1973 c. sahifesi

Transkript

1973 c. sahifesi
1.
ESERİN ADI
: İNTİBAH
A. YAZARI
: NAMIK KEMAL
B. BASKI YILI
: 1973
C. SAHİFESİ
: 128
D. BASILDIĞI MATBAA : SULHİ BARAN MATBAASI
A.
ESERİN ÖZETİ :
Ali Bey kibar, yakışıklı, terbiyeli, saf bir delikanlıdır. Çamlıca gezilerinde Mehpeyker adında bir
kadınla tanışır. Mehpeyker, İstanbul’un tanınmış fahişelerindendir. Geçmiş yaşamının vermiş olduğu
tecrübeyle Ali Bey’i kısa sürede kendisine bağlar. Ali Bey, sevgilisinin bir hayat kadını olduğunu
öğrenir, fakat genç olmasının da etkisiyle içindeki arzulara karşı koyamaz. Mehpeyker’in koynunda o
güne kadar tatmadığı zevkleri tadar. Fatma Hanım, oğlunu bu fahişenin pençesinden kurtarmak için
evine Dilâşûb adında güzel bir cariye satın alır. Ali Bey, bir gece
yalıya gittiğinde Mehpeyker’i orada bulamaz. Kendisine ihanet ettiği düşüncesiyle onu terk eder.
Hayatını düzene sokmak için Dilâşûb’la evlenir. Ali Bey, Dilâşûb’u çok sever. Birlikte mutlu bir
şekilde yaşarlar. Fakat bu mutluluk pek uzun sürmez. Mehpeyker, sevgilisinin kendisini terk edip bir
cariyeyle evlenmesini hazmedemez. Haince plânlar yapar, Dilâşûb’a iftira attırır. Ali Bey, bu iftiralara
çabucak kanar, karısını bir esirciye satarak evden uzaklaştırır. Ali Bey kendisini içkiye verir, kumar
oynar, hayat kadınlarıyla düşüp kalkar. İşinden ayrılır, evi barkı unutur. Mehpeyker, Dilâşûb’u satın
alır. Ona her türlü işkence ve eziyeti yapar. Dilâşûb’un namusunu kirletmek, onu da kendisi gibi bir
fahişe yapmak için çok uğraşır, fakat bu emeline ulaşamaz. Ali Bey’in yalnız kalınca yine kendisine
döneceğini düşünür, fakat böyle olmaz. Bunun üzerine Ali Bey’in ayaklarına kapanıp ondan af diler.
Ali Bey, kendisini reddeder. İçindeki intikam ateşi iyice alevlenen Mehpeyker, Ali Bey’i öldürmeye
karar verir. Kiralık katil, Ali Bey zannıyla Dilâşûb’u öldürür. Gerçeği öğrenen Ali Bey, Mehpeyker’i
öldürür, hapse girer.
İntibah’ın Olay örgüsü
Babasının ölümü üzerine Ali Beyin bunalıma girmesi
Annesinin onu arkadaşlaryla Çamlıca'ya göndermesi
Ali Bey’in Çamlıca'da Mahpeyker ile karşılaşması ve aşık olması
Ali Be’in Mahpeyker’i görmek için her gün Çamlıcaya’ya gitmesi
Mahpeyker'in nasıl bir kadın olduğunun anlatılması
Ali bey ve Mahpeyker’in gizli gizli buluşmaları
Mahpeyker’in Ali Bey’i ikna etmek içi türlü yollar denemesi
Mahpeyker’in Ali Bey’den intikam alma planları yapması
·
·
·
·
·
·
·
·
3. MUHTEVA BİLGİSİ
ANA FİKİR :
Karşılaştıkları olaylar hakkında derinlemesine değerlendirme yapmadan karar veren
insanlar çoğu zaman yanlış yaparlar.Ve ne yazık ki bu karardan dönmeleri de çok zor
olur.Genellikle son pişmanlık fayda etmez.
B. ALINACAK DERSLER :
Güvendiğimiz insanları iyi tanımamız lazımdır.
Sevdiğimiz insanları seçerken çok dikkatli olmalıyız.
Kalbimizin sesini dinlerken beynimizin de sesini dinlamaliyiz.
Aşık olunmaması gereken kişilere aşık olanların hayatları alt-üst olur.
Seçimlerimiz yaparken sonuölarını göz önünde bulundurmalıyız.
Kaybedecek birşeyi olmayanlar hiçbir şeyden korkmazlar.
Düşünerek karar vermeliyiz.
Bir anlık zevkler uğruna hayatımızı karartmamalıyız.
B.
OLAYIN KİŞİLERİ VE TAHLİLLERİ :
A.
( 1 ) FİZİKİ TAHLİLİ
ALİ BEY : Yirmi bir, yirmi iki yaşlarında yakışıklı bir delikanlıdır.Sarı benizli,
kızların
dikkatini toplayacak derece çekicidir.Mahpeyker’in ona vurulmasının tek sebebi de onun
bu
karşı konulmaz çekiciliğidir.
MAHPEYKER : Boyu posu gayet düzgün, siyahımsı samur saçlı, incerek düz kaşlı,
noktalı yeşil gözlü, çekme burunlu,ufacık ağızlı, kor dudaklı bir kadındır.
ATIF BEY :Aşağı yukarı Ali Bey’le aynı yaştaydı.Zarif biri olan Atıf Bey terbiyeli
olduğu
kadar düzgün giyimli ve bakımlı bir adamdır.
MESUT BEY : Ellili yaşlarda olan Mesut Efendi’nin şakkalarına aklar düşmüş,
yüzünde
çizgiler belirginleşmiştir.Terbiyesini dış görünüşüyle açığa çıkarır.
FATMA HANIM : Ali Bey’in annesi olan Fatma Hanım, özellikle kocasının ölümünden
sonra iyice yaşlanmıştır.Ölmeden önce oğlunun mürüvvetini görmek ister.
ABDULLAH EFENDİ: Çok zengin olan Abdullah Efendi, Suriyeli bir Arap’tır.Yaşı
yetmişi geçtiği halde kadın, kız peşinde koşmaktan kendini alamaz.Yüzüne bakılamayacak
kadar suratsız, çirkin bir adamdır.Yüzü çiçek bozuğundan delik deşik, rengi zenci hurması
denilecek drecede koyu esmerdir.Gözü de hastalıklardan dolayı hem pereli hem de
çipildi.Alt kısmı frengiden dökülmüş çentik,yarım burnu;fırça yüzü görmemiş çürük dişleri;
uyuz ha yvantüyü kadar seyrek bıyık ve sakalı, yüzünün korkunçluğunu bir kat daha
arttırmaktadır.
DİLAŞUB : Vücudunun tüm güzellikleriyle tam bir melektir.Güzelliğiyle Ali Bey’i
etkileyen Dilaşub,saçları sırma gibi sarı; alnı duru ve beyaz; tatlı mavi gözleri ve
gülpembe yanaklarıyla çok çekiciydi.
( 2 ) RUHSAL TAHLİLLER
ALİ BEY : Vatanımızın kültür merkezi olan İstanbul’da büyümüş, özel
öğretmenlerden
ders almış, çok muhteşem şekilde öğrenim görmüştür.O kadar ki;daha on yaşına bastığı
zaman birkaç yabancı dl öğrenmişti.Ali Bey’in terbiyesine ve davranışlarına bakanlar
kendisini adeta bir melek zannederlerdi.Fakat Ali fazlaca sinirli ve kanı oynak
birisiydi.Bunun
neticesi olan hiddetini, aldığı terbiye ve gördüğü şefkatli muameler sayesinde, herhangi
bir
şeye karşı lüzumundan fazla, adeta esirlik derecesinde düşkünlüğü hemen her halinden
anlaşılırsı.Her neye merak sarsa, bütün işlerini bir yana bırakır, dünyayı unutur, sadece
onunla meşgul olurdu.Bir şeyi arzu eder de gerçekleştirmesinde küçük bir engele
rastlasa,
arzusu ne kada önemli olursa olsun, onu gerçekleştirmek için en büyük fedakrlıktan
çekinmezdi.Hatta ufak bir emeline ulaşamıyınca günlerce hastalanır; geceleri gizli gizli
ağlardı.
MAHPEYKER : Terbiye ve ahlak bakımından Ali Bey’in tamamen zıddıydı.Alçak ve
namussuz bir aileden yetişmiş; daha on dört, on beş yaşına gelmeden rezaletin her
çeşidini
öğrenmişti.Biraz okuyup yazma öğrendiği ve hemen bütün şahitlerini İstanbul’un tanınmış
aşifteleriyle geçirdiği için şeytani zekası çok gelişmişti.İstediği adamı elde edip ona
keyfinin
istediği şekilde tahakküm ederdi.Son derece şehvet düşkünü olduğu için hoşlandığı
erkekleri
bin cilveyle hükmü altında tutmak ister ve bunu daima ustalıkla becerirdi.Yakışıklı
erkekleri
gerçekten severdi; fakat yılan bir adama nasıl sarılırsa bu da öyle sarılmak isterdi.Ve o
erkeğin yalnız kendisine ait olmasını isterdi.
ATIF BEY : Ali Bey’in iş arkadaşı olan Atıf Bey en az Ali Bey kadar terbiyeli ve
karakterli bir insandır.Kısa zamanda ALİ Bey ile canciğer arkadaş ve sırdaş
olmuştur.Fikirleri ve nasihatlarıyla Ali Bey’e yardımcı olmaya çalışmaktdır.
MESUT BEY : Atıf Bey’in dayısı olan Mesut Bey İstanbul’un her köşesine sokularak
çeşitli olayların içinde yoğrulmuş, dünyanın kaç bucak olduğunu anlamış, tecrübeli bir
adamdı.Kötülerin düşmanı iyilerin dostuydu.
FATMA HANIM : Oğlunu gayet terbiyeli ve olgun şekilde yetiştirmeye dikkat
ederdi.Oğlunun başına gelebilecek en ufak kötülük onu mahfederdi.Özellikle
Mahpeyker’e
aşık olduktan sonra oğlunun geleceğinden şüphe eder olmuştu.Asıl isteği ölmeden önce
hayırlısıyla oğlunun mürüvvetini görmekti.
ABDULLAH EFENDİ : Suriye’nin en alçak, en ahlaksı adamlarından biriydi.Ortak
olduğu tüccarları batırarak çok para kazanmış, bin bir hile ve düzenbazlıkla servetini kat
kat
arttırmıştı.Mahpeyker’le tanıştıktan sonra ona büyük bir ilgi duymuştur.
DİLAŞUB : Bir cariye olarak Ali Bey’in evine girmiştir.Ali Bey’le evlendikten sonra
iftiraya uğraması sonucu satılmış ve Mahpeyker’in eline düştükten sonra bin bir sıkıntı ve
işkenceye göğüs germiştir.Aslında Ali Bey’i gönülden sevmektedir.
