mimar.ist | Sayı 38

Transkript

mimar.ist | Sayı 38
ED‹TÖRDEN
2010’u Uğurlarken...
Aral›k 2010 • Y›l: 10 • Say›: 38
Yay›n Türü: Yerel, süreli
Yay›nlayan
TMMOB Mimarlar Odas› ‹stanbul Büyükkent fiubesi
Sahibi
TMMOB Mimarlar Odas› ‹stanbul Büyükkent fiubesi ad›na
Deniz ‹nceday›
Genel Yay›n Yönetmeni
Deniz ‹nceday›
Yay›n Koordinatörü
Fatma Öcal
Yaz› ‹flleri Sorumlusu
Metin Karada¤
Yay›n Kurulu
Zafer Akay, Ayflen Ciravo¤lu, T. Gül Köksal, Kubilay Önal,
Ahmet Tercan, H. Bülend Tuna, Mücella Yap›c›
Dan›flma Kurulu
Zeynep Ahunbay, Nur Ak›n, Ülkü Alt›noluk, Bilge Ar›kan,
Ersin Ar›soy, Harun Bat›rbaygil, Afife Batur, Cengiz Bektafl,
‹hsan Bilgin, Çelen Birkan, Hasan Çak›r (Almanya), H.
Besim Çeçener, Oktay Ekinci, Cengiz Eruzun, Nur Esin,
Nuran Zeren Gülersoy, Sümer Gürel, Ersen Gürsel, Yücel
Gürsel, Havva Kanbur (‹spanya), Ruflen Kelefl, Do¤an
Kuban, Mehmet Küçükdo¤u, Derya Oktay (K›br›s), Sabri
Orcan, Selim Ökem, Deniz Erinsel Önder, Hakk› Önel,
Gülflen Özayd›n, Hasan Cevat Özdil, Asl› Erim Özdo¤an,
Y›ld›z Sey, fiükrü Sürmen, Mete Tapan, U¤ur Tarhan, Necdet
Teymur, Afflar Timuçin, Rüksan Tuna, Hülya Turgut, Y›ld›z
Uysal, Mücella Yap›c›, Hüsnü Ye¤eno¤lu (Hollanda), Zekiye
Yenen, Emre Zeytino¤lu
Tarand›¤› ‹ndeksler
2010’un son günlerine İstanbul’un değerli bir kültür miras varlğnda yaşanan
yangn damgasn vurdu. Tarihî Haydarpaşa Gar, mimarlk açsndan olduğu
kadar, kültürel ve toplumsal bellek değerleriyle de kent açsndan simgeleşmiş
bir yap. Birinci grup tarihî eser olarak koruma altnda. 100 yl aşkn süredir
İstanbullularn ve ziyaretçilerinin ulaşm amacyla kullandklar, hikâyelerini
paylaştklar yap, toplumsal bellek açsndan o denli yüklü ki, İstanbullulardan
yangn sonrasnda bitip tükenmeyen tepkiler yağd ve yağmaya devam ediyor.
Yapnn, onarm çalşmalar srasnda bu talihsiz yangn yaşamas, çalşma
sürecinde böylesi bir ihmale uğrayabilmesi, kentliler, sivil toplum örgütleri ve
koruma uzmanlar tarafndan kolay anlaşlabilir değil. Farkl birçok açlardan
miras değeri taşyan yapda, asgari önlemlerin alnmadan risk içeren
çalşmalarn sürdürülmesi ayrca, sadece Haydarpaşa Gar için değil, kentin diğer
birçok kültürel varlğ için de geçerli olabilecek bir endişeyi de beraberinde
getiriyor. Koruma alanndaki “duyarllğn” sadece yangn olayna ilişkin değil,
bir bütün olarak bir kez daha altn çiziyor.
Kentsel mekânda sürdürülen çalşmalar açsndan benzer değerlendirmeler
yaplabilir, tedirginlikler dile getirilebilir. Bunun ötesinde, bugün yaşadğmz
sorunlara bakarak toplumun ve şehircilik biliminin çağdaş ölçütlerinin,
yöntemlerinin kentsel mekânda ne denli farkl biçimlerde yorumlandğ da
söylenebilir. Hzla değişen ve dönüşen mekânda bu hza paralel olarak bir tehdit
ve kayp süreci ile de karş karşyayz. Gündeme çeşitli söylemlerle (güvenlik,
modernleşme, deprem, yenileşme vb.) getirilen “çağdaş” yaklaşmlar,
kavramlarn farkl yorumlaryla, mekânda ciddi ironiler sergileyebiliyor, geri
dönülemez tehditlere sahne olabiliyor. Hatta bunlarn yansmalar, toplumsal
ayrşmaya, toplum ile birey ilişkisindeki kopukluğa, geçmişle gelecek arasndaki
bağlarn yok olmasna kadar uzanabiliyor. İronik ya da eleştirel bir bakşla, bu
konuda kentimizin projelerinden çokça örnekler vermek ne yazk ki olanakl.
DAAI - Design and Applied Arts Index
Dönüşüm; rant, ykm ve yeni yaplaşma arac olarak; koruma; ideolojik
Yay›n Yönetim Yaz›flma Adresi
temsilin arac olarak; modernleşme ve shhileştirme ise; etnik ayrmclğn ve
bellek silinmesinin arac olarak kullanlabiliyor.
Kemankefl Cad. No.31 Karaköy, Beyo¤lu 34425 ‹stanbul
Tel: (212) 251 49 00 Faks: (212) 251 94 14
e-posta: [email protected]
www.mimarist.org/yayinlar/mimarist
Mali Koordinasyon
Sami Y›lmaztürk
Görsel Yönetmen
Zehra fieno¤uz
Ofset Haz›rl›k
Ekol Tan›t›m
Kireçburnu, Prof.Dr. Aykut Barka Cad.
Alpaslan Sok. No: 42/2 Sar›yer 34457 ‹stanbul
Tel/Faks: (212) 223 81 51 (pbx)
e-posta: [email protected]
Bask›-Cilt
Mü-Ka Matbaas›, ‹stanbul
Tel: (212) 549 68 24
Bask› Tarihi
Aral›k 2010
Da¤›t›m
Zip Da¤›t›m
Reklam ve Yap›m Organizasyon
Mimarl›k Vakf› ‹ktisadi ‹flletmesi
Kemankefl Cad. No.31 Karaköy, Beyo¤lu 34425 ‹stanbul
Tel: (212) 244 86 87 pbx Faks: (212) 244 86 88
Fiyat›: 7,50 TL
Y›ll›k abone ücreti: 26,00 TL
Ö¤rencilere % 50 indirim uygulan›r.
“mimar.ist” dergisi Mimarlar Odas› ‹stanbul Büyükkent fiubesi üyelerine
ücretsiz olarak gönderilir. Yaz›larda ileri sürülen görüfllerin sorumlulu¤u
yazarlar›na aittir. Dergi ad› belirtilmek kofluluyla al›nt› yap›labilir.
Oysa, dönüşümün sosyal ve kültürel renovasyonun arac olarak kullanldğ,
toplumsal refahn, kamu haklarnn ve toplam yaşam kalitesinin tamamlaycs
olarak alglandğ çağdaş bilimsel yaklaşmdan söz etmek de olanakl. Toplumun
ve yaşam koşullarnn değişimi, güncel gereksinimlere yant verebilmesi,
dünyada başarl örneklerin sergilendiği gibi, kültür değerlerinin bir bir
yitirilmesini beraberinde getirmemeli. Bugün çağdaş sanat ve bilim açsndan
öncü ülkelerin, değişimi sosyal ve kültürel boyutlaryla ele aldklarn, kamusal
alana toplumsal duyarllğ artrc bir rol yüklediklerini izleyebiliyoruz.
Kentimiz açsndan yln son günlerinde değerlendirmeler yaparak bu olumsuz
saptamalar yapmak hepimizi düşündürüyor. Projelerin uzman katklaryla
yakndan denetlenememesi, bilgi kirliliğinin önlenememesi, mekânsal
dönüşümün salt rant üzerinden değerlendirilmesi, soyut değerlerin, manevi
varlğn göz ard edilmesi sürecinin içinde, kentsel tartşma başlklarn
dergimizin sayfalarnda güncel tutmaya, tartşmaya açmaya ağrlk vermek
istiyoruz. Ayrca, İstanbul’un önemli semtlerinin, tarihlerinin farkl boyutlaryla
irdelenmesi ve tartşlmas da ayn bakşla, dosyamza konu oldu. Bu saymzn
dosyasnda, Üsküdar kentinin tarihinden, bugünkü gelişmelerinden, toplum
ilişkisinden, kültürel sorunlarndan söz eden farkl katklar bulabilirsiniz.
İstanbul’un farkl semtleri için de aralkl olarak bu kentsel/tarihsel araştrmay
sürdürmeyi planlyoruz.
Bir sonraki dosya konumuz ise İstanbul’un modern mimarlk mirasna
odaklanacak. Bu çerçevede yaz önerilerinizi bekliyoruz. Katklarnzla meslek
alanndaki iletişimimizi sürdürmek, güçlendirmek ve sadece “yaşanlr” değil,
“daha sağlkl, daha güvenli, daha özgür ve demokratik” kentlerde ve çevrelerde
buluşabilmek dileğiyle nice mutlu yllar…
Deniz İnceday
mimar•ist 2010/4
1
mimar.ist Aral›k 2010/4
ISSN 1302-8219
2 mimar•ist 2010/4
4
HABER / ETK‹NL‹K
Dam Notlar›... / Hasan Çak›r ............................................................................................................................ 4
6
KÜTÜPHANE
Apartman - Galata’da Yeni Bir Konut Tipi / Derya Karada¤............................................................................... 6
Yaflanan Mimari / Aylin Ayna .......................................................................................................................... 7
8
GÖRÜfi
Tarihî ‹stanbul’un Yeni Sorunu: Karayolu Tüp Geçit Projesi / Zeynep Ahunbay ............................................... 8
12
‹STANBUL 2010
Tansel Korkmaz: “‹mparatorluk Baflkentinden Küresel Kente:
‹stanbul’un Bir As›rl›k Öyküsü” / Söylefli: Zafer Akay ......................................................................................12
16
TASARIM
Kentin Kamusal Mekânlar›n› Farkl› Bir Yoldan Anlamaya Çal›flan ‹ki Çizgi-Projesi:
Urban Tomography ‹stanbul / Markus Jeschaunig ........................................................................................... 16
21
‹NCELEME
Mimari Korumaya De¤iflen Ba¤lamsal Yaklafl›mlar
-Arap Yar›madas›’nda Üç Farkl› Örnek Üzerinden Karfl›laflt›rmal› Bir Okuma- / Murat Çetin ........................... 21
31
PROJE / PROF‹L
Jo Noero: “Kuram ve Bilgiyi Mimarlı¤ın Özüne Çevirerek
Kaybetti¤imiz Zemini Geri Almalıyız” / Söylefli: Deniz ‹nceday› ........................................................................ 31
‹Ç‹NDEK‹LER
39
D O S YA : “ ‹ S TA N B U L’ U N S E M T L E R ‹ : Ü S K Ü D A R ”
Üsküdar’›n Önlenemeyen Yozlaflmas›! / H. Besim Çeçener ............................................................................. 40
Üsküdar An›lar› / Do¤an Hasol ........................................................................................................................ 44
Üsküdar Meydan›n› Tan›mlayan Ö¤eler, Bu Ö¤elerin Tarihsel Süreçteki De¤iflimi ve
Meydana Etkileri / Z. Hale Tokay - Serap Da¤tafl .............................................................................................. 49
Üsküdar Tarihî Kent Dokusu ve Ulafl›m Sisteminin ‹rdelenmesi / Bilge Ulusay Alpay ..................................... 58
Marmaray-Üsküdar Arkeolojik Kaz›lar› / fiehrazat Karagöz ............................................................................. 64
Üsküdar ‹mgelemini Sinematografik Mekân Üzerinden Okuma / Ayla Ayy›ld›z Potur ...................................... 74
‹tibarl› Bir Mevki: Salacak / Murat fiahin ....................................................................................................... 78
Üsküdar Selimiye Camii ve Külliyesi / Acar Avunduk .................................................................................... 84
93
E⁄‹T‹M
ACE ve EAAE Ortak Toplant›s›ndan
Mimarl›k E¤itimi Üzerine Düflünceler / Derleyen: Deniz ‹nceday› .....................................................................93
103 K E N T
‹stanbul ve Mimarl›¤›n Kente Bitiflik Öyküsü / Aykut Köksal .........................................................................103
108 F A R K L I
‹NSANLIK DURUMLARI
Okuluma Dokunma!
-Reflitpafla’daki Rehabilitasyon Merkezinin
Boflalt›lmas› Giriflimi ve Kent/E¤itim/Sakat Haklar›- / Sibel Yard›mc›............................................................108
mimar•ist 2010/4
3
HABER
ETK‹NL‹K
DAM Notlar›
Belediyenin haz›rlay›p aç›k
tart›flmaya sundu¤u
Frankfurt Suriçi imar
konsepti tasla¤›.
4 mimar•ist 2010/4
Aç›k Planlama
Frankfurt Belediyesi’nin “Aç›k Planlama Projesi”ni yöneten flehirci mimar
söze flöyle bafllad›:
“fiehircilik, kentte gezinti yapman›n
bilimidir.”
Bu y›l bafl›nda Frankfurt Belediyesi,
kent merkezi imar plan›n› bir Aç›k
Planlama sürecinde gelifltirme ifline
giriflti; haz›rlad›¤› plan tasla¤›n› ahalinin tart›flmas›na sundu.
Aç›k planlama sürecinin ilk aflamas›, 25 A¤ustos’ta çal›flma gruplar›n›n
ortak toplant›s›yla sona erdi. Toplant›da, bu ilk aflamada gelifltirilen ara
planlar –yap›laflma, kamusal alan ve
kent içi ulafl›m plan›– tart›fl›ld› ve
ikinci aflama program› yap›ld›. Y›l sonuna kadar sürecek ikinci aflamada
ara planlar sergilenecek ve kamu alemin tart›flmas›na sunulacak.
Aç›k planlama projesinin yöneticisi
sözlerini flöyle bitirdi:
“Plan kuflkusuz kent merkezinin bütün dertlerine deva olmayacak. ‹mar
plan›n›n elefltiriye ihtiyac› var. Tart›flmalar› sürdürmeliyiz. Plan yeni fikirlere aç›k olmal›...”
Kentlerde, kent sakinleriyle birlikte
keyifli bir gezinti yapman›n baflka yolu var m›?
40’›nc› Pazartesi
Stuttgart kentinde yetkililer, aylardan
beri süregelen “Pazartesi Gösterileri”ni göz ard› etti, ahalinin “Ana gar
üstte kals›n!” ça¤r›s›na kulak asmad›.
40. Pazartesi gösterisinin arifesinde
ana gar› gömme inflaat› bafllad›. Tarihî
gar binas›n›n bir köflesi y›k›ld›. Bu
olay kentte gergin bir hava yaratt› ve
Stuttgart’ta küçük k›yamet koptu.
Projeye karfl› olan Stuttgartl›lar 40.
Pazartesi günü gar önünde büyük bir
gösteri yapt›. Göstericiler, y›k›m›n
durdurulmas› ve tart›flmalar›n sürdürülmesini istedi. Gösteriye çoluk çocuk, yafll› genç on binlerce Stuttgartl›
kat›ld›...
Yetkililer ald›r›fl etmedi, “Projeye yasalara uygun ve demokratik bir flekilde karar verildi, tart›flma yap›ld› ve
bitti, ‘daha önceleri neredeydiniz’” diyerek inflaata devam edeceklerini
aç›klad› ve saray bahçesindeki tarihî
ç›narlar›n kesimi bafllad›.
Ǜnar kesimiyle hava daha da gerildi.
Kesim büyük bir gösteri ile protesto
edildi. Gösteride h›r ç›kt›. A¤aç kesimini protesto eden ahali biber gaz› ve
bas›nçl› su püskürtmeleriyle da¤›t›ld›.
Bu olaylardan sonra ahaliyle yetkililerin aras› iyice aç›ld›:
Projeye karfl› olan kent sakinleri bir
oldubittiyi kabul etmiyor, inflaat›n
durdurulmas›n› ve tart›flman›n sürdürülmesini istiyordu...
Yetkililer, “Tart›flma s›n›rs›z olamaz,
bir yerde karar vermek gerekiyor.
Yoksa hiçbir projeyi uygulayamay›z,”
diyor ve inflaat devam ediyordu...
Bu, “Ahali tart›fl›yor, inflaatlar devam
ediyor” durumu havay› iyice bozdu.
Yetkililerin umursamaz tavr›na karfl›
tüm kentlerde elefltiriler bafllad›…
Elefltiriler, protesto gösterileri derken
yetkililer, ahalinin temsilcileriyle masaya oturmay› ve ana gar› gömme
projesini tart›flmay› kabul etti. Sayg›n
bir politikac›, taraflarca arabulucu seçildi ve bir tart›flma süreci bafllad›.
Arabulucu, daha iflin bafl›nda, oldukça ilginç bir durum de¤erlendirmesi
yapt›. Bu de¤erlendirmede dikkatimi
çeken birkaç cümle flöyle:
“Proje yasal ama ahali istemiyor. Bu
durumda bir uzlaflma noktas› bulmak
durumunday›z...”
“Yetkililer yan›labilir ve yan›ld›¤›n›
söylemek demokratik politikaya aittir...”
“Her fley daha önce olmal›yd›. ‹nflaata
bafllamadan önce ahali tart›flmalarla
planlama sürecine kat›lmal› ve ikna
edilmeliydi...”
“Günümüzde kent ahalisi kentinin
imar›na kar›flmak istiyor. Ahalinin kat›l›m› olmadan, ahaliyi dinlemeden,
ikna etmeden böyle büyük projelere
karar vermek, geçen yüzy›llara ait bir
anlay›flt›r.”
“Karar verildi, tart›flma bitti politikas›,
ben yapt›m oldu politikas› günümüzün demokrasi anlay›fl›na uymuyor...”
“‹kna edici bir gerekçe varsa karar
gözden geçirilebilir, de¤ifltirilebilir,
HABER
ETK‹NL‹K
yeni bir karar verilebilir...”
“Tart›flmalar fleffaf olacak, kamu alem
önünde yap›lacak ve bir televizyon
kanal›yla kamuoyuna aktar›lacak, dileyen herkes internet üzerinden tart›flmalara kat›labilecek...”
...
Uzlaflma toplant›lar› yedi hafta sürecek.
Bu süreç nereye varacak görece¤iz,
ama bir fley flimdiden belli: Stuttgart
olay›, kent imar›nda ve kent planlamada bir dönüm noktas› olacak.
Anlafl›lan, flehircilikte bir aç›k planlama dönemi geliyor.
Ne dersiniz? Kent yöneticileri, kentte
ahaliyle birlikte keyifli bir gezinti yapamaz m›?
Güzellik Kazand›r›r
Bir gazete haberine göre, ‹talya’da yap›lan bir araflt›rma, güzel bulunan bir
sanat eserine bakman›n a¤r› kesici etki yapt›¤›n› ortaya koymufl...
Bu y›l ki “E¤ilimler” (Tandanslar) fuar›n›n kap kacak, çatal b›çak, ev, mutfak ve süs eflyalar› sergilerine göz ve
gönül gezdirirken fark›na vard›m: ‹yi
tasarlanm›fl, her biri bir sanat eseri
çatal b›çak, tencere tabak görmek, her
gün kulland›¤›m›z eflyalar›n esteti¤i
ifltah aç›c› ve a¤r› kesici bir etki yap›yor.
Fuarda dikkatimi çeken sergilerden
biri ‹MM‹B’in (‹stanbul Maden ve
Metaller ‹hracatç› Birlikleri) “Endüstriyel Tasar›m Yar›flmalar› Sergisi” ol-
du. ‹MM‹B genç endüstri tasar›mc›lar›m›z›n maharetlerini, ideyi biçime çevirmedeki hünerlerini sergilemifl.
Hem sergi güzel hem de sergilenifl.
Güzel bir katalog da cabas›...
Daha Az ve Daha Çok
E¤ilimler Fuar› vesilesiyle, Tatbiki
Güzel Sanatlar Müzesi de fuarda bir
sergi açt›.
Sergi, tasar›m ustalar›ndan Rams’›n
eserlerini sunuyor. “Daha az ve daha
çok”, Rams‘›n tasar›m ilkesi. Rams’›n
iyi tasar›m üzerine 10 tezi var. fiöyle:
‹yi tasar›m yenilikçidir.
‹yi tasar›m ürünü kullan›fll› yapar.
‹yi tasar›m estetiktir.
‹yi tasar›m samimidir.
‹yi tasar›m rahats›z etmez.
‹yi tasar›m uzun ömürlüdür.
‹yi tasar›m çevresine zarar vermez.
‹yi tasar›m olabildi¤ince az tasar›md›r.
‹yi tasar›m ürünü anlafl›l›r yapar.
‹yi tasar›m son ayr›nt›s›na kadar tutarl›d›r.
Bunlara bir tez de ben eklemek isterdim:
‹yi tasar›m kazand›r›r, alan da satan da
memnun olur.
Bana göre Rams’›n iyi tasar›m tezleri
kentlerin ve konutlar›n mimari tasar›m› için de geçerlidir.
Kentlerde bafl› a¤r›madan gezmek
için kentlerimizi ve binalar›m›z› hiç
de¤ilse çatal b›çak kadar iyi tasarlamal›y›z.
Bu Dam Notlar›n› da güzellik üzerine
bir güzel sözle ba¤layal›m. Unkapan›’ndan Fener’e do¤ru giderken, yol
kenar›nda bir tabelada yaz›l›:
“Güzel gören güzel düflünür.”
Hasan Çak›r, [email protected]
Üstte, Yap›laflma ve
Kamusal Alan Planlar›.
Solda, Stuttgart ana gar
binas› ve saray bahçesi.
mimar•ist 2010/4
5
KÜTÜPHANE
Apartman - Galata’da Yeni Bir Konut Tipi
Apartman; Galata’da Yeni
Bir Konut Tipi , Ayfle Derin
Öncel, Kitap Yay›nevi,
2010, ‹stanbul, 421 sayfa,
16,5 x 21 cm.
6 mimar•ist 2010/4
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde ö¤retim üyesi olan Yrd.
Doç. Dr. Ayfle Derin Öncel’in Apartman; Galata’da Yeni Bir Konut Tipi
bafll›kl› kitab›, uzun y›llara yay›lan ve
sürekli yeni belgelerle zenginlefltirilen bir çal›flman›n ürünü. 19. yüzy›lda yaflanan modernleflme döneminin
etkisiyle sosyal, ekonomik ve fiziksel
yap›s›n›n yan› s›ra nüfus yap›s›nda da
de¤iflimler olan ‹stanbul’un Beyo¤lu
bölgesinde, modernleflmenin kentsel
ve mimari yap›daki yans›malar› net
bir flekilde gözlemlenebilmektedir.
Beyo¤lu’nun kozmopolit nüfusunun
art›fl›, konut ihtiyac›n›n da h›zla artmas›na neden olmufltur. 19. yüzy›l›n
bafl›ndan itibaren ‹stanbul’un di¤er
mahallerinde de yayg›nlaflmaya bafllayan apartmanlar›n ilk örnekleri Galata’daki apartmanlard›r.
Frans›z Anadolu Araflt›rmalar› Enstitüsü (Institut français d’études anatoliennes - IFEA) ve Kitap Yay›nevi ortak yay›n› olan kitab›n temellerini,
Ayfle Derin Öncel’in Galata apartmanlar› üzerine bir araflt›rma çal›flmas› olarak bafllad›¤› ve daha sonra
Stefan Yerasimos ve Pierre Pinon’un
dan›flmanl›¤›nda haz›rlay›p 2002 y›l›nda Paris 8 Üniversitesi’nde savundu¤u doktora tezinin baz› bölümleri
oluflturuyor. Bu temelden hareketle
yay›n, 2002’den bu yana ulafl›lan belgelerle zenginlefltirilmifl.
Apartman - Galata’da Yeni Bir Konut
Tipi, alt› ayr› bölümden olufluyor. Birinci bölümde, “Kent Mekânlar›nda
Yaflanan De¤iflim” bafll›¤› alt›nda, temelleri Osmanl›’n›n Bat› kültürünü
tan›maya bafllad›¤› 18. yüzy›la dayanan, 19. yüzy›l modernleflme sürecinde oluflan yeni kurumlar ve bunlar
taraf›ndan gerçeklefltirilen kentsel ve
mimari mekânlardaki çal›flmalardan
bahsediliyor. Tanzimat dönemindeki
kent reformlar›, 6. Daire’nin kuruluflu
ve Galata’da yürüttü¤ü çal›flmalar,
sur duvarlar›n›n y›k›m›na kadar ve y›k›mdan sonras›ndaki de¤iflim dönemi, yol çal›flmalar› ve kadastro düzenlemelerinin nitelikleri, yeni yerleflimler ve geniflletilen sokaklar; dönemin planlar›, belediye raporlar›,
haberleri ve makalelerinin de katk›s›yla irdeleniyor.
“Apartmanlardan Önceki Konutlar ve
De¤iflen Koflullar” bafll›kl› ikinci bölümde ise 19. yüzy›l modernleflme
süreci öncesinde Galata’da bulunan,
ancak zaman içinde çok az iz b›rakarak ortadan kalkm›fl olan dokunun izi
sürülmüfl. Bütün zorluklar ve belirsizliklere karfl›n, bölge ile ilgili bilgi
veren seyahatnameler, 19. yüzy›lda
yap›lm›fl resimler, yüzy›l›n ikinci yar›s›ndan bu yana çekilmifl foto¤raflar,
belediye ait eski kadastro planlar› ve
Karaköy-Pera metro hatt›na ait k›smi
planlar›n yard›m›yla, bu dönem öncesine ait konutlar, detayl› olmasa da
incelenebilmifl. Galata’y› betimleyen
eski litografilerden ve foto¤raflardan
hareketle ahflap konutlar, modernleflme sürecindeki y›k›mlardan kalan tafl
bina örnekleri yard›m›yla tafl konutlar, Sedad Hakk› Eldem’in kaynaklar›ndan da hareketle tu¤la kâgir konutlar incelenmifl, apartmanlar›n ortaya ç›k›fl›n› haz›rlayan koflullar ve
apartman öncesi aile-kira konutlar›n›n üzerinde durulmufl. Bu dönemde
haz›rlanan özel mülkiyet haklar› ve
yap› alan›ndaki yeni kararnameler de
bölümün sonunda yer al›yor.
19. yüzy›l›n son çeyre¤inde, yeni bir
konut tipi olarak yayg›n biçimde kullan›lmaya bafllayan apartmanlar›n,
yap›m teknikleri ve mekânsal özelliklerine paralel olarak bölgedeki sosyal
dönüflüm, kitab›n üçüncü bölümü
olan “Apartmanlar›n Mimari Biçimlenmesi”nde ele al›n›yor. Örnekler
üzerinden flemalar ve flekillerle de
desteklenerek, yap› adas›nda binan›n
yeri ve bitiflik olma durumu, apart-
manlar›n yönlenmeleri, binalar›n konumlar› ve sokaklar›n topografik nitelikleri, manzaran›n iç mekân organizasyonu üzerine etkileri, parsel biçimleri ve buna ba¤l› mekân organizasyonlar› ve kendine özgü biçimleri
olan apartmanlar anlat›l›yor.
Önceki bölümlerden farkl› olarak
“Sosyal Hayat ve Yaflam Biçimleri”nde fiziksel çevrede yaflanan dönüflümlere paralel olarak de¤iflen
sosyal yap›, sosyal hayattaki yenilikler, Galata’da 19. yüzy›l›n sonunda
ikamet edenlerin sosyal kimlikleri ve
yeni toplumsal s›n›ftan bahsediliyor.
Bu bölümde de örnekler üzerinden
“tek aile konutlar›”, “apartman konutlar›nda kolektif yaflam” ve “apartman
daireleri içinde süregelen yaflam biçimi” aktar›l›yor.
Kitab›n beflinci bölümünde, apartman dairelerinin iç mekân organizasyon prensipleri; s›n›fland›rmalar ve
plan tiplerinin belirlendi¤i tablolar
üzerinden okunuyor. Bu verilerden
elde edilen sonuçlarla, 19. yüzy›l›n
son çeyre¤inde Galata bölgesinde,
yaflam biçimleri ve mekân anlay›fl›nda gerçekleflen geliflim süreci sorgulan›yor. Ayfle Derin Öncel’in çal›flmas›n›n bu bölümünde dikkat çeken
önemli bir nokta ise eski bir iç mekân
eleman› olan sofan›n, yeni konut tiplerinin belirlenmesinde de etkin rol
oynamas›d›r. Burada konuttaki yenili¤in eski yaflam biçimlerine adapte
edilmesi aflamas›nda ortaya ç›kan ara
biçimleri de okumam›z mümkün oluyor. Burada karfl›m›za ç›kan s›n›fland›rma, sofa kavram›n›n, yeni bir konut tipi olan apartman tipolojilerindeki yerinin alg›lanmas›na yard›mc›
oluyor.
18. yüzy›ldan itibaren Osmanl› ‹mparatorlu¤u taraf›ndan davet edilmifl
veya büyükelçiliklerde görev alan veya tamamen kendi giriflimleri ile ço¤u Frans›z ve ‹talyan olmak üzere di-
KÜTÜPHANE
¤er Avrupa ülkelerinden de birçok
mimar ve mühendisin ‹stanbul’a gelmifl oldu¤u bilinmektedir. Çal›flman›n son bölümünde, Galata’da incelenen apartman örneklerinin mimar
veya kalfalar›n›n mesleki profilleri
üzerinde duruluyor ve yap›tlar üzerindeki olas› etkileri irdeleniyor.
Ayfle Derin Öncel’in Apartman - Galata’da Yeni Bir Konut Tipi kitab›, böl-
genin tarihsel, ekonomik ve sosyal
yap›s› ile bat› mimarl›¤›n›n etkisini
ayr›nt›l› bir biçimde incelemektedir.
heykel, sahne sanatlar›, sinema vb.
di¤er sanat dallar›yla da iliflkilendirip
mimar› kimi zaman bahç›vanla, kimi
zaman bir tiyatro oyuncusuyla yan
yana getirerek mimarinin gündelik
hayat içerisindeki gücünü ve yerini
de ortaya koyuyor.
Mimariye ve di¤er sanat dallar›na dair temel gözlemlerle bafllayan kitap,
mimariyi oluflturan kütle, boflluk,
renk, ölçek, orant›, ritim, doku, ›fl›k
gibi elemanlar› salt mimarlar›n anlayabilece¤i teknik boyutunun d›fl›na
ç›kartarak, yine o sade anlat›m› ile incelemeye ve örneklendirmeye devam
ediyor. Smoky Da¤› eteklerinde yaflayan Cherokee K›z›lderililerinin yapt›¤› kare tabanl› bafllay›p yuvarlak sonlanan, kendilerine has desen ve dokulara sahip sepetlerden heykellere,
Hindistan’daki Ma¤ara Tap›nak’tan
Danimarka’daki brüt beton Su Kulesi’ne, Le Corbusier’den Philip Johnson’a uzanan yelpazede örnekler ve
aralar›nda kurdu¤u ba¤lant›larla bak›fl aç›m›z› geniflletiyor. Yaflanan Mimari, çeflitlenen örnekleri ve örnekleri inceleme, iliflkilendirme ve yorumlama biçimi ile mimarinin duyusal,
alg›sal ve sosyokültürel boyutlar›n›
da çözümlememize f›rsat veriyor.
Yazar, mimar olmayan okuyuculara
mimari ile ilgili fikir sahibi olma, kullan›c› olarak mimariyi tan›ma ve anlama konusunda yard›mc› olup yol
gösterirken; mimar okuyuculara da
teknik, karmafl›k yaklafl›mdan s›yr›l›p
farkl› bir aç›dan mesle¤ine ve
tasar›mlar›na yaklaflma imkân›
veriyor.
Derya Karada¤
Yaflanan Mimari
Danimarkal› mimar Steen Eiler Rasmussen taraf›ndan 1959 y›l›nda yaz›lm›fl ve dilimize çevirisi ilk olarak
1994 y›l›nda yap›lm›fl olan Yaflanan
Mimari yenilenen bas›m› ile yeniden
raflarda yer ald›.
Mimar-yazar Rasmussen kitab›nda,
dünyan›n çok farkl› noktalar›nda birbirinden farkl› zaman ve kültürlerde
gerçeklefltirilmifl tasar›mlar› inceliyor
ve yorumluyor. Meslek d›fl›ndaki insanlara mimariyi, yapt›klar›m›z› anlatabilmenin son derece önemli oldu¤unu düflünen mimar-yazar, kitab›nda kullanmay› tercih etti¤i yal›n anlat›m›yla da bu düflüncesini destekliyor.
Kitap, karmafl›k mimari dünyas›n›, bu
dünyan›n pek de içinde olmayan insanlar için dahi son derece kolay alg›lanabilir hale getiriyor. Mimariyi
Düzeltme
37. say›m›z›n “Kütüphane” bölümünde yer verdi¤imiz Vassilis Colonas’›n Greek Architects in the Ottoman Empire (19th-20th centuries) bafll›kl› kitab›n›n tan›t›m yaz›s›n›n bafll›¤›, yazar› taraf›ndan, kitap ‹ngilizce oldu¤u için orijinalinde
oldu¤u gibi ‹ngilizce olarak bize iletilmiflti. Yay›m aflamas›nda bafll›¤›n
Türkçeye çevrilmesi ve çevirinin
“Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda
Yunan Mimarlar (19-20. Yüzy›l)” fleklinde olmas› baz› tart›flmalar› beraberinde getirmifltir. Yaz›n›n
bafll›¤›ndaki “Greek Architects”
ifadesinin “Rum Mimarlar” olarak
Aylin Ayna
Yaflanan Mimari, Steen
Eiler Rasmussen, Çev.:
Ömer Erduran, Remzi
Kitabevi, 2010, ‹stanbul,
250 sayfa, 13 x 20 cm.
çevrilmesi gerekirken “Yunan Mimarlar” olarak çevrilmesi yanl›fl olmufltur. Bu iki deyim aras›nda anlam
fark› oldu¤u; “Yunan Mimarlar” bafll›¤›n›n bu topraklarda çal›flm›fl, ürün
vermifl meslektafllar›m›z›n yabanc›
mimar olarak alg›lanabilece¤i endiflesini beraberinde getirmifltir.
Bu konuda çal›flma yapan mimarl›k
tarihçilerinin de Rum mimarlar nitelemesini kulland›klar›n› biliyoruz.
Nitekim bugünlerde ‹stanbul’da aç›lan sergide de “Bat›l›laflan ‹stanbul’un Rum Mimarlar›” bafll›¤› tercih
edilmifltir.
Yanl›fl anlafl›lmamas› için bu düzeltmenin yap›lmas›n› uygun gördük.
mimar•ist 2010/4
7
GÖRÜfi
Tarihî ‹stanbul’un Yeni Sorunu: Karayolu
Tüp Geçit Projesi
Zeynep Ahunbay
T
ürkiye’nin seçkin kültür miras›, flu anda
Dünya Miras› Listesi’nde dokuz an›t ve sitle temsil edilmektedir. Ço¤u arkeolojik olan bu
sitler büyük ölçüde Kültür ve Turizm Bakanl›¤›’n›n denetimi alt›ndad›r. Safranbolu, Göreme,
‹stanbul gibi kentsel a¤›rl›kl› dünya miras› alanlar›n›n durumu ise oldukça farkl›d›r; do¤ru yönetimleri ve korunmalar› için Kültür ve Turizm
Bakanl›¤›’n›n yan› s›ra, yerel yönetimlerin, Vak›flar Genel Müdürlü¤ü’nün ve özel mülk sahiplerinin katk›lar›na gerek duyulmaktad›r.
Dünya miras›n›n yönetimi hassas ve uzmanl›k
gerektiren bir konudur; baflar›ya ancak ilgililerin
korunacak de¤erleri iyi tan›malar›, bu de¤erlerin korunmas›n›n gere¤ine inanmalar› ve eflgüdüm içinde çal›flmalar›yla ulafl›labilir.
Tarih boyunca Akdeniz ülkeleriyle olan ba¤lant›lar›, imparatorluklar›n yönetildi¤i merkez
kimli¤iyle sahip oldu¤u prestijli konum ve ona
ba¤l› olarak geliflen an›tsal Bizans ve Osmanl›
eserlerinin yo¤unlu¤u ‹stanbul’u tart›flmas›z
olarak bir dünya miras› yapmaktad›r. Ancak,
en de¤erli varl›klar dahi, kötü yönetim ve hoyrat davran›fllarla bozulabilir. Dolay›s›yla, ola¤anüstü evrensel de¤er tafl›yan alanlar› sürekli bak›mla, tutarl› çabalarla korumak, gelece¤e aktar›lmalar›n› tesadüfe b›rakmamak gerekir. Koruman›n sürekli¤ini sa¤lamak konusunda karfl›lafl›labilecek sorunlar› öngören UNESCO, evrensel de¤erlerin durumunu izlemek için bir denetim mekanizmas› gelifltirmifltir. Dünya miras›
alanlar› içinde veya tampon bölgelerinde yap›lmak istenen yeni düzenlemelerin, bay›nd›rl›k
projelerinin UNESCO’ya bildirilmesi ve de¤iflikli¤in dünya miras› de¤erleri üzerindeki etkisiyle ilgili de¤erlendirme raporu haz›rlanmas› istenmektedir. ‹zleme sürecinde olumsuzluklar
gözlendi¤inde, ilgili ülke uyar›lmaktad›r. Süleymaniye ve Zeyrek’teki ahflap dokunun süregelen harapl›¤›, kara surlar›n›n ihmali ve kötü onar›mlar›, Four Seasons Oteli’nin arkeolojik alan
üzerinde yay›lmas›, Haliç Metro Köprüsü’nün
Süleymaniye siluetini olumsuz etkilemesi konular› ‹stanbul’un dünya miras›n›n izlenmesi s›ras›nda gündeme gelen sorunlard›r.
8 mimar•ist 2010/4
Bunlara flimdi bir de “Lastik Tekerlekli” olarak an›lan karayolu tüp geçidi projesinin eklenmesi, ‹stanbul’un korumas›yla ilgilenenlerde
ciddi kayg› yaratm›flt›r. Motorlu araçlar›n Bo¤az’› geçifline olanak verecek olan tünel projesi
bat›da Tarihî Yar›mada’y›, Anadolu yakas›nda
ise Üsküdar bölgesini etkilemektedir. Tarihî Yar›mada yönünde konuyla 4 Numaral› Koruma
Kurulu ile Yenileme Kurulu ilgilenmektedir.
Tarihî Yar›mada’n›n güney k›y›s›n› genifl yollarla donatarak, k›talar aras› transit aks› haline
getirmeyi öngören bu projenin sak›ncalar› iki y›l
önce ‹stanbul Dünya Miras› Alan› Baflkan› Y.
Mimar ‹hsan Sar› taraf›ndan saptanm›fl ve durdurulmas› için yöneticilerin uyar›lmas›na çal›fl›lm›flt›. ‹stanbul Büyükflehir Belediyesi Planlama
Dairesi taraf›ndan benimsenmeyen proje, geçen
y›l ‹stanbul 4 Numaral› Kültür ve Tabiat Varl›klar›n› Koruma Kurulu’na sunuldu¤unda uygun
bulunmam›fl ve tüm üyelerin kat›l›m›yla reddedilmiflti. Ancak Ulaflt›rma Bakanl›¤›’n›n projeyi
ihale etmesi ve gerçekleflmesi yönünde ›srar›n›
sürdürmesi karfl›s›nda, konu tekrar ilgili kurullar›n gündemine tafl›nm›fl ve Ekim 2010 içinde
kabul edilmifltir. Projenin gerçekleflmesi Tarihî
Yar›mada’n›n özgün arkeolojik ve kentsel de¤erlerinin, yaflam kalitesinin ciddi bir flekilde zedelenmesi anlam›na gelmektedir. Bu proje ‹stanbul ve dünya miras› de¤erlerini tehdit eden
önemli bir sorun olarak karfl›m›zdad›r ve durdurulmas› gereklidir.
Dünya Miras› Sözleflmesine imza atan devletler;
- Kültürel mirasa ve do¤al çevreye toplumun yaflam›nda bir ifllev vermeye yönelik
politikalar› benimsemek ve kültür miras›n›n
korunmas›n› planlama çal›flmalar›yla bütünlefltirmek,
- Kültür varl›klar›n› korumak ve halka
sunmak için gerekli hizmetleri oluflturmak,
bu görevleri yerine getirecek personeli istihdam etmek,
- Kültürel ve do¤al miras› tehdit eden
tehlikelere karfl› koyabilecek bilimsel ve tek-
GÖRÜfi
nik araflt›rmalar› yürütmek ve uygulama
yöntemlerini yaflama geçirmek,
- Kültür miras›n›n tespiti, korunmas›
onar›m› ve sunumu, rehabilitasyonu için gerekli yasal, bilimsel, teknik, yönetimsel ve finansal kaynaklar› sa¤lamak,
- Kültürel ve do¤al miras›n korunmas›
konusunda e¤itim verecek merkezler kurulmas›n› ve gelifltirilmesini teflvik etmek ve bu
alanda bilimsel araflt›rmalar› desteklemek,
gibi görev ve sorumluluklar› üstlenmektedir.
1982 y›l›nda gelifltirilen Dünya Miras› Sözleflmesi’ni imzalayan ülkemiz, uygar dünyan›n
bir parças› olmaktan onur duyarak, yukar›da say›lan sorumluluklar› gönüllü olarak üstlenmifltir. Bu kapsamda Dünya Miras› Listesine girmek üzere önerilen ‹stanbul’un tarihî alanlar›
1985’te bu statüyü alm›flt›r. O tarihten günümüze kadar geçen y›llar ‹stanbul’un dünya miras› de¤erlerinin ne oldu¤u konusunda e¤itim
ve bilinçlendirme için gere¤ince de¤erlendirilmemifltir. Yukar›da say›lan ve alt› çizilen konular
teker teker incelendi¤inde, bugünkü durumun
belirtilen sorumluluklar›n tam olarak yerine getirilmemesiyle yak›ndan iliflkili oldu¤u gözlenmektedir. Kültür varl›klar›n› koruman›n yasal
yönü ülkemizde mevcut mevzuatla sa¤lanm›fl
gibi görünmekteyse de, Kurullar›n kararlar›n›n
bir y›l içinde de¤iflebilmesi ve al›nan koruma kararlar›n›n gerekti¤i gibi desteklenmemesi hâlâ
eksiklerimiz oldu¤unu göstermektedir.
Kültür ve Turizm ile D›fl ‹flleri Bakanl›klar›
dünya miras› konular›n› benimseyen ve prestijli
dünya miras› sitlerinin bu statülerinin devam et-
mesi, yeni dünya miras› alanlar› önerilmesi konular›nda çaba gösteren kadrolara sahiptir. Milli
Parklar dolay›s›yla Orman Bakanl›¤› da, özellikle arkeolojik sitlerle birlikte de¤erlendirilen do¤al alanlar konusunda çal›flmalar yapmaktad›r.
Tarihî köprülerin bak›m onar›m›n› yürüten Bay›nd›rl›k Bakanl›¤›, tarihî yollar üzerinde yer
alan önemli eserlerle ilgilenmekte ve korunmalar› için projeler gelifltirmektedir. Ancak di¤er
bakanl›klar›n bu konuda fazla birikim sahibi olmad›klar›, yapt›klar› projelerden anlafl›lmaktad›r.
Son zamanlarda merkezî yönetimin temel
koruma ilkeleriyle çeliflen kararlar ald›¤› ve bunlar›n uygulanmas›n› istedi¤i gözlenmektedir.
Kültür miras›n›n korunmas›n›n bir planlama
konusu oldu¤u ve kentsel, ülkesel planlama çal›flmalar›yla bütünlefltirilmesi gerekti¤i, yaln›z
Dünya Miras› Sözleflmesi içinde yer almamakta,
Türkiye’nin onaylad›¤› ve yasaya dönüfltürdü¤ü
Y›llard›r ‹stanbul için haz›rlanan koruma planlar› kent
ve gelece¤i için nelerin uygun oldu¤unu tan›mlamaya ve
bunlara uymay› telkin etmeye çal›flm›flt›r. ‹stanbul’la ilgili
hiçbir ölçekteki planda yer almayan, öngörülmeyen tüp
geçidin tepeden inme bir yöntemle gündeme gelmesi ve
uygulamaya konulmas› yasa tan›mazl›kt›r. Koruma
ilkelerine ayk›r› projelerin, ad› Koruma Kurulu olan
kurumlardan onay alarak yasallaflmas› ise tart›fl›lmas›
gereken ciddi bir sorundur. Tarihî Yar›mada art›k akl›na
esenin üzerinde proje yapaca¤›, yeni k›talararas› geçitler
tesis edece¤i bir yer mi olmufltur?
Tarihî Yarımada’nın
güneyinden bakıfl...
mimar•ist 2010/4
9
GÖRÜfi
Avrupa Arkeolojik Miras›n› Koruma (Valetta)
Sözleflmesinde de vurgulanmaktad›r. Ne yaz›k
ki, Ulaflt›rma Bakanl›¤› bu yasalardan hiç haberi
yokmufl gibi davranmakta, yapt›¤› bask›larla
Kurul kararlar›n› altüst etmektedir.
Kuflkusuz kurallar, tüzükler, yasalar ça¤dafl
yaflam›n temelini oluflturur ve kurallara uymamak bir yasa tan›mazl›k/anarfli gösterisidir. Y›llard›r ‹stanbul için haz›rlanan koruma planlar›
kent ve gelece¤i için nelerin uygun oldu¤unu
tan›mlamaya ve bunlara uymay› telkin etmeye
çal›flm›flt›r. ‹stanbul’la ilgili hiçbir ölçekteki
planda yer almayan, öngörülmeyen tüp geçidin
tepeden inme bir yöntemle gündeme gelmesi
ve uygulamaya konulmas› yasa tan›mazl›kt›r.
Koruma ilkelerine ayk›r› projelerin, ad› Koruma Kurulu olan kurumlardan onay alarak yasallaflmas› ise tart›fl›lmas› gereken ciddi bir sorundur. Tarihî Yar›mada art›k akl›na esenin üzerinde proje yapaca¤›, yeni k›talararas› geçitler
tesis edece¤i bir yer mi olmufltur? fiehircilik ilkelerinin çi¤nenmesi, kenti korumak için çal›flanlar aras›nda infial yaratmaktad›r.
Dünya miras› de¤erlerini tan›mayan ve sayg› duymayan
yöneticilere karfl› meslek adamlar›n›n bir araya gelerek,
görülmemifl kirlilik ve bozulmaya neden olacak bu projeyi
durdurmas› gerekmektedir. Bu proje planlama bilimini
de, ‹stanbul için anayasa gibi kabul edilen koruma plan›n›
da tümüyle yok sayan bir yaklafl›m sergilemektedir.
UNESCO taraf›ndan ‹stanbul için haz›rlanan 2010
raporunda bu proje ile ilgili bilgi verilmesi istenmifltir.
Yöneticilerimiz bu konuda karfl› tarafa hiçbir veri
sa¤lamadan projeyi Kurullara onaylat›p bir emrivaki
yapmay› tercih etmifllerdir.
Proje kamuoyuna aç›klanmad›¤›, gizlilik
içinde kurullardan geçirildi¤i için, haz›rlanan
düzenlemenin sadece Mimarlar Odas› gözlemcisi olarak bulundu¤um ‹stanbul 4 Numaral›
Koruma Kurulu’nda görebildi¤im k›sm› üzerinde görüfl belirtmek durumunday›m.
Günde 60.000 – 75.000 arac›n geçmesi öngörülen yeni sahil yolu, Tarihî Yar›mada’ya kara
surlar›n›n güney ucundan, Mermer Kule yan›ndan girmektedir. Burada kara ve deniz surlar› birleflmekte, kara surlar›n›n 1 Numaral› kulesi yolun
kuzeyinde kalmaktad›r. Deniz surlar›n›n bafllang›c›n› belirten Mermer Kule, yeni düzenlemeden büyük zarar görmektedir. Bilindi¤i gibi,
asl›nda Marmara k›y›s›nda bir burç olan Mermer
10 mimar•ist 2010/4
Kule, 1950’lerde sahil yolu yap›m› s›ras›nda güneyine yap›lan dolgu nedeniyle karakter de¤ifltirmifl; sahil yolunun kente girifli, 1. kule ile aras›ndaki perde duvar›n›n y›k›nt›s› kald›r›larak sa¤lanm›flt›r. Mermer Kule’den do¤uya do¤ru uzanan
deniz surlar› da sahil yolu dolay›s›yla kald›r›ld›¤›ndan, bugün Mermer Kule sahil yolunun güneyinde, kara surlar›ndan ayr› olarak tek bafl›na
durmaktad›r. Denizle iliflkisi kesilmifl olsa da, genifl bir yeflil alan içinde yükselen Mermer Kule’nin an›tsall›¤›, kara ve deniz surlar›yla ba¤lant›lar› rahatça alg›lanmaktad›r. Yeni projede Mermer Kule’nin güneyinden genifl bir yol geçirilmekte ve kule etraf›ndan sürekli trafik akan bir
ada içine hapsedilmektedir. Alg›lanmas›, yaklafl›lmas› k›s›tlanan bu dünya miras› parças›n›n durumunun düzeltilmesi için UNESCO’nun onaylanan projeden haberdar edilmesi ve gerekli incelemelerin bafllat›lmas› gerekmektedir.
Tarihî Yar›mada’n›n Yedikule’den Yenikap›’ya kadar olan kesimi yenileme alan› içinde
kalmaktad›r. Bu kesimde genifl k›y› dolgular›n›n
yap›lmas› söz konusudur. Tarihî Yar›mada, topografyas› ile özel bir kara parças›d›r ve k›y› çizgisinin keyfi olarak de¤ifltirilmesi kabul edilecek
bir durum de¤ildir. Yeni dolgular yap›lmamal›,
deniz surlar›n›n k›y› ile iliflkileri olabildi¤ince
korunmaya çal›fl›lmal›d›r.
Tarihî Yar›mada’n›n güney k›y›s› boyunca
uzanan yeni yollar, Suriçi’nde yaflayanlar›n genifl trafik ak›fl›n› aflarak sahile ulaflmas›n› engelleyecek bir düzenleme getirmektedir. Yeflil alanlar
olarak tüm kente hitap eden ve özellikle hafta
sonlar›nda halk›m›z taraf›ndan hava almak için
kullan›lan bu rekreasyon alanlar›na ulaflabilme
ve orada oturarak temiz hava alma olana¤› kald›r›lmaktad›r. Yo¤un trafik ak›fl›n›n yarataca¤›
gürültü ve kirlilik bu alanlar›n çekicili¤ini yok
edecektir.
Yenikap›’dan Tarihî Yar›mada’n›n güney sahili boyunca do¤uya do¤ru ilerleyen otoyolun
Bo¤aziçi’ne dal›fl› ve Anadolu k›y›s›nda tekrar
yeryüzüne ç›k›fl› ile ilgili teknik ayr›nt›lar›n de¤erlendirmesi kuflkusuz uzmanl›¤›m›z d›fl›nda
kalmaktad›r. Bizi ilgilendiren Bo¤az alt›ndaki
tünelin havaland›r›lmas›yla ilgili bacalard›r.
Bunlar›n konumu ve boyutlar› Tarihî Yar›mada
silueti aç›s›ndan çok önemlidir. Bukoleon Saray›’n›n karfl›s›na yerlefltirilen bacan›n onaylanan
yüksekli¤i 5 metredir ancak çap› ve yüksekli¤i
konusunda flimdiden kesin birfleyler söylemenin
zor oldu¤u belirtilmektedir. Yer seçimi çok
flanss›z olmufltur ve dünya miras›n›n de¤erini
tehlikeye sokacak niteliktedir. Bacan›n ünik bir
GÖRÜfi
saray yap›s›n›n karfl›s›na yerlefltirilmesi projeyi
yapanlar›n ‹stanbul’u ve de¤erlerini hiç tan›mad›klar› konusunda kesin bir kan›tt›r.
Bir alan dünya miras› olarak tescil edildikten
sonra, bu karar›n al›nmas›n› sa¤layan de¤erlerin, evrensel sayg›nl›k kazand›ran koflullar›n sürdürülmesi için özgünlü¤ü zedeleyecek, çevrenin de¤erini azaltacak eylemlerin engellenmesi
beklenir. Bu nedenle bir alan›n niçin dünya miras› olarak de¤erlendirildi¤inin ilgililerce bilinmesi ve anlafl›lmas› önemlidir. Alan› hiç tan›mayan ve sayg› duymayanlar›n proje yapmalar› ‹stanbul’u risk alt›na sokmaktad›r. Do¤al veya insanlar›n neden oldu¤u hasarlarla tehlikelerin
ço¤ald›¤› dünya miras› alanlar› Tehlikede Olan
Dünya Miras› Listesine al›nmakta ve uluslararas›
destek sa¤lanarak bu durumdan kurtar›lmaya
çal›fl›lmaktad›r. Umar›z ‹stanbul bu safhaya gelmeden yanl›fl yoldan dönülür.
Kötü Projelerle Zaman Kaybetmeyelim!
Tarihî ‹stanbul, Avrupa Kültür Baflkenti oldu¤u
2010 y›l›nda flimdiye kadarki risklerden daha
büyü¤üne maruz b›rak›lm›flt›r. Y›llard›r yap›lan
koruma planlamas›na karfl›n, hiçbir flekilde tart›fl›lmadan lastik tekerlekli araçlar için sahil yolundan Üsküdar’a geçecek bir tüp geçifl için
ihale yap›lm›flt›r. Önce 4 Numaral› Koruma Kurulu taraf›ndan reddedilen konu tekrar gündeme getirilmifl ve üye kompozisyonu de¤ifltirilerek “olumlu” sonuç al›nm›flt›r. Asl›nda geliflmifl,
çevre etki de¤erlendirilmesi yap›lm›fl bir proje
yoktur. Sahil yolu geniflletilerek günde 75.000
arac›n geçece¤i bir güzergâh›n oluflturulmas›
‹stanbul’un gürültü, araç trafi¤i egzozu ile kirlenmesi ve dünya miras› de¤erlerini yitirmesi
anlam›na gelmektedir. Bukoleon Saray› karfl›s›na yerlefltirilen havaland›rma bacas›n›n 5 metre
yüksekli¤inde olmas› belki kent silueti yönünden uygun olabilir, ancak bacadan ç›kan zehirli
gazlar özellikle lodos rüzgâr›yla tamamen Sultanahmet bölgesi üzerine yönelecek ve yörede
yaflayanlar, dolaflan turistler için büyük bir risk
oluflturacakt›r. Bacan›n yükseltilmesi ise, Tarihî
Yar›mada’n›n silueti aç›s›ndan kabul edilemeyecek bir konudur.
Dünya miras› de¤erlerini tan›mayan ve sayg›
duymayan yöneticilere karfl› meslek adamlar›n›n
bir araya gelerek, görülmemifl kirlilik ve bozulmaya neden olacak bu projeyi durdurmas› gerekmektedir. Bu proje planlama bilimini de, ‹stanbul için anayasa gibi kabul edilen koruma
plan›n› da tümüyle yok sayan bir yaklafl›m sergilemektedir. UNESCO taraf›ndan ‹stanbul için
haz›rlanan 2010 raporunda bu proje ile ilgili
bilgi verilmesi istenmifltir. Yöneticilerimiz bu
konuda karfl› tarafa hiçbir veri sa¤lamadan projeyi Kurullara onaylat›p bir emrivaki yapmay›
tercih etmifllerdir. ‹stanbul’un arkeolojik ve
kentsel de¤erlerini risk alt›na sokan proje hakk›nda UNESCO’ya bilgi verilmeli ve gere¤inin
yap›lmas› istenmelidir.
Evrensel de¤erlerimizi zedelememek, gelece¤e güvenle aktarabilmek için kurumlar aras›
eflgüdüm, titiz bilimsel çal›flmalar gerekmektedir. Kamu yarar› gözetmeyen projelerin fazla
ilerlemeden durdurulmas› zorunludur. Tüm
planlama ve koruma kurallar›n› hiçe sayan bu
tür projelerin uygulanmas› halinde uluslararas›
sayg›nl›¤›m›z, güvenilirli¤imiz büyük ölçüde
zedelenecektir.
Zeynep Ahunbay, Prof. Dr., ‹TÜ Mimarl›k Fakültesi Mimarl›k Bölümü
A New Risk for Historic Istanbul
The position of historic Istanbul is exceptional with its Marmara, Bosphorus and
Golden Horn views. The presence of Roman, Byzantine and Ottoman heritage
makes the city a living museum with unmatched cultural resources. Historic
areas of Istanbul were included in the World Heritage List in 1985 for their
outstanding universal value. However, with pressure from development and traffic
projects, the protection of Istanbul’s cultural heritage has become a big problem.
At the moment, the urban transportation system is being modified with a subway
which enters the historic city from the west, reaching the ancient harbour at
Yenikap› and proceeding towards the active business center at Sirkeci. The
subway then dips into the Bosphorus towards Üsküdar on the Asian side. The
construction of this system, which interfered with archaeological levels, was
tolerated in order to stop further traffic disturbance above ground. However, the
decision makers in Ankara want to construct a tunnel for cars under the
Bosphorus. The project will cause chaos along the southern coast of the city. The
Marble Tower will be badly affected from new traffic arrangements; the coastline
will be filled to build wider roads. The prospect of historic Istanbul being mostly
a pedestrian city, offering possibilities to walk along the city walls and the
Marmara coast will be totally lost. The pollution caused by the gases emitted
from the ventilation tower positioned close to the Bukoleon Palace is another of
the disasters which will be caused by the project.
mimar•ist 2010/4
11
‹STANBUL 2010
Tansel Korkmaz:
“‹mparatorluk Baflkentinden Küresel Kente:
‹stanbul’un Bir As›rl›k Öyküsü”
Söylefli: Zafer Akay
‹
stanbul 2010 Avrupa Kültür Baflkenti Ajans›
ve ‹stanbul Bilgi Üniversitesi, 15 Eylül - 21
Kas›m 2010 tarihleri aras›nda “‹stanbul 19102010: Kent, Yap›l› Çevre ve Mimarl›k Kültürü
Sergisi”ni Santralistanbul’da hayata geçirdi.
H›zl› de¤iflim temposu nedeniyle birbirine kar›flm›fl yak›n geçmifl tasavvurlar›n›n berraklaflmas›n› amaçlayan serginin küratörlü¤ünü, ‹hsan
Bilgin, Günkut Ak›n, Burak Boysan, Sibel Bozdo¤an, Murat Güvenç, Tansel Korkmaz ve Eda
Yücesoy üstlenmiflti. Birçok Avrupa kentine k›yasla çok daha h›zl› bir büyüme ve dönüflüm yaflayan ‹stanbul’un bu süreç sonucunda oluflan
durumunun gözler önüne serildi¤i ve kentin gelecek vizyonunun tart›fl›ld›¤› sergiyi, küratörlerden Tansel Korkmaz ile konufltuk...
Öncelikle bu kapsaml› serginin öyküsünü
anlatabilir misin bize?
‹stanbul Bilgi Üniversitesi yüksek lisans program›n› açt›¤›m›z 2005’ten beri, ‹stanbul üzerine
çokça düflünüp çal›flan, proje yapan bir grubuz.
Stüdyolarda da ‹stanbul bütünü ya da büyük
parçalar› üzerine düflünülüyor, çal›fl›l›yor, böyle
derslerimiz var. Dolay›s›yla, flehrin makro formu,
metropol hayat›, çokça üzerinde düflündü¤ümüz bir fleydi. Sonra ‹stanbul 2010 Avrupa Kültür Baflkenti olunca, bir araya gelip ne yapabiliriz
diye düflündük ve bir sergi fikri olufltu. 20. yüzy›l öncesi ‹stanbul, herkesin ilgilendi¤i, daha çok
çal›fl›lan, sergilenmifl bir dönem, ama modern ‹stanbul diyece¤imiz 20. yüzy›l ve sonras› bir bütün olarak çok hikâye edilmedi asl›nda.
Bunun üzerine “1910-2010” fikri ortaya
ç›kt›. Bunu da haz›r malzemeyi sergilemek gibi
düflünmeyelim dedik, zaten o anlamda haz›r bir
malzeme de çok yok. Önce bunun araflt›rmas›n›
yapal›m, ortaya ç›kacak özgün malzemeyi sergileyelim diye düflündük. ‹ki sene boyunca yedi
küratör, 15 asistan ve bir gönüllü ordusuyla çal›flt›k. Asl›nda orada gördü¤ünüz malzemenin
hemen hemen befl kat› kadar malzeme ürettik.
Sonlara do¤ru zaman›m›z›n ço¤unu, insanlar›
bo¤mamak ad›na, malzemeleri seçmekle, elemekle, sergileyece¤imiz panolar› sadelefltirmek12 mimar•ist 2010/4
le geçirdik. Özetle iki sene süren çok yo¤un bir
çal›flman›n sonucu bu sergi.
Ben biraz flöyle düflündüm: 50’lere kadar
kentin belli bir resmi var kafam›zda. Ama
daha yak›n dönem için, belki kentin çok büyük oluflundan dolay›, malzemeyi bir arada
canland›rmak çok kolay de¤ildi. Bu sergiyle
özellikle yak›n dönem, belki 70’ler sonras›,
sanayileflme sonras› ve göç sonras› ‹stanbul’un resmini görebilmek çok ilginç geldi
bana.
1910’u bir bafllang›ç olarak kabul etmek espriliydi, çünkü sergiye mekân olan santralin kuruluflu da 1910’lar. Bunun sadece teknoloji tarihi
aç›s›ndan de¤il, ‹stanbul’un modernleflmesi,
sosyal tarihi aç›s›ndan da çok önemi var; çünkü
elektrik demek asl›nda gerçek bir modernleflmenin bafllamas› demek. Bunu bafllang›ç noktas› ald›ktan sonra, tüm dünya için büyük buhran
dönemi olan 1930’u da bir s›n›r olarak koyduk.
O dönemde ilk modernleflme çabalar›n›, altyap›
çabalar›n› görüyoruz, ama bir yandan da insan
hep Paris, Viyana modernleflmesini düflünüyor.
Oralarda bütün flehri dönüfltüren modernleflme
çabalar›n›n yan›nda buradakinin, kaynak yoksunlu¤undan, ne kadar mütevaz› kald›¤›n› görme flans›m›z oluyor. fiu an bile üzerinde çok
tart›fl›lan bat›l›laflma, kendi köklerimize dönme
gibi tart›flmalar›n da biraz bafllang›çlar› orada,
onun izini sürme flans› da oluyor. Bugün çok
içinde nefes ald›¤›m›z görsel kültürün de oluflmaya bafllamas› yine bu dönemde; Günkut Ak›n
bunlar›n alt›n› çok güzel çizdi, “Payitaht›n
Günbat›m›” diye çok fliirsel bir bafll›k att›. Hakikaten bir yandan günbat›m›, ama bir yandan da
bafllang›çlar›n tohumunu içinde bar›nd›r›yor.
Ondan sonra 1930-1950 dönemi geliyor.
1950 çok partili dönem anlam›nda bir eflik, bütün dünyada üretimin artmas› anlam›nda bir
bafllang›ç; 2. Dünya Savafl›ndan ç›kma, yaralar›
sarma, “Alt›n Ça¤lar” diye an›lan dönem olmas› aç›s›ndan bir eflik. 1930-1950 aras› bütün
dünya için çok zor geçti flüphesiz; ‹stanbul’da
da “Cumhuriyetin Hamlesi” diye bir bafll›k
‹STANBUL 2010
koymufltu Sibel Bozdo¤an. Art›k bütün flehri
bir anda düflünen, kontrol etmeye çal›flan modern zihin, yani flehrin bir bütün olarak plan›n›n
yap›lmas› dönemi bu. Sibel burada, bütün hayatlar›n nas›l modernleflti¤ini, evlerin, kurumlar›n nas›l modernleflti¤ini, hepsini çok güzel örneklerle sergiledi.
Bu iki dönem bir kattayd›. Afla¤›ya inince,
büyük bir maket var biliyorsun: 1920-40 aras›
Pervititch haritalar›ndan yap›ld›, çünkü sigorta
haritalar›nda binalarla ilgili çok titiz bilgi var,
kaç katl›, malzemesi ne, durumu nedir... Bu
maketi yapt›k çünkü flehir için dönüm noktas›
bir tarih, tam 1950’ye bafllamadan önce. ‹nsan
çok flafl›r›yor: sadece Tarihî Yar›mada, Bo¤az ve
Haliç’in k›y›s› ve Üsküdar, Kad›köy’de yerleflim
var. fiimdiyle karfl›laflt›r›lmayacak kadar küçük
bir ‹stanbul.
Özellikle Dolmabahçe Vadisindeki binalar›n
azl›¤› ve seyrekli¤i, flehrin içerisinde o kadar
büyük bir boflluk olmas›, bana çok inan›lmaz gelmiflti.
Asl›nda sadece geçen yüzy›ldan bahsediyoruz:
1950 öncesi ‹stanbul. Tabii o haritayla bafllay›nca, ard›ndan 1950’yi görmek çok etkileyici
oluyor, hakikaten insan hayat›n nas›l h›zland›¤›n› anl›yor. Bir yandan çok h›zl› bir kentleflme,
bir yandan 1958 devalüasyonundan sonra bütün kayna¤›n kentleflmeye de¤il, sanayileflmeye
ayr›lmaya karar verilmesiyle birlikte, yeni gelenleri destekleyecek sosyal programlar›n yoksunlu¤undan insanlar›n enformel stratejileri devreye sokarak kendi bafl›n›n çaresine bakmas›: Bu-
gün bir enformel kent olarak tan›d›¤›m›z ‹stanbul’un bafllang›çlar› da tam orada. “Minibüslü,
gecekondulu, iflportal› flehrin” bafllang›c›n› ve
olgunlaflmas›n› görüyoruz orada. Ayn› zamanda
kitle kültürünün yeflermeye bafllamas›: sinemalar, kitle tüketimi, süpermarketler bütün bunlar›n sahnesi haline geliyor flehir. Bu da ‹hsan Bilgin’in dönemiydi. Genelkurmay’dan o dönemin gecekondu bölgelerinin hava foto¤raflar›n›
bulduk, onlar çok etkileyiciydi.
Burada içe patlama kavram› hakk›nda da biraz konuflabilir miyiz?
Bununla flunu ima ediyor ‹hsan: fiehir birdenbire çok büyüdü ve gerçek bir metropol oldu,
çünkü ‹stanbullu olmayanlar da flehre müthifl
katk› yapt›lar, flehrin bir parças› oldular, ama hâlâ flehir Türkiye ölçe¤inde büyük bir flehirdi. ‹mparatorluk ‹stanbul’unu hat›rlarsak, dünyayla
iliflkileri çok güçlü, dünya sahnesinde çok
önemli rolü olan bir kentti. 1950’den sonra ‹stanbul çok h›zland›, çok büyüdü, çok önemli
oldu diyoruz, bu bizi yan›ltmas›n diye içe patlamay› vurguluyor, çünkü asl›nda Türkiye ölçe¤inde ancak önemli oldu ve büyüdü. 1980 sonras› ise tekrar dünya sahnesine ç›kt›¤›n› görüyoruz ve özellikle 90’lardan sonra küresel bir kent
olarak an›lmaya bafll›yor. Bugün S. Sassen’in 40
küresel flehrinden biri ‹stanbul, birçok baflka s›ralamada da önemli bir yeri var. Fakat bir yandan da bunun bir bedeli var ve bu bedeli de
flehrin büyük bir ço¤unlu¤u ödüyor hiç flüphesiz. Asl›nda biz sergide benim bölümümde küreselli¤i birçok boyutuyla sergiledik: say›lar-
‹stanbul 1910-2010: Kent,
Yap›l› Çevre ve Mimarl›k
Kültürü Sergisi, 15 Eylül 21 Kas›m 2010,
Santralistanbul.
Serginin 1950-2010
dönemini kapsayan
bölümü 16 Ocak 2011
tarihine kadar uzat›ld›.
mimar•ist 2010/4
13
‹STANBUL 2010
la/istatistiklerle, haritalarla, gazete manfletleriyle... “Küresel kent” deyince birden “yaflas›n, yine önemli oldu” duygusu oluyor çünkü bu bir
yandan da küresel yat›r›mlar›n buraya akmas›
demek, bununla birlikte hep bir “ama” var,
çünkü bunun bedelini ödeyenler var: Mekânsal
ve sosyal kutuplaflma artarken kent yoksullar›n›n gitgide gelecekle ilgili bütün umutlar›n›n
yok oldu¤unu görüyoruz.
80’lerin bafllang›c›nda biraz daha farkl› grafiklerle, tablolarla karfl›lafl›yoruz.
1980-2010 dönemini ben haz›rlam›flt›m ve bizim malzememiz herkesinkinden çok farkl›.
Toplant›larda, önceki dönemlere ait malzemeleri görünce hepimiz heyecanlan›yorduk, oysa
biz içinde yaflad›¤›m›z flehri çal›fl›yoruz ve her
gün gördü¤ümüz fleyleri sergilemenin s›k›c› olma tehlikesi vard›. Bir tarafta flimdi olmayan
yerlerin foto¤raflar›, eski Türk filmleri vs. cazip
malzemeler; biz ne yapaca¤›z diye endifleleniyorduk.
O yüzden de serginin dilini çok önemsedik
ve son zamanlarda bütün dünyada flehir sergilerinde çok kullan›lan dili kulland›k biz de: Mapping. Haritalamak meselesini, kartografiyi serginin diline dahil ettik. Murat Güvençlerin grubundan istihdam haritalar›n›, e¤itim profillerini
vs. ald›k. Say›lar› kullanmak istedik; flehrin nas›l
de¤iflti¤ini ayn› zamanda say›larla anlatmaya çal›flt›k. Gazete kupürleri, bütün grubun kulland›¤› bir malzemeydi zaten, ama bunlar› kar›flt›rarak kullanmaya çok özen gösterdik; çok katmanl› olsun sergi malzemesi, herkes kendine
göre cazip bir k›sm›n› yakalayabilsin diye.
Birçok insan “Türkiye’de mimarl›k m› var?”
sorusunu soruyor. “Türkiye’de mimarlar ne
yap›yor? ‹yi mimarl›k nerede?” dediklerinde,
onlara gösterebilece¤imiz fleyler, ço¤unlukla
kent merkezinde olmuyor.
Asl›nda dünya kentlerinin ço¤unda mimarl›k
kentin % 5-15’ini infla ediyor. Ama art›k yüzdeden ba¤›ms›z bir flekilde tasarlanan alanlar görünür olmaya bafllad›. Art›k mimarlar rol modeli olmaya bafllad›lar. Asl›nda ikinci salonda biraz
göstermeye çal›flt›k ki; dünyada ne varsa üç afla¤›, befl yukar› burada da ayn› fleyler yap›l›yor art›k, “bizde mimarl›k yok” yak›nmas›na yer yok.
Bunu görmek için biraz merkezin d›fl›na ç›kmak gerekiyor.
Merkezin d›fl› büyük lokmalar halinde mimarlar
taraf›ndan tasarlan›yor: yeni zenginlerin kapal›
siteleri veya orta s›n›f›n toplu konut istifleri...
14 mimar•ist 2010/4
2. salonda mimarl›k prati¤i ile flehrin çekim
noktalar›n›n iliflkisini göstermeye çal›flt›k. Ama
1. salon, benim için biraz daha önemli bir bölümdü. Asl›nda küresel kentin en büyük dezavantaj› sosyal ve mekânsal kutuplaflma; bunun
‹stanbul’da nas›l gerçekleflti¤ini göstermek istedik. Kent merkezini göze hofl görünen bir sahne gibi düzenlemek u¤runa kent yoksullar› görünmez k›l›nmaya, yerinden edilmeye çal›fl›l›yor. Bu fliddet ne medyada do¤ru dürüst kendine yer buluyor, ne de onlar› sahiplenen kurumlar var. Mimarlar Odas›’n›n d›fl›nda hiçbir kurum, bu kentin sadece gayrimenkul penceresinden görülmesine elefltirel bakm›yor. Üst-orta s›n›fla yerel yönetimlerin herhalde tek anlaflt›klar›
konu buras›. Herkesin gözü kent yoksullar›n›n
mahallelerinde; buralar boflalt›ls›n, bir an önce
p›r›l p›r›l yeni kapal› siteler olsun, AVM’ler olsun, ofis bloklar› olsun... ‹flte, Sulukule’den bildi¤imiz fley, Bafl›büyük’te büyük fliddetle gerçeklefltirilmeye çal›fl›lan fley, Tarlabafl›’nda yap›lmaya çal›fl›lan fley, Fener, Balat’ta yap›lmaya çal›fl›lan fley... Bütün kent bu fliddeti görmemezlikten geliyor.
