Yeni Divriği Gazetesi SAYI-32

Transkript

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-32
1 AĞUSTOS 2012
SAYI: 32
SAYFA 1
İrtibat: [email protected]
DİVRİĞİ DEMİR MADENLERİNDE SON DURUM
Jeoloji Mühendisleri Taylan Demirel, Metin Geyik ve M. Tarakçı
-ÇİFTRAY’ın sahibi İmranlılı Ziya Aydın Bey, birkaç yerde daha maden
şantiyeleri var, büyük bir firma.
-Burada çalışanların tamamına yakını Divriğili. Toplam 320 kişiyiz.
Bunların 25 kadarı maden mühendisi, jeoloji mühendisi arkadaşlar.
-İş makine parkımızda yeteri kadar makine var.(30 tonluk 30 kamyon, 4
yükleyici, 6 ekskavatör, 2 delme-kırma makinesi vs.)
Doğma büyüme Divriğili olmama rağmen şimdiye
kadar A kafası B kafası olarak adını andığımız kafalara
“ çıkmak nasip olmamıştı.” Arkadaşım Vayis Güneş
ile atladık gittik. Programımız önce demir ocaklarını
sonra CÜREK ‘in son durumunu görmek ve
resimlemekti.
Cürek’e henüz varmadan yeraltı tünelleri girişinde
“çift ray” şirketine uğradık. Müessese yetkilisini
sordum. Refakat edip odasına götürdüler. Güneş
köyünden16 yıl önce Divriği madenlerinde staj
yapmış genç dinamik tavır ve hareketleriyle sahaya
ve işine hakim Ali Kemal Çulha adlı bir maden
mühendisi arkadaş sorularımıza üşenmeden
yüksünmeden cevap verdi İkramlarda bulundu.
Bize başka nasıl yardımcı olabilirsin maden ocaklarını
yerinde görmek mümkün olabilir mi dememiz
üzerine “yeraltı tünellerine girmek özel izine tabii
ben bu konuda yetkili değilim ancak size bir araba
tahsis edip sahayı çok iyi bilen iki arkadaş ile sizi
maden ocaklarına göndereceğim. Bu arkadaşlara
istediğiniz her şeyi yerinde sorabilirsiniz dedi.”
EMREDERSİNİZ
KOMUTANIM!
MUSTAFA
TARAKÇI *
Yakın geçmişin kanayan yarası,
Suriye’nin uçağımızı düşürmesinde
aklım bir noktaya takılı kaldı.
Meslekte yaşadığım günler gözümün
önüne geldi... Bizdeki görev
anlayışını, askerlik mesleğinin temel
özelliğini ve işleyişini kısa da olsa
analiz ederek sizlerle paylaşmak
istedim:
(Devamı S.8’de)
* www.mustafatarakci.com Özgeçmiş
1 AĞUSTOS 2012
SAYI:32
İyi oldu kendi başımıza o bölgeye elimizi
kolumuzu sallayarak gitmemiz mümkün
olamazdı. Demir ocakları hakkında
değerlendirme yapmadan önce, Ali Kemal
Bey’in bize aktardığı şu bilgileri sizlerle
paylaşmak isterim:
-2008den beri biz burada çalışıyoruz. İhale 5 yıllıktı. İhaleyi Oyak
Ermaden’den aldık. Taşeron firmayız. Peletleme tesisini ERMADEN
çalıştırıyor.
-Buradan sonra Hekimhan demir madenlerinde çalışmalar devam
edecek diye düşünüyorum, dedi.
Günlük üretimi sordum:
Ortalama 10.000 ton cevher yaklaşık 300 kamyon!
Sonuç,
Koskoca dağ oyula oyula nerdeyse 2 km. çapında 1 km. derinliğinde bir
çanak havuza dönüşmüş!
70 yılda bu kadar cevheri Divriği’den göndermişiz. Bize ne mi kalmış?
Maaş alarak karnımızı doyurmak.
Cevher bitince ne olacak?
Maden Mühendisi Ali Kemal Çulha ve M.Tarakçı
Çiftray ve Divpelet’te çalışan 600 kişi nereye gidecek?
-Demir maden ocaklarının yerüstü çıkarma
alanında çok az maden kaldı. Bu ara yerin altında
kırmalarla maden çıkarıyoruz. Maalesef tüm
maden Ocaklarının 5, bilemedin 6 yıl ömrü kaldı.
Hekimhan’a gitse, Divriği’den aileleriyle birlikte 2000 kişi göç edecek!
Gitmese, işsiz kalan bu kadar hemşerimiz ne yiyip ne içecek?
-Yeraltı kuyularına boşaltılan veya kazıyla
tabandan çıkarılan madenler, azami 17 cm. çap
büyüklüğünde olana kadar sahada kalıyor sonra
tünel içi vagonlarla yeraltından, 8-10 km.
mesafedeki Selevattepe yakınlarındaki peletleme
tesislerine gönderiyoruz.
-Orada tekrar aşama aşama kırma, öğütme
işlemleri sonucu nihayet demir cevheri tozu
toprağı ile un haline geliyor. İşte bu aşamada
yakma işlemine tabii tutularak cevher içindeki
kükürt demirden ayrılıyor, bu iş 1200 derecelik
fırınlarda oluyor.
-%65 demir içeren ”pelet” dediğimiz 1 cm.
çapındaki demir bilye haline gelen cevherimizi
vagonlarla
demir-çelik
işletmelerine
gönderiyoruz.(Karabük- Ereğli- İskenderun)
SAYFA 1
Vayis Güneş-Mustafa Tarakçı
ÜCRETSİZDİR
1 AĞUSTOS 2012
SAYI: 32
SAYFA 2
TALİP ÇERÇİL
İrtibat: [email protected]
YENİ HASTANEYİ SİZLER İÇİN DOLAŞTIK
Divriği’de değerli ĠĢadamımız Sayın Sadık Özgür’ün kısa süre içinde yaptırdığı,
personel lojmanları dâhil her Ģeyi düĢünerek bu projeye dahil ettirdiği Yeni Hastane
Mayıs 2012 den beri faaliyete geçti.
Kimi hemĢerimiz,”uzak oldu, yürüyerek gidemiyoruz, git gel taksi parası 15 lira” dese
de güzel bir ortamda muayene ve tedavi olmanın keyfi de bir baĢka...
Önünden geçerken “yaptıranın kesesi dolu olsun, yapanın da eline sağlık “dediğimiz o
görkemli hastanenin içine girerek, elimizde fotoğraf makinesi sizin için dolaĢtık:
Talip Çerçil, Karayolu’ndan aĢağı ÇarĢı’ya giriĢte, geçen sene açılan “BĠM” mağazasının
bitiĢiğinde, her çeĢit malzeme satan bir esnaf.
Her sene Onunla birkaç kez ayaküstü de olsa sohbet etmenin keyfine doyamam.
Sohbetimiz, kimi zaman gelip geçen müĢterilerin bir Ģey sormasıyla kesintiye uğrasa bile
kaldığımız yerden devam ederiz...
Doç Dr. Ömer Yılmaz’ı Dâhiliye bölümünde hasta muayene ederken görüntüledik. Ġki
diĢ tabibimiz hastalarıyla ilgileniyordu. Ayağı alçıda bir kızımız fotoğraf makinemize
sevgi dolu tebessümle baktı. Ameliyathane boĢtur diye düĢünürken birden kapısı açıldı,
iki anestezi uzmanı veya bir baĢka görevli yeĢil önlüklü bayan hasta yakınlarına bir
Ģeyler söyledi...
GiriĢ katında yatan hasta bölümüne geçtik, birkaç oda ancak doluydu. Ġki hasta bayanı
gördük, köylerden geldikleri belliydi.”GeçmiĢ olsun neyiniz var?” sorumuza
gülümseyerek cevap verdiler. Belli ki ciddi bir hastalıkları yoktu. Birisi,”Ayağımda bir
ağrı var, diz kapaklarım beni taĢımaz oldu. Romatizma mı ne ona bakacaklar.”Diğeri
de “ karnımda epeydir bir ĢiĢkinlik var? Rahatsızlık veriyordu. Sağ olsunlar yatırdılar,
ona bakacaklar. Allaha Ģükür kötü hastalığımız yok” dediler.
Böyle bir sohbette, çerçilikten dükkan sahibi olmaya yükselmiĢ, çalıĢkan, sevecen, dili tatlı
ve fakat dükkanı olabildiğince karıĢık, dağınık Talip Çerçil’den 4 Ģey kafamda kaldı.
PaylaĢmak istedim:
-ÇalıĢacaksın, ölene kadar çalıĢacaksın,”emekli” olmak diye bir Ģey yok!
-Dürüst olacaksın, malının iyisini kötüsünü açıkça söyleyeceksin,
-“Azim” her Ģeyin baĢında gelir, azim olmadan hiçbir Ģey olmaz.
- aza da kanaat getireceksin. Burada iki iĢçi var, tanıyorum. Biri aza kanaat getiriyor,
kiminden az, kiminden çok yevmiye alarak her gün iĢ bulup çalıĢıyor; öbürü ise istediği
parayı vermezlerse iĢe gitmiyor. Ayda 4-5 iĢ bulsa iyi!
Birincisi gibi olacaksın, az verenden az, çok verenden çok kazanacaksın, boĢ
durmayacaksın!
Talip Abime uzun ömürler diliyorum....
Fotoğraf çekme talebimizi memnuniyetle karĢıladılar. Hatta birisi”Hangi Gazetede
çıkacak oğlanlara söyleyem de alsınlar,” dedi. “Yok teyze bizim gazete kağıda
basılmıyor; bilgisayar camından okunuyor “dedim. “Olsun o da iyi. Sağolasın”dediler...
Üçüncü ve en son kullanım katı, personel yemekhanesi ve konferans salonuna ayrılmıĢ.
Çok ferah, rahat, konforlu mekânlar...
Bu hastaneye ek bir iĢlev daha yüklemeli!
Ġstanbul’da “Divriği Sevdalıları” toplantılarında ve diğer pek çok toplantılarda ve bir
araya gelmelerde sözü edildiği gibi, açılacak “Sağlık Meslek Yüksek Okulu’na ne
güzel uygulama hastanesi olur!
DEĞERLİ OKURLARIMIZIN DİKKATİNE!
ESKİ HASTANE NE OLACAK?
Bu Hastane Divriği’mizin en güzel yerindedir. Ġstiklal Ġlkokulu bitiĢiğinde ve etrafı çepeçevre yolla çevrili bir
meydanın içindedir. Bahçesinde yıllara meydan okuyan çam ve diğer ağaçlar vardır.Bu bahçe yaĢlılarımızın nefes
alması, hoĢça vakit geçirebilmesi için bulunmaz bir nimettir.
Bu Hastane,”yurt”, “okul”vb. gerekçelerle veya çürük bahanesiyle elden çıkarılmamalıdır. Buranın, Divriği
Merkez ve Köylerinde istemeyerek de olsa kaderine terk edilmiĢ, yalnız yaĢayan, sürekli sağlık desteğine ihtiyaç
duyan yaĢlılarımız için “SAĞLIK DESTEKLĠ HUZUREVĠ” OLMASI en makul olanıdır. Okul her yere yapılır
ama bu mekan huzurevine daha çok yakıĢır. Bizi bu günlere getiren yaĢlılarımızdan bu imkânı esirgemeyelim!
...
“Yeni Divriği İnternet Gazetesi”ni 16 aydır
muntazaman çıkarıyoruz.32 sayı yaptık.
Bugüne kadar Reklam Geliri olarak şunları aldık:
TELESET,EMSAL/Sn.Mehmet Gülgel
ÖNDER LTD./Sn.Duran Önder
FORSA /Sn.Yahya Han
ARDA /Sn.Yusuf Ateş
KALIPÇI/Sn.Hüseyin Durnagöz
BİLMAK/Sn. Haşim Yalçın
TOPLAM
:2000
:1000
:500
:300
:250
:550
:4600
Başlangıçtan bu güne kadar 4600 TL kasamıza
girdi! Vergi mükellefiyiz. Fatura verebiliyoruz.
Çalışanlarımız var. Emeğimiz var.
Reklam Verirseniz sıkıntımıza ortak olursunuz.
Zorda kalmayız. Bilgi ve takdirlerinize sunarız.
MUSTAFA TARAKÇI
