Rio+20 ve sürdürülebilir kalkınma hedefleri

Transkript

Rio+20 ve sürdürülebilir kalkınma hedefleri
Sayı: 79
Temmuz 2012
'Rio+20 ve sürdürülebilir
kalkınma hedefleri'
Konuşmanın sona
erdiği yer
UNDP sürdürülebilir insani
gelişme ölçütü sunuyor
Türkiye'nin sürdürülebilir kalkınma
raporu: Geleceği sahiplenmek
Türkiye'nin ilk biyosfer rezervi
geleceğe hazırlanıyor
Mukim Temsilciden: Rio+20 ve
sürdürülebilir kalkınma
hedefleri*
Temmuz
ayının
sonlarında,
Rio’da
düzenlenen
BM
Sürdürülebilir Kalkınma Konferansı bir takım sürdürülebilir
kalkınma hedeflerinin önemini ve yararını or taya koydu. Bu
hedefler, sürdürülebilir kalkınmanın her üç boyutunu ve
aralarındaki bağlantıyı dengeli bir biçimde ele almalı ve
kapsamalı.
Shahid Najam
Najam,
Ankara, Temmuz 2012
Bu hedefler, 2015’ten sonraki Birleşmiş Milletler kalkınma gündemiyle
tutarlı ve uyumlu olmalı.
Bu hedeflerin gerçekleştirilmesi, Binyıl Kalkınma Hedefleri’nin (MDGs)
gerçekleştirilmesi yönündeki çabaları engellememeli.
Bu sürdürülebilir kalkınma hedefleri eylem odaklı, az ve öz, iletilmesi kolay
olmalı.
Hükümetler ilgili paydaşların uygun şekilde, etkin katılımıyla hedeflerin
uygulanmasını sağlamalı.
Rio+20 Dünya Zirvesi, sürdürülebilir kalkınma hedeflerine yönelik, tüm
paydaşlara açık, kapsamlı ve şeffaf hükümetler arası bir süreç hazırlamaya
karar verdi.
BM Genel Kurulu’nun Eylül ayındaki 67. dönem açılışından önce bir açık
çalışma grubu oluşturulmalı.
Bu grup, 67. dönem Genel Kurulu’na hitaben içinde sürdürülebilir
kalkınma hedefleri konusunda bir öneri de olan bir rapor sunacak.
Çalışma grubunun ilk girdisi, ulusal hükümetlere danışılarak Genel
Sekreter tarafından oluşturulacak.
Muhakkak ki hedeflerin başarılı şekilde uygulanması konusundaki
ilerlemelerin amaçlar ve göstergeler doğrultusunda değerlendirilmesi ve
düzenlenmesi gerek.
Birleşmiş Milletler sistemi içindeki ilgili organlar bu küresel çabayla ilgili
bilgi vermek için, ulusal girdileri toplayıp bir araya getirerek bölgesel
ekonomi komisyonlarını destekleyecek.
Rio+20, gelişmekte olan ülkelerin sürdürülebilir kalkınma için ek
kaynaklara ihtiyaç duyduklarını doğruladı.
Ulusal ve uluslararası seviyede iyi yönetişim ve hukukun üstünlüğü,
devamlı, kapsayıcı ve adaletli bir ekonomik büyüme, sürdürülebilir
kalkınma ve yoksulluk ve açlığın ortadan kaldırılması için son derece
elzem.
Yeni
ortaklıklar
ve
yenilikçi
finansman
kaynakları
sürdürülebilir
BM Türkiye Mukim Koordinatörü ve
UNDP Türkiye Mukim Temsilcisi
kalkınmanın finansmanını tamamlamak açısından kilit rol oynayabilir.
Bu anlamda, gelişmiş ülkelerin 2015’e kadar Gayri Safi Milli Hasılaları’nın
(GSMH) %0.7’sini Resmi Kalkınma Desteği (RKD) olarak gelişmekte olan
ülkelere, %0.15 ila 0.20’sini de yine RKY olarak en az gelişmiş ülkelere
aktarmaları yönündeki taahhütlerini de dâhil, RKY ile ilgili bütün
taahhütlerin hayata geçirilmesi çok önemli.
Rio+20 boyunca, katılımcı taraflar Güney – Güney işbirliğine ve üçgen
işbirliğine destek verdiklerini tekrar ettiler.
Aynı zamanda, özel sektör de ekonomik büyümeye, yoksulluğun
azaltılmasına ve sürdürülebilir kalkınmayı hızlandırmaya önemli katkıda
bulunabilecek değerli bir araç olduğundan gündemdeydi.
Türkiye’nin Rio’daki Varlığı
Rio+20 Zirvesi boyunca, Türkiye en etkin katılımcılardan biriydi. BM Genel
Sekreteri ve UNDP Başkanı’nın da bulunduğu üst düzey bir yan etkinliğe
ev sahipliği yaptı.
Türkiye’nin bu konferansa yalnızca fiziksel açıdan katkısı olmadı.
Geçtiğimiz yıl ve bu yıl İstanbul’da kabul edilen iki önemli belge, Rio+20
Sonuç Belgesi’nin en önemli girdileri arasında.
Hatırlayacağınız üzere, geçtiğimiz Mart ayında, Türkiye ve UNDP bütün
dünyadan 200’ü aşkın katılımcıyı bir araya getirerek ilk Küresel İnsani
Gelişme Forumu’nu birlikte düzenlemişti.
Forum'daki tartışmaların sonunda ortaya çıkan “İstanbul Deklarasyonu:
Herkes İçin Hakkaniyetli ve Sürdürülebilir Bir Geleceğe Doğru” Rio+20'nin
çıkış noktasıydı.
İstanbul Deklarasyonu aynı zamanda 2015 sonrası yenilenmiş bir kalkınma
gündemi yaratmak için görüş birliği oluşturmakla birlikte,2015'e kadar
Binyil Kalkınma Hedefleri'nin gerçekleştirilmesi yönünde ilerleme
kaydedilmesi gerektiğini vurguladı.
Rio+20 en az gelişmiş ülkelerin yarısında, bu ülkelerin 2020'ye kadar en az
gelişmiş ülkeler kategorisinden çıkmaları için buralarda İstanbul Eylem
Planı'nı etkin bir şekilde uygulamaya karar verdi.
Türk Hükümetine Rio+20 Dünya Zirvesi sürecinde UNDP'yle ortak
çalışmasından ötürü teşekkür ederim.
* Shahid Najam, UNDP Türkiye Mukim Temsilcisi ve BM Türkiye Mukim
Koordinatörü
Konuşmanın sona erdiği yer
BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon, dünya liderlerini Birleşmiş Milletler
Sürdürülebilir Kalkınma Konferansı’nda (Rio+20) bütün dünya insanları için
ekonomik, çevresel ve toplumsal refahı sağlamak üzere verdikleri sözleri yerine
getirmeye çağırdı.
Ankara, Temmuz 2012
Ban, Brezilya, Rio de Janeiro’da düzenlenen üç günlük zirvenin kapanış konuşmasında, “Konuşmalar sona erdi. Şimdi
icraata geçme zamanı,” dedi.
Rio+20’ye hepsinin amacı küresel refahı artırmak, yoksulluğu azaltmak ve toplumsal eşitliği, çevrenin korunmasını
sağlamak için yeni politikalar geliştirilmesine yardım etmek olan 100 devlet ve hükümet başkanının yanı sıra sivil
toplum kuruluşlarından, özel sektörden, sivil toplumdan 1000 kadar temsilci katıldı.
Genel Sekreter konferansta hükümetlerden, iş dünyasından, sanayi sektöründen, finans kurumlarından ve sivil
toplumdan 700 somut taahhüt almaktan mutluluk duyduğunu dile getirdi.
Rio+20 sırasında, aralarında enerji, gıda güvenliği, içme suyuna erişim, okyanusların yönetiminin de olduğu bazı
konular için 513 milyar dolar fon aktarımı sağlandı.
Dahası yılda 100 milyon ağaç dikme, 5000 kadın girişimciyi Afrika’da yeşil ekonomi işlerinde yetkilendirme ve 800.000
ton polivinil klorürü (genellikle PVC olarak bilinir) – en çok kullanılan plastiklerden biridir – yeniden dönüştürme gibi
çok sayıda konuda icraata geçileceğine dair sözler de verildi.
Rio+20’in en önemli çıktılarından biri de müzakerelerden sonra üye devletler tarafından kabul edilmiş “İstediğimiz
Gelecek” başlıklı sonuç belgesi.
Eylem Çağrısı
Sonuç belgesi, pek çok farklı alanda eylem çağrısında bulunuyor.
Bunlar arasında sürdürülebilir kalkınma hedefleri oluşturma sürecine başlama, yeşil ekonominin sürdürülebilir
kalkınmayı gerçekleştirmek için bir araç olarak nasıl kullanılabileceğini detaylandırma, BM Çevre Programı’nı (UNEP)
güçlendirme, kurumsal sürdürülebilirlik raporlama ölçütlerini geliştirme, bir ülkenin refah seviyesini ölçmek için gayri
safi yurtiçi hasılanın (GSYİH) ötesinde adımlar atma, sürdürülebilir kalkınma finansmanı için strateji geliştirme ve
sürdürülebilir üretim ve tüketimi ele almak için bir çerçeve benimseme var.
Sonuç belgesi, bütün bu konuların yanı sıra cinsiyet eşitliğini geliştirmenin, sürdürülebilir kalkınma için gönüllü
hizmetlerde bulunmanın önemini kavramanın, sivil toplumu ve bilimi politika üretme sürecine dâhil etme ihtiyacını
vurgulamanın da üzerinde duruyor.
Aralarında parlamenterlerin, belediye başkanlarının, BM görevlilerinin, CEO’ların ve sivil toplum liderlerinin olduğu
40.000’den fazla insan 20-22 Haziran tarihleri arasında düzenlenen Rio+20 zirvesine katıldı.
Konferans, yine Rio’da düzenlenmiş olan ve ülkelerin Gündem 21’i – ekonomik büyüme üzerine yeniden düşünme,
toplumsal eşitliğin geliştirilmesi ve çevrenin korunmasının sağlanması için bir proje – kabul ettikleri 1992 Dünya
Zirvesi’nden beri devam ediyor.
Bütün dünyadan 50 milyondan fazla insan da sosyal medya platformları aracılığıyla konferansa katılım gösterip
yorumlarını, fikirlerini dile getirdiler ve böylece sosyal medya platformları hem konferans öncesinde hem de sırasında
sürdürülebilirlikle ilgili konuların rahatça konuşulabilmesi için elzem bir unsur hâline geldi.
“Rio'dan 2015 ve ötesine: Daha adil bir dünya
için yol haritası”
BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip
Erdoğan ve UNDP Başkanı Helen Clark, Rio+20 Zir vesi’ne katılan ülkelerin hem
uluslararası, hem de yerel düzeyde toplumsal, ekonomik ve çevresel
sürdürülebilirlik yolunda “insan odaklı” bir yaklaşım belirleyerek bir arada hareket
etmeleri gerektiğine dikkat çekti.
Ankara, Temmuz 2012
Genel Sekreter, konuşmasında “Rio, küresel düşünmek, ancak yerel davranmaktır,” dedi. “Liderler yerel
davranmadıkça, yapılabilecek hiçbir şey yoktur.”
“Rio, özünde, insana öncelik vermektir,” diye ekledi.
UNDP Başkanı Helen Clark forumdaki açılış konuşmasında,“İnsani gelişme yaklaşımı, politika belirleyicilerini en
önemli konuda – insanlar için daha iyi bir yaşam konusunda yönlendirebilir,” dedi.
Bugünkü forum –“Rio’dan 2015 ve Ötesine: Daha Adil Bir Dünya İçin Yol Haritası”–Türk Hükümeti tarafından
düzenlendi ve Türkiye Cumhuriyeti Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz ve UNDP İnsani Gelişme Raporu Ofisi Direktörü
Khalid Malik tarafından başkanlık edildi. Aynı zamanda Bhutan Başbakanı Jigme Thinley, Türkiye Cumhuriyeti
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve BM Genel Sekreterliği Küresel Sürdürülebilirlik Üst Düzey Paneli İdari Sekreteri
Janos Pasztor da foruma damgasını vuran katılımcılar arasındaydı.
Başbakan Erdoğan dünyada eşitsizliğin artmasına bağlı riskleri vurguladı. “Alabildiğine harcayan ve tüketen
toplumlar, diğer toplumlara daha çekici görünürler, ancak bazıları zenginleşirken, bazıları yoksullaşıyorsa, bu, aranan
sürdürülebilir kalkınma modeli değildir,” dedi.
Konuşmacılar, Türkiye’de Mart ayında gerçekleştirilen 2012 Küresel İnsani Gelişme Raporu Forumu’nda kabul edilen
“İstanbul Deklarasyonu”nu - Herkes için Adil ve Sürdürülebilir Bir Geleceğe Doğru - ortak hareket noktası olarak aldı.
İstanbul Deklarasyonu “adil büyümeyi ve çevresel sürdürülebilirliği birleştiren, evrensel değerler ve küresel sosyal
siyasete dayanan dünyaca kabul edilmiş bir görüş”ü temel alan Rio+20 sonucunun önemini vurguladı.
Clark, UNDP’ye göre kalkınmanın yalnızca kişi başına düşen gayri safi yurtiçi hasıladaki büyüme anlamına
gelmediğini, bunun aynı zamanda insanların hayatlarında somut ve olumlu değişiklere neden olması gerektiğini
söyledi.
İlerlemenin, mutluluğu temel alarak değerlendirilmesine öncülük eden Bhutan Başbakanı Thinley, geniş tabanlı
kalkınma önlemlerinin alınmasını teşvik etti.
Thinley “Gayri safi milli mutluluk, gayri safi yurtiçi hasıladan daha önemlidir ve gayri safi milli mutluluğu 2015 sonrası
gündeminde sürdürülebilirlik ve eşitliğe dâhil etmek gereklidir,” dedi.
Konuşmacılar, Rio’daki delegelerin çok önemli sorularına değindiler:
Eşitsizliği azaltırken sürdürülebilir insani gelişmenin diğer yönlerini destekleyen politikalar nelerdir? İlerlemeyi
önleyen engeller nelerdir? Dünyadaki bütün insanlara fayda sağlayacak reformlara küresel desteği nasıl harekete
geçirebiliriz?
Erdoğan, “Sürdürülebilir kalkınma yalnızca bir ülkenin refahını sağlamaya yönelik değil, küresel refahı sağlamaya
yöneliktir,” yorumunu yaptı.
Clark açılış konuşmasında, “Geçen yılki Küresel İnsani Gelişme Raporu, daha fazla eşitlik ve çevresel sürdürülebilirlik
öncelikli olmazsa insani gelişmenin yavaş ilerleyeceğini ve hatta bazı bölgelerde gerileyeceğini kesin bir dille
belirtmişti,” dedi. Fakat sürdürülebilirlik, eşitlik ve güçlendirme sadece insani gelişme paradigmasının değil, ilerleyen
sürdürülebilir kalkınmanın da merkezi ve bunlar 2015 sonrası kalkınma gündemi hakkındaki tartışmaların
şekillenmesine yardımcı olmalı.”
Rio'da sürdürülebilirlik
taahhütleri
Rio+20 Kurumsal Sürdürülebilirlik Forumu, özel sektörün de
kendi işlerinin sürdürülebilirliğinin yararına, sürdürülebilir
kalkınmada liderlik etmeye hazır olduğunu açıkça belir tti.
Ankara, Temmuz 2012
Sonuç Dökümanı, devletlere enerji, iklim, su, tarım, toplumsal kalkınma,
kentselleşme ve finans gibi öncelikli konular hakkında bir çok politika
tavsiyesi sunuyor.
Önemli Noktalar
• Forum’da yaklaşık 200 tane harekete geçme taahhütü açıklandı.
• Toplum teşebbüsü için yatırım çerçevesi başlatıldı.
• Su İçin Harekete Geçme Merkezi ilan edildi.
• Kadının Güçlendirilmesi Prensipleri, İş hayatındaki cinsiyet eşitliği
sorunları hakkında şeffaflığı ve açıklığı artırmak için yeni bir platform
oluşturdu.
• İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nın da içinde bulunduğu 5 menkul
kıymetler borsası sürdürülebilir kalkınmayı teşvik etmek için taahhüt
verdi.Bu, menkul kıymetler borsası tarafından listede yer alan şirketlerin
sürdürülebilirliği, açıklığı ve performansı için daha geniş, evrensel bir
çağrının ilk adımı.
• Yükseköğretim Enstitüleri Deklarasyonu, dünya çapında önemli 260 iş
okulu ve üniversite tarafından yayınlanmış ve desteklenmiştir. İstanbul
Bilgi Üniversitesi bu deklarasyonu geliştiren okullardan biriydi.
• Türkiye’deki Küresel İlkeler Sözleşmesi Ağı, “Yeryüzünde Yaşamı
Sürdürmek: Ekosistem Hizmetleri Kaybı ile Mücadele için Yenilikçi KamuÖzel Sektör İşbirliği” hakkında bir yan etkinlik düzenledi. TUSIAD, ARGE
danışmanlık, AFD, Celik Enerji, Coca-Cola İçecek, Avrupa Parlamentosu,
Anadolu Efes, GC Uganda, Bornova Belediyesi ve Ford Otosan panele
konuşmacı olarak katıldı.
• ‘Akıllı Kağıt’ konferansı olarak adlandırılan bu konferansta hiç kağıt
kullanılmadı ve kağıt ya da plastic bardaklar yerine termos bardaklar
dağıtıldı.
• Tamamen rüzgar enerjisinin güç sağladığı bu forum, BM tarafından
RüzgarYapımı olan ilk etkinlik olarak adlandırıldı.
Türkiye'nin sürdürülebilir
kalkınma raporu: Geleceği
sahiplenmek
Türkiye, Rio+20 Konferansı’na ulusal hazırlıklar kapsamında
“ Türkiye’nin
Sürdürülebilir
Kalkınma
Raporu:
Geleceği
Sahiplenmek” başlıklı raporunu hazırladı.
Ankara, Temmuz 2012
Katılımcı ve şeffaf bir süreçle geliştirilen raporun hazırlık sürecinde
öncelikle son yıllarda Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınma konusundaki
deneyimi göstergelerle desteklenerek incelendi.
Son 10 yılda başta ekonomi olmak üzere çevre, eğitim, sağlık, enerji ve
yerel yönetimler gibi alanlarda hayata geçirilen reformlar ile kamu
