Yeni Divriği Gazetesi SAYI-54

Transkript

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-54
1 TEMMUZ 2013
SAYI: 54
SAYFA 1
İrtibat: [email protected]
DİVRİĞİ BAHÇELERİ
TARİHİ KENTLER BİRLİĞİ
DİVRİĞİ CHP İLÇE
YİNE SUYA HASRET
SİVAS VE DİVRİĞİ’DE
YÖNETİMİNDE TOPLANTI
28 HAZİRAN2013 Cuma günü akşamı Sivas’a gelen
heyet, bir dizi protokol konuşmalarının ardından
akşam yemeğine geçti.
29HAZİRAN2013 Cumartesi günü, Cumhuriyet
Üniversitesi Kültür merkezi’nde yapılan oturumlarda;
-Önce, tarihi kentler Birliği Faaliyetlerinin sunumu
yapıldı,
-Sivas İl Kültür Müdürü Kadir Pürlü,
-Sivas Belediye Başkanı Doğan Üsküp birer sunum
yaptılar.
Öğleden sonra Sivas şehir turu ve tarihi eserlerin
ziyareti yapıldı.
Uluzar’ın bir bölümü,Ahmetpaşa, İmamoğlu,
Kemenkeş,Ulu Cami Mahallelerini sulayan sulama
kanalları 20 Haziran 2013 tarihi itibariyle bom boştu.
Divriği de Havalar oldukça sıcak. Bahçeler su istiyor. Yol
kenarlarından geçen sulama kanallarının içleri toprakla
yaprakla dolu, su geçmesine müsait değil...
Divriği de sulama suyu hizmeti en önemli belediyecilik
faaliyetlerinden biridir. Yeşil Divriği’nin yeşilliği bu
hizmetin sağlıklı yürütülmesine bağlıdır.
Bahçe sahiplerinin gündüzünü, gecesini su yollarında
harcaması yerine Belediye görevlilerinin bu işi
kendiliğinden yapması; en geç 1 Haziran’dan itibaren
sulama suyunu bahçelerle buluşturması en doğru
olanıdır.
SURİYE KOLAY
LOKMA DEĞİL!
MUSTAFA
TARAKÇI*
30 HAZİRAN 2013 Pazar günü DİVRİĞİ’ye gelen heyet Ulu
Cami Önünde karşılandı.
-Kaymakam Mehmet Nebi Kaya,
- Belediye Başkanı Hakan Gök “hoş geldiniz “konuşmaları
yaptılar,
-ÇEKÜL Başkanı Prof Dr. Metin Sözen Divriği Ulu Cami
restorasyonu ve Çevre Düzenlemesi hakkında genel bilgiler
verdi ve değerlendirmelerde bulundu.
-Hemşerimiz Tarihçi /yazar Necdet Sakaoğlu,Ulu Cami’yi
dıştan ve içten gezdirerek mimari ve tarihi bilgiler sundu.
-Restoratör Y. Mimar Nuvit Bayar,Ulu Cami Çatısının
açılarak fazla yükün kaldırılması ve daha önce yapılan
hatalı restorasyonların düzeltilmesi konusunda Tarihi
Kentler birliği kapsamında hazırladığı ve onaydan
geçen,önümüzdeki günlerde uygulama ihalesinin yapılacağı
proje çalışmaları hakkında sunum yaptı. Çevre
Düzenlemesinden bahsetti.Ulu Cami yine restorasyona
alınacak,en az 3 yıl restorasyon devam edecek,turistlere
açık tutulacak ama ne kadar verimli olacak.Dünya Kültür
mirası bu ata yadigarı eserimizin geleceği için buna
katlanacağız.İnşallah bundan öncekilere benzemeyip ehil
ellerde restore edilir !
Has bel kader, Suriye ile daha
sıkı fıkı olunduğu dönemlerde
Lübnan’ın başşehri Beyrut’ta
iki yıl askeri ataşelik yaptım.
Baba Hafız Esat’ın
faaliyetlerini, ölümünü,
Cumhurbaşkanı Ahmet
Necdet Sezer’in cenaze
törenine gelişini ve
(devamı s.8’de)
-CHP Genel merkezi’nin istemi olmadan yapılan bu
çalışma ne kadar adil ve tarafsızdır?
-Diğer aday adaylarının görüş ve düşüncelerine neden
ihtiyaç duyulmamaktadır?
* www.mustafatarakci.com Özgeçmiş
1 TEMMUZ 2013
SAYI: 54
27 Haziran 2013 Perşembe günü CHP İlçe Binasında, Özel
Gündemle, Aday Adaylarının teke indirilmesi Seçim Yöntemi
değerlendirme toplantısı yapıldı.
CHP İlçe Başkanı Hüsamettin Kırkayak başkanlığında yapılan
toplantıya;
-Belediye Bşk. Hakan Gök
-Bel Bşk. Aday adayı Mustafa Tarakçı
-İlçe Sek. İsmail Türk,
-İlçe Bşk Yrd. Ali Gençay
-İlçe Bşk. Yrd. Nesrin Göçer
-İlçe Saymanı Mahmut Yıldız,
-Yön. Krl üyesi Zöhre Yalçın
-Yön Krl. Üyesi Gökhan Gök
-İl Gen. Mec. Üyesi Sadık Güller
-Bel Meclis Üyesi Hüseyin Göçer
-Muhtar Cafer çelik
-Muhtar Ali Doğan
- Muhtar Abuseyf Ekiz
-Muhtar Mehmet Akyol
-Taşıyıcılar Koop Bşk. Nurettin Özbek
-İl Gen Meclis Aday adayı Mehmet Aydın
-Gençlik Kolları Bşk. katıldı.
Toplantıda;
Belediye Başkanı Hakan Gök, yaptığı konuşmada Divriği’de
Belediye Başkanlığı aday belirlenmesinde, CHP Üyeleriyle
yapılacak Ön Seçim sonuçlarının esas alınması görüşünü ortaya
attı. Belediye Başkanının bu önerisine toplantıya katılan Bel.
Bşk. Aday Adayı Yrd. Doç. Dr. Mustafa Tarakçı’nın dışında
hemen bütün üyeler onay verir yönde irade beyanında
bulundular.
Mustafa Tarakçı;
-Mevcut Üye yapısının Divriği’de CHP’ye oy veren bütün
seçmenleri tam olarak temsil etmediğini, yeni üye yazımında
seçici davranıldığını, özellikle delegelerin mevcut yönetim
yanlısı olduklarını,
-CHP Genel Merkezi’nin yaptıracağı kamuoyu Yoklaması ve
MKY kararına saygı duyulmasının uygun olacağını,
-Belediye Başkanlığının “hizmet” makamı olması nedeniyle
CHP dışında diğer siyasi partililerin de Adayın özelliğine göre oy
kullanabileceği, bunun da göz ardı edilmemesi gereken bir
husus olduğunu söyledi.
Bu muhalif görüşe rağmen, Belediye Başkanı Hakan Gök’ün
görüşü doğrultusunda bir karar çıkartılıp imza altına alınması,
ayrıca bu görüşü destekleyen partililerin de imzalarının
toplanarak bu evraka ilave edilmesi ve bu evraklarla Temmuz
ayı içinde Ankara’ya bir heyetle gidip Sayın Genel Başkana
bunların takdim edilmesi görüşü ağır bastı.
Belediye Başkanlıklarına aday adaylıklarının son başvuru
tarihinin 31Temmuz 2013 tarihi olması nedeniyle, geç
kalınmamasının önemi vurgulandı.
SAYFA 1
ÜCRETSİZDİR
15 HAZİRAN 2013
SAYI: 54
SAYFA 2
AMASYA ALMIŞ BAŞINI GİDİYOR!
BAKIR İŞLEMELİ HEDİYELİK EŞYALARIMIZ
Divriği’ye gelişte Ankara-Çorum-Amasya-Tokat-Sivas yolunu kullandık.
Amasya da bir gece konakladık.
Umduğumuzdan çok daha fazlasını bulduk.
Divriği’mizin örnek alacağı çok yer ve tesis gördük. Hem sevindik hem de hayıflandık.
Darısı Divriği’mizin başına...
1 TEMMUZ 2013
SAYI: 54
İrtibat: [email protected]
SAYFA 2
Divriği Kaymakamlığı ve Halk Eğitim Müdürlüğünce geçtiğimiz dönem açılan
El Becerileri kursuna katılan Divriğili hanımların el emeği göz nuru ürünler
Ulu Cami bitişiğindeki eski İmam hatip Lisesi ikinci katında sergileniyor.
Arkadaşım Suat Dağdelen ile birbirinden güzel eserleri zevkle seyrettik.
