10 Aralik 2003 - KAHVE MOLASI

Transkript

10 Aralik 2003 - KAHVE MOLASI
Yazýlan, Okunan, Kopyalanan, Ýletilen, Saklanýlan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete - Yýl: 2 Sayý: 400
10 Aralýk 2003 - Fincanýn Ýçindekiler
■
■
■
ISSN: 1303-8923
■
Arkadaþlarýnýza önermek ister
misiniz?
■
■
■
KISAYOLLAR
■
SON BASKI
kahvemolasi.com
Arþivimiz
Yazarlarýmýz
Manilerimiz
Forum Alaný
Ýletiþim Platformu
Sohbet Odasý
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
Kütüphane
Kahverengi Sayfalar
FÝNCAN/SÝPARÝÞ
Medya
Ýletiþim
Reklam
Gizlilik Ýlkeleri
Kim Bu Editor?
KAPI KOMÞULARIMIZ
■
Mafya dizilerine dikkat ... Nevzat Tarhan
AÞK BÝR OYUN : HAYATIN KENDÝSÝ GÝBÝ ... Tuba Çiçek
AZMÝ BEY ... Zeki Yýldýrým
ÝNSANI BÜTÜNÜYLE SEVMEK -II- ... Hüseyin Alparslan
Birbirinizi sevin beni deðil ... Seda Esen
''O'' ... Ahmet Öztürk
Café d'Istanbul...Mustafa Serdar Korucu
Milenyumun Mandalý...Sait Haþmetoðlu
Dost Meclisi, Tadýmlýk Þiirler, Biraz Gülümseyin,
Kýraathane Panosu, Ýþe Yarar Kýsayollar,
Damak Tadýnýza Uygun Kahveler
Editör'den : Bugün hakkýnýzý arayýn!..
Merhabalar,
Olmadý yahu Kartal. Korkak oyun mu yoksa, rakibin becerisi mi kararsýzým
ama gerçekten üzüldüm. Ellibeþbin kiþilik koroyla galip gelememek acý olsa
gerek. Romen hoca keþke biraz daha cesur olabilseydi, ama iþte
olmayýnca olmuyor. Baþarý için biraz da þans olmasý lazým. Gitti paracýklar
geldi UEFA. Ona da þükür.
10 trilyonluk biletlerden aldýnýz mý arkadaþlar? Acele edin bilet kalmaz
sonra dövünürsünüz. Bakýn Kartal da paracýklarý kaptýrdý. Þimdi onlar da
telafi için giþelerin önünde kuyruða girer maazallah. Siz siz olun, dirsek faul
falan demeden öne geçip birkaç bileti kapýn. Kocaman ikramiye çeyreðe
çýkacakmýþ, ondan erken tükenirmiþ. Ben medyanýn yalancýsýyým. Siz bana
bakmayýn, kesenize uygun bir bilet alýp 20 gün hayal kurun. Ben öyle yapacaðým. 20 gün beylik beyliktir.
Yoksa, ikramiyeyi kim kaybetmiþte biz bulacaðýz. Benim umudum sizlerde. Ýçinizden birine çýkarsa þu elde
kalan fincanlarý alýr bari diye umuyorum. Umut dünyasý iþte!..
Hediye kampanyamýza baþvurular hýzla(!?) devam ediyor. Bir hafta içinde binlere ulaþmayý umuyorum.
(Babababah) Amacým Türk ekonomisine bir canlýlýk getirmek, kendim için birþey istiyorsam namerdim. Bu
arada formdaki bir soru olumsuz eleþtirilere maruz kaldý. Teessüf ederim. Sanki çok meraklýydým sizin
yaþýnýzý öðrenmeye, hýh. Benimkisi yaþa uygun hediye almak isteyenlere ýþýk tutmak. Þimdi kalkýp biri
anneanneme Eminem CD'si alýr diye korkuyorum. Yoksa baþka ne ola ki, aþkolsun.
Bugün ''Ýnsan Haklarý Günü''. Hakkýmýzý aramakta çokça aciz kalan bir milletin çocuklarý olarak bu günü iyi
deðerlendirmekte yarar görüyorum. En azýndan ne gibi haklarýmýz var bilelim, hiç olmazsa hakký aramak
durumunda bile bile hak aramayalým. Bu daha onurlu olur herhalde.
Bir sonraki sayýda buluþuncaya kadar bulunduðunuz yerden bir adým öne çýkýn. Sevgiyle...
Cem Özbatur
Yorum Oku / Yaz
Yukarý
AKIL OYUNLARI : Prof. Dr. Nevzat Tarhan
Mafya dizilerine dikkat
Çocuðun ilgisini uyandýran þeylerin çocuðun kiþiliðine yön verdiði biliniyor.
Çocukta konuþmayý öðrenme ile birlikte kiþilik ve kimlik geliþimi baþlar.
Çocuðun ilgisini uyandýran popüler her þey onun kiþiliðinin þekillenmesinde önemli rol oynar.
Popüler kimlikler oluþuyor
Tüketim ekonomisinin dizginlerini elinde bulunduranlar popüler kimlik oluþturarak çocuklarýn ilgisini çekiyor ve
büyük karlar elde ediyorlar.
Diðer taraftan evrensel kimlik oluþumuna hizmet ediyorlar. Yerel kültürlerin yok olmasý süreci böylece
hýzlanýyor.
TV ve bilgisayar oyunlarý ile dünya çocuklarýnýn ruhlarý kontrol ediliyor dersek abartýlý olmayacaktýr. TV ve
bilgisayarýn büyüsel etkisini çocuklarýn denetimini aile ve yaþadýðý toplumun kontrolünden uzaklaþtýrýyor ve
popüler kimlik oluþumuna götürüyor.
Baþlýca popüler kimlik türleri, pop þarkýcýlarý, mafya liderleri, transseksüel kimlikler, þiddet onaylayan
tiplemelerdir.
Bütün bu popüler kimlik tipleri çocuðun geliþen ruhunu etkiler.
Sonuçlarý:
- Suça eðilim ve saldýrganlýk artýþý.
- Tembellik, zordan kaçmak.
- Somut zevkleri, kolaycýlýðý özendirmek.
- Sabýrsýz ve aceleciliði teþvik etmek.
- Yedi yaþ altý çocuklarda gerçeði deðerlendirme yetisini bozuyor.
- Bencilliði teþvik ediyor.
- Aþk, para, kahramanlýk gibi özdeþimleri hýzlandýrýyor.
- Ayak uyduramayan çocuklarda eksiklik duygularý uyandýrýyor.
- Okul baþarýsýný düþürüyor.
- Gevþek disiplinli çocuk ortaya çýkartýyor.
- Ailenin disiplin eðitimini zorlaþtýrýyor.
Çözümler:
- Çocuðun þiddet içeren kahramanla özdeþleþmesinin doðru olmadýðýný bilmek.
- Popüler kimliði yasaklamak yerine o kimliði sorgulamayý çocuða öðretmek.
- Dünyayý elinde tutmak isteyen ve daha çok zengin olmak isteyen kimselerin para kazanmasýna alet
olunulduðu bilincini ýsrarla ve tekrarla vurgulamak.
