Infovet Nisan 2015

Transkript

Infovet Nisan 2015
AYLIK HAYVAN SAĞLIĞI
SEKTÖRÜ DERGİSİ
NİSAN 2015
Birlikte geleceğe
Sektör pratikleri açısından birçok konunun geniş bir perspektifte ele alınmasını sağlayan çeyrek asırlık
VİSAD deneyimi, Bakanlık ve sektör arasında köprü görevi görmeye devam ediyor.
EDİTÖR
İNFOVET NİSAN SAYI 136
YAYIN TÜRÜ
SÜRELİ YEREL
SAHİBİ
Mat Medya Tanıtım Hizmetleri
Tic. Ltd. Şti.
MEHMET AKTOP
GENEL KOORDİNATÖR
Barış Kolgu
[email protected]
ADRES: İ.KARAOĞLANOĞLU CAD.
YAYINCILAR SOK. NO: 10/4
34418 SEYRANTEPE / İSTANBUL
TEL: 0212 324 50 56
0212 324 50 59
FAX: 0212 324 50 06
www.infovetdergi.com
[email protected]
Genel yayın yönetmeni
Veteriner Hekim Yağmur Ağcaoğlu
[email protected]
Yazı işleri sorumlusu
Veteriner Hekim gizem kutun
[email protected]
KATKIDA BULUNANLAR
Prof. Dr. HAKAN MUĞLALI
ART DİREKTÖR
EBRU DERELİ
[email protected]
GRAFİK TASARIM
EMEL VURAL
[email protected]
SOSYAL MEDYA SORUMLUSU
BANU SAYINÇ
[email protected]
DANIŞMA KURULU
PROF. DR. ŞAKİR DOĞAN TUNCER
PROF. DR. U. TANSEL ŞİRELİ
Prof. DR. AHMET ERGÜN
Prof. Dr. Sezgin Şentürk
PROF. DR. EROL ŞENGÖR
Prof. Dr. Murat Fındık
Prof. Dr. İsmail Bayram
Prof. Dr. Tolga Güvenç
Prof. Dr. Necmettin Ceylan
Prof. Dr. Doğa Temizsoylu
Doç. Dr. Süleyman BacINOĞLU
Yrd. Doç. Dr. Seval Çetİn
DR. SAİT KOCA
SÜLEYMAN ÖZTÜRK
VetERİNER Hekim
YAĞMUR AĞCAOĞLU
Süt kompozisyonunu
etkileyen faktörler
BAKANLIK-VİSAD-SEKTÖR
BULUŞMASINA SEKTÖRDEN GELEN
DESTEK UMUT VAAT EDİCİ
Bakanlık, VİSAD ve sektör paydaşları, veteriner sağlık
ürünleri sektöründeki gelişmeleri, uygulamada yaşanan
sorunları, çözüme yönelik önerileri ve gelecek öngörülerini
görüşmek üzere 19-20 Mart tarihlerinde Antalya’da bir
araya geldi. Geleneksel hale gelen Bakanlık-VİSAD-Sektör
buluşmasına ilgi her zamanki gibi yoğun oldu ve tüm
katılımcılar çeyrek asırdır devam eden VİSAD deneyimi-etkin
iletişimi ve Bakanlık mensuplarının çalışmaları ile mevzuat
değişim sürecinde sektörde yaşanabilecek sıkıntıların
önlenebileceği yönünde ortak bir fikre sahip oldu. Biz de
İnfovet ekibi olarak VİSAD’ın toplantısını siz okuyucularımıza
derinlemesine sunduk.
Bununla da kalmayıp Türk Veteriner Hekimleri Birliği
(TVHB) Merkez Konseyi öncülüğünde, Ankara Üniversitesi
Veteriner Fakültesi’nin katkılarıyla, fakülte öğrenci topluluğu
VetAnka tarafından düzenlenen “VetAnka 2015-Kariyer
Günleri ve Sektörde Buluşma Sempozyumu”na da
dergimizde yer verdik ve her zamanki gibi dünyadan ve
ülkemizden güncel sektörel haberleri, sağlık konularını ve
makaleleri de işledik. Daha birçok bilimsel konu ve kongre ile
hazırladığımız Nisan sayımızı keyifle okumanız dileğiyle.
Detaya dikkat eden
üreticiler, hastalıkları
minimumda tutmanın,
mevsimi göz önünde
bulundurmanın ve
beslenme programlarını
ayarlamanın avantaj
yaratacağını belirtiyorlar.
SAYFA 82
Altlık kalitesi ve
ısıtmanın ayak
sağlığına etkisi
SAYFA 88
Sevgiyle kalın!
Veteriner Hekim Gizem Kutun
RENK AYRIMI ve BASKI
Gezegen Basım San. Ve Tic. Ltd.
Şti. 100 YIL MAHallesi MASSİT
MATBAACILAR SİTESİ 2. CADDE
GEZEGEN BİNASI NO: 202/A
BAĞCILAR/İST Sertifika No: 12002
Dergimizde yayınlanan röportaj ve ilanların
sorumluluğu sahiplerine aittir. Fotoğraflar
izinsiz kullanılamaz. İnfovet Dergisi veteriner
hekimlere ve ecza depolarına yönelik bilimsel
içerikli, mesleki, ücretsiz sektörel bir yayındır.
Yem maliyetlerini
azaltma
stratejileri
SAYFA 96
İNFOVET 02-03
İÇİNDEKİLER
24 > S.enteritidis’in canlı
atenüe aşı ile önlenmesi
68 > Süt kompozisyonunu
etkileyen faktörler
96 > Yem maliyetlerini
azaltma stratejileri
Deneysel S.enteritidis PT
4 enfeksiyonuna karşı
koruyabilme kabiliyeti
bakımından test edilen
S.gallinarum 9R aşılaması ile
enfeksiyonların büyük ölçüde
önüne geçilebilir.
Süt kompozisyonunu
üzerine birçok faktör etkilidir.
Detaya dikat eden üreticiler;
hastalıkları minimumda
tutmayı ve mevsimi göz
önünde bulundurarak
beslenme programlarını
ayarlayarak en avantajlı
durumu yakalamayı
hedeflemektedir.
Yem fiyatlarının düşmesi,
kanatlı hayvan yetiştiriciliğinde
ürün etkinliğinin ve işletme
karlılığının artmasına ön
ayak olmakta; besleme ve
yönetim stratejileri de bu
hedefleri belirlemede bizlere
yardım etmektedir.
30 > Kümes hayvanları
üretiminde biyogüvenlik
SAYFA
68
Prof. Dr. Hakan Muğlalı süt
kompozisyonunu etkileyen
faktörlere ve en yüksek avantajı
elde etmenin yollarına değindi.
Son dönemlerde değişik
ülkelerde Avian Influenza
salgınlarının görülmesi üzerine,
daha önce yayınladığımız
biyogüvenlik tedbirlerini
yeniden hatırlatmak istedik.
Var olan tehditlere karşı
alınması gereken tedbirler
aksatılmadan yürütülmelidir.
34 > Lifleri parçalayan
enzimler ve sindirim
mikroflorasına etkileri
SAYFA
80
Kanatlılar için en hassas
konulardan biri olan barsak
sağlığı üzerine bilinmesi
gereken ipuçları
SAYFA
104
Birçok iskelet sistemi
problemine neden olan
mikotoksinler ve yaşanan
ekonomik kayıplar
İNFOVET 04-05
Yeme eksojen enzim
ilavesi ve bunun barsak
mikroflorasına etkisi, kanatlı
yetiştiriciliğinde üzerinde
halen yoğun araştırmalar
yapılan özel bir ihtisas
alanıdır. Bu makalemizde,
yem maddelerinin içerdiği
lifleri kullanılabilir hale getiren
enzimlere ve performansa
yönelik etkilerine değindik.
78 > Ayak hastalıkları
ve yeni çözümünüz;
KarbioFoot
Hayvanların yürümelerine,
yemlemelerine ve en önemlisi
et ve döl verimlerine olumsuz
etkileri olan ayak ve tırnak
problemlerini, hayvan besleme
konusunda uzman kişilerce
ve yıllara dayanan deneyimler
sonucunda oluşturulan
Karbiofoot karışımı ile
kolaylıkla önleyebilirsiniz.
80 > Kanatlılarda barsak
mikroflorası sağlığı
Kanatlılar için barsak sağlığı
en hassas konudur ve yaş,
bakım koşulları, beslenme
şekilleri ve bakteri yoğunluğu
dengeleri hızlı bir şekilde bozar
ve ekonomik performansı ciddi
şekilde etkiler.
104 > Piliçlerde
mikotoksin ve
iskelet sistemi ilişkisi
Mikotoksinler ile kontamine
yemlerle beslenen piliçlerde
tibial diskondroplazi, raşitizm
ve anormal kemik gelişimi gibi
iskelet sistemi problemleri
açığa çıkmakta; bu durum
büyük ekonomik kayıpları
beraberinde getirmektedir.
114 > Mastititisin
doğru yönetimi için
neler yapılmalıdır?
Memenin kısmen veya
tamamen tahrip olmasına
hatta hayvanların ölümüne
sebebiyet veren mastitis
vakaları, süt veriminin
azalması ve tedavi masrafları
nedeni ile ekonomik yanı da
ağır olan bir hastalıktır.
124 > Başarılı
reprodüksiyon için
beslenme ipuçları
38 > Bakanlık-VİSAD
buluşmasına sektörden
tam destek geldi
88 > Altlık kalitesi
ve alttan ısıtmanın
ayaklara etkisi
Sektör pratikleri açısından
birçok konunun geniş bir
perspektifte ele alınmasını
sağlayan çeyrek asırlık VİSAD
deneyimi, Bakanlık ve veteriner
sağlık ürünleri sektörü
arasında köprü görevi görmeye
devam ediyor.
Etik sebeplerden ve
tüketicilerin arzularından ötürü
altlık kalitesi ve alttan ısıtma
konularına daha fazla önem
verilmesi gerekmektedir. Peki
bu ayak lezyonlarına neler
sebep olabilir ve bu konuyla
ilgili neler yapılabilir?
Yüksek verimle süt
veren ineklerin birçoğu,
gerekli enerji ihtiyaçlarını
karşılayacak miktarda yem
tüketemediklerinden dolayı
laktasyon dönemleri boyunca
negatif enerji dengesi içerisine
girerler ve bu durum ilerideki
reproduktif faaliyetlerini
olumsuz yönde etkiler.
60 > Fasciola
enfestasyonu ve spesifik
klinik belirtileri
94 > AtaFen Aşı Üretim
Tesisi GMP Sertifikası
alma yolunda
136 > İstanbul, dünya
kanatlı sektörünü
ağırlamaya hazırlanıyor
Fasciola türleri koyun ve
keçilerde gebelik oranlarında
düşüşlere ve süt veriminde
azalmaya neden olduğu gibi,
zoonotik karakteri sebebiyle
de 180 milyon insanı risk
altında bırakmaktadır.
GMP Belgesi almak için uzun
süredir hazırlıklarını yoğun bir
şekilde sürdüren ATAFEN Aşı
Üretim Bölümü çalışmalarını
tamamlayarak denetim
için Gıda ve Kontrol Genel
Müdürlüğü’ne başvuru yaptı.
Tavukçuluk ve Teknolojileri
Uluslararası İhtisas Fuarı VIV
TÜRKİYE 2015, 11 Haziran 2015
tarihinde İstanbul Fuar Merkezi
Salon’unda (IFM) yedinci kez
misafirlerini ağırlayacak. Siz de
geç kalmadan yerinizi ayırtın.
NOTLAR
Alltech Rebelation’da
Markalaşma Tartışılacak
Alltech global kanatlı satış
direktörü ve kanatlı sempozyumu başkanı Paulo Rigolin
konu hakkında görüş bildirdi:
“McDonalds’ın AGP ve Chick
Fil-A kullanımını kısıtlama
planıyla beraber, kanatlı
üretiminde bu yeni niş sistemlerin norm haline geldiğini
Sempozyumda, antibiyotiklerin
maliyetinden süpermarket
taleplerini takip etmeye kadar
birçok konu tartışılacak.
görüyoruz. Bu senenin kanatlı
oturumu yalnızca yeni süpermarket taleplerini keşfetmekle
kalmayacak, ayrıca kanatlı
üretimi için performansı
iyileştirmeye ve rekabetin
içinde kalmaya odaklı en son
yenilikleri de tartışacak.
Kanatlı Sempozyumu 18
Mayıs’ta başlıyor. Bu özel
sempozyum; 17-20 Mayıs
arasında, ABD, Lexington’da
gerçekleştirilecek olan, ilham
ve inovasyonu esas alan Alltech Rebelation programının
bir parçasını oluşturacaktır.
Ön konferans etkinlikleri arasında ise; bu sene ikincisi 16
Mayıs tarihinde düzenlenecek
Alltech Kraft Biraları ve Gıda
Festivali, 17 Mayıs tarihinde
Kentucky at çiftlikleri turu, bourbon damıtma tesisleri turları
ve tüm konferans katılımcılarına yönelik uluslararası bir
açılış yemeği bulunmaktadır.
Gelişmekte olan
pazarlarda artan
talebin çiğ süt arzı ile
karşılanamayacağı
vurgulanırken, süt
fazlası olan gelişmiş
pazarların ise düşen
yurtiçi tüketim ile
karşı karşıya kaldıkları
ve ihracat için
rekabete girmeleri
ön görülüyor.
Küresel süt tüketiminin 2024
yılında % 36 artması bekleniyor
Tetra Pak süt konusunda bu
yıl yedincisi hazırlanan süt
raporunu açıkladı. ‘Küresel Süt
Endeksi’nin raporunda, gelecek
10 sene içinde küresel talebin
ilk kez arzın üzerine çıkması ile
doğacak fırsat ve zorlukların
altı çizildi. Süt Endeksi raporuna
göre, gelişmiş ve büyüyen süt
ürünleri pazarlarında yer alan
İNFOVET 08-09
üreticiler, başarıyı sürdürülebilir
kılmak için çeşitli dengeleme
taktiklerine ihtiyaç duyacaklar.
Tetra Pak Süt Endeksi, küresel
süt talebinin gelecek 10 sene
içinde, ağırlıklı olarak Afrika,
Asya ve Latin Amerika’daki
nüfus, refah artışı ve şehirleşme ile beraber % 36 oranında
artacağını öngörüyor.
Tahir S. Yavuz; çok sayıda fotoğrafla desteklediği
sunumun ardından, tekrar görüşebilmek dileğiyle,
fakültedeki sohbet programından ayrıldı.
Tahir Selçuk Yavuz,
istanbul üniversitesi
öğrencileriyle sohbet etti
Tahir S. Yavuz, 20 Mart’ta
fakültenin Çiftlik Hekimliği Kulübü
tarafından organize edilen sohbet toplantısına Prof. Dr. Serdar
Seçkin Arun ve çok sayıda öğrenci katıldı. Yavuz ‘un “Sığırcılık
İşletmelerinde Geleceğin Veteriner Hekimleri” konulu sunumunun ardından aralıksız üç saat
sürdü. Prof. Dr. Serdar Seçkin
Arun, Tahir S. Yavuz’a teşekkür
plaketi vererek, daha sonraki aylarda tekrar gelmesinden büyük
mutluluk duyacaklarını belirtti.
Yavuz’da böyle buluşmalardan
ve sohbetlerden memnuniyet
duyduğunu belirterek, düzenlenen toplantılara katılmak üzere
söz verdi. Öğrencilerin saha ile
ilgili çok sayıdaki sorularını yanıtlayan Yavuz, onlara branşlaşma, uzmanlaşma yönünde adım
atmalarını önerdi. Yavuz; saha
deneyimlerini, gezdiği, gördüğü yerli ve yabancı sığırcılık
işletmelerindeki uygulamaları
paylaşarak doğru ve yanlışlardan örnekler verdi.
NOTLAR
Hindistan, Japonya’ya
kanatlı ihracatı konusunda
oldukça iyimser
HasTavuk, başarılarına
ortak olacak takım
arkadaşları arıyor
Uludağ Üniversitesi Kariyer
Uygulama ve Araştırma
Merkezi’nin düzenlediği sanayi
ve öğrenciyi bir araya getiren
kariyer günleri, bu sene
11-12 Mart tarihlerinde Mete
Cengiz Kongre Merkezi’nde
gerçekleştirildi. 2 gün süren
etkinlikte öğrenciler farklı
sektörleri tanıma imkânı
bulurken, insan kaynakları
yetkililerine kariyer yolunda
sorularını sorma imkanı
yakaladılar. Hastavuk İnsan
Kaynakları, Uludağ Üniversitesi
öğrencileriyle buluşmak için
Kariyer Günleri’nde stand
kurarak yerini aldı. Öğrencilerin
iş ve staj başvuruları için
kurulan standda, işe alım
yöntemleri ve staj programları
hakkında öğrencilere
bilgilendirmeler yapıldı.
Yoğun ilginin üzerine, Uludağ
Üniversitesi Rektörü Prof. Dr.
Kamil Dilek ve Kariyer Uygulama
ve Araştırma Merkezi Müdürü
Doç. Dr. Kurtuluş Kaymaz’ın
gerçekleştirdiği stand ziyareti
şirket yetkililerini memnun etti.
2013 yılında gerçekleştirdikleri
yatırımlar ile başarılarına
ortak edecekleri takım
arkadaşları aradıklarını
söyleyen HasTavuk yetkilileri,
her geçen gün büyüyen,
gelişen yapıları ve staj
programları hakkında Uludağ
Üniversitesi Rektörü Prof. Dr.
Kamil Dilek’e bilgiler verdiler.
CÜNEYT SEÇKİN, BÖLGE
MÜDÜRLÜĞÜ GÖREVİNE ATANDI
Global şirket
organizasyonlarında
bir takım değişikliğe
giden Ceva Hayvan
Sağlığı A.Ş.’den Cüneyt
Seçkin, Türkiye, Ukrayna,
Belarus, Kafkaslar, Orta
Asya Bölge Müdürlüğü
görevine atandı.
İNFOVET 10-11
Economic Times of India’nın
haberine göre Hindistan kanatlı
hayvan ürünlerini genel olarak
Almanya, Endonezya, Suudi
Arabistan ve Afganistan’a ihraç
ediyor. Yumurta tozu gibi yan
ürünlerde de küçük adetlerle
Japonya gibi ülkelere ihracat
gerçekleştiriyor. Japonya, yıllık
kanatlı hayvan tüketimi olan
2.21 milyon ton ürünün, yaklaşık
üçte biri olan 880.000 tonunu
Çin, Brezilya, Tayland, Filipinler
ve Amerika gibi ülkelerden ithal
etmektedir. Hindistan, dünyanın önde gelen kanatlı hayvan
ürünleri ithalatçı ülkelerinden
olan Japonya’dan da yüklü siparişler alıp ihracatında önemli
artışlar sağlamayı amaçlamaktadır. Hindistan’ın kanatlı
hayvan etinde 31 Mart 2014
tarihi itibariyle yıllık ihracatı 5.6
milyar Hindistan Rupisi ihracat
rakamına ulaşırken ülkenin
toplam üretiminin yaklaşık
olarak parasal değeri 90 milyar
Hindistan Rupisi değerindedir.
Kuzey Irak, beyaz ete
koyduğu ek vergiyi kaldırdı
Kuzey Irak yönetiminin Habur’dan ithalatta piliç etine ton başına 290
dolar ve yumurtaya tır başına 4 bin dolar ek vergi uygulamasıyla
başlayan kriz aşıldı. BESD-BİR Başkanı Sait Koca, “Vergi kalkmasaydı
bunun yarısını bile gerçekleştiremezdik” dedi. Geçtiğimiz ay Kuzey
Irak Yönetimi tarafında Habur Sınır Kapısı’nda piliç eti ihracatına ton
başı 290 dolar ve yumurta ihracatına da tır başına 4 bin dolar olarak
getirilen ilave vergi uygulaması sona erdi. Irak pazarında, şubat
ayının son haftasında Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi tarafından
Habur Sınır Kapısı’nda ilave bir vergi uygulaması getirilmişti.
NOTLAR
Güney Kore - Avustralya
ithalat sorunu çözülüyor
Güney Kore, 2013’te yaşanan kuş gribi salgınından
sonra Avustralya’ya uyguladığı kanatlı ithalat yasağı
kararını kaldırmak için son onayları bekliyor. Tarım Bakanlığı düzenlemeleri ile ithalatlar şubat ayında tekrar
başlayacak. Tarim Bakanlığı, Avustralya’da ilave vakalar
yaşanmadığı için, bu ülkeden kanatlı hayvan ürünleri ve
kümes hayvanlarının ithalatına izin verdiklerini açıkladı.
Ambalajsız tavuk
satışına yasak geliyor
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın, Türk
Gıda Kodeksi Et ve Et
Ürünleri Tebliği’nde değişiklik yapılmasına dair
tebliği, Resmi Gazete’de
yayımlandı. Buna göre
perakende işletmelerde
dökme çiğ kanatlı et
satışı yapılamayacak.
Bu ürünler sadece
hazır ambalajlı olarak
satışa sunulabilecek.
Tebliğde ayrıca besinlerin tuz oranlarıyla
ilgili düzenleme de yer
aldı. Buna göre kıyma
kavurmada tuz oranı en
fazla % 3 olacak. Hazır
yemek, tabildot yemek
ve mezelerin üretiminde kullanılan çiğ et,
kıyma, kanatlı kıyma
ve et ürünler tebliğe
uygun olacak. Çiğ et ve
sakatat birbiriyle temas
etmeyecek şekilde ko-
İNFOVET 12-13
runarak sevk edilecek
ve satışa sunulanacak.
Mekanik olarak ayrılmış et ürünlerinin, yurtiçinde onaylı işletmeler
arası sevkiyatına ihracat yapılması şartıyla
izin verilecek. Perakende işletmelerde kıyma,
hazırlanmış kırmızı et
ve kanatlı et karışımlarının üretimi yapılamayacak ancak tüketici
talebi üzerine anında
kıyma ve et karışımları hazırlanabilecek.
Perakende işletmelerde ısıl işlem görmüş
sucuk, pastırma, sosis,
salam gibi et ürünlerini
üretimi yasaklanacak.
Etiketlerde üzerinde “%
100 dana eti / göğüs
eti” gibi ifadeler kullanılamayacak. Tebliğ,
mart ayının ortasında
yürürlüğe girecek.
Amerika’da beşeri antimikrobiyellere
düzenlemeler geliyor
Amerika’da veteriner işlerinde yapılacak
yeni düzenlemelerden, iki yıl içerisinde
piyasada satılan ve hayvan tedavisinde kullanılan antimikrobiyellerin %57’si
etkilenecek. Amerikan Veterinerlik Sağlık
Örgütü Bülteni (JAVMA) yazarlarından
Greg Cima’ya göre, insan ilacı olup, çiftlik
hayvanlarında kullanılan antimikrobiyellerin satışının çok küçük bir bölümünde veteriner hekim imzasına ihtiyaç
duyuluyor ancak iki yıl sonra çok az kısmı
veteriner hekim imzası olmadan satılabilecek. Beslenme ve ilaç Birliği’nin (FDA)
raporuna göre, Amerika’da insanlarda ve
gıda olarak kullanılan hayvanlarda kulla-
nılan 20 milyon Pound’luk ilacın % 97’si
şu anda veteriner hekim onayı olmadan
satın alınabilmekte. İki yıl içerisinde
beslenme ve sularda kullanılan antimikrobiyeller de -total hacmin % 94’ü olan
18,4 milyon Pound’luk kısmında- veteriner hekim gözetimi zorunlu olacak. FDA
şimdiden 26 ilaç üretim şirketi ile 2016
Aralık ayında geçerli olmak üzere anlaşma sağlamıştır. Amerika Veteriner İlaçları
Birliği’nden Dr. Joni Scheftel birliklerinin,
Beslenme ve İlaç Birliği’nin kararlarını
desteklediğini belirterek, gıda olarak kullanılan hayvanlarda veteriner gözetiminin
artmasının yararlı olacağını söylüyor.
NOTLAR
Gıda kaynaklı
salgınlarda
değişkenlikler
Kanada‘da et endüstrisi
gıda işleme sektörünün
en büyük bileşeni
olduğu sayısal verilerle
belirtilmiştir.
Kanada’da et üretimi ve istihdam üzerine
Devlet gelir kayıtlarına göre
23,6 milyar dolarlık cironun,
4,5 milyar doları ihracat, et
paketleme, işleme ve verme
Kanada hayvancılık ve et sektörünün en önemli birleşenlerini oluşturmaktadır.
Büyük kent merkezlerine
yakın ya da onların içinde
bulunan et paketleme ve
işleyicileri daha az kalabalık
bulunan kırsal çevrelere doğru göç etmektedir.
Et tesisleri için geniş
yetenekleri ve kabiliyetleri
olan, gıda güvenliği uzmanı,
elektrikçi, tesisatçı, teknoloji
uzmanı, pazarlama ve satış
temsilcileri ve insan kaynakları uzmanı gibi özellikleri olan
çalışanlar olmalıdır.
Şu anda ülkede hızlıca
kötüye giden ülkenin genişlemesinden dolayı oluşan
kıtlık, ülke çapında, kasaplar,
et kesiciler ve emekçilerin
Kanadalı hayvan üreticileri,
et paketleme ve işlemciler,
işçiler, tüketiciler, ihracatçılar ve kırsal toplulukların
çıkarlarını tehdit ediyor. Bir et
fabrikasında üretim hattında yetenekli ve bilgili işçiler
olmalıdır, yeteneklerinin yanı
sıra özel beceri gerektiren
(örneğin; manuel bıçak, güç
değirmenleri, şerit testere,
dilimleme makineleri güvenli
ve hassas kullanımı), özel
bilgi, sınıf öğrenme kombinasyonu, hayvan refahı,
gıda güvenliği, kas özellikleri,
karkas anatomisi gibi verileri
değerlendirme yeteneğine
sahip olmalılardır. Fiziksel
olarak da uzun süre ayakta
durabilme sıcak ve soğukta
çalışabilme gibi yatkınlıkları
ve istekleri olmalıdır.
Aynı anda farklı iki kategoride olan kasaplar ve et
kesicileri için istihdam sağlaması gerekmektedir. Gıda
işletmelerinde endüstriyel
üretim, perakende satış, toptan alıcılar, et üretimi içinde
kasaplar ve et kesicilerine ayrı
anlamda ihtiyaç duyulmaktadır. Kanada‘da üretimle ilgili
bu toptan ve perakende satış
ile ilgili birimler oluşturma ve
işçiler yetiştirme yönünde
çalışmalar yapılacaktır.
Almanya’da kanatlı
üretimine genel bakış
Almanya’nın kanatlı endüstrisini 34 milyon
yumurtacı tavuk, 60 milyon broyler ve 11 milyon
hindi oluşturmaktadır. Yalnızca melez ırklar ticari
yumurta ve et üretimi için üretilmektedir. Ana stok
yalnızca dünya çapında birkaç özel yetiştirme birimi
tarafından saklanır. Yumurtaların ve bir günlük yaştaki
civcivlerin nakledilmesi hava yoluyla mümkün olmaktadır. Almanya’da üretilen yumurtacılar 50 yılı aşkın süredir
dünya çapına sevk edilmektedir. Ürünlerin değişkenliği
uluslararası pazarlara ve değişik üretim sistemlerine
bağlı olmaktadır. Yine uluslararası broyler ve hindi eti üretimi yetiştirme birimleri de Almanya’da bulunmaktadır.
İNFOVET 14-15
Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi (EFSA)’nin yeni raporuna göre
Avrupa’da salmonella vakalarında
azalma olurken, listeriosis olgularında
artış gözleniyor. Campylobacter’in
neden olduğu hastalık vakalarının
sayısı ise incelenen verilere göre
kontrol altına alınıyor. Listeriosis
vakalarında ve E.coli’den kaynaklanan enfeksiyonların sayılarında
artışların olduğu ancak salmonelloz
ve yersiniosis olgularında azalmalar
olduğu belirtilirken, Avrupa Birliği
Özeti Raporu’na göre 2013 yılında
salgınların esas kaynaklarının gıda
yönlü olduğu vurgulandı.
Marta Hugas, Campylobacter
vakalarının sabit kalması, salmonella
vakalarının da azalmış olmasının
mutlu edici bir tablo olduğunu dile
getirirken bunun yanında listeriosis
ve VTEC vakalarında izlenen artışların
göz önünde bulundurularak herhangi
bir rahatlama yaşanmaması gerektiğini unutmamalıyız dedi. 2013 yılında
AB’de gıda kaynaklı salgın hastalık vakalarının toplam 5196 adet olduğunuda ekledi. Yapılan testler değiştirilerek
daha güvenilir testler yapılmasına karar verildi. 2014-2015 yılı raporlarında
daha az gıda kaynaklı salgın vakalarla
karşılaşılması hedefleniyor.
Campylobacter’in
neden olduğu hastalık
vakalarının sayısı ise
incelenen verilere göre
kontrol altına alınıyor.
NOTLAR
İhracattaki belirsizlik kanatlı
endüstrisine olan güveni düşürdü
İngiliz Kanatlı
Hayvan
Birliği’nin son
araştırmasına
göre,
ihracatta
düşüş
yaşandı.
İngiliz kanatlı hayvan sektörüne
olan güvende düşüş yaşanıyor.
Katılımcıların % 15.4’ü altı ay
öncesine göre daha az güvende
hissettiklerini belirtirken, % 23’ü
ise endişe duyduğunu belirtmesine karşın güven seviyelerinde
değişme olmadığını belirtti. Son
araştırmada, katılımcıların %
46’sı satışlarda artış yaşadığını
belirtirken, % 23’ü ise ihracattaki
düşüş sebebiyle satışlarında
azalma olduğunu söyledi. Üçte
birinden biraz fazla olarak %
38.5’i ise nitelikli personel bulmakta zorlandığını ifade etti.
Katılımcılar sektörün öncelik
vermesi gereken 5 konuyu da şu
şekilde belirledi;
1. Kampilobakterlerin varlığını
azaltma olması
2. İngiliz kanatlı hayvan endüstrisinin itibarının geliştirilmesi
ve ekonomik, sosyal katkıları
hakkında farkındalık yaratmak
3. Yasaların getirdiği zorlukların
minimize edilmesi
4. Ticarete olan teşviklerin yeterince sağlanması
5. AB et gözetim tebliğindeki
değişiklere uyum sağlama
HasTavuk 1,5 yılda en
başarılı ihracatçı oldu
Balıkesir Ekonomi Ödülleri
töreni 15 Mart günü
Balıkesir Balkonuk Center’de
gerçekleştirildi. Tören saat
10.30’da Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan’ın
da bulunduğu kahvaltıyla
başladı. Ardından yapılan
törenle, Balıkesir Bölgesi’nde
ekonomiye değer katan, en
başarılı ihracatçı firmalar
ödüllendirildi. HasTavuk,
1972 yılında kurulmuş ve
sektörün civciv ihtiyacını
karşılayan bir firma olarak
faaliyetine ilave 1,5 yıl önce
başladığı gıda sektöründe
yakaladığı başarıyla Balıkesir
bölgesinin en başarılı
ihracatçılarından biri oldu.
Hastavuk Yönetim Kurulu
Üyesi Müjdat Sezer ve Genel
Müdür Şahin Aydemir’in
katıldığı törende ihracat
ödülünü Müjdat Sezer teslim
aldı. Tören sonunda yaptığı
konuşmayla Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan,
törene damgasını vurdu.
Erdoğan, Balıkesir
ekonomisine katkı sağlayan
ve programda ödül almaya
hak kazanan işadamları ve
kuruluşların temsilcilerine
ödül takdiminin ardından,
konuşmasını sonlandırdı.
Kazakistan, Rusya’dan kanatlı hayvan ithalatını sınırlandırıyor
Kazakistan Tarım Bakanı Aslyzhan Mamytbekov ülkenin Kanatlı Hayvan Üreticileri Birliği toplantısında yaptığı
konuşmada, ülkeye düşük kaliteli et ithalatını önlemek
için çeşitli yöntemler üzerinde durduklarını açıkladı. Bu
da Rusya’dan ithalatların sınırlanacağı anlamına geliyor.
Mamytbekov’a göre Rus Rublesi’ndeki dalgalanmadan
dolayı yerli üreticiler zorlanmakta ve bu da Rus ürün fiyatlarını daha rekabetçi hale getirmekte. Mamytbekov ayrıca,
komşu ülkelerin Kazakistan yerli üreticilerinin rekabet
edemeyeceği uygun fiyatta et üretimi gerçekleştirdiklerini
belirtti. Mamytbekov bu bağlamda, etik rekabet kurallarını
ihlal eden ve Rusya, Kazakistan, Beyaz Rusya ve Azerbaycan arasındaki Gümrük Birliği kurallarına aykırı ithalatları
durdurmaya karar verdiklerini çünkü bu kapsama giren
teknik düzenlemeler ile hijyen normlarına uymayan bir çok
ithalatın gerçekleştiğini açıkladı.
İNFOVET 16-17
NOTLAR
Dolardaki artışlar hayvancılık sektörünü de etkiliyor
Karkas etin kilo fiyatı ocak ayında yerli üründe 21 lira iken, mart ayında 22.50 liraya yükseldi.
Buna göre bir önceki yıl 17.50 olan karkas et fiyatı % 28.54 arttı. Ocak ayında kıymanın kilo fiyatı 32, kuşbaşı etin fiyatı 36, bonfile etin fiyatı ise 48 liraydı. Ancak Mart ayında 34, kuşbaşı
etin fiyatı 36, bonfilenin fiyatı ise 50 lira oldu. Bir önceki yılın aynı döneminde kilosu 25 lira
olan kıyma % 28 artışla 32 liraya yükseldi. Aynı dönemde kilosu 27 lira olan kuşbaşı et % 33
arttı. Mart 2014’de kilosu 39 lira olan bonfile etin fiyatı ise % 28 arttı. Türkiye Ziraatçılar Derneği Genel Başkanı İbrahim Yetkin, artışın nedeni olarak yükselen yem fiyatlarını gösterdi
ve şöyle devam etti: “Normal koşullarda son dönemde büyükbaş hayvan
fiyatlarının yükseldiğini biliyoruz. Bu, yem fiyatlarındaki artıştan dolayı
kaynaklanıyor. Koyun etinde sıkıntı görünmüyor.”
“Yılın Yem Üreticisi” Ödülü, Proyem markası ile Matlı A.Ş.’ye verildi.
Matlı’nın kalitesi
bir kez daha tescillendi
Bilim insanları kanatlı
rasyonlarındaki pektin
ve selülozu araştırıyor
Illinois Üniversitesi araştırmacıları diyet bileşenlerinin
tavukların barsak sağlığı ve hastalık direncini nasıl
etkilediğini araştırdılar. Araştırmacılar civcivleri saflaştırılmış selüloz, pektin veya silis kumu (kontrol) içeren
diyetlerle beslediler ve diyete % 7 pektin ilave edildiğinde canlı ağırlık artışı ve yemden yararlanmanın azaldığını tespit ettiler. Pektin sindirim sisteminde viskoz bir
ortam yaratarak, kuşların yemdeki besin maddelerine
ulaşım yeteneğini olumsuz yönde etkiler ve büyüme
performansını azaltır. % 7 saflaştırılmış selüloz ile beslemenin herhangi bir besinsel faydası olmamıştır.
İNFOVET 18-19
Matlı Yem, Avrasya Tüketicileri Koruma Derneği (ATÜKDER)
tarafından düzenlenen ‘Avrasya
Kalite Ödül Töreni’ kapsamında
hayvan yemi üreticileri kategorisinde kalite ödülüne lâyık görüldü.
ATÜKDER tarafından tüketicilerin
güven değerlerinden yola çıkılarak
gerçekleştirilen ödül törenine
birçok ünlü firma ve sanatçı katıldı.
Dernek tarafından, her yıl tüketici
memnuniyeti araştırılarak akılda
kalan marka, tüketiciye sağladığı
güven ve kalite ile sektöründe
öne çıkan firmaları değerlendirdiği
törende, Matlı Yem ‘Yılın Yem Üreticisi’ unvanıyla 2015 Tüketici Kalite
Ödülü’ne layık görüldü. Ödülü, Matlı
Yem adına Pazarlama Direktörü
Yasemin Eren aldı.