Satıştan sorumlu hanımefendi özetle şu bilgileri verdi:
“Bu eserler biz üreten hanımların malı. Ben de kursa katılanlardan biriyim.
Ben Onların hepsi adına burada bulunuyorum. Kimin neyi satılıyorsa listeden
düşülüyor, parası ona elden veriliyor. Bu düzenlemeyi Sayın Kaymakamımız
yaptılar.”
Ne güzel düşünülmüş bir proje. Böyle eserleri üretenlere, böyle bir düzen
kurup Divriği turizminin hizmetine sunanlara teşekkür etmek de biz Divriği
Basınına düşüyor...
ÜCRETSİZDİR
1 TEMMUZ 2013
SAYI: 54
DİVRİĞİ
SAYFA 3
İrtibat: [email protected]
NE DİYORLAR?-1
NE DİYORLAR?-2
Ali Kellecioğlu, Divriği Yukarı Çarşı’da, hal Binası sağ
köşesinde Manav ve Market işletmecisi. İki Oğlu da
Pazar esnafı olarak hizmet veriyor. Gelinleri,
torunları var. Cumartesi, Pazar dahil
çalışıyor.Çalışmayı, helalinden kazanmayı çok
seviyor.
Nasılsını? Ne var ne yok? İşler nasıl? Dedik.
Özetle şunları söyledi:
Şükürler olsun çalışıyoruz, kazanıyoruz. Çocuklarıma
nasihatim var; dürüstlüğünüzden, onurunuzdan
kimseye taviz vermeyin. Allah’tan başka kimseye
boyun eğmeyin. Yolunuz açık, bereketiniz bol olsun.
Bu doğrultuda beni mahcup etmeden çalışıyorlar. Ne
var ne yok’a gelince...
Memleketin genel haline çok üzülüyorum. Bu bize de
yansıyor. Ortalıkta huzur yok. Sokaklar bir yere
kadar, en iyisi anlayış ve barış.
Divriği’yi çok seviyorum. Divriği konularını oturup
konuşmak çok hoşuma gidiyor.
Geçenlerde Kaymakam Bey dükkânımızı ziyaret
ettiler. Hatırımızı sordular. Çok memnun oldum.
Sorunlarımızı anlattım. Sağ olsun dinlediler.
Daha güzel bir Divriği hepimizin ortak hedefi.
Ayvaz Kesici, Divriği’de yukarı Çarşı’da köşe’de
küçük dükkânda tekel ürünleri satıyor. Sülaleden
gelen “sünnetçilik” mesleği de var. Şimdiye kadar
sünnet ettiği birkaç yüz çocuktan hiçbir olumsuz
sonuç çıkmamış.(biz bugün bu yöntemi,
berberlerin diş çekmesini önerecek değiliz! Ama
sonuç bu.)
Pazar günleri hariç, her gün bu küçük ve fakat şirin
dükkânın içinde, dışında günü geçiyor. tekel ürünü
satıyor ama ne içkisi, ne de sigarası var. Tavsiye de
etmiyor...
73 yaşında maşallah sağlığı da yerinde.
GARNİZON KOMURTANLIĞINDA DEĞİŞİKLİK
İlçe Garnizon Komutanı Yzb. Aşkın BOZKURT' un Bingöl ili Adaklı
ilçesine tayin olması münasebetiyle; ilçemiz Kaymakamı Sayın
Mehmet Nebi KAYA tarafından bir veda yemeği verildi. Yemeğe
ilçemiz protokolü ve eşleri katıldı.Garnizon Komutanı Yzb. Aşkın
BOZKURT' a yeni görevinde başarılar dileriz.
TURİSTLERE KARŞI WC AYIBINDAN ŞİMDİLİK
KURTULDUK
Ulu Cami’yi ziyaret eden turistler için tuvalet ihtiyacı önemli
bir sorundu. Portatif tuvaletler bu ihtiyaca sağlıklı cevap
veremedi. Kaymakamlık önderliğinde tadilatla yaptırılan
bay ve bayan tuvaletleri, yılımı gerçekleştirilene kadar
boşaltılan eski İmam hatip Lisesi’nde hizmet veriyor.
KUŞTAN KORKAN DARI EKMEZ.
Divriği’de ne var ne yok? Dedik. Bakınız neler
söyledi:
“Divriği eskidekinden daha geriye gidiyor.Eski alışveriş yok.12 senedir bu dükkanı işletiyorum,her
sene bir önceki seneyi aratıyor.
Divriği’de işsizlik var. Gençlerimiz boş geziyor. İş
aslanın ağzında. İş bulamayınca doğal olarak çekip
gidiyorlar. Babalar, Anneler de bişey diyemiyor.
Gidiş o gidiş oluyor...
Zengin hemşerilerimizden rica ediyorum. Hastane,
okul gibi bağış yapsınlar da bir de istihdam yaratıcı
iş yeri de açsınlar. Belki biraz az kazanırlar ama bu
işyerleri bizim için çok önemli. Çoklarına ekmek
parası, ev kirası, düğün masrafı olur, yüzümüz
daha çok güler...
Yeni Divriği İnternet
Gazetesi eski
Bilmak Güvenlik Teknolojileri A.Ş.
Hürriyet Mahallesi. Yurt Sokak. No:38 Kat:5 Çağlayan /
Kağıthane / İSTANBUL
Tel: 0212 225 80 50 (Pbx) Fax: 0212 234 46 02 Mail:
[email protected]
1 TEMMUZ 2013
SAYI: 54
SAYFA 3
sayılarını okumak
için
www.mustafatarakci.com
Sitesini tıklayınız.
ÜCRETSİZDİR
1TEMMUZ 2013
SAYI: 54
KELEŞ’İN TARİHİ BEYRAN
LOKANTASI
Divriği Çarşamba günleri çok kalabalık. Halk pazarı
öğlene kadar yakın köylerin yazlıkçılarından
geçilmiyor. Çarşıda alışveriş yapanlar esnafın yüzünü
güldürüyor. Lokantalar da bundan nasiplenenlerden...
Geçerken uğrayıp Aşçı Naci’ye, Recep Abi’ye hal
hatır sorarken Keleş’in Tarihi Beyran Lokantasından
görüntü aldık. Bir de döner yedik. Etinden dolayı
döner çok güzeldi, tavsiye ederim.
SAYFA 4
CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun
Grup konuşması yazılı basında…
İrtibat: [email protected]
ULU CAMİ TURİZİM
SİTELERİNDE
OLACAK
Posta, Hürriyet, Milliyet, Vatan, Sabah, Güneş:
“Polis halkına karşı destan yazar mı?”
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan’ın Gezi
olaylarına atıfla “Polis destan yazdı” açıklamasına, “Destan düşmana
karşı yazılır. Bir ulusal irade sonucunda destan yazılır. Ulusal
Kurtuluş Savaşı Destanı gibi. Destan budur. Kendi halkına karşı polis
destan yazar mı? Adamdaki kafaya bak, zihniyete bak. Recep’in
destanı bu” dedi.
“Siz Erdoğan’ın değil halkın polisisiniz”
Başbakan’ın “Polisimiz destan yazdı” sözlerine tepki gösteren CHP
lideri polislere seslendi: “Karanfillerle Taksim’e çıkanlar düşmanınız
değil”
Mlliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan
Yardımcısı
Tuğrul TÜRKEŞ’İN, yapmış olduğu yazılı
basın açıklaması.
21 Haziran 2013
Üzülerek görmekteyiz ki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yıkım
süreci hız kesmeden devam etmektedir. Bu anlamda Başbakan
Erdoğan’ın İmralı’daki katille yürüttüğü pazarlık da son günlerdeki
yoğun trafik aracılığıyla ivme kazanmıştır.
Anlaşılan odur ki, “Gezi” hadiseleriyle ateşi kısılan parçalanma
projesi şimdi yeniden alevlendirilmiştir.
22 Haziran 2013 Cumartesi günü sınıf arkadaşım
topograf Sevgili Suat Dağdelen’le öğlen yemeği
yerken, Gaziantep Üniversitesi’nden gelen Halkla
İlişkiler Öğretim Üyesi bir arkadaşla karşılaştık.
Tanışmadan sonra, Divriği’yi ziyarette amaçlarının
Orta Anadolu kalkınma Ajansı aracılığı ile Turistler