- Çocuk eðlenceli hale getirilmiþ bu dizileri seyrederken ona "haydi ders çalýþ" gibi yaklaþýmlarda
bulunmamak, aksi takdirde çocuk derse düþman olur.
- Çocuk ve gence daha çok zaman ayýrarak, yerel kültür deðerlerimizi, inanç sistemimizi ona öðretmek.
- Popüler kimlik ile özdeþleþmesinin sakýncalarýný, bunlarýn hayal ürünü olduðunu ve bunu onaylamadýðýnýzý
onunla büyük insan gibi konuþun.
- Çocuklar mafya dizilerine, bu dizideki canlandýrýlan karakterlere ilgi duyuyorsa endiþelenmeyin. Sizin
eleþtirel tutumunuz ve onu sorgulatýcý yaklaþýmýnýz bir müddet sonra onun abartýlý yaklaþýmýný azaltacaktýr.
- Çözüm yasaklama deðil, soðuk kanlý, sabýrlý ve yumuþak tutumlarla yönlendirmektir.
- Günümüz insanýnýn at arabasýna binmesini beklemediðimiz gibi, onun da çelik çomak oyunu ile yetinmesini
bekleyemeyiz.
- Çocuk yaþadýðýný öðrenir, büyükleri örnek alýr. Siz abartýlý bu dizilere takýlýrsanýz sözünüzün yararý olmaz.
- Tek eðlencesi böyle film ve diziler olan çocuðu uzmana götürmek gerekir.
Nevzat Tarhan
[email protected]
Arkadaþýna Öner
Yorum Oku / Yaz
Yukarý
Rengarenk: Tuba Çiçek
AÞK BÝR OYUN : HAYATIN KENDÝSÝ GÝBÝ
Evimizin bulunduðu mahallenin oyun alanýndayým... Akranlarýmýn gürültüyle eðlendiði bir meydanda... Ýçimde
bir telaþ var; hani oynamaktan hiç býkmadýðýmýz oyunlar vardýr ya; yorgunluðu, çilesi, riski bol oyunlar; iþte
onlardan birini oynamak için yanýp tutuþuyorum...
Düþüp bir yerlerini yaralama riskinin yüksek olduðu oyunlardan biri... Baþýndan galibini ya da maðlubunu
kestiremediðin, her an ebelenme durumunda kaldýðýn, yüksek temposu yüzünden sorumluluklarýný, derslerini,
dostlarýný ve aileni ihmal edebileceðin oyunlardan biri...
Hava kararmak üzere, akþam yemeði vakti yaklaþmýþ; lakin içimde karþý duramadýðým bir oyun arzusu tepinip
duruyor. Eðer oyuna baþlarsam vaktinde eve gidemeyeceðim ve annemden zýlgýt yiyeceðim; üstelik yarýnki
matematik sýnavýna çalýþmam da gerek. Üfff yine de oynamak istiyorum... Zamaným çok az ve
sorumluluklarým da umurumda deðil. Kaçarým yok oynayacaðým...
Önce, akþamýn bu vaktinde en az benim kadar oynamaya istekli bir oyun arkadaþý bulmalýyým. Aslýnda
benimle bu oyunu oynamak isteyen birkaç kiþi hep vardýr mahallede lakin diþli bir oyuncu gerek bana. Beni
zorlayacak, oyuna heyecan katacak iyi bir oyuncu arýyorum.
Gözüme kestirdiklerimden birkaçýný oyuna çaðýrýyorum. Aldýðým her "cýk" cevabý hevesimi kýrarken vaktin
daralmasý sabýrsýzlýðýmý çoðaltýyor. Bir an önce oyuna baþlamalý zira birazdan annem balkonda görünüp
asabi bir sesle eve gelmem için emirler yaðdýracak.
Sonunda istediðim gibi bir oyun arkadaþý buluyorum. Vakit kaybetmeden oyun mekanýný seçiyoruz. Kalp
atýþlarým hýzlanýyor, sevinçten çýldýrabilirim. Hadi artýk baþlayalým...
Bazen ben öne geçiyorum, bazen de o; bazen þans benden yana, bazen ondan yana lanet olasý... Giderek
heyecan artýyor ve zaman giderek daralýyor. Annemin beni eve çaðýrmasý artýk an meselesi. Bunu bile bile
devam ediyorum oyuna; annemin "bir kere de ben çaðýrmadan eve gelsen" diye haykýrýþýný duyar gibiyim.
Ama mutluluktan ölmek üzereyken bunun ne önemi var? Her þeyi göze aldým. Yerimde duramýyorum...
Ve annemin oyun bozan sesi, mahallenin her duvarýnda çýnlýyor... Omuz silkip oyuna devam ediyorum.
Nasýlsa olan olmuþ. Zýlgýtý yiyeceðiz, öyle ya da böyle... Tam da havaya girmiþtik. Hem ben hem de oyun
arkadaþým performansýmýzýn en üst noktasýndayýz. Oyunun en heyecanlý yerinde eve gidilir mi yahu?
Annemin ikinci çaðrýsý biraz daha kükreme modunda duyuluyor. Hafif bir ürküntü yaþasam da, içimdeki
arzuyu bastýrmama imkan yok artýk.
Tam da zevkin doruðundayken, oyun arkadaþým oyun bozanlýk yapýyor. Oyuna dönmesi için ikna etmeye
çalýþýyorum... Ýkna olmuyor; belli ki sýkýldý benimle oynamaktan. Güzel bir oyun olmasý için, onunla
oynayabilmek için vazgeçtiðim ve göze aldýðým þeylerden bahsediyorum: "düþtüm, yaralandým, annemin
gazabýna uðradým, derslerimden geri kaldým; sense mýzýkçýlýk yaparak karþýlýðýný verdin..." Aldýrmýyor bana.
Mýzýtmaya kararlý. Giderek sinirleniyorum ve aðýz dalaþýna giriyoruz. Az önce yaþadýðýmýz keyifli ve heyecanlý
duygular yerini öfkeye býrakýyor. Topu oyun arkadaþýmýn suratýna fýrlatýp evin yolunu tutuyorum. Evde annem
beni bir hýþýmla karþýlýyor; durmadan hakaretler yaðdýrýyor ve bir iki tane de yapýþtýrýyor suratýma.
Keyfi kaçmýþ bir oyun, yetiþtirilememiþ ödevler, hayal kýrýklýðý ve kaybedilmiþ bir oyun arkadaþýyla hayatýma
kaldýðý yerden devam ediyorum...
Bir zaman sonra yeniden içimde oyun oynama tutkusu yeþeriyor. Son oyunda yaþadýðým olumsuzluklarý
unutmuþ deðilim. Yine de "belki bu defa iyi þeyler olur" diyerek, yeni bir oyun arkadaþý aramaya davranýyorum
Þimdi hava kararmak üzere, içimde dayanýlmaz bir oyun tutkusu; birazdan annem eve çaðýrýr; oyun