İstanbul Armonipark’ta düzenlenen
törende Matlı Yem’in ödülünü
Avrasya Tüketicileri Koruma
Derneği Başkanı Osman Doğan
verirken Matlı Yem’in başarılarının devamını diledi. Matlı Yem’in
ATÜKDER tarafından ödüllendirilmesinden mutlu olduklarını
belirten Matlı A.Ş. Yönetim Kurulu
Başkanı Özer Matlı, “Türkiye’nin
207. büyük firması ve en büyük
yem üreticilerinden birisi olarak,
bu yıl ilk kez hayvan yemi üreticileri kategorisinin ilave edildiği
törende ödüle layık görülmüş
olmak bizim için memnuniyet veren bir durum. ‘Yılın Yem Üreticisi’
ödülünü Proyem’e layık gördükleri
için Avrasya Tüketicileri Koruma
Derneği’ne ve emeği geçen çalışanlarımız ile birlikte tüm yetiştiricilerimize teşekkür ederiz” dedi.
NOTLAR
Et ve Süt Kurumu Genel Müdürü Kasım Piral, Denizli et
kombinasının bölgeye katkı sağlayacağını söyledi.
Et ve Süt Kurumu Denizli Et Kombinası hizmete açıldı
Et ve Süt Kurumu Denizli Et Kombinası 14 Mart Cumartesi günü
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Mehmet Mehdi Eker ile Ekonomi
Bakanı Nihat Zeybekçi’nin katılımı ile hizmete açıldı.
Et ve Süt Kurumu Genel Müdürü
Kasım Piral yaptığı açıklamada,
Denizli Et Kombinasının bölge
hayvancılığına önemli katkı
sağlayacağını ve Ege Bölgesi’nin
modern bir tesise kavuşacağını
söyledi. Genel Müdür Piral, “63
yıllık köklü bir tecrübeye sahip
Et ve Süt Kurumu hayvancılık
sektöründe öncü olmaya devam
ediyor. Kombinalarımızda gerçekleştirdiğimiz modernizasyon
İspanya tavuk eti üretimindeki
çöküş alarm veriyor
İspanya’da piliç üretiminde aralık
ayında başlayan düşüşler 2015’in
ilk 3 ayında da devam etti. Avrupa
Birliği verilerine göre AB 12 ay
öncesine göre % 35 oranında daha
az piliç üretimi sağladı. Düşüş aralık
ayındaki % 25 ve ocak ayındaki % 8
düşüşe ilave olarak yaşandı. Nihai
satış fiyatları kg başına 2.15-2.18
İNFOVET 20-21
Euro seviyesinde kalırken, Tarım,
Gıda ve Çevre Bakanlığı verilerine
göre üretim maliyetleri kg başına
2.70 Euro seviyelerinde oluştu.
Bu veriler ışığında tavuk etindeki
düşük marj birçok şirketi Almanya
veya Hollanda ya da Rusya gibi
hedeflere kuluçkalık yumurta
ihracatı için yöneltti.
yatırımları ile sektöre örnek teşkil
edecek işletmeler kuruyoruz.
Denizli Kombinası’nın sektörümüz ve besicilerimiz için hayırlı
olmasını diliyorum.” dedi.
Günlük 150 büyükbaş, 250 küçükbaş canlı kesim kapasitesine
sahip, parçalama, hızlı soğutma, paketleme ve depolama
bölümlerinden oluşan Denizli Et
Kombinası Ege Bölgesi’nde başta
Denizli olmak üzere Aydın, İzmir,
Muğla, Manisa, Uşak, Afyon,
Isparta, Burdur ve Antalya illerine hizmet verecek. 24 bin 178
metrekare açık alana sahip olan
kombinanın yatırım bedeli ise
yaklaşık 22.5 milyon Türk Lirası.
İsrail’den 5 yeni Newcastle
salgını haberi geldi
8 Mart tarihinden bu yana ülkenin kuzeyindeki ticari kanatlı
sürülerinde beş yeni Newcastle Hastalığı salgını bildirildi.
Veteriner otoritelerinin 8-16 Mart tarihleri arasını kapsayan
ve bu beş salgının ayrıntılarını kapsayan bir takip raporunu
Dünya Sağlık Örgütü’ne (OIE) gönderdi. Dört adet salgın vakası
haberi çiftlik içinden, biri ise açık alanda beslenen yumurtacı
kümes tavuklarından geldi. Bu çiftliklerin Hadarom, Hazafon,
Hamerkaz ve Yerushalayim’de bulunan ticari çiftlikler, broyler
ve yumurtacı çiflikleri ile hindiler olduğu bildirildi. Toplamda
202,213 kanatlının bulunduğu çiftliklerde, 5,707 kanatlı öldü,
196,506 kanatlı ise itlaf edildi.
NOTLAR
İnterhas,
hekim
adaylarıyla
buluştu
Türk Veteriner Hekimleri Birliği Merkez Konseyi
öncülüğünde ve Ankara Üniversitesi Veteriner
Fakültesi’nin katkılarıyla, fakülte öğrenci
topluluğu VetAnka tarafından “VetAnka
2015 - Kariyer Günleri ve Sektörle Buluşma
Sempozyumu” gerçekleştirildi.
A
nkara Üniversitesi
Veteriner Fakültesi’nde
25-28 Mart tarihleri
arasında gerçekleştirilen ”VetAnka 2015 – Kariyer
Günleri ve Sektörle Buluşma
Sempozyumu’’na platin sponsor
olarak katkıda bulunan İnterhas
Hayvan Sağlığı, üç gün süren
sempozyumda, gerek seminer sunumları gerekse tanıtım
standları ile genç veteriner
hekim adaylarına, üstün özellikli İnterhas ürünlerinin tanıtımı
yapıldı. Sempozyumda İnterhas
A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Dr.
Tamercan Morkoç’un, genç veteriner hekimlere hitaben yaptığı
İNFOVET 22-23
‘’Veteriner Hekimlik Mesleğini,
Mesleki Bilinç Farkındalığı ile İcra
Etmek” konulu sunum, katılımcıların büyük beğenisini kazandı.
Birbirinden önemli ürünler
tanıtıldı
Sempozyumun ikinci gününde öğrencilere İnterhas
Hayvan Sağlığı ürünlerini tanıtan
İnterhas A.Ş. Pazarlama Müdürü
Gürcan Öner ise; buzağılara
doğduğu gün yapılabilen dünyadaki nadir aşılardan biri olan,
hem koruyucu hem de tedavi
edici özelliği olan ve koruyucu
dozu aynı olup gebe hayvanlarda güvenle kullanılabilen,
uygulamadan sonra da hayvan
vücudunda yıl bağışıklık sağlayan Gold Standart trikofitozis
aşısı Trichoben’i; gebe ineklere
ve gebe düvelere uygulandıktan
sonra kolostrum ile rotavirus,
coronavirus ve Enteropatojenik
E.Coli’nin neden olduğu ishallere
karşı yeni doğan buzağıları etkin
bir şekilde koruyan Kolibin RC
Neo’nu; bir doz ile ketozisi tedavi
eden, her doğum sonrası bir doz
ile annenin toparlanma sürecinin
hızlandıran, yüksek enerji verici,
analjezik, antipiretik, antienflamatuar, detoksifiye edici, karaciğer koruyucu, spazmolitik, tonik,
kardiyovasküler uyarıcı, metabolizma düzenleyici, stabilize edici
Novacoc’u; Bovine Respiratory
Syncticial Virüs, Parainfluenza 3
Virüs, Bovine Diarheae Virus ve
Manheima haemolytica’nın neden olduğu solunum hastalıklarına karşı koruma sağlayan Bıobos
Respi 4’ü; hayvanların östrusa
gelmesini ve sürü senkronizasyonunu etkin şekilde sağlayan
güvenli prostaglandin Estropur’u;
İnterhas Hayvan Sağlığı, genç veteriner
hekim adaylarına, üstün özellikli
İnterhas ürünlerinin tanıtımını yaptı.
hem bir tonluk bir boğaya hem
de minik bir tavşana aynı dozlarda etki eden, doku kültürü aşısı
Biocan R)’i; atları dört yıl, diğer
hayvanları da iki yıl koruyan
Cloteid 4’ü; yılda tek doz uygulama ile hayvanların Selenyum
ihtiyacını 12 ay boyunca güvenli
bir şekilde karşılayan Bvp BaSelenat’ı ve bakır zehirlenmesine
yol açmayan ve 90 gün etkili Bvp
Copper+Vit.B12’yi ve tarantula
mucizesi Theranekron D6’nın ana
etkilerini ve kullanım alanlarını
öğrencilere detaylı bir şekilde aktardı. Sempozyuma yurdun dört
bir yanındaki veteriner fakültelerinden iştirak eden öğrencilerden
gelen yoğun talep ve istekler
üzerine İnterhas Hayvan Sağlığı
yetkilileri, yurt genelindeki diğer
veteriner fakültelerinde de benzer seminerler düzenleyeceklerinin müjdesini verdiler.
AŞI KÖŞESİ
Yumurtlayan
tavuklarda
Salmonella
enteritidis
faj tip 4’e
karşı
bağışıklık
oluşturmak
için iki canlı
atenüe aşının
kullanılması
İnsanlarda, Salmonella enteritidis’in etkili olduğu düşünülen gıda zehirlenmelerinin çoğu, faj tip 4
suşlardan kaynaklanmaktadır. Deneysel S.enteritidis PT4 enfeksiyonuna karşı koruyabilme kabiliyeti
bakımından test edilen S.gallinarum 9R aşılaması ile enfeksiyonlar büyük ölçüde önlenebilir.
ÖZET
24 haftalık yumurtlayan tavuklara, bir S.enteritidis faj tip 4
rough suşunun, aroA insersiyon
mutantı veya Salmonella gallinarum 9R aşısının streptomisine
dirençli mutantları ile, 2 hafta
arayla, iki kez aşılama yapılmıştır.
9R suşu kas içi yoldan rough,
İNFOVET 26-27
aroA mutantı ise hem kas içi
hem de oral yoldan verilmiştir.
İkinci aşılamadan iki hafta sonra,
aşılı ve aşısız hayvanlardan oluşan kontrol grubuna, tamamen
virülan bir faj tip 4 suşunun nalidiksit aside dirençli bir mutantıyla eprüvasyon uygulanmıştır.
Eprüvasyondan 3 hafta sonra
tam kapsamlı post-mortem incelemeler yapılmıştır. 9R suşuyla
aşılama sonucunda, ovaryumlar
dahil olmak üzere birçok organdan eprüvasyon suşu izolasyonlarının sayısında belirgin bir
azalma olmuştur. Bunun aksine,
rough aroA mutantıyla aşılama
sonucunda ise, ovaryumlardan
izolasyon oranında pek değişiklik görülmezken, karaciğer ve
dalaktan izolasyonlarda ise az
miktarda azalma olmuştur.
GİRİŞ
İnsanlarda, Salmonella
enteritidis’in etkili olduğu
düşünülen gıda zehirlenmesi
www.gunesliasi.com.tr
salgınların çoğu, kümes hayvanlarından kaynaklanmaktadır ve
faj tip 4 (PT4) suşlar nedeniyle
görülmektedir. Karkas kontaminasyonu ve organizmanın
insan besin zincirine girmesiyle
sonuçlanan fekal eksresyonun
yanı sıra (Rampling ve ark.), PT4
suşlar, genç et tavukları için de
yüksek seviyede virülan olup, bu
durum etçi tavuklarda sahada
görülen hastalıklarla (Lister,
O’Brien) ve deneylerle ortaya koyulmaktadır (Barrow). PT4 suşlar,
ayrıca yumurtacı sürülerden de
izole edilebilmektedir (Hopper ve
Mawer) ve yumurtaların ya da
yumurta içeren diğer besinlerin
tüketilmesiyle ilişkilendirilen gıda
zehirlenmesi vakaları (Coyle ve
ark; Paul ve Batchelor,) bildirilmektedir. Bu yazarların çoğu ve
diğerleri (Bygrave ve Gallagher),
yumurta kontaminasyonunun
büyük bir kısmının S.enteritidis‘in
ovaryumda lokalize olmasından
kaynaklandığını düşünmektedir. Bu serotipin suşlarının, bu
organda lokalize olabileceği iyi
bilinmektedir.
Salmonelloza karşı canlı,
atenüe aşıların, mortalitenin ve
bakteri eksresyonunun sınırlandırılmasında ölü bakterilerden
daha etkili olduğu defalarca
gösterilmiştir (Smith,Collins
ve Carter,Robertsson ve ark.,
Barrow). Kümes hayvanlarında
kanatlı tifosu, Smith tarafından
geliştirilen canlı, rough bir aşı
olan S.gallinarum 9R ile aşılama
yapılarak büyük ölçüde önlenebilmektedir. Nitekim, bu aşı,
yumurtacı tavukları, yukarıda
açıklanan enfeksiyon modeli kullanılarak gerçekleştirilen deneysel
S.enteritidis PT4 enfeksiyonuna
karşı koruyabilme kabiliyeti bakımından test edilmiştir (Barrow).
MATERYAL VE YÖNTEMLER
Tavuklar
Yerel bir üreticiden, ticari
amaçla yetiştirilmiş, yumurtlama
dönemine bir kaç hafta kalmış, 16
haftalık tavuklar alınmıştır. Hayvanlar, ayrı ayrı kafeslere alınarak,
yumurtacı tavuklara yönelik pelet
yem ve su, tüketebildikleri kadar
Ovaryum
enfeksiyonlarından
kaynaklanan gıda
zehirlenmeleri 9R
aşısı ile önlenebilir.
(adlibitum) verilmiştir. Hayvanlar
geldiğinde ve deney başlamadan
hemen önce, Salmonella testi için
tavukların her birinden kloakal
svap örnekleri alınarak, selenit
sıvı besiyerinde, 18 saat boyunca
37°C’de ayrı ayrı kültürleme
yapıldıktan sonra, brilliant green
agar ve dezoksikolat agar üzerine
inoküle edilmiştir. Ayrıca tavuklardan kan örnekleri alınarak, elde
edilen serumlar ELISA analizine
tabi tutulmuştur.
Bakteriyel suşlar
Aşının geliştirilmesinde kullanılan P125109 ve eprüvasyon suşu
olarak kullanılan PI25589 olmak
üzere, iki adet S.enteritidis faj tip
4 suş kullanılmıştır. Salmonella
gallinarum 9R, ilk olarak Smith
tarafından geliştirilmiş olan aşı
suşudur (1956). Bakteri suşları,
yukarıda açıklanan şekilde saklanmış ve besleyici sıvı besiyerinde kültürleme yapılmıştır.
Deney planı
24 haftalıkken 60 tavuk üç
eşit gruba ayrılmış ve gruplardan biri aşılama yapılmayan
kontrol grubu olarak bırakılmıştır.
Diğer iki gruba, 2 hafta arayla
iki kez aşılama yapılmıştır. Bu
gruplardan birinde, tavuklara,
0.1 ml sıvı besiyeri içerisinde 108
cfu titrede, 9R Spcr adı verilen,
S.gallinarum 9R aşısının spekti-
nomisine dirençli mutantı kas
içi yoldan inoküle edilmiştir. Her
iki seferde de, diğer gruptaki
tavuklara, S.ent R aroA Spcr adı
verilen, rough S.enteritidis aroA
mutantı P1251092’in spesktinomisine dirençli bir mutantı, kas
içi yoldan 108 cfu titrede 0.1 ml
ve oral yoldan 3 x 108 cfu titrede
0.3 ml olmak üzere inoküle edilmiştir. Son aşılamadan iki hafta
sonra, deneyde kullanılan tüm
tavuklardan kan örneği alındıktan sonra, hayvanlar, 0.5 ml sıvı
besiyeri içerisinde 5 x 108 cfu
titrede S.enteritidis P125589 Nalr
ile oral yoldan eprüve edilmiştir.
Tavuklar eprüvasyondan 3 hafta sonra, haftalık aralıklar şeklinde
itlaf edilmiştir. Tavuğun karın bölgesi endüstriyel alkole batırıldıktan
sonra, karkas açılarak, ovaryum,
9R SPCr ile
aşılanan
tavuklarda,
karaciğerden
ve dalaktan
izolasyonlarda
azalma görülmüş
ovaryumdan
ise izolasyon
yapılmamıştır.
ovidukt (yumurtayla birlikte veya
yumurtasız), dalak, karaciğer, sekum, kloaka sıralamasıyla, aseptik
olarak organlar veya organ numuneleri alınmıştır. Ovidukt, sekum ve
kloaka numuneleri, sürüntü olarak
alınmıştır. Ovaryumların tamamı
çıkarılmış, diğer organlardan ise
doku örnekleri alınmıştır.
Bakteri incelemesi
Tüm doku hücreleri, Barrow
tarafından açıklanan yönteme
göre analiz edilmiştir. Eprüvasyon suşunu kültürlemek için nalidiksit asit ve novobiyosin içeren
brilliant green agar üzerine
yaymanın yanı sıra, aşı suşlarının izolasyonu için tüm selenit
zenginleştirme kültürleri, 30 µg/
ml spektinomisin içeren brilliant
green agar üzerine yayılmıştır.
Ovidukt, sekum ve kolakadan
alınan sürüntü örnekleri, katı besiyeri üzerine yayılmadan önce
bir gece selenit sıvı besiyerinde
zenginleştirilmiştir.
Serolojik analiz
Tavuklar laboratuvara geldiklerinde ve eprüvasyondan hemen
önce alınan serumlar, dolaylı
ELISA testiyle test edilmiştir. Tavuklardan eprüvasyondan önce
alınan serumlar ayrıca antijen
olarak canlı S.enteritidis PI25109
hücreleri kullanılarak lam aglütinasyonuyla test edilmiştir.
AŞI KÖŞESİ
BULGULAR
Bakteriyolojik analiz
Aşılama yapılmamış kontrol
grubunda, eprüvasyon suşu
ilk hafta boyunca daha sık
izole edilmiştir. Birinci haftada
ovaryumların tamamından da
izolasyonlar yapılmıştır. Üçüncü
hafta itibariyle, sadece dalaktan
ve sekumdan eprüvasyon sonrası izolasyonlar yapılmıştır.
9R Spcr ile aşılama yapılan
tavuklarda, birinci haftada
karaciğerden ve dalaktan
izolasyonlarda azalma görülmüş, ovaryumdan ise izolasyon
yapılmamıştır. İkinci haftada,
üçüncü haftaya kadar devam
eden bağırsaktaki persistans
haricinde, eprüvasyon suşu
neredeyse elimine edilmiştir.
Tablo 1’de de gösterilen
izolasyon sıklıklarının özeti, 9R
Spcr’nin, karaciğerden, dalaktan
ve ovaryumdan eprüvasyon
suşu izolasyonu sıklığında
kayda değer ölçüde azalma
sağladığına işaret etmektedir.
Bu azalmalar, X2 testi kullanılarak
kontrol grubuyla karşılaştırmalar yapıldığında yüksek ölçüde
anlamlı bulunmuştur (P<0.01).
Karaciğerde, dalakta ve
sekumdaki viyabl eprüvasyon
organizması sayısının yanı sıra
dışkı yoluyla virüs dökme işareti
olarak, kloakada bulunan sayının
yarı kantitatif değerlendirmesi
Tablo 2’de gösterilmektedir.
Sonuçlar, farklı gruplar arasında
bulunan izolasyon sıklığındaki
farklılıklara rağmen, tavuklarda
eprüvasyon suşu bulunduğunda,
dokularındaki organizma sayılarının benzer olduğunu göstermektedir. Aşılama yapılmayan kontrol
grubu ile 9R Spcr ile aşılama
yapılan tavuklar arasındaki tek
büyük fark, sekumda tespit edilen en yüksek viyabl sayımdaki
azalmadır. Yapılan yarı kantitatif
değerlendirme, gruplarda Salmonella organizması atılımı görülen
tavukların sayısının benzer olduğunu ancak 9R aşısının nispeten
daha fazla miktarda eprüvasyon
suşu atılımı yapan tavukların
sayısında azalmayı indüklediğini
göstermiştir (>50 kolon).
İNFOVET 28-29
www.gunesliasi.com.tr
Tablo 1. Aşılama yapılmış ve yapılmamış tavukların dokularından S.enteritidis
faj tip 4 eprüvasyon suşunun izolasyonu
S.enteritidis PT4 Nalr izolasyonu
Eprüvasyonun ardından geçen hafta
1
2
3
1-3 (toplam)
Tavuklarda
aşılama türü
Karaciğer
Dalak
Ovaryum
Yumurtanın içi
Ovidukt
Sekum
Kloaka
Kontrol Grubu
7 / 7a
7/7
7/7
0/3
0/7
7/7
7/7
9R Spcr
4/7
3/7
0/7
0/7
0/7
7/7
5/7
S.ent R
aeroA Spcr
5/7
6/7
5/7
0/2
0/7
7/7
6/7
Kontrol Grubu
5/6
7/7
1/7
0/0
0/7
3/7
2/7
9R Spcr
0/7
1/7
0 / 7b
0/3
0/6
6/7
2/7
S.ent R
aeroA Spcr
4/7
5/7
2 / 7b
0/5
0/6
3/7
2/7
Kontrol Grubu
0/6
3/6
0/6
0/1
0/6
1/6
0/6
9R Spcr
0/6
0/6
0/6
0/1
0/6
3/6
2/6
S.ent R aeroA
Spcr
0/6
1/6
0/6
0/4
0/6
2/6
2/6
Kontrol Grubu
12 / 19
17 / 20
8 / 20
0/4
0 / 20
11 / 20
9 / 20
9R Spcr
4 / 20c
4 /20c
0 / 20c
0 / 11
0 / 19
16 / 20
9 / 20
S.ent R aeroA
Spcr
9 / 20
12 / 20
7 / 20
0 / 11
0 / 19
12 / 20
10 / 20
a S.enteritidis PT4 Nalr izole tavukların sayısı/numune alınan tavuk sayısı b Bu enfekte tavuklardan birinde, ovaryumda büyüme
ve kısırlık ile çok sayıda viseral adezyon tespit edilmiştir. cx2 testi ile kontrol grubuyla yapılan karşılaştırmalar, P= <0.01.
Tablo 2. Dokularda bulunan viyabl S.enteritidis faj tip 4 eprüvasyon suşu sayıları
üzerinde aşılamanın etkisi
Viyabl S.enteritidis PT4 Nalr sayıları
Eprüvasyonun
ardından geçen
hafta
1-3
(toplam)
Kloaka
Tavuklarda
aşılama türü
Karaciğer
Dalak
Sekum
Kontrol Grubu
<1.00a
(<1.00-2.90)
2.00
(<1.00-3.60)
9R Spcr
<1.00
(<1.00-2.00)
S.ent R aroA
Spcr
<1.00
(<1.00-2.60)
≥50b
D
T
<1.00
(<1.00-8.18)
15
30
45
<1.00
(<1.00-2.30)c
<1.00
(<1.00-5.23)
0
25
45
<1.00
(<1.00-4.56)c
2.78
(<1.00-8.18)
10
20
50
a Parantez içindeki aralıkla 19 veya 20 tavuktan gram başına viyabl medyan log10 sayıları b Smith ve Tucker’ın yöntemiyle
yarı kantitatif değerlendirme. >50 = doğrudan kültürle plaka başına izole edilen >50 koloni; D = doğrudan kültürle
Salmonella izolasyonu; T = doğrudan kültürle veya zenginleştirme sonrası Salmonella izolasyonu. Rakamlar yüzde olarak
ifade edilmektedir. c Bu gruplardan her birinde enfekte tavuklardan birinde ovaryumda büyüme, kısırlık ve çok sayıda
viseral adezyon tespit edilmiştir.
TARTIŞMA
9R türevi aşıyla sağlanan
koruma, S.enteritidis faj tip 4
suşundan elde edilen rough aroA
mutantıyla sağlanan korumadan
çok daha fazla olmuştur. Genel
olarak, 9R aşısının tavukları retikülo-endotelyal sistem seviyesinde S.gallinarum’a karşı koruduğunun düşünülmesine rağmen,
sindirim kanalında başlangıç
enfeksiyonuna karşı koruma
ihtimali de göz ardı edilememektedir. Bu çalışmada, dokulardaki
koruma bağırsaktakinden çok
daha iyi olmuştur. S.gallinarum’a
karşı bağırsakta koruma, kanatlı
tifosunun önlenmesinde bağışıklık için şart değildir; ancak bu
koruma S.enteritidis için yararlı
olacaktır. Kısa süre önce, yumurta
tavuklarında S.enteritidis ile
yapılan deney enfeksiyonunda,
yumurtaların içindekilerden çok
kabuğunun enfekte olduğu görülmektedir; bu durum kloakadan
geçiş sırasında meydana gelen
kontaminasyondan kaynaklan-
maktadır. Ancak, kabuklar atıldığında veya yumurtalar haşlandığında bu kontaminasyon kaynağı
ortadan kalkmaktadır. Eğer
ovaryum enfeksiyonundan kaynaklanan yumurta enfeksiyonu
insanlarda gıda zehirlenmesine
gerçekten katkıda bulunuyorsa,
bu durumun önlenmesinde 9R
aşısı yararlı olacaktır. 
Kaynak: P.A.Barrowa, Margaret A.Lovella
& A.Berchieria aAFRC Hayvan Sağlığı
Enstitüsü, Houghton Laboratuvarı,
Houghton, Huntingdon, Cambridgeshire,
PE17 2DA, İngiltere
BİYOGÜVENLİK KÖŞESİ
Biyogüvenlik,
hastalıkların üretim
sahaları arasında
yayılmasını
engelleyen bir dizi
yönetim pratiğidir.
Kümes hayvanları
üretiminde biyogüvenlik
Son dönemlerde değişik ülkelerde Avian Influenza salgınlarının görülmesi üzerine, daha önceki
sayılarda yayınladığımız biyogüvenlik tedbirlerini yeniden hatırlatmak istedik. Var olan tehditlere
karşı alınması gereken tedbirler aksatılmadan yürütülmelidir.
V
irüsler, bakteri, mantar
ve coccidia enfeksiyonları sağlıklı kanatlı
üretimi için büyük tehdit
oluştururlar. Biyogüvenlik ve
karantina çevredeki tüm enfeksiyöz organizmaların sayısını en
aza indirdiğinden hastalıklardan
korunmak için en etkili yöntemdir.
Biyogüvenlik uygulanmasında
amaçlarımızı sıralayacak olursak;
> Kümes hayvanlarına hastalık
etkenlerinin bulaşmasını önlemek
İNFOVET 30-31
> Hastalık ajanlarının enfekte
olmuş bir alandan enfekte olmamış bir alana yayılmasını önlemek
> Kamu sağlığı açısından
önemli mikroorganizmaların
oluşmasını ve yayılmasını asgariye indirmek olacaktır.
Biyogüvenlik ve karantina,
başarılı bir kümes hayvanları
üretim sisteminin ayrılmaz
parçalarıdır. Biyogüvenlik,
hastalık etkenlerinin bir sürüye
bulaşmasını veya yayılmasını
önlemek veya kontrol etmek
amacıyla alınan önlemlere
denir. İster klinik ister subklinik
hastalıklara yol açsınlar bu
hastalık etkenlerinin, kümes
hayvanları üreticisinin verimliliğini, karlılığını ve uzun vadede
mali açıdan ayakta kalabilme
yeteneğini önemli ölçüde
azaltırlar. Biyogüvenlik, yukarıda
belirtilen amaçlara ulaşılabilmesi için oluşan ya da oluşabilecek
risklerin yönetilebilmesidir. Her
işletme için bir risk değerlendirmesi yapılarak, faaliyetlerinin
her aşamasında mevcut risk
düzeyinin belirlenmesi ve bu
risk düzeylerine uygun kontrol
önlemlerinin tespit edilerek
uygulanması esastır.
Bu yazıda, kümes hayvanları
üreticilerinin çoğunluğu için
ortak risk alanları ve bu riskleri
asgariye indirmek için uygun
önlemler belirlenmektedir.
İşletmelere ait biyogüvenlik
önlemlerine zemin oluşturan
risk değerlendirmesi yapılırken
üretim alanının biyogüvenliğini
etkileyebilecek bütün faktörlerin hesaba katılması önemlidir.
Bu faktörler arasında, üretilen
kanatlı hayvanın türü, yeri,
arazi ve üretim alanının yeri
ve tanzimi, su tedarik kaynağı,
bölgenin hastalık durumu, diğer
kuş türleri bulunan diğer üretim
alanlarına yakınlık, yaban hayatının varlığı ve tipi ve tedarik
yapılan kurum ve/veya münferit
müşterilerle etkileşim bulunmalıdır. Bu etkileşimlere, servis
personeli, endüstri personeli,
müteahhitler ve günlük civciv
ve yem tedarikçileri dahildir.
Aşı uygulaması, hastalığın
bulaşması ve yayılmasını önlemede biyogüvenliğin yardımcı
unsurlarındandır. Bu yazıda
aşılamalardan bahsedilmeyecektir. Ancak özellikle canlı
aşı uygulamalarında dikkat
edilmesi gereken konular Biyogüvenlik açısından daha sonra
işlenecektir. fakat olası bir risk
yönetim önlemi olarak aşılama,
genel Biyogüvenlik değerlendirme ve stratejisinin bir parçasını
teşkil etmelidir.
Bu yazının amacı, kuluçkadan
kesime kadar tüm ticari kanatlı
üreticilerinin, belirli uygulamaları
ortak olarak uygulanabilecekleri
kuralları oluşturmaktır.
Bu kurallardan, Sürekli iyileştirmeye yönelik Biyogüvenlik kendi
kendini denetleme/denetlenebilir
kontrol listesi, yani “CHECK LIST”
oluşturulmalıdır.
Bu belge, gerektiğinde ikinci
veya üçüncü kişi denetçiler için
de bir temel teşkil edebilir.
HASTALIK VE PATOJENLERİN
ANA BULAŞMA YOLLARI
Kümes hayvanları
> Üretim alanından üretim
alanına taşınması
> Ölen hayvanların ortamdan
uzaklaştırılması
Diğer hayvanlar
> Yabani kuşlar
> Vahşi ve evcil hayvanlar
> Haşereler
> Kemirgenler (sıçanlar/fareler)
> Diğer evcil kuşlar
İnsanlar
> Çiftlik personeli ve orada
yaşayan aile üyeleri
> Bakım personeli, komşular,
hizmet edenler, ziyaretçiler, aracılar
> Hastalık; eller, ayakkabılar, giysiler, kirli saçlar vs. yolla bulaşabilir.
Ekipmanlar
Araçlar
Hava
> Aerosol yada toz ile bulaşma
Su kaynağı
> Su kaynağı kuşlar veya diğer
hayvan türleriyle temas yoluyla
dışkıyla kirlenmiş olabilir.
Yem
> Yem, kullanılan ham maddeler, üretim sonrasında ve nakliye
esnasında ya da arazideki kemirgen ve kuşlara maruz kalmaktan
dolayı kirlenmiş olabilir. Düşük
kaliteli veya hasarlı yemde
bulunan bakteri ve küf de soruna
yol açabilir.
Altlık
Biyogüvenlik bir bütündür. Bu
nedenle konu ele alınırken risk
faktörlerinin her birinin gözden
geçirilmesi ve riskin ortadan
kaldırılmasına çalışılmalıdır. Her
bir aşamada HACCP kavramı
düşünülmelidir.
Kritik Kontrol Noktalarının
Risk Analizi (HACCP)
Prensip 1: Risk analizlerinin
düzenli yapılması
Prensip 2: Kritik kontrol
noktalarının tanımlanması
Prensip 3: Koruyucu önlemler
için kritik limitlerin oluşturulması
Prensip 4: Kritik kontrol
noktalarının izlenmesi için
prosedür oluşturma
Prensip 5: Düzeltici yöntemlerin
saptanması
Prensip 6: Kayıt sisteminin
oluşturulması
Prensip 7: HACCP sisteminin
denetlenme ve doğrulanması
HACCP stratejileri; patojen
tehlikelerini ve kontrol edilmesi
gerekli sahaları belirler. Üretim
zinciri etkili işlemlerin sağlanması için denetlenir.
Prensip 1: Tehlike Analizi
Civciv alımından dağıtıma dek
işlemlerin her basamağında
mikrobiyolojik ve fiziksel olarak
tehlikelerin belirlenmesi.
RİSKLER
BİYOGÜVENLİK
Bakteriler
Su
Yakın sürüler
Virüs
Kemirgenler
Diğer
mekanik
yollar
BİYOGÜVENLİK
Personel
Yem
1. ÇEVRE GÜVENLİĞİ
Nakil sanitasyonu, teker geçme ve ayak
havuzları, çevre temizliği
2. PERSONEL HİJYENİ
Koruyucu elbise, el hijyeni ve içeride ve
dışarıda duş sistemi
3. SU SİSTEMİ
İçme suyunun ve su hatlarının sanitasyonu
4. HAVA İLE İLGİLİ
Hava ile yayılan patojen etkenlerin
kontrolü için kümeslerin sislenmesi
5. ALTLIK
Kümes boşalır boşalmaz, altlık sıcakken
insektisit uygulaması. Yeni kullanılacak
altlığım enfeksiyon etkenlerinden ari
olduğunun kontrolü ve yeni altlık kümese
yerleştirildikten sonra ortam sislemesi.
6. KEMİRGEN KONTROL
Entegre Kemirgen Kontrol (IPM)
Programı. Pest kontrol firmaları
tarafından kemirgen kontrolü yapılıyorsa;
mutlaka şirket personeli tarafından da
yapılan uygulamaların doğruluğu kantrol
edilmeli ve kayıt tutulmalıdır.
7. BROİLER KÜMESİ
Terminal dezenfeksiyon programı ve
sürekli dezenfeksiyon programı
Prensip 2: Kritik kontrol
noktaları (CCP)
Her kritik kontrol noktasında
tehlikenin azaltılması veya
uzaklaştırılması için işlem yapılır. Örneğin, biyogüvenliğin bir
bölümü olarak yer alan patojen
etkenlerin azaltılmasında kontrol
noktaları vardır. Koruyucu elbise,
el hijyeni, ayak havuzları, içeride
ve dışarıda mümkün olan yerde
duş sisteminin kullanımı ile
işlemlerin tamamında personel
hijyenine dikkat edilmelidir.
Prensip 3: Kritik Limitler
Belirlenen her tehlike oluşturan
durum için kabul edilebilir limitler
düzenlenir. Dezenfeksiyon işlemi
sonrası bu limitlere ulaşılması
başarıdaki adımın ilk göstergesidir. (Bu limitler yasal olarak
belirlenmiş limitlerden fazla
olamaz. Daha düşük limitlerin
seçilmesi daha uygun olacaktır).
Aşağıdaki tabloda dezenfeksiyon
sonrası hastalık organizmalarının önerilen kritik limitleri örnek
olarak gösterilmektedir.
BİYOGÜVENLİK KÖŞESİ
TABLO. Dezenfeksiyon sonrası hastalık organizmalarının
önerilen kritik limitleri
hedef
Toplam bak. sayısı (Zemin) 0 - 500
Toplam bak. sayısı (Duvar) 0 - 50
0
Salmonella
TVC=Toplam canlı bakteri
sayısı (her cm2’de)
Primer sahalar, altlık/tabanlar ve
havalandırmalar gibi en çok organik
kirlenmenin görüldüğü sahalardır.
Sekonder sahalar ise; duvarlar,
direkler, yemlikler ve suluklar
gibi daha az organik kirlenmenin
görüldüğü sahalardır.
Düzenli risk analizlerinin yapılması,
kritik kontrol noktalarının
tanımlanması ve kayıt sistemlerinin
oluşturulması biyogüvenlik
çalışmalarının ilk aşamasını oluşturur.
Sürü Sağlık Kayıtları
KKN
AAO+ Dezenfeksiyon
KKN
KKN
KKN
AO
Su
Yeni Grup
KKN
KKN
1 Günlük Civciv
Kuluçka
KKN
Damızlıklar
İNFOVET 32-33
İnsan
Sinek
Rodentler
Petler
Prensip 4: İzleme (monitoring)
Ana kontaminasyon alanlarının belirlenmesi önemlidir. Her
ünitede bu alanlar farklılıklar
gösterebilir (Kümes, Kuluçka, Y.
Fabrikası, Kesimhane).
Örneğin:
> Sert yüzeyler - beton zemin
ve duvarlar
> Pürüzlü yüzeyler - toprak
zemin veya kereste
> Ekipman - yemlik ve suluklar
> Hareketli ekipman ve personel
> Civciv hasat ve kuluçka
makineleri vb.
Prensip 5: Düzeltme
Kritik limitlerin her bir basamakta karşılanıp, karşılanmadığı
kontrol edilerek düzeltilir. Uygulama sürecinin doğruluğundan
emin olmak için Antec rehberliğine göre gözden geçirilebilir.
