Turkish sentences from Tatoeba 6

Transkript

Turkish sentences from Tatoeba 6
vocapp.es
Turkish sentences from Tatoeba 6
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
9.
10.
11.
12.
13.
14.
15.
16.
17.
18.
19.
20.
21.
22.
23.
24.
25.
26.
27.
28.
29.
30.
31.
32.
33.
34.
35.
36.
37.
38.
39.
40.
41.
42.
43.
44.
45.
46.
47.
48.
49.
50.
51.
52.
53.
54.
55.
56.
Tom is Mary's uncle.
Tom Mary'nin amcası.
Tom
Tom
Tom
Tom
Tom
Tom
Tom
Tom
Tom
Tom
Tom
Tom
Tom
Tom
Tom
Tom
Tom
Tom
Tom
Tom
Tom
Tom
Tom
Tom
Tom
Tom
Tom
Tom
Tom
Tom
Tom
Tom
Tom
Tom
Tom
Tom
Tom
Tom
Tom
Tom
Tom
Tom
Tom
Tom
Tom
Tom
Tom
Tom
Tom
Tom
Tom
Tom
Tom
Tom
Tom
Tom ölüm hücresinde.
Tom telefonda.
Tom öğle yemeğine çıktı.
Tom gerçekten üzgün.
Tom sağlaktır.
Tom hala yatakta.
Tom çok yetenekli.
Tom henüz hazır değildir.
Tom dindar değildir.
Tom topu tekmeledi.
Tom Mary'nin yalan söylediğini biliyor.
Tom Mary'ye güldü.
Tom sırtüstü uzandı.
Tom işten erken ayrıldı.
Tom kedisinin dışarı çıkmasına izin verdi.
Tom sıcak köriyi sever.
Tom seyahat etmeyi sever.
Tom Boston'da yaşıyor.
Tom Mary'ye yakın yaşıyor.
Tom kapıyı kilitledi.
Tom ağırbaşlı görünüyor.
Tom hafızasını kaybetti.
Tom cüzdanını kaybetti.
Tom onu zamanında yaptı.
Tom Mary'yi mutlu etti.
Tom hiç bir yorum yapmadı.
Tom çıkışı aradı.
Tom'un saçını kestirmesi gerekiyor.
Tom'un yeni bir arabaya ihtiyacı var.
Tom'un biraz daha zamana ihtiyacı var.
Tom'un bizim girdimize ihtiyacı var.
Tom'un biraz dinlenmeye ihtiyacı var.
Tom asla kırmızı giymez.
Tom bir pencere açtı.
Tom gözlerini açtı.
Tom bir içki ısmarladı.
Tom Mary'ye çok şey borçludur.
Tom çantalarını düzenledi.
Tom testi geçti.
Tom kilidi sivri bir şeyle açtı.
Tom Mary'yi gösterdi.
Tom bir kasını incitti.
Tom cüppesini giydi.
Tom elini kaldırdı.
Tom'un yiyeceği tükendi.
Tom'un zamanı bitti.
Tom sessiz kaldı.
Tom bir koltuk ayırdı.
Tom masasında oturdu.
Tom Mary'nin yanına oturdu.
Tom zengin olduğunu söylüyor.
Tom onun zengin olduğunu söylüyor.
Tom anlaşmayı mühürledi.
Tom odayı mühürledi.
Tom çok yalnız görünüyor.
is on death row.
is on the phone.
is out to lunch.
is really sorry.
is right-handed.
is still in bed.
is very capable.
isn't ready yet.
isn't religious.
kicked the ball.
knows Mary lied.
laughed at Mary.
lay on his back.
left work early.
let the cat out.
likes hot curry.
likes traveling.
lives in Boston.
lives near Mary.
locked the door.
looks dignified.
lost his memory.
lost his wallet.
made it on time.
made Mary happy.
made no comment.
missed the exit.
needs a haircut.
needs a new car.
needs more time.
needs our input.
needs some rest.
never wears red.
opened a window.
opened his eyes.
ordered a drink.
owes Mary a lot.
packed his bags.
passed the test.
picked the lock.
pointed at Mary.
pulled a muscle.
put on his robe.
raised his hand.
ran out of food.
ran out of time.
remained silent.
reserved a seat.
sat at his desk.
sat beside Mary.
says he's rich.
says he is rich.
sealed the deal.
sealed the room.
seems so lonely.
- Página 1 -
vocapp.es
57. Tom shaved his head.
58. Tom should've known.
59. Tom slit his wrists.
60. Tom sorted the mail.
61. Tom swims very fast.
62. Tom talked too much.
63. Tom threatened Mary.
64. Tom unplugged the iron.
65. Tom unplugged the lamp.
66. Tom waited his turn.
67. Tom wants a divorce.
68. Tom wants a rematch.
69. Tom was daydreaming.
70. Tom was embarrassed.
71. Tom was fast asleep.
72. Tom was out all day.
73. Tom was put in jail.
74. Tom went home angry.
75. Tom will be furious.
76. Tom wiped the table.
77. Tom worked overtime.
78. Tom works with Mary.
79. Tom wouldn't say no.
80. Tom yelled for help.
81. Tom isn't breathing.
82. Tommy is a nice man.
83. Tony runs every day.
84. Try it out yourself.
85. Try on this sweater.
86. Try to act your age.
87. Turn the radio down.
88. Was I really boring?
89. We all like cycling.
90. We are good friends.
91. We are very similar.
92. We caught the thief.
93. We did it ourselves.
94. We dislike violence.
95. We enjoyed swimming.
96. We enjoyed swimming.
97. We gave up the plan.
98. We had a quiz today.
99. We had a rough time.
100. We had an oral exam.
101. We had little water.
102. We have lots to do.
103. We have enough time.
104. We lay on the grass.
105. We love you so much.
106. We must leave early.
107. We obeyed the rules.
108. We regret his death.
109. We swam in the lake.
110. We talked until two.
111. We traveled on foot.
112. We will do our best.
113. We will let him try.
114. We will never agree.
115. We're close friends.
116. We're eating apples.
117. Welcome to our home.
Tom başını tıraş etti.
Tom bilmeliydi.
Tom bileklerini kesti.
Tom postayı sınıflandırdı.
Tom çok hızlı yüzer.
Tom çok fazla konuştu.
Tom Mary'yi tehdit etti.
Tom ütünün fişini çekti.
Tom lambanın fişini çekti.
Tom sırasını bekledi.
Tom boşanmak istiyor.
Tom bir rövanş istiyor.
Tom hayal görüyordu.
Tom mahcup oldu.
Tom derin uykudaydı.
Tom, bütün gün dışardaydı.
Tom hapse konuldu.
Tom eve kızgın gitti.
Tom öfkeli olacaktır.
Tom tabloyu sildi.
Tom fazla mesai yaptı.
Tom Mary ile çalışır.
Tom hayır demezdi.
Tom yardım için bağırdı.
Tom nefes almıyor.
Tommy sevimli bir adam.
Tony her gün koşar.
Onu kendiniz deneyin.
Bu kazağı deneyin.
Yaşına göre hareket etmeye çalış.
Radyonun sesini kıs.
Ben gerçekten sıkıcı mıydım?
Hepimiz bisiklete binmekten hoşlanırız.
Biz iyi arkadaşlarız.
Biz çok benzeriz.
Biz hırsızı yakalandık.
Onu kendimiz yaptık.
Biz şiddet sevmeyiz.
Yüzmenin tadını çıkardık.
Yüzmekten hoşlandık.
Biz plandan vazgeçtik.
Biz bugün bir sınav olduk.
Bizim fırtınalı bir zamanımız oldu.
Bizim sözlü sınavımız vardı.
Bizim biraz suyumuz vardı.
Yapacak çok şeyimiz var.
Bizim yeterince zamanımız var.
Biz çimlerin üzerinde uzandık.
Sizi çok seviyoruz.
Biz erken çıkmalıyız.
Biz kurallara itaat ettik.
Biz onun ölümüne üzülüyoruz.
Gölde yüzdük.
Biz ikiye kadar konuştuk.
Biz yaya gezdik.
Biz elimizden geleni yapacağız.
Biz onun onu denemesine izin vereceğiz.
Biz asla anlaşamayacağız.
Biz yakın arkadaşlarız.
Biz elma yiyoruz.
Evimize hoş geldiniz.
- Página 2 -
vocapp.es
118. What am I to do now?
119. What are they after?
120. What are they doing?
121. What do you suggest?
122. What I mean is this.
123. What is in the desk?
124. What is in this box?
125. What is on the desk?
126. What is popular now?
127. What should I bring?
128. What time is dinner?
129. What time is supper?
130. What was that noise?
131. What was that sound?
132. What's it made from?
133. What's the big idea?
134. What's the bus fare?
135. What's this key for?
136. What's worrying you?
137. What's your opinion?
138. When did you buy it?
139. When did you get up?
140. When did you return?
141. When do I get there?
142. When does it arrive?
143. When is school over?
144. When do we arrive?
145. When will you leave?
146. Where are the girls?
147. Where are you bound?
148. Where shall we meet?
149. Which book is yours?
150. White bread, please.
151. Who did you go with?
152. Who do you work for?
153. Who is in this room?
154. Who is your teacher?
155. Who owns this house?
156. Who stole the apple?
157. Who wrote this book?
158. Who wrote this poem?
159. Who's your favorite?
160. Why are you so late?
161. Why did he run away?
162. Why did she do that?
163. Why did this happen?
164. Why did you do that?
165. Why didn't you come?
166. Why do you say that?