oynayacak pek kimse de görünmüyor etrafta. Gözüme kestirdiðim birisi var ama oynayýp oynamamakta
kararsýz. Benimse ýsrar edecek gücüm yok. Boynumu büktüm, taþlarý dizdim, topu hazýrladým bekliyorum;
gelirse oynayacaðýz, gelmezse eve gideceðim....
Aþk, oynamaktan hiç usanmadýðým bir oyun; terlemekten, yaralanmaktan, düþmekten, cezalanmaktan,
hayattan geri kalmaktan, yenilmekten ve yenmekten hiç usanmadýðým bir oyun...
Eh bu oyunu oynamak için de erkeklere ihtiyaç var... Þimdi gel de feminist ol!
Tuba ÇÝÇEK
[email protected]
Arkadaþýna Öner
Yorum Oku / Yaz
Yukarý
PASTORAL EFEMER : Zeki Yýldýrým
AZMÝ BEY
-Bu anýmý öðretmenliði bir meslekten ziyade gerçek yaþam biçimi olarak algýlayan öðretmenlere ve 1976
Yunus Emre Ýlk Öðretmen Okulu Mezunlarýna adýyorum1975 yýlýydý, gelen baharla birlikte son sýnavlar için hummalý bir çalýþma vardý. Yatýlý Öðretmen okulunun son
sýnýfýndaydýk, yaklaþýk 1.5 ay sonra karne ve diplomalarýmýz alýp bu güzel vatanýn nadide bir köþesine gidip
yýllarca aldýðýmýz eðitimin karþýlýðýný vermeye çalýþacaktýk. Ne yazýk ki bizlerde artan sadece göreve baþlama
arzusu deðildi, yurdumuzu daha sonralarý bir ahtopod gibi saracak siyasi ayýrýmcýlýðýn tohumlarý orta öðretim
kurumlarýna yeterince atýlmýþ ve hasadýný alma arzusu bir çok arkadaþýn o çocuksu gönlünü artan bir þekilde
yakýp kavuruyordu. Ýþte o günlerden biriydi, biz akþam etüdü için sýnýflara doluþmuþ, ertesi günün sýnavýna
hazýrlanmaya baþlamýþtýk. Ancak arka sýralardan gelen tartýþma hepimizin dikkatini çekmiþti. Tartýþma ve ses
tonlarý da gittikçe önlenemez düzeylere çýkýyordu. Sýnýfýmýzda fikirlerini savunmada biraz daha hoþ görüsüz
davranan ve kendilerini o görüþlerin lideri kabul eden iki arkadaþýmýzdý bunlar. Hepimiz sýralarýmýzdan kalkýp
yatýþtýralým demeye kalmadan bir birine attýklarý yumruk sesleri, boðuþma ve yuvarlanma sesleri ile kavganýn
dozuna uygun baðýrtýlarý birbirine karýþýyordu. Tam o anda kapý açýldý, biz nöbetçi öðretmendir diye telaþla
kapýya bakarken okul müdürümüz Azmi bey içeri girdi. Telaþ yerini korkuya, daha çok korkuya býraktý.
Azmi bey; otoriter, disiplinli, çok az konuþan, çok fazla ortalýklarda gözükmeyen bir müdür olarak içimizde hep
bir ürperti oluþtururdu. Kavga eden arkadaþlar týpký "don" komutunu almýþ sanatçýlar gibi daðýlmýþ üstleri
baþlarý ve birinin eli diðerini gýrtlaðýnda olduðu halde adeta taþ kesilmiþlerdi. Elbet salt onlar deðildi taþ
kesilen, bütün sýnýf baþlarý önde eðik, sus pus kalmýþtý. Çünkü olayýn siyasi boyutu vardý ve kavgaya yol
açmýþtý, hem de etüt zamaný ve ne büyük talihsizlik ki olay Azmi beyin bizzat tanýk olduðu bir anda olmuþtu.
Eminim hemen hepimiz kavga eden iki arkadaþýmýzýn valizlerini toplamasý gerektiklerini düþünüyordu ve salt
onlarla da kalmayacaktý olay. Soruþturmalar sonucunda daha çok kiþinin baþý aðrýyacaktý. Biz bu kaos içinde
kývranýrken Azmi bey "kavga eden iki kiþi kara tahtanýn yanýna gelsin" dedi. Ýki arkadaþýmýz baþlarý öne eðik,
adeta sürünürcesine tahtaya ulaþtýlar.
Azmi bey arkadaþlarýmýzýn ikisini de kulaklarýný tuttu ve gür sesiyle "Ne oluyor çocuklar neyi
paylaþamadýnýz?" dedi ve devam etti "Koca koca adamlar oldunuz, ben yarýn çocuklarým öðretmen olup bu
güzel vatana hizmete baþlayacak diye seviniyorum sizler bir kýz yüzünden birbirinize düþünüyorsunuz.... Hadi
oturun yerinize, bir daha böyle saçma konular için birbirinizi üzmeyin" dediði anda arkadaþlarýmýzdan biri
"Ama öðretmenim olay" dediði anda Azmi bey "Bak rezile birde konuþuyor, çabuk otur yerine" dedi ve
sessizce girdiði kapýdan ayný adýmlarla çýktý gitti. Bütün sýnýf girdiði þoktan kurtulmaya çalýþýyor ve bir yandan
da Müdür bey anlayamadý olayý çok þükür diye seviniyordu. Hatta bu adam anlama özürlü, salak, olayý ne
kadar farklý algýladý diye iþi komik düzeye bile çýkardýk. Sonra iki kavga eden arkadaþlar ucuz kurtulmanýn
sevinci ile barýþtýlar, karþýlýklý özür dilediler ve ne ilginçtir ki daha sonraki aylarda okul genelinde kavgalar ve
olaylar oldu ama bizim sýnýfta hiç kavga olmadý. Yýllar yýllar sonra, evet ben benzer bir kürsüye öðretmen
olarak atandým.
Bir gün bir akþam etüdünde tam bir sýnýfa ayaðýmý atarken geçmiþte yaþadýðým bu olay aklýma geldi.
Gülümseyerek anýlarý þöyle bir turladým, birden aklýma bir þey takýldý. Yaþadýðýmýz olayý Azmi beyin
anlayamamýþ olduðu þeklindeki düþünce bir çok acaba çekincesi altýnda ezilmeye baþladý. Her olayýn
düþündüðümde aslýnda Azmi beyin olayý o gün bütünüyle anladýðýný sonucuna daha çok yaklaþýyordum. Ama
niye böyle davranmýþtý ? bu soruyu günlerce düþündüm. Ta ki kavgacý arkadaþlarýn bir akþam telefon edip
yaz tatilinde çoluk çocuk size geliyoruz diye telefon ediþine kadar. Evet, asýl salak ve kavrama özürlüsü olan
bizdik. Azmi bey o gün olayý fazlasýyla anlamýþtý ve geliþim yönünü de görebiliyordu. O gün saçma bir