( 3 ) SOSYAL TAHLİLLERİ
ALİ BEY :Babı-Ali’ de ktiplik yapan ALİ Bey özellikle babasının ünüyle tanınmış
terbiyeli ve dürüst biridir.Zor duruma düştüğünde babasından kalan mirası sayesinde
geçinebilmiştir.
MAHPEYKER : Tam anlamıyla bir aşiftedir.Kendisinin bu aşifteliği annesinden
kalmadır.Küçük yaştan beri her türlü namussuzluğu ve ahlaksızlığı ypmıştır.Aklı fikri
beğendiği erkeklerle birlikte olmaktadır.
ATIF BEY : İstanbul’un ileri gelen ailelerinden birinin çocuğu olarak yetişmiştir.
Eğitimini tamamladıktan sonra Babı-Ali’ de katiplik yapmaya başlamıştır.
MESUT BEY : Olgun ve terbiyeli karakteriyle, çeşitli yönleriyle tanınmış, güvenilir br
insandır.Gayet tecrübeli olan Mesut Bey İstanbul’u, özellikle de Çamlıca’yı tüm yönleriyle
bilmektedir.
ABDULLAH EFENDİ : Aşırı derecede zengin, bir o kadar da şerefsiz ve
namussuzdur.Mısır’la yaptığı ticaret işleri sayesinde çok para kazanan Abdullah Efendi’nin
yapamayacağı şerefsizlik ve adilik yoktur.Ondan her türlü kötülük beklenebilir.
OLAYIN GEÇTİĞİ MEKANLAR:
Tabiat veya gezinti yeri olarak adlandırabileceğimiz Çamlıca bir dış mekân örneğidir.
Romanda dış dünyayı temsil eden en önemli mekân ise olayların başladığı ve gerçekleştiği
yer olan Çamlıca’dır.
Bilindiği üzere Tanzimat dönemi yazarlarını romanı kurgularken zorlayan durumlardan biri
kadın ile erkeği bir araya getirmenin yarattığı güçlüktür. Bunun için ortak
bir bağa veya mekâna ihtiyaç duyulmakta bu sebeple çoğu kez efendi-köle veya akrabalar
arasındaki ilişkilerden yola çıkılmaktadır. Bu anlamda Çamlıca vb. mesire yerleri kadın ve
erkeğin rahatça görüştüğü bir yer olmasa da bir araya gelebildiği bir mekân olması
bakımından önemlidir. Dolayısıyla bir sosyalleşme aracı olan benzeri yerler romanı
kurgularken yazarlar için mekân olmanın ötesinde kurtarıcı bir işlev yüklenirler. Çamlıca bu
anlamda romanda hayatî bir göreve sahiptir. Mehpeyker ile Ali Bey’in karşılaşmaları,
tanışmaları, Mehpeyker’in gerçek kimliğinin ortaya çıkması ve ilk tartışmaları hep bu
mekânda ve bu mekân sayesinde gerçekleşir. Romanda mekân, olayların gerçekleştiği yer
olmanın dışında olayları tetikleyen veya olayların gidişatını belirleyen önemli bir unsurdur.
Örneğin, Mehpeyker’in gerçek kimliğinin ortaya çıkışında veya Dilâşup ile ilgili
dedikoduların Ali Bey’e iletilip genç kadının gözden düşürülmesinde mekân böyle bir işlev
yüklenir. Dolayısıyla Çamlıca yazar için önemli bir yardımcı, roman içinse önemli bir
kahramandır. Ali Bey açısından ise hem birleştirici hem engelleyicidir.
Yazar, olayların gelişiminde önemli bir işlev yüklenecek olan bu kahramanı bir an
önce okuyucusuna tanıştırmanın telaşıyla romana Çamlıca’yla veya mekân tasviriyle başlar.
Mekânın bu şekilde kullanımı Çamlıca açısından bir çeşit erken anlatımdır. Başka bir deyişle
yazar, Çamlıca’nın önemini bize baştan hissettirir. Ayrıca yukarıda da belirtildiği üzere Ali
Bey dış dünyayla teması sınırlı olan bir gençtir. O da tıpkı Çamlıca tepesi gibi şehre
dolayısıyla hayata dışardan, uzaktan bakmaktadır. Bu haliyle Çamlıca, Ali Bey’in hayatın
dışındalığının veya tecrübesizliğinin de ifadesidir.
Çamlıca, Tanzimat nesliyle özdeşleştirilerek yüceltilmektedir. Oysa ki Çamlıca romanda
bunun tam tersi bir anlama sahiptir. Mekân her ne kadar “firdevs-i a’lânın yere inmiş bir
kıt’ası” (Namık Kemal, 2000, s.7) yani cennetten bir parçaymış gibi tasvir edilse, önemli
olayların gerçekleşmesine sebep olan ve aynı zamanda onlara mekân olan bir yer olsa da
aslında yazarın gözünde olumsuz bir anlama sahiptir. Çünkü tüm kötülüklerin başlangıç yeri
ve sebebi Çamlıca veya onun gerisinde yatan batılı zihniyettir. Yine aslında tüm
kötülüklerin sebebi olan Ali Bey de Felatun Bey ve Bihruz’da olduğu kadar vurgulu ifade
edilmese de batılılaşmış bir züppedir. Tüm budalalıklarıyla babasının kendisine emanet
etmiş olduğu yuvayı veya evi yok etmiştir.
İKİNCİ MEKAN EV
Romanda evin tasviri yapılmamakla birlikte eve ait unsurlar zaman zaman Ali Bey’in
eve girip çıkışı sırasında isim olarak anılır. Sadece adları anılan bu kısım veya unsurlar
sırasıyla evin bahçesi, kapısı, üst kata çıkmaya yarayan merdiven Ali Bey’in odasının kapısı
ve Ali Bey’in yatağıdır. Anlaşılacağı üzere bunlar Ali Bey’in eve girişi çıkışı sırasında takip
ettiği güzergah boyunca adları zorunlu olarak anılan unsurlardır.
ÖZET 2
İNTİBAH (NAMIK KEMAL) ROMAN ÖZETİ
A. ESERİN ÖZETİ :
Varlıklı bir ailenin çocuğu olan Ali Bey,yirmi iki yaşlarında iyi bir eğitim ve öğrenim
görmüş bir gençtir.Yalnız hayat tecrübesinden yoksundur.
19.yy’ın seçkin gezinti yerlerinden biri olan Çamlıca’da dolaşırken çok güzel bir kadınla
tanışır.Kadının adı Mahpeyker’dir.Genç adam, ilk karşılaşmada ilgi duyduğu bu kadını derin
bir aşkla sevmeğe başlar. Bu ilk tanışmadan sonra hemen her hafta Mahpeyker’le buluşmak
üzere Çamlıca’ya gider. Oysa kadının kirli bir geçmişi vardır ve Ali Bey’in sevgisine layık
değildir.Bu durumun farkında olmayan ve onu da kendisi gibi temiz bir sevda içinde hyal
kuran genç adam, kısa zamanda eini ve işini ihmal etmeye başlar.Zamanla geceleri bile evine
uğramadığı olur.
Bir süre sonra ailesi, Ali Bey’in durumunu öğrenirler.Onu, zor kullanarak,bu durumdan
kurtarmaktan çek, başka çarelere başvururlar.Delikanlının annesi oğlunu dış etki ve
bağlardan kurtarmak için eve genç ve çok güzel bir cariye alır.Cariyenin adı Dilaşub’dur.Bu
cariye temiz,saf,iyi ahlaklı bir gencecik kızdır.Annenin amacı, Ali Bey’in Dilaşub’u sevmesi,
böylelikle yakasını sokak kadını Mahpeyker’den kurtarmaktır.Ne var ki, iyi düşünülmüş bu
çare umulanı vermez;Ali Bey, Dilaşub’un dfarkında bile değildir.Her geçen gün çoğalan bir
sevdayı Çamlıca’ya, Mahpeyker’e taşımaya devam eder.
Aradan bir süre geçmiştir.Bir seferinde yine sevgilisine gidip onu evinde bulamayan Ali
Bey, bir tesadüf v küçücük bir inceleme sonucu,onun nasıl bir kadın olduğunu öğrenir.Büyük
bir sarsıntı geçirir.O, bu sarsıntılarla bocalarken,annesi ustalıkla Dilaşub’u yeniden karşısına
çıkarır.Avunmak ihtiyacı ile yanan genç adam bu sefer genç,güzel cariye ile ilgilenir.Dilaşub
da zaten çoktan beri Ali Bey’i sevmektedir.Evlenmeleri kararlaştırılır.
Öte yandan Ali Bey’in kendisine uğramadığını gören ve sebebini araştıran
Mahpeyker,durumu öğrenince büyük bir öfkeye kapılır;iki gençten intikam almaya karar
verir.Birçok tanıdıkları aracılığı ile hazırladıkları iftiraları yağdırmaya başlar.Bu iftiraların
ağırlık noktası,Dilaşub’un da,kendisi gibi,iffetsiz bir kadın olduğu şeklindedir.Ali Bey, kısa
zamanda bu iftiraların etkisinde kalır.Onun karısına olan sevgisi zaten bir tesellinin ucuna
bağlanmış bir düğümden ibaret olduğu için, çabucak kine ve düşmanlığa döner.Nihayet bir
gün karısını adam akıllı azarlar,döver:bununla da yetinmez, genelevlerden birine kapatılmak
üzere zavallıyı bir esirci tellalına satar.Esirci tellalı aslında Mahpeyker’in
adamlarındandır.Dilaşub’u alıp doğru Mahpeyker’e götürür.Mahpeyker, paralı ve genç
sevgilisini elinden almış olan mazlum kadını, kendisine bağlı evlerden birinde sermaye olarak
kullanmaya başlar.
Üst üste uğradığı gönül kırıklıkları ve yaşadığı düzensiz hayat Ali Bey’in sağlığını
sarsmıştır.Bunun sonucu olarak hastalanır.Oğlunun kötü bir sona gittiğini sezinleyen annenin
de hastalığı artar;sonunda bu kahırlara dayanamayarak ölür.
Ali Bey’e karşı olan kini bir türlü sönmeyen Mahpeyker, Dilaşub gibi onuda büsbütün
mahvetmek kararındadır.Bu kararını gerçekleştirmek üzere bir plan düzenler:Ali Bey’i bir
eğlenti evine çağıracak ve orada bir yolunu bulup öldürecektir.Kocasını her zaman sevmiş
olan,hala da seven Dilaşub, bu planı öğrenir.Büyük zorluklarla, gizli yollardan ona haber
salar, hakkındaki kötü hazırlığı kendisine bildirir.Bu habere önce inanmayan Ali Bey,gittiği
evde durumun gerçekten de böyle olduğunu öğrenince bir yolunu bulup kaçar ve
kurtulur.Eşinin kurtuluşundan dolayı büyük bir mutluluk içine düşen Dilaşub, onun kaçarken
bıraktığı paltosuna sarılır ve yatağına girer.Biraz sonra genç adamı öldürmekle görevli kiralık
katil odaya girer.Karanlık odada göz yordamı ile aranırken, köşede palyolu birinin
uyuduğunu görür; usulca yanına sokulup elindeki bıçağı kelbine saplar,kadıncağızı öldürür.