Prensip 6: Kayıt
Biyogüvenlik programının
doğru bir şekilde yerine getirilip
getirilmediğini tespit için kayıt
tutmak zorunludur. Kayıtlar,
kullanılan ürünler, kritik limitler,
temizlik programları gibi kontrol
ve monitoring için gerekli görülen dokümantasyonları kapsar.
KKN
Yem
Prensip 7: Doğrulama
HACCP sisteminin başarılı
şekilde çalıştığını ispat için test
ve prosedürleri kapsar. Genellikle
bağımsız çalışan bir üçüncü
kişinin veya kuruluşun yapacağı bakteriyolojik ve serolojik
kabul edilebilir
500 - 2500
50 - 300
0
kabul edilemez
> 2500
> 300
+
testler, kalibrasyon kontrolleri ve
dilüsyon testleri doğrulamaya
yardımcı olacaktır.
UNUTMAYIN
Hijyen Bir Felsefedir
Biyogüvenlik..., “Doğru uygulandığı sürece, hastalık yayıcı
organizmaların kendi içlerinde
ve üretim sahaları arasında
yayılmalarını engelleyen bir dizi
management pratiğidir.”
Biyogüvenliğin Hedefi
1. Letal, çok bulaşıcı hastalıkları tesislerimizden uzak tutmaktır.
> Newcastle (Fowl Pest), Avian
Influenza vb.
2. Verimliliği azaltan sık rastlanan patojenlerin bulaşmasını en
aza indirmektir.
> E.coli ve Coccidia
3. İmmunosupresif ajanları en
aza indirmek veya elimine etmektir.
> Marek’s, CAV ve Gumboro gibi
hayvanları diğer organizmaların
yol açtığı enfeksiyonlara karşı
duyarlı hale getiren hastalıklar
4. Halk sağlığını tehdit eden
ajanlarla kontaminasyonun en
aza indirilmesidir.
> Salmonella veya Campylobacter spp.
5. Ekosistemi düşünmeliyiz.
Her türlü öneri ve düşüncelerinizi bizimle paylaşırsanız, gerekli
araştırmalar yapılarak sizlere
Infovet aracılığıyla ya da direk
ulaşılabilecektir. 
Biyogüvenlik, sigorta
tedbirli
poliçesi gibidir, yani
zıda
Ya
.
yatırımdır
bir
.
kalmamalı, uygulanmalıdır
Saygılarımızla,
REFARM A.Ş.
www.refarm.com.tr m.tr
rm.co
biyoguvenlik@refa
işimiz
Biyogüvenlik bizim
ANC TOPLAM BARSAK SAĞLIĞI YÖNETİMİ
Lifleri parçalayan enzimler
ve sindirim sistemi
mikroflorasına etkileri
Yeme eksojen enzim ilavesi ve bunun barsak mikroflorasına etkisi, kanatlı
yetiştiriciliğinde üzerinde halen yoğun araştırmalar yapılan özel bir ihtisas
alanıdır. Bu makalemizde, yem maddelerinin içerdiği lifleri kullanılabilir hale
getiren enzimlere ve performansa yönelik etkilerine değineceğiz.
YAZI: Huvepharma® & ANC Teknik SERVİSİ
G
ünümüzde hayvansal üretim; yüksek
kalite, düşük maliyet
ve güvenli hayvansal
ürünlerin üretimini destekleyen beslenme stratejilerine
dayanmaktadır. Bu beslenme
stratejileri; sağlık, hayvan refahı,
çevre ve beslenme arasındaki
ilişkileri dikkate almalıdır. Rasyon
formülasyonunda kullanılan ve
oldukça geniş skalada yer alan
farklı hammaddeler nedeniyle,
hayvanlar sıklıkla beslenme
stresi altındadırlar. Bununla
birlikte enzimler gibi önemli
yem katkı maddeleri optimum
hayvan performansı ve etkin bir
maliyetle üretim yapmak için
önemli araçlardır. Hayvanların
yaşı, rasyonun kompozisyonu,
yem partikül büyüklüğü ve ortak
benzeri faktörlerin hayvanların performansı üzerine direkt
etkileri söz konusudur. Tüm bu
faktörler aynı zamanda gastrointestinal kanalın (GIT) sahip
olduğu mikrobiyal popülasyon
üzerinde de etkilere sahiptir.
Yemle ilişkili faktörler arasında, gastrointestinal kanalın
mikroflorasını etkileyebilen veya
modüle eden özel yem katkı
maddelerinin kullanımına özel
bir önem gösterilmektedir. Bu
faaliyet alanı içerisinde, lifleri
parçalayan enzimlerin (veya
NSP parçalayan-indirgeyen
enzimler) hak ettikleri özel ilgi,
İNFOVET 34-35
bunların etkileri veya etkinin
kapsamı gibi konular halen
araştırma altındadır. Şu ana dek
yapılan birçok araştırma çalışmasında, yüksek performansa
sahip olan kanatlıların düşük
performans gösteren kanatlılarla karşılaştırıldıklarında daha
farklı bir mikrofloraya sahip
oldukları gösterilmiştir. Dahası
araştırmalar, NSP parçalayan
enzimlerin gastrointestinal
kanalın mikrobiyal ortamını
değiştirdiğini ve enzim ilavesi
ile neden olunan mikroflora
değişimlerinin substrata bağlı
(yem kompozisyonu) olduğunu
göstermiştir. Farklı enzim etkinliklerinin karşılaştırılması, sinerjilerinin, tekrarlanabilirliğinin ve
etkileşimlerinin anlaşılması için
hala daha çok araştırma yapılmasına ihtiyaç duyulmaktadır.
GASTROİNTESTİNAL SİSTEM
MİKROFLOARASI VE ENZİMLERİN KANATLI BESLENMESİNDE
KULLANILMASI
Barsak çok karmaşık bir
organdır. Mikrofloranın kompozisyonu ise daha karmaşık
bir yapı sergiler ve tam olarak
bilinmemektedir. Mikrofloranın
yapısı; bir kompleks araştırma
konusunu da plana geçiren, hayvan ırklarındaki farklılık, çevresel
koşullar, beslenme ve yönetim
gibi çok fazla sayıda faktörden
etkilenmektedir.
Kanatlı performansı ve
barsak mikroflorası
Singh ve arkadaşları (2012)
tarafından yapılan bir araştırmada; yüksek (düşük FCR) ve
düşük (yüksek FCR) performans
gösteren kanatlıların fekal örneklerinde tespit edilen mikrobiyal
popülasyonun kompozisyonu
açısından anlamlı bir fark olduğu
ortaya konmuştur. Şekil 1 ve
2, bu araştırmanın sonuçlarını
özetler niteliktedir. Aynı koşullar
altında yetiştirilen yüksek ve düşük performanslı broiler piliçler
arasındaki farkı ve karmaşıklığı
açıkça göstermektedir.
Mikrobiyal kompozisyonlar arasındaki fark, Apajalahti (2014)’nin
ikisi de ticari kanatlı işletmelerinden temin edilen düşük ve
yüksek FCR’a sahip kanatlılardaki
karşılaştırma çalışmasında ispat
edildiği gibi sekum seviyesinde
görülebilmektedir.
Şekil 3 ve 4’de görüldüğü
gibi, her bir gruptaki mikrobiyal
popülasyon arasında fark açıkça
ortaya konmaktadır.
Mikrobiyal popülasyondaki bu
değişimlerin performansı, hormonal yanıtı, barsak gelişimini ve
benzeri durumları nasıl etkilediğini anlamak, daha iyi hayvan
performansı ile neticelenen
bağırsak mikroflorası modülasyonu için daha da uygun hale
getirilmiş besinsel çözümlere
kapı açacaktır.
NSP parçalayan enzimler
ve mikroflora
Barsakta gerçekleşen fermantasyon ve bu fermantasyondan
sorumlu bakteriyel popülasyonun
önemi bilindiğinden, günümüzde
bu konu fazla dikkat çekmektedir.
Jozefiak ve ark., (2004) bir tavuk
için gereken toplam AME (Görünür
Metabolik Enerji)’nin %7’sinin
fermantasyondan geldiğini
göstermiştir. Bu sonuç lif ve lifleri
parçalayan enzimlere odaklanmayı gerektirir. In vitro testler,
çözünemeyen lifin, özellikle
çözünemeyen arabinoksilanların,
kısa zincirli yağ asitlerinin (SCFA)
üretimini stimüle edebildiğini ve
bakteriyel artışı desteklediğini
ortaya çıkarmaktadır. Nişasta
yapısında olmayan polisakkaritleri (NSP) parçalayan enzimlerin
laktik asit ve SCFA üretimi üzerine
etkisini değerlendirmek üzere
arpa veya yulafa dayalı diyetlerle
beslenen broiler piliçlerle yapılan
bir çalışmada, Jozefiak ve ark.
(2011), NSP enzimlerinin kullanımının sindirim sistemindeki SCFA
üretim miktarını arttırdığı sonucuna varmışlardır. Jozefiak ve ark.,
tarafından yapılan bu çalışmanın
daha iyi anlaşılması için pek çok
bakış açısı dikkate alınmalıdır. İlk
olarak kabul edilen, farklı enzimlerin (özellikle farklı ksilanazlar)
farklı bozunma ürünleri üreten
farklı alanlardaki arabinoksilanları
hidrolize etmesi, ikincisi SCFA
üretimindeki yanıtın,substrat ve
enzime bağlı oluşudur. Damen ve
ark., (2011) tarafından tanımlandığı gibi, fermantasyon substrat
çeşitleri çözünebilirden (Sekal
düzeyde asetat düzeyini artırır)
çözünemeyen arabinoksilanlara
(sekal düzeyde butiratı artırır)
değişiyorsa farklı bir profil ve
SCFA yanıtı beklenebilir. Bununla birlikte, nişasta yapısında
olmayan polisakkaritleri parçalayan enzimlerin AX’ın kapsamlı
hidrolizine olanak tanıması, AX
oligosakkaritleri (AXOS), prebiotik özellikleri ile tanımlanmış
moleküllere değiştirebilir. Memeli
hayvanlarda yapılan çeşitli çalışmalarda, AXOS tüketimi; SCFA’nın
artan seviyeleri ve barsaktaki
bifidobakterinin daha yüksek bir
konsantrasyona ulaşması şeklinde, sağlığı destekleyici etkiler
ile sonuçlanmıştır. Bifidobakteri
tarafından fermente edilmesi
için substrattan sırasıyla NSP
parçalayan enzimlerin bu AXOS’u
şekillendirebilmesi gerçeği nedeniyle ölçülebilir SCFA üretilir.
Bu kompleks yapı ve reaksiyon zinciri ile olası etkileşimler,
farklı çalışmaların sonuçlarını
kıyaslamayı zorlaştırır ve farklı
çalışmalar arasında sonuç ve
hükümlerin çeşitliliğini ve
farklılığını açıklayabilir. NSP
parçalayan farklı enzimlerin
mikrobiyal popülasyonu farklı
şekilde etkilemesi ve hayvan-
Şekil 1.
Şekil 3
Düşük FCR’a sahip kanatlılardan
alınan fekal örneklerdeki
mikrobiyal popülasyonun dağılımı
FCR’ı iyi olan ticari kümeslerden
alınan sekal örneklerdeki
mikrobiyal popülasyonun dağılımı
0,46
0,05
%19
15,58
2,85
%47
%7
46,96
0,05
%10
%10
0,07
%0
%2
%5
Şekil 4
Şekil 2.
Yüksek FCR’a sahip kanatlılardan
alınan fekal örneklerdeki
mikrobiyal popülasyonun dağılımı
Kabul edilebilir düzeylerde FCR’a
sahip ticari kümeslerden alınan
sekal örneklerdeki mikrobiyal
popülasyonun dağılımı
%9
12,16
17,29
%5
%12
%28
8,89
1,31
%21
10,02
8,06
8,2
%11
%13
%1
Campylobacteraceae
Enterobacteriaceae
Bacteroides
Flavobacteriaceae
Diğerleri
Fusobacteriaceae
Bifidobacterium spp.
Moraxellaceae
Megamonas spp.
Ruminococcaeae
Lactobacillus grup
Xanthomonadaceae
Coriobacteriaceae
Clostiridial cl IV
Clostiridial XIVa
ların performası üzerinde farklı
etkilere sahip olması hipotezini
test etmek amacıyla gerçekleştirilen 2 çalışmada; iki farklı
ksilanaz ürünü, iki farklı ksilanaz
ve glukanaz karışımı ve iki farklı
enzimatik kompleks (ksilanaz +
yan aktivitelerinin bir kompleksi)
her iki çalışmada da aynı şartlar
altında karşılaştırılmıştır.
Her iki çalışmada da eşit şartlar sağlanmıştır:
• 8 çalışma x 10 tekrar x 10 dişi
Ross 308 broiler piliç
• Buğday, mısır, soya kaynaklı
diyetler ile 3 aşamalı beslenme
programı oluşturulmuş, tüm çalışmalarda diyete fitaz ilave edilmiştir.
Çalışma süresi: Kanatlılar 1
günlük yaştayken başlamış ve 42
günlük yaşta çalışma bitirilmiştir.
Uygulamalar: Pozitif Kontrol
(PK), Negatif Kontrol - NK (PK
100kcal’lik metabolik enerjiye
azaltılmıştır), T3 - T8 – NK + test
enzimi (tek ksilanaz SX1, tek ksilanaz SX2, karışım XG1, karışım
XG2, enzimatik kompleks EC1 ve
enzimatik kompleks EC2)
Ölçümler: Kursak, ileum ve sekum sindirim pH’sı, ileal ve sekal
mikrobiyal popülasyon,
ANC TOPLAM BARSAK SAĞLIĞI YÖNETİMİ
standart performans göstergeleri. İki çalışmada da enzimatik
ürünler nedeniyle sindirim
pH’sında belirgin değişimler gözlemlenmiş, aynı zamanda ileal ve
sekal mikrobiyota popülasyonu
kayda değer şekilde etkilenmiştir.
PK ve NK’nın karşılaştırıldığı tüm
enzim çalışmalarında; kursak ve
sekumdaki pH’da düşüş; ileum
ve sekumdaki toplam bakteri sayısında artış meydana gelmiştir.
Clostridium leptum alt gruplarının
yanı sıra Enterobacteriaceae gibi
laktik asit üreten mikrobiyal popülasyonun etkileri belirgin fakat
enzimatik ürünlere bağlı olarak
farklılık göstermiştir. Enzim tipleri
ve cevapları arasında bir ilişki bulunamamıştır, örneğin SX1 ve SX2
çalışmaları birbiriyle zıt ve belirgin
derecede farklı cevaplar içermektedir. SX2 aynı popülasyonda belirgin bir artışa (P < 0,0001) neden
olurken, SX1 Enterobacteriaceae,
Clostridium leptum ve laktik asit
üreten bakterilerde ileal düzeyde
belirgin bir azalma (P < 0,0001)
meydana getirmiştir. Sonuçlar,
NSP parçalayıcı enzimlerin barsaktaki mikrobiyal popülasyonun
kompozisyonu üzerine etkisini
doğrularken aynı zamanda farklı
enzimlerin farklı etkileri olduğunu
da net bir şekilde açığa çıkarmaktadır. Buna ek olarak aynı
enzimatik ürünlerin çalışmalar
arasında farklı yanıtlara neden
olduğu da bulunmuştur. İkinci
çalışmada SX1 uygulaması, sekal
düzeyde pH’nın azalması üzerine
düşük ve mikrobiyal popülasyon
üzerinde (kayda değer olmayan)
az bir etki göstermiştir.
Tam tersine EC2, ölçülen parametreler üzerinde eşdeğer yanıtlar
ile çalışmalar arasında yüksek
düzeyde tutarlı sonuçlar göster-
İNFOVET 36-37
Broiler piliçler
üzerinde yapılan
çalışmalar,
yetiştiricilikte
kullanılan NSP
enzimlerinin
sindirim
sistemindeki
kısa zincirli
yağ asitlerinin
üretimini arttırdığını
göstermektedir.
miştir. Bu sonuçlar, substratın
enzim yanıtı ve bunun mikroflora
üzerindeki etkisini geri getirir. Bazı
enzimatik ürünler, diğerleri belki de
daha geniş bir substrat aralığını
tercih ederken, ortamda olmadığı için enzim etkisini azaltacak
spesifik substratlara karşı yüksek
afinite veya seçiciliğe sahiplerdir.
NSP parçalayan enzimlerin hareketini etkileyen bilinmeyen faktörlerin ve ürünler arasındaki farkların
açığa kavuşturulmasına yardımcı
olması için daha fazla araştırmaya
ihtiyaç duyulmaktadır.
Şu anda önemli sayıda araştırma verisi, NSP parçalayan enzimlerin, dengeli ve olumlu bir barsak
mikroflorasının devamlılığı ve büyümesini destekleyerek, barsak
sağlığı üzerine olumlu etkilerinin
olduğunu göstermektedir.
SONUÇ
• Kanatlı hayvanların barsak
mikroflorası çeşitli faktörlerden
etkilenen karmaşık bir sistemdir.
Bu faktörler, faktörlerin olası
sinerjik etkileri ve biyokimyasal
tepkiler henüz tam olarak anlaşılmış değildir.
• NSP parçalayan enzimler
mikroflora kompozisyonu üzerine etki eder. Araştırmada farklı
enzimlerin mikroflora kompozisyonu üzerine farklı etkileri
olduğu ortaya çıkmıştır.
• Fermente edilebilir oligosakkaritler, SCFA üretmek için
bağırsak mikroflorası tarafından kullanılmaktadır. Bu SCFA
hayvan tarafından bir enerji
kaynağı olarak kullanılabilmektedir. Mikrofloradan bir fermantasyon ürünü olarak ortaya
çıkan bu tipik SCFA, örneğin NSP
enzimleri degredasyonu yoluyla
oluşturulmuş farklı AXOS’lara
bağlı olabilir.
• Araştırma NSP parçalayan
enzimlerin; dengeli ve pozitif bir
mikrofloranın gelişimi ve devamını farklı mekanizmalar yoluyla
destekleyerek, bağırsak sağlığı
üzerinde olumlu etkiye sahip
olduğunu göstermektedir.
Huvepharma® enzim teknolojisine yenilikler getiriyor
• Huvepharma® global kanatlı
sektörüne yüksek kalitede, ısıya
dayanıklı, yüzey fermantasyon teknolojisi ile üretilen NSP
enzimleri (HOSTAZYM-X ve
HOSTAZYME-C) sağlar.
• AB ruhsatına sahip bu enzimlerin etkinliği farklı ülkelerde
yapılan onlarca bilimsel çalışma
ile desteklenmektedir.
• Huvepharma® tarafından
geliştirilen INSTANT SOLUBLE
HOSTAZYM-X ve HOSTAZYM-C enzimleri ile bunların uygulanması
için gerekli HUVEMATIC teknolojisi
hakkında daha fazla bilgi almak
için lütfen ANC Teknik Servisi ile
iletişim kurunuz.
Referans istenildiğinde verilebilir.
Bakanlık-ViSAD
sektörden Tam
Bakanlık, VİSAD ve sektör paydaşları, veteriner sağlık ürünleri
sektöründeki gelişmeleri, uygulamada yaşanan sorunları,
çözüme yönelik önerileri ve gelecek öngörülerini görüşmek üzere
Antalya’da bir araya gelerek başarılı bir toplantı gerçekleştirdiler.
İNFOVET 38-39
Yoğun katılımla
gerçekleştirilen
Bakanlık-VİSADSektör buluşmaları
ilgiyle takip ediliyor.
buluşmasına
destek geldi
G
ıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü
(GKGM) ve Veteriner Sağlık
Ürünleri Sanayicileri Derneği
(VİSAD) tarafından 19-20 Mart
2015 tarihlerinde Antalya’da;
Veteriner sağlık ürünleri sektöründeki gelişmeler, uygulamada yaşanan
sorunlar, çözüm önerileri ve gelecek öngörülerinin görüşülmesi, sıkça sorulan soruların
cevaplandırılması, otorite ve paydaşlar
arasında bilgi alışverişi yapılması, Bakanlık
ve sektörün iletişim ve işbirliğinin artırılması
amacıyla “Veteriner Sağlık Ürünleri Değerlendirme Toplantısı” gerçekleştirildi.
Bakanlık-VİSAD-Sektör buluşması olarak
düzenli olarak yapılan toplantıya Bakanlık
yetkilileri, VİSAD Yönetim Kurulu, VİSAD üyesi
firmalar, diğer firmalar, veteriner ecza depoları,
danışmanlık firmaları ve sektörle ilgi medya
kuruluşlarından toplam 185 kişi katıldı. Toplantı
sektör paydaşlarınca ilgiyle takip edildi. Toplantı VİSAD Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Burhan
Hacı ve Gıda ve Kontrol Genel Müdür Yardımcısı
Süleyman Aslan’ın konuşmalarıyla açıldı.
VİSAD Sorunlar ve çözüm önerileri
konusunda sektörün ortak sesi
Başkan Burhan Hacı; geleneksel hale
gelen Bakanlık-VİSAD-Sektör buluşmasına
gösterilen ilgi nedeniyle tüm katılımcılara
KAPAK veteriner sağlık ürünleri değerlendirme TOPLANTISI
Grubu Sorumlusu ve konu uzmanlarıyla
görüşmeyi tercih ettiklerini, ilgili birimlerin
de VİSAD görüşlerini önemli ölçüde dikkate
aldığını belirtti ve bu nedenle Bakanlık yetkililerine teşekkür etti. Bu kapsamda üyelerden ve sektörden gelen uygulamaya ilişkin
sorunları, aksaklıkları ve çözüm önerilerini
VİSAD olarak bir süzgeçten geçirdikten sonra
sektörün ortak görüşü olacak şekilde Bakanlığa iletildiğini, Bakanlığın da bu tür çalışmalarımıza sürekli olumlu yaklaşım sergilediğini,
hatta Genel Müdürümüzün önerisiyle sıkça
karşılaşılan sorular ve yanıtlarını toplu halde
dernek web sayfasında yayınlandığını, bu
sayede Bakanlığımıza gereksiz soru sorularak zaman kaybının engellemeye çalışıldığını,
Veteriner Sağlık Ürünleri ve Halk Sağlığı Daire
Başkanı Dr. Semra Yılmaz, daha sık bir araya
gelmekte fayda olduğunu belirtti.
VİSAD Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Burhan Hacı,
Bakanlık-VİSAD-Sektör buluşmasına gösterilen
ilgi için memnun olduklarını belirtti.
Gıda ve Kontrol Genel Müdür Yardımcısı
Süleyman Aslan, mevzuatla ilgili sektörden
gelen görüşleri önemsediklerini söyledi.
Yönetim Kurulu adına ayrı ayrı teşekkür
etti. Hacı, konuşmasının hemen başında
veteriner ilaç ve aşı sektörünün mevzuat
zemininin oluşmasında gösterdiği liderlik
ve sektörü sıkıntıya düşürmeyecek şekilde planlı çalışmaları nedeniyle Genel
Müdür Prof. Dr. Sayın İrfan Erol’a ve ekibine
katılımcılar huzurunda teşekkür etti ve
konuşmasını sürdürdü. Veteriner ilaçları ve
aşılarla ilgili olarak son dönemde yürürlüğe
giren mevzuat nedeniyle sektörde yaşanan
sorunların çözümü için yoğun çaba harcandığını ve sektörde ciddi yatırımlar yapıldığını,
geçtiğimiz dönemde önemli gelişmeler sağlandığını, 2014 yılı sonunda yapılan yönetmelik değişikliğine bağlı olarak önümüzdeki
sürecin sektör açısından daha zor bir dönem
olacağını ve zamanın da sınırlandırıldığının
herkes tarafından bilindiğini, mevzuatla uygulamanın birbirini tamamlaması gerektiğini,
İNFOVET 40-41
VİSAD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
Burçak Zorlu, katılımları ile büyük destek
olan tüm Bakanlık personeline teşekkür etti.
yani kanun, yönetmelik, kılavuz ve talimatların ülkemiz şartlarına göre uygulanabilir
olmasını, yaşanan ekonomik sıkıntılara
rağmen, sektörde önemli değişimler ve yatırımların olduğunu memnuniyetle gördüğünü,
Bakanlık ve sektörde birikimli insan kaynağının sürekli arttığını, ancak hala uygulamaya
ilişkin yol gösterici, açıklayıcı kılavuzlara,
bilgilendirmelere ihtiyaç olduğunu belirtti.
Hacı yaptığı konuşmada; Yönetim Kurulu
olarak her zaman konunun asıl muhatabı
olan Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü ile
diyalog halinde olmayı prensip edindiklerini,
bunun dışındaki baskı unsuru olacak yollara
tevessül etmediklerini, Genel Müdür, Genel
Müdür Yardımcısı, Daire Başkanı, Çalışma
Yönetmelik
değişiklikleri ile yeni
tanımlara yer verildi.
Farmokovijilans hizmet
kurumu anlayışı
getirilerek, yerli ve
ithal ürün tanımları
kaldırılıp; biyogüvenlik
ile ilgili hükümler
eklendiğine değinildi.
önümüzdeki süreçte de yeni sorunlar, yeni
problemler ve bunların çözümüne ilişkin önerilerimiz oldukça Bakanlıkla paylaşılacağının
ve yakın işbirliğini sürdürüyor olacaklarının
altını çizdi. Hacı konuşmasını; Bakanlığın
iş yoğunluğunun çok arttığını, denetim ve
kontrollerde sağlanan gelişmeleri herkesin
kabul ettiğini, personelin bilgi birikiminin de
çok arttığını gördüklerini, ancak insan kaynağı
açısından sayısal olarak takviye edilmesi gerektiğine şiddetle inandıklarını, Bakanlık-sektör
iletişimin daha da ileriye gitmesi gerektiğini,
daha spesifik gruplarla bilgilendirme toplantıları yapılmasını arzu ettiklerini, sektörden gelen
sorular ve cevaplarının VİSAD web sayfasında
yayınlanmasından sonra Bakanlığımız çalışanlarına aynı soruların tekrar yöneltilmediğini
gördüklerini ve bu nedenle uygulamayı geliştirerek sürdürmeyi planladıklarını, sektör olarak
Bakanlığımızın mevzuat hazırlık çalışmalarına daha aktif katılmak istediklerini, VİSAD
bünyemizde oluşturulan çalışma gruplarıyla
Bakanlık çalışmalarına destek olmayı arzu
ettiklerini belirterek tamamladı.
Açılışta konuşan Genel Müdür Yardımcısı
Süleyman Aslan; Bakanlık olarak ilgili sivil
KAPAK veteriner sağlık ürünleri değerlendirme TOPLANTISI
Dr. Mehmet Alkan, 32. Dünya Veteriner Hekimliği
Kongresi’nin Türkiye için büyük bir fırsat
olduğunu, desteklerinden dolayı Bakanlık ve
sektör paydaşlarına teşekkür ettiğini belirtti.
VİSAD Yönetim Kurulu, sektörün VİSAD’a verdiği destekten dolayı mutlu olduklarını belirtti.
Dr. Mehmet Alkan
BAKANLIK VE VİSAD
BÜYÜK BİR MESAFE KATETTİ
Sektör paydaşları
toplantıya yoğun
ilgi gösterdi.
toplum kuruluşları ile müşterek çalışmayı
tercih ettiklerini, hazırlanan mevzuat ve
düzenlemelerle ilgili olarak sektörden gelen
görüşleri önemsediklerini, GMP belgelendirme çalışmalarının hızlandırılması gerektiğini, şu ana kadar 58 üretim yeri için dosya
sunulduğunu, bunlardan ülke içerisinde ve
yurt dışında olan 43 üretim yeri için Bakanlık
görevlilerince denetim gerçekleştirildiğini,
halen 8 üretim yerine GMP belgesi verildiğini,
son dakikanın beklenmemesini, bu konuda
yeni bir erteleme beklentisi içinde olunmamasını, ek süre verilmeyeceğini ve iyi bir
toplantı olmasını temenni ettiğini ifade etti.
Bakanlık projeleri ve
GMP sürecinden bahsedildi
Veteriner Sağlık Ürünleri sektöründeki
Gelişmeler ve Genel Değerlendirme başlıklı
İNFOVET 42-43
oturumda Bakanlık adına Daire Başkanı Dr.
Semra Yılmaz, VİSAD adına Başkan Yardımcısı Burçak Zorlu açıklamalarda bulundu.
Yılmaz konuşmasında; kısaca yapılanları
anlattı ve önümüzdeki dönemde yapılacakları dile getirdi. Veteriner Tıbbi Ürünler Hakkında yönetmelikle ilgili olarak sektörden gelen
talepler ve uygulamada yaşanan sorunların
değerlendirilmesi sonucunda ilgili yönetmelikte değişiklik yapılmasının uygun olacağı
kanısına varıldığını belirtti. Yapılan değişiklikle yeni tanımlara yer verildiğini, farmakovijilans hizmet kurumu anlayışının getirildiğini,
yerli ve ithal ürün tanımlarının kaldırıldığını,
biyogüvenlikle ilgili hükümlerin eklendiğini,
veteriner ecza depolarının gerçek anlamda
hizmet vermesi için yeni eklemeler yapıldığını, belirli kurallar çerçevesinde otovaksin
üretiminin önünün açıldığını, Bakanlıkça
VİSAD kurulduğu günden bu yana,
özellikle veteriner ilaç sanayisi ile
biyolojik ürünler sanayisinin organize
bir çatı altında toplanması ve bakanlık
ile ilişkilerinin yürütülmesi ve değerlendirilmesi gibi oldukça önemli misyonlar
üstlenmiştir. Gerçekleştirilen toplantı da
bunun en önemli göstergesidir. İki gündür toplantıyı takip ediyorum; VİSAD’ın
bakanlıkla ilişkilerinin ne kadar sıcak
olduğunu görmek açısından ve sektörün
sorunlarının bu ilişkilerle ne kadar kolay
çözülebileceğinin ifade edilebilmesi
açısından çok verimli geçtiğini düşünüyorum. Ümit ediyorum ki VİSAD, bakanlık
ve sektör arasındaki sorunların çözümüne dair gelecekte çok daha yararlı işler
yapacak. Bir şeyin daha altını çizmekte
fayda var; veteriner sağlık ürünleri
mevzuatının hazırlanması konusunda
bakanlık çok büyük bir mesafe katetmiş,
Avrupa Birliği’ne uyum açısından önemli
hamleler yapmıştır. Şu anda görüyoruz
ki; mevzuatımız Avrupa Birliği mevzuatı ile hemen hemen uyumlandırılmış
ve pratiğe aktarılmıştır. Bunun birçok
açıdan faydası var; birincisi tükettiğimiz
hayvansal ürünlerdeki katkı ve kalıntı
riskini azaltmaya yardımcı olmak, ikincisi çevreye olan zararı azaltmak, üçüncü
faydası ise etkili ve kaliteli ürünlerin üretilebilmesinin önünü açmasıdır. Tekrar
ifade edersem; toplantı çok faydalı geçti
ve gelecekte daha da iyi toplantılar gerçekleştirileceği yönünde inancım büyük.
KAPAK veteriner sağlık ürünleri değerlendirme TOPLANTISI
yayınlanan mevzuatta hüküm bulunmaması
durumunda uluslararası kuruluşların kurallarının arandığını, GMP geçiş süreci için plan
yapıldığını dile getirdi. Yılmaz konuşmasının
devamında antimikrobiyal direnç konusunda
ciddi çalışmalar yapıldığını, “Akılcı Antibiyotik kullanımı ve Antibiyotik Direncin İzlenmesi Strateji Eylem Planı”nın hazırlanarak
Dünya Sağlık Örgütü’ne gönderilmek üzere
Sağlık Bakanlığı’na iletildiğini, veteriner tıbbi
ürünlerin hammadde tedarikinden veteriner
hekimin kontrolünde reçete ile uygulanmasına kadar geçen tüm aşamalarda etkinliği
ve güvenirliği garanti eden kalite sürecinin
uygulanması için gerekli düzenlemelerin yapıldığını, halen ruhsatlı olarak 2260 veteriner
tıbbi ürün ve 530 veteriner biyolojik ürün
bulunduğunu, 2014 yılında; 111 VTÜ ve 14 VBÜ
dosyasının incelenerek 24 VTÜ ve 7 VBÜ için
ruhsat verildiğini, GMP kapsamında 61 başvurunun geldiğini, bunlardan 45 başvurunun
kabul edildiğini, Türkiye’de 21 ve yurt dışında
24 üretim yerinin denetlendiğini, 8 üretim
yeri için GMP belgesi verildiğini, 2015 yılında
bu sayının 30 olacağını tahmin ettiklerini ifade etti. Bunun yanında Bakanlıkta yürütülen
Çeyrek asırdır devam
eden VİSAD deneyimi ve
etkin iletişimi ile birlikte
Bakanlık mensuplarının
çalışmaları yeni
mevzuat sürecinde reel
sektörde yaşanabilecek
ciddi sıkıntıların
engellenmesine
yardımcı olacaktır.
projeler hakkında bilgi verdi ve 2015 yılında
sektörün de görüşleri alınarak çeşitli mevzuat ve düzenlemelerin yapılacağını, eğitim
ve işbirliği toplantıları yapılacağını, sektör
ve VİSAD ile işbirliği yapmaktan memnuniyet
duyduklarını belirtti.
Çeyrek asırlık VİSAD deneyimi
ile sorunlara değinildi
VİSAD Başkan Yardımcısı Burçak Zorlu
ise sunumunda; Türkiye’de hayvan sağlığı
ve refahının güvence altına alınması için
koruyucu ve tedavi edici çalışmalar, çiftlik
hayvancılığının ekonomik verimliliği, hayvanlarının sağlığı ve refahı için veteriner sağlık
ürünlerinin yeterli kalitede, etkin, güvenli,
İNFOVET 44-45
Sami Esirtgen
Cem Keskindil
İBRAHİM ETHEM ULAGAY
Bayer
VİSAD öncülük görevini
yerine getirdi
VİSAD ve Bakanlık
çözüm odaklı çalışıyor
Bu toplantılar, sektörün bir araya gelmesi açısından önemlidir. Yeni yönetmeliklerle ilgili sektörel olarak bir takım sıkıntılarımız vardı. Bu sıkıntıların aşılması
konusunda bu tür toplantılarda bir araya
gelerek, karşılıklı tartışarak sonuca ulaşmak çok daha anlamlı oluyor. Bakanlık
bizi dinlediğini ortaya koydu; görüşlerimize değer verip bu doğrultuda yönetmeliklerinde bazı değişiklikler yapmaya
karar verdi. Sadece VİSAD’ın değil, bütün
sektörün burada olması çok önemli bir
şey. Çünkü öncülüğü VİSAD üstlense de,
diğer üye olmayan kuruluşların da burada bulunup sıkıntılarını paylaşmaları gerekli. Aynı pazarın içinde olduğumuz için
onların dertleri de VİSAD’ın dertlerinden
farklı değil. Bu noktada güzel işler ortaya
çıkıyor. Kuruluşundan bu yana işin içinde
olan biri olarak VİSAD’ın her gün kendini
daha da geliştiren bir kuruluş olduğunu
söylemek isterim.
19-20 Mart’ta VİSAD’ın katkılarıyla gerçekleşen sektör bakanlık toplantısının
oldukça olumlu bir havada geçtiğini
düşünüyorum. GMP, farmakovijilans,
otovaksin kılavuzları hakkındaki
sunumlar ve tartışmalar tatmin edici
düzeydeydi. Bakanlığımızın ilaç ve aşı
sektörüne yaklaşımı oldukça ilerici, yapıcı ve çözüm odaklıydı. Gıda güvenirliğini sağlamak üzere bilinçli antibiyotik
kullanımı ve veteriner tıbbi ürün takip
sistemi kurulması konusundaki çalışmalarını son derece yerinde buluyorum.
Farmakovijilans yönetmeliğinin daha
doğru ve çabuk uygulanabilmesi için
Bakanlık tarafından düzenlenecek farmakovijilans eğitiminin çok faydalı olacağını düşünüyorum ve hayvan sağlığı
alanında Avrupa Birliği yönetmeliklerine
uyum konusunda atılan adımları hem
bir sektör çalışanı hem de bir tüketici
olarak memnuniyetle karşılıyorum.
VİSAD Yönetim Kurulu Başkan
Yardımcısı Burçak Zorlu,
VİSAD Yönetim Kurulu Üyesi
Nazan Uşdu Dilsiz,
VİSAD Genel Sekreteri Musa Arık
KAPAK veteriner sağlık ürünleri değerlendirme TOPLANTISI
Gıda ve Kontrol Genel
Müdürlüğü yetkilileri ve VİSAD
yöneticileri uyumlu çalışmanın
başarı getireceğini savundu.