için bireysel olarak kendi gezilerini kendilerince
planlamalarına yardımcı olacak bir internet veri
tabanı hazırlamak olduğunu söyledi. Bu maksatla
başta Ulu Camimiz olmak üzere bütün tarihi eserler
ve konaklarımızı gezeceklermiş.
Ulu Cami’ye kadar kendilerine refakat ettik. Orada bu
konuda hem Cami Din Görevlisi hem de rehberlik
hizmetini çok başarılı olarak gönüllü yürüten sevgili
Nail Ayan’a görevi devrettik.
Kısa sohbetimiz esnasında Nail Hoca geçtiğimiz sene
Ulu Cami’yi 17.000 turistin ziyaret ettiğini bunların
yaklaşık 3 bininin yerli 14 bininin de yabancı
olduğunu söyledi. Rakam büyük ve önemliydi. Ama
üzülerek söylemeliyiz ki bu turistler geldikleri gibi
gidiyorlardı. İlçe esnafı turizm den hiç de
nasiplenmiyordu. Bu böyle olmamalıydı!
Derken çevre ile ilgilenmeye başladık. O gün otobüsle
ve özel araçlarla Ulu Cami’yi ziyarete gelenlerin
resimlerini sizler için çektik...
Başbakan Erdoğan, Türkiye’yi ve devletin kurumlarını idare etmekten
aciz kalmış ve artık doğrudan terörist başından talimat alır hâle
gelmiştir.
İki hafta önce İmralı’ya giden “özel ulaklar”, dönüşlerinde oradaki
iblisin “Meclis yazın da çalışsın” direktifini ilgililerle paylaşmışlardır.
Genel Yayın Yönetmeni
ve
Yayın Koordinatörü
MUSTAFA TARAKÇI
Mizanpaj:
Mutlucan AYDIN
Bünyamin ŞAHİN
Başbakan Erdoğan, söz konusu zat ile o kadar yüzgöz olmuştur ki,
demokratik parlamenter sistemin takvimini dahi kendisine dikte
ettirmektedir.
Türk Ceza Kanunu’nun 53’üncü ve Türk Medeni Kanunu’nun 407’nci
maddeleri uyarınca bir yıl veya daha uzun süreli hapis cezası alan kişi
mal varlığını ve banka hesaplarını yönetmek için dahi vasi atamak
zorundadır. Başbakan Erdoğan, kendi parası üzerinde bile doğrudan
hak sahibi olmayan malûm zat’a topyekûn mülkümüz üzerinde
nezaret hakkı sunmuştur.
Halkla İlişkiler-Tanıtım:
Oya YILMAZ
Ne hazindir ki, Gezi’deki barışçıl gençlerimize “terörist” yaftası
vurarak onları zan altında bırakan zihniyet, bugün birtakım şer
odaklarına müsamaha göstermekte ve hatta kucak açmaktadır.
VERGİ DAİRESİ: Göztepe
VERGİ KİMLİK NO:
8.230.105.579
Milliyetçi Hareket Partisi, Başbakan Erdoğan’a – son
günlerde yaşadığı travmalara bir yenisini eklemek
istemiyorsa - gittiği bu yoldan acilen dönmesini bu
vesileyle tavsiye etmektedir.
ÖZEL ARABALARIYLA DİVRİĞİ’YE GELEN BİR GURUP
YERLİ TURİST
1 TEMMUZ 2013
SAYFA 5
SAYI: 54
İrtibat: [email protected]
YRD. DOÇ. DR./EM. KUR. ALB. MUSTAFA TARAKÇI’NIN OLASI BELEDİYE BAŞKANLIĞINDA UYGULAMAYI DÜŞÜNDÜĞÜ
32 PROJESİNDEN ikinci 6 PROJEYİ BİLGİNİZE SUNUYORUZ.
1 TEMMUZ 2013
SAYI: 54
SAYFA 5
ÜCRETSİZDİR
1 TEMMUZ 2013
1 TEMMUZ 2013
SAYI: 54
SAYI: 54
SAYFA 6
SAYFA6
İrtibat: [email protected]
ÜCRETSİZDİR
1 TEMMUZ 2013
SAYFA-7
SAYI:54
KiM BU ADAM?
İRTBAT:
[email protected]
İBRETLİK
TANIDINIZ MI?
AKŞEHİRLİ İFFETLİ KADINLAR
Yıllar önce bir Milli Eğitim
Bakanının odasının kapısı çalındı.
İçeriden kararlı ve tok bir ses
" girin" diye seslendi.
Oldukça mütevazı döşenmiş odaya iki tane lise talebesi girdi.
Tombul yanaklı olan Milli Eğitim Bakanının yanına yanaşarak
" Babacığım merhaba. Elini öpmeye geldik Gazi ile beraber"
diyerek arkadaşını gösterdi.
Mezun olmuşlardı iki samimi arkadaş liseden. Gazi ve Can.
Bakanın elini öptükten sonra masanın karşısındaki koltuklara
oturdular.
Tombul yanaklı çocuk söz aldı, Babacığım biliyorsun
okulumuzu her ikimiz de başarı ile bitirdik. Ve bir yıldır para
biriktiriyorduk. Eğer senin de iznin olursa Bakanlığın
bursundan yararlanıp Amerika'ya okumaya gitmek istiyoruz."
Bakan küçük bir sessizlikten sonra " Oğlum biraz dışarı çıkar
mısın? Bizi arkadaşınla bir iki dakika yanlız bırak" dedi.
Oğlu dışarı çıktıktan sonra uzun boylu çocuğa şöyle dedi. Bak
evladım,ben sizler gibi başarılı öğrencilerin yurt dışında
öğrenim görmesini her zaman desteklerim. Fakat bir bakan
olarak oğlumu Amerika'ya gönderirsem, bunu başkaları farklı
değerlendireceklerdir. Bu yüzden sadece sana burs vereceğim.
Gerekli işlemlerin yapılması için talimatı veririm az sonra.
Hayırlı olsun deyip dışarı çıkmasını söyledi talebenin.
Heyecan içinde kapının önünde bekleyen bakanın oğluna
sarıldı çocuk. " Can sana bir iyi, bir kötü haberim var. Baban
bana burs verdi ama senin gitmeni onaylamıyor.
Tombul yanaklı çocuk elini cebine atıp bir mendil çıkarttı. İçi
para dolu olan mendili arkadaşına verip, "al bunları Gazi. Nasıl
olsa bana lazım değil bu para artık" dedi, bir yıldır biriktirdiği
parayı arkadaşına uzattı.
Oğlunun geleceğini bile ülkesinden sonra düşünen onurlu
Milli Egitim Bakanımızı Sayın Hasan Ali Yücel Bey'i saygıyla
anıyoruz.
Oğlu Can büyük edebiyatçı Can Yücel'dir.
Onun lise arkadaşı Gazi ise dünyanın en ünlü beyin
cerrahlarından Prof.Dr. Gazi Yaşargil'dir.
‘’Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner’’ diye
güzel bir atasözümüz vardır. Bu atasözü yerini
buluyordur.
Eylül’ün ilk hafta sonu, Yunan asıl birlikleri Türk
süvarilerinin önünden kaçarcasına İzmir’e doğru
ilerlerken geçtikleri meskûn mahal ne varsa köy kasaba
şehir demeden fırsat buldukları her yeri ateşe verirler.
Zaten çoğu yarı yarıya boşalmış bu mahallelerde daha
çok yaşlı kadınlar yaşlı erkekler sakatlar, genç kız ve
kadınlar vardır.
Onlar da zaferin sarhoşluğun içinde evlerinin
bahçelerinin harap olmasına pek aldırış etmeden
özgürlüğün tadını çıkarmanın, Yunan askerinin
zulmünden ahlaksız tekliflerinden kurtulmasının
sevincini yaşarlar…
Fahriye Abla
Hava keskin bir kömür kokusuyla dolar,
Kapanırdı daha gün batmadan kapılar.
Bu, afyon ruhu gibi baygın mahalleden,
Hayalimde tek çizgi bir sen kalmışsın, sen!
Hülyasındaki geniş aydınlığa gülen
Gözlerin, dişlerin ve ak pak gerdanınla
Ne güzel komşumuzdun sen, Fahriye Abla!
Eviniz kutu gibi küçücük bir evdi,
Sarmaşıklarla balkonu örtük bir evdi;
Güneşin batmasına yakın saatlerde
Yıkanırdı gölgesi kuytu bir derede.