gerekçe yaratýp arkadaþlarýmýzý rencide etmeden, ceza vermeden yatýþtýrabilmiþti. Sýnýfýmýzda bozulmaya
yüz tutan huzursuzluðu düzeltmiþ, bize arkadaþlarýmýzý hediye etmiþti. Ama bir hatasý vardý, bu dersi bizzat
gözümüz içine baka baka bize anlatmýþ ve bizim kavrayabileceðimizi düþünmüþtü. Fakat ne gezer, biz onu
yýllar boyu anlama özürlü olarak kabul edip alay ettik. Çünkü bu gün biliyorum ki Azmi bey o gece bizim
kafamýzýn yettiði ölçüde davranýp arkadaþlarýn kavga gerekçelerine göre davransaydý, çoðumuz mezun
olamayacaktýk, sýnýfýmýz siyasi kavgalarýn sürdüðü bir arena olacaktý. Þimdi tatile gelmesini beklediðim
arkadaþýmý bile nefretle anýyor olacaktým.
Zeki Yýldýrým
Arkadaþýna Öner
Yorum Oku / Yaz
Yukarý
Kahvecigillerden : Hüseyin Alparslan
ÝNSANI BÜTÜNÜYLE SEVMEK -IIKýsa süreli bir iþ seyahatinin dönüþüydü. Gün akþama yüzünü dönmüþ , güneþ vedaya hazýrlanýyordu usul
usul . Bütün günü aç geçirmiþti . Açlýk deðildi onu yoran . Bir demli çay yahut bir sigara , alýp götürecekti
açlýðýný. Bütün kaslarý yorgunluk emarelerini üzerinden atacak, kalan yolunu tamamlayabilecekti. Yapamadý.
Arabasýný park edecek bir yer aradý. Biraz önce geçtiði , yeþilliklerle bezenmiþ yollar deðildi karþýsýndaki.
Kentin is kokulu caddelerindeydi. Korna sesleri , insanlarýn telaþlý ayak seslerine karýþýyordu. Amaçsýzca
oradan oraya koþuþturan insanlarý , kar sularýnýn yükselttiði nehirlere benzetti. Akýyorlardý durmadan oradan
oraya .
Arabasýný park etti. Caddeden aþaðýya doðru yürüdü. Kirli hava boðazýný yakýyordu. Midesi bulandý. Kusacak
gibi oldu. Bir ara vazgeçip yola devam etmeye karar verdi. Apartmanlarýn arasýndaki caddede yürümeye
baþladý. "Sanýrým her insanýn kolaylýkla becerebildiði bir þeyler var." "Kimi iyi doktor , baþarýlý avukat,
öðretmen , þarkýcý olabiliyor." Diye düþündü. Mesleðinde baþarýlý sayýlýrdý aslýnda. "Baþarýlý deðilim !" diye
mýrýldandý. "Kentten kente savruldum yýllar boyu ." Sanki , Tutunamayanlar'ý onun için kaleme almýþtý yazar.
Gülümsedi. Hayatýn benzerliklerle dolu olduðunu , her kentte yaþamaya deðer günlerin olduðunu biliyordu. "
Ýyi mühendis deðilim ama , kolaylýkla uyum saðlarým yeni þehirlere" dedi. "Örneðin caddeye sýralý þu
apartmanlardan birinde daire kiralayabilir , yeni hayata baþlayabilirim" dedi. Ýnsanlarla tanýþmak , kentlerin
düzenlerine ayak uydurmak en kolayý idi onun için . "Tutunabilirim , yazar benim için mi yazmýþ o kitabý ! Bak
sen!" diye mýrýldandý.
Yemek yiyebileceði iyi bir lokanta buldu. Yemekleri sipariþ verdi. "Önce çorba , kaþarlý olacak , ardýndan bol
tereyaðlý döner , ve tatlý mutlaka kaymaklý olacak" Garson gülümsedi. "Peki efendim , hizmetimizden
memnun kalacaksýnýz" dedi. "Çayý unutmayýn sakýn !" Yemekten hemen sonra , demli ve sýcak olacak .
Buharý tütmeli mutlaka!" dedi garsona. Masasýný ayýrttý. Yan masa da rezerv edilmiþti. Semra haným
yazýyordu. Bir süre daha dolaþtý caddelerde. Kirli hava boðazýný daha fazla yakmýþtý. Hava serinlemeye
baþladý. Üþüdüðünü hissetti. Arabasýna dönüp pardösüsünü almaya karar verdi. Vazgeçti. Lokantaya doðru
hýzlý adýmlarla yürüdü. Kendisine ayrýlan masaya oturdu. Yavaþ yavaþ insanlar doluþmaya baþladý. Aynadan
içeri giren insanlara bakýyordu. Kimi yüzlerde yorgunluk , kimi yüzlerde umursamazlýk vardý.
"Ýnsan nasýl bir anlamla sürdürür hayatýný ? Nedir yaþamaktaki maksadý ? Niçin gelmiþtir , dünyaya ? Neden
yaþar ve soluklanýr , asma bahçelerinde ? Her gün üzerine doðan ve batan güneþe bakýp bakýp kim bilir kaç
kez sordular bu soruyu kendilerine" dedi . "Belki de sormuyorlar" dedi.
Yaný baþýndan geçenlere baktý. Çocuðunu kucaðýna alýp , sevgiyle kucaklayan anneye... Tereddütsüz onun
için canýný hiçe sayacak anneye ! "Cevaplarýný biliyordur o kadýn" dedi gülümseyerek. "Belki de iç güdüleri,
sevgiyle kucaklatýyordur çocuðunu kim bilir !" Gülümsedi.
Kirli sarý saçlarý sakalýna karýþmýþ , üzerindeki ceket yýrtýk ve koltuk deðneklerine dayanarak yürüyen bir
adam girdi içeri. Zorla ilerliyordu. Yanýnda ise orta yaþlý ,oldukça güzel bir bayan vardý. "Lütfen oturunuz" dedi
yaþlý adama. Hemen yanýndaki Semra Haným yazan masaya oturmuþlardý. Lokantayý günlerce yýkanmadýðý
belli olan adamýn kokusu sarmýþtý. "Savol kýzým" ."savol" diye mýrýldanýp duruyordu yaþlý adam. Genç haným
hiçbir þey söylemeden öylece bakýyordu adama. Yüzünde gülümseme belirdi. Garson yanlarýna yaklaþtý. "Ne
alýrsýnýz" diye sordu. Kadýn, yaþlý adam dönerek ; " Önce çorba kaþarlý , bol tereyaðlý döner , tatlý , ne dersiniz
?" diye sordu. Yaþlý adam mahcubiyet içerisinde "savol kýzým , sen nasýl dilersen , savol" dedi.
Suskun oturdular. Çorbalarý geldi. Yaþlý adam elleri titreyerek , bazen de üzerine dökerek içti çorbasýný.
Kaþýðýndan dökülen çorba kirden rengi dahi belli olmayan gömleðine dökülüyordu. Mahcup ifadeyle