yönetiminde kurumsal yapılanmadaki ilerlemeler sürdürülebilir kalkınma
bağlamında ele alındı.
Tüm bu değişim ve gelişmeler, Türkiye’de sürdürülebilir kalkınma
konusundaki “en iyi uygulamalar”ın belirlendiği bir çalışma ile desteklendi.
181 proje başvurusu arasından bağımsız bir değerlendirme süreci ile
incelenen uygulamalardan 24’ü “en iyi ülke uygulamaları” olarak bu
raporda paylaşıldı.
Raporun amacı, Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınma sürecinde hayata
geçirdiği çalışmaları değerlendirmek, gelecekte uygulayacağı politikaları
ifade etmek ve ulusal vizyonu belirlemek, küresel sorunların çözümünde
Türkiye’nin yapabileceği katkıları değerlendirmek.
Buna ek olarak, sürdürülebilir kalkınmanın bir aracı olarak “yeşil büyüme”
konusunda fırsatları ve engelleri tespit ederek, yeşil büyümenin ekonomi,
sosyal ve çevre için bütüncül politikalar oluşturulmasında katkı
verebileceği alanları ele almak.
Küre Dağları Milli Parkı Rio+20
konferansındaydı
Türkiye’nin en iyi 25 uygulama örneğinden biri olan Küre Dağları Milli Parkı
deneyimleri, Haziran’da Brezilya’nın Rio de Janeiro kentinde binlerce kişinin
katılımıyla düzenlenen BM Sürdürülebilir Kalkınma Konferansı’nda (Rio+20) sözlü
sunumlar, posterler, broşürler ve kısa filmlerle tanıtıldı.
Ankara, Temmuz 2012
Küre Dağları Milli Parkı ve tampon bölgesinde uygulanan Küresel Çevre Fonu (GEF) destekli “Orman Koruma Alanları
Yönetiminin Güçlendirilmesi Projesi" yoluyla Milli Park ve çevresinin korunması, sürdürülebilir kalkınma ve turizm ile
yeşil ekonomi süreçlerine yönelik örnek model geliştirilmişti.
Bu deneyim Rio+20 Konferansı’nda bulunan Türkiye standında, Küre Dağları Milli Parkı uygulamalarını anlatan poster,
Orman ve Su İşleri Bakanlığı en iyi uygulamalar broşürü, Küre Dağları Milli Parkı broşürü ve İngilizce altyazılı kısa
filmlerle katılımcılar ve ziyaretçilerle paylaşıldı.
Kalkınma Bakanlığı ve UNDP Türkiye’nin düzenlediği “Türkiye’nin En İyi Uygulamaları Toplantısı”nda ve Dünya Doğayı
Koruma Birliği (IUCN) ve LifeWed Initiative tarafından düzenlenen “Doğal Çözümler: Küresel Çevresel Sorunların
Çözümünde Korunan Alanlar Paneli”nde panelinde de Proje Yönetici Yardımcısı Yıldıray Lise tarafından projede elde
edilen deneyimler paylaşıldı.
Türkiye dışında, IUCN, Conservation International, UNDP, Biyolojik Çeşitlilik Sekreteryası, MEDPAN gibi uluslararası
doğa koruma ve kalkınma örgütlerinin üst düzey yöneticileri ile Brezilya, Kostarika, İran ve Kolombiya’dan ilgili
Bakanlık ve sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin katıldığı panelde Küre Dağları Milli Parkı deneyimi, dünya çapında
uygulanan 9 örnekten biri olarak katılımcılara anlatıldı.
Brezilya ve UNDP'den yeni
sürdürülebilir kalkınma merkezi
Brezilya Hükümeti, Rio+20 Konferansı’nın temel ve somut
mirası olarak sürdürülebilir kalkınma için bir Dünya Merkezi
niteliğinde olacak Rio+ Merkezi’nin kurulacağını açıkladı.
Ankara, Temmuz 2012
Söz konusu Rio+ Merkezi sürdürülebilir kalkınmayla ilgili araştırmayı, bilgi
alışverişini kolaylaştıracak ve uluslararası görüşmeleri artıracak.
Devlet kurumları, Birleşmiş Milletler örgütleri, Rio de Janeiro Belediyesi de
dâhil yerel hükümetler, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler, düşünce
kuruluşları ve özel sektörden oluşan geniş, uluslararası bir ortaklar ağını bir
araya getirecek.
Rio+ Merkezi oluşturulmasının arkasındaki amaç, yerel hükümetlerin, sivil
toplumun, iş dünyasının ve akademik çevrenin konuyla ilgili bilgi
alışverişinde bulunmaları ve tartışmalara katılmaları için yeni ve yenilikçi
mekanizmalar kurmak.
Rio+ Merkezi, en başından itibaren hâlihazırda başlatılmış olan
Sürdürülebilir Kalkınma için Rio Diyalogları’nın bir devamı niteliğinde
olacak.
Yeni merkez, 2004 yılında Brasília’da kurulmuş, Brezilya Hükümeti ile UNDP
arasında var olan Kapsayıcı Büyüme için Uluslararası Politika Merkezi adlı
başarılı ortaklığın ilerlemesine katkıda bulunacak.
Rio+ Merkezi’nin kurulması fikri pek çok kurumdan deste aldı.
İşletme ve kalkınma ödülleri
Rio+20'de açıklandı
11 ülke, dünyanın en dezavantajlı toplumlarında yaşam
standar tlarını geliştirme çabalarından dolayı 2012 Dünya
İşletme ve Kalkınma Ödülleri’ni ( WBDA) aldı.
Ankara, Temmuz 2012
Kazananlar, dünya liderlerinin yanı sıra binlerce devlet adamının, özel
sektör, sivil toplum kuruluşları ve diğer gruplardan katılımcıların bir araya
geldiği BM Sürdürülebilir Kalkınma Konferansı’nda (Rio+20) gerçekleşen
Sürdürülebilir Kalkınma İçin İşletme Eylemi İş Günü’nün kapanış
seremonisinde takdim edildi.
Ödüller, hem ticari başarı sağlayan hem de toplumsal, ekonomik ya da
çevresel koşulların iyileştirilmesine yardım eden, kapsamlı iş modelleri
olarak da bilinen yenilikçi iş modellerini takdir ediyor. Ödülü kazanan
şirketler, Kenya’daki düşük gelirli toplumlara onların kesesine uygun temiz
enerji sağlamak, Hindistan’da ağaçlandırmayı artırmak ya da Brezilya’da
mikro – kredi sağlamak gibi farklı girişimlerde bulundular.
2012 Dünya işletme ve Kalkınma Ödüllerinin Kazananları
2012 Küçük ve Or ta Boy İşletmeler Kategorisi:
Parlak Nesil Toplum Vakfı: Gana Bambu Bisikletler Girişimi, Gana
Dream Light Katı Atıkların Temizlenmesi ve Geri Dönüştürülmesi, Etiyopya
Sekiz19: IndiGo, İngiltere
Sproxil, Taşınabilir Ürün Doğrulaması, Amerika Birleşik Devletleri
ToughStuff, Kenya
2012 Büyük Şirketler Kategorisi:
Mavi Gökyüzü: Ortak Çaba Girişimi, İngiltere
Grundfos LIFELINKTM,Danimarka
ITC: Social and Farm Forestry Programmes, India
ITC: Toplumsal ve Tarımsal Ormancılık Programları ,Hindistan
Nestlé: The Nescafe Plan: Nestlé’s Visionary Coffee Development, China
Nestlé: Neskafe Planı: Nestlé’nin Vizyoner Kahve Gelişimi, Çin
Unilever, İngiltere
Rio+20’ye Ev Sahipliği Yaptığı İçin Brezilya’da Bulunan Şirketler
İçin Açılan Özel Kategorinin Kazananı:
Itaú Unibanco S.A, Itaú Microcredit, Brezilya
UNDP sürdürülebilir insani gelişme ölçütü
sunuyor
BM Sürdürülebilir Kalkınma Konferansı bir üst düzey forumunda, Birleşmiş Milletler
Kalkınma Programı (UNDP), gelecek nesillerin insani gelişmenin değerini ve
önemini anlamaları için “Sürdürülebilir İnsani Gelişme Endeksi”nin kavramsal
altyapısını sundu.
Ankara, Temmuz 2012
Bugünkü paneli yöneten UNDP Başkanı Helen Clark: “UNDP forumu, Rio’da bulunan pek çok kişinin BM tarafından
yapılacak ve ulusal ve küresel ilerlemeleri tamamen ekonomik ölçütlerle çözmek yerine başka alternatifler üretileceği
bir değerlendirme çağrısında bulunmalarıyla hayata geçti,” dedi.
UNDP’nin İnsani Gelişme Raporu Ofisi tarafından yürütülen sürdürülebilirlik ölçümü projesi, ülkelerin ilerlemelerini
değerlendirmek için Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’ya bir alternatif olarak kabul görmüş, bir sağlık, eğitim ve gelir ölçümü
olan İnsani Gelişme Endeksi (İGE) ile başladı ve 20 yılı aşkın süredir de devam ediyor.
Bu yılın başlarında, BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon’un Üst Düzey Küresel Sürdürülebilirlik Paneli’nin sonunda
oluşan Güçlü İnsan, Güçlü Gezegen raporuna göre, “uluslararası toplum gelişmeyi Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH)
ötesinde yöntemlerle ölçmeli ve yeni bir sürdürülebilir gelişme indeksi ya da bir dizi sürdürülebilir gelişme
göstergeleri tasarlamalı.”
Sürdürülebilir insani gelişme ile ilgili endişeler son 20 yıldır UNDP’nin İnsani Gelişme Raporları’nda sürekli olarak
vurgulanıyor.
İGE’nin yaratıcıları müteveffa Pakistanlı iktisatçı Mahbub ul Haq ve iş arkadaşı, Nobel ödüllü Hintli iktisatçı Amartya
Sen, endeksi sağlık ve eğitimin ekonomik büyüme ile eş tutulduğu rahatlıkla anlaşılabilir, insan odaklı bir ilerleme
değerlendirme ölçümü olarak tasarladılar.
1990 yılından beri UNDP İnsani Gelişme Raporu’nun yıllık İGE sıralamaları, tüm dünyada hükümetler, medya, sivil
toplum ve kalkınma uzmanları tarafından takip ediliyor.
İGE, aynı zamanda planlama amaçları nedeniyle ulusal ve yerel düzeyde aralarında Hindistan, Meksika, Fas ve
Filipinler’in de olduğu pek çok ülke tarafından kabul edilmişti.
İklim değişikliği farkındalık
düzeyi araştırması ile Türkiye’nin
nabzı tutuldu
Türkiye’de halkın yüzde 66’sı iklim değişikliği sorununu endişe
verici buluyor. Araştırmaya göre toplum, iklim değişikliğinin
etkilerini azaltmak için harekete geçmeye ve ileride yaşam
tarzını değiştirmeye hazır.
Ankara, Temmuz 2012
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın koordinasyonunda Birleşmiş Milletler
Kalkınma Programı (UNDP) yürütücülüğünde Küresel Çevre Fonu’nun
(GEF) katkısı ile devam eden Türkiye’nin İklim Değişikliği İkinci Ulusal
Bildiriminin Hazırlanması Projesi kapsamında yapılan “İklim Değişikliği
Farkındalık Düzeyi Araştırması” tamamlandı.
Yüz yüze görüşme tekniği ile yapılan araştırma; iklim değişikliği
konusunda toplumun farkındalık düzeyini, toplum tarafından
gerçekleştirilen sera gazı azaltım ve iklim değişikliğinin etkilerine uyum
faaliyetlerini ve toplumun sera gazı salımının azaltılması için ödemeye
isteklilik durumunu belirlemek amacıyla gerçekleştirildi. 17 ili ve 25 su
havzasını kapsayacak şekilde kent ve kırsalda yapılan araştırmanın hedef
kitlesi 15-69 yaş arası olarak belirlendi.
İklim Değişikliği Farkındalık Düzeyi Araştırması’nın öne çıkan sonuçları
şöyle: İklim değişikliği denildiğinde akla %39,5 oranında mevsim
değişikliği geliyor, bunu sırasıyla kuraklık/susuzluk ve hava şartlarının
bozukluğu takip ediyor. Görüşülen kişilerin % 12,9’unun iklim değişikliği
ile ilgili herhangi bir fikri bulunmuyor. Eğitim düzeyi düştükçe fikri
olmayanların oranı artıyor. En çok üniversite mezunları iklim değişikliğini
ozon tabaksının delinmesi ve küresel ısınma ile ilişkilendiriyor.
Araştırmaya göre; iklim değişikliğini küresel ısınma ile ilişkilendirenlerin
oranı %6. İklim değişikliğinin sebepleri konusunda bilgi sahibi olanların
oranı %12,5 iken, iklim değişikliğine uyum konusunda bilgi sahibi
olanların oranı % 11,1; iklim değişikliği ile mücadele yolları konusunda
bilgi sahibi olanların oranı % 10,7; iklim değişikliğinin hayatımıza etkileri
konusunda bilgi sahibi olanların oranı ise %10,5.
Araştırma kapsamında görüşülen kişilerin %66’sı iklim değişikliği
sorununu endişe verici buluyor. Araştırmaya katılanların %34,6’sı iklim
değişikliğinin ciddi bir sorun olduğunu ve acilen önlem alınması
gerektiğini düşünürken, %34,3’ü ise iklim değişikliğinin yaşandığına dair
yeterince kanıt olduğunu ve bazı önlemlerin alınmasının faydalı olacağını
düşünüyor.
İklim değişikliğini endişe verici bulanların oranının %66 olmasına karşın
ürün satın alırken çevreye daha az zarar veren etiketlere dikkat edenlerin
oranı %32. Bu durum; iklim değişikliği konusunda ilginin yüksek olmasına
karşın alınan önlemlerin düşük düzeyde olduğunu gösteriyor. Ürün satın
alırken ürün etiketinde çevreye daha az zarar vermesi ve çevre dostu
yöntemlerle üretilmesi yazılarına dikkat etmediğini belirtenlerin oranı
%30,8.
Enerji tasarrufu ile ilgili uygulamalar, iklim değişikliği ile mücadele
konusunda en etkili bulunuyor ve iklim değişikliğinin etkilerinin azaltmak
için bireysel olarak en çok yapılan uygulama olarak da enerji tasarrufu
belirtiliyor. Bunu; su tasarrufu ve çevreyi temiz tutmak izliyor.
Araştırmaya katılanların %34,1’i iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak için
ileride yaşam tarzını değiştirmek zorunda kalacağını, %22,9’u iklim
değişikliğinin etkilerini azaltmak için ileride yeni teknolojiler üretileceğini
düşünüyor.
Araştırmaya katılanların %33,2’si bir ürünün üretim aşamasında çevreye
daha az zarar verdiğinin bilinmesi durumunda ürünü satın almak için daha
fazla ücret ödeyeceğini belirtiyor. Araştırmaya göre;100 TL’lik bir ürün için
tüm hedef kitle içinde ödenmesi göze alınan ortalama değer ise 4 TL.
İklim değişikliği deniz habitatına
zarar veriyor
Birleşmiş
Milletler
Kalkınma
Programı
(UNDP),
iklim
değişikliğinin Geniş Deniz Ekosistemleri’ne (LMEs) riskleri
üzerine yeni bir rapor yayınladı.
Ankara, Temmuz 2012
“İklim Değişikliği ve Geniş Deniz Ekosistemleri’nin Sürdürülebilirliği
Üzerine Önemli Gözlemler” adlı bu rapor, iklim değişikliğinin hayatlarını
yıllık olarak 12 trilyon dolar kazanılan Geniş Deniz Ekosistemleri’ne (LMEs)
bağlı geçiren milyarlarca insanın hayatını tehdit ettiğini gözler önüne
serdi.
Rapor, ısınan okyanus sularının balık dağılımında kayda değer kaymalara
ve kıyı habitatlarında ciddi zararlara neden olduğu bulgularına ulaştı.
• Batı Afrika’da çok sayıda sardalya öteden beri bulundukları yaşam
alanlarından uzaklaşmaya başladı. Bu da bölge için gerekli protein
kaynağında ciddi bir kayba neden oluyor.
• Kuzeybatı Afrika’da, Kanarya Akıntısı Ekosistemi’nde yaşayan milyonlarca
sardalya ve uskumru her zaman bulundukları Senegal av alanından
kuzeye, Moritanya’nın soğuk sularına geçiyor.
• Güneybatı Afrika’daki sardalya ve uskumrular da Namibya’dan güneye
doğru, Bengal Akıntısı Ekosistemi’nin soğuk sularına ve Güney Afrika’da
bulunan Agulhas Burnu’na doğru ilerliyor.
• Asya’da, Bengal Körfezi Ekosistemi’nde artan muson yağışları yüzey
sularının tuzluluk miktarını azaltıyor. Düşük tuz miktarı, yüzey sularındaki
nütrient ikmaline engel olarak doğal üretkenliği ve balık nüfusunu
azaltıyor. Sonuç olarak, kıyı bölgelerinde yaşayan milyonlarca insanın gıda
güvenliği tehlike altında.
Rapor, 16 Haziran Dünya Okyanuslar Günü’nde yayınlandı ve 19 Haziran
tarihinde de Rio de Janeiro’da düzenlenen BM Sürdürülebilir Kalkınma
Konferansı’nda da “Rio+20” Okyanus Kalkınma Diyaloğu gerçekleştirildi.
Rapora katkıda bulunan diğer kuruluşlar arasında Küresel Çevre Fonu
(GEF), Gordon ve Betty Moore Vakfı, Uluslararası Doğa ve Doğal Kaynakları
Koruma Birliği (IUCN), ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer Dairesi (NOAA)
var.
İktisat ve Toplum dergisine
UNDP'den iki yazı
İktisat ve Toplum dergisi Haziran sayısında UNDP başkanı
Helen Clark ve Türkiye temsilcisi Shahid Najam’ın yazılarına yer
verdi.
Ankara, Temmuz 2012
“Küresel Kriz sonrası Kalkınma Sorunu” temasının işlendiği dergiye Helen
Clark, “Direnci Kalkınmanın Merkezine Yerleştirmek” başlıklı bir yazı ile
katkıda bulundu.