1 AĞUSTOS 2012
SAYI: 32
SAYFA 2
ÜCRETSİZDİR
NACİ DEMİRAĞ
1 AĞUSTOS 2012
SAYFA 3
SAYI:32
Değerli
Hemşerimiz
Sayın
Mahir
Tevrüz,
13Temmuz 2012 günü telefonla arayarak, “Divriği
hakkında bir yazı kaleme aldığından bahisle, konu
hakkında Sivas Milletvekili Sayın Nursuna
Memecan’ın da haberdar edildiğini de belirterek bu
yazının daha geniş hemşeri kitlesine ulaşması
açısından benden yayınlama talebinde bulundu.
Ben de Hocama olumlu cevap verdim. Bu değerli
yazıyı resimlerle destekleyerek Siz Kıymetli
Okurlarımızın bilgisine sunuyoruz.
(Mustafa Tarakçı)
DÜNYA KÜLTÜR MİRASI DİVRİĞİ’Yİ
YAŞATMAK
UNESCO’nun kuruluşunun 40.yılı kutlamaları nedeniyle 16-17
Haziran 2012 tarihlerinde Kültür ve Turizm bakanlığınızın
organizasyonu ve Sivas Valiliği ile sivil toplum kuruluşlarının ev
sahipliğinde bütün ülkelerden gelen üçyüzün üzerindeki Unesco
temsilcisi ve basın mensubunun katıldığı uluslararası bir kültür ve
turizm etkinliği yapıldı. Unesco’nun dünya mirasına 1985 yılında dahil
ettiği Ulucami ve darüşşifasının bulunduğu tarih ve kültür kenti Sivas
ve Divriği ilçesi misafirlere tanıtıldı.
Divriği, süratle nüfus erozyonu nedeniyle devamlı kan
kaybetmektedir. 110 civarında olan köylerinin bazıları tamamen
boşalmıştır. Nedeni ise Divriği coğrafyasının dağlık olması, ekilebilir
arazinin azlığı, artan aile nüfusu nedeniyle arazilerin bölünmesi, küçük
baş hayvancılığın tama yakın yok olması, 1938lerde kurulan Divriği
Demir Madenlerinin işletme ömrünün ve verimliliğinin azalması,
gençlerin yüksek tahsil yapma isteği, daha iyi bir yaşam sağlama
dürtüsü, 1980-1990larda köy halkı ile ilçe halkı arasında baş gösteren
anlaşmazlıklar, bu nüfus erozyonunu menfi yönde etkileyen faktörler
olmuştur. Divriği ve köylerinin 1970’lerdeki nüfusu 45.000’nin
üzerinde iken şimdi 20.000’ler civarındadır. Her yıl da azalmaktadır.
Mengücekler döneminden bu yana Türk ulusuna, o dönemlerin en
stratejik cevheri Demir’i sağlayan Divriği’de 1938’lerde kurulan ve
bugünlere kadar gelen Demir madenleri işletmeleri günbegün verimi
azalarak son 10-15 yıllık dönemini yaşamaktadır.
İrtibat: [email protected]
Son 75 yılda, binlerce işçi, idareci, tekniker ve mühendise iş
sağlayan ve Divriği ekonomisine katkı sağlayan, Divriği’de
1980’li yıllarda başlayıp, 1990 ve 2000’li yıllarda daha da
ivme kazanan göç olayıyla kan kaybeden ilçe, yaşam
mücadelesinde daha da zor durumlara düşecektir. Bu
durum halen mevcut göçe gore ani olarak 800-1000 ailenin
ilave olmasıyla sonuçlanacaktır.
Bu 8-10 yılı çok iyi değerlendirmek zorundayız. Divriği
nüfusunu en azından bugünkü seviyesinde tutabilmek, biraz
da artırabilmek için en önemli 4-5 faktör; kültür turizmini
canlandırmak, yükseköğrenim kurumlarını artırmak ve
geliştirmek, sağlık sorunlarını gidermek, ve restorasyon
çalışmalarını hızlandırarak bitirmek olacaktır
Divriği’nin en önemli sorunu ise Sivas, Malatya, Erzincan
gibi merkezlerden 180-200km kadar uzak olması ve bağlantı
sağlayan yolların uzun ve kalitesiz oluşudur. Divriği bir
apendiks(körbarsak) gibi ortada, çıkışı zor olan bir
mevkidedir. Bu yolların kısaltılarak inşa edilmesi
gerekmektedir.
Sayın Başbakan Divriği’yi ziyaret edip dünya mirası Ulucami
ve darüşşifasını gördükten sonra hem eserin restorasyonu
için acil tahsisat ayrılmasını, ayrıca Sivas bağlantılı yollardan
birinin 40km kısaltılarak inşası için ilgili merciilere talimat
vermiştir. Divriğililer ümitle bekliyorlar.
1938de Divriği’ye ulaşan demiryolu, aradan geçen zaman
içinde yavaşlığı nedeniyle seyahat için tercih edilmez
duruma gelmiştir(Sivas’a 4.5-5 saat). Hükümetimizin
Sivas’tan geçecek Ankara-Erzincan hızlı tren projesi
olduğunu öğrendik. Bunun Divriği veya daha kuzeydeki Zara
ilçemizden geçeceği rivayetleri var. Eğer Zara’dan
geçecekse, Zara-Divriği-Arapkir-Malatya bağlantısı ile
güneydoğu hattının da projeye alınması gerekmektedir.
Divriği turizmi için ikinci önemli konu geceleme sorunudur.
Belediye ve özel teşebbüse ait oteller mevcuttur. Yeterli
olup olmadığı tartışılır.
Oyak Er Maden Metalürji yüksek mühendisi Edip Önder’in
de iştiraki ile 250 yatak kapasiteli, 84 odalı bir yurt inşa
edip Cumhuriyet Üniversitesine hibe ettik. Bu yurt 4 yıldızlı
bir otel kalitesindedir. Unesco toplantısında öğle yemeği
yeni yurt-otel’in restoranında verildi. Her yıl 15 Haziran-30
Eylül tarihlerinde çok makul ücretle yerli ve yabancı
turistlerin istifadesine sunulmaktadır.
Halen sağlık sorunları yaşayan ve holdingdeki görevini de oğlu
Sedat Özgür’e devreden, sayın Sadık Özgür’ün dileği, Divriği ilçe
ve köyleri ile beraber, Sivas-Malatya-Erzincan gibi merkezlerden
uzak ve onların ortasında bulunan Divriği’de, ilçe ve köylerde
yaşayan en az 50-60 bin kişilik halkın da bu hastaneden hizmet
alabilmesini sağlamaktı. Ulaşım imkanları kısıtlı olan bu bölge için
çok doğru bir varsayımdır.
Ancak, Sağlık Bakanlığımızla önceden bu yönde bir protokol
yapılmadan, bu muhteşem yatırım yapılmış ve devredilmiştir.
Sağlık Bakanlığımız, kendi prensiplerine göre, yalnız Divriği’nin
nüfus yoğunluğunu dikkate alarak, aynen eskisi gibi, bu hastaneyi
D grubunda bir hastane olarak değerlendirip, yalnızca dört ana
branşlı (Cerrahi, Dahiliye, Kadın-Doğum ve Çocuk Hastalıkları)bir
hastane olarak çalışmasını öngörmektedir.
Tatil, senelik izin, hastalık ve raporlar nedeniyle hiçbir zaman bu
uzmanların tüm sene boyunca devamlı görevde olmamaları
nedeniyle, bu branşlarda bile hizmet devamlı aksamakta, acil
durumdaki hastalar, mevcut tek şöför, tek ambulansla 180200km uzaktaki, bozuk yollardan Sivas’a, 3-4 saatte nakledilmeye
çalışılmaktadır. Ayrıca ileri tetkiklerin yapılamaması nedeniyle,
imkanı olan veya imkanını zorlama pahasına hastalar, SivasAnkara-İstanbul’a gitmektedir.
Bu nedenle yapılan istatistiklerde, Divriği Hastanesin’de yatan
hasta adedi düşük gözükmektedir. İlk planda, Bakanlığımızca,
yatak adedi fazla görüldüğünden, inşaat başladıktan sonra 2
ameliyathane ve 45-50 yataklı bir kat iptal edilmiş ve 97 yataklı
inşa edilen hastanenin tamamen hasta katı olarak inşa edilen, her
hasta başında O2 ve gerekli donatımları yapılmış 47 yataklı katı da
Divriği’deki tüm aile hekimliklerinin buraya taşınması dolayısıyla,
ekonomik tedbir olarak, kışın bu yerlerde yakılan kömür
masrafından kurtulmak istendiği ileri sürülmektedir ve bu
hastanenin D grubunda kalmaya devam etmesi istenmektedir.
Divriği’de Cumhuriyet Üniversitesi’ne bağlı 2 yıllık bir meslek
yüksek okulu vardır. 700 öğrencisi bulunmaktadır. Gerek
yapı ve teçhizatlanma gerekse öğretim eleman ihtiyacı
olarak güçlendirilmesi gerekmektedir. Divriği dışında
yaşayan hemşehrilerimizden bazıları Divriği’ye önemli
yatırımlar yaparak kamuya bağışlamışlardır.
( DEVAMI SAYFA 4’TE )
EMSAL Boya
Genel Yayın Yönetmeni
ve
Yayın Koordinatörü
San. Paz. Dış Tic.
Ltd. Şti.
Oldum olası sağlık konusunda büyük zorluklar çeken,
MUSTAFA TARAKÇI
Mizanpaj:
Mutlucan AYDIN
Bünyamin ŞAHİN
Halkla İlişkiler-Tanıtım:
Ayla YERLİKAYA
VERGİ DAİRESİ: Göztepe
VERGİ KİMLİK NO:
8.230.105.579
1 AĞUSTOS 2012
yetersiz bir devlet hastanesi yapılanması ve uzman doktor
nedeniyle, Divriği’ye büyük katkıları olacağı düşüncesi ile
yokluktan, çalışma ve gayretleri ile ülkemize uluslararası
Dolapdere Sanayi
Sitesiolan,
6.Ada
saygınlığı
ülke ihtiyacının büyük bir bölümünü
No:1 İkitelli /karşıladığı
İSTANBUL
gibi ihracat da yapabilen, kilit ve çelik kapı üreten
Holding’i671
kuran,
0 (212) 671 36 16Kale
- 0 (212)
36saygıdeğer hemşehrimiz, SADIK
ÖZGÜR, büyük şehirlerde bile, özel kuruluşların inşa ettiği
15modern hastanelerden hiç de geri kalmayacak bir hastane
ve 12 lojman yaptırarak Sağlık Bakanlığı’na bağışlamıştır
SAYI:32
SAYFA 3
ÜCRETSİZDİR
1 AĞUSTOS 2012
SAYI:32
(Sayın Mahir Tevrüz’ün yazısının davamı)
Sağlık bakanlığı üst yetkilileri ile yaptığımız görüşme sonucu,
bakanlığın uzman doktor kadrosunu artırma imkanı olmadığı
anlaşılmıştır. Ancak çok imkânlı ve modern bu hastanenin devlet
hastanesi yanında Cumhuriyet Üniversitesince Divriği’de
kurulabilecek 4 yıllık bir Sağlık Bilimleri Yüksek Okulu’nun da
(Yüksek Hemşirelik, Tıbbi teknolojiler ve Hastane Yönetimi)
uygulama hastanesi olarak kullanılması, burada görevlendirilecek
yüksek hemşire ve uzman doktorların, hem öğretim görevlisi hem
de uzman doktor olarak çalışmalarına bakanlık üst düzey
yetkilileri sıcak bakmaktadır.
Böylece 4 yıllık bu yüksek okulda da en az (200x4) 800 öğrenci
eğitim görecek, çevresi ile beraber 50.000-60.000 kişi için hizmet
veren bir merkez sağlık kuruluşu olacaktır. Bölge gençlerinden en