Yaz, kış yeşil bir saksı ıtır pencerede;
Bahçende akasyalar açardı baharla.
Ne şirin komşumuzdun sen, Fahriye Abla!
Önce upuzun, sonra kesik saçın vardı;
Tenin buğdaysı, boyun bir başak kadardı.
İçini gıcıklardı bütün erkeklerin
Altın bileziklerle dolu bileklerin.
Açılırdı rüzgârda kısa eteklerin;
Açık saçık şarkılar söylerdin en fazla.
Ne çapkın komşumuzdun sen, Fahriye Abla!
Gönül verdin derlerdi o delikanlıya,
En sonunda varmışsın bir Erzincanlıya.
Bilmem şimdi hâlâ bu ilk kocanda mısın,
Hâlâ dağları karlı Erzincan’da mısın?
Bırak, geçmiş günleri gönlüm hatırlasın;
Hâtırada kalan şey değişmez zamanla,
Ne vefalı komşumuzdun sen, Fahriye Abla!
Ahmet Muhip Dranas
TAM MANASI
Fetişizm :Putperestlik/Karşı cinsin kıyafetinden
duygulanma
İroni :Gülmece /Tersini söyleyerek alaya alma
Münkir :İnkar eden,inanmayan
Muktedir :Gücü yeten,güçlü
Beyhude :Yararsız,anlamsız, boşuna
Paradoks :Aykırı düşünce, çelişki
1 TEMMUZ 2013
SAYI: 54
Çeşme başları kadınların kızların buluşma konuşma
yeridir. O gün Alaşehir’de çok anlamlı, kayda değer bir
olay olur. Bu olay Alaşehir halkı arasından yıllarca
konuşulacaktır. 8-10 kadar esir Yunan askeri, elleri
arkalarından bağlanmış halde 3 muhafız askerimizin
nezaretinde esir toplama noktasına götürülürken, yol
kenarında gördükleri daha öncede çok suyunu içtikleri
çeşmeyi işaret ederek su içmek istediklerini, muhafız
komutanına söylerler. Muhafızlar bu isteğe başlangıçta
çok sıcak bakmazlar. Ama ‘’susamışa su verilmeli’’ bizim
geleneklerimize göre sevaptır, fikrinden hareketle esir
Yunan askerlerinin çeşmeye doğru yönelmelerine engel
olmak istemezler.
Esir askerlerin kılık kıyafetleri toz toprak içindedir.
Yüzleri gözleri, yorgunluğun bitkinliğin yenilmişliğin
hüznü ile tanınmaz haldedir. Onların bu haline dikkatli
bakan çeşme kenarındaki ellerinde testili, güğümlü
kadınlar birden irkilirler. Birbirine bakarlar; geçmişte
yaşadıkları o acı ve tiksindirici günleri hatırlarlar! Zorla
ırzlarına geçen askerler bu askerlerdir. Birden dehşet
içine düşerler. Kontrollerini kaybedip hep birlikte
çevrede buldukları tas, sopa ne varsa ellerine alıp esir
yunan askerlerine saldırmaya başlarlar.
Muhafız askerler olup bitenlere başlangıçta anlam
veremezler. Ancak, büyük öfke ile saldıran kadınların
ağzından dökülen sözcüklerden önceden başlarına
neler geldiğini anlarlar ve müdahale de bulunmak
istemezler. İnanılmaz bir güç ve kuvvetle üzerine atılan
bu iffetli kadınlar geç de olsa namuslarını korumanın
mutluluğu içindedirler. Eden bulur derler, Esir Yunan
askerleri orada linç olmaktan kendilerini
kurtaramazlar…
DERLEYEN: Mustafa Tarakçı
SAYFA 7
ÜCRETSİZDİR
1 TEMMUZ 2013
SAYI: 54
SAYFA 8
MUSTAFA TARAKÇI
Yrd. Doç. Dr./ Em. Kur. Alb. Alb.
[email protected]
SURİYE KOLAY LOKMA DEĞİL
Has bel kader, Suriye ile daha sıkı fıkı olunduğu dönemlerde Lübnan’ın başşehri
Beyrut’ta iki yıl askeri ataşelik yaptım. Baba Hafız Esat’ın faaliyetlerini, ölümünü,
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in cenaze törenine gelişini ve bunun yalnız
Suriye de değil Lübnan, Ürdün, Mısır ve diğer Arap ülkelerinin gazetelerinde önemli
yer tuttuğunu, belki Suriye ile ilk yakın ilişkinin o günlerde başladığını yakından takip
etmiştim.
Baba Esat’tan sonra Suriye de yerleşik düzen, derhal oğul Beşar Esat’ı İngiltere’den
göreve çağırdı. Beşar binbaşıydı, bir hafta içinde albay rütbesine, bir on gün sonra da
generalliğe terfi ettirildi ve devlet başkanlığı koltuğuna oturtuldu. Suriye de 0 yıllarda
devlet başkanı olmak için general olmak gerekiyordu.
Beşar Esad, babasından devraldığı düzeni devam ettirdi. Bir bakıma ettirmeye de
mecbur ve mahkûmdu...
Suriye de tek partili bir düzen vardı, İktidardaki Baas Partisi devlerin önemli bütün
görevlerini kendi yandaşlarıyla paylaşmıştı, devlet ihaleleri belli çevreler arasında
paylaşılıyordu, demokrasi ve özgürlük alanları olabildiğince sınırlıydı; cep telefonu
yasaktı, faks çekmek, ankesörlü telefonla konuşmak bile izne tabiydi. Her malın
ihracatı yapılamıyor, bakkal düzeni devam ediyordu.2000’li yıllarda içinde el
arabasıyla dolaşıp alışveriş yapabileceğiniz bir süpermarket bile yoktu. Bizdeki
Abdülhamit dönemi gibi halk arasında istihbarat elemanı çoktu...
Suriye, Baba Esad’dan beri sırtını Rusya’ya dayamış, Rus menşeli silahlarla teçhiz
edilmiş, Rus askeri eğitimine benzer eğitim ve teşkilat yapısına sahip bir ülkeydi.
İsrail tehdidi nedeniyle silahlanmaya öncelik veriliyor, halkın refah ve saadeti,
demokrasi talepleri ikinci plana itiliyordu...
AHMET YOZGATLI
Öğretmen (E)
Divriği Tabiat Varlıklarını
Koruma Derneği Bşk. Yrd.
MİLLİ KÜLTÜRÜN ÖNEMİ
Yavuz Bülent Bakiler kültürü şöyle tarif ediyor:’’Milleti diğer milletlerden ayıran maddi
ve manevi değerler bütünüdür.’’ Bir örnekle şöyle izah ediyor.Ana karnında bir çocuk
düşününüz.çocuğu bir kordonla besleyen anadır.O göbek bağını içeriden kopardınız
mı,ananın da çocuğun da felaketine sebep olursunuz.Kültürle millet arasındaki bağ da
aynen öyle milletler ancak kendi kültürleri ile yaşayabilirler.
-Kültür bir milletin dini inancıdır, konuştuğu dildir, millet sevgisidir, tarih bilgisidir,
birikimidir,değer hükümleridir.
-Örf ve adetleri gelenek ve görenekleridir. Kültür bir milletin yaşam tarzıdır.
Büyük önder Atatürk’e göre ‘’Millet aynı kültürden insanların oluşturduğu toplumdur.
Demek ki milli kültür bir devleti ayakta tutan unsurların en önemlisidir. Çünkü milli kültür
oluştuğunda ortaya millet çıkar millet ise mutlaka bir devleti oluşturur. Dünya tarihine
baktığımızda milli kültüre sahip olmanın önemi daha iyi anlaşılır. Tarihe göz attığımızda
milli kültüre sahip hakların her türlü zorluğa karşı varlıklarını korudukları görülmektedir.
İkinci Dünya Savaşı’ndan enkaz halinde çıkmasına rağmen kısa sürede önemli bir güç
haline gelen Almanya ve Japonya bunun en güzel örneğidir. Aynı şekilde İstiklal