1. salonun üçlü bir yap›s› var, belki onu da
vurgulamak gerek. 1 Süreçler: fiehri dönüfltüren süreçler. 2 Aktörler: fiehri dönüfltüren aktörler farkl›lafl›yor ve ço¤al›yor. 3 Tortular: Bu
aktörler ve süreçler bir araya gelip flehirde bir
tortu b›rak›yor: dokular. Süreçlerde de flehrin
dönüflümünü ne tetikliyor? ‹ki tane çok önemli
fley var: Biri dev altyap› çal›flmalar›; 2. köprünün
ne yapt›¤›n› göstermeye çal›flt›k. Alt salonda da
1. köprü flehri nas›l dönüfltürüyor onu gördük.
Asl›nda 1. ve 2. köprü flehrin kentleflme dinamiklerini tafl›yan ajanlar. Dolay›s›yla, 3. köprünün ne yapaca¤›n› görmek için kâhin olmaya
gerek yok. 3. köprü kentleflmeyi kuzeye tafl›yacak hiç flüphesiz ve kuzeyde flehrin ormanlar›
var, do¤al su havzalar› var, bunlar zarar görecek. Hakikaten köprüyü ve çevre yollar›n› sadece trafik ajan› olarak görmek imkâns›z, böyle
görmek isteyenlerin de sergiyi gezmelerini dilerdim, biz iki köprünün de nas›l dönüflüm yaratt›¤›n› sergiledik.
Marmaray da hiç flüphesiz radikal bir dönüflüm gerçeklefltirecek dev bir altyap› projesi, biz
bunu çok olumlu bir dönüflüm olarak görüyoruz, çünkü Marmaray, flehri herkes taraf›ndan
kolay ulafl›labilir k›lacak. Ulafl›labilirlik kent hukuku aç›s›ndan çok önemli bir kavram...
Çok önemli bir nokta... Acaba metro flehri
nas›l dönüfltürdü, yani Taksim-Levent veya
‹STANBUL 2010
bugün Darüflflafaka aks› kenti nas›l dönüfltürdü, Marmaray nas›l dönüfltürebilir?
Metro flu anki haliyle tek bir çizgide çal›flt›¤›
için, kenti dönüfltürmeyi pek beceremiyor, ama
Marmaray’la birlikte, hafif rayl› sistem ve metro
entegre olunca, bunlar bir a¤ oluflturacaklar.
Bütün flehri kaplayan a¤, flehri her an herkes
için ulafl›labilir k›lacak. Bu çok önemli bence.
Kentler genelde tekerlekli ulafl›m veya rayl›
sistem aras›nda bir seçim yap›yor. ‹stanbul’da flu
anlafl›lmaz bir fley: Bir yandan Marmaray, hafif
rayl› sistem infla ediliyor, ama ayn› zamanda yine Bo¤az’› alttan geçecek, arabalar için, dev bir
tünel yap›l›yor. Marmaray Tarihî Yar›mada’y›
arabadan kurtaracakt›, ama siz yine oraya 6-8
fleritlik yollar infla ederek araba yüklüyorsunuz!
Bir yandan köprü, çevre yollar› falan yap›l›yor,
bir yandan tüneller yap›l›yor, metrobüs yap›l›yor, biraz kafas› kar›fl›k ‹stanbul’un. Kentin bir
seçim yapmas› ve bunu zaman›nda gerçeklefltirmesi çok önemli, süreçlerde biraz bunlar› vurgulamaya çal›flt›k.
‹kinci önemli ajan, sektörel dönüflüm; yani
imalat sanayinden hizmet sanayisine dönüfl hikâyesi. Bunun kent mekân›nda nas›l okundu¤unu da say›larla, haritalar ve foto¤raflarla göstermeye çal›flt›k.
Bundan baflka, hepimizin bildi¤i, önemli akslar›n üzerinde konuttan iflyerine dönüflüm var.
Ama ilki daha büyük ölçekli bir dönüflüm, eski
sanayi alanlar›n›n Haliç’te gördü¤ümüz gibi,
bugünkü kültür zonuna dönüflmesi veya Büyükdere’de gördü¤ümüz gibi ofis bloklar›na, ifl merkezine dönüflümü veya Kartal’da gördü¤ümüz
gibi, daha karma kullan›mlara dönüflümü. Baz›lar› da bir belirsizli¤e mahkûm gibi görünüyorlar, flu an Avrupa yakas›ndaki Maltepe gibi; baz›
büyük fordist yap›daki sanayi alanlar› gidiyor,
küçük sanayi bir yere gidemeyip orada kal›yor,
bir yandan Koç Üniversitesi t›p fakültesini oraya
tafl›yor vs., böyle bir belirsizlik var. En cazip k›sm› da o galiba bu alanlar›n, belirsizlikleri.
Tam da bu süreçlerle dönüflen kent, kendi
için iki türlü tehdit olmaya bafllad›. Bunlardan
birincisi, daha önce bahsetti¤imiz kentin do¤al
rezervlerinin tehdit alt›nda olmas›. TEM’in kuzeyi flimdiden, kapal› sitelerle, üniversite kampuslar›yla, “beach club”larla vs. art›k iflgal edilmeye baflland›. Bu da farkl› bir enformellik çeflidi; 1950’yle 1980 aras›nda olan, insanlar›n daha çok bar›nmak için kendi bafllar›n›n çaresine
bakt›¤›, devletin sosyal programlar sa¤layamamas› yüzünden yeni gelenlerin müthifl bir pratiklikle, enformel stratejilerle kentleflmeyi ger-
çeklefltirmesiydi. Fakat flimdi TEM’in kuzeyinde olan enformellik, flehrin daha yeni zenginlerinin, daha vars›l kesimlerinin enformelli¤i. Burada müthifl bedeller ödenece¤i ortada, çünkü
hem su havzalar›, hem de ormanlar söz konusu.
Dolay›s›yla, e¤er buna izin verirsek, izin vermenin ötesinde 3. köprüyle de bunu k›flk›rt›rsak,
kent kendini yenileyemeyecek, bu çok önemli
bir tehdit.
‹kinci önemli tehdit de, kentin kutuplaflmas›, farkl› gruplar›n kendi içinde homojen kamplara bölünmesi ve böylece karfl›laflma mekânlar›n›n yok olmas›. Bunu kapal› sitelerde görebiliyoruz, al›flverifl merkezlerinde görebiliyoruz,
kent farkl› kesimler taraf›ndan paylafl›l›yor ve
gönüllü veya zoraki ayr›flmalar›n mekân› haline
geliyor. Dolay›s›yla art›k insanlar eskisi gibi birbirleriyle karfl›laflm›yorlar, bunu tercih de etmiyorlar. Bunun asl›nda kentleflme için büyük bir
tehdit oldu¤unun alt›n› çiziyoruz, çünkü kentin
cazibesi bizim gibi olmayan insanlarla karfl›laflt›¤›m›z yer olmas›; bu yolla da bizi e¤itiyor, dinç
tutuyor. Bu anlamda, flu an ‹stanbul kendisi için
ikili bir tehdit oluflturuyor. ‹ki ‹stanbul var asl›nda, küreselleflmenin do¤al sonucu bu. Birbirine hiç de¤meyen, birbiriyle karfl›laflmayan iki
‹stanbul var, bunun fark›nda olmak çok önemli.
E¤er kent bir kent olmaya devam edecekse, bu
ikilili¤in üstesinden gelmenin bir yolunu bulmas› laz›m, kamusal alanlar›n› çok baflka türlü
infla etmenin yolunu bulmas› laz›m...
Çok teflekkürler, hepinizi tekrar kutluyorum, bu güzel sergiyi kazand›rd›¤›n›z
için.
Tansel Korkmaz: “From an Empire Capital to a Global City:
Agelong Story of ‹stanbul”
Interview by Zafer Akay
‹stanbul 2010 Europen Capital of Culture Agency and Istanbul Bilgi University
have organized an exhibition titled “‹stanbul 1910-2010: The City, Built
Environment and Architectural Culture” between September 15 and November 21
in Santralistanbul. ‹hsan Bilgin, Günkut Ak›n, Burak Boysan, Sibel Bozdo¤an,
Murat Güvenç, Tansel Korkmaz and Eda Yücesoy were the curators of the
exhibition aiming at clarifying the envisions of recent history that have been
intermixed due to fast-paced changes.
We have interviewed to one of the curators, Tansel Korkmaz, about the exhibition
in which social-spatial structures of one hundred years, consolidation and
dissolving processes of social and economic geography and built environment,
priorities in architectural culture and their change are all presented to visitors
through maps, models, drawings and various visual communications devices.
mimar•ist 2010/4
15
TASARIM
Kentin Kamusal Mekânlar›n› Farkl› Bir Yoldan Anlamaya
Çal›flan ‹ki Çizgi-Projesi
Urban Tomography ‹stanbul
Markus Jeschaunig
‹ngilizceden çeviren: Perihan Usta
U
1. Uluslararas› Ö¤renci
Trienali Sergisi, Marmara
Üniversitesi, 7-30 Haziran
2010.
2. ‘Süreksizli¤i’
(‹stanbul’un kentsel alan›)
‘süreklilik’le (çizgi)
araflt›rmak.
3. Plan: çizgilerle ifade
edilen mekânsal izler
(Bizans - 1453 Osmanl› ‹stanbul 2010)
4. Ayasofya Müzesi. Bir
flehrin zaman-mekân›n›n,
kentsel alanda bir çizginin
orta noktas›na
s›k›flt›r›lmas›.
(Montaj: M. Jeschaunig)
16 mimar•ist 2010/4
rban Tomography ‹stanbul (‹stanbul’un
Kentsel Tomografisi) 2010 y›l›nda ‹stanbul’da düzenlenen 5. Uluslararas› Ö¤renci Trienali kapsam›nda sunulan ve do¤rusal bir güzergâh üzerinde yürüme projesi olan “‹stanbul
on Line” (2007) projesi ile “Urban Tomography” (2010) video enstalasyonundan oluflan
bir projeler dizisidir.
Amerikal› kuramc› Jane Jacobs’›n dedi¤i gibi, “evlerin d›fl›, flehrin içidir”.1 Evimizin önündeki ‘bofl’ alan›n anlam› nedir? Bugün yaflad›¤›m›z kamusal mekânlar› hangi güçler etkiliyor ve
flekillendiriyor? Bütün bu sorular, bir ö¤renci
de¤iflim program›yla 2007 y›l›nda Mimar Sinan
Güzel Sanatlar Üniversitesi Mimarl›k Bölümü’ne geldi¤imde benim için önem kazand›.
‹stanbul, geniflli¤iyle, formuyla ve kent kültü-
rüyle orta Avrupa kentlerinden farkl›yd›. Kent,
sonsuz görünüyordu ve toplam geniflli¤ini, s›n›rlar›n› görebilmek güçtü.
“Its hard to be down, when you are up! / Yukardaysan›z, afla¤›da olmak zordur!”2
‹stanbul on Line / Çizgi Üzerinde ‹stanbul
2007 bahar›nda, ‹stanbul’u yürüyerek keflfetmek üzere “çizgi” konseptini gelifltirdim. Proje
için Situationist International’dan3 esinlenmifltim ve ‹stanbul flehir haritas› üzerinde, do¤ubat› yönünde 26 km.lik düz bir çizgi çizdim.
Bat›da Atatürk Havaliman›’nda bafllayan 26
km.lik çizgi do¤uda Ümraniye bölgesine dek
devam ediyordu ve tarihî bir simge olan Ayasofya Müzesi’nin tam ortas›ndan geçiyordu. Çizginin soyut yap›s› “kesmeye” ve herhangi bir böl-
1
2
3
4
TASARIM
genin mevcut strüktürünü bafltanbafla geçmeye izin verir. Üç gün boyunca ‹stanbul’un içinden geçen 26 km.lik “çizgi”yi
yürümek için Fransa’dan Elsa Berrada, Almanya’dan Carla Mevissen ve Türkiye’den
Perihan Usta ile birlikte uluslararas› bir ö¤renci/sanatç› grubu oluflturduk. Keflif amac›
fluydu: “Bat›dan do¤uya do¤ru giderken kamusal alan›n içinden geçen en k›sa ve en direkt yolu kullanmak.” Yavafl ve sürekli olan
bu hareket, geçti¤imiz kamusal alanlar›n
(çevrenin) de¤iflimini görmemizi ve 26
km.lik mesafeyi kendi bedenimizle hissetmemizi sa¤lad›. Ana trafik koridorlar›n›n
uza¤›nda dümdüz bir hat üzerinde yürümek; s›n›rlarla yüz yüze gelmek, tart›flmalar
üretmek ve ‹stanbul’un perde arkas›n› görmek aç›s›ndan önemliydi.
“Line on paper is abstract. Put a Line on
a city, and it´s becoming multi-dimensional
Real Life” / K⤛t üzerindeki çizgi soyuttur. Çizgiyi bir kentin üstüne koyun, çok
boyutlu gerçek hayata dönüflür.”4
“Çizgi üzerinde” geçen üç günden sonra, grup flöyle düflünüyordu: “Daha önce
hiçbir kentte yaflamad›¤›m›z, çok yo¤un bir
deneyim oldu ve hiç kuflkusuz kentler hakk›nda, daha önce herhangi bir kent planlama dersinde ö¤rendiklerimizden çok daha
fazlas›n› ö¤rendik.” Projenin sonuçlar›, kaydedilen tüm verilerin (zihinsel harita, genifllik, profil, zaman, isimler, de¤iflim, tohumlar) üzerine ifllendi¤i 140 x 72 cm. boyutlar›nda bir harita ile belgelendi. Bu harita, ziyaretçi elefltirmenler Orhan Esen, Jean
Francois Perouse ve Oda Projesi eflli¤inde,
2007 y›l›nda Tophane-i Amire binas›ndaki
MSGSÜ Kültür Merkezi’nde bir workshop’ta sergilendi ve www.8ung.at/jesh adresinden indirilebilir.
“A city is a dense and restless field of uncountable parallel activities. / Kent, say›s›z
paralel etkinliklerle dolu yo¤un ve hareketli
bir aland›r.” 5
Urban Tomography
‹stanbul üzerine bu yo¤un araflt›rmadan
sonra çizgi konseptini biraz daha gelifltirdim. Urban Tomography projesi, ayn› zamanda ‹stanbul’un bir portresini ç›karmak
üzere, 26 km.lik ilk çizgiyi bir görsel-iflitsel
kay›t rotas›na dönüfltürdü. Bu proje de, bir
video enstalasyonu olarak Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nin Haziran
mimar•ist 2010/4
17
TASARIM
3 gün / 26 km / 1 çizgi – “ISTANBUL on LINE” belge-haritas› (2007).
18 mimar•ist 2010/4
TASARIM
mimar•ist 2010/4
19
TASARIM
2010’daki 5. Uluslararas› Ö¤renci Trienali’nde
sergilendi.
Urban Tomography projesi, ‹stanbul flehrinin, kesit alma (çizgi) yöntemiyle kaydedilmifl
dijital bir portresini sunmaktad›r. Konseptin
amac› “bir flehrin zaman-mekân parametrelerinin tek bir noktaya s›k›flt›r›lmas›”n› kurgulamakt›r. ‹stanbul’un içinden geçen 26 km.lik bu
düz hat boyunca, bir günde eflzamanl› üç video
kaydedildi. Bu videolar Marmara Üniversitesi’ndeki mekânda üç ayr› ekranda gösterilecekti.
26 km.lik çizgi, ‹stanbul’un do¤u-bat› yönelimine ve kentin durumuna uygundur ve tarihî bir simge olan Ayasofya’n›n orta noktas›ndan
geçecek flekilde yerlefltirilmifltir. Kamusal mekân›n eflzamanl› bir kesiti, ses ve görüntü yoluyla
sergi salonuna aktar›lm›flt›r. Mikro ile makronun ya da daha çok, “içinde bulundu¤umuz
çevre” ile “genifl ölçe¤in” karfl› karfl›ya gelmeleri eflzamanl› bir görsel-iflitsel flehir portresi ortaya ç›karm›flt›r.
Asl›nda, bu video enstalasyonu, Avrupa Kültür Baflkenti ‹stanbul 2010 kapsam›nda bir görsel sanatlar projesi olarak gelifltirilmiflti ve 52
monitörle Ayasofya Müzesi’nin ana kubbesi alt›nda sergilenmesi planlanm›flt›. Beral Madra’n›n “Ayasofya Müzesi’yle ilgili izin problemleri sebebiyle” projeye son vermesiyle, daha küçük bir enstalasyon olarak üç ekranla, Marmara
Trienali’nde gerçeklefltirildi. 6 fiehrin içinden
geçen 26 km.lik hatt›n bat›, orta ve son noktas›ndaki alanlar›, ayn› anda sergi salonunda
deneyimlenebildi. Enstalasyon, Avusturya Kültür Ofisi (‹stanbul) taraf›ndan desteklenmiflti.
26 kilometre ‹stanbul,
3 Haziran 2010, 17.15-18.00
Bat› Ucu: Sanayi Caddesi, Atatürk Havaliman›
Orta Noktas›: 2. Ayasofya Müzesi, Sultanahmet
Do¤u Ucu: 3. Aziz Bulvar›, Ümraniye
Markus Jeschaunig, Mag. arch., Mimar-Sanatç›
Viyana-‹stanbul, [email protected]
Görseller:
Elsa Berrada, Annette Bozorgan, Markus Jeschaunig,
Carla Mevissen, Can Yücel.
Notlar:
1. “The outside of the houses is the inside of the city”,
Jane Jacobs.
2. Dieter Spath, Bernd Vlay, “City Joker”, 1995,
Avusturya.
Urban Tomography Istanbul
After the previous project ‘Istanbul on Line’ (2007) –a line-walking project along
a 26 km straight line across Istanbul, made by an international group of art &
architecture students to explore the real borders and dimensions of the city– the
‘line’ (as a tool to analyze public spaces) was brought to an audio-visual level.
The project “Urban Tomography” shows a digital portrait of the city Istanbul,
recorded through the method of a cross-section and displayed in form of a video
installation in the exhibition space. The concept intends to create a simultaneous
portrait of the city by filming different spots at the same moment of time. The
space-time compression of the city on one single point allows experiencing a
complex urban territory simultaneously.
Concept: Markus Jeschaunig / Team: Elsa Mekki-Berrada (FR), Carla Mevissen
(DE), Perihan Usta, Deniz Tarsus, Çagdas Çorbac›o¤lu and P›nar Subas (TR) /
Exhibition: 7th - 30th June 2010, 5th Int. Student Triennial Istanbul 2010, Faculty
of Fine Arts Marmara University, Kadikoy / Info: www.8ung.at/jesh
20 mimar•ist 2010/4
3. 1960’larda Fransa’da ortaya ç›km›fl entelektüel hareket.
Kentsel çevrenin içinden h›zl› geçifl tekni¤idir, deneysel bir
davran›fl olan “dérive”› gelifltirmifltir.
4. Elsa Berrada, Carla Mevissen, Perihan Usta, “Istanbul
on Line” (belgesel harita), 2007, ‹stanbul-Linz.
5. Markus Jeschaunig, “Urban Tomography”, yüksek
lisans tezi, 2010, Linz.
6. A¤ustos 2010’da nihayet Urban Tomography kavram›n›,
22 monitörlük bir video enstalasyonu ile Graz flehri için
Künstlerhaus Graz’da gerçeklefltirebildim: Eflzamanl›
kaydetti¤im videolar Graz flehrinin bat›-do¤u yönünde 10
km.lik bir portresini sunuyordu.
Linkler ve Daha Fazla Bilgi ‹çin:
www.8ung.at/jesh
http://www.arkitera.com/e3504-urban-tomographyaudio---visual-city-cross---section-of-istanbul.html
http://gsf.marmara.edu.tr/
‹NCELEME
Mimari Korumaya De¤iflen Ba¤lamsal
Yaklafl›mlar
-Arap Yar›madas›’nda Üç Farkl› Örnek Üzerinden Karfl›laflt›rmal› Bir OkumaMurat Çetin
K
ültürel ve mimari miras› koruma otonom
ve doktrinel yap›ya sahip bir disiplin midir?
Mimarl›k ortam› içinde oldukça tutarl› ve kat›
bir cephe gibi görünen, pozisyonu da oldukça
net olan bu disiplinin de kendi içinde yine mimarl›ktaki farkl› ak›m ve tav›rlara benzer varyasyonlar› olabilir mi? Ya da koruma yaklafl›mlar›
farkl› koflullar alt›nda farkl› biçimler alabilir, de¤iflen yöntemler gelifltirebilir mi? Tüm bu sorulara yan›t bulmak için koruma manifestosu ve
etkin co¤rafyas› d›fl›nda yer almakla birlikte koruma ve onarma etkinli¤inin gündelik bir pratik
olarak, belki de koruma ad› dahi verilmeden,
do¤al ve serbestçe gerçeklefltirildi¤i bölge ve
kültürlere bakmak gerekir.
Koruma genellikle tekil, homojen ve kendi
içinde tutarl› bir disiplin olarak alg›lan›r ve böyle kabul edilir. Ne var ki, koruma da genifl bir
yaklafl›m çeflitlili¤i yelpazesi ile ezeli “eski-yeni”
(dolay›s›yla “koruma-mimarl›k”) kutupsal tart›flmas›ndan kaynaklanan çeliflkiler içerir. Bu
makale sözü edilen bu ön kabullere, Arap Yar›madas›’n›n do¤u yakas›ndaki birbirine oldukça
yak›n fakat ayn› zamanda bir o kadar da farkl›
bölgelerden koruma uygulamalar› çeflitlili¤inin
perdelerini aralayarak meydan okur. Kültürel
miras›n korunmas› olgusuna yaklafl›mlardaki
farkl›l›klar; mevcut morfoloji ve tipolojilerin oldu¤u gibi muhafazas›n› savunarak yeni mimarinin bu dokularda yer almas›na neredeyse hiç
izin vermeyen “koruma için koruma” tavr›ndan, geliflim ve ilerleme u¤runa eskiyi taklit
ederek gizlenen yeni yap›lar›n özgün kültürel
miras›n kayb› pahas›na onlar›n yerini almas›na
kadar uzanan yelpazede çeflitlilik gösterir. Ayr›ca, vernaküler unsurlar ve geleneksel ö¤elerle
ça¤dafl form, teknik, malzeme ve stillerin sentezlenmesine veya bu kutupsal pozisyonlar›n
dengelenmesine dayal› ara ve orta çözümler de
bu genifl yelpazede yerlerini al›r. Bu marjinler
içinde koruma ve müdahale seviyelerinin yerel
sürdürülebilirlik ve küresel ekonominin girdileri aras›ndaki çeliflkili dinamiklerce belirlendi¤i
gözlenir. Bu çal›flma toplumda gömülü faktör-
lerin çoklu¤unca koflulland›r›lan söz konusu bu
çeliflkiye Arap bölgesinden seçilen farkl› örneklere referansla karfl›laflt›rmal› bir anlay›flla cevap
verecektir.
Temelde, koruma kültürel bir konudur ve
bu nedenledir ki, bir toplumun yaflam›n kendisine nas›l yaklaflt›¤›n› da tamam›yla yans›t›r.
Kültürel üretime karfl› tak›n›lan içsel toplumsal
tutum bir toplumun iflleyifl mant›¤›n› oluflturur.
Üzerinde toplu olarak uzlafl›lan ve paylafl›lan bu
“içsel yap›” her unsur ve eylemde, özellikle de
kolektif çevreyi oluflturan tüm etkinliklerde izlerini b›rak›r. Bu çal›flma yaflam›n sosyoekonomik unsurlar›na dair farkl› perspektiflerin insanlar›n fiziksel çevrelerini infla ve restore etme biçimlerine nas›l etki etti¤ini araflt›rmay› hedefler.
Bourdieu (1977) tüm davran›fl ve uygulama
tiplerini bir dizi kolektif davran›fl, alg›lama ve
dolay›s›yla kamusal bilifle iliflkilendirir.
Bu do¤rultuda, bu çal›flma koruma olgusunu her toplumun kendisine özgü de¤erler setiyle belirlenen infla pratikleri olarak görme tutumunu benimser. Bu nedenle de kültürel flemadaki küçük farkl›laflmalar veya sosyoekonomik
ba¤lam ve sosyopolitik alandaki de¤iflen dinamikler kentsel çevrenin yeniden inflas›na dair
farkl› yaklafl›mlar›n gelifltirilmesinde etkin hale
gelir. Ortado¤u’daki mevcut dönüflüm de bu
duruma en güzel örne¤i sergiler.
Koruma, uzun ve mücadeleli bir yol kat ederek köklü ve otonom bir disiplin haline gelmesine ra¤men hâlâ bünyesinde kendi evrim süreci
içinde flekillenmifl olan farkl› yaklafl›mlar› bar›nd›r›r. Üstelik özellikle Ortado¤u gibi, dünyan›n
belirli bölgelerinde koruma, evriminin hâlâ erken safhalar›ndad›r. Bu nedenle koruman›n Ortado¤u’daki ve özellikle de Arap yar›madas›ndaki durumu bu farkl›l›klar yelpazesi aç›s›ndan
ilgi çekicidir.
Koruma olgusunda oldu¤u gibi, Ortado¤u’nun kendisi de bir baflka genellefltirme konusu olarak belirir. Halbuki bu görünürde homojenize edilmifl kültürel co¤rafya da, ayn› koruman›n kendisi gibi, kendi içinde birçok
mimar•ist 2010/4
21
‹NCELEME
önemli alt-kültür bar›nd›r›r. Bu küçük farklar›n
koruma uygulamalar›na yans›malar› afla¤›da ele
al›nacakt›r. Bu amaçla, çal›flma yaln›z kültürel ve
mimari miras›n koruma ve restorasyon çerçevesini belirleyen koruma kuramlar›n› (örn. Fielden, 2003) de¤il, çeflitli kentsel ve mimari kuramlar›n yan› s›ra felsefe ve sosyolojiye referans
veren çokdisiplinli analizlere de baflvuracakt›r.
Koruma Felsefesi ve Koruma Çeflitleri
Bu çal›flma, koruman›n varyasyonlar› konusunu
onlar›n kuramsal arka plan› perspektifinden ele
alacakt›r. Kültürel miras›n korunmas›n›n tarihî
geliflimi (Price vd., 1996) boyunca hitap edilen
konular ve koruma konusundaki mevcut bilgi
birikimi (Fielden, 2003; Jokilehto, 1999) incelendi¤inde, koruma etkinli¤inin arkas›ndaki itki
ve teknikler aç›s›ndan üç farkl› yaklafl›m›n belirlenebilece¤i ileri sürülebilir: popülist, elitist ve
pragmatist.
Bu üç yaklafl›m s›ras›yla flu olgulara karfl›l›k
gelmektedir: Popülist koruma yaklafl›m› miras›
kamu taraf›ndan üretilmifl olarak görür, dolay›s›yla tarihin ve yerel mimarinin görsel betimlemeleriyle daha çok ilgilenir. Yine ayn› sebeple
miras›n deforme edilmifl versiyonlar›n› üreterek
koruma fikrinin özüne ayk›r› bir sonuca varma
tehlikesini de bar›nd›r›r. Elitist koruma yaklafl›m› ise mimari miras› entelektüel bir de¤er olarak görür ve bu yüzden de onu bir yüksek sanat
ürünü olarak alg›layarak onun görsel dilini çeflitli elefltirel yorumlama, soyutlama ve sentezleme ifllemlerine tabi tutar. Koruma söylemlerinin
ço¤unlu¤u kültürel miras›n korumas›nda koruma profesyonellerinin ve entelektüellerinin rollerinin üstünlü¤üne vurgu yapar. Kültürel varl›¤a atfedilen de¤erlere dair kriterler ve bu süreçte uzman›n kiflisel tercihlerinin sübjektifli¤i olas›l›¤› genellikle sorgulanmaz. Pragmatist koruma yaklafl›m› ise söz konusu kültürel miras› üreten, kullanan ve yaflayan s›radan insanlar›n gerek gündelik hayatlar›n›n pratik gereksinimlerince, gerekse malzeme ve teknik olanaklar› ile
ekonomik s›n›rlamalar› taraf›ndan belirlenir.
Tüm bu say›lan girdiler kültürel ürün ve süreç
her ne kadar ilkel görünse de sürdürülebilirlik
ve kültürel süreklili¤in, ki bunlar koruma felsefesinin özünde yatan ilkeleri oluflturur, koflullar›n› tam anlam›yla yerine getirir. Bu yaklafl›mlar›
tan›mlayan söylemlere iliflkin, afla¤›daki mimari
ve koruma kuramlar› gözden geçirilebilir.
Popülist yaklafl›m düflünsel temellerinin bir
bölümünü Venturi’nin (1977, 2001 ve 2002)
postmodern yaklafl›m›n›n tarihselci kanal›nda
22 mimar•ist 2010/4
bulur. Bafllang›çta fiziksel çevrenin dünya çap›nda homojenize edildi¤i modern mimariye
insanlar›n yabanc›laflmas›na tepki olarak beliren
yaklafl›m, giderek geleneksel miras›n görsel dilinin içinden rasgele ö¤elerin seçilerek ve tamamen tesadüfen yeniden bir araya getirilebildi¤i
bir pota olarak alg›land›¤› bir hal alm›flt›r. Bu
yaklafl›m giderek tüm kültürel ve mimari gelenekleri sadece bir yüzey süslemesine indirgeyen
bir boyuta ulaflm›flt›r. Koruma prati¤inde ise bu
süreç özgün yap›lar›n y›k›l›p yerine ça¤dafl malzeme ve teknolojilerle üretilmifl sahte geleneksel mimari kopya ö¤elerle cepheleri kaplanm›fl
yeni yap›larla sonuçlanm›flt›r. Bir kültürel retorik olarak bafllayan bu yaklafl›m giderek içeri¤inden, sosyokültürel ba¤lam›ndan, üretim teknoloji ve inflaat teknikleri ba¤lam›ndan kopuk
kitsch ürünler ortaya koymaya bafllayan bir hal
alm›flt›r.
Elitist yaklafl›m›n düflünsel kökenleri ise Boito’nun (1884) koruma-geliflme kutupsal dikotomisi aras›ndaki pozisyonuna temellenmifltir.
Bu yaklafl›m›n köklerine Frampton’›n (1992)
critical regionalism görüflü kadar Cantacuzino’nun (1989) Re-Architecture nosyonunda da
rastlan›r. Bu sentetik yaklafl›m tipolojik ak›mlardan (de Quincy, [1832]; Rossi, 1982) ba¤lamc›
tav›rlara (Brolin, 1980) kadar uzanan genifl bir
çözümler yelpazesi sunar.
Brandi’nin (1963), özellikle yeni müdahalenin özgün k›s›mlardan ayr›flmas› gere¤ine iliflkin, koruman›n eti¤i üzerindeki görüflleri müdahale olgusunun de¤iflik yorumlar›na dair yelpazenin oluflumu yolundaki tafllar› döflemifltir.
Larkham’in (1996) koruman›n daima mevcut
ve süregelen bir ba¤lam içinde gerçekleflti¤ine
yapt›¤› vurgu, bu yaklafl›m› tasar›m stratejileri,
malzemeleri, yöntem ve görünümleri aç›s›ndan
(Philippot, 1996) çok daha esnek k›lm›flt›r. Bu
yüzden bu yaklafl›m genifl bir uygulama çeflitlili¤i sunar. Bu yaklafl›m; k›smi restorasyon, rehabilitasyon, rekonstrüksiyon, renovasyon, yeniden kullan›m›n yan› s›ra eklentilere kadar uzanan de¤iflik stratejilerin kombinasyonlar›n› içerir. Bu yaklafl›m›n ürünleri, yap›n›n inflaat teknolojisi ve tarihsel ba¤lam› konusunda kullan›c›y› bilgilendiren daha rafine sonuçlar sa¤laman›n yan›nda eski ve yeni aras›nda malzeme, teknik ve stil bak›m›ndan önemli uzlaflmalar ortaya
koyar.
Son olarak, pragmatist yaklafl›m›n kuramsal
arka plan› Lefebvre’in (1974, 1947) kamusall›k
ve gündelik hayat nosyonlar›yla da iliflkilendirilebilir. Ayr›ca, kökenleri Ruskin (1880) ve Mor-
‹NCELEME
ris’in (1878) “restorasyon yerine onar›m” konusundaki görüfllerinde izlerini bulur. Bu yaklafl›mlar›n özü yank›lar›n› Fathy’nin (1973) “fakirler için mimarl›k” fikrinde de bulur. Bu yaklafl›m›n gerçek prati¤i basit, ucuz, dönüflümlü
malzemeler ve profesyonel olmayanlarca kolay
üretim ilkelerine dayanmaktad›r.
Afla¤›da incelenecek örnekler sosyokültürel
ba¤lamdaki de¤iflmelere ba¤l› olarak bu söylemlerin nas›l somutlaflt›¤›n› ortaya koyacakt›r.
Yukar›da de¤inildi¤i üzere, koruma yaklafl›mlar›ndaki bu varyasyonu iki bileflen belirlemektedir; itkiler ve teknikler. Uygulamalar›n arkas›nda yatan bu belirleyici itkiler aras›nda sosyoekonomik faktörlerin önemli rol oynad›¤› gözlenir.
Örne¤in, popülist koruma yaklafl›m› tarihe ve
onun diline karfl› tüketici bir tav›r bar›nd›rd›¤›ndan yerel mimari unsurlar› ba¤lamlar›ndan
ba¤›ms›z olarak ticarilefltirmesi e¤ilimini de tafl›r. Buna karfl›n elitist yaklafl›m ise ekonomik
katma de¤er yarat›lmas›na dair bir alt-ajanda da
bar›nd›rmaya olanak sa¤lar. Bu nedenle, yerel
inflaat sektörünün yan› s›ra küresel inflaat endüstrisinin ürünleri ve pazar ekonomisinin mekanizmalar›yla kaynafl›r. Pragmatist koruma anlay›fl›ysa, aksine, fukaral›k, malzeme yoklu¤u,
e¤itimli iflgücünün yoklu¤u veya maliyeti ile
a¤›r do¤al koflullar gibi çok farkl› bir ekonomik
girdiler setince flekillenir.
Di¤er taraftan, uygulamaya dolay›s›yla da bu
yaklafl›mlar aras› ay›rt edici tekniklere gelindi¤inde ise flu konular vurgulanmal›d›r. Popülist
yaklafl›m ça¤dafl materyal ve teknikleri tarihî ve
geleneksel mimarinin imgelerini üretmek için
kolayca adapte eder. Elitist yaklafl›m bu ça¤dafl
materyal ve teknolojileri eski malzeme ve inflaat
teknikleriyle kombine eder. Pragmatist yaklafl›m
kapsam›nda ise yak›n çevrede mevcut ahflap, tafl,
çamur vs. gibi yerel ve ço¤unlu¤u kolayca yeniden kullan›ma ve dönüflüme uygun malzemeler
ve onlarla uyumlu basit inflaat teknikleri kullan›l›r. Afla¤›daki örnekler sadece yukar›daki yaklafl›mlar› örneklemekle kalmaz, ayr›ca her yaklafl›mla özdeflleflen itki ve teknikleri de gösterir.
Üç Örnek, Üç Farkl› Yaklafl›m
Arabistan Yar›madas›’n›n do¤u bölümünde birbirine yak›n fakat birbirinden farkl› üç bölgedeki koruma uygulamalar› yukar›da sözü edilen
koruma yaklafl›mlar›n› yans›tmalar› amac›yla seçilmifltir. Bu do¤rultuda, Suudi Arabistan’daki
Al-Houfuf, Bahreyn’deki Al-Muharraq ve Yemen’deki Hadramuth vadisindeki baz› özgün
koruma uygulamalar› de¤erlendirilmifltir. Yaz›-
n›n bu bölümü sosyokültürel faktörlerle teknik
ve felsefi unsurlar aras›ndaki iliflkilere odaklanmaktad›r. Bu nedenle, her örnek, ilki sosyokültürel ba¤lam, ikincisi de yukar›daki itki ve teknikler do¤rultusunda belirlenen spesifik koruma yaklafl›m› olmak üzere iki bölümde incelenmektedir.
Suudi Arabistan (Houfuf)
Ba¤lam
Suudi Arabistan’›n ekonomisi halen petrol üretimi ve ihracat›na dayanmaktad›r. Al-Houfuf’un
bulundu¤u Al-Ahsa, ülkenin en büyük vahas›
içinde yer al›r ve hurma üretimiyle bilinir. Son
on y›lda Suudi Arabistan, global ekonomik sisteme entegre olmaya bafllamas› sebebiyle (Çetin, 2010a) h›zl› ve kapsaml› bir dönüflüm sürecinden geçmektedir (Çetin, 2010b). Dolay›s›yla, ülke aniden mimari miras›n›n önemli bir bölümünün h›zla kayb› durumuyla karfl› karfl›ya
kalm›flt›r. Bu nedenle, sosyal ekonomik politik
ve dolay›s›yla kültürel ba¤lam da önemli de¤iflikliklere maruz kalm›flt›r. Her ne kadar mevcut
sosyal ba¤lam içe dönük, muhafazakâr ve geleneksel bir karakter sergilese de, oldukça esnek
ve adaptif bir niteli¤e sahiptir. Politik ba¤lam›n
da yönetim sisteminden dolay› oldukça istikrarl› olmas› ekonomik ba¤lama olumlu etkiler yapmaktad›r.
Kentsel Koruma Yaklafl›m›
Burada, bizim kültür miras› olarak tan›mlad›¤›m›z ancak bölgede “eski” olarak adland›r›lan
unsurlara dair önyarg›; onlar›n bak›m› zor ve
pahal› ve ça¤dafl konfor koflullar›na yükseltilmesi külfetli ö¤eler oldu¤u fleklindedir (Çetin,
2010c). Suudi Arabistan’daki miras›n korunmas›na dair problemlerin üç tarafl› oldu¤u gözlenir. Öncelikle materyal problemlerden söz
edilebilir ki kerpiç, çamur harc›, ahflap vs. gibi
geleneksel malzemelerin inflaat kolayl›¤› ile ça¤dafl konfor gereksinimlerin uyumlulu¤u aras›nda halen önemli bir çeliflki bulunmaktad›r. ‹kinci olarak, geçmifle ve geleneksel (di¤er deyiflle
Bedevi) köklere karfl› hâkim olan olumsuz tav›r
geleneksel mimarinin korunmas› yönünde
önemli bir engel oluflturmaktad›r. Öyle ki, geleneksel yerleflimlerin toplu halde y›k›larak ça¤dafl
inflaat alanlar› oluflturulmas›, takdir gören bir
politika olarak alg›lanmaktad›r. Ayr›ca, eskiye
ait patinan›n verdi¤i dokunsal duyudansa yeni
ve par›lt›l› görünüm yönündeki tercih de restorasyonlar›n yapayl›¤›n› ve korunacak kimli¤in
zaman boyutuyla özgünlü¤ünün kayb› gibi
mimar•ist 2010/4
23
‹NCELEME
Restorasyon
uygulamalar›nda patina
kayb›, Al-Houfuf, S.
Arabistan (üstte).
Geleneksel çat›
konstrüksiyonu
onar›m›nda çelik eleman
kullan›m› (sa¤da).
Geleneksel ahflap
çörtenlerin yan›nda plastik
ya¤mur borusu
yerlefltirilmesi, Al-Houfuf,
S. Arabistan (altta).
24 mimar•ist 2010/4
olumsuzluklar› beraberinde getirmektedir. Son
olarak, koruman›n tektonik bir konu olarak de¤il, görsel bir sorun olarak alg›land›¤› ifade edilebilir. Böylece mimari miras›n onar›m›; konstrüksiyon ve detaylar›n göz ard› edilip d›fl çeperin taklidine indirgenmektedir.
Örne¤in, Arabistan’daki Osmanl› eserlerinden biri olan ‹brahim Saray› özgün mimari unsurlar ve kerpiç mimarisinin tipik karakterlerini
yans›tan bir yap›d›r (Warren, 1993). Toprak
mimarisinin tipik ve bu bölgeye özgü tavan /
döfleme konstrüksiyon sistemlerini bar›nd›r›r
(Ragette, 2003; King, 1998). Ancak, burada
yürütülen restorasyon program› ise, bu özgün
tekni¤in çelik putrel kirifllerle kombine edilmesinde bir beis görmemektedir. Bu mimarinin bir
di¤er karakteristik özelli¤i saman ve çamurdan
oluflan geleneksel çamur s›vas›d›r (Cornerstones Community Partnerships Staff, 2006; Minke, 2009). Yine buradaki restorasyon uygulamas› kimyasal olarak uyumsuz olan kireç ve çimento harc›n› (McHenry vd., 2000) yap›
kompleksinin baz› bölümlerinde kullanmaktad›r. Bu tür müdahaleler onar›m›n özgünlü¤ü ve
dürüstlü¤ü ilkelerini (Orbafll›, 2008) ihlal etmektedir. Bir baflka özgün mimari ö¤e de palmiye a¤ac› gövdelerinden yap›lan çörtenlerdir.
‹brahim Saray›’nda süregelen restorasyon yine
bu çörtenlerin hemen yan›na plastik ya¤mur
inifl borular›n› çamur s›va ve kerpiç duvar› zedeleyecek flekilde yerlefltirmekte hiç sak›nca görmemektedir. Bu tip müdahaleler kuflkusuz
pragmatik gerekçelerle gerçeklefltirilmekte ancak mimari ö¤enin kültürel boyutuna, bilgileri
gelecek kufla¤a aktaran bir de¤er olarak hemen
hiç önem verilmedi¤i gözlenmektedir.
Tüm bu göstergeler koruma yaklafl›m›n›n
yaln›zca koruma ad›na de¤il, kültürel bir sorumluluk olarak yerine getirilmesi gerekti¤ini
ortaya koyar. Aksi takdirde, yukar›da da görüldü¤ü gibi restorasyon uygulansa bile mimari
ürün, kimi zaman patina, kimi zaman da özgün
ö¤elerinin veya bileflenlerinin kopyalar›yla yer
de¤ifltirmesi durumlar›yla kolayl›kla karfl› karfl›ya kalmaktad›r. Bu nedenle, as›l problemin özgün ö¤elerin korunmas›yla onun görüntüsünün
kopyalanmas› aras›ndaki büyük farkta yatmakta
oldu¤u vurgulanmal›d›r. Di¤er deyiflle, tarihî
miras ö¤elerinin bilgi ve tarih de¤erleriyle onlar›n inflai ve materyal boyutlar›n› anlay›p onlar›n
statüsünü yükseltmeden yaln›zca görünümlerini yeniden yaratma e¤ilimine karfl› bir strateji
gelifltirilmelidir. Yukar›da görüldü¤ü gibi Houfuf’taki koruma uygulamalar›, materyal ve
‹NCELEME
konstrüksiyonel kayg›lardan ba¤›ms›z olarak
“tarihî imgenin yeniden üretimi” olgusuna
odaklanm›flt›r. Bu yüzden de kültürel olarak
beslenmemekte, ticari ve turistik temelli olarak
var olmaya çal›flmaktad›r. Bu nedenle koruma
giriflimlerinin popülist ve tüketimsel bir karakter sergiledi¤i söylenebilir.
Bahreyn (Al-Muharraq)
Ba¤lam
Azalan petrol rezervleri karfl›s›nda Bahreyn
Krall›¤› bir süredir ekonomisini turizm ve finans
sektörüne kayd›rmaktad›r. Afla¤›da incelenecek
olan Al-Muharraq bölgesi baflkent Manama içerisinde yine ayn› adl› bir ada içerisinde kurulmufl farkl› bir belediyedir. Kuzeyindeki Bahreyn
Uluslararas› Havaalan›’na komflu olmas›na ra¤men genellikle konut a¤›rl›kl› bir yerleflim yeri
olan bu bölgede halen çeflitli al›flverifl mahalleleri ve suklar bulunmaktad›r. ‹kinci en büyük kent
olan Al-Muharraq 1923’e kadar baflkent idi.
Yerleflim tarihi milattan önce ikinci milenyuma
kadar uzanan kent, Yunan, Portekiz ve ‹ran
kontrolüne girdikten sonra 18. yüzy›l sonunda
Al-Khalifah hanedan›n›n kontrolüne geçti (Yarwood, 1991). Tarih boyunca bir liman kenti
olan kent, 1930’lara kadar inci endüstrisinin
merkezlerinden biriydi. Ekonomisindeki kayma
sebebiyle günümüzde kültürel etkinlikler, sanat
festivalleri, müzik ve zanaat merkezi haline gelmektedir.
Denizin doldurulmas› suretiyle özel sektör
taraf›ndan lüks konut ve karma ifllev alanlar› yarat›lmas› kent morfolojisini flekillendiren en temel emlak faaliyeti haline gelmifltir. Ancak, Muharraq merkezi halen, Bahreynli sahiplerince
yabanc›lara kiraya verilen, Krall›¤›n en eski yerleflim yerlerini bar›nd›rmaktad›r. Buna ek olarak, Shaikh ‹sa bin Ali Konutu, Siyadi Konutu,
gazeteci Abdullah Al Zayed Evi ve mahallesi,
16. yüzy›la tarihlenen Arad Kalesi ve bölgeye
özgü rüzgâr kuleleri gibi ilgi çekici tarihî binalar ve ö¤eler, flehrin kalabal›k sokaklar›nda yer
almaktad›r.
Kentsel Koruma Yaklafl›m›
Yukar›da de¤inildi¤i üzere, petrolden turizme
kayan ekonomi, Bahreyn’in kültür miras›n› da
ilgi oda¤› haline getirmifltir. Özellikle de Manama’n›n içinde ama ondan kopuk ve yar› ba¤›ms›z bir ada olmas›, Al-Muharraq’›n ayr› bir kültür adas› olarak geliflimine olanak sunmufltur.
Bu bölge kültür odakl› ve entelektüel arka planl› bir kentsel koruma giriflimine öncü olmufltur.
Muharraq’›n tarihî merkezinde birkaç evin restorasyonu çabalar›yla parçac›l denebilecek giriflimler olarak bafllam›fl olmakla birlikte (Çetin,
2010d), projede daima üst ölçekler için geleneksel mahallenin yeniden canland›r›lmas› do¤rultusunda kayg›lar bar›nd›ran bir yaklafl›m benimsendi¤i görülmektedir. Yerel elitin kendi
geleneksel köklerini canland›r›p yörelerine yeni
ifl imkânlar› yaratarak o bölgede ikameti ve sosyoekonomik hareketlenmeyi cesaretlendirmeye
katk›da bulunma konusundaki ilgisi, kendi aile
adlar›n› bu restore edilen yap›larla onurland›rma arzusuyla birleflerek “eski” hakk›ndaki önyarg›lar›n y›k›lmas› ve onlar› özellikle de e¤itimli orta ve üst gelir grubu taraf›ndan talep edilir
hale getirme yönünde çok büyük ve önemli bir
giriflim bafllatm›flt›r.
Bu koruma ve yenileme hareketinin arkas›ndaki temel objektif, boflalt›lm›fl ve kötü durumdaki geleneksel emlak stokunun yeniden pazarlanabilir k›l›nmas› ve bu amaçla kültürel miras›n
imaj›n›n düzeltilerek de¤erinin zarif detaylar ve
fl›k görünümün verdi¤i dokunufllarla yükseltilmesidir. Bu do¤rultuda, vernaküler mimarinin
geleneksel yöntemlerle ancak tam anlam›yla geleneksel malzemeye ba¤l› kalmaks›z›n yeniden
üretilmesi hedeflenmifltir. Öncelikle, mevcut tarihî bina stokunun kapsaml› bir belgelemesiyle
bafllayan çal›flmalar›, minimal dil ile yerel etnik
dilin sentezine dayal› iç tasar›m projeleriyle desteklenen detayl› restorasyon projeleri takip etmifltir. Bu çal›flmalar, halk›n dikkatini çekerek
kültür miras› hakk›nda fark›ndal›k, duyarl›l›k yaratmak ve uzun vadede kat›l›m ve sürdürülebi-
Koruma müdahalesinde
kaliteli detay ve bitifl
uygulamalar›,
Al-Muharraq, Bahreyn.
mimar•ist 2010/4
25
‹NCELEME
lirlik sa¤lamak amac›yla geleneksel mahalle sokaklar›n›n rehabilitasyonu uygulamalar›yla devam etmifltir. Bu çal›flmalar mevcut durum itibar›yla amac›na ulaflm›fl görünmektedir.
Koruma uygulamas›nda
geleneksel malzeme ve
tekniklere gösterilen
duyarl›l›k (üstte).
Koruma uygulamalar›nda
eski ve yeni sentezi,
Al-Muharraq, Bahreyn
(yanda ve üstte).
26 mimar•ist 2010/4
Yemen (Hadramuth)
Ba¤lam
Yemen Arap Yar›madas›’n›n güneyinde yer alan,
bat›s›nda K›z›l Deniz, güneyinde de Aden Körfezi, Arap Denizi ve Hint Okyanusu’yla çevrilmifl bir ülkedir. Özellikle Hadramuth Vadisi,
kanyonlar›yla çok özgün bir co¤rafi karaktere
sahiptir. Yemen’in ekonomisi a¤›rl›kl› olarak
petrol üretimiyle tar›m ve bal›kç›l›¤a dayal›d›r.
Güneyde ise ba¤›ms›zl›k öncesi ekonomik aktivite a¤›rl›kl› olarak liman kenti Aden’de yo¤unlaflm›flt›r. Ancak, Süveyfl Kanal›’n›n kapanmas›
ve ‹ngiltere’nin 1967’de Aden’den çekilmesiyle
Geleneksel mahalle sokaklar›nda yenileme ve rehabilitasyon
çal›flmas›, Al-Muharraq, Bahreyn (üstte).
‹NCELEME
ekonominin ba¤l› oldu¤u transit ticaret giderek
önemini kaybetmeye bafllam›flt›r. Ancak, Mukalla gibi liman kentleri hâlâ sahil ekonomisinden
faydalanmakta ve k›y› kentleflmesi ile geleneksel
bal›kç› teknelerinin oluflturdu¤u tabloyla özgün
bir karakter sergilemektedir. Ülkenin güneyinde
çok genifl bir co¤rafi alan› kaplayan Hadramuth
Vadisi, tarihte çok önemli ticaret yollar›na ev sahipli¤i yapm›flt›r. Hadramuth Vadisi’nin kentsel
morfolojisi vadi yamaçlar›na da¤›lm›fl, her yerleflkenin kerpiç evlerin dik e¤imli yamaçlarda organik y›¤›flmalar›yla flekillenen köy ve kasabalardan oluflur. Milattan önce 1400’den bu yana
bölgenin en önemli kenti olan Seyoun, kerpiç
saraylar kenti olarak da tan›mlanmaktad›r. Ortado¤u’da çeflitli medeniyetlerin yönetimine giren
Yemen, Etiyopya ve Pers egemenli¤ine de girmifl, 7. yüzy›ldan itibaren teokratik bir yönetimle idare edilmifltir. 11. yüzy›lda M›s›r’›n kontrolü alt›na girmifl, 16. yüzy›lda Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun önemli bir liman› olmufl, 19. yüzy›lda ise Aden çevresi ‹ngiltere’nin kontrolü alt›na girmifltir. 20. yüzy›lda Kuzey Yemen ba¤›ms›zl›¤›n› kazanm›fl ve daha sonra da Cumhuriyet olmufltur. Güney hükümeti 1970’ lerde
komünist bir rejim benimsemifl, ancak 1990’larda iki k›s›m birleflmifltir.
Sosyoekonomik aç›dan bak›ld›¤›nda, Arap
dünyas›n›n en fakir ülkesidir. 2007 verilerine
göre % 40 oran›nda iflsizlik ve çok düflük bir
gayrisafi milli has›lan›n yan› s›ra tükenen do¤al
kaynaklar ve h›zl› nüfus art›fl› ülkenin genel durumunu ortaya koymaktad›r. Dolay›s›yla özellikle de kentli fakirler için bölge çok kötü yaflam
koflullar› sunmaktad›r. Ayr›ca, Yemen’in hâlâ bir
kabile toplumu olmas›, ekonomik eflitsizliklerin
daha da büyümesine yol açmaktad›r. Bunlara ek
olarak giderek t›rmanan yolsuzluk olgusu da ülkenin ekonomik gelifliminin önünü t›kamaktad›r. Yönetimin çeflitli ekonomik, idari ve yasal
reform programlar› uygulamas›na ra¤men ekonomik sorunlar giderek artmaktad›r. Bu programlar su yönetimi ve fakirlik odakl› sosyal sektör iyilefltirmelerine odaklanm›flt›r. Seller ve salg›nlar gibi do¤al ve çevresel koflullar yaflam flartlar›n› daha da zorlaflt›rmaktad›r. Sa¤l›k sistemi
de yap›lan at›l›mlara ra¤men oldukça geri durumdad›r.
Tüm bu olumsuzluklara ra¤men, bu koflullarla flekillenen kültür, Arap Yar›madas›’n›n di¤er bölümlerinden farkl›, Kuzey ve Do¤u Afri-
Hadramuth Vadisi’nde
yerleflim morfolojisi,
Yemen.
Hadramuth Vadisi’nde
yerel mimarinin ba¤lamsal
karakteri, Yemen.
mimar•ist 2010/4
27
‹NCELEME
ka özellikleri tafl›yan çok özgün bir karakter sergiler. Tarihte bar›nd›rd›¤› pek çok medeniyetin
etkileriyle çok zengin bir kültüre sahip olan Yemen’de dans, müzik, mutfak sanatlar› ve ahflap
kilit, kap›, pencere panjuru imalat› gibi zanaatlar ve özellikle de kerpiç mimarl›¤›n›n ilginç örnekleri yer al›r.
Hadramuth Vadisi’nde
ekonomik statü göstergesi
olarak mimarl›k, Yemen
(yanda ve altta).
11. Hadramuth Vadisi’nde
sürdürülebilir inflaat
malzemesi olarak kerpiç,
Yemen (en altta).
28 mimar•ist 2010/4
Kentsel Koruma Yaklafl›m›
Yerel bir ö¤rencinin “buraya tarihî binalar› görmeye geliyorlar ama bunlar bizim için tarihî de¤il ki, biz böyle infla edip böyle yafl›yoruz” sözleri, Hadramuth Vadisi’nde yer alan yerleflimlerdeki koruma aktivitesinin do¤as›n› aç›kça ortaya koymaya yetiyor. Yemen’de süregelen bina
faaliyeti ne mimarl›k ne de koruma olarak adland›r›labilir. Bunun yerine sadece yerel flartlarla
uyum içinde bir bar›nma etkinli¤i olarak tan›mlanabilir ve ekonomik kayg›larla koflulland›¤›ndan oldukça gündelik ve pragmatik bir niteli¤e
sahiptir. Bu nedenle özgün bir yerel yap›m teknolojisi hem kaç›n›lmaz hem de do¤al olarak
geliflmifltir. Malzeme üretimi ve inflaat teknikleri ilkel görünse de oldukça ekolojik ve sürdürülebilir niteliktedir. Sosyolojik aç›dan bak›ld›¤›nda, üretim do¤rudan kullan›c› taraf›ndan ve
pragmatik olarak gerçekleflti¤inden, gündelik
hayat (popülist tan›m›n›n d›fl›nda ele al›nacak
olursa) Yemen mimarl›¤›nda tamam›yla içsellefltirilmifltir.
Bina faaliyeti burada tamamen kamusal bir
etkinlik olmakla birlikte popülizm ile özdefllefltirilemez çünkü ekonomik koflullar insanlar›n
küresel etkilerin sömürüsüne de¤il, gündelik
hayat›n gerçekliklerine teslim olmas›n› zorunlu
k›lmaktad›r.
Yerel olanaklar ve malzeme çoklu¤u göz
önüne al›nd›¤›nda kerpiç bu özel co¤rafyada ve
ekonomik ba¤lamda temel inflaat malzemesi
olarak kendili¤inden beliriverir. Bu malzeme,
tarihçesi prehistorik dönemlere dek uzanan
kendi inflaat yöntemlerini de gelifltirmifltir. Malzeme, söz konusu iklimde yal›t›m kapasitesi aç›s›ndan da çok uygun bir malzeme ve teknik oldu¤unu kan›tlam›flt›r. Ancak, bu bölgedeki yo¤un sel olgusu bu evleri büyük kayalar üzerinde
infla etmeye insanlar› zorlam›flt›r. Buna ra¤men
büyük sellerde vadilerdeki pek çok yap› y›k›labilmektedir. Ne var ki, malzemenin do¤as› ve
yap›m tekniklerinin kolayl›¤› nedeniyle bu y›k›lan yap›lar›n malzemeleri do¤al bir flekilde topra¤a kar›flarak dönüflümü sa¤lamakta ve ekstra
maliyete neden olmadan tekrar yap› malzemesi
olarak kullan›lagelmektedir.
‹NCELEME
Sonuç
Bu çal›flma, Arap Yar›madas›’n›n do¤usunda
birbirine çok yak›n ancak önemli farklar gösteren bölgelerindeki koruma uygulamalar›n›n çeflitlili¤ini incelemifltir. Bu çeflitlili¤in toplumlar›n sosyoekonomik ve sosyokültürel dinamiklerinde gömülü çeflitli faktörlerce koflulland›¤›n›
göstermifltir. Çal›flma, popülist, elitist, pragmatist olmak üzere üç farkl› koruma yaklafl›m› belirlemifltir. Al-Houfuf’taki koruma uygulamalar›
görsel vurgusuyla popülist yaklafl›m› temsil etmektedir. Di¤er tarafta, Al-Muharraq’daki koruma uygulamalar› eskiyle yeninin sentezine dayal› artikülasyonlar›yla elitist yaklafl›m› örnekler.
Son olarak, Hadramuth Vadisi’ndeki inflaat faaliyeti, gündelik hayat taraf›ndan belirlenen basitli¤i ve sürdürülebilir nitelikleriyle pragmatist
yaklafl›m› temsil eder.
Elitist yaklafl›m, tüm dünyada benimsenen
orta karar koruma uygulamalar›n›n karakteristiklerini sergiler. Ancak, popülist ve gündelik
kavramlar› aras›ndaki fark, inflaat faaliyetinin
ekonomik boyutu ve bunun inflaat sektörünün
nas›l flekillendi¤ine etkilerinde yatmaktad›r. Suudi Arabistan ve Yemen aras›ndaki koruma uygulamalar› fark› bu noktay› ispatlar.
Sonuç olarak, bu çal›flma farkl› sosyoekonomik ba¤lamlar› olan üç farkl› ülkeden üç farkl›
koruma yaklafl›m›n› ortaya koymufltur. Bu nedenle, koruman›n sosyal ve ekonomik koflullar›n do¤rudan bir yans›mas› oldu¤u sonucunu
do¤rular. ‹nflaat endüstrisinin dinamiklerine
benzer flekilde koruma yaklafl›mlar›n›n da restorasyon inflaat› faaliyetinde bulunan taraflar›n
ekonomik ç›karlar›nca belirlendi¤i söylenebilir.
Di¤er bir deyiflle, bir uygulama olarak koruma,
spesifik sosyoekonomik ve kültürel dinamiklerin oluflturdu¤u bir “içsel yap›”n›n yans›mas›
olarak ortaya ç›kar. Herhangi bir kültürel co¤rafyada gelifltirilen ve uygulanan koruma yaklafl›m›, o bölgede hayat›n alg›lan›fl› ile koruman›n
alg›lan›fl› aras›ndaki iliflkinin do¤rudan ve
önemli bir ürünü olarak belirir.
Readings in Conservation; Historical and Philosophical
Issues in the Conservation of Cultural Heritage, (eds.
N.S.Price, M.K.Talley [Jr.], A.M.Vaccaro,), Getty, LA,
s.230-235, 339-342.
• Brandi, C. (1966) “Restoration & Conservation;
General Problems”, Encyclopedia of World Art, V.12,
C.194-7. McGraw Hill, NY.
• Brolin, B.C. (1980) Architecture in Context; Fitting
New Buildings with Old, Van Nostrand Reinhold, NY.
Cantacuzino, S. (1989) Re-Architecture; Old Buildings,
New Uses, Abbeville Press, NY.
• Çetin, M. (2010a) “Emergent ‘Double Identity’ of
Historic Cities; Problems of Urban -Architectural Heritage
in Islamic Domain”, Proceedings of the First International
Conference for Urban & Architecture Heritage in Islamic
Countries: Its role in Cultural & Economic Development,
23-28 May, Riyadh.
• Çetin, M. (2010b) “Dualite, H›z, ve Duvar; Do¤u
Arabistan’›n Yeni Kent Dokusu Üzerine Bir Okuma...”,
Arredamento Mimarl›k, Say› 224+4, s.63-70.
• Çetin, M. (2010c) “Dynamics of Ever-Expanding
Modern Urbanism and Endangered Cultural Sustainability
of Urban Heritage in Middle Eastern Cities”, Proceedings
of ICSAUD 2010, Penang, Malezya, s.411-421.
• Çetin, N, (2010d) “Gulf House Engineering SPC
Direktörü Dr. Souheil El-Masri ile Al-Muharraq’›n
korunmas› konulu röportaj”, 10 Nisan 2010, AlMuharraq, Bahreyn.
• Cornerstones Community Partnerships Staff, (2006)
Adobe Conservation; A Preservation Handbook, Sunstone
Press, Santa Fe, NM.
• Eben Saleh, M.A. (1998) “Learning from tradition: the
planning of residential neighborhoods in a changing
world”, Habitat International, 28, s.625–639.
• Elshestawy, Y. (2008) The Evolving Arab City; Tradition
Modernity and Urban Development, Routledge, NY.
• Erder, C. (1986) Our Architectural Heritage; From
Consciousness to Conservation, UNESCO Press, Paris.
• Fathy, H. (1973) Architecture for the Poor, University of
Chicago Press, Chicago.
• Fielden, B.M. (2003 [1982]) Conservation of Historic
12. Kerpiç yap›n›n geri
dönüflüm imkânlar›,
Hadramuth Vadisi, Yemen.
Murat Çetin, Y. Doç. Dr., King Fahd Üniversitesi Mimarl›k Bölümü
Kaynakça:
• Al-Hariri-Rifai, M. (1990) The Heritage of the Kingdom
of Saudi Arabia, Eurasia Press, Singapore, s.169-172.
• Boito, C. (1974[1884]) I restauratori, Florence.
• Bourdieu, P. (1993) The Field of Cultural Production,
Columbia UP., NY.
• Bourdieu, P. (1992) The Logic of Practice, Stanford UP.
• Bourdieu, P. (1977) Outline of a Theory of Practice,
Cambridge UP., Camb.
• Brandi, C. (1996[1963]) “Theory of Restoration”,
mimar•ist 2010/4
29
‹NCELEME
Building, Butterworth Heinemann.
• Frampton, K. (1992) Modern Architecture: A Critical
History, Thames & Hudson, Londra.
• Harris, S. & Berke, D. (1997) Architecture of the
Everyday, Princeton Archtectural Press, NY.
• Jokilehto, J. (1999) A History of Conservation,
Butterworth Heinmann, Oxford.
• King, G.R.D. (1986) The Historical Mosques of Saudi
Arabia. Longman, Londra & New York, s.169-172.
• King, G. (1998) The Traditional Architecture of Saudi
Arabia. I.B. Tauris, Londra.
• Kostof, S. (1993) City Shaped; Urban Patterns and
Meanings Through History, Bulfinch, NY.
• Kostof, S. (2005) City Assembled; Elements of Urban
Form Through History, Thames & Hudson, NY.
• Larkham, P.J. (1996) Conservation and the City,
Routledge, Londra.
• Latham, D. (2000) Creative Re-Use of Buildings,
Donhead, Dorset.
• Lefebvre, H. (1991 [1947]) Critique of Everday Life,
Verso, Londra.
• Lefebvre, H. (1991 [1974]) Production of Space,
Blackwell, Oxford.
• McHenry, P.G.Jr., Kerschner, H. K. (2000) The Adobe
Story, University of New Mexico Press, NM.
• Minke, G. (2009) Building with Earth: Design and
Technology of a Sustainable Architecture, Birkhäuser
Architecture.
• Morris, W. (1878) The Decorative Arts: Their Relation to
Modern Life and Progress, Ellis and White, Londra.
• Orbafll›, A. (2009) “The conservation of coral buildings
on Saudi Arabia’s northern Red Sea coast”, Journal of
Architectural Conservation, 15, s.1.
• Orbafll›, A. (2008) Architectural Conservation,
Blackwell, Londra.
• Orbafll›, A. (2007) “Conservation training in the Middle
East”, Built Environment, 33, 3, s.307-22.
• Orbafll›, A. (2006) “Tourism and the ‘Islamic’ Town:
social change, conservation and tourism in traditional
neighbourhoods”, Tourism in the Middle East: Continuity,
Change and Transformation (ed. R. Daher) Channel View,
s.161-187.
• Philippot, P. (1996) “Restoration from the Perspective
of Humanities”, Readings in Conservation; Historical and
Varying Contextual Approaches to Conservation
-A Comparative Reading Over Three Different Cases from Arabian
PeninsulaThe paper elucidates the relationship between heritage conservation and
variations of its conception in regard to the socio-cultural context. The paper
challenges the established assumption regarding conservation as a uniform
concept and its practice as a homogenous activity regardless of its context.
The study argues that the issue of heritage conservation contains a wide range of
diversity and questions the reasons behind this diversity. Having defined
conservation as a cultural activity, the paper discusses that culture-specific
inputs embody the approach to the issue of conservation.
Therefore, conservation activity emerges as a derivative of the ‘internal structure’
on which majority of the society collectively agrees. The paper tackles the issue
of the correlations between conceptualization of conservation and existing
cultural context through a comparative study with specific references to
conservation practices of Al-Houfuf in Saudi Arabia, Al-Muharraq in Bahrain and
Hadramuth in Yemen.
30 mimar•ist 2010/4
Philosophical Issues in the Conservation of Cultural
Heritage, (eds. N.S.Price, M.K.Talley [Jr.], A.M.Vaccaro,),
Getty, LA, s.216-229.
• Philippot, P. (1996) “Historic Preservation; Philosophy,
Criteria, Guidelines”, Readings in Conservation; Historical
and Philosophical Issues in the Conservation of Cultural
Heritage, (eds. N.S.Price, M.K.Talley [Jr.], A.M.Vaccaro,),
Getty, LA, s.268-274, 358-364.
• Price, N.S., Talley (Jr.) M.K., Vaccaro, A.M. (eds.)
(1996) Readings in Conservation; Historical and
Philosophical Issues in the Conservation of Cultural
Heritage, Getty, LA.
• Ragette, F. (2003) Traditional Domestic Architecture of
the Arab Region, American University of Sharjah, Axel
Menges Editions.
• Rapoport, A. (1990) History and Precedent in
Environmental Design, Plenum Press, London, New York.
• Rapoport, A. (1982) The Meaning of the Built
Environment: A Non-Verbal Communication Approach,
Sage, Beverly Hills, Calif., Londra.
• Rapoport, A. (1980) “Vernacular Architecture and the
Cultural Determinants of Form”. Buildings and Society:
Essays on the Social Development of the Built Environment
(ed. A.D. King). Routledge & Kegan Paul, Londra.
• Rasmussen, S.E. (1964) Experiencing Architecture,
Chapman & Hall, Londra.
• Rossi, A. (1982 [1959]) Architecture of the City, MIT
Press, Camb. MA.
• Ruskin, J. ([1880] 1989) The Seven Lamps of
Architecture, Dover Publications, New York.
• Stedman, M & Stedman, W. (1987) Adobe Architecture,
Sunstone Press, Santa Fe, NM.
• Van Schaik, L. (2008) Spatial Intelligence; New Futures
for Architecture, Wiley, Londra.
• Venturi, R. (2002 [1966]) Complexity and
Contradiction in Architecture, MoMA, NY.
• Venturi, R. (2001) Out of Ordinary; Architecture,
Urbanism &Design, MoMA, NY.
• Venturi, R. (1977) Learning from Las Vegas: The
Forgotten Symbolism of Architectural Form, MIT Press;
Camb. MA.
• Warren, J. (1993) Earthen Architecture: The
Conservation of Brick and Earth Structures. A Handbook,
ICOMOS, Colombo.
• Yarwood, J.R., El-Masri, S. (2006) Al Muharraq:
Architectural Heritage of a Bahraini City, Miracle
Publishing, Manama.
• Yarwood, J.R. (1991) Al Muharraq: Architecture,
Urbanism & Society in a Historic Arabian Town, Sheffield
Academic Press, Londra.
• http://www.alnokhba.com/saudi-arabia/citiesinformation-alhofuf.htm
PROJE / PROF‹L
Jo Noero:
“Kuram ve Bilgiyi Mimarlı¤ın Özüne Çevirerek
Kaybetti¤imiz Zemini Geri Almalıyız”
Söylefli: Deniz ‹nceday›
‹ngilizceden çeviren: Fatma Öcal
M
imarlar Odas› ‹stanbul Büyükkent fiubesi
olarak her y›l ekim ay›n›n ilk haftas›nda,
UIA (Dünya Mimarlar Birli¤i) taraf›ndan
“Dünya Mimarl›k ve Habitat Günü” olarak belirlenmifl olan özel gün çerçevesinde haz›rlad›¤›m›z etkinliklerimiz bu y›l Güney Afrikal› mimar Jo Noero’nun konferans›yla bafllam›flt›. Jo
Noero, küresel iliflkiler ve geliflmeler sürecinde
mesle¤e farkl› yaklafl›m›yla özgün bir kimli¤e sahip. Kendisinin mesle¤e yaklafl›m›n› düzenledi¤imiz “Gündelik ve S›rad›fl›” bafll›kl› konferansla mimarl›k ortam›na aktarabilmeyi, ayr›ca halen çal›flmalar›n› sürdürdü¤ü Noero Wolff Mimarl›k Bürosu’nun eserlerinden oluflan bir sergiyle bunu desteklemeyi Mimarl›k ve Kent fienli¤i program›na alm›flt›k.
Tasar›m sürecini ve mimari ürünü sosyal
adaletin, demokrasinin ve bar›flç›l çözümlerin
parças› olarak gören Noero, mimarl›¤›n estetik
ve yararl› olmas› kadar gündelik yaflam içinde
anlam kazanmas›n›n da gereklili¤ine inan›yor.
“Mimarl›k her fleyden önce toplum ve insanlar
taraf›ndan yönlendirilen sosyal bir sanatt›r” söylemiyle tan›nan mimarla etkinliklerin sonras›nda bir söylefli yaparak bunu sizlere Mimar.ist
arac›l›¤›yla ulaflt›rmak istedik. Ünlü mimar Jo
Noero’nun gelecekteki çal›flmalar›n›, farkl›laflan
yeni dünya düzeni karfl›s›ndaki mimari tavr›n›
izlemeyi de sürdürebilmeyi amaçl›yoruz...
Sohbetimizi öncelikle mimarl›¤a ve mesle¤inize yaklafl›m›n›z üzerine düflüncelerinizle
açmak istiyoruz. Mimarl›¤a ilginizden ve
mesleki e¤itim sürecinizden bafllayal›m isterseniz...
16 yafl›nda liseden mezun olduktan sonra önce
t›p fakültesine girdim. ‹ki y›l devam ettikten
sonra bana göre olmad›¤›n› anlay›p b›rakt›m.
Baflka fleyler yapt›m, gezdim, bir y›l Brezilya’da
yaflad›m, mimarl›¤›n d›fl›nda fleylerle ilgilendim.
Mimarl›kla, liseyi bitirdikten tam yedi y›l sonra,
23 yafl›ndayken tesadüfen karfl›laflt›m. Mimarl›k
okuyan bir arkadafl›m beni stüdyolar›nda bir
partiye davet etmiflti. Her fley çok hofluma gitti,
insanlar, müzik, maketler, çizimler... Böylece
1978 y›l›nda Güney Afrika’n›n Durban kentin-
deki Natal Üniversitesi’ne kayd›m› yapt›rd›m.
‹lk ödevimizi hat›rl›yorum, en sevdi¤imiz
binay› çizmemiz istenmiflti. Ne yapaca¤›m› bilemiyordum çünkü daha önce böyle bir fley üzerine hiç düflünmemifltim. Bir a¤aç çizdim, pencereden gördü¤üm herhangi bir fleydi! Ben çok
korkuyordum fakat profesörüm, çok be¤endi,
ak›ll›ca buldu. Böylece anlad›m ki mimarl›kta
bol miktarda a¤aç bulunur!