az %75’i kız 200 öğrenci her yıl kalifiye sağlık elemanı olarak ülke
sağlığına katkıda bulunacaktır.
Bu yüksek okulun Cumhuriyet Üniversitesince Divriği’de
açılabilmesi için YÖK’ün karar alması, YÖK ve Cumhuriyet
Üniversitesi’nin Sağlık Bakanlığı ile bu konuda bir protokol
imzalanması ve eğitim kadrosu ve personel kadrolarının tespiti ve
görevlendirilmeleri gerekmektedir.
Acil servis ve yoğun bakım, yüksek hemşirelik ve ebelik yanında
radyoloji, biyokimya, bakteriyoloji, fizik tedavi ve rehabilitasyon,
nevroloji ve diyaliz, beslenme, diyet ve gıda kontrolü,
ameliyathane ve sterilizasyon, anestezi ve reanimasyon, acil, ilk
yardım ve hasta nakli konularında yetişeceklerdir.
Divriği’ye Milli eğitim Bakanlığımızın da bir Turizm ve Otelcilik
meslek lisesi açmasını diliyoruz. Üniversitemizin meslek yüksek
okulu programına bu dalı da ilave etmesini temenni ediyoruz.
1938 yılında demir madeni sitesi olarak Divriği’ye 17km mesafede
kurulan CÜREK tesisleri o bölgede cevher bittiği için terk
edilmiştir.
Bu siteyi de Er Maden tarafından, Üniversite ve Özel İdareye veya
Kültür ve Turizm bakanlığına bedelsiz devrini sağlama
aşamasındayız. Son aldığımız bilgilere göre Kültür ve Turizm
Bakanlığı da Cürek’i turizm amaçlı restore etmek istemektedir. Bu
kısa sürede gerçekleşmediği takdirde, üniversite, özel idare ve
Divriği’den göç etmiş olan hayırsever Divriğililer bu siteyi Çekül
Vakfı aracılığı ile restore ederek 800-1000 kişilik öğrenci evleri ve
öğretim görevlileri lojmanları olarak değerlendirmek, yaz
aylarında ise şehirdeki yurdumuz gibi turizmin hizmetine sunmak
amacındayız. Ayrıca Sağlık Bilimleri Yüksek Okulu gerçekleştiği
takdirde arsasını sağlamak, inşa ve ihtiyaçlarını karşılama
konusunda üniversitemize katkıda bulunma kararındayız.
Yetkili mercilere en derin saygılarımla arz ederim.
Prof.Dr.MAHİR TEVRÜZ
Sivas Hizmet Vakfı İstanbul Şb. Bşk.
Dünya Mirası Divriği Çalışma Grubu Bşk.
Emekli Cumhuriyet Üniversitesi Rektörü ve Nöroşirürji Uzmanı
[email protected]
1 AĞUSTOS 2012
SAYI:32
SAYFA 4
İrtibat: [email protected]
CHP KURULTAY’INDAN NOTLAR:
17-18 Temmuz 2012 günleri Ankara’da
seçimli
CHP Kurultayı yapıldı.Ġki yılda
bir yapılan kurultay’ın birinci günü Sayın
Kılıçdaroğlu’nun konuĢması ve Genel
BaĢkanın seçimle güven tazelemesi
vardı.2.Gün ise,80’den 60’a düĢürülen Parti Meclisi seçimi
yapıldı.1282 delegenin yaptığı bu seçim “çarĢaf liste” ile yapıldı.
ÇarĢaf liste daha demokratik! Kongre delegelerinin yaklaĢık üçte
biri Parti Meclisine aday oldu ve Ģansını kullandı. OluĢan çarĢaf
liste noter gözetiminde matbaaya gönderilerek iĢaretlenecek
Ģekle sokuldu, böylece yapılan seçimler uzun sürmesine rağmen
tabanın sesi seçimlere yansımıĢ oldu. 60 kiĢinin seçimi için Genel
BaĢkan 98 kiĢilik bir anahtar liste hazırlamıĢtı ama buna
alternatif baĢka listeler de salonda elden ele dolaĢtı. Nihayet
yapılan seçim sonucu Parti Meclisi’nin 60 üyesi belirlendi.
Bundan önceki Kongrede Divan BaĢkanlığı ile dirayetini ve
hitabet gücünü ortaya koyan Adnan Keskin en çok oyu alan üye
oldu.
Tarihe not düĢmek adına Kılıçdaroğlu’nun Kurultay
KonuĢmasından not ettiğimiz önemli cümleleri sizlerle
paylaĢmak, istiyoruz:
KILIÇDAROĞLU’NUN Kurultay konuĢmasından notlar:
-Entelektüellerin aĢağılandığı, hapse atıldığı bir süreç yaĢıyoruz,
-Biz bilgi toplumunu önemsiyoruz. Üniversitesi ayakta olan bir ülke,
geliĢmiĢ saygın bir ülkedir. Oysa bizim üniversitelerimiz çoktandır
suskun üniversitelerdir.
-4+4+4 sistemi dayatma olarak getirilmiĢtir. Aklın tutsak edildiği bir
eğitim sistemi Türkiye’ye yakıĢmaz. Eğitim bir ülkenin geleceğidir.
-Büyük balık küçük balığı yutmuyor. Hızlı balık yavaĢ balığı
yutmaktadır. Türkiye’nin elindeki en güçlü silah genç ve baĢarıya aç
insan potansiyelidir. Bunu harekete geçireceğiz.
-Üreten Türkiye yaratacağız. Üretim zincirini çağdaĢlaĢtıracağız.
Üretmeyen Türkiye’nin en büyük sorunu iĢsizliktir. Dört kiĢiden biri
iĢsizdir. ĠĢsizlik bütün kötülüklerin anasıdır.
-Tüketen Türkiye finans yatırımını öne çıkaran ülkedir. Son 10 yılda
328 milyar dolar faiz ödedik. Bu 10 tane Atatürk Barajı demektir.
-Bu Partinin Kurucu Genel BaĢkanı Atatürk,”üretin, çalıĢın” diyor. Biz
de önce üretmeyi esas alacağız.
-Batı’nı egemen güçlerinin Ortadoğu’da taĢeronluğunu yüklenmek
hatadır. Burası Mustafa Kemal’in ülkesidir. 25 gündür uçağımız düĢtü,
nasıl düĢtüğünü bilmiyoruz. Bu görüntü Türkiye Cumhuriyeti’ne
yakıĢmıyor.
- Suriye de Güvenlik Konseyi ne diyorsa Onun arkasında olun. Biz
savaĢ istemiyoruz.
-Kıbrıs’ın güneyinde Rumlara petrol arayamazsınız dedik; aradılar,
buldular. Bizim için de bir Rum Bakan,”Onlar konuĢur ama bir Ģey
yapamaz”dedi. ABD’den bir telefon geldi, “arama yapan bizim
gemimiz bir Ģey yapmayın dendi,”durduk.
-OtoriterleĢen, özgürlükleri askıya alan bir yönetimle karĢı karĢıyayız.
Demokrasi, yolsuzlukları, ahlaksızlıkları kabul etmez. Demokraside
herkes hesap verir.
-SiyasallaĢan yargı yargı değildir.
-30-35 yıldır terör sorunu çözülemedi. Ortada bir cenaze var.Bu sorunu
çözmemiz lazım.Biz bu sorunu çözmeye kararlıyız. Bu iĢ siyasilerin iĢi.
-ġehit Analarına sesleniyorum; yetki verin, güç verin Türkiye’ye barıĢı
getirelim.
-Bu Anayasa’ya karĢıyız. BarıĢı, özgürlüğü, demokrasiyi esas alan bir
anayasa istiyoruz. Bunun için masaya oturduk, masadan
kalkmayacağız.
-Laiklik din ve vicdan özgürlüğüdür. Laiklik mücadele ile
kazanılmıĢtır, bu kural asla değiĢtirilemez.
-DeğiĢeceğiz, dönüĢeceğiz, yenileĢeceğiz. Kadın ve gençlik kotamız
bunun göstergesidir.35 konuda 112 rapor hazırladık. Sorunların
çözümü için doğru adres CHP’dir.
-Korkaklardan aydın olunmaz. Göğsünde yürek taĢımayan aydın
olamaz.Hapse girmekten çekinen yazar, türkü söylemekten kaçınan
sanatçı olamaz.....
SAYFA 4
ÜCRETSİZDİR
1 AĞUSTOS 2012
SAYI:32
SAYFA 5
Güzel Karayılan,1956 Divriği doğumlu. Lise Mezunu, Demirçelik Peletleme Md.’lüğünde
Makine Operatörlüğünden emekli.
1993-1996 yılları arasında İşyeri İşçi temsilcisi, Divriği ÖDP İlçe Teşkilatı Kurucu Üyesi,
1996-2004,ÖDP İlçe Sekreteri,
2004-2009,ÖDP Divriği Belediye Meclis Üyesi,
2008-2012, Divriği Sulama Birliği Başkanı. Nisan 20122den beri de ÖDP İlçe Başkanı.
Evli, iki çocuk babası, Erşün ve Divriği’de ikamet ediyor.
Mustafa Tarakçı (MT):ÖDP’ nin Divriği genelinde durumu nedir? Bundan önceki yerel
seçimlerde 400’e yakın oy almıştınız, Genel Başkanınızın değişiminden dolayı bir zafiyet
oluştu mu?
Güzel Karayılan (GK) : Doğru, yerel seçimlerde 400’e yakın oy aldık. Belediye Başkanı
adayımız vardı. Çok çalıştık, CHP ile ittifak arayışımız olumsuz sonuç verdi. Biz
görüşmemizde “gerek Belediye Başkanları, gerekse Belediye Meclis üyelerini ayrı ayrı
anketlerle halka soralım; Divriği halkı kimi tercih ederse o kişi veya listeyi ortak liste olarak
halkımızın oyuna sunarız”, dedik, olmadı.
MT: Sayın karayılan, bu dediğiniz husus eşitler arasında bir ittifak arayışıdır. Siz ÖDP olarak
kendinizi Divriği’de CHP ile eşit mi görüyorsunuz?
GK: Mustafa Bey, meseleye öyle bakmamak lazım. Biz adaylarımıza güveniyorduk.
Halkımızın teveccühünü alacağımıza inanıyorduk. CHP buna yanaşmadı. Şayet kendilerine
gerek Belediye Başkanlığında gerekse Belediye Meclis Üyeliğinde güveniyorlarsa bundan
kaçmalarına gerek yoktu. Bizim önerimiz oldukça demokratik bir öneriydi...
MT: Cumhuriyet Halk partisi belediyecilik anlayışı ile sizin yönetim anlayışınız örtüşüyor
muydu?
GK: Biz, sosyalist esaslarla bir yönetim anlayışını benimseyen bir partiyiz. Biz, ırk, dil, din
anlayışı gözetmeden; halkın, emeğin yanında, ezilenlerin haklarını savunan bir partiyiz.
Sosyal Demokrat anlayıştan daha ileri anlayışımız vardır. Program bazında ittifak yapmak
lazımdı. Bugünkü CHP anlayışı sosyal demokrat anlayışla da örtüşmüyor.Bir arkadaş bana
geldi, bir hususu dile getirdi:
“Siz, her zaman Belediye Meclisi toplantılarına katılıyorsunuz, Sayın Başkanın durumunu
biliyorsunuz, bunu bilmeyen biri olsa bugünkü Belediye Başkanlığını AKP Belediye olarak
görür, Başkanı da o partiden biri olarak değerlendirir!”dedi.
Çarpıcı bir örnek vereyim: AKP döneminde bu kadar Belediye arsası satılmamıştı. Belediye
Anonsunda “satılık belediye arsası”ilanından usandık.
Bize karşı tutumunda da hasma ne bir durum var. ÖDP olarak kongremizi Belediye Meclis
Salonunda yapmak istedik,150 liralık ücreti zamanında yatırmadığımızdan dolayı bize orayı
tahsis etmediler...
MT:Sizin Belediyecilik anlayışınız nedir?Sizin programınızda belli başlı neler vardı?
GK: İçme Suyu, Hayvan Pazarı, Yol yapım çalışmaları, tarım ve hayvancılığın geliştirilmesi,