karþýsýnda oturan kadýna bakýyordu. Kadýn gülümseyerek yaþlý adamýn eline dokundu. " Çocuklarýnýz yok mu
, eviniz , eþiniz hayatta mý , bir geliriniz de mi yok". Diye peþ peþe sorular soruyordu. Yaþlý adam "yok , valla
yok" diye cevap yetiþtiriyordu. Yemeklerini yerlerken sesleri lokantanýn uðultularý arasýnda kayboldu.
"Tutunamayanlar'ý yazan yazar bunlarý da gördü mü bildi mi ?" diye söylendi. Hýzlý adýmlarla arabasýna doðru
giderken. O kadýn isterse bir miktar para verip , yaþlý adamýn karnýnýn doymasýný saðlayabilirdi. Ama o bunun
yerine birlikte yemek yemeyi tercih etmiþ , yaþlý adamýn kolundan tutmuþ , hiç gidemediði lokantaya
götürmüþtü , karþýlýklý yemek yemiþlerdi. Yaþlý adam , nasýl bir anlam yüklü olduðunu belki de hiçbir zaman
bilemeyeceði hayatýný sürdürürken , Semra haným o lokantada yeni rezervasyonlar yapmak üzere çoktan
sokaklara düþmüþtü.
Hüseyin Alparslan
Arkadaþýna Öner
Yorum Oku / Yaz
Yukarý
Kahvecigillerden : Seda Esen
Birbirinizi sevin beni deðil...
Hep þýmartýlan bir çocuk oldum. Çocukken ailenin tek kýz bebeði olmakla baþladý bu durum. Maddi olarak hep
ölçüler olsa da, manevi olarak sevgisini göstermekten çekinmeyen bir ailede büyüdüm. Peki bu hale nasýl
geldim?
Bu denli manevi þýmarýklýk, arsýzlýk içinde sadece gösterdiðim kadar sevgi/saygý bekledim. Beklerim.
Bekleyeceðim. Ýnsanlar ne kolay "seni seviyorum" der. Öyle bir beklenti içinde olduðumu sanarak. Halbuki
beni mutlu eden bu geyikler deðil gerçek düþüncelerini duymaktýr. Güvenin de tanýmý budur benim için.
Duyunca mutlu olduðum þeyleri sýrf bunun için söylemiyorsa güvenirim o adama. Ya da duyduðumda mutsuz
olacaðým þeyleri söyleyebilirse bana. Ama 30 lardan gün aldýðým þu yýllarda pek az kiþi bu huyumun farkýnda
olmuþtur.
Büyük çoðunlukla etrafýmdakiler yapmacýk sevgi gösterileri ile abartý bir pozitiflik içinde dolana dursun aksi
açýk þekilde söylenmediði sürece ben yerimi bilirim. Sorun bu ortama girdiðimde olur. Eðreti dururum. Rahat
edemem. Yerimi benimseyemem. Nedense insanlar taht istediðimi sanýrlar. Oysa bir tabure yeter de artar.
Çok daha özgür olurum. Keyfim taburenin konforu anlatýlmaya kalkarsa kaçar.
Gerçekten sevmediðim hiçkimseye "seni seviyorum" demedim bugüne kadar. Hem dostluk hem aþk
anlamýnda. Ve (agrasif, negatif olarak algýlansam da) sevmediklerime de sevmediðimi söyledim. Son 5 yýldýr
abarttým bunu. Eskiden ben de kafamýn genelde uyuþmadýðý insanlarla görüþürdüm. %50 yi tutturmak
yeterliydi. Ayþe ile sinema konuþurdum mesela. Meyhaneye, sohbete, tatile vs gitmezdim. Sinema
arkadaþýydý Ayþe. Ve mutlaka ben de baþkalarýnýn Ayþe siydim. Birebir olmasa da karþýlýklý oynanan bu sevgi
oyununda ben de kýrýttým. Gül gibi geçinirlik yaptýk. Yani herkesin yaptýðýný yapdým. Sevdimi düþünmelerine
izin verdim. Sandýrdým daha doðrusu.
Biri bana "yarýn ölüp gitsek, bütün bunlar anlamsýz kalýr" dedi. Bahanem olmayacak artýk. Öldüðüm zaman
arkamdan kimse "acaba benle ayný masada sevdiði için mi oturdu yoksa öyle idare mi ettik durumu" diye
düþünmeyecek. Kimseye yapmacýk gülümsemek yok. Kahkaha atýyorsam da içimden geliyordur. Kimse
"acaba" demesin. Herkes yerini biliyor artýk. Ve herkes olmasa da artýk ben mutluyum. Durum budur. Artýk
ben yokum. Ya da asýl þimdi ben varým.
Evet, bencilliðimin tadýna varýyorum. Dürüst olarak sadece bir kere üzebilirim insanlarý. Oysa Ayþe hala
üzülüyordur...
Seda Esen
Ayþe'nin biri
[email protected]
Arkadaþýna Öner
Yorum Oku / Yaz
Yukarý
Misafir Kahveci : Ahmet Öztürk
''O''
Birþeyler oturup yazmak istediðim demlerde hep "O" nu yazmak isterim. Çünkü öyle güzeldir ki ve öyle
karanlýk bir halet-i ruhiyesi var ki "O"nu sevmesem de sevmiþ kadar "O" nu yazýyorum. Oysa herþey nefretle
baþlamamýþ mýydý? Gözleri beni ilk gördüðümde korkutmamýþ mýydý? Evet herþey böyle baþlamýþtý ve
"O"nun gözlerindeki tatlý su derinliðinin haleli durgunluðu gene kaçaklarý oynatmýþtý bana. Gel gör ki
yazýlandan kaçamaz insan. Alnýmýn ortasýndaki yazýyý nasýl silebilirdim ki. "O" nu çok sevmiþtim....
Yaþadýðý o çok eski kentin kasabasýný çocukluðumda da çok görmüþtüm. Hatta kafamdaki sayýsýz yarýktan
biri de o kasabadan hatýraydý. "O" nun kasabasýndan... Hayatýmda oynadýðý en önemli rol aþkla, ne kadar
inþa ettiðim varsa yýkarak yeniden inþa ederek ve tekrar yýkarak olmuþtu. Benimle alakasýz biçimde haylaz bir
çocukluk geçirmiþ gördüðüm -sevdiðim- en güzel kýzdý. En güzelleri hiç sevmemiþtim "O" na kadar. "O"ndan
sonrada sevmeyeceðim. Uykusuzluðu ve mide sancýlarýný "O"ndan öðrendim. Severken içimde aðlamaklý
yaðmurlar yaðdýrarak arkamý dönüp gitmeyi de "O"nunla öðrendim. "O"nu çok sevmiþtim...
"O"nu elde etmek için yaklaþan sýrtlanlarý gördükçe midemi dayanýlmaz bir bulantý kaplýyor ve gözlerimin