Savaşı’nda Türklere yeni zaferler kazandıran Türk Milletinin milli kültürünün
sağlamlığıdır.
Milli kültür, milli ve manevi değerlerin öğretildiği eğitim kurumlarında oluşmaya
başlar. Eğitim kurumlarında, milli ve manevi değerleri öğrenen gençler ise bu değerlere
sahip çıktıkları ölçüde devleti, milli birliği ve beraberliği güçlendirirler. Atatürk’ün sözleri,
ortak bir kültür oluşturan eğitimin milli birlik ve beraberlik açısından önemini açıkça
ortaya koyar.
1 TEMMUZ 2013
SAYI: 54
İrtibat: [email protected]
Derken Arap Baharı rüzgârı Suriye de de esmeye başladı. Örgütsüz halk hareketi ile bir yere
varılamadı. Gençlerden çok ordu içinde kutuplaşmalar oldu, düzen yanlıları ve muhalif
kuvvetler...
Bu iki güç, silahlı çatışmayla iktidarı elde tutmaya veya ele geçirmeye koyuldular. Bu aslında
demokrasi ve özgürlük mücadelesi değil adeta bir iç savaştı. Çok kayıp verildi ve verilmeye
devam ediliyor. Ülkeyi terk eden milyonu aşkın insan var, bir o kadar da hayatını kaybeden...
Biz bu süreçte etraflıca düşünüp iyi bir durum muhakemesi yapamadık. Paldır küldür Amerika ve
Avrupa’nın yanında, Suriye deki yerleşik düzenin karşısında yerimizi aldık.
Oysa Amerika, Suriye’nin Irak ve Afganistan gibi olmadığını biliyordu. Temkinli davrandı...
Öte yandan geçtiğimiz günlerde Kuzey İrlanda da bir araya gelen Gelişmiş 8 ülkenin devlet veya
hükümet başkanları Suriye konusunu da ele aldılar.(Kim bu 8 ülke: Amerika, Rusya, Japonya,
Kanada, Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya)
Ancak, bir sonuç çıkmadı. Rusya Devlet başkanı Putin, Amerika ve Avrupalı devletlerin Suriye
deki muhalifleri silahlandırmasına karşı olduklarını söyledi. “Bu muhaliflerin verdiğiniz silahları
gasp, soygun, terör faaliyetlerinde kullanmayacaklarını nasıl garanti edeceksiniz” dedi. Biz
iktidarın seçimle el değiştirmesinden yanayız diye de ilaveler yaptı. Haksız da sayılmaz.
Biz ise yaptığımız ve yapacaklarımızla ortada kaldık. Bir pilot ve bir uçağımızı kaybetmemiz de
çabası...
Çözüm için Cenevre süreci başlatılacak. Ne diyor Suriye Muhaliflerinin temsilcisi:”Bize
ağır silah vermezseniz Cenevre’ye katılmayız”.Bak sen şu işe!
Rusya, Nizami Ordudan yani Esad iktidarından yana, Amerika Avrupa birliği ve çoğu
Körfez Ülkeleri karşıt kuvvet yanlısı. Bu mücadele ne akla ne de mantığa uygun değil.
Bir ülkenin demokratikleşmesi için iç savaş önerilmez. Demokrasiyi kendi iç
dinamikleriyle öğrenmenin ve uygulamanın yollarını arasınlar. Onlara bu konuda
yardımcı olalım. Siyasi parti kurma, örgütlenme, seçim sistemleri hakkında onlara
katkıda bulunalım. Silah yardımı yerine eğitim desteği verelim. Bu daha isabetli ve daha
hayırlı olur.
AHIRINDA ATI OLAN, YAYA GİTMEKTEN UTANMAZ.
‘’Yetişecek çocuklar ve gençlerimize görecekleri öğrenimin sınırları ne olursa olsun, ilk
önce her şeyden önce Türkiye’nin bağımsızlığına, kendi benliğine, milli geleneklerine
düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek gereği öğretilmelidir. Dünyada uluslar
arası duruma göre böyle bir mücadelenin gerektirdiği manevi unsurlara sahip olmayan
kişiler ve bu nitelikte kişilerden oluşan toplumlara hayat ve bağımsızlık yoktur.
Çocuklarımızı aynı eğitim derecesinden geçirerek yetiştireceğiz. Kesinlikle bilmeliyiz ki
iki parça halinde yaşayan milletler zayıftır hastadır. Çocuklarımıza vereceğimiz
öğrenimin sınırı ne olursa olsun onlara esas olarak şunu öğreteceğiz: Milletine, Türkiye
Devleti’ne, TBMM düşman olanlarla mücadele, bu mücadelenin sebep ve vasıtaları ile
donatılmayan millet için yaşama şansı yoktur. (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri cilt 2 )
Milleti oluşturan unsurların en temel noktasında bireyler karşımıza çıkmaktadır.
Bireylere milli beraberliğin ne olduğunu öğretmek ve milli şuuru kazandırmak ise ancak
eğitimle gerçekleşebilir. Bireylere millet için çalışmanın önemi öğretilmediği takdirde
milli eğitim amacına ulaşmamış olur. Atatürk’ün belirttiği gibi eğitimin mahiyeti ve
düzeni ne olursa olsun gençler milli şuurun aşılayıcısı olan milli kültürümüzü öğretilecek
şekilde eğitilmelidir. Eğitim insanlara milli şuurdan başka daha birçok şey kazandırır.
İnsanın hayata bakışını, prensiplerini, sanat anlayışını, ideallerini, yaşam şeklini belirler.
İnsanların aileleri, dini, ülkesi, cinsiyeti, yaşam seviyesinin standartları her ne olursa
olsun verilen iyi bir eğitimle aradaki tüm farklar bir anda kalkabilir. Böylece insanlar aynı
ortak amaçta birleşmiş olur.Milli şuurda buna eklendiğinde bireyler tamamen kaliteli,
yüksek ahlaklı, devletine bağlı ve faydalı bir hale gelirler.Bireyler için devletine bağlı ve
faydalı olmak,kendisinin ve gelecek nesillerin en iyi yaşam standartlarına ulaşılmasına
katkıda bulunmak demektir.
Kaynak: Milli Kültür Dergisi
SAYFA 8
“HAK OLAN ÖLÜMDEN KORKARSAN
KÖPEK GİBİ YAŞAMAYA MECBUR KALIRSIN.” Enver Paşa
ÜCRETSİZDİR
1 TEMMUZ 2013
SAYFA 9
SAYI: 54
Dr. Meral Avcı Delipınar
.
AHİ BİRLİKLERİNDE YÖNETİM
Teşkilatın başında seçimle gelen AHİ BABA vardı. Ancak 16.yy.da ahilik resmi hüviyete
büründü ve devletçe atanan KETHÜDALIK başladı. Ahi birlikleri yönetim kurulu ve büyük
meclis olmak üzere 2 kurulca yönetilirdi.
Yönetim kurulu: her sanat kolunda kendi üyeleri arasından seçtikleri 5 temsilciden
meydana gelirdi. Bu seçilenler kendi aralarında Ahi Baba’yı seçerlerdi. Yönetime seçilebilmek
için en az 5 yıl üstatlık yapmış olmak, kanuni ceza almamak, herkesçe dürüst, namuslu ve
ahlâklı olarak tanınmak, ve en az 3 üstat yetiştirmek şartı vardı. Ahi Baba Yönetim kurulunca
alınan kararları hükümete bildirir, orta sandığını denetler, aidat ve gelirleri kontrol ederdi.
Yiğitbaşı Bir üst dereceye terfide mesleki ve ahlaki bilgiyi kontrol eden Ahi babanın
yardımcısıydı. Üyelerin cezalarını infaz ederdi.Yönetim Kurulu her ayın ilk 3 günü toplanır.
