, a.g.e. s .21
37
alınıp alınmadığının sürekli ve etkili biçimde denetlenmesi gerekli
görülebilir.
2.3.2.DĠĞER ÜLKELERDEKĠ DÜZENLEMELERE KISA
BĠR BAKIġ
1935 ve 1970 yılları arasında Danimarka, ülkedeki cinsel
suçlulara hapis cezası yada cerrahi kastrasyon uygulamasına girme
konusunda tercih yapma hakkı tanınmıĢtır fakat 1973 yılından sonra
cerrahi kastrasyon yerini kimyasal kastrasyon yöntemine bırakmıĢtır59.
Danimarka, mahkeme tarafından da açıkça tesbit edilmiĢ ağır
psikiyatrik
kastrasyonu
nedenlerin
kabul
olması
ederek
durumunda
cinsel
isteğe
suçlulara
bağlı
karĢı
cerrahi
kastrasyon
uygulamasını savunan az sayıda devletin öncüsü olmuĢtur. Cerrahi
kastrasyon iĢleminin
pedofili hastaları veya cinsel suçlular için
kullanıldığı Danimarka‘da ilk olarak ceza kanunu üzerine çalıĢmak
üzere
bir
komite
oluĢturulmuĢtur.
Bu
komite
öncelikle
olarak
kastrasyonun bir ceza yada ceza yerine geçen alternatif bir yaptırım
biçimi olarak kabul edilemeyeceğini belirlemiĢtir. Komite aynı zamanda
kiĢinin cinsel güdülerini kontrol edemediği ve bunları tatmin için suç
iĢleyeceğinin öngördüğü durumlarda insancıl nedenlere dayanarak
isteğe bağlı kastrasyonu kabul etmiĢtir60.
Buna
göre
yirmi
bir
yaĢının
üzerindeki
kimseye,
cinsel
duygularındaki bir anormallikten dolayı kendisini ve toplumu tehlikeye
sokacak bir suçu iĢlemeye yönelmesi durumunda kastrasyona yada
cinsel organlarına yönelik baĢka bir uygulamaya izin verip vermeyeceği
sorulmakta ve kastrasyondan önce kiĢiye uygun uyarı yapılmaktadır.
Danimarka Ceza sisteminde ( cerrahi ) kastrasyona iliĢkin özellikle
vurgulanan husus bunun cezanın bir parçası olmadığı ve tıbbı
zorunluluk olmadığı müddetçe kesinlikle önerilmediğidir. Tedavinin
amacının suçlunun geri kalan hayatını daha rahat yaĢaması ve tekrar
59
Akbaba, a.g.e. s. 23
60
SavaĢcı, a.g.e. s 51
38
suç iĢlemesinin önüne geçilmesi olduğu belirtilmektedir. Danimarka‘da
isteğe bağlı kastrasyon sonucu cinsel suç oranlarının düĢmesi, ayrıca
(cerrahi ) kastrasyona uğramıĢ kiĢilerde fiziksel veya psikolojik bir zarar
gözlemlenmemesi prosüdürün iyi iĢlediği Ģeklinde yorumlanmıĢtır61.
Kimyasal
kastrasyon
dünyanın
farklı
bölgelerinde
çocuk
istismarcılarına giderek artan oranlarda uygulanmaya baĢlanmıĢtır.
1960‘lardan
itibaren
kullanılmaktadır.
Almanya‘da
2009 da Polonya,
parafilinin
tedavisinde
2011 de Güney Kore ve Rusya
2012 de Moldova ve Estonya kimyasal kastrasyon kullanılmasını
onaylayan yasaları meclisten geçirmiĢtir62.
Almanya‘da hadım edilen suçlu sayısı 1970 yılından sonra beĢ
yılda 400‘ ün altına düĢmüĢtür. Fakat yine de suçluların ıslah edilmesi
bakımından
oldukça olumlu sonuçlar alınmıĢtır. Buna göre hadım
edilen suçlulardan yalnızca % 3 tekrar aynı suçu iĢlemiĢtir63.
Ġngiltere, kimyasal hadım uygulamasını ve ulusal kayıt sistemini
cinsel suçluları caydırmak için kullanmaktadır. Ancak Ġngiltere bu
uygulamayı suçluların talebi üzerine kullanmaktadır. Ġngiltere kimyasal
hadım uygulamasının yanında suçluların topluma ayak uydurmasında
kolaylık olması açısından Ģartlı tahliye döneminde rehabilitasyon
tedavisi de uygulanmaktadır64.
Danimarka 1989 tarihinden itibaren yirmi altı mahkum kimyasal
enjeksiyonu tercih etmiĢ ve bu mahkumlardan on altısı Ģartlı tahliye ile
serbest bırakılmıĢtır. Bu on altı kiĢiden sadece biri enjeksiyondan sonra
bambaĢka bir suç iĢlemiĢtir65.
61
SavaĢçı a.g.e. s. 52
SavaĢcı, a.g.e. s 5
63
Akbaba,
a.g.e. s 25
62
64
Akbaba, a.g.e s.26
65
Akbaba, a.g.e s.24
39
2009 da Polonya, 2011 de Güney Kore ve Rusya 2012 de Moldova
ve Estonya kimyasal kastrasyonun kullanılmasını onaylayan yasaları
meclisten geçirmiĢtir66.
Cerrahi Kastrasyon, kimyasal kastrasyona oranla çok daha tercih
edilen bir yöntemdir. Danimarka , Almanya, Ġsviçre , Ġsveç, Norveç,
Hollanda gibi bir çok Avrupa ülkesine isteğe bağlı olarak uygulanması
yasaldır. Ancak günümüzde nadiren uygulanan bir tedavi biçimi
olmuĢtur67.
Bunların dıĢında Mart 2010 tarihinde Arjantin, 2011 yılında
Güney Kore de kimyasal kastrasyon uygulamasına iliĢkin yasal
düzenlemeler yapılmıĢtır. Güney Kore‘ de 16 yaĢından küçük çocuklara
yönelik cinsel saldırı suçunu iĢleyen cinsel suç faillerine mahkemelerin
yanı
sıra
Adalet
Bakanlığı
tarafından
da
kimyasal
kastrasyon
uygulanması kararı verilebilmektedir68.
2.4. KĠMYASAL KASTRASYONUN
AYKIRI
Kimyasal
OLUP
OLMADIĞI
ĠNSAN
HAKLARINA
TARTIġMALARI
kastrasyon uygulamasına kendi
veren ülkelerde, uygulamanın insan haklarına
kanunlarında yer
aykırı olup olmadığı
insanın doğal olarak da hükümlünün vücut bütünlüğünü
ve kiĢilik
haklarını
koruma altına alan uluslararası sözleĢmeleri ve anayasal
hükümleri
zedeleyip
zedelemediği
hususunda
bazı
tartıĢmaları
beraberinde getirmiĢtir.
Devletin, vatandaĢına karĢı haklarının sınırlı olduğunun artık
anlaĢıldığı andan itibaren özgürlük ile güvenlik arasındaki ikilem de
66
Alay Cemal , Polat Oğuz (2012) Pedofili nedir Ne değildir ? Türkiye Bioetik Derneği Ġstanbul,
s. 214
67
SavaĢçı, a.g.e. s.54
Long,Autumn, Sex Offender Laws Of The United Kingdom and the United States: Flawed
Systems and Needed Reforms ; 18 Transnat‘l L.&Contemp.Probs. 145 (2009)
68
40
ortaya çıkmıĢtır. Gerçi güvenlik , özellikle de suçluluk karĢısında
güvenlik, özgürlüğün ilk Ģartıdır69.
Bir
grup
düĢünür,
bu
uygulamayı
bir
ceza
olarak
değerlendirmekte ve kiĢinin vücut bütünlüğüne müdahale anlamına
gelen,
eziyet verici, aĢırı sert ve hükümlünün sağlığına zarar veren,
intikam almak
amaçlı bir
ceza olduğunu savunarak, beraberinde
kiĢinin özgürce cinsel iliĢki kurma hakkı olduğunu, bu cezanın onun
bu
hakkını
da
ortadan
kaldırdığını
hatta
hakkında
kastrasyon uygulanmasına karar verilen hükümlünün
iliĢki
kurma
hakkını
zedelediğine
kadar
kimyasal
eĢinin cinsel
giderek
kimyasal
kastrasyonun insan haklarına aykırı olduğunu savunmaktadırlar70.
Kimyasal kastrasyon tedavisinin sadece pedofililerin de içinde
bulunduğu son gruptaki suçluların cinsel kontrollerini sağlamalarına
yardımcı olabileceği, diğer cinsel suçlular için ise uygun olmadığı
belirtilmektedir.
Pedofililerin
makul
düĢünme
ve
karar
alma
yetilerinden mahrum oldukları, çocuklara yönelmiĢ cinsel duygularının
ve fantezilerinin biyolojik sebeplerden kaynaklandığı ve bu sebeple
MPA tedavisinin pedofiller üzerinde etkili olabileceği savunulmaktadır71.
Kimyasal kastrasyonun gerekliliğini savunanlar ise, en azından
benim bu çalıĢma vesilesi ile okuduğum makalelerde , sadece bunun
neden
uygulanması
gerektiği
üzerinde
durmakta
yoğunlaĢmaktadırlar. Ġnsan haklarına aykırı olmadığını
Ģekilde
69Kühne
savunabildiklerini
ve
güçlü bir
söyleyebilmek mümkün değildir. Aslında
Heiner Hans, ( 2006) Suç Politikası- VatandaĢ Özgürlüğü ve Suçlu
Özgürlüğü Leviathan ile Bekçi arasında Devlet- Seçkin Yayıncılık, s. 85
70
Stinneford John (2006) Kimyasal Kastrasyon Anayasanın 8. Maddesinin Zedelenmesi
,St.Thomas
Üniversitesi
Minnesota
Hukuk
Fakültesi,
Çevrimiçi
http//ir.stthomas.edu/cgi/wievcomtent son eriĢim tarihi :14.03.2013 s.32
71
Berlin Fred ―The Paraphilias and Depo Provera : Some Medical Ethical and Legal
Considerations ― The Bulletin Of The American Academy Of Psychiatry and Law, 17/3
1989, s.235-236 : SavaĢçı, s.49 (loc.cit)
41
kimyasal kastrasyonu hangi kurum içinde değerlendirileceği onun
insan haklarına aykırı olup olmadığına iliĢkin yorumları
bakımından ve
anlamak
değerlendirmek açısından da önemlidir, bu itibarla
konuyu irdelerken ister istemez kimyasal kastrasyonun ceza mı
tedavi yöntemi mi
bir
yoksa cinsel suçların tekrarlanmasını önleyici bir
tedbir mi olduğu, bu kurumlardan hangisi içinde değerlendirilebileceği
konuları da incelenmiĢ olacaktır.
Denge süreci bir yandan bir çok kiĢisel hukuk pozisyonların
anayasa ve devletler hukuku sözleĢmeleri tarafından güvence altına
alınmıĢ
olması
müdahale
ve
böylece
noktasında
uyandırılmasıyla
formulasyonların
zora
devletin
mutlak
vatandaĢların
sınırlara
tabi
sokulmaktadır.
Diğer
pozisyonlarına
olduğu
izlenimi
yandan
bu
zorunlu olarak genel olması, yorum için geniĢ bir
alan tanımakta ve bunun sonucu olarak
büyük bir fikir çeĢitliliği
sözkonusu olmakta ve bu çeĢitlilik denge ve özünü kavrama sürecini
bir kez daha zorlaĢtırmaktadır72.
17. Eylül 1787 tarihli ABD Anayasası‘nın Kefalet Akçeleri, Nakdi
Cezalar , Cezalar baĢlıklı 8. Maddesi ( aĢırı bir kefalet akçesi talep
olunamaz, aĢırı nakdi cezalar verilemez, zalimane ve alıĢılmamıĢ bir
tarzda ceza verilemez.) hükmünü taĢımaktadır.
Yine ABD Federal Anayasası‘nın Cezai Sahada Suçlandırmak ,
Hususi Mülkiyete Riayet
baĢlıklı 5. Maddesinin konumuzla ilgili
bulunan üçüncü ve devamı cümle ( Hiç kimsenin aynı suç için iki defa
hayatı tehdit altına giremez ve Ģahsı zorlanamaz. Hiç kimse herhangi
bir ceza davasında arzusu hilafına Ģahadette bulunmaya icbar edilemez.
Kanuni yollar takip edilmeksizin hiç kimse hayatından hürriyetinden ve
mülkiyetinden mahrum edilemez ) hükmünü taĢımaktadır.
Bir cezalandırma o kiĢinin iĢkence görmesine, sakatlanmasına
neden
72
olduğu gibi o kiĢinin onuruna , kiĢiliğine ve haklarına sahip
Kühne, a.g.e. s.84
42
çıkma hakkına aykırı
ise 8. Madde değiĢikliğine aykırı sayılacaktır.
Mahkumların istekleri dıĢında tıbbi müdahaleyi reddetme hakları vardır
dolayısı ile bu temel hakları çiğneyen eyaletlerin bu davranıĢı
8.Madde değiĢikliğine aykırı hareket ettikleri anlamına gelmektedir73.
Kimyasal Kastrasyonun,
aĢağılayan
cerrahi kastrasyonun ötesinde insanı
ve eziyet eden iki özelliği vardır. Birincisi suçluyu uzun
sürede etkisini
gösterecek sağlık problemlerine muhatap etmektedir.
Ġkincisi uygulamada kullanılan ilaçların suçlunun zihni faaliyetlerini
yönlendirecek ve onu etkisizleĢtirecek etkileri vardır74.
Ġnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına ĠliĢkin
SözleĢmenin 3. Maddesi ( Hiç kimse iĢkenceye veya insanlık dıĢı veya
aĢağılayıcı
muamele
veya
cezaya
tabi
tutulamaz.)
hükmünü
taĢımaktadır.
ĠĢkence tanımındaki unsurları inceleyecek olursak bunun ağır acı
veya ıstırap veren bir fiil olduğunu görürüz. Bu acı fiziksel yada ruhsal
alanda meydana gelebilir. Yeter ki belirli bir ağırlık
düzeyine varsın.
Öte yandan failin garantör olması ve neticenin oluĢumuna yol açan
yükümlülük ihtimalinin icrai davranıĢa eĢ değer olması kaydıyla
maddede öngörülen bu neticeye gerek icrai,
gerekse ihmali bir
hareketle yol açılabilir75.
Zalimane insanlık dıĢı veya onur kırıcı muamele veya ceza deyimi
tutulmuĢ veya hapsedilmiĢ bir kimseyi geçici veya sürekli olarak
herhangi bir doğal duyumunu kullanmaktan veya bulunduğu yer ve
zamanın farkında olmaktan yoksun bırakma dahil fiziksel veya ruhsal
bütün istismar edilme hallerine karĢı mümkün olan en geniĢ ölçüde
koruyacak bir biçimde yorumlanır76.
73
Stinneford, a.g.e.
s.30
Stinneford, a.g.e.
s.32
75
Önok Murat, (2006) ĠĢkence Suçu , Seçkin Yayınevi, s.73
76
Önok , a.g.e. s.99
74
43
Cezanın A.B.D. Federal Anayasası‘ nın 8. Maddesine aykırı olup
olmadığını tesbit etmek için üç kriterin uygulanması gerektiği, buna
göre
1.) Verilen ceza,
gerçekten sanıktan ve suçun tabiatından
bağımsız olarak kötü ve gaddarca mıdır ? 2.) Ceza, suça göre çok ağır ve
ölçüsüz müdür ? aĢırı mıdır ? 3.) Bir ceza gereksiz midir ? Ceza gereksiz
ise fazladır ve insan onuru ile bağdaĢmadığı dolayısı ile de bu üç kriteri
geçemeyen cezaların ABD anayasasının 8. Maddesine aykırı olduğu
açıklanmıĢtır77.
Birinci kriter sanığın kiĢiliği ve özellikleri ayrıca iĢlediği suç hiç
dikkate alınmaksızın bu unsurlardan bağımsız olarak ele alındığında
sadece cezayı kendi baĢına değerlendirdiğimizde gaddarca ve kötü bir
ceza olup olmadığının çözümlenmesi istenmiĢtir. Kimyasal kastrasyon
açısından bakıldığında,
kimyasal kastrasyon
bir ceza
olarak
nitelendiriliyorsa hükümlünün kaç kez çocuklara cinsel saldırıda
bulunduğu veya kaç kez herhangi bir cinsel saldırı suçundan
mahkumiyet kararı aldığı, kendisine isnat edilen suçların ağırlığı,
toplum için yarattığı tehlikelilik
ve vehameti hiçbir Ģekilde dikkate
almadan cezanın gaddarca olup olmadığını düĢünülecektir. Ġkinci kriter
iĢlenen suça göre ceza orantısız denecek kadar aĢırı ve ağır bir ceza
mıdır ? Cezanın iĢlenen suça orantılı olması ilkesi dikkate alınacaktır.
Üçüncü kriter cezanın gerekli olup olmadığı noktasındadır. Eğer bu üç
kriterden de baĢarı ile geçiyorsa cezanın Anayasanın 8. Maddesindeki
ilkelere aykırı olmadığını söylenebilecektir.
Ancak bir cezanın iĢlenen suçtan, suçun iĢleniĢ biçiminden,
sonuçlarından
ve suçlunun kimliğinden, özelliklerinden tümü ile
bağımsız olarak değerlendirilmesi, buna göre ağır, barbarca bir ceza
olup olmadığına karar vermek sadece adaletçi teorilerde geçerli olup
günümüzde saf adaletçi teorinin uygulanması mümkün değildir.
77
Simpson, a.g.e s. 8
44
2.5.) KĠMYASAL KASTRASYONUN HUKUKĠ NĠTELĠĞĠ
Bu noktada
gerçekte bir cezanın amacının ne olması gerektiği
konusundaki tartıĢmalara da
Cezanın
uygulanması
ile
çok kısaca değinmekte yarar vardır.
ulaĢılmak
istenen
amaç,
kimyasal
kastrasyonun bir ceza olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği eğer
ceza olarak değerlendirilecekse sıra dıĢı ve eziyet edici bir ceza olup
olmadığı konusuna da ıĢık tutabilecektir.
Ceza Teorileri adaletçi teoriler, yararcı teoriler, uzlaĢtırıcı teoriler
baĢlığı altında toplanmaktadır.
aa.)Adaletçi Teoriler : Özellikle Kant‘ın (1724-1804 ) yapıtlarında
savunulan adaletçilik anlayıĢına göre cezanın belirli , özel bir amacı
olmayıp esasen kendisi bir amaçtır. Devlet hiçbir yararı olmasa dahi
aklın emri
suçlunun
olduğu için suçluyu cezalandırmak zorundadır. Adalet
yaptığı
kötülüğün
kefaretini
mutlaka
çekmesini
yani
cezalandırılmasını gerektirir. Toplumun savunulması veya suçlunun
uslandırılması gibi amaçlarla ceza verilmez78.
bb.)Yararcı Teoriler
: En önemli temsilcileri Feuebach (1775-
1833) Frans v Liszt ( 1851-1919 ) olan bu görüĢ cezanın suç iĢlemeyi
önleme amacına yönelik bulunduğunu savunmaktadır. Bu iki büyük
Alman cezacısından ilki cezanın toplumun bireyleri üzerinde etki
yaparak suç iĢlemekten caydırma fonksiyonunu yerine getirdiğini ve
böylece genel önlemeyi sağladığını ileri sürmüĢtür. Bu müellife göre
devletin
görevi yurttaĢlığa uygun düĢmeyen hukuka aykırı eğilimleri
psikolojik yönden etki yaparak yani korkutarak önlemektir. ĠĢte cezanın
bu genel önlemeyi sağlama amacına yönelik olması nedeniyle buna
78
Ġçel Kayıhan, Donay Sühey ( 1999
)KarĢılaĢtırmalı ve Uygulamalı Ceza Hukuku
Genel Kısım, Beta Yayınevi , 1. Kitap, YenileĢtirilmiĢ 3. Baskı, s. 5
45
uygun niteliklere sahip bulunması gerekir. Ceza ancak böyle bir yararı
olduğu için uygulanır79.
Ancak çok ağır cezaların dahi toplumun bütün fertleri açısından
aynı Ģekilde caydırıcı olamadığı ortadadır. Zira açıkça görüleceği üzere
idam cezası ve müebbet ağır hapis cezası da dahil olmak üzere
son derece ağır cezalar verildiği halde bu cezaların
verildiğinden
ve infaz edildiğinden toplumun henüz suç iĢlememiĢ diğer fertleri
haberdar olduğu halde yine de her tür
suç iĢlenmeye devam
etmektedir. Cezanın caydırıcılığı sadece tesadüfi olarak bir suç iĢlemiĢ
bundan da samimiyetle piĢmanlık duyan, kendi geçirdiği tecrübeden
ders çıkarabilecek potansiyeli olan bireyler açısından
zaten
kendiliğinden kanuna aykırı ve
kaçınan bireyler
için
veya esasen
suç teĢkil eden eylemlerden
bir anlam ifade ettiği söylenebilir. Suç
oranlarının yüksekliği, cezanın tek baĢına caydırıcı olmadığını ortaya
koymaktadır.
Bu nedenlerle
bir kısım düĢünürler cezanın tek amacının
suçluya kefaret ödetme olduğu konusunda ısrarcı olmuĢtur. Diğer bir
deyiĢle kanuni metinlerin münderecatları ne Ģekilde yazılırsa yazılsın,
gerçekte cezalandırmanın arkasında salt adaletçi teorinin yattığını öne
süren yazarlar vardır80.
Ne kadar beyhude olursa olsun suçluları cezalandırmanın tek
dürüst ve makul gerekçesinin sosyal hesaplaĢma olduğu açıktır.
Caydırıcılık iddiası hem tarih hem de mantık tarafından çürütülmüĢtür.
ġiddetli cezaların suç oranını asla ciddi bir Ģekilde düĢürmediğini
tarih göstermektedir. Suçluların davranıĢlarını bilen herkes, caydırıcılık
savının ceza düĢüncesinin bir bütün olarak dayandırıldığı özgür
ahlaki varlık doktriniyle de makul bir Ģekilde iliĢkilendirilmediğini
bilir. Eğer kiĢi davranıĢlarına karar vermekte özgürse ve deneyimlerinin
79
Ġçel- Donay, a.g.e. s. 6
80
Elmer Harry , Barnes Negley K.Teeters , Ġlkel Cezalar ve Fiziksel Cezanın
BaĢlıca Türleri, Ankara Barosu Dergisi , 2011/S. 4
46
etkisi altında değilse,
ne kadar Ģiddetli olursa olsun cezalandırılarak
suçtan men edilemez81.
V.Liszt ise cezanın yararını özel önleme amacında görmüĢtür. Bu
müellife göre doğru yani haklı ceza, zorunlu cezadır. Ceza hukukunda
adalet, amacın gerektirdiği ceza ölçüsüne uyularak gerçekleĢtirilebilir.
Cezanın amacı iyileĢmeye gereksinim duymayan tesadüfi suçluyu baĢka
bir suç iĢlemekten caydırmak, iyileĢmesi olanaklı suçluların cezanın
infazı sırasında eğiterek yeniden sosyalleĢtirmek ve iyileĢmeye yatkın
olmayan itiyadi suçluları
da
belirsiz bir süre
zararsız duruma
getirmektir. Müellif bu düĢüncelerinin sonucu olarak sosyalleĢtirmede
etkisiz olan aksine mahkum için büyük zararlar doğurabilen kısa süreli
hürriyeti bağlayıcı cezalara karĢı esaslı bir mücadeleye giriĢtiği
cezaların infaz
sisteminin
gibi
ıslahı konusunda da büyük çaba
göstermiĢtir82.
Faydacı teorinin cezanın yararını özel önleme amacında gören bu
kanadında, doğal olarak iĢlenen suçla verilen cezanın orantılı olması,
suç dikkate alındığında
cezanın haklı olması
ve suçlunun durumu
kriter kullanılmaktadır. Suçlu zaten mükerrir değilse , ilk kez ve
tesadüfen suç iĢlemiĢse bu kiĢiyi uzun süre cezaevinde tutmak
faydadan ziyade zarar verecektir. Halbuki cezadan beklenen fayda bu
değildir. Tesadüfi suçlu olmamakla beraber ıslah edilebilir suçlular
infaz aĢamasında verilecek eğitimler, terapiler vb çalıĢmalarla yeniden
sosyal ve toplum kurallarına saygılı bir birey haline getirilebilir. Bu hem
o birey için özelde hem de o toplum için genelde bir faydadır. Islah
edilmesi
mümkün
olmayan,
büyük
tehlike
oluĢturan
suçlular
bakımından doğal olarak cezanın caydırıcı olmayacağı baĢtan kabul
edildiği için cezadan beklenen tek fayda ,
toplumu en azından suçluya verilen
81
82
Elmer,Barnes vd. age. s.163
Ġçel, Donay, a.g.e. s. 5
bu suçlular açısından
ceza süresince onu infaz
47
kurumunda tutmak sureti ile toplumdan uzaklaĢtırmak ve böylece
toplumu bu tip suçludan korumaktadır83.
Devletin ceza yaptırımı uygulaması ancak iki amacı olduğu
takdirde meĢrudur. Birincisi suçun azaltılması (genel önleme veya özel
önleme ) ikincisi ise ceza kanunlarına uyulmasını sağlamak. Bu
amaçlardan yalnızca biri gözetilerek ceza yaptırımının uygulanması
büyük hata olacaktır84.
Aynı tarihlerde Almanya dıĢında Avrupa ülkelerinde de bilimsel
pozitivizm
temeline
dayanan
suç
politikası
hareketleri
kendini
göstermiĢtir. Ceza hukukunda Pozitivist Okul olarak anılan akımın
öncüleri olan bu müellifler ( Esare Lombroso ve Enrico Ferri ) de ceza
hukuku yaptırımlarının büyük ölçüde özel önleme amacına yönelik
olmasını
istemiĢlerdir.
sorumluluğunun
Gerçekten
esası
manevi
de
pozitivistlere
sorumluluk
göre
olmayıp
ceza
sosyal
sorumluluktur85.
Suçludaki tehlike durumuna bakılarak bir sosyal savunma
aracı olan yaptırımın türü seçilecektir. Yaptırımın seçilmesinde ayrıca
suçlunun
sosyal
çevreye
uyma
Tehlike durumu ve suçlunun
yeteneği
de
dikkate alınacaktır.
çevreye uyma yeteneğinin saptanması
için ise eylemin az veya çok anti sosyal niteliği ile failin az veya çok anti
sosyal karakterini araĢtırmak gerekir. Suçluya uygulanacak tüm
yaptırımların her türlü
kefaret düĢüncesinden uzak olması, sosyal
savunma amacına yönelik bulunması ve bunun için somut olayda
suçlunun kiĢiliğine uydurulması zorunluluğu vardır. Suçla mücadelede
yüzyıllardan
beri
uygulanmasına
karĢın
cezanın
insanları
suç
iĢlemekten caydırmadığı meydandadır .Bu nedenle devlet suçluya
83
Ġçel, Donay, a.g.e.
84
Ġçel Kayıhan, Sokullu Fusun, Özgenç Ġzzet, Sözer Adem, Mahmutoğlu S.Fatih, Ünver
s.6
Yener , (2000) Yaptırım Teorisi, Beta Yayınları , 3. Kitap s.29
85
Ġçel, Donay
a.g.e. s.29
48
gösterdiği
tehlike
durumuna
uygun
değiĢik
bazı
önlemler
genel
önlemeyi
uygulanmalıdır86.
Yararcı
teorilerden,
cezanın
amacı
olarak
savunanlar suçluya uygulanacak cezanın ağırlığını saptamak yönünden
bir ölçü vermedikleri için eleĢtirilmiĢler ve suçlunun kusurunu dikkate
almadan, sırf genel önlemeyi sağlamak için cezalandırma yoluna
gidildiği takdirde en ağır cezanın uygulanmasının gerekebileceği oysa
gerçekten en ağır cezanın değil suçlunun kusuru ile orantılı adil
cezanın, halkın adalet bilincinde ahlakı sağlayan güç olarak etki
göstereceği,
yanlıĢ baĢına genel önleme amacının izlenmesinin
yarardan çok zarar meydana getireceği ileri sürülmüĢtür. Yararcı
teorilerin özel önleme kanadı ise ceza yargılamasının
eden
kiĢinin
sadece
yeniden
sosyalleĢtirilmesi
hukuku ihlal
amacını
izlemesi
durumunda cezanın zorunlu olarak yerini tedavi tedbirlerine bırakması
sonucunun doğacağı, çünkü bir suç ile bir hastalık arasında fark
kalmayacağı noktasından eleĢtirilmiĢtir. Bundan baĢka suçu iĢledikten
sonraki yıllarda sosyal düzene uyan bir tesadüfi suçlunun yeniden
sosyalleĢtirilmesi gerekmeyeceğinden özel önleme yoluna gidilemeyeceği
ve böylece bu tip suçluların tamamen cezasız kalacağı belirtilmiĢtir87.
cc.)UzlaĢtırıcı teoriler : UzlaĢtırıcı teoriler adaletçi ve yararcı
teorileri, cezanın kusur
sınırlar içinde genel ve özel
çerçevesi içinde saptanması ve fakat bu
önleme amaçlarının da dikkate alınması
Ģeklinde uzlaĢtırma yoluna gitmiĢlerdir. Bu görüĢte olan müelliflere göre
bir cezanın uygulanıĢında fonksiyonlarının tümü ortaya çıkar ve tüm
ceza amaçları dengeli bir bağlantı içinde birbirilerini sonuçlarlar. Ancak
doğaldır ki ceza amaçlarının bağdaĢtırılması olanağı bulunmayan
86
Ġçel , Donay age. s.9
87
Ġçel, Donay age. s.9
49
durumlarda, ilkelerden birinin diğerine üstün tutulması zorunluluğu
vardır88.
Diğer yandan
her ceza zorunlu ve olanaklı olduğu takdirde
yeniden sosyalleĢtirici etki yapmalıdır. Bu özel önleme amacına kusurla
orantılı bir cezanın tayini yolu ile ulaĢılabilir. Bugün ceza hukukunda
failin ceza sorumluluğunun kusuruna
dayanması ve ceza tayininde
kusurluluğun temel kriter olarak alınması esası yerleĢmiĢ durumdadır.