UNDP temsilcisi Shahid Najam ise “Sürdürülebilirlik ve Eşitlik: Herkes için
Daha İyi Bir Gelecek” başlıklı yazısında İnsani Gelişme kavramı üzerinde
durdu.
Daha verimli cihazlar için yeni
mevzuat artık yürürlülükte
Türkiye’de Enerji Verimli Cİhazların Piyasa Dönüşümü Projesi
kapsamında öncelikli ürün gruplarının tabi olduğu enerji
etiketleme ve eko-tasarım mevzuat altyapısının güçlendirilmesi
için çalışmalar ivme kazandı.
Ankara, Temmuz 2012
İlgili AB mevzuatının uyumlaştırılmasının hızlandırılmasına yönelik Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’na verilen destek çerçevesinde hazırlanan
buzdolapları ve derin dondurucular, bulaşık makineleri, çamaşır
makineleri ve televizyonların enerji etiketleme tebliğleri 22 Haziran’da
Resmi Gazete’de yayımlandı.
Yeni yayımlanan tebliğlerle, daha önce yürürlükte bulunan mevzuata göre
en yüksek enerji verimlilik sınıfı “A” iken yeni ve daha yüksek enerji sınıfları
getirilerek “A” enerji sınıfının üzerine A+, A++ ve A+++ sınıfları getirilerek,
Türkiye’de daha verimli ürünlerin piyasaya arz edilmesi için gerekli yasal
altyapı oluşturulmuş oldu.
Yine proje kapsamında hazırlanmakta olan ve nihai taslak olarak Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’na teslim edilecek olan klimaların enerji
etiketleme tebliği de Bakanlık tarafından kısa sürede yayımlanacak ve
böylece proje kapsamına giren öncelikli ürün gruplarına ait gerekli yasal
altyapının geliştirilmesi tamamlanmış olacak.
Yine proje kapsamında hazırlanan ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
tarafından yayımlanan eko-tasarım tebliğleri ile piyasada sadece enerji
verimliliği yüksek ürünlerin satılması sağlanacak.
Örneğin; 1 Temmuz 2012 tarihinden itibaren sadece A+ ve üzeri enerji
sınıfındaki buzdolapları piyasaya arz edilebilecek.
'Ülkem için engel tanımıyorum'
Koç Holding, 2006 yılında başlattığı “Ülkem İçin” projesinin
altıncı yılında, bu kez UNDP işbirliğinde “Ülkem İçin Engel
Tanımıyorum” kampanyasını hayata geçiriyor.
Ankara, Temmuz 2012
Projenin 2012 – 2013 yılı uygulaması, engellilik konusuna odaklanıyor.
“Ülkem İçin Engel Tanımıyorum” projesinin uygulama alanları üç temel
yaklaşımla belirlendi.
Bu yaklaşımlardan ilki “Engelliliğe Doğru Yaklaşım Eğitimleri.”
Bu eğitimler engellilik ve erişilebilirlik konularında toplumsal bilincin
yayılmasına destek olmayı amaçlıyor.
Koç Holding, iki yıllık süreçte toplam çalışan sayısının yüzde 70’ine bu
eğitimleri vermeyi amaçlıyor.
Eğitimler, Alternatif Yaşam Derneği’nin (AYDER) desteği ile veriliyor.
Projenin ikinci yaklaşım noktası ise tüm Koç Topluluğu şirketlerinin
“Engelli Dostu İşyeri” haline getirilmesi.
Holding, gerekli iyileştirilmeleri iki yıllık süreçte tamamlamayı hedefliyor.
Koç Grubu, üçüncü olarak da, bayi ve şirketlerin desteğiyle “Engelli dostu
ürün ve hizmet” geliştirmeye devam edecek.
Ülkem İçin Projesi Hakkında
• 2005 – 2006 ve 2006 - 2007 yılları uygulaması olarak yerel kalkınmaya
destek olan 387 yerel proje hayata geçirildi.
• 2007 – 2008 ve 2008 - 2009 yılları uygulaması olarak ülke geneline yaygın
olarak yeşeren 7 Ülkem İçin Ormanında 1.084.000 fidan dikildi ve 18.000
çocuğa çevre bilinci eğitimi verildi.
• 2009 – 2010 ve 2010 - 2011 yılları uygulaması olarak gönüllü ve düzenli
kan bağışçısı kazanım kampanyası ile 103.000 kişi bilinçlendirildi ve
bağışlanan 83.579 ünite kan bağışlandı.
'Altın Pusula'lar sahipleriyle buluştu
Türkiye Halkla İlişkiler Derneği ( TÜHİD) tarafından bu sene on birincisi düzenlenen
Altın Pusula Halkla İlişkiler Ödülleri’ni kazanan proje ve kuruluşlar, 26 Haziran Salı
akşamı, İstanbul’da yapılan ödül töreninde açıklandı.
Ankara, Temmuz 2012
Altın Pusula’da bu sene ilk kez UNDP Özel Ödülü de programa dâhil edildi ve sürdürülebilirlik kriterleri doğrultusunda
iki proje ödüllendirildi.
UNDP Özel Ödülü’nü “Koç Holding Ülkem İçin” ve “Turkcell Global Bilgi Erzurum” projeleri kazandı.
Altın Pusula’da Büyük Ödül’ün sahibi ise “Hayata Artı Gençlik Programı” projesiyle Coca-Cola Türkiye oldu.
TÜHİD Yönetim Kurulu Başkanı Fügen Toksü, UNDP Özel Ödülü ile Altın Pusula’nın uluslararası boyuta taşındığını ve
sürdürülebilirliği, topluma ekonomik ve sosyal katkıyı da ödüllendirmeye başladığını belirtti.
UNDP Mukim Temsilcisi Shahid Najam ise, özel sektör kuruluşlarının çevre, toplum ve ekonomi için hissettikleri
sorumluluklara karşılık; aldıkları stratejik önlemler, geliştirdikleri teknolojiler ile yürüttükleri uygulamaların
değerlendirilmesi için bir UNDP Özel Ödülü vermek istediklerini söyledi.
11. Altın Pusula Halkla İlişkiler Ödülleri’ne 16 kategori ve 12 alt kategoride toplam 193 proje başvuruda bulundu, 31
proje ödüllendirildi.
Ödül Kazanan Kuruluşlar ve Projeleri
UNDP Özel Ödülü
Ülkem İçin projesi
Koç Holding
Turkcell Global Bilgi Erzurum Çağrı Merkezi: Ekonomik Etki Değerlendirme Çalışması
Turkcell
Büyük Ödül
“Hayata Artı” Gençlik Programı
Coca-Cola Türkiye
Caretta İletişim / Yaşama Dair Vakıf
Sivil Toplum Kuruluşları
Social Inclusion Band
Alternatif Yaşam Derneği
Daha fazla bilgi için:
www.altinpusula.org
İş ve meslek danışmanlarına yönelik kapasite
geliştirme programı başlatıldı
Türkiye’nin en öncelikli sorunlarından biri olan işsizlikle mücadelede yeni ve daha
etkili bir yaklaşımla kişiye özel çözüm geliştirmeyi hedefleyen İş ve Meslek
Danışmanlığı hizmetleri İŞKUR bünyesinde verilmeye başladı.
Ankara, Temmuz 2012
İki bini aşkın İş ve Meslek Danışmanı Haziran 2012 itibariyle İŞKUR taşra teşkilatlarında görevlendirildi.Birleşmiş
Milletler Ortak Programı “Herkes için İnsana Yakışır İş Ulusal Gençlik İstihdam Programı ve Antalya Pilot Bölge
Uygulaması” 18 Haziran – 10 Temmuz 2012 tarihleri arasında Antalya’da düzenleyeceği bir kapasite geliştirme
programı Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) Antalya İl Müdürlüğü’nde halihazırda iş ve meslek danışmanlığı hizmeti sunan
personel ile yeni görev yapmaya başlayan 53 İş ve Meslek Danışmanına yönelik bir eğitim programı başlattı.
İŞKUR’a kayıtlı işsizlere mesleki ve kişisel özelliklerine uygun iş ve meslek edinmeleri konusunda birebir hizmet
verecek olan İş ve Meslek Danışmanları bu bağlamda işsizlikle mücadelede yeni bir dönemi de başlatıyor.
Bu danışmanlar, Türkiye’nin istihdam alanında en büyük sorunlarından biri olan işgücü arz ve talebi arasındaki
uyumsuzluğun giderilmesinde de kritik bir rol üstlenecekler.
18 Haziran 2012 itibariyle başlatılan eğitimler BM Ortak Programı’nın yürütülmesinde teknik destek sağlayan her bir
BM kuruluşunun uzmanlık alanları doğrultusunda şu başlıkları kapsıyor:
• İş Danışmanlığı’nda Etkin Erişim, Eşleştirme ve İşe Yerleştirme Hizmetleri
• Kırsal Kalkınma ve İstihdam Alanında FAO tarafından Antalya’da Yürütülen Çalışmalar ve Uluslararası Başarılı
Uygulamalar
• Sektörel Gelişme ve Ekonomik Kalkınma
• Göçmen Gençler için Temel Yaşam Becerileri, Toplumsal Cinsiyete ve Dezavantajlı Gruplara Duyarlı Hizmet Sunumu
• İstatistikî Veri Okuma
• Kurum Kurum Antalya Bilgilendirme Semineri
Ulusal yürütücülüğünü İŞKUR’un üstlendiği BM Ortak Programı’nda BM kuruluşları Gıda ve Tarım Örgütü (FAO),
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), Uluslararası Göç Örgütü (IOM) ve BM Kalkınma Programı (UNDP) yer alıyor.
BM Ortak Programı gençler arasında işsizliğin azaltılmasını ve özellikle genç kadınların işgücüne katılımının
artırılmasını amaçlıyor.
BM Ortak Programı genç işsizlerin insana yakışır işlere yerleştirilme oranının artması hedefiyle 2009 yılından bu yana
Antalya’da çeşitli çalışmalar yürütüyor.
Türkiye'nin ilk biyosfer rezervi
geleceğe hazırlanıyor
Haziran ayında Ar tvin’in Borçka ilçesinde “Camili Biyosfer
Rezer vi Yönetim Toplantıları” düzenlendi.
Ankara, Temmuz 2012
Toplantılar, “Orman Koruma Alanları Yönetiminin Güçlendirilmesi Projesi”
deneyimlerinin yaygınlaştırılması için yapılan etkinlikler arasında yer alıyor.
Türkiye’nin ilk ve tek biyosfer rezervi olan Camili Havzası, Türkiye’deki
dokuz orman sıcak noktasından biri.
Küre Dağları Milli Parkı’nda uygulanan Küresel Çevre Fonu (GEF) destekli
projenin yaygınlaştırma alanlarından biri olan Camili Biyosfer Rezervi, son
on yılda yapılan uygulamalarla Türkiye’nin en önemli ekoturizm
noktalarından biri hâline geldi.
Toplantılara Borçka Kaymakamı, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel
Müdürlüğü ile Orman Genel Müdürlüğü’nün merkezi ve bölge teşkilatı
yöneticileri ve uzmanları, “Orman Koruma Alanları Yönetiminin
Güçlendirilmesi Projesi” Yönetim Birimi, Camili Köyler Birliği temsilcisi ve
Camili Havzası muhtarları olmak üzere toplam 32 kişi katıldı.
Toplantılarda Küre Dağları Milli Parkı örneğinden yola çıkarak Camili
Biyosfer Rezervi’nin etkin yönetimi için nasıl bir yönetim yapısı
oluşturulması gerektiği tartışıldı.
Camili Biyosfer Rezervi’nin güçlü ve zayıf yanları ile bölgede yapılacak
mikro havza planlamasının amaçları belirlendi.
Toplantılar sonrası bir alan çalışması yapılarak köyler ziyaret edildi ve
alanda gözlemler yapıldı.
Toplantılar sonucunda Camili Biyosfer Rezervi Yönetim Birimi’nin kısa süre
içinde oluşturulması, mevcut taslak yönetim planının mikro havza
planlama sürecinde temel altlık olarak kullanılması ve güncellenmesi ve
yönetimin daha iyi bir şekilde sağlanabilmesi için daha sık toplantılar
yapılması kararlaştırıldı.
Biyosfer rezer vi nedir?
Dünya yüzeyinde canlıların yaşayabildiği aralığa Biyosfer adı veriliyor.
UNESCO’nun İnsan ve Biyosfer (MaB, Man and Biosphere) Programı içinde
yer alan karasal veya kıyı ekosistemlerine sahip yerler ise Biyosfer Rezervi
olarak anılıyor.
Biyosfer rezervlerinde, biyolojik çeşitliliğin korunması, ekonomik kalkınma
ve kültürel değerlerin devamlılığı arasındaki sorunların, sürdürülebilir bir
şekilde çözülmesine dair birçok uygulama geliştiriliyor.
Küre Dağlari Milli Parkı Örnek
Uygulamalar Programı başarıyla
tamamlandı
Küre Dağları Milli Parkı ve tampon bölgesinde başarılı örnekler
oluşturmayı
amaçlayan
“Örnek
Uygulamalar
Programı”
uygulamaları tamamlandı.
Ankara, Temmuz 2012
Orman ve Su İşleri Bakanlığı Doğa Koruma Milli Parklar Genel Müdürlüğü,
Orman Genel Müdürlüğü, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP)
Türkiye ve Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF-Türkiye) işbirliğinde
yürütülen Küresel Çevre Fonu (GEF) destekli “Orman Koruma Alanları
Yönetiminin Güçlendirilmesi Projesi” kapsamında bölgede beş yerel proje
desteklendi.
Bartın ve Kastamonu illerinde yürütülen projeler ve projeleri yürüten
dernekler şunlardır:
- Tarımsal Ürün Pazarlamanın İyileştirilmesi Projesi / Ulus İlçesi Aşağıçerçi
Köyü Kalkındırma-Güzelleştirme Ortak Mallarını Yaptırma ve Yaşatma
Derneği (AÇDER)
- Keten İşlemeciliğinin Desteklenmesi Projesi / Bartın ve Çevresinde
Yaşayan Uluslular Kültür Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği
- Elektrikli Çit ile Tarımsal Üretim Alanlarının Korunması Projesi / Bartın ve
Çevresinde Yaşayan Uluslular Kültür Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği
- Eko Turizm Tabanlı Ev Pansiyonculuğunun Geliştirilmesi Projesi /
DrahnaDer
- Geleneksel Kültürün Korunması ve Kadın Emeğinin Değerlendirilmesi
Projesi / Küre Dağları Ekoturizm Derneği
Aşağıçerçi Derneği (AÇDER) tarafından yürütülen proje; köylerdeki
bahçelerde ürettikleri ürünlerini Bartın’a bağlı Ulus ve Abdipaşa ilçelerinde
satışa sunan yöre kadınlarının daha iyi şartlar altında satış yapabilmeleri
için satış stantlarının yapılmasını hedefledi.
Proje kapsamında yapılan 20 stant, pazar yerlerinde kullanılıyor.
DrahnaDer tarafından yürütülen “Ev Pansiyonculuğunun Geliştirilmesi
Projesi” Küre Dağları Milli Parkı tampon bölgesinde yer alan Bartın
köylerinde ekoturizm faaliyetlerinin ve ev pansiyonculuğunun
geliştirilmesi için ev pansiyonculuğu alt yapısının kurulmasını hedefledi.
Proje için ilk olarak pansiyonculuğun gerçekleştirilmesine uygun, önceden
düzenlenen eğitimden belge sahibi ve ev pansiyonculuğunun
uygulanmasına istekli olan 15 hane belirlendi.
Belirlenen hane sahipleri ile örnek ev pansiyonculuğu uygulamaları
Zonguldak Devrek’te ve Balıkesir Kazdağları Milli Parkı çevresinde yerinde
ziyaret edildi.
Proje ve Küre Dağları Milli Parkı etrafındaki ev pansiyonculuğu Doğu
Akdeniz Uluslararası Turizm ve Seyahat Fuarı’nda (EMITT) tanıtıldı.
Proje kapsamında temin edilen malzemeler ile 15 hanede “Küre Dağları
Milli Parkı Konuk Odası” oluşturuldu.
Bartın ve Çevresinde Yaşayan Uluslular Derneği tarafından
gerçekleştirilmiş olan “Keten İşlemeciliğinin Desteklenmesi Projesi”
kapsamında keten işleme ünitesi kuruldu.
Bartın için geleneksel bir ürün olan ketenin hem tohumundan, hem de
saplarından faydalanılıyor.
Proje ile eski dönemlerde elle yapılmakta olan, keten sapından lif üretme
işlemi için bir makine yapıldı ve tüm köylülerin imece usulü ile
kullanabilecekleri bir keten işleme ünitesi kuruldu.
Keten hasadının tamamlanmasından sonra, Eylül – Ekim ayı içinde keten
işleme ünitesi aktif olarak köylüler tarafından kullanılmaya başlanacak.
Bartın ve Çevresinde Yaşayan Uluslular Derneği tarafından
gerçekleştirilmiş olan “Elektrikli Çit ile Tarımsal Üretim Alanlarının
Korunması Projesi” ile belirlenen tarlalarda yetiştirilen ürünlerin yaban
hayvanlarının zararlarından korunması hedeflendi.
Örnek olması hedeflenen proje ile belirlenen 6 tarlada elektroşoklu çit
sistemi ile başta ayı zararlarından olmak üzere yaban domuzu ve diğer
yaban hayvanlarının tarımsal üretim alanlarına zararlarının önlenmesi
hedeflendi.
Küre Dağları Ekoturizm Derneği tarafından Kastamonu’nun Pınarbaşı ve
Azdavay ilçelerinde uygulanan “Geleneksel Kültürün Korunması ve Kadın
Emeğinin Değerlendirilmesi Projesi” ile yöre kadınlarının günlük
hayatlarında halen kullandıkları geleneksel kıyafetlerinin, geleneksel bir
değer olarak korunmasını ve kadın emeğinin değerlendirilerek, kadınlar
için alternatif bir gelir kaynağı oluşturulması hedeflendi.
Proje Pınarbaşı ve Azdavay ilçeleri kaymakamlıkları, belediyeleri ve halk
eğitim müdürlükleri ile ortaklaşa düzenlenen eğitimlere 35 kadın katıldı ve
belgelerini aldı.