Ömer Diker
PhIbro
Sektörün gelişmesinde
VİSAD’ın rolü büyük
kamu sağlığını tehdit etmeyen özelliklerde ve mutlaka erişilebilir olmasının önem
olduğunu belirtti. Bu çerçevede mevzuat
altyapısı, uygulanabilirliği, insan kaynağı
ve uygulama kapasitesinin yeterli olması
gerektiğini, veteriner sağlık ürünlerinin ülkemiz hayvancılık sektörü ve gıda güvenliği
açısından verimlilik, istihdam ve katma
değer yarattığını vurguladı. Son birkaç yılda
Dr. Musa Alkan, GMP Belgeleri
hakkında kapsamlı bilgi verdi.
Dr. Erdoğan Şahin, Veteriner Ecza depoları
hakkındaki soruları cevapladı.
Bakanlık yetkilisi Arif Özkan, mevzuatı
örnek vakalar üzerinden değerlendirdi.
İNFOVET 46-47
VİSAD’ın öncelikli
hedefleri içerisinde
sektör için çok
önemli olan mevzuat
altyapısının;
güçlü, rekabetçi,
gerçekleşmesi
mümkün ve yenilikçi bir
yapıya sahip olmasının
önemi vurgulandı.
veteriner sağlık ürünlerinin ruhsatlandırılması, üretimi, dağıtımı, pazarlanması, tanıtımı
ve kontrolüyle ilgili yapısal değişiklikleri öngören mevzuat ve düzenlemeler yapıldığını,
bu alanda sektörde ciddi yatırımlar gerçekleştiğini, bu süreçte mali sıkıntıların yanında
sektörde uygulamaya ilişkin sorunlar da
yaşandığını, bu kapsamda sektörün öncelikli
sorunlarının VİSAD tarafından otoriteye her
zaman sunulabildiğini, iletişim kanallarını
açık tutan Bakanlık mensupları ile çalışarak
reel sektörde yaşanabilecek sıkıntıların engellenebildiğini, dinamik olan mevzuatın
Bakanlıkla olan ilişkilerin endüstri ile
birlikte yürütülmesi çok önemli. Endüstride bulunan kişiler olarak, bakanlığın
bu yöndeki yaklaşımından dolayı çok
memnunuz ve bu nedenle oldukça
başarılı bir toplantı geçirdik diyebiliriz.
20 yıldır hayvan sağlığı alanında faaliyet
gösteren biri olarak söyleyebilirim ki,
Tükiye’de çok ciddi bir hayvan sağlığı
üretimi ve potansiyeli var ve bu alanın
yönetimi açısından, açılış konuşmasında
da belirtildiği gibi “çiftlikten sofraya”
gıdanın ehemmiyetli ve sağlıklı bir
şekilde ulaşması kritik bir konu, çünkü
hem hayvan sağlığını hem de insan
sağlığını ilgilendiriyor. Biz, mevzuat ve
uygulama açısından gelişmiş ülkelerin
çok gerisindeydik fakat geçen süreçte
Türkiye’yi üst sıralara taşıyan mevzuat
değişiklikleri ile ilgili olumlu yönde gelişmeler oldu. Bütün bunların gerçekleştiği
süreçte VİSAD da çalışmalarda bulunuyordu ve fırsat buldukça görüşlerini
iletiyordu. VİSAD’ın zaman içinde verdiği
görüşlerin, bu alanda ileride bulunan
ülkelerdeki mevzuatlara yakın oluşu,
VİSAD’ın bu ülkelerdeki mevzuatları ne
kadar iyi takip ettiğini gösterdi ve başarı
bunun bir uzantısı olarak açığa çıktı. Bu
önemli süreçlerden geçerken de VİSAD’ın
bakanlık tarafından bu denli ciddiye alınması ve süreci birlikte yürütüyor olmaları
VİSAD açısından önemli bir başarıdır.
Sorunlar, sıkıntılar her zaman olacak
ama açık kanallarla konulara değinmek
ve bakanlığın da aynı açıklıkla konulara
bakıyor olması çok olumlu bir durumdur.
Birkaç yıl daha sıkıntılı geçecektir ancak
sonrasında hem üreticiler bakımından
daha anlamlı ve bir rekabetçi bir hava
oluşacak hem de ihracat bakımından
potansiyelin büyüyeceğini ve altyapının
kuvvetleneceğini düşünüyorum.
KAPAK veteriner sağlık ürünleri değerlendirme TOPLANTISI
Mücteba Binici,
Göknil Eriş, Dr. Serdar
Ertaş, Metin Kelleci
İsmail Özdemir
ANC
VİSAD, Bakanlık ve sektör
iletişimin ana parçasıdır
genleşme evresinde yani önümüzdeki
süreçte de yeni sorunlar ortaya çıkarabileceği, çeyrek asırlık VİSAD deneyimi ve etkin
iletişimle sorunların düzeltilmesine yönelik
çalışmaların aralıksız devam ettirileceğini
dile getirdi. Zorlu konuşmasının devamında
5996 sayılı kanun esas alınarak hazırlanan
yönetmelik, kılavuzlar ve düzenlemeler düşünüldüğünde, sektörün geleceğinin tasarlandığı günlerin yaşadığını, bu süreçte uzun
ve orta vade master planların hazırlanan bu
mevzuat paralelinde oluşturulacağını ifade
etti. Avrupa Birliği normlarını temel aldıkları
uygulamaların ülkemiz gıda ve hayvancılık
sektörüne uygun modelini veteriner sağlık
ürünleri sanayisinde de modelleyebilmek için
uyumun ve geçiş süreçlerinin çok dikkatli ve
mevcut hassasiyetleri göze alarak yapılması
gerektiğini, bu süreç içerisinde VİSAD olarak,
Bakanlık ile çok yakın bir işbirliği yaparak
önerileri sunduklarını, gerekçelerini ve
uluslararası modellerinin simülasyonları ile
üyelerin düşüncelerini ve yorumlarını iletebildiklerini, öncelikli hedefleri içerisinde doğal
olarak sektör için çok önemli olan mevzuat
alt yapısının güçlü, rekabetçi, gerçekleştirilebilir ve yenilikçi olmasının önemini vurguladı.
Bakanlığın göstermiş olduğu ilgi ve yorumları
değerlendirmesi nedeniyle Genel Müdür
Sayın Prof. Dr. İrfan Erol, Genel Müdür Yardımcısı Sayın Süleyman Aslan ve Daire Başkanı
Sayın Dr. Semra Yılmaz’a teşekkür etti.
Zorlu konuşmasında; Bakanlık ve VİSAD
üyelerinin teknik departmanlarını, uyum
süreci içerisinde çok yoğun bir çalışma
programı beklediğini, bu program dahilinde
sektörün üretim noktalarındaki yatırım boyutlarının çok önemli bir finansman kaynağı
İNFOVET 48-49
gerektirdiğini söyleyerek, “Teknik departmanlarda hizmet veren insan kaynakları yapısının
da artırılması hususları gündemi etkiliyor,
yatırıma yönelik finansman kaynakları farklı
bir platformda tartışmaya açılırken, entellektüel seviyesi ve akademik formasyonu farklı
insan kaynağı üretmenin, istihdam edilmesinin ve sisteme entegre edilmesinde de farklı
süreçlerin bizleri beklediğini düşünüyoruz,
bu noktada alt yapıyı hazırlarken Bakanlık ile
görüşeceğimiz ve hazırlıklarını yapacağımız
Veteriner Tıbbi Ürünleri’ne ait pazarlama izni
dosyalarının güncellenmesi için geniş bir
perspektifte kılavuzlara ihtiyacımız olacaktır.” dedi. Veteriner Tıbbi Ürünleri’ne yönelik
mevzuatın Avrupa Birliği müktesebatına
paralel olması nedeniyle bir çok atfın yine
Ülkemizde son yıllarda yaşanan gelişmeler sektörün tüm taraflarını hızlı bir
değişime zorluyor. Çok zorlansak da, bu
gelişmeler sektörümüzün standartlarını
yukarılara taşıyor. VİSAD başından beri
bu gelişmelerde önemli rol oynadı. En
tarafsız biçimde hayvan sağlığı kuruluşları, Bakanlığımız ve paydaşlar arasındaki iletişimin ana parçası oldu. Taraflar
arasındaki iletişim, eğitim, ilgili yönetmeliklerin oluşmasına katkı konularında
roller üstlendi. 5-10 yıl önce hayal bile
edemeyeceğimiz kavramlar bugün
hepimizin yaşamında son derece doğal
bir yer tutuyor. Bu gelişmelerin olumlu
pratik sonuçlarının birkaç yıl içinde daha
net biçimde ortaya çıkacağını düşünüyorum. Son olarak; VİSAD Yönetim Kurulu
olarak toplantıya gösterilen ilgi ve yoğun
katılım bizleri çok mutlu etti. Bu noktada
yavaşlamadan çalışmalarımızı arttırarak
sürdürmek zorundayız.
Hakan Şuyün, Barış
Buyurgan, Merve Aksoylu
Lohmann Animal Health
KAPAK veteriner sağlık ürünleri değerlendirme TOPLANTISI
aynı birliğin kılavuzlarının kullanılmasını
gerektirmekte olduğunu, bu kılavuzların orijin
dilinin İngilizce olması gerektiğini ve okuyucunun yoruma yönelik algısının gerçekleşmesinin yorumlarda ikilem problemi yarattığını,
bu problemin önlenmesi için kullanılabilecek
tüm kılavuzların Türkçe olarak yayınlanmış
olması zorunlu doğurduğunu, VİSAD olarak, bu
çerçevede Sektör-Bakanlık işbirliği ile mevcut
kılavuzların güncellenmesi ve ihtiyaç duyulan
yeni kılavuzların kısa sürede hazırlanması için
desteğe hazır olduklarını söyledi ve aşağıdaki
kılavuzlara ihtiyaç duyulduğunu belirtti.
> Stabilite Kılavuzu
> İyi Laboratuvar Uygulamaları Kılavuzu
> İyi Klinik Uygulamaları Kılavuzu
> İyi Depolama ve Dağıtım Kılavuzu
> Ambalajlama ve Etiketleme Kılavuzu
> Etkin Madde Kılavuzu
> Plastik Madde Ambalaj Kılavuzu
> Tanıtım Kılavuzu
Burçak Zorlu konuşmasında, geçiş sürecinde ve daha sonra mevzuatın uygulanması
esnasında Bakanlık ve sektör çalışanlarının farmakovijilans gibi çok önemli bir veri
değerlendirme uygulamaları yürüteceklerini,
özellikle tek ekran felsefesi üzerine kurulu
bu çalışmaların ham verileri uygun şekilde
ve eksiksiz olarak işlenmesi ve takibinin
firmaların sorumluluklarında olacağını, bu
önemli sorumluluk yapısının denetlenmesi
esnasında mesleki formasyon farklılıkları
oluşmaması için VİSAD, TVHB ve Bakanlık
çerçevesinde sertifikalı ve sahaya yönelik
farmakovijilans sorumlusu eğitim programlarına ihtiyaç olduğunu dile getirdi.
GMP sürecinde üyeler ile
uyum içinde çalışılmakta
Burçak Zorlu GMP konusunda; “ 31.10.2015
tarihine kadar uzatılan İyi Üretim Şartları
Toplantıya katılan sektör
temsilcileri bakanlık
yetkililerinin sunumlarını
dikkatle dinlediler.
İNFOVET 50-51
Cemal KAYA
Bavet İlaç A.Ş.
Serhan Serin
Agrovet
Sektörün gelişimine destek
olacak bir toplantı oldu
Yoğun katılım, mesleğimiz ve
gelecek adına umutlandırıcı
Toplantıda, GMP, pazarlama izni ve
dosya yenileme süreci, veteriner ecza
depoları ve satışla ilgili esaslar konusunda bakanlığın bilgi aktarımı dile
getirildi. Ecza depolarının yeni çalışma
esasları net olarak belirlenmemiş olmakla birlikte, planlanan esasların uygulanmasındaki endişeler sürmektedir. GMP
sektörce benimsenmiş olsa da 24 Aralık
2014 tarihi son olmasına rağmen çoğu
firmanın halen hazırlıklarını tamamlamadığını gördük. Farmokovijilans kılavuzunun yayınlanması ile bu süreç daha çok
netleşti. Türkiye ilaç pazarı bu değişime
hazırlanmakta ve ciddi boyutlarda
yatırım yapmak zorunda kalmaktadır;
bu değişim sonucundaki katma değer,
uluslararası pazara girebilme, iç pazarda
yeterli pazar elde etme endişesi devam
edecektir. Bunun için de uluslararası
pazara girme konusunda devletin teşvik
uygulamalarını sağlaması gerekmektedir. Teknik ağırlıklı, yeni mevzuat ve
uygulamalarla sektörün daha çok gelişimine destek olacak bir toplantı oldu.
Gıdaya erişim ve beslenme, insan için
temel, vazgeçilmez, evrensel bir haktır.
Halkına yeterli gıdanın sağlanması ve
tüketici sağlığının korunması tüm ülkelerin öncelikli hedeflerindendir. Agrovet
Türk Ulusu’nun her zaman ve her şartta
dünyanın en iyisine layık olduğunu düşünüyor. Hayvansal gıdalar söz konusu
olunca, bunların diğer gıdalardan farklı
olduğu gerçektir. Gelecek nesillerimizin
genetik performansının hayata geçirilmesinin garantisi olan hayvansal üretim
sektörünün bir üyesi olmaktan her
zaman kıvanç duymuşuzdur. Veteriner İlaç sanayi de hayvansal üretimin
olmazsa olmaz bir parçasını oluşturur.
Son 3 yıldır VİSAD olarak kendi içimizde
oluşturduğumuz çalışma grupları ve
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile
yoğun istişareler ile insanımızın hak ettiği kaliteyi adım adım oluşturuyoruz. Bu
toplantı da aynı amaçlarla icra edilmiştir.
Bu bilgilendirme ve istişare toplantılarını
VİSAD olarak düzenlesek de, VİSAD bünyesinde olan ve olmayan tüm firmalar
etkinliklerimize katılmaktadır. Bunun en
güzel örneği de bu toplantıdır. Sizin de
şahit olduğunuz üzere yoğun katılım
takdire şayandır. Bu kadar yoğun katılım
beni mesleğimiz ve gelecek adına
umutlandırmaktadır. Tabi ki hepimiz her
konuda aynı şekilde düşünmeyebiliriz,
hatta farklı düşüncelerde olmamız doğru
sentezi yakalamamız açısından en
sağlıklısıdır. Fakat hedefimiz aynı olmak
zorundadır; Türk Ulusu’nun çıkarları.
Bu vesile ile güzide sanayicilerimizi ve
bakanlık yetkililerimizi bir araya getiren,
özellikle son 3 yıldır Türk Veteriner İlaç
Sanayi’nin hedeflerine hızla ve sağlıklı
olarak ulaşmamız için yoğun emek sarf
eden VİSAD Yönetim Kurulumuza ve tüm
üyelerimize teşekkürü bir borç bilirim.
KAPAK veteriner sağlık ürünleri değerlendirme TOPLANTISI
(GMP) yönetmeliği üyelerimiz için rahatlatıcı olarak adlandırabileceğimiz 10 aylık
ek bir süre getirmiştir. Bu süreç, hem yerli
üreticilerimiz hem de ithal olarak ülkemizde
bulunan yabancı üreticiler için sevindirici
olmuştur. Sektörümüzün bugüne kadar var
olduğu süre içerisinde böylesine büyük
bir standart değişikliğine şahit olmak, bu
süreci üyelerimizle beraber düzenleyebilme
fırsatlarımız olduğu için mutluyuz. VİSAD’ ın
çeyrek asırlık tecrübesi ve bilgi birikimi ile
sektörümüzün geleceğine yön verebilmek
için Bakanlığımızın hazırladığı uluslararası
normların tamamını kapsayan GMP kılavuzu
üzerinde üyelerimiz ile çalışmakta ve uyum
için çalışmaktayız. Yayınlanan GMP kılavuzu
Geçiş sürecindeki
denetlemeler sırasında,
mesleki formasyon
farklılıkları oluşmaması
için VİSAD, TVHB ve
Bakanlık çerçevesinde
farmakovijilans
sorumlusu eğitim
programlarına ihtiyaç
duyulmaktadır.
ve Bakanlığımızın yurt dışı üretim noktalarına
verilen GMP sertifikalarının PIC’s üyesi kurum
tarafından verilmiş olmasının aranması,
bu kriterlerin gerçekleşmediği noktalarda
Bakanlık denetimlerinin gerçekleşmesi ve
sonuç olarak ülkemizde dağıtımı yapılan tüm
Veteriner Tıbbi Ürünleri’nin üretim noktalarının gerek yerli gerek yabancı olsun tamamında Bakanlığımızın verdiği GMP sertifikalarının bulunması sektörümüzün geleceği
ve doğal olarak hayvan ve insan sağlığı
kalitesi açısından çok önemsiyoruz. Özellikle
yerli üretim sanayimizin bu geçiş sürecinde
önemli zorluklar, yapısal uyumsuzluklar ve
geçiş sürecinin istenilen hızda olamayacağı
yönünde öngörülerimizle beraber, yerli sanayicilerimizin yatırım ve süreç konusunda
motive ve teşvik edilme ihtiyacı bulunmaktadır. Aynı mealde yurt dışı üretim noktalarında
yaşanan kıtasal standart farklılıkların uyuma
yönelik süreçlerinde uluslararası uyum
komitelerinin kararlarının ve uygulamalarının
dikkate alınması gerektiğine inanıyoruz” dedi.
Zorlu, “VİSAD olarak yeni mevzuat sonrası
veteriner ilaçlarına yönelik biyoeşdeğerlik, biyoyararlanım, farmakolojik ve klinik
İNFOVET 52-53
Şake Yalçın
DR. Taner Öncel
REFARM
ZOETIS
VİSAD köprü görevi
görmeye devam ediyor
VİSAD ortak ses olmaya
devam ediyor
Toplantı oldukça verimli geçti. Zaten
VİSAD son beş yıldır hemen hemen
her yıl bakanlık ile bu tür toplantılar
düzenliyor. VİSAD kurulduğu günden
beri en iyi ve güvenilir ürünlerin sahada
olmasını kendisine amaç edinmiş bir
kurumdur. Aslına bakarsanız bir meslek
dayanışması olarak kurulmuştur ama
bakanlıkla olan ilişkilerinin gelişmesi
dolayısıyla oldukça fonksiyonlu bir hale
gelmiştir. Son yıllarda Avrupa Birliği
konusunun yoğunlaşması ile birlikte
hem üretimin hem de uygulamanın AB’ye
uyumlandırılması gerekiyordu; bu da
mevzuat anlamına geliyordu. VİSAD, hem
tüketici hem firmalar tarafında yaşanan
zorlukların daha iyi anlaşılması bakımından bakanlık ve sektör arasında köprü
vazifesi görüyor ki, bu konuda başarılı
olunduğunu düşünüyorum.
Çok başarılı bir toplantı olduğunu
söyleyebilirim. Bakanlıktaki yetkililerin
bilgi düzeyleri ile yaklaşımları oldukça
memnun edici düzeye erişti. Üzerinde durduğumuz konular uzun süredir
görüşülüyor. Bakanlık yetkililerince,
daha önce belirlenen konular üzerine
sektörün merak ettiği, cevabını aradığı
konulara açıklık getirildi. Memnunuz ama
sektörün ve bakanlığın yapacak çok işi
var. VİSAD ortak ses oluşturmayı başararak sektörün önemli bir bölümünü temsil
ediyor ve ortak konuları bakanlığa tek bir
ağızdan, daha net bir şekilde aktarma
imkanı yaratıyor. Oluşturduğu çalışma
grupları ile bakanlıkla çözüm önerilerini
paylaşıyor. Bu koordinasyonun ve işbirliğinin devam etmesi, planlanan Avrupa
Birliği sürecine yaklaşmak açısından son
derece önemli diye düşünüyorum.
KAPAK veteriner sağlık ürünleri değerlendirme TOPLANTISI
çalışmaların yapılacağı merkezlere ihtiyaç
duyulacağını düşünüyoruz. Bu konuda
yetkilendirilecek merkezlerin özenle seçilip
belirlenmesi ve bir program çerçevesinde
bu merkezlerin güçlendirilmesi gerekir. Aynı
paralelde özellikle 2015-2017 yılları arasında
aşırı derecede yoğunlaşacak olan Bakanlığımızın Veteriner Sağlık Ürünleri ve Halk Sağlığı
Dairesi’nin kalifiye personel sayısı yönünden
güçlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Yakın
süreçte veteriner fakültelerinin müfredatına
veteriner sağlık ürünleri alanındaki yeni konularının eklenmesi sağlanmalıdır. Bu konuda
Bakanlıkla veteriner fakülteleri veya eczacılık
fakülteleri arasında işbirliği yapılması değerlendirilmelidir.” diye konuşmasını sürdürdü.
Bakanlık ve reel sektör
pratikleri açısından
birçok konunun geniş
bir perspektifte ele
alındığı iki günlük
toplantıda, otoritenin
ve sektörün aynı felsefe
içerisinde hareket
edebilmesi için ortak
görüşler ortaya çıktı.
Yenilenme sürecinde çalışma
grupları oluşturuldu
Bunun yanında Veteriner Tıbbi Ürünler ve
Veteriner Biyolojik Ürünlere ait dosyaların
yenilenme süreçlerinde Bakanlığımız ile
aynı paralelde üyelerimizin daha verimli ve
efektif olarak çalışabilmeleri için VİSAD olarak
çalışma gruplarımızın genişletilmesine ve
bu çalışma gruplarının belirlenmiş bir takvim
içerisinde değerlendirme toplantıları yapmasına karar verdik. Bu çalışmalar sayesinde
üyelerimizin bu süreci daha rahat yöneteceği inancındayız. Üyelerini belirlediğimiz
çalışma grupları:
GMP Çalışma Grubu
> Farmakovijilans Çalışma Grubu
> Pazarlama İzni Çalışma Grubu
> Prospektüs Çalışma Grubu
> Kalite Çalışma Grubu
> Tanıtım Çalışma Grubu
> Yem Katkı Maddeleri Çalışma Grubu
> Avrupa Birliği Mevzuatı Uyum Çalışma
Grubu olarak belirlenmiştir.
Zorlu konuşmasını, “19-20 Mart 2015
tarihlerinde gerçekleştirdiğimiz geleneksel
İNFOVET 54-55
Abdullah BaytAZ
Orkun Bürün
ACAR ECZA GRUP
Merial
ZORLU SÜRECİ OLUMLU
BİR ŞEKİLDE GEÇİRECEĞİZ
Bakanlık çözüm önerileri
konusunda oldukça yapıcı
Örgütlü toplum demokrasinin vazgeçilmez unsurudur. Çünkü demokrasi
denildiğinde akla ilk gelen katılımın sağlanmasıdır; bu da toplumu örgütlü hale
getirmekle olur. VİSAD bu organizasyonları, sorunların herkese açık olarak,
tüm arkadaşlarımızın, üreticilerimizin
ve sektör paydaşlarının katılabileceği
şekilde tertip etmektedir. Bu sürecin de
sektör için faydalı olacağını düşünüyorum. Toplantıyı değerlendirecek olursak;
zor bir süreçten geçiyoruz, birçok firma
sıkıntı yaşıyor. Değişim çok kolay değil
ama bakanlığın pozitif yaklaşımı, işlerinde ne yaptıklarını çok iyi bilmeleri, sektörün sorunlarına çok net ve pozitif cevap
vermeleri süreci kolaylaştırmaktadır.
Arkadaşlar yapıcı, bakanlık yapıcı, sektör
de bu bilinci aldı; işin zor olduğunun ama
yapılmasının gerekliliğinin bilincindeler.
Aksaklıklar olsa da, toplantıların devamının geleceğini ümit ediyorum.
Son dönemde veteriner ilaç sektörünün
inanılmaz bir değişim sürecinden geçtiğine şahit oluyoruz. Üretim yerleri için
GMP gerekliliği, dosya yenileme süreci,
farmakovijilans yönetmeliği ve yakında
gelmesi planlanan tanıtım kılavuzu, ilaç
takip sistemi ve diğerleri veteriner ilaç
sektörüne farklı dinamikler katıyor. Biz
tüm bunların son derece olumlu olduğunu düşünüyoruz. Sektörün belli bir
kalite standartı ihtiyacı vardı ve bu ciddi
süreçler buna önemli katkı sağlıyorlar.
Sektörün geçiş aşamasında zamana
ihtiyacı var. Bu süreçlerin yönetilmesinde elbette bazı sıkıntılar yaşanabiliyor
ancak Bakanlık yetkililerinin özellikle bu
toplantıda aksayan noktaların belirlenmesi ve çözüm önerileri konusunda çok
yapıcı yaklaşımları olduğunu gözlemledik. Karşılıklı açık diyalog kanallarıyla
daha iyi yol alınabilecektir. Bunun devam
ettirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Veteriner Sağlık Ürünleri ve
Halk Sağlığı Dairesi Çalışma
Grubu Sorumlusu Mustafa
Yıkılmaz, veteriner biyolojik
ürün dosyaları konusunda
katılımcıları bilgilendirdi.
KAPAK veteriner sağlık ürünleri değerlendirme TOPLANTISI
Dr. Gülhan Aynagöz, otovaksin üretimi,
kullanımı ve ihracatı hakkında sunum yaptı.
G.T.H. Uzmanı Gencay Ergin, uyum sürecindeki
önemli noktalara ve bakanlık çalışmalarına değindi.
Triveritas Proje Müdürü Andrew HewItt, Avrupa’daki
izin yenileme prosesi konusunda bilgi verdi.
VİSAD-Bakanlık Değerlendirme Toplantısı’nın
üyelerimiz için çok faydalı olduğunu düşünüyoruz; özellikle Bakanlığımızın değerlendirmeleri ve sunuları birçok konuya açıklık
getirmiş olup, üyelerimizin çalışmalarına yön
verici olmuştur. Veteriner Tıbbi Ürünleri’nin
üretimden dağıtım kanallarına kadar yaşanan süreçlerde hem Bakanlık açısından
hem reel sektör pratikleri açısında geniş bir
perspektif içerisinde ele alındığı bu iki günlük
toplantıda otoritenin ve reel sektörün aynı
felsefe içerisinde hareket edebilmesi için
ortak görüşler ve sonuca yönelik düşünceler
ortaya çıkmıştır. Orta ve uzun vadede gerek
mevzuat alt yapısı gerek reel sektör çalışma
prensipleri uluslararası normlara geçerek nihai hedefimiz olan insan ve hayvan
sağlığının yüksek standartlara ulaşacağına
olan inancımız artmıştır. Katılımları ile bize
büyük destek olan tüm Bakanlık personeline,
üyelerimize ve sektör paydaşlarımıza tekrar
teşekkür ediyoruz diyerek tamamladı.
Elektronik Başvuru Esasları” ve “Veteriner
Biyolojik Ürün” dosyaları konularında sunum
yaparak arkasından katılımcılarca yöneltilen
sorular cevaplandırıldı. “Dağıtım Kanalları ve
Satış” başlıklı oturumda ise; Dr. Erdoğan Şahin Veteriner Ecza Depoları hakkında sunum
yaptı ve soruları cevaplandırdı. Toplantının
ikinci günkü Farmakovijilans/Otovaksin
oturumda Çalışma Grubu Sorumlusu Arif
Özkan, “Mevzuatın Örnek Vakalar Üzerinden
Değerlendirilmesi” konusunda, Dr. Gülhan
Aynagöz” Otovaksin Üretimi, Kullanımı ve İhracatı” hakkında sunumlar yaptı ve yöneltilen
soruları cevaplandırdılar.
Daha sonra İngiltere Triveritas firmasından
Andrew Hewitt; “İyi Klinik Uygulamaları” ile
“Avrupa’da Jenerik Ürünlerin Pazarlama İzin
Yenileme Prosesi” konularında oldukça kapsamlı bilgiler verdi ve katılımcıların sorularını
cevaplandırdı. Toplantı genel değerlendirme
ve kapanış konuşmaları yapılarak son buldu.
Cüneyt Seçkin
Sunumların ardından
soru-cevap bölümüne geçildi
Daha sonra toplantının teknik oturumlarına
geçildi. “İyi Üretim Uygulamaları (GMP) Geçiş
Süreci” başlıklı oturumda; G.T.H. Uzmanı
Gencay Ergin, “GMP Konusundaki Bakanlık
Çalışmaları”, “Denetimlerde Sık Karşılaşılan
Uygunsuzluklar”, “Uyum İçin Önemli Noktalar”, “Bakanlık Tarafından Denetim Öncesinde
Yapılan Hazırlıklar”, Dr. Musa Alkan, “Fason
(Sözleşmeli) Üretim İçin Kalite Anlaşmaları
ile Bakanlıkça Kabul Edilen GMP Belgeleri”
hakkında kapsamlı bilgi verdi. Sunumlarla
ilgili katılımcıların soruları cevaplandırıldı.
Toplantının “Pazarlama İzni, Dosya
Yenileme ve Varyasyon Süreci ve Değerlendirme” başlıklı oturumunda; Çalışma Grubu
Sorumlusu Mustafa Yıkılmaz, “Pazarlama İzni
Dosyalarının Yenilenmesi ve Pazarlama İzni
İNFOVET 56-57
BİRLİKTE HAREKETLE SÜREÇ
DAHA SAĞLIKLI YÜRÜYECEKTİR
VİSAD Daire Başkanı Dr. Semra Yılmaz
yaptığı kapanış konuşmasında “Zor bir
süreçten geçiyoruz, bu nedenle daha sık
bir araya gelmekte fayda var. Bu nedenle
ileriki günlerde bireysel konuları tartışmak
için genel müdürlüğün toplantı salonunu
kullanmak istiyoruz. Belirttiğim gibi, çok zor
bir süreçten geçiyoruz; her şekilde yoruluyoruz ama bu çalışmalar neticesinde veteriner
sağlık ürünleri sektörünün ilerlemesine katkı
sağlayacağımıza kalben inandığımız için
çabalıyoruz ve yoruluyoruz. Böyle bir inanca
sahip olmasak, değerli arkadaşlarım ve ben
bu yollarda bu denli büyük mücadeleler veriyor olmazdık. Herkese teşekkür ediyorum.
Özellikle bu yolda hep beraber olduğumuz
arkadaşlarıma teşekkür ediyorum ve umarım
herşey daha güzel olur diyorum.” dedi.
CEVA
VİSAD SON DÖNEMDE
BÜYÜK BAŞARILARA İMZA ATTI
Ben Visad’ın en önemli misyonunun
hayvan sağlığı endüstrisinin,
hem gıda güvenliği hem de insan
sağlığının korunması açısından
öneminin kamuoyu tarafından
bilinmesini sağlamak olduğunu
düşünüyorum. Aynı zamanda
dünyanın en gelişmiş kalite ve
güvenlik sistemlerinin ülkemizdeki
uygulamalarında otoriteye yardımcı
ve yol gösterici olmalıdır. Kalite ve
güvenlik standartlarının geliştirilmesi
çok maliyetli ve zahmetli olmakla
beraber ülkemiz hayvan sağlığı
sektörünü dünya çapında rekabetçi
hale getirecektir ve ülkemizin hali
hazırda güçlü sayılabilecek bir alt
yapısı ve tecrübesi bulunmaktadır.
Devletimizin de bu dönüşümde yerli
sanayiye destek olması rekabetçi
olabilmek açısından elzemdir. Visad
son dönemde son derece başarılı
çalışmalara imza atmıştır ve yeni
dönemde de bu devam etmelidir.
KAPAK veteriner sağlık ürünleri değerlendirme TOPLANTISI
1
2
4
6
9
İNFOVET 58-59
3
5
7
8
1. Mustafa Söylemez (MSD)
2. Cüneyt Seçkin, Ramazan
Bayhan (Ceva)
3. Şeyda Kaya Seval
4. Banu Serin, Serhat Serin
(Agrovet)
5. Dr. Mehmet Alkan, Ali Gedik
6. Yiğit Altav (Arion İlaç)
7. Veteriner Hekim Ebru Çil Özden
Biovita, Veteriner Hekim Gülay
Kabak (Güneşli Aşı)
8. Mustafa Baysan (Vimar)
9. Elif İncehasanoğlu, Gizem
Çaçar, Fatma Cinbat (Bavet)
BÜYÜKBAŞ
Fasciola
enfestasyonu ve
klinik belirtileri
Fasciola türleri koyun ve keçilerde gebelik oranlarında düşüşlere ve süt
veriminde azalmaya neden olduğu gibi, zoonotik karakteri sebebiyle de
yaklaşık 180 milyon insanı ciddi bir risk altında bırakmaktadır.
İnsanlar enfekte
çiğ karaciğer ve
diğer yeşillikleri
tüketerek hastalığa
yakalanabilir.
İNFOVET 60-61
P
araziter hastalıklar, tüm dünyada
ekonominin temel
yapı taşlarından
olan hayvancılığın en büyük
sorunlarından biridir. Türkiye
içerisinde yer aldığı subtropik iklim kuşağının getirileri
açısından paraziter hastalıkların oldukça sık görüldüğü
ülkeler arasında yer almaktadır. Verimde azalma, gelişim
geriliği ve iş gücü kaybı gibi
yetiştirici ve ülke kazancını
etkileyen, çoğu zamansa klinik belirti dahi göstermeden
hastalığa yol açan önemli
parazitlerden biri de Helmint’lerdir. Ekonomik kayıpların yanı sıra birçok helmint
türünün zoonotik karakterde
olması, insan sağlığını da
tehdit etmektedir. Hayvanlarda ve insanlarda görülebilen
önemli helmint hastalıklarından birini de fasciolosis
temsil etmektedir.
Ruminantlarda oldukça
geniş bir yayılım gösteren
fasciolosis için yapılan
taramalar ülkemizde bu
hastalıktan daha çok
koyunların etkilendiğini
göstermektedir. Koyunlarda
daha çok akut seyir izleyen
hastalık, sığırlarda kronik
şekliyle karşımıza çıkmaktadır. Kronik fasciolosiste
meydana gelen ekonomik
kayıplar, düşük gebelik oranı
ve azalan doğum ağırlığı,
pubertanın gecikmesi ve
süt verimi kaybı nedeniyle oluşmaktadır. Fasciola
hepatica ve F.gigantica,
Fasciola cinsinde yer alan iki
önemli türdür. Bu türler başta
ruminantlar olmak üzere
birçok memeli hayvanın
karaciğer-safra yollarında
yaşarlar. Fasciola gigantica
insanlarda nadiren enfeksiyona neden olur. Etkenle
ilgili olarak Afrika’da bildirilen
vakalar da olmuştur. Yaşam
siklusu, taşıma, morfoloji,
klinik belirtiler ve sağaltımı
F. hepatica’ya son derece
benzerlik göstermektedir.
BÜYÜKBAŞ
hayvanda makrositik anemi
görülebileceği gibi bazen de aniden ölüm görülür. Enfeksiyonun
buraya kadarki bölümüne akut
fasciolosis denir. Akut dönemde hayvanlarda halsizlik, karın
bölgesinin şişkinliği ve solunum
güçlüğü görülür. Karaciğerdeki
kanamadan dolayı hayvan anemiktir ve karın bölgesine yapılan
muayenede ağrı belirtisi görülür.
Yapılan otopsi muayenesinde ise
karaciğerdeki göç yolları belirgindir. Karın boşluğunda ise kanlı
50’den fazla ülke
etki altındadır
Etkenin prevalansı genellikle
sulak yerlerde yetişen bitkilerle
beslenen sığır ve koyunlarda
yüksektir. Fasciola hepatica
Antarktika hariç tüm kıtalarda,
50’den fazla ülkede bulunur.
Latin Amerika, Karayipler, Avrupa, Orta Doğu, Afrika, Asya ve
Okyanusya bölgelerinde rapor
edilmiştir. Fasciola gigantica
daha az yaygındır. Fasioliasis
bulunan bazı alanlarda, insan
vakası (sporadik) nadirdir. Diğer
alanlarda ise (hiperendemik)
çok yaygındır. Fasciola hepatica
İNFOVET 62-63
Bir yaşından büyük yetişkin
hayvanlar bağışıktırlar ve
hastalık kronik seyir gösterir.
dünyanın her yerinde yaklaşık
180 milyon insanı risk altında
bırakmaktadır ve hemen hemen
2,4 milyon insan bu etkenle
enfektedir. Portekiz, Nil Deltası,
Kuzey İran, Çin’in bir kısmı ve
Ekvatorun bir kısmında, Bolivya
ve Peru’da fasciolosisin görülme
oranı halk sağlığını yakından
ilgilendirecek düzeyde seyretmektedir. F. hepatica’nın yaşam
döngüsünü devam ettirmesi ve
hastalık oluşturabilecek populasyona sahip olabilmesi için ılık
ve hareketsiz su birikintilerinin
olduğu, nemli ortamlara ihtiyacı
vardır. Yurdumuzun her bölgesinde görülür.