167. Why do you say that?
168. Why do you think so?
169. Why is the sky blue?
170. Will you go with us?
171. You are a good cook.
172. You are always late.
173. You're lying to me.
174. You are quite a man.
175. You are quite right.
176. You can call me Bob.
177. You can go home now.
178. You can rely on her.
Şimdi ne yapacağım.
Onlar neyin peşindeler?
Onlar ne yapıyorlar.
Ne önerirsiniz?
Demek istediğim budur.
Masanın içindeki nedir?
Bu kutudaki nedir?
Masanın üstündeki nedir?
Şimdi popüler olan nedir?
Ne getirmem gerekir?
Akşam yemeği saat kaçta?
Akşam yemeği ne zaman?
O gürültü neydi?
O ses neydi?
O, neyden yapılmıştır.
Büyük fikir nedir?
Otobüs ücreti nedir?
Bu anahtar ne içindir?
Seni ne endişelendiriyor?
Sizin fikriniz nedir?
Onu ne zaman satın aldınız?
Ne zaman kalktın?
Ne zaman geri döndün?
Oraya ne zaman varırım?
O ne zaman varır?
Okul ne zaman biter?
Ne zaman varacağız?
Ne zaman gideceksin?
Kızlar neredeler?
Nereye gidiyorsun?
Biz nerede buluşalım?
Hangi kitap seninkidir.
Beyaz ekmek, lütfen.
Kimle birlikte gittin?
Kim için çalışıyorsun?
Bu odada kim var?
Öğretmenin kimdir?
Bu evin sahibi kimdir?
Elmayı kim çaldı?
Bu kitabı kim yazdı?
Bu şiiri kim yazdı?
Senin favorin kim?
Neden bu kadar geç kaldın?
O niçin kaçtı?
O, niçin onu yaptı?
Bu neden oldu?
Onu niçin yaptınız.
Neden sen gelmedin?
Bunu neden söylüyorsun?
Neden böyle söylüyorsun?
Neden böyle düşünüyorsunuz?
Gökyüzü niçin mavidir?
Bizimle gidecek misin?
Sen iyi bir aşçısın.
Her zaman geç kalıyorsun.
Bana yalan söylüyorsun.
Tam bir erkek.
Tamamen haklısın.
Bana Bob diyebilirsin.
Şimdi eve gidebilirsin.
Ona güvenebilirsiniz.
- Página 3 -
vocapp.es
179. You can't trust him.
180. You can't trust Tom.
181. You have many books.
182. You look pale today.
183. You look very tired.
184. You may go anywhere.
185. You may go home now.
186. You may not come in.
187. You can trust him.
188. You must be joking!
189. You must go at once.
190. You must keep quiet.
191. You must study hard.
192. You must study more.
193. You should eat more.
194. You should exercise.
195. You'd better not go.
196. You'll catch a cold.
197. You'll have to wait.
198. You're irresistible.
199. You're just on time.
200. Your father is tall.
201. Your guess is wrong.
202. Your job isn't easy.
203. Your order is ready.
204. Your tie is crooked.
205. Yours is over there.
206. Yumi has many books.
207. Yumi has many books.
208. Yumi has many books.
209. Zucchinis are green.
210. A bus got in the way.
211. A cat has nine lives.
212. A cup of tea, please.
213. A horse is an animal.
214. A horse runs quickly.
215. A man must be honest.
216. A permanent is extra.
217. A piano is expensive.
218. A squid has ten legs.
219. Add up these figures.
220. All I have is a book.
221. All the meat was bad.
222. Am I handsome or not?
223. Ann can't find a job.
224. Ann has many friends.
225. Ann is a cheerleader.
226. Ann is a little girl.
227. Aoi dances very well.
228. Apes are intelligent.
229. Apples grow on trees.
230. Are you able to type?
231. Are you eating lunch?
232. Are you fond of golf?
233. Are you free tonight?
234. Are you going or not?
235. Are you ready to eat?
236. Are you still around?
237. Are your hands clean?
238. Be quiet, all of you.
239. Beware of imitations.
Ona güvenemezsin.
Tom'a güvenemezsin.
Çok sayıda kitabın var.
Bugün solgun görünüyorsun.
Çok yorgun görünüyorsun.
İstediğiniz yere gidebilirsiniz.
Şimdi eve gidebilirsiniz.
İçeriye girmeyebilirsin.
Ona güvenebilirsin.
Şaka yapıyor olmalısın!
Derhal gitmelisin.
Sessiz olmak zorundasın.
Sıkı çalışmalısınız.
Daha çok çalışmalısın.
Daha fazla yemelisiniz.
Egzersiz yapmalısın.
Gitmesen iyi olur.
Üşüteceksin.
Beklemeniz gerekecek.
Sen dayanılmazsın.
Tam zamanında geldin.
Baban uzun boylu.
Tahmininiz yanlış.
Sizin işiniz kolay değil.
Siparişiniz hazır.
Sizin kravatınız yamuk.
Seninki orada.
Yumi birçok kitabı vardır.
Yumi'nin birçok kitabı var.
Yumi'nin birçok kitapları var.
Kabaklar yeşildirler.
Bir otobüs yoluma çıktı.
Bir kedi dokuz canlıdır.
Bir fincan çay, lütfen.
At bir hayvandır.
Bir at hızlı koşar.
Bir insan dürüst olmalı.
Ekstra kalıcı bir maliyettir.
Bir piyano pahalıdır.
Bir kalamarın on bacağı vardır.
Bu sayıları toplayın.
Bütün sahip olduğum bir kitaptır.
Bütün et kokmuştu.
Yakışıklı mıyım yoksa değil miyim?
Ann, bir iş bulamıyor.
Ann'in birçok arkadaşı var.
Ann bir amigo.
Ann, küçük bir kızdır.
Aoi çok iyi dans eder.
Maymunlar akıllıdır.
Elmalar ağaçlarda büyür.
Yazabiliyor musunuz?
Öğle yemeği yiyor musun?
Golf sever misiniz?
Bu gece boş musun?
Gidiyor musun yoksa gitmiyor musun?
Yemek için hazır mısınız?
Hala bu civarda mısın?
Ellerin temiz mi?
Hepiniz sessiz olun.
Taklitlerinden sakının.
- Página 4 -
vocapp.es
240. Bill stopped smoking.
241. Birds fly in the sky.
242. Bob is a nice person.
243. Both dogs are asleep.
244. Bring me a dry towel.
245. Bring the laundry in.
246. Business is business.
247. But you're not there.
248. Call her up at three.
249. Call me this evening.
250. Can he speak English?
251. Can I take a day off?
252. Can I take a message?
253. Can I take books out?
254. Can I turn on the TV?
255. Can she come in time?
256. Can you come at nine?
257. Can you deliver that?
258. Can you deliver this?
259. Can you fix our sink?
260. Can you guess my age?
261. Can you meet tonight?
262. Can you ride a horse?
263. Are you able to speak French?
264. Charge it to my room.
265. Check back next week.
266. Clean up the kitchen.
267. Clothes make the man.
268. Colds are contagious.
269. Come home before six.
270. Cotton absorbs water.
271. Could I change rooms?
272. Could we have a fork?
273. David is very active.
274. Did he pass the exam?
275. Did he pass the test?
276. Is anything up?
277. Did the car look old?
278. Did you behave today?
279. Did you see a doctor?
280. Did you speak at all?
281. Didn't I tell you so?
282. Do come and visit us.
283. Do come by all means.
284. Do snakes bother you?
285. Do what he tells you.
286. Suit yourself.
287. Do you drink alcohol?
288. Do you ever date her?
289. Do you have a budget?
290. Do you have a camera?
291. Do you have a family?
292. Do you have a minute?
293. Do you have a pencil?
294. Do you have a tattoo?
295. Do you have a ticket?
296. Do you have a violin?
297. Do you have any pain?
298. Do you have any pets?
299. Do you have blankets?
300. Do you have the time?
Bill, sigarayı bıraktı.
Kuşlar gökyüzünde uçarlar.
Bob sevimli bir kişidir.
Her iki köpek uykuda.
Bana kuru bir havlu getirin.
Çamaşırı içeri getir.
İş iştir.
Ama sen orada değilsin.
Saat üçte onu ara.
Bu akşam beni arayın.
O, İngilizce konuşabilir mi?
Bir günlük izin alabilir miyim?
Ben bir mesaj alabilir miyim?
Kitapları çıkarabilir miyim?
TV'yi açabilir miyim?
O zamanında gelebilir mi?
Dokuzda gelebilir misin?
Onu teslim edebilir misin?
Bu teslim edebilir misin?
Lavabomuzu tamir edebilir misin?
Benim yaşımı tahmin edebilir misiniz?
Bu gece karşılayabilir misin?
Ata binebilir misin?
Fransızca konuşabilir misin?
Onu benim oda hesabına yazın.
Önümüzdeki hafta tekrar kontrol edin.
Mutfağı temizleyin.
Giysi insan yapar.
Soğuk algınlığı bulaşıcıdır.
Altıdan önce eve gel.
Pamuk su emer.
Odaları değiştirebilir miyim?
Bir çatal alabilir miyiz?
David çok aktif.
O sınavı geçti mi?
O testi geçti mi?
Bir şey mi oldu?
Araba eski görünüyor muydu?
Bugün görgülü davrandın mı?