Bu arada Ali Bey, karakola gitmiş birkaç emniyet görevlisi alarak yeniden eve
dönmüştür.İçeri girip de Dilaşub’un kanlar içinde yüzen cesedini görünce çılgına döner.Tam o
sırada dudaklarında zalim bir tebessümle, içeriye Mahpeyker girmektedir.Kendini kaybeden
Ali Bey, Dilaşub’u öldürn bıçağı kapıp Mahpeyker’i delik deşik eder ve yanındaki emniyet
görevlilerine teslim olur.
Ali Bey; artık herşeyii ,sağlığını,sevdiği kadını,şeref ve onurunu, servetini yitrmiş bir
zavallı bir insandır.Bu büyük elemlerim havası içinde bir süre hapishane köşelerinde sürünür
ve birgün tam bir hüsran içinde son nefesini verir.
3. MUHTEVA BİLGİSİ
A. ANA FİKİR :
Karşılaştıkları olaylar hakkında derinlemesine değerlendirme yapmadan karar veren
insanlar çoğu zaman yanlış yaparlar.Ve ne yazık ki bu karardan dönmeleride çok zor
olur.Genellikle son pişmanlık fayda etmez.
B. ALINACAK DERSLER :
· Güvendiğimiz insanları iyi tanımamız lazımdır.
· Sevdiğimiz insanları seçerken çok dikkatli olmalıyız.
· Kalbimizin sesini dinlerken beynimizin de sesini dinlamaliyiz.
· Aşık olunmaması gereken kişilere aşık olanların hayatları alt-üst olur.
· Seçimlerimiz yaparken sonuölarını göz önünde bulundurmalıyız.
· Kaybedecek birşeyi olmayanlar hiçbir şeyden korkmazlar.
· Düşünerek karar vermeliyiz.
· Bir anlık zevkler uğruna hayatımızı karartmamalıyız.
B. OLAYIN KİŞİLERİ VE TAHLİLLERİ :
( 1 ) FİZİKİ TAHLİLİ
ALİ BEY : Yirmi bir, yirmi iki yaşlarında yakışıklı bir delikanlıdır.Sarı benizli, kızların
dikkatini toplayacak derece çekicidir.Mahpeyker’in ona vurulmasının tek sebebi de onun bu
karşı konulmaz çekiciliğidir.
MAHPEYKER : Boyu posu gayet düzgün, siyahımsı samur saçlı, incerek düz kaşlı,
noktalı yeşil gözlü, çekme burunlu,ufacık ağızlı, kor dudaklı bir kadındır.
ATIF BEY :Aşağı yukarı Ali Bey’le aynı yaştaydı.Zarif biri olan Atıf Bey terbiyeli olduğu
kadar düzgün giyimli ve bakımlı bir adamdır.
MESUT BEY : Ellili yaşlarda olan Mesut Efendi’nin şakkalarına aklar düşmüş, yüzünde
çizgiler belirginleşmiştir.Terbiyesini dış görünüşüyle açığa çıkarır.
FATMA HANIM : Ali Bey’in annesi olan Fatma Hanım, özellikle kocasının ölümünden
sonra iyice yaşlanmıştır.Ölmeden önce oğlunun mürüvvetini görmek ister.
ABDULLAH EFENDİ: Çok zengin olan Abdullah Efendi, Suriyeli bir Arap’tır.Yaşı
yetmişi geçtiği halde kadın, kız peşinde koşmaktan kendini alamaz.Yüzüne bakılamayacak
kadar suratsız, çirkin bir adamdır.Yüzü çiçek bozuğundan delik deşik, rengi zenci hurması
denilecek drecede koyu esmerdir.Gözü de hastalıklardan dolayı hem pereli hem de çipildi.Alt
kısmı frengiden dökülmüş çentik,yarım burnu;fırça yüzü görmemiş çürük dişleri; uyuz hyvan
tüyü kadar seyrek bıyık ve sakalı, yüzünün korkunçluğunu bir kat daha arttırmaktadır.
DİLAŞUB : Vücudunun tüm güzellikleriyle tam bir melektir.Güzelliğiyle Ali Bey’i
etkileyen Dilaşub,sçları sırma gibi sarı; alnı duru ve beyaz; tatlı mavi gözleri ve gülpembe
yanaklarıyla çok çekiciydi.
( 2 ) RUHİ TAHLİLİ
ALİ BEY : Vatanımızın kültür merkezi olan İstanbul’da büyümüş, özel öğretmenlerden
ders almış, çok muhteşem şekilde öğrenim görmüştür.O kadar ki;daha on yaşına bastığı
zaman birkaç yabancı dl öğrenmişti.Ali Bey’in terbiyesine ve davranışlarına bakanlar
kendisini adeta bir melek zannederlerdi.Fakat Ali fazlaca sinirli ve kanı oynak birisiydi.Bunun
neticesi olan hiddetini, aldığı terbiye ve gördüğü şefkatli muameler sayesinde, herhangi bir
şeye karşı lüzumundan fazla, adeta esirlik derecesinde düşkünlüğü hemen her halinden
anlaşılırsı.Her neye merak sarsa, bütün işlerini bir yana bırakır, dünyayı unutur, sadece
onunla meşgul olurdu.Bir şeyi arzu eder de gerçekleştirmesinde küçük bir engele rastlasa,
arzusu ne kada önemli olursa olsun, onu gerçekleştirmek için en büyük fedakrlıktan
çekinmezdi.Hatta ufak bir emeline ulaşamıyınca günlerce hastalanır; geceleri gizli gizli
ağlardı.
MAHPEYKER : Terbiye ve ahlak bakımından Ali Bey’in tamamen zıddıydı.Alçak ve
namussuz bir aileden yetişmiş; daha on dört, on beş yaşına gelmeden rezaletin her çeşidini
öğrenmişti.Biraz okuyup yazma öğrendiği ve hemen bütün şahitlerini İstanbul’un tanınmış
aşifteleriyle geçirdiği için şeytani zekası çok gelişmişti.İstediği adamı elde edip ona keyfinin
istediği şekilde tahakküm ederdi.Son derece şehvet düşkünü olduğu için hoşlandığı erkekleri
bin cilveyle hükmü altında tutmak ister ve bunu daima ustalıkla becerirdi.Yakışıklı erkekleri
gerçekten severdi; fakat yılan bir adama nasıl sarılırsa bu da öyle sarılmak isterdi.Ve o
erkeğin yalnız kendisine ait olmasını isterdi.
ATIF BEY : Ali Bey’in iş arkadaşı olan Atıf Bey en az Ali Bey kadar terbiyeli ve
karakterli bir insandır.Kısa zamanda ALİ Bey ile canciğer arkadaş ve sırdaş
olmuştur.Fikirleri ve nasihatlarıyla Ali Bey’e yardımcı olmaya çalışmaktdır.
MESUT BEY : Atıf Bey’in dayısı olan Mesut Bey İstanbul’un her köşesine sokularak
çeşitli olayların içinde yoğrulmuş, dünyanın kaç bucak olduğunu anlamış, tecrübeli bir
adamdı.Kötülerin düşmanı iyilerin dostuydu.
FATMA HANIM : Oğlunu gayet terbiyeli ve olgun şekilde yetiştirmeye dikkat
ederdi.Oğlunun başına gelebilecek en ufak kötülük onu mahfederdi.Özellikle Mahpeyker’e
aşık olduktan sonra oğlunun geleceğinden şüphe eder olmuştu.Asıl isteği ölmeden önce
hayırlısıyla oğlunun mürüvvetini görmekti.
ABDULLAH EFENDİ : Suriye’nin en alçak, en ahlaksı adamlarından biriydi.Ortak
olduğu tüccarları batırarak çok para kazanmış, bin bir hile ve düzenbazlıkla servetini kat kat
arttırmıştı.Mahpeyker’le tanıştıktan sonra ona büyük bir ilgi duymuştur.
DİLAŞUB : Bir cariye olarak Ali Bey’in evine girmiştir.Ali Bey’le evlendikten sonra
iftiraya uğraması sonucu satılmış ve Mahpeyker’in eline düştükten sonra bin bir sıkıntı ve
işkenceye göğüs germiştir.Aslında Ali Bey’i gönülden sevmektedir.
( 3 ) SOSYAL TAHLİLLERİ
ALİ BEY :Babı-Ali’ de ktiplik yapan ALİ Bey özellikle bbasının ünüyle tanınmış terbiyeli
ve dürüst biridir.Zor duruma düştüğünde babasından kalan mirası sayesinde geçinebilmiştir.
MAHPEYKER : Tam anlamıyla bir aşiftedir.Kendisinin bu aşifteliği annesinden
kalmadır.Küçük yaştan beri her türlü namussuzluğu ve ahlaksızlığı ypmıştır.Aklı fikri
beğendiği erkeklerle birlikte olmaktadır.
ATIF BEY : İstanbul’un ileri gelen ailelerinden birinin çocuğu olarak yetişmiştir.
Eğitimini tamamladıktan sonra Babı-Ali’ de katiplik yapmaya başlamıştır.
MESUT BEY : Olgun ve terbiyeli karakteriyle, çeşitli yönleriyle tanınmış, güvenilir br
insandır.Gayet tecrübeli olan Mesut Bey İstanbul’u, özellikle de Çamlıca’yı tüm yönleriyle
bilmektedir.
ABDULLAH EFENDİ : Aşırı derecede zengin, bir o kadar da şerefsiz ve namussuzdur.
Mısır’la yaptığı ticaret işleri sayesinde çok para kazanan Abdullah Efendi’nin yapamayacağı
şerefsizlik ve adilik yoktur.Ondan her türlü kötülük beklenebilir.
TÜR BİLGİSİ :
Edebi eserler insanla ilgili gerçekleri vermeye çalışırlar.Yazar, ister yaşadığı zamanla
ilgili olayları ister, yaşamadığı olayları ele alsın, içinde yaşadığımız dünyadan aldıklarını
kullanarak gerçeğe uygun bir dünya kurarlar.
Gerçekler dünyasında aldıklarını kullanarak gerçeğe uygun bir dünyayı anlatan edebi
eserlerin başında roman gelmektedir.
Roman, olayları anlamak ve anlatmak ihtiyacından doğmuş bir edebi türdür.Pek çok
romancı, bir olayı değil, bir hayatı veya hayatın önemli bölümlerini anlatmayı amaç
edinmiştir.Bu sebeple uzun bir hikaye olarak da tanımlanan romanda olaylar ve kişilerin
sayısı fazla olmakta, karakterlerin incelenmesine, ruh çözümlemelerine daha çok yer
ayrılabilmektedir.Bunlar aynı zamanda romanı hikayeden ayıran en önemli özelliklerdir.