AKUT VE KRONİK FASCIOLOSIS
Hastalık hayvanlarda akut
ve kronik olarak şekillenir.
F.hepatica enfeksiyonlarının
%50’si asemptomatik seyreder
ve bazen belirtiler etken vücuda
girdikten sonra bir kaç gün
içerisinde çıkabileceği gibi bu
birkaç yılı da bulabilir. Koyunlarda parazite karşı herhangi
bir bağışıklık oluşmaz. Parazitin
karaciğerde göçü sırasında parçalanan damarlar nedeniyle kanama meydana gelir. Bu nedenle
F. hepatica yaşam
döngüsüne
devam edebilmek
için ılık ve
hareketsiz su
birikintilerinin
bulunduğu nemli
ortamlara ihtiyaç
duyar ve ülkemiz
bu şartlar için
gayet uygundur.
ve fibrinli bir sıvı vardır. Kronik
dönem akut dönemi atlatanlarda
veya az sayıda metaserkerin
alınması durumunda gerçekleşir.
Safra kanallarına gelen parazitlerin irritasyonu nedeniyle safra
kanalı fibröz doku ile kaplanır
ve safranın kıvamı koyulaşarak
akışkanlığı azalır. Bu dönemde
hayvanda demir noksanlığı
anemisi şekillenir. Bir yaşından
büyük sığırlar, parazite karşı
bağışık olduklarından hastalık kronik seyreder. Parazitler
genellikle safra kanalında ölür.
Sığırlarda, koyunların göstermiş
olduğu klinik belirtilere ek olarak
safra kanallarında kalsifikasyon
meydana gelir.
Klinik bakıda
görülen belirtiler
Hayvanlarda anemi, zayıflık,
çene altı ödemi ve karın bölgesinde şişkinlik görülür. Hayvanlarda protein, karbonhidrat ve
BÜYÜKBAŞ
Koyunlarda akut olarak seyreden
hastalık, sığırlarda daha çok kronik
şekliyle karşımıza çıkar ve süt
veriminde azalmalar nedeniyle
ciddi ekonomik kayıplara neden olur.
mineral madde metabolizmaları bozulur, zayıflama ve verim
kaybı ortaya çıkar. Nekropside
hayvanda zayıflama ve karın
boşluğunda ascites, görülen
belirtiler arasındadır. Karaciğerin
görüntüsü bozulmuştur. Rengi
açılmış ve kıvamı sertleşerek küçülmüştür. Ayrıca dişi
hayvanlarda hormonal dengesizliklere sebep olan etkenlerden birisi de fasciolosistir.
Karaciğerde patolojik bozukluklara yol açması nedeniyle
steroid hormon metabolizmasını
bozmakta ve neticede üreme
fonksiyonlarının bozulmasına
sebep olmaktadır. İneklerde döl
tutmama problemi ile F.hepatica
arasındaki ilişkinin araştırıldığı
bir çalışmada deneysel olarak
F.hepatica metaserkerleri ile
enfekte edilen ineklerde serum
progesteon seviyesinin enfekte
olmayan kontrol grubuna göre
daha düşük olduğu bu ilişkinin
ise fasciolosis ile bağlantılı olabileceği ileri sürülmüştür. Elazığ
yöresinde yapılan çalışmada
yaşları 2-10 arasında değişen
ve 120 tanesi daha önce doğum
yapmış, seksüel siklusları düzenli olan ve fertil bir boğa veya
suni tohumlama ile en az 3 kez
tohumlanmasına rağmen gebe
kalmayan hayvanlardan oluşan
200 inek kullanılmış ve bu
ineklerden alınan kan serumları
değerlendirilmiştir. Ayrıca kan
alınan tüm hayvanların rektal ve
vaginal muayeneleri yapılmıştır. ELISA yöntemi ile incelenen
serumlarda antijen olarak sığır
karaciğerindeki F.hepatica’lardan
hazırlanan ekskresyon/sekresyon (ES) antijeni kullanılmış ve
döl tutamama ile F. hepatica
seropozitifliği arasında ilişki
bulunup bulunmadığı belirlenmiştir. Bu çalışmaya göre ELISA
ile test edilen toplam 200 serum
örneğinin 111 tanesinde F. hepatica antikorları saptanmıştır ki bu
da yaklaşık % 55.5 gibi önemli
bir orana karşılık gelmektedir. F.
hepatica’nın evcil ruminantlarda önemli verim düşüklüğüne
yol açtığı, genellikle subklinik
enfeksiyon sonucu iştahın kaybolduğu, gıdaların sindiriminin
azaldığı, normal metabolik ve
hormonal proseslerin bozulduğu
bildirilmiş, buna bağlı olarak da
verim kayıpları ile birlikte enfekte
olmuş hayvanların meraları fasciola parazitlerinin yumurtaları
ile kontamine ettiği söylenmiştir.
Yapılan çalışmada döl tutmayan
hayvanlar ile kontrol grubu arasında F. hepatica seropozitifliği
yönünden önemli bir fark saptanmamış kontrol grubunda
İNSANLARDA FASCIOLOSIS BELİRTİLERİ
İnfeksiyonun akut şekli insanlarda nadiren görülebilir ve bunun
görülebilmesi için öncelikle enfeksiyona fazla sayıda metaserkerin
neden olması gerekmektedir. Ateş, hepatomegali ve karın ağrısı
en çok görülen belirtiler arasındadır. Bununla birlikte kusma, daire,
üretiker ve anemi de görülebilir. Kronik enfeksiyonda belirtiler
insanlar arasında çok yaygındır. Bu belirtiler arasında safra koliki,
karın ağrısı, hepatomegali ve sarılık göze çarpmaktadır. Çocuklarda
enfeksiyonun genel sonucu olarak şiddetli anemi meydana gelir.
Semptomlar safra kanallarının tıkandığına ve yangılandığına işaret
eder ve büyük erişkin parazitler ile metabolitleri safra kanallarında
bulunur. Hastalığın şiddetli formlarında portal siroz sonucu ölüm
şekillenir. F.hepatica enfeksiyonunun yaygın olarak bilinen bir
tipi de halzon denilen ve parazitlerin farinkste yerleştiği halidir.
Bu form insanların enfekte çiğ karaciğer tüketmeleri sonucunda
meydana gelir. Genç erişkin parazitler faringeal mukozaya hücum
ederek ağrı, ödem ve oluşan kanamanın soluk almaya engel
olmasına neden olmaktadır.
BÜYÜKBAŞ
Sağaltımda
%100’e
varan başarı
Fasciolosise karşı
sağaltım yapıldığında %
80-100 başarı oranı elde
edilebilmektedir. Hastalığa
karşı sağaltım amacıyla
kullanılan ilaçların
nonsupresif olması istenir.
Bunun amacı klinik belirti
gösteren hayvanları tedavi
etmek ve verim kayıplarını
engellemektir. 30 mg/
kg dozda oral yolla 5-10
gün kullanılan bithionol
yüksek dozda kullanılması
gerekli olduğundan
kimi ülkelerde sağaltım
amacıyla öncelikli tercih
değildir. Son zamanlarda
insanlarda da yaygın
kullanım alanı bulmuş
olan triclabendazole
ise veteriner hekimlikte
sıkça kullanılan bir
anthelmentiktir ve
bithionolden daha düşük
oranlarda kullanılmaktadır.
1990’da WHO (Dünya
Sağlık Örgütü) ve bir ilaç
firmasının yapmış olduğu
klinik denemelerde 10
mg/kg 1-2 oral dozun 24
saatlik periyot sonucunda
herhangi bir yan etkisinin
olmamış ve %100 başarı
oranı yakalanmıştır.
Teşhisi karaciğerdeki
glutamat dehidrojenaz
enzim düzeyine
bakarak yapabiliriz.
Hastalığın akut
formunun teşhisi
nekropside
konulmakta
ve hayvanların
karaciğerlerinde
göç halindeki
beyaz renkli
erişkin parazitlere
rastlanmaktadır.
yüksek seropozitiflik elde edilse
bile bunun dikkate alınmaması
gerektiği belirtilmiştir.
hastalığın Tanısında
çok çeşitli laboratuvar
analizlerinden
faydalanılabilir
Bölgede salyangozların varlığı,
hava şartları ve klinik belirtiler
hastalıktan şüphelendirir ve
tanıyı koymakta yardımcı olur.
Eozinofili hastalığın tüm basamaklarında görülen bir semptomdur. Akut fasciolosis’de;
tanı genellikle otopside görülen
belirtiler üzerine konmaktadır.
Nekropside lezyonları ve göç haİNFOVET 66-67
lindeki beyaz renkli erişkinlikleri
görmekle olur. Ayrıca sığırlarda
pratiğe indirgenmemiş olmakla
birlikte karaciğer parankim hücrelerinin parçalanmasından ileri
gelen glutamat dehidrogenaz
enzimlerinin kandaki düzeyinin
saptanması ile de tanı yapılabilir.
Kronik fasciolosiste ise tanı,
dışkıda yumurtaların görülmesiyle yapılır. Dışkı muayenesinde
sedimentasyon veya konsantre
ZnSO4 çözeltisiyle flotasyon
yöntemleri uygulanır. Bununla
birlikte safra kesesi epitel hücrelerinin tahrip olması sonucunda
ortaya çıkan gamaglutamik
transpeptidaz enziminin kandaki
düzeyinin saptanmasıyla da
teşhisi rahatlıkla koyabiliriz.
Fasciola hepatica enfeksiyonlarında teşhis genelde Fasciola hepatica yumurtalarının
hayvanın dışkısında aranması,
duodenal aspirasyon yoluyla
veya safra kanalından aspirasyon yoluyla yapılmakla birlikte,
etken canlıyı enfekte ettikten
ancak dört ay sonra yumurta
çıkarabiliyor. Bu zamana kadar
etkenin yumurtasını saptamak
pek mümkün olamadığı için bu
yöntem yerine serolojik testler
uygulanabilmekte ve bu amaçla
Fast-Elisa yöntemi kullanabilmektedir. Ultrason da etkenin
tespiti için kullanılabilecek tanı
yöntemlerinden biridir. 
BÜYÜKBAŞ
Süt
kompozisyonunu
etkileyen faktörler
Süt kompozisyonu üzerine birçok faktör etkilidir.
Detaya dikkat eden üreticiler; hastalıkları minimumda tutmayı
ve mevsimi göz önünde bulundurup beslenme programlarını
ayarlayarak en avantajlı durumu yakalamayı hedeflemektedir.
YAZI: Prof. Dr. Hakan Muğlalı
Ondokuz Mayıs Üniversitesi Veteriner Fakültesi
Hayvan Beslenme Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi
S
Süt yağı ve protein
konsantrasyonunu değiştirebilen
besleme pratikleri mevcuttur.
İNFOVET 68-69
ütün kompozisyonu
başlıca; su, yağ, protein,
laktoz ve minerallerden
oluşur ve birçok faktör
tarafından etkilenir. Beslenmeyi etkileyen faktörler yağ ve
protein konsantrasyonunu hemen
değiştirir. Yağ konsantrasyonu
rasyondaki değişikliklere en duyarlı
unsur olup, % 3’e varacak kadar
farklılık gösterebilir. Rasyon değişiklikleri, sütün protein konsantrasyonunda ortalama % 0.6 birimlik
değişiklik yapabilir. Rasyondaki
değişiklikler laktoz ve mineral konsantrasyonunu etkilemez. Sütün
kompozisyonu; genetik, çevre, süt
verim seviyesi, laktasyon dönemi,
hastalıklar (mastitis), mevsim ve
ineğin yaşı tarafından etkilenir. Rumen fonksiyonlarını optimize eden
yemleme stratejileri süt verimini ve
süt komponentlerinin miktarını da
maksimize eder.
BÜYÜKBAŞ
KOMPOZİSYONDAKİ
FARKLILIKLARIN KAYNAKLARI
a) Genetik ve Çevre: Tablo1’de bazı ırklara ait sütlerdeki
ortalama süt yağı, toplam protein,
gerçek protein ve toplam katı
miktarı verilmiştir. Geleneksel
üretim teknikleri kullanılarak
süt kompozisyonunda yavaş
bir değişim elde edilirken,
yeni genetik manipülasyon
tekniklerinin gelecekte daha hızlı
ilerleme sağlayacağı tahmin
edilmektedir. Süt yağı, proteini ve
toplam katı miktarı genetik olarak
kolayca etkilenmez, kalıtımın
verime etkisi yaklaşık 0.25
seviyesinde relatif olarak düşük
tahmin edilmektedir.
Öte yandan kalıtım, süt kompozisyonunun % 50 gibi yüksek
bir oranda tahmin edilmesine
yardımcı olur. Bunun tersine,
beslenme ve yemleme yönetimi
gibi çevresel faktörler süt verimini, süt komponentlerinin aktüel
miktarından (%) daha fazla etkiler. Her genetik özelliğe verilen
öncelik, onun ekonomik oluşuna
Geleneksel
teknikler ile sütte
yavaş değişimler
elde edilirken,
yeni genetik
yaklaşımlarla
hızlı ilerleme
sağlanılacağı
tahmin ediliyor.
veya kâr/verim etkisine bağlıdır.
Üreticilerin en çok dikkat ettiği
husus; inek başına süt verimidir.
Bununla birlikte, süt komponentleri göz ardı edilmemelidir. Genetik seleksiyon, yağ, protein ve
yağsız katıların miktarını arttırmaya yönelik olmalıdır. Bununla
birlikte, komponent oranları (%)
verim özelliğiyle negatif genetik
ilişkiye sahip olduğundan, bu
oranlardaki bir değişimi sadece
genetik seleksiyon yoluyla elde
etmek olası değildir.
İNFOVET 70-71
b) Verim seviyesi: Yağ, protein,
yağsız katılar ve toplam
katıların miktarı ile süt verimi
arasında yüksek oranda pozitif
korelasyon bulunur. Seleksiyon
programları ile süt verimi,
yağı ve proteini artar. Bununla
birlikte, toplam kompozisyondaki
yağ ve protein miktarı (%)
azalır. Süt verimine karşı, süt
komponentleri verimi kavramı
aynı protein kompozisyonlu
farklı toplama tankı verimlerinin
karşılaştırılmasıyla gösterilebilir.
Protein kompozisyonu % 3.1’de
sabit kalacak şekilde toplama
güğümündeki süt miktarı 27
kg’dan, 31 kg’a çıkacak olursa,
inek başına günlük olarak
ilave 0.07 g protein üretilir.
Bununla birlikte, eğer toplama
güğümündeki miktar 29.5 kg’da
sabit kalıp protein oranı (%)
3.1’den 3.2’ye yükselecek olursa,
ek protein üretimi inek başına
günlük sadece 0.03 g olacaktır.
c) Laktasyon dönemi: Erken
ve geç laktasyonda süt yağ
ve protein konsantrasyonu en
üst seviyede iken, laktasyon
pikinden ortasına doğru olan
dönem sırasında en düşük
seviyededir. Bu bileşenler
değişmeden kaldığında veya
arttığında, normal olarak süt
verimindeki bir artışı, süt yağı ve
protein miktarındaki azalış izler.
d) Hastalıklar: Mastitis, üzerinde
en çok çalışılan hastalık olmakla
birlikte, diğer hastalıklar da süt
komponentlerini etkileyebilir.
Tablo-2’de yükselen somatik
Tablo 1. Bazı inek ırklarının ortalama süt yağı, toplam protein,
gerçek protein ve toplam katı miktarı
Miktar, %
Irk
Toplam
yağ
Toplam
protein
Gerçek
protein
Toplam
katılar
Ayrshire
3,88
3,31
3.12
12.69
Montafon
(Brown Swiss)
3,98
3,52
3.33
12.64
Holştayn
3,64
3,16
2.97
12.24
Sütçü Shorthorn
3.59
3.26
3.07
12.46
Guernsey
4.46
3,47
3.28
13.76
Jersey
4,64
3,73
3.54
14.04
Tablo 2. Somatik hücre sayısındaki artışla birlikte süt
bileşenlerindeki değişim
Sütün bileşenleri
Normal
süt, %
Yüksek somatik
hücre sayılı süt, %
%
Normal
Yağsız katılar
8.9
8.8
99
Yağ
3.5
3.2
91
Laktoz
4.9
4.4
90
Toplam protein
3.61
3.56
99
Toplam kazein
2.8
2.3
82
Peynir altı suyu
proteini
0.8
1.3
162
Sodyum
0.057
0.105
184
Klor
0.091
0.147
161
Potasyum
0.173
0.157
91
Kalsiyum
0.12
0.04
33
Kaynak: Harmon, 1994. J.Dairy Science 77. 2103
BÜYÜKBAŞ
Yaşın ilerlemesiyle
birlikte süt yağ içeriği
relatif olarak sabit
kalırken, protein
içeriğinde azalmalar
gözlenebilir.
hücre sayısıyla ilgili olarak süt
kompozisyonundaki değişimler
gösterilmiştir. Mastitiste, yağ ve
kazein içeriğinde düşüş ile peynir
altı suyunda artış görülür. Süt
proteini, laktoz, mineral ve süt
pH’sındaki değişikliklerle birlikte
peynir randımanında düşüş ile
peynirin özelliğinde değişiklikler
meydana gelir. Somatik hücre
sayısı yükselmiş sütte (>500.000
somatik hücre/ml) daha uzun
koagülasyon süresi ve daha zayıf
bir lor oluşumu görülür.
e) Mevsim: Süt yağı ve protein
miktarı sonbahar ve kışın en
yüksekken, ilkbahar ve yaz
mevsiminde en düşüktür. Bu
değişiklik, hem mevcut yem
çeşidi ve hem de iklim şartlarıyla
ilişkilidir. Lif bakımından fakir olan
körpe ilkbahar çayırları süt yağını
azaltır. Ayrıca, sıcak ve yüksek
nemli hava şartları, kuru madde
tüketimini azaltıp, yem seçmeyi
artırarak, daha düşük kaba yem
ve lif tüketimine neden olur.
f) Yaş: Yaşın ilerlemesiyle birlikte
süt yağ içeriği relatif olarak sabit
kalırken, protein içeriği tedricen
azalır. Holştayn ineklerde beş
İNFOVET 72-73
ve daha ileri yaşlarda süt
protein içeriğinin tipik olarak
0.10-0.15 birim veya laktasyon
başına 0.02-0.05 birim azaldığı
bildirilmiştir (Holstein Dairy Herd
Improvement Association, DHIA).
RUMEN FOKSİYONU
MAKSİMİZE EDİLEREK
SÜT KOMPONENTLERİ
ARTTIRILABİLİR
Üreticilerin rumen fonksiyonlarını ve sonucunda süt verimini
arttırabilmeleri için kullanabilecekleri farklı stratejiler mevcuttur.
Kayıt kullanan üreticiler, besleme
ve yemleme idâresi programlarını
önemli olarak geliştirebilir.
a) Yem tüketimi: Süt katılarının
yapısına giren besin maddeleri
prekürsorleri yem ile sağlanır.
Bu nedenle, yem tüketimindeki
bir artış, genellikle süt
veriminde bir artışla sonuçlanır.
Genellikle, yağ, protein ve laktoz
miktarlarındaki oransal artış,
süt miktarındaki artışla aynı
olur. Süt kompozisyonunda
değişiklikler az olur. Yem
tüketiminin maksimize
edilmesiyle, laktasyonun erken
dönemi sırasında negatif enerji
dengesinin oluşumu minimize
edilir. İnekler kullandıklarından
daha fazla enerji aldıklarında
(pozitif enerji dengesi) vücut
ağırlığı tekrar artar (kilo kazanır),
vücut kondisyon kaybı minimize
edilir ve inekler normal yağ ve
protein içeriğine sahip süt üretir.
Yem tüketiminin artması ve
sonuçta enerji alımındaki artış;
sütün protein miktarını % 0.2-0.3
arttırabilir. Yüksek verimli inekler
günlük olarak canlı ağırlıklarının
% 3.5-4.0’ü kadar kuru yem
maddesi tüketmelidir. Sürü bu
miktardan az tüketecek olursa,
verimi kısıtlanmış olur.
Süt verimini etkileyen başlıca
faktörler aşağıda verilmiştir:
> Yemlik idaresi (yemliği boş
değil, temiz tut)
> Yemleme sıklığı
> Yem sıralaması
> Kuru madde tüketimini
optimize etmek için rasyonun su
miktarı % 25-50 arasında olması
> Sosyal ilişkiler ve sürünün
grup stratejisi
> Ani rasyon değişiklikleri
> Fiziksel özellikler
> Çevre ısısı
Düşük lifli, yüksek tahıl içerikli
rasyonların verilme sıklığının
arttırılması süt yağını arttırır.
En fazla artış, kaba yem oranı
% 45’den az olan durumda elde
edilir. Yemler lezzetli ve günde
en az bir kez karıştırılarak veriliyorsa, toplam karışım rasyon
(TMR) şeklinde verilmesi yemleme sıklığını daha az önemli hale
getirir. Sıcak havalar sırasında
yemleme sıklığının arttırılması
taze ve lezzetli yem tüketimine
yardımcı olur.
b) Kaba yem ve konsantre yem
oranı: Kuru madde temelinde
normal süt yağı miktarının
idamesi için gerekli minimum
kaba ve konsantre yem oranı
ortalama % 40’a, % 60’dır. Bu
oran, sadece bir rehber olarak
hizmet etmelidir. Diğer rasyon
Yemlik idaresi, yemleme sıklığı, yem
sıralaması, ani rasyon değişiklikleri,
fiziksel özellikler ve çevre ısısı gibi
yemleme ile ilgili değişkenlerin süt
kompozisyonu üzerine etkisi azdır.
BÜYÜKBAŞ
faktörleri genel olarak rumen
fermantasyonu üzerinde etki
yapar. Bu etkiler arasında rumen
pH’sının azalması, propiyonik
asit üretiminin artması ve lif
sindiriminin azalması bulunur.
c) Tahıl yemlemesi: Konsantre
yemlerle uygun besleme; uygun
kaba yem konsantre yem
oranı ile lif yapısında olmayan
karbonhidrat seviyesinin
korunmasını kapsar. Lif
yapısında olmayan uygun
karbonhidrat seviyesi, süt
yağı ve protein seviyesininin
her ikisini de etkileyebilirken,
fazlalığı halinde; yağ miktarı bir
birim veya daha fazla azalıp,
protein seviyesi genellikle %
0.2-0.3 birim artar. Lif yapısında
olmayan karbonhidratları;
nişasta, şekerler ve pektin
oluşturur. Lif yapısında olmayan
karbonhidratların miktarı (%) şu
şekilde hesaplanır:
NFC=100–(% Protein+% NDF+
%Yağ+% Kül). Mevcut nötral
detergent fiber (NDF) sindirimine
bağlı olarak, lif yapısında olmayan karbonhidratların miktarı
toplam rasyon kuru maddesinin
% 34-40’ı arasında olmalıdır.
Birçok örnekte % 36-38 arasında
olan lif yapısında olmayan karbonhidrat seviyesi ideal olarak
göz önüne alınır. Bu seviye, kaba
yem oranı % 60’dan az olan
rasyonlarda tipik olarak gözlenir.
Kaba yem oranı % 60’dan fazla
olan rasyonlar, lif yapısında olmayan karbonhidratlar bakımından eksik olabilir.
Rasyondaki ham maddelerde
değişiklik yapılıyorsa, yağ ve süt
miktarında azalmayla sonuçlanacak rumen asidozundan ve
yem tüketiminin azalmasından
korunmak için tüketilen tahıl
miktarı her öğün sırasında 2-3 kg
arasında olacak şekilde sınırlanır.
Süt yağı ve protein verimini maksimize etmek için tahıl yemleme
rehberi Tablo-3’de verilmiştir.
Maksimum tahıl tüketimi inek başına günlük 13-16 kg ile sınırlanır.
Gübrede fazla miktarda sindirilmemiş mısır varsa veya pH değeri
6’dan düşükse, bu durum rasyonİNFOVET 74-75
İnce kıyılmış lifle beslenen
hayvanlarda ruminasyon
azalır ve propiyonik asit
oranının artması ile birlikte
süt yağı miktarı düşer.
da çok fazla tahıl olduğunu veya lif
yapısında olmayan karbonhidratlardaki dengesizliğe işaret eder.
d) Tahılların işlenmesi: Tahılların
çeşidi ve işlenme metodu,
rasyonun nişasta sindirim
yeri (rumen veya ince barsak)
ve kapsamı ile sonuçta süt
komponentlerinin kompozisyonu
ve süt verimi üzerine anlamlı bir
etkiye sahip olabilir (Tablo-4).
Tahılların öğütme, ezme, ısıtma,
buharla gevrek yapma (flake)
veya pelet yapılması nişasta
sindirilebilirliğini ve rumende
propiyonik asit üretimini arttırır.
Buharla gevrek yapılmış mısır
ve sorgum, buharla ezilmiş veya
kuru ezilmiş mısır ve sorgumla
karşılaştırıldığında, süt miktarını
ve süt proteinini arttırır.
Hızlı fermente olabilen karbonhidrat içeren tahılların fazlaca
kullanımı ile tahılların aşırı
işlenmesi, süt yağında şiddetli
azalma, yem tüketiminde azalma
ve süt veriminde düşüşe neden
olabilir. Rasyondaki karbonhidrat
ve protein kaynaklarının eşleştirilmesi ile lif yapısında olmayan
karbonhidrat seviyesinin dikkatli
izlenmesi, fermantasyon basamaklarının doğru olmasını sağlar
ve süt komponentleri ve verimini
maksimize eder.
Tablo 3. Tahıl besleme rehberi
Irk
Holştayn ve
Montafon
Jersey, Ayrshaire
ve Guernsey
Süt Verimi
Tahıl besleme rehberi
18 kg’dan az
1 kg / 4 kg süt
18-31 kg
1 kg / 3 kg süt
31 kg’dan fazla
1 kg / 2.5 kg süt
13 kg’dan az
1 kg / 3 kg süt
13-27 kg
1 kg / 2.5 kg süt
27 kg’dan fazla
1 kg / 2 kg süt
Kaynak: B Mahanna, 1995. Hoard’s Dairyman, Vol. 140, No. 15. p. 617
Tablo 4. Rumen nişasta sindirim oranı üzerine tahıl türü ve
işleme yönteminin etkisi
Nişasta Sindirim Oranı
Tahıl türü ve işleme yöntemi
Kuru ezme buğday
Hızlı
Kuru ezme arpa
Yüksek nemli mısır (ezme)
Buharla gevrek (flake) yapılmış mısır
Orta
Yüksek nemli mısır (bütün halde)
Buharla gevrek yapılmış sorgum
Kuru ezme mısır
Bütün halde mısır
Yavaş
Kuru ezme sorgum
BÜYÜKBAŞ
e) Rasyon lif seviyesi: Lif
seviyesi ve partiküllerin fiziksel
boyutu; lif kaynağının ruminasyonu stimüle etme etkisine,
tampon üretimine (tükürük)
ve normal süt yağı ve protein
kompozisyonunun korunmasına
yardımcı olur.
Çok ince kıyılmış lifle beslemek, ruminasyonu yeteri kadar
stimüle edemez ve tükürük
üretimi azalır. Bu durumda,
rumen fermantasyon basamağında propiyonik asit üretim
Amonyak, optimal
lif sindirimi
desteklemezse
rumende
parçalanır ve
protein miktarının
yetersizliği süt
yağı oranında
ciddi azalmalara
neden olur.
oranı artarken, süt yağı miktarı
(%) azalır. Birçok durumda, kaba
yem miktarı toplam rasyon kuru
maddesinin % 40-50’sinden
daha azını oluşturmaz veya
canlı ağırlığın % 1.40’ından daha
az olmamak şartıyla rasyonda
yer alır. İneklere en az 3.5-4.0
cm uzunlukta günlük olarak minimum 2 kg kaba yem (lif) kuru
maddesi verilmelidir. İnekler,
rasyon kuru maddesinde minimum % 19-21 asit deterjan fiber
(ADF) seviyesine ihtiyaç duyar.
Toplam nötral deterjan fiber
(NDF) alımını, toplam rasyon kuru
maddesinin % 26’sının üzerinde
olacak şekilde korunmalıdır.
NDF’nin % 75’i kaba yemden
gelmelidir. Rasyon bu seviyelerin
altında ise; asidozis riski artar,
yem tüketimi dalgalıdır, laminitis
ile özellikle laktasyonun başında
hızlı ve aşırı vücut kondisyon
kaybı meydana gelir. Kaba yemden gelen NDF tüketimi ile ilgili
rehber Tablo-5’de verilmiştir.
İNFOVET 76-77
f) Protein beslenmesi: Rasyonda
ham protein eksikliği yoksa,
genellikle rasyonun ham protein
seviyesi, süt protein miktarını
(%) değil, süt verimini etkiler.
Rasyon protein seviyelerindeki
normal değişimler süt yağı
miktarını (%) etkilemez. Buna
karşın, eğer rumendeki amonyak
konsantrasyonu, optimal lif
sindirimi ve mikrobiyal çoğalmayı
desteklemezse, teorik olarak
rumende parçalanabilir protein
miktarındaki yetersizlik, süt
yağı miktarında (%) azalma ile
sonuçlanabilir. Canlı ağırlığı 600
kg olan bir ineğin protein ihtiyacı;
% 3.6 yağlı 22 kg süt için toplam
kuru maddenin % 14’ünden, 45
kg süt için toplam kuru maddenin
% 18’ine artar. Dönem ve verim
seviyesine bağlı olarak, rumende
parçalanmayan/çözünmeyen
protein seviyesinin (UIP) ham
proteinin % 32-38’i kadar olması,
çözünebilir protein seviyesinin
ise ham proteinin % 30 ile 32’si
kadar olması veya parçalanabilir
protein tüketiminin yaklaşık yarısı
kadar olması gerekir.
Lif sindirimi üzerine olumsuz
etkiden kaçınmak için ineğin
hem ham protein ve hem de
rumende parçalanmayan protein
ihtiyacının karşılanması önem
taşır. Yağ katkısı yapılmamış
rasyonlarla yapılan çalışmalarda, rasyon proteininde % 9-17
arasında her % 1’lik artış süt
proteininde % 0.02 birimlik bir
artışla sonuçlanmıştır. Meme
dokusundaki ek protein sentezi,
sınırlı amino asitlerle ilişkilidir.
Tablo-6’da, farklı besleme uygulamaları ve bunların süt yağı ve
protein konsantrasyonu üzerine
potansiyel etkileri özetlenmiştir.
SONUÇ
Birçok faktör, süt kompozisyonu üzerine etkilidir. Genetik önemli bir rol oynar fakat
değişiklik yavaş olur. Üreticiler;
mevsimsel olarak yönetim
programlarını ayarlayarak, rumen
fonksiyonlarını maksimize eden
beslenme idaresindeki değişikliklerle en avantajlı durumu
yakalamayı hedeflemelidir. 
Soya fasulyesi kabukları gibi lifli yan ürünler, lif
yapısında olmayan karbonhidratlardan zengin
rasyonlarda nişastalı tahılların yerini alarak, süt
yağındaki şiddetli düşüşü hafifletebilir.
Tablo 5. Kaba yem ve toplam Nötral Detergent Fiber
(NDF) tüketim rehberi
Kaba yem NDF (% canlı ağırlık)
Toplam NDF tüketimi
(% canlı ağırlık)
0.75-0.80
1.30-1.40
0.85
1.10-1.20
0.90-1.20
1.10-1.20
Kaynak: Varga et al., 1998. J.Dairy Science 81: 3063.
Tablo 6. Süt yağı ve protein konsantrasyonu üzerine yemleme
pratiklerinin yönetimi ve bunların potansiyel etkilerinin özeti
Yönetim faktörü
Süt yağı (%)
Süt proteini (%)
Yem tüketimini arttırmak
Artar
Artar
Yemleme sıklığını arttırmak
Artar
Hafif artar
Yetersiz enerji ile beslemek
Azalır
Azalır
Yüksek NFC* (>%45)
Azalır
Artar
Normal NFC (%34 - 40)
Artar
Değişmez
Fazla lif
Hafif artar
Azalır
Düşük lif (<%26 NDF)
Azalır
Artar
Küçük partikül büyüklüğü
Azalır
Artar
Yüksek ham protein
Etkisiz
Artar (rasyonda
yetersizlik varsa)
Düşük ham protein
Etkisiz
Azalır (rasyonda
yetersizlik varsa)
UIP** (%34 - 38)
Etkisiz
Artar (rasyonda
yetersizlik varsa)
*Lif yapısında olmayan karbonhidrat **Rumende çözünmeyen protein
ADVERTORIAL
Ayak hastalıkları ve yeni çözümünüz;
KarbIoFoot
Hayvanların yürümelerine, yemlemelerine ve en önemlisi et ve döl verimlerine olumsuz
etkileri olan ayak ve tırnak problemlerini, hayvan besleme konusunda uzman kişilerce ve
yıllara dayanan deneyimler sonucunda oluşturulan Karbiofoot karışımı ile önleyebilirsiniz.
Ayak hastalıklarından
korunmak neden önemli?
Ayak ve tırnaklardaki problemler tedavi edilmedikçe hayvanlara sıkıntı vermekte, onların
yürümelerine, yem yemelerine,
merada gezinmelerine mani olarak sonuçta hayvanların süt, et
ve döl verimlerinin azalmasına,
sürü dışına çıkarılmalarına, hatta
ölümlerine dahi neden olacak
sonuçlar doğurabilmektedir.
İNFOVET 78-79
Tırnak problemlerinden dolayı
yürüyemeyerek strese giren
hayvanlar yemliklere gidemez,
oluşan metabolik stres sonucu
kızgınlık döngüsü yavaşlar. Ayakları ağrıyan hayvanlar ayakta
duramayacağından birbirlerinin
üzerine atlayamaz, bu nedenle
kızgınlıkların tespiti de güçleşmeye başlar. Gebelik başına
aşım (tohumlama) sayıları artar,
servis periyodu uzar.
Çiftliklerde sıklıkla
karşılaştığımız ayak hastalıkları
hangileri ve KarbioFoot bu
problemlerin hangilerini
çözmemizde yardımcı olacak?
Hayvancılıkla uğraşanlardan
sıklıkla duyacağınız ayak hastalıkları öncelikle digital dermatitis
ve laminitis olacaktır. Yöreden
yöreye ve işletme yönetimine
göre değişiklikler gösterse de,
çift taban oluşumu, beyaz çizgi
ayrılması, solae hemorajileri
ve ülserlerinin oluşumu, paries
ungulae uzayan kısım kırılganlık
insidensinin minimize edilmesi
gibi rahatsızlıklarda en büyük
destekçiniz bundan sonra
KarbioFoot olacaktır.
Karbiofoot ayak hastalıklarında
ne amaçla kullanılacak?
Yeni yem katkısı KarbioFoot;
Epidermal hücrelerden sağlıklı
KALİTE VE
GÜVEN İLKESİYLE
YANINIZDA
Karbiofoot karışımı
uzman kişilerce
ve yıllara dayanan
deneyimle
oluşturulmuştur.
boynuzsu tırnak hücrelerinin
oluşmasında, ayak hastalıkları
sırasında meydana gelen yaraların iyileşmelerini hızlandırmada
ve tekrar sağlıklı tırnak dokusu
üretiminde, ayak hastalıkları oluşumlarının engellenmesi için ve
ayak hastalıklarının tedavilerine
destek amaçlı kullanılır.
Karbiofoot’un içeriği, ayak
sağlığını olumlu etkilediği iddia
edilen diğer ürünlerden ne gibi
farklara sahiptir?
Bir elementin yüksek miktarı,
diğer bir elementin eksikligine
neden olabilir. Bu nedenle ancak
doğru oranlarda karıştırılmış
bir premiks kullanılması olumlu
sonuçlar elde etmenizi sağlayacaktır. Karbiofoot karışımı
hayvan besleme konusunda uzman kişilerce ve yıllara dayanan
deneyimler sonucunda oluşturulmuştur. Ürünü denediklerinde, hekimlerimiz de ne demek
istediğimizi anlayacaklar.
KarbioFoot karışımı hangi
bileşikleri içeriyor?