Birlik üyelerinin sorunlarını görüşürdü. Çözülemeyen sorunları büyük meclise gönderir, orta
sandığını denetler, birlik binalarının bakımı, yeni bina kiralama, kiraya verme konularını
görüşürdü.Terfi törenlerini düzenler, ustabaşı veya işçi başı üretilen mamullerin kalitesini ve
fiyatını denetlerdi.
Büyük Meclis: 24 üyeliydi. Yönetim kurulu üyeleri arasından seçilir, aralarından en
kıdemliyi Ahi Baba Vekili seçerlerdi. Ancak bu ahi baba vekilliği ömür boyu idi.Bu kurul
yönetim kurulunu denetler. Orada çözülmeyen sorunları görüşür. Büyük meclis kararlarını
hükümete bildirir, Hükümet kararlarını üyelere bildirirdi. Halkın aleyhine alınan karaları
“Memleket Toplantısına” götürür. (Ombudsmanlık) Her ayın son cuması toplanırdı.
Ahilikte Mali Ve Sosyal Kurum olarak her ahi birliğinin bir orta sandığı vardı. Sandık
yönetim kuruluna bağlı ayrı bir şube olarak faaliyet gösterirdi. Gelirler:Üye aidatları, üst
dereceye geçişte ödenen terfi harçları, mülk gelirleri, askere alınanların eş ve çocukları için
toplanan paralar, bağışlar. Giderler: Usta olarak 3 yıl çalışanlara kredi ödenmesi, yeni iş yeri
açma izni verilen üyeye faizsiz kredi ödenmesi, üyelerin ani nakit sıkışıklıklarının
karşılanması, toplu hammadde alımlarıydı.
Muharrem Karahan
İrtibat: [email protected]
Cezalar genellikle bozuk kalitede mal ve yüksek fiyata satanlara verilirdi. Çiğnenecek en
önemli kaide kaliteli, ucuz maliyetli mal üretmeye dayalı sistemi bozmaya teşebbüs
etmekti. Genellikle böyle bir suçun cezası üyelikten atılmaktı.Yiğitbaşı dükkana gelir, diğer
esnaf ve halkın gözü önünde dükkanı kilitler, dükkan sahibinin sağ ayağındaki pabucu
çıkarır ve iş yerinin damına atar. Buna “Pabucu dama atma geleneği” denir, müşteriye
parası geri ödenir yada yeni bir mamul ile değiştirilir, pabucu dama atılanın ise birlikle
ilişiği kesilirdi.
Ahi askeri birliğine yiğit alayları denirdi. Bunlar bir nevi akıncılardı. Daha çok eşkıya ile
mücadele ederlerdi. Savaş olmadığı zaman köprü ve yol tamiri yaparlardı. Her Ahi genci
asker olmaz, içlerinden yaşı müsait, yiğit ve cesur olanlar seçilirdi. Yiğit Alaylarının en canlı
ve yakın örneği “Seymen Alayı”dır. Ankara ahilerine mahsustur. Seymen Alayı ahilik
deyimiyle kızılca günlerde kurulur. Bilinen en ihtişamlı 3 tanesi 1.Selçuk Han seçilirken, 2.
Osman Gazi Han seçilirken, 3. Atatürk Ankara’ya gelişinde(27.Aralık.1919) Atatürk’ü 700
yaya, 3000 atlı seymen karşılamıştı.
Ahi zaviyelerinin ve buralarda ki eğitimin 1839 Tanzimat dönemine kadar devam ettiğini,
bu tarihte Mithat Paşa’nın emriyle bunların kapatılıp yerine “ıslahhane” lerin açıldığını,
bunlarında zamanla “sanat mektebi” , Cumhuriyet ile de “teknik okullar” adını aldığını
biliyoruz. Ahiliğin çöküşü ile ilgili çok sayıda varsayımdan bahsedilir. Çöküşün başlaması
Fatih’ten sonra Kanuni ile başlar.
Kendi içinde demokratik olan ve son derece iyi örgütlenmiş olan bu kurum saraya karşı da
bir güç teşkil ediyordu. Öyle ki esnafın aleyhine alınan kararlarda Ahiler buna son derece
sert tepki veriyorlar, halka olumsuzluğunu anlatıyorlar ve çoğu zaman da bu kararlar
tepkiler nedeniyle uygulanamıyordu.17. asırdan itibaren saray yönetimi Ahi yönetim
kuruluna Kethüda atamaya başlamış ve bu derneği içerden de kontrol etmek istemiştir. En
büyük huzursuzluk bu olayla başlamıştır. Zira Kethüda tepeden inme biridir. Meslekten
değildir. Ortada bir çift başlılık vardır. Çünkü devlet ahi birlikleri ile diyalogda, seçimle
gelen ahi babayı değil kendi atadığı kethüdayı muhatap almıştır. Ahilik sarayın ve diğer
güçlerinde zorlaması ile esnaf loncası haline dönüştürülmüş ve pasifize edilmiştir.
Sevgi, başarının anahtarıdır.
Mustafa Tarakçı
Bu utanç hattı, ülkemizdeki ve dünyadaki aydınlanmacı güçlerin
aymazlıkları sürdükçe, gözü dönmüşlerin daha çok can alacakları bir kara
hat olacaktır ne yazık ki. İskenderiye’den Sivas’a uzanan bu kanlı süreçte,
nice bilgin, düşünür ve aydınlanmacı, asılıp kesilmelerinin yanı sıra diri diri
yakılmışlar, inanılmaz vahşetlere uğramışlardır.
Felsefe Öğretmeni ve Psikolog
İNSANIN ATEŞLE DANSI
“Fahrenheit 451” isimli bir kitap okumuştum yıllar önce. Kitapta geçen bir tümce
beni çok etkilemişti. Şöyle diyordu kitabın bir yerinde. “Bugün kitapları yakanlar,
yarın insanları da yakarlar…” Bu sözün uğursuzca doğrulanması gerçekleşti ne
yazık ki. Evet Alman militarizminin kafadan gayri- müsellah hale getirdiği,
koşullanmış sürüler(?), 1933’ te görkemli törenlerle(!) yaktılar dünyayı aydınlatan
güzelim kitapları. Sekiz yıl sonra da, 1941-1945 arasındaki beş yıl boyunca da
milyonlarca insanı gaz odalarında öldürüp, fırınlarda yaktılar.
Siyaset, din ve ideoloji fanatiklerinin bu tür cinayetleri tarih boyunca süregelmiştir.
İnsanın ateşle dansı, İbrahim Peygamber olayı ile başlar. Aydınlanmaları için çaba
gösterdiği halkının bir kısmı tarafından. İ. Ö. 1263’ de ateşe atılan İbrahim
peygamber, ölmeyip kurtulmuştur. Kutsal kitaplara göre, peygamberin atıldığı ateş,
Tanrı tarafından soğutularak bir göle dönüştürülmüştür çünkü… Ancak, aydınlanma
kurbanlarının pek çoğu, Hz. İbrahim kadar şanslı değildir.
Bilimin ilk şehidi Atina’lı ünlü filozof Sokrates’tir. Sokrates’in İ.Ö. 399’ da yetmiş
yaşında iken zehirle idam edilmesinden sonra bayan matematikçi Hypatia, İ.S. 415
yılında inanç körleri tarafından öldürüldü İskenderiye’de. Bir uğursuz hattır insanın
ateşle dansı, bu hat İskenderiye’den Sivas’a uzanan bir kara hattır.
1420’de, Serez’de asılan Şeyh Bedrettin’den ve bir şubat 1600 günü
Roma’nın çiçekler meydanında yakılan düşünür Giordano Bruno’dan sonra
yakılarak öldürülen ünlüleri şöyle sıralayabiliriz: Avvakum, Jean Huss,
Jeanne Darc, Hallacı Mansur, İtalyan filozof Vanini, Dr. Michael Servetus ve
Sivas’ın 37’leri…Tarih boyunca ve en son Sivas’ta yakılarak öldürülen bu
insanların biricik ve ortak suçu(!), düşüncenin üstün amacı olarak, dünya
