2 TEMEL TIP BİLİMLERİ TESTİ AÇIKLAMALI CEVAPLAR 1

Transkript

2 TEMEL TIP BİLİMLERİ TESTİ AÇIKLAMALI CEVAPLAR 1
2012 - 04 - TUSEM - TTBT
TEMEL BİLİMLER
TEMEL TIP BİLİMLERİ TESTİ AÇIKLAMALI CEVAPLAR
1.
Foramen ovale aşağıdaki hangi iki boşluğu birbirine bağlar?
A) Fossa cranii media - Fossa pterygopalatina
B) Fossa cranii anterior - Fossa pterygopalatina
C) Fossa cranii media - Fossa infratemporalis
D) Fossa cranii anterior - Cavitas nasi
E) Fossa cranii media - Cavitas oris
1–C
Foramen ovale içerisinden n. mandibularis’in geçtiği, fossa cranii media ile fossa infratemporalis arasında bulunan os
sphenoidale’ye ait bir deliktir.
2.
Aşağıdaki hangi 3 bağın birlikte zedelenmesi “mutsuz üçlü” olarak da anılan klinik durumu belirtir?
A) Lig. cruciatum anterius - Meniscus medialis - Lig. collaterale tibiale
B) Lig. cruciatum posterius - Meniscus medialis - Lig. collaterale fibulare
C) Lig. cruciatum anterius - Meniscus lateralis - Lig. collaterale fibulare
D) Lig. cruciatum posterius - Meniscus medialis - Lig. collaterale tibiale
E) Lig. cruciatum anterius - Meniscus lateralis - Lig. collaterale tibiale
2–A
Dizin en ciddi travmalarından biri olan bu klinik durumda lig. cruciatum anterior ile beraber birbirine yapışık olarak bulunan meniscus medialis ve lig. collaterale tibiale beraberce hasarlanırlar.
3.
Düz omuz belirtisi hangi kasın innervasyonunun bozukluğunda ortaya çıkar?
A)
M. supraspinatusB) M. trapezius
C) M. serratus anterior
D) M. latissimus dorsi
E) M. deltoideus
3–E
M. deltoideus omuzun kabarıklığını veren kastır. N. axillaris tarafından innerve olan bu kasın innervasyon bozukluğunda acromion belirtisi, apolet belirtisi veya düz omuz belirtisi olarak da bilinen omuz düzleşmesi görülür.
4.
Lacuna vasorum’dan geçmeyen oluşum aşağıdakilerden hangisidir?
A) A. femoralis
B) V. femoralis
C) N. genitofemoralis ramus femoralis
D) N. cutaneus femoris lateralis
E) Derin inguinal lenf düğümlerinin afferent kanalları
www.tusem.com.tr
2
TEMEL BİLİMLER
2012 - 04 - TUSEM TTBT
4–D
Yukarıdaki şıklarda sıralanan tüm yapılar lig. inguinale’nin altındaki aralıklardan medialde olan lacuna vasorum’dan
geçerlerken, n. cutaneus femoris lateralis lacuna muscularum’un en lateral bölümünden geçer.
5.
Aşağıdaki kaslardan hangisi tibia’ya yapışıklık göstermez?
A) M. sartorius
B) N. quadriceps femoris
C)
M. soleusD) M. gastrocnemius
E) M, gracilis
5–D
M. gastrocnemius her iki başı da femur’dan başlar ve tendo achillis yapısına katılarak calcaneus’da sonlanır. M. soleus
başlamak üzere diğer tüm kaslar ise sonlanmak üzere tibia’ya yapışırlar.
6.
Beyin sapında bulunan çekirdeklerden hangisi duyu çekirdeğidir?
A) Nuc. solitarius
B) Nuc. ambiguus
C) Nuc. salivarius inferior
D) Nuc. motorius nervi trigemini
E) Nuc. nervi facialis
6–A
Nuc. (tractus) solitarius bulbus’da bulunan tad ile ilgili bir duyu çekirdeğidir. Buraya VII., IX. ve X. kraniyal sinirler dağıldıkları alandan bu çekirdeğe tad duyusunu taşırlar.
7.
Aşağıdakilerden hangisi n. facialis’in kanal içerisinde verdiği bir daldır?
A) N. auricularis posterior
B) R. digastricus
C) Rr. buccales
D) R. marginalis mandibulae
E) N. stapedius
7–E
Nervus facialis kanal içerisinde sırasıyla n. petrosus major, n. stapedius ve chorda tympani dallarını verir. Daha sonra
for. stylomastoideum’dan temporal kemiği terk eder ve yüzde dağılan dallarını verir.
8.
Aşağıdaki Brodmann sahalarından hangisi duysal bir sahadır?
A)
4. sahaB) 6. saha
C)
8. sahaD) 43. saha
E) 44-45. sahalar
8–D
Brodmann sahalarından 43. saha gyrus postcentralis’in sulcus lateralis’e komşu bölümünde yer alır ve tad merkezi
olarak bilinir.
3
www.tusem.com.tr
2012 - 04 - TUSEM - TTBT
9.
TEMEL BİLİMLER
Aşağıdakilerden hangisi basal ganglion’lardan biri değildir?
A) Nuc. accumbens
B) Substantia nigra
C) Nuc. subthalamicus
D) Nuc. lentiformis
E) Nuc. caudatus
9–A
Nuc. accumbens beyinde bağımlılık ve ödüllendirme ile alakalı bir merkez olarak kabul edilir ve basal ganglionlardan
biri değildir.
10. Aşağıdaki kalp boşluklarından hangi ikisinin komşuluğu yoktur?
A) Sağ atrium - Sol atrium
B) Sağ atrium - Sol venrtikül
C) Sağ atrium - Sağ ventrikül
D) Sol atrium - Sağ ventrikül
E) Sağ ventrikül - Sol venrtikül
10 – D
Sağ atrioventriküler kapağın soldakine göre daha aşağı seviyede bulunmasından dolayı kalpte sağ atrium ile sol ventrikül duvarları komşuluk halindedir. Bu sebeple sol atrium ve sağ ventrikül komşuluk yapmazlar.
11. A. rectalis inferior hangi arterden doğrudan ayrılan bir daldır?
A) A. iliaca interna
B) A. iliaca externa
C) A. pudenda externa
D) A. pudenda interna
E) A. mesenterica inferior
11 – D
Rectum arterlerinden a. rectalis superior a. mesenterica inferior’un, a. rectalis media a. iliaca interna’nın, a. rectalis
inferior ise a. pudenda interna’nın dalıdır.
12. Aşağıdaki organlardan hangisinin her iki akciğerde de izi bulunmaz?
A)
Kalp B) Oesophagus
C)
V. brachiocephalicaD) A. subclavia
E) V. azygos
12 – E
V. azygos sadece sağ akciğerle komşuluk yapar. Diğer organ veya yapılar ay veya çok olmak üzere her iki akciğerde
iz yapabilirler.
13. Morrison cebi olarak da adlandırılan peritoneal boşluğun diğer ismi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Recessus retrocaecalis
B) Recessus hepatorenalis
C) Recessus subphrenicus
D) Bursa omentalis
E) İnfrakolik kompartman
www.tusem.com.tr
4
TEMEL BİLİMLER
2012 - 04 - TUSEM TTBT
13 – B
Morrison cebi karaciğerin altında bulunan 2 aralıktan sağ tarafta olanıdır. Sağ subhepatik aralık veya recessus hepatorenalis olarak da bilinir.
14. Ostium abdominale tuba uterina tüplerin hangi bölümünde yer alır?
A) Infundibulum tuba uterinae B) Ampulla tuba uterinae
C) Isthmus tuba uterinae
D) Pars uterina
E) Mesosalpinx
14 – A
Ostium abdominale tuba uterina uterus’un karın boşluğuna açılan infundibulum tuba uterinae parçasında yer alır.
15. Aşağıdakilerden hangisi periferik nöron hasarlanmasında görülen Kromatoliz’e ait bir değişiklik değildir?
A) Nissl cisimleri parçalanır ve dağılır
B) Perikaryon şişer ve büyür
C) Hasarın distalinde kalan akson dejenere olur
D) Çekirdek perifere itilir
E) Nöron gövdesi bazofilik boyanır
15 – C
Merkezi sinir sisteminde bulunan nöronların harabiyetinde rejenerasyon mümkün değildir. Bu nedenle astrositler dejenere olan nöronun yerini alır ve skarla iyileşme olur. Periferik sinir sisteminde ise nöron gövdesi sağlam ise periferik
akson kesilmesi ya da harabiyeti rejenere edilebilir. Bu rejenerasyonda özellikle görevli olan hücre Schwann hücresidir.
Kopan nöronun distalinde kalan akson parçasının dejenere olur ve buna Wallerian dejenerasyon denir. Makrofajlar,
Schwann hücrelerini tamir için indükleyen IL-17 salgılar. Periferik sinir sisteminin nöronlarının gövdesinde hasar oluşursa ilk oluşan değişiklik Kromatoliz’dir. Kromatolizde şu değişiklikler görülür.
• Nissl cisimleri parçalanır ve dağılır.
• Perikaryon şişer ve büyür.
• Çekirdek perifere itilir.
• Nöron gövdesi bazofilik boyanır.
16. Gebelik sırasında intrauterin oluşumlardan hangisi kompaksiyon olarak adlandırılan işlem sonucu oluşur?
A) Sekonder oosit
B) Spermatid
C)
BlastomerD) Morula
E)Blastokist
16 - D
Kompaksiyon (Compaction) sıkışma anlamına gelir. Fertilizasyon işlemi ile zigot halini alan embriyo yarıklanma denilen
bölünmeler sonucu blastomer adlı hücreleri oluşturur. Zigot yaklaşık 12-16 adet blastomer haline geldiğinde adezyon
moleküllerinin rol aldığı kompaksiyon işlemine uğrayarak sıkışır ve bir hücre kitlesi haline gelir. Yaklaşık 3. günde, bu
olay sonucu oluşan dut şeklindeki hücre kümesine Morula adı verilir.
5
www.tusem.com.tr
2012 - 04 - TUSEM - TTBT
TEMEL BİLİMLER
17. Primer Vitellus kesesini oluşturan hücreler aşağıdaki hücrelerin hangisinden köken alır?
A) Sitotrofoblast
B) Sinsityotrofoblast
C)
AmniyoblastD) Epiblast
E)Hipoblast
17 - E
İntrauterin hayatın 9. gününde oluşan önemli bir yapı Primer Vitellus Kesesidir (Ekzokölomik boşluk, Yolk sac). Bu
keseyi oluşturan hücreler Hipoblast kaynaklıdır. Üstte hipoblastın kübik hücreleri altta ise bu hücrelerden kaynaklanan
yassı hücreler ile çevrelenmiştir. Bu yassı hücrelerin yaptığı zarımsı yapıya Hauser membranı (eksokölomik membran)
denir. Amniyoblastlar ise epiblast kaynaklıdır ve amniyon kesesinin duvarını oluşturur.
18. Aşağıdakilerden hangisi Tip 3 kollajen içerir?
A)
TendonB) Kemik
C) Kıkırdak
D) Fetal cilt
E)Dentin
18 – D
Kollajen, bağ dokusunda en fazla bulunan fibriler proteindir. Temel olarak fibroblastlar tarafından üretilen kollajenin 19’a
yakın tipi vardır. Yapısında özellikle 4 aminoasit en fazla sayıda bulunur. Bunlar Glisin, prolin, hidroksiprolin ve alanindir.
Fetal ciltte özellikle tip 3 kollajen bulunmaktadır. Diğer tüm kollajenlerin aksine bazal membran yapısında bulunan tip
4 kollajen amorf özelliktedir.
19. Aşağıdakilerden hangisi 3. Faringeal yaydan köken alır?
A) M.Tensor Palatini
B) M.Tensor Timpani
C) M.Mylohyoideus
D) M.Stilopharyngeus
E) M.Levator Palatini
19 – D
Her bir faringeal kompleks dışta nöral krest hücreleri kökenli ektoderm ve içte endoderm ile arasında bulunan mezenkimal dokudan oluşur. Faringeal kompleksler Faringeasl cep, arkus, yarık ve membranlardan oluşmaktadır. Embriyonun
faringeal bölgesinden dışa doğru çıkıntı şeklinde oluşan yapılara faringeal yay ya da arkus adı verilir. Tipik bir faringeal
arkusdan bir sinir, bir kas, bir kıkırdak ve bir arter oluşur. 3. Faringeal yaydan oluşan sinir 9. Kranial sinir iken oluşan
kas. M. Stilopharyngeus’tur.
20. Aşağıdakilerden hangisi kan-kemik iliği bariyerinin geçirgenliğini arttırarak kana daha fazla yeni yapılmış
kan hücresinin geçmesini sağlayamaz?
A) Minerolokortikoidler
B) Glukokortikoidler
C) C3 kompleman artışı
D) Androjenler
E) Bakteriyel toksinler
www.tusem.com.tr
6
TEMEL BİLİMLER
2012 - 04 - TUSEM TTBT
20 – A
Erişkin kemik iliğinin %75’i lökosit üreten miyeloid seriye ait iken %25’i olgunlaşma sürecinde olan eritrositlerdir. Eritrositlerin ömrü daha uzun olduğundan kemik iliğinde daha az yer kaplar. Olgunlaşan hücrelerin kana çıkışı Kan-Kemik
iliği bariyerini aşarak olur. Bu geçişi sağlayan maddeler;
• C3 kompleman
• Androjenler
• Glukokortikoidler
• Bazı bakteriyel toksinlerdir.
21. Aşağıdakilerden hangisi parakrin etkili bir hematopoetik büyüme faktörü değildir?
A) IL-3
B) TPO (Trombopoetin)
C) IFN-Gamma
D) SCF (Stem cell Factor)
E) GM-CSF
21 – B
Çoğunlukla glikoprotein yapısında olan büyüme faktörleri, Kan hücre öncüllerinin büyüme ve farklanmasını kontrol
eder. Eritropoetin ve Trombopoetin hariç diğerleri salgılandıkları ortamda etkilidir. Yani etkilerini endokrin (eritropoetin
ve trombopoetin) ve parakrin gösterirler.
Büyüme faktörleri; Olgunlaşmamış hücreleri olgunlaştırarak, olgunlaşma sırasında farklandırarak ve olgunlaşmış olanların fonksiyonlarını arttırarak etki gösterirler.
22. Eritropoezde hemoglobinin ilk üretildiği hücre aşağıdakilerden hangisidir?
A) Proeritroblast
B) Bazofilik eritoblast
C) Polikromatofilik eritroblast
D) Normoblast
E) Retikülosit
22 – C
Eritrositler oksijen taşımak üzere özelleşmiş olan hemoglobini taşıyan, çekirdeksiz, organelsiz hücrelerdir. Kan hücreleri içerisinde en fazla bulunan hücre grubudur. Ortalama olarak erkekte 5.4 milyon/mm3, Kadında 4.8 milyon/mm3
olarak bulunur. Ortalama yaşam süreleri 100-120 gündür. Eritropoez ; miyeloid multipotent hücre olan Hemositoblast
aşamasından başlar. İlk oluşan eritroid seri hücresi Proeritroblasttır. Bol ribozom içeren bu hücreler, ileride eritrosit için
gerekli proteinleri sentezlemek üzere bulunur. İkinci aşamada bazofilik eritroblastlar oluşur. Bu serinin en önemli özelliği
cekirdekcik içermemesidir. Üçüncü aşamada oluşan polikromatofilik eritroblastlar ise hemoglobin sentezlenmesinin
başladığı ilk hücredir.
23. Koagülasyon kaskadında ortak yolak hangi faktörün aktiflenmesi ile başlar?
A) Faktör 1 (fibrinojen)
B) Doku Faktörü (faktör 3)
C) Faktör 4 (kalsiyum)
D) Faktör 10 (Stuart-Prower Faktör)
E) Faktör 12 (Hageman faktörü)
7
www.tusem.com.tr
2012 - 04 - TUSEM - TTBT
TEMEL BİLİMLER
23 – D
Hemostaz kanın damar içerisinde tutulmasıdır. Herhangi bir nedenle damar bütünlüğü bozulursa 4 ardışık mekanizma
ile hemostaz sağlanır;
• Lokal Vazokonstriksiyon
• Trombosit Adezyonu ve Agregasyonu (Primer hemostaz)
• Koagülasyon (Fibrin oluşumu) (Sekonder hemostaz)
• Fibrinoliz (Tersiyer Hemostaz)
Sekonder hemostaz olarakta bilinen koagülasyon sonucunda faktör 1 olan fibrinojen aktiflenir ve kanayan bölgenin
üzerine fibrin polimerlerinin çökmesi ile sonlanır. Böylece kalıcı hemostaz sağlanmış olur. Koagülasyon 2 farklı yoldan
gider. İntrensek yolak Faktör 12 nin aktiflenmesi ile başlarken, ekstrensek yolak doku faktörü olan Faktör 3 aktiflenmesi
ile başlar. Her iki yolakta sonuçta ortak bir yolakla devam eder. Ortak yolak faktör 10 ‘un aktiflenmesi ile başlar.
24. Aşağıdakilerden hangisi glomerüler filtrasyon hızını (GFR) azaltır?
A) Endotelin
B) Anjiyotensin 2
C) Nitrik oksit
D) Prostoglandin E
E)Bradikinin
24 – A
Glomerüler filtrasyon hızı; bir dakikada glomerüler kapillerden Bowman kapsülüne filtre olan sıvı hacmidir. Şu formülle
hesaplanır.