Ayak hastalığı denilince
olmazsa olmaz bir kompozisyonumuz vardır. Yıllarca yapılan
araştırmalara dayanılarak bu iz
elementlerin ve vitaminlerin ayak
hastalıkları üzerine olan etkileri
% 100 kanıtlanmıştır.
> Bunlardan en önemlisi Biotin
olarak bildiğimiz Vitamin H ya da
bir diğer deyişle Vitamin B7.
Biotin özellikle beyaz çizgi
ayrılmasının azalmasında çok
önemli rol oynar. Keratinin,
protein sentezi ve hücre içi
sağlamlaştırıcılarının yapısına
katılır. Biotin ilavesi ile hücre içi
ve hücreler arası bağların sağlamlığı artar.
> KarbioFoot’u diğer yem katkılarından ayıran en önemli bileşen
ve olmazsa olmazımız, ActiSaf Sc
47 canlı mayamız. Tüm dünyanın
etkinliğini kabul ettiği Lesaffre
firmasının patentli canlı mayasını, Türkiye’de hayvancılarla
Hayvancılık, yem katkı sektörünün tanınmış şirketlerinden olan Kartal Kimya;
kuruluşundan bu yana her
geçen gün artan temposu,
dürüst, kaliteli ve güvenilir
bir firma olma ilkesiyle
uzun yıllardır çiftliklerinizin
olmazsa olmazlarındandır.
Üretimini akademisyen ve
uzman yöneticiler denetiminde, bilimsel yöntemler
ve en son teknolojiler ile
gerçekleştiren Kartal Kimya, hayvancılık sektörünün
en önemli sorunlarından
olan ayak hastalıklarının
önüne geçmeyi hedefliyor.
Karbio ürün grubuna ekledikleri yeni bir yem katkısı
olan KarbioFoot, formülasyonundaki hassas bileşim
ile fark yaratacakları konusunda oldukça iddialı.
Kartal Kimya buluşturmakta. Ayak
sağlığının korunmasında besleme
yönetimi yaparken, dikkat edilmesi
gereken en önemli noktalardan biri
asidozis oluşum riskinin önüne
geçmektir. Sub akut rumen asidozisi, özellikle laminitis oluşumunun en önemli nedenlerindendir.
Rasyonda eklediğimiz canlı maya
ActiSaf Sc 47 kullanımı asidozis
oluşumunun önüne geçmektedir.
İz elementler ayak hastalıklarına; boynuzsu tırnağı oluŞturan
epidermal hücrelerin kalitesini
artırarak ve yara iyileşmesi safhalarını düzenleyerek etki ederler.
İz element eksikliklerinin klinik
belirtileri, akut eksiklik durumuna
gelinceye kadar genellikle gözlenmez. Kronik eksiklikler ise klasik
belirtiler görülmeden yıllarca
üretim parametrelerini etkiler.
Ürünümüzün içeriğinde kullandığımız tüm iz elementler organiktir. KarbioFoot’un içeriğinde ayak
hastalıkları açısından en önemli
üç iz elemen olan çinko, bakır ve
mangan kullanıyoruz.
Çinko (Zn): Keratinizasyonun
her aşamasında rol oynar ve
tırnak bütünlüğünün sağlıklı bir
şekilde korunmasını sağlar.
Bakır (Cu): Superoksit dismutaz
aktivitesinin gerçekleşmesini
sağlayarak ökçe çatlaklarına
engel olur.
Mangan (Mn): Keratinizasyon
aşamasında indirekt rol oynar.
Temel bacak formasyonunu etkiler
ve ayak problemlerinin azalmasını
sağlar. Kaliteli tırnak üretimi için
gereken selüler enerjinin üretimi ve
glikogenezisinde kullanılır. Süperoksit dismutaz aktivasyonunda rol
alarak serbest radikalleri ortadan
kaldırır ve böylece olgun keratositler için koruyucu etki gösterir. 
KANATLI
Sindirim sisteminin
kimyasal kompozisyonu
ve yapısı, türlerin
barsaktaki dağılımını
büyük oranda
etkilemektedir.
Barsak florası ve
bütünlüğünün önemi
Kanatlılar için barsak sağlığı en hassas konudur ve yaş, bakım koşulları, beslenme şekilleri ve
bakteri yoğunluğu, dengeleri hızlı bir şekilde bozar ve ekonomik performansı ciddi şekilde etkiler.
K
anatlıların barsaklarındaki bakteri türleri ve
bakteri yoğunluğu birçok
faktörün etkisindedir.
Faktörlerin birbirlerine olan etkilerinin karmaşıklığı nedeniyle
intestinal ekosistemde her bir
hareketin yansımasının ortaya
konması zordur. Genellikle
antibiyotiklerin düşük dozlarda
İNFOVET 80-81
kullanılması, en duyarlı bakteri
kümelerinin sayısını azaltır ve
dirençli bakterilerin büyümesini artırır. Rasyonların besin
bileşimleri ve hammaddelerin
yerel özellikleri (örneğin mevsimsel) barsak florasını etkiler.
Bilim adamlarına göre kanatlı
barsak mikroflorasının ancak
%10-25’ine hakimiz. Uygulanan
metodlar ile tüm mikroorganizmalar henüz identifiye
edilememiştir. Yıllarca mikrobial
popülasyonların değerlendirilmesi, selektif veya non-selektif
ortamlar kullanılan in vitro kültür
tekniklerine dayanmaktaydı. Bu
yöntemlerin en önemli dezavantajı sadece kültüre edilebilir
mikroorganizmaların değerlen-
dirilebilmesidir. Son zamanlarda,
geleneksel olarak kullanılan
yöntemler de göz ardı
edilmeden, bakteri popülasyonları üzerinde çalışmak amaçlı,
kültür-bağımsız yöntemlerle
yürütülen moleküler teknikler geliştirilmiştir. Bu modern
yaklaşımlar ile in vitro ortamda
gelişme göstermeyen birçok
KANATLI
tür bakteri ve birçok bilinmeyen
bakteri cinsi öğrenilmiştir.
Barsak bakterilerinin ancak
%25’i kültürlenebilmektedir.
Yani, intestinal mikroflora
popülasyonlar analiz edilirken,
gerçek ekosisitemin bir kısmını
gözlemleyerek sonuçlar dikkatli bir şekilde elde edilmelidir.
Kanatlıların barsak kanalındaki
mevcut mikrobiyal kümelerin,
depolama yoğunluğu, rasyon,
beslenme şekilleri, bakım koşulları, tavukların yaşları ve patojenler gibi birçok faktöre bağlı
olduğu bildirilmiştir. Kümeslerdeki bakteriyel ekosisitem, her
bir bölmedekiyle aynı, kalitatif
ve kantitatif farklarının olduğu,
yem ve su kaynaklarınında
bu durumdan nasibini aldığı
bilinmelidir. Sindirim kanalındaki
bakteri topluluklarının her bir
anatomik barsak segmentinde
değişim gösterdiği kesin olarak
kanıtlanmıştır. Araştırma ekipleri
hem kalitatif hem de kantitatif
yöntemler ile kanatlı barsaklarının farklı bölümlerindeki
mikrofloraların daha iyi karakteriz edilmesi, patojen zoonoz
bakteriler veya yemlerin kullanılması gibi farklı nedenlerle
oluşan kanatlı barsak florasında
meydana gelen değişimleri
ortaya koymak için çalışmalarını
sürdürmektedirler. Kanatlı barsak miroflorasının yaklaşık 30
farklı genusa ait 600’den fazla
etken barındırdığını bilmekteyiz.
Barsak mikroflorasının önemi ve
etkisi üzerine konuşulduğunda,
konakçıdaki bakteri hücrelerinin
sayısının, kanatlının vücudundaki ökaryotik hücre sayısının
10 katı olduğu veya genlerinin
sayısının, konakçıyı oluşturan
Uzun süre yapılan
yem kısıtlaması
ile hayvanların
barsaklarındaki
bakteriyel
bütünlük bozulur
ve tespit edilen
bakteri türlerinin
sayısında azalma
şekillenir.
toplam gen sayısının 50-100 kat
fazlası olduğu unutulmamalıdır.
Barsak mikroflorasında
henüz tüm
mikroorganizmalar tespit
edilmedi ve floranın ancak
% 10-25’ine hakimiz.
Kursak, mide ve ince barsak
Kuluçkadan birkaç gün sonra
kursakta Lactobasilli’ye rastlanmıştır. Besinlerin kursakta
kalma sürelerine bağlı olarak,
Lactobacilli’nin fermantasyona
etkisi bulunmaktadır. Kursaktan
ince bağırsağa olan geçişte
lumende köklü değişiklikler
olmaktadır. pH değişimi ve
enzimatik hareketlerle proventrikül patojenlere karşı önemli bir
bariyer oluşturmaktadır. E.coli,
ve Campylobacter kursakta ve
taşlıkta fazla miktarlarda bulunur. Mısır-soya temelli, antibiyo-
tik ve katkı maddeleri içermeyen
kanatlı rasyonları ile beslenen
broyler tavuklarda ileumda %
70 oranında Lactobacillus rRNA
sekansı gözlenmektedir.
Lactobacillus popülasyonu,
2 günlük yaştaki kanatlılarda
görülmektedir ve markette sunulana kadar köklü bir değişim
göstermez. Kanatlılarda gözlenen temel Lactobacillus türleri,
L. acidophilus, L. salivarius ve
L. fermenti’dir. Lactobacillus’lar
için konakçı spesifiklik belirtilmiştir, böylelikle, bakteri içermeyen tavuklarda, insanlara özgü
L. Acidophilus türleri kolonize
olmamaktadır. Lactobacillus
yoğunluğu gözlenmeyen ince
KANATLI
barsak segmetlerinde Clostridiaceae ailesi (%11), Streptococcus türleri (%6,5) ve Enterococcus (%6,5) gözlenmektedir.
Geleneksel mikrobitolojik tekniklerle, duodenum, alt ve üst
ileumda %60-90 yoğunluğunda
Streptococci, Lactobacilli ve
E.coli’ye rastlanmaktadır. İnce
barsaktan yapılan bakteriyel
izolatların %9-39’u anaeroblardan oluşmaktadır. Gözlenen
anaerob bakterilerden çoğu
Eubakterium türlerine aittir.
Yaşlar arasındaki değişiklikler
Broyler barsakları doğuşta
sterildir ancak kuluçkadan
çıktıklarının ilk gününde sin-
Juvenil kanatlıların
sekumlarında, ince
barsaktaki bakteri
popülasyonu
değişmektedir.
İNFOVET 84-85
Barsak kanalında
bulunan mevcut
mikrobiyal
kümelerin
yoğunluğu;
rasyon içeriği ve
yaş gibi birçok
faktöre bağlı
değişkenlik
göstermektedir.
dirim sistemi floraları gelişme
göstermektedir. Koliformlar,
streptokoklar, klostridialar ve
bifidobakterler barsakta hızla
kolonize olurlar. Lactobacilliler
ancak 3.-4. günlerde gözlenirler.
Barsak mikroflorasının sabitlenmesi, ince barsakta 2 hafta,
sekumda 4-6 hafta zaman alır.
Antibiyotiklerin terapotik ve
hastalıkları önleyici dozları değişik yaşlarda uygulanabilmektedir. Örneğin, üç günlük tavuklara
basitrasin ve virginiamisin sırasıyla 4.4 ve 11ppm dozlarında
uygulanabilir ve ileumda artan
L.salivarius’lara karşı 22ppm
virginiamisin inhibe edici
olabilmektedir. Benzer olarak,
antibiyotik tedavileri, Enterococcus sp. sayılarını artırarak,
büyüme hızlandırıcı olarak
görev yapmaktadır. 11-22 ppm
dozlarında kullanılan virginiamisin, 2 haftalık yaştaki tavuklara
uygulanarak L.salivarius’lar
inhibe edilebilmektedir. 40ppm
salinomisin ve 10 ppm avilomisin ilaveli rasyonlarla beslenen
2-3 haftalık yaştaki tavuklarda
ileumda Lactobacillus popülasyonu azalmaktadır. Her bir
Lactobacilli’nin aynı özelliklere
sahip olmadığı bilinmeli, bakterisin üretimi gibi değişiklikler,
probiyotik türlerin kullanılmasıyla tek-tür karakterlerinin ve faydaların sağlanabildiği anlaşılmalıdır. Kanatlılarda, antibiyotiksiz
olarak C.perfringens sayılarının
yaşa bağlı olarak arttığı, 40
ppm salinomisin ve 10ppm
avilamisin’in C.perfringens
sayısını azalttığı ve bu etkinin
rasyona soya yağı ile domuz
yağı ve iç yağı katılmasıyla
daha belirgin olduğu bildirilmektedir. Tylosin fosfatın (100
ppm) kontrol grubu tavuklarda
fazla miktarlarda rastlanan
C.perfringens zararına olan
Lactobacillus gasseri sayısını
artırdığı not edilmiştir. Yem kısıtlaması da büyük oranda ince
barsaktaki bakteri topluluğunu
etkilemektedir. Uzun süre yapılan yem kısıtlaması ile bakteriyel bütünlükte daha ciddi düşüş
ve tespit edilen bakteri türleri
sayısında azalma şekillendiği
gözler önüne serilmiştir.
Farklı bakteri toplulukları
Bakteri türleri birbirleri arasında substrat tercihi ve büyüme
gereksinimi açısından farklılık
göstermektedir. Sindirim sisteminin kimyasal kompozisyonu
ve yapısı, türlerin barsaktaki dağılımını büyük oranda etkilemektedir. Bu ekosistem konakçıyı
birçok yoldan etkiler. Sindirim
kanalının fizyolojisini intestinal
uzunluğun artması ve barsak
duvarının incelmesi şeklinde
etkileyerek mikrofloranın barsak
duvarına entegre olmasını
sağlar, barsak duvarı enterositleri için yakıt üreterek mukus
üretimine katkıda bulunur.
Daha önce de belirtildiği gibi,
birçok literatürde mikrofloranın
çeşitli etkenlere bağlı olduğu
bildirilmiştir. Moleküler teknikler
kullanılarak yapılan araştırmalarda, 3 günlük yaşta ileum
ve sekum arasında özellikle
Lactobacillus ve diğer bakteriler
bakımından ciddi bir farklılık
olmadığı gözükmektedir. Tavuk
sekumunda Lactobacilli sayısı
ortalama 1 x 109’dur. Geleneksel mikrobiyolojik tekniklerde,
Lactobacilli popülasyonunun
KANATLI
Kuluçkadan çıkan
civcivlerde birkaç
gün sonra kursakta
Lactobasilli’ye
rastlanmıştır.
Kanatlı
rasyonundaki
ham protein
seviyelerinin
artışı,
Clostridium
perfringens
artışı ile doğru
orantılıdır.
çoğunluğunun Enterobacteriaceae ve enterococci’ler oluşturulduğu tespit edilmiştir.
Juvenil kanatlıların sekumlarında, ince barsaktaki bakteri
popülasyonu değişmektedir.
Üç gün gibi erken bir yaşta
Enterobacteriaceae ve enterococci sayısında, sekumdaki
uçucu yağ asitlerindeki (asetat,
butirat ve probiyonat) artıştan
dolayı bir düşüş şekillenmektedir. 12 günlük yaştan itibaren
fakültatif anaerob ve absolut
anaerob bakterilerin toplam
sayısı, anaerobik bakterilerin
sayısından 10-15 kat daha
fazladır. Anaerobik bakterilerin
çoğunu gram-pozitif bakteriler oluşturmaktadır. 2 haftalık
yaşta, sekumdaki uçucu yağ
asitlerinin, Enterobacteriaceae
İNFOVET 86-87
ve enterococci’lerin konsantrasyonu sabitlenir. Sekumdan
izole edilen rRNA sekanslarının %65’ini Clostridiaceae’ler
oluşturmaktadır. Diğer bakteri
sekansları, Fusobacterium
(%14), Lactobacillus (%8) ve
Bacteroid’ledir (%5). Ticari yemlerle beslenen yetişkin kanatlıların sekumlarında Clostridium
leptum (%2), Clostridium coccoides (%27), Sporromusa sp.
(%21) ve gamma proteobakteri
grupları (%20) çoğunluktadır.
Ayrıca, Atopobium, Bacteroidler
ve Bifidobacter’lerin sırasıyla %
3.6, % 2 ve % 1 oranında bulunduğu rapor edilmiştir.
Bakım koşullarının etkisi
Normal gelişim, çevre (yerde
yetiştirilen broylerler, kafestekilere oranla bakterilerle daha
fazla temas halindedirler) ve
stres (sıcaklık, mikotoksinler,
koksidiozis, yoğunluk ve aşı)
gibi sayısız etkene bağlıdır ve
bu etkenler savunmalarını azaltabilirler. Rasyondaki protein
kaynakları ve miktarı, ileum
ve sekumdaki C.perfringens
sayısına etki etmektedir. Normal
koşullarda, balık eti bazlı kanatlı
rasyonlarındaki ham protein seviyelerinin artışı, C.perfringens
artışı ile orantılıdır. Bu orantı
soya bazlı rasyonlarla beslenen
tavuklarda aynı şekilde değildir.
Aynı zamanda, kanatlı yetiştiriciliğinde bakım koşullarının
bakteri yoğunluğuna olan etkisi
bilinmektedir. Yerde bakılan
tavuklar ile kafes sistemlerinde
bakılan tavuklar karşılaştırıldığında avilamisin, basitrasinmetilendisalisit ve enramisin
gibi antibiyotiklerin daha fazla
etki gösterdikleri saptanmıştır. Kanatlılar için normalde
patojen olan Clostridium gibi
bakteriler genç tavuklarda,
Salmonella, Camplobacter E.coli
gibi bakteriler yaşlı tavuklarda sağlıklı bireylerden izole
edilebilir. Bunun sebebi, çoğu
vakada bakterilerin barsakta
hasar oluşturmaması ve barsak
mikroflorası dengesini bozma-
masıdır. Mikroflora proteinleri
parçalayarak biyojen aminler,
histamin ve duvarından salgılanan endotoksinler gibi yangısal
moleküller, gibi toksik metabolitler üreterek negatif etkiler
oluşturur ve hatta karaciğer
tarafından detoksifiye edilen
retoksifiye bileşikler üretir.
Diğer bir yandan, vitaminler gibi
faydalı metabolitler de üretmektedirler. Temel bir flora bariyeri
oluşturarak, patojenlerin sindirim
kanalında kolonize olmalarını
engellerler. Sonuç olarak, barsak
mikroflorası profili, yerleşimi ve
bileşimi, rasyon, konakçının
barsak fizyolojisi, bağışıklık
sistemi, sağlığı ve kümesin ekonomik performansı gibi birçok
faktörün etkisi altındadır.
KANATLI
Altlık kalitesi ve
ısıtmanın ayak
sağlığına etkisi
Ayakta şekillenen lezyonlar hayvanın sağlığını ve refahını
etkilemektedir. Etik sebeplerden ve tüketicilerin arzularından
ötürü bu konuya daha fazla önem verilmesi gerekir. Peki bu
lezyonlara neler sebep olur ve bu konuyla ilgili neler yapılabilir?
A
yak yastığı dermatiti
(AYD), uzun yıllardır
kanatlı sektörü için
ciddi bir problem oluşturmaktadır. Son zamanlarda
hayvan refahının, gıda güvenliğinin ve tüketicinin korunması
kavramlarının önem kazanması
ile enfeksiyonlara, zoonitik hastalıklara bağlı olarak ayak yastığı
İNFOVET 88-89
dermatiti şekillenmesi durumuna
dikkat çekilmiştir. AYD, genellikle
ayağın plantar yüzünü etkileyen
bir kontakt dermatit şeklidir.
Ayak yastığında lezyonların
şekillendiği bölgede kızarıklıkların görülmesi ilk semptomdur.
Daha sonraki dönemde, renkte
solma, hiperkeratozis meydana
gelir. Zaman zaman da lezyon-
larla birlikte epidermiste erozyon
ve nekrozlar da görülür ki bazı
vakalarda derin ülserin şekillendiği bile gözlenmiştir. Ayrıca,
lezyonlar bakteriler için giriş
kapısı oluşturabilir ve etkenler
hematojen yolla yayılarak ürün
kalitesini etkilerler. AYP görülen
hayvanların, ağrıdan dolayı gittikçe daha az yem tükettikleri ve
buna bağlı olarak da ciddi anlamda kilo kaybettikleri saptanmıştır.
Ayak yastığı lezyonlarının
sebepleri nelerdir?
AYD’nin etiyolojisi oldukça
komplekstir. Hastalık farklı
faktörlere bağlı olarak oluşur.
Bu faktörlerin bazıları yönetim
sistemi (altlık kalitesi ya da
KANATLI
Islak Altlık
Kötü altlık kalitesi,
bugünlerde modern
kanatlı eti üretimi için
ciddi bir hayvan refahı
problemi oluşturmaktadır.
Araştırmalar altlık
kalitesinin nasıl
arttırılabileceğine yönelmiş
durumdadır. Şüphe yoktur
ki, ıslak altlık kullanımı,
kanatlı hayvanlarda
ayak taştığı gelişimi
prevalansını arttırmaktadır.
Bu yüzden, altlığı etkileyen
direkt ya da indirekt tüm
faktörler teker teker göz
önünde bulundurulmalıdır.
Ancak kritik anlamda
sorulması gereken soru
şudur; altlık gerçekten de
hedeflenilmesi gereken
nokta mıdır? Altlık dışkı da
dahil farklı materyallerden
oluşan bir şeydir. Besi
periyodunun sonunda
altlıktaki dışkı miktarı
oranı %90’a ulaşır ki bu
da esas olması gereken
altlık materyalinin oranının
sadece %10 olduğunu
göstermektedir. Altlıkta
bulunan bu dışkı suyu
ve ahırın havasını da
kontamine edebilmektedir.
Zemin ısıtma
sistemleri, ayak yastığı
dermatiti gelişmemesi
açısından gelecek
vaat etse de işin
ekonomik boyutları ve
dezavantajları da iyice
incelenmelidir.
Broylerlerde kullanılan altlık malzemesi üretimi etkiler.
Malzemenin seçiminde yalıtım ve su emici özelligi
yüksek, kuru ve temiz olması, parçalarının sivri-sert
olmaması ve kolay temin edilmesine dikkat edilmelidir.
altlık tipi gibi) ile ilgilidir. Ayrıca
bu hastalık farklı beslenme
koşullarına bağlı olarak da
şekillenebilir. Gastrointestinal
hastalıklara bağlı olarak da
ayak yastığı dermatiti şekillenebilmektedir. Hayvanlar yaşamlarının büyük bir bölümünü
altlık materyallerinin üzerinde
geçirirler. Bu yüzden de ayak
yastığı dermatitinin şekillenme-
sinin en önemli sebeplerinden
birinin altlıkların ıslak olması
olduğu düşünülmektedir. Yapılan son çalışmalar göstermiştir
ki, dışkı bulaşmamış saf su ile
bile ayak yastığında lezyonlar
şekillenebilmektedir. Altlığın
ıslak olması, ayak yastığının
yumuşamasına ve bölgenin
hasar açısında daha riskli hale
gelmesine buna bağlı olarak da
hayvanın ayak yastığı dermatitine predispoze kılınmasına
sebep olabilmektedir.
Altlığın çeşidi
Nem yönetiminde, altlıklar
oldukça önemli bir rol oynarlar.
Altlıklar sadece nemi emmekle
kalmamalı, aynı zamanda doğru
bir şekilde kurumalıdırlar. Çok
keskin kenarlı altlık materyalleri
ayak yastığı dermatiti gelişmesine imkan verir çünkü bu
keskin kenarların ayakta açtığı
ufak yaralardan bakteriler girer
İNFOVET 90-91
ve ilerleyen dönemde de AYD
şekillenir. Sapsamandan oluşan
altlıklar yüksek oranda nem
içerdikleri için AYD’nin gelişmesine yatkınlığı daha da arttırırlar.
Son yıllarda, odun yongası altlık
amacıyla sıklıkla kullanılmaktadır.
Ancak lignoselüloz denen yeni
bir altlık tipi de gittikçe popüler
olmaya başlamıştır. Lignoselüloz, odunların önce parçalanıp
daha sonra da buhar kullanılarak
pelet forma sokulmasıyla elde
edilen bir bileşiktir. Sonuçlara
bakıldığında görülmüştür ki,
lignoselüloz kullanımı ayak
yastığı dermatiti gelişme oranını
oldukça azaltmıştır. Bunun sebebinin de yüksek emme kapasitesi ve yüksek su salma özelliği
olduğu düşünülmektedir. Yine
de, ekonomik açıdan bakıldığında lignoselülozu hayvanın tüm
besi dönemi boyunca kullanmak
mümkün değildir çünkü maliyet
oldukça fazla olacaktır. Ancak
KANATLI
AYAK TABANI
DERMATİTİSİNE
DİKKAT
Ayak yastığı
dermatitinin
şekillenmesinin en
önemli sebeplerinden
birinin altlıkların
ıslak olması olduğu
düşünülmektedir.
Koksidiyoz gibi ishalle seyreden hastalıklarda, ishalin
şiddetine rağmen alttan ısıtma kullanıldığında altlığın
daha kuru olduğu gözlenmiştir; bu nedenle zemin ısıtma
sistemleri maliyetler göz önünde bulundurulmalı.
bazı hipotezlere göre, hayvanın
yetiştirme döneminde çok iyi
altlığın kullanıldığı durumlarda
bu durum hayvana besi dönemi
için oldukça avantaj yaratacaktır.
Buradan da şu sonucu çıkarabiliriz ki, yetiştirme döneminde
lignoselüloz, besi döneminde
ise odun yongasının kullanımı
hem verimlilik açısından hem de
ekonomik açıdan makul bir
seçenek olacaktır.
İNFOVET 92-93
Alttan ısıtma
Birçok üretici alttan ısıtmayı
rahat, uygun ısıda bir zemin
ve kuru bir altlık yaratabilmek
amacıyla kullanmaktadır. Bunun
diğer faktörler göz önünde
bulundurulmadığında AYD’nin
şekillenmesini %53 oranında
azalttığı saptanmıştır ki bunun
sebebinin altlığın kuru olması
olduğu düşünülmektedir. Bu
hipotez doğru olsun ya da olmasın, alttan ısıtma hayvanlarda
ayak yastığının fazlaca ısınmasına sebep olabilmektedir ki bu da
damarların vazodilatasyonuna
ve kan akışının artmasına sebep
olacaktır. Alttan ısıtma sistemi
olmadığında, altlıkların oldukça
soğuduğu görülür ki bu da kan
damarları konstrüksiyonuna
bağlı olarak “soğuk ıslak ayak
yastığı” şekillenmesine neden
olduğu görülmektedir. Hepimizin
bildiği gibi koksidiyozis, şiddetli
diyareyle seyretmesinden dolayı
AYD’nin gelişmesinde oldukça
önemli bir hastalıktır. Ancak
alttan ısıtma kullanıldığında,
kullanılmayan gruplara kıyasla
görülen AYD oranının oldukça az
olduğu saptanmıştır. Koksidiyozis enfeksiyonuna bağlı şekillenen diyareye rağmen, alttan ısıtma kullanıldığında altlığın daha
kuru olduğu gözlenmiştir. Zemin
ısıtma sistemleri, ayak yastığı
dermatiti gelişmemesi açısından
gelecek vaat etse de işin ekonomik boyutları ve dezavantajları
da iyice incelenmelidir. Üreticiler,
hayvanı düzgün yemledikleri,
kümesi doğru havalandırdıkları
ve hayvanları gastrointestinal
enfeksiyonlarda uzak tutmayı
başardıkları takdirde ilaveten bir
de zemin ısıtma sistemlerine
gerek duymayacaklardır. Ancak
bu belirtilen uygulamalarda
herhangi bir sıkıntı veya aksaklık
mevcutsa, zemin ısıtma sistemleri kullanılarak AYD’nin önüne
geçebilmek için çalışılabilir. 
Kaynak: Dr Amr Abd El-Wahab and Prof Dr
Josef Kamphues, University of Veterinary
Medicine Hannover, Germany
Ayak tabanı dermatitisi
(foot pad dermatitis, FPD)
metatarsal ve falanks
lezyonları yüksek canlı
ağırlığa sahip broyler ve
hindilerde sık görülür.
FPD ayağın metatarsal
ve plantar bölgesindeki
derinin yangısal
değişimi ile karakterize
bir durumdur. Oluşan
lezyonlar hiperkera tozis
ve pigmentasyon
bozukluğundan şiddetli
ülsere kadar çeşitlilik
gösterir.
Broylerlerde şiddetli
lezyonlar da ağrının
neden olduğu hareket
kısıtlanması sonucu yem
ve su tüketiminde azalma
görülür. Lezyonlar ürün
kalitesin de bozulmalara ve
sekonder enfeksiyonlara
(Staphylococcus spp. ve E.
coli) neden olan bakterilere
bir giriş yolu oluşturur.
FPD yönünden yüksek
insidense sahip sürülerde
büyüme oranında düşme,
ürün talebinde ve karlılıkta
azalma görülecektir.
BÜYÜKBAŞ
AtaFen Aşı
Üretim Tesisi
GMP Sertifikası
alma yolunda
GMP Belgesi almak için uzun süredir hazırlıklarını
sürdüren ATAFEN Aşı Üretim Bölümü çalışmalarını
tamamlayarak, denetim için Gıda ve Kontrol Genel
Müdürlüğü’ne başvuru yaptı.
Veteriner
Hekim Tahir S.
Yavuz EgeVet
Genel Müdürü
A
taFen Aşı Üretim
Bölümü’nün yaptığı başvuru üzerine Bakanlık GKGM
GMP ekibi firmaya gelerek
ilk denetimlerini gerçekleştirdiler.
Firma yetkilileri; denetim sonunda
belirlenen eksikliklerin rapor edildiğini, bu çerçevede çalışmaların başladığını, eksiklikler tamamlanınca GMP
ekibi tarafından doğrulama denetimi
yapılacağını bildirdiler.
GENİŞ ÇERÇEVEDE
TASARLANMIŞ BİR SİSTEM
Tahir Selçuk Yavuz, GMP sertifikasını almak için uzun süredir hazırlandıklarını, Türkiye’de aşı üretim alanında
ilk GMP belgesini alan firma olmak
istediklerini bildirdi.
Bilindiği gibi 2011 yılında yayınlanan
Tıbbi Ürünler Yönetmeliği’nde, GMP
belgesi almak için firmalara 24 Aralık
2014 tarihine kadar süre verildiği, bu
tarihe kadar başvuru yapmayan firmaların üretim veya işletme izni belİNFOVET 94-95
gelerinin iptal edileceğiyle ilgili bir
madde vardı. 20.12.2014 tarihinde
yapılan yönetmelik değişikliği ile
bu süre 31.10.2015 tarihine kadar
uzatılmıştı. GMP kalite sistemi, üst
yönetimden başlayarak, üretimin
her kademesindeki personel ile
tedarikçiler ve pazarlama aşamasındaki kişilerin katılması gereken,
geniş çerçevede tasarlanmış bir
sistemdir. Yorucu olduğu kadar
pahalı bir kalite sistemidir. Tesis ve
donanımın uygun olması gerekiyor. Ürünlerin Avrupa Farmakope
kriterlerine uygun olması gerekiyor,
tüm aşamalardaki proseslerin
uygun ve onaylı olması gerekiyor. Çalışan personelin yeterli ve
eğitimli olması tüm sistemin ve
çalışmaların dokümante edilmesi
gerekiyor. GMP sistemi yaşayan ve
gelişen bir sistemdir. Tüm gerekleri
yerine getirdikten sonra sistemi
sürdürebilmek için her an çalışma
yapılması gerekiyor.
KALİTE SİSTEMİNİN
OTURMASI İÇİN
ÇALIŞACAĞIZ
belgeyi alan
ilk firma olmak
istiyoruz
Vet. Hekim Ahmet Gedik
Vet. Hekim Mestan Özyer
Ege Vet Genel Müdür Yardımcısı
AtaFen Aşı Üretim Tek. Müd.
Avrupa ve diğer gelişmiş
ülkelerde en az 30-40 yıllık bir birikim sonucunda
GMP süreçleri kısmen tamamlanabildi. Türkiye’de
veteriner aşıları üretiminde özel sektörün henüz
5-10 yıllık bir geçmişi var.
Yani kuruluş ve büyüme
dönemini yaşıyor. Buna
rağmen 31 Ekim 2015
yılına kadar GMP sürecini
tamamlanması öngörüldü.
GMP sistemini kurmanın
ikinci bir yatırım çalışması
gerektirdiği ve maliyetin
yüksek olduğu biliniyor. Firmalar için zor ve
sancılı bir süreç olacağını
sanıyorum. Bu derecede
ağır yatırımların üretici
firmaları zorlayacağı
söylenebilir. Devletin, aşı
üretim sektörünü ülke için
stratejik bir alan olarak
görmesi ve GMP yatırımları için destek olması
gerekiyor. Bakanlığın bu
konuya da pay ayırması
çok yerinde bir uygulama
olacağını düşünüyoruz.
Bakanlık tarafından GMP
mevzuatının hazırlanmasını ve GMP denetçi
grubunun oluşturulmasını
mutlulukla karşıladık. Özel
sektör olarak bu konuda
üzerimize düşeni yapacağız ve aşı üretiminde
kalite sisteminin yerleşmesi için çalışacağız.
GMP kalite sistemi bilinen
en zor kalite sistemidir.
Diğer tıbbi ürünlerden
farklı olarak çok sayıda
canlı patojen biyolojik
etkenlerle çalışıyoruz.
Ayrıca geniş kombinasyonlu aşılar üretme
zorunluluğumuz var. Bu
nedenlerle personel ve
çevrenin korunması için
özel önlemler almamız ve
çapraz kontaminasyon
sorunlarını çözmemiz
gerekiyor. Ekibimize
güveniyorum, bu zorlu
süreci tamamlayarak kısa
sürede GMP belgesini alacağımıza inanıyorum. Aşı
Üretim tesisimiz henüz
5-6 yıllık bir geçmişi var,
yani aşı üretim bölümü
olarak henüz kuruluş ve
gelişme aşamasındayız.
Bina, tesis ve donanımın
GMP hedeflenerek tasarlanması büyük avantajdı.
Yaklaşık beş yıllık sürede
GMP için hazırlanıyoruz,
ancak tahmin ettiğiniz
gibi bu süreç çok zorlu
bir çalışma gerektiriyor. Eksikliklerimizi kısa
sürede tamamlamayı ve
aşı üretim alanında GMP
belgesini alan ilk firma olmayı istiyoruz. Türkiye’de
ilaç sektöründe 5-6 firma
GMP belgesini aldı, ancak
aşı alanında henüz belgelendirilen kuruluş yok.
KANATLI
Yem maliyetlerini
azaltma stratejileri
Yem fiyatlarının düşmesi, kanatlı yetiştiriciliğinde ürün etkinliğinin ve karlılığının artmasına
neden olacaktır. Besleme ve yönetim stratejileri bu hedefleri belirlemede yardımcı olacaktır.
Tarım kaynakları, yönetim politikaları ve üretim modelleri belirleyici faktörlerdir.
Ö
nerilen bu periyodik
olarak besleme uygulaması ile hayvanlar
genellikle günde 4-6
kere, yemlerini bitirene kadar
beslenmekte ve yaklaşık olarak
sadece bir saat hatta daha az
bir süreyi beslenmeden geçirmektedirler. Bu uygulamanın
2 faydası mevcuttur. Birincisi,
Hayvanlar mümkün
olduğu kadar fiyatı
makul olan yemlerle
beslenmelidir.
yem alımını takiben şekillenen
mekanik stimülasyon şansını
azalttığı gözlenmiştir ki bu,
rastgele önündeki yemliklerden
beslenen hayvanlarda sıklıkla
karşılaşılan bir durumdu. İkinci
olarak da, beslenmedikleri süre
zarfında hayvanların sessizleştikleri ve bunun da, azaltılmış
yem gereksiniminden dolayı
yemden yararlanmayı arttıracağı
düşünülmektedir.
Yem bileşenlerinin kullanımı
Bangladeş’te yürütülen bir
saha çalışmasında, broilerlerin beslenmesinde balık unu
yerine tavuk unu kullanılmasının
ekonomik etkileri incelenmiştir. Sonuçlar göstermektedir
ki, balık unu yerine tavuk unu
kullanımı yem giderlerinde
kilogram başına 53.21 TK’lık (1
taka 0.013 dolara eş değerdir.)
bir düşüşe neden olmuştur.