Divriği tarihi ve kültür mirasının tanıtılması, sosyal ve kültürel faaliyetlerin arttırılması ve
ilçe halkının belediye yönetiminde söz sahibi olabilmesi için yerinden yönetim ilkesinden
hareketle öncelikle kadınların mahalle meclislerinde yer almalarını sağlayarak mahalle
muhtarları, demokratik kitle örgütleri ve siyasi partilerden ve meclis üyelerinden oluşacak
bir ilçe meclisi ile ilçenin sorunları yerinde incelenerek öncelikli olan sorunların belediye
meclis toplantılarında dile getirilerek öncelikli sorunları belediye meclisinin karar almasını
sağlayacak bir anlayışı hayata geçirmek istiyoruz.
1 AĞUSTOS 2012
SAYI:32
İrtibat: [email protected]
Divriği de yapılan festival Divriği’nin kültürüne denk düşmemiştir. Divriği’nin folkloru,
semahı ve daha değişik yöresel halk oyunları olmasına rağmen Bayburt folklor ekibinin
oyunları sergilenmiştir. Buna karşı değiliz ancak başta Divriği’nin de kültürünün
yansıtıldığı oyunlarımızın ve semahlarımızın da festivalde yer almasını bunun yanında
yine Bayburt ekibinin dolmasını isterdik. Buda iller arası bir kültürel dayanışmayı
yansıtmış olurdu diye düşünüyorum.
MT: Güzel Bey, folklor ekibi konusunda Kaymakam’ın Bayburtlu olmasının etkisi
vardır. Onu da hoş karşılamak lazım.
GK: Haklısınız da sizin kültür varlığınız nerde? Semah ekibiniz neden sahne almaz?Öz
kültürümüzden neden uzaklaştırılıyoruz, anlamakta güçlük çekiyorum!
MT: Sizin Divriği için önemsediğiniz projeleriniz nelerdir? Birkaç örnek verebilirimsiniz?
GK:Biz öncelikle birlik ve beraberliği,sosyal dayanışmayı,adil bölüşümü önemseyen bir
anlayış içindeyiz.Üretim imkanlarının arttırılmasının mücadelesi verilecektir.Divriği
çevresinde 1200 çeşit çiçek var.Arıcılık için büyük bir imkan. Bunu teşvik etmeliyiz.
Keza, mandıracılık, tarımsal ürünlerin eski yöntemlerle değil modern yöntemlerle
üretilmesi lazım. Şeker pancarı, aç çiçeği üretimi konusunda tedbirler alınacaktır...
MT: Sulama Birliği Başkanı olarak Belediye ile herhangi bir sorununuz var mı?Bu
konuda neler söylemek istersiniz?
GK:Ben Mursal Barajından 50 km. mesafeye kadar, yani Divriği’nin girişine kadar suyu
getiriyorum.Bir bakıma Belediyeye hamallık yapıyorum.Bundan sonra sulama görevini
Belediye üstleniyor.Diğer üç köyün (Odur, Erşün, Ahiköyü)sulaması bizim
kontrolümüzde yapılıyor.Onlardan sulama ücret, alıyorum. Ama Divriği’nin
sulanmasından Belediye’den herhangi, bir ücret almıyorum.
DSİ ilkeleri doğrultusunda hizmet veren bir kuruluşuz. Belediye ile zaman zaman
problemlerimiz oluyor: Örneğin, Sulama Birliği Başkanlığı odası Belediye Binasındaydı.
Bizi oradan çıkardılar.
Divriği’nin bahçe sulaması konusunda yeteri kadar duyarlı hareket edilmiyor. Sulama
görevlileri her sene değişiyor. Suyollarındaki arızalar zamanında giderilemiyor, Suya
Divriği Bahçeleri geç kavuşuyor...
MT: Önümüzdeki yerel seçimlerde ÖDP olarak genel tutumunuz ne olacak? İttifaklara
sıcak bakıyor musunuz?
GK:Biz Divriği’de tek başımıza her şeyin üstesinden gelebileceğimizi iddia
etmiyoruz.İttifak yapmak konusunda olumsuz bir tavrımız yok.Genel Kongremiz oldu,
orada ilkesel kararlar alındı. AKP’nin yükselişi karşısında bizimle ortak tarafları olan sol
tandanslı partilerle ortak çalışmalar yapmamız, ortak adaylar konusunda uzlaşmaya
varmamız mümkün gözüküyor...
MT: Güzel Bey, başka neler söylemek istiyorsunuz. Çok şeyler konuştuk...
GK: Belki siz bilmiyorsunuz. Benim Sayın Mehmet Güresinli döneminde ÖDP Belediye
Mecklis üyeliğim var.2004 yılında 1163 oyla seçildim. Çok güzel muhalefet yaptım.
İşçinin, ezilenlerin, haksızlığa uğrayanların yanında pek çok öneri ve
değerlendirmelerim oldu. Sayın Güresinli bunların çoğunu sabırla dinledi. Birçoklarını
da dikkate aldı.
Belediye Meclisi el kaldırıp indirme yeri değildir. Belediye Meclis üyeliği, Belediye
Başkanı kadar olmasa bile çok önemli bir görevdir.Ben , Hüseyin Türker, Orhan Mursal,
Ali Demirtaş ve birçok arkadaş her ay yapılan Belediye
Meclis toplantılarına katılırız. Maalesef Belediye meclis çalışmalarını yeteri kadar
demokratik bulmuyorum.
AKP yönetim i halkında da bir şeyler söylemek isterim: AKP, halklar arasında kin ve
nefret tohumları ekmektedir.AKP artık Devletle eşit durumdadır.Bütün devlet
kurumlarını ele geçirmiştir. Emperyalist güçlerin taşeronluğunu yapmaktadır.
MT: Teşekkür ederim.
SAYFA 5
ÜCRETSİZDİR
1AĞUSTOS 2012
SAYI:32
SAYFA 6
19. HÜSEYİN ABDAL VE ÇAMŞIH TÜRKÜLERİ FESTİVALİ (22 Temmuz 2012)
KÜLTÜRÜMÜZ VE TANITIMI
İrtibat: [email protected]
İSTANBUL’DA İFTAR BULUŞMASI (29 TEMMUZ2012,Pazar)
Çamşıh Kültürü tanıtımları 1996 yılından beri yapılmaktadır. Başta Ozanlarımız olmak üzere
gelenek göreneklerimiz ve Çamşıh kültürü her alanda tanıtım atakları ile bu güne kadar
gündemde tutulmuştur.Bu gün zirvede olan tanıtımlarımız
Televizyonlar,Radyolar,Gazeteler,Dergiler,köşe yazarları,kitaplar, makaleler,sosyal paylaşım
siteleri,internet www.camsih.com sitemiz ile de her kesime ulaşılmaktadır.
Büyüyen kendin den söz ettiren bir Çamşıh varken bu sürecin devam etmesi elbette duyarlı
insanların derneğe sahip çıkması yönetimlerde aktif yer alması ve maddi katkı koyması ile
devam edecektir. Ben Çamşıhlıyım ve o toprakların insanıyım diyenher bireyin bu toplumsal
sorumluluğa gücü nispetinde sahip çıkması gerekir.Büyük emeklerle kurulmuş ÇAMŞIH
HÜSEYİN ABDAL DERNEĞİ adını ozanlarıyla,şairleriyle, kültürüyle, Hüseyin Abdal Türbesi,
Cemevi ve Gödüklü de kurulan festival kompleksiyle geleceğe taşımada birlik beraberlik içinde
olmalıdır diye düşünüyorum.
Bu kültüre kim nerede katkı koymuş gelenek göreneklerini yaşatmada çaba sarf etmiş ise sonsuz
şükranlarımı sunuyor teşekkür ediyorum.
Çamşıh Hüseyin Abdal Derneği Onursal Başkanı
Ali Haydar Yalçın
1 AĞUSTOS 2012
SAYI: 32
SAYFA 6
ÜCRETSİZDİR
1 AĞUSTOS 2012
SAYFA 7
SAYI: 32
NURĠ DEMĠRAĞ
ORTAOKULU
İrtibat: [email protected]
Yedi Ulu Ozan-4
HALK ĠSTERSE BENĠ DE KOVAR!
Mengücekoğulları Döneminde (1072-1277) Divriği’de eğitim
tesisi olarak üç medrese ve birkaç mahalle mektebi vardı.
Mahalle mekteplerinden öne çıkanlar:
-Sütmolla Mektebi
-Tömek Hoca Mektebi
-Keskin Hoca Mektebi’dir.
19. yy. sonlarında Divriği’de bir de Rüştiye açılmıştır.
Cumhuriyet döneminin ilkokulu, Cumhuriyet İlkokulu olup
1926 yılında açılmıştır. Bundan 7 yıl sonra 1933’te İstiklâl
İlkokulu açıldı. Üçüncü ilkokul 1944’te hizmete girecektir.
1936 yılında yapımına başlanan Nuri Demirağ Ortaokulu, 19371970 yılları arasında 33 yıl hizmet vermiştir. Bu tarihten sonra
halen Nuri Demirağ Endüstri Meslek Lisesi olarak hizmetine
devam etmektedir.
Bahse konu olan Nuri Demirağ Ortaokulu’nda 1937-70 yılları
arasında kadrolu olarak 14 müdür ve 87 öğretmen görev
yapmıştır. 33 yılda bu okula kaydolan öğrenci sayısı 3828’dir.
Mezun olan öğrenci sayısı ise 1870’dir.
Nuri Demirağ Ortaokulu iki katlı olup; müdür odası, müdür
yardımcısı odası, öğretmenler odası, tiyatro salonu, fizik-kimya
laboratuarı, kütüphane, iki idari oda, 6 dershaneden
oluşmaktadır. Üç senelik orta okulun her bir sınıfına iki
dershane düşmektedir. Son yıllarda dershaneler ihtiyaca cevap
veremez olmuştur.
Nuri Demirağ Ortaokulu o yıllarda Divriği için büyük bir şanstır.
Çünkü 1937-1938 öğrenim yılında, Türkiye genelinde;
İl merkezlerinde 78, ilçe merkezlerinde 40 olmak üzere toplam
118 ortaokul vardır.
Ortaokulların 25’i de İstanbul’da idi. Sivas merkezde bir
ortaokul vardı. İlçelerin hiçbirinde ortaokul yoktu.
Nuri Demirağ okulunun açılışının ilk yıllarında, öğrencilerin okul
kıyafetlerini, ders kitaplarını, kırtasiye giderlerini, laboratuar
malzemelerini boru-trampet malzemelerini de kendi cebinden
karşılamıştır.
Nuri Demirağ okulunun tiyatro salonunun usulüne uygun
olarak düzenlenmesi için, ünlü tiyatro adamı Muhsin Ertuğrul 4
ay Divriği’de ağırlanmış, okulun tiyatro salonu onun
nezaretinde yapılmış ve donatılmıştır.
Nuri Demirağ Ortaokulu’nun son müdürü Bekir
Başara’dır. Son 10 yılın tanınmış hocaları:
Fen Grubu: Hüseyin Gürler, Cengiz Uluçam
Edebiyat Grubu: Kemal Koçaslan, Suzan Başara
Matematik Grubu: Muammer Volkan’dır.
TAM MANASI
Mukayyit olma : sahiplenme,göz kulak olma,
Aysberg : Buz dağı,
Araf :cennetle cehennem arasında bir yer,
Alabora :Geminin yan yatması,
Bahusus :Özellikle, üstelik,
Baki : kalıcı
Bakiye :Artık, artan,
Barok :1600-1750 yılları arası klasik resim mimari
eser,
Baron :Soyluluk ünvanı,
Çeri :Asker,
Çemiş : kuru dut,
1 AĞUSTOS 2012
İBRETLİK
SAYI: 32
Nevşehir Hacıbektaş Dergâhı sınırları içinde
Yedi Ulu Ozan Büstü
Yedi Ulular olarak anılan Ģairler:







Fuzuli(16. yy.)
ġah Ġsmail Hatayi (16. yy.)
Kul Himmet (16. yy.)
Virani (16. yy.)
Yemini (15. yy.)
Seyyid Nesimi (14. yy.)
Pir Sultan Abdal (16. yy.) 'dır.
Gel Dilber Ağlatma Beni Şah-ı Merdan Aşkına
Dü Cihanın Ranimasi Şiri Yezdan Aşkına
Şahım Hasan Pir Hüseyin Kerbela Meydan İçin
Lütfedip Bağışla Cürmüm Ali Süphan Aşkına
Virani, 16. yy.'ın sonu ile 17. yy .başlarında yaşayan güçlü bir ozandır.
Bektaşiliğin ikinci piri Balım Sultan'dan el almıştır. Bir süre Necef-i Eşref
de Hz. Ali Türbesi'nde türbedarlık, babalık yapmıştır, (1587-1618)
yıllarında İran'da saltanat süren Şah Abbas'la görüşmüştür. Anadolu'nun
birçok yerlerini ve daha sonra da, Bulgaristan'da Deliorman ve
Debruca'yı dolaşmıştır. Necef’ten dönüşünde, Deliorman yöresinde
bulunan Demir Baba tekkesini ziyaret etmiş ve ondan bilgilenmiştir.
Demir Baba, soy zinciri itibariyle Peygamber'e ulaşır.
Demir Baba Velâyetnamesi’nde de söz edildiği üzere, Virani, Arapça,
Farsça bilen güçlü bir şairdir. "Virani Baba Divanı'' ile ''Virani Baba
Risalesi''adlı basılmış eserleri günümüze kadar gelmiştir, Özellikle Hz.
Ali'yi öven, On iki İmam'ı dile getiren coşkulu methiyeleri vardır.
1935 senesiydi. Atatürk’ün Çanakkale’ye
geleceği rivayetleri
dolaşıyordu.
O zamanlar dünyanın bazı yerlerinde olduğu
gibi, memleketimizin
de bazı bölgelerinde Yahudiler aleyhinde bir
hareket
ve ayaklanma baş göstermişti. Bu hal
karşısında bütün
Museviler mallarını, mülklerini satarak
yolculuğa hazırlanıyorlardı.
Bunlar, o zaman rivayet olunduğuna göre
Filistin’e gitmek
istiyorlardı.
İşte bu sıralarda “Atatürk Çanakkale’ye
geliyor,” dediler.
Çok sevindim. Çünkü Atatürk’ü hiç
görmemiştim.
Heyecanla Atatürk’ün geleceği Balıkesir
Caddesi’ne dikildim.
Bu esnada yanımda bulunan birkaç
Yahudi’nin fısıltı ile
pek hararetli olarak konuştuklarını gördüm.
Alakadar olmaya
vakit kalmadan karşıdan birkaç otomobil
göründü. “Atatürk geliyor,”
sözü yeniden ağızdan ağza dolaştı. Halkın
“Yaşa, varol!”
nidaları arasında Atatürk otomobilinden indi.
Alkışlar devam
ediyor, o da halkın arasında ilerliyordu. Garip
bir tesadüf ve
talih eseri olarak Atatürk bizim önümüze
gelince hafif bir duraklama
yaptı. Halka bakıyor ve kalabalığı
selamlıyordu. Tam
bu esnada yanımda bulunan ve biraz evvel
fısıltı halinde, fakat
hareketli konuşan Yahudilerden biri, ileriye
doğru yürüdü
ve Ata’nın önüne atıldı. Muhafızlar mani
olmak istedi. Atatürk
“Bırakın gelsin!” dedi.
Bu Musevi vatandaş,
Atatürk’ün önünde
ellerini açtı, omuzlarını
Gel Dilber Ağlatma Beni
Gel Dilber
Ağlatma
Beni
Dilinde canan olubdur
yukarıya
kaldırarak,
“Paşam bizi kovuyorlar.
Gel Dilber Ağlatma Beni Şah-ı
Dilinde canan olubdur
Biz ne yapacağız?”
Merdan Aşkına
Sücudum sacidim insan olubdur
Dü Cihanın Ranimasi Şiri Yezdan
dedi.
Vücudum şehrine Şahı-muhakkak Aşkına
Atatürk bu şekilde önüne atılan bu adamın
Bilin ki fazl-ı Hak Yezdan olubdur Şahım Hasan Pir Hüseyin Kerbela
ne demek istediğini
Meydan İçin
Gönül didara karşı ol sebebden
Lütfedip Bağışla Cürmüm Ali
ve kim olduğunu derhal anlamıştı. Buna
Süphan Aşkına
Ayrılmaz Vallahi hayran olubdur
rağmen sordu:
Virani dervişe lütfetti Haydar
- Sen kimsin?
İmam
Zeynel
Abidin'in
Abina
Erişti üçlere Selman olubdur.
Umdumusa
- Ben paşam, Çanakkale Musevileri’nden
Arayıp Özünde Bakiri Buldunusa
Avram Palto.
Ceddin Evlad-I Muhammet Cafer'i
- Sizi kim kovuyor? Hükümet mi? Kanun mu?
Bildin İse
İstemem alemde gayrı meyvayı
Polis mi?
Rahme Gel Ol Şah-I Merdan Ali
Ümran
Aşkına
Jandarma mı? Bana söyle.
İstemem alemde gayrı meyvayı
Tadına doyulmaz balımdır Ali
Bu Musevi vatandaş durakladı, şaşaladı.
Seyit Musa'yı Kazım'dır Ehl-İ Beytin
İstemem eşyayı verseler dahi
Biraz sonra kendini
Serveri
Kokmazam sünbülü gülümdür Ali Cani Aşkı Nuş Edenler Müpteladır
toparlayarak cevap verdi:
Ekseri
- Hayır paşam, halk kovuyor.
Ali'mdir kadehim Ali'mdir şişe
Sahi Şehidi Horasan İmam Rıza'dan
Atatürk, bu adamın yüzüne dikkatle baktı,
Beri
Ali'm sahralarda morlu menekşe
Müptelayı
Merhamet
Kıl
Kalb-İ
gülümsedi. “Halk
Ali'm dolu yedi iklim dört köşe
Viran Aşkına
Ali'm saki Kevser dolumdur Ali
isterse beni de kovar,” dedi ve yürüdü.
Ali vahid şah-ı Resul kibriya
İmam Hasan Hüseyn Şah-ı Kerbela
İmam Zeynel-Aba ol sahib-liva
Büküldü kametim dalımdır Ali
SAYFA 7
ÜCRETSİZDİR
1 AĞUSTOS 2012
SAYFA 8
SAYI: 32
MUSTAFA TARAKÇI
Yrd. Doç. Dr./ Em. Kur. Alb.
Alb.
[email protected]
EMREDERSİNİZ KOMUTANIM!
Yakın geçmişin kanayan yarası, Suriye’nin uçağımızı düşürmesinde aklım bir
noktaya takılı kaldı. Meslekte yaşadığım günler gözümün önüne geldi... Bizdeki
görev anlayışını, askerlik mesleğinin temel özelliğini ve işleyişini kısa da olsa analiz
ederek sizlerle paylaşmak istedim:
Son dört yılda hukuk üzerinden, özel yetkili mahkemeler aracılığı ile Silahlı
Kuvvetlerin yaptığı veya teşebbüs ettiği rejime karşı tutum ve davranışla yüzünden
, henüz kesinleşmemiş mahkeme kararlarıyla hüküm altına alınmasa bile, 400’e
yakın general, subay tutuklu olarak cezaevlerinde bulunuyor.
Emekliler kendi özgür iradeleriyle hareket etmişlerdir; onlara söyleyecek sözüm
yok. Ama, muvazzaf olan,halen görevdeki general ve subaylar
“Ergenekon”,”Balyoz”,”Andıç”,”28 Şubat”’a kendilerine verilen bir “emir”le
bulaşmışlardır.Bu emir, üst makamların yazılı veya sözlü direktifleridir.Bunun
yegane sorumlusu da “Komutan” dır.Genelkurmay’da, 1. Başkan veya 2.
Başkan,Kuvvet Komutanlıklarında Komutan veya kurmay başkanı,Ordu
Komutanlıklarında da Ordu komutanları yegane sorumlu kişilerdir.
Gel gör ki bu kişiler öne çıkarılıp, öncelikle sorgulanmaları gerekirken, verilen emre
itaat eden hemen herkes sorgulanır olmuşlardır. Oysa askerlik mesleği emretmek
ve emre mutlak surette itaate dayalı bir meslektir. Emir verildikten sonra verilen
emir hakkında görüş beyan etmek, mütalaada bulunmak mümkün değildir.”Şu gün
toplantı yapılacaktır. Toplantı gündemi şudur. Şu kişiler şu konularda hazırlık yapıp
bilgi arzında bulunacaklardır”denildiğinde iş bitmiştir. Gideceksin, sıran geldiğinde
kalkıp konuşacaksın, konuşmamak, bir şey söylememek söz konusu olamaz.
Gelelim Suriye Konusuna:
Suriye hava Sahasına girdiği, bu nedenle Suriye tarafından düşürüldüğü söylenen keşif
uçağımızın iki pilotunun durumu da aynıdır. Onlar da askerliğin o temel kuralının
kurbanı olmuşlardır! O kural vazgeçilmez kuraldır. O kural ihmal edilirse mesleğin adı
askerlik olmaktan çıkar. Biz askerler, “kanunlara, nizamlara ve amirlere mutlak
surette itaat edilmesine koşullandırılmış insanlarız”Amirlerimize vermemiz ve
hepimizin bir astından istediği en güzel cevap “emredersiniz Komutanı”dır.
Bu iki pilot, bir yüzbaşı ve bir üsteğmen arkadaşımız, aldıkları görev
sonrası,”Komutanım, burası Suriye Hava sahası, oraya girmememiz lazım, girersek
n’olur, n’olmaz bizi düşürürler, son gelişmeler yüzünden Türkiye –Suriye ilişkileri
gergin ...”dememişlerdir. Şimdi bu durumda iki şehit imimin şehit olmalarına neden
olan gerçek sebep nedir? Onlar oraya kendi isteklerine göre mi gidip keşif yapmak
istediler? Ne yapacağız şimdi? Bu olaya sebep olan bu riski göze alan gerek siyasi,
gerek askeri kişileri hiç araştırıp soruşturmayacak mıyız? Uludere’de emri kim verdi
diye çırpınıp durduk. Ama Suriye’nin düşürdüğü uçak konusunda bu keşfe kim emir
verdi konusunu hiç masaya yatırmadık. Kim, çık git Suriye sınırları içinde şunları,
şunları tespit et dön dedi?
Öyleyse bu durumlardan şu sonucu çıkaracağız:
Hukuk içinde kalacağız. Başkalarının bize yapmalarına müsaade etmediğimiz şeyleri
biz de onlara yapmayacağız. Muhataplarımızı iyi analiz edeceğiz. Yaptığımız olay
nereye varır, karşımızdakinin arkasında kimler var, kimlerin menfaatine halel gelir...
Bunları iyi tartıp düşüneceğiz. Ona göre astlarımıza emir vereceğiz...
Birde vereceğimiz emir ciddi bir risk taşıyorsa, can ve mal kaybı söz konusu ise çok
daha dikkatli olacağız. Karşı tarafı küçük görmeyip, beklenmedik karşılıklara hazırlıklı
olacağız. Bunlar olmazsa en hafif ifade ile “ele güne karşı rezil oluruz”.
VAKTĠ GELEN FĠKRĠ KĠMSE DURDURAMAZ.
Mustafa Necati
AHMET YOZGATLI
-Buraya gonuşmaya mı geldiz namaz gılmaya mı? Benim namazımı bozdurman haaa
Öğretmen (E)
Divriği Tabiat Varlıklarını
Koruma Derneği Bşk. Yrd.
diye bağırırdı.
Diğeri kişide Anahtargilin Etem Ami .Etem ami kısa boylu zayıf biri idi.Askerlik
Şubesinden Cumhuriyet İlk Okuluna doğru giden yol üzerinde otururlardı.Tiyatrocu
Dümbüllü İsmail’in yeğeni olduğunu söylerlerdi.Etem Ami camide mevlit