önünde yerler çamur birikintileriyle dolu karanlýk ve sisli dar bir sokak canlanýyordu. Dayanamazdým gider bir
köþede kusardým, öðüre öðüre, aðlaya aðlaya. "O" geçmiþimle baðdaþtýrýp geleceðimle korku soluduðum en
güzel kýzdý. "O"na hiç baðýramadým. Hiç hayýr diyemedim. En küçük ayrýlýklarda korkunç uçurumlarýn resmini
çizdim. Þiirimi "O"nunla büyülendirebilmiþtim. "O" nu çok sevmiþtim...
Teni ne kadar beyazdý ve gözleri nasýlda dolaþýrdý bütün hücrelerimi. Dudaklarý þairlere ilham olacak kadar
kirazdý ama ben oynayýþlarýný sevdim. Sevgiyi o kadar güzel yaþýyorduk ki tanýmlamaya kalkýþtýðýmýzda hep
ayrýlýkla sonlandýk. Kimseler rahat býrakmadý bizi. "O" benim kadar sevemedi o kutsal beyniyle. Hatta nadir
anlarda aþký yorumladý. Oysa "O"na Abraham Cawly'nin þu mýsralarýný söylemek isterdim: "Bana aþký mý
öðreteceksin? Sen git bunu kendine öðret. Ben bu konuda uzmaným elbet. Aþk tanrýsý diye bir þey varsa aþký
benden öðrensin bu hayatta." Üç kere ayrýldýk, dördüncü baþlangýcýmýz dostluk üzerine oldu. Þimdi dostuz ve
"O"nu sevmiyorum. Genede birþeyler oturup yazmak istediðim demlerde hep "O" nu yazmak isterim. "O"nu
çok sevmiþtim.
Ahmet Öztürk
Arkadaþýna Öner
Yorum Oku / Yaz
Yukarý
Café d'Istanbul par Mustafa Serdar Korucu
Merhaba,
Bugün sizlerle ilk olarak bir müzik efsanesinin, Sting'in son albümü "Sacred Love"ý, ardýndan son yýllarda
ataða kalkan Japon Sinemasý'nýn baþarýlý örneklerinden "Karanlýk Sularda"yý ve son olarak Ýspanyol tarihçi
Josep Fontana'nýn kaleminden Avrupa'ya dair çok enteresan bir bakýþ açýsýyla yazýlmýþ olan "Çarpýtýlmýþ
Geçmiþe Ayna : Avrupa'nýn Yeniden Yorumlanmasý"ný paylaþacaðým.
Keyifle dinlemenizi, izlemenizi ve okumanýzý dilerim.
SACRED LOVE / STING :
Müziði, anlam dolu þarký sözleri ile olduðu kadar siyasi
görüþleriyle de her daim dikkatleri üzerine çeken Sting, yýllar
geçse de modasý asla geçmeyen birkaç isimden kesinlikle
biridir. Profesyonelliðinin ilk dönemlerinde Police grubu ile
çalýþan sanatçý, grupla birlikte baþta "Every Breath You
Take", "Spread A Little Happiness" gibi pek çok hiti
seslendirdi. 1982 yýlýnda solo kariyerine baþlayan Sting,
"Shape Of My Heart", "Englishman In New York", "Mad
About You", "Desert Rose" gibi uluslararasý üne sahip pek
çok parçaya sahip.
Özellikle 1999 yýlýnda yayýnladýðý "Brand New Day" ile pek
çok tarzý harmanlayan, birbirine yaklaþtýrmayý baþaran 1951
Newcastle doðumlu sanatçý, her türden müzikseverin zevkle
dinlediði bir isim. En son 2001 yýlýnda canlý
performanslarýndan oluþturduðu albümü "All This Time" ile hayranlarýyla buluþan Sting, son albümü ile müzik
severlerin beklentilerini karþýlýyor.
Türkiye'de yayýnlandýðý anda "En Çok Satan Albümler" listesine 2 numaradan giriþ yapan "Sacred Love"da,
1993 yýlýnda çýkarttýðý albümü "Ten Summoner's Tales"ta da yer alan, yakýn zamanda Sugababes'in "Shape"
ve Craig David'in "Rise and Fall" adýyla "cover" ve "remake"lerini yaptýklarý, "Leon" (Aþkýn Gücü) filmine
damgasýný vuran "Shape Of My Heart" da bulunuyor.
Albümden çýkarttýðý ilk single çalýþmasý "Send Your Love"ýn dinleyiciler ve eleþtirmenler tarafýndan büyük
beðeni toplamasý üzerine Sting, albümündeki R&B'nin güçlü sesi Mary J. Blige ile düeti "Whenever I Say
Your Name" adlý parçasýný ikinci single'ý olarak seçti.
"Billboard" dergisi tarafýndan verilen en önemli baþarý ödülü olan "Asrýn Ödülü"ne layýk görülen 14 Garmmy
ödüllü Sting'in albümünde birbirinden güzel 11 parça yer alýyor.
Ayrýca üstün ses kalitesi imkaný sunan SACD (Super Audio CD) özelliði taþýyan "Sacred Love", Sting'in kutsal
aþkýný paylaþmak için bizleri bekliyor.
KARANLIK SULAR (HONOGURAÝ MÝZU NO SOKO KARA) :
Sinema izleyicisi epey uzun bir süre boyunca Hollywood
sayesinde gerçek bir korku filmi izleyemez hale gelmiþti. Ancak
bu boþluðu Japon ve Avrupa sinemasýnýn ürettiði korku filmleri
doldurmaya baþladý. Artýk izleyiciler, Hollywood'un son
yýllardaki "teenslasher"lý, bol kanlý, korkutmaktan çok mide
bulandýrýcý öðeler taþýyan filmlerinin etkisinden kurtulup Japon
ve Avrupa sinemasýndan çýkma saf korku filmlerine yönelmeye
baþladý. Japon sinemasýnýn yükseliþi, ülkemizde Hollywood
yeniden yapýmý "Ring" ile tanýdýðýmýz ancak bir süre sonra
ülkemizdeki Japon Filmleri Haftasý'nda orjinali "Ringu"yu
izleme þansý bulduðumuz üçleme ile baþladý. Ýçinde saf
korkuyu barýndýran bu film türün sevenlerini tatmin etmiþ,
Japon Sinemasý'na olan ilgiyi arttýrmýþ ve yükselen bir trend
haline getirmiþti.
Yoshimi, küçük kýzýnýn velayetini almaya çalýþan genç bir
kadýndýr. Kendine yeni bir düzen kurmak için bir yandan
karanlýk ve rutubetli evine taþýmaya, bir yandan da iþ aramaya
baþlar. Anne kýzýn taþýndýklarý evde bir süre sonra garip þeyler
olmaya baþlar. Gizemli bir þekilde ortadan kaybolan bir kýz ve
onun kýrmýzý çantasý devamlý önlerine çýkmaktadýr. Dairenin