Romanda hikaye değil, hikayeler anlatılır.Karakterler, hareket ve olaylar zinciri olmadan bir
hikayenin yazılması çok zordur.Romanlar geniş bir zaman dilimini içerir.Olayların öncesi ve
sonrası da anlatılır.
Genel olarak romanlarda da hikayelerdeki gibi plan uygulanır. Giriş : Yer. Zaman, kişi
ve dekorlar anlatılır. Gelişme : Olaylar düğümlenir, kişiler türlü yönleriyle ele alınır, okuyucu
merakı yoğunlaştırılır. Sonuç : Olayların düğümü çözülür, birtakım neticelere varılır.
Roman türleri : Romantik, realist, natüralist, psikolojik, polisiye ve tarihi olmak üzere
roman türleri vardır.
( 4 ) YAZAR HAKKINDA BİLGİ
A. YAZARIN HAYATI :
1840 yılında Tekirdağ’da doğdu.Annesi kendisi küçük yaştayken öldüğü için,
büyükbabasının yanında büyüdü.Düzenli bir öğrenim göremedi.Özel öğretmenlerden aldığı
derslerle ve kendi özel çabası ile yetişti.On yedi iken devlet memurluğuna girdi.Şinasi ile
tanıştıktan sonra, küçüklükten beri bğlı olduğu divan şiirini bırakıp, edebiyatta btılı zevk ve
anlayışa yöneldi.Yeni Osmanlılar Cemiyeti’ne girip kendisini vtan ve özgürlük davasına adadı.
Avrupa’ya kaçtı.Bir süre orada bu dava için çalıştı.İstanbul’ döndükten sonra İbret
Gazetesi’ni çıkardı.Gelibolu’da mutasarrflık yaptı.1873 yılında oynanan Vatan Yahut Silistre
adlı tiyatrosunun uyandırdığı tepkiler üzerine Kıbrıs’a sürüldü.1876 yılıbnda, İstanbul’a
geldi.İlk Meşrutiyet anayasasının hazırlanmasında çalıştı.İkinci Abdülhamid’le olan
anlaşmazlıkları yüzünden yeniden sürgüne gönderildi.Milli, Rodos ve Sakız adalarında hem
sürgün hem de mutasarrıf olarak yıllarca kaldı.1888 yılında Sakız adasında öldü.Vasiyeti
gereğince, Gelibolu’da öldü.
Eserlerinin hemen hemen hepsini vatan ve özgürlük davası adına meydana getiren Namık
Kemal, edebiyatın btün dallarında eser vermiştir.Sanatçı olarak derin değil, fakat inançlı ve
heyecanlıdır.Eserlerinde didaktik unsurlar en hakim temayı teşkil eder.Dil ve anlatımda
külfetli,sanatlıdır.Şiirlerini kitap halinde yayımlamayan Namık Kemal’in –romanları dışında-
başlıca eserleri şunlardır :
Oyun : Vatan Yahut Silistire, 1873 ; Zavallı Çocuk, 1873 ; Akif Bey, 1874 ; Celaleddin
Harzemşah, 1885 ; Kara Belâ, 1908.
Roman: İntibah, 1876 ; Cezmi, 1880 .
Eleştiri: Tahrib-i Harâbât, 1885; Takip, 1885; Renan Müdafaanamesi, 1908 ; İrfan Paşa'ya
Mektup, 1887; Mukaddeme-i Celal, 1888.
Tarihsel Yapıt: Devr-i İstila, 1871; Barika-i Zafer, 1872; Evrak-ı Perişan, 1872 ; Kanije,
1874; Silistire Muhasarası, 1874 ; Osmanlı Tarihi, 1889 ; Büyük İslam Tarihi, 1975.
Çeşitli: Rüya, 1893; Namık Kemal'in Mektupları, Ö.F. Akün , 1972.
Özet 3
İntibah Roman Özeti:
BAŞLICA KİŞİLER
Ali Bey: Romanın en önemli kahramanı, zengin bir ailenin tek çocuğudur. İyi yetiştirilmiş, kibar, sarı
benizli, zayıf, asabi bir gençtir. Okumayı ve gösterişi sever fakat hayat tecrübesi azdır.
Mahpeyker: Romanın ikinci önemli kahramanıdır. Güzel, cazibeli, zeki ancak kötü bir kadındır. Ali
Bey’i kısa zamanda kendine bağlar. Bir süre sonra terk edilince intikam peşinde koşar.
Dilaşup: Mahpeyker’den kurtulması için Ali Bey’e annesi tarafından satın alınan cariyedir. Temiz,
saf, güzel bir genç kızdır.
Atıf Bey: Ali Bey’in kalemdeki arkadaşıdır. İyi bir insandır. Mahpeyker meselesinde Ali Bey’in dert
ortağıdır.
Abdullah Efendi: Düzenbaz ve sahtekâr bir adamdır. Mahpeyker’in zengin âşığıdır. Para için
yapmayacağı kötülük yoktur.
İntibah Roman Özeti:
Romanın yirmi yaşlarındaki kahramanı Ali Bey, zengin bir ailenin çocuğudur; iyi eğitim ve terbiye
görmüş bir genç-tir. Basit fakat şefkatli bir kadın olan annesi ile dikkatli ve bilgili bir insan olan
babasının koruyucu kanatları altında yaşadığı için hayat tecrübesi azdır. Gösteriş yapmayı ve bol para
harcamayı sever. Babasını kaybedince Ali Bey, bunalıma düşer. Annesi, teselli bulsun diye oğlunu
Çamlıca gezintilerine teşvik eder. O dönemin seçkin gezinti ve eğence yerlerinden biri olan
Çamlıca’da Ali Bey, çoğu zaman tek başına ve düşünceler içinde dolaşır.
Bazı gençlerin, arabaları ile gezmeye çıkan kadınlara laf atmalarını, mektup vermelerini önceleri
hayretle seyreder. Kalemdeki arkadaşlarıyla, bir gün yine Çamlıca’da dolaşırken, yakından geçen bir
arabaya işaret eder. İşaretine arabadaki kadından cevap alır. Fakat şaşırır, bocalar, ne yapacağını
bilemez. Arabadan verilen işaretin “Yalnızken görüşebiliriz.” demek olduğunu arkadaşlarından
öğrenir. Büyük bir heyecanla, ertesi gün Çamlıca’da kadını bekler. Boşunadır bu bekleyiş çünkü kadın
gelmez. Akşam evine geç döner. Kendisini merak etmiş olan annesine ilk yalanını söyler. Uykusuz ve
ateşler içinde geçirdiği bir geceden sonra tekrar Çamlıca’ya gider. Bu sefer araba gözükür. Arabanın
peşine takılır. Biraz sonra arabadan inen bir kadın kendisine doğru gelmeye başlar. Böylece kadınla
tanışmış olurlar. Mahpeyker adındaki bu kadının, kirli bir geçmişi vardır. Genç adam, Mahpeyker’in
kim olduğundan habersiz, onu derin bir aşkla sevmeye başlar ve her hafta onunla buluşmak üzere
Çamlıca’ya gider. Kadının da temiz bir aşkla kendisini sevdiğini zannetmektedir. Bu uğurda işini,
annesini ihmal etmeye, geceleri bile evine uğramamaya başlar.
Mahpeyker de Ali Bey’i beğenmiş ve sevmiştir. Onu iyice avucunun içine almaya kararlıdır. Ali Bey
Mahpeyker’e evlenme teklif eder fakat Mahpeyker “kendisiyle evlenmesine imkân olmadığını, evlilik
dışında her arzusuna talip olduğunu” söyler. Ali Bey, bu sözlerin ne anlama geldiğini kavrayamaz.
Kalemdeki arkadaşı Atıf Bey, Ali Bey’in sırdaşı olur. İsmini vermeden Mahpeyker’e duyduğu aşk
hakkında onunla dertleşir. Bir gün Atıf Bey’le birlikte Mahpeyker’e, Çamlıca’ya giderler. Atıf Bey
uzaktan kadını görür. Bu arada Ali Bey, kadının hafifliğinden dolayı laf atan birisiyle kavga etmek
zorunda kalır. Atıf Bey, kavgayı yatıştırır; bu olay dolayısıyla da Mahpeyker’in nasıl bir kadın
olduğunu öğrenir. Ali Bey de Mahpeyker’in durumunu anlamaya başlamıştır fakat kadın “istemeyerek
bu yola düştüğüne ve suçsuz bir kurban olduğuna” Ali Bey’i inandırır. Ali Bey bu sefer de
ihtiraslarının esiri olmuştur.
Bir süre sonra olanı biteni öğrenmiş olan annesi, oğlunu kurtarmak için, eve genç ve güzel bir cariye
alır.Dilaşup adındaki bu cariye temiz, saf ve iyi ahlaklı genç bir kızdır fakat Ali Bey, Dilaşup’un
farkına bile varmaz. O, gece ve gündüzlerini Mahpeyker’in yanında geçirmeye devam eder. Bir gün
Mahpeyker İstanbul’a inmek, her kötülükte kendisine yardımcı olan Abdullah Efendi’ye gitmek
zorunda kalır. İstanbul’da Abdullah Efendi’yi bulamadığı için gecikir ve geceyi İstanbul’da geçirir.
Yalnız kalan Ali Bey, olanları bir başka gözle değerlendirmeye başlar. Küçük bir inceleme sonunda da
onun ne derece aşağılık bir kadın olduğunu iyice anlar, büyük bir pişmanlık içinde evine döner.
Annesi, Dilaşup’u tekrar ön plana çıkarır. Avunmak ihtiyacı içinde olan delikanlı, Dilaşup’la ilgilenir,
sonunda evlenmeleri kararlaştırılır.
Diğer taraftan Ali Bey’in kendisine dönmediğini gören Mahpeyker, durumu öğrenir. Bir süre Ali
Bey’in kızgınlığının geçmesini bekler, mektup yazıp davet eder fakat Ali Bey gitmeyince yüreği
intikam arzusuyla dolar. Hem Ali Bey’den, hem de sevdiği erkeği elinden alan Dilaşup’tan intikam
almaya karar verir. Kirli işlerdeki büyük yardımcısı Abdullah Efendi’yle birlikte bir plan hazırlar.
Dilaşup aleyhinde çeşitli dedikodular uydurur ve bunların Ali Bey’in kulağına gitmesini sağlar. Ali
Bey kısa zamanda bu dedikoduların etkisinde kalır. Dilaşup’a hakaret eder, döver ve hatta evden
kovar. Dilaşup’u Mahpeyker’in adamlarından bir esirci satın almıştır. Mahpeyker onu, kendi gibi kötü
yola sürüklemeye çalışır. Genç kız direnir ve iffetini korumaya çalışır.