Natal’den mezun olduktan sonra mimarl›k
tarihi üzerine çal›flmak üzere Cambridge Üniversitesi’nden bir burs ald›m. Fakat oraya gitti¤imde iki üç y›l boyunca bunu yapmak istemedi¤imi anlad›m ve bursu de¤ifltirerek baflka bir
üniversiteye geçip mimarl›k felsefesi üzerine çal›flt›m. ‹ngiltere’de yaflarken anti-apartheid hareketlere kat›lm›flt›m ve 1980 y›l›nda Güney Afrika’ya dönmeye karar verdi¤imde, hareketin
‹ngiltere’deki liderlerinden biri bana Desmond
Güney Afrika Johannesburg’da do¤an Jo Noero, mimarl›k e¤itimini tamamlad›ktan sonra
1985 y›l›nda Cape Town’da Jo Noero Architects’i kurdu. 2000 y›l›ndan itibaren çal›flmalar›n›
Heinrich Wolff ile birlikte Noero Wolff Architects ad› alt›nda sürdürmeye bafllad›. Tekil
konuttan büyük müzelere, adliye yap›s› ve okul gibi çeflitli kurumsal binalara varan, genifl bir
yelpazede 150’nin üzerinde uygulamaya imza att›.
1980’lerde Güney Afrika toplumunda mimari tasar›m hizmetinden faydalanma olana¤› olmayan
kesimlere yönelik olarak sivil toplum alan›nda çal›flmaya bafllayarak kentlerin bu tür bölgeleri
için konut, spor merkezi, sosyal merkez ve kilise tasar›mlar› yapt›, sosyal ve kültürel tasar›m
konusunda derin bir bilgi ve anlay›fl gelifltirdi.
‹ngiltere, Portekiz, Norveç, ‹sveç, Finlandiya, Danimarka, ABD, Peru, Kolombiya, Arjantin,
Botswana ve Namibya gibi ülkelerde çal›flmalar› hakk›nda konuflmalar yapt›, dersler verdi;
halen Cape Town Üniversitesi’nde profesör olarak derslere girmektedir.
Çal›flmalar› pek çok dergide yay›mlanan, çeflitli ülkelerde proje sergileri aç›lan Noero, ulusal
ve uluslararas› alanda pek çok ödülün de sahibi.
mimar•ist 2010/4
31
PROJE / PROF‹L
Tutu’nun adresini verdi, Johannesburg’a gidip
onunla görüflmemi, bu kiflinin bana göz kulak
olaca¤›n› söyledi. Dedi¤ini yapt›m, Desmond
Tutu bana bir ifl verdi ve Johannesburg’daki
Anglikan Kilisesi’ne ba¤l› piskoposluk mimar›
olarak çal›flmaya bafllad›m. Bu arada 1981 y›l›nda yine Johannesburg’da bulunan Wits Üniversitesi ders vermem için beni davet etti. Böylece
uygulaman›n yan›nda e¤itmenlik kariyerim de
bafllam›fl oldu.
St. Paul’s Anglikan
Kilisesi, White City,
Soweto, 1984.
Ö¤renim y›llar›nda ve mesle¤in ilk y›llar›nda
sözünü etti¤iniz bu kiflilerin bugünkü özgün mimari anlay›fl›n›zda etkili olduklar›n›
söyleyebilir miyiz?
Tabii, Durban’da ö¤renciyken Hans Hallen ve
Paul Mikula isminde iki mimar›n yan›nda çal›flm›flt›m. Çok iyi mimarlard›, onlardan çok fley
ö¤rendim.
Ben zor bir ö¤renciydim, hep kendime ait
fikirlerim vard›. Bu yüzden, hocalar›m›n beni
cesaretlendirdi¤i iyi bir okulda okumak büyük
bir flanst›. Natal’da okumufl olmaktan memnunum çünkü teknik bir e¤itimi vard›. Nesnelerin
nas›l bir araya getirildi¤ini anlamay› ö¤retti, çizim yapmay›, üç boyutlu düflünmeyi ö¤retti.
‹ngiltere’ye gitti¤imde felsefe çal›fl›rken iki y›l
boyunca tek çizgi çizmedim. Sadece kitap okudum ve makale yazd›m. Bu bana, kuram› teknik
e¤itimle birlefltirme olana¤›n› sa¤lad›.
Sizin mimarl›¤a yaklafl›m›n›z aç›s›ndan düflünüldü¤ünde, ilk mesleki e¤itiminizi kendi
ülkenizde alm›fl olman›z›n özel bir anlam›
var san›r›m. Yerel ve kültürel sorunlar›, insan›/toplumu yak›ndan tan›mak, önerdi¤iniz mimari çözümlere bak›ld›¤›nda önemli
bir etken. O nedenle öncelikle Güney Afrika’da, ard›ndan ‹ngiltere’de e¤itim alm›fl olman›z bir flans diyebilir miyiz?
Evet. Benim Güney Afrika’da mimarl›k e¤itimi
ald›¤›m y›llar, ülkenin büyük gerginlikler yaflad›¤›, 1976 y›l›nda Soweto’da ö¤renci ayaklanmalar›n›n oldu¤u dönemlerdi. Hepimiz bir politik bilince sahiptik. Mimarl›¤›n ‘insanla’ ilgili
oldu¤u kesin olarak do¤ru gelmifltir bana her
32 mimar•ist 2010/4
zaman. Yapmam›z gereken fley, insanlar›n ihtiyaçlar›n› karfl›lamak. Ve mimarl›k bunu en güzel
bir biçimde yapmak zorundad›r.
Ancak bugün izledi¤imiz gibi, “y›ld›z” mimar yaklafl›m›nda ve mimarl›k ortam›nda
tersi bir durum geçerli. Mimarl›k tüketim
nesnesine dönüfltürülüyor ve özündeki daha
yaflan›l›r, daha kaliteli çevre fikriyle de çelifliyor büyük ölçüde. Mimari ürünün bugün
bu pazar mekanizmalar› içinde yer al›fl› hazin bir tablo olarak görülebilir mi?
Mimarlar bugün art›k dünya çap›nda çal›fl›yorlar. Oysa bir yerde hiç vakit geçirmeden, çal›flt›¤›n yeri gerçekten anlamadan, örne¤in Portekiz’den kalk›p bir bina yapmak için Japonya’ya
ya da Çin’e gitmek bana çok tuhaf geliyor. ‹nsanlar›n dünyada dolafl›p yapt›klar› fleyi her yerde uygulayabilmeleri fikriyle bir sorunum var
benim. Küresel mimarl›k otomobil modellerine
benzemeye bafllad›. Baz› mimarlar markalaflan
biçimler yarat›yorlar ve bu biçimi her y›l güncelliyorlar. “Y›ld›z” mimar meselesiyle ilgili bir
endiflem yok çünkü böyle devam etmeyecek.
Sistemin içinde silinecek, ekonomik durgunluk
bunun üstesinden gelecek. Zaten pratikte de
sürdürülebilir bir durum de¤il bu.
Benim as›l ilgimi çeken fley flu ki, son 20-30
y›lda mimarl›¤a zarar veren bir fley oldu. O da
flu: Mimarl›k disiplini d›fl›ndaki akademisyenler,
do¤ru bir anlay›fla sahip olmadan mimarl›k alan›nda kuramlar ürettiler. Bizim de, e¤itimimizin do¤as› gere¤i, mimarl›k hakk›nda konuflmay› bu akademisyenlere b›rakma e¤ilimimiz oldu
ve bu yüzden flu anda mimarlar olarak, entelektüel aç›dan güvende de¤iliz. Bugün mimarl›k,
do¤rudan mimarl›kla çok az ilgisi olan kuramsal
yaklafl›mlarla ilerliyor. Ve öyle görünüyor ki,
mimarl›k kuram›n› ve bilgisini yeniden mimarl›¤›n özüne çevirerek, kaybetti¤imiz zemini geri
almal›y›z. Bunu yapt›¤›m›z zaman inan›yorum
ki y›ld›z mimarl›k da kaybolup gidecektir.
Baz› kuramsal katk›lar›n mimarl›¤› çok yönlü tan›madan yap›lmas›n› sak›ncal› bulman›z› anl›yorum. Mimarl›k farkl› disiplinlerin
katk›lar›na aç›k kuflkusuz, ama bu her fleyden parçalar›n eklendi¤i bir bütün anlam›na
gelmiyor, tersine karfl›l›kl› etkileri bar›nd›ran bir bütün. Mesle¤in özüne dönük, insan›, toplumu, kültürü, yereli ve evrenseli içine almas› beklenen bu bütünlük bugün parçalan›yor. Birçok bat› kenti, hatta küçük
kentler, y›ld›z mimarlar›n damgalar›yla turistlere pazarlan›yor. Y›ld›z mimarlar da bunu kullanmay› seviyorlar, sosyal, kültürel
PROJE / PROF‹L
hatta çevresel ba¤lam onlar› çok fazla ilgilendirmeyebiliyor.
Örne¤in Zaha Hadid 2005 ‹stanbul
Dünya Mimarl›k Kongresi sonras›nda, davetli yar›flmac› mimar olarak ‹stanbul’da
önemli bir ifl ald›. Kartal bölgesi için kapsaml› bir kentsel tasar›m/mimari proje haz›rlamas› istendi kendisinden. O da haz›rlad›; ama bu sonuç hakl› olarak tart›flmalara
elefltirilere de neden oldu. Hiç tan›mad›¤›
bir ortama, tarihe, insanlara, kültür de¤erlerine soyut denilebilecek bir fikir getirdi. Sivil toplum ve örgütleri baflta olarak buna yerel yönetim birimlerinden de itirazlar geldi.
Sizin bize anlatt›¤›n›z yaklafl›mla da çeliflkili bir tutum bu. Sormak isterim; size ayn›
öneri getirilseydi, nas›l yaklafl›rd›n›z?
Büyük bir proje söz konusuysa, çok zor olurdu
elbette. Muhtemelen ofisimizi buraya tafl›rd›k
veya befl-alt› mimar ‹stanbul’a gelip bir süre burada yaflar, iyi yerli mimarlar› araflt›r›r, bulur,
onlarla iliflki kurar ve birlikte çal›fl›labilecek insanlarla bir ekip olufltururduk. Örne¤in Alvaro
Siza çok sevdi¤im bir mimard›r, çok da hofl, düflünceli bir insand›r. Ömrünün sonuna yaklafl›rken bugün art›k mimarl›k yapmak için Portekiz’in d›fl›na ç›kmak istemedi¤ini, Porto’da kalmak istedi¤ini söylüyor, çünkü yeri biliyor, oraya ait teknolojiyi tan›yor; bu daha rahat.
Bizler için de ‹stanbul’da bir proje yapman›z
güzel bir flans olurdu. Sadece proje aç›s›ndan de¤il, farkl› bir uygulama süreci ve modeli yaratmas› aç›s›ndan. Örne¤in Port Elisabeth liman projenizdeki gibi, kamu binalar›n›n mimari kimlikleri aç›s›ndan yeni mesajlar verebilirdiniz. Nas›l kullan›labilecekleri, topluma nas›l mal olabilecekleri, ya da
nas›l tan›mlanabilecekleri ve yeniden düzenlenebilecekleri gibi. San›r›m bu önemli bir
mesaj olurdu...
Zaman alan bir fley tabii. Bugün yaflad›¤›m›z
dünyada bir sorun da flu ki, binalar›n yap›m iflini verenlerin ço¤u ya politikac›lar ya da ifladamlar›. Bu insanlar›n da ufuklar› çok k›sa vadeli,
belki en çok befl y›l. Befl y›l içinde infla etmeleri
gereken bir projeleri var. Ve e¤er konufltu¤umuz türde inflaat projeleri yap›yorsan›z, uzun
zamana ihtiyac›n›z vard›r. Çünkü insanlar›n size
güvenmesi gerek ve bu güveni infla etmek için
de mimarl›¤›n zamana ihtiyac› vard›r. Konuflman›z gerek. Yani h›zl› üretim süreci ile al›flma/tan›ma süreci aras›nda bir çeliflki söz konusu. Örne¤in yak›n zamanda böyle bir ifl teklifi
geldi bize, söz etti¤im tan›ma sürecine ay›racak
vakit yoktu, biz de ifli reddettik.
Toplumda mimarl›k fikrini gelifltirebilmek
ve yayg›nlaflt›rabilmek çok önemli. Uygulamalar›n sürdürülebilir olmas› aç›s›ndan bu
tek çözüm. Sizin projelerinizde de özellikle
vurgulad›¤›n›z, kamusal hizmet ve kamusal
kat›l›m düflünceleri bu nedenle bugünün
çevre üretiminde yaflamsal bir noktada duruyor.
Önemli olan flu: ‹nsanlar size ne yapaca¤›n›z›
söylememeliler. Tersine, sizin önderlik etmeniz
gerek, yani düflünce gelifltirmek zorundas›n›z ki
insanlar bu düflüncelere inans›nlar, güvensinler
ve bunlardan olumlu yönde etkilensinler.
Günümüz mimarl›¤›nda, örnek verdi¤iniz
Alvaro Siza gibi toplumcu yaklafl›m› benimsemifl mimarlar›n say›s›n›n çok oldu¤unu
düflünüyor musunuz?
Güney Amerika’da, Hindistan’da, Avrupa’da ilginç ifller yapt›¤›n› düflündü¤üm mimarlar var.
Mesele flu: romantiklefltirilen yoksullu¤un fark›nda olunmas› gerek. ‹nsanl›k için mimarl›k
sahneye ç›kt›¤›nda bunu yapt›. ‹htiyac›m›z olan
fley, güvenilir bir mimarl›k kültürü oluflturmak
için çok çal›flan, iyi ve somut insanlard›r. Yaklafl›k üç y›l önce Peru’da, Ulusal Katolik Üniversite’nin dünyan›n çeflitli bölgelerinden on mimar› davet etti¤i bir kolokyuma kat›lm›flt›m. Güney Afrika’dan da gerçekten iyi ifller yapan ola¤anüstü insanlar vard›...
Pelip Konut Birimi, New
Brighton, Port Elizabeth,
1999
mimar•ist 2010/4
33
PROJE / PROF‹L
Bat› dünyas›nda özellikle y›ld›z mimarl›k
kavram› ve mimarlar› empoze ediliyor. E¤itim, uygulama ve medya onlar›n etkisi alt›nda...
Sorun, bu ak›ld›fl› delice küresel mimarl›k konusuna bir alternatif mimarl›k sunmak de¤il, o zaman da bir fleyin yerine baflka bir fleyi koymufl
oluyorsunuz. Örne¤in sürdürülebilirli¤i ele alal›m, çok yetenekli “biçim üreticiler” var, o ç›lg›n binalar› yap›yorlar... Dolay›s›yla, mimarl›¤›n
ne oldu¤unu hat›rlay›p oraya dönmek gerekti¤ini düflünüyorum. Do¤ru olan bu. Hepimiz
böyle çal›flmal›y›z.
Az önce söyledi¤ime bir örnek vereyim: Buraya gelmeden önce New York’ta MOMA’da
Small Scale, Big Change (Küçük Ölçek, Büyük
De¤iflim) isimli bir sergideydim. Serginin küratörünü tan›yordum ve ça¤r›ld›¤›mda kat›lmak
istemedi¤imi, çünkü bir sonraki “olay” olmak
istemedi¤imi söyledim. “Hay›r, hay›r” dedi bana, “sadece senin dünyada küçük fleyler yaparak
nas›l büyük de¤ifliklikler yaratt›¤›n› göstermek
istiyoruz.” fiimdi internet bloglar›na, Architectural Record’a bakt›¤›mda deniyor ki, “Bu sergi, yeni bir mimarl›k dalgas›n›n habercisi. Mimarlar art›k küresel e¤ilimlerden vazgeçiyorlar
ve yeniden insanlarla ba¤ kuruyorlar...” Fakat
hay›r! Bu da sadece baflka bir moda! As›l mesele, ö¤renci ve genç mimar nesillerini gelece¤e
Delft South Anaokulu,
Delft, Cape Town, 2002.
2005 Ulusal Baflar› Ödülü.
34 mimar•ist 2010/4
tafl›yabilecek ve bir de¤er yaratabilecek sa¤lam
bir mimarl›k kültürü için do¤ru temellerin nas›l
oluflturulaca¤›. San›r›m benim mücadelem bu...
Çok hakl›s›n›z. Konferans›n›zda da “sürdürülebilir”, “yeflil” mimari ve çevre düflüncesinin meslekte bir pazarlama arac› olarak
kullan›ld›¤›na dikkat çekmifltiniz. Binalar›n
sat›fl flans›n› ve gelir getirilerini yükseltmek
ve bu anlamda bir pazar yaratmak düflüncesiyle “ekolojik” özelliklerin etiketlefltirilerek
kullan›lmalar› sürecini yafl›yoruz.
Bence iyi bir mimar insanlar› dinler, amaca uygun yap› yapar, güzel mekânlar üretir: Sürdürülebilir yap› budur, hepsi bu.
San›r›m sorun bugün gerçek sürdürülebilirlik üzerine bir söylemi, kavramlar› gelifltirebilmek ve topluma tan›tabilmek.
Bir de flu var; son elli y›la bakt›¤›m›zda, biçimifllev tart›flmalar› vs. gibi düflünceler hep mimarl›k d›fl›ndaki alanlarda üretilmifl ve mimarl›¤a
girmifltir. Do¤rusu, di¤er disiplinlerden düflünceler ödünç alarak mimarl›¤›n baltaland›¤›n›
düflünüyorum. Ve mimarlar olarak o kadar güvensiziz ki, buna dur demiyoruz.
Her tasar›mda düflünsel bir yaklafl›m var
kuflkusuz. Ancak, bir ö¤retim üyesi olarak
mimarl›k e¤itiminde disiplinleraras› aç›l›mlar›n yarar›n› da yads›yam›yorum. Birçok
üniversitede mimarl›k, örne¤in kentsel planlama ve tasar›mdan kopart›lm›fl durumda,
ya da sosyal bilimlerle, ekonomiyle, çevre bilimleriyle iliflkileri kurulam›yor. Bu kolay
anlafl›l›r bir fley de¤il. Tabii ki, farkl› disiplinler ve alanlar aras›nda karfl›l›kl› etkileflim,
iflbirli¤i ve ortak araflt›rmalar flart. Bu tür
bir zenginleflme bugün kaç›n›lmaz. Di¤er taraftan sizin de de¤indi¤iniz gibi bu, mimarl›¤›n temelini zay›flatmadan yap›lmal›. Bu
kritik bir nokta.
Konuya nas›l bakt›¤›m› aç›klamaya çal›flay›m.
Sistem teorisinde, bir sisteme bakt›¤›n›zda sistemin bir s›n›r›n› çizersiniz, çünkü bir s›n›r belirlemezseniz sonsuza dek gider. Ve sistem mühendisleri der ki, iyi bir sistem mühendisi, s›n›r›
tam olarak nereye çizece¤ini bilen kiflidir. Bu,
bilimsel olarak rasyonel bir karar de¤ildir, sezgiseldir. Mimarl›kta da ayn› fleyin oldu¤unu düflünüyorum. Önemli olan, bir disiplin olarak mimarl›¤› koydu¤umuz yerde s›n›rlar› nereye çizdi¤imiz...
‹flbirli¤i modelleri yaratabilmek, tasarlayabilmek önemli.
...ve bu her ifl için her seferinde farkl› olacakt›r.
PROJE / PROF‹L
‹sterseniz biraz da ‹stanbul’dan konuflal›m.
‹stanbul hakk›ndaki ilk izlenimlerinizi merak ediyoruz. Bu ilk gelifliniz de¤il biliyorum
ama, kald›¤›n›z bu k›sa sürede mimarl›¤a dair izlenimleriniz neler oldu?
‹stanbul’da bir mimarl›k ö¤rencisi olabilmeyi
çok isterdim çünkü buras› mimarl›¤›n ö¤renilece¤i, yaflayan laboratuarlar içinde bence en s›ra
d›fl› olan›. 4000 y›ll›k bir kültür geçmifline, geleneksel yap›lara, dünyadaki en iyi binalar›n baz›lar›na sahip olmak büyük bir flans. Çok büyük
yap›lar›n d›fl›nda çok fazla ça¤dafl mimarl›k örne¤i görmedim. Gördüklerimin, dünyan›n herhangi baflka bir yerinde gördüklerimden bir fark› yok. Bu benim için büyük bir üzüntü oldu
çünkü ola¤anüstü tarihî yap›larla dolu bir flehir,
ama ça¤dafl yap›lar› çirkin...
Gördü¤üm modern yap›lar flehrin geçmiflinden bir fley ö¤renmemifller. Yani, eski insanlar›n
yap› yapma biçimlerine bak›yorum, sokaklar› tasarlama biçimlerine, ticaret yapt›klar›, yaflad›klar›, çal›flt›klar› mekânlara bak›yorum; sonra bütün bu ifl merkezlerini görüyorum, sokaktan soyutlanm›fl Amerikan tarz› yap›lar... Bence çok
trajik bir durum.
Red Location Müzesi
(Kontrollük: John Blair
Architects), New Brighton,
Port Elizabeth, 2005.
2007 Ulusal Baflar› Ödülü,
2005 Dünya Öncülük
Ödülü, 2006 Uluslararas›
RIBA Ödülü, 2006 Dedalo
Minosse Baflar› Ödülü.
S›ras›yla;
do¤u cephesi, giriflte
pergola ve saçak, sergi
galerisi,“An› Kutusu” ve
giriflin uzaktan görünümü.
(Foto¤raflar: David
Southwood)
Sizin mimarl›¤a, tasar›ma yaklafl›m›n›z s›kl›kla konufluluyor, mimarl›kta kamu fikriniz
tart›fl›l›yor ve toplumla mimarl›¤› buluflturan uygulamalar›n›z izleniyor. Bugünün
meslek prati¤i için acaba sizin acil önerileriniz neler olabilir?
Her fley öncelikle e¤itimden geçiyor. Onun d›fl›nda yap›labilecek en önemli fleylerden biri de
kurulufllar›n mimarl›k komisyonlar› oluflturarak
yar›flmalar açmas› ve devletin bunlara deste¤inin
sa¤lanmas›. Toplumun ilgisini çekebilmek, belirli bir bilinç düzeyine ç›karabilmek için yar›flmalara ihtiyaç vard›r. ‹spanya y›llarca böyle yar›flmalar düzenledi, görece küçük ölçekli projeleri genç mimarlara yapt›rd› ve Bat› Avrupa’dan
farkl› olarak bir büyük modern yap›lar gelene¤i
oluflturdu. ‹yi bir yar›flma düzenlemesi, iyi ve
güçlü bir mesle¤in oluflmas›na büyük katk› sa¤lar. Bafll› bafl›na bir e¤itim gibidir. Ayr›ca kamusal bir ilgi yarat›r. Ben insanlar›n mimarl›¤a ilgi
duymad›klar›na inanm›yorum, bu çok komik.
Size biri gelir ve bir ev yapt›rmak ister. Birlikte
oturursunuz ve nas›l yaflad›klar›n›, çocuklar›n›n
neler yapt›¤›n› vs. ö¤renmeye, anlamaya çal›fl›rs›n›z. Veya birisi gelir bir ofis binas› yapt›rmak
ister. Hiçbir zaman çöpü toplayan kiflileri ya da
ofis çal›flanlar›n› ya da sekreterleri ya da kap›da
dikilen görevliyi görmez, onlarla konuflmazs›n›z. Dolay›s›yla bence, insanlar mimarl›¤a ilgisiz
mimar•ist 2010/4
35
PROJE / PROF‹L
hale getirildi çünkü hiçbir zaman kendilerine
önemli olduklar› söylenmedi. Hep bir baflkas›
taraf›ndan tasarlanm›fl mimarl›¤› almak zorunda
kald›lar.
Mimarl›¤› bir sonuç de¤il, bir süreç olarak
görmek daha do¤ru olur san›r›m...
Hat›rlarsan›z MSGSÜ’deki konferansta bir kad›n bir soru sormufltu. Yaflad›klar› bölgede bir
kamu binas› yap›ld›¤›n› ve insanlar›n be¤enmedi¤ini anlatt› ve bu konuda ne yapabiliriz dedi.
Ben de bunun için bir sihir filan olmad›¤›n›
söyledim. Yap›lacak fley, insanlarla konuflmakt›r,
ama ifl bittikten sonra de¤il, önce...
Inkwenkwezi Ortaokulu
(Sonja Spamer Architects
ile), Du Noon, Cape Town,
2007. 2007 Bölgesel
Baflar› Ödülü.
Foto¤raflar:
Iwaan Baan (üstte).
Dave Southwood (yanda
ve altta).
Mimarl›kta demokrasiye, mekân›n demokratikleflmesine ait birçok örnek gösterdiniz
konferans›n›zda. Bu örneklerde mekân hem
fiziksel aç›dan demokratik olarak organize
ediliyor, hem de insanlara eflitlikçilik ve demokrasi fikirlerini sanat ve tasar›m üzerinden aktar›yor. Örne¤in sizin bir uygulaman›z üzerine okurken görmüfltüm ki, mekân›
tasarlaman›n ötesinde getirdi¤iniz fonksiyonlarla toplumsal baz› süreçleri de (örne¤in okuma-yazma seferberli¤i, gece çal›flma
kurslar› vb. gibi) öneriyorsunuz, destekliyorsunuz. Bunlar Türkiye için çok önemli
örnekler. San›r›m bu tür uygulamalarda yerel yönetimlerin deste¤i de önemli bir faktör
oluyor.
Her fleyi do¤ru yapm›fl olabilirsiniz, çok iyi tasar›m, iyi insanlar vs. fakat sonras›ndaki ifl yönetimi yap›s›n› kurmazsan›z bir ifle yaramaz. Örne¤in bir halk kütüphanesinde çal›flan bir kütüphaneciyi düflünün ki fazladan mesaiye kald›¤›nda kendisine para ödenmiyor. O zaman bu
kütüphaneci saat beflten sonra çal›flmayacakt›r
ama bunun karfl›l›¤› ödenirse veya bir yard›mc›
verilirse o zaman bu kütüphane kentte yetiflkinler için bir ö¤renme merkezi haline gelir. Mimarl›k için de ayn› fley söz konusu. Yerel yönetimlerin sorumluluk almas› gerekiyor.
‹stanbul’da son dönemde gerçeklefltirilen
fazla say›da kentsel dönüflüm, “soylulaflt›rma” projeleri var. Kent içinde önemli rant
de¤erleri yarat›l›yor, ancak bu yeni düzenlemelerde yerel halk ve farkl› kültür miras› de¤erleri göz ard› edilebiliyor. Bölge sakinleri
yerlerinden ediliyor ve ekonomik güçleri olmad›¤› için baflka alanlara göç etmeye zorlan›yorlar. Sizin ülkenizde, kentinizde de
benzer süreçler yaflan›yor mu?
Bu politik bir mesele. Güney Afrika için böyle
36 mimar•ist 2010/4
PROJE / PROF‹L
bir fleyin geçerli olmayaca¤›n› düflünüyorum
çünkü orada insanlar çok politize; harekete geçerler, gösteri yaparlar, parlamenterlerle görüflürler, bas›na giderler, herkesin üzerinde bask›
kurarlar. En baflta da bunu söylemeye çal›flm›flt›m; mimarl›k kültürüyle el ele giden baflka bir
fley, insanlar›n, kendi hayatlar›n›n idaresini ellerine alma yönündeki politik alg›lar› ve duyarl›l›klar›d›r. Bunlar› ellerinden alman›z çok zordur. Dolay›s›yla, insanlar›n, hak sahibi olduklar›n› bilmeleri gerek. Buldozerlerle gelip evleri
y›kmaya kalkt›klar›nda ve insanlar› oralardan
ç›kmaya zorlad›klar›nda “hay›r, bunu yapamazs›n›z” diyebilecek do¤ru hukuki düflünceye sahip olmak zorundalar. ‹zlenmesi gereken yol
budur.
Buna bir de bellek de¤erleri sorununu ekleyebiliriz. Kentsel mekânda belle¤in kültürel
bir de¤er olmas› konusu, sadece tarihî binalar için de¤il, modern mimarl›k miras› için
de geçerli. ‹stanbul’da son y›llarda bu konuda son derece ciddi sorunlarla karfl›laflt›k.
Atatürk Kültür Merkezi gibi tarihî ve sembolik bir de¤eri olan kültür merkezimiz ve
güçlü bellek de¤eri tafl›yan bir sinemam›z y›k›lmak isteniyor. Bu, günümüzde kapitalizmin bir yöntemine dönüfltü; belle¤in silinmesi ve “felaket” söylemi yarat›larak bambaflka amaçlara yer aç›lmas›. Biliyorsunuz
bunu Naomi Klein da No Logo yap›t›nda
ekonomik, siyasi aç›lardan ele alarak aç›klam›flt›. Yarat›lan “felaket söylemi” kullan›larak yeni sermayeci projelere ve pazarlama
yöntemlerine f›rsat verebilmek, daha da tehlikelisi kentsel mekân› bu amaçla kullanmak,
sosyal kültürel belle¤i yok sayabilmek...
San›yorum Birleflmifl Milletlerdi, 1960’larda varoflun tan›m›n› de¤ifltirdi ve fiziksel tan›mdan,
sosyolojik tan›ma çevirdi. Burada insanlar›n hâlâ bu argüman› kullanabilmelerine biraz flafl›rd›m çünkü genellikle kabul edilen odur ki, insanlar çok yoksul gibi görünen koflullarda yaflayabilirler ama güçlü bir topluluk kimli¤ine sahip olabilirler. Kenar mahallelerde yaflayan insanlar birbirleriyle konuflmuyorlar, bu sosyal varofltur. Bu, kentin kime ait oldu¤uyla ilgili bir
mesele; istedi¤i herhangi bir kent parças›n› al›p
istedi¤i flekilde gelifltirme hakk›na sahip özel giriflimciye mi ait, yoksa insanlar›n kendilerini belirli bir güvenlik düzeyinde kentin içinde konumland›rma haklar› var m›? San›r›m burada
yasal düzenlemeler önem kazan›yor.
Burada sadece fiziksel haklardan söz etmiyo-
ruz, bir de kamunun somut olmayan miras
de¤erleri üzerindeki haklar› var. Her bireyin
kendi an›lar›ndan kaynaklanan, toplumun
ortak belle¤inde yeri olan özel mekânlar ve
hikâyeler bunun parçalar›. Ancak bugün
yetkili yönetimler bu tür manevi kültür de¤erlerini rahatl›kla göz ard› ederek de¤eri
sadece rant üzerinden tan›ml›yorlar ve bunu
da geliflme olarak adland›rabiliyorlar. Sizin
bu konudaki deneyimleriniz nas›l, yine baflar›l› Port Elisabeth liman projesi örne¤i var
hemen an›msad›¤›m...
Güney Afrika’da çok iyi bir miras hukukumuz
var. 50 y›ldan yafll› binalar› y›kamazs›n›z. Nokta. Ancak yerel yönetimden izin al›rsan›z yapabilirsiniz bunu. ‹zin almadan d›fl cephede bile
de¤ifliklik yapamazs›n›z, penceresini de¤ifltiremezsiniz. Bir bina 50 y›ldan eskiyse, yerel yönetimin izni olmadan hiçbir de¤ifliklik yapamazs›n›z. fiu anda yapmaya çal›flt›¤›m›z fley 50 y›ldan
genç modern yap›lar› da kay›t alt›na alabilmek.
St. Cyprians Okulu Sosyal
Merkezi, City Bowl, Cape
Town, 2009.
mimar•ist 2010/4
37
PROJE / PROF‹L
Bizim sorunumuz sizin Türkiye’de yaflad›klar›n›zdan daha farkl›. Tüm ülkede toplam
3000 mimar var. Yasal düzenlemeleri yönetecek, denetleyecek kiflilerin eksikli¤ini yafl›yoruz.
Bizim üniversite bu konuda yar› zamanl› bir
master program› açt› ve mimari miras hukuku
konusunda yeni bir nesil yetifltirmeye çal›fl›yoruz. Genifl ölçekte, insanlar›n neler yap›p neler
yapamayaca¤›n› belirleyen yasal düzenlemelerimiz var. Ama önemli olan bu konuda uzmanlafl›p yasalar›n do¤ru uygulanmas›n› sa¤layacak
yetiflmifl insanlar›n olmas›.
Cape Town Üniversitesi’ndeki ö¤rencileriniz hakk›nda neler söyleyebilirsiniz? Sizin
yaklafl›m›n›za nas›l bak›yorlar?
Hepsi çok ak›ll› çocuklar. Ülkedeki en iyi lisans
e¤itimini al›yorlar. Ama çok ortadalar. Baz›lar›n›n, mezun olduktan sonra ne yapmak istedi¤ine dair çok iyi, net düflünceleri var, fakat ço¤u
çok tuhaf bir dijital teknoloji ve internet dünyas› içinde yetifltiler. Bilgiye eriflim artt›kça, sa¤lam temelli gerçek bilginin azald›¤›na inan›yorum. Dolay›s›yla, pek çok fleyden haberlerinin
oldu¤u ama çok az bilgi sahibi olduklar› bir
dünyada yafl›yorlar. Ve biz de bu bilgi temelini
yeniden kurmaya çal›fl›yoruz ki bu da çok zor
bir fley. Fakat genifl anlamda toplumu ilgilendiren konularla ilgilenmeye çal›flan ö¤rencilerin
yeni bir ruh oluflturmaya bafllad›¤›n› da söylemek zorunday›m.
E¤itimde cinsiyetler aras›nda denge nas›l?
Baflar› oranlar›nda bir farkl›l›ktan söz edebilir miyiz?
K›z ö¤renciler yüzde 55 oran›yla ço¤unlu¤u
Jo Noero:
“We Have to Reclaim the Ground that We Have Lost by
Locating Theory and Knowledge in Architecture Itself”
Interview by Deniz ‹nceday›
We have aimed at sharing Jo Noero’s approach to the profession with our
colleagues by organizing his conference titled “The Everyday and The
Extraordinary” as part of the “Architecture and Urban Festival” held by the
Istanbul Metropolitan Branch of Chamber of Architects of Turkey. In the same
scope we have also prepared an exhibition of his works as the Noero Wolff
Architects Office. And in this issue we are presenting the interview with Jo Noero
who is known with his discourse as “Architecture is, first of all, a social art
directed by the society and people.”
In this global relations and developments process Noero has his own unique
identity with his different approaches to the profession. Seeing the design
process and the architectural product as a part of social justice, democracy and
peaceful solutions, he believes that besides its being aesthetical and useful
architecture needs to have a meaning within the daily life.
We hope to continue to follow his future works and his architectural attitude
against the new world order under change.
38 mimar•ist 2010/4
oluflturuyorlar. En baflar›l› ö¤rencilerimiz onlar
aras›ndan ç›k›yor her y›l. Fakat ayn› baflar›y› uygulamada görmüyoruz, Güney Afrika’daki büyük projeleri yürüten bir kad›n mimar olmad›
henüz. Çok baflar›l› kad›n mimarlar mezun ediyoruz, mesle¤e bafll›yorlar fakat her nedense o
büyük projelerin bafl›na geçmediler henüz. Bunun nedenini bulmaya çal›fl›yoruz, çünkü Güney Afrika’daki uygulamalarda hâlâ erkekler hâkim. Büyük bir uygulama projesinde bir kad›n
CEO’muz yok.
San›r›m bu sadece mimarl›k için söz konusu
de¤il, hemen her alanda bu tür sorunlarla
karfl›laflabiliyoruz.
Fakat bunun için bir neden göremiyorum, çünkü tan›d›¤›m pek çok kad›n mimar›n çocu¤u
yok örne¤in, kayg›lanacaklar› bir “aile hayat›”
filan yok, tamamen ifllerine ba¤l›lar, çok yetenekliler, ama öyle görünüyor ki bir fley onlar›
durduruyor. Bunun araflt›r›lmaya de¤er bir konu oldu¤unu düflünüyorum çünkü kad›nlar›n
okula girmesi ve oranlar›n onlar lehine çevrilmesi için çok çal›fl›yoruz ve bunun sonucunu
meslek yaflam›nda da baflar›l› uygulamalarda
görmek istiyoruz. Dünyada da bunun çok tekil
örnekleri var.
Mimarl›k ö¤rencilerinin derin düflünürler
oldu¤una inan›yorum. Tasar›m, problem çözmek de¤ildir, o mühendisin iflidir. Tasar›m, kritik kararlar almakla ilgilidir. Asla bir do¤ru ya da
yanl›fl yoktur. Ve çok derin süreçleri kapsar, çok
zaman al›r. Di¤er yandan, baflka mesleklerde
yüzeysel ö¤reniciler vard›r: bir art› bir eflittir iki.
Derin düflünürlerle yüzeysel ö¤renicileri h›rs,
istek, baflar› odakl› olma aç›s›ndan karfl›laflt›r›rsan›z, yüzeysellerin daha istekli ve baflar› odakl›
oldu¤unu, derin düflünürlerdeyse bunun düflük
seviyede kald›¤›n› görürsünüz. Bunun nedenlerinden biri, derin düflünme sürecinin insan›n
zaman›n›n ço¤unu almas›d›r, baflka bir fley yapmaya vaktiniz kalmaz. Oysa yüzeysel olanlar ifli
çabucak halleder ve geriye bol miktarda zamanlar› kal›r. Bu yüzden deriz ki, bir mimarl›k okulundan ç›kanlar›n yüzde ellisi bir kentteki bütün
büyük binalar› yapacakt›r. Çünkü iflin bitirilmesi için minimum gereklilikte çal›fl›rlar ve sonra
bir sürü fley yapacak enerjileri kal›r. Ama derin
düflünürler tasar›ma o kadar yo¤unlafl›rlar ki
baflka hiçbir fley yapamazlar ve her zaman arka
odadaki kifli olarak kal›rlar.
Demek ki ihtiyac›m›z olan fley istekli, tutkulu, baflar› odakl› derin düflünürler!
Size bu güzel söylefli için çok teflekkür ederim.
DOSYA
‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR
Dosya
‹stanbul’un Semtleri: Üsküdar
Mimar.ist elinizde bulundurdu¤unuz bu say›dan bafllayarak her y›l bir dosya konusunu ‹stanbul’un
semtlerine ay›rmay› tasarl›yor. Yerleflim monografileri olarak da adland›rabilece¤imiz bu
çal›flman›n gündeme tafl›nmas›n›n temelde üç nedeni oldu¤u söylenebilir. Bunlardan ilki, farkl›
kentsel politikalar ba¤lam›nda h›zla dönüflmekte oldu¤unu duyumsad›¤›m›z bu dönemde
yerleflmelerin haf›zalar›na tan›kl›k etme ere¤i olarak aç›klanabilir. ‹kincisi ise, dönüflümün izlerini
kentsel doku ve toplumsal yaflam üzerinden tart›flmakt›r. Son olarak, yerleflmeler özelinde farkl›
perspektifler çizilme olanaklar›n› araflt›rman›n dosya kurgusunun tamamlay›c› bir parças› olarak
öne ç›kt›¤› dile getirilebilir.
Böylesi bir hedefle yola ç›kt›¤›m›z bu dosyada son y›llarda ‹stanbul’un belki de en fazla de¤iflime
tan›kl›k eden semtlerinden biri olan Üsküdar’› ele ald›k. Bu çerçevede izleyen sayfalarda öncelikle
H. Besim Çeçener’in Üsküdar’daki de¤iflimi kentsel doku ve toplumsal yaflamdaki izleri üzerinden
tart›flt›¤› ve dönüflümü “soylulaflt›rma”dan öte, bir “soysuzlaflt›rma” deneyimi olarak ortaya
koydu¤u yaz›s›n› bulacaks›n›z. Do¤an Hasol ise kendi yaflam›ndan yola ç›karak bizi Üsküdar’›n
haf›zas›nda bir yolculu¤a götürüyor. Üsküdar Meydan›’n› mercek alt›na alan makalelerinde
Z. Hale Tokay ve Serap Da¤tafl, tarihsel süreçten bugüne meydan› oluflturan ve dönüfltüren
dinamikleri gözler önüne seriyorlar. Bilge Ulusay Alpay Üsküdar’da ulafl›m sistemini Üsküdar
Meydan›’n› merkez alarak inceliyor. fiehrazat Karagöz ise Marmaray kaz›lar› sonucunda ulafl›lan
arkeolojik buluntular› aktaran yaz›s›nda bizi ‹stanbul’un geçmifline ait ilginç sonuçlarla bafl bafla
b›rak›yor. Üsküdar’› sinematografik aç›dan inceledi¤i yaz›s›yla Ayla Ayy›ld›z Potur okuyucuyu
Üsküdar imgeleminin derinliklerine tafl›yor. Murat fiahin ise Salacak’›n de¤erleri ve imgesi
üzerinden bugününe dair gelecek perspektifleri sunuyor. Son olarak Acar Avunduk Üsküdar
Selimiye Camisi ve Külliyesinin restorasyonunu bizlerle paylafl›yor.
Kuflkusuz Üsküdar’a belirli bir çerçeveden bakt›¤›m›z bu ilk deneyimimizde dosyan›n baflta
koydu¤umuz hedeflerin tümünü tart›flt›¤›n› öne sürmek haks›zl›k olacakt›r. Üsküdar’a farkl›
perspektiften bakan metinlerin, izleyen say›larda katk›lar›n›zla geliflece¤ini umuyoruz.
Dosya Editörü: Ayflen Ciravo¤lu, Yrd. Doç.Dr.
YTÜ Mimarl›k Fakültesi Mimarl›k Bölümü
mimar•ist 2010/4
39
‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR
DOSYA
Üsküdar’›n Önlenemeyen Yozlaflmas›!
H. Besim Çeçener
E
debiyat türlerinden biri olan monografi,
genellikle bir kifli ve/veya köklü bir aile ile
ilgili araflt›rmad›r; onlar›n sosyal, ekonomik ve
kültürel düzeylerinin incelenmesidir. Ancak
kent biliminin yaflayan bir varl›k olarak betimledi¤i kentsel yörelerle ilgili monografiler de yap›labilir. Bu incelemeler daha çok, art›k kaybolmufl veya de¤iflikli¤e u¤ram›fl co¤rafi yöreleri
kapsar. Mimar.ist dergisinin bafllatt›¤› bir dizi
“kentsel monografi”nin Üsküdar’dan bafllat›lm›fl olmas›, bana göre çok isabetli olmufltur.
Çünkü Üsküdar, 1850 ile 1920 y›llar› aras›nda
çok h›zl› de¤iflime u¤rayan Beyo¤lu ilçesinden
sonra, ayn› h›zda de¤iflime u¤rayan ikinci yerleflme alan› olmufltur. Ancak, hemen söylemek
gerekir ki, Beyo¤lu’nun nitelikli de¤iflimine karfl›n Üsküdar, soysuz denecek kadar topyekûn
bir de¤iflime u¤rat›lm›flt›r. Bugün yafl› ellinin alt›nda olan kuflaklara, o eski soylu Üsküdar’› anlatmadan böyle bir monografi yazmak olanaks›zd›r. Genç okurlara eski Üsküdar’› anlatmadan evvel, olaya öncülük eden Beyo¤lu ilçesi
de¤ifliminin çok farkl› nitelik ve niceli¤ine özet
olarak de¤inmek gerek.
Eski ad› “Pera” olan yerleflim alan›, surlarla
çevrili Galata’da konufllanan yabanc› temsilcilik-
Soka¤a bakan balkonu
olan ender konaklardan
biri; Ayazma semti.
40 mimar•ist 2010/4
lerin, Kanuni Sultan Süleyman devrinde gemicilerden tedirgin olarak surlar›n d›fl›na tafl›nmas›
ile oluflmaya bafllam›flt›r. Bu prestijli yerleflim,
ticaretle zenginleflen Levantenleri ve gayrimüslimleri k›sa süre içinde bu alana çekmifl, yöre o
tarihten sonra çekici niteli¤ini kaybetmemifltir!
Yabanc› devletlerin temsilciliklerinin varl›¤› esasen daha önce bafllam›fl olan Avrupa ülkeleri ile
Osmanl› Devleti aras›ndaki ticari iliflkilere arac›l›k eden Levantenlerin, bu yerleflim de¤iflikli¤inin do¤al görülmesine sebep olmufltur. Ancak,
yapt›klar› ticari arac›l›ktan çok zengin olan bu
toplumsal s›n›f, zenginliklerini sergilemekten
korktuklar› için kendilerine uzun süre Avrupa
mimari tarz›nda görkemli konutlar yapamam›fllard›r. Bizim bugün koruma alt›na ald›¤›m›z ve
“do¤u eklektikli bat› mimarisi” olarak betimledi¤imiz binalar, “Tanzimat Devrinde” sadece
Levantenlere tan›nan ayr›cal›kl› mülkiyet haklar› ile oluflmufl görkemli binalard›r. Büyük Avrupa ülkelerinin garantisi alt›na al›nan servetlerini
korkmadan ortaya ç›karan Levantenler, farkl›l›klar›n› göstermek ve özledikleri Avrupa kültürüne göre yaflamak için, bat›dan birçok mimar getirdiler. Avrupa tarz› evlerinin içini o mimariye
uygun olarak tefrifl ettirdiler. Bu büyük kentsel
dönüflüm, yaklafl›k 1850’den 1920 y›llar›na kadar sürmüfltür. Olay, tam anlam›yla bir gentrifikasyondu. Yani soylulaflt›rmayd›. Günümüzde,
Beyo¤lu’nda be¤enilmeyen ve topyekûn y›kt›r›lan konutlardan sadece iki örnek kalm›flt›r.
Oysa inceleme konumuz olan Üsküdar’da
son elli y›l içinde yap›lan topyekûn de¤iflim, tam
aksine, çok soylu bir kentsel bölgenin gerek mimari gerek sosyal yaflam olarak soysuzlaflt›r›lmas›d›r! Bunun bir imar plan›na dayal› olarak yap›lm›fl olmas› ise en hafif deyimiyle bir yüzkaras›d›r! Çünkü o plan, gerek kent bilimi kurallar›na, gerek imar mevzuat›na ayk›r› bir pland›.
Öncelikle, ortada 6785 say›l› “‹mar Kanunu”nun amir hükmü gere¤ince yap›lmas› gereken bir “Naz›m ‹mar Plan›” yoktu. O nedenle,
planlanan 495 hektar (Üsküdar’›n yo¤un merkez mahallelerinin toplam büyüklü¤ü) alan›n
DOSYA
‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR
bilimsel aç›dan hedef nüfusu saptanamam›flt›.
Hedef nüfusun bilinmemesi nedeniyle sosyal ve
teknik altyap› tesislerinin plan ve programlanmas› da mümkün olamad›. Su, elektrik, telefon,
gaz ve kanalizasyondan sorumlu olan kurumlar
ayr› ayr› oldu¤undan, cadde ve sokaklar defalarca kaz›ld›. Kapasite hesaplar› yap›lamad›¤›ndan,
yeni döflenen tesisatlar k›sa bir süre sonra yetersiz kal›p tekrar yap›lmak zorunda kald›. Hiç
kimse, devlet kesesinden yap›lan bu savurganl›¤a karfl› ç›kamad›. Çünkü as›l yanl›fll›¤›n plans›zl›ktan kaynakland›¤› dile getirilemedi.
Halk›n günlük yaflam›n› do¤rudan etkileyen
bu teknik altyap› olumsuzlu¤u yan› s›ra, “Uygulama ‹mar Plan›”n›n temel sorunlar›ndan biri
olan sosyal altyap› çözümlerinin hiçbiri ele al›nmad›. Kentsel yaflam›n en önemli sorunlar›ndan
biri olan ilk ve ortaö¤retim okullar›, planda her
ne kadar baz› parsellere yerlefltirilmesine karfl›n,
o parsellere tan›nan spekülatif inflaat haklar› nedeniyle çok yüksek de¤er kazand›klar›ndan, kamulaflt›r›lmalar› adeta imkâns›z hale geldi. Milli
E¤itim Bakanl›¤›, sorunun çok küçük bir bölümünü, mevcut okullar›n bahçelerine ek binalar
infla etmekle çözmeye çal›flt›. Yani, çocuklar›
oyun oynamaktan mahrum etti. Okulda oyun
oynamalar› engellenen bu çocuklar için okul saatleri d›fl›nda oynayabilecekleri alanlar da plan›n
önemli eksiklerinden biriydi. Bir süre asfalt yollarda oynayan çocuklar, her caddenin ve soka¤›n özel otopark haline gelmesiyle, bu olanaktan bile mahrum oldular. Kuflkusuz, sosyal altyap›lardan sa¤l›k tesisleri, parklar, küçük çocuk
oyun bahçeleri, kütüphaneler, tiyatro ve sinemalar, kültür evleri, merkezi çarfl›, semt pazaryerleri, aç›k ve kapal› spor alanlar› vb. sosyal altyap›lara da “Uygulama ‹mar Plan›”nda yer verilmemesi veya verilmifl olanlar›n da gerçeklefltirilmemesi, en az ilk ve ortaö¤retim okullar› kadar Üsküdar halk›n› olumsuz etkilemifl ve etkilemektedir.
Bu monografinin bir elefltiriye dönüflmesinin önemli nedenleri var. bunlardan en önemlisi, Üsküdar’da yaflayan ve elli yafl›n alt›nda olan
Üsküdarl›lar›n, o nostaljik Üsküdar’› yaflamam›fl
olmalar› ve apartman yaflam›n› kaç›n›lmaz yazg›
olarak kabul etmeleridir. Oysa biz yafll› Üsküdarl›lar, apartman yaflant›s›n›n bir yazg› olmad›¤›n›, insan do¤as›n›n ayd›nl›k, sa¤l›kl› ve müstakil konutlarda yaflamak oldu¤unu geçmifl deneyimlerimizle çok iyi bilmekteyiz. Bildi¤imiz bir
baflka fley, apartman yaflam›n›n ça¤›n gere¤i ve
konut mimarisinin de bir reform oldu¤u yanl›fl
bilincinin gençlere afl›land›¤›d›r. Oysa apartman
yaflant›s› bir ekonomik edimdir. As›l amac›, kapitalist sistemde ücretle çal›flan kiflilerin konut
gereksinimini ucuzlatmak ve ücretlerini azaltmakt›r! Çünkü kapitalizmin bir sonraki aflamas›
olan emperyalizm, emek sömürüsüne dayanmaktad›r.
Tümüyle yok etti¤imiz Üsküdar’›n üstünlükleri neydi? ‹nsan fiziki ve moral sa¤l›¤›na
yapt›¤› katk›lar nelerdi? Günümüzün konforuna
sahip olmamas›n›n günah› o güzel ahflap evlerin
miydi? Altyap› konforu ile onarmak olana¤› yok
muydu?!.. Kuflkusuz vard›.
Her fleyden evvel bu konutlar, onu yapt›ran
ailenin özgün ve özel gereksinimlerini çözümlemek için infla edilmifllerdi. Kullananlar›n toplum içindeki sosyal konumunu yans›t›rlard›.
Günümüzde ticari amaçlar için infla edilen
apartman dairelerinin dayatt›¤› fiziki ortama göre yaflam tarzlar›n›n de¤ifltirmek zorunlulu¤u
yoktu. Tan›mad›klar› ve uyuflamayaca¤› baflka
ailelerle ortak kullan›m›n yaratt›¤› sorunlar söz
konusu de¤ildi. Bir ailenin en önemli fleyi olan
aile mahremiyetini korurlard›. Her evin, o ailenin sosyal ve ekonomik düzeyine göre bir bahçesi mutlaka olurdu. O bahçede süs ve meyve
a¤açlar› yetifltirirler, çiçek zevkini giderirlerdi.
O nedenle, insanlar do¤a sevgisine sahiptiler.
Bu bahçeler, evcil hayvan beslemeyi kolaylaflt›-
‹nsanca yaflamaya olanak
veren kent yerleflme
örne¤i; ‹mrahor semti
(üstte).
Simetri¤in en güzel
örneklerinden biri olan bu
büyük ev, 19. yüzy›l›n
sonunda dahi Türk
mimarisinin
tükenmedi¤inin kan›t›d›r;
Do¤anc›lar tepesi (altta).
mimar•ist 2010/4
41
‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR
DOSYA
42 mimar•ist 2010/4
r›r, özellikle çocuklar hayvan sevgisi ile büyürlerdi. Sokak cephesinde yer alan yüksek bahçe
duvarlar›, aile mahremiyetini korumakla birlikte, soka¤›n da sükûnetini korur, s›cak yaz günlerinde geçenlere gölge sa¤lard›. Üzerlerinden
soka¤a sarkan çiçekli sarmafl›klar soka¤› süslerken kentli olman›n kente ve di¤er kentlilere sayg›l› olma gere¤inin niflanesi olurdu. Kimse çöplerini soka¤a atmaz, s›k s›k evinin önünü süpürürdü. O nedenle, genellikle arnavut kald›r›m›
olan sokaklar, ayn› malzemeden olan yüksek
bahçe duvarlar› ile ahenk kurar, adeta o evin
parças› gibi alg›lan›rd›. Arnavut kald›r›mlar› aras›ndan ç›kan otlar duvarlardan sarkan çiçeklere
efllik eder, yoldan geçen insanlar›n estetik duygular›n› güçlendirirdi. Sokak kaplamas›n›n bir
di¤er yarar›, ya¤mur sular›n› toprak alt›na s›zd›r›p sokakta birikmesini önlemesi, e¤imli yerlerde ya¤murun sel olmas›n› engellemesi idi. Eksi
kent dokusunun bir özelli¤i de bat› ülkelerinde
oldu¤u gibi büyük meydanlar olmay›fl› idi.
Çünkü sakin ve dingin olan eski insanlarda,
toplu gösteri gelenekleri yoktu. Dolay›s›yla
meydana da gerek yoktu. Buna karfl›n, büyük
camilerin an›tsal a¤açl› avlular› vard›. Bu a¤açlar, genellikle ç›nar, atkestanesi ve çitlembik
olurdu. Sokaklar› yeflillendiren bir baflka fley hazirelerdi (mescit ve tekkelerin özel küçük mezarl›klar›). S›k s›k rastlanan bu mezarl›klar›n
a¤ac› mutlak servi olurdu. Küçük ve flirin mezarl›klar, asli görevlerinin yan› s›ra önemli bir
psikolojik görevi de yerine getirirdi. Müslüman
mahallelerinde oturan kifliler, ölümü an›msatan
bu mezarl›klarla ömürleri boyunca iç içe yaflad›klar›ndan, Müslümanlar için ölüm ola¤an bir
fley olarak kabul edilirdi.
Üsküdar, fiziki aç›dan bütün bu güzelliklere
sahip bir ilçe idi. Ancak sosyal aç›dan da övgüye
lay›k nitelikleri vard›. Ayn› mahallede oturan kifliler kendilerini adeta akraba gibi kabul ederlerdi. Yafll›lara sayg›, küçüklere sevgi duyarlard›.
Sokakta karfl›laflanlar selamlafl›p hal hat›r sorarlard›. Sorunlar› olanlara içtenlikle yard›m etmeye çal›fl›rlard›. Yaln›z yaflayan yafll›lar› yaln›z b›rakmazlard›. Kimsenin aç kalmas›n› göz ard› etmezlerdi. (oysa günümüzde, on daireli bir
apartmanda oturan kiflinin, merdivende karfl›laflt›¤› komflusuna selam dahi vermemesi, apartman yaflam›n›n getirdi¤i kötü bir yabanc›laflmad›r.) Müslüman ailelerin akflam komflulu¤u gelene¤i, tüm mahalleyi büyük bir aile haline getirirdi. Müslüman olmayan mahallelerde ise ev ifllerini bitiren han›mlar›n “kap› önü muhabbetleri” ünlüydü.
Çocuk e¤itiminde de baz› gelenekler vard›.
‹lkokul ça¤›na gelmemifl çocuklar, genellikle
sokakta oynat›lmazd›. Onlar›n oyun alanlar›,
kendi bahçeleri idi. O tarihlerde yüksekö¤renimin alt›nda ilk, orta ve lise olarak üç kademe
vard›. ‹lk ve ortaö¤renim ça¤›ndaki çocuklar
kendi mahalleleri içinde, uygun bir bofl arsay›
bulur, sekiz y›l boyunca o arsada çeflitli oyunlar
oynarlard›. Çelik-çomak, birdirbir ve kullan›lm›fl tenis toplar› ile futbol bafll›ca oyunlar› idi.
Çember çevirmek, k›fl›n karl› havalarda merdivenlerle yokuflta kaymay› da çok severlerdi.
Uzuneflek diye adland›r›lan sak›ncal› bir oyunlar› da vard› ama anneler bu oyundan pek hofllanmazd›. Yaz aylar›n›n favori oyunlar› gece oynanan saklambaçt›. Alelacele akflam yeme¤ini yiyen çocuklar soka¤a f›rlar, geç saatlere kadar ba¤›ra ça¤›ra oynarlard›. Annelerin onlar› eve sokmalar› biraz zor olurdu! Ancak ne yaz›k ki aileler bu oyunlara k›z çocuklar›n› sokmazlard›.
Onlar, ip atlama, seksek ve kayd›rak gibi oyunlar oynarlard›. ‹lginçtir, bu oyunlar› oynayan
çocuklar›n bir grubu olurdu. Her mahallede,
oyun arsalar› farkl› üç befl grup olurdu. Bu
gruplara girmek çok zordu. Uzak sokaklarda
oturanlar› kadrolar›na almazlard›. Zaten anne
ve babalar da ailesini tan›mad›klar› çocuklar›n
bu gruplara girmesine engel olurlard›. Yani olay,
ailelerin uzaktan denetimi alt›ndayd›. Bu denetimi, biraz daha yak›ndan, a¤abeyler ve ablalar
yaparlard›.
Sokak kültürü bu küçükler için, yaflama haz›rlanma misyonunu tafl›rd›. Baflkas›n› sevmelerini sa¤lar, paylaflmay› ö¤renirlerdi. Özverili
olurlard›. Kötü ve iyinin ay›r›m›n› yaparlard›.
Dayan›flman›n güç yaratt›¤›n› keflfederlerdi. Bu
dayan›flma bazen ömür boyu sürerdi.
Bat› ülkelerinden ald›¤›m›z gentrifikasyon
deyimi, o ülkelerde toplumun en alt s›n›flar›n›n
s›f›rdan oluflturduklar› düflük standartl› kentsel
yerleflim alanlar› için kullan›l›r. Pozitif nitelikli
bir deyimdir. Çünkü soylulaflt›rma olarak dilimize çevrilen bu deyim, ekonomik aç›dan çok
zay›f olan toplum katlar›n›n, düflük standartl›
yaflamlar›n› sa¤l›kl› hale getirmek demektir.
Gentrifikasyon eyleminin içeri¤inde, o yörelerde yaflayanlar›n yaflam›n› yükseltmek, bir üst s›n›fa ç›karmak amac› vard›r. Onlar› kendi yerlerinden ç›kartmak bizim “gecekondu” dedi¤imiz evlerini y›kmak, yerine daha üst s›n›flar›n
standard›na uygun konutlar yapmak de¤ildir.
Hele bunu bir kazanç sa¤lamak için yapmak hiç
de¤ildir! Gentrifikasyon olay›, devletin yapmas›
gereken bir görev ve sorumluluktur. Geçmiflte
DOSYA
‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR
Beyo¤lu’nda yaflanan olay de¤iflik bir soylulaflt›rmad›r. Levantenlerin kendi standartlar›na uymayan konutlar›n›n adeta restitüsyonudur.
Kendilerinin finanse ettikleri bir olayd›r. Ancak
gene de, kendi ekonomik koflullar›na uygun bir
gentrifikasyon olarak kabul edilebilir.
Son 50-60 y›l içinde Üsküdar’da yaflanan,
sonra di¤er semtlere s›çrayarak Anadolu’nun di¤er kentlerine yay›lan olay, san›r›m dünyada örne¤i olmayan bir sistemdir. Olayda, gerek fiziki,
gerek kültürel aç›dan herhangi bir soylulaflt›rma
yoktur. Tam tersine, gerek fiziki, gerek kültürel
bir “katliam” söz konusudur! Yukarda gençler
için yapt›¤›m eski Üsküdar betimlemesinden de
anlafl›laca¤› üzere, Üsküdar, sadrazamlar›n, vezirlerin, paflalar›n konuflland›¤›, son derece yüksek standartl› bir kentsel aland›. Cumhuriyetimizin bafllar›nda köklü ailelerin yaflad›¤› bir
co¤rafyayd›. ‹lk darbe, aç›lan tütün depolar› oldu. Olanakl› aileler, Üsküdar’› terk etmeye bafllad›. Görkemli ve soylu konaklar›n her birine
dört befl aile s›¤›nd›. Üsküdar, adeta iflçi mahalleleri haline geldi. Kültür çat›flmas› kaç›n›lmazd›. Boflalan evlerin kiralar› çok düflüktü. Mal sahipleri atalar›ndan kalan bu soylu evleri gözden
ç›kartt›. Onar›lmayan ahflap evler giderek harap
oldu. Ama gene de soylu nitelikleri yok olmad›.
1960 askerî darbesinden sonra, 5500 yüksek
rütbeli subay emekli edildi. Sadece onlara,
emekli ikramiyesi iki kat olarak ödendi. Hemen
hemen hepsinin evi yoktu. Ellerine geçen 40
bin lira ile bahçeli müstakil ev al›nam›yordu. ‹flte yukarda “dünyada efl olmayan sistem” dedi¤im “arsa karfl›l›¤› daire sistemi” o zaman keflfedildi. Emekli subaylar ikramiyeleri ile 120 metrekarelik bir daire alabileceklerdi. Tercih ettikleri semt, Selimiye K›fllas›’n›n bulundu¤u Selimiye Mahallesi idi. Uygulama h›zla bafllad›. Kadastro Kanunu sat›fllar› engelliyordu. Hükümet
1964 y›l›na Kat Kanunu’nu ç›kar›p sorunlar›
çözdü. Ortada imar plan› yoktu. Belediye, bu
yeni keflfedilen sistemin çal›flmas›n› sa¤lamak
için tüm parsellerin inflaat haklar›n› dört befl kat
art›ran bilim d›fl› bir “Üsküdar ‹mar Plan›” yap›p onaylad›. ‹nflaat konusunda hiçbir bilgisi olmayan kifliler kendilerine “mütayit” (!) kartlar›
bast›r›p 8-10 daireli apartmanlar yapmaya bafllad›. Ortaya kifliliksiz bir mimari ç›kt›. Önce Selimiye Mahallesi’ndeki görkemli ve soylu ahflap
evler yok oldu. Ve k›sa say›labilecek bir zaman
içinde Üsküdar’daki tüm ahflap evler y›kt›r›ld›.
Olay›n ilk bafllad›¤› Üsküdar, ilk tükenen “kentsel sit alan›” oldu. Çünkü o tarihlerde gerek koruma mevzuat›nda, gerek imar mevzuat›nda ya-
sal “sit” kavram› ülkemize 1973 y›l›nda 1710
say›l› “Eski Eserler Kanunu” ile geldi. Ama art›k
Üsküdar’› kurtarmak için zaman çok geçti. O
nedenle, Üsküdar’›n önlenemeyecek yozlaflmas›
gerçekleflti!...
H. Besim Çeçener, Mimar
Valide Sultan Camii
avlusu: Can›n› cami
avlusuna borçlu olan bir
ç›nar a¤ac›!...
Uncontrollable Degeneration of Üsküdar
As a class of literature, monograph is a research about someone and/or a old and
well-known family; their social, economical and cultural world is investigated.
However, monographs can also be done for an urban place which is described as
a living being by the discipline of urban planning. Those researches mostly cover
the places that have been lost or changed.
Writing a monograph of Üsküdar is impossible without narrating that old noble
Üsküdar to the generation younger than fifty today. And there are important
reasons for this monograph to turn into a criticism. The most important one is
that the residents of Üsküdar younger than fifty did not experience that nostalgic
Üsküdar and have accepted the life of apartment blocks as an unavoidable
destiny. But we, the old residents, do know very well through our previous
experiences that a life within apartment blocks is not a destiny and that the
human nature requires to live in lightened, hygienic, detached houses. It is
imposed to the young generation that the life of apartment blocks is a need of our
times and this type of housing architecture is a reform. In fact the apartment
block is an economical act. Its actual goal is to cheapen the housing needs of the
wage laborers in the capitalist system and decrease their wages! Because a step
further from capitalism, namely imperialism, is based on exploitation of labor.
What were the superiorities of Üsküdar which we have completely destroyed
today? What were its contributions to the physical and moral health of humans?
Why were those beautiful wooden houses blamed for the lack of today’s comfort?
Couldn’t they be repaired by enhancing the infrastructure? Of course they could
be...
I have tried to remind all these in this article.
mimar•ist 2010/4
43
‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR
DOSYA
Üsküdar An›lar›*
Do¤an Hasol
Ç
ocukluk ve gençlik y›llar›m›n önemli bir
bölümü Üsküdar’da geçti. Bu süre 194464 aras›na rastl›yor. Sonra da 1994 sonundan
bu yana yine Üsküdar’day›m; dolu dolu 15 y›l
da orada var. K›sacas›, 35 y›ll›k Üsküdarl›y›m.
Ömrümün neredeyse yar›s›... Yaflam›mda Üsküdar’›n önemli bir yeri var.
Y›l 1944... Babam›n Erzincan’daki devlet
memurlu¤u görevinden ayr›lmas›ndan sonra ailece ‹stanbul’a gelmifltik. Aile için art›k kesin
dönüfltü bu. Üsküdar’da ‹nadiye Yokuflu üzerinde üç katl› bir ev kiraland›; oraya yerlefltik.
Üsküdar’daki bu arnavutkald›r›m› yokuflun
nedense çeflitli adlar› var: ‹nadiye Yokuflu, Menzilhane Yokuflu, Gündo¤umu Caddesi gibi...
Osmanl›’da ordunun sefere ç›karken ilk geçti¤i
yollardan biri. Afla¤›da tafllar› e¤rilmifl, art›k kullan›lmayan, bak›ms›z küçük bir mezarl›k... Kenar›nda akflamlar› dikilen dilek mumlar›n›n ›fl›kland›rd›¤› salafl bir türbe: ‹skender Baba Türbesi. Karfl›s›nda erkekler ve kad›nlar için ayr› bölümleriyle A¤a Hamam›; öteki yanda A¤a Camisi... Evler büyük ço¤unlukla ahflap, iki ya da
bizimki gibi üç katl›. Ço¤unun arkas›nda bahçesi var. Bizim bahçe epeyce büyük... Çok farkl› türden erik a¤açlar› ile dut ve kay›s› a¤açlar›
meyvelerini cömertçe sunuyor. Bu evlerde yaflam, yaz›n kolay ve zevkli, k›fl›n sobayla ›s›tma
zorunlulu¤u nedeniyle epey çileli.
Gördü¤ü günden uzaklaflm›fl, giderek yoksullaflm›fl bir mahalle... ‹skender Baba Türbesi’nin karfl›s›nda büyük bir ahflap konak var.
Oda oda kiraya verilmifl. Bitifli¤indeki iki katl›
evin sahipleri, sarayl› iki han›m... Onlar da art›k
bir hayli yafllanm›fl. Bir süre sonra, tifoya yakaland›klar› için kap›lar›na sar› karantina k⤛d›
yap›flt›r›lacak, sonra da bu dünyadan ayr›lacaklar. Biraz ötede, P›rnal Soka¤›’nda Ethem Pehlivan’›n evi vard›. ‹ri yar› Ethem Pehlivan, ad›ndan da anlafl›laca¤› üzere eski bir pehlivand›,
tramvayc› üniformas›n›n gö¤sünde sürekli olarak bir ‹stiklal Madalyas› tafl›rd›. Kuvay›milliye’ye kat›lm›fl, aya¤›ndan sakatlanm›fl. Bu nedenle bastonluydu ve sekerek yürürdü. Hayli
44 mimar•ist 2010/4
ilerlemifl yafl›na karfl›n, Ba¤larbafl› tramvay deposundaki görevini hâlâ sürdürmekteydi. Ama
as›l ünü, pehlivanl›ktan kalma deneyimiyle(!)
mahallenin ç›k›kç›s› olmas›ndan gelirdi. Gün
gelecek, benim de ç›kan sol dirse¤imi ustal›kla
yerine oturtacakt›.
‹skender Baba Türbesi’nin karfl›s›ndaki sevimli küçük camiden herkesin anlad›¤› duru bir
Türkçeyle ezan sesi yükselir: “Tanr› uludur...
Tanr› uludur... Tanr›’dan baflka yoktur tapacak!..” O zamanlar hoparlör daha 盤›rtkanl›k
ifllevini üstlenmemifl. Bazen de mahallenin çocuklar›ndan birinin tiz sesi müezzinin sesinin
yerini al›r: “Tanr› uludur!..”
Mahallede hemen herkes, bütün aileler birbirini tan›r: Kaymakam Beyler (o zaman yarbay
da böyle an›l›rd›), nüfus memurlar›, tapucular,
komiserler, Trabzonlu teyzeler vb... Komfluluk
canl›d›r. Aileler s›k s›k evlerde toplan›rlar, aralar›nda iyi bir dayan›flma vard›r. Mahallenin renkli simalar› da eksik de¤ildir. Örne¤in, sucu veya
o zamanki deyiflle “saka” Cemile Han›m... Cemile Han›m, eski bir memur olan bakkal-muhtar Muhsin Bey’den ve Ethem Pehlivan’dan
sonra mahallenin en çok tan›nan kiflisidir. Gün
boyu evlere su tafl›r. Evlerin bir bölümünde terkos suyu vard›r, fakat ço¤u kez kesilir, akmaz.
Cemile Han›m, suyu nereden bulursa bulur,
efle¤inin s›rt›na vurdu¤u dört tenekeyle imdada
yetiflir.
‹stanbul’un say›l› k›fllar›ndan birini an›ms›yorum. Sürekli ya¤an kar, yokuflumuzu doldurmufl. Savafl y›llar›n›n s›k›nt›lar› sürüyor. Karne
karfl›l›¤›nda al›nm›fl kok kömürüyle yanan sobalar›m›z›n s›ca¤›na s›¤›nm›fl›z. Akflamlar› bir görevlinin gelip ucu fitilli uzun sopas›yla tek tek
yakt›¤› sokaklardaki havagaz› fenerlerinin kör
›fl›klar› alt›nda, mahallenin delikanl›lar› k›zak
olarak kulland›klar› el merdivenleriyle yokuflun
tepesinden kendilerini topluca koyveriyorlar,
sekiz tek dümencili gibi. Kâh yuvarlan›yorlar,
kâh yokuflun dibine varabiliyorlar; sonra s›rtlar›nda merdiven, t›rman›fl yeniden bafll›yor. Herkese yetecek kadar k›zak olmad›¤› için el merdi-
DOSYA
‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR
venleri k›zak olarak kullan›l›yor. Biz, s›ms›cak
odam›z›n penceresinden çocuk gözlerimizle,
keyifle seyrediyoruz bu cümbüflü. Baz› akflamlar
da bozac›n›n ya da tahin-pekmezcinin sesi yank›lan›yor. Mahalle bekçisinin tiz düdü¤ü zaman
zaman uykumuzu bölse de bize güven veriyor.
***
Çocukluk y›llar›mda Üsküdar, flirin kent dokusu, eski ahflap evleri, çok say›daki irili ufakl›
camileri, çeflmeleri, imaretleri, mezarl›klar›yla,
‹stanbul’un az dokunulmufl semtlerinden biriydi. Zaman içinde yoksullaflm›fl olmas›, belki de
h›zl› bir flekilde yenilenme yoluyla doku ve çehre de¤iflikli¤ine u¤ramas›n› ve böylece tahrip olmas›n› önlemiflti.
‹nsanlar birbirlerine yak›nd›lar ve komfluluk
bilinci, dayan›flmas› yayg›nd›. Savafl, insanlar›
büsbütün yak›nlaflt›rm›flt›. Kaçgöç yoktu... K›yafet de ça¤daflt›. Eskinin esintisi olarak siyah
çarflaf tek tük görülürdü. O da yafll› kad›nlarda... Bugün toplumsal (hatta siyasal) kavgas› yap›lan türban, o dönemin k›yafeti de¤ildi.
Mütevaz› dükkânlar›n duvarlar›n›, ço¤u kez
Atatürk, ‹smet ‹nönü ve Fevzi Çakmak’›n taflbask›l› renkli portreleri süslerdi. Yine s›k görülen “fianl› Yavuz” resimlerine, ‹stanbul ziyaretinden sonra Missouri’ninkiler de eklendi. Yine
yayg›n posterlerden biri de, veresiye istenmemesini sa¤lamak üzere as›lan “peflin satan”,
“veresiye satan” esnaf› temsil eden posterdi. Bir
yanda peflin satan adam vard›: Göbe¤ini fliflirerek koltu¤una kurulmufl, keyifle çubu¤unu tüttüren; öte yanda arkas›ndaki, kapa¤› aç›k kasada
farelerin oynad›¤› zay›f, çelimsiz, kahrolmufl bir
adam... Bu, veresiye satand›.
Ayakkab›c› Yaflar, Foto Kenan, K›rtasiyeci
Acem Cevat, fiekerci Zekeriya Bey’in dükkânlar›, Ömer Kenan Eczanesi, Elektrikçi Nurettin
Bey, Alptekin Pastanesi, Kanaat Lokantas› Üsküdar’›n tan›nm›fl al›flverifl ve buluflma noktalar›yd›.
fiemsipafla’da ve Paflaliman›’nda tütün depolar› vard›. Ayn› zamanda tütün ifllenen bu tesisler, ‹nhisarlar (Tekel) ‹daresi’ne ait olmakla birlikte Frans›zcadan gelen eski adlar›yla “Reji”
olarak an›l›rd›. Çevrelerine buram buram tütün
kokusu yayan bu tesislerde çok say›da kad›n-erkek iflçi çal›fl›rd›.