Bu yönden ceza hukukunun diğer bir
fonksiyonu ile karĢılaĢılır.
Suçluya kefaretini çektirme Ģeklinde beliren
bu fonksiyon bugün de
geçerliliğini korumaktadır. Fakat kefaretini çektirme amacı ana hedef
olmayıp
ceza
hukukun
diğer
fonksiyonlarının
yürütülmesinde
yardımcılık niteliği göstermektedir89.
Ceza yaptırımın suç iĢlemeyi önleme fonksiyonu bazı kimseler
üzerinde etkili olmayabilir. Gerçekten de ceza korkusu ancak toplumun
normal geliĢimi göstermiĢ ve yeterli irade serbestliğine sahip bireyleri
bakımından sözkonusu olabilir. Buna karĢılık bu özelliklere yeterince
sahip bulunmayan suç iĢlemeyi itiyat haline getirmiĢ olan veya suç
iĢleme eğilimi gösteren toplum üyeleri üzerinde ceza,
aynı etkiyi
meydana getirmez. Bu tür kiĢiler karĢısında ceza hukukun görevi
güvenliği sağlamaktır. Toplumu bu gibi faillere karĢı ceza hukuku
yaptırımları ile korunması gerekir. Bu alanda önleme fonksiyonu
gösteremeyen ceza yaptırımı ile kısmen de olsa güvenlik fonksiyonu
yürütülebilir. Fakat cezanın bir bakıma kefaret teĢkil etmesi ve ceza
tayininde kusurluluğun esas alınması zorunluluğunun bulunması bu
yaptırımın toplum güvenliğinin gerçekleĢtirilmesinde bazen yetersiz
kalmasını sonuçlar. Bu durumda baĢka yaptırımlara gereksinim
duyulur. Güvenlik önlemleri adı verilen bu tür yaptırımlarla özellikle
88
Ġçel , Donay age. s.9
89
Ġçel, Donay a.g.e. s.9
50
suç iĢlemeyi itiyat haline getirmiĢ olanlara karĢı toplumun güvenliğinin
sağlanması amacı güdülür90.
Yukardaki
açıklamalar
çerçevesinde
kimyasal
kastrasyon
uygulamasının ceza olarak nitelendirilemeyeceği görüĢündeyim. Zira
salt ceza olarak nitelendirildiğinde kimyasal kastrasyonun cinsel suç
failine karĢı sadece
karĢımıza
bir
sosyal hesaplaĢma
olarak nitelendirilmesi
çıkacaktır. Oysa sosyal hesaplaĢma olarak düĢünülürse
kimyasal kastrasyon hem gereksizdir hem de özellikle kendisini
saldırgana karĢı savunamayacak durumda olan çocuklara karĢı iĢlenen
cinsel saldırı suçları dikkate alındığında suçla
orantılı olduğu
düĢünülemeyecek kadar hafif bir ceza olacaktır. Ayrıca suçlu bireye,
suç teĢkil eden tek bir eyleminden dolayı,
iki farklı ceza verilmesi
hukuka aykırıdır. Bu durumda kimyasal kastrasyonu ceza olarak
düĢündüğünüzde ikinci bir ceza olarak hürriyeti bağlayıcı ağır hapis
cezası verilemeyecek demektir. Bu nedenle kimyasal kastrasyonun ceza
değil, cinsel suçların yeniden iĢlenmesini önleyici,
zorunlu
bir
güvenlik
tedbiri
olarak
uygulanması
değerlendirilmesi
gerektiği
―Ne bis in idem‖ ilkesi, aynı ve tek bir suçtan dolayı
kiĢiye iki
düĢüncesindeyim.
ceza verilmeyeceği ilkesini tanımlar. Sanığı belli bir suçtan dolayı birden
fazla ceza muhakemesine tabi tutmak yasağı,
kabul
etmiĢ
tüm
devletlerde
ceza
hukuk devleti ilkesini
muhakemesi
ilkelerinin
en
önemlilerinden birini oluĢturur91 .
Kusur yeteneği olan kiĢilerin gerçekleĢtirdikleri suçlar nedeniyle
belirli bir cezaya mahkum olma dıĢında veya bu cezayı ikame edecek
Ģekilde bir güvenlik tedbirine mahkum edilebilmeleri de mümkün
görülmektedir. Bunun gibi durumlarda fiilin hukuka aykırılık niteliği
90
Ġçel, Donay a.g.e. s.9
91
Dannecker Gerhard (2006) Suç Politikası Avrupa‘da Aynı Fiilden Dolayı Ancak Bir
Defa Ceza Verilebileceği Ġlkesinin Getirdiği Garanti, (97-115) Sözkesen
Baskı, s.100
Yayınevi1.
51
sürdüğü için faile taĢıdığı tehlikelilik haliyle orantılı ve sosyal savunma
amacına yönelik tedbirlere hükmedilmesi gerektiğinden ayrıca ceza ve
güvenlik
tedbirlerinin
farklılık
alınarak bir suç hakkında iki
taĢıyan
hukuki
nitelikleri
dikkate
müeyyidenin uygulanması (non bis in
idem ) kuralına aykırılık oluĢturduğu da ileri sürülemeyecektir92.
Bu Ģekilde suçlu bireye aynı eylemden dolayı kanunen ikinci bir
ceza verilmiĢ olarak telakki edilmesi mümkün olmayacaktır. Keza salt
hürriyeti bağlayıcı ceza tek baĢına caydırıcı olmadığı kabul edildiğine
göre,
ıslah
olması
mümkün
olmayan
itiyadi
suçluları
sürekli
toplumdan izole edilmesi veya
süresiz sürgüne gönderilmesi gibi asıl
insan
bir
haklarına
aykırı
olan
cezalandırılmaları durumunda,
takım
üstelik
yöntemlerle
ömür
boyu
sadece kendilerinin değil
onların ailelerinin de zarar görecekleri dikkate alınarak
kastrasyon yöntemi ile bu tip suçluların
kimyasal
diğer bireylere zarar
vermesinin önüne geçilmesi zorunludur. Devlet bunu, daha en baĢtan
yasalara uyacağına söz vermiĢ, bu sözünü tutan ve kendi intikamını
kendi eliyle almaktan imtina eden, böylece Devletin varlığına ve ihdas
edilen kanunlara saygı gösteren vatandaĢına borçludur.
Günümüzde artık suçun ceza normunun tanımladığı eylem
olduğu görüĢü terk edilmiĢtir ve ceza hukukun bir cezalandırma
hukuku değil , koruma hukuku olduğu anlayıĢı benimsenerek suç, özü
çekirdeği açısından normun korumayı amaçladığı hukuksal değeri ihlal
eden eylem olarak tanımlanmaktadır. Ceza sorumluluk kurallarını
saptayıp uygulamak, siyasi güç açısından bir sübjektif hak olmayıp
siyasal güce yüklenen bir görevdir93.
Egemenin
cezalandırma
hakkı
kendisine
emanet
edilen
özgürlüklerin diğer bireyler tarafından çiğnenmemesi gerekliliğinden
92
Ġçel, Donay a.g.e. s.9
93
Ünver Yener (2003) Ceza Hukukuyla Korunması Amaçlanan Hukuksal Değer ,
Seçkin Yayınevi 1. Baskı s.438
52
kaynaklanır. Bundan baĢka Beccaria, cezaların korunan özgürlüklerin
kutsallığı ve değerliliği ölçüsünde olması gereği üzerinde durur94.
Beccaria‘ nın bu görüĢünü, günümüz hukuk sistemlerini göz
önünde bulundurarak
egemenin cezalandırma hakkı, kendisine
emanet edilen özgürlüklerin diğer bireyler tarafından çiğnenmesine izin
verilmemesi gerekliliğinden de
kaynaklanır Ģeklinde daha geniĢ
yorumlamak gerekir. Bir baĢka deyiĢle
diğerlerinin
sadece bazı bireylerin,
hak ve özgürlüklerine saldırmaması gerekliliği
değil
bunun yanında ayrıca bireylerin kendilerine yönelik bir saldırıya karĢı
yine kendilerinin ceza vermek yerine, bu yetki ve haklarını
ettiği
devletin
saldırıya
da
emanet
izin vermemesi gerekliliğinden de söz
edilmesi zorunludur. Bu zorunluluk da devletin suçu önleyici tedbirlere
kanunlarında yer vermesini ve uygulamasını
gerekli
kılar. Hukuk
devleti ilkesinin vazgeçilemez gereklerinden biri de budur.
Ülkesinde, toplum halinde yaĢamanın ilk ve vazgeçilmez Ģartı olan
güvenliği ve sosyal düzeni sağlayamamıĢ olan devlete, hukuk devleti
denemez. Bir hukuk devletinin varlık nedeni, insan haklarına dayalı,
adil ve güvenli bir toplumsal düzen kurmak ve bunu kesintisiz
sürdürmektir95.
Bugün çoğunluk tarafından kabul edilen fikir, devletin var
olabilmek için ceza yaptırımını bir Ģekilde uygulamak zorunda olduğu
ve cezanın verilmesi ile ilgili olarak bu kurumun haklılığı üzerinde artık
tartıĢmaların nafile olduğudur96.
94
Çolak Haluk, Altun Uğurtan , Güvenlik Tedbirleri ve 5237 sayılı Türk Ceza
Kanununa Göre Yaptırım Teorisindeki Yeri, çevrimiçi :www.yayın.adalet.gov.tr son
eriĢim tarihi 23.3.2013, s.2
95
Öztürk Bahri, Erdem R. Mustafa (2012) Uygulamalı Ceza Hukuk ve Güvenlik
Tedbirleri Hukuku, Seçkin Yayınevi, s. 37
96
Yerdelen
Erdal, (2013) Cezanın Belirlenmesi, Türk ve Alman Uygulaması, Adalet
Yayınevi 1. Baskı s.6
53
Devlet sahip olduğu cezalandırma yetkisi ile hukuk kurallarına
uyulmasını sağlama, hukuki barıĢı tesis etme, toplumu ve bireyleri
hukuki ihlallere karıĢ koruma görevini yerine getirir. Ġç güvenliğin
sağlanması , yani suç ve suçlulukla mücadele , hukuksal değerlerin
etkin bir Ģekilde korunması ve devlet dıĢı kiĢi ve kurumların güç
kullanılmasının önüne geçilmesi, devletin meĢruluk temelini ve devletin
temel amacını oluĢturur. Korku ve endiĢeden uzak bir yaĢamın
sağlanması, barıĢ içinde birlikte yaĢamın sürdürülmesini sağlayan
kurallara
uymayanlara
karĢı
mücadele
ve
kiĢisel
cezalandırma
yönteminin ortan kaldırılması, devletin sahip olduğu cebir tekeli ve
cezalandırma yetkisi sayesinde gerçekleĢmektedir. Federal Alman
Anayasa Mahkemesi bir baĢka
vatandaĢların
güvenliğini
kararına göre ― devletin görevi,
sağlamak,
onların
devlet
iĢleyiĢine olan inancını korumaktır‖ Bu da devletin
kurumlarının
cezalandırma
yetkisini kullanmasını gerektirir97.
Bir baĢka açıdan bakıldığında hukuk devletinin ―ölçülü ‖ oranlı
davranan bir devlet olduğu söylenebilir. Bir ceza hukuku iĢleminin
yapılması ile sağlanması beklenen yarar ve verilmesi ihtimal dahilinde
olan zarar arasında makul bir oranın ölçünün bulunması oransızlık
durumunda iĢlemin yapılmamasını ifade eden ilkeye oranlılık ölçülülük
ilkesi denir98.
―Bu bağlamda hukuk devleti insan haklarını gerçekleĢtirecek,
adaleti sağlayacak ve hukuki güvenliği temin edecek olan devlettir.
Burada hukuk devleti ilkesinden çıkan ve esasen iç içe olup birbirini
tamamlayan iki ilkeden daha söz edilmelidir. Oranlılık ilkesi : Bir
hukuk devletinin,
anayasanın deyimi ile bir sosyal hukuk devletinin
aĢırılığa kaçmaması, yani eylem ve iĢlemlerinde oranlı davranması
gerekir. Bu noktada oranlılık ilkesi aĢırılık yasağı ile çakıĢır. Elbette bir
97
Metin Yüksel–Dinler Veysel ,Devletin Cezalandırma Yetkisinin Anayasal Sınırları
çevrimiçi www.veyseldinler.com / son eriĢim tarihi 11.04.2013, s.4
98
Öztürk, Erdem, a.g.e. s. 37
54
hukuk devleti kiĢilere eĢit mesafede olan yani onlara eĢit davranması
gereken devlettir. Ancak ceza hukuku alanında eĢitlik bazı hallerde
oranlı olmayı Ģart koĢar. Çünkü öyle bazı ceza hukuku iĢlemleri vardır
ki bunlar bu iĢlemin yapılması ile sağlanması beklenen yarar ve
verilmesi
imkan
dahilinde
bulunan
zarar
arasında
bir
oran
bulunmasını aksi halde bu iĢlemden vazgeçilmesini gerektirir. Bu aynı
zamanda oranlılık ilkesinin tanımıdır. Zira bir koruma tedbiri ile temel
hak ve özgürlüklere müdahale etmek ancak devletin suçla mücadelesi
bakımından sahip olduğu menfaatlerin sağlanması için gerekli ise haklı
kabul edilebilir99.
Anayasa Mahkemesi cezanın insan onuruna uygun olması
gerektiğine dair
bir kararında ―
insan haysiyeti kavramı;
hangi durum ve koĢullar arasında bulunursa bulunsun,
insanın
sırf insan
olmasının kendisine tanıtıp kazandırdığı değerin, gerek öteki bireyler
ve gerekse toplumca tanınması ve sayılmasını anlatır. Ġnsan haysiyetiyle
bağdaĢmayan bir ceza yaptırımı konulması olanağı yoksa da bu ilkenin
hürriyeti sınırlayıcı ceza yaptırımlarının suçun ağırlığı ile orantılı olarak
belli edilip saptanması zorunluluğu bakımından mutlak bir sınır teĢkil
edeceği düĢünülemez. Çünkü toplum yaĢamının belli bir evresinde
toplumun huzurunu bozan ve bu nedenle suç sayılan eylemlerin
önlenmesi
ve
suçluların
tenkil
edilmesi
bakımlarından
ceza
yaptırımlarının makul ve insanı sayılacak sınırları aĢmamak kaydıyla
çeĢitleriyle, ölçülerinin değiĢtirilmesi veya çoğaltılması veya azaltılması
zorunluluğu doğabilir.‖ Ģeklinde karar vermiĢtir. Anayasa Mahkemesi‘
nin 06.04.1971 E : 1971/2 T:1971/36 Anayasa Mahkemesi Kararları
Dergisi, sayı 9, yıl 1972 , s. 403100 .
99
Özbek Ö.Veli, Kanbur N.Mehmet, Doğan Koray, Bacaksız Pınar, Tepe
Ġlker (2012)
Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Yayınevi geliĢtirilmiĢ 4. Baskı, s. 51
100
Ünver Yener ( 2003) Ceza Hukukuyla Korunması Amaçlanan Hukuksal Değerler
1. baskı, Seçkin Yayınevi, s.503 -504
55
Bu noktada cezalandırma ile korunan hukuksal değerlerin
hiyerarĢik özelliğinden
çok kısaca da olsa
bahsedilmesinin faydalı
olacağı kanaatindeyim.
Hukuksal
değerler,
somut
değerin
önemine
binaen
derecelendirilirler. Bu derecelendirmede çeĢitli ölçütler kullanılabilir.
Burada kanun koyucunun düzenlemelerindeki basamaklandırma esas
alınabileceği
gibi
(
kanun
koyucunun
öngördüğü
cezanın
ağırlığı, önceki veya sonraki bap veya fasılda düzenlemesi cürüm
veya kabahat türünde suç olarak düzenlenmesi vs ) pozitif norm dıĢı bir
ölçüt de alınabilir. Bu değerler hiyerarĢisi içinde hangi değerlerin
daha önemli olduğunun saptanmasında birey –devlet iliĢkileri doğrudan
doğruya belirleyici bir rol oynar101.
Ancak belirtelim ki cezanın ağırlığı veya hafifliği her zaman
hukuksal değerin önem derecesini ifade etmez. Cezanın tür ve miktarı
hatalı olarak hukuksal değerler hiyerarĢisindeki konumu dikkate
alınmaksızın saptanmıĢ olabileceği gibi kusurun ceza tayininde bir üst
sınırı oluĢturması dolayısı ile da önemli bir hukuksal değere az ceza
tayin edilmiĢ olabilir. Nitekim yaĢam,
hiyerarĢisinde
hukuksal değeri değerler
en üst sırada yer almasına karĢılık eylem taksirle
iĢlenince hukuksal değerler hiyerarĢisinde çok daha aĢağı sıralarda
bulunan mal varlığı değerine iliĢkin mala karĢı suçlardan daha az ceza
ile karĢılanmaktadır102.
Bu bölümde son olarak Türk Ceza Kanunu‘nun amacını ortaya
koyan 1.maddesini
ortaya koymak gerekebilir. Genel olarak bu
yaklaĢımlardan karma yaklaĢım hariç (uzlaştırıcı teori ) birinin salt olarak
benimsenmesi sözkonusu değildir. Örneğin Türk Ceza Kanunu‘nun
amacıyla ilgili olarak Madde 1.de (Ceza Kanunu‘ nun amacı kiĢi hak ve
özgürlüklerini, kamu düzen ve güvenliğini , hukuk devletini, kamu
sağlığını
ve
çevreyi,
101
Ünver, a.g.e. s.505
102
Ünver, a.g.e. s.505
toplum
barıĢını
korumak
suç
iĢlenmesini
56
önlemektir.
Kanunda
bu
amacı
gerçekleĢtirilmesi
için
ceza
sorumluluğunun temel esasları ile suçlar ceza ve güvenlik tedbirlerinin
türleri düzenlenmiĢtir.) hükmünde amaçlar içinde cezanın bir ödetme,
bir kefaret (retribution ) olduğu veya ıslah edici amacının olduğu yer
almamıĢ
olsa
bile
Türk
Ceza
Kanunu‘
nu
bir
bütün
olarak
değerlendirdiğimizde bu amaçların da bulunduğunu inkar edemeyiz.
Dolayısı ile bu amaçlardan sadece birinin modern ceza kanununun
felsefesini oluĢturması sözkonusu değildir103.
Cezalandırma felsefesinde sadece faydacı ölçütleri esas almak,
adalet ideali bakımından arzu edilmeyen sonuçlar doğurabilir. Bundan
dolayı cezalandırma felsefesinde ilk önce adalet prensipleri esas
alınmalı
ve
her
kötülüğün
bir
karĢılığının
olması
gerektiği
düĢüncesini esas alan kefaretçi düĢüncelerden hareket edilmeli ve
daha sonra cezanın önleme ve ıslah gibi diğer faydacı iĢlevleri buna
eklenmelidir104.
dd.Yeni Sosyal Savunma Okulu : Yeni Sosyal Savunma AnlayıĢı
ise
ceza
sorumluluğu
bireysel
sorumluluk
duygusuna
dayandırılmaktadır. Bireysel sorumluluk duygusunun varlığı veya
yokluğu somut kiĢiliğe göre belirlenmekte, diğer bir deyiĢle kiĢi
objektif
hareketin
somut
kanun
koğuĢturmasına
bir
araĢtırmanın
tarafından
konusu
yasaklandığını
uğrayacağını
bilen
kiĢinin
yapılmaktadır.
ve
bu
Yaptığı
nedenle
bireysel
ceza
sorumluluk
duygusu taĢıdığı kabul edilmektedir. Belirtelim ki bu anlayıĢta bireysel
sorumluluğun yoğunluğu, kiĢiye uygulanacak yaptırımın yönünü de
belirlemektedir. Yeni Sosyal Savunma Hareketi‘ nde suçun karĢılığı ceza
ve
103
104
emniyet
tedbirlerine
yer
verilmekte,
cezaya
ıslah
amacı
Dolu Osman (2012 ) Suç Teorileri, Seçkin Yayınevi 4. Baskı s. 109-110
AktaĢ Sururi (2009) , Cezalandırmanın Amacı Üzerine , Erzincan Üniversitesi
Hukuk Fakültesi Dergisi , C.VIII, S.1-2, s.25
57
yüklenmektedir.
Bu
amaca
ulaĢabilmek
için
suçluların
tedavisi
önerilmektedir105.
Cinsel sapkınlara
gelince zaten iĢledikleri suçun herhangi bir
mantığı ve düĢünsel arka planı olmadığı arzularının peĢinde koĢarak
bu suçu iĢledikleri için bu tip suçlar rasyonel suçlar değildir.
Dolayısıyla da arttırılan cezalar sapkın davranıĢı durdurmaya veya
caydırmaya yetmeyebilir106.
Yukarıda belirtilen cezanın uygulanması ile ulaĢılmak istenen
amacın ne olacağını ortaya koyan bu teoriler ıĢığı altında kimyasal
kastrasyon uygulamasının hukuki niteliğinin ceza mı yoksa güvenlik
tedbiri mi olduğu konusundaki kiĢisel görüĢümüzü ,aĢağıda yine bu
uygulamanın
bir tedavi olup olmadığı yönündeki tartıĢmaları dile
getirdikten sonra belirteceğiz.
2.6. KĠMYASAL KASTRASYONUN BĠR TEDAVĠ YÖNTEMĠ
OLDUĞU GÖRÜġÜ
Kimyasal kastrasyonun bir tedavi yöntemi olarak kabul edilip
edilmeyeceği hususu da tartıĢmalıdır. Adli bir vakadan bağımsız olarak
yani henüz herhangi bir cinsel saldırı suçu iĢlemeyen ancak
parafili
teĢhisi yapılan bireye bir tedavi yöntemi olarak uygulanabilecek
kimyasal kastrasyon konumuzun tamamen dıĢındadır. Elbette bu
durumda kimyasal kastrasyon uygulamasının bir tedavi seçeneği
olduğu söylenebilecektir. Gerçekten de kimyasal ve cerrahi kastrasyon,
uzun süredir prostat kanserinde de tedavi olarak kullanılmaktadır.
105
Üzülmez Ġlhan(2001) Ceza Sorumluluğunun Esası ve Cezalandırmanın Amacına
Dair DüĢünce Hareketleri , Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi ,C.V, S.1-4
s.293
106
Dolu Osman,(2002) Suç Teorileri , Seçkin Yayınevi, 4. Baskı, s.109, 110
58
1941 yılında Huggins ve Hodges‘ un metastatik prostat kanserli
hastalarda orĢiektomi ve östrojenlerle hastalığın gerilemesi ve hatta yok
olmasını göstermelerinden bu yana medikal ve cerrahi kastrasyon
erkeklerdeki en sık malignite olan prostat kanserlerin tedavisinde yer
bulmaktadır. Yapılan çalıĢmalarda kastrasyon sonrası daha önce potent
olanların % 47 -% 100 ünde erektil disfonskiyon geliĢtiği saptanmıĢtır.
Cerrahi kastrasyona alternatif olarak
(CPA )
kullanılan siproteron asetat
sonrası daha önce potent olan erkeklerin iki yıl içinde % 92
sinde spontan ereksiyon kaybı , % 88 sinde de seksüel aktivite kaybı
oluĢmuĢtur. CPA nın pedofil veya parafili gibi seks suçlularında
kullanımı
da ereksiyon üzerindeki negatif etkisinin bir göstergesi
olmalıdır107.
Kimyasal
kastrasyon
uygulamasının
tıbbı
bir
takım
rahatsızlıkların giderilmesinde kullanılması ile cinsel sapkınlıkların
tıbbı olarak tedavisinde kullanılması farklı konulardır. Zira cinsel
sapkınlığa sahip olan kiĢiler suç iĢlemiĢ olabilecekleri gibi hiç suça
karıĢmamıĢ kiĢiler de olabilirler. Dolayısı ile bu tür durumlarda
uygulanacak dozun da kiĢiye göre değiĢebileceği bilimsel olarak
bilinmektedir.
Ayrıca cinsel suçların tedavisindeki baĢarı tartıĢmalı bir konudur.
Bazı suç tiplerinde yeniden suç iĢleme eğilimin diğerlerine oranla daha
yüksek olduğu görülmektedir108.
Özellikle sapkın cinsel tercihleri olan cinsel suçlularda yeniden
suç iĢleme eğilimin yüksek oranda olduğu görülür. Üç yüz den fazla
cinsel suçlunun yirmi beĢ yıldan uzun bir süre izlendiği bir izlem
107
Eyyüpoğlu Erkan Seyit, Sinanoğlu
Orhun, Ekici
Sinan, Aydın Memduh, Çek
Mete , (2012) Rat Renil Erektil Dokusunda Medikal ve Cerrahi Kastrasyonun Neden
Olduğu Apoptozun KarĢılaĢtırmalı Olarak Değerlendirilmesi, TC. Maltepe Üniversitesi
Tıp Fakültesi Dergisi, cilt :4 Sayı:1 Mart 2012 s.6
108
Butcher N.James ,Mineka
Kaknüs Yayınevi,
s. 823
Susan, Hooley
M.Jilly (2013 )
Anormal Psikoloji ,
59
çalıĢmasında bunların yarısından fazlasının en az bir cinsel suçla daha
suçlandığı görülmüĢtür109.
Son yıllarda SSRI kategorisindeki antidepresanların parafil arzu
ve davranıĢlarını azaltarak çeĢitli parafililerin tedavisinde yararlı olduğu
ancak , cinsel suçluların tedavisinde yararlı olmadığı ortaya çıkmıĢtır.
Cinsel suçlulara uygulanan en tartıĢmalı tedavi testislerin alınması ya
da bazen kimyasal kastrasyon olarak adlandırılan
hormon tedavisi
Ģeklinde uygulanan kastrasyon yöntemidir110.
ABD.‘ de
MPA‘ nın tedavi edici etkisi sadece parafili teĢhisi
konmuĢ kiĢiler bakımından
kabul edilmiĢtir. Ancak
bu uygulama
standart tıbbi tedavi olarak kabul edilmediği gibi Amerika Doktorlar
Birliği tarafından reddedilmiĢtir. Parafilyak olmayanlara karĢı hiçbir
faydası olmadığı gibi parafilyaklar bakımından da eğer uygulama
planında
psikolojik
destek
verilmesi
yoksa
tartıĢmalıdır. Bir Ģahsa zorla MPA uygulaması,
psikolojik
destek
verilmemesi
durumunda
bu
o
zaman
faydası
bunun yanında
bir
ceza
olarak
algılanmaktadır111.
Anti soykatik ilaçların kullanılması ceza mıdır tedavi midir
tartıĢmasında Amerikan Federal Mahkemesi bir test geliĢtirmiĢtir.
Mahkeme ;.1-Ġlacın ispat edilmiĢ iyileĢtirici ve tedavi edici bir etkisi
olması gerekir.2-Bu kabul edilen bir uygulama mıdır ? 3-Yan etkileri
uzun vadeli faydalarına göre daha fazla mıdır ? yan etkileri aĢırı zararlı
mıdır ? 4- Bu uygulama geniĢ ve kapsamlı bir psikoterapinin bir parçası
mıdır ?
sorularına verilen cevaplara göre uygulamanın niteliği
hakkında karar vermektedir112.
109
Butcher ve diğerleri, a.g.e. s. 823
110
Butcher ve diğerleri, a.g.e. s. 825
111
Simpson , a.g.e. s.9
112
Simpson, age s.9
60
Cinsel suçluların terapileri tipik olarak aĢağıdaki dört hedeften en
az birine yönelik olmalıdır. Cinsel uyarılma örüntülerini değiĢtirmek,
yetiĢkin partnerlerle daha uygun cinsel etkileĢim kurabilmeleri için
biliĢsel ve sosyal becerilerini değiĢtirmek, yeniden suç iĢleme olasılığını
arttıran alıĢkanlık ve davranıĢlarını değiĢtirmek, ya da cinsel dürtüyü
azaltmak. Diğer psikolojik tedaviler yeniden cinsel suç iĢleme olasılığını
azaltmaya yöneliktir. BiliĢsel yeniden yapılandırma terapisi cinsel
suçlunun cinsel tacizde rol oynayabilecek biliĢsel çarpıklıklarını ortadan
kaldırmayı amaçlar113.
Cinsel suç failine, kimyasal kastrasyonla beraber geniĢ kapsamlı
bir psikoterapi düĢünülmesinde hiçbir sakınca yoktur. Ancak kimyasal
kastrasyonun
adli bir vakada salt tedavi olarak değerlendirilebilmesi
hukuken mümkün olmayacağı düĢüncesindeyim. Zira bireylerin kendi
sağlıkları hakkında tedavi olup olmamaya karar verme diğer bir deyiĢle
tedaviyi reddetme
hakkı vardır. Tedavi olmayı kabul ettiğinde dahi
uygulanacak yöntemler ve sonuçları hakkında tam olarak bilgilendirme
ve aydınlatılmıĢ rızasının alınması zorunluluğu vardır.
Modern anlamda hasta hakları altında tanımlanan insanlığın
ortak akıl ve vicdanının ürünü olan bu değerler, sağlığını koruyup
geliĢtirme, sağlık politikalarının oluĢumuna katılım ve denetleme, saygı
ve Ģefkat görme, hizmetten genel ve eĢit olarak yararlanma, hekimini ve
sağlık kurumunu seçme özenle ve doğru teĢhiĢ ve tedavi olma,
bilgilenme tıbbı kayıt ve dökümanlara ulaĢma , aydınlatılmıĢ onam
verme, tedaviyi reddetme, tıbbı araĢtırmalardan korunma, eğitim
çalıĢmalarına katılmaya zorlanmama, güvenlik ve konfor içerisinde
hizmet alma , moral ve manevi destek alabilme, refakatçi ve ziyaretçi
bulundurma, gizliliğin korunması, Ģikayetçi olma ve zararını tazmin
113
Butçher ve diğerleri, a.g.e. s. 823
61
etme
ile
onurlu
biçimde
ölme
hakkı
olarak
baĢlıklar
halinde
sıralanabilir114.