Bir doktora göründünüz mü?
Hiç konuştunuz mu?
Size öyle söylemedim mi?
Gel ve bizi ziyaret et.
Kesinlikle gel.
Yılanlar sizi rahatsız eder mi?
Sana söylediğini yap.
İstediğini yap.
Alkol Kullanıyor musunuz?
Onunla flört ediyor musun?
Bir bütçen var mı?
Bir kameran var mı?
Bir ailen var mı?
Bir dakikanız var mı?
Bir kurşun kalemin var mı?
Bir dövmen var mı?
Bir biletin var mı?
Bir kemanın var mı?
Herhangi bir ağrın var mı?
Herhangi bir evcil hayvanın var mı?
Battaniyelerin var mı?
Zamanınız var mı?
- Página 5 -
vocapp.es
301. Do you know baseball?
302. Do you know Tom well?
303. Do you like baseball?
304. Do you live in Tokyo?
305. Do you look your age?
306. Do you need any food?
307. Do you need the book?
308. Do you run every day?
309. Do you see her often?
310. Do you speak English?
311. Do you speak Italian?
312. Do you think I'm fat?
313. Do you think I'm fat?
314. Do you want anything?
315. Do your homework now.
316. Does Ken play tennis?
317. Does this make sense?
318. Don't be so childish.
319. Don't disappoint him.
320. Don't eat like a pig.
321. Don't exert yourself.
322. Don't let the dog in.
323. Don't lose your cool.
324. Don't make a mistake.
325. Don't push me around.
326. Don't push your luck.
327. Don't shut your eyes.
328. Don't smoke too much.
329. Don't worry about it.
330. Don't worry about it.
331. Don't worry about me.
332. Don't worry about us.
333. Don't worry. It's OK.
334. Don't you believe me?
335. Everybody knows that.
336. Everyone's saying it.
337. Excuse my clumsiness.
338. Finally, it's Friday.
339. Finally, it's Friday.
340. Fish live in the sea.
341. Flowers attract bees.
342. France borders Italy.
343. Get that book for me.
344. Go and see who it is.
345. Go back to your seat.
346. Return to your seat.
347. Go tell him yourself.
348. Go to the barber.
349. Has anything changed?
350. Has anything changed?
351. Have you been abroad?
352. Have you fed the dog?
353. Have you finished it?
354. Have you got a light?
355. Have you met him yet?
356. He accepted her gift.
357. He achieved his goal.
358. He acted as my guide.
359. He always works hard.
360. He and I are cousins.
361. He arrived too early.
Beyzbol biliyor musun?
Tom'u iyi tanır mısınız?
Beyzbol sever misiniz?
Tokyo'da yaşıyor musunuz?
Yaşında görünüyor musun?
Herhangi bir gıdaya ihtiyacın var mı?
Kitaba ihtiyacın var mı?
Her gün çalışır mısın?
Onu sık sık görüyor musun?
İngilizce konuşuyor musun?
İtalyanca konuşuyor musun?
Benim şişman olduğumu düşünüyor musunuz?
Sizce ben şişman mıyım?
Bir şey istiyor musunuz?
Şimdi ödevinizi yapın.
Ken tenis oynar mı?
Bu mantıklı mı?
Öyle çocuksu olmayın.
Onu hayal kırıklığına uğratma.
Domuz gibi yemek yemeyin.
Kendiniz uygulamayın.
Köpeğin içeri girmesine izin vermeyin.
Soğukkanlılığını kaybetme.
Bir hata yapma.
Beni itip kalkma.
Şansınızı zorlamayın.
Gözlerini kapatma.
Çok fazla sigara içmeyin.
Onun hakkında üzülme.
Onu dert etmeyin.
Benim hakkımda endişe etmeyin.
Hakkımızda endişe etmeyin.
Merak etmeyin. Tamam.
Bana inanmıyor musunuz?
Onu herkes bilir.
Onu herkes söylüyor.
Beceriksizliğimi affedin.
Nihayet bugün Cuma.
Sonunda bugün Cuma.
Balık denizde yaşar.
Çiçekler arıları çeker.
Fransa İtalya'nın sınır komşusudur.
Bu kitabı benim için alın.
Git ve kim olduğunu gör.
Koltuğunuza geri dönün.
Koltuğuna geri dön.
Git ona kendin söyle.
Berbere git.
Herhangi bir şey değişti mi?
Bir şey değişti mi?
Yurtdışında bulundun mu?
Köpeği besledin mi?
Onu bitirdin mi?
Bir lamban var mı?
Henüz onunla tanıştın mı?
O, onun hediyesini kabul etti.
O amacına ulaştı.
O benim rehberim olarak davrandı.
O her zaman çok çalışıyor.
O ve ben kuzenleriz.
O çok erken vardı.
- Página 6 -
vocapp.es
362. He asked for my help.
363. He ate it in no time.
364. He attained his goal.
365. He began with a joke.
366. He built a new house.
367. He called me by name.
368. He calls the boy Tom.
369. He came into my room.
370. He came to my rescue.
371. He can play baseball.
372. He caught three fish.
373. He commited suicide.
374. He deals in hardware.
375. He did as I told him.
376. He did nothing wrong.
377. He didn't say a word.
378. He died one year ago.
379. He died the next day.
380. He doesn't like fish.
381. He doesn't sing well.
382. He doesn't tell lies.
383. He easily gets angry.
384. He fired three shots.
385. He found his parents.
386. He gave me a present.
387. He gave me this book.
388. He tires easily.
389. He got angry with me.
390. He got angry with us.
391. He got off the train.
392. He got us nice seats.
393. He had a hungry look.
394. He had fifty dollars.
395. He hardly ever works.
396. He has a few friends.
397. He has a good memory.
398. He has a lot of land.
399. He has a strong body.
400. He has a strong mind.
401. He has good eyesight.
402. He has no girlfriend.
403. He has nothing to do.
404. He has poor eyesight.
405. He has powerful arms.
406. He has strange ideas.
407. He has to study hard.
408. He has two daughters.
409. He hit me by mistake.
410. He hit me in the eye.
411. He is a fast speaker.
412. He is a good athlete.
413. He is a good speaker.
414. He is a good student.
415. He is a good swimmer.
416. He is a handsome man.
417. He is a Japanese boy.
418. He is a lazy student.
419. He is a man of faith.
420. He is about your age.
421. He's afraid of dogs.
422. He is afraid to swim.
O benden yardım istedi.
O hiçbir zaman onu yemedi.
O hedefine ulaştı.
O bir şaka ile başladı.
Yeni bir ev inşa etti.
O bana ismimle seslendi.
O, çocuğu Tom olarak çağırır.
O benim odama geldi.
O, beni kurtarmak için geldi.
O beyzbol oynayabilir.
O üç balık yakaladı.
O intihar etti.
O donanımla ilgilenir.
O ona söylediğim gibi yaptı.
O yanlış bir şey yapmadı.
O bir kelime söylemedi.
O bir yıl önce öldü.
Ertesi gün hayatını kaybetti.
O balık sevmez.
O, iyi şarkı söylemez.
O yalan söylemez.
O, kolayca öfkelenir.
O üç el ateş etti.
O, ebeveynlerini buldu.
O bana bir hediye verdi.
O bana bu kitabı verdi.
O kolayca yorulur.
O bana sinirlendi.
O bize sinirlendi.
O trenden indi.
O bize güzel koltuklar aldı.
Onun aç bir görünümü vardı.
Onun elli doları vardı.
O neredeyse hiç çalışmaz.
Onun bir kaç arkadaşı var.
O iyi bir hafızaya sahiptir.
Onun bir sürü arazisi var.
O güçlü bir gövdeye sahip.
Onun güçlü bir zihni vardır.
O iyi görme duyusuna sahip.
Hiç kız arkadaşı yok.
Onun yapacak bir şeyi yok.
O kötü görme duyusuna sahip.
Onun güçlü bir kolları var.
Onun tuhaf fikirleri var.
O çok çalışmak zorunda.
Evli ve iki kız çocuk babasıdır.
O bana yanlışlıkla vurdu.
O benim gözüme vurdu.
O hızlı bir konuşucu.
O iyi bir atlet.
O iyi bir konuşmacı.
O iyi bir öğrenci.
O iyi bir yüzücü.
O yakışıklı bir adam.
O bir Japon çocuk.
O tembel bir öğrenci.
O bir inanç insanıdır.
O yaklaşık senin yaşında.
O, köpeklerden korkar.
O yüzmeye korkuyor.
- Página 7 -
vocapp.es
423. He is always reading.
424. He is always with me.
425. He is apt to be late.
426. He is as tall as her.
427. He is away from home.
428. He is bad at driving.
429. He is close to sixty.
430. He is cool, isn't he?
431. He is doing his work.
432. He is far from happy.
433. He is five feet tall.
434. He is getting better.
435. He is good at soccer.
436. He is good at tennis.
437. He's hard to please.
438. He is in his library.
439. He is in poor health.
440. He is in trouble now.
441. He is lazy by nature.