Tam bir toplumsal mozaik söz konusuydu.
Rumlar›n, Yahudi ve Ermenilerin yan› s›ra, esnafta etnik kökenleriyle an›lanlar da vard›: Bulgar sütçü, Boflnak manav, Arnavut dondurmac›... Bunlar›n birço¤u savafllarla oradan oraya
savrulmufl insanlard›; bir bölümü de Osmanl›
mozai¤inin son örneklerini oluflturuyordu.
Üsküdarl›lar›n k›fll›k e¤lence yerleri Hale ve
Bizim adl› sinemalard›. Bizim Sinema hangar
gibi bir yerdi. Hale ise düzgün yap›lm›fl bir sinemayd›. Bunlara daha sonra Do¤anc›lar yokuflunda özenle infla edilen Sunar Sinemas› eklendi. (Bugün bunlar›n hiçbiri yok art›k.) Ayr›ca,
çok say›da yazl›k bahçe sinemas› vard›. Filmlerdeki öpüflme sahnelerinde birkaç seyircinin “Eyi
muz” diye ba¤›rmas› ola¤and›.
Üsküdar’daki ilk büyük de¤ifliklik 1950’lerdeki “Menderes imar›” ile oldu. Çarfl›n›n bulundu¤u Hâkimiyet-i Milliye Caddesi geniflletilecekti. Önce yolun iskeleye inerken sa¤ yan›ndaki dükkânlar y›k›lmaya bafllad›. Bu arada tarihî ve dinî yap›lar›n bile gözünün yafl›na bak›lmad›: Büyük Hamam’›n soyunmal›k bölümleri,
Horhor’da K›s›kl›’ya dönen yolun köflesindeki
K›rklar Türbesi y›k›l›verdi. Türbede üzerleri yeflil örtü kaplanm›fl sandukalar vard›. San›yorum
ki, yat›rlar›n say›s› 40’t› ve türbe de ad›n› buradan almaktayd›. Y›k›nt›lar uzun zaman, oldu¤u
gibi b›rak›ld›. Yol geniflletme amac›yla bal›kç›lar
ve meyvecilerin oluflturdu¤u çok renkli çarfl›n›n
bir bölümü yok olmufltu. Bu arada neyse ki cadde üzerinde bulunan ›hlamur a¤açlar›na dokunulmas› gerekmemiflti. Bu sayede bugün bile
haziran aylar›nda Üsküdar çarfl›s› ›hlamur kokar.
Yolun geniflletilmesi yine yayalardan çok tafl›tlara yarayacakt›, çünkü iki yakay› birbirine
ba¤layan araba vapurunun bir iskelesi Kabatafl’ta, ötekisi Üsküdar’dayd›. Geniflletilen Üsküdar ‹skele Meydan› da ileride araba vapurunun bekleme otopark› olarak uzun y›llar hizmet
edecekti. Zaten otoparka ya da otobüs-minibüs
duraklar›na dönüflmek, bizde bütün meydanlar›n ortak kaderi de¤il midir?
Önceleri, araba vapurlar› alt› yedi otomobil
alabilecek büyüklükteydi ve yaln›zca bir ucu
aç›kt›. Daha do¤rusu liman tahliye gemileri ara-
20. yüzy›l bafllar›nda
Üsküdar iskelesi ve
çevresi. Arkada Mihrimah
Sultan Camisi.
mimar•ist 2010/4
45
‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR
DOSYA
1950’lerde Üsküdar vapur
iskelesi. Arka planda
sonradan y›k›lan Tekel
Tütün Depolar› ve fiemsi
Pafla.
46 mimar•ist 2010/4
ba vapuru gibi kullan›l›yordu. Bu vapurlara otomobiller al›n›r, vapur, hareket ettikten sonra deniz ortas›nda 180 derece dönerek karfl› yakadaki
iskeleye yönelirdi. ‹skeleye yanaflt›¤›nda da otolar›n arka arka ç›kmalar› gerekirdi. fiimdi, bu biraz tuhaf gelebilir ama kimsenin telafl› yoktu o
dönemde; zaten otomobil, ifle gidip gelme arac›
da de¤ildi. Geçifl, otomobilin karfl› yakaya geçirilmesi zorunluysa olurdu. 1945-50 aras›nda
nüfusu 1 milyon kadar olan ‹stanbul’da tafl›t
olarak özel otolar yerine vapurlardan ve tramvaylardan yararlan›l›rd›. Bir de Tünel Meydan›Karaköy aras›ndaki emektar Tünel’den...
Daha sonra, bir ucundan girilen, öteki
ucundan ç›k›lan büyük araba vapurlar› ithal
edildi. Ard›ndan, bu araba vapurlar›n›n kopya
edilmesiyle bizim tersanelerde yerli yap›m bafllad› ve giderek daha büyükleri, 70-80 arabal›k
olanlar› üretildi. Hatta daha da ileride, eski gemilerin parçalar›ndan yararlan›larak Karamürsel
adl›, yandan çarkl› çok büyük –yan›lm›yorsam
120 otoluk– ama biraz hantal bir araba vapuru
yap›lm›flt›. Üsküdar-Sirkeci hatt› ise Kabatafl’›n
yükünü azaltmak üzere daha sonraki y›llarda
devreye girdi.
1960’l› y›llarda arabas›yla karfl›ya geçmek isteyenlerin ço¤almas›yla birlikte araba vapurlar›n›n say›s› da artt›; vapurlar›n say›s› artt›kça da
arabalar›n... Ancak, s›k aral›klarla gece-gündüz
kesintisiz iflleyen araba vapurlar› arabal›lar kadar, arabas›z yolculara da hizmet verir olmufltu.
Yaz›n, pazar akflamüstleri Üsküdar ‹skele
Meydan›, Kabatafl’a geçmek üzere s›ra bekleyen
arabalarla dolard› ve kuyruklar›n bazen çarfl› içine, hatta zaman zaman Do¤anc›lar’a kadar
uzand›¤› olurdu. ‹flte bütün bunlar ileriki y›llarda Bo¤aziçi Köprüsü’nün yap›m karar›n›n öne
sürülen gerekçesini oluflturacakt›.
Üsküdar ‹skelesi ile Kad›köy ve K›s›kl› ara-
s›nda tramvay çal›fl›rd›. Anadolu yakas›ndaki
tramvaylar, ‹stanbul taraf›ndakilerden farkl› olarak, ‹ETT’ye ait de¤ildi; bunlar› özel bir flirket,
Üsküdar-Kad›köy ve Havalisi Halk Tramvaylar›
fiirketi (ÜKHT) iflletirdi. Bu tramvaylar›n renkleri de karfl› yakadakilerden farkl›yd›. Birinci
mevki tramvaylar sar›, ikinciler zeytin yefliliydi.
Kad›köy kalk›fll› tramvaylar ise Üsküdar, K›s›kl›,
Bostanc›, Fenerbahçe, Moda ve Gazhane’ye
(bugünkü ad›yla Hasanpafla) giderdi. Kad›köyBostanc› ve Kad›köy-Fenerbahçe aras›nda fazla
engebe olmad›¤› için çift tramvay ifllerdi. Tramvayc› dilinde öndeki vagon motris, arkadaki römorktu. Yaz günleri, bu hatlarda römork olarak
kullan›lan, yanlar› tümüyle aç›k tramvay arabalar›yla seyahatin keyfine doyum olmazd›.
Tramvaylar k›fl›n da iyi hizmet vermekten
geri kalmaz, karl› yokufllarda kaymay› önlemek
amac›yla raylar›n üzerine bir yandan kum dökerek güvenle yol al›rlard›. Tramvaylar delikanl›l›k
günlerimizde bir iflimize daha yarard›. Bisikletle
yokufllar› ç›kman›n en kolay yolu sa¤ elle gidonu tutarken sol elle bir tramvay›n arka kap›s›na
tutunarak gitmekti, elbette vatman ya da biletçi
görüp müdahale etmedikçe. Tramvay, yokufllar›
göreli olarak yavafl ç›ksa da bisikletle tramvaya
efllik etmek yine de kolay bir ifl de¤ildi ve ustal›k
isterdi. Ustal›k mertebesine ulaflmak için de birkaç kez düflüp kalkmak göze al›nmal›yd›.
Giderek say›lar› artan otomobillere yol açmak için trafik s›k›fl›kl›¤›na neden olduklar› ileri
sürülerek 1961 y›l›nda ‹stanbul ve Beyo¤lu yakas›ndaki tramvaylar kald›r›ld›. Ayn› modaya
Üsküdar-Kad›köy yakas› da uymakta gecikmedi;
1966 y›l›nda bir gün tramvaylar Anadolu taraf›nda da törenler ve çiçeklerle, daha sonra
Tramvay Müzesi olacak Gazhane’deki depolar›na u¤urland›lar. De¤erbilmezli¤imizin bir sonucu olarak daha sonra o müze de yok oldu.
Son tramvaylar böylece u¤urland›ktan sonra, Anadolu yakas›na otobüsler gelirken Avrupa
yakas›nda troleybüsler devreye girmiflti. Boynuzlu (!) troleybüslere sonradan o denli k›z›ld›
ki, onlara seferden kald›r›l›rken çiçekli u¤urlama
bile yap›lmad›. Ard›ndan bütün ‹stanbul’da
dolmufl egemenli¤i bafllad›. fiimdi, y›llar sonra
tramvay› yeniden getirmeye çabal›yoruz. Bu kararlardan hangisi do¤ruydu acaba?
Tramvayla ilgili olarak Üsküdar’da da olumsuz bir an›m vard›r. Bir gün Üsküdar ‹skelesi’ne
inmek üzere tramvaydayd›k. Tam Do¤anc›lar’›n
köflesini dönmek üzereyken, bir askerî kamyonun çarpmas›yla tramvay›m›z raydan ç›kt› ve
içeridekilerin 盤l›klar› aras›nda k›sa bir süre
DOSYA
‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR
–neyse ki k›sa bir süre– parke tafl› kapl› yol üzerinde, eski Halkevi yeni Kaymakaml›k binas›na
do¤ru yol ald› ve frenleyerek nas›lsa durabildi.
‹ndik, çok flükür kimseye bir fley olmam›flt›. Daha flaflk›nl›¤›m›z geçmeden çok büyük bir patlama sesiyle irkildik. Ne oldu¤unu anlayamadan
gergin sinirlerle eve döndük. Biraz sonra radyo
haberleri, Sütlüce’de patlay›c› maddeler üreten
bir fabrikada çok büyük bir patlama oldu¤unu,
tesisin tümüyle yand›¤›n›, ölenleri, yaralananlar›, çevreye yayd›¤› korkuyu duyuracakt›. Sütlüce’deki patlama öylesine fliddetli olmufltu ki, sesini biz Üsküdar’da duymufltuk. Do¤al ki yine,
‹stanbul’un karfl›laflt›¤› pek çok felakette oldu¤u gibi, fabrika ruhsats›z olarak çal›flmaktayd›
ve bu çarp›k durum yine patlamadan sonra anlafl›lm›flt›.
Do¤anc›lar’daki Üsküdar Halkevi, canl› bir
kültür merkeziydi. Orada sergiler izledim, konferanslar dinledim. Ercüment Ekrem Talû’nun
bir konferans›n› hat›rl›yorum. O tarihlerde Galatasaray’da ortaokuldayd›m, Ercüment Ekrem
lise bölümünde edebiyat ö¤retmeniydi.
Benim ilk ve son kez bir sanatç› (!) olarak
sahneye ç›k›fl›m da yine Üsküdar Halkevi’nde
olmufltur. Bir ilkokul müsameresi s›ras›ndayd›.
Yüzümü gözümü boyam›fllar, bir de sakal takm›fllard›. Sahneye girip ç›kmak ve “20. yüzy›lday›z kim inan›r periye?” demek d›fl›nda ne yapt›¤›m› pek an›msam›yorum. 21. yüzy›lda cine periye inananlar›n artaca¤›n› kim düflünebilirdi ki?
Daha sonra, bütün halkevleri gibi, Üsküdar
Halkevi de Demokrat Parti’nin yoz anlay›fl›n›n
kurban› oldu. Toplumumuzun ayd›nlanma sürecinde çok önemli bir yeri olan halkevleri
CHP’nin yuvaland›¤› yerler olarak görüldü¤ü
için iktidardaki DP iktidar›n›n ald›¤› bir kararla
kapat›ld›, ayr›ca bütün mallar›na el konuldu.
Üsküdar Halkevi de bu kapsamda kaymakaml›¤a dönüfltürüldü.
Halkevi’ne çok yak›n bir noktada, Üsküdar’›n yazl›k bahçe sinemalar›ndan biri olan Aypark’ta baz› yaz akflamlar› Sadi Tek ve ekibi
Shakespeare oyunlar›n›n uyarlamalar›yla Üsküdarl›lar›n huzuruna ç›karlard›. Oyunlar›n›n ad›,
ço¤u kez özgün ad›ndan farkl› olurdu. Örne¤in, “Othello”, “Arab›n ‹ntikam›” olmufltu.
Üsküdar’›n özellikli semtlerinden biri de Salacak’t›; daha do¤rusu Salacak-Harem k›y›s›.
Daha Üsküdar-Harem k›y› yolu aç›lmam›flt›. Salacak-Harem aras›nda iri yuvarlak çak›llar›n
oluflturdu¤u do¤al bir k›y› fleridi uzan›rd›. Buras› tarihî ‹stanbul yar›madas›na bakan, Ayasofya, Sultanahmet Camisi, Topkap› Saray› silu-
etiyle ‹stanbul’un hiç kuflkusuz en güzel manzaras›na sahiptir. Salacak’ta ve Harem’de denize
uzanan ahflap-çelik kar›fl›m› vapur iskeleleri vard›. Üzerlerinde de küçük, flirin birer ahflap iskele binas›. Bu iskelelere yaln›zca, Köprü-HaremSalacak ring seferini yapan küçük vapurlar u¤rard›. Daha büyükçe vapurlar K›zkulesi-Salacak
aras›ndaki s›¤ sualt› yolu nedeniyle oradan geçemezler, K›zkulesi’nin d›fl›ndan dönmek zorunda kal›rlard›.
Salacak’ta, K›zkulesi’nin tam karfl›s›ndaki bir
yamac›n üzerinde ünlü Salacak Bahçesi vard›.
Çok yeflil bir park görünümündeki bu alan bir
lokanta-gazino olarak kullan›l›r, burada toplu
sünnet dü¤ünleri yap›l›r, yaz›n pazar günleri ve
geceleri ‹stanbul’un ünlü “ses ve sahne sanatç›lar›” Üsküdar’› flenlendirirlerdi. Hamiyet Yüceses, Perihan Alt›nda¤, Müzeyyen Senar, halk
sanatç›s› ‹smail Dümbüllü ve Arkadafllar›,
Ca¤alo¤lu’ndaki Çiftesaraylar Bahçesi’nin oldu¤u gibi Salacak Bahçesi’nin de kadrosundayd›lar. Ortaoyunuyla ünlü ‹smail Dümbüllü, Üsküdar’da otururdu ve Üsküdarl›lar›n sevgilisiydi. Yoldan geçifli hep, tan›d›klar›yla karfl›l›kl›
at›flmalarla olurdu.
Salacak Bahçesi’nin ete¤inde Salacak Plaj›
bulunurdu ama biz çocuklar›n ve delikanl›lar›n
as›l plaj› Harem-Salacak aras›ndaki Çiftekayalar’d›. Çiftekayalar’a ço¤u kez, Do¤anc›lar’da önce halkevi sonra kaymakaml›k olan
binan›n yan›ndan inilirdi. Çürüksulu Yal›s›’n›n
deniz taraf›ndaki cephesinin önünden inen arnavutkald›r›m› merdivenli yol bizi Çiftekayalar’a ulaflt›r›rd›. Ya da ‹hsaniye taraf›ndan
gelinecekse Köprülü Konak’›n köprüsünün (bu
köprü yok art›k) alt›ndan geçilerek Yal›boyu’na
ulafl›l›r, oradan, çam a¤açlar› aras›ndaki dik
e¤imli, dar yaya yolundan k›y›ya inilirdi. Çif-
Paflaliman›... Eski Nemli
Tütün Deposu (Mimar
Vedat Tek yap›s›) ve
iskeleye do¤ru yal›lar
(Foto¤raf: D. Hasol, Mart
2010).
mimar•ist 2010/4
47
‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR
DOSYA
tekayalar, çam a¤açlar›n›n kaplad›¤› bir yamac›n
ete¤inde, çak›ll› bir düzlü¤ün önünde yer alan
çok iri kayalar›n çevreledi¤i, dibi kumsal,
büyükçe bir do¤al havuzdu.
O y›llarda Üsküdarl› çocuklar›n hemen hepsi yüzmeyi Çiftekayalar’da ö¤renmifltir. Kayalar
tek tek, adlar›yla an›l›rd›: ‹ndi¤imiz noktadaki
Motorlar ve ‹DO iskelesi... Yamaçta ölçek bozulmas› (Foto¤raf: D. Hasol, 2010).
Reminiscences of Üsküdar
Üsküdar is one of the oldest settlements on the Asian side of Istanbul. My
childhood and most of my youth were spent there.
In 1944 our family settled in Üsküdar, where we lived in a three-storey house on
a steep street lined by historic wooden houses. In those years Üsküdar was one
of the most unspoilt districts of Istanbul, with its picturesque urban texture, old
wooden houses, many mosques of all sizes, imarets and cemeteries. Over time
the district had become impoverished, which meant there had been no rebuilding
and modernisation, and it had remained untouched.
Close relations and solidarity between neighbours continued, and the difficult
years of World War II had brought people even closer together.
The first major structural change in Üsküdar happened in the 1950s during the
urban renewal of the Prime Minister Menderes period. The main road where the
main shopping centre was situated was to be widened. Demolition began with the
shops on one side of the road, not sparing even historic and religious buildings.
Widening the road was intended for the benefit of vehicle traffic rather than
pedestrians, because one of the piers for the car ferry that linked the two shores
of the Bosphorus was located in Üsküdar. For many years the enlarged square
beside the pier served as a car park for vehicles waiting for the ferry.
The square used to fill up with vehicles waiting their turn to cross to the other
side, and sometimes the queues stretched for hundreds of metres. In later years
this was cited as the reason for deciding to build the Bosphorus Bridge.
The shore of Üsküdar commanded the finest views of the old city, Haghia Sophia,
the Blue Mosque and Topkap› Palace from the Asian side. The faint buzz of the
city in the distance, the cries of gulls and the plashing of the sea formed a natural
music. Despite living in a large city, nature was still an integral part of life here.
When in later years city life became dependent on the car, a broad coast road was
built, flattening the entire shoreline like a steam roller. This road separated
Üsküdar from the sea.
Today Üsküdar is nothing like the old Üsküdar. Just as Istanbul is nothing like the
old Istanbul.
48 mimar•ist 2010/4
kaya K›rm›z› Kaya’yd›. Ortadaki, Orta Kaya, en
uzaktaki en büyü¤ü ise Baflkaya’yd› ve Baflkaya’ya kadar yüzebilen, art›k yüzmeyi ö¤renmifl say›l›rd›. Daha iyi yüzenlere Çiftekayalar dar
gelir, onlar Baflkaya’n›n üzerinden cakayla atlayarak do¤al havuzun d›fl›nda yüzmeyi ye¤lerlerdi.
Çiftekayalar ayn› zamanda bir mesire gibiydi. Kimi zaman aileler piknik için a¤açlar›n alt›na yay›l›r, yemek ve deniz sefalar› birbirini
tamamlard›. Buras›, mehtapl› gecelerde daha
bir güzel, daha bir canl› olurdu. Birkaç kez ay
›fl›¤›nda, ‹stanbul’un görkemli silueti karfl›s›nda
burada denize giriflimiz yaflant›m› süsleyen en
güzel an›lar›m aras›ndad›r.
Çiftekayalar’dan k›y›ya çekilmifl sandallar›n
aras›ndan, yuvarlak iri çak›llar üzerinde Salacak’a
yürüdü¤ümüz ve günefl batarken oradaki salafl
gazinoda dünyan›n en güzel silueti karfl›s›nda
demli akflam çay›m›z› yudumlad›¤›m›z olurdu.
fiehrin ve liman›n uzaktan uza¤a gelen u¤ultusu,
sürekli olarak pike yap›p yükselen mart›lar›n sesleri, denizin h›fl›rt›s›, aya¤›m›z›n alt›ndan kayan
çak›llar›n ç›kard›¤› sesle birleflerek neredeyse
do¤al bir müzik olufltururdu. Bir büyük flehirde
hâlâ do¤ayla iç içeydik.
Daha sonraki y›llarda kent yaflam› otomobile
ba¤›ml› k›l›n›nca Üsküdar’› Harem’e ba¤layan
genifl sahil yolu aç›ld› ve bütün k›y› fleridini
silindir gibi ezip geçti. Bu yol, karay› K›zkulesi’ne çok yaklaflt›rd›¤› gibi denizle Üsküdar’›n da aras›n› açt›. Sunay Ak›n’a göre:
“Çocu¤unu asma köprüde sallayan
bir annedir ‹stanbul
ki onun
içi süt dolu
biberonudur K›z Kulesi
so¤usun diye suya tutulan”
Bilmem ki hâlâ öyle midir?
Salacak Plaj› yolun alt›nda yok olmufltu.
Salacak Bahçesi uzun y›llar bofl kald›. Sonra
onun yerine “Son ‹stanbul” ad› alt›nda turistik
(!) villalar yap›ld›. K›y› yolu öylesine geçirildi ki
sözümona korunan Salacak ‹skelesi yolun kara
taraf›nda garip bir flekle büründü. Çiftekayalar
bak›ms›z bir bal›kç› bar›na¤›na dönüfltü. Harem
yük liman› oldu, eski vapur iskelesinin izi bile
kalmad›.
Do¤an Hasol, Y. Müh. Mimar
* An›lar Kufllar Gibidir adl› kitab›mdan derlenmifltir.
DOSYA
‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR
Üsküdar Meydan›n› Tan›mlayan Ö¤eler,
Bu Ö¤elerin Tarihsel Süreçteki De¤iflimi ve
Meydana Etkileri
Z. Hale Tokay - Serap Da¤tafl
Üsküdar Meydan› ve Yak›n Çevresinin Tarihsel
Geliflimi
Üsküdar’›n ilkça¤ ve ortaça¤ tarihi ile Osmanl›’n›n ‹stanbul’un fethi öncesi dönemine ait bilgiler oldukça s›n›rl›d›r. Bununla birlikte, bu dönemlere ait s›n›rl› say›daki kaynak ve “Üsküdar
Marmaray Arkeolojik Kurtarma Kaz›lar›”nda1
elde edilen buluntular bize ilk ça¤lardan itibaren Üsküdar’›n önemli bir yerleflim merkezi oldu¤unu göstermektedir.2
Osmanl› ‹mparatorlu¤u Öncesi Dönem
Antik dönemden beri varl›¤› bilinen ve Krysopolis, Skytarion, Scutari ve Eskidar isimleri ile
tarih sahnesinde olan Üsküdar’da bu dönemde
oldukça derin ve korunakl› bir liman, ticaret iskeleleri ve tersaneler vard›r.
Önceleri derin bir koy olan Üsküdar liman›n›n, MS 4. yüzy›lda tüm do¤u Akdeniz havzas›n› yerle bir eden uzun süreli depremler ve sonras›nda gelen yabanc› istilalardaki y›k›mlar sonucu, tamamen olmasa bile bir k›sm›n›n dolduruldu¤u anlafl›lmaktad›r. Liman›n di¤er k›sm›
da Bizans ‹mparatorlar› taraf›ndan, barbarlar›n
gizlenecek ve kaçacak bir yer bulamamas› için
doldurulmufltur (Konyal›, 1976). Ayr›ca Çavufl
ve Bülbül derelerinin getirdi¤i alüvyonlar›n dere a¤›zlar›n› doldurdu¤u da düflünülmektedir
(Harita 1,2).
11-12. yüzy›lda, Bizans döneminde birçok
haberleflme kulesi, manast›r (Khrysopolis ve
Philippikos Manast›r›, Hagia Marina fiapeli ve
Manast›r›) ve yazl›k saray›n (Skoutorion Saray›)
infla edildi¤i bilinmekle birlikte Üsküdar,
önemli bir yerleflme yeri olarak tarihe geçmemifltir (Harita 3).
Osmanl› ‹mparatorlu¤u Dönemi
Üsküdar’da kal›c› Türk izlerinin görülmesi
1071 Malazgirt Zaferi’nden sonra olmufl, ‹znik’in fethinden sonra (1078) Üsküdar’da erken dönem Türk yerleflmeleri bafllam›flt›r (Konyal›, 1976).
Üsküdar, 1351’den, 1402 Ankara Sava-
fl›’nda tekrar Bizansl›lar›n eline geçene kadar
Osmanl›larda kalm›flt›r. Bölgeye o tarihlerde hâlâ Krisopolis denmektedir.
‹stanbul’un 1453’te Türkler taraf›ndan fethedilmesiyle deniz k›y›s›ndan gelebilecek tehlikeler ortadan kalkm›fl, Üsküdar, h›zla geliflmeye
bafllam›flt›r. Bugünkü Üsküdar’›n yap› tafllar›n›
oluflturan tarihî de¤erlerin hemen hepsi fetih
sonras› Osmanl› döneminden kalm›flt›r. Fatih
Sultan Mehmet, ilk olarak Salacak’ta kendi
ad›yla an›lan Fatih Mescidini yapt›rm›fl, böylece
Üsküdar’›n ilk mahallesini ortaya ç›karm›flt›r.
Fatih’in buradaki ikinci eseri ‹skele Meydan›’nda yapt›rm›fl oldu¤u bedestendir; bu yap›yla
çarfl›n›n ve ticaretin geliflmesi sa¤lanm›flt›r
(Haskan, 2001a).
Bundan sonra Üsküdar h›zla geliflmeye bafllam›fl, 1455’te Durbali Mescidi, 1460’ta Kaptan Pafla (Hamza Fakih), 1471’de Rum Mehmet Pafla ve 1506’da Selman A¤a Camileri yap›lm›fl (Harita 4), ‹stanbul’un her taraf›nda oldu¤u gibi, Üsküdar’da da ilk mahalleler bu camilerin etraf›nda geliflmifltir.
1547’de Mihrimah Sultan Külliyesi yap›lm›fl, külliye yap›lar› infla edilirken liman hayli
dolmufltur. Sultantepe’den inen keskin yamaca
külliye yap›lar›n› oturtmak için yer aç›l›rken, ç›kan hafriyat limana dökülmüfl, 1708 y›l›nda yap›m›na bafllanan Yeni Valide Külliyesi bu liman›
biraz daha doldurmufltur (Konyal›, 1976) (Harita 5,7).
Limanla bütünleflen merkezde çok say›da
depolama ve konaklama birimi gereksinmesi
oluflmufl, bu nedenle, Mihrimah Sultan ve Yeni
Valide Külliyeleri’ninki baflta olmak üzere pek
çok kervansaray, han, çarfl› içi hamamlar› ve
dükkânlar yap›lm›flt›r (Coflkun, 2004).
Bahsedilen bu ticari hareket Haydarpafla’ya
kadar gelen demiryolunun Üsküdar’›n kervan
ticaretini ortadan kald›rmas›na kadar sürmüfltür.
Üsküdar, ticaret yolunun var›fl noktas› olma
özelli¤ini yitirdi¤inde, kervansaraylar ve hanlar
ifllevlerini ve zamanla mimari varl›klar›n› kaybetmifltir.
mimar•ist 2010/4
49
‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR
DOSYA
1 MÖ 650-530 Arkaik Dönem
2
Olas› arkaik dönem k›y› çizgisi
Olas› k›y› çizgisi.
Bülbüldere ve Çavufldere’nin getirdi¤i alüvyonlar, depremler ve yabanc›
istila y›k›mlar› sonucu liman dolmufltur.
7
8
18. Yüzy›l Dönemi
1710 Yeni Valide Sultan Külliyesi (Bu külliyenin yap›m› s›ras›nda ç›kan
hafriyatlar›n limana dökülmesiyle deniz biraz daha doldurulmufltur.)
1728 Meydana III. Ahmet Çeflmesi,
1769 Mihrimah Sultan Külliyesi avlusu içine kâgir muvakkithane,
1778 Yeni Valide Sultan Külliyesi avlusu d›fl›nda imaret binas›n›n yan›na
Sineperver Valide Sultan Çeflmesi, avlu içine ahflap hünkâr kasr›, yang›n
havuzu ve ek birimler,
1799 Halil Pafla Türbesi
yap›lm›flt›r.
MS 4. Yüzy›l Dönemi
19. Yüzy›l Dönemi
1848 Mihrimah Sultan Külliyesi içine müezzin ve kayyum odalar› olarak
bilinen kâgir yap›,
19. yüzy›l sonu Mihrimah Sultan Külliyesi içine ahflap hünkâr kasr›
ilavesi yap›lm›flt›r.
MÖ 1. Yüzy›l - MS 21. Yüzy›l Aras› Üsküdar Meydan› De¤iflimi (Da¤tafl, 2010).
50 mimar•ist 2010/4
3
11-12. Yüzy›l Bizans Dönemi
Liman›n dolmas›ndan sonra, meydandaki 11 ve 12. yüzy›l Bizans Dönemi
Apsidial Yap›s› ile Küçük Hamam ve Selman A¤a Camii’ni içine alan
alanda oldu¤u iddia edilen, olas› “Hagia Marina fiapeli ve Manast›r›”
s›n›r›.
9
20. Yüzy›l›n ‹lk Yar›s›
1930’lu y›llarda Üsküdar Meydan›’nda ahflap ve kâgir dükkânlardan
oluflan yap› adalar› görülmektedir. Ayn› y›llarda yap›lan meydan
düzenlemesiyle III. Ahmet Çeflmesi tafl›narak bugünkü yerine al›nm›flt›r.
DOSYA
‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR
15. Yüzy›l Osmanl› Dönemi
16. Yüzy›l ‹lk Yar›s›
Osmanl›’n›n ‹stanbul’u fethetmesinin ard›ndan, Fatih Sultan Mehmet’in Üsküdar’da yapt›rd›¤›
camiler, civar›nda kurulan mahalleler ve çarfl›lar Üsküdar’›n geliflim sürecini h›zland›rm›flt›r.
1455 Salacak Fatih Mescidi ve Durbali Mescidi
1455 ‹skele Meydan›’nda bedesten
1460 Kaptan Pafla Camii (Hamza Fakih)
1471 Rum Mehmet Pafla Camii
1489 ‹skele Meydan›’nda hamam
1506 Geliflen çarfl›n›n içinde Selman A¤a Camii
1539-40 Küçük ölçekli Gülfem Hatun Camii yap›lm›flt›r.
10
20. Yüzy›l›n ‹kinci Yar›s›
LEJAND
1933 Yap›lan yol geniflletilmesi s›ras›nda Mihrimah Sultan Külliyesi
birimlerinden Kurflunlu Han ile ‹maret binas›
1956 Yap›lan meydan düzenlemesiyle Mihrimah Sultan Külliyesi
birimlerinden ahflap yap›, kâgir müezzin, kayyum odalar›, muvakkithane ve
meydanda, Mihrimah Sultan Külliyesi önündeki dükkânlar›n oluflturdu¤u
yap› adas›n›n bir k›sm›
1959 Meydan düzenlemesi ile meydandaki dükkânlar›n Yeni Valide Sultan
Külliyesi yan›ndaki bölümleri, Bedesten ile beraber y›k›lm›fl, meydandaki iki
büyük külliyenin aras› tamamen boflalt›lm›flt›r.
Meydan S›n›r›
Dereler
Yollar
Sahil S›n›r›
Yerleflim S›n›r›
Yerleflim S›n›r›
Olas› “Hagia Marina fiapeli ve Manast›r›” S›n›r›
5
16. Yüzy›l ‹kinci Yar›s›
1547 Mihrimah Sultan Külliyesi (Fatih döneminde yap›lan hamam, bu
dönemde Mimar Sinan taraf›ndan tekrar infla edilmifltir. Bu külliyenin
yap›lmas› s›ras›nda liman biraz daha dolmufltur.)
1567 Ahmet Çelebi Camii
1580 fiemsi Pafla Camii
1583 Mimar Sinan Hamam›
1598-99 Aziz Mahmut Hüdai Camii
11
21. Yüzy›l Dönemi
1985 Üsküdar-Harem sahil yolunun aç›lmas› (Bu yolun aç›lmas›yla meydan
tamamen araç yolu trafi¤i ve kavflaklarla iflgal edilmifltir.)
2000’li y›llarda Marmaray Tüp Geçit Projesi kaz›lar› bafllamadan önceki
durum.
DÖNEMLER
4
6
17. Yüzy›l Dönemi
1645 fieyh Devati Camii
1680 Mihrimah Sultan Külliyesi’ne d›fl yol çeflmesi ilavesi
1679 Bulgurlu Mescidi
12
Üsküdar Meydan› Düzenlenme Projesi
Bu projede, Üsküdar Meydan› ve çevresinin kötü yap›laflmadan
ar›nd›r›lmas› hedeflenmifl, meydan›n yaya kullan›m›na aç›lmas› için
trafi¤in tamamen yerin alt›na al›n›p bugün katl› otopark bulunan bölgede,
bir yeralt› otopark› yap›lmas›, yaya alanlar› düzenlenmesi, ÜsküdarÜmraniye metro hatt› ve Marmaray hatt›n›n Üsküdar ‹stasyonu’nda yaya
entegrasyonu sa¤lanmas› amac›yla yeralt› meydan› oluflturulmas›,
Hâkimiyeti Milliye Caddesi’nin yayalaflt›r›lmas›, Üsküdar’›n mevcut
dokusu ile uyumlu olarak tasarlanan ticaret alanlar› yap›lmas›
öngörülmektedir (www.uskudar-bld.gov.tr).
MÖ 650-530 Arkaik Dönem
17. Yüzy›l Dönemi
MS 4. Yüzy›l Dönemi
18. Yüzy›l Dönemi
11-12. Yüzy›l Bizans Dönemi
19.Yüzy›l Dönemi
15. Yüzy›l Osmanl› Dönemi
20.Yüzy›l›n ‹lk Yar›s›
16. Yüzy›l›n ‹lk Yar›s›
20.Yüzy›l›n ‹kinci Yar›s›
16. Yüzy›l›n ‹kinci Yar›s›
21. Yüzy›l Dönemi
mimar•ist 2010/4
51
‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR
DOSYA
Cumhuriyet Dönemine Geçifl Sürecinde Üsküdar
18 ve 19. yüzy›lda Üsküdar Meydan›’nda ortada III. Ahmet Çeflmesi, arkas›nda Mihrimah
Sultan Camii ön k›s›mda da iskele binas› bulunmakta, ticaret bölgesi/pazar III. Ahmet Çeflmesi’nin etraf›ndaki alanda, meydan›n ortas›nda
yer almaktad›r. Bu dönemlerde meydanda fazla
bina bulunmamakta, mevcut olan yap›larsa ahflap olup iki kat› geçmemektedir.
1854’te Üsküdar’la ‹stanbul aras›nda vapur
seferleri bafllam›fl, 1870’te ilk arabal› vapur seferi gerçeklefltirilmifltir. Vapur seferlerinin kolaylaflt›rm›fl oldu¤u ulafl›m, nüfus art›fl›n› tetiklemifl
ve bu etkenler Üsküdar Meydan›’nda ihtiyaç
duyulan donan›mlar›n de¤iflmesine neden olmufltur.
Ulafl›mla ilgili gerçekleflen bir di¤er çarp›c›
de¤iflim Haydarpafla Gar› ç›k›fll› demiryolu hatt›
olmufl, demiryolunun Haydarpafla’ya kadar gelmesi Üsküdar’›n kervan ticaretini ortadan kald›rm›fl, kervansaraylar ve hanlar ifllevlerini kaybetmifltir. Bu nedenle Üsküdar, ticaret yolunun
var›fl noktas› olma özelli¤ini daha fazla koruyamam›flt›r. Eskiça¤ Khrysopolis’inden görünürde
pek bir fley kalmam›fl, sürekli iskân edilen yerleflmede yeni yap›laflmalar eski kal›nt›lar› h›zla ortadan kald›rm›flt›r (Serdaro¤lu vd., 1986).
Cumhuriyet Döneminde Üsküdar
1922-1945 y›llar› aras›nda çizilen Pervititch sigorta haritalar›nda (Pervititch, 2001) Üsküdar’›n bu dönemine ait yerleflim birimleri aç›kça
görülmektedir. Ne yaz›k ki, bu yap›lar›n ço¤u
günümüze ulaflamam›flt›r. Bu durum, özellikle
1956 ve 1980 y›llar›nda zaman›n yönetimlerince, “‹stanbul Meydanlar›n›n ‹yilefltirme Planlar›” ad› alt›nda kentin çeflitli alanlar›nda de¤ifliklik yap›lmas›ndan kaynaklanm›flt›r (Karagöz,
2006).
Zaman içinde yanl›fl imar hareketleri ve
meydan düzenlemesi ad› alt›nda bölgedeki bütün yap›lar y›k›lm›fl, meydan için çeflitli planlamalar yap›lm›flsa da, alan dört taraf› araç yoluyla
çevrili bofl bir mekân haline gelmifltir (Harita 910).
Üsküdar Meydan›’nda, Marmaray Tüp Geçit Projesi kapsam›nda yap›lan kaz›larda, tüm
kaz› alanlar›n›n yüzeyinde meydan› tamamen
kaplayan 0,35-0,45 cm. kal›nl›¤›ndaki, -betonkum-çak›l-asfalt-gibi maddelerden oluflan zeminin alt›nda 19. yüzy›l ortas›ndan 20. yüzy›l sonuna kadar çeflitli amaçlarla kullan›lan ve zaman
içinde y›k›lan yap›lar›n (depo, dükkân, imalathane, ma¤aza, limana özgü yap›lar vb.) temel
52 mimar•ist 2010/4
ve duvar izleri ortaya ç›kar›lm›flt›r. Bu yap›lar›n
ço¤unlu¤u, denize dikey inen, kaba flekilli tafl ya
da arnavutkald›r›m› döfleli sokaklara aç›lmaktad›r. Arazi deniz k›y›s› çizgisine paralel e¤imlidir.
Kay›klara ait çekekler, özel sahil konutlar› ve yal›lar›n varl›¤› sadece temel izlerinden anlafl›lmaktad›r.
Üsküdar Meydan›n› Tan›mlayan Ö¤eler,
Bu Ö¤elerin Tarihsel Süreçteki De¤iflimi ve
Meydana Etkileri
Üsküdar Meydan›’n›n tarihsel süreçteki de¤iflimini görebilmek ve tam olarak kavrayabilmek
için, meydan› oluflturan ö¤elerin ayn› süreçte
gösterdikleri de¤iflimin görülmesi gerekmektedir. Buradan hareketle Üsküdar Meydan›’n›
oluflturan yap›sal ö¤eler afla¤›da ayr› ayr› incelenmifltir.
Külliyeler ve Camiler
Üsküdar’›n merkezinde yer alan ticari-sosyal
ö¤eleri, onlarla bütünleflmifl farkl› ölçeklerde dinî ö¤eler tamamlam›flt›r. En eski dinî ö¤e olan
Selman A¤a Cami (1506) merkezde, yollar›n
birlefli¤i k›s›mdaki konumuyla, meydan›n s›n›rlay›c› ö¤esi durumundad›r. Davut Pafla (1510)
ve Gülfem Hatun (1540) Camileri mütevaz› ölçekleri ve merkezin yak›n›ndaki konumlar›yla,
kervan yolu omurgas› üzerinde bulunmakta,
fiemsi Pafla Camii (1580) ise, yap›lar›n›n çevreye muhteflem uyumu ile merkezin yo¤unlu¤undan uzakta yer almaktad›r. Buna karfl›l›k, Mihrimah Sultan (1547) ve Yeni Valide (1710) Külliyeleri merkezî konumlar› ve an›tsal ölçekleriyle
merkez ve civar›ndaki di¤er dinî ö¤elerden farkl›laflmaktad›r.
Selman A¤a Cami
1506 y›l›nda Abdullah o¤lu Selman A¤a taraf›ndan yapt›r›lan Selman A¤a Camii, Üsküdar
Meydan›’ndaki en eski dinî ö¤edir ve mütevaz›
ölçekteki boyutuyla, küçük bir çarfl› içi cami
özelli¤indedir. Meydan›n do¤u s›n›r›nda Selman-› Pak ve Hâkimiyet-i Milliye Caddeleri’nin
birleflti¤i yerde bulunan yap›, meydan›n flekillenmesine ve üst s›n›r›n çizilmesine katk›da bulunmaktad›r. ‹lk cami, yap›lan onar›mlar s›ras›nda y›k›larak ayn› yerinde tekrar yap›lm›fl, bu s›rada yap› özgün halinden uzaklaflm›flt›r. Günümüzde Selman A¤a Camii’nin etraf› binalarla
tamamen sar›lm›fl durumdad›r (Harita 4).
Mihrimah Sultan Külliyesi
Merkezdeki konumu ve meydandaki en eski
DOSYA
‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR
külliye olma özelli¤iyle, Üsküdar Meydan›’n›
en çok etkileyen an›tsal ö¤elerin bafl›nda, tarihsel süreçte pek çok birimi y›k›lm›fl olan Mihrimah Sultan Külliyesi gelmektedir.
‹skele Camii ad›yla da an›lan Mihrimah Sultan Camii, Kanuni Sultan Süleyman’›n Haseki
Hürrem’den do¤an k›z› ve Rüstem Pafla’n›n han›m› Mihrimah Sultan taraf›ndan 1540-1547
y›llar›nda bir külliye olarak yapt›r›lm›flt›r (Haskan, 2001a).
Mimar Sinan’›n mimarbafl› olduktan sonra
fiehzade Külliyesi ile efl zamanl› olarak infla edip
ayn› anda bitirdi¤i ilk önemli yap› gruplar›ndan
olan külliye, ‹stanbul fizyonomisinin Anadolu
yakas›ndaki önemli ö¤elerinden biridir. Bu eser,
Mimar Sinan’›n Üsküdar’daki ilk eseri olmas›
bak›m›ndan da önemlidir.
Mihrimah Sultan Külliyesi Üsküdar ‹skele
Meydan›’n›n kuzeyinde, Paflaliman› Caddesi
bafllang›c›nda, Sultantepesi’nin ete¤inde denize
hâkim bir set üzerinde infla edilmifltir. Eski kaynaklarda “leb-i derya”3 kurulmufl olarak gösterilir. Mihrimah Sultan Külliyesi’nin yap›ld›¤› s›rada denize flimdikinden daha yak›n oldu¤u bilinmektedir (Harita 5,6).
‹lk yap›ld›¤› zaman cami, medrese, tabhaneimaret (kiler, ambar), kervansaray (misafirhane,
ah›r), sübyan mektebi, çeflme, sebil ve hazireden oluflan külliyeye zaman içinde çifte hamam,
muvakkithane, ahflap kas›r ve türbeler ilave edilmifltir (Tokay, 1994).
Deniz k›y›s›na e¤imli bir arazi üzerine yerlefltirilen külliye yap›lar›, topografyadan dolay›
kuzey-güney do¤rultusunda da¤›n›k bir flekilde
yerlefltirilmifltir. Külliye binalar›n›n ortas›nda
bulunan cami ve medrese, önündeki sahil yolundan yaklafl›k 2 m. yükseklikteki genifl bir d›fl
avlu içinde, han bunlar›n kuzeyinde, sübyan
mektebi ve bugün ma¤aza olarak kullan›lan,
külliyeye ait olup olmad›¤› kesin olarak bilinemeyen çifte hamam güneyde yer alm›flt›r; imaret-tabhâne binas›n›n yeri ile ilgili çeflitli görüfller olmas›na ra¤men yap›n›n yeri tam olarak tespit edilememifltir (Orman, 2005).
Cami, medrese ve türbelerin yer ald›¤› d›fl
avluya, Selman A¤a Soka¤›, ‹skele Meydan› ve
Pafla Liman› Caddesi ile medreseye aç›lan dört
kap›dan girilmektedir. Yüksekçe bir teras üzerinde yer alan avlunun ‹skele Meydan› ve Pafla
Liman› Caddesi’ndeki girifllerine tafl merdivenlerle ulafl›lmaktad›r.
Mihrimah Sultan Külliyesi, Bo¤aziçi’nin
bafllang›c›ndaki konumu, k›y›dan yükselen istinat duvarl› bir set üzerinde yer alan denize yönelmifl çift revakl› son cemaat mahalli, onu örten büyük saça¤› ve köflkü, cami avlusunun asimetrik giriflleri ve her ne kadar özgün oldu¤u
kesin olmasa da merdivenlerinin yap›n›n ihtiflam›n› art›ran pitoresk etkisiyle, Sinan’›n arsan›n
konumuna ve çevreye duyarl› mimari tasar›m›n›n güzel örneklerinden biridir.
Mihrimah Sultan Camii, büyük meydan camisi kimli¤iyle tam da meydan›n ortas›nda yo¤un yaya sirkülasyonunu da bar›nd›ran bir flekilde, avlusunu merdivenleriyle meydana ba¤layarak, meydan-avlu iliflkisine Üsküdar Meydan›
aç›s›ndan güzel bir örnek oluflturmakta, d›fla
nispeten daha kapal› ikinci bir meydan niteli¤inde olan cami avlusu ve caminin son cemaat
mahalli ise, içerdi¤i fonksiyonlar›yla farkl› öl-
Mihrimah Sultan Kulliyesi
ve III Ahmet Cesmesi
(Ünlü vd. 2003).
mimar•ist 2010/4
53
‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR
DOSYA
çekte bir sosyalleflme mekân› oluflturarak meydan› beslemektedir.
1710 y›ll›nda yapt›r›lan Yeni Valide Külliyesi’nin hafriyat›ndan ç›kan topraklar, Mihrimah
Sultan Camii önüne dökülerek denizin biraz
daha dolmas›na sebep olmufl, böylece külliye
deniz kenar› özelli¤ini kaybederek içeride kalm›flt›r. Bunu takiben külliyeye, cami avlusuyla
meydan› ba¤layan merdivenler, çeflme, türbeler,
mükebbirlik eklenmifl, camiye sonradan eklenen muvakkithane, müezzin ve kayyum odalar›,
hünkâr kasr› meydandaki ihtiyaca cevap veren
önemli yap›lardan olan imaret ve deniz ulafl›m›n›n ç›kt›¤› önemli ticaret noktas›nda bulunan
kervansaray/han y›k›lm›flt›r. Külliyeye ait oldu¤u düflünülen ve vaktiyle çok ifllek olan çars› hamam› ile medrese binas› ise özgün ifllevlerini yitirip yeni ifllevlere bürünmüfllerdir.
Külliyenin önündeki doldurulan alan meydan
olarak düzenlenmifl, buraya 1728 y›l›nda Sultan
III. Ahmet Çeflmesi yap›lm›flt›r (Harita 7).
Yeni (Cedid) Valide Sultan Külliyesi
1708-1710 y›l›nda Sultan III. Ahmet’in annesi
Gülnufl Emetullah Sultan ad›na yapt›r›lan Yeni
Valide Sultan Külliyesi’nin mimar›, Lale Devri
bafl mimar› Kayserili Mehmet A¤a’d›r.
Merkezde e¤imin çok az oldu¤u bir noktada yer alan Yeni Valide Külliyesi; cami, hünkâr
mahfili, çeflme, sebil, muvakkithane, mektep,
imaret, flad›rvan, havuz, su deposu, arasta çarfl›s› (bedesten-bat pazar›), türbe, hazire, meflruta
evleri ve mahyac› odas›ndan oluflmaktad›r (Haskan, 2001a; Tokay, 1994) (Harita 7). ‹maret,
imaret köflesine eklemlenmifl barok çeflme ve
arasta çarfl›s› d›fl›ndaki tüm yap›sal ö¤eler caminin avlu duvarlar› içinde planlanm›flt›r. Avlu duvarlar›n›n cami ekseninde yer alan, üzerinde
sübyan mektebinin bulundu¤u ana girifl kap›s›,
camiyi imaret, çeflme, arasta ve Balaban ‹skelesi’yle iliflkilendirmifltir (Coflkun, 2004).
Yeni (Cedid) Valide Külliyesi, infla edildi¤i
dönemde Üsküdar’›n eski mahallelerinden Gülfem Hatun Mahallesi’nde, yak›n zamana kadar
‹skele Caddesi denilen oldukça dar ve k›vr›ml›
bir yol kenar›nda, çarfl›n›n ortas›nda, arasta/bedestenin yak›n›nda, son devirlere kadar Üsküdar’›n ünlü Cuma pazar›n›n kuruldu¤u Uncular
Soka¤›’na komflu durumunda idi. Çarfl›n›n ortas›nda yer alan konumunu, etraf›ndaki binalar›n
y›k›lmas›yla yitirerek, günümüzde tamamen ortaya ç›km›fl olan Yeni Valide Külliyesi, bugün
Hâkimiyet-i Milliye ve Balaban Caddesi ile
‹mam Nas›r Soka¤›’n›n çevreledi¤i genifl bir
54 mimar•ist 2010/4
alan› kaplayarak Üsküdar Meydan›’n›n güney
s›n›r›n› belirlemektedir.
Cami befl kap›l› büyük bir d›fl avlu içindedir.
Avlunun d›flar› aç›lan bu befl kap›s›n›n konumlar› ve aç›ld›klar› yerler, ikincil bir meydan olma
özelli¤i tafl›yan cami avlusunun meydanla birebir iliflkilenmesi aç›s›ndan önem tafl›maktad›r.
Yeni Valide Külliyesi zaman içinde çeflitli de¤iflikliklere u¤ram›flt›r. D›fl avluda, ana girifl kap›s›n›n solundaki abdest yerleri ve ana girifl kap›s›n›n yan›ndaki büyük yang›n havuzu sonradan yap›lm›fl, hünkâr mahfiline ba¤l› olarak caminin güneydo¤u köflesine yap›lan ahflap hünkâr kasr› geç devirde infla edilmifl, Uncular Caddesi’ne aç›lan avlu kap›s›n›n d›fl›nda cami ile ayn› tarihte (1710) yap›lan çeflmenin karfl›s›ndaki
cami meflrutalar› y›k›lm›flt›r. ‹maretin bitifli¤indeki Sineperver Valide Sultan Çeflmesi, külliyeye sonradan eklenmifl (1778), imaret yap›s› ifllevini yitirmifl, bedesten/arasta çarfl›s› tamamen
ortadan kalkm›fl, 1956 meydan düzenlemesi s›ras›nda külliyenin meydan taraf›nda kalan birçok birimi y›k›lm›flt›r (Haskan, 2001a).
Cami avlusu ana girifl kap›s› karfl›s›nda fodla
(ekmek) f›r›n›, genifl avlusu ve meflrutas› ile bütün olarak Cumhuriyet dönemine kadar ifllevini
sürdüren imaret 1965-1970 y›llar› aras›nda kötü bir restorasyon geçirmifl, bu restorasyon s›ras›nda yap›lan uygulamalar yap›n›n görsel olarak
oranlar›n›n bozulmas›na sebep olmufltur (An›tlar Kurulu Arflivi, 4).
1980’lerde sat›fl ma¤azas› ve depo olarak
kullan›lan ve çevresine büfe, çay oca¤› gibi eklentiler yap›lan imaretin Üsküdar Meydan›’na
do¤ru uzayan avlusu y›k›lm›fl, yap› d›fl etkenlere
aç›k flekilde terk edilmifltir.
Günümüzde imaretin cepheleri de¤iflmifl
durumdad›r. Balaban Caddesi’nde yap›n›n özgün girifli olmas›na ra¤men, meydana bakan
güney duvar›na girifl yapt›r›lm›fl, ayr›ca kuzeybat› yönünde, denize bakan duvardaki mevcut
pencere iptal edilerek kap› aç›lm›flt›r. Bu de¤ifliklikler ifllevi de¤iflen imaret yap›s›n›n meydana
entegre olmaya çal›flmas›n›n bir sonucudur.
1932 tarihli Pervititch haritas›nda (Pervititch, 2001) detayl› olarak görülen bedesten
/arasta çarfl›s› günümüze ulaflamam›flt›r. 1958
tarihli An›tlar Kurulu Raporuna göre hayli harap
bir durumda oldu¤u anlafl›lan yap› için valilik taraf›ndan y›kt›r›lma karar› al›nm›flt›r. An›tlar Kurulu Karar›’na4 göre korunmas› gerekli kültür
varl›¤› olan ve bu nedenle y›k›lamayaca¤› karar›
al›nan arasta, bu karara ra¤men, 1959 tarihinde
belediye taraf›ndan y›kt›r›lm›flt›r.
DOSYA
Sultan III. Ahmet Çeflmesi
1728’de, Sultan III. Ahmet’in emriyle, Sadrazam Nevflehirli Damat ‹brahim Pafla taraf›ndan
sultan›n annesi Gülnufl Emetullah Valide Sultan
için Hassa Mimar› Kayserili Mehmet A¤a’ya
yapt›r›lm›flt›r (Egemen, 1993; Arslan, 1992)
(Harita 8).
Sultan III. Ahmet Çeflmesi, Üsküdar’da
Mihrimah Sultan Camii’nin önündeki ‹skele
Meydan›’nda, Paflaliman› ve Hâkimiyet-i Milliye
Caddelerinin kesiflti¤i kavflakta yer almaktad›r.
Bir meydan çeflmesi olarak meydan› en çok
etkileyen, nirengi noktas› oluflturan elemanlardan biri olan III. Ahmet Çeflmesi, ilk yap›ld›¤›
tarihten günümüze kadar geçirdi¤i de¤iflikliklerle meydan› da etkilemifl, flekillendirmifltir.
‹lk yap›ld›¤› zaman denizin kenar›nda olan
III. Ahmet Çeflmesi, 1940’larda yap›lan meydan düzenlemesi s›ras›nda meydan› geniflletmek
amac›yla sökülerek bugünkü yerine getirilmifl,
bu tafl›nma s›ras›nda zarar gören çeflme onar›larak bugünkü halini alm›flt›r (Konyal›, 1977).
Eski resimler ve gravürlerden görüldü¤ü kadar›yla, ilk yap›ld›¤›nda deniz seviyesinden biraz yüksekte, cadde kenar›nda ve iskele meydan›n›n orta k›sm›nda, etrafa hâkim bir durumda
olan çeflme, r›ht›m›n yap›lmas› ve meydan zemininin yükseltilmesiyle çukurda kalarak eski görünüflünü kaybetmifltir. 1955 y›l›nda An›tlar
Kurulu karar›5 ile çeflmenin yol kotuna yükseltilmesine karar verilmifl, çeflme yaklafl›k bir metre yükseltilerek eski görünüflünü yeniden kazanm›flt›r. Bu çal›flma s›ras›nda, çeflmeye iki basamakla ç›k›lan mermer bir seki eklenmifltir
(Egemen, 1993).
Çeflmeye ait gravürlere bak›ld›¤›nda, en
önemli de¤iflikli¤in, çeflmenin çat› k›sm›nda
meydana geldi¤i görülmektedir. 1830-1840 ta-
‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR
Çeflmeler
Konumu itibariyle büyük önemi olan, kervanlar›n Bo¤az’› geçmek için topland›¤› Üsküdar
Meydan›, yolcular›n konaklama ve gerekli sosyal hizmetleri karfl›lama amac›na yönelik çeflitli
yard›m kurumlar› ve vak›flarla donat›lm›flt›r. Bu
eserler aras›nda, devrin zenginleri ve saraya
mensup kifliler taraf›ndan Üsküdar’da yapt›r›lan
çeflmeler önemli yer tutmaktad›r (Ödekan,
1993).
Deniz kenar›na yerlefltirilen III. Ahmet
Meydan Çeflmesi önemli yap›lardan biri olup
devrin mimarisini ve süsleme üslubunu bünyesinde toplamakta ve Üsküdar Meydan› imaj›n›n
oluflmas›nda önemli bir yer tutmaktad›r.
rihleri aras›nda yap›lan gravürlerde6 çat›n›n üstünde tekne tonoz fleklinde bir üst örtü bulunmaktad›r. Daha sonraki dönemlerde, üst örtünün de¤iflerek, çat›n›n genifl saçakl› ahflap beflik
çat› haline geldi¤i anlafl›lmakta, 1863 tarihli
baflka bir gravürde7 çeflme, k›rma çat›s›yla bugünkü haline benzemektedir. Bu gravürden çat›n›n Abdülmecit döneminde (1839-1861) de¤iflerek bugünkü fleklini ald›¤› anlafl›lmaktad›r
(An›tlar Kurulu Arflivi, 3).
‹skeleler ve Sahil S›n›r›
‹skeleler
Üsküdar, konumu itibariyle bo¤az trafi¤inin
çok yo¤un oldu¤u bir bölgededir, bu bak›mdan
flehri Avrupa yakas›na ba¤layan Üsküdar iskeleleri Üsküdar Meydan›’n›n oluflumunda ve flekillenmesinde önemli bir yer tutmaktad›r. ‹stanbul merkezine yak›n oluflu nedeniyle Üsküdar
k›y›s›nda 1400’lerden itibaren Osmanl› Türklerinin yerleflmifl oldu¤u, ‹stanbul’a geçenleri
kontrol ettikleri ve Anadolu ticaret yolunu ellerinde tuttuklar› bilinmektedir.
Sahil S›n›r›
Üsküdar sahili yüzy›llard›r sürekli doldurularak
yer kazanma yoluna gidilmifl bir sahildir. Osmanl›, hatta Bizans döneminden itibaren gerek
insan eliyle, gerekse do¤al olaylar sonucu sahilin sürekli doldu¤u ve k›y› fleridinin de¤iflikli¤e
u¤rad›¤› bilinmektedir. Yaz›l› kaynaklar›n da
do¤rulad›¤› bu bilgiye eski gravür, foto¤raf ve
haritalar› inceleyerek de ulaflmak mümkündür.
Üsküdar Meydan›n›n ilk ça¤larda bugünkü
gibi olmad›¤› kesinleflmifl bir gerçektir. Bülbülderesi ve Çavuflderesi’nin, getirdikleri alüvyonlarla bugünkü meydan›n bulundu¤u alan› doldurdu¤u bilinmektedir. Derelerin doldurdu¤u
alan civar›ndaki topografya, mevcut yollar ile
izohips e¤rileri vas›tas›yla analiz edildi¤inde bu
alan›n düz bir alan oldu¤u ve bunu yamaçlar›n,
tepelerin sard›¤› görülmektedir. Buradan hareketle bu dolan alan›n s›n›rlar› ve arkaik dönemdeki k›y› çizgisi anlafl›labilmekte, veriler incelendi¤inde ilk ça¤lardaki sahil s›n›r› ve doldurulan
alan›n eski s›n›r›n›n yüksek olas›l›kla bugünkü
karan›n içerilerine kadar girdi¤i düflünülmektedir (Karagöz, 2006) (Harita 1).
Bunun d›fl›nda Üsküdar sahilinde devlet eli
ile yap›lan deniz doldurma uygulamalar›na da
çokça rastlanmaktad›r.
Daha önceleri küçük bir koy olan bugünkü
‹skele Meydan›, 1547-1548’de Mihrimah Sultan Külliyesi yap›l›rken bir miktar doldurulmufl,
mimar•ist 2010/4
55
‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR
DOSYA
daha sonra 1710’da Yeni Cami hafriyat›ndan ç›kan topraklar›n Mihrimah Sultan Cami önündeki koya dökülmesi sonucu bugünkü s›n›rlar›na yaklaflm›flt›r8 (Haskan, 2001b). Bu uygulamalar s›ras›nda büyük iskele yer de¤ifltirmifl, denizin kenar›nda yap›lan III. Ahmet Çeflmesi içeride kalm›flt›r. 1851 y›l›nda kurulan fiirket-i
Hayriyye flimdiki büyük iskeleyi yaparken denizi
biraz daha doldurmufltur (Konyal›, 1977).
1953 y›l›nda Haydarpafla Liman› geniflletilmifl,1903 y›l›nda yap›lan dalgak›ran›n a盤›na
ikinci bir dalgak›ran yap›lm›fl, 1985 y›l›nda deniz doldurularak Üsküdar’dan Harem’e kadar
uzanan bir sahil yolu infla edilmifl, bu s›rada Balaban ‹skelesi ve o do¤rultudaki di¤er iskeleler
ortadan kalkm›flt›r.
Günümüzde Üsküdar Meydan›
1930’larda Hâkimiyet-i Milliye, daha sonra ‹skele Meydan›, sonraki düzenlemeyle de Demokrasi Meydan› ad› verilen Üsküdar Meydan›
günümüzde maalesef, ço¤u di¤er örnekte oldu¤u gibi sadece araç trafi¤ini kolaylaflt›rmakta,
kentin toplumsal yaflam›n›n merkezi olamamaktad›r. Geçmiflten bugüne dek tafl›d›¤› anlam ve
bar›nd›rd›¤› önemli tarihsel yap›lara karfl›n,
meydan›n bugün kentin günlük yaflam›ndan soyutland›¤› görülmektedir.
‹stanbul’daki kent yaflam›n›n önemi bir parças› olan Üsküdar’›n en önemli kamusal mekân›
olan meydan›, kentin kalbi olma özelli¤ini yitirmifl ve merkezde ticari ifllev a¤›rl›k kazanm›flt›r.
Özellikle 1960’lardan bu yana tarih-do¤a-yap›
dengesini giderek yap›laflma yönünde yitiren
Üsküdar Meydan›, binalardan ve yollardan arta
kalan anlams›z bir boflluk olarak görülmekte,
onu çevreleyen kavflaklar›yla sadece araç trafi¤ini kolaylaflt›rmakta, yaya kullan›m› için ayr›lan
kentsel mekânlar›n azl›¤› sebebiyle sosyalleflme
mekân› ve toplumsal yaflam›n merkezi olma
özelli¤ini kaybetmektedir.
H›zla artan nüfus ve sanayileflmenin do¤urdu¤u h›zl› ve düzensiz kentleflme, eski yerleflim
bölgelerine gerekli özen gösterilmeden yetersiz
imar planlar›yla yeni inflaatlar›n yap›lmas›, binalar›n çevresinden ba¤›ms›z olarak düflünülerek
tek parsel ölçe¤inde çözüm üretilmeye çal›fl›lmas› ve tarihî bölgelerde koruma bilincinin tam
oluflamamas› gibi sorunlar tarihsel süreç içinde
Üsküdar kent merkezini karmafl›k ve düzensiz
bir flekle sokmufltur. Bölgesel çözümler zaman
zaman sorunlar› çözmüfl gibi görünse de, uzun
vadeli plan yap›lmad›¤› için ortaya ç›kan yeni
sorunlar Üsküdar Meydan›’n› alt üst ederek
56 mimar•ist 2010/4
kimliksizlefltirmifltir.
Üsküdar Meydan› yüzy›llar boyunca pek
çok medeniyetin mücadelesine sahne olmufl,
ya¤malar, afetler, yang›nlar ve baflka birçok etken sonucunda sürekli de¤iflime u¤ram›fl, y›k›nt›lar›n üstünde tekrar yap›lanma gereklili¤i do¤mufltur.
Bugüne kadar normal bir tarihsel ak›flla devam eden bu de¤iflim süreci, Marmaray Projesi
ile farkl› bir tarihsel kesintiye u¤ram›flt›r. Çeflitli
nedenlerle insan ve do¤a eliyle ortadan kalkan
ve giderek varl›¤› unutulan birçok yap›n›n asl›nda gelece¤e yönelik bir ulafl›m projesi arac›l›¤›yla kal›nt›lar halinde yeniden gün yüzüne ç›kmas› ilginçtir. Ani bir toplumsal haf›za dönüflü, insanlar› bu kentin ve bu meydan›n uzun müddet
toprak alt›nda kalm›fl tarihiyle yüzleflmeye zorlamaktad›r. Kal›nt›lara ne olaca¤›na dair tart›flmalar süresince ve sonras›nda kaz› süresi uzam›fl, bu süreç boyunca trafik kesintiye u¤ram›fl,
toplu tafl›ma araçlar›n›n duraklar› iflgal edilmifl,
güzergâhlar de¤iflmifl, esnaf›n ticari faaliyetleri
sekteye u¤ram›flt›r. Bu flekilde, meydandan geçen herkes, gündelik yaflama dair bu s›k›nt›lardan etkilenirken ayn› zamanda bilinçli veya bilinçsiz olarak o kal›nt›lar›n varl›¤›yla da iliflkilenmek zorunda kalm›flt›r.
Bugün, meydanda bir tarafta kal›nt›lar, di¤er tarafta da çeflitli etkenlerden dolay› kalamayanlar mevcuttur. Üsküdar’›n tam da bu durumuyla, bugünkü haliyle var olmas›nda kalanlar
kadar kalamayanlar›n da etkisi oldu¤u inkâr edilemez bir gerçektir; yok olanlar›n yerine baflka
yap›lar›n yap›lmas›yla meydan bugünkü haline
kavuflmufltur. Kalan yap›lar ise, ifllevleri, mimari
bütünlükleri ve nas›l var olduklar› aç›s›ndan de¤iflimlere u¤ram›flt›r.
Yok olanlar›n kendilerini hat›rlatmalar›n›n
yan›nda, var olanlar›n ne flekilde varl›klar›n› sürdürdükleri de meydan aç›s›ndan önemli ve dikkat edilmesi gereken bir noktad›r. Bu çerçevede, bütün görkemiyle meydanda kendini gösteren camiler ve külliyeler ile meydan› etkileyen
iskele, çeflme gibi yap›lara, meydan›n ifllevini tan›mlamalar› ve asl›nda meydan›n ö¤esi olarak
meydan›n tarihini de anlat›yor olmalar› sebebiyle önem vermek gerekmektedir.
Umar›z ki, bu Üsküdarl›larca paylafl›lmadan
tasarlanan, Üsküdar Meydan› ve çevresini kötü
yap›laflmadan ar›nd›rmay› hedefleyen proje; Üsküdar Meydan›’n› nitelikli, yaya kullan›ml›,
meydanla iliflkilenen, insanlar›n yaflam kalitesini
art›ran bir merkez haline getirir ve bunu yaparken de vaat etti¤i gibi meydan› oluflturan an›tsal
DOSYA
Z. Hale Tokay, Yrd. Doç Dr., MSGSÜ Mimarl›k Fakültesi Mimarl›k
Bölümü
Serap Da¤tafl, Y. Mimar, Restoratör
Notlar:
1. “Marmaray Tüp Geçidi kapsam›ndaki ÜsküdarMarmaray Arkeolojik Kurtarma Kaz›lar›” 2004 y›l›nda
‹stanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlü¤ü’nce, Müzeler
Müdürü Dr. ‹smail Karamut’un resmî baflkanl›¤›nda
bafllat›lm›fl, kaz› sorumlusu Arkeolog fiehrazat Karagöz ile
birlikte bir mimar, 13-15 serbest arkeolog ve yaklafl›k 6590 iflçiden oluflan bir ekip ile yürütülmektedir (Karagöz,
2006).
2. 2004 y›l›nda bafllat›lan Marmaray Tüp Geçidi’nin
Üsküdar Meydan›’ndaki k›sm›nda yürütülen ÜsküdarMarmaray Arkeolojik Kurtarma Kaz›lar›’nda, M.Ö. 4.
yüzy›ldan, son dönem Osmanl› mimarisine kadar pek çok
yap›n›n temellerine rastlanm›flt›r.
Kaz›n›n Mihrimah Sultan Camii ve market önündeki
alan›nda dikdörtgen planl›, apsis k›sm› kuzeydo¤u
do¤rultusunda olan tek nefli bir yap› ortaya ç›kar›lm›flt›r.
Temel duvarlar› Bizans dönemi mimarisine ait özellikler
gösteren yap›n›n duvar örgü tekni¤inden, 11-12. yüzy›lda
infla edildi¤i belirlenmifltir. Bulunan bu tek nefli apsidial
yap›, kuvvetli bir ihtimalle bir tepenin yamac›nda oldu¤u
söylenen Hagia Marina Manast›r›’na aittir. Selman A¤a
Camii olarak adland›r›lan tek mekânl› ufak caminin,
olas›l›kla bu manast›r kompleksinden ayakta kalan bir
bölüm olup Osmanl› ‹mparatorlu¤u döneminde camiye
çevrildi¤i, Selman A¤a Camii’nin karfl›s›ndaki Üsküdar
Küçük Hamam olarak tan›nan, bugün ma¤aza olarak
kullan›lan yap›n›n da Bizans devrinde bu manast›r
kompleksine ba¤l› bir ayazma olmas› ihtimalinin yüksek
oldu¤unu iddia edilmektedir (Karagöz, 2006).
3. Leb-i derya: Denizin duda¤›nda.
4. 16.05.1958 tarih ve 911 say›l› An›tlar Kurulu Karar›
(An›tlar Kurulu Arflivi, 1).
5. 14.03.1955 tarih ve 354 say›l› kurul karar› (An›tlar
Kurulu Arflivi, 2).
6. Allom, Barlett, Preault ve Lewis’e ait gravürler.
7. 1863 tarihli Eugene Flandin’in gravürü.
8. Mihrimah Sultan Camii infla edildi¤i tarihte denizin
cami merdivenlerine kadar geldi¤i, sultanlar›n kay›klarla
yanaflarak camiyi ziyaret ettikleri söylenmektedir.
Kaynakça:
• An›tlar Kurulu Arflivi 1 (1958) 16.05.1958 tarihli Dr.
Semavi Eyice Raporu, Yeni Valide Camii, ‹stanbul.
• An›tlar Kurulu Arflivi 2 (1995) 14.03.1955 tarih ve 354
say›l› kurul karar›, III. Ahmet Çeflmesi, ‹stanbul.
• An›tlar Kurulu Arflivi 3 (1998) 09.12.1998 onay tarihli
Ada Sanat’›n haz›rlad›¤› Rölöve, Restitüsyon, Restorasyon
Raporu, III. Ahmet Çeflmesi, ‹stanbul.
• An›tlar Kurulu Arflivi 4 (2004) 16.12.2004 / 001563
tarih ve onay no.lu Hanart Mimarl›k’›n haz›rlad›¤› Yeni
Valide Cami ‹mareti Rölöve Raporu, ‹stanbul.
• Arslan, N. (1992) Gravür ve Seyahatnamelerde ‹stanbul
(18. Yüzy›l sonu ve 19. Yüzy›l), ‹stanbul Büyükflehir
Belediyesi Kültür Daire Baflkanl›¤› Yay›nlar›, ‹stanbul.
‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR
ve sivil yap›lara, meydan elemanlar›na gereken
önemi veren, meydan› ve insanlar› bu yap›lardan koparmayan bir anlay›fl sergiler.
• Coflkun, N. (2004) Yaflayan Organik Kente Bir Örnek:
Üsküdar, Yüksek Lisans Tezi, MSGSÜ Fen Bilimleri
Enstitüsü, ‹stanbul.
• Da¤tafl, S. (2010) Üsküdar Meydan›’n›n ve Bu Meydan›
Tan›mlayan An›tsal Yap›lar›n Tarihsel Süreçteki De¤iflimi,
Yüksek Lisans Tezi, MSGSÜ Fen Bilimleri Enstitüsü,
‹stanbul.
• Egemen, A. (1993) ‹stanbul’un Çeflme ve Sebilleri,
Ar›tan Yay›nevi, ‹stanbul.
• Haskan, M. N. (2001a) Yüzy›llar Boyunca Üsküdar, Cilt
I, Üsküdar Belediyesi Yay›nlar›, ‹stanbul.
• Haskan, M. N. (2001b) Yüzy›llar Boyunca Üsküdar,
Cilt III, Üsküdar Belediyesi Yay›nlar›, ‹stanbul.
• Karagöz, fi. (2006) “Marmaray Projesi Üsküdar
Meydani Aç-Kapa ‹stasyonu Arkeolojik Kurtarma
Kaz›lar›”, 15. Müze Çal›flmalar› ve Kurtarma Kaz›lar›
Sempozyumu 24-26 Nisan, s.137-166.
• Konyal›, ‹. H. (1976) Abideleri ve Kitabeleriyle Üsküdar
Tarihi, Cilt I, Yeflilay Cemiyeti Yay›nlar›, ‹stanbul.
• Konyal›, ‹. H. (1977) Abideleri ve Kitabeleriyle Üsküdar
Tarihi, Cilt II, Yeflilay Cemiyeti Yay›nlar›, ‹stanbul.
• Orman, ‹. (2005) “Mihrimah Sultan Külliyesi”, Türkiye
Diyanet Vakf› ‹slam Ansiklopedisi, Cilt 30, Türkiye
Diyanet Vakf› Matbaac›l›k ve Ticaret ‹flletmesi, ‹stanbul.