Georgia Üniversitesi’nde yapılan
diğer bir araştırmada yumurtacı
tavukların, yemlerine katılan yer
fıstığı ununu çok iyi bir şekilde
tolere edebildikleri saptanmıştır
KANATLI
Yetersiz besin
maddesi tüketimi
hayvanın immun
sisteminin
zayıflamasına
sebep olur.
Gıda
tatlandırıcıları
ve kullanımı
Tatlandırıcı kullanımının,
kilo aldırma ve besin
dönüşümü üzerindeki
etkisi dört aynı deneyle
incelenmiştir. Bu
deneylerin ortak sonuçları,
tatlandırıcı katılmış yemle
beslenen, 4 haftalık kontrol
grubundaki hayvanlarda,
ortalama 8 gramlık ve 8
haftalık hayvanlarda da
3 gramlık bir kilo artışı
olduğu saptanmıştır.
Yemden yararlanım da
dört haftalık 50.000 tane
broilerde, 3 tonluk bir yem
için hayvan başına 0.4
kilogramlık bir artış ve
sekiz haftalık 50.000 tane
broilerde de 4.25 tonluk bir
yem için hayvan başına 1.3
kilogramlık bir artış olarak
gözlenmiştir.
İNFOVET 98-99
ve maliyeti azaltmak için soya
fasulyesi unu yerine yeme % oranında katılabileceği belirtilmiştir
(yer fıstığı ununun 1 tonu 140 dolar iken, soya fasulyesi ununun 1
tonu 225 dolardır). Yer fıstığı unu
ile ilgili tek endişe, aflatoksinlerle
kontamine olmuş olabilme riskidir. Ama yemin tamamına % 5
oranında yer fıstığı unu katıldığı
düşünüldüğünde, aflatoksin
kontaminasyonun pratikte çok
fazla bir önemi kalmamaktadır.
Günümüzde de, potansiyel yem
kaynakları ve onların kanatlı
sektörüne olan etkisi ile ilgili
çalışmalar hala devam etmektedir. Örnek vermek gerekirse;
insektler, deniz bitkileri, mutfak
artıkları, kuru ot, meyve/sebze
artıkları bunlardan bazılarıdır. Bu
saydığımız maddelerle ilgili umut
verici gelişmeler elde edilmiş
olsa da, saha şartlarında uygulanabilirliği ve ne kadar ekonomik
olduğuyla ilgili çalışmaların
yürütülmesi gerekmektedir.
Sentetik aminoasitlerin kullanımı
Proteinin, yem piyasasının en
pahalı maddelerinden biri olduğu
düşünüldüğünde yemdeki
oranının ekonomik öneminin çok
büyük olduğu bilinen bir gerçektir. Dünyanın (özellikle tropik
bölgelerde) birçok bölgesinde
yetersiz protein alımı mevcuttur. Protein, yemde bulunması
zorunlu olan bir maddedir. Bu
yüzden yeme katılacak protein oranının maksimum yerine
optimuma çekilmesi maliyetin
azaltılmasına imkan verecektir. Bunu, yumurtacı tavukların
beslenmesi (% 16-17 oranında
protein) ile ilgili pratik bir örnek
vererek açıklamak mümkündür.
Mısır/soya fasulyesi diyetinde,
bu fark % 3 oranında daha fazla
soya fasulyesi ilavesiyle (protein
oranı % 44) sağlanabilmektedir.
Bu miktar mısırla değiştirildiğinde, ton başına 3 dolarlık ilave
Hayvan mümkün
olduğunca
besleyiciliği ve
enerji değeri
yüksek yemlerle
beslenmelidir.
Hayvan yüksek
enerjili yemi
daha iyi
değerlendirir.
KANATLI
Kanatlı
beslemesinde pelet
yem kullanımı yem
israfının azalmasına
imkan verir.
Tüy örtüsü
bir fiyat artışı söz konusu
olacaktır. Birçok durumda, bu
kadar yüksek bir protein oranının
sağladığı besinsel fayda % 0.025
kadardır ki o da proteinlerin yapısındaki lizin ve metiyoninden ileri
gelir. Aynı besinsel fayda 250
gram sentetik lizin ve metiyonin eklenerek de elde edilebilir
ki bunun maliyeti sadece ton
başına 1 dolar kadardır. Neyse
ki, biyoteknolojinin gelişmesiyle
birlikte, bu sentetik aminoasitlere ulaşım imkanı artmıştır ve
bu da ekonomik olarak kar elde
etmenin önünü açmıştır.
Yem israfının kontrolü
Birçok durumda fazla yem tüketimi ya da diğer ilgili hususlar,
esas sorunun belirlenmesi için
belirleyici olmamaktadır. Daha
hayvanlara ulaşmadan ziyan
olan veya kaybolan yüksek miktarda yem mevcuttur. Sadece bu
şekilde, hayvan başına günde
5 gram, hatta bazen işletmenin
durumuna bağlı olarak, daha
fazla miktarda yem israf edildiği
ortaya çıkmıştır.
1
Yemlikler: Birçok kanatlı işletmesinde (büyük oranda özel
sektörde) hayvanlar genelde
çinko kaplı metal yemliklerden
İNFOVET 100-101
Kış aylarında, düşük
sıcaklıkta fazla yem
tüketimine bağlı
olarak görülen cılız
tüy örtüsünden dolayı,
yem fiyatları artar ve
yumurta verimi düşer,
bu da yetiştiriciye zarar
verir. Tüylü tavuklara
kıyasla daha cılız tüy
örtüsüne sahip olanların,
15 derecede hayvan
başına 40 gram, 18
derecede ise 30 gram yem
tükettikleri saptanmıştır.
Avustralya raporları, yem
maliyetindeki artışın
sebebinin, kışın hayvanları
sıcak bir ortamda tutma
zorunluluğunun yol
açtığı, yıllık 6.57 milyon
Avustralya dolarına kadar
ulaşan, ekstra ilave yem
tüketiminin olduğunu
ortaya çıkarmıştır. Öte
yandan, bu stratejinin
uygulanabilir olması
için öncelikle ısıtma
sistemleri ile yem
fiyatlarının dengelenmesi
gerekmektedir. Çünkü
ancak bu şekilde ekonomik
bir fayda sağlanabilmesi
mümkündür.
beslenmektedirler. Bu yemlikler,
işletmeler tarafından düşük
fiyatlı ve dayanıklı olduğu için
tercih edilse de yem israfına
sebep olmaları önemli bir problem yaratabilmektedir. Bu sorun,
çinko kaplı yemlikler kullanımı
yerine otomatik panlarla besleme yöntemi kullanılarak ortadan
kaldırılabilir. Mısır’da yapılan bir
araştırmada, 10.000 hayvandan
oluşan bir broiler işletmesinde,
her bir üretim döngüsü sırasında
2 ton yemin biriktirilebileceği
saptanmıştır. Yılda altı üretim
döngüsü görülen bir işletmenin
yem maliyetinin tonaj başına
1.000 - 1.500 Euro arasında olduğu düşünülürse, bu yeni besleme yöntemi ile, oluşan zarar 18
ayda karşılanabilmektedir.
2
Yem miktarı: Yemlikleri ağzına
kadar doldurmaktan her
zaman kaçınılmalı ve mümkün
Kanatlı
hayvanların tane
yem tüketiminde
seçme olayından
dolayı yüksek
düzeyde yem
israfı olur ve
böylece üretici
zarar eder.
olan en az miktarda yem kaybı
şekillenecek düzeyde yem ile
doldurulmaya çalışılmalıdır.
3
Gaga kesme: Uzun gagalar,
hayvanlara yemi sürekli eşeleme imkânı verdiğinden ve yem
yere dağılıp kontamine olacağından israfa sebep olmaktadırlar.
Uygun zamanda gaga kesimi,
yem israfını önlemek,
KANATLI
ENZİM İLAVESİ
Enzimler, yemden
yararlanımı arttırmada
ve yem maliyetini
azaltmada önemli
bir rol oynamaktadır.
Örneğin fitaz;
sindirilemeyen fosforun
salınımını azaltmada
ve eksresyonunu
engellemede oldukça
başarılıdır. Bu sayede de
inorganik fosfat ilavesi
için gereken maliyet
azalmaktadır. Öte yandan
proteaz, bazı besin
maddelerindeki –soya
fasulyesi gibi- antinütrisyen proteinin
salınmasında etkili bir
enzimdir. Yeme ilave
edilen, amilaz ve ksilaz gibi
enzimler de yemde %3-5
oranında bir enerji artışı
sağlarlar. Yeme enzim
ilavesi ortalama olarak
tonaj başına 1.5 dolarlık bir
maliyete neden olmaktadır.
Ancak maliyet, yüksek
enerjili hindi diyetleri
yerine (ton başına 4 dolar),
daha düşük enerjili diyetler
kullanılarak (ton başına 2.5
dolar) azaltılabilir.
Kanatlı
hayvanların
iyi beslenme
şartlarına sahip
olmaması
hayvanların
hastalığa
yakalanma riskini
artırmaktadır.
hayvanların birbirine zarar vermesinin önüne geçmek (kanibalizm) ve diğer vahşi hareketleri
engellemek açısından önemlidir.
4
Zararlı mücadelesi: Kemirgenler kanatlı hayvan
işletmelerinde, özellikle yemden
yararlanmayı olumsuz etkilediğinden oldukça önemli bir
problemdir. 250 gramlık bir fare
günlük olarak yaklaşık kendi
ağırlığı kadar besin tüketir (bu
yılda 90 kg’lık bir tüketime denk
gelmektedir). Bu durum, sorun
kökünden çözülmezse, toplamda 50 fare olan bir kanatlı çiftliğinin sırf bu problem yüzünden
bir yıl içerisinde tonlarca yem
kaybına uğrayabilme ihtimali
olduğunu göstermektedir.
5
Bozuk yem: Yemde şekillenen bozulma ve küflenme, yem israfına sebep olan
önemli faktörlerden biridir. Bu
problemlere en çok üretimin
düzgün yapılmadığı durumlarda
rastlanmaktadır. Ayrıca sıcak
nemli iklime sahip bölgelerde,
özellikle küflenme önemli bir
sorun oluşturmaktadır. Sodyumkalsiyum alümino-silisat adlı
bileşik bozulma ve küflenmeyi
engellemede oldukça başarılıdır ve yemlere % 0.5 oranında
katıldığında hayvanlarda hiçbir
zararlı etki oluşturmamaktadır.
Ayrıca, silaj kullanımı da yemi
kemirgen ve yabani kuşlardan
korumaya yardımcı olmaktadır.
Ekonomik açıdan bakıldığında,
diğer depolama yöntemleriyle
yıllık israf olan yem miktarı
düşünüldüğünde, 2 yıl süreli
bir silaj kullanımı ile toplamda
2-3.000 dolarlık bir kar sağlanabilmektedir. Üretim döngüsü
boyunca silajların devamlı
olarak temizlenip, bakımının
düzenli yapılması, antioksidan
ya da diğer koruyucu materyallerin ilave edilmesi de işletmeye
fayda sağlamaktadır.
Hastalıkların kontrolü
Hastalıkların, yemden yararlanma üzerine olan etkisi göz
ardı edilmemelidir. Sırasıyla
Gumboro, Koksidiyosiz ve Salmonella hastalıklarına yakalanan
hayvanlarda verimin %25, %18 ve
%10 oranında düştüğü yapılan
çalışmalarla ispatlanmıştır. Aynı
sonuçlara beslenme hastalıklarına ve paraziter hastalıklara
yakalanan hayvanlarda da rastlamak mümkündür. Bu yüzdendir
ki kanatlı hayvanların daha sağlıklı, daha yüksek performanslı
ve daha yüksek verimli olmaları
için efektif tedavi programlarının
uygulanması önemlidir. 
Kaynak: Dr Salah H. Esmail “Strategies for
reducing feed costs”
İNFOVET 102-103
Memenin kısmen veya tamamen tahrip
olmasına hatta hayvanların ölümüne
sebebiyet veren mastitis, süt veriminin
azalması ve tedavi masrafları nedeni ile
ekonomik yanı da ağır olan bir hastalıktır.
Mastitis
yönetimi
S
üt ineği çiftliklerinde
yetiştiriciliğin gelişimi;
memelerin daha büyük
olması nedeniyle enfeksiyona son derece duyarlı hale
gelmesine, yaralanmaya açık
olmasına ve fazla miktarda sütün hızlı bir şekilde memelerden
çekilmesine neden olmaktadır.
İNFOVET 104-105
Bu anlamda mastitis işletmelerde ekonomik açıdan hala en
büyük problemlerden biri olmaya
devam etmektedir. Mastitis süt
endüstrisini etkileyen en pahalı
hastalık olarak kabul edilmektedir. Süt verimini yaklaşık olarak
%21 ve sütteki yağ oranını %25
oranında azaltan mastitisin ülke
için yıllık kaybının 57,5 milyon
olduğu tahmin edilmektedir.
Mastitis; alınan sütteki karakteristik anormalitelerden ve
veteriner maliyetlerinin yüksek
olmasından dolayı süt endüstrisinin gelişimi için bir engeldir.
Ekonomik kayıp ile birlikte farklı
bakterilerin varlığı nedeniyle,
mastitisli inekten alınan sütler
insan tüketimi için de zararlı
olabilmektedir. Böylece mastitis
kamu sağlığı açısından da göz
önünde bulundurulması gereken
bir nokta olmuştur.
Meme yangısı için genellikle
iki ana neden söz konusudur:
1. Patojenler
Farklı türdeki bakteri, virüs,
mantar ve mikoplazma çeşitleri
tüm laktasyondaki memeli hayvanlarıda mastitis nedeni olarak
rol oynamaktadır.
MASTİTİS
ve İMMUN
MODÜLATÖRLERİN
İdaredekİ ROLÜ
Bazı bitkisel
immunomodülatör meme
bezi enfeksiyonlarına
karşı savaşmak ve immun
sistemi güçlendirmek
için daha mükemmel
etkiye sahiptir. Piyasada
İmmunplus, Stenot vb.
preparatların yanında
Ocimum (Tulsi) gibi
hazır formüller de
mevcuttur. Araştırmalar
günlük olarak 25g. tulsi
kullanımının ineklerde
mastitis tedavisinde
başarı oranını yükselttiğini
göstermiştir. Levamizol,
hayvanların bağışıklık
sistemini güçlendirdiği
iyi bilinen immunomodülatörlerdendir.
BÜYÜKBAŞ
sonrası daldırma da özellikle
meme başı çevresine bulaşmış
süt kalıntısını uzaklaştırmak için
gereklidir. Sağım sonrası daldırmanın mastitisin önlenmesinde
çok yararlı olduğu ispatlanmıştır. Kurudaki ineklerin tedavisi
de kuru ve temiz bir ortamda
yapılmalıdır. Bununla birlikte
hiçbir dezenfektanın 15 günden
fazla bir süre devamlı olarak
kullanılması önerilmemektedir.
Kuarterner amonyum bileşikleri
ve iyot solüsyonları en önemli
ve ekonomik dezenfektanlardır.
Makineli sağım sistemi enfek-
E vitamini, selenyum, bakır ve
çinko gibi mineraller inekleri
mastitise karşı korurlar ve
bağışıklık sistemini yükseltirler.
LAKTOFERRİNlerİn
mastİtİs
üzerindeki ROLÜ
Laktoferrinin özellikle
süt ineklerinde şiddetli
mastitise neden olan
E.coli ve Coliform
grubu bakterilere karşı
antimikrobiyal etkinliği
söz konusudur. Kuru
dönemin ilk günü boyunca
sütteki LF konsantrasyonu
yavaş yavaş artarken
sitrat konsantrasyonu
azalır. LF’nin E.coli’ye ve
P.aeruginosa’ya karşı
invitro etkinliği son derece
iyidir. LF’nin meme içi
infüzyonu belirgin bir
şekilde 1 g.’ın üzerine
çıkar. Kronik durumlarda
Coliform mastitise karşı
alternatif bir tedavi olarak
önerilmektedir.
İNFOVET 106-107
Bakteri: Staphylococcus aureus, Str.agalactiae, Str.pyogens,
Corynebacterium pyogens vb.
Virüs: Vesicular stomatitis,
İnfeksiyöz Bovine Rhinotrachitis,
Bovine herpes virüs vb.
Mantar: Tricosporium spp,
Aspergillus spp, Candida spp.
Mikoplazma: M. bovis,
M.bovigenetelium vb.
Patojenlere ek olarak; yaş,
beslenme, ırk, ineğin laktasyon
durumu ve yavru sayısı gibi
özellikler de mastitise predispozisyon yaratan faktörlerdendir.
2. Sütün memede birikmesi
Süt kanallarının bir kısmında
süt kalırsa buna süt stazı (süt
birikmesi) denir. Memenin tam
tıkalı olduğu ve sütün düzgün
bir şekilde kanallardan çıkmadığı
durumda meydana gelen ortam,
patojen etkenlerin büyümesi için
son derece uygun olur. Öncelikle
enfeksiyon etkenleri meme bez
ve kanalları içerisinde kalan
sütte çoğalır. Daha sonra sütün
kimyasal kompozisyonu değişir
ve meme bezi yangılanır.
MASTİTİS KONTROLÜNDE
YENİ KONSEPT
Süt endüstrisi araştırmacıları
ve süt danışmanları; oluşan
ağır kayıplar nedeniyle mastitis
kontrol prosedürleri geliştirmeye
devam etmektedir. Mastitis kontrolünde bilinmesi gereken bazı
noktalar söz konusu olmaktadır:
1. Yeni oluşacak meme içi
enfeksiyonların önlenmesi
Sağım öncesi meme hazırlığı,
bakteriyel kontaminasyonun minimize edilmesi için son derece
önem taşımaktadır. Son olarak
yeni geliştirilen ve süt endüstrisinde kullanılan bir yöntemle
süt akışı değerlendirilebiliyor. Bu
yöntem geçerli sağma yönetimini değerlendirmek için pratik
bir araç olarak önem gösteriyor.
Sağım öncesi meme daldırma
solüsyonlarının uygulanması,
meme başının mikrop yükünü
azaltarak iyi bir sağım hijyeni sağlamakla birlikte sağım
Kurudaki ineklerin
tedavisi kuru ve
temiz ortamda
yapılmalı ve
meme hiçbir
dezenfektan
ile 15 günden
fazla temas
etmemelidir.
siyonu önlemede iyi bir sağım
metodudur. Fakat makineler
doğru tasarlanmış olmalı ve
bakımları periyodik olarak
yapılmalıdır. Dinamik sistem
test prosedürü sağım sistemini değerlendirmek için uygun
olmalıdır. Bu test programında,
steril swablarla alınan örnekler
periyodik bir şekilde laboratuara
bakteriyel yükün ölçülmesi için
gönderilmelidir. Sağım yönetiminin yanı sıra ortamın durumu
Vitamin E uygulamasının klinik mastitis üzerindeki etkisi
Grup
Doğum Öncesi
VitAMİN E
Doğum Sonrası
VitAMİN E
Klinik
mastitis
1
100 IU/gün
100 IU/gün
%25
2
1000 IU/gün
500 IU/gün
%16,70
3
1000 IU/gün
6 hafta süresince
4000 IU/gün
2 hafta süresince
2000 IU/gün
%2,60
BÜYÜKBAŞ
Hijyenik bir sağım rutini
hayvanları mastitisten
korumak için oldukça
önemlidir. Ayrıca
aşırı sağımdan da
kaçınılması gerekir.
Önerilen
Selenyum
ve E vitamini
miktarları
Son on yılda, birçok
araştırmacı saplementlerin
kullanımını ve yeme
selenyum ile E vitamini
katkısının mastitisin
koruma ve sağaltımı
üzerine etkisini
araştırmışlardır. Yeterli
düzeyde selenyum
kullanımının, ineklerde
mastitisi korumada
ve enfeksiyonun
süre ve şiddetini
düşürmede yardımcı
olduğu bilinmektedir.
Selenyum fagositlerin
etkisini artırmak ve
lökositlerin salınımını
indüklemek suretiyle
bağışıklık sistemini
güçlendirmektedir.
Selenyum ve E vitamini
saplementleri ineklerde
birlikte çalışmaktadır.
Bu nedenle 1000 IU
vitamin E tek başına
kullanıldığında somatik
hücre sayısını düşürmekte
fakat mastitis insidensini
azaltmamaktadır.
Selenyum ve vitamin E
birlikte kullanıldığında
enfeksiyon buzağılayan
ineklerde % 40 oranında
azalmaktadır. Selenyumun
rolü en çok subklinik
mastitis durumlarında göz
önünde bulundurulmalıdır.
Selenyumun yeme
eklenmesi ayrıca özellikle
E. coli’den kaynaklanan
durumlarda çok önemli
rol oynamaktadır.
İNFOVET 108-109
Rasyona düzenli
bir şekilde çinko
ilavesi yapılması,
meme kanalı
içerisinde yer
alan keratin
tabakasının
üretimi için
önemli bir
uygulamadır.
da meme içi enfeksiyonun
önlenmesi de önemli konuların
arasındadır. Zeminin sadece
yıkanması hiçbir zaman tek
başına yeterli olmamaktadır.
Yeterli temizliğin sağlanması
için ayda bir defa kostik soda ve
haftada en az iki defa zayıf bir
dezenfektan sprey uygulanması
gerekmektedir. Bu sprey uygulaması aynı zamanda duvar ve
çatı üzerine de yapılmalıdır. Zemin dezenfeksiyonu için % 5’lik
formalin ekonomik ve konforlu
bir çözümdür. Sağım teknikleri ve ortam hijyeni ile birlikte
besleme, bakım, hayvanın ırkı ve
uygulanan aşılar da bu konuda
önemli detaylar arasında yer alır.
2. Enfeksiyonun giderilmesi
Laktasyon süresince klinik
mastitis vakalarının yönetimi
karmaşık bir konudur. Klinik mastitis tedavi protokolü için temel
seçenekler; tüm ineklerin antibiyotik ile tedavisi, sadece kesin
olarak mastitis olduğu bilinen
ineklerin antibiyotik ile tedavisi
veya hiçbir ineğe antibiyotik uygulanmamasını kapsar. Mastitise
neden olan farklı mikroorganizmalar, farklı tedavi uygulamaları
ve kontrol stratejileri gerektirir.
Örneğin Staphylococcus spp.,
Cloxacilline’ni takiben sırasıyla
Gentamycin, Tetracyclin ve
Enrofloxacin’e; Streptococcus
spp. Enrofloxacin, Cloxacilline’e;
Coliform spp. ise Enrofloxacin,
Gentamycin ve Tetracyclin’e
duyarlıdır. Bacillus spp. ise
Enrofloxacin’e duyarlıdır.
BESLENMENİN ROLÜ
Beslenme ineklerin enfeksiyonlara karşı savunma sistemini
artırmak için başlı başına bir
araştırma alanı haline gelmiştir.
E vitamini selenyum, bakır ve
çinko gibi vitamin ve mineraller
uygun bir şekilde kullanıldıklarında inekleri mastitise karşı koruyabilirler. E vitamini saplementleri kullanılarak mastitis görülme
insidensinde bir düşüşün söz
konusu olduğu ve aynı şekilde
hastalık esnasında E vitamini
BÜYÜKBAŞ
AŞININ ROLÜ
Aşılar Coliform (a grubu
çevresel patojenler)
ve S. aureus’a karşı
olmak üzere mevcuttur;
hastalığın şiddetinin
azalmasına yardım eder
ve bu patojenlerin neden
olduğu yeni meme içi
enfeksiyonlara karşı
koruma sağlar. Meme
içi enfeksiyonlara karşı,
kuru dönemde her süt
ineği sürüsünde J5 tipi
aşı kullanılır. J5 aşısının
ilk dozunun doğumdan
6 hafta önce verilmesi,
tekrar dozun ilk aşıdan 4
hafta sonra, ikincisinin
ise doğumdan sonraki
iki hafta içinde yapılması
önerilmektedir.
kullanılmasının da enfeksiyon
süresini azalttığı belirtilmektedir.
Bu iki saplementin kombinasyonu sonucunda mastitise
karşı savunmada büyük bir artış
görülmüştür. Otlaklar E vitaminin ana kaynağıdır. Bakırın da
enfeksiyon ve hastalıklara karşı
bağışıklık sistemini güçlendirmede önemli bir rolü vardır. Çinko da
mastitise neden olan mikroorganizmaların tutulmasına yardımcı
olan ve meme kanalı içerisinde yer
İNFOVET 110-111
Besleme, bakım, ırk
ve uygulanan aşılar
mastitis kontrolünün
önemli detayları
arasında yer almaktadır.
alan keratin tabakasının üretimi
için önemlidir. Aşağıda verilen
tavsiyeler bağışıklık sisteminin
beslenme yoluyla artırılması için
göz önünde bulundurulması gereken noktalardır:
>> Laktasyon ve kuru dönem
boyunca düvelere uygun saplement takviyesi yapılmalıdır.
>> Vitamin ve iz mineraller
- Vitamin 1000 IO/gün
- Selenyum 0.3 ppm-toplam
diyette (0.3 mg/kg)
- Bakır 20 ppm (20 mg/kg)
- Çinko 40-60 ppm (40-60mg/kg)
>> Mikro besleyicilerin farklı
formları arasındaki biyoyararlılıklar farklıdır.
MASTİTİS YÖNTEMİNDE
BİYOGÜVENLİK UYGULAMALARI
Her ne kadar ideal bir uygulama öncesi tarama protokolleri ve
çiftlik standartlarına uymayan
hayvan ve hayvan gruplarının
reddedilmesi söz konusu ise de
gerçekte çok sayıda hayvan ne
sağlık geçmişleri ne de orijinleri
hakkında herhangi bir bilgi olmadan satın alınmaktadırlar. Bu
da satın alınan her hayvanın tek
Yeni katılan
hayvanların
izole tesislerde
barındırılması ve
bu hayvanların
ayrı bir sağım
grubu olarak
idare edilmesi
çok önemlidir.
başına sürü sağlığı için bir tehdit
anlamına geldiğinin belirgin ve
açık göstergesidir. Hatta hayvanlara önceden bir sağlık taraması
yapılsa bile satın alınan tüm
hayvanların sürü için hala potansiyel sağlık riskleri olduğu ve
bu nedenle de tedavilerinin gerektiği unutulmamalıdır. Çiftlikte
uygulanan biyogüvenlik; yönetim
teknikleri ve tesis yönetiminin bir
kombinasyonudur.
>> Yeni satın alınan hayvanlar
sürüden ayrı veya izole tesislerde barındırılıyor olmalıdır. Bu
genel biyogüvenlik için iyi bir uygulamadır ve bu hayvanların ayrı
bir sağım grubu olarak idaresinde yardımcı olacaktır. Bu ayrım
süresinin uzunluğu hedeflenen
amaca göre değişmektedir.
>> Enfeksiyonun kontrolü için
her dört memeden alınan süt
örneklerinin kültüre edilmesi
gerekmektedir. Eğer inekte herhangi bir enfeksiyon söz konusu
ise buna göre hareket etmek
yerinde olacaktır.
>> Satın alınan tüm inekler ayrı
sağım araçlarıyla sağılmalıdır. Bu
standart bir prosedür olmalıdır.
Gelişmekte olan iyi biyogüvenlik
uygulamalarını takip etmek zaman, uğraş ve para gerektirir.
MASTİTİS YÖNETİMİ için
çeşitli uygulamalar
Aşağıdaki noktalar üreticilerin
sürüdeki meme enfeksiyonu
insidensini minimize etmelerine
yardımcı olacaktır.
>> Kullanmış olduğunuz mastitis yönetim programını inceleyip
gerekli değişiklikleri yapın.
>> Sağıcı veya bakıcı da dahil
tüm personeli bilgilendirin.
>> Kağıt havlu ve yıkanabilir
bez havlular kullanarak meme
BÜYÜKBAŞ
Mastitisin sürüdeki kontrolü
için öncelikli olarak kronik
enfeksiyonu olan ineklerin
seleksiyonunun yapılması gerekir
MASTİTİS
ve İMMUN
MODÜLATÖRLERİN
İdaredekİ ROLÜ
Kuru dönemdeki
ineklerde
proflaksi
amacıyla,
etkin bir kuru
dönem mastitis
antibiyotik ürünü
kullanılmasına
dikkat edilmelidir.
ve meme başlarını kuru tutun.
>> Meme başlarındaki bakteri
sayısının azaltılması için, sağım
öncesi ve sonrası etkinliği kanıtlanmış bir meme daldırma solüsyonunun uygulanması oluşacak
yeni meme enfeksiyonlarının
önlenmesi için yardımcı olabilir.
>> Klinik enfeksiyonun kontrolü için her 4 memeden de süt
örnekleri almak gereklidir. Meme
başı sisterninden gelen sütteki
SCC ve bakteri sayısı ile sütün
indirilmesi ve akış hızını kontrol
etmek gereklidir.
>> Sağımın hızlı olmasına ve
sağımın memedeki bütün sütün
direne edilebileceği bir sistem
içerisinde gerçekleştirilmesine
dikkat edin.
>> Doğru bir uygulama için süt
İNFOVET 112-113
sağım sistemlerini periyodik olarak kontrol edin ve önerilere göre
değişebilen parçaları yenileyin.
>> Tesisleri temiz ve kuru tutun
(serbest gezinme yerleri, beslenme alanları vb.)
>> Kuru dönemdeki tüm ineklere etkili bir kuru dönem mastitis
antibiyotik ürünü uygulayın.
>> Staph. aureus ve coliform
grubu patojenler için önerilen
şekilde aşılama yapın. >> Klinik meme enfeksiyonu
olan ineklerin sütünden ekim
yapın. Laboratuarda ortaya çıkan
sonuca tedavi uygulayın.
>> Kuru dönem ve özellikle
erken ve geç kuru dönem süresince memeleri kontrol edin.
>> Doğum öncesi ve laktasyondaki mastitisli ineklere antibiyotik uygulaması yapın.
>> Meme ucuna bir macun
veya bariyer uygulamayı göz
önünde bulundurun.
>> Tüm ineklere selenyum ve E
vitamini uygulayın.
>> İnekleri sıcak havalar boyunca serin tutun.
>> İnekleri nemli bölgelerden ve
su havuzlarından uzak tutun.
>> Hem inek hem de düvelerin
bulunduğu yerlerde uçkun kontrol proseslerini uygulayın.
>> Mastitise neden olan en
yaygın patojenlerin kaynaklarını
ve kontrol stratejilerini öğrenin.
Tüm bu uygulamaları içeren
bir mastitis kontrol programını
takip etmek, süt ineklerinin
sürülerindeki meme enfeksiyon
düzeylerini çok büyük ölçüde
minimize edecektir. Düşük enfeksiyon seviyelerinin ve daha
az sayıda klinik vakanın her
zaman daha fazla kazanç anlamına geldiği unutulmamalıdır. 
Bazı bitkisel
immunomodülatör meme
bezi enfeksiyonlarına
karşı savaşmak ve immun
sistemi güçlendirmek
için daha mükemmel
etkiye sahiptir. Piyasada
İmmunplus, Stenot vb.
preparatların yanında
Ocimum (Tulsi) gibi
hazır formüller de
mevcuttur. Araştırmalar
günlük olarak 25g. tulsi
kullanımının ineklerde
mastitis tedavisinde
başarı oranını yükselttiğini
göstermiştir. Levamizol,
hayvanların bağışıklık
sistemini güçlendirdiği
iyi bilinen immunomodülatörlerdendir.
KANATLI
K
anatlı yetiştiriciliğinde
çeşitli iskelet bozukluklarının en çok, hızlı
büyüyen etçi piliçleri
etkilediği göze çarpmaktadır. Bu
problemler yumurtacı tavukları da etkilemektedir. Bir dizi
faktörün normal kemik gelişimini
etkilediği bilinir ve bunun hızlı
büyüme oranı ile ilgili olduğundan söz edilmektedir. Bacaklarda
problemlerin görülme sıklığı
erkeklerde dişilere göre genellikle daha yüksektir. Besinsel faktörlerde protein ve aminoasitler,
vitaminler, mineraller ve elektrolit
dengesi gibi mikotoksinlerin
rolü vardır. Genetik, cinsiyet ve
büyüme oranı da olası kemik
bozukluklarını etkileyen önemli
faktörlerdir. Kanatlıların serbest
dolaşımı ve baskınlığı nedeniyle
meydana gelen beslenme ve su
içmeden yoksun kalma durumu
gibi anatomik zorluklar topallığa
neden olabilmektedir. Ayrıca topallık gösteren broiler piliçlerde
iç organların makinede uygun bir
şekilde çıkarılması zordur. Bu nedenle daha iyi vücut ağırlıklarına
karşın ıskartaya ayrılarak rendering işlemine tabi tutulurlar. Çoğu
kümes hayvanı, üretken yaşam
dönemlerinin bir kısmında değişik derecelerde iskelet sistemi
bozukluklarına maruz kalabilmektedir. Bu sorunlar hızlı büyüme oranı söz konusu olduğunda
belirgindir ve bu nedenle de piliç,
hindi ve ördekler iskelet sistemi
bozukluklarına karşı en hassas
hayvanlardır. Bakteri, virüs ve mikoplazma gibi enfeksiyöz ajanlar
da anormal kemik, kıkırdak ya da
eklem gelişiminde rol oynayabilir.
Bacak kemikleri iskelet sistemi
içerisinde en hızlı büyüyen
kemiklerden biridir ve üstlendikleri yük düşünüldüğünde femur,
tibiotarsus ve tarso metatarsusta meydana gelen sorunların
çok daha yaygın olması şaşırtıcı
değildir. Broiler ve hindilerde
meydana gelen bacak sorunları
yaşamın erken dönemlerinde
ortaya çıkar ve yeme-içmede
sorunlara ve aşırı durumlarda
mortaliteye neden olur.
Anormal kemik gelişimi
Anormal kemik gelişimine
neden olan olası etmenler
arasında: Vücut ağırlığı/büyüme
oranında dengesizlik; protein
Piliçlerde
mikotoksin
ve iskelet
sistemi ilişkisi
Mikotoksinler ile kontamine yemlerle beslenen piliçlerde
tibial diskondroplazi, raşitizm ve anormal kemik gelişimi
gibi iskelet sistemi problemleri açığa çıkmakta; bu durum
ekonomik kayıpları daberaberinde getirmektedir.
İNFOVET 114-115
KANATLI
ve amino asitler, vitaminler ve
mineraller ile elektrolit dengesinde bozulma, mikotoksinler gibi
problemler yer almaktadır. Mikotoksinler, tibial diskondroplazi
(TD), riketsia ve artiküler gut gibi
hastalıklara neden olmaktadırlar.
Kümes hayvanlarında saptanan
çeşitli iskelet bozukluklarında etiyolojik bir faktör olarak
mikotoksinlerinson derece etkili
olduğu bilinmektedir.
Tibial diskondroplazi (TD)
Tibial diskondroplazi (TD),
tibiotarsus’un proksimal ucundaki anormal kıkırdak gelişimi ile
karakterize edilir. Anormal kıkırdak gelişiminin en önemli nedeninin, piliçlerin hızlı büyümesi
ve kıkırdağın bu gelişime ayak
uyduramamasına bağlı olduğu
belirtilmektedir. TD en yaygın
şekilde broiler piliçlerde görülür.
Belirtiler ilk olarak 21-35. günler
arasında görülür. Kanatlılarda
harekette isteksizlik ve yürümede zorluk, sallantılı hareket
ve sert yürüyüş dikkat çeker. TD
proksimal tibiotarsal büyüme
plağındaki normal metafizyel kan
akımının bozulması ile ilgilidir.
Besin kaynağının kesilmesi ossifikasyonun normal sürecinin oluşamaması anlamına gelmektedir.
Büyüme plağının lateral deplas-
İNFOVET 116-117
Yemlerdeki
aflatoksin,
vitamin D3’ün
emilimini azaltır
ve neden olduğu
karaciğer hasarı
sebebiyle
vitamin D3’ün
aktif formuna
dönüşümünü
engellemiş olur.
manı nedeniyle bacak kemiklerinde karakteristik olarak eğilme
ve bükülme görülmektedir. TD’nin
proximal tibiotarsus’taki gelişimi
en şiddetli olarak 21-24. günler
arasında göze çarpar. Yapılan
çeşitli araştırmalar genetik
yatkınlık, hayvanların yaş ve
cinsiyetleri ile rasyonun anyonkatyon dengesi, kalsiyum/fosfor
düzeyi ve içerdiği çeşitli vitaminlerin TD’nin oluşumunu etkileyen
en önemli faktörler olduğunu
kanıtlamaktadır. Fusarium küfleri
tarafından oluşturulan mikotoksinler TD’nin gelişiminde hayati
bir rol oynamaktadır. Lee ve ark.,
yulaftaki Fusarium roseum’u
izole etti ve üretilen mikotoksinlerin çeşitli fraksiyonlarını
test ederek TD’yi etkilediklerini
gördüler. Suda çözünür olanın
en fazla sorun çıkaran fraksiyon olduğu ve bu fraksiyonun
6 major kompenentinden TDP-1
olarak bilineninin kanatlılar
tarafından 75 ppm düzeyinde
tüketildiğinde % 100 TD’ye sebebiyet verdiği tespit edilmiştir. TDP-1 Fusarochromanone
olarak izole edilmiştir. Krough
ve ark., fusarochromanone’nun
doğal olarak meydana gelmesi
nedeniyle, TD’nin ilk doğrudan
kanıtı olduğunu iddia ettiler.