Eğitimler sonucunda Küre Dağları Milli Parkı Ziyaretçi ve Tanıtım
Merkezlerinde ve Azdavay ve Pınarbaşı ilçelerinde bulunan konaklama
tesislerinde tanıtılmak ve pazarlanmak üzere 40 farklı hediyelik eşya
üretildi.
İklim Değişikliği: İzleme, raporlama,
doğrulama
Türkiye’nin BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne ilişkin İkinci Ulusal
Bildiriminin Hazırlanması Projesi kapsamında “İzleme, Raporlama, Doğrulama
(MRV )” toplantısı Haziran ayında ilgili sektör uzmanlarının katılımı ile UNDP
İstanbul Uluslararası Özel Sektör ve Kalkınma Merkezi’nde (IICPSD) düzenlendi.
Ankara, Temmuz 2012
Toplantıda, iklim müzakerelerinde son durum; Durban'da yapılan müzakereler sonucunda mevcut ve yeni raporlama
yükümlülükleri; AB’de sera gazı emisyonlarına yönelik MRV uygulamaları ve ilgili mevzuat; Türkiye'de ulusal sera gazı
emisyonu envanter sistemi ile MRV çalışmaları hakkında katılımcılara bilgi sunuldu.
Toplantıda ayrıca, ulusal MRV çalışmalarından olan ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlanarak 25 Nisan
2012 tarihli ve 28274 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan "Sera Gazlarının Takibi Hakkında Yönetmelik" hakkında bilgi
paylaşımı ve tartışma imkanı sağlandı.
Toplantının sabah oturumunda uluslararası süreçler ve iklim müzakereleri konusunda UNDP Bratislava Bölgesel
Merkezinden Daniela Carrington sunum yaptı.
AB’deki yasal yapı ve uygulamalar ile ilgili olarak ise Avrupa Komisyonu’ndan Sn. Delano R. Verwey bilgi verdi.
Ulusal çalışmalar ile ilgili olarak TÜİK’ten Dr. Ali Can ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan (ÇŞB) Evren Türkmenoğlu
sunumlarını yaptılar.
Sunumların ardından, uluslararası gelişmeler ışığında Türkiye için MRV Sisteminin değerlendirilmesi ve yol haritası
konusunda bir panel düzenlendi.
Panelde sonuç olarak, Türkiye’de yetki ve sorumlulukları belirli, etkin ve sürekliliği sağlanabilecek bir Ulusal MRV
Sisteminin kurulmasının gerekli olduğu tüm katılımcılar tarafından kabul edildi.
Bu süreçte Avrupa Birliği ve UNDP’nin destek sağlayabileceği kurum temsilcileri tarafından vurgulandı.
Toplantının öğleden sonra yapılan oturumunda ise ÇŞB tarafından yayınlanan ve 2015 tarihinde uygulamaya
geçilecek olan "Sera Gazlarının Takibi Hakkında Yönetmelik” hakkında bilgi verildi.
ÇŞB İklim Değişikliği Dairesi Başkanlığı Şube Müdürü Mehrali Ecer’in sunumunun ardından özel sektör ve STK
temsilcilerinin katılımı ile bir panel düzenlendi.
Panelde yönetmeliğe yönelik olarak panelistlerin değerlendirmelerine yer verildi ve katılımcıların soruları yanıtlandı.
Toplantının ev sahipliğini Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı yaptı.
Toplantıya, ilgili kurumlardan toplam 117 kişi katıldı.
Toplantı ile ilgili gündem ve sunumlara buradan ulaşabilirsiniz.
Türkiye’nin BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne ilişkin İkinci Ulusal Bildirimi hazırlık projesi Küresel Çevre Fonu
(GEF) tarafından desteklenmektedir.
DKKA projesi destekledi, balıkçılar kooperatif
kurdu
Türkiye’nin Deniz ve Kıyı Koruma Alanları Sisteminin Güçlendirilmesi Projesi’nin
katkısı ve teşvikiyle, Muğla Selimiye’de su ürünleri kooperatifi kuruldu.
Ankara, Temmuz 2012
Birleşmiş Milletler 2012 Uluslararası Kooperatifler Yılı içinde kurulması nedeniyle ayrı bir öneme sahip olan
kooperatifin başkanı Uğur Çetin, bölgedeki balıkçıların, Proje sayesinde bilinçlendiklerini ve kooperatifi kurmaya karar
verdiklerini kaydetti.
Türkiye’nin Deniz ve Kıyı Koruma Alanları Sisteminin Güçlendirilmesi Projesi’nin katkısı ve teşvikiyle kurulan ve 11
Haziran’da ilk genel kurul toplantısını gerçekleştiren S.S. Selimiye Su Ürünleri Kooperatifi, Muğla’nın Marmaris ilçesi
Selimiye Köyü’ndeki balıkçıları bir araya getirdi.
Bölgede balıkçılık yönetimi açısından önemli bir aşamayı temsil eden kooperatifin kuruluşunda, balıkçıların Proje
sayesinde bilinçlenmelerinin önemine dikkat çeken kooperatif başkanı Uğur Çetin, geçen Aralık ayında bölgede
balıkçılığa kapalı alanlarla ilgili toplantı yapılmasının ve gerçekleştirilen balıkçılık sosyo-ekonomisi çalışmasının,
balıkçıları kooperatif kurma yönünde motive ettiğini vurguladı.
Çetin, kooperatifle, ticari faaliyetlerin geliştirilmesi ve balıkçılık yönetimi politikalarının uygulanmasının mümkün
olacağına da dikkat çekti.
Kooperatifin kuruluşu aynı zamanda, Birleşmiş Milletler 2012 Uluslararası Kooperatifler Yılı içinde gerçekleşmiş olması
nedeniyle de ayrı bir önem taşıyor.
*Fotoğrafı çeken kişi Vahdet Ünal, balığı tutan kişi Kooperatif başkanı Uğur Çetin'dir.
Çoruh Vadisi yürüyüş ve bisiklet
parkurları
Doğu Anadolu Turizm Geliştirme Projesi (DATUR)* kapsamında
yürütülen faaliyetlerle Çoruh Vadisi’nin doğal yürüyüş ve
bisiklet parkurları belirlendi.
Ankara, Temmuz 2012
Çoruh Vadisi’ni çevreleyen Kaçkar Dağları’nın güneyinde, Mescit Dağları
ve Kargapazarı Dağları’nda belirlenen parkurlar için tabelalandırma ve
işaretleme çalışmaları devam ediyor.
Ayrıca haritalandırılacak olan parkurlar için proje kapsamında bir de
kitapçık hazırlanıyor.
Eylül 2012’de tamamlanması planlanan çalışmalar “Çoruh Vadisi Yürüyüş
ve Bisiklet Parkurları” açılış etkinliği ile duyurulacak.
Parkurlarda yürüyüşçülere her gece konaklayabilecekleri bir köy evi ve ev
pansiyonu olabilmesi için DATUR projesi kapsamında çalışmalara devam
ediliyor.
Konaklama
imkânı
bulunmayan
alanlarda
geceleyebilmeleri için kamp alanları öneriliyor.
yürüyüşçülerin
Çoruh Vadisi Yürüyüş yolları hakkında bilgilere internette şu adresten
ulaşılabiliyor.
Çoruh Vadisi Yürüyüşü fotoğraflarını şu adresten görüntüleyebilirsiniz.
Sosyal ağlar ile ilgi gruplarına yapılan duyuru çalışmaları da devam ediyor.
Bölge halkının, yerel ve ulusal rehberlerin, tur operatörleri ve
yürüyüşçülerin birbirleri ile paylaşımlarda bulunduğu bir Facebook
sayfası da (Çoruh Vadisi Trekking Parkurları Grubu) açılmış vaziyette.
*DATUR, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), Kültür ve Turizm
Bakanlığı ve EFES işbirliği ile Çoruh Vadisi’ni bir “Turizm Varış Alanı” haline
getirmek ve bölgede yaşayan insanların yaşam düzeylerinin
yükseltilmesine katkı sağlamak amacıyla 2007 Nisan ayında yürütülmeye
başlamıştır.
Daha fazla bilgi için:
www.datur.com
www.coruhvadisi.com
www.facebook.com/coruhvadisi
Çoruh Vadisi'nde TatuTa çiftlikleri
buluşması
Çoruh Vadisi’nde bulunan TaTuTa ( Tarım Turizm Takas)
çiftliklerinin ev sahipliğindeki 2012 yılının ilk bölgesel
buluşması Haziran ayı başında Erzurum Uzundere'de
düzenlendi.
Ankara, Temmuz 2012
“TaTuTa”, Buğday Derneği tarafından yürütülen “Ekolojik Çiftliklerde Tarım
Turizmi ve Gönüllü Bilgi, Tecrübe Takası” projesinin kısa adı.
Doğu Anadolu Turizm Geliştirme Projesi (DATUR)* kapsaminda Çoruh
Vadisi’nde kurulum sürecinde desteklenen ev pansiyonlari ve turizmden
gelir elde edebilecek işletmelerin (çiftlikler, seralar) TaTuTa ağına dâhil
olmaları da desteklenmişti.
Son iki yılda Çoruh Vadisi’nden TaTuTA ağına dâhil olan pansiyon ve çiftlik
sayısı dokuza ulaştı.
Erzurumlu TaTuTa'cıların ev sahipliği yaptığı buluşmaya Samsun, Artvin,
Şanlıurfa, Erzurum'un Pasinler ve Uzundere ilçelerinden çiftçilik veya köy
pansiyonculuğu yapan TaTuTa üyeleri ve ailelerinin yanı sıra Buğday
Derneği, DATUR ve Kuzeydoğu Anadolu Kalkınma Ajansı'ndan da
temsilciler katıldı.
Toplantıda TaTuTa'nın 2012'de yenilenen web sitesi ve başvuru sistemi
tanıtıldı.
Buğday Derneği'nin altyapı çalışmalarını tamamladığı, TaTuTa çiftliklerini
yakından ilgilendiren çevrimiçi ürün takas ve satış sistemleri hakkında
hem bilgi verildi hem de üyelerin görüşleri alındı.
Tohum Takas Ağı Projesi de konuşulan konular arasındaydı.
Temmuz-Ağustos aylarında biri İç Anadolu diğeri ise Ege'de iki bölgesel
TaTuTa Buluşması daha düzenlenecek.
Çoruh Vadisi’ndeki konaklama tesisleri hakkında detaylı bilgi için burayı
tıklayınız.
*DATUR, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), Kültür ve Turizm
Bakanlığı ve EFES işbirliği ile Çoruh Vadisi’ni bir “Turizm Varış Alanı” haline
getirmek ve bölgede yaşayan insanların yaşam düzeylerinin
yükseltilmesine katkı sağlamak amacıyla 2007 Nisan ayında yürütülmeye
başlamıştır.
Daha fazla bilgi için:
http://www.datur.com/tr/
http://www.choruh.com/tr/
https://www.facebook.com/coruhvadisi
AB Eko-tasarım ve enerji
etiketleme direktifleri eğitimi
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı (BSTB) Piyasa Denetçilerine
yönelik AB Eko-tasarım ve Enerji Etiketleme Direktifleri
konusunda düzenlenen eğitimler Haziran ayındaki grup
eğitimleri ile tamamlandı.
Ankara, Temmuz 2012
Eğitimlere BSTB’nın çeşitli İl Müdürlüklerinde görev yapan yaklaşık 300
Piyasa Denetçisi katıldı.
Piyasaya arz edilen ürünlerin enerji verimliliği açısından beyan edilen
değerlerinin ve enerji sınıflarının doğruluğunun kontrolü ilgili mevzuata
uyumun sağlanması açısından büyük önem taşıyor.
Bu nedenle, BSTB tarafından piyasada gerçekleştirilen denetimlerin,
mevzuat uygulaması konusunda yeterli eğitime sahip denetçiler
tarafından yapılması gerekiyor.
Bu bağlamda; Enerji Verimli Cihazların Piyasa Dönüşümü Projesi
kapsamında gerçekleştirilen bu eğitimler önemli bir ihtiyacı karşılıyor.
Piyasa Denetçilerine yönelik eğitimler, Enerji Verimliliği Politikaları Uzmanı
Tom Lock tarafından verildi.
Eğitimlerde; eko-tasarım ve enerji etiketi çerçeve direktiflerinin
uygulanması ve geliştirilmesinin yanı sıra piyasa gözetim ve denetim
uygulamaları ile ilgili bilgi verildi.
Eğitimlerle; mevzuatın uygulanması kapsamında BTSB Piyasa
Denetçilerinin kapasitelerinin ve denetim altyapılarının geliştirilmesi
hedeflendi.
Piyasa gözetim ve denetim programı
yönetimi eğitimi verildi
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı (BSTB) merkez personeline yönelik Piyasa
Gözetim ve Denetim Program Yönetimi Eğitimi Haziran’da Ankara’da düzenlendi.
Ankara, Temmuz 2012
Eğitimde; oluşturulan Piyasa Gözetim ve Denetim Programının yönetimi, risk analizi, riske odaklanma, denetim
faaliyetlerinin etkisinin ölçülmesi, denetim kriterleri gibi konularda katılımcılara bilgi verildi.
Eğitim, İngiltere Piyasa Gözetim ve Denetim Kurumu Ulusal Ölçüm Ofisi tarafından düzenlendi.
Ev aletlerinde enerji verimliliği
konusunda yeni adres:
www.evudp.net
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'na bağlı Yenilenebilir Enerji
Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen Türkiye'de Enerji
Verimli Ürünlerin Piyasa Dönüşümü Projesi kapsamında yeni bir
web sitesi hazırlandı.
Ankara, Temmuz 2012
Küresel Çevre Fonu'nun (GEF) finansal desteği ile Birleşmiş Milletler
Kalkınma Programı (UNDP), Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Türkiye
Beyaz Eşya Sanayicileri Derneği (TURKBESD) ve Arçelik A.Ş. ile birlikte
uygulanan projenin web sitesinde, proje hakkında bilgiler ve proje
faaliyetleri ile ilgili haberlerin yanı sıra enerji verimliliği, enerji etiketi,
enerjiyi verimli kullanmak için yapılabilecekler, kamuoyunda farkındalık
yaratma gibi konularda bilgiler yer alıyor.
Proje ile enerji verimliliği yüksek elektrikli ev aletlerinin piyasadaki
satışının artırılması, eski ve verimsiz ürünlerin enerji verimliliği yüksek olan
yenileri ile değiştirilmesinin hızlandırılması, böylelikle Türkiye'de
konutlardaki elektrik enerjisi tüketimini ve bu tüketimden kaynaklanan
sera gazı salımlarının azaltılması amaçlanıyor.
'Sağlıklı toprak olmadan, yaşamı
sürdürülebilir kılamayız'
Dünya Çölleşme ile Mücadele Günü kapsamında Orman ve Su
İşleri Bakanlığı, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı
( TİKA), Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi
Sekreterliği (UNCCD) ve diğer or taklarla işbirliği halinde
Ankara’da bir toplantı düzenlendi.
Ankara, Temmuz 2012
Toplantıda Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın yanı sıra TİKA ve UNCCD
yetkilileri de çölleşme ile mücadele konusundaki taahhütlerini dile getirdi.
Toplantıya bakanlıklar, kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum
kuruluşlarının yanı sıra uluslararası kuruluşların ve sivil toplum
kuruluşlarının temsilcileri de katıldı.
Toplantıda konuşan UNDP Çevre ve Sürüdürlebilir Kalkınma Programı
Yöneticisi Katalin Zaim, BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon’un Dünya
Çölleşme ile Mücadele Günü kapsamında yayınladığı mesajı katılımcılara
iletti.
Genel Sekreter Ban Ki-Moon mesajında; “İstediğimiz geleceğin oluşması
yönünde toprak bozulmasını tersine çevrmek ve durdurmek için
sarfedilen küresel çabalar bütünün ayrılmaz parçasıdır. Sürdürülebilir
toprak kullanımı, milyarların yoksulluktan kurtulması, gıda ve beslenme
güvenliğinin sağlanması ve su kaynaklarının korunmasın için önkoşuldur”
diyor.
20-22 Haziran 2012 tarihlerinde Rio de Janerio’da düzenlenecek olan
Sürdürülebilir Kalkınma Konferansı, 1992’de yine Rio’da düzenlenen Dünya
Zirvesi’nden bugüne kadarki gelişmeleri takip edecek bir toplantı olması
bakımından önemli.
1992’de Dünya Zirvesi’nde iklim değişikliği ve biyolojik çeşitlilik kaybı ile
birlikte çölleşme sürdürülebilir kalkınmanın önündeki en büyük mücadele
alanları olarak belirlenmişti.
Genel Sekreter Ban Ki-moon mesajında; “Bu yıl Dünya Çölleşme ile
Mücadele Günü, BM Sürdürülebilir Kalkınma Konferansı arifesine denk
geldi. Rio+20, akıllı ve etkin arazi yönetim sistemlerini ve mevcut ya da
gerçekleşecek seçenekleri ortaya koymak için bir fırsattır. BM Çölleşme ile
Mücadele Sözleşmesi’nin kabul edilmesinden 20 yıl sonra, Rio’nun resmi
çıktılarından biri olarak sürdürülebilir toprak kullanımına belirgin şekilde
dikkat çeken bir taahhütü sağlamalıyız. Sağlıklı toprak olmadan, Dünya
üzerinde yaşamı sürdürülebilir kılmak mümkün değil” dedi.
Mesajın tamamı için buraya tıklayınız.
PODCAST 46
30 Nisan 2012
Yeryüzünde Bir Gün
Brandon Litman, "Yeryüzünde Bir
Gün" filminin yapımcısı
play
Bu bölümümüzde, “Yer yüzünde Bir Gün” adlı bir projeden söz
edeceğiz.
UNDP Türkiye: Bu bölümümüzde, “Yeryüzünde Bir Gün” adlı bir projeden
söz edeceğiz. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı ve diğer bazı uluslararası
kuruluşların desteğiyle gerçekleştirilen, dünyanın dört bir yanından