• Ödekan, A. (1993) “Ahmet III Çeflmesi”, Dünden
Bugüne ‹stanbul Ansiklopedisi, Cilt 1, Kültür Bakanl›¤› ve
Tarih Vakf› Ortak Yay›n›, ‹stanbul.
• Pervititch, J. (2001) Sigorta Haritalar›nda ‹stanbul,
Tarih Vakf› Yurt Yay›nlar›, ‹stanbul.
• Serdaro¤lu, Ü., Sinemo¤lu, N., ‹flözer, E. (1986)
Üsküdar Kentsel Tasar›m Proje Yar›flmas›, Taç Vakf›
Mimarl›k Bürosu, ‹stanbul.
• Tokay, Z. H. (1994) Osmanl› Külliyelerinin Genel
Özellikleri ve Günümüz Ortam›nda De¤erlendirilmeleri,
Doktora Tezi, MSGSÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, ‹stanbul.
• www.uskudar-bld.gov.tr: Üsküdar (27 Nisan 2010)
Elements Defining Üsküdar Square, Transformation of
Them and Their Impacts on Square in History
In spite of being a settlement of major importance since ancient times, Üsküdar
whose existence has been endorsed since Antiquity and which has always had a
role in history with different names developed primarily in Ottoman Era. All
cultural assets which constitute the basic building elements in Üsküdar belong to
the period after the conquest of Istanbul.
In time many buildings of religious, social, cultural and commercial functions
have been built in the district. These monuments were mostly erected close to the
harbour which had contributed to the formation, development and afterwards
transformation of a square connected with the pier.
These monumental buildings which formed the borders of the square have in
history been subject to change. Some haven’t been able to survive, have been
demolished where others have changed their original places. Some others have
lived throughout our times although going through severe changes. Within this
period, each stage of transformation of these elements caused a change in either
the form or the borders or the meaning of the square.
In this study, Üsküdar Square is analyzed while its transformations before, during
and after Ottoman Era are determined. Meanwhile the transformations of each
element such as monuments, ports and roads which compose the square are
studied. Their impacts on the whole square are evaluated. By analyzing the
historical maps, the differences between periods of transformation of Üsküdar
Square are introduced. In the conclusion part, present state and problems of the
living and changing Üsküdar Square are examined.
mimar•ist 2010/4
57
‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR
DOSYA
Üsküdar Tarihî Kent Dokusu ve Ulafl›m
Sisteminin ‹rdelenmesi
Bilge Ulusay Alpay
G
ünümüzde pek çok kentin merkezinde
bulunan tarihî kent dokusu kentin belle¤ini oluflturur. Geçmiflte yarat›lm›fl bu mekânlar
sadece kültürel çevre de¤il, ayn› zamanda sosyoekonomik yaflam› da içinde bar›nd›ran fiziki
çevrelerdir. Kentin geliflimine paralel ortaya ç›kan yeni ifllevler ve yaflam biçimi, bu bölgelerin
geleneksel yap›s›n› zorlayarak trafik s›k›fl›kl›¤› ve
park yeri sorunlar›n› do¤urmaktad›r.
‹stanbul’daki en önemli eski Türk yerleflmelerinden biri olan Üsküdar; Osmanl› dönemi
boyunca büyük imar faaliyetlerine sahne olmufl,
bugün de hâlâ Osmanl› cami mimarisi örnekleri, geçmifli yaflatan ev ve sokaklar›yla, ‹stanbul
Bo¤az›’n›n Anadolu yakas›nda, Paflaliman› ile
Salacak aras›nda Üsküdar ilçesinin merkezini ve
Eski Üsküdar haritas›.
58 mimar•ist 2010/4
tarihsel çekirde¤ini oluflturan bir semttir.
Üsküdar Meydan› y›llardan beri, s›k›fl›k bir
araç trafi¤i ve canl›, yo¤un bir ticaret bölgesi ile
kuflat›lm›flt›r. Trafik meydan› olarak Anadolu
yakas›n›n önemli bir aktarma fonksiyonuna sahiptir. Halen otobüs, minibüs, dolmufl, vapur,
özel oto, yaya için bir transfer noktas›d›r.
Üsküdar’›n Tarihî Dokusu ve Mimari Özelli¤i
MÖ 7. yüzy›lda bir Greg kolonisi olarak kurulan Halkedon’un (Kad›köy) iskelesi ve tersaneleri bugünkü Üsküdar’›n yerleflti¤i alanda bulunur ve buraya Hrisopolis (Alt›n fiehir) denirdi
(Belge, 2000).
Üsküdar, II. Mehmed döneminde; yönetsel
aç›dan dört bölgeye ayr›lan ‹stanbul’un -iskân
bölgelerinden biri olmufltur (Pervititch, s.245).
1471 y›l›nda, Osmanl› veziri Rum Mehmet Pafla taraf›ndan yapt›r›lan ve günümüze ulaflan
Rum Mehmet Pafla Camii ya da Rumi Mehmet
Pafla Camii, Üsküdar’›n en eski Osmanl› yap›lar›ndan olup ‹stanbul’un Anadolu Yakas›’na yapt›r›lan ilk cami olma özelli¤ini tafl›maktad›r. ‹stanbul Bo¤az›’n› gören bir tepe üzerinde bulunan cami, bugün tümüyle apartmanlar›n aras›nda kalm›flt›r ve halen yap›m› sürmekte olan denizalt› rayl› sistem hatt› Marmaray’a oldukça yak›n bir konumda bulunmaktad›r (tr.wikipedia.org). Üsküdar Meydan›’ndaki en eski dinî
yap›, çarfl› içi cami özelli¤indeki (1506 y›l›nda
inflas› biten) Selman A¤a Camisi’dir. Ayr›ca, bugün Üsküdar iskelesinin Salacak taraf›nda
1580’de Mimar Sinan’a yapt›r›lan fiemsi Pafla
Külliyesi yer al›r.
16 ve 17. yüzy›llarda Üsküdar önemli bir ticaret merkezi olmufl, Anadolu’ya, oradan da
Ermenistan ve ‹ran’a ulaflan ticaret yolu buradan bafllam›flt›r. Bölgenin an›tsal görünüflüne
en önemli katk›lardan biri olan ‹skele Camii,
Mimar Sinan’›n eseridir ve meydan›n kuzeydo¤usunda s›n›r oluflturur (www.itusozluk.com).
18. yüzy›lda Bo¤aziçi ve Üsküdar nüfusunda bir yo¤unlaflma bafllam›fl, Üsküdar’daki köflk
ve saraylar›n say›s› da artm›flt›r. Ayr›ca, Yeni Valide Camii ve Ayazma Camii günümüzde de si-
DOSYA
Meydan Oluflumu ve Üsküdar Meydan›
Kentsel meydanlar, kamusal mekânlar alt›nda
özel bir öneme sahiptir, kentin zirve noktas›
olarak anlafl›labilirler. Meydanlar, pek çok neslin
(kufla¤›n) talebini temsil ederler. Geçmiflte meydanlar›n aral›kl› yerlefltirilmifl yap›larla kuflat›ld›¤› anlafl›l›r, bugünkü anlay›flta ise bir meydan,
“binalardan bofl b›rak›lan ve kamusall›¤a hizmet
eden” bir mekând›r.
‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR
luete egemen mimari yap›tlard›r. 1728’de yapt›r›lan III. Ahmet Çeflmesi halen iskele meydanda yer alan ve an›lmaya de¤er eserlerdendir
(Pervititch).
19. yüzy›lda an›t yap›lar aras›ndaki konut
mimarisi Üsküdar’da konak, köflk ve yal›lar fleklinde infla edilmifl, bak›ml› bahçeler ve koruluklarla çevrelenmiflti. B. R. Davies’in 1840’da çizdi¤i bir haritaya göre, Haliç’in girifline bakan
Üsküdar, Bo¤az’›n Anadolu sahilindeki en büyük yerleflmeydi. Dar bir alana s›k›flmam›fl olan
bu semtte Müslüman, Ermeni, Rum ve Yahudiler birlikte yaflarlard› (Çelik,1986). 1845’ten
sonra, Üsküdar iskelesinden sürekli vapur seferleri düzenlenmifl, 1858’de Kabatafl-Üsküdar
aras›nda ilk arabal› vapur çal›flmaya bafllam›fl ve
bölgede yerleflik nüfusun artt›¤› gözlenmifltir.
Günümüzde ise yo¤un nüfusa sahip bir
semttir ve özellikle Üsküdar merkezi, bünyesinde genifl çarfl›lar›, pazarlar›, pasaj ve dükkânlar›
bar›nd›r›r (Pervititch).
trafi¤i fonksiyonunun da olumsuz etkisi azalt›labilir (Pesch vd., 2010).
Uzun süreden beri trafik meydanlar›nda,
büyük ölçüde araç trafi¤i bask›n (dominant) rol
oynuyordu. Son y›llarda, kent içi trafi¤in çevreye duyarl›l›¤› üzerine oturan yeni bir hareketlilik kültürü çerçevesinde, ihmal edilen kent mekânlar›n›n yeniden de¤erlendirilmesi için yeni
fikirler ortaya ç›kmaktad›r. Böylece daralt›lan
yol izleri, geniflletilen yaya kald›r›mlar›, a¤açland›rma ve oturma olanaklar›, duraklama kalitesi
vb. ile trafik meydanlar›ndaki güvenlik art›rabilmektedir (Aminde, 2005). Metro istasyonu ç›k›fllar›nda trafi¤e kat›lanlar›n tümü yayad›r.
Farkl› ulafl›m araçlar›na geçifl niteli¤indeki kentsel mekâna girifl-ç›k›fllarda, koruyucu çat› çözümleri ve bilgilendirme araçlar› vb.nin yerlefltirilmesi gerekir (Pesch vd., 2010).
Biçimine Göre Meydan Tipolojisi:
Form ve Kapal›l›k
Kentin morfolojisinde meydanlar›n mekânsal
etkisi, tüm kamusal mekân sistemi içinde önemli bir rol oynar. Meydanlar; kapal›, yar› kapal›,
aç›k, yap›lanm›fl, merkezî, grup halinde vb. olmak üzere kent plan›ndaki biçimlerine göre
farkl›lafl›r.
Üsküdar Meydan›, bunlardan yar› kapal› biçime uygundur. Yar› kapal› meydanlar bir çanta
Üsküdar haritas›
(Pervititch, 1930).
Kullan›m Türüne Göre Meydan Tipolojisi
Kentte meydanlar, bir konut içindeki odalara
benzer biçimde çeflitli görev ve kullan›mlara
hizmet ederler. Kentsel meydanlar a¤› içinde bir
meydan›n, hangi s›rada yer ald›¤› ve hangi iflleve
göre belirlendi¤i önemlidir. Kullan›m türüne
(kent merkezi, kültürel, semt, mahalle/komfluluk birimi, trafik, istasyon meydan› vb.) göre,
meydanlar›n kamusall›k derecesi de de¤iflmektedir. Bu kullan›m türlerine göre, Üsküdar
meydan›n› hem semt, hem de trafik meydan›
olarak tan›mlayabiliriz.
Çok merkezli geliflmifl kentlerde, kamusal
mekânlar›n genifl bir a¤› görülmekte ve bu a¤
içinde ana merkezdeki meydanlar›n yan› s›ra,
ikincil kentsel mekânlar olarak da semt meydanlar› yer al›r. Bu meydanlar semtteki yaflam›n ve
oradaki halk›n kimli¤ini yans›t›r (Aminde,
2005). Bu tür meydanlarda, trafi¤i sakinlefltirilmifl alanlar yarat›larak veya meydandaki araç trafi¤i yo¤unlu¤u azalt›larak al›flverifl alan› düzenlenmelerine gidilmektedir. Böylece meydan›
tanjant geçen caddeler mevcutsa, bunlar›n araç
mimar•ist 2010/4
59
‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR
DOSYA
formunda geliflir ve kapal› taraf bir mekânsal
bütünlük için cadde ve meydana ba¤lan›r. Dördüncü kenar ise aç›k kal›r veya bu k›s›mda ince
bir ay›r›c› olarak a¤açlar, sütunlar ya da aç›k bir
alan yer alabilir.
Üsküdar Meydan›, üç taraftan tarihî yap›larla (Rumi Mehmet Pafla Camii, Yeni Valide Camii, Mihrimah Sultan Camii ve Külliyesi, Selman A¤a Camii, fiemsi Pafla Camii vb.) ile çevrelenir ve deniz dördüncü kenar olarak s›n›r
oluflturur.
Yeralt› fiehircili¤i ve Metro Ç›k›fl Noktalar›n›n
Devam› Olarak Yerüstü Tasar›m›
Camillo Sitte’den beri, flehircili¤in bilimsel kavramlar› yerüstü alana iliflkin çok fazla olmas›na
karfl›n, yeralt› alanla ilgili söyleme pek fazla rastlanmaz. Kevin Lynch (1998), yerüstü ve yeralt›
flehircili¤inin ba¤lant› sorunlar›yla ilgilenmifl ve
flu sonuca varm›flt›r: “...görünmeyen yol sistem-
Michaelerplatz, Viyana.
Yol kotu alt›ndaki Virgil
Kilisesi ve meydan
döflemesi üzerine ifllenmifl
kilise plan›.
60 mimar•ist 2010/4
leri boyunca düzenlenen yeralt› metro istasyonlar›, stratejik dü¤üm noktalar›n› olufltururlar...
Bu anahtar istasyonlar, yerüstünün herhangi bir
anahtar ö¤esiyle ba¤lant› halindedir...” Bu
anahtar ö¤elerden biri olarak Viyana kent merkezindeki Stephansplatz Meydan›’ndan örnek
verilebilir: ‹ki ayr› metronun kesiflim noktas›
olan istasyonun yerüstü yaya alan›na ba¤lanmas› ve metro kaz› çal›flmalar› s›ras›nda yol kotunun alt›nda Virgil Kilisesi’nin kubbeli bir odas›na rastlanm›flt›r (Kurz, 1981). Bu kal›nt›, ara
kotta sergilenmektedir. Ayr›ca, yerüstünde 17.
yüzy›lda yap›lm›fl ancak y›k›lm›fl olan küçük kilisenin plan› meydan döflemesi üzerine ifllenerek
geçmiflten bir izi sunmaktad›r.
Michaelerplatz’da yeni metro hatt›n›n inflas›
s›ras›nda bulunan (Rönesans, Ortaça¤ ve Roma
döneminden) tarihî kal›nt›lar da, Hans Hollein’›n tasar›m›na göre dairesel bir form içinde
meydan yüzeyinin bir k›sm›n› bofl b›rakan yar›k
ile, yaya sirkülasyonunu engellemeden geçmiflle
bugün aras›nda bir köprü kurmufltur (MA18,
1993).
Yaya-Tafl›t Ulafl›m Ba¤lant›lar›
Tarihî kültürel merkezde, hareket kanallar› kentin karakteristik fiziki dokusunu oluflturur. Bu
dokudaki yol mekânlar›n› ve ulafl›m sistemini
iyilefltirme ilkeleri; yol kademelenmesine, d›fl ve
iç ba¤lant›lar›n iyilefltirilmesine ve yaya alanlar›n›n tasar›m›na dayan›r:
- Tarihî alan›n çevresindeki ulafl›m›n (yol kademelenmesi içinde) düzenlenmesi, mevcut
motorlu araç trafi¤inin zamansal - mekânsal aç›dan s›n›rland›r›lmas›, iptal edilen ulafl›m için alternatif ek sistemlerin gelifltirilmesi, araç trafi¤inin art›fl›n› cayd›r›c› önlemler al›nmas›,
- D›fl ba¤lant›lar için rayl› ulafl›m sistemi ile
eriflilebilirli¤in sa¤lanmas›, yüksek kapasiteli bir
kamusal ulafl›m türünün gelifltirilmesi, bunun
son istasyonu yan›nda büyük otoparklar›n inflas›,
- Yaya alanlar›n›n tasar›m›nda; yaya dolafl›m
alanlar›n›n art›r›lmas›, uygun ›fl›kland›rma ve
çevre mimari karakterine uyumlu tasar›mlar gerekir.
Üsküdar’da Ulafl›m›n Geliflimi
18. yüzy›lda ‹stanbul’da atl› arabalar ve kay›klarla ulafl›m sa¤lan›yordu. 1850 y›l›nda Eminönü-Üsküdar aras›nda günde dört sefer yapan
vapurlar çal›flt›r›l›yordu (www.iett.gov.tr). ‹lk
Osmanl› vapur flirketi olan fiirket-i Hayriye’nin
1888 Nizamnamesi’nde söz edilen ve yedi hattan en çok kullan›lan Üsküdar-Eminönü hatt›
ile Üsküdar’›n baflkente ba¤lanmas› gerçeklefl-
DOSYA
‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR
mifltir (Çelik, 1986). 1928 y›l›nda, ÜsküdarBa¤larbafl›-K›s›kl› tramvay hatt› aç›lm›flt›r. Üsküdar Meydan› bafllang›çl›, Üsküdar-K›s›kl› ve
Üsküdar-Kad›köy hatlar› 1965 y›l›ndan itibaren
kald›r›lm›flt›r (www.istanbululasim.net).
Günümüzde belediye otobüsleri, Anadolu
yakas›n›n pek çok bölgesine (yaklafl›k otuz ayr›
hatta; Kad›köy, Pendik, Üst Bostanc›, Ataflehir,
Ünalan, Esatpafla, Sultanbeyli, Alemdar vb.)
hizmet vermektedir (www.iett.gov.tr).
Halen Üsküdar ‹skelesi ve iskele meydan›;
Anadolu ve Avrupa yakas›n›n denizyolu ile birleflmesini sa¤layan önemli bir ulafl›m noktas›d›r.
Bu meydanda, flehir hatlar›, motor iskeleleri, ayr›ca minibüs, otobüs, dolmufl, taksi duraklar›
yer almakta ve hem toplu tafl›ma araçlar› hem
de özel araçlar yo¤unlu¤u yaflanmaktad›r. Ayn›
zamanda, Üsküdar Meydan›, bu araçlara eriflim
amac›yla yayalar için de önemli bir dü¤üm noktas›n› oluflturmaktad›r. Ancak yaya-tafl›t trafi¤i
birbirinden düzenli bir flekilde ayr›lmad›¤› ve
Marmaray istasyonu infla çal›flmas› devam etti¤i
için tam bir trafik karmaflas› yaflanmaktad›r.
ayn› ifllevi görecektir. Her iki istasyonda, otobüs
yolcular›, feribot yolcular›, hafif rayl› sistem trenlerini (HRS) ve tramvay hatlar›n› kullanan yolcular ve yayalar için gerekli aktarma tesisleri bulunacakt›r” denilmektedir (www.arkitera. com).
Projenin 1/1000 ölçekli Uygulama ‹mar
Plan› çal›flmas› devam etmektedir. Bat›klar›n
proje alan›nda sergilenmesi için Marmaray ve
metro istasyonlar› için tasarlanan müze projesi
çal›flmalar›na bafllanm›fl ve ‹mar Plan› üzerinde
müze alan› gösterilmifltir. Ayn› alanda Pervititch
haritas›nda çizilmifl olan bir tabakhaneye ait mimari kal›nt›lar ortaya ç›kar›lm›flt›r. Bu alan›n üst
katmanlar›nda yap›lan kaz› çal›flmalar›nda Pervititch haritas›nda da görülen 1930 y›llar›na ve
sonras›na ait Tekel binalar›n›n kal›nt›lar›na da
rastlan›lm›flt›r (www.ntvmsnbc.com).
Sonuç
Günümüzde halen Osmanl› mimarisinden ve
kentsel doku örneklerinden izler tafl›yan ve tarihsel çekirdek niteli¤indeki Üsküdar merkezi
Üsküdar meydan›ndan
görüntüler.
Üsküdar Meydan ve Çevresi
Kentsel Tasar›m Projesi
Üsküdar Meydan› için bir kentsel ulafl›m ve
kentsel tasar›m projesi haz›rlanm›fl, An›tlar Kurulu’nca onaylanm›flt›r. Bu projede, “‹stanbul’un tarihî merkezlerinden biri olan Üsküdar,
‘Üsküdar Meydan› ve Çevresi Rayl› Sistemler ile
Karayolu Entegrasyonlar› ile Kentsel Tasar›m
Uygulama Projesi’ ile yeni çehresine kavuflacakt›r. Yaya ve tafl›t trafi¤inin ayr›lmamas› sebebiyle
meydan olma özelli¤ini kaybeden Üsküdar
Meydan›, yeniden düzenlenecektir. Üsküdar
için yaya alanlar› düzenlenerek, Üsküdar-Ümraniye Metro Hatt› ve Marmaray Hatt›’n›n Üsküdar ‹stasyonu’nda yaya entegrasyonu sa¤lanacak, böylece yaya ç›k›fllar›n›n ve yeralt› meydan›n›n oluflturulmas› hedeflenmektedir” (www.ibb.
gov.tr) (www.uskudar-bld.gov.tr).
Üsküdar Meydan›’n›n, Marmaray ile di¤er
kent içi ulafl›m sistemlerinin sekiz ana entegrasyon noktas›ndan biri olaca¤› belirtilmifltir.
Ayr›ca, “‹stanbul’un genel trafik sisteminin
bir parças› olarak planlanan Marmaray Projesi,
toplu ulafl›m sisteminin bat›-do¤u koridorunu,
halen yap›m aflamas›nda olan Metro Projesi ise
Avrupa yakas›ndaki kuzey-güney koridorunu
oluflturmaktad›r. Bu iki projenin tamamlanmas›yla birlikte Yenikap› istasyonu, ‹stanbul’un Avrupa yakas›ndaki en önemli aktarma istasyonlar›ndan biri haline gelecektir. Asya yakas›nda ise
Üsküdar istasyonu ayn› öneme sahip olacak ve
mimar•ist 2010/4
61
‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR
DOSYA
Üsküdar Meydan› ve Çevresi Rayl› Sistemler ile Karayolu
Entegrasyonlar› ile Kentsel Tasar›m Uygulama Projesi.
Pervitich haritalar›nda Üsküdar Meydan›.
ve meydan› özellikli bir örnektir.
Kullan›m türü aç›s›ndan Üsküdar Meydan›,
bir semt meydan› niteli¤indedir ve bunun yan›
s›ra, tamamen araç trafi¤i a¤›rl›kl› olarak kullan›lmaktad›r. Biçimlenifl bak›m›ndan ise, yar› kapal› bir özelli¤e sahiptir. Anadolu yakas›n›n en
büyük tarihî iki camisi konumundaki Mihrimah
Sultan ve Valide Sultan camileri ile Selman A¤a
Camii, meydan›n üst s›n›r›n›n çizilmesine katk›da bulunmaktad›r. Küçük ölçekli fiemsi Pafla
Camii, yo¤un kesimden uzakta merkezin bir di¤er s›n›rlay›c›s› durumundad›r. III. Ahmet Çeflmesi ise, meydan›n merkezini vurgulay›c› konumdad›r. Meydan›n bir kenar› aç›k olup denizle s›n›rlan›r. Ancak, bu tarihî yap›lar ve deniz
gerek kara, gerekse yo¤un araç trafi¤inden do62 mimar•ist 2010/4
DOSYA
Bilge Ulusay Alpay, Yrd. Doç. Dr.,
MSGSÜ Mimarl›k Fakültesi fiehir ve Bölge Planlama Bölümü
Kaynakça:
• Aminde, H.-J. (2005) “Plaetze in der Stadt heute”,
Lehrbausteine Staedtebau - Basiswissen für Entwurf und
Planung, Universitaet Stuttgart, s.147.
• Belge, M. (2000) ‹stanbul Gezi Rehberi, Tarih Vakf› Yurt
‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR
lay› yeterince alg›lanamamaktad›r. Yeni tasar›m
projesi ile, bu an›tsal yap›lar›n çevresinin kötü
yap›laflmadan ar›nd›r›larak yaya alan›na dönüfltürülmesi fikrinin uygulanmas› halinde önemli
bir geliflme sa¤lanacakt›r.
Di¤er taraftan, gelecekte yeralt› ve yerüstü
tasar›m ba¤lant›lar›n›n iyi çözümlenmesi ve bütünlefltirilmesi gerekir. Geçmiflten kalan izlerin
günümüzde yans›t›lmas› ve bu özellikli mekânda sergilenmesinin gerçeklefltirilmesi, geçmiflle
bugün aras›nda görsel bir köprü kurulmas›n›
sa¤layacakt›r.
“Üsküdar Meydan› ve Çevresi Rayl› Sistemler ile Karayolu Entegrasyonlar› ile Kentsel Tasar›m Uygulamas› Projesi”nce öngörülen hedeflerden baz›lar›, ulafl›m sistemini iyilefltirme
ilkeleri aç›s›ndan de¤erlendirildi¤inde;
- “Üsküdar Meydan›’n›n daha çok yaya kullan›m›na aç›lmas›n› sa¤lamak amac›yla, Selman› Pak Caddesi ile Paflaliman› Caddesi aras›ndaki
ba¤lant› karayolu alt geçitle gerçeklefltirilecektir.” Bu durumda, meydan›n yak›n çevresi transit tafl›t trafi¤i bask›s›ndan kurtulamayacakt›r.
Meydan›n yak›n çevresindeki ba¤lant›lar yol kademelenmesi içinde düzenlenmeli, iptal edilen
yollar yerine alternatif çözümler üretilmeli, motorlu araç trafi¤inin art›fl›n› önleyecek zaman ve
mekân aç›s›ndan k›s›tlamalar art›r›lmal›,
- “Transfer merkezi kapsam›nda, rayl› sistem
ile karayolu sisteminin entegrasyonunu sa¤layan otopark alanlar› tasarlanm›flt›r. Oluflturulacak otopark alanlar›; özellikle denizyolu, demir
yolu ve karayolu ulafl›m sistemlerini kullanan
yolcularca kullan›lacakt›r.” Ancak, otopark
alanlar› özellikle tarihî merkezlerde çekici unsur
yaratmamal›, motorlu araçlar için cayd›r›c› park
yeri politikalar› araflt›r›lmal›,
- “Proje kapsam›nda yaya alanlar› düzenlenecek. Üsküdar-Ümraniye metro hatt› ve Marmaray hatt›n›n Üsküdar istasyonunda, yaya entegrasyonunun sa¤lanmas› amac›yla, yaya ç›k›fllar› için yeralt› meydan› oluflturulacak.” Bu
alanlarda çevre mimari karakterine uyumlu tasar›mlar için gerekli analizler yap›lmal›d›r.
O halde, Üsküdar meydan›; sadece transit
geçilen yo¤un bir ulafl›m aktarma noktas› de¤il,
özellikli mekân hedefli bir eriflilebilirli¤e kavuflturulmal›d›r.
Yay›nlar›, ‹stanbul, s.297.
• Çelik, Z. (1986) 19. Yüzy›lda Osmanl› Baflkenti De¤iflen
‹stanbul, Tarih Vakf› Yurt Yay›nlar›, ‹stanbul, s.5,35.
• Kayra, C. (1990) Eski ‹stanbul’un Eski Haritalar›, ‹BB.
• Kurz, E. (1980) Die Staedtebauliche Entwicklung der
Stadt Wien in Beziehung zum Verkehr, Magistrat der Stadt
Wien, 1980 s.197.
• Lynch, K. (1998) Das Bild der Stadt, Braunschweig,
s.92.
• MA 18 (1993) Magistrat der Stadt Wien, Stadt-RaumErleben, s.18-19.
• Jacques Pervititch Sigorta Haritalar›nda ‹stanbul, Axa
Oyak-Tarih Vakf›, ‹stanbul, s.245.
• Pesch, F., Werrer, S. (2010) “Der öffentliche Raum”,
Lehrbausteine Staedtebau - Basiswissen für Entwurf und
Planung, Universitaet Stuttgart, s.202-204.
• www.arkitera.com, 23.10.2010
• www.ibb.gov.tr, Kentsel Dönüflüm ve Meydanlar,
22.10.2010
• www.iett.gov.tr, 24.10.2010
• www.istanbululasim.net, 24.10.2010
• www.itusozluk.com, 20.10.2010
• www.ntvmsnbc.com, 22.10.2010
• www.uskudar-bld.gov.-tr, 22.10.2010
• tr.wikipedia.org, 20.10.2010
Historical Urban Pattern and Transportation System in Üsküdar
Comprising the memories of the city and being present in many city centers, the
historic structure contains not only the cultural environment but also the socioeconomic life in itself. The traditional structure of these areas is under the
pressure of vehicle traffic with the city developing. Being one of the oldest
settlements in Istanbul, Üsküdar is on a major vehicle route in the Anatolian side
with its still present patterns of Ottoman architecture and urban structure.
Squares, which have a special value under public areas, can be perceived as the
peak point of the city. The determination of a square according to which function
is important and surrounded by an intensive housing and trade zone, Üsküdar
square can be defined as both a neighborhood square and a major traffic junction
according to its purpose. Squares play a key role in the morphology of the city
and they vary with their structures pursuant to the city plan. Üsküdar square is
structured as half covered within this framework. It is surrounded by historic
structures on three sides and the sea forms the border as the fourth side.
An urban transportation and urban design project have been done, and this area
has been stated as an important transportation integration point with Marmaray.
The project in question should be put into practice with a complete solution of
underground-aboveground transportation junctions, reflection of the patterns
coming from the past, measures to prevent the vehicle traffic from entering into
this area, and pedestrian areas harmoniously combined with the
historical/architectural character of the area.
mimar•ist 2010/4
63
‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR
DOSYA
Marmaray-Üsküdar Arkeolojik Kaz›lar›
fiehrazat Karagöz
Proje ve Kaz› Tarihçesi
Marmaray (Özmen, 2007:22 vdd), T.C. Ulaflt›rma Bakanl›¤› Demiryollar›, Limanlar ve Hava
Meydanlar› Genel Müdürlü¤ü’nün (DLH),
Bo¤az tüp geçifline ait uluslararas› düzeyde olan
ve ön çal›flmalar› 1983 y›l›nda bafllayan bir devlet projesidir. Proje, ‹stanbul’un Asya yakas›nda
Gebze-Haydarpafla, Avrupa yakas›nda Halkal›Sirkeci aras›ndaki banliyö hatlar›n›n iyilefltirilmesini de kapsayan ve toplam hat uzunlu¤u 77
km. olan geçifl yolu ve Asya ve Avrupa k›talar›n›
Bo¤aziçi alt›ndan birlefltirmektedir.
Projenin, Tarihî Yar›mada içindeki Sirkeci,
Yenikap› ve Yedikule istasyonlar› ile Asya yakas›ndaki Üsküdar Aç-Kapa ‹stasyonu arkeolojik
kaz›lar›, ‹stanbul’un tarihsel geçmifline yeni buluntular kazand›rm›flt›r. Bu kaz›lar aras›nda Üsküdar Meydan›, projenin ilk kazma vurulan alan›d›r. Bu nedenle, bafllang›ç olarak, bu proje
kapsam›nda kaz› alan›n›n özel bir yeri bulunmaktad›r. Kaz›ya; Kültür ve Turizm Bakanl›¤›
‹stanbul III. Numaral› Kültür ve Tabiat Varl›klar›n› Koruma Kurulu’nun 24.12.2003/14237
ve 20.04.2004/14544 tarihli, “...‹stanbul Ar-
Üsküdar Meydan›’ndaki ilk
grid plan.
64 mimar•ist 2010/4
keoloji Müzeleri Müdürlü¤ü’ne ba¤l› ‹stanbul
konusunda uzman, biri akademik unvana sahip
yönetici olmak üzere 3 kiflilik arkeolog grubu”
karar› gere¤i, kaz› alan sorumlusu olarak 16 Haziran 2004 tarihinde taraf›mdan bafllanm›flt›r.1
Ancak daha önce 2004 Nisan-May›s aylar›nda Üsküdar Meydan›’nda Aç-Kapa ‹stasyon
Alan› inflas› yap›lacak bölümün grid plan›n›n
oluflturma çal›flmalar› ile gerekli dokümantasyon incelemeleri yap›lm›flt›r. Bu grid plan 5x5
metrelik boyutlardaki karolaj sisteminden oluflmaktad›r. ‹lk kaz› açmalar›, grid planda belirlenmifl ve kaz›n›n verdi¤i sonuçlara göre, ileride
aç›lmas› planlanan açmalar da saptanm›flt›r.
Böylece, ilk kez 2004 y›l› kaz› bafllang›c›nda taraf›m›zdan haz›rlanan ve günümüze dek gelen
grid plan, geliflerek sürekli kullan›lm›flt›r. Ancak
ilk kez Haziran 2004 tarihinde bafllay›p yurtd›fl›
sergi haz›rlama görevim nedeniyle b›rakt›¤›m
kaz›ya Haziran 2005’te Müdürlükçe tekrar görevlendirildim. Böylece 2005-2008 y›llar› aras›nda kaz› tamamlanm›fl olup kaz› buluntular›n›n tasnif-envanter çal›flmalar›n› içeren atölye
halen Kas›m 2010 tarihi itibariyle Müzede sürdürülmektedir.
DOSYA
Yaflanan Bir Kent ‹çinde Arkeolojik Kaz›
Yapman›n Zorluklar›, Antik Kent Kaz›lar›ndan
Çok Farkl›d›r
Kaz›lar çok ifllek olan meydan trafi¤i içinde, bazen yerel yerleflime ait ara sokaklarda, ana caddelerde yap›l›rken, geçici olarak iptal edilen bu
trafik ba¤lant›lar› nedeniyle, oldukça güç koflullar ile karfl›lafl›lm›flt›r.
Bölge, 1950’li ve 1980’li y›llarda zaman›n
yerel yönetimlerince, “‹stanbul Meydanlar›n›n
‹yilefltirme Planlar›” ad› alt›nda, kentin di¤er
meydanlar› gibi erozyona u¤ram›flt›r. Çünkü
kaz› yap›lacak tüm alanlarda 0,35-0,45 cm. kal›nl›¤›ndaki, modern dolgu maddelerinden oluflan zeminle karfl›lafl›lm›flt›r.
Di¤er yandan, hem tüp geçit çal›flmalar›n›
aksatmamak hem de çevre halk›n yaflam›n› güçlefltirmeyecek flekilde çal›flmak gerekti¤inden,
kaz›lacak cadde-sokak açmalar›ndaki konum,
“öncelikli” ya da “daha sonraki k›s›m” stratejileriyle saptanm›flt›r. Bölgedeki esnaf›n ekonomik
durumun durgunlu¤unu bile bu kaz›lara ba¤la-
‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR
Tarihte Bo¤az Geçiflleri ve Köprü Geçifl Projeleri
Tarihte Avrupa ve Asya k›talar› aras›ndaki geçifl,
antik kaynaklara göre baz› tarihsel olaylar sonucunda gerçekleflmifltir. Bilinen en eski tarihî olaya göre MÖ 512-513 y›l›nda ‹skitlere sefer yapan Pers Kral› Dareios, sandal dizisinden oluflan
ahflap bir köprü ile Bo¤az’› geçer. Olas›l›kla, bu
köprü geçifli Ortaköy-Beylerbeyi aras›na rastlamaktad›r.
Di¤er bir tarihî olay da, Bizans ‹mparatoru
I. Herakleios (610-641) zaman›nda yaflan›r. Yaflam›n›n son y›llar›nda psikolojik bir rahats›zl›k
sonucu bunal›ma girer. Falc›lar›na göre yaflam›
su nedeniyle son bulacakt›r; bu nedenle su ve
suyla ilgili her fleyden çekinmekte ve korkmaktad›r. Ancak, ‹mparator do¤uya yap›lan bir Suriye seferinden dönüflte Bo¤az’› geçerek yar›madaya gitmek zorundad›r. Denizi görmeden
geçmesi için, sandallardan oluflan ve kenarlar›
saz ve tahtalarla kapat›lan bir köprü infla edilir
ve I. Herakleios at üzerinde bu köprüden geçer
(Eyice, 2007:30 ve dn.28).
Osmanl› ‹mparatorlu¤u döneminde de Bo¤az geçifl projeleri düflünülmüfltür. 1860 y›l›nda
Padiflah Abdülmecid ve 1902 y›l›nda Padiflah II.
Abdülhamid zamanlar›nda F. Storm, F. T. Lindman, A. Hilliker ve S. Preault’a, SarayburnuÜsküdar aras›nda, “Tünel-i Bahri” tan›ml› ‹stanbul Bo¤az› alt›ndan geçen tünel projeleri haz›rlat›lm›flt›r. Ancak bu projeler sadece tasar›m
aflamas›nda kalm›fl ve konuflland›r›lmam›flt›r.
mas›yla da, kaz› çal›flmalar›n›n zaman zaman kesilmesi gibi sorunlarla mücadele etmek zorunda
kal›nm›flt›r. ‹stanbul gibi iki yakaya yay›lm›fl
dünya metropolü bir kent içinde arkeolojik kaz›
yapmak, antik bir yerleflimdeki çal›flmalarla karfl›laflt›r›lamaz. Antik bir kent kaz›s›nda, ortaya
ç›kar›lan buluntulara göre sa¤a ya da sola do¤ru
serbestçe kaz›da ilerlemeniz mümkündür.
Ama Üsküdar’da merkezî yo¤un trafik yollar› ve toprakalt›nda elektrik-su-do¤algaz gibi
Üsküdar Meydan› havadan
görünüfl ve kaz› alan›.
Asfalt cadde alt›nda tahrip
olmufl eski sokak dokusu.
Kaz›da rastlanan altyap›
tesisat›.
mimar•ist 2010/4
65
‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR
DOSYA
Üsküdar Meydan›’ndaki
kaz› alanlar›.
altyap› donan›mlar› büyük bir engel olarak karfl›m›za ç›km›flt›r. Özellikle bu altyap› tesislerinin
flebeke kaz›lar› s›ras›nda tüm alanlar›n tahrip
edildi¤i, eski yerleflime ait izlerin dikkate al›nmadan derin tahribat yap›ld›¤› da bu kaz›larda
aç›kça görülmüfltür.
Üstelik bu altyap› tesisleri aras›nda örne¤in
ayr› su borular› ayn› kuruma ait oldu¤u halde,
hangisinin ifllevini sürdürdü¤ünü belirleyememe problemi de yaflanm›flt›r. ‹lgili kurumlara
baflvuruldu¤unda, farkl› yerel yönetim zamanlar›nda farkl› kiflilere verilmifl ihaleler oldu¤u ve
proje arflivi gibi bir bölümlerinin bile bulunmad›¤› ifade edilmifltir.
Üsküdar Arkeolojik Kaz› Alanlar›,
Güncel Trafik - Güncel Yaflam - Tüp Geçifl ‹nflaat
Üçgeninde Sürdürülmüfltür
‹stanbul’un Anadolu’dan gelen yollar›n›n son
noktas› olan bölgede arkeolojik kaz› alanlar›,
çevredeki günümüz yap› ve caddelerine göre
adland›r›lm›fl, böylece kaz›lan alanlar›n kolay
anlafl›lmas› sa¤lanm›flt›r. Tarihî Yar›mada’ya en
yak›n tarihî banliyö ve limandan dolay› yo¤un
deniz yolculu¤unun olmas› nedeniyle bölgede
yerleflik bir trafik durumu bulunmaktad›r. Tüm
alan› içeren vaziyet plan›nda bu adland›rmalar
yaz›lm›flt›r.
Orta alan ve genel çevresi
ilk kaz› bafllang›c›.
Pervititch haritas›na göre
Müteahhit Sokak ve Kavak
‹skelesi dokusu.
Pervititch haritas›na göre
Arasta ve Tabakhane temel
kal›nt›lar›.
66 mimar•ist 2010/4
Ana ‹stasyon Açmalar›:
fiemsipafla Camii-Kütüphanesi: Di¤er yan› Atik
Valide Sultan ‹mareti taraf›nda bulunan, gidiflgelifl sahil trafik yollar›, otobüs duraklar›, dikdörtgen ana metro istasyonu ve buna ba¤l›
merdivenler ile hava boflluklar› k›s›mlar›na gelen açmalar.
Kara Deplase Hatt› (KDH): ‹stasyonun do¤u
taraf›ndaki, bir ucu fiemsipafla Camii-Kütüphanesi’nden di¤er ucu III. Ahmet Çeflmesi’ne dek
uzanan açmalar.
Sahil Deplase Hatt› (SDH): Deplase hatt›n›n
sahil taraf›ndaki, bir ucu fiemsipafla Camii-Kütüphanesi’nden di¤er ucu III. Ahmet Çeflmesi’ne dek uzanan açmalar.
III. Ahmet Çeflmesi-Mihrimah Sultan CamiiKüçük Hamam Önü Açmalar› ile Hakimiyeti
Milliye Caddesi Açmalar›.
Pervititch sigorta haritalar› yak›n geçmifli ayd›nlatan önemli bir kaynakt›r. Yak›n dönem
kentsel plana dair bilgiler Jacques Pervititch sigorta haritalar›ndan ö¤renilmektedir. Elimizdeki tek kaynak budur. Pervititch, 1922-1945 y›l-
DOSYA
‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR
Pervititch haritas› üzerinde
kaz› açmalar›.
lar› aras›nda Türkiye Sigortac›lar Daire-i Merkeziyesi için, ‹stanbul’un baz› bölgelerinin yerleflme planlar›n› yapm›fl topograf-mühendistir. Ailesi H›rvat as›ll› olup ‹stanbul’a göç etmifl ve yaflamlar›n› burada geçirmifltir. Bu konuda araflt›rmalar Müsemma Sabanc›o¤lu taraf›ndan gerçeklefltirilmifltir.
Üsküdar Meydan› Kaz›s›nda Ortaya Ç›kar›lan
Genel Yak›n Tarih Kent Dokusu
Kapsama alan›n›n bir ucu fiemsipafla Camii-Kütüphanesi sahil k›sm›nda, di¤er ucu Atik Valide
Sultan ‹mareti taraf›nda bulunmakta olup Bo¤aziçi’nden Kad›köy’e gidifl yo¤un sahil trafik
yollar›n› da içine almaktad›r. Marmaray projesinde 2004 May›s ay›nda ilk arkeolojik kaz› yap›lan yer buras›d›r ve grid plan› haz›rlat›larak kaz› yap›lacak ilk kareler saptanm›fl ve çevrenin konumuna göre tüm istasyon alan› içinde yap›lacak kaz› alanlar› da planda görüldü¤ü gibi iflaretlenmifltir. Bu mekânlar çeflitli yiyecek ve malzeme depolar› niteli¤indedir. Genellikle tümü
denize dikey inen kaba tafl ya da arnavutkald›r›m› döflemeli sokaklara aç›lmaktad›r. Bu dükkânlarda tah›l-kiremit-kömür gibi maddelerin depoland›¤› Pervititch haritalar›ndan anlafl›lmaktad›r. Bir zamanlar bu sahillerde, deniz k›y› çizgisine dikey meyilli flekilde, kay›k çekekleri, özel
konutlar ile yal›lar›n var oldu¤u, kaz›da buldu¤umuz temel izlerinin ise bu yap›lara ait oldu¤u
Pervititch haritalar›ndan anlafl›lmaktad›r.
Sonuç olarak, orta alanda ve refüj kaz› alanlar›nda yak›n dönem yerleflme d›fl›nda antik dönemlere ait mimari bulguya rastlanmam›flt›r.
Ayr›ca, antik liman›n ortas› oldu¤u için de burada antik yap›laflma olmas› da arazinin statik aç›s› bak›m›ndan beklenemez. Ancak, liman›n kuzey ve güney k›y›lar›n› doldurmaya bafllayan
Bülbül ve Çavufl Derelerinin liman› dolduran
bu k›s›mlar›nda ortaya ç›kar›lan ahflap dikmelere
göre, yerleflmeler kenarlarda yap›labilmifltir.
Dolgu toprakta s›rl›-s›rs›z Osmanl› çanak-çömlek parçalar›, ithal porselen ve seramikler, geç
döneme ait cam parçalar›, bol miktarda lüle
parçalar›, ‹znik ve Kütahya ifli çini-seramik parçalar›, bol miktarda flamdan parçalar› ile az miktarda Osmanl›-Bizans grafiti çanak-çömlek parçalar› toplanm›flt›r.
Bu kaz› alanlar›nda, yak›n geçmiflin dolgu
zemini kald›r›lmas› sonras› Pervititch’in 1933
y›l› çiziminde Duhan Tütün fiirketi olarak görülen yap›n›n, güneydo¤u kanad›n›n temel duvarlar›, Müteahhit Sokak, Kavakl› ‹skele yolunun bir bölümü, ‹skele yolu do¤usunda yer
Orta refüj ile kara deplase
hatlar› ve sahil deplase
hatlar› kaz› açmalar› genel
(altta).
Selman-› Pak Caddesi Selman A¤a Camii Hakimiyeti Milliye
Caddesi açmalar› (en
altta).
mimar•ist 2010/4
67
‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR
DOSYA
Helvac› dükkân›ndaki tah›l
küp kal›nt›lar›.
68 mimar•ist 2010/4
alan iki katl› beton yap›n›n devam› ve Çevre duvar›-Kavakl› ‹skelesi aras›nda kalan Kay›khane
ortaya ç›kar›lm›flt›r. Ayr›ca, kaz› bafllang›ç zamanlar›nda ç›kar›lan depo, tabakhanenin bir
bölümü, Arasta Sokak kal›nt›lar› ortaya ç›kar›lm›flt›r.
Hem kara hem de sahil taraf›nda uzanan ve
ortadaki esas istasyonuna ba¤l› olan bu kaz› açmalar›n›n genifllikleri 2,5-5 m. aras›nda de¤iflmektedir. Tümü trafik güzergâh›n›n üzerinde
bulunmaktad›r. Bu nedenle kaz›lar sistemli yan
yana açma s›ras›ndan ziyade, trafi¤in uygun flekilde aktar›m›na ba¤l› olarak yap›labilmifltir. Kara deplase hatlar› (KDH) uzunlu¤u yaklafl›k
565-570 metre, sahil deplase hatlar› (SDH) ise
370-380 metre uzunlu¤undad›r. Kaz›lar eski
Üsküdar Meydan›na iliflkin yak›n geçmifl ve geç
Osmanl› binalar›na ait y›k›nt› temel izlerini ve
onlarca altyap› boru parçalar›n› vermifltir. Hem
kara, hem de sahil deplase hatt› kaz›lar›, Pervititch haritalar›ndan anlafl›ld›¤›na göre, arkeolojik nitelikte olmayan ve yak›n geçmifle ait
sivil mimari kal›nt›lar› içermektedir. Bölgede
limana ba¤l› yo¤un ticari depolar›n ifllikleri oldu¤u görülmektedir.
Deplase Hatt›
III. Ahmet Çeflmesi, Mihrimah Sultan Camii,
Küçük Hamam Önü, Selman› Pak Caddesi, Selman A¤a Camii, Hakimiyeti Milliye Caddesi açmalar›nda, önce di¤er yerlerde oldu¤u gibi, üst
kotlarda Cumhuriyet sonras›nda da kullan›lan
Geç Osmanl› dönemine ait basit ve kabaca yap›lm›fl mimari temel kal›nt›lar› saptanm›flt›r. Birbiri ard› s›ra dizili ufak dükkânlar, ifllikler ve
bunlar›n aç›ld›¤› sokaklar oldukça tahrip olmufl
durumdad›r. Yang›n, deprem ya da ifl de¤ifltirme
gibi nedenlere ba¤l› adeta yama niteli¤indeki
kal›nt›lar asfalt›n yaklafl›k 60-80 cm. alt›ndad›r.
Üst tabaka kaz›s›nda ortaya ç›kar›lan ifllik kare bir mekân içinde yan yana s›ralanm›fl, dört
adet üst k›sm› k›r›k ve yitik devasa Pithos bulunmufltur. Pervititch haritalar›na göre, buras›
bir helvac› dükkân› kal›nt›lar›d›r.
Bu deplase alan›n›n, III. Ahmet Çeflmesi,
Mihrimah Sultan Camii ve Küçük Hamam
önünde ise, yaklafl›k 3,00 metrede bir Orta Bizans dönemi yap›s› ortaya ç›kar›lm›flt›r.
Erken Osmanl› dönemi yap›lar›ndan olan
Küçük Hamam’›n mülkiyeti Vak›flar Genel
Müdürlü¤ü’ne ait olup binan›n özgün mimarisi
de¤iflmifl durumdad›r, çünkü günümüzde ticari
amaçla kullan›lmaktad›r. Bu yap› önünde bulunan kaz›lardaki su-elektrik kanallar›, antik Osmanl› hamam›n›n çeflitli altyap› donan›mlar›n›
da parçalam›fl, flimdiki durumuna uygun kullan›lmas› amac›yla da tahrip edildi¤i aç›kça görülmüfltür. Mihrimah Sultan Camii önündeki alanda, Pervititch’in çiziminde yer alan bir bahçe
duvar› ile dükkânlara ait temel izleri, bu soka¤›n
iki evreli oldu¤unu göstermektedir. ‹lginçtir
bugün buras› sokak de¤il, meydana ait yaya yoludur. Burada yak›n geçmifle ait temel izleri alt›nda, yaklafl›k 250-350 metrekarelik bir alanda,
dikdörtgen planl›, apsis k›sm› kuzeydo¤u do¤rultusunda olan tek nefli bir yap› ortaya ç›kar›lm›flt›r.
Sadece temel duvarlar› ç›kar›lan yap› Orta
Bizans dönemi mimarisi özellikleri göstermektedir. Bu yap›n›n plan› ve bunu s›n›rlayan d›fl
çevre duvarlar› yak›n tarihe ait binalar›n temelleri ile kaplanm›fl durumdad›r. Apsidal yap›n›n
infla edildi¤i tarihin 11-12. yüzy›l oldu¤unu
gizli duvar tekni¤i (Tünay, 1983:1691vdd) örgüsü belirtmektedir. Yap› zeminini araflt›rma kaz›lar›nda döfleme dokusuna rastlanmam›fl olup
mekân›n içinde ve çevresinde temel duvar seviyesi alt›nda gömülü iskeletler bulunmufltur. Bu
ilginç görüntüde, tümü yan yana alt ve üst s›ra
halinde apsidal yap› içinde ve ayr›ca çevresindeki duvar alt›nda da ayn› toprak seviyesinde, gömülü durumdad›r. Yanlar›nda mezar hediyesi
bulunmamaktad›r.
Tarihsel bilgilerin verilerine göre, bu yap›n›n
bir tepenin yamac›ndaki Hagia Marina Manast›r›’na ait k›s›m olmas› büyük olas›l›kt›r (Karagöz, 2010:416vdd). Yukar›daki sat›rlarda söz
edilen ve bugün market olarak kullan›lan eski
Osmanl› yap›s› Küçük Hamam’›n, Bizans devrinde de bu manast›r kompleksine ba¤l› olarak
bir kaynak/p›nar gibi ayazma olmas› da ayk›r›
DOSYA
Arkaik Dönem Buluntular› ve Antik Liman
Üsküdar Meydan› herhangi bir antik kent gibi
farkl› iskân katlar›n›n üst üste yafland›¤› bir yerleflme de¤ildir çünkü buras› antik limand›r. Kaz›larda ele geçen amfora, ç›pa, olta gibi tafl›n›r
buluntular ile iskele, r›ht›m, mendirek gibi tafl›nmaz kal›nt›lar, bölgenin antik kaynaklarda
bahsedilen antik liman oldu¤unu kan›tlamaktad›r. Kentin ilk kuruldu¤u MÖ 7-6. yüzy›llardaki karan›n içine do¤ru derin koy fleklindeki liman yap›s› ile bölgenin flimdiki co¤rafi durumu
çok farkl›d›r. Ayr›ca, meydan›n zemin etüt çal›flmalar› ile çevredeki di¤er yap› temel kaz›lar›n-
‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR
görünmemektedir. Bizans döneminde çevreye
yay›lm›fl büyük bir manast›r kompleksinin trapeza bölümü (yemekhane) olas›l›¤› tafl›yan yap›n›n benzerleri olarak Tarihî Yar›mada’da Haliç yamaçlar›ndaki Kefeli Mescidi (Grossman,
1966:241vdd) ile Anadolu’da Antalya’da Korkut Camii (Eski Cumanin Camii), Lykia bölgesinde Alaca Yayla civar›nda ve Sura Vadisi’nde,
Ni¤de civar›nda Eski Andaval, Konya Karaman’da Binbir Kiliseler say›labilir (Nausch,
1976:2vdd).
Apsidal yap› içinde ve çevresinde da¤›n›k
durumda ortaya ç›kar›lan bafll›klar ile baz› mimari parçalar, alanda önemli mimari bir yap›n›n
antik dönemdeki varl›¤›n› göstermektedir.
Kompozit, impost, ion-impost, korint ve kübik
bafll›k örnekleri 5-6. yüzy›la tarihlenir. Bilindi¤i
üzere bu tarihlerden sonra bafll›klar yayg›n olarak yap›lmamaktad›r. Ayr›ca ele geçen sütun ve
parçalar› da Bizans devrinin 5. yüzy›l sonu ile 6.
yüzy›l bafllar›na tarihlenir. Zira, ihtiflaml› yap›lar›n yap›ld›¤› I. Justinianus zaman›ndan (yani 6.
yüzy›ldan) sonra sütunlar›n yap›lmad›¤›, yaflanan depremler, istilalar ve de¤iflik tahribat nedenlerine ba¤l› olarak y›k›lan daha evvelki yap›lara ait parçalar›n, 11-12. yüzy›llarda yap›lan binalarda mimari elemanlar olarak tekrar kullan›ld›¤› bilinmektedir.
Apsisli yap› içerisinde ve çevresindeki dolgu
toprak içerisinden ç›kan oldukça fazla say›da
Osmanl› ve Bizans dönemine ait çanak-çömlek
parçalar›, ço¤unlu¤u s›rs›z 10-13. yüzy›llar aras›na ait kulplar› damgal› amfora parçalar›, Geç
Roma kerami¤i (African Slap Ware) ile kandiller, unguentariumlar, grafito yaz›tl› ekmek piflirme tekne parçalar› ve madeni buhurdan ile
haç formlu rölikerler, bölgede dinsel bir yap›n›n
varl›¤›n› belirten önemli bulgulard›r (Hayes,
1972:246vdd; 1992:Pl.1-11; 1992:Pl.18-25),
Karagöz, 2008:Fig.7, Fig.11,12).
daki topra¤›n durumu eski ça¤lardaki liman›
aç›kça iflaret etmektedir. Marmaray Projesinin
DLH taraf›ndan yapt›r›lan zemin etüt sonuçlar›na göre, bölgenin alt› ayr› alan›nda yap›lan
34,00-41,70 metre derinlikteki sondajlarda
alüvyonel dolgu ve midye parçac›kl› denizsel
kal›nt›lar görülmüfltür.2
Ayr›ca, çevredeki baz› inflaat temellerinden
elde edilen bilgilere göre, halen kaz› alan›na
800-1000 m uzakl›kta Kara Davut Pafla Camii’nin 1980 y›llar›ndaki flad›rvan inflaat›nda3
Küçük Hamam önündeki
kaz› alan› (bugün ticari
yap›) (en üstte).
Küçük Hamam, apsidal
yap› temel kal›nt›lar› ve
antik mendirek (ortada).
Alta sa¤da, apsidal yap›
zeminindeki basit toprak
gömü mezarlar (yanda).
mimar•ist 2010/4
69
‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR
DOSYA
Kara Davut Pafla Camii
flad›rvan inflaat›ndaki
balç›k zemin.
Arkaik ve Klasik dönem
keramik kal›nt›lar›.
70 mimar•ist 2010/4
rastlanan zemin balç›kt›r ve bu yumuflak toprak
yüzeyini sa¤lamlaflt›rmak için kullan›lan ahflap
dikmeler görülmüfltür. Burada infla edilen flad›rvan temeli için 3 metre kadar derinli¤e inilmifltir ve balç›k zeminde bulunan ahflap radyal direklerin konumundan, liman›n karan›n içine
do¤ru giden co¤rafi konumu anlafl›lmaktad›r.
Bu nedenle, en önemli sürpriz buluntular
mimari kal›nt›lar›n izlerinin son buldu¤u ve zeminin balç›k oldu¤u deplase alan›ndaki yaklafl›k
8 metre derinlikte aç›lan sondaj kaz›lar›nda ele
geçmifltir. 5x5 metre boyutlar›ndaki sondaj çukurlar›nda at›klardan oluflan deniz ve at›k sularla kar›fl›k balç›k tabakas›, tafl›nabilir kütleler halinde al›n›p el ile yo¤rularak incelenmifl ve
Khrysopolis antik kentinin Arkaik dönemine ait
ilk çanak çömlek parçalar› görülmüfltür. Bu tip
keramiklerin sadece Ege antik kentlerinde ç›kt›¤› bilinirdi. Ancak, Do¤u Yunan Keramik araflt›rmalar›n›n son y›llarda birçok yerde araflt›r›lmas›yla kuzeye do¤ru yeni merkezler oldu¤u
görülmektedir. Ele geçen keramik ve amfora
parçalar› bat› Anadolu buluntular› ile özellikle
MÖ 650-620’lere tarihlenen Klazomenai (Do¤er, 1990:701vdd) amforalar› ile çok yak›n analoji vermektedir.
Khrysopolis’in Arkaik devir keramikleri analoji bak›m›ndan, bölgede büyük olas›l›kla Kla-
zomenai (Urla) ile ana kent ve koloni kent gibi
bir ba¤lant›s› oldu¤unu göstermektedir (Ersoy,
1996:Pl.79, Pl.114; Posementir-Solovyov,
2006:Abb.18, Abb.34). Ayr›ca, kaz›da ele geçen amfora parçalar›n›n, uzun kal›n boyunlu,
baston kulplu, gövde-a¤›z-omuzlar› flerit ve
omuzda yatay ‘S’ k›vr›m› boyal› özellikleri, MÖ
650-620’lere tarihlenen Klazomenai Amforalar›
ile karakteristik birlikteli¤ini göstermektedir
(Sezgin, 2004:170 vdd, Fig.1-5). Khrysopolis
kaz›lar›nda belirli say›da olan bu amforalar›n,
Kolonizasyon devrindeki sosyoekonomik koflullara göre ilk gelen kurucu kolonistlere ait eflyalar olmas› akla gelmektedir. Erken Do¤u Yunan çanak çömlek parçalar› erken Klazomenai
amfora desenlerine benzer, omuzda yatay ‘S’
biçimli bezemeli Oinokhoe parçalar› saptanm›flt›r (Ersoy, 1996:Pl.128, Pl.171). Amforalar›n
MÖ 630-620’lere tarihlendi¤i düflünülürse,
Khrysopolis’in, Kalkhedon’u kuran Megaral›lar›n önce gelen baflka kolonistlerce kuruldu¤u
görüflü a¤›r basmaktad›r. Arkaik devirde Bat›
Anadolu güney ‹onia atölyelerinin üretti¤i flerit
boyal› kâseler hakk›ndaki formlar, geliflim, tipoloji, atölye saptamalar›, yay›l›m alan› gibi çal›flmalar son y›llarda dikkati çekmektedir (Kerschner, 2006:156; Schlotzhauer, 2000:407-416).
fiimdiye dek sadece Bat› Anadolu’da birkaç
kent üretimi olan kâselerin Karadeniz’e kadar
yay›l›m alan› oldu¤u hatta yerli üretim atölyeleri oldu¤u yeni kaz›lar ile saptanmaktad›r.
Khrysopolis antik kentinin de Arkaik devire ait
geçen buluntular›n de¤erlendirilmesiyle bu tip
bir yerli atölye olmas› olas›l›¤›n› kuvvetlendirmektedir. Bu konuda çanak çömlek parçalar›n›n
nötron-aktivasyon analizi (Posamentir vd.,
2009:49) görüfllerimizin tesadüf olmad›¤›n›
göstermektedir.
Klasik ve Helenistik dönem keramikleri Üsküdar ile çevresinde ilk kez bulunmufltur. MÖ
4. yüzy›l bafllar›na tarihlenen siyah firnisli keramikler, Büyük ‹skender’in siyasi politikas› sonucu do¤uya yapt›¤› Helenizm seferlerinde
Khrysopolis’te de ufak bir Helenistik dönem
yerleflme bulundu¤unu göstermektedir. Karakteristik Bat› Yamac› Kerami¤inin Bat› Anadolu’da herhangi bir antik kent kaz›s›nda ele geçmesi do¤ald›r. Ancak yaflayan bir kentin önemli
bir merkezi olan Üsküdar Meydan›’nda asfalt
alt›ndaki sondaj kaz›lar›nda bulunmas› ise ilginç
ve önemlidir. Buras›, Klasik devirde de önemini
koruyan, henüz MÖ 5-3. yüzy›lda antik liman›n
dolmad›¤› Bithynia’n›n ileri bir k›y›-liman kenti
idi. Sadece meydan de¤il, tüm bölgede araflt›r-
DOSYA
‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR
malar›n yap›lmam›fl olmas› Helenistik dönem
bilgilerimizi keramiklerle k›s›tl› k›lmaktad›r.
Roma Devrinde bölgede scuti denilen deri
kalkan tafl›yan askerlerden oluflan bir Roma k›fllas› oldu¤u ve bu kalkan kelimesinden türeyen
scutarii teriminin yüzy›llarca sonra birdenbire
yer ad› olarak ortaya ç›kt›¤› gibi tezler bulunmaktad›r (Eyice, 1976:49, dn.106). 1203 y›l›nda ‹stanbul’a gelen Haçl› ordusundan Geoffroy
de Villehardouin an›lar›nda buraya “Escutaire”
demektedir. MÖ 1. yüzy›lda Amasial› tarihçico¤rafyac› Strabon Geographika (XII. IV. 2)
isimli eserinde Üsküdar’dan erken dönemdeki
ismi olan “Khrysopolis” olarak söz etmekte ve
“Bu son ülkede, Pontos’un a¤z›nda Megaral›lar
taraf›ndan kurulmufl olan Kalkhedon ve bir köy
Khrysopolis ve Kalkhedonlar tap›na¤› bulunur”
cümlelerine yer vermektedir. Kentin Helenler
devrindeki erken surlar›ndan art›k yoksun oldu¤u anlafl›lmaktad›r. Roma devrinde hâlâ Geç
Helenistik kültürünün yafland›¤› MÖ 1. yüzy›lda bile “Khrysopolis” denildi¤i anlafl›lmaktad›r.
Ancak, kaz›da ele geçen yo¤un keramikler, kandiller, bilezik, bardak, fliflecik gibi cam eflyalar,
ilginç bir piflmifl toprak bal›k tavas› ve say›s›z k›r›k çanak-çömlek parçalar› ile mermer heykel ve
stel parçalar› (Karagöz, 2008:Fig.7-8), Strabon’un basit köy yerleflmesinden farkl› bir zengin görüntü sunmaktad›r.
Üsküdar Meydan›’na inen vadilerde eski
ça¤larda iki dere akmakta idi. Antik devirlerde
Çavufl ve Bülbül derelerinin akt›¤› güzergâh,
günümüzde yo¤un trafik alk›fl› olan caddelerdir.
Her iki suyolunun getirdi¤i alüvyonlar ile bugün Üsküdar Meydan› sahilden içeriye do¤ru
dikkat çekici flekilde dolmufl olan bir düzlüktür
ve bu düzlük bitiminde yukar› do¤ru e¤imli yokufllar bafllar. Bölgenin co¤rafi konumu hakk›nda Marmaray Projesi bafllang›ç çal›flmalar›nda
yap›lan sondajlar›n, jeolojik zemin incelemeleri
tüm Üsküdar Meydan›’n›n tarihsel kaynaklarda
söz edilen Bo¤az giriflinde içeri do¤ru girintili
olan Khrysopolis Liman›’n› iflaret etmektedir.
Geç Bizans döneminde de bu dolgu liman durumundan yararlan›larak yerleflim mekânlar› ile
eski liman kaplanm›flt›r. Kaz›da ele geçen çok
say›da amfora parçalar› ile tafl ç›palar ArkaikHelenistik devirde Khrysopolis, Roma devrinde
Scutari ismini alan limana ait önemli buluntulard›r. Tafl›n kal›c› malzeme olmas›, günümüze
kadar gelmesini sa¤lam›flt›r. Ortaya ç›kar›lan tafl
ç›palar, -5, -6 metre deniz kotundaki sondaj çal›flmas›nda ele geçmifltir.
Meydan Düzenlemesinde Apsidal Yap›
Antik Kal›nt›lar›n›n Yeri
Herhangi bir antik yap› kal›nt›s›n›n konservasyon-restorasyonu yap›larak yerinde korunmas›,
tercih edilen ideal bir çözümdür. Bu nedenle ilk
bak›flta ‘Apsidal Yap›’n›n üzerinin, fleffaf malzeme ile örtülerek halen bulundu¤u yerde korunmas› ve gelecekteki metro istasyonu ve meydan
düzenlemesi ile ba¤lant›l› sergilenmesi, ideal bir
koruma flekli olarak görünmektedir
Fakat bu çözümün uygulamas› olanaks›z
görünmektedir. Çünkü Deplase At›k Su Hatt›-
Deplase alan›nda geçici
yap›lan ‹SK‹ at›k su
donan›m›.
Apsidal yap›n›n
gelecekteki meydan›n
kentsel tasar›m
sergilenme çal›flmas›
(Tasar›m: fi. Karagöz,
Çizim: Mim. Y. Bahad›r).
mimar•ist 2010/4
71
‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR
DOSYA
72 mimar•ist 2010/4
n›n buradan geçmek zorunda kalmas›, Apsidal
Yap›y› yerinde ideal sergileme ve koruma olana¤› çözümünden yoksun b›rakmaktad›r. Marmaray kaz›lar› öncesi, meydan ortas›ndan geçen ve
Aç-Kapa ‹stasyon çal›flmalar› nedeniyle, bölgenin Deplase-‹SK‹ ya¤mur suyu hatt› buradan
geçmek zorunda kalm›fl ve Hakimiyeti Milliye
Caddesi’nde kaz›lara bafllanm›fl idi. ‹SK‹ at›k su
kanal çal›flmalar›, 12.07.2006 tarihli 1857 say›l›
ve 19.09.2006 tarihli, 1957 say›l› Kurul kararlar› gere¤ince, Apsidal yap› arkas›ndaki tahrip olmufl d›fl çevre duvar› aras›nda kalan bofllu¤a boyutlar› 220-85 cm. aras›nda de¤iflen duvar dokular› kesilerek geçici kald›r›lm›fl ve at›k su borular› bu bölgeye yerlefltirilmiflti.
Ayr›ca, yerinde kalmas› halinde, geçici
olan söz konusu bu at›k su kanallar›n›n ileride
yarataca¤› teknik yetersizlik ve bas›nç nedeniyle,
tüm bölgenin tahribata u¤ramas› riskinin bulundu¤u, teknik yetkililerce ifade edilmektedir.
Bu nedenle, kaz›lar›m›zda ortaya ç›kar›lan ve
korumakla yükümlü oldu¤umuz antik kal›nt›n›n, örne¤in on y›l sonra oluflabilecek bir zarar›n› da düflünmek zorunday›z. E¤er bu oluflabilecek zarar durumunu flimdi öngörmezsek, tarih
önünde kurum olarak taraf gösterilme riski ile
karfl›lafl›labilir.
Bu nedenle ideal çözüm, apsidal yap›n›n,
konservasyonu-restorasyonu yap›larak, uygun
teknik flartlarda kesilerek yerinden kald›r›larak,
geçici olarak korunakl› bir alanda/mekânda tutulmas› olabilir. Üsküdar tüp geçifl çal›flmalar›
tamamland›¤›nda yeniden düzenlenece¤i kamuoyunca bilinen meydanda, evvelce yerinden
kesilerek kald›r›lm›fl olan tüm parçalar tekrar bir
araya getirilerek rekonstrüksiyonu yap›labilir.
Rekonstrüksiyonu yap›lan antik kal›nt›n›n,
meydanda, halen bulundu¤u yerin üst k›sm›na
rastlayan alanda sergilenmesi, kültürel bak›mdan tarihsel çevreyle de ba¤daflmaktad›r. Halbuki evvelce Üsküdar’da antik mimari bulunmad›¤› için daha eski bir geçmifl olmayaca¤› görüflleri bulunmakta idi.
MS 11-13. yüzy›la ait bölgenin en eski mimari kal›nt›s›n›n, tüp geçifl istasyon alan› içinde
de¤erlendirilerek, meydanda korunakl› flekilde
sergilenmesi ve kentsel tasar›m içinde de¤erlendirilmesi gerekmektedir. Böylece, e¤er apsidal
yap› yerinden kald›r›l›p Üsküdar at›k su borular›n›n bu deplase alan› içinde donat›m› yap›l›rsa
hem gelecekte istasyon ve meydan olas› sel taflk›n›na u¤ramaz, hem de bölgenin en eski mimari kal›nt›s› meydanda sergilenip gelecek kuflaklara aktar›lan bir tarihsel emek niteli¤ini ta-
fl›r. Düzenlenmesi bitmifl meydanda rekonstrüksiyonu yap›lan apsidal yap›n›n üzeri, dayan›kl› fleffaf bir malzeme ile korunakl› duruma
getirilebilir ve Üsküdar Meydan›’ndaki di¤er tarihsel yap›lar› aras›nda yerini alabilir. Ayr›ca, kaz› s›ras›nda antik mimari ile ba¤lant›l› ortaya ç›kan çok say›da büyük mimari parçalar›n›n da,
bulundu¤u yöreden uzaklaflt›r›lmayarak apsidal
yap› ile sergilenece¤i bir ortam gerekmektedir.
Tüp geçifl çal›flmalar› tamamland›¤›nda, yeniden düzenlenecek Üsküdar Meydan›’nda kaz›
buluntular›n›n sergilenece¤i bir müzenin ve bu
kuruma ba¤l› arkeolojik park›n bulunmas›
gerekmektedir. Kaz› s›ras›nda ortaya ç›kar›lan
ufak buluntular ve kompozit, impost, ion-impost, korint, kübik bafll›klarla sütunlar ve büyük
mimari parçalar birlikte sergilenmelidir. Meydan›n Bo¤az’a do¤ru olan sol yan›nda ortaya ç›kar›lan apsidal yap› da sergilenecek flekilde restore
edilmeli, müze binas› ile tamamlay›c› nitelikte
oldu¤undan istasyon meydan düzenlemesinde
dikkate al›nmal›d›r. Bu müze binas› için, apsidal
yap›n›n hemen arkas›nda, Erken Osmanl› dönemine ait bina olan ve günümüzde market olarak
kullan›lan Küçük Hamam ile karfl›s›ndaki Valide
‹mareti (ticari amaçla kullan›lmak üzere restorasyondad›r) uygun yap›lard›r. Ancak, bunlar›n
olmas› için yerel yönetimlerin kararlar› gerekmektedir. Marmaray kaz›lar› öncesi, efsanelerde
söz edilen Üsküdar’›n antik dönemleri gerçe¤e
dönüflmüfltür. Bunun için müze oluflumu gereklidir.
Marmaray-Üsküdar kaz› sonuçlar› çok
önemli bir noktay› göstermifltir ki, bölgede
özellikle meydan ve meydan› çevreleyen semtlerde yap›lacak her tür altyap› ya da temel kaz›lar›n›n arkeolojik disiplin denetiminde yap›lmas› zorunludur. Çünkü Marmaray kaz›lar› meydanda infla edilen istasyon alan›n› kapsad›¤› için
kaz› k›s›tl› alanlarda yap›lm›flt›r. Bunun için ileride yap›lacak herhangi bir kaz›da ele geçen buluntu ve mimari kal›nt›lar, bugüne dek taraf›m›zdan ortaya ç›kar›lan ve bilimsel incelemeleri
yap›lanlar›n devam›n› getirecektir.
Sonuçta, antik kent Khrysoplis ve liman›
hakk›nda Marmaray projesi alan› içindeki k›s›tl›
alanda kaz›lar yap›lsa da, önemli ve ilk kez ortaya konulan sonuçlara ulafl›lm›flt›r. Marmaray
projesinin arkeolojik kurtarma kaz›lar›, bölgenin en eski devirlerine ulaflmam›z› sa¤lam›flt›r. E¤er bu büyük proje olmasayd›, arkeoloji
dünyas› önemli buluntulara ulaflamaz, bölgenin
MÖ 7. yüzy›la giden tarihi bilinemez ve antik
kaynaklarda efsane ile gerçe¤in kar›flt›¤› tarihsel
DOSYA
fiehrazat Karagöz, Dr., Arkeolog
Notlar:
1. Kaz› tarihçesi için: Karagöz, 2007c, s.2 vdd.
2. Bu bilgileri elde etmemize yard›mc› olan Ulaflt›rma
Bakanl›¤› DLH ‹stanbul Bölge Müdürü Say›n Dr. Müh.
Haluk Özmen’e teflekkür ederim.