Tıbbi müdahale,
amacı teĢhis, tedavi veya koruma olsa da
temelde hastanın vücuduna yapılan bir müdahaledir ve hukuka
uygunluğu için gerekli olan yasal Ģartlar gerçekleĢmediği takdirde
hukuka
aykırı
fiil
niteliğinde
kalacaktır.
Hukuka
aykırılığın
giderilmesindeki en önemli Ģartlardan birisi ise tıbbı müdahalenin
ilgilisi olan hastanın rızasıdır. Hekim hastanın rızasını alabilmek için
ve ayrıca bu rızanın da hukuken geçerli olması ve tıbbı müdahalenin
hukuka uygunluğunun sağlanması için hastayı bilgilendirmeli yani
onu aydınlatmalı neye niçin ve ne Ģekilde rıza göstermiĢ olacağını
açıklamalıdır. Ancak bu sayede hastadan alınan rıza hukuken geçerli
olacak ve etki doğuracaktır115.
Kimyasal kastrasyonu tedavi olarak değerlendirmek, mutlak
surette hükümlünün aydınlatılmıĢ rızasının alınmasını zorunlu kılar.
Ayrıca
kimyasal
kastrasyonun
tedavi
baĢlangıç noktası teĢkil ederek daha
olarak
nitelendirilmesi
ilerleyen aĢamalarda
bir
pedofil
bireylerin aslında hasta oldukları dolayısı ile de suç iĢledikleri
durumlarda dahi onlara hürriyeti bağlayıcı cezalar verilmemesi , en
fazla tedavi kapsamına alınmaları gerektiği sonucunu doğurabilir.
114
Özlü Tevfik, Hasta Hakları (Amacı, Gerekçesi, Tarihsel Arka Planı ) (2007) Haksay
Yayınları, Hasta Hakları Türk Alman Tıp Hukuku Sempozyumu, KTÜ Hasta Hakları ve
AraĢtırma Merkezi & Augsburg Üniversitesi Hukuk Fakültesi, s.4
115
Çakmut
Sorumluluk
Özlem Yenerer,
(2009)
Tıbbı Müdahaleden Kaynaklanan Hukuki
Sempozyum, 16-17 Ocak 2009 Mersin Barosu ( Sağlık Hukukunun
Temel Esasları ve Özellikle AydınlatılmıĢ Onam ) s.8
62
Günümüz ceza hukuklarında halen kusur sorumluluğu esasını
savunan ve cezaya genel önleme ve özel önleme , yapılan kötülüğün
karĢılığını verme amacı yükleyen klasik teorinin ilkeleri hakimdir116.
Bazılarına göre cinsel suçlulara tedavi olanakları sunmak etik
dıĢıdır. Bununla birlikte bunun doğru olması için tedavinin etkili olması
gerekir ki günümüzde bunu kesin olarak söyleyemiyoruz. Dolayısı ile
kimilerine göre de bu alanda ilerleme kaydedebilmek için rastgele
kontrollü denemelerin yapılması zorunludur117.
Bu alandaki araĢtırmaların diğer bir zorluğu da birçok çalıĢmada
sonuç değiĢkenin cinsel suçlunun izlem süresince
baĢka bir cinsel
suç iĢleyip iĢlememesine bağlıdır. ĠĢlenen çoğu cinsel suçun cezasız
kalması
tedavinin
görünürdeki
etkisini
abartıp
cinsel
suçluların
tehlikesinin küçümsenmesine neden olabilir118.
Suçu
hükümlünün
önleyici
güvenlik
rızasının
tedbirlerinin
alınmasına
uygulanması
ihtiyaç
ve
için
zorunluluk
bulunmamaktadır. Aksi durumda hükümlünün rızasının olmadığı her
adli
vakada
kimyasal
kastrasyon
uygulamasının
yapılamayacağı
neticesi doğar ki bu da suçu önleyici güvenlik tedbirlerinin ruhuna
ve amacına aykırı
olur. Bu itibarla
kimyasal kastrasyon, ceza
verilmesini gerektiren bir adli vakada tedavi olarak değerlendirilmez.
116
Üzülmez Ġhsan (2001) Ceza Sorumluluğunun Esası ve Cezalandırmanın Amacına
Dair DüĢünce Hareketleri,
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi , C.V, S.1,
s.293
117
Butçher ve diğerleri, a.g.e. s. 823
118
Butçher ve diğerleri, a.g.e. s. 823
63
2.7. SUÇU ÖNLEYĠCĠ BĠR GÜVENLĠK TEDBĠRĠ OLARAK
KĠMYASAL KASTRASYON UYGULAMASININ CEZA
ĠLE ARASINDAKĠ FARKLAR
Kimyasal
Kastrasyonun
olduğu hususun
suçu
önleyici
bir
güvenlik
daha iyi anlaĢılabilmesi bakımından
tedbiri
güvenlik
tedbirlerinin ne olduğu ,ceza ile güvenlik tedbirleri arasındaki farkların
çok kısaca incelenmesinde fayda vardır.
Güvenlik Tedbiri : Suçludaki tehlikelilik durumuyla orantılı
olarak hükmedilen ve asıl olarak sosyal savunma amacına yönelmiĢ
bulunan müeyyideler Ģeklinde tanımlanması mümkündür. Günümüzde
ceza hukukunda güvenlik tedbirine yer vermeyen bir doktrin veya ceza
kanunu bulunmamaktadır. Gerçekten bir tedbir kiĢinin iyileĢtirilmesini
ön planda tutmuĢ olabileceği gibi toplumu korumak ve kiĢiyi toplum
bakımından zararsız hale getirmek de tedbirin getiriliĢ amacında
dikkate alınmıĢ olabilir. Ayrıca bir tedbirin amacı hem kiĢinin
iyileĢtirilmesi ve hem de toplumun tehlike teĢkil eden kiĢiden koruması
olabilir ki burada her iki amacın birlikte olduğu görülür119.
Güvenlik tedbirleri , kiĢiyi topluma kazandırmak (ıslah ) bir daha
suç
iĢlemesini
önlemek
suretiyle
toplumu
tehlikeden
korumak
düĢüncesiyle yargısal bir hükümle verilen ve hükümlünün hak ve
özgürlüğü üzerinde sınırlamalar yapan kurallardır120.
Güvenlik tedbirlerinin sosyal tepkinin iki Ģeklinden birisini
oluĢturan önleyici koruma tedbirinden ibaret olduğu söylenebilir.
Toplumun
önleyici
bir
koruma
tepkisi
olarak
güvenlik
tedbiri,
sorumluluk Ģartlarını taĢısın veya taĢımasın suçlu tehlikelilik hali
119
Çolak Haluk, Altun Uğurtan , Güvenlik Tedbirleri ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununa Göre
Yaptırım Teorisindeki Yeri, çevrimiçi:www.yayın.adalet.gov.tr son eriĢim tarihi 23.3.2013, s.2
120
Günay Erhan, (2006) Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin Ġnfazı Hakkında Kanun ve
Ġlgili Mevzuat, Seckin Yayınevi, 1. Baskı s. 27
64
arz ediyorsa onun hakkında bir tedavinin, iyileĢtirmenin gerektiği
felsefesine dayanmaktadır. Bu sebeple bazı yazarlar güvenlik tedbirinin,
ahlaki, manevi düĢüncelere dayanmayan ve tehlike hali arz eden
kiĢilerin
suç
iĢleme
açıklamaktadırlar,
ihtimalini
karĢılayan
kurum
olduğunu
burada amaç önleme olup ödetme veya korkutma
değildir121.
Kusurun
derecesi
ile
orantılı
olarak
uygulanması
gereken
cezalar her zaman ceza hukukundan beklenen önleme görevini
yerine getiremezler, iĢte bu durumlarda tek amaçları fiil ve failin
kiĢiliğinden kaynaklanan tehlikelilik halinin önlenmesi olan failin
eğitilmek
tedavi
edilmek
veya
koruma
altına
alınmak
suretiyle
yapılan ve güvenlik tedbirleri adı verilen müdahaleler ile cezanın
tamamlanması gereklidir122.
Cezalar ve Güvenlik Tedbirlerinde kanunilik ilkesi geçerlidir,
her iki kurum da kanunla ihdas edilir. Her iki kurum da, ancak bir suç
iĢlenmesi durumunda ve sadece
ceza mahkemesi kararı ile hükme
bağlanır. Ancak güvenlik tedbirlerinin uygulanması için hükümlünün
kusurlu olup olmadığına bakılmaz çünkü güvenlik tedbirlerinde asıl
olan cezalandırmak veya ödetmek değil sadece toplumu korumak ve
suçu önlemektir.
29.12.2004 tarihli Resmi Gazete‘ de yayınlanan 5275 sayılı Ceza
ve Güvenlik Tedbirlerinin Ġnfazı Hakkında Kanunun Temel Ġlkeler
baĢlıklı ikinci bölümün ― Ġnfazda Temel Amaç‖ baĢlıklı 3 maddesinin
1. Fıkrası ( ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı ile ulaĢılmak istenilen
temel
amaç
öncelikle
genel
ve
özel
önlemeyi
sağlamak,
bu
maksatla hükümlünün yeniden suç iĢlemesini engelleyici etkenleri
güçlendirmek, toplumu suça karĢı korumak, hükümlünün yeniden
sosyalleĢmesini teĢvik etmek, üretken ve kanunlara nizamlara ve
121
Çolak Haluk, Altun Uğurtan , a.g.e. s.2
122
Günay, age. s.27
65
toplumsal
kurallara saygılı sorumluluk taĢıyan bir yaĢam biçimine
uyumunu kolaylaĢtırmaktır.
Maddenin gerekçesi ; madde genel olarak cezaların infazı ile
ulaĢılmak
istenilen
temel
amaç
ve
hedefleri
belirtmek
üzere
düzenlenmiĢtir. Madde de infazda temel amacın suçluyu infaz yolu ile
ayrıca cezalandırmak veya ondan öç almak olmadığı açıklanmaktadır.
Böyle olunca toplumu suça ve suçluya karĢı korumak hükümlüyü
yeniden
suç
iĢlemesini
sosyalleĢtirmek
ve
buna
engelleyici
teĢvik
etmek
etkenleri
güçlendirerek
piĢmanlık
göstermesini
sağlamak, üretken hukuka ve toplumsal kurallara saygılı sorumluluk
taĢıyan ve bir yaĢam biçimine uyumunu kolaylaĢtırmak temel amacı
oluĢturmaktadır. Bu hedef ve amaçlar hükümlünün üretken bir
toplum iĢtirakçisi haline gelmesi, toplumsal kurallara ve kanun ve
nizamlara saygılı bir kiĢilik kazanması ve sorumluluk taĢıyan bir
yaĢam
biçimine
uyumun
kolaylaĢtırılması
amacına
yönelik
olup
maddede bu husus vurgulanmaktadır123.
Cinsel suçların tekrarlanmasını önlemek için baĢka yöntemler de
mevcut olmasına rağmen kimyasal kastrasyon ekonomik olması
sebebiyle
tercih
bindirilmiĢ bir
en
düĢük
sebebidir.
Hapis
cezası,
vergi
ödeyen
kesime
yüktür. Öte yandan cezaevindeki bir suçlunun yıllık
maliyeti,
kimyasal
kastrasyonda
bir
yılda
kullanılan
malzemelerin masrafından çok daha fazladır. Kimyasal kastrasyon bu
konuda toplum huzurunu sağlaması açısından en ucuz yöntem
olmasına rağmen , daha pahalı bir yöntem olan hapis cezasının
insanları daha çok tatmin ettiğini söyleyebiliriz124.
123
Günay Erhan , a.g.e.
124
Pitula, a.g.e. s.14
s. 31
66
2.8.
5237
SAYILI
TÜRK
CĠNSEL SUÇLAR HAKKINDAKĠ
CEZA
KANUNUNDAKĠ
DÜZENLEME
5237 sayılı TCK nın Ġkinci Kitabının ―KiĢilere KarĢı Suçlar ‖ a yer
veren Ġkinci Kısmının ―Cinsel Dokunulmazlığa KarĢı Suçlar ― baĢlıklı
Altıncı Bölümünde düzenlenen Çocukların Cinsel Ġstismarı (TCK 103
madde ) ve ―ReĢit Olmayanla Cinsel ĠliĢki (TCK 104 md ) ― Suçlarıyla
çocuklara yönelik cinsel fiiller yaptırım altına alınmıĢtır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘ nun Altıncı Bölümü Cinsel
Dokunulmazlığa KarĢı Suçlar baĢlığını taĢımaktadır. Cinsel Saldırı
baĢlıklı madde 102 hükmü
1.)Cinsel davranıĢlarla bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlal
eden kiĢi mağdurun Ģikayeti üzerine iki yıldan yedi yıla kadar hapis
cezası ile cezalandırılır.
2.)Fiilin vücuda organ veya sair bir cisim sokulması sureti ile
iĢlenmesi durumunda yedi yıldan on iki yıla kadar hapis cezasına
hükmolunur. Bu fiilin eĢe karĢı iĢlenmesi halinde soruĢturma ve
koğuĢturma yapılması mağdurun Ģikayetine bağlıdır.
3.)Suçun
a.) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda
bulunan kiĢiye karĢı
b.) Kamu
görevinin
veya
hizmet
iliĢkisinin
sağladığı
nüfuz
kötüye
kullanmak sureti ile
c.) Üçüncü derece dahil kan veya kayın hısımlığı iliĢkisi içinde bulunan
kiĢiye karĢı
d.) Silahla veya birden fazla kiĢi tarafından birlikte
ĠĢlenmesi halinde yukarıdaki fıkralara göre verilen cezalar yarı oranında
arttırılır.
4.)Suçun iĢlenmesi sırasında mağdurun direncinin kırılmasını
sağlayacak ölçünün ötesinde cebir kullanılması durumunda kiĢi ayrıca
kasten yaralama suçundan dolayı cezalandırılır.
67
5.)Suçun
sonucunda
mağdurun
beden
ve
ruh
sağlığının
bozulması halinde on yıldan az olmamak üzere hapis cezasına
hükmolunur
6.)Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü
halinde ağırlaĢtırılmıĢ müebbet hapis cezasına hükmolunur.
Çocukların Cinsel Ġstismarı baĢlıklı 103 maddesi hükmü
1.) Çocuğu cinsel yönden istismar eden kiĢi üç yıldan sekiz yıla
kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismar deyiminden ;
a.) OnbeĢ yaĢını tamamlamamıĢ veya tamamlamıĢ olmakla
birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği geliĢmemiĢ
olan çocuklara karĢı gerçekleĢtirilen her türlü cinsel davranıĢ
b.) Diğer çocuklara karĢı sadece cebir , tehdit, hile veya
iradeyi etkileyen baĢka bir nedene dayalı olarak gerçekleĢtirilen cinsel
davranıĢlar anlaĢılır.
2.) Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması
sureti ile gerçekleĢtirilmesi durumunda sekiz yıldan onbeĢ yıla kadar
hapis cezasına hükmolunur.
3.) (değiĢik 29.6.2005-5377/12 md ) Cinsel istismarın üst soy
ikinci veya üçüncü derecede kan hıĢmı üvey baba evlat edinen vasi ,
eğitici öğretici bakıcı sağlık hizmeti veren veya korumu ve gözetim
yükümlülüğü bulunan diğer kiĢiler tarafından ya da hizmet iliĢkisinin
sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle veya birden fazla kiĢi
tarafından birlikte gerçekleĢtirilmesi halinde yukarıdaki fıkralara göre
verilecek ceza yarı oranında arttırılır.
4.) Cinsel istismarın birinci fıkranın a bendindeki çocuklara karĢı
cebir veya tehdit kullanılmak suretiyle gerçekleĢtirilmesi halinde
yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında arttırılır.
5.) Cinsel istismar için baĢvurulan cebir ve Ģiddetin kasten
yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması halinde ayrıca kasten
yaralama suçuna iliĢkin hükümler uygulanır.
6.) Suçun sonucunda mağdurun beden veya ruh sağlığının
bozulması halinde onbeĢ yıldan az olmamak üzere hapis cezasına
hükmolunur.
68
7.) Suçun mağdurunun bitkisel hayata girmesine veya ölümüne
neden olması durumunda ağırlaĢtırılmıĢ müebbet hapis cezasına
hükmolunur.
2.9.
EDĠLEN
T.B.M.M.
ADALET KOMĠSYONU’ NDA KABUL
BAZI KANUNLARDA DEĞĠġĠKLĠK YAPILMASINA
DAĠR KANUN TEKLĠFĠ
KANUNU VE 5275 SY.
TEDBĠRLERĠNĠN
ĠNFAZI
ĠLE
5237 SY. TÜRK CEZA
CEZA VE
HK. KANUNDA
GÜVENLĠK
YAPILMASI
DÜġÜNÜLEN DEĞĠġĠKLĠKLERĠN ĠNCELENMESĠ
TBMM
Adalet Komisyonu‘nun kabul ettiği ―Bazı Kanunlarda
DeğiĢiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ‖ metninde 5237 sayılı
Türk Ceza Kanunu‘ nun yanı sıra 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin Ġnfazı Hakkında Kanun‘da da cinsel suçlarla ilgili
olarak yapılması önerilen değiĢiklikler bulunmaktadır. Buna göre
5275 sayılı Yasa‘nın
108 maddesinin baĢlığına (mükerrirler )
ibaresinden sonra gelmek üzere ( ve tehlikeli suçlulara ) ibaresi
eklenecektir125.
Kanun teklifinin kimyasal kastrasyon konusunda öngördüğü
diğer düzenlemeler Ģu Ģekildedir:
‘Türk Ceza Kanunu‘nun 102 maddesinde tanımlanan cinsel
saldırı suçunun nitelikli hallerinden 103. Maddesinde tanımlanan
çocukların cinsel istismarı suçundan veya 104. Maddesinin ikinci
fıkrasında tanımlanan reĢit olmayanla cinsel iliĢki suçunun nitelikli
halinden hapis cezasına mahkum olanlar, hakim kararı ile cezanın
infazı sırasında ve koĢullu salıverildikleri takdirde denetim süresi içinde
125
Centel Nur, (2011) 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununda Cinsel Saldırı Suçu ve Cinsel
Suçlar DeğiĢiklik Tasarısının Değerlendirilmesi, Fatih Üniversitesi Hukuk Fakültesi
04.Mayıs 2011 tarihinde
yapılan Cinsel Dokunulmazlığa KarĢı Suçlar ve Yeni
YaklaĢımlar Sempozyumunda tebliğ olarak sunulmuĢtur. s. 288
69
a.)Testosteron
etkisini
önemli
ölçüde
azaltıcı
tedaviye
tabi
tutulabilirler.
b.)Tedavi amaçlı programlara katılmakla yükümlü kılınabilirler.
e.)Çocuklarla
bir
arada
bulunmayı
gerektiren
bir
ortamda
çalıĢmaktan yasaklanabilirler.
f.)Çocuklar
hakkında
bakım
ve
gözetim
yükümlülüğünü
gerektiren faaliyet icra etmekten yasaklanabilirler
Bu değiĢiklikle
metninde güvenlik tedbiri olarak cinsel suç
failleri hakkında testosteron etkisini önemli ölçüde azaltan tedavi
öngörülmektedir. Hakim cezanın infazı sırasında ve koĢullu salıverilme
halinde denetim süresi içinde cinsel suç faillerine bu tedavinin
uygulanmasına karar verebilecektir. Kamuoyuna hadım etme cezası
olarak yansıyan ve yoğun tartıĢmalara yol açan bu iĢlem, değiĢiklik
teklifinde tedbir olarak nitelendirilmektedir126.
2.10. KĠMYASAL KASTRASYON KĠMLERE UYGULANMALIDIR
Kimyasal
kastrasyonun
hangi
tür
suçları
iĢleyen
cinsel
saldırganlara uygulanacağı konusunda isabetli bir karar vermek için
özellikle çocuklara yönelik cinsel saldırılar ve failleri hakkında kısa da
olsa ön bilgi verilmesini gerekli kılmaktadır. Bu konudaki kanuni
düzenlemeleri yukarıda belirtmiĢtik.
Cinsel istismar psikososyal geliĢimini tamamlamamıĢ veya yaĢı
küçük olan bir çocuğun bir yetiĢkin tarafından cinsel stimulasyon için
kullanılmasıdır.
pornografiden
Genital
ırza
bölgeleri
geçmeye
elleme,
kadar
çok
teĢhircilik,
geniĢ
röntgencilik,
yelpazedeki
tüm
davranıĢları kapsamaktadır. Cinsel istismar geliĢmiĢ ülkelerde fiziksel
istismara göre daha sık rastlanan istismar türüdür. Fakat mutlaka
Ģiddet içermesi gerekmez127.
126
Centel, a.g.e. s.289
127
Aydın Murat, (2012 ) Çocukların Cinsel Ġstismarı ve ReĢit Olmayanla Cinsel iliĢki
70
Çocukta
cinsel
istismar
için
literatürde
pek
çok
terimin
kullanıldığı görülmektedir. Ancak bunlar bazen birbirine karıĢmakta ve
yeterli
spesifik
bir
tanımlama
getirmemektedir.
Olguların
sınıflandırılmasında bazen karıĢıklıklar yaĢanmaktadır. Çok sayıda
tanımın olması nedeniyle karıĢıklığı ve tutarsızlığı önlemek amacıyla
NCCAN ( Amerikan Ulusal Çocuk Ġstismarı ve Ġhmali Merkezi ) 1991 de
yayınladığı
aĢağıdaki
tanımı
benimsenmiĢtir.
Çocuk
ve
eriĢkin
arasındaki temas ve iliĢki o eriĢkinin veya baĢka birinin cinsel
stimülasyonu için kullanılmıĢsa çocuğun cinsel istismarı olarak kabul
edilir. Cinsel istismar diğer bir çocuk tarafından eğer bu çocuğun
diğeri üzerinde belirgin bir gücü veya kontrolü söz konusuysa veya
bariz bir yaĢ farkı varsa da gerçekleĢtirilebilir128.
Cinsel sömürü istismar yerine sıklıkla kullanılan bir baĢka
terimdir. Gerçekten de bu terim son derece doğrudur, çünkü bu
çocuklar veya yetiĢkinler giderek geliĢmekte olan kiĢilikleri hiçe
sayılarak ve hiçbir seçim hakkı verilmeksizin iliĢkiye zorlanmakta ve
sömürülmektedir. Cinsel sömürü de cinsel istismarla özdeĢ olarak
kullanılan bir terimdir. Cinsellik yoluyla para kazanmayı da içerir.
Çocuk ve adolesanlar sömürüye maruz kalırlar, çünkü cinsel istismar
onların geliĢimsel olarak belirlenmiĢ bedenleri üzerindeki kontrollerini
kendi tercih haklarını elinden alır ve kurbanı ile istismarcıyı aynı
düzeyde bir cinsel partner haline getirir129.
Çocuğun cinsel istismarı, çocuk ve eriĢkin arasında temas ve
iliĢkinin o eriĢkin veya baĢka birinin seksüel stimülasyonu için
kullanılması Ģeklinde de tanımlanmaktadır130.
128
129
130
Suçu, Seçkin Yayınevi, 1. Baskı, s. 20-21
Polat Oğuz (2007) Tüm Boyutlarıyla Çocuk Ġstismarı 1, Tanımlar, Seçkin
Yayınevi, 1. Baskı, s. 46
Polat , a.g.e. s. 93-94
Topuzoğlu YaĢar, (2004) Mağdur Çocukların Hukuksal Konumu, Çocuk Hakları
Merkezi Meslek Ġçi Eğitim Semineri ÇalıĢma Notları, İstanbul Barosu Yayınları.
1. Basım,
s.37
71
En çok tartıĢılan konulardan birisi de çocuk yaĢta evliliğin ve
zoraki evliliğin bir Ģekilde çocuğun cinsel sömürüsünün ticareti olduğu
ve bunun toplumda kabul edilir boyuta dönüĢtürüldüğü Ģekli olduğu
hakkındadır. 9 ile 18 yaĢ arasında olan birisiyle dünyada bir çok ülkede
anlaĢarak evlenmek
onu cinsel eĢ olarak almak mümkündür. Böyle
evliliklerde çocuğun ailesi , çocuğun bir cinsel eĢ olarak kullanılması
için onu çeyiz elde etmek ve veya buna benzer nedenlere bağlı olarak
verir131.
Gerçekten de Uluslararası Stratejik AraĢtırmalar Kurumu (USAK )
tarafından hazırlanan rapora göre dünyada çocuk gelinlerin en yüksek
oranda rastlanan ülkeler sıralamasında Türkiye, Avrupa ülkeleri olarak
değerlendirilen
ülkeler
arasında
erken
evlilik
oranı
%
17
olan
Gürcistan‘ın arkasından % 14 oranı ile ikinci sırada görülmektedir132.
1996 yılında Çocukların Cinsel Açıdan Sömürülmesine KarĢı
Dünya
Kongresi‘nde
Ģu
tanım
ortak
görüĢle
kabul
edilmiĢtir.
Çocukların cinsel açıdan sömürülmesi çocuk haklarının çok
ciddi
ihlalidir. Çocuğa veya üçüncü kiĢilere para ve benzeri Ģeylerin verilmesi
karĢılığında çocuğun yetiĢkin tarafından cinsel olarak taciz edilmesidir.
Çocuk cinsel ve ticari bir obje olarak görülür. Çocukların cinsel açıdan
sömürülmesi çocuğa Ģiddet uygulamaktır ve günümüzde köleliğin bir
çeĢidi sayılır. Çocukların cinsel açıdan sömürülmesi aĢağılayıcı, onur
kırıcı ve çocuğun hayatını tehdit eden sonuçlar doğurur .BaĢlıca üç tip
cinsel sömürü vardır. FuhuĢ, pornografi, çocukların cinsel sömürü
amacıyla kaçırılması . Diğer tür sömürülerin arasında çocuk seksi
turizm ve erken evlilik de bulunmaktadır133.
131
132
Polat Oğuz (2007) Çocuk Pornografisi, Nokta Kitap, Ġstanbul s. 23
ntv.web sitesinden 12.04.2003 tarihinde alınmıĢtır. ―Türkiye Çocuk Gelinde
Avrupa Ġkincisi BaĢlıklı haber metni .
133
Polat,(2007) Tüm Boyutlarıyla Çocuk Ġstismarı 1, Tanımlar, Seçkin Yayınevi , s.209
72
Çocuk istismarı terimi
güdüleyen faktörlerin cinsel olduğu
veya olmadığı fakat kesinlikle bir cinsel bileĢenin mevcut olduğu
davranıĢlar ve durumları anlatır134.
Türkiye‘de 2007 yılında kamu birimlerine 7.183 kayıp çocuk
bildirimi geldiği, yapılan çalıĢmalarla bunlardan 6.350.sinin bulunduğu
ve 2007 yılı sonu itibariyle aranmakta olan 833 kayıp çocuk olduğu
(bilinen ) görülmektedir. Bunlar ve organize suç örgütlerinin ikna
ederek evinden götürdüğü kayıt dıĢı çocuklar daha sonra karĢımıza
sorun olarak çıkabilirler. Türkiye‘de kayıp çocuk sayısının 15.0cak
2008 itibari ile 1446 olduğu belirtilmiĢtir. Dünyada her yıl 2,5 milyon
çocuğun kaçırılarak satıldığı ve bunun yarısının da kız çocuğu olduğu
tahmin edilmektedir135.
Çoğunlukla istismar edici kiĢilerin erkek olduğu görülmektedir.
En önemli boyutlardan birisi de olayların bildirilmemesidir. % 50 ye
yakın olgu bildirilmemektedir136.
Ağır cinsel suçlar alanında ve her Ģeyden önce çocukların cinsel
suiistimali suçlarında istatistiki sayılar yanlıĢtır. Eğer bir örnek vermek
gerekirse çocukların suiistimali dolayısı ile Almanya‘ da yapılan
yıllık ortalama 16.000 ihbarın, genel suçluluk çerçevesinde görüntüsü
gerçek durum karĢısında hemen hemen önemsizdir137
YetiĢkin cinsel suçluların çoğu, sapıcı davranıĢlara ergenlik
döneminde baĢlamaktadırlar, cinsel yönden saldırgan olan genç bir
134
Polat Oğuz, (2007) Tüm Boyutlarıyla Çocuk Ġstismarı Önleme ve Rehabilitasyon 2,
Seçkin Yayınevi, 1. Baskı , s.194
135
T.C. BaĢbakanlık Ġnsan Hakları BaĢkanlığı (2008) Kayıp Çocuklar Raporu,
25.Temmuz 2008, GiriĢ kısmı s. 1, 3
136
Stilo Leo (2005) Çocuklar Suç ve Ceza 4, Çocuk Pornografisine KarĢı Avrupa
Birliğinin Müdahalesi 22.aralık 2003 tarihli 2004/68 GAL Konseyin Çerçeve Kararı
Hakkında Bir Yorum, Birinci Baskı, s.474
137
DemirbaĢ Timur, (2012) Kriminoloji , Seçkin Yayınevi, 4. Baskı, s.283
73
erkeğin yeniden sosyalleĢtirilmemesi halinde yaĢamı boyunca ortalama
300 kadar cinsel suç iĢleyebileceği tahmin edilmektedir138
A.B.D.de
cinsel saldırı davalarında yargılanan ve haklarında
mahkumiyet kararı
verilen cinsel saldırganları
inceleyen uzmanlar
dört değiĢik cinsel saldırgan tesbit etmiĢlerdir. Bu gruplar arasında
sadece parafilyak cinsel saldırganların kimyasal kastrasyondan bir
fayda görebilecekleri ileri sürülmüĢtür. Cinsel saldırganların iĢledikleri
suça bakıĢ açıları dikkate alınarak yapılan bu gruplandırmada ;
1.)Bu hareketin bir suç olduğunu kabul etmeyenler
2.)Hareketin suç olduğunu kabul edenler ancak suç iĢlemenin
nedenini, kendi kusuru değil de çevresel faktörler olarak gösterenler,
örneğin alkol, uyuĢturucu, yoğun stres altında olmak gibi
3.)Cinsel motivasyonla değil de kızgınlık ve güç göstermek amacı
ile yapanlar
4.)Cinsel güdüleri ile cinsel saldırı eyleminde bulunanlar yani
parafilyaklar. Sadece cinsel güdüleri ile cinsel saldırı eyleminde
bulunan
kiĢilerin
MPA
tedavisinden
yararlanabileceği
kabul
edilmektedir139.