insanların 10.10.10 tarihinde çektiği görüntülerden oluşan “Yeryüzünde Bir
Gün” filmi tüm dünya ile aynı anda İstanbul’da da izleyicilerle buluştu.
“Yeryüzünde Bir Gün” projesi, binlerce insanın katılımıyla 24 saat boyunca
görüntü elde edilerek oluşturulacak bir zaman kapsülü yaratmak amacıyla
2008 yılında başladı. Peki böylesine iddialı bir işe girişmek aynı zamanda bir
risk değil miydi? Filmin yapımcılarından Brandon Litman, NTV’ye Skype
bağlantısıyla yaptığı açıklamada şunları söylüyordu:
Brandon Litman (B.L.
B.L.): Bu projeye başlarken bunun ilk olduğunu
biliyorduk. Bu nedenle çok çalışıp elimizden geldiğince hikaye ortaya
çıkarmaya başladık. Açıkçası ne bekleyeceğimizi bilmiyorduk. Ancak
elimizden geleni yaptık ve sonuçlar bizi çok mutlu etti. Bence bu film pek çok
insanı düşündürecek.
UNDP Türkiye: İlk olarak 10 Ekim 2010 (10.10.10), daha sonra 11 Kasım
2011
(11.11.11)
tarihlerinde,
insanlar
çektikleri
görüntüleri
onedayonearth.org üzerinden paylaşmaya davet edildi. Böylece dünyanın
dört bir yanından insanların bir gün içinde paylaştıkları anları içeren, herkesin
erişimine açık bir video haritası ortaya çıkmış oldu.
B.L.
B.L.: 3000 saatin üzerinde görüntümüz vardı ve bu saatlerin hepsi hikayelerle
doluydu. Çok ilginç rakamlar verebiliriz. 240 saatin üzerinde bir çeviri
gerçekleştirdik çünkü 70‘ten fazla dil vardı.
UNDP Türkiye: Yeryüzünde Bir Gün’ün ortakları arasında BM Kalkınma
Programı (UNDP), BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), BM Kadın
Örgütü, BM AIDS ile Mücadele Programı (UNAIDS), Dünya Sağlık Örgütü
(WHO), Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi (CERN), Uluslararası Göç Örgütü
(IOM), Uluslararası Kızıl Haç ve Kızılay, Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF),
Water.org, Dünya Bankası, İnsan Hakları İzleme Örgütü, ABD UNICEF Fonu ve
350.org yer alıyor.
B.L.
B.L.: Öncelikle pek çoğunu izlememiz gerekti ve dünyanın her yerinden
insanın bize bahsettiklerini anlamaya çalıştık. Yani aslında biz de süreç
boyunca bilgi edindik. Hem hüznü hem de sevinci yansıtmak istedik. Yani bu
film hem dünyayla başlıyor hem de dünyayla bitiyor. Düğünler, çocuklar gibi
eğlenceli şeyleri gösterirken aynı zamanda çevresel sürdürülebilirlik, su
problemi ve ekonomik mücadelelerle ilgili görüntüler de koymak istedik.
UNDP Türkiye: Film, dünyanın 10.10.10 tarihindeki hikayesini gerek
trajedileri, gerek başarılarıyla anlatırken, bir yandan da dünyanın çarpıcı
çeşitliliğini gözler önüne seriyor. Film, projenin amacı olan insanları hem
farklı, hem de benzer yönleriyle birbirine yakınlaştırarak katılımcıların
gelecekte de işbirliği yapmasını sağlamayı amaçlıyor. Böylece, iletişimden
beslenen bir toplum oluşturmak hedefleniyor. Peki bu filme Türkiye’nin
katkısı nasıldı?
B.L.
B.L.: Türkiye’nin katılımı yıllar boyu daha da arttı. 2010’da birkaç tane çok öne
çıkan çekim hatırlıyorum Türkiye’den. Elbette tam olarak bu bölgelerin
isimlerini bilmiyorum; ama Türkiye’den görüntüler aldık. 2011’de daha da
fazla görüntü aldık. Bizim umduğumuz şey Pazar günkü film gösteriminden
sonra Türkiye’den daha fazla katılımcıya sahip olmak. Umuyoruz ki bu proje
her yıl gerçekleşecek. Her yıl böyle bir film ortaya çıkarabilmeyi umuyoruz.
Bütün ülkelerin temsil edilmesini istiyoruz.
UNDP Türkiye: Filme, çektikleri videolarla katkıda bulunanlar arasında cep
telefonuyla çekim yapan gençlerden profesyonel belgeselcilere, her yaştan,
ülkeden, ırktan, kültürden ve cinsiyetten insanın yanı sıra 60’ın üzerinde sivil
toplum örgütü de bulunuyor.
B.L.
B.L.: Çok güzel manzaralar vardı elimizde. Görüntülerde, Doğu Avrupa’dan
doğa manzaraları, Afrika’dan filler; Avusturalya’dan kangurular; Kanada’dan
balinalar vardı.
UNDP Türkiye: Yeryüzünde Bir Gün filminde öne çıkan sahneler arasında
Çinli bir turistin çektiği Kuzey Kore’deki üst düzey bir askeri geçit töreni,
Mekke’den ve Galapagos Adalarından görüntüler, Kızıldeniz’de bir dalıştan
çekimler ve ender rastlanan bir genetik hastalık yüzünden 10 yıllık yaşam
beklentisiyle doğan Hollandalı bir çocuğun onuncu yaş günü bulunuyor. Peki
yapımcı Brandon Litman açısından 10 Ekim 2010 günü nasıl geçti?
B.L.
B.L.: Bu filmi çektiğimiz gün ben çok ilginç bir deneyim yaşadım. New
York’taydım ve buradaki yasadışı göçmenlerle bir gün geçirip onların
hikayelerini dinledim. Ben filmin çekildiği gün bunları yapıyordum. Benim için
çok aydınlatıcı bir gün oldu. Tüm filme baktığınızda gördüğünüz bir şey var:
bir yaşam örgüsü. Bu filmdeki herkes dünyayı daha iyi bir yer haline
getirmeye çalışıyor. En azından kendileri için. Biz küresel bir toplum olarak
elimizden geleni yapmak istiyoruz.
UNDP Türkiye: Peki proje bundan sonra da devam edecek mi? Yeni
filmlerde yeni temalar bulmak zor olmayacak mı?
B.L.
B.L.: Bence her yılın bir farklılığı var. Yani 11.11.11’e baktığımızda Arap Baharı
ve bunun gibi bir sürü farklı konuyla karşılaştık. Her yılın konusu da farklı
olacaktır. Bizim topluluğumuz çoğaldıkça filmimizin derinliği de artacak, daha
fazla çeşitliliğe sahip olacak ve gerçekten küresel filmler çıkarabileceğiz. Belki
de 12.12.12’de daha çok ekonomi ve çevreyle ilgili konular göreceğiz. Ama,
aynı zamanda insanların çok özel hikayeleri de olacak.
UNDP Türkiye: Belgesel de olsa, binlerce farklı görüntüden ve yüzlerce
farklı yerdeki çekimlerden oluşsa da, her filmin bir teması olmalı. Peki
Yeryüzünde Bir Gün bize neyi anlatıyor?
B.L.
B.L.: Bence tema hayatın akışı. Farklı yerlerde hayatın akışı. Bu şekilde bir
paketleme yapmaya çalıştık. 3000 saat olan görüntüleri 140 dakikaya indirdik.
Görüntülerde, Dünya’nın ne kadar harika bir yer olduğunu görüyorsunuz.
Daha önce görmediğiniz yerler görüyorsunuz. Bence 11.11.11’de daha da
genişledik ve bazı konularda daha ciddi hikayelere yer verdik. Örneğin
cinsiyet eşitliği ve mülteciler hakkında hikayelerimiz oldu. Ama 10.10.10, yani
2010’daki film, aslında en önemli filmimiz diyebiliriz; çünkü ilkti ve bizim
topluma verdiğimiz güzel bir hediyeydi.
UNDP Türkiye: Kyle Ruddick’in yönetmenliğini yaptığı, yapımcılığını
Brandon Litman’ın ekip arkadaşlarıyla birlikte üstlendiği Yeryüzünde Bir Gün,
tüm dünyada Yeryüzü Günü olan 22 Nisan’da gösterildi. Türkiye gösterimi de
yine 22 Nisan Pazar günü Gençlik ve Yeryüzü Festivali kapsamında İstanbul
Bilgi Üniversitesi Santral Kampüsü’nde düzenlendi.Birleşmiş Milletler
Kalkınma Programı’nın desteğiyle çekilen One Day on Earth, Yeryüzünde Bir
Gün filminin müziğini DJ Cut Chemist tümüyle doğal seslerden, bilgisayar
ortamında oluşturdu. Bu müziği ve filme dair daha birçok ayrıntıyı
onedayonearth.org adresinde bulabilirsiniz. UNDP Türkiye’nin 11.11.11’de bu
proje için Türkiye’nin farklı köşelerinde çektiği görüntüleri de Vimeo
hesabınızda bulabilirsiniz. UNDP’nin de desteğiyle tüm dünyada aynı anda
gösterilen Yeryüzünde Bir Gün filminin yapımcılarından Brandon Litman’ın
NTV’ye verdiği mülakattan bir bölüm dinledik. Ve UNDP Türkiye
Temsilciliği’nin hazırladığı Yeni Ufuklar’ın da bu bölümünün sonuna gelmiş
olduk. Programı Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyosu - Radyo İlef
stüdyosunda hazırladık. Programımıza FM bandında ve internette Açık
Radyo’dan, yayın ağımızdaki üniversite radyolarından, podcast formatında
iTunes üzerinden ayrıca undp.org.tr adresinden ulaşabilirsiniz. Sosyal medya
üzerinde kullanıcı adımız undpturkiye. Bir hafta sonra tekrar görüşmek
dileğiyle hoşçakalın!
PODCAST 45
23 Nisan 2012
Güneydoğu’da yoksulluğu
azaltmak
Burak Eldem, Diyarbakır Batman
Siirt Kalkınma Projesi (DBSDP),
Proje Yöneticisi
play
2010 yılı TÜİK verilerine göre Türkiye’de ortalama gelir baz
alındığında yoksulların yüzde 30’dan fazlası Güneydoğu Anadolu
Bölgesinde yaşıyor. Bu rakam 2007 yılında yüzde 33’ü aşmaktaydı.
İşte bu bölümde bu iyileşmeye katkıda bulunan bir projeden söz
edeceğiz. Diyarbakır, Batman ve Siirt’te yürütülen bir kalkınma projesi
bu.
UNDP Türkiye: Merhaba. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Türkiye
Temsilciliği’nin hazırladığı Yeni Ufuklar Programı ile karşınızdayız.2010 yılı
TÜİK verilerine göre Türkiye’de ortalama gelir baz alındığında, yoksulların
%30’dan fazlası Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yaşıyor. Bu rakam, 2007
yılında %33’ü aşmaktaydı. Bu bölümde, bu iyileşmeye katkıda bulunan bir
projeden söz edeceğiz. Bu proje, Diyarbakır, Batman ve Siirt’te yürütülen
bir kalkınma projesi. Konuğumuz. Diyarbakır-Batman-Siirt Kalkınma
Projesi’nin proje yöneticisi Burak Eldem. Hoşgeldiniz.
Burak Eldem (B.E.): Hoşbulduk, teşekkür ederim.
UNDP Türkiye: 2008’de başlanılan bu projeyi 2012’de bitirmeyi
hedeflemiştiniz. Diyarbakır-Batman-Siirt Kalkınma Projesi, sonuçları da
görülen ve yoksulluğun azaltılmasına katkıda bulun bir dizi proje içerisinde
yer alıyor. Bölgeden, bölgenin genel yapısından ve o bölgede bu tür kırsal
kalkınma projelerinin uygulanmasına yol açan vaziyetten bahsedelim.
B.E.
B.E.: Bölge, bilindiği üzere belirli gelir koşullarına sahip. Ancak, gelir sağlanan
faktörler çok verimli kullanılamamakta. Dolayısıyla, bu proje üretim
faktörlerinin verimli bir şekilde kullanılması ve çiftçilerin daha fazla gelir elde
edebilmesi için yapıldı. En önemli hedefimiz, çiftçilerin gelirini ve sosyoekonomik gelişmişlik düzeylerini arttırarak daha refah içinde yaşamalarını
sağlamak. Ülkemizde tarım sektörü, ihracat potansiyeli, insanların sağlıklı
beslenmesi, istihdamı ve ekonomiye katkısı bakımından büyük önem
taşımaktadır. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde de böyle bir potansiyel vardır.
Çiftçilerimizin daha iyi gelir düzeyine kavuşabilmeleri için üretim kaynaklarını
daha etkin bir şekilde kullanmaları gerekmektedir.
UNDP Türkiye: Bu bölge aslında kaynakları bol ve bu kaynaklar iyi
değerlendirildiği takdirde yüksek ölçüde zenginlik yaratabilecek bir
bölgeyken, yoksulluğun yoğunlaştığı bir bölge. Dolayısıyla, bu proje ana
hedefiyle bağlantılı olarak da yoksulluğun azaltılmasını da hedefleyen bir
proje. Projeniz, bu bölgede yoksulluğu azaltmak için hangi yöntemleri
kullandı ve yaptığınız çalışmalarda hangi ana başlıklar altında toplandı?
B.E.
B.E.: Projenin devam etmesi için bölgede kaynak ve fizibilite araştırmaları
yaparak bir ön araştırma yapılması gerekti. Böylece bölgeyi ortaya koyan bir
tablo ortaya çıkarttık. Böylece, en iyi tekniklerin kullanılması için çalışmalar
yapıldı ve bazı başlıklar altında toplandı. Sonrasında bunlar, projenin ana
dokümanına yansıtıldı.
UNDP Türkiye: Sonuç olarak, bu proje kırsal yoksulluğu azaltmayı
hedefliyor. Dolayısıyla, tarım üzerinde yoğunlaşmış olmanız da son derece
anlaşılır. Çünkü eğer Diyarbakır, Batman ve Siirt bölgesi özelinde
konuşuyorsak, tarım yoksulluğun yoğunlaştığı sektör olarak sayılabilir.
Burada modern yöntemlerin tanıtılması gibi faaliyetlere yönelmiş olsanız
gerek.
B.E.
B.E.: Bu bölgede, modern yöntemlerin kullanılması, çiftçilere tanıtılması ve
bunun uygulanması çok önemli. Bu, zaman alan bir şey. Bunun için eğitim
gerekli. Dolayısıyla, bizim en büyük özen gösterdiğimiz şeylerden bir tanesi
de çiftçilerin eğitilmesi. Özellikle kadın çiftçilerimizin doğru yönde eğitilip
üretime katkılarının sağlanması gerekiyor. Bunun için de büyük bir çaba
vermekteyiz.
UNDP Türkiye: Bu bölge işsizliğin yoğunlaştığı bir bölge. Alt katmanlarına
baktığımız zaman da, gençler ve kadınlar arasındaki işsizliğin yoğun olduğu
bir bölge. Belki işsiz kategorisi, işsiz tanımının nasıl yapıldığına göre değişir
ama gizli işsizliğin çok yaygın olduğu bir bölge olduğu söylenebilir.
Dolayısıyla, yoksulluğu azaltmayı hedefleyen bir projenin kadınlar üzerine
odaklanmış olması da altının çizilmesi gereken bir nokta olsa gerek.
Öncelikle, üretimin her aşamasının planlanmasına dair bir değer zinciri analizi
yaptınız. Daha sonra da bu analizden yola çıkarak bir yöntem belirlediniz.
Meyvecilikten tutun damla sulamaya kadar çok çeşitli alanlara yönelen bir
faaliyetler zinciri ürettiniz. Tarımla ilgili olarak, hangi alanları belirleyip
çalıştınız?
B.E.
B.E.: Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlükleri vasıtasıyla bölgede eksik olan,
yapılması belki geciken veya yapılmayan üretimlerin bir şekilde hayata
geçirilmesi ve yeni üretim tekniklerine göre yapılmasını sağlamak amacıyla
çalışmalarımızı yaptık. Bunun sonucunda, çiftçilere demonstratif olarak
üretimlerini nasıl yapmaları gerektiğine dair örnek teşkil edecek bahçeler
kurmaya başladık. Bu bahçelerle birlikte çit sistemi, damla sulama, fidan
ekimi, yüksek telli terbiye sistemlerinin çiftçilere gösterilmesi gibi
faaliyetlerde bulunduk.
UNDP Türkiye: Yüksek telli terbiye sistemi ne anlama geliyor?
B.E.
B.E.: Yüksek telli terbiye sistemi, modern bir şekilde bağların kurulması ve
bağların uluslararası standartlara göre yetiştirilmesi için kullanılan bir sistem.
UNDP Türkiye: Bu, eskiden kullanılan sırıklar yerine kullanılan daha modern
bir yöntem mi?
B.E.
B.E.: Daha modern bir yöntem. T şeklinde bağların yerden daha yükseklere
alınıp üretimin fazlalaştırılmasını sağlıyor.
UNDP Türkiye: Üzümler yere değmediği zaman daha iyi oluyor o zaman.
B.E.
B.E.: Aynen öyle ve damla sulama sistemiyle hem sudan tasarruf ediyoruz,
hem de bölgedeki uygulama tekniklerini değiştiriyoruz. Doğayla uyumlu bir
şekilde üretim yapmaya çalışıyoruz.
UNDP Türkiye: Aslında, bu iller söz konusu olduğunda üzüm ilk akla gelen
ürünlerden biri değil. Siz, bu proje kapsamında, daha fazla gelir getirici ve
bölgenin iklim koşullarına uygun ürünlerin numune şeklinde bahçelerde
üretilip örnek olarak gösterilmesini sağladınız, değil mi?
B.E.
B.E.: Evet, bu şekilde yaptık. Buradaki en önemli şey, bölgedeki eksikliğin
tespit edilip daha sonra o yönde çalışmalar yapılması. Bunun en önemli
çıktısını ileriki yıllarda alacağız. Bu analizler Gıda, Tarım, Hayvancılık İl
Müdürlükleri’ndeki ziraat mühendisleri tarafından yapılıyor.
UNDP Türkiye: Diyarbakır deyince meyve olarak karpuz akla gelebilir ama
üzüm gelmez. Bunun dışında hangi ürünlere yöneliyorsunuz?
B.E.
B.E.: Bunun dışında, badem üreticiliği, ceviz üreticiliği, kayısı üreticiliğine