Ana oğul sefalete düşerler. Annesi ev eşyasına varıncaya kadar her şeyini satar. Kira evlerinde oturur
ve o yaşta nakış dikiş işleri yaparak geçinmeye çalışır. Ali Bey ise birkaç kadeh rakı için kırk paraya
arzuhal yazar. Sonunda Ali Bey hastalanır. Oğlunun durumunu gören annesi de bir süre sonra
hastalanarak ölür.
Ali Bey’e olan kini bir türlü sönmeyen Mahpeyker, Dilaşup gibi, onu da büsbütün mahvetmek
kararındadır. Bir tuzak hazırlanır. Ali Bey’i, Üsküdar’da bir bağ evinde düzenlediği bir eğlenceye
çağırtacak ve orada bir yolunu bulup yardımcısı Hırvat’a öldürtecektir. Kocasının öldürülüşünü
gözleriyle görsün diye Dilaşup’u da oraya götürür. Kocasını her zaman sevmiş olan, bütün çektiklerine
rağmen hâlâ onu seven Dilaşup, bu tuzağı öğrenir. Büyük zorluklar ve tehlikelere rağmen, aleyhindeki
kötü hazırlığı kocasına bildirir. Bu habere önce inanmayan Ali Bey, gittiği eğlence evinde durumun
gerçekten Dilaşup’un dediği gibi olduğunu öğrenince Dilaşup’un da yardımıyla bir çarşafı ip gibi
kullanarak bahçeye atlar, kaçıp kurtulur. Ali Bey’in kurtulmasından son derece mutluluk duyan
Dilaşup, onun kaçarken bıraktığı paltosuna sarılarak, yatağına girer. Biraz sonra odaya giren kiralık
katil, karanlıkta el yordamıyla bulduğu Dilaşup’u Ali Bey zanneder, elindeki bıçağı kalbine saplar ve
onu öldürür.
Öte yandan Ali Bey, karakola gitmiş birkaç zaptiye alarak eve dönmüştür. İçeri girip de Dilaşup’un
kanlar içinde cesedini görünce çılgına döner. Tam o sırada, dudaklarında zalim bir tebessümle
Mahpeyker içeri girmektedir. Mahpeyker, olanı biteni gerçek yönüyle anlatır. Ali Bey’in saflığının,
tecrübesizliğinin, iradesizliğinin kendilerini bu noktaya getirdiğini ifade eder. Son derece hırslanan Ali
Bey, Dilaşup’u öldüren bıçağı alarak Mahpeyker’i öldürür ve yanındaki zaptiyelere teslim olur.
Dilaşup’un katili Hırvat yakalanır, Abdullah Efendi’ye korkudan inme iner. Dilaşup’u, Ali Bey’in
annesinin yanına gömerler. Ali Bey, artık her şeyini, sağlığını, sevdiği kadını, şeref ve haysiyetini,
servetini kaybetmiş bir zavallıdır. Bu büyük acıların ağırlığı altında altı ay kadar hapishane
köşelerinde sürünür ve bir gün, tam bir hüsran içinde son nefesini verir. Roman, “Son pişmanlık fayda
vermez.” atasözü ile son bulur.
ÖZET 4
Ali Bey kibar, yakışıklı, terbiyeli, saf bir delikanlıdır. Çamlıca gezilerinde Mehpeyker adında bir
kadınla tanışır. Mehpeyker, İstanbul’un tanınmış fahişelerindendir. Geçmiş yaşamının vermiş olduğu
tecrübeyle Ali Bey’i kısa sürede kendisine bağlar. Ali Bey, sevgilisinin bir hayat kadını olduğunu
öğrenir, fakat genç olmasının da etkisiyle içindeki arzulara karşı koyamaz. Mehpeyker’in koynunda o
güne kadar tatmadığı zevkleri tadar. Fatma Hanım, oğlunu bu fahişenin pençesinden kurtarmak için
evine Dilâşûb adında güzel bir cariye satın alır. Ali Bey, bir gece yalıya gittiğinde Mehpeyker’i orada
bulamaz. Kendisine ihanet ettiği düşüncesiyle onu terk eder. Hayatını düzene sokmak için Dilâşûb’la
evlenir. Ali Bey, Dilâşûb’u çok sever. Birlikte mutlu bir şekilde yaşarlar. Fakat bu mutluluk pek uzun
sürmez. Mehpeyker, sevgilisinin kendisini terk edip bir cariyeyle evlenmesini hazmedemez. Haince
plânlar yapar, Dilâşûb’a iftira attırır. Ali Bey, bu iftiralara çabucak kanar, karısını bir esirciye satarak
evden uzaklaştırır. Ali Bey kendisini içkiye verir, kumar oynar, hayat kadınlarıyla düşüp kalkar.
İşinden ayrılır, evi barkı unutur. Mehpeyker, Dilâşûb’u satın alır. Ona her türlü işkence ve eziyeti
yapar. Dilâşûb’un namusunu kirletmek, onu da kendisi gibi bir fahişe yapmak için çok uğraşır, fakat
bu emeline ulaşamaz. Ali Bey’in yalnız kalınca yine kendisine döneceğini düşünür, fakat böyle olmaz.
Bunun üzerine Ali Bey’in ayaklarına kapanıp ondan af diler. Ali Bey, kendisini reddeder. İçindeki
intikam ateşi iyice alevlenen Mehpeyker, Ali Bey’i öldürmeye karar verir. Kiralık katil, Ali Bey
zannıyla Dilâşûb’u öldürür. Gerçeği öğrenen Ali Bey, Mehpeyker’i öldürür, hapse girer.
Romanda dikkati çeken bir diğer tema “cariyelik/esirlik”tir. Yazar, Mehpeyker’i olumsuz bir tip olarak
gösterirken, bir cariye olan Dilâşûb’u olumlu bir tip olarak karşımıza çıkarır. Dilâşûb, yazar tarafından
beğenilen, takdir edilen bir kadın tipidir. Konuşmayı bilen, giydiğini yakıştıran, kibar, saygılı, genç ve
güzel bir kadındır. Fakat bir cariye olduğu için hiçbir söz hakkına ve yaptırım gücüne sahip değildir.
Namık Kemal, okuyucuya vermek istediği mesajı romanın sonundaki “Son pişmanlık fayda etmez.”
atasözüyle çok açık ve net bir şekilde dile getirir. Romanda işlenen temalardan biri de “pişmanlık”tır.
Ali Bey, düşünmeden hareket edip çabucak karar verdiği için olayların iç yüzünden habersizdir. Bu
nedenle sürekli hatalı davranışlar sergiler ve pişman olur. Mehpeyker, Ali Bey’le olan ilişkisi boyunca
hiçbir erkekle birlikte olmamış, hatta parasal destekçisi olan Abdullah Efendi’den içindeki bu sevda
ateşi külleninceye kadar -altı ay- izin istemiştir. Fakat Ali Bey, sevgilisini evde bulamayınca işin aslını
öğrenme gereği duymadan Mehpeyker’i terk eder. Ali Bey, çok sevdiği karısıyla ilgili kötü sözler
işitince, yine işin aslını öğrenmeden, aceleci davranarak yanlış karar verir. Duyduklarının doğru olup
olmadığını araştırmaz. Zavallı Dilâşûb’a kendisini savunma hakkı tanımaz. Onu bir paçavra gibi
sokağa atar. Dilâşûb’u başına musallat ettiği için annesini suçlar. Ölene kadar onu affetmez. Fatma
Hanım, oğlunu Mehpeyker adındaki fahişenin pençesinden kurtarmak amacıyla Dilâşûb’u satın alır ve
oğlunun beğenisine sunar. Ali Bey, önceleri zihninde sadece Mehpeyker’le geçirdiği zevk dakikaları
olduğu için Dilâşûb’a karşı soğuk davranır. Fakat Mehpeyker’den ayrıldıktan kısa bir sonra bu güzel
cariye ile evlenir. Dilâşûb, kocasının etrafında pervane olur. Karısı hakkında duyduğu kötü sözlerden
etkilenen Ali Bey, ne olduğunu açıklama gereği duymadan karısını öldüresiye döver. Ağzını yüzünü
kan içinde bırakır. Bununla da yetinmez, onu bir esirciye satarak evden uzaklaştırır. Zavallı
Dilâşûb’un çektiği çile bununla kalmaz. Mehpeyker, içindeki intikam ateşini söndürmek için
Dilâşûb’u satın alır, ona hizmetçi muamelesi eder, her türlü ağır işleri yaptırır. Sürekli olarak onu
aşağılar, ona dayak atar.
Romanda evrensel bir tema olan “aşk” da işlenmiştir. Toy bir delikanlı olan Ali Bey,Mehpeyker’i saf
duygularla sever. Mehpeyker, Ali Bey’in ilk aşkıdır. Mehpeyker’le tanıştığı güne kadar böylesi
duygulardan haberdar olmayan Ali Bey, cinsel arzularını bu kadınla tatmin eder. Sevgilisinin
koynunda geçirdiği zevk dolu dakikaların verdiği sarhoşluk sebebiyle, Mehpeyker’in kötü bir
geçmişinin olmasını önemsemez. Mehpeyker de Ali Bey’den ilk görüşte etkilenmiştir. Fakat
Mehpeyker’in Ali Bey’e karşı duyduğu sevgi, duygusal değil bedenseldir. Yakışıklı, genç ve güçlü bir
erkeğin kollarında geçireceği zevk dolu dakikaların hayaliyle Ali Bey’e yaklaşmıştır.
Romanda yaşanan bir diğer aşk ise, Dilâşûb ile Ali Bey arasındadır. Ali Bey, Dilâşûb’u ilk gördüğü
anda ondan etkilenmiş, fakat Mehpeyker’le yaşadığı ilişki nedeniyle ona soğuk davranmıştır. Fakat
kendisine ihanet ettiğini zannederek Mehpeyker’i terk ettikten sonra, aradığı mutluluğu ancak Dilâşûb
gibi saf ve güzel bir kızla bulacağını düşünür. Dilâşûb’la evlenir. Dilâşûb, Ali Bey’i çok sever, onu
mutlu edebilmek için elinden gelen gayreti gösterir. Ali Bey, karısı hakkında duyduğu kötü sözler
yüzünden deliye döner. Dilâşûb’a karşı duyduğu sevgiyi ve aşkı çok çabuk bitirir. Dilâşûb, kocasından
gördüğü onca vefasızlığa rağmen yine de onu sevmekten vazgeçmez. Romanın sonunda Ali Bey,
kendisine kurulan tuzağı öğrenince köşkün penceresinden kaçar. Fakat her zaman yaptığı gibi yine bir
vefasızlık örneği sergileyerek, suçsuz olduğunu öğrendiği karısını yanında götürmeyi akıl edemez,
köşkte bırakır. Zavallı Dilâşûb, âdeta Ali Bey’i cezalandırmak istercesine onun paltosunu giyer ve
kiralık katil tarafından öldürülmeyi bekler. İçinde yaşadığı toplumda hiçbir hakka sahip olmayan,
sürekli hor görülen, aşağılanan Dilâşûb yaşadığı haksızlıklara isyan edercesine ölmek ister.