Diğer durumda olanların ise MPA tedavisinden fayda görmedikleri
dolayısı ile bunlara yönelik kimyasal kastrasyon uygulamasının yararlı
bir sonuç doğurmayacağı belirtilmektedir140.
Florida Yüksek Mahkemesi Browning -Eyalete KarĢı Davasında,
bir insanın her türlü tıbbı tedaviyi reddetme veya kabul etme kendi
beden bütünlüğü üzerinde karar verme hakkına sahip olduğunu kabul
ederek hayatı uzatma, daha iyi yaĢamasını sağlama gibi gerekçelerle
kiĢinin iradesi dıĢında vücut bütünlüğüne dokunulamayacağı yönünde
karar vermiĢtir. Mahkeme bu kuralın ancak belirli Ģartlarla istisnai
138
139
DemirbaĢ, a.g.e. s.284
Simpson a.g.e. s. 14
140
Simpson a.g.e. s. 14
74
olarak değiĢtirilebileceğine diğer bir deyiĢle bir kiĢiye rızası dıĢında ilaç
verilmesine
ve
zorla
tedavi
edilmesine
hükmedilebileceğine
kararlaĢtırılmıĢtır. Mahkemece aranan 1.) Hayatın korunması
Suçsuz üçüncü Ģahısların korunması
mesleğinin
ahlaki
bütünlüğünün
de
2.)
3.) intiharın önlenmesi 4.) Tıp
korunması
Ģartlarının
oluĢması
halinde kiĢiye zorunlu tedavi uygulanabilecektir141.
Kangal tarafından cinsel suç failleri psiĢik bakımından üçlü bir
sınıflandırmaya
tabi
tutulmaktadırlar
1.hafif
zayıflık
derecesinde
genellikle zihinsel bir yetersizlik sunan ve duygusal alanda içe kapalı
ve güçsüz kiĢilikler 2.kimlik bunalımıyla sınırlı kiĢilik bozuklukları ve
önemli derecede kendine saygı eksikliği gösteren kiĢiler, 3.normal ve
dengeli zihinsel bir düzeye sahip ancak sapkın yapı gösteren kiĢiler
Cinsel karakterli suçlarda tekerrür fiziksel bütünlüğe yönelik diğer
saldırılardan
farklı
olarak
mağdurun
kimliğinin
göz
önünde
bulundurulmamasıyla kendini belli etmektedir. Tekerrür niteliği taĢıyan
bu eylemlerin aynı mağdurlara veya baĢka mağdurlara yönelmesi
arasında bir fark bulunmamaktadır. Dolayısı ile kimyasal kastrasyon
uygulaması hakkında karar verirken mağdurun nitelikleri değil, failin
nitelikleri ve özellikleri göz önünde bulundurulmalıdır. Fransa‘ da 1997
yılında adli sicil kayıtlarına dayanılarak gerçekleĢtirilen bir çalıĢmaya
göre ırza geçme ve ırza tasaddi suçlarından sabıkalı kiĢilerin dört üçü
hapis cezasının infazını takip eden üç yıllık bir süre içerisinde aynı
nitelikte yeni bir suç iĢlemektedir. Cinsel bir suçtan dolayı hürriyeti
bağlayıcı cezaya mahkum edilen kiĢi, konulduğu ceza infaz evinde
yeniden toplumsal bir birey haline gelememektedir. Hatta anti sosyal
kiĢiliği burada daha da pekiĢmektedir142.
Cinsel suç failleri
içinde
itiyadi suçlu profilini sergileyen
hürriyeti bağlayıcı cezalarla ıslahı mümkün
olmayan, toplum için
tehlike hali arz eden pedofilik hükümlüler için kimyasal kastrasyon
141
142
Simpson, a.g.e. s. 15
Kangal, a.g.e. s.31
75
uygulaması gerekli olduğu belirtilmektedir.
Ancak sorun Ģu ki cinsel
saldırganın pedofilik olup olmadığı hususunu tesbiti ve teĢhisi oldukça
zordur.
Pedofili bozukluğu ; A. En az altı aylık bir süre boyunca ergenlik
öncesi çocuk yada çocuklarla (genellikle 13 yaĢında ve daha küçük
olanlarla ) cinsel etkinlikte bulunmakla ilgili, yineleyen cinsel yönden
uyarıcı yoğun düĢlemler, cinsel itkiler ya da davranıĢlar B.KiĢi bu cinsel
itkilere göre davranmıĢtır ya da cinsel itkileri ya da düĢlemleri klinik
açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da kiĢiler arası güçlüklere neden olur. C
. KiĢi en azından 16 yaĢındadır ve A tanı ölçütünde sözü edilen çocuk
ya da çocuklardan en az beĢ yaĢ daha büyüktür143.
Ceza
Hukuku
Sistemlerinin
pedofilleri
tiplerine
göre
farklı
usullere tabi tutması gerektiği örneğin tedavisi zor olan ve çocuklarla
cinsel iliĢkiyi kimliklerinin bir parçası olarak kabul eden sabit
pedofillerin
toplum
için
daha
fazla
tehlike
oluĢturdukları
belirtilmektedir144
Bugün çocuklara yönelik cinsel saldırıda bulunan bireyleri
sınıflandırma giriĢimlerinden hiç biri yeterli değildir. Üzerlerinde
uzlaĢma olmasa da çocuğa yönelik cinsel saldırıda bulunanlar için
yaygın olarak kullanılan sınıflandırma Groth tarafından geliĢtirilmiĢtir.
Öncelikli cinsel yönelimi çocuklar olan takılmıĢ çocuk tacizcileri ile
öncelikli cinsel
yönelimi karĢı cins yetiĢkinler olan gerileyip tacizde
bulunan çocuk tacizcileri olmak üzere iki gruba ayrılır. TakılmıĢ çocuk
tacizcileri : YaĢıtları olan eriĢkin cinsel partnerlerle yeterli iletiĢim
kurabilme düzeyindeki cinsel olgunlaĢmaya hiçbir zaman ulaĢamamıĢ
ve güçlü sürekli Ģekilde çocukları tercih eden kiĢilerdir. Bu grup
genellikle olgunlaĢmamıĢ, çocukla çocukça iletiĢim kuran , eriĢkinlerle
iliĢkiyi tehdit edici gören, reddedilme ve yetersiz performans gösterme
korkusu yaĢayan kiĢiler olarak tanımlanmaktadır. Regrese çocuk
143
DSM-5 Tanı Ölçütleri Başvuru El Kitabı , Çevr. Köroğlu Ertuğrul, Amerikan Psikiyatri Birliği, Hekimler
Yayın Birliği , s.345
144 SavaĢçı a.g.e. s 38
76
tacizcileri
ise
normal
cinsel
yaĢantısı
ve
yaĢına
uygun
eriĢkin
partnerlerle iletiĢimi olan bireylerdir. Bu bireyler diğer grubun aksine
çocuğa bir eriĢkin gibi davranırlar ve çocuğun daha yüksek düzeyde bir
olgunluk ve deneyime sahip olduğunu düĢünürler. Regrese olanlar DSM
III ün pedofil kriterlerine uymazlar. TakılmıĢ olan saldırganlar DSM III
ün pedofili kriterlerini karĢılarlar, onlar cinsel partner olarak çocukları
tercih ederler ve kendilerini onlarla özdeĢleĢtirirler145.
Tercihsel çocuk tacizcilerinin dört temel karakteristiği vardır.
1.uzun süreli ve devamlı bir davranıĢ paterni, 2.cinsel obje olarak
çocukları tercih etme, 3.mağdurları elde etmek için çok iyi geliĢtirilmiĢ
teknikler, 4.cinsel fantazilerin çocuklar üzerine odaklanması146.
Pedofillerin genel özellikleri
1.)Pedofilleri diğer çocuk istismarcılarından ayıran en önemli
özellikleri çocuklara karĢı hissettikleri cinsel dürtülerin ve bu dürtüler
doğrultusunda
çocuklara
yaptıklarının
yanlıĢ
olduğunu
düĢünmemeleridir. Çarpık bir iç dünyasına sahiptirler. Çoğu pedofil
kendi davranıĢlarını durdurulamayacak, engellenemeyecek istem dıĢı
hareketler olarak görmektedir. Bu düĢünceye dayanmak kendilerini
yaptıkları
hareketlerin
zorunlu
bir
katılımcısı
olduğuna
inandırmaktadır. Kendilerini kurban olarak gördüklerinden çocuklara
yaptıklarından ötürü piĢmanlık yada sorumluluk duymamaktadırlar147.
Tercihsel çocuk tacizcileri tanımı, klasik tanımlamada pedofili
karĢılamaktadır.
Ancak pedofili yerine böyle bir gruplandırmaya
gidilmiĢtir. Çünkü pedofillerin hepsi çocuk tacizcisi değildir. Bir kısmı
hiçbir zaman çocuğa saldırıda bulunmaz. Oysa tercihsel çocuk
tacizcileri, pedofillerin saldırıda bulunan grubunu oluĢturur. Durumsal
çocuk tacizcileri, tercihsel çocuk tacizcilerinden sayıca
çoktur.
Ancak durumsal çocuk tacizcileri yaĢamları boyunca bir kaç çocuğa
Gölge Belma Z.( 2005) Cinsel Saldırıda Etkili Faktörler ve Suçlu Profili , Doktora Tezi,
Ġstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü , Ġstanbul s.35,36
146 Gölge, a.g.e. s.44
147 Alay , Polat, Pedofil Nedir ? Ne Değildir ?(2012) Türkiye Biyoetik Derneği, s. 209
145
77
istismarda bulunur. Oysa bir tercihsel çocuk tacizcisi yaĢamı boyunca
on, elli, yüz veya bin çocuğa tacizde bulunur. Abel , 561 cinsel
saldırgan ile yaptığı çalıĢmasında evin dıĢındaki genç erkek çocukları
hedef alan pedofillerin çok yüksek oranda
suç
iĢlediklerini
bulmuĢtu148.
Aslında
kimyasal
kastrasyon
uygulayarak
da
bir
pedofili
yaptığının yanlıĢ olduğuna ikna edebilmek mümkün değildir. Onun
eylemindeki yanlıĢlık,
sadece eylemin kanunlarda suç sayılmasından
kaynaklanmamaktadır, daha en baĢtan insan olmaktan kaynaklanan,
salt insan olmakla kendiliğinden var olan tüm etik değerlere aykırı bir
yanlıĢtır.
Ahlak, bireyin kendi vicdanının ürünüdür. Ahlak alanında bir iç
kanun koymadan ―otonomiden‖ söz edilir. Ahlak normlarının onları
koyan bireyin kendi vicdan ve zihniyetinden baĢka bir kanun koyucusu
yoktur. Ahlak, birey üstü objektif değerler düzenine iliĢkindir. Böylece
objektif değerler düzenine bağlı olarak ahlak, bireysel vicdanlarda
ister gerçekleĢsin ister gerçekleĢmesin karĢımıza salt ahlak, salt ahlaki
- olması gereken --biçiminde çıkar. Bundan ötürü her ahlaki buyruk,
ancak kendiliğinden değerli bir Ģeyin deyimi olduğu ölçüde gerçek bir
buyruk niteliğindedir149.
Pedofili bir suçtur, çünkü toplumun temel taĢlarından biri olan
insanlık prensibine yönelik bir tehdit oluĢturmaktadır. Pedofil, devamlı
olarak sözkonusu olabilecek riskin ölçümünü yapar, potansiyel görgü
tanıklarının bulunup bulunmadığını, çocuğun polise haber verme
olasılığını, ebeveyn , akraba ve yakınlarının göstereceği reaksiyonların
tahmini, intikam vb tehlikelerin olup olmadığını anladıktan sonra ve
kendini güvende hissettikten sonra çocuğa yönelik eyleme giriĢir150.
148
Gölge, a.g.e. s.43
149
Aral Vecdi (1979 ) Hukuk ve Hukuk Bilimi Üzerine, Fakülteler Matbaası, s.74
150
Alay , Polat , Tüm Boyutları Ġle Çocuk Ġstismarı 1 , s. 190
78
2.) Tüm pedofiller yaptıkları hareketlerden suçluluk duymasalar
da davranıĢlarının toplum ve yasalar tarafından kabul edilmediğini
bilmektedirler.
Devlet
otoritelerin
karĢısına
çıktıklarında
hepsi
yaptıklarını yalanlamakta ve hapsedilmemek için ellerinden geleni
yapmaktadırlar.
delüzyonları
Eğer
kullanıp
yaptıkları
gerçekleri
kanıtlandıysa
manipüle
benimsedikleri
etmeye
çalıĢmaktadır.
Bunlara örnek olarak bu davranıĢ zararlı değil, aktarılandan çok daha
önemsiz, çocuk cinsel yönden beni provoke etti, yaptıklarımın öğretici
bir yönü vardı, hayatın gerçekleri ve aĢk hakkında bilgi verdim,
çocuğun da hoĢuna gitti sayılabilir151.
3.) Pedofili diğer çocuk cinsel istismar vakalarının aksine ani bir
kararla yada duygusal bir bozukluk olarak ortaya çıkmaz. Diğer tüm
çocuk istismar vakalarının aksine pedofillerin tüm bu yaptıkları belli bir
plan dahilindedir rastgele geliĢen sadece bir kere olmuĢ bir vakadan
ibaret değildir. Hüküm giymiĢ pedofilik bireylerin gerekli önlemler
alınmadan topluma bırakıldıklarında aynı davranıĢları tekrarlayıp yeni
kurbanlar edinme oranları diğer çocuk cinsel istismarcı gruplarına göre
çok yüksektir. Tekrarlamayı azaltan tedavilere mutlaka baĢlanmalı
pedofili araĢtırılmadan çocuk istismarcısı topluma salınmamalıdır.
Pedofiliyi diğer istismarcılardan ayıran bir önemli özelliği ise kiĢinin
son dönemde yaĢadığı olaylara dıĢ etkenlere veya stres faktörlerine bağlı
ortaya çıkmamasıdır152.
Psikososyal
stres
dönemlerinde
pedofilik
davranıĢ
sıklığı
artmaktadır. Bir çok olguda bozukluk güçlü kompulsif unsurlar içeren
son derece kronik bir durumdur153.
Pedofilik davranıĢ bireyin yetiĢkinlere olan ilgisinden bir kopuĢ
değildir. Pedofiller hayatları boyunca kendi yaĢ grubundaki bireylere
karĢı cinsel ilgi geliĢtirememiĢ sadece çocuklara karĢı inatçı devamlı bir
istek
151
duyan
kiĢilerdir.
Ġçinde
yaĢadıkları
topluma
uymak
için
Alay , Polat a.g.e s. 209
Alay , Polat a.g.e s. 209
153
Bozkurt Ali , Gülçat Zeynep (2007) Psikiyatri Temel Kitabı, Hekimler Yayın Birliği Basın
Yayın, 2.baskı, s.435
152
79
evlenmeleri, çocuk sahibi olmaları ise pedofil oldukları gerçeğini
gölgelemez. Pedofiliyi diğer cinsel istismar vakalarından ayıran önemli
bir özellik ise yapılan olan tedavinin tamamen farklı olmadır. Sadece
psikoterapi yeterli değildir. Toplum içinde pedofil yaftası yemiĢ olmak
onları utandırmaz yada cinsel tatmin aramak için çocukları taciz
etmekten alıkoymaz. Ġlaç ve kimyasal kastrasyonla bireyin cinsel
güdüleri ölünceye değin baskılanması gereklidir. Pedofil günümüzde
tedavi edilebilen bir durum değildir154.
Gerçek pedofili ile durumsal pedofiliyi ayırt etmek lazımdır. KiĢi
çocuklarla seks yapmayı tercih ediyor ve onları fantezileri için obje
olarak kullanıyorsa gerçek pedofili, kiĢinin öncelikli olarak cinsel
fantazileri eriĢkinlere yönelik, baĢka ihtiyaçlarını karĢılamak için de
çocuklara yöneliyorsa bu durumsal pedofilidir155.
Çocuk saldırganlarının sayısının durumsal pedofililerden daha
çok olduğu düĢünülmektedir. Hatta bir çocuğa sarkıntılık eden pedofili
yaĢamı boyunca çocuklara sarkıntılık etmeye devam edecektir, çünkü
onun
cinsel
dürtüleri
bunun
üzerine
kurulmuĢtur.
Her
zaman
düĢündüğü Ģey budur. Durumsal suçlu tek bir çocuğa bir kez
sarkıntılık edebilir ve çok uzun bir zaman aralığında bu eylemini
tekrarlamayabilir156.
Kimyasal kastrasyon tedavisinin sadece pedofililerin de içinde
bulunduğu son gruptaki suçluların cinsel kontrollerini sağlamalarına
yardımcı
olabileceği,
diğer
cinsel
suçlular
için
uygun
olmadığı
belirtilmektedir. Pedofililerin makul düĢünme ve karar alma yetilerinden
mahrum oldukları,
çocuklara karĢı yönelmiĢ cinsel duygularının
ve
fantazilerinin biyolojik sebeplerden kaynaklandığı ve bu sebeple MPA
tedavisinin pedofiller üzerinde etkili olabileceği savunulmaktadır. Bu
sebeple kimyasal kastrasyon yasalarının sadece pedofili ve diğer
parafilik cinsel suçluları kapsayacak Ģekilde sınırlandırılması gerektiği
154
155
156
Alay, Polat a.g.e. s.210
Polat Oğuz (2009 )Kriminoloji ve Kriminalistik Üzerine Notlar, Seçkin Yayınevi , s.85
Polat , a.g.e. s.83
80
ifade edilmektedir. Bununla birlikte MPA tedavisine psikolojik terapinin
de eklenmesi zorunluluğu belirtilmektedir. Kimyasal kastrasyonun
psikoterapi olmaksızın bir değeri olmadığı ve tek baĢına suçluların
tekrar suç iĢlemesini önlemeyeceği özellikle vurgulanmaktadır157.
Cinsel istismar konusundaki suskunluğa son vermek, ailelerin ve
toplumun dikkatinin bu konuya çekilmesine yardımcı olmak, net
tanımlar ve açıklamalar yapmak, bu konuda bilinen doğru ve yanlıĢları
vurgulamak, kurbana en çabuk ve etkili Ģekilde nasıl yardım edileceğini
açıklamak, her Ģeye rağmen çocuktan alınan hikayenin en güçlü delil
olduğunu ve kesinlikle güvenilir olduğunu kabul etmek gerekir158.
157
158
SavaĢçı, age s.49
Polat Oğuz (2007) Klinik Adli Tıp Adli Tıp Uygulamaları, 3. Baskı Seçkin Yayınevi , Ankara,
s.170
81
3.MATERYAL VE METOD
Bu çalıĢmada kimyasal kastrasyonun avukatlar ve adliyelerde
bi-fiil
çalıĢmakta
olan
sosyal
hizmet
uzmanı,
pedagog
ve
psikologlardaki algısıyla ilgili olarak kantitatif yöntem kullanılacaktır.
Bu bağlamda,
avukatlar ve adliye çalıĢanı pedagog, psikolog ve
sosyal hizmet uzmanları üzerinde Ġstanbul‘da yapmıĢ olduğumuz
anket çalıĢmasından elde edilen veriler çeĢitli istatistik- analizlere tabi
tutularak ortaya çıkan sonuçlar değerlendirilecektir.
3.1. ÖRNEKLEM
ÇalıĢmanın evreni Ġstanbul ilinde faaliyet gösteren avukatlar ve
adliyelerde
çalıĢmakta
olan
sosyal
hizmet
uzmanı,
pedagog
ve
psikologlardan oluĢmaktadır. Örneklem grubu 01. Mart 2012 ile
30.11.2012 tarihleri arasında Ġstanbul‘da bulunan Çağlayan, Kadıköy,
Kartal ,
Pendik, Beykoz , Tuzla, Üsküdar,
duruĢmalara katılmak
Bakırköy Adliyesi‘ nde
üzere bekleyen avukatlar ve Kadıköy, Kartal,
Çağlayan adliyelerinde çalıĢmakta olan sosyal hizmet uzmanı, pedagog
ve psikologlardan gönüllülük esasına göre oluĢturulmuĢtur.
Örneklemin tespitinde herhangi bir sistematik seçim metodu
uygulanmamıĢ ve anket
daveti, çalıĢmanın evrenine dahil olan tüm
potansiyel katılımcılara yüz yüze yapılmıĢtır. Toplam
367 kiĢilik bir
katılım sağlanmıĢtır. 367 kiĢiden 297 kiĢi avukat, 35 kiĢi psikolog, 17
kiĢi pedagog, 18 kiĢi ise sosyal hizmet uzmanıdır.
Ġstanbul Barosu‘ na kayıtlı avukat sayısı 14.10.2012 tarihli Baro
BaĢkanlığı seçiminde 28.884. kiĢi olarak açıklanmıĢtır.
Ġstanbul Anadolu Adliyesi‘ nde 18 psikolog, 6 pedagog, 10 sosyal
hizmet
uzmanı
çalıĢmaktadır.
Adalet
Bakanlığı‘ndan
15.04.2013
tarihinde alınan bilgiye göre Ġstanbul Çağlayan Adliyesi‘nde
14
psikolog, 12 pedagog, 9 sosyal hizmet uzmanı, Bakırköy Adliyesi‘nde 11
psikolog,
6
pedagog,
8
sosyal
hizmet
uzmanı,
GaziosmanpaĢa
82
Adliyesi‘nde 2 psikolog, 2 pedagog, 2 sosyal hizmet uzmanı, Beykoz
Adliyesi‘nde 1 psikolog, 1 pedagog, Küçükçekmece Adliyesi‘nde 1
psikolog, 1 sosyal hizmet uzmanı görev yapmaktadır.
Ġstanbul
Adliyeleri‘nde toplam 47 psikolog, 27 pedagog, 30 sosyal hizmet uzmanı
görev yapmaktadır.
Bu sayılar göz önüne alındığında, örneklem seçiminin olasılık
prensibine
(probability sampling) göre ve rastgele yapılmamıĢ olması
nedeniyle bu 367 kiĢilik örneklemin çalıĢmanın evrenini (Ġstanbul‘da
çalıĢan
tüm avukatlar
ve
adliye çalıĢanı olan sosyal hizmet
uzmanı, pedagog ve psikologlar) temsil ettiği iddia edilemez. Bununla
birlikte,
bu çalıĢma bu alanda ülkemizde yapılan ilk çalıĢmalardan
olması nedeni ile
kastrasyonla
anket sonucunda ortaya
ilgili tamamen
çıkan sonuçlar kimyasal
yeni ve özgün bilgiler sunmakta ve bu
alanda bundan sonra yapılacak araĢtırmalar için
mahfuz olmak üzere belki bir baĢlangıç noktası
kendi sınırlılığı
teĢkil edebilecektir.
3.2.VERĠ TOPLAMA ARACI
Veriler anket yöntemi ile toplanmıĢtır.
Avukat ve adliye çalıĢanı
uzmanlarının
kimyasal
psikolog, pedagog ve sosyal hizmet
kastrasyon
uygulamasıyla
ilgili
algılarını
ölçmek üzere hazırlanmıĢ olan anket demografik bilgiler ve kimyasal
kastrasyon
algısı
olmak
üzere
iki
ana
bölümden
oluĢmaktadır.
Demografik bilgiler bölümünde katılımcının yaĢı, cinsiyeti, meslek
grubu, medeni hali (evli- bekar Ģeklinde), çocuk durumu
(var-yok
Ģeklinde) ve eğitim durumuna ait bilgiler bulunmaktadır.
Kimyasal kastrasyon algısını ölçen ikinci bölümde ise kimyasal
kastrasyon uygulaması ile ilgili 20 ifade verilmiĢ ve katılımcılara
bu
ifadelere hangi ölçüde katıldıkları sorulmuĢtur.
Anketin bu aĢamasında ‗kesinlikle katılmıyorum‘, ‗katılmıyorum‘,
‗kararsızım‘, ‗katılıyorum‘ ve ‗kesinlikle katılıyorum‘ kategorilerinden
oluĢan
5‘li
Likert
ölçeği
kullanılmıĢtır.
Katılımcıların
kimyasal
kastrasyonla ilgili bilgi sahibi olmayabileceği düĢünülerek bu bölüme
83
kimyasal kastrasyon uygulamasının kısa bir tanımını içeren bir
paragraf da eklenmiĢtir. Kimyasal kastrasyon uygulaması ile
ilgili
ölçekte geçerlilik kriterinin sağlanması açısından birbiriyle zıt ifadeler
kullanılmıĢtır.
3.3.ĠġLEM
Veri toplama süreci yaklaĢık 9 ay sürmüĢtür. Ankete katılmayı
kabul edenlere anket formları dağıtılmıĢ ve tamamlanan
formlar
anında toplanmıĢtır. Katılımcıların anketi doldurarak araĢtırmacıya
teslim etmesi ortalama 10 dakikalık bir süreci kapsamıĢtır.
Bazı
araĢtırmalarda
imzalı
onam
formlarının
kullanılması
mümkün değildir. Örneğin isimsiz anket formlarının kullanıldığı
araĢtırmalar ya da kimlik bilgilerinin yer almadığı araĢtırmalar. Bu
araĢtırmalarda da muhtemel katılımcılara araĢtırma ve katılımcı olarak
hakları konusunda yazılı ya da sözlü bilgi vermek gerekmektedir ve
mümkünse sözlü onam alınmalıdır.159 Anket formunun en
baĢında
katılımcılara bu anketin araĢtırma kapsamında uygulanmakta olduğu ,
ankete verilecek cevapların gizli tutulacağı, araĢtırma dıĢında bir yerde
kullanılmayacağı yazılı olarak açıklanmıĢtır. Ayrıca kimyasal kastrasyon
hakkında bir pragraflık bilgi verilmiĢtir. Katılımcıdan isim ve soy isim,
imza
istenmemiĢtir. Dolayısı ile katılıcımdan ayrıca yazılı bir onam
alınmasına hukuken gerek bulunmamaktadır.
Katılımcılardan toplanan formlar oluĢturulan kod kitabına göre
bilgisayar ortamına aktarılmıĢ, ve veri setinin kağıt formlarla tam olarak
uyuĢtuğu kontrol edilerek onaylanmıĢtır. Ġstatistiksel analizler STATA
11 programı kullanılarak yapılmıĢtır.
Abant Ġzzet Baysal Üniversitesi Ġnsan AraĢtırmaları Katılımcı Bilgilendirme
Formu Hazırlama Kılavuzu, s.4
159
84
4.)
BULGULAR
4.1.ÖRNEKLEMĠN
DEMOGRAFĠK
DEĞĠġKENLERE
GÖRE
ANALĠZĠ
Yukarıda da belirtildiği gibi Ankete 367 kiĢilik bir katılım
sağlanmıĢtır. Bu örneklem grubu yaĢ, cinsiyet, meslek, medeni hal,
çocuk durumu ve eğitim durumu değiĢkenlerine göre incelendiğinde
örneklem grubunun % 81
psikolog,
‘i (297 kiĢi) avukat, % 9.5 ‗i
%‘ 4.5 u (17 kiĢi)
(35 kiĢi)
pedagog ve % 4.9‘u (18 kiĢi) sosyal
hizmet uzmanıdır.
Örneklem grubunun yaĢları 22 ila 73 arasında dağılmakta olup
yaĢ ortalaması 34.6, medyan (ortanca) yaĢ 31 dir, standart sapma ise
10‘dur. YaĢ dağılımı aĢağıdaki dağılım grafiğiyle detaylı bir Ģekilde
incelendiğinde örneklem grubunun % 75 ‗ inin
22-37 yaĢ aralığında
olduğu göze çarpmaktadır.( Ģekil 1)
Örneklem
cinsiyet
açısından
eĢite
yakın
bir
dağılım
sergilemektedir. Nitekim katılımcıların % 52.75 i kadın, % 47.25‘ i
erkektir. YaĢ ve cinsiyet birlikte incelendiğinde kadın katılımcıların yaĢ
ortalaması olarak erkeklere oranla daha genç oldukları görülmektedir.
Kadınlarda yaĢ ortalaması 31.4 , medyan (ortanca ) yaĢ 29.5(standart
sapma 7,4 ) iken erkeklerde yaĢ ortalaması 37.3 , medyan yaĢ 33
(standart sapma 11.6 ) olarak çıkmıĢtır.
Buna paralel olarak ankete katılmıĢ olan kadınlarda evlilik ve
çocuk sahibi olma
Cinsiyet
oranı
erkeklere oranla
% 23 daha düĢüktür.
ve meslek grupları beraber incelendiğinde ise örneklem
grubundaki avukatların % 46.6‘ sı, kadın iken psikologların % 91.4‘
ü,
pedagogların %
kadındır.
59‘ u ve sosyal hizmet uzmanlarının
% 72‘si
.06
0
.02
.04
Density
.08
.1
85
20
30
40
50
60
70
yas
ġekil 1 : Örneklemin yaĢ dağılımı
Medeni
durum
açısından
da
eĢite
yakın
bir
durum
söz
konusudur. Ankete katılanların % 49.6‘sı bekar, % 50.4‘ü ise evlidir.
Çocuk
durumuna gelince, örneklemin % 36.6 ‘sı çocuk sahibi olup
% 63.4‘ü ise çocuk
sahibi değildir. Evli olan grubun % 89.3‘ü
çocuk
sahibidir. Cinsiyet ve çocuk birlikte incelendiğinde ise ankete katılan
erkeklerin % 52‘si
çocuk sahibi iken bu oran kadınlarda % 22 dir.
Son olarak eğitim durumu açısından katılımcıların % 86‘sı lisans,
% 13‘ü yüksek lisans ve % 1‘i doktora düzeyinde eğitime sahiptir.
Yüksek lisans yapmıĢ olan katılımcıların % 66‘ sı kadındır.
86
4.2.ÖRNEKLEM
ÜZERĠNDE
KĠMYASAL
KASTRASYON
ALGISININ ÖLÇÜLMESĠ
ÇalıĢmanın bu bölümünde örneklem grubumuzun kimyasal
kastrasyon uygulamasıyla ilgili algısını ölçmek üzere hazırlanan 20
soruya
verilen cevaplar analiz edilecektir. Anketin bu bölümünde,
kimyasal
kastrasyonla
ilgili 20 ibare verilmiĢ ve katılımcılardan bu
ifadelere ne ölçüde katıldıklarını belirtmeleri istenmiĢtir.