yönlendirdik. Siirt tarafında Zivzik narı üretilmeye başlandı. Zivzik narı,
burada önemli bir gelir getirebilecek bir ürün olarak karşımıza çıktı.
UNDP Türkiye: Nar, Türkiye’nin güneydoğusunda ve güneyinde çok fazla
yetişen bir bitki. Dolayısıyla, bunun da desteklenmesi önemli. Biraz da altyapı
tarafına bakalım. Kırsal kesime yönelik bir proje olduğu için altyapının
güçlendirilmesi, yoksulluğun giderilmesi ve sağlık koşullarının iyileştirilmesi
de pek çok açıdan önemli. Bu faaliyetler arasında içme suyu şebekesinin
sağlanması ve kanalizasyon gibi alt yapı çalışmaları da var. Bu konudaki
çalışmalarınız nerelerde yoğunlaştı ve kaç köye ulaştı?
B.E.
B.E.: Projenin başında, özellikle altyapı çalışmaları olarak doğal arıtma
yöntemiyle yapılan kanalizasyon sistemleri öne çıkmaktaydı. Burada,
köylerde eksikliklerin giderilmesi ve insanların daha sağlıklı bir şekilde
yaşamalarını sağlamak amacıyla altyapı çalışmalarına gidildi. Bu çalışmalar
yaklaşık bir buçuk yıl sürdükten sonra, 2010 yılında köylülerin ve çiftçilerin
temiz suya ulaşmalarında problem yaşandığı anlaşıldı. Buna istinaden, iki
ilçemizde içme suyu depoları yapıldı. 2011 senesinde büyük bir ihale olan
sulama sistemi kanalı yapımına başlandı. Burada da eskiden salma sulama
yöntemiyle yapılan üretimden vazgeçilip artık daha modern yöntemiyle suya
ulaşabilme, suyu çiftçinin ayağına götürme gibi bir politika izlendi.
UNDP Türkiye: Salma sulamanın zıddı olarak önerdiğiniz damla sulama
sistemi nedir?
B.E.
B.E.: Damla sulamada, sulama kanallarıyla suya ulaşan çiftçi daha rahat ve
verimli bir şekilde sulama yapabiliyor.
UNDP Türkiye: Buradaki kazanç su tasarrufu olsa gerek.
B.E.
B.E.: Burada kazanç, su tasarrufu ve suyun daha çok alana ulaşması.
UNDP Türkiye: Projenin her aşamasında sürdürülebilir kalkınma boyutu
önümüze çıkıyor. Yöntemler konusunda yol gösterici olup o yöntemleri
kullanan çiftçilere kaynak sağlamak da projenin hedeflerinden biri. Bu
anlamda, bir yan hedef olarak çok sayıda kişiye hibe dağıtıldı. Şu ana kadar
kaç kişi yararlandı bu hibelerden ve ne kadarlık bir kaynağınızı hibe
programları için ayırdınız?
B.E.
B.E.: Şu anda 180’i aşkın bireysel ve ekonomik yatırımı destekledik. Burada
bireysel yatırımlar küçük yatırımcıları; ekonomik yatırımlar ise tüzel kişileri
vurgulamaktadır. Bu 180 hibe kullanıcısına 2010 senesinde toplam 660.000 TL
ve 2011 senesinde 370.000 TL verdik. 2012 senesinde de 2 milyon 89.000 TL
civarında bir para vermeyi hedefliyoruz.
UNDP Türkiye: Hedeflediğimiz rakamlar ciddi rakamlar. Zaten projenin
bütçesi oldukça yüksek. Projenin 37 milyon doları aşkın bir bütçesi var, değil
mi?
B.E.
B.E.: Projenin 37 milyon dolar civarında bir bütçesi var; bunun 24 milyon
doları IFAD kaynaklarından, 4.4 milyon doları iç kaynak olarak Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı tarafından, 0.7 milyon doları da UNDP katkısı olarak
sağlanmaktadır.
UNDP Türkiye: IFAD yani Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu, Birleşmiş
Milletler’in tarımsal kalkınmayı destekleyen bir kredi kuruluşu. Bu kaynaklar,
onun aracılığıyla Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na gelip bölgede
değerlendirilen kaynaklar. O bölgede yaptığınız çalışmalarda üniversite
bağlantınız olarak Dicle Üniversitesi de var. Projenin bazı aşamalarında
onların da danışmanlığına müracaat ediyorsunuz.
B.E.
B.E.: İhalelerin bazı aşamalarında tıkandığımız noktalar oluyor. Tabii ki teknik
konularda üst düzeyde bir girdi sağlamak ve bunu ihalelere yansıtmak için
üniversitelerden yardım alıyoruz. Bu bizim için bir gurur kaynağı oluyor.
UNDP Türkiye: Her aşaması ile önemli bir gurur kaynağı olan bu projenin
web sitesi: dbsdp.org. Web sitesi adındaki dbs, Diyarbakır, Batman, Siirt’i;
d’si development sözcüğünü ve p'si de projeyi temsil ediyor. Bölgede
yapılması planlanan sera kurulumları, süs bitkisi üretimi ve güneş
enerjisiyle sulama yollarının kurulması gibi faaliyetleri dbsdp.org’dan takip
edebilirsiniz Çok teşekkürler katıldığınız için programımıza. Burak Eldem’di
konuğumuz. Diyarbakır-Batman-Siirt Kalkınma Projesi’nin Proje Yöneticisi.
Ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Türkiye Temsilciliği’nin hazırladığı
Yeni Ufuklar Programı’nın da böylece sonuna gelmiş oluyoruz. Programı
Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyosu, Radyo İlef’te hazırladık.
Programımıza FM bandında ve internette Açık Radyo'dan, yayın
ağımızdaki üniversite radyolarından, podcast formatında iTunes üzerinden
ayrıca undp.org.tr adresinden ulaşabilirsiniz. Sosyal medya üzerinde
kullanıcı adımız undpturkiye. Bir hafta sonra tekrar görüşmek dileğiyle,
hoşçakalın!
PODCAST 44
16 Nisan 2012
Kuzeydoğu Anadolu'da
kalkınma
Arif Mert Öztürk, Ardahan-KarsArtvin Kalkınma Projesi (AKADP),
Proje Yöneticisi
play
Bu bölümde, Türkiye’nin 81 ili arasında yapılan sosyo-ekonomik
gelişmişlik endeksinde sırasıyla 43, 67 ve 74. sıralarda bulunan üç
ilden ve bu illerde yürütülen bir kalkınma projesinden söz
edeceğiz.
UNDP Türkiye: Merhaba, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Türkiye
Temsilciliği’nin hazırladığı Yeni Ufuklar Programı ile karşınızdayız. Bu
bölümde, Türkiye’nin 81 ili arasında yapılan sosyo-ekonomik gelişmişlik
endeksinde sırasıyla 43, 67 ve 74. sıralarda bulunan üç ilden ve bu illerde
yürütülen bir kalkınma projesinden söz edeceğiz. Doğu Anadolu’da Kars ve
Ardahan, Karadeniz’de ise Artvin’de yürütülen bu proje hakkında, ArdahanKars-Artvin Kalkınma Projesi’nin proje yöneticisi Arif Mert Öztürk ile
konuşacağız. Hoşgeldiniz.
Arif Mer t Öztürk (A.Ö.): Hoşbulduk.
UNDP Türkiye: Kuzey Doğu Anadolu’daki bu üç ilin mevcut durumundan
bahsedebilir miyiz?
A.Ö.
A.Ö.: Sizin söylediğiniz gibi üç ilimiz de, sosyo-ekonomik gelişmişlik
endeksine göre Türkiye’nin en az gelişmiş iller kategorisinde yer alıyor. Bunun
yanında coğrafi olarak da baya zor bir coğrafya, sert bir topografyamız var.
Yüksek rakım, uzun ve sert geçen kışlar… Bunlar da doğal olarak tarımsal
üretim sezonunu kısıtlıyor. Kırsal nüfusun da yoğunluğunu düşündüğümüzde
geçim kaynaklarının baya kısıtlı olduğu, gelişmişlik seviyesinin düşük olduğu
bir bölgeden bahsediyoruz.
UNDP Türkiye
Türkiye: Tarım, kolaylıkla yapılamadığı için mevcut coğrafi şartlardan
belki de iklim koşullarından ötürü hayvancılığın öne çıkmış olduğunu
söyleyebiliriz. Sosyo-ekonomik açıdansa, elbette bakıldığında işsizliğin de
yoğun olarak görüldüğü bir bölge olsa gerek değil mi burası?
A.Ö.
A.Ö.: Nüfusun geneli, yarısından fazlası Ardahan ve Kars illerinde, kırsal
alanda yaşıyorlar. Ve orada her ne kadar tarım işçisi olarak görülseler bile bu
hane halklarının çoğunun düzenli bir geçim kaynakları, düzenli bir gelirleri
mevcut değil.
UNDP Türkiye
Türkiye: Rakamlara bakıldığında hem işsizliğin genel olarak, hem de
kadın işsizliğinin en yoğun olarak görüldüğü bölgelerden biri. Kırsal nüfusun
yoğunluğu açısından da dikkat çeken bir bölge olduğunu söyleyebiliriz. Az
önceki noktaya geri dönelim: nüfus yoğunluğu az olmakla birlikte dikkat
çekici ölçüde bir hayvancılık faaliyetinin olduğu da bir bölge burası değil mi?
A.Ö.
A.Ö.: Tabi ki insanların da genel olarak yönlendiği geçim kaynağı hayvancılık,
sizin de bahsettiğiniz gibi. Ardahan Türkiye’nin en küçük illerinden bir tanesi,
nüfusu 107.000 civarında. Yalnız hayvan sayısına bakarsak büyük baş olarak
256.000 büyük baş hayvana sahip. Oran olarak bir kıyaslama yaparsak Türkiye
nüfusunun sadece 14/1000’ü Ardahan’da yaşıyor. Yalnız havyan potansiyeli
olarak %2’si Ardahan’da bulunuyor.
UNDP Türkiye
Türkiye: Büyük baş hayvanların %2’i, insan nüfusundan
bahsettiğimizde ise çok daha az bir oranı bu bölgede yer alıyor.
A.Ö.
A.Ö.: Bu da hayvancılığı ne kadar yoğun yapıldığını gözler önüne seriyor.
UNDP Türkiye
Türkiye: Yine sosyo-ekonomik rakamlara baktığımızda, girizgâh
açısından, Ardahan ve Kars çok az gelişmiş iller kategorisi olan beşinci
kategoride yer alırken, Artvin üçüncü kategori iller arasında yer alıyor, bizim
sizin projenizle ilgili web sayfasından derlediğimiz bilgilere göre. Şimdi bu
genel bir portreyi çizmemiz açısından girizgâh olarak verdiğimiz bilgiler oldu.
Biraz projenin kendisinden bahsedelim. Görece yeni olan bir proje bu,
Ardahan-Kars-Artvin Projesi. Ne zaman başladınız projeye?
A.Ö.
A.Ö.: 2011 yılının Ocak ayında proje dokümanı Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı’nca imzalandıktan sonra proje başladı. Yalnız uygulamaya Kars’taki
proje ofisinde görevli arkadaşlarımızın başlamasıyla başlayabildik, bu da 2011
yazından sonra oldu.
UNDP Türkiye
Türkiye: Aslında birkaç aylık bir geçmişi var. Dolayısıyla geçmişinden
ziyade hedeflerinden bahsetmek daha doğru olabilir bu anlamda. Siz elbette
pek çok ortakla çalışıyorsunuz. Bunların başlıcası Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı. UNDP burada uygulama desteği sağlıyor bu projeye. Biraz projenin
hedeflerinden bahsedelim. Siz bu bölgede neyi değiştirmeyi
hedefliyorsunuz?
A.Ö.
A.Ö.: Bu bölgede daha çok çiftçiler için sürdürülebilir olacak geçim
kaynakları, modelleri kurulması hedefleniyor. Hayvancılık olarak, en önemli
geçim kaynağı olarak öne çıktığı için söylüyorum, daha modern tekniklerle
daha verimli hayvan yetiştirme metotları kullanılarak piyasada satılabilecek
düzeyde süt üretimi, et üretimi hedefleniyor. Diğer taraftan sosyal-kırsal
altyapı yatırımlarının da gerçekleştirilmesi hedefleniyor. Bunlar da içme suyu
göletleri olabilir; kanalizasyon, doğal arıtma yatırımları olabilir.
UNDP Türkiye
Türkiye: İki alana yoğunlaştığınızı o zaman not edelim. Hayvancılık
eğer devam edecekse modernleştirilsin ve daha fazla gelir getirici bir model
yaratılsın. Birinci hedefiniz anlaşılan bu. İkinci hedefiniz ise kırsal altyapının,
kırsal nüfusun yoğunlukta olduğunu belirtmiştik, güçlendirilmesi ki bu içme
suyundan atık suya kadar uzanan bir çerçevede yer alıyor. Hayvancılıkla ilgili
olarak biraz projeleri açalım. Hayvancılıkla geçimini sağlayanların bu kadar
yoğun olduğu bir bölgeye siz nasıl modeller önermeyi düşünüyorsunuz?
A.Ö.
A.Ö.: Şu anda 2012 yılında yapacağımız en önemli faaliyetlerden bir tanesi
Ardahan ilinde kurulacak hayvan pazarı. Hayvan pazarları diyince aklımıza
kurban pazarları, eski yıllardan kalma pazarlık usulünün döndüğü pazarlar
geliyor olabilir; yalnız bunu bir alım-satım yeri, bir açık artırma yeri olarak da
düşünebiliriz. Çiftçilerin rahatça hayvanlarını getirebileceği, bir kısmı üstü
kapalı sosyal tesisleri ile beraber yeterli park alanı olan, piyasanın daha iyi
işleyebileceği bir altyapı kurulması hedefleniyor. Bu da çiftçiler için daha
doğru fiyatların ortaya çıkmasına neden olacaktır.
UNDP Türkiye
Türkiye: Serbest piyasa ekonomisinin bir ölçüde kendi içinde
işleyebilmesini sağlayacak bir ortamın orada üretilmesi ve aynı zamanda
bunun belli kurallar, uluslararası standartlar dâhilinde yapılıyor olması değil
mi?
A.Ö.
A.Ö.: Ekonomik yanından bahsettik. Bunun bir de sağlık ve hijyen açısından
da çok büyük bir önemi var. Şu anda Ardahan’daki hayvan pazarı Ardahan il
merkezinin içinde yer alıyor ve gerçekten insan sağlığını da olumsuz şekilde
etkileyecek faktörler ortaya çıkıyor. Bu yeni hayvan pazarıyla bu olumsuz
faktörlerin ortadan kaldırılması hedefleniyor.
UNDP Türkiye
Türkiye: Ne zaman tamamlanacak ve bu kendi kendini nasıl
döndürmeye devam edecek? Kim bu işin başında yer alacak acaba?
A.Ö.
A.Ö.: Buradaki en önemli paydaş Ardahan Belediye’si. Bu işin öncülüğünü
yapıyor, desteğini sağlıyor. Ve İl Tarım Müdürlüğü de işin içinde olduğu için
gerçekten daha sonra işletmesi açısından herhangi bir problem söz konusu
değil. 2012 yılının sonunda bitirmeyi hedefliyoruz, eğer her şey yolunda
giderse.
UNDP Türkiye
Türkiye: Bu yılın sonuna kadar bu projenin bu en azından kısmı
bitmiş olacak. Hayvancılığa dair farklı yöntemleri, metodolojileri de bu
bölgeye götürmek konusunda bir hedefiniz olduğunu zaten söylemiştiniz.
Biraz altyapı tarafına da bakalım. Kırsal nüfusun yoğunlukta olduğu bir bölge
burası. Türkiye’nin hayvan stoku aynı zamanda bu bölgede yoğunlaşıyor.
Kırsal altyapı konusunda ne gibi çalışmalar olacak?
A.Ö.
A.Ö.: Proje için uygulama köyleri belirleniyor. 2012 için 40 tane köy
belirlenmiş durumda.
UNDP Türkiye
Türkiye: Üç ilden mi?
A.Ö.
A.Ö.: Evet üç ilden toplam 40 köy. Bu köylerin ihtiyaç analizleri
gerçekleştiriliyor şu anda. Bu yönde tabi diğer kurumların, İl Özel İdare’nin,
belediyenin projeleri de göz önüne alınarak eksik kalacak noktalar proje
bütçesine de uymak koşuluyla fizibilite çalışması yapıldıktan sonra uygulama
için değerlendirilecek. Ama önce bir ihtiyaç analizi tespiti yapılacak.
UNDP Türkiye
Türkiye: Daha sonra da bu sözünü ettiğiniz ihaleler yoluyla altyapıya
yönelik içme suyundan tutun kanalizasyona kadar pek çok şeyi bu 40 seçilmiş
köyde görme imkânı olacak. Proje bitmeden evvel bunlar da sonuçlanmış
olacak. Temel olarak belki de altını çizmekte fayda var: UNDP, Birleşmiş
Milletler Kalkınma Programı açısından bu projenin oturduğu yer yoksulluğun
azaltılması. O bölge yoksulluğun yoğunlukta olduğu bir bölge olduğundan
UNDP açısından bu müdahalenin amacı yoksulluğun azaltılması. Ve asıl
olarak yürütücü, bu işin sahibi Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı. UNDP
burada işin uygulama desteğini sağlıyor. Ne kadarlık bir bütçeniz var?
A.Ö.
A.Ö.: Yaklaşık 22 milyon Amerikan Doları bir bütçemiz var. Bunun üzerine
yararlanıcı katkılarını da eklersek 26 milyon Amerikan Doları…22 milyon
dolarlık kısmı Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu’ndan sağlanmakta.
Dediğim gibi geri kalanı da yararlanıcı katkısı.
UNDP Türkiye
Türkiye: Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu yani IFAD, Birleşmiş
Milletler’e bağlı bir tarım finansmanı kuruluşu tarafından sağlanıyor. Daha
sonra Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından da bu projeye
aktarılıyor. 2015 yılını hedefliyorsunuz herhalde bu projenin hedefleri
açısından. 2015 yılına gelindiğinde bu üç ilde ne değişecek onu da anlatarak
bitirelim.
A.Ö.
A.Ö.: Kırsal altyapı yatırımları sonucunda insan sağlığı üzerinde olumsuz