okunduğunda şeker dağıtırdı.Mevlit şekerleri kağıt külah içerisinde peynir şeker ve
akideli şeker olurdu.Akideli şekerleri daha çok severdik.Bazı çocuklar bir külah fazla
şeker almak için şeker aldıktan sonra yerlerini değiştirip başka bir safa geçip bir daha
almak isterlerdi ama Etem ami bunu asla yutmazdı onu kandırmak imkansızdı şeker
verdiği adamı unutmaz onu boş geçerdi.
ÇOCUKLUĞUMUN RAMAZANI
Çocukluk yıllarımda Divriği’deki ramazan günlerimiz farklı idi. Herkesin birbirlerine karşı
saygısı vardı. Hele de ramazan ayı daha da hoş geçerdi. Oruç tutan kişiler tutmayanlara
karşı hoşgörülü,oruç tutmayanlarda tutan kişilere karşı saygılı davranırdı.İşin gerçeği de
bu olması gerekmez mi? Çarşıda ramazan ayında oruç tutan kişilerin görüp de canı
çeker diye açık olan lokantaların camları perde ile kapalı olurdu.
Çocukluğumuzda teravih namazına çarşıdaki Kültür Camii ne giderdik. O günlerde
unutamadığım iki kişiden söz edeceğim
Çocukların hepsi en son safta kapı önünde olurduk . Çocukluk aklımızla camide
rahat durmaz mutlak gülerdik. Birde bu kapı kenarında Tahir Ami olurdu.Tahir Ami
Belediyede gece bekçisi olarak görev yapardı.Evi Söğütlükteki ziyaretin hemen altında
ki aşağı yamingilin evinde otururdu.Dilsiz Aşov Ananın eşiydi. Biz güldüğümüzde her
selamlayışta:
-Ula eşşegoğlueşegler benim namazımı bozdurman haaa diye seslice söylenirdi.
Sırf Tahir Amiyi kızdırmak için olmaz yaramazlıklar yapardık tabi namazı bitirmeden
camiden kaçardık. Kültür Camii’nin üst katın da bayanlar teravih namazı
kılardı.Bayanlar kısmından gürültü gelince Tahir Ami süpürgenin sapını yıkarı vurarak:
1 AĞUSTOS 2012
İrtibat: [email protected]
SAYI: 32
Bunları yad ederken Mamiligilin Osman’dan bahsetmemek mümkün değil. Osman
Cuma Namazlarında Kültür Camii’nde durur gelen kişilerin ayakkabılarını alır düzer
çıktıklarında:
-Aga ayakkabın der ayakkabılarını uzatırdı.
- Aga eve yağ alacam bana para vermiyin mi? Derdi.
Kimsenin ayakkabısını karıştırmaz 50-60 çift ayakkabıyı istisnasız hata yapmadan
dağıtırdı.
Ruhları şad olun memleketimin güzel insanlarının...
SAYFA 8
ÜCRETSİZDİR
1 AĞUSTOS 2012
SAYI: 32
SAYFA 9
Arzu Karaca Ayçiçek
DAĞIN ARDI ,ÖZLEM VE BENDE KALAN
Gidenlerin ardından hiç bir boşluğun dolmadığını henüz bilmediğim
yaşlardaydım. Çocuktum, dağların ardını çok merak ederdim. Orada masal
kuşlarının olduğunu, orada çok başka bir dünya olduğunu düşünürdüm.
Daha doğrusu, sonsuzluğu, kapalı kapıların ardını, duvarların içini, kuytu
yerlerdeki derinliğin gizemini ve kapalı olan her şeyi merak ederdim. O çocuk
hâlâ büyümedi ve masal kuşları da dağın ardında duruyor hâlâ.
Bazen içimden geçenleri sesli konuşmak isterim. Sonra kendimi frenlerim
birden. Tanrının bize çizdiği sınırları aşmak, dağları, nehirleri aşmak gelir
içimden. Tanrı bize de kanat taksaydı keşke diye düşünürüm. Sonra Tanrı’ya
kızarım insanları neden eşit yaratmadığı için. Neden ‘engelli- engelsiz’ neden
‘güzel- çirkin’ neden ‘iyi-kötü’ neden ‘varsıl-yoksul’ gibi...sorularla dolar
kafamın içi.( Bu soruların yanıtını yıllar sonra öğrenmiştim). Bütün bunları
düşünürken, beynimin içinde yanmalar olur. Sonra telaşlanırım, ne
yapacağımı, nereye gideceğimi bilemem. Bazen de bir yolculuğa çıkarken
içimi tarifsiz hüzün kaplar. Yanıma alacağım kitapları, giysileri önceden
hazırlar, sonra da unuttuklarımı birer birer koyarım valize. Sonra odanın
ortasında bir süre düşünürüm boş gözlerle. Gitme vakti geldiğinde durur bir
daha bakarım odaya, eşyalara. Kitaplığın raflarını sırayla gezer gözlerim. O
güne değin göremediğim, fark edemediğim incelikleri görürüm o an. Meğer
ne kadar değerliymiş ve ne kadar anlamlıymış benden iz taşıyan eşyalar ve
evin her köşesi. En son ayaklarımdaki bir çift terliği çıkarıp düzenli ve özenle
koyarım vestiyerin üzerine.
KONUK YAZAR
DĠVRĠĞĠ'DEKĠEN BÜYÜK FESTĠVAL “ÇAMġIH
TÜRKÜLERĠFESTĠVALĠ”
Ozanlar diyarı olarak da bilinen ÇamĢıh beldesi yıllardan beri Divriği de Festivaller yaparak
ilçemizde en büyük festival yapan belde unvanını taĢımaktadır. Bu yılda 19. HÜSEYĠN ABDAL VE
ÇAMġIH TÜRKÜLERĠ FESTĠVALĠ oldukça geniĢ katılım ve coĢkuyla tamamen ÇamĢıhlı ve
Divriğili sanatçılar sahne almıĢ çok beğenilmiĢtir. Bu yazımda Yeni Divriği internet gazetenizde hem
ÇamĢıh Hüseyin Abdal Derneğini hem debeldeyi sizlere tanıtmak istiyorum.
Bilindiğigibi 1996 yılından beri aktif olan derneğimizin genel merkezi ÇamĢıh Hüseyin Abdal
Cemevi kompleksi içindedir. Hüseyin Abdal Türbesinin ÇamĢıh’ına naklinden sonra ÇamĢıh’ta bir
devrim baĢlatılmıĢ ÇamĢıh halkı köylerdeki evlerini ya yenilemiĢ ya da yeni binalar yaparak ÇamĢıh
köylerinin modern köy görünümüne kavuĢmasına katkı koymuĢtur. Bu süreç ulu büyüğümüz Hüseyin
Abdal Sultanın buraya gelmesi ve duyarlı insanların ona yürekten duyduğu sevgi ve saygının
gösterilmesiyle baĢlayan bir süreçtir.
ĠLKLERĠ YAġAYAN ÇAMġIH
Derneğimiz1996 yılından beri ÇamĢıh’ta festivaller düzenleyerek köylülerimizin birlikteliği,
dostlukların tesisi, gençlerin kaynaĢması, akrabaların birbirini tanıması, hoĢgörü ve kardeĢliğin
pekiĢmesini sağlamıĢtır. Bu kaynaĢmaya Divriği, Kangal, Zara köylerini de davet ederek ortak
etmiĢtir.1996 yılından sonra ÇamĢıh ve çevre köyleri doluluk yaĢayarak yaz aylarını köylerinde
geçirmeye baĢlamıĢ bu güzellik günümüze değin coĢkuyla gelmiĢtir. Dolaysıyla Divriği esnafına da
maddi kaynak sağlamada ÇamĢıh halkı ön sıraları almaktadır.ÇamĢıh köyleri hep ilkleri yaĢamıĢ
bölge köylerine örnek olmaya devam eden bir beldedir.
Divriğiköyleri içinde ilk ozanlar ÇamĢıh’ta çıkmıĢ Alevi deyiĢleri, gelenek görenekleri ozanlarımız
tarafından TRT de programlar yapılarak tanıtılmıĢ ve yaĢatılmıĢtır Ġlk Orta okul ÇamĢıh’ta
yapılmıĢtır. Divriği’de ilk Cem evi ÇamĢıh Hüseyin Abdal Cemevi olması özelliği de
taĢımaktadır.Ġlk Festival Divriği de HÜSEYĠN ABDAL VE ÇAMġIHTÜRKÜLERĠ FESTĠVALĠ
dir.Ġlçemizde ilk defa 1996 dan beri köyler yenilenmiĢ çevre köylerinde yenilenmesine ve doluluk
yaĢanmasına vesile olmuĢtur.
Derneğimizin çalıĢmaları sonunda 32 km asfalt yol yapımı ile Divriği ilçesinin en uzunasfalt alan
beldesi olmuĢtur. Son olarak geçen yıl Cem evimize kadar da yollarda asfaltlanmıĢtır.
1 AĞUSTOS 2012
SAYI: 32
İrtibat: [email protected]
Bir şehri, bir evi ve uzun yıllar paylaştığın odayı ve eşyaları üç günlüğüne de
olsa bırakıp gitmek ne kadar zormuş meğer. Bütün bunları yaşarken bir de
özlenen olmak duygusunu düşünürüm. ‘Özlenen’ olmak, yokluğunun
farkedilmesi nasıl bir duygu onu bilemiyorum. Işte o zaman, tek başıma
oynadığım bir oyun oluyor hayat. Işte tam da onlardan birini yaşıyorum.
Otobüsün penceresinden dışarıya bakarken, ardımda bıraktığım evde zaman
durdu sanıyorum. Ya da bunun tersi. ‘iyi ki gitti. Oh be, ne kadar özgürüz!
Kirlettin diyen yok, şunu getir, bunu götür diyen yok... İç denizimde dolup
dolup boşalıyorum. ‘merak etme, döndüğünde her şeyi bıraktığın gibi
bulacaksın. Sen yokken de nehir akmaya devam edecek’ diyen bir ses yankı
yapıyordu kulaklarımda. Özlenmek neydi? Kendin için bir boşluğu
doldurmak mı? Yoksa bir çatlağı kendiliğinden kapatmak mıydı yoksa?
Içimden geçenleri yalnızca rüzgâr okuyordu. Kelimelerin çarmıhına gerilip
duruyordum. Kelimeler bazen ilmek oluyor, bazen kördüğüm oluyordu göğüs
kafesimde. Içimde yanan mumun eriyip söndüğünü kimse görmüyordu.
Içimdeki fırtına bir an duruyor. Dağın ardını ve masal kuşlarını
düşünüyorum yine...Gülümse, diyordu içimdeki çocuk. Hadi gülümse. Bak,
masal kuşları mektup dağıtıyor sevdiklerine.
Mor menekşeli bahçelerde gezinmek istedim bir an. Otobüs hızla ilerliyor.
Toprağın karnı alabildiğine dolu. Uçsuz bucaksız tarlalardan geçiyoruz.
Filize durmuş, şımarık çocuklar gibi birbirleriyle fısıldaşan yüzlerini güne
dönmüş aygünaşıkları (ayçiçeği). Içimdeki yalnızlık duygusunu bastırmak
istiyordum. Gözlerim acıyordu. Özleyen bir insanın gözleri acır en çok.
Özleyen bir insanın içi kurt girmiş elma gibidir. Dalından düşen güneş rengi
yapraklar gibi sallanır sağa sola. Sonra sürükler rüzgâr onu. Sahi özlem
neydi bende? Gidip de dönememek mi, yoksa dönmek isteyip de görememek
mi? Belki bir güz, belki de bir sızıydı ayrılıkla başlayan. (?)
(DEVAMI Sayfa 10’da)
DİKLENMEYİN AMA DİK DURUN!
Meralarımızda yetiĢen keklik, tavĢan, bıldırcın ve yaban hayatını katleden avcılara daimiyasak
getirterek ÇamĢıh bölgesi devlet avlağı statüsüne çıkartılmıĢtır.
DĠVRĠĞĠDEBĠR ĠLK DAHA “ 2 TEMMUZ 1993 MADIMAKġEHĠTLERĠ ANITI”
Divriği’de bir ilke daha imza atarak 1993 yılında hunharca yakılan33 insanımıza ait yüzyıllara