“Kıskançlık” ve “intikam” temaları roman boyunca kuvvetle hissedilir. Mehpeyker’le ateşli bir ilişki
yaşayan Ali Bey, bir gece sevgilisini evinde bulamayınca deliye döner. İçinde alevlenen kıskançlık
ateşiyle yanıp kavrulur. Sevdiği kadının başka erkeklerle olmasını kabullenmek istemez. Mehpeyker
ise sevgilisini bir cariye parçasına kaptırınca deliye döner. Dilâşûb’un kendisinden kat kat güzel
olduğunu görünce, duyduğu kıskançlık daha da artar. Dilâşûb’a iftira attırarak bu mutlu birlikteliğe
son verir. Kendisini haksız yere terk eden Ali Bey’den intikamını almış olur. Fakat Mehpeyker, bu
kadarla da yetinmez. Satın aldığı Dilâşûb’u bir hizmetçi gibi çalıştırır, ona hakaretler eder, işkenceler
yapar, dayak atar. Kendisini affetmesi için Ali Bey’in ayaklarına kapanır, fakat yine de reddedilir.
Bunun üzerine Mehpeyker, Ali Bey’i öldürtmeye karar verir.
Özet 5
1. KİTABIN KONUSU
mücadele.
: Ali Bey adındaki bir Osmanlı gencinin aşk için verdiği
2. KİTABIN ÖZETİ
: Ali Bey, zengin bir ailenin tek çocuğudur.Babası o çocukken
ölmüştür. Aile Ali Beyin üzerine çok düşer ve ona iyi bir öğrenim aldırır.Ancak aldığı eğitimin
kişiliğinin gelişmesine bir katkısı olmaz. Okul bitince, keyfine göre yaşamaya başlar. Çamlıca’da bir
gezinti sırasında, güzel bir kadınla tanışır. Adı Mehpeyker’dir. O, Abdullah Efendi ile dost hayatı
yasamaktadir. Oğlunun böyle uygunsuz bir kişi ile ilişki içerisinde olmasına üzülen annesi eve Dilaşup
adında güzel bir cariye alır.
Mehpeyker dostu Abdullah Efendi ile buluşmaya gider. Ertesi sabah kadın eve döner ve Ali Bey ile
kavga ederler. Ayrıldıkatan sonra Ali Bey gün geçtikce Dilaşub’a ısınmaya başlar. Mehpeyker,
Abdullah Efendi ile bir plan hazırlar. Ali Bey kulağına gelen lafları önemser ve sinirlenir. Kızı bir
esirciye satar. Kızı Mehpeyker satın alır. Ali Bey servetini yitirir ve muhtaç duruma düşer. Ama böyle
iken bile Mehpeyler’e dönmez ve kadın çıldırır.
Mehpeyker bir düzen hazırlayarak Ali Bey’i Üsküdar’da bir eğlenceye davet eder. Olanlarda haberi
olan Dilaşub bildiklerini Ali Bey’e anlatir. Genç adam pencereden bir çarşafa sarılıp inerek kaçar. Bu
sırada Ali Beyin paltosunu giymiş olarak bekleyen Dilaşub kendini feda eder ve bıçaklanarak
öldürülür.
3. KiTABIN ANA FiKRi
: Kişi her ne kadar eğitim ve öğretim alırsa alsın kendi
mizaçındaki kötü huyları değiştirmez, karakterini çevreye uyum sağlatmaz ve kişiliğini geliştirmezse
hata yapmaya mecburdur. Onun için her ne olursak olalım kendimizi tanımalı ve kişiliğimizi korumalı
ve muhafaza etmeliyiz.
4. KiTAPTAKi OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEGERLENDiRiLMESi : Ali Bey,
zengin bir ailenin tek çocuğudur.İyi bir öğrenin görür.Ancak aldığı bilgilerin kişiliğinin gelişmesine
bir katkısı olmaz. Bu yüzden gerçekleri görmekte zorlanır. Mehpeyker ise kötülğün simgesidir ve Ali
Bey’e sahip olmak istemektedir. Dilaşub ise saflığın ve temiz kalpliliğin simgesidir. Her zaman Ali
Beyin tarafındadır. Ali Beyin annesi, oğlunun iyi yetişmesi için elinden geleni yapmı fedakar bir Türk
kadınıdır.Abdullah Bey ise kötü kişiliğe sahip olan biridir.
KİTAP SORULARI
Namık Kemal - İntibah kitabı sınav soruları
1-Yazarın romanın başında cennete benzettiği ve “İstanbul denilen güzellikler topluluğunun kapsadığı
her türlü nadir güzellikleri bir bakışta gösterecek nokta diye tarif ettiği gezinti yeri?
A)Üsküdar B)Çamlıca C)Galata D)Rumeli E)Boğaz
2-Ali Bey, Mahpeyker’e kendisiyle evlenmeyi düşündüğünden bahsedince Mahpeyker neden hemen
lafı değiştiriyor?
3-Ali Bey eve geç kalmaya başlayınca annesine en çok hangi yalanı söylüyor?
4-Ali Bey’i felakete sürükleyen sebeplerin temelinde ve en başında hangisi vardır?
Bir yudum içki
Bir iftira
Bir bakış
Bir arkadaş
Bir yalan
5-Mesut Bey, Ali Bey’in annesine Ali Bey’in Mahpeyker’den kurtulması için ne teklif ediyor?
6-Ali Bey bir gün Mahpeyker’in suratına altınları fırlatıp yalıdan çıkıyor. Neden?
7-Ali Bey’e Dilaşup’la ilgili iftirayı nasıl duyuruyorlar?
8-Ali Bey hapishaneye girdikten ne kadar zaman sonra öldü?
9-Dilaşup’u satan Fatma Hanım(Ali Bey’in annesi), Dilaşup’u uğurlarken onu nereye gönderdiğini
söylüyor?
10-Ali Bey iftira üzerine eve gelip Dilaşup’a nasıl zarar veriyor?
11-Dilaşup nereye gömülüyor?
12-İftiracılar Ali Bey’i inandırmak için araştırmaları sonucu Dilaşup’la ilgili iki şey bulup
kullanıyorlar. Neler bunlar?
Namık Kemal - İntibah kitabı sınav soruları İntibah adlı esri kim yazmıştır?
a) Y. Kemal
b) O. Kemal
c) N. Kemal
İntibah ne demektir?
a) Uyanış
b) Yükseliş
c) Üzülüş
İntibah romanının diğer adı nedir?
a) Sergüzeşt-i Ali Bey
b) Bir Serencam
c) Mehlika Sultan
…, zengin bir ailenin tek çocuğudur. İyi bir öğrenim görür, on yaşına gelinceye kadar birkaç dil
öğrenir. Ancak aldığı bilgilerin kişiliğinin gelişmesinde etkisi olmaz. Yirmi yaşlarında iken babası
ölünce, keyfine göre yasamaya başlar. Boşluğa ne getirilmeli?
a) Ali Bey
b) Alim Bey
c) Halim Bey
Aşağıdakilerden hangisi intibahın karakterlerinden değildir
a) Mehpeyker
b) Dilaşup
c) Dilber
Kendisi de hastalanarak yatağa düşer. Kızı …
A) bir esirciye satarlar.
B) Biriyle evlendirirler
C) Köyüne gönderirler.
Ali bey tuzaktan nasıl haberdar olur.
a) Mahpeyker bildirir.
b) Dilberden duyar.
c) Dilaşup söyler.
Dilaşup’un sonu ne olmuş?
A) İntihar eder.
B) Bıçaklanarak öldürülür
C) Zehirlenerek öldürülür.
Mahpeykerin özelliklerini anlatınız?
Ali bey ve mahpeyker nasıl tanışmıştır?
Dilaşub ve Mahpeykeri karşılaştırınız.
Atıf bey ve ali bey arasındaki münasebet nedir
Mahpeykerin intikam alma nedeni nedir?
Fatma Hanımın ölüm sebebi nedir?
Dilaşubun kişisel ve fiziksel özellikleri nedir?
Fatma hanımın Dilaşubu eve getirmesindeki maksat nedir
Dilaşubun masum olduğunu ali bey kimden öğrenmiştir
Ali beyin kişiliğini anlatınız
Ali beyin sürekli oturduğu çamlıcadaki yeri tanımlayınız
Ali bey ne iş yapmaktaydı
Ali beyin karakterinin oluşmasındaki en önemli etken nedir
Dilaşubun evden kovulma sebebi nedir
Mahpeyker intikamını nasıl ve ne derece almıştır
Mesut efendi kimdir
Fatma hanım ile dilaşub arasındaki ilişkiyi açıklayınız
Ali beyin mahpeykeri bıçaklaması hangi olay üzerine olmuştur
Kitabın adı ile konusu arasındaki ilişkiyi açıklayınız
1. Romanda anlatılan olaylar, gerçek hayatta -aynen eserde anlatıldığı gibi- yaşanmış
olabilir mi? Konuyu arkadaşlarınızla tartışınız. Ulaştığınız sonucu nedenleriyle birlikte
tahtaya yazınız.
Romanda anlatılan olaylar gerçek yaşamda da görülebilir. Birbirini seven kişilerden biri saf bir aşk
beslerken diğeri birtakım çıkar hesapları ya da İntikam planları yapıyor olabilir. Romandaki olaylar
gerçek hayatta da görülebilir fakat biraz abartılmıştır.
Tanzimat Döneminin yaşama biçimiyle ilgili araştırmanızdan edindiğiniz bilgilerin ışığında
romandaki olayların gerçeklikle ilgisini tartışınız. Ulaştığınız sonuçları defterinize yazınız.
Romanda anlatılan olaylar Tanzimat Dönemi sosyal yaşamının gerçekliklerini ortaya koymaktadır. Bu
dönemde kişiler arasındaki "Doğu-Batı" çatışması sıkça görülür.
1. 2. Eserin kahramanlarını, bunların olay örgüsündeki işlevlerini defterinize yazdıktan
sonra arkadaşlarınızla paylaşınız.
Ali Bey
Fatma
Hanım
Mahpeyker
Kendini iyi yetiştirmiş, bilgili,
yakışıklı ve çekingen bir gençtir.
Ali Bey'in annesi olan Fatma
Hanım, oğlunu çok iyi yetiştirir.
Özellikle kocasının ölümünden
sonra iyice yaşlanmıştır. Ölmeden
önce oğlunun mürüvvetini görmek
ister.