tavanýnda nemli bir bölge belirir ve ardýndan duvarlardan
nereden geldiði belirsiz çamurumsu sular sýzmaya baþlar. Zaten ruhsal dengesi altüst olmuþ anne kýz
olanlardan büyük ölçüde etkilenecek ve Yoshimi, bir yandan ortaya çýkan bu durumla mücadele etmeye
çalýþýrken bir yandan da karþýlaþtýðý gerçek sonunda bu ortamdan nasýl kutulacaðý üzerine bir karar vermek
zorunda kalacaktýr.
Film, "Ringu" gibi yeni boþanmýþ bir kadýn ve onun küçük çocuðunun etrafýnda geliþiyor. Ancak iki film
arasýndaki farklar, filmleri birbirinden kuvvetli bir þekilde ayýrabilebecek düzeyde. "Karanlýk Sular"da özellikle
çocukluk günlerinden kalma travmatik öðeler aðýr basýyor. Çocukluk korkularýnýn en büyüklerini barýndýran
karanlýk ortamlar, uzun koridorlar, asansörler ve elbetteki küvet.
Klostrofobik atmosferi ile maddi dünyada kendini göstermeye çalýþan saf kötülüðün büyük bir özenle
anlatýldýðý "Karanlýk Sular", iletiþimsizlik ve yalnýzlýk temalarý üzerine güçlü bir þekilde giden bir Hideo Nakata
filmi. Kendisine "Ringu" üçlemesiyle sinema sektöründe haklý bir yer edinen ve uluslararasý arenada pek çok
ödüle layýk görülen Nakata, Hollywood'un görsel efektlerini kullanma yoluna gitmeden, doðal bir þekilde
korkutmayý baþarýyor. Belki de filmlerinin bu doðallýðý nedeniyle daha etkili oluyor.
"Japon Filmleri Haftasý"nda "Ringu" serisiyle birlikte Türk sinema severlerle buluþan "Karanlýk Sular" korku
filmi sevenlerini tatmin edecek türden bir yapým.
ÇARPITILMIÞ GEÇMÝÞE AYNA : AVRUPA'NIN YENÝDEN
YORUMLANMASI / JOSEP FONTANA :
Yüzyýllar boyunca bir ütopya olarak kalan Avrupa'nýn birleþmesi umudu,
geçen yüzyýlda büyük geliþme kaydetti. Ancak birleþmeye çalýþan bu
kýta, pek çok soruyu da beraberinde getirdi. Bunlarýn içinde en önemlisi
Avrupa'nýn kendi geçmiþini ne kadar biliyor olduðu ya da daha doðrusu
ne kadar tarafsýz biliyor olduðu. Ýþte bu sorunun üzerine cesaretle giden
kitabýmýz, Avrupa'nýn yalnýzca parlak yüzünü deðil madalyonun öteki
yüzünü, bugüne kadarki geliþim içinde yaþanan çekiþmeleri, çatýþmalarý
ve çeliþkileri de gözler önüne seriyor.
Avrupa'yý tarih süreci içinde ele alan kitap, objektif bir dille yazýlmýþ.
"Çarpýtýlmýþ Geçmiþe Ayna: Avrupa'nýn Yeniden Yorumlanmasý" ile
Avrupa'yý ilk olarak kuruluþundan alýyor, diðer toplumlarý küçümseyiþini
yorumluyor, Hristiyan kültürüyle tanýþtýrýyor, Ýslamiyet'in doðuþunun
Avrupa üzerindeki etkilerini ele alýyor ve bu dini Þeytan dini olarak kabul
eden bu kýtanýn bakýþ açýsýný tanýmlamaya çalýþýyor, ardýndan
Ortaçað'ýn karanlýðýndan kurtarýyor, iç çatýþmalardan geçirip ilerleme
dönemine getiriyor ve son olarak Avrupa'nýn son yüzyýlda tekrar kendini
gösteren kendini beðenmiþliðini ýrksal temellere oturtmaya çalýþmasýný
anlatýyor.
En büyük Batý Avrupa devletleri olarak tanýmlayabileceðimiz Almanya, Ýngiltere, Ýspanya, Ýtalya ve Fransa'nýn
önde gelen yayýnevlerinin ortak giriþimi olan "Avrupa'yý Kurmak" (The Making Of Europe) serisinin içinde olan
bu kitap, Ýspanyol tarihçi Joseph Fontana aracýlýðýyla alýþýlagelmiþ Avrupa tarih anlayýþýna meydan okuyan
kaçýrýlmamasý gereken bir eser.
http://www.kahvemolasi.com/cafe.asp
[email protected]
Arkadaþýna Öner
Yorum Oku / Yaz
Yukarý
Milenyumun Mandalý : Sait Haþmetoðlu
Editör'den Önemli Not:Sevgili Sait Haþmetoðlu'nun e-romaný görsel öðelerle süslendiðinden, aþaðýdaki
adresten tek týklamayla zevkle okuyabilirsiniz. Üþenmeyin... Týklayýn... Ayrýca bugünden itibaren duygu ve
görüþlerinizi yorum olarak yazabilirsiniz.
http://www.kahvemolasi.com/xfiles/mandal_1.asp
Devamý yok. BÝTTÝ
[email protected]
Yorum Oku / Yaz
Yukarý
Dost Meclisi
Fotoðraf: Þeref Bilgi
<#><#><#><#><#><#><#>
Kahve Molasý'nýn sürekli ve sabit(!?) bir yazar kadrosu yoktur. Gazetemiz, siz sevgili kahvecilerden gelen yazýlarla hayat
bulmaktadýr.
Her kahveci ayný zamanda bir yazar adayýdýr. Bu bölüm sizlerden gelecek minik denemelere ayrýlmýþtýr. Yolladýðýnýz her
özgün yazý deðerlendirilecektir. Siz sevgili kahvecilere önemle duyurulur.
Kahve Molasý bugün 3.867 kahveciye doðru yola çýkmýþtýr.
Yukarý
Tadýmlýk Þiirler
KIRGIN SEVGÝLÝ
seviþmelerde düþledim seni
ardýndan bir gece yarýsý
seine nehrine açýlan o kayýkta
annenin gitme diyen sesi
uzadýkça uzuyor karanlýkta...
geçmiþteki güzel günleri anýmsamak
içindeki ateþi söndürmeye yetmiyor
esrik dalgalarla boðuþurken yüreðin
sevdanýn bile sözünü etmiyor...
nicedir özlediðin sulara
kapýldýn iþte gidiyorsun.
görüntünden gizleniyorsun
sýrtýný dönüp aynalara...
korkar oldun gölgenden
kendini bile ürkütüyor sesin.
uykularýmýn düþmaný, kýrgýn sevgili
bu þiiri sana yazdým bilesin...
Elif Su Alkan
Yukarý
Biraz Gülümseyin
Uyarýyorum!
Eve zamanýndan erken dönen koca karýsýný yatakta en iyi arkadaþlarýndan biri ile yakalar.
Adam, hiç tereddüt etmeden ve büyük bir soðukkanlýlýkla silahýný çeker arkadaþýný vurur. Bunun üzerine