Tipik kıkırdak metafizyel damar
NORMAL KEMİK GELİŞİMİ
Kemik, mineralize olan eşsiz
özelliği ile kıkırdağa benzer
bir bağ dokudur. Kaslardaki
büyüme sınırı bir dereceye
kadar iskelet büyüklüğüne
göre belirlenir. Mineral bileşeni
esas olarak kalsiyum fosfattır.
Kalsiyum: fosfor oranı, kemikte
2:1 civarındadır ve bu önemli
oranın yem formülasyonu
sırasında korunması elzemdir.
Kemikler vücutta en çok
mineral rezervine sahip olan
yapılardır. Kalsiyumun % 99’u,
fosfatın % 88’i, bikarbonatın
% 80’i, magnezyumun % 50’si
ve toplam vücut mineral
rezervlerinin % 35’ini ihtiva eder.
Boyuna ve enine büyüme her
ikisi birden metafiz bölgesindeki
büyüme plağının aktivitesi ile
kontrol edilir. Kemik büyümesi iki
temel işlem ile kusursuzlaştırılır.
İlk olarak kalsifikasyonu
takiben kemik matriksinin
(kollogen&mukopolisakkaritler)
oluşumu vardır, ağırlıklı
olarak kalsiyum fosfat. Kemik
matriksini yok ederek kemik
dokusunu ortadan kaldıran
osteoklastlar, yıpranmış
hücreleri ortadan kaldırır. Birkaç
hafta sonra osteoklastlar
kaybolur ve osteoblastlar
kemikleri onarmak için ortama
gelirler. Siklus boyunca kalsiyum
kandan emilerek depolanır.
Periost, kemiğin dışını saran
fibröz bir zardır. Bu membran
kemiğin onarılmasından
sorumlu kapillar damarları
yoğun bir şekilde içerir. Kemiğin
en dış tabakasına kortikal kemik
adı verilmektedir. İskelet kemiği
kütlesinin % 80’ini kortikal kemik
oluşturur. Trabeküler kemik
de denen kansellus kemik en
içteki süngerimsi yapıdır. Kemik
kütlesinin % 20’sini kapsayan
kansellus bal peteğini andırır.
KANATLI
sistemi ile penetre olmadığından
etkilenen kanatlılarda kıkırdağının morfolojik özellikleri klasik
olarak TD olarak nitelendirildi.
Krough ve ark., bu değişikliklerin
en fazla tibiotarsus’ta olduğunu telaffuz ederken, humerus,
femur ve tarso metatarsus’ta
da meydana geldiğini belirtmişlerdir. Daha yakın bir zamanda
fusarochromanone’un (75 ppm)
makul yüksek düzeylerinin, broiler piliçlerde % 100 TD insidensine neden olduğunu göstermiş
ve bu toksinin bacaklarda
şekillenen bir probleme neden
olması için diyette en az 20 ppm
düzeyinde bulunmasının gerekli
olduğu belirtilmiştir.
Raşitizm (Riketsia)
Raşitizm en çok genç etçi
ırklarda görülür. Temel özelliği
yetersiz kemik mineralizasyonudur. Ca, P ve vitamin D3
eksikliği olan diyetlerle beslenme
hastalığa neden olmasına rağmen, kalsiyum yetersizliği temel
sorundur. Çoğu saha salgınında
anormal kanatlı davranışları 7-10
günlük yaşlar arasında görülür.
Sürünün % 10-100’ü etkilendiğinde karakteristik zayıf kemikler
10-14 günlük yaşlarda görülebilir.
Kemikleri lastiğimsi bir yapıda ve
göğüs kafesi yassılaşmış, vertebrae ile birleştiği yerde şişlikler
vardır. Raşitizm olgularının
çoğunda, genellikle D3 vitamini
eksikliğinden şüpheleniliyor.
Bu basit bir beslenme yetersizliği, yetersiz D3 potensi veya
vitamin D3 emiliminin azalması
gibi diğer nedenler nedeniyle
ortaya çıkabilir. Riketsia, diyet
mikotoksin ve özellikle aflatoksin içerdiğinde genellikle daha
problemli bir durum almaktadır.
Normalde vitamin D2 ve D3,
vitamin D3’ün dolaşımdaki formu
olan 25-hidroksikolekalsiferol
(25-OH)’e çevrilir. Bu bileşik
de daha sonra vitamin D’nin
biyolojik olarak en aktif formu
kalsiterol’e ya da 1,25 hidroksikolekalsiferole çevrilir. Aflatoksin
vitamin D absorbsiyonunu azaltır
ve karaciğer hasarı nedeniyle vitamin D3’ün aktif 25-OH
İNFOVET 118-119
formuna dönüşümü engellenmiş
olur. Mikotiksinler vitamin D3 ve
diğer besin maddeleri için belirli
bir metabolik eksiklik meydana
getirir. Yanı sıra kanatlılarda yem
alımını azaltır. Mikotoksinlerle
kontamine yemler ve özellikle de
Fusarium’dan gelen kirlenmeye
karşın, vitamin D3 düzeylerinin
artırılması önerilir.
Broyler piliçlerin, kesime gitmeden
önce sadece 5-7 haftalık bir ömrü
vardır; bu nedenle hastalığın
etkileyeceği en önemli parametre
canlı ağırlık kazancıdır.
Artiküler gut
Gut, böbrekler işlevsiz olduğunda çeşitli viseral organların
seröz yüzeyinde veya özellikle
tarsus gibi çeşitli kemiklerin
eklemlerindeki tendon kılıfları ve sinovial sıvılarında ürat
kristallerinin birikimine öncülük
eden, plazmada yüksek ürik asit
durumu olarak ifade edilir.
Sürekli hiperürisemi, sıklıkla
üratın azalmış renal klerensine
neden olur. Bu tür ürat kristallerinin eklemlerde birikimi “Artiküler
Gut” olarak adlandırılır. Aflatoksin, okratoksin ve sitrinin gibi
mikotoksinlerin hepsinin, böbrek
disfonksiyonu mekanizmasında
yer aldıkları bilinir. Mollenhaur ve
ark., diyete 5 ppm üzerinde aflatoksin ekledikten 21 gün sonra,
tavukların glomerüler aparatının
glomerüler membranlarının
kalınlaştığını gözlemlemişlerdir.
Bu da “Artiküler Gut”a öncülük
etmektedir. Başka bir mikotoksin
olan oosporein (Chaetomium
spp. tarafından oluşturulan),
Çiftlik idaresi (hijyen, nem, sıcaklık vb.)
Yaş,
cinsiyet
ve tür
Beslenme
ve sağlık
durumu
Mizaç ve mikotoksin
konsantrasyonunun
düzeyi
Maruz
kalma
süresi
Diğer
toksik
varlıklar
MİKOTOKSİNLERİN ETKİSİ DEĞİŞİKLİK GÖSTERİR
Mikotoksinle kontamine yemlerin alınması hayvanların
verim ve sağlığı üzerinde önemli bir tehdit oluşturmaktadır.
Mikotoksikozis, mikotoksinlerin hayvanlar ve insanlar tarafından
sindirim, solunum veya deri teması ile alınması nedeniyle oluşur.
Mikotoksikozisin hayvanlar üzerine etkisi çeşitlilik gösterir.
Şiddetli durumlarda bağışıklık sistemi baskılanan hayvanlarda
ölüm şekillenir. Mikotoksinlerin kanatlılardaki etkisi aşağıdaki pek
çok faktöre bağlı olarak değişmektedir.
KANATLI
tahmini olarak Kanada’da 1 milyar
$’dan fazla ve 1990’lı yıllarda
ABD’de 2.5 milyar $’ın üzerinde
olmuştur. İskelet sorunlarından,
tavuk endüstrisine gelen üretim
kayıplarını tahmin etmek için
endüstriyi iki üretim sistemine
ayırmak gerekir: Broiler sürüler
ve damızlık/yumurtacı sürüler.
Mikotoksinlere bağlı
bacaklarda problem
görülme sıklığı, dişilere
oranla erkeklerde daha
çok görülür.
BROILER SÜRÜLER
Broiler piliçlerin, et temini için
kesim öncesinde yaklaşık 5 ila
7 haftalık bir ömrü vardır. Bu
nedenle, bir hastalığın etkileyebileceği önemli üretim parametreleri; ağırlık kazancında azalma,
ıskarta ve ölüm oranlarında artış
ve kesimden çıkarma şeklindedir.
Hastalığın etkisi
Kilo alımı / yem dönüşümüİskelet hastalıklarının kilo alımı
sadece nefronların proksimal
tubullerinin epitel hücrelerini şiddetli bir şekilde etkilemez, aynı
zamanda temel membranları da
etkiler. Böbrekteki bu değişiklikler hiperürisemi ve sonuç olarak
gut hastalığına yol açar.
Bacak deformiteleri
nedeniyle oluşan
ekonomik kayıplar
Bacak anomalileri muhtemelen kümeslerde meydana gelen
diğer tek anomalilerden daha
fazla ekonomik kayba neden
olur. Tahmini olarak hastalık,
tüm broiler piliçlerin % 2-6’sını
bazı iskelet problemleri belirtileri
görünecek şekilde etkilese de,
daha fazla kanatlının hastalığın belirtilerini göstermeden
etkilendiği bilinmektedir. Bacak
anomalileri, ölüm ve yemdeki
oranı düşük olduğunda büyüme
hızında düşme ve yemden yararlanmada azalma ile sonuçlanır.
Kuzey Amerika’da mikotoksikozis
nedeniyle kanatlı endüstrisinde
maruz kalınan kayıpların tam
olarak izlenmesi için sarf edilen
çabanın aksine, Asya-Pasifik bölgesi için mevcut detaylı bir bilgi
bulunmamaktadır. Mikotoksikozis nedeniyle yaşanan kayıpları
İNFOVET 120-121
üzerine etkileri olduğu bilinmekle
birlikte, bunu veri düzeyinde
inceleyen herhangi bir yayına
rastlanmamıştır.
Ölüm ve itlaf – İngiltere’de
Pattison tarafından yapılan bir
denemede 15 günlük yaştaki
broiler piliçlerin % 0.8’inin topallık
nedeniyle itlaf edildiği aktarılmıştır. Blaxland ve Borland tarafından Doğu Anglia’da 1976 yılında
altı çiftlikte broyler ölümleri
üzerine yapılan bir araştırmada,
bacak deformitesi teşhisi konan
ölü kuşların yaklaşık % 0.06’sının
bu deformiteler nedeniyle öldüğü tespit edilmiştir.
1992 yılında büyük kanatlı
işleme tesislerinde, çiftliklerden
gelen broiler karkasların % 2.09’u
kusurlu bulunduğu için kabul
edilmedi ve bunların % 1.57’si ise
hastalık nedeniyle reddedilmişti.
Çiftliklerden gelen broiler piliçlerin % 3 ve daha fazla oranlarda
sakıncalı bulunduğu durumların
% 0.31’inden eklem lezyonları
sorumlu tutulmuştur. Bununla
birlikte yazarlar sakıncalı bulunma durumundan % 19.5 oranında
bacaklardaki zayıflığın sorumlu
olduğunu belirtmişlerdir. Varsayım doğru ise, çiftliklerden gelen
broiler piliçlerin tüketime uygunsuzluğu, doğrudan ya da dolaylı
olarak bacaklardaki zayıflıkla
(iskelet problemleri) ilişkilidir.
İskelet problemlerinden kaynaklı
karkas kusuru nedeniyle broiler
piliçlerde önerilen yıllık
Tablo. Önemli mikotoksinler ve sentezleyen mantarlar
Mikotoksin
Sentezleyen Mantarlar
En sık rastlanan ürünler
Aflatoksin Aspergillus flavus, A.parsiticus,
Penicillium puberulum
Mısır, yağlı tohumlar (yer fıstığı, pamuk
tohumu,soya ayçiçeği), tahıllar, sorgum, pirinç
Okratoksin
Aspergulus, Penicillium
Mısır, buğday, pirinç, arpa, karma yemler
Trikotesenler,
Zearelenon,
Fusarium
Mısır, buğday, pirinç, karma yemler, kuru
ot, elek altı
Rubratoksin
Penicillium
Mısır
Sitrinin
Penicillium
Mısır, arpa, karma yemler
Patulin
Penicillium, Aspergulus
Buğday, toprak
Fumonisin
KANATLI
Chandrasekaran ve ark., 5 yıllık
bir süre içinde, 7.173 küspe,
3.842 tam yem ve 2.463 tahıl
örneğini analiz ederek, okratoksin A (OTA), sitrinin ve aflatoksin
varlığını araştırmıştır. Örneklerin
% 90’ında aflatoksin bulunurken,
tüm örneklerde okratoksin tespit
edilmiştir. Bununla birlikte, dünyanın dört bir yanından yapılan
mikotoksin araştırmaları; kolza
tohumu unu, pamuk tohumu
unu, yer fıstığı küspesi, ayçiçeği
küspesi, kurutulmuş hindistan
cevizi unu ve palm çekirdeği unu
Mikotoksinlerin
kullanılabilir stratejiler
ile kontrolü, bacak
zayıflığı insidansını
aşağı çekecektir.
itlaf oranları minimum, % 0.2,
orta düzeyde % 0.3 ve maksimum % 0.5 düzeyindedir.
DAMIZLIK SÜRÜLER VE
TİCARİ YUMURTACI SÜRÜLER
Yumurtacı tavuklardaki hastalık nedeniyle yaşanan kayıplara
yönelik yapılan çalışmalarda,
yumurtlayan tavuklara konsantre olunmuştur. Bununla birlikte
iskelet problemleri damızlık ve
ticari kanatlı sürüler oluşturmak
için sevk edilen kuşlarda yetiştirme sürecinde de kayıplara
neden olmaktadır. Yumurtacı
tavukların ömrü 0-19 haftalık
yaş (büyüme periyodu) ve 20-
70 haftalık yaş (yumurtlama
dönemi) olmak üzere iki farklı
periyoda ayrılır. Mortalite ve itlaf,
yumurtacı tavuklardaki iskelet
hastalıkları nedeniyle etkilenen
en önemli iki üretim parametresi
olarak karşımıza çıkmaktadır.
Tüm damızlık ve ticari yumurtacı
tavuk sürüleri içerisinde iskelet
anomalileri bulunan kanatlılar
olacaktır. 0-19 haftalık yaşlar
arasında hem damızlık hem de
yumurtacı sürülerde, iskelet
bozuklukları nedeniyle meydana
gelen mortalite ve itlafa ilişkin
çok az bilgi vardır. 0-70 günlük
yaştaki 9 damızlık sürüsündeki
ölümlere ilişkin taramalarda,
dizlerinde deformasyon olan %
1.3 oranındaki kanatlı hayvanların
yaklaşık % 0.02’sinin bu nedenle
öldüğü tespit edilmiştir. Büyüme
döneminde iskelet problemleri
nedeniyle önerilen ölüm ve itlaf
oranı 0-19 haftalık yaşlarda
minimum % 0.04’dür. yumurtacı
tavuklarda bu yüzdeler 20-70.
haftalık yaşlar arasında minimum % 0.1, orta derecede % 0.5
ve maksimum % 1 dir.
mikotoksinlerin yaygınlığı:
Hindistan’a bakış
2004 ve 2005 yıllarında
yürütülen bir çalışmada, ülkenin
farklı şehirlerinden toplanan
bitirme yemleri ve çeşitli yem
maddelerinin içerisinde aflatoksin, okratoksin ve T-2 toksin
insidensi çalışılmıştır. Analiz
edilen 984 numune dışında, 824
örnek, aflatoksin, okratoksin
ve T-2 toksin varlığı açısından
pozitif bulunmuştur. Tahıl, tahıl
yan ürünleri, yağlı tohumlar ve
bitirme yemlerinde sırasıyla %
91,94,97 ve 97 oranlarında mikotoksin tespit edilmiştir. Yazarlar
bölgede sadece aflatoksinin
değil okratoksin ve T-2 toksinin
de sorun oluşturduğunu yineledi.
Ticari yumurtacı
tavuklarda
ve damızlık
tavuklarda, iskelet
sistemi hastalıkları
nedeniyle
etkilenen en önemli
iki parametre
mortalite ve itlaf
parametreleridir.
gibi protein kaynakları mikotoksin kontaminasyonu bakımından
soya unu gibi geleneksel hammaddelerden daha duyarlıdır.
Birçok mikotoksin tohumların
dış kısmlarında yoğunlaşmıştır.
Bu nedenle bu maddeler hayvan
rasyonlarında kullanıldığında
mikotoksine ilişkin problemlerin görülme şansı artmaktadır.
Örneğin, yapılan bir çalışmada
öğütme işlemi sırasında DON’un
en yüksek konsantrasyonda
kepekte ve en düşük konsantrasyonda da unda bulunduğu
belirtilmektedir.
Tartışma
Yemlere kontamine olan mikotoksinlerin kanatlı hayvanlarda
iskelet sistemi zayıflığına neden
olduğuoldukça açıktır. Ayırıcı
tanı bize her zaman, kontrolde
ne gibi aksiyon planlarına ihtiyacımız olduğunu belirlemek için
yol gösterir. 
BÜYÜKBAŞ
Başarılı
üreme için
beslenme
ipuçları
İNFOVET 124-125
Yüksek verimle süt veren ineklerin birçoğu,
enerji ihtiyaçlarını karşılayacak miktarda yem
tüketemedikleri için laktasyon dönemlerinde negatif
enerji dengesi içerisine girerler ve bu durum ilerideki
reproduktif faaliyetlerini olumsuz yönde etkiler.
D
r. Stephen Emanuele, sürüde dengenin sağlanması,
başarılı yavrulama ve düzgün beslenmeyi sağlamak
için birkaç öneride bulunmuştur.
> Buzağılama periyodu süresince
kuru madde alımı düzenlenmelidir
(yavrulamadan 3 hafta önce ve
sonrasına kadar).
> Karaciğeri yoran besin maddelerinin kullanımı engellenmeli ve
onun yerine karaciğer fonksiyonunu
destekleyen ve geliştiren besin maddeleri kullanılmaya çalışılmalıdır.
> Buzağılamadan sonraki ilk 21
gün boyunca fazla vücut kondüsyon kaybı şekillenmesi engellenmeye çalışılmalıdır.
Enerjinin önemi
Problemlerin çözümü için kısa ve
kolay çözümler bulmak her zaman
en tercih edilen yol olsa da konu
beslenme ve reprodüksiyona
BÜYÜKBAŞ
Laktasyon döneminde ideal vücut kondüsyon skorları
Dönem
Skor
İdeal Oran
Kuru Dönem
3.50
3.25- 3.75
Buzağılama
3.50
3.25- 3.75
Laktasyonun Başlangıç Dönemi
3.00
2.50- 3.25
Laktasyonun Orta Dönemi
3.25
2.75- 3.25
Laktasyonun Son Dönemi
3.50
3.00- 3.50
geldiğinde durum böyle olmamaktadır. Beslenmeyle alakalı
reprodüksiyon problemlerinin
birçoğu hayvanın süt vermeye
başladığı, ilk birkaç günlük geçiş
dönemi süresine denk gelir.
Enerji, reprodüksiyon performansının en önemli öğelerinden
biridir ve sorunun ne olduğunun
saptanmasında da çok iyi bir yol
göstericidir. Laktasyon dönemi
sırasındaki yem tüketiminin pik
seviyesi, süt verimi pik seviyesinin gerisinde kalmaktadır. Süt
üretimi laktasyonun 6. haftasında pik seviyesine ulaşırken,
yem tüketimi yaklaşık olarak 10.
haftada pik seviyesine ulaşır. Bu
da sıklıkla, düşük enerji alımına
ve böylece süt üretimi, reprodüktif faaliyetler gibi günlük
işler için de düşük enerjiye
sahip olunmasına sebep olur.
Öte yandan, laktasyonun son
dönemlerinde ve kuru dönemde,
fazla enerji alımı vücut konİNFOVET 126-127
düsyon skorunu arttırır ve bir
sonraki laktasyonda reprodüktif
faaliyetlerin zarar görmesine
sebep olur. Yüksek verimli süt
ineklerinin bir çoğu, laktasyon
dönemleri boyunca negatif enerji
dengesi içerisindedirler, çünkü
enerji ihtiyaçlarını karşılayabilecek miktarda yem tüketmezler.
Cornell Üniversitesi’nde yapılan
bir çalışmayla negatif enerji
dengesinin, yüksek süt verimli
süt inekleri üzerindeki etkisi
incelenmiştir. Sonuçlar göstermiştir ki; buzağılamadan sonra
normal östrus siklusu gösterme
aktivitesi, laktasyonun ilk üç
haftasındaki enerji dengesine
bağlıdır. Negatif enerji dengesi
ne kadar yüksekse, hayvanda
ilk ovulasyonun şekillenme
süresi de o kadar gecikir. Cornell
Üniversitesi’nin yaptığı bir diğer
araştırmada da, kilo artışı görülen ineklerde gebe kalma oranı
%67 iken, kilo kaybeden inekler-
Üreme problemi
hayvanların elden
çıkartılmasında
başlıca sebeptir.
Laktasyon döneminde yem
tüketiminin pik seviyesi, süt veriminin
pik seviyesinin gerisinde kalmaktadır;
bu durumun üreme üzerine olumsuz
etkileri mevcuttur.
de ise bu oran %44 olduğu görülmüştür. Süt üreticileri, laktasyon
sürecinin farklı periyotlarında,
hayvanların vücut kondüsyon
skorlarını (VKS) incelemelidirler.
Laktasyonun ilk dönemlerinde,
vücut kondüsyon skoru kaybı
1 puandan fazla olmamalıdır.
Buzağılama döneminde VKS
3.5-4 puan arasında olmalı ve
süt verme döneminde de 2.5- 3
puan arasında olmalıdır.
Yukarıdaki tabloda, buzağılama döneminden laktasyonun
son periyoduna kadar olan farklı
VKS puanları gösterilmektedir.
Buzağılama döneminde kilo
artışı fazla olan hayvanlarda,
ketozis, plasenta kalıntısı, idrar
yolu enfeksiyonları ve kistik
ovaryumların görülme sıklığı
oldukça yüksektir. Bu problemlere sahip hayvanların, metabolik
hastalıklara yakalanma olasılığının artmasına ve hayvanın
besiden çekilmesine sebep olur.
Buzağılama periyodu boyunca,
hayvanların sağlığının yerinde
olması gerekmektedir. Karaciğer
yağlanma oranı % 5 civarında
olmalı ve kuru madde alımı oranı
yükseltilmeli, ancak hayvan
BÜYÜKBAŞ
Hayvanlar için
esansiyel tüm besin
maddelerinin alımı
yem aracılığıyla
olmaktadır.
Başarılı bir
reprodüksiyon
için hayvanların
karaciğer
yağlanma oranı
% 5 civarında
olmalı ve kuru
madde alım oranı
yükseltilmelidir.
fazla kondüsyon harcamamalıdır. Bunları gerçekleştirmek
için, nişasta alımı sınırlanmalı ve
mısır silajı oranı sınırlandırılarak,
düşük enerji seviyesi korunmalıdır. Alternatif olarak, doğranmış
buğday samanı da kullanılabilir.
Buzağılama döneminde, metobolik veya beslenmeye bağlı
hastalıkların artışının görüldüğü
ineklerde, laktasyon süresi
boyunca ikincil bozuklukların
görülme sıklığı da artar. Sonuç
olarak da döllenme oranı artar ve
süt verme süresi uzar. Aşağıda
(tablo 2) buzağılama döneminde
görülen birincil bozukluklarla,
laktasyon döneminde görülen
ikincil bozukluklar arasındaki
ilişki gösterilmiştir.
Protein ihtiyaçlarının
karşılanması
Reprodüksiyon, proteinin az
ya da çok olmasından etkilenir.
Protein eksikliği, gizli kızgınlığın artmasına ve gebe kalma
oranının azalmasına sebep olur.
Protein eksikliği çeken hayvanların, diyetlerine protein katıldıktan
sonra süt üretimlerinin arttığı
gözlenmiştir. Fazla miktarda alınan protein, gebe kalma oranını
İNFOVET 128-129
azaltırken, tohumlama sayısını
arttırır ve hayvanın buzağılama
ile gebe kalma arası döneminin
uzamasına sebep olur. Oregon
State Üniversitesi’nin yaptığı
bir araştırma ile, fazla miktarda
proteinle beslenen inekleringünlük ihtiyaç duyulan oran
%10- 15- tohumlanma oranının
arttığını saptandı.
Aşağıda protein beslemesi
için yol gösterilmektedir
1. Ham protein miktarı, süt
üretimi oranına göre ayarlanma-
lıdır (4.5 litre süt için 450 gram
protein olacak şekilde).
2. Yüksek verimli ve erken
laktasyon dönemindeki inekler
için, protein miktarının %35’i yıkımlanamayan protein yapısında
olması gerekmektedir.
3. Protein yapıda olmayan
azotlu üre bileşikleri inek başına,
günlük olarak 180 gram olmalıdır
ve proteinlerle karıştırılmalıdır.
4. Protein ve karbonhidrattan
yararlanımı geliştirmek için;
> Hayvan tahıl yemleriyle günde 4- 6 kere beslenmelidir.
> Hayvana önce tahıl, sonra
saman verilmelidir.
> Protein saplamentleri tahıl
yemleriyle birlikte verilmelidir.
> Yemler düzgün bir şekilde
tartılıp, iyi karıştırılmalıdır.
> Yemler düzenli olarak test
edilmeli ve yem oranlarının kontrolü yapılmalıdır.
Minerallerle besleme
Minerallerin eksikliği veya
dengesiz kullanımı sık sık reprodüktif faaliyetlerin aksamasına
sebep olmaktadır. Reprodüktif
Shaver RD, Howard WT (Etkili Reprodüktif Performans İçin İneklerin Beslenmesi)
Birincil bozukluklar
İkincil
bozukluklar
Güç
doğum
Plasenta
artığı
Abomasumun yer
değiştirmesi
Ketozis
?
?
X
?
?
X
X
X
Şişman inek
sendromu
Hipokalsemi
Güç yavrulama
X
X
Plasenta artığı
X
X
X
Metritis
X
X
X
X
Abomasumun
yer değiştirmesi
X
X
X
X
?
Mastitis
X
X
X
X
Düşük doğum
oranı
X
X
X
X
Metritis
BÜYÜKBAŞ
faaliyet ve süt verimini etkiledikleri bilindiği için, gereken
oranlarda yemlere vitamin ve
mineral ilavesi yapılmalıdır. Ama
fazla mineral kullanımının şekillendirdiği etkiler çok bilinmemektedir. Kalsiyum ve fosfor, dikkatle
izlenmesi gereken iki önemli
makromoleküldür. Kalsiyum
eksikliği; süt hummasına, distosinin artmasına, plasenta atığı
şekillenmesine ve uterus proplapsusuna sebep olabilir. Fosfor
eksikliği; doğurganlığı, yem
tüketimini ve üretilen süt miktarını
azaltır. Eksiklikler aynı zamanda,
gebe kalma oranının azalmasına,
düzensiz östrus sikluslarına ve
kistik ovaryumların şekillenmesinde artışa sebep olur.
Bulunması gereken
makromoleküller
(tüm oranlar kuru madde
baz alınarak belirtilmiştir)
1. Yüksek verimli ineklerin
yemlerinde %0.75- 0.80 oranında
kalsiyum bulunmalıdır.
2. Yağ saplamenti ile besleme
yapıldığında, Kalsiyum seviyesi
% 0.9 seviyesinden % 1’e, Magnezyum seviyesi de % 0.25’ten
0.30’a çıkarılmalıdır.
3. Yüksek verimli ineklerin
yemlerinde % 0.45 -0.50 oranında fosfor bulunmalıdır.
Makromineral moleküllerle
ilgili önemli bir durumda besinsel
anyon- katyon farklılıklarıdır(BAKF).
BAKF için önemli dört molekül vardır; sodyum ve potasyum (pozitif
yük taşıyan katyonlar), klor ve sülfür (negatif yük taşıyan anyonlar).
İNFOVET 130-131
Üreme performansı
süt işletmelerinde
üretimi ve ekonomik
verimliliği etkileyen
önemli bir faktördür.
BAKF’nin hesaplanması:
(Sodyum+Potasyum) –
(Klor+Sülfür) = BKAF meq/100g
kuru madde
Araştırmalar gösteriyor ki,
negatif BKAF; hayvanların buzağılamasına yardımcı olmakta,
sağıma katılmasını kolaylaştırmakta, doğum sonrası dönemde
metabolik hastalıklara yakalanma riskini azaltmakta ve erken
laktasyona girerek verim alma
ihtimalini arttırmaktadır. Negatif
BKAF, hayvanlara geçiş dönemini
atlatmalarında yardımcı olarak,
gelecekteki laktasyon dönemlerinde de reprodüktif faaliyetlerini
korumalarında yardımcı olur.
Selenyum, Bakır, Çinko, İyot,
Manganez ve Kobalt gibi iz ele-
Protein eksikliğinde diyetlerine protein
katılan ineklerin süt verimi artarken,
protein fazlalığı durumunda ise
ineklerin gebe kalma oranları düşer.
mentler de gereklidir ve mutlaka
rasyona katılmalıdır. Konsantre iz
elementler, saman ve tahıllarda bulunabilir ancak miktarları
tutarsızdır. Birçok yetiştirici
iz elementler için, saplament
kaynağı olan mineral tuzları ya
da ticari mineral bileşiklerini veya
yemleri kullanmaktadırlar.
Esansiyel yağ asitleri
Hala devam eden araştırmalar,
esansiyel yağ asitlerinin – özellikle omega 3 ve omega 6- reprodüktif faaliyetlerde çok önemli
olduklarını ortaya koyuyor.
Esansiyel yağ asitleri hayvanlar
tarafından sentezlenemediği için, dışarıdan hazır olarak
alınmak zorundadırlar. Esansiyel yağ asitleri çok önemlidir,
çünkü reprodüktif faaliyetlerle
ilgili birçok basamağı doğrudan
etkilerler. Omega 3 (linolenik
asit), prostaglandin salınımında
ve embriyonel dönemde hayvanın bakımı açısından oldukça
önemlidir. Omega 6 (linoleik asit)
ise, ovulasyonu teşvik eder,
spermanın kapasitasyonunu
arttırır, oviduktun kontraksiyonuna yardımcı olur ve embriyonel
implantasyonu düzenler.
Etkili bir reprodüktif faaliyet
için dengeli beslenme çok
önemli bir faktördür. İyi reprodüksiyon için en önemli faktör,
çiftliklere yetiştirme amacıyla
gelen hayvanların sağlıklı
olmalarıdır. Eğer bu bilgiler
rehber olarak kullanılırsa, reprodüktif faaliyete yardımcı olacaklardır. Reprodüktif faaliyeti
etkileyebilecek birçok faktör
mevcuttur, ama hala devam
eden araştırmalar beslenmenin yüksek reprodüktif faaliyet
elde etmede ne kadar önemli
olduğunu göstermektedir.
Hayvanlarınızın iyi reprodüktif
faaliyet gösterirken, dengeli
beslenmesini istiyorsanız
beslenme uzmanınızla iş birliği
içerisinde çalışmalısınız. 
Kaynak: Dairy Cattle Reproduction Council
TOPLANTI
İstanbul, dünya
kanatlı sektörünü
ağırlamaya
hazırlanıyor
Tavukçuluk ve Teknolojileri Uluslararası İhtisas Fuarı VIV TÜRKİYE
2015, 11 Haziran tarihinde İstanbul Fuar Merkezi Salon’unda
yedinci kez misafirlerini ağırlayacak.
Tamamına yakını dolan
fuarda son stantlarda
yerlerini almak isteyen
firmaların ellerini çabuk
tutması gerekiyor.
T
avukçuluk ve Teknolojileri Uluslararası İhtisas
Fuarı VIV TÜRKİYE 2015,
11 Haziran tarihinde başlayıp 13 Haziran akşamına kadar
profesyonel ziyaretçilere açık
olacak ve 3 gün boyunca dünya
İNFOVET 132
kanatlı sektörünü İstanbul’da
buluşturacak. Tavuk besleme ve
sulama sistemleri, yumurta üretim sistemleri, beyaz et üretimi
endüstrisinde kullanılan her türlü
ekipman, anahtar teslim projeler,
çiftlikler için ticari araçlar, denet-
leme ve endüstriyel otomasyon
sistemleri, hayvan sağlığı, hijyen,
temizlik ve sanitasyon sistemleri, iklimlendirme, havalandırma
ve hava temizleme sistemleri,
ilaçlama, dezenfeksiyon makineleri ve ekipmanları, hayvan ilaçları ve kimyasalları, et ve yumurta
işleme makineleri, soğutma
sistemleri, kuluçka makineleri,
kafes sistemleri, laboratuvar ve
analiz cihazları, paketleme, lojistik ve etiketleme sistemleri, tahıl
ve yem depolama sistemleri,
tartım sistemleri, tavuk gübresi
kurutma ve peletleme makineleri, tavukçuluk entegreleri ve tüm
teknik gereçler, yalıtım sistemleri, yem ve yem ham maddeleri
ve katkı ürünleri, yem makineleri,
yem işleme makineleri alanlarında yerli ve yabancı yüzlerce
katılımcı VIV TÜRKİYE 2015 fuarında ziyaretçilerini ağırlayacak.
2013’teki VIV TÜRKİYE fuarından
çok daha geniş bir katılımın olduğu fuarda son kalan statlarda
yerini almak isteyen firmaların
acele etmesi gerekiyor.
Hollandalı VNU Exhibitions Eu-
rope lisansı altında Türkiye’de HKF
Fuarcılık tarafından iki senede bir
düzenlenen VIV TÜRKİYE fuarının
profesyonel proje ekibi bu konuda
sizlere yardımcı olaya hazır. Fuara
katılım ve diğer tüm sorularınız
için VIV TÜRKİYE ekibi ile irtibata
geçmenizi tavsiye ederiz.
VIV TÜRKİYE 2015
katılımcılarına göz atın
Her sene giderek büyüyen VIV
TÜRKİYE fuarı bu sene de başta
Türkiye olmak üzere dünyanın
dört bir yanından gelen firmaları
aynı çatı altında topluyor.
Belçika, Kanada, Çin, Danimarka,
Fransa, Yunanistan, Almanya,
Macaristan, Hindistan, İran,
İsrail, İtalya, Malezya, Meksika,
Polonya, Portekiz, Güney Afrika,
İspanya, Tayvan, Hollanda,
Tunus, Ukrayna, Slovenya ve
ABD’den kanatlı sektörünün
lider firmaların VIV TÜRKİYE
2015 Fuarı’na katılımı kesinleşti.
VIV TÜRKİYE 2015 fuarının şu
ana kadarki katılımcı listesine
buradan göz atabilirsiniz.
VIV TÜRKİYE 2015 Fuarı’na
KOSGEB desteği
T.C. Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme
İdaresi Başkanlığı (KOSGEB), VIV
TÜRKİYE 2015 Fuarı’na katılan
firmalara teşvik sağlıyor. Teşvikler hakkında daha detaylı bilgi
için bağlı bulunduğunuz KOSGEB
dairesi ile bir an önce irtibata
geçmenizi tavsiye ederiz.
Düzenlenen etkinliklerde
fuar, bilgilendirici misyonunu
yerine getirecek
Önceki senelerde olduğu gibi
2015 senesinde de VIV TÜRKİYE
fuarı süresince düzenlenen panel
ve seminer gibi yan etkinlikler
kapsamında hem fuar ziyaretçileri, hem de katılımcıları çeşitli
konularda bilgi alma fırsatı yakalayacak. Katılımcın ücretsiz olduğu bu yan etkinlikler hakkında
ilerleyen günlerde daha fazla bilgi
sahibi olabilirsiniz. Fuar etkinlikleri
ile ilgili daha detaylı bilgiye ilerleyen günlerde www.vivturkey.
com adresinden ulaşabiliriz.