Güzel, alımlı ve işveli bir
Atıf Bey
Abdullah
Bey
Dilaşub
kadındır. Ailesi tarafından sokak
hayatına atılmış, ahlak sınırlarını
aşmış, erkekleri bir av gibi gören,
şehvet düşkünü bir kadındır.
Ali Bey'in yakın arkadaşı ve
sırdaşıdır. Zarif, terbiyeli, düzgün
giyimli ve bakımlı bir adamdır.
Çok zengin olmakla birlikte kız
peşinde koşan, ahlaksız kadınlarla
düşüp kalkan, her türlü çirkinliğe
meyilli bir adam.
Vücudunun tüm güzellikleriyle
tam bir melektir. Ali Bey’in aklını
başından alan Mahpeyker'den bile
güzeldir.
Olayların akışına yön veren en önemli karakterler Ali Bey ve Mahpeyker’dir. Bu iki karakter arasında
geçen aşk, nefret ve intikam duygulan olayların seyrini değiştirir.
“İntibah” romanının kahramanlarından hangileri tip, hangileri karakterdir? Niçin?
Romandaki kişilerden Ali Bey ve Mahpeyker birer tip olarak görülmektedir. Ali Bey Tanzimat
döneminin okumuş, kültürlü ve değişen sosyal yapıya ayak uydurmakta zorluk çeken gençlerini temsil
eder. Mahpeyker ise Batı kültürünün neden olduğu sosyal çözülmeyi, ahlaki yozlaşmayı ifade eden bir
insandır.
Fatma Hanım, Dilâşub, Atıf Bey, Mesut Bey ve Abdullah Bey ise birer karakterdir.
Tanzimat Döneminde yaşasaydınız Ali Bey, Mahpeyker, Dilâşûb, ve Fatma Hanım’a benzeyen
insanlarla sokakta, yan komşuda karşılaşma ihtimaliniz var mıydı? Neden?
Tanzimat döneminde yaşıyor olsaydık Ali Bey, Mahpeyker, Dilâşûb ve Fatma Hanım’a ’ benzeyen
insanlarla sokakta, yan komşuda karşılaşabilirdik. Çünkü bu kişilerin özellikleri dönemin insan
tiplerinin gerçekliğine uygundur.
1. 3. Olaylar, genellikle hangi mekânlarda geçmektedir; bu mekânlar eserde nasıl ve hangi
yönleri ile anlatılmaktadır?
Olaylar eserin ilk bölümlerinde Ali Bey’in evi ve çevresinde geçer. Ali Bey, babasının ölümünden
sonra Çamlıca’ya gitmeye başlar. Çamlıca, Ali Bey’in kişiliğinde ve duygularında önemli değişimlere
neden olur. Burada Mahpeyker’i görür. Yazar, Çamlıca’nın doğal güzelliklerini betimlemiştir. Buranın
güzelliği ile Ali Bey’in gönül sarhoşluğu arasında bir ilişki vardır. Çamlıca, Ali Bey ile Mahpeyker’in
aşk yuvası olmuştur.
1. 4. “İntibah”ta anlatılan olayların geçtiği mekânları masal türünde söz edilen mekânlarla
karşılaştırınız. Farklılıkları söyleyiniz.
1. 5. “... Bir pazar günü iki arkadaş buluştular. (...) Önce birbirlerine şu son otuz altı saat neler
yaptıklarını anlattılar. (...) İki arkadaş, akşam üzeri biribirlerinden ayrıldılar. (...) Sabahleyin
yorgun argın kalktı Ali Bey. Anlaşmadan bu yana bir ay geçmesine karşın kadını karşısında
görünce şaşırdı adam. (...)” cümlelerinde ifade edilen zamanı yüklemlerin kip ekini de
dikkate alarak değerlendirdiğinizde olayın yaşandığı zamanla anlatıldığı zamanın ilişkisi
hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Verilen parçada cümlelerin yüklemleri görülen geçmiş zaman (-di’li geçmiş zaman) kipleri ile
çekimlenmiştir. Öykü ve romanların anlatımında görülen geçmiş zaman ekleriyle çekimlenmiş
yüklemler kullanılır. Olaylar geçmişte yaşanmıştır. Yazar ise bu olayları izliyormuş gibi olan biteni
okuyucuya aktarır.
1. 6. Romanın genelinde olayların geçtiği zamanı takvimde, zaman sayacında göstermek
mümkün müdür? Açıklayınız.
Olayların geçtiği zaman dilimi gün, ay ve yıl olarak belirtilmemiştir. Ancak kişilerin ve sosyal hayatın
özelliklerine bakarak olayların Tanzimat dönemini yansıttığını söyleyebiliriz. Olaylar belli bir zaman
diliminde değil, bir süreç içinde yaşanmıştır. Olayın başlangıç ve bitiş tarihi belirtilmemiştir. Ancak bu
sürenin bir iki yıl olduğunu söylemek mümkündür.
1. 7. Masallarda anlatılan zamanın özellikleri nelerdir?
Masallarda belirli bir zaman yoktur.
1. 8. “İntibah” adlı roman ile masal türünü zaman açısından karşılaştırınız. Farklılıkları
arkadaşlarınızla paylaşınız.
intibah romanında gerçek bir zaman dilimi (Tanzimat dönemi) vardır. Kişiler, zamanın gereklerine uygun davranır, olaylar da zamanın sosyal koşullarına göre gelişir. Masalda ise zaman belirsiz ve
gerçeğe aykırıdır, hayalîdir.
“İntibah” romanını kişi, zaman, mekân ilişkisi yönünden değerlendiriniz. Bu unsurlar arasında
bütünlükten mi, uyumsuzluktan mı söz edilebilir? Açıklayınız.
Eserde kişi, zaman, mekân ilişkisi:
1. 9. İntibah’ta başından sonuna kadar esere damgasını vuran temel çatışmayı (eserin
temasını) defterinize yazınız.
Romana, baştan sona damgasını vuran çatışma “aşk ve ihanettir. Ali Bey’in saf ve temiz aşkına
Mahpeyker ihanet eder.
1. 10. Tanzimat Döneminin sosyal hayatı ile ilgili araştırmanızdan edindiğiniz bilgilere
dayanarak eserde ele alınan temanın gerçekliğini belirleyiniz.
Eserde ele alınan tema; aşk ve ihanettir. Dönemin sosyal hayatında da temiz ve saf aşklar ihanete uğramış, gönül kırıklıkları yaşanmıştır.
Romanda hangi edebî akımın etkisi daha güçlü bir biçimde görülmektedir? Çamlıca , tasvirinin
yapıldığı ilk bölümden ve eserin diğer tasvir ve tahlil cümlelerinden örnekler vererek konuyu
tartışınız. Ulaştığınız sonucu sebepleriyle birlikte defterinize yazınız.
İntibah, Türk Edebiyatı tarihinde ilk edebi roman olarak değerlendirilir. Romanda romantizm
akımının etkisi görünür. Romantizm uzun çevre betimlemeleri ve kişilerin iç dünyalarının anlatılması
biçiminde etkisini gösterir. Romanda Çamlıca tasvirleri yapılırken şu ifadeler yazarın duygularını da
ortaya çıkarıyor:
“Zümrütten yapılmış bir aynaya benzeyen gökyüzünü, bir örtü gibi beyaz bir bulut kaplamıştı.
Güneşin ışınları, kibar ve nazlı bir kadının güzelliğinin parıltıları gibi her yeri aydınlatıyor ama
yakmıyordu. Sık yapraklı ağaçların gölgeliklerine yaslanıp uzanan çimenlerin, çevrelerini küçümser
gibi bir duruşları vardı..."
Yazar, romantizmin etkisiyle okuyucunun duygularını şu cümlelerle etkiliyor:
Hiç ummadığı, daha doğrusu aklından bile geçirmediği bir sırada babasını, o aziz varlığı, sonsuza dek
yitirdiğini görünce tüm yaşam arzusunu da yitirdi.... Böyle toy bir çocuk, namuslu bir kadının bu tip
işaretler vermeyeceğini nasıl bilsin?.... Zavallı delikanlının tüm emelleri araba biçimine girmiş,
kendisine doğru geliyordu.... Güzel erkekleri çok severdi, tıpkı bir yılanın çiçeği sevişi gibi. Yılan
adama nasıl sarılırsa bu kadın da öyle sarılırdı.
Eserin sosyal hayatla ilişkisini belirleyiniz ve aşağıdaki noktalı yerlere yazınız.
“İntibah” romanında ele alınan teması sosyal hayatla ilişkilidir. Çünkü dönemin sosyal hayatında da
temiz ve saf aşklar ihanete uğramış, gönül kırıklıkları yaşanmıştır.
1. 11. Ali Bey’in yetiştirilme şekli ve ailesinin koruyucu tavrı, onun hata yapmasına engel
olabilmiş midir? Neden?
Ali Bey’in ailesi onu aşırı şekilde korumuş ve iyi yetiştirmiştir. Toplumu ve insanları iyi tanıyamayan
Ali, kendisine işve yapan ilk kadına derin bir aşkla kapılmış ve hayatına mal olacak darbeler yemiştir.
1. 12. Eserin olay örgüsü Ali Bey’in aile hayatı çevresinde gelişmektedir. Bu durumun
nedenini arkadaşlarınızla tartışınız. Ulaştığınız sonuçları sözlü olarak ifade ediniz.
Eserin olay örgüsü Ali’nin ve ailesinin etrafında geçmektedir. Bunun nedeni yazarın vermek istediği
düşünceyle ilgilidir. Yazar, toplumdaki ahlâkî çöküşün getirdiği bozulmaları ve insanların bu
bozulmalardan nasıl zarar gördüğünü anlatmak istemiştir. Ali ve ailesi, toplumdaki bu çöküşten
etkilenen, dağılan, parçalanan aileleri ifade etmektedir.
1. 13. “İntibah” romanından alınan aşağıdaki paragrafı okuyunuz.
.. (Doğu hayalciliğine çok alışık olduğumdan mıdır, nedir, gülden söz ettikçe bülbül gelir aklıma.
Genelllikle divan ozanlarımızın iddialarının tersine, bülbülün güle sevdalanmadığını bilirim. Ama o
zavallı kuşun sevdalı duruşuna baktıkça minicik yüreğinde yüce bir sevginin gizlenmekte olduğuna
inanmaktan da kendimi alamam. Eğer bülbül gerçekten sevdalıysa bu, özgürlüğe olan sevdadır.
Çünkü güller arasında rahatça dolaşıp güzel güzel öterken zavallı bülbülü yakalayıp bir kafese
koyarlar. Artık özgürlüğünü yitirmiştir o. Değil şakımak, yaşamak bile onun için ağır bir yük
olmuştur...) Galiba biz konuyu biraz fazla uzattık. Amacımız, Çamlıca’yı göstermek için baharın tüm
niteliklerinden yararlanarak romanımıza giriş yapmaktı (...) Herkesin bildiği gibi ciddi konuların
hemen çoğu uysallıkla başlar. Zavallı genç adam, arkadaşlarının hatırım kırmamak için giriştiği bir
hareketin ilerde başını ne gibi dertlere sokacağını daha o günden nasıl tahmin edebilirdi?”