Kimyasal kastrasyon ölçeğinin tamamı üzerinde yapılan Alfa
testinin sonucu .89 olarak ortaya çıkmıĢ olup bu değer ölçeğin
güvenilirliğinin yüksek olduğu anlamına gelmektedir.
Kimyasal kastrasyon algısı ölçeğimizde bulunan 20 değiĢkenle
yapılan faktör analizi sonucunda öz değeri 1‘in üzerinde olan 4 faktör
oluĢmuĢ ve yapılan rotasyonla 20 değiĢken bu faktörlere dağıtılmıĢtır.
ġekil
2,
rotasyon
sonucunda
.35‘in
üzerindeki
faktör
yüklemelerini göstermektedir. Bu tablodan da anlaĢılacağı üzere ;
ilk 5 değiĢken net bir
Ģekilde birinci faktöre yüklenmiĢ, 8-11, 13,14,
18 ve 20. DeğiĢkenler 2. faktöre; 6, 7 ve 16. DeğiĢkenler 3. faktöre; 12,
15 ve 17. değiĢkenler ise 4. faktöre yüklenmiĢlerdir. 19. DeğiĢken ise
en yüksek yüklemeyi 4. Faktöre yapmıĢtır. ÇalıĢmanın devamında
faktör analizi sonucunda ortaya çıkan bulgular
incelenecektir. (Ģekil 2 )
dört grup ayrı ayrı
87
ġekil 2
: Rotasyon sonrası değiĢkenlerin faktörlere dağılımı
88
Bu
amaçları
çalıĢmada
faktör
gerçekleĢmiĢtir.
analizinin
Öncelikle
yukarıda
birbirine
belirtilen
yakın
içeriğe
bütün
sahip
değiĢkenlerin aynı faktörler altına toplanması ölçeğin geçerliliğini ortaya
çıkarmıĢtır. Ġkinci olarak, faktör analizi yirmi değiĢkenin incelenmesi
için bir yol haritası sunmuĢ ve incelemeler ortaya çıkan bu faktörlere
göre yapılmıĢtır. Üçüncü olarak, değiĢken azaltma uygulaması ilk üç
faktöre yükleme yapan değiĢken birleĢtirilerek yapılmıĢtır. Son olarak,
faktörlere yükleme yapan değiĢkenlerin içeriği analiz edilerek her bir
faktörün ortak noktasına ait açıklamalar yapılmıĢtır.
4.3. BĠRĠNCĠ FAKTÖR
Birinci faktör kimyasal kastrasyonun aĢırı, insanlık dıĢı ve onur
kırıcı bir ceza olduğuna- ve olmadığına-
dair ibareler taĢıyan ilk beĢ
değiĢkenden ( s1-s5 ) oluĢmuĢtur. Bu değiĢkenlerin dağılımları, tablo 1
de incelendiğinde, örneklem grubunun genelde kimyasal kastrasyonun
aĢırı, insanlık dıĢı ve insan haklarını ihlal eden bir ceza olduğu
ibarelerine katılmadığı görülmektedir.
Nitekim kastrasyon hakkında ilk dört soruya verilen cevapların
ortalaması kararsızlık eĢiği olan 3 noktasının altında iken kimyasal
kastrasyonun insan haklarına aykırı olmadığını ifade eden beĢinci
sorunun ortalaması katılma segmentine daha yakın olan 3.54‘lük bir
ortalamaya sahiptir.
89
Tablo 1
: 1. Faktöre Yüklenen DeğiĢkenlerin Dağılımı
Sno
Kimyasal kastrasyon cezası,
N*
ORT
SS
1
insanlık dıĢı ve onur kırıcıdır
366
2.44
1.23
2
ölüm kadar ağır bir cezadır
361
2.01
.98
3
insan haklarına aykırıdır
363
2.58
1.23
4
kiĢinin vücuduna yönelik bir 350
2.48
1.24
3.54
1.25
iĢkencedir
5
insan haklarına aykırı değildir
Kesinlikle
341
katılmıyorum=1;
Kararsızım=3
Katılıyorum =4
Katılmıyorum=2;
Kesinlikle
katılıyorum= 5
*sorulara
cevap
verme
konusunda
katılımcılar
serbest
bırakıldığından her bir sorunun cevap sayısı değiĢebilmektedir.
Tablo 1-A : 1. Faktöre Yüklenen DeğiĢkenlerin Mesleklere göre
Dağılımı
AVUKAT
PPS
Sno
Kimyasal kastrasyon cezası,
N
ORT
SS
N
ORT
SS
1
insanlık dıĢı ve onur kırıcıdır
296
2.43
1.25
70
2.5
1.11
2
ölüm kadar ağır bir cezadır
291
2.02
.99
70
1.95
.95
3
insan haklarına aykırıdır
293
2.57
1.24
70
2.6
1.19
4
kiĢinin vücuduna yönelik bir 282
2.48
1.23
68
2.47
1.26
3.12
1.27
68
3.2
1.16
iĢkencedir
5
insan haklarına aykırı değildir
273
Kesinlikle katılmıyorum=1; Katılmıyorum=2;
Kesinlikle katılıyorum= 5
Kararsızım=3
Katılıyorum =4
90
Anket soruları sosyo-demografik değiĢkenler olan yaĢ, cinsiyet,
eğitim durumu, medeni hali, çocuk durumu,
meslek değiĢkenleri
açısından incelenmiĢ olup anlamlı olan sonuçlar aĢağıda verilmiĢtir.
Bu değiĢkenler demografik değiĢkenlerle birlikte incelenmiĢ ve
ANOVA ve t test yöntemleriyle sonuçların anlamlılığı test edilmiĢtir.
Yapılan testlerde aralarında anlamlı iliĢkiye rastlanan değiĢkenler
ayrıca incelenecektir.
Kimyasal kastrasyon cezasının insanlık dıĢı ve onur kırıcı
olduğunu ifade eden birinci soruda
cinsiyet ve çocuk sahibi olma
açılarından anlamlı farklılıklar bulunmuĢtur. Yapılan t test analizinin
sonuçları tablo 2 de verilmiĢtir. Buna göre kimyasal kastrasyonun
insanlık dıĢı ve onur kırıcı bir ceza olduğu ibaresine kadınların
erkeklere, çocuk sahibi olanların da olmayanlara oranla daha fazla
―katılmıyorum‖ a yakın cevaplar verdikleri görülmüĢtür.
Sonuçlar .05
eĢiğine göre anlamlıdır.
Tablo 2: S1 değiĢkeninin cinsiyet ve çocuk sahibi olmaya göre
analizi
S1. Kimyasal kastrasyon cezası insanlık dıĢı ve onur kırıcıdır
Kadın
Erkek
Çocuk yok
Çocuk var
Ort
Ort. Farkı
(S.hata)
(S.hata)
t
df
p
2.27
(.08)
-.354
2.625
(.128)
-2.77
1
.003
1.93
1
.027
(.1)
2.54
(.08)
.26
2.28
(.14)
(.1)
91
Kimyasal kastrasyonun ―ölüm kadar ağır bir ceza‖ olduğunu ifade
eden ikinci değiĢkenle hiçbir sosyo demografik değiĢkenin kategorileri
arasında anlamlı bir farklılık bulunamamıĢtır.
Buna karĢılık cezanın ―insan haklarına aykırı‖ olduğu ibaresinde
çocuk
sahibi
olmak
ve
bazı
yaĢ
kategorileri
arasında
anlamlı
farklılıklar bulunmuĢtur. Yukarıdaki sorularda yaĢ değiĢkeninden
bahsedilmemiĢtir,
çünkü
sadece
anlamlı
olan
sonuçlar
ele
alınmaktadır.
Tablo 3 de
göre bu ifadeye
görüleceği gibi çocuk sahibi
olanlar olmayanlara
.38 lik bir farkla daha az katıldıkları görülmektedir.
YaĢ değiĢkenine ait beĢ kategori bulunduğundan
yapılan ANOVA
analizinin sonrasında farklılığın hangi kategorilerden kaynaklandığını
anlamak amacıyla Sidak ve Bonferroni testleri uygulanmıĢ her iki
test neticesinde de anlamlı farklılığın 37-48 yaĢ arasındaki grupla,
22-28 ve 29-36 yaĢ grupları arasında olduğu, 37-48 yaĢ kategorisinin
diğer iki kategoriye oranla sırasıyla .58 (p= .003) ve .52 (p= .05)
daha
az katıldıkları görülmüĢtür. (tablo 4)
Tablo 3: S3 değiĢkeninin çocuk sahibi olmaya göre analizi
S3. Kimyasal kastrasyon cezası insan haklarına aykırıdır
Çocuk yok
Çocuk var
Ort
Ort. farkı
(S.hata)
(S.hata)
t
df
p
2.86
1
.002
2.72
(.08)
.382
2.34
(.13)
(.1)
92
Tablo 4
: S3 değiĢkeninin yaĢa göre ANOVA analizi
DEĞĠġKEN
KATEGORĠLER
ORTALAMA
(standart
F
Df
P
sapma)
YAġ
22-28
2.7 (1.21)
29-36
2.64 (1.23)
37-48
2.11 (1.09)
49-59
2.36 (1.4)
60-73
3.0 (1.17)
4
3.11
.01
Kimyasal kastrasyonun ―kiĢinin vücuduna yönelik bir
iĢkence‖
olduğu ibaresiyle de sadece çocuk sahip olmak arasında anlamlı
bir farklılık tespit edilmiĢtir. Yukarıdaki sonuçlara paralel olarak
Tablo 5 de görüleceği üzere çocuk sahibi olanların olmayanlara nazaran
.31 puanlık bir farkla bu ibareye katılmadıkları görülmüĢtür.(Tablo 5)
Tablo 5
: S4 değiĢkeninin çocuk sahibi olmaya göre analizi
S4. Kimyasal kastrasyon cezası kiĢinin vücuduna yönelik bir
iĢkencedir
Çocuk yok
Çocuk var
Ort
Ort. farkı
(S.hata)
(S.hata)
t
df
P
2.26
1
.01
2.6
(.08)
.31
2.29
(.138)
(.1)
93
Bu faktöre yüklenen son değiĢkende ise kimyasal kastrasyonun
―insan haklarına aykırı olmadığı‖ ibaresi verilmiĢtir. Tablo 6 da
görüleceği üzere bu değiĢkenin sosyo demografik değiĢkenlerle birlikte
incelenmesinde yine tek anlamlı farklılık çocuk sahibi olanlarla
olmayanlar arasında .3 puanlık farkla ortaya çıkmıĢtır. BaĢka bir
ifadeyle çocuk sahibi olanlar, olmayanlara göre kimyasal kastrasyonun
insan
haklarına
aykırı
olmadığı
ibaresine
katılmakta
oldukları
görülmüĢtür. (Tablo 6 )
Tablo 6: S5 değiĢkeninin çocuk sahibi olmaya göre analizi
S5. Kimyasal kastrasyon cezası insan haklarına aykırı değildir
Çocuk yok
Çocuk var
Ort
Ort. farkı
(S.hata)
(S.hata)
t
df
p
-2.16
1
.01
3.03
(.08)
-.307
3.34
(.13)
(.12)
Bütün sorular tüm sosyo demografik faktörlere göre analiz
edilmiĢtir ( yaĢ, cinsiyet, çocuk durumu, medeni durum, eğitim, meslek)
Ancak sadece anlamlı çıkan iliĢkiler ele alınmıĢtır. Meslekle yukarıda 5
soru arasında anlamlı bir iliĢki olmadığı için ele alınmamıĢtır.
Birinci faktöre yüklenen beĢ değiĢken birleĢtirilerek tek bir
değiĢken oluĢturulacak ve sosyo demografik faktörlerle ayrıca analiz
edilecektir. Birinci faktöre yükleme yapan değiĢkenlerin ortalaması
alınarak oluĢturulan fakt1 değiĢkeninin alfa güvenilirlik skoru
ortalaması 2.48 ve standart sapması
.90;
1 olarak ortaya çıkmıĢtır.
BirleĢtirme yapılırken s5 değiĢkeni ters kodlanmıĢtır. Sosyo demografik
değiĢkenlerden meslek değiĢkeninde avukat haricindeki üç meslek
grafik harici analizlerde birleĢtirilerek analiz edilmiĢtir.
ġekil 3 de
94
birinci
faktörü
oluĢturan
değiĢkenler
arasındaki
korelasyonlar
sunulmaktadır.
s1
s1
s2
s3
s4
t5
1.0000
0.5387*
0.7261*
0.6634*
0.5258*
s2
s3
s4
t5
1.0000
0.6230* 1.0000
0.6497* 0.8187* 1.0000
0.4631* 0.7395* 0.6326* 1.0000
ġekil -3 : 1.faktöre yükleme yapan unsurlar arasındaki
korelasyonlar
* Değerlerin yanındaki yıldızlar .001 eĢiğinde anlamlılık ifade
etmektedir.
Fakt1
değiĢkeni
oluĢturulduktan
sonra
bu
değiĢkenin
katılımcıların demografik özellikleri açısından herhangi bir farklılık
arz edip etmediği aĢağıda gösterilen Ģekil 4 de incelenmiĢtir.
Bu grafiğin dikey ekseni destek değiĢkeninin değer aralığını
yansıtmakta ve değiĢkenin ortalama değeri olan 2.48 noktasından X
eksene paralel bir hat geçmektedir.
Grafiğin yatay ekseninde ise ankete katılanların demografik
özellikleri bulunmakta ve bu değiĢkenlerin kendi içindeki kategorilerin
(örneğin cinsiyet değiĢkeninin kategorileri olan erkek ve kadın gibi)
destek
değiĢkeninin
ortalamasına
göre
dağılımları
bir
bakıĢta
görülebilmektedir.
ġekil 4 deki grafik incelendiğinde genel manada tüm sosyodemografik değiĢkenlerin kararsızlık eĢiği olan 3 noktasının altında,
kimyasal
kastrasyona
destek
olacak
Ģekilde
sıralandığı
göze
çarpmaktadır.
Sosyo-demografik kategorilerinin fakt1 değiĢkeninin ortalamasına
göre dağılımının genel itibariyle ortalama değeri olan 2.48 bandına
95
yakın seyrettiği görülmektedir. Cinsiyet, çocuk sahibi olma ve yaĢ
değiĢkeninin
kategorileri
arasında
.6
puana
varan
farklılıklar
görülmektedir.
Means of fakt1
2.8
S.Hz. Uz
2.6
60-73
Erkek
YOK
Y.Lisans
22-28
29-36
Bekar
Avukat
Lisans
2.4
Evli
Kadin
49-59
Pedagog
Psikolog
2.2
VAR
37-48
2
Doktora
meslek
ġekil -4
cinsiyet
egitim
medeni
cocuk
yas2
: Demografik DeğiĢkenlerin Fakt1 DeğiĢkeninin
Ortalamasına Göre Dağılımı
Fakt1 değiĢkeninin ortalamasının sosyo demografik değiĢkenlerin
kategorileri arasındaki dağılımı ve bunun anlamlılığını test eden ANOVA
analizlerinin sonuçları Tablo 7 de
gösterilmektedir.
Tablo 7 de
görüleceği üzere yalnızca çocuk sahibi olma değiĢkeniyle fakt1 değiĢkeni
arasındaki iliĢki anlamlıdır. Bu sonuca göre çocuk sahibi olanlar
olmayanlara göre kimyasal kastrasyonun insan haklarına uygunluğu
konusunda daha pozitif algıya sahiptir.
96
Tablo-7:Fakt1
değiĢkeninin
değiĢkenlerle
sosyo-demografik
iliĢkisi
FAKT1
DEĞĠġKEN
KATEGORĠLER
ANOVA
ORTALAMA
S.Sapma)
LĠSANS
F
df
P
.55
2
.57
2.63
1
.10
.03
1
.85
1.88*
4
.11
2.47
(1)
Y.LĠSANS
EĞĠTĠM
2.57
(1)
DOKTORA
2.05
(1.3)
KADIN
2.59
(1)
CĠNSĠYET
ERKEK
2.56
(1)
AVUKAT
MESLEK
2.48
(1)
PPS
2.46
(1)
22-28
2.54
(.98)
29-36
2.52
(1)
YAġ
37-48
2.19
(.97)
49-59
2.37
(1.1)
60-73
2.81
(.9)
VAR
2.31
(.97)
ÇOCUK**
1
6.19
YOK
.013
2.58
(1)
BEKAR
MEDENĠ HAL
2.52
(1)
EVLĠ
2.43
(.98)
.64
1
.42
97
4.4.ĠKĠNCĠ FAKTÖR
2. faktörü oluĢturan değiĢkenler incelendiğinde
görüleceği gibi,
bu değiĢkenlerin
tablo 8 de
genellikle kimyasal kastrasyonun
faydalı olacağı fikrini taĢıyan ibarelerden oluĢtuğu görülmektedir.
Tablo-8 : 2. Faktöre Yüklenen DeğiĢkenlerin Dağılım
Sno Kimyasal kastrasyon cezası,
N
OR
SS
8
tüm tecavüz suçlularına uygulanmalıdır
357
3.5
1.27
9
cinsel saldırıları önler
355
3.72
1.06
10
cinsel saldırıları azaltır
357
3.59
1.01
11
amacı faili ıslah etmektir
354
3.17
1.16
13
suçun tekrarlanmasını önler
357
3.32
1.07
345
3.18
1.11
363
3.73
.99
325
3.68
1.16
14
18
20
çocukların
etkin
bir
korunma
altına
alınmasını sağlar
Uygulanan
suçlular
topluma
yeniden
kazandırılmıĢ olur
Türkiye'de uygulanması gereken bir cezadır
Kesinlikle katılmıyorum=1; Katılmıyorum=2; Kararsızım=3
Katılıyorum =4
Kesinlikle katılıyorum= 5
98
Tablo-8-A : 2. Faktöre Yüklenen DeğiĢkenlerin Mesleklere göre
Dağılımı
AVUKAT
Sno
8
Kimyasal kastrasyon cezası,
tüm
tecavüz
N
PPS
ORT
SS
N
ORT
SS
suçlularına 287
3.44
1.27
70
3.74
1.2
uygulanmalıdır
9
cinsel saldırıları önler
285
3.42
1
70
3.14
1
10
cinsel saldırıları azaltır
287
3.63
1
70
3.44
1
11
amacı faili ıslah etmektir
283
3.27
1.26
70
2.96
1.18
13
suçun tekrarlanmasını önler
287
3.35
1.08
70
3.2
1
çocukların etkin bir korunma 278
3.24
1.11
67
2.92
1.1
2.8
.99
70
2.4
.95
3.71
1.14
50
3.52
1.26
14
18
20
altına alınmasını sağlar
Uygulanan
suçlular
topluma 293
yeniden kazandırılmıĢ olur
Türkiye'de uygulanması gereken 275
bir cezadır
Kesinlikle katılmıyorum=1; Katılmıyorum=2; Kararsızım=3
Katılıyorum =4
Kesinlikle katılıyorum= 5
Tablo 8 de
görüldüğü üzere,
katılımcılar kimyasal kastrasyon
cezasının etkinliği ve caydırıcılığı konusunda genel olarak olumlu görüĢ
taĢımakta
ve
cezanın
Türkiye‘de
uygulanması
gerektiğini
düĢünmektedir. En yüksek oranda destek, cezanın suçluların yeniden
topluma kazandırılacağı ve faili ıslah edeceği ifadelerine verilmiĢtir.
99
Anket soruları sosyo-demografik değiĢkenler olan yaĢ, cinsiyet,
eğitim durumu, medeni hali, çocuk durumu,
meslek değiĢkenleri
açısından incelenmiĢ olup anlamlı olan sonuçlar aĢağıda verilmiĢtir.
Bu
faktöre
yükleme
yapan
değiĢkenler
sosyo-demografik
değiĢkenlerin kategorilerine göre incelendiğinde kimyasal kastrasyon
―cinsel saldırıları azaltır‖ ve ―suçun tekrarını önler‖ ibarelerini veren
10. ve 13. soruların ortalamalarının
hiçbir demografik değiĢkenin
kategorilerinde anlamlı olarak ayrıĢmadığı görülmüĢtür.
Cezanın ―tüm tecavüz suçlularına uygulanması gerektiğini‖
ifade eden 8. soruda cinsiyet ve meslek kategorileri arasında anlamlı
farklılıklar bulunmuĢtur. Buna göre kadınların erkeklere oranla .4,
pedagog, psikolog ve sosyal hizmet
uzmanı
katılımcıların da
avukatlara oranla ifadeye daha fazla katıldıkları görülmüĢtür.
Tablo 9
: S8 değiĢkeninin cinsiyet ve mesleğe göre analizi
S8. Kimyasal kastrasyon cezası tüm tecavüz suçlularına
Uygulanmalıdır
Ort
Ort. Farkı
(S.hata)
t
df
p
3.05
1
.001
(S.hata)
3.69
Kadın
(.08)
3.28
.4
(.13)
Erkek
(.1)
3.74
Avukat
(.14)
-.3
1.76
3.44
(.17)
PPS*
(.07)
*PPS : Psikolog, pedagog, sosyal hizmet uzmanı
1
.04
100
Tablo 10 dan görüleceği üzere ―Kimyasal kastrasyon cinsel
saldırıları önler‖ ibaresini veren 9. ve ―amacı faili ıslah etmektir‖
ibaresini veren 11. sorularla anlamlı farklılık gösteren tek sosyo
demografik
değiĢken
meslek
olmuĢtur.
Buna
göre,
―kimyasal
kastrasyon cinsel saldırıları önler‖ ve ―amacı faili ıslah etmektir‖
ibaresine avukatların
PPS‘
lere oranla
daha fazla katıldıkları
görülmüĢtür.
Tablo 10
: S 9 ve S 11 değiĢkenlerinin mesleğe göre analizi
S9. Kimyasal kastrasyon cezası cinsel saldırıları önler
Ort
(S.hata)
Ort. farkı
t
df
P
2
1
.02
(S.hata)
3.42
Avukat
(.12)
3.14
.285
(.14)
PPS*
(.06)
S11. Kimyasal kastrasyon cezasının amacı faili ıslah etmektir
3.27
Avukat
(.07)
-.31
1.87
2.96
(.16)
1
.03
PPS*
(.14)
*PPS : Psikolog, Pedagog, sosyal hizmet uzmanı
14. soruda ―kimyasal kastrasyon çocukların etkin bir korunma
altına alınmasını sağlar‖ ibaresi verilmiĢtir. Tablo 11 de görüleceği üzere
bu ibareye verilen cevapların ortalamasının çocuk sahibi olma ve
101
meslek değiĢkenlerinin kategorileri arasında anlamlı bir ayrıĢma
gösterdiği
bulunmuĢtur.
olmayanlara kıyasla,
Bu
soruya
avukatların da
çocuk
PPS‘
ye
sahibi
kıyasla
olanların
daha fazla
katıldıkları görülmüĢtür. ( Tablo 11 )
Tablo 11
: S14 değiĢkeninin meslek ve çocuk sahibi olma
Durumuna Göre Analizi
S14. Kimyasal kastrasyon çocukların etkin bir korunma altına
alınmasını sağlar
Ort
Ort. farkı
t
(S.hata)
df
(S.hata)
P
3.24
Avukat
(.06)
.315
2.08
2.92
(.15)
1
.02
PPS*
(.13)
Çocuk
3.08
Yok
(.07)
-.27
-2.2
Çocuk
Var
3.36
(.12)
(.1)
*PPS : Psikolog , Pedagog, Sosyal Hizmet Uzmanı
.0
1
1
102
Tablo 12 de görüleceği üzere 18. DeğiĢken ―kimyasal kastrasyon
uygulanan suçlular topluma yeniden kazandırılmıĢ olur‖ ibaresine
verilen cevapların ortalamasıyla meslek ve eğitim değiĢkenlerinin
kategorileri arasında anlamlı ayrıĢma bulunmuĢtur.
ye göre bu ibareye
Avukatların PPS
katılma eğilimi anlamlı derecede yüksektir. Eğitimle
ilgili olarak ise yapılan ANOVA analizinde eğitimin kategorileri arasında
anlamlı farklılık bulunmuĢ, daha sonra yapılan post hoc sidak ve
bonferroni testlerinde bu farklılığın yüksek lisans ve lisans mezunu
katılımcılar
arasında
mezunlarının
olduğu
ortaya
çıkmıĢtır.
Nitekim
lisans
yüksek lisans mezunlarına nazaran daha fazla bu
ibareye katıldıkları görülmüĢtür. (Tablo 13 )
Tablo 12
: S18 değiĢkeninin mesleğe göre analizi
S18. Kimyasal kastrasyon uygulanan suçlular topluma yeniden
kazandırılmıĢ olur.
Avukat
PPS*
Ort
Ort. farkı
(S.hata)
(S.hata)
T
Df
P
3.15
1
.0009
2.81
(.06)
.41
2.4
(.13)
(.11)
*PPS : Psikolog, Pedagog, Sosyal Hizmet Uzmanı
103
Tablo 13 : S18 değiĢkeninin eğitime göre ANOVA analizi
DEĞĠġKEN
KATEGORĠLER
ORTALAMA
(S.sapma)
Lisans
F
Df
P
4.04
2
.018
2.79
(.99)
Y. lisans
2.36
Eğitim
(.99)
Doktora
3
(.81)
Son
olarak
kimyasal
kastrasyon
uygulamasının
Türkiye‘de
uygulanması gerektiğini ifade eden 20. soruya verilen cevapların
ortalaması
sosyo-demografik
değiĢkenlerin
kategorilerine
göre
incelendiğinde sadece çocuk sahibi olanlarla olmayanlar arasında
anlamlı
bir
farklılık
olduğu
görülmüĢtür.
Yapılan
ttest
analizi
sonuçlarına göre her iki grubun ortalamanın üzerinde destek vermekte
olduğu görülmüĢtür. Tablo 14 de görüleceği üzere çocuk sahibi
olanların
olmayanlara
kıyasla
daha
fazla
cezanın
Türkiye‘de
uygulanması gerektiği yönünde fikir beyan ettikleri görülmüĢtür.
104
Tablo 14
: S20 değiĢkeninin çocuk sahipliğine göre analizi
S20. Kimyasal kastrasyon cezası Türkiye‘de uygulanmalıdır
Ort
Ort. Farkı
(S.hata)
(S.hata)
T
Df
p
-1.73
1
.04
3.6
Çocuk Yok
Çocuk Var
(.08)
-.23
3.83
(.13)
(.1)
2. faktöre yükleme yapan değiĢkenlerle ilgili olarak Ģekil 5 de
gösterilen korelasyon matrisinde görülen bütün korelasyonlar .01
eĢiğinde anlamlıdır. Bu 8 değiĢkenin ortalaması alınarak tek bir
değiĢken haline
getirilecek ve bu değiĢken demografik değiĢkenlerle
çaprazlama analiz edilecektir.
s8
s9
s10
s11
s13
s14
s18
s20
ġekil -5
s8
s9
s10
s11
1.0000
0.3784
0.4020
0.3598
0.2291
0.3237
0.3027
0.4928
1.0000
0.7549
0.5103
0.6795
0.5935
0.4875
0.5437
1.0000
0.4899
0.6658
0.5359
0.3687
0.5971
1.0000
0.4354
0.4441
0.5235
0.4775
s13
s14
s18
s20
1.0000
0.5797 1.0000
0.4491 0.4956 1.0000
0.4801 0.4791 0.3909 1.0000
: 2. Faktöre Yüklenen DeğiĢkenlerin Korelasyon Matrisi
105
ġekil 5 de
8 değiĢkenin ortalamaları alınarak tek bir yeni
değiĢken oluĢturulmuĢ ve bu 8 değiĢkenin ortak özelliğinin kimyasal
kastrasyon uygulamasına destek verici ibarelerden oluĢmaları olduğu
göz önüne alınarak yeni değiĢken ‗destek‘ olarak adlandırılmıĢtır. Bu
faktöre yüklenen 8 değiĢken birleĢtirilmeden önce tekrar bir alfa
güvenilirlik testine tabi tutulmuĢ ve .87 ‘lik yüksek güvenilirlik değeri
elde edilmiĢtir. Destek değiĢkeni 1 ila 5 değerleri arasında değiĢmekte
olup ortalaması 3.315, standart sapması ise .8‘dir.
Burada da bir önceki faktörün analizinde yapıldığı gibi ortalama
grafiği ile sosyo demografik değiĢkenlerin dağılımı incelenecek, akabinde
de
bu
farklılıkların
sayısal
değerleri
ve
bunların
istatistiksel
anlamlılıklarını gösteren tablo incelenecektir.
ġekil 5 de grafik incelendiğinde meslek değiĢkeninde bulunan
pedagoglar
kategorisi
haricindeki
bütün
kategorilerin
kararsızlık
noktası olan 3 değerinin üzerinde olduğu görülmektedir. Kategoriler
arasında en az
fark olan değiĢkenler sırasıyla medeni durum ve
cinsiyet olarak görülmekte, en büyük dağılım ise sırasıyla meslek, yaĢ,
eğitim ve çocuk değiĢkenlerindedir.
106
Means of destek
49-59 ya
3.4
Sosyal h
Avukat
Kadın
VAR
37-48 ya
22-28 ya
YOK
60-73 ya
Lisans
Evli
Bekar
Erkek
3.2
Doktora
29-36 ya
Psikolog
3
Y.Lisans
2.8
Pedagog
meslek
ġekil -6
cinsiyet
egitim
medeni
cocuk
yas2
: Demografik DeğiĢkenlerin Destek DeğiĢkeninin
Ortalamasına Göre Dağılımı
Destek
değiĢkeninin
ortalamasının
demografik
değiĢkenlerin
kategorileri arasındaki farklılıklarının istatistiksel olarak anlamlı olup
olmadığını anlamamızı sağlayan ve aĢağıda sonuçları gösterilen çoklu
varyans analizi (ANOVA) testi .05 eĢiğinde istatistiki olarak anlamlı
hiçbir ayrıĢma olmadığını göstermektedir.