etkisi olan kanalizasyon ve altyapı sıkıntısından kaynaklanan hastalıkların
önüne geçilmesi hedefleniyor. Ekonomik açında da baktığımızda burada
kırsalda yaşayan yoksul kesimin gelirlerinin ve kendi zenginliklerinin
artırılması hedefleniyor. Yani hayvan sayısı olarak işletmelerin 5-10 hayvan
başlıyorsa bunu daha büyük hale getirip varlıklarının artırılması konusunda
söylemek istediğim bu 20-30 hayvanlık daha büyük işletmeler halinde daha
sürülü ve karlı hale getirilmesi hedefleniyor.
UNDP Türkiye
Türkiye: Yoksulluğun azaltılması denirken de elbette burada
üzerinde odaklanılan belli kesimler de olduğu söylenebilir, kadınlar ve
gençler gibi. Özellikle o kesime yönelik de faaliyetleriniz olacak değil mi,
dönem içinde?
A.Ö.
A.Ö.: Tabi. Ağırlıkla hayvancılıktan bahsettik. Burada da kadınların oynadığı
rol çok önemli. Genelde hayvan bakımı, sağımı, sütün toplanması, oradan süt
ürünlerinin elde edilmesinde hep kadınları görüyoruz. Bu noktada da
özellikle çiftçi eğitim faaliyetlerimiz içerisinde kadınlara yönelik üretim
eğitimlerimiz olacaktır. Bunları genelde üretici eğitim merkezinde
düzenlenilen teorik ve pratik eğitimlere katılımını sağlayarak
gerçekleştireceğiz.
UNDP Türkiye
Türkiye: Yüksek bir bütçesi ola, çok boyutlu ve çok bileşeni olan bir
projeden bahsediyoruz. 2015 yılına gelindiğinde bu üç ilde pek çok şeyin
değişmiş olacağını söyleyebiliriz. Belki ilk defa gidenler bunu fark
etmeyecekler ama orada yaşayanlar açısından pek çok şeyin değişeceğini
söyleyebiliriz. Çok teşekkürler programımıza katıldığınız için, Arif Bey. Arif
Mert Öztürk’tü programımızın bu haftaki konuğu, Ardahan-Kars-Artvin
Kalkınma Projesi’nin proje yöneticisi. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı
Türkiye Temsilciliği’nin hazırladığı Yeni Ufuklar’ın da programının böylece
sonuna gelmiş oluyoruz. Programı Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi
Radyosu - Radyo İlef stüdyosunda hazırladık. Programımıza FM bandında ve
internette Açık Radyo’dan, yayın ağımızdaki üniversite radyolarından,
podcast formatında iTunes üzerinden ayrıca undp.org.tr adresinden
ulaşabilirsiniz. Sosyal medya üzerinde kullanıcı adımız undpturkiye. Bir hafta
sonra tekrar görüşmek dileğiyle hoşçakalın!
PODCAST 43
9 Nisan 2012
Binalarda enerji tüketimi
nasıl azaltılır?
Tolga Yakar, Türkiye’de Binalarda
Enerji Verimliliğinin Artırılması
Proje Koordinatörü
play
​BBu
u bölümde Türkiye’deki binalarda tüketilen enerjinin ve buna
bağlı olarak da sera gazı salınımlarının azaltılmasını hedefleyen
bir çalışmadan söz edeceğiz.
UNDP Türkiye: Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Türkiye
Temsilciliği'nin hazırladığı Yeni Ufuklar programıyla karşınızdayız. Bu
bölümde Türkiye’deki binalarda tüketilen enerjinin ve buna bağlı olarak da
sera gazı salınımlarının azaltılmasını hedefleyen bir çalışmadan söz edeceğiz.
Konuğum Türkiye’de Binalarda Enerji Verimliliğinin Artırılması Proje
Koordinatörü Tolga Yakar. Hoşgeldiniz.
Tolga Yakar ( T.Y.): Hoşbulduk.
UNDP Türkiye: Türkiye’de Binalarda Enerji Verimliliğinin Artırılması isimli bir
proje bu. Öncelikle Türkiye’deki vaziyetten başlayalım isterseniz.
T.Y.: Türkiye’de enerji kullanımı açısından binalar sektörü en büyük ikinci
sektör, sanayi sektörünün ardından. Türkiye’de tüketilen enerjinin yaklaşık
%36’sının binalar sektörü tarafından tüketildiğini istatistikler bize gösteriyor.
Ve çalışmalar Türkiye’de binalarda enerji kullanımına ilişkin de çok ciddi bir
tasarruf potansiyelinin varlığından bahsediyor. Bu potansiyelin yaklaşık %30
ile %50 arasında değişmekte olduğu çeşitli analizler tarafından ispatlanmış
durumda. Ve böylesine önemli bir tasarruf potansiyelinin geri kazanılması da
enerji verimliliği açısından en öncelikli faaliyetlerimiz arasında yer alacak olan
projelerimizdendir.
UNDP Türkiye: Ciddi bir tasarruf potansiyeli. Binalar derken onu da biraz
açmamız iyi olabilir. Sanayi dışındaki tüm binalardan mı söz ediyoruz? Yoksa
sadece evlerimizden mi bahsediyoruz?
T.Y.: Binalar sektörü sadece konutlardan oluşmuyor. Bunun dışındaki okullar,
alışveriş merkezleri, hastaneler ya da hizmet binaları, ofis binaları gibi tüm
binalar binalar sektörü içerisine ve bu enerji tüketimi rakamının içerisine
dâhiller.
UNDP Türkiye: Türkiye’de bu konuda vaziyet nasıl? Enerji tasarrufu
konusunda çok kötü bir yerde mi Türkiye? Ne kadarlık bir tasarruf potansiyeli
var?
T.Y.: Aslında enerji verimliliği ile ilgili, tasarruf potansiyelinin geri
kazanılmasına yönelik çalışmalar çok uzun yıllardır yapılıyor. Ancak bu güne
kadarki çalışmalar çoğunlukla sanayi sektörüyle sınırlı kaldı. Binalar tarafında
ise binaların içerisinde yer alan özellikle enerji tasarruflu lambaların
kullanılması ve enerji verimli elektrikli ev aletleri olarak söyleyebileceğimiz
A+, A++ gibi çamaşır makinesi, buzdolabı, bulaşık makinesi gibi aletlerle
sınırlı kaldı. Yani söyleyebileceğimiz şu, binaların kendisinin içerisinde ısı
tüketimi, soğutma ihtiyacının karşılanması, havlandırma ve bunun gibi
ihtiyaçlarla ilgili olarak enerji tasarruf potansiyeline yönelik olara ciddi bir
çalışma yapılmadı bugüne kadar.
UNDP Türkiye: Sadece elektrikten de bahsetmiyoruz burada, değil mi?
Akaryakıttan tutun doğalgaz, kömür, her türlü ısınmayla alakalı her türlü
enerji kaynağından bahsediyoruz. Ama burada sizin projeniz açısından
odaklandığımız nokta binaların kendisinin enerji tasarruf potansiyeli değil
mi? Yoksa içinde kullandığımız buzdolabı, çamaşır makinesi, bulaşık
makinesin; A+, A++ olmasından ziyade binanın kendisinin tasarım
aşamasından içinde yaşadığımız veya çalıştığımız aşamaya kadar geçen
noktada öyle tasarlanması ve öyle hayata geçirilmesi, bundan mı
bahsediyoruz?
T.Y.: Evet, aslında bahsettiğimiz hem tasarım aşamasıyla ilgili olarak hem de
binaların kullanım aşamalarında enerjinin tasarruflu, verimli bir şekilde
kullanılması. Binalarda kullanılan enerjinin yaklaşık %85’lik bölümü ısıtma,
soğutma ve diğer ihtiyaçlar amacıyla kullanılıyor. Elektrikli ev aletlerinin
kullandığı kesim binaların enerji tüketimi rakamları içerisinde çok küçük bir
kesim. Dolayısıyla gerek ısıtma, gerek soğutma, havalandırma, aydınlatma
gibi ihtiyaçlar bizim, binanın asıl enerji tüketimi diye bahsettiğimiz kitleyi
oluşturuyor. Bu kitlenin içerisinde biz %30 ila %50 arasında bir enerji tasarruf
potansiyeli olduğundan bahsediyoruz ve projemizde de aslında bu bölümü
hedefliyoruz. Binaların tasarım aşamasından binalarda kullanılacak olarak
inşaat malzemelerinin üretilmesi, getirilmesi, binanın yapılması, binanın
ömrünü tamamlayıp sonrasında yıkılmasına kadar olan süre içerisindeki
enerji tüketimini yüzdeye vuracak olursak binalardaki enerji tüketiminin
%80’ini, yüzyıllık diyebiliriz binaların ömürlerine, binaların kullanımı
süresinde oluyor. Bu %80’lik bölümün de %80-85’lik kısmı ısıtma soğutma
gibi ihtiyaçların karşılanmasında kullanılan enerji. Diğer ifadeyle bizim
hedefimiz bu %80’nin içerisindeki %85’lik kısım.
UNDP Türkiye: Diğer %15-20’si nerelere gidiyor acaba bu enerjinin?
T.Y.: Binaların inşaat ve sonrasında, yıkımla ilgili inşaat malzemelerinin
üretilmesi aşamasında biz asıl olarak-
UNDP Türkiye: Onların hepsi aslında hesaba katılıyor, ama %80’i bizim
kullanımımız ile alakalı olan giderler, bu durumda. Peki, neler yapabiliriz?
Tasarımdan bahsediyorsunuz ama şimdi bakıyorum rakamlara 1990’da %52
iken kentleşme 2008’de %74-%75’e yükselmiş vaziyette. Zaten ciddi bir bina
stoku olan bir ülke Türkiye. Hazır olan binalarla ilgili bir çalışma da olmayacak
mı, yoksa hep tasarım aşamasından itibaren mi planlamış olacaksınız? Sizin
projeniz açısından biraz bahsedebilir miyiz?
T.Y.: Çok doğru bir noktaya temas ettiniz. Aslında binalarda enerji verimliliği
deyince birbirinden bağımsız, tamamen iki ayrı gruba hitap ediyoruz. Bunun
birincisi yeni binalar için. Diğeri ise mevcut bina stoku için. Yeni binalarla ilgili
yapılabilecekler daha kolay. Binalara tasarım aşamasında müdahale ederek,
farklı birtakım tasarım prensiplerini uygulayarak ki bizim projemiz içerisinde
tanıtmaya ve yaygınlaştırmaya çalıştığımız bütünleşik bina tasarımı diye bir
yaklaşım var, binaların bu prensiplerle daha enerji etkin olarak tasarlanmasını,
enerji verimliliği yüksek binalar olarak tasarlanmasını sağlayabiliyorsunuz.
Böyle olunca binaların enerji ihtiyacı, özellikle ısıtma ve soğutma
anlamındaki, daha baştan itibaren asgari seviyeye indirilmiş oluyor.
UNDP Türkiye: Bütünleşik yaklaşım dediğiniz bu mu oluyor?
T.Y.: Bütünleşik yaklaşımı kısaca şöyle açıklayabiliriz: bir binanın tasarım
aşamasında geleneksel uygulamalar açısından baktığınızda sırasıyla mimar
çalışır, arkasından statikçi, arkasından mekanikçi ve sonrasında elektrikçi
çalışır. Bütünleşik bina tasarımı yaklaşımında ise bu aktörlerin, bu disiplinlerin
hepsinin bir arada çalışması, ayrıca işverenin ve o binayı kullanacak olan
kullanıcının da sürece dâhil olması ve başından itibaren enerjinin etkin
kullanımının hedeflenerek binanın tasarlanması amaçlanmakta.
UNDP Türkiye: On yedi milyon beş yüz bin Amerikan Dolarını aşkın bir
bütçesi var. Enerji ve tabii kaynaklar bakanlığı, çevre ve şehircilik bakanlığı,
milli eğitim bakanlığı, GEF var, Küresel Çevre Fonu var işin içinde ve UNDP de
uygulama desteği içerisinde yer alıyor. Zaten siz de UNDP tarafını temsil
ediyorsunuz bu projeyle olarak. Projenin kendisiyle ilgili, mantığıyla ilgili
kısmı anlattık. Biraz da hedeflerden bahsedelim. Bu proje elbette başı ve sonu
olan bir süreç. Neyi hedefliyorsunuz? Çıktılar ne olacak?
T.Y.: Bizim projemizin altında hedeflediğimiz üç ana sonucumuz var. Bu proje
bittiğinde şu üç ana sonuca ulaşmak istiyoruz: İlki binalarda enerji verimliliği
ile ilgili olarak yasal mevzuatın güçlendirilmesi. Bu yasal mevzuatı uygulayan
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Enerji Bakanlığı, ilgili görevliler, yapı denetim
görevlileri gibi kesimleri güçlendirmek ve bunların enerji tasarrufu anlamında
daha etkin rol almasını sağlamak.
UNDP Türkiye: Birincisi yasal mevzuat.
T.Y.: Bunun dışında biz, yeni tasarlanacak olan binalarda bu bütünleşik
tasarım yaklaşımını, bu prensibi göstermek ve bu şekilde aynı maliyetle enerji
etkin, enerji verimli binaların tasarlanabileceğini örneklemek istiyoruz. Bu
amaç doğrultusunda üç tane bina tasarlanacak. Binaların ikisi Milli Eğitim
Bakanlığı’na ait bir okul binası ile yanında bir atölye binası olacak.
UNDP Türkiye: Ankara’da olan binalar bunlar değil mi, ilk ikisi? Örnek
binalar, yani enerji verimliliği açısından en iyi performansa sahip binaları siz
örnek olarak inşa ediyorsunuz Ankara’da.
T.Y.: Sadece enerji performansının çok üst düzeyde olması değil, aynı
zamanda maliyetinin de diğer Milli Eğitim Bakanlığı’nın binaları ile eşdeğer
seviyede olmasını hedefliyoruz.
UNDP Türkiye: Yapım maliyetleri mi?
T.Y.: Yapım maliyetleri.
UNDP Türkiye: Üçüncü binanın nerede olacağı belli değildi galiba. Sonraki
hedeflere de bakalım.
T.Y.: Bunun dışında üçüncü hedefimiz de bu bütünleşik bina tasarımı
yaklaşımını tanıtmak, yaygınlaşmasını sağlamak. Türkiye’de enerji kimlik
belgesi denilen bir sistem var. Enerji kimlik belgesi binaların tıpkı elektrikli ev
aletleri gibi A, B, C, D gibi etiketlenmesini amaçlayan bir düzenleneme. Yeni
yapılan tüm binalara bu enerji etiketi veriliyor. 2017 yılından itibaren ise
mevcut bina stokunun da artık bu enerji bina etiketlerini alması hedefleniyor.
UNDP Türkiye: Şu anda yeni bir ev aldığınızda tasarruf açısından hangi
enerji seviyesinde olduğunu görebiliyor musunuz?
T.Y.: 2011 yılından itibaren yapılmış olan, öncelikle yapım izni alıp sonrasında
inşaatı tamamlanıp ve sonrasında iskân izni almış her bir binada enerji kimlik
belgesinin ne olduğunu görebilmeniz gerekir. Enerji kimlik belgesi sistemine
şu anda kayıtlı yaklaşık 8000 civarı bir bina bulunmakta ve bu 8000 rakamının
yaklaşık %90’lık bir kısmı yeni binalar. Bu binalara enerji kimlik belgesi, diğer
ifadeyle enerji etiketi verilmiş durumda. Ve siz bir daire almak istediğinizde ya
da bir ofis binası almak istediğinizde, ya da kiracı olmak istediğinizde bu
binaların enerji performanslarının ne olduğunu görmeyi talep edebilirsiniz ve
size bu bilgi sağlanır.
UNDP Türkiye: Bu da güzel bir hedef, üçüncü hedefti. Ve son hedefinizi de
anlatarak isterseniz bitirelim programı.
T.Y.: Binalarda enerji verimliliği aslında bir programın, bir serinin ilk aşaması.
Amaç yalnızca binaların enerji verimli olması olmamalı. Sonrasında
sürdürülebilir şehirler olabilmesi için, içindeki binalarında sürdürülebilir
olması lazım. Ve projemiz altındaki son amacımız, projenin bir sonraki
safhasının hazırlık çalışmalarını yapmak, bu aşamasında yaptığımız
uygulamaların sonuçlarını görmek, buradan çıkardığımız dersleri bir sonraki
aşamaya taşıyabilmek.
UNDP Türkiye: ‘Türkiye’de Binalarda Enerji Verimliliğinin Artırılması Projesi,
dört sene sürecek olan projenin sonucunda üç örnek bina inşa ederek,
tecrübelerini herkes ile paylaşmak ve bütünleşik bina tasarımı yaklaşımı
uygulamalarının artmasını hedefliyor. Çok teşekkürler Tolga Yakar, ‘Türkiye’de
Binalarda Enerji Verimliliğinin Artırılması Projesi’nin koordinatörüydü,
konuğumuz. Ve tüketilen enerjinin, buna bağlı olarak sera gazı salımlarının
azaltılmasını dolayısıyla sürdürülebilir kalkınmaya katkıda bulunmayı
hedefleyen bir çalışmadan söz etmiş olduk. Ve UNDP Türkiye Temsilciliği’nin
hazırladığı Yeni Ufuklar’ın da bu bölümünün sonuna gelmiş olduk. Programı
Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyosu - Radyo İlef stüdyosunda
hazırladık. Programımıza FM bandında ve internette Açık Radyo’dan, yayın
ağımızdaki üniversite radyolarından, podcast formatında iTunes üzerinden
ayrıca undp.org.tr adresinden ulaşabilirsiniz. Sosyal medya üzerinde kullanıcı
adımız undpturkiye. Bir hafta sonra tekrar görüşmek dileğiyle hoşçakalın!
UNDP Türkiye'deki İş İlanları
BM Ortak Programı son değerlendirmesi için danışmanlık hizmeti
Toplumsal Cinsiyet Uzmanı
Satın alma ve Finans Asistanı
Tarım ekonomisti
Asagidaki linkten is ilanlarimiza ulasabilirsiniz:
Tüm Ilanlar