Okuduğunuz parçada konuşan kimdir? Buradan hareketle romanın kim tarafından
anlatıldığını, anlatıcının bakış açısını kısaca açıklayınız.
Verilen parçadan da anlaşıldığı gibi yazar, eserdeki kişilerin ruhsal ve fiziksel bütün özelliklerine
hâkimdir. Onların neyi niçin yaptıklarını bilen yazar, olayları İlâhî bakış açısıyla anlatmıştır. Parçada
konuşan üçüncü tekil kişidir.
1. 14. Ali Bey niçin Mahpeyker’e gönül vermiştir?
Mahpeyker’in gizemli davranışları ve yaptığı işaret Ali Bey’i önce meraklandırmış, sonra da derin bir
aşka sürüklemiştir. Ali Bey'in bu kadar kolay ve tutkulu biçimde aşık olması onun insanlara çabuk
kanmasıyla da ilgilidir. Çünkü annesi tarafından hep korunmuş ve toplum içine pek çıkmamış toy bir
delikanlıdır.
1. 15. Ali Bey’in tanıtıldığı veya yazarın okuyucuya bilgi verdiği bölümlerden hareketle
eserin eğitici yönünün olup olmadığını tartışınız. Ulaştığınız sonuçları defterinize
yazınız.
Eserin eğitici yönü vardır. Ali Bey’in saflığı başına türlü dertler açmıştır. Yazar, insanlarla ilişkilerde
tedbirli olmanın, birine güvenme konusunda iyi düşünmek ve körü körüne bağlanmamak gerektiğinin
önemi üzerinde duruyor. Okuyucu da bu felaketleri görerek çevresindeki insanlarla ilişkilerinde daha
temkinli olacaktır.
Tanzimat Dönemi sanatçılarının sanat anlayışını hatırlayınız. Namık Kemal’in sanat anlayışı ile
Tanzimat Dönemi sanatçılarının sanat anlayışını karşılaştırınız. Benzerlik ve farklılıkları
söyleyiniz. Bu dönemin eserlerinde ele alınan belli başlı temalar ile sanat anlayışının ilgisini
açıklayınız.
Tanzimat edebiyatının birinci döneminde sanat toplum içindir anlayışı vardır. Namık Kemal'de sanat
toplum içindir anlayışıyla eserler vermiştir. Tanzimat edebiyatının birinci döneminde roman ve
hikayede "yanlış batılılaşma, kölelik, mirasyedilik" gibi temalar işlenmiştir. Bu da sanat toplum içindir
anlayışıyla hareket edildiğini gösterir.
1. 16. Romandan alınan aşağıdaki metni okuyunuz.
..Artist gibiydi kadın. (...) - İki gözüm Aliciğim! (...) - Etme Aliciğim! (...) - Kaderimde bugünleri
görmek de mi vardı? (...) - Allah aşkına beş dakika beni dinle de cürmüm var ise öldür! (...)- Vah!
Vah! Gülmeden, eğlenmeden başka bir şey düşünmeyen Mahpeyker şimdi intikam heveslerine düştü.
Bu melek gibi vücuda o kadar korkunç hayaller yakışır mı? Amma niçin yakışmasın? Azrail de melek...
”
Romanda konuşma diline yakın bir söyleyişin kullanılması ile Tanzimat sanatçılarının sanat anlayışı
arasında nasıl bir bağ kurulabilir? Düşüncelerinizi açıklayınız.
Tanzimat sanatçıları, özellikle birinci kuşaktakiler, edebi eserlerde halkın konuşma diline yer vermek
gerektiğini savunmuşlar fakat bu düşüncelerini tatbik etmemişlerdir. Namık Kemal’in bu parçada halkın konuşma diline yakın bir üslup kullanması da bundandır.
1. 17. “İntibah” romanında yerli ve mahallî unsurların olup olmadığını tartışınız.
Ulaştığınız sonucu defterinize yazınız. Romanın yerli ve mahallî unsurlar taşıdığı
sonucuna ulaştıysanız halktan kahramanlara ve ağız ifadelerine eserden örnekler
veriniz.
“Periler gibi güzel, üzüntüsünden deli olacaktı...” gibi ifadeler halkın kullandığı tabirlerdir. Romandan
alınan bu bölümlerde halktan kişilerin konuşmalarına yer verilmemiştir.
1. 18. Namık Kemal, bu eseri niçin yazmış olabilir?
Namık Kemal, toplumsal yaşamda batılılaşma ile başlayan bozulmaları, aile kurumunun yıkılışını ve
kadınlardaki ahlaki çöküşü anlatmak için bu eseri yazmıştır.
“Felâtun Bey ile Rakım Efendi” ve “İntibah” adlı romanların tema bakımından benzer yönleri
nelerdir?
“Felâtun Bey ile Râkım Efendi" ve “İntibah” adlı romanlar toplumsal çözülmeyi ve insanlardaki
olumsuz değişimi ele almıştır. Felâtun’un sevgilisi Polini ile Ali Bey’in sevgilisi Mahpeyker’in
karakter özellikleri hemen hemen aynıdır. İkisi de para ve şehvet düşkünüdür. Bu karakterler,
romandaki temanın daha güçlü biçimde ortaya çıkmasını sağlıyor.
“Tahir ile Zühre” adlı halk hikâyesiyle “İntibah” adlı romanı olay örgüsü, kişiler, tema, zaman, mekân,
dil ve anlatım yönlerinden karşılaştırınız. Benzer ve farklı yönleri defterinize yazınız.
Ölçütler
Olay
Örgüsü
Kişiler
Tema
Zaman
Mekân
Dil ve Anlatım
İntibah
Tahir ile Zühre
Olay örgüsü doku- önceki etkinlikzuncu etkinlikte lerde verilmiştir.
gösterilmiştir.
Benzerlikler
Farklılıklar
Olayların sonunda İntibah sosyal
kahramanlar ölür. gerçekliğe
uygundur. Halk
hikâyesi ise
abartılıdır.
Ali Bey, Fatma
Tahir, Zühre, pa- Mahpeyker ile
Intibah'taki kişiler
Hanım, Atıf Bey, dişah, vezir...
Abdullah Bey’in bir dönemin insan
Mah- peyker,
kötü davranışları tipini temsil ederDilâşub, Abdullah
Karadiken ile
ler. Hikâye’deki
Bey
benzerlik gösterir. kişiler ise
hayalidir.
Yanlış insana
Aşk ve ayrılık
Aşk duygusu
Romandaki aşk
duyulan aşk
benzerlik gösterir. sahte, hikâyedeki
aşk samimidir.
Tanzimat dönemi Tahminen 16- 17. “bir gün, bir yıl, Romanda zaman
asırlar
ertesi gün” gibi
bellidir, halk
ifadeler
hikâyesinde
belirsizdir.
İstanbul, Çamlıca, Saray, Mardin
Romandaki gezinti Romandaki
eğlence yerleri,
Kalesi...
yerleri ile halk
mekânlar dönemin
kırlar, gezinti
hikâyesindeki
mimarisini
yerleri
bahçeler, bağlar. yansıtır. Halk
hikâyesindekiler
hayal ürünüdür.
Roman tekniğine Halkın konuşma Anlatmaya bağlı Açık, sade ve akıcı
uygun bir
diliyle yazılmıştır. bir metin olmaları bir anlatım;
anlatımla
ve düzyazı ile
düzyazı ile birlikte
yazılmıştır.
yazılmış olmaları manzum kısımlar
1. 19. İntibah romanından hareketle Namık Kemal’in fikrî ve edebî yönü ile ilgili
çıkarımlarınızı ifade ediniz.
Namık Kemal, Çamlıca betimlemelerini ve karakterlerin ruh tahlillerini yaparken kendi hislerini de belirtmiştir. Beğendiği ya da beğenmediği yönleri ifade etmiştir. Bu yaklaşımı, onun romantizmden
etkilendiğini gösterir.
Namık Kemal için aşk çok değerli bir duygudur ve kişi aşık olmadan karşısındaki insanı çok iyi tanımalıdır. Aksi halde kapanması zor yaralar alır. Aşk duygusunun değerini düşüren en büyük etken toplumsal çözülme ve insanlardaki ahlak problemidir. Namık Kemal, toplumdaki bu sorunun önemini
ortaya koymak ister.
1. 20. a. Aşağıdaki ön sözleri okuyunuz.
“Romandan maksat, vukua gelmemiş olsa bile, vukua gelmesi mümkün olan vakayı ahlak, örf, âdet,
duygu ve ihtimallerle ilgili her türlü tafsilatı ile beraber tasvir etmektir. ”
Mukaddime-i Celal
“... Bundan başka hikâye yazmakta bir vazife daha vardır. O da karşısındakini terbiye veya
eğlendirmek için eskilerin yaptığı gibi münasebetsiz akla, ağıza ne gelirse söylemek yolunu bırakarak
insan tabiatının tahliline çalışmaktır. İnsan ruhunun sırlarını, kalbin en gizli köşelerine bakışlarını
çevirmedikçe bulmak imkânsızdır. İnsan kalbinin sırlan bilinmedikçe bir adama söylenen sözleri tesir
ettirmek ise bütün bütün ihtimal dışındadır. ”
Son Pişmanlık Mukaddimesi
Yazar, ön sözlerde belirttiği gibi toplumda yaşanmış ya da yaşanması mümkün olabilecek olayları
romanında anlatmıştır. Romanda olağanüstü hiçbir olay ve kişi yoktur.
b. Yazarın, görüşlerini eserine ne kadar yansıtabildiğim tartışınız. Ulaştığınız sonuçları defterinize yazınız.
Mahpeyker’in ruh halindeki çalkantılar, gidiş gelişler, hırs ve intikam duygulan, ahlaksızca emelleri;
buna karşılık Ali Bey’in içini yakan aşk duygusu ve insanların uyarılarını duymayan sarhoş gönlü bize
gösteriyor ki yazar, roman karakterlerinin her türlü ruh halini ortaya koymaya çalışmıştır. Yazar,
düşüncelerini eserine yansıtmıştır.

Benzer belgeler

ROMAN ÖZETLERİ A-) TANZİMAT DÖNEMİ ROMAN ÖZETLERİ 1

ROMAN ÖZETLERİ A-) TANZİMAT DÖNEMİ ROMAN ÖZETLERİ 1 kadınla tanışır. Mehpeyker, İstanbul’un tanınmış fahişelerindendir. Geçmiş yaşamının vermiş olduğu tecrübeyle Ali Bey’i kısa sürede kendisine bağlar. Ali Bey, sevgilisinin bir hayat kadını olduğunu...

Detaylı