3. Bu inflaat kaz›s›n› yapan ve zaman›nda foto¤raflar›
çekerek, bugün faydalanmam› sa¤layan Say›n Mimar
Demirhan Akyüz’e (‹nsa) teflekkür ederim.
4. N. Tuna, Gebze-Haydarpafla, Sirkeci-Halkal› Banliyö
Hatt› ‹yilefltirme Etüdü / Bo¤aziçi Tüp Geçifl Ba¤lant›s›
Do¤al ve Kültürel Varl›klar›n Etki De¤erlendirme Ek
Raporu, Kas›m 1997, Üsküdar k›sm›, s.14-15.
Seçilmifl Kaynakça:
• Do¤er, E. (1990) “Klazomenai’de Antik Kaynaklara
Dayal› Tar›msal ‹hraç Ürünler ve Ticari Amphora
Üretimleri Üzerine Gözlemler”, X. Türk Tarih Kongresi,
Ankara, 1986/2, 701-710, lev.332-337.
• Ersoy, Y. (1996) Clazomenae: The Archaic Settlement,
(Ph.D.Diss.Bryn Mawr College 1991)
• Eyice, S. (1976) Bizans Devrinde Bo¤aziçi, ‹stanbul
Eyice, S. (1998) “‹stanbul’da XVIII. Yüzy›lda Mescide
Dönüfltürülen Son Bizans Kiliseleri”, 17. Yüzy›l Osmanl›
Kültür ve Sanat›” 19-20 Mart Sempozyum Bildirileri.
• Grossmann, P. (1966) “Beobachtungen an der KefeliMescid in ‹stanbul”, ‹stMitt16, s.241-249, Abb.1-2,
Taf.49-50.
• Hayes, J.W. (1972) Late Roman Pottery, Roma.
• Hayes, J.W. (1992) Excavations at Saraçhane in
Istanbul, V.1-2, Princeton.
• Karagöz, fi. (2005) Eskiça¤da Depremler, TEBE Yay›n›,
‹stanbul.
• Karagöz, fi. (2007a) “Marmaray Projesi - Üsküdar
Meydan› Aç-Kapa ‹stasyonu Arkeolojik Kurtarma
Kaz›lar›”, 15. Müze Kurtarma Kaz›lar› Semineri, 20-24
Nisan 2006, Alanya.
• Karagöz, fi. (2007 b) “Üsküdar: Gerçe¤e Dönüflen
Kent”, Arkeo-Atlas, say›: 6, s.162–67.
• Karagöz, fi. (2007c) “Khrysopolis’in Koloni Kenti
Olarak Tarihte Yeri”, Gün Ifl›¤›nda ‹stanbul’un 8000 Y›l› Marmaray, Metro, Sultanahmet Kaz›lar›, Yay. Haz.
‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR
gerçeklerden hâlâ bihaber kal›n›rd›.
Marmaray projesinin, tarihî çevre ile ilgili
“kültürel fizibilite” raporlar›nda bölgenin tarihsel ve arkeolojik de¤erleri hakk›nda bilgiler yetersiz kalm›flt›r. Sadece, Üsküdar ‹stasyonu
metro girifllerinin, havaland›rma bacalar›n›n
oluflumuyla günümüzdeki binalara göre uygunluk durumlar› ele al›nm›flt›r.4 Fatih devri yap›s›
olan ve bugün market olarak Küçük Hamam’dan bile, “günümüzdeki ticari bina” olarak söz edilmesi dikkat çekicidir. Göz ard› edilen bölge tarihi bilindi¤i üzere, herhangi bir el
kitab›nda ya da ansiklopedide bulunmamaktad›r ve özellikle ciddi bir kaynak araflt›rmas› gerektirmektedir. E¤er, proje haz›rl›k aflamas›nda
bu konuyu ilgili Klasik tarih e¤itimi alm›fl uzmanlarca incelenerek gerçek bir rapor haz›rlansayd›, hem arkeolojik kaz›lar›nda hem de inflaat
çal›flmalar›nda sorunlar yaflanmaz, yaflansa bile
asgari düzeyde kal›rd›.
A.Karamani, ‹stanbul, s.32-53 ve kat.no.Ü1–Ü20.
• Karagöz, fi. (2007d) “Marmaray Projesi Üsküdar
‹stasyonu Arkeolojik Kurtarma Kaz›lar›” ‹dol, say›: 34, s.215.
• Karagöz, fi. (2008) “Marmaray Kaz›lar›n›n Arma¤an› Bir
Antik Kent: Khrysopolis-Scutari”, Haberler, Türk Eskiça¤
Bilimleri Enstitüsü, say›: 26, s.1-6, Res.1-7.
• Karagöz, fi. (2010) “Marmaray-Üsküdar Kaz›lar›nda
Ortaya Ç›kar›lan On ‹kinci ve On Üçüncü Yüzy›l Yap›s›”,
1. Uluslararas› Sevgi Gönül Bizans Araflt›rmalar›
Sempozyumu: On ‹kinci ve On Üçüncü Yüzy›llarda Bizans
Dünyas›nda De¤iflim (First International Sevgi Gönül
Byzantine Studies Symposium: Change in the Byzantine
World in the Twelfth and Thirteenth Century), 25-28
Haziran 2007, ‹stanbul, s.413-423.
• Knoblauch, P. (1977) Die Hafenanlagen und die
Anschlissenden Seemauer von Side, Ankara TTK yay›n›.
• Özmen, H. ‹. (2007) “Tarihe ve Kültüre Sayg›:
Marmaray”, Gün Ifl›¤›nda ‹stanbul’un 8000 Y›l› Marmaray, Metro, Sultanahmet Kaz›lar›, Yay. Haz.
A.Karamani, ‹stanbul, s.22-27.
• Nausch, H. (1976) Untersuchungen zur Pfeilerbasilica
im 9. Jh. in Kleinasien, Inaugural-Dissertation zur
Erlangung des Doktorgrades des Philosophie am der
Ludwig-Maximilian-Universitaet zu München, Wien, 225.
• Petrus Gyllius, Petri Gyllii, De Bosporo Thracio, Libri
III, MDLXI (‹stanbul Bo¤az›, Lat.Çev. E. Özbayo¤lu,
‹stanbul, 2000).
• Posamentir, R-Solovyov, S. (2006) “Zur
Herkunftsbestimmung archaisch–ostgriechischer keramik:
die Funde aus Berezan in der Eremitage von
St.Petersburg” ‹stMitt 26, 103-127.
• Posamentir, R., Arslan, N., Birzescu, I., Karagöz, fi.,
Mommsen, H. (2009) “Zur Herkunftsbestimmung
archaisch-ionischer Keramik III: Funde aus den
Hellespontstädten,Histria u. Olbia” ‹stMitt 59, s.35-50.
• Sezgin, Y. (2004) “Clazomenian Transport Amphorae
of the Seventh and Sixth Centuries”, Klazomenai, Teos
and Abdera: Metropoleis and Colony (Proceedings of the
International Symposium held at the Archaeological
Museum of Abdera, 20-21 October 2001), Thessaloniki.
• Tünay, ‹. (1983) “Geç Bizans-Erken Osmanl› Duvar
Teknikleri”, VIII. Türk Tarih Kongresi, C.III, Ankara,
s.1691-1696.
• Villehardouin, G. de (1880-1870) La Conquete de
Constantinople, Paris, (E. Faral Bask,1938).
Archaeological Excavations of Marmaray in Üsküdar
Although limited in surface area, the excavations conducted in Üsküdar within the
frame of Marmaray Project brought light in valuable information about
Khrysopolis and its harbor. Portable items like amphorae, anchors and fishinghooks as well as the immoveable finds such as the remains of piers, quay and
breakwaters provide evidence for the harbor site mentioned in ancient sources.
Without this great project, the world of archaeology could not reach these
important results which remain ignorant about the early history of this area
reaching back to the 7th century BC. The oldest extant architectural remains of the
area dating to the 11th - 13th centuries AD must be displayed under protection
within the urban planning concept. Our studies with the excavation architects has
led to the removal of the apsidal building, while it is on the displacement line, to
be rebuilt and replaced at the Üsküdar Square. In case the apsidal building is
removed and the waste water system of Üsküdar is installed in this displacement
line it will be possible to prevent a lot of flooding to the station and the square,
and also to prevent the oldest architectural remains of the area to carrying them
to the future.
mimar•ist 2010/4
73
‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR
DOSYA
Üsküdar ‹mgelemini Sinematografik Mekân
Üzerinden Okuma
Ayla Ayy›ld›z Potur
S
osyoloji, toplumu bir dikotomi ekseninde
kavramsallaflt›r›r. Bu kutupsallaflt›rma, toplumsal iliflkilerin Gemeinschaft ve Gesellschaft
olmak üzere iki temel biçimi oldu¤unu öne süren Tönnies’e (2001) dayan›r. Gemeinschaft,
sözleflme, planlama ve bilinçli örgütlenmeye dayanmayan bir toplum birimini tan›mlarken, Gesellschaft ise, önceden tasarlanarak kurulmufl,
niteli¤i gere¤i sözleflmeye dayanan bir toplumsal iliflki ile aç›klan›r. Gemeinschaft, dayan›flma
türü do¤al kuvvetlerle sa¤lanan bir topluluk biçimidir. Do¤an›n ürünüdür. Toplulu¤un oluflumunda kiflisel iradelerin herhangi bir etkisi yoktur. Birey, dünyaya geldi¤i andan itibaren kendisini nas›l bir yuvaya ait olarak görürse, bu
topluluk birimini de benzer biçimde içsellefltirir. Üyeleri parça parça bireyler olarak de¤il,
tüm insanlar olarak birbirine ba¤l›d›r. “Birlik”,
Gemeinschaft için önemli bir anahtar kelimedir.
Bu nedenle, bu örgensel topluluk biçiminde,
birey istemi, kamu iradesinin gerisindedir. Gesellschaft kavram› ise, birbirlerinden kopuk durumdayken kendi özel ç›karlar›n› etkili bir biçimde sürdüremeyece¤ini kavrayan ve bu yüzden bir araya gelen bireyler taraf›ndan önceden
tasarlanarak kurulmufl bir toplumsal iliflki ile
aç›klan›r. Do¤an›n bir ürünü ve do¤al bir örgenlik olarak aç›klanamayan bu toplumsal iliflki,
“mekanik” dayan›flmaya dayanan bir etkileflimle
ifadelendirilir. Bu iliflki türünde, Gemeinschaft
yap›ya dayal› toplumlar taraf›ndan önemli görülen “ortak irade” yerine, “bireysel irade”, “sorgusuz kabul” yerine “ö¤reti, doktrin”, “töre,
adet” yerine “bireysel seçim”, “do¤al dayan›flma” yerine “sözleflmeli dayan›flma”, “kolektif
mülkiyet” yerine “kiflisel mülkiyet” etkendir.
Sosyolojinin, Gemeinschaft / Gesellschaft kavramlar› üzerine kurulu dikotomik yaklafl›m›,
toplumsal dönüflümü, gelenekselin hâkim oldu¤u bir düzenden (gemeinschaft) rasyonalitenin
hâkim oldu¤u bir düzene (gesellschaft) evrilmesiyle aç›klar. Bu evrilme, modern toplumun
kentleflme sürecinin zorunlu bir dinami¤i olarak
karfl›m›za ç›kar.
74 mimar•ist 2010/4
Gelenek, “bizden” ve “di¤eri”, “içerideki”
ve “öteki” kavramlar›n› birbirinden ay›r›r. “‹çerideki” olmak yaflamsal de¤er tafl›d›¤›ndan ötekilerden ayr› olmay› gerektirir. Ancak buna ra¤men, geleneksel toplumlarda “mahallelilik”
kavram›, farkl› köken, mezhep, etnisiteden gelen insanlar›n farkl›l›klara ra¤men bir arada
“birlik” içinde yaflad›¤› bir örüntüyü temsil
eder. Her ne kadar, sosyolojik paradigma, Gemeinschaft’›n geleneksel toplumun d›fl›nda,
modern toplumda da varl›¤›n› koruyabilece¤i
olas›l›¤›n› çekinceli bulsa da, “mahallelilik” olgusuna yaklafl›m farkl›laflmaktad›r. Gesellschaft
yönelim, komfluluk, kolektif aidiyet gibi iliflki
a¤lar›na da alternatif kamusall›klar aras›nda yer
vermektedir. K›rsaldan kentsele, Gemeinschaft’tan Gesellschaft’a eklemlenme sürecinde,
“yaln›zlaflma”, “yabanc›laflma”, “aidiyetsizlik”
duygular›n›n oluflma olas›l›¤› bu tolerans› beraberinde getirmifltir. Dönüflüm, ayn› zamanda,
“yersel kimlik”, “aidiyet”, “kendileme” gibi
kavramlar›n çevresel psikoloji vokabülerine girdi¤i gündemle paralellik göstermektedir. Anlay›fla göre, “kendileme” insan ruhunun belki de
en önemli, fakat en az bilinen ihtiyac›d›r. Bireyin çevresine (evrene) demir atmas›, kök salmas›, antropolojik olarak bir yere ve bunun da ötesinde bir yersel kimli¤e ihtiyaç duymas› son derece do¤ald›r. “Oraya ait oldu¤unu hissetme”,
“benim kentim/semtim/mahallem diyebilme”, “orayla özdeflleflerek, sahip ç›karak, içsellefltirme” gibi olgular, modernist düflünce yap›s›n›n toplum bilimlerine yaklafl›m›n›n farkl›laflt›¤› gündemle beraber önem kazanm›flt›r. (Low
ve Altman, 1992; Hidalgo ve Hernandez,
2001; Jorgensen ve Stedman, 2001; Stedman,
2002; Kyle vd., 2004; Lewicka, 2005).
Üsküdar, sinematografik mekânda pitoresk
imaj›n›n yan› s›ra, geleneksel kent karakteristi¤ini yans›tan, mahalle kültürünün sürdürüldü¤ü
“yer” imgesiyle yaflam bulur. 1940 ve 1950’li
y›llarda gerçeklefltirilen “Senede Bir Gün”,
“Mahallenin Namusu”, “Üsküdar ‹skelesi”,
“Kâtibim”, “Son Beste”, 1960’l› y›llarda ger-
DOSYA
‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR
çeklefltirilen “Gurbet Kufllar›”, “Ah Güzel ‹stanbul”, “Gecelerin Ötesi”, “Son Kufllar”, “Bizim Mahalle”, “Berdufl” isimli sinema filmleri
bunlardan baz›lar›d›r. Özellikle, Gurbet Kufllar›
(Halit Refi¤, 1964) filminde, Anadolu’dan göç
eden ailenin Haydarpafla Gar›’ndan kente girifli,
k›rdan kente göçün beyaz perdeye yans›d›¤› ilk
sahne olarak sineman›n unutulmazlar› aras›ndaki yerini alm›flt›r. Yabanc›laflma, aidiyet, kentte
yer edinme, mahalleli olma temalar› üzerine
odaklaflan çal›flmada “yaflanan mekân” Üsküdar
Selimiye’dir. K›rsaldan kentsele, Gemeinschaft’tan Gesellschaft’a geçifl süreci, göç edilen
yeni yaflamsal çevreyle uyum sorunlar› Selimiye’nin geleneksel kent dokusu tan›kl›¤›nda gerçekleflir. Göçle gelinmifl olan bu kentsel doku,
ailenin köklerinin yer ald›¤› yerleflime oranla
çok farkl› özellikler göstermemesine ra¤men,
eklemlenme süreci oldukça sanc›l›d›r (Aç›k,
2005). Üsküdar bu çal›flmada, 1980’li y›llara
de¤in gerçeklefltirilmifl olan ‹stanbul filmlerinin
ortak vurgusunda oldu¤u gibi “Bo¤az” iliflkileri
ile dikkat çeker. Her ne kadar, 1996 yap›m› “‹stanbul Kanatlar›m›n Alt›nda” filminde “Üsküdar” ifadesinde “Bo¤az” imgelemi kaç›n›lmaz
olsa da, son çeyrek yüzy›lda sinematografik çal›flmalarda Üsküdar’›n pitoresk kimli¤ine yönelik vurgunun azald›¤›n› gözlemlemek mümkündür. Bu dönemde gerçeklefltirilen çal›flmalarda, sinematografik mekân olarak Üsküdar,
özellikle komfluluk, mahallelilik, kolektif aidiyet
gibi iliflki a¤lar›na vurgu yapmak üzere seçilmektedir.
Üsküdar’›n sinematografik mekânda yans›mas›nda Kuzguncuk önemli bir rol kazan›r. Yörenin fiziksel dokusunun yan› s›ra, sosyal dokusunun fon destekli kapsaml› programlar olmaks›z›n korunabilmifl olmas›, literatürde “seçkinlefltirme”, “soylulaflt›rma”, “mutenalaflt›rma”
gibi çeflitli ifadeler ile kavramsallaflt›r›lan dönüflümün (gentrification) (Hamnett, 1984; Kennedy ve Leonard, 2001; Ley, 2003), yöre sakinlerinin “yerinden edilmesi” süreci (displacement) (Schill ve Nathan, 1983; Roberts ve
Sykes, 2000) ile sonuçlanmam›fl olmas› bunda
etkendir. Mills’in (2004, 2006) “‹lya’n›n Bostan›n› Korumak: Kuzguncuk’ta Bir Mahalle
‘Landscape’i Özlemini Gerçeklefltirmek” bafll›kl› çal›flmas›nda ifadelendirildi¤i üzere, yöredeki korunmuflluk “kimlik çizme” hareketi ile
aç›klanmaktad›r. Çeflitli araflt›rma sonuçlar›n›n
da destekledi¤i üzere (Ayy›ld›z ve Atasoy,
2000), yöre halk› yaflad›¤› mekâna sahip ç›kmaktad›r. Yap›laflma tehlikesine karfl› bostan›
koruma mücadelesi, trafo talebine karfl› gerçeklefltirilen sistematik karfl› durufl gibi sivil toplum
hareketleri ile de somut olarak desteklenen bu
sahiplenme duygusu, yöredeki yerleflik nüfusun, yaflad›klar› konutu elden ç›kar›p baflka bir
çevreye yerleflerek, tüketim standartlar›n› yükseltmek yerine, ekonomik rant ba¤lam›nda, eskisinden daha de¤erli bir konutta, Kuzguncuk’ta yaflamaya devam etme tercihini kullanmas› ile sonuç bulmufltur. Kira bedellerinin
yükselmesi nedeniyle, yöredeki yerleflik nüfusun
ikinci, üçüncü ve sonraki kuflaklar›n›n yöreden
ayr›lmamas›n› sa¤lamak amac›yla, Kuzguncuklunun Kuzguncuklu için farkl› bir kira politikas›
uygulad›¤›n› gözlemek mümkündür (Morgül,
2006). Yaflayanlar, kendisini Kuzguncuk’a,
Kuzguncuk’u kendisine ait hissetmektedir ki,
yörenin özgün niteli¤i olan di¤er çevrelere
oranla daha iyi korunabilmesinin ard›nda yatan
temel etmenlerden biri de, bu “aidiyet” duygusudur.
mimar•ist 2010/4
75
‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR
DOSYA
Foto¤raflar: Aç›k, B.
(2005) “Türkiye’de
Yaflanan Göçün Yaratt›¤›
Toplumsal De¤iflme ve
Türk Sinemas›”;
www.kanald.com.tr;
www.showtv.com.tr.
76 mimar•ist 2010/4
Bu nedenlerle, yöre, komfluluk, mahallelilik,
kolektif aidiyet gibi iliflki a¤lar›na vurgu yapma
amac›n› tafl›yan sinematografik aray›fl aç›s›ndan
biçilmez kaftan niteli¤indedir. Kuzguncuk’ta
gerçeklefltirilen “Perihan Abla”, “Ekmek Teknesi”, “Hayat Bilgisi” gibi televizyon dizilerinde, yöre yaflayanlar›, Gemeinschaft örgensel topluluk biçimlerinde oldu¤u gibi yaz›l› kurallara
dayanmayan kolektif bir dayan›flma sergiler.
Kentleflmenin ve küreselleflmenin beraberinde
getirdi¤i sorunlara karfl› “birlik” ilkesine dayal›
bir direnifl söz konusudur. Yaflad›klar› “kentsel
parça”, “sokak”, “mahalle”, yaflayanlar› aç›s›ndan s›n›rlar› belirlenmifl, s›¤›n›labilir, korunakl›,
yeniden canlanabilmek için sinematografinin
belgeleyici niteli¤ine baflvurur. Bu ba¤lamda,
mekâna yönelik farkl› bak›fl aç›lar› gelifltirerek
insan gözünün yerini alan sinema dilinin (Öztürk, 2008), Üsküdar imgelemine yönelik fark›ndal›¤› art›rd›¤›n› söylemek yanl›fl olmayacakt›r. Özellikle geleneksel kent dokular›na yönelik
toplumsal hassasiyet (?) konusundaki ezberi bozan bu okuma, mekân kurgusunun tarihî - kültürel - yaflamsal bütününe yönelik imgesel bir
hat›rlatma de¤eri kazanmaktad›r. Gündelik yaflam içinde fark edilmeyen, basit yüzeysel kalan,
s›radanlaflan, kentli için herhangi bir haf›za bar›nd›rmayan mekânsal iliflki, sinematografinin
güvenli bir yuva niteli¤indedir. Yöre yaflayanlar›, nesillerdir bir aradad›r. Geleneksel sosyal iliflki a¤lar› süreklilik gösterir ve bütünlefltiricidir.
Farkl› köken, mezhep, etnisiteden gelen bireyler, ötekiliklerine ra¤men, bir bütünün tamamlay›c› parçalar›n› oluflturur. Sinema dili “ben”
duygusundan daha a¤›rl›kl› olarak “biz” duygusunu yans›t›r. “Hababam S›n›f›” (Kofluyolu),
“Süper Baba” (Çengelköy), “Yaprak Dökümü”
(Çengelköy), “Hat›rla Sevgili” (Beylerbeyi) gibi film ve dizilerde de benzeri bir sinematografik yans›may› gözlemek mümkündür.
Çal›flmalar bir bütün olarak de¤erlendirildi¤inde, kamusal olanla iliflkisi zaman içinde tekrar tekrar yeniden örülen sinema dilinin, Üsküdar imgeleminin d›flavurumunda iflaretsel de¤eri oldukça yüksek kitlesel bir iletiflim arac› olarak ifllev kazand›¤› gözlenebilir. Yerin ruhunu
kaybetti¤i bir gündemde (Auge, 1997), sinematografi, röperleri kendi zaman› ile iliflkilendirerek kaydetti¤i için Üsküdar kent imgelemi
aç›s›ndan hat›rlat›c› bir bellek rolü kazan›r. Yeni
teknolojiler ve iletiflim kanallar› ile beraber de¤iflimin h›z›na yetiflilemeyen gerçekli¤inde, as›lacak, tutunacak noktalar bulamayarak toplumsal bellekten yitip gitmek üzere olan hat›ralar
katk›s›yla farkl›lafl›r. Toplumsal haf›zada kaydedilmifl kentsel imgelerin üzerine, kendi araçlar›yla oluflturdu¤u yeni imgeleri çak›flt›rma gücüne sahip olan sinema dili, bir anlamda Üsküdar kolektif imgelemini yeniden oluflturma potansiyeline sahiptir. Yüklenilen yeni anlamsal
ba¤lamlarla “hat›rlat›lan” Üsküdar, “yaflanan”
Üsküdar’›n ötesinde bir kimlik kazan›r. Sinematografik mekân olarak Üsküdar’›n seçildi¤i örneklerde, kentsel kurgunun adeta filmin ana karakterlerinden birini temsil etti¤ini söylemek
mümkün olabilir. Hatta baz› durumlarda, karakterlerin Üsküdar temsilinin yan›nda arka
planda kald›¤› dahi gözlenebilir. Bu örneklerde
gündelik yaflam özelliksiz bir fon olmaktan öte
kavramsal bir nosyon olarak öne ç›kar. Sinema
dili, Üsküdar’› ifadelendirirken, gerek yaratt›¤›
gerekse de içinde bulundu¤u zaman›n kültürel
arkeolojisini ortaya ç›kart›r.
Son söz olarak söylenilebilir ki, Üsküdar, sinematografik çal›flmalarda, kente iliflkin her türlü ölçek, ›fl›k, renk, ak›flkanl›k, ötekilik ve mimari kod ile sinemasal olan karede kendisini hissettirir. Dethier’›n (1993) “Yüce ve sefil burada el
eledir. ‹flte bu da, bu çevreyi bu denli pitoresk
k›lar” söylemiyle ifadelendirdi¤i Üsküdar imge-
DOSYA
Ayla Ayy›ld›z Potur, Ö¤r. Gör. Dr.
GYTE Mimarl›k Fakültesi Mimarl›k Bölümü
Kaynakça:
• Aç›k, B. (2005) “Türkiye’de Yaflanan Göçün Yaratt›¤›
Toplumsal De¤iflme ve Türk Sinemas›”, Yay›nlanmam›fl
Yüksek Lisans Tezi, Osmangazi Üniversitesi Fen Bilimleri
Enstitüsü, Eskiflehir.
• Auge, M. (1997) Yer olmayanlar: Üstmodernli¤in
Antropolojisine Girifl (Non-lieux Introduction a une
Anthropologie de la Surmodernite), Kesit Yay›nc›l›k,
‹stanbul.
• Ayy›ld›z, A. ve Atasoy, A. (2000) “An Appraisal on
Identity, Place Attachment and Appropriat›on, Case Study:
Kuzguncuk - Istanbul”, Which Perspectives? Cities, Social
Life and Sustainable Development, Eds.: G. Moser, E. Pol,
Y. Bernard, M. Bonnes, J. Corraliza and M.V. Giuliani,
Metropolis, 2000, Publicacions de la Universitat de
Barcelona, Barcelona.
• Dethier, P.A. (1993) Bo¤aziçi ve ‹stanbul, Eren
Yay›nlar›, ‹stanbul.
• Hamnett, C. (1984) “Gentrification and residential
location theory: A review and assessment”, Geography and
the Urban Environment, Eds.: D. Herbert and R.
Johnston, Wiley and Sons, New York.
• Hidalgo, M. C. ve Hernandez, B. (2001) “Place
attachment: conceptual and empirical questions”, Journal
of Environmental Psychology, 21, s.273-281.
• Jorgensen, B. S. ve Stedman, R. C. (2001) “Sense of
place as an attitude: Lakeshore owners attitudes toward
their properties”, Journal of Environmental Psychology, 21,
s.233-248.
• Kennedy, M. ve Leonard, P. (2001) Dealing with
neighbourhood change: A primer on gentrification, The
Brookings Institution, Washington.
• Kyle, G. T., Mowen, A. J. ve Tarrant, M. (2004)
“Linking place preferences with place meaning: An
examination of the relationship between place motivation
and place attachment”, Journal of Environmental
Psychology, 24, s.439-454.
• Lewicka, M. (2005) “Ways to make people active: Role
of place attachment, cultural capital and neighborhood
ties”, Journal of Environmental Psychology, 4, s.381-395.
• Ley, D. (2003) “Artists, aestheticisation and the field of
gentrification”, Urban Studies, 49 (12), s.2527-2544.
• Low, S. M. ve Altman, I. (1992) “Place attachment: A
conceptual inquiry”, Place attachment, Eds.: I. Altman, S.
M. Low, Plenum Press, New York and London.
• Mills, A. (2004) “Streets of Memory: The Kuzguncuk
Mahalle in cultural practice and imagination”, unpublished
doctoral dissertation, The University of Texas at Austin.
• Mills, A.. (2006) “‹lya'n›n Bostan›n› Korumak:
Kuzguncuk'ta Bir Mahalle ‘Landscape’i Özlemini
Gerçeklefltirmek’ (Saving Ilya’s Garden: Realizing Desires
for a Neighborhood Landscape in Kuzguncuk),
‹stanbul'da Soylulaflt›rma: Eski Kentin Yeni Sakinleri
(Gentrification in Istanbul: An Old City’s New Residents),
Eds.: D. Behar and T. Islam, Institut Francais d'Etudes
Anatoliennes, Bilgi University Publications, Istanbul.
• Morgül, T. (2006) “Kuzguncuk Üzerine Kafas› Kar›fl›k
Bir Deneme”, Mimar.ist, 21, s.64-68.
• Öztürk, M. (2008) Sinematografik Kentler Mekânlar,
‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR
lemini, sosyal kültürel fiziksel tüm bileflenleriyle
sinematografik mekân üzerinden okumak
mümkündür.
Hat›ralar, Arzular, Agora Kitapl›¤›, ‹stanbul.
• Roberts, P. ve Sykes, H. (2000) Urban regeneration,
Sage, London.
• Schill, H.M. ve Nathan, P.R. (1983) Neighborhood
reinvestment and displacement, Sate University of New
York Press, Albany.
• Stedman, R. C. (2002) “Toward social psychology of
place. Predicting behavior from place-based cognitions,
attitude, and identity”, Environment and Behavior, 34,
s.561-581.
• Tönnies, F. (2001) Community and Civil Society,
Cambridge University Press.
Reading Üsküdar Imagination from the Cinematographic
Space
Gemeinschaft and Gesellschaft are dichotomic sociological categories of human
association. Gemeinschaft is an association in which individuals are oriented to
the large association as much if not more than to their own self interest.
Individuals in Gemeinschaft are regulated by common ideas or beliefs about the
appropriate behaviour and responsibility of members of the association to each
other and to the association at large, associations marked by “unity of will”
Gemeinschaft could be explained with “shared place” and “shared beliefs”. In
contrast, Gesellschaft is maintained through individuals acting in their own self
interest. Gesellschaften emphasize secondary relationships rather than familial or
community ties (Tönnies 2001). In modern society transformation from
Gemeinschaft to Gesellschaft is unavoidable.
Üsküdar is reflected to cinematographic space with not only its spectacular
“pitoresk” traditional characteristic but also culture of neighbourhood. “Gurbet
Kufllar›” as a cinematographic study is an example of the dilemma (Gemeinschaft
- Gesellschaft). Üsküdar is chosen as a cinematographic place in order to reflect
some social relationships such as “mahallelilik”, “neighbourliness”, “collective
belonging” and etc. In this context Kuzguncuk gains an important role. The case
of Kuzguncuk is differentiated from other gentrification experiments in terms of
process dynamics. It represents a model of successful conservation of valuable
social and physical environment through community action process. It can be
defined as a successful example neighbourhood activism, which is a way of
achieving urban regeneration in settlements facing tremendous displacement
pressure. In the case of this region, with the sense of community and
environmental awareness, displacement of original local residents is prevented.
Therefore, Kuzguncuk is an appropriate cinematographic place to reflect
traditional relationships such as “mahallelilik”, “neighbourliness”, “collective
belonging”, and etc. In several examples (Çengelköy, Beylerbeyi, Selimiye) it is
possible to observe a similar cinematographic reflection. The common
characteristic of these studies is the reflection of urban relations. Urban relation
gains an important role in the cinematographic narration. In these studies,
Üsküdar can be observed in cinematic frames with all the scale, light, colour,
continuity, otherness and architectural code of the city.
mimar•ist 2010/4
77
‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR
DOSYA
‹tibarl› Bir Mevki: Salacak
Murat fiahin
S
Salacak, kendisinin
olmad›¤› bir resimle
temsil edilir ço¤u zaman,
K›z Kule’li ya da K›z
Kule’siz.
alacak, Üsküdar’›n eski ‹stanbul’a bakan sahilinde, tafl›d›¤› soyut ve somut de¤erlerle
kentin ve kiflilerin haf›zas›nda önemli yer tutan
tarihî bir semttir. Bu yaz›, küçük olmas›na karfl›n yayg›n olarak bilinen semtin, geçmiflte ve
bugün, tafl›d›¤› ve kaybetti¤i de¤erleri ele alarak, yerleflim içindeki sayg›n yerinin gerekçelerini zaman-mekânsal boyutta incelemektedir. Yaz›n›n temel amac›, yerin önemini bir kez daha
ortaya koyarak, mekânsal de¤iflimin boyutlar›na
iflaret etmek ve gelecekte yap›lacak olas› iyilefltirici çabalara ›fl›k tutmakt›r. Çal›flmada, literatür
araflt›rmas› ve gözlem yard›m›yla yerin kimli¤ini
tan›mlayan ö¤eler belirlenmifl, bu ö¤elerdeki
korunan yönler ve de¤er kay›plar› ortaya koyulmufltur.
Öznel anlat›mlara da yer verilen yaz›n›n ilk
bölümünde, söz konusu yerin etimolojik aç›dan
ve sosyokültürel ba¤lamda kent bütünü ve sosyal-fiziksel çevre içindeki anlam› tart›fl›lm›fl,
ikinci bölümünde, Salacak’› geçmiflte itibarl› k›lan yap›lar ve olaylar aktar›lm›fl, son bölümde
de¤er kayb›na neden olan etmenlere yer verilerek mevcut durumun tespitine iliflkin ç›kar›mlar
yap›lm›flt›r. Sonuçta geçmifl-bugün-gelecek ekseninde bir karfl›laflt›rma olana¤› yarat›lm›flt›r.
Salacak’›n Yeri ve Etimolojik Anlam›
Salacak olarak bilinen semt, Üsküdar’›n Tarihi
Yar›mada’ya bakan ve K›z Kulesi ile bütünleflmifl olan k›y›s›nda, kuzeyde Ayazma, güneyde
‹hsaniye semtleri, do¤uda Do¤anc›lar Caddesi
ile belirlenmifl olan aland›r. Yak›n geçmiflte, Sinanpafla ‹mrahor Mahallesi, ‹hsaniye Mahallesi
ile birlefltirilip resmî olarak s›n›rlar› yeniden belirlenen k›y› bölgesi “Salacak Mahallesi” ad› ile
tan›mlanm›flt›r.
78 mimar•ist 2010/4
Her ne kadar de¤iflik alg›lanan s›n›rlar› olsa
da Salacak, Üsküdar Meydan›’ndan Harem’e
kadar uzanan k›y› band› ile geri plan›ndaki konut a¤›rl›kl› yerleflmeden ve yüz yüze bakt›¤› ‹stanbul’dan mekânsal ve sosyal aç›dan ba¤›ms›z
olarak ele al›namayacak kadar kapsaml› bir etkileflim a¤› içindedir. O nedenle bu yaz›da da Salacak’›n s›n›rlar› oldu¤undan genifl çizilmifltir.
Salacak isminin nereden geldi¤i konusunda
pek çok görüfl ve söylence bulunmaktad›r: Solmaz (1991:34), “Sala”n›n köy, “Salacak”›n ise
köycük anlam›na geldi¤ini belirtmektedir. ‹çinde çeflmesi olan küçük meydan› ve onu saran
ahflap evler ve k›vr›ml› sokaklar düflünüldü¤ünde bu yaklafl›m semtin köy benzeri dokusu ile
örtüflmektedir. Abdülbaki Gölp›narl›’ya (1984)
göre ise Salacak ismi, ölü çekenler ya da ölü çekilen dört kollu tabut anlam›n› tafl›yan “Salaca”dan gelmektedir. Salaca, Anadolu’da kullan›lm›fl olan dört kollu bir tahtad›r. “Ölüyü bu
tahtan›n üzerine yat›r›rlar, üstünü flalla, örtüyle
örterler... Üsküdar’daki Salacak sarayda ölenler
o iskeleden karfl›ya geçirildi¤i için bu adla adland›r›lm›flt›r” (Gölp›narl›, 1984:92). Salacak’›n
sözlük anlam›n›n kerevet, teneflir, tabut, sedye
ve teskere (Arseven, 1983:1749) olmas› bu görüflü güçlendirmektedir.
Le Corbusier’in (1996:90) “toz ve unutulmufllukla örtülmüfl eski bir kabristan” olarak tan›mlad›¤› bir yer olan Üsküdar’da bir semtin
ölümle ilgili bir ad›n›n olmas› ola¤an say›labilir.
Ancak geçmiflte Salacak, bu hüzünlü anlam›n›n
aksine, konumu ve tafl›d›¤› özellikler nedeniyle,
oldukça itibarl› ve “çok-de¤erli” bir mutluluk
mekân› olmufltur.
Yerin ‹mgesi
E¤er “Salacak” ad›nda bir resim kurgulanmas›
ya da foto¤raf çekilmesi istenseydi, K›z Kulesi,
iskele, vapur, Salacak köyünün camisi, arkada
plaj ve gazino bahçesindeki a¤açlar, daha da arkada ‹stanbul (bu imge ço¤u zaman minareli
yüzdendir), önde-çekek ve sandal yap›m yerlerinin bir arada gözüktü¤ü, 1970’de Çürüksulu
DOSYA
yol geçen plaj, plajdaki k›sa bir kayal›ktan sonra
aya¤›n bast›¤› yumuflac›k kum; efsanesinin d›fl›nda, K›z Kulesi’ne gitmekten vazgeçiren ak›nt›; flimdi yol kotunun alt›nda kalan eski iskele
binas›; Sadun Boro’nun Atlantik’i geçen kotras›n›n da yap›ld›¤› (Çeçener, 2007:67) çekek ve
sandal yap›m yerleri; tafll› genifl yokufl ve Çürüksulu Ahmet Pafla Yal›s›; ‹hsaniye’deki Sinan Pafla Camii (16. yüzy›l), setüstü ve a¤açlar›n ard›ndaki ahflap dizi; Harem’e do¤ru a¤açl›k setin
üzerinde eski ahflap biletçi kulübesi; muhteflem
manzara- tepeden eski ‹stanbul, (muhtemelen
eski Kavak Saray›’n›n s›n›rlar› içindeyiz) ve Çiftekayalar (hayallerde kalan), Harem. Salacak’ a
dönersek; Salacak Meydan› ve ortas›nda restorasyonun h›flm›na u¤rayan çeflme; az ilerisinde
iskeleye inen yokuflun üzerinde tek tük kalabilmifl ahflap evler; Üsküdar’da ilk yap›lan cami
olan fakat orijinalinin ahflap oldu¤u san›lan, Salacak Fatih Camisi (1455-60), ve köflede Fatih
‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR
Ahmet Pafla Yal›s›’ndan çekilen foto¤raftan daha uygunu bulunamazd›.1
Öte yandan, yerin imgesine dair zihinsel bir
harita yapmak gerekseydi, Salacak’tan öteye taflan imgelerin de kat›l›m›yla, afla¤›da sayacaklar›m›z iyi bir özet oluflturabilirdi: 19. yüzy›lda tarih olmufl saraylar›n ve bahçelerin gravürlerden
bildi¤imiz imgeleri, küçüklü¤ümüzde bize
“Kuflkonmaz Camii” olarak tan›t›lan fiemsi Pafla Camisi ve onun ifllevsel flemas›, kütüphanesi
ve flirin ölçekleri; ‹. H. Konyal›’n›n III. Ahmed
döneminde fiemsipafla Saray›’n›n yerine yap›ld›¤›n› belirtti¤i fierefâbâd (flerefli mevki) Kasr›’n›n oraya buraya serpilmifl parçalar› (Konyal›,
1977:254), buradaki eski lunapark, çam a¤açlar›, fetihten hemen sonra yap›lm›fl olan Rum
Mehmet Pafla Camii; Atatürk heykeli; sosyal tesis olarak kullan›lan eski karakolun yan›ndaki
birkaç eski köflkün estetik durufllar›; sahil yolunun kaz›klar›n›n çak›lma sesleri ve görüntüleri;
heykelin önündeki otopark, ola¤anüstü güzel
kuflevleri ile Ayazma Camii ve meydan›, arkas›nda Mimar Kemalettin’in ilkokulu, onun arkas›nda hâlâ duran büyük sa¤›r depo, onun da arkas›nda y›k›lan eski karakol ve çocuk park›; di¤er park›n içindeki kal›nt›; yine Ayazma Meydan›’nda çift cumbal› ahflap ev; sokak içinde ayn›
s›rada di¤er ahflap evler ve karfl›s›nda Ayazma
Camii’nin k›rm›z› fleritli duvar› ile oluflturdu¤u
fliirsel sokak mekân›, eski Belediye Gazinosu ve
duvar›ndan sarkan çiçekler, içindeki ulu a¤açlar
ve bahçenin biri büyük, di¤eri küçük iki kap›s›,
toprak zemin ve eski 10 TL’lik banknotun arkas›nda da geçen o fliirsel manzara: önde K›zkulesi, arkas›nda Tarihî Yar›mada, afla¤›da üzerinden
Salacak’›n zihinsel haritas›.
1970 y›l›nda Salacak.
Foto¤raf: Reha Günay
(Reha Günay Arflivi).
mimar•ist 2010/4
79
‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR
DOSYA
Salacak burnunda iki
belirgin ö¤e: K›z Kulesi ve
Ayazma Camii.
Altta,Pervititch
Haritalar›’nda Salacak.
80 mimar•ist 2010/4
Çeflmesi... ‹mrahor Çarfl›s›’n›n bulundu¤u yerde, Ayazma Camii’nin avlu duvar› gibi duvar›
olan Mihrimah Sultan Mektebi (1579), yan›
bafl›nda yan yana payandal› iki iri ç›kmal› ahflap
ev (önceki resimlerde üç taneler), altlar›nda
kahve, karfl›lar›nda ç›narlar, köflede çeflme, arkada alt kotta küçük mezarl›k, sonra çarfl› ve ahflap
evler, ‹mrahor kahvesi, Mevlevihane ve Salacak’›n etkileflim alan›n› daha da geniflletebilece¤imiz di¤er imgeler...
(Geçmiflte) Salacak’ta denize girmek, Suadiye’de denize girmekten farkl›d›r. Birinde sayfiyenin verdi¤i bir hafiflik ve nefle, di¤erinde kentin tüm a¤›rl›¤› vard›r. Suadiye’de kum, burada
kayal›k ve midye vard›r. Kent, denize girerken
Antalya veya Barselona’n›n k›y›s›nda oldu¤u gibi yaln›zca arkan›zda kalmaz, her yan›n›zdad›r.
Burada hafiflik duygusunu, ancak sandala binerek yaflayabilirsiniz.
Kan›ksanan ‹stanbul imgesi ile bütünleflen
Salacak, genellikle kendisinin olmad›¤› bir resimle temsil edilir. K›z Kulesi, bu temsiliyetin
vazgeçilmez ön zemini iken, arka fonda ‹stanbul co¤rafyas› üzerine eklenen Do¤u Roma-Bizans ve Osmanl›’n›n soylu yüzü görünmektedir.
Salacak’› ‹tibarl› K›lan Baz› De¤erler
Üsküdar ve Sarayburnu aras›nda kalan bo¤az›n
girifl bölümünün “mukaddes a¤›z” olarak tan›mland›¤› belirtilmektedir (Uzunçarfl›l›,
1999:430,466). Böylesi anlaml› bir girifl yerinde bulunan Salacak, idari merkez ile yak›n temas içinde olan, avantajl› bir co¤rafi yere sahip
olmufltur. Bu nedenle, idari merkez bu bölgeyi,
ikinci bir yerleflim yeri olarak kullanm›flt›r.
Kaynaklardan, Üsküdar’›n eski ‹stanbul’a
bakan söz konusu sahilinde, hem Bizans hem
de Osmanl› döneminde saraylar, köflkler, yal›lar
ve bahçeler oldu¤unu, buralarda zaman zaman
yabanc› konuklar›n da a¤›rland›¤›n› ö¤reniyoruz. Buradaki bahçe ve yap›lar›n ço¤unun tam
olarak yap›m y›llar› bilinmemekle beraber, belgelerden hangi tarihlerde var olduklar›n› anlayabiliyoruz. Bu bölgedeki yap›lar›n en yo¤un
oldu¤u dönemin 17 ve 18. yüzy›llar oldu¤u
söylenebilir. Eldem, Türk Bahçeleri kitab›n›n
“Hasbahçeler” bölümünde, Baflbakanl›k arflivine dayanarak Asakiri Mansure Dönemi’nde
(1826-39 aras›) bu k›y›da Ayazma, Üsküdar ve
Salacak Bahçeleri oldu¤unu belirtmektedir (Eldem, 1976:365).
Osmanl› döneminin bu k›y› boyunca s›ralanan en önemli saraylar› kuzeyden güneye do¤ru
flöyle s›ralanabilir: fiemsipafla ve Ayazma aras›ndaki k›y›da, bir k›sm› dikmeler üzerinde ve simetrik düzen içindeki fierefâbâd Kasr› (1816);
bugünkü Ayazma Camii’nin oldu¤u bölgedeki
Ayazma Saray›; Salacak’ta gazinonun oldu¤u
alan›n uzant›s›nda, Kuban’›n Ahflap Saraylar kitab›nda da sözünü etti¤i, Rüstem Pafla’n›n
Mihrimah Sultan’dan olan k›z› Ayfle Sultan’ kalan Saray (Kuban, 2001:22); Harem’den Salacak’a kadar uzanan Üsküdar Has Bahçesi’nin
içinde, ‹hsaniye taraf›nda, Tanp›nar’›n III. Selim’in emriyle y›k›ld›¤›n› belirtti¤i Üsküdar Saray› (Tanp›nar, 2010:197); Selimiye taraf›nda
Kavak Saray›; Salacak Meydan›’nda bulunan
çeflmenin arkas›nda Mustafa Pafla Saray›; k›y›da
da Fatma Sultan Bahçesi ve Saray›.
Saraylar›n yok olmas›ndaki en büyük etkenin, 20. yüzy›la kadar uzanan, Osmanl›’da saraylar›n ahflap olmas› gelene¤i (Kuban, 2001:
10) oldu¤u söylenebilir. Bugün art›k olmasalar
da, geçmiflte kalan varl›klar› flu soruyu sormam›z› engellemiyor: Hangi co¤rafyaya bu kadar saray s›¤m›flt›r?
1934 tarihli Pervititch Sigorta Haritalar›nda,
Salacak olarak gösterilen bölge küçük bir alan›
kaplamaktad›r. Bu belgeye göre, Salacak’ta yerleflmenin ölçe¤ine oranla büyükçe bir iskele, is-
DOSYA
‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR
kelenin yan›nda bugün olmayan bir cami (Teflrifatç› Camii), Ayazma Camii ve arkas›nda mektep, konaklar, köflkler, içinde “Ruines” yazan
bahçeler ve gevflek bir düzen içinde tam bir jeomorfik köy dokusu görülmektedir. Denizin k›y›s›nda k›y› çizgisi düzenlenmifl bir plaj ve onun
soyunma kabinleri bulunmakta, merdivenlerle
ç›k›lan bir setin üzerinde ise “K›zkule Kazinosu” yazan bir bahçe uzanmaktad›r. ‹çinde a¤açlar, küçük köflkler, pavyonlar olan duvarlarla
çevrili bu bahçenin hem Salacak, hem de Ayazma taraf›ndan karfl›l›kl› birer girifl kap›s› yer almaktad›r. Kömürcüyan’›n anlat›m›ndan, Salacak plaj ve gazinosu ile onun arkas›ndaki alan›n
Ayfle Sultan Saray›’na ait oldu¤u anlafl›lmaktad›r
(Haskan, 2001:1403). Gazino bahçesi, duvarlar›ndan sarkan çiçeklerle, arkalar›ndan yükselen
a¤açlar ve ufuktaki ‹stanbul ile resimlenerek,
defalarca dondurulmak istenilen bir güzellik olmufltur.
Nirengi noktas› olarak, Salacak aç›klar›nda,
fonunda Tarihî Yar›mada olan denizin ortas›ndaki K›z Kulesi ve Ayazma Camii, bölgenin en
belirgin iki ö¤esidir. Yer olarak, Salacak ve fiemsipafla bir seyr-i sefa yeridir. Evliya Çelebi, bu k›y›n›n imgesi haline gelen bu özellikten söz etmektedir: “Burada dahi bütün dilberler temmuz ay›nda denizde çimerler... (fiemsipafla’da)
bütün âfl›klar ikindiden sonra gelip-giden kay›klar› seyredip hava al›rlar.” (Haskan, 2001:1283)
K›z Kulesi’nin baflka baflka k›l›klarda gözüktü¤ü çok say›da resmine rastlamaktay›z. Ahflap
olur, sonra tafltan bir kale, sonra ince narin bir
kule, sonra deniz hamaml› K›z Kulesi, sonra hamams›z, sonra kulenin külah› de¤iflir; bir kal›nlafl›r, bir incelir. Foto¤raflara bir de mevsimlerin
ve günlerin de¤iflik saatlerinin halleri de eklenir;
ço¤unda gün bitmek üzeredir. Fon hiç de¤iflmez, de¤iflse de etkisi de¤iflmez: Karfl›da duran
Eski ‹stanbul bir türlü hatlar› seçilmeyen gerçek
anlamda bir siluet, günbat›mlar›n› da yan›na
alan fliirsel ve tarihsel bir kent imgesidir. ‹lhan
Berk’in “kapan›k, durgun bir resim” olarak betimledi¤i (Berk, 2007:31) Üsküdar’›n aksine,
bu foto¤raflar›n hepsinde ve anlat›lan söylencelerde çeflitli isimler alan ve farkl› yüzlere bürünen K›z Kulesi, dinamik, efsanevi ve eriflilmez
bir imgedir.
70’lerin bafl›nda, Salacak’ta hâlâ bir sayfiye
havas› hâkimdi. Gündelik yaflam aç›s›ndan, buras› üst s›n›f›n yaflad›¤› bir semt olarak bilinmektedir. Üsküdar’›n, Yahya Kemal’in d›fl›nda, fakirli¤ini ve ekonomik yönden durgun bir ortam›n›n oldu¤unu belirten bir deyifl vard›r: “Üs-
küdar, r›zk› dar.” Üsküdar daha çok, çal›flan orta s›n›f›n yaflad›¤› bir yerleflmedir. K›y›, do¤al
olarak gerisindeki karadan ekonomik ve kültürel anlamda ayr›l›r. Üsküdar’›n gerilerinde yaflayan, çal›flan orta s›n›f için ise Salacak’ta yaflamak
hep bir ütopya olmufltur.
Salacak’ta 1852’de fiirket-i Hayriye taraf›ndan ilk vapur iskelesi kurulmufltur, ancak bugünkü ana meydandaki iskelenin yap›m›yla ifllevini zaman içinde kaybetmifltir. Sahil yolunun
geçirilmesi s›ras›nda ahflap iskele tamamen y›k›lm›fl, iskele binas› ise lokale dönüfltürülerek korunmufltur. ‹skele’nin yak›nlar›nda, Harem’e
do¤ru, 1970’li y›llar›n ikinci yar›s›na kadar, Bizans döneminden kald›¤› söylenen bir liman kal›nt›s›n›n izleri bulunmaktayd› (Anon., 1993:
422).
Salacak’ta, yukar›da belirtilen yap›lar›n yan›
s›ra; Cumhuriyet döneminin önemli mimarlar›ndan Turgut Cansever ve Reha Günay’›n ‹hsaniye’de restore etti¤i ve bölgedeki en görkemli sivil mimari örnek olan Çürüksulu Ahmet
Pafla Yal›s›; eski iskeleye yak›n bir konumda bir
yanda Behruz Çinici’nin restore etti¤i ve ofis
olarak kulland›¤› ahflap bir yap›; di¤er yanda Eldem’in tasarlad›¤› son derece mütevaz› ölçek ve
görünümlü bir ev de yer almaktad›r.
Radikal De¤iflimler
Salacak’›n itibar›n›n korunamama nedeni, tüm
‹stanbul’un bafl›na gelenlerden farkl› de¤ildir.
Bu süreç, temelde, göçler, sahilin doldurularak
k›y›dan yol geçirilmesiyle k›y›n›n do¤al çizgisinin yok olmas›, istimlakler ve çok yönlü kirlilik,
insanlar›n, yap›lar›n kayb›, yanl›fl imar uygulamalar› ve kaçak yap›laflma sonucu mekân›n sosyal ve fiziksel olarak de¤iflmesi ve bozulmas›
olarak özetlenebilir. Eski Salacak için yaz›lan fliirler, çizilen resimler, çekilen foto¤raflar, söyle-
Salacak ‹skelesi, Thomas
Allom, 1839 (Kahraman
vd., 2003, Üsküdar
Hat›ras›, Üsküdar
Belediyesi, ‹stanbul).
mimar•ist 2010/4
81
‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR
DOSYA
Üsküdar sahili 2010.
nen güzel sözler, bugünkü Salacak için de sarf
edilebilir mi? Eskiden kimler yafl›yordu, flimdi
kimler yafl›yor? Hangi yap›lar vard› eskiden,
flimdi hangi yap›lar var? Vapurla geçerken görünen Salacak karfl›s›ndaki duygular›m›z nas›l?
Bölgenin kaderini de¤ifltiren en önemli efliklerden biri 80’li y›llar›n sonunda, k›y›dan “kaz›kl› yol” olarak bilinen sahil yolunun geçirilmesi olmufltur. O y›llara do¤ru, göçle gelen demografik yap›daki de¤iflimler, zaten Üsküdar’da
gözle görülür bir hale gelmeye bafllam›flt›. Bu
süreçten Salacak’›n da pay›n› almas› çok do¤ald›. Üsküdar meydan›n art›k dayan›lmaz hale gelen trafik s›k›fl›kl›¤› için sahil yolu bir çözüm
olarak görüldü.
Sahil yolunun yap›m› ile beraber, Balaban’daki kum iskelesi kald›r›ld›, dü¤ün salonu
ve iriyar› Tekel binalar› y›k›ld›. Böylece meydan›n trafi¤i, k›y›dan, önce Harem’e daha sonra
da E-5’e ba¤lanm›fl oldu. K›y›ya kayalar yerlefltirilerek bal›kç› bar›na¤› yap›ld›. Kirlilik nedeniyle kapat›lan plaj›n kullan›lmayan kabinleri y›-
Salacak sahili daha önce sadece cafe ve restaurantlarda oturan halk›n hizmetine tahsis
edilmifl oldu. (Dönderalp, 1999:109)
Ayn› yay›nda, sahil yolu üzerinde iki adet tuvalet yap›ld›¤› da belirtilmektedir (Dönderalp,
1999:110). Salacak, zamanla arkas›nda y›¤›lan
karasal apartmanl› yerleflimlere fiziksel, görsel
ve sosyal aç›dan yak›nlaflt›. K›y›dan art›k minibüsler çal›fl›r olup akflamlar› ve hafta sonlar›
Ümraniye ve Üsküdar’›n s›rtlar›ndan arabalar›yla k›y›ya gelenler, yüksek sesle kendilerine ait
olan müzikleri dinle(t)meye bafllad›lar.
90’l› y›llarda, ne yaz›k ki, daha önce kamu
kullan›m›na tamamen kapat›lm›fl olan eski gazinonun bulundu¤u bahçe üzerine, hatta içine ve
alt›na do¤ru uzanan, etraf› duvarlar ve tel örgülerle çevirili, bo¤az arabeski biçeminde konutlar
yap›ld›. Proje derslerinde, tasar›m konusu olarak verilen bu alan›n, Salacak ve Ayazma meydanlar›n› birbirine ba¤lamak için bir f›rsat oldu¤unu defalarca konufltu¤umuzu hat›rl›yorum.
Hangi alan bu kadar de¤erli bir panoramaya sa
k›ld›. Daha sonra, k›y›n›n denizle olan yükseklik
fark› sayesinde, denize do¤ru basamaklanarak
inen oturma yerleri yap›ld›. Ayakkab›lar ç›kar›larak, yer sofras› benzeri sehpalarda çay içerek
gün bat›r›l›yordu art›k. O s›rada kentte, vitrinlere hamur açan kad›nlar yerlefltirerek yufka açt›rma ve gözleme yapt›rma modas› h›zla yay›lmaktayd›.
Üsküdar Belediyesi Alt›n Y›llar 1994-99 adl›
kitapta, k›y›da yap›lan bu seyir teras› düzenlemesi flöyle anlat›lmaktad›r:
hiptir? Hangi alan bu kadar tarihî olaya, s›radan
hayatlar›n özelleflmesine böylesine flahitlik yapm›flt›r. S›radan parklar›n, rekreatif de¤erleri ve
k›sa geçmiflleri nedeniyle bile “scenic landmark” statüsünde koruma alt›na al›nmas›na
ra¤men, saraylar›n, camilerin, köflklerin, yal›lar›n orta yerinde bir kent balkonu niteli¤indeki
bu bahçe için koruma gere¤i duyulmam›flt›r.
Yine ayn› dönem içinde, K›z Kulesi, Turizm
Bakanl›¤› taraf›ndan, turizm amaçl› olarak kullan›lmak üzere özel bir kurulufla ihaleyle verilmifltir. Bu kararla, ulafl›lamayan yer K›z Kulesi,
içinde tuvalet olan, k›y›s›nda teknelerin ba¤l›
oldu¤u s›radan bir nesneye dönüflmüfltür. K›y›da büfeler, aç›kta lokanta vard›r art›k.
Salacak’ta Marmaray projesi devam ederken,
ifl makineleri yavafl yavafl bu bölgeden kald›r›lmakta, eski iskele bölgesinde yer döflemesi de¤ifltirilerek gerçeklefltirilen “güzellefltirme” çal›flmas›, bugün Ayazma Camii çevresinde de
sürdürülmektedir.
Temiz hava solumak ve gezinti yapmak için
özellikle hafta sonlar›nda ak›na u¤rayan Salacak sahiline Üsküdar Belediyesi taraf›ndan
seyir teras› kuruldu. K›z Kulesi’nin bulundu¤u ve Bo¤az siluetinin en keyifli flekilde izlendi¤i Salacak sahiline hal›lar serildi. Akflamüstü Salacak’a gelen çevre halk› K›zkulesi
ile birlikte, Bo¤az’›n ve Marmara’n›n nefis
manzaras›n› izleme f›rsat› buluyor. Böylece
82 mimar•ist 2010/4
DOSYA
Murat fiahin, Yrd. Doç. Dr., Yeditepe Üniversitesi Mühendislik ve
Mimarl›k Fakültesi Mimarl›k Bölümü
Not:
1. 40 y›l önce çekmifl oldu¤u Salacak foto¤raf›n› yaz›mda
kullanma f›rsat› veren Say›n Reha Günay’a teflekkürlerimi
sunar›m.
Kaynakça:
• Anon (1993) “Salacak”, Dünden Bugüne ‹stanbul
Ansiklopedisi, Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakf›
Yay›nlar›, Cilt: 5, s.422.
• Arseven, C. E. (1983) Sanat Ansiklopedisi, Cilt IV, Milli
E¤itim Bas›mevi, ‹stanbul s.1749.
• Berk, ‹. (2007) Aflk Taht›, Yap› Kredi Yay›nlar›, ‹stanbul,
s.31.
‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR
Son Söz
Salacak’› yak›n ve uzak çevresi içinde itibarl› k›lan özellikler nelerdir? Yaz›dan da anlafl›laca¤›
üzere, bu sorunun çok say›da karfl›l›¤› bulunmaktad›r: Bir yanda flerefli yer (fierefâbâd) olarak adland›r›lan k›y›n›n komflulu¤unda olmak,
hemen di¤er yan›nda so¤uk sular›yla Ayazma,
karfl›da anlatmaya bile gerek duyulmayacak kadar de¤eri bilinen Tarihî Yar›mada ve flimdi bir
nesneye dönüflmüfl olan efsaneler mekân› K›zkulesi ile, “Mukaddes A¤›z” olarak tan›mlanan
Bo¤az’›n giriflinde, ayn› mekân›n içinde yer almak; biraz daha uzakta Galata, yaln›zca paflalar›n, sultanlar›n de¤il, flairlerin, ressamlar›n ve
renkli kifliliklerin de yaflad›¤› bir mekân olmak,
geçmiflte flehrin içinde denize girilen tek plaja
sahip olmak, fetih y›llar›nda metruk ve harap
durumda olan Anadolu yakas›nda fetih sonras›
ilk yerleflilen yer olmak, kamusal ve özel bahçeler, saraylar, köflkler, çeflmeler, iskelelerle, bir
yap›lar ve yaflant›lar birikimi olmak, ilk etapta
say›labilir özelliklerdir.
Salacak’›n sahip oldu¤u, mekânsal, toplumsal tarih ve yaflant›lar içindeki çok katmanl› de¤erler birikimi ve prestijli konum, fliirlere, romanlara, hikâyelere ve filmlere konu olmas›na
da yol açm›flt›r.
Yap›lan müdahaleler, kent ve ülke bütününü
kapsayan göç, istihdam, kentleflme, yap›laflma
gibi konulardaki planlama ve tasar›m problemlerinin ve yanl›fllar›n›n bölgeye yans›mas› sosyal
ve fiziksel peyzaj›n de¤iflimine neden olmufl ve
yüzy›llara dayanan itibarl› konum, hâlâ sürmesine karfl›n, önemli ölçüde de¤er kayb›na u¤ram›flt›r.
Gelecekte, Marmaray projesinin tamamlanmas›yla artacak talep ile yeni imar düzenlemelerine gidilmesine ve çevrenin farkl› “güzellefltirme” çal›flmalar›na sahne olaca¤› öngörülebilir.
• Çeçener, B. (2007) Üsküdar An›lar›, Kaknüs Yay›nlar›,
‹stanbul.
• Dönderalp, A. ed. (1999) Üsküdar Belediyesi Alt›n
Y›llar 1954-99, Üsküdar Belediyesi, ‹stanbul.
• Eldem, S. H. (1976) Türk Bahçeleri, Kültür Bakanl›¤›
Türk Sanat Eserleri: I, Milli E¤itim Bas›mevi, ‹stanbul,
s.365.
• Eldem, S. H. (1986) Köflkler Kas›rlar, Taç Vakf› Yay›n›,
‹stanbul, s.375.
• Gölp›narl›, A. (1984) Mesnevi Tercemesi ve fierhi V-VI.
Cilt 2, ‹nk›lap ve Aka Kitabevleri, ‹stanbul.
• Hamadeh, S. (2004) The City’s Pleasures Istanbul in the
Eighteenth Century, University of Washington Press,
Seattle&London, s.99.
• Haskan, M. N. (2001) Yüzy›llar Boyunca Üsküdar,
Üsküdar Belediyesi, ‹stanbul.
• Konyal›, ‹. H. (1977) Abideleri ve Kitabeleriyle Üsküdar
Tarihi, Ahmet Sait Matbaas›, ‹stanbul.
• Kuban, D. (2001) Kaybolan Kent Hayalleri Ahflap
Saraylar, YEM, ‹stanbul, s.10.
• Le Corbusier (1996) fiark Seyahati ‹stanbul 1911, Çev.:
Alp Tümertekin, Türkiye ‹fl Bankas› Kültür Yay›nlar›,
‹stanbul, s.90.
• Solmaz, M. (1991) Tarih Boyunca Asya’n›n Kap›s› Her
Yönüyle Üsküdar, Acar Matbaac›l›k, ‹stanbul.
• Tanp›nar, A. H. (2010) Befl fiehir, Dergâh Yay›nlar›,
‹stanbul.
• Uzunçarfl›l›, ‹. H. (1999) Büyük Osmanl› Tarihi, Türk
Tarih Kurumu Yay›nlar›, I.Cilt, s.466.
An Influential Spot: Salacak
Located on a legendary spot, facing the historical peninsula of Istanbul, Salacak,
where there is a peculiar settlement with its tangible and intangible values,
occupies a significant place in the collective and individual memory of the people
and the history of the city.
Evaluating the distinct character of the place, this article investigates the eligible
grounds for the noteworthy position of Salacak within the city. The main objective
of this study is to re-underscore the significance of the place, to accentuate its
spatial and social transformation, and to shed light on the prospective studies for
improving the quality of this space. The components of the distinctive and
definitive character of the place were re-defined with the help of a literature
review, observation and analysis.
A mental map was created in order to recognize and reflect the image of the
place. Firstly, the location of the neighbourhood and the etymological meaning of
Salacak were illustrated. Secondly, the meaning of the place within the urban
whole, the social and physical environment was delineated. Finally,
transformations and important changes in this influential space, which have
caused a loss of values, were discussed. In conclusion, the change of the place
in time gives an insight into change of the image of the place and its changing
reputation.
mimar•ist 2010/4
83
‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR
DOSYA
Üsküdar Selimiye Camii ve Külliyesi
Acar Avunduk
S
on günlerde TOK‹ taraf›ndan gündeme getirilen çakma Selimiye’yi* saymazsak mimarl›k tarihimizde iki Selimiye Camii vard›r.
Bunlardan birincisi hemen hemen herkes taraf›ndan bilinen ve tan›nan padiflah II. Selim zaman›nda mimar Koca Sinan’a Edirne’de yapt›r›lan ve Sinan’›n “ustal›k eserim” diye tan›mlad›¤› ve gerçekten de bir baflyap›t olan Edirne Selimiye Camii’dir. ‹kinci Selimiye Camii ise flair,
bestekâr, reformist padiflah III. Selim taraf›ndan
Üsküdar’da Selimiye K›fllas›’n›n hemen yan› bafl›nda ve özellikle de k›fllaya hizmet etmesi için
infla ettirilen yap›d›r. Bu Selimiye’yi ise pek az›m›z bilir ve tan›r›z. ‹flte bu yaz›n›n amac› 20042005 y›llar› aras›nda mimarl›k ofisimiz taraf›ndan (rölöve, restorasyon ve restitüsyon) projeleri haz›rlanan ve bu az bilinen/tan›nan yap›y›
siz okurlara ve mimarl›k kamuoyuna daha fazla
tan›tmay› sa¤lamakt›r.
Tarihçe
Günümüzde Üsküdar Selimiye K›fllas›’nda konufllanan 1. Ordunun protokol camisi de olarak
Selimiye Camii, genel
konum, havadan görünüfl.
Pervititch haritalar›nda
Selimiye Camii ve
Selimiye K›fllas›.
84 mimar•ist 2010/4
kullan›lan bu yap› Edirne Selimiye Camii’nden
yaklafl›k 230 y›l sonra padiflah III. Selim taraf›ndan 1802-1805 y›llar› aras›nda yapt›r›lm›flt›r.2
Mimar›n›n kim oldu¤u tam olarak bilinmemektedir.3 Mimar Ahmet Nurettin A¤a inflaata bafllam›fl, ‹brahim Kamil A¤a devam etmifl, mimar
Musa A¤a ise tamamlam›flt›r. May›s 1805 tarihli bir padiflah ferman›nda ise Selimiye Camii’ne
hizmetlerinden ötürü Foti Kalfa ve o¤ullar›na
ayr›cal›k (özel imtiyazlar) tan›nd›¤› yaz›l›d›r.4
Tüm bunlar göstermektedir ki camiye çok say›da mimar, kalfa ve ustan›n eli de¤mifl ve ortaya
oldukça gösteriflli, III. Selim’e yak›fl›r nitelikte
an›tsal bir yap› ç›km›flt›r. Selimiye Camii, Selimiye K›fllas› yap›ld›ktan sonra ihtiyaçtan do¤mufl ve k›fllan›n hizmete aç›lmas›ndan bir y›l
sonra cami inflaat›na bafllanm›flt›r.5 Osmanl› padiflah› k›flla ve camiyi yapt›rd›ktan sonra, yap› ve
çevresine akar olarak kullan›labilecek çok say›da
konak ev, kumafl imalathanesi, dükkân ve bir de
hamam yapt›rm›flt›r. K›sacas› yenilikçi III. Selim
Nizam-› Cedid askerleri için yapt›rd›¤› Selimiye
K›fllas›’n›n yan›na, camisi, müfltemilat ve akarlar› ile adeta yeni bir yerleflim bölgesi kurmufl ve
modern flehircilik örneklerinden ilkini de genifl
ve düzgün yollarla, geometrik bölünmüfl “›zgara plan” flemas› ile bu bölgede gerçeklefltirmifltir.6 Günümüzde Selimiye K›fllas›, çal›flma konumuz olan cami ve müfltemilatlar (s›byan
mektebi, muvakkithane, imam ve müezzin odalar, tuvaletler) ayakta olup dokuma fabrikas›,
matbaa ve di¤er akar dükkânlardan hiçbiri mevcut de¤ildir. Sadece hamam›n bir bölümü askerî alanda kald›¤› için bugün ayaktad›r (Bkz. Vaziyet Plan› ve Çevre Plan›).
Rölöve Çal›flmalar›,
Yap› ve Çevresindeki Saptamalar
Üsküdar Selimiye Camii ve Külliyesi’nin rölöve
çal›flmalar› 2004 y›l›nda restoratör mimar, mimar, tezhip ressam›, harita mühendisi ve sanat
tarihçisinden oluflan yaklafl›k 12 kiflilik bir ekiple yürütülmüfltür.7 Büyük ölçüde lazerli total
station ile nokta okumalar› yap›lan yap›da
DOSYA
kâgir olan ilk Osmanl› camilerindendir. Yap›n›n
tüm çat› örtüsü kurflun kapl› olup kurflunlar›n
tepelerdeki birleflme noktalar›na bak›rdan yap›lm›fl ve hepsi de¤iflik boylarda alemler yerlefltirilmifltir.
D›fl cephelerde strüktürü ortaya ç›karan kemerler, a¤›rl›k kuleleri, payandalar ve kornifller
(silme tak›mlar›) gibi yap›sal elemanlarda özenli
bir tafl iflçili¤i sergilenmifltir. Tüm bunlar aras›nda caminin güneydo¤u (mihrap) cephesinde yer
alan kuflevleri (serçe saray) kendi türünün en
seçkin örnekleri aras›ndad›r. Yap›n›n içi ana mekânda bulunan çok say›da pencere ve vitray sayesinde oldukça ayd›nl›k ve feraht›r. Ana mekân›,
tümüyle masif mermerden (marmara mermeri)
yap›lm›fl mihrap, minber ve vaiz kürsüsü gibi
Osmanl›/Türk barok sanat›n›n ustal›k eserleri
‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR
15.551 adet nokta tespiti yap›lm›flt›r. Yaklafl›k
2500 adet dijital foto¤raf çekilmifltir. Aletin kurulamad›¤› veya nokta tafl›namayan alanlarda ise
geleneksel yöntem ve lazer metre ile çal›fl›larak
rölöve saptamalar› yap›lm›flt›r. Ayr›ca avluda yer
alan tüm a¤aç rölöveleri, hazire (mezar tafllar›)
tespitleri tek tek yap›larak, tüm arazi topografyas› da (plankote) ç›kar›lm›flt›r. Yaklafl›k üç ay
süren bu alan çal›flmas›ndan sonra rölöve çizimlerine bafllanabilmifltir.
Buna göre; genel yerleflim olarak cami yaklafl›k 10.000 m2’lik (10 dönüm) bir avlu içersinde yer al›r. Avluya, biri as›l girifl kap›s› olmak
üzere dört büyük kitabeli kap›dan girilir. Avlunun kuzeydo¤u bölümünde flad›rvan, muvakkithane, tuvaletler ve s›byan mektebi (günümüzde Selimiye Halk Kütüphanesi) yer al›r. Avlu an›tsal nitelikli a¤açlarla çevrilidir. Yine bu
avluda sonradan yap›ld›¤› anlafl›lan bir mermer
masa bulunmaktad›r. Avlu çevresindeki sokaklara de¤iflik kotlardan ulafl›l›r. Bu nedenle as›l girifl kap›s›nda oluflan oldukça yüksek kot fark›n›
gidermek için ikili bir rampa yap›lm›fl ve alt›na
tabutluk yerlefltirilmifltir (Bkz. Vaziyet Plan› ve
Çevre Plan›).
Genifl avlunun ortas›nda yer alan cami yaklafl›k 1250 m2’lik bir alana oturmaktad›r. Bu alan›n yar›s› kubbealt›n› (sah›n k›sm›), di¤er yar›s›
ise hünkâr dairesini oluflturmaktad›r. Selimiye
Camii bu özelli¤i ile büyük bir hünkâr dairesi
ile camiyi birlefltiren ilk örnek say›labilir.8 Caminin bu özelli¤i içinde klasik camii tipolojisi ile
19. yüzy›lda hünkâr dairesinin egemen oldu¤u
yeni camiler aras›nda bir geçifl dönemi tasar›m›d›r denebilir.
Camide yap›m tekni¤i olarak, kenetli kesme
tafl kaplama ile moloz tafl duvar kullan›lm›flt›r.
Gövde duvarlar› ve ana kubbe çepeçevre iki s›ral› dövme demirden gergiler ile sa¤lamlaflt›r›lm›flt›r (Bkz. Kesitler ve Gergi Demirleri).9
Caminin as›l girifline göre sol yanda kad›nlar
mahfili ve imam konutu, sa¤ yan›nda ise bugün
‹. Hakk› Konyal› Kütüphanesi olarak kullan›lan
hünkâr mahfili yer al›r. Her iki bölümün malzeme ve yap›m tekni¤i ana binadan farkl› olarak
ahflap strüktürlü kafes sistem olup üzerleri ba¤dadi s›vad›r. Bu verilere bakarak caminin bu bölümlerinin sonradan infla edilmifl olabilece¤i veya sonradan ciddi müdahaleler gördü¤ü düflünülmektedir.10
Caminin birer flerefeli oldukça narin iki minaresi, giriflteki son cemaat k›sm›n›n sa¤ ve sol
yan›nda yer al›r. Minarelerin gövdesi, flerefe ve
külah› dahil kesme tafltan infla edilmifltir. Külah›
Vaziyet plan›, restorasyon.