Benzer belgeler

Önleyici diplomasi Bir seçim değil, gereklilik Türkiye`nin ilk PAN Parkı

Önleyici diplomasi Bir seçim değil, gereklilik Türkiye`nin ilk PAN Parkı 20 Nisan 2012 tarihinde İstanbul’da yapılan törende verilen ödülü, Orman ve Su İşleri Bakanlığı adına Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Akıncıoğlu, Kalkınma Bakan Yardımcı...

Detaylı

Dünya Barış Günü Avrupa ve Orta Asya Bölgesi`nden kalkınma

Dünya Barış Günü Avrupa ve Orta Asya Bölgesi`nden kalkınma Küre Dağları Milli Parkı projesinin, sadece biyolojik çeşitliliğin korunmasını sağlamadığını, aynı zamanda bölgede geniş katılımlı yerel demokrasinin gelişmesine de katkıda bulunduğuna vurgu yapıld...

Detaylı

`Benim Dünyam` anketinin ilk sonuçları açıklandı Ban Ki

`Benim Dünyam` anketinin ilk sonuçları açıklandı Ban Ki * Shahid Najam, UNDP Türkiye Mukim Temsilcisi ve BM Türkiye Mukim Koordinatörü

Detaylı

2013 İnsani Gelişme Raporu Meksika`da açıklandı Antonio Banderas

2013 İnsani Gelişme Raporu Meksika`da açıklandı Antonio Banderas Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve BM Genel Sekreterliği Küresel Sürdürülebilirlik Üst Düzey Paneli İdari Sekreteri Janos Pasztor da foruma damgasını vuran katılımcılar arasındaydı. Başbakan Erdoğa...

Detaylı