Bu noktada kısaca tekrar belirtelim ki tüm sorular teker teker
sosyo demografik değiĢkenlerle çaprazlama ( 20 soru x 6 demografik
değiĢken ) incelenerek sadece anlamlı olan sonuçlar yansıtılmıĢtır.
Burada ayrıca faktörlere yüklenen değiĢkenler birleĢtirilerek tekrar
demografik değiĢkenlerle analiz edilmiĢtir. Yukarıdaki bölümlerde ayrı
ayrı sekiz soru için anlamlı olan sonuçlar zaten gösterilmiĢtir.
107
Tablo-15:Destek
değiĢkeninin
sosyo-demografik
iliĢkisi
DESTEK
DEĞĠġKEN
KATEGORĠLER
ANOVA
ORTALAMA
(S.Sapma)
LĠSANS
F
df
P
3.36
(.79)
EĞĠTĠM
Y.LĠSANS
3.07
(.8)
DOKTORA
2.65
2
.07
.28
1
.6
3.61
1
.06
.85
4
.49
1.46
1
.22
0
1
.99
3.24
(.66)
KADIN
CĠNSĠYET
3.34
(.8)
ERKEK
3.29
(.79)
AVUKAT
MESLEK
3.36
(.78)
PPS
3.15
(.81)
22-28
3.36
(.75)
29-36
3.23
(.81)
YAġ
37-48
3.4
(.83)
49-59
3.45
(.73)
60-73
3.28
(.87)
VAR
ÇOCUK
3.38
(.78)
YOK
3.28
(.8)
BEKAR
MEDENĠ HAL
3.31
(.79)
EVLĠ
3.31
(.8)
değiĢkenlerle
108
4.5.ÜÇÜNCÜ FAKTÖR
Tablo 16 da görüleceği üzere üçüncü faktörü oluĢturan 3
değiĢkene bakıldığında bunların kimyasal kastrasyonun uygulanma
alanıyla ilgili olduğu görülmektedir. Bu üç değiĢkene verilen cevapların
ortalamaları incelendiğinde genel itibariyle katılmama segmentinde
oldukları görülmektedir ki bu da örneklemin bir bütün olarak ele
alındığında,
katılımcıların
cinsel
herhangi bir ayrım yapılmaksızın
saldırıda
bulunanlar
kimyasal kastrasyon
gerektiği yönünde görüĢ bildirmiĢlerdir.
arasında
uygulanması
Nitekim cezanın tüm cinsel
suçlulara uygulanması gerektiği ibaresini veren 8. sorunun ortalaması
3.5 olarak çıkmıĢtır.
Tablo 16
: 3. Faktöre yüklenen değiĢkenlerin dağılımı
Sno
Kimyasal kastrasyon cezası,
N
ORT
SS
6
sadece
356
2.58
1.25
351
2.63
1.26
rağmen ikinci kez aynı suçu 359
2.67
1.17
bebek
tacizcilerine
uygulanmalıdır
7
sadece
çocuk
tacizcilerine
uygulanmalıdır
16
fail
ilkinde
ceza
almasına
iĢlediğinde uygulanmalıdır
Kesinlikle
katılmıyorum=1;
Kararsızım=3 Katılıyorum =4
katılıyorum= 5
Katılmıyorum=2;
Kesinlikle
109
Tablo 16-A : 3. Faktöre yüklenen değiĢkenlerin mesleklere göre
dağılımı
AVUKAT
Sno
Kimyasal kastrasyon cezası,
6
sadece
bebek
N
PPS
ORT
SS
N
ORT
SS
tacizcilerine 286
2.64
1.25
70
2.34
1.22
tacizcilerine 281
2.69
1.25
70
2.4
1.25
almasına 289
2.67
1.16
70
2.67
1.21
uygulanmalıdır
7
sadece
çocuk
uygulanmalıdır
16
fail
ilkinde
ceza
rağmen ikinci kez aynı suçu
iĢlediğinde uygulanmalıdır
Kesinlikle katılmıyorum=1; Katılmıyorum=2; Kararsızım=3
Katılıyorum =4
Kesinlikle katılıyorum= 5
Anket soruları sosyo-demografik değiĢkenler olan yaĢ, cinsiyet,
eğitim durumu, medeni hali, çocuk durumu,
meslek değiĢkenleri
açısından incelenmiĢ olup anlamlı olan sonuçlar aĢağıda verilmiĢtir.
Tablo 17 den de görüleceği üzere bu faktöre yükleme yapan
değiĢkenler
katılımcıların
sosyo-demografik
özelliklerine
göre
incelendiğinde meslek değiĢkenin 6 ve 7. sorularda, çocuk değiĢkeninin
de 16. soruda anlamlı olarak ayrıĢma gösterdikleri, bunun dıĢında
anlamlı bir iliĢki bulunamadığı görülmüĢtür.
Bu çerçevede, kimyasal kastrasyonun sadece bebek ve sadece
çocuk tacizcilerine uygulanması gerektiğini belirten 6. ve 7. sorularda
avukatların PPS larına
kıyasla
daha fazla katıldıkları
görülmüĢtür.
Cezanın mükerrer fiilde verilmesini ifade eden ibarede ise çocuk sahibi
olanların olmayanlara kıyasla daha fazla katılmadıkları görülmüĢtür. (
Tablo 17)
110
Tablo 17: S6, S7 ve S16 değiĢkenlerinin meslek ve çocuk sahibi
olmaya göre analizi
S6. Kimyasal kastrasyon sadece bebek tacizcilerine uygulanmalıdır
Ort
Ort. farkı
(S.hata)
(S.hata)
t
Df
P
2.34
Avukat
(.14)
.30
1.82
2.64
(.16)
.03
1
PPS
(.07)
S7. Kimyasal kastrasyon sadece çocuk tacizcilerine uygulanmalıdır
2.7
Avukat
(.07)
.3
1.75
2.4
(.16)
.04
1
PPS
(.15)
S16. Kimyasal kastrasyon fail ilkinde ceza almasına rağmen ikinci kez aynı
suçu iĢlediğinde uygulanmalıdır
Çocuk
2.76
Yok
(.08)
.24
-1.86
Çocuk
Var
2.52
(.1)
(.13)
1
.03
111
Üçüncü faktöre yükleme yapan üç değiĢkenin ortalamaları
alınmak suretiyle birleĢtirilerek fakt3 değiĢkeni oluĢturulmuĢtur. Üç
değiĢkenle yapılan güvenilirlik analizinde .77‘ lik bir alfa skoru ortaya
çıkmıĢtır. Fakt3 değiĢkeninin ortalaması 2.64 standart sapması ise
1‘dir.
Üçüncü
faktöre
yükleme
yapan
değiĢkenler
arasındaki
korelasyonlar Ģekil 7 de çıkartılmıĢtır.
s6
s6
s7
s16
ġekil -7
1.0000
0.9224*
0.3548*
s7
s16
1.0000
0.3178*
1.0000
: 3. faktöre yüklenen unsurlar arasındaki
korelasyonlar
Fakt3 değiĢkeninin sosyo-demografik değiĢkenlere göre incelemesi Ģekil
8 deki grafik ve tabloda yapılmıĢtır. ġekil 8 deki grafik incelendiğinde,
kategoriler arasındaki farklılığın genelde düĢük seviyede olduğu, buna
karĢılık yaĢ, çocuk sahibi olma ve nispeten meslek değiĢkenlerinde .3
puana varan farklılıklar olduğu görülse de bu farklılıkların istatistiksel
olarak anlamlı olmadığı yapılan ANOVA analizlerinde ortaya çıkmıĢtır.
2.8
Means of fakt3
Avukat
YOK
Erkek
2.6
Lisans
Y.Lisans
S.Hz. Uz
Kadin
Bekar
60-73
22-28
29-36
Evli
VAR
49-59
37-48
2.2
2.4
Pedagog
Psikolog
2
Doktora
meslek
ġekil 8 : Demografik
cinsiyet
egitim
medeni
DeğiĢkenlerin fakt3
Ortalamasına Göre Dağılımı
cocuk
yas2
DeğiĢkeninin
112
Tablo-18:Fakt3 değiĢkeninin sosyo-demografik değiĢkenlerle iliĢkisi
FAKT3
DEĞĠġKEN
KATEGORĠLER
ANOVA
ORTALAMA
(S.Sapma)
LĠSANS
F
df
P
.57
2
.56
.7
1
.4
2.26
1
.13
.59
4
.67
2.04
1
.15
.26
1
.6
2.64
(1)
EĞĠTĠM
Y.LĠSANS
2.62
(1)
DOKTORA
2.08
(.78)
KADIN
CĠNSĠYET
2.59
(1)
ERKEK
2.68
(1)
AVUKAT
MESLEK
2.68
(1)
PPS
2.47
(.99)
22-28
2.7
(.99)
29-36
2.63
(1)
YAġ
37-48
2.47
(1)
49-59
2.53
(1)
60-73
2.72
(1.09)
VAR
ÇOCUK
2.53
(1)
YOK
2.69
(1)
BEKAR
MEDENĠ HAL
2.65
(1)
EVLĠ
2.6
(1)
113
4.6. DÖRDÜNCÜ FAKTÖR
Dördüncü ve son faktörü oluĢturan 4 değiĢkenden ikisi cezanın
uygulanmasında
gerektiğini
gönüllülük
vurgulayan
esası
birbirinin
kimyasal kastrasyonun
aranması
zıddı
ve
ifadeler,
aranmaması
diğer
ikisi
ise
cezai bir yaptırım olarak doğurabileceği bazı
zararlara dair ibarelerdir. Bu değiĢkenlerin dağılımı tablo 19 da
arz
edilmiĢtir.
Tablo 19: 4. Faktöre yüklenen değiĢkenlerin dağılımı
Sno
Kimyasal kastrasyon cezası,
N
ORT
SS
s12
suçluların serbest kalmasını sağlar
353
2.54
1.02
s15
uygulanmasında gönüllülük esası
361
2.4
1.23
361
2.47
1.08
354
3.37
1.26
aranmalıdır
s17
suç ve ceza arasında adil bir denge
yoktur
s19
uygulanması
suçlunun
tercihine
bağlı olmamalıdır
Kesinlikle katılmıyorum=1; Katılmıyorum=2; Kararsızım=3
Katılıyorum =4
Kesinlikle katılıyorum= 5
Tablo 19-A : 4. Faktöre yüklenen değiĢkenlerin mesleklere göre dağılımı
AVUKAT
PPS
Sno
Kimyasal kastrasyon cezası,
N
ORT
SS
N
ORT
SS
s12
suçluların serbest kalmasını sağlar
283
2.48
1
70
2.78
.99
s15
uygulanmasında gönüllülük esası
291
2.39
1.22
70
2.44
1.27
291
2.45
1.08
70
2.57
1.09
285
3.36
1.29
69
3.43
1.18
aranmalıdır
s17
suç ve ceza arasında adil bir denge
yoktur
s19
uygulanması
suçlunun
tercihine
bağlı olmamalıdır
Kesinlikle katılmıyorum=1; Katılmıyorum=2; Kararsızım=3
Katılıyorum =4
Kesinlikle katılıyorum= 5
Dördüncü faktöre yüklenen değiĢkenlerin dağılımı incelendiğinde
uygulamanın suçlunun tercihine bağlı olmaması gerektiğini ifade eden
114
19. soru en fazla desteği alan unsur olarak ortaya çıkmıĢ buna karĢılık
uygulamada gönüllülük esası aranması gerektiği ifadesi en az desteği
almıĢ ibare olarak gözükmektedir.
Anket soruları sosyo-demografik değiĢkenler olan yaĢ, cinsiyet,
eğitim durumu, medeni hali, çocuk durumu,
meslek değiĢkenleri
açısından incelenmiĢ olup anlamlı olan sonuçlar aĢağıda verilmiĢtir.
Bu
dört
değiĢkenin
sosyo-demografik
değiĢkenlerle
birlikte
incelemesi yapıldığında tablo 20 de görüleceği üzere sadece kimyasal
kastrasyonun suçluların serbest kalmasını sağlayacağını ifade eden 12.
soru ile meslek değiĢkeninin kategorileri arasında anlamlı ayrıĢma
olduğu görülmüĢtür. Yapılan ttest analizinin sonucuna göre avukatların
bu ibareye PPS larına kıyasla daha fazla katılmadıkları görülmüĢtür.
Tablo 20: S12 değiĢkeninin mesleğe göre analizi
S12. Kimyasal kastrasyon cezası suçluların serbest kalmasını sağlar
Avukat
PPS*
Ort
Ort. Farkı
(S.hata)
(S.hata)
2.48
(.06)
2.78
-.3
(.13)
t
-2.19
Df
P
1
.02
(.11)
*PPS : Psikolog, Pedagog, Sosyal Hizmet Uzmanı
Dördüncü faktöre yükleme yapan dört unsurun alfa güvenilirlik skoru
.54 olarak düĢük çıktığından bu değiĢkenler birleĢtirilmemiĢtir.
115
5.)TARTIġMA
Kimyasal
pedagog,
kastrasyon
psikolog
algılandığını
ve
ölçmek
cezasının
sosyal
hizmet
maksadıyla
avukatlar,
uzmanları
Ġstanbul‘
adliye
çalıĢanı
tarafından
daki
çeĢitli
nasıl
adliye
binalarında yaklaĢık dokuz aylık süreçte gerçekleĢtirilen ve 367 kiĢilik
bir katılım sağlanan anketin sonuçları etraflıca analiz edilmiĢtir.
Bu bağlamda, öncelikle demografik değiĢkenler ayrı ayrı ve
birbiriyle çaprazlama incelenerek örneklemle ilgili genel karakteristikler
tanımlanmıĢtır. Bu tanımların ardından kimyasal kastrasyon algısıyla
ilgili olarak ankette verilen 20 ifadeye katılımcıların verdiği cevapların
dağılımı analiz edilmiĢtir. Bu analizlere öncelikle bu 20 soruluk ölçeğin
güvenilirlik testiyle baĢlanmıĢ ve elde edilen .89‘luk Cronbach alfa
skoruyla ölçeğin güvenilirliği ortaya konulmuĢtur.
Yapılan analizlerde katılımcıların çoğunlukla kimyasal kastrasyon
cezasının uygulanmasını destekledikleri görülmüĢtür. Yine ölçeğin
tutarlılığının bir baĢka göstergesi de zıt mana ifade eden sorulara
verilen cevapların birbiriyle tersten örtüĢmesidir .
20
soruluk
anketin
genel
bir
değerlendirmesi
ortalamalar
üzerinden yapılacak olursa, en fazla desteklenen ibareler kimyasal
kastrasyonun
suçluları
yeniden
topluma
kazandıracağı,
cinsel
saldırıları önleyeceği; ve cezanın Türkiye‘de uygulanması gerektiği
ibarelerine olurken,
en az desteklenen ibare kimyasal kastrasyonun
ölüm kadar ağır ceza olduğu ibaresi olmuĢtur .
Bununla beraber belirtmek gerekiyor ki aĢağıda açıklanacağı
üzere kimyasal kastrasyonun uygulandığı ülkelerde
insanlık dıĢı ve
zalimane ceza uygulanması yasağına aykırı bulunduğuna, insanlık dıĢı
ve onur kırıcı bir ceza olduğuna yönelik eleĢtiriler de bulunmaktadır.
Ġnsanlık dıĢı muamele, Yunan Davası Raporu‘ ndaki ifadelere göre
somut olayda halin haklı göstermediği ve ciddi zihinsel ya da fiziksel
116
ezaya kasten yol açan muameleleri iĢaret ettiği, maddedeki ceza terimi
klasik anlamdaki özgürlüğü bağlayıcı cezalar yanında, yaptırım niteliği
taĢıyan diğer her türlü tedbiri de içermekte olduğu , muamele kavramı
ise egemenlik yetkisine dayanarak gerçekleĢtirilen diğer her türlü iĢlemi
ifade ettiği açıklanmıĢtır160.
BM Genel Kurulu‘nun 1975 tarihli Bildirisi‘ nde iĢkence Ģu
Ģekilde tarif edilmiĢtir. ĠĢkence acımasız, insanlık dıĢı ve küçük
düĢürücü muamele ya da cezanın kasıtlı ve ağırlaĢtırılmıĢ Ģeklidir.
ĠĢkence üç unsurdan oluĢmaktadır. Çekilen acının yoğunluğu, kast,
spesifik bir amacın varlığı. Temel kriter çekilen acının yoğunluğudur.
Ayrıca
kaynaklanan
zihinsel ezaya
ıstırabın
yeterince
kuvvetli
olması
kaydıyla
yol açılmasının da iĢkence teĢkil edebileceği bu
bakımdan fiziksel zararın Ģart olmadığı vurgulanmıĢtır161.
Küçük düĢürücü muamele ise Ģahsı diğer kiĢiler karĢısında
büyük ölçüde utandıran, rezil eden ya da Ģahsı iradesi veya bilinci
dıĢında bırakmaya zorlayan, onda korku, acizlik ve değersizlik duygusu
uyandırıp onurunu zedeleyen her türlü muameledir. Mahkeme bir çok
kararında vurguladığı üzere bir muamelenin üçüncü madde anlamında
küçük düĢürücü olup olmadığını değerlendirirken Mahkeme bunun
amacının ilgili kiĢiyi küçük düĢürmek ve alçaltmak olup olmadığı ve
neticeleri bakımından bu muamelenin mağdurun kiĢiliğini üçüncü
maddeye
uyumlu
etkilemediğini
olmayan
dikkate
bir
alacaktır.
Ģekilde
Fakat
olumsuz
failde
yönde
böyle
bir
etkileyip
amacın
bulunmaması tek baĢına maddenin ihlal edildiği sonucuna varmayı
kesin
olarak
engellemez.
Örneğin
Peers
/Yunanistan
davası
19.04.2001162.
Kimyasal kastrasyonun cinsel suç iĢlemiĢ kiĢilere karĢı ciddi bir
fiziksel saldırı olduğu, uzun süreli MPA tedavisinin kemik yoğunluğunu
düĢürerek
160
kemik
kırılmalarına
Önok Murat, a.g.e., s.170
Önok Murat, a.g.e, s.169
162
Önok Murat, age. 171,172
161
sebebiyet
vereceği,
uzun
vadede
117
kimyasal kastrasyonun engelleyici değil, iĢkence olduğu, böyle bir
ceza
yönteminin
durumuna
önem
seçilmesinin
cinsel
saldırganların
verilmediğini
gösterdiği,
kimyasal
sağlığına
ve
kastrasyonun
hem zihni zedelediği hem de vücudu kötürümleĢtirdiği için iki kere
eziyet edici olduğundan ABD Federal Anayasası‘ nın 8. Madde
değiĢikliğine
aykırı
olduğu
ve
kaldırılması
gerektiği
de
ileri
sürülmüĢtür163.
Kimyasal kastrasyonun insanı aĢağılayan ve eziyet eden iki
özelliği olduğu, birincisinin suçluyu uzun sürede etkisini gösterecek
sağlık problemlerine muhatap ettiği, ikincisi uygulamada kullanılan
ilaçların
suçlunun
zihin
faaliyetlerini
etkisizleĢtirecek etkileri olduğunu,
yönlendirecek
ve
onu
insan onuruna aykırı olan özelliği
insanın düĢünme biçimini manipüle etmesi ve değiĢtirmesi olduğu
açıklanmıĢtır164.
Diğer yandan (Greek Case 1969, yıllık 12 186 510) davasında
insanlık dıĢı muamele, zihinsel veya fiziksel ciddi acılara neden olan
muamele
olarak
tanımlanmakta,
iĢkencenin
ise
bunun
daha
ağırlaĢtırılmıĢ Ģekli olduğu belirtilmiĢtir. Aynı dava da muamele veya
ceza diğerlerinin önünde kiĢiyi bariz Ģekilde küçültüyorsa,
irade ve
Ģuur dıĢı hareket etmesine neden oluyorsa küçültücü olarak kabul
edilmiĢtir165.
Kimyasal kastrasyon eğer suçlunun kiĢiliğini geliĢtirmesi ve diğer
kiĢilerle cinsel iliĢki kurması ehliyetini geliĢtirmesine müdahale ederek
aileyi ve özel yaĢamı iĢin içine dahil ediyorsa Avrupa Ġnsan Hakları
SözleĢmesinin 8. Maddesi ile ilgili olacağı, ayrıca eğer pedofili bir akıl
hastalığından çok, bir cinsel tercihse pedofilik duyguları ortadan
kaldırmak için uygulanacak kimyasal kastrasyon
muhtemelen
suçlunun cinsel tercihine müdahale olacağı ileri sürülmüĢtür166.
163
164
165
166
Stinneford, age, s.7
Stinneford, age. s.32
Raney,Harrison , age. s.4
Raney ,Harrison age. s.8
118
Kimyasal
kastrasyona
her
suçlunun
ilaca
aynı
tepkiyi
göstermemesi, dolayısıyla uygulamanın tüm cinsel suçlular açısından
uygun olmadığı gerekçesiyle de karĢı çıkılmaktadır167.
1999 yılında kabul edilen California Yasası, herhangi bir ayırım
yapmadan
cinsel suçluların hepsi için aynı hükmü öngörmesi ve
kimyasal kastrasyonu psikoterapi olmaksızın uygulamasının
hatalı
ve tehlikeli bulunduğu belirtilmiĢtir168.
Trop & Dulles davasında Temyiz Mahkemesi bir ceza doğası gereği
zalimce ise o zaman bu cezanın iĢkence ve barbarlık teĢkil eden, mutad
olmayan ceza kapsamına girmesi gerektiği belirtilmiĢtir. Mahkemenin
MPA.‘ya bakıĢı ise kullanılan ilacın deneysel niteliği ve uzun dönemde
uygulanması gereken bir program olmasından ötürü Mahkeme , cerrahi
kastrasyon ile MPA arasında bir fark olmadığını kabul etmiĢtir. Buna
göre Trop testi adı altında Mahkeme, MPA nın ahlaki duyguları
sarsacağını, çünkü
bu ilacın daimi olarak vücutta mutilasyona yol
açabileceğini belirtmiĢtir169.
Furman & Georgia davasında Mahkeme, cerrahi kastrasyonun ve
kimyasal kastrasyonun eyaletin amaçlarını aĢtığını belirterek cerrahi
kastrasyon
Furman
testinden
kalmıĢtır
çünkü
hapsedilmeye
ve
psikoterapiye göre daha ağır bir alternatiftir. MPA da bu testte baĢarısız
olmuĢtur çünkü bu uygulamanın değerinin hapsedilmeden veya
psikoterapiden daha fazla olup olmadığı henüz kanıtlanmıĢ değildir
Ģeklinde tesbitte bulunmuĢtur170.
Herhangi bir cezanın A.B.D. Federal Anayasası‘ nın 8. Maddesine
aykırı olup olmadığını tesbit etmek için üç kriterin uygulanması
Kiersch, Theodore A., ―Treatment Of Sex Offenders with Depo Provera ― Bul Am
Acad Psychiatry Law Vol:18/2, 1990, s.183 ( loc cit 56 )
168 Macgillivray Lisa, ―California‘s Mandatory Chemical Castrastion Program For
Repeat Sex Offenders : An Analysis of the Legislation Under German And American
Constitutional Law ― Suffolk Transnational Law Review , Vol:21/143 ,1997 ,s.143-177
(loc cit 56 )
169
Akbaba, age. S.17
170
Akbaba age. S 18
167
119
gerektiği, buna göre
1.) Verilen ceza,
gerçekten sanıktan ve suçun
tabiatından bağımsız olarak kötü ve gaddarca mıdır ? 2.) Ceza, suça
göre çok ağır ve ölçüsüz müdür ? aĢırı mıdır ? 3.) Bir ceza gereksiz
midir ? Ceza gereksiz ise fazladır ve insan onuru ile bağdaĢmadığı
dolayısı ile de bu üç kriteri geçemeyen cezaların ABD anayasasının 8.
Maddesine aykırı olduğu açıklanmıĢtır171.
Birinci kriterde
hiç
dikkate
sanığın kiĢiliği ve özellikleri ayrıca iĢlediği suç
alınmaksızın
bu
unsurlardan
bağımsız
olarak
ele
alındığında sadece cezayı kendi baĢına değerlendirdiğimizde gaddarca
ve kötü bir ceza olup olmadığının çözümlenmesi istenmiĢtir. Kimyasal
kastrasyon açısından bakıldığında, kimyasal kastrasyon eğer
bir ceza
olarak nitelendiriliyorsa hükümlünün kaç kez çocuklara cinsel saldırıda
bulunduğu veya kaç kez herhangi bir cinsel saldırı suçundan
mahkumiyet kararı aldığı, kendisine isnat edilen suçların ağırlığı,
toplum için yarattığı tehlikelilik
ve vehameti hiçbir Ģekilde dikkate
alınmadan, sadece cezanın gaddarca olup olmadığını düĢünülecektir.
Ġkinci kriter iĢlenen suça göre ceza orantısız denecek kadar aĢırı ve ağır
bir ceza mıdır ?
Cezanın iĢlenen suça orantılı olması ilkesi dikkate
alınacaktır. Üçüncü kriter cezanın gerekli olup olmadığı noktasındadır.
Eğer bu üç kriterden de baĢarı ile geçiyorsa, o
cezanın ABD
Anayasanın 8. Maddesindeki ilkelere aykırı olmadığını söylenebilecektir.
Ancak bir cezanın iĢlenen suçtan, suçun iĢleniĢ biçiminden,
sonuçlarından
ve suçlunun kimliğinden, özelliklerinden tümü ile
bağımsız olarak değerlendirilmesi, buna göre ağır, barbarca bir ceza
olup olmadığına karar vermek sadece adaletçi teorilerde geçerli olup
günümüzde saf adaletçi teorinin uygulanabilmesi mümkün değildir.
Kimyasal
kastrasyon
uygulamasının
gayri
resmi
rızasıyla
akdedilmiĢ ve bu muvaffakat zorla alınmıĢ olmadığı ya da baĢka bir
nedenden dolayı geçersiz olmadığı sürece yine tedavinin süresinin
171
Simpson, a.g.e s. 8
120
gerçek
tıbbi
hadım
farmakoterapinin
etmenin
Avrupa
etkilerine
Ġnsan
Hakları
ulaĢmadığı
SözleĢmesi‘
sözkonusu olmadığı açıklanmıĢtır. Mahkeme tarafından
zaman aĢıldığına
sürece
nin
ihlali
bu eĢiğin ne
iliĢkin kararın tıbbı uzmanların tanıklığı dikkate
alınarak verilmesi gerekmektedir. Devletlerin bütün programları gönüllü
olarak yaptığı, suçluya dair her hususu içeren protokol, usul ve
muameleleri düzenlediği, suçlunun tıbbı açıdan uygunluğunu temin
ettiği,
suçlunun
muhtemel
program
olumsuz
süresince
müĢahade
etkilerinin
kontrol
yan
edildiğini
edildiğini,
böylece
bireysel
tedavide ve tedavi programlarında bağımsız denetlemeye izin verdiğini,
tedavinin tıbbi açıdan gerekli olduğunu garantilediği ve program
baĢlamadan önce suçlunun spermini dondurmaya izin verdiği kabul
edilir. Ancak bu hükümler nezdinde devletlerin toplumun korunmasını
sağlayabilecekleri ve aynı zamanda suçlunun haysiyetinin teminini de
tanımıĢ ve korumuĢ olacakları belirtilmiĢtir172.
Ġnsan
Hakları
ve
Temel
Özgürlüklerin
Korunmasına
ĠliĢkin
SözleĢme Özel ve Aile Hayatına Saygı Hakkı baĢlıklı 8. maddesi :
1.)Herkes özel ve aile hayatına konutuna ve yazıĢmasına saygı
gösterilmesi hakkına sahiptir.
2.)Bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi
ancak müdahalenin yasayla öngörülmüĢ ve demokratik bir toplumda
ulusal güvenlik , kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin
korunması,
suç iĢlenmesinin önlenmesi,
sağlığın veya ahlakın veya
baĢkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir
olması durumunda sözkonusu olabilir.
Ġnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına ĠliĢkin
SözleĢmenin 8.maddesi bununla birlikte mutlak bir hak değildir. Yasa
bununla üç hususu
ispatlamak istemektedir. Alınan tedbirlerin
yasalara uygun olduğunu, devletin bu tedbirleri almakta meĢru bir
amacının bulunduğunu ve demokratik bir
172
Rainey, Harrison, age, s.12-13
toplumda her bir tedbirin
121
gerekli olduğunu . Devlet müdahalenin meĢru bir
amaçla olduğunu
ispatlamakla yükümlüdür. Madde 8 /2 göre devlet örneğin kamu
güvenliği, suçu önleme
veya üçüncü Ģahısların haklarını koruma
amacıyla yasalara uygun Ģekilde müdahalede bulunabilir. Cinsel
suçlulara farmakoterapi uygulaması açısından bakıldığında sürecin bu
aĢamasının gerçekleĢmesi muhtemelen güç olmayacaktır173.
Bir baĢka deyiĢle her hak ve özgürlük, hak öznesine bir ödev de
getirmektedir.
Kendi
hak
ve
özgürlüklerini
baĢkasının
hak
ve
özgürlüklerine ya da içinde yaĢadığı toplumun çıkarlarına zarar verecek
biçimde kullanmama ödevi. Bir anlamda insan hakları öteki etiğini
kurumsallaĢtırmakta, öteki ile iliĢkinin parametresini çizmektedir.
Ġnsan
hakları
ötekinin
bağımsız
varlığına
saygı
göstermek
sorumluluğunu da yükler174.
T.C. Anayasası‘ nın KiĢi hürriyeti ve güvenliği baĢlıklı Madde
19/1-2 hükmü ise ― herkes kiĢi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir. ġekil
ve
Ģartları
kanunda
gösterilen
Mahkemelerce
verilmiĢ
hürriyeti
kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi , bir
mahkeme kararının veya kanunda öngörülen bir yükümlülüğün gereği
olarak ilgilinin yakalanması veya tutuklanması , bir küçüğün gözetim
altında ıslahı veya yetkili mercii önüne çıkarılması için verilen bir
kararın yerine getirilmesi toplum için tehlike teĢkil eden bir akıl hastası,
uyuĢturucu madde veya alkol tutkunu bir serseri veya hastalık
yayabilecek bir kiĢinin bir müessesede tedavi eğitim veya ıslahı için
kanunda belirtilen esaslara uygun olarak tedbirin yerine getirilmesi,
usulüne aykırı Ģekilde ülkeye girmek isteyen veya giren ya da
hakkında sınır dıĢı etme yahut geri verme kararı verilen bir kiĢinin
yakalanması veya tutuklanması halleri dıĢında kimse hürriyetinden
yoksun bırakılamaz. ‖ Ģeklindedir.