taĢınmasını istediğim anlamlı, kaliteli ve görkemli bir anıt yaptırdım.2 yıldır üzerinde
çalıĢtığımız anıtı ÇamĢıh’lı Mermer Ustası Battal KarakuĢ iĢçiliğini üstlenerek yapıp teslim
etmiĢtir.
Bu güzel anıt 22.Temmuz.2012 tarihinde Festivalimizle birlikte açıldı. Festivale güzellik
katarak damgasını vuran ANIT AÇILIġI görülmeye değerdi. ġehit annelerinin kurdeleyi
kesmesi, gözyaĢları ve ağıtlarla açılması yüreklerimizi burktu. AçılıĢa katılan her konuğun
duygulu anlar yaĢadığı ve ağladığı görüldü. Neden ÇamĢıh’ta 2Temmuzda katledilen 33 cana
ait anıt yaptırdım anlatmak istiyorum.
1993 yılından beri Alevi toplumu yangın yerini yol eyledi. Her yıl temmuz ayının 2. günü
toplanıp Madımak oteli önünde isteklerimizi dile getiriyoruz. BaĢlarda Madımak oteli restoranı
ile kebap satıyor bu da canımızı daha da yakıyordu. Feryatlarımızı duyanlar nihayet orayı
kamulaĢtırıp Kütüphane ve Kültür Merkezi yaptılar. Hâlbuki burasının utanç müzesi olması
gerekmez miydi? ĠnĢallah sesimizi duyanlar olurda isteğimizi yerine getirir bu ızdırabı
dindirirler.
Bu anıt Madımakta yanan ÇamĢıh’lı 3 genç kızımızın anısına, orada yanan 33 canın
aileleri ve tüm Alevi Camiasına, onları unutmamak ve geleceğe taĢımak adına
yaptırdığım bir anıttır.
Ben ÇamĢıh’ına her geliĢimde Handan Metinin, Gülsün Karababanın ve Gülender
Akçanın gözü yaĢlı ailesini görüyor onlarla birlikte yaĢıyorum. Onların ızdırabına
ortak olmakistiyorum ama yüreklerindeki acıyı benim ortak olmam dindiremiyor.
Yaptırdığım bu anıt benim bu ailelere olan borcumdur. Bu anıt 2Temmuzda yanan 33
insana olan borcumdur. Bu anıt ÇamĢıhlılara ve Alevi Camiasına, Aydınlara,
Laiklere, Cumhuriyeti sevenlere, Özgürlükten yana olanlara, bu ülkede dostça
kardeĢçe hoĢ görüyle yaĢamak isteyen toplumlara olan borcumdur.
Bu borcumu hiç kimseden maddi destek almadan gerçekleĢtirip ÇamĢıh Hüseyin
Abdal Derneği yönetiminin korumasına teslim ettiğim içinde mutluyum.
2 Temmuz 1993 MADIMAK ġEHĠTLERĠMĠZ ANITI ÇamĢıh Hüseyin Abdal
Cemevi kompleksi içindedir.
Ali Haydar Yalçın
DİVRİĞİ, DÜNYA KÜLTÜR MİRASINDA HAKETTİĞİ YERİ ALACAKTIR.
SAYFA 9
ÜCRETSİZDİR
1 AĞUSTOS 2012
SAYI: 32
SAYFA 10
İrtibat: [email protected]
SENEMANA KÖFTE
Arzu karaca Ayçiçek’in yazısının devamı:
(Hikaye)
Yusuf, her gün işyerine giderken, son yüz metrelik mesafede,
tesadüfen o bölgede yoğunlaşan lokantaların, kefelerin, pastanelerin
arasından yürürdü. Bir gün, seyrek de olsa öğlen yemeklerini yediği,
köşedeki kebapçı lokantasının camının biraz üzerinde, köşe ipleriyle
gerilmiş, bir ilan panosu gördü: “Aspava Kebap’ta Senemana Köftesi”.
Kim olabilirdi bu Senemana? Şimdiye kadar duyulmadık bir köfte
ismiydi. Tatil yörelerine gidiş gelişlerde, özellikle Ege Bölgesinde
değişik adlarla köfte yapan pek çok köfteciler vardı: “ Hünkar Köfte”,
“Ramiz Köfte”, “Köfteci Yusuf” bunlardan birkaçıydı. Ama bu “Senem
ana Köfte”yeni bir isimdi. Lokantacının yakını veya lokantada görev
yapan tanınmış bir aşçının ismi olabilirdi?!
Yusuf, tarihe meraklıydı. Senem ana’nın kim olduğunu en kısa
zamanda öğrenmeliydi.
O gün öğlene kadar çalıştıktan sonra, öğle yemeği için şirketin yemek
yerine gitmeyip Senem ana Köftecisi ne gitti. Nasıl olsa tadacaktı,
görür görmez merak etmişti, gecikmenin ne anlamı vardı!
Köfteci dükkânında masaların tamamı henüz dolmamıştı. Göz aşinası
olduğu Garson Onu uygun bir masaya buyur etti.”ağabeyciğim ne
emredersiniz?” sorusu üzerine, “Şu ilandaki Senemana Köftesinden
yemek istiyorum “dedi. Sonra ilave etti:
NURAY ÖDEK
Vefalı güzel dostlarıma benden çay:) ♥♥
Vefâ; arkanda bıraktığını, giderken yaktığını
yabana atmamandır....
Vefâ; dostluğun asaletine, verilen sözlere,
kurulan hayallere ihanet katmamandır.
Vefâ; bir tebessüme bin gözyaĢı feda
edebilmenin diğer adıdır.
Vefâ; sevgidir. ġartsız, hesapsız, sonu olmayan
bir sevginin ta kendisidir.
Vefâ; ..sahipsiz kapanmayan bir yaradır.
Bir Gönül Borcudur.
“Nedir bu köfte, nerden çıktı, bir özelliği, bir hikâyesi var mı?” diye
dükkânın en kelli felli garsonunu sıkıştırınca, Garson; “Abi tam
bilmiyorum. Patronun annesi galiba” dedi.
Bunun üzerine hemen kendi Annesi aklına geldi:
Henüz kaybedeli altı ay olmuştu. Son beraberlikte ne güzel günler
geçirmişlerdi:
“Anne bugün iyisin, yürüyüşe çıktın galiba? Kimlerle karşılaşıp
konuştun? Eczacı Tülin’e tansiyonunu ölçtürdün mü? Biliyorum para
teklif ediyorsun almıyor. Yemeği de azalttığından bugünlerde ne de
güzel kilo verdin farkında mısın?” sözlerine Annesi bazen tatlı, bazen
küfürle dolu kızgın cevaplar verir, anne oğul ne güzel samimi vakit
geçirirlerdi. Yusuf Annesi’nin aşırı kilosunu dert ediniyordu ama,
Annesi’nin bundan pek şikayeti yoktu.
Rahmetli son günlerde TV kanallarındaki evlendirme programlarına
merak salmıştı. Kim kiminle evlenmek istiyor; birbirlerine münasipler
mi? Bunları çokça merak ediyor, çoğu kez evlenmek isteyen kadınlara
gıyaben:
“Allah canınızı alsın. Takmış takıştırmış, sürmüş sürüştürmüş, kendinizi
beğendirmek için sabahın köründe çıkmış nerelerden gelmişsiniz”
derdi.
Kalabalığın içinde yalnızlığımın bir anlamı
olmalıydı. Böyle tek başıma duruşumu ben
seçmemiştim. Birileri benim adıma karar
vermiş gibi hayatın eşiğinde öylece
bekliyordum. Kendimle öyle doluyum ki, başka
bir şeye yer yok. Bir ara durdum. Gelincikleri
seyrediyorum, mavi mor, sarı çiçekleri. Işte biz
varız ya, der gibi bir ses duyuyorum.
Gülümsüyorum. Dalıp gidiyorum. Uzun bir
yolculuğa çıkıyorum kalbimde. Benim kalbimin
ülkesinde sınır yok. Keşke şu çiçeklerden biri
olsaydım. Ressamlara konu olurdum belki. Ya
da yoldan geçen biri başını çevirip bana
bakardı gülümseyerek. Susarken kendi kendimi
cezalandırıyorum. Içime çekiliyorum. Her şey
anlamını yitiriyor bir anda. Neyi özlediğimi,
neyi düşündüğümü unutturuyor, üzerini
örtüyor yalnızlığım. Hiç üşümüyorum. Hiç
yanmıyorum sıcaktan.
Otobüs birden durdu. Unuttuğum bir şeyi
hatırlar gibi hızla kalktım ayağa. Etrafıma
baktığımda herkes oturuyordu yerinde. Utanıp
geri oturdum yerime. Yanımdakiyle göz göze
geldik birden. Gülümsedi. Ben de gülümsedim.
Çok yorulmuş gibi bir ağacın dibinde oturup
dinlenmek istedim bir an. Herkes gölgesini bir
yerlerde unutmuş, arkasına bakmadan
yürüyüp gidiyor. Aslında herkesin gövdesinde
adım adım çukurlar oluşuyor farkına
varmadan. Her çukurda bir acı birikiyor.
Aradan uzun yıllar geçse de hiç bir yaranın
üzeri kapanmıyor. Yalnızca kabuk bağlıyor o
kadar. Zaman zaman o kabuğa pamuk bile
değse kanıyor.
Akşam yaklaşıyor. Siyah bir duman örtüyor
tüm gördüklerimi. Gövdemde bir çukur
kapanıyor. Bir acının daha üzeri ürtülüyor bu
gün. Dışarıdaki kirliliği, iki yüzlülüğü, yapay
gülüşleri düşündükçe, bir kez daha öpüyorum
kendi yüreğimi. Neydi özlem? Özlem,
gözlerimden havalanan kuşlardı o an. Güz hep
ayrılıktı bende kalan.
Evlenmek isteyen erkeklere de:
HERġEY SENĠ SEVMEKLE BAġLADI
Bir asırlık uykudan seni sevmekle uyandı
yüreğim.
Gökyüzüne düsen her yağmur tanesine seni
yükledim
Sırılsıklam sen olmak içindi niyetim..
SENI ÜFLEDIM RÜZGARLARA..KOKUNU
SALDIM YOLLARA.
Çiçeklere güllere seni aĢıladım
Her NEFESIMDE SENI SOLUMAK ve KOKLAMAK
ĠCINDĠ NĠYETĠM
SOL ayağıma seni sağ ayağıma beni yazdım
Yürüdüğüm her yerde SEN ve BEN
olmak içindi niyetim ♥ SEN VE BEN ♥
“Gart horuz, bundan sonra evlenmek senin neyine. Git çocuklarının
yanına birer ikişer ay kal. Torunlarını kucağına al, onları bir güzel sev,
kokla. Bunlardan güzel ne var. Kızın evli ise hiç sorun yok. O pişirir sen
yersin. Damatlar eski damat değil, kuzu gibiler. Kadınlarını seviyorlarsa
kayınvalidelerinin, kayınpederlerinin bir dediğini iki etmiyorlar, saygıda
da kusurları yok. Ben çok damat gördüm kayınpederi yanında ayak
ayak üzerine bile atmıyor” derdi.
Yusuf, Annesi’nin Televizyon da hangi programları merakla izlediğini
bildiği için, akşam işten dönüşte, o gün kimlerin evlendiğini sorar.Bu
konuda hoşça vakit geçirirlerdi.
O yıl İzmir de Kızlarının yanında iki ayı geçirdikten sonra; oğlunun
İstanbul’daki evinde de bu tatlı günler maalesef pek uzun sürmedi. İki
ayı İstanbul’da tamamlamak üzereydi ki bahar iyiden iyiye gelmişti.
Anne’nin geceleri uykuları kaçıyordu. O bahçe, bağ ne durumdaydı?
Her yıl gecikmeden, komşulardan geri kalmadan bahçe süpürtülür,
asmalar budatılır, sulama kanallarının dolan arkları temizlettirilir,
kurumuş elma, kaysı, kiraz ağaçlarının kuruyan dalları budattırılırdı…
Bunları yaptırmanın zamanı gelmiş de geçmişti bile…
DEVAMI GELECEK SAYIDA
1 AĞUSTOS 2012
SAYI: 32
SAYFA 10
ÜCRETSİZDİR