Zemin kat plan›,
restorasyon.
mimar•ist 2010/4
85
‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR
DOSYA
süsler. Ana mekân›n tavan ve duvarlar›nda ve
hünkâr mahfilinin büyük bir bölümünde klasik
dönem Osmanl› kalemifllerinin örneklerini görmek mümkündür. Barok bir yap›da bu tür kalemifllerini görmek, yap›n›n bir dönemde geçirdi¤i
onar›m çal›flmalar› s›ras›nda bu kalemifllerinin
yeniden yap›ld›¤›n› ve özgün barok bezemelerin
ne yaz›k ki ortadan kald›r›ld›¤›n› akla getirmektedir.11 Kubbealt›nda gövde duvar›n› bütünüyle
saran ve “Fetih suresini” içeren hat sanat›n›n en
nadide örneklerinden biri, mermer kabartma
üzeri alt›n yald›z olarak yer almaktad›r.
Zemin katta orijinal pencereler ahflap kapakl› olup do¤ramalar›n ço¤u de¤ifltirilmifltir. Üst
kat veya tepelik pencereleri ise içte her biri bir-
birinden de¤iflik renk ve motifle vitray, d›flta ise
beton d›fll›k olarak yap›lm›flt›r. Hünkâr mahfili
ve kad›nlar mahfili bölümlerinde ise pencerelerde ayr›ca ahflap kafesler kullan›larak ilave bir
mahremiyet sa¤lanm›flt›r.
Yap›n›n Restorasyon Öncesi
Fiziksel Durumu (2004)
Çat› örtüsü olan kurflun kaplama büyük ölçüde
y›pranm›fl, yer yer delinmifl ve yap› birçok bölümden su almaktad›r. Bu nem, s›valar›, hünkâr
mahfilindeki ahflap k›s›mlar› ve süslemeleri
olumsuz etkilemektedir.
Ana yap› strüktür olarak geçirmifl oldu¤u
tüm depremlere ra¤men oldukça iyi durumda-
1. kat tavan plan›, rölöve.
B-B kesiti, restorasyon.
d›r. Gövdede kullan›lan ikili veya dörtlü gergi
demirlerinin bu iflte büyük katk›s› olmufltur
(Bkz. Kesitler ve Gergi Demirleri).
D›fl cephelerde, kesme tafl kaplamalarda büyük ölçüde tafl›n özelli¤ine (sertlik, kavk›l› vb.
gibi) ba¤l› olarak ufalanma, k›r›lma, çatlama ve
yer yer dökülmeler mevcuttur. Özellikle demir
kenetlerinin pasland›¤› yerlerde ve kuzey cephelerinde bu tahribat daha fazlad›r.
Kubbe ve tonozlarda yer alan bak›r alemler
k›smen k›r›k, k›smen düflmüfl olup ve hemen
hemen hepside oksidasyona u¤rayarak, yeflillenmifltir. Yine kubbe üstlerinde yer alan babalar ile
ana kubbeyi destekleyen payandalarda, a¤›rl›k
kulesi pencere ve sövelerinde k›r›k, çatlak ve dökülmeler mevcuttur.
Yap›n›n birçok yerinde kullan›lan metal aksam›n (gergi demirleri, kenetler, pencere parmakl›klar›, kanca ve milleri gibi...) hemen hemen
86 mimar•ist 2010/4
DOSYA
‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR
hepsi paslanm›fl ve bak›m gerektirmektedir.
Baz› d›fll›k pencereleri ile bir k›s›m vitray
pencere k›r›lm›fl ve cami içerisine kufllar girmektedir.
Minarelerin ikisinde de flerefe korkuluklar›
ve gövde duvarlar›nda ciddi y›pranma ve afl›nmalar oluflmufltur.
Avlunun kuzeydo¤usunda yer alan müfltemilat yap›lar› (muvakkithane, flad›rvan, tuvaletler ve yan bölümleri) çat›, duvar ve düzen olarak özgün durumdan uzaklaflm›fl, bak›ms›z durumdad›r.
Avlu duvarlar›, avlu girifl kap›lar› ve kitabeleri, ahflap ve demir kap›lar› y›pranm›fl, onar›lmay›
beklemektedir. Avlu kap›lar›nda kahverengi ahflap ya¤l› boya kullan›lm›flt›r.
Yine bu büyük avlunun döfleme kaplamas›
ve peyzaj› caminin mimarisine yak›fl›r durumda
de¤ildir. Döfleme kaplamas› olarak kullan›lan
beton parke tafllar›, avlu kotunu fazlas› ile yükseltmifl, ço¤u yerde sütun kaidelerini bile kapat›r olmufltur.
Avluda abdest musluklar› için kullan›lan
PVC tesisat borular› ve düzene¤i hiç de estetik
olmayan bir görünüm sergilemektedir.
Caminin ve avlunun genel ayd›nlatmas› ve
kameral› güvenlik önlemleri iyi niyetli çabalara
ra¤men çok yetersiz kalmakta, cami görevlilerinin ifadesine göre s›k s›k h›rs›zl›k olaylar› yaflanmaktad›r. Bunun en son örne¤i camiye bitiflik
kütüphaneden yak›n zamanlarda el yazmas›
eserlerin çal›nm›fl olmas›d›r (Bkz. Rölöve Saptamalar›, Analitik Rölöve ve Foto¤raflar).
Restitüsyon Bilgi ve Belge Araflt›rmalar›,
Restitüsyon Projesi Haz›rlamas›12
Restitüsyon bilgi ve belge araflt›rmalar› için Encümen, Kurul, Vak›f ve Osmanl› Arflivlerinde,
Abdülhamit Albümlerinde, konuya iliflkin tüm
literatürde, ‹. H. Konyal› Kütüphanesi dahil çeflitli kütüphanelerde araflt›rma yap›lm›flt›r. Bu
araflt›rmalar sonucu bulunan foto¤raflar, yaz›l›
kaynaklar ve bilhassa da 1820’li tarihli Thomas
Allom’un gravürü restitüsyon projelerini haz›rlamada bize yard›mc› olmufltur. Yap›n›n y›llar
içerisinde geçirdi¤i de¤ifliklik ve eklere de zaman zaman de¤inilmifl ancak ilkesel olarak, yap›l›fl y›llar›ndaki mimari biçim ve özgünlük
ana hedefimiz olmufltur. Bu ba¤lamda elimimizdeki en eski ve güvenilir kaynak Thomas Allom’un yaklafl›k 1820 tarihli gravürüdür.13
Thomas Allom’un gravürüne yönelik Selçuk
Batur’un makalesinde yer yer baz› çekinceler olsa da, konu derinlemesine incelendi¤inde bu
elefltirilerin fazlaca yerini bulmad›¤›n› görmekteyiz. Thomas Allom mimar ve ressamd›r. Kendisi çok say›da yap› da infla etmifl bir meslek adam›d›r. ‹yi bir gözlemci ve detayc›d›r. Selçuk Batur caminin 1960’l› y›llardaki hali ile Allom’un
gravürünü çizdi¤i 1820 tarihli halini karfl›laflt›rarak birçok bölümde uyuflmazl›k oldu¤unu ve
mimari ö¤elerin benzemedi¤ini ileri sürmektedir.14 Oysa geçen süreler içerisinde (18201960) cami mimarisinde önemli ölçüde de¤ifliklik ve ilaveler olmufltur. Bunun en aç›k ve kesin
kan›t› ise minare külahlar›nda görülmektedir.
Günümüzdeki minarenin külahlar› tafltan yap›l-
D-D kesiti, restorasyon.
mimar•ist 2010/4
87
‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR
DOSYA
Thomas Allom Gravürü,
1820’ler.
Prof. Dr. Süheyl Ünver,
Muvakkithane görünüflü
(altta).
m›fl ve barok çizgiler tafl›maktad›r. Oysa caminin
ilk yap›l›fl›ndan 1820’li y›llara kadar (18051820) Allom gravüründeki gibi külah sivri ve
kurflun kapl›, klasik dönem minareleri ile ayn›d›r. fierefeden itibaren kal›nlaflan minare gövdesi, flerefe alt› iyonik süslemeler ve iyonik sütun
bafll›klar› barok mimari ile uyum göstermekte ve
üslup birli¤ini tamamlamaktad›r. Minarelere
iliflkin belge ve verileri inceledi¤imizde gerçekten de minarelerin ilk önce Allom gravüründeki
gibi kal›n gövde ve sivri kurflun külah ile yap›ld›¤›n›, ancak bilahare III. Selim’in kal›n minareleri be¤enmemesi üzerine, tafllar›n d›fl yüzeylerinin t›raflland›¤›n› (yontuldu¤unu) ve bunun sonuncunda da her iki minarenin fliddetli bir lodos
f›rt›nas› sonucu 1823 y›l›nda y›k›ld›¤›n› bilmekteyiz.15 Y›k›lan bu minarelerin yerine ise bugün
gördü¤ümüz külah› tafl olan ve flerefe alt› süsleri
sadelefltirilmifl yivli minareler infla edilmifltir. 19.
yüzy›l bafl›n› düflünerek haz›rlad›¤›m›z Restitüsyon projesinde de minarelerin kurflun külahl›,
kal›n gövdeli ve süslü flerefeli olarak önerilmesi
kaç›n›lmaz olmufltur.
Avluda yer alan müfltemilatlara gelince;
Allom gravüründe ne yaz›k ki caminin sade-
ce bir cephesi resmedilmifltir. Di¤er cepheler ve
özellikle de müfltemilat›n oldu¤u k›s›m hiç görülmemektedir. Bu konuda elimizdeki en güçlü
kaynak Osmanl›-Türk sanat›na bilhassa da tarihî
eserlere gönül vermifl bir üstattan Ord. Prof.
Dr. Süheyl Ünver’den gelmektedir. Süheyl Ünver Selimiye Camii Hünkâr Mahfilinin bir k›sm›n›, müfltemilatlar›n (muvakkithane, flad›rvan,
müezzin odalar›, s›byan mektebi vb. gibi) büyük bir bölümünü oldukça gerçekçi bir anlat›mla suluboya olarak resmetmifltir.16 Rölöve
bilgileri ve bu resimlerin ›fl›¤›nda müfltemilat
odalar›n›n demir ve plastik olan pencereleri özgün hale getirilmifltir. Abdesthane ise 19. yüzy›l
anlay›fl› ile yeniden düzenlenmifltir. Bugün bir
karmafla halinde olan (kurflun + kurflun taklidi
flap, marsilya kiremit, alaturka kiremit, cam,
eternit, rufoline vb. gibi) çat› örtüleri, ça¤›na ve
yap›lar›n mimarisine uygun bir biçimde çözülmüfltür. Yine bugün aç›kta b›rak›lan tu¤la saçak,
s›byan mektebindeki ve Süheyl Ünver’in resmindeki gibi s›val› e¤risel bir barok saça¤›na dönüfltürülmüfltür.
Bu do¤rultuda yap›n›n hiyerarflik mekân flemas›n› oluflturan kapal› mekân (kubbealt›), yar›
aç›k-yar› kapal› mekân (son cemaat k›sm›) ve nihayet aç›k mekân (avlu) düzeni a盤a ç›kar›lm›fl
ve son cemaat bölümünün camlarla kapat›lan
cepheleri aç›lm›flt›r (Bkz. Restitüsyon Projesi).
Restorasyon Projelerinin Haz›rlanmas›
Ünlü gezgin, ressam ve mimar Allom’un gravüründen yola ç›karak haz›rlad›¤›m›z Restitüsyon
projesi bugünkü yap›dan oldukça farkl›d›r. Bu
da yap›n›n Allom gravüründen bu yana (1820)
bir hayli de¤iflikli¤e u¤rad›¤›n› göstermektedir.
Yap› üzerindeki bu radikal de¤ifliklikleri, yine
yap›ya ait 20. yüzy›l foto¤raflar›nda da aflama
aflama gayet net olarak görmekteyiz. Tüm bu
somut olgulara karfl›n yap›n›n günümüzdeki
görünümü de 200 y›ll›k geçmiflinin izlerini tafl›makta ve “dönem belgeseli” olarak de¤er kazanmaktad›r. Bu süreçteki de¤iflimlerin bir k›sm› yap›sal zorunluluk sonucu oldu¤u gibi, (çat›
örtüsü form de¤iflikli¤i, alemlerin kald›r›lmas›,
f›rt›nadan y›k›lan minare külah›n›n yeniden yap›l›rken de¤ifltirilmesi, tafl›y›c› mermer sütunlar›
y›k›lan abdest alma saça¤›n›n tümüyle kald›r›lmas› gibi), keyfi isteklerin sonucunda da ortaya
ç›kmaktad›r. (Yerden ›s›tma sistemi için döflemeye çimentolu flap dökülmesi, son cemaat revaklar›n›n demir do¤rama ve renkli camlarla kapat›lmas›, cami içine sunta müezzin ofisi yap›lmas› vb. gibi.) Yap›sal zorunluluk bir noktaya
88 mimar•ist 2010/4
DOSYA
‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR
kadar kabul görebilir, ancak keyfi edinimi anlamak olanak d›fl›d›r. Örne¤in cami mekân hiyerarflisindeki üç tip mekân (kapal› mekân: sah›n,
yar› aç›k mekân: revaklar ve son cemaat, aç›k
mekân: avlu) ortadan kald›r›lm›fl ve tüm yar›
aç›k k›s›mlar kapat›lm›flt›r. Bu türden de¤iflikliklerin kabul edilmesi olanaks›zd›r.
K›saca özetlersek; 2004 y›l›nda haz›rlanan
Üsküdar Selimiye Camii restorasyon projelerinde, yap›ya yararl› olan (hem yap› fizi¤i ve hem
de estetik olarak uyum sa¤layan ve bilimsel koruma anlay›fl› ile çat›flmayan) süreç
içerisindeki de¤iflimler dönem belgeseli olarak da kabul edilerek korunmufl, yap›ya zarar veren ve görüntü kirlili¤i yaratan unsurlar ay›klanarak kald›r›lm›flt›r (Bkz. Restorasyon Projesi ve Raporlar, Avunduk
Mimarl›k 2005).
2008-2009 y›llar› aras›nda ihale edilmifl ve bizden habersiz restorasyon çal›flmalar› tamamlanm›flt›r! Ne yaz›k ki bu denli emek ve bilgi birikimi aktar›lan ve T.C. Kültür ve Turizm Bakanl›¤›
2. Ulusal Mimarl›k Koruma Ödüllerinde
(2007) Teflvik Ödülü alan bu projenin uygulama sürecinde, çal›flma ekibimiz yap›n›n ne flekilde restore edildi¤ini izleme, inceleme ve denetleme olana¤› bulamam›flt›r.
Proje ekinde haz›rlam›fl oldu¤um restoras-
Sonsöz Yerine
Yaklafl›k yedi ay boyunca çal›flma ekibimizin üstün gayret ve performans› ile haz›rlanan tüm projeler, ilgili Koruma Kurulu’nda 20.03.2007 tarih ve 2375 say›l› ile
onaylanm›flt›r. Uygulama aflamas›na
gelince proje müellifi olarak, taraf›m›za haber
verilece¤ini ve mimari mesleki kontrollük
(M.U.S.) yapaca¤›m›z› beklerken bir de
haber al›yoruz ki yap›
Kuzeybat› cephesi rölöve
ve restorasyonu.
mimar•ist 2010/4
89
‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR
DOSYA
Güneybat› cephesi,
rölöve ve restorasyon.
Yap› elemanlar› detay, rölöve.
90 mimar•ist 2010/4
DOSYA
‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR
yon raporunun sonucunda “umar›m ve dilerim ki bu
denli özenli bir çal›flma sonucu haz›rlanan rölöve,
restitüsyon, restorasyon projeleri ve projedeki öneriler yine ayn› duyarl›l›kla uzman ve deneyimli kifli/kiflilerce onar›m aflamas›na ve restorasyon sürecine yans›t›l›r” demifl, cümlelerimi bitirmifltim. Proje
müellifinin bile uygulama sürecine kat›lmad›¤› ya da
kat›lmas›n›n istenmedi¤i bir ortamda, yukar›daki mesleki duyarl›l›k ve sorumlulu¤u içeren ça¤r›lar›m›n dikkate al›nd›¤›ndan ciddi biçimde kuflku duymaktay›m.
Acar Avunduk, Y. Mimar
* Çakma: taklit. “TOK‹ taraf›ndan yap›lan bir aç›klamaya göre
‹stanbul Ataflehir’de TOK‹ Konutlar›nda Edirne Selimiye Camii’nin
birebir kopyas› bir camii yap›lmaktad›r.” 6 Ekim 2010 tarihli
Milliyet gazetesi haberinden, Yap›, Say›: 348, s.51.
Notlar:
1. ‹stanbul Selimiye Camii ve Külliyesi rölöve, restitüsyon,
restorasyon proje ve raporlar› 2004-2005 y›llar› aras›nda Avunduk
Mimarl›k taraf›ndan haz›rlanm›flt›r.
2. Hadîkatü’l-Cevâmi’ye göre Üsküdar Selimiye Camii’ne 18011802 senesinde, bina emiri Uzun Hüseyin Efendi nezaretinde
bafllanm›fl ve 05.04.1805 tarihinde tamamlanm›flt›r. Yine ayn›
kaynakta “tamamlanmas›ndan birkaç hafta sonra ise padiflah III.
Selim ve maiyeti taraf›ndan selaml›k, etmifllerdir” diye
anlat›lmaktad›r.
3. Mimar› konusunda biraz tereddütler vard›r. Örne¤in Kevork
Pamukciyan bir makalesinde Selimiye Camii’nin mimar›n› Hassa
mimar› Foti Kalfa olarak göstermekte ve buna ba¤l› olarak padiflah
taraf›ndan mükâfat olarak baz› imtiyazlar tan›nd›¤›n› yazmaktad›r
(Kevork Pamukciyan, “Üsküdar Selimiye Camii”, Tarih ve Toplum,
say› 73, s.21-23, 1990). Ancak bir k›s›m tarihçilere göre ise bu
mimar›n ad› hiçbir eserde geçmemektedir. 1801 senesinde Hassa
mimarbafl› Ahmet Nurettin A¤a idi. Bir sene sonra ise ‹brahim A¤a
bafl mimar olmufltur. 1803-1805 aras› ise mimar Musa A¤a bafl
mimar olmufltur. Dolay›s›yla bu mimarlar Selimiye Camii’ni
yapm›fllard›r diye bir görüfl sunulmaktad›r (Mehmet Nermi Haskan,
Yüzy›llar Boyunca Üsküdar Camii ve Mescitler, cilt: 1, s.328-329,
Üsküdar Belediyesi Yay›nlar›).
Minare, rölöve.
4. Kevork Pamukciyan, “Üsküdar Selimiye Camii”, Tarih ve
Toplum, say› 73, s.21-23, 1990.
5. Selimiye K›fllas› (birinci k›flla) 1800 y›l›nda bafllad›. K›smen ahflap
olan bu k›flla 1812’de yand›, kâgir olan ikinci k›flla ise 1825-27
y›l›nda yap›lm›flt›r. A¤›rl›kl› olarak mimar Krikor Balyan’›n eseridir.
Cepheden detay “kuflevi”,
rölöve.
Avlu Kap›s›, rölöve.
mimar•ist 2010/4
91
‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR
DOSYA
6. Üsküdar Selimiye semtinin, ‹stanbul’daki bat›l› örnekleri
gibi geometrik ›zgara bölünmeli ve parklar›, yollar› ve
yap›lar› ile ilk düzenli mahalle örne¤i oldu¤u
görülmektedir. Selçuk Batur, “Üsküdar’da Selimiye
Camisi”, ‹smail Hakk› Uzunçarfl›l›ya Arma¤an, Türk
Tarih Kurumu Bas›mevi, Ankara, 1988, s.375-395. Do¤an
Kuban, “‹stanbul’un Tarihi Yap›s›” Mimarl›k, say›: 79
(1970-5), 26-48. Luigi Piccinato, “Büyük ‹stanbul Nâz›m
Plan› Ana Hatlar› ‹zah Raporu”, Mimarl›k, say›: 79
(1970-5), s.49-54.
11. Barok yap›da klasik dönem bezemeleri...
Vak›f arfliv araflt›rmalar›nda 1950-60 y›llar› onar›mlar›
s›ras›nda yap›n›n büyük ölçüde elden geçirildi¤i
ö¤renilmifltir. Ancak bezemelerin bu dönemde mi
de¤ifltirildi¤i, yoksa daha önceki dönemlerde mi
de¤ifltirildi¤i tam olarak ö¤renilmemifltir. Ama bilinen odur
ki bir dönem “barok bezemenin” restoratör meslektafllar
taraf›ndan fazla benimsenmeyip birçok dönem yap›s›
bezemesinin “klasik dönem” bezeme anlay›fl› ile
de¤ifltirildi¤i do¤rultusundad›r.
7. Üsküdar Selimiye Camii ve Külliyesi proje
çal›flmalar›nda yer alan Avunduk Mimarl›k ekip
arkadafllar›m›z flöyledir: Acar Avunduk (Y. Mimar, Proje
Müellifi ve Proje Yürütücü), Eda U¤ur Selçuk (Mimar),
K›v›lc›m Tar›m Do¤du (Mimar), Eylem Efe (Mimar),
Gülçin K›l›çarslan Kurflun (Mimar), P›nar Aksoy (Mimar),
Burcu Arpac› (Mimar), Müge Meriç (Y. Mimar), Salim
Merkaül (Mimar), Berrin Do¤an (Restoratör), Gül Deniz
Çokcan (Restoratör), Asl› Varol (Restoratör).
12. Bu camiye iliflkin tarihçe, belgesel ve arfliv araflt›rmalar›
de¤erli sanat tarihçi Hayri Fehmi Y›lmaz taraf›ndan
yap›lm›flt›r.
8. Say›n Do¤an Kuban’a göre Selimiye Camii, büyük bir
hünkâr kasr› ile camiyi birlefltiren ilk örnek say›labilir.
Do¤an Kuban, Osmanl› Mimarisi, YEM Yay›nlar›, s.544.
9. Üsküdar Selimiye Camii’nin de bütün gövdeyi saran ve
yaklafl›k 2-2,5 metrede bir geçen, içi dolu, dövme demirler
ile adeta sar›ld›¤› (2 adet, 70x110 mm) tespit edilmifltir.
Bu demir kuflaklar›n y›¤ma duvarlar› çekme kuvvetine ve
yatay yüklere karfl› korumak amac›yla yerlefltirildi¤i
düflünülmektedir. Her bir demir kesitinin yaklafl›k 70 ton
çekme kuvvetine karfl› koydu¤u düflünülürse, yap›n›n bu
konudaki önlemlerinin ne kadar ciddi ve do¤ru saptanm›fl
oldu¤u görülmektedir. Nitekim yap› 1999 Gölcük
depremini hiçbir hasar almadan atlatabilmifltir.
10. Arfliv araflt›rmalar›nda ve yap› üzerindeki araflt›rma
raspalar›nda, yap›n›n özellikle kütüphane ve hünkâr mahfili
bölümünde rabitz telli porland çimentolu onar›mlara
rastlanm›flt›r. 1802-1805 y›llar›nda henüz porland çimento
bulunmad›¤› ve yap›m faaliyetlerinde kullan›lmad›¤›
düflünülürse bu onar›mlar›n 1920-30 sonras› oldu¤u
ortaya ç›kacakt›r. Yap›lan arfliv araflt›rmalar›nda Vak›flar
Bölge Müdürlü¤ü’nce 1950-60, 1970-80 ve en son
1990’l› y›llarda yap› üzerinde çeflitli onar›mlar yap›ld›¤›
saptanm›flt›r.
Üsküdar Selimiye Mosque and Külliye
In our architectural history we have two mosques called ‘Selimiye’. The first is the
one in Edirne known by almost everyone built by Architect Sinan in the period of
Sultan Selim II, of which the architect himself calls as ‘my work of mastership’.
The second Selimiye Mosque is the one that was built by the poet, composer,
reformist Sultan Selim III right beside the Selimiye Barracks in Üsküdar, ‹stanbul
to serve especially for the barracks, and very few of us know this mosque. The
aim of this article is to introduce this building through the relief, restoration and
restitution projects designed by Avunduk Mimarl›k architecture office between the
years 2004 and 2005.
The office staff worked with enormous effort and performance for about seven
months and all the relief, restoration and restitution design projects were
approved by the related Conservation Council of the Ministry of Culture and
Tourism on 20.03.2007. However the mosque was given out by contract between
2008 and 2009 and the restoration works were completely implemented, all
unbeknown to us. Unfortunately, our project team could not have the opportunity
to monitor, investigate and supervise the implementation process of our
restoration project which has been also awarded by the Ministry of Culture and
Tourism with Encouragement Award in the 2nd National Awards of Architectural
Conservation.
92 mimar•ist 2010/4
13. Bkz. Thomas Allom (mimar-ressam) hakk›nda bilgi
‹stanbul Ansiklopedisi cilt: 1, s.206.
14. Selçuk Batur, “Üsküdar’da Selimiye Camisi”, ‹smail
Hakk› Uzunçarfl›l›ya Arma¤an, Türk Tarih Kurumu
Bas›mevi, Ankara, 1988, s.381, dn.10.
15. Ayvansarayl› Hüseyin Efendi, s.600, Hadîkü’l-Cevâmi.
16. Üsküdar Selimiye Camii Suluboya resimleri:
10. VII. 1961, Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver
4. VII. 1956, Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver
1945, Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver
Kaynakça:
– (1973) Meydan Larousse, cilt: 11, s.156-157.
– (2003) Üsküdar Hat›ras›, s.16, 36, 49, 58, 76, Üsküdar
Belediyesi, ‹stanbul.
• Arel, Ayda (1975) Onsekizinci Yüzy›l ‹stanbul
Mimarisinde Bat›laflma Süreci, ‹stanbul.
• Ayvansarayi, Hüseyin (2001) Hadîkatü’l-Cevâmi;
‹stanbul Camileri ve Di¤er Dini-Sivil Mimari Yap›lar,
Ankara.
• Bak›r, Betül (2003) Mimaride Rönesans ve Barok,
Osmanl› Baflkenti ‹stanbul’da Etkileri, Ankara.
• Batur, Selçuk (1988) “Üsküdar’da Selimiye Camisi”,
‹smail Hakk› Uzunçarfl›l›ya Arma¤an, Türk Tarih
Kurumu Bas›mevi, Ankara, s.375-396.
• Batur, Selçuk (1993) “Selimiye Camii”, Dünden Bugüne
‹stanbul Ansiklopedisi, cilt: 6, s.512-515.
• Cezar, Mustafa (1972) Sanatta Bat›ya Aç›l›fl ve Osman
Hamdi, ‹stanbul.
• Denel, S. (1964) Selim III’ün Biyografisi.
• Haskan, Mehmet Mermi (2001) Yüzy›llar Boyunca
Üsküdar, cilt: 1, s.323-332; cilt: 2, s.1393.
• ‹nci, Nuran (1985) “18. Yüzy›lda ‹stanbul Camilerine
Bat› Etkisiyle Gelen Yenilikler”, Vak›flar, say› XIX, s.232236.
• Konyal›, ‹brahim Hakk› (1976) Abideleri ve Kitabeleriyle
Üsküdar Tarihi, cilt: 1, s.259-267, ‹stanbul.
• Kuban, Do¤an (1954) Türk Barok Mimarisi Hakk›nda
Bir Deneme, ‹stanbul.
• Önge, Y›lmaz (1968) “‹stanbul Camilerinde Hünkâr
Mahfilleri”, Önasya, cilt: 4, say›: 40, s.8-11.
• Öz, Tahsin (1962) ‹stanbul Camileri, Ankara.
• Pervititch Haritalar› (1930)
• Sakao¤lu, Necdet (1999) “Selim III”, Yaflamlar› ve
Yap›tlar› ile Osmanl›lar Ansiklopedisi, cilt: 2, s.517-521,
‹stanbul.
• Sar›öz, Perihan (1996) Bir Zamanlar ‹stanbul, s.239.
• Ünver, A. Süheyl (1996) Süheyl Ünver’in ‹stanbul’u,
s.204-206, ‹stanbul.
• Y›ld›r›m, Sercan Özgencil (2002) Gravürlerle Türkiye,
“‹stanbul 2”, s.170-172; “‹stanbul 3”, s.94, 103, Ankara.
Foto¤raflar: Library of Congress, Prints and Photographs
Division; Alman Arkeoloji Enstitüsü.
E⁄‹T‹M
ACE ve EAAE Ortak Toplant›s›ndan
Mimarl›k E¤itimi Üzerine Düflünceler
Derleyen: Deniz ‹nceday›
‹ngilizceden çeviren: Arif fientek
A
CE (Avrupa Mimarlar Konseyi) bünyesindeki E¤itim Grubu (WGE); çal›flmalar›nda
mesle¤in e¤itim ve uygulama alanlar›n›n iliflkisini güçlendirmek ve mimarl›k okullar›yla iletiflimi sa¤lamak amac›yla EAAE (Avrupa Mimarl›k
E¤itimi Birli¤i) ile 29 Ocak 2010 tarihinde ortak bir toplant› düzenlemiflti. Fransa’n›n Paris
kentinde, Belleville Yüksek Mimarl›k Okulu’nda (Ecole Nationale Superieure d'Architecture de Paris, Belleville) gerçeklefltirilen toplant›n›n amac›, meslek alan›ndaki geliflmeler karfl›s›nda e¤itimde ve pratikte yap›lacak düzenlemeler konusunda tart›flabilmek ve bu farkl› alanlar›n bak›fllar›yla ortak de¤erlendirmeler yapabilmekti.
ACE ve EAAE üyelikleri bulunan farkl› ülkelerden yaklafl›k 30 kiflinin kat›l›m›yla gerçeklefltirilen toplant›da, “beyin f›rt›nas›” oluflturarak kat›l›mc›lar› farkl› yaklafl›mlarla düflünmeye
davet etmek ve bu farkl› görüflleri tart›flmak hedefleniyordu. Bugün yaflanan karmafl›k süreç
karfl›s›nda, e¤itim + pratik + mesleki yeterlilik
alanlar›nda amaçlanan iflbirli¤inin önemi kat›l›mc›lar taraf›ndan s›kl›kla yinelendi. Mimar›n
formasyonunda zamana ba¤l› olarak geliflen/geliflecek sürekli dinamiklerden söz edildi.
A¤›rl›k kazanan görüfller e¤itim ve meslek prati¤i alanlar›nda kaç›n›lmaz olan iflbirli¤inin sürdürülmesine ve örgütlenmesine yönelikti. Bu
nedenle bu tür çok kat›l›ml› toplant›lar›n sürekli k›l›nmas› ve sonuçlar›n›n yetkililere iletilmesi
karar›na var›ld›. Bu derlemede de, Belleville Mimarl›k Okulunda Ocak 2010’da gerçeklefltirilen
söz konusu atölye çal›flmas› niteli¤indeki toplant›da sunulan görüfller özet olarak ve temel
bak›fl aç›lar›yla ortaya konulmaktad›r.
Herman Neuckermans
“Yetkinlikte Yetkin Olma”
Kalite güvencesi’ (Quality Assurance) ve ‘kalite
kontrolu’, ekonomi (miti) ile yönetilen dünyam›zda bütün aktivitelerin içine ifllemifl durumda. ‘Kaç paraya hangi kaliteyi alaca¤›m’ sorusu,
önce endüstride, daha sonra da e¤itimde, ilgili
kurumun finansman tarz›ndan, kamu kuruluflu
veya özel kurulufl oluflundan ba¤›ms›z sorulan
bir soru.
Ço¤u ülke, bu küreselleflen dünyada ö¤rencilerin (örne¤in Erasmus kapsam›nda) ve meslek adamlar›n›n giderek yayg›nlaflan dolafl›m›ndan dolay›, ayr›ca s›n›r ötesi hizmetlerdeki art›flla da ilgili olarak, bir tav›r almak zorunda kald›
veya kal›yor. Avrupa üzerine, daha özelde AB
üzerine odaklan›ld›¤›nda, mesleki yeterliklerin
karfl›l›kl› tan›nmas›n› düzenleyen ‘2005 Mesleki
Yeterlikler Direktifi’ne bakmak gerekir ve mesle¤ini ba¤›ms›z olarak uygulayan bir mimar söz
konusu oldu¤unda, ‘1985 Mimarlar Direktifi’nden al›nan ünlü 11 madde dikkate al›nmal›d›r. Bu maddeler, bir mezundan çeflitli alanlarda
sahip olmas› beklenilen ‘fark›ndal›k’ ve ‘yetenek’leri belirlemektedir.
Bu de¤ifliklikler, neredeyse bütün dünyada,
ö¤retim programlar›n›n düzenli bir flekilde de¤erlendirilmesine ve akreditasyonuna yol açt›;
ulusal sistemler (örne¤in Estonya...), uluslararas›
ortakl›klar (örne¤in VSNU-Hollanda ve Flamanlar, RIBA-‹ngiltere, Britanya Uluslar Toplulu¤u ve istenildi¤inde NAAB-ABD ve
Çin’de...) olufltu.
AB’ye bakacak olursak: Bolonya süreci, ö¤renci dolafl›m›n› düzenleyen bir araç olarak
AKTS (ECTS) Avrupa Kredi Transfer Sistemi’ni
getirmifltir. Bir AKTS kredisi, 25-30 saatlik ö¤renci çal›flmas›na denktir. Bir lisans program›
180 ve bir yüksek lisans (master) program› 60120 AKTS kredisi gerektirmektedir. Fakat belirli bir konu üzerinde yap›lan çal›flmalar›n süresi,
ne bu çal›flman›n, ne de bu çal›flma sonunda ö¤renilenlerin kalitesi hakk›nda fazla bir fley ifade
etmektedir. Bir AKTS kredisinin de¤eri, bu krediyi veren kurumun kalitesine ba¤l›d›r. Bu ba¤lamda, iyi okullar di¤er iyi okullarla birlikte bir
a¤ oluflturmaktad›r.
Bu arada yeterliklerin, yetkinlik ve ö¤renmenin içeri¤i üzerinden sonuçta var›lan ö¤renme
düzeyi aç›lar›ndan formüle edilmesine yönelik
çabalar›n giderek artt›¤›n› görmekteyiz (örne¤in
mimar•ist 2010/4
93
E⁄‹T‹M
‘tenCOMPETENCES’, ‘TUNING’, genel olarak AB Projeleri). Uzun vadede e¤itim programlar›, belirli bir konuya ayr›lan zaman süresi
veya yüzdesinden çok, kazan›lan yetkinlik ile
ifade edilecektir.
Daha kolay anlafl›labilmesi için, ‘yetkinlik’in,
bir e¤itim ve ö¤renim süreci sonras›nda edinilen ‘bilgi, fark›ndal›k, beceri ve davran›fllar’›
temsil etti¤ini kabul edelim. Bloom’un s›n›fland›rmas›na göre e¤itimin, sadece biliflsel (kognitif, zekân›n iflleyifli ile ilgili) yeteneklere odaklanmad›¤›, di¤er zihinsel yetenekler üzerinde
de önemli etkileri bulundu¤u aç›kt›r; psikomotor beceriler (örne¤in fiziki becerilerde ustal›k,
bilgisayar kullan›m›, maket yap›m›...) ve dinamik-efektif davran›fl ve beceriler (ba¤›ms›z çal›flma yetene¤i, grup halinde çal›flma yetene¤i, liderlik yapabilme, yöneticilik becerileri...) gibi.
Ek-1
Baflar› Seviyeleri
ARB (Mimari Kay›t Kurulu, ‹ngiltere)
Fark›nda olma: Bilgiyi yorumlama veya
özetleme zorunlulu¤u olmaks›z›n; genel
kavramlara, konulara, kurallara, yöntemlere
ve usullere aflinal›k. Ö¤renciler, kendi ‘fark›ndal›k’lar›n›n s›n›rlar›n› tan›mlayabilmeli
ve gerekti¤inde daha ayr›nt›l› bilgi alabilecekleri kaynaklara baflvurabilmelidir.
Bilme: Maddi gerçekler, tan›mlar, kurallar,
yöntemler, süreç ve düzenlemeler dahil olmak üzere, belirli bilgilere, uygulamaya
iliflkin yönlerinin tamam›n› görebilme zorunlulu¤u olmaks›z›n yak›nl›k.
Anlama: Bilginin tan›mlanmas›, özümlenmesi ve kavranmas›. Ö¤renciler, pratikte
uygulan›fl› da dahil olmak üzere, bilgiyi
do¤ru olarak yorumlayabilmeli, özetleyebilmeli ve di¤er bir materyalle ilintisini kurabilmelidirler.
Yetenek: Görevlerin yerine getirilmesi için
gereken belirli bilgilere iliflkin beceri. Ö¤renciler herhangi bir durum için uygun bilgiyi do¤ru olarak seçebilmeli ve bu bilgiyi
sorunlar›n çözümünde kullanabilmelidirler.
NAAB (Mimarl›k Ulusal Akreditasyon
Kurulu, ABD)
Anlama: Bilgiyi s›n›fland›rma, karfl›laflt›rma, özetleme, tan›mlama ve/veya yorumlama.
Yetenek: Bir görevin yerine getirilmesi için
belirli bir bilginin kullan›lmas›nda yeterlik
sahibi olma, uygun bilgiyi do¤ru olarak
seçme ve belirli bir sorunun çözümünde
do¤ru olarak uygulama, ayn› zamanda uygulaman›n getirece¤i sonuçlar› kavram›fl
olma.
94 mimar•ist 2010/4
Ek-2
NAAB (Mimarl›k Ulusal Akreditasyon
Kurulu, ABD) Ö¤renci Performans
Kriterleri
(Yetenek ve Anlama Seviyelerinin Ölçülmesi ‹çin)
1. Konuflma ve yazma becerileri
2. Kritik düflünme becerileri
3. Grafik ifade becerileri
4. Araflt›rma becerileri
5. Biçimsel düzenleme becerileri
6. Temel tasar›m becerileri
7. Ortak çal›flma becerileri
8. Bat› gelenekleri
9. Bat›l› olmayan gelenekler
10. Ulusal ve bölgesel gelenekler
11. Örneklerden yararlanma
12. ‹nsan davran›fllar›
13. ‹nsan topluluklar›nda çeflitlilik
14. Eriflilebilirlik
15. Sürdürülebilir tasar›m
16. Program haz›rlama
17. Arazi koflullar›
18. Strüktürel sistemler
19. Çevresel sistemler
20. Can güvenli¤i
21. Yap›da örtü (zarf) sistemleri
22. Yap› servis sistemleri
23. Yap› sistemlerinde entegrasyon
24. Yap› malzemeleri ve montaj›
25. ‹nflaatta maliyet denetimi
26. Teknik dokümantasyon
27. Mimarl›kta iflverenin rolü
28. Kapsaml› tasar›m
29. Mimar›n yönetici ifllevi
30. Mimarl›k meslek uygulamas›
31. Mesleki geliflim
32. Liderlik
33. Yasal sorumluluklar
34. Etik ve mesleki yarg›
Öncelikle ‘genel kapsaml›‘ (generic) ve ‘alana özgü‘ (domain specific) yetkinlikler aras›ndaki farka bakal›m. ‘Genel kapsaml›’ yetkinlikler, temel olarak e¤itim düzeyi ile iliflkilidir;
lisans, yüksek lisans... gibi. AYA (EHEA) Avrupa Yüksek Ö¤renim Alan› (European High Education Area) ba¤lam›nda 8 AYÇ (EQF) Avrupa
Yeterlikler Çerçevesi (European Qualifications
Framework) düzeyi tan›mlanm›flt›r. Mimarl›k
e¤itimindeki farkl› aflamalar için AYÇ düzeyleri
flöyledir:
AYÇ Düzey 6 = Lisans
AYÇ Düzey 7 = Yüksek lisans
AYÇ Düzey 8 = Doktora
‘Alana özgü’ yetkinlikler, mimarl›k, t›p,
hukuk, ekonomi gibi belirli bir uzmanl›k alan›
için geçerlidir. Mimarl›k alan›nda, ünlü 11
madde (bak›n›z Ek-1), AB ölçe¤inde programlar›n de¤erlendirilmesine temel oluflturan tek
sa¤lam kaynakt›r. Bu 11 madde, ABD’de NAAB (Ulusal Mimarl›k Akreditasyon Kurulu) taraf›ndan kullan›lan denetim listesi (checklist)
(bak›n›z Ek-2) ile karfl›laflt›r›ld›¤›nda ortaya ilginç bir sonuç ç›kmaktad›r. NAAB’›n listesi, en
az›ndan günümüz uygulamalar›na daha yak›nd›r ve söz konusu 11 maddeden daha akla yatk›n gelmektedir.
Burada amac›m bir politik veya hukuki tart›flmaya girmek de¤il, emsal durumlar› karfl›laflt›rarak incelemek. Hukuki çerçevede nelerin,
nas›l, nerede de¤ifltirilebilece¤i veya de¤ifltirilmeyece¤ine de¤inmeyece¤im.
Söz konusu AYÇ düzeyleri aras›ndaki farklar›
netlefltirmek için, de¤iflik baflar› düzeyleri aras›ndaki farkl›l›klar› belirginlefltirmek ve bunlar›
belirli bir AYÇ düzeyi ile iliflkilendirmek gerekir.
Bu amaçla ‘Dublin Tan›mlay›c›lar›’ (Dublin
Descriptors) diye adland›r›lan ‘seviye tan›mlay›c›lar›’ kullan›lmaktad›r. Bu tan›mlay›c›lar, s›ras›yla
flu baflar›lar›n art›r›lmas›n› öngörmektedir:
- bilme/fark›nda olma,
- anlama,
- uygulama,
- yarg›lama,
- iletiflim,
- ö¤renmeyi ö¤renme.
Bir örnek verelim; e¤er bir kiflinin ‘strüktür’
konusunda ‘yetkin’ oldu¤u söyleniyorsa bu, o
kiflide de¤iflik özelliklerin tümünün de¤iflik düzeylerde bulunmas› anlam›na gelmektedir, örne¤in:
- her yap›n›n bir strüktüre sahip oldu¤unu
bilme,
E⁄‹T‹M
- bir yap›n›n strüktürel davran›fllar›n› anlama,
- bir strüktürün hesaplar›n› yapabilme,
- bir strüktürü tasarlayabilme... gibi.
Bütün e¤itim etkinliklerinin (dersler, seminerler, tasar›m stüdyolar›, egzersizler...), hangi
yetkinlikleri kazand›rmay› amaçlad›¤›n› belirterek tan›mlamak, çok istenilen bir fleydir ve bu,
akreditasyon sürecinde yap›lan çal›flmalarda halen bütünüyle ayr›nt›land›r›lm›fl durumdad›r.
Aç›kças› bu s›k›c› bir ifltir, ama bir kez yap›ld› m›
yeniden kullan›lmas› ve e¤itim programlar› de¤iflti¤inde kolayca uyarlanmas› mümkündür.
Bu, öncelikle ö¤retim programlar›n›n (müfredat›n) ba¤daflt›r›lmas›nda güçlü bir araçt›r.
‘Yetkinlikler’i esas alan yaklafl›m, hangi yetkinli¤in okulda, hangi yetkinli¤in mesleki staj
s›ras›nda edinilece¤ini de kolayca belirlemeye
olanak vermektedir. Ve bu durum, bugün Avrupa’n›n de¤iflik ülkelerinde oldukça farkl›d›r.
Hangi yetkinliklerin öncelikli olarak ‘akademik’, hangilerinin ‘mesleki’ oldu¤u, okulda ve
sonras›nda kimlerin neler yapt›¤›, bir politik seçim konusudur ve bu, ancak finansal argümanlarla flekillenebilmektedir. Bütün yetkinliklerin
toplam›na, bunlar›n nerede (okulda m› veya
meslek içinde mi) edinildi¤inden ba¤›ms›z olarak bak›lmas›, farkl› ulusal sistemlerin ve sistemlerdeki farkl›l›klar›n geçerlilik kazanmas›na olanak verecektir. Bu ayn› zamanda, bir program›n
mimarlar› mesle¤e mi yoksa mimarl›kla iliflkili
baflka bir mesleki etkinli¤e mi haz›rlad›¤›n› da
ortaya koyacakt›r.
Loughlin Kealy
UCD
Hem akademik çevreleri, hem de meslek toplulu¤unu ilgilendiren iki belirgin konu var: Birincisi, mimarl›k ve yap›l› çevrede araflt›rma sorunu; ikincisi, ‘sürdürülebilirlik’te gündemi izleme çabas›. Kuflkusuz ikisi birbiriyle ba¤lant›l›.
Birincisinin üzerinde durulmas› gereken felsefi ve pragmatik yanlar› var. Bu arada konu,
ACE’nin ‘araflt›rma’ sorununa iliflkin tutumuyla
da ilgili. ACE’nin bir araflt›rma politikas› var
m›? Bir zamanlar vard› ve ACE’nin özel ilgi alan›na giren çok say›da araflt›rma dizisine de¤inilmiflti. Zaman›nda, bu araflt›rmalar›n bir yerlerde
zaten yap›lm›fl m› oldu¤u, yoksa bu çal›flmalar›n
yap›lmas›n›n özellikle mi istenildi¤i ama sonra
pek pefline mi düflülmedi¤i, benim için merak
konusu olmufltur. Her neyse, mimarl›kta araflt›rma sorunu her yönüyle giderek önem kazanm›fl ve flimdi dünyan›n her yerindeki mimarl›k
okullar›nda bafll›ca ilgi alan›n› oluflturmufltur.
Konu, üçüncü seviye kurumlar›n fonlar›nda
önemli yer tutan bir bileflendir ve mimarl›k
okullar›, araflt›rmalara fon sa¤layan kurulufllardan yeterli fon deste¤ini sa¤lamakta sorunlar
yaflamaktad›r.
ACE ve EAAE, Avrupa Birli¤i nezdinde, yap›l› çevre tasar›m›yla ilgili araflt›rma konular›n›n
gelecek ‘Çerçeve Program’a al›nmas› yönünde
lobi yapmak üzere bir iflbirli¤ine gidebilir mi?
Buradan ikinci önemli soruna geliyorum.
Tasar›m mesle¤inin, varl›¤›n› koruman›n d›fl›nda karfl›laflt›¤› en can al›c› sorun, ‘sürdürülebilirlik’tir. Bu konudan b›kk›nl›k duyulmufl olmas› çok mümkündür. Ama iflin gerçe¤i, tasar›m mesle¤i ve tasar›m okullar› bu konuda olmalar› gereken yerin çok gerisindedir. Bu sadece bir teknoloji, tasar›m stratejisi, yap› ekonomisi sorunu de¤il, ayn› zamanda bir tasar›m teorisi ve uygulamas› sorunudur.
Bugüne kadar çeflitli AB ülkelerinde mesle¤in, mimarl›k okullar› üzerinde belirli bir etkisi
olmufltur. Bu etkinin, e¤itim programlar›n›n
yukar›da anlat›lanlar ba¤lam›nda gelifltirilmesini
teflvik edici yönde kullan›lmas› ve inand›r›c›l›¤›
olan araflt›rma programlar›n›n gelifltirilmesi gerekir. Mimari araflt›rmalar ile uygulama aras›nda
iflbirli¤ine yönelik önemli bir potansiyel söz konusudur. Bu do¤rultuda yap›lanlar vard›r, ama
çok azd›r ve zaten pek dikkati çekmemektedir.
Belki ACE ve EAAE, aralar›ndaki iflbirli¤ini
ve mevcut araflt›rma inisiyatiflerini vurgulamak
üzere bir atölye/konferansta bir araya gelebilir
ve ‘örnek olay’ araflt›rmalar›n›n yayg›nlaflt›r›lmas› için çal›flabilirler. Geçmiflte, ‘SOLINFO’
ve ‘ARCHISOL’ gibi projelere AB fon sa¤lam›flt›. Bugün de kentsel alanlarda yenilenebilir
enerji konusundaki çal›flmalara fon sa¤lamay›
sürdürmektedir. Ancak bu inisiyatifler, hem
okullar›n, hem de meslek toplulu¤unun ufkunun çok alt›ndad›r. ACE ve EAAE, her ikisi de,
daha yüksek bir profile nas›l eriflebileceklerini
düflünmelidir.
Francis Nordemann
EAAE Baflkan›
EAAE/ACE ortak çal›flma grubunun yeni bir
üyesi olarak, 2008 Eylülünde Hanya’da yap›lan
y›ll›k ‘Okul Baflkanlar› Toplant›s›’nda baflkanl›¤›m›n ilk dakikalar›ndan itibaren, mimarl›k e¤itiminin mimarl›k disiplinine yönelik sorumluluklar› konusunda sürmekte olan tart›flmalara
dahil oldum.
Bu e¤itim, veya daha aç›k olarak sorumlulumimar•ist 2010/4
95
E⁄‹T‹M
¤umuzun söz konusu oldu¤u bu ‘mimarl›k e¤itimi’ nedir? Mimar›n disipliner s›n›rlar› art›k
çok net de¤il. Çevremizin oluflumuna çok say›da baflka uzman kat›lmakta ve disiplinler aras›
iflbirli¤ine ek olarak, ‘mimarl›k’›n dallanm›fl budaklanm›fl alanlar›nda çal›flmam›z, bizi gerçek
hayat›n karmafl›kl›¤›yla u¤raflmak zorunda b›rakmaktad›r. Bu yeni durum, mimarl›k e¤itimini etkilemekte ve okullar kendilerini, komflu yeni alanlarla beslenerek geliflen bir disiplinin temel bilgilerini ö¤retme göreviyle karfl› karfl›ya
bulmaktad›r.
Brüksel’de (Avrupa Direktifi ile) ‘yetkinlikler’in tan›m›n›n yap›ld›¤› bir dönemde, ‘disiplin’in geçirmekte oldu¤u evrimin hepimiz için
önemli oldu¤undan söz ediyorum.
Elbette okullar›m›z›n verdi¤i ‘ürün’, yeni
mezunlar› istihdam eden k›demli meslek adamlar› için mesle¤i sürdürme aç›s›ndan önemlidir.
Dünya h›zla de¤iflmekte; her gün ortaya yeni
teknikler, yeni talepler, yeni yöntemler, yeni
malzemeler ve yaz›l›m programlar› ç›kmaktad›r.
Ö¤retilen beceriler ve ö¤renilen deneyimler itibariyle ‘yetkinlik’ bu de¤iflime ayak uydururken, yeni mezunlar ile k›demli meslek adamlar›
aras›ndaki boflluk giderek aç›lmaktad›r. Bunun
ötesinde, dünya ölçe¤inde d›fl kaynak kullan›m›n›n yayg›nlaflt›¤› bir zamanda, ‘yetkinlik’ kavram› daha da çaprafl›klaflmaktad›r.
Konunun can al›c› noktas› fludur: Disiplin
nas›l de¤iflmektedir, bu de¤iflikli¤i ne yönlendirmektedir ve okullar buna nas›l yan›t vermelidir?
Akademik çevreler taraf›ndan organize edilen ve denetlenen, akademisyenler ve meslek
adamlar› taraf›ndan verilen ‘Yaflam Boyu Ö¤renim’ (Lifelong Learning – LLL), flu anda, teknik
ve yetkinliklerdeki de¤iflime yan›t vermektedir
kan›s›nday›m. Mesle¤in gerçekli¤i içinde yer
alan meslek kurulufllar›n›n yönlendirmeleriyle
oluflan ‘Yaflam Boyu Ö¤renim’ programlar›n›n
yap›s›, d›fl koflullara uygun olarak de¤iflebilir ve
de¤iflmektedir.
‘Yaflam Boyu Ö¤renim’, lisans ö¤renimi temeli üzerine oturmaktad›r. Böyle bir temeli
oluflturmak üzere okullar›m›z›n, sürekli yenilenme ve tasar›m alan›ndaki de¤iflikliklere uyum
gösterme düflüncesini desteklemeleri gerekir.
Stüdyo e¤itimi ve elefltirel analiz, bizim befl y›ll›k ö¤retim program›m›z›n taban›n› oluflturmakta ve mezunlara proje esas›na dayal› mimarl›k disiplinine iliflkin bafllang›ç mahiyetinde bir
anlay›fl kazand›rmaktad›r. Meslek adamlar› olarak, meslekte ve ilgili yan alanlarda yaflanan de96 mimar•ist 2010/4
¤iflikliklere uyum sa¤lama, varl›¤›n› sürdürmek
ve gelifltirmek isteyen herkes için zorunludur.
Kökleri eski ça¤lardan gelen bir disiplinin
ana esaslar›n› ö¤retmekte ›srarc› olmal›y›z. Mimarl›¤a özgü olan; tasar›m› temel almas›, tasar›mla beslenmesi ve stüdyo e¤itimidir. Proje çal›flmalar› yoluyla tasar›m›n ö¤retilmesi esast›r ve
mimarl›¤›n orijinal özünü oluflturmakta, mimarlara özgün durumlara iliflkin mekânsal tasar›mlar gelifltirme ve önerme yetisi kazand›rmaktad›r. Bir tasar›m›n amaca uygunlu¤unu
de¤erlendirme ve uygun öneriler gelifltirme
yetene¤i, belki de gerekli olan tek beceridir.
Di¤er yetkinlikler bunun ard›ndan gelmektedir. Bir tasar›m› gerçe¤e dönüfltürmek
belki en kolay konudur. Mimar için temel yetkinlikler –‘bir tasar›m›n amaca uygunlu¤unu
de¤erlendirme’ ve ‘uygun öneriler gelifltirme’–
gerçekte mimarl›¤›n temel yetkinlik konular›d›r.
Daha spesifik yetkinlikler bunu izler ve gerektikçe de¤iflir.
Bana göre bir baflka nokta da çok önemlidir.
Mimarl›k e¤itimi, sadece ‘mimarl›k’ mesle¤ine
giden yolu de¤il, baflka diyarlara yönelen çok
say›da yolu da açmaktad›r. Mezunlar›m›z›n tümü ayn› ifli, ayn› ifllevleri yerine getirmemekte,
ama hepsi mimarl›¤› uygulamaktad›r. Planlamac›lar, set tasar›mc›lar›, kentsel tasar›mc›lar, obje
tasar›m› yapanlar, program/flartname tasarlayanlar, moda tasar›mc›lar›, gayrimenkul gelifltirme iflinde çal›flanlar, dan›flmanlar, iflverenler,
yang›n önleme ifliyle u¤raflanlar, inflaat uzmanlar›, bu alandaki ö¤retim üyeleri, araflt›rmac›lar
ve bunlara ek olarak Avrupa Birli¤i’nde lobi çal›flmalar› yürütenler – hepsi mimard›r; hepsi mimarl›¤› uygulamaktad›r.
Bütün mezunlar tasar›m› temel alan bir disiplini uygulamaktad›rlar; ama çocuklar›n; itfaiyecileri ‘yang›n söndürenler’, polisleri ‘h›rs›zlar› yakalayanlar’ veya palyaçolar› ‘insanlar› e¤lendirenler’ olarak hayal ettikleri gibi klifle flekliyle,
‘evler yapan’ mimarlardan beklenen ‘yetkinlik’
veya ‘mesleki beceriler’e sahip olmak zorunda
de¤illerdir.
2008’de Hanya’da yap›lan EAAE ve ENHSA
toplant›s›nda, mimarl›k e¤itiminin ana esaslar›n›
ve dolay›s›yla disiplinde süreklili¤i, yenilenmeyi
sa¤layan mimari derslerin ortak köklerini tan›mlamaya duyulan ihtiyac› belirtmifltik. Araflt›rma,
kuflkusuz bu süreçte önemli bir role sahiptir.
Son olarak, söylediklerimin yan› s›ra, mesleki
aç›dan, aç›kl›k kazand›r›lmas› gereken bir baflka
nokta var: Yap›l› çevrenin kalitesinde mimar›n
‘sorumlulu¤u’ndan s›kça söz ediliyor ama, kent-
E⁄‹T‹M
sel yaflam kalitesinin, oluflumunda her türlü aktörün rol ald›¤› bir ‘ürün’ konumunda oldu¤u
bir ortamda, mimar›n bu geniflleme sürecindeki
‘rol’ü aç›kça belirlenmifl de¤ildir. Avrupa’da hiçbir k›lavuz belge, kentsel dokunun üretiminde
farkl› roller oynayan kentsel tasar›mc›lar›n, planlamac›lar›n, flehircilerin ve di¤erlerinin de yer ald›¤› bir durum için tavsiyeler getirmemifltir. Benim görüflüme göre, mimarlar, kentlerin tarihsel
ve mekânsal süreklili¤inden, ayr›ca kentsel mekânlar›n ve yap›lar›n kalitesinden sorumlu olabilirler. Kuflkusuz, ‘kent’ sözcü¤ü ile ‘iskân bölgeleri’ni, do¤al ve yap›l› çevre aras›nda kentsel
dünyam›za katk›da bulunan her türlü kesiflmeyi
kastetmekteyim. EAAE bu düflüncelere katk›
getirmelidir. Konseyden, bu konular›n incelemeye aç›lmas›n› ve mimarl›k e¤itimi çerçevesinde, projelerin ve a¤lar›n, ekolojik kentsel dünyada bize düflen görevi yerine getirmek üzere
önümüzde duran konular dikkate al›narak yeniden grupland›r›lmas›n› istiyorum.
Chris Younès
“Mimarl›k: Uyum Gerektiren Bir Meslek”
Farkl›laflma ve uzmanlaflman›n giderek daha
fazla etkin oldu¤u bir meslek haline gelen mimarl›k, günümüzün çalkant›l› dalgalanmalar›
içinde varl›¤›n› sürdürmektedir. Mesle¤in resmî
olarak (unvan, e¤itim, etrafl›ca belirtilmifl yasal
yetkiler ve düzenlemeler gibi aç›lardan) tan›nmas› ve kentsel, k›rsal ve çevresel konular›n ele
al›nd›¤› genifllemifl kapsam› ile köklü de¤iflikliklere u¤ram›fl olmas› gerçe¤ine ve ö¤rencilerin
Ecole Nationales Supérieures d’Architecture
benzeri okullar›n kap›lar›na y›¤›lmalar›na karfl›n, mimarl›k hâlâ “tehdit alt›nda bir meslek”
olarak görülmektedir.1
Daha 1973’te Raymonde Moulin, proje yönetimi kapsam›nda yeni ifl bölümüne iliflkin bafll›ca de¤ifliklikleri tan›ml›yordu.2 Do¤rudur; yap›l› çevrenin gelifltirilmesinde, bir yanda meslek
adamlar› (mühendisler, ekonomistler, proje planlama mühendisleri, peyzaj tasar›mc›lar›, kent
planc›lar› vb.) aras›nda hararetli bir rekabet yaflanmakta; s›n›rl› sorumlu ortaklar, proje yönetimi ortaklar› ve kullan›c›lar›n yer ald›¤› karmafl›k
bir oyun düzeni mimar›n konumunu etkilemekte ve onun ifllevlerini zay›flatarak hareket
alan›n› s›n›rland›rmaktad›r...
Öte yandan, üzerinde uzlafl›lm›fl prosedürlerin birlefltirilmesine duyulan ihtiyac›n, mimar›n
yapaca¤› ifli, bir dizi önemi azalm›fl kararlar› verme düzeyine indirdi¤i veya hesaplamalar ve da-
n›flman önerileriyle belirlenmifl bir eylem plan›na uyma durumunda b›rakt›¤› da görülmektedir. Teknolojiye verilen öncelikli rol nedeniyle
ve genel olarak her fleyin tart›fl›ld›¤› bir ortamda, mimar›n temel ifllevlerinden beklenenler
azalm›fl gibi görünmektedir. Ama bir yandan
da, ileri düzeyde uzmanl›k gerektiren projelerde bile (yenileme, konut, hastaneler, havaalan›
vb. projeler) veya kentsel ve bölgesel geliflim
projelerinde, iflverenlerle kurduklar› diyalog veya karar alma süreci içinde sa¤lad›klar› destek
dolay›s›yla mimarlar›n gösterdikleri uyumu takdir etmiyor muyuz?
Bu, de¤iflik sektörlerle birlikte çal›flma yetene¤i nereden geliyor? Do¤rudur; mimari projelerle ba¤lant›l› sigorta sistemlerinin (dolay›s›yla
farkl› disiplinlerin birlikte çal›flmas›n›n – ç.n.),
güvenli¤e önem veren bir toplumda önemi vard›r, ama bu konuda esas katk›, mimarl›k okullar›nda sürdürülen e¤itim projelerinin farkl› disiplinleri içeren yap›s›ndan gelmektedir. 19, yüzy›lda yap›lan bir tan›ma de¤inerek “fiunu anlaman›z gerekir” diyen Jean-Pierre Epron’a göre;
“günümüzde flirketlerin yaflad›¤› savafl havas›
içinde, mimar›n gerçek gücü ve etkisi, sadece
içinde mimar›n yer ald›¤› ve tüm denetimini
elinde bulundurdu¤u ve baflar›yla sürdürdü¤ü
projelerde görülmektedir.”3 Arka planda, mimarl›k mesle¤inin ve bu meslekle ilgili becerilerin yeniden yap›land›r›lmas›na yönelik, kültürel,
bilimsel ve teknik de¤iflikliklerin var oldu¤u bir
ortamda; kentsel, bölgesel ve k›rsal mimarl›k
projelerinin yönetimi, yeni uzmanl›k becerilerini gündeme getirmektedir.
Daha 1968’de; fildifli kulelerinde oturan,
toplumdaki bütün de¤iflikliklere ve düflünce
farkl›laflmalar›na kulaklar› t›kal› mimarlar/sanatç›lar yetifltiren ‘güzel sanatlar’ e¤itimi konusunda flüpheler dile getirilmeye bafllam›flt›. Sonuçta elde edilen, çok say›da oyuncu ve farkl›
becerilerin etkin oldu¤u bir sosyoekonomik
ba¤lamda mesle¤in nas›l uygulanaca¤›na ve mimarlar›n kendi konumlar›n› nas›l belirlemeleri
gerekti¤ine iliflkin daha genifl bir fark›ndal›k olmufltur. Projelerin uzmanl›k gerektiren yap›s›;
belirli bir konuya veya bir di¤erine öncelik verilmesi veya d›fla kapal› bir mesleki arenada uzmanl›k alanlar› yarat›lmas› veya bir ölçe¤in di¤erine tercih edilmesi anlam›na gelmemektedir.
Asl›nda burada daha çok; insanl›k durumundaki
huzursuzlu¤u yans›tan aç›k ve ikircikli aray›fl›n
bir parças› olarak, bu de¤iflik konular› tan›mlamaya, aralar›nda ba¤lar kurmaya ve alg›lar dünyas›na sürekli olarak aç›kl›k kazand›rmaya yönemimar•ist 2010/4
97
E⁄‹T‹M
lik bir süreç söz konusudur.
Bir mimar olarak siz, gelece¤e yönelik bir
bak›fl aç›s› çerçevesinde verilmifl stratejik kararlar yoluyla bir dizi verinin yan yana nas›l konulaca¤›n› bilerek, mekân› tasarlama ve dolay›s›yla
mekân› yans›tma, ifade etme becerisini edinmifl
olacaks›n›z. Bir proje hiç yoktan ortaya ç›kmaz
– flu anda elinizde varolanlar›n anlafl›lmas› ve
dikkate al›nmas› gerekir, ama ayn› zamanda de¤iflikliklerin nas›l planlanaca¤›n› da bilmelisiniz.
Bu, gerçekte varolmayan, ama flekillenerek gerçekleflmesi istenileni tasarlamakt›r.
Mimar›n önünde duran en önemli sorun,
gerçekle ilintili olarak mümkün olabilenleri ortaya koymak, zaman ve mekân aras›nda bir tür
çapraz iliflki kurmakt›r. Bu, birbiriyle geçiflkenlik içinde olan iki yönlü karfl›l›kl› al›flverifli tan›mlamakta ve yaflam deneyimini de¤ifltirerek
yayg›nlaflt›rma olana¤› vermektedir. Çünkü,
proje hedefleri bizi bilginin karmafl›k bir iflleme
tabi tutulmas›na yönlendirse de bu, uzmanl›¤›m›za ba¤l› ve mimari tasar›m sürecinde kaç›n›lmaz olarak yer alan belirsizlik ve eksiklikleri tümüyle ortadan kald›rmaya yetmeyecektir. Ö¤eler aras›nda iliflkiler kurulmas›, onlar›n rasyonel
ve duyarl› bir dil arac›l›¤›yla görünür k›l›nmas›,
bunun çat›flan taleplerle dolu gerilimli bir alanda yap›lmas› ve bu taleplerin adil bir flekilde uzlaflt›r›lmas›, flekillendirilmesi, esnetilmesi; genifl
ölçüde maddi biçimlerde gelifltirilmifl becerilerdir ve önemli bir bölümü, ister bir program, isterse çevre veya malzeme ile ilgili olsun, bir bireysel de¤erler sistemi ve kiflisel tarz konusudur.
Bu ayn› zamanda, söz konusu ö¤elerin, az›msanmayacak say›da bilinmeyen karfl›s›nda, bir
uyum gözetilerek kristalize edilmesi olay›d›r.
Asl›nda bu, dünya ile ba¤lant›lar› flekillendirebilmek için; kendinizi resmetmenin, bir mekân›
doldurman›n ve öncelikli sorunlarla yüzleflmenin sorumlulu¤unu alma ile ilgilidir.
Ço¤u mesleki uygulama bu idealden uzak
olsa da, bir flekilde, mimar›n hedefi temelde
‘arkhè’nin, yani bugün varolan ‘bafllang›ç’›n,
‘ilk’in, denetimini elinde tutmak ve bu denetimi sürdürmektir. Mimarl›kta varolan ve herkesin kabul edemedi¤i bu yarat›c› ve s›n›rlar› zorlayan perspektif, bir sunufl fleklinin ötesine genifllemifl bir evreni gerektirir, bir yandan da strateji, sorumluluk ve fizikselli¤i birbirinden ay›rmaks›z›n birlefltirir. Günümüzde ekolojik zorunluluklar›n belirledi¤i kritik s›n›rlamalarla
karfl› karfl›ya kalan çevresel mimarl›k, flimdi bu
ba¤lamda çözmesi gereken yeni bir durumu yaflamaktad›r.
98 mimar•ist 2010/4
1. Florent Champy, Sociologie de l’architecture, Paris, La
Découverte yay›nevi, Repères dizisi, 2001.
2. Raymonde Moulin, Françoise Dubost, Alain Gras, Jacques Lautman, Jean-Pierre Martinon, Dominique Schnapper; Les architectes. Métamorphose d’une profession libérale,
Paris, Calmann-Lévy Yay›nevi, 1973.
3. Jean-Pierre Epron, “Architecture, architectes – sociologie, histoire”; Jean-Yves Toussaint, Chris Younès (derleyenler), Architectes, ingénieurs, des métiers et des professions,
Paris, Éd. La Villette Yay›nevi, 1997.
Frédéric Bonnet
“Uyum: Okullar ve Meslekler Aras›nda
Karfl›l›kl› Etkileflim”
Meslek ve e¤itim aras›ndaki iliflkilerin tarihinde,
süregitmekte olan de¤iflikliklerle ilgili baz› belirgin ‘dönüm noktalar›’ vard›r. Örne¤in, 60’lar›n sonunda Fransa’da ‘ö¤retim modülleri’ne
(teaching modules) dönüfl, büyük mimarl›k
stüdyolar›yla sürdürülen e¤itimin yavafl yavafl
terk edilmekte oldu¤unun iflaretlerini veriyordu. Bugün de ‘sürdürülebilirlik’ kavram›, her
ne kadar art›k asap bozucu bir hale gelmifl olsa
ve ondan kurtulmak istesek de –ve kendinizi
genelgeçer görüfllerden farkl›laflt›rman›n en son
moda laf› olsa da– bize göz ard› edilemeyecek
sorunlar› hat›rlatmaktad›r. Mimarl›kta, ‘sürdürülebilir geliflme’nin, mesle¤in ve onunla ba¤lant›l› e¤itim yöntemlerinin geliflimi üzerinde
önemli bir etkisi vard›r. Böyle bir geliflme sürecinde, teknoloji ile politika ve uzman görüflleri
ile toplumdaki tart›flmalar aras›ndaki iliflkilere
de¤in sorular gündeme gelmektedir. ‘Sürdürülebilir geliflme’ye iliflkin teknokratik ve standartlaflt›r›lm›fl kesin kararl› yaklafl›mlara karfl› duyulan korku, mimarl›kta sorumluluklara ve üretilen projelere yönelik toplumsal arenada yap›lan
karfl›l›kl› tart›flmalara aç›kça bir h›z kazand›rm›fl,
giderek artan bir flekilde yararl› sonuçlar›n al›nmas›n› sa¤lam›flt›r. Olumlu bir ortam oluflturmak, bir denge sa¤lamak üzere do¤ru zamanlarda yap›lacak aray›fllar›n ve tart›flmalar›n teflvik
edilmesine ihtiyaç vard›r. Böylelikle ‘program’,
art›k infla edilen objenin yarat›l›fl sürecinden tümüyle kopuk bir emrivaki olmaktan ç›kacak,
mekânsal tasar›mla karfl›l›kl› etkileflime girecek
ve çal›flma süresince gelifltirilecektir.
Bir mimar›n böyle bir geliflim içinde yer alabilmesi için, mimarl›kta e¤itim ve uygulaman›n
çok yönlü yap›s›na yeniden a¤›rl›k verilmelidir.
LiMaDo (Lisans + Master + Doktora – ç.n.) olarak adland›r›lan ‘reform’un direkt etkisi sonucu,
çok aç›k bir flekilde, deneyimlerin parçalara bölünmesi, proje düflüncesinde süreklili¤in ortadan kalkmas› ve ‘uzmanlaflma’ yönünde güçlü
bir e¤ilim, her geçen y›l daha da yayg›n bir hal
E⁄‹T‹M
almaktad›r. Gene de mimar, sentezler üretmeye
yetecek düzeyde disiplinleraras› bak›fl aç›s›na sahip az say›da ‘aktör’lerden biri olarak kalm›flt›r.
Mimari proje hizmetleri aç›s›ndan, ço¤u kez
mimar›n rolünü vazgeçilmez k›lan, çal›flt›¤› özgün uzmanl›k alanlar›n›n kapsam› kadar, mimar›n bu yetene¤idir.
Bu, bilgi k›r›nt›lar›n› birbiri üzerine y›¤an
“alakart” ö¤retim sistemiyle, çok de¤iflik ölçek
ve sorunlar› kapsayan ve mimar›n o çok de¤erli
uzlaflt›r›c› rolünü koruyan çeflitlendirilmifl bir
mimarl›k kültürünü nas›l gelifltirebilece¤iz? Biz
yapam›yorsak bu ba¤lant›lar› kim sa¤layacak?
Nazik bir konu; ve ayn› zamanda k›sa dönemli
verimlili¤e ve giderek daha da darald›¤› farzedilen kariyer seçeneklerine uyum sa¤lamaya odakl›, birbirine yak›n ilgi alanlar› aras›nda Foucault’nun çok önem verdi¤i karfl›l›kl› ba¤lar› kurma kapasitesini yitiren di¤er üniversite disiplinleriyle ba¤lant›l› bir durum oldu¤u kabul edilebilir. Keza ayn› flekilde, ister yap›lar, isterse kamusal alanlar ve bölgeler söz konusu olsun, mimarl›k hizmetlerinde artan karmafl›kl›k, di¤er
disiplinlere yönelik gelifltirilmifl bir iflbirli¤ini ve
daha genifl bir anlay›fl› gerektirmektedir. E¤er
mimar, di¤er alanlarla diyalog sa¤layabilmesi
için, kendi disiplininin özgün yanlar›n› tan›mlayabilirse, bu yararl› olacakt›r; sa¤lam, zengin ve
özel çaba gerektiren bir e¤itim bunu baflarmas›na yard›m edecektir. ‘Birlefltirilmifl disiplinler’,
yani okullar, bundan daha fazlas›n› verebilecek
durumdad›r ve ifllevleri mimara sadece belirli bir
uzmanl›k alan›nda e¤itim ve bilgi sa¤lamakla
kalmamal›d›r. Buralarda, hem e¤itim, hem de
araflt›rma yoluyla, gelecekte meslek kapsam›nda
ek alanlar oluflturacak ‘proje yönetimi’ çevresinde çal›flma yöntemleri gelifltirilmesine ihtiyaç
vard›r. ‘Sürdürülebilir geliflim’, bu metodoloji
konular›n›n ötesinde, mimarl›k disiplininde birbirinden ayr›lamayan iki alan›, meslekte ve
okullarda flimdi yeniden geçerlik kazanan iki
tart›flma alan›n› vurgulamaktad›r: Daha iyisini
nas›l infla edebiliriz? Bir projenin de¤iflik ölçeklerini birbirine nas›l daha iyi eklemleriz?