173
Rainey ,Harrison
174
Duman Hasan Ġlker (2003 ) Hukuk Devleti, ġeker Matbaacılık, 2. Baskı s.29
a.g.e.
s.
8,9
122
Ġnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına ĠliĢkin
SözleĢme,
imzalayan tüm ülkeler için iç hukuk hükmü haline
gelmiĢtir, sözleĢme hükümleri ile T.C. Anayasası‘ nın ilgili hükümleri
birbiri
ile
örtüĢmektedir.
Konumuzla
doğrudan
ilgili
olan
19.
maddesinin birinci ve ikinci cümlesi hükmünden de anlaĢılacağı
üzere kanunda belirtilen esaslara uygun olarak toplum için tehlike
teĢkil eden akıl hastaları, uyuĢturucu madde bağımlıları, alkolikler,
hatta serseri olarak tabir edilen kimseler veya hastalık yayabilecek
kiĢiler hakkında tedbir kararlarının yerine getirilmesi, kiĢinin
temel
hak ve özgürlüklerine , kiĢinin hürriyetine ve güvenliğine saldırı olarak
nitelendirilemeyecektir.
Kimyasal kastrasyonun Türkiye‘de uygulanmasına katılımcıların
büyük
oranda
destek
verdikleri
görülmüĢtür.
Katılımcıların
demografik karakteristikleriyle yapılan çapraz analizlerde
ise yine
özellikle çocuk sahibi olan kesimin çocuk sahibi olmayanlara oranla
daha
kararlı
bir
Ģekilde
uygulanmasından yana
kastrasyonun
kimyasal
kastrasyonun
ülkemizde
görüĢ belirttikleri görülmüĢtür. Kimyasal
Türkiye‘de
uygulanmasına
yönelik
en
büyük
ve
istatistiksel olarak anlamlı olan tek farklılık çocuk sahibi olanlarla
olmayanlar arasında ortaya çıkmıĢtır. Yapılan t test analizi sonuçlarına
göre her iki grubun ortalamanın üzerinde destek vermekte olduğu,
çocuk sahibi olanların çocuk sahibi olmayanlara kıyasen daha fazla
kimyasal kastrasyonun Türkiye‘de uygulanması gerektiğine katıldıkları
görülmüĢtür. Çocuk sahibi olan katılımcıların ebeveyn olmalarından
dolayı
kimyasal kastrasyonun
Türkiye‘de uygulanması konusunda
daha yüksek oranda destek verdikleri düĢünülmektedir.
Avukatların,
oranla
pedagog, psikolog, sosyal hizmet uzmanlarına
kimyasal kastrasyonu daha fazla destekledikleri görülmüĢtür.
Bu noktada anket örnekleminin % 81‘inin avukat olduğunun da
belirtilmesi gerekmektedir.
Nitekim kimyasal kastrasyonun suçluların serbest kalmasını
sağlayacağına avukatların yarısından biraz fazlası
katılmazken bu
123
oran diğer üç meslek grubunu tek bir kategoride incelendiğinde daha
azdır. Yapılan t test analizinin sonucuna göre avukatların bu ibareye
PPS lere kıyasla daha fazla katılmadıkları görülmüĢtür.
Kimyasal kastrasyon uygulamasının suçluların serbest kalmasını
sağlayacağı fikrine avukatların yarısından fazlasının
Türkiye‘ de yürürlükte bulunan ceza hukuku
hakkında
ve
katılmamaları,
ceza infaz hukuku
daha fazla bilgi sahibi olmaları ile bağlantılı olduğu
düĢünülebilir.
Gerçekten de halen yürürlükte bulunan Ġnfaz Yasası
gereğince kimyasal kastrasyon
olsaydı bu durum
uygulaması sistemimizde yer bulmuĢ
hükümlünün iĢlediği cinsel suça karĢılık gelen ve
hukuken infaz edilmesi gereken cezadan
daha az bir cezanın infazına
sebebiyet
koĢulları
vermeyecektir.
Zaten
yasal
oluĢmuĢ
ve
her
halükarda Ģartlı tahliye edilecek olan hükümlüye tahliyeden belli bir
süre önce uygulamanın baĢlatılacağı düĢünüldüğünde uygulamanın bir
suçlunun hürriyeti bağlayıcı
cezasının infazı, yasaya uygun Ģekilde
tamamlanmadan serbest bırakılması neticesini doğurabilmesi, mevcut
yasal düzenlemeler karĢısında hukuken mümkün değildir.
Ġnfaz hukuku mahkeme kararının kesinleĢmesinden cezanın
infazının tamamen son bulmasına kadar, devlet ile hükümlü arasındaki
iliĢkiyi düzenleyen hukuk dalıdır. Bu hukuk dalı , cezaların ve
güvenlik tedbirlerinin kısaca yaptırımların yerine getirilmesine iliĢkin
kuralları içerir. Ġnfaz hukuku bağımsız bir hukuk dalıdır ve ayrı bir
uzmanlığı gerektirir175.
Bununla
birlikte
kimyasal
kastrasyon
uygulamasını
Ģartlı
tahliyenin ön koĢulu olarak kabul eden yabancı hukuk sistemleri de
vardır. Önceki bölümlerde incelediğimiz üzere örneğin
California
Yasası‘ nda ilk cinsel saldırıdan hüküm giyen kiĢiye Mahkeme Ģartlı
salıverilme koĢulu olarak kimyasal kastrasyonu öngörebilir.
Çocuk sahibi olmakla yapılan çapraz incelemede de yine çocuk
sahibi olanların olmayanlara göre kimyasal kastrasyonun suçluların
175
Centel Nur,Zafer Hamide (2013) Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta Yayınları, İstanbul s.11
124
serbest
kalmasını
sağlayacağına
katılmamaktadır.Bu
sonuç,
avukatların kimyasal kastrasyon uygulamasının suçluların serbest
kalmasını sağlayacağına katılmamalarının nedeni olarak Ceza Hukuku
ve Ceza Ġnfaz Hukuku hakkında meslekleri gereği daha fazla bilgi sahibi
olmalarından
kaynaklanabileceği
düĢüncesi
ile
çeliĢmez.
Çünkü
örneklemin % 36,6 sı ise çocuk sahibidir. Çocuk sahibi olan örneklem
grubu içinde sadece psikologlar, pedagoglar, sosyal hizmet uzmanları
değil avukatlar da bulunmaktadır. Ayrıca avukatların örneklemin % 81
ni oluĢturduklarını dikkate almak gerekir.
ÇalıĢmamızın bu kısmı ile ilgili olarak taradığımız kaynaklarda
çocuk sahibi olanların ve evli olanların kimyasal kastrasyona verdiği
desteğin gerekçeleri ile ilgili karĢılaĢtırma yapabileceğimiz bir kaynağa
ve tesbite rastlayamadık. Ancak çocuklara karĢı iĢlenen cinsel saldırı
suçunda çocuğun herhangi bir yetiĢkinden daha fazla zarar göreceği ,
çocuğun kendisini bir yetiĢkin kadar
dikkate
alındığında
olmalarından dolayı
çocuk
sahibi
koruyamayacağı gibi unsurlar
olan
kesimin,
ebeveyn
de
yetiĢkin mağduriyeti ile çocuk mağduriyeti
arasındaki farkın önemine vurgu yapmıĢ olabilecekleri ve sonucun bu
nedenle anlamlı bulunduğunu düĢünülebilir.
Kimyasal kastrasyon uygulamasında
suç ve ceza arasında
adaletsizlik olduğuna katılmama oranı yarıdan biraz fazladır. Katılma
oranı
ise
hemen
hemen
aynı
kalmıĢtır.
Dolayısıyla,
kimyasal
kastrasyonun bir cezai yaptırım olarak uygulanmasından doğabilecek
bazı zararlar konusunda örneklemimiz çoğunluk itibariyle kimyasal
kastrasyondan yana bir tutum sergilemiĢtir. Bunun yanında, daha önce
de belirtildiği gibi, bu cezanın ülkemizde henüz tecrübe edilmemiĢ
olmasının cezaya bağlı birtakım zararlar konusundaki kararsızlık
oranını görece
Suç
ve
yükselttiği düĢünülebilir.
ceza
arasında
orantılılık
ilkesi,
dağıtıcı
adalet
düĢüncesinin ilkelerinden biridir. Ceza ile suçun denkleĢtirilmesinde de
salt eĢitliğin geçerli olacağı söylenemez. Günümüz hukuk sistemlerinde
artık göze göz, diĢe
diĢ ilkesi geçerli değildir. Herkes iĢlediği suçun
125
ağırlığı ölçüsünde cezalandırılmalıdır. Bu ölçünün belirlenmesinde ise
yalnızca suçun dıĢ dünyada meydana getirdiği zarar
daha doğrusu
objektif olaylar göz önüne alınmaz. Bu konuda özellikle sübjektif bir
etken olan kusurun rol oynaması ahlakın bir gereğidir. Örneğin cezasını
çektikten sonra, belli bir zaman içerisinde yeniden bir ya da birkaç suç
iĢlemiĢ olan kimsenin eylemi ile hiç suç iĢlememiĢ ya da ceza görmemiĢ
bir kimsenin eylemi arasında gözden uzak tutulamayacak bir ayrılık
vardır. Üst üste suç iĢleyen bir kimsenin eylemi onun cezadan
uslanmadığını, ahlaken düĢük olduğunu gösterir. Böylece kusura göre
cezanın değiĢmesi,
orantılı bir eĢitliğin uygulanması demektir. Bu
nedenledir ki suçla ceza arasındaki iliĢki daha çok dağıtıcı adalet
alanına sokulur176.
T.C. Anayasası‘nın 41/2 maddesi uyarınca Devlet çocukların
korunması ile ilgili önlemleri almak zorundadır. Yine TC Anayasası‘nın
10/3 maddesi uyarınca çocukların korunmasına iliĢkin alınacak
tedbirler eĢitlik ilkesine aykırı sayılamaz.
Bazı durumlarda mutlak eĢitlik , adaletsizliğin tam kendisi olabilir.
En sık verilen örnek olduğu üzere, bir annenin on günlük
16 yaĢındaki çocuğu arasında
ikisine de
mutlak eĢitlik ilkesini uygulayarak
birer tabak pilav ve kuru fasulye yedirmesi
Eğer hakkaniyete uygun davranacak ve adil olacaksa
yaĢına ve bünyelerine
gerekir.
Nisbi
eĢitlik
bebeği ve
adil değildir.
iki çocuğunun
uygun miktarda ve nicelikte yemek yedirmesi
bunu
gerektirir.
Bu
itibarla
kendini
koruyamayacak durumda olan akıl hastalarının, çocukların, bakım ve
gözetim altında bulunan belirli bir yaĢın üstündeki insanların, kanun
karĢısında daha ağır cezaları müstelzim hükümlerle koruma altına
alınması, diğer bir deyiĢle bu kiĢilere karĢı iĢlenen suçlara daha ağır
cezaların ve tedbirlerin hükme bağlanmıĢ olması,
hukuken kanun
önünde eĢitlik ilkesine aykırılık olarak değerlendirilmesi mümkün
176
Aral Vecdi ( 2012) Hukuk Felsefesinin Temel Sorunları, Levha Yayınları, s.135
126
olmadığı gibi bilakis adalet ve hakkaniyetin tam olarak tesis edilmesi
amacı güder.
ĠĢte bu noktada, Devlet,
fertlerini,
toplumun suça karıĢmamıĢ diğer
tehlikeli ve mükerrir cinsel suç iĢlemiĢ hükümlülerden
sadece hürriyeti bağlayıcı cezasını infaz etmek suretiyle mi korumak
yükümlülüğündedir ? sorusu akla gelmektedir.
Ceza, ancak yasa dıĢı ve cezalandırılacağı açıkça kanunlarda
yazılı bir cürüm için, sadece bir kez verilecektir. Bu kiĢi bir suç iĢlemiĢ
bundan dolayı yargılanmıĢ ve cezasını da çekmiĢtir. Dolayısı ile henüz
iĢlemediği, ortada var olmayan ancak ileride iĢleyebileceği kuvvetle
muhtemel sayılan
bir suç için bireye ceza vermek, hiçbir Ģekilde
hukuki ve ahlaki kabul edilemez.
Bu durumda
toplumun diğer bireyleri ve kamu düzeni için
ağır
tehlike yaratacağı kabul edilen, sadece hürriyeti bağlayıcı cezalarla
ıslah olması da mümkün olmayan, çocuklara karĢı cinsel saldırı suçu
iĢlediği mahkeme kararı ile kesinleĢen, hakkında uzman bilirkiĢi
raporu ile tercihsel çocuk istismarcısı olduğu teĢhisi ve tesbiti yapılmıĢ
olan hükümlülerin
diğer
bireylerine
suçu
tekrar
önleyici güvenlik tedbirleri ile toplumun
zarar
vermesinin
önüne
geçilmesinin
değerlendirilmesi hukuk devletinin bir gereği olarak düĢünülmelidir.
Weems & United States davasında Temyiz Mahkemesi sözkonusu
uygulamayı ceza olarak kabul etmiĢtir. Bu davada uygulanan test ise
bu cezanın iĢkence ve barbarlık teĢkil eden mutad olmayan bir ceza
olup olmamasına yöneliktir. Burada temel husus, bir
suç için
düzenlenmiĢ olan cezanın suçla orantılı olup olmamasıdır177.
2004 yılında ülkemizde
ceza yasaları tamamen yenilenmiĢtir. Bu
süreçte adım adım Usuli Haklar Modeli ve Mağdur Hakları Modeline ait
değerler Türk Ceza Adaleti Sistemine enjekte edilmiĢ, muhtemel insan
hakları ihlalleri ve adli hataların önüne geçilmek istenmiĢtir. Sonuç
177
Akbaba, age. s.18
127
olarak Türk kanun koyucusu tercihini suçla mücadelede oluĢabilecek
dezavataja rağmen hak ve özgürlüklerin daha güvende olabileceği bir
sistemden ve modelden yana kullanmıĢ ve bu tercih açık bir
biçimde Türk Ceza Kanunun birinci maddesinin gerekçesinde ifade
edilmiĢtir178.
TCK 1. Md gerekçesi Ģu Ģekildedir. ― Ceza kanunları bireyin hak ve
özgürlüklerine derin biçimde müdahale eden yaptırımları içermektedir.
Bu nedenledir ki bir ülkedeki ceza kanununa hakim olan felsefe,
değer ve ilkeler o ülkedeki siyasi rejimin niteliğini gösterir. Nitekim
tarihte ve günümüzde totaliter devletler ideolojilerini benimsetmek ve
rejimi ayakta tutmak için ceza kanunları yoluyla kiĢi hak ve
özgürlüklerini ya geniĢ biçimde sınırlandırmıĢlar ya da ortadan
kaldırmıĢlardır. Demokratik hukuk devletleri ise ceza kanunlarının
kötüye kullanılmasını önlemek için bu kanunların temel ilkelerine
anayasalarında yer vermektedirler. Yine insanların adaletsiz ve haksız
biçimde ceza ve tedbirlere maruz kılınmaması amacıyla baĢta Ġnsan
Hakları Evrensel Beyannamesi ve Avrupa Ġnsan Hakları SözleĢmesi
olmak üzere bir çok uluslararası sözleĢme ve belgede bireyi ceza
kanunlarının
hükümlere
keyfi
yer
Anayasa‘sında
uygulamalarına
vermiĢtir.
da
aynı
Bu
karĢı
sözleĢmelere
esaslar
güvence
taraf
öngörülmüĢ
altına
olan
ülkemizin
olduğundan
kanununun amacını tanımlayan maddeyle bireyin sahip
alan
ceza
bulunduğu
hukuki değerler, hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınması ön
plana
çıkarılmıĢtır.
Böylece
kanunun
özgürlükçü
karakteri
vurgulanmakta bunun yanında bireyin adalet ve güvenliğin sağlandığı
bir
toplumda
yaĢama
hakkının
gereği
olarak
kamu
düzeni
ve
güvenliğinin korunması ile suç iĢlenmesinin önlenmesi ceza kanunun
temel amaçları arasında sayılmaktadır.‖
Kimyasal kastrasyon uygulamasının bir ceza olarak düĢünülmesi
uygulamanın
nitelikleri,
görülmemektedir.
178
Zira
sonuçları
ceza
dikkate
olarak
alındığında
mümkün
düĢünüldüğünde
kimyasal
Arıcan Mehmet, ( 2009) Ceza Adaleti , Seçkin Yayınları s. 49
128
kastrasyon gereksizdir. Hükümlünün iĢlediği cinsel saldırı suçuna
karĢılık
gelen
hürriyeti
bağlayıcı
hapis
cezasının
infazından
vazgeçilemez. KiĢi zaten ceza infaz kurumunda iken toplumdan izole
edilmiĢ olacağı için
hatta yeterli kapasitesi olan cezaevlerinde diğer
mahkumların olası
saldırısından da korumak amacı ile cinsel
suçlardan hükümlü olan kiĢilerin cezaları
ayrı koğuĢlarda
infaz
edildiğinden dolayı toplumun diğer bireylerine herhangi bir saldırıda
bulunma imkanını bulamayacaktır. Bu itibarla kimyasal kastrasyonun
ceza olarak düĢünülmesi hukuken hatalı bir yaklaĢım olabilir. Dolayısı
ile de
kimyasal kastrasyonda
ceza olarak
zira
gönüllülük aranmaması, uygulamanın
değerlendirilemeyeceği noktasında bir çeliĢki yaratmaz,
önleyici
güvenlik
tedbirlerinde
de
hukuken
gönüllülük
aranmamaktadır.
Kimyasal
kastrasyon
uygulamasının
suçlunun
rızasına
bağlı
olmaması gerektiğini ifade eden 19. Soru en fazla desteği alan unsur
olarak ortaya çıkmıĢtır. Bun karĢılık uygulanması için suçlunun
rızasının alınmasını ifade eden 15. Soru en az desteği alan ibare olarak
gözükmektedir.
Suç önleyici güvenlik tedbirleri ancak ceza mahkemesi kararı
ile
verilir.
Cezadan
uygulanmasındaki
farklı
amaç,
kefaret
olarak
veya
güvenlik
sosyal
tedbirlerinin
hesaplaĢma
ve
caydırma olmayıp amaç sadece suçu önlemek ve suçluyu islah
etmektir.
Gönüllülük aranması ifadesine yüksek oranda katılmamaları
karĢısında
avukatlar,
kimyasal kastrasyonu
suç önleyici güvenlik
tedbiri olarak kabul etmiĢ olabilirler, bu nedenle de
kimyasal kastrasyon uygulaması için
olmadığını
düĢünüyor
açıklandığı
üzere
suç
hükümlünün
rızasının aranmasına gerek
olabilirler.
Çünkü
önleyici
güvenlik
önceki
bölümlerde
tedbirlerinin
de
hukuksal
niteliği gereği hükümlünün rızası aranmamaktadır. TC Anayasası‘nın
19. Maddesi hükmünden de anlaĢılacağı üzere Mahkemelerce verilmiĢ
olan cezaların veya güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi,
kiĢinin
129
temel hak ve özgürlüklerine
saldırı olarak nitelendirilemez. Aksinin
düĢünülmesi halinde örneğin kasden adam öldürme suçundan dolayı
ağır hapis cezası verilmiĢ ve hüküm kesinleĢmiĢ olan kiĢinin cezasının
infazı için yakalanarak ceza infaz kurumuna teslim edildiğinde temel
hak
ve
özgürlüğünün
kısıtlandığını
öne
sürmek
veya
suçun
iĢlenmesinde kullanıldığı kesinleĢen ateĢli silahın müsadere altına
alınması halinde mülkiyet hakkının zedelendiğini ileri sürmek mümkün
olacaktır ki hiçbir hukuk sisteminde bu düĢünce kabul edilemez.
Ancak buna karĢılık kimyasal kastrasyonda hükümlünün rızasının
alınmasının, uygulama sürecinde verilen psikolojik terapi ile beraber
istenen
sonuca daha
olumlu etkide bulunduğu yapılan bazı
araĢtırmalar neticesinde ortaya çıkarıldığı açıklanmıĢtır.
Pedofili olgularında birey tedaviye istekli değilse hiçbir tedavi
yöntemi
etkili
olmamaktadır.
Kendi
istekli
olmadığı
durumlarda
uygulanan psikoterapi, farmakolojik tedavi ve cerrahi kastrasyon gibi
bütün
tedavi
yöntemleri
sırasında
pedofilik
bireylerin
eylemde
bulunmaya devam ettikleri belirlenmiĢtir. Uzun süreli psikoterapi,
farmakolojik
tedavi
saptanmasına
farklılık
karĢın
tesbit
tedavisinde
sonrasında
bu
bireylerin
edilmediği
hedef
cinsel
çocuklara
için
arzu
çocuklara
günümüzde
yönelik
ve
cinsel
istekte
azalma
yönelimlerinde
pedofilik
yönelimi
bir
bireylerin
değiĢtirmek
olmayıp, yeniden eylemde bulunma oranlarını azaltmaya yöneliktir179.
Hiçbir tedavi yönteminin bu bireylerde problemli olduğu tesbit
edilen vicdan ve ahlaki sorumluluk duygusu üzerinde bir etkisi
bulunmamaktadır180.
Pedofilik
bireylerin
yeniden
eylemde
bulunma
oranlarının
azaltmaya yönelik tedavide sıkı adli ve klinik izlem, kimyasal ve
Quinsey VL, Harris GT, Rice ME, Lalumiere ML. (1993) Assessing Treatment
Efficacy in Outcome Studies Of Sex Offenders , J Ġnterpers Violence 1993; 8:512-513
( loc cit 22 )
180 Berlin FS. Sex Offender Treatment And Legislation. J Am Acat Psychiatry Law
2003; 31:510-513 (loc cit 22 )
179
130
cerrahi
kastrasyon,
psikoterapi
ve
psikofarmakolojik
ilaçlar
kullanılmaktadır181.
Diğer yandan suçu önleyici güvenlik tedbirlerinin uygulanmasında
hükümlünün
rızasının
kanaatimizce
prosudür
hükümlünün
aydınlatılması,
giderilmesi,
uygulama
alınması
ve
hukuken
uygulamanın
süresi
varsa
yan
bu
içinde
gerekli
değilse
etkileri
konudaki
gerek
de
yönünden
endiĢelerinin
görülen
tıbbi
ve
psikiyatrik desteğin verilmesi gereklidir. Çünkü daha üst bölümlerde
açıklandığı
üzere özellikle uzun süreli ve yüksek dozdaki MPA
uygulamalarında ciddi yan etkilerin olabileceği bildirilmiĢtir.
MPA uygulaması, kilo almak, sperm sayısının azalması, yüksek
dozda glikoz yüküne neden olmak, kan Ģekeri ile ilgili sıkıntılar, idrar
kesesi
düzensizlikleri,
diyabetis,
yorgunluk,
bitkinlik,
testislerin
menibus, sıcak ve soğuk basmalar, flebitis,
kusma,
küçülmesi,
baĢ ağrıları,
kabuslar, bacak ağrıları, vücut kıllarının dökülmesi ,
ciğerlerde
emboli,
depresyon,
beyinle
ilgili
düzensizlikler,
kemik
yoğunluğunun azalması, sara hastalığı varsa artması, astım, kalp ritim
bozukluğu
ve böbreklerde düzensizlik gibi yan etkilerinin olduğu
gözlemlenmiĢtir182
Ayrıca MPA nın hayvanlar üzerinde uzun süre kullanılması
sonucunda
köpeklerde
göğüs
kanserine
,
maymunlarda
rahim
ülkelerdeki
hukuk
kanserine yol açtığı gözlemlenmiĢtir183.
Buna
karĢılık
sistemlerinin
çalıĢmamızın
yabancı
incelendiği bölümde belirtildiği üzere
bazı yazarlar,
Ģartlı tahliyenin ön koĢulu olarak kimyasal kastrasyon uygulamasının
öngörüldüğü durumda rıza verilmesinin mahkuma tanınmıĢ
seçenek
olmadığını,
verilen
rızanın
serbest
irade
ile
verilmiĢ
Schober JM, Kuhn PJ, Kovacs PG, Earle Jh, Byrne PM, Fries RA, Leuprolide
Acetate Suppresses Pedophilic Urges And Arousability . Arch Sex Behav 2005;
34:691-705 (loc cit 22)
182
Simpson a.g.e. s. 4,13
181
183
Akbaba, age. S.11
bir
131
sayılamayacağını, zira hükümlünün daha fazla cezaevinde kalmamak
ve bir an önce hürriyetine kavuĢmak için aslında istemeyebileceği
bir karar vermek zorunda bırakıldığını savunmaktadırlar.
Mahkumun kastrasyona
karĢılık özgürlüğünün vaat edilmesinin
aslında mahkumu kastrasyona zorlamak olduğu ifade edilmektedir.
Farklı bir bakıĢ ise mahkuma seçenek sunmanın,
daha iyi olduğu ve hapishanede
seçeneksizlikten
olmasının kiĢinin mantıklı karar
almasını engellemeyeceği gerekçesi ile karĢı çıkmaktadır184.
Cezanın ―tüm tecavüz suçlularına uygulanması gerektiğini‖
ifade eden 8. soruda ki ikinci faktöre yüklenmiĢtir, cinsiyet ve meslek
kategorileri arasında anlamlı farklılıklar bulunmuĢtur. Buna göre
kadınların erkeklere oranla
uzmanı
pedagog, psikolog ve sosyal hizmet
katılımcıların da avukatlara oranla
ifadeye daha fazla
katıldıkları görülmüĢtür.
14. soruda ―kimyasal kastrasyon çocukların etkin bir korunma
altına alınmasını sağlar‖ ibaresine verilen cevapların ortalamasının
çocuk sahibi olma ve meslek değiĢkenlerinin kategorileri arasında
anlamlı bir ayrıĢma gösterdiği bulunmuĢtur. Bu soruya çocuk sahibi
olanların olmayanlara kıyasla, avukatların da
fazla
katıldıkları
görülmüĢtür.
Psikolog,
PPS‘ ye kıyasla daha
pedegog,
sosyal
hizmet
uzmanlarının kimyasal kastrasyonun çocukları etkin koruma altına
alacağı ibaresine
avukatlara kıyasen daha az katılmaları , onların
aldıkları eğitimden dolayı kimyasal kastrasyon hakkında daha fazla
bilgi sahibi olmalarına bağlanabilir. Kimyasal kastrasyon uygulaması
sonlandırıldıktan bir süre sonra kiĢi uygulamadan önceki haline geri
döneceğinden
ömür boyu uygulanmadığı takdirde etkin bir fayda
alınamayacağını,
uygulanmasının
düĢünüyor
hükümlüye
bir
olabilirler
takım
.
ömür
sorunları
Hükümlünün
boyu
da
kimyasal
kastrasyon
beraberinde
getireceğini
MPA‘yi
etkisizleĢtiren
bazı
ilaçlarla uygulamayı sabote etmesi halinde kimyasal kastrasyondan
184
SavaĢçı a.g.e. s.50
132
yine sonuç alınamayacağını
bildiklerinden dolayı çocukların etkin
Ģekilde korunmasının sağlamayacağını düĢünüyor olabilirler.
Kimyasal kastrasyonun sadece bebek ve sadece çocuk tacizcilerine
uygulanması gerektiğini belirten 6 ve 7. Sorularda avukatların PPS‘lere
kıyasla daha fazla katılmakta oldukları, mükerrer fiilde verilmesini ifade
eden ibarede ise çocuk sahibi olanların olmayanlara kıyasla daha fazla
katılmadıkları görülmüĢtür.
Bazı yazarlar pedofilik bireyleri,
tercih ettiği yaĢ grubuna göre
ergenlik öncesi yaĢ grubu çocukları tercih edenler ve ergenlik sonrası
yaĢ grubu çocukları tercih edenler olarak ikiye ayırmaktadır. Fiziksel
olarak sadece olgunlaĢmıĢ çocukları tercih edenler (teleiophile ) ve
sadece bebekleri seçenler (infantophilia ) gibi alt gruplandırmalar da
yapılmaktadır185.
Ancak , herhangi bir ayırım yapmaksızın tüm cinsel saldırganlara
kimyasal
kastrasyon
uygulaması
yapılmasına
esasen
gerek
bulunmamaktadır. Zira cinsel saldırganların profilleri aynı olmayıp
bilakis önem verilmesi gereken farklılıklar göstermektedir.
Bu
doğrultuda
cinsel
suçluların
suç
motivasyonları
değerlendirilerek bir çok sınıflama yapılmıĢtır. Groth ve arkadaĢlarının
sınıflandırmasına göre dört temel cinsel saldırgan kategorisi yer
almaktadır.1.Güç
pekiĢtirme
eğilimli
olanlar
2.Güç
gösterisinde
bulunanlar 3. Öfke misillemesi yapanlar 4. Öfke ile tahrik olanlar
(sadistler) . Bu dört kategoride de etkili olan üç faktör vardır; güç, öfke,
cinsellik. Hazelwood ise sınıflandırmasına bu dört kategoriye fırsatçı
tecavüzü ve grup tecavüzü kategorilerini eklemiĢtir
186.