hakkındaki bilgilerin, akıl ve deney üstünde temellenmesini savunmaktır.
Yani, aklı ve düşünceyi, kör inancın üstünde tutmaktır. Çağımız aydınlanma
çağıdır.
Aydınlanma süreci, dünya durdukça, insanlık var oldukça sürecek kutsal bir
süreçtir. Bu kutsal süreçte, insan yakan katiller başta olmak üzere,
aydınlanma sürecinin devamına hiçbir güç engel olamaz. Çünkü kör inancın
tutsakları cinayetlerini sürdürdükçe insanlık daha çok aydınlanıyor bu insan
düşmanlarının inadına. İşte bütün bu nedenlerle dünyaca ünlü Şairimiz
Nazım Hikmet tarafından, “Sen yanmasan, biz yanmasak, karanlıklar nasıl
çıkar aydınlığa…” denilmemiş midir?
TERK EDİLEN KAYBEDİLMİŞTİR.
1 TEMMUZ 2013
SAYI: 54
SAYFA 9
ÜCRETSİZDİR
1 TEMMUZ 2013
SAYI: 54
SAYFA 10
KONUK YAZAR
İrtibat: [email protected]
KONUK YAZAR
Gazi Tukta
Atatürk'ünArkadaşları
EĞER
Eğer bir gün çevrendekiler
Paniğe kapılıp da birer birer
Suçları sana yüklediklerinde sana
Gene soğukkanlı kalabilirsen
Eğer herkes senden şüphe ederken
Sen kendine güvenebilir
Ve öfkeni sabırla yenebilirsen
Eğer bekleyebilir
Ve beklemekten yorulmazsan
Osmanlı'nın son dönemlerinden Kurtuluş Savaşı
yıllarına, Cumhuriyet'i ilan edip Türkiye
Cumhuriyeti'nin ilk yılları boyunca, Atatürk'ün
yanında ve yakınında bulunan, Ona askeri,sosyal,
siyasal alanlarda yardım ve destekte bulunan sivil ve
asker kökenli yurtsever şahsiyetleri,hem anmak hem
de Onlara vefa borcumuzu ödemek adına bu yazı
dizisini derledik. Bunların sıra ve sayıları değişebilir...
1.Ali Fuat Cebesoy (1882-1968)
Divrikliyiz, Divrikliyiz, birbirimizi severiz
Fırsat bulur düzüm düzüm gezeriz
Yalancılığın geçerli olduğu yerlerde
Sen yalana sarılmazsan
İç duyunca kendimizden geçeriz
Büyük ikram bizim yaprak içimiz
Ve sen nefret edildiği zaman
Sen nefrete kapılmazsan
Önce bulgur ayıklanır, elenir
Sırasıyla bıçak nacak bilenir
Fakat aynı zamanda çok iyi görünmeye
Ve bilgelik havasına bürünmeye
Gayret etmezsen eğer
Et dövülür, maydanozlar tellenir
Kokar burcu, burcu bizim içimiz
Eğer tutsak olmadan hayallerine
Hayal kurabilirsen
Reyhan konur baş döndürür kokusu
Ekşi limon iştah açar doğrusu
Eğer düşünebilir
Fakat düşüncelerinin
Prangalarını kırabilirsen
Bir de yanında ak lahana turşusu
Yemeğe doyulmaz biçim içimiz
Kurtuluş Savaşı komutanlarından, diplomat ve siyaset
adamı. 1882 yılında İstanbul'da doğdu. Babası İsmail Fazıl
Paşa'nın gönülsüzlüğüne rağmen, girdiği Harp Okulu'nda
Mustafa Kemal ile aynı sınıfa düşmesi Atatürk'ün ölümüne
kadar sürecek bir dostluğun başlangıcıydı.
Felaket yahut zafer
Bu iki hilekara da eğer
Aynı tebessümle bakabilirsen…
Ve senin söylediğin bir hakikatin
Sahtekarların elinde
Ahmakları avlamak için
Bir tuzak halinde
Kullannıldığını görür de
Susabilirsen
Eğer durup seyrederken
Bir ömre bedel varlığını
Onun birden bire yıkıldığını
Gördüğün zaman sen yıkılmazsan
Ve baştan başlayarak
Yorgun ellerinle onu
Tekrar ve yeniden kurabilirsen
Eğer bir ömür boyunca kazandığın
Her şeyi yığın yığın
Koyarak ortaya üstüne hayatın
Büyük kumarına girebilirsen…
..........
İhmali affedilecek bir dakikanın
Altmış saniyenin altmışını da
Teker teker
İyi kullana bilirsen eğer…
Mutluluğu hepyanında bulursun
Her şeyinle birlikte dünyalar senin olur
Hatta
Adam olursun oğlum
Adam olursun!...
Rudyard Kiplink
1 TEMMUZ 2013
İçimiz (Methiye)
SAYI: 54
Cebesoy'un Beyrut'ta başlayan kıta hizmetleri, 1908'deki
Roma Askeri Ateşeliği dışında, çok hareketli geçti.
Trablus'ta savaş başlar başlamaz (1911) oraya ilk gidenler
arasındaydı. Balkan Savaşı sırasında Karadağ'da, Yanya
Kalesi'nde, Pista ve Pisani Muharebeleri'nde, I. Dünya
Savaşı'nın başında tümen komutanı olarak katıldığı Kanal
Hareketi'nde büyük başarılar gösterdi. İstanbul
Hükümeti'nin İç İşleri Bakanı, Mustafa Kemal'in
görevsizliğini bir genelgeyle açıklayınca Ali Fuat Paşa da
kendi bölgesindeki valilere ve mutasarrıflara kendisinden
gelecek emirlere göre hareket edilmesini bildirdi. (1919)
Ayrıca, her tarafta Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i İlhak
Cemiyetleri'nin kurulacağını ilgililere hatırlattı. Bu çabaları
takdirle karşılandığı için, Sivas Kongresi sonrasında
Cebesoy, Umum Kuvayı Milliye Komutanı olarak
görevlendirildi.
Kendisini çekemeyenlerce Çerkez Ethem taraftarlığıyla
suçlandı. Doğru olmadığı sonradan belgelerle ortaya konan
bu suçlama üzerine, ayaklanmaların bastırılmasından sonra,
Ankara'ya çağrılarak Moskova Büyükelçiliğine atandı.
Mustafa Kemal'in talimatını yerine getirmekle yükümlü
olduğu bu zor görevi başarıyla yürüttü ve 10 Mayıs 1921'de
Ankara'ya dönerek Meclis'te siyasi çalışmalarına başladı.
Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Başkanlığı yaptı. 1925'te
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın kurucuları arasında
yer aldı.
Cebesoy'un ikinci dönem siyasi hayatı İnönü'nün
Cumhurbaşkanlığı yıllarında başladı. Milletvekili olarak
tekrar Meclis'e girdikten sonra Bayındırlık Bakanlığı
(1939-1943) ve bir ara TBMM Başkanlığı (1947-1950)
yaptı. 1968 yılında vefat etti.
SAYFA 10
Yağ katarlar kalorisi yükselir
Yeşil soğan, domatesle süslenir
Yiyen, içen semizlenir, beslenir
Kuvvet kaynağıdır bizim içimiz
Yaprak içi deriz bunun adına
Yemek ile doyum olmaz tadına
Boşver elin batırıkla badına 1
Kısır ile çiğ köfteye top attırır içimiz
Kıymalısı yatkın olur damağa
Sarılınca evelikle, yaprağa
Kar gibi ak bir de sıcak lahana
De yenmesin bakam bizim içimiz
Karabiber, kırmızıbiber ekerler
Bir de acı olmuş der, dudak bükerler
Dayanamaz hörül, hörül çekerler
Hem suludur, hem acıdır, hem de tatlı içimiz
Mustafa'nın sofrasının gülüsün
Yemeyenler senin tadın ne bilsin
Dilerim cihanda şanın söylensin
Adı güzel, tadı güzel içimiz
(Divriği’de Mutfak Kültürü adlı kitaptan alınmıştır.
Müjgân Üçer-Fatma Pekşen. Sivas Hizmet Vakfı Yayınları.
2001-Ankara)
ÜCRETSİZDİR