442. He is likely to come.
443. He is making cookies.
444. He's my best friend.
445. He is my close friend
446. He is no longer here.
447. He is now on his own.
448. He is reading a book.
449. He is sadly mistaken.
450. He is still standing.
451. He is Taro's brother.
452. He is very depressed.
453. He is wearing gloves.
454. He is young at heart.
455. He isn't here, is he?
456. He jumped out of bed.
457. He laid down the gun.
458. He left home at 8:00.
459. He lent me two books.
460. He likes music a lot.
461. He likes this guitar.
462. He likes to watch TV.
463. He likes watching TV.
464. He lives in Nagasaki.
465. He looked tired then.
466. He looked very happy.
467. He lost his eyesight.
468. He lost his eyesight.
469. He made a rude reply.
470. He made her his wife.
471. He made up an excuse.
472. He managed to escape.
473. He married for money.
474. He married my cousin.
475. He married my sister.
476. He must have seen it.
477. He ordered us steaks.
478. He picked up a stone.
479. He pressed his pants.
480. He ran into the room.
481. He ran up the stairs.
482. He rang the doorbell.
483. He repeated it again.
O her zaman okuyor.
O, her zaman benledir.
O geç kalmaya eğilimli.
O, onun kadar uzun boylu.
O evden uzakta.
O araba sürmede kötüdür.
O altmışa yakın.
O, harika, değil mi?
O işini yapıyor.
O, hiç mutlu değildir.
O beş fit boyunda.
O daha iyileşiyor.
O, futbolda iyi.
O teniste iyidir.
Onu memnun etmek zordur.
O, kütüphanesindedir.
Onun sağlığı kötü.
Şimdi onun başı belada.
O, doğası gereği tembel.
O muhtemelen gelecektir.
O kurabiye yapıyor.
O benim en iyi arkadaşım.
O benim yakın arkadaşım
O artık burada değil.
O şimdi kendi başına.
O bir kitap okuyor.
Ne yazık ki yanılmıştır.
Halen ayakta duruyor.
O, Taro'nun erkek kardeşidir.
O çok bunalımdaydı.
O, eldiven giyiyordu.
O kalbinde genç.
O burada değil, değil mi?
O yataktan fırladı.
O silahı yere bıraktı.
O, saat 8:00 'de evden çıktı.
O bana iki kitap ödünç verdi.
O müzikten çok hoşlanır.
O bu gitarı sever.
O, TV izlemeyi sever.
TV izlemeyi seviyor.
O, Nagasaki'de yaşıyor.
O, o zaman yorgun görünüyordu.
O çok mutlu görünüyordu.
O, görme duyusunu kaybetti.
O görme yeteneğini kaybetti.
O, kaba bir yanıt verdi.
O, onu eşi yaptı.
O bir bahane uydurdu.
O kaçmayı başardı.
O para için evlendi.
O, benim kuzenimle evlendi.
O benim kız kardeşim ile evlendi.
Onu görmüş olmalı.
O bize biftek ısmarladı.
O bir taş aldı.
O pantolonunun ütüledi.
O, odasına koştu.
O merdivenleri çıktı.
O, kapı zilini çaldı.
O, onu yine tekrarladı.
- Página 8 -
vocapp.es
484. He saw a pretty girl.
485. He says he will come.
486. He screamed for help.
487. He seems quite happy.
488. He seems to be happy.
489. He seems to be lying.
490. He seems to think so.
491. He rarely went there.
492. He sent for a doctor.
493. He sent me a present.
494. He slipped me a note.
495. He sold all his land.
496. He spoke very loudly.
497. He studies very hard.
498. He suddenly fell ill.
499. He talked to himself.
500. He took off his coat.
501. He tried to stand up.
502. He turned the corner.
503. He used to live here.
504. He wanted to succeed.
505. He wants to meet you.
506. He was almost asleep.
507. He was badly wounded.
508. He was born in Osaka.
509. He was drunk on beer.
510. He was elected mayor.
511. He was made to do so.
512. He was out of breath.
513. He was put in a cell.
514. He was put in prison.
515. He was shot to death.
516. He went to bed early.
517. He will be back soon.
518. He's eating an apple.
519. He's got lung cancer.
520. He's in bed with flu.
521. Here comes the train.
522. Hey you! Please wait.
523. Hi! Do you work here?
524. His blood is boiling.
525. His hands were empty.
526. His mother was right.
527. How big is this park?
528. How can they do this?
529. How can you say that?
530. How deep is the hole?
531. How deep is the lake?
532. How did he come here?
533. How did the party go?
534. How did you get them?
535. How do you like that?
536. How fast does he run?
537. How high is Mt. Fuji?
538. How long is the ride?
539. How much is the tour?
540. How much is this pen?
541. How much is this tie?
542. How was today's game?
543. How was today's test?
544. How was your weekend?
O güzel bir kız gördü.
O onun geleceğini söylüyor.
O, yardım için çığlık attı.
O oldukça mutlu görünüyor.
O, mutlu gibi görünüyor.
O yalan söylüyor gibi görünüyor.
O öyle düşünüyor gibi görünüyor.
O, nadiren oraya gitti.
O bir doktor çağırttı.
O bana bir hediye gönderdi.
O bana gizlice bir not verdi.
O bütün arazisini sattı.
Çok yüksek sesle konuştu.
O çok fazla çalışır.
Aniden hastalandı.
O kendi kendine konuştu.
O paltosunu çıkardı.
O ayağa kalkmaya çalıştı.
O, köşeyi döndü.
O burada yaşardı.
O başarılı olmak istedi.
O seninle tanışmak istiyor.
Neredeyse uyuyordu.
O kötü bir şekilde yaralandı.
O Osaka'da doğdu.
O, biradan sarhoş oldu.
O, belediye başkanı seçildi.
Ona öyle yaptırıldı.
O, nefes nefese idi.
O bir hücreye konuldu.
O hapseneye atıldı.
O vurularak öldürüldü.
O, yatağa erken gitti.
Yakında geri dönecek.
O bir elma yiyor.
Onun akciğer kanseri var.
O grip yüzünden yatakta.
İşte tren geliyor.
Hey siz! Lütfen bekleyin.
Merhaba! Burada mı çalışıyorsunuz?
Onun kanı kaynıyor.
Onun elleri boştu.
Annesi haklıydı.
Bu park ne kadar büyük?
Onlar bunu nasıl yapabilirler?
Onu nasıl söyleyebilirsin?
Delik ne kadar derin?
Göl ne kadar derin?
O buraya nasıl geldi?
Parti nasıl gitti?
Onları nasıl aldın?
Onun hakkında ne düşünüyorsun?
O ne kadar hızlı çalışır?
Fuji Dağı'nın yüksekliği nedir?
Yolculuk ne kadardır?
Tur ne kadar?
Bu kalem ne kadar?
Bu kravat ne kadar?
Bugünkü oyun nasıldı?
Bugünkü test nasıldı?
Hafta sonun nasıl geçti?
- Página 9 -
vocapp.es
545. How's Saturday night?
546. I admire your talent.
547. I agree to your plan.
548. I almost believe you.
549. I already called him.
550. I always feel hungry.
551. I always feel sleepy.
552. I am afraid of bears.
553. I am afraid of dying.
554. I am eating an apple.
555. I am leaving at four.
556. I am no longer tired.
557. I am poor at drawing.
558. I am ready for death.
559. I am sure of success.
560. I am terribly hungry.
561. I applied for a visa.
562. I bought an old lamp.
563. I bought her a clock.
564. I broke my right leg.
565. I broke your ashtray.
566. I can hear something.
567. I can ride a bicycle.
568. I can swim very fast.
569. I can wait no longer.
570. I can't afford a car.
571. I can't do it either.
572. I can't eat any more.
573. I can't say for sure.
574. I can't see anything.
575. I can't speak French.
576. I caught up with you.
577. I closed my umbrella.
578. I collect rare coins.
579. I cut myself shaving.
580. I do not like spring.
581. I don't enjoy tennis.
582. I don't feel like it.
583. I don't know Russian.
584. I don't like English.
585. I don't mind waiting.
586. I don't mind walking.
587. I don't see Tom much.
588. I expect him to come.
589. I expect much of him.
590. I feel like vomiting.
591. I feel like vomiting.
592. I feel sorry for her.
593. I forget who said it.
594. I forgot his address.
595. I found him the book.
596. I found the building.
597. I go to Osaka by bus.
598. I got it for nothing.
599. I got my eyes tested.
600. I guessed at her age.
601. I had a heart attack.
602. I had my watch fixed.
603. I had never seen her.
604. I had no time to eat.