karýsý adama çýkýþýr:
- "Bak seni uyarýyorum! Bu þekilde davranmaya devam edersen yakýnda hiç arkadaþýn kalmayacak bunu
bil..."
<#><#><#><#><#><#><#>
Hay sana da bastonuna da!..
Yukarý
Kýraathane Panosu
Fotograf Vakfý Giriþimi’nden duyuru:
FOTOGRAFLARIMIZI SATIYORUZ..
Fotoðraf Vakfý Giriþimi, 20 Kasým’da Ýngiltere Konsolosluðu’na yönelik bombalý saldýrý sonucunda aðýr hasar
görmüþtür. Çalýþmalarýmýzý sürdüreceðimiz yeni ofisimize geçiþ sürecinde fotoðraf çevrelerinin ve fotoðraf
dostlarýnýn büyük desteðini yanýmýzda hissederek moral bulmaktayýz. Uðradýðýmýz yýkýmýn maddi etkilerini
hafifletebilmek ve yeni bir yer bulabilmek için baþlattýðýmýz ‘Fotoðraflarýmýzý Satýyoruz Kampanyasý’na
katýlarak siz de destek verebilir, dayanýþmanýn gücünü artýrabilirsiniz.
Fotoðraflar, ortalama 18x24 cm boyutlarýnda agrandizör baskýdýr.
Kampanya dahilindeki fotoðraflar, yalnýzca bu kampanya için ve talebiniz üzerine basýlacak, ön yüzlerinde
fotoðrafçýsýnýn imzasý, arka yüzlerinde kampanya damgasý ve edisyon numarasý bulunacaktýr.
Kampanyada yer alan fotograflarý
http://www.fotografvakfi.org/turkce/kampanya.asp#
adresinde görebilirsiniz.
Fotoðraflarýn satýþ fiyatýný,
50.000.000 TL’yi alt sýnýr kabul ederek, alýcýsý belirleyebilecektir.
Web sayfasýndan yaptýðýnýz alým sonrasý banka havalesi dekontunu aþaðýdaki adrese veya faksa
ulaþtýrdýðýnýzda fotoðraflar belirttiðiniz adrese gönderilecektir.
Yukarý
Ýþe Yarar Kýsayollar - Þef garson: Akýn Ceylan
http://www.sohbetci.com/itiraf.php
...evet itiraf ediyorum ev arkadaþýmý hiç sevmiyoruuummm...ya aslýnda iyi bi kýz ama çok þýmarýk kendisi
kraliçe falan sanýyo bütün erkekler buna bakýyomuþ...halbuki hiçte öyle degil o dünyayý nasýl bi gözle görüyo
ben anlamýyorum... Yeni bir itiraf ediyorum sayfasý daha.
http://www.derkenar.com/hizligazeteci/medya-incidondas.shtml
...Ve her zaman hayal kursa sonradan caný acýyan huzursuz, korkak oðlan... Dýþarýda gün doðuyor; bütün o
yürek hoplatan tekneler dayanýlmaz güzellikleriyle çalkantýsýz limanlarda... Gün doðuyor, ýþýðýný içine göm...
Bütün martýlar simit kýrýntýlarýnýn peþisýra güvenli limanlarda. Bir tek sen oradasýn, ýssýz bir kayalýkta her gece
yanacak, parlayacak ve söneceksin... Zaman öyle hýzlý akýp gidecek ki avuçlarýndan, inanmayacaksýn...
https://secure.benihana.com/cards/
Japon tarzý e-card göndermek istermisiniz? ...Send a personalized Benihana greeting card to friends or family
and display your thoughts in the traditional Japanese culture with the art of Kanji. First choose your message
from the list of occasions below. In Step 2, select a category displaying actual images from Japan then
continue through Steps 3 and 4 to customize your personal greeting card...
http://www.aydalga.gen.tr/masaloyku/oyku/oyku1999/oyku9906.html
...Oturduðum yerden gökyüzüne bakýyorum. Gecenin karanlýðýna güvenip balkondan yýldýzlarý izleyeceðim.
Bir kaç gündür gökte bulut yok. Açýk ve aydýnlýk ama, nedense yýldýzlarý göremiyorum. Hepsi de yeryüzüne
inmiþler. Sokaklarda lamba direklerine asýlmýþlar. Uzaktaki yapýlarýn camlarýndan sýzýyorlar. Yerden göðe
yükselen bir ýþýk kubbesi oluþturmuþlar. Sanýrým gökte yalnýz kalmak yýldýzlara dokunmuþ olmalý. Ýnsanlar
arasýndaki yaþama özlem duymuþ olmalýlar ki, onlar da yeryüzüne inmiþler. Öyleyse, hoþgeldiler...
[email protected]
Yukarý
Damak tadýnýza uygun kahveler
Title Bar Scroller v1.1 [12k] Windows (All) FREE
http://hunterdavis.com/tbs.html
Ýþe yarar mý yaramaz mý karar veremediðim bir minik program. Pencerenin baþlýk çubuðunda dilediðiniz txt
dökümanýný döndüre döndüre yazýyor. Alt yazý geçer gibi okuyabiliyorsunuz. Yazýnýn hýzýný font büyüklüðünü
ayarlamak mümkün. Ne diyelim ilginç bir deneme. Meraklýsýna...
Yukarý
http://kahvemolasi.com/sayilar/20031210.asp
ISSN: 1303-8923
10 Aralýk 2003 - ©2002/03-kahvemolasi.com
istanbullife.com
Kahve Molasý MS Internet Explorer 4.0+ ve 800x600 Res. için optimize edilmiþtir.
Uygulama : Cem Özbatur - Her hakký saklýdýr. Yayýn Ýlkeleri

Benzer belgeler

PDF Versiyonu - Kahve Molası

PDF Versiyonu - Kahve Molası Yazýlan, Okunan, Kopyalanan, Ýletilen, Saklanýlan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete - Yýl: 2 Sayý: 400

Detaylı

PDF Versiyonu - Kahve Molası

PDF Versiyonu - Kahve Molası Yazýlan, Okunan, Kopyalanan, Ýletilen, Saklanýlan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete - Yýl: 2 Sayý: 381

Detaylı

PDF Versiyonu - Kahve Molası

PDF Versiyonu - Kahve Molası Yazýlan, Okunan, Kopyalanan, Ýletilen, Saklanýlan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete - Yýl: 2 Sayý: 400

Detaylı

PDF Versiyonu - Kahve Molası

PDF Versiyonu - Kahve Molası Yazýlan, Okunan, Kopyalanan, Ýletilen, Saklanýlan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete - Yýl: 2 Sayý: 400

Detaylı