Benzer belgeler

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-50

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-50 gidiyorlar. Babalar, Anneler de bişey diyemiyor. Gidiş o gidiş oluyor... Zengin hemşerilerimizden rica ediyorum. Hastane, okul gibi bağış yapsınlar da bir de istihdam yaratıcı iş yeri de açsınlar. ...

Detaylı

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-5

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-5 attı. Belediye Başkanının bu önerisine toplantıya katılan Bel. Bşk. Aday Adayı Yrd. Doç. Dr. Mustafa Tarakçı’nın dışında hemen bütün üyeler onay verir yönde irade beyanında bulundular. Mustafa Tara...

Detaylı

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-55

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-55 çarşıda fazla zorlanmıyorum. Bu da Divriğinin güzel tarafı. İş hayatı her geçen gün kötüye gidiyor. Çarşamba pazarında da tezgâh açıyorum. Düğünlerde, kınalarda oyuncak satıp ayakta durmaya çalışıy...

Detaylı

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-8

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-8 attı. Belediye Başkanının bu önerisine toplantıya katılan Bel. Bşk. Aday Adayı Yrd. Doç. Dr. Mustafa Tarakçı’nın dışında hemen bütün üyeler onay verir yönde irade beyanında bulundular. Mustafa Tara...

Detaylı

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-31

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-31 Bşk. Aday Adayı Yrd. Doç. Dr. Mustafa Tarakçı’nın dışında hemen bütün üyeler onay verir yönde irade beyanında bulundular. Mustafa Tarakçı; -Mevcut Üye yapısının Divriği’de CHP’ye oy veren bütün seç...

Detaylı

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-6

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-6 Bu beyan bizce çok büyük bir beyandır. İçişler bakanının boyunu aşan bir beyandır. Bu ve benzeri cümleler siyasette belli bir ağırlığı olan Başbakan gibi kişilerin ağzına yakışır. Bu ve benzeri söz...

Detaylı

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-32

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-32 ekonomik tedbir olarak, kışın bu yerlerde yakılan kömür masrafından kurtulmak istendiği ileri sürülmektedir ve bu hastanenin D grubunda kalmaya devam etmesi istenmektedir.

Detaylı

Yeni Divriği gazetesi SAYI

Yeni Divriği gazetesi SAYI -İl Gen Meclis Aday adayı Mehmet Aydın -Gençlik Kolları Bşk. katıldı. Toplantıda; Belediye Başkanı Hakan Gök, yaptığı konuşmada Divriği’de Belediye Başkanlığı aday belirlenmesinde, CHP Üyeleriyle y...

Detaylı

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-42

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-42 Divriği sevdalıları çok mutlu oluruz. Bu konuda Yeni Divriği Gazetesi olarak, başta Belediye Başkanlığı, muhtarlar TOKİ’den ev alacak hemşerilerimiz ve Divriği’deki Divriği Kültür Derneği’ni göreve...

Detaylı

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-23

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-23 vecibelerini yerine getirmeleri için kafidir. Ancak, İleri derecede dini eğitim almak isteyenler için ilave eğitim gereklidir.’’demişlerdir. (1)Zeynep güneş ‘’İmam Hatip Liseleri laiklik ve T.C’’ ,...

Detaylı

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-27(15.05.12)

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-27(15.05.12) kendiliğinden yapması; en geç 1 Haziran’dan itibaren sulama suyunu bahçelerle buluşturması en doğru olanıdır.

Detaylı

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-43

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-43 Bşk. Aday Adayı Yrd. Doç. Dr. Mustafa Tarakçı’nın dışında hemen bütün üyeler onay verir yönde irade beyanında bulundular. Mustafa Tarakçı; -Mevcut Üye yapısının Divriği’de CHP’ye oy veren bütün seç...

Detaylı

haber - DİVRİĞİ GAZETESİ

haber - DİVRİĞİ GAZETESİ Bşk. Aday Adayı Yrd. Doç. Dr. Mustafa Tarakçı’nın dışında hemen bütün üyeler onay verir yönde irade beyanında bulundular. Mustafa Tarakçı; -Mevcut Üye yapısının Divriği’de CHP’ye oy veren bütün seç...

Detaylı