605. I hate jealous women.
Cumartesi gecesi nasıl?
Ben senin yeteneğine hayranım.
Planınızı kabul ediyorum.
Neredeyse size inanıyoruz.
Ben zaten onu aradım.
Ben her zaman aç hissediyorum.
Her zaman uykulu hissederim.
Ayılardan korkarım.
Ben ölmekten korkuyorum.
Ben bir elma yiyorum.
Ben dörtte gidiyorum.
Ben artık yorgun değilim.
Ben çizimde kötüyüm.
Ben ölmeye hazırım.
Ben başarıdan eminim.
Ben korkunç açım.
Bir vize için başvuruda bulundum.
Ben eski bir lamba satın aldım.
Ona bir saat aldım.
Ben sağ bacağımı kırdım.
Kültablanı kırdım.
Ben bir şey duyabiliyorum.
Ben bisiklet sürebilirim.
Ben çok hızlı yüzebilirim.
Daha fazla bekleyemem.
Ben bir araba almayı göze alamam.
Ben de bunu yapamam.
Ben daha fazla yiyemem.
Emin olarak söyleyemem.
Ben bir şey göremiyorum.
Fransızca konuşamam.
Ben size yetiştim.
Şemsiyemi kapadım.
Ben nadir paralar toplarım.
Tıraş olurken kendimi kestim.
Ben baharı sevmiyorum.
Ben tenisten hoşlanmıyorum.
Canım onu istemiyor.
Rusça bilmiyorum.
İngilizceyi sevmiyorum.
Beklemeyi umursamıyorum.
Yürüyüşe itirazım yok.
Ben Tom'u çok görmüyorum.
Onun gelmesini bekliyoruz.
Ben ondan çok şey bekliyorum.
İçimden kusmak geliyor.
Ben kusacakmış gibi hissediyorum.
Ben onun için üzülüyorum.
Onu kimin söylediğini unutuyorum.
Ben onun adresini unuttum.
Ona kitabı buldum.
Binayı buldum.
Osaka'ya otobüsle giderim.
Ben onu boş yere aldım.
Gözlerimi test ettirdim.
Onun yaşında tahminde bulundum.
Ben bir kalp krizi geçirdim.
Saatimi tamir ettirdim.
Onu hiç görmemiştim.
Benim yemek için vaktim yoktu.
Ben kıskanç kadınlardan nefret ederim.
- Página 10 -
vocapp.es
606. I
607. I
608. I
609. I
610. I
611. I
612. I
613. I
614. I
615. I
616. I
617. I
618. I
619. I
620. I
621. I
622. I
623. I
624. I
625. I
626. I
627. I
628. I
629. I
630. I
631. I
632. I
633. I
634. I
635. I
636. I
637. I
638. I
639. I
640. I
641. I
642. I
643. I
644. I
645. I
646. I
647. I
648. I
649. I
650. I
651. I
652. I
653. I
654. I
655. I
656. I
657. I
658. I
659. I
660. I
661. I
662. I
663. I
664. I
665. I
666. I
have a bad sunburn.
have a few friends.
have a job for you.
have a new bicycle.
have a new red car.
have a nice camera.
have a reservation.
have a sharp knife.
have a slight cold.
have a sore throat.
have a stomachache.
have a sweet tooth.
have a wooden comb.
am in Paris.
have been to India.
have been to Kyoto.
have gained weight.
have good eyesight.
have lost my place.
have lost my watch.
have lunch at noon.
have poor eyesight.
have seen Mt. Fuji.
have three cameras.
have three cousins.
have to go to work.
have two bad teeth.
have two daughters.
held the door open.
hit on a good idea.
hugged her tightly.
intend to go there.
just cut my finger.
just took a shower.
keep thirteen cats.
know her very well.
know him very well.
know the gentleman.
know what you mean.
know why he did it.
left home at seven.
left the door open.
lent her my camera.
like coffee better.
like her dark eyes.
like Japanese food.
like my steak rare.
like pro wrestling.
like reading books.
like to eat apples.
like to sing songs.
live in a big city.
looked for the key.
love American food.
love French movies.
love green peppers.
love reading books.
made a model plane.
made a paper plane.
major in economics.
majored in history.
Benim kötü bir güneş yanığım var.
Benim bir kaç arkadaşım var.
Senin için bir işim var.
Yeni bir bisikletim var.
Yeni bir kırmızı arabam var.
Benim güzel bir kameram var.
Rezervasyon yaptırmıştım.
Benim keskin bir bıçağım var.
Ben hafif soğuk almışım.
Boğazım ağrıyor.
Karnım ağrıyor.
Ben tatlıya düşkünüm.
Benim bir tahta tarağım var.
Paris'teyim.
Hindistan'da bulundum.
Kyotoda bulundum.
Kilo aldım.
Benim iyi görme yeteneğim var.
Ben yerimi kaybettim.
Kol saatimi kaybettim.
Ben öğle yemeğini öğleyin yerim.
Benim kötü görüşüm var.
Mt Fuji'yi gördüm.
Üç kameram var.
Üç kuzenim var.
İşe gitmek zorundayım.
İki kötü dişim var.
İki kızım var.
Ben kapıyı açık tuttum.
Aklıma iyi bir fikir geldi.
Ben ona sıkıca sarıldım.
Oraya gitmek niyetindeyim.
Ben az önce parmağımı kestim.
Ben az önce bir duş aldım.
Ben onüç kedi besliyorum.
Ben onu çok iyi tanıyorum.
Onu çok iyi tanıyorum.
Beyefendiyi biliyorum.
Ne demek istediğinizi biliyorum.
Onun onu neden yaptığını biliyorum.
Ben yedide evden ayrıldım.
Ben kapıyı açık bıraktım.
Kameramı ona ödünç verdim.
Ben kahveyi daha çok severim.
Koyu gözleri severim.
Japon yemeğini severim.
Bifteğimi az pişmiş severim.
Ben profesyonel güreşi seviyorum.
Ben kitap okumayı severim.
Ben elma yemeyi severim.
Şarkı söylemekten hoşlanıyorum.
Ben büyük bir şehirde yaşıyorum.
Ben anahtarı aradım.
Amerikan yemeğini seviyorum.
Fransız filmlerini seviyorum.
Yeşil biberleri severim.
Kitap okumayı seviyorum.
Ben bir model uçak yaptım.
Ben bir kağıt uçak yaptım.
Ekonomide uzmanlaşıyorum.
Ben tarih eğitimi aldım.
- Página 11 -
vocapp.es
667. I
668. I
669. I
670. I
671. I
672. I
673. I
674. I
675. I
676. I
677. I
678. I
679. I
680. I
681. I
682. I
683. I
684. I
685. I
686. I
687. I
688. I
689. I
690. I
691. I
692. I
693. I
694. I
695. I
696. I
697. I
698. I
699. I
700. I
701. I
702. I
703. I
704. I
705. I
706. I
707. I
708. I
709. I
710. I
711. I
712. I
713. I
714. I
715. I
716. I
717. I
718. I
719. I
720. I
721. I
722. I
723. I
724. I
725. I
726. I
727. I
may as well go now.
meant it as a joke.
met a friend there.
met him about noon.
met Mary yesterday.
met Tom on the way.
mortgaged my house.
must buy some milk.
must go right away.
need a new bicycle.
need it right away.
need to go to work.
need to study math.
often go to London.
once lived in Rome.
owe him 50,000 yen.
owe him some money.
paid $200 in taxes.
paid him the money.
pumped up the tire.
put on my trousers.
put up my umbrella.
ran like lightning.
regret going there.
rejected the offer.
am like my mother.
run as fast as Jim.
said it might rain.
saw her a week ago.
showed her my room.
shut my eyes again.
sometimes watch TV.
sort of understand.
studied last night.
swim in the summer.
talked about music.
think he is honest.
think he was angry.
think I understand.
think I understood.
think that's wrong.
think Tom won't go.
think you're right.
told her not to go.
took the wrong bus.
traveled by myself.
tried not to laugh.
used to drink beer.
walked up the hill.
want some potatoes.
want somebody else.
want to be a nurse.
want to drink milk.
want to play cards.
want to study math.
wanted to go there.
was at the theater.
was busy yesterday.
was in Canada then.
was looking at her.
went into the army.
Şimdi gidebilirim.
Ben onu şaka olarak söylemiştim.
Orada bir arkadaşla karşılaştım.
Yaklaşık öğleyin onunla karşılaştım.
Dün Mary ile buluştum.
Yolda Tom'a rastladım.
Evimi ipotek ettirdim.
Ben biraz süt almalıyım.
Derhal gitmeliyim.
Benim yeni bir bisiklete ihtiyacım var.
Ona hemen ihtiyacım var.
Ben işe gitmeliyim.
Matematik eğitimi görmeliyim.
Sık sık Londra'ya giderim.
Ben bir zamanlar Roma'da yaşadım.
Ona 50.000 yen borçluyum.
Ona biraz para borçluyum.
Ben 200 dolar vergi ödedim.
Ona parayı ödedim.
Lastiğe hava bastım.
Pantolonumu giydim.
Ben şemsiyemi açtım.
Ben yıldırım gibi koştum.
Oraya gittiğime pişmanım.
Ben teklifi reddettim.
Ben anneme benzerim.
Jim kadar hızlı koşarım.
Yağmur yağabileceğini düşündüm.
Ben bir hafta önce onu gördüm.
Ona kendi odamı gösterdim.
Tekrar gözlerimi kapattım.
Bazen TV izlerim.
Ben bir tür anlıyorum.