GFR = Kf X Net Filtrasyon Basıncı
(Kf Glomerüler kapiller sabitidir fizyolojik koşullarda değişmez)
GFR erkeklerde 125 ml/dk’dır. Bu günde 180 litre ultrafiltrat oluşturuluyor demektir. (Kadınlarda 115 ml/dk seviyesindedir.)
Şıklarda verilen maddelerden Nitrik oksit, PGE ve Bradikinin vazodilatördür. Bu nedenle böbrek kan akımını ve GFR’yi
arttırırlar. Endotelin ve Ang 2 ise vazokonstriktördür. Ancak buradaki önemli madde Ang 2’dir. Ang 2, diğer vazokonstriktörlerden farklı olarak efferent arteriyolü daha çok kasar. Bu nedenle GFR’yi arttırır. Endotelin ise hem afferent hem
de efferent arteriyolü kastığından dolayı GFR’yi belirgin düşürür.
25. Aşağıdaki hücrelerden hangisi böbrek fosfat tampon sisteminde rol alarak idrarla asit atılımını arttırır?
A) Toplayıcı tübül epitelyum hücresi
B) Distal tübül interkalat hücresi
C) Distal tübül esas hücresi
D) Çıkan henle kulbu epitelyum hücresi
E) Proksimal tübül mikrovillüslü epitelyum hücresi
25 – B
Distal tübül ve toplayıcı kanalların ilk kısmında bulunan İntrekalat Hücreler; K-H ATPaz pompası içeren hücrelerdir.
Midedeki proton pompasının aynısıdır. Hidrojeni idrara sekrete eder karşılığında K emilimi yapar. Ayrıca bu bölgedeki
interkalat hücreler önemli bir asit tamponlayıcı bölgedir. İdrarda bulunan fosfatlara hidrojen iyonu eklenir ve Fosforik
asit olarak idrarla asit atılımı olur. Fosfat tampon sistemi olarak adlandırılır.
www.tusem.com.tr
8
TEMEL BİLİMLER
2012 - 04 - TUSEM TTBT
26. Yenilen yemek sonrasında defekasyon hissinin belirmesi hangi tip enterik refleks ile kontrol edilir?
A) Gastrokolik refleks
B) Kolono ileal refleks
C) İliokolik refleks
D) Reseptif Relaksasyon
E) Defekasyon refleks bir olay değildir
26 – A
Enterik sinir sisitemi iki tip refleks ağıyla sindirim sistemi üzerinde düzenleyici etkiler gösterir.
Kısa refleksler: Kanal duvarında bulunan reseptörlerden gelen uyarılar lokal olarak sinapslarda işlenerek effektör
organlara iletilir. Gastrokolik refleks, enterogastrik refleks, kolonoileal refleks gibi.
• Gastrokolik reflekste: Mideden çıkan kısa uyarılar, kolon pasajını hızlandırır, defekasyon hissini uyarır.
• Enterogastrik refleks: ince barsaklar ve kolondan çıkan uyarıların mide sekresyon ve hareketini inhibe etmesidir.
• Kolonoileal refleks: Kolondan çıkan uyarıların ileum boşalmasını inhibe etmesidir.
Uzun refleksler: Reseptörlerden çıkan uyarılar merkezi sinir sistemine iletilir, orada işlenerek otonom sinir sistemi ile
effektör organlar üzerinde etki gösterir. Örneğin mide ağırsının sindirim kanal hareketlerini sempatik sinir sistemi üzerinden inhibe etmesi buna örnek olarak verilebilir.
27. Sindirim kanalında bulunan elektriksel potansiyel değişikliklerinden yavaş dalgalar hangi organda tek
başlarına kasılma hareketi başlatabilir?
A) Ösefagus
B) Mide
C)
DuodenumD) Kolon
E) Rektum
27 – B
Sindirim kanalında bulunan düz kas hücreleri arasında çok miktarda gap junctionlar bulunur. Bu sayede uyarı bir noktadan başladığında tüm düz kaslar boyunca yayılacaktır. Sindirim kanalında pacemaker aktivite göstererek ritmik uyarı
doğuran hücreler Cajal Hücreleridir.
Sindirim kanal duvarında temel olarak iki çeşit elektriksel potansiyel değişiklikleri görülür; Yavaş Dalgalar ve Sivri
(diken) dalgalar Yavaş dalgalar ritmik olarak devamlı oluşan elektriksel potansiyel değişikliğidir ve aksiyon potansiyeli
özelliği göstermezler. Bu dalgaların oluşumu zaman zaman gerçek aksiyon potansiyeli olan diken dalgaların oluşumuna neden olur. Tek başına herhangi bir kasılmayı başlatmazlar. Yavaş potansiyellerin nadirde olsa kasılma hareketi
başlatabildiği tek sindirim kanalı organı mide’dir.
28. Seröz Von Ebner Bezleri hangi yapının çevresine açılarak salgısını boşaltır?
A) Papilla Filiformis
B) Papilla Vallata
C) Papilla Fungiformis
D) Papilla Foliata
E) Dil kökü
9
www.tusem.com.tr
2012 - 04 - TUSEM - TTBT
TEMEL BİLİMLER
28 – B
Dilde temel olarak 3 tip papilla bulunur. Papillalar çoğunlukla tat tomurcuklarını içeren yapılardır.
• Papilla Filiformis (ipliksi papilla); Tat tomurcuğu içermez. Epiteli keratinize çok katlı yassı epiteldir. En çok bulunan papilladır ve temel işlevi dokunma algılamadır.
• Papilla Fungiformis (Mantarsı papilla); Mantar şeklindedir. tat tomurcukları içerir. Dil yüzeyinin kırmızı benekli
görüntüsüne neden olur
• Papilla Vallata (oluklu papilla): Dil V’si denilen olukta yerleşmiş 10-12 adet papilladır. Yüzeyinde en fazla tat tomurcuğu içeren papilladır. Yüzeyleri düz olan bu papillaların çevresinde bulunan oluğa, lamina propriada bulunan
seröz bezler olan Von Ebner Bezleri açılır. Bu bezlerin salgıladığı lipaz sayesinde vallat papillanın yüzeyi yağdan
arındırılır ve hidrofilik bir yüzey elde edilir.
Papilla foliata ise dilin arka yan kenarında bulunan, tat tomurcuklarını içeren paralel yerleşimli çok sayıda yapraksı
mukoza kıvrımıdır.
29. Aşağıdaki hormonlardan hangisi G-Proteini bağlı ikincil haberci kullanır?
A)
DopaminB) Tiroksin
C) Retinoik asit
D) D Vitamini
E) Östrojen
29 – A
Hormonların reseptörleri, kimyasal yapılarına göre hücre membranında ya da hücre içi bir bölgede olabilir. Reseptörü
hücre membranında bulunan hormonlardan büyük çoğunluğu hücre içi aktivite gösterebilmek için ikincil habercileri
kullanmak zorundadır. Seçeneklerde verilen hormonlardan sadece Dopaminin reseptörü hücre membranındadır. Bu
nedenle G proteini bağlantılı ikincil haberci kullanmak zorundadır. Dopaminin 5 reseptörü vardır. D1 ve D5 Gs üzerinden cAMP artışı yaparken D2,D3,D4 ise Gi üzerinden cAMP’yi azaltır.
30. Aşağıdakilerden hangisi kortizolün anti-enflamatuar özelliklerinden değildir?
A) Lizozom membranlarını stabilize eder
B) Kapiller geçirgenliği azaltır
C) IL-2 salınımını azaltır
D) Mast hücre degranülasyonunu engeller
E) Komplemanı aktive eder
30 – E
Kortizolün Anti-İnflamatuvar Etkileri
Etkisi
Önemi
Lizozomları stabilize eder.
- Lizozomal enzimlerin boşalmasını zorlaştırır.
Kapiller geçirgenliği azaltılır.
- Anafilakside doku ödemini engeller.
Lökosit Migrasyonunu engeller.
- İnflamasyon alanına lökositlerin gitmesini ve fagositozu engeller.
PG ve LT sentezini azaltır.
- Fosfolipaz A2 aktivitesini azaltır.
T-Lenfositleri azaltır.
- IL-2 salınımını azaltır. Bu durumda T-lenfositlerin hem kendisini hemde diğer lenfositlerin
uyarmasını azaltır.
- Çok yüksek dozlar hariç humoral aktiviteyi azaltmaz.
Ateşi düşürür.
- TNF-alfa ve IL-1 salınımını azaltarak inflamasyonu ve ateş oluşumunu engeller.
Anafilaksiyi engeller.
- Mast hücre ve Bazofillerden vezikül degranülasyonunu engeller. (Membran stabilizasyonu ile)
Komplemanı inhibe eder.
- Kompleman aktivasyonu azalır.
www.tusem.com.tr
10
TEMEL BİLİMLER
2012 - 04 - TUSEM TTBT
31. REM uykusu sırasında aşağıdakilerden hangisi gözlenmez?
A) EEG’de düşük voltajlı hızlı aktivite
B) Hızlı göz hareketleri
C) Kas tonusunde azalma
D) Beyin oksijen kullanımında azalma
E) Aktif rüya görme
31 – D
Uyku birbirini izleyen iki dönem halinde görülür. Bunlarda göz hareketleri ile spesifik olarak tanınabilen uyku bölümüne REM uykusu adı verilir. REM uykusunun temel Nörotransmitteri; Noradrenalindir. Gece boyunca uykunun
1/4’ü kadar süren uykudur. Gece boyunca periyodik olarak (yaklaşık 90 dakikada bir) Non-REM’den sonra gelir. Çok
yorgun olan kişide REM dönemleri kısadır. Ancak sabaha doğru vücut dinlendiği için REM dönemleri uzar. REM
uykusunda hızlı göz hareketleri vardır. REM uykusunda beyinde belirgin olan EEG dalgası Beta dalgasıdır. Bunlar
yüksek frekanslı düşük amplitütlü dalgalardır. Bu normalde uyanıkken alınan dalgadır. REM uykusunda vücut sanki ayaktaymış gibidir. Solunum hızlı, kan basıncı yüksek, kalp atım hızı yüksek ancak hepside düzensizdir. Beyin
oksijen kullanımı normal ya da bir miktar artmıştır. Tüm çizgili kaslarda tonüs kaybı vardır. (Göz kasları hariç) REM
uykusunda rüyalar görülür. REM uykusunda olan bir kişi uyandırılamaz ancak sabah kişinin kendiliğinden uyanması
çoğunlukla REM uykusunda olur.
32. Sağ atriyum basınç ölçüm eğrisinde görülen “V dalgası”nı en iyi tanımlayan hangisidir?
A) Aorttan, aort kapağına doğru geri kaça kanın aort içerisinde yarattığı basınç artışının sağ atriyuma yansımasıdır.
B) Diyastolün son kısmında Atriyum sistolü sırasında görülen basınç artış dalgasıdır.
C) Sistolün başında, izovolümetrik kontraksiyon sırasında Mitral ve triküspit kapağın atriyuma doğru bombeleşmesiyle oluşan basınç artışıdır.
D) Ventrikül sistolü sırasında periferden gelen kanın atriyumlara pasif doluşu sırasında görülen basınç artışıdır.
E) Ventriküler hızlı doluş döneminde atriyum içerisindeki kanın aşağı geçmesine bağlı görülen basınç düşüşüdür.
32 – D
Atryium Basınç Eğrisi:
3 yükselen 2 alçalan dalga gözlenir.
• a dalgası: Diyastolün son kısmında Atriyum sistolü sırasında görülen basınç artış dalgasıdır. Sol atriyumda basınç
daha çok artar.
• c dalgası: Sistolün başında, izovolümetrik kontraksiyon sırasında Mitral ve triküspit kapağın atriyuma doğru bombeleşmesiyle oluşan basınç artışıdır.
• v dalgası: Ventrikül sistolü sırasında periferden gelen kanın atriyumlara pasif doluşu sırasında görülen basınç artışıdır
• x inişi: Ventriküler sistol sırasında triküspit kapağın ventrikül içerisine doğru sarkması ile oluşur.
• y inişi: Ventriküler hızlı doluş döneminde atriyum içerisindeki kanın aşağı geçmesine bağlı görülen basınç düşüşüdür.
11
www.tusem.com.tr
2012 - 04 - TUSEM - TTBT
TEMEL BİLİMLER
33. Kollajen sentezinde görev alan lizil hidroksilazın kofaktörü aşağıdakilerden hangisidir?
A) Piridoksal fosfat
B) A vitamini
C)
FeD) Cu
E)Cr
33 – C
Prolil ya da Lizil hidroksilazın kofaktörleri; Vitamin C, Fe+2 dir. Ayrıca reaksiyon sırasında moleküler oksijen ve alfaketo glutarat kullanılır.
34. Hücre içi bir enzimin dış tabakasında aşağıdaki amino asitlerden hangisi bulunmaz?
A) Arginin
B) Asparajin
C) Glutamat
D) Metionin
E)Treonin
34 – D
Suyla teması olan hücreiçi ya da hücredışı proteinler globüler yapıda olup, dış tabakalarını hidrofilik amino asitler iç taraflarını da hidrofobik amino asitler oluşturur. Bu bağlamda hidrofobik bir amino asit olan metionin globüler bir proteinin
dış tabakasında bulunmaz.
35. Aşağıdaki hastalıklardan hangisi proteinlerin katlanmasındaki bozukluk sonucu ortaya çıkar?
A) Menkes hastalığı
B) Tauri hastalığı
C) l-cell hastalığı
D) Zellweger sendromu
E) Alzheimer hastalığı
35 – E
Hücrelerde proteinlerin katlanmalarını kolaylaştırıcı protein yapılar vardır. Bunlardan bazıları Cis-trans prolil izomeraz,
protein disulfit izomeraz ve katlanmayı direkt olarak sağlamayan ancak dolaylı olarak yardımcı olan şaperon proteinler
vardır. Şaperon proteinler, yüksek ısıda sentezlenirler ve doğrudan katlanma öncesi ve sırasında agregasyonları önler.
70kDa ağırlığında olup ribozomlarda sentezlenir ve hidrofobik özelliktedirler. Şaperonlar aynı zamanda proteinlerin
mitokondri ve endoplazmik retikuluma transportunu da saglar. Kalneksin, Ca+2 bağlayıcı şaperon proteindir ve endoplazmik retikulumun integral membranfosfoproteinidir. Yanlış katlanan proteinlerin yıkımını sağlar.
www.tusem.com.tr
12
TEMEL BİLİMLER
2012 - 04 - TUSEM TTBT
Katlanmaların yetersizliği bazı hastalıklara yol açar;
Alzheimer hastalığı: Beta-amiloid birikimi
Creutzfeld-Jakob hastalığı: Prion birikimi
Ailesel amiloidoz: Transthyretin/lizozim birikimi
Katarak: Kristallin birikimi
Marfan sendromu: Fibrillini yanlış katlanması
Kistik fibroz: CFTR yanlış katlanması
Skorbüt: Kollajen, yanlış katlanması
Yanlış katlanma sonucu hücre içi trafiğin bozulmasında izlenen patolojiler:
Alfa-1 antitripsin: alfa-1 antitripsin
Tay-Sachs hastaligi: Beta-heksozaminidaz
Retinitis pigmentoza: Rodopsin
36. Alfa D-glukozun 1. karbonunun oksidasyonu sonucu, oluşan bileşik aşağıdakilerden hangisidir?
A) Askorbik asit
B) Glukonik asit
C) Glukuronik asit
D) Sorbitol
E) Laktik asit
36 – C
Glukozun aldehit grubunu oluşturan 1. karbonun oksidasyonu sonucu, glukuronik asit oluşmakta ve bu molekül invitro
şartlarda glukoz oksidaz yönteminde oluşturulmakta, invivo şartlarda ise pentoz fosfat yolunda bir ara bileşiğin oluşmasında aracılık etmektedir.
37. Aşağıdaki ifadelerden hangisi hem molekülü için yanlıştır?
A) Her bir hem, bir molekül O2 bağlar.
B) HbA molekülüne toplam sekiz adet oksijen atomu bağlanır
C) HbA’ya oksijen bağlandıkça gergin (T) formdan, gevşek (R) forma geçer.
D) Hemoglobinde O2’nin bir hem grubuna bağlanması, diğer hem gruplarının O2’ye afinitesini kooperatif olarak
arttırır.
E) Hemoglobine oksijen bağlandıkça molekülün oksijene affinitesinin azalması oksijen satürasyon eğrisinin
hiperbolik olmasını sağlar.
37 – E
Hem molekülünün özellikleri: Her bir hem, bir molekül O2 bağlar; bir HbA molekülüne toplam dört O2 molekülü
bağlanır. HbA’ya oksijen bağlandıkça gergin (T) formdan gevşek (R) forma geçer. Hemoglobinde O2’nin bir hem grubuna bağlanması, diğer hem gruplarının O2’ye afinitesini kooperatif olarak arttırır. Bu etki oksijen satürasyon eğrisinin
sigmoidal olmasını sağlar. Bu duruma hem-hem etkileşimi denir.
13
www.tusem.com.tr
2012 - 04 - TUSEM - TTBT
TEMEL BİLİMLER
38. Nonkompetatif (yarışmasız) inhibisyon ile ilgili olarak aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) Reverzibl nonkompetitif inhibisyonda, inhibitörle substrat enzimin ayrı ayrı yerlerine bağlandığından yarışma
yoktur.
B) İnhibisyon derecesi ile substrat konsantrasyonu arasında bir ilişki yoktur.
C) Yarışmasız inhibisyon sadece inhibitörün konsantrasyonuna bağlıdır.
D) Enzim-substrat-inhibitör üçlüsünden oluşan kompleks, enzim-substrat ikilisine göre daha yavaş hızda ürüne
dönüşür.
E) Nonkompetitif inhibisyonda Vmax azalırken, Km artar.
38 – E
Nonkompetitif inhibisyon, inhibitörün enzimin substart bağlama
bölgesi dışında herhangi bir bölgeye bağlanması sonucu gelişir
ve enzim kinetiği üzerine etkisi; Vmax düşerken, Km’in değişmediği
izlenir.
39. Sodyuma bağlı tek taraflı glukoz taşıyıcıları hangi dokuda bulunur?
A)
BeyinB) Eritrosit
C) Kalp
D) İnce bağırsak
E)Kas
39 – D
GLUT 1; beyin, böbrek, eritrosit. GLUT 2; karaciğer, pankreas B
hücresi, ince bağırsak, böbrek. GLUT 3; beyin böbrek. GLUT 4;
kalp, iskelet kası, yağ dokusu (insülin tarafından uyarılır). GLUT
5; ince bağırsak. Sodyuma bağlı tek taraflı taşıyıcı; ince bağırsak
ve böbrek (konsantrasyon gradiyentine karşı bağırsak lümeninden glukozun aktif uptake’i ve böbreğin proksimal tübülünde glukoz reabsorpsiyonu)
www.tusem.com.tr
14
TEMEL BİLİMLER
2012 - 04 - TUSEM TTBT
40. Glikolizde oksidasyon ve fosforilasyonun gerçekleştiği basamak aşağıdakilerden hangisidir?
A) Aldolaz
B) Gliseraldehid 3-fosfat dehidrogenaz
C) Fosfogliserat kinaz
D) Piruvat kinaz
E)Hegsokinaz
40 – B
Gliseraldehid 3-fosfat dehidrogenaz enzimi gliseraldehid 3-fosfatı 1,3-bifosfogliserata dönüştürür. Bu reaksiyonda gliseraldehid 3-fosfattaki elektronlar NAD’ye gider ve NADH’ı oluştururlar. Daha sonra, inorganik fosfat eklenerek yüksek
enerjili bir bileşik oluşur.
41. Hangi enzim oksidan olarak NAD+ veya NADP+’yi kullanabilir?
A) Glutamat dehidrogenaz
B) Amino asit oksidaz
C) Glukoz 6-fosfat dehidrogenaz
D) Glutamin sentaz
E) Glutaminaz
41 – A
Birçok amino asitin a-amino grubu transaminasyonla a-ketoglutarata aktarılarak glutamat oluşur. Bu nitrojen, amonyak halinde NAD+ veya
NADP+’yi aynı anda kullanabilen bir enzim olan glutamat dehidrogenaz
tarafından katalizlenen bir reaksiyonla serbestleşir. Karaciğer glutamat
dehidrogenaz aktivitesi ATP, GTP ve NADH tarafından allosterik olarak
inhibe olurken ADP enzimin aktivatörüdür.
42. İnsülin aşağıdakilerden hangisinin aktivitesini inhibe eder?
A) Sitrat liyaz
B) Piruvat kinaz
C)
FosfofruktokinazD) Asetil KoA karboksilaz
E) Fosfoenolpiruvat karboksikinaz
42 – E
Yüksek insülin/glukagon oranı tarafından indüklenen enzimler: glukokinaz, sitrat liyaz, asetil-KoA karboksilaz, HMGKoA redüktaz, piruvat kinaz, fosfofruktokinaz
Düşük insülin/glukagon oranı tarafından indüklenen enzimler: glukoz-6-fosfataz, fosfoenolpiruvatkarboksikinaz ve
fruktoz1,6-bifosfataz
43. Glukozdan arginin, serin ve aspartat sentezinde ortak ara madde aşağıdakilerden hangisidir?
A) Oksaloasetat
B) Gliseraldehid 3-fosfat
C) Piruvat
D) a-Ketoglutarat
E)Ornitin
15
www.tusem.com.tr
2012 - 04 - TUSEM - TTBT
TEMEL BİLİMLER
43 – B
Glukozdan bu üç amino asitin sentezinde, serin glikolitik ara madde olan 3-fosfogliserattan sentezlenir. Arginin, TCA
siklusu ara maddelerinden a-ketoglutarattan, aspartat ise oksaloasetatın transaminasyonuyla üretilir. Bu nedenle gliseraldehid 3-fosfat, (glikolizde 3-fosfogliseratın prekürsörüdür) listede yazılı tek ortak ara maddedir.
44. Beyinde amonyak toksisitesinin mekanizması hangi molekülün azalması sonucu oluşur?
A)
ArgininB) a-ketoglutarat
C) Arginino süksinat
D) N-asetil glutamat
E) N-asetil aspartat
44 – B
Beyinde amonyak toksisitesinin mekanizması TCA siklüsünde görev alan a-ketoglutarat molekülünün azalması sonucu, beyin hücrelerinin ATP sentezindeki bozulma sonucu meydana gelir.
45. Safra tuzu sentezinin kontrol basamağı aşağıdakilerden hangisidir?
A) HMG-KoA sentaz
B) HMG-KoA redüktaz
C) Mevalonat sentaz
D) Mevalonat redüktaz
E) 7-alfa hidroksilaz
45 – E
Safra tuzu sentezinin kontrol basamağı 7-alfa hidroksilaz’dır.
46. HDL’den şilomikron ve VLDL’lere aktarılan apoproteinler hangisidir?
A) Apoprotein B-48 ve Apoprotein CII
B) Apoprotein CI ve Apoprotein CII
C) Apoprotein E ve Apoprotein CII
D) Apoprotein D ve Apoprotein CII
E) Apoprotein A ve Apoprotein CII
46 – C
HDL’den şilomikron ve VLDL’lere aktarılan apoproteinler; Apoprotein CII ve Apoprotein E’dir.
47. Sindirimde asidik kimusun nötr hale gelmesine yol açan aracı molekül aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sekretin
B) Kolesistokinin
C)
TripsinD) Kimotripsin
E) Pepsin
47 – A
Sindirimde asidik kimusun nötr hale gelmesine yol açan aracı molekül sekretindir. Sekretin sayesinde önce bikarbonattan zengin sıvı kimusu nötr hale getirir ardından pankreatik enzimler aktivite gösterebilir.
www.tusem.com.tr
16
TEMEL BİLİMLER
2012 - 04 - TUSEM TTBT
48. Pirimidin nükleotid yıkımının son ürünü aşağıdaki moleküllerden hangisidir?
A) Orotik asit
B) Ürik asit
C)
Beta alaninD) Orotat fosforibozil transferaz
E) Orotidilat dekarboksilaz
48 – C
Pirimidin halkasının son ürünleri; beta-alanin ve beta-aminoizobütirat’dır. Daha sonra, beta-alanin’den asetil-CoA,
beta-aminoizobütirat’tan ise süksinil-CoA oluşabilir ve bu moleküller enerji veren yollarda yıkılırlar.
49. Hangi vitamin eksikliğinde hem homosistinüri hem de sistationinüri gözlenir?
A) B12 vitamini
B) Folik asit
C) Niasin
D) Piridoksin
E)Tiamin
49 – D
Piridoksin, homosisteini sistationine çeviren sistationin sentaz ve sistationini sistein ve a-ketobütirata parçalayan sistationaz enzimlerinin kofaktörüdür. Piridoksin eksikliğinde sistationinüri ve homosistinüri gözlenir.
50. En heterojen RNA tipi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sitoplazmik RNA (cRNA)
B) Ribozomal RNA (rRNA)
C) Transfer RNA (tRNA) D) Haberci RNA (mRNA)
E) Küçük nükleer RNA (snRNA)
50 – D
En heterojen RNA tipi mRNA’dır. Çünkü her protein için bir mRNA çeşidi vardır.
51. DNA polimerazlar için gerekli olan RNA parçacığını sentezleyen enzim aşağıdakilerden hangisidir?
A)Helikaz
B) Tek sarmal bağlayıcı proteinler
C) Primaz
D) Ribonükleazlar
E) DNA ligazlar
17
www.tusem.com.tr
2012 - 04 - TUSEM - TTBT
TEMEL BİLİMLER
51 – C
DNA polimeraz, bir primere gerek duyar. Yaklaşık 10 nükleotid içeren RNA primer, primaz tarafından (diğer adı RNA
primaz) katalizlenen bir reaksiyonla ebeveyn sarmaldan kopyalanarak oluşur.
52. Nükleusta DNA’nın paketlenmesinde görev alan histon proteinlerden hangisi, bağlayıcı DNA molekülünü
bir kılıf gibi sarar?
A) H1
B) H2A
C) H2B
D)H3
E)H4
52 – A
H1 dışındaki histon proteinleri, DNA molekülünün paketlenmesine yol açarken, H1 proteini, bağlayıcı DNA molekülünü
bir kılıf gibi sarar
53. Steroid hormon sentezinde hız kısıtlayıcı basamak aşağıdakilerden hangisidir?
A)Desmolaz
B) 3β-OH-steroid dehidrogenaz
C) 16 alfa hidroksilaz
D)Aromataz
E) 17 alfa-hidroksiprogesteron
53 – A
Mitokondiryal yan zincir parçalayıcı enzim (desmolaz) steroid hormon sentezinde hız kısıtlayıcı basamaktır.
54. Hangisi pro-opiomelanokortin peptid ailesine ait değildir?
A)ACTH
B) MSH (melanosit stimülan hormon)
C)Oksitosin
D) Endorfin
E) b-Lipotropin
54 – C
Pro-opiomelanokortin peptid ailesi ön ve orta hipofizde sentezlenir. Parçalanması sonucu ACTH, lipotropinler, MSH ve
endorfinler açığa çıkar.
www.tusem.com.tr
18
TEMEL BİLİMLER
2012 - 04 - TUSEM TTBT
55. Kutanöz (deri) ve subkutanöz (deri altı) dokularda infeksiyona neden olmayan fungus aşağıdakilerden
hangisidir?
A)
Trichopyton rubrumB) Microsporum canis
C) Sporotix schenkii
D) Fonsecaea pedrosoi
E) Histoplasma capsulatum
55 – E
Histoplasma capsulatum, sistemik mikoz etkenidir. Diğer seçenekler kutanöz ve subkutöz mikoz etkenleridir. Trichopyton rubrum ve Microsporum canis kutanöz mikoz, Sporotix schenkii (Sporotrikoz etkenidir) ve Fonsecaea pedrosoi
(Kromomikoz etkenidir) ise subkutanöz mikoz etkenidir.
56. Hastanelerdeki tamirat ve tadilat faaliyetleriyle ilişkili olarak özellikle immunsupresif hastalarda hastane
infeksiyonuna neden olabilen, allerjik bireylerde akciğer tutulumu, akciğerde fungus topuna neden olabilen, konidiaların ekzojen inhalasyonu ile bulaşan fırsatçı mikoz etkeni aşağıdakilerden hangisidir?
A)
Histoplasma capsulatumB) Coccidiosis immitis
C)
Candida kruseiiD) Aspergillus fumigatus
E) Rhizopus türleri
56 – D
Aspergillus fumigatus. Hastanelerdeki tamirat ve tadilat faaliyetleriyle ilişkili olarak özellikle immunsupersif hastalarda
hastane infeksiyonuna neden olabilen, alerjik bireylerde akciğer tutulumu, akciğerde fungus topuna neden olabilen,
konidiaların ekzojen inhalasyonu ile bulaşan fırsatçı mikoz etkeni Aspergillus türleridir.
57. Candida albicans türü maya mantarlarını non-albicans Candida türlerinden kesin ayırımı aşağıdakilerden
hangisi ile olur?
A) Fenol oksidaz enziminin gösterilmesi
B) 37 ºC’de üreme
C) Galaktomannan ve β1,4 glukon testi
D) Psödohif oluşumu
E) Germ tüp (çimlenme borusu) testi
57 – E
Candida albicans türü maya mantarlarını non-albicans Candida türlerinden kesin ayırmayı sağlayan mikrobiyolojik test
Germ tüp (Çimlenme borusu) testidir. Bu test C.albicans’da pozitiftir. Saf kültürden bir öze dolusu koloni serum içerisinde tüpte süspanse edilir. Etüvde 2 saat bekletilir. Mikroskopta 40 kat büyütülerek incelenir. C. albicans tomurcuklanma
gösterir. Buna Reynold-Braude fenomeni adı da verilir. C.albicans dışı Candidalarda germ tüp testi negatiftir.
58. Tedavisinde amfoterisin B’nin flusitozin ile kombine edildiği, tanısında kapsüler antijen yapısının lateks
aglütinasyon yöntemiyle saptanabildiği veya kapsül yapısının çini mürekkebi ile boyanabildiği fırsatçı
mikoz etkeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Malessezia furfur
B) Fusarium türleri
C)
Candida parapsilosisD) Criptococcus neoformans
E) Absidia ve mucor türleri
19
www.tusem.com.tr
2012 - 04 - TUSEM - TTBT
TEMEL BİLİMLER
58 – D
Tedavisinde amfoterisin B’nin flusitozin ile kombine edildiği, tanısında kapsüler antijen yapısının lateks aglütinasyon
yöntemiyle saptanabildiği veya kapsül yapısının çini mürekkebi ile boyanabildiği fırsatçı mikoz etkeni Criptococcus
neoformans’dır. Fırsatçı mikoz etkenidir. Kriptokokkozis (Kriptokokal menenjit) etkeni dimorfik olmayan, kapsüllü bir
mantardır. Patojen türlerde fenol oksidaz enzimi pozitiftir ve 37ºC’da iyi ürerler. Kapsülü mukopolisakkarit yapıdadır.
Kapsül yapısı patojenite ile ilişkilidir.Kapsül varlığı BOS, kan ve idrarda kapsüler antijenleri gösteren lateks aglütinasyon testi ile belirlenebilir. Güvercin dışkısınınyoğun olduğu toprakta bulunur. İnsana bulaş maya hücrelerinin (maya
blastokonidyumları) inhalasyonu ile olur. İnfluenza benzeri bir klinik tablo ve pnömoniye neden olur. Kan yoluyla meninkslere ulaşarak meningoensefalite neden olur. En sık tutulum şeklidir. Sinsi seyirli, uzun sürede gelişen, intrakraniyal
kitle ve hidrosefaliye neden olabilen kronik menenjite neden olur.
Tanı: Kapsül antijenleri BOS ve kanda lateks aglütinasyon yöntemiyle saptanabilir.
BOS’un çini mürekkebiyle negatif boyaması ile geniş kapsül ve blastokonidya görülür. Üreaz ve nitrat redüksiyon testleri tanıda yardımcıdır.
59. Aşağıdaki viral infeksiyonlardan hangisi tüberküloz aktivasyonu ve PPD testinde anerjiye neden olabilir?
A) Kızamık (rubeola)
B) Kabakulak (mumps)
C) Kızamıkçık (rubella)
D) Varicella zoster (VZV)
E) Sitomegalovirus (CMV)
59 – C
Kızamıkçık (Rubella) tüberküloz aktivasyonu ve PPD testinde anerjiye neden olabilir. Erişkin Tüberkülozu (Reaktivasyon Tüberkülozu)
İlk hastalıktan yıllar sonra gelişen tüberküloz infeksiyonudur.
İlk basillerin immunsupresyonun geliştiği durumlarda (örneğin gebelik, ksteroid kullanımı, kemoterapi, radtoterapi, kızamık infeksiyonu, AIDS vb.) Dormant (uykudaki) basillerin aktive olmaları ile gelişirse Reaktivasyon tüberkülozu, tüberküloz basilleriyle ikinci kez ekzojen olarak karşılaşma sonucu meydana gelirse Reinfeksiyon adı verilir. Primer tüberküloz infeksiyonunda dormant kalan basiller immun sistemi baskılayan durumlarda (Alkolizm, DM, AIDS vb.) reaktive
olur. Reaktivasyon Tüberkülozu erişkinlerde en sık görülen tablodur. Kilo kaybı, hemoptizi, gece terlemesi, hektik ateş
(sabahları olan ateş) veya subfebril ateş, gece terlemesi, yorgunluk belirgin şikayetlerdir.
60. Hepatit B infeksiyonu olan hastalarda serumda saptanmayan, ancak özel boyama yöntemleri ile hepatositlerde gösterilebilen viral gösterge hangisidir?
A) HBxAg
B) HBeAg
C) HBsAg
D) HBV-DNA
E)HBcAg
60 – E
Hepatit B infeksiyonu olan hastalarda serumda saptanmayan, ancak özel boyama yöntemleri ile hepatositlerde gösterilebilen viral gösterge HBcAg’dir. Sadece hepotositte bulunur, serumda bulunmaz Karaciğer biyopsi materyalinin özel
boyalarla (Anilin mavisi) boyanması ile sitolojik incelemeyle gösterilebilir. Nukleusta HBcAg’nin fazla depolanması ince
kumla infiltre olmuş görüntü oluşturur (Kumlu nükleus denir).
www.tusem.com.tr
20
TEMEL BİLİMLER
2012 - 04 - TUSEM TTBT
61. Cinsel yolla bulaşan, vulva, serviks ve peniste konduloma akuminata adı verilen siğillere neden olan, servikal kanser etiyolojisinde rol oynayan virus aşağıdakilerden hangisidir?
A) Polyomavirus (BK ve JC virus)
B) HSV-tip2
C) Poks virus
D) Papovavirus (human papilloma virus)
E) HTLV-III (HIV virusu)
61 – D
Cinsel yolla bulaşan, vulva, serviks ve peniste konduloma akuminata adı verilen siğillere neden olan, servik kanseri etiyolojisinde rol oynayan virus Papovavirus (human papilloma virus)’dür. İnsan Papilloma virusu tanısında hücre kültürü
kullanışlı değildir. HPV (insan papilloma virus) servikal kanserle ilişkili olup, kanser gelişiminde virusun E6 ve E7 proteinleri
rol oynar. Latent enfeksiyona neden olabilmesi, yassı epitelyum hücrelerinde sitoplazmik vakuole (koilositoz) yol açması
önemli özelliğidir. Serviks kanserinin etiyolojisinde rol alan en önemli virusdur. Kanserden en sık serotip 16 ve 18 sorumludur. Virus, Papanikalou boyası ile boyanır. Virusun tanısında hücre kültürü kullanılamaz. Tanıda altın standart yöntem
virus DNA’sını gösteren Southern blot hibridizasyondur. Northern blot ise RNA’yı hedef alan hibridizasyon yöntemidir. .
Polyomavirusler (BK ve JC virüsler): Çocukluk döneminde solunum yolu veya oral yoldan alınan virüslerdir.Latent
infeksiyona neden olurlar.İmmunsüpresif hastalarda reaktivasyonla infeksiyona neden olur.
BK virüs: Erişkinde böbrekte uzun yıllar latent kalır.İmmunsupresif tedavi alanlar ve transplant hastalarında üriner
infeksiyon (Hemorajik sistit) ve virüriye neden olur.
JC virüs (progresif multifokal lökoensefalopati): Altta yatan hematolojik hastalığı veya hücresel immun yetmezliği
olan yaşlılarda santral sinir sisteminde Prograsif multifokal lökoensefalopatiye yol açar. Demiyelinizan, dejeneratif, fatal
seyirlidir. Virüs oligodendrogliaları tutar.Konuşma ve görme bozukluğu, mental değişiklik ve paralazi yapar.
HSV-2: Genital herpes etkeni, DNA virusudur. Yumuşak şankır (etkeni Haemophilus ducreyii bakterisidir) gibi ağrılı
genital ülsere neden olur.
Poks virusler içerisinde çiçek hastalığı, Vvccinia (Çiçek aşı virusu) ve Molloscum contagiosum bulunur. En büyük kompleks DNA virüsüdür. Zarfı tuğla şeklindedir. İntrastoplazmik Guarniyeri inklüzyon cisimcikleri yapar.
Molloscum contagiosum: İnsandan insana direk temasla geçer.Küçük ve ortası siyah göbekli pembe renkli kitleşere
yol açar. Üzerine iyot sürülerek tedavi edilir.
62. Ülkemizde yaz aylarında salgınlara veya sporadik olgulara neden olabilen, sıklıkla kene ısırması sonucu
bulaşan, viral kanamalı ateşe neden olan infeksiyon hastalığı ve etken olan virusun yer aldığı virus ailesi
aşağıdakilerden hangisidir?
Hastalık
Virus ailesi
A) SARS
Corona virus
B) Lassa ateşi
Togavirus
C) Kırım Kongo hemorajik ateşi
Bunya virus
D) Sarı humma
Flavivirus
E) Dank ateşi
Retrovirus
62 – C
Ülkemizde yaz aylarında salgınlara veya sporadik olgulara neden olabilen, sıklıkla kene ısırması sonucu bulaşan, viral
kanamalı ateşe neden olan infeksiyon hastalığı Kırım Kongo Kanamalı Ateşidir. Hastalığa neden olan virusun yer aldığı
aile Bunyavirus olup, KKHA bu ailenin Nairovirus soyunda yer alır.
21
www.tusem.com.tr
2012 - 04 - TUSEM - TTBT
TEMEL BİLİMLER
63. Enterovirus ailesi içerisinde yer alan ve çocuk yaş grubunda pnömoni ve bronşiyolite neden olabilen RNA
virus’ü aşağıdakilerden hangisidir?
A) Polio virus
B) Enterovirus 68
C) Respiratuvar sinsityal virus (RSV)
D) Parainfluenza virus
E) Enterovirus 70
63 – B
Enterovirus ailesi içerisinde yer alan ve çocuk yaş grubunda pnömoni ve bronşiyolite neden olabilen RNA virusu Enterovirus 68’dir.
Diğer Enterovirusler;
Enterovirüs tip 70: Akut hemorajik konjiktivite neden olur (TUS).
Enterovirüs tip 71: Menenjit ve ensefalite neden olur.
Parainfluenza virus: Paramiksovirus ailesinde yer alır. Laringotrakeobronşit (Krupt, en sık etkenidir), farenjit, bronşiyolit ve pnömoni (en sık parainfluenza tip3 sorumlu)
Respiratuvar sinsityal virus (RSV): Paramiksovirus ailesinde yer alır.
Yenidoğanda en sık pnömoni (hastane kaynaklı, nozokomiyal) etkenidir.
64. Aşağıdaki protozoal infeksiyonlardan hangisinde proflaksisinde klorokin, doksisiklin veya meflokin
kullanılabilir?
A) Babesia microti
B) Plasmodium falcifarum
C) Trypanosoma brucei gambiense
D) Trypanosoma cruzi
E) Leishmania tropica
64 – B
Plasmodium falcifarum. Sıtma profilaksisinde klorokin, doksisiklin veya meflokin kullanılabilir. Malarya etkenleri; P.vivax,
P.ovale, P.malariae ve P.falciparum’dur. Plasmodiumlar sıtma (malarya) hastalığına neden olurlar. Kan ve doku protozoonlarıdır. İnsanlara bulaş, dişi sivrisinek, anofel vasıtasıyla olur.Sporozoitler karaciğer hücrelerini infekte ederek
şizogeni dönemini başlatırlar.Bu dönemde bir çok mezoroit oluşarak serbest hale geçerler ve eritrositlere girerek trofozoit şekline dönüşürler. Şizogeni döneminde trofozoitlerden şizontlar, şizontlardan yeni merozoitler oluşur. Merozoitler
tekrar eritrositlere grip şizogeni dönemini oluştururlar. Bunlardan gamettositler oluşur.
• Tedavi: Klorokin kullanılmaktadır. Klorokine dirençli P.falciparum için kinin, sulfadoksin ve primetamin kullanılmaktadır.
• Proflakside klorokin ve doksisiklin veya meflokin kullanılabilir.
65. Domuz eti veya domuz dışkısı ile kontamine besinlerle bulaşabilen, beyin, göz, cilt, kas, akciğer ve bağ
dokusunda organ sistiserkozu adı verilen klinik tabloya neden olan, insandaki larva formu sistiserkus
sellülozla olarak adlandırılan helmint aşağıdakilerden hangisidir?
A)
Echinococcus alveolarisB) Diphyllobothrium latum
C)
Trichinella spiralisD) Taenia saginata
E) Taenia solium
www.tusem.com.tr
22
TEMEL BİLİMLER
2012 - 04 - TUSEM TTBT
65 – E
Domuz eti veya domuz dışkısı ile kontamine besinlerle bulaşabilen, beyin, göz, cilt, kas, akciğer ve bağ dokusunda
organ sistiserkozu adı verilen klinik tabloya neden olan, insandaki larva formu sistiserkus selülozla olarak adlandırılan
helmint Taenia solium’dur.
66. Larva formları aşırı duyarlılık reaksiyonu sonucunda Löffler sendromu adı verilen atipik pnömoni tablosuna, erişkin formları ise ileus, intestinal perforasyon ve apandisite neden olabilen nematod infeksiyonu
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Strongloides stercoralis
B) Trichuris trichura
C)
Ancylostoma duodenaleD) Ascaris lumbricoides
E) Necator americanus
66 – D
Larva formları aşırı duyarlılık reaksiyonu sonucunda Löffler sendromu adı verilen atipik pnömoni tablosuna, erişkin
formları ise ileus, intestinal perforasyon ve apandisite neden olabilen nematod infeksiyonu Ascaris lumbricoides’dir.
• Askariyaz etkeni bir nematoddur. İnsanlarda erişkin formu en büyük intestinal nematoddur (15 – 35 cm). Yumurtalarla kontamine toprağın yiyeceklere bulaşması ile insana bulaş olur. İnsanlar tek konaktırlar.
• Yumurtalar barsakta larva şeklini oluştururlar.
• Larvalar yutulduktan sonra erişkin hale gelerek ince barsakta uzun süre yaşar
• Klinik bulgular larva formu ve erişkin formunda farklıdır. Larva formunda alveolleri geçerek Loeffler sendromu (yüksek ateş, balgam, eozinofili) na yol açar.
• Löffler sendromu, larva antijenlerine aşırı duyarlılık sonucu gelişir. Parazitin erişkin formları ileus, intestinal perforasyon, apandisit, tıkanma sarılığı yapabilir.
• Ağız, burun ve anüsten çıkabilir. Tetrasiklin grubu antibiyotikler erişkin formları arttırır. Larvalar barsakta erişkin hale
dönüşerek yumurtalarını dışkıya bırakırlar.
• Tanı: Dışkıda girintili – çıkıntılı safra ile boyanmış yumurtalar görülür.
67. B lenfositler ve tüm T lenfosit grubunda yer alan lenfosit yüzey reseptörleri hangileridir?
A) B lenfositlerde CD3, T lenfositlerde CD4
B) B lenfositlerde CD8, T lenfositlerde CD3
C) B lenfositlerde CD19-22, T lenfositlerde CD3
D) B lenfositlerde CD16/56, T lenfositlerde CD2
E) B lenfositlerde CD2, T lenfositlerde CD3
67 – C
B lenfositler ve tüm T lenfosit grubunda yer alan lenfosit yüzey reseptörleri sırasıyla; B lenfositlerde CD19-22, T lenfositlerde CD3
LENFOSİT YÜZEY RESEPTÖRLERİ
Lenfosit ve NK yüzey reseptörleri
Lenfosit grubu
T lenfosit
CD2
CD3(TCR)
+
+
B lenfosit
NK
+
CD4 / CD8
CD16/ 56
CD 19-22
+
_
_
_
_
_
+
_
_
+
_
23
www.tusem.com.tr
2012 - 04 - TUSEM - TTBT
TEMEL BİLİMLER
68. Konak hücrede inflamasyon sonrası gelişen ateş cevabında rol oynayan, IL-6, IL-8 ve adezyon moleküllerinin sentezini uyaran, Th1 lenfositlerden salınan proinflamatuvar sitokin aşağıdakilerden hangisidir?
A) TNF-α (tümör nekrozis faktör- α)
B) TGF-β (transforming growth faktör-β)
C) IL-6
D) IL-10
E) IL-1β
68 – E
Konak hücrede inflamasyon sonrası gelişen ateş cevabında rol oynayan, IL-6, IL-8 ve adezyon moleküllerinin sentezini
uyaran, Th1 lenfositlerden salınan proinflamatuvar sitokin IL-1β’dır.
1. Proinflamatuvar sitokinler: IL-1β, IL-8, IL-12, interferon-y, TNF-α, TNF- β’dır.
2. Antiinflamatuvar sitokinler: IL-4, IL-10, IL-13, TGF- β’dır
•
IL-6 hem proinflamatuvar hem de antiinflomatuvar etkinliğe sahiptir.
•
Akut faz proteinleri sentezini (hepatosit uyaran faktör) ve adezyon molekülleri sentezini uyarır.
•
IL- 1β → Ateş cevabında rol alır. IL-6, IL-8 ve adezyon molekülleri sentezini uyarır.
69. Kompleman sistemi ve görevlerine ilişkin olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) Serumda en çok bulunan kompleman üyesi C3’dür.
B) Klasik kompleman yolu C1q ile başlar.
C) Alternatif yol (properdin yolu) endotoksin, IgA ve mikrobiyal polisakkaritlerin C3b’ye bağlanması ile başlar.
D) C3a ve C5a membran atak kompleks oluşturur ve hücre erimesine neden olur.
E) Kompleman sistemi immun komplekslerin temizlenmesi, opsonizasyonu, kemotaksis ve bakterilerin ozmotik
lizisinde görev alır.
69 – D
Kompleman proteinleri plazmada bulunan 20 kadar ayrı komponentden oluşan en önemli immun mediatörlerdir.
Bu proteinler normalde inaktif halde iken, aktive olduklarında enzimatik amplifikasyon gösteririler. Fötüste en erken
(2 aydan sonra) oluşan doğal immunite sistemidir. Bunu IgM sentezi izler (6. aydan sonra).
Serumda en çok bulunan kompleman üyesi C3’dür.
Klasik kompleman yolu C1q ile başlar
Alternatif yol (properdin yolu) endotoksin, IgA ve mikrobiyal polisakkaritlerin C3b’ye bağlanması ile başlar.
C3a ve C5a ya  Kemotaktiftir, anafilatoksik de denir. Lökositlerin inflamasyon alanına gelmesini sağlar. C3a ve C5a
düz kas kontraksiyonu, damar geçirgenliğinin artması ve lökositlerin göçünü sağlayan etkilere sahiptir. Her iki kompenentte mast hücrelerinin de-granülizasyonuna neden olarak histamin salınmasını gerçekleştirirler.
Membran atak kompleksi (MAC) C7,C8,C9 oluşturur, bu kompleks hücre erimesine neden olur.
Kompleman sistemi immun komplekslerin temizlenmesi, opsonizasyonu, hemotaksiste ve bakterilerin ozmotik lizisinde
görev alır.
www.tusem.com.tr
24
TEMEL BİLİMLER
2012 - 04 - TUSEM TTBT
70. Aşağıdaki vücut bölgelerinden hangisi sağlıklı kişilerde steril olup mikroorganizma içermez?
A)
CiltB) Orofarenks
C) Üretra dış kısmı
D) Kolon
E) Üreter
70 – E
Üreterler sağlıklı kişilerde steril olup mikroorganizma içermez.
Orta kulak, paranazal sinüs, trakeobronşiyal ağaç, akciğerler, plevra, kan, BOS, karaciğer, safra kesesi, periton, üreter,
mesane, böbrek, prostat steril vücut alanları olup, mikroorganizma içermez (sterildir).
Vücut bölgesi
Bulunan mikroorganizmalar
Ösofogus ve mide
Aerob bakteriler
İnce barsaklar
Enterokoklar, Laktobasiller,E.coli
Bacteroides fragilis (Terminal ileumda)
Protozoonlar (Entamoeba coli, Blastocytis hominis)
Kalın barsaklar
Bacteroides fragilis (en fazla)
Bifidabucterium, E. coli, Klebsiella spp.
Clostridium perfringens
Anaerop koklar (peptokok)
Vajina
Laktobasiller (doğurganlık çağında en sık)
Anaerob Corynebacterium spp. (doğurganlık çağında sık)
Candida albicans, Peptostreptokoklar
Üretra
Staphylococcus epidermidis
Enferik Gram(-) basiller (E. coli, Klebsillla vb.)
Mycobacterium smegematis (sünnet derisi)
Orta kulak, paranazal sinüs, trakeobronşiyal ağaç, akciğerler, plevra, kan, BOS, karaciğer, safra kesesi, periton,
üreter, mesane, böbrek, prostat
Sterildir
Mikroorganizma içermez
71. Aşağıdaki kemoteropatik ilaçlardan hangisi Nocardia asteroides, Stenotrophomonas maltophilia, Pneumocytis carinii ve Toxoplasma gondii infeksiyonlarının tedavisinde kullanılabilir?
A) Kloramfenikol
B) İmipenem
C)
DoksisiklinD) Trimetoprim-sulfametoksazol
E)Klindamisin
71 – D
Nocardia asteroides, Stenotrophomonas maltophilia, Pneumocytis carinii ve Toxoplasma gondii infeksiyonlarının tedavisinde kullanılan kemoteropatik Trimetoprim-sulfametoksazol (TMP-SMZ)’dür.
TMP-SMZ’nin Antibakteriyel spektrumu
S.aureus, S.epidermidis, Streptococcus pneumoniae, Listeria monocytogenes (ampisilin en etkili antibiyotiktir), E.coli,
Klebsiella spp., Shigella, spp., Salmonella spp., Chlamydia trachomatis, Nocardia astroides, Pneumocystis carinii,
Toksoplazmo gondi (serebral form), kistik fibrozisli hastalardaki Burkholderia cepacia infeksiyonu ve hastane infeksiyonu etkeni olan Stenotrophomonas maltophilia infeksiyonlarında ilk tercih antibiyotiktir.
25
www.tusem.com.tr
2012 - 04 - TUSEM - TTBT
TEMEL BİLİMLER
72. Üremeleri için besiyerinde hematin ve nikotinamid dinükleotide (NAD) ihtiyaç duyan, erişkinlerde pnömoni, KOAH alevlenmesine, yenidoğanda ise sepsise neden olabilen kapsüllü ve kapsülsüz formları bulunan
Gram negatif kokobasil aşağıdakilerden hangisidir?
A) Klebsiella pneumoniae
B) Moraxella catarrhalis
C) Streptococcus pneumoniae
D) Neisseria meningitidis
E) Haemophilus influenzae
72 – E
Üremeleri için besiyerinde hematin (X faktörü) ve nikotinamid dinükleotide [(NAD), V faktörü] ihtiyaç duyan, erişkinlerde
pnömoni, KOAH alevlenmesine, yenidoğanda ise sepsise neden olabilen kapsüllü ve kapsülsüz formları bulunan Gram
negatif kokobasil Haemophilus influenzae’dır.
• H.influenzae’nin en önemli virülans faktörü kapsülüdür. Diğer virülans faktörleri IgA1 proteaz enzimi, fimbria ve
adhezinler, bakteriosin (hemosin)’dir.
• H.influenzae, pnömokok, meningokoklar tarafından salınan IgA1 proteaz enzimi solunum yolu mukozasında koruyucu fonksiyon yapan salgısal IgA’yı parçalayarak, bakteriyi fagositozdan korur.
• H.influenzae’nin zenginleştirilmiş besiyerlerinde kan ve kan ürünleri ilavesi ile üremeleri sağlanır. Üremesi için besiyerinde X ve V faktörleri gerekir.
• X faktörü (hematin, hemin) h emoglobin yapısında bulunur. Elektron transport sistemindeki sitokom, katalaz ve
peroksidaz enzimlerinin sentezinde kullanılır. Isıya dayanıklıdır.
• V faktörü (nikotin amid dinükleotid: NAD) olup oksidasyon redüksiyonda H+ alıcısıdır. Eritrositlerde ve stafilokoklarda bulunur. Çikolatamsı agarda X veV faktörleri etkenin üremesi için gereklidir. Kanlı agar besiyerinde eritrositlerin
hemolizi için (X ve V faktörleri için gereklidir) S.aureus ekilirse H.influenzae S.aureus ekim çizgisi etrafında ürer.
Buna süt anne fenomeni denir.
73. Kontamine süt ve iyi pişmemiş etlerle bulaşabilen, inflamatuvar gastroenterit, Reiter sendromu, reaktif
artrit, Guillain-Barre sendromuna neden olabilen mikroaerofilik, flajellası ile hareketli, karanlık alan mikroskopisinde martı kanadı veya virgül şeklinde görülen, oksidaz ve katalaz pozitif Gram negatif mikroaerofilik basil aşağıdakilerden hangisidir?
A)
Helicobacter pyloriB) Aeromonas hydrophila
C) Vibrio vulnificus
D) Camplobacter jejuni
E) Yersinia enterocolitica
73 – D
Kontamine süt ve iyi pişmemiş etlerle bulaşabilen, inflamatuvar gastroenterit, Reiter sendromu, reaktif artrit, GuillainBarre sendromuna neden olabilen mikroaerofilik, flajellası ile hareketli, karanlık alan mikroskopisinde martı kanadı veya
virgül şeklinde görülen, oksidaz ve katalaz pozitif Gram negatif mikroaerofilik basil Camplobacter jejuni’dir.
74. Enterobactericea ailesi içerisinde yer alan kemiricilerde hastalık oluşturup, pirelerle insanlara bulaşan zoonotik infeksiyon etkeni Gram negatif basil aşağıdakilerden hangisidir?
A) Proteus mirabilis
B) Salmonella choleraesuis
C)
Yersinia enterocoliticaD) Enterobacter cloacae
E) Yersinia pestis
www.tusem.com.tr
26
TEMEL BİLİMLER
2012 - 04 - TUSEM TTBT
74 – E
Enterobactericea ailesi (Gram negatif enterik basiller) içerisinde yer alan kemiricilerde (fare vb) hastalık oluşturup, pirelerle insanlara bulaşan zoonotik infeksiyon etkeni Gram negatif basil Yersinia pestis olup veba (kara ölüm) etkenidir. Bakteri
lenf dokuya tropizim gösterir. Klinik olarak bubon vebası (aksilla veya inguinal lenf nodu tutulur, en sık görülen veba
formudur.), veba pnömonisi (hastanın solunum sekresyonlarının inhalasyonu ile bulaşır) ve veba sepsisi formları vardır.
75. Aşağıdaki Gram pozitif bakterilerden hangisi vankomisine dirençli olup, yoğun bakım ünitesi, transplantasyon hastaları, yenidoğan ve hemodiyaliz hastalarında rektal taşıyıcılığa, hastane enfeksiyonlarına ve
salgınlara neden olabilir?
A) Leuconostoc türleri
B) Staphylococcus epidermidis
C) Enterococcus faecium D) Micrococcus türleri
E) Streptococcus bovis
75 – C
Enterokoklar (Enteroccocus faecalis, Enteroccoccus faecium vb.) ve non- enterokok streptokoklar (Streptococcus
bovis) D grubu streptokoklar içerisinde yer alır.
Enterekoklar yüksek tuz konsantrasyonunda (%6.5 NaCl ) üremeleri ve eskülini hidrolize etmeleri ile non-enterekok
streptokoklardan (S.bovis)ayrılır.
PYR testi (Pirrolidonil arilamidaz) enterokoklarda pozitiftir.
Enterokoklar gastrointestinal ve genital florada bulunurlar. Üriner sistem infeksiyonları, intraabdominal apse (sıklıkla
E.coli ve anaeroplarla birlikte polimikobiyal infeksiyon şeklinde), endokardit, bakteriyemi, pnömoni, kolesistite neden
olabilirler. En sık üriner sistem infeksiyonlara neden olur. Sefalosporinlere doğal dirençlidir. Aminoglikozitlere düşük
ve yüksek düzey direnç gelişebilir.
Tedavi: Ampisilin ilk tercihtir. Ampisilin genellikle aminoglikozitlerle kombine edilebilir (özellikle endokarditte). Betalaktamaz ürettiklerinden betalaktamaz inhibitörlü kombinasyonlar (sulbaktam-ampisilin) tercih edilmelidir.
Penisiline direnç varsa glikopeptid grubu antibiyotikler (vankomisin veya teikoplanin) verilmelidir. Vankomisine dirençli enterokoklar tüm dünyada ve ülkemizde bildirilmiştir. Vankomisine dirençli enterokoklar (VRE) hastane enfeksiyonları
ve hastanelerde salgınlara neden olabilir. Hastalarda, hastane personelinde rektal kolonizasyon olabilir. Kapı kolu,
yatak başı ve çevre yüzeylerde de çevresel kontaminasyona neden olabilir. VRE salgınında ünitenin temizlik ve dezenfeksiyonu, rektal ve çevre kültürleri ile tarama önerilir. VRE enfeksiyonlarının tedavisinde oksazolidinon grubunda yer
alan linezolid, lipopeptid grubunda yer alan daptomisin, glisiklin grubunda yer alan tigesiklin ve streptogramin
grubunda yer alan dalfopristin-kinupristin verilebilir.
VRE en sık Enterococcus faecium suşlarında görülür.
Non-enterokok streptokoklar: Streptococcus bovis Kolon kanseri (kanda tespiti tümör marhırı olarak kullanılabilir),
villöz adenom, divertikülite ve infektif endokardite neden olabilir.
76. Ciltte eritema kronikum migrans isimli tanısal cilt lezyonuna neden olan ve kenelerle bulaşan mikroorganizma aşağıdakilerden hangisidir?
A) Borrelia burgdorferi B) Ricketsia ricketsii
C) Babesia microti
D) Streptococcus pyojenes
E) Ehrlichia chaffeensis
27
www.tusem.com.tr
2012 - 04 - TUSEM - TTBT
TEMEL BİLİMLER
76 – A
Borrelia burgdorferi’nin neden olduğu Lyme hastalığında 1. Evrede görülen eritema kronikum migrans patognomik cilt
lezyonudur.
Streptococcus pyojenes ciltte Eritema marginatum isimli cilt lezyonuna neden olur (Akut eklem romatizması tanısında
Major Jones kriteridir).
Diğer seçeneklerde yer alan Babesia microtii protozoa (tek hücreli ökaryot mikroorganizma) olup kenelerle bulaşır.
Ricketsia ricketsii ve Ehrlichia chaffeensis kene kaynaklı bakteriyel enfeksiyonlardır, ancak eritema kronikum migrans
olarak adlandırılan cilt lezyonuna neden olmazlar.
Borrelia burgdorferi (Lyme hastalığı etkenidir)
İxoides türü kenelerin ısırması ile bulaşan pekçok organ ve sistemi tutabilen zoonotik bir hastalıktır. Etken spiroket
grubunda yer alan ürünlerinde uzun süre canlı kalabilir.
Antikoagülanları enerji kaynağı olarak kullanabilir.
Lyme hastalığının 3 evresi vardır.
Evre: Kenenin ısırdığı bölgede eritema kronikum migrans adı verilen karakteristik cilt lezyonu gelişir. Tanı koydurucudur. Öküz gözünü andıran ortası soluk, etrafı hiperemik geniş bir lezyon şeklindedir. Çapı 8-10 cm’ye kadar ulaşabilir.
Bu lezyon 3-4 haftada kaybolur, sonrasında latent dönem ve diğer evreler görülür.
Evre: Nörolojik tutulum ve karditin görüldüğü evredir.
Nörolojik tutulum: Menenjit, meningoensefalit, nörit, meningoradikülonörit şeklinde olabilir.
Kardiyak tutulum: kapak tutulumu olmadan AV blok, miyokardit, perikardit, konjestif kalp yetmezliği görülebilir.
Meningoradikülonörit (Bannwart sendromu denir) şiddetli gece nöraljisi ile karakterizedir ve ensık nörolojik tutulum
şeklidir.
Evre: Önceki evrelerde tedavi edilmemiş hastalarda görülür. Otoimmun fenomene bağlı vaskülit ve artritle karakterize
evredir. Sıklıkla tek taraflı ve en sık diz ekleminde olmak üzere poliartirt görülür. Birlikte vaskülit vardır (Vaskülitli artrit).
Tanı: ELISA ve Indirekt floresan antikor en sık kullanılan testlerdir.
Polimeraz zincir reaksiyonu (PCR) yöntemi erken ve hızlı tanı sağlar. ELISA ile IgM veIgG tipi Borrelia burgdorferi
antikorları araştırılır.
77. Aşağıdakilerden hangisi matür bir hücre tipinin yerini başka bir matür hücre tipinin aldığı reversible
değişimdir?
A) Atrofi
B)Metaplazi
C)Displazi
D) Hipertrofi
E)Apoptozis
77 – B
Metaplazi, matür bir hücre tipinin (epitelyal veya mezenkimal) yerini, bir başka matür hücre tipinin almasıdır.
Strese duyarlı hücrelerin yerini, olumsuz koşullara daha dayanıklı hücre tiplerinin aldığı adaptif bir süreçtir.
www.tusem.com.tr
28
TEMEL BİLİMLER
2012 - 04 - TUSEM TTBT
78. Bakteriyal infeksiyonlarda görülen püy içeriği, aşağıdakilerden hangisine örnek olarak verilebilir?
A) Koagülasyon nekrozu
B) Fibrinoid nekroz
C)
Likefaksiyon nekrozuD) Apoptozis
E)Fibrozis
78 – C
Likefaksiyon nekrozu, mikroorganizmalar inflamatuar hücrelerin birikimini uyardığı için fokal bakteriyal ve bazen
mantar infeksiyonlarında ve beynin hipoksik zedelenmelerinde görülen nekroz şeklidir. Dokuda inflamatuar hücreler birikir ve lökositlerin enzimleri ile doku sindirilir. Likefaksiyon nekrozunda tüm ölü hücreler tam olarak sindirilerek
dokuyu koyu yapışkan bir sıvı kitlesine döndürür. Süreç akut inflamasyon ile başlamışsa, materyal ölü lökositler de
içerdiğinden çoğu kez sarı krem rengidir ve püy olarak adlandırılır.
79. Aşağıdaki moleküllerden hangisi kemotaksise neden olmaz?
A) IL-8
B) C5a
C) LTB4
D) N-formil metionin taşıyan bakteri ürünleri
E)C3b
79 – E
Lökositler ekstraselüler alana çıkınca kimyasal uyarı boyunca infeksiyon veya zedelenme alanına göç ederler. Bu olaya
kemotaksis denir.
Kemotaksis, lökosit yüzeyindeki G protein ilişkili reseptörlere bağlanan çeşitli moleküllerce gerçekleştirilir. Bu moleküllere kemoatraktanlar denir. Bunlar G protein ilişkili reseptörlere bağlanınca ikincil haberciler oluşur ve bunlar sitoplazmik kalsiyumu arttırır. Kalsiyumun etkisi ile bağlanma olan bölgede aktin polimerize olur ve lökositler bağlanma olan
tarafa doğru psödopodik hereket yaparlar.
Kemotaksise neden olan moleküller
• Solubl bakteriyal ürünler(özellikle N-formil methionin taşıyan peptidler)
• Kompleman sisteminden C5a
• Doku yıkım ürünleri
• Lökotrienlerden LTB4
• Sitokinler: Kemokin ailesi (IL-8)
80. Aşağıdakilerden hangisinde endotel hücrelerinde ve trombositlerde üretilen başlıca araşidonik asit metabolitleri doğru verilmiştir?
Endotel hücresi
Trombosit
A) PGD2
Trmboksan A2
B) PGE2
PGF2a
C) PGF2a
PGD2
D) Prostosiklin Tromboksan A2
E) Tromboksan A2
Prostosiklin
29
www.tusem.com.tr
2012 - 04 - TUSEM - TTBT
TEMEL BİLİMLER
80 – D
Hücre
Başlıca bulunan enzim
Başlıca üretilen eikosanoidler
Endotel hücresi
Prostosiklin sentetaz
Prostosiklin (PGI2) ve PGF1a
Trombositler
Tromboksan sentetaz
Tromboksan A2
Lökositler
5-Lipooksijenaz
Lökotrienler
81. Aşağıdakilerden hangisi hangisi Tip II aşırı duyarlılık hastalıklarından değildir?
A) Otoimmün hemolitik anemi
B) Akut romatizmal ateş
C) Tip 1 diabetes mellitus
D) Good-pasture sendromı
E) Graves hastalığı
81 – C
Tip II Hipersensitivite Örnekleri
• Otoimmün hemolitik anemi
• Otoimmün trombositopenik purpura
• Eritroblastozis fetalis
• Pemfigus vulgaris,
• Büllöz pemfigoid
• ANCA pozitif vaskülitler
• Good-pasture sendromu
• Akut romatizmal ateş
• Myastenia gravis
• Graves hastalığı
• İnsülin rezistans DM (Tip II DM)
• Pernizyöz anemi
82. SLE’de böbrek glomerüllerinde wire-loop (tel halka) görünümü en sık aşağıdakilerden hangisinde izlenir?
A) Diffüz proliferatif glomerülonefrit
B) Fokal proliferatif glomerülonefrit
C) Mezengial lupus glomerülonefrit
D) Membranöz glomerülonefrit
E) Membranoproliferatif glomerülonefrit
82 – A
SLE’de böbrek tutulumu en sık ölüm nedenidir. Anti-çift sarmal DNA antikor titreleri yüksek olanlarda böbrek tutulumu
daha sık görülürken, SS-B antikorlarının pozitif olduğu hastalarda böbrek tutulumu daha nadir olur Böbreklerde wire
loop görünümü olabilir. Wire loop görünümü, immün kompleks birikimi ile kapiller duvar kalınlaşması sonrası gelişir.
En sık Class IV (diffüz proliferatif glomerülonefrit) ve Class III (fokal proliferatif glomerülonefrit) te görülür.
Genellikle aktif hastalığı gösterir.
83. Yara iyileşmesinin en uzun süren ve en geç tamamlanan evresi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Rejenerasyon
B) Granülasyon dokusu oluşumu
C) Matürasyon
D) İnflamasyon
E)Kontraksiyon
www.tusem.com.tr
30
TEMEL BİLİMLER
2012 - 04 - TUSEM TTBT
83 – C
Matürasyon, kollajen sentezlenmesi ile başlar ve gerilemeye karşı dayanıklılık artışı aylarca sürer. Ortalama 3. gün
başlar ve 6. aya kadar sürebilir. Bu yüzden iyileşmenin en uzun süren ve en geç tamamlanan evresidir.
84. Aşağıdakilerden hangisi tümör hücresinin köken aldığı hücreye morfolojik ve fonksiyonel olarak benzerliğinin ifadesidir?
A)
DiferansiyasyonB) Displazi
C) Polarite kaybı
D) Pleomorfizm
E)Metastaz
84 – A
Diferansiyasyon tümör hücrelerinin morfolojik ve fonksiyonel olarak köken aldığı normal hücreye ne kadar benzediğini
ifade eder. İyi diferansiye tümörler, köken aldığı normal matür hücrelere benzeyen hücrelerden oluşur. Az diferansiye
veya andiferansiye tümörler primitif görünümlü ve karşıtı olan normal hücrelerin özgün özelliklerini taşımayan hücrelerden oluşurlar. Genel olarak benign tümörler iyi diferansiye iken malign tümörler iyi-orta-az diferansiye olabilirler.
• Tümör hücrelerde diferansiyasyonun hiç olmamasına az diferansiye veya anaplazi denir.
• Andiferansiye malign hücrelerden oluşan tümörlere anaplastik tümör denir.
85. p53 tümör süpresör geninin tek alelinde ortaya çıkan mutasyonlarla seyreden otozomal dominant hastalık
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Herediter non polipozis koli sendromu
B) Adenomatöz polipozis koli sendromu
C) Multiple endokrin neoplazi 2
D) Li-Fraumeni sendromu
E) Kseroderma pigmentozum
85 – D
p53 geninde mutasyonla seyren OD kalıtsal kanser sendromu Li-Fraumeni sendromudur. Bu kişilerde mıltiple meme,
kolon kanseri, lenfomalar ve sarkomlar görülebilir.
86. Aşağıdakilerden hangisi DNA hasarı olan hücrelerde hücre siklusunu durduran ve apoptozu başlatan
gendir?
A) RB
B) BRCA-1
C) p53
D) BCL-2
E) BAX
86 – C
p53 geni 17p13.1’de lokalizedir ve insan tümörlerinin %50’sinden fazlasında mutasyon taşır. p53 proteinin majör fonksiyonu DNA hasarına yanıt olarak hücre siklusunu durdurması ve apoptozu başlatmasıdır.
İnsan tümörlerinde;
• En sık p53 mutasyonu izlenir.
• Onkogenlerden en sık RAS mutasyonu izlenir.
• Nükleer transkripsiyon faktörlerinden en sık MYC geninde izlenir.
31
www.tusem.com.tr
2012 - 04 - TUSEM - TTBT
TEMEL BİLİMLER
87. Aşağıdakilerden hangisi ekstremitelerin küçük orta çaplarını arterlerinde segmental trombüs oluşturan,
sigara ile ilişkili, çevre ven ve sinirlere yayılabilen segmental granülomatöz vaskülittir?
A) Mikroskopik PAN
B) Wegener granülomatozisi
C) Buerger hastalığı
D) Kryoglobulinemik vaskülit
E) Henöch Schönlein purpurası
87 – C
Tromboanjitis obliterans (Buerger hastalığı), özellikle tibial ve radial arter gibi küçük-orta boy arterlerde yerleşen,
bazen sekonder olarak ekstremitelerin ven ve sinirlerine yayılan, segmental trombüs oluşturan akut ve kronik inflamasyonla karakterizedir. Genellikle orta yaşta görülen ve vakaların hepsi sigara içicisidir. İskemiye bağlı olarak tuttuğu damarın distalinde kronik ülsreasyonlar ve gangrenler gelişir. Aterosklerozun tersine daha küçük arterleri etkiler ve nöral
tutulum sıktır. Nöral tutuluma bağlı istirahatte bile ağrı izlenir.
88. Antischkow hücreleri aşağıdaki hastalıkların hangisi için patognomiktir?
A) Hipertansif kalp hastalığı
B) İnfektif endokardit
C) Non bakteriyel trombotik endokardit
D) Akut romatizmal kalp hastalığı
E) Kardiak rabdomyom
88 – D
Akut romatizmal ateşte kalp tutulumu pankardit şeklindedir. Kalbin tüm tabakalarında Aschoff cisimleri (nodülleri)
olarak adlandırılan granülom benzeri iltahap odakları görülür.
Aschoff cisimlerinde;
• Ortada fibrinoid nekroz
• Bazofilik sitoplazmalı iri makrofajlar (Anitschkow hücresi)
• Nekrotik miyositler (Caterpillar hücresi)
• T lenfositler ve seyrek plazma hücreleri bulunur.
89. Otuz yaşında orak hücreli anemi nedeniyle takip edilen hastada aşağıdakilerden hangisi ileri dönemde
beklenen bir bulgu değildir?
A) Vazooklüziv krizler
B) Splenik sekestrasyon krizleri
C)
Aplastik krizD) Kolelithiazis
E) Kronik bacak ülserleri
89 – B
Orak hücreli anemide aplastik ve vazooklüziv krizler her dönem görülür. Hiperbiluribinemiye bağlı pigment safra taşları
görülebilir. Sekestrasyon krizi için dalağın sağlam olması gerekir. Orak hücreli anemide hastalarda otospelenektomi
geliştiğinden dalakta sekestrasyon krizleri hastalığın başlangıç dönemlerinde görülebilir.
www.tusem.com.tr
32
TEMEL BİLİMLER
2012 - 04 - TUSEM TTBT
90. Aşağıdaki lenfoma tiplerinden hangisinde epidermotropizm ve patruier mikroabseleri görülebilir?
A) Burkitt lenfoma
B) Erişkin T hücreli lösemi/lenfoma
C) Mikozis fungoides
D) Anaplastik büyük hücreli lenfoma
E) Büyük granüler lenfositik lösemi
90 – C
Mikozis Fungoides, CD4(+) T hücrelerinden gelişen primer deri lenfomasıdır.
Non spesifik deri bulgularından plak ve tümör aşamalarına kadar değişen bulguları vardır. (premikotik-plak-tümör)
Serebriform nükleuslu T-hücreleri, üst dermis ve epidermiste infiltrasyon gösterirler. Epidermisin neoplastik serebriform
nükleuslu lenfositlerle infiltrasyonu (epidermotropizm) ve Pautrier mikroabseleri tipiktir.
91. Aşağıdakilerden hangisi bronkoalveoler karsinom için yanlıştır?
A) Radyolojik olarak pnömoni ile karışabilir.
B) Vasküler, stromal ve plevral invazyon izlenmez.
C) Tümörde alveoler yapı korunur.
D) Tek ya da multiple diffüz nodüller görülebilir.
E) Tümöre sekonder atelektazi ve amfizem sık görülür.
91 – E
Bronkoalveoler karsinom, bronkoalveoler parankimden gelişir ve vasküler, stromal ve plevral invazyon göstermezler. Periferik tek nodül ya da konsolidasyon oluşturan multiple nodüller şeklinde gelişir. Bu yüzden pnömoni
ile klinik olarak karışabilir. Tümör alveoler yapıyı destrükte etmeden alveol boyunca yayılır ve çite konmuş kelebek/
lepidik görüntüsü oluştururlar. Tıkanıklık yapmadığı için atelektazi ve amfizem gelişmesi nadirdir. Tümörün büyük bir
kısmı atipik adenomatöz hiperplaziden gelişir ve adenokarsinoma ilerleyebilir. 2 alt tipi vardır. %75’i non müsinöz
tiptedir ve bunlarda Clara hücresi veya tip 2 pnömosit diferansiyasyonu vardır. Müsinöz tipte bronkore görülebilir.
92. Elli iki yaşında kadın hastanın tiroid sol lobunda 3 cm çapında düzensiz sınırlı, sert vasıflı kitlesel lezyonun kesitlerinde trabeküler yapıda poligonal hücrelerden oluşan malign tümör izleniyor. Stromada aselüler eozinofilik protein
birikimi dikkati çekiyor. Yapılan Kongo red boyamada birikimin kırmızıya boyandığı, polarize mikroskopta yeşil
renk aldığı izleniyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisdir?
A) Tiroid papiller karsinom
B) Tiroid anaplastik karsinom
C) Tiroid medüller karsinom
D) Amiloid guatr
E) Renal hücreli karsinom metastazı
33
www.tusem.com.tr
2012 - 04 - TUSEM - TTBT
TEMEL BİLİMLER
92 – C
Tiroid medüller karsinom morfolojisi: Mikroskopik olarak yuvalar, trabeküller ve hatta foliküller yapan poligonal veya iğsi
hücrelerden oluşur. Olguların % 85’de komşu stromada prokalsitoninden oluşan amiloid birikimi izlenir. EM ile stoplazmada elektron yoğun granüller görülebilir. Tümör hücreleri kalsitonin içerdiğinden immmünohistokimyasal yöntemlerle
çoğu kalsitonin ile pozitif boyanır. Yine nöroendokrin tümör olduğu için kromogranin, sinaptofizin ile boyanabilir. Familyal
medüller kanserlerde çevre tiroid parankiminde odaklar halinde C hücre hiperplazisi izlenir, sporadik vakalarda izlenmez.
93. Aşağıdakilerden hangisi psörizasite izlenen morfolojik değişikliklerden biri değildir?
A) Rete ridgelerde düzenli uzama
B) Akantoz
C) Stratum granülozum tabakasında kalınlaşma
D) Yüzeyde parakeratoz
E) Munro mikroabseleri
93 – C
Psöriazsite morfolojik bulgular:
• Rete ridgelerde düzenli aşağı doğru uzama şeklinde görülen epidermal akantoz
• Epidermisin üst tabakalarında mitotik figürler
• Stratum granülozumun izlenmemesi veya incelmesi
• Yüzeyde parakeratoz
• Dermal papillaların üst kısmını örten epidermiste incelme, dermal papillalarda dilate kıvrıntılı kan damarları
• Nötrofillerin epidermiste hafif spongiotik odaklar içinde toplanması (spongioform püstüller)
• Nötrofillerin parakeratotik stratum korneum içinde kümeler oluşturması (Munro mikroapseleri)
94. Aşağıdaki morfolojik bulgulardan hangisi prostat adenokarsinomunun özelliklerinden değildir?
A) Bazal tabakası olmayan tek sıralı hücreler
B) Hücrelerde nükleol belirginliği
C) Perinöral invazyon varlığı
D) Glandların lümeninde müsinöz veya amorf eozinofilik materyal olması
E) Lümende corpora amylacea görülmesi
94 – E
Prostat adenokarsinomun histolojik özellikleri;
• Neoplastik glandlar daha küçüktür ve daha kalabalıktır. (sırt sırta vermiş görünüm)
• Glandlar tek sıralı epitelle döşelidir, myoepitelyal (bazal) hücre tabakası izlenmez.
• Hücrelerde nüvelerde büyüklük ve özellikle nükleol belirginliği tanıda önemlidir. (Nüvelerde pleomorfizm azdır ve
mitoz seyrek olabilir.)
• Perinöral invazyon
• Neoplastik glandların lümeninde musinöz mavimsı materyal veya eozinofilik amorf materyal veya kristaloid yapıları malignite lehinedir.
• Corpora amylacea, prostat kanserinde nadirdir. Daha çok BPH’de izlenir.
• Ekstraprostatik yayılım
• Çevre dokuda yüksek grade’li PIN odakları
www.tusem.com.tr
34
TEMEL BİLİMLER
2012 - 04 - TUSEM TTBT
95. Aşağıdaki over tümörlerinden hangisinde, çekirdeklerinde kahve çekirdeği görünümü ve küçük rozetler
şeklinde dizilmiş, lümeni asidofilik materyalle dolu Call-exner cisimcikleri izlenir?
A) Granüloza hücreli tümör
B) Sertoli hücreli tümör
C) Leyding hücreli tümör
D) Tekoma
E) Hilus hücreli tümör
95 – A
Granüloza hücreli tümörler mikroskopik olarak, kübik epitel ile döşeli ve poligonal yapıda hücrelerden oluşan kordonlarla karekterizedir.
En önemli mikroskopik bulguları
 Çekirdeklerinde kahve çekirdeği görünümü (grooving)
 Küçük rozetler şeklinde dizilmiş, lümeni asidofilik materyalle dolu Call-exner cisimciklerinin olmasıdır.
 Kübik epitelle döşeli, poligonal yapıda hücrelerden oluşan kordonlar mevcuttur.
96. İntralobüler stromadan köken alan, kollajenöz stroma içerisinde yarık benzeri, elonge distorsiyone duktuslarla karakterize benign meme tümörü aşağıdakilerden hangisidir?
A) Fibroadenom
B) Tubüler adenom
C) Laktasyonel adenom
D) İntraduktal papillom
E) Pseudoanjiomatoz stromal hiperplazi
96 – A
Fibroadenom mikst tümördür. Hem epitelyal hem de mezenkimal komponenti vardır. Kollajenöz veya miksoid stroma
içerisinde distorsiyone, elonge, yarık benzeri duktuslarla veya stormal proliferasyon içinde tübüler gland yapıları ile
karakterizedir. Kompleks fibroadenomlarda hafif malignite riski artışı vardır; en sık LCIS gelişir.
97. Beyinde simetrik kortikal atrofi yapan, mikroskopik olarak senil plaklar, nörofibriler yumaklar ve amilod
anjiopati ile seyreden, demansla karakterize hastalık aşağıdakilerden hangisidir?
A) Alzheimer hastalığı
B) Parkinson hastalığı
C) Multiple skleroz
D) Spinoserebellar ataksi
E) Metakromatik lökodistrofi
97 – A
Alzheimer hastalığında Başlangıç klinik bulgu genelde konsantrasyonda ve entellektüel kapasitede azalmadır. Progresif kognitif fonksiyon kaybı ve yakın hafızada kayıp vardır. İlerleyen dönemlerde tam bir dezoryantasyon, konuşma
bozuklukları ve diğer kortikal fonksiyonlarda kayıp gözlenir. Alzheimer hastalığında simetrik kortikal atrofi ve özellikle
temporal, frontal ve parietal loblarda sulkuslarda genişleme görülür. En önemli histolojik özellikleri nörofibriller yumaklar. Senil (nöritik) plaklar ve amiloid anjiopatidir.
35
www.tusem.com.tr
2012 - 04 - TUSEM - TTBT
TEMEL BİLİMLER
98. Aşağıdaki tümörlerden hangisi tuttuğu kemikte ağrı, ateş ve hassasiyete neden olduğu için klinikte osteomyelitle karışabilir?
A)
OsteosarkomB) Kondrosarkom
C) Ewing sarkom/PNET
D) Dev hücreli tümör
E)Fibrosarkom
98 – C
Ewing sarkom/PNET
• Kemik ve yumuşak dokunun küçük yuvarlak mavi hücreli tümörleridir.
• Nöral farklılaşma varsa PNET, yoksa Ewing sarkom olarak isimlendirilir.
• Çocuklarda osteosarkomdan sonra en sık ikinci malign kemik tümörüdür.
• %80’i 20 yaş altındadır ve sıklıkla femur ve tibia gibi uzun kemiklerin diafizinden ve pelvisin yassı kemiklerinden gelişir.
• Bu kemiklerde medüller kaviyeti ekspansif genişletir, kortikal kemiğe ve periosta ulaşarak soğan zarı tarzında
reaktif kemik tabakaları oluşturur.
• %80’i t(11;22) (EWS-FLI1) içerir.
• Klinikte ağrı, lokal inflamasyon ve ateş sıklıkla bulunur. Bu özelliğinden dolayı osteomyelitle sık karışır.
• Morfoloji: küçük yuvarlak mavi hücreli tümör
• Tümör hücrelerinde PAS + granüller, NSE ve CD 99 pozitifitesi vardır.
99. Hipertansiyona aşağıdakilerden hangisinin eşlik etmesi durumunda antihipertansif olarak beta blokörler
öncelikle tercih edilmez?
A) Konjestif kalp yetmezliği
B) Geçirilmiş miyokart enfarktüsü
C)
Vazospastik angina D) Migren
E) Sinüs taşikardisi
99 - C
Beta Blokörlerin Klinik Kullanımları
Hipertansiyon: Miyokart enfarktüsü öyküsü, konjestif kalp yetmezliği, taşikardisi, migreni veya tremoru olan hipertansif hastalarda tercih edilirler. Bradikardi, vazospastik angina, periferik damar hastalığı, hipotiroidi, şiddetli sol ventrikül
yetmezliği, kalp bloğu, şiddetli depresyon, Raynaud ve aktif akciğer hastalığında nispi kontrendikedirler.
Anjina pektoris tedavisi: Kardiyak iş yükünü ve kalbin oksijen gereksinimini azaltırlar. Anjina nöbetlerinin frekansını
azaltırlar, egzersize toleransı artırırlar. Vazospastik (prinz-metal=varinat) anjinada kullanılmazlar.
Miyokart enfarktüsü: Kalbin iş yükünü ve oksijen tüketimini azaltmak ve aritmileri önlemek amacıyla akut tedavide ve
profilakside kullanılırlar. Miyokart enfarktüsü ile birlikte sinüs taşikardisi varsa en değerli ilaçlardır.
Kardiyak aritmi: Supraventriküler ve ventriküler aritmilerin tedavisinde kullanılırlar. Miyokart enfarktüsü ile birlikte sinüs taşikardisi varsa en değerli ilaçlardır. Sotalolun antiaritmik etkisinde potasyum kanallarını bloke etmesinin de katkısı vardır.
Konjestif kalp yetmezliği: Negatif inotropik etki yapmalarına rağmen sempatoadrenal sistemin kalp üzerinde yaptığı
olumsuz etkileri azaltarak ve miyokardın remodelingini düzelterek konjestif kalp yetmezliğinde kullanılırlar. Metoprolol,
bisoprolol, karvedilol ve nebivololun kalp yetmezliğinde mortaliteyi azalttığı kanıtlanmıştır.
www.tusem.com.tr
36
TEMEL BİLİMLER
2012 - 04 - TUSEM TTBT
Glokom: Membran stabilizan etkinlik göstermeyen timolol, betaksolol, karteolol ve levobunolol glokom tedavisinde
lokal olarak kullanılır.
Hipertiroidi: Propranolol en fazla olamk üzere hipertiroidide gelişen kardiyak stimülasyonu ve T4, T3 dönüşümünü
azaltırlar. Tirotoksikozda ve supraventriküler aritmilerde yararlıdırlar.
Nörolojik hastalıklar: Migrende profilaktik amaçlı verilirler. Sempatik aktivasyon artışına bağlı iskelet kası tremorunda
yararlı ilaçlardır. Anksiyete profilaksisinde, performans fobisinde ve alkol yoksunluk krizinde kullanılabilirler. Nörolojik
hastalıklarda propranolol en fazla olmak üzere lipofilik olanlar tercih edilir.
100.Aşağıdaki antifungal ilaçlardan hangisi dermatofitoz tedavisinde yeterli etkinlik göstermez?
A) Flusitozin
B) Terbinafin
C) Griseofulvin
D) Ketokonazol
E)Klotrimazol
100 - A
5-Flusitozin: Mantar hücrelerinde 5-florourasil ve dUMP’ye dönüşerek DNA ve mRNA sentezini inhibe eder. Antifungal
etkisini nükleusta yapar. C.neoformans ve bazı kandida türleri dışındaki mantarlara yeterli etkinlik göstermez. Hızlı direnç
gelişiminden dolayı genellikle tek başına verilmez. C.neoformans menenjitinde intratekal amfoterisin B ile kombine edilir.
Ketokonazol: Sistemik olarak yalnızca oral yoldan verilir. Topikal formları da mevcuttur. Kandida ve dermatofit tedavisinde kullanılabilir. Testosteron sentezini inhibe ederek jinekomastiye neden olur.
Griseofulvin: Sistemik (oral yoldan) olarak verilmesine rağmen keratinden zengin dokularda biriktiği için yalnızca dermatofit ve onikomikoz tedavisinde kullanılır. Sistemik mantarlara ve kandidiya karşı etkinlik göstermez. Dermatofit ve
onikomikoz tedavisinde yerini terbinafin ve ıtrakonazole bırakmıştır.
Terbinafin: Alilamin türevi antifungal ilaçtır. Sistemik ve topikal olarak verilebilir. Oral yoldan kullanıldığında keratinden
zengin dokularda biriktiği için yalnızca dermatofit ve onikomikoz tedavisinde kullanılır.
Topikal Azoller: Tinea corporis, tinea pedis ve tinea cruris gibi dermatofitik hastalıklarda klotrimazol, mikonazol, sulkonazol ve ekonazol gibi azoller yalnızca topikal olarak kullanılırlar.
101.Aşağıdakilerden hangisi miyokardın digoksine duyarlılığını artıran faktörlerden biri değildir?
A)
HipopotasemiB) Hiperkalsemi
C) Renal disfonksiyon
D) Birlikte kinidin kullanımı
E)Hipertiroidi
101 - E
Potasyum, Kalsiyum ve Magnezyum ile Etkileşmeler
Dijitaller, hipokalemi varlığında Na+, K+, ATP’az enzimini daha afiniteli inhibe ederler. Ayrıca hipokalemi aritmi riskini artırır.
Hiperkalsemi varlığında hücre içi kalsiyum depoları daha fazla artar ve dijital duyarlılığı artar.
Hipomagnezemi varlığında hiperkalsemide olanlara benzer olaylar ortaya çıkar.
Tiazid, Verapamil, Kinidin ve Kolestiramin ile Etkileşmeler
37
www.tusem.com.tr
2012 - 04 - TUSEM - TTBT
TEMEL BİLİMLER
Tiazid grubu diüretikler hipokalemiye neden olarak digoksinin Na+, K+, ATP’az enzimini daha afiniteli inhibe etmesine
neden olurlar (farmakodinamik etkileşme).
Verapamil ve kinidin böbreklerde p-glikoprotein pompayı inhibe ederek digoksinin itrahını azaltırlar (farmakokinetik
etkileşme).
Kolestiramin ve kolestipol gibi ilaçlar digoksinin barsaklardan absorpsiyonunu, dijitoksinin enterohepatik siklüsünü azaltarak yan tesir risklerini azaltırlar (farmakokinetik etkileşme).
Dijitallere Duyarlılığı Değiştiren Faktörler
Artıranlar
Azaltanlar
Hipokalemi
Hiperkalemi
Hiperkalsemi
Hipokalsemi
Hipomagnezemi
Hipertiroidi
Kaşeksi
Rifampin
Böbrek yetmezliği (digoksin için)
Fenitoin
Karaciğer yetmezliği (dijitoksin için)
Fenobarbital
Hipotiroidi / Miksödem
Kolestiramin
Birlikte tiazid kullanımı
Antiasit ilaçlar
Birlikte kinidin kullanımı
Birlikte verapamil kullanımı
Eritromisin
Ketokonazol
Amfoterisin B
Amiodaron
102.Non-kompetetif antagonistlerle ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) Agonistin uyardığı reseptöre tersinmez bağlanırlar.
B) Agonistin etkisini tamamen önleyebilirler.
C) Reseptör rezervini azaltırlar.
D) Agonistin farmakokinetiğini direkt olarak etkilemezler.
E) Agonistin dozu artırılarak etkileri ortadan kaldırılabilir.
102 - E
Non-kompetetif Antagonizma
Antagonist ilaç agonistin bağlandığı aynı reseptöre tersinmez bağlanarak agonistin etkisini tamamen önler. Antagonist
tek başına etki oluşturmaz (efikasitesi yoktur) ve reseptör rezervini azaltır. Antagonist, agonistin kan düzeyini değişmez.
Fenoksibenzamin alfa reseptörlere kovalent bağlanarak feokromasitomada salınan adrenalin ve noradrenalinin damar
düz kaslarını kasmasını uzun süre önler.
Agonistin dozu artırılırsa reseptöre irreversibl bağlanan antagonist ilacı reseptörden kovamaz ve aynı maksimum etkiyi oluşturamaz (agonistin Emaks değeri azalır). Agonistin doz-yanıt eğrisi paralel olmadan sağa kayar. Non-kompetetif
antagonistin gücünü gösteren bir değer yoktur. Dokuda yedek reseptör varsa agonist maksimum etkiyi oluşturabilir.
www.tusem.com.tr
38
TEMEL BİLİMLER
2012 - 04 - TUSEM TTBT
103.Glukagon sekresyonunu ve santral iştah merkezini baskılayan amilin peptit analoğu antidiyabetik ilaç
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Stagliptin
B) Miglitol
C) Eksentatid
D) Pramlintid
E) Rosiglitazon
103 - D
Eksenatid
Parenteral kullanılan inkretin grubu glukagon-benzeri peptit-1 (GLP-1) analoğudur. Glukoz aracılı insülin sekresyonunu
artırır. Glukagon salgısını, mide boşalma süresini ve santral iştah artışı yapan merkezini baskılar.
Tek başına veya metforminle verildiğinde hipoglisemi yapmamasına rağmen sulfonilürelerin hipoglisemi yapıcı etkilerini
artırır. Bulantı yapıcı, iştahı baskılayıcı ve mide boşalma süresini uzatıcı etkilerinden dolayı kilo kaybına neden olur.
Liraglutid benzer özelliklere sahiptir.
Stagliptin
Glukagon benzeri peptit-1 ve diğer inkretinleri yıkan dipeptidil peptidaz-4 enzimini inhibe ederek dolaşımdaki GLP-1 ve
GIP düzeyini artırır.
Glukoz aracılı insülin sekresyonunu stimüle ederken glukagon salgısını baskılar. Oral yoldan tek başına, metformin
veya glitazonla kombine verilir. En sık görülen yan tesirleri nazofaranjit gibi üst solunum yolu infeksiyonları ve başağrısıdır. Vildagliptin benzer özelliklere sahiptir.
Pramlintid
Tip 1 ve tip 2 diyabette postprandial hiperglisemi tedavisinde parenteral kullanılan amilin peptit analoğudur. Glukagon
sekresyonunu, mide boşalmasını ve santral iştah merkezini baskılar.
İnsülinle birlikte verildiğinde hipoglisemi riskinden dolayı dozu azaltılmalıdır. Sulfonilüre veya glinid gibi insülin sekresyonunu
artıran ilaçların dozlarının azaltılmasına olanak sağlar. Majör yan tesirleri hipoglisemi, bulantı-kusma ve iştah azalmasıdır.
104.Aşağıdakilerden hangisi dopamin D2 reseptörlerine direkt agonist etki yapan antiparkinson ilaçlardan biri
değildir?
A) Levodopa
B) Ropirinol
C) Bromokriptin
D) Pramipeksol
E) Rotigotin
104 - A
L-dopa
Katekolamin sentezinde dopaminin prekürsörüdür. Dopamin dolaşımdan beyine geçemediği halde L-dopa santral sinir
sistemine geçerek beyinde dopa dekarboksilaz ile dopamine dönüşür, oluşan dopamin de substantia nigradaki D2 reseptörlerini uyarır. D2 reseptörlerini direkt aktive etmez.
Dopamin Reseptör Agonistleri
Enzimatik değişime uğramadan dopamin reseptörlerini (en fazla D2) direkt olarak uyarırlar. Toksik metabolite dönüşmezler, taşıyıcıya gereksinim olmadan kana ve beyne geçerler ve yanıtta fluktuasyonlara daha az neden olurlar. Parkinson hastalığının tedavisinde birinci seçenek ilaçlardır.
Bromokriptin ve pergolid gibi ergot deriveleri Parkinson tedavisinde bir dönem sıkça kullanılmıştır. Ergot türevlerinin
yan tesirlerinin çokluğu nedeniyle artık ropirinol ve pramipeksol gibi non-ergot dopamin reseptör agonistleri daha fazla
tercih edilmektedir. L-dopa ile birlikte kullanıldıklarında L-dopaya on-off gelişmesini azaltırlar.
39
www.tusem.com.tr
2012 - 04 - TUSEM - TTBT
TEMEL BİLİMLER
Dopamin Reseptör Agonistleri
Ergot Türevleri
Bromokriptin
Lizurid
Pergolid
Kabergolin
Ergot Türevi Olmayanlar
Pramipeksol
Ropirinol
Rotigotin
Pribedil
105.Aşağıdakilerden hangisi antikolinerjik ilaçların kullanım endikasyonlarından biri değildir?
A) Astım
B) Nörojenik mesane
C) Fosforlu insektisid zehirlenmesi
D) Hareket hastalığı
E) Preanestezik medikasyon
105 - B
Antimuskarinik İlaçların Klinik Kullanımı
Parkinson hastalığı: Parkinsonda görülen tremor, rijidite ve hipersalivasyona benztropin, biperiden ve triheksifenidil
gibi santral etkili antikolinerjikler dopaminerjik etkinliği artıran ilaçlardan daha etkilidirler.
Preanestezik medikasyon: Atropin, skopolamin ve glikopirolat gibi antimuskarinik ilaçlar solunum yollarında salgıları
azalttıkları için anestezi premedikasyonunda kullanılırlar. Glikopirolat diğerlerinden daha güçlü salgı azalması yapar ve
santral sinir sistemine geçmez.
Astım ve KOAH: Santral sinir sistemine geçmeyen, bronkodilatasyon yapan ve mukosiliyer hareketleri azaltmayan
kuvaterner amin yapısında Ipratropium, oksitropium ve tiotropium gibi antimuskarinik ilaçlar astım ve KOAH tedavisinde
inhalasyonla verilirler.
Hareket hastalığı: Terapötik dozda sedasyon yapan skopolamin taşıt tutmalarının önlenmesinde en etkili ilaçtır.
Göz hastalıkları: Sikloplejik midriyazis istenen durumlarda tropikamid, homatropin ve siklopentolat gibi kısa etkili antikolinerjikler lokal olarak kullanılırlar. Dar açılı glokom ve akut glokom ataklarında antimuskarinik ilaç kullanmak uygun değildir.
Miyokart enfarktüsü: Enfarktüs sırasında ağrıya bağlı vagus stimülasyonunu düzeltmek için atropin kullanılabilir.
Digoksin zehirlenmesi: Kalp glikozidlerinin yüksek dozunda atrioventriküler blok ve bradikardi varlığında antiaritmik
olarak atropin yararlıdır.
Süksinilkoline bağlı aritmi: Süksinilkolin terapötik dozda kardiyak M2 reseptörleri uyararak bradikardi ve atrioventriküler iletide yavaşlamaya neden olur. Bu durumda atropin gibi antikolinerjikler kullanılır.
Chagas hastalığına bağlı aritmi: Trypanosoma cruzinin neden olduğu hastalıkta dolaşan antikorlar parasempatomimetik etki yaparak bradiaritmiye neden olur. Tedavide atropin yararlıdır.
Gastrointestinal hastalıklar: Pirenzepin ve telenzepin gibi M1 reseptör blokörü antikolinerjik ilaçlar bir zamanlar mide
asit salgısını azaltarak peptik ülser tedavisinde kullanılmışlardır. Diyare gibi hipermotilite durumlarında opioid ilaçların
içerisine atropin gibi antikolinerjikler eklenebilir.
Antispazmodik kullanım: Mide barsak kanalında ve üriner sistemde muskarinik reseptörleri bloke eden hyosin-Nbutilbromür, oksifensiklimin, disiklomin, adifenin, atropin ve flavoksat gibi antikolinerjik ilaçlar mide barsak ve üriner
spazm tedavisinde kullanılırlar.
Üriner hastalıklar: Atropin ve diğer antikolinerjik ilaçlar idrara sıkışma durumlarında yararlı olabilir.
Kolinerjik ilaç zehirlenmesi: Pilokarpin ve betanekol gibi direkt etkili veya neostigmin ve fizostigmin gibi indirekt etkili
kolinerjik ilaç zehirlenmesinde atropin kullanılır.
Fosforlu insektisid zehirlenmesi: Asetilkolin artışı ile giden zehirlenmede enzim reaktivatörü pralidoksim ve antimuskarinik atropin kullanılır.
Hiperhidrosis: Ekrin ter bezleri sempatik uyarı almasına rağmen nörotransmitter asetilkolindir. Asetilkolin muskarinik
reseptörleri uyararak salgı artışına neden olur. Tedavide atropin kullanılır.
www.tusem.com.tr
40
TEMEL BİLİMLER
2012 - 04 - TUSEM TTBT
106.Warfarinin farmakolojik özellikleri ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) Vitamin K rejenerasyonunu inhibe eder.
B) Protrombinin karboksilasyonunu önler.
C) Mide-barsak kanalından tama yakın emilir.
D) Antikoagulan etkisi 8-12 saat sonra başlar.
E) Etkinliği anti-Xa testi ile takip edilir.
106 - E
Oral Antikoagülanlar (Warfarin / Dikumarol)
K vitamini antagonistleridir. Epoksit redüktaz enzimini inhibe ederler. K vitamininin rejenerasyonunu inhibe ederek
vitamin K bağımlı faktör II, VII, IX, X, protein C ve protein S’nin gama karboksilasyonla karboksillenerek aktif duruma
gelmeleri önlenmiş olur. Etkinlikleri protrombin zamanı ve INR ile takip edilir.
Warfarin Sodyum
Oral biyoyararlanımı %100’dür ve plazma proteinlerine %99’dan daha fazla bağlanır. Dağılım hacmi küçük olup plazma
yarı ömrü 36 saattir. Etkisi 8-12 saat sonra başlar. Acil durumlarda kullanılmaz. İlacı kestikten sonra antikoagulan etkisi
günlerce devam eder.
Karaciğerde mikrozomal CYP enzimleri tarafından metabolize edilir. Genetik polimorfizmden dolayı dozu normal bireylerden 20 kat daha fazla olabilir.
107.Aşağıdaki ilaçlardan hangisi hem glutatyon rejenerasyonu hem de mukolitik etki için kullanılır?
A)Dekstrometorfan
B) Propoksifen
C) N-asetilsistein
D)Benzonatat
E)Ambroksol
107 – C
N-asetilsistein
Solunum yollarında mukolitik etki için kullanılır. Parasetamol zehirlenmesinde metaboliti nötralize eden glutatyonu rejenere ederek tedavide kullanılır.
108.Aşağıdakilerden hangisinde glukokortikoid preparatı kullanmak en uygundur?
A) Glokom
B)Katarakt
C)Hipokalsemi
D) Serebral ödem
E)Osteoporoz
41
www.tusem.com.tr
2012 - 04 - TUSEM - TTBT
TEMEL BİLİMLER
108 - D
Glukokortikoidlerin Yan Tesirleri / Kontrendikasyonları
İnsomnia, mental değişiklikler, psikoz, peptik ülser, hiperglisemi, su-tuz retansiyonu, hipokalemik alkaloz, hipernatremi,
ödem, hipertansiyon, kilo alımı, çizgili kaslarda atrofi, ciltte incelme, osteoporoz, aseptik kemik nekrozu, bakteri, virüs
ve mantar infeksiyonlarında artış, hipoproteinemi, kafa içi basınç artışı, glokom ve katarakt gelişimi gibi birçok yan
tesire neden olabilirler.
Herpetik keratit, aktif tüberküloz, peptik ülser, osteoporoz, glokom, diyabet, varicella infeksiyonları, psikotik hastalıklar,
hipertansiyon ve kalp yetmezliği gibi durumlarda kullanılmaları uygun değildir.
Glukokortikoidlerin Endikasyonları
Hastalık
Örnekler
Alerjik hastalıklar
Anafilaktik şok / Serum hastalığı / Alerjik rinit / Kontakt dermatit
Romatizmal, vasküler ve deri
hastalıklar
Romatoid artrit / SLE / Polimyozit / Temporal arterit / Polimyaljia / Atopik dermatit /
Seboreik dermatit / Liken simpleks / Mycosis fungoides
Organ nakli
İmmunsupresif etki ile rejeksiyonun önlenmesi
Göz hastalıkları
Uveit / Koroidit / Optik nörit / Alerjik konjuktivit
GİS hastalıkları
İnflamatuvar barsak hastalıkları
Hematolojik hastalıklar
Hemolitik anemi / ITP / Lösemiler / Multipl myelom / Aplastik anemi
İnfeksiyonlar
Gram (-) bakterilere bağlı sepsis
Nörolojik hastalıklar
Serebral ödem / Multipl skleroz
Eklem-kemik hastalıkları
Artrit / Bursit / Tenosinovit
Akciğer hastalıkları
Astım / İnfantta respiratuvar distress sendromunun önlenmesi / Sarkoidoz /
Aspirasyon pnömonisi
Böbrek hastalıkları
Nefrotik sendrom
Tiroid hastalıkları
Subakut tiroidit
Diğer durumlar
Hiperkalsemi / Hipertiroidi / Dağ hastalığı
109.Aşağıdaki ilaçlardan hangisi hepatik amibiyazis tedavisinde kullanılmaz?
A)
Metronidazol
B)Klorokin
C) Diloksanid furoat
D)Dihidroemetin
E)Tinidazol
www.tusem.com.tr
42
TEMEL BİLİMLER
2012 - 04 - TUSEM TTBT
109 - C
Diloksanid furoat
Lümendeki amibe en etkili ilaçtır. Karaciğer veya diğer dokularda bulunan trofozoidler üzerinde etkinlik göstermez.
Asemptomatik luminal enfeksiyonda (amip taşıyıcıları) sıklıkla verilen ilaçlardan biridir. Şiddetli kolonik amibiyasis tedavisinde nitroimidazol türevi ilaçlarla kombine kullanılır.
Antiamibik İlaçlar
Lümende Etkili
Karaciğerde Etkili
Metronidazol / Tinidazol
Metronidazol / Tinidazol
Diloksanid furoat
Klorokin
İyodokinol
Emetin / Dihidroemetin
Paramomisin
Tetrasiklin
Eritromisin
110.Aşağıdaki ilaçlardan hangisi gonadotropinlerin ve seks steroidlerinin sekresyonunu önce stimüle sonra
inhibe eder?
A)Danazol
B) Gonadorelin
C)Mifepriston
D)Flutamid
E)Finasterid
110 – B
GnRH Analogları
Subkutan, intravenöz veya intranazal yoldan pulsatil olarak verildiklerinde ilk 7-10 gün erkek ve kadın hastada gonadotropin ve seks steroidlerinin sekresyonunu artırırlar. 10.günden sonra reseptörlerde down-regulasyon (reseptör duyarsızlaşması) sonucu gonadotropin ve seks steroidlerinin sekresyonunu baskılayarak “tıbbi kastrasyona” neden olurlar.
Gonadotropin sentezini stimüle amaçlı da kullanılabilmelerine karşın genellikle gonadotropin ve seks steroidlerinin
sekresyonunu baskılamak için verilirler.
GnRH Analogları
Löprolid
Goserelin
Deslorelin
Naferelin
Histrelin
Gonadarelin
Buserelin
Triptorelin
43
www.tusem.com.tr
2012 - 04 - TUSEM - TTBT
TEMEL BİLİMLER
111. Aşağıdakilerden hangisinde diazepam kullanmak uygun değildir?
A) Status epileptikus
B) Tardif diskinezi
C) İnsomnia
D)Depresyon
E) Kas spazmı
111 – D
Diazepam
Mide barsak kanalından hızlı emildiği için etkisi çabuk başlar. Status epileptikus tedavisinde ilk tercihtir. Alkol yoksunluk krizinde klordiazepoksit ile birlikte en değerli iki benzodiazepinden biridir. Etkisi hızlı başladığı için hipnotik olarak
kullanılmaya uygundur. Tardif diskinezi ve iskelet kası spazmı gibi durumlarda da yararlıdır. Alprazolam dışındaki benzodiazepinlerin antidepresan etkinliği yoktur.
112.Vigabatrin ve valproik asidin ortak antiepileptik etki mekanizması aşağıdakilerden hangisidir?
A) GABA-transaminaz inhibisyonu
B) Nöron membran stabilizasyonu
C) T-tipi kalsiyum kanal blokajı
D) Glutamat reseptör blokajı
E) Adenozin reseptör aktivasyonu
112 - A
GABA’erjik Etkinliği Artıran Antiepileptik İlaçlar
İlaç
Mekanizma
Barbitürat / Benzodiazepin
GABAA reseptörlerinin uyarılması
Vigabatrin / Valproik asit
GABA-T inhibisyonu
Progabid
GABAA ve GABAB reseptörlerinin uyarılması
Tiagabin / Valproik asit
GABA re-uptake inhibisyonu
Gabapentin / Pregabalin
GABA salgısının artırılması
113.Aşağıdakilerden hangisi kolinerjik ilaçların farmakolojik etkilerinden biri değildir?
A)Tremor
B)Emezis
C) Konvülsiyon
D) Siklopleji
E)Hipersalivasyon
www.tusem.com.tr
44
TEMEL BİLİMLER
2012 - 04 - TUSEM TTBT
113 - D
Muskarinik İlaçların Etkileri
Damar endotelinden nitrik oksit sentezini artırarak vazodilatasyon oluştururlar. Endoteli çıkarılan arter ve venleri direkt
etki ile kasarlar. M2 reseptörlerinin uyarılmasına bağlı kalbin atım sayısı ve atım gücü azalır, atrioventriküler iletim yavaşlar ve atrial fibrilasyona yatkınlık artar.
Bronş düz kaslarını kasarlar. Mide barsak hareketlerini, ter, tükürük, mide asit salgısını ve bronşiyal salgıları artırırlar.
Mesanenin detrüsör kasını kasıp sfinkteri gevşeterek idrar yapmayı kolaylaştırırlar.
İrisin sirküler kasını kasarak miyozis yaparlar, miyozis bağlı görme bulanıklığı ortaya çıkar. İridokorneal açı genişleyerek aköz humor drenajı artar, bu yüzden glokom tedavisinde kullanılırlar. Siliyer kası kasarak yakın görme odaklanmasına (akomodasyon spazmı) neden olurlar (miyop yapıcı etki).
Tremor, emezis, solunum stimülasyonu ve konvülsiyon gibi santral etkilere neden olabilirler. İskelet kaslarında bulunan
nikotinik reseptörleri uyararak çizgili kas kasılmasına neden olurlar. Bu etkileri atropin tarafından önlenemez.
114.Aşağıdaki endojen maddelerden hangisi etkisine aracılık eden reseptör sistemi ile birlikte verilmemiştir?
A) İnsülin – Tirozin kinaz
B) TSH – G protein kenetli
C) Vazopresin – İyon kanalı
D) Büyüme hormonu – JAK/STAT
E) Nitrik oksit – Stoplazmik guanilat siklaz
114 – C
Reseptörler
Reseptör tipi
Endojen Agonistler
G protein kenetli
Noadrenalin / TSH / ACTH / Vazopresin / Glukagon / Parathormon / Somatostatin
İyon kanalı
Asetilkolin nikotinik / Glutamat NMDA ve AMPA / Serotonin 5-HT3 / GABAA ve GABAC / Glisin
Hücre içi
Glukokortikoidler / Aldosteron / Östrojen / Progesteron / Testosteron / A ve D vitamini / Tiroid
hormonları
Tirozin kinaz
İnsülin / IGF-1
JAK/STAT
Büyüme hormonu / Prolaktin / Sitokinler
Stoplazmik guanilat siklaz
Nitrik oksit
Hücre zarında guanilat siklaz
Atrial natriüretik hormon
115.Aşağıdaki ilaçlardan hangisi noradrenalin re-uptake’ni sağlayan taşıyıcıyı inhibe etmeden antidepresan
etkinlik gösterir?
A) Reboksetin
B) Venlafaksin
C) İmipramin
D) Protriptilin
E) Sitalopram
45
www.tusem.com.tr
2012 - 04 - TUSEM - TTBT
TEMEL BİLİMLER
115 – E
Selektif Serotonin Re-uptake İnhibitörleri (SSRI)
Beyinde serotonin geri alımını sağlayan taşıyıcıyı selektif olarak inhibe ederler. Bu grupta; fluoksetin, paroksetin, sitalopram, essitalopram, sertralin ve fluvoksamin vardır.
Panik bozukluk profilaksisi, yaygın anksiyete bozukluğu, majör depresyon, obsesyon, bulumia, migren profilaksisi ve
premenstrüel gerginlik durumlarının tedavisinde kullanılırlar.
Sedasyon yapma, antimuskarinik ve kardiyak yan tesir oluşturma potansiyelleri oldukça düşüktür. En sık yan tesirleri
gastrointestinal şikayetlerdir. Libido kaybı ve ejakülasyon gecikmesi gibi yan tesirlere sıklıkla neden olurlar. Fluoksetin
ve fluvoksamin başta olmak üzere mikrozomal enzim inhibisyonu yaparlar.
116. Aşağıdaki hipolipidemik ilaçlardan hangisi hiperlipoproteinemi (a) tedavisinde diğerlerine göre daha etkilidir?
A) Rosuvastatin
B) Fenofibrat
C) Kolestiramin
D) Niasin
E) Ezetimib
116 - D
Nikotinik Asit (Niasin)
Pellegra tedavisinde kullanılan, vazodilatasyon yapan ve hipolipidemik etkinlik gösteren B3 vitaminidir. Geniş spektrumludur. VLDL, trigliserit, LDL ve lipoprotein(a) düzeyini azaltırken HDL düzeyini önemli ölçüde artırır.
Yağ dokusunda intraselüler lipaz enzimini inhibe eder. HDL düzeyini en fazla artıran ilaçlardan biridir. Plazma trigliserit
düzeyini düşürür. Safra asidi üretimini etkilemez. Fibrinojen düzeyini azaltırken plazminojen aktivatör düzeyini artırır.
Lipoprotein lipaz enzimini aktive eder ve sempatik sinir sisteminin yaptığı lipolizi baskılar. Ateroskleroz gelişiminde
önemli rolü olan lipoprotein (a) düzeyini azaltan tek hipolipidemik ilaçtır.
Hiperlipidemi Tedavisi
Hastalık
Lipit Profili
Tedavi
Primer şilomikronemi
Şilomikron ve VLDL ↑
Diyet / Niasin / Fibrat
Ailesel hipertrigliseridemi
VLDL ve şilomikron ↑
Fibrat / Niasin
Ailesel kombine hiperlipoproteinemi
VLDL ve LDL ↑
Statin / Fibrat / Niasin
Ailesel disbetalipoproteinemi
VLDL ve şilomikron ↑
Fibrat / Niasin
Heterozigot ailesel hiperkolesterolemi
LDL ↑
Statin / Reçine / Niasin / Ezetimib
Homozigot ailesel hiperkolesterolemi
LDL ↑
Statin / Niasin / Ezetimib
Ailesel ligand-defektif Apo B
LDL ↑
Statin / Niasin / Ezetimib
Hiperlipoprotein (a)
Lp(a) ↑
Niasin
www.tusem.com.tr
46
TEMEL BİLİMLER
2012 - 04 - TUSEM TTBT
117.AIDS tedavisinde kullanılan aşağıdaki ilaçlardan hangisi gp41 molekülüne bağlanarak HIV’in hedef hücreye füzyonunu inhibe eder?
A)Enfuvirtid
B) Ritonavir
C) Raltegravir
D) Zidovudin
E) Efavirenz
117 – A
Enfuvirtid: Yalnızca subkutan kullanılan peptit yapılı anti-HIV ilaçtır. Viral glikoprotein gp41 molekülüne bağlanarak
virüsün füzyonunu inhibe eder. HIV-2 üzerinde etkinlik göstermez. Glikoprotein gp41 molekülündeki mutasyon sonucu
etkisine direnç gelişebilir. Diğer anti-HIV ilaçlarla çapraz direnç göstermez ve etkileşmeye girmez.
Maraviroc: HIV’in CD4+ hücrelerine girişi için iki önemli kemokin reseptörü CCR5 ve CXCR4’dür. Maraviroc CCR5 reseptörlerini bloke ederek HIV’in CD4+ hücrelerini girişini inhibe eder. Diğer anti-HIV ilaçlara direnç varlığında kullanılabilir.
Raltegravir: Revers transkriptaz tarafından oluşturulan DNA’nın konakçı nükleusu ile integrasyonunu sağlayan integraz enzimini inhibe ederek HIV’in replikasyonunu önler. Multi-drug rezistans HIV-1 infeksiyonlarında kullanılır. Kalsiyum
ve magnezyum içeren ilaçlar veya besinler etkinliğini azaltır. Güçlü enzim indüksiyonu yapan rifampin gibi ilaçlarla
birlikte kullanılması önerilmez.
118.Aşağıdaki ilaç etkilerinden hangisi propranolol tarafından önlenemez?
A) Salbutamole bağlı bronkodilatasyon
B) Fenilefrine bağlı midriyazis
C) Dobutamine bağlı renin sentezinde artma
D) İzoproterenole bağlı pozitif inotropik etki
E) Epinefrine bağlı pozitif kronotropik etki
47
www.tusem.com.tr
2012 - 04 - TUSEM - TTBT
TEMEL BİLİMLER
118 – B
Propranolol nonselektif beta reseptör blokörüdür ve alfa reseptör uyarısına bağlı etkileri önleyemez.
Sempatik Sinir Sisteminin Etkileri
Organ / Doku
Reseptör
Etki
İrisin radiyal kası
α1
Kasılma (midriyazis)
Siliyer kas
β
Gevşeme
Sinoatrial nod
β1 ve β2
Hızlanma
Ektopik pacemaker
β1 ve β2
Hızlanma
Kalbin kasılma gücü
β1 ve β2
Artma
İskelet kası damarları
β2
Gevşeme
Bronş düz kası
β2
Gevşeme
Gastrointestinal düz kaslar
α2 ve β2
Gevşeme
Gastrointestinal sfinkterler
α1
Kasılma
Mesane düz kası
β2
Gevşeme
Mesane sfinkteri
α1
Kasılma
Uterus düz kası
β2
Gevşeme
Penis ve seminal vezikül
α1
Kasılma
Pilomotor düz kas
α1
Kasılma
Ekrin ter bezi
Muskarinik
Salgı artışı
Apokrin ter bezi
α
Salgı artışı
Böbrek
β1
Renin sentezinde artma
Karaciğer
β2 ve α
Glikoneogenez ve glikojenolizis
Yağ dokusu
β1 ve β3
Lipoliz artışı
Pankreas
α2
İnsülin salgısında azalma
Pankreas
β2
İnsülin salgısında artma
Sempatik sinir ucu
α2
Noradrenalin salgısında azalma
Trombosit
α2
Agregasyon artışı
119.Aşağıdakilerden hangisi amitriptilin ve klorpromazinin ortak yan tesirlerinden biri değildir?
A) Ağız kuruluğu
B) Hipotansiyon
C) Sedasyon
D) Prokonvulsan etki
E) Tardif diskinezi
119 - E
Amitriptilin trisiklik antidepresan, klorpromazin antipsikotik ilaçtır. Her iki ilaç da antikolinerjik etki ile ağız kuruluğu, idrar
retansiyonu, midriyazis ve görme bulanıklığı, antiadrenerjik etki ile hipotansiyon, antihistaminik etki ile sedasyona neden olurlar ve prokonvulsan etki gösterirler.
Amoksapin dışındaki antidepresanlar dopamin reseptör blokajına bağlı parkinsonizm, hiperprolaktinemi ve tardif diskinezi
(dopamin reseptör blokajına sekonder D2 reseptör hipersensitivitesi) gibi ekstrapiramidal yan tesirlere neden olmazlar.
www.tusem.com.tr
48
TEMEL BİLİMLER
2012 - 04 - TUSEM TTBT
120.Hayvan deneylerinde risk yok ve kısıtlı sayıda insan çalışması var veya hayvanlarda minimum risk olmasına rağmen insan çalışmaları tarafından desteklenmiyor.
Yukarıdaki ifade ilaçların teratojenite riskleri yönünden aşağıdakilerden hangisini tanımlamaktadır?
A) Kategori A
B) Kategori B
C) Kategori C
D) Kategori D
E) Kategori X
120 – B
Gebelikte İlaç Derecelendirilmesi
Kategori Tanım
A
Fetüste anomali oluşturmadığı kanıtlanan ilaçlar
B
Hayvan çalışmalarında risk yok ama kontrollü insan çalışmaları yeterli değil
Hayvan çalışmalarında minimum risk var fakat insan çalışmaları desteklemiyor
C
Hayvan çalışmalarında risk var ama kontrollü insan çalışmaları yeterli değil
Yararı zararından fazla ise gebe kadınlarda kullanabilen ilaçlar
D
İnsanda teratojen olduğu kanıtlanmış ama yararı zararından fazla ise gebe kadınlarda kullanabilen ilaçlar
X
Hayvan ve insan çalışmalarında fetal anomalilere neden olduğu kanıtlanan ilaçlar
49
www.tusem.com.tr

Benzer belgeler

2 TEMEL TIP BİLİMLERİ TESTİ AÇIKLAMALI CEVAPLAR 1

2 TEMEL TIP BİLİMLERİ TESTİ AÇIKLAMALI CEVAPLAR 1 M. deltoideus omuzun kabarıklığını veren kastır. N. axillaris tarafından innerve olan bu kasın innervasyon bozukluğunda acromion belirtisi, apolet belirtisi veya düz omuz belirtisi olarak da biline...

Detaylı

2 TEMEL TIP BİLİMLERİ TESTİ AÇIKLAMALI CEVAPLAR 1

2 TEMEL TIP BİLİMLERİ TESTİ AÇIKLAMALI CEVAPLAR 1 E) M. deltoideus 3–E M. deltoideus omuzun kabarıklığını veren kastır. N. axillaris tarafından innerve olan bu kasın innervasyon bozukluğunda acromion belirtisi, apolet belirtisi veya düz omuz beli...

Detaylı