Benzer belgeler

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-50

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-50 arazinin azlığı, artan aile nüfusu nedeniyle arazilerin bölünmesi, küçük baş hayvancılığın tama yakın yok olması, 1938lerde kurulan Divriği Demir Madenlerinin işletme ömrünün ve verimliliğinin azal...

Detaylı

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-54

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-54 İki hafta önce İmralı’ya giden “özel ulaklar”, dönüşlerinde oradaki iblisin “Meclis yazın da çalışsın” direktifini ilgililerle paylaşmışlardır.

Detaylı

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-55

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-55 ekonomik tedbir olarak, kışın bu yerlerde yakılan kömür masrafından kurtulmak istendiği ileri sürülmektedir ve bu hastanenin D grubunda kalmaya devam etmesi istenmektedir.

Detaylı

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-8

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-8 inşa edilen hastanenin tamamen hasta katı olarak inşa edilen, her hasta başında O2 ve gerekli donatımları yapılmış 47 yataklı katı da Divriği’deki tüm aile hekimliklerinin buraya taşınması dolayısı...

Detaylı

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-6

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-6 yapı ve teçhizatlanma gerekse öğretim eleman ihtiyacı olarak güçlendirilmesi gerekmektedir. Divriği dışında yaşayan hemşehrilerimizden bazıları Divriği’ye önemli yatırımlar yaparak kamuya bağışlamı...

Detaylı

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-31

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-31 masrafından kurtulmak istendiği ileri sürülmektedir ve bu hastanenin D grubunda kalmaya devam etmesi istenmektedir.

Detaylı

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-42

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-42 OLACAKTIR. Genel Yayın Yönetmeni

Detaylı

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-27(15.05.12)

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-27(15.05.12) arazinin azlığı, artan aile nüfusu nedeniyle arazilerin bölünmesi, küçük baş hayvancılığın tama yakın yok olması, 1938lerde kurulan Divriği Demir Madenlerinin işletme ömrünün ve verimliliğinin azal...

Detaylı

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-44

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-44 arazinin azlığı, artan aile nüfusu nedeniyle arazilerin bölünmesi, küçük baş hayvancılığın tama yakın yok olması, 1938lerde kurulan Divriği Demir Madenlerinin işletme ömrünün ve verimliliğinin azal...

Detaylı