Ben dün gece çalıştım.
Ben yazın yüzerim.
Ben müzik hakkında konuştum.
Onun dürüst olduğunu sanıyorum.
Sanırım o kızgındı.
Sanırım anlıyorum.
Bence anladım.
Bence o yanlış.
Sanırım Tom gitmeyecek.
Sanırım sen haklısın.
Ona gitmemesini söyledim.
Ben yanlış bir otobüse bindim.
Tek başıma seyahat ettim.
Ben gülmemeye çalıştım.
Bira içerdim.
Ben tepeye yürüdüm.
Birkaç patates istiyorum.
Ben başka birini istiyorum.
Bir hemşire olmak istiyorum.
Ben süt içmek istiyorum.
Ben kart oynamak istiyorum.
Ben matematik okumak istiyorum.
Ben oraya gitmek istedim.
Ben tiyatrodaydım.
Dün meşguldüm.
O zaman Kanada'daydım.
Ona bakıyordum.
Orduya girdim.
- Página 12 -
vocapp.es
728. I will come with you.
729. I will have him come.
730. I will never see him.
731. I'll take you home.
732. I wish I were taller.
733. I wish this was over.
734. I wish Tom were here.
735. I'd like to check in.
736. I want to kiss you.
737. I'd like to watch TV.
738. I'd rather stay here.
739. I'll admit I'm wrong.
740. I'll be glad to come.
741. I'll be watching you.
742. I'll bite the bullet.
743. I'll buy you a drink.
744. I'll buy you a drink.
745. I'll call my husband.
746. I'll call you a taxi.
747. I'll do what you ask.
748. I'll give you a book.
749. I'll give you a lift.
750. I'll give you a shot.
751. I'll live on welfare.
752. I'll make sure of it.
753. I'll never leave you.
754. I'll never lose hope.
755. I'll see if he is in.
756. I'll take care of it.
757. I'll wash the dishes.
758. I'm afraid he is ill.
759. I'm against the bill.
760. I'm all out of ideas.
761. I'm all set to start.
762. I'm allergic to fish.
763. I'm attracted to him.
764. I'm depending on you.
765. I'm doing the dishes.
766. I'm dying to see you.
767. I feel fine now.
768. I'm glad I was there.
769. I'm glad to meet you.
770. I'm going to go home.
771. I'm good at Japanese.
772. I'm happy to see you.
773. I'm in a hurry today.
774. I'm in love with her.
775. I'm in the same boat.
776. I'm just another man.
777. I'm just watching TV.
778. I'm looking for work.
779. I'm not at all tired.
780. I'm paid by the hour.
781. I'm sorry I can't go.
782. I'm sorry to hear it.
783. I'm studying English.
784. I'm sure they'll win.
785. I'm walking with her.
786. I'm writing a letter.
787. I was there once.
788. I've changed my mind.
Sizinle geleceğim.
Onu gelmiş.
Onu asla görmeyeceğim.
Seni eve götüreceğim.
Keşke daha uzun boylu olsam.
Keşke bu bitse.
Keşke Tom burada olsa.
Ben giriş yapmak istiyorum.
Seni öpmek istiyorum.
TV izlemek istiyorum.
Ben burada kalmayı tercih ederim.
Ben hatalı olduğumu itiraf ederim.
Gelmekten memnuniyet duyarım.
Seni izliyor olacağım.
Sıkıntıya katlanacağım.
Sana bir içecek alacağım.
Sana bir içki ısmarlayacağım.
Kocamı arayacağım.
Size bir taksi çağıracağım.
İstediğini yapacağım.
Sana bir kitap vereceğim.
Seni arabayla götüreceğim.
Sana bir enjeksiyon vereceğim.
Ben refah yaşayacağım.
Ondan emin olacağım.
Seni asla terk etmeyeceğim.
Umudumu asla kaybetmeyeceğim.
Onun evde olup olmadığına bakacağım.
Ben onunla ilgilenirim.
Ben bulaşıkları yıkayacağım.
Korkarım ki o hasta.
Faturaya itirazım var.
Ben tüm fikirlerin dışındayım.
Kalkışa hazırım.
Ben balığa alerjim var.
Ona ilgi duyuyorum.
Ben sana bağlıyım.
Ben bulaşıkları yıkıyorum.
Seni görmek için can atıyorum.
Şimdi iyi hissediyorum.
Orada olduğuma memnunum.
Tanıştığımıza sevindim.
Eve gideceğim.
Japoncada iyiyim.
Seni gördüğüme mutluyum.
Bugün acelem var.
Ben ona aşığım.
Ben aynı gemideyim.
Ben sadece başka bir adamım.
Ben sadece TV izliyorum.
Ben iş arıyorum.
Ben hiç yorgun değilim.
Bana saat ücreti ödeniyor.
Üzgünüm gidemem.
Onu duyduğuma üzüldüm.
İngilizce eğitimi yapıyorum.
Ben onların kazanacaklarından eminim.
Onunla yürüyorum.
Ben bir mektup yazıyorum.
Bir zamanlar oradaydım.
Ben fikrimi değiştirdim.
- Página 13 -
vocapp.es
789. I've got a good idea.
790. I've heard about you.
791. I've lost my car key.
792. I've lost my glasses.
793. I made my decision.
794. I've nothing to give.
795. Is eating pork a sin?
796. Is Emily at home now?
797. Is he reading a book?
798. Is his pulse regular?
799. Is it difficult work?
800. Is it hot over there?
801. Is it open on Sunday?
802. Is my answer correct?
803. Is she a pretty girl?
804. Is she a taxi driver?
805. Is she making a doll?
806. Is that a bus or car?
807. Is that answer right?
808. Is there an elevator?
809. Is this book Takeo's?
810. Is this diamond real?
811. Is this pencil yours?
812. Is your trunk locked?
813. It began to sprinkle.
814. It is already eleven.
815. It'll probably rain.
816. It's very hot today.
817. Stealing is wrong.
818. It looks like a duck.
819. It looks like an egg.
820. It may rain tomorrow.
821. It only costs $10.00!
822. It pays to be polite.
823. It took half an hour.
824. It was a long letter.
825. It was a quiet night.
826. It was I who met him.
827. It will rain tonight.
828. It's a good question.
829. It's a piece of cake.
830. It's a waste of time.
831. It's all over for us.
832. It's all Tom's fault.
833. It's an easy victory.
834. It's behind schedule.
835. It's better as it is.
836. It's boiling in here.
837. It's fun to watch TV.
838. It's good to be home.
839. It's good to see you.
840. It's my CD, isn't it?
841. It's noisy next door.
842. It's nothing serious.
843. It's perfectly white.
844. It's really horrible.
845. It's time for dinner.
846. It's under the table.
847. Jack collects stamps.
848. Jane is out shopping.
849. Jane looks very pale.
Benim iyi bir fikrim var.
Senin hakkında duydum.
Arabamın anahtarını kaybettim.
Benim gözlüğümü kaybettim.
Kararımı verdim.
Verecek bir şeyim yok.
Domuz eti yemek günah mı?
Emily şimdi evde mi?
O bir kitap okuyor mu?
Onun nabız düzenli mi?
O, zor iş midir?
Oradaki sıcak mı?
Pazar günü açık mı?
Benim cevabım doğru mu?
O güzel bir kız mı?
O bir taksi soförü mü?
O bir oyuncak bebek yapıyor mu?
O, bir otobüs yoksa araba mı?
O cevap doğru mudur?
Bir asansör var mı?
Bu kitap Takeo'nun mu?
Bu elmas gerçek mi?
Bu kalem senin mi?
Bagajın kilitli mi?
Yağmur çiselemeye başladı.
Saat zaten on bir.
Muhtemelen yağmur yağacak.
Bugün hava çok sıcak.
Çalmak yanlıştır.
O bir ördek gibi görünüyor.
Bir yumurta gibi görünüyor.
Yarın yağmur yağabilir.
Maliyeti sadece 10,00 dolar!
O, nazik olmak için öder.
O yarım saat sürdü.
Bu uzun bir mektuptu.
Sakin bir geceydi.
Onunla tanışan bendim.
Bu gece yağmur yağacak.
O iyi bir soru.
Onu yapmak çok kolay.
Bu bir zaman kaybıdır.
Bizim için herşey bitti.
Onun hepsi Tom'un hatası.
O kolay bir zafer.
Bu, proğramın gerisinde.
Olduğu gibi daha iyi.
Burada hava çok bunaltıcı.
TV izlemek eğlenceli.
Evde olmak iyi.
Seni görmek güzel.
Bu benim CD, öyle değil mi?
Yan komşu gürültülü.
Bu ciddi bir şey değil.
Mükemmel beyaz.
O gerçekten korkunç.
Akşam yemeği zamanı.
O, masanın altındadır.
Jack pullar toplar.
Jane alışverişe çıktı.
Jane çok solgun görünüyor.
- Página 14 -
vocapp.es
850. Jim likes the doctor.
851. John called me names.
852. John started the car.
853. Just keep moving.
854. Keep the door locked.
855. Keep your room clean.
856. Ken beat me at chess.
857. Lend me your bicycle.
858. Let me say one thing.
859. Let me take you home.
860. Let's check it later.
861. Let's clean our room.
862. Let's go by taxi, OK?
863. Let's meet on Sunday.
864. Let's not waste time.
865. Let's play it by ear.