Farkl› infla etme: Hem uygulamada, hem
de okullarda flimdi; malzemeler, üretim yöntemleri, birlefltirilmifl uzmanl›klar, planlar›n uygulanmas› ve strüktürel tasar›m konular› üzerinde çok a¤›rl›kl› olarak durulmaktad›r. Bu konular mimarl›k alan›nda her zaman var olmufltur, ama flimdi daha üst s›ralarda yer almaktad›r
ve karbon ayak izi-üretim enerjisi gibi konular
da dahil olmak üzere; kaynaklar, uyum yetene¤i
ve termal performansa daha fazla önem verilme-
si gerekmektedir. Elbette geçmiflten al›nacak
çok fley vard›r –örne¤in do¤al tafl bir kez daha
yeniden güvenilir bir ‘temel’ malzeme durumuna gelmifltir– ancak, yeniden ortaya konmas›
gereken çok say›da bulufl söz konusudur. Bunun, okullarda oldu¤u kadar uygulamada da,
yeni deneyimler ve endüstri ile araflt›rma çevreleri aras›nda daha önce varolmayan iflbirli¤i yoluyla oluflmakta oldu¤unu söylemek do¤ru olacakt›r. Bu alanda akademik dünya ile sorumluluk sahibi uygulay›c›lar aras›nda iflbirli¤inin kaç›n›lmaz oldu¤u anlafl›lmaktad›r. Ço¤u kez oldu¤u gibi, kurallar bu iflbirli¤i ile yürütülen çal›flmalardan ç›kacakt›r. Tersi düflünülmemeli,
standartlar›n ö¤retilmesi okullar›n ifli de¤ildir.
Öte yandan, okullarda araflt›rma için ay›r›lan
kaynaklar›n yoklu¤undan ancak üzüntü duyabiliriz.
Bir projede ölçeklerin eklemlenmesi: Sadece on y›l önce bu, kuflkulu ve gizemli bir konuydu, ancak flimdi de¤iflik ölçeklerin bir örgü
olufltururcas›na birlefltirilmesi ‘sürdürülebilir’
projeler için kaç›n›lmaz bir gereklilik durumuna
geldi ve hem politik, hem de teknik alanlarda
birbirine benzer flekillerde içsellefltirildi. Konuyu açmaya çal›flal›m:
K›r ve kentin birlikte ele al›nd›¤› bölgesel
düzeyde bir global ekonomi aray›fl›, bütün ölçekler aras›nda her türlü ifllemin önceden gerçeklefltirilmifl oldu¤unu varsaymaktad›r. ‹nflaat
tercihi, mevcut kaynak ve lojistik olanaklar bilinerek yap›lm›fl; program, ulafl›m sistemleri ve
bölgesel altyap› ile iliflkilendirilmifl; inflaat›n
kendisi, yap›n›n nas›l kullan›laca¤›, yap›l› ve yap›l› olmayan çevre, aç›k peyzaj ve kentsel ayak izi aras›ndaki dengeler aç›s›ndan gözden geçirilmifl olmal›d›r. Bu Chirs Younès taraf›ndan üzerinde durulan ‘çevre mimarl›¤›’d›r. Ama bunu,
birbiriyle çeliflik ölçeklerin yan yana durdu¤u
bir ortamda sürdürece¤iniz etkinlik veya deneyimlerle hiçbir zaman baflaramazs›n›z. Y›llard›r
ö¤retildi¤i gibi ‘kentsel proje’nin ‘ayr›’ bir sorun olarak görülmesi ve mimarl›ktan ayr› tutulmas›, art›k mümkün de¤ildir; nas›l ele al›naca¤›n›n yeniden keflfi gerekir. Bir kez daha belirtelim, karmafl›k bir plan› düzenlemek için gerekli
olan zaman ölçe¤inden uzaklaflt›r›lm›fl yaklafl›mlarla yap›land›r›lan bir e¤itim, tersine teper,
amac›na varamaz. Ölçekler, birbirinden kopar›lm›fl olarak ve de¤iflik zaman boyutlar›nda ele
al›nd›¤›nda, bu ölçekler aras›nda ba¤lar›n nas›l
kurulaca¤›n› ö¤renmek mümkün de¤ildir. Bu
eklemleme için yeni araçlar, yeni iliflkiler ve yeni
tür hizmetler gerekmektedir.
mimar•ist 2010/4
99
E⁄‹T‹M
Gerçekte, son on y›lda mimarl›k uygulamalar›nda yaflanan deneyimler çok de¤erlidir ve
dikkate al›nmas› gereken yaflamsal önemde malzemeler sa¤lamaktad›r. Bu bak›mdan, mimarl›k
prati¤i ile e¤itim ve araflt›rmada gerçeklefltirilen
deneyimlerle elde edilen katk›lar birbirini tamamlamaktad›r. Bunun ötesinde mesle¤i uygulayan kesimin, birlikte de¤erlendirilecek ve paylafl›lacak araflt›rma ve deneysel çal›flmalarda yer
almas›na, ki bu bugüne kadar sa¤lanamam›fl
hatta reddedilmifltir, olanak verilmelidir. Ve
okullara deneyler için kaynak sa¤lamam›z ve
proje ö¤retimine ayr›lan sürelerin güncel konulara daha uygun duruma getirilmesi gerekmektedir: Gerçe¤i görmezden gelmeyelim; 14 haftal›k bir süre içinde hangi karmafl›kl›k düzeyini
aflmay› baflarabilirsiniz?
Sarah Lupton
MA DipArch LLM RIBA CIArb, ARB, ‹ngiltere
“Gelecek ve Tasar›mda Liderlik: Mimarl›k E¤itimi ve Uygulamas›na Etkileri”
Mimarl›k e¤itiminin, mimar›n tasar›m öncesi
(pre-design) ve tasar›m sonras› (post-design) rollerini etkin bir biçimde kapsamas›n›n kritik bir
konu oldu¤unu düflünüyorum. Tasar›m öncesi;
çünkü, muhtemel bir projenin ilk düflünce aflamalar›ndan bafllayarak mimarla temas kurulmaktad›r ve bu nedenle mimar›n, fizibilite çal›flmalar›, ön tasar›m özeti (briefing) gibi ifllerde
beceri sahibi olmas›, politika, ekonomi ve yasal
mevzuata iliflkin konular› anlamas› gerekmektedir. Tasar›m sonras›; çünkü, ancak bu yolla mimar projenin gerçeklefltirilmesini ve kullan›ma
aç›lmas›n› güvence alt›na alabilir ve iflverenin
belirledi¤i özgün hedeflere var›labilmesini sa¤layabilir. Bu, proje ve sözleflme yönetimi gibi
alanlarda beceri sahibi olmay› ve bu konular›
anlamay› gerektirmektedir.
‹ngiltere’de, tasar›m öncesi ve sonras› beceri
ve anlama yetileri, mimara e¤itim süreci boyunca ö¤retilmektedir. Bununla birlikte, ö¤retilenlerin içeri¤i basittir ve konulara girifl mahiyetindedir ve konular›n ço¤uyla esas Bölüm 3’te (6
ve 7. y›llarda) u¤rafl›lmaktad›r.
‹ngiltere’de mimar olarak kaydolabilmek
için bir mezunun Bölüm 1, 2 ve 3’teki yeterlikleri edinmifl olmas› gerekir. Mimarlar Kay›t Kurulu (ARB) her aflama için gerekli yeterlikleri
onaylar ve derslerin içeri¤ini ve ç›kt›lar›n› de¤erlendirmede kulland›¤› kriterleri yay›nlar. Bu
kriterler, son kez revize edilmifl haliyle yak›nda
yay›nlanacakt›r. Bölüm 3’teki bütün derslerin,
100 mimar•ist 2010/4
ARB kriterleriyle asgari bir uyum içinde olmas›
gerekmektedir.
Bölüm 3 program› geleneksel olarak verilen
bir dizi sözlü dersten oluflmakta ve bitiminde s›navlar ve ö¤renci ile yap›lan bir görüflme ile sonuçlanmaktad›r. Bölüm 3’ün bir akademik yeterlik olarak düzenlenmesinde bir alternatif, bu
e¤itimin ö¤renci uygulama alanlar›nda çal›fl›rken verilmesidir.
Örne¤in, ben Cardiff Üniversitesi Mimarl›k
Okulunda Bölüm 3 dersi yönetmekteyim (Mesle¤i uygulayan bir mimar›m, hukukta yeterli¤im
var ve mimarl›¤›n mesle¤e iliflkin ve sözleflmelerle ilgili alanlar›nda uzmanlaflt›m). Ders,
‘Mesleki Çal›flmalar’da ‘diploma/master’ program› fleklindedir. ‹ki y›lda bitirilebilir, ama ço¤u
ö¤renci ‘modül’leri iki y›l›n ötesine yaymaktad›r. Programda alt› ‘modül’ bulunmaktad›r; ‹ngiltere’de ‹nflaat Endüstrisi, ‹nflaat Sözleflme
Hukuku, Proje Yönetimi, Mesleki Hizmetler,
Uygulama (ifl) Yönetimi ve Uluslararas› Sat›nalma/‹haleler.
Bütün ö¤renciler program boyunca ayn› zamanda bir iflyerinde tam zamanl› olarak çal›flabilmekte ve e¤itimin önemli bir bölümü ‘uzaktan ö¤retim’ yöntemleriyle ve bu ifl için düzenlenmifl bir web sitesi kullan›larak verilmektedir.
Ö¤renciler üç kez; interaktif atölye çal›flmalar›na, ö¤rencilerin sunumlar›na, grup egzersizlerine ve geri beslemeye a¤›rl›k verilen birer haftal›k ders programlar› için okula gelmektedirler.
Ö¤rencilerin uygulamada edindi¤i deneyimler
de izlenmekte ve ö¤renime katk›s› sa¤lanmaktad›r. Derste ö¤renilenler; ö¤rencilerin yazd›klar›
raporlar (essays, makaleler), haz›rlad›klar› ödevler (örne¤in bir fizibilite araflt›rmas› gibi), s›navlar ve bir görüflme ile de¤erlendirilmektedir.
Modüller, pratik veya ifle yönelik e¤itim konular› olarak görülmemekte, her alan›n uzmanlar› taraf›ndan akademik çal›flma ve araflt›rma
düzeyi yüksek tutularak ö¤retilmektedir. Program, ARB’nin istedi¤i minimum koflullardan
fazlas›n› içermektedir, örne¤in uluslararas› uygulamalar ARB’nin kapsam›nda yoktur, ama
bizde di¤er ülkelerdeki inflaat endüstrisi ve mimarl›k uygulamalar›n› kapsayan bir modül bulunmaktad›r. Ö¤rencilerin üretti¤i çal›flmalar›n,
özellikle yazd›klar› raporlar›n standard› yüksektir ve ço¤u ö¤renci seçti¤i araflt›rma konusunda
uzmanlaflmas›n› sürdürmekte ve baz›lar› mezuniyetten sonra kendi uzmanl›k alanlar›nda ders
vermek üzere okula davet edilmektedirler.
Program›n çok yo¤un olmas› ve ö¤rencilerden
yo¤un bir çal›flma beklenmesinin yan› s›ra, ö¤-
E⁄‹T‹M
rencilerin kendilerinin de istekli oldu¤u ve mimarl›k e¤itimlerinin bu bölümünün önemini
kavrad›klar› dikkati çekmektedir. Bu bir ölçüde,
ald›klar› e¤itimin daha iyi koflullarda ifller bulmalar›na ve uygulamada baflar›l› olmalar›na yard›mc› olmas›ndan gelmektedir, ama ayn› zamanda konular› çok ilgi çekici ve doyurucu bulmalar›ndan da kaynaklanmaktad›r.
Özetlersek, mimarlar›n hem tasar›m öncesi,
hem de tasar›m sonras› alanlarda bilgi sahibi olmalar›n›n önemli oldu¤unu düflünmekteyim ve
ayr›ca baz› mimarlar›n bu alanlarda uzmanlaflmalar›n›, yeterli düzeyde bir uzmanl›k ve araflt›rma ortam›n›n oluflturulmas› aç›s›ndan gerekli
görmekteyim. Bu, mesle¤e inflaat endüstrisinde
itibar kazand›racak ve di¤er dan›flmanlar›n yan›nda ikinci planda kalmamalar›n› sa¤layacakt›r.
Jüri Soolep
Estonya Sanatlar Akademisi, Nordik Mimarl›k Akademisi
“Arka Plandaki Düflünceler”
En karmafl›k ve en fazla geliflmifl ‘el sanatlar›’ndan biri olan mimarl›¤›n ‘meslek’e dönüflümü, son derece yavafl ve sanc›l› olmufltur. ‘El sanat›’, bütüncül bir imgelemi flekillendiren pratik formül ve tan›mlar temelinde oluflmaktad›r.
Bu formül ve tan›mlar çok karmafl›k olabilir,
ola¤anüstü bir ustal›k ve duyarl› sezgilere ihtiyaç gösterebilir. Öte yanda ‘meslek’ ise, kuramsal imgelem çevresinde, düflünceler üzerinde
oluflur.
‘El sanat›’ndan ‘meslek’e geçifl, belirli bir
alandaki uygulamada (praksis) bütün ö¤elerin
yeni bir yönlendirmeye (reorientation) u¤ramas› demektir. Mimarl›kta bu dönüflüm binlerce
y›la yay›lm›flt›r. Bir mimar›n paletinde bulunan
ve antik ça¤larda geliflen yetenek ve sezgileri, bilimsel düflünce biçiminde yeniden düzenlemek
zorlu bir iflti. Mimarl›k alan›n› bilimsel düflünce
biçimine dönüfltürmeye yönelik say›s›z giriflime
karfl›n, mimarl›k bugüne kadar hâlâ uygulamada
ustal›k kazan›larak yap›lagelmifltir. Mimarl›k e¤itiminde en önemli figür, bir ‘bilim adam›’ de¤il,
‘usta’d›r; ‘yeniden anlatan’ de¤il, ö¤rencilerin
neler bilmesi ve edinmesi gerekti¤i konusunda
bir ‘sunucu’d›r. Mimarl›¤›n bir ‘meslek’e dönüflmesindeki en önemli tek çeliflki de¤ilse bile,
çeliflkilerden biri, eyleme yönelik entelektüelleflme süreci ile arkaik yap›s›n› sürdürmekte olan
‘el sanat›’ gelene¤inin ataleti aras›ndaki çat›flmad›r (Rappaport, Somov, 1990:20).
Mimarl›k alan›nda, zihinsel ufuklarda, bilinçli ve bilinçsiz düzeylerde, ‘el sanat› gelene-
¤i’nin etkin olmas› bir paradokstur. Her mimarl›k ö¤rencisi; ustal›klar›na güvenilen hocalar›ndan edindi¤i bilgi ve yarat›c› yöntemler, gelenekler, arketipler (ilk örnekler), imgelem yoluyla, bir mimar olarak kendi kimli¤ini oluflturmak
zorundad›r. Her mimar böylece, özgün bir düflünce tarz› ve farkl› ‘elyaz›s›’na sahip, tekil
(ünik) bir yarat›c› olmaktad›r.
‘Sarmafl›k Birli¤i’nin (Ivy League; ABD’deki
sekiz üniversitenin oluflturdu¤u birlik – ç.n.) en
tan›nm›fl üyelerinden Harvard, 2007 y›l›nda ö¤retim konusuna yaklafl›m›n› yeniden de¤erlendiriyor ve ‘e¤itimci’nin rolünü yeniden tan›ml›yor, ‘Bilgi deryas›nda bir insan neleri bilmelidir?’ sorusunun yan›t›n› ar›yordu. Harvard’taki
profesörler kurulu, 1970’lerde tasarlanm›fl olan
genel ö¤retim programlar›n› yeniden flekilendirmiflti. Çal›flmay› yürüten grubun eflbaflkan›
Alison Simmons flöyle diyordu:
“E¤itim görmüfl bir insan›n flunu, bunu veya
bir baflka fleyi bilmesi gerekti¤ini söylemeye çal›flm›yoruz. Söylemeye çal›flt›¤›m›z, e¤itim görmüfl bir kiflinin bir dizi yetene¤e sahip olmas›d›r: Dünya yüzünde ona yard›mc› olacak, yorumlama yetene¤i, problem çözme yetene¤i,
düflünsel yetenekler ve elefltirel yetenekler.” (Financial Times, 13.03.2007)
Gururla belirtelim ki bu yeteneklerin edinilmesi, bilebildi¤imiz kadar eski ça¤lardan bu yana mimarl›k e¤itiminin hedefi olmufl ve bunlar›
elde etmeye yönelik yöntemler, mimarl›k alan›nda bir ‘tefsir ilmi’ (hermeneutics) ve flairane
bir birikim oluflturmufltur. Bunlar, mimarl›kta
yarat›c› tasar›m›n ö¤renildi¤i stüdyo kültürünün vazgeçilmez bir parças›d›r.
Düflünceler (Kayg›lar):
Düflünce 1: Nicel, Matematiksel ve
Pragmatik Dünya
Mimarl›k e¤itimi çok say›da bilim dal›ndan ve
befleri disiplinden oluflmaktad›r, ama temelinde
nihai olarak tasar›m –çevremizdeki dünyan›n
ço¤u kez çeliflik ve farkl›laflm›fl parçac›klar›n›,
yarat›c› bir flekilde, aç›k seçik ve bir bütün oluflturacak çözümlerle bir araya getirme yetene¤i–
yer almaktad›r. Bu yetene¤in; nicellefltirilebilen
göstergelerle, matematiksel süreç tan›mlar›yla
veya ampirik verilerle tan›nmas› zordur. Asl›nda, genel olarak toplumda kolayca anlafl›labilen
ve bir baflar›n›n iflareti olarak abart›larak de¤erlendirilen, tam da bu biçimsel verilerdir.
Düflünce 2: Endüstrinin Tüketicili¤i
Ço¤u durumda mimarl›k, yap› üretimi alan›nmimar•ist 2010/4
101
E⁄‹T‹M
dan ayr› tutulamaz. Burada; kaynaklar, endüstri,
büyük ifl çevreleri ve kitlesel büyüklükte tüketici
söz konusudur. Çok s›k olarak mimarl›kta tasar›m›n getirdi¤i ‘katma de¤er’, tüketicinin korunmas› ve ifl ortam›n›n di¤er konular› ile özdefllefltirilmektedir. Bunlar önemli konular olmakla
birlikte, mimarl›¤a iliflkin daha önemli de¤erlerin –mimarl›¤›n insan kültürünün önemli bir
parças› oldu¤u gerçe¤inin– dikkatten kaçmas›na
neden olmaktad›r. Mimarl›¤›n uzun vadede geçerli, örne¤in kültür gibi, temel de¤erleri, ticari
ortama egemen olan tüketim e¤ilimlerinin k›sa
vadeli de¤erlerine kurban edilmektedir.
Düflünce 3: Bolonya Sistemi
Bolonya sisteminin önemli yararlar›, Avrupa’da
de¤iflik kurumlardaki e¤itimin birbiriyle karfl›laflt›r›labilmesine olanak vermesi ve ö¤rencilerin
dolafl›m›n› kolaylaflt›rmas› olarak görülebilir.
Bununla birlikte, sistemin kolay kavranabilecek
aç›kl›kta oluflu ve e¤itim bürokrasisinin formel
olanaklar›, bu sistemi e¤itimin bütün alanlar›nda genelgeçer bir konuma getirmifltir. Sistem,
farkl›laflmay› vurgulamaktad›r, ama uygulamada
bir üniversite için ‘birlefltirilmifl’ (tektiplefltirilmifl) ve ‘benzer’ olmak daha kolayd›r. Uzun vadede sistem, Avrupa’da yüksek e¤itiminin kalite
ve rekabet gücünü azaltabilir ve bu da Bolonya
sisteminin hedeflerinin tam tersidir.
Düflünce 4: Kurallar› Belirleyen Direktif ve
Formel Eflgüdüm
Direktifte (1985 Mimarlar Direktifinde – ç.n.)
yer alan 11 maddenin sürdürülebilir ve kullan›labilir oldu¤u kan›tlanm›flt›r. Sorun, bunlar›n
Notes from the Joint Meeting of EAAE and ACE
WGE (Work Group Education) of ACE (European Council of Architects) and EAAE
(European Association of Architectural Education) have organized a joint meeting
in January 2010 in Paris, School of Architecture, Belleville (Ecole Nationale
Superieure d'Architecture de Paris, Belleville) in order to discuss the problems
and issues due to the integration of the Bologna Process and to compare the
impacts in the different architectural schools and curriculum. The main aim of the
meeting can be defined as to review the new structuring in education and
architectural practice and to combine the different approaches in that context.
Therefore the format was set as a “brain storming” of the participants from
different countries and universities. To be able to discuss the relation between the
education, practice and professional competences as adopted by the Bologna
Process, the participants were asked to prepare some short papers to summarize
their main points of view. The importance of the coordination between the
schools of architecture and the professional practice has been emphasized as a
main goal and new proposals have been made by each member of the working
group. In this short file, we would like to share the views of the participants of the
said meeting and to keep the important topic on the agenda.
102 mimar•ist 2010/4
dengeli bir biçimde uygulamaya konulmas›, getirilen kurallar›n, amac›n›n ötesinde afl›r›l›kta olmamas› veya tersine, yetersiz kalmamas›d›r.
Bu arada, formel ve niceliksellefltirilmifl tan›mlar üzerinden giderek yapaca¤› yorumlarla
belirli bir e¤itim program›n›n temelleri ve niteli¤i üzerinde fikir yürütecek olan kurullar›n,
kendi niteli¤i de önemlidir.
EAAE, ACE veya bölgesel olarak bir araya
gelen okullar, ‘muteber’ akademisyen ve uygulamac›lar› listeler halinde belirlemektedir. Listeler, kiflilerin gerçeklefltirdi¤i yarat›c› ifller, yapt›klar› yay›n ve toplumsal uygulamalar dikkate
al›narak oluflturulmaktad›r. Hükümetlerin ve
akreditasyon/onay (validation) süreciyle ilgili
e¤itim kurumlar›n›n yararlanmas› için haz›rlanan bu tür listeleri destekliyorum.
Düflünce 5: Mimarl›k Kültüründe ve
Mimarl›k E¤itimi Kültüründe Yitirilenler
Küreselleflen dünyada flu anda genifl ölçüde
www dijital platform üzerinden oluflan, mimari
kreasyon ve mimari düflüncenin tekleflmesi ve
benzeflmesi sürecinin h›zla sürece¤i anlafl›l›yor.
Mimari düflüncede ve mimarl›k e¤itiminde özgün ve özellikli bir yeri olan okullar, yukar›da
belirtilen nedenlerden dolay›, kolayl›kla ortal›ktan silinebilir. Mimaride ve mimarl›k e¤itiminde
de¤iflik kültürlerin tan›nmas›na, tan›mlanmas›na ve de¤erlendirilmesine yönelik bir fark›ndal›¤› takdir ediyorum, destekliyorum. Araflt›rmalarda bu konular›n üzerinde özel bir dikkatle
durulmas›na ihtiyaç var.
Deniz ‹nceday›, Prof. Dr.
MSGSÜ Mimarl›k Fakültesi Mimarl›k Bölümü
KENT
‹stanbul ve Mimarl›¤›n Kente Bitiflik Öyküsü*
Aykut Köksal
‹
stanbul’da mimarl›¤›n öyküsünü, iki yüz elli
y›l› bulan bir modernleflme anlat›s› üzerinden
okumak gerekir. Bir geleneksel Osmanl› kenti
olarak ‹stanbul, Bizans’tan devrald›¤› kentsel
yap›y› sürdürüyor, organik bir yol dokusu tan›mlayan bu bellek üzerinde, ahflap evlerden
oluflan sivil mimarl›k kentin ay›r›c› mimari karakterini veriyordu. Bu sivil mimarl›¤›n en
önemli özelli¤i ise geçici olmas›yd›; karfl›l›¤›n›
yap› malzemesinde, yani “ahflap”ta bulan geçicilik, do¤rudan anlam dünyas›yla ilgiliydi ve öznenin geçicili¤ini iflaret ediyordu. Baflka bir deyiflle, kent, kal›c› bir yap› (structure) üzerinde,
öznenin geçicili¤ine ve de¤iflimine ba¤l› olarak
sürekli kendini yenileyen, yeniden üreten bir geleneksel sivil mimarl›¤a sahipti. Bizans an›tsal
yap›lar›na eklemlenen Osmanl› an›tsal mimarl›¤›
ise, yedi tepeli kentin de¤iflmez imgesini oluflturan kal›c› boyuttu. Ayasofya, hem tipolojisiyle
bu mimarl›¤› do¤rudan etkilemifl, hem de Osmanl› döneminde eklenmifl minareleriyle birlikte, bu kent imgesinin do¤urucu ö¤esi olmufltu.
Modernleflen Bat› karfl›s›nda, gecikme dinamikleri üzerinden var olan Osmanl› modernlefl-
mesi, öncelikle bir “bat›l›laflma” hareketi olarak
ortaya ç›kar. Bunun mimarl›ktaki ilk yans›mas›,
18. yüzy›l›n ikinci yar›s›nda Osmanl› an›tsal mimarl›¤›n›n kendi geleneksel sözlü¤ünü terk etmesi ve bat›l› bir sözlükle geleneksel Osmanl›
mimarl›¤› tipolojilerini buluflturmas› olacakt›r.
“Osmanl› baroku” olarak da adland›r›labilecek
bu dönem, Bat›’dan devflirilen yeni sözlü¤ün ne
denli güçlü bir biçimde içsellefltirildi¤ini gösterir. ‹thal edilmifl olmalar›na karfl›n, sözlük ö¤elerinin tümüyle Osmanl› mimarl›¤›n›n diline ait
k›l›nd›¤›n› söylemek yanl›fl olmaz. Sivil mimarl›k ise bu de¤iflimin d›fl›nda kal›r, geleneksel
anonim dili sürdürür.
Gerek kentin modernleflmesinde, gerekse de
mimarl›¤›n bu modernleflme çizgisine koflut de¤ifliminde, 19. yüzy›l, keskin k›r›lma noktalar›n›n görüldü¤ü bir dönüflüm yüzy›l› olacakt›r.
Kentin modernleflmesinde yaflanan en büyük
de¤iflim, merkezin surlarla çevrili tarihi yar›maday› terk ederek kuzeye do¤ru kaymaya bafllamas› olur. ‹stanbul’un, bugüne dek ulaflan, modernleflme ve metropoliten bir yap›ya evrilme
süreci de hep merkezin ayn› eksen üzerinde ku-
Ya¤c› Hac› fiefik Bey Yal›s›
(1905), Osmanl›
seçmecili¤inin Bo¤az
k›y›s›ndaki geç bir örne¤i.
mimar•ist 2010/4
103
KENT
zeye do¤ru ilerlemesiyle kendini gösterecektir.
Bu ilerlemede ilk ad›m 19. yüzy›l›n ortas›nda
Haliç’e yap›lan Galata Köprüsü’dür. Köprüyle
ulafl›lan Galata, art›k modern ‹stanbul’un yeni
finans merkezidir. Ayn› dönemde Sultan da yar›maday› (Topkap› Saray›’n›) terk eder, kuzeyde, Bo¤az k›y›s›nda Dolmabahçe Saray›’na yerleflir; bu yer de¤ifltirmeyi k›sa sürede yönetici erkân da izleyecektir. Bu arada kentin nüfusu da
artm›fl, 1840’larda 390.000 olan nüfus, 1880’
lerde 850.000’e ulaflm›flt›r.
19. yüzy›ldaki de¤iflim ve modernleflme, mimari üretimde de kendini gösterir. Ne var ki bu
kez 18. yüzy›l›n içsellefltirilmifl tekil dili, yerini
ço¤ulcu bir seçmecili¤e b›rakm›flt›r. Yar›madan›n d›fl›nda, kuzeyde, özellikle de Bo¤az’›n Avrupa k›y›lar›nda yap›lan yeni saray yap›lar›, k›fllalar, camiler, yeni bir “modern” program olarak
ortaya ç›kan banka yönetim binalar› (bunlara
yar›mada içindeki ve Asya yakas›ndaki gar binalar› da eklenebilir), baroktan neoklasisizme,
ampirden oryantalist seçmecili¤e, yeni-Osmanl›
denemelerden neobizanten yorumlara uzanan
bir ço¤ulluk gösterir. Bu de¤iflime koflut olarak,
mimarl›k da art›k modern bir meslek olarak Osmanl› dünyas›nda var olmaya bafllayacakt›r. Bu
dönemde etkinlik gösteren mimarlar aras›nda,
özellikle Saray’›n hizmetinde çal›flan Balyan ailesi üyelerini en baflta saymak gerekir. Balyanlar,
yeni saray binalar›n›n, askeri binalar›n ve camilerin büyük bir bölümünü gerçeklefltirirler. ‹stanbul’a yerleflmifl Avrupal› Levanten ailelerden
gelen mimarlar›n yan› s›ra, bu dönemde ‹stanbul’a gelmifl çok say›da Avrupal› mimar›n da et-
Mimar Kemalettin’in
Dördüncü Vak›f Han›
(1916-1926), yeniOsmanl› mimarl›¤›n›n
modern bir programla
buluflmas›.
104 mimar•ist 2010/4
kinlik gösterdi¤ini görüyoruz.
19. yüzy›l›n seçmeci mimari dili, özellikle
Haliç’in kuzeyindeki yeni yerleflim alanlar›n›n
mimari karakterinde belirleyici olur. Kentin kuzeye do¤ru geliflmesi, bir yandan ana büyüme
ekseni çevresindeki yap›laflma alanlar›nda ortaya
ç›kar, bir yandan da Bo¤az k›y›s›nda, bu eksene
koflut olarak kuzeye do¤ru uzanan fleritte görülür. Ana eksen çevresindeki yeni yap›laflma alanlar›nda, ‹stanbul’un geleneksel ahflap mimarl›¤›
yerini kâgir konutlara b›rakm›flt›r. A¤›rl›kl› olarak Müslüman olmayan nüfusun ve yabanc›lar›n
oturdu¤u bu yeni semtler, kentin, yeni toplumsal s›n›flar›n gereksinimlerine yan›t verecek yeni
bina tipolojileriyle tan›flmas›n› getirir. ‹stanbul’un ilk çok katl› apartmanlar›, alt gelir gruplar›na yönelik s›ra evler, bu dönemin yeni bina
tipleridir. Bu yap›lar›n genel mimari karakteri,
hem yüzy›l›n seçmeci dilinin etkisindedir, hem
de cumba gibi, kentin geleneksel mimarl›¤›ndan gelen ö¤eler içerir. Yeni “bat›l›” dille ‹stanbul’un geleneksel ahflap mimarl›¤›n›n buluflmas›n›n görkemli örnekleri ise Bo¤az’›n k›y›lar›nda
infla edilen ahflap yal›lard›r.
19. yüzy›l›n sonuna ulafl›ld›¤›nda, tarihi yar›madan›n geleneksel karakteriyle, Haliç’in kuzeyinin “modern” kimli¤i belirgin bir karfl›tl›k
içindedir. Ne var ki art›k, tarihi yar›mada da
ba¤dafl›k bir bütünlük göstermekten uzakt›r;
geleneksel doku belirli yerlerde modern müdahalelerle parçalanm›flt›r. Bu ba¤lamda, kenti
hep tahrip etmifl büyük yang›nlar›n önemli bir
rol oynad›¤›n› belirtmeliyiz. Yang›nlar›n yeni
müdahalelere haz›r hale getirdi¤i semtlerde, ‹s-
KENT
tanbul’un ilk imar düzenlemeleri gerçeklefltirilir. Buralarda yap›lan düzenlemeler, kentin geleneksel organik dokusuyla karfl›tl›k gösteren
dik aç›l› planlamalard›r. Yeni planlanan bu semtlerdeki yap›laflma ise, bitiflik düzende dar parsellerde konumlanm›fl kâgir konutlardan oluflur.
Eski organik geleneksel dokunun görece gevflekli¤iyle, yeni dik aç›l› yap›laflma alanlar›n›n
yo¤unlu¤u aras›ndaki belirgin farkl›l›k, geleneksel-modern karfl›tl›¤›n›n mimari dokudaki yans›mas›d›r.
r›), yönetim binas›, okul, postane binas›, hastane, otel, vapur iskelesi vb. Ne var ki bu mimari
dilin anonim kent mimarl›¤›na yans›mas› daha
k›s›tl› olur.
Cumhuriyet’in ilan›yla birlikte, Türkiye’nin
yeni baflkenti Ankara olacak, ‹stanbul bir süre
ülkenin modernleflme dinamiklerinin d›fl›na itilecektir. 1923-1950 aras›nda ülkenin tüm olanaklar›, hem yeni baflkentin imar›na, hem de
Anadolu’ya yay›lan sanayi hamlelerine yönelecek, Osmanl›’n›n baflkenti genç Cumhuriyet ta-
Turgut Cansever ve
Abdurrahman Hanc›’n›n
Büyükada Anadolu Kulübü
(1951), Le Corbusier’nin
izinden giden modernist
bir yap›.
1890’larda ‹stanbul yeni bir mimari dille tan›flacakt›r: Art nouveau. Ünlü ‹talyan mimar
D’Aronco’nun yap›lar› art nouveau’nun kentteki seçkin örneklerini olufltururken, kentin
anonim mimarl›¤› da art nouveau’dan ald›¤›
sözlü¤ü içsellefltirir, sadece yeni modern binalarda de¤il, kentin geleneksel ahflap mimarl›k
ürünlerinde de, art nouveau ö¤eler görülür. Bu
ahflap mimarl›¤›n korunabilmifl örneklerini, Bo¤az k›y›s›n›n köylerinde ve Adalar’da bugün de
görmek mümkündür.
Kentin modernleflmesinde en önemli k›r›lma noktas›, 1913’te, Haliç’in bitim noktas›nda
infla edilen elektrik santralinin üretime bafllamas› olur. Bu k›r›lma noktas›n›n mimarl›ktaki temsil edici yans›mas› ise, yine modernleflme sürecinde önemli bir ad›m oluflturan yeni-Osmanl›
mimarl›¤›n ortaya ç›k›fl›d›r: Osmanl› kendi neoklasisizmini üretmifltir (elektrik santralinin yönetim binas› da yeni-Osmanl› dille biçimlendirilmifltir). Dönemin yeni-Osmanl› yap›lar›, ayn›
zamanda modernleflme sürecini iflaret eden
programlara sahiptir: ‹fl merkezi (Vak›f Hanla-
raf›ndan unutulacakt›r. 1950’ye dek, ‹stanbul’daki nüfus art›fl› ülke ortalamas›n›n gerisindedir. Bu arada, Cumhuriyet’in ilan›ndan k›sa
bir süre sonra yeni-Osmanl› mimarl›k terk edilmifl, yeni paradigma do¤rultusunda, hem yabanc› mimarlar –özellikle Ankara’n›n imar› için– ülkeye davet edilmifl, hem de modernizmin erken
örnekleri ortaya ç›kmaya bafllam›flt›r. 1920’ler
sonu ve 1930’lar›n ilk yar›s›nda, ‹stanbul’da, Sanayi-i Nefise Mektebi’nden (Güzel Sanatlar
Akademisi) mezun genç mimarlar›n, k›s›tl› say›da da olsa, modernist mimarl›¤›n öncü örneklerini verdi¤ini görüyoruz. Bu yap›lar›n a¤›rl›kl›
bölümü üst gelir gruplar›na yönelmifl apartmanlar ya da ba¤›ms›z konutlard›r. 1930’lar, kentin
anonim mimarl›¤›nda, art déco etkilerinin de yo¤un bir biçimde görüldü¤ü bir dönemdir.
1930’lar›n resmi söylemi ise temel bir paradigma de¤iflimine sahne olur: 1929 dünya ekonomik bunal›m›ndan sonra zorunlu içe kapanma ve Avrupa’da yükselen totaliter rejimlerin
etkisi, Cumhuriyet’in ulus-devlet oluflturma sürecinde izledi¤i siyasetin yeniden biçimlenmesimimar•ist 2010/4
105
KENT
Nevzat Erol’un Belediye
Saray› (1952), uluslararas›
modernizmin ‹stanbul’daki
en baflar›l› örneklerinden
biri.
Sedad Hakk› Eldem’in
Sosyal Sigortalar Kurumu
Kompleksi (1962-1964),
tarihsel çevreyle iliflki
kurmay› deneyen
ba¤lamsalc› bir sav
tafl›yor.
Foto¤raflar: Aykut Köksal
106 mimar•ist 2010/4
ni getirecek, ulusalc›l›k her alanda ülkenin resmi
söylemine egemen olacakt›r. Mimarl›kta da,
kendisine kaynak olarak “halk mimarl›¤›”n› alan
ulusalc› mimarl›k döneme damgas›n› vurur. Bu
dönemde, say›lar› çok olmasa da, ‹stanbul’da
infla edilen kamu yap›lar›, hem ulusalc› sav›n peflinden giden, hem de totaliter rejimlerin etkisini yans›tan bir mimarl›kla biçimlendirilmifltir.
Türkiye’nin modernleflme serüveninde
önemli bir dönemeç oluflturan 1950 dönüflümü, ‹stanbul’un modernleflme sürecinde de belirleyici olur. 1950’de Ankara’da yönetim de¤iflmifl, liberal bir programla iktidar› devralan yeni
parti, Cumhuriyet’in kurulufl y›llar›n›n devletçi
ve ulusalc› siyasetini terk etmifl, ülkenin Osmanl› geçmifliyle daha bar›fl›k bir iliflki gelifltirmesinin yolunu açm›fl, bu arada ‹stanbul da yeniden
bir “çekim” merkezi olarak önem kazanm›flt›r.
Henri Prost’un 1950 öncesinde belirledi¤i
planlama ilkelerinin izinden giden imar düzenlemeleri, 1950’lerde hayata geçecek, kimi yerde
tarihsel dokuyu derinlemesine tahrip eden yeni
arterlerle ‹stanbul, büyük bir kentsel “operasyon”a tabi tutulacakt›r. 1950’lerin liberal siya-
seti mimarl›¤a da yans›m›fl, ulusalc› mimarl›k
yerini uluslararas› modernizmi izleyen bir çizgiye b›rakm›flt›r. Bu dönemde gerçekleflen yönetim binas›, otel, plaj tesisi, çarfl›, sanayi yap›s›,
villa, apartman, toplu konut vb. uygulamalar›
Le Corbusier, Oscar Niemeyer, Richard Neutra
etkilerini yo¤un bir biçimde yans›t›r.
Ne var ki as›l büyük de¤iflim, kentin
1950’den bafllayarak göç almas› ve nüfusunun
büyük bir h›zla artmaya bafllamas› olacakt›r.
Kentin yeni gelen nüfusu bar›nd›racak konut
stoku yeterli de¤ildir. Sonuçta, k›sa bir sürede,
sur d›fl› (extra muros) alanlar, bat›da ve kuzeybat›da, genifl gecekondu alanlar›na dönüflür. Bu
arada kentin kuzeye do¤ru geliflmesi devam
ederken, Asya yakas› da do¤uya do¤ru yeni yerleflim bölgeleri oluflturarak genifller. ‹stanbul’un
nüfusu 1950’de 1.166.000 iken, 1970’te
3.019.000’e ulafl›r. 1950’den bafllayarak, 20 y›l
içinde tarihi yar›mada içindeki geleneksel doku
da tümüyle ortadan kalkacak, yerini –art›k ‹stanbul’a kal›c› karakterini verecek olan– betonarme apartmanlara b›rakacakt›r. Bu yap›laflma
ba¤lam›nda art›k “mimari bilgi”nin varl›¤›ndan
söz etmeye olanak yoktur. Genellikle kalfa eliyle üretilmifl bu yap›lar, anonim bir kendili¤indenlikle kentin yeni kimli¤ini oluflturur.
1973’te aç›lan ve kentin Avrupa yakas› ile
Asya yakas›n› birlefltiren Bo¤az Köprüsü, 19.
yüzy›lda ana do¤rultusu belirlenmifl eksen üzerindeki merkezi daha da kuzeye iter. Köprü çevre yollar›n›n etraf›nda oluflan informel yap›laflma
alanlar› ise, son derece niteliksiz bir yap› stokunun ortaya ç›kmas›na yol açar. Bu arada, 1950
sonras›n›n gecekondular› da ad›m ad›m, ayn›
türden betonarme apartmanlara dönüflmektedir. Köprünün getirdi¤i bir baflka sonuç ise Asya yakas›n›n k›sa sürede geliflmesi ve kentin “yatak odas›”na dönüflmesi olacakt›r. Bu arada tarihi yar›madan›n eski sakinleri sur içini terk etmifl,
ya kentin kuzeyindeki yeni yerleflim alanlar›na,
ya da Asya yakas›na tafl›nm›flt›r. Orta ve üst gelir
gruplar›n›n oturdu¤u bu semtlerdeki apartmanlar da yüksek bir mimari nitelik tafl›maktan
uzakt›r; genellikle bu yap›lar›n mimarisi imar
yönetmelikleriyle belirlenmifl anonim bir dille
biçimlenmifltir. Baflka bir deyiflle, art›k ‹stanbul’un çehresine, ister formel, isterse de informel yollardan üretilmifl olsun, ayn› türden binalar›n oluflturdu¤u oldukça ba¤dafl›k bir karakter
egemen olur.
Neoliberal siyasetlerin uyguland›¤› 1980’ler,
‹stanbul’a radikal müdahalelerin yap›ld›¤› yeni
bir dönemi getirir. ‹ktidar›n vizyonu, kenti Ortado¤u’nun yeni finans-kapital merkezine dö-
KENT
nüfltürmektir. Bu dönemde ‹stanbul çok katl›
otellerle tan›flacak, bu kez küresel dünyan›n
anonim mimarl›k dili, yeni kent simgelerini biçimlendirecektir. Yap›laflmaya aç›lan Bo¤az s›rtlar›nda infla edilen yeni kapal› yerleflmeler ise,
üst gelir gruplar› için, hâlâ mimarl›¤›n anlaml›
bir “katma de¤er” oluflturmad›¤›n› gösterir. Bu
konutlar, hem modernizm sonras› keyfili¤in sonucudur, hem de geleneksel mimarl›¤a yap›lm›fl
“zorunsuz” at›flar tafl›r. Ne var ki, bu kendili¤inden oluflmufl tipoloji, talep yaratan bir “imge” tan›mlayacakt›r.
Bo¤az’a yap›lan ikinci köprü 1988’de aç›l›r.
‹lkinin daha kuzeyinde infla edilen bu köprüyle
birlikte, merkez ayn› eksen üzerinde daha da
kuzeye t›rmanacak, k›sa süre içinde de gökdelenler yeni merkezin belirleyici ö¤eleri olacakt›r.
Kuflkusuz, bu gökdelenler ba¤lam›nda ‹stanbul’a özgü bir mimarl›ktan söz etmeye olanak
yok. Küresel dünyan›n yok-yer (non-lieu) mekânlar›, belirli bir kimlikten ar›nm›fl anonim mimarl›klar›n› da birlikte getirmifltir. Ayn› anonim
mimarl›¤› baflka bir yok-yer mekân› olan al›flverifl merkezlerinde de görüyoruz. ‹stanbul ilk
al›flverifl merkeziyle 1988’de tan›fl›r, yirmi y›l
içinde say›lar› 100’ü geçer ve merkezden çevreye kentin bütününe yay›l›r.
1990’lara ulafl›ld›¤›nda ‹stanbul’un nüfusu
7 milyonu aflm›flt›. Art›k bir “kent”ten de¤il,
dev bir metropolden söz etmek daha do¤ru olacakt›r. Büyük bir bölümü informel yollarla üretilmifl niteliksiz binalar, metropolün çeper alanlar›n› tümüyle kaplam›flt›r. Bu y›llarda ortaya ç›kan yeni bir oluflum ise, sermayenin konut üretimine el atmas› ve kent d›fl›nda infla edilen kapal› yerleflmelerin özellikle üst gelir gruplar›na
yönelik bir arz oluflturmas›d›r. Kapal› yerleflmeler, konumland›klar› “yer”den ba¤›ms›z (birer
“yok-yer” tan›mlayan) ve tümüyle pazarlamaya
odaklanm›fl konseptlerle biçimlendirilmifltir.
Belirleyici konsept, nedensiz tarihsel imgeleri ya
da zorunsuz biçimleri üreten “kitsch” bir ba¤lam da tan›mlayabilir, vernaküler mimarl›¤› yeniden üreten sözde-tarihsel bir çevre de. Son
y›llarda, bu kapal› yerleflmelerde nitelikli mimarl›¤›n da art›k talep oluflturucu bir etmen oldu¤u görülüyor, ne var ki bunun oldukça s›n›rl› kald›¤› da söylenmeli.
Son olarak, özellikle korumaya al›nm›fl tarihsel çevrelerde gerçeklefltirilen kentsel dönüflüm
projelerinin önemli mimari tart›flmalara yol açt›¤›n› belirtmeliyiz. Son tahlilde, soylulaflt›rma
(gentrification) boyutu öne ç›kan bu projeler,
tan›mlad›klar› toplumsal sorunlar bir yana, hem
korumay› yanl›fl bir biçimde araçsallaflt›r›yorlar,
hem de tarihsel imgelerin dekoratif yeniden
üretimini öne sürüyorlar. Son y›llarda infla edilen kamu binalar›nda da, –bu kez bir “koruma”
gerekçesine s›¤›nmadan– benzer tarihselci e¤ilimler görülüyor. Ne ki bu yaklafl›m›n mimarl›k
d›fl› bir sorunsal tan›mlad›¤›n›, Türkiye’nin son
y›llar›na damgas›n› vuran “kimlik” tart›flmalar›nda belirli bir taraf oluflturan iktidar›n, kamu
yap›lar›nda tarihselcili¤i “resmi” bir tercih olarak öne sürdü¤ünü söyleyebiliriz.
‹stanbul, bugün ulaflt›¤› metropoliten boyutlarla, büyük bir yap› üretimine sahne oluyor.
Mimarl›k bilgisinin, bu üretim içinde belirleyici
bir rol oynamad›¤›n› ileri sürmek yanl›fl olmaz.
Mimari tercihlerin tayin edici oldu¤u durumlarda ise, geçmifl dönemlerde oldu¤u gibi tek bir
e¤ilimden söz etmek olas› de¤il. Belki de bu
yüzden, ‹stanbul’daki yeni e¤ilimleri anlatacak
tek bir sözcük olabilir: Ço¤ulculuk.
Aykut Köksal, Mimarlik ve Sanat Kuramc›s›.
* Bu metin, Urbanisme dergisinin Eylül-Ekim 2010 tarihli
374. say›s›nda yer alan “‹stanbul” dosyas›nda Frans›zca
yay›mlanan yaz›n›n Türkçesidir.
Istanbul and the Story of Architecture Adjacent to the City
The story of architecture in Istanbul should be read over the 250 year-old
narrative of modernism. The major change in the modernism of the city was the
beginning of the shift of the center from the historical peninsula towards the
north. This change also stood out in the architectural production. At the end of
the 19th century the traditional characteristic of the historical peninsula was in a
distinctive opposition with the eclectic ‘modern’ identity of the north of the
Golden Horn.
The primary breakpoint in the modernization process of the city was the launch of
the power station built at the end of the Golden Horn in 1913. The neo-Ottoman
architecture, which was also an important step in the modernization process,
started to appear in the same period.
Istanbul remained under the shadow of the new capital Ankara after the
proclamation of the republic in 1923, and the nationalist architecture which took
the ‘public architecture’ as a source in 1930s marked the period. This period
lasted until 1950, after which the liberal policies reflected on architecture, and
thus the nationalist architecture left its place to a style that followed the
international modernism. However the actual major change was the fast increase
of the urban population and, as a result, the transformation of the areas beyond
the old city walls into squatter housing neighborhoods.
The Bosphorus Bridge, which has been inaugurated in 1973, pushed the center
more to the north and resulted in poor quality building stocks around the
peripheral highways. The neoliberal policies in 1980s brought a new period in
which radical interventions were made in Istanbul. The second bridge on the
Bosphorus has been inaugurated in 1988, the center has been stretched more to
the north on the same axis, and the skyscrapers have become the distinctive
elements of the new center in a short time.
With its metropolitan size reached in the 1990s Istanbul is now a scene of a huge
amount of building production and the knowledge of architecture remains far
away from having a determinative role in this act of production.
mimar•ist 2010/4
107
FARKLI ‹NSANLIK DURUMLARI
Okuluma Dokunma!
-Reflitpafla’daki Rehabilitasyon Merkezinin
Boflalt›lmas› Giriflimi ve Kent/E¤itim/Sakat Haklar›Sibel Yard›mc›
Ö
zellikle okullar›n aç›k oldu¤u dönemde
Reflitpafla’y› denize do¤ru k›vr›larak kat
eden Tuncay Artun Caddesi’ne yolunuz düfltüyse, beyaz bastonlar›n sesi de kula¤›n›za çal›nm›flt›r mutlaka. Bu bastonlar› kullananlar›n
hemen hepsi, neredeyse k›rk y›ld›r orada hizmet
vermekte olan Rehabilitasyon Merkezi’ne gidip
gelen, az gören veya hiç görmeyen kiflilerdir.
Oradaki hareketlili¤i görebilmeniz için, bir kez
yolunuzu oraya düflürmenizi öneririm. Rehabilitasyon Merkezi’nin, hem verdi¤i temel ve
mesleki e¤itimle, hem de bahçesi ve çevresiyle
bu kifliler için ne ifade etti¤ini anlaman›z için
de, bu gereklidir.
Rehabilitasyon Merkezi’nin hikâyesi 1970
y›l›nda bafll›yor.1 Ancak biz biraz daha geriye
gidip merkezin kurulmas›na öncülük eden Alt›
Nokta Körleri E¤itme ve Kalk›nd›rma Derne¤i’nin kuruldu¤u 1950 y›l›ndan bafllayabiliriz.
Doktor Mithat Enç ve arkadafllar› öncülü¤ünde
kurulan dernek, ilk döneminde daha çok e¤itim
ve istihdam konular›na e¤iliyor. 1970 y›l›nda
körlerin toplumsal yaflama kat›l›mlar›n› kolaylaflt›rmak ve istihdam olanaklar›n› art›rmak kayg›s›yla, bir rehabilitasyon merkezinin kurulmas›
için gerekli çal›flmalara bafllanm›fl. Önce Reflitpafla’da 10 dönümlük bir arsan›n intifa hakk› 30
y›ll›¤›na ‹stanbul Belediyesi’nden al›nm›fl; sonra
da körlerin rehabilitasyonu alan›nda çal›flmak
üzere bir vakf›n kurulmas›na karar verilmifl. ‹stanbul Belediyesi’nin vakf›n kurucusu olarak vak›f senedine imza atmas› dikkat çekici. Vakf›n
di¤er kurucular› aras›nda, dönemin Belediye
Baflkan› Fahri Atabek, Vefa Poyraz, Suna K›raç
gibi isimler, ‹stanbul Valili¤i, Milliyet gazetesi
ve çeflitli Lions ve Rotary kulüpleri var. Böylece
Alt› Nokta Körlere Hizmet Vakf› 1972 y›l›nda
çal›flmaya bafllam›fl.
Rehabilitasyon merkezi için at›lan ikinci
ad›m, Milliyet gazetesinin yurt çap›nda düzenledi¤i kampanya. Merkez inflaat›n›n tamamlanmas› için ihtiyaç duyulan maddi kaynaklara bu
kampanya arac›l›¤›yla ulafl›lm›fl. Böylece vakf›n
kurulmas›ndan iki y›l sonra, Sa¤l›k Bakanl›¤› ile
108 mimar•ist 2010/4
yap›lan bir protokol uyar›nca Alt› Nokta Körler
Rehabilitasyon Merkezi de hizmete girmifl.
Rehabilitasyon Merkezi’nin Hayat›m›za Katt›klar›
Bugün, Reflitpafla Rehabilitasyon Merkezi’nde
y›lda iki dönem (5 buçuk ay) boyunca e¤itim
veriliyor. 40 yatak kapasitesi var. Temel e¤itim
kapsam›nda, körlerin gündelik hayatlar›n› sürdürebilmeleri için gerekli bilgiler (okuma-yazma, el ve özbak›m becerileri, baston kullanma
gibi) ö¤retiliyor. Araflt›rmam›z kapsam›nda görüflme yapt›¤›m ve kendisi de görmeyen, Alt›
Nokta Körler Derne¤i E¤itim ve Kültür Sekreteri Halil Köseler’in ifadesiyle, körler “kendine
yeterli insan” olmay› burada ö¤reniyorlar. Üstelik merkezde mesleki e¤itim de veriliyor: temel
e¤itim alan 40 ö¤renci aras›ndan e¤itmenler taraf›ndan seçilen 10 kifli, temel e¤itimi tamamlad›ktan sonra masaj e¤itimi al›yor. Görmeyen kiflilerin “e¤itimini ald›klar› her ifli yapabilecekleri” fikrinden hareketle, ofis çal›flan› yetifltirme
yönünde giriflimler sürüyor.
Bu merkezin ‹stanbul’da yaflam›n› sürdüren
görmeyen/az gören kifliler için ne derece
önemli oldu¤unu anlatmak kolay de¤il. Elbette
burada sunulan temel ve/ya mesleki e¤itimin
bunda katk›s› çok. Ancak Reflitpafla’n›n önemi
bununla s›n›rl› de¤il. Yeni insanlarla tan›flmak,
arkadafl olmak, birisini sevmek, politikleflmek
gibi basitçe temel/mesleki e¤itimle s›n›rland›r›lamayacak birçok deneyim burada ve bu merkez
sayesinde mümkün olabiliyor. Körler aras›nda
1970’lerden itibaren flekillenen politik hareketlilik, görüflme yapt›¤›m›z birçok kifli taraf›ndan
körlerin burada e¤itim almalar› ve böylece haklar›n›n bilincine varmalar› ile iliflkilendirildi.
Merkezin y›llard›r ayn› mahallede hizmet vermesi, mahallelinin körlerin yaflam›na “efllik” etmeyi ö¤renmesini sa¤lam›fl. Özetle Reflitpafla,
bir Rehabilitasyon Merkezi ve bir mahalle olarak, hem görmeyen veya az gören bireyler hem
de “herkes için eriflilebilir” olmay› hedefleyen
‹stanbul2 aç›s›ndan politik ve/ya ekonomik ç›karlara feda edilemeyecek derecede önemli.
FARKLI ‹NSANLIK DURUMLARI
Okuluma Dokunma!
Ne ki, bu politik ve ekonomik ç›karlar ‹stanbul’u artan bir h›zda yeniden flekillendiriyor.
Kentin dönüflümden geçmeyen hemen hiçbir
yeri kalmad› gibi: Ayazma’dan Bafl›büyük’e, Befliktafl-Karaköy sahil fleridinden Beykoz s›rtlar›ndaki ormanlara, pek çok bölgede, bar›nma hakk›n› yok sayan, çevresel tehditleri görmezden
gelen “çal›flmalar” sürüyor. Reflitpafla’daki Rehabilitasyon Merkezi de benzer bir tehditten
nasibini alm›fl görünüyor: 30 May›s 2007 tarihinde, ‹stanbul Büyükflehir Belediyesi taraf›ndan merkeze arazisini yedi gün içinde boflalt-
lam›fl; sahiplenme sürecini kolaylaflt›rm›fl olmal›.
Bu noktadan sonra, dayan›flma öneren kurum say›s› art›yor ve Okuluma Dokunma Platformu kurulmufl oluyor. Destek verenler aras›nda Alt› Nokta Körler Derne¤i3, Alt› Nokta Körlere Hizmet Vakf›, Görme Özürlüler Derne¤i,
Fiziksel Engelliler Federasyonu, Türkiye Sakatlar Derne¤i, Engelliler Konfederasyonu, Türkiye Körler Federasyonu, E¤itim-Sen, Sa¤l›k ve
Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikas›, D‹SK Dev
Sa¤l›k-‹fl, D‹SK Sine-Sen, TMMOB ‹stanbul ‹l
Koordinasyon Kurulu, Türk Tabipler Birli¤i,
Gülensu-Gülsuyu Güzellefltirme Derne¤i, Kuz-
mas›n› talep eden bir tebligat gönderilmifl. ‹flte
“Okuluma Dokunma!” slogan› bu tehdide karfl› sesini yükselten kiflilerin ve kurumlar›n ortak
tavr›n› ve müdahalesini temsil ediyor.
Tebligat›n merkeze ulaflmas›yla sakat örgütlenmelerinin ve demokratik kitle örgütlerinin
bafl›n› çekti¤i bir hareketlenme bafll›yor. Alt›
Nokta Körler Derne¤i hemen bir yürüyüfl ve
merkezin bahçesinde bir flenlik ve bir konser
düzenleniyor. Bu etkinli¤e Alt› Nokta ile do¤rudan ba¤lant›s› olmayan mahallelinin de ilgi
göstermesi, bizce, merkezin genifl bir kesim taraf›ndan sahiplenildi¤ini ispatl›yor. Toplant›lar›n okulun bahçesinde yap›lmas›, daha önce sakatlarla bir arada bulunmam›fl kiflilerin onlarla
iletiflime geçmesi aç›s›ndan önemli bir katk› sa¤-
guncuklular Derne¤i, Sar›yer Bar›nma Hakk›
Platformu, Halkevleri, ‹MECE Toplumun fiehircilik Hareketi, Kuzguncuklular Derne¤i,
M‹MDAP, Reflitpafla Kumo¤lu Derne¤i, Yurtsever Cephe/‹stanbul Mimar Mühendis fiehir
Planc›lar›, Türkiye Yazarlar Sendikas›, Alternatif
Yaflam Derne¤i ve ‹nsan Haklar› Derne¤i var.
‹stanbul genelinde tehdit alt›nda olan mahallelerle iflbirli¤ine girilmifl, emek örgütlerine ulafl›lm›fl olmas› da dayan›flman›n kapsam›n› göstermesi aç›s›ndan bizce önemli.
Platform, “Kör Olas›n Demiyorum, Kör Olma da Gör Bunu”, “Rant h›rs›yla kör olanlar,
kamu yarar›na kör bakarlar!” veya “Bu arazi kamunun mal›, kamu da biziz!” gibi sloganlar›n
dile getirildi¤i etkinlikler bafllat›yor, www.okumimar•ist 2010/4
109
FARKLI ‹NSANLIK DURUMLARI
lumadokunma.org web sitesi kuruluyor ve vapur iskeleleriyle kalabal›k yerlerde merkezin kapat›lmamas›n› talep eden binlerce imza toplan›yor. 8 Eylül 2007’de Galatasaray Lisesi önünden Taksim Meydan›’na; 17 Kas›m 2007 günü
ise Unkapan› SSK binas› önünden ‹BB önüne
yürüyüfller yap›l›yor. 11 Eylül’de de ‹BB’ye gidiliyor. 17 Kas›m’da, platformdakilerin görüflme iste¤ini defalarca reddetti¤i halde bir televizyon program›nda “provokatörler” yüzünden
“masaya gelmediklerini” iddia eden Kadir Topbafl’a cevaben, ‹BB önünde bir masa kuruluyor.
Bar›flaRock Festivali’nde de bilgilendirme/imza kampanyas› için bir masa aç›l›yor. Radyolarda
anonslar yap›l›yor ve k›sa bir film çekilip paras›z
yay›nlamay› kabul eden pek az kanalda yay›nlan›yor. Bu s›rada Kadir Topbafl’›n kat›ld›¤› aç›l›fl
törenlerinde pankart aç›p slogan atan platform
kat›l›mc›lar›n›n fena halde tartakland›¤›n›, pankart ve dövizlerin güvenlik elemanlar›nca parçaland›¤›n›; platform temsilcisi 6-7 kiflinin kamuoyuna duyurarak belediye encümen toplant›s›n›
ziyarete gittikleri gün kap›ya iki otobüs çevik
kuvvet y›¤›ld›¤›n›, Belediye Meclisi’ne girip
gruplar› ve üyeleri bilgilendirme giriflimlerinin
belediyenin “güvenlik” elemanlar› taraf›ndan
Rehabilitasyon Merkezi’nin y›llard›r orada hizmet vermesi
demek, körlerin al›flt›klar› ve onlara al›flm›fl bir çevrede
günlerinin önemli bir bölümünü geçirmeleri, mahalleli ile
neredeyse kiflisel iliflkiler kurmufl olmalar›, toplu tafl›ma
veya baflka yollarla buraya gelip gitmeyi ö¤renmifl, örne¤in
otobüs dura¤› ile okul aras›ndaki ad›m say›s›n›, kald›r›m
geniflli¤ini biliyor olmalar› demek. Dolay›s›yla buradan
tafl›nmak, yaln›zca binan›n yer de¤ifltirmesi anlam›na
gelmiyor. Bir görüflmecimizin ifadesiyle, baflka yere
tafl›nmak, körler için “on y›l geriye gitmek” demek.
110 mimar•ist 2010/4
zor kullan›larak engellendi¤ini eklemek isterim.4
Belediyeden Geri Ad›m ve Bundan Sonras›
Sonuç olarak, yükselen ses amac›na ulaflm›fl;
‹BB talebini ask›ya alm›fl gibi görünüyor – tabii
bunun kesin bir sonuç oldu¤unu söylemek
mümkün de¤il. Nitekim görüflmecilerimiz
‹BB’nin yeni bir giriflimde bulunmas› durumunda flimdilik beklemede olan Okuluma Dokunma Platformu’nun yeniden hareketlenebilece¤ini söyledi. (Bu arada Okuluma Dokunma
Platformu, Taksim Ticaret Lisesi gibi farkl› örneklerde ve de¤iflen paydafllarla birlikte e¤itim
hakk›n› savunmaya devam ediyor.)
Yine de biz Rehabilitasyon Merkezi’nin boflalt›lmas› ihtimali ve bu durumun getirebilece¤i
sonuçlar üzerine düflünmeye devam edelim.
‹BB’nin talebine temel teflkil eden nokta, Alt›
Nokta’n›n araziyi kullanma hakk›na sahip oldu¤u 30 y›ll›k sürenin dolmufl olmas› (sürenin
2000 y›l›nda zaten dolmufl oldu¤una dikkat çekilebilir ve “Öyleyse neden flimdi?” sorusu da
sorulabilir). Boflaltma karar›n›n taraftarlar›, Alt›
Nokta Derne¤i’ne söz konusu arazinin tahsis
edilmesini mümkün k›lan anlaflman›n, derne¤in
de¤il de Alt› Nokta Körlere Hizmet Vakf›’n›n
etkin olmas› nedeniyle do¤al olarak feshedilmifl
olaca¤›n› da vurgulad›lar. Daha önce görüflme
yapt›¤›m›z AKP milletvekili Lokman Ayva
(kendisi de görmemektedir), ‹BB’nin araziyi talep etmesinin ard›nda, kamu kaynaklar›n›n yeterince iyi kullan›lmamas› oldu¤unu belirtmiflti.
Ayva’ya göre, 70 kifli e¤itim al›rken 200 kiflinin
s›rada bekliyor olmas› merkezin yeterince baflar›l› olmad›¤›n›n kan›t›. Onun yerine bu de¤erli
arazi sat›l›p daha ucuz bir yerde 200 yatakl› bir
tesis yap›labilir.
Ancak bu, görüfltü¤ümüz birçok kifliye göre
geçerli bir görüfl de¤il, çünkü Rehabilitasyon
Merkezi’nin y›llard›r orada hizmet vermesi demek, körlerin al›flt›klar› ve onlara al›flm›fl bir çevrede günlerinin önemli bir bölümünü geçirmeleri, mahalleli ile neredeyse kiflisel iliflkiler kurmufl olmalar›, toplu tafl›ma veya baflka yollarla
buraya gelip gitmeyi ö¤renmifl, örne¤in otobüs
dura¤› ile okul aras›ndaki ad›m say›s›n›, kald›r›m
geniflli¤ini biliyor olmalar› demek. Dolay›s›yla
buradan tafl›nmak, yaln›zca binan›n yer de¤ifltirmesi anlam›na gelmiyor. Bir görüflmecimizin
ifadesiyle, baflka yere tafl›nmak, körler için “on
y›l geriye gitmek” demek.
Bu noktada, ‹BB’nin/AKP’nin kentin kullan›m›yla ilgili önceliklerini, sakatlar›n kente kat›-
FARKLI ‹NSANLIK DURUMLARI
l›m ve e¤itime eriflim haklar›n› dikkate almadan
belirledi¤ini söylemek mümkün. Öte yandan
AKP’nin sakat politikas›na dikkatlice bakt›¤›m›zda, ilgili haklar›n/hizmetlerin kald›r›lmas›ndan ziyade, AKP’nin/‹BB’nin veya onlarla iliflkili kurumlar›n çat›s› alt›nda verilenlerle ikame
edilmeye çal›fl›ld›¤›n› görebiliriz (Reflitpafla Rehabilitasyon Merkezi arazisinden ç›kar›l›rken,
‹BB’ye ba¤l› ‹stanbul Özürlüler Müdürlü¤ü taraf›ndan verilen e¤itimlerin çeflitlenmesi veya
Lokman Ayva’n›n baflkan› oldu¤u Beyaz Ay
Derne¤i’nin destekledi¤i ve Hayrünisa Gül’ün
himayesinde gerçeklefltirilen “E¤itim Her Engeli Aflar” kampanyas› gibi).5 Daha aç›k bir ifadeyle, AKP sakat haklar› ve onlara verilen hizmetler konusunda at›lacak ad›mlar›n kendi
ad›yla birlikte an›lmas›n› istiyor. Burada oy beklentisi kadar, bu alanda üretilecek hizmetlerden
elde edilecek önemli kârlar›n da bir rolü olmal›.
Reflitpafla, yukar›da özetlemeye çal›flt›¤›m
nedenlerden dolay›, hem görmeyen ve/ya az
gören kifliler için hem de ‹stanbul için önemli
bir imkân. Okuluma Dokunma Platformu da
e¤itime bir hak olarak vurgu yapmas›, kamu yarar›n› öne ç›karmas› ve birçok farkl› örgütü bir
araya getirmesi nedeniyle dikkate de¤er bir giriflim. ‹stanbul’u sarsan kentsel dönüflüm dalgalar› dikkate al›nd›¤›nda, hem kentsel dönüflüm
tehdidi alt›nda olan kurumlara, hem de bu tehditlere karfl› giriflilen mücadelelere sahip ç›kmaya haz›r olmam›z gerekti¤ini düflünüyorum.
Sibel Yard›mc›, Yrd. Doç. Dr.
MSGSÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü
Notlar:
1. Bu yaz›da ele ald›¤›m Alt› Nokta Körler Derne¤i ve Alt›
Nokta Körler Vakf› ile “Okuluma Dokunma” platformu ve
kampanyas›yla ilgili çal›flmalar, TÜB‹TAK taraf›ndan
desteklenen 109K074 numaral› proje kapsam›nda
gerçeklefltirilmifltir. Bu çerçevede dernekte, vak›fta ve
platformda çal›flm›fl/çal›flan kiflilerle görüflmeler yapt›m;
burada görüflmecilerimi korumak amac›yla isimlerini sakl›
tutuyorum.
Alt› Nokta Körler Derne¤i ve Vakf› ile ilgili bilgilerin pek
ço¤una, s›ras›yla derne¤in www.altinokta.org.tr ve vakf›n
www.6nokta.org.tr web sayfalar›ndan da ulafl›labilir.
Son olarak, terminoloji ile ilgili bir not düflmek isterim: Biz
çal›flmam›z kapsam›nda engelli/görme engelli yerine
sakat/kör terimlerini kullanmay› tercih ediyoruz ve bu
tercihin sakatl›k çal›flmalar›na hâkim olmas›n› diledi¤imiz
elefltirel durufla uygun oldu¤unu düflünüyoruz. Kendileri
de kör olan Selim ve Kerim Alt›nok’un web sayfalar›nda bu
terminolojik tercihle ilgili bilgi bulunabilir
(http://www.selimkerim.com/korluk/?page_id=4).
2. Herkes için Eriflilebilir ‹stanbul Koordinasyon Kurulu,
‹stanbul Büyükflehir Belediyesi öncülü¤ünde toplanan ve
do¤rudan Kadir Topbafl’a ba¤l› olarak çal›flan bir kurul.
Kentin eriflilebilirli¤i meselesinin, özellikle 2005 y›l›nda
ç›kan Özürlüler Yasas› nedeniyle gündeme girmeye
bafllamas› sonucunda kuruldu. Yasa uyar›nca kentin 2012
y›l›na kadar tümüyle eriflilebilir hale getirilmesi gerekiyor;
söz konusu süre dolduktan sonra, bireyler bu konuda
karfl›laflt›klar› s›k›nt›lar nedeniyle dava açabilecekler.
3. 1950 y›l›nda Alt› Nokta Körleri E¤itme ve Kalk›nd›rma
Derne¤i ad› alt›nda kurulan dernek, 1980’lerde bir yeniden
yap›lanma sürecinden geçiyor. Körlere hizmet için çal›flan
de¤il de, körler taraf›ndan sakatlar›n kendi kaderini tayin
hakk› çerçevesinde savunuculuk yapan bir dernek olarak
hayat›na devam etmesi yönünde al›nan karardan sonra,
derne¤i ad› da Alt› Nokta Körler Derne¤i olarak
de¤ifltiriliyor.
4. Sürecin detaylar› için ‹mece Toplumun fiehircilik
Hareketi taraf›ndan haz›rlanan ‹stanbul Kent Raporu - Son
Befl Y›l›n Muhasebesi (2004-2009) çal›flmas›na bak›labilir.
Ben ayr›ca, yukar›da aç›klanan araflt›rma kapsam›nda
yapt›¤›m görüflmelerden ve “Bir kez daha ‘Okuluma
Dokunma’ dediler” bafll›kl› haberden yararland›m (haber
için bkz. http://www.toplumunsehircilik
hareketi.org/index.php?option=com_content&view=articl
e&id=96:bir-kez-daha-okuluma-dokunma
dediler&catid=1:haberler&Itemid=27).
5. “E¤itim Her Engeli Aflar” kampanyas›n›n
“samimiyetini” sorgulamam›za yol açan tek neden
Reflitpafla’da yaflananlar de¤il. Türkiye Körler Federasyonu
taraf›ndan haz›rlanan Körler Okullar› Hakk›nda
De¤erlendirme Raporu benzer birçok örnek oldu¤unu
ortaya koyuyor. Rapora göre, körler okullar› aç›ld›klar›
bölgenin ihtiyaçlar› konusunda araflt›rma yap›lmadan
planlanmakta, devam›nda da ö¤renci azl›¤› gündeme
getirilerek kapat›lmaktad›r. Raporda ad› s›kça geçen örnek,
50 kapasiteli ve 2005 y›l›nda 34 ö¤rencisi olan Ni¤de
Cemil Meriç Görme Engelliler ‹lkö¤retim Okulu’dur.
Okul, 10 Temmuz 2008 tarihinde Milli E¤itim
Bakanl›¤›’nca ö¤renci azl›¤› gerekçe gösterilerek
kapat›lm›flt›r. Oysa ö¤renci say›s›ndaki düflüflün nedeni,
2005-2008 y›llar› aras›nda okula yeni ö¤renci kayd›
yap›lmam›fl olmas›d›r. Ayn› dönemde (2005) ö¤renci
say›lar› Ni¤de’deki okuldan düflük olan Erzurum ve
Diyarbak›r körler okullar› ise kapat›lmam›flt›r, dolay›s›yla
ö¤renci azl›¤›n›n gerçekçi bir gerekçe olmad›¤› ortaya
ç›kmaktad›r. Raporun yay›nland›¤› web sitesinde ayn›
zamanda Ni¤de’deki okul binas›n›n ‹mam Hatip Lisesi
ö¤rencileri için yurt olarak kullan›lmas›n›n planland›¤› da
yazmaktad›r (Söz konusu de¤erlendirme raporu için bkz.
http://www.okulumadokunma.net/index.php?page=news
&haber=KÖRLER%20OKULLARI%20HAKKINDA%20
DE⁄ERLEND‹RME%20RAPORU).
Stay Away My School!
-Attempts to Vacate the Rehabilitation Center in Reflitpafla,
Educational/Disability Rights and Right to the CityThis article briefly describes the coming together of various disability, nongovernmental and democratic mass organisations to form the “Stay Away My
School!” platform, and to fight, via the latter, Istanbul Metropolitan Municipality’s
aggressive urban transformation strategies, which lately started to target the
Rehabilitation Center in Reflitpafla. The center has been providing basic and
vocational training for people with different degrees of visual impairment since
the mid-1970s, and has therefore been a key institution for the integration of the
latter in further educational institutions, the job market and the city itself. The
Municipality recently asked the center to vacate its premises, under the pretext
that the agreement that had conferred the right of use of the land for 30 years to
the Rehabilitation Center, expired. Actions and demonstrations by the platform
seem to have saved the center for the moment, but considering that the
Municipality has just suspended its demand but not renewed the agreement hint
at further conflict in the future.
mimar•ist 2010/4
111

Benzer belgeler