Gölge, Yavuz ve BaĢol ‗un Groht ‗un sınıflandırmasından yola
çıkarak ve toplumun cinselliğe bakıĢının tecavüz suçuna da yansıyacağı
ve bunun kültüre özgü farklı kategoriler oluĢturacağı düĢüncesiyle
yaptıkları çalıĢmada ise Türkiye‘ye özgü bir tecavüz sınıflandırması
185
186
Erdoğan, age., s.138
Gölge, age. s.25
133
oluĢturulmuĢtur. Bu sınıflandırmada güç pekiĢtirme eğilimli olanlar,
güç
gösterisinde
bulunanlar,
öfke
misillemesi
yapanlar,
fırsatçı
tecavüzcülerinin dıĢında istismar edici tecavüzcü, mağdurun rızası
ile gerçekleĢtirilen akran tecavüzü (18 yaĢını doldurmayan mağdur
ile saldırganın aralarındaki yaĢ farkının 4 yaĢtan az olduğu ve her iki
tarafın da rızası ile gerçekleĢtirilen cinsel iliĢkiler bu kategoride
değerlendirilmiĢtir) sosyal normları istismar edici tecavüzcü (mağdurun
namus
kaygısı
düĢündükleri
ile
için
kendileri
tecavüz
ile
evlenmek
eden
zorunda
saldırganlar
bu
kalacağını
kategoride
değerlendirilmiĢtir) yer almaktadır187.
Tercihsel
çocuk
tacizcilerinin
tanımını
,
klasik
tanımlamada
pedofili karĢılamaktadır. Ancak pedofili yerine böyle bir gruplandırmaya
gidilmiĢtir. Çünkü pedofililerin hepsi çocuk tacizcisi değildir. Bir kısmı
hiçbir zaman çocuğa saldırıda bulunmaz. Oysa tercihsel çocuk
tacizcileri pedofililerin saldırıda bulunan grubunu oluĢturur188.
Kimyasal kastrasyon uygulamasının tıbbı bir takım rahatsızlıkların
giderilmesinde
kullanılması
ile
cinsel
sapkınlıkların
tıbbı
olarak
tedavisinde kullanılması farklı konulardır. Zira cinsel sapkınlığa
sahip olan kiĢiler suç iĢlemiĢ olabilecekleri gibi hiç suça karıĢmamıĢ
kiĢiler de olabilirler. Ayrıca cinsel suçların tedavisindeki baĢarı
tartıĢmalı bir konudur. Bazı suç tiplerinde yeniden suç iĢleme
eğilimin diğerlerine oranla daha yüksek olduğu görülmektedir189.
Özellikle sapkın cinsel tercihleri olan cinsel suçlularda yeniden
suç iĢleme eğilimin yüksek oranda olduğu görülür. Üç yüz den fazla
cinsel suçlunun yirmi beĢ yıldan uzun bir süre izlendiği bir izlem
çalıĢmasında bunların yarısından fazlasının en az bir cinsel suçla daha
suçlandığı görülmüĢtür190.
187
Gölge, age. s.34
188
Gölge age s.43
Butcher N.James ,Mineka Susan, Hooley M.Jilly (2013 ) Anormal
Psikoloji , Kaknüs Yayınevi, s. 823
190
Butcher ve diğerleri, a.g.e. s. 823
189
134
ABD.‘ de
bakımından
MPA‘ nın etkisi sadece parafili teĢhisi konmuĢ kiĢiler
kabul edilmiĢtir. Ancak
bu uygulama standart tıbbi
tedavi olarak kabul edilmediği gibi Amerika Doktorlar Birliği tarafından
reddedilmiĢtir. Parafilyak olmayanlara karĢı hiçbir faydası olmadığı gibi
parafilyaklar bakımından da eğer uygulama planında psikolojik destek
verilmesi yoksa o zaman faydası tartıĢmalıdır.
Kimyasal
kastrasyon
uygulanan
191
suçlular
topluma
yeniden
kazandırılmıĢ olur ibaresine verilen cevapların ortalamasıyla meslek ve
eğitim
değiĢkenlerinin
bulunmuĢtur.
kategorileri
arasında
Avukatların PPS ye göre bu ibareye
anlamlı
ayrıĢma
katılma eğilimi
anlamlı derecede yüksektir. Bu ifadeye avukatların, PPS ye kıyasen
daha fazla katılmaları kimyasal kastrasyon uygulamasının hükümlüyü
ıslah edeceğine inanmalarından kaynaklanıyor olabilir. PPS‘lerin daha
az katılmaları ise parafilyaklar hakkında daha fazla bilgi sahibi
olmalarından dolayı kimyasal kastrasyonun onlar üzerinde ıslah edici
bir etkisi olmayacağını düĢündüklerini gösteriyor olabilir.
191
Simpson , a.g.e. s.9
135
6.)SONUÇ
ÇalıĢmamızda
faktör
analizi
neticesinde
ortaya
çıkan
dört
faktörden üçü yeterli güvenilirlik seviyesini karĢıladığından kompozit
değiĢkenler
haline
getirilerek
sosyo-demografik
değiĢkenlerle
çaprazlama incelenmiĢtir.
Bu analizlerde çıkan sonuçlar, katılımcıların yaĢ, cinsiyet, medeni
durum ve eğitim seviyesi açılarından kimyasal kastrasyonla ilgili
algılarında büyük ve anlamlı farklılıklar sergilemedikleri, buna karĢılık
çocuk sahibi olanların ve diğer meslek gruplarına nazaran avukatların
kastrasyona daha fazla destek verdikleri görülmüĢtür. Bu ayrıĢma
unsurların tek tek incelendiği kısımda daha belirgin olarak kendini
hissettirmiĢtir.
Yine de genel bir değerlendirme yapılacak olursa, tüm kompozit
değiĢkenlerin ortalama değerlerinin kastrasyona destek verecek düzeyde
ortaya çıktığı ve sosyo demografik nitelikler arasında fark olsa da bu
farklılığın kararsızlık eĢiğinin negatif tarafına geçmediği göz önüne
alındığında, ankete katılan grubun genel olarak kimyasal kastrasyon
uygulamasına destek verdiği sonucuna varılabilir.
Ülkemizde profesyonel olarak faaliyette bulunuyor olsalar dahi
kimyasal
kastrasyon
açılarında
bireylerin
konusuna
insan
hakları
yönünden
bakıĢ
duygusal faktörlerin ve ebeveyn olmanın etkili olduğu,
görüĢlerini
bildirirken
mağdur
tarafla
özdeĢleĢtirme
mekanizmasını kullanmıĢ olabilecekleri düĢünülmektedir.
Ġnsan hakları tartıĢmasının yer bulduğu her konuda
bu konuda
olduğu gibi
da sağlıklı bir değerlendirme yapabilmek için eğitim ve
bilinçlendirme çalıĢmalarının yapılması gerekmektedir. Profesyonel
meslek grupları da bu çalıĢmadan azade tutulmamalıdır.
136
Kimyasal kastrasyonun ne derece güvenli olduğu, gerçekten
beklenen
faydayı verip veremeyeceği, toplumda gereksiz bir güvenlik
duygusu yaratarak aslında bu Ģekilde
çözülebilir
çözülemeyecek bir sorunu
gibi gösterip gösteremeyeceği, yan etkileri konusundaki
sorunların çözümü ve bu konudaki
daha fazla ve kapsamlı
endiĢelerin giderilmesi için
bilimsel çalıĢma yapılması
Özellikle tercihsel çocuk istismarcısı olan
gerekmektedir.
hükümlüleri
tekrar suç
iĢlemekten ne ölçüde engellediği, hürriyeti bağlayıcı cezasını
çekmiĢ
ve ayrıca bu uygulamadan yararlanma imkanı bulmuĢ hükümlülerin
tekrar aynı suçun faili olduğu olayların
ne kadar süreçte,
hangi
koĢullar altında, kaç kez tekrarlandığı hususlarında elde edilen
bulgu ve bilgiler,
bilim
insanları
diğer bilim dalları ile müĢtereken hareketle uzman
tarafından
incelenip
değerlendirildiğinde,
bu
uygulamanın toplumda gereksiz bir güvenlik duygusu yaratabilecek
hiçbir ıĢık vermeyen boĢ bir ümit mi,
geliĢtirilmesi
yoksa üzerinde çalıĢılması ve
gereken, çözüme odaklı
iyi bir yaklaĢım mı olduğu
noktasında daha sağlıklı karar verebiliriz.
Önleyici güvenlik tedbirlerinin
salt kanunlarda yazdığı için değil
gerçekten o hükümlünün de özelliklerine uygun ve onun tekraren suç
iĢlemesini
ve zarar vermesini engellemek
üzere
öngörülmesi ve
uygulamaya sokulması gerekli görülmelidir.
Önleme
iki
bakımdan
önemlidir.
Birincisi
çocuk
istismarı
sorununa insancıl yaklaĢım bunu gerektirir. KuĢkusuz çocuğun
incinmesine kadar beklemek anlamsızdır. Ġkincisi çocuğun tedavisine
kıyasla istismar edilmesinin önlenmesi daha ekonomiktir192.
192
Ziyalar Neylan (1998) Çocukların Cinsel Ġstismardan Korunması Bir Eğitim Modeli
Önerisi
s.42-43
,
Ġstanbul
Üniversitesi
Adli
Tıp
Enstitüsü
doktora
tezi
,
Ġstanbul
137
7.)ÖZET
Cinsel
saldırı
suçlarından
mahkumiyet
kararı
alan
bazı
hükümlülere kimyasal kastrasyon uygulanması hususunda T.B.M.M.
ne sunulmak üzere bu konuda kanun teklifi de hazırlanmıĢtır. Yabancı
ülkelerin
hukuk
sistemlerinde
kastrasyon
konusunda
benzer
uygulamalar olduğu bilinmektedir. Bu çalıĢma ; kimyasal kastrasyonun
alternatif bir ceza olarak veya önleyici tedbir olarak uygulanıp
uygulanmayacağı konusunda ilgili meslek gruplarının görüĢlerini tesbit
etmek amacıyla gerçekleĢtirilmiĢtir.
YaklaĢık 9 aylık bir veri toplama süreci sonucunda, 367 kiĢilik bir
katılım sağlanmıĢtır. 367 kiĢiden 297 kiĢi avukat, 35 kiĢi psikolog, 17
kiĢi pedagog, 18 kiĢi ise sosyal hizmet uzmanıdır.
Cezanın Türkiye‘de de uygulanmasına yönelik
20 değiĢken
ayrıca incelenmiĢ ve katılımcıların büyük çoğunlukla bu ifadeye
katıldıkları görülmüĢtür. Özellikle çocuğu olan ve evli katılımcıların
beklentilere paralel olarak cezanın Türkiye‘de uygulanmasına daha fazla
destek
verdikleri
saptanmıĢtır.
Katılımcıların
demografik
karakteristikleriyle yapılan çapraz sorgulamalarında ise yine özellikle
çocuk sahibi olan kesimin çocuk sahibi olmayanlara oranla daha
kararlı bir Ģekilde kimyasal kastrasyondan
yana görüĢ belirttikleri
görülmüĢtür. Bunun yanında kadınların erkeklere , evli olanların da
olmayanlara
oranla
az
bir
farkla
da
olsa
cezayı
daha
fazla
destekledikleri görülmüĢtür.
Meslekler arasında ise örneklemin 81 % sini teĢkil eden
avukatların
cezayı
diğer
meslek
gruplarına
nazaran
daha
fazla
destekledikleri görülürken, özellikle pedagogların kimyasal kastrasyon
konusunda negatife kayan bir tutum sergiledikleri görülmüĢtür.
138
Demografik değiĢkenler arasında en bariz ayrıĢma çocuk sahibi olmakla
ortaya çıkmıĢtır.
Kimyasal kastrasyon, sosyoloji, kriminoloji, ceza hukuku gibi bir
çok sahada araĢtırılabilecek ülkemiz açısından bakir bir konudur. Bu
araĢtırmanın
sonuçlarının farklı kitleler üzerinde yapılacak daha
kapsamlı çalıĢmalarla test edilmesi, hali hazırda ülkemizde kimyasal
kastrasyonun yasalaĢmasıyla ilgili devam edegelen tartıĢmalarda kanun
yapıcılara bilimsel dayanak sağlayabilir.
ABSTRACT
A legislative proposal has, also, been prepared so as to be
submitted to TBMM (Grand National Assembly of Türkiye) on such
subject that chemical castration will be required for some convicts
sentenced to imprisonment for sexual assault. It is known that there are
similar practices in regard to castration in the judicial systems of the
foreign countries. This study, has been carried out in order to determine
opinions of the occupational groups involved in the subject about
whether chemical castration will be required as either an alternative
punishment or preventive measure.
A participant mass of 367 persons has been achieved at the end
of, approximately, 9 months required for data collection. Such quantity
of 367 persons were distributed as 297 lawyers, 35 psychologists, 17
pedagogues and 18 social service specialists.
20 variables oriented to impose such punishment in Türkiye as
well, have been separately examined, and majority of the participants
have been agreed on this opinion. It has been observed that those
participants who are married and having children, in particular,
provided more support for the introduction of such punishment in
Türkiye, as normally expected. Again, it's been observed that the
participants with children, in particular, have expressed their opinions
in favor of chemical castration as a punishment in a more determined
139
manner compared to those without children in the cross-examination of
the participants according to their demographical characteristics. In
addition to that, women compared to men, and those married compared
to non-married have supported the punishment a lot more even though
the difference is slight.
Pedagogues, in particular, have adopted practically a negative
attitude against using chemical castration as a punishment, while
lawyers constituting the 81% of the sampling mass among the
occupations, have supported the punishment much more with respect
to other occupational groups. The most distinctive separation among
the demographical variables have appeared with the existence or
absence of children.
Chemical castration is an untouched subject, in the viewpoint of
our country, which will be researched in a lot of fields such as
sociology, criminology and criminal law. Testing the results of this study
with more comprehensive researches that will be carried out with
different groups of people may provide lawmakers with a scientific
ground in the debates that have been going on in our country in
relation with the legislation of chemical castration.
140
8.)KAYNAKLAR
1.) TC ADALET BAKANLIĞI Adli Sicil ve Ġstatistik Genel Müdürlüğü (2012) Adli
Ġstatistikler
2.) ARICAN Mehmet, ( 2009) Ceza Adaleti , Seçkin Yayınları, Ankara
3.) ALAY Cemal -POLAT Oğuz
(2012)
Pedofili
Nedir
Ne Değildir ? Türkiye
Biyoetik Derneği, Ġstanbul
4.) ARAL Vecdi, (1979) Hukuk Ve Hukuk Bilimi Üzerine , 3. Baskı Fakülteler
Matbaası , Ġstanbul
5.) ARAL Vecdi ( 2012) Hukuk Felsefesinin Temel Sorunları, Levha Yayınları,
6.) AYDIN Murat, (2012 ) Çocukların Cinsel Ġstismarı ve ReĢit Olmayanla Cinsel
ĠliĢki
Suçu, 1. Baskı, Seçkin Yayınevi
7.) AKBABA Zeynep Burcu, (2009) Kimyasal Hadım Yönteminin Anayasaya
Uygunluğu,
Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu Hukuku
Yüksek Lisans Tezi, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Sayı : 81/ 2009
8.) AKTAġ
Suriri, (2009),
Cezalandırmanın Amacı Üzerine,
Erzincan Hukuk
Fakültesi Dergisi, C.XIII, S.1-2,
9.) BERLĠN Fred ―The Paraphilias and Depo Provera : Some Medical Ethical and
Legal Considerations ― The Bulletin Of The American Academy Of Psychiatry
and Law, 17/3 1989, s.235-236 : SavaĢçı, s.49 (loc cit 61 )
10.)
BERLĠN FS.
Sex Offender Treatment And Legislation. J Am Acat
Psychiatry Law 2003; 31:510-513 : Erdoğan, s.151 (loc cit 25 )
11.)
BARNES Harry Elmer , K.TEETERS Negley (2011)
Ġlkel Cezalar ve
Fiziksel Cezanın BaĢlıca Türleri, Ankara Barosu Dergisi S.4
12.)
BUTCHER
N.James –MĠNEKA
Susan – HOOLEY
M. Jill (2013)
Anormal Psikoloji, 1. Basım ,Kaknüs Yayınları, Ġstanbul
13.)
BOZKURT Ali –GÜLÇAT Zeynep (2007) Psikiyatri Temel Kitabı editörler
KÖROĞLU Ertugrul -GÜLEÇ Cengiz,2. Baskı , Hekimler Yayın Birliği Basın
Yayın, Ankara .
141
14.)
CENTEL Nur, ZAFER Hamide (2013) Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta
Yayınları , Ġstanbul
15.)
Cinsel
CENTEL Nur , 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununda Cinsel Saldırı suçu ve
Suçlar
DeğiĢiklik
Tasarısının
Değerlendirilmesi
,
çevrimiçi
www.kutuphane.doğuĢ.edu.tr/ son eriĢim tarihi 15.03.2013
16.)
ÇOLAK Haluk, ALTUN
Uğurtan, Güvenlik Tedbirleri ve 5237 Sayılı
Türk Ceza Kanununa Göre Yaptırım Teorisindeki Yeri,
Makale, çevrimiçi
www.yayın.adalet.gov.tr/ son eriĢim tarihi 23.3.2013
17.)
ÇAKMUT Özlem Yenerer, ( 2009 ) Sağlık Hukukunun Temel Esasları ve
Özellikle AydınlatılmıĢ Onam, (s. 1-40)
Hukuki Sorumluluk Sempozyumu,
Tıbbı Müdahaleden Kaynaklanan
16-17 Ocak 2009 Mersin Barosu, ġen
Matbaası, Ankara
18.)
Ġçel,
DANNECKER Gerhard (2006) Suç Politikası, Proje Yöneticisi Kayıhan
Avrupa‘da Aynı Fiilden Dolayı Ancak Bir Defa Ceza Verilebileceği
Ġlkesinin Getirdiği Garanti, (97-115) 1. Baskı , Sözkesen Matbaacılık
19.)
DOLU Osman (2012) ,Suç Teorileri , 4. Baskı, Seçkin Yayınevi
20.)
DEMĠRBAġ Timur (2012) Kriminoloji, 4. Baskı Seçkin Yayınevi ,
21.)
DURSUN Selman- (2004) Megan Kanunu- (ABD ‗DE Cinsel Suç
Faillerinin Sicile Kaydı Ve Sicil Bilgilerinin Kamuya Açıklanması)
Atatürk
Üniversitesi Erzincan Hukuk Fakültesi Dergisi, C.VIII, S.1-2
22.)
DUMAN
Hasan Ġlker
(2003 ) Hukuk Devleti,
2. Baskı, ġeker
Matbaacılık, Kartal
23.)
DSM-5 TANI ÖLÇÜTLERĠ BAġVURU ELKĠTABI, Çeviren Prof Dr.
Ertuğrul Köroğlu , Amerikan Psikiyatri Birliği , Hekimler Yayın Birliği
24.)
DĠNÇ Hakkı, AYCI Emrullah, BĠÇKĠN Ġnci, (2004) Uygulamada Aile
hukuku ve Çocuk Haklarına ĠliĢkin Uluslararası SözleĢmeler, Adalet yayınları,
25.)
ERDOĞAN Ayten- Pedofili: Klinik Özellikleri, Nedenleri ve Tedavisi
Psikiyatride
Güncel
YaklaĢımlar,
çevrimiçi
www.aytenerdogan.com/
makale.html
26.)
EYYÜPOĞLU Erkan Seyit, SĠNANOĞLU Orhun, EKĠCĠ Sinan, AYDIN
Memduh, ÇEK Mete , (2012) Rat Renil Erektil Dokusunda Medikal ve Cerrahi
Kastrasyonun
Neden
Olduğu
Apoptozun
KarĢılaĢtırmalı
Olarak
Değerlendirilmesi, TC. Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi cilt :4 Sayı:1
Mart 2012
142
27.)
GÜNAY Erhan, (2006) Açıklamalı Uygulamalı
Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin Ġnfazı Hakkında Kanun ve Ġlgili Mevzuat,
1. Baskı
Seçkin
Yayınevi, Ankara
28.)
GEMALMAZ
M.Semih (2004) Ġnsan Hakları Belgeleri , Boğaziçi
Üniversitesi Yayınları, Ġstanbul
29.)
GÖLGE
Zeynep Belma, (2005)
Suçlu Profili , Doktora Tezi ,
Cinsel Saldırıda Etkili Faktörler ve
Ġstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü ,
Ġstanbul
30.)
GÜLER Çağatay, (2012) Yeni Tıp Sözlüğü , Palme Yayıncılık,
31.)
ĠÇEL Kayıhan –DONAY Süheyl (1999) KarĢılaĢtırmalı ve Uygulamalı
Ceza Hukuku Genel Kısım 1. Kitap, YenileĢtirilmiĢ 3. baskı, Beta Yayınları ,
Ġstanbul
32.)
ĠÇEL
Kayıhan, SOKULLU Fusun, ÖZGENÇ
MAHMUTOĞLU Fatih,
Ġzzet, SÖZER
Adem,
ÜNVER Yener , (2000) Yaptırım Teorisi , 3. Kitap, 1.
Baskı, Beta Yayınları, Ġstanbul
33.)
34.)
ĠNCESU Cem, (2004) Klinik Psikiyatri Ek3:3-13 ,
KÜHNE
Özgürlüğü
Heiner Hans, ( 2006) VatandaĢ Özgürlüğü ve Suçlu
Leviathan ile Bekçi arasında Devlet, (83-97) Suç Politikası,
Seçkin Yayıncılık 1. Baskı, Ankara
35.)
KÖKLÜ
Nilgün,
, Tutumların Ölçülmesi ve Likert Tipi Ölçeklerde
Kullanılan Seçenekler , Ankara Üniversitesi Dergisi cilt : 28, sayı 2 s.81-93
36.)
KAVLAK Cihan (2013 ) Suç ĠĢlemek Amacı ile Örgüt Kurmak Suçu , 2.
Baskı, Seçkin Yayınları
37.)
KANGAL
Zeynel, (2002)
Faillerine Yönelik Yeni Yaptırımlar,
Fransız Ceza Hukukunda Cinsel Suç
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Mecmuası, C.LX, S.1-2
38.)
KĠERSCH Theodore A.―Treatment Of Sex Offenders with Depo Provera
―Bul Am Acad Psychiatry Law Vol:18/2,1990, s.183 Erdoğan s.151( loc cit 25 )
39.)
Kayıp Çocuklar Raporu (2008 )
BaĢkanlığı,
25.Temmuz
T.C. BaĢbakanlık Ġnsan Hakları
2008, www.ihb.gov.tr/ son eriĢim tarihi :
09.04.2013
40.)
LONG, AUTUMN, (2009) Sex Offender Laws Of The United Kingdom And
The United States : Flawed Systems and Needed Reforms ; 18 Transnat‘l L.&
Cantemp. Probs. 145
143
41.)
METĠN Yüksel –DĠNLER Veysel ,
Devletin Cezalandırma Yetkisinin
Anayasal Sınırları , çevrimiçi www.veyseldinler.com / son eriĢim tarihi
11.04.2013,
42.)
TOPUZOĞLU A.YaĢar (2004) Mağdur Çocukların Hukuksal Konumu,
(s. 15-20) Çocuk Hakları Merkezi Meslek Ġçi Eğitim Semineri ÇalıĢma Notları ,
Ġstanbul Barosu Yayınları 1. Basım 2004
43.)
NORMAN Sandra, (2006) Cinsel Saldırganların Kastrasyonu,
çevrimiçi
, http://www.cga.ct.gov/2006/rpt/2006--R-0183 htm. Son eriĢim tarihi
27.03.2011
44.)
Quinsey VL, Harris GT, Rice ME, Lalumiere ML. (1993) Assessing
Treatment Efficacy in Outcome Studies Of Sex Offenders , J Ġnterpers Violence
1993; 8:512-513, Erdoğan s.151 ( loc cit 25 )
45.)
ÖZTÜRK Bahri, ERDEM R.Mustafa, (2012) Uygulamalı Ceza Hukuku
ve Güvenlik Tedbirleri Hukuku, 12. Baskı, Seçkin Yayınevi
46.)
ÖZBEK Özer Veli , KANBUR N. Mehmet, DOĞAN Koray, BACAKSIZ
Pınar, TEPE Ġlker, (2012) Ceza Muhakemesi Hukuku 4. GeliĢtirilmiĢ baskı ,
Seçkin Yayınevi
47.)
ÖZDEMĠR Hayrunnisa , (2010) Hadım Etme ve Hekimin Sır Saklama
Yükümlülüğü , Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C.XIV, Y.2010,
48.)
(2007)
ÖZLÜ
Tevfik, Hasta Hakları (Amacı, Gerekçesi, Tarihsel Arka Planı )
Haksay
Yayınları,
Hasta
Hakları
Türk
Alman
Tıp
Sempozyumu, KTÜ Hasta Hakları ve AraĢtırma Merkezi &
Hukuku
Augsburg
Üniversitesi Hukuk Fakültesi,
49.)
ÖNOK Murat, (2006) Uluslararası Boyutta ĠĢkence Suçu , 1. Baskı,
Seçkin Yayınevi, Ankara
50.)
POLAT Oğuz
(2009 )
Kriminoloji ve Kriminalistik Üzerine Notlar, 1.
Baskı Ankara
51.)
POLAT Oğuz (2007) Tüm Boyutlarıyla Çocuk Ġstismarı 2, Önleme ve
Rehabilitasyon, 1. Baskı, Seçkin Yayınevi, Ankara
52.)
POLAT Oğuz (2012) Klinik Adli Tıp, 5. Baskı, Seçkin Yayınevi
53.)
POLAT Oğuz (2001) Çocuk ve ġiddet , Ġstanbul
54.)
POLAT Oğuz (2007) Çocuk Pornografisi, Nokta Kitap, Ġstanbul
55.)
POLAT Oğuz (2007) Klinik Adli Tıp- Adli Tıp Uygulamaları, 3. Baskı,
Seçkin Yayınevi , Ankara
56.)
POLAT Oğuz (2007) Tüm Boyutları Ġle Çocuk Ġstismarı 1, Tanımlar,
1.Baskı, Seçkin Yayınevi
144
57.)
PĠTULA Elizabeth –COLLEGE Barnard, Seks Suçlularının Kimyasal
Kastrasyonu, çevrimiçi, http://www.academiccommons. colombia.edu son
eriĢim tarihi 04.03.2013
58.)
REĠDY
Aisling, (2002 ) ĠĢkencenin Yasaklanması , Avrupa Ġnsan
Hakları SözleĢmesinin 3. Maddesinin Uygulanmasına ĠliĢkin Kılavuz, Ġnsan
Hakları El Kitapları no:6 çevrimiçi, www.yargıtay.gov.tr , son eriĢim tarihi,
17.03.2013
59.)
RAĠNEY Bernadette,
HARRĠSON Karen, (2008)
Cinsel
Ġstismar
Suçlarında Farmakoterapi Ve Ġnsan Hakları, Cinsel Suçlu Tedavisi,
Cilt
3, Baskı 2, çevrimiçi www.sexual –offender-treatment.org/2-2008 son eriĢim
tarihi : 27.03.2011
60.)
SĠMPSON Tanya - Florida‘nın Kimyasal kastrasyon Kanunu Hedefine
UlaĢmıyor , çevrimiçi www.law.fsu.edu son eriĢim tarihi : 27.03.2011
61.)
SAVAġÇI Bilgehan (2012) Çocukların Cinsel Ġstismarı Suçu 1. Baskı,
Legal Yayıncılık,
62.)
SCHOBER JM, Kuhn PJ, Kovacs PG, Earle Jh, Byrne PM, Fries RA,
Leuprolide Acetate Suppresses Pedophilic Urges And Arousability . Arch Sex
Behav 2005; 34:691-705 Erdoğan s 151 (loc cit 25)
63.)
STĠLO
Leo (2005) Çocuk Pornografisine KarĢı
Avrupa Birliğinin
Müdahalesi 22.aralık 2003 tarihli 2004/68 GAL Konseyin çerçeve kararı
Hakkında Bir Yorum (s 469-776),
Çocuklar Suç ve Ceza 4, proje yöneticisi
Kayıhan Ġçel, Yayına Hazırlayan Yener Ünver,
Birinci Baskı, Seçkin Yayınevi,
Ankara
64.)
STĠNNEFORD John – (2006 ) KĠMYASAL KASTRASYON ANAYASANIN 8.
MADDESĠNĠN ZEDELENMESĠ
St Thomas Üniversitesi Minnesota Hukuk
Fakültesi, çevrimiçi http://ir.stthomas.edu/cgi/wievcomtent son eriĢim tarihi
: 14.03.2013
65.)
SUġOĞLU Önder, (2005) Ġçe Kanayan Yara, Polis Sorgularıyla Ensest
ĠliĢkiler ve Çocuk Tecavüzü, Alfa Yayıncılık , 1. Basım Ġstanbul
66.)
TUĞRUL C. Ahmet, (2013 ) Cinsel Dokunulmazlığa KarĢı Suçlar ve
Ensest ĠliĢkiler, 2.baskı Adalet Yayınevi, Ankara
67.)
TOPÇU
Sedat, (1997) Çocuk ve Gençlerin Cinsel Ġstismarı Doruk
Yayıncılık, Ankara
68.)
ÜNVER
Yener, ( 2003) Ceza Hukukuyla Korunması Amaçlanan
Hukuksal Değer 1. Baskı, Seçkin Yayınevi, Ankara
145
69.)
ÜZÜLMEZ
Ġhsan,
(2001)
Ceza
Sorumluluğunun
Cezalandırmanın Amacına Dair DüĢünce Hareketleri,
Esası
ve
, Ankara Üniversitesi
Hukuk Fakültesi Dergisi , C.V, S.1-4
70.)
CHEMĠCAL
CASTRATĠON,
http://law-essays-uk.com/resources
/revisionere/human-right-law/chemical –castration.php www.LAW-UK.COM
27.03.2011
71.)
YERDELEN
Erdal (2013) Cezanın belirlenmesi, Türk Ve Alman
Uygulaması, Adalet Yayınevi, 1. Baskı, Ankara
72.)
ZĠYALAR Neylan (1998) Çocukların Cinsel Ġstismardan Korunması Bir
Eğitim Modeli Önerisi , Ġstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü Sosyal Bilimler
doktora tezi , Ġstanbul
146
ÖZGEÇMİŞİM
1968 Sivas Zara doğumluyum. Fındıkzade İlkokulu, Bakırköy
Ortaokulu, Bakırköy Ticaret Lisesi, İstanbul Üniversitesi Hukuk
Fakültesi 1992 mezunuyum. Evliyim, iki çocuğum var. 1993 yılından
bu yana serbest avukat olarak kendi ofisimde faaliyet göstermekteyim.
Ek :2