866. Let's play something.
867. Let's take a picture.
868. Let's try once again.
869. Lincoln died in 1865.
870. Look at that big dog.
871. Look at that picture.
872. Look at the dog jump.
873. Look at this picture.
874. Look at those clouds.
875. Look before you leap.
876. Lucy is from America.
877. Lucy is from America.
878. Many trees fell down.
879. Maria's hair is long.
880. Mary became a typist.
881. Mary designs dresses.
882. Mary is a single mom.
883. Mary is Tom's cousin.
884. Mary is Tom's mother.
885. Mary is Tom's sister.
886. Mary plays the piano.
887. Can I ask a question?
888. May I borrow this CD?
889. May I go out to play?
890. May I have a blanket?
891. May I have a program?
892. May I have a receipt?
893. May I have this book?
894. May I have your name?
895. May I help you ma'am?
896. May I play the piano?
897. May I take your coat?
898. May I turn on the TV?
899. May I use some paper?
900. May I use the toilet?
901. Can I use your phone?
902. Maybe Jane will come.
903. Maybe you'll succeed.
904. Miho plays the piano.
905. Mike swims very well.
906. Milk makes us strong.
907. Misery loves company.
908. Most people think so.
909. My camera was stolen.
910. My car's in the shop.
Jim doktoru seviyor.
John bana küfretti.
John arabayı çalıştırdı.
Sadece yürümeye devam edin.
Kapıyı kilitli tutun.
Odanızı temiz tutun.
Ken satrançta beni yendi.
Bana bisikletini ödünç ver.
Bir şey söyleyeyim.
Seni eve götüreyim.
Onu daha sonra kontrol edelim.
Odamızı temizleyelim.
Taksiyle gidelim, Tamam mı?
Pazar günü buluşalım.
Zaman israf etmeyelim.
Onu notasız çalalım.
Birşey oynayalım.
Bir resim çekelim.
Bir kez daha deneyelim.
Lincoln 1865 yılında öldü.
Şu büyük köpeğe bak.
Şu resme bak.
Köpeğin atlamasına bak.
Bu resime bak.
Şu bulutlara bakın.
Atlamadan önce bak.
Lucy Amerika'dan geldi.
Lucy Amerikalıdır.
Birçok ağaç yıkıldı.
Maria'nın saçı uzundur.
Mary bir daktilocu oldu.
Mary elbiseleri tasarlıyor.
Mary yalnız bir anne.
Mary Tom'un kuzeni.
Mary Tom'un annesidir.
Mary Tom'un kız kardeşi.
Mary piyano çalar.
Bir soru sorabilir miyim?
Bu CD'yi ödünç alabilir miyim?
Ben oynamak için dışarı çıkabilir miyim?
Ben bir battaniye alabilir miyim.
Bir proğram alabilir miyim?
Ben bir makbuz alabilir miyim.
Ben bu kitabı alabilir miyim?
İsminizi alabilir miyim?
Size yardımcı olabilir miyim, madam?
Piyano çalabilir miyim?
Paltonuzu alabilir miyim?
Televizyonu açabilir miyim?
Biraz kağıt kullanabilir miyim?
Ben tuvaleti kullanabilir miyim?
Telefonunuzu kullanabilir miyim?
Belki Jane gelecektir.
Belki başaracaksın.
Miho piyano çalar.
Mike çok iyi yüzer.
Süt bizi güçlendirir.
Sefalet şirketi seviyor.
Çoğu insan, öyle düşünüyor.
Kameram çalındı.
Arabam dükkanda.
- Página 15 -
vocapp.es
911. My eyes are watering.
912. My headache has gone.
913. My hobby is shopping.
914. My house was on fire.
915. My mother cooks well.
916. My plan was rejected.
917. My pocket was picked.
918. My school has a band.
919. My sister is married.
920. My socks aren't here.
921. My son is not a snob.
922. My study is upstairs.
923. My uncle keeps a dog.
924. My watch is accurate.
925. Nancy is from London.
926. Nancy looks so tired.
927. Nancy smiled happily.
928. Neither is beautiful.
929. No news is good news.
930. Nobody saw Tom do it.
931. Oil is running short.
932. One of them is a spy.
933. Open your mouth wide.
934. Our dog seldom bites.
935. Pack them in the box.
936. People call him Dave.
937. Perhaps he will come.
938. Playing cards is fun.
939. Please do it quickly.
940. Please do that again.
941. Please drop in on us.
942. Please go right away.
943. Please help yourself.
944. Please keep in touch.
945. Please lock the safe.
946. Please open this box.
947. Please open your bag.
948. Please open your bag.
949. Please read after me.
950. Please save my place.
951. Please send for help.
952. Please shut the door.
953. Please think it over.
954. Please turn the page.
955. Press the bell twice.
956. Push the button here.
957. Put away your things.
958. Put away your wallet.
959. Put down your pencil.
960. Raise your left hand.
961. Save for a rainy day.
962. See you at the party.
963. Seiko has no sisters.
964. Send the kids to bed.
965. Send this by airmail.
966. Shake hands with him.
967. Shall we go together?
968. She acted as a guide.
969. She always buys milk.
970. She always gets lost.
971. She arrived in a car.
Gözlerim sulanıyor.
Benim baş ağrım geçti.
Hobim alışveriştir.
Benim evim yanıyordu.
Benim annem iyi yemek pişirir.
Planım reddedildi.
Cebim soyuldu.
Benim okulun bir grubu var.
Kızkardeşim evlidir.
Benim çoraplarım burada değil.
Oğlum bir züppe değildir.
Benim çalışma odam yukarıda.
Amcam bir köpek besliyor.
Saatim doğrudur.
Nancy Londra'lıdır.
Nancy çok yorgun görünüyor.
Nancy mutlu şekilde gülümsedi.
Hiçbiri güzel değil.
Hiçbir haber iyi haber değildir.
Onu Tom'un yaptığını kimse görmedi.
Yağ azalıyor.
Onlardan biri bir casus.
Ağzınızı geniş açın.
Bizim köpek nadiren ısırır.
Kutusunda paketleyin.
İnsanlar ona Dave diyor.
O belki gelecek.
Kart oynamak eğlencelidir.
Lütfen onu hızlı bir şekilde yap.
Lütfen onu tekrar yapma.
Lütfen bize uğra.
Lütfen hemen git.
Buyrun.
Lütfen görüşelim.
Lütfen kasayı kilitle.
Lütfen bu kutuyu aç.
Lütfen çantanı aç.
Lütfen çantanızı açın.
Lütfen benden sonra okuyunuz.
Lütfen benim yerimi ayırın.
Lütfen yardım gönderin.
Lütfen kapıyı kapat.
Lütfen onun üzerinde düşün.
Lütfen sayfayı çevir.
Zili iki kez çalın.
Buradaki butona bas.
Eşyalarını yerine koy.
Cüzdanını ortadan kaldır.
Kalem aşağı koyun.
Sol elinizi kaldırın.
Kötü bir gün için tasarruf yapın.
Partide görüşürüz.
Seiko'nun hiç kız kardeşi yok.
Çocukları yatağa gönder.
Bunu havayolu ile gönder.
Onunla tokalaş.
Birlikte gidelim mi?
O bir rehber olarak görev yapmıştır.
O her zaman süt alır.
O her zaman kaybolur.
O bir araba ile geldi.
- Página 16 -
vocapp.es
972. She became a postman.
973. She bought a chicken.
974. She bought him a car.
975. She bought him a dog.
976. She called me a taxi.
977. She can speak French.
978. She cooked him meals.
979. She did not go there.
980. She fell on her face.
981. She felt like crying.
982. She fixed us a snack.
983. She found him a seat.
984. She gave him a clock.
985. She gave him the car.
986. She got him to drive.
987. She got what he said.
988. She has a hot temper.
989. She has a kind heart.
990. She has forgiven him.
991. He has ten children.
992. She heard him scream.
993. She held him tightly.
994. She held up her head.
995. She is a bad speaker.
996. She is a blonde girl.
997. She is a good dancer.
998. She is a pretty girl.
999. She is a quiet woman.
1000.She is a real beauty.
O bir postacı oldu.
O, bir tavuk satın aldı.
Ona bir araba satın aldı.
Ona bir köpek aldı.
Bana bir taksi çağırdı.
O, Fransızca konuşabilir.
Ona yemekler pişirilir.
O, oraya gitmedi.
O yüzünün üstüne düştü.
Canı ağlamak istiyordu.
O bize bir aperatif hazırladı.
Ona bir koltuk buldu.
O, ona bir saat verdi.
Ona arabayı verdim.
Ona araba sürdürdü.
O, onun söylediğini anladı.
O çok öfkeli.
Onun nazik bir kalbi var.
O, onu bağışladı.
O on çocuğa sahiptir.
O, onun çığlığını duydu.
O sıkıca tuttu.
O, başını kaldırdı.
O kötü bir konuşmacı.
O, sarışın bir kız.
O iyi bir dansçı.
O güzel bir kız.
O sessiz bir kadın
O gerçek bir güzellik.
- Página 17 -
Powered by TCPDF (www.tcpdf.org)

Benzer belgeler

Turkish sentences from Tatoeba 20

Turkish sentences from Tatoeba 20 118. Could you press this button? 119. Could you sign here, please? 120. Could you solve the problem? 121. Could you take this, please? 122. Dick had a traffic accident. 123. Dick passed the photo ...

Detaylı

Turkish sentences from Tatoeba 4

Turkish sentences from Tatoeba 4 69. Tom was daydreaming. 70. Tom was embarrassed. 71. Tom was fast asleep. 72. Tom was out all day. 73. Tom was put in jail. 74. Tom went home angry. 75. Tom will be furious. 76. Tom wiped the tabl...

Detaylı

Crib - VocApp

Crib - VocApp 118. You're my type. 119. You're welcome. 120. You've changed. 121. A boat capsized. 122. A fish can swim. 123. A man must work. 124. All are present. 125. Allen is a poet. 126. Do I annoy you? 127...

Detaylı

Turkish sentences from Tatoeba 9

Turkish sentences from Tatoeba 9 74. Yeah. I think so, too. 75. You alone can do this. 76. You are a mean person. 77. You are a pretty girl. 78. You are going too far. 79. You are her daughters. 80. You are not a student. 81. You ...

Detaylı

Turkish sentences from Tatoeba 15

Turkish sentences from Tatoeba 15 Onu görmeye gitmelisin. Ona güvenmemelisin.

Detaylı