Pdf`sini İndir - Risale Online

Transkript

Pdf`sini İndir - Risale Online
Risale Online
Bu sayfa şu linkten yazdırılmıştır: [http://www.risaleonline.com/soru-cevap/haya]
Güzel Huylar ve Güzel Ahlak
Soru
Hayâ
Risalelerde hayâ ile ilgili yerler nereler?
Cevap
Risale-i Nur'da hayâ hakkında geçen en mühim kısımlar şunlardır:“Sual: Herşeyi bilen ve
gören ve hiçbir şey ondan gizlenemeyen Allâm-ül Guyub'a karşı edeb nasıl olur? Sebeb-i
hacalet (utanç) olan haletler, ondan gizlenemez. Edebin bir nev'i tesettürdür, mûcib-i
istikrah hâlâtı setretmektir. Allâm-ül Guyub'a karşı tesettür olamaz?Elcevab: Evvelâ: Sâni'-i
Zülcelal nasılki kemal-i ehemmiyetle san'atını güzel göstermek istiyor ve müstekreh şeyleri
perdeler altına alıyor ve nimetlerine, o nimetleri süslendirmek cihetiyle nazar-ı dikkati
celbediyor. Öyle de: Mahlukatını ve ibadını sair zîşuurlara güzel göstermek istiyor. Çirkin
vaziyetlerde görünmeleri, Cemil ve Müzeyyin ve Latif ve Hakîm gibi isimlerine karşı bir nevi
isyan ve hilaf-ı edeb oluyor.İşte Sünnet-i Seniyedeki edeb, o Sâni'-i Zülcelal'in esmalarının
hududları içinde bir mahz-ı edeb vaziyetini takınmaktır.Sâniyen: Nasılki bir tabib, doktorluk
noktasında bir nâmahremin en nâmahrem uzvuna bakar ve zaruret olduğu vakit ona
gösterilir. Hilaf-ı edeb denilmez. Belki edeb-i Tıb öyle iktiza eder, denilir. Fakat o tabib,
recüliyet ünvanıyla yahut vaiz ismiyle yahut hoca sıfatıyla o nâmahremlere bakamaz. Ona
gösterilmesini edeb fetva veremez. Ve o cihette ona göstermek, hayâsızlıktır. Öyle de Sâni'-i
Zülcelal'in çok esması var. Herbir ismin ayrı bir cilvesi var. Meselâ: "Gaffar" ismi,
günahlarınNasılki bir tabib, doktorluk noktasında bir nâmahremin en nâmahrem uzvuna
bakar ve zaruret olduğu vakit ona gösterilir. Hilaf-ı edeb denilmez. Belki edeb-i Tıb öyle
iktiza eder, denilir. Fakat o tabib, recüliyet ünvanıyla (erkeklik adına) yahut vaiz ismiyle
yahut hoca sıfatıyla o nâmahremlere bakamaz. Ona gösterilmesini edeb fetva veremez. Ve o
cihette ona göstermek, hayâsızlıktır. Öyle de Sâni'-i Zülcelal'in çok esması var. Herbir ismin
ayrı bir cilvesi var. Meselâ: "Gaffar" ismi, günahların vücudunu ve "Settar" ismi, kusuratın
bulunmasını iktiza ettikleri gibi; "Cemil" ismi de, çirkinliği görmek istemez. "Latif, Kerim,
sayfa 1 / 2
Hakîm, Rahîm" gibi esma-i cemaliye ve kemaliye, mevcudatın güzel bir surette ve mümkün
vaziyetlerin en iyisinde bulunmalarını iktiza ederler. Ve o esma-i cemaliye ve kemaliye ise,
melaike ve ruhanî ve cinn ve insin nazarında güzelliklerini, mevcudatın güzel vaziyetleriyle
ve hüsn-ü edebleriyle göstermek isterler. İşte Sünnet-i Seniyedeki edeb, bu ulvî âdâbın
işaretidir ve düsturlarıdır ve nümuneleridir.” (11. Lema)“Kur'an merhameten, kadınların
hürmetini muhafaza için, hayâ perdesini takmasını emreder. Tâ hevesat-ı rezilenin ayağı
altında o şefkat madenleri zillet çekmesinler. Âlet-i hevesat, ehemmiyetsiz bir meta'
hükmüne geçmesinler.” (25. Söz)“Çocuk tabiatında hayâsız bir kadın, Resul-i Ekrem
Aleyhissalâtü Vesselâm yemek yerken lokma istemiş, vermiş. Demiş: "Yok, senin ağzındakini
istiyorum." Onu da vermiş. O gayet hayâsız kadın, o lokmayı yedikten sonra, en hayâlı kadın
ve Medine kadınlarının fevkinde bir hayâ sahibi oldu.” (19. Mektub)
“tesettürsüzlük
izdivacı çoğaltmayıp, pek azalttığını, çünki serseri asrî bir genç dahi refikasının gayet
namuslu olmasını istediğini; ve kadın ise, erkeğin çoluk ve çocuk ve malına ve herşeyine
dâhilî muhafız olduğundan, kadında sadakat ve emniyet lâzım olduğunu; tesettürsüzlük ve
açık-saçıklık ve hayâsızlık ise, o sadakatı ve emniyeti kırdığından, erkeğe vicdan azabı
çektirdiğini ve kadınlarda şecaat ve sehavet o sadakat ve emniyeti ihlâl ettiğini; ve
memleketimizin Avrupa'ya kıyas edilemeyeceğini, eğer kıyas edilse, neslin za'fına ve
kuvvetin sukutuna sebeb olacağını; ve şehirliler köylülere kıyas edilemeyeceğini, çünki
köylüler maişet meşgalesiyle uğraştığından, san'at ile iştigal eden şehirliler onlara kıyas
edilemeyeceğini ve daha çok hikmetlerini gayet kat'î isbat eder. Rüşdü” (24. Lemanın
fihristi)
“Hayâ da Cenab-ı Hak hakkında muhaldir.” (İşarat-ül İ'caz )
“Risale-i Nur'un
erkân-ı mühimmesinden bir zât yazıyor ki: "Adapazarı zelzelesinin aynı gününde, zelzeleden
birkaç saat evvel, umumî ve herkese göstermek için, bir büyük tiyatro teşekkülüyle ve
oyuncu kızlardan dört güzelini çırılçıplak olarak alayişle çarşı ve pazarda gezdirerek, o
cazibedarlara kapılan tiyatro binasında toplanan bin kişiden fazla seyirciler, oyun başlarken,
birdenbire arz kemal-i hiddet ve gayz ile onların hayâsız yüzlerini dehşetli tokatladı,
mahvedip zîr ü zeber etti. Ve o binayı hâk ile yeksan eyledi." (Kastamonu Lâhikası)
sayfa 2 / 2
Powered by TCPDF (www